Dönem : 22 Yasama Yılı : 1
T.B.M.M. (S. Sayısı : 152)
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/523)
T.C.
Başbakanlık 29.1.2003
Kanunlar ve Kararlar
Genel Müdürlüğü
Sayı : B.02.0.KKG.0.10/101-513/499
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Adalet Bakanlığınca hazırlanan ve Başkanlığınıza arzı
Bakanlar Kurulunca 3.12.2002 tarihinde kararlaştırılan “Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı” ile
gerekçesi ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Abdullah
Gül
Başbakan
GENEL GEREKÇE
Adlî Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısı ile, ilk derece mahkemelerince verilen kararların
olaylara, maddî hukuka ve usul hükümlerine uygunluğunu denetlemek üzere bölge
adliye mahkemeleri kurulmuş ve Yargıtaya da temyiz olunan kararların yalnızca
hukuka uygunluğunu denetleme ve içtihat mahkemesi olma görevi verilmiş
olduğundan, istinaf yoluna başvuru ve bu mahkemelerce uygulanacak usul
hükümlerinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa eklenmesi ve Kanunun ilgili
hükümlerinde gerekli değişikliğin yapılması, bazı maddelerin ve bir kısım
maddelerde geçen ibarelerin yürürlükten kaldırılması gereği ortaya çıktığından
bu Kanun Tasarısı hazırlanmıştır.
Tasarıda genel olarak
yapılan düzenlemelerle;
Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun 8, 25, 30, 33, 35, 36, 36/A, 37, 48, 149, 170, 176, 193, 288, 290,
388, 427 ila 440, 452, 566 ve 575 inci maddelerinde değişiklik yapılmış; Kanuna
36/B, 426/A ila 426/V maddeleri olmak üzere toplam yirmiiki yeni madde eklenmiş
ve 45 inci maddesinin son fıkrası, 442/A, 443 ve 444 üncü maddeleri ile 449
uncu maddesinde geçen “443 üncü madde mucibince” ibaresi yürürlükten
kaldırılmıştır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununda köklü değişiklik yapılıncaya kadar, bu Kanunda yer alan hukukî
terimler bakımından bir karışıklığa sebep olmamak için Tasarıda da aynı
terimlerin kullanılması yoluna gidilmiştir. Öte yandan, aynı düşünceyle, bölge
adliye mahkemesi kurumunun ihdasının gerektirdiği değişiklikler yapılmakla
yetinilmiş, günümüzün ekonomik ve malî koşulları göz önünde tutularak parasal
sınırlar artırılmıştır.
Tasarıyla yapılan özel
düzenlemelerle;
İstinaf yolunun kabul
edilmesi nedeniyle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda geçen ve ilk derece
mahkemelerinin hüküm ve kararlarına karşı kanun yolunu belirleyen ibareler
“istinaf yolu” olarak değiştirilmiş; hâkimin reddi usulünde de aynı yönde değişiklik
ve düzenleme yapılmıştır. Buna göre, ilk derece mahkemesi hakimlerinin reddine
ilişkin kararların incelenmesi bakımından istinaf yolu getirilmiş; bölge adliye
mahkemesi başkan ve üyelerinin reddi halinde verilecek kararların incelenmesi
bakımından ise temyiz yolu öngörülmüştür.
Kural olarak, ilk derece
mahkemelerinden verilen nihaî kararlara karşı istinaf yoluna
başvurulabilecektir. Ancak ilk derece mahkemelerince verilen ve miktar ve
değeri beşyüzmilyon lirayı geçmeyen kararlar kesin olduğundan, bu kararlara
karşı istinaf yoluna gidilemeyecektir.
İstinaf yoluna başvuru
süresi, ilk derce mahkemelerince verilen kararların taraflara usulen tebliğini
takip eden otuz gün olarak kabul edilmiştir. Bölge adliye mahkemesi, başvuranın
istemiyle bağlı olarak inceleme yapacağından ve bu sebeple istemlerin dilekçede
eksiksiz olarak gösterilmesi gerektiğinden, başvuru süresi otuz gün olarak
belirlenmiştir. Esasen Avrupa Birliğine dahil ülkelerin çoğunda da bu
mahkemelere başvuru süresi otuz gün olarak düzenlenmiştir. Başvuru dilekçeyle
yapılacak, gerekli harç ve masraflar yatırılacak, eksik ödeme durumunda yedi
gün içinde tamamlanması için mahkemece bu durum başvuran tarafa yazılı olarak
bildirilmesine rağmen eksik harç ve gider yatırılmazsa başvurudan vazgeçilmiş
sayılacaktır.
İstinaf yoluna başvuru
dilekçesine verilecek cevap, katılma yoluyla başvuru, başvuru hakkından feragat
ve başvurunun icraya etkisi gibi konularda bölge adliye mahkemesinde
uygulanacak usule özgü yeni hükümler getirilmiş olup, bu hükümler dışında Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununun diğer hükümleri de kuşkusuz gerektiğinde
uygulanabilecektir.
Bilindiği üzere,
yargılama hakukunda bu hukuka özgü olarak, “maddî gerçeğin ortaya çıkarılması”
ve “yargılamanın makul sürede bitirilmesi” ilkelerinin dengelenmesi
gerekmektedir. Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşu ile özellikle yargılamanın
makul sürede bitirilmesi ilkesinin zedeleneceği, yargılamanın uzayacağı ileri
sürülmekte ise de, Tasarıyla getirilen sistemle, bölge adliye mahkemeleri için
bu yönde ileri sürülen sakıncalar giderilmiş, mevcut sisteme nazaran
yargılamanın daha hızlı işlemesine olanak sağlayan hükümler getirilmiş ve iki
ilkenin dengelenmesine gayret edilmiştir.
Bu itibarla; bölge adliye
mahkemelerinde mutlaka yeni baştan yargılama yapılmayacak, ilk derece mahkemesi
kararının usul ve esas yönünden hukuka uygunluğunun tespiti halinde başvurunun
esastan reddine karar verilecektir.
Yargılamada eksiklik
bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edildiği saptandığında,
bu durum yeniden yargılama yapılması gerektirmiyorsa, ilk derece mahkemesi
kararı düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilecektir. Kararın
gerekçesinde hata edilmesi durumunda da bu kural uygulanacaktır.
Yargılamada bulunan
eksikliklerin duruşma yapılmaksızın tamamlanabilecek nitelikte bulunması
durumunda, bunların tamamlanmasını takiben yeniden esas hakkında karar
verilecektir. Halen yargılamada tespit olunan eksikliklerin duruşma
yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte bulunması durumunda, Yargıtayca bunlar
tamamlanamamakta, bu eksikliklerin giderilmesi bozma sebebi yapılarak dosya
mahkemesine gönderilmektedir. Bu durum yargılamanın uzamasına sebep olmaktadır.
Bölge adliye
mahkemelerinin miktar ve değeri ikimilyar lirayı geçmeyen davalarda vereceği
kararlar kesin olacaktır. Ayrıca, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 8 inci
maddesinde belirtilen davalar ile Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan
gayrimenkulün aynına ilişkin olan davalar hariç, sulh hukuk mahkemesinin
görevine giren davalar; merci tayinine, dava nakline, çekişmesiz yargı
işlerine, irs ve soybağına ilişkin sonuçlar doğuran davalar hariç olmak üzere
nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalarla ilgili kararlar da kesin
olup temyiz edilemeyecektir.
Bölge adliye mahkemesi,
ancak maddî hukuk veya usul hukukunda yer alan kamu düzenine ilişkin hükümlere
aykırılık oluşturan bazı hallerde, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak
yeniden yargılama yapılması için dosyayı mahkemesine veya yargı çevresinde
uygun göreceği başka bir mahkemeye ya
da görevli ve yetkili mahkemeye gönderecektir.
Bölge adliye mahkemesi,
yeniden yargılama yapılmadan sonuca ulaşılmasına olanak bulunmayan durumlarda,
kuşkusuz davaya başından itibaren bakarak karar verebilecektir.
İlgili maddenin
gerekçesinde açıklandığı üzere, bölge adliye mahkemelerinde karşılık dava
açılamayacak, davaya katılma isteminde bulunulamayacak, ıslah ve davaların
birleştirilmesi istenemeyecek, yeni delil ileri sürülemeyecek, ilk derece
mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenmeyecek, bu mahkemeler
için yetki sözleşmesi yapılamayacaktır.
Tasarıda, Yargıtayın
hangi sebeplerle temyiz olunan kararı bozacağı yeniden düzenlenmiştir. Buna
göre, birinci olarak hukukun yanlış uygulanması bir bozma sebebi olarak
öngörülmüştür. Sadece kanunların değil, diğer mevzuat ile örf ve adet hukukunun
da yanlış uygulanması bir bozma sebebi haline getirilmiş ve bu çerçevede
yürürlükteki maddede geçen “kanun” sözcüğünden de kapsam itibarıyla daha geniş
bir kavramı ifade eden “pozitif hukukun” anlaşılması gerektiği hususuna ilk
defa yasal temeline işaret edilmek suretiyle açıklık kazandırılmıştır. İkinci
olarak yine tarafların bir anlamda anayasası olarak tanımlanan ve onların
aralarındaki hukukî ilişkiyi hukukun çizdiği sınırlar içerisinde kalmak kaydıyla
istedikleri gibi şekillendirmelerine olanak veren sözleşme hükümlerinin yanlış
uygulanması da bir bozma sebebi olarak öngörülmüştür. Burada sözü edilen
“yanlış uygulanmış olma” ibaresinin kapsamı içerisine kuşkusuz “hiç
uygulanmamış olma” hali de dahildir. Üçüncü olarak, sağlıklı bir yargılama
yapılmasının ve doğru bir karar verilebilmesinin temel usul güvencesinden
birini oluşturan ve davanın esastan incelenip karara bağlanabilmesi için
varlığı veya yokluğu yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve
taraflarca da her zaman ileri sürülebilmesine olanak bulunan durumlar şeklinde
tanımlanan “dava şartlarına aykırılık” olgusu da, yargı uygulaması ve doktrin
bağlamında kendisine içerik ve işlev itibarıyla yüklenmiş olan göreve uygun bir
biçimde, hakkında açıkça bir düzenleme öngörülmek suretiyle bozma sebebi haline
getirilmiş; bu konuda çıkması olası duraksamaların da önüne geçilmek
istenmiştir. Dördüncü olarak, anayasal çerçevede güvence altına alınmış bulunan
hak arama özgürlüğünün yansıma biçimlerinden birisini oluşturan ve aynı zamanda
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde açıkça hükme bağlanmış olan
“adil yargılanma hakkının” da temel öğesi konumunda bulunan “hukukî dinlenilme
hakkı” ile doğrudan ilişkili görülmesi sebebiyle, taraflardan birinin davasını
ispat için dayandığı delillerin yasal bir neden olmaksızın kabul edilmemesi
hali bir bozma sebebi haline getirilmiştir. Son olarak, maddede yer alan
bentlere sokulamayan, içeriği somut olayın koşullarının ve özelliklerinin
takdir edilmesi suretiyle belirlilik kazanacak olan, karara etki edici
nitelikteki yargılama hatalarının ya da eksikliklerinin varlığı da bir bozma
sebebi olarak öngörülmüş ve bu sebeplerden bir ve ikinci sırada belirtilenler
ilgili maddesinde aynı bette birlikte ifade edilmiş, diğerleri ayrı bentlerde
gösterilmiştir.
Bölge adliye mahkemesinin
yukarıda belirtilen kesin nitelikte olan kararları dışında kalanlar için temyiz
yoluna gidilebilecektir. Bölge adliye mahkemesi kararının Yargıtayca bozulması
üzerine bozmaya uyma veya direnmeye ilişkin olarak iki olasılık düzenlenmiştir.
Birinci olarak bölge adliye mahkemesinin başvuruyu esastan reddi kararı
üzerine, Yargıtayca karar kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine
gönderilmesi öngörülmüştür. Daha sonra ilk derce mahkemesinin Yargıtayın bozma
kararı doğrultusunda karar vermesi veya kararında direnmesi durumunda sadece
temyiz yoluna başvuru olanağı tanınmıştır. Bu suretle yargılamanın uzaması
önlenebileceği gibi, Yargıtayın kararına bölge adliye mahkemesinin müdahale
etmesi sonucunu doğuracak bir uygulamaya yol açılmamış olunacaktır. İkinci
olasılıkta ise, bölge adliye mahkemesinin başvuruyu esastan reddetmeyip,
düzelterek yeniden veya yeniden esas hakkında bir karar vermesi ve bu kararın
Yargıtayca tamamen veya kısmen bozularak dosyanın tekrar bölge adliye
mahkemesine gönderilmesi durumunda, bölge adliye mahkemesince Yargıtayın bozma
kararına uyulup uyulmayacağına dair bir karar verilecek, direnme kararı
verilmesi durumunda inceleme Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılacak ve
verilecek karar bağlayıcı olacaktır.
İlk derece mahkemeleri
ile bölge adliye mahkemelerinden verilen kararlar arasında farklılıklara
sebebiyet vermemek için, bu mahkemelerin kesin olarak verdikleri kararlar ile
istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına
karşı yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı
veya doğrudan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz yoluna
başvurulabilme esası getirilmiştir. Yargıtay tarafından kanun yararına bozulan
kararlar AdaletBakanlığınca Resmî Gazetede yayımlanacak ve bu kararlar
mahkemelerin uygulamalarına kaynaklık edecektir.
Ayrıca, Tasarı ile, ilk
derece mahkemelerinden verilen kararların, ikinci derece mahkemesi olarak bölge
adliye mahkemelerince inceleneceği kuralına istisna olarak, ilk derece
mahkemelerinde görev yapan hâkimler hakkındaki tazminat davalarının bölge
adliye mahkemesi hukuk dairesinde açılması ve görülmesi esası getirilmiştir.
Bölge adliye mahkemesi bu davalara ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakacaktır.
Bölge adliye mahkemesi hâkimleri hakkında ise, Yargıtayın ilgili hukuk
dairesinde dava açılabilecek ve bu daire de ilk derece mahkemesi sıfatı ile
davayı inceleyerek karara bağlayacaktır.
Tasarı bu amaçlarla
hazırlanmıştır.
MADDE GEREKÇELERİ
Madde 1. - Maddeyle günümüzün ekonomik ve
malî koşulları göz önünde tutularak sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri
arasındaki görevi belirleyen dörtyüzmilyon liralık parasal sınır ikimilyar
liraya yükseltilmiştir.
Madde 2. - Adlî Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun uyarınca ilk derece mahkemelerinin kararlarına karşı önce
istinaf yoluna başvuru kabul edilmiş olduğundan, maddede bu yönde değişiklik
yapılarak yetkili mahkemenin bir davaya bakmasına fiilî veya hukukî bir engel
çıktığı veya iki mahkemenin yargısal sınırları kapsamının belirlenmesinde
tereddüt edildiği takdirde, yetkili mahkemenin tayininde, ilk derece
mahkemeleri için bölge adliye mahkemelerine, bölge adliye mahkemeleri için
Yargıtaya başvurulacağı; iki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye
ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği
takdirde, görevli veya yetkili mahkemenin ilgisine göre bölge adliye mahkemesince
veya Yargıtayca belirleneceği; bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca
verilen merci tayini kararları ile kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen
göreve veya yetkiye ilişkin kararların, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi
bağlayacağı belirtilmiştir.
Madde 3. - Adlî Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun uyarınca bölge adliye mahkemelerinin kurulması kabul
edildiğinden, davadan çekinme (memnuiyet) sebebinin gerçekleşmesine rağmen davadan
çekinmeyip işlemlere devam etmiş olan hâkimin bu işlemlerinin, o hâkim ilk
derece mahkemesi hâkimi ise bölge adliye mahkemesince; bölge adliye mahkemesi
hâkimi ise Yargıtayca iptal olunabileceği maddede açıklanmıştır.
Madde 4. - Yürürlükteki Kanununun 33 üncü
maddesinde mevcut düzenleme, ilk derece mahkemesi hâkimlerinin reddi
istemlerinin hangi merci tarafından karara bağlanacağını öngörmektedir. Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanunla bölge adliye mahkemelerinin kurulması kabul
edildiğinden, bölge adliye mahkemelerinde görev alacak hukuk daireleri başkan
ve üyelerinin ret istemi hakkındaki kararların hangi merci tarafından karara
bağlanacağını düzenlemek gereği doğmuştur. Kanunun 33 üncü maddesine eklenen bu
son fıkra ile, bölge adliye mahkemesi hukuk daireleri başkan ve üyelerinin
reddi isteminin, reddedilen başkan ve üyenin katılmadığı bir toplantıda görevli
olduğu dairece incelenerek karara bağlanacağı esası benimsenmiştir. Dairenin
toplantısını engellemeye yönelik kötü niyetli ret istemlerini engellemek
amacıyla, Yargıtay Kanununun 39 uncu madde hükmüne paralel olarak, maddede
“Dairenin toplantısını engelleyen toplu ret istemleri dinlenmez” hükmü
getirilmiştir.
