Dönem : 21 Yasama Yılı : 4
T.B.M.M. (S. Sayısı : 811)
Malî Sektöre Olan
Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 10.1.2002
Tarihli ve 4739 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/949)
Not: Kanun, Başkanlıkça Anayasa ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına havale edilmiştir.
T.C.
Cumhurbaşkanlığı 25.1.2002
Sayı :
B.01.0.KKB.01-18/A-1-2002-64
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
İlgi : 14 Ocak 2002
günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-12729/30369 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nce 10.1.2002 gününde kabul edilen, 4739 sayılı “Malî Sektöre Olan
Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun” incelenmiştir:
1. 4739 sayılı yasanın 6
ncı maddesinin (A) fıkrasıyla değiştirilen, 4603 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlâk Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanun”un geçici 1 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında,
– Bu bankalarda
31.12.2002 gününden sonra özel hukuk kurallarına bağlı olmayan personel
çalıştırılamayacağı,
– Yeniden yapılandırma
sürecinde bankaların yönetim kurullarınca gerek özel hukuk kurallarına göre
çalıştırılmak üzere kendisine sözleşme önerilen, ancak özel hukuk kurallarına
göre çalışmayı kabul etmeyen, gerekse özel hukuk hükümlerine göre çalışması
uygun görülmeyip sözleşme imzalanması uygun görülmeyen personelin, bankaların
yönetim kurullarınca Devlet Personel Başkanlığına bildirileceği,
– Devlet Personel
Başkanlığının kendisine bildirilen personel listelerini en geç kırkbeş gün
içinde saptayacağı kamu kurum ve kuruluşlarındaki boş kadro ve pozisyonlara
atanmalarını sağlamak üzere ilgili kurum ya da kuruluşa göndereceği,
kurula bağlanmıştır.
Bu düzenleme ile, kamu
bankalarında çalıştırılması uygun görülen tüm personelin 2002 yılı sonuna kadar
özel hukuk statüsüne geçirilmesi öngörülmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası ve Türkiye Emlak Bankası, 4603 sayılı
Yasanın 1 inci maddesinin 5 inci fıkrası ile 233 ve 399 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerin kapsamından, bir başka deyişle kamu iktisadî teşebbüsleri
statüsünden çıkarılmış, aynı maddenin 2 nci fıkrasında da, bu bankaların,
anonim şirket statüsünde olduğu ve bu Yasada yer verilen kurallar dışında 4389
sayılı Bankalar Yasası ile genel kurallara bağlı bulunduğu belirtilmiştir.
Böylece, anılan bankalar, Yasanın yürürlüğe girdiği 25.11.2000 gününden
başlayarak özel hukuk kurallarına bağlı duruma getirilmişlerdir.
Bununla birlikte,
sermayesinin tümü kamuya ilişkin olan bu bankaların, yeniden yapılandırma ve
özelleştirme çalışmaları tamamlanıncaya ve sermayelerindeki kamu payı yüzde
ellinin altına düşünceye kadar kamu bankası niteliğini, dolayısıyla
personelinin de kamu görevlisi statüsünü koruyacağı açıktır.
Nitekim, Uyuşmazlık
Mahkemesinin 22.1.1996 günlü, 1996/1 sayılı ilke kararında; özelleştirme
kapsamına alınan kamu iktisadî teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının, özel
hukuk tüzelkişiliğine geçiş döneminde kamu kurumu olma niteliğini tümüyle
yitirmemiş oldukları, bu kurumlarda çalışan sözleşmeli ve kapsam dışı
personelin kamu personeli sayıldıkları, idare ile olan ilişkileri nedeniyle
açılan davalarda işlemin yasaya ve hukuka uygun olup olmadığının incelenmesinin
idarî yargı yerinin görevine girdiği kabul edilmiştir.
Bu karar da, özelleştirme
işlemi tamamlanıp sermayesindeki kamu payı yüzde ellinin altına düşmeyen kamu
kuruluşlarında çalışan personelin idare ile olan ilişkilerinde, idare hukuku
alanına giren statü hukukunun geçerli olduğunu ve personelin kamu görevlisi
niteliğini sürdürdüğünü göstermektedir.
Anayasanın 128 inci
maddesinde, Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ile diğer kamu
tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu
hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle yürütüleceği belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi, anılan
maddede, hizmetleri yalnız kamusal yönetim biçimiyle değil, özel yönetim
biçimiyle yürütülen kamu kuruluşları da kapsama alınmış ve bu kuruluşlardaki
aslî ve sürekli hizmetlerin kamu görevlilerince yürütüleceği kurala bağlanmıştır.
4603 sayılı Yasanın 2 nci
maddesinin 2 nci fıkrasında, yeniden yapılandırma işlemlerinin tamamlanmasından
sonra kamu bankalarının hisse satış işlemlerinin 4046 sayılı Yasa kuralları
çerçevesinde sonuçlandırılacağı, yeniden yapılandırma ve hisse satış
işlemlerinin bu Yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren üç yıl içinde
bitirileceği, Bakanlar Kurulunun bu süreyi bir kez olmak üzere yarısı kadar
uzatabileceği vurgulanmıştır.
Yeniden yapılandırma ve özelleştirme
süreci, Yasanın Resmî Gazetede yayımlandığı 25.11.2000 gününde başlamıştır.
Özelleştirme süreci, süre uzatılmazsa 25.11.2003 gününe kadar tamamlanacaktır.
Dolayısıyla, özelleştirme işlemleri bitirilmeden ve bu süre içinde kamu bankası
statüsü süren bankaların, kamu hukuku statüsünde olması gereken personeli özel
hukuk kurallarına bağlı duruma getirecektir.
Oysa, kamu bankalarını kamu iktisadi
teşebbüsü statüsünden çıkarıp özel hukuk kurallarına bağlı kılan 4603 sayılı
Yasanın 2. maddesinin 3. fıkrasında, Yasanın yürürlüğe girdiği günde bu bankalarda
görevde bulunan personelin aylıkları, özlük hakları ve emeklilikleri yönünden
bağlı oldukları kuralların uygulanmasının sürdürüleceği vurgulanmıştır.
Görüldüğü gibi, başlangıçta Yasa Koyucu,
kamu bankalarını bankacılık işlemleri yönünden özel hukuk kurallarına bağlı
kılmasına karşın, personelin kamu görevlisi statüsünü sürdürmesini öngörmüştür.
Açıklanan gerekçelerle, özelleştirme
işlemi bitmeden ya da sermayesindeki kamu payı yüzde ellinin altına düşmeden,
kamu bankalarındaki tüm personelin özel hukuk kurallarına bağlı duruma
getirilmesinin hukukla bağdaşmayacağı düşünülmektedir.
2. – a) 4739 sayılı Yasanın “Denetim”
başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında, özel yasalarla kurulan, kamu tüzel
kişiliğini, idarî ve malî özerkliği haiz kurul, üst kurul ve bunlara bağlı
kurumların yıllık hesaplarının, Başbakanlıkça belirlenen Başbakanlık müfettişi,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu denetçisi ve Maliye müfettişinden oluşan
bir komisyon tarafından denetlenmesi öngörülmüştür.
Anılan fıkrada, yıllık hesapların
denetlenmesi sonucunda ne gibi işlem yapılacağı belirtilmemiştir.
Özel bütçeli kurul, üst kurul ve bunlara
bağlı kurumların denetlenmesi konusunda Anayasada açık bir kural
bulunmadığından, öncelikle bunların gelirlerinin kamu geliri olup olmadığına bakılması
gerekmektedir. Söz konusu kurul, üst kurul ve kurumlar kamu tüzel kişiliğini
haiz olduklarına göre, bunların gelirlerinin kamu geliri olduğunda
duraksanamaz.
Kamu gelirlerinden yapılacak giderlerin
denetimi konusunda Anayasada iki yöntem benimsenmiştir.
Anayasanın 160 ıncı maddesinde,
Sayıştayın, genel ve katma bütçeli dairelerin gelir ve giderleri ile malların
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemekle görevli olduğu belirtilmiş; 165
inci maddesinde de, sermayesinin yarısından fazlası doğrudan ya da dolaylı
olarak Devlete ilişkin kamu kuruluş ve ortaklıklarının Türkiye Büyük Millet
Meclisince denetlenmesi esaslarının yasayla düzenleneceği kurala bağlanmıştır.
Anayasa Koyucunun anılan maddelerde
benimsediği sisteme göre, kamu gelirleri, giderleri ve mallarının denetimine
ilişkin kuralların, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimini öngörecek içerikte
olması gerekmektedir. Anayasada, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimi dışında
bir yöntem kabul edilmemiş, genel kuralın ayrıklığına da yer verilmemiştir.
Nitekim, Anayasa Mahkemesinin, Kamu
İktisadî Teşebbüsleri ile fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince
Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında 3346 sayılı Yasa ile ilgili 28.1.1988
günlü, E.1987/12, k.1988/3 sayılı kararında, “Yasaya bırakılan, denetleme
esaslarının düzenlenmesidir. Yasayla düzenleme yapılırken, kimi kuruluşların
denetim dışında tutulması, Anayasanın kapsamını belirleyen buyurucu kuralına
aykırılık oluşturur” denilerek, bu husus açıkça vurgulanmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
Anayasanın 98, 99 ve 100 üncü maddelerinde yazılı soru, Meclis araştırması,
genel görüşme, gensoru ve Meclis soruşturması gibi yöntemlerle denetim yapma
olanağına sahip bulunması, yukarıda yapılan değerlendirmenin haklılığını
ortadan kaldırmamaktadır. Çünkü, bu denetim yöntemlerine karşın, Anayasa
Koyucunun kamu gelir, gider ve mallarının denetimi konusunda özel kurallar
koyması, bu kurallara uyulmasını zorunlu kılmaktadır.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin aynı
kararında, “Bu yapı içerisinde, kamu iktisadî teşebbüsü kavramının fonları
kapsamadığı söylenebilir. Ancak bütçeden, bütçe içi ya da bütçe dışı kamu
kaynaklarından oluşan, tüzelkişiliğe sahip ve bir kamu hizmeti yapmak üzere bir
amaca tahsis edilen fonların, Anayasanın 165 inci maddesine göre, Türkiye Büyük
Millet Meclisince denetlenmesi esasları kanunla düzenlenmesi gereken,
sermayesinin yarısından fazlası doğrudan doğruya veya dolaylı olarak Devlete
ait olan kamu kuruluş ve ortaklıkları arasında bulunduğu kuşkusuzdur”
denilerek, 165 inci madde bağlamında Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimine
bağlı tutulacak kamu kuruluşları saptanırken uygulanacak ölçütler
belirlenmiştir.
Buna göre, geliri bütçeden, bütçe içi ya
da bütçe dışı kamu kaynaklarından oluşan, tüzel kişiliğe sahip ve bir kamu hizmeti
yapmak üzere kurulan kamu kuruluşları Türkiye Büyük Millet Meclisinin
denetimine bağlı olacaklardır. Özel yasalarla kurulan ve gelirlerinin kamu
geliri olduğunda kuşku duyulmayan kurul, üst kurul ya da kurumların bu
ölçütlerin tümünü taşıdığı açıktır.
İncelenen Yasanın 7 nci maddesinin ikinci
fıkrasındaki “... Bu kurul ve kuruluşlar faaliyetlerine ilişkin olarak yılda
bir defa Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunu bilgilendirir”
kuralı, Anayasaya uygunluğu sağlayıcı bir düzenleme değildir. Çünkü,
“bilgilendirme” nin, “denetim” den beklenen sonuçları doğurmayacağı ortadadır.
