Dönem
: 22 Yasama Yılı : 1
T.B.M.M. (S. Sayısı : 53)
16.1.2003
Tarihli ve 4792 Sayılı Vergi Barışı Kanunu ve Anayasanın 89 uncu Maddesi
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi
ile
Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/520)
Not : Kanun
Başkanlıkça; Anayasa ile Plan ve Bütçe komisyonlarına havale edilmiştir.
|
|
|
|
|
|
T. C. |
|
|
|
Cumhurbaşkanlığı |
29.1.2003 |
|
|
Sayı : B.01.0.KKB.01-18/A-2-2003-136 |
|
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
İLGİ : 17 Ocak 2003 günlü,
A.01.0.GNS.0.10.00.02-359/1970 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 16.1.2003
gününde kabul edilen, 4792 sayılı “Vergi Barışı Kanunu” incelenmiştir.
1- İncelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14 üncü maddesinin,
- 1. fıkrasında, Vergi Usul Yasası’nın 359. maddesinde
sayılan fiilleri 31.8.2002 gününden önce işleyenler hakkında,
* Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda
bulunulmayacağı,
* Soruşturma aşamasında olanlar için takibat
yapılmayacağı,
* Açılmış olan kamu davalarının ortadan kaldırılacağı,
* Kesinleşmiş mahkûmiyet kararlarının infaz
edilmeyeceği,
- 2. fıkrasında, Vergi Usul Yasası’nın 359. maddesinin
(b) fıkrasının,
* 1. bendindeki, “Defter, kayıt ve belgeleri yok
edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar
veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya
kısmen sahte olarak düzenleyenler” ile,
* 2. bendindeki, “belgeleri sahte olarak basanlar”,
Hakkında 1. fıkra kurallarının uygulanmayacağı ve sözü
edilenlerin bu Yasa’nın 7, 8 ve 9. maddelerinden yararlanamayacakları,
- 3. fıkrasında, işlenen kaçakçılık suçlarından dolayı
vergi ziyaına neden olunduğu durumlarda, 1. fıkra kurallarından
yararlanılabilmesi için,
* Salınan vergi ve kesilen cezalar ile gecikme faizi ve
zamlarının, bu Yasa’nın yürürlüğünden önce ya da bu Yasa kurallarından
yararlanılarak öngörülen sürede ve tutarda tümüyle ödenmiş olması ve,
* Bunlara karşı idarî yargı yerlerinde dava açılmaması
ya da açılan davalardan vazgeçilmesinin koşul olduğu,
belirtilmiştir.
Bu madde ile gönderme yapılan Vergi Usul Yasası’nın,
4369 sayılı Yasa’yla değişik 359. maddesinde,
“a) Vergi Kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve
saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;
1) Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri
yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler
adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi
matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka
defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,
2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya
gizleyenler (Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu
halde inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve
belgelerin ibraz edilmemesi gizleme demektir.) veya muhteviyatı itibariyle
yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar (Muhteviyatı
itibariyle yanıltıcı belge, gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte
bu maumele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde
yansıtan belgedir.)
Hakkında altı aydan üç yıla kadar hapis cezası
hükmolunur.
Hükmolunan hapis cezasının para cezasına çevrilmesinde,
hapis cezasının her bir günü için, sanayi sektöründe çalışan onaltı yaşından
büyük işçiler için yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının
yarısı esas alınır ve hükmolunan bu para cezası ertelenemez.
b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve
saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan;
1) Defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter
sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak
koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte
olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar (Sahte belge, gerçek bir
muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgedir.)
2) Belgeleri Maliye Bakanlığı ile anlaşması olmadığı
halde basanlar ile sahte olarak basanlar veya bu belgeleri kullananlar,
Hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar ağır hapis cezası
hükmolunur.
371 inci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak
durumu ilgili makamlara bildirilenler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.
Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede
yazılı cezaların uygulanması 344 üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının
ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.”
denilmiştir.
Görüldüğü gibi, Vergi Usul Yasası’nın değişik 359.
maddesinde, yaptırımı hürriyeti bağlayıcı ceza olan vergide kaçakçılık suçları
ve cezaları düzenlenmiştir.
Maddenin 4369 sayılı Yasa’yla değiştirilmeden önceki
biçimine göre, kaçakçılık suçu, oluşumu vergi ziyaının doğmasına bağlı Devlet
Hazinesine karşı işlenmiş bir suç olarak görülmüşken; bu Yasa’yla yapılan
değişiklikle kaçakçılık suçu, topluma karşı işlenmiş suç olarak yeniden
tanımlanmıştır.
Maddenin yeni düzenlemesine göre, kaçakçılık suçunu
oluşturan eylemler, sahtecilik suçu kapsamına giren eylemlerdir. Maddede, bu
suçu işleyenler için hapis ve ağır hapis cezaları öngörülmüştür.
İncelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14. maddesinin 1.
fıkrası ile, Vergi Usul Yasası’nın değişik 359. maddesinde yazılı eylemleri 31.8.2002 gününden önce
gerçekleştirenler hakkında hükmolunacak ya da hükmolunmuş hapis ve ağır hapis
cezaları ortadan kaldırılmaktadır.
Anılan fıkrada, kapsamdaki eylemler nedeniyle suç
duyurusunda bulunulamayacağının, soruşturma aşamasında olanlar için takibat
yapılmayacağının, açılmış bulunan kamu davalarının ortadan kaldırılacağının ve
kesinleşmiş mahkûmiyet kararlarının infaz edilmeyeceğinin öngörülmesi, yapılan
düzenlemenin af niteliğinde olduğunu göstermektedir.
a) Anayasanın, 4709 sayılı Yasa’yla değişik 87.
maddesinde, genel ve özel af ilanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye
tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararına bağlanmıştır.
87. maddenin nitelikli çoğunluk öngören bu özel
düzenlemesi karşısında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin afla ilgili yasaları
kabulünde, Anayasanın genel düzenleme içeren 96. maddesinin uygulanamayacağı ve
bu maddede öngörülen karar yetersayısının geçerli olamayacağı açıktır.
İncelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14. maddesiyle getirilen
düzenleme af niteliğinde olduğu için, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye
tamsayısının beşte üç çoğunluğunun oyu ile kabul edilmesi anayasal
gerekliliktir.
Belirtilen bu hukuksal duruma karşın, tutanaklarda, bu
maddenin üye tamsayısının beşte üçünün oyu ile kabul edildiğine ilişkin bir
kayıt bulunmaması maddenin nitelikli çoğunlukla kabul edilmediğini
göstermektedir.
Anayasada, genel kuruldan ayrılarak toplantı ve karar
yetersayısı için özel düzenlemeler bulunan durumlarda, herhangi bir itiraz
olmasa da, sonradan ortaya çıkacak duraksama ve tartışmalara neden olmamak için
toplantı ve karar yetersayılarının tutanaklara geçirilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, incelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14. maddesi
biçimsel yönden Anayasanın 87. maddesiyle bağdaşmamaktadır.
b) Öte yandan, Anayasanın 2. maddesinde, Türkiye
Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu; 36. maddesinde, herkesin yasal
yollardan yargı yerlerinde davacı ya da davalı olarak sav ve savunma hakkına
sahip bulunduğu; 38. maddesinin dördüncü fıkrasında da, suçluluğu hükmen sabit
oluncaya kadar, kimsenin suçlu sayılamayacağı belirtilmiştir.
Bu anayasal kurallar, üzerine suç atılı bulunan
bireylere, hak arama özgürlüğü kapsamında yargı önünde aklanmayı isteme hakkını
vermektedir.
Oysa, incelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14. maddesinin 1.
fıkrasında, Vergi Usul Yasası’nın değişik 359. maddesinde sayılan fiilleri
31.8.2002 gününden önce işleyenlerle ilgili olarak başlatılmış bulunan
soruşturmaların sürdürülmeyeceği ve açılmış olan kamu davalarının ortadan
kaldırılacağı kurala bağlanmıştır.
Bu kural, Vergi Usul Yasası’nın 359. maddesine
dayanılarak suçlanan kişilere soruşturmanın ya da yargılamanın sürdürülmesini
isteme hakkını tanımamakta, böylece hak arama özgürlüğünü engellemektedir.
4616 sayılı Yasa’nın benzer içerikteki kuralı, Anayasa
Mahkemesinin 18.7.2001 günlü, E.2001/4, K.2001/332 sayılı kararıyla, hak arama
özgürlüğüne aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Bu nedenlerle, incelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14.
maddesi, hak arama özgürlüğünü kısıtlayıcı içeriğiyle hukuk devleti ilkesine
aykırı düşmektedir.
c) İncelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14. maddesinin 2.
fıkrasında, Vergi Usul Yasası’nın değişik 359. maddesinin (b) fıkrasının,
- 1. bendindeki, “Defter, kayıt ve belgeleri yok
edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar
veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya
kısmen sahte olarak düzenleyenler” ile,
- 2. bendindeki, “belgeleri sahte olarak basanlar”,
hakkında, bu maddenin 1. fıkrasının uygulanmayacağı
belirtilerek, af kapsamı dışında tutulmuştur.
Böylece, sözkonusu kural ile, sahte belge “basanlar” ve
“düzenleyenler” af kapsamı dışında tutulmakta; buna karşılık, basılan ya da
düzenlenen bu sahte belgeleri kullananların eylemleri af kapsamına
alınmaktadır.
Bu durum, haklı bir nedene dayanmadığı gibi, adalet
duygusunu ve toplumsal barışı zedeleyecek niteliktedir. Çünkü, vergi
işlemlerinde sahte belge, daha az vergi ödemek, hiç vergi ödememek ya da üçüncü
kişilerden alınan vergileri Devlete vermemek gibi amaçlarla kullanılmaktadır.
Bir başka anlatımla, sahte belgeden asıl çıkar
sağlayanlar, bu belgeleri basanlar ya da düzenleyenler değil, kullananlardır.
Sahte belgeyi basanların ya da düzenleyenlerin bu işten kazancı, alacakları
komisyondan ibarettir. Bu tür belgeleri kullananların Devlet Hazinesinden kendi
servetlerine haksız olarak kattıkları değer ise, belgeyi basan ya da
düzenleyenlerin aldıkları tutarla karşılaştırılamayacak kadar yüksektir.
Bu durumda, vergi işlemlerinde sahte belge kullananlar,
bu belgeleri basanlar ya da düzenleyenler gibi topluma karşı suç işlemekte ve
vergisel kamu düzenini bozmaktadırlar.
Yasakoyucu, sahte belgeyi basma, düzenleme ve kullanma
eylemlerini eşit ağırlıkta gördüğü için, aralarında bir ayırım yapmadan, Vergi
Usul Yasası’nın değişik 359. maddesinde tümünü yaptırıma bağlamıştır.
Bu nedenlerle, eylemleri, sahte belge basanlar ya da düzenleyenlere göre
daha ağır nitelik taşımasına ve haklı bir nedene dayanmamasına karşın, sahte
belge kullananların, incelenen 4792 sayılı Yasa’nın 14. maddesinin 2.
fıkrasında yer verilmeyerek af kapsamına alınmaları Yasanın toplumsal barış
sağlama amacıyla, vergisel kamu düzeniyle, adalet duygusuyla ve hukuk devleti
ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
2- İncelenen 4792 sayılı Yasa’nın 1 ve 19. maddelerinde vergi cezaları
ile para cezalarının; 2, 3, 5, 6, 7 ve 12. maddelerinde vergi cezalarının; 15.
maddesinde de trafik para cezaları ile diğer para cezalarının tamamen ya da
kısmen kaldırılmasından sözedilmektedir.
Vergi Usul Yasasında öngörülen parasal vergi cezaları, diğer “para
cezaları” gibi, ilgili yönetim birimlerince verilen ve “kamu cezası” özelliği
gösteren yaptırımlardır. Bir başka deyişle vergi cezaları, vergi yükümlüsü ya
da sorumlusunu, para cezaları da kişileri kamu düzenine uymaya zorlayan “cezai”
nitelikte yaptırımlardır.