Madde 5. - Maddeyle 35 inci maddenin son
fıkrasında yapılan değişiklikle hâkimin reddi isteminin reddine ilişkin karara
karşı kanun yolu yeniden düzenlenmiştir. Buna göre, ilk derece mahkemesi
hâkiminin reddi isteminin reddine ilişkin karara karşı istinaf yoluna; bölge
adliye mahkemesi hukuk dairelerinin başkan ve üyeleri hakkındaki kararlara
karşı da temyiz yoluna ancak hükümle birlikte başvurulabileceği esası
getirilmiştir.
Madde 6. - Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun 35 inci maddesinde yapılan değişiklikle ilk derece mahkemesi
hâkiminin reddi isteğine ilişkin kararlara karşı bölge adliye mahkemesine
hükümle birlikte başvurulması öngörüldüğünden, Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun 36 ncı maddesinin son fıkrasına, merci kararının bölge adliye
mahkemesince uygun bulunmayarak kaldırılması halinde, tahsil olunmuş para
cezasının ilgilinin isteği üzerine geri verilmesini sağlayacak düzenleme
eklenmiştir.
Madde 7. - Yürürlükteki Kanununun 36/A
maddesine göre hâkimin reddi istemi hakkındaki merci kararlarına karşı esas
hükümle birlikte temyiz yoluna başvurulmaktadır. Maddede bu kararlara karşı
istinaf yoluna başvuruyu sağlayacak değişiklik yapılmakta, hâkim reddi
istemleri hakkında esas hüküm bakımından istinaf yolu açık veya kapalı olmasına
göre bu kararlara ilişkin farklı düzenleme getirilmektedir.
Madde 8. - Maddede bölge adliye mahkemesi
başkan ve üyelerinin reddine ilişkin esaslar belirtilmiş, başkan ve üyelerin
reddi halinde, esas hüküm bakımından temyiz yolunun açık veya kapalı olmasına
göre farklı düzenleme öngörülmüştür. Esas hüküm bakımından temyiz yolu kapalı
bulunan dava ve işlerde bölge adliye mahkemesinin ret istemi hakkındaki
kararlarının kesin olduğu, esas hüküm bakımından temyiz yolu açık bulunan dava
ve işlerde ise bölge adliye mahkemesinin bu konudaki kararlarına karşı yedi gün
içinde temyiz yoluna başvurulabileceği, Yargıtayın bu konudaki kararlarına uyma
zorunluğu belirtilmiştir.
Bölge adliye mahkemesi hâkiminin reddine
ilişkin istemin reddi konusundaki bölge adliye mahkemesi kararının Yargıtay
tarafından bozulması veya ret isteminin kabulüne ilişkin kararın onanması
halinde, ret sebebinin doğduğu tarihten itibaren reddedilen hâkimce yapılan ve
ret isteminde bulunan tarafça itiraz edilen esasa ilişkin işlemlerin, davaya
daha sonra bakacak bölge adliye mahkemesi tarafından iptal olunacağı
belirtilmiştir.
Madde 9. - Zabıt kâtiplerinin reddine
ilişkin kararların kesin olması esası benimsenerek davaların uzaması
önlenmiştir.
Madde 10. - Bölge adliye mahkemelerinin
kurulması nedeniyle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 48 inci maddesinde
değişiklik yapılması zorunlu olmuştur. Bunun sonucu olarak maddenin ikinci
fıkrasındaki “temyiz” ibaresi yerine “istinaf” ibaresi kullanılmıştır.
Bölge adliye mahkemelerinde kararın
bozulması değil, kaldırılması kararı verilmesi kuralı getirildiğinden, fıkranın
son cümlesinde de buna paralel olarak değişiklik yapılması gerekmiştir.
Madde 11. - Madde başta Anayasanın ve
uluslararası sözleşmelerin kabul ettiği bir esası tekrarlamakta ve adaletin
güvencesi olan duruşmanın açıklığını tanımlamaktadır. Açıklık, duruşmanın
herkese açık olması demektir; tabiî olarak maddî olanakların zorunlu kıldığı
haller saklıdır. Başka bir deyişle açıklık, mahkeme salonuna alabildiği kadar
kişinin, kabul koşullarına tâbi tutulmaksızın girebilmesi demektir. Herkese
açık olmak, bir kayda tâbi tutulmadan, mahkeme salonuna kişinin girebilmesi
anlamını taşır.
İkinci fıkra iki halde duruşmanın bir
kısmını veya tamamının kapalı yapılabilmesine olanak vermektedir.
1. Genel ahlak
2. Kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli
kılması gibi her iki halde de duruşmanın kapalı yapılmasına mahkemece karar
verilebilecektir.
Üçüncü fıkrada duruşmanın kapalı yapılması
konusundaki gerekçeli kararının açık duruşmada açıklanacağı düzenlenmiştir.
Dördüncü fıkrada kapalı duruşmalarda hazır
bulunabilecek kimseler ve bu konudaki yayın yasakları hakkındaki Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun 377 nci maddesine yollama yapılmaktadır.
Madde 12. - Bölge adliye mahkemelerinin
kurulması nedeniyle eski hale getirme istemlerinin ilk derece mahkemeleri
yanında bölge adliye mahkemelerine de yapılabilmesine olanak sağlanmıştır.
Madde 13. - Madde ile, adlî ara vermede
görülebilecek dava ve işlere ilişkin 176 ncı maddenin üçüncü ve son fıkrasında
değişiklik yapılmaktadır.
Maddenin üçüncü fıkrasına yapılan
değişiklikle, bölge adliye mahkemesine başvuru dilekçesi ile bu mahkemeye
verilmesi gereken diğer dilekçelerin adlî ara verme süresi içinde
gönderilebilmesine olanak sağlanmaktadır.
Maddenin son fıkrasında yapılan
değişiklikle de, bu madde hükmünün bölge adliye mahkemesi incelemelerinde de
uygulanmasına olanak verilmektedir.
Madde 14. - İlk itirazlar sonucu iptaline
karar verilen dilekçenin yerine yeni bir dilekçe verilmesinin veya görevsizlik
ya da yetkisizlik kararı verilmesi üzerine davacının karşı tarafa görevli veya
yetkili mahkemede tebligat yaptırmasının zorunlu olduğu hallerde, yeniden
dilekçe verilmesi veya yeniden çağrı kâğıdı tebliğ ettirilmesi için bu
işlemlerin başlangıcı ile süresini belirleyen 193 üncü maddenin üçüncü fıkrasında
yapılan değişiklikle, bu hallerde kararın kesinleşmesi tarihinden başlayarak on
gün içinde maddenin birinci ve ikinci fıkrasında belirlenen işlemlerin
yapılması esası getirilmiştir.
Madde 15. - Maddeyle günümüzün ekonomik ve
malî koşulları göz önünde tutularak senetle ispata ilişkin kırkmilyon liralık
parasal sınır ikiyüzmilyon liraya yükseltilmiştir.
Madde 16. - Madde ile, 4709 sayılı Kanunla
Anayasanın 40 ıncı maddesinde yapılan değişiklikle “Devlet, işlemlerinde ilgili
kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini
belirlemek zorundadır.” hükmü getirilmiş olduğundan, bu hükme uygulama
kabiliyeti kazandırmak amacıyla 388 inci maddenin (4) numaralı bendinde
değişiklik yapılarak kanun yoluna başvuru süresine yer verilmiştir.
Madde 17. - Madde ile, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun Üçüncü Bap başlığı “Kanun Yolları” olarak değiştirilmiş,
istinafa ilişkin hükümler Birinci Fasılda toplanmış bu doğrultuda Birinci Fasıl
başlığı “İstinaf” olarak değiştirilerek Kanuna yeni bir fasıl eklenmiştir.
Madde 426/A - İlk derece mahkemelerinin
sadece nihaî kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilme esası benimsenmiş;
ara kararlarına karşı ise bölge adliye mahkemesine başvuru olanağı
tanınmamıştır. Nihaî kararların miktar veya değeri Kanunda belirtilen
beşyüzmilyon liranın altında ise, bu nihaî kararlara karşı istinaf yoluna
başvurulamayacaktır. Alacağın bir kısmı dava edilmiş ise, bu sınır, alacağın
tamamına göre belirlenecek, geri kalan kısmının taraflar arasında çekişmeli
olup olmaması önem arzetmeyecektir.
İstinaf yoluna başvuran taraf açısından bu
sınır, davada ileri sürdüğü istemin kabul edilmeyen bölümüne göre
belirlenecektir.
Diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya
Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olan ve bölge adliye mahkemelerinin
görev alanına giren nihaî kararlara karşı, istinaf yoluna gidilebilecektir.
Böylece, diğer kanunlarda mevcut hükümler bakımından söz konusu olabilecek
duraksamalar giderilmek istenilmiştir.
Madde 426/B - İstinaf dilekçesinin içeriği
düzenlenmiştir.
İstinaf yoluna başvurma dilekçeyle
yapılır. Dilekçe, başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı ve
adreslerine ilişkin bilgilerle, varsa yasal temsilci ve vekillerinin adı,
soyadı ve adresleri, kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile
sayısı, tebliğ tarihi, kararın özeti, başvuru sebepleri ve gerekçesi, istem
sonucu ile başvuranın veya varsa yasal temsilci yahut vekilinin imzasını
içerir. Ayrıca dilekçeye karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir. İstinaf
yoluna başvuru ile nihaî kararın yeniden incelenmesi amaçlandığından, özellikle
“kararın özeti” ile “başvuru sebepleri ve gerekçesi” başvuru dilekçesinde yer
almalıdır.
Son fıkrada, istinaf dilekçesinin yukarıda
belirtilen hususları içermemesi durumunda başvurunun sonucuna ilişkin hükümlere
yer verilmiştir. Dilekçe, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı
yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıyorsa başvuru reddedilmeyip, 426/O
maddesi çerçevesinde gerekli incelemenin yapılması öngörülmüştür. Bununla,
istinaf dilekçesindeki bir usul eksikliği sebebiyle hak kaybının önlenmesi
amaçlanmıştır.
Madde 426/C - İstinaf dilekçesinin
verilmesine ilişkin usul düzenlenmiş olup, istinaf dilekçesinin, kararı veren
mahkemeye ya da kararı veren mahkeme dışında başka bir yer mahkemesine de
verilebileceği; verilen istinaf dilekçesinin o mahkeme bölge adliye mahkemesi
başvuru defterine kaydolunarak başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verileceği
öngörülmüştür.
İstinaf dilekçesinin kararı veren
mahkemeden başka bir mahkemeye verilmesi durumunda, istinaf dilekçesi, mahkeme
tarafından bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunduktan sonra kararı
veren mahkemeye örnekleri ve varsa ekleriyle birlikte gönderilir ve durum
derhâl mahkemesine bildirilir. “Bu durum derhâl mahkemesine bildirilir.”
ifadesinden maksat, istinaf dilekçesinin kararı veren mahkemeye gönderilmesi
nedeniyle yargılamadaki gecikmelerin ve bundan kaynaklanan hak kayıplarının
önlenmesidir.
İstinaf yoluna başvurma tarihi konusunda
178 inci madde hükmü uygulanacaktır.
Ayrıca, kararı veren mahkemenin, istinaf
dilekçesinde gösterilen daire ile bağlı kalmadan dosyayı yetkili bölge adliye
mahkemesine göndereceği vurgulanmaktadır.
Madde 426/D - İstinaf yoluna başvuruda
harç ve giderlerin yatırılmasına ilişkin esaslar düzenlenmektedir. Buna göre,
istinaf yoluna başvuruda bulunan, dilekçeyi verirken, tebliğ giderleri de dahil
olmak üzere gerekli harç ve giderleri ödemek zorundadır. Bunların eksik
ödenmesi halinde kararı veren mahkemece yedi günlük kesin süre verilmesi, eksik
ödemenin bu süre içinde tamamlanmaması halinde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı
hususunun başvurana yazılı olarak bildirilmesi esası benimsenmiştir. Bu
bildirime rağmen yedi günlük kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı
takdirde istinaf yoluna başvurulmamış sayılır. Bu yükümlülüğe uymamanın
sonucunu belirlemek başvuruya konu teşkil eden kararı vermiş olan ilk derece
mahkemesine aittir. Başvurunun yapılmamış sayılmasına ilişkin karara karşı
istinaf yoluna başvurulursa, 426/F maddesinin ikinci fıkrası kıyas yoluyla
uygulanacaktır.
Madde 426/E - İstinaf yoluna başvuru
süresi otuz gün olarak kabul edilmiştir. Bunun nedeni istinaf yoluna başvuruda
bulunan tarafın istemlerini dilekçesinde eksiksiz gösterebilmesidir. Çünkü
bölge adliye mahkemesi, başvuranın istemiyle bağlı olarak inceleme yapabilecek,
tarafların istemleri dışında, kendiliğinden incelemesi gereken haller hariç bir
inceleme yapamayacaktır. Bu istemlerin tam ve eksiksiz olarak hazırlanabilmesi
için başvuru süresi, diğer sürelere nazaran, gösterdiği özellik nedeniyle uzun
tutulmuştur. İstinaf yoluna başvuru süresinin ilamın usulen taraflardan her
birine tebliğiyle işlemeye başlayacağı belirtilmiş, istinaf yoluna başvuru
süresine ilişkin özel kanun hükümleri de saklı tutulmuştur.
Madde 426/F - İstinaf dilekçesinin reddi
ile bu ret kararına karış istinaf yoluna başvuru esasları düzenlenmiştir. Buna
göre, istinaf yoluna başvurunun yasal süre geçtikten sonra yapılması veya kesin
olan bir karara ilişkin olması halinde istinaf dilekçesinin reddedilmesi ve bu
ret kararının yatırılan giderlerden karşılanmak suretiyle ilgiliye tebliğ
edilmesine ilişkin hüküm getirilmiştir.
Bu ret kararına karşı ilgiliye yedi gün
içinde istinaf yoluna başvurma hakkı tanınmakta, süresinde başvuru yapıldığı ve
gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya kararı veren mahkemece yetkili
bölge adliye mahkemesine gönderilmektedir. Bölge adliye mahkemesi istinaf
dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmediği takdirde, yeniden dilekçe
verilmesine gerek kalmaksızın, ilk istinaf dilekçesine göre inceleme
yapacaktır.
Madde 426/G - İstinaf dilekçesinin kararı
veren mahkemece karşı tarafa tebliğ olunacağı, karşı tarafın da tebliğden
başlayarak onbeş gün içinde cevap dilekçesini vereceği, kararı veren mahkemenin
dilekçeler verildikten veya bunun için belirlenen süreler geçtikten sonra
dosyayı dizi listesine bağlı olarak yetkili bölge adliye mahkemesine
göndereceğine ilişkin hükümler getirilmiştir.
Madde 426/H - İstinaf dilekçesi kendisine
tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş
olsa bile süresi içinde cevap vermekle yetinmeyip bu cevap dilekçesiyle kendine
özgü nedenler ileri sürerek istinaf yoluna başvurabilir. Bu başvuru asıl
başvuruya bağımlı bir istinaf yolu başvurusudur. Bu nedenle katılma yolu ile
istinaf yoluna başvuru, asıl başvuran tarafa başvurusundan feragat eder veya
istemi esasa girilmeden önce reddedilirse, hüküm doğurmaz. Çünkü kural olarak
asıl istem incelenmezse, ona bağlı olan istemin de incelenmemesi gerekir. Fakat
istinaf yoluna başvuran tarafın istemi esasa girildikten sonra reddedilirse, bu
durum katılan tarafın isteminin incelenmesine engel olmaz. Bunun gibi, taraflar
bölge adliye mahkemesindeki uyuşmazlığı sona erdirirlerse, katıma yolu ile
istinaf yoluna başvuru da etkisini kaybeder. Asıl istinaf yoluna başvuru
isteminin esasına girilip inceleme yapılmadan, katılan tarafın istemi hakkında
bir inceleme yapılamaz.
Madde 426/İ - İstinaf yoluna başvurma
hakkından feragat edilmesi ve feragatın sonuçları düzenlenmiştir. Buna göre,
ilk derece mahkemesinde görülmüş olan davanın taraflarının istinaf yoluna
başvurma hakkından feragat edebilmeleri için ilâmın kendilerine tebliğ edilmiş
olması koşulu öngörülmüştür. Böylece, bir hak doğmadan ondan feragat
edilemeyeceği kabul edilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrası ile, feragat
üzerine ilk derece mahkemesinin veya bölge adliye mahkemesinin başvuru
dilekçesinin ya da başvurunun reddine karar vereceği konusu, duraksamaya yer
vermeyecek biçimde hükme bağlanmıştır.
Madde 426/J - İstinaf yoluna başvurmanın
ilk derece mahkemesi kararı üzerindeki etkisi düzenlenmiştir. Madde esas
itibarıyla yürürlükteki sistemde temyiz yoluna başvurulmasının hükmün icrası
üzerindeki etkisini istinaf yolu bakımından ve aynı anlayışla düzenlemektedir.
