Dönem : 21           Yasama Yılı : 4

 

              T.B.M.M.    (S. Sayısı : 743)

 

Bursa Milletvekili Ali Arabacı’nın, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/600)

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

1086 sayılı “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifim” 31.10.2000 tarihinden bu yana Adalet Komisyonunda bulunmakta olup (2/600, 24.10.2000) süresi içinde sonuçlandırılmamıştır.

Teklifimin (2/600), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.

Saygılarımla.                    27.3.2001

                                      Ali Arabacı

                                               Bursa

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifim genel ve madde gerekçesiyle birlikte ekte sunulmuştur.

Gereği saygıyla arz olunur.                  4.7.2000

                                      Ali Arabacı

                                               Bursa

 

GENEL GEREKÇE

18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun “Temyiz”i düzenleyen 427 nci maddesinin ilk metni aşağıdaki gibidir :

“Asliye mahkemelerinden verilen nihaî kararlarla 2 500 kuruşa kadar olan alacak davaları müstesna olmak üzere sulh mahkemelerinden sadır olan nihaî kararlar kabili temyizdir.

Şu kadar ki 2 500 kuruşa kadar olan davalara ait kararların nefanlilkanun temyizen tedkiki başmüddeiumumî tarafından talep olunabilir.”

Görüleceği gibi, ilk düzenlemede kanun yararına temyiz sonucu verilen bozma kararlarının “hükmün hukukî sonuçlarını ortadan kaldırmayacağı” yer almamaktadır.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427 nci maddesindeki ilk değişiklik 21.12.1949 tarih ve 5464 sayılı yasa ile yapılmıştır,

Madde metninde; “Kesin olarak verilen ve nihaî kararla mahiyeti itibariyle mer’i hukuka aykırı bir hukukî neticeyi hüküm altına alan ve Yargıtayca tetkik edilmeksizin kesinleşmiş bulunan ilamlar Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kanun nef’ine olarak temyiz olunabilir” denildikten sonra ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında;

“Bu suretle kararın bozulması hükmün hukukî neticelerini kaldırmaz.

Başsavcılığın temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde kanun nef’ine bozulması ile iktifa olunur.

Bozma kararının bir sureti Adalet Bakanlığına gönderilir ve bu karar Bakanlıkça yayınlanır ve mahkemelere tamim olunur” denilmiştir.

Ne var ki, sözü edilen bu yasanın gerek genel gerekçesinde, gerekse madde gerekçesinde “hukuka aykırılığı” Yargıtayca saptanıp bozulan hükmün, neden “hukukî neticelerinin kalkmayacağı” açıklanmadığı gibi, neden böyle bir hükme ihtiyaç duyulduğu da belirtilmemiştir. O kadar ki, Adalet Komisyonunda olsun, Genel Kurulda olsun konu hiç tartışılmamıştır.

Madde daha sonra 16.7.1981 tarih ve 2494 sayılı yasada ele alınmıştır. Ne var ki, bu yasada da “hüküm” aynen muhafaza edilmiş, yine “Bu bozma, hükmün hukukî sonuçlarını kaldırmaz” hükmü hiçbir aşamada tartışılmadığı gibi, önceki hükümde yer alan bozma kararının “mahkemelere tamim” olunacağı hükmü de metinden çıkartılmıştır.

Bilindiği gibi, hukuk muhakemelerinin kesin kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının başvurabileceği istisnaî ve kendine özgü temyiz yollarından biri de “kanun yararına temyiz”dir. Kanundan dolayı temyizi kabil olmayan ya da aslında temyiz edilebilen ve fakat taraflarca süresi içinde temyiz edilmedikleri için kesinleşmiş bulunan hükümler, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilebilir.

Kanun yararına temyizin amacı, hukukun yanlış uygulandığı olaylarda, mahkemelerin aynı yanlışı yapmamaları için, Yargıtay’ın bu yanlışlığı düzeltmesine olanak sağlamaktır. Böylece, hukukta birlik sağlanmak istenilmiş, adalete güven korunmaya çalışılmıştır.

Benzer bir müesseseyi CMUK.’nun 343 üncü maddesinde “Yazılı emir ile bozma” adı altında görmek mümkündür. Ancak bu maddede “bozmanın, hükmün hukukî sonuçlarını kaldırmayacağı” hükmüne yer verilmemiştir.

“Kesin hüküm” düşüncesinin temelinde; kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kısa sürmesi ve uyuşmazlıkların kesin olarak sona erdirilmesi yatar. Ne var ki, “Yargı yerlerinde görev yapan hâkimler de her insan gibi yanılabilir, usul ve kanuna aykırı düşen bazı kararlar vermiş olabilirler (...) Kanuna ve hukuka aykırılıkların zamanında giderilmesini sağlamak amacıyla bazı uygun metodların konulması zorunlu olmuştur. Genel olarak “kanun yolu” diye tanımlanan bu metodlara başvurulması olanağı ile, gerek toplum, gerekse taraflar için güvence sağlanması görevi de yerine getirilmiş olmaktadır. (...)