Nitekim, Anayasa Mahkemesinin, 3787 sayılı “Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsilatının Hızlandırılması ve Matrah Artırımı Hakkındaki Kanun”a ilişkin
24.6.1993 günlü, E: 1992/29, K: 1993/23 sayılı kararında,
“Vergi hukukunda yer alan ‘vergi cezaları’da mükelleflerin ya da
sorumluların yasalarda belirtilen vergi suçlarını işlemeleri durumunda
uygulanan mali ve hürriyeti bağlayıcı nitelikteki yaptırımlardır. Gecikme zammı
ve gecikme faizinde amaç, kamu alacaklarının zamanında ödenmemesinden dolayı
hazinenin uğradığı zararı karşılamak olmasına karşın, vergi cezaları,
belirlenen vergi suçlarını işleyenleri cezalandırmak amacını taşır. Bu cezalar,
vergi idareleri tarafından idari usullerle ve yargı kararı gerekmeksizin
uygulanan mali ve idari nitelikli yaptırımlar olabileceği gibi, yargı
organlarınca ceza yargılama usulleri uygulanarak hürriyeti bağlayıcı ceza
niteliğindeki yaptırımlar da olabilir.”
denilerek, vergi cezalarının hukuksal niteliği açıkça ortaya
konulmuştur. Yüksek Mahkeme bu kararında, “yargı yerlerince-ilgili yönetim
birimlerince” verilmesi ya da “hürriyeti bağlayıcı-mali ve idari” nitelikte
olması arasında ayrım yapmadan, yalnızca “amacı” gözeterek, tüm vergi
cezalarını suç işleyenleri cezalandırmak için verilen “cezai” yaptırımlar
olarak kabul etmiştir.
Bir ceza yaptırımı olduğu yukarıda açıklanan vergi cezaları ile para
cezalarının tahsilinden kısmen ya da tamamen vazgeçilmesi af niteliğindedir.
Anayasanın değişik 87. maddesinde, genel ve özel af ilanı Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yetkisine verilirken, “hürriyeti bağlayıcı ceza-para cezası”
ya da “adli ceza-idari ceza” ayrımı yapılmamıştır.
İdari cezalar da diğer cezalar gibi kendi alanında kamu düzenini
sağlamaya çalışan “cezai” yaptırımlardır. Bu nitelikleri nedeniyle idari
cezalara ilişkin af kararlarının da nitelikli çoğunlukla alınması
gerekmektedir.
Tutanakların incelenmesinden, 4792 sayılı Yasa’nın 1, 2, 3, 5, 6, 7, 12,
15 ve 19. maddelerinin nitelikli çoğunlukla değil, normal karar yeter sayısıyla
kabul edildiği görülmektedir.
Bu nedenle anılan maddeleri biçimsel yönden Anayasanın 87. maddesi ile
bağdaştırmak olanaklı görülmemiştir.
3- Ülkemizde 1980-2000 yıllarında 11 kez af yasası çıkarılarak ortalama
iki yılda bir vergi affına başvurulması, bu kurumu gelenekselleştirmiştir. Bu
durum, bir yandan vergi suçlarının işlenmesini özendirmekte ve vergi
cezalarının caydırıcı etkisini azaltmakta; öte yandan da , vergisini zamanında
ödeyen yurttaşların adalet duygusunu incitmekte ve güvenini sarsmaktadır.
4792 sayılı Yasa’nın bu yönden de yeniden görüşülmesinde kamu yararı
bulunduğu düşünülmektedir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle yayımlanması uygun bulunmayan 4792
sayılı “Vergi Barışı Kanunu”, 1, 2, 3, 5, 6, 7, 12, 14, 15 ve 19. maddelerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın
değişik 89. ve 104. maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet Necdet SEZER
CUMHURBAŞKANI
Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Plan ve Bütçe Komisyonu |
5.2.2003 |
|
|
Esas No. : 1/520 |
|
|
|
Karar No. : 9 |
|
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Türkiye Büyük Millet Meclisince görüşülerek kabul edilen ve onaylanmak üzere 17.1.2003 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Yüce Makamına sunulan 16.1.2003 tarihli ve 4792 sayılı "Vergi Barışı
Kanunu", Sayın Cumhurbaşkanınca, Anayasanın değişik 89 uncu ve 104 üncü maddeleri uyarınca yayımlanması
kısmen uygun bulunmayarak; 1, 2, 3, 5, 6, 7, 12, 14, 15 ve 19 uncu maddelerinin, bir defa daha
görüşülmek üzere, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına geri gönderilmiş
ve Başkanlıkça 30.1.2003 tarihinde gerekçeli geri gönderme tezkeresi ile
birlikte, tali komisyon olarak Anayasa Komisyonuna, esas komisyon olarak
da Komisyonumuza havale edilmiştir.
Bu defa,
Komisyonumuzun 4.2.2003 tarihinde yaptığı 11 inci birleşimde, anılan Kanun ile geri gönderme tezkeresi,
Hükümeti temsilen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan
ile Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Hazine
Müsteşarlığı temsilcilerinin de katılımıyla incelenip görüşülmüştür.
Cumhurbaşkanlığının
geri gönderme tezkeresinde;
• 16.1.2003
tarihli ve 4792 sayılı Vergi Barışı Kanununun "Uygulanmayacak
hükümleri" başlıklı 14 üncü maddesi ile Vergi Usul Yasası'nın 4369 sayılı
Yasayla değişik 359 uncu maddesinin uygulanmasıyla ilgili bazı hususların
düzenlendiği;
* Söz konusu 359 uncu maddede, yaptırımı hürriyeti
bağlayıcı ceza olan, vergide kaçakçılık suçları ve cezalarının hükme
bağlandığı, bu maddenin 4369 sayılı
Yasayla değiştirilmeden önceki biçimine göre, kaçakçılık suçu, oluşumu vergi ziyaının
doğmasına bağlı Devlet Hazinesi'ne karşı işlenmiş bir suç olarak görüldüğü;
4369 sayılı Yasayla yapılan
değişiklikle kaçakçılık suçunun, topluma karşı işlenmiş suç olarak yeniden
tanımlandığı, buna göre kaçakçılık suçunu oluşturan eylemler, sahtecilik suçu
kapsamına giren eylemler olduğu, bu suçu işleyenler için hapis ve ağır hapis
cezalarının öngörüldüğü,
* 14 üncü maddenin 1inci fıkrası ile, 359 uncu maddede
yazılı eylemleri 31.8.2002 gününden önce gerçekleştirenler hakkında
hükmolunacak ya da hükmolunmuş hapis ve ağır hapis cezalarının ortadan
kaldırıldığı,
* Anılan fıkra kapsamındaki eylemler nedeniyle suç
duyurusunda bulunulamayacağının, soruşturma aşamasında olanlar için takibat
yapılmayacağının, açılmış bulunan kamu davalarının ortadan kaldırılacağının ve
kesinleşmiş mahkumiyet kararlarının infaz edilmeyeceğinin öngörüldüğü,
* Bu nedenle;
- Anayasa'nın, değişik 87 inci maddesinde, genel ve
özel af ilanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç
çoğunluğunun kararına bağlandığı,
- 87 nci maddenin nitelikli çoğunluk öngören bu özel
düzenlemesi karşısında, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin afla ilgili yasaları
kabulünde, Anayasa'nın genel düzenleme içeren 96 ncı madde hükümlerinin
uygulanamayacağı, bu maddede öngörülen karar yetersayısının geçerli
olamayacağı,
- Söz konusu 14
üncü maddeyle getirilen düzenlemenin af niteliğinde olduğundan Türkiye Büyük
Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun oyu ile kabul edilmesinin
anayasal bir gereklilik olduğu, bu
hukuksal duruma karşın, tutanaklarda, bu maddenin üye tamsayısının beşte üçünün
oyu ile kabul edildiğini gösteren bir kaydın bulunmamasının maddenin nitelikli
çoğunlukla kabul edilmediğini gösterdiği,
¦ Söz konusu 14 üncü madde ile yapılan düzenlemelerin af niteliği
taşıması nedeniyle biçimsel yönden Anayasa'nın 87 inci maddesiyle bağdaşmadığı,
* Diğer yandan, Anayasa'nın 2 nci maddesinde, Türkiye
Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğu; 36 ncı maddesinde, herkesin yasal
yollardan yargı yerlerinde davacı ya da davalı olarak sav ve savunma hakkına
sahip bulunduğu; 38 inci maddesinin dördüncü fıkrasında da, suçluluğu hükmen
sabit oluncaya kadar, kimsenin suçlu sayılamayacağının hükme bağlandığı,
* Bu anayasal hükümlerin, üzerine suç atılı bulunan
bireylere, hak arama özgürlüğü kapsamında yargı önünde aklanmayı isteme hakkını
verdiği,
* 14 üncü maddenin 1 inci fıkrasında, Vergi Usul
Yasası'nın değişik 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri 31.8.2002 gününden önce
işleyenlerle ilgili olarak başlatılmış bulunan soruşturmaların sürdürülmeyeceği
ve açılmış olan kamu davalarının ortadan kaldırılacağının kurala bağlandığı,
- Bu düzenleme ile
Vergi Usul Yasası'nın 359 uncu maddesine dayanılarak suçlanan kişilere
soruşturmanın ya da yargılamanın sürdürülmesini isteme hakkının tanınmadığı, böylece hak arama özgürlüğünü
engellendiği, bu konuda Anayasa Mahkemesi'nin benzer yönde kararının da bulunduğu,
¦ Bu nedenlerle,
söz konusu 14 üncü maddenin, hak arama özgürlüğünü kısıtlayıcı
içeriğiyle hukuk devleti ilkesine aykırı düştüğü,
* 14 üncü maddenin 2 inci fıkrasında, Vergi Usul
Yasası'nın değişik 359 uncu maddesinin (b) fıkrası ile ilgili hususların
düzenlendiği, bu fıkra kapsamında sahte belge "basanlar" ve
"düzenleyenler" hakkında 14 üncü maddenin 1 inci fıkrası hükümlerinin
uygulanmayacağının hükme bağlandığı, böylece
sahte belge basanlarla düzenleyenlerin af kapsamı dışında tutulduğu,
basılan ya da düzenlenen bu sahte belgeleri kullananların ise af kapsamına alındığı, vergi işlemlerinde sahte belge; daha az
vergi ödemek, hiç vergi ödememek ya da üçüncü kişilerden alınan vergileri
Devlet'e vermemek gibi amaçlarla kullanıldığı, vergi işlemlerinde sahte belge
kullananların, bu belgeleri basanlar ya da düzenleyenler gibi topluma karşı suç
işledikleri, vergisel kamu düzenini bozdukları,
¦ Bu nedenlerle, sahte belge
kullananların, af kapsamına
alınmalarının, Yasanın toplumsal barışı
sağlama amacıyla, vergisel kamu düzeniyle, adalet duygusuyla ve hukuk devleti ilkesiyle
bağdaşmadığı,
• 4792 sayılı
Yasa'nın 1 inci ve 19 uncu maddelerinde vergi cezaları ile para cezalarının; 2,
3, 5, 6, 7 ve 12 nci maddelerinde vergi cezalarının; 15 inci maddesinde de
trafik para cezaları ile diğer para cezalarının tamamen ya da kısmen kaldırılmasıyla
ilgili hususların düzenlendiği,
* Vergi Usul
Yasası'nda öngörülen parasal vergi cezaları, diğer "para cezaları"
gibi, ilgili yönetim birimlerince verilen ve "kamu cezası" özelliği
gösteren yaptırımlar olduğu,
* Anayasa
Mahkemesi'nin, konuyla ilgili kararında; vergi cezalarının yargı yerlerince
veya ilgili yönetim birimlerince verilmesi ya da hürriyeti bağlayıcı veya mali
ve idari nitelikte olması arasında ayrım yapmadan, yalnızca "amacı"
gözeterek, tüm vergi cezalarını suç işleyenleri cezalandırmak için verilen
"cezai" yaptırımlar olarak kabul edildiği,
* Bir ceza
yaptırımı olan vergi cezaları ile para
cezalarının tahsilinden kısmen ya da tamamen vazgeçilmesinin af niteliğinde olduğu,
* Anayasa'nın
değişik 87 inci maddesinde, genel ve özel af ilanı Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin yetkisine verilirken, hürriyeti bağlayıcı ceza veya para cezası ya da adli ceza veya idari ceza
ayrımı yapılmadığı,
* İdari
cezaların da diğer cezalar gibi kendi alanında kamu düzenini sağlamaya çalışan
"cezai" yaptırımlar olduğu, Bu nitelikleri nedeniyle idari cezalara
ilişkin af kararlarının da nitelikli çoğunlukla alınması gerektiği,.