Buna göre, Türk yargılama sisteminde hukuk mahkemeleri kararlarına karşı
istinaf yoluna başvurulması, ilk derece mahkemesi kararının icra edilebilir
niteliğini ortadan kaldırmamaktadır. Başka bir deyişle, ilk derece mahkemesi
kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş olması ilke olarak kararın icrasını
durdurmayacaktır. Böylece, getirilen düzenlemeyle, hem mevcut sistemimizdeki
ilk derece mahkeme kararlarının kesinleşmeden icra edilebilmesine ilişkin ilke
korunmakta, hem de istinaf yoluna başvurulmasının kendiliğinden hakkın yerine
getirilmesini geciktirici bir etki doğurması önlenmektedir.
Maddenin birinci fıkrasının ikinci
cümlesinde İcra ve İflâs Kanununun 36 ncı maddesine yapılan yollamayla, istinaf
yoluna başvurulması nedeniyle icranın geri bırakılmasına karar verme yetkisi,
tek dereceli sistemde temyiz yoluna başvurulmasında olduğu gibi, bölge adliye
mahkemesine tanınmıştır. Böylece, istinaf yoluna başvurulmasının bütünüyle
haksız olduğunun anlaşıldığı durumlarda icranın geri bırakılması isteminin
reddedilmesi olanağı bölge adliye mahkemesine verilmiştir. Buna karşılık,
birinci fıkranın son cümlesiyle, nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına
karar verilemeyeceğine ilişkin ilke muhafaza edilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında, kişiler ve
aile hukukuna, taşınmaz mala ve bunlar üzerindeki aynî haklara ilişkin
kararların kesinleşmedikçe icra edilemeyeceğine ilişkin ilkenin istinaf yolu
bakımından da geçerli olduğu vurgulanmaktadır.
Madde 426/K - Maddede istinaf başvurusunun
kötüniyetle yapılması durumunda bölge adliye mahkemesince 422 nci madde
hükümlerinin uygulanacağı belirtilerek kötüniyetle hareket eden tarafın bölge
adliye mahkemesince para cezasına mahkûm edileceği öngörülmüştür.
Madde 426/L - Bölge adliye mahkemesi hukuk
dairesine, dosya üzerinde yapılacak bir ön inceleme ile kolaylıkla tespit
edilebilecek bazı temel hususların eksikliği halinde, davanın süratle
sonuçlandırılması için, hemen gerekli kararı vermesine olanak tanınmak
istenmiştir. Dosyanın incelenmesinin başka bir dairenin iş alanına girmesi, ilk
derece mahkeme kararının kesin olması, istinaf yoluna başvurunun süresi içinde
yapılmamış olması ve asgarî başvuru şartlarının yerine getirilmemesi, örneğin
başvuru dilekçesinin başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları
taşımaması halleri zaten açıklanmaya muhtaç değildir. Kaldı ki bu hâllerden bir
kısmında, örneğin başvurunun yasal süre geçtikten sonra yapılması veya kesin
olan bir ilk derece mahkemesi kararına ilişkin olması durumunda, bunu ilk
derece mahkemesi de 426/F maddesi hükmü uyarınca göz önüne alarak başvuru
dilekçesini reddebilecektir. Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin başvuru
dilekçesinde hiç gösterilmemiş olması hâlinde ise, bölge adliye mahkemesi 426/O
maddesinin ikinci cümlesi uyarınca sadece kamu düzeni yönünden bir inceleme
yapıp gerekli kararı bu incelemenin sonucuna göre hemen verecektir.
Madde 426/M - Özellikle bazı önemli ve
klâsik usul eksikliklerinin mevcudiyeti hâlinde bölge adliye mahkemesine,
duruşma yapmadan davayı yeniden görmek üzere, dosyayı ilk derece mahkemesine
gönderme yetkisi tanınmıştır.
Yine yargılamanın süratlendirilmesi
düşüncesiyle, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun
olması yahut kanuna uymayan hususun duruşma yapılmaksızın giderilmesine olanak
bulunması veya karar esas yönünden doğru olmakla birlikte gerekçesinde hata
edilmiş olması ya da yargılamadaki eksikliğin duruşma yapılmaksızın
tamamlanacak nitelikte bulunması hâlinde, bölge adliye mahkemesinin duruşma
açmadan gereken kararı vermesi olanağı sağlanmaktadır.
Madde 426/N - Burada “inceleme” sözcüğü
ile kastedilen; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu anlamında tahkikattır. Madde,
bu anlamda incelenen konunun önemine ve kapsamına göre, incelemenin bizzat
bölge adliye mahkemesi heyeti tarafından yapılmasına veya heyetçe
görevlendirilecek bir üye tarafından yürütülmesine olanak sağlanmaktadır.
Bölge adliye mahkemeleri birden fazla ili
kapsayan belirli bölgelerde kurulacaktır. Böyle olunca, ortaya çıkan sorun;
keşif, bilirkişi incelemesi, tanık dinlenmesi gibi mahallinde yapılması gereken
işlemlerde, işlemin yapılacağı yerin, bölge adliye mahkemesinin yargı
çevresinde bulunmakla beraber onun faaliyet gösterdiği il merkezinde olmaması
hâlinde ne gibi bir yöntem izleneceğidir. Nitekim, bölge adliye mahkemelerine yöneltilen
eleştirilerin en başında bu gibi hâllerde bölge adliye mahkemesinin bu
işlemleri heyet olarak veya naip üye tayin ederek yapmasının çok büyük zaman ve
emek kaybına neden olacağıdır. Oysa, hâlen sadece ilk derece mahkemeleri
arasında uygulanabilen istinabe özde, bu tür ihtiyaçlara cevap vermek için
ihdas edilmiştir. İstinabenin bölge adliye mahkemeleri nezdinde de
uygulanabilmesine olanak tanımak suretiyle, bu mahkemelerin birden fazla ili
kapsayan bir yargı çevresine sahip olmalarından doğabilecek güçlükler
kolaylıkla aşılabilecektir. Böylece, bir bölge adliye mahkemesi kendi yargı
çevresi içindeki işlemler için aynı yargı çevresindeki bir ilk derece
mahkemesini istinabe edebileceği gibi başka bir bölge adliye mahkemesi veya
başka bir bölge adliye mahkemesinin yargı çevresinde kalan ilk derece
mahkemesini doğrudan istinabe edebilecektir.
Madde 426/O - Bölge adliye mahkemesi,
incelemesini istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapacaktır.
Temyiz incelemesinden farklı olarak, bölge adliye mahkemesinde yapılacak
incelemede tarafların ileri sürdüğü sebeplerle bağlı kalınmasının nedeni, bölge
adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesinin kararının kanuna aykırılığını
tespit etmesi hâlinde, çoğu zaman yeniden yargılama yaparak yeni bir karar verebilmesidir.
Bununla beraber, kamu düzenini
ilgilendiren hususlarda bölge adliye mahkemesi istemle bağlı olmaksızın re’sen
inceleme yapar. Örneğin, kamu düzenini ilgilendiren görev kuralına aykırılık
bölge adliye mahkemesince re’sen incelenir. Yine dava şartlarının var olup
olmadığı bölge adliye mahkemesince re’sen araştırılır. Bunun gibi, re’sen
araştırma ilkesinin geçerli olduğu davalarda bölge adliye mahkemesi tarafların
istemiyle bağlı olmaksızın ilk derece mahkemesinin kararını inceler.
Madde 426/P - Bölge adliye mahkemesince,
duruşma yapılmadan verilecek kararlara ilişkin 426/M maddesinde belirtilen
hâller dışında, ilk derece mahkemesi kararının duruşmalı olarak inceleneceği
esası getirilmiştir. Duruşma yapılmasına karar verilmesi halinde duruşma günü
taraflar tebliğ edilerek tarafların duruşmaya katılmalarının sağlanacağı
belirtilmektedir.
Madde 426/R - Bölge adliye mahkemesinde
gerektiğinde tahkikat (soruşturma) yapılabilse de, ilk derece mahkemelerinden
farklı olarak, karşılık dava açılamaz, davaya katılma isteminde bulunulamaz,
davanın ıslahı ve 45 inci maddenin birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere
davaların birleştirilmesi istenemez, bölge adliye mahkemesince re’sen gözönünde
tutulacaklar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve
savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz ve bölge adliye mahkemesi
için yetki sözleşmesi yapılamaz.
Bölge adliye mahkemesinin ilk derece
mahkemesi olarak davaya baktığı sınırlı hâller dışında, bu mahkemeye doğrudan
dava açılamayacağından karşılık dava da açılamayacaktır. Davaya katılma, hakkı
veya borcu bir davanın sonucuna bağlı olan üçüncü kişinin taraflardan birisine
katılması ve ona yardım etmesi olduğundan, müessese niteliği itibarıyla ancak
ilk derece mahkemesinde yarar sağlayacağı öngörülerek bölge adliye mahkemesinde
davaya katılma olanağı tanınmamıştır. Bölge adliye mahkemesi ancak ilk derece
mahkemesince karara bağlanan davalara bakabileceğinden, başka ilk derece
mahkemesinde henüz karara bağlanmamış dava ile birleştirme söz konusu olamayacak,
bölge adliye mahkemesinde davaların birleştirilmesi istenemeyecektir. Bölge
adliye mahkemelerinin yetkisi kamu düzeni ile ilgili olduğundan, bu konuda
yetki sözleşmesi yapılamayacaktır. Islah ilk derece mahkemesinde hüküm ifade
edeceğinden, bölge adliye mahkemesinde ıslah kabul edilmemiş, buna uygun
olarak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların karşı
tarafın muvafakatiyle dahi bölge adliye mahkemesinde ileri sürülememesi esası
benimsenmiştir. Bölge adliye mahkemesi iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve
genişletilmesi yasağına aykırılığı kendiliğinden gözetecektir. Tarafların ilk
derece mahkemesinde usulüne uygun olarak ileri sürmediği deliller de bölge
adliye mahkemesinde incelenemeyecektir. Ancak ilk derece mahkemesinde usulüne
uygun olarak ileri sürüldüğü hâlde, haksız olarak reddedilip incelenmeyen veya
ilk derece mahkemesinde mücbir bir sebeple gösterilebilme olanağı bulunmayan ya
da tarafın geç ileri sürmesinde bir kusurun bulunmadığı deliller bölge adliye
mahkemesinde incelenebilecektir. Bunun gibi, bölge adliye mahkemesince
kendiliğinden incelenecek hususlar, şüphesiz taraflarca da ileri
sürülebilecektir.
Madde 426/S - Bölge adliye mahkemesinde
yapılacak duruşma için taraflara gönderilecek çağrı kâğıtlarında nerede ve ne
zaman hazır bulunmaları gerektiği, duruşmada hazır bulunmadıkları takdirde
tahkikatın yolluklarında yapılarak karar verileceği bildirilir. Bölge adliye
mahkemesine başvuran tarafa gönderilecek çağrı kâğıdında, yapılacak tahkikatla
ilgili olarak belirlenen gideri duruşma gününe kadar yatırması istenir. Bu
giderler, daha sonra yapılacak tebligatlar da düşünülerek yeteri kadar avans
olarak alınmalıdır. Bunun amacı tahkikatın, gerekli olan giderler sebebiyle
gecikmesini önlemek ve olabildiğince çabuk sonuçlanmasını sağlamaktır.
Başvuranın kabul edilebilir bir mazereti
varsa, bunu süresi içinde bölge adliye mahkemesine bildirdiği takdirde, bu
mazereti kabul edilirse, giderlerini yatırmak şartıyla, yeni bir duruşma günü
belirlenerek taraflara tebliği edilir.
Başvuran, kendisine usulüne uygun olarak
tebligat yapıldığı halde duruşmaya gelmezse ve kabul edilebilir bir mazeret de
bildirmezse ya da gerekli avansı süresi içinde yatırmazsa, inceleme dosya
üzerinden yapılarak mevcut durumuna göre karar verilir. Ancak, öngörülen
tahkikat yapılmaksızın karar verilemiyorsa, başvuru reddedilir.
Madde 426/T - Bölge adliye mahkemesi kararlarının içeriğine ilişkin bu maddede
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun asliye hukuk mahkemeleri tarafından verilen
kararların içeriğine ilişkin 388 inci maddesi ile paralellik sağlanmış, ancak
istinaf yolunun özellikleri göz önüne alınarak bazı değişiklikler yapılmıştır.
4709 sayılı Kanunla Anayasanın 40 ıncı maddesinde yapılan değişiklik göz önünde
bulundurularak maddenin (7) numaralı bendinde, kanun yoluna başvuru süresinin
kararda gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Madde 426/U - Bu Fasılda aksi belirtilmediği takdirde bölge adliye mahkemesi,
ilk derece mahkemesinin kararını inceledikten sonra duruşma yapılmasına karar
verirse, bundan sonraki incelemesini, ilk derece mahkemesinde uygulanmış olan
yargılama usulüne göre yapacaktır. Örneğin ilk derece mahkemesinde yazılı
yargılama usulü uygulanmış ise, bölge adliye mahkemesinde de yeniden yapılacak
incelemede yazılı yargılama usulü uygulanacaktır.
Madde 426/V - Madde, olağanüstü bir kanun yolu olarak karar düzeltme usulünü
düzenlemektedir. Karar düzeltme, bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin 428
inci maddesinde yazılı kararlarında bulunabilecek hataların giderilebilmesi
için kabul edilmiştir.
Bu kurum olağanüstü bir kanun yolu
oluşturduğundan, ancak istinaf sebebi olarak bildirilen ve esasa etkili
olabilecek bir hususun inceleme dışı bırakılması gibi önemli maddî hatalarla
sınırlı biçimde bu yola başvurulabilecektir.
Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesinin
istinaf başvurusu üzerine verdiği kararlarda hükmün ve kararın özüne ve
niteliğine doğrudan doğruya etkili olmak üzere istinaf dilekçesinde belirtilmiş
bir hususun göz önüne alınmayarak değinilmemiş olması hâliyle sınırlı olarak
karar düzeltme yoluna gidilebilecektir.
İlgililer, bölge adliye mahkemesi hukuk
dairesinin 428 inci maddesinde yazılı kararlarına karşı onbeş gün içinde,
kararı vermiş bulunan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesinden karar düzeltme
isteminde bulunabilirler.
Karar düzeltme istemi bölge adliye
mahkemesi hukuk dairesince reddedilirse bir daha bu yola başvurulamaz.
Madde 18.- Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununa bu Kanunla istinafa ilişkin 426/A ilâ 426/V maddeleri eklenerek
Birinci fasıl başlığı “istinaf” olarak değiştirildiğinden, 426/V maddesinden
sonra gelmek üzere “Temyiz” ibaresini taşıyan İkinci Fasıl başlığı eklenmiş,
mevcut İkinci ve Üçüncü Fasıl numaraları Üçüncü ve Dördüncü Fasıl olarak
değiştirilmiş, Kanunun 427 ilâ 439 uncu maddeleri yeniden düzenlenmiştir.
Madde 427.- Maddede bölge adliye
mahkemesinin hukuk dairelerini hangi kararlarına karşı temyiz yoluna
gidilebileceğine ilişkin genel kural düzenlenmiş, bu genel kuralın istisnaları
ise “temyiz edilemeyen kararlar” başlığı altında 428 inci maddede
belirtilmiştir. Maddede, halen mevcut duruma paralel olarak, davada haklı
çıkmış olan tarafa da, hukuki yararı bulunmak koşuluyla, temyiz yoluna başvurma
olanağı tanınmıştır.
Hakem kararlarına karşı istinaf yoluna
gidilemez. Hakem kararlarına karşı istinaf yoluna gidilmesi tahkim
yargılamasının niteliği ile bağdaşmayacağından, bu kararlara karşı doğrudan
temyiz yolu kabul edilmiştir. Çünkü bölge adliye mahkemelerinin yargılama yapıp
yeni bir karar verme yetkisi hakem kararları hakkında geçerli olamayacağından,
başka bir ifade ile, bölge adliye mahkemesi hakem kararının yerine yeni bir
karar veremeyeceğinden hakem kararlarına karşı doğrudan temyiz yoluna
başvurulacağı belirtilmiştir.
Madde 428.- Maddede dava konusu olayın iki
dereceli yargılamadan geçmiş bulunduğu göz önüne alınarak, bölge adliye
mahkemesinin bazı kararlarına karşı temyiz yoluna gidilemeyeceği öngörülmüş ve
böylece Yargıtayın iş yükünün hafifletilmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda miktar
sınırlaması iki milyar lira olarak tespit edilmiştir. Öte yandan, genel olarak
sulh hukuk mahkemesi kararları da temyiz edilemeyen kararlar olarak kabul
edilmiştir. Keza çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar bakımından da, iki
dereceli yargılamanın yeterli güvence teşkil ettiği mülahazasıyla, bu işlerde verilen
kararlara karşı temyiz yolu kapatılmıştır. Aynı şekilde, nüfus kayıtlarının
düzeltilmesine ilişkin davalar yönünden de iki dereceli bir yargılamanın
yapılmış olması yeterli görülmüş, ancak önemine binaen irs ve soybağına ilişkin
sonuçlar doğuran davalarda temyiz yoluna gidilebilmesine olanak tanınmıştır.
Madde 429.- İlk derece mahkemelerinin ve
bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin kesin olarak verdikleri kararlarla,
istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlara karşı,
yürürlükteki hukuka aykırı oldukları ileri sürülerek Adalet Bakanlığı veya
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna
başvurulabileceği belirtilmiştir.
