Dönem : 22 Yasama Yılı : 2
T.B.M.M. (S. Sayısı : 623)
Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/830)
|
|
T.C. |
|
|
|
Başbakanlık |
22.6.2004 |
|
|
Kanunlar ve Kararlar |
|
|
|
Genel Müdürlüğü |
|
|
|
Sayı :
B.02.0.KKG.0.10/101-881/2963 |
|
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Adalet Bakanlığınca hazırlanan ve Başkanlığınıza arzı
Bakanlar Kurulunca 18.6.2004 tarihinde kararlaştırılan “Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” ile gerekçesi ilişikte
gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
GENEL GEREKÇE
Anayasanın 141 inci
maddesinin son fıkrasında "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılması, yargının görevidir." hükmüne yer verilmiş, İnsan
Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin (Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi) 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında da herkesin, bağımsız ve
tarafsız bir mahkeme tarafından davasının "makul süre içinde"
görülmesini isteme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
Anayasanın ve İnsan
Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin yukarıda yazılı
hükümlerine karşın, Ülkemizde, davaların makul süre içinde bitirilemediği ifade
edilmekte, bunun sebeplerinden birisi olarak da adlî tatilin varlığı ve bunun
süresinin uzun olması gösterilmektedir.
Diğer taraftan, 1927
yılından beri uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun
görev, kesin hüküm, Yargıtayda duruşma, karar düzeltme ve senetle ispata
ilişkin maddelerindeki parasal sınırlar 26.2.1985 tarihli ve 3156 sayılı Kanun
ve 20.6.1996 tarihli ve 4146 sayılı Kanunla günün ekonomik koşullarına uygun
olarak artırılmıştır. Yine aynı amaçla; 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununun kesin hüküm ile ilgili maddesinde yer alan parasal sınırlar,
18.11.1992 tarihli ve 3842 sayılı Kanun ile artırılmıştır.
Ancak, para değerinin
düşmesi karşısında bu miktarlar da günümüzde yetersiz kalmıştır.
Özellikle sulh
hukuk-asliye hukuk mahkemeleri arasındaki görevi belirleyen dörtyüzmilyon
liralık sınırın çok düşük olması, bu mahkemeler arasındaki iş dağılımında
asliye hukuk mahkemeleri aleyhine dengesizlik yaratmaktadır.
Ayrıca, hukuk ve ceza
mahkemeleri tarafından verilen kararların kesinlik sınırının çok düşük olması,
davaların gereksiz yere uzamasına ve Yargıtayın iş yükünün artmasına neden
olmaktadır.
765 sayılı Türk Ceza
Kanununun 102 nci maddesinin birinci fıkrasının (5) ve (6) numaralı bentlerinde
düzenlenen ceza miktarlarını gerektiren suçlar için öngörülen dava zamanaşımı sürelerinin
kısalığı ve bu dosyalar için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tebliğname
düzenlenmesi nedeniyle geçen sürede bu dosyaların dava zamanaşımına uğradığı
görülmektedir.
Yargı hizmetlerinde
etkinlik ve verimliliğin sağlanması ve kısa sürede yargılama konusu hakkında
karar verilmesini sağlamak amacıyla yürütülen çalışmalar kapsamında; hâlen
değişik kanunlarda yer alan adlî tatil süresinin kısaltılması, günümüzün
ekonomik koşulları ve paranın bugünkü satın alma gücü gözönünde tutularak Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yer alan parasal
sınırların artırılması, İcra ve İflâs Kanununda yer alan mahcuz malların
muhafazasında alınacak ücretlerin tespitiyle icra takibinde mal beyanında
bulunmama şeklinde gerçekleşen pasif eylem karşılığı olarak Kanunun 337 nci
maddesinde öngörülen mal beyanında bulunmamak suçunun kaldırılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Tasarı yukarıdaki
amaçlarla hazırlanmıştır.
MADDE GEREKÇELERİ
Madde 1. -765 sayılı Türk
Ceza Kanununun genel adap ve aile düzeni aleyhine cürümleri düzenleyen
Sekizinci Babının İkinci Faslında düzenlenen 432 nci maddesinde, 429, 430 ve
431 inci maddelerdeki kadın ve kız kaçırma ve alıkoyma suçlarının faillerinin,
kaçırdığı veya alıkoyduğu kimseyi herhangi bir şehevi harekette bulunmaksızın
kendiliğinden kaçırıldığı eve veya ailesinin evine iade etmesi veya ailesince
alınması mümkün olan emniyetli bir yere bırakması durumunda, söz konusu
maddelerdeki cezaların belirli oranda indirilmesi hükme bağlanmıştır.
Görülmekte olan bir
davayla ilgili olarak itiraz yoluna başvuran yerel mahkeme, Türk Ceza Kanununun
432 nci maddesinin aynı Kanunun 430 uncu maddesindeki halde daha az ceza
öngören kısmının, reşit olmayan mağdurun gerek zorla gerekse rızasıyla
kaçırılması veya alıkonulması ve rıza ile iade edilmesi hallerinin aynı tür ve
miktarda yaptırıma bağlandığını, oysa rızası ile iade olmaması durumunda,
failin zorla kaçırma veya alıkoymasında beş seneden on seneye, rızası ile
kaçırma veya alıkoymasında ise, altı aydan üç seneye kadar hapis cezası ile
cezalandırılmasının öngörüldüğünü, bir insanın zorla kaçırılması ile rızasıyla
götürülmesinin kamu düzenini aynı derecede bozan fiiller olmadığını, bu nedenle
rıza ile kaçırma veya alıkoymadaki iade durumunda daha az ceza öngörülmemesinin,
Anayasanın 10 uncu maddesinde yer alan eşitlik ilkesine aykırı bulunduğunu
ileri sürmüştür.