¦ Bu nedenle, anılan maddelerin biçimsel yönden
Anayasa'nın 87 nci maddesi ile bağdaşmadığı,
• Ayrıca,
Ülkemizde 1980-2000 yıllarında 11 kez af yasası çıkarılarak ortalama iki yılda
bir vergi affına başvurulmasının uygulamayı
gelenekselleştirdiği, bu durumun, bir yandan vergi suçlarının
işlenmesini özendirirken vergi cezalarının caydırıcı etkisini azalttığı, öte
yandan da, vergisini zamanında ödeyen yurttaşların adalet duygusunu inciterek
vergi sistemine olan güvenini sarstığı,
bu nedenle 4792 sayılı Yasa'nın bu yönden de yeniden görüşülmesinde kamu
yararı bulunduğu,
İfade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle yayımlanması uygun
bulunmayan 4792 sayılı "Vergi Barışı Kanunu"nun 1, 2, 3, 5, 6, 7, 12,
14, 15 ve 19 uncu maddeleri, Anayasanın
değişik 89 uncu ve 104 üncü maddeleri hükmü gereğince kısmen bir kez daha görüşülmek
üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisine
iade edilmiştir.
Komisyonumuzda Kanun ve Geri Gönderme Tezkeresinin
geneli üzerindeki görüşmelere geçilmeden önce Kanunun Anayasaya uygunluğu
konusunda yapılan müzakerelerde;
- Geri Gönderme Tezkeresinde; Kanunun bir af
niteliğinde olduğu ve bu nedenle, bir Anayasal gerekliliğin yerine getirilmesi
amacıyla nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi gerektiği, ancak bu şekil
unsurunun yerine getirilmediği, üzerine suç atılı bulunan bireylerin, hak arama
özgürlüğünün engellendiği, sahte belge basanlar ile düzenleyenlerin, bu
belgeleri kullananlardan ayrı değerlendirilerek af kapsamı dışında tutulmasının
eşitlik ilkesine aykırı olduğu, ortalama iki yılda bir vergi affına yönelik
düzenlemeler yapılmasının vergi cezalarının caydırıcı etkisini azalttığı gibi
yurttaşlar arasında adalet duygusunu ve vergi sistemine olan güveni de
sarstığı, şeklinde dört ana başlık altında toplandığı,
- Söz konusu Kanunun Cumhurbaşkanınca bir kez daha
görüşülmek üzere iade edilen
maddelerinin; geri gönderme tezkeresinde belirtilen gerekçeler doğrultusunda, özellikle Anayasanın
87 nci maddesi ile Anayasa Mahkemesinin konuyla ilgili ilke kararları
doğrultusunda yeniden düzenlenmesi gerektiği,
Şeklinde görüş ve değerlendirmelerden sonra Hükümet
adına yapılan tamamlayıcı açıklamalarda;
-
Cumhurbaşkanlığının Geri Gönderme Tezkeresinde, Kanunun af düzenlemeleri
içermesinden dolayı Anayasanın 87 nci maddesindeki usuller doğrultusunda kabul
edilmesi gerektiğinin ifade edildiği, bu nedenle, söz konusu Kanunun Genel Kurulda nitelikli çoğunlukla kabul
edilmesiyle, Anayasadan kaynaklanan şekli unsurun yerine getirilmiş olacağı,
- Kanunun hak arama özgürlüğünü kısıtlamadığı,
mükelleflerin maddede belirtilen şartları yerine getirmeyerek, Kanun kapsamına
girmeden, hukuk yoluna başvurma hakkına sahip olduğu,
- Hükümetin, konuyu bütün boyutlarıyla değerlendirerek,
Cumhurbaşkanının iade gerekçesinde belirttiği hususların daha çok akademik
açıdan değerlendirilmesi gerektiği yönündeki düşünceden hareketle, söz konusu
düzenlemelerin bir hükümet tasarrufu olarak kabul edilerek aynen kanunlaştırılmasında
yarar gördüğü,
İfade edildikten sonra, Geri Gönderme Tezkeresindeki
Gerekçeler doğrultusunda, Vergi Barışı Kanununun Anayasaya uygun olduğu kabul
edilmiş ve bu hususa ilişkin müzakereler tamamlanmıştır.
Bu değerlendirmelerin ardından, 4792 sayılı Vergi
Barışı Kanununun; Cumhurbaşkanlığının Geri Gönderme Tezkeresinde, bir defa daha
görüşülmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına iade edilen 1, 2, 3,
5, 6, 7, 12, 14, 15 ve 19 uncu maddeleri üzerinden görüşmelere devam edilmesi bir
önerge ile Komisyonumuzca da kabul edilmiş ve sözkonusu maddeler ile Geri
Gönderme Tezkeresinin geneli üzerindeki görüşmelere geçilmiştir. Bu
görüşmelerde;
- Türkiye'nin ekonomik krizden kurtulabilmesi için 2003
yılının önemli olduğu, 2003 yılında alınacak ve uygulanacak kararların
ekonominin büyüme trendine girmesi açısından büyük önem arz ettiği, bu
açıdan bakıldığında söz konusu Geri Gönderme
Tezkeresinde yer alan değerlendirmelere katılmanın mümkün olmadığı,
- Sahte veya gerçek bir muameleye dayanmadan düzenlenen belgeleri kullananların, af
kapsamına alınmasının adalet duygusunu zedeleyeceği, dolayısıyla servetlerine
katılan değerleri haksızca kazanmalarına rağmen hukuki takibata uğramamalarının
toplumsal barışı olumsuz etkileyeceği,
- Vergi affı gibi istisnai olarak başvurulabilecek bir
müessesenin, çok sık kullanılmasının dürüst mükelleflerle idare arasındaki ilişkileri zayıflatacağı, bu nedenle vergi yükümlülüklerini düzenli
olarak yerine getiren mükelleflere, 2003 yılında ödeyecekleri vergiler
konusunda teşvik edici düzenlemelerin
yapılması gerektiği,
- Stok affı ve kuyumculara ilişkin madde Anayasaya
uygun bulunurken, kayıtlarda yer aldığı halde stoklarda yer almayan mallara
ilişkin düzenlemenin Anayasaya aykırı olarak değerlendirildiği, kesinleşmiş
kamu alacaklarına ilişkin madde Anayasaya aykırı bulunurken, KİT'ler ile
belediyelerin vergi borçlarına ilişkin düzenlemenin Anayasaya uygun bir
düzenleme olarak kabul edildiği,
- Söz konusu Kanunla kısa dönemde vergi gelirlerinde
bir artış elde edilmesinin beklendiği,
ancak, bu Kanunun uygulanmasıyla orta
ve uzun dönemde vergi gelirleri hasılatında önemli azalmalara yol
açılabileceği,
- Vergi Barışı Kanunu ile son yıllarda yaşanan ekonomik krizin işletmeler ve toplum
üzerinde yarattığı olumsuz sonuçlar giderilerek sosyal barışın sürdürülmesine
önemli katkı sağlanacağı,
- SSK, Bağ-Kur prim borçlarının ödenmesi konusunu da,
söz konusu Kanunla diğer kamu alacaklarının tahsiline ilişkin olarak öngörülen
uygulamalar kapsamında değerlendirilmesinin yararlı olacağı,
- Geri Gönderme Tezkeresinde, sahte belge kullanımının,
sahte belge düzenleme ve sahte belge basma fiilinden daha ağır bir fiil olarak
değerlendirildiği, yıllık gelir ve kurumlar vergisi matrah artırımı Anayasaya
aykırı bulunurken, aylık katma değer vergisi ve stopaj gelir vergisi matrah
artırımının Anayasaya uygun bulunduğu,
- Kanundan amaçlanan sonuçların alınabilmesi için,
vergi sistemimizde mükellefi kayıt dışına iten unsurların ayıklanmasının,
özellikle de enflasyon muhasebesi uygulamasına geçilmesinin önemli olduğu,
- Söz konusu Geri Gönderme Tezkeresinde, trafik
cezalarına ilişkin düzenleme Anayasaya aykırı bulunurken, belli tutarın
altındaki alacakların terkinine ilişkin düzenlemenin Anayasaya uygun bulunduğu,
- Bu Kanun hükümlerinden yararlanacak mükelleflerin
Maliye Bakanlığı tarafından kamuoyuna açıklanmasının şeffaflık ilkesinin bir
gereği olduğu,
- Kanunun, ekonominin yeniden yapılandırılması hedefi
doğrultusunda ödeme güçlüğü
içerisindeki firmaların ekonomiye kazandırılması amacıyla hazırlandığı, bu
nedenle söz konusu Kanunun en kısa zamanda hayata geçirilmesinde yarar görüldüğü,
- Tekrar görüşülmek üzere Meclise iade edilen
maddelerle doğrudan ilgisi olan "matrah artırımına ilişkin ortak
hükümler" maddesi Anayasaya uygun bulunurken, iptal edilen maddelerle
ilgisi daha zayıf olan "kapsam" maddesinin Anayasaya aykırı
bulunduğu,
Şeklindeki görüş ve eleştirileri müteakip Hükümet adına
yapılan tamamlayıcı açıklamalarda;
- Ülke ekonomisinin yeniden yapılandırılması sürecinde,
reel sektörün kamuya olan borçlarının ödenebilir bir vade ve tutarda
taksitlendirilerek yeniden yapılandırılmasına yönelik söz konusu Kanunun,
yaşanan ekonomik kriz ortamında reel
ekonomik şartların bir dinamiği olarak değerlendirilmesi gerektiği,
- Yaşanan krizler nedeniyle mali dengeleri bozulan işletmelerin yasal yükümlülüklerini yerine
getirmek için maliyetleri azaltma ihtiyacı doğrultusunda işçi çıkardıkları, söz
konusu Kanunla ekonominin yeniden canlanma trendine gireceği ve bu sayede
istihdamın artacağı,
- Ekonominin, kriz dönemlerindeki işleyiş şartları ile
özellikle kamusal karar verme mekanizmalarını yönlendiren hukuki mevzuat hükümlerinin her zaman
çakışmadığı, bu nedenle ekonomik zorunluluklardan dolayı kamu mali yönetimine
daha fonksiyonel hareket etme imkanının
kazandırılması amacıyla söz konusu düzenlemelerin yapıldığı,
- Mali miladın
kaldırılması, vergi barışı ve bir süre sonra yapılacak vergi reformuyla sistemin sağlıklı bir yapıya
kavuşmasının amaçlandığı,
- Vergisel düzenlemelerin iktisadi, mali ve sosyal
amaçlar gözetilerek ele alınması gerektiği, sadece mali boyutuna ağırlık veren
yaklaşımların sistemin etkinliğini zayıflattığı,
İfade edilmiştir.
Kanun ve Cumhurbaşkanlığının Geri Gönderme Tezkeresi üzerinde yapılan görüşmeleri
müteakip, Kanunun maddelerinin görüşülmesine geçilmiştir.
Yapılan görüşmeler sonucunda; Kanunun, 1, 2, 3, 5, 6,
7, 12, 14, 15 ve 19 uncu
maddeleri, aynen kabul
edilmiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun onayına sunulmak üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile arz olunur.
|
|
Başkan |
Başkanvekili |
Bu Raporun Sözcüsü |
|
|
|
Sait
Açba |
M.
Altan Karapaşaoğlu |
Bülent
Gedikli |
|
|
|
Afyon |
Bursa |
Ankara |
|
|
|
Kâtip |
Üye |
Üye |
|
|
|
Mehmet
Sekmen |
M.