Anayasa Mahkemesinin yine aynı kararının
incelenmesinden, yasada, kamu kuruluşlarının Türkiye Büyük Millet Meclisinin
denetiminde olduğunu belirtmenin yeterli olmayacağı, denetim yönteminin de önem
taşıdığı sonucuna varmak olanaklıdır. Anayasa Mahkemesi, 3346 sayılı Yasa’daki,
“Bu denetim, fonların bağlı olduğu bakanlıkların yeni yıl bütçe kanun
tasarılarının tümü üzerindeki görüşmeler sırasında, Anayasanın 162 nci maddesinde
belirtilen usule göre ve fonların müteakip yıl bütçe tahminleri ile bir önceki
yıl faaliyet sonuçları üzerinden yapılır” kuralını, gerekli denetimi
sağlamayacağı gerekçesiyle iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesi, Tanıtma Fonu ile Vergi
İdaresini Geliştirme Fonuna ilişkin yasalarda öngörülen ve denetimi üç kamu
görevlisinden oluşan komisyona bırakan yöntemi de, Anayasada getirilen sisteme
aykırı bulmuştur. (24.2.1987 günlü, E. 1985/24, K. 1987/6 sayılı; 19.3.1987
günlü, E. 1986/5, K. 1987/7 sayılı kararlar)
Ayrıca, idarî ve malî özerkliği bulunan
kamu tüzel kişilerinin yıllık hesaplarının, yönetim örgütü içinde yer alan
teftiş ve denetim kurumları görevlilerinden oluşan bir komisyonca denetlenmesi,
kurulların “özerk” niteliğiyle de bağdaşmamaktadır.
Birbirini tamamlayan düşünce, kanaat ve
basın özgürlüğü ile ilgili alanda görev yapan Radyo ve Televizyon Üst kurulu
ile temel hak ve özgürlüklerle ilgili alanlarda görev yapan diğer kurul, üst
kurul ve kurumların denetiminin yönetim birimlerinin müfettişlerinden oluşan
bir komisyonca yapılması, bağımsız ve yansız olması gereken bu gibi kurul, üst
kurul ve kurumların görev kapsamıyla da bağdaşmamaktadır.
Madde kapsamına giren kurul, üst kurul ve
bunlara bağlı kurumların yıllık hesaplarının denetlenmesi görev ve yetkisinin,
Anayasanın 160 ıncı maddesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapma
görev ve yetkisiyle donatılan ve bağımsız bir Yüksek Denetleme Organı olan
Sayıştay’a verilmesi, kurulların “özerk” yapısına daha uygun düşecektir.
Anayasanın 160 ıncı maddesinin birinci
fıkrasında, Sayıştay’ın, genel ve katma bütçeli dairelerin bütün gelir ve
giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve
sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak yanında, “kanunlarla verilen
inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla” görevli olduğu
belirtildiğinden, Sayıştay’a verilecek böyle bir görevin anayasal dayanağı da
bulunmaktadır.
Bu nedenlerle, incelenen yasanın 7 nci
maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimini öngörmeyen içeriğiyle anayasal
sisteme uygun düşmemektedir.
Üstelik, anılan madde ile, Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına denetim yapan Sayıştayın ve düzenlediği raporları Türkiye
Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunca karara bağlanan
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun denetimindeki kimi özerk kurumlar da bu
kapsamdan çıkarılmaktadır.
Gerçekten, yürürlükteki kurallara göre
Rekabet Kurumu ile Telekomünikasyon Kurumu Sayıştayın, Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu ile Şeker Kurumu da Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun
denetimine bağlı iken, Yasanın 7 nci maddesinde, bu kurumların, diğer kurul,
üst kurul ve bunlara bağlı kurumlar bağlamında, özel komisyonca denetlenmeleri
öngörülmüştür.
Öte yandan, Hükümetimiz ile Dünya Bankası (Uluslararası
İmar ve Kalkınma Bankası) arasında imzalanan ve 12.7.2001 günlü, 2001/2706
sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan “Program Amaçlı Malî ve Kamu
Sektörü Uyum Kredisi”ne ilişkin anlaşma gereğince “Kamu Harcama Yönetimi
Reformu” çalışmalarına hız verilmiştir.
Bu reformun temel alanlarından birini
Sayıştay denetiminin kapsamının genişletilmesi oluşturmakta, Hükümetimizin de
yapılan anlaşma bağlamında bu yönde açık taahhüdü bulunmaktadır.
Söz konusu anlaşma eki belgelere göre,
Sayıştayın denetim alanının, özerk kurumları, sosyal güvenlik kuruluşlarını,
bütçe dışı fonları ve tüm Hükümet kuruluşlarını kapsayacak biçimde
genişletilmesine yönelik, gerekli hukuksal değişiklikleri de içerecek bir eylem
planı hazırlanması da taahhütler arasındadır.
b) 4739 sayılı Yasanın 7 nci maddesinin
son fıkrasında, bu madde kapsamındaki kurul, üst kurul ve bunlara bağlı
kurumların yasalarındaki ve diğer yasalardaki bu maddeye aykırı kuralların
uygulanmayacağı belirtilmiştir.
Anayasanın 108 inci maddesinde, “İdarenin
hukuka uygunluğunun, düzenli ve verimli şekilde yürütülmesinin ve
geliştirilmesinin sağlanması amacıyla, Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulan
Devlet Denetleme Kurulu, Cumhurbaşkanının isteği üzerine, tüm kamu kurum ve
kuruluşlarında ve sermayesinin yarısından fazlasına bu kurum ve kuruluşların
katıldığı her türlü kuruluşta, kamu kurumu niteliğinde olan meslek
kuruluşlarında, her düzeydeki işçi ve işveren meslek kuruluşlarında, kamuya
yararlı derneklerle vakıflarda, her türlü inceleme, araştırma ve denetlemeleri
yapar” kuralı bulunmakta; 2443 sayılı Devlet Denetleme Kurulu Kurulması
Hakkında Yasanın 2 nci maddesinde de, Anayasanın 108 inci maddesi kuralı
yinelenerek, Devlet Denetleme Kurulunun görev alanı belirlenmektedir.
Özel yasalarla kurulan, kamu tüzel
kişiliğini, idarî ve malî özerkliği haiz kurul, üst kurul ve bunlara bağlı
kurumlar Devlet Denetleme Kurulunun görev ve yetki alanına girmektedir.
Devlet Denetleme Kurulunun bu görev ve
yetkisi Yasa’dan önce Anayasadan kaynaklanmaktadır.
Bu nedenle, 4739 sayılı Yasa’nın 7 nci
maddesinin son fıkrası kuralı, Anayasanın 108 inci maddesine açık aykırılık
oluşturmaktadır.
3. 4739 sayılı Yasa’nın geçici 1 inci
maddesinin ikinci fıkrasında, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim
Şirketi, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim
Şirketi Yönetim, Denetim ve Tasfiye Kurulu üyelerinin bu Yasa ve 4603 sayılı
Yasa kuralları çerçevesinde yaptıkları işlemlerden dolayı hukuksal
sorumluluklarının, bankacılık sektöründe etkinlikte bulunan özel bankaların
yönetim, denetim ve tasfiye kurullarına uygulanan özel hukuk hükümlerine ve
mevzuata bağlı oldukları; üçüncü fıkrasında da, bu üyelerin ceza ve idare
hukuku yönünden memur sayılamayacakları öngörülmüştür.
Yukarıda (1) sayılı bölümde belirtildiği
gibi, bu bankaların, sermayelerindeki kamu payı yüzde ellinin altına düşünceye
kadar kamu bankası niteliği taşıdıkları ve bu dönem içinde bankaların yönetim,
denetim ve tasfiye kurulları üyelerinin, diğer personel gibi kamu kaynaklarını
kullanan kamu görevlileri olduğu açıktır.
Üstelik, 4603 sayılı Yasa’nın 2 nci
maddesi uyarınca 28.3.2001 günlü, 2001/2002 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla
yürürlüğe konulan “Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası
Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi’nin Yeniden
Yapılandırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar”ın 4 üncü maddesinde, yeniden
yapılandırma ve özelleştirmeye hazırlık işlemleri için gereksinim duyulan
kaynağın, genel bütçeden ve uluslararası finans kuruluşlarından sağlanacak
kaynaklardan karşılanacağı belirtilmiştir.
Özel hukuk kurallarına bağlı tutulmalarına
karşın, sermayeleri kamuya ilişkin olduğuna ve bu bankaların yeniden
yapılandırılarak özelleştirmeye hazırlanmaları bir kamu görevi niteliğinde
bulunduğuna göre, yeniden yapılandırma sürecinde işlemleri yürütecek
görevlilerin, sorumluluk yönünden özel hukuk kurallarına bağlı kılınması hukuka
uygun düşmemektedir.
Kamu bankalarında çalışan personel
özelleştirme işlemleri tamamlanıncaya kadar kamu görevlisi sayılırken, yönetim,
denetim ve tasfiye kurulu üyelerinin sorumluluk yönünden bu statüden
çıkarılması haklı bir nedene dayandırılamaz. Bu durum, yapılan düzenlemenin
hukuka aykırılığını daha somut biçimde ortaya koymaktadır.
Öte yandan, 4603 sayılı Yasa’ya 20.6.2001
günlü, 4684 sayılı Yasa’yla eklenen geçici 5 inci maddede getirilen, kamu
bankalarının yeniden yapılandırılması ile görevli yönetim ve denetim kurulu
üyelerinin sorumluluğuna ilişkin özel düzenlemenin iptali için Anayasa
Mahkemesine açılan davanın incelemesi sürmektedir.
Söz konusu geçici madde düzenlemesinin,
Anayasa Mahkemesince Anayasaya uygun bulunması durumunda yürürlüğünü
sürdüreceği ve sorumluluk hukuku yönünden getirilen bu farklı statünün
varlığını koruyacağı kuşkusuzdur.
Ancak, anılan geçici maddenin Anayasa
Mahkemesince iptal edilmesi durumunda, Anayasaya uygun bir düzenlemenin
yapılması kaçınılmaz olacaktır.
Oysa, incelenen 4739 sayılı Yasa’nın
geçici 1 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarındaki düzenlemeler, 4603
sayılı Yasa’nın geçici 5 inci madesindeki dava konusu düzenlemeden daha geniş
kapsamdadır.
Anayasanın 4709 sayılı Yasa ile değişik 89
uncu ve 104 üncü maddeleri uyarınca, yayımlanması yukarıdaki gerekçelerle
kısmen uygun bulunmayan 4739 sayılı “Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”; 6 ncı,7 nci ve geçici
1 inci maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi
için ekte geri gönderilmiştir.
Ahmet Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
|
|
Türkiye
BüyükMillet Meclisi |
|
|
|
Plan ve
Bütçe Komisyonu |
29.1.2002 |
|
|
Esas No.
: 1/949 |
|
|
|
Karar No.
: 83 |
|
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Türkiye Büyük Millet
Meclisince görüşülerek kabul edilen ve onaylanmak üzere 14.1.2002 tarihinde
Cumhurbaşkanlığı Yüce Makamına sunulan 10.1.2002 tarih ve 4739 sayılı
"Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun", Sayın
Cumhurbaşkanınca Anayasanın
değişik 89 uncu ve 104 üncü maddeleri uyarınca yayımlanması kısmen uygun
bulunmayan 4739 sayılı Kanunun 6 ncı ve
7 nci maddeleri ile geçici 1 inci maddesinin, bir defa daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri gönderilmiş ve
Başkanlıkça, 25.1.2002 tarihinde gerekçeli geri gönderme tezkeresi ile birlikte
tali Komisyon olarak Anayasa Komisyonuna, esas komisyon olarak da,
Komisyonumuza havale edilmiştir.
Bu defa, Komisyonumuzun
29.1.2002 tarihinde yaptığı 25 inci birleşimde anılan Kanun ile geri gönderme tezkeresi, Hükümeti temsilen Orman Bakanı
Nami Çağan ile Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı, Hazine
Müsteşarlığı ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu temsilcilerinin de
katılımlarıyla incelenip görüşülmüştür.
