Dönem : 21 Yasama Yılı : 4
T.B.M.M. (S. Sayısı : 850)
Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile
Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarihli ve 4676
Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu
Raporu (1/878)
T.C.
Cumhurbaşkanlığı 18.6.2001
B.01.0.KKB.01
KAN.KAR. :
39-18/A-1-2001-427
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
İLGİ : 8.6.2001 günlü,
A.01.0.GNS.0.10.00.02-6031/14543 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet
Meclisince 7.6.2001 gününde kabul edilen, 4676 sayılı “Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile
Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”incelenmiştir :
1. 4676 sayılı Yasanın 2.
maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Yasanın 4 üncü maddesinde, radyo, televizyon ve veri
yayınlarında uyulması gereken yayın ilkelerine yer verilmiştir.
a) Maddede öngörülen
yasaklara aykırı eylemler para cezaları ile cezalandırılmaktadır. Cezaların
idarî para cezası niteliğini taşıması, özgürlüğü bağlayıcı cezaya çevrilme olanağı
bulunmaması ayrık tutulursa, yüksek tutarlara erişen bu tür cezaların yargı
organlarınca hükmolunan para cezalarıyla benzer sonuç ve etkiler yaratacağı
kuşkusuz olduğuna göre, Anayasanın 38 inci maddesindeki suç ve cezalara ilişkin
esasların ve ceza hukukunun genel ilkelerinin maddenin düzenlenmesinde dikkate
alınması gerekir. Ceza hukukunun temel ilkelerinden olan “kanunsuz suç ve ceza
olamayacağı” kuralının bir gereği olarak, ceza alanında yapılan düzenlemelerde
yasakların ve ceza gerektiren eylemlerin öğelerinin açık ve kuşkuya yer
bırakmayacak biçimde belirtilmesi zorunludur. Oysa, maddedeki kimi yasaklar
açıkça tanımlanmamış, içeriği tartışmalı genel kavramlar ile yetinilmiştir.
Nitekim anılan maddenin
ikinci fıkrasının (k) bendinde, “korku salacak yayın yapılmaması”, (v) bendinde
de, “Yayınların karamsarlık, umutsuzluk, ...eğilimlerini körükleyici...
nitelikte olmaması” yayın ilkesi olarak sayılmıştır.
Bir yayının korku salacak
ya da karamsarlık ve umutsuzluk duygularını körükleyici nitelikte olması
kişilere göre değiştiğinden, bu ilkelerin belirgin olmadığı, nesnel içerik
taşımadığı açıktır.
Belirtilen ilkelere
aykırı yayın yapılması, Yasanın 33 üncü maddesi uyarınca yüksek tutarlarda para
cezaları uygulanmasını gerektirmektedir. Belirgin ve nesnel olmayan ilkelere
uyulması zorunluluğu, yayın kuruluşlarında tedirginlik yaratacak, radyo ve
televizyonların doğru ve yansız yayın yapmaları, yurt ve dünya gerçeklerinin
halka duyurulmasına engel oluşturacaktır. Böylece toplumun doğru ve yansız
haber alma hakkı zedelenecektir.
Ceza hukukunun “kanunsuz
suç ve ceza olamayacağı” temel ilkesinin gereği olarak, yasaklanan ve yaptırım
öngörülen eylemlerin açık biçimde, kuşkuya yer bırakmayacak belirginlikte
düzenlenmesi gerekir. Oysa, yukarıda belirtilen yayın ilkeleri içeriği
tartışmalı genel kavramlarla anlatılmıştır.
b) Anılan maddenin ikinci
fıkrasının (c) bendinde, “Yayıncılığın, gerek yayın organı, gerekse hisse
sahipleri ve üçüncü derece dahil olmak üzere üçüncü dereceye kadar kan ve sıhrî
hısımları veya bir başka gerçek veya tüzel kişinin haksız çıkarları
doğrultusunda kullanılmaması” öngörülmüştür.
Söz konusu bentte
getirilen yasak, kim olursa olsun “bir başka gerçek veya tüzel kişinin haksız
çıkarları” yönünden de geçerli olduğuna göre, ayrıca “hisse sahipleri” ve
“onların üçüncü dereceye kadar kan ve sıhrî hısımları”na metinde yer
verilmesine gerek bulunmamaktadır.
2. 4676 sayılı Yasanın 3
üncü maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinde,
a) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu üyelerinin “meslekleriyle ilgili konularda kamu veya özel
kuruluşlarda en az on yıl görev yapmış, meslekî açıdan yeterli bilgiye,
deneyime ... sahip, otuz yaşını
doldurmuş kişiler arasından” seçileceği belirtilmiştir.
Maddenin önceki metninde,
Üst Kurul üyelerinde “basın, yayın, iletişim ve teknolojisi, kültür, din,
eğitim, hukuk alanlarında birikimi” olma nitelikleri aranmışken, bu niteliklere
yeni metinde yer verilmemiştir. Yeni metindeki “meslekî açıdan yeterli bilgiye
ve deneyime sahip olma” koşulunun, önceki metinde öngörülen niteliklere göre
yetersizliği açıktır. “Meslekî” bilgi ve deneyim, her zaman radyo ve televizyon
yayıncılığı ile ilgili olmayabilecektir.
Radyo ve televizyon
yayıncılığı konusunda çok önemli görevler üstlenen Üst Kurula seçilecek üyelerde,
“basın, yayın, iletişim ve teknolojisi, kültür, din, eğitim ve hukuk”
alanlarında birikimi olma niteliğinin aranmaması bir eksiklik olarak
değerlendirilmiştir.
b) Üst Kurul üyelerinden beşinin, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı oluşum formülüne göre belirlenecek
kontenjan doğrultusunda siyasî parti gruplarınca önerileceği ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunca seçileceği belirtilmiştir.
Bu yöntemle yapılan seçimlerde, genellikle
siyasî kimliği olanların yeğlendiği bilinen bir gerçektir. Radyo ve televizyon
yayıncılığında çok önemli yetkilerle donatılan ve yansız olarak görev yapması
gereken Üst Kurula siyasî kimlikli kişilerin seçimine olanak sağlayan yöntemin
uygun ve doğru olmayacağı açıktır.
c) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunca, Başkanlık Divanı oluşum formülüne göre belirlenecek kontenjan
doğrultusunda siyasî parti gruplarınca gösterilecek kişilerin Üst Kurul
üyeliğine seçileceği belirtilirken, bu kişilerin seçilmemesi durumunda nasıl
bir yöntem izleneceği de açıklığa kavuşturulmamıştır.
Gerçi, 4676 sayılı Yasa’nın geçici 4 üncü
maddesinde, “Siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların; Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunca işaret oyuyla ayrı ayrı oylanmaları suretiyle
seçimleri yapılır. Seçilemeyen adaylar yerine ilgili siyasî parti gruplarınca
yeni adaylar bildirilir” denilmektedir. Ancak, geçici madde düzenlemesi,
yapılacak ilk seçimlere ilişkin olup, sonraki seçimler yönünden bir anlam
taşımamaktadır.
Bu nedenle, seçim yöntemi yönünden Yasanın
6 ncı maddesinde gerekli düzenlemenin yapılması uygun olacaktır.
3. 4676 sayılı Yasanın 5 inci maddesiyle
değiştirilen 3984 sayılı Yasanın 9 uncu maddesinin son fıkrasında, Üst Kurulun,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun denetimine bağlı olduğu belirtilmiştir.
3984 sayılı Yasanın 5 inci maddesinde,
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun, kamu tüzel kişiliğine sahip, özerk ve yansız
bir Kurul olduğu vurgulanmıştır.
Özerk ve yansız bir kamu tüzel kişiliğinin
Başbakanlığa bağlı Yüksek Denetleme Kurulunca denetlenmesi, “tarafsızlık”
niteliği ile bağdaşmamaktadır.
Üst Kurulun denetlenmesi görev ve
yetkisinin, Anayasanın 160 ıncı maddesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
denetim yapma görev ve yetkisiyle donatılan ve bağımsız bir Yüksek Denetleme
Organı olan Sayıştaya verilmesi, Üst Kurulun “özerk ve tarafsız” yapısına daha
uygun düşecektir.
4. 4676 sayılı Yasanın 7 nci maddesiyle
değiştirilen 3984 sayılı Yasanın 12 nci Maddesinin,
- Birinci fıkrasının (d) bendinde, radyo
ve televizyon kuruluşlarına 33 üncü madde uyarınca verilecek idarî para
cezaları Üst Kurulun gelirleri arasında gösterilmiş;
- Beşinci fıkrasında da, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunun yıllık bütçesinden harcanmayan tutarın, yıl sonunda
yurt içinde kültür ve doğa varlıklarının, yurt dışında Türk kültür
varlıklarının korunması ve ihyası amacıyla Kültür Bakanlığı adına bir kamu
bankasında açılan hesaba aktarılacağı kurala bağlanmıştır.
4676 sayılı Yasanın 16 ncı maddesiyle
değiştirilen 3984 sayılı Yasanın 33 üncü maddesinde, Üst Kurulun, öngördüğü
yükümlülükleri yerine getirmeyen, izin koşullarına uymayan, yayın ilkelerine ve
bu Yasada belirtilen diğer esaslara aykırı yayın yapan özel radyo ve televizyon
kuruluşlarını uyaracağı; aykırılığın yinelenmesi durumunda bu kuruluşlara idarî
para cezası uygulayacağı belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi, Üst Kurulun gelirleri
arasında gösterilen idarî para cezaları, Üst Kurulca verilen para cezalarıdır.
Bu durum, Üst Kurulun idarî para cezası verirken yanlı ve keyfi davranabileceği
kuşkusuna neden olabilecektir. Para cezalarının çok yüksek tutarlarda olması ve
alt-üst sınırları arasındaki genişlik, bu kuşkuyu daha da artıracaktır.
Bu nedenle, idarî para cezalarının Üst
Kurulun gelirleri arasından çıkarılarak Hazineye bırakılması uygun olacaktır.
Üstelik bu yöntem, Yasanın aynı maddesinde, “Üst Kurul, gerektiği takdirde her
yıl için yapacağı işlerin programını hazırlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı bütçesinden verilmesi gereken ödenek tutarını Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunar.” düzenlemesi bulunduğuna göre bir sorun da
yaratmayacaktır.
Öte yandan, anılan maddenin beşinci
fıkrasında, Üst Kurulun gelir fazlasının, yıl sonunda, Kültür Bakanlığı adına
bir kamu bankasında açılacak hesaba aktarılacağı belirtilerek yeni bir fon
yaratılmaktadır.
Kamu giderlerinin disipline edilebilmesi
ve gider hesaplarının sağlıklı tutulabilmesi, ülkemizin büyük sorunu olan
enflasyonla savaşımda önemli yer tutmaktadır. Bu nedenle, ekonomik programda,
bütçe disiplini dışında yaygın bir uygulama alanı bulan fon yönteminin sona
erdirilmesi öngörülmüş ve fonların tasfiyesi için yasa çalışmasına hız
verilmiştir.
Bu aşamada yeni bir fon yaratılmasının
ekonomik programla bağdaşmayacağı gözönünde bulundurularak, Üst Kurulun yıllık
gelir fazlasının Hazineye aktarılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
5. 4676 sayılı Yasanın 12 nci maddesiyle,
3984 sayılı Yasanın 28 inci maddesinin altıncı ve sekizinci fıkraları
değiştirilmektedir.
a) Maddenin değişik altıncı fıkrasında,
gerçek ve tüzel kişilerin kişilik haklarına saldığı niteliği taşıyan yayınlar
ile gerçeğe aykırı olduğu savlanan yayınlara karşı başvuru üzerine mahkemece
düzeltme ve yanıt hakkının tanınmasına karar verilmesine karşın, yayın
kuruluşunun bu hakkın kullanılmasına ilişkin yayını yapmaması ya da karara uygun
biçimde yapmaması ya da geciktirmesi durumlarında uygulanacak yaptırımlar
düzenlenmiştir.
Fıkraya göre, bu durumda, ilgili kuruluşun
yayınlardan sorumlu en üst yöneticisi ile kuruluşun sahibi olan anonim şirketim
yönetim kurulu başkanına otuz milyar liradan doksan milyar liraya kadar ağır
para cezası verilecek; ayrıca, kuruluşa, Üst Kurulca, eylemin ağırlığına göre
üç aya kadar gelir getirici yayın yapma yasağı uygulanabilecektir. Fiilin
ikinci kez yinelenmesi durumunda yayın izni iptal edilecek ve en yüksek para
cezasına hükmolunacaktır.
Bu fıkrada öngörülen para cezalarının
tutarı, özellikle bölgesel ve yerel yayın yapan kuruluş yönünden son derece
yüksektir. Üst kurulun ayrıca üç aya kadar gelir getirici yayın yasağı
uygulaması durumunda, pek çok radyo ve televizyon kuruluşu, altından kalkılamaz
parasal sorunlar nedeniyle yayınına son vermek zorunda kalacaktır.
Bu nedenle, altıncı fıkradaki düzenleme,
ölçülülük ilkesine ve çoğulcu demokrasinin gereklerine uygun düşmemektedir.
Öte yandan, fıkrada öngörülen para
cezasının alt ve üst sınırları arasında takdire bırakılan alanın tutar olarak
genişliği, uygulamada, yorum ve değerlendirme farklılıklarına dayalı olarak
eşitsizlik, çelişki ve haksızlık yaratabilecek ve keyfiliğe yol açabilecektir.
Para cezası ile bu cezaların uygulanmasını
gerektiren eylemler arasındaki oransızlık ve ölçüsüzlük ile cezaların alt ve
üst sınırları arasındaki dengesiz farklılık, 4676 sayılı Yasanın 16 ncı
maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Yasanın 33 üncü maddesi ile yine 4676
sayılı Yasanın 17 nci maddesiyle 3984 sayılı Yasaya eklenen ek 2 nci maddede de
bulunmaktadır. Bu nedenle, yukarıda yapılan değerlendirmeler anılan
düzenlemeler yönünden de geçerlidir.
b) Maddenin değişik sekizinci fıkrasında,
tazminat talebinin haklı görülmesi durumunda tazminat tutarının, on milyar
liradan az olmamak koşuluyla fiilin ağırlık derecesine göre belirleneceği; bu
maddeye göre açılacak manevi tazminat davalarında yargıcın uygunluk (tensip)
kararı ile birlikte bilirkişiyi de atayacağı belirtilmiştir.
Yapılan değişiklikte, hüküm altına
alınacak tazminatın alt sınırı yasa ile belirlenmiş; böylece, yargıcın takdir
hakkı sınırlandırılmış, hatta tümüyle ortadan kaldırılmıştır.