Başvuruyu inceleyen
Anayasa Mahkemesi, 26.11.2002 tarihli ve E. 2001/79 ve K. 2002/194 sayılı
Kararıyla söz konusu hükmü iptal etmiş ve gerekçesinde "İtiraz konusu
kurala göre, mağduru rızası ile kaçıran veya alıkoyan fail onu iade etse bile
aynı ceza ile cezalandırılacak, oysa aynı maddede düzenlenen ve eylemin cebir,
şiddet, tehdit veya hile ile gerçekleştirilmiş olan daha ağır halinde ise,
mağdurun iade edilmesine bağlı olarak daha az ceza uygulanacaktır. Bu durum
hukuka ve cezalandırılma ilkelerine aykırı düşmekte, yasa koyucunun mağduru
serbest bırakmayı ve faal nedameti özendirmeye yönelik gerçek arzusu ile de
çelişmekte ve fail bu konudaki lehe düzenlemeden yararlandırılmamış olmaktadır.
Suç ile ceza arasında bulunması gereken adil dengeyi bozan düzenlemeler yasa
koyucunun takdir yetkisi içinde görülemeyeceğinden hukuk devleti ilkesine
aykırılık oluşturur. Bu nedenle kural, Anayasa'nın 2. maddesine aykırıdır.
İptali gerekir." ifadesine yer vermiş ve iptal sonucu doğan hukuksal
boşluğun kamu düzenini tehdit ve kamu yararını ihlal edici görülmesi sebebiyle
yasa koyucunun buna ilişkin düzenlemeleri yapabilmesi için iptal kararının
Resmî Gazetede yayımından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar
vermiştir.
Maddeyle yapılan
düzenlemeyle, iptal sonucu ortaya çıkan hukukî boşluğun doldurulması amaçlanmış
ve Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde belirtilen hususlar dikkate alınarak
maddede faal nedamet açısından ikili bir ayrıma gidilmiştir.
Madde 2. - Maddenin (A)
fıkrasıyla, günümüzün ekonomik koşulları ve paranın satın alma gücü gözönünde tutularak, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda yer alan göreve, kesin hükme, Yargıtaydaki duruşmaya,
karar düzeltmeye, senetle ispata ve sulh mahkemelerindeki taksim davalarında
muhakeme usulünün belirlenmesine ilişkin parasal sınırlar artırılmaktadır.
Maddenin (B) fıkrasıyla,
adlî tatil Ağustos ayının birinde başlamak üzere yeniden düzenlenmektedir.
Maddenin (C) fıkrasıyla,
parasal sınırların artırılması nedeniyle mahkemelerce görevsizlik kararı
verilemeyeceği hüküm altına alınmaktadır.
Madde 3. - Maddenin (A)
fıkrasıyla, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 209 uncu maddesinin son cümlesi
değiştirilmek suretiyle, tutuklu kişilere mahkeme kaleminde tebliğ edilen
iddianamenin, ceza infaz kurumunda tebliğ edilmesi öngörülmektedir.
Maddenin (B) fıkrasıyla,
anılan Kanunun 305 inci maddesinin (1) ve (2) numaralı bentlerinde yer alan ve
para cezalarında kesinlik sınırını gösteren meblağlar, paranın satın alma
gücündeki düşüş dikkate alınarak yeniden belirlenmektedir.
Maddenin (C) fıkrasıyla,
adlî tatil Ağustos ayının birinde başlamak üzere yeniden düzenlenmektedir.
Maddenin (D) fıkrası ile,
kamu davasının açılmasını sağlama yönünde Adalet Bakanı ile valilere verilen
yetkileri düzenleyen hükümler yürürlükten kaldırılmaktadır.
Madde 4. - Maddenin (A)
fıkrasıyla, İcra ve İflâs Kanununda 17.7.2003 tarihli ve 4949 sayılı Kanunla
yapılan değişiklik sonucunda, depo ve garajlarda muhafaza edilen mahcuz mallar
için Adalet Bakanlığının ücret tarifesi belirleme yetkisinin bulunup
bulunmadığı konusunda bir boşluk doğmuştur. Maddeyle, uygulamada bu yönde
oluşabilecek tereddütleri gidermek amacıyla, depo ve garajlarda muhafaza edilen
mahcuz mallar için Bakanlığın ücret tarifesi belirleyeceği hüküm altına
alınmıştır.
Maddenin (B) fıkrasıyla;
2001 yılında ceza mahkemelerine 3441037 dava geldiği, bunun 1410892'sini icra
ceza mahkemesine gelen davalar ve bunun da önemli bir bölümünü mal beyanında
bulunmama davaları olduğu, yine, İcra ve İflâs Kanununun 76 ncı maddesinde
"Mal beyanında bulunmayan borçlu, alacaklının talebi üzerine beyanda
bulununcaya kadar icra tetkik mercii hâkimi tarafından bir defaya mahsus olmak
üzere hapisle tazyik olunur." hükmünün yer aldığı, bu hükmün uygulamada
sadece 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun için
uygulandığı, ancak, tüm icra borçları için uygulanmasında bir engel bulunmadığı
hususları gözönünde bulundurularak, İcra ve İflâs Kanununun 337 nci maddesinin
birinci fıkrasında düzenlenen mal beyanında bulunmama fiili suç olmaktan
çıkarılarak, icra tetkik mercilerinin aşırı iş yükünün önüne geçilmesi ve icra
takiplerinin hızlandırılması
amaçlanmaktadır.