Mustafa Açıkalın |
Mahmut
Göksu |
|
|
|
İstanbul |
İstanbul |
Adıyaman |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
Ruhi
Açıkgöz |
Mehmet
Zekai Özcan |
Osman
Kaptan |
|
|
|
Aksaray |
Ankara |
Antalya |
|
|
|
|
|
(Karşı oy eklidir) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
Mehmet
Mesut Özakcan |
Ali
Osman Sali |
Ali
Kemal Deveciler |
|
|
|
Aydın |
Balıkesir |
Balıkesir |
|
|
|
(Karşı oy yazısı ektedir) |
|
(Muhalifim, karşı oy ektedir) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
Aziz
Akgül |
Ömer
Abuşoğlu |
M.
Emin Murat Bilgiç |
|
|
|
Diyarbakır |
Gaziantep |
Isparta |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
Nazım
Ekren |
Alaattin
Büyükkaya |
Birgen
Keleş |
|
|
|
İstanbul |
İstanbul |
İstanbul |
|
|
|
|
|
(Muhalefet şerhim ektedir) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
Ali
Kemal Kumkumoğlu |
Ali
Topuz |
Kıvılcım
Kemal Anadol |
|
|
|
İstanbul |
İstanbul |
İzmir |
|
|
|
(Karşı oy yazım ektedir) |
(Karşı oy yazısı eklidir) |
(Muhalifim) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
Hakkı
Akalın |
Mehmet
Ceylan |
Y.
Selahattin Beyribey |
|
|
|
İzmir |
Karabük |
Kars |
|
|
|
(Karşı oy yazısı ektedir) |
|
|
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
Taner
Yıldız |
Mustafa
Ünaldı |
Ali
Er |
|
|
|
Kayseri |
Konya |
Mersin |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
Gürol
Ergin |
Sabahattin
Yıldız |
Kazım
Türkmen |
|
|
|
Muğla |
Muş |
Ordu |
|
|
|
(Karşı oy yazısı ektedir) |
|
(Karşı oy ektedir) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
Abdülkadir
Kart |
Erol
Aslan Cebeci |
Musa
Uzunkaya |
|
|
|
Rize |
Sakarya |
Samsun |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
Enis
Tütüncü |
Faruk
Nafiz Özak |
Mehmet
Âkif Hamzaçebi |
|
|
|
Tekirdağ |
Trabzon |
Trabzon |
|
|
|
(Karşı oy yazısı ektedir) |
|
(Karşı oy yazısı ektedir) |
|
|
|
Üye |
Üye |
|
|
|
|
Osman
Coşkunoğlu |
Mustafa
Zeydan |
|
|
|
|
Uşak |
Hakkâri |
|
|
|
|
(Karşı oy yazısı eklidir) |
|
|
|
KARŞI OY YAZISI
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından çeşitli maddelerinin
Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle bir kere daha görüşülmek üzere TBMM’ne
gönderilen 4792 sayılı Vergi Barışı Kanununa ilişkin karşı oy gerekçelerimiz
aşağıdadır.
Hükümet tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonunca daha
önce kabul edilmiş olan metnine ilişkin karşı oy gerekçelerimiz Komisyonun
1/342 sayılı raporuna eklidir. Anılan görüşleri bu aşamada da muhafaza
ediyoruz. Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanının Kanunun yeniden görüşülmesi için ortaya
koyduğu Anayasaya aykırılık gerekçelerinin Komisyon görüşmeleri sırasında
dikkate alınmamış olmasını da doğru bulmuyoruz.
Vergi Barışı Kanunu kapsamı itibariyle bir malî af
kanunudur. Ancak Kanunda af kelimesi kullanılmamıştır. Önceki malî af
kanununlarında da hükümetler “af” kelimesini kullanmaktan kaçınmışlardır. Ancak
“vergi barışı” oldukça iddialı bir isimdir.
Vergi afları vergide eşitlik ilkesine aykırı
düşmektedir. Affın vergide eşitlik ilkesi yanında hukuksal ve ekonomik
boyutlarıyla da değerlendirilmesi gerekir. Aflar hukuksal boyutuyla devlet
-vatandaş ilişkisinin vergilendirme alanındaki yansıması olan vergi alacaklısı-
vergi borçlusu ilişkisinin zamanında düzgün kurulmadığı gibi bir kabulü
içermektedir. Ekonomik boyutuyla değerlendirildiğinde ise vergilerle
gerçekleştirilemeyen kamu giderlerinin finansmanı nasıl sağlanmaktadır ya da
vergi mükelleflerinin finanse etmediği kamu giderlerini kim finanse etmektedir
sorularına cevap aramak gerekecektir.
Bunlar afların sorunlu ve olumsuz yanlarıdır.
Kanun 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik
krizlerin işletmeler üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesini
hedeflemektedir. Gerçekten krizin yarattığı olumsuzlukların kriz sonrası döneme
taşınmaması doğru bir yaklaşımdır.. Ancak bu düzenlemelerin vergi ödeme
ödevlerini zamanında yerine getiren mükelleflerin durumuyla uyumlaştırılması
gerekir. Bu amaçla bu mükellef grubunun 2003 yılında ödeyeceği gelir ve
kurumlar vergilerinden belli bir oranda indirim yapılabilir. Ancak bu ihmal
edilmiştir. Kanun bu şekliyle toplumsal barışı sağlamaktan uzaktır. Ayrıca
vergide eşitlik ve adalet ilkeleri yanında hukuk devleti ilkesi ile de
çelişmektedir. Kanun, gerekçede belirtilen kriz sonrası dönem için “sağlıklı
bir başlangıç için temel aşamalardan birini oluşturacaktır” şeklindeki hedefi
gerçekleştirmekten de uzaktır. Sağlıklı bir başlangıç için vergi sisteminin
mükellefleri kayıt dışına iten unsurlardan ayıklanması gerekir. Bunun için
başta enflasyon muhasebesi olmak üzere birçok düzenlemeyi kapsayan bir vergi
reformu yürürlüğe konulmalıdır.
Kanunun 7 nci maddesi matrah artırımını düzenlemektedir. Önceki af
kanunlarında da bulunan matrah artırımı maddesi gerçekte vergi denetimini
zayıflatan bir olgudur. Geçmiş uygulamalarda da kendisinden beklenen geliri
sağlamamıştır. Matrah artırımı doğal olarak zarar beyan eden mükellefleri de
kapsamaktadır. Ancak zarar beyan eden mükelleflerin matrah artırımında
bulunması halinde geçmiş yıl zararlarının % 50’sinin gelecek yıllar kârlarından
mahsubuna izin verilmesi doğru olmayıp matrah artırımının amacıyla da
çelişmektedir. Zarar mahsubuna ilişkin böyle bir düzenleme 1992 yılında
çıkarılmış olan af kanununda da bulunmamaktadır.
Kanunun 14 üncü maddesi ile ceza hukukundaki sahtecilik suçu
kapsamındaki kaçakçılık suçunu oluşturan fiillerin bir bölümü affedilmektedir.
Maddede sahte belge düzenleyenler ve basanlar af kapsamında tutulmuşken bu
belgeleri kullananlar affedilmektedir.
Bu durum haklı bir nedene dayanmadığı gibi toplumsal barışı ve adalet
duygularını zedelemektedir.
Sahte belgede üç taraf söz konusudur.
- Sahte belgeleri düzenleyenler
- Sahte belgeleri basanlar
- Sahte belgeleri kullananlar
Sahte belgeler, bir talep eden olduğu için düzenlenmektedir.
Düzenleyenlerin bundan elde ettiği menfaati tâbi ki küçümsememek gerekir. Ancak
asıl menfaati bu belgeleri kullananlar elde etmektedir.
Vergi Usul Kanunu sahte belgeyi basma, düzenleme ve kullanma fiillerini
eşit ağırlıkta gördüğü için aralarında bir ayırım yapmadan 359 uncu maddesinde
tümünü yaptırıma bağlamıştır. Durum böyle olmasına rağmen anılan suçların
arasında ayırım yapılarak topluma karşı işlenen suçlardan sahte belge
kullananların af kapsamına alınması doğru değildir.
Böyle bir düzenleme sahte belge konusunda yıllardır ciddî bir mücadele
yürüten vergi idaresini özellikle Katma Değer Vergisi iadelerinde çok zor
durumda bırakacaktır.
Ayrıca, Sayın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın devam etmekte olan bir
dava dolayısıyla kendisine izafe edilen bir suçtan af kapsamına girmiş olması
dikkat çekici ve kabul edilemez bir durumdur.
Bu maddenin Kanun metninden tümüyle çıkarılması yönünde verdiğimiz
önerge ise kabul görmemiştir.
|
|
|
|
4.2.2003 |
|
|
Ali Topuz |
Osman Kaptan |
M. Akif Hamzaçebi |
|
|
İstanbul |
Antalya |
Trabzon |
|
|
M. Mesut Özakcan |
A. Kemal Deveciler |
Birgen Keleş |
|
|
Aydın |
Balıkesir |
İstanbul |
|
|
A. Kemal Kumkumoğlu |
K. Kemal Anadol |
Hakkı Akalın |
|
|
İstanbul |
İzmir |
İzmir |
|
|
Gürol Ergin |
Kazım Türkmen |
Enis Tütüncü |
|
|
Muğla |
Ordu |
Tekirdağ |
|
|
|
Osman Coşkunoğlu |
|
|
|
|
Uşak |
|
ANAYASANIN
89 UNCU MADDESİ GEREĞİNCE CUMHURBAŞKANINCA BİR DAHA GÖRÜŞÜLMEK
ÜZERE GERİ GÖNDERİLEN
KANUN
VERGİ BARIŞI KANUNU
Kanun
No. : 4792 Kabul Tarihi : 16.1.2003
Kapsam
MADDE 1. - 1. Bu Kanun hükümleri;
a) 4.1.1961
tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harçlar,
fon payı ve bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları,
16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanuna göre alınan eğitime katkı payı ve buna
bağlı gecikme zammı, 8.9.1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa göre
alınan ecrimisiller ve buna bağlı gecikme zamları ve Devlete ait olup Maliye
Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 21.7.1953 tarihli ve 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren ve bu
Kanunun ilgili bölümlerinde geçen bazı alacaklar,
b) Vergiler
açısından, 31.8.2002 tarihinden önceki dönemler, beyana dayanan vergilerde bu
tarihe kadar verilmesi gereken beyannameler ve 2002 yılına ilişkin olarak
31.8.2002 tarihinden önce tahakkuk eden vergiler,
c)
Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede mevcut olmayan ya da işletmede mevcut olduğu
halde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların beyanı,
d) Devlete
ait olup gümrük idareleri tarafından alınan ve bu Kanunun ilgili bölümlerinde
geçen bazı gümrük vergileri, para cezaları ve gecikme zamları,
Hakkında
uygulanır.
2. Bu
Kanunda geçen vergi tabiri; Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim,
harçlar ve fon payı ile eğitime katkı payını ifade eder.