Kişinin, kişilik değerlerine saldırıyla
oluşacak zarar tutarının yasa ile belirlenmesi, sorumluluk konusunu düzenleyen
hukukun temel kurallarıyla bağdaşmamaktadır. Manevî tazminat tutarı, her somut
olayın özelliği ve istem gözetilerek yargıç tarafından takdir edilir. Manevî
tazminat davasına yol açan yayının gerçek olmasına karşın, kullanılan sözlerle
sınır aşılmış olabilir ve bu aşma derecesi her olayda farklılık gösterebilir.
Yine, böyle bir yayına, zarar görenin davranışı da neden olabilir. Bütün bu
olgular, istenecek ve hüküm altına alınacak tazminat tutarının belirlenmesinde
önemli etkenlerdir. Bu nedenle, hükmedilecek tazminat tutarının alt sınırının
bir yasal düzenlemeyle belirlenmesi hukukun genel ilkelerine uygun
düşmemektedir.
Ayrıca, kişilik haklarına saldırıya
ilişkin tazminat davaları Borçlar Yasasının 49 uncu maddesinde düzenlenmiştir.
Dava, özel hukuk alanında açılmış bir tazminat davası niteliğindedir. Türk
Hukukunda, özel hukuk alanındaki tazminat davalarına yasa koyucunun karışması
ve alt sınırı belirlemesi yolunda bir uygulama yerleşmemiştir. Bu tür alt sınır
tutarını belirlemek ceza hukukuna özgü bir uygulamadır ve Devletin cezalandırma
hakkından kaynaklanmaktadır. Özel hukuk alanındaki bu tür uygulamalar, tazminat
yaptırımını, gerçek zararı ve kimi durumlarda zarar gören kişinin istemini de
aşan ve haksız zenginleşmesine neden olan bir tür ceza yaptırımı niteliğine
büründürecektir.
Öte yandan, yapılan değişiklikler,
tazminat davalarında yargıca bilirkişi atama zorunluluğu getirmektedir.
Oysa, teknik bir konuda da olsa,
bilirkişilerin görüşü yargıcı bağlamamaktadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri
Yasasının 275 inci maddesine göre, yargıçlık mesleğinin gerektirdiği genel ve
hukuksal bilgi ile çözümlenmesi olanaklı konularda bilirkişi incelemesi
yaptırılamaz.
Bu nedenle, tazminat davalarında
bilirkişiye başvurulmasını zorunlu kılan fıkra kuralı genel hukuk ilkeleriyle
bağdaşmamaktadır.
Ayrıca, gerekli olmamasına karşın zorunlu
bilirkişi atamasına ilişkin kural, Anayasanın 141 inci maddesinin son
fıkrasındaki, “davaların en az giderle sonuçlandırılacağı” yolundaki ilkeye de
uygun düşmemektedir.
4676 sayılı Yasanın 20 nci maddesiyle
değiştirilen 5680 sayılı Yasanın 17 nci maddesinde de aynı düzenleme
bulunmaktadır. Bu nedenle, yukarıda yapılan değerlendirmeler anılan madde
yönünden de geçerlidir.
6. 4676 sayılı Yasanın 13 üncü maddesiyle
değiştirilen 3984 sayılı Yasanın 29 uncu maddesinin,
- (d) bendinde, Üst Kurul tarafından
düzenlenecek yönetmeliğe uygun olarak her yıl yapılacak yıllık ortalama izlenme
oranı ölçümlerine göre yıllık ortalama izlenme ya da dinlenme oranı
% 20’yi geçen bir televizyon ya da radyo kuruluşunda bir gerçek ya da tüzel
kişinin ya da bir sermaye grubunun sermaye payının % 50’yi geçemeyeceği; gerçek
kişinin payının hesaplanmasında üçüncü derece dahil olmak üzere üçüncü dereceye
kadar kan ve sıhrî hısımların paylarının da aynı kişiye ilişkinmiş gibi
hesaplanacağı;
- (e) bendinde de, bir gerçek ya da tüzel kişi ya da bir
sermaye grubunun % 50’den fazla payına sahip olduğu bir televizyon ya da
radyonun yıllık ortalama izlenme ya da dinlenme payının % 20’yi geçmesi
durumunda, Üst Kurulca yapılacak bildirimden itibaren doksan gün içinde, ortağı
bulunduğu televizyon ya da radyodaki paylarının bir bölümünü halka arz ederek
ya da bir kısım paylarını satarak sermaye payını % 50’nin altına indireceği; yıllık
izlenme ya da dinlenme oranının aşımı birden fazla televizyon ve radyodaki
paylarının toplamı nedeniyle oluşmuşsa, bu oranı % 50’nin altına indirecek
biçimde yeterli sayıda şirketin satılacağı;
belirtilmiştir.
Maddenin değiştirilmeden önceki metninde;
- Aynı özel radyo ve televizyon
kuruluşunda bir ile üçüncü dereceye kadar (dahil) kan ve sıhrî hısımların aynı
zamanda pay sahibi olamayacakları,
- Bir hissedarın, bir kuruluştaki pay
tutarının, ödenmiş sermayenin % 20’sinden ve birden fazla kuruluşta pay sahibi
olanların bu kuruluşlardaki tüm paylarının toplamının da % 20’den fazla
olamayacağı; bu kuralın, hissedarın bir ile üçüncü dereceye kadar (dahil) kan
ve sıhrî hısımları için de uygulanacağı;
- Belirli bir özel radyo ve televizyon kuruluşunda % 10’dan
fazla payı olanların Devletten, diğer kamu tüzel kişilerinden ve bunların
doğrudan ya da dolaylı olarak katıldıkları teşebbüs ve ortaklıklardan herhangi
bir taahhüt işini doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak kabul edemeyecekleri ve
menkul kıymetler borsalarında işlem yapamayacakları;
kurala bağlanmıştır.
Metinden çıkarılan kurallar ve yapılan
yeni düzenlemeler ile,
- Sahip oldukları televizyon kanalları ya
da radyoların yıllık ortalama izlenme ve dinlenme oranı % 20’yi geçmemek
koşuluyla bir gerçek ya da tüzel kişi ya da sermaye grubuna, bir ya da birden
fazla televizyon ya da radyo kuruluşunun tümüne ya da bir kısmına sahip
olabilme;
- Televizyon ya da radyo kuruluşu sahiplerine kamu
ihalelerine girebilme ve menkul kıymetler borsalarında işlem yapabilme;
olanağı sağlanmaktadır.
a) Maddenin (d) bendinde, “izlenme oranı” ölçütünün
getirilmesine karşın, (e) bendinde hem “izlenme payı”, hem de “izlenme oranı”
ölçütünün getirilmesi, bentler arasında ve (e) bendinin kendi içinde çelişkili
bir durum yaratmaktadır. Bu iki kavram, radyo ve televizyon yayınları
terminolojisinde farklı ölçümlemeleri anlatmaktadır.
Uygulamada sorun yaratacak bu çelişkinin
giderilmesi uygun olacaktır.
b) Bir televizyon kanalı ya da radyo
yayını için getirilen % 20 yıllık ortalama izlenme ya da dinlenme oranı,
kuramsal olarak olanaklı bulunsa da uygulamada ulaşılması çok güç bir orandır.
Yapılan araştırmalar, Türkiye’de en yüksek izlenme oranının % 14-16 dolayında
olduğunu ve bu orana da yalnızca bir yayın kuruluşunun ulaştığını ortaya
koymaktadır. Ölçümleme güçlükleri de göz önünde bulundurulduğunda, getirilen
sınırın uygulanabilir olmadığı açıkça anlaşılacaktır.
Bu nedenledir ki, Batılı ülkelerde,
yayının ulaştığı kişi sayısı ölçü olarak alınmış ya da bir kişinin sahip olacağı
kanal sayısı sınırlandırılmıştır. Yayın izleme oranını ölçü alan ülkelerde ise
bu oran çok düşük tutulmuştur.
Uygulamacılar, “izlenme payı”nın, “izlenme
oranı”ndan daha gerçekçi bir ölçümleme ölçütü olduğunu belirtmektedirler. Bu
durumda, düzenlemede “izlenme payı” ölçütünün esas alınmasının ve izlenme
yüzdesinin düşürülmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.
c) Anılan maddenin (d) ve (e) fıkralarında
yapılan düzenlemeler, özellikle büyük sermaye gruplarının televizyon ve
radyoculuk alanında tekelleşmelerine olanak yaratacak içeriktedir.
Sermayenin belli kişi ya da grupların
elinde toplanmış olduğu gerçeği, bu kişi ya da grubun, çok sayıda televizyon ve
radyo kuruluşunu sahiplenebilme olanağı ve ölçüsüz para cezaları uygulaması ile
görsel ve işitsel medya alanında tekellerin oluşması kaçınılmaz olacaktır.
Anayasa’nın 167 nci maddesinde, Devletin;
para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli
işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici önlemleri alacağı, piyasalarda fiilî veya
anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önleyeceği belirtilmiştir.
Anayasa’nın anılan kuralı ile tekelleşme
ve kartelleşme yasaklanmakla kalmamış, Devlete de bunu engelleyici önlemleri
alma görevi verilmiştir. 4676 sayılı yasa ile yapılan ve yukarıda belirtilen
düzenlemelerle görsel ve işitsel medya alanında tekelleşme ve kartelleşmenin
önlenmesi olanaksızdır. Düzenlemeler, tekelleşme ve kartelleşmeyi önlemek bir
yana dolaylı olarak olanaklı kılacak niteliktedir.
Gerçi, televizyon ya da radyo kuruluşunun
yıllık ortalama izlenme oranının % 20’yi geçmesi durumuna bağlı olarak bir
sınırlama getirilmiştir; ancak, bu oranın yüksek tutulması ve hiçbir televizyon
ya da radyo kanalının bu izlenme oranına ulaşamayacağı gerçeği karşısında, bu
sınırlamanın tekelleşme ve kartelleşmeyi önlemesi olanaklı görülmemektedir.
Tekelleşen ya da kartelleşen görsel ve
işitsel medya, bir yandan ekonomik alanda haksızlık yaratabilecek bir güce
ulaşırken, öte yandan da haber alma özgürlüğünü kısıtlayabilecektir.
Anayasa’nın 26 ncı maddesinde, düşünceyi
açıklama ve yayma özgürlüğünün haber almak ve vermek özgürlüğünü de kapsadığı;
28 inci maddesinde de, basının özgür olduğu, devletin, basın ve haber alma
özgürlüğünü sağlayacak önlemleri alacağı belirtilmiştir.
Basın özgürlüğü, düşünce ve kanaat
özgürlüğünü tamamlayan ve onun kullanılmasını sağlayan bir özgürlüktür. Düşünce
özgürlüğü, düşüncelerin özgürce açıklanması yanında bunların yayılması ve
öğrenilmesi özgürlüğünü de içerir. Bu nedenle, basın özgürlüğünün, okuyucuların,
izleyicilerin ya da dinleyicilerin haber alma ve görüşleri öğrenme olanağından
yoksun kalmaları yönünden de değerlendirilmesi gerekir.
Haber alma ve verme hakkı ya da haberlere
ulaşma özgürlüğü, izleyici ya da dinleyicinin bireysel hakkı olarak düşünülemez
ve düzenlenemez. Bunlar, izleyicilerin ve dinleyicilerin kollektif hak ve
özgürlükleridir.
Basın özgürlüğü, kamu güçleri karşısında
olduğu kadar özel güçlere karşı da korunmalıdır. Bu bağlamda, medya tekelinin
oluşmasına karşı gerçek sınırlamalar koymak, medyanın çoğulculuğunu koruyucu
önlemler almak devlete düşen bir ödevdir. Bağımsız ve tarafsız yayıncılığın
sürdürülebilmesi için alınacak önlemler de bu ödev kapsamındadır.
Sosyal görevini yerine getirebilmesi için
basın özgürlüğü ile donatılan medyanın sorumluluk bilinciyle hareket etmesi
gereklidir. Tekelleşerek, sorumluluk bilincinden uzaklaşacak bir medya, her
sorumsuz güç gibi er geç amacından sapabilir ve toplum yaşamını, ulusal
güvenliği tehlikeye sokan bir güç durumuna gelebilir. Bunu önlemek de devletin
görevidir.
Bu nedenle, görsel ya da işitsel medyada
tekel ya da kartel oluşturulmasını önleyebilecek içerikte bulunmayan
düzenlemeler, Anayasa’nın tekelleşme ve kartelleşmeyi yasaklayan 167 nci
maddesiyle; 172 nci maddesinde anlatımını bulan tüketiciyi koruma ilkesiyle ve
basın özgürlüğü kapsamında bulunan haber alma ve verme özgürlüğü ile
bağdaşmamaktadır.
d) Bir gerçek ya da tüzel kişiye ya da
sermaye grubuna bir radyo-televizyon kuruluşunun tümüne ya da birden çok
radyo-televizyon kuruluşuna sahip olabilme olanağının yaratılmasının yanı sıra,
bu kişi ya da sermaye grubuna kamu ihalelerine girebilme ve menkul kıymetler
borsalarında işlem yapabilme hakkının verilmesi, medya gücünün kullanılarak
ihalelerde haksız rekabete, borsada çeşitli işlem oyunları yapılmasına neden
olabilecektir.
Her ne kadar; 4676 sayılı yasanın 2 nci
maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı yasanın 4 üncü maddesinin, yayın ilkelerine
yer verilen ikinci fıkrasında;
“c) Yayıncılığın, gerek yayın organı,
gerekse hisse sahipleri ve üçüncü derece dahil olmak üzere üçüncü dereceye
kadar kan ve sıhrî hısımları veya bir başka gerçek ve tüzel kişinin haksız
çıkarları doğrultusunda kullanılmaması,
j) Yayıncılığın haksız bir amaç ve çıkara
alet edilmemesi ve haksız rekabete yol açılmaması,....”
denilerek, medyanın haksız rekabete neden
olabilecek gücü engellenmeye çalışılmış ise de, bu soyut anlatımlı ilkelerin,
kamu ihalelerinde yaratılabilecek haksız rekabeti ve borsa işlemlerinde
oynanacak oyunları engellemesi zor görünmektedir.
Ayrıca, düzenlemelerin karşıt kavramından,
yayın kuruluşlarının “haklı çıkarları” destekleyici içerikte yayın yapabileceği
sonucuna varılmaktadır. Konuya yayın kuruluşlarının kamu ihalelerine giren
sahipleri yönünden bakıldığında, bu tür destekleyici yayınların “haklı çıkarı”
savunduğu kolaylıkla öne sürülebilecektir.