Maddenin (C) fıkrasıyla,
İcra ve İflâs Kanununun 337 nci maddesinin değiştirilmesi nedeniyle doğacak
boşluğu doldurmak ve bu madde gereğince yapılmış şikâyetlerin sonuçsuz
kalmasını önlemek amacıyla geçici madde düzenlenmiştir.
Madde 5. - Madde ile 353
sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 205 inci
maddesinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinde yer alan ve para cezalarında
kesinlik sınırını gösteren meblağlar, paranın satın alım gücündeki düşüş
dikkate alınarak yeniden belirlenmektedir.
Madde 6. - Maddeyle, adlî
tatil Ağustos ayının birinde başlamak üzere yeniden düzenlenmektedir.
Madde 7. - Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun 9.6.2004 tarihli ve 278 sayılı Kararıyla bazı
ilçelerdeki Cumhuriyet başsavcılığı ve mahkemelerin kaldırılması, adlî teşkilatların
kapatılmasına karar verilmiştir. Bu Karar çerçevesinde, Noterlik Kanununun 2
nci maddesi gereğince mahkemelerin yargı çevresine göre kurulan noterliklerin
yetki çevresinde de değişiklik yapılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Maddeyle 1512 sayılı Kanuna
hükümler eklenmek suretiyle, asliye mahkemesi kaldırılan ilçelerdeki
noterliklerin faaliyetlerinin devam edeceği, bu yerlerde birden fazla noterlik
kurulabileceği, ancak bunlar hakkında Kanunun 109 uncu maddesinde öngörülen
hükümlerin uygulanmayacağı ve asliye mahkemesi kaldırılan ilçelerdeki birinci,
ikinci ve üçüncü sınıf noterliklerin boşalmış olması durumunda Türkiye Noterler
Birliğinin teklifi üzerine kapatılabileceği düzenlenmiştir.
Madde 8. - Maddeyle, adlî
tatil Ağustos ayının birinde başlamak üzere yeniden düzenlenmektedir.
Madde 9. - Maddeyle, 2247
sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 5 inci
maddesinin üçüncü fıkrası değiştirilerek adlî tatil yeniden düzenlenmiştir.
Madde 10. - Maddenin (A)
fıkrasıyla, adlî tatilin başlangıç tarihi yeniden düzenlenmektedir.
Maddenin (B) fıkrasıyla,
2575 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun geçici 3 üncü maddesi yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Madde 11. - Maddeyle,
adlî tatil Ağustos ayının birinde başlamak üzere yeniden düzenlenmektedir.
Madde 12. - Maddenin (A)
fıkrasıyla, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinin birinci
fıkrasının (5) ve (6) numaralı bentleri kapsamında olan suçlar için öngörülen
dava zamanaşımı süreleri ile bu davalar için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca
düzenlenen tebliğnameler dolayısıyla
geçen süreler gözönünde bulundurularak, bu durumlarda Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığınca tebliğname düzenlenmeksizin dosyanın doğrudan ilgili daireye
gönderilmesi öngörülmektedir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından,
belirtilen durumlarda tebliğname düzenlenmeyeceğinden dolayı, Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununun 316 ncı maddesinde öngörülen tebliğnamenin tebliği de söz
konusu olmayacaktır. Daire kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının
karar düzeltme ve itiraz kanun yollarına başvurma yetkisi vardır.
Maddenin (B) fıkrasıyla,
2797 sayılı Yargıtay Kanununun 56 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan
"kırkbeş" ibaresi "otuzaltı" şeklinde yeniden
düzenlenmektedir.
Madde 13. - Adliye
teşkilatı bulunmayan ilçelerde vatandaşların adlî sicil bilgilerine kolayca
erişebilmelerini sağlamak için bu düzenleme yapılmıştır.
Madde 14. - Maddede,
Kanunun adlî tatil süresinin başlangıç tarihini değiştiren hükümlerinin
1.1.2005 tarihinden itibaren, diğer hükümlerinin ise Kanunun yayımı tarihinde
yürürlüğe gireceği belirtilmektedir.
Madde 15. - Yürütme
maddesidir.
Adalet
Komisyonu Raporu
|
|
Türkiye Büyük Millet
Meclisi |
|
|
|
Adalet Komisyonu |
|
|
|
Esas No. : 1/830 |
30.6.2004 |
|
|
Karar No. : 57 |
|
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Başkanlığınızca 23.6.2004 tarihinde esas
komisyon olarak Komisyonumuza havale edilmiş olan “Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/830)”, Komisyonumuzun 28.6.2004
tarihli 49 uncu toplantısında, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek ile Adalet
Bakanlığı temsilcilerinin katılmalarıyla incelenip görüşülmüş, geneli
üzerindeki görüşmelerin tamamlanmasından sonra maddelerine geçilmesi kabul
edilmiş, maddeler üzerindeki kabul, ilave ve değişiklikler sırasıyla aşağıda
açıklanmıştır:
Tasarının 1, 2, 3 ve 4 üncü maddeleri
aynen kabul edilmiştir.