Cumhurbaşkanlığının geri
gönderme tezkeresinde;
- 4739 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin (A) fıkrasıyla
değiştirilen "15.11.2000 tarihli ve 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat
Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim
Şirketi Hakkında Kanun"un geçici 1 inci maddesinin (3) numaralı fıkrasında
yapılan düzenlemede;
- Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ile tasfiye halindeki
Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketinde çalıştırılması uygun görülen personelin 2002 yılı sonuna kadar özel hukuk statüsüne geçirilmesinin
öngörüldüğü,
- Söz konusu kamu
bankalarının, 4603 sayılı Kanun ile kamu iktisadî teşebbüsü statüsünden
çıkarılarak, anonim şirket statüsüne getirilerek ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu
ile genel kurallara tâbi hale getirildiği, böylece kamu bankalarının 4603
sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 25.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere,
özel hukuk kurallarına bağlı duruma getirildikleri, ancak, halen sermayesinin
tümü kamuya ait olan bu bankaların, özelleştirme süreci olan 25.11.2003
tarihine kadar sermayelerindeki kamu payının yüzde 50'nin altına
düşürülmesinin öngörüldüğü dolayısıyla söz konusu bankaların bu tarihe kadar kamu
bankası niteliğini koruyacağı ve çalışanlarının da kamu görevlisi statüsünde olacağı,
- Özelleştirme kapsamına
alınan Kamu İktisadî Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının, özel hukuk tüzel
kişiliğine geçiş döneminde, Uyuşmazlık Mahkemesinin 22.1.1996 tarihli ve 1996/1
sayılı ilke kararına göre; özelleştirme kapsamında olup da, özelleştirme işlemi
tamamlanarak sermayelerindeki kamu payı yüzde ellinin altına düşmeyen kamu
kuruluşlarında çalışan personelin, idare ile olan ilişkilerinde, idare hukuku
alanına giren statü hukukunun geçerli olduğu, bu karar ile söz konusu
kurumlarda çalışan personelin kamu görevlisi niteliğini sürdürdüğüne açıklık getirildiği,
- Kamu bankalarının
yeniden yapılandırılma ve özelleştirme sürecinin, 4603 sayılı Kanunun
yayımından itibaren üç yıl içinde tamamlanacağı, özelleştirme işlemi
bitirilmeden, söz konusu bankalarda çalışan personelin Uyuşmazlık Mahkemesi
Kararına göre kamu hukuku statüsünde olması gerektiği,
- Sonuç olarak, gerek
Uyuşmazlık Mahkemesi Kararı gerekse Anayasanın 128 inci maddesindeki, Devletin,
kamu iktisadî teşebbüsleri ile diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare
esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği
asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceği hükmü doğrultusunda, özelleştirme
işlemi bitmeden ya da sermayesindeki
kamu payı yüzde ellinin altına düşmeden, kamu bankalarındaki tüm personelin
özel hukuk kurallarına bağlı duruma getirilmesinin hukukla bağdaşmayacağı,
- 4739 sayılı Kanunun
"Denetim" başlıklı 7 nci maddesinin; 1 inci fıkrasında özel yasalarla kurulan, kamu tüzel kişiliği ile idare
ve malî özerkliğe haiz kurul, üst kurul ve bunlara bağlı kurumların yıllık
hesaplarının, Başbakanlıkça belirlenen Başbakanlık müfettişi ve Yüksek
Denetleme Kurulu denetçisi ile Maliye Bakanlığı müfettişinden oluşan bir komisyonca
denetleneceğinin hükme bağlandığı,
- Anılan fıkrada, yıllık
hesapların denetlenmesi sonucunda ne gibi
işlem yapılacağının belirtilmediği,
- Söz konusu kurul, üst
kurul ve bunlara bağlı kurumların kamu tüzel kişiliğine haiz olmalarından
dolayı, gelirlerinin kamu geliri olarak değerlendirilmesi gerektiği,
- Kamu gelirlerinden
yapılacak giderlerin denetimi konusunda; Anayasanın 160 ıncı maddesine göre;
genel ve katma bütçeli dairelerin gelir ve giderleri ile mallarının Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına Sayıştayca denetlenmesi Anayasanın 165 inci
maddesinde ise, sermayesinin yarısından fazlası doğrudan ya da dolaylı olarak
Devlete ilişkin kamu kuruluş ve ortaklıklarının, Türkiye Büyük Millet
Meclisince denetlenmesi olmak üzere Anayasada
iki yöntemin belirlendiği,
- Anayasa koyucunun söz
konusu maddelerdeki düzenlemeleri ile Anayasa Mahkemesinin 3346 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri ile
Fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanunla ilgili Kararı da dikkate alındığında, Anayasada, kamu gelirleri,
giderleri ve mallarının denetiminde Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimi
dışında bir yöntemin kabul edilmediğinin açık olduğu,
- Anayasanın 165 inci
maddesinde; Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine bağlı tutulacak kamu kuruluşlarının saptanmasında uygulanacak
ölçütlerin belirlendiği, Anayasa Mahkemesinin konuyla ilgili kararlarında
geliri bütçeden, bütçe içi yada bütçe dışı kamu kaynaklarından oluşan (Fonlar
dahil), tüzel kişiliğe sahip ve bir kamu hizmeti yapmak üzere kurulan kamu
kuruluşlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine bağlı olacağına açıklık
getirildiği,
- Ayrıca, 7 nci maddenin
ikinci fıkrasında yer alan söz konusu kurumların faaliyetlerine ilişkin olarak
yılda bir defa TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunu
bilgilendirmesine yönelik düzenlemenin, sadece "bilgilendirme" olduğu bu nedenle "denetim" den beklenen sonucu doğurmasının mümkün
olmadığı, diğer taraftan, Hükümet ile Dünya Bankası arasında imzalanan ve
12.7.2001 tarihli 2001/2706 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan
"Program Amaçlı Malî ve Kamu Sektörü Uyum Kredisi" ne ilişkin anlaşma
gereğince "Kamu Harcama Yönetimi Reformu" çalışmalarına hız
verildiği, bu reformun temel alanlarından birini Sayıştay denetiminin kapsamının
geliştirilmesinin oluşturduğu, Hükümetin de yapılan anlaşma bağlamında bu
hususta açık taahhüdünün bulunduğu,
- Sonuç olarak; gerek söz
konusu "Kamu Harcama Yönetimi Reformu" çerçevesinde Sayıştay
denetiminin kapsamının genişletilmesi temel hedefi, gerekse Anayasa ve Anayasa
Mahkemesi kararları doğrultusunda, 7 nci madde kapsamına giren kurul, üst kurul
ve bunlara bağlı kurumların yıllık hesaplarının denetlenmesi görev ve
yetkisinin TBMM adına denetim yapan bağımsız bir yüksek denetleme organı olan
Sayıştay'a verilmesi gerektiği, bunun söz konusu kurulların "özerk"
yapısına daha uygun düşeceği,
- 4739 sayılı Kanunun 7
nci maddesinin son fıkrasında; bu madde kapsamındaki kurul, üst kurul ve
bunlara bağlı kurumların yasalardaki ve diğer yasalardaki söz konusu 7 nci maddeye
aykırı kuralların uygulanmayacağının hükme bağlandığı, Anayasanın 108 inci
maddesi ile kurulan ve 2443 sayılı Kanun ile görev alanı belirlenen Devlet
Denetleme Kurulunun denetim alanına söz konusu kurul, üst kurul ve bunlara
bağlı kurumların da girdiği, bu nedenle Anayasal bir kurum olan Devlet
Denetleme Kurulunun görev alanının bir Kanun ile kısıtlanmasının Anayasanın 108 inci maddesine açık aykırılık
teşkil ettiği,
- 4739 sayılı Kanunun
geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında; kamu bankalarının yönetim, denetim
ve tasfiye kurulu üyelerinin 4739 ve
4603 sayılı Kanunlar doğrultusunda
yaptıkları işlemlerden dolayı hukuksal sorumluluklarının, bankacılık sektöründe
faaliyette bulunan özel bankaların yönetim, denetim ve tasfiye kurulları
üyelerinin tâbi oldukları özel hukuk hükümlerine bağlı olacakları, üçüncü
fıkrasında da bu üyelerin ceza ve idare hukuku
yönünden memur sayılmayacaklarının hüküm altına alındığı,
- 4739 sayılı Kanunun 6
ncı maddesinin (A) fıkrası ile değiştirilen
4603 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (3) numaralı fıkrasının
iade gerekçesinde belirtildiği üzere söz konusu bankaların, sermayelerindeki
kamu payı yüzde ellinin altına düşünceye kadar kamu bankası niteliğine sahip
olacaklarından, bu süreç içinde yönetim, denetim ve tasfiye kurulu üyelerinin
de diğer kamu personeli gibi kamu
kaynaklarını kullanan kamu görevlileri olarak değerlendirilmesi
gerektiği,
- Özel hukuk kurallarına
bağlı tutulmalarına karşın, 28.3.2001 tarihli 2001/2002 sayılı Bakanlar Kurulu
kararıyla yürürlüğe konulan "Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye
Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketinin
Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Usul
ve Esas”lara ilişkin düzenlemenin 4 üncü maddesinde belirtildiği üzere söz
konusu kamu bankalarının yeniden
yapılandırma ve özelleştirme sürecinde gereksinim duyulan kaynağı kamuya ilişkin kaynaklardan karşılanacak olması
kamu kaynağı kullanarak kamu görevi yerine getiren görevlilerin sorumluluk
yönünden, özel hukuk kurallarına bağlı kılınmasının
hukuka uygun olmadığı,
- Diğer yandan; söz
konusu geçici 1 inci maddeye paralel
hükümler öngören ve 4603 sayılı Kanuna, 20.6.2001 tarihli ve 4684 sayılı
Kanunla eklenen geçici 5 inci maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine açılan
davanın incelenmesinin devam ettiği, geçici 5 inci maddeden daha geniş kapsamlı
düzenlemeler öngören söz konusu geçici 1 inci madde hükümlerin, bu aşamada geçici 5 inci madde hakkında
Anayasa Mahkemesinin alacağı karara göre bir düzenlemenin yapılmasının daha doğru
bir yaklaşım olacağı,
Şeklindeki
değerlendirmeler sonucunda 4739 sayılı
Kanunun 6, 7 ve geçici 1 inci maddeleri, Anayasanın değişik 89 uncu maddesi
hükmü gereğince kısmen bir kez daha
görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine iade edilmiştir.