Böylece, bir kamu hizmeti olan medyanın
bireysel çıkarlara hizmet edecek ticarî nitelik kazanmasının önündeki tüm
engeller kaldırılmıştır. Oysa, dünyada medya-serbest piyasa ilişkilerinin demokrasiler
için yozlaştırıcı tehlike ve tehditlerinden söz edilmektedir. Ülkemize olduğu
gibi henüz demokrasisi yeterince gelişmemiş, sağlam temellere oturmamış,
özelleştirmesini tamamlayamamış ülkelerde medyanın Devlete karşı taahhüde
girmemesi yaşamsal önem taşıyan bir ilke olarak görülmektedir. Devletle ticarî
ilişkilere giren medya sahiplerinin, siyasal iktidar lehine yayın yaparak ya da
tam tersine baskı oluşturarak kamu ihalelerini alma avantajını sağlayabileceği
kuşkusu, yukarıda sözü edilen ilkenin korunmasının ne kadar önemli olduğunu
ortaya koymaktadır.
Serbest piyasa ekonomisinin en büyük
özelliği rekabet ortamının yaratılmasıdır. Bir çok radyo ve televizyon
kuruluşuna sahip olan kişi ya da sermaye grubuna kamu ihalelerine girebilme
hakkının tanınması bu özellikle de bağdaşmamaktadır.
Görsel ve işitsel medyanın kamuoyunu
etkileme gücü, dolayısıyla bu gücün kötüye kullanılması olasılığının
yüksekliği, Batılı ülkelerde medya sahipliğinin diğer iş alanlarından
ayrılmasına, bu ayrımı sağlayacak önlemler alınmasına neden olmuştur. Medya
gücünü kötüye kullanma olasılığı kamu yararı ve kamu düzeni ile doğrudan
ilgilidir. Devletin bu gücü dengeleyecek önlemleri alması, kamu yararı ve
düzenini sağlamanın gereğidir.
Bu nedenle, 3984 sayılı yasanın 29 uncu
maddesinin değişiklikten önceki onuncu fıkrasında yer verilen yasağın korunması
gerekirken tümüyle kaldırılmış olması kamu yararı açısından çok ciddi
sakıncalar doğurabilecek bir gelişme olarak değerlendirilmiştir.
7.
4676 sayılı yasanın 14 üncü maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı yasanın
31 inci maddesinin ikinci fıkrasında, “Her türlü teknoloji ile ve her türlü
iletişim ortamında yapılacak yayın ve hizmetlerin usul ve esasları, Haberleşme
Yüksek Kurulunun belirleyeceği strateji çerçevesinde Üst Kurulca tespit edilip,
Haberleşme Yüksek Kurulunun onayına sunulur. Bu yayın ve hizmetlerin mevzuata
uygunluğu Üst Kurulca denetlenir.” kuralına yer verilmiştir.
Ayrıca, yine aynı yasanın 26 ncı
maddesiyle 5680 sayılı yasaya eklenen ek 9 uncu maddede, “Bu Kanunun yalan
haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddî ve manevî zararlarla ilgili
hükümleri, bilişim teknolojileri ve internet ortamında sayfa açılması veya
elektronik gazete, elektronik bülten vb. suretiyle yayınlanan her türlü yazı,
resim, işaret, sesli veya sessiz görüntü ve benzerleri hakkında da uygulanır.”
denilmektedir.
İletişim teknolojisinde bir devrim
niteliğindeki internet yayıncılığının en baskın yönü, düşünceyi açıklama ve
yayma özgürlüğünün, özgün kanaat oluşumunun günümüzdeki en etkin kullanım alanı
olmasıdır. İnternet ortamındaki yayıncılıkta; hukukun üstün kılınması, kişilik
haklarının korunması ve bunun yanında da yayın yoluyla düşünce ve ifade
özgürlüğü gibi duyarlı alanların dengelenmesi sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu
sorunlar ancak, ifade özürlüğü esas alınarak ve yayınlar üzerindeki denetim
yargıya bırakılarak sağlanabilir. Dolayısıyla, internet yayıncılığına ilişkin
ilkelerin ve öteki düzenlemelerin özel bir yasa ile yapılması en doğru
olacaktır.
Bu yola gidilmeyerek, yayınların düzenlenmesinin
tümüyle kamu otoritelerinin takdirine bırakılması ve Basın Yasasına bağlı
kılınması internet yayıncılığının özelliği ile bağdaşmamaktadır.
8. 4676 sayılı Yasanın 16 ncı maddesiyle
değiştirilen 3984 sayılı Yasanın 33 üncü maddesinin,
a) Birinci fıkrasında, Üst Kurulun,
öngördüğü yükümlülükleri yerine getirmeyen, izin koşullarına uymayan, yayın
ilkelerine ve bu Yasada belirtilen diğer esaslara aykırı yayın yapan özel radyo
ve televizyon kuruluşlarını uyaracağı ya da aynı yayın kuşağında açık biçimde
özür dilemesini isteyeceği; bu isteme uyulmaması ya da aykırılığın yinelenmesi
durumunda, ilgili programın yayınının, bir ile oniki kez arasında
durdurulacağı; bu süre içinde programın yapımcısı ve varsa sunucusunun hiçbir
ad altında başka program yapamayacağı kurala bağlanmıştır.
Bu düzenlemede, uyarının içeriği konusunda
bir açıklığa, özür dileme konusunun ayrıntılarına yer verilmemiştir. Bu
belirsizlik, uygulanan yaptırımın onur kırıcı ve teşhir edici bir özellik
taşımasına neden olabilecektir.
Fıkraya göre, Üst Kurulun özür istemine
uyulmaması durumunda programın yayını bir ile oniki kez arasında
durdurulabileceği gibi, bu süre içinde programın yapımcı ve suncusu hiçbir ad
altında başka program yapamayacaktır. Katkısı, başkalarınca hazırlanmış bir
programı sunmaktan ibaret olan sunucu hakkında böyle bir yaptırım öngörülmesi
haksız uygulamalara yol açacak niteliktedir.
Bu düzenlemelerle, idarî nitelikteki bir
üst kurula basın ve haber alma özgürlüğünü sınırlayıcı yetkiler verilmekte,
yargı alanına giren konularda idare yetkili kılınmaktadır.
İdare, düzenleme ve denetleme alanındaki
konularda, kamu düzeni, genel güvenlik, kamu yararı, genel ahlak, genel sağlık,
ekonomik ve sosyal ilişkilerin düzenli yürütülmesini sağlama gibi amaçlarla
idarî para cezası uygulama ya da kişi özgürlüğünü kısıtlayıcı yaptırımlar
dışında çeşitli yasaklar koyma yetkisine sahiptir.
Ancak, düşünceyi açıklama ve yayma, basın
ve haber alma gibi temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda, idarenin
yetkisinin Anayasanın bu kavramlara yaklaşımı içerisinde değerlendirilmesi
gerekir.
Anayasanın 26 ncı maddesinin son
fıkrasında, “Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin
düzenleyici hükümler, bunların yayınını engellememek kaydıyla, düşünceyi
açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz”; 28 inci maddesinin
üçüncü fıkrasında da, “Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak
tedbirleri alır” denilmektedir.Aynı doğrultuda bir kural, tüm özgürlükler için
Anayasanın 5 inci maddesinde yer almaktadır. Ayrıca, Anayasanın 29 uncu
maddesinin üçüncü fıkrasında, yasanın, haber, düşünce ve kanaatlerin özgürce
yayınlanmasının engelleyici ya da zorlaştırıcı koşullar koyamayacağı; 30 uncu
maddesinde de, basın işletmelerinin, Devlet bütünlüğüne yönelik bazı suçlar
dışında işletilmekten alıkonulamayacağı öngörülmektedir.
Bu kurallar, genelde yazılı basına yönelik
olmakla birlikte, amaç basın işletmelerini korumak olmayıp, düşünceyi yayma ve
haber alma özgürlüklerinin güvence altına alınması olduğuna göre, aynı
ilkelerin görsel ve işitsel medya için de geçerli olması ve idareye, bu
araçların kullanılmasını engellemeye varan nitelikte önlemler alma yetkisi
verilmesinden olabildiğince kaçınılması gerekir.
Yasanın 16 ncı maddesi, bu kurallarla
bağdaşmayan uygulamalar öngörmektedir. Bu maddeye göre, yapılan uyarı üzerine
özür dilemeyen radyo ve televizyon kanalının ihlale konu olan yayını bir ile
oniki kez arasında durdurulabilecek; aykırılığın yinelenmesi durumunda, Ceza
Yasasının öngördüğü üst sınırın da çok ötesinde, 375 milyar liraya ulaşan para
cezası verilebilecek; yayınlar bir yıla kadar ya da süresiz durdurulabilecek ya
da yayın izni iptal edilebilecektir.
Böylece, eylemle önlem arasında bulunması
gereken adil denge bozulmuş, yaptırım bir baskı öğesi durumuna gelmiş
olacaktır. Üstelik bu yaptırımlar idarî bir üst kurulun takdirine
bırakılmıştır.
b) Maddenin ikinci fıkrasında, aykırılığın
yinelenmesi durumunda verilecek idarî para cezalarına yer verilmiştir.
Fıkraya göre, ulusal düzeyde yayın yapan
kuruluşlara 125-250 milyar lira arasında, bölgesel, yerel ya da kablo ortamında
yayın yapan kuruluşlara, kapsadığı yayın alanındaki il ve ilçe nüfusuna göre
60-100, 10-60, 20-40 ve 5-10 milyar lira arasında idarî para cezası
uygulanabilecektir. Radyo yayınları için uygulanacak para cezaları, bu
tutarların yarısı kadar olacaktır.
Gerek bu fıkrada öngörülen idarî para
cezalarının gerekse 4676 sayılı Yasanın çeşitli maddeleriyle değiştirilen 3984
ve 5680 sayılı yasaların çeşitli maddelerinde yer verilen diğer para cezalarının
tutarlarının çok yüksek olduğu açıktır.
4676 sayılı Yasa değişikliği ile
düzenlenen para cezaları, belli sermaye gruplarının elinde olmayan ulusal ve
özellikle yerel ve bölgesel televizyon, radyo ve basın kuruluşları için
amaç-araç orantısını gözetmeyen boyuttadır. Cezaların caydırıcı nitelikte
olması, ancak televizyon, radyo ve basın kuruluşlarının yaşam şansını
ellerinden almaması gerekmektedir.
Anayasanın 13 üncü maddesinin ikinci
fıkrasında, temel hak ve özgürlüklerle ilgili genel ve özel sınırlamaların
“demokratik toplum düzeninin gerekleri”ne aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
Buna göre, hak ve özgürlükler, ancak
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak
sınırlandırılabilir.Demokratik hukuk devletinde, güdülen amaç ne olursa olsun,
sınırlamalar özgürlüğün kullanılmasını ölçüsüz biçimde ortadan kaldıracak
düzeyde olamaz.
Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında
da belirtildiği gibi, bir sınırlama kuralının demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun olabilmesi için “ölçülülük” ilkesinin gözetilmesi, amaç ve
sınırlama “orantısının” korunması gerekmektedir.
Ölçülülük ilkesi, yasal düzenlemede
sınırlama aracının, sınırlama amacına ulaşmaya elverişli olmasını, sınırlama
aracıyla amacı arasındaki oranın ölçüsüz olmamasını anlatmaktadır.
Yasa ile getirilen para cezalarının,
Anayasanın 28 inci maddesinde sözü edilen basın özgürlüğü yönünden son derece
ağır nitelik taşıdığı kuşkusuzdur. Ulusal,
bölgesel ve yerel çerçevede hizmet veren bir çok görsel, işitsel ya da
yazılı medya kuruluşlarının kapanmasına neden olacak tutarlardaki para
cezalarını haklı bir nedene dayandırmak ve demokratik toplum düzeninin
gerekleriyle ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırmak olanaklı değildir.
Ayrıca, para cezalarının alt ve üst
sınırları arasındaki genişlik, takdir hakkının kullanılmasında haksızlığa,
adaletsizliğe ve keyfi uygulamaya neden olabilecek boyuttadır.
Öte yandan, Avrupa Birliği Müktesebatının
Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının “2.1. Siyasî Kriterler”
bölümünün “2.1.1. Düşünce ve İfade Özgürlüğü” alt bölümünde; ifade özgürlüğünün
daha da geliştirilmesine yönelik anayasal ve yasal güvencelerin güçlendirilmesi
amacıyla, kısa erimde,
- Başta düşünceyi açıklama ve yayma, bilim
ve sanat ile basın özgürlükleriyle ilgili hükümler olmak üzere Anayasanın temel
hak ve özgürlüklerle ilgili bölümlerinin,
- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
Yasası’nın,
gözden geçirilmesinin planlandığı
belirtilmiştir.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik
süreci içinde kısa ve orta erimde gerçekleştirilmesi öngörülen çalışmaların
genel çerçevesini çizen ve yönlendirici nitelik taşıyan Ulusal Program’da,
basın özgürlüğünün geliştirilmesi için anayasal ve yasal güvencelerin
güçlendirilmesi planlanırken; çok yüksek para cezalarıyla görsel, işitsel ve
yazılı medya kuruluşlarının görev yapamaz duruma getirilmesi amaca uygun
düşmeyecektir.
9.
4676 sayılı Yasa’nın 19. maddesiyle 5680 sayılı Basın Yasası’nın basın
yoluyla işlenen suçlardan dolayı ceza sorumluluğuna ilişkin 16. maddesinin
birinci fıkrasının 1. bendi değiştirilmiş, 5680 sayılı Yasa’nın cevap ve
düzeltme hakkına ilişkin 19. maddesine aykırı davranılması durumunda,
sorumluluğun sorumlu müdürle birlikte süreli yayının sahibi gerçek kişiye,
süreli yayın sahibi anonim şirketse yönetim kurulu başkanına, diğer şirket ve
tüzel kişilere ait süreli yayınlarda tüzel kişiliğin en üst yöneticisine de ait
olacağı belirtilmiştir.
Fıkrada yapılan bir başka değişiklikle,
sorumlu müdürlerin özgürlüğü bağlayıcı cezadan para cezasına çevrilen
cezalarının ertelenmeyeceği öngörülmüştür. Yasa’nın 21. maddesiyle de, 5680
sayılı Yasa’nın 19. maddesinin (1) numaralı fıkrası değiştirilip, yalan haber
verilmesi, hakaret ve sövme de fıkra kapsamına alınmış, ayrıca, sorumlu müdüre
düzeltme yazısını süreli yayın sahibine, yönetim kurulu başkanına ve üst
yöneticiye bildirmek zorunluluğu getirilmiştir. Aynı konuya ilişkin olarak bir
başka değişiklik cevap ve düzeltme hakkıyla bağlantılı olarak ceza yaptırımları
öngörülen 29. maddede gerçekleştirilmiş ve mevcut para cezaları bin ilâ yedibin
beşyüz kat arasında artırılmış ve bu cezaların ertelenmesi de engellenmiştir.