Tasarıyla, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununun 148 inci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan ve
kamu davasının açılmasının sağlanmasında Adalet Bakanına ve valiye bir kısım
yetkiler veren hükümler kaldırılmakta olduğundan, bu yönde yetkiler içeren İl
İdaresi Kanununun 10 uncu maddesinde yer alan hükümlerin de kaldırılması
amacıyla Tasarıya, 4 üncü maddeden sonra gelmek üzere yeni 5 inci madde ilave
edilmiştir.
Tasarının 5 inci maddesi 6, 6 ncı maddesi
7, 7 nci maddesi 8, 8 inci maddesi 9, 9 uncu maddesi 10, 10 uncu maddesi 11, 11
inci maddesi 12, 12 nci maddesi 13, 13 üncü maddesi 14 üncü madde olarak aynen
kabul edilmiştir.
Tasarının yürürlüğe ilişkin 14 üncü
maddesinde, maddelere yapılan atıflar, tasarıya eklenen yeni madde nedeniyle
düzeltilmiş ve 15 inci madde olarak kabul edilmiştir.
Tasarının yürütmeye ilişkin 15 inci
maddesi 16 ncı madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun onayına sunulmak
üzere saygı ile arz olunur.
|
|
Başkan |
Başkanvekili |
Sözcü |
|
|
Köksal Toptan |
Halil Özyolcu |
Ramazan Can |
|
|
Zonguldak |
Ağrı |
Kırıkkale |
|
|
Kâtip |
Üye |
Üye |
|
|
Hasan Kara |
Mehmet Ziya Yergök |
Feridun Fikret Baloğlu |
|
|
Kilis |
Adana |
Antalya |
|
|
|
(Karşı oy var) |
(Toplantıya katılmadı) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Orhan Yıldız |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Semiha Öyüş |
|
|
Artvin |
Artvin |
Aydın |
|
|
(Toplantıya katılmadı) |
(Toplantıya katılmadı) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Feridun Ayvazoğlu |
Muzaffer Külcü |
Mahmut Durdu |
|
|
Çorum |
Çorum |
Gaziantep |
|
|
(Toplantıya katılmadı) |
(Toplantıya katılmadı) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Esat Canan |
Recep Özel |
Mehmet Yılmazcan |
|
|
Hakkâri |
Isparta |
Kahramanmaraş |
|
|
(Adlî tatille ilgili |
|
|
|
|
düzenlemelere karşı oyum var) |
|
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Hakkı Köylü |
Harun Tüfekçi |
Kerim Özkul |
|
|
Kastamonu |
Konya |
Konya |
|
|
|
(Toplantıya katılmadı) |
(Toplantıya katılmadı) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Muharrem Kılıç |
İsmail Bilen |
Orhan Eraslan |
|
|
Malatya |
Manisa |
Niğde |
|
|
(Toplantıya katılmadı) |
(Toplantıya katılmadı) |
(Karşı oy yazımız eklidir) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Ömer Kulaksız |
Mehmet Nuri Saygun |
Bekir Bozdağ |
|
|
Sivas |
Tekirdağ |
Yozgat |
|
|
(Toplantıya katılmadı) |
(Toplantıya katılmadı) |
|
KARŞI
OY YAZISI
ADALET KOMİSYONU BAŞKANLIĞINA
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının Adalet Komisyonunda yapılan görüşmesi sonucu aşağıdaki
hususlarda çoğunluk görüşüne katılınmadığı için karşı oy yazısı yazılmıştır.
Öncelikle Adalet Bakanlığı tarafından
hazırlanan kanun tasarılarında birbiriyle ilgisi olmayan hatta uzak yakın
bağlantısı olmayan kanunlarda yapılması düşünülen bir takım değişikliklerin
"paket" adı altında bir yöntemle, deyim yerindeyse "kırk
ambar" biçiminde getirilmesi alışkanlığından vazgeçilmelidir. Böyle bir
çalışma kanun yapma tekniği açısından da doğru değildir. Ayrıca getirilen
tasarıların tutarlı bir genel gerekçeye sahip olmasını da engellemektedir. Bu
yöntem zaman zaman kullanılmış olsa da iyi olmayan, sürgit bir uygulama
biçimine dönüştürülmemelidir.
Bu tasarıda da bu çerçeve içerisinde Türk
Ceza Kanununda, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda, Ceza Muhakemeleri Usul Kanununda,
İcra İflas Kanununda, İl İdaresi Kanununda, Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve
Yargılama Usulü Kanununda, Sayıştay Kanununda, Noterlik Kanununda, Askerî
Yüksek İdare Mahkemesi Kanununda, Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi
Hakkındaki Kanunda, İdarî Yargılama Usulü Kanununda, Danıştay Kanununda,
Yargıtay Kanununda ve Adlî Sicil Kanununda değişiklikler yapan maddelerden
oluşmuştur.
Bu çerçevedeki kanun yapma çalışmalarının
devamlılık arzetmesi ülkenin temel kanunlarına (temel kodlarına) bir perspektife
sahip olmadan, günlük ihtiyaçlara göre zarar verilmesi sonucunu doğurmuştur. Bu
sonucun ülkede özellikle hukuku egemen kılma konusunda diğer bakanlıklardan ve
kuruluşlardan daha da önde gelmesi gereken Adalet Bakanlığı tasarılarıyla
yapılması kabul edilemezlik sınırlarını daha da zorlamaktadır. Çünkü her temel
kanunun bir felsefesi, bir ruhu ve bir gerekçesi vardır. Ancak kırk ambar
biçiminde yapılan bu tür değişikliklerde bu felsefeye, bu ruha ve bu gerekçeye
her zaman ulaşabilmek mümkün olamamaktadır. Sonuçta temel felsefesi, iç dengesi
ve sistematiği bozulan temel kanunlar üzerinde sürekli değişiklikler yapılması
kaçınılmaz hale gelmektedir.