Karar verilirken yürürlükteki hukukun
yanlış uygulanması her an için söz konusu olabilir. Kanun yararına temyiz,
yanlışlık tespit edilip daha sonra benzer işlemlerden kaçınmak için kabul
edilen bir sistemdir. Yargıtay, yaptığı incelemede uygulamanın yanlış olduğu
sonucuna ulaşırsa, kararı kanun yararına bozacaktır. Kanun yararına bozma
istemi kabul edilir ve bozma kararı verilirse, bu bozma, kararın hukuki
sonuçlarını ortadan kaldırmayacaktır. Yargıtayca bozma kararının Adalet
Bakanlığına gönderileceği ve Bakanlıkça, uygulamanın yurdun her yerinde aynı
doğrultuda yapılmasını sağlamak amacıyla kararın Resmî Gazetede yayımlanmasının
sağlanması öngörülmüştür.
Madde 430.- Bu maddede, temyiz
dilekçesinde bulunması gereken hususlar dokuz bent hâlinde sayılmıştır. Temyiz
dilekçesinde öncelikle tarafların varsa, yasal temsilci ve vekillerinin adı,
soyadı ve adresleri yazılacaktır. Bundan başka, temyiz edilen karar bölge
adliye mahkemesi tarafından verilmişse, bölge adliye mahkemesinin hangi hukuk
dairesinden verildiği ve kararın tarih ve sayısı belirtilecektir. Buna
karşılık, başvurulan karar ilk derece mahkemesince verilen yeni karar veya
direnme kararına karşı temyizde direnme kararı ise bu kararın hangi mahkemeye
ait olduğu, tarihi ve sayısı yazılacaktır.
Ayrıca, ilâmın taraflara tebliğ edildiği
tarih, kararın özeti, temyiz sebepleri ve gerekçesi ile duruşma isteniyorsa bu
yöndeki istem temyiz dilekçesinde yer almalıdır. Son olarak, temyiz eden veya
varsa yasal temsilci ya da vekilin imzası dilekçede bulunmalıdır.
Temyiz dilekçesinde dokuz bent olarak
sayılmış bulunan bu kayıtlar, temyiz dilekçesinin zorunlu unsurları değildir.
Temyiz dilekçesinde bulunması gereken zorunlu unsurlar; temyiz edenin kimliği,
imzası ve temyiz olunan kararın hangi karar olduğudur. Bu kayıtlar mevcutsa
temyiz dilekçesi kabul edilerek temyiz incelemesi yapılacaktır.
Madde 431.- Madde ile, temyiz dilekçesinin
verilmesi düzenlenmiştir.
Temyiz dilekçesi; kararı veren bölge
adliye mahkemesi hukuk dairesine, bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi
kararının Yargıtayca bozulması sonucu yeniden hüküm veren ilk derece
mahkemesine, kararı temyiz eden kişinin bulunduğu yerdeki bölge adliye
mahkemesi hukuk dairesine veya kararı temyiz eden kişinin bulunduğu yerdeki ilk
derece mahkemesine verilebilecektir.
Temyiz dilekçesi kararı veren bölge adliye
mahkemesi ya da ilk derece mahkemesi yerine, bir başka yerdeki bölge adliye
mahkemesi ya da ilk derece mahkemesine verilirse, kararının temyiz edildiği
derhâl kararı temyiz edilen mahkemeye bildirilecektir.
Temyiz dilekçesi; temyiz defterine
kaydedilerek temyiz edene ücretsiz bir alındı belgesi verilecektir.
Madde 432.- İstinaf yoluna başvuruya
ilişkin olan ve başvuru dilekçesinin verilmesi, harç ve giderlerin yatırılması,
başvuru süresi, başvuru dilekçesinin reddi, başvuru dilekçesine cevap, katılma
yolu ile başvuru, başvuru hakkında feragat ve ön inceleme başlığını taşıyan
hükümler, temyiz yoluna başvuru hâlinde de uygulanır. Böylece, usul birliğini
sağlamak ve gereksiz tekrardan kaçınmak amacıyla, Kanunun 426/C ilâ 426/İ ve
426/L maddeleri hükümlerini kıyas yoluyla temyiz yolunda da uygulanması kabul
edilmiştir.
Madde 433.- Bu maddede, temyiz yoluna
başvurunun, kararın yerine getirilmesine (icrasına) etkisi düzenlenmiştir.
Bir karara karşı temyiz yoluna başvurulmuş
olması, kural olarak onun yerine getirilmesini (icraya konulmasını; İcra ve
İflâs Kanunu madde 24 ve devamı) durdurmaz. Yani kural olarak, kararın
kesinleşmemiş olması, kararın yerine getirilmesini önlemez. Öteden beri gerek
usul ve gerekse icra ve iflâs hukukumuzda benimsenmiş olan bu ilke, maddenin
ilk fıkrasının birinci cümlesinde açıkça ifade edilmiştir.
Her ne kadar kararın temyiz edilmesi, onun
yerine getirilmesini durdurmazsa da, İcra ve İflâs Kanununun 36 ncı maddesinde
öngörüldüğü üzere, kararı temyiz eden borçlu, teminat göstermek suretiyle bölge
adliye mahkemesi veya Yargıtaydan “icranın geri bırakılması (tehiri icra)
kararı” getirebilir. Bu suretle borçlu, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtayca
verilecek karara kadar, kararın yerine getirilmesini durdurmuş olur. Bu husus,
maddenin ilk fıkrasının ikinci cümlesinde belirtilmiştir.
Hukukumuzda eskiden beri bazı kararların
kesinleşmedikçe yerine getirilmemesi de (icraya konulmaması) benimsenmiş bir
ilkedir (örneğin, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 34,
Sayıştay Kanununun 64, İdarî Yargılama Usulü Kanununun 52, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 536 ncı maddesinde olduğu gibi).
Bu düzenlemeye sadık kalınarak, maddede
değişiklik yapılmadan, kişiler ve (nafaka kararları hariç) aile hukukuna,
taşınmaz mala ve bununla ilgili aynî haklara ilişkin kararların kesinleşmedikçe
yerine getirilemeyeceği, maddenin ikinci fıkrasında açıklanmıştır.
Madde 434. - Maddede, davanın açılmasında
ve istinaf yoluna başvuruda olduğu gibi, temyiz isteminde de kötüniyetle
hareket eden tarafın Yargıtayca para cezasına mahkûm edileceği hususu
belirtilmektedir.
Madde 435. - Maddede, temyiz incelemesinin
kapsamı belirtilmekte, ayrıca bu incelemenin kural olarak dosya üzerinden
yapılacağı vurgulandıktan sonra, hangi hâllerde duruşmalı olarak yapılabileceği
hükme bağlanmaktadır.
Diğer taraftan, maddede, temyiz
incelemesinin duruşmalı olarak yapılması durumunda, tarafların duruşmaya nasıl
çağrılacakları, duruşmanın yöntemi ile kararın nasıl verileceği konuları da
düzenlenmektedir.
Madde 436. - Madde ile, temyiz incelemesi
sonunda verilecek onama kararlarının da, Anayasanın 141 inci maddesinin üçüncü
fıkrasındaki hükme uygun olarak, gerekçeli olacaklarına işaret edilmekte; bunun
yanında, uygulamada “düzelterek onama” olarak bilinen işlemin esas ve şartları
düzenlenmektedir.
Maddede ayrıca, düzeltme işleminin,
tarafların kimliklerine ait yanlışlıklarla, yazı, hesap veya diğer açık ifade
yanlışlıklarına ve bu arada kararın doğru bulunmayan gerekçesine de
uygulanacağı hükme bağlanmaktadır.
Madde 437. - Maddede, Yargıtayın hangi
sebeplerden dolayı temyiz olunan kararı bozacağı düzenlenmekte ve bozma
kararının gerekçeli olacağı belirtilmektedir.
Yargıtay, hukukun veya taraflar arasındaki
sözleşmenin yanlış uygulanması, dava şartlarına aykırılık bulunması, taraflardan
birinin davasını ispat için dayandığı delillerin yasal bir sebep olmadan kabul
edilmemesi, karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikleri bulunması
durumunda temyiz olunan kararı kısmen veya tamamen bozabilir.
Ayrıca maddede, temyiz incelemesi sonunda
Yargıtayca bozma sebeplerinin tespit edilmesi hâlinde, hükmün kısmen veya
tamamen bozulabileceği ifade edilmektedir. Bozma sebebi nispî nitelikte ise,
tespit edilen bozma sebebinin hükmü etkilemesi gerekir. Nitekim karara etki
eden yargılama hatası veya eksikliklerin mevcut olması hâlinde, bunların bozma
sebebi sayılabilmesi için, ayrıca hükmün sonucunu etkilemiş olmaları
gerekmektedir. Buna karşılık, dava şartlarının bulunmaması veya taraflardan
birinin iddiasını ispat için dayandığı delillerin yasal bir neden olmaksızın
kabul edilmemesi hâlinde, bu bozma sebepleri mutlak bozma sebebi olup, ayrıca
hükmün sonucunu etkileyip etkilemediğinin araştırılması gerekli değildir.
Hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması ise hükmün
sonucunu etkileyecektir.
Madde 438. - Bu madde ile, Yargıtay
kararlarının tebliğine ilişkin usul düzenlenmiştir.
Yapılan değişiklik ile, Yargıtayın onama
veya onamaya karşı başvurulan karar düzeltme isteminin reddine ilişkin
kararlarının sonucunun bildirilmesi yerine, bozma kararları gibi taraflara
tebliği benimsenerek, Yargıtayın karar düzeltme yolu açık olan bozma kararları
ile onama veya onamaya karşı başvurulan karar düzeltme isteminin reddine
ilişkin kararların mahkeme yazı işleri müdürü tarafından derhâl taraflara
tebliğ edilmesi öngörülmektedir.
Yargıtaya başvuru dilekçesi verilirken
ödenmesi gerekli tebligat giderinin temyiz dilekçesi ile birlikte temyiz
isteminde bulunandan peşin alınacağı, ödenmemesi hâlinde 426/D maddesinin
uygulanacağı hükmü getirilmiştir.
Madde 439. - Bozmaya uyma veya direnme
kararlarına ilişkin bu maddede iki olasılık düzenlenmiştir. Birinci olarak,
bölge adliye mahkemesinin başvuruyu esastan reddi kararı üzerine, Yargıtayca
karar kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi öngörülmüştür.
Daha sonra ilk derece mahkemesinin Yargıtayın bozma kararı doğrultusunda karar
vermesi hâlinde, sadece temyiz yoluna başvuru olanağı tanınmıştır.
İkinci olasılıkta ise bölge adliye
mahkemesinin başvuruyu esastan reddetmeyip düzelterek yeniden veya yeniden esas
hakkında bir karar vermesi ve bu kararın Yargıtayca tamamen veya kısmen
bozularak dosyanın tekrar bölge adliye mahkemesine gönderilmesi
öngörülmektedir. Yine aynı maddede, bölge adliye mahkemesince Yargıtayın bozma
kararına uyulup uyulmayacağı yönünde bir karar verileceği, ilk derece mahkemesi
veya bölge adliye mahkemesinin direnme kararları üzerine incelemenin Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılacağı ve kararın bağlayıcı olacağı esası
benimsenmiştir.
Madde 19. - Maddeyle, karar düzeltme
yoluna gidilecek davalardaki parasal sınır “altıyüzmilyon” liradan “dörtmilyar”
liraya çakarılmış, bölge adliye mahkemelerinin kurulması nedeniyle aleyhine
karar düzeltme yoluna gidilemeyecek kararlar yeniden belirlenmiştir.
Madde 20. - Kanun yolu olarak istinaf ve
temyiz yolu öngörüldüğünden ve ilk derece mahkemelerince iadei muhakeme üzerine
verilen kararlara karşı istinaf yolu söz konusu olabileceğinden, iadeyi
muhakeme üzerine verilen kararların sadece temyiz olunabileceğine ilişkin olan
ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 452 nci maddesinde yer alan “Bu karar
ancak kabili temyizdir.” ibaresi “Bu karara karşı kanun yolları açıktır.”
olarak değiştirilmektedir.
Madde 21. - Maddeyle günümüzün ekonomik ve
malî koşulları göz önünde tutularak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 566 ncı
maddesinde düzenlenen sulh hukuk mahkemelerindeki taksim davalarında muhakeme
usulünün belirlenmesine ilişkin parasal sınır artırılmaktadır.
Madde 22. - Hâkimler hakkında açılacak
hukukî sorumluluk davalarında görevli mahkemeyi belirleyen 575 inci maddenin
ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle, ilk derece mahkemelerinde görev yapan
hâkimler hakkında açılacak tazminat davalarının bölge adliye mahkemesi hukuk
dairesinde; bölge adliye mahkemesi hâkimleri hakkında ise Yargıtayın ilgili
hukuk dairesinde incelenerek karara bağlanması esası benimsenmiştir.
Madde 23. - Bu madde ile, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununa ek 4 üncü madde eklenerek görev, kesin hüküm, istinaf,
temyiz, Yargıtayda duruşma, karar düzeltme, senetle ispata ve sulh
mahkemelerindeki taksim davalarında muhakeme usulünün belirlenmesine ilişkin
maddelerdeki parasal sınırların, ekonomik ve malî koşullarda meydana gelen
değişime uyum sağlaması için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci
maddesinde yer alan yeniden değerleme oranında her takvim yılı başından geçerli
olmak üzere artırılması ve bu şekilde belirlenen sınırların onmilyon lirayı
aşmayan kısımlarının dikkate alınmaması öngörülmektedir. Mahkemelerce bu
uygulama nedeniyle görevsizlik kararı verilemeyecektir. Ayrıca yapılan
değişiklikle, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere uygulanacak parasal
sınırlardaki artışların, artışın yürürlüğe girdiği tarihten önce ilk derece
mahkemelerince nihaî olarak karara bağlanmış davalar ile bölge adliye mahkemesi
kararı üzerine yeniden bakılan davalarda ve Yargıtayın bozma kararı üzerine
kararı bozulan mahkemece yeniden bakılan davalarda etkili olmaması bakımından
düzenleme yapılmaktadır.
Madde 24. - Maddede, yürürlükten kaldırılan
hüküm, madde ve ibare yer almaktadır.
Buna göre, istinaf yolunun kabulü
nedeniyle ve farklı bölge adliye mahkemelerinde görülmekte olan davaların
birleştirilmeleri yoluyla bölge adliye mahkemelerinin meşgul edilmesini
önleyerek yargılamanın hızla sonuçlandırılmasını sağlamak amacıyla, Kanunun 45
inci maddesinin son fıkrası hükmü, 442/A ilâ 444 üncü maddelerinde yer alan
konular Tasarının değişik maddelerinde yeniden düzenlendiğinden, bu maddeler ve
443 üncü madde ile bu maddeye atıf yapan 449 uncu maddede yer alan “443 üncü
madde mucibince” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.
Madde 25. - Maddeyle, Hukuk Usulü
Mahkemeleri Kanununda yapılan değişiklikler bakımından üç geçici madde
eklenmiştir.
Geçici Madde 1. - Hâlen görülmekte olan
davalar bakımından görev, kesin hüküm, temyiz, Yargıtayda duruşma, karar
düzeltme, senetle ispata ve sulh mahkemelerindeki taksim davalarında muhakeme
usulünün belirlenmesine ilişkin maddelerdeki parasal sınırlarda yapılan
değişiklikler nedeniyle mahkemelerce görevsizlik kararı verilmesini önlemek
bakımından, bu hükümlerin Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak
davalarda uygulanması öngörülmüştür.
Geçici Madde 2. - Maddeyle, bölge adliye
mahkemelerinin Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin
Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca
Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinde; Yargıtayda bulunan
davalar hakkında ne gibi işlemler yapılacağı belirtilmiştir. Maddeyle ayrıca,
Yargıtay hukuk daireleri ve Hukuk Genel Kurulu tarafından karara bağlanmış dava
dosyaları bakımından istinaf yoluna ilişkin hükümlerin uygulanmayacağı
belirtilmiş ve bu dava dosyaları hakkında mahkemelerin direnme veya yeniden
hüküm kurmak suretiyle verdikleri kararlar hakkında, Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun bu Kanunla yapılan değişiklikten önceki temyize ilişkin hükümleri
uyarınca yalnız temyiz yoluna başvurulabileceği hükme bağlanmıştır.
Geçici Madde 3. - Maddeyle, bölge adliye
mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar, Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanacağı
belirtilmiştir.
Madde 26. - Yürürlük maddesidir.
Madde 27. - Yürütme maddesidir.