Yasa’nın 25. maddesi ile de, Basın
Yasası’na aykırı davranışlar nedeniyle bu Yasa’nın değişik maddelerinde
öngörülen para cezaları bir milyon ilâ elli milyon kat arasında
yükseltilmiştir.
Böylece, yasaklanan eylemlere aykırı
davranışlar için öngörülen para cezaları çok büyük oranlarda artırılmış ve
ödenemez duruma getirilmiştir. Cevap ve düzeltmenin şekil ve şartlara uygun
olarak yeniden yayınlanması yolunda verilen karara tam olarak uyulmaması
durumunda elli milyar liradan yüzelli milyar liraya kadar, süreli yayın
sahibinin ölümünden bir ay içinde yeni sahip beyanname vermezse, on milyar
liradan otuz milyar liraya kadar, beyanname içeriğindeki değişiklik mülki
amirliğe beş gün içerisinde bildirilmezse on milyar liradan elli milyar liraya
kadar ağır para cezasına hükmedilebilecektir.
Bu cezalar, büyük bölümüyle ön ödemeye
bağlı olduklarından, yapılacak bildirime karşın ödenmemeleri durumunda, Türk
Ceza Yasası’nın 119. maddesi gereği ceza yarı oranında artırılacaktır.
Bu değişikliklerden önce, Basın Yasası’nda
para cezalarını hiçbir yaptırım gücü kalmadığı bir gerçektir. Ancak, yapılan
değişiklikle cezalar elli milyon kata kadar yükseltilmiştir. İki gazeteyi
gününde cumhuriyet savcılığına ve/veya mülki amirliğe teslim etmeyen “tâbi”ye
yüz milyar liraya kadar ağır para cezası öngörülmüştür. 647 sayılı Yasa’nın 5.
maddesine göre, para cezalarının tutarı suçlunun iktisadi durumu, aile
sorumluluğu, meşgale ve mesleği, yaş ve sağlık durumu, cezanın sosyal etkisi ve
uyarma amacı gibi hususlar gözönünde tutularak saptanır. Para cezasının
belirlenmesi konusunda bu hükümle yasa koyucunun yargıdan beklediği
duyarlılığı, cezaların alt ve üst sınırlarını belirlerken kendisinin de göstermesi
gerekir. Hukukumuzda, hiçbir dönemde bu tür suçlar için böylesine ağır para
cezaları öngörülmemiştir. Demokratik bir toplumda, basına ilişkin kimi biçimsel
yükümlülüklerin yerine getirilmemesi ya da yerine getirilmekte gecikilmesi
basın kuruluşunun yayından çekilmesi sonucunu doğuracak yaptırımlara layık
görülmemelidir.
Basın Yasası’nda yapılan bu değişiklikler,
öngörülen para cezaları nedeniyle haber, düşünce ve kanaatlerin özgürce
yayınlanmasını ve basın işletmelerinin yaşamını sürdürmesini engelleyecektir.
Bu cezalarla, basın sektörünün krize sürüklenmesi ve sermaye birikimleri
sınırlı gazetelerin yayın yaşamından çekilmesi, böylece basında tekelleşmenin
gerçekleşmesi kaçınılmazdır.
Yukarıda önemli görülen kimi maddelerine
ilişkin açıklanan gerekçelerle kamu yararı ile bağdaşmayan, demokratik
geleneklere, temel hak ve özgürlüklere, hukuka ve Anayasal ilkelere uygun
düşmeyen kurallar içeren 4676 sayılı “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, Anayasa’nın 89. ve 104.
maddeleri uyarınca, yayımlanması uygun görülmeyerek Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nce bir daha görüşülmek üzere ekte geri gönderilmiştir.
Ahmet Necdet SEZER
Cumhurbaşkanı
Anayasa Komisyonu Raporu
Türkiye Büyük Millet
Meclisi
AnayasaKomisyonu
Esas No. : 1/878
Karar No. : 18 11.4.2002
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Başkanlığınızca 19.6.2001
tarihinde esas komisyon olarak Komisyonumuza gönderilen “Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 4676
Sayılı Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi (1/878, 3/847)”, Komisyonumuzun 9.4.2002 tarihli toplantısında Devlet
Bakanı Sayın Yılmaz Karakoyunlu, RTÜK Başkanı, TRT Genel Müdür Yardımcısı,
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdür Yardımcısı, Telekomünikasyon Kurumu ve
Maliye Bakanlığı yetkililerinin katılımıyla görüşülmüştür.
Toplantımızda, öncelikle,
Cumhurbaşkanının 4676 Sayılı Kanunu geri gönderme tezkeresi okunmuştur. Kanunun
geneli üzerinde Devlet Bakanı Sayın Yılmaz Karakoyunlu ve üyelerimizin
açıklamalarını takiben 3.10.2001 tarihli ve 4709 Sayılı Kanunla değiştirilen
Anayasanın 89 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, Cumhurbaşkanınca
yayımlanması uygun bulunmayarak bir daha görüşülmesi istenen maddelerin ya da
Kanunun tümünün görüşülmesi hususu oya sunulmuş ve sadece Cumhurbaşkanınca bir
daha görüşülmesi istenen maddelerin Komisyonda görüşülmesine oy çokluğu ile
karar verilmiştir.
Kanunun geneli üzerindeki
görüşmelerde Cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçelerinin çok ciddi gerekçeler
olduğu, dikkate alınması gereği ifade edilmiş, özellikle 3984 sayılı Kanunun 29
uncu maddesindeki değişikliğin gerçekleşmesi halinde tekelleşmenin ve bunun
doğuracağı olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalınacağına dikkat çekilmiştir.
Yayın ilkelerinin kesin olarak tarif edilmemesi nedeniyle subjektif
değerlendirmelerin doğabileceği, para cezalarının son derece ağır olduğu ve bu
nedenle yerel-bölgesel basını sarsacağı, tazminat davalarında alt sınırın
kanunla tespit edilmesi ve zorunlu bilirkişi tayininin hukukun genel
ilkeleriyle bağdaşmayacağı ifade edilmiştir. Ayrıca Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunun üyelerinin oluşum tarzı ve Yüksek Denetleme Kurulu tarafından
denetlenmesinin özerklik, tarafsızlık niteliğine uygun düşmeyeceği
söylenmiştir.
Üyelerimizin aleyhte
belirttikleri bu görüşlere karşın, 3984 sayılı Kanunun uygulamada beklenen
sonucu doğurmadığı; cezaların ekran karartmadan öteye gitmediği, bu durumunda
izleyiciyi cezalandıran bir hâl aldığı belirtilmiştir. Kanunun Cumhurbaşkanınca
geri gönderme gerekçeleri doğrultusunda Alt Komisyonda incelenmesi ve hükümete
iadesi yönünde verilen önergeler Komisyonumuzca kabul edilmemiştir.
Kanunun geneli üzerindeki
görüşmelerden sonra maddelerine geçilmesi oy çokluğu ile kabul edilmiştir.
Alınan karar uyarınca
Cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresinde yer alan 2, 3, 5, 7, 12, 13, 14,
16, 17, 19, 20, 21, 22, 23, 25, 26, 29 ve Geçici 4 üncü maddeleri geri gönderme
gerekçeleri doğrultusunda tek tek görüşülmüş, oya sunulmuş ve Komisyonumuzca oy
çokluğu ile aynen kabul edilmiştir.
Görüşülen maddeler
çerçevesinde Kanunun tümü oya sunulmuş ve Komsiyonumuzca oy çokluğu ile kabul
edilmiştir. Ayrıca, Komisyonumuzca Kanunun Genel Kurulda öncelik ve ivedilikle
görüşülmesi istenmiştir.
Raporumuz Genel Kurulun
onayına arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.
|
|
Başkan |
Başkanvekili |
Sözcü |
|
|
Turhan Tayan |
Necdet Saruhan |
Mehmet Nacar |
|
|
Bursa |
İstanbul |
Kilis |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
H. Tayfun İçli |
Şaban Kardeş |
İsmail Alptekin |
|
|
Ankara |
Bayburt |
Bolu |
|
|
|
|
(Tamamına muhalifim) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Ayvaz Gökdemir |
Edip Özgenç |
Osman Kılıç |
|
|
Erzrum |
İçel |
İstanbul |
|
|
(İmzada bulunamadı.) |
|
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Mustafa Verkaya |
Nevzat Yalçıntaş |
Işın Çelebi |
|
|
İstanbul |
İstanbul |
İzmir |
|
|
|
(Tümüne muhalifim) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Mustafa Kamalak |
Çetin Bilgir |
Bülent Arınç |
|
|
Kahramanmaraş |
Kars |
Manisa |
|
|
(Muhalefet şerhi eklidir) |
|
(Tümüne muhalifim) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
İsmail Çevik |
Mehmet Kundakçı |
Şeref Malkoç |
|
|
Nevşehir |
Osmaniye |
Trabzon |
|
|
|
|
(Tümüne muhalifim) |
|
|
|
Üye |
|
|
|
|
Ali Naci Tuncer |
|
|
|
|
Trabzon |
|
|
|
|
(İmzada bulunamadı) |
|
MUHALEFET ŞERHİ
Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından uygun
bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri
gönderilen ve Anayasa Komisyonu tarafından 9.4.2002 günü “aynen” kabul edilen
7.6.2001 tarihli ve 4676 sayılı Kanuna hem usul yönünden hem de asıl yönünden
muhalifim.
1. USUL YÖNÜNDEN MUHALİFİM
Çünkü :
Komisyonumuz görüşmelerini, Sayın
Cumhurbaşkanının uygun bulmadığı maddelerle sınırlandırma kararı almıştır.
Bu “sınırlandırma kararı” Anayasanın 89
uncu maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır.
89 uncu maddenin ikinci fıkrasının ikinci
cümlesinden açıkça anlaşılacağı gibi “sınırlandırma yetkisi” Türkiye Büyük
Millet Meclisine aittir.
Anayasa Komisyonunun “sınırlama kararı”
alma yetkisi yoktur. Anayasa Komisyonunun böyle bir kararı alması “yeni bir
içtüzük ihdası niteliğinde” olup Anayasanın 89 uncu maddesinin ikinci
fıkrasının ikinci cümlesine açıkça aykırıdır.
2. ESAS YÖNÜNDEN MUHALİFİM
Bu Tasarı 5-6 yıldan beri Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemini işgal etmektedir.
Bu süre içerisinde Tasarı, iki veya üç
defa Anayasa Komisyonu tarafından reddedilmiş veya askıya alınmıştır.
Daha sonra, aynı Tasarı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından reddedilmiştir.
Bu arada hükümetler değişmiş, genel
seçimler yapılmış, Meclis yenilenmiştir.
Ancak Tasarının “sahipleri” ısrarlarından
vazgeçmemişler, Tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına tekraren
gönderilmesini sağlamışlardır.
Tasarı, 7.6.2001 tarihinde 4676 sayılı
“Kanun” olarak kabul edilmiştir.
Ancak içerdiği büyük sakıncalardan dolayı
Kanun, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir daha görüşülmesi için Türkiye Büyük
Millet Meclisine iade edilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın “iade
gerekçeleri” ne aynen katılıyorum.
Muhalefet şerhi yazmak için tanınan süre
çok sınırlı olduğu için ayrıntılı gerekçe yazma imkânımız maalesef yoktur.
Bu münasebetle başlıklar halinde
belirtelim ki 7.6.2001 tarih ve 4676 sayılı Kanun;
1) Anayasanın birçok maddesine aykırıdır.
2) Bilhassa “idarî” para cezaları yönünden
hukukun temel prensiplerine, özellikle de “kanunsuz ceza olmaz” ilkesine
aykırıdır.
3) Kanun Anadolu medyasını çökertecek
mahiyettedir.
4) Kanun, “tekelleşme”ye yol açacak
niteliktedir.
5) Kanun “Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu”nu hem “oluşum” (seçim) hem de “denetim” bakımından hükümete bağımlı
kılacak hükümler taşımaktadır. Bu hükümler, Üst Kurul bakımından
- Hem “yasama-yürütme dengesi”ni
- Hem de “iktidar-muhalefet dengesi” ni
Bozacaktır.
Bu arada not olarak kaydedelim ki 7.6.2001
tarihli ve 4676 sayılı Kanun hakkında daha önce belirttiğimiz “muhalif
görüşlerimizi” de aynen muhafaza ediyorum.
