Dönem: 22 Yasama Yılı: 3
T.B.M.M. (S.
Sayısı: 972)
Bankacılık Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1007)
Not: Tasarı; Başkanlıkça
Adalet; Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
komisyonlarına havale edilmiştir.
T.C.
Başbakanlık 30.3.2005
Kanunlar ve Kararlar
Genel Müdürlüğü
Sayı: B.02.0.KKG/101-1028/1481
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Başkanlığınıza arzı Bakanlar Kurulu’nca 14.2.2005 tarihinde
kararlaştırılan “Bankacılık Kanunu Tasarısı ” ile gerekçesi ilişikte
gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
GENEL
GEREKÇE
Finansal sektör, kaynakların ihtiyaç
duyulan alanlara yönlendirilmesini ve sermaye birikimini sağlayan ve ekonomik
büyüme sürecini etkileyen önemli sektörlerden biridir. Bu özelliği ile finansal
sektör, ekonomik büyümenin itici gücüdür ve denetimi ile düzenlenmesi büyük önem
arz etmektedir.
Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede
küreselleşme ve bölgesel bütünleşme eğilimleri, tüketici tercihlerinin
değişmesini ve finansal sektörde yapısal değişimleri zorunlu hâle getirmiştir.
Yapısal değişim süreci, finansal sistemin etkin ve verimli bir şekilde
çalışmasını sağlamış, ancak finansal kuruluşların maruz kalabileceği riskleri
çoğaltarak finansal piyasaların krize sürüklenmesi ihtimalini artırmıştır.
1980'li yıllardan itibaren yaşanan
teknolojik gelişmeler, finansal piyasaların küreselleşmesi ve bütünleşmesi,
kambiyo rejimlerinin liberalleşmesi sonucunda bir ülkenin finansal
piyasalarında yaşanan krizin diğer ülkelere yayılma ihtimali artmış ve finansal
sistemler daha kırılgan ve duyarlı hâle gelmiştir. Bulaşma etkisi Meksika ve
Asya krizlerinde açıkça görülmektedir. Politik istikrarsızlıklar, kamu borç
yönetiminde vade uyumsuzluğu, bankacılık sektöründe takipteki kredilerin hızla
artması ve gerekli düzenlemelerin bulunmaması nedeniyle 1994 yılında Meksika'da
yaşanan kriz ve bunun diğer Latin Amerika ülkelerini etkilemesi bulaşma
etkisine bir örnektir. Bu süreçte, Meksika'nın döviz rezervleri yüzde 77
oranında erimiş ve gayrisafi yurt içi hasılası (GSYİH) ise yüzde 6 oranında
küçülmüştür. Benzer vakıa, kısa vadeli borçlardaki artış, bankaların borç
portföylerinin yapısındaki bozukluk, kurumsal yönetimde gevşeme ve özellikle
finansal sektördeki yapısal zayıflık nedeniyle 1997 yılında Tayland'da başlayan
ve Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerini etkileyen Asya krizinde görülmüştür. 1998
yılı sonunda, Tayland, Malezya, Filipinler, Güney Kore ve Endonezya'nın
GSYİH'leri yüzde 21,2 ila yüzde 69,7 arasında küçülmüştür.
Bu gelişmeler üzerine, uluslararası
ekonomik istikrarın sağlanabilmesi amacıyla başta finansal sistem olmak üzere
iktisadi yapıların güçlendirilmesini sağlayacak reformların yapılması önem
kazanmıştır. Bu nedenle, 2000'li yıllarda finansal sistemin sağlamlığının ve
istikrarının küresel düzeyde sağlanabilmesini teminen, uluslararası finans
çevreleri tarafından yeni finansal mimarinin yapı taşlarını oluşturacak ortak
standartların belirlenmesi, farklı ülkelerde yapılan işlemlerde benzer finans
dilinin kullanılması, bir finansal tablonun her bir ülkede aynı şekilde
yorumlanabilmesi amacıyla uluslararası geçerliliği olan ilke ve standartların
oluşturulması öngörülmüştür. Bu ilke ve standartlar, ekonomide karar alma
süreçlerini iyileştirmiş, uluslararası finans piyasalarını güçlendirmiş ve
uluslararası alanda faaliyet gösteren kişi ve kuruluşların karşı karşıya
kaldıkları riskleri belli bir oranda azaltmıştır. Bunlar, birçok gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkede kabul görmüş, kendi düzenlemelerine uyarlanmış ve iç
hukuk hâline getirilmiştir. Anılan ilke ve standartlar ile kurumlara dair özet
bilgiler aşağıda verilmiştir.
İlke ve Standartları
Geliştiren Kurumlar İlke ve
Standartlar
Basel Bankacılık Gözetim
ve Denetim Komitesi l Bankacılık denetimi ile düzenlemesi
l
Sermaye
yeterliliği uzlaşısı
l
Bilgi
teknolojisine dair destek
hizmetlerinin yönetimi
Uluslararası Muhasebe
Standartları Kurulu l Muhasebe
Ödeme Sistemleri Komitesi l Ödemeler ve mutabakat
Uluslararası
Muhasebeciler Federasyonu l Denetim
l
Muhasebecilik
mesleği
Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Örgütü l Kurumsal yönetim
l
Bireysel
emeklilik sisteminin denetimi
ile
düzenlenmesi
l
E-finans ve
borç yönetimi
Uluslararası Para Fonu l Maliye politikalarına ve para
politikalarına dair şeffaflık
l
Veri yayımı
l
Kıyı finans
merkezlerinin denetimi ile
düzenlenmesi
Uluslararası Menkul
Kıymet Komisyonları Örgütü l Menkul kıymet piyasalarının
düzenlenmesi
l
Menkul
kıymet düzenleyicileri arasında
bilgi alışverişinin güçlendirilmesi
l
Kredi
derecelendirme kuruluşları
Finansal İstikrar Forumu l Uluslararası finansal mimariyi
güçlendirme
Uluslararası Sigorta
Denetim Otoriteleri Birliği l Sigortacılığa ilişkin düzenlemeler
l
Sigortacılık
endüstrisinin şeffaflığı
Dünya Bankası l Ödeme güçlükleri
l
E-finans
Karapara Aklanması
Hakkında Finansal Aksiyon l Karapara aklanması ile mücadele
İş Gücü
amacıyla piyasaların dürüstlüğü
l
Terörün
finansmanı ile mücadele edilmesi
Küresel Finansal Sistem
Komitesi l Finansal sektördeki doğrudan yabancı
yatırımlar
l
Yapısal
finansa ilişkin derecelendirme
G-10 l Küresel finansal piyasaların yasal ve
kurumsal açıdan desteklenmesi
l
Devlet
borçlarının çözümü
Ortak Forum l Finansal kuruluşların tâbi olacağı
(Bankacılık, sermaye
piyasası, sigortacılık düzenlemelerin çerçevesi
alanında denetim ve
gözetimden sorumlu l Finansal kuruluşların faaliyetlerinin
otoritelerin üst düzey
temsilcilerinden oluşur.) kamuya açıklanması
l
Finansal
kuruluşların risklerinin dağıtımı
l
Finansal
kuruluşların dışarıdan
sağlayacakları hizmetlerin temini, icrası
ve
denetimi
l
Finansal
piyasaların işlerliği ve şeffaflığı
Basel Bankacılık Gözetim ve Denetim
Komitesi, 1997 yılının Eylül ayında, etkin bir gözetim ve denetim sisteminin
oluşturulabilmesi için yirmi beş ilkeden oluşan "Basel Temel
Prensipleri"ni ve 2004 yılının Haziran ayında "Sermaye Ölçümü ve
Sermaye Standartlarının Uluslararası Uzlaşısı"nı yayımlamıştır. Uzlaşının
2007 yılının başında yürürlüğe girmesi öngörülmüştür.
Avrupa Birliği Konseyi tarafından,
1973-1992 yılları arasında kredi kuruluşlarının faaliyet esasları ile gözetim
ve denetimine ilişkin olarak yedi adet direktif çıkarılmıştır. Anılan
direktiflerin, açık hâle getirilmesi ve sadeleştirilmesi amacıyla tek bir
metinde birleştirilmesi ve bir sisteme bağlanması ihtiyacı doğmuştur. Bu
nedenle, 20 Mart 2000 tarihinde Avrupa Birliği Konseyi tarafından, kredi
kuruluşlarının kuruluş ve finansal hizmetler özgürlüğü açısından tek iç pazarın
kurulması hedefine ulaşmak amacıyla temel belge işlevi gören 2000/12/EC sayılı
Direktif çıkarılmıştır.
Uluslararası finans piyasalarında yaşanan
yapısal değişim sürecinde, finansal hizmetlerin biçimleri arasındaki farklar
azalmış ve bunların bir arada sunulması yaygınlık kazanmıştır. Özellikle
bilişim ve iletişim teknolojilerinin sunduğu ölçek ve kapsam ekonomilerinden
yararlanmak amacıyla bankacılık, sigortacılık ve menkul kıymet alım ve satımı
gibi birbirlerinden önemli farklılıklar arz eden finansal hizmet türlerinin
aynı örgütlenme çatısı altında sunulduğu finansal holding şirketleri şeklinde
kurumsal yapılar dünya ekonomisinde önem kazanmıştır. Bu bağlamda, finansal
holding şirketleri 1992 yılının Haziran ayında Avrupa Birliği Konseyi
tarafından kabul edilen 92/30/EEC sayılı Direktif kapsamına alınmıştır. Ayrıca,
16 Aralık 2002 tarihinde, bir büyük malî ortaklığa bağlı olan kredi kuruluşları,
sigorta şirketleri ve yatırım şirketlerinin ek denetimi hakkında hükümler
getiren 2002/87/EC sayılı Direktif Avrupa Birliği Konseyi tarafından kabul
edilmiştir. Bu Direktifte, finansal holding şirketlerinin tanımı, bu
kuruluşların ek denetimlerinin kapsamı, sermaye yeterliliği, risk yoğunlaşması,
grup içi işlemler ve iç kontrol mekanizmaları ile risk yönetim süreçleri ve
bağlı ortaklıklarının denetiminden sorumlu yetkili otoriteleri arasındaki
işbirliği düzenlenmiştir.
2001 yılının Nisan ayında Avrupa Birliği
Konseyi tarafından çıkarılan 2001/24/EC sayılı "Kredi Kuruluşlarının
Yeniden Yapılandırılması ve Tasfiyesine İlişkin Direktif"te, yeniden
yapılandırma önlemlerine ve tasfiye sürecine ilişkin hükümler ayrıntılı olarak
belirlenmiştir. Aynı yılın Eylül ayında Avrupa Birliği Konseyi tarafından
çıkarılan 2001/65/EC sayılı Direktif ile bankalar ve diğer finansal
kuruluşların finansal araçlarını Uluslararası Muhasebe Standartları ile uyumlu
bir şekilde rayiç değerleri üzerinden değerlemeleri hüküm altına alınmıştır.
2002 yılında Amerikan enerji şirketi
Enron'da 8,5 milyar dolar tutarındaki borcu gizlemek amacıyla özel amaçlı
varlık kullanılması, 2003 yılının sonunda İtalyan gıda grubu Parmalat'ta
finansal tablolarda gösterilen 4 milyar Euro tutarında kıymetin mevcut
olmadığının ve yükümlülüklerinin olduğundan daha düşük gösterildiğinin ortaya
çıkarılması ve diğer muhasebe usûlsüzlükleri, ortak bir muhasebe dilinin
kullanılmasının ve kurumsal yönetim ilkelerinin uygulamaya geçirilmesinin
önemini göstermiştir.
Bu gelişmeler sonucunda, 2002 yılında
Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Bakanlar Konseyi tarafından çıkarılan
2002/1606/EC sayılı düzenleme ile 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren bütün üye
ülkelerde hisse senetleri borsalarda veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda
işlem gören işletmelerin konsolide finansal tablolarını Uluslararası Finansal
Raporlama Standartları ile uyumlu olarak hazırlamaları gerekli kılınmıştır.
Avrupa Birliği Konseyi tarafından 2000
yılının Mart ayında Portekiz'de gerçekleştirilen müzakerede, istihdam, ekonomik
reform ve toplumsal uyum konularına ilişkin olarak Avrupa Birliği hedeflerini
ortaya koyan Lizbon Stratejisi belirlenmiştir. Bu Strateji çerçevesinde, etkin
ve şeffaf finansal piyasaların maliyet azaltacak bir kaynak dağılımı sağlayarak
büyümeyi ve istihdamı teşvik etmesi öngörülmüştür. Etkin ve şeffaf bir finansal
piyasa için, kredi kuruluşları ile sigorta şirketlerinin yeniden
yapılandırılması, Avrupa Birliği finansal piyasa düzenleyicileri arasında daha
yoğun bir işbirliğinin olması, kuruluşların finansal yapılarının
karşılaştırılabilirliğinin artırılması, finansal piyasaların bütünleşmesinin ve
iyi çalışmasının sağlanması, yatırımcıların bu piyasalara katılımının
kolaylaştırılması gerekli görülmüştür. 2003 yılının Mart ayında Brüksel'de
gerçekleştirilen bir müzakere ile Lizbon Stratejisi bir kez daha
değerlendirilmiş, yatırım, istihdam ve büyümenin, bilgi, yenilikler ve iş
dünyasındaki dinamizm ile desteklenmesi gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca,
Avrupa Birliği bünyesinde bütünleşmiş bir finansal piyasanın 2010 yılına kadar
dünyadaki en rekabetçi finansal piyasa olması amaçlanmış ve etkin bir sermaye
piyasası oluşturulmasının önündeki engellerin azaltılmasına, kurumsal
yatırımcıların sermaye piyasasında gerçekleştirdikleri yatırımların önündeki
engellerin kaldırılmasına ve girişimciliğin teşvik edilmesine ilişkin kararlar
alınmıştır.
2004 yılının Mayıs ayında Avrupa Birliği
Konseyi tarafından yayımlanan "Finansal Hizmetler Aksiyon Planı
Raporu"nda bütünleşmiş ve rekabetçi bir bankacılık sektörünün
oluşturulması, üye ülkelerin denetim otoritelerinin benzer hususlarda benzer
çözümler getirmeleri ve sınır ötesi faaliyetlerde bulunan bankaların
denetiminden sorumlu otoriteler arasında koordinasyonun sağlanması konularında
hedefler belirtilmiştir.
Finansal piyasaların serbestleşme ve
bütünleşme süreci, bu piyasaları denetlemekle ve düzenlemekle yükümlü
otoritelerin durumlarının da gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. 1980'li
yılların sonunda ve 1990'lı yılların başında, Norveç, Finlandiya ve İsveç'te
finansal piyasalarda yaşanan kriz, tek malî otoritenin gerekliliğini ilk kez
ortaya koymuştur. Bu hadiseler neticesinde bugüne kadar, birçok OECD ülkesi,
finansal piyasalar ile finansal kuruluşların düzenlenmesinin, denetiminin ve
politikalarının belirlenmesinin tek malî otorite tarafından gerçekleştirilmesi
çalışmalarını tamamlamıştır. Bu hususta muhafazakâr bir yapıya sahip olan
Almanya, Avusturya, İsviçre gibi ülkeler dahi finansal piyasalar ile finansal
kuruluşların düzenlenmesi ve denetimi ile bu piyasalara ilişkin politikaların
belirlenmesinin tek bir malî otoriteye bırakılması uygulamasına geçmişlerdir.
Söz konusu uygulama, günümüzde Kanada, Avustralya, Çin, Japonya, Güney Kore
gibi birçok ülkede hâkim olan bir gerçekliktir. Ayrıca, bankacılık ve
sigortacılık sektörü ile sermaye piyasalarında yer alan kuruluşların,
faaliyetleri veya ortaklık yapıları nedeniyle bu sektörlerde birden fazla malî
otoritenin izin veya denetimi kapsamında yer almaları, bu kuruluşların denetimi
ve gözetimi ile sorumlu tek bir malî otoritenin bulunması gerekliliğine önemli
bir dayanak teşkil etmektedir.
Finansal sektörün düzenleme ve denetimine
yapılan siyasi müdahalelerin, son on yıl içerisinde uluslararası alanda yaşanan
finansal krizlerin derinliğini ve büyüklüğünü olumsuz yönde etkilediği
uluslararası otoritelerce kabul edilmektedir. Bu bağlamda, düzenleyici ve
denetleyici kurumlara yeterli bağımsızlığın verilmesinin, denetim sürecinde
müdahale olasılığını azaltarak finansal piyasaların şeffaflığı ve istikrarına
olumlu etkide bulunacağı genel kabul görmektedir. Bankaların yeniden
yapılandırılmasında bağımsız, tarafsız ve rekabet kurallarına uygun olarak
karar alındığı hususunda piyasalara güven verilmesi amacıyla güçlü ve bağımsız
bir düzenleyici ve denetleyici kurumun varlığına gerek duyulmaktadır. Bu
kurumların bağımsızlığı; düzenlemelerde bağımsızlık, denetimde bağımsızlık,
kurumsal bağımsızlık ve malî bağımsızlık olarak değerlendirilmektedir.
Türk finans sektörü 1980 yılından
başlayarak uygulamaya konulan liberal politikalar sonucunda önemli ölçüde
yapısal değişikliğe uğramış ve özel sektör tarafından finansal kuruluşlara
yatırım yapılması cazip hâle getirilmeye çalışılmıştır. Ancak, finansal
serbestleşme çalışmalarının yeterli yapısal reformlar ile desteklenememesi
sebebiyle finansal piyasalarda kırılgan yapı oluşmuştur. Bu yapının ve 1993
yılı sonunda 6,4 milyar dolara ulaşan cari işlemler dengesi açığının etkisiyle,
1994 yılında yaşanan ekonomik krizde bankacılık sektörü hızla küçülmüş, özkaynaklarının
önemli bir bölümünü kaybetmiş ve GSYİH yaklaşık yüzde 6,1 oranında azalmıştır.
Finansal kuruluşların kıyı bankacılığı
faaliyetlerinin ihtiyatlı denetiminde yaşanan sorunlar, riskin kontrol edilmesi
yönündeki kuralların uygulanmasını engellemiştir. Ayrıca, bankaların
faaliyetlerine dair konsolide denetimin yapılamaması bankaların bağlı
kuruluşlara kredi açmasını engelleyen kuralları kolaylıkla aşmalarına neden
olmuştur. Tüm bu gelişmeler, bankaların aktif kalitesinin bozulmasına,
likiditenin azalmasına, alınan riskler ile karşılaştırıldığında kârlılığın çok
düşük seviyelerde kalmasına ve özkaynaklardaki büyümenin sınırlanmasına neden
olmuştur.
Yaşanan bu gelişmeler ve uluslararası
uygulamalar gözetilerek, 1996-2000 yılları için hazırlanan Yedinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı ile yıllık programlarda, bankaların ihtiyatlı denetim ve gözetim
sisteminin etkinliğinin artırılması ve bağımsız karar mekanizmalarına sahip
olunması amacıyla yeni bir bankalar kanununun yürürlüğe girmesi öngörülmüştür.
Bu çerçevede hazırlanan 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile banka denetim ve
gözetiminin her türlü etkiden uzak ve daha etkin biçimde yürütülmesini teminen,
bankacılık sektörüne ilişkin politikaları belirlemek üzere, uluslararası ilke
ve standartların gerektirdiği idarî ve malî özerkliği haiz "Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu" kurulmuştur.
2000 yılında faaliyete geçen Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu sektöre yönelik birçok yeni düzenlemeyi yürürlüğe
koymuştur. Anılan düzenlemeler, bankalarca açık pozisyonlarının hızla
kapatılmasını öngörmüştür. 2000 yılının son çeyreğinde, bankacılık sektörünün
aktif ve pasif yapısına bağlı olarak likidite, faiz ve kur risklerinde bir
artış olmuş ve kamu bankalarının kısa vadeli yüksek borçlanma ihtiyacı
giderilememiştir. Bu gelişmelere bağlı olarak, kısa vadeli faiz oranları çok
yüksek seviyelere çıkmıştır. Ayrıca, bankacılık sektörünün serbest özkaynakları
negatif olmuş ve bankacılıkta faaliyet kârının düşük olması nedeniyle kâr hacmi
özkaynak artışını destekleyememiştir. Bütün bu gelişmeler sonucunda 2001
yılının Kasım ayında yaşanan kriz sonrası iki temel sorun gündeme gelmiştir.
Bunlardan birincisi, krizle birlikte yükselen faiz oranlarının döviz kurundaki
artış hedefinin çok üzerinde seyretmeye başlamasıdır. İkincisi ise, krizin
başta kamu bankaları ile TMSF kapsamındaki bankalar olmak üzere bankacılık
sisteminin malî yapısında hasar oluşturması ve bunun neticesinde finansal
sistemin kırılganlığının artmasıdır.
2001 yılının Şubat ayında, istikrarsız
makroekonomik ortam, özkaynak yetersizliği, küçük ölçekli bankacılık yapısı,
kamu bankalarının sistem içindeki payının yüksekliği, zayıf aktif kalitesi,
yetersiz iç kontrol, risk yönetimi ve kurumsal yönetim bankacılık sektöründe
yeni bir kriz yaşanmasında önemli rol oynamıştır. Bankaların hâkim ortaklarının
bankacılık dışı faaliyetlerinin finansmanı için doğrudan veya dolaylı olarak
kullandırılan ve sürekli yenilenen krediler aktif kalitesinde bozulmaya yol
açmış, yönetim kurulunda yer almak ve karar alma sürecine katılmak suretiyle
banka sahiplerinin banka yönetimi üzerindeki yönlendirici etkisi ise etkin
kurumsal yönetimin uygulanmasını ve iç kontrol mekanizmasının gelişmesini
sınırlandırmıştır. Diğer taraftan, ortakların gerektiğinde sermaye desteği
sağlayacak malî güce sahip olmamaları veya bu konudaki isteksizlikleri özkaynak
yetersizliğinin temel nedenleri olmuştur. 2000 yılının Aralık ayında 4,2 milyar
dolar olan bankacılık sektörünün toplam dönem net zararı 2001 yılında yaşanan
bu kriz sonrasında yaklaşık 2,7 milyar dolar artmış, 6,9 milyar dolar TL dönem
zararı gerçekleşmiş ve ayrıca, özel bankaların sermayesi 6 milyar dolar
civarında erimiştir.
2000 yılının Kasım ve 2001 yılının Şubat
aylarında yaşanan bu krizler, bankacılık sektöründeki yapısal sorunların
çözümüne yönelik kapsamlı bir programın daha fazla ertelenemez olduğunu ortaya
koymuştur. Bu çerçevede hazırlanan "Bankacılık Sektörü Yeniden
Yapılandırma Programı", 15 Mayıs 2001 tarihinde uygulamaya konulmuştur.
Bunun sonucunda; (1) "4743 sayılı Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"
hazırlanarak, bankacılık sektörünün sermaye yapısı güçlendirilmiş ve İstanbul
Yaklaşımı çerçevesinde reel sektörün malî kesime olan borçları gönüllülük esasına
dayanarak yeniden yapılandırılmış, (2) kamu ve TMSF bankalarının Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası dışındaki kaynaklardan gecelik borçlanması
sıfırlanmış, (3) kamu bankalarının 19 milyar dolar olan görev zararları tasfiye
edilmiş ve görev zararları oluşumuna yol açan kanun ve kararnameler iptal
edilmiş, (4) bankacılık sektörünün sorunlu aktiflerinin çözümünü hızlandırıcı
mekanizmalar hayata geçirilmiş, (5) gözetim ve denetim çerçevesini güçlendirici
ve sektörde etkinliği artırıcı düzenlemeler yapılmış, (6) TMSF bankalarının
yabancı para açık pozisyonları 4 milyar dolardan 400 milyon dolara, özel
bankaların yabancı para açık pozisyonları ise 8,4 milyar dolardan 1,3 milyar
dolara düşürülmüş, (7) TMSF kapsamındaki bankalara borçlu olanlar ile geri
ödeme plânları yapılmış, (8) 2000 yılının Aralık ayında yüzde 9,3 olan
bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranı 2002 yılının Aralık ayında yüzde
27,1'e yükselmiştir.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında,
finansal sistemde kaynakların etkin dağılımının temini ve malî kurumların daha
rekabetçi ve etkin bir yapıya sahip olabilmeleri için gerekli ortamın
oluşturulması, finansal sistemde şeffaflık ve etkinliğin sağlanmasına yönelik
adımlar atılması öngörülmüştür. Ayrıca, bankacılık kesiminde sistemik risklerin
önlenebilmesi amacıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından
gereken önlemlerin alınması, sistemin şeffaflığının ve uluslararası kriterlere
uygun çalışmasının temin edilmesi gerekliliği belirtilmiştir.
Finansal sistemin şeffaflığını ve
uluslararası ilkelere uygun çalışmasını teminen, 2001 yılının Şubat ayında,
bankaların, karşılaştıkları risklerin izlenmesini ve kontrolünü sağlamak üzere
kuracakları iç denetim sistemleri ile risk yönetim sistemlerine ilişkin esas ve
usûlleri belirleyebilmek amacıyla, "Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi
Sistemleri Hakkında Yönetmelik", bankaların mevcut ve potansiyel riskler
nedeniyle oluşabilecek zararlara karşı konsolide ve konsolide olmayan bazda
yeterli özkaynak bulundurmalarının sağlanması amacıyla piyasa riskini dikkate
alan, uluslararası uygulamalar ve Avrupa Birliği direktifleri ile büyük ölçüde
uyumlu "Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve
Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik", tasarruf sahiplerinin hak ve
menfaatlerinin korunması, bankaların faaliyetlerinin güven ve açıklık içinde
sürdürülmesi ve kamunun doğru bir şekilde bilgilendirilmesi amacıyla
uluslararası denetim standartları ile büyük ölçüde uyumlu "Bağımsız
Denetim İlkelerine İlişkin Yönetmelik" yürürlüğe girmiştir. 2002 yılının
Haziran ayında, bankaların hesap ve kayıt düzeninde şeffaflık ve tekdüzenin
sağlanması, işlemlerinin kayıt dışında kalmasının önlenmesi, faaliyetlerinin
gerçek mahiyetlerine uygun olarak sağlıklı ve güvenilir bir biçimde
muhasebeleştirilmesi, konsolide ve konsolide olmayan bazda malî durumları, malî
performansları ile yönetimin etkinliği hakkında bilgileri içeren finansal
tablolarının zamanında ve doğru bir şekilde hazırlanması, raporlanması ve
yayımlanmasına ilişkin esas, usûl ve ilkelerin belirlenmesi amacıyla
uluslararası muhasebe standartları ile büyük ölçüde uyumlu "Muhasebe
Uygulama Yönetmeliği" ve buna ilişkin on sekiz adet tebliğ yürürlüğe
girmiştir.
58 inci Hükümetin Acil Eylem Planında yer
alan özel finans kurumlarının hukukî alt yapılarının güçlendirilmesi ve
denetimleri ile finansal sistem içindeki rollerinin artırılmasına ilişkin hüküm
çerçevesinde, özel finans kurumlarına tevdi edilen tasarrufların güvence altına
alınması ve söz konusu kuruluşların bankalarla eşit rekabet koşullarına sahip
olmaları hususları 4672 sayılı Kanun ile Bankalar Kanununda düzenlenmiştir.
Avrupa Birliği Müktesebatının
Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının finansal sektörle ilgili
kısmının bankacılık bölümünde, Programın temel hedefinin etkin, uluslararası
ölçekte rekabet edebilir ve sağlıklı bir bankacılık sistemine geçişi sağlamak
olduğu belirtilmiştir. Programda, mevduat sigortası sisteminin iyileştirilmesi
amacıyla, finansal sistemde ve finansal göstergelerde istikrarın sağlanmasına
bağlı olarak tam garanti uygulamasının belirli bir takvim dâhilinde
kaldırılması, risk bazlı gözetim uygulamasına geçilerek bankacılık gözetiminin
güçlendirilmesi ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun alacak tahsilatının
hızlandırılması konuları ana hedefler arasında gösterilmiştir. Bu gelişmeler
sonucunda, 5 Temmuz 2004 tarihinden itibaren uygulanmak üzere tasarruf mevduatı
ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz altın depo ve döviz tevdiat hesaplarının
anapara ve faiz toplamlarının elli milyar TL'ye kadar olan kısmı sigorta
kapsamına alınmıştır. Buna paralel olarak, daha önceden tasarruf mevduatı ile
tasarruf mevduatını haiz altın depo ve döviz tevdiat hesapları toplamının
tamamı üzerinden üçer aylık dönemler itibarıyla onbinde onikibuçuk olarak
ödenen sigorta priminin, 30 Eylül 2004 tarihinden geçerli olmak üzere, yine
anılan hesaplar toplamının yalnızca sigortaya tâbi kısmı üzerinden üçer aylık
dönemler itibarıyla onbinde onbeş olarak hesaplanacağı öngörülmüştür.
59 uncu Hükümet Programında ise, finans
sektörünün ödemeler mekanizması, servet biriktirmeye yardımcı olma ve finansal
güven sağlama rol ve fonksiyonunun uluslararası standartlara yükseltilmesi, bu
çerçevede, rekabet derecesine ve ekonomik birimlerin ihtiyaçlarına uygun
finansal ürün veya hizmet sunabilme yeteneğine, fon toplama ve fon kullandırma
süreci ya da mekanizmasına evrensel içerik ve kalite kazandırılması, sektörün
uluslararası standartta kurumsal ve fonksiyonel alanda derinleşmesinin
sağlanması ve finans sektöründe olası kötü yönetimlerin topluma maliyet
yüklemesini önleyici tedbirler alınması öngörülmüştür.
2003 yılının Ekim ayında kabul edilen 4982
sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ile eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine
uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve
usûllerin düzenlenmesi amaçlanmış ve 59 uncu Hükümet Programında da yer alan
etkin ve şeffaf bir finansal sistemin oluşturulmasını teminen kamu hizmetinden
yararlananların, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarının faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olmaları sağlanmıştır.
Ayrıca, 2003 yılının Aralık ayında kabul edilen 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde
elde edilmesi ve kullanılması, kamu yönetiminde hesap verebilirliği ve malî
saydamlığı sağlamak üzere kamu bütçelerinin hazırlanması, uygulanması, tüm malî
işlemlerin muhasebeleştirilmesi, raporlanması ve malî kontrolü düzenlenmiştir.
4389 sayılı Bankalar Kanunu, yurt içinde
ve yurt dışında yaşanan gelişmelere uyum sağlayabilmek amacıyla beş yıl
içerisinde sekiz defa değişikliğe uğramıştır. Bu süreçte, alt düzenlemelerin
kanunî temelinin güçlendirilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Öte yandan, dünyada
oluşan yeni finansal mimari, güven ortamının tesis edilmesini, finansal
serbestleşmenin tamamlanmasını, finansal piyasaların tarafları arasında rekabet
ortamının sağlanmasını, şemsiye denetimine geçilmesini ve iyi yönetimin hâkim
kılınmasını zorunlu kılmıştır. Bu çerçevede;
- Piyasaların etkin, düzenli ve şeffaf bir
yapıya kavuşturulmasını,
- Finansal hizmetlerden yararlanan
bireysel müşterilerin haklarının gözetilmesini,
- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunun kurumsal yapısının, görev ve sorumluluklarının piyasa ihtiyaçlarına
duyarlı ve esnek bir yapıya kavuşturulmasını,
- Bankaların, finansal holding
şirketlerinin, finansal kiralama şirketlerinin, faktoring şirketlerinin,
finansman şirketlerinin ve finansal piyasalarda faaliyet gösteren Kurulca
belirlenecek diğer kuruluşlar ile bunlara destek hizmeti sağlayan kuruluşların
faaliyetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi fonksiyonlarının Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu bünyesinde toplanmasını,
- Kanun kapsamındaki kuruluşların yönetim
ve organizasyon yapılarının duyarlı, esnek ve diyalog tabanlı hâle getirilmesini,
- Kurumsal yönetim ilkeleri hayata
geçirilerek iyi yönetimin hâkim kılınmasını,
- Türk bankacılık sisteminin uluslararası
piyasalarla bütünleştirilmesini,
- Kurum içi ve Kurum dışı denetim ve
gözetim unsurlarının bütünleştirilmesini,
- Kuruluş ve faaliyet izinlerinin
ihtiyatlı denetimin bir parçası hâline getirilmesini,
- Finansal piyasaların değişen koşullarına
cevap verebilecek yeterli esneklikte bir denetim ve gözetim sistemi ile
düzenleme yapısının oluşturulmasını,
- Finansal sistemin tarafları arasında
şeffaflık ve eşitlik gibi genel ilkelerin gözetilmesini,
- Finansal piyasalarda güven ve istikrarın
yerleştirilmesi ve yaygınlaştırılmasını,
- Finansal piyasalarda risk doğurucu
gelişmelerin öngörülebilmesini,
- Bankacılık sektöründe işlem ve aracılık
maliyetlerinin azaltılmasını,
- Kurumun strateji ve politikalarının
finansal piyasalara ilişkin yol haritalarının izlerini taşımasını,
- Kurumun ilgili merciler ile bilgi
paylaşımının belirli esaslar üzerine inşa edilmesini,
Amaçlayan, Avrupa Birliği direktifleri,
uluslararası ilkeler ve standartlar ile uyumlu olarak bu Tasarı hazırlanmıştır.
Avrupa Birliği direktifleri ile plân ve
programları, Hükümet plân ve programları, Ulusal Program, bankacılık sektörüne
ve bankalara ilişkin muhtelif raporlar, Avrupa Birliği ülkelerinin bankacılık
veya finansal kuruluş kanunları, uluslararası ilkeler ve standartlar, meslekî
ilkeler, kazai ve ilmî içtihatlar, doktrindeki görüşler, mahkeme kararları gibi
kaynaklar çerçevesinde mevcut sorunları çözümlemeyi ve geleceğe yönelik
politikalar ile başlangıç noktaları oluşturmayı hedefleyen, şeffaflık ilkesi
çerçevesinde anlaşılır ve açık bir şekilde kaleme alınan bu Tasarı ile
getirilmek istenen yenilikler aşağıda belirtilen şekilde özetlenebilir.
1. "Özel finans kurumları"
unvanı "katılım bankaları" olarak değiştirilmiş, Kanunun kapsamı
finansal holding şirketleri, kuruluş birlikleri, Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunu da içerecek şekilde
genişletilmiş ve diğer finansal kuruluşlar ile bağımsız denetim, değerleme ve
destek hizmeti kuruluşlarının düzenlenmesine ve denetlenmesine ilişkin hükümler
ihdas edilmiştir.
2. Kanunun daha iyi anlaşılabilmesi ve
uluslararası terim birliğine uyum sağlanabilmesi amacıyla, kapsam maddesi
paralelinde tanımlar maddesi de genişletilmiştir. Bu çerçevede, kalkınma ve
yatırım bankası, Fon bankası, katılım bankası, finansal kuruluş, finansal
holding şirketi, merkez şube, kontrol, nitelikli pay, hâkim ortak, yöneticiler,
tasarruf mevduatı, özel cari hesap, katılma hesabı, katılım fonu, destek
hizmeti kuruluşu ve kıyı bankacılığı gibi kavramlar Kanuna eklenmiş ve Avrupa
Birliği direktiflerine uygun olarak tanımlanmıştır.
3. Bankaların gerçekleştirebilecekleri
faaliyet konuları, Avrupa Birliği direktiflerine uyumlu olarak, finansal
kuruluşların tanımlanabilmesi ile etkin gözetim ve denetimin kapsamının
belirlenebilmesi amacıyla açık bir şekilde sıralanmıştır.
4. Bankaların kuruluş ve faaliyetlerine
ilişkin verilecek izinler daha kapsamlı, açık ve ihtiyatlı denetimin bir
parçası olarak tasarlanmış, izin başvurularının reddi ile verilen izinlerin
iptali kurumsal yönetim hükümleri ve koruyucu hükümler ile ilişkilendirilerek
Avrupa Birliği direktifleri ile uyumlu hâle getirilmiş ve şeffaflık ilkesi
doğrultusunda ret kararlarının gerekçeli olarak bildirimi esası benimsenmiştir.
5. Avrupa Birliği direktifleri ve Basel
Bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesi ilkeleri ile uyumlu olarak bankalarda
kuruluş aşamasında aranan şartlara, icra edilecek faaliyet konularının,
organizasyon, yönetim ve malî yapılarına uygun olması ve Kurumun etkin
ihtiyatlı denetimini engellemeyecek şeffaf ve açık bir ortaklık ve organizasyon
yapısına sahip olması; konsolide denetimi engelleyecek herhangi bir hususun
bulunmaması, yönetim kurulu üyelerinin bu Kanunda öngörülen kurumsal yönetim
kapsamında aranan nitelikleri haiz olmaları ve öngörülen faaliyet konularına
ait iş planlarını, kuruluşun mali yapısı ile ilgili projeksiyonlarını sermaye
yeterliliğini de içerecek şekilde, ilk üç yıl için bütçe planını ve yapısal
örgütlenmesini gösteren bir faaliyet programını iç kontrol, risk yönetimi ve iç
denetim sistemi de dahil olmak üzere ibraz etmesi ilâve edilmiştir.
6. 4389 sayılı Bankalar Kanununun banka
kurucularında aradığı şartlara ilişkin hükümlerin yanı sıra, Avrupa Birliği
direktifleri ile Basel Bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesi ilkelerine uygun
olarak, kurucuların işin gerektirdiği dürüstlük ve yeterliliğe sahip olmaları,
tüzel kişi kurucuların risk grubu yapısı ile ortaklık yapısının şeffaf ve açık
olması esasları getirilmiştir.
7. Şeffaflık ilkesi kapsamında ana
sözleşmenin bankaların internet sayfasında yayınlanması öngörülmüştür.
8. Bankaların sermaye artışlarında, malî
yapılarının gerçek anlamda güçlendirilmesi amacıyla, sermayeye ilâve edilmesine
izin verilen kaynaklar hariç olmak üzere sermayenin iç kaynaklara başvurulmadan
nakden ödenmesi yükümlülüğü getirilmiş ve artırılan sermayenin her türlü
muvazaadan ari olması zorunlu kılınmıştır.
9. 4389 sayılı Bankalar Kanununa paralel
olarak bankalarda nitelikli paya sahip ortakların kurucularda aranan
nitelikleri taşıması şartı öngörülmüş ve buna ilâveten uluslararası standartlar
dikkate alınarak, bu niteliklerin kaybı hâlinde ortaklık haklarının kullanımına
ilişkin esaslar hüküm altına alınmıştır.