BİRİNCİ BÖLÜM
Tahsilatın
Hızlandırılmasına İlişkin Hükümler
Kesinleşmiş kamu alacakları
MADDE 2. -
1. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla (bu tarih dahil);
a) Vadesi
geldiği halde ödenmemiş olan ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan
vergilerin tamamı ile bu vergilere ilişkin gecikme zammı, gecikme faizinin
yerine, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik
Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı
esas alınarak hesaplanacak tutarın; dokuz eşit taksitte Şubat, Nisan, Haziran,
Ağustos, Ekim, Aralık 2003 ayları ile Şubat, Nisan, Haziran 2004 ayları sonuna
kadar tamamen ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi
şartıyla vergilere uygulanan gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezaları ile
vergi cezalarına uygulanan gecikme zamlarının tamamının,
b) Asılları
kısmen ya da tamamen ödenmiş olan vergilere ilişkin gecikme zammı ve gecikme
faizi yerine, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik
Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı
esas alınarak hesaplanacak tutarın; ödenmemiş vergi asılları ile birlikte,
dokuz eşit taksitte Şubat, Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim, Aralık 2003 ayları
ile Şubat, Nisan, Haziran 2004 ayları sonuna kadar tamamen ödenmesi, dava
açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla gecikme zammı, gecikme
faizi ve vergi cezaları ile vergi cezalarına uygulanan gecikme zamlarının
tamamının,
c) Bir vergi
aslına bağlı olmaksızın kesilmiş olup Kanunun yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla ödenmemiş olan vergi cezalarının % 20'sinin; üç eşit taksitte Şubat,
Nisan, Haziran 2003 ayları sonuna kadar ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış
davalardan vazgeçilmesi şartıyla kalan % 80'inin,
d) Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmemiş borcun sadece vergi aslına
bağlı kesilen cezalardan ve bunlara ilişkin gecikme zamlarından ibaret olması
halinde bu cezaların ve bunlara ilişkin gecikme zamlarının tamamının,
e) İştirak,
teşvik ve yardım fiilleri nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezalarında, cezaya
muhatap olanların, cezanın % 20’sini, (a) bendinde öngörülen süre ve şekilde
ödemeleri, dava açmamaları veya açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla,
cezanın kalan % 80’inin ve bunlara uygulanan gecikme zamlarının tamamının,
Tahsilinden
vazgeçilir.
2. (1)
numaralı fıkra kapsamına giren alacakların, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesi
uyarınca tecil edilip de tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte olanlarından,
kalan taksit tutarları için mükellefler, talep etmeleri halinde bu Kanun
hükümlerinden yararlanabilirler. Bu takdirde tecil şartlarına uygun olarak
ödenen taksit tutarları için tecil hükümleri geçerli sayılır. Bu şekilde ödenen
taksit tutarlarına tecil tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süre için
sadece tecil faizi uygulanır. Kalan taksit tutarları vadesinde ödenmemiş alacak
kabul edilir ve bu alacaklar hakkında (1) numaralı fıkra hükümleri uygulanır.
3. Bu madde
kapsamına giren kamu alacakları ile ilgili olarak, tatbik edilen hacizler,
yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden teminatlar iade
edilir.
4. Bu
Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak 2002 yılında tahakkuk eden ve bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödenmemiş olan geçici vergilere ilişkin
gecikme zamları yerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik
Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı
esas alınarak belirlenen tutar ödenmek suretiyle bu madde hükmünden
yararlanılması mümkündür. Bu takdirde vergi aslının ödenmesi şartı aranmaz.
5. Marmara
Bölgesi ve civarında 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen
depremler nedeniyle ödeme süresi uzatılan ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihe kadar ödeme süresi belirlenmemiş olan yıllık gelir ve kurumlar vergileri
ile kurumların 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi uyarınca yapacakları
gelir vergisi tevkifatı hariç olmak üzere diğer vergilerin vade tarihi Şubat
2003 ayının son günü kabul edilir ve bu vergiler de (1) numaralı fıkranın (a)
bendi hükmü ile belirlenen sürelerde dokuz eşit taksitte ödenir. Ödeme süresi
belirlenmemiş olan yıllık gelir ve kurumlar vergileri ile kurumların Gelir
Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin
(b) alt bendi uyarınca yapacakları gelir vergisi tevkifatının ödeme süresinin
belirlenmesini müteakip bu vergilerde (1) numaralı fıkrada belirlenen taksit
sürelerinde, bazı taksitlerin süresinin geçmiş olması halinde kalan taksit
süresinde ödenir.
6. Bu Kanun
kapsamında ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisi ve bu vergiye gecikme zammı
yerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün
her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak
hesaplanacak tutarın ait olduğu taşıt için, (1) numaralı fıkrada belirtilen
ödeme süresi sonuna kadar 18.2.1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar
Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin (d) fıkrası hükmü uygulanmaz.
Kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan kamu
alacakları
MADDE 3. -
1. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Vergi Mahkemeleri nezdinde
dava açılmış ya da dava açma süresi henüz geçmemiş olan ikmalen, re’sen veya
idarece yapılmış tarhiyatlarda, vergilerin % 50’si ile bu tutara gecikme zammı
ve gecikme faizi yerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet
İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin
aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın; dokuz eşit taksitte Şubat,
Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim, Aralık 2003 ayları ile Şubat, Nisan, Haziran
2004 ayları sonuna kadar tamamen ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış
davalardan vazgeçilmesi şartıyla vergilerin % 50’sinin, gecikme zammı, gecikme
faizi ile vergi cezaları ve bunlara uygulanan gecikme zamlarının tamamının
tahsilinden vazgeçilir.
2. Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bölge idare mahkemeleri nezdinde
itiraza veya Danıştay nezdinde temyize ilişkin olarak dava açılmış ya da dava
açma süresi henüz geçmemiş olan ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış tarhiyatlarda,
bu maddeye göre ödenecek alacak asıllarının tespitinde, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla tarhiyatın bulunduğu en son safhadaki tutar esas
alınır. Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce verilmiş en son kararın;
a) Terkin
kararı olması halinde, mükelleflerin bu madde hükmünden yararlanabilmeleri için
ilk tarhiyata esas alınan verginin % 20’si ile bu tutara gecikme zammı ve
gecikme faizi yerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik
Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı
esas alınarak hesaplanacak tutarın, (1) numaralı fıkrada belirtilen süre ve
şekilde ödenmesi şartıyla, verginin kalan % 80’inin, gecikme zammı, gecikme
faizi ile vergi cezaları ve bunlara uygulanan gecikme zamlarının
tamamının,
b) Tasdik
veya tadilen tasdik kararı olması halinde, tasdik edilen verginin tamamı ile bu
tutara gecikme zammı ve gecikme faizi yerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya
fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın, (1) numaralı
fıkrada belirtilen süre ve şekilde ödenmesi şartıyla gecikme zammı, gecikme
faizi ile vergi cezaları ve vergi cezalarına uygulanan gecikme zamlarının tamamının,
Tahsilinden
vazgeçilir.
Ancak,
verilen en son kararın bozma kararı olması halinde (a) bendi hükmü, kısmen
onama kısmen bozma kararı olması halinde ise onanan kısım için (b) bendi,
bozulan kısım için ise (a) bendi hükmü uygulanır.
3. Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla
sadece vergi cezalarına karşı dava açılmış olması halinde; vergi aslına
bağlı cezaların, verginin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ödenmiş
olması veya 2 nci maddede öngörülen şekilde ödenmesi şartıyla, vergi aslına
bağlı olmaksızın kesilen cezaların ise herhangi bir şart aranmaksızın
tahsilinden vazgeçilir.
4. İştirak,
teşvik ve yardım fiilleri nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezalarında, cezaya
muhatap olanların, cezanın % 20’sini, (1) numaralı fıkrada öngörülen süre ve
şekilde ödemeleri, dava açmamaları veya açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla,
cezanın kalan % 80’inin ve bunlara uygulanan gecikme zamlarının tamamının
tahsilinden vazgeçilir. Bu hüküm, (1) veya (2) numaralı fıkranın (a) bendinde
belirtilen safhada olan vergi ziyaı cezalarında, ilk tarhiyata esas olan ceza
tutarına göre uygulanır.
5. Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla; uzlaşma hükümlerinden yararlanılmak
üzere başvuruda bulunulmuş, uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş
ya da uzlaşma sağlanamamış, ancak dava açma süresi geçmemiş alacaklar da bu
madde hükmünden yararlanır.
6. Bu madde
hükmü, ihtirazi kayıtla verilen beyannamelere karşı açılan davalar hakkında da
uygulanır.
7. Bu madde
ile 2 nci madde hükmünden yararlanmak üzere başvuruda bulunan mükellefler,
yararlandıkları vergi türlerinden, taksit ödeme süresince tahakkuk edenleri zor
durum olmaksızın vadesinde ödemedikleri takdirde belirtilen madde hükümlerinden
yararlanamazlar.
Gecikme zammı uygulaması
MADDE 4. -
Bu Kanundan yararlanılarak ödenen alacaklara Kanunun yürürlük tarihinden
sonraki aylar için gecikme zammı uygulanmaz.
İKİNCİ BÖLÜM
İnceleme ve
Tarhiyat Safhasında
Bulunan İşlemler
İnceleme ve tarhiyat safhasında bulunan vergiler
MADDE 5. -
1. Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce başlanıldığı halde, bu tarihe kadar tamamlanamamış olan vergi
incelemeleri ile takdir, tarh ve tahakkuk işlemlerine bu Kanunun matrah artırımına
ilişkin hükümleri saklı kalmak kaydıyla devam edilir.
2. Bu
işlemlerin tamamlanmasından sonra tarh edilen vergilerin % 50'si ile bu tutara
gecikme faizi yerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet
İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık
oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın, ihbarnamenin tebliğ tarihinden
itibaren otuz gün içerisinde yazılı başvuruda bulunularak, ihbarnamenin
tebliğini izleyen aydan başlamak üzere oniki ayda ve altı eşit taksitte
ödenmesi şartıyla, vergi aslının % 50’sinin, bu vergilere uygulanan gecikme
faizinin ve vergi cezalarının tamamının tahsilinden, vergi aslına bağlı olmayan
cezaların kesilmesinden vazgeçilir.
3. İştirak,
teşvik ve yardım fiilleri nedeniyle kesilecek vergi ziyaı cezalarında, cezaya
muhatap olanların, cezanın % 20'sini (2) numaralı fıkrada öngörülen süre ve
şekilde ödemeleri halinde cezanın kalan % 80'inin tahsilinden vazgeçilir.
4.
Mükelleflerin bu madde hükümlerinden yararlanabilmeleri için (2) numaralı
fıkrada belirtilen süre ve şekilde ödeme yapmaları ve dava açmamaları şarttır.
5. Bu
Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önce tamamlandığı halde, bu tarihte ya da bu tarihten sonra vergi dairesi
kayıtlarına intikal eden takdir komisyonu kararları ve vergi inceleme raporları
üzerine gerekli tarh ve tebliğ işlemleri yapılır. Yapılan tarhiyat üzerine dava
açılmaması, (2) ile (3) numaralı fıkralarda öngörülen şekilde belirlenen
tutarın, (2) numaralı fıkrada belirtilen süre içerisinde ödenmesi şartıyla bu
Kanun hükümlerinden yararlanılır.
6. Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Vergi Usul Kanununun tarhiyat öncesi uzlaşma
hükümlerine göre uzlaşma talebinde bulunulmuş, ancak uzlaşma günü gelmemiş ya
da uzlaşma sağlanamamış olmakla birlikte vergi ve ceza ihbarnameleri mükellefe
tebliğ edilmemiş alacaklar için de bu madde hükmü uygulanır.
7. Bu
Kanunun 3 üncü maddesi ile bu madde hükmünden yararlananlar, ayrıca Vergi Usul
Kanununun uzlaşma, tarhiyat öncesi uzlaşma ve vergi cezalarında indirim
hükümlerinden yararlanamazlar.
8. Bu madde
hükmüne göre incelemeye başlama; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
mükellef nezdinde işe başlama tutanağının düzenlenmesi, mükellefe davet veya
defter ve belgelerin istenmesi yazısının tebliğ edilmiş olması, matrah tesisine
yönelik tutanak düzenlenmesi ya da defter ve belgelerin incelenmek üzere vergi
incelemesine yetkili olanlara ibraz edilmiş olması hallerini kapsar.
Pişmanlıkla ya da kendiliğinden yapılan beyanlar
MADDE 6. -
1. Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak Şubat 2003 ayı sonuna kadar;
a) Vergi
Usul Kanununun 371 inci maddesine göre beyan edilen matrahlar üzerinden tarh ve
tahakkuk ettirilen vergilerin tamamı ile hesaplanacak pişmanlık zammının ve
kesilen usulsüzlük cezasının ayrı ayrı % 10'unun; altı eşit taksitte Şubat,
Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim, Aralık 2003 ayları sonuna kadar tamamen ödenmesi
şartıyla pişmanlık zammı ve usulsüzlük cezasının kalan % 90'ının,
b) Vergi
Usul Kanununun 30 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına göre kendiliğinden verilen
beyannameler üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerin tamamı ile
hesaplanacak gecikme faizinin ve kesilecek vergi cezalarının ayrı ayrı % 20'sinin;
(a) bendinde belirtilen süre ve şekilde ödenmesi ve dava açılmaması şartıyla,
gecikme faizi ile vergi cezalarının % 80'inin,
Tahsilinden
vazgeçilir.