Adalet Komisyonu Raporu
Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Adalet
Komisyonu 3.6.2003
Esas No. : 1/523
Karar No. : 27
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Başkanlığınızca 3.2.2003 tarihinde esas
komisyon olarak Komisyonumuza havale edilen ve Komisyonumuzun 6.3.2003 tarihli
12 nci birleşiminde Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek ile Adalet Bakanlığı
temsilcilerinin de katılmalarıyla görüşülen ve maddelerin ayrıntılı bir biçimde
incelenerek gerekli düzenleme ve değişikliklerin yapılması amacıyla alt
komisyona havale edilen "Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/523)", Komisyonumuzun 29.5.2003 tarihli 20 nci birleşiminde Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin'in, Adalet Bakanlığı,
Yargıtay Başkanlığı, Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı, Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi temsilcilerinin de
katılmalarıyla alt komisyonca hazırlanarak Komisyonumuza sunulan rapor ve metin
dikkate alınarak incelenip görüşülmüş, geneli üzerindeki görüşmelerin
tamamlanmasından sonra maddelerine geçilmesi oyçokluğu ile kabul edilmiştir.
Tasarının Komisyonumuzda değişikliğe
uğrayan maddeleri ve gerekçeleri sırasıyla aşağıda açıklanmıştır.
Tasarının 1 inci maddesiyle Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 8 inci maddesinin (1) numaralı bendinde yer alan ve ek 3
üncü maddesine göre "dörtyüzmilyon" olarak uygulanması öngörülen ve
Tasarıyla "iki milyar" liraya çıkarılan parasal sınır, az bulunarak
"üçmilyar"a çıkarılmıştır.
Tasarının 4 üncü maddesiyle Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 33 üncü maddesine eklenmesi öngörülen fıkranın son
cümlesi, dairenin toplantısını engelleyen toplu ret istemlerinin de dikkate
alınabilmesi amacıyla metinden çıkarılmıştır.
Tasarının 10 uncu maddesi ile Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 48 inci maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik
öngörülmektedir. Tasarının 426/R maddesinde bölge adliye mahkemesinde
yapılamayacak işlemler arasında Kanunun 45 inci maddesinin birinci fıkrasında
düzenlenen aynı mahkemede görülen davalar istisna tutularak, davaların
birleştirilemeyeceği belirtilmiş olup; bu istisna gereğince bölge adliye
mahkemelerine yapılacak istemler hakkında temyiz yoluna ancak hükümle birlikte
gidileceği ve bu hususun Yargıtay'da tek başına kararın bozulması nedeni teşkil
etmemesi amacıyla fıkra yeniden düzenlenmiş ve çerçeve madde bu doğrultuda
değiştirilmiştir.
Tasarının 15 inci maddesi ile Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 288 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 290
ıncı maddesinde yer alan ve ek 3 üncü maddesine göre "kırkmilyon"
olarak uygulanması öngörülen ve Tasarıyla "ikiyüzmilyon" liraya
yükseltilen parasal sınır, az bulunarak "üçyüzmilyon"a çıkarılmıştır.
Tasarının çerçeve 17 nci maddesiyle Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununa eklenmesi öngörülen 426/E maddesinde yer alan otuz
günlük istinaf yoluna başvuru süresi, onbeş güne indirilmiş ve fıkraya yapılan
ilave ile 427 nci maddede yapılan düzenlemeye paralel olarak 8.1.1943 tarihli
ve 4353 sayılı Kanuna tabi kamu kurumları hakkında bu sürenin otuz gün olduğu
hususuna açıklık getirilmiştir. Ayrıca aynı çerçeve madde ile eklenmesi
öngörülen 426/V maddesi istinaf mahkemelerinde karar düzeltme yolu kabul
edilmediği için madde metninden çıkarılmış ve çerçeve madde çıkarılan madde
doğrultusunda değiştirilmiştir.
Tasarının çerçeve 18 inci maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 428 inci maddesinde
yer alan "ikimilyar" liralık parasal sınırlar az bulunarak
"üçmilyar"a çıkarılmıştır.
Tasarının çerçeve 18 inci maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 435 inci maddesinin
ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan
"dörtmilyar" liralık duruşma sınırları "altımilyar"a
çıkarılmıştır.
Tasarının çerçeve 18 inci maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438 inci maddesinin
birinci fıkrası istinaf mahkemesinde karar düzeltme yoluna gidilmesi kabul
edilmediğinden bu düşünce doğrultusunda yeniden düzenlenmiştir.
Çerçeve 18 inci madde, maddede yer alan
426/V maddesi bu maddenin Tasarı metninden çıkarılması nedeniyle
"426/U" olarak değiştirilerek düzenlenmiştir.
Tasarının 19 uncu maddesi istinaf
mahkemelerinde karar düzeltme yoluna gidilmesi kabul edilmediğinden tasarı
metninden çıkarılmış ve madde numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.
Tasarının 20 nci maddesi 19 uncu madde
olarak aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 21 inci maddesinde yer alan
"ikimilyar" liralık parasal sınır diğer maddelerde yapılan
düzenlemelere paralel olarak "üçmilyar" liraya çıkarılmış ve 20 nci
madde olarak kabul edilmiştir.
Tasarının 22 nci maddesi 21 inci madde
olarak aynen kabul edilmiştir.
Tasarının çerçeve 23 üncü maddesiyle Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununa eklenmesi öngörülen Ek 4 üncü maddenin birinci
fıkrasında yer alan "karar düzeltme," ibaresi, istinaf mahkemelerinde
karar düzeltme yoluna gidilmesi kabul edilmediğinden fıkra metninden çıkarılmış
ve çerçeve 22 nci madde olarak kabul edilmiştir.
Tasarının 24 üncü maddesi yapılan yeni
düzenlemeler karşısında yürürlükten kaldırılması gereken maddeler dikkate
alınarak yeniden düzenlenmiş ve 23 üncü madde olarak kabul edilmiştir.
Tasarının çerçeve 25 inci maddesiyle Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununa eklenmesi öngörülen Geçici 1 inci maddede yer alan
"karar düzeltme," ibaresi
metinden çıkarılmış ve çerçeve 24 üncü madde olarak kabul edilmiştir.
Tasarının 26 ncı maddesi 25, 27 nci
maddesi 26 ncı madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Tasarının diğer maddeleri, Bakanlar
Kurulundan gelen şekli ile aynen kabul edilmiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun onayına sunulmak
üzere saygı ile arz olunur.
|
|
Başkan |
Başkanvekili |
Sözcü |
|
|
|
|
|
|
Köksal
Toptan |
Halil Özyolcu |
Ramazan Can |
|
|
|
|
|
|
Zonguldak |
Ağrı |
Kırıkkale |
|
|
|
|
|
|
|
(Toplantıya katılmadı) |
(Toplantıya katılmadı) |
|
|
|
|
|
|
Kâtip |
Üye |
Üye |
|
|
|
|
|
|
Hasan Kara |
Mehmet
Ziya Yergök |
Feridun
Fikret Baloğlu |
|
|
|
|
|
|
Kilis |
Adana |
Antalya |
|
|
|
|
|
|
(Toplantıya katılmadı) |
(Muhalifim, |
(Karşı oyumu sunacağım) |
|
|
muhalefet şerhi eklidir) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
|
|
|
Orhan
Yıldız |
Semiha
Öyüş |
Feridun
Ayvazoğlu |
|
|
|
|
|
|
Artvin |
Aydın |
Çorum |
|
|
|
|
|
|
|
|
(Yasaya muhalifim, |
|
|
|
|
|
|
|
|
muhalefet şerhi eklidir) |
|
|
|
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
|
|
|
Muzaffer
Külcü |
Mahmut
Durdu |
Esat
Canan |
|
|
|
|
|
|
Çorum |
Gaziantep |
Hakkâri |
|
|
|
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
|
|
|
Recep
Özel |
Ahmet
Güryüz Ketenci |
Mehmet Yılmazcan |
|
|
|
|
|
|
Isparta |
İstanbul |
Kahramanmaraş |
|
|
|
|
|
|
|
(Yasa tasarısına muhalifim, |
(Toplantıya katılmadı) |
|
|
|
|
|
|
|
muhalefet şerhi eklidir) |
|
|
|
|
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
|
|
|
Hakkı
Köylü |
Harun
Tüfekçi |
Kerim Özkul |
|
|
|
|
|
|
Kastamonu |
Konya |
Konya |
|
|
|
|
|
|
|
|
(Toplantıya katılmadı) |
|
|
|
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
|
|
|
Muharrem
Kılıç |
İsmail
Bilen |
Orhan Eraslan |
|
|
|
|
|
|
Malatya |
Manisa |
Niğde |
|
|
|
|
|
|
(Muhalifim, |
|
(Toplantıya katılmadı) |
|
|
|
|
|
|
muhalefet şerhi eklidir) |
|
|
|
|
|
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
|
|
|
Ömer Kulaksız |
Mehmet
Nuri Saygun |
Bekir
Bozdağ |
|
|
|
|
|
|
Sivas |
Tekirdağ |
Yozgat |
|
|
|
|
|
|
(Toplantıya katılmadı) |
(Yasanın tamamına muhalifim, |
|
|
|
|
|
|
|
|
muhalefet şerhi eklidir) |
|
|
|
|
|
KARŞI OY YAZISI
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı ile İlgili Karşı Oy Yazımızdır
Daha önce Bölge Adliye Mahkemelerinin
(İstinaf Mahkemeleri) Kuruluşu Hakkındaki Kanun Tasarısı Komisyonumuzda
görüşülmüş ve bizlerin karşı oyu ile ve oy çokluğu ile kabul edilmiştir.Ancak
Tasarı henüz Genel Kurulda görüşülmemiş ve yasalaşmamıştır. Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluşu Hakkındaki Kanun Tasarısı ile ilgili karşı oy yazımızda
özetle, “gerekli koşullar oluşmadan ve alt yapısı hazırlanmadan bu mahkemelerin
kurulmasının ve istinaf yolunun açılmasının bir yarar sağlamayacağı”
belirtilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ise Bölge Adliye Mahkemelerinin
Kurulmuş Olması Varsayımına göre hazırlanmış ve istinaf yolu ile ilgili
düzenlemeler yapılmıştır.
Nitekim Tasarının genel gerekçesinde de
“Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge İdare Mahkemelerinin Kuruluş,
Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ile, ilk derece mahkemelerince
verilen kararların olaylara, maddî hukuka ve usul hükümlerine uygunluğunu
denetlemek üzere Bölge Adliye Mahkemeleri Kurulmuş ve Yargıtaya da temyiz
olunan kararların yalnızca hukuka uygunluğunu denetleme ve içtihat mahkemesi
olma görevi verilmiş olduğundan, istinaf yoluna başvuru ve bu mahkemelerce
uygulanacak usul hükümlerinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa eklenmesi ve
Kanunun ilgili hükümlerinde gerekli değişikliğin yapılması, bazı maddelerin ve
bir kısım maddelerde geçen ibarelerin yürürlükten kaldırılması gereği ortaya
çıktığından bu Kanun Tasarısı hazırlanmıştır” denilmektedir.
Ancak yukarıda da belirttiğimiz üzere
Bölge Adliye Mahkemeleri henüz kurulmamıştır. Bu mahkemelerin kuruluşu ile
ilgili yasa tasarısı Adalet Komisyonundan geçmiş fakat yasalaşmamıştır. Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda istinaf yolunu düzenleyen değişiklik tasarısının
görüşülebilmesi için Bölge Adliye Mahkemelerinin kuruluşu ile ilgili tasarının
öncelikle yasalaşması gerekir. Nasıl olsa yasalaşır varsayımına dayanılarak Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda değişiklik yapan bu yasa tasarısının Komisyonda
görüşülmesi yanlış ve hukuka aykırı bir yöntemdir. Zira bu yasa tasarısının
hazırlanma gerekçesini oluşturan Bölge Adliye Mahkemeleri Yasa Tasarısının
Genel Kurulda kabul edilmemesi veya değiştirilmesi durumunda Hukuk Usulünde
yapılan bu değişiklikler boşlukta kalacaktır.
Açıkladığımız nedenlerle Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına ilişkin bu yasa tasarısına hem
esası bakımından hem yöntem bakımından tümüyle karşı olduğumuzu saygılarımızla
arz ederiz.
|
|
|
|
29.5.2003 |
|
|
M. Ziya
Yergök |
Ahmet G.
Ketenci |
Muharrem
Kılıç |
|
|
Adana |
İstanbul |
Malatya |
|
|
Feridun
Ayvazoğlu |
M. Nuri
Saygun |
Feridun F. Baloğlu |
|
|
Çorum |
Tekirdağ |
Antalya |
HÜKÜMETİN TEKLİF ETTİĞİ
METİN
HUKUK USULÜ
MUHAKEMELERİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN TASARISI
MADDE 1.- 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 8 inci maddesinin (I) numaralı bendinde yer alan ve ek 3
üncü maddesine göre "dörtyüzmilyon" olarak uygulanması öngörülen
parasal sınır "ikimilyar" liraya yükseltilmiştir.
MADDE 2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 25.- Yetkili mahkemenin bir davaya bakmasına
fiilî veya hukukî bir engel çıktığı veya iki mahkemenin yargısal sınırları
kapsamının belirlenmesinde tereddüt edildiği takdirde, yetkili mahkemenin
tayininde, ilk derece mahkemeleri için
bölge adliye mahkemelerine, bölge adliye mahkemeleri için Yargıtaya
başvurulur.
İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye
ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği
takdirde, görevli veya yetkili mahkeme
ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirlenir.
Bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca verilen merci
tayini kararları ile kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen göreve veya
yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar."
MADDE 3.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 30 uncu
maddesinin ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Aksi takdirde memnuiyet sebebinin doğduğu tarihten
itibaren yapılan tüm işlemler, kararı veren ilk derece mahkemesi ise bölge
adliye mahkemesince, bölge adliye mahkemesi ise Yargıtayca iptal
olunabilir."
MADDE 4.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 33 üncü
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bölge adliye mahkemesi hukuk daire-lerinin başkan ve
üyelerinin reddi istemi, reddedilen başkan ve üye katılmaksızın görevli olduğu
dairece incelenerek karara bağlanır. Dairenin toplantısını engelleyen toplu ret
istemleri dinlenmez."
MADDE 5.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 35 inci
maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İlk derece mahkemesinin bu kararlarına karşı istinaf
yoluna, bölge adliye mahkemesi hukuk
dairelerinin başkan ve üyeleri hakkındaki kararlarına karşı da temyiz yoluna
ancak hükümle birlikte başvurulabilir."
MADDE 6.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 36 ncı
maddesinin son fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Merci kararının uygun bulunmayarak kaldırılması veya
bozulması hâlinde tahsil olunmuş para cezası ilgilinin isteği üzerine geri
verilir."
MADDE 7.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 36/A maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 36/A) Esas hüküm bakımından istinaf yolu kapalı
bulunan dava ve işlerde hâkimin reddi istemi ile ilgili merci kararları
kesindir.
Esas hüküm bakımından istinaf yolu açık bulunan dava ve
işlerde ise ret istemi hakkındaki
merci kararlarına karşı tefhim veya tebliği tarihinden
itibaren yedi gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir; bu hâlde 426/G maddesi
hükmü uygulanmaz. Bölge adliye mahkemesinin bu husustaki kararlarına uymak
zorunludur.
Ret isteminin reddine ilişkin merci kararının bölge adliye
mahkemesince uygun bulunmayarak kaldırılması veya ret isteminin kabulüne dair
merci kararının bölge adliye mahkemesince uygun bulunması hâlinde, ret
sebebinin doğduğu tarihten itibaren
reddedilen hâkimce yapılmış olan ve ret isteminde bulunan tarafça itiraz
edilen esasa etkili işlemler, davaya daha sonra bakacak hâkim tarafından iptal
olunur."
MADDE 8.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa 36/A maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki 36/B maddesi eklenmiştir.
"MADDE 36/B) Esas hüküm bakımından temyiz yolu kapalı
bulunan dava ve işlerde, bölge adliye mahkemesi başkan ve üyelerinin reddine
ilişkin bölge adliye mahkemesi kararları kesindir.
Esas hüküm bakımından temyiz yolu açık bulunan dava ve
işlerde ise, ret istemi hakkındaki karar, tefhim veya tebliği tarihinden
itibaren yedi gün içinde temyiz edilebilir. Bu hâlde 426/G maddesi hükmü
uygulanmaz. Yargıtayın bu husustaki kararına uymak zorunludur.
Bölge adliye mahkemesi hâkiminin reddine ilişkin istemin
reddi konusundaki kararın temyizi üzerine Yargıtayca bozulması veya ret
isteminin kabulüne ilişkin kararın Yargıtayca onanması hâlinde, ret sebebinin
doğduğu tarihten itibaren reddedilen hâkimce yapılmış olan ve ret isteminde
bulunan tarafça itiraz edilen esasa ilişkin işlemler, davaya daha sonra bakacak
olan bölge adliye mahkemesi tarafından iptal olunur."
MADDE 9.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 37 nci
maddesine aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Bu konuda verilecek kararlar kesindir."
MADDE 10.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 48 inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "temyiz" ibaresi
"istinaf" olarak ve son cümlesi ise aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Şu kadar ki, bu husus tek başına hükmün kaldırılarak
esastan incelenmesi sebebi teşkil etmez."
MADDE 11.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 149 uncu
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 149.- Duruşma herkese açıktır.
Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli
kıldığı hâllerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına
mahkemece karar verilebilir.
Duruşmanın kapalı yapılması konusundaki gerekçeli karar açık
duruşmada açıklanır.