Komisyonumuzda, Kanun ve
Geri Gönderme Tezkeresinin tümü üzerinde yapılan görüşmelerde;
- 4739 sayılı Kanunla;
2001 yılında özellikle finans kesiminde yaşanan ekonomik krizin, reel sektör
üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesine yönelik tedbirlerin öngörüldüğü,
böylece krizden dolayı bir durgunluk içine giren ekonominin yeniden büyüme
trendine girmesinin amaçlandığı,
- Söz konusu Kanunun
Cumhurbaşkanınca bir kez daha görüşülmek üzere iade edilen 6 ncı ve 7 nci
maddeleri ile geçici 1 inci maddesinin; geri gönderme tezkeresinde
belirtilen gerekçeler doğrultusunda,
özellikle Anayasanın 128 inci maddesi ile Anayasa Mahkemesinin konuyla ilgili
ilke kararları doğrultusunda yeniden düzenlenmesi gerektiği,
- Kanunun, ekonominin
yeniden yapılandırılması amacı doğrultusunda kamu ve özel bankaların kendi
aralarında belirleyeceği standartlar
doğrultusunda, reel sektöre açılan kredilerin yeniden yapılandırılarak
ödeme güçlüğü içerisindeki firmaların ekonomiye kazandırılmasına yönelik olarak
hazırlandığı, bu nedenle söz konusu Kanunun en kısa zamanda hayata
geçirilmesinde yarar görüldüğü,
- Kamu sektöründeki
yeniden yapılandırma sürecinde bulunan
kurumların yöneticilerinin, sorumluluk açısından farklı hukukî statüye
tâbi olmasının bir zorunluluk olarak ortaya çıkabileceği, ancak bu tür farklı
hukukî sorumluluk öngören kısmî düzenlemelerin, Anayasanın eşitlik ilkesi
açısından kamu hizmeti gören
görevlilerle ilgili hükümlerine uygun olmayacağı,
- Kanuna, Genel Kurulda
eklenen bir geçici madde ile kamu
bankalarının yönetim ve denetim kurulu
üyelerine çok geniş yetkiler
verildiği, hukukî sorumluluk boyutuna gereken önemin
verilmediği, bu nedenle söz konusu düzenlemenin Cumhurbaşkanınca, bir kez daha
görüşülmek üzere iade edilmesinin doğru bir yaklaşım olarak değerlendirildiği,
- Cumhurbaşkanınca kısmen
iade edilen 4739 sayılı Kanunun, iade edilmeyen maddelerinin yayımlanarak
yürürlüğe girmesinin, Kanunun fonksiyonel olması açısından bir eksiklik ifade
etmeyeceği,
şeklindeki görüş ve
eleştirileri takiben,
- Daha önce farklı
denetim mekanizmalarına sahip özel kanunlarla kamu tüzel kişiliğini haiz olarak
kurulmuş olan kurul ve üst kurulların, ortak
bir denetim sistemine dahil edilmelerinin sağlanması amacıyla söz konusu
Kanunun 7 nci maddesinin düzenlendiği, ayrıca madde ile bu kurul ve üst
kurulların faaliyetlerine ilişkin olarak yılda bir defa Türkiye Büyük Millet
Meclisini bilgilendirilmesinin sağlanarak, özel Kanunlarında olmayan bir
parlamenter denetim sisteminin bu
Kanunla oluşturulduğu ve böylece özerk çalışan bu kurul ve üst kurulların
faaliyetlerinin sonuçlarından Türkiye Büyük Millet Meclisinin haberdar
olmasının sağlandığı,
- 4739 sayılı
Kanunun özünü teşkil eden bankacılık
sistemine yönelik düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca onaylanmasının Kanunun özünün
Cumhurbaşkanınca da olumlu karşılandığı,
- Kurul ve üst kurulların
Sayıştay tarafından denetlenmesinin Parlamenter denetim açısından uygun bir
yaklaşım olarak değerlendirilebileceği,
ancak bu tür kurum ve kurulların Sayıştay tarafından mevcut malî mevzuat çerçevesinde denetlenmesinin
teknik olarak pek mümkün olamayacağı, bu nedenle 4739 sayılı Kanunda söz konusu kurumların denetimi ile ilgili
olarak öngörülen denetim mekanizmasının
teknik alt yapısı ayrıntılı bir şekilde belirlenerek, uygulanabilirliğinin
sağlanabileceği,
- Kamu bankalarının
yöneticilerinin hukukî sorumluluk açısından özel hukuk hükümlerine tâbi
kılınmalarının, hukukî açıdan sorumsuzluk anlamına gelmeyeceği, zira gerek
Bankalar Kanununun hükümleri, gerekse Türk Ticaret Kanunu gibi ilgili özel
hukuk hükümleri dikkate alındığında, söz konusu kamu bankalarının
yöneticilerinin hukukî
sorumluluklarının devam ettiği,
-Türkiye'nin ekonomik
krizden kurtulabilmesi açısından 2002 yılının önemli olduğu, 2002 yılında
alınacak ve uygulanacak kararların ülkenin geleceği açısından önem arz ettiği,
bu açıdan bakıldığında söz konusu Geri
Gönderme Tezkeresinde yer alan değerlendirmelere katılmanın mümkün olmadığı,
- Ekonomik açıdan
bakıldığında; kamu bankaları da dahil
malî sektörün düzeltilmesi, düzenlenmesi ve sağlamlaştırılması
gerektiği, bu nedenle konuya bir bütün olarak bakıldığında, kamu bankalarında
çalışan istihdam fazlası personelin, kamu hukuku dikkate
alınarak kamunun diğer birimlerine dağıtılmasının bir zorunluluk olarak değerlendirilmesi
gerektiği,
şeklindeki olumlu görüş
ve değerlendirmeleri müteakip, Hükümet adına yapılan tamamlayıcı açıklamalarda ise;
- Ülke ekonomisinin
yeniden yapılandırılması sürecinde, yeniden yapılandırmanın süratle
tamamlanarak özelleştirme sürecine girilebilmesi, kamu bankalarının aktiflerine
seyyaliyet kazandırılması ve genel anlamda operasyonel alanda söz konusu bankaların yeniden
yapılandırılmasının kolaylaştırılması amacıyla, kamu bankaları ile Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna intikal eden bankaların
yönetim, denetim ve tasfiye kurulu üyelerine;
alacakları kararlar ve
yapacakları işlemlerle ilgili tüm
hukukî ve cezaî sorumluluklarının farklı bir statüye tâbi tutulmasına yönelik
düzenlemelerin, yaşanan ekonomik kriz
ortamında reel ekonomik şartların bir dinamiği olarak değerlendirilmesi
gerektiği,
- Ekonominin, kriz
dönemlerindeki işleyiş şartları ile özellikle kamusal karar verme
mekanizmalarını yönlendiren hukukî
mevzuat hükümlerinin her zaman çakışmadığı, bu itibarla globalleşen finans
piyasalarında hızlı ve etkili karar almayı zorunlu kılan gelişmelerin ortaya
çıktığı dönemlerde, kamu bankalarının yöneticilerine genel usuller dışında,
ekonomik zorunluluklardan dolayı, daha fonksiyonel hareket etme imkânının kazandırılması amacıyla söz konusu
düzenlemelerin hazırlandığı,
- 2001 yılında yaşanan
ekonomik krizin olumsuz etkilerinin giderilmesi, kamu bankalarının hızla
yeniden yapılandırılarak özelleştirilebilmesi amacıyla söz konusu kamu
bankaları ile TMSF'e intikal eden bankaların yöneticileri ve denetçileri ile
tasfiye kurulları üyelerinin, serbest piyasa ekonomisi şartlarına uygun
kararlar alarak, uygulayabilmeleri amacıyla sorumluluk açısından özel hukukî statüye tâbi duruma getirilmesinin
bir zorunluluk olduğu,
- Söz konusu düzenlemelerin ekonomik ve sosyal
zorunluluklar ile uygulanan ekonomik programının kararlılıkla uygulanması
açısından ülkemizin uluslararası taahhütleri dikkate alınarak, daha önce TBMM
Genel Kurulunda kabul edildiği şekilde
kanunlaştırılması gerektiği,
-Hükümetin, konuyu bütün
boyutlarıyla değerlendirerek, Cumhurbaşkanının iade gerekçesinde belirttiği
hususların daha çok akademik açıdan değerlendirilmesi gerektiği yönündeki
düşünceden hareketle, söz konusu düzenlemeleri bir hükümet tasarrufu olarak
kabul ederek aynen kanunlaştırılmasında yarar gördüğü,
ifade edilmiştir.
Kanun ve
Cumhurbaşkanlığının Geri Gönderme Tezkeresi üzerinde yapılan görüşmelerden
sonra, verilen bir önergeyle Anayasanın 89 uncu maddesi hükümleri çerçevesinde
bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine, Cumhurbaşkanınca geri
gönderilen söz konusu 4739 sayılı Kanunun 6 ncı, 7 nci ve geçici 1 inci
maddelerinin, Geri Gönderme Tezkeresinde belirtilen gerekçeler doğrultusunda
sadece bu maddeleri üzerindeki görüşmelere geçilmesi, Komisyonumuzca kabul edilmiştir.
Komisyonumuz, söz konusu
Kanunun Geri Gönderme Tezkeresine konu olan 6 ncı , 7 nci ve geçici 1 inci maddelerini aynen kabul
etmiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun onayına sunulmak üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile arz olunur.
|
|
Başkan |
Başkanvekili |
Bu Raporun Sözcüsü |
|
|
Metin
Şahin |
Hayrettin
Özdemir |
Cafer
Tufan Yazıcıoğlu |
|
|
Antalya |
Ankara |
Bartın |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Dengir Mir M. Fırat |
Gaffar
Yakın |
M. Zeki
Sezer |
|
|
Adıyaman |
Afyon |
Ankara |
|
|
(İmzada bulunamadı) |
|
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Cengiz
Aydoğan |
M. Güven
Karahan |
Hüseyin
Arabacı |
|
|
Antalya |
Balıkesir |
Bilecik |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Necati
Yöndar |
Zeki
Ergezen |
Hayati
Korkmaz |
|
|
Bingöl |
Bitlis |
Bursa |
|
|
(Muhalefet şerhim ektedir) |
(Muhalefet şerhim eklidir) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Oğuz
Tezmen |
M. Altan
Karapaşaoğlu |
Hakkı Duran |
|
|
Bursa |
Bursa |
Çankırı |
|
|
(Muhalefet şerhim eklidir) |
(Muhalifim) |
(İmzada bulunamadı) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Aslan
Polat |
Mehmet
Sadri Yıldırım |
Mehmet
Dönen |
|
|
Erzurum |
Eskişehir |
Hatay |
|
|
(İtirazım kaydı ile) |
(Muhalefet şerhi eklidir) |
(Muhalefet şerhi ekte) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Aydın
Ayaydın |
Bülent
Ersin Gök |
Masum
Türker |
|
|
İstanbul |
İstanbul |
İstanbul |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Nesrin
Nas |
Celal
Adan |
Hasan
Çalış |
|
|
İstanbul |
İstanbul |
Karaman |
|
|
|
(Muhalifim) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Arslan
Aydar |
Mehmet
Serdaroğlu |
Necdet
Tekin |
|
|
Kars |
Kastamonu |
Kırklareli |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Kemal
Köse |
Süleyman
Çelebi |
Metin
Ergun |
|
|
Kocaeli |
Mardin |
Muğla |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Cevat
Ayhan |
Kemal
Kabataş |
Lütfi
Ceylan |
|
|
Sakarya |
Samsun |
Tokat |
|
|
(Muhalefet şerhi eklidir) |
(Muhalefet şerhimiz eklidir) |
|
|
|
|
Üye |
|
|
|
|
Bekir
Gündoğan |
|
|
|
|
Tunceli |
|
MUHALEFET ŞERHİ
TBMM tarafından 10.1.2002
tarihinde kabul edilen 4739 sayılı Yasanın üç maddesi Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından yeniden görüşülmek üzere Meclise iade edilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanının
iade gerekçelerinde iade edilen maddelerin mevcut hukukî yapıya, devlet
sistemine ve Anayasamıza aykırılığı açıkça ortaya konmuştur.
Yapılması gereken bu
maddelerin iade gerekçeleri dikkate alınarak yeniden düzenlenmesi gerekirken,
Hükümet yanlışta ısrar etmekte ve maddelerin aynen yasalaşmasını istemektedir.
Uygulamada çıkacak
sorunlar, Anayasa Mahkemesinin muhtemel iptal kararı dikkate alındığında bu
tutumda ısrar etmek ciddî problemler yaratacaktır.
Yukarıda açıkladığımız
nedenlerle görüşülen maddelere muhalifiz.
|
|
Oğuz
Tezmen |
Kemal
Kabataş |
Mehmet
Dönen |
|
|
Bursa |
Samsun |
Hatay |
|
|
Necati
Yöndar |
M. Sadri
Yıldırım |
Celal
Adan |
|
|
Bingöl |
Eskişehir |
İstanbul |
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANLIĞINA
29.1.2002
1/949 sayılı Malî Sektöre
Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında 4739 sayılı Kanunun Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen üç maddesi
ile ilgili muhalefet şerhimiz:
Cumhurbaşkanlığı Kanunun
6 ncı, 7 nci ve geçici 1 inci
maddelerini tekrar görüşmek üzere iade etmiştir.
1. Kanunun 6 ncı maddesi
ile kamu bankalarında çalışan memurların 31.12.2002 tarihine kadar bu
kurumlardan ayrılmaları veya özel hukuk hükümlerine tâbi olmaları şartı
getirilmektedir. Bankaların özelleştirilmeleri 25.11.2002 tarihinde
tamamlanacağına göre, özelleştirmenin tamamlanacağı tarihe kadar memurların
çalışma hakkı ellerinden alınmamalıdır. Bankaların küçülmesi sebebi ile ihtiyaç
fazlası memur ortaya çıkar ise bunlar özelleştirme kanununa göre usulüne uygun
şekilde başka kurumlara nakledilir.