Öncelikle bu anlayış içerisinde kanun
tasarısı hazırlanmasını doğru bulmadığımızı belirtiyor ve sözü edilen tasarıda
çeşitli kanunlarda yapılan değişikliklere karşı oyumuzu belirtiyoruz.
Tasarının 2/B, 3/C, 7, 9, 10, 11, 12, 13/B
maddeleri adlî tatil konusunu düzenlemek üzere konulmuştur. Bilindiği üzere
yetmiş yılı aşkın bir uygulamayla ülkemizde 20 Temmuz ile 6 Eylül arasındaki
süre adlî tatil olarak benimsenmiş ve uygulana gelmektedir. Bu süre içerisinde
yargıda görev yapan hâkim ve savcılar, avukatlar, mahkemelerde çalışan zabıt
katipleri ve yardımcı elemanlar yıllık izinlerini kullanmaktadırlar. Ancak adlî
tatil denilmesi adliyenin kapatılması anlamına gelmemektedir. Nöbetçi mahkeme
uygulamasıyla adalet hizmetlerinin dağıtımına ve acil adlî işlerin görülmesine
devam edilmektedir. Ülkemizin genel coğrafi ve iklim yapısı itibariyle de adlî
tatil uygulaması genel olarak kamuda ve özel sektörde dinlencelerin
kullanıldığı ve tarım sektöründe de ürünlerin hasat edildiği zamana
gelmektedir. Bu nedenlerle, adlî tatil uygulaması yetmiş yılı aşkın süredir
başarıyla sürdürülegelmiştir.
Tasarının gerekçesinde bu yetmiş yılı
aşkın ve oturmuş adlî tatil uygulamasından vazgeçilecek olması adil yargılama
hakkı ile açıklanmaya çalışılmıştır. Bu tamamıyla haksız olan bir gerekçedir.
Yani tasarı, gerekçesinde "ülkemizde yargılamalar uzun sürmektedir,
davalar makul sürede bitmemektedir. Bu da adil yargılamayı
engellemektedir" denilmektedir. Böyle bir gerekçenin doğru olmaması bir
yana, Bakanlığın Türk yargısının içinde bulunduğu sorunları anlama noktasında
bile olmadığını ortaya koymaktadır. Kaldı ki Bakanlıktan beklenen yargının
içinde bulunduğu sorunları çözmesidir.
Bağımsız Türk Mahkemeleri ve Türk yargısı
her türlü kadro olanaksızlıklarına, personel yetersizliklerine, bina ve fizikî
imkân yetersizliklerine, emsallerine göre her türlü ekonomik ve sosyal
imkansızlıklarına rağmen başarıyla adalet dağıtma görevini yürütmektedir.
Avrupa'daki emsalleriyle kıyaslanan Türk
yargısına "adlî tatil nedeniyle ağır çalışıyor, gecikiyor, biz de milletçe
tatili çok seviyoruz" yaklaşımında bulunmak dehşetli derecede haksızlıktır
ve kadir bilmezliktir.
Her konuyu Avrupa ile kıyaslamak son
zamanlarda ülkemizde bir alışkanlık haline geldi. Avrupa'da en azametli binalar
adliye saraylarıdır. Bir de bizim ülkemizde kahvehanelerden bozma,
işhanlarından bozma adliyeleri ve hatta hiçbir fiziki imkânı olmayan
Yargıtayımızı neden kıyaslamayı düşünmeyiz. Ülkemizde aşağı yukarı aynı
büyüklüğe sahip olan Fransa'da sadece adlî yargıda çalışan hâkim ve savcı
sayısının bizimkilerin beş katı olduğunu neden görmeyiz? Hâlâ adliyelerimizin
çoğunda bırakın bilgisayarı, doğru dürüst daktiloların bile olmadığını
yargıçlarımızın kırık sandalyelerde adalet dağıttığını neden görmeyiz? Yargıcın
duruşmaya yüz, yüzelli dosyayla çıktığını neden görmeyiz? Bütün bunlar var iken
ve bütün bunlara rağmen Türk yargısı Avrupa'daki emsallerini aratmayacak
derecede adil ve etkin yargılama yaparken, yargının sorunlarının adlî tatilden
kaynaklandığını ileri sürmek ne derece doğrudur.
Gerçeğin üstünü örtmek için, yargının
ciddi sorunları altında ezilmemek için, biraz da popülist bir yaklaşımla
"biz tatili de çok seven bir milletiz. Çalışmaktan çok tatil yapıyoruz.
Halbuki elin oğlu ne kadar çalışıyor" diyerek sorunu belki gözlerden uzak
tutmak mümkündür ama çözmek olası değildir. Kaldı ki girmeyi düşündüğümüz
Avrupa Birliğinde Fransa, İtalya başta olmak üzere Avusturya, Belçika, İrlanda
vb. ülkelerde adlî tatil süreleri ya bizden daha uzundur, ya da bizimki
kadardır.
Adlî tatil süresini kısaltmakla, çalışma
süresi daha da artırılmış olmamaktadır. Şöyle ki; yıllık izne ayrılan hâkimin
yerine geçici olarak bakan diğer hâkim zaten davanın esasına girememektedir.