Kapalı yapılan duruşmalar hakkında 4/4/1929 tarihli ve 1412
sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 377 nci madde hükmü uygulanır."
MADDE 12.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 170 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 170.- İlk derece mahkemeleri veya bölge adliye
mahkemelerine yapılacak eski hâle getirme istemleri, hadiseler hakkındaki
usule, Yargıtayda ileri sürülecek eski hâle getirme istemleri, temyiz usulüne
göre yapılır ve incelenir."
MADDE 13.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 176 ncı
maddesinin üçüncü ve son fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Adlî ara verme süresi
içinde, yukarıdaki fıkralarda gösterilenler dışında kalan dava ve
işlerle ilgili olarak verilen dava, karşılık dava, istinaf ve temyiz
dilekçeleri, bunlara karşı verilen cevap dilekçelerinin ve dosyası işlemden kaldırılan davaları
yenileme dilekçelerinin alınması, ilâm
verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın başka bir mahkemeye, bölge adliye
mahkemesine veya Yargıtaya gönderilmesi işlemleri de yapılır."
"Bu madde hükümleri bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay
incelemelerinde de uygulanır."
MADDE 14.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 193 üncü
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Her iki hâlde kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren
on gün içinde yeniden dilekçe verilmesi veya yeniden çağrı kâğıdı tebliğ
ettirilmesi gerekir."
MADDE 15.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288 inci
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 290 ıncı maddesinde yer alan ve ek 3
üncü maddesine göre
"kırkmilyon" olarak uygulanması öngörülen sınır "ikiyüzmilyon" liraya
yükseltilmiştir.
MADDE 16.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388 inci
maddesinin (4) numaralı bendinde geçen "kanun yolları" ibaresi
"kanun yolu ve süresi" olarak değiştirilmiştir.
MADDE 17.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Üçüncü Bap
başlığı "Kanun Yolları", Birinci Fasıl başlığı "İstinaf"
olarak değiştirilmiş ve Kanuna aşağıdaki 426/A ilâ 426/V maddeleri eklenmiştir.
"İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar
MADDE 426/A) İlk derece mahkemelerinden verilen nihaî
kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
Miktar veya değeri beşyüzmilyon lirayı geçmeyen malvarlığı
davalarına ilişkin kararlar kesindir.
Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda
beşyüzmilyon liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda
asıl isteminin kabul edilmeyen bölümü beşyüzmilyon lirayı geçmeyen taraf,
istinaf yoluna başvuramaz.
İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz
edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da
bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihaî kararlarına
karşı bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.
İstinaf dilekçesi
MADDE 426/B) İstinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve
dilekçeye karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.
İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
1. Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı,
soyadı ve adresleri,
2. Varsa yasal temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve
adresleri,
3. Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile
sayısı,
4. Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih,
5. Kararın özeti,
6. Başvuru sebepleri ve gerekçesi,
7. İstem sonucu,
8. Başvuranın veya varsa yasal temsilci yahut vekilinin
imzası.
İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla,
başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar
bulunmasa bile reddolunmayıp, 426/O
maddesi çerçevesinde gerekli inceleme yapılır.
İstinaf dilekçesinin verilmesi
MADDE 426/C) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeye veya
başka bir yer mahkemesine verilebilir. İstinaf dilekçesi hangi mahkemeye
verilmişse, o mahkemece bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunur ve
başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verilir.
Kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmiş olan
istinaf dilekçesi, bu mahkemece yukarıdaki fıkraya göre işlem yapıldıktan sonra
kararı veren mahkemeye örnekleriyle birlikte gönderilir. Bu durum derhâl
mahkemesine bildirilir.
İstinaf yoluna
başvurma tarihi konusunda 178 inci madde hükmü uygulanır.
Dosya, kararı veren mahkemece, istinaf dilekçesinde
gösterilen daire ile bağlı kalınmaksızın, yetkili bölge adliye mahkemesine
gönderilir.
Harç ve giderlerin yatırılması
MADDE 426/D) İstinaf dilekçesi verilirken, tebliğ giderleri
de dahil olmak üzere gerekli harç ve giderler ödenir. Bunların eksik ödenmiş
olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından verilecek yedi
günlük kesin süre içinde tamamlanması, aksi hâlde başvurudan vazgeçmiş
sayılacağı hususu başvurana yazılı olarak bildirilir. Verilen kesin süre içinde
harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme başvurunun yapılmamış
sayılmasına karar verir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması hâlinde,
426/F maddesinin ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla uygulanır.
Başvuru süresi
MADDE 426/E) İstinaf yoluna başvuru süresi otuz gündür. Bu
süre, ilâmın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf
yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.
İstinaf dilekçesinin reddi
MADDE 426/F) İstinaf dilekçesi, yasal süre geçtikten sonra
verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf
dilekçesinin reddine karar verir ve 426/D maddesine göre yatırılan giderden
karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder.
Bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren yedi gün
içinde istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli
giderler de yatırıldığı takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge
adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf
dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine
göre gerekli incelemeyi yapar.
İstinaf dilekçesine cevap
MADDE 426/G) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemece karşı
tarafa tebliğ olunur.
Karşı taraf, tebliğden itibaren onbeş gün içinde cevap
dilekçesini kararı veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka
bir yer mahkemesine verebilir.
Kararı veren mahkeme, dilekçeler verildikten veya bunun için
belli süreler geçtikten sonra, dosyayı dizi listesine bağlı olarak yetkili
bölge adliye mahkemesine gönderir.
Katılma yolu ile başvurma
MADDE 426/H) İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen
taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile,
vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl
başvuran taraf, buna karşı onbeş gün
içinde cevap verebilir.
İstinaf yoluna başvuran, bu isteminden feragat eder veya
istemi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma
yolu ile başvuranın istemi de reddedilir.
Başvurma hakkından feragat
MADDE 426/İ) Taraflar, ilâmın kendilerine tebliğinden önce,
istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edemez.
Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya bölge
adliye mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar
verilir. Dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış
ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur.
Başvurunun icraya etkisi
MADDE 426/J) İstinaf yoluna başvurma, kararın icrasını
durdurmaz. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununun icranın geri
bırakılmasıyla ilgili 36 ncı maddesi hükmü saklıdır. Nafaka kararlarında
icranın geri bırakılmasına karar verilemez.
Kişiler ve aile hukukuna, taşınmaz mala ve bununla ilgili
aynî haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez.
Kötüniyetle istinaf yoluna başvurma
MADDE 426/K) İstinaf başvurusunun kötüniyetle yapıldığı
anlaşılırsa bölge adliye mahkemesince 422 nci madde hükümleri uygulanır.
Ön inceleme
MADDE 426/L) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya
üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda; incelemenin başka bir dairece yapılması
gerektiği, kararın kesin olduğu, başvurunun süresi içinde yapılmadığı, başvuru
şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç
gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında öncelikle gerekli karar verilir.
Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye alınır.
Duruşma yapılmadan verilecek kararlar
MADDE 426/M) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik
bulunmadığı anlaşılırsa;
I. Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası
incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın
kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer
mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan
kesin olarak karar verir:
1. Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması,
2. İleri sürülen haklı ret istemine rağmen reddedilen
hâkimin davaya bakmış olması,
3. Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik
veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili
olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye
mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması,
4. Taraf ve dava ehliyeti ya da davayı takip yetkisi
bulunmayan veya vekil ve temsilci olmayan kimseler önünde davaya bakılmış ve
karar verilmiş olması,
5. Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşılık
davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına,
merci tayinine karar verilmiş olması,
6. Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak
gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç
değerlendirilmeden karar verilmiş olması.
II. Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1. İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden
hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2. Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya
uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı
takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas
hakkında,
3. Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın
tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas
hakkında,
duruşma yapılmadan karar verilir.
İnceleme
MADDE 426/N) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince
inceleme, davanın özelliğine göre heyetçe veya görevlendirilecek bir üye
tarafından yapılır.
İnceleme sırasında gereken hâllerde başka bir bölge adliye
mahkemesi veya ilk derece mahkemesi istinabe edilebilir.
İncelemenin kapsamı
MADDE 426/O) İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen
sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine
aykırılık gördüğü takdirde bunu re'sen gözetir.
Duruşma yapılmasına karar verilmesi
MADDE 426/P) 426/M maddesinde belirtilen hâller dışında
inceleme duruşmalı olarak yapılır. Bu durumda duruşma günü taraflara tebliğ
edilir.
Yapılamayacak işlemler
MADDE 426/R) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde
karşılık dava açılamaz, davaya katılma isteminde bulunulamaz, davanın ıslahı ve
45 inci maddenin birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların
birleştirilmesi istenemez, bölge adliye mahkemesince re'sen göz önünde
tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar
dinlenemez, yeni delillere daya-nılamaz.
Bölge adliye mahkemeleri için yetki sözleşmesi yapılamaz.
İlk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği
hâlde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak
bulunmayan deliller bölge adliye mahkemesince incelenebilir.
Duruşmaya gelinmemesi ve giderlerin ödenmemesi
MADDE 426/S) Duruşmalı olarak incelenen işlerde taraflara
çıkartılan çağrı kâğıtlarında, duruşmada hazır bulunmadıkları takdirde
tahkikatın yokluklarında yapılarak karar verileceği hususu ile başvuran tarafa
çıkartılacak çağrı kâğıdında, ayrıca, yapılacak tahkikatla ilgili olarak bölge
adliye mahkemesince belirlenen gideri duruşma gününe kadar avans olarak
yatırması gerektiği açıkça belirtilir.
Başvuran, kabul edilebilir bir mazerete dayanarak duruşmaya
gelemediğini bildirdiği takdirde, yeni bir duruşma günü tayin edilerek
taraflara bildirilir.
Başvuran mazeretsiz olarak duruşmalara katılmadığı veya
tahkikatla ilgili giderler süresi içinde yatırılmadığı takdirde, dosyanın
mevcut durumuna göre karar verilir. Şu kadar ki, öngörülen tahkikat
yapılmaksızın karar verilmesine olanak bulunmayan hâllerde başvuru reddedilir.
Karar
MADDE 426/T) Karar aşağıdaki hususları içerir:
1. Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile
başkan, üyeler ve tutanak kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları,
2. Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde katılanların
kimlikleri ile varsa yasal temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri,
3. Tarafların iddia ve savunmalarının özeti,
4. İlk derece mahkemesi kararının özeti,
5. İleri sürülen istinaf sebepleri,
6. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan
hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri,
sabit görülen olaylarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep,
7. Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi,
8. Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile tutanak
kâtibinin imzaları.
Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar
edilmeksizin, istem sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara
yüklenen borç veya tanınan hakların, tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça
gösterilmesi gereklidir.
Uygulanacak diğer hükümler
MADDE 426/U) Bu Fasılda aksine hüküm bulunmayan hâllerde ilk
derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü bölge adliye mahkemesinde de
uygulanır.
Bölge adliye mahkemesinde karar düzeltme
MADDE 426/V) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin 428
inci maddede yazılı kararlarına karşı karar düzeltme usulü, ancak hükmün ve kararın
özüne ve niteliğine doğrudan doğruya etkili olmak üzere istinaf veya cevap dilekçesinde belirtilmiş bir hususun göz
önüne alınmayarak değinilmemiş olması hâllerinde geçerlidir.
Bölge adliye mahkemesi kararlarına karşı ilgililer, kararın
tebliği tarihinden itibaren onbeş gün içinde doğrudan doğruya kararı vermiş
bulunan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesinden karar düzeltme isteminde
bulunabilir.
İstem, bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi tarafından
reddolunduğunda bir daha karar düzeltme isteminde bulunulamaz."
MADDE 18.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa, bu Kanunla
eklenen 426/V maddesinden sonra gelmek üzere
"İkinci Fasıl Temyiz" başlığı
eklenmiş, "İkinci Fasıl" ve "Üçüncü Fasıl"
başlıkları "Üçüncü Fasıl" ve "Dördüncü Fasıl" şeklinde
değiştirilmiş, Kanunun 427 ilâ 439 uncu maddeleri aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir.
"Temyiz edilebilen kararlar
Madde 427.- Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden
verilen temyizi kabil nihaî kararlar ile hakem kararlarına karşı tebliğ
tarihinden itibaren onbeş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir; bu süre,
8/1/1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanuna tâbi kamu kurumları hakkında otuz
gündür.
Davada haklı çıkmış olan taraf da hukukî yararı bulunmak
şartıyla temyiz yoluna başvurabilir.
Temyiz edilemeyen kararlar
Madde 428.- Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları
hakkında temyiz yoluna gidilemez:
1. Miktar veya değeri ikimilyar lirayı geçmeyen davalara
ilişkin kararlar,
2. 8 inci maddede gösterilen davalar ile (Kat Mülkiyeti
Kanunundan doğup gayrimenkulün aynına ilişkin olan davalar hariç) özel
kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili
kararlar,
3. Yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemeleri
arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek için verilen kararlar ile
merci tayinine ilişkin kararlar,
4. Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar,
5. İrs ve soybağına ilişkin sonuçlar doğuran davalar hariç
olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalarla ilgili
kararlar,
6. Yargı çevresi içindeki ilk derece mahkemeleri
hâkimlerinin davayı görmeye hukukî veya fiilî engellerinin çıkması hâlinde,
davanın o yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye nakline ilişkin kararlar.
(1) numaralı bentteki kararlarda alacağın bir kısmının dava
edilmiş olması durumunda, ikimilyar liralık
kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının
dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl istemin kabul edilmeyen bölümü
ikimilyar lirayı geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf
temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap
dilekçesiyle kararı temyiz edebilir.
Kanun yararına temyiz
Madde 429.- İlk derece
mahkemelerinin ve bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin kesin olarak
verdikleri kararlarla, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş
bulunan kararlara karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek
Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun
yararına temyiz yoluna başvurulur.
Temyiz istemi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, karar
kanun yararına bozulur. Bu bozma, kararın hukukî sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
Bozma kararının bir örneği Adalet Bakanlığına gönderilir ve
Bakanlıkça Resmî Gazetede yayımlanır.
Temyiz dilekçesi
Madde 430.- Temyiz, dilekçeyle yapılır ve dilekçeye karşı
tarafın sayısı kadar örnek eklenir.
Temyiz dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
1. Temyiz eden ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı,
soyadı ve adresleri,
2. Bunların varsa yasal temsilci ve vekillerinin adı, soyadı
ve adresleri,
3. Temyiz edilen kararın hangi bölge adliye mahkemesi hukuk
dairesinden verilmiş olduğu, tarihi ve sayısı,
4. Yargıtayın bozma kararı üzerine, bozmaya uygun olarak ilk
derece mahkemesince verilen yeni kararın veya direnme kararına karşı temyizde
direnme kararının, hangi mahkemeye ait
olduğu, tarihi ve sayısı,
5. İlâmın temyiz edene tebliğ edildiği tarih,
6. Kararın özeti,
7. Temyiz sebepleri ve gerekçesi,
8. Duruşma istenmesi hâlinde bu istek,
9. Temyiz edenin veya varsa yasal temsilci yahut vekilinin
imzası.
Temyiz dilekçesi, temyiz edenin kimliği ve imzasıyla temyiz
olunan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması hâlinde, diğer
şartlar bulunmasa bile reddolunmayıp temyiz incelemesi yapılır.
Temyiz dilekçesinin verilmesi
Madde 431.- Temyiz dilekçesi, kararı veren bölge adliye
mahkemesi hukuk dairesine veya
Yargıtayın bozması üzerine hüküm veren ilk derece mahkemesine yahut temyiz
edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece
mahkemesine verilebilir.
Temyiz dilekçesi kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye
verilmişse temyiz defterine kaydolunur ve durum derhâl kararı temyiz edilen
mahkemeye bildirilir.
Temyiz edene ücretsiz bir alındı belgesi verilir.
Kıyas yoluyla uygulanacak hükümler
Madde 432.- Bu Kanunun istinaf yolu ile ilgili 426/C ilâ
426/İ ve 426/L maddeleri hükümleri, temyiz yolu konusunda da kıyas yoluyla
uygulanır.
Temyizin icraya etkisi
Madde 433.- Temyiz, kararın icrasını durdurmaz. İcra ve İflâs
Kanununun icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36 ncı maddesi hükmü saklıdır.
Nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına karar verilemez.
Kişiler ve aile hukukuna, taşınmaz mala ve bununla ilgili
aynî haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez.
Kararın kesinleştiği ilâmın altına veya arkasına yazılıp,
tarih ve mahkeme mührü konmak ve mahkeme başkanı veya hâkimi tarafından
imzalanmak suretiyle belirtilir.
Kötüniyetle temyiz
Madde 434.- Temyiz
isteminin kötüniyetle yapıldığı
anlaşılırsa Yargıtayca 422 nci madde hükümleri uygulanır.
Temyiz incelemesi ve duruşma
Madde 435.- Yargıtay, tarafların ileri sürdükleri temyiz
sebepleriyle bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları
da inceleyebilir.