10. 4389 sayılı Bankalar Kanununa paralel
olarak bankalardaki dolaylı pay sahipliği yapısının izlenmesi amacıyla
sermayede yüzde on veya daha fazla oranda pay sahibi olan tüzel kişi ortakların
ortaklık yapısında Kanunda öngörülen oranlarda meydana gelen değişiklikler
Kurulun iznine bağlanmıştır. Buna ilâveten, izinsiz pay devirlerinde bu tüzel
kişi ortağın temettü hariç ortaklık haklarının Fon tarafından kullanılacağı
hüküm altına alınmıştır.
11. Bankalar için kurumsal yönetim
ilkeleri ihdas edilmek suretiyle yönetim kuruluna denetim ve gözetim
faaliyetlerinin yerine getirilmesi hususunda yardımcı olacak ve icrai görevi
bulunmayan yönetim kurulu üyeleri arasından seçilecek asgarî iki kişilik
denetim komitesinin tesis edilmesi öngörülmüştür.
12. Bağımsız denetim, iç denetim, iç
kontrol ve risk yönetimine ilişkin hükümler uluslararası uygulamalarla uyumlu,
gözetimi ve ihtiyatlı denetimi destekler hâle getirilmiştir. Bankaların
dışarıdan alacakları hizmetlerinin teminine ve icrasına ilişkin esas ve
usûllerin, Avrupa Birliği ve uluslararası uygulamalara paralel hâle
getirilebilmesini teminen Kurula düzenleme yetkisi verilmiştir.
13. Bağımsız denetim, değerleme ve destek
hizmeti kuruluşlarının verdikleri hizmetlerden doğabilecek zararları
karşılayabilmeleri amacıyla sorumluluk sigortası yaptırmalarının zorunlu hâle
getirilmesi öngörülmüştür.
14. Bankaların finansal raporlama
sistemleri ile teşvik edici ve caydırıcı hükümler arasında bağ kurulmuş ve
raporlama sistemi kurumsal yönetimin bir parçası hâline getirilmiştir.
15. Bankalar tarafından hazırlanan
finansal raporlardan Kurulca belirlenecek olanların, doğru, anlaşılabilir ve
finansal bilgi edinme ihtiyacını karşılayabilecek şekilde hazırlanması ve
finansal raporlama sürecinde üst düzey yönetimin etkin gözetiminin sağlanması
amacıyla bunlardan sorumlu yöneticiler belirlenmiştir.
16. Bankaların, statülerine, yönetim ve
organizasyon yapılarına, insan kaynaklarına, faaliyetlerine, finansal
durumlarına, yönetimin değerlendirmeleri ve geleceğe yönelik beklentilerine
ilişkin bilgileri, finansal tablolarını, özet yönetim kurulu raporunu ve
bağımsız denetim raporunu da içeren yıllık faaliyet raporu hazırlamaları
zorunlu tutulmuştur.
17. Banka yönetim kurulunun hesap
verilebilirliğinin sağlanması, kredi açılmasında banka içi ihtiyatlı
politikaların oluşturulması amacıyla kredi açmaya ilişkin yönetim kurulunun
sorumluluklarına, kredi açma yetkisinin devrine, kredi işlemlerine ilişkin
değerlendirme ve karar ve süreçlerine ilişkin usûl ve esaslara yer verilmiş,
maddeye aykırı olarak verilen kredilerin özkaynak hesabında indirim kalemi veya
ilâve özkaynak temin edilmesi suretiyle giderilmesi öngörülmüştür.
18. Bankaların açtıkları krediler
nedeniyle maruz kalacakları riskleri etkin bir şekilde ölçebilmeleri,
izleyebilmelerini teminen gerekli bilgi ve belgeleri almalarının sağlanması ve
müşteriler tarafından da bu bilgi ve belgelerin verilmesi zorunluluk altına
alınmıştır.
19. Bankaların vermiş oldukları kredilere
ilişkin olarak ihtiyatlı bir yönetim politikası uygulamalarını sağlamak
amacıyla, doğmuş veya doğması muhtemel zararların karşılanması ve bunlar
dışında kalan varlıkların değer azalışları için yeterli düzeyde karşılık
ayrılmasına, aktiflerin kalitesine ve sınıflandırılmasına, garantilerin ve
teminatların alınmasına, bunların değerinin ve güvenilirliğinin ölçülmesine,
takibe alınan kredilerin izlenmesine ve vadesi dolmuş kredilerin geri
ödenmesine ilişkin politikaları oluşturmaları öngörülmüştür. Ayrıca, bankaların
hem maliyetlerini azaltıcı bir unsur hem de ihtiyatlı kredi yönetimlerini
teşvik etmek amacıyla bu madde uyarınca ayrılan karşılıkların tamamının,
ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak
indirilmesi öngörülmüştür.
20. Bankaların öngörülen sınırlamalara ve
standart oranlara ilişkin raporlarının sadece dönem sonlarında gönderilmesi
yerine, eşiklere erişilmesi veya aşılması hâllerinde de ilgili raporlama dönemi
beklenmeksizin bildirilmesi koruyucu hükümler çerçevesinde zorunlu tutulmuştur.
21. Bankaların koruyucu düzenlemeler
çerçevesinde standart oranlara uymaları zorunlu kılınmış ve bunlara ilişkin
olarak almaları gereken tedbirler performansları ile ilişkilendirilmiştir.
Ayrıca, ilgili tarafların hak ve yükümlülüklerini ilgilendiren bir merkez
kavram ve bir işlem temeli olduğundan, faaliyetlerin güvenilir ve
sürdürülebilir olmasını sağlayan sermaye yeterliliğine ilişkin hükümler Kanunda
yer almıştır. Sermaye yeterliliğinin asgarî düzeyi, diğer ülke uygulamalarına
paralel olarak ve şeffaflık açısından yüzde sekiz olarak belirlenmiştir.
Bankaların etkin denetimi kapsamında malî bünyelerinin yakından takibi amacıyla
bankalar için asgarî likidite yeterliliği öngörülmüştür.
22. Bir gerçek veya tüzel kişiye ya da
risk grubuna veyahut bankanın da içinde bulunduğu risk grubuna
kullandırılabilecek kredilerin özkaynaklara oranı Avrupa Birliği direktifleri
ile tam uyumlu hâle getirilmiştir.
23. Bankaların malî güçlerinin korunması
amacıyla, bankalarca münhasıran çalışanlarına ait olmak üzere sağlık ve sosyal
yardım, emeklilik, ihtiyat ve tasarruf sağlama amaçlarıyla kurulan vakıf ve
sandıklara açıklarının kapatılması için kaynak aktarılamayacağı öngörülmüştür.
24. Bankaların kaynaklarının istismar
edilmesinin önlenmesi, bankaların emin bir şekilde çalışmasının sağlanması ve
malî güçlerinin korunması amacıyla, bağış sınırlarına ve örtülü kazanç
aktarımına ilişkin hükümler ihdas edilmiştir.
25. Avrupa Birliği ülkeleri uygulamaları
ile uyumlu olarak, mevduat bankalarının nezdlerindeki mevduatı yalnızca sigortaya
tâbi kısım üzerinden sigorta ettirmeleri ve bu tutar üzerinden tasarruf
mevduatı sigorta primi ödemeleri hüküm altına alınmıştır.
26. Etkin bir gözetim ve ihtiyatlı denetim
yapısı oluşturmak amacıyla Kurumun, bankalardan her türlü bilgi ve belge
istemesine ilişkin hükümler, Avrupa Birliği direktifleri ile uyumlu hâle
getirilmiştir. Ayrıca, risk odaklı konsolide denetim, sadece yurt içi ve
uzaktan denetimin değil, sınır ötesi ve yerinde denetimin de bir parçası hâline
getirilmiştir.
27. Bankanın faaliyetlerinin
güvenilirliğini ve sürekliliğini olumsuz etkileyecek olan hususlar açık bir
şekilde belirlenmiş ve bu hususların konsolide veya konsolide olmayan bazda
yapılan denetimler esnasında Kurumca tespiti hâlinde, alınması gereken
kısıtlayıcı, düzeltici ve iyileştirici önlemler ile ilişkilendirilerek açık ve
kapsamlı bir şekilde ihdas edilmiştir.
28. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunun koordinasyonunda, Fon, Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankasının
müşterek değerlendirmesi sonucunda sistemik risk tehlikesinin tespit edilmesi
hâlinde, Bakanlar Kurulunun olağanüstü tedbirleri belirlemeye yetkili olduğu
hükme bağlanmıştır.
29. Bankacılık sırrına ilişkin hükümler
Avrupa Birliği ülkeleri uygulamaları ile paralel hâle getirilmiştir
30. Bankalar ile bunların mensupları için
etik ilkelerin ihdas edilmesi ve uygulama sonuçlarının değerlendirilmesi
öngörülmüştür.
31. Bankaların müşterilerinin haklarını
korumak amaçlı olarak müşteri haklarına ilişkin hükümler Kanunda ihdas
edilmiştir.
32. Finansal holding şirketlerinin Kanunun
uygulanmasında tâbi olacağı hükümler sayılmış ve bu şirketlerin esas itibarıyla
diğer ortaklıklara iştirak edecek olması sebebiyle, Kanunda yer alan oran ve
sınırların bu şirketler açısından sadece konsolide esasta uygulanması
öngörülmüştür.
33. Bankaların dayanışma, birlik ve
mesleklerinin gerektirdiği vakar ve disiplin içinde ekonominin ihtiyaçlarına
uygun olarak çalışmalarının sağlanması ve haksız rekabetin önlenmesi amacıyla
kuruluş birliklerine ilişkin hükümler zenginleştirilmiştir.
34. Finansal sektörde gerekli yeterliliğe
sahip olmayan kuruluşların sistemden çıkarılmalarını, finansal istismarların
engellenmesini, finansal piyasaların şeffaflığının ve istikrarının
sağlanmasını, bankaların yeniden yapılandırılmasında siyasi tercihlerden
bağımsız, tarafsız ve rekabet kurallarına uygun olarak karar alınmasını,
finansal piyasalara güven verilmesini, denetim ve gözetim sisteminin
etkinliğinin artırılmasını ve bu amaçla bağımsız karar mekanizmalarına
kavuşturulmasını teminen, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun idarî ve
malî özerkliği vurgulanmıştır.
35. Denetim ve gözetim sisteminin bir
parçası olan Kurumun gözetimine ilişkin esaslar düzenlenmiş, Kurumun denetimine
tâbi kuruluşlarda denetim yapma yetkisi bulunanlar tarafından düzenlenen rapor
ve mütalaaların bir suretinin anılan kuruluşlarca Kuruma gönderilmesi zorunlu
tutulmuştur.
36. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunun daha etkin, verimli, şeffaf ve hesap verebilir şekilde çalışmasını
öngören hükümler ihdas edilmiştir. Yerinde ve uzaktan denetim faaliyetlerinin
biçim ve içeriklerinin ilgili taraflarca izlenebilmesi amacıyla, Kurum
tarafından hazırlanacak yönetmelik çerçevesinde yürütülmesi hüküm altına
alınmıştır. Hesap verebilirlik ve şeffaflık ilkesi çerçevesinde, Kurumun sahip
olduğu bilgilerin ilgili taraflarca nasıl paylaşılacağı Kanunda açık hâle
getirilmiştir. Finansal piyasaların bir bütün olduğu düşüncesiyle işbirliği ve
bilgi paylaşımını öngören bir yapı kurulmuştur. Kurumun düzenleme ve denetleme
fonksiyonunun kapsamı; finansal holding şirketlerini, finansal kiralama
şirketlerini, faktoring şirketlerini ve finansman şirketlerini de kapsayacak
şekilde genişletilmiştir.
37. Bankaların sağlıklı bir rekabet
ortamında kârlı, verimli ve rasyonel çalışmalarının sağlanması, etkin ve şeffaf
bir finansal sistemin oluşturulması suretiyle malî piyasalarda bütünleşmenin
sağlanması, finansal piyasalara ilişkin düzenlemelerin ilgili taraflarla
istişare edilerek hazırlanması hususlarında Kurumun strateji belirlemeye
yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.
38. Denetimin etkinliğini artırabilmek
amacıyla, Kurum Başkanının Kurumun mesleki personelini oluşturan bankalar
yeminli murakıp ve yardımcıları, bankacılık uzman ve yardımcıları, bilişim
uzmanı ve yardımcıları, hukuk uzmanı ve yardımcıları arasından uygun göreceği
bir denetim ekibini yerinde denetimle görevlendireceği hükme bağlanmıştır.
Başkanın gerekli gördüğünde ve özellik arz eden konularda bağımsız denetim
kuruluşlarını ilgili konu hakkında inceleme yapılması için görevlendirme
yetkisini haiz olduğu öngörülmüştür.
39. Finans piyasalarındaki güven ve
istikrarın teminine yönelik olarak politika önerilerinde bulunmak, finans
sektörünü ilgilendiren konulara ilişkin görüş bildirmek üzere, kurumlar arası
işbirliği ve koordinasyonu sağlamak amacıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu nezdinde, Kurum, Merkez Bankası, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası
Kurulu, Rekabet Kurulu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, menkul kıymetler
borsaları ve kuruluş birliklerinden temsilcilerin katıldığı, Avrupa Birliği
ülke uygulamalarında da benzer örnekleri görülen "Finansal Sektör
Komisyonu" adı altında bir komisyon oluşturulması öngörülmüş ve çalışma
usûl ve esaslarının üye kurumların uygun görüşleri alınmak suretiyle Kurul
tarafından belirleneceği hükme bağlanmıştır.
40. Finans sektörünün düzenli bir şekilde
işleyişi, denetimi ve piyasa riskinin yönetimi, hukuk kurallarına uyumun
yanısıra yurt içi para, kredi ve bankacılık politikalarının yürütülmesiyle
ilgili merciler ile yabancı ülke kanunlarına göre denetime yetkili ve Kurum
muadili merciler arasında bilgi alışverişinde bulunmasını gerektirdiğinden, söz
konusu otoriteler arasında işbirliğine ilişkin esaslar belirlenmiştir.
41. Kurum ile Fon arasında azamî düzeyde
işbirliğinin temini amacıyla, Kurum Başkanı ve
başkan yardımcıları ile Fon Başkanı ve başkan yardımcılarından teşekkül
eden bir Eşgüdüm Komitesinin kurulması öngörülmüştür.
42. Gözetim sisteminin en önemli
araçlarından biri olan, bankalar tarafından gönderilen raporların zamanında,
doğru ve kontrol hataları içermeyecek bir şekilde Kuruma tevdii amacıyla bu tür
işlemler idarî cezaya tâbi tutulmuştur.
43. Bu Kanunla getirilmiş olan bağış
sınırlarına uyulmaması hâlinde sınırı aşan miktar kadar idarî para cezası uygulanması
öngörülmüştür.
44. Kanun kapsamında belirlenmiş olan pay
edinim veya pay devirlerine, sorumluluk sigortasına ve konsolide finansal
raporlara ilişkin maddelerde banka dışı kişilere getirilen yükümlülüklerin
ihlali hâlinde bu kimselere idarî para cezası uygulanması benimsenmiştir.
45. Bankaların işlemlerinin kayıt dışı
bırakılmasının, gerçek mahiyetlerine uygun düşmeyen bir şekilde
muhasebeleştirilmesinin ve kanunî ve yardımcı defter ve kayıtları, şubeleri,
yurt içi ve yurt dışındaki muhabirleri ile hesap mutabakatı sağlanmadan yıl
sonu bilançolarının kapatılmasının önlenmesi amacıyla, fiilin işleyişindeki
kasıt veya finansal tablolarında yaratacağı etkinin önemine bağlı olarak
işlemleri kaydetmekle veya muhasebeleştirmekle görevli kişilere gönderilmesi
gereken bilgi ve belgeleri göndermeyen veya gereken talimatları vermemek
suretiyle işlemlerin kayıt dışı bırakılmasına sebep olan veya finansal
tabloların önemli oranda değişmesini sağlayacak şekilde yıl sonu bilançolarını
kapatan kişilere hapis ve adlî para cezası uygulanması öngörülmüştür.
46. Denetim ve gözetim uygulamalarında
yararlanılan verilerin teknolojideki gelişmelere bağlı olarak çoğunlukla
bilişim sistemleri içerisinde tutulması ve finansal raporların bu sistemler
aracılığıyla hazırlanması nedeniyle Kanuna tâbi kuruluşlarda bilişim
sistemlerinin güvenli bir şekilde işlemesini sağlamak amacıyla, bilişim
sistemindeki verileri ve finansal raporlama ile ilgili diğer her türlü
unsurları, bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri
yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişilere hapis cezası
uygulaması getirilmiştir.
47. Bu Kanunla getirilmiş olan örtülü
kazanç aktarma ve edinme hükmüne aykırı davrananlar ile örtülü kazanç elde
edenlere hapis ve adlî para cezası uygulanması öngörülmüştür.
48. 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası Kanununun 44 üncü maddesinde değişikliğe gidilerek, Kanun kapsamındaki
kuruluşların ve bunların müşterilerinin risk durumlarının izlenmesi, ölçülmesi,
müşterilerin malî gücünün düzenli olarak analiz edilmesi, kredi sisteminin
etkin bir şekilde çalışmasının sağlanması ve tasarruf sahiplerinin hak ve
menfaatlerinin korunması hususları gözetilerek ve 2007 yılı itibarıyla
uygulanmaya başlanacak olan Basel II'de risk yönetimine atfedilen önem dikkate
alınarak, Merkez Bankası bünyesinde bulunan Risk Merkezinin toplayacağı
bilgilere ve bu bilgilerin Kurum ile Merkez Bankası arasında paylaşımına
ilişkin usûl ve esaslar yeniden düzenlenmiştir.
MADDE GEREKÇELERİ
Madde 1.- Bankalar, ortaklarına kâr
dağıtmakla görevli ticari kuruluşlar olmanın yanında günlük hayatın her
safhasına girmeleri nedeniyle vazgeçilmez bir konuma sahip, kamu düzeni ve kamu
yararı ile sıkı ilişki içinde olan kuruluşlardır. Ülkelerin yasama organları, finansal piyasalarda güven ve
istikrarın sağlanması, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışması ve tasarruf
sahiplerinin hak ve menfaatlerinin gözetilmesine yönelik olarak yasalar
yapmaktadır. Bu yasalar ile tasarrufları koruyucu önlemler getirilmekte, birer güven
ve itibar müessesesi olan bankaların likidite, emniyet ve verimlilik ilkeleri
çerçevesinde faaliyet göstermelerini ve etkin bir şekilde denetlenmelerini
sağlayacak hükümler düzenlenmektedir.
Maddede belirtildiği üzere bu Kanunun
amacı öncelikle Kanunun kapsam maddesinde zikredilen kuruluşların faaliyette
bulunduğu finansal piyasalarda güven ve istikrarı sağlamaktır. Finansal
piyasalarda güven, piyasaların etkin, düzenli ve dürüst bir şekilde çalıştığına
olan inanç şeklinde görülmektedir. Sözünde durma, basiretli davranma, itibar
sahibi olma bu güvenin tezahürleridir. Finansal piyasalarda güven, açık ve
kapsamlı piyasa standartlarının oluşturulması, finansal suçların azaltılması,
yeterli derinlik ve likiditeyi haiz piyasaların tesis edilmesi, ulusal ve uluslararası
değişikliklere uyum sağlayan ve yatırımcılara güven veren sistemlerin
oluşturulması suretiyle sağlanır.
Finansal piyasaların temel işlevi, fon arz
edenler ile fon talebinde bulunanlar arasında aracılık yapmaktır. Bu piyasalara
gerekli ve yeterli fonun arzı, piyasaların güvenilir ve istikrarlı olmasına
bağlıdır. Finansal piyasada istikrar; fiyatlamada, kaynak aktarmada ve
krizlerde finansal araçların etkin bir şekilde çalışmasının sağlanması ve bunun
kendi kendini iyileştiren sistemler yoluyla sürdürülmesi olarak görülmektedir.
Finansal istikrarı sağlamak için, finansal piyasaların aktörlerinin
davranışlarına yönelik düzenlemeler yapılması ve bu çerçevede piyasaların etkin
işleyişini sağlayacak denetimler icra edilmesi zorunludur. Finansal piyasalarda
güvenin tesisi, finansal sistemi koruyacak güvenceler verilmesini, kamunun
aydınlatılmasına yönelik düzenlemeler yapılmasını, piyasalara yeterli,
anlaşılabilir, doğru ve zamanında bilgi verilmesini, uluslararası standartlara
uygun muhasebe ve raporlama uygulamalarının geliştirilmesini gerektirmektedir.
Bu Kanunun diğer bir amacı kredi
sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamaktır. Genel olarak, kredi
sisteminde etkinlik, bankaların tasarruf sahipleri ve yatırımcılar arasındaki
finansal aracılık işlevini yerine getirmesi ve tasarrufların üretken
yatırımlara dönüştürülmesi olarak kabul edilebilir. Bu Kanunun uygulamasında,
mevduat ve kredi faizleri arasındaki farkın azalması, verilen hizmetlerin
çeşitliliğindeki zenginlik, ödemelerin hızlı ve maliyetsiz bir şekilde
geçekleştirilmesi ve fonların üretken yatırımlara aktarılması gibi göstergeler
kredi sisteminin etkinliğinin delaleti olarak kabul edilmektedir.
Bu Kanunda amaçlanan diğer bir unsur ise
tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerini korumaktır. Hak kavramı, bu Kanun
ile hukuk düzeni tarafından korunan menfaat, tanınan yetki, davranış özgürlüğü
ve tanınan ayrıcalık gibi anlamlara gelebilir. Tasarrufların korunmasının
amacı, tasarruf sahiplerinin güven duygusu içinde bankalara para yatırmalarını
sağlamaktır. Genel anlamda, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin
korunması, bankaların işlevlerinin gerektirdiği malî güç ve itibarı haiz olarak
mevzuata, bankacılık ilke ve teamüllerine uygun, emniyetli, seyyal ve verimli
bir şekilde çalışmasını sağlayacak ortamın tesisi ile mümkün olur. Daha özel
anlamda tasarrufların korunması, tasarruf sahibini korumaya yönelik mevduatın
sigortalanması suretiyle tasarruf sahiplerine diğer alacaklar karşısında bir
imtiyaz tanınmasıdır. Fakat bu imtiyaz sadece sigortalı mevduatın korunması
anlamındadır. Bu ise bir bankanın tasfiyeye tâbi tutulması durumunda tasarruf
sahiplerine sigorta kapsamındaki mevduatlarının geri ödenmesi şeklinde tezahür
etmektedir. Tasarrufların sınırsız güvence altında olmasının güvende aldanmaya
yol açacağı ve piyasa disiplinini bozucu etkileri olacağı dikkate alınarak,
tasarrufların kısmi güvenceye tâbi olması gerektiği ve tasarruf sahiplerinin
hak ve menfaatleri ile kredi sisteminin etkin işleyişinin, gerekli ortamı
sağlamak ve bunun için uygun tedbirleri almak yoluyla sağlanabileceği tâbiidir.
Madde 2.- Maddede, bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 1 inci maddesinin (2)
numaralı fıkrası açık hâle getirilmiştir. Finansal bütünleşmeyi ve konsolide
denetimi sağlamak üzere finansal holding şirketleri Kanun kapsamına dâhil
edilmiştir. Buna göre, Kanunun kapsamı, Türkiye'de kurulu mevduat bankaları,
katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları, yurt dışında kurulu bu
nitelikteki kuruluşların Türkiye'deki şubeleri, finansal holding şirketleri,
Türkiye Bankalar Birliği, Türkiye Katılım Bankaları Birliği, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ile bunların
faaliyetleri olarak belirlenmiştir.
Özel kanunlarla kurulmuş olan bankaların
Kanun kapsamındaki durumlarına ilişkin hüküm bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanunundaki hâli ile korunmuştur.
Madde 3.- Kanunda öngörülen yapıların,
süreçlerin, sistemlerin daha iyi anlaşılabilmesi, anlam bütünlüğünün ve terim
birliğinin sağlanması, Kanunun takibinin kolaylaştırılması amacıyla, sıklıkla
geçen temel kavramlar tanımlanmıştır. Avrupa Birliği direktifleri dikkate
alınarak Fon, kredi kuruluşu, kuruluş birlikleri, banka, mevduat bankası,
katılım bankası, kalkınma ve yatırım bankası,
finansal holding şirketi, şube, merkez şube, fon bankası, finansal
kuruluş, kontrol, ana ortaklık, bağlı ortaklık, nitelikli pay, hâkim ortak,
yöneticiler, mevduat, tasarruf mevduatı, özel cari hesap, katılma hesabı,
katılım fonu, destek hizmeti kuruluşu ve kıyı bankacılığına ilişkin tanımlar
yapılmıştır. Özel finans kurumu unvanı işin niteliği de dikkate alınarak
katılım bankası olarak değiştirilmiştir.
Madde 4.- Bankalarca
gerçekleştirilebilecek faaliyetler, Avrupa Birliği direktiflerinde ve
uluslararası uygulamalarda olduğu gibi, faaliyet konularına ilişkin
belirsizliklerin giderilmesi ve bankaların faaliyet bazında münferiden
değerlendirilebilmesi için belirlenmiştir. Faaliyet konuları, izin işlemleri ve
Kurumun denetimleri sonucunda alınacak tedbirler ile ilişkilendirilmiştir.
Bankalarca gerçekleştirilebileceği
öngörülen faaliyetlerin diğer kanunlar ile Sermaye Piyasası Kurulu, Hazine
Müsteşarlığı gibi yetkili mercilerin iznine tâbi tutulmuş ise, bu merciler
gerekli izin ve denetim süreçlerini devam ettireceklerdir. Bu amaçla, ilgili
kanun hükümlerinin saklı olduğu ifade edilerek söz konusu faaliyetlerin
gerçekleştirilebilmesi için izin ve denetim süreçlerinin ilgili kurumlarca
denetleneceği hüküm altına alınmıştır.
Bankalar gerekli izin sürecini müteakiben
söz konusu faaliyetlerini gerçekleştirebileceklerdir. Diğer taraftan, bankalar
için birincil denetim otoritesi olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunun görev ve yetki alanını belirginleştirmek ve bankaların temel
faaliyetlerini belirlemek açısından bu maddenin ihdasına ihtiyaç duyulmuştur.
Ayrıca, maddenin son fıkrasında,
bankaların mevcut durumları da gözetilerek nevileri itibarıyla
gerçekleştiremeyecekleri faaliyetler belirtilerek, nevileri aynı olan kuruluşlar
arasında adil bir rekabet ortamı tesis etmek ve tasarruf sahiplerine benzer
düzeyde koruma sağlamak için her bir kuruluş nevi arasındaki ayrım kesinliğe
kavuşturulmuştur.
Maddede geçen aracılık, bankalar
tarafından bu faaliyet kapsamında, kendi nam ve hesabına, başkası nam ve
hesabına veya kendi namına başkası hesabına hareket etmeyi ifade etmektedir.
Madde 5.- Kanunun uygulanmasında, pay
sahipliğinin etkin bir şekilde izlenebilmesi için dolaylı pay sahipliğinin
belirlenmesine dair bu hüküm ihdas edilmiştir. Bu madde hükmüne göre, Kanunun
uygulanmasında gerçek kişilere ait dolaylı pay sahipliğinin belirlenmesinde,
gerçek kişiler, bunların eş ve çocukları ile sınırsız sorumlulukla katıldıkları
ortaklıklara veya bu kişi veya ortaklıkların ayrı ayrı veya birlikte kontrol
ettikleri ortaklıklara ait paylar birlikte dikkate alınacaktır. Tüzel kişilere
ait dolaylı pay sahipliğinin belirlenmesi ile ilgili olarak, bunlara ait paylar
ile bunların sermayesini veya yönetimini kontrol ettikleri ortaklıklara ait
payların birlikte hesaplanması hüküm altına alınmıştır. Bununla bankaların
ortaklık yapısının, genel kurulda doğrudan oy kullanan kişilerden ziyade,
oyların aynı yönde kullanılmasına sebep olan aile ve ortaklık ilişkileri
çerçevesinde değerlendirilmesi suretiyle yönetim ve denetimin belirlenmesinde
veya işleyişinde etkili olan kişilerin tespiti amaçlanmıştır.
Madde 6.- Bankaların, denetim ve gözetime
elverişli, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunabileceği,
faaliyetlerini emin ve güvenilir bir şekilde icra edebilecek, finansal
piyasalarda güven ve istikrara ve kredi sisteminin etkin bir şekilde
çalışmasına zarar vermeyecek bir ortaklık yapısına, iyi yönetime, yeterli malî
güce, gerekli organizasyon yapısına sahip olması amacıyla, bankaların kurulmasında
ve yurt dışında kurulu bir bankanın Türkiye'de ilk şubesinin açılmasında beş
üyenin aynı yöndeki oyuyla Kurul izni şart koşulmuştur. Bu suretle, denetime,
sektöre giriş anından itibaren başlanmış, sektörün sağlıklı bir şekilde
çalışması güvence altına alınmış ve kontrolü sağlanmış olacaktır.
Söz konusu maddede, bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanunundan farklı olarak, izne
ilişkin kararın başvurunun yapıldığı ya da başvuruda eksiklik bulunması hâlinde
istenilen bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihten itibaren üç ay içinde
ilgiliye bildirileceği ve eksikliklerin altı ay içerisinde giderilmemesi
hâlinde başvurunun geçersiz hale geleceği hüküm altına alınmıştır. Böylece izne ilişkin sürecin uluslararası
uygulamalar doğrultusunda sistemik bir yapıya kavuşturularak, tarafların hak ve
yükümlülüklerinin şeffaf ve hesap verilebilir hâle getirilmesi amaçlanmıştır.
Madde 7.- Madde ile bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 7 nci maddesinin (2)
numaralı fıkrası hükümleri muhafaza edilmiştir. Bu hükümlere ilâve olarak,
Avrupa Birliği direktifleri ile Basel Bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesi
ilkelerine uyumu teminen, bankalar tarafından icra edilecek faaliyetlerin, söz
konusu kuruluşların organizasyon, yönetim ve malî yapıları ile uyumlu olmasına
ve konsolide denetimi engelleyecek herhangi bir hususun bulunmamasına, yönetim
kurulu üyelerinin Kanunda öngörülen
kurumsal yönetim kapsamında aranan nitelikleri haiz olmalarına öngörülen
faaliyet konuları ile iş planlarının, mali yapının, sermaye yeterliliğinin
örtüştüğünü gösteren bütçe planına, yapısal örgütlenmeye ilişkin hükümler ihdas
edilmiştir. Bu suretle kuruluş aşamasında plânlanan faaliyetleri gerçekleştirme
ehliyetinden yoksun, sisteme zarar verebilecek, etkin denetimi engelleyecek,
iyi yönetime sahip olmayanların, sektöre girmelerinin önlenmesi amaçlanmıştır.
Uluslararası piyasalarda rekabet
edilebilirlik seviyesini artırmak amacıyla, kredi kuruluşunun ödenmiş sermayesi
asgarî tutarı otuz milyon Yeni Türk Lirasına çıkarılmıştır. Bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununda yer alan hükümlere
paralel olarak bu tutarın kalkınma ve yatırım bankaları bakımından üçte iki
oranında olması şartının aranacağı hüküm altına alınmıştır.
Madde 8.- Bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 7 nci maddesinin (2) numaralı
fıkrasının kurucularda aranılacak şartları ihtiva eden (b) bendi hükümlerini
güçlendirici nitelikte hükümler ihdas edilmiştir. Ayrıca, Avrupa Birliği direktifleri
ile Basel Bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesi ilkelerine uygun olarak, bu
hükümlere ilâveten kurucuların işin gerektirdiği dürüstlük ve yeterliliğe sahip
olmaları ve tüzel kişi kurucuların risk grubu yapısı ile ortaklık yapısının
şeffaf ve açık olması esasları getirilmiştir.
Tüzel kişiliği haiz olan kurucuların
gerçek iradelerini idare ve temsile yetkili organları göstermekle birlikte, bu
irade üzerinde nitelikli paya sahip gerçek kişi ortakların etkisi malumdur. Bu
itibarla gerçek kişi kurucularda aranan niteliklerin tüzel kişi kurucuların
gerçek kişi nitelikli pay sahiplerinde de gözetilmesi öngörülmüştür. Öte yandan
tüzel kişi kurucuların ortaklık yapısı ile ortağı olduğu kuruluşların ortaklık
yapılarının izlenemeyecek veya bilinemeyecek derecede karmaşık olması, bu
kuruluşlar ile ilgili olarak öngörülen kredi sınırlamalarının doğru bir şekilde
uygulanmasını güçleştirecektir. Yapılan bu düzenleme ile sektör ve genel
ekonomi ile topluma sosyo-ekonomik yansımaları olan bu faaliyet alanında, yönetim
üzerinde etkinliğe sahip olan kurucuların, yüksek değerlere sahip kişilerden
oluşmasının sağlanması ve etkin denetimi engelleyecek yapılanmaların önlenmesi
amaçlanmıştır.
Maddenin son fıkrası ile Türkiye'nin taraf
olduğu uluslararası anlaşmalarla kurulan kredi kuruluşları ile finansal
kuruluşlar hakkında maddenin (b) ve (c) bentlerinde aranan şartların
uygulanmayacağı hüküm altına alınarak, karşılaşılan sorunların giderilmesi
amaçlanmıştır.
Madde 9.- Bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 7 nci maddesinin (3) numaralı fıkrası
hükmü esas alınarak, Türkiye'de kurulu bankalarda aranan şartlara ilişkin 7 nci
madde hükümlerine paralel hükümler yurt dışında yerleşik bankaların Türkiye'de
açacağı şubeler için de aranmıştır. Ayrıca, kurulu oldukları ülkedeki
faaliyetlerinin, bu şubelerin yurt içindeki malî durumları ve faaliyetlerinin
emin ve güvenilir bir şekilde icra edilmesi ile doğrudan ilişkili olması
nedeniyle, Avrupa Birliği direktiflerine uygun olarak, bankanın Türkiye'de faaliyet
göstermesine ilişkin olumsuz görüşün bulunmaması ve merkezinin bulunduğu ülkede
izin verilen esas faaliyetin yasaklanmış olmaması şube açma şartı olarak
aranmıştır.
Madde 10.- Bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 7 nci maddesinin (4) numaralı fıkrası
esas alınarak Basel Bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesinin bankacılıkta
etkin denetim ve gözetime ilişkin temel prensipleri çerçevesinde, malî sistemde
istikrarın sürekli kılınması ve denetime tâbi olacak kuruluşların açıkça
belirlenmesi için bankacılık faaliyet izni verilmesine ilişkin esaslar ve bu
izin kapsamındaki faaliyetler açıkça ifade edilmiştir. Bu çerçevede, bankaların
faaliyetlerine ilişkin verilecek izinler daha kapsamlı, açık ve denetimin bir
parçası olarak tasarlanmıştır. Bununla, faaliyet izni için başvuruda bulunan
bankaların kurucularının bu Kanunda aranan şartları haiz, malî yapısının güçlü,
yasal statüsünün faaliyet alanına uygun ve önerdikleri yöneticilerin yeterli
tecrübeye sahip olduğu, faaliyetlerini iyi yönetim ilkeleri çerçevesinde
sürdüreceği hususlarında Kurumun doğru bilgi sahibi olabileceği dinamik bir
sistem oluşturulması amaçlanmıştır. Faaliyet izninin verilmesine ilişkin
kararın üç ay içinde verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında, faaliyet izni
ile 4 üncü maddede belirtilen bütün faaliyetlerin yapılabilmesine izin
verileceği ifade edilmektedir. Faaliyet konularına ilişkin olarak Sermaye
Piyasası Kurulu veya Hazine Müsteşarlığı gibi birincil yetkili otoritelerinden
izin alınması gereken durumlarda, bu izinlerin alınmasını müteakiben Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu faaliyetin gerçekleştirilmesi hususunda
yeterlilik arayarak faaliyet iznini verecektir.
Madde 11.- Maddede, bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanunundan farklı olarak, Avrupa
Birliği direktifleri ile uyumu teminen Kanunun ilgili hükümleri uyarınca
verilen kuruluş izinlerinin iptaline sebebiyet veren hususlar, kuruluş izninde
öngörülen amaçlar gözetilerek açık bir şekilde düzenlenmiştir. Bu çerçevede,
iznin gerçeğe aykırı beyanlarla alınmış olması, kuruluş izninin verildiği
tarihten itibaren dokuz ay içerisinde faaliyet izni için başvurulmaması,
izinden vazgeçildiğinin beyan edilmesi, iznin verilmesinde aranan şartların faaliyete
geçilinceye kadar kaybedilmesi veya faaliyet izninin alınamamış olması, iradî
olarak 4 üncü maddede belirtilen faaliyetlerin tümünden vazgeçilmesi ve iradi
tasfiyenin tamamlanması, devrolunan bankanın birleşme veya bölünme işlemlerinin
tamamlanması, 107 nci madde kapsamında tasfiye veya iflas takibatının
tamamlanması hâllerinden herhangi birinin gerçekleşmesi izin iptalinin
gerekçelerinden sayılmıştır.
Madde 12.- Bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanunundan farklı olarak, bu madde ile
bankaların malî bünyelerinin bozulmasına bağlı olarak faaliyet izinlerinin
kaldırılmasının yanında, belirli koşulları sağlayamamaları hâlinde de Kanunun 4
üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri dışında kalan faaliyet
konularının tek tek sınırlanabileceği ya da faaliyet izni kapsamından
çıkarılabileceği veya faaliyet izninin iptal edilebileceği hükme bağlanmıştır.
Bu koşullar; iznin gerçeğe aykırı beyanlarla alınmış olması, iznin alınmasından
itibaren altı ay içinde faaliyete geçilmemesi veya bir yıl içinde kesintisiz
altı ay süre ile faaliyette bulunulmamış olması, faaliyet izninin alındığı
tarihten itibaren bir ay içerisinde ilgili kuruluş birliğine üye olunmaması,
sisteme giriş payının kalan taksitlerinin Fon hesabına yatırılmamış olması
olarak öngörülmüştür.