Dolayısıyla herhangi bir şekilde karar verme açısından bir yarar
sağlamamaktadır. Adlî tatilin kısaltılması halinde hâkimler yıllık izinlerini
tatil süresi dışında da kullanabileceklerinden esasen bu yönüyle çalışma
süresine bir katkı sağlamamaktadır. Öte yandan genellikle mahkemelerimizin iki
katibi olmaktadır. Bunlarda dönüşümlü olarak kırkbeş günlük adlî tatil süresi
içerisinde yirmişer günlük izinlerini kullanmaktadırlar. Adlî tatil süresinin
kısaltılması bu yönden de yararlı olmayacaktır. Kaldı ki adlî tatil süresi
harman, hasat ve yıllık izin sezonu olması nedeniyle taraflar ve tanıklar
açısından da duruşmaya çok fazla ilgi gösterilen bir süre değildir. Bu yönüyle
yetmiş yılı aşkın uygulamanın kaldırılmasını doğru bulmuyoruz.
Tasarının 4. maddesiyle İcra İflas
Kanununun 337. maddesindeki mal beyanında bulunmama suçu kaldırılmış
bulunmaktadır. Gerekçe olarak bu suçtan 1 milyon 400 bin kişinin mahkum olduğu,
konulacak cezaevi bulunamadığı ileri sürülmektedir. Yukarıda da açıklandığı
gibi ülkemizin temel yasalarının çeşitli vesilelerle bozulması bu şekilde vahim
sonuçlar doğurabilmektedir. Ülkemizin hukuk devletini sürdürebilmek için etkin
bir İcra İflas Kanununa ihtiyaç olduğu açıktır. Hukuk içerisinde alacağını
tahsil edemeyen kişilerin hukuk dışına sapma olasılığı yüksektir. Bu itibarla
gerekli düzenlemeler yapılmadan ve evvelce çeşitli kereler oynanarak etkinliği
kaybettirilen İcra İflas Kanununa yeniden etkin mekanizmalar getirmeden,
"sadece 1 milyon 400 bin kişiyi koyacak cezaevi bulamadık"
gerekçesiyle maddenin kaldırılması bir acz ifadesidir. İcra İflas Kanununun
337. maddesi kaldırılabilir. Ancak alacaklıya alacağını hukuk içinde tahsil
etme imkânı; borçluya da borcunu hukuk içinde ödeme imkânı sağlanmalıdır. Bunun
sağlanmaması halinde çeteleşme kaçınılmazdır. Çeteleşmenin varlığı da hukuk
devletini tehdit eder.
Tasarının 14. maddesinde yer alan Asliye
Mahkemelerinin bulunmadığı yerde kaymakamlıklardan adlî sicil belgesi alınması
da hukuk devleti açısından sakıncalıdır. Öncelikle bir yerde ilçe varsa Asliye
Mahkemesinin de olması esastır. Bilindiği gibi ilçe demek, halkımız nezdinde
kaza (yargı) demektir. Dilimizde de yerleştiği şekilde yargı (kaza) olmayan
yerde ilçe yoktur. Öncelikle bir takım ilçelerden adliyenin kaldırılması yanlış
olmuştur. Popülist amaçlarla rastgele ilçe yapılması sonucu tasarrufa
gidileceği düşüncesiyle adliyeler kapatılmaktadır. Her şeyde tasarruf olur ama
adalet hizmetlerinde tasarruf vahim sonuçlar doğurur. Adliyesi kaldırılan
ilçelerde adlî sicil bilgilerinin kaymakamlıklarca verilmesi, kuvvetler
ayrılığı ilkesiyle ve hukuk devletinin gerekleriyle bağdaşmaz.
Karşı oy yazımızı saygıyla arz ederiz.
|
|
Orhan Eraslan |
M. Ziya Yergök |
|
|
Niğde |
Adana |
|
|
|
|
HÜKÜMETİN
TEKLİF ETTİĞİ METİN
ÇEŞİTLİ
KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 1.3.1926
tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun
432 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 432. - Yukarıdaki maddelerde yazılı cürümlerden
birinin faili, kaçırdığı veya alıkoyduğu kimseyi hiçbir şehevî harekette
bulunmaksızın kendiliğinden, kaçırıldığı eve veya ailesinin evine iade eder
veyahut ailesi tarafından alınması mümkün olan emniyetli diğer bir yere getirip
serbest bırakırsa 429 uncu maddede
yazılı halde bir aydan bir seneye kadar, 430 uncu maddenin birinci
fıkrasında yazılı halde altı aydan üç seneye, ikinci fıkrasında yazılı halde
bir aydan altı aya kadar, 431 inci maddede yazılı halde bir seneden beş seneye
kadar hapis cezasıyla cezalandırılır."