Yargıtay temyiz
incelemesini dosya üzerinde yapar. Ancak, tüzel kişiliğin feshine veya genel
kurul kararlarının iptaline, evlenmenin butlanına veya iptaline, boşanma veya
ayrılığa, velâyete, soybağına ve kısıtlamaya ilişkin davalarla miktar veya
değeri dörtmilyar lirayı aşan alacak ve ayın davalarında taraflardan biri
temyiz veya cevap dilekçesinde duruşma yapılmasını istemiş ise, Yargıtayca bir
gün belli edilerek taraflara usulen çağrı kağıdı gönderilir. Tebliğ tarihi ile
duruşma günü arasında en az onbeş gün bulunması gerekir; taraflar gelmişlerse
bu süreye bakılmaz. Tebligat gideri verilmemişse duruşma istemi dikkate
alınmaz. Duruşma giderinin eksik ödenmiş olduğu anlaşılırsa, dairenin başkanı
tarafından verilecek yedi günlük kesin süre içinde tamamlanması, aksi hâlde duruşma
isteminden vazgeçilmiş sayılacağı, duruşma isteyene yazılı olarak bildirilir.
Verilen süre içinde giderler tamamlanmadığı takdirde, Yargıtay incelemesini
dosya üzerinde yapar.
Dörtmilyar liralık duruşma sınırının belirlenmesinde 428
inci maddenin ikinci fıkrası kıyas
yoluyla uygulanır.
Yargıtay, ikinci fıkra hükmü ile bağlı olmaksızın, bilgi
almak üzere re'sen de duruşma yapılmasına karar verebilir.
Duruşma günü belli edilen hâllerde Yargıtay, tarafları veya
gelen tarafı dinledikten sonra, taraflardan hiçbiri gelmemiş ise dosya üzerinde
inceleme yaparak kararını verir.
Duruşma günü kararı verilemeyen işlerin en geç yirmi gün
içinde karara bağlanması zorunludur.
Kanunda ivedi olduğu bildirilen dava ve işlere ait temyiz
incelemesi öncelikle yapılır.
Onama kararları
Madde 436.- Yargıtay, onama kararında, onadığı kararın hukuk
kurallarına uygunluk gerekçesini göstermek zorundadır.
Temyiz olunan kararın, kanunun olaya uygulanmasında hata
edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında
yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde Yargıtay, kararı
değiştirerek ve düzelterek onayabilir.
Tarafların kimliklerine ait yanlışlıklarla, yazı, hesap veya
diğer açık ifade yanlışlıkları hakkında da bu hüküm uygulanır.
Karar, usule ve kanuna uygun olup da gösterilen gerekçe
doğru bulunmazsa, gerekçe değiştirilerek ve düzeltilerek onanır.
Bozma sebepleri
Madde 437.- Yargıtay, aşağıda belirtilen sebeplerden dolayı
gerekçe göstererek temyiz olunan kararı kısmen veya tamamen bozar:
1. Hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış
uygulanmış olması,
2. Dava şartlarına aykırılık bulunması,
3. Taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı
delillerin kanunî bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi,
4. Karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikleri
bulunması.
Yargıtay kararlarının tebliği
Madde 438.- Yargıtayın karar düzeltme yolu açık olan bozma
kararları ile onama veya onamaya karşı başvurulan karar düzeltme isteminin
reddine ilişkin kararları mahkeme yazı işleri müdürü tarafından derhâl
taraflara tebliğ edilir.
Tebliğ giderleri, temyiz dilekçesiyle birlikte, temyiz
isteminde bulunandan peşin olarak alınır. Bu giderlerin ödenmemesi hâlinde
426/D maddesi hükmü uygulanır.
Bozmaya uyma veya direnme
Madde 439.- Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen
bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi
kararına ilişkin ise, bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı
veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece
mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir.
Bölge adliye mahkemesinin düzelterek yeniden veya yeniden
esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde
dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge
adliye mahkemesine gönderilir.
Bölge adliye mahkemesi, 426/D maddesi uyarınca peşin alınmış
olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya çağırıp
dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince
bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna
başvurulabilir.
İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararında
direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, Yargıtay Hukuk Genel
Kurulunca yapılır.
Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur."
MADDE 19.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440 ıncı
maddesinin (III) numaralı fıkrasının (1)
numaralı bendinde yer alan ve ek 3 üncü maddesine göre
"altıyüzmilyon" olarak uygulanması öngörülen parasal sınır
"dörtmilyar" liraya yükseltilmiş, (2) ve (3) numaralı bentleri
yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 20.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 452 nci
maddesinin ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu karara karşı kanun yolları açıktır."
MADDE 21.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 566 ncı
maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve ek 3 üncü maddesine göre "dörtyüzmilyon" olarak uygulanması
öngörülen parasal sınır "ikimilyar" liraya yükseltilmiştir.
MADDE 22.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 575 inci
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İlk derece mahkemelerinde görev yapan hâkimler
hakkında tazminat davaları bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi, bölge adliye
mahkemesi hâkimleri hakkında ise Yargıtayın ilgili hukuk dairesi tarafından
incelenerek karara bağlanır."
MADDE 23.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa aşağıdaki madde eklenmiştir.
"EK MADDE 4.- Görev, kesin hüküm,istinaf, temyiz,
Yargıtayda duruşma, karar düzeltme, senetle ispata ve sulh mahkemelerindeki
taksim davalarında muhakeme usulünün belirlenmesine ilişkin maddelerdeki
parasal sınırlar; her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda
uygulanan parasal sınırların, o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit
ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu
şekilde belirlenen sınırların onmilyon lirayı aşmayan kısımları dikkate
alınmaz. Bu uygulama nedeniyle mahkemelerce görevsizlik kararı verilemez.
Yukarıdaki fıkra uyarınca her takvim yılı başından geçerli
olmak üzere uygulanan parasal sınırların artışı, artışın yürürlüğe girdiği
tarihten önce ilk derece mahkemelerince nihaî olarak karara bağlanmış davalar
ile bölge adliye mahkemesi kararı üzerine yeniden bakılan davalarda ve
Yargıtayın bozma kararı üzerine kararı bozulan mahkemece yeniden bakılan
davalarda uygulanmaz."
MADDE 24.- Hukuk Usulü Muhake-meleri Kanununun 45 inci
maddesinin son fıkrası, 442/A, 443 ve 444 üncü maddeleri ile 449 uncu
maddesinde yer alan "443 üncü madde mucibince" ibaresi yürürlükten
kaldırılmıştır.
MADDE 25.- Hukuk Usulü Muhake-meleri Kanununa aşağıdaki
geçici maddeler eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 1.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun bu
Kanunla değiştirilen görev, kesin hüküm, temyiz, Yargıtayda duruşma, karar
düzeltme, senetle ispata ve sulh mahkemelerindeki taksim davalarında muha-keme
usulünün belirlenmesine ilişkin maddelerindeki parasal sınırlarla ilgili
hükümler, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanır.
GEÇİCİ MADDE 2.- Bölge adliye mahkemelerinin, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek
göreve başlama tarihinde;
1. Yargıtayda incelenmekte bulunan ve henüz karara
bağlanmamış olan davalar bölge adliye mahkemelerine gönderilir.
2. Yargıtay hukuk daireleri ve Hukuk Genel Kurulu tarafından
karara bağlanmış dava dosyaları bakımından bu Kanunun istinaf yoluna ilişkin
hükümleri uygulanmaz. Bu dava dosyaları hakkında mahkemelerin direnme veya
yeniden hüküm kurmak suretiyle verdikleri kararlar hakkında, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun bu Kanunla yapılan değişiklikten önceki temyize ilişkin
hükümleri uyarınca yalnız temyiz yoluna başvurulabilir.
GEÇİCİ MADDE 3.- Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama
tarihine kadar, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun temyize ilişkin yürürlükteki
hükümlerinin uygulanmasına devam olunur."
MADDE 26.- Bu Kanun hükümleri yayımı tarihinden itibaren üç
ay sonra yürürlüğe girer.
MADDE 27.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
|
|
Abdullah Gül |
|
|
|
|
|
Başbakan |
|
|
|
|
|
Devlet
Bak. ve Başb. Yrd. |
Devlet
Bak.ve Başb. Yrd. |
Devlet
Bak. ve Başb. Yrd. |
|
|
|
A. Şener |
M. A. Şahin |
E. Yalçınbayır |
|
|
|
Devlet
Bakanı |
Devlet
Bakanı |
Devlet
Bakanı |
|
|
|
M. Aydın |
B. Atalay |
A. Babacan |
|
|
|
Devlet
Bakanı V. |
Adalet
Bakanı |
Millî
Savunma Bakanı |
|
|
|
M. Aydın |
C. Çiçek |
V. Gönül |
|
|
|
İçişleri
Bakanı |
Dışişleri
Bakanı |
Maliye
Bakanı |
|
|
|
A. Aksu |
Y. Yakış |
K. Unakıtan |
|
|
|
Millî
Eğitim Bakanı |
Bayındırlık
ve İskân Bakanı |
Sağlık
Bakanı |
|
|
|
E. Mumcu |
Z. Ergezen |
R. Akdağ |
|
|
|
Ulaştırma
Bakanı V. |
Tarım
ve Köyişleri Bakanı |
Çalışma
ve Sos. Güv. Bak. |
|
|
|
M. H. Güler |
S. Güçlü |
M. Başesgioğlu |
|
|
|
Sanayi
ve Ticaret Bakanı |
En.
ve Tab. Kay. Bakanı |
Kültür
Bakanı |
|
|
|
A. Coşkun |
M. H. Güler |
H. Çelik |
|
|
|
Turizm
Bakanı |
Orman
Bakanı |
Çevre
Bakanı |
|
|
|
G. Akşit |
O. Pepe |
İ. Sütlüoğlu |
|
ADALET KOMİSYONUNUN
KABUL
ETTİĞİ METİN
HUKUK USULÜ
MUHAKEMELERİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN TASARISI
MADDE 1.- 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 8 inci maddesinin (I) numaralı bendinde yer alan ve ek 3
üncü maddesine göre "dörtyüzmilyon" olarak uygulanması öngörülen
parasal sınır "üçmilyar" liraya yükseltilmiştir.
MADDE 2.- Tasarının 2 nci maddesi Komisyonumuzca aynen kabul
edilmiştir.
MADDE 3.- Tasarının 3 üncü maddesi Komisyonumuzca aynen
kabul edilmiştir.
MADDE 4.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 33 üncü
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin başkan ve
üyelerinin reddi istemi, reddedilen başkan ve üye katılmaksızın görevli olduğu
dairece incelenerek karara bağlanır."
MADDE 5.- Tasarının 5 inci maddesi Komisyonumuzca aynen
kabul edilmiştir.
MADDE 6.- Tasarının 6 ncı maddesi Komisyonumuzca aynen kabul
edilmiştir.
MADDE 7.- Tasarının 7 nci maddesi Komisyonumuzca aynen kabul
edilmiştir.
MADDE 8.- Tasarının 8 inci maddesi Komisyonumuzca aynen
kabul edilmiştir.
MADDE 9.- Tasarının 9 uncu maddesi Komisyonumuzca aynen
kabul edilmiştir.
MADDE 10.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 48 inci
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Aynı mahkemede görülmekte olan davalar yönünden
verilen birleştirme ve ayırma hususundaki ilk derece mahkemesi kararları
hakkında istinaf yoluna; bölge adliye mahkemesi kararları hakkında ise temyiz
yoluna; ancak hükümle birlikte gidilebilir. Şu kadar ki, bu husus tek başına;
bölge adliye mahkemesinde hükmün kaldırılarak esastan incelenmesi, Yargıtay'da
bozma sebebi teşkil etmez."
MADDE 11.- Tasarının 11 inci maddesi Komisyonumuzca aynen
kabul edilmiştir.
MADDE 12.- Tasarının 12 nci maddesi Komisyonumuzca aynen
kabul edilmiştir.
MADDE 13.- Tasarının 13 üncü maddesi Komisyonumuzca aynen
kabul edilmiştir.
MADDE 14.- Tasarının 14 üncü maddesi Komisyonumuzca aynen
kabul edilmiştir.
MADDE 15.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288 inci
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 290 ıncı maddesinde yer alan ve ek 3
üncü maddesine göre
"kırkmilyon" olarak uygulanması öngörülen sınır "üçyüzmilyon" liraya yükseltilmiştir.
MADDE 16.- Tasarının 16 ncı maddesi Komisyonumuzca aynen
kabul edilmiştir.
MADDE 17.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Üçüncü Bap
başlığı "Kanun Yolları", Birinci Fasıl başlığı "İstinaf"
olarak değiştirilmiş ve Kanuna aşağıdaki 426/A ilâ 426/U maddeleri eklenmiştir.
"İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar
MADDE 426/A) İlk derece mahkemelerinden verilen nihaî
kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
Miktar veya değeri beşyüzmilyon lirayı geçmeyen malvarlığı
davalarına ilişkin kararlar kesindir.
Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda
beşyüzmilyon liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda
asıl isteminin kabul edilmeyen bölümü beşyüzmilyon lirayı geçmeyen taraf,
istinaf yoluna başvuramaz.
İlk derece
mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya
başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına
giren dava ve işlere ilişkin nihaî kararlarına karşı bölge adliye mahkemelerine
başvurulabilir.
İstinaf dilekçesi
MADDE 426/B) İstinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve
dilekçeye karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.
İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
1. Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı,
soyadı ve adresleri,
2. Varsa yasal temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve
adresleri,
3. Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile
sayısı,
4. Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih,
5. Kararın özeti,
6. Başvuru sebepleri ve gerekçesi,
7. İstem sonucu,
8. Başvuranın veya varsa yasal temsilci yahut vekilinin
imzası.
İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla,
başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer
hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp,
426/O maddesi çerçevesinde gerekli inceleme yapılır.
İstinaf dilekçesinin verilmesi
MADDE 426/C) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeye veya
başka bir yer mahkemesine verilebilir. İstinaf dilekçesi hangi mahkemeye
verilmişse, o mahkemece bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunur ve
başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verilir.
Kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmiş olan
istinaf dilekçesi, bu mahkemece yukarıdaki fıkraya göre işlem yapıldıktan sonra
kararı veren mahkemeye örnekleriyle birlikte gönderilir. Bu durum derhâl
mahkemesine bildirilir.
İstinaf yoluna
başvurma tarihi konusunda 178 inci madde hükmü uygulanır.
Dosya, kararı veren mahkemece, istinaf dilekçesinde
gösterilen daire ile bağlı kalınmaksızın, yetkili bölge adliye mahkemesine
gönderilir.
Harç ve giderlerin yatırılması
MADDE 426/D) İstinaf dilekçesi verilirken, tebliğ giderleri
de dahil olmak üzere gerekli harç ve giderler ödenir. Bunların eksik ödenmiş
olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından verilecek yedi
günlük kesin süre içinde tamamlanması, aksi hâlde başvurudan vazgeçmiş
sayılacağı hususu başvurana yazılı olarak bildirilir. Verilen kesin süre içinde
harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme başvurunun yapılmamış
sayılmasına karar verir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması hâlinde,
426/F maddesinin ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla uygulanır.
Başvuru süresi
MADDE 426/E) İstinaf yoluna başvuru süresi onbeş gün,
8.1.1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanuna tabi kamu kurumları hakkında otuz
gündür. Bu süre, ilâmın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye
başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.
İstinaf dilekçesinin reddi
MADDE 426/F) İstinaf dilekçesi, yasal süre geçtikten sonra
verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf
dilekçesinin reddine karar verir ve 426/D maddesine göre yatırılan giderden
karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder.
Bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren yedi gün
içinde istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli
giderler de yatırıldığı takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge
adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf
dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine
göre gerekli incelemeyi yapar.
İstinaf dilekçesine cevap
MADDE 426/G) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemece karşı
tarafa tebliğ olunur.
Karşı taraf, tebliğden itibaren onbeş gün içinde cevap
dilekçesini kararı veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka
bir yer mahkemesine verebilir.
Kararı veren mahkeme, dilekçeler verildikten veya bunun için
belli süreler geçtikten sonra, dosyayı dizi listesine bağlı olarak yetkili
bölge adliye mahkemesine gönderir.
Katılma yolu ile başvurma
MADDE 426/H) İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen
taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile,
vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl
başvuran taraf, buna karşı onbeş gün
içinde cevap verebilir.
İstinaf yoluna başvuran, bu isteminden feragat eder veya
istemi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma
yolu ile başvuranın istemi de reddedilir.
Başvurma hakkından feragat
MADDE 426/İ) Taraflar, ilâmın kendilerine tebliğinden önce,
istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edemez.
Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya bölge
adliye mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine
karar verilir. Dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara
bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur.
Başvurunun icraya etkisi
MADDE 426/J) İstinaf yoluna başvurma, kararın icrasını
durdurmaz. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununun icranın geri
bırakılmasıyla ilgili 36 ncı maddesi hükmü saklıdır. Nafaka kararlarında
icranın geri bırakılmasına karar verilemez.
Kişiler ve aile hukukuna, taşınmaz mala ve bununla ilgili
aynî haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez.