Yetkili ülke idarelerince, Türkiye'de
şubesi bulunan yurt dışında kurulu bankaların herhangi bir nedenle faaliyet
izinlerinin kaldırılması, faaliyetlerinin durdurulması, iflâs veya
tasfiyelerine karar verilmesi veya konkordato ilân etmeleri durumlarında, bu
şubelerin merkezden bağımsız faaliyette bulunmalarının mümkün olmaması, malî
durumlarının merkezlerinden ayrı düşünülemeyeceği gerekçesiyle faaliyet
izinlerinin Kurul tarafından kaldırılacağı ayrıca hükme bağlanmıştır.
Bankanın faaliyet izninin kaldırılması,
Sermaye Piyasası Kurulu veya Hazine Müsteşarlığı gibi yetkili merciler
tarafından verilen izinlerin de kalkmasını beraberinde getirecektir.
Maddenin son fıkrasında, 4 üncü maddenin
birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde sayılan hususların kredi kuruluşunun
temel faaliyetleri olması nedeniyle bu faaliyetlerin yapılmaması yönündeki bir
sınırlandırmanın faaliyet izninin kaldırılması hükmünde olduğu ifade
edilmiştir.
Madde 13.- Bu madde ile Kanunda yer alan
kurumsal yönetim hükümleri ve koruyucu hükümler ile Kurulca belirlenen esaslara
uyulmuş olması şartıyla yurt içinde şube açılması serbest hâle getirilmiş ve
böylelikle yükümlülüklerini yerine getiremeyen bankaların, genişleyen şube ağı
dolayısıyla malî sistem içerisinde riske neden olmamaları amaçlanmıştır. Bu
Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununda yer alan şube
başına sermaye yükümlülüğü kaldırılarak etkin bir rekabet ortamının tesisi
amaçlanmıştır.
Madde 14.- Kıyı bankacılığı bölgeleri de dâhil
yurt dışında şube veya temsilcilik açmak, ortaklık kurmak veya kurulmuş
ortaklıklara katılmak suretiyle faaliyette bulunmak için genelde pazar avantajı
veya vergisel avantajlar gibi birtakım kâr maksadı taşıyan hususlar yanında
bazen de ilgili ülke mevzuatının denetim ve gözetim faaliyetlerinin yetersiz
olması gözetilebilmekte ve bunun sonucunda ilgili kuruluşlarca ihtiyaca uygun
olmayan finansal raporlar düzenlenebilmektedir. Bu tür istenmeyen hususların
engellenebilmesi amacıyla, Avrupa Birliği direktifleri ile Basel Bankacılık
Gözetim ve Denetim Komitesi ilkeleri çerçevesinde, sınır ötesi faaliyetler izin
kapsamına alınmış ve izne ön koşul olarak Kanununda yer alan kurumsal yönetim
hükümleri ile koruyucu hükümlere ve Kurulca belirlenecek esaslara uyulması
şartı getirilmiştir.
Madde 15.- Bankalar tarafından dışarıdan
destek hizmeti alınması suretiyle birtakım faaliyetler gerçekleştirilmekte,
ancak gerekli kontrollerin sağlanamaması hâlinde, destek hizmeti kuruluşlarının
verdiği hizmetlerde suiistimaller gözlenebilmekte veya bu tür hizmetlerdeki
aksaklıklar birer itibar müessesesi olan bankaların itibar kaybına neden
olabilmektedir.
Ayrıca, bankaların varlıklarının rayiç
değeri ile muhasebeleştirilerek malî bilançolarına yansıtılması gerektiği
durumlarda, bu değerin tespitini yapacak değerleme kuruluşlarının tarafsız,
konularında uzman kuruluşlar olması, kredi kuruluşlarının gerçek malî
durumlarının tespiti bakımından önem arz etmektedir.
Bankaların finansal durumlarının gerçeğe
uygun olarak tasarruf sahipleri ve ilgili taraflarca bilinmesi, ülke
kaynaklarının doğru ve daha verimli alanlara yönlendirilmesinin rekabet
ortamının gelişmesine yardımcı olacağı malumdur. Bu nedenle, bankaların
finansal tablolarının mevzuatla belirlenmiş ilke ve standartlara uygunluğunun
kontrolünün yapılmasını, yönetim kuruluna raporlama, iç denetim, iç kontrol ve
risk yönetimi konusunda aksaklıkların bildirilmesi suretiyle daha etkin bir
yönetimin tesisine yardımcı olunmasını, bu konularda yatırımcılar ve tasarruf
sahipleri ile yönetim arasındaki bilgi eşitsizliğinin giderilmesini sağlayacak
mekanizmaların temini gerekmektedir. Uluslararası uygulamalarda bu husus
bağımsız denetim kuruluşlarının yaptıkları denetimler ile sağlanmaktadır.
Bağımsız denetim kuruluşlarının yetersizliği veya kuruluşla aralarında bir
takım menfaat ilişkilerinin varlığından kaynaklı olarak görevlerini kötüye
kullanmaları, yatırımcılar ile tasarruf sahiplerinin yanılmalarına ve zarar
görmelerine neden olabilmektedir. Bu tür istenmeyen hususların önlenebilmesi
amacıyla, bankaların bağımsız denetim, değerleme ve destek hizmetlerini
gerçekleştirecek olan kuruluşların çalışmalarına ve yetkilendirilmesine ilişkin
usûl ve esasların belirlenmesi yetkisi, ilgili meslek birliklerinin de
görüşlerinin alınması suretiyle Kurula verilmiştir.
Madde 16.- Bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 8 inci maddesinin (1) numaralı
fıkrası esas alınarak bu madde düzenlenmiştir. Maddede, ana sözleşme
değişikliği için öngörülen izin başvurusunun Kurumca uygun bulunmaması hâlinde,
genel kurulda bu konunun karara bağlanamayacağı ve durumun Ticaret Siciline
kaydedilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Ana sözleşme değişikliklerine
ilişkin izin, onay veya olumlu görüş başvurularında sürecin hızlandırılması amacıyla
yetkili merciler tarafından onbeş iş günü içinde işlemlerin sonuçlandırılması
hüküm altına alınmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasında, bankaların ana
sözleşmelerindeki değişikliklerin yaygın iletişim ağı olan internette
yayınlanması ve sözleşmede değişiklik yapılması hâlinde değişikliğin
gerçekleştirildiği tarihten itibaren on iş günü içinde güncellenmesi
yükümlülüğü getirilmek suretiyle kamuoyunun aydınlatılması ve finansal
kurumların şeffaflığının sağlanması amaçlanmıştır.
Madde 17.- Bu madde ile, sermaye
artırımlarının her türlü muvazaadan âri olarak ve ilgili mevzuatla sermayeye
ilâve edilmesine izin verilen kaynaklar hariç olmak üzere iç kaynaklara
başvurulmadan nakden ödenmesi yükümlülüğü getirilmiştir. Bu suretle sermaye
artışının gerçek ve dış kaynak temini yoluyla sağlanması ve malî yapının gerçek
anlamda güçlendirilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, sermaye artırımına ilişkin usûl
ve esasları belirleme yetkisi Kurula verilmiştir.
Madde 18.- Madde, bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 8 inci maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (a) ve (b) bentleri esas alınarak hazırlanmıştır. Maddede, Avrupa
Birliği direktifleri ile Basel Bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesinin etkin
gözetim ve denetime ilişkin temel ilkeleri çerçevesinde, bankaların sermaye
yapısında meydana gelecek değişikliklerin izlenmesi amacıyla belirli oranlarda
pay edinimlerinin Kurulun iznine tâbi olacağı ve ortak sayısının beşin altına
düşmesine yol açan işlemler ile izin alınmadan gerçekleştirilen pay devirlerinin
pay defterine kaydedilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Yönetim kuruluna üye belirleme hakkı veren
payların tesisi, devri veya yeni imtiyazlı pay ihracı ise herhangi bir sınır
olmaksızın Kurulun iznine tâbi kılınmıştır. Söz konusu iznin verilmesinde, bankanın
doğrudan devralınan hisselerinin nominal değerinin yüzde biri oranında devir
payının Fona yatırılması zorunlu kılınmıştır. Ayrıca, uluslararası standartlar
dikkate alınarak kuruluşlarda nitelikli paya sahip ortakların kurucularda
aranan niteliklere sahip olması şartı getirilmiş, bu niteliklerin kaybı hâlinde
ortaklık haklarının kullanım esasları açıklığa kavuşturulmuştur. Getirilen bu
düzenlemeler ile kuruluşların ortaklık yapılarının ve ortaklar için öngörülen
hükümlere uygunluğun izlenmesi, banka kaynaklarının ortaklar tarafından
suiistimaline neden olabilecek veya etkin denetimi engelleyecek yapılanmaların
önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Buna ilâve olarak, bankalardaki dolaylı
ortaklık yapısının izlenmesi amacıyla sermayede yüzde on veya daha fazla oranda
pay sahibi olan tüzel kişi ortakların sermaye yapısında meydana gelen
değişiklikler de Kurulun iznine tâbi tutulmuştur.
Hisseleri borsada işlem gören bankaların
hisselerinin borsadan alınması ve bir bankanın hisselerinin 2004 sayılı İcra ve
İflas Kanunu hükümlerine göre icra dairesinden satın alınması durumunda
gerçekleştirilecek işlemlerin ve bu maddenin uygulanmasına dair usûl ve
esasların Kurulca belirleneceği ifade edilmiştir.
Madde 19.- Bu maddede yer alan birleşme,
bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 18 inci
maddesinin (1) numaralı fıkrası esas alınarak düzenlenmiştir. Buna paralel
olarak birleşme sürecinin gerçekleştirilmesini ve ortaklık yapılarında
değişiklik yapılmasını kolaylaştırmak için bölünme ve hisse değişimi maddeye
dâhil edilmiştir.
Madde 20.- Maddede, bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 18 inci maddesinin (2)
numaralı fıkrası esas alınmıştır. İradi tasfiye sonucunda ilân sürecini takiben
iki ay içerisinde alınması için sahibi tarafından başvurulmayan aynî ve nakdî
her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacakların Fona bırakılacağı hüküm
altına alınmıştır.
Madde 21.- Genel hukuk ilkeleri, Avrupa
Birliği direktifleri ve uluslararası uygulamalar çerçevesinde izin işlemlerinin
daha şeffaf hâle getirilmesi amacıyla, yapılacak başvurulara ilişkin ret
kararlarının gerekçeli olarak bildirilmesi öngörülmüştür.
Maddede, denetimin etkin bir şekilde ifa
edilmesine engel olabilecek nitelikte doğrudan veya dolaylı herhangi bir ilişki
mevcutsa veya izne tâbi işlem için öngörülen koşulların, niteliklerin,
yeterliliklerin izin başvurusu esnasında ya da değerlendirme sürecinde
sağlanamaması veya kaybedilmesi hâlinde izin başvurularının reddedileceği ifade
edilerek söz konusu sürecin daha açık hâle getirilmesi amaçlanmıştır.
Madde 22.- Uluslararası alanda, son
yıllarda yaşanan şirket yolsuzluk ve suiistimallerinin altında yatan en önemli
nedenler arasında ağırlıklı olarak ülkelerin ve şirketlerin kurumsal yönetim
politikalarının yetersizliği olduğu görüşüne yer verilmektedir. Bu nedenle,
OECD tarafından kurumsal yönetim ilkeleri belirlenerek tüm üye ülkelerin kendi
hukuksal yapıları çerçevesinde söz konusu ilkeleri uygulamaları önerilmiştir.
Ayrıca, Basel Bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesi tarafından bankacılıkta
kurumsal yönetimin geliştirilmesine yönelik ilkeler yayımlanmıştır.
Worldcom, Enron, Parmalat ve Ahold gibi
şirketlerde yaşanan skandallardan sonra ABD'de ve Avrupa Birliği ülkelerinde
kurumsal yönetime giderek daha fazla önem verilmeye başlanmıştır. Söz konusu
skandallar sonrasında, ABD'de kurumsal yönetimi zorunluluk hâline getiren
Sarbanes&Oxley yasası çıkarılmıştır. Avrupa Birliği ülkelerinde ise her bir
ülkede farklı şekillerde uygulanan kurumsal yönetim ilkeleri için ortak bir
direktifin çıkarılması yönünde çalışmalar başlatılmış ve Avrupa Birliği
tarafından ticaret kanunu hükümlerinin yenilenmesi amacıyla başlatılan
çalışmalarda kurumsal yönetim hükümlerine ayrı bir bölüm ayrılmıştır.
Başta yaşanan şirket skandalları olmak
üzere son yıllardaki gelişmeler, yatırımcıları şirketlerin finansal tablolarda
görünen performansları yanında bu performansın uzun dönemde
sürdürülebilirliğine işaret eden kurumsal yönetim uygulamalarının kalitesine de
önem verir hâle getirmiştir. Yatırımcıların kararlarını kurumsal yönetim
çerçevesinde vermeleri, kurumsal yönetim yapı ve uygulamalarını söz konusu
ilkeler doğrultusunda uyarlamaları bakımından şirketlerde piyasa baskısı
yaratmakta ve iyi kurumsal yönetime doğru geçişlerini hızlandırmaktadır.
Son yıllarda yaşanan banka iflâslarının en
önemli nedeni kurumsal yönetimin yetersiz olmasıdır.
Hâkim ortakların banka yönetiminde
sınırsız söz sahibi olması, banka kaynaklarının verimsiz ve etkin olmayan
yatırımlara kaymasına ve kamu maliyesinin, tasarruf sahiplerinin, azınlık hisse
sahiplerinin ve küçük yatırımcıların çok büyük zararlara uğramasına neden
olmuştur. Banka iflâsları ve mevduata sağlanan güvence nedeniyle kamu
maliyesine verilen zarar kadar parasal olarak ifade edilemeyen finansal sisteme
olan güven kaybı da önemlidir. Bankacılık sektörüne olan güvenin artırılması,
bankacılık mesleğine daha fazla saygınlık kazandırılması ve tekrar benzer
krizlerin yaşanmaması için Kanun kapsamındaki kuruluşların kurumsal yönetim
ilkeleri çerçevesinde yönetim, yapı ve uygulamalarını geliştirmeleri önem arz
etmektedir.
Kurumsal yönetim ilkelerinin sağlayacağı
etkinlik değerlendirilerek, söz konusu kuruluşlar açısından kurumsal yönetim
ilkelerinin belirlenmesi bir gereklilik olarak görülmüş ve Kurula bu ilkeleri
belirleme yetkisi tanınmıştır. Bu yetkinin kullanılmasında, hâli hazırda
Sermaye Piyasası Kurulu tarafından halka açık şirketler için belirlenmiş
kurumsal yönetim ilkelerinin bulunması ve bu ilkeler ile Kurul tarafından
belirlenecek ilkeler arasında uygulamada karmaşa yaşanmaması amacıyla Sermaye
Piyasası Kurulu ile kuruluş birliklerinin görüşlerinin de alınması
benimsenmiştir.
Madde 23.- Avrupa Birliği direktifleri ve
OECD'nin kurumsal yönetim ilkeleri kapsamında, genel müdürlük ve yönetim kurulu
başkanlığı görevlerinin aynı kişide birleşmesi hâlinde, genel müdürün yönetim
kurulu tarafından belirlenen politikalar çerçevesinde hareket etmesinin
sağlanmasında, yönetimin bankanın faaliyetlerini yeterince ve gereğince
değerlendirmesinde ve söz konusu politikaların uygulanmasında yaşanabilecek
zorluklar dikkate alınarak bu görevlerin aynı kişi tarafından icra
edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Diğer taraftan, yönetim kurulu
üyelerinin yarıdan bir fazlasının iyi yönetimin hâkim kılınması amacıyla genel
müdürde aranan şartları haiz olmaları zorunlu tutulmuştur.
Banka yönetimindeki yeterliliğin güvence
altına alınması amacıyla, yönetim kurulu üyelerinin bu madde kapsamında
görevlendirilmesi Kurumun denetimine tâbi tutulmuş ve yönetimin sürekliliği ve
fonksiyonlarının önemi gözetilerek yapılan görevlendirmelere ilişkin olarak
bildirim süreleri belirlenmiştir.
Murahhas üyelerin görevlerini en iyi
şekilde yerine getirebilmesi amacıyla bunların genel müdürde aranan nitelikleri
haiz olması şartı aranmıştır.
Türkiye'de şube açmak suretiyle faaliyette
bulunan yurt dışında kurulu bankaların, yönetim kurulu yetki ve
sorumluluklarına bağlanan işlemlerin icra edilebilmesi amacıyla, bu yetki ve
sorumluluğu haiz Türkiye'deki merkez şube müdürünün de dâhil olduğu en az üç
kişilik müdürler kurulu oluşturmaları zorunluluğu getirilmiştir.
Yönetim kurulu, bankanın idare ve
temsiliyle görevli organıdır. Yönetim kurulu bankanın mevzuata uygun olarak, en
etkin ve verimli şekilde yönetilmesini sağlayacak, denetim ve gözetimini en iyi
şekilde icra etmesini temin edecek yapıları oluşturmalıdır. Bu nedenle,
bankanın etkin, emin ve güvenilir bir şekilde çalışmasını teminen, kurumsal
yönetimin birer parçası olan, finansal raporlama sistemlerinin güvence altına alınması,
ilgili mevzuata uygun işleyen iç sistemlerin tesis edilmesi, işlerliğinin ve
yeterliliğinin sağlanması, Kurul tarafından belirlenecek kurumsal yönetim
ilkeleri çerçevesinde yönetimin yapı ve süreçlerinin oluşturulması
sorumluluğunun yönetim kurulunda olduğu belirtilmek suretiyle söz konusu
sistemlerin yönetim kurulu tarafından en iyi şekilde tesisi ve izlenmesi
amaçlanmıştır.
Madde 24.- Denetim ve gözetim faaliyeti,
kuruluşta meydana gelebilecek yolsuzluk, suiistimal ve mevzuata aykırı
uygulamaların tespit edilmesi, önlenmesi ve sistemin iyileştirilmesi
bakımından, yönetim kurulunun önemli fonksiyonlarından biridir. Bu fonksiyonun
yeterli meslekî niteliklere sahip olan kişiler tarafından yerine getirilmesi
kadar bu kişilerin tarafsız bir değerlendirme yapabilmeleri de önemlidir.
Uluslararası uygulamalara paralel olarak,
maddede, yönetim kurulunun görevleri arasında yer alan banka içi denetim ve
gözetim faaliyetlerinin ikiden az olmamak üzere icraî görevi bulunmayan yönetim
kurulu üyelerinden oluşan denetim komitesi tarafından icra edilmesi
öngörülmüştür. Ayrıca, Türkiye'de şube olarak faaliyet gösteren bankalarda ise
denetim komitesi görevini icraî mahiyette görevi bulunmayan müdürler kurulu
üyelerinden birinin yürütmesi hüküm altına alınmıştır. Ana ortaklık niteliğinde
bir kuruluş bulunması hâlinde ise denetim komitesinin ana ortaklık
niteliğindeki kuruluş altında oluşturulmasının yeterli olacağı ifade
edilmiştir.
Denetim komitesi tarafından icra edilecek
faaliyetler uluslararası uygulamalara paralel olarak; kuruluşun iç
sistemlerinin etkinliğini ve yeterliliğini, bu sistemler ile muhasebe ve
raporlama sistemlerinin bu Kanun ve ilgili düzenlemeler çerçevesinde işleyişini
ve üretilen bilgilerin bütünlüğünü gözetmek, bağımsız denetim kuruluşlarının
yönetim kurulu tarafından seçilmesinde bu kuruluşların yeterliliği konusunda ön
değerlendirmeleri yapmak ve bağımsız denetim kuruluşlarının kuruluşta icra
ettikleri faaliyet süresince bağımsızlıklarını ve yeterliliklerini düzenli
olarak izlemek, ana ortaklık niteliğindeki bankalar ile bunların konsolide
denetime tâbi ortaklıklarında iç denetim işlevlerinin sürdürülmesini ve
eşgüdümünü sağlamak olarak belirlenmiştir.
Denetim komitesinin, faaliyetlerini gereği
gibi yerine getirebilmesi, kuruluşun iç sistemler kapsamında oluşturulan
birimleri ile bağımsız denetim kuruluşundan gerekli bilgileri almasına
bağlıdır. Bu nedenle denetim komitesi; iç sistemler kapsamında oluşturulan
birimlerden ve bağımsız denetim kuruluşunun kuruluşta görevli denetim
elemanlarından düzenli raporlamalar almakla ve söz konusu iç birimlerden ve
bağımsız denetim kuruluşu denetçilerinden, kuruluşun faaliyetlerinin
sürekliliği ve güven içinde sürdürülmesi bakımından, tespit ettikleri mevzuata
aykırı veya önemli hususları yönetim kuruluna bildirmekle yükümlü tutulmuştur.
Denetim komitesi ile yönetim kurulu
arasındaki ilişkilerin belirlenmesi, denetim komitesinin performansının
izlenebilmesi ve yönetim kurulu tarafından denetim ve gözetim fonksiyonu
çerçevesinde tespit edilen hususlara ilişkin zamanında karar alınabilmesi
amacıyla komitenin, icra ettiği faaliyetlerin sonuçlarını altı aylık dönemleri
aşmamak kaydıyla periyodik olarak raporlaması; faaliyetlerinin icrasında tespit
ettiği sorunlar ile bankanın verimliliği, denetim ve gözetiminin etkinliği,
faaliyetlerinin emin ve güvenilir bir şekilde icra edilmesi açısından önem arz
eden hususları ise yönetim kuruluna bildirmesi öngörülmüştür.
Denetim komitesinin, gözetim ve denetim
fonksiyonunu gereğince yerine getirebilmesi amacıyla, kuruluşun tüm
birimlerinden, anlaşmalı destek hizmeti kuruluşları ve bağımsız denetim
kuruluşundan bilgi ve belge alabilmesi öngörülmüş, yeterli bilgi ve deneyime
sahip olmadığı alanlarda bedeli kuruluş tarafından karşılanmak suretiyle
konularında ihtisas sahibi kişilerden danışmanlık hizmeti sağlayabilmesi hüküm
altına alınmıştır.
Yönetimde şeffaflığın sağlanabilmesi ve
yetki, görev ve sorumlulukların açık olmasını teminen, komitenin görev, yetki
ve sorumlulukları ile toplanma ve karar alma usûl ve esaslarının Yönetim
kurulunca düzenlemesi zorunlu kılınmıştır.
Madde 25.- Finans sektörünün ülke
ekonomilerindeki yeri, bulunduğu rekabet ortamı ve yeni finansal ürünler ve
teknolojideki gelişmeler nedeniyle oldukça karmaşık hâle gelen yapısı
nedeniyle, üst düzey yönetim tarafından icra edilecek faaliyetler, bu konularda
yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmayan kimselere bırakılamayacak kadar önem
arz etmektedir. OECD tarafından belirlenen kurumsal yönetim ilkelerinde ve
Basel etkin gözetim ve denetim temel ilkelerinde de yer aldığı üzere, üst
yönetimin yeterli meslekî deneyime ve öğrenime sahip olması gereklidir.
Maddenin birinci fıkrasında, bankalarda
genel müdür olarak görev yapacakların öğrenim görmeleri gereken alanlar ve
sahip olmaları gereken meslekî deneyim belirlenmek suretiyle genel müdürlük
görevini icra edeceklerin nitelikli kişilerden oluşması amaçlanmıştır.
İkinci fıkrada, genel müdür
yardımcılarında ve genel müdür yardımcısı unvanı altında istihdam edilmeseler
bile, yetki ve görevleri itibarıyla genel müdür yardımcısına denk veya daha üst
konumlarda olan ve icrai nitelikte görev yapan yöneticilerde aranılacak öğrenim
ve meslekî deneyim şartlarına ilişkin esaslar düzenlenmiş, bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununda genel müdür
yardımcılarının en az yarısı için aranan öğrenim ve meslekî deneyim şartı, iyi
yönetimin hâkim kılınması amacıyla üçte iki oranına çıkarılmıştır.
Maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında
ise bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun genel
müdür ve genel müdür yardımcılarının atanmasına ve söz konusu kişilerin
görevden ayrılmalarının görev yaptığı kuruluş ve görevden ayrılan tarafından
bildirilmesine ilişkin hükümleri korunmuştur.
Maddenin beşinci fıkrasında bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 9 uncu maddesinin (3)
numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan, yurt dışında kurulu bankaların
Türkiye'deki şubeleri hakkındaki hüküm korunmuştur.
Maddenin altıncı fıkrasında, genel müdür
ve genel müdür yardımcılarının, konsolide denetime tâbi ortaklıklar haricinde
başka bir ticari kuruluşta tam veya yarı zamanlı olarak görev alamayacağı hükme
bağlanmıştır.
Madde 26.- Maddeyle, bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 9 uncu maddesinin (5)
numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin hükümleri korunmuştur.
Madde 27.- Bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 9 uncu maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (b) bendinin birinci paragrafı korunmuş ve yemin yükümlülüğü yerine
getirilmedikçe bu yükümlülüğe tâbi olanların göreve başlayamamaları
benimsenmiştir.
Madde 28.- İyi yönetimin unsurlarından
biri olan hesap verebilirlik açısından yönetim kurulunun ve yönetime ilişkin
önemli komitelerin aldığı kararların kaydedilmesi esastır. Bu esasın sağlanması
amacıyla, bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 13
üncü maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan karar defterine ilişkin
hükümler korunmuş ve denetim komitesi ile kredi komitesi kararlarının kayıt
altına alınmasının sağlanması amacıyla aynı usûl ve esaslar dâhilinde bu
komitelerin de karar defteri tutması öngörülmüştür. Ayrıca, kararların üyeler
tarafından bir ay içinde imzalanması şartı getirilmiştir.
Madde 29.- Yönetim kurulunun, önemli fonksiyonlarından
biri olan denetim ve gözetim faaliyetini layıkıyla icra edebilmesi için bankada
gerekli sistemler oluşturulmalıdır. Bankaların faaliyetlerinin karmaşıklığı,
çeşitliliği ve gerçekleştirilen işlem hacmi dikkate alındığında yönetim kurulu
üyelerinin bu fonksiyonu tek başına yapamayacağı aşikârdır. Bu nedenle,
kuruluşun faaliyetlerinin denetimi ve gözetimi amacıyla yönetim kurulu
kendisine yardımcı olacak birimler oluşturmalıdır.
İç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim
sistemlerinin yeterliliği, bankaların faaliyetlerinin emin ve güvenilir bir
şekilde icra edilmesi bakımından önemlidir. Uluslararası uygulamalarda da bu
sistemlerin sağlıklı ve güvenilir bir şekilde icra edilmesi üzerinde önemle
durulmakta, bu sistemlerin işleyişine, yeterliliğine, icra edilecek
faaliyetlere, bu sistemler kapsamında üst yönetimin görev ve sorumlulukları ile
oluşturulacak birimlere ilişkin açıklamalar yapılmakta ve bu konularda yeni
gelişmeler yaşanmaktadır. Bu nedenle, yeni gelişmeler çerçevesinde usûl ve
esasların belirlenebilmesi için Kurula düzenleme yetkisi verilmiştir.
Madde 30.- Uluslararası alanda yaşanan
Baring Bank, Illied Irish Bank gibi skandallar ile ülkemizde yaşanan banka
iflâsları, bankalar içerisinde etkin bir iç kontrol sisteminin oluşturulmasının
önemini göstermektedir.
İç kontrol sistemi çerçevesinde, bankalar
hedeflerine ulaşım düzeylerini ve icra edilen faaliyetleri sürekli izlemek
suretiyle gereksiz veya aşırı maliyetlere sebebiyet veren işlemleri tespit
edebilmekte, organizasyonun bir bütün içinde hareket etmesini sağlayabilmekte
ve bu suretle etkinlik ve verimlilik temin edilebilmektedir. Ayrıca,
oluşturulan kontrol ortamı ile finansal veya yönetime ilişkin bilgilerin
bankanın yönetim kurulu ve yönetimine, yetkili kamu mercilerine ve yatırımcılara
doğru, zamanında ve bir bütün olarak ulaşması sağlanmaktadır. Öte yandan,
mevzuata ve banka içi düzenlemelere uyumun izlenmesi suretiyle cezai
uygulamalara ve itibar kaybına maruz kalınmasının önüne geçilebilmektedir.
İç kontrol sisteminin belirlenen
prosedürler ve kontrol faaliyetleri dâhilinde banka içinde sürekli bir faaliyet
olarak gerçekleştirilmesi ve bankaların iş akış süreçleri ve bilişim
sistemlerinin iyileştirilmesi için denetim komitesine bilgi verilmesi ve
önerilerde bulunulması gerekmektedir. İç kontrol sistemi sayesinde, bankaların
faaliyetlerinden kaynaklanan risklerin kontrolü, faaliyetlerde olası aksaklık,
hata ve suiistimallerin öngörülerek sistemin iyileştirilmesi veya bu sorunların
büyümeden tespiti, yönetim kurulunun kuruluşta icra olunan faaliyetleri ve
sonuçlarını sağlıklı bir şekilde izleyebilmesi beklenmektedir.
Bu maddede, iç kontrol sistemleri
kapsamında icra edilmesi gereken faaliyetlere genel olarak yer verilmiş ve bu
suretle iç kontrol sistemlerinden anlaşılması gereken husus konusunda genel bir
bakış açısı sağlanması amaçlanmıştır. Maddenin düzenlenmesinde Basel Bankacılık
Gözetim ve Denetim Komitesi tarafından bu kapsamda geliştirilen ilkeler esas
alınmış ve iç kontrol sistemine ilişkin temel unsurlara yer verilerek 29 uncu
maddenin ikinci fıkrası hükmüne istinaden yapılacak düzenlemelere dayanak
oluşturulmuştur.
Madde 31.- Bankacılık faaliyetinin temel
amacı, tasarruf sahiplerinden toplanan fonların kaynak ihtiyacı olan ekonomik
birimlere aktarılmasıdır. Bankaların ekonomik birimlerin üstlenmedikleri
riskleri üzerine almaları temel faaliyetleri arasında olup, yönetim kurulunca
mevzuata uygun şekilde oluşturulacak risk politikaları çerçevesinde maruz
kaldıkları riskleri yönetmeleri beklenmektedir. Risk yönetimi sistemi kapsamında,
risk politikalarının oluşturulması ve uygulanması, kredi riski, piyasa riski,
likidite riski ve operasyonel risk başta olmak üzere maruz kalınan risklerin
tanımlanması, ölçülmesi, analiz edilmesi ve özkaynaklar ile ilişkilendirilmesi,
sınırlandırılması, izlenmesi, raporlanması, teyit edilmesi ve denetlenmesi
gerekmektedir.
Maddede, Basel Bankacılık Gözetim ve
Denetim Komitesi tarafından belirlenen ilkelere uyum çerçevesinde, bankalara
risk politikalarını Kurulca belirlenen esaslar çerçevesinde oluşturmak,
uygulamak ve raporlamak zorunluluğu getirilmiş ve risk yönetimi faaliyetlerinin
yönetim kuruluna bağlı olarak çalışacak risk yönetimi birimi ve personeli
tarafından yürütülmesi öngörülmüştür.
Madde 32.- Bu madde ile İç Denetim
Enstitüsü tarafından belirlenen iç denetim standartlarına, Basel Bankacılık
Gözetim ve Denetim Komitesince düzenlenen iç denetime ilişkin ilkelere ve diğer
uluslararası uygulamalara genel çerçevede uyum sağlanmıştır.
İç denetim birimlerinin görevlerini
gereğince yerine getirebilmesi, bu birimlerin yetki ve görevlerinin
fonksiyonlarına uygun olarak belirlenmesine, görev yapacak personelin meslekî
yeterliliğine, yeterli sayıda denetçinin bulunmasına ve yönetimin etkisinden
uzak olmasına bağlıdır.
Organizasyon yapısı; muhasebe
uygulamaları, "dört göz" prensibi, fonksiyonel ayrımlar, karşılıklı
kontrol, çift taraflı kontrol ve imza, varlıkların ve yatırımların fiziki
kontrolü, bankaların yeterli, etkin ve verimli bir kontrol sisteminin bulunduğu
etkin ve bağımsız iç denetim sistemi ile desteklenmelidir. Müfettişlerin
kuruluşlarda uygun ve bağımsız statüsü
ve bu statünün korunması için gerekli raporlama kanalları olmalıdır.
Kanunun 29 uncu maddesinde, iç denetim
sistemlerinin usûl ve esaslarının Kurul tarafından belirlenmesi öngörülmüş,
ancak Kanunda iç denetimin kapsamı konusunda herhangi bir hükmün yer almaması
nedeniyle, yapılacak alt düzenlemelerin kapsamının belirlenmesi amacıyla iç
denetim faaliyetleri belirtilmiş, bu faaliyetlerin icrası için yeterli sayıda
müfettiş istihdamı zorunlu tutulmuştur. Bankanın ana ortaklık niteliğinde
olması hâlinde ana ortaklıkta görev yapan iç denetim elemanlarının
konsolidasyona tâbi ortaklıkların iç denetim görevini ifa edebilecekleri
öngörülmüştür.
Madde 33.- Bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 13 üncü maddesinin (2) numaralı
fıkrası hükmü esas alınmış ve bağımsız
denetim kuruluşlarının faaliyetlerine ve yetkilendirilmesine ilişkin esasların
ilgili kuruluşların görüşleri alınarak Kurul tarafından belirlenmesi şartı
korunmuştur. Bağımsız denetim kuruluşlarının bu Kanun uyarınca yaptıkları
faaliyetleri nedeniyle üçüncü kişilere verecekleri zararlardan dolayı
sorumluluklarının bulunduğu belirtilmiştir.
Ayrıca, bağımsız denetim kuruluşları
denetim yaparken banka ile ilgili olarak tespit ettikleri önemli nitelikteki
bazı olumsuz hususları Kuruma bildirmekle yükümlü kılınmış ve bu bildirimin
mesleki ilkelere ve sır yükümlülüğüne aykırı olmayacağı hüküm altına
alınmıştır.
Madde 34.- Bu madde ile bu Kanuna istinaden
çıkarılan düzenlemelerde öngörülen değerlemelerin, rayiç değer tespiti gereken
durumlarda değerin gerçekliğinin ve doğruluğunun sağlanması amacıyla, Kurul
tarafından belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde değerleme kuruluşlarınca
yapılması öngörülmüştür.
Madde 35.- Destek hizmeti alımına ilişkin
olarak, Basel Bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesi, Uluslararası Menkul
Kıymetler Komisyonları Organizasyonu ve Uluslararası Sigorta Denetçileri
Birliği müştereken Ortak Forum ilkelerini belirleyerek bu hizmete ilişkin
esasları düzenlemişlerdir.
Bankaların destek hizmeti kuruluşlarından
alacakları hizmetler, niteliğine göre denetimi zafiyete uğratabilecek, bankanın
faaliyetlerinin sürekliliğini ve güvenliğini zedeleyebilecek nitelikte
olabilmektedir. Bu durumda vaziyetin düzeltilmesi beklenir. Gerekli önlemler
alınmamış ise hizmet alımı durdurulur. Bu nedenle, bankaların dışarıdan
alacakları hizmetlerin belirli usûl ve esaslar çerçevesinde temini, icrası ve
denetimi önemli bir gereksinimdir. Bunu teminen bankalar, yazılı bir anlaşma
temeline dayanarak sağladıkları hizmetler çerçevesinde, destek hizmeti
kuruluşunun faaliyetlerini düzenli olarak denetlemelidir.
Bu gereksinimin karşılanması amacıyla,
Ortak Forum ilkeleri de gözetilerek hüküm altına alınan maddede, söz konusu
ilkeler ile Avrupa Birliği direktifleri ve uluslararası uygulamalara paralel ve
ülke gereksinimimize uygun düzenlemelerin ihdası için Kurula yetki verilmiş,
bankalara destek hizmetinden doğabilecek riskler ile bunların yönetilmesi, hizmetin
alımından beklenen fayda ve maliyetin değerlendirilmesine ilişkin
hazırlayacakları programı Kuruma ibraz etme yükümlülüğü getirilmiştir.
Ayrıca, sağlanan destek hizmetinin
bankaların yasal yükümlülüklerini yerine getirmelerini, ilgili düzenlemelere uyumlarını
ve etkin denetimlerini engelleyici mahiyette olmaması gerekir.
Bankalararası Takas Odaları Merkezi,
Merkez Bankası nezdinde faaliyet gösteren Risk Merkezi ile Sermaye Piyasası
Kurulunun denetiminde bulunan takas hizmeti kuruluşları, nitelikleri ve
verdikleri hizmetler bakımından madde kapsamı dışında tutulmuştur.
Madde 36.- Bu madde yeni ihdas edilmiş
olup, bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun bu
konudaki boşluğu giderilmiştir. Bağımsız denetim kuruluşları, değerleme
kuruluşları ile destek hizmeti kuruluşlarının bankalara verecekleri hizmetleri
nedeniyle verdikleri zararlardan doğacak sorumluluklarının karşılanabilmesi
bakımından sigorta şirketinin seçimindeki esaslar da dâhil olmak üzere Kurul
tarafından belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde sorumluluk sigortası
yaptırmaları hüküm altına alınmıştır. Bu maddenin amacı, Kanun uyarınca sahip
olunan yetkilerin amacına uygun olarak kullanılması ve icra edilen faaliyetin
sonuçlarına katlanılması bakımından hakkaniyete uygunluğun sağlanmasıdır.
Sorumluluk sigortası aracılığı ile
bağımsız denetim, değerleme ve destek hizmeti kuruluşlarının yaptıkları
faaliyetlere ilişkin sorumluluğun piyasanın işleyişine yansıması ve sigorta
şirketlerinin primlerin belirlenmesinde kuruluşların faaliyetleri nedeniyle
yarattıkları riskin boyutunu hesaplamaları beklenmektedir. Bu primler Kanun
kapsamındaki kuruluşların maliyetlerini artıracak nitelikte olmasına rağmen
taraflarca yapılan faaliyetin öneminin anlaşılması ve piyasa disiplininin sisteme
dâhil edilmesi açısından gereklidir.