Kanun yollarına başvurulması olanağı, kişi haklarına ve topluma güvence sağlaması bakımından Anayasaya tüm olarak uygun düşmektedir. (Anayasa Mahkemesi Kararı - 18.2.1971, E. 1970/31, K. 1971/21. AMKD, sayı 9, s. 315 vd)”.

İster olanağan kanun yolunun kullanılması sonucu hüküm bozulmuş olsun, ister olağanüstü kanun yoluna başvurma sonucu hüküm bozulmuş olsun, iki halde de “hukuka aykırılık” Yargıtayca saptanmış demektir. Bunlardan birinde, mahkeme kararını hukuka uygun hale getirme olanağı sağlanırken, diğerinde aykırılığın tespiti ile yetinilip, hukuka aykırı verilmiş kararın geçerliliğine yol açmak hukukun temel ilkelerine aykırı olduğu gibi, müessesenin konuluş amacına da aykırıdır.

Hukuka, ahlâka aykırılığı yüksek denetim organınca saptanmış bir mahkeme hükmünün, hukuk aleminde geçerliliğini devam ettirmesinin kabulü mümkün değildir. Nitekim CMUK. da böyle bir yol benimsenmemiştir. Aksi düşünce, Anayasanın 2, 35/3 ve 154 üncü maddelerine de aykırıdır.

“Bu bozma, hükmün hukukî sonuçlarını kaldırmaz” hükmünün kaldırılması “kesin hükmün” amacına da aykırı değildir. Yukarıda da belirtildiği gibi, kanun yararına temyiz ve bozma, olağanüstü bir kanun yoludur. Bu yolu ise kullanabilecek tek kişi Cumhuriyet Başsavcısıdır. Temyiz yoluna başvurmada “kamu yararı”nın olup olmadığının takdiri sadece bu kişiye aittir. Dolayısıyla bu hakkın kötüye kullanılması olanağı da son derece zayıftır.

Ama, dava hakkının dürüstlük kurallarına aykırı olarak kötüye kullanılması, bu yolla hukuka aykırı bir kararın elde edilmesi her zaman mümkündür.

Bir örnek vermek gerekirse, davacı ve davalının 3194 sayılı İmar Yasasının 18 inci maddesi ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun “Kesin Yetki” kurallarını ihlâl ederek, muvazaalı ve hileli yollarla verimli tarım arazilerinin hisselendirilerek talan edilmesine yol açan karar elde etmeleri mümkündür. Bu kararlar, “kanun yararına temyiz yolu” ile temyiz edilip bozulmalarına ve bu kararların Resmî Gazetede yayımlanmasına (yüzlerce) karşın, hükümler kesinlikleri nedeniyle geçerliliklerini korumakta, tapuya tescil işlemleri yapılmakta ve de kararlar verilmeye devam olunmaktadır.

Sözgelimi, Bursa yerine, ülkenin en ücra ilçe mahkemelerinde dava açan arsa spekülatörleri, bir günde hem dava açmakta, hem karar almakta, hem de kararı kesinleştirmekte ve aynı gün tapuya tescili sağlamaktadırlar.

Bursa Ovası, bu yolla 10 yıldır talan edilerek yok edilmiştir.

Hukuka aykırı hükme geçerlik tanımanın sonucu budur. Hukukta birliği, kamu yararını, adalete güveni, toplumsal barışı sağlamanın yolu kanun yolu ile hukuksuzluk yaratmak değildir. Yasadan doğan bir hakkını kötüye kullananların ödüllendirildiği sistemin adı hukuk değildir. Toplumun geleceğini yok eden, en azından buna olanak sağlayan hukuk düzeninin adı da adalet olamaz.

Neden yasaya konulduğu anlaşılamayan, hukuka aykırılığı açık böyle bir hükmün yasada yer almasının hiçbir hukuksal açıklaması olamaz. Kamu vicdanını zedeleyen bu hükmün kaldırılması hukukun amacına uygun olacaktır.

MADDE GEREKÇELERİ

Madde 1. – Bu madde ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 2494 sayılı yasa ile değişik 427 nci maddesinin 7 nci fıkrasında yer alan “Bu bozma, hükmün hukukî sonuçlarını kaldırmaz” hükmü yürürlükten kaldırılmaktadır. Böylece, hukuka aykırı olarak verilen mahkeme kararlarının sonuç doğurmasının önüne geçilmektedir.

Madde 2. – Yürürlük maddesidir.

Madde 3. – Yürütme maddesidir.

 

BURSA MİLLETVEKİLİ ALİ ARABACI’NIN TEKLİFİ

HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNUNUN BİR MADDESİNİN

DEĞİŞTİRİLMESİNE DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1. – 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun, 16.7.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanunla değişik 427 nci maddesinin yedinci fıkrasının son cümlesinde yer alan “Bu bozma, hükmün hukukî sonuçlarını kaldırmaz” hükmü yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.