Kötüniyetle istinaf yoluna başvurma
MADDE 426/K) İstinaf başvurusunun kötüniyetle yapıldığı
anlaşılırsa bölge adliye mahkemesince 422 nci madde hükümleri uygulanır.
Ön inceleme
MADDE 426/L) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya
üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda; incelemenin başka bir dairece yapılması
gerektiği, kararın kesin olduğu, başvurunun süresi içinde yapılmadığı, başvuru
şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç
gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında öncelikle gerekli karar verilir.
Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye alınır.
Duruşma yapılmadan verilecek kararlar
MADDE 426/M) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik
bulunmadığı anlaşılırsa;
I. Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası
incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın
kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer
mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan
kesin olarak karar verir:
1. Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması,
2. İleri sürülen haklı ret istemine rağmen reddedilen
hâkimin davaya bakmış olması,
3. Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik
veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili
olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye
mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması,
4. Taraf ve dava ehliyeti ya da davayı takip yetkisi
bulunmayan veya vekil ve temsilci olmayan kimseler önünde davaya bakılmış ve
karar verilmiş olması,
5. Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşılık
davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına,
merci tayinine karar verilmiş olması,
6. Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak
gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç
değerlendirilmeden karar verilmiş olması.
II. Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1. İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden
hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2. Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya
uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı
takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas
hakkında,
3. Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın
tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas
hakkında,
duruşma yapılmadan karar verilir.
İnceleme
MADDE 426/N) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince
inceleme, davanın özelliğine göre heyetçe veya görevlendirilecek bir üye
tarafından yapılır.
İnceleme sırasında gereken hâllerde başka bir bölge adliye
mahkemesi veya ilk derece mahkemesi istinabe edilebilir.
İncelemenin kapsamı
MADDE 426/O) İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen
sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine
aykırılık gördüğü takdirde bunu re'sen gözetir.
Duruşma yapılmasına karar verilmesi
MADDE 426/P) 426/M maddesinde belirtilen hâller dışında
inceleme duruşmalı olarak yapılır. Bu durumda duruşma günü taraflara tebliğ
edilir.
Yapılamayacak işlemler
MADDE 426/R) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde
karşılık dava açılamaz, davaya katılma isteminde bulunulamaz, davanın ıslahı ve
45 inci maddenin birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların
birleştirilmesi istenemez, bölge adliye mahkemesince re'sen göz önünde
tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve
savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz.
Bölge adliye mahkemeleri için yetki sözleşmesi yapılamaz.
İlk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği
hâlde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak
bulunmayan deliller bölge adliye mahkemesince incelenebilir.
Duruşmaya gelinmemesi ve giderlerin ödenmemesi
MADDE 426/S) Duruşmalı olarak incelenen işlerde taraflara
çıkartılan çağrı kâğıtlarında, duruşmada hazır bulunmadıkları takdirde
tahkikatın yokluklarında yapılarak karar verileceği hususu ile başvuran tarafa
çıkartılacak çağrı kâğıdında, ayrıca, yapılacak tahkikatla ilgili olarak bölge
adliye mahkemesince belirlenen gideri duruşma gününe kadar avans olarak
yatırması gerektiği açıkça belirtilir.
Başvuran, kabul edilebilir bir mazerete dayanarak duruşmaya
gelemediğini bildirdiği takdirde, yeni bir duruşma günü tayin edilerek
taraflara bildirilir.
Başvuran mazeretsiz olarak duruşmalara katılmadığı veya
tahkikatla ilgili giderler süresi içinde yatırılmadığı takdirde, dosyanın
mevcut durumuna göre karar verilir. Şu kadar ki, öngörülen tahkikat
yapılmaksızın karar verilmesine olanak bulunmayan hâllerde başvuru reddedilir.
Karar
MADDE 426/T) Karar aşağıdaki hususları içerir:
1. Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile
başkan, üyeler ve tutanak kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları,
2. Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde katılanların
kimlikleri ile varsa yasal temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri,
3. Tarafların iddia ve savunmalarının özeti,
4. İlk derece mahkemesi kararının özeti,
5. İleri sürülen istinaf sebepleri,
6. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan
hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri,
sabit görülen olaylarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep,
7. Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi,
8. Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile tutanak
kâtibinin imzaları.
Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar
edilmeksizin, istem sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara
yüklenen borç veya tanınan hakların, tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça
gösterilmesi gereklidir.
Uygulanacak diğer hükümler
MADDE 426/U) Bu Fasılda aksine hüküm bulunmayan hâllerde ilk
derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü bölge adliye mahkemesinde de
uygulanır."
MADDE 18.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa, bu Kanunla
eklenen 426/U maddesinden sonra gelmek üzere
"İkinci Fasıl Temyiz" başlığı
eklenmiş, "İkinci Fasıl" ve "Üçüncü Fasıl"
başlıkları "Üçüncü Fasıl" ve "Dördüncü Fasıl" şeklinde
değiştirilmiş, Kanunun 427 ilâ 439 uncu maddeleri aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir.
"Temyiz edilebilen kararlar
Madde 427.- Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden
verilen temyizi kabil nihaî kararlar ile hakem kararlarına karşı tebliğ
tarihinden itibaren onbeş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir; bu süre,
8/1/1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanuna tâbi kamu kurumları hakkında otuz
gündür.
Davada haklı çıkmış olan taraf da hukukî yararı bulunmak
şartıyla temyiz yoluna başvurabilir.
Temyiz edilemeyen kararlar
Madde 428.- Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları
hakkında temyiz yoluna gidilemez:
1. Miktar veya değeri üçmilyar lirayı geçmeyen davalara
ilişkin kararlar,
2. 8 inci maddede gösterilen davalar ile (Kat Mülkiyeti
Kanunundan doğup gayrimenkulün aynına ilişkin olan davalar hariç) özel
kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili
kararlar,
3. Yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemeleri
arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek için verilen kararlar ile
merci tayinine ilişkin kararlar,
4. Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar,
5. İrs ve soybağına ilişkin sonuçlar doğuran davalar hariç
olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalarla ilgili
kararlar,
6. Yargı çevresi içindeki ilk derece mahkemeleri
hâkimlerinin davayı görmeye hukukî veya fiilî engellerinin çıkması hâlinde,
davanın o yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye nakline ilişkin kararlar.
(1) numaralı bentteki kararlarda alacağın bir kısmının dava
edilmiş olması durumunda, üçmilyar liralık
kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının
dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl istemin kabul edilmeyen bölümü üçmilyar
lirayı geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna
başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı
temyiz edebilir.
Kanun yararına temyiz
Madde 429.- İlk derece
mahkemelerinin ve bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin kesin olarak
verdikleri kararlarla, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş
bulunan kararlara karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek
Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun
yararına temyiz yoluna başvurulur.
Temyiz istemi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, karar
kanun yararına bozulur. Bu bozma, kararın hukukî sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
Bozma kararının bir örneği Adalet Bakanlığına gönderilir ve
Bakanlıkça Resmî Gazetede yayımlanır.
Temyiz dilekçesi
Madde 430.- Temyiz, dilekçeyle yapılır ve dilekçeye karşı
tarafın sayısı kadar örnek eklenir.
Temyiz dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
1. Temyiz eden ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı,
soyadı ve adresleri,
2. Bunların varsa yasal temsilci ve vekillerinin adı, soyadı
ve adresleri,
3. Temyiz edilen kararın hangi bölge adliye mahkemesi hukuk
dairesinden verilmiş olduğu, tarihi ve sayısı,
4. Yargıtayın bozma kararı üzerine, bozmaya uygun olarak ilk
derece mahkemesince verilen yeni kararın veya direnme kararına karşı temyizde
direnme kararının, hangi mahkemeye ait
olduğu, tarihi ve sayısı,
5. İlâmın temyiz edene tebliğ edildiği tarih,
6. Kararın özeti,
7. Temyiz sebepleri ve gerekçesi,
8. Duruşma istenmesi hâlinde bu istek,
9. Temyiz edenin veya varsa yasal temsilci yahut vekilinin
imzası.
Temyiz dilekçesi, temyiz edenin kimliği ve imzasıyla temyiz
olunan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması hâlinde, diğer şartlar
bulunmasa bile reddolunmayıp temyiz incelemesi yapılır.
Temyiz dilekçesinin verilmesi
Madde 431.- Temyiz dilekçesi, kararı veren bölge adliye
mahkemesi hukuk dairesine veya
Yargıtayın bozması üzerine hüküm veren ilk derece mahkemesine yahut temyiz
edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece
mahkemesine verilebilir.
Temyiz dilekçesi kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye
verilmişse temyiz defterine kaydolunur ve durum derhâl kararı temyiz edilen
mahkemeye bildirilir.
Temyiz edene ücretsiz bir alındı belgesi verilir.
Kıyas yoluyla uygulanacak hükümler
Madde 432.- Bu Kanunun istinaf yolu ile ilgili 426/C ilâ
426/İ ve 426/L maddeleri hükümleri, temyiz yolu konusunda da kıyas yoluyla
uygulanır.
Temyizin icraya etkisi
Madde 433.- Temyiz, kararın icrasını durdurmaz. İcra ve
İflâs Kanununun icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36 ncı maddesi hükmü
saklıdır. Nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına karar verilemez.
Kişiler ve aile hukukuna, taşınmaz mala ve bununla ilgili
aynî haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez.
Kararın kesinleştiği ilâmın altına veya arkasına yazılıp,
tarih ve mahkeme mührü konmak ve mahkeme başkanı veya hâkimi tarafından
imzalanmak suretiyle belirtilir.
Kötüniyetle temyiz
Madde 434.- Temyiz
isteminin kötüniyetle yapıldığı
anlaşılırsa Yargıtayca 422 nci madde hükümleri uygulanır.
Temyiz incelemesi ve duruşma
Madde 435.- Yargıtay, tarafların ileri sürdükleri temyiz
sebepleriyle bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları
da inceleyebilir.
Yargıtay temyiz incelemesini dosya üzerinde yapar. Ancak,
tüzel kişiliğin feshine veya genel kurul kararlarının iptaline, evlenmenin
butlanına veya iptaline, boşanma veya ayrılığa, velâyete, soybağına ve kısıtlamaya
ilişkin davalarla miktar veya değeri altımilyar lirayı aşan alacak ve ayın
davalarında taraflardan biri temyiz veya cevap dilekçesinde duruşma yapılmasını
istemiş ise, Yargıtayca bir gün belli edilerek taraflara usulen çağrı kağıdı
gönderilir. Tebliğ tarihi ile duruşma günü arasında en az onbeş gün bulunması
gerekir; taraflar gelmişlerse bu süreye bakılmaz. Tebligat gideri verilmemişse
duruşma istemi dikkate alınmaz. Duruşma giderinin eksik ödenmiş olduğu
anlaşılırsa, dairenin başkanı tarafından verilecek yedi günlük kesin süre
içinde tamamlanması, aksi hâlde duruşma isteminden vazgeçilmiş sayılacağı,
duruşma isteyene yazılı olarak bildirilir. Verilen süre içinde giderler
tamamlanmadığı takdirde, Yargıtay incelemesini dosya üzerinde yapar.
Altımilyar liralık duruşma sınırının belirlenmesinde 428
inci maddenin ikinci fıkrası kıyas
yoluyla uygulanır.
Yargıtay, ikinci fıkra hükmü ile bağlı olmaksızın, bilgi
almak üzere re'sen de duruşma yapılmasına karar verebilir.
Duruşma günü belli edilen hâllerde Yargıtay, tarafları veya
gelen tarafı dinledikten sonra, taraflardan hiçbiri gelmemiş ise dosya üzerinde
inceleme yaparak kararını verir.
Duruşma günü kararı verilemeyen işlerin en geç yirmi gün
içinde karara bağlanması zorunludur.
Kanunda ivedi olduğu bildirilen dava ve işlere ait temyiz
incelemesi öncelikle yapılır.
Onama kararları
Madde 436.- Yargıtay, onama kararında, onadığı kararın hukuk
kurallarına uygunluk gerekçesini göstermek zorundadır.
Temyiz olunan kararın, kanunun olaya uygulanmasında hata
edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında
yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde Yargıtay, kararı
değiştirerek ve düzelterek onayabilir.
Tarafların kimliklerine ait yanlışlıklarla, yazı, hesap veya
diğer açık ifade yanlışlıkları hakkında da bu hüküm uygulanır.
Karar, usule ve kanuna uygun olup da gösterilen gerekçe
doğru bulunmazsa, gerekçe değiştirilerek ve düzeltilerek onanır.
Bozma sebepleri
Madde 437.- Yargıtay, aşağıda belirtilen sebeplerden dolayı
gerekçe göstererek temyiz olunan kararı kısmen veya tamamen bozar:
1. Hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış
uygulanmış olması,
2. Dava şartlarına aykırılık bulunması,
3. Taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı
delillerin kanunî bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi,
4. Karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikleri
bulunması.
Yargıtay kararlarının tebliği
Madde 438.- Yargıtayın bozma kararları ile onama kararları
mahkeme yazı işleri müdürü tarafından derhâl taraflara tebliğ edilir.
Tebliğ giderleri, temyiz dilekçesiyle birlikte, temyiz
isteminde bulunandan peşin olarak alınır. Bu giderlerin ödenmemesi hâlinde
426/D maddesi hükmü uygulanır.
Bozmaya uyma veya direnme
Madde 439.- Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen
bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi
kararına ilişkin ise, bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı
veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine,
kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir.
Bölge adliye mahkemesinin düzelterek yeniden veya yeniden
esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde
dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge
adliye mahkemesine gönderilir.
Bölge adliye mahkemesi, 426/D maddesi uyarınca peşin alınmış
olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya çağırıp
dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince
bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna
başvurulabilir.
İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararında
direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, Yargıtay Hukuk Genel
Kurulunca yapılır.
Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur."
MADDE 19.- Tasarının 20 nci maddesi 19 uncu madde olarak
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 20.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 566 ncı
maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve ek 3 üncü maddesine göre "dörtyüzmilyon" olarak uygulanması
öngörülen parasal sınır "üçmilyar" liraya yükseltilmiştir.
MADDE 21.- Tasarının 22 nci maddesi 21 inci madde olarak
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 22.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa aşağıdaki madde eklenmiştir.
"EK MADDE 4.- Görev, kesin hüküm, istinaf, temyiz,
Yargıtayda duruşma, senetle ispata ve sulh mahkemelerindeki taksim davalarında
muhakeme usulünün belirlenmesine ilişkin maddelerdeki parasal sınırlar; her
takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal
sınırların, o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci
maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilân edilen
yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde
belirlenen sınırların onmilyon lirayı aşmayan kısımları dikkate alınmaz. Bu
uygulama nedeniyle mahkemelerce görevsizlik kararı verilemez.
Yukarıdaki fıkra uyarınca her takvim yılı başından geçerli
olmak üzere uygulanan parasal sınırların artışı, artışın yürürlüğe girdiği
tarihten önce ilk derece mahkemelerince nihaî olarak karara bağlanmış davalar
ile bölge adliye mahkemesi kararı üzerine yeniden bakılan davalarda ve
Yargıtayın bozma kararı üzerine kararı bozulan mahkemece yeniden bakılan
davalarda uygulanmaz."
MADDE 23.- Hukuk Usulü Muhake-meleri Kanununun 45 inci
maddesinin son fıkrası, 440 ilâ 444 üncü maddeleri ile 449 uncu maddesinde yer
alan "443 üncü madde mucibince" ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 24.- Hukuk Usulü Muhake-meleri Kanununa aşağıdaki
geçici maddeler eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 1.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun bu
Kanunla değiştirilen görev, kesin hüküm, temyiz, Yargıtayda duruşma, senetle
ispata ve sulh mahkemelerindeki taksim davalarında muhakeme usulünün
belirlenmesine ilişkin maddelerindeki parasal sınırlarla ilgili hükümler,
Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanır.
GEÇİCİ MADDE 2.- Bölge adliye mahkemelerinin, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek
göreve başlama tarihinde;
1. Yargıtayda incelenmekte bulunan ve henüz karara
bağlanmamış olan davalar bölge adliye mahkemelerine gönderilir.
2. Yargıtay hukuk daireleri ve Hukuk Genel Kurulu tarafından
karara bağlanmış dava dosyaları bakımından bu Kanunun istinaf yoluna ilişkin
hükümleri uygulanmaz. Bu dava dosyaları hakkında mahkemelerin direnme veya
yeniden hüküm kurmak suretiyle verdikleri kararlar hakkında, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun bu Kanunla yapılan değişiklikten önceki temyize ilişkin
hükümleri uyarınca yalnız temyiz yoluna başvurulabilir.
GEÇİCİ MADDE 3.- Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama
tarihine kadar, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun temyize ilişkin yürürlükteki
hükümlerinin uygulanmasına devam olunur."
MADDE 25.- Tasarının 26 ncı maddesi 25 inci madde olarak
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 26.- Tasarının 27 nci maddesi 26 ncı madde olarak
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.