Ancak, bu
Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önce pişmanlık talebi ile verilip, ödeme yönünden şartların ihlal edildiği
beyannameler ile kendiliğinden verilen beyannameler için kesilen ve bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tebliğ edilmemiş ya da dava açma süresi
geçmemiş olan vergi ziyaı cezaları, bu fıkranın (b) bendi kapsamında sayılır.
Bu durumda, vergilerin tamamı ile gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi ziyaı
cezalarının % 20' sinin (a) bendinde belirtilen süre ve şekilde ödenmesi, ceza
ihbarnamesinin ilk taksit ödeme süresinden sonra tebliğ edilmesi halinde, bu
cezanın, ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak üzere altı ayda altı
eşit taksitte ödenmesi ve dava açılmaması şartıyla gecikme zammı, gecikme faizi
ve vergi ziyaı cezalarının kalan % 80'inin tahsilinden vazgeçilir.
2. Gelir
Vergisi Kanununun 64 üncü maddesinde sayılan diğer ücret mükelleflerinin; Şubat
2003 ayı sonuna kadar vergi dairelerine başvurarak 2003 takvim yılına ilişkin
gelir vergilerini tarh ettirmeleri ve karnelerine işletmeleri kaydıyla önceki
dönemlere ilişkin olarak herhangi bir vergi ve ceza aranmaz. Bu mükelleflerden
daha önce mükellefiyet kaydını yaptırmamış olanların işe başlama tarihi olarak
bu Kanuna göre yaptıkları müracaat tarihi esas alınır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Matrah Artırımı
Gelir ve kurumlar vergisinde matrah artırımı
MADDE 7. -
1. Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri vermiş oldukları yıllık
beyannamelerinde vergiye esas alınan matrahlarını, bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren Şubat 2003 ayı sonuna kadar, 1998 takvim yılı için % 30, 1999
takvim yılı için % 25, 2000 takvim yılı için % 20, 2001 takvim yılı için % 15
nispetlerinden az olmamak üzere artırdıkları takdirde, kendileri hakkında
artırımda bulunulan yıllar için yıllık gelir ve kurumlar vergisi incelemesi ve
bu yıllara ilişkin olarak bu vergi türleri için daha sonra başka bir tarhiyat
yapılmaz.
2. Gelir
vergisi mükelleflerinin; artırımda bulunmak istedikleri yıl ile ilgili olarak
vermiş oldukları gelir vergisi beyannamelerinde zarar beyan edilmiş ya da hiç
beyanname verilmemiş olması halinde, vergilendirmeye esas alınacak matrah ile
(1) numaralı fıkraya göre artırdıkları matrahlar; 1998 takvim yılı için
2.500.000.000 liradan, 1999 takvim yılı için 3.000.000.000 liradan, 2000 takvim
yılı için 3.750.000.000 liradan, 2001 takvim yılı için 5.000.000.000 liradan az
olamaz. Ancak beyana tabi geliri sadece gayrimenkul sermaye iradından oluşan
gelir vergisi mükellefleri için vergilendirmeye esas alınacak matrah, ilgili
yıllar için belirlenmiş tutarın 1/5'i olarak dikkate alınır. Bu fıkranın
uygulamasında ilgili yıllar itibarıyla gayrimenkul sermaye iratları için
belirlenen istisna tutarları dikkate alınmaz.
3. Basit
usulde vergilendirilen gelir vergisi mükelleflerinden 1999, 2000 ve 2001 takvim
yıllarına ilişkin yıllık gelir vergisi beyannamesini bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce vermiş olanlar hakkında bu yıllara ilişkin olarak yıllık
gelir vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmaz. Bu mükelleflerin belirtilen
yıllarla ilgili olarak hiç beyanname vermemiş olmaları halinde, bu hükümden
yararlanabilmeleri için vergilendirmeye esas olmak üzere asgari; 1999 takvim
yılı için 600.000.000 lira, 2000 takvim yılı için 900.000.000 lira, 2001 takvim
yılı için 1.200.000.000 lira matrah beyan etmeleri zorunludur.
4. Kurumlar
vergisi mükelleflerinin; artırımda bulundukları yıla ilişkin olarak daha önce
vermiş oldukları beyannamelerinde zarar beyan etmiş olmaları veya beyanname
vermemiş olmaları halinde, vergilendirmeye esas alınacak matrahlar ile (1)
numaralı fıkraya göre artırdıkları matrahlar 1998 takvim yılı için
7.500.000.000 liradan, 1999 takvim yılı için 9.000.000.000 liradan, 2000 takvim
yılı için 11.250.000.000 liradan, 2001 takvim yılı için 15.000.000.000 liradan
az olamaz.
5. Bu madde
hükmüne göre artırılan matrahlar, % 30 oranında vergilendirilir. Bu matrahlar
üzerinden ayrıca herhangi bir vergi, fon payı ve eğitime katkı payı alınmaz.
Ancak, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, artırımda bulunmak
istedikleri yıla ait yıllık beyannamelerini kanuni sürelerinde vermiş, bu
beyannameler üzerinden tahakkuk
eden vergilerini süresinde
ödemiş ve bu vergi türleri için bu
Kanunun 2 ve 3 üncü maddesi
hükümlerinden yararlanmamış olmaları şartıyla, bu madde hükmüne göre
artırılan matrahları % 25 oranında vergilendirilir. İstisna, indirim ve
mahsuplar nedeniyle bu beyannameler üzerinden ödenmesi gereken verginin
bulunmaması halinde de bu hüküm
uygulanır.
6. Kurumlar
vergisi mükelleflerinin verdikleri yıllık beyannamede kurum kazancından
indirilen ve Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6)
numaralı bendine göre gelir vergisi tevkifatına tabi tutulmuş olan kazanç ve
iratlarının da bulunması halinde, (1) numaralı fıkrada belirtilen vergi
incelemesine ve tarhiyata muhatap olmamaları için bu kazanç ve iratlar
üzerinden tevkif edilen vergilerin, ait olduğu yıla ilişkin olarak (1) numaralı
fıkrada belirtilen nispetlerde artırılarak ödenmesi şarttır.
7. Gelir
Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde
yer alan vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratların muhtasar beyanname ile
beyan edilmemiş olması halinde, kurumlar vergisi mükelleflerinin bu yıllara
ilişkin olarak vergi incelemesine ve tarhiyata muhatap olmamaları için; bu
kazanç ve iratlara ait tevkifat matrahlarını, bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarih ile Şubat 2003 ayı sonuna kadar, (4) numaralı fıkrada belirtilen asgari
matrahın % 50'sinden az olmamak şartıyla beyan etmeleri ve beyan edilen bu
matrahlar için 1998 yılı ile ilgili olarak % 19, 1999 yılı ile ilgili olarak %
18, 2000 yılı ile ilgili olarak % 17 ve 2001 yılı ile ilgili olarak % 16
nispetinde vergilendirilmeleri şarttır.
8. (6) ve
(7) numaralı fıkralarda yer alan hükümlerden yararlanarak artırımda veya
beyanda bulunan mükelleflerin, bu yıllara ilişkin olarak vergi incelemesi ve
tarhiyata muhatap olmamaları için, ilgili yıllarda vergiye esas alınan kurumlar
vergisi matrahlarını da (4) numaralı fıkrada belirtilen tutarlardan az olmamak
üzere (1) numaralı fıkrada belirtilen nispetlerde artırmaları şarttır.
9. (7)
numaralı fıkra hükmünden yararlanarak beyanname veren mükellefler hakkında bu
fiilleri için Vergi Usul Kanununun usulsüzlük cezalarına ilişkin hükümleri
uygulanmaz.
10. Gelir ve
kurumlar vergisi mükelleflerinin bu madde hükmünden yararlanarak beyan
ettikleri matrahları artırmaları halinde, daha önce tevkif yoluyla ödemiş
oldukları vergiler, artırılan matrahlar üzerinden hesaplanan vergilerden mahsup
edilmez.
11. Gelir ve
kurumlar vergisi mükelleflerinin matrah artırımında bulundukları yıllara ait
zararların % 50'si, 2002 ve izleyen yıllar kârlarından mahsup edilmez.
12. İstisna
ve indirimler nedeniyle gelecek yıllarda matrahtan indirim konusu yapılabilecek
tutarlar ile geçmiş yıl zararları bu madde hükmüne göre artırılan matrahlardan
indirilemez.
13. Matrah
artırımında bulunan mükelleflerin yıllık gelir ve kurumlar vergisine mahsuben
daha önce tevkif yoluyla ödemiş oldukları vergilerin, mahsup ya da nakden
iadesi ile ilgili taleplerine ilişkin inceleme ve tarhiyat hakkı saklıdır.
Katma değer vergisinde artırım
MADDE 8.- 1.
Katma değer vergisi mükelleflerinin; her bir vergilendirme dönemine ilişkin
olarak verdikleri (ihtirazi kayıtla verilenler dahil) beyannamelerindeki
hesaplanan katma değer vergisinin yıllık toplamı üzerinden 1998 yılı için % 3,
1999 yılı için % 2.5, 2000 yılı için % 2 ve 2001 yılı için % 1.5 oranında
hesaplanacak katma değer vergisini, Şubat 2003 ayı sonuna kadar idareye
başvurarak artırımda bulunmayı kabul etmeleri halinde, bu mükellefler nezdinde
söz konusu vergiyi ödemeyi kabul ettikleri yıllara ait vergilendirme dönemleri
ile ilgili olarak katma değer vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmaz.
25.10.1984 tarihli ve 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi ve Geçici 17 nci maddelerine göre
tecil-terkin uygulamasından faydalanan mükelleflerde artırıma esas tutarın
belirlenmesinde, tecil edilen vergiler hesaplanan vergiden düşülür.
2.
Vergilendirme dönemi aylık olan katma değer vergisi mükelleflerince, artırımda
bulunulmak istenilen yıl içinde;
a) Verilmesi
gereken katma değer vergisi beyannamelerinden, en az üç döneme ait olanlarının
verilmiş olması halinde, bu yıla ait dönemlerden verilmiş olan beyannamelerdeki
hesaplanan katma değer vergisi tutarlarının ortalaması bir yıla iblağ edilerek,
artırıma esas olmak üzere yıllık hesaplanan katma değer vergisi tutarı bulunur
ve bu tutar üzerinden (1) numaralı fıkrada belirtilen oranlarda katma değer
vergisi olarak ödenir.
b) Hiç
beyanname verilmemiş ya da bir veya iki döneme ilişkin beyanname verilmiş
olması halinde, ilgili yıl için gelir
veya kurumlar vergisi matrah artırımında bulunulmuş olması şartıyla artırılan
matrah üzerinden % 15 oranında hesaplanacak katma değer vergisini ödemek
suretiyle bu maddeden yararlanılır.
c) İlgili
takvim yılı içindeki işlemlerin tamamının, Katma Değer Vergisi Kanununun 32 nci
maddesinde sayılmayan istisnalar kapsamındaki teslim ve hizmetlerden ya da
tecil – terkin uygulaması kapsamındaki teslimlerden oluşması nedeniyle
hesaplanan vergi bulunmaması halinde, ilgili yıl için gelir veya kurumlar
vergisi matrah artırımında bulunulmuş olması şartıyla artırılan matrah
üzerinden % 15 oranında katma değer vergisi ödenmek suretiyle bu maddeden yararlanılır.
Şu kadar ki, ilgili takvim yılı içinde yukarıdaki işlemlerin yanı sıra vergiye
tabi işlemlerin de mevcudiyeti nedeniyle hesaplanan vergisi çıkan mükelleflerin
bu madde hükmüne göre ödemeleri gereken katma değer vergisi tutarı, yukarıda
belirtildiği şekilde hesaplanacak %15 oranındaki katma değer vergisi tutarından
aşağı olamaz. Bu kapsama giren mükellefler, gelir veya kurumlar vergisi için
matrah artırımında bulunmamaları halinde bu madde hükmünden yararlanamaz.