Bağımsız denetim kuruluşunun, denetim
görevini üstlenirken denetime tâbi kuruluşun faaliyetinin kapsamı, iç kontrol,
risk yönetimi ve iç denetim sisteminin yeterliliği, banka yönetiminin
profesyonelliği gibi unsurları dikkate alarak denetim riskinin azaltılması için
gerekli çalışma süresini tespit etmesi ve bu çerçevede ücret belirlemesi
beklenir. Ancak, bu unsurları dikkate almadan ücretlerin belirlenme ihtimalinin
bulunduğu, bununla birlikte denetim kuruluşlarının denetim riskinin boyutunun
ölçülmesinde sigorta şirketlerinin prim oranlarını gösterge niteliğinde
alabilecekleri düşünülmektedir. Böylece, piyasa disiplini oturmuş ve Kurumun
gözetim ve denetim etkinliği artmış olacaktır.
Madde 37.- Bankaların malî durumlarının
doğru olarak tespiti muhasebe sistemlerinde üretilen bilgilerin, kayıtların
gerçek mahiyetlerine uygun ve anlaşılır olmasına bağlıdır. Bankaların yönetim
kurulu ve hissedarlarının doğru kararlar alabilmeleri ile yatırımcıların ve
diğer ilgili tarafların bankalar hakkında doğru değerlendirmeler yapabilmeleri,
bu bilgilerin ve kayıtların güvenilir ve anlaşılır olmasına bağlıdır. Son
yıllarda oldukça önemli sayıda kitlenin maddi zarara uğramasına neden olan
dünyada yaşanan muhasebe skandalları bu sistemlerin sağlıklı bir şekilde
işlemesinin önemini ortaya koymuştur. Bu öneme binaen uluslararası alanda
muhasebe sistemlerinin işleyişine ilişkin standartlar getirilmekte ve bu
alandaki kurallar sürekli olarak gelişmektedir. Kurumun yapacağı denetimin etkinliği,
verimliliği ve sıhhati bu sistemlerin yeterli bir seviyede tesis edilmiş olması
ile yakından bağlantılıdır. İyi işlemeyen bir muhasebe sistemi, suiistimallerin
ve başarısızlıkların gizlenmesine zemin yaratmakta, gizlenen hususların denetim
yoluyla tespiti ise güçleşmekte ve zaman almaktadır. Diğer taraftan, gözetim
sisteminin bu kuruluşlardan elektronik ortamda aldığı veriler üzerinden yaptığı
analiz ve değerlendirmelerin de yanıltıcı olmasına sebebiyet vermektedir.
Bankaların faaliyet ve işlemlerinin,
Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ve Ulusal Muhasebe Standartları
ile süreklilik, dönemsellik, tutarlılık, sosyal sorumluluk, kişilik, parayla
ölçülme, maliyet esası, tarafsızlık ve güvenilir belge ve özün önceliği gibi
ilkeler çerçevesinde muhasebeleştirilmesi beklenmektedir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ve standartlar
kapsamında bankaların, muhasebe sistemlerinde şeffaflık ve tekdüzenin
sağlanması, işlemlerin kayıt dışında kalmasının önlenmesi, faaliyetlerinin
gerçek mahiyetlerine uygun olarak sağlıklı ve güvenilir bir biçimde
muhasebeleştirilmesi; bankaların etkin bir biçimde denetim ve gözetime tâbi
tutulması suretiyle tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması ve
finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanması bakımından büyük önem
taşımaktadır. Bu itibarla, bankaların muhasebe sistemlerinin yeterli olması ve
faaliyet ve işlemlerinin temel muhasebe ilkeleri kapsamında
muhasebeleştirilmesi zorunluluk arz etmektedir.
Bu madde ile Uluslararası Finansal
Raporlama Standartlarında belirtilen temel muhasebe ilkeleri ile Basel
Bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesinin konuyla ilgili temel prensipleri
dikkate alınmak ve bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar
Kanununun 13 üncü maddesinin ilgili hükümleri Kanunun sistematiğine uygun
olarak yeniden düzenlenmek suretiyle; bankaların muhasebe sistemlerinde
tekdüzeni sağlamak, tüm işlemlerini gerçek mahiyetlerine uygun surette ve
ihtiyatlılık ilkesi çerçevesinde muhasebeleştirmek; finansal tablolarını
finansal bilgi edinme ihtiyacını karşılayabilecek biçim ve içerikte, anlaşılır,
güvenilir ve karşılaştırılabilir, denetim, analiz ve yorumlamaya elverişli,
zamanında ve doğru şekilde hazırlamak ve raporlamak zorunda oldukları
vurgulanmıştır.
Bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Bankalar Kanununda yer alan hükümlere paralel olarak, bankalara ilişkin
muhasebe ve raporlama sistemine ilişkin usûl ve esasların belirlenmesi yetkisi
Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu ile Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye
Katılım Bankaları Birliğinin görüşü alınmak suretiyle Kurula verilmiştir.
Ulusal muhasebe sisteminin oluşturulması ile görevli Türkiye Muhasebe
Standartları Kurulu tarafından muhasebe sistemine ilişkin usûl ve esasların
belirlenmesini müteakiben Kurul tarafından tekdüzen hesap plânı ve tip finansal
raporlara ilişkin esasların belirlenmesi öngörülmektedir.
Diğer yandan, bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun, kanunî ve yardımcı defter ve
kayıtları, şubeleri, yurt içi ve yurt dışındaki muhabirleri ile hesap
mutabakatı sağlamadan bilançolarını kapatamayacaklarına ilişkin hükmü Kanunda
korunmuştur.
Ayrıca, malî tablo kullanıcılarının
gerçeğe aykırı biçimde bilgilendirilmelerinin engellenebilmesini teminen,
yayımlanan finansal tabloların gerçeğe aykırı olduğunun veya kamuya gerçeğe
aykırı bilgi verildiğinin tespiti hâlinde Kurula gerekli tedbirleri alma
yetkisi verilmiştir.
Madde 38.- Bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 13 üncü maddesinin konsolide malî
tabloların düzenlenmesine ilişkin hükmü, Kanunun sistematiği dikkate alınarak
ve konsolide denetimle irtibatı kurularak yeniden düzenlenmiştir.
Malî tablolar, bir işletmenin belirli bir
dönemdeki faaliyetlerinin finansal özetini ilgililere aktarmak ve böylece ilgililerin
işletme hakkında ayrıntılı bir bilgiye sahip olmasını sağlamak amacıyla
düzenlenmektedir. Buna karşın, konsolide malî tablolar da aynı amacı
gerçekleştirmek için hazırlanmakta; ancak diğer malî tablolardan farklı olarak
bu tablolar birden fazla işletmenin işlemlerini ifade etmektedir. Konsolide
malî tablolar, bir grup hakkındaki finansal bilgiyi, gruba dâhil ortaklıkların
bir bütünü oluşturan parçalar olarak dikkate alınması suretiyle tek bir tüzel
kişiliğe aitmiş gibi sunmak amacıyla hazırlanır.
Konsolide malî tablolar, şirketlerin malî
durumlarını ve performanslarını bir bütün olarak değerlendirebilme imkânı
vermektedir. Sonuçta şirketlerin malî durumlarına ilişkin bilgilerin
uluslararası kuruluşlar nezdindeki güvenilirliği de artacaktır. Ayrıca şirketler
ile ilgili bilgilerin konsolide edilmesi ile grup bazında çeşitli iş
kollarındaki risklerin bütünleştirilerek risk alma eğiliminin ve risk alma
kapasitelerinin belirlenmesine imkân sağlanacaktır.
Madde 39.- Bu maddede, bankalar tarafından
hazırlanan finansal raporlardan Kurulca belirlenecek olanların temel ilkeler
çerçevesinde, doğru, anlaşılabilir ve finansal bilgi edinme ihtiyacını
karşılayabilecek şekilde hazırlanabilmesini ve finansal raporlama sürecinde üst
düzey yönetimin gözetiminin sağlanmasını teminen, yönetim kurulu başkanı,
denetim komitesi üyeleri, genel müdür ile finansal raporlamadan sorumlu genel
müdür yardımcısı ve ilgili birim müdürü veya bu unvanlara eşdeğer kişiler
tarafından ad, soyad ve unvan belirtilmek suretiyle imzalanması zorunlu
tutulmuştur.
Ayrıca, bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 13 üncü maddesinin (2) numaralı
fıkrası hükmü dikkate alınarak, bankaların genel kurullarına sunacakları yıllık
finansal tabloların bağımsız denetim kuruluşları tarafından onaylanması
öngörülmüş ve anılan maddenin yıllık finansal tabloların Kurulun belirleyeceği
usûl ve esaslar çerçevesinde ilgili mercilere sunulması ve ilânına ilişkin
hükmü korunmuştur.
Madde 40.- Maddede, Avrupa Birliği
direktiflerine uyum çerçevesinde, şeffaflık ve kamuyu aydınlatma ilkeleri de
dikkate alınarak bankalara; statülerine, yönetim ve organizasyon yapılarına,
insan kaynaklarına, faaliyetlerine, kuruluşun finansal durumuna, yönetimin
değerlendirmeleri ile geleceğe yönelik beklentilerine ilişkin bilgileri,
finansal tabloları, yönetici özeti ile birlikte bağımsız denetim raporunu
içeren yıllık faaliyet raporu hazırlama yükümlülüğü getirilmiştir.
Yatırımcıların, tasarruf sahiplerinin ve diğer menfaat sahiplerinin yukarıda
yer alan bilgiler çerçevesinde yatırım yapacakları kuruluşları güvenilirlik ve
finansal güçleri itibarıyla değerlendirmeleri uluslararası uygulamalarda
çoğunlukla kabul gören bir yaklaşımdır. Bu nedenle, uluslararası uygulamalara
paralel olarak yıllık faaliyet raporu ile piyasanın rekabet gücünden
yararlanılması amaçlanmaktadır. Faaliyet raporunun hazırlanmasına, ilgili
mercilere bildirilmesine ve kamuya açıklanmasına ilişkin usûl ve esasları
belirleme yetkisi Kurula bırakılmak suretiyle, faaliyet raporunda yer alacak hususlar
ile bildirim ve kamuya açıklanma yükümlülüğüne dair hususların detaylarına alt
düzenlemelerde yer verilmesi öngörülmüştür.
Madde 41.- Finansal raporların sağlıklı ve
güvenilir bir şekilde hazırlanması, aksi durumun yaratabileceği olumsuz sosyal
ve ekonomik sonuçlar nedeniyle önem arz etmektedir. Konunun önemine binaen
madde ile Kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen faaliyetlerin
muhasebeleştirilmesi, finansal tabloların hazırlanması, onaylanması,
denetlenmesi, yetkili mercilere sunulması ve yayımlanmasına ilişkin
sorumluluklar bankaların idare ve temsilinden sorumlu olan yönetim kuruluna
verilerek yasal alt yapının güçlendirilmesi sağlanmıştır.
Madde 42.- Bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 13 üncü maddesinde yer alan belgelerin
saklanmasına ilişkin hüküm esas alınarak, belgelerin bankalarca on yıl süreyle
saklanması zorunluluğu getirilmiş ve maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esasların Kurul tarafından belirleneceği hükme bağlanmıştır.
Madde 43.- Madde, bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 13 üncü maddesi esas alınarak düzenlenmiş olmakla birlikte,
koruyucu düzenlemeler ilk defa Kanunun diğer hükümleri ile ilişkilendirilerek
açık bir şekilde hüküm altına alınmıştır.
Bankaların faaliyetlerinin emin ve
güvenilir bir şekilde icra edilebileceğinin tespiti malî güçlerinin
yeterliliğinin tespitini de gerektirmektedir. Genel olarak uluslararası ve
ulusal uygulamalarda şirketlerin malî güçleri belirli hesap kalemleri arasında
kurulan oransal ilişkiler ile izlenmekte ve finans sektöründe bu uygulamalar
daha kapsamlı analizler ile gerçekleştirilmektedir. Finans sektörünün önemli
aktörlerinden olan bankalar bakımından malî güç tespiti amacıyla yapılan
tahliller ise uluslararası uygulamalarda da olduğu üzere daha da karmaşık
boyutlara varmaktadır. Bu analizlerde sadece hesap kalemlerinin durumlarından
hareket edilmemekte, ayrıca matematik ve istatistiğe dayalı risk hesaplamaları
ile olası kayıplar da dikkate alınmaktadır. Bu konularda Basel Bankacılık
Gözetim ve Denetim Komitesi tarafından yapılan çalışmalar sonucunda denetim ve
gözetimin etkinliği ve malî güç değerlendirmelerine ilişkin ortaya konulan oran
veya sınırlama şeklindeki uygulamalar tüm ülkelerin bankacılık denetim ve
gözetim otoritelerine tavsiye olarak sunulmakta ve gelişmiş ve gelişmekte olan
pek çok ülkede bu uygulamalar dikkate alınmaktadır. Bu sınır ve oranlar sadece
kuruluşun kendi hesapları dikkate alınarak solo bazda değil, aynı zamanda
ortağı olduğu malî kuruluşlar da dikkate alınmak suretiyle konsolide bazda da
uygulanmaktadır.
Son yıllarda risk hesaplamalarına dayalı
analizler giderek daha fazla önem kazanmaya başlamıştır. Buna ilişkin Basel
Bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesi
tarafından önerilen uygulama usûl ve esasları ülke uygulamalarına
yansırken amacından sapmamak kaydıyla, ülke koşulları dikkate alınarak da
belirlenebilmektedir. Finansal piyasalarda, bilişim teknolojilerinde ve
tekniklerde yaşanan hızlı gelişmelere paralel olarak sürekli gelişen söz konusu
uluslararası kabul gören uygulamaların yakalanabilmesi esnek uygulamaları
gerektirmektedir. Bu amaçla hesap kalemleri veya risk hesaplamalarına dayalı
sınırlama ve oranların düzenlenmesi ve bu sınır ve oranlara aykırı durumların
varlığı hâlinde gerekli önlemlerin alınabilmesi Kurulun yetkisine bırakılmış ve
denetim sonucu alınacak önlemlere ilişkin hükümlerde bu oran ve sınırlamalarla
gerekli bağlar kurulmuştur.
Öte yandan, kurumsal yönetim hükümleri
çerçevesinde bankaların iyi yönetimlere sahip olup olmadıkları değerlendirilmek
suretiyle, iyi yönetimleri teşvik etmek, kötü yönetimlerin varlığı hâlinde,
Kanunun amaç maddesinde öngörülen hususları korumak amacıyla daha sıkı sınır ve
oranlar uygulamak önemli bir denetim ve koruma mekanizmasıdır. Ayrıca, bankaların
malî güçlerinin tespiti ve tahlili amacıyla çeşitli teknikler kullanılmakta, bu
tekniklerden bazıları malî gücü tespitte diğer tekniklere göre daha etkin,
ancak bankalar bakımından daha maliyetli olmaktadır. Malî gücü tespitte etkin
olan bu teknikleri kullanmak suretiyle önemli bir iyi yönetim örneği gösterecek
bankaları teşvik etmek uygun bir yaklaşım olacaktır. Kullanılan tekniklerin
özelliğine bağlı olarak söz konusu sınır ve oranların hesaplanma ve dolayısıyla
bildirim dönemleri de farklılıklar arz etmektedir. Tüm bu hususlar göz önünde
bulundurularak her bir banka için asgarî veya azamî standart oran ve
sınırlardan farklı bir oran veya sınır tesis etmeye veya hesaplama ve bildirim
dönemlerini farklılaştırmaya Kurulun yetkili olması öngörülmüştür.
Diğer yandan, Kurum ve Kurul tarafından
zamanında tedbir alınabilmesi amacıyla, öngörülen sınırlama ve standart
oranlara erişilmesi hâlinde, söz konusu durumun banka tarafından Kuruma derhal
bildirilmesi zorunluluk olarak aranmıştır.
Madde 44.- Özkaynak, kuruluşların
faaliyetlerinin sürdürülmesi, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin
korunması, ödeme gücünün değerlendirilmesi ve ihtiyatlı denetimin
gerçekleştirilmesinde önemli bir değerlendirme ölçütüdür. Kuruluşların güçlü
özkaynaklarının bulunması faaliyetlerinin sürekliliğini, hareket
kabiliyetlerini ve şoklara karşı dayanıklılıklarını artırıcı bir faktördür.
Özkaynak, uluslararası uygulamalarda da standart oranların tespiti bakımından
önemli bir referans olarak kabul edilmekte olup, sektörel yapının ve finansal
kararların temel faktörü olarak görüldüğünden, bankalar için özkaynaklar
bakımından ortak bir standart öngörülmektedir. Bu hususlar çerçevesinde, Avrupa
Birliği direktifleri ve Basel ilkeleri esas alınarak tasarlanan ve bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 2 nci maddesinde yer alan
özkaynak, ödenmiş sermaye ve yedek akçelere ilişkin hükümler korunmuştur.
Madde 45.- Bankaların malî gücünün önemli
göstergelerinden biri, özkaynaklar ile mevcut ve potansiyel riskleri nedeniyle
karşılaşabilecek olası zararlar arasındaki ilişkiyi esas alan sermaye
yeterliliği standart oranıdır. Bu oranın düzenlemelerde öngörülen orana
nispeten düşük olması hâlinde, bankanın faaliyetlerinin emin ve güvenilir bir
şekilde sürdürülmesinin tehlike arz ettiği ve faaliyetin devamının tasarruf
sahiplerinin hak ve menfaatlerine zarar verebileceği fikri uluslararası
uygulamalarda kabul görmektedir. Sermaye yeterliliğine ilişkin standart bir
oranın belirlenmiş olması ile rekabeti bozucu fiillerin engellenmesi ve
finansal sistemin güçlenmesi beklenmektedir.
Bu oranın hesaplanmasına ilişkin standart
1988 yılında Basel Bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesi tarafından
oluşturulmuş ve bu standartta 1996 yılında değişiklik yapılmıştır. Sermaye
yeterliliği oranının daha hassas bir şekilde ölçülebilmesi için Basel II olarak
adlandırılan "Yeni Sermaye Yeterliliği Uzlaşısı" Basel Bankacılık
Gözetim ve Denetim Komitesi tarafından geliştirilmiş olup, söz konusu Uzlaşının
2007 yılında gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülke tarafından uygulanması
beklenmektedir. Benzer şekilde, söz konusu Uzlaşı Avrupa Birliği tarafından
benimsenmiştir.
Sermaye yeterliliği oranının
hesaplanmasında alternatif yöntemler bulunmakla birlikte son yıllarda yaşanan
gelişmeler neticesinde, özellikle maruz kalınan riskler nedeniyle
karşılaşılabilecek risklerin hesaplanması konusunda, daha hassas ölçümler
yapması nedeniyle matematik ve istatistiğe dayalı ve bilişim sistemlerinin
kullanıldığı ölçüm teknikleri gündemde yer almaktadır. Yeni ölçüm tekniklerinin
istatistiksel varsayımlara, veri tabanına ve bilişim programları gibi bir takım
teknik konulara bağlı olması bu tür ölçüm tekniklerine ilişkin düzenlemelerin
alt düzenlemeler ile detaylı bir şekilde yapılmasını da beraberinde getirmiştir.
Ayrıca finansal araçlardaki gelişim bugün için öngörülmeyen birçok riskin
ileride dikkate alınmasını ve hızlı bir şekilde piyasanın düzenlenmesini
gerektirebilecektir. Bu hususlar göz önünde bulundurularak sermaye yeterliliği
oranının hesaplanması, tutturulması, idame ettirilmesi ve raporlamasına ilişkin
hususların Kurum tarafından düzenlenecek yönetmelikle belirlenmesi
öngörülmüştür.
Ayrıca, Kurul, bankaların iç sistemleri,
aktif ve mali yapılarını dikkate alarak asgari sermaye yeterliliği oranını artırmaya
veya bankalar bazında farklılaştırmaya yetkili kılınmıştır.
Madde 46.- Yakın dönemde yaşanan krizler,
bankaların likidite durumlarının banka başarısızlıklarında çok önemli bir
faktör olduğunu göstermiştir. Ayrıca, uluslararası standartlar likidite
riskinin ölçülmesi ve yönetilmesini zorunlu kılmaktadır.
Bu kapsamda, bu maddeyle bankaların, etkin
denetimi çerçevesinde malî bünyelerinin yakından takibi ve asgarî likidite
yükümlülüğü tutarının karşılanabilmesi için Merkez Bankasının uygun görüşü alınmak
suretiyle usûl ve esasları Kurul tarafından belirlenecek asgarî likidite
düzeyini hesaplamalarını, tutturmalarını, sürdürmelerini ve raporlamalarını
sağlamaları amaçlanmıştır.
Madde 47.- Kanunda veya bu Kanun uyarınca
çıkarılacak düzenlemeler ile belirlenecek sınırlama veya oranlarda
yaşanabilecek aşımlar, ilgili maddesine göre cezai yaptırıma konu olmakla
birlikte bu aşımların giderilmesi de önem arz etmektedir. Aşımların
giderilmesinde kullanılacak yöntemler ve aşımların giderilme süresi, aşımların
boyutuna da bağlı olarak kuruluşun malî bünyesi üzerinde farklı etkilere sahip
olacaktır. Söz konusu aşımların mahiyetine, boyutuna bağlı olarak gerekli
önlemlerin en kısa sürede alınabilmesi amacıyla, aşımların Kurulca belirlenecek
usûl ve esaslar çerçevesinde giderilmesi öngörülmüştür.
Maddenin ikinci fıkrasıyla, özkaynaklarda
oluşacak azalmaların kuruluşta iradî olarak arzulanan bir sonuç olmayacağı
gözetilerek, özkaynaklarda olabilecek düşüşler nedeniyle, hesaplamalarda
özkaynağın kullanıldığı bazı oranların aşılması hâlinde, Kurul tarafından
öngörülen sürede bu aşımların giderilmesi kaydıyla, idarî para cezası
uygulanmaması amaçlanmıştır.
Madde 48.- Bu madde, bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 11 inci maddesinin (1)
numaralı fıkrası esas alınarak düzenlenmiş, uygulamada kredi olarak kabul
edilen, kontrgarantiler, kefaletler, aval, ciro, kabul gibi gayrinakdî krediler
ve bu niteliği haiz taahhütler, tahakkuk etmekle birlikte tahsil edilmemiş
faizler ile ters repo işlemlerinden alacakların da kredi sayılacağı hükme
bağlanmıştır. Bununla birlikte, uygulamada ortaya çıkabilecek ve kredi olarak
kabul edilen işlemlerin de izlendikleri hesaba bakılmaksızın bu Kanun
uygulamasında kredi sayılması hususunda Kurula yetki verilmiştir.
Ayrıca, maddenin ikinci fıkrasında
kalkınma ve yatırım bankalarının finansal kiralama yöntemi ile sağladıkları
finansmanlar ve katılım bankalarının taşınır ve taşınmaz mal ve hizmet
bedellerinin ödenmesi suretiyle veya kâr ve zarar ortaklığı yatırımları,
taşınmaz, ekipman veya emtia temini veya finansal kiralama, mal karşılığı
vesaikin finansmanı, ortak yatırımlar veya benzer yöntemlerle sağladıkları
finansmanlar da kredi olarak sayılmıştır.
Madde 49.- Risklerin izlenmesi ve
kontrolü, kredi kuruluşlarının etkin denetiminin tamamlayıcı ve ayrılmaz bir
parçası olup, mevcut risklerin tek bir müşteri ya da birbiriyle bağlantılı
müşterilerden oluşan bir grup üzerinde yoğunlaşması, zarar ve kayıplara yol
açabileceğinden, uluslararası uygulamalarda, riskliliğin tespitinde,
kullandırılan kredilerin yanı sıra kredinin kullandırıldığı risk grubunun da
önemi artmıştır. Risk grubunun en önemli özelliklerinden biri, grubun içinde
yer alan bir kimsenin ödeme güçlüğüne düşmesi hâlinde aralarındaki hukukî
ilişkiler nedeniyle diğerlerinin de ödeme güçlüğüne düşebilmesidir. Örneğin,
hâkim ortak niteliğindeki bir kuruluşun veya kişinin ödeme güçlüğüne düşmesi
hâlinde bu kişiden tahsil olunamayan alacaklar nedeniyle İcra ve İflâs Kanunu
ile diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde hâkim ortağı olduğu kuruluşun
varlıklarına başvurulabilmektedir. Öte yandan krediyi kullanan tüzel kişiler
ile bu tüzel kişileri etkileme gücü yüksek olanlar arasındaki ilişkiler
nedeniyle bunların da bir risk grubu olarak tanımlanması ve bunlarca kullanılan
kredilerden kaynaklı risklerin bir bütün olarak izlenmesi önem arz etmektedir.
Bahis konusu ilişkiler maddede, aile, kontrol gücü ve yönetim kurulu üyeliği
ile üst düzey yönetimde görev alma olarak yer almaktadır. İhtiyatlı denetimin
en önemli unsurlarından birini oluşturan risk grubu, bu madde ile Kanun
kapsamına alınmış ve risk grubunun kapsamı genişletilmiştir.
Maddede, Avrupa Birliği uygulamaları da
gözetilerek, aldığı kredinin ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemesi veya
getirememesi hâlinde ödeme gücü zafiyete uğrayacak olanların ve kredi kullanan
ile yakın bağlantısı olan kimselerin krediyi alanla birlikte bir risk grubu
içerisinde izlenmesi amaçlanmıştır. Bu suretle verilen kredilerden kaynaklanan
risklerin bir bütün içerisinde izlenmesi sağlanmış olacaktır.
Bankanın kendisinin de dâhil olduğu risk
grubuna kullandırılan kredilerin izlenmesi büyük önem taşımaktadır. Özellikle
bankada nitelikli pay sahibi olan ortakların bankadan kredi kullanma imkânları
yönetim üzerindeki etkilerine bağlı olarak oldukça kolay olabilmektedir. Bu
ilişkilerin yeterli düzeyde izlenmemesi kullandırılan kredilerden kaynaklanan
risklerin büyük tutarlara ulaşmasına, çeşitli suiistimallerin yaşanmasına
sebebiyet verebilmektedir. Bu ilişkilerden doğan risklerin izlenebilmesi ve
gerekli müdahalelerin yapılabilmesi amacıyla maddede bankanın dâhil olduğu risk
grubu tanımlanmıştır.
Madde 50.- Bu madde bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 11 inci maddesinin (9)
numaralı fıkrası hükümleri korunarak düzenlenmekle birlikte söz konusu maddede
sayılan unsurlara ilâve olarak, yönetim kurulu üyelerine, banka mensuplarına,
bunların eş ve velâyetleri altındaki çocuklarına çek karnesi vermek suretiyle
kredi kullandırılmasına imkân tanınmış ve bu kişilere açılacak kredi limitleri
net ücretlerine bağlı olarak mevcut piyasa koşulları çerçevesinde
belirlenmiştir.
Risk unsuru olduğu ve özkaynağı azaltıcı
bir niteliği bulunduğu dikkate alınarak, bankaların bu Kanunun 49 uncu
maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen bankanın dâhil olduğu risk grubunda
bulunan gerçek ve tüzel kişilere kullandıracakları kredilerin yönetim kurulunun
üçte ikisi tarafından onaylanması zorunlu tutulmuştur. Ayrıca, söz konusu
kredilere ilişkin koşulların kredi kullananın lehine diğer kişi ve gruplara
kullandırılanlardan ve piyasa koşullarından farklılık arz etmemesi hükme
bağlanmıştır. Bu hükümde, banka kaynaklarının ortaklık ilişkisinden doğan gücün
kullanılması suretiyle piyasa koşullarından ve diğer kişilere
kullandırılanlardan daha avantajlı bir şekilde ortaklara kullandırılması
suretiyle bankanın zarar etmesinin veya kaynakların verimsiz kullanılmasının
önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Ayrıca, bankalar dahil oldukları risk
grubuna kullandırdıkları kredileri Kuruma raporlamakla yükümlü kılınmışlardır.
Madde 51.- Bankaların, dâhil olunan risk
gruplarına verilen krediler nedeniyle maruz kaldıkları risklerini makul ve
sürdürülebilir bir seviyede tutmaları, bu risklerin iyi bir şekilde izlenmesine
bağlıdır. Söz konusu risklerin izlenebilmesi ve kontrol altında tutulabilmesi
için kredi açma, onay verme gibi kredilendirme süreçlerinin her bir aşamasında
yapılması gereken inceleme, tespit, değerlendirme ve benzeri her türlü işlemler
ve bu işlemlere ilişkin görev tanımları ile yetki ve sorumlulukların detaylı
bir şekilde düzenlenmesi gerekir. Bankaların kendi bünyelerinde bu tür
düzenlemelerin bulunmaması veya yetersiz olması söz konusu risklerin
kontrolünün zayıf olduğunun göstergesidir. Öte yandan, söz konusu iç
düzenlemeler Kurum tarafından yapılacak denetimlerde de değerlendirilmek
suretiyle bu kuruluşların etkin bir denetim ve gözetim altında tutulmasına da
yardımcı olacaktır. Buna istinaden, yönetim kuruluna kredi açma, onay verme ve
diğer idarî esaslara ilişkin yazılı politikaları oluşturma ve bunların
uygulanmasını ve izlenmesini sağlama ve de gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü
getirilmiştir.
Bu madde, bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 9 uncu maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (c) bendi esas alınarak düzenlenmiştir. Ayrıca, yönetim kurulunun
kredi açma yetkisini kredi komitesine ve genel müdürlüğe devretmesi konusunda
ikili ayrım korunmuş, genel müdürlüğün kendisine devredilen kredi açma
yetkisini, kredi kuruluşunun diğer birimleri, bölge müdürlükleri veya şubeler
aracılığıyla da kullanabilme yetkisi Kanun kapsamına alınmıştır.
Öte yandan maddede, kredi açma yetkisini
haiz olanların menfaat çatışmasının önlenebilmesi ve tarafsız bir şekilde
değerlendirmede bulunmalarının sağlanması amacıyla kendileri ile eş ve
velayetleri altındaki çocuklarının ve bunlarla risk grubu oluşturan diğer
gerçek ve tüzel kişilerin taraf olduğu kredi işlemlerine ilişkin değerlendirme
ve karar verme aşamalarında yer alamayacakları hüküm altına alınmıştır.
50 nci madde ile bu madde hükümlerine
aykırı olarak kullandırıldığı tespit edilen kredilerin, söz konusu kuruluşun
özkaynak hesabında indirim kalemi olarak dikkate alınmasına karar vermeye veya
bu krediler tutarında ilâve özkaynak temin edilmesini zorunlu tutmaya Kurul
yetkili kılınmıştır.
Madde 52.- Krediler nedeniyle maruz
kalınacak risklerin ölçülmesi, karşı tarafın malî gücünün düzenli olarak analiz
edilmesi ve izlenmesi, bu amaçla gerekli bilgi ve belgelerin temin edilmesi
etkin bir risk yönetimi açısından önem arz etmektedir.
Bu maddede bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 11 inci maddesinin (11) numaralı
fıkrasında yer alan hesap durum belgesine ilişkin hükümler, Basel II
düşünülerek, ihtiyatlı denetim açısından değişen koşullara göre yeniden düzenlenmiştir.
Maddeyle, açılacak krediler, verilecek kefalet ya da teminatlar için ilgili
kişilerden, maruz kalınacak riskleri ve karşı tarafın malî gücünü analize ve
takibe yönelik bilgi ve belgelerin istenmesi şart koşularak, müşterilerin malî
bünyelerini olumsuz yönde etkileyebilecek faktörlerin takip edilmesi açık bir
şekilde hükme bağlanmıştır. Ayrıca, kredi müşterilerine de bu çerçevede
kendilerinden konsolide ve konsolide olmayan bazda istenilen belgeleri verme
yükümlülüğü getirilmiştir.
Madde 53.- Madde, Bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 11 inci maddesinin (12) numaralı
fıkrası esas alınarak düzenlenmiştir. Yapılan düzenleme ile bankalarca
verilecek krediler ile diğer alacaklar yanında diğer varlıklarındaki muhtemel
değer düşüklükleri için de karşılık ayrılması ilkesi kabul edilmiştir. Ayrıca,
Basel II de düşünülerek, bankalara, aktiflerinin kalitesine ve
sınıflandırılmasına, garantilerin ve teminatların alınmasına, bunların
değerinin ve güvenilirliğinin ölçülmesine, takibe alınan kredilerin izlenmesine
ve vadesi dolmuş kredilerin geri ödenmesine ilişkin politikaları oluşturma
yükümlülüğü getirilmiştir.
Ayrıca, karşılıkların muhtemel zararlar
için ve ihtiyatlılık prensibi çerçevesinde ayrıldığı ve esasen bu Kanun gereği
gider olarak muhasebeleştirildiği göz önünde bulundurularak, tamamının
ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul
edileceği belirtilmek suretiyle, söz konusu tutarlara ilişkin vergisel bir yük
oluşturulmaması amaçlanmıştır.
Madde 54.- Bu madde, bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 11 inci maddesinin (2) ve
(5) numaralı fıkraları esas alınarak düzenlenmiştir.
Bankalarca, bu Kanunun 49 uncu maddesinin
birinci ve beşinci fıkrasında belirtilen bir gerçek ya da tüzel kişiye veya bir
risk grubuna kullandırılabilecek kredilerin toplamının özkaynakların yüzde
yirmi beşini aşamayacağı, buna ilâveten, Kanunun 49 uncu maddesinin ikinci
fıkrasında tanımlanan bankanın dâhil olduğu risk grubu bakımından bu oranın
yüzde yirmi olarak uygulanması öngörülmüştür.
Maddenin ikinci fıkrası ile banka
sermayesinin yüzde bir ve daha fazla payına sahip pay defterine kayıtlı
ortaklara ve bunlarla risk grubu oluşturan gerçek ya da tüzel kişilere
kullandırılacak krediler bakımından daha ihtiyatlı hareket edilerek kredilerin
özkaynak toplamının yüzde ellisini aşamayacağı hükmü getirilmiştir.
Kredilerin optimal düzeyde
kullandırılmasını sağlamak ve risklerin mükerrer olarak dikkate alınmasını
engellemek amacıyla, birlikte kontrol edilen ortaklıklara kullandırılan
kredilerin, bu ortaklıkları birlikte kontrol eden hissedarların her birinin
ortaklık sermayesinde sahip olduğu payların, birlikte kontrol ettikleri toplam
paya oranı ölçüsünde ortaklığı birlikte kontrol eden her bir hissedarın dâhil
olduğu risk grubuna kullandırılmış sayılacağı hükmüne yer verilmiştir.
Gayrinakdî krediler ile vadeli işlem ve
opsiyon sözleşmeleri ile benzeri diğer sözleşmeler, kabul edilen aval, garanti
ve kefaletler, kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlarla gerçekleştirilen
işlemler, Kurulca kabul edilecek ülkelerin merkezî yönetimleri, merkez
bankaları ve bankaları ile yapılan işlemler veya bunlarca çıkarılan ya da
ödenmesi garanti edilen bono, tahvil ve benzeri sermaye piyasası araçları, verilen
diğer garantiler karşılığı yapılan işlemlerin kredi sınırlarının hesabında
dikkate alınmasına ilişkin esas ve oranları belirleme yetkisi Kurula
verilmiştir.
Madde 55.- Bu madde, bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 11 inci maddesinin (6)
numaralı fıkrası esas alınarak düzenlenmiştir. Maddede kredi sayılan ancak bu
kredilere esas varlıkları ihraç edenler, kredilerin karşılığının nakde tahvil
olma kabiliyetleri, kredi sayılan değerlerin ediniminin iradî olup olmaması, özkaynak
hesabında indirilecek değer olarak dikkate alınıp alınmaması gibi hususlar
gözetilerek söz konusu değerlerin kredi sınırlamalarında dikkate alınmaması
öngörülmüştür. Bunun dışında, halka arza aracılık yüklenimleri kapsamında
edinilen ortaklık paylarının da belirli esas ve süreler çerçevesinde elden
çıkarılması koşuluyla kredi sınırlamalarına tâbi olmayacağı hüküm altına
alınmıştır. Ayrıca maddede kredi sınırlamalarına tâbi olmayan işlemler arasında
açıkça belirtilmeyen işlemler için Kurula belirleme yetkisi verilmiştir.
Madde 56.- Bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 13 üncü maddesinin (4) numaralı
fıkrasında, malî olan ve olmayan ortaklıkların hesapları konsolide edilerek
malî tablo üretilmesi öngörülmüş, ancak uygulamadaki güçlükler nedeniyle buna
geçilememiştir. Bankaların malî olmayan ortaklıklarındaki riskleri kendi
bünyelerine sirayet edebilmekte; iç kontrol, risk yönetimi ve konsolide denetim
sisteminin etkinliğini zayıflatabilmekte, kuruluşların gerçek malî durumlarının
tespitini güçleştirmekte ve risk yoğunlaşmasına neden olabilmektedir. Diğer
taraftan, Avrupa Birliği direktiflerine göre malî olmayan iştirak edinimine
ilişkin sınırların yetkili mercilerce daha sıkı uygulanabileceği hüküm altına
alınmıştır. Nitekim, üye ülkelerde farklı uygulamalar görülebilmektedir. Bu
çerçevede, bankaların başka bir kredi kuruluşu veya finansal kuruluş dışındaki
bir ortaklıktaki payının özkaynaklarının yüzde on beşini, bu ortaklıklar ile
ana ve katkı sermayeden indirilenler dışındaki ortaklıklardaki paylarının
toplam tutarının ise özkaynaklarının yüzde altmışını aşmaması, aşım oluşması
hâlinde aşan tutarın özkaynak hesaplamasında ana sermayeden indirim kalemi
olarak dikkate alınması öngörülmüştür.
Maddede yeni iştirak edinimleri ile mevcut
iştiraklerdeki ortaklık paylarının artırılmasına ilişkin olarak Kurul
tarafından belirlenecek bilgilerin bankalar tarafından Kuruma tevdii ve
öngörülen süre içinde Kurum tarafından olumsuz görüş bildirilmemesi durumunda
ise işlemin tekemmül ettirilebileceği hükme bağlanmıştır.
Ayrıca, maddenin üçüncü fıkrasında,
bankadan herhangi bir fon çıkışı gerektirmemesi nedeniyle, her türlü sermaye
artırımı dolayısıyla bedelsiz edinilen ortaklık payları ile ortaklık paylarının
herhangi bir fon çıkışı gerektirmeyen değer artışlarının bu maddede düzenlenen
sınırların hesabında dikkate alınmayacağı hüküm altına alınmıştır.
Ortaklık yapısının sade ve anlaşılabilir
olması ve Kanun kapsamındaki sınırlamalara uyumun tespiti amacıyla bankaların
kendilerinde doğrudan veya dolaylı olarak pay sahibi olan ortaklık ve
kuruluşlarda doğrudan veya dolaylı olarak pay sahibi olmaları, bunların hisse
senetlerini rehin olarak kabul etmeleri, karşılığında avans vermeleri
yasaklanmıştır.