2. Kanunun 7 nci maddesi
ile özel kanunlarla kurulan, kamu güzelkişiliğini, idarî ve malî özerkliği haiz
kurul, üst kurul ve bunlara bağlı kurumların yıllık hesaplarının, Başbakanlık
tarafından belirlenen Başbakanlık ve Maliye müfettişi ile Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu denetcisinden müteşekkil bir komisyon tarafından denetleneceği
hükmü getirilmektedir.
Kanunun Plan ve Bütçe
Komisyonunda müzakeresinde mezkûr kurulların Sayıştay tarafından yapılacağı
hükmü getirilmişti. Ancak TBMM Genel Kurulunda Hükümet tarafından verilen önerge
ile Sayıştayın denetim yetkisi kaldırılmıştır.
Sayıştay, TBMM adına
denetim yapan bağımsız yüksek yargı kurumudur. Müfettişler ise hükümetin
emrinde çalışan personeldir. Siyasî önceliklere göre yönlendirilirler ve baskı
altında kalırlar.
Kamu bankalarının tahsil
edilemeyen katrilyonlarca lira alacaklarının yeniden düzenlenmesi mutlaka
sayıştay denetiminden geçirilmelidir. Aksi halde yapılan işlerle ilgili olarak
dedikodu, iftira ve ithamlar ortaya çıkar, siyasî skandallara sebep olur.
Ayrıca kurumların Sayıştay denetimi dışına çıkarılması Anayasaya aykırıdır.
3. Kanunun geçici 1 inci
maddesinde Ziraat, Halk ve Emlak bankalarının yönetim, denetim ve tasfiye
kurulu üyelerinin bu Kanun ve 4603 sayılı Kanun hükümlerine göre yaptıkları
işler için özel bankaların tâbi olduğu özel hukuk hükümlerine tâbi olacağı
hükmü getirilmektedir.
Özel bankalar, sermaye
patronundur. Kendi serveti ile ilgili karar vermekte serbesttir. Ancak kamu
bankalarında kullanılan kaynak ise kamuya aittir. İdareciler de kamu görevlisidir.
Bu bakımdan özel hukuk hükümlerine tâbi olmaları mümkün değildir.Hükümetler
değişince teftiş kurulları harekete geçirilerek birçok iddia ve ithamlar ortaya
çıkar. Şahıslar, kurumlar, devletin bütünü ve siyaset kurumu zedelenir, itibar
kaybeder. Toplumda kamu hizmetlerinin ahlaka ve hukuka uygun yürütüldüğü
hakkında şüphe uyanmasına sebep olacak düzenleme ve tatbikattan uzak
durulmalıdır. Aksi halde cemiyette güven sarsılır, şüphe yaygınlaşır ve ahlakî
çürüme başlar.
4. Tasarı tâli komisyon
olarak Anayasa Komisyonuna havale edilmiş, ancak komisyon raporu alınmadan esas
komisyonda müzakeresi esastan bir eksikliktir. Cumhurbaşkanının vetosu
maddelerin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesine dayandığına göre maddelerin
öncelikle Anayasa Komisyonunda müzakeresi gerekir.
5. Bu Kanunun bütünü iş
hayatı, reel sektör için faydalı olmayacak, özel bankalara onlarca katrilyon
lira para verilecek devlet bankaları özelleştirilmek istenirken özel bankaların
devletleştirilmesine gidilecektir. İş hayatı çökmeye devam edecektir.
|
|
Cevat
Ayhan |
|
Aslan
Polat |
|
|
Sakarya |
|
Erzurum |
MUHALEFET ŞERHİ
Cumhurbaşkanımızın geri
gönderme gerekçelerine aynen katılıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı yasanın
iyileştirme ile ilgili uygulamalarına hiç değinmemiş olmakla aslında iktidara
dolaylı olarak geçit vermiştir.
İyi incelendiğinde
yasanın uygulama ile ilgili hükümlerinde de eksiklik ve aksaklıklar vardır.
Geri gönderme konusu olan
üç madde bu yasadan çıkarılsa bile; yasanın işlemesi devam eder niteliktedir.
1. Konu: Kamu bankaları,
bankacılık işlemleri yönünden özel hukuk kurallarına bağlı kalınmasına karşın,
personelin kamu görevlisi statüsünü sürdürmesini öngörmüştür. Özelleştirme
işlemi bitmeden ya da sermayesindeki kamu payı % 50’nin altına düşmeden, kamu
bankalarındaki tüm personelin özel hukuk kurallarına bağlı duruma
getirilmesinin hukukla bağdaşmayacağı aşikârdır.
2. Konu: Özel yasalarla
kurulan, kamu tüzelkişiliğini havi idarî ve malî özerkliğe sahip kurul, üst
kurul ve bunlara bağlı kurumların yıllık hesaplarının Anayasamızın 160 ıncı
maddesi gereği Sayıştayın denetimine tâbi olması gerekir. Yasa ile düzenleme
yapılırken kimi kuruluşların denetim dışında tutulması, Anayasanın denetim
kapsamını belirleyen hükmüne aykırılık oluşturur.
3. Konu: T.C. Ziraat
Bankası A.Ş., Türkiye Halk Bankası A.Ş. ve Türkiye Emlak Bankası A.Ş. Yönetim
Kurulu, Denetim ve Tasfiye Kurulu üyelerinin bu Yasa ve 4603 sayılı Yasa
kuralları çerçevesinde yaptıkları işlemlerden dolayı hukuksal
sorumluluklarının, özel hukuk hükümlerine bağlı olduklarından dolayı, ayrıca bu
üyelerin idare hukuku yönünden memur sayılamayacakları ifade ediliyor.
Bu bankaların
sermayelerindeki kamu payı % 50’nin altına düşünceye kadar kamu bankası
niteliği taşıdığı ve bu dönem içinde bankaların yönetim, denetim ve tasfiye
kurulları üyelerinin, diğer personel gibi kamu kaynaklarını kullanan kamu
görevlileri olduğu aşikârdır.
Bu nedenlerden dolayı bu
düzenlemelerin aynen benimsenmesinin karşısındayız.
|
|
M. Altan
Karapaşaoğlu |
|
Zeki
Ergezen |
|
|
Bursa |
|
Bitlis |
ANAYASANIN 89 UNCU MADDESİ GEREĞİNCE CUMHURBAŞKANINCA BİR DAHA GÖRÜŞÜLMEK ÜZERE GERİ
GÖNDERİLEN
KANUN
MALÎ
SEKTÖRE OLAN BORÇLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI
HAKKINDA KANUN
Kanun
No.: 4739
Kabul
Tarihi : 10.1.2002
Amaç
MADDE 1.- Bu Kanunun amacı, Türkiye'de
faaliyette bulunan bankalar, özel finans kurumları ve kendi özel mevzuatları
uyarınca alınan izinler dahilinde faaliyette bulunan diğer malî kurumlar
tarafından, bankalar ve diğer malî kurumlar ile kredi ilişkisi içinde bulunup,
finansal darboğaz yaşayan borçluların; finansal yeniden yapılandırma
çerçevesinde belirlenecek süre ve koşullarla, bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce açılmış kredilerle ilgili olarak vadeleri uzatmak, krediyi
yenilemek, ilave yeni kredi vermek, anapara ve/veya faiz indirmek, faizden
vazgeçmek, kredileri kısmen veya tamamen iştirake çevirmek, kredileri aynî,
nakdî ya da tahsil şartına bağlı bir bedel karşılığı devir ve temlik etmek,
kredileri borçlu ya da üçüncü kişilere ait aynî değerler karşılığında kısmen
veya tamamen tasfiye etmek, diğer bankalarla birlikte hareket ederek
protokoller yapmak gibi alınacak tedbirlerle malî kesime olan geri ödeme
yükümlülüklerini yerine getirebilmelerine ve katma değer yaratmaya devam
etmelerine imkân verilmesinin sağlanmasıdır.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen; kredileri
kısmen veya tamamen iştirake çevirmek, kredileri aynî bir bedel karşılığı devir
ve temlik etmek, kredileri borçlu ya da üçüncü kişilere ait aynî değerler
karşılığı kısmen veya tamamen tasfiye etmek işlemleri 4603 sayılı Kanuna tâbi
bankalar ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen
bankalar tarafından yapılamaz.
Finansal
yeniden yapılandırma çerçeve anlaşmaları
MADDE 2.- Bankalar ve özel finans
kurumları ile diğer malî kurumlar, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve Tasfiye
Halinde Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketinin alacakları, Türkiye Bankalar
Birliği tarafından hazırlanacak alacaklı kurumların yetkili temsilcilerince
imzalanacak ve onaylama ve kabule ilişkin genel şartları Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikte gösterilecek olan
Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmaları kapsamında ve bu Anlaşmaların
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından onaylandığı tarihten
itibaren üç yıllık bir süre içinde finansal yeniden yapılandırma sözleşmelerine
bağlanmak şartıyla gerektiğinde ilave finansman da sağlanmak suretiyle yeniden
yapılandırılabilir veya yeni itfa
planlarına bağlanabilir.
Gerektiğinde ilave finansman da sağlanmak
suretiyle yeniden yapılandırılacak veya yeni bir itfa planına bağlanacak
alacakların kapsamı, borçluların nitelikleri, asgari tutar ve şartları ve
alacaklılar ile borçlular arasında ayrı ayrı imzalanacak finansal yeniden
yapılandırma sözleşmelerinin asgari unsurları birinci fıkradaki usulle saptanan
Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmaları ile belirlenir. Finansal
Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarını imzalamayanlar tarafından yapılacak
sözleşme ve işlemler için bu Kanunun ilgili madde hükümleri uygulanmaz.
Alacaklı ve borçlu taraflar arasında
imzalanacak finansal yeniden yapılandırma sözleşmelerine bankalar, özel finans
kurumları ve diğer malî kurumlar dışında kalan alacaklılar da taraf sıfatıyla
katılabilir.
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim
Şirketi, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi, hisseleri kısmen ya da tamamen
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ait bankalar, Finansal Yeniden Yapılandırma
Çerçeve Anlaşmalarına ve bu Anlaşmalar kapsamında borçları gerektiğinde ilave
finansman da sağlanmak suretiyle yeniden yapılandırılan veya yeni bir itfa
planına bağlanan borçlularla yapılacak finansal yeniden yapılandırma
sözleşmelerine taraf olmaya yetkilidir.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve Tasfiye
Halinde Emlak Bankası Anonim Şirketi, Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve
Anlaşmalarına ve bu Anlaşmalar kapsamında borçlularla yapılacak finansal
yeniden yapılandırma sözleşmelerine ilave finansman sağlamamak kaydıyla taraf
olabilirler.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Finansal
Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarına göre gerektiğinde ilave finansman da
sağlanmak suretiyle yeniden yapılandırılan veya yeni bir itfa planına bağlanan
krediler ve diğer alacaklardan, Bankalar Kanununun 15 inci maddesinin (3)
numaralı fıkrasına göre 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun hükümlerine tâbi olanları, 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin tecil
süresi ve teminat şartlarına bağlı olmaksızın, Finansal Yeniden Yapılandırma
Çerçeve Anlaşmalarına göre taksitlendirmeye ve tecil etmeye yetkilidir.