Prof. Dr. Mustafa Kamalak
Kahramanmaraş
ANAYASANIN 89 UNCU MADDESİ GERE-ĞİNCE CUMHURBAŞKANINCA BİR
DAHA GÖRÜŞÜLMEK ÜZERE GERİ GÖNDERİLEN
KANUN
RADYO VE TELEVİZYONLARIN KURU-LUŞ VE YAYINLARI HAKKINDA
KA-NUN, BASIN KANUNU, GELİR VERGİSİ KANUNU
İLE KURUMLAR VERGİSİ KA-NUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN
Kanun
No. 4676 Kabul
Tarihi : 7.6.2001
MADDE 1. - 13.4.1994 tarihli ve 3984
sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 3 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 3. - Bu Kanunda geçen deyimlerden;
a) Üst Kurul: Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunu,
b) Radyo yayını: Elektromanyetik dalgalar,
veri şebekeleri ve diğer yollarla halkın doğrudan alması maksadıyla yapılan ses
yayınlarını,
c) Veri yayını: Radyo ve televizyon yayını
ile birlikte, radyo ve televizyon programlarıyla ilintili ve radyo ve
televizyon programlarından bağımsız verilerin, elektromanyetik dalgalar, veri
şebekeleri ve diğer yollarla halkın doğrudan alması maksadıyla yapılan
yayınları,
d) Televizyon yayını: Elektromanyetik
dalgalar, veri şebekeleri ve diğer yollarla halkın doğrudan alması maksadıyla
yapılan, hareketli veya sabit resimlerin (görüntü) sesli veya sessiz kalıcı
olmayan yayınlarını,
e) Elektromanyetik dalga: Boşlukta veya
kablo, cam iletken ve benzeri bir fizikî ortamda ışık hızı ile yayılan sunî
olarak üretilmiş ve manyetik özellikleri olan dalgayı,
f) TV kanalı: Televizyon ve veri yayını
yapmak üzere bir televizyon vericisinden yayılan elektromanyetik dalgaların
işgal edeceği frekans alanını,
g) Radyo frekansı: Radyo ve veri yayını
yapmak üzere bir radyo vericisinden yayılan elektromanyetik dalgaların işgal
edeceği frekans alanını,
h) Radyo ve televizyon vericisi: Radyo,
televizyon ve veri yayınlarının doğrudan alınmasına imkân veren yer veya
uzaydaki hareketli veya sabit her türlü verici, aktarıcı, yansıtıcı ve
güçlendirici cihaz ve sistemleri,
ı) Kablolu yayın: Radyo, televizyon ve
veri yayınlarının kablo, cam iletken ve benzeri bir fizikî ortam üzerinden
abonelere ulaştırılmasını sağlayan yayın türünü,
i) Kapalı devre yayın sistemi: Ulusal,
bölgesel ve yerel yayınlar dışında eğitim, öğretim, güvenlik ve turizm gibi
belirli amaçlar için bir bina dahilinde veya birbiri ile ilişkili binalar
grubunda hedef kitleye ulaştırmak üzere genellikle kablo ile yapılan radyo,
televizyon ve veri yayınını,
j) Radyo alıcısı: Radyo ve veri yayınları
almaya ve dinlemeye yarayan cihazları,
k) Televizyon alıcısı: Televizyon ve veri
yayınları almaya ve izlemeye yarayan cihazları,
l) Ulusal yayın: Bütün ülkeye yapılan
radyo, televizyon ve veri yayınını,
m) Bölgesel yayın: Birbirine komşu en az
üç il ve en çok bir coğrafî bölge alanının asgarî yüzde yetmişine yapılan
radyo, televizyon ve veri yayınını,
n) Yerel yayın: Mülkî taksimat itibarıyla
en az bir ilçe (merkez ilçe dahil) veya bir ilin alanının en az yüzde yetmişine
yapılan radyo, televizyon ve veri yayınını,
o) Ek yayın hizmetleri: Televizyon
yayınlarına tahsis edilen kanal içinde kalmakla birlikte kullanılmayan bölümler
üzerinden, radyo yayınlarında ise tahsis edilen frekans içinde ek taşıyıcılar
aracılığıyla, televizyon ve radyo program yayınlarıyla birlikte yapılan radyo
veri sistemi (AMDS, RDS), veri yayıncılığı, teleteks ve benzeri bağımsız
hizmetleri,
p) Uydu yayını: Radyo ve televizyon
programlarının yetkili yayıncı veya hizmeti temin edecek kişi veya kuruluş
tarafından şifreli veya şifresiz olarak uzayda sinyal iletebilen herhangi bir
araç vasıtasıyla yapılan ilk yayını,
r) Yeniden iletim: Yetkili yayın kuruluşu
tarafından kullanılan teknik araç ne olursa olsun, halkın izlemesi amacıyla
yayınlanan radyo ve televizyon program hizmetlerinin değişiklik yapılmaksızın
bütününün veya bir bölümünün alınmasını ve aynı anda veya daha sonra
iletilmesini,
s) Yayıncı: Kamu tarafından izlenmesi için
radyo, televizyon program ve veri hizmetleri tertip eden ve ileten veya
değişiklik yapılmadan ve tam olarak üçüncü tarafa iletilmesini sağlayan gerçek
veya tüzel kişiyi,
t) Program hizmeti: Yukarıdaki bentte
belirli alanlarda belirli bir yayıncı tarafından sağlanan ve tek bir hizmet
içindeki tüm unsurları,
u) Reklam: Bir ürün veya hizmetin alım,
satım veya kiralanmasını geliştirmek, bir amaç veya düşünceyi yaymak veya
reklamcının istediği başka etkileri oluşturmak amacıyla, ücret veya benzer bir
karşılık ile iletim zamanında reklamcıya tahsis edilen kamuya yönelik
duyuruları,
v) Telif hakkı sahibi: Yazar, besteci,
düzenlemeci gibi düşünsel alanda eser yaratan gerçek kişiyi,
y) Tematik kanal: Haber, belgesel, spor,
müzik ve benzeri türlerde olmak üzere yalnızca belli bir konuda yayın yapan
kanalı,
z) İletişim ortamı: Radyo ve televizyon
programlarının üretildiği merkez çıkışındaki sinyali herhangi bir teknik
kullanarak tek veya birden fazla radyo ve televizyon yayınını bir arada olarak
radyo, televizyon ve veri dağıtım sistemlerine ileten her nevi ortamı,
İfade eder.
MADDE 2. - 3984 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 4. - Radyo, televizyon ve veri yayınları,
hukukun üstünlüğüne, Anayasanın genel ilkelerine, temel hak ve özgürlüklere,
millî güvenliğe ve genel ahlâka uygun olarak kamu hizmeti anlayışı çerçevesinde
yapılır. Yayınların Türkçe yapılması esastır. Ancak, evrensel kültür ve bilim
eserlerinin oluşmasına katkısı olan yabancı dillerin öğretilmesi veya bu
dillerde müzik veya haber iletilmesi amacıyla da yayın yapılabilir.
Radyo, televizyon ve veri yayınlarında
uyulması gereken yayın ilkeleri şunlardır:
a) Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlık
ve bağımsızlığına, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk
ilke ve inkılâplarına aykırı yayın yapılmaması.
b) Toplumu şiddete, teröre, etnik
ayrımcılığa sevk eden veya halkı sınıf, ırk, dil, din, mezhep ve bölge farkı
gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik eden veya toplumda nefret duyguları
oluşturan yayınlara imkân verilmemesi.
c) Yayıncılığın, gerek yayın organı,
gerekse hisse sahipleri ve üçüncü derece dahil olmak üzere üçüncü dereceye
kadar kan ve sıhrî hısımları veya bir başka gerçek veya tüzel kişinin haksız
çıkarları doğrultusunda kullanılmaması.
d) İnsanların dil, ırk, renk, cinsiyet,
siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri nedenlerle hiçbir şekilde
kınanmaması ve aşağılanmaması.
e) Yayınların toplumun millî ve manevî
değerlerine ve Türk aile yapısına aykırı olmaması.
f) Özel hayatın gizliliğine saygılı
olunması, kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında kişilerin özel
hayatının yayın konusu yapılmaması.
g) Türk millî eğitiminin genel
amaçlarının, temel ilkelerinin ve millî kültürün geliştirilmesi.
h) Türkçenin; özellikleri ve kuralları
bozulmadan konuşma dili olarak kullanılması; millî birlik ve bütünlüğün temel
unsurlarından biri olarak çağdaş kültür, eğitim ve bilim dili halinde
gelişmesinin sağlanması.
ı) Kişilerin manevî şahsiyetlerine
eleştiri sınırları ötesinde saldırıda bulunulmaması, cevap ve düzeltme
haklarına saygılı olunması, soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde
mümkün olan haberlerin soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olunmaksızın
yayınlanmaması, saklı kalması kaydıyla verilen bilgilerin kamu yararı ciddî bir
biçimde gerektirmedikçe yayınlanmaması.
j) Yayıncılığın haksız bir amaç ve çıkara
alet edilmemesi ve haksız rekabete yol açılmaması, ilân ve reklam niteliğindeki
yayınların bu niteliklerinin şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklanması, bir
basın organının özel çabalarla yarattığı ürünün kendi ürünüymüş gibi
sunulmaması, ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin
kaynağının belirtilmesine özen gösterilmesi.
k) Suçlu olduğu yargı kararı ile
kesinleşmedikçe hiç kimsenin suçlu ilân edilmemesi veya suçluymuş gibi
gösterilmemesi; kişileri suç işlemeye yönlendirecek veya korku salacak yayın
yapılmaması.
l) Haberlerin yayınlanmasında tarafsızlık,
gerçeklik ve doğruluk ilkelerine bağlı olunması; özgürce kanaat oluşumunun
engellenmemesi; haber kaynaklarının kamuoyunun yanıltılmasının amaçlandığı
haller dışında gizliliğinin korunması.
m) Halkı aldatacak, yanıltacak veya haksız
rekabete yol açacak reklam yayınlarına yer verilmemesi.
n) Siyasî partiler ve demokratik gruplar
arasında fırsat eşitliği sağlanması; tek yönlü, taraf tutan yayın yapılmaması;
seçim dönemlerinde belirlenen seçim yasaklarıyla ilgili ilkelere aykırı
davranılmaması.
o) Yayınlarda, mevzuatın eser sahiplerine
tanıdığı hakların ihlâl edilmemesi.
p) Bilgi iletişim telefonları yoluyla
yarışma ve benzeri yöntemlere başvurulmaması ve bunların sonucunda dinleyici ve
seyircilere ikramiye verilmemesi veya ikramiye verilmesine aracılık edilmemesi,
lotarya yapılmaması, bilgi iletişim telefonları yoluyla yapılacak anket ve
kamuoyu yoklamalarının, hazırlık aşamasından sonuçlarının ilânına kadar noter
nezaretinde gerçekleştirilmesi.
r) Televizyonda bölünür ekran yoluyla ana
program ile ilgili veya ilgisiz bilgiler veren konuları işleyen yayınların
yapılmaması, çerçeveler veya alt yazı tekniği kullanılarak sürekli yayın
yapılmaması, haberde konu ile ilgili olmayan görüntülerin verilmemesi, haberle
benzerlik arz eden görüntülerin arşiv niteliğinin belirtilmesi.
s) Program hizmetlerinin bütün
unsurlarının insan onuruna ve temel insan haklarına saygılı olması.
t) Yayınların müstehcen olmaması.
u) Kadına, güçsüzlere ve küçüklere karşı
şiddetin ve ayırımcılığın teşvik edilmemesi.
v) Yayınların karamsarlık, umutsuzluk,
kargaşa ve şiddet eğilimlerini körükleyici veya ırkçı nefret duygularını
kışkırtıcı nitelikte olmaması.
y) Suç örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı
özelliklerinin yansıtılmaması.
z) Gençlerin ve çocukların fiziksel,
zihinsel ve ahlakî gelişimini zedeleyecek türden programların, bunların
seyredebileceği zaman ve saatlerde yayınlanmaması.
MADDE 3. - 3984 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Üst Kurulun seçimi ve görev süresi
Madde 6. - Üst Kurul, en az dört yıllık
yüksek öğrenim görmüş, meslekleriyle ilgili konularda kamu veya özel
kuruluşlarda en az on yıl görev yapmış, meslekî açıdan yeterli bilgiye,
deneyime ve Devlet memuru olma niteliğine sahip, otuz yaşını doldurmuş kişiler
arasından;
a) Siyasî parti gruplarınca, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanı oluşum formülüne göre belirlenecek kontenjan
doğrultusunda gösterilecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca
seçilecek beş,
b) Yükseköğretim Kurumu Genel Kuru-lunun,
Kurul üyesi olmayan elektrik-elektronik, iletişim, kültür-sanat ve basın-yayın
dallarından göstereceği dört aday arasından Bakanlar Kurulunca seçilecek iki,
c) En çok sarı basın kartı sahibi üyesi
bulunan iki gazeteciler cemiyeti ile Basın Konseyinin ortaklaşa göstereceği iki
aday arasından Bakanlar Kurulunca seçilecek bir,
d) Milli Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliğinin kamu görevlileri arasından göstereceği iki aday arasından
Bakanlar Kurulunca seçilecek bir,
Kişiden olmak üzere 9 üyeden oluşur.
Üst Kurulun üyelerinin seçimine ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu kararı ile Bakanlar Kurulu kararı
Resmî Gazetede yayımlanır.
Üst Kurul üyelerinin görev süresi dört
yıldır. Üyelerinin görev süresinin bitiminden iki ay önce kurum ve kuruluşlar
veya partiler yeni seçimlerini yaparak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına veya Bakanlar Kuruluna bildirir. Herhangi bir sebeple boşalma
olması halinde o kişinin seçildiği usule göre kurum ve kuruluş veya partiler
tarafından adaylar bir ay içinde teklif edilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunca veya Bakanlar Kurulunca seçim işlemi yapılır. Bu şekilde
seçilen kişi, yerine seçildiği kişinin görev süresini tamamlar. Üyenin
altmışbeş yaşını doldurması halinde üyeliği son bulur.
MADDE 4. - 3984 sayılı Kanunun 7 nci
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Kurul Başkanı ve Başkan Vekili
Madde 7. - Üst Kurul üyeleri, seçim
sonuçlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihten itibaren onbeş gün içinde
toplanarak kendi aralarından bir başkan ve bir başkan vekili seçer. Başkanlık
süresi iki yıldır. İki yıl sonunda veya herhangi bir şekilde yenilenme
sırasında başkan veya vekilinin üyeliği sona ererse, üyeler onbeş gün içinde
toplanarak yeni başkan veya vekili için seçim yapar.
Üst Kurul, başkan tarafından, başkanın
bulunmadığı hallerde, başkan vekili tarafından yönetilir ve temsil edilir.
Başkan, Üst Kurul ile hizmet birimlerinin
uyumlu, verimli, disiplinli ve düzenli bir biçimde çalışmasını ve Üst Kurulun
görevlerini yerine getirmesini sağlamakla görevlidir.
Başkan veya yokluğunda vekili, karara
bağlanacak gündemi toplantıdan önce belirleyerek Üst Kurul üyelerine bildirir.
Üst Kurul gündemine hâkimdir.
MADDE 5. - 3984 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Yasaklar ve denetim
Madde 9. - Üst Kurul üyeleri ile üçüncü
derece dahil üçüncü dereceye kadar kan ve sıhrî hısımları, 5846 sayılı Fikir ve
Sanat Eserleri Kanunu hükümleri saklı kalmak kaydıyla, radyo ve televizyon
hizmetleri alanında Üst Kurulun görev ve yetki alanına giren konularda herhangi
bir yüklenme işine giremez, özel radyo ve televizyon şirketlerinde ve bu
şirketlerin doğrudan veya dolaylı ortaklık bağı bulunan şirketlerde ortak veya
yönetici olamazlar.
Üst Kurul üyeleri, üyelikleri süresince
resmî veya özel başkaca hiçbir görev alamaz, özel veya kamu yayın
kuruluşlarının görev ve yetki alanına giren konularda doğrudan veya dolaylı
olarak taraf olamaz ve bu konularda hiçbir menfaat sağlayamaz, siyasî partiye
üye olamazlar. Amacı sosyal yardım ve eğitim işlerine yönelmiş derneklerle
vakıflardaki görevler ve kooperatif ortaklığı bu hükmün dışındadır.
Üst Kurul üyeleri, kendileri veya üçüncü
derece dahil üçüncü dereceye kadar kan ve sıhrî hısımlarıyla ilgili konularda
müzakere ve oylamaya katılamaz.