Madde 57.- Uzun vadeli duran değerlere
yatırım yapılması suretiyle banka kaynaklarının likit değerlerden
uzaklaştırılmaması, kaynakların bankacılık faaliyetleri çerçevesinde kullanımı
yoluyla ekonomide daha verimli alanlara aktarılması, Kanun kapsamındaki
kuruluşlarca toplanan fonların mümkün olduğunca finansal araçlara yatırılması
ve ekonomik birimlerin fon ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılması ve
bankanın likidite gücünün korunması amacıyla, bankaların edinecekleri
gayrimenkullerin bu Kanun uyarınca belirlenecek değerleme ile ilgili esaslar
çerçevesinde hesaplanan net defter değerleri toplamının özkaynakların yüzde
ellisini aşamayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu hesaplamada, değerleme veya
enflasyon düzeltmesine bağlı olarak oluşan ve gayrimenkul hesabına eklenen
değer artışlarının yüzde elli oranında dikkate alınacağı öngörülmüştür.
Esas olarak bankaların ticaret amacıyla
gayrimenkul veya emtia alım ve satımı ile ana faaliyet konusu gayrimenkul
ticareti olan kuruluşlara ortak olmaları, bu faaliyetlerin bankacılık faaliyeti
ile bağdaşmaması nedeniyle yasaklanmış olmakla birlikte, uluslararası alanda da
finansal piyasalarda işlem gören opsiyon, future ve forward gibi sözleşmelerin
alım ve satımı ile iştigallerinin mümkün kılınması, ekonomik ve sosyal refahın
gelişiminde önemli rolü bulunan konut sektörünün gelişimi, sermaye piyasalarına
derinlik kazandırılması amacıyla Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında gayrimenkul
ve emtiayı esas alan sözleşmelerin alım ve satımı ile ipotekli konut finansmanı
kuruluşu ve gayrimenkul yatırım ortaklıklarında ortaklıkta bulunmaları bu
yasaktan müstesna tutulmuştur.
Ayrıca, madde ile katılım bankalarının
gayrimenkul, ekipman veya emtia temini veya finansal kiralama, kâr ve zarar
ortaklığı yatırımı, ortak yatırımlar yoluyla finansman sağlaması ve benzer
faaliyetleri nedeniyle üstlendikleri yükümlülüklerden dolayı gayrimenkul ve
emtia üzerine yapılan işlemlerin bu madde ile yasaklanan faaliyetler kapsamında
değerlendirilmeyeceği hükme bağlanmıştır.
Madde 58.- Bankacılık sektörünün malî
yapısı üzerinde bulunan risk unsurları iyi yönetilmediği takdirde banka
bilançoları üzerinde ciddi boyutta olumsuz etkileri olacağı tâbiidir. Bu
bağlamda, temel bankacılık faaliyetlerinden kaynaklanan risklere ilâve olarak
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi çerçevesinde
faaliyet gösteren sandıkları bulunan bankaların, söz konusu sandıklarda
oluşabilecek teknik açıklardan ötürü ilâve bir yükle karşılaşması riski
bulunmaktadır.
Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci
maddesine göre sandıklar üyelerine en az bu Kanunda belirtilen yardımları
sağlamakla yükümlüdür. Münhasıran banka çalışanlarına ait olmak üzere kurulu
sağlık ve sosyal yardım, emeklilik, ihtiyat ve tasarruf sağlama amaçlarını
güden sandık ve vakıflar faaliyetleri esnasında harcamalarının gelirlerini
aşması sonucunda kaynak ihtiyacı içine girmektedirler. Bu ihtiyaç büyük bir
çoğunlukla bankaların vakıf senetlerinde veya sandık tüzüklerinde oluşacak
teknik açıkların kendileri tarafından kapatılacağına ilişkin vermiş oldukları
taahhütlerden kaynaklanmaktadır. Bu yükümlülüğün, bankaların malî durumları
gözetilmeksizin sürdürülmesi bankaların malî bünyelerinin zafiyete uğramasına
neden olabilecek boyutlara ulaşmasına imkân verebilmektedir. Sandıkların teknik
açıklarından dolayı bankaların katlanacakları zarar, malî yapısı zayıf bir grup
firmasına sürekli olarak kredi kullandırılması yoluyla oluşacak zarar ile
benzer niteliktedir.
Bu maddede; bankaların, münhasıran
çalışanlarına ait olmak üzere sağlık ve sosyal yardım, emeklilik, ihtiyat ve
tasarruf sağlama amaçlarıyla kurulan sandık ve vakıfların açıklarının
kapatılmasına yönelik kaynak aktaramayacağı hüküm altına alınmıştır.
Madde 59.- Bankaların emin bir şekilde
çalışmasının sağlanması ve malî güçlerinin korunması amacıyla, bankalar ve
konsolide denetime tâbi kuruluşlara bağış sınırı getirilmiştir. Bu sınırlama
ile, bir malî yılda yapılabilecek bağış tutarı toplamının, banka özkaynağının
binde dördünü aşamayacağı hükmü getirilmiştir. Ayrıca, yapılacak bağışların en
az yarısının kanunlarla vergi muafiyeti tanınan alanlara yapılması şart
koşulmuştur.
Madde 60.- Bankaların muvazaalı işlemler
aracılığıyla kaynaklarının bir gerçek ya da tüzel kişiye aktarılmasının
önlenmesi amacıyla bu madde ihdas edilmiştir. Muvazaalı işlemlerin; alım,
satım, kiralama ve benzeri işlemler gibi olması ve işlem bedelinin emsaline
nazaran piyasa koşullarında göze çarpacak derecede düşük veya yüksek olması
şarttır. Benzer işlemlerden; imalat, inşaat, hizmet, ödünç para alma veya
verme, aylık, ikramiye, ücret gibi ödemeler kastedilmektedir.
Örtülü kazanç aktarımına konu olacak
işlemlerde fiyatların belirlenmesinde ödemelerin muvazaalı olup olmadığının
tespiti için hem şirketler arası hem de ilgisiz taraflar arası işlemlerin
içinde yer aldığı piyasa koşullarının incelenmesi gerekir.
Alım ve satım işlemlerinde, maliyet
bedelinden yapılan satışlar, düşük fiyatla yapılan satışlar başkalarına
yapılmazken, bankaların hâkim veya nitelikli paya sahip ortakları ve yönetim
kurulu üyeleri ile bunların eş ve çocukları ya da bunların kontrol ettikleri
ortaklıklara yapılan iskontolu satışlar, başkalarına yapılandan daha fazla
indirimle yapılan satışlar, emsaline nazaran piyasa koşullarına göre bedelinin
çok üstünde bir bedelle mal veya hizmet satın alınması veya iştirak yahut şirket
hisse senetlerinin emsalinden açık şekilde yüksek veya düşük fiyattan alınması
gibi işlemler örtülü kazanç dağıtımı olarak kabul edilmektedir. Satın alınan
hisse senetlerinin borsada işlem görmesi hâlinde emsal alınacak fiyat borsa
fiyatıdır. Şayet hisse senetleri borsada işlem görmüyorsa hisse senetlerini
çıkaran kuruluşların bağımsız denetim şirketlerince yapılan şirket değerlemesi
sonucu ulaşılan hisse senedi değeri emsal değer yerine geçer.
Bankanın hâkim veya nitelikli paya sahip
ortaklarına, yönetim kurulu üyelerine, genel müdürleri ile bunların eş ve
çocuklarına ya da bunların kontrol ettikleri ortaklıklara ait olan mal veya
hakların, emsaline kıyasla, çok yüksek ya da düşük bir bedelle bankaya
kiralanması halinde, ödenen kira bedeli ile emsal bedeli arasındaki fark
verilen örtülü kazancı ifade etmektedir. Kira bedelinin makul olup olmadığı;
bankanın, hâkim veya nitelikli paya sahip ortakları ve yönetim kurulu üyeleri
ile bunların eş ve çocukları ya da bunların kontrol ettikleri ortaklıklar
dışındaki kişilerle akdedeceği benzer kira sözleşmeleri ile yapılacak
karşılaştırmadan ortaya çıkacaktır.
Kiranın makul olup olmadığı araştırılırken para olarak ödenen kira
tutarı yanında kiracının yan yükümlülüklerinin de dikkate alınacağı aşikardır.
İmalat işlerinde örtülü kazancın varlığına
veya yokluğuna, özellikle üretim maliyetleri göz önünde bulundurularak karar
verilir. Yapılan inşaat muamelelerinde özellikle uygulanan fiyat politikası
emsaline göre piyasa koşullarında göze çarpacak kadar yüksek veya düşük
olduğunda bu yolla örtülü kazanç dağıtıldığı neticesine varılır.
Hizmet ilişkilerinden sayılan reklam
hizmetlerinde özel iskonto yapılmasını, reklamla ilgili özel koşullara göre
değerlendirmek ve ortaya çıkacak sonuca göre, örtülü kazanç dağıtımının var
olup olmadığına karar vermek gerekir.
Ödünç işlemlerinde örtülü kazanç dağıtımı
ise, emsaline göre piyasa koşullarında göze çarpacak derecede yüksek faizle
borç alınması veya emsaline göre piyasa koşullarında göze çarpacak derecede
düşük faizle veya faizsiz olarak borç verilmesinden kaynaklanır. Verilen
paralara faiz hesaplanmaması, verilen paralara emsaline göre düşük faiz
hesaplanması, başkalarından faiz karşılığında alınan paranın faizsiz olarak
kullandırılması, başkalarından faiz karşılığında alınan paranın düşük faizle
kullandırılması, alınan paralara emsaline göre yüksek faiz ödenmesi gibi
hâllerde kazancın örtülü olarak dağıtıldığı kabul edilir.
Aylık, ikramiye, ücret ve bunun gibi
ödemelerin emsaline göre piyasa koşullarında göze çarpacak şekilde yüksek olup
olmadığının tespiti için, ilk plânda banka bünyesindeki diğer aylık, ikramiye,
ücret ve benzeri ödemelerle karşılaştırma yapılır. Bunun yanında geçmiş
dönemlerde yapılan ödemelere göre meydana gelen farklılıklar, şirketin genel
ücret politikası içerisinde değerlendirilir. Bu kıyaslamalarda, ilgilinin yetki
ve sorumluluk derecesi, şirketin muamele hacmi, özvarlığı gibi unsurlar göz
önüne alınır.
Kanunun 34 üncü maddesinde belirtilen
değerleme kuruluşlarınca tespit edilecek değerler emsal değer yerine
geçecektir.
Emsal tespitinde öncelikle banka veya
işletme içi emsallerin, bu yeterli değilse banka veya işletme dışı emsallerin
değerlendirme kapsamına alınması; banka veya işletme dışı emsaller
değerlendirilirken emsal seçilen bankaların veya işlemle ilgili olan diğer
şirketlerin iş hacminin, kârlılığının, öz varlığının ve bunun gibi unsurların
da ayrıntılı olarak ele alınması gerekmektedir.
Örtülü kazanç işlemlerine konu iş ya da
işlemlerin türlerinin aynı olduğu, aynı türden iş ve işlemlerin birden çok
yapıldığı veya iş ya da işlemlerin örtülü kazanç dağıtımı yapabilecek kişiler
ve üçüncü kişilerle birlikte yapıldığı kurumlar açısından kurum içi ölçütler
kullanılabilecektir.
Örtülü kazanç aktarımı yaptığı iddia
edilen kurum ile bir üçüncü kurumun karşılaştırması yapılırken emsal alınan
kurumun ürün ya da hizmetinin, kapasitesinin, organizasyonunun benzer olması,
aynı piyasada faaliyet göstermesi gibi ölçütler dikkate alınmalıdır.
Emsal gösterilmede gösterilen emsalin
sağlıklı ve isabetli olması, gösterilen emsalin ekonomik ve ticari icaplara
uygun olması, emsal gösterilen işlem veya bedelin örtülü kazanç iddiasına konu
işleme yeterince benzemesi gerekmektedir.
Madde 61.- Bu madde, bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 10 uncu maddesi esas
alınarak düzenlenmiştir. Kalkınma ve yatırım bankalarının yapacakları işlemler
sonucu elde edecekleri fonlardan mevduat sayılmayacak olanların kapsamı
genişletilerek, bu bankaların müşterilerinden ve kendi müstakrizlerinden genel
esaslar dâhilinde sağladıkları fonların yanı sıra, ortak ve ortaklıklarından
genel esaslar dâhilinde sağladıkları fonlar ile bankalardan, para piyasaları,
sermaye piyasaları ve organize piyasalardan sağlayacakları kaynakların da
mevduat sayılmayacağı kabul edilmiştir.
Ayrıca, 2000 ve 2001 krizlerinde yaşanan
hususlar da dikkate alınarak madde ile tasarruf sahiplerinin haklarının
korunması amacıyla izinsiz mevduat ve fon kabulü sayılacak durumlar ayrıntılı
bir şekilde tanımlanmış ve Türkiye'de kurulan kredi kuruluşlarının yurt
dışındaki şubeleri ile ortaklıklarının mevduat cüzdanı ve fon toplamaya ilişkin
evrakın düzenlenmesi işlemlerini faaliyette bulundukları ülkede yapmaları
zorunlu tutulmuş ve söz konusu şube veya ortaklıklar adına hiçbir şekil ve surette
yurt içinde mevduat cüzdanı ve fon toplamaya ilişkin evrakın düzenlenemeyeceği
ve verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Bu madde ile bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununa istinaden çıkartılan alt
düzenlemelerde yer alan hüküm çerçevesinde, Türkiye'de kurulu kredi
kuruluşlarının, yurt dışında kurulu ortaklıkları veya başka banka veya finansal
kuruluşlar adına yurt içinde yerleşik kişilerden mevduat veya katılım fonu
kabulü amacıyla; evrak ya da cüzdan bulundurmaları, personel istihdam etmeleri,
bu ortaklıklar veya başka kredi kuruluşu veya finansal kuruluş adına toplanacak
mevduat ve katılım fonu üzerinden personele ücret, komisyon, prim ve benzeri
adlar altında para ödemek veya personele bu kuruluşların reklamını yaptırmak suretiyle
müşterilerini yurt dışındaki kuruluşlara yönlendirmeleri, bu ve benzeri
yöntemler kullanarak yurt dışında kurulu kuruluşlar adına mevduat ve katılım
fonu kabul etmelerinin izinsiz mevduat kabulü sayılacağı hükmü Kanun kapsamına
alınmıştır.
Bu maddenin son fıkrasında, bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 10 uncu maddesinin (2)
numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan hüküm, katılım fonu hesaplarını da
kapsayacak şekilde ihdas edilmiştir. Madde ile kredi kuruluşlarının, tasarruf
mevduatı hesapları ile katılım fonu hesaplarını Merkez Bankasının Kurulun
görüşünü almak suretiyle tespit edeceği vade ve türlerine göre tasnif etmek ve
diğer hesaplardan ayırmak zorunda oldukları hüküm altına alınmıştır.
Madde 62.- Madde ile, bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 10 uncu maddesinin (3)
numaralı fıkrası, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun rehinlere ve hapis hakkına,
818 sayılı Borçlar Kanununun alacağın devir ve temlikine, takasa ilişkin
hükümleri ile diğer kanunların verdiği yetkiler ve koyduğu yükümlülükler saklı
kalmak kaydıyla, özel cari hesap ile katılma hesabı sahiplerini de kapsayacak
şekilde yeniden düzenlenmiştir.
Madde 63.- Madde bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 10 uncu maddesinin (4) numaralı
fıkrası esas alınarak düzenlenmiştir.
Katılım bankalarında zamanaşımına uğrayan
katılım fonu, emanet ve alacakların da Fona gelir kaydedileceği hükmüne yer
verilmiştir.
Madde 64.- Kredi kuruluşlarındaki
mevduatların ve katılım fonlarının emre amade olmaması durumunun göz önüne
alınması gerektiğinden ve asgarî bir mevduat ve katılım fonu koruma seviyesinin
temin edilmesinin şart olduğundan bahisle mevduatın sigortalanmasına ilişkin bu
madde hükmü ihdas edilmiştir.
Mevduatın ve katılım fonunun
sigortalanması, sektördeki tüm kuruluşlar arasında bir dayanışmanın, finansal
bütünleşmenin ve denetimin vazgeçilmez bir unsuru olarak görülmektedir.
Bankalara duyulan güveni artırmak suretiyle tasarrufları korumak ve Türk malî
sistemine istikrar kazandırmak amacıyla mevduat sigorta sistemi
uygulanmaktadır. Fakat bu husus, kredi kuruluşları nezdindeki mevduatların ve
katılım fonlarının tamamının sigortalanması anlamına gelmez.
Türkiye'de ve Dünya örneklerinde mevduata
tam garanti uygulamasına finans sektöründe sistemik bir krizi önlemek veya bir
an önce sonlandırmak ve oluşabilecek maliyetleri en aza indirmek amacıyla
başvurulduğu bilinmektedir. Bu nedenle tam mevduat güvencesi sınırlı bir süre
için uygulanması gereken bir politika seçeneğidir. Tam mevduat güvencesinin bir
ülkede uzun süre uygulanması ve bu politikanın geçici nitelikten uzaklaşarak
kalıcı bir hâl alması, piyasa disiplinini zayıflatarak ekonomi üzerinde olumsuz
etki yaratmaktadır. Bu durum ülkemiz kaynaklarının verimli yatırım ve faaliyet
alanlarına kanalize edilmesini önlemekte, tasarruflarımızın ülke kalkınmasına
yapacağı katkıyı sınırlandırmaktadır. Bu nedenle, ülkemiz uygulamasında da
mevcut durumda tasarruf mevduatlarının sadece 50 bin YTL'ye kadar olan kısmı
güvence kapsamındadır.
Mevduat sigorta primine esas matrahın
tespiti hususunda çeşitli ülkelerde farklı uygulamalar söz konusudur. Hemen
belirtmek gerekir ki, sigortalı mevduat üzerinden prim alınması daha yaygındır.
Sigorta priminin mevduatın sigortalı kısmı toplamı üzerinden değil, mevduatın
tümü üzerinden hesaplanması Fona gelir sağlama bakımından savunulabilir ise de,
bu duruma hukukî bakımdan itiraz edilebileceği hususu izahtan varestedir. Buna
göre, mevduat sigorta primlerinin,
sigortaya tâbi mevduatın ve katılım fonunun sigortalı kısmı üzerinden
hesaplanması daha hakkaniyetli olacaktır. Bu nedenle maddenin ikinci
fıkrasında, kredi kuruluşlarının, nezdlerindeki tasarruf mevduatını ve gerçek
kişilere ait katılım fonlarını sigortaya tâbi kısım üzerinden sigorta ettirmek
ve bunun üzerinden prim ödemek zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.
Fonun aslî gelir kaynağı olan mevduat
sigortası prim ödemelerinin yetersiz kalması durumunda, Hazine Müsteşarlığı ve
Merkez Bankası kaynaklarına başvurulduğu için sigortaya tâbi olacak tasarruf
mevduatının ve gerçek kişilere ait katılım fonlarının kapsamı ve tutarının,
Merkez Bankası, Kurul ve Hazine Müsteşarlığının olumlu görüşü alınmak suretiyle
Fon Kurulu tarafından belirlenmesi hüküm altına alınmıştır. Böylece, 30 Mayıs 1994 tarihli, 94/19/EC
sayılı Konsey Direktifine uyumun tesis edilebilmesi amacıyla, sigortaya tâbi
olacak mevduatın kapsamının belirlenebilmesi hususunda esneklik sağlanmıştır.
Bankacılık sistemi içerisinde her bankanın
sistem üzerinde yarattığı riske göre sigorta primi ödemesi, genel sigortacılık
prensipleriyle uygun olduğu gibi birçok ülke uygulamasında da yer almaktadır.
Bu amaçla prim ödemesinin risk esaslı olarak belirlenmesi uygun görülmüştür.
Bankaların risk esaslı sigorta primi tarifesine bağlı olması, aynı zamanda
bankaları daha düşük seviyelerde risk almaya ve daha ihtiyatlı düzenlemelere
uyum konusunda teşvik edici niteliktedir. Risk esaslı sigorta priminin
tarifesi, tahsil zamanı, şekli ve diğer hususların Kurulun görüşü alınmak
suretiyle Fon Kurulu tarafından belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
Kredi kuruluşlarının uluslararası alanda
rekabet edebilir bir yapıya sahip olabilmesi amacıyla, kendileri için aynı
zamanda bir maliyet unsuru olan sigorta priminin uluslararası uygulamalarda
öngörülen genel seviyede izlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda ve
Fonun kaynak ihtiyacı da göz önüne alınarak, bu madde ile kredi kuruluşlarının,
tasarruf mevduatının ve gerçek kişilere ait katılım fonlarının sigortaya tâbi
kısmı üzerinden risk esaslı prim ödemesi ve prim oranının, sigortaya tâbi
mevduatın ve katılım fonunun yıllık bazda binde yirmisini aşamayacağı hükme
bağlanmıştır.
2004 sayılı İcra İflas Kanununun 206 ncı
maddesinde, özel kanunlarında imtiyazlı olduğu belirtilen alacaklar eski
hâlinde birinci sırada düzenlenmişken, 4949 sayılı İcra ve İflas Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda söz konusu alacaklar üçüncü sıra olarak
değiştirilmiştir. Böylece kredi kuruluşlarının iflâsı hâlinde mevduat ve
katılım fonu sahiplerinin, Fonun imtiyazlı alacaklarından sonra gelmek üzere
sigortaya tâbi olmayan kısım için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı
maddesindeki üçüncü sıra anlamında imtiyazlı alacaklı olduğu hüküm altına
alınarak İcra ve İflas Kanunundaki değişikliğe paralellik tesis edilmiştir.
Madde 65.- Bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15 inci maddesinin (6) numaralı
fıkrasının (b) bendi ile 20 nci maddesinin (6) numaralı fıkrasının (c) bendi
hükümleri dikkate alınmak suretiyle Avrupa Birliği direktifleri çerçevesinde
sigorta kapsamında sayılmayan hesaplar açık bir biçimde belirtilmiştir. Ayrıca,
sigorta kapsamı dışında tutulmasında yarar veya gerek görülen mevduat, katılım
fonu ve hesapların kapsam dışına alınması hususunda Kurula yetki verilmesi öngörülmüştür.
Madde 66.- Kanunun amacı doğrultusunda,
kapsamda zikredilen kuruluşların Kanun hükümlerine uyumunun zamanında ve
süreklilik arz edecek şekilde izlenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu
husus, uluslararası uygulamalarda da görüldüğü üzere, etkin bir denetimin
sağlanabilmesi amacıyla, sadece yerinde yapılacak denetimlere bağlı olmamalı,
aynı zamanda Kurum tarafından istenen bilgi, belge ve raporlamalar üzerinden
Kurum bünyesinde yapılacak gözetim faaliyetleri ile bütünlük arz etmelidir. Bu
amaçla, söz konusu kuruluşlar ve bunların faaliyetlerinin Kurumun denetim ve
gözetimine tâbi olduğu hükmolunmuştur.
Kuruma, lüzum görülmesi hâlinde,
bankaların genel kurul toplantılarına gözlemci sıfatıyla temsilci gönderme
yetkisi tanınarak denetimin etkinliğinin artırılması amaçlanmıştır.
Madde 67.- Bankaların malî bünyeleri kendi
faaliyetlerinin yanında yurt içi ve yurt dışı bağlı ortaklıkları, nitelikli
paya sahip oldukları ortaklıkları ve birlikte kontrol ettikleri ortaklıkları
ile yurt dışı şube veya temsilciliklerinin faaliyet sonuçlarından
etkilenmektedir. Söz konusu ortaklık, şube veya temsilciliklerden
kaynaklanabilecek risklerin bankaların malî bünyesini zayıflatabilme olasılığı
bulunmaktadır. Bu tür durumlara mahal vermemek amacıyla, ana ortaklık bankalar
ile bunların yukarıda belirtilen ortaklık, şube ve temsilciliklerinin konsolide
denetime tâbi tutulması öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen kuruluşların, başta iç
kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemleri, muhasebe ve finansal raporlama
birimi, finansal tablolar ve raporları ile risk grubuna kullandırılan kredilere
ilişkin bilgi ve belgeler olmak üzere her türlü kayıt, bilgi, belge, yapı ve
sistemlerini konsolide denetime uygun hâle getirmek zorunda oldukları
belirtilmek suretiyle konsolide denetimde kullanılacak gerekli araçların,
denetimi kolaylaştıracak bir şekilde hazır bulundurulması amaçlanmıştır.
Diğer taraftan Avrupa Birliği direktifleri
çerçevesinde, ülkemiz koşulları da dikkate alınarak, gerek duyulması hâlinde
bağlı ortaklık ve iştiraklerin denetiminin Sermaye Piyasası Kurulu veya Hazine
Müsteşarlığı gibi yetkili merciler ile birlikte gerçekleştirilmesi öngörülmüş
ve elde edilecek denetim sonuçlarının kurumlar arası işbirliği çerçevesinde
paylaşılması ve kullanılması esaslarının Kurul tarafından belirleneceği hükme
bağlanmıştır.
Madde 68.- Temel işlevi fon fazlası olan
kesimlerin bu fonlarını fona ihtiyacı olan kesimlere aktarmak olan bankalar,
birer itibar müessesesi olması nedeniyle güven ortamında çalışmak zorundadır.
Bankacılığın temel fonksiyonu söz konusu fon tahsisini yaparken maruz
kaldıkları riski yönetmektir. Bankacılık, ekonomik faktörlerden hızlı ve yoğun
bir şekilde etkilenen ve etkilerini ekonominin diğer alanlarına hızla aktaran
kırılgan bir sektördür. Bu gelişmiş ülkeler için olduğu kadar, ülkemiz için de
geçerli bir olgudur. Ekonominin genelinde yaşanan sorunlar banka bilançolarına
doğrudan yansıdığı gibi, banka yönetiminin yanlış veya kötü tercih ve
uygulamaları da, bankaların malî bünyelerini tahrip edebilmektedir.
Bir bankada yaşanan sorun, bankacılık
sisteminin genelinin istikrarını tehdit edebilmektedir. Genel ekonominin
sağlamlığının korunması ve halktan toplanan tasarruf mevduatının Devlet
tarafından güvence altına alınmış olması olgusu, malî bünyesi zafiyete uğrayan
bankalara Devlet müdahalesini, düzelemeyecek kadar kötü durumda olan bankaların
ise özel bir yöntemle tasfiye edilmelerini gerekli kılmaktadır.
2000 ve 2001 krizleri sonucunda Türk malî
sektörüne, özellikle de bankacılık sistemine olan güven ciddi olarak
zedelenmiştir. Güven sorununun bulunduğu durumlarda, güvenin çok kısa sürede ve
gerçekçi olarak sağlanması ekonomide istikrarın oluşturulması açısından
zorunludur. Küreselleşmenin bugün ulaştığı noktada, yurt içinden veya yurt
dışından kaynaklanan olumsuzlukların malî sektörden başlayıp tüm sektörleri
etkilediği bir ortamda, finansal piyasaların güvenilirliğinin bozulmaması,
finansal sektörün ekonominin ihtiyaçlarına uygun olarak büyümesi daha da büyük
önem taşımaktadır.
1994 yılından bugüne kadar ortaya çıkan
bankacılık krizlerinin kamuya yüklediği zararın tahsil edilmek suretiyle
tasfiyesi için yoğun emek sarf edildiği bu dönemde, bankacılık sisteminin
gözetim ve denetiminin ve alınan tedbirlerin önemi bir kez daha ortaya
çıkmıştır.
Bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Bankalar Kanununun "Denetlemeler sonucunda alınacak tedbirler"
başlıklı 14 üncü maddesi ve devamındaki 15, 16 ve 17 nci maddeler, yapılan
değişiklikler ve ilâvelerin de etkisiyle oldukça karmaşık bir yapı sergilemektedir.
Bankaların gözetim ve denetimleri sonucu alınacak tedbirler, taşıdıkları öneme
binaen, kanun yapma sanatı ve tekniği ilkeleri dikkate alınarak, sistemin
işleyişi açısından faydalı olacağı düşüncesiyle yapılan ilâvelerle birlikte
sürecin daha iyi anlaşılabilir kılınması için, bu maddede ve müteakip 69, 70,
71, 72 ve 73 üncü maddelerde daha sistematik hâle getirilmiştir.
Kamu gözetim ve denetimi sonucunda bir
bankaya uygulanacak tedbirlerde asıl olan, ilk etapta bankaların sorunlu hâle
gelmelerini önlemek, ikinci aşamada malî bünyelerinde zafiyet olması durumunda,
bunları ıslah etmeye yönelik uygun tedbirleri almak ve son olarak düzelme ümidi
kalmamış bankalara maliyeti asgarî düzeyde tutmak şartıyla çözümleme
yöntemlerini uygulamaktır.
Bu meyanda, söz konusu maddede bir banka
hakkında önlem alınması gereken hâller tadadi usûl kullanılarak düzenlenmiştir.
Maddede belirtilen hâllerden herhangi birinin tespit edilmesi durumunda aşamalı
olarak 69 uncu maddede hüküm altına alınan düzeltici önlemlerin, 70 inci
maddede düzenlenen iyileştirici önlemlerin ve 71 inci madde konusu kısıtlayıcı
önlemlerin alınması öngörülmüştür.
Bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında
belirtilen hususlara ilâve olarak bir bankanın aktif kalitesinin malî bünyeyi
zayıflatabilecek şekilde bozulması, bu Kanuna ve ilgili düzenlemelere veya
Kurulca alınan kararlara aykırı nitelikte karar, işlem ve uygulamalarının
bulunması, iç denetim, iç kontrol ve risk yönetim sistemlerini kurmaması veya
bu sistemleri etkin ve yeterli bir şekilde işletmemesi veya denetimi
engelleyici herhangi bir hususun bulunması, yönetiminin basiretsizliği
nedeniyle bu Kanun ve ilgili mevzuat ile tanımlanmış risklerin önemli ölçüde
artması ve/veya malî bünyeyi zayıflatabilecek şekilde yoğunlaşması önlem
alınmasını gerektiren hâller içinde sayılmıştır.
Madde 69.- Bu madde ile 68 inci maddede
sayılan önlem alınmasını gerektiren hâllerden bir ya da bir kaçının tespiti
hâlinde alınacak düzeltici tedbirler hüküm altına alınmaktadır. Bu madde ile
gözetim ve denetim sonucunda malî bünyesinde sorunlar tespit edilen bir
bankanın ilk olarak bu sorunları Kurumun uygun göreceği ve onaylayacağı bir
plân dâhilinde "kendi kendine düzeltme"si teşvik edilmekte, gözetim
ve denetim otoritesinin bu süreçte öngördüğü tedbirler, bankanın malî yapısının
düzeltilmesine yönelik yapıcı eleştiri ve tavsiyeler niteliğini taşımakta ve
bankayı yönlendirmektedir. Madde ile amaçlanan, bankanın malî bünyesinin
sağlamlığı bozulmadan 70 ve 71 inci maddelerdeki tedbirlere göre daha
"hafif" nitelikte olan düzeltici tedbirlerin alınmasıdır.
Madde 70.- Bu madde ile 69 uncu maddede
yer alan önlemleri almayan ya da almasına rağmen sonuç alınamayacağı belirlenen
bankalar hakkında alınması öngörülen tedbirler düzenlenmektedir.
Madde ile bankanın yönetim kurulunun ve
mensuplarının yapısına, uzun vadeli veya duran varlıklarının elden
çıkarılmasına, kredi kullandırımının sınırlandırılmasına ve bu gibi temel
unsurlarına müdahale niteliği taşıyan önlemler hüküm altına alınmaktadır.
Madde 71.- Bu maddede, 69 ve/veya 70 inci
maddede yer alan önlemleri almayan ya da almasına rağmen sorunları
giderilemeyen veya bu tedbirlerin alınması hâlinde dahi sonuç alınamayacağı
belirlenen bankalar hakkında alınması öngörülen tedbirler düzenlenmektedir.
69 ve 70 inci maddelerin uygulanmasına
rağmen bankanın durumunda bir düzelme ve iyileşme katedilememesi durumunda,
bankanın faaliyetlerinin sınırlandırılması ya da geçici olarak durdurulması,
faiz oranı ve vadelere sınırlama ve kısıtlamalar getirilmesi, yönetim kurulunun
ve yöneticilerinin tamamen ya da kısmen görevden alınması, doğan zararın
özkaynaktan indirilmesi ve bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı
Bankalar Kanunundan farklı olarak sigortaya tâbi mevduat veya katılım fonu
tutarını aşmamak ve yeterli teminatı hâkim ortakların hisse senetlerinden veya
diğer mal varlıklarından karşılanmak üzere uzun vadeli kredi sağlaması ile
bankanın başka bir bankayla birleştirilmesi gibi bankanın yönetim ve teşkilat
yapısının değiştirilmesine yönelik aslî kısıtlayıcı tedbirler öngörülmektedir.
Madde 72.- Bu madde, bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3)
numaralı fıkrası ile (4) numaralı fıkrası birleştirilmek ve bir takım ilâveler
yapılmak suretiyle düzenlenmiştir.
Malî bünye zafiyeti bulunan banka hakkında
alınan düzeltici, iyileştirici ve kısıtlayıcı tedbirlere rağmen en sonunda en
etkin çözümün bankanın tasfiyesi olduğuna karar verilebilir. Bu tür bir seçim,
bankanın değeriyle ilgili ciddi kaygıların olması ve bankanın yaşamasının vergi
mükelleflerinin yükünü önemli ölçüde artırmasının söz konusu olması durumunda
gündeme gelir. Gerekli olduğu durumlarda bankaların tasfiyesi suretiyle malî
sistemden çıkarılmaları uluslararası en iyi uygulamaların da bir parçasıdır.
Maddede bu esaslar gözetilerek, bir
bankanın; Kanunun 71 inci maddesi kapsamında alınması istenen tedbirlerin Kurul
tarafından verilen süre içerisinde ya da her halükarda en geç on iki ay içinde
kısmen ya da tamamen almaması ya da bu tedbirleri kısmen veya tamamen almış
olmasına rağmen, malî bünyesinin güçlendirilmesine imkân bulunmaması ya da bu
tedbirleri almış olsa dahi malî bünyesinin güçlendirilemeyeceğinin tespit
edilmesi hâllerinde veya faaliyetine devamının mevduat ve katılım fonu
sahiplerinin hakları ve malî sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz
ettiğinin ortaya çıkması, yükümlülüklerini vadesinde yerine getiremediğinin
tespit edilmesi, yükümlülüklerinin toplam değerinin varlıklarının toplam
değerini aşması, hâkim ortaklarının veya yöneticilerinin, banka kaynaklarını,
bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya
dolaylı veya dolanlı olarak kendi lehlerine kullanması veya dolanlı olarak kaynak
kullandırması ve bankayı bu suretle zarara uğratması hâllerinden bir veya
birkaçının varlığı durumunda, Kurul, en az beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla
alınan kararla bankanın faaliyet iznini kaldırmaya ya da kredi kuruluşunun
temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimini, zararın mevcut
ortakların sermayesinden indirilmesi kaydıyla, kısmen veya tamamen devri,
satışı veya birleştirilmesi amacıyla Fona devretmeye yetkili kılınmıştır.
Madde 73.- Banka bilançoları, gerek makro
ekonomik değişkenlerdeki gelişmeler, gerekse bankaların kendi aktif ve pasif
işlemlerinden kaynaklanan sebeplerle sorunlu hâle gelebilmektedir. Bu durum,
hem tasarruf sahiplerinin zarara uğramasına yol açmakta, hem de bir güven ve
itibar kurumu olan bankalara olan güvenin ortadan kalkmasına veya azalmasına
neden olmaktadır. Münferiden bir bankada başlayan sorun, sistemik bir finansal
krize yol açabilmektedir. Bu durumun önceden tespit edilip önlenebilmesi,
bankaların kamu otoritesinin yakın denetim ve gözetimine tâbi tutulmasını
gerekli kılmaktadır. Bir başka ifadeyle, problemler özel olarak bankada
çözülmeye çalışılmakta ve bu suretle sistemik sorunlar yumağına dönüşüm
engellenmeye çalışılmaktadır.
Ancak, Kurumun yakın gözetim ve denetimine
rağmen finansal sistemin bütününe sirayet edebilecek ölçüde olumsuz bir
gelişmenin ortaya çıkması ve bu durumun Kurumun koordinasyonunda, Fon, Hazine
Müsteşarlığı ve Merkez Bankasınca müştereken tespiti hâlinde, alınacak
olağanüstü tedbirleri belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır.
Madde 74.- Bu maddenin ilk fıkrasında bu
Kanun ile yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci
maddesinin (8) numaralı fıkrasında öngörülen ve Kanunun uygulanmasında ve
uygulamanın denetiminde görev alanlar açısından düzenlenen özel sır saklama
yükümlülüğü aynen muhafaza edilmiş, ayrıca bankalara ve bunların bağlı
ortaklık, iştirak, birlikte kontrol edilen ortaklıkları ve müşterilerine ait
öğrenilen sırların başkalarının yararına da kullanılamayacağı hükme
bağlanmıştır. Buna ilâveten fıkrada, Kurumun dışarıdan destek hizmeti aldığı
kişi ve kuruluşlar ve bu kuruluşların çalışanları için de, Kurumda icra
ettikleri görev ve işleri nedeniyle öğrenebilecekleri bilgilerden dolayı, aynı
sır saklama yükümlülüğü öngörülmüştür. Bu yükümlülüğün görevden ayrılmalardan
sonra da devam edeceği hükme bağlanmıştır.
Maddenin ikinci fıkrası ile Kurulun yurt
dışındaki muadili denetim mercileri ile akdedeceği ikili veya çok taraflı
anlaşmalarda ortaya çıkan ve sır niteliğindeki bilgilerin açıklanabileceği merciler
konusundaki uyumsuzluktan kaynaklanan sorunların çözümlenmesini teminen bir
düzenlemeye gidilmiştir.