3.
Vergilendirme dönemi üç aylık olan katma değer vergisi mükelleflerinin, yıllık
asgari artırım tutarı; hiç beyanname vermemiş olmaları halinde (2) numaralı
fıkranın (b) bendinde belirtilen esaslar çerçevesinde, beyanname vermiş olmaları
halinde ise aynı fıkranın (a) bendinde belirtilen esaslar çerçevesinde
belirlenir.
4. Katma
değer vergisi mükelleflerinin artırımda bulunmak istedikleri yıl içinde işe
başlamaları ya da işi bırakmaları halinde faaliyette bulunulan vergilendirme
dönemleri için bu maddede belirtilen esaslar çerçevesinde artırımda bulunulur.
5.
Mükelleflerin artırımda bulunmak istedikleri yıl içinde bulunan vergilendirme
dönemlerine ilişkin olarak, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılıp
kesinleşen tarhiyatlar ilgili dönem beyanı ile birlikte dikkate alınır.
6. Basit
usulde vergilendirilen gelir vergisi mükellefleri hakkında (1) numaralı fıkrada
belirtilen yıllardaki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak katma değer
vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmaz.
7. Artırımda
bulunulan yıllarla ilgili olarak kendileri hakkında sonraki dönemlere devreden
indirilebilir katma değer vergileri ve ihraç kaydıyla teslimlerden veya iade
hakkı doğuran işlemlerden doğan tecil-terkin ve nakden ya da mahsuben iade
işlemleriyle sınırlı olmak üzere, inceleme ve tarhiyat hakkı saklıdır.
8. Bu madde
hükmüne göre ödenen katma değer vergisi, gelir veya kurumlar vergisi
matrahlarının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak nazara alınmaz,
ödenmesi gereken katma değer vergilerinden indirilmez veya herhangi bir şekilde
mahsup ve iade edilmez.
Gelir (stopaj) vergisinde artırım
MADDE 9. -
1. Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı
bendi uyarınca hizmet erbabına ödenen ücretlerden vergi tevkifatı yapmaya
mecbur olanların; her bir vergilendirme dönemine ilişkin olarak verdikleri
(ihtirazi kayıtla verilenler dahil) muhtasar beyannamelerinde yer alan ücret
ödemelerine ilişkin gayrisafi tutarların yıllık toplamı üzerinden 1998 yılı
için % 5, 1999 yılı için % 4, 2000 yılı için % 3 ve 2001 yılı için % 2 oranında
hesaplanacak gelir vergisini, Şubat 2003 ayı sonuna kadar idareye başvurarak
artırımda bulunmayı kabul etmeleri halinde, bu mükellefler nezdinde söz konusu
vergiyi ödemeyi kabul ettikleri yıllara ait vergilendirme dönemleri ile ilgili
olarak ücret yönünden gelir (stopaj) vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmaz.
2. Gelir
(stopaj) vergisi artırımı isteminde bulunulan yıl içinde yer alan vergilendirme
dönemlerine ilişkin olarak;
a) Verilmesi
gereken muhtasar beyannamelerinden, en az bir dönemde beyanname verilmiş olması
halinde, bu beyannamede yer alan ücret ödemelerine ilişkin gayrisafi tutar 1
yıla iblağ edilerek, artırıma esas olmak üzere yıllık ücretler üzerinden
hesaplanan gelir (stopaj) vergisi matrahı bulunur ve bu tutar üzerinden (1)
numaralı fıkrada belirtilen oranda gelir vergisi ödenir.
b) Hiç
beyanname verilmemiş olması halinde; her bir vergilendirme dönemi için
hesaplanacak asgari gelir (stopaj) vergisine esas olmak üzere en az ;
ba) Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili yılda verilmiş olan en son dört
aylık sigorta prim bordrolarında bildirilen işçi sayısı kadar işçi,
bb) İlgili
yılda sigorta prim bordrosunun hiç verilmemiş olması halinde, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihe kadar, izleyen vergilendirme dönemlerinde verilen ilk
sigorta prim bordrosundaki işçi sayısı kadar işçi,
bc) Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar sigorta prim bordrosunun hiç verilmemiş
olması halinde en az iki işçi,
Çalıştırıldığı
kabul edilmek ve ilgili yılın son vergilendirme döneminde onaltı yaşından büyük
işçiler için geçerli olan asgari ücret tutarı esas alınarak hesaplanan gelir
(stopaj) vergisi matrahı üzerinden (1) numaralı fıkrada belirtilen oranda gelir
vergisini ödemek suretiyle bu maddeden yararlanılır.
3. Gelir
(stopaj) vergisi artırımında bulunmak isteyenlerin, yıl içinde işe başlamaları
ya da işi bırakmaları halinde faaliyette bulunulan vergilendirme dönemleri için
bu maddede belirtilen esaslar çerçevesinde artırımda bulunulur.
4. Gelir
(stopaj) vergisi artırımında bulunulan yıl içinde yer alan vergilendirme
dönemlerine ilişkin olarak, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılıp
kesinleşen tarhiyatlar ilgili dönem beyanı ile birlikte dikkate alınır.
5. Bu madde
hükmüne göre ödenen gelir vergisi, gelir veya kurumlar vergisi matrahlarının
tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak nazara alınmaz.
Matrah artırımına ilişkin ortak hükümler
MADDE 10. -
1. Bu Kanunun 7, 8 ve 9 uncu maddelerine göre;
a)
Hesaplanan gelir, kurumlar ve katma değer vergilerinin; Şubat, Nisan, Haziran,
Ağustos, Ekim, Aralık 2003 ayları ile Şubat, Nisan, Haziran 2004 ayları sonuna
kadar dokuz eşit taksitte ödenmesi şarttır. Bu vergilerin Kanunda belirtilen şekilde
ödenmemesi halinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 51 inci maddesine göre gecikme zammıyla birlikte takip ve tahsiline
devam olunur.
b) Hesaplanarak
ödenen vergiler, gelir veya kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider
olarak kabul edilmez, indirim, mahsup ve iade konusu yapılmaz.
c) Artırılan
matrahlar nedeniyle geçici vergi hesaplanmaz ve tahsil olunmaz.
d) Matrah
artırımında bulunulması, Vergi Usul Kanununun defter ve belgelerin muhafaza ve
ibrazına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmez.
2. Defter ve
belgeleri üzerinde daha önce vergi incelemesi yapılmış olan mükellefler,
diledikleri takdirde vergi incelemesi yapılan yıllar için de artırımda
bulunabilirler.
3. İdarenin
artırımda bulunulmayan yıllar veya dönemler için vergi incelemesi yapma hakkı
saklıdır.
4. Bu Kanuna
göre matrah artırımında bulunulması, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
başlanılmış olan vergi incelemeleri ile takdir işlemlerine engel teşkil etmez.
Ancak, matrah artırımında bulunan mükellefler hakkında başlanılan vergi
incelemeleri ve takdir işlemlerinin, bu Kanunun 7 nci maddesinin (13) numaralı,
8 inci maddesinin (7) numaralı fıkra hükümleri saklı kalmak kaydıyla bu Kanunun
yürürlüğe girdiği ayı izleyen ayın başından itibaren 1 ay içerisinde
sonuçlandırılamaması halinde bu işlemlere devam edilmez. Bu süre içerisinde
sonuçlandırılan vergi incelemeleri ile ilgili tarhiyat öncesi uzlaşma talepleri
dikkate alınmaz. İnceleme veya takdir sonucu tarhiyata konu matrah farkı tespit
edilmesi halinde, inceleme raporları ile takdir komisyonu kararlarının vergi
dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarihten önce matrah artırımında bulunulmuş
olması şartıyla, inceleme ve takdir sonucu bulunan matrah farkı, bu Kanunun 7
ve 8 inci madde hükümleri ile birlikte değerlendirilir. İnceleme ve takdir
işlemlerinin sonuçlandırılmasından maksat, inceleme raporları ve takdir
komisyonları kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikal ettirilmesidir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Stok Beyanları
İşletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan
mallar ile düşük bedelle yer alan makine, teçhizat ve demirbaşlar
MADDE 11. -
1. Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit
şirketler dahil); işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan
emtia, makine, teçhizat ve demirbaşları ile kayıtlarında düşük değerle yer alan
makine, teçhizat ve demirbaşlarını kendilerince veya bağlı oldukları meslek
kuruluşunca tespit edilecek rayiç bedel ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği ayı
izleyen üçüncü ayın son iş gününe kadar bir envanter listesi ile vergi
dairelerine bildirmek suretiyle defterlerine kaydedebilirler. Bu suretle beyan
edilen kıymetlerin satılması halinde satış bedeli bunların deftere kaydedilen
bedelinden düşük olamaz. Bildirime dahil edilen varlıklar için amortisman
ayrılmaz.
2. Bilanço
esasına göre defter tutan mükellefler, bu madde hükümleri uyarınca aktiflerine
kaydettikleri emtia için ayrı; makine, teçhizat ve demirbaşlar için ayrı olmak
üzere özel karşılık hesabı açarlar. Emtia için ayrılan karşılık, ortaklara
dağıtılması veya işletmenin tasfiye edilmesi halinde sermayenin unsuru sayılır
ve vergilendirilmez. Makine, teçhizat ve demirbaşlar envantere kaydedilir ve
ayrılan karşılık birikmiş amortisman addolunur. İşletme hesabı esasına göre
defter tutan mükellefler ise söz konusu emtiayı defterlerinin gider kısmına
satın alınan mal olarak kaydederler.
3. Bu madde
uyarınca beyan edilen makine, teçhizat ve demirbaşlar ile genel orana tabi
emtianın bedeli üzerinden %10 oranı, diğer emtianın bedeli üzerinden bu
emtianın tabi olduğu oranların yarısı esas alınarak katma değer vergisi
hesaplanır ve ayrı bir beyanname ile sorumlu sıfatıyla beyan edilerek,
beyanname verme süresi içinde ödenir. Bu vergi, kayıtlarda düşük değerle yer
alan makine, teçhizat ve demirbaşların değerleme farkı üzerinden hesaplanır.
Makine, teçhizat ve demirbaşlar üzerinden ödenen bu vergi hesaplanan katma
değer vergisinden indirilemez. Emtia üzerinden ödenen vergi genel esaslara göre
indirilir. Bu emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar için 25.10.1984 tarihli ve
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin (2) numaralı
fıkrası hükmü uygulanmaz.
Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede mevcut olmayan
mallar
MADDE 12. -
Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit
şirketler dahil), kayıtlarında yer aldığı halde işletmelerinde mevcut olmayan
mallarını, bu Kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen üçüncü ayın son iş gününe
kadar, aynı nev'iden mallara ilişkin cari yıl kayıtlarına göre tespit edilen
gayrisafi kâr oranını dikkate alarak fatura düzenlemek ve her türlü vergisel
yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle kayıt ve beyanlarına intikal ettirebilirler.
Gayrisafi kâr oranının cari yıl kayıtlarına göre tespit edilemediği hallerde
mükellefin bağlı olduğu meslek odalarının belirleyeceği oranlar esas alınır. Bu
madde hükmünün uygulanmasına ilişkin olarak geçmişe yönelik vergi cezası ve
gecikme faizi uygulanmaz. Yılı içerisinde ödenmesi gereken vergilerin, ödeme
sürelerinde değişiklik yapmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Kıymetli maden ve ziynet eşyası ile ilgili değerleme
farkı beyanı
MADDE 13. - 1. Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri
(adi, kollektif ve adi komandit şirketler dahil); esas faaliyetleri ile ilgili
olarak 31.12.2002 tarihi itibarıyla işletmelerinde mevcut olup, kayıtlarında
yer alan kıymetli maden (altın, platin ve gümüş) ve kıymetli taşlar (elmas,
pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet ve inci) ile bunlardan yapılmış
ziynet eşyasını aynı tarih itibarıyla
borsa rayici, borsa rayici olmayanlarda emsal bedeli ile değerlemek suretiyle
hesaplayacakları değerleme farklarını cins, vasıf ve miktarlarını belirten bir
beyanname ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen üçüncü ayın son iş
gününe kadar bağlı oldukları vergi dairelerine bildirmek kaydıyla, ilgili
malların maliyet bedellerine ilave
suretiyle defterlerine intikal ettirebilirler.