Yukarıdaki esaslara aykırı davrananlar
görevlerinden çekilmiş sayılır. Bu husus Üst Kurul tarafından re'sen veya
yapılacak müracaatın değerlendirilmesi sonunda karara bağlanır.
Üst Kurul, Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulunun denetimine tâbidir.
MADDE 6. - 3984 sayılı Kanunun 11 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 11. - Üst Kurul, tam gün esasına
göre çalışır, haftada birden az olmamak üzere en az beş üye ile toplanır ve en
az beş üyenin aynı yönde oyuyla karar alır. Geçerli mazereti olmaksızın üst
üste üç kez toplantıya katılmayan Üst Kurul üyeleri çekilmiş sayılır.
MADDE 7. - 3984 sayılı Kanunun 12 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 12. - Üst Kurulun gelirleri
şunlardır:
a) Özel radyo ve televizyon
kuruluşlarından alınacak TV kanal ve radyo frekansı yıllık tahsis bedelleri.
b) Özel radyo ve televizyon kuruluşlarının
yıllık brüt reklam gelirlerinden % 5 oranında ayrılacak paylar.
c) Gerektiğinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı bütçesinin transfer tertibinde yer alacak ödenek.
d) Radyo ve televizyon kuruluşlarına 33
üncü madde uyarınca verilecek idarî para cezaları.
Özel radyo ve televizyon kuruluşlarından
alınacak yayın izin ve lisans ücretleri Hazineye gelir kaydedilir.
Üst Kurul, gerektiği takdirde her yıl için
yapacağı işlerin programını hazırlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı bütçesinden verilmesi gereken ödenek tutarını Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunar.
Üst Kurulun bütçesi ve kadro cetvelleri
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bütçesi ile birlikte Türkiye Büyük
Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda incelenir ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda görüşülerek karara bağlanır.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun yıllık
bütçesinden harcanmayan miktar, yıl sonunda yurt içinde kültür ve tabiat
varlıklarının, yurt dışında Türk kültür varlıklarının korunması ve ihyası
amacıyla Kültür Bakanlığı adına bir kamu bankasında açılan hesaba aktarılır. Bu
hesaptan yapılacak harcamalara ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, 2886
sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tâbi değildir. Üst Kurulun alım-satım,
kiralama, taşıma ve sair tedarik işlerine ilişkin işlemleri bir yönetmelik ile
düzenlenir.
Üst Kurul, radyo ve televizyonların reklam
gelirlerinin, aracı kurumların hesaplarıyla birlikte denetlenmesini Maliye
Bakanlığından talep eder.
MADDE 8. - 3984 sayılı Kanunun 13 üncü
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Gelir ve cezaların tahsili
Madde 13. - 12 nci maddenin birinci
fıkrasının (b) bendinde öngörülen reklam gelirlerinden ayrılacak paylar, elde
edildikleri ayı takip eden ayın en geç 20'sinde; (a) bendine göre ödenecek TV
kanal ve radyo frekansı yıllık kira bedeli her yılın Ocak ayının en geç
20'sinde; 33 üncü maddede belirtilen idarî para cezaları da cezaların
tahakkukunu müteakip ilgili yayın kuruluşları tarafından ödenir.
Ödemede gecikilmesi halinde, ilgili yayın
kuruluşu uyarılarak yedi gün içinde ödeme yapması istenir. Yapılacak ihtara
rağmen ödeme yapılmaması halinde, Üst Kurulca ödeme yapılıncaya kadar yayının
durdurulmasına karar verilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen tarihlerden
itibaren iki ay içinde ödeme yapılmazsa, Üst Kurulca yayın izninin ve lisansın
iptaline karar verilir ve ödenmeyen kurum geliri icra yoluyla tahsil olunur.
Gecikilen ödemeler için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun hükümleri uygulanır.
MADDE 9. - 3984 sayılı Kanunun 15 inci
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Üst Kurulun Teşkilâtı ve personeli
Madde 15. - Üst Kurul yardımcı
hizmetlerinin yürütülmesinde Başkana yardımcı olmak amacıyla bir Genel Sekreter
atanır. Genel Sekreterin en az dört yıllık yükseköğrenim mezunu, otuz yaşını
doldurmuş, Devlet memuriyetinde veya ihtisas dalında on yıllık meslekî
tecrübeye ve Devlet memuriyeti için aranan koşullara sahip olması şarttır.
Ana hizmet birimleri, Üst Kurul Başkanına
bağlı, Hukuk Müşavirliği, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Savunma Sekreterliği,
İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı, Kamuoyu, Yayın Araştırmaları ve
Ölçme Dairesi Başkanlığı, İzin ve Tahsisler Dairesi Başkanlığı, Uluslararası
İlişkiler Dairesi Başkanlığı, Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığından
teşekkül eder.
Yardımcı hizmet birimleri, Genel Sekretere
bağlı, Personel Dairesi Başkanlığı, Eğitim Dairesi Başkanlığı, İdarî ve Mali
İşler Dairesi Başkanlığı ve Teknik Hizmetler Dairesi Başkanlığıdır.
Daire başkanlıkları, yeteri kadar uzman
istihdam eder ve uzmanlık esasına göre çalışır. Alt birimler kurulamaz.
Daire başkanları ile daha üst düzeydeki
görevliler Kurul Başkanının önerisi ve Üst Kurulun kararı ile atanır.
Üst Kurul personelinin özlük hakları,
çalışma usul ve esasları ile personelle ilgili diğer hususlar Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu personel rejimine tabidir.
Üst Kurulun çalışma usul ve esasları ile
teşkilâtı ve atama usulleri, bu Kanuna uygun olarak Üst Kurul tarafından
çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.
MADDE 10. - 3984 sayılı Kanunun 24 üncü
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Telekomünikasyon Kurumunun yükümlülüğü
Madde 24. - Türkiye'de ulusal, bölgesel ve
yerel çapta TV kanal ve radyo frekans plânları ile radyo ve televizyon
yayınlarına esas olan frekans bantları ile ilgili çalışmalar yapma yetkisi,
2813 sayılı Telsiz Kanunu uyarınca Telekomünikasyon Kurumuna aittir.
Telekomünikasyon Kurumu, 2813 sayılı
Telsiz Kanununa uygun olarak Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu, Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü
ve diğer ilgili kurum ve kuruluşlar ile işbirliği yaparak hazırlayacağı ulusal,
bölgesel ve yerel çaptaki plânları Haberleşme Yüksek Kurulunun onayına sunar.
Haberleşme Yüksek Kurulu, hazırlanan plânı
aynen onaylayabileceği gibi lüzum gördüğü değişikliklerin yapılmasını talep
edebilir. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ait radyo ve televizyonlar ile
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde yayın yapan Meteoroloji Radyosu,
Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde yayın yapan Polis Radyosuna ulusal, bölgesel
ve yerel, radyo-televizyon bölümleri bulunan iletişim fakültelerine yerel bazda
frekanslar ve kanallar ücretsiz olarak tahsis edilir. Kalan televizyon kanal ve
radyo frekansları, belli bir plân dahilinde özel kuruluşlara kullandırılmak üzere
Üst Kurulca ihaleye çıkarılır. Televizyon kanal ve radyo frekanslarının ne
kadarının hangi takvime göre ihaleye çıkarılacağına ilişkin plân Haberleşme
Yüksek Kurulu tarafından saptanarak bu çerçevede ihaleye çıkarılmak üzere Üst
Kurula bildirilir.
Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna tahsis
edilen TV kanallarından biri olan TRT 3'ten TBMM TV aracılığıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi faaliyetleri, bir diğer kanaldan da açıköğretim yayınları
yansıtılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi faaliyetlerinin hangi ölçüde
yansıtılacağına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, açıköğretim yayınları
için ise eğitim programlarını hazırlamakla yükümlü kurumlar Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu ile birlikte karar verir. Yayın ile ilgili diğer
hususlar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile Türkiye Radyo-Televizyon
Kurumu arasında bir protokolle belirlenir. Açıköğretim ve TBMM TV yayınlarından
ücret alınmaz.
Telekomünikasyon Kurumu, Üst Kurulun
bildireceği ve bu Kanun hükümlerine uygun olarak TV kanal ve radyo frekansı tahsis
edilip, kablosuz radyo ve televizyon yayın izni ve lisansı verilen kuruluşlara
TV kanal ve radyo frekans tahsislerini uygular, ulusal ve uluslararası alanda
tescil ettirir.
Ulusal ve uluslararası hava ve deniz
seyrüsefer sistemlerine radyo ve televizyon sistemlerinden zararlı
enterferanslar gelmesi halinde, Telekomünikasyon Kurumu can ve mal güvenliğini
tehlikeye düşürmemek amacıyla enterferansa sebep olan vericileri geçici olarak
kapatarak mühürler ve sorumlular hakkında Türk Ceza Kanununun 391 inci maddesi
hükmü uygulanır. Yapılan işler aynı zamanda Üst Kurula bildirilir.
Haberleşme Yüksek Kurulu, 2813 sayılı
Telsiz Kanunu gereğince Üst Kurul, Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi Genel
Müdürlüğü, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ve Telekomünikasyon Kurumu
arasındaki koordinasyonun yanı sıra konuyla ilgili olarak Üst Kurula verilmiş
görevlerin takibini de yürütür.
MADDE 11. - 3984 sayılı Kanunun 26 ncı
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Yeniden iletim
Madde 26. - Bu Kanuna aykırı olmamak
kaydıyla, süreklilik arz etmeyen yayınların iletim ve yeniden iletimi
serbesttir. İletim ve yeniden iletimin usul ve esasları Üst Kurulca düzenlenen
yönetmelikle belirlenir.
Yeniden iletimi yapılan yayınlarla ilgili
olarak Üst Kurula bilgi verilir.
İletim ve yeniden iletim yoluyla yapılan
yayınlar hakkında, 25 ve 33 üncü madde hükümleri saklıdır.
MADDE 12. - 3984 sayılı Kanunun 28 inci
maddesinin altıncı ve sekizinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Yayını yapmayan veya karara uygun şekilde
yapmayan veya geciktiren kuruluşun yayınlarından sorumlu en üst yöneticisi ile
kuruluşun sahibi olan anonim şirketin yönetim kurulu başkanına otuz milyar
liradan doksan milyar liraya kadar ağır para cezası verilir. Ayrıca, kuruluşa
Üst Kurulca eylemin ağırlığına göre üç aya kadar gelir getirici yayın yapma
yasağı verilebilir. İkinci kez tekrarı
halinde yayın izni iptal edilir ve en yüksek para cezasına hükmolunur. Bu
cezalar ertelenemez. Hangi yayınların gelir getirici yayınlar olduğu Üst Kurul
tarafından belirlenir.
Gerçek ve tüzel kişilerin ayrıca genel
hükümlere göre ilgili yayın kuruluşuna karşı tazminat davası açma hakkı
saklıdır. Yayın kuruluşu ile birlikte şirketin yönetim kurulu başkanı da müştereken
ve müteselsilen sorumludur. Zarar doğurucu fiilin işlenmesinden sonra yayın
kuruluşunun devredilmesi, başka bir kuruluşla birleşmesi veya sahibi olan
şirketin herhangi bir surette değişmesi halinde yayın kuruluşunu devralan,
birleşen ve her ne suretle olursa olsun yayın kuruluşunun sahibi veya hissedarı
olan şirket ve şirketin yönetim kurulu başkanı da bu fiil nedeniyle hükmedilen
tazminattan yayın kuruluşu ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.
Tazminat talebinin haklı görülmesi halinde tazminat miktarı, on milyar liradan
az olmamak üzere fiilin ağırlık derecesine göre belirlenir. On milyar liralık
alt sınır her yıl Maliye Bakanlığınca ilân edilen yeniden değerleme oranında
artırılır. Bu maddeye göre açılacak manevi tazminat davalarında hâkim tensip
kararı ile birlikte bilirkişiyi de tayin eder ve davayı en geç altı ay içinde
karara bağlar.
Bu maddeye göre açılan davalarda tazminata
hükmedilmesi halinde, bankalarca uygulanan en yüksek işletme kredisi faizi
üzerinden temerrüt faizine de hükmedilir.
MADDE 13. - 3984 sayılı Kanunun 29 uncu
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 29. - Radyo ve televizyon yayın izni
verilen veya verilecek anonim şirketlerin hisse oranları ve şirket yapısıyla
ilgili uyulması gereken diğer hususlar şunlardır:
a) Siyasî partiler, dernekler, sendikalar,
meslek kuruluşları, kooperatifler, vakıflar, mahallî idareler ile bunlar
tarafından kurulan veya bunların ortak oldukları şirketler, iş ortakları,
birlikler ile üretim, yatırım, ihracat, ithalat, pazarlama ve finans kurum ve
kuruluşlarına radyo ve televizyon yayın izni verilmez; bu kuruluşlar radyo ve
televizyon yayın izni almış şirketlere ortak olamazlar.
b) Bu Kanuna göre radyo ve televizyon
yayın izni, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre sadece radyo ve televizyon
yayıncılığı, haberleşme, eğitim, kültür ve sanat amacıyla kurulmuş anonim
şirketlere verilir. Aynı şirket ancak bir radyo ve bir televizyon işletmesi
kurabilir.
c) Özel radyo ve yayın kuruluşlarının
hisseleri nama yazılı olmak zorundadır. Bu şirketlerde herhangi bir kişi lehine
intifa senedi ihdas edilemez.
d) Üst Kurul tarafından düzenlenecek
yönetmeliğe uygun olarak her yıl yapılacak yıllık ortalama izlenme oranı ölçümlerine göre yıllık ortalama
izlenme veya dinlenme
oranı % 20'yi geçen bir televizyon veya radyo kuruluşunda bir gerçek
veya tüzel kişinin veya bir sermaye grubunun sermaye payı % 50'yi geçemez.