Bilindiği üzere Kurul, bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 3 üncü maddesinin (10)
numaralı fıkrasının kendisine vermiş olduğu yetkiye dayanarak yabancı ülkelerin
muadil denetim otoriteleri ile sınır ötesi kuruluşların denetimi ve bilgi
alışverişi hususunda işbirliğini öngören mutabakat zabıtları imzalamaktadır. Bu
anlaşmalar ile Türkiye'de kurulu bankaların yurt dışında sahip oldukları şube
ve iştirakleri ile ilgili bilgilerin paylaşımı, şube ve iştiraklerin Kurum
tarafından olabilecek en geniş coğrafi alanda konsolide denetim uygulaması
imkânının oluşturulması ve yerinde denetimlerin yapılabilmesi amacıyla
akdedilmektedir. Böylece konsolide denetim mümkün olabilmektedir.
Sır kapsamına giren bilgilerin mevzuatımız
gereği çok sayıda kurum ve kuruluşa ve adlî, idarî ve askeri yargıya dâhil
bütün mahkemelere, özellikle hukuk mahkemelerine verilebilmesi, Avrupa Birliği
standartlarına uygun yasal düzenlemelere sahip ülkelerin yetkili denetim
otoriteleriyle imzalanmak istenen bu tür işbirliği anlaşmalarında önemli
sorunlar doğurmakta ve anlaşmaların imzalanmasını imkânsız hâle getirmektedir.
Ancak, Kurum denetimine tâbi kuruluşların, yurt dışı şube ve iştiraklerinin
konsolide denetiminin yapılabilmesinin, Kurumun kanunla kendisine verilmiş olan
görevlerinin ifası açısından taşıdığı önem tartışmasızdır.
Bu çerçevede, Kurulun yurt dışında kurulu
finansal kurumların denetiminden sorumlu mercileri ile akdedeceği anlaşmalarda
ortaya çıkan veya anlaşmalar dışında elde edeceği sırlarla ilgili olarak asgarî
gizlilik konularındaki uyumsuzluktan kaynaklanan sorunların çözümlenmesini
teminen hüküm ihdas edilmiştir. Maddeye ilâve edilen söz konusu hükümle, artık
Kurum, "genel kanun-özel kanun, önceki kanun-sonraki kanun" ilişkisi
gereği, sır saklama yükümlülüğü konusunda ülke mevzuatındaki sınırlamalara tâbi
olmak zorunda kalmayacaktır. Maddede bu bilgilerin karşılıklılık ilkesi çerçevesinde
hiçbir kişi, kurum, kuruluşa verilemeyeceği belirtilmiştir.
Maddenin üçüncü fıkrası ile sır saklama
yükümlülüğü bankaların yönetim kurulu üyeleri, mensupları, bunlar adına hareket
eden kişiler ile görevlilerini de kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmiştir.
Buna ilâveten fıkrada, destek hizmeti kuruluşu ile bu kuruluşların çalışanları
için de, sıfat ve görevleri dolayısıyla bankalara veya müşterilerine ait
öğrenebilecekleri bilgilerden dolayı, aynı sır saklama yükümlülüğü
öngörülmüştür.
Bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Bankalar Kanununda sır saklama yükümlülüğü banka tüzel kişiliğine değil,
doğrudan doğruya "kanunun uygulanmasında ve uygulamanın denetiminde görev
alanlar" ile "mensup ve diğer görevliler"e yöneltilmiş ve madde,
sadece cezai açıdan düzenlenmişti. Dolayısıyla, söz konusu hüküm bankanın tüzel
kişi olarak sır saklama yükümüne dayanak oluşturacak nitelikte değildi. Banka
tüzel kişiliğini muhatap alan bu kural ile özel hukuk açısından bankaların (ve
Kanunda belirtilen diğer kuruluşların) sır saklama yükümlülüğüne doğrudan
dayanak oluşturulmuştur. Sır saklama yükümlülüğü açısından bir zaman
sınırlaması bulunmamaktadır.
Bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (8) numaralı fıkrasında yer alan
"...diğer görevlileri" ibaresi, doktrinde bankanın mensupları dışında
görevli bulunmadığından, uygulama alanı bulmayan ibare olarak nitelendirilmekte
idi. Yapılan değişiklik ile bu ifade metinden çıkarılmış, buna karşılık mülga
3182 sayılı Kanunda da yer alan ve Merkez Bankası yetkilileri, resmi görevi
sonucu banka ile ilişki kuran Devlet memurları, noter, icra memuru, müfettiş,
yeminli denetçi, bağımsız denetçi, hesap uzmanı, kanunen açıkça yetkili kılınıp
da bankadan bu sırları öğrenen diğer mercileri içeren "görevliler"
ibaresi aynen muhafaza edilmiştir.
Diğer taraftan, madde ile öğretide çok
eleştirilen üçüncü kişiler ile kimlerin kastedildiği açıkça hükme bağlanmıştır.
Gerçekten de bankalar, son yıllarda artan şekilde takas sistemi, bilgi
paylaşımı, bilgi sistemleri, iletişim, sesli yanıt sistemleri gibi doğrudan
doğruya bankacılık sayılmayan bazı destek hizmetlerini, ya kendilerinin ya da
başkalarının kurduğu teşebbüsler vasıtasıyla sağlama eğiliminde olup;
böylelikle uzman oldukları işlere yoğunlaşmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle bu
tür destek hizmeti kuruluşu ve çalışanları hakkında da sır saklama
yükümlülüğünün getirilmesi, bu kişilerin cezasız kalmasının önüne geçilmesi
bakımından önemlidir.
Maddenin son fıkrası ile kredi kuruluşları
ve finansal kuruluşların destek hizmeti kuruluşları ile yapacakları yazılı
anlaşmalar uyarınca, bu kuruluşlara müşterilerinin risk durumlarının izlenmesi,
değerlendirilmesi, kontrolü ve müşteri hizmetlerinin yerine getirilmesi
amacıyla verilecek bilgi, belge ve hizmetlerinin, sırların yetkili olmayan
kuruluşlara verilmesi anlamına gelmeyeceği açık bir biçimde hükme
bağlanmıştır.
Madde 75.- Bankaların faaliyetleri güvene
dayandığından bankalar hakkında yapılacak haberlerde gerekli hassasiyetin
gösterilmesi beklenir. Bankalar hakkındaki itibarı zedeleyici haberler, bu
kuruluşlarda fon çekilişine veya bu kuruluşların daha kötü şartlarda fon temin
etmelerine sebep olmak suretiyle malî durumlarının bozulmasına ve hatta
kuruluşun sektördeki yerine bağlı olarak sektöre ve genel ekonomiye sirayet
edebilecek zararların meydana gelmesine neden olabilecektir. Bu tür haber
yapacakların caydırılabilmesi amacıyla 5187 sayılı Basın Kanununda belirtilen
araçlarla ya da radyo, televizyon, video, internet, kablolu yayın veya elektronik
bilgi iletişim araçları ve benzeri yayın araçlarından biri vasıtasıyla, bir
banka hakkında asılsız veya bu kuruluşların itibarını kırabilecek,
güvenilirliğini sarsabilecek, şöhretine veya servetine zarar verebilecek
nitelikte bir haberin yayılması yasaklanmıştır.
Ayrıca, Kurul ile Kurumun bankacılık
sektörünün gözetim ve denetiminden sorumlu olduğu dikkate alınarak Kurul ve
Kurumun itibarını sarsacak nitelikte haberler yapmak suretiyle bankacılık
sektörünün bütünü hakkında olumsuz bir kanaat oluşmasının engellenmesi
gerekmektedir. Bu nedenle maddede, Kurul ve Kurumun itibarını zedeleyebilecek
asılsız haberlerin yapılmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Madde 76.- Bankaların ve mensuplarının
etik ilkeler çerçevesinde hareket etmesi, bu kuruluşlarda iyi yönetimi
güçlendirecek, sosyal sorumluluğu artıracaktır. Bankalar ile mensuplarının her
türlü davranış kalıplarının kanunlarla düzenlenmesi, olası her durum için bir
davranış kalıbı belirlemek anlamına geleceğinden mümkün bulunmamaktadır.
Değişen ve gelişen ihtiyaçlar çerçevesinde piyasanın ve rekabetin gerektirdiği
etik ilkelerin ve örnek davranışların belirlenmesi, sektörde hizmet kalitesinin
ve sektöre olan güvenin artmasını sağlayacaktır. Öte yandan, etik ilkeler
bankanın ve mensuplarının mevzuata ve banka içi düzenlemelere uygun olarak
hareket etmelerini güçlendirecektir.
Bu amaçla, bankalar ile bunların meslek
personeli, kuruluşun faaliyetlerinin kanuna, ilgili düzenlemelere, kuruluş amaç
ve politikalarına uygun olarak icra edilmesini ve yönetimde adalet, doğruluk,
dürüstlük ve sosyal sorumluluğun esas alınmasını teminen, ilgili kuruluş
birlikleri tarafından Kurulun uygun görüşü alınmak suretiyle etik ilkelerin
belirleneceği hükme bağlanmıştır.
Madde 77.- Bankaların verdiği hizmetler
oldukça çeşitli olup, sürekli değişiklik gösterebilmektedir. Müşterilerin
aldıkları hizmetlerden kaynaklanan her türlü sorunlarına cevap vermek üzere
bankalarda bir sistemin kurulması ve müşterilerini, bu hizmetler hakkında
bilgilendirme zorunluluğu getirilmiştir. Diğer taraftan, müşterilerin talebi
hâlinde yapılan işlemlere ilişkin her türlü bilgi ve belgenin bir nüshasının
verilmesi öngörülmüştür.
Öte yandan bankaların müşterilerinin
birçoğunun sektörde verilen hizmetler konusunda hukukî veya teknik bilgiden
yoksun olması nedeniyle yapılan sözleşmelerin tam anlamıyla okunamaması,
sözleşmede yer alan ifadelerin teknik anlamının bilinememesi ya da acil fon
ihtiyacı içinde olunması, bu sözleşmelerin şartlarının incelenmesi hususunda
gereken hassasiyetin gösterilememesine yol açabilmektedir. Müşteri ile banka
arasında bilgi eşitsizliğinin bulunduğu ortamda, bankaların müşterileri ile
yapacakları sözleşmelerin şekil ve içeriğinde yer alması gereken asgarî
hususlar ile tip sözleşmelerin uygulanacağı işlemlerin Kurulun görüşü alınarak
kuruluş birlikleri tarafından belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
Bu madde ile bankaların kimlikleri ve
vergi numaralarını belgelemeyen müşterileri adına hesap açmaları, sözleşme
düzenlemeleri ve diğer bankacılık ve malî hizmetleri vermeleri, işlemlerin
kayıt altına alınabilmesini teminen yasaklanmış ve bu fıkranın uygulamasına
ilişkin usûl ve esasların Kurumun görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı
tarafından düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
Madde 78.- Maddede, bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 20 nci maddesinin (2)
numaralı fıkrasında olduğu şekilde Kanunun uygulanmasında kalkınma ve yatırım
bankalarının Kanunun hangi maddelerine tâbi olacağı belirlenmiştir.
Madde 79.- Gelişmiş ve gelişmekte olan
birçok ülkede bir yandan küreselleşme ve bölgesel entegrasyon eğilimleri, diğer
yandan tüketici tercihlerinin değişmesi, finans sektöründe yapısal değişimleri
zorunlu kılmıştır. Bu yapısal değişim sürecinde finansal hizmet biçimleri
arasındaki farklar azalmış ve genellikle bankaların liderliğinde çok sayıda
finansal hizmeti bir arada sunan finansal gruplar yaygınlık kazanmıştır.
Finansal grupların bir biçimi olarak ortaya çıkan finansal holding şirketleri
de özellikle bilişim ve iletişim teknolojilerinin sunduğu ölçek ve kapsam
ekonomilerinden yararlanmak amacıyla bankacılık, sigortacılık ve menkul
kıymetler gibi geleneksel olarak birbirlerinden önemli farklılıklar arz eden
finansal hizmet türlerinin aynı örgütlenme çatısı altında sunulduğu kurumsal
yapılar olarak ekonomilerdeki ağırlığını artırmaktadır.
Finansal sektörde ortaya çıkan bu yapısal
değişim süreci bir yandan finansal sistemin etkin çalışmasına katkı sağlarken,
diğer yandan finansal şirketlerin ve finansal sistemin maruz kalabileceği
risklere yeni boyutlar kazandırmaktadır. Finansal holding şirketlerinin ve
özellikle bu finansal holding şirketlerinin parçası olan bankalar, sigorta
şirketleri ve yatırım şirketlerinin malî güçlüklerle karşılaşmaları hâlinde, bu
malî güçlükler, malî sistemde ciddi istikrarsızlık kaynağı olabilmekte ve
bireysel mudiler, sigorta poliçesi sahipleri ve yatırımcıları
etkileyebilmektedir. Bu açıdan, finansal holdinglere ilişkin uygun denetim
kavramlarının geliştirilmesi gerekliliği uluslararası forumlarda da ifade
edilmiştir. Finansal holding şirketlerinin bünyesindeki bankalar, sigorta
şirketleri ve yatırım şirketleri için ek denetim sisteminin oluşturulması da
'uygun denetim' kademelerinden birisidir.
Bir finansal holding şirketi bünyesindeki
bankalar, sigorta şirketleri ve yatırım şirketlerinin ek denetiminin etkili
olabilmesi için, bu ek denetimin; yapıları ne olursa olsun, birden fazla
sektördeki finansal faaliyetleri "önemli" kabul edilen düzeyde olan
ya da bir başka deyişle, önceden tespit edilmiş belirli eşik değerleri aşan
bütün finansal holding şirketlerine uygulanması gerekir. Bu bağlamda Kurul,
finansal holding şirketlerinin kapsamını belirlemeye, kurulmasını zorunlu
tutmaya ve söz konusu eşik değerleri belirlemeye yetkili kılınmıştır.
Finansal holding seviyesinde ödeme gücü,
risk yoğunlaşması, grup içi işlemler, iç denetim ve risk yönetiminin uygun ve
doğru yapılıp yapılmadığı konularında basiretli denetim için, finansal holding
şirketlerinin gerçekleştirecekleri faaliyetlerin ve bu şirketlere ilişkin
sermaye yeterliliği, iç sistemler ve konsolide denetim gibi hususların
uygulamasına ilişkin esasları belirleme yetkisi Kurula verilmiştir.
Finansal holding şirketi içindeki
kuruluşların aynı grup içindeki diğer şirketlere veya bu grup içindeki
şirketlerle yakın ilişki içerisinde bulunan gerçek veya tüzel kişilere doğrudan
veya dolaylı olarak bağlı olduğu, sözleşmeden doğan veya doğmayan ve ödeme için
olsun veya olmasın bir yükümlülüğün ifasına yönelik bütün işlemler "grup
içi işlemler" anlamına gelmektedir. Bu madde uyarınca ödeme gücü, sermaye
yeterliliği ve risk yoğunlaşmasının değerlendirilmesinde grup içi işlemlerin
kontrolü ve denetimi büyük önem arz etmektedir.
Kurum, bir finansal holding şirketi
nezdinde konsolide edilen ortaklıklarının malî durumunu; özellikle ödeme gücü,
özkaynak araçlarının ana ve bağlı ortaklıklarda birden çok kullanımının sermaye
üzerinde yaratacağı olumsuz etkinin ortadan kaldırılması, risk yoğunlaşması ve
grup içi işlemleri bakımından grubun genel düzeyiyle karşılaştırarak
değerlendirmelidir.
Maddenin bu içerikte ele alınışının
nedeni, 'finansal holding şirketi' kavramının malî piyasalarda yeni ortaya
çıkan, gelişime ve değişime açık bir kavram olmasıdır. Bu konuda yapılan
uluslararası düzenlemeler ile diğer ülke düzenlemeleri de, söz konusu kavram
ile mevcut sektörel kural ve düzenlemelere eklenecek hükümleri asgarî düzeyde
tutmaya ve finansal holding şirketleri, finansal piyasalardaki konumunu
güçlendirene kadar esnek ve teşvik edici bir ortam hazırlamaya çalışmaktadır.
Finansal holding şirketlerinin Kanunun
uygulanmasında tâbi olacağı hükümler tadadi usûl kullanılarak belirlenmiş ve bu
şirketlerin esas itibarıyla diğer ortaklıklara iştirak edecek olması sebebiyle,
Kanunda yer alan oran ve sınırların bu şirketler açısından sadece konsolide esasta
uygulanması öngörülmüştür.
Madde 80.- Maddede, bu Kanun ile
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanunu hükümlerine benzer şekilde,
mevduat bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları ve katılım bankalarının kendi
aralarındaki müşterek ihtiyaçların karşılanmasını, meslekî faaliyetlerin
kolaylaştırılmasını, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesinin
sağlanmasını, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde
dürüstlüğün ve güvenin hâkim kılınmasını, meslekî disiplin ile ahlakının
korunmasını teminen oluşturulan ve üyeliğin zorunlu kılındığı Türkiye Bankalar
Birliği ile Türkiye Katılım Bankaları Birliği düzenlenmiştir.
Birçok ülkede, kanunla kendisine bir takım
düzenleyici görevler verilen birliklerin, ilgili düzenleyici ve denetleyici
kuruluş tarafından, hedefleri, sorumlulukları ve kendisine tanınan yetkiler
çerçevesinde tutarlı hareket edip etmedikleri denetlenmektedir. Söz konusu
birliklerin bu Kanunla kendilerine tevdi edilen yeni görev, yetki ve
sorumlulukları dikkate alınarak, faaliyetleri ile malî işlemlerinin, Kurum
tarafından denetimine ilişkin kuralların ilgili birliğin kuruluş statüsünde
belirleneceği öngörülmüştür.
Madde 81.- Bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununda birliklere tevdi edilen görev ve
yetkiler korunmuş olup, birlikler, mesleğin gelişimini sağlamak, meslek
ilkelerini belirlemek suretiyle, üyelerin birlik ve mesleğin gerektirdiği vakar
ve disiplin içinde ekonominin ihtiyaçlarına uygun olarak çalışmalarını
sağlamak, meslek personelinin uyacakları meslekî ilke ve standartları
belirlemek, Kurum ile işbirliği yapmak suretiyle bankalar arasında ortak
projelere ilişkin işbirliğini temin etmek, üyelerinin ortak menfaatlerini
ilgilendiren konularda yönetim kurulu kararına istinaden dava açmak, Kanunun
müşteri haklarına dair hükümlerinde öngörülen sözleşme şekil ve içeriğine
ilişkin usûl ve esasların uygulanmasını denetlemekle görevli ve yetkili
kılınmışlardır.
Madde 82.- Bu Kanun ile yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun birliklerin organ seçimleri,
statülerinin belirlenmesi, gelir ve giderleri ile üyelerine uygulayabilecekleri
disiplin cezalarına ilişkin hükümler korunmuş, birliklerin üyelerine
uygulayabilecekleri ceza miktarı belirlenmiştir.
Madde 83.- Günümüzde olağanüstü hızlanan
teknolojik gelişmeler ve küreselleşme süreci, toplumsal ilişkileri giderek
karmaşıklaştırmakta, bu durum idarî yapılanmaya yeni kurum ve kavramların
eklenmesini zorunlu kılmaktadır. Çağdaş demokratik hukuk devletinin bu yeni
süreçte en temel sorunu, bir yandan artan idarî faaliyet alanlarına uygun
yönetim sistem ve kurumlarını
oluştururken, öte yandan da bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin en kapsamlı
biçimde korunması olmaktadır. Bu arayışların ortaya çıkardığı ürünlerden biri
de "Bağımsız İdari Otoriteler"dir. Bankacılık, finans, iletişim ve
medya gibi hassas ve teknik bazı alanları, hem çıkar gruplarının
müdahalelerinden ve ihlallerinden, hem de politikacıların muhtemel tarafgir
tutumlarından koruma isteği, bağımsız idarî otoritelerin ortaya çıkış nedenleri
arasında ön sırada gösterilmiştir. Bağımsız idarî otoritelerin ekonomi
sektöründeki temel işlevi oyunun kurallara göre oynanmasını sağlamaktır. Bu
kurumlar, kamu yaşamı için önemli kimi sektörlerde, idare edilenleri keyfilikten
koruyacak objektifliğin ve yansızlığın güvencesi olarak görülmektedir.
Bağımsız idarî otoriteler federal devlet
yapısına sahip Amerikan hukuk sistemlerinde ortaya çıkmış ve 1980'li yıllarda
uygulanan liberal politikaların etkisiyle Kara Avrupası hukuk sistemlerinde de
benimsenmiştir. Bu süreç içerisinde, önceleri bakanlıklara ait olan düzenleme
ve denetleme yetkisi zamanla idarî teşkilat içerisinde yer almakla birlikte
bağımsız nitelikte olan düzenleyici kurumlara devredilmiştir. Bu sürecin
ülkemizdeki yansıması olarak, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve buna ilişkin
yıllık programlarda ekonomi alanında denetim ve gözetim sisteminin etkinliğinin
artırılması ve bu amaçla bağımsız karar mekanizmalarının oluşturulması
öngörülmüş ve bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile
kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu kurulmuştur.
4389 sayılı Kanunla kurulan Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumunun bağımsızlık unsurunun, uluslararası tespitler
ve uygulamalar paralelinde güçlendirilmesi ihtiyacı hasıl olmuştur. Ayrıca,
bağımsız idarî otoritelerin üniter devlet sistemlerine uyumlaştırılmasında,
idarenin bütünlüğü ilkesiyle ilgili olarak büyük önem arz eden
"bağımsızlık" unsurunun mahiyetinin, kanun düzeyinde normlarla,
tereddüde mahal vermeyecek şekilde açıklanması yoluna gidilmiştir. Düzenleyici
ve denetleyici kurumların bağımsızlığı, karar verme, danışma, bilgi verme ve
soruşturma yapma gibi etkinliklerin yerine getirilmesinde başkalarına bağımlı
olmamayı gerektirmektedir. Doktrinde, bağımsızlık kavramının yanı sıra özerklik
kavramına da yer verilmektedir.
Özerklik, daha çok idarî teşkilatlanma açısından ele alınmakta ve bir
yönetsel yapının özerk sayılabilmesi için, öncelikle kurumsal yapılanmada ve
karar vermede özerkliğin olması gerektiği ifade edilmektedir. Bağımsızlık ile
özerkliğin ayrımı ise; bağımsızlığın, özerkliğin daha ileri bir uygulaması
olarak nitelendirilmesi suretiyle yapılabilmektedir.
Doktrinde, düzenleyici ve denetleyici
kurumların bağımsızlığı, düzenleme, denetim, kurumsal ve malî bağımsızlık olmak
üzere dört açıdan değerlendirilmektedir.
Düzenlemelerde bağımsızlık, kurumların
sektördeki kuruluşlarla ilgili olarak piyasalara giriş ve çıkış kurallarının
belirlenmesi ile koruyucu düzenlemeler yapma konusunda yeterli seviyede
özerkliğe sahip olması şeklinde ifade edilmektedir. Bu kural ve düzenlemeler,
finansal kuruluşların asgarî sermaye yeterliliği oranı ve limit aşımları gibi
güven ve istikrarını sağlayıcı uygulamalarla ilgilidir. Devletin birincil
görevleri arasına giren düzenleme yapma
görevinin, klasik bürokratik yapılanma dışında, hızlı ve etkin karar alabilen
ve aynı şekilde uygulayabilen uzman kurumlar eliyle yürütülmesi gereksinimi,
bağımsız idarî otoritelerin var olma nedeni olarak görülmektedir. Bunun yanı
sıra, düzenlemede bağımsızlık konusunda iki önemli hususun da vurgulanması
gerekmektedir. Bunlardan ilki, uluslararası piyasalar ile bütünleşmenin
getirdiği zorunluluktur. Finansal sektörlerin önemi, karmaşıklığı ve hızlı
bütünleşmesi sonucunda düzenleyici otoriteler, uluslararası piyasalardaki
değişime ve tehlike arz eden hususlara uyum sağlama ve en iyi uluslararası
uygulamalara yönelik hızlı ve esnek kural ve düzenlemeler koyma ihtiyacı
duyabilmektedir. İkinci önemli husus ise, bağımsız idarî otoritelerin,
yaptıkları düzenlemeleri yürütme ve uygulamada kendilerini bağımsız ve tek
otorite olarak görmeleridir. Örgütlenme özerkliği çerçevesinde bağımsız idarî
otoritelere, üst norma bağlı kalmak kaydıyla düzenleyici işlemler yapma yetkisi
verilmektedir. Düzenlemelerde bağımsızlığın derecesi bakımından finansal
sektörler üç ana kategoriye ayrılabilir. Bunlar, fiyatlamayı, kârlılığı,
sisteme giriş ve çıkışları kontrol etmeyi içeren ekonomik düzenlemeler; ürün
çeşitliliğini ve denetlenen kuruluşların üretim sürecini kontrol etmeyi içeren
ihtiyatlı düzenlemeler ile bilgi yönetimine dair düzenlemelerdir. Düzenleyici
otoritelerin bu tür düzenlemeleri yapması bakımından bağımsız olması
beklenmektedir.
Denetimde bağımsızlık, düzenlemelerin
uygulanması suretiyle yaptırım gücü sağlanması ve kriz yönetiminde dinamik bir
yapı oluşturulabilmesi açısından önem arz etmektedir. Yerinde denetim, gözetim,
yaptırım uygulama, lisans iptallerini de içeren uygulamaları güçlendirmesi gibi
hususlar, bağımsız idarî otoritelerin piyasaların istikrarını sağlamak
açısından başlıca araçlarıdır.
Denetimin doğruluğunu temin etmek, malî sistemin itibarını sağlamanın en
önemli unsurudur. Uluslararası uygulamalara göre, denetim fonksiyonunun
doğruluğunu korumak ve artırmak için, denetleyici otoritelerin işlerini
yaparken yasal koruma altında olmaları, yaptırım ve müdahalelerin bir kurala
bağlanmış olması, bu otoriteler için uygun maaş ve kariyer sisteminin olması ve
yaptırımlara karşı kuruluşların mahkemeye başvurma hakkının olması
gerekmektedir. Doktrine göre denetimde bağımsızlık, bağımsız idarî
otoritelerin, izin işlemlerinde, denetim ve gözetimde, caydırıcı uygulamalarda
ve kriz yönetiminde bağımsız olmasını gerektirmektedir. Genel olarak bu
kurumların, kamuoyu, politikacılar ve sektörün müdahalesinin dışında
gerçekleştirdiği faaliyetlerinde daha etkin oldukları ifade edilmektedir.
Düzenleyici ve denetleyici kurumların etkinliği, gerekli hukukî araçların tesis
edilmesine bağlıdır. Bunun aksi bir durum, denetimi hem siyasi hem de
denetlenen kuruluşlardan gelecek müdahalelere karşı zayıf düşürebilecektir.
Kurumsal bağımsızlık, kurumların üst düzey
personelinin atanmasına ve görevden alınmasına, yönetim yapısına, kurul
üyelerinin görev ve sorumluluklarına, meslekî niteliklerine ve kurulun karar
alma süreçlerinin şeffaflığına ilişkin kuralların açık bir şekilde düzenlenmesi
suretiyle güvence altına alınmasıdır. Kurumsal bağımsızlığın üç önemli unsuru
vardır. İlki, üst düzey personel tarafından iş güvencesinin beğenilmesi, açık
kurallar olması ve işe alma ve işten çıkarmada hakkaniyetli ve duyarlı
olunmasıdır. İkincisi, otoritenin yönetiminin kurul olarak teşkil edilmesidir.
Üçüncüsü ise, karar alma sürecinin sır yükümlülüğüne uygun olarak açık ve
şeffaf olması, hem kamunun hem de sektörün düzenleyici kararları
inceleyebilmelerinin mümkün kılınmasıdır. Bu çerçevede, bu kurumların yönetim
organlarına hiçbir surette müdahale edilmemesi beklenir. Düzenleyici karar alma
süreçlerinin şeffaf ve açık olması,
mümkün olması hâlinde kararların kamuya açıklanabilmesi ve bu suretle
kamu ve sektörün incelemesine açılması, kararlara müdahale riskini
azaltabilecektir.
Malî bağımsızlık, kurumların, görevlerini
en iyi şekilde icra edebilmeleri için gerekli donanım, nitelikli personel
istihdamı ve etkin denetim hususlarında doğabilecek ihtiyaçlara en kısa sürede
cevap verebilecek ve müdahalelere maruz kalmadan bütçelerinin büyüklüğü,
kullanımı ve kaynakları konusunda bağımsız karar alabilmesini ifade etmektedir.
Malî bağımsızlığın bulunmaması, dünya uygulamasında etkin bir denetimin
sağlanmasını engelleyen bir husus olarak mütalaa edilmektedir. Uluslararası
uygulamalar bu kurumların gelirlerinin ilgili sektördeki kuruluşlardan alınan
giderlere katılma paylarından oluşması ve genel bütçeden pay almadan,
kaynaklarını etkin bir şekilde sektörel politikaların uygulanmasında
kullanmaları yönündedir. Düzenleyici kurumların malî bağımsızlığında, harcamaya
yönelik denetim mekanizmasının iyi oturtulması ve bunların kurum içi denetim ve
Sayıştay denetimi ile de pekiştirilmesi gerekir.
Maddede, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunun bu Kanun ve mevzuatla kendisine verilen düzenleme ve denetim ile
ilgili görev ve yetkilerini yukarıda belirtilen bağımsızlık unsurları
sağlanarak icra etmesi öngörülmüştür. Kurumun idarî ve malî özerkliği haiz
olduğu ve bu Kanun ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
çerçevesinde kendisine tahsis edilen kaynakları kendi bütçesinde belirlenen
esaslar çerçevesinde serbestçe kullanacağı ifade edilmek suretiyle malî
bağımsızlığı; düzenleme ve denetleme ile ilgili görev ve yetkilerini kendi
sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getireceği ifade edilmek suretiyle
de düzenleme ve denetleme bağımsızlığı vurgulanmıştır. Kanunun Kuruma ilişkin
diğer maddelerinde karar alma süreçlerinin şeffaf ve açık olmasına yönelik
hükümler ihdas edilmek suretiyle kurumsal bağımsızlık hedeflenmiştir.
Maddede düzenlenen bir başka husus,
düzenleyici ve denetleyici kurumların üniter devlet yapılarına
uyumlaştırılmasında, idarenin bütünlüğü ilkesi ile ilgili olarak karşılaşılan
"yerindelik denetimi" meselesidir. Denetlenen kuruluşların yaptığı iş
ve işlemlerin kanun, tüzük ve yönetmelik esaslarına uygun olup olmadığının
kontrolü kanunîlik denetimi olarak görülmektedir. Yapılan iş ve işlemlerde
kaynakların verimli kullanılıp kullanılmadığının, çözüme ilişkin tercihlerin
isabetli olup olmadığının tespitine yönelik denetim ise yerindelik denetimi
olarak tanımlanmaktadır.
1997 yılında yayınlanan ve gözetim
sisteminin etkin olarak işleyebilmesi için gerekli 25 temel ilkeden oluşan
Basel Temel İlkelerinin 1 inci ilkesinde, bankacılık sisteminin gözetimini
yapan otoriteler için hukuksal bir korumanın varlığı, bankacılık sisteminin
gözetimi ile ilgili yasal çerçevenin gerekli bir unsuru olarak ifade
edilmektedir. Özellikle sistemik krizlerde ve gelişmekte olan ülkelerde
bankacılık gözetim ve denetimi ile sistemin yapılanmasının yenilenmesi ciddi
sorunlar ve dirençlerle karşılaştığından otoritelerin görevlerini iyi
yapabilmeleri için bu koruma gereklidir. Bu nedenle, Kurumun kendisine
bırakılan tercih seçeneklerinden hangisini seçtiği ancak usûl hukukuna uygunluk
ile kanunun açıkça düzenlediği hükümlere uygunluk ve emredici yasa hükümleri
karşısındaki durumu açısından ele alınmalıdır. Kurumun yerine geçerek karar
verme ve tercihte bulunma sonucunu doğuracak biçimde hüküm tesis edilmemelidir.
Bu noktada, "takdir hakkının yargısal
denetimi" ile "idarî işlemin yerindelik denetimi"
arasındaki dengeyi kuracak biçimde hareket edilmesi önem kazanmaktadır.
Yerindelik denetimi, "bağımsızlık" sıfatı varlık gayesi olan Kuruma
bırakılmış olan karar verme, inisiyatif ve yetki kullanma konusundaki
tercihlerin denetim yapan kurum tarafından kullanılması anlamına gelir.
Anayasanın 125 inci maddesi ile 2577
sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasında; idarî yargı yetkisinin
idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğu ile sınırlı olduğu, idarî
mahkemelerin, yerindelik denetimi yapamayacakları, yürütme görevinin kanunlarda
gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak
idarî eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak
biçimde yargı kararı veremeyecekleri hüküm altına alınmıştır.
Kurumun karar ve işlemlerinin yerindelik
denetimine konu edilmesi, Kurumun idarî teşkilat içerisinde yer alan, vesayet
denetimine ve hiyerarşik denetime tâbi bir kurum gibi hareket etmesine yol
açarak bağımsızlığının zedelenmesine sebebiyet verebilecektir. Bu sebeple,
Kurumun görevlerini vesayet denetimi ve hiyerarşik denetime tâbi olmaksızın,
hiçbir etki veya baskıya maruz kalmadan bağımsız olarak yerine getirebilmesi
için, eylem ve işlemlerinin yerindelik denetimine tâbi tutulamayacağı hüküm
altına alınmıştır.
Madde 84.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Kanunda yer alan hüküm korunarak, yedi üyeden oluşan
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun Kurumun karar organı olduğu, Kurul
Başkanının aynı zamanda Kurumun da başkanı olduğu ifade edilmiştir.
Başkanın herhangi bir sebeple görevde
bulunmaması durumunda Kurul toplantılarının aksamaması için Başkana vekâlet
edilmesi hususu açıklığa kavuşturulmuştur.
Madde 85.- 83 üncü madde gerekçesinde
yapılan açıklamalar çerçevesinde, Kurul üyeliklerine atanacaklarda aranacak
şartlar, Kanun kapsamındaki kuruluşların kurucularının sahip olması gereken
nitelikler de dikkate alınarak bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı
Bankalar Kanununa göre daha ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Bu çerçevede,
üyelerin Bakanlar Kurulunca, yüksek öğrenim sonrası en az on yıl deneyim sahibi
veya bu maddede belirlenen öğrenim dallarında en az on yıl öğretim üyeliği
yapan kişiler arasından atanması, üyelerden en az birinin hukuk fakültesi
mezunu, birinin iktisat bölümü mezunu, birinin ise Kurumda başkan yardımcısı,
ana hizmet birimi yöneticisi veya meslek personeli olarak çalışmış olması ve
atanan üyeler arasından bir başkan bir de ikinci başkan görevlendirilmesi hüküm
altına alınmıştır.
Bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Bankalar Kanununda yer alan hüküm korunarak, Kurul üyelerinin göreve
başlamadan önce Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu huzurunda yemin etmeleri
esasının devamlılığı sağlanmıştır.
Madde 86.- Maddede, Kurul Başkan ve
üyelerinin görev süreleri belirlenerek süresi biten üyelerin yeniden
atanamayacakları öngörülmüştür. 83 üncü maddenin gerekçesinde yapılan
açıklamalar çerçevesinde, bağımsızlığın bir unsuru olarak, Kurumun üst düzey
yönetiminin görevden alınmasına ilişkin kuralların açıklığa kavuşturulması
amaçlanmıştır. Üyeliklerin sürekli veya geçici olarak boşalması hâlinde Kurulun
toplanması ve karar almasının aksamaması için gerekli önlemler alınmıştır.
Kurum faaliyetlerinde aksamalara sebebiyet vermemesi bakımından geçici iş
göremezlik nedeniyle üyeliği düşenlerin yerine bir ay içinde atama yapılacağına
ilişkin hüküm ihdas edilmiştir.
Madde 87.- Kurul üyeliği görevinin
layıkıyla yerine getirilebilmesi, görevin ifası için gerekli zamanın
ayrılmasını ve Kurul kararlarından etkilenecek taraflara eşit mesafede
olunmasını gerektirir. Bu hususlar dikkate alınmak suretiyle, Kurul üyelerinin
görevleri sırasında yapamayacakları işler belirlenmiştir.
Bankalar, finansal holding şirketleri,
finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri hakkında içerden edinilen
bilgilerin Kurul üyelerinin kişisel menfaatleri doğrultusunda
kullanılabileceğine ilişkin bir önyargının dahi Kurulun tarafsızlığına gölge
düşüreceği düşüncesiyle, üyelerin göreve atanmalarını takiben Kurumun
düzenlemek ve denetlemekle yetkili olduğu sektördeki ortaklıklarda pay sahibi
olamayacakları öngörülmüştür. Bu çerçevede, üyelerin göreve başlamadan önce
kendilerinin veya eş ve velâyeti altındaki çocuklarının sahip oldukları söz
konusu payları ve bu kuruluşların borçlanma senetlerini elden çıkarmaları esasa
bağlanmıştır. Bu esasın önemi göz önünde bulundurularak, durumlarını bu fıkra
hükümlerine uygun hâle getirmeyenlerin üyelikten çekilmiş sayılacağı ve bu
durumun ilişkili Bakana bildirileceği hüküm altına alınmıştır.
Bu maddenin dördüncü fıkrasında, Kurul Başkan
ve üyeleri ve diğer personelin, Kurumla ilgili gizlilik taşıyan bilgileri ve
ticari sırları, görevlerinden ayrılmış olsalar bile kanunen yetkili kılınan
mercilerden başkasına açıklayamayacakları, kendilerinin veya başkalarının
menfaatine kullanamayacakları hüküm altına alınmıştır.
Ayrıca, Kurul Başkan ve üyelerinin 3628
sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununa
tabi oldukları hükme bağlanmıştır.
Madde 88.- 83 üncü maddenin gerekçesinde
yapılan açıklamalar çerçevesinde, şeffaflık ve hesap verilebilirliğin
sağlanmasını teminen, bağımsızlığın bir unsuru olan karar alma süreçlerinin
şeffaflığına ilişkin kurallar, yurt içi ve yurt dışındaki benzer kurulların
çalışma usûlleri, uygulamada karşılaşılabilecek sorunlar, gizlilik ve meslekî
ilkeler göz önünde bulundurulmak suretiyle sistematik bir şekilde
belirlenmiştir.