Vergi
istisnaları ve teşvik belgeleri
MADDE 3.- Finansal Yeniden Yapılandırma
Çerçeve Anlaşmaları hükümleri kapsamında düzenlenecek finansal yeniden
yapılandırma sözleşmeleri ve bu sözleşmeler kapsamında yapılacak işlemlerle
ilgili olarak aşağıdaki hükümler uygulanır.
a) Çerçeve anlaşması, düzenlenen
sözleşmeler ve bu çerçeve anlaşması ve düzenlenen sözleşmelerde belirlenen
esaslar uyarınca yapılacak işlemler ve düzenlenecek kağıtlar 488 sayılı Damga
Vergisi Kanununa göre ödenecek damga vergisi ve 492 sayılı Harçlar Kanununa
göre ödenecek harçlardan,
b) Çerçeve anlaşması ve düzenlenen
sözleşmeler uyarınca alacaklı kuruluşlar tarafından her ne nam altında olursa
olsun tahsil edilecek tutarlar 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu gereği
ödenecek banka ve sigorta muameleleri vergisinden,
c) Çerçeve anlaşması ve düzenlenen
sözleşmeler kapsamında alacaklı kuruluşların iktisap edecekleri motorlu
taşıtlar 1318 sayılı Finansman Kanununa
göre ödenecek taşıt alım vergisinden,
d) Çerçeve anlaşması ve düzenlenen
sözleşmeler kapsamında kullandırılan ve kullandırılacak krediler kaynak
kullanımı destekleme fonundan,
Ve diğer benzeri vergi, resim, harç, fon
yükümlülüklerinden (4306 sayılı Kanun uyarınca ödenmesi gereken Eğitime Katkı
Payı hariç) istisna edilmiştir.
İstisna (Taşıt Alım Vergisi hariç),
alacaklı kuruluşların çerçeve anlaşması ve
düzenlenen sözleşmeler uyarınca edindikleri varlıkları elden
çıkardıkları hallerde de uygulanır.
İstisna uygulaması, sözleşme hükümlerinin
borçlu firmalar tarafından yerine getirilememesi veya getirilmemesi hallerinde
alacağın hukuki yollardan tahsili aşamalarında ödenmesi gereken vergi, resim ve
harçlar açısından da geçerlidir.
Sözleşme hükümleri uyarınca tahsilinden
vazgeçilen alacak tutarları Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre alacaklı için
değersiz alacak, borçlu için ise vazgeçilen alacak olarak dikkate alınır.
Sözleşme ile uygulamaya konulan işlemlerin
gerçekleşmemesi halinde dahi, uygulanmış olan vergi, resim ve harç
istisnaları geri alınmaz.
Finansal yeniden yapılandırma
sözleşmelerine göre borçları yeniden yapılandırılan ve yeni bir itfa planına
bağlanan borçlular tarafından alınmış olan teşvik belgelerinin süreleri ile
ihracat taahhüt süreleri, sözleşmeler ile belirlenen süreler kadar uzatılmış
sayılır.
Bankalar, özel finans kurumları ve diğer
malî kurumların alacakları ile diğer varlıklarının satın alınması ve yeniden
yapılandırılarak satılması amacıyla, kuruluş ve faaliyet esasları Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından belirlenecek varlık yönetim şirketlerinin
yaptıkları işlemler ve bu işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar, kuruluş
işlemleri de dahil olmak üzere kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl
süresince 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa göre ödenecek damga vergisinden,
492 sayılı Harçlar Kanununa göre ödenecek harçlardan, her ne nam altında olursa
olsun tahsil edilecek tutarlar 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu gereği
ödenecek banka ve sigorta muameleleri vergisinden, 1318 sayılı Finansman
Kanununa göre ödenecek taşıt alım vergisinden, kaynak kullanımı destekleme
fonuna yapılacak kesintilerden ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunun 29 uncu maddesi hükmünden istisnadır. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bu
şirketlere, hiçbir şekil ve suretle şirket sermayesinin yüzde yirmisini aşmamak
kaydıyla, sermaye sağlamak suretiyle katılmaya yetkilidir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu
tarafından belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde bankalar arasında alım ve
satım işlemine konu edilen alacaklar ve bu alacakların teminatını oluşturan
değerlerin devir ve temliki için
yapılacak işlemler ve bu işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar için,
yedinci fıkrada belirtilen vergi, resim, harç ve fon istisnaları 31.12.2004
tarihine kadar aynen uygulanır.
3.6.1949
tarihli ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda yapılan düzenleme
MADDE
4.- 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 30.- Bu Kanunun 38 inci
maddesine göre yapılacak bölünmelerde Türk Ticaret Kanununun 404 üncü maddesi uygulanmaz.
18.6.1999
tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununda yapılan düzenlemeler
MADDE 5.- A) 4389 sayılı Bankalar
Kanununun 3 üncü maddesinin (5) numaralı fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
b) Kurul üyeleri, görevlerinden
ayrılmalarını izleyen iki yıl içinde, yönetim ve denetimleri veya hisseleri
Fona intikal eden bankalar hariç olmak üzere, bu Kanun kapsamına giren
kuruluşlarda görev alamazlar. Kurul üyeleri ile Kurum personelinin uyacakları
mesleki ilkeler Kurulca belirlenir.
B) 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü
maddesinin (5) numaralı fıkrasının (a) bendine (ab) alt bendinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki (ac) alt bendi eklenmiş, ayrıca, aynı maddenin (5) numaralı
fıkrasının (c) bendinin ilk cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu
cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler eklenmiştir.
ac) Devralınan zararlar sonucunda
hisselerinin tamamına sahip olunamaması halinde, zararın ödenmiş sermaye
tutarından düşülmesi suretiyle hesaplanacak sermaye esas alınmak üzere
bulunacak hisse bedelinin Kurulca belirlenecek süre içinde banka hissedarlarına
ödenmesi karşılığında hisselerini devralmaya,
Bu Kanun hükümlerine göre temettü hariç
ortaklık hakları ile yönetim ve denetimleri Fona intikal eden bankaların,
tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların iflas idarelerinin ve hisseleri
kısmen veya tamamen Fona intikal eden bankaların Fon tarafından borçlarının
ve/veya taahhütlerinin üstlenilmesi ve/veya alacaklarının devralınması halinde
Fonun, üstlendiği borçlar ve/veya taahhütler ile devraldığı alacaklarla ilgili
devir ve temlik sözleşmeleri, her türlü teminatın tesisi ve kaldırılması,
sözleşmelerin bozulması, dava ve icra takipleri ile bu borçlar ve/veya
alacaklar ve/veya taahhütlerle ilgili diğer her türlü işlemler ve bu işlemlerle
ilgili düzenlenen kâğıtlar, eğitime
katkı payı hariç olmak üzere her türlü vergi, resim, harç, fonlar ve 2548
sayılı Cezaevleri ile Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar
ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesi
hükmünden istisnadır. Bu işlemlerden kaynaklanan döner sermaye ücreti ödenmez
ve diğer kesintiler yapılmaz. Ayrıca, alacağa karşılık menkul veya gayrimenkul
bir malın rızaen veya icraen Fon tarafından veya yönetim ve denetimleri veya
hisseleri Fona intikal eden bankalar tarafından satın alınması halinde bu
işlemlerle ilgili olarak tarafların ödemekle yükümlü olduğu vergi, resim, harç
(eğitime katkı payı hariç) ve döner sermaye ücreti gibi malî yükümlülükler
aranmaz.
C ) 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü
maddesinin (6) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan "yapacağı
anlaşmalar çerçevesinde kamusal sermayeli olanlar da dahil olmak üzere diğer
bankalar aracılığıyla Fon nam ve hesabına bunları nakde tahvil ettirmeye"
ifadesi "yapacağı anlaşmalar çerçevesinde kamusal sermayeli olanlar da
dahil olmak üzere diğer bankalar veya üçüncü kişiler aracılığıyla Fon nam ve
hesabına bunları nakde tahvil ettirmeye" şeklinde değiştirilmiş ve aynı
maddenin (6) numaralı fıkrasının (b) bendinden sonra "ve gerekli
göreceği" ifadesinden önce gelmek üzere aşağıdaki (c) bendi ve aynı
fıkranın sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
c) Hisselerinin üçüncü kişilere
devredilmesine imkân bulunmaması halinde, (a) ve (b) bentlerindeki yetkileri
yanında, bu fıkradaki sınırlamalarla bağlı olmaksızın, varlık ve
yükümlülüklerini devralmaya ve/veya varlık ve yükümlülükleri ile ilgili her
türlü işlemi yapmaya,
Fon, bu fıkra hükümlerine göre hisseleri
kendisine intikal eden bankaların, ekonomik değeri olan iştirakleriyle ilgili
olarak 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanmaksızın yapılacak
sermaye artırımları da dahil olmak üzere, yeniden yapılandırma amacıyla Kurulca
belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde kaynak sağlamak da dahil gerekli her
türlü tedbiri almaya yetkilidir.
D) 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü
maddesinin (7) numaralı fıkrasının üçüncü paragrafının sonuna aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
Bu bankaların başka bir bankaya
devredilmesi ya da başka bir bankayla birleşmesi, hisselerinin üçüncü kişilere
devredilmesi ya da tasfiyelerine karar verilmesi hallerinde, bu işlemlerin
tamamlanmasını takip eden iki yıl içinde, bankanın sorumlulukları tespit edilen
yönetim kurulu eski üyeleri ile eski denetçileri aleyhine, varsa ibralarının
iptali ve işlemleri nedeniyle verdikleri zararın Fon adına tazmini istemiyle,
Fon tarafından 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine istinaden dava
açılabilir.
E) 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15 inci
maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan "Fon, devraldığı alacakla
ilgili olarak iskonto da dahil olmak üzere her türlü tasarrufta bulunmaya, sulh
olmaya, alacağına mahsuben menkul ve gayrimenkul mallar ile her türlü hak ve
alacakları hiçbir sınırlamaya tâbi olmaksızın devralmaya yetkilidir."
cümlesi, aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Fon, devraldığı ve dava veya iflas
takibine konu etmekle görevli ve yetkili olduğu alacakları da dahil olmak üzere
bu Kanunda yazılı her türlü alacakları ile ilgili olarak iskonto da dahil olmak
üzere her türlü tasarrufta bulunmaya, sulh olmaya, alacağına mahsuben menkul ve
gayrimenkul mallar ile her türlü hak ve alacakları hiçbir sınırlamaya tâbi
olmaksızın devralmaya ve alacağın yeniden itfa planına bağlanması da dahil
olmak üzere borçlularla anlaşma
yapmaya ve borçlularla
yaptığı anlaşmalar kapsamında
14 ve 17 nci maddeler uyarınca
Kurulca belirlenecek esas ve usuller dahilinde muhafaza tedbiri uygulayıp
uygulamamaya, dava açıp açmamaya veya açılmış bulunan hukuk davalarının yapılan
anlaşma süresince durdurulmasını mahkemeden istemeye yetkilidir.
F) 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15 inci
maddesinin (4) numaralı fıkrasına, birinci bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
bent eklenmiştir.
Fon işlemlerini yürütmede Başkana yardımcı
olmak üzere Kurul kararıyla Kurum başkan yardımcısı statüsünde ve Kurum başkan
yardımcılarında aranan şartları taşıyan üç Fon başkan yardımcısı atanabilir.
G) 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15 inci
maddesinin (9) numaralı fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
a) Fon tarafından, hisseleri kısmen veya
tamamen kendisine intikal eden bir bankanın borçlarının, taahhütlerinin
yüklenilmesi veya alacaklarının devralınması halinde, bu borç, taahhüt ve
alacaklarla ilgili olarak, 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek
Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunundan
doğanlar ve takibi şikayete bağlı suçlar dahil olmak üzere açılmış veya
açılacak her türlü ceza davalarında, alacağın devralındığı veya borcun,
taahhüdün yüklenildiği tarihten itibaren, suçtan zarar gören olarak, Fon müdahil sıfatını kazanır. Bu davalara
bağlı şahsî haklar dahi Fona ait olur.
b) Fon tarafından, hisseleri kısmen veya
tamamen kendisine intikal eden bir bankanın borçlarının, taahhütlerinin
yüklenilmesi veya alacaklarının devralınması halinde, bu borç, taahhüt ve
alacaklarla ilgili olarak, Fonun taraf olduğu icra takipleri ile icra
takiplerinden kaynaklanan her türlü hukuk davalarının kısmen veya tamamen Fon
aleyhine neticelenmesi halinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı
tazminat ve cezalar Fon hakkında uygulanmaz.
c) Fon tarafından, hisseleri kısmen veya
tamamen kendisine intikal eden bir bankanın borçlarının, taahhütlerinin
yüklenilmesi veya alacaklarının devralınması halinde, bu borç, taahhüt ve
alacaklarla ilgili olarak açılmış veya açılacak dava ve icra takiplerinde
kanunlarda yazılı zamanaşımı ve hak düşürücü süreler dahil her türlü süre
alacağın devralındığı veya borcun, taahhüdün yüklenildiği tarihten itibaren Fon
bakımından dokuz ay süre ile durur.