Gerçek kişinin hisselerinin hesaplanmasında üçüncü derece dahil olmak üzere
üçüncü dereceye kadar kan ve sıhrî hısımlara ait hisseler de aynı kişiye aitmiş
gibi hesaplanır.
e) Bir gerçek veya tüzel kişi veya bir
sermaye grubu % 50'den fazla hissesine sahip olduğu bir televizyon veya
radyonun yıllık ortalama izlenme veya dinlenme payı % 20'yi geçerse Üst Kurul
tarafından yapılan bildirimden itibaren doksan gün içinde, ortağı bulunduğu
televizyon veya radyodaki hisselerinin bir bölümünü halka
arz ederek veya bir kısım
hisselerini satarak, sermaye
payını % 50'nin altına indirir. Yıllık izlenme veya dinlenme oranının aşımı
birden fazla televizyon ve radyodaki hisselerin toplamı nedeniyle meydana
gelmişse, bu oranı % 50'nin altına indirecek biçimde yeterli sayıda şirketi
satar. Bu yükümlülüğün ihlâli durumunda kuruluşun yayın izni iptal edilir.
f) Ulusal izlenme oranları, Üst Kurul
tarafından her takvim yılı için tespit edilir ve o yılı izleyen Ocak ayı içinde
açıklanır.
g) Özel radyo ve televizyon yayın
kuruluşlarının hisse senetlerinin halka arzında 2499 sayılı Sermaye Piyasası
Kanununa göre Sermaye Piyasası Kurulundan izin almadan önce Üst Kurulun
onayının alınması şarttır.
h) Bir özel radyo ve televizyon yayın
kuruluşunda yabancı sermayenin payı ödenmiş sermayenin % 25'ini geçemez.
ı) Bir özel radyo ve televizyon yayın
kuruluşunda ortak olan gerçek veya tüzel yabancı kişi bir başka radyo ve
televizyon kuruluşuna ortak olamaz.
i) Yerli veya yabancı hissedarlar hiçbir
şekilde imtiyazlı hisse senedine sahip olamazlar.
j) Radyo ve televizyon yayını izni verilen
bir anonim şirketin hisse devirleri, devir tarihinden itibaren bir ay içinde,
ortakların ad ve soyadları ile şirketin devri sonucunda oluşan ortaklık yapısı
ve oy payları hakkındaki bilgilerle Üst Kurula bildirilir. Bu şirketlerin bir
başka şirkete devri, bir başka şirketin devralınması, bir başka şirketle birleşme
işlemlerinden önce, Üst Kuruldan gerekli bilgi ve belgelerle izin alınması
zorunludur. Bu işlemler sonucunda şirket yapısında bu Kanun hükümlerinde
öngörülen hususlara aykırılık oluştuğu takdirde Üst Kurulun vereceği süre
zarfında bu aykırılık giderilmek zorundadır. Aksi halde yayın izni iptal
edilir.
k) Radyo ve televizyon yayın izni verilen
veya verilecek anonim şirketlerde bulunması gereken diğer asgarî idarî, malî ve
teknik şartlarla yayın alanı, yayın saat ve süreleri ile ilgili esaslar her yıl
Üst Kurul tarafından tespit olunur. Şirketler yapılarını verilen süre içinde
tespit olunan şartlara uydurmak zorundadır. Aksi halde yayın izni iptal edilir.
l) Radyo ve televizyon yayın kuruluşları,
yayın izninin verilmesinden sonra da esas sözleşmelerine bu Kanundaki esaslara
aykırı hükümler koyamazlar; iştigal konularına, radyo ve televizyon yayıncılığı
ile bağdaşmayan faaliyetleri dahil edemezler.
m) Yurt dışından Türkiye'ye yönelik yayın
yapan radyo ve televizyon kuruluşlarına kanal, frekans ve kablo kapasitesi
tahsis edilemez. Bunlara Türkiye'de vergi mükellefi olanlar tarafından verilen
reklam ve ilân bedelleri vergi matrahlarından düşülemez. Ancak, uydu
platformu ve kablo sisteminden iletilen
ve yurt dışından
yapılan yabancı kaynaklı
yayınların Türkçe seslendirilmelerine, birkaç dilden aynı anda yayın
yapılmasına ve Türkçe reklam girişine olanak tanınır. Türkçe reklam girişi
yapılan yayınlar için Üst Kurulun ilgili reklam yönetmeliği uygulanır.
MADDE 14. - 3984 sayılı Kanunun 31 inci
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Program hizmetinin içeriği ve yeni yayın
tekniklerinin kullanımı
Madde 31. - Radyo ve televizyon
kuruluşları, yayınlarında belli oran ve saatlerde eğitim, kültür, Türk halk ve
Türk sanat müziği programlarına yer vermek zorundadırlar. Bu programların tür
ve oranlarıyla ilgili esaslar Üst Kurul tarafından tespit edilir. Tematik
kanallar, bu zorunluluktan muaf tutulur. Tematik yayın yapmak isteyen
kuruluşlar, başvuru sırasında bu hususu belirtir. Bu kanallar, Üst Kurulun izni
olmadan yayın türünü değiştiremez. Tematik kanallarla ilgili usul ve esaslar
Üst Kurulca belirlenir.
Her türlü teknoloji ile ve her tür
iletişim ortamında yapılacak yayın ve hizmetlerin usul ve esasları, Haberleşme
Yüksek Kurulunun belirleyeceği strateji çerçevesinde Üst Kurulca tespit edilip,
Haberleşme Yüksek Kurulunun onayına sunulur. Bu yayın ve hizmetlerin mevzuata
uygunluğu Üst Kurulca denetlenir.
MADDE 15. - 3984 sayılı Kanunun 32 nci
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Seçim dönemlerinde yayınlar
Madde 32. - Seçim dönemlerindeki yayınlara
ilişkin usul ve esaslar kanunla Yüksek Seçim Kuruluna verilen yetkiler
çerçevesinde Yüksek Seçim Kurulu tarafından düzenlenir.
Üst Kurul, radyo ve televizyon yayın
kuruluşlarının seçim dönemlerindeki yayınlarını Yüksek Seçim Kurulunun
kararları doğrultusunda izler, denetler ve değerlendirir.
Seçimlerde oy verme gününden önceki
yedinci günden itibaren her türlü haber, röportaj gibi programlar veya
reklamlar yoluyla kamuoyu araştırmaları, anketler, tahminler, bilgi iletişim
telefonları yoluyla mini referandum gibi adlarla siyasî bir partinin veya
adayın lehinde veya aleyhinde veya vatandaşın oyunu etkileyecek yayınlarda
bulunulmasına izin verilemez. Bu yasaklara uymayanlar yayın ilkelerini ihlâl
etmiş sayılırlar.
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 149/A maddesinde düzenlenen hükümler, Yüksek
Seçim Kurulu kararlarını müteakip Üst Kurulca yerine getirilir.
MADDE 16. - 3984 sayılı Kanunun 33 üncü
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Uyarı, para cezası, durdurma ve iptal
Madde 33. - Üst Kurul, öngördüğü
yükümlülükleri yerine getirmeyen, izin şartlarını ihlâl eden, yayın ilkelerine
ve bu Kanunda belirtilen diğer esaslara aykırı yayın yapan özel radyo ve
televizyon kuruluşlarını uyarır veya aynı yayın kuşağında açık şekilde özür
dilemesini ister. Bu talebe uyulmaması veya aykırılığın tekrarı halinde ihlâle
konu olan programın yayını, bir ilâ oniki kez arasında durdurulur. Bu süre
içinde programın yapımcısı ve varsa sunucusu hiçbir ad altında başka bir
program yapamaz. Yayını durdurulan programların yerine, aynı yayın kuşağında ve
reklamsız olarak, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına Üst Kurulca hazırlattırılacak
eğitim, kültür, trafik, kadın ve çocuk hakları, gençlerin fiziksel ve ahlakî
gelişimi, uyuşturucu ve zararlı alışkanlıklarla mücadele, Türk dilinin güzel
kullanımı ve çevre eğitimi konularında programlar yayınlanır.
Aykırılığın tekrarı halinde;
a) Ulusal düzeyde yayın yapan kuruluşlara,
ihlâlin ağırlığına göre, yüzyirmibeş milyar liradan az olmamak kaydıyla
ikiyüzelli milyar liraya kadar,
b)Yerel, bölgesel ve kablo ortamından
yayın yapan kuruluşlara;
1. Kapsadığı yayın alanı itibariyle, bir milyondan
fazla nüfusa ulaşan il ve ilçelere yayın yapanlara, ihlâlin ağırlığına göre,
altmış milyar liradan az olmamak kaydıyla yüz milyar liraya kadar,
2. Kapsadığı yayın alanı itibariyle,
beşyüz bin ilâ bir milyon arasında nüfusa ulaşan il ve ilçelere yayın yapanlara
ihlâlin ağırlığına göre, otuz milyar liradan az olmamak kaydıyla altmış milyar
liraya kadar,
3. Kapsadığı yayın alanı itibariyle,
ikiyüzelli bin ilâ beşyüz bin arasında nüfusa ulaşan il ve ilçelere yayın
yapanlara, ihlâlin ağırlığına göre, yirmi milyar liradan az olmamak kaydıyla
kırk milyar liraya kadar,
4. Kapsadığı yayın alanı itibariyle,
ikiyüzellibinden az nüfusa ulaşan il ve ilçelere yayın yapanlara, ihlâlin
ağırlığına göre, beş milyar liradan az olmamak kaydıyla on milyar liraya kadar,
c) Radyo yayınları için yukarıdaki
miktarların yarısı kadar,
İdarî para cezası uygulanır.
Bu maddedeki para cezaları, her yıl Maliye
Bakanlığınca ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılır.
İhlâlin, ihlâl tarihinden itibaren, takip
eden bir yıl içinde tekrarı halinde bu idarî para cezaları yüzde elli oranında
artırılır. İhlâlin, ihlâl tarihinden itibaren takip eden bir yıl içinde üçüncü
kez tekrarında ihlâlin ağırlığına göre izin uygulaması bir yıla kadar geçici
olarak durdurulur.
4 üncü maddenin ikinci fıkrasının (a), (b)
ve (c) bentlerindeki ilkelere aykırı yayın yapılması halinde uyarı yapılmaz ve
yayın kuruluşunun yayını bir ay durdurulur. İhlâlin tekrarı halinde yayın
süresiz olarak durdurulur ve yayın lisans izni iptal edilir.
Yayın izninin verilmesi için gerekli
şartlardan birini kaybeden veya şartların uygunluğunu hile ile elde eden
kuruluşların yayın lisans izni iptal edilir.
Uyarı cezasını gerektiren haller dışındaki
ihlâllerde ilgili tarafın savunması alınır.
Cezaların uygulanış usulleri ile gerekçeli
olarak kamuoyuna duyuruluş şekli yönetmelikle belirlenir.
MADDE 17. - 3984 sayılı Kanuna aşağıdaki
maddeler eklenmiştir.
EK MADDE 1. - Bu Kanuna göre yayın izni
verilen özel radyo ve televizyon kuruluşlarının, kendilerine tahsis edilen TV kanal ve radyo frekansından
yapacakları yayınlarını, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun veya bu amaçla özel
yayın kuruluşlarıyla ortak kuracağı şirketin görev ve sorumluluğunda işletilen
verici tesislerinden yapmaları asıldır. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu, verici
tesislerinin kurulması, işletilmesi, yenilenmesi ve bu tesislerde değişiklik
yapılması sırasında özel yayın kuruluşlarının ihtiyaçlarını da göz önünde
tutar.
Kurulmasına izin verilen tesislerin bu
Kanunda ve izin belgesinde öngörülen amaçlar için kullanılıp kullanılmadığı Üst
Kurul tarafından denetlenir.
Özel radyo ve televizyon yayın
kuruluşlarının Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun verici tesislerinden
yararlanma usul ve esasları ile yıllık kira bedelleri Türkiye Radyo-Televizyon
Kurumu tarafından belirlenerek Üst Kurulun onayıyla yürürlüğe konulur.
EK MADDE 2. - Bu Kanunda belirtilen
istisnalar dışında, Üst Kuruldan izin almadan radyo ve televizyon yayını yapan
ya da Üst Kurul tarafından geçici ya da sürekli iptal edilmesine rağmen yayın
yapan kişiye, kuruluşların ise sahip ve yöneticilerine, fiilleri bir başka suç
oluştursa bile, fiilin ağırlığına göre altı aydan iki yıla kadar hapis cezası
ve bir milyar liradan yüz milyar liraya kadar para cezası verilir. Ancak,
Türkiye Cumhuriyetinin varlık ve bağımsızlığına, Devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğüne karşı yıkıcı ve bölücü faaliyetlere sevk edecek şekilde
yayın yaptıkları tespit edilerek yayınları durdurulan veya yayın izinleri iptal
edilen kişiler, bu kuruluşların sahipleri ve yöneticileri ile bu tür yayınlarda
görev alanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesine göre cezalandırılır.
Ayrıca tüm yayın cihazları Türk Ceza Kanununun 36 ncı maddesine göre müsadere
edilir.
Yayın bantlarını bir yıl süre ile muhafaza
etmeyen ve bu süre içinde Üst Kurul veya Cumhuriyet savcılığınca istenmesine
rağmen sesli ve görüntülü olarak teslim etmeyen yayın kuruluşlarının sahip ve
yöneticileri, altı aydan bir yıla kadar ağır hapis ve bir milyar liradan on
milyar liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır. Ayrıca, bir aydan üç
aya kadar ilgili kuruluşun yayınının durdurulmasına karar verilir. Gönderilen
bandın içerik bakımından istenen yayın olmaması veya bantta tahrifat, çıkarma,
silme gibi işlemler yapılması halinde, ayrıca iki yıldan on yıla kadar ağır
hapis ve iki milyar liradan on milyar liraya kadar ağır para cezası verilir.
Bu maddedeki para cezaları, her yıl Maliye
Bakanlığınca ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılır.
EK MADDE 3. - Radyo ve televizyon
yayınları, yayın ilkeleri ve bu Kanunda belirtilen diğer esaslara uygunluğu
yönünden,
a) Ulusal, bölgesel ve yerel düzeydeki
yayınlar Üst Kurul tarafından izlenir ve değerlendirilir.
b) Üst Kurulun uygun göreceği yerlerdeki
yerel ve bölgesel yayınların izlenmesi ve kayda alınması İçişleri Bakanlığının
görevlendireceği birimlere devredilebilir. Bu halde gerekli teknik donanım ve
ilgili personelin eğitimi Üst Kurulca sağlanır ve masrafları Üst Kurulca
karşılanır. Yayın ilkeleri ve bu Kanunda belirtilen diğer esaslara aykırılığından
kuşkulanılan yayınların bandı, değerlendirilmek üzere Üst Kurula gönderilir.
İçişleri Bakanlığı ile Üst Kurul arasındaki işbirliği bir protokol ile
düzenlenir.
Telekomünikasyon Kurumunun millî
monitoring faaliyetleri kapsamında yayınları izleme imkânının olması halinde,
Üst Kurul ile Telekomünikasyon Kurumu arasında imzalanan bir protokol
kapsamında bu yayınlar Telekomünikasyon Kurumunca izlenir ve değerlendirilmek
üzere Üst Kurula iletilir.
EK MADDE 4. - Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunun yayın lisansı verdiği bir kuruluş bu lisansı, yayın istasyonlarını ve
şebekelerini, Üst Kurulun izniyle bir üçüncü kuruluşa devredebilir.