Kurulun en az haftada bir defa olmak üzere
gerekli hallerde, en az beş üyenin hazır bulunması ile toplanacağı ve
kararların, bu Kanunda belirtilen özel nisap gerektiren hâller dışında en az
dört üyenin aynı yöndeki oyu ile alınacağı hükme bağlanmıştır.
Kurul kararlarının kesin olduğu, üyelerin
çekimser oy kullanamayacakları ve Kurul toplantılarının gizli yapılacağı hüküm
altına alınmıştır.
Kurul üyelerinin tarafsızlığının
sağlanması amacıyla belirli derecede akrabalığı bulunan kişiler ile ilgili
konularda müzakerelere ve oylamaya katılamayacakları esasa bağlanmıştır.
Kurul üyeliklerinin boş bulunması ve bu
durumun Kurulun karar almasını engellemesi halinde, Kurul üyeliklerine atama
yapılıncaya kadar, toplantı nisabını sağlayacak şekilde kıdemli başkan
yardımcılarının Kurul üyeliğine vekalet etmesi düzenlenmiştir.
Madde 89.- Kurul, bu Kanun ve diğer
mevzuatta belirtilen görevler yanında; düzenlemek ve denetlemekle görevli
olduğu sektör ile ilgili düzenlemeler yapmak, Kurumun stratejik planını
oluşturmak, bu planla uygun bütçeyi karara bağlamak, Kurumun performansını ve
mali durumunu gösteren raporları onaylamak, Kurumun üst düzey personelini
atamak, taşınmaz alımı gibi konuları karara bağlamakla görevli ve yetkili
kılınmıştır.
Madde 90.- İyi yönetimin temel
unsurlarından biri olarak görev, yetki ve sorumlulukların açık bir şekilde
düzenlenmesi gerektiğinden hareketle Başkanın bu Kanun uyarınca yerine getireceği
görevler ile yetkileri açıklığa kavuşturulmuştur. Başkan, Kurumun genel yönetim
ve temsilinden sorumlu kılınmıştır. Bu sorumluluk, Kurum çalışmalarının
yürütülmesi, denetlenmesi, değerlendirilmesi ve gerektiğinde kamuya duyurulması
görev ve yetkilerini kapsamaktadır.
Madde 91.- Başkana görevlerinde yardımcı
olmak üzere atanacak Kurum başkan yardımcılarının nitelikleri Kurul üyelerinin
taşıması gereken nitelikler ile paralellik sağlanarak düzenlenmiştir.
Ayrıca, iş akış süreçlerinin etkinliğinin
sağlanması bakımından yetki devrinin yapılabilmesinin çağdaş yönetimin bir
gereği olması sebebiyle, Başkan yardımcılarının gerektiğinde yetkilerinin bir
kısmını hukukun genel ilkeleri çerçevesinde astlarına devredebilecekleri
öngörülmüştür.
Madde 92.- Kurumun hizmet birimlerinin,
sayısı onu geçmemek üzere daire başkanlıklarından oluşan ana hizmet birimleri,
danışma ve yardımcı hizmet birimlerinden oluşacağı ve bunların Kurumun teklifi
ve Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirleneceği ifade
edilmiştir.
Ana hizmet birimi olarak Strateji
Geliştirme Daire Başkanlığının ve insan kaynakları ve eğitim, idari ve mali
işler ve benzeri faaliyetleri yürütmek üzere Destek Hizmetleri Daire
Başkanlığının kurulacağı hüküm altına alınmıştır.
Ayrıca Kurumun, düzenlemekle görevli
olduğu alanın yoğun olduğu illerde olmak ve sayısı üçü geçmemek kaydıyla
Bakanlar Kurulu kararıyla yurt içi temsilcilik açabileceği öngörülmüştür.
Madde 93.- Kuruma verilen görevleri yerine
getirecek olan personelin unvanları ve
istihdam esasları belirlenmiştir.
Bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Bankalar Kanunundan farklı olarak Kurumun her türlü personelinin
taşıması gereken nitelikler, Kurul üyelerinin taşıması gereken niteliklere
atıfta bulunmak suretiyle belirtilmiştir.
Kurum meslek personelinin yeterlilik
esasları belirlenmiş, ana hizmet birimlerinde uzmanlık gerektiren işlerde
meslek personeli çalıştırılması esasa bağlanmıştır. Ayrıca, Kurumda yönetici,
müşavir ve meslek personeli unvanlarını haiz olmayan personelin oranının toplam
kadro sayısının yüzde otuzunu geçemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Kurumda, meslek personeli sayısının yüzde
onunu geçmeyecek şekilde, sektörde en az on yıl mesleki tecrübesi olanlar ile
Kurumun faaliyet alanına ilişkin konularda doktor unvan ve derecesini alanlar
arasından yeteri kadar yerli ve yabancı uzman personelin, hizmet veya vekalet
akti hükümlerine göre çalıştırılabileceği öngörülmüştür.
Ayrıca, Kurumun meslek ve idarî personelin
yeterlik ve yarışma sınavları, nitelikleri ile çalışma usûl ve esasları ile
ilgili diğer hususların Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği
belirtilmiştir.
Madde 94.- Maddede Kurumun görev ve
yetkileri öncelikli esaslar belirtilmek suretiyle ifade edilmiştir.
Kurumun düzenleme ve denetleme
fonksiyonunun kapsamı, Ulusal Program çerçevesinde finansal kiralama, faktoring
ve finansman şirketleri ile bunların faaliyetlerini de kapsayacak şekilde
genişletilmiştir. Finansal piyasalarda istikrarın sağlanmasını teminen bu
piyasalarda yer alan aktörlerin tek bir denetim ve gözetim otoritesi tarafından
düzenlenmesi ve denetlenmesi, uluslararası uygulamalarda da kabul gören bir
yaklaşım olup, finansal piyasaların daha etkin bir şekilde işlemesini
sağlamaktadır. Öte yandan finansal kiralama, faktoring ve finansman
şirketlerinde çoğunlukla Kanun kapsamındaki kuruluşlar pay sahibi olup,
halihazırda söz konusu ortaklıklar konsolide denetime tâbi tutulmaktadır. Bu
itibarla, söz konusu kuruluşların düzenleme ve denetleme yetkisinin bir bütün
olarak kullanılmasını teminen bu yetkinin Kuruma verilmesi öngörülmüştür. Kurum
faaliyetlerini ilgili mevzuatla kendisine verilen yetkiler çerçevesinde
yürütecektir.
Kurum, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan
4389 sayılı Bankalar Kanunundan farklı olarak; bankalar ve finansal holding
şirketleri ile diğer kanunlarda ve ilgili mevzuatlarda yer alan hükümler saklı
kalmak kaydıyla finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketlerinin;
kuruluş ve faaliyetlerini, yönetim ve teşkilat yapısını, birleşme, bölünme,
hisse değişimini ve tasfiyelerini düzenlemek, uygulamak, uygulanmasını
sağlamak, uygulamayı izlemek ve denetlemek, yurt içi ve yurt dışı muadil
kurumların katıldığı uluslararası malî, iktisadî ve meslekî teşekküllere üye
olmakla görevli ve yetkili kılınmıştır.
Kaliteli düzenlemeden düzenlemenin; açık,
uygulanabilir, orantılı, hesap verilebilir, tutarlı, şeffaf, hedefe odaklanmış,
etki analizine dayanmış olması anlaşılmalıdır. Düzenleme taslaklarının
hazırlanmasında, OECD'nin Düzenleme Kalitesini Geliştirme Stratejisi ve Avrupa
Birliği Komisyonunun Düzenleme Taslaklarının Kalitesinin Geliştirilmesi Eylem
Planında öngörülen hususlar da göz önünde bulundurulur. Gerekçelerin, alınan
görüşleri, yapılan etki analizlerini, düzenleme türünün seçiliş nedenini ve
malî etkilerini içerecek şekilde hazırlanması beklenir.
Bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Kanunda yer alan hükümler esas alınarak, Kurumun yapacağı düzenlemelerde
izleyeceği yöntem belirtilmiştir.
Maddenin son fıkrasında ise, kamu kurum ve
kuruluşları Kanun ile belirlenmiş görev alanlarında Kuruma gerekli yardımı
sağlamakla yükümlü kılınmışlardır.
Madde 95.- Uygun bir rekabet ortamı
içerisinde verimli ve rasyonel çalışan bir bankacılık sistemi, toplanan
fonların en uygun fiyatlarla kullandırılmasını sağlamak suretiyle kaynakların
en verimli alanlara yönlendirilmesine imkân vermektedir. Birer güven ve itibar
müesseseleri olan bankalara karşı güvenin korunması ve sağlanması, bankaların
malî bünyelerinin sağlamlığı ve karlılık düzeyleri ile yakından bağlantılıdır.
Malî bünyedeki zafiyet sonucu oluşan zararlar nedeniyle banka özkaynaklarındaki
aşınma, bankaların malî gücü hakkında piyasalarda olumsuz intiba uyanmasına,
yabancı kaynak temininde yüksek maliyetlere maruz kalınmasına neden
olabilmektedir. Yüksek maliyetle edinilen kaynaklar kredi sistemi aracılığıyla
dolaylı olarak ekonomiye de yansımaktadır. Bankaların kârlı, verimli ve
rasyonel çalışması bankalarda toplanan fonların kredi sistemine cazip
fiyatlarla girmesi için gerekli ancak yeterli bir unsur değildir. Ayrıca,
bankaların işlem ve aracılık maliyetlerinin de azaltılmasına ihtiyaç
duyulmaktadır. İşlem ve aracılık maliyetlerinin yüksek olması fon arz ve
talebinin daha yüksek bir fiyat seviyesinde dengeye gelmesine, uluslararası
rekabet ortamında bankaların rekabet gücünün zayıf kalmasına neden olmakta ve
bu durum hem malî sektörün hem de ekonominin gelişmesinde önemli engellerden
biri olarak ortaya çıkmaktadır.
Malî sektörün gelişiminde diğer önemli bir
husus ise, finansal sistemin rekabet gücüne sahip olması, finansal piyasalara
hâkim olan düzenleme ve uygulamalara uyum sağlayacak yapıların tesisi ve
finansal sistemde etkinliğin ve şeffaflığın sağlanmasıdır. Rekabet gücüne sahip
olmayan bir finansal sistem, özellikle sermaye hareketlerinin gelişen teknoloji
ile birlikte sınır tanımaması nedeniyle, ülkeler arasında dolaşmakta olan
önemli tutardaki sermayenin başka ülkelere yönelmesine, finansal sisteminde
rekabet gücü olmayan ülkelerde ise zayıf yurt içi kaynaklar nedeniyle ülke
ekonomisinin diğer ülkelere göre yüksek maliyetlerle fon kullanmasına neden
olabilmektedir. Uluslararası yatırımcılar ellerindeki fon fazlalarını çeşitli
ülkelere aktarırken yatırım yapacakları bu ülkelerde finansal sistemin
şeffaflığına da önem vermektedir. Uluslararası yatırımcılar, yaptıkları
yatırımların geri dönebilirliği ve yatırım kararlarını alırken kullanmış
oldukları bilgilerin güvenilirliği üzerinde hassasiyetle durmakta ve finansal
sistemin işleyişi ile ilgili kuralların, sistemde yer alan kuruluşların
kurumsal yönetim ve malî bünyelerinin açık bir şekilde ortaya konulmasını
aramaktadırlar.
Malî sektörün gelişimi bakımından
uluslararası alanda yaşanan gelişimin yakından izlenmesi önem arz etmektedir.
Özellikle finans sektöründe hızlı gelişmeler yaşanmakta ve yeni ürünler ortaya
çıkmaktadır. Genellikle teknolojide yaşanan gelişmelerin getirdiği imkânlar
kullanılarak bankacılığa ilişkin faaliyet alanlarında da gelişmeler
görülmektedir. İnternet bankacılığı, elektronik fon transferi bu tür teknolojik
gelişmelerin akabinde finansal sektörde yaşanmış gelişmelerden bazılarıdır. Söz
konusu teknolojik gelişmeler sonucunda denetim tekniklerinde ve denetim
konularında da gelişmeler olmaktadır. Özellikle risk ölçümü, bilgi
teknolojileri denetimi bu konudaki başlıca örneklerdir. Malî sektörün
geliştirilmesi açısından uluslararası alanda yaşanan gelişmelerin yakından
izlenmesi önem arz etmektedir. Bu gelişmelerin yakından izlenmesinin
yollarından biri de uluslararası bankaların tecrübelerinden yararlanılması ve
bu bankaların denetim ve faaliyet alanlarının yakından takip edilmesidir.
İşbirliği ve dayanışma, gelişmiş bir malî
sektörün önemli özelliklerinden biridir. Meslek mensupları arasında
dayanışmanın sağlanması, uluslararası gelişmelerin izlenmesi ve finansal
piyasalarda bütünleşmenin sağlanması için finansal piyasalarda yer alan
kurumlar ve meslek mensupları arasında ulusal ve uluslararası düzeyde diyalog
ve işbirliğinin tesisi bir ihtiyaçtır.
Finansal piyasalara ilişkin yapılan
düzenlemelerin etkinliği, söz konusu düzenlemelerde öngörülen amaçların
gerçekleştirilebilmesine bağlıdır. Finansal piyasalardaki faaliyetlerin
karmaşıklığı, faaliyetlerin doğası gereği taşınan riskler bu piyasalarda
yapılacak düzenlemeler için hassas çalışmalar yapılmasını gerektirmektedir. Bu
nedenlerle finansal piyasalara ilişkin düzenlemelerde düzenlemenin kapsamı
dâhilinde veya etkileyeceği tüm aktörlerin ve ilgili otoritelerin görüşü
alınarak hazırlanması önemli bir gereksinimdir.
Maddede, malî sektörün geliştirilmesi
bakımından yukarıda önemi ifade olunan hususlarda stratejiler belirlenmesi
öngörülmüş ve bu stratejileri belirleme yetkisi Kuruma verilmiştir.
Madde 96.- Finansal piyasalarda güven ve
istikrarın sağlanması ve tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması,
bu amaca yönelik olarak yapılacak düzenlemeler ışığında gerçekleştirilen
gözetim ve denetimlerle sağlanabilir. Gözetim ve denetim bilgi toplama ve
toplanan bilgilerin analizine dayanır.
Kesintisiz bir gözetim, bankaların malî
yapılarında hızlı değişimlerin yaşanabildiği günümüzde, muhtemel sorunların
erken tespit edilerek gerekli önlemlerin alınmasında çok önemli bir yere
sahiptir. Gözetim, sistemde bir erken uyarı mekanizması oluşturarak
problemlerin erken teşhis edilmesini sağlarken denetimin gücünü de artırma
fonksiyonu görür. Ayrıca, gözetim yoluyla tek bir bankayı olduğu kadar,
sektörün genelini de izleme ve analiz etme imkânı sağlanır.
Bu Kanun hükümleri ile bu Kanun
kapsamındaki kuruluşlar hakkında diğer kanunlarda yer alan hükümlerin
uygulanmasının sağlanması ve bu kuruluşların her türlü işlemlerinin denetimi ve
bu Kanun kapsamındaki kuruluşların konsolide ve konsolide olmayan bazda risk
yapısı, iç kontrol ve iç denetim sistemleri ile varlıkları, alacakları, öz
kaynakları borçları, kâr ve zarar hesapları, yükümlülükleri ve taahhütleri
arasındaki ilgi ve dengelerin ve malî bünyeyi etkileyen diğer tüm unsurların ve
bu kuruluşların kurumsal yönetim ilkelerine uyum seviyesinin tespiti, tahlili
ve ölçümünün Kurum tarafından yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Kurumun bağımsız denetim kuruluşlarınca
yapılan yıllık finansal raporların yapısı, uygunluğu ve güvenilirliğini
değerlendirmesi öngörülmüştür.
Yerinde denetimin, Kurumun mesleki
personelini oluşturan bankalar yeminli murakıp ve yardımcıları, bankacılık
uzman ve yardımcıları, bilişim uzmanı ve yardımcıları, hukuk uzmanı ve
yardımcıları arasından Başkanın görevlendireceği bir denetim ekibi tarafından
yapılması öngörülmüştür. Yerinde denetim yapan Kurumun meslek personeli
Ankara'da Asliye Ticaret Mahkemesinde yemin etmekle yükümlü kılınmıştır.
Kurumun, bankalardan, bunların bağlı
ortaklıkları, nitelikli paya sahip olduğu ortaklıkları, birlikte kontrol ettiği
ortaklıkları, şubeleri ile temsilcilikleri, destek hizmeti kuruluşları ile
diğer gerçek ve tüzel kişilerden bu Kanunun hükümleri ile ilgili görecekleri
bütün bilgileri istemeye, bunların tüm defter, kayıt ve belgelerini incelemeye
yetkili olduğu, bilgi istenenlerin de istenilen bilgileri vermekle, defter,
kayıt ve belgeleri incelemeye hazır bulundurmakla yükümlü tutulduğu
düzenlenmiştir.
Kurum tarafından ihtiyaç duyulacak bilgi
ve belgelerin gizli olsa dahi görevi nedeniyle bunlara sahip kamu kurum ve
kuruluşları, Merkez Bankası ve benzeri kuruluşlar ile Risk Merkezi tarafından
geciktirilmeksizin yerinde denetim yapan meslek personeline verilmesi hükme
bağlanmıştır.
Kurum tarafından gerçekleştirilen
incelemeler sırasında talep edilmesi hâlinde, bankalar tarafından iç kontrol,
risk yönetimi ve iç denetim sistemlerinde çalışanların görevlendirilmesi dâhil,
her türlü desteğin sağlanacağı hüküm altına alınmak suretiyle bankaların
denetiminin kolaylaştırılması amaçlanmıştır.
Kurumun meslek personelinin bu Kanun
kapsamındaki vazifeleri dışında görevlendirilmelerinin, Kanunda sayılan
görevleri öncelikli olmak kaydıyla Başkan tarafından yapılması öngörülmüştür.
Başkanın uygun görmesi üzerine, bağımsız
denetim kuruluşlarının özellik arzeden konularda görevlendirilmesi hüküm altına
alınmıştır. Bağımsız denetim yapan kuruluşun denetçisi, denetim konusu ile
sınırlı olmak kaydıyla bu maddedeki yetkileri haiz kılınıp sır yükümlülüğüne
tabi tutulmuştur.
Kurumun, 1567 sayılı Türk Parasının
Kıymetini Koruma Hakkında Kanun hükümlerine aykırı hareket eden, bu Kanunun
Kurumun görev yetki ve sorumluluklarına ilişkin hükümlerinde zikredilen
kuruluşlar ve ilgilileri hakkında 1567 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesindeki
yetkiyi haiz olduğu ve kanunla kurulmuş bankaların kuruluş kanunu hükümleri ile
diğer kanunların bankalarla ilgili hükümlerinin uygulamasını denetlemeye de
yetkili bulunduğu hükme bağlanmıştır.
Bankalarda yerinde denetim yapan kişiler,
bu Kanunda belirtilen düzenlemelerin dışında diğer kanunlara aykırılıkları
tespit ettikleri takdirde bu tespitleri ilgili mercilere derhal bildirmekle
yükümlü kılınmıştır.
Denetim ve gözetime ilişkin usûl ve
esasların Kurumca düzenlenecek yönetmelikle belirleneceği hüküm altına
alınmıştır.
Madde 97.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 3 üncü maddesinin (9) numaralı
fıkrasında yer alan Kurumun bilgi ve belge isteme yetkisi yeniden
düzenlenmiştir.
Bankalar, finansal holding şirketleri,
finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri ile bunların ortakları,
bağlı ortaklıkları, nitelikli paya sahip olduğu ortaklıkları, birlikte kontrol
ettiği ortaklıkları, şubeleri ile temsilcilikleri, bağımsız denetim, değerleme
ve destek hizmeti kuruluşları, gizli dahi olsa bu Kanunun uygulanması ile
ilgili olarak her türlü bilgi ve belgeyi Kurumun talebi üzere Kuruma tevdi
etmekle yükümlü kılınmak suretiyle etkin gözetim ve denetimin sağlanması
amaçlanmıştır.
Maddenin ikinci fıkrası ile denetim ve
gözetimde sürekliliğin ve tutarlılığın sağlanması amacıyla kamu kurum ve
kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler, Devletin güvenliği ve temel dış
yararlarına karşı ağır sonuçlar doğuracak hâller ile meslek sırrı, aile
hayatının gizliliği ve savunma hakkına ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla,
özel kanunlardaki yasaklayıcı ve sınırlayıcı hükümler dikkate alınmaksızın
gizli dahi olsa Kurum tarafından bu Kanun kapsamında verilen görevler ile
sınırlı olmak üzere istenecek her türlü bilgi ve belgeyi uygun süre ve ortamda,
sürekli veya münferit olarak vermek, istenecek defter ve belgeleri ibraz etmek
ve incelemeye hazır bulundurmak, tüm bilgi işlem sistemini denetim amaçlarına
uygun olarak ilgili personele açmak, verilerin güvenliğini sağlamak ve muhafaza
etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda
bulundukları bilgilere ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket ve
benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları
okunabilir hâle getirmek için gerekli tüm sistem ve şifreleri incelenmesi için
ibraz etmek ve işletmek hususunda mükellef tutulmuşlardır.
Kurumun faaliyetlerini etkin olarak
gerçekleştirmesini teminen ilgili tarafların gereken hassasiyeti göstermesi
önem arz etmektedir. Bu amaçla, kendilerinden bilgi talep edilen kişi, kurum ve
kuruluşlar Kurumun belirleyeceği süreler içerisinde söz konusu talebe cevap
vermek ve gereken kolaylığı göstermekle mükellef kılınmıştır.
Madde 98.- Hesap verebilirlik ve şeffaflık
ilkesi çerçevesinde, Kurumun sahip olduğu bilgilerin ilgili taraflarca nasıl
paylaşılacağı belirgin hâle getirilmiştir. Avrupa Birliği ülkelerinin
bankacılık mevzuatları ile Uluslararası Para Fonunun şeffaflık ilkeleri
paralelinde, Kurumun faaliyetleri hakkında hazırlayacağı raporlar sistematik
bir şekilde belirtilmiş ve Kurumun kamuya açıklayacağı hususlar düzenlenmiştir.
4743 sayılı Kanunun 7 nci maddesi ile
düzenleyici ve denetleyici kurumlar, faaliyetlerine ilişkin olarak yılda bir
defa Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunu bilgilendirmekle
yükümlü kılınmışlardır. Bu çerçevede maddenin birinci fıkrasında, Kurumun faaliyetleri hakkındaki yıllık raporun,
raporun ait olduğu dönemi izleyen yılın Mayıs ayı sonuna kadar Bakanlar
Kuruluna sunulması ve kesin hesaplar ile birlikte kamuya açıklanması ile
Kurumun, faaliyetleri ile ilgili olarak yılda bir defa Türkiye Büyük Millet
Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonuna bilgi vermesi hüküm altına alınmıştır.
Maddenin ikinci fıkrası ile ekonomik kamu
düzeninin sağlanmasında, bankaların gözetim ve denetiminden sorumlu olan
Kurumun, bu görevini yerine getirirken bir nevi ekonomik kolluk yetkilerini
kullanıp, geleceğe yönelik olarak oluşturduğu stratejilerine ve bu
stratejilerin uygulanmasına ilişkin olarak Bakanlar Kuruluna altı ayda bir
bilgi vermesi öngörülmüştür.
Maddenin üçüncü fıkrası ile Kurumun,
sektörde yaşanan gelişmelere ve bankalar, finansal holding şirketleri, finansal
kiralama, faktoring ile finansman şirketlerinin performanslarına ilişkin olarak
toplulaştırılmış bazda üç aylık süreli kapsamlı bir rapor yayımlaması
öngörülmüştür. Ayrıca, Kurumun şeffaflık ilkesi uyarınca risk yönetim
politikalarını kamuya açıklaması hüküm altına alınmak suretiyle, kamuoyunun
Kurumun denetimine tâbi kuruluşların işleyişi hakkında bilinçlenmesi
sağlanırken piyasanın istikrarını da artırması amaçlanmıştır.
Finansal piyasalarda şeffaflık ilkesinin
tam olarak yerleşmesi ve piyasalarda faaliyet gösteren aktörlerin gelişmeler
karşısında gecikmeksizin ve tam olarak bilgilenmelerinin sağlanmasını, bilgi
eksikliği ve gecikmesinden kaynaklanan maliyetlerin asgarîye indirilmesini
teminen Kurul tarafından yapılan düzenlemelerin, değişiklikleri de içerecek
şekilde sürekli olarak güncellenmek suretiyle Kurumun internet sayfasında
yayımlanması öngörülmüştür.
Maddenin son fıkrası ile bilgi akışının
sağlanmasında önemli bir işlevi olan süreli raporların biçim ve içerikleri ile
usûl ve esaslarının Kurul tarafından belirleneceği düzenlenmiştir.
Madde 99.- Finans sektörünün düzenli bir
şekilde işleyişi, denetimi ve piyasa riskinin yönetimi, hukuk kurallarına
uyumun yanı sıra, ilgili kuruluşlar ile yabancı ülke otoriteleri arasında yakın
ve sürekli işbirliğini gerektirir. Bu çerçevede, bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 3 üncü maddesinin (9) ve (10)
numaralı fıkraları hükümleri esas alınarak, Kurumun kamu kurum ve kuruluşları
ve yabancı ülke yetkili mercileri ile işbirliği yapmasına ilişkin hususlar, Avrupa
Birliği düzenlemeleri ile uluslararası uygulamalar da gözetilerek hükme
bağlanmıştır.
Para, kredi ve bankacılık politikaları
sektör üzerinde önemli etkilere sahiptir. Sektörün bu politikalara uyum
sağlayıp sağlayamayacağı, sektörde yer alan kuruluşların finansal durumları ile
yakından ilgilidir. Bu nedenle, söz konusu politikaların belirlenmesinde veya
yürütülmesinde Kurum, Hazine Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve Merkez Bankasının karşılıklı
mütalaa ve bilgi alışverişinde bulunacakları öngörülmüştür.
Kurum, Fon ve Merkez Bankası tarafından
görevleri çerçevesinde edinilen bilgiler her bir merci bünyesinde
tutulmaktadır. Bu bilgilere başka bir merciin görevlerini yerine getirmek
amacıyla ihtiyaç duyması hâlinde, aynı konuda bankalara ve finansal holding
şirketlerine ikinci bir raporlama yükü getirilmemesi amacıyla söz konusu
bilgilerin paylaşılması önem arz etmektedir. Bu nedenle anılan mercilerin veri
tabanlarında yer alan, üzerinde müşterek olarak uzlaştıkları bilgileri, Kanunda
belirtilen görevleri yerine getirmek ve denetim ile gözetimde uyumun ve
yeknesaklığın sağlanması amacıyla, gizlilik hükümleri çerçevesinde paylaşmaları
maddenin ikinci fıkrası ile hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, bankaların etkin denetimi
bunların yurt dışında bulunan şube ve ortaklıklarının da denetlenmesini
gerektirmektedir. Ancak, bunların yurt dışında bulunmaları nedeniyle denetimin
yapılması ilgili ülke yetkili mercilerinin iznine bağlıdır. Ayrıca bu
mercilerin bankalar hakkında denetim veya başka bir surette edindiği bilgiler
bankaların faaliyetlerinin emin ve güvenilir bir şekilde sürdürülmesi için
yapılacak değerlendirmelerde önem arz edebilmektedir. Etkin bir denetimin
sağlanması bakımından, yabancı ülke kanunlarına göre denetime yetkili muadil
mercilerin, kendi ülkelerindeki finansal piyasalarda faaliyet gösteren
kuruluşların Türkiye'deki bu Kanun kapsamındaki şube veya ortaklıklarında
denetim yapma ve bilgi taleplerinin yerine getirilmesi ile bankaların yurt
dışındaki şube veya ortaklıklarından konsolidasyon kapsamında istenen
bilgilerin yerine getirilmesi, karşılıklılık ilkesi çerçevesinde Kurulun iznine
tâbi kılınmıştır.
Finansal piyasalarda yaşanan küreselleşme,
teknolojide ve yeni finansal araçlardaki gelişmeler, finansal piyasalarda hızlı
bir gelişimi beraberinde getirmektedir. Düzenleme ve denetim ihtiyaçlarını
zamanında belirlemek, uluslararası alanda denetim ve gözetim sistemlerinde
yaşanan gelişmeleri takip edebilmek ve yabancı muadil kuruluşların deneyimlerinden
yararlanmak, Kurumun görevlerini en iyi şekilde icra edebilmesi için gerekli
çalışmalardır. Bu çalışmaların icrası maksadıyla Kurumun, politikaların ve
düzenlemelerin uyumlaştırılmasına yönelik olarak, gerekli olduğu hâllerde
yabancı ülkelerde denetim yapma ve eğitim ile personel değişimi imkânı sağlamak
üzere, yabancı ülkelerin denetime yetkili mercileri ile yapacağı ikili
anlaşmalar çerçevesinde veya başka yollarla, finansal kuruluşlarla ve finansal
piyasalarla ilgili her türlü işbirliği ve bilgi alışverişinde bulunabileceği
hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, Kuruma, yurt dışında şube
veya ortaklığı bulunan bir bankanın faaliyet izninin kaldırılması hâlinde, bu
bankanın durumu hakkında ilgili ülkenin muadil otoritesine, denetimin ulusal ve
uluslararası alanda kesintisiz olarak yerine getirilmesini teminen
gecikmeksizin bilgi verme yükümlülüğü getirilmiştir.
Yurt içi ve yurt dışı yetkili mercilerle
denetime, bilgi paylaşımına ve diğer hususlara dair yapılacak işbirliğine
ilişkin usûl ve esasların Kurulca belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
Madde 100.- Maddenin ilk fıkrası ile
finansal piyasaların bir bütün olduğu gerçeğinden hareketle Avrupa Birliği
düzenlemeleri ve uluslararası uygulamalar da dikkate alınarak Finansal Sektör
Komisyonu oluşturulması öngörülmüştür.
Finansal Sektör Komisyonu, finansal
piyasalardaki güven ve istikrarın teminine yönelik olarak politika önerilerinde
bulunmak, finans sektörünün geleceğini ilgilendiren konulara ilişkin görüş
bildirmek, bilgi alışverişinde bulunmak, kurumlar arası işbirliği ve
koordinasyonu sağlamak, ortak politika önerilerinde bulunmak üzere, Kurumun
yanı sıra, ekonomik kamu düzeninin sağlanmasında bu alanda düzenleme ve denetim
yetkisi bulunan Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası, Sermaye
Piyasası Kurulu, Fon, Rekabet Kurulu ile menkul kıymetler borsaları ve kuruluş
birlikleri temsilcilerinden oluşmaktadır.
Madde ile kurumlar arasında işbirliği ve
bilgi paylaşımını öngören bir yapı oluşturulmuş ve Komisyonun çalışma usûl ve
esaslarının üye kurumların görüşleri alınmak suretiyle Kurul tarafından
belirleneceği, Komisyonun en az altı ayda bir toplanacağı ve toplantı sonuçları
hakkında Bakanlar Kuruluna bilgi sunulacağı hükme bağlanmıştır.
Madde 101.- Bankacılık sisteminin genel
durumu, kredi kuruluşlarının denetimleri sonucunda alınacak önlemler, sigorta
primi ve sigortalı mevduat ve katılım fonlarına ilişkin bilgiler ile Fonun
görev alanına giren konularda işlem tesis edilmesinin gerekli olduğu hâllerde
Kurum ile Fon arasında azamî düzeyde işbirliğinin sağlanması amacıyla, bir
Eşgüdüm Komitesinin kurulması öngörülmüştür. Komitenin, Başkan ve Kurum Başkan
yardımcıları ile Fon Başkanı ve Fon Başkan yardımcılarından teşekkül edeceği
ifade edilmiştir. Komitenin en az üç ayda bir olmak üzere sektörde yaşanan
gelişmeler doğrultusunda tarafların uygun göreceği sıklıkla toplanması ve
tarafların bilgi paylaşımında gerekli duyarlılığı göstermeleri esasa
bağlanmıştır. Ayrıca, Kurum ile Fon arasında, iki kurumu ilgilendiren konularda
ve bilgi paylaşımında izlenecek usûl ve esasların ayrıntılı olarak belirlendiği
bir mutabakat zaptının imzalanması şart koşulmuştur.
Madde 102.- Kurum gelirlerinin giderlerini
karşılaşmasının esas olduğu ve
bütçesinin 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu çerçevesinde
düzenleneceği öngörülmüştür. Mali yıl sonunda oluşan gelir fazlalarının Mart
ayı içinde genel bütçeye aktarılacağı ve gerekli durumlarda genel bütçeden
Kuruma kaynak aktarımında bulunabileceği hüküm altına alınmıştır.
Kurum giderlerinin, bir önceki yıl sonu
bilanço toplamlarına göre bu Kanunun bankalar, finansal holding şirketleri,
finansal kiralama, factoring ve finansman şirketlerince bütçenin yürürlüğe
girmesinden önce Kuruma yapılacak ödemelerle karşılanacağı, giderlere katılma
payı olarak tahsil olunacak tutarların, söz konusu kuruluşların bilanço
toplamlarının onbinde üçünü geçemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Kurumun iç ve dış denetimi 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve 832 sayılı Sayıştay Kanunu çerçevesinde
yapılacaktır. Kurumun faaliyetlerine ilişkin olarak her yılın Mart ayı sonuna
kadar bir önceki yıla ait kararları, yaptığı ikincil düzenlemeler ile bunların
ekonomik ve sosyal etkilerini analiz eden bir faaliyet raporu hazırlanması
öngörülmüştür.
Kurumun yıllık faaliyet raporu, mali
tabloları ve bütçe kesin hesabının Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacağı ve
kesin hesabın bir örneğinin de Maliye Bakanlığına gönderileceği hüküm altına
alınmıştır.
Madde 103.- Özlük haklarının, personelin
stresli ortamlarda dahi çalışmasını motive edecek, uluslararası piyasalarda
yaşanan gelişmeleri takip edebilecek, asgarî olarak sektördeki önemli görevleri
ifa eden personel düzeyinde bilgiye sahip kişilerden oluşmasını sağlayacak
nitelikte olması denetim ve gözetimin etkinliği açısından bir zarurettir. Kurum
faaliyet alanlarında alınacak kararlarda yapılabilecek bir hatanın sonucunda
doğabilecek kamu zararının boyutları dikkate alındığında personel kalitesinden
taviz verilmesi imkân dâhilinde bulunmamaktadır. Sektörde aranan nitelikleri
haiz personelin, herhangi bir nedenle görevden ayrılması hâlinde yeni
personelin yetiştirilmesi mesleğin mahiyet ve niteliği gereği uzun zaman
almaktadır.
Madde, ülkenin geleceğini doğrudan
ilgilendiren ve dinamik bir yapı arzeden finansal sektöre ilişkin son derece
kapsamlı ve teknik konularda görev yapan ve sorumluluk üstlenen Kurul Başkanı
ve üyeleri ile Kurum personelinin haiz olduğu nitelikleri, yetki görev ve
sorumlulukları dikkate alınarak sistematik bir şekilde düzenlenmiştir.
Bu çerçevede, Kurul Başkanına Başbakanlık
Müsteşarı için belirlenen her türlü ödemeler dahil mali ve sosyal haklar
tutarında aylık ücret ödeneceği ve Başbakanlık Müsteşarına ödenenlerden, vergi
ve diğer yasal kesintilere tabi olmayanların bu Kanuna göre de vergi ve diğer
kesintilere tabi olmayacağı, Kurul üyelerine, Kurul Başkanına yapılan
ödemelerin yüzde doksanbeşi oranında aynı esas ve usullere göre ödemenin
yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Ülkelerin muadil otoritelerinde görev
yapan personele ilişkin özlük hakları ve ücret rejimi genel kamu personeli
özlük hakları ve ücret rejiminden ayrı tutularak yetişmiş eleman kaybının
asgarî ölçülerde tutulması prensip edinilmiştir. İhtiyaç duyulan yetkin
elemanın temini ve hizmete devamının sağlanması bakımından kadro karşılığı sözleşmeli olarak istihdam
edilmesi öngörülen Kurum personelinin ücretleri ile diğer malî ve sosyal
haklarının ücret tavanını geçmemek
üzere Kurul tarafından belirleneceği
öngörülmüştür. Maddenin diğer fıkralarında, Kurul üyeleri ile Kurum personelinin
sosyal güvenliğine ilişkin esaslar hüküm altına alınmıştır.
Madde 104.- Madde, bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununda yer alan esaslar benimsenerek
sistematik bir şekilde düzenlenmiştir.
Kurul Başkan ve üyeliklerine atananların
Kurulda tam mesai ile çalışmalarını teminen eski görevleri ile ilişkilerinin
kesileceği, ancak memuriyete giriş şartlarını kaybetmemeleri kaydıyla kamu
görevlisi iken üyeliğe atananların Kuruldaki görevlerinin sona ermesinden sonra
veya görevden ayrılma isteğinde bulunmaları durumunda otuz gün içinde eski
kurumlarına başvurmaları halinde atamaya yetkili makam tarafından
mükteseplerine uygun bir kadroya atanmaları ve söz konusu kadroya atanıncaya
kadar almakta oldukları her türlü
ödemenin taraflarına yapılması öngörülmüştür. Bir kamu kurumunda
çalışmayanlardan Kurul üyeliğine seçilip görevi sona erenlere herhangi bir
görev veya işe başlayıncaya kadar almakta oldukları ödemelerin Kurum tarafından
verilmeye devam edilmesi, bu fıkrada belirtilen nedenlerle üyeliği sona
erenlere Kurum tarafından yapılacak ödemelerin üç ayı geçemeyeceği hüküm altına
alınmıştır.
Madde 105.- Bu madde ile Kurul Başkan ve üyeleri ile Kurum
personelinin, kamu hizmeti ifa etmeleri sebebiyle görevleri esnasında veya
görevleri nedeniyle işledikleri ve kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından
Devlet memuru sayıldıkları belirtilerek, görevleri ile ilgili soruşturmalara
ilişkin usûl ve esaslar düzenlenmiştir.
Bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Kanundan farklı olarak, Kurul üyeleri ve Kurum personelinin görevlerini
yerine getirmelerinde herhangi bir baskıya maruz kalmalarını engellemek
amacıyla, bu kişilerin haklarında soruşturma izni verilmesi, söz konusu
kişilerin kendilerine veya üçüncü kişilere çıkar sağlamak veya zarar vermek
kastıyla hareket ederek kendilerine veya üçüncü kişilere çıkar sağlamış
olmaları hususunda açık ve yeterli emarelerin olması şartına bağlanmıştır.