H) 4389 sayılı Bankalar Kanununun 24 üncü
maddesinin (6) numaralı fıkrasına
aşağıdaki bent eklenmiştir.
Fon tarafından 15 inci maddenin (7)
numaralı fıkrasının (a) bendine istinaden atanan yönetim ve denetim kurulu
üyeleri ile yönetim ve denetimi veya hisseleri Fona intikal eden bankaların
iştiraklerinde bu bankaları temsilen görev yapan yönetim ve denetim kurulu
üyeleri aleyhine görevlerinin ifası sebebiyle açılan ve açılacak her türlü
tazminat ve alacak davaları Fon aleyhine açılmış sayılır. Bu kişilerin
görevlerini kötüye kullandıklarına hükmolunması halinde kendilerine rücu
edilir. Bu şekilde atanan yöneticilere bu iştiraklerin kamu borçları nedeniyle
şahsi sorumluluk yüklenemez.
İ ) 4389 sayılı Bankalar Kanununun Geçici
2 nci maddesinin (f) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
f) Bankalar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce açtıkları kredilerini dört yıl içinde bu Kanun hükümlerine uygun
hale getirmek zorundadırlar.
J) 4389 sayılı Bankalar Kanununa aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 4.- 1. Kurul, bankacılık
sisteminde güven ve istikrarı korumak ve ekonomik krizin bankaların sermayeleri
üzerindeki olumsuz etkilerini bertaraf etmek amacıyla, bu Kanunun diğer
maddelerinde yer alan hükümler saklı kalmak üzere; Türkiye'de kurulu mevduat
kabulüne yetkili özel sermayeli bankaların, krediler ve diğer alacaklar için
ayrılması gereken karşılıklardan, kur değişimlerinden veya diğer
faaliyetlerinden kaynaklanan zararlarının belirlenerek malî durumlarını
yansıtan malî tablolarının hazırlanmasını sağlamak üzere, her bir bankanın
sözleşmeli bağımsız denetim kuruluşunu, bankada denetim yapmakla görevlendirir.
Bağımsız denetim kuruluşları tarafından 31
Aralık 2001 bilanço tarihi itibarıyla düzenlenen malî tablolar esas alınarak,
bilanço tarihinden sonra malî tabloları etkileyebilecek hususlar da dikkate
alınmak suretiyle yapılacak özel denetimin kapsamı ve bu denetimde uygulanacak
esas ve usuller Kurul tarafından belirlenerek duyurulur.
2. Bağımsız denetim kuruluşu tarafından
düzenlenen malî tablolarla ilgili rapor, Kurumca belirlenecek ikinci bir
bağımsız denetim kuruluşu tarafından denetim ilke ve esaslarına uygunluk
yönünden incelenir.
3. Bağımsız denetim kuruluşlarınca
düzenlenen rapor ve malî tablolar, Kurum tarafından yapılan gözetim ve denetim
sonucunda her bir banka için yapılmış olan tespitlerle karşılaştırılarak,
bankanın malî durumunu tam olarak yansıtıp yansıtmadığı ve esas ve usullere
uygunluğu açısından ilgili bankanın görüşleri de alınarak Kurumca değerlendirilir.
4. Bankaların yukarıdaki usule göre
denetimden geçen ve Kurum tarafından yapılan değerlendirmede yeterli bulunan
malî tabloları ile bağımsız denetim kuruluşunun malî tablolara ilişkin raporu,
bu tespitler neticesinde ortaya çıkan, Kanunun 13 üncü maddesi uyarınca
düzenlenen sermaye yeterliliği standart oranı,
bu oranın yüzde sekizin altında olması halinde yüzde sekize ulaşabilmek
için gerekli sermaye tutarı, sermayenin artırılması veya sermaye benzeri kaynak
temin edilmesi ve alınması gerekli görülen tedbirler Kurum tarafından
bankaların yönetim kurullarına bildirilir.
5. (4) numaralı fıkraya istinaden Kurumca
yapılan bildirimi izleyen onbeş gün içinde bankalar, yedek akçelerle
karşılanamayan zararların giderilmesi için, ödenmiş sermayelerinin bu zarar
kadar azaltılması ve sermaye yeterliliği standart oranının yüzde sekize
ulaşması için gerekli sermaye artışının tamamen ödenerek sağlanmasını teminen,
genel kurullarını yurt çapında yayın yapan en az bir gazetede ilan ederek
duyurmak suretiyle olağanüstü toplantıya çağırırlar. Genel kurul kararının,
imtiyazlı pay sahipleri genel kurulunca onaylanma şartı aranmaz.
Genel kurulun toplanması için oy
haklarının yarısına sahip olan pay sahiplerinin katılımı yeterlidir. Kararlar
katılanların oy çokluğuyla alınır.
6. (5) numaralı fıkraya göre banka genel
kurulunca karara bağlanan ana sözleşme değişiklikleri ile rüçhan haklarının
kullanımına ilişkin hususlar genel kurulu izleyen üç gün içinde bankanın
başvurusu üzerine ticaret sicil memurluklarınca ilan olunur. Sermaye artırımına
katılmak isteyen ortaklar bu ilanı izleyen on beş gün içinde rüçhan haklarını
kullanırlar.
7. Sermaye artırımının gerçekleşmemesi
halinde Kurul, 14 üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bankaların
yeniden yapılandırılması programı dahilinde sermayelerinin artırılmasını
teminen, bu maddede belirtilen esaslar
dahilinde kaynak tahsis etmek suretiyle, her bir banka için bir defaya mahsus
olmak üzere, gerekli görülecek her türlü tedbiri almaya yetkilidir.
Yeniden yapılandırma programına katılmak
isteyen bankaların, (5) numaralı fıkrada belirtilen işlemleri tesis etmeleri ve
bu işlemlerden itibaren altı ayı geçmemek üzere Kurumca belirlenecek süre
içinde Kuruma başvurmaları şarttır.
8. Kurul, (7) numaralı fıkraya göre
başvuruda bulunan bankalara, yapacağı değerlendirmeler çerçevesinde Fon
tarafından;
a) Sermaye yeterliliği standart oranı
yüzde beşten az ancak sıfırdan büyük ve 30 Eylül 2001 tarihindeki bilanço
büyüklükleri itibariyle sektördeki payı asgari yüzde bir olan bankalarda, bu
oranın yüzde beşe ulaşması için gerekli sermaye artırımına, ortaklarca veya
sermaye artırımına katılanlarca ödenen tutarı aşmamak kaydıyla katılınmasını,
b) Sermaye yeterliliği standart oranları
yüzde beş ve daha yüksek olan bankalarda, sermaye yeterliliği standart
oranlarının yüzde dokuza ulaşmasına yetecek kadar, hisse senedine
dönüştürülebilir tahvil karşılığı ve yedi yıl vadeli olmak üzere sermaye
benzeri kredi sağlanmasını,
Temine ilişkin işlemleri ayrı ayrı veya
birlikte yapmaya yetkilidir.
Ortaklar tarafından 2001 yılı içinde
nakden ödenen ve sermaye yeterliliği standart oranının pozitif kısmına isabet
eden bölümü (a) bendi hükümlerinin uygulanmasında dikkate alınır.
(6) numaralı fıkraya göre rüçhan hakkı
kullanılmak veya sermaye artırımına katılınmak suretiyle yapılan ve sermaye
artırımına ulaşmayan ödemeler sermayeye dönüşür.
Fon tarafından bankaya yapılan sermaye
katılımının teminatını oluşturmak üzere, bankanın yönetim ve denetimini
doğrudan veya dolaylı olarak elinde bulunduran ortaklara ait hisseler Fon
tarafından rehin alınır. Rehne başvurulması gerektiğinde, rehinli hisse
senetlerinin mülkiyeti başkaca bir işlem yapılmasına gerek olmaksızın Fona
geçer. Fon tarafından muhafaza edilecek bu rehinli hisseler üçüncü kişilerce
hazcedilemez, üzerine ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir konulamaz, üçüncü
kişilere teminat gösterilemez.
Bankalar, (a) bendi hükümlerine göre Fon
tarafından bankaya yapılan sermaye katılımlarının en az yüzde altmışına
karşılık gelen tutarı, aynı risk grubunda bulundukları gerçek ve tüzel kişiler
ile bankalar ve diğer malî kurumlar hariç olmak üzere, bankacılık ilke ve
teamülleri çerçevesinde 30 Haziran 2003 tarihine kadar kredi olarak
kullandırırlar.
9. Bilanço büyüklüğü itibarıyla sektördeki
payları yüzde birin altında olan mevduat kabulüne yetkili özel sermayeli
bankalar da, diğer bankalarla devir veya birleşme suretiyle sektördeki
paylarını en az yüzde bire çıkarmaları ve (7) numaralı fıkra hükümleri
çerçevesinde Kuruma başvurmaları halinde (8) numaralı fıkranın (a) bendinde yer
alan tedbirlerden yararlanabilirler.
10. Bu madde hükümlerine göre Fon
tarafından bankaya sermaye veya sermaye benzeri kredi olarak verilen tutarlar
15 inci maddenin (2) numaralı fıkrası hükümleri çerçevesinde Hazine
Müsteşarlığınca Fona ikrazen verilmek üzere ihraç olunacak Devlet İç Borçlanma
Senetleriyle karşılanır.
11. Bu maddeye göre alınacak tedbirlerin
uygulanmasını teminen banka genel kurullarınca alınan kararlara karşı açılacak
davalara ve ihtiyati tedbir taleplerine banka merkezinin bulunduğu yerdeki
asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla asliye
ticaret mahkemesi bulunması halinde yetkili mahkeme (1) numaralı asliye ticaret
mahkemesidir.
Açılacak davalarda, mahkemelerce teminat
aranmaksızın ihtiyati tedbir kararı verilemez. Teminat tutarı kamu yararı
gözetilerek ve duruşma yapılarak ilgili mahkeme tarafından belirlenir.
12. Bu madde uyarınca yapılacak genel
kurul toplantısına, sermaye azaltım ve
artırımına, sermayenin tesciline, sermaye artırımına konu hisselerin
devir sürelerine, hisse senedine dönüştürülebilir tahvil ihracına ve bu
tahvillerin hisse senedine dönüştürülmesine ilişkin işlemlerin esas ve usulleri
Kurulca belirlenir. Belirtilen konularda Türk Ticaret Kanunu ve Sermaye
Piyasası Kanunu hükümleri uygulanmaz. Kurul, bu Kanun, Türk Ticaret Kanunu,
Sermaye Piyasası Kanunu ve bu kanunlara ilişkin mevzuatla belirlenen,
bankaların malî tablolarının yayımı ve yıllık olağan genel kurul
toplantılarının yapılması ile ilgili süreleri değiştirmeye yetkilidir.
13. Bu madde uyarınca kanuni ve ihtiyari
yedek akçeler ile sermayenin azaltılmasına konu edilen zararlar, 3.6.1949
tarihli ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinin 7 nci
fıkrasında belirlenen esaslar çerçevesinde bankaların kazancının tespitinde
gider olarak matrahtan indirilir.
14. Kurul, bu maddenin uygulanmasına ve bu
maddedeki tedbirlerin uygulanması sonucunda Fon tarafından edinilen banka
hisselerinin satış ve devrine, sermaye benzeri kredilerin sermayeye dönüştürülmesine
ilişkin usul ve esasları belirlemeye, bu kapsamda düzenleme yapmaya yetkilidir.