MADDE 2. - A) 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun;
a) 8 inci maddesinin (I) numaralı bendinde yer alan ve ek 3
üncü maddesine göre "dörtyüzmilyon" olarak uygulanması öngörülen parasal sınır "beşmilyar" lira,
b) 288 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 290 ıncı maddesinde yer alan ve ek 3 üncü
maddesine göre "kırkmilyon" olarak uygulanması öngörülen parasal
sınır "dörtyüzmilyon" lira,
c) 427 nci maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü
fıkralarında yer alan ve ek 3 üncü
maddesine göre "kırkmilyon" olarak uygulanması öngörülen parasal
sınır "birmilyar" lira; beşinci fıkrasında yer alan ve ek 3 üncü
maddesine göre "sekizyüzmilyon" olarak uygulanması öngörülen duruşma
sınırı "onmilyar" lira; "altıyüzmilyon" olarak uygulanması
öngörülen karar düzeltme sınırı "altımilyar" lira,
d) 438 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen ve ek 3 üncü
maddesine göre "sekizyüzmilyon" olarak uygulanması öngörülen parasal
sınır "onmilyar" lira,
e) 440 ıncı maddesinin (III) numaralı fıkrasının (1)
numaralı bendinde yer alan ve ek 3 üncü maddesine göre
"altıyüzmilyon" olarak uygulanması öngörülen parasal sınır
"altımilyar" lira,
f) 566 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve ek 3
üncü maddesine göre "dörtyüzmilyon" olarak uygulanması öngörülen
parasal sınır "beşmilyar" lira,
olarak değiştirilmiştir.
B) 1086 sayılı Kanunun 175 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 175. - Her sene bilumum mahkemeler Ağustosun
birinden Eylülün beşine kadar tatil olunur."
C) 1086 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanunla artırılan parasal
sınırlar nedeniyle mahkemelerce görevsizlik kararı verilemez."
MADDE 3. - A) 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununun 209 uncu maddesinin son cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Bu muamele tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumunda
cezaevi kâtibi veya bu işle görevlendirilen personel yanına getirilerek tutanak
tutulmak suretiyle yapılır."
B) 1412 sayılı
Kanunun 305 inci maddesinin (1) numaralı bendinde yer alan
"ikimilyon" ibareleri "ikimilyar"; (2) numaralı bendinde yer alan
"onmilyon" ibaresi "onmilyar" olarak değiştirilmiştir.
C) 1412 sayılı Kanunun 423 üncü maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her sene
Ağustosun birinden Eylülün beşine kadar tatil olunur."
D) 1412 sayılı Kanunun 148 inci maddesinin üçüncü ve
dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 4. - A)
9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununun 88 inci maddesinin
dördüncü fıkrasına aşağıdaki cümleler eklenmiştir.
"Alınacak depo ve garaj ücretleri Adalet Bakanlığınca
belirlenir. Bu yerlerin çalışma esas ve usulleri, yönetmelikte gösterilir."
B) 2004 sayılı Kanunun 337 nci maddesi kenar başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Malları vermeyen, malları göstermeyen ve iflâs idaresi
altında bulunma mükellefiyetine uymayan müflisin cezası:
Madde 337. - Bu Kanunun 162, 209 ve 216 ncı maddelerine
muhalefet eden müflis hakkında, iflas idaresinin vereceği müzekkere üzerine
icra mahkemesi tarafından on günden bir aya kadar hafif hapis cezası
hükmolunur."
C) 2004 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 7. - Bu Kanunla ya-pılan değişlikten önce
yürürlükte bulunan
337 nci maddenin birinci fıkrası hükmüne göre şikâyet edilen
ve davası devam eden borçlu, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
otuz günlük süre içerisinde mal beyanında bulunmazsa, hakkında 76 ncı madde hükümleri uygulanır."
MADDE 5. - 25.10.1963 tarihli ve 353 sayılı Askerî
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 205 inci maddesinin birinci
fıkrasının (B) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan "iki
milyon" ibareleri "ikimilyar"; (2) numaralı alt bendinde yer
alan "on milyon" ibaresi "onmilyar" olarak
değiştirilmiştir.
MADDE 6. - 21.2.1967 tarihli ve 832 sayılı Sayıştay
Kanununun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Sayıştay Genel Kurulu, Temyiz Kurulu, Daireler Kurulu
ve daireleri her yıl Ağustosun birinden Eylülün beşine kadar çalışmaya ara
verir."
MADDE 7. - A) 18.1.1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik
Kanununun 2 nci maddesine aşağıdaki fıkra üçüncü fıkra olarak eklenmiştir.
"Asliye mahkemesinin kaldırıldığı ilçelerdeki birinci,
ikinci ve üçüncü sınıf noterliklerin faaliyetleri devam eder. Bu yerlerde
birden çok noterlik de kurulabilir. Asliye mahkemesi bulunmayan ilçelerde
faaliyetleri devam eden veya yeniden kurulan aynı yargı çevresi içe-risinde
olup, aynı belediye hudutları içerisinde bulunmayan noterlikler hakkında 109
uncu madde hükmü uygulanmaz."
B) 1512 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir
"Asliye mahkemesinin kaldırıldığı ilçelerdeki birinci,
ikinci ve üçüncü sınıf noterlikler ise boşalmış olması halinde, Türkiye
Noterler Birliğinin teklifi üzerine Adalet Bakanlığınca kapatılabilir."
MADDE 8. - 4.7.1972 tarihli ve 1602 sayılı Askerî Yüksek
İdare Mahkemesi Kanununun 85 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Barışta Askerî Yüksek İdare Mahkemesi her sene
Ağustosun birinden Eylülün beşine kadar çalışmaya ara verir."
MADDE 9. - 12.6.1979 tarihli ve 2247 sayılı Uyuşmazlık
Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Toplantı dönemi her yıl altı Eylülde başlar, otuzbir
Temmuzda biter."
MADDE 10. - A) 6.1.1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 61 inci
maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Bölge idare, idare ve vergi mahkemeleri her yıl
Ağustosun birinden Eylülün beşine kadar çalışmaya ara verirler."