Yayın izni talebinde bulunan kuruluşların
yerine getirmeleri gereken teknik ve malî yeterlilik şartları, devir şartları
ile diğer ön şartlar, Üst Kurul tarafından yönetmeliklerle tespit edilir.
EK MADDE 5. - Bu Kanunda geçen
"Telsiz Genel Müdürlüğü" ibaresi "Telekomünikasyon Kurumu"
olarak değiştirilmiştir.
MADDE 18. - 3984 sayılı Kanunun 8 inci
maddesinin (a) bendi ile 35 inci
maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 19. - 15.7.1950 tarihli ve 5680
sayılı Basın Kanununun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
1. Mevkutelerle işlenen suçlarda
sorumluluk, suçu meydana getiren yazıyı veya haberi yazan veya resmi veya
karikatürü yapan kimse ile beraber bu mevkutenin ilgili sorumlu müdürüne; 19
uncu maddeye aykırı hareket edilmesi halinde ise sözü edilen kişilerle birlikte
mevkutenin sahibi olan gerçek kişiye ve mevkute sahibi olan anonim şirketlerde
yönetim kurulu başkanı ile diğer şirket ve tüzel kişilere ait mevkutelerde
tüzel kişiliğin en üst yöneticisine aittir. Ancak, sorumlu müdürler için
verilen hürriyeti bağlayıcı cezalar, sürelerine bakılmaksızın para cezasına
çevrilerek hükmolunur ve bu cezalar ertelenemez.
MADDE 20. - 5680 sayılı Kanunun 17 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 17. - Basın yolu ile işlenen yalan
haber, hakaret, sövme ve her türlü fiilden doğacak maddî ve manevî zararlardan,
16 ncı maddeye göre sorumlu olanlarla birlikte Borçlar Kanununun genel
hükümlerine göre mevkutelerde sahibi ve mevkute olmayanlarda naşiri; mevkute
sahibi ile mevkute olmayanların naşirinin şirket olması halinde şirket ile
birlikte anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirket ve tüzel
kişilerde en üst yönetici müştereken ve müteselsilen sorumludur. Tazminat
talebinin haklı görülmesi halinde tazminat miktarı, on milyar liradan az
olmamak üzere fiilin ağırlık derecesine göre belirlenir. On milyar liralık alt
sınır her yıl Maliye Bakanlığınca ilân edilen yeniden değerleme oranında
artırılır. Bu maddeye göre açılacak manevî tazminat davalarında hâkim tensip
kararı ile birlikte bilirkişiyi de tayin eder ve davayı en geç altı ay içinde
karara bağlar.
Zarar doğurucu fiilin işlenmesinden sonra
mevkutenin devredilmesi, başka bir mevkute ile birleşmesi veya sahibi olan
gerçek kişi ya da şirketin herhangi bir surette değişmesi halinde mevkuteyi
devralan, birleşen ve her ne suretle olursa olsun mevkutenin sahibi gerçek
kişiler ile anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı diğer şirket ve tüzel
kişilerde en üst yönetici de, bu fiil nedeniyle hükmedilen tazminattan birinci
fıkrada sayılanlarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.
Basılmış eser sahiplerinin dernek, vakıf
ve benzeri tüzel kişiler olması halinde tüzel kişilikle birlikte yönetim
organlarında yer alanlar hakkında da yukarıdaki hükümler uygulanır.
Bu maddeye göre açılan davalarda tazminata
hükmedilmesi halinde, bankalarca uygulanan en yüksek işletme kredisi faizi
üzerinden temerrüt faizine de hükmedilir.
MADDE 21. - 5680 sayılı Kanunun 19 uncu
maddesinin (I) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
I- Bir kişinin şeref ve haysiyetinin
rencide edilmesi veya kendisiyle ilgili yalan haber verilmesi veya kendine
hakaret edilmesi veya sövülmesi ya da
gerçeğe aykırı hareket, düşünce ve söz izafesi suretiyle, açık veya kapalı
şekilde bir mevkutede yayın yapılması halinde; ilgili veya temsilcisi yayının
yapıldığı tarihten itibaren iki ay içinde imzasını taşıyan cevap veya düzeltme
yazısını mevkutenin sorumlu müdürüne verebilir veya gönderebilir.
Sorumlu müdür, cevap veya düzeltme
yazısını aldığı tarihten itibaren üç gün içinde mevkutenin sahibi olan gerçek
kişiye veya anonim şirketlerde yönetim kurulu
başkanına, diğer şirket ve tüzel kişilerde en üst yöneticiye bildirir ve
inceler; yayınlanmasına karar verdiği takdirde inceleme süresinin bitiminden
sonra çıkacak ilk nüshada, metne hiçbir mülahaza ve işaret katmaksızın ve bu
cevap veya düzeltme dolayısıyla herhangi bir mütalâa beyan etmeksizin aynen ve
tamamen yayınlamaya mecburdur.
MADDE 22. - 5680 sayılı Kanunun 20 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 20. - 4 üncü maddenin birinci ve
ikinci fıkralarında yazılı hususları göstermeyen sorumlular on milyar liradan
elli milyar liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır.
Bu hususları gerçeğe aykırı şekilde
gösterenler ile sorumluların belirlenmesini veya mahkeme kararlarının
uygulanmasını güçleştirecek şekilde değiştirenler, otuz milyar liradan doksan
milyar liraya kadar ağır para cezasına mahkûm edilirler. Verilen para cezası
ertelenemez.
MADDE 23. - 5680 sayılı Kanunun 29 uncu
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 29. - İlgilinin veya yetkili
temsilcisinin talebi üzerine yayınlanan cevap veya düzeltmede, 19 uncu
maddedeki şekil ve şartlara uyulmaması halinde failler hakkında üç milyar
liradan beş milyar liraya kadar ağır para cezasına hükmedilir.
Cevap veya düzeltmenin yayınlanmasına dair
19 uncu maddenin (III) numaralı fıkrasına göre verilen hâkim kararına rağmen,
neşirden imtina olunması halinde faillere on milyar liradan yirmi milyar liraya
kadar ağır para cezası; yayınlanan cevap veya düzeltmenin 19 uncu maddedeki
şekil ve şartlara uygun olmaması halinde ise faillere beş milyar liradan on
milyar liraya kadar ağır para cezası verilir.
Cevap veya düzeltmenin 19 uncu maddedeki
şekil ve şartlara uygun olarak yeniden yayınlanmasına dair sözü edilen maddenin
(VI) numaralı fıkrasına göre verilmiş hâkim kararına rağmen, neşirden imtina
olunması veya tekrar yayınlanan cevap veya düzeltmede yeniden 19 uncu maddedeki
şekil ve şartlara uyulmaması halinde, failler hakkında elli milyar liradan
yüzelli milyar liraya kadar ağır para cezasına hükmolunur.
19 uncu maddenin (IV) numaralı fıkrasına
ve (VI) numaralı fıkrasının dördüncü paragrafına göre cevap veya düzeltmeyi
yayınlama mecburiyetinin doğduğu tarihten itibaren yayının geciktiği her sayı
için faile ayrıca; günlük mevkutelerde beşyüz milyon lira, diğer mevkutelerde üç
milyar lira ağır para cezası da verilir.
Bu maddeye göre verilen para cezaları
ertelenemez.
Yukarıdaki fıkralarda belirtilen fiillerin
aynı yıl içinde tekerrürü halinde, öngörülen para cezaları iki misli olarak
uygulanır.
MADDE 24. - 5680 sayılı Kanunun 41 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 41.- Bu Kanunun uygulanmasında
yapılacak tebligat, ilgilinin yeni adresini bildirmeden veya eksik veya yanlış
bildirerek ayrılması halinde mevkutenin idare yeri veya son sahibi veya sorumlu
müdürüne yapılmakla geçerli sayılır.
MADDE 25. - 5680 sayılı Kanunun 21 inci
maddesinin birinci fıkrasındaki "onbin liradan otuzbin liraya"
ibaresi, "on milyar liradan otuz milyar liraya", ikinci fıkrasındaki
"yirmibin liradan altmışbin liraya" ibaresi "yirmi milyar
liradan altmış milyar liraya"; 22 nci maddesinde geçen "yirmibin
liradan ellibin liraya" ibaresi, "yirmi milyar liradan yüz milyar
liraya"; 23 üncü maddesindeki "100 liradan 500 liraya" ibaresi
"on milyar liradan elli milyar liraya"; 24 üncü maddesindeki
"yirmibin liradan ellibin liraya" ibaresi "otuz milyar liradan
yüz milyar liraya"; 25 inci maddesindeki "yüzellibin liradan"
ibaresi "onbeş milyar liradan"; 26 ncı maddesindeki "yirmibin
liradan ellibin liraya" ibaresi "elli milyar liradan yüz milyar
liraya"; 28 inci maddesindeki "yirmibin liradan ellibin liraya"
ibaresi "yirmi milyar liradan yüz milyar liraya"; 30 uncu
maddesindeki "1 000 liradan 10 000 liraya" ibaresi "yirmi milyar
liradan yüz milyar liraya"; 31 inci maddesindeki "ellibin liradan yüzbin
liraya" ibaresi "elli milyar liradan yüz milyar liraya"; 32 nci
maddesindeki "100 liradan 1 000 liraya" ibaresi "beş milyar
liradan yirmi milyar liraya"; 33 üncü maddesindeki "on milyon liradan
otuz milyon liraya" ibaresi "on milyar liradan otuz milyar
liraya"; 34 üncü maddesindeki "1 000 liradan 10 000 liraya"
ibaresi "bir milyar liradan on milyar liraya" şeklinde
değiştirilmiştir.
MADDE 26. - 5680 sayılı Kanuna aşa-ğıdaki
ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 9. - Bu Kanunun yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak
maddî ve manevî zararlarla ilgili hükümleri, bilişim teknolojileri ve internet
ortamında sayfa açılması veya elektronik gazete, elektronik bülten vb.
suretiyle yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret, sesli veya sessiz görüntü
ve benzerleri hakkında da uygulanır.
MADDE 27. - 5680 sayılı Kanuna aşağı-daki
ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 10. - Bu Kanun kapsamında verilen para cezaları ve tazminatlar,
bölgesel yayın yapan kuruluşlarda yarısına kadar, yerel yayın yapan
kuruluşlarda 1/3'üne kadar indirilebilir.
MADDE 28. - 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 41 inci
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
9. Basın yoluyla işlenen fiillerden veya
radyo ve televizyon yayınlarından doğacak maddî ve manevî zararlardan dolayı
ödenen tazminat giderleri.
MADDE 29. - 3.6.1949 tarihli ve 5422
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesine aşağıdaki bent eklenmiştir.
14. Basın yoluyla işlenen fiillerden veya
radyo ve televizyon yayınlarından doğacak maddî ve manevî zararlardan dolayı
ödenen tazminat giderleri.
GEÇİCİ MADDE 1. - Halen görevde bulunan;
Üst Kurul üyeleri, bu Kanuna göre seçilecek
yeni Üst Kurul üyelerinin seçim sonucunun, TRT Genel Müdürü ise yeni Üst
Kurul tarafından aday gösterilenler arasından Bakanlar Kurulunca yapılacak
atama sonucunun Resmî Gazetede yayımlanması tarihlerine kadar görevlerine devam
ederler.
GEÇİCİ MADDE 2. - Bu Kanun uyarınca
yürürlüğe konulması gereken yönetmelikler ile mevcut yönetmeliklerin bu Kanuna
aykırı olan hükümlerine ilişkin değişiklikleri, bu Kanunun yürürlüğe
girmesinden itibaren üç ay içinde hazırlanır ve yürürlüğe konulur. Bu
yönetmelikler yürürlüğe konuluncaya kadar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
mevcut yönetmelik, talimat ve esasların bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur.
İzlenme oranlarının hesaplanma şekli,
tespiti ve yayınlanma esasları Üst Kurul tarafından Üst Kurul üyelerinin seçim
sonucunun Resmî Gazetede yayımından itibaren üç ay içinde çıkarılacak
yönetmelikle belirlenir.
GEÇİCİ MADDE 3. - 3984 sayılı Kanuna göre
Üst Kurul tarafından yaptırılan ulusal radyo ve televizyon frekans plânları,
bir hafta içinde Telekomünikasyon Kurumuna devredilir. Telekomünikasyon Kurumu,
ilgili kurum ve kuruluşlar ile işbirliği yaparak plânları inceler, gerekirse
değiştirir ve dört ay içinde Haberleşme Yüksek Kuruluna sunar. Haberleşme
Yüksek Kurulu işi en geç altı ay içinde sonuca bağlar ve evrakı RTÜK'e
ulaştırır.
GEÇİCİ MADDE 4. - Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilecek beş üyesi,
siyasî parti gruplarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı oluşum
formülüne göre belirlenecek kontenjan doğrultusunda Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına, Bakanlar Kurulunca seçilecek üye adayları ilgili kurum ve
kuruluşlar tarafından Başbakanlığa bu
Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir ay içinde bildirilir. Siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca işaret oyuyla ayrı ayrı oylanmaları
suretiyle seçimleri yapılır. Seçilemeyen adaylar yerine ilgili siyasî parti
gruplarınca yeni adaylar bildirilir.
MADDE 30.
- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
MADDE 31. - Bu Kanun hükümlerini Ba-kanlar
Kurulu yürütür.
ANAYASA KOMİSYONUNUN
KABUL ETTİĞİ METİN
RADYO VE TELEVİZYONLARIN KURU-LUŞ VE YAYINLARI HAKKINDA
KA-NUN, BASIN KANUNU, GELİR VERGİSİ KANUNU
İLE KURUMLAR VERGİSİ KA-NUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN
MADDE 2.- Kanunun 2 nci maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 3.- Kanunun 3 üncü maddesi Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 5.- Kanunun 5 inci maddesi Komisyonumuzca
aynen kabul edilmiştir.
MADDE 7.-
Kanunun 7 nci maddesi Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 12.- Kanunun 12 nci maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 13.- Kanunun 13 üncü maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 14.- Kanunun 14 üncü maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 16.- Kanunun 16 ncı maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 17.- Kanunun 17 nci maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 19.- Kanunun 19 uncu maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 20.- Kanunun 20 nci maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 21.- Kanunun 21 inci maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 22.- Kanunun 22 nci maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 23.- Kanunun 23 üncü maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 25.- Kanunun 25 inci maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 26.- Kanunun 26 ncı maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 29.- Kanunun 29 uncu maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 4.- Kanunun geçici 4 üncü
maddesi Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.