2. (1) numaralı fıkra hükmüne göre beyan
edilecek değerleme farkları % 2,5 oranında vergiye tabi tutulur. Bu suretle
tahakkuk ettirilen vergi, beyanname verme süresi içinde ödenir. Ödenen bu vergiler, gelir ve kurumlar vergisinden
mahsup edilemez, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak
kabul edilmez.
Bilanço
esasına göre defter tutan mükellefler, bu Kanun hükümleri uyarınca
değerledikleri emtiaya ilişkin değerleme farkları karşılığında pasifte özel bir
karşılık hesabı açarlar. Bu hesapta izlenen karşılık, ortaklara dağıtılması veya
işletmenin tasfiye edilmesi halinde
sermayenin unsuru sayılır ve
vergilendirilmez. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise söz
konusu değerleme farklarını defterlerinin gider kısmına satın alınan mal olarak
kaydederler.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Uygulanmayacak hükümler
MADDE 14. -
1. Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri 31.8.2002
tarihinden önce işleyenler hakkında Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda
bulunulmaz, soruşturma aşamasında olanlar için takibat yapılmaz, açılmış
bulunan kamu davaları ortadan kaldırılır ve kesinleşmiş mahkûmiyet kararları
infaz edilmez.
2. Anılan Kanunun 359 uncu maddesinin (b)
fıkrasının (1) numaralı bendindeki "Defter, kayıt ve belgeleri yok edenler
veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç
yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen
sahte olarak düzenleyenler", (2) numaralı bendindeki "belgeleri sahte
olarak basanlar" hakkında (1) numaralı fıkra hükümleri uygulanmaz ve bahsi
geçenler bu Kanunun 7, 8 ve 9 uncu madde hükümlerinden yararlanamaz.
3. İşlenen
kaçakçılık suçlarından dolayı vergi ziyaına sebebiyet verildiği hallerde, (1)
numaralı fıkra hükümlerinden yararlanılabilmesi için; salınan vergi ve kesilen
cezalar ile gecikme faizi ve zamlarının, bu Kanunun yürürlüğünden önce ya da bu
Kanun hükümlerinden yararlanılmak suretiyle öngörülen süre ve tutarda tamamen
ödenmiş olması ve bunlara karşı idari yargı yerlerinde dava açılmaması veya
açılan davalardan vazgeçilmesi şarttır.
Ecrimisil ve bazı alacaklara ilişkin hükümler
MADDE 15. -
1. 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75 inci maddesi ile 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsili öngörülen ecrimisillerden,
vadesi 31.8.2002 tarihinden önce olduğu halde bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarih itibarıyla ödenmemiş bulunanların tamamı ile bu tutara gecikme zammı
yerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün
her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak
hesaplanacak tutarın, altı eşit taksitte Şubat, Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim,
Aralık 2003 ayları sonuna kadar ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış
davalardan vazgeçilmesi şartıyla ecrimisillere uygulanan gecikme zamlarının tahsilinden
vazgeçilir.
2. Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmesi gerektiği halde ödenmemiş
bulunan ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına
giren, Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve tutarı
200.000.000 lirayı aşmayan trafik para cezaları ile tutarı 100.000.000 lirayı
aşmayan diğer para cezalarının tahsilinden vazgeçilir.
3. Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilebilir hale geldiği halde
ödenmemiş bulunan 30.6.1934 tarihli ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme
Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek
Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanuna göre doğan yiyecek bedellerinin ve bunlara
ilişkin gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilir.
4. Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 41 inci maddesine istinaden vergi tahsilatı
yetkisi verilen bankalar ile postaneler adına
uygulanan gecikme zamları
ile ilgili kuruluşların sorumluları
adına hesaplanan % 10 nispetindeki cezaların tahsilinden vazgeçilir.
Belli tutarın altındaki alacakların terkini
MADDE 16. –
31.8.2002 tarihinden önce vadesi geldiği halde ödenmemiş bulunan, Devlete ait
olup Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren her bir alacağın
türü, dönemi, asılları ayrı ayrı dikkate alınmak suretiyle tutarı 10.000.000
lirayı aşmayan aslî alacakların ve tutarına bakılmaksızın bu asıllara bağlı
fer’i alacakların, aslı ödenmiş fer’i alacaklardan tutarı 20.000.000 lirayı
aşmayanların tahsilinden vazgeçilir.
Kamu kuruluşlarının taksitleri
MADDE 17. -
1. Özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlar dahil 233 sayılı Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi iktisadi devlet
teşekkülleri, kamu iktisadi kuruluşları, bunların müesseseleri, bağlı
ortaklıkları, iştirakleri ile büyükşehir belediyeleri, belediyeler, il özel
idareleri, bunlara ait tüzel kişiler veya bunlara bağlı müstakil bütçeli ve
kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlar, bu Kanun hükümlerine göre ödeyecekleri
tutarları ilk taksit Haziran 2003 ayından başlamak üzere otuzaltı ayda otuzaltı
eşit taksitte öderler.
2.
Büyükşehir belediyeleri, belediyeler, il özel idareleri, bunlara ait tüzel
kişilerin veya bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz
kuruluşların bu Kanuna göre ödeyecekleri taksit tutarları, 2.2.1981 tarihli ve
2380 sayılı, 27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı kanunlar uyarınca kendilerine
verilen payların, anılan kanunlar çerçevesinde Maliye Bakanlığına bağlı tahsil
dairelerine olan borçlarına karşılık ayrılan kısımlarından, ilgisine göre
Maliye Bakanlığı veya İller Bankası tarafından kesilerek belirlenecek hesaplara
nakden veya hesaben ödenir. Yapılacak kesintinin taksit tutarını karşılamaması
halinde eksik kalan tutar, izleyen ilk taksit ayında mükellef tarafından faiz
uygulanmaksızın nakden ödenir.
Süresinde ödenmeyen taksitler
MADDE 18. -
1. Bu Kanuna göre ödenmesi gereken taksitlerin ödenmemesi ya da eksik ödenmiş
olması halinde, ödenmemiş olan tutarların son taksit ödeme süresi sonuna kadar;
ödenmeyen ya da eksik ödenen kısmın son takside ait olması halinde ise bu
tutarın son taksiti izleyen ayın sonuna kadar ödenmeyen kısım ile birlikte her
ay için ayrı ayrı % 10 fazlası ile ödenmesi şartıyla bu Kanun hükümlerinden
yararlanılır.
2. Bu Kanun
kapsamına giren alacakların (1) numaralı fıkrada belirtilen şekilde tamamen
ödenmemiş olması halinde mükellefler ödedikleri tutar kadar bu Kanun
hükümlerinden yararlanırlar.
ALTINCI BÖLÜM
Gümrük Vergi ve
Cezaları
Gümrük vergisi ve cezalara ilişkin hükümler
MADDE 19. -
1. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar gerek mülga 19.7.1972 tarihli ve
1615 sayılı Gümrük Kanunu, gerekse 27.10.1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük
Kanununa göre tahakkuku kesinleştiği halde tamamen ya da kısmen ödenmemiş
gümrük vergilerinin aslının tamamının ve bu asla bağlı olarak 1615 sayılı
Gümrük Kanununun 146 ve 149 uncu, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 234 ve 238 inci
maddeleri uyarınca kesilen veya kesilecek para cezalarının kanunî miktarları
ile uygulanacak gecikme zammı veya faizlerin % 20’sinin bu Kanunun yürürlük
tarihinden itibaren iki ay içinde ödenmesi halinde kalan % 80’inin tahsilinden
vazgeçilir. Bu hüküm, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte vergi yükümlülüğü
doğmuş bulunan; itiraz süresi geçmemiş olan veya bu tarihten sonra tebliğ
edilip de ihtilaf yaratılmayan ve tebliğ tarihinden itibaren iki ay içinde
ödenecek olan vergilere ilişkin para cezaları için de uygulanır. Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce bir gümrük rejimi beyanında bulunulmuş olsa
dahi bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra bir gümrük yükümlülüğünün
doğması halinde bu madde hükümleri uygulanmaz.
2. Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar gerek mülga 1615 sayılı Gümrük Kanunu,
gerekse 4458 sayılı Gümrük Kanununa göre idarî itiraz mercileri veya yargı
organları nezdinde ihtilaflı hale gelmiş gümrük vergilerinin aslının tamamının
ve bu asla bağlı olarak 1615 sayılı Gümrük Kanununun 146 ve 149 uncu, 4458
sayılı Gümrük Kanununun 234 ve 238 inci maddeleri uyarınca kesilen veya
kesilecek para cezalarının kanunî miktarları ile uygulanacak gecikme zammı veya
faizlerin % 30’unun bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren iki ay içinde
ihtilaftan vazgeçilmek kaydıyla ödenmesi halinde kalan % 70’inin tahsilinden
vazgeçilir.
3. Bu
Kanunun yürürlük tarihine kadar 4458 sayılı Gümrük Kanunu hükümlerine aykırı
olarak işlenmiş fiiller nedeniyle aynı Kanunun 235, 236, 237 ve 241 inci
maddeleri uyarınca alınması gereken para cezalarının % 30’unun bu Kanunun
yürürlük tarihinden itibaren iki ay içerisinde ödenmesi halinde kalan % 70’inin
tahsilinden vazgeçilir.
4. 1972
Konteynerlerle İlgili Gümrük Sözleşmesi çerçevesinde 29.7.1998 tarihinden önce
yurda geçici olarak ithal edilen konteynerlerden 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı
Harçlar Kanununa bağlı (8) sayılı tarife kapsamında yer alan ve bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmemiş bulunan ithal talep harcı
tahsilatından vazgeçilir.
YEDİNCİ BÖLÜM
Son Hükümler
İade edilmeyecek alacaklar
MADDE 20. -
1. Bu Kanun kapsamında yapılan ödemeler red, iade ve mahsup edilmez.
2. Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan ödemeler ile 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tahsil
edilen tecil faizlerinin bu Kanun hükümlerine dayanılarak red ve iadesi
yapılmaz. Ancak, bu Kanunun 3 üncü maddesinin uygulamasına ilişkin olarak dava konusu
olan tarhiyatlara karşılık bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ödeme yapılmış
olması halinde, ödenen bu tutarlar vergi mahkemesinde devam eden davalar için
bu maddeden yararlanılmak üzere yapılan başvurular ile vergi mahkemesince
verilmiş terkin kararları üzerine nakden ya da mahsuben iade edilebilir.
Yetki
MADDE 21. -
Maliye Bakanlığı, bu Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esasları
belirlemeye, bu Kanunda belirlenen başvuru ve ilk taksit ödeme süresini bir aya
kadar uzatmaya ve bu Kanundan yararlanmak isteyen mükelleflere başvuru süresi
tespit etmeye yetkilidir.
Yürürlük
MADDE 22. -
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 23. -
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONUNUN
KABUL ETTİĞİ METİN
VERGİ BARIŞI KANUNU
MADDE 1. -
Kanunun 1 inci maddesi aynen kabul edilmiştir.
MADDE 2. -
Kanunun 2 nci maddesi aynen kabul edilmiştir.
MADDE 3. -
Kanunun 3 üncü maddesi aynen kabul edilmiştir.
MADDE 5. -
Kanunun 5 inci maddesi aynen kabul edilmiştir.
MADDE 6. -
Kanunun 6 ncı maddesi aynen kabul edilmiştir.
MADDE 7. -
Kanunun 7 nci maddesi aynen kabul edilmiştir.
MADDE 12. -
Kanunun 12 nci maddesi aynen kabul edilmiştir.
MADDE 14. -
Kanunun 14 üncü maddesi aynen kabul edilmiştir.
MADDE 15. -
Kanunun 15 inci maddesi aynen kabul edilmiştir.
MADDE 19. -
Kanunun 19 uncu maddesi aynen kabul edilmiştir.