Ayrıca, Kurul üyeleri ve Kurum personeli
aleyhine görevleri ile ilgili olarak açılan ceza ve hukuk davalarında ilgili
üye veya personelin talebi hâlinde avukat görevlendirilmesi uygun görülmüştür.
Açılan hukuk davalarında yargılama
sonucunda Kurum aleyhine karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi nedeniyle
Kurumun ödeme yapması hâlinde, Kurumun bu meblağı ilgili personelin kusurlu
olduğuna ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi kaydıyla ilgililerden talep
edeceği esasa bağlanmıştır.
Madde 106.- Bu madde ile bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununda olduğu gibi Kurul kararlarına
karşı açılacak idarî davaların ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda
görüleceği hükme bağlanarak, konuya ilişkin süreç uygulamada karşılaşılan
sorunlar dikkate alınarak yeniden düzenlenmiştir. Bu çerçevede, Kurul
kararlarına karşı açılacak idarî davalarda yürütmenin durdurulması talepleri
hakkında verilecek kararlara ilişkin itirazların Kurumun savunması alınmadan
sonuçlandırılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Ayrıca, ilişkili Bakanlığın,
Kurulun düzenleyici nitelikteki kararlarına karşı iptal davası açabileceği
hükme bağlanmıştır.
Madde 107.- Bir bankanın ve yabancı banka
şubesinin faaliyet izninin kaldırılması halinde yönetim ve denetiminin Fona
intikal edeceği hükme bağlanmış; akabinde, tasfiye sürecinde, iznin
kaldırılmasına ilişkin Kurul kararının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihten
itibaren, banka ve yabancı banka şubesi hakkındaki ihtiyatî tedbir dahil her
türlü icra ve iflâs takibatının duracağı ve yeni icra ve iflâs takibi
yapılamayacağı, banka hakkında Fon haricinde üçüncü kişiler tarafından açılmış
tüm dava, icra ve iflâs takiplerinin mahkeme, icra ve iflâs dairesi tarafından
derhal Fona bildirileceği hükme bağlanmıştır.
Fonun, yönetim ve denetimi kendisine
intikal eden bankadaki ve yabancı banka şubesindeki sigortalı mevduatı doğrudan
veya ilan edeceği başka bir banka aracılığı ile ödeyerek, mevduat sahipleri
yerine bankanın doğrudan doğruya iflasını istemesi, iflas kararı alınması
halinde tüm imtiyazlı alacaklılardan önce gelmek üzere imtiyazlı alacaklı
sıfatını kazanması ve iflas dairesi, alacaklılar toplantısı ve iflas idaresi
görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı anılan Kanun hükümleri çerçevesinde
tasfiye etmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda Fona tanınan yetki ve imtiyazlar ile
Fonun alacağının hak kaybına sebebiyet vermeden tahsili amaçlanmıştır.
Faaliyet izni iptal edilen bir banka ve
yabancı banka şubesinin iflâs talebinin seri muhakeme usulü hükümleri
uygulanarak en geç altı ay içerisinde karara bağlanması, iflas kararı
verilmeyen hallerde ise banka ve yabancı
banka şubesinin iradi tasfiyesinin başlatılması ve Fon alacağının hak kaybına
sebebiyet verilmeden tahsili hususunda Fona yetkiler tanınmış, tasfiyeye
ilişkin yetkilerin yönetmelik ile düzenlenerek uygulanması, böylelikle faaliyet
izni kaldırılan banka ve yabancı banka şubesindeki çözümleme süreçlerinin hızlı
ve etkin bir şekilde sonuçlandırılması amaçlanmıştır.
Madde 108.- Bu hüküm ile Fona;
ortaklarının temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi kendisine
devredilen bankalarla ilgili yetkilerini maliyet etkinliğini sağlama ve mali
sistemin güven ve istikrarını koruma ilkeleri doğrultusunda kullanması, banka
faaliyetini geçici süre durdurması ve/veya devir tarihi itibarıyla düzenlenecek
bilançosunu esas almak suretiyle mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması,
devri, birleştirilmesi ve satışı amacıyla maddede sayılan yetkilerini
kullanması imkânı sağlanmıştır. Fonun bu yetkilerini kullanması sonucunda,
devralınan zararlara istinaden yapılacak ödemelerin karşılığını temsil eden
hisselerin, üzerindeki her türlü hak ve takyidattan âri olarak Fona intikal
edeceği hükme bağlanmıştır. Fon, sahip olduğu aktifleri ve hisse senetlerini
iskonto uygulayarak veya sair suretlerle üçüncü kişilere satmaya ve kendisine
intikal eden hisselerin üçüncü kişilere devredilmesine yönelik olarak gerekli
göreceği her türlü tedbiri almaya yetkili kılınmıştır.
Ortaklarının temettü hariç ortaklık
hakları ile yönetim ve denetimi Fona devredilen bankaların, mali bünyelerinin
güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi ve satışına
ilişkin işlemlerin dokuz ay içerisinde tamamlanması, bu sürenin işlemlerin
tamamlanmasına yetmemesi halinde Fon Kurulu kararı ile üç ayı geçmemek üzere
uzatılması ve her halükarda Fona devredilen bankanın oniki aylık süre içerisinde bankanın başka bir banka ile devir,
birleştirilme ve satış işlemlerinin tamamlanması, aksi halde oniki aylık süre
içerisinde sisteme geri döndürülememiş bankanın Kurul kararı ile faaliyet
izninin kaldırılarak hakkında iflas ve tasfiye süreçlerinin başlatılması
hususunda Fon yetkili kılınmıştır.
Madde 109.- Bir bankanın kaynakları ve
varlıklarının bankanın hakim ortakları veya yöneticileri tarafından istismar
edilmesi halinde, uygulanacak tedbirlere bu maddede yer verilmiştir. Banka
kaynakları ve varlıklarının doğrudan ve dolanlı olarak kullanılma usulleri
belirtilerek kullanılan kaynaklar ve maruz kalınan zarar kapsamında iade ve
tazmine konu edilecek tutarların belirlenmesi, şahsi sorumluluğa ilişkin
hükümleri saklı kalmak kaydıyla doğrudan veya dolaylı veya dolanlı bir şekilde
kullanılan kaynakları ve bu suretle uğranılan zararları Fon tarafından
verilecek süre içerisinde iade ve tazmin etme mükellefiyeti getirilmiş, maddede
belirtilen şartların mevcudiyeti halinde, bu zarar veya kullanılan kaynakların
miktarına bakılmaksızın, bunlara ait hisselerin başkaca bir işleme gerek
kalmaksızın Fona intikal etmesine imkân sağlanmıştır. İade veya tazmin
mükellefiyetinin yerine getirilmesi veya Fonun uygun göreceği biçimde
teminatlandırılması halinde dahi banka hakkında ilave tedbirler alınması ve
uygulanmasında Fona ve Kurula yetkiler verilmiştir.
Madde 110.- Fon, faaliyet izni kaldırılan
veya Fona devredilen bankalardaki mevduat ve katılım fonu sahipleri ile diğer alacaklıların haklarını
korumaya yönelik olarak gerekli göreceği her türlü tedbirleri alması
kapsamında; hâkim ortaklarından ve tüzel kişi ortaklarının sermayesinin yüzde
onundan fazlasına sahip gerçek kişi hissedarlarından ve yöneticilerinden,
kendilerine, eşlerine, altsoy ve üstsoyuna, kan ve kayın hısımlarına,
evlatlıklarına ve kendilerini evlat edinenlere ait taşınmaz mal ve
iştiraklerini, haczi caiz olan taşınır mal, hak ve alacaklarını ve menkul
kıymetlerini ve her türlü kazanç ve gelirleri ile yaşayış tarzına göre geçim
kaynaklarını ve ayrıca bildirimden önceki iki yıl içinde ivazlı veya ivazsız
olarak iktisap ettikleri veya devrettikleri taşınmaz mal, haczi caiz taşınır
mal, hak, alacak ve menkul kıymetlerini gösterir birer mal beyannamesi
vermelerini istemeye ve malvarlıkları üzerine teminat aranmaksızın ihtiyati
tedbir, ihtiyati haciz kararları ile ilgililerin yurt dışına çıkmasını
yasaklama dahil, alacaklıların menfaati için zorunlu olan her türlü muhafaza
tedbirinin alınmasını ilgili mahkemeden istemeye yetkili kılınmıştır.
Faaliyet izni kaldırılan veya Fona
devredilen bankaların Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın ana
sözleşmelerinde yer alan düzenlemelerin genel kurul yapılmaksızın
değiştirilmesinde ve tescil ettirilmesinde Fona yetki verilmiş, bankanın
faaliyet izninin kaldırıldığı veya Fona
devredildiği tarihten sonra bankaya borçlu olanların banka alacaklılarından temlik yoluyla alacak
edinmeleri, takas ve mahsup talebinde bulunmalarına kısıtlamalar getirilmiş,
böylelikle bu bankalar hakkında etkin ve süratli bir biçimde çözümleme
faaliyetlerinin başlaması ve kesintiye uğratılmadan devam ettirilmesi
amaçlanmıştır.
Madde 111.- Bu Kanun hükümleri kapsamında
bir bankanın iflâs ve/veya tasfiyesinde tesis edilecek işlemlerin uygulanması
amacıyla, muhtemel gereksinimler dikkate alınarak Kurumdan alınacak geçici
süreli izinle Fon tarafından banka kurulması, bu süre içerisinde iflas veya
tasfiye işlemlerinin tamamlanamaması halinde izin süresinin uzatılarak iflas ve
tasfiye işlemlerinin tamamlanması sağlanmış, bu bankaya Kanun ile Fona verilen
görevlerin ifasında bazı istisna ve muafiyetler tanınmıştır.
Madde 112.- Fon, yaptıkları işlemler
nedeniyle banka hakkında Kanunun 72 nci maddesi hükümlerinin uygulanmasına
neden oldukları tespit edilen yöneticiler ve denetçilerinin, yönetici ve denetçilerin karar ve
işlemlerinin bankanın hâkim ortaklarına menfaat temini amacıyla yapılması
halinde de bu ortakların şahsen iflaslarını
isteme ve iflaslarına karar verilmesi halinde iflas tasfiyesi ile yetkilendirilmiştir.
Madde 113.- Kanun kapsamında Fona verilen
yetki ve görevler madde metninde ayrıntılı olarak belirtilmiş, Fonun kamu tüzel
kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip bir Kurum olduğu, hiçbir organ,
makam, merci veya kişinin Fon Kurulunun kararlarını etkilemek amacıyla emir ve
talimat veremeyeceği, Fonun yerindelik denetimine tabi tutulamayacağı ve bir
takım mevzuat hükümlerine tabi olmayacağı düzenlemesi getirilmiştir. Fonun
malları haciz ve rehine karşı korunmuş, personel istihdamında serbestlik
tanınarak görev ve yetkilerini etkin bir
şekilde yerine getirmesi amaçlanmıştır.
Madde 114.- Fonun karar organı olan Fon
Kurulunun biri başkan, biri ikinci başkan olmak üzere yedi üyeden oluşacağı ve
Fon Kurulu Başkanının Fonun da başkanı olduğu hükme bağlanmış ve Başkana
vekaletin hangi hallerde ve kim tarafından üstleneceği düzenlenmiştir.
Madde 115.- Fon Kurulu üyelerinin
taşımaları gereken şartlarla birlikte Bakanlar Kurulu tarafından atanmaları
için sahip olmaları gereken diğer hususlar belirlenmiştir. Ayrıca Kurul üyelerinin; göreve başlamadan
önce, görevlerini dikkat, dürüstlük ve tarafsızlık ile yerine getirecekleri
konusunda, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu huzurunda yemin etmelerine ilişkin
düzenleme getirilmiştir.
Madde 116.- Fon Kurulu Başkan ve
üyelerinin görev süreleri en yüksek verimin sağlanması için altı yıl olarak
belirlenmiş ve süreleri biten başkan ve üyelerin yeniden atanamayacakları,
boşalan üyeliklere atananlardan iki yıl veya daha az süreyle görev yapanların
bir defalığına tekrar atanabileceği öngörülerek Kurulun işlerinin düzenli bir
şekilde yapılabilmesi ve kurumsal hafızanın devamının sağlanması amaçlanmıştır.
Fon Kurulu Başkan ve üyelerinin görev süreleri dolmadan herhangi bir nedenle
görevlerine son verilemeyeceğine ilişkin kurallar ve istisnai haller
düzenlenmiştir.
Madde 117.- Fon Kurulu üyelerinin
görevlerini tam bir tarafsızlık ve dürüstlükle yapmalarını sağlamak amacıyla,
Kurul üyeliği dışında yapamayacakları bazı faaliyetler ile diğer yasaklar
tadadi olarak bu maddede sayılmaktadır. Ayrıca mal beyanına ilişkin olarak
Kurul üyelerine özel bir düzenleme getirilmektedir.
Madde 118.- Bu maddede Fon Kurulunun
toplanma şekli, karar alma usulü, kararların tekemmülü, tebliği ve Resmî
Gazetede yayımlanması gibi hususlar düzenlenmektedir. Fonun karar organı olan
Kurul üyelerinin Fon faaliyetleri hakkında Başkan tarafından bilgilendirilmesi
de öngörülmek suretiyle Kurul kararlarının alınmasından önce yeterli bilgiyle
donatılması sağlanmaktadır.
Bu maddeye göre, gündemi belirleme yetkisi
Başkana verilmiş olmakla birlikte bu yetki mutlak değildir. Toplantıdan önce
bir üyenin önerisi üzerine Kurulun kabul etmesi şartıyla gündeme yeni madde
ilave edilmesi mümkün hale gelmiştir.
Ayrıca, toplantı ve karar nisapları
düzenlenmiş bulunmaktadır. Tutanakların imzalanmaması, toplantılara iştirak
edilmemesi, kararların imzalanmaması veya karşı oy gerekçelerinin yazılmaması
gibi durumlarda neler yapılacağı belirlenmiş, uygun süreler öngörülmüştür.
Fon Kurulu üyeliklerinin boş bulunması ve
bu durumun Kurulun karar almasını engellemesi halinde, Kurul üyeliklerine atama
yapılıncaya kadar, toplantı nisabını sağlayacak şekilde kıdemli başkan
yardımcılarının Kurul üyeliğine vekalet etmesi düzenlenmiştir.
Fon Kurulunun düzenleyici mahiyetteki
kararlarının Resmî Gazetede yayımlanması, diğer kararlarının ise bültenler, web
sayfası ve benzer vasıtalarla kamuoyuna duyurulması öngörülmüş, ancak
yayımlanması ülke ekonomisi ve kamu düzeni açısından sakıncalı nitelikteki
kararların yayımlanıp yayımlanmaması hususunda Fon Kuruluna takdir yetkisi
tanınmıştır.
Kurul kararlarının uygulanması konusunda
idare hukukunun genel prensibi korunmuştur. Bir başka ifade ile, Kurul
kararları usulüne uygun olarak tebliğ edildikleri andan itibaren
uygulanabilecek ve para cezaları tahsil edilebilecektir. Aleyhine karar verilen
taraflar yargıya gidip yürütmeyi durdurma kararı alıncaya kadar karar
uygulanacaktır. Yürütmeyi durdurma kararı verilmesi halinde ise genel
uygulamadan farklı olarak özel bir düzenleme getirilmiştir. Buna göre,
mahkemenin iptal istemini nihaî olarak reddetmesi halinde para cezalarına,
işlemin ilgiliye tebliğinden itibaren kanunî faiz uygulanacaktır.
Fon Kurulu üyeleri ile Fon personelinin
uyacakları meslekî ilkeler ile Fon Kurulunun çalışma usul ve esaslarına ilişkin
diğer hususların yönetmelikle düzenlenmesi hüküm altına alınmıştır.
Madde 119.- Bu hüküm ile Fon Kurulunun
yetkileri daha çok Kurumun genel stratejisini belirleme ve genel idarî
nitelikteki işlerde ise sadece ana ilkeleri belirleme düzeyinde sayılmıştır.
Böylelikle uygulamada ortaya çıkan bazı sorunların önlenmesi hedeflenmiştir.
Madde 120.- Başkanın sorumlulukları
belirlenerek, bu sorumluluğun sınırları tespit edilmiş, icraya ilişkin görev ve
yetkileri düzenlenmiştir. Başkanın Kurula ilişkin görevlerinin, Fon Kurulunun
kararlarını uygulamak ve Kurumu
yönetmek olduğu ve başkana, yokluğunda ikinci başkanın vekâlet edeceği hükme
bağlanmıştır.
Madde 121.- Bu madde ile, başkana kurumun
yönetiminde ve gerekli koordinasyonun sağlanmasında yardımcı olmak üzere iki
başkan yardımcısı atanacağı hükme bağlanmaktadır.
Madde 122.- Hizmet birimlerinin
düzenlendiği bu madde ile, Kurumun daire başkanlığı şeklinde teşkilâtlanmış
anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimlerinden oluşacağı hüküm altına
alınmaktadır. Fonda performansın düşmesinin önüne geçebilmek ve verimlilik
artışını sağlamak için de daire başkanlıklarının sayısı on ile
sınırlanmaktadır. Birimlerin görev ve sorumluluklarının Fonun görevlerine uygun olarak Bakanlar
Kurulu kararı ile yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirleneceği de hüküm
altına alınmaktadır.
Madde 123.- Fona verilen görev ve
hizmetlerin avukatlar, denetçi ve
denetçi yardımcıları, uzman ve uzman yardımcılarından oluşan meslek personeli
ile idari personel eliyle yürütülmesi hükme bağlanmış ve bu personelin
taşıyacağı nitelikler düzenlenmiştir. Diğer taraftan, Fonun meslek ve idari
personelinin yeterlik ve yarışma sınavları, nitelikleri ve çalışma usul ve
esasları ile ilgili diğer hususların Fon tarafından çıkarılacak bir
yönetmelikle belirlenmesine ilişkin düzenleme getirilmiş olup bu düzenleme ile
Fonun daha etkin ve verimli çalışması amaçlanmıştır.
Madde 124.- Fonun, bu Kanun ve ilgili
diğer mevzuatla verilenler dışındaki görev ve yetkileri, sigorta kapsamındaki
mevduat ve katılım fonu üzerinden prim hesaplanması ve tahsilinin
denetlenmesine ilişkin yetkileri, Fonun faaliyetlerinde gözeteceği ilke ve
stratejiler, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının Fona yardım yükümlülükleri bu madde ile düzenlenmiş,
böylelikle Fonun daha etkin ve verimli çalışması amaçlanmıştır.
Madde 125.- Kamu kurum ve kuruluşları ile
gerçek ve tüzel kişilerden Fonun belge ve bilgi isteme yetkisinin kapsamı ve
sınırları ile kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerin bu
kapsamdaki yükümlülükleri düzenlenmiş olup bu düzenleme ile Fona çalışmalarında
ihtiyaç duyduğu bilgi ve belgelerin temininde hiç bir zorlukla karşılaşmaması
amaçlanmıştır.
Madde 126.- Fonun iç denetimi ve dış
denetimi, yıllık hesapları, faaliyet raporu, mali tabloları ve bütçe kesin
hesabı, dava, alacak, takip, tahsil,
yeniden yapılandırma ve diğer faaliyetleri ile ilgili raporları hakkında
düzenleme yapılmıştır. Fonun iç denetiminin Başkan, dış denetiminin ise
Sayıştay tarafından yapılması öngörülmektedir. Fonun faaliyetleri performans
denetimine tâbi tutularak daha ekonomik, verimli ve etkili bir şekilde
çalışması amaçlanmış, bütçesi çerçevesinde faaliyet yapması ve bunun performans
denetimi ile ölçülmesi, performansına göre hazırlayacağı faaliyet raporlarının,
malî tabloları ve bütçe kesinhesabı ile birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulması sağlanarak Meclis denetiminin
de gerçekleştirilmesi, yıllık faaliyet raporu, Sayıştay malî denetim
raporu ile yayımlanması ülke ekonomisi ve kamu düzeni açısından sakıncalı
olacak kararları dışındaki kararları, düzenlemeleri, işlemleri, araştırma ve
soruşturmalarının her yılın Mayıs ayı sonunda Fonun internet sayfasında ve
resmî bültenleriyle yayınlanarak kamuoyunun bilgisine sunulması, böylece kamuoyu denetimine de imkân sağlanması
hedeflenmiştir.
Madde 127.- Fon Kurulu Başkan ve üyeleri
ile personelinin ücret, malî ve sosyal hakları, emeklilik ve hizmet sürelerinde
düzenleme yapılmıştır. Fon Kurulu Başkan ve üyeleri ile meslek personelinin
Emekli Sandığı Kanununa, diğer personelin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
tabi olacağı; Fon Kurulu Başkan ve üyeliklerine atananlardan, emekliliğini hak
edip talebi sonucu emeklilik işlemi tamamlanan üyelerin üyeliklerinin görev
süreleri sonuna kadar devam edeceği; atama yapılmadan önce kanunla kurulmuş
diğer sosyal güvenlik kurumlarına bağlı olanların, istekleri halinde bu
kurumlara bağlılıkları devam edeceğine ilişkin düzenlemeler yapılmış olup bu
düzenleme ile kamu personeli hakkında verimli ve yeknesak uygulama yapılması
amaçlanmıştır.
Madde 128.- Fon Kurulu Başkan ve
üyeliklerine atananların görevleri süresince önceki görevleri ile ilişkilerinin
kesilmesi, bu sayede tarafsızlıkları hakkında muhtemel şüphelerin önüne
geçilmesi, kamu görevlisi iken Kurul üyeliğine atananlardan Kurul üyeliği sona
erenlerin geldikleri göreve dönmelerinde, atama işlemlerinde vuku bulabilecek
gecikme halinde mağduriyetlerini önlemek üzere üç ayı geçmemek şartıyla Fondaki
özlük haklarının devam etmesi öngörülmektedir. Aynı hüküm, özel sektörde
çalışmakta iken üye olarak atananlar hakkında da uygulanabilecektir.
Madde 129.- Fon Kurulu üyeleri ile Fon personelinin, gerek görevlerinin ifası
sırasında ve gerekse görevden ayrılmalarından sonra, görevleriyle ilgili
isnatlardan dolayı aleyhlerine açılmış ve açılacak davaların bir avukat
tarafından yürütülebilmesine imkân tanınmış; Fon Kurulu Başkanı ve üyeleri
ile Fon personelinin, görevleri
esnasında veya görevleri nedeniyle işledikleri suçlar ve kendilerine karşı
işlenen suçlar bakımından Devlet memuru sayılacağı, soruşturmaların Fon Kurulu
üyeleri için ilişkili Bakanın, Fon
personeli için ise Fon Başkanının izin vermesi kaydıyla genel hükümlere göre
yapılacağı öngörülmüştür. Fon Kurulu üyeleri ile Fon personelinin iştirak halinde işledikleri iddia edilen suçlara
ilişkin soruşturmalarda Fon personeli
hakkında soruşturma izni verme yetkisinin ise ilişkili Bakana ait olduğu
belirtilmiş, Fon Kurulu üyeleri ve Fon personeli hakkında soruşturma izni
verilmesi için, bu kişilerin kendilerine veya üçüncü kişilere çıkar sağlamak
veya zarar vermek kastıyla hareket ederek bu işlemler sonucunda kendilerine
veya üçüncü kişilere çıkar sağlamış olmaları hususunda açık ve yeterli
emarelerin olması gerektiği düzenlenmiştir. Soruşturma izni verilmesi halinde
bu durumun ilgililere tebliğ edileceği, soruşturmaya izin verilmesine karar
verilmesi halinde, bu kararlar aleyhine, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün
içerisinde Danıştay nezdinde itiraz
yoluna başvurulabileceği, izin verilmiş olsa dahi, itiraz süresi geçene kadar
veya Danıştaya yapılan itiraz sonucunda hüküm tesis olunana kadar soruşturma
başlatılamayacağı öngörülmüştür. Böylelikle, Fon Kurulu üyeleri ile Fon personelinin Fon alacağını tahsil ve
takip görevlerini yerine getirirlerken kasıtlı suçlama ve yıpratmalara karşı
gerekli hukuki güvenceye sahip olmaları amaçlanmıştır.
Bakan, Kurul veya Fon Kurulu tarafından
atanan yönetim kurulu ve denetleme kurulu üyeleri ile Fon tarafından bu Kanunun
135 inci maddesi hükümlerine ve/veya bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Bankalar Kanununun 15 inci maddesinin (7) numaralı fıkrasının (a)
bendine istinaden atanan yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile müdürler kurulu
üyeleri ve tasfiye memurları ve/veya yönetim ve denetimi veya hisseleri Fona
intikal eden bankaların iştiraklerinde bu bankaları temsilen görev yapan
yönetim ve denetim kurulu üyeleri, müdürler kurulu üyeleri, tasfiye memurları
ile bu yöneticilerce görevlendirilen genel müdür, genel müdür yardımcısı ve
diğer şirket çalışanları ve/veya hisseleri Fona devredilen iştiraklerde Fonu temsilen
görev yapan yönetim, denetim kurulu üyeleri, müdürler kurulu üyeleri, iflâs ve
tasfiye memurları ile bu yöneticilerce görevlendirilen genel müdür, genel müdür
yardımcısı ve diğer şirket çalışanları aleyhine görevlerinin ifası sebebiyle
açılan ve açılacak her türlü tazminat ve alacak davaları ile şahsi sorumluluk
davalarının Fon aleyhine açılacağı hüküm altına alınmış, Fonun rücû imkânı ve
atanan yöneticilerin muaf oldukları kanuni yükümlülükler düzenlenmiştir.
Şirketin amme borçlarının ve/veya Sosyal Sigortalar
Kurumu borçlarının veyahut sair borçlarının ödenmemiş olmasından dolayı
yukarıda sayılan yöneticilerin şahsî sorumluluklarına gidilmemesi, bu
şirketlerin çoğunluğunun sermayelerini kaybetmiş olması nedeniyle anılan
yöneticilerin Türk Ticaret Kanununun 324, İcra ve İflâs Kanununun 179, 277 ve
345/a maddeleri karşısında sorumlu tutulmamaları, bu fıkra hükümlerinin Fon
yararına uygulanması ve yönetici temininde kolaylık sağlanması gibi hususlar da
dikkate alınarak kanun metnine alınmıştır.
Madde 130.- Fon Kurulunun kararları nihai
olarak alacakların takip ve tahsili yoluyla kamu zararlarının tazmini amacına
matuftur. Bu nedenle kararların hemen uygulanması gerekmektedir. Aksi halde uygulamadaki gecikmeler belirsizliklere
yol açacak, bu da alacakların tahsili sürecinin uzamasına sebep olacaktır.
Kararların kısa sürede kesinleşmesini sağlayarak belirsizliği ortadan kaldırmak
ve Fon Kurulu kararlarına karşı gidilecek yargı yolunda yeknesaklığı temin
etmek üzere 500.000.-YTL. yi aşan davaların ilk derece mahkemesi olarak
Danıştayda görülmesi hükmü getirilmektedir. Yargılamanın acele işlerden
sayılması öngörülerek buna ilişkin bazı istisnalar getirilmiştir.
Madde 131.- Fonun, idari özerkliğinin mali
açıdan tamamlanmasını teminen Fon kaynaklarının kullanımının bu madde
kapsamında 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda belirlenen usul
ve esaslar çerçevesinde hazırlanan ve Fon Kurulu kararıyla yürürlüğe giren Fon
bütçesine göre gerçekleştirileceği öngörülmüştür.
Madde 132.- Bankacılık sisteminin güven ve
istikrar içerisinde çalışması amacıyla kurulan Fonun, Kanun kapsamında verilen
yetki ve görevlerinin finansmanında kullanacağı kaynakları belirlenmiştir.
Madde 133.- Fonun, Kanun kapsamında
verilen yetki ve görevlerin finansmanında kullanacağı kaynaklarına ilave
olarak, ihtiyaç hasıl olduğunda, Fona ek kaynak temin etme yetkisi tanınmış ve
bu çerçevede, Fona ikrazen verilmek üzere Hazine Müşteşarlığınca özel tertip
devlet iç borçlanma senedi ihraç edilebileceği, bankalardan ileride doğacak prim
yükümlülüklerine mahsuben bir önceki yılda ödedikleri sigorta primi toplamına
kadar avans alınabileceği, Merkez Bankasından avans kullanılabileceği
öngörülmüş ve Fona, yaptığı borçlanmalar üzerinde bağımsız tasarruf imkânı
getirilmiştir.
Madde 134.- Fona, Fon gelirlerinin
tahsilinde, banka kaynaklarının istismarı sebebiyle faaliyet izni kaldırılan
veya Fona devredilen bankaların hâkim ortakları ve yöneticileri hakkında
yapacağı takiplerde ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu ile
bu Kanun uyarınca banka tarafından yetkili mercilere beyan edilen sigortaya
tâbi mevduat ve katılım fonu tutarı ile Fon tarafından tespit edilen mevduat ve
katılım fonu tutarı arasında bir fark bulunması halinde bu farkın tahsilinde
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca
takip ve tahsili yetkisi verilmiş, bu yetki çerçevesinde Fonun idari yetkilerle
donatılması suretiyle alacaklarının tahsil kabiliyetinin artırılması
amaçlanmıştır.
Fonun, 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca takibine karar verdiği alacaklarına
ilişkin her türlü teminatın paraya çevrilmesinde de anılan Kanun hükümlerini
uygulayabileceği, Fonun, alacaklarından dolayı 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre satışa arz ettiği mal, hak ve
alacaklarla ilgili ihaleye katılmaya, pey sürmeye ve alacağına mahsuben
ihaleden mal, hak ve alacakları satın almaya yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.
Fon alacaklarının hak kaybına sebebiyet
vermeden tahsilinin hızlandırılmasını teminen, iflas bürosunun ve iflas
idaresinin oluşumunda yeni düzenleme getirilmiştir. Mülga metindeki icra tetkik
merciine tanınan takdir hakkı kaldırılarak Fonun talebine uygun işlem tesis
edilmesi öngörülmüştür.
Faaliyet izni kaldırılan veya yönetim ve
denetimi Fona intikal eden bankalarla ilgili olarak, takibi şikayete bağlı
suçlar dahil olmak üzere, bu Kanun
hükümleri uyarınca yapılan başvurular üzerine açılmış veya açılacak her türlü
ceza davalarında Fona kanuni müdahillik ve şahsi haklarda taraf sıfatı
verilerek kamunun ceza davalarına müdahilliği ve zararların tazmini temin
edilmiştir.
Fonun talebi üzerine Fona borçlu gerçek
kişi ile tüzel kişilerin kanuni temsilcileri hakkında 5682 sayılı Pasaport
Kanununun 22 nci maddesi hükümlerinin uygulanması hükme bağlanarak Fona borçlu
olanların yurt dışına çıkmalarının ve bu suretle takipleri sonuçsuz bırakma
çabalarının önüne geçilmesi, böylelikle Fon alacaklarının tahsilinin
hızlandırılması amaçlanmıştır.
Madde 135.- Faaliyet izni kaldırılan
bankaların tasfiyelerinin tamamlanması ancak iflas veya tasfiye masa
alacaklarının tahsil edilememiş olması durumunda, bankanın sorumlulukları
tespit edilen ortakları, yönetim kurulu eski üyeleri ve denetçileri aleyhine
varsa ibralarının iptali ve işlemleri nedeniyle verdikleri zararın tazmini için
tasfiyenin tamamlanmasını müteakip beş yıl içinde Fon tarafından dava
açılabileceği düzenlemesi getirilmiş, aynı şekilde Fon tarafından kanuni halef
sıfatı ile takip edilecek davalar düzenleme altına alınmış, ayrıca bu
bankaların başka bir bankaya devredilmesi ya da başka bir banka ile birleşmesi,
hisselerinin üçüncü kişilere devredilmesi ya da tasfiyelerine karar verilmesi
halinde bu işlemlerin tamamlanmasını takibeden beş yıl içinde bankanın
sorumlulukları tespit edilen yönetim kurulu eski üyeleri ile eski denetçileri
aleyhine varsa ibralarının iptali ve işlemleri nedeniyle verdikleri zararın Fon
adına tazmini istemiyle Fon tarafından dava açılabileceği hüküm altına
alınmıştır.
Madde kapsamında belirtilen bankaların,
Fona devredilmiş olması ve tasfiye veya yeniden yapılandırma sürecine girmeleri
sebebiyle genel kurulu toplamalarının mümkün olmadığı dikkate alınarak, mali
sorumluluk davalarında, dava açılmasına dair Fon Kurulu kararının "dava
şartı" olarak aranan genel kurul kararı yerine geçeceği düzenlemesi
getirilmiştir.
Fon tarafından açılan ve/veya açılacak
davalar ile kanunî halef sıfatıyla takip edilen davalarda, kamu yararı
gözetilerek maktu vekalet ücreti uygulaması getirilmiştir.
Madde 136.- Hâkim ortakların doğrudan veya
dolaylı olarak yönetim ve denetimini elinde bulundurdukları şirketlerin kapsamı
genişletilerek, Fon alacağının tahsili bakımından yarar görülmesi halinde,
hâkim ortak adına hareket eden ve onlar hesabına kendi adına para, mal veya hak
edinen şirketlerin ortaklarının temettü hariç ortaklık hakları ile bu
şirketlerin yönetim ve denetiminin Fon tarafından devralınması imkânı
getirilmiştir.
Fon alacaklarının tahsili bakımından yarar
görülen hâllerde, Fonun yönetim ve denetimini devralacağı şirketler ile bu
şirketlerin ortaklarının temettü hariç ortaklık haklarının Fon tarafından
devralınması halinde, yönetim ve denetim kurulu üyeliklerine atanacak uzman
eleman teminindeki güçlük nedeniyle, Fonun hareket kabiliyetinin artırılmasını
teminen şirket ana sözleşmesinde belirlenen yönetim ve denetim kurulu üye
sayısı ile bağlı kalınmaksızın üye sayısını artırmak veya eksiltmek suretiyle
Fonun atama yapma konusunda yetkili kılınması öngörülmüş, Fonun yönetim ve
denetimine sahip olduğu şirketlerin ve/veya bu madde uyarınca yönetimini ve
denetimini devir aldığı şirketlerin ve Fon iştiraklerinin ortak sayısının, 6762
sayılı Türk Ticaret Kanunu ve özel kanunlarda belirtilen zorunlu ortak
sayısının altına düşmesi halinde tüzel kişiliklerine halel gelmeyeceği hüküm
altına alınarak uygulamada şirketlerin ortak sayısı değişiklikleri
neticesinde hukuki varlıklarının devamı
ile ilgili oluşabilecek tereddütlerin giderilmesi amaçlanmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasındaki düzenleme ile
Fon tarafından atanan yöneticilerin yetkilerinin kapsamı genişletilerek şirket
aktiflerinin Fon alacağına mahsuben değerlendirilmesi hususunda yetki
verilmiştir.
Fon iştiraklerinin veya yönetim ve
denetimi devir alınan şirketlerin hisselerinin veya aktiflerinin rızai yollarla
paraya çevrilerek alacağa mahsup edilmesinde, şirket yönetimi ile birlikte Fon
da yetkili kılınmıştır.
Fon iştiraklerinin veya yönetim ve
denetimi devir alınan şirketlerin hisselerinin % 49'undan fazlasının yabancı
gerçek ve tüzel kişilere satılabileceğine yönelik hükme, bu şirketlere ait
malların da satılabilmesi hususunda ekleme yapılmıştır. Ancak, bilhassa
gayrimenkullerle ilgili olarak özel kanunlarda bazı kısıtlamalar olabileceği
dikkate alınmak suretiyle bu kısıtlamalar saklı tutulmuştur.
İktisadi ve ticari bütünlük oluşturan
malların; gerek borçlunun, gerekse kamunun menfaatlerine uygun biçimde en
yüksek değerden satılabilmesi için 6183 sayılı Kanun hükümlerine bağlı
olmaksızın;
- İktisadi ve ticari bütünlük oluşturarak
satış,
- İhale bedelinin ödenme şekli, para
birimi,
- Alıcıların sahip olması gereken şartlar,
- Ödeme tarihi, ihalenin sair usul ve
esaslarını Fon Kurulunun belirlemesi,
- Satışa konu varlıkların geçmiş dönem
borçlarının ödenmesi,
gibi kavramlara yer verilmek suretiyle bu
amacın gerçekleştirilmesi için yasal zemin oluşturulmuştur.
İhalenin güvenliği ve bu sayede iç ve dış
piyasada gerekli ilgiyi görmesi amacıyla; ihalenin sonuçlanmasından ve malların
alıcısına teslim edilmesinden sonra iadesinin talep edilemeyeceği, ancak ihale
bedeli ve faiz maliyeti ile sınırlı olarak tazminat talep edilebileceği
düzenlenmiştir.
İktisadi ve ticari bütünlüğün bozulmasına
yol açabilecek girişimlerin önüne geçilebilmesi amacıyla; Fonun izni olmaksızın
bu bütünlük içerisinde yer alan bir malın satışının talep edilemeyeceği
düzenlemesi getirilmiş, ancak iyiniyetli üçüncü kişilerin haklarının zayi
olmaması bakımından bunlarla ilgili zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin
işlemeyeceği hükme bağlanmıştır.
İhalenin sonuçlanmasından sonra alıcısının
en kısa sürede yararlanmasına sunulabilmesi ve bu sayede daha fazla tahsilat
sağlanabilmesi bakımından; telekomünikasyon, enerji, ulaşım, radyo, yazılı ve
görsel medya ve diğer sektörlerdeki mal, hak ve varlıkların alıcıları adına
devri ve tescili işlemlerinin en kısa sürede (bir ay içinde) tamamlanabilmesi
hükmü getirilmiştir.
Bu madde uyarınca iktisadi ve ticari
bütünlük çerçevesinde yapılacak satışlara ilişkin diğer esas ve usullerin Fon
tarafından çıkarılacak yönetmelikle tespit edilmesi öngörülmüştür.
Yine bu madde kapsamında yapılacak
satışlarda, kamu kurum, kuruluşları ve üst kurulların bütünlük oluşturan
varlıkların maliklerinden olan alacaklarının satış bedelinden garameten tahsil
edilmesi öngörülmüştür.