B) 2577 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
MADDE 11. - 6.1.1982 tarihli ve 2575 sa-yılı Danıştay
Kanununun 86 ncı maddesinin (1) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"1. Danıştay daireleri her sene Ağustosun birinden
Eylülün beşine kadar çalışmaya ara verirler."
MADDE 12. - A) 4.2.1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay
Kanununun 28 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Zamanaşımı Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinin
birinci fıkrasının (5) ve (6) numaralı bentleri kapsamında olan suçlara ilişkin
dava dosyaları temyiz üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tebliğname
düzenlenmeksizin ilgili daireye gönderilir. Daire kararına karşı Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığının karar düzeltme ve itiraz kanun yollarına başvurma
yetkisi vardır."
B) 2797 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinin dördüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Adlî ara vermeden yararlanmayanların yıllık izinleri
yol süresi dahil otuzaltı gündür."
MADDE 13. - 22.11.1990 tarihli ve 3682 sayılı Adli Sicil
Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Asliye mahkemelerinin bulunmadığı ilçelerde adli sicil
bilgileri kaymakamlıklarca verilir."
MADDE 14. - Bu Kanunun 2 nci maddesinin (B) fıkrası, 3 üncü
maddesinin (C) fıkrası, 6 ncı, 8 inci, 9 uncu, 10 uncu ve 11 inci maddeleri ile
12 nci maddesinin (B) fıkrası 1.1.2005 tarihinde, diğer maddeleri yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 15. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
|
|
Recep Tayyip Erdoğan |
|
|
|
|
|
|
Başbakan |
|
|
|
|
|
|
Dışişleri
Bak. ve Başb. Yrd. |
Devlet
Bak. ve Başb. Yrd. |
Devlet
Bak. ve Başb. Yrd. V. |
|
|
|
|
A. Gül |
A. Şener |
C. Çiçek |
|
|
|
|
Devlet
Bakanı |
Devlet
Bakanı |
Devlet
Bakanı V. |
|
|
|
|
B. Atalay |
A. Babacan |
H. Çelik |
|
|
|
|
Devlet
Bakanı |
Devlet
Bakanı |
Adalet
Bakanı |
|
|
|
|
G. Akşit |
K. Tüzmen |
C. Çiçek |
|
|
|
|
Millî
Savunma Bakanı |
İçişleri
Bakanı |
Maliye
Bakanı |
|
|
|
|
M. V. Gönül |
A. Aksu |
K. Unakıtan |
|
|
|
|
Millî
Eğitim Bakanı |
Bayındırlık
ve İskân Bakanı |
Sağlık
Bakanı |
|
|
|
|
H. Çelik |
Z. Ergezen |
R. Akdağ |
|
|
|
|
Ulaştırma
Bakanı |
Tarım ve
Köyişleri Bakanı |
Çalışma
ve Sos. Güv. Bakanı |
|
|
|
|
B. Yıldırım |
S. Güçlü |
M. Başesgioğlu |
|
|
|
|
Sanayi
ve Ticaret Bakanı V. |
En. ve
Tab. Kay. Bakanı |
Kültür
ve Turizm Bakanı |
|
|
|
|
A. Aksu |
M. H. Güler |
E. Mumcu |
|
|
|
|
|
Çevre ve
Orman Bakanı |
|
|
|
|
|
|
O. Pepe |
|
|
|
ADALET
KOMİSYONUNUN
KABUL
ETTİĞİ METİN
ÇEŞİTLİ
KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - Tasarının
1 inci maddesi Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 2. - Tasarının 2 nci maddesi Komisyonumuzca aynen kabul
edilmiştir.
MADDE 3. - Tasarının 3 üncü maddesi Komisyonumuzca aynen
kabul edilmiştir.
MADDE 4. - Tasarının
4 üncü maddesi Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.
MADDE 5. - 10.6.1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi
Kanununun 10 uncu maddesinin (A) ve (D) fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 6. - Tasarının 5 inci maddesi 6 ncı madde olarak aynen
kabul edilmiştir.
MADDE 7. - Tasarının 6 ncı maddesi 7 nci madde olarak aynen
kabul edilmiştir.
MADDE 8. - Tasarının 7 nci maddesi 8 inci madde olarak aynen
kabul edilmiştir.
MADDE 9. - Tasarının
8 inci maddesi 9 uncu madde olarak aynen kabul edilmiştir.
MADDE 10. - Tasarının 9 uncu maddesi 10 uncu madde olarak
aynen kabul edilmiştir.
MADDE 11. - Tasarının 10 uncu maddesi 11 inci madde olarak
aynen kabul edilmiştir.
MADDE 12. - Tasarının 11 inci maddesi 12 nci madde olarak
aynen kabul edilmiştir.
MADDE 13. - Tasarının 12 nci maddesi 13 üncü madde olarak
aynen kabul edilmiştir.
MADDE 14. - Tasarının 13 üncü maddesi 14 üncü madde olarak
aynen kabul edilmiştir.
MADDE 15. - Bu Kanunun 2 nci maddesinin (B) fıkrası, 3 üncü
maddesinin (C) fıkrası, 7 nci, 9 uncu, 10 uncu, 11 inci, 12 nci maddeleri ile
13 üncü maddesinin (B) fıkrası 1.1.2005 tarihinde, diğer maddeleri yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 16. - Tasarının 15 inci maddesi 16 ncı madde olarak
aynen kabul edilmiştir.