15.11.2000
tarihli ve 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası
Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunda Yapılan Düzenlemeler
MADDE 6.- A) 4603 sayılı Kanunun geçici 1
inci maddesinin (3) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
3. Bankalarda 31.12.2002 tarihinden sonra
özel hukuk hükümlerine tâbi olmayan personel çalıştırılamaz. Yeniden
yapılandırma sürecinde bankaların yönetim kurullarınca gerek özel hukuk
hükümlerine göre çalıştırılmak üzere kendisine sözleşme teklif edilen ancak
özel hukuk hükümlerine göre çalışmayı kabul etmeyen gerekse özel hukuk
hükümlerine göre çalışması uygun görülmeyip sözleşme imzalanmayan personel,
bankaların yönetim kurullarınca Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.
Devlet Personel Başkanlığı kendisine
bildirilen personel listelerini en geç kırkbeş gün içerisinde (özelleştirme
kapsam ve/veya programındaki kuruluşlar hariç) tespit edeceği kamu kurum ve
kuruluşlarındaki boş kadro ve pozisyonlara atanmalarını sağlamak üzere ilgili
kurum veya kuruluşa gönderir. İlgili kurum ve kuruluş bildirimin ulaştığı
tarihten başlayarak en geç beş iş günü içinde bu personelin atanmalarını
yaparak atamalara ilişkin bilgileri Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel
Başkanlığı ile ilgili bankalara bildirir. Atama tarihi itibarıyla personelin
bankalarla ilişiği kesilmiş sayılır. Personelin atandığı kurumda fiilen göreve
başlayacağı tarihe kadar geçen sürede her türlü malî ve sosyal hakları
bankalarca karşılanmaya devam olunur. Bu fıkrada hüküm bulunmayan hallerde
24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi hükümleri uygulanır.
Ataması yapılan personel hakkında bankalar
tarafından yapılacak tebliğ işlemini takiben 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu-nun 62 ve 63 üncü maddelerinin uygulanmasından atamayı yapan kamu kurum
veya kuruluşu sorumludur.
Ancak, bu şekilde nakledilen personelden
anılan madde uyarınca eski kadrolarına ait hakları şahıslarına bağlı olarak
saklı tutulanlar için bankacılık tazminatı da şahıslarına bağlı bir hak teşkil
etmez.
4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi
kapsamında Özelleştirme Fonu tarafından yapılması öngörülen ödemeler ilgili
bankalar tarafından yapılır.
1.1.2002-31.12.2002 tarihleri arasında
uygulanmak üzere bu madde uyarınca, bankalardan genel bütçeli daireler ile
katma bütçeli idarelere ve bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlara, genel ve
katma bütçelerin transfer tertiplerinden yardım alan kuruluşlar ile sosyal
güvenlik kuruluşlarına nakli yapılan personelin aylık ve diğer özlük hakları
karşılığı tutar, ilgili bankalarca Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlık hesabına
yatırılır. Yatırılan bu tutar bir taraftan bütçenin (B) işaretli cetveline özel
gelir, diğer taraftan Maliye Bakanlığı bütçesinde açılacak bir tertibe özel
ödenek kaydedilir. Özel ödenek kaydedilen tutarları kurum ve kuruluşların bütçelerinin ilgili tertiplerine aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Nakli
yapılan personelin aylık ve diğer özlük hakları karşılığı tutar, aylık dönemler
itibarıyla ilgili bankalar ve Maliye Bakanlığınca müştereken tespit edilir ve
bu miktar en geç tespitin yapıldığı ay sonuna kadar bankalarca yukarıda
belirtilen hesaba yatırılır.
B) 4603 sayılı Kanunun geçici 3 üncü
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, bu fıkradan sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkra ve aynı maddenin sonuna aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim
Şirketi veya Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi tarafından devir alınacak
taahhütler ile aktifler arasındaki menfi fark, devir alan bankaya Hazine
Müsteşarlığınca nakit ve/veya özel tertip devlet iç borçlanma senedi şeklinde
sermaye olarak avans mahiyetinde ödenir. Ancak Hazinece avans mahiyetinde yapılan
ödemeler Bankalar Yeminli Murakıplarınca yapılacak incelemeler sonucu
onaylanacak devir bilançoları esas alınarak kesinleştirilir. Söz konusu
inceleme sonucunda tespit edilen Hazine
aleyhine doğmuş fark ve devir tarihi itibarıyla nazım hesaplarda yer alan taahhütler nakde dönüştükleri takdirde
nakde dönüştükleri tarih itibarıyla Hazinece nakit ve/veya özel tertip Devlet
iç borçlanma senedi olarak ödenir. Hazine lehine bir farkın tespit edilmesi
halinde ise söz konusu fark ilgili yıl bütçe kanununda belirtilen esaslar
dahilinde devir alan banka tarafından Hazineye ödenir.
Bu madde hükmü uyarınca yapılan Türkiye
Emlak Bankası Anonim Şirketinin devir
işlemleri nedeniyle doğan menfi farka ilişkin hesaplar muhasebe kayıtları
bakımından Tasfiye Halinde Emlak Bankası Anonim Şirketinin Hazineye borçlu
olmasını sağlayacak şekilde izlenir. Bu madde uyarınca yapılan devir sonucu
oluşan menfi fark nedeniyle doğan Hazine alacağı 6762 sayılı Türk Ticaret
Kanununun 446 ncı maddesinin ikinci
fıkrasının uygulanmasında dikkate alınmaz. Bu devirden dolayı T.C. Ziraat
Bankası bilançosunda görünen alacaklar özelleştirme süreci başlayana kadar
karşılık ayırılarak giderilir.
4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü
maddesinin (5) numaralı fıkrasının (c) bendi hükümleri bankanın taraf olduğu
davalar yönünden (tesis edilen teminatlar iade olunur); 16 ncı maddesinin
(2) numaralı fıkrası hükümleri banka
aleyhine yapılacak takipler yönünden ve 16 ncı maddenin (9) numaralı fıkrası
hükümleri Bankanın alacak ve borçları yönünden Tasfiye Halinde Emlak Bankası
Anonim Şirketi hakkında da uygulanır.
C ) 4603 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 6.- Bu Kanunun geçici 2 nci
maddesinin birinci fıkrasında belirtilen süreler içinde emeklilik hakkını
kullanmayanlara son kez bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren iki ay içinde
emekli olmaları halinde emekli ikramiyeleri %20 fazlasıyla ödenir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun
geçici 20 nci maddesine göre kurulmuş Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi
Mensupları Emekli ve Yardım Sandığı Vakfına tâbi personel için de bu madde
hükümleri uygulanır.
Bu madde kapsamında emekli olan personel
emekli olduğu tarihten itibaren üç yıl içinde anılan bankalarda yeniden
istihdam edilemez.
25.11.2000 tarihinde bu bankalarda çalışan
personelden özel hukuk hükümlerine geçirilenlerin hizmet sözleşmelerinin
31.12.2003 tarihine kadar, bankaların disiplin yönetmelikleri hükümleri saklı
kalmak kaydıyla 1475 sayılı İş Kanununun 17 nci maddesi dışında kalan
sebeplerle bankalar tarafından feshedilmesi halinde söz konusu personel
hakkında bu Kanunun geçici 1 inci maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca
işlem tesis edilmek üzere Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Bu kapsamda
olan personele sözleşmenin feshi nedeniyle ihbar ve kıdem tazminatı ödenmez.
Bankaların kurduğu, kuracağı ve iştirak ettiği veya edeceği bilgi sistemleri
ve/veya alternatif dağıtım kanalları amaçlı şirketlere bu bankalardan geçen ve
T.C. Emekli Sandığı ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi
uyarınca kurulan Türkiye Emlâk Bankası Anonim Şirketi Emekli ve Yardım Sandığı
Vakfı ile irtibatları devam eden personelden isteyenlerin anılan sosyal
güvenlik kurumları ile irtibatları devam eder. Bu fıkra hükümleri bu personel
hakkında da uygulanır.
Denetim
MADDE
7.- Özel kanunlarla kurulmuş kamu tüzel kişiliğini ve idari ve malî
özerkliği haiz kurul, üst kurul ve bunlara bağlı kurumların yıllık hesapları
Başbakanlık tarafından belirlenen Başbakanlık müfettişi, Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu denetçisi ve Maliye müfettişinden oluşan bir komisyon
tarafından denetlenir.
Bu madde kapsamındaki kurul, üst kurul ve
bunlara bağlı kurumların faaliyetleri hakkındaki yıllık rapor, her yılın Mayıs
ayı sonuna kadar Bakanlar Kuruluna sunulur. Bu kurul ve kuruluşlar
faaliyetlerine ilişkin olarak yılda bir defa Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan
ve Bütçe Komisyonunu bilgilendirir.
Bu madde kapsamındaki kurul, üst kurul ve
bunlara bağlı kurumlar 6245 sayılı Harcırah Kanunu, 1050 sayılı Muhasebei
Umumiye Kanunu ve 832 sayılı Sayıştay Kanununa tâbi değildir.
Bu madde kapsamındaki kurul, üst kurul ve
bunlara bağlı kurumların kanunlarındaki ve diğer kanunlardaki bu maddeye aykırı
hükümler uygulanmaz.
GEÇİCİ MADDE 1.- Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası Anonim Şirketi, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi, Türkiye
Emlâk Bankası Anonim Şirketi ve Tasfiye Halinde Emlâk Bankası Anonim Şirketinin
Yönetim ve Denetim Kurulu üyeleri ile Tasfiye Kurulu üyeleri, bu Kanun ve
15.11.2000 tarihli ve 4603 sayılı Kanun kapsamında işlemler yapmaya, 21.2.2001
tarihinden önce açılmış esnaf ve sanatkâr kredileri, küçük ve orta boy işletme
kredileri ve zirai krediler ile bu Kanunun 1 inci ve 2 nci maddesi kapsamındaki
kredileri söz konusu maddelerde belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde yeniden
yapılandırmaya yetkilidirler.
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim
Şirketi, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlâk Bankası Anonim
Şirketi Yönetim, Denetim ve Tasfiye Kurulu üyelerinin bu Kanun ve 4603 sayılı
Kanun hükümleri çerçevesinde yaptıkları işlemlerden dolayı hukuki
sorumlulukları bankacılık sektöründe faaliyette bulunan özel bankaların
yönetim, denetim ve tasfiye kurullarına uygulanan özel hukuk hükümlerine ve
mevzuata tâbidir.
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim
Şirketi, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlâk Bankası Anonim
Şirketi Yönetim, Denetim ve Tasfiye Kurulu üyeleri ceza ve idare hukuku
bakımından memur sayılmazlar.
GEÇİCİ MADDE 2.- Emlâk Konut Anonim Şirketinde çalışmakta olan memur ve
sözleşmeli personel (kapsam dışı personel dahil) kamu kurum ve kuruluşlarına
24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi esasları uyarınca
Devlet Personel Başkanlığı tarafından nakledilir. Bu maddeye göre yapılması
gereken ödemeler Emlâk Konut Anonim Şirketi tarafından yapılır.
GEÇİCİ MADDE 3.- Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi; 2002 yılı
iş planı ve programlarında 2002 yıl sonuna kadar bankacılık usullerine uygun
olarak kullandırılmak üzere, tarım kesimine, esnaf ve sanatkâra, küçük ve orta
boy işletmelere ve ihracatçılara kendi kaynaklarından en az bir buçuk katrilyon
Türk Lirası karşılığı yabancı para ve Türk Lirası ilave plasman limiti tahsis
ederler.
Yürürlük
MADDE
8.- Bu Kanunun;
a) 6 ncı maddesinin ( B ) fıkrası 3.7.2001
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,
Yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 9.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONUNUN
KABUL ETTİĞİ METİN
MALÎ
SEKTÖRE OLAN BORÇLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI
HAKKINDA KANUN
15.11.2000
tarihli ve 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası
Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunda Yapılan
Düzenlemeler
MADDE 6. - Kanunun 6 ncı maddesi aynen
kabul edilmiştir.
Denetim
MADDE 7. - Kanunun 7 nci maddesi aynen
kabul edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 1. - Kanunun geçici 1 inci
maddesi aynen kabul edilmiştir.
SIRA SAYISI 811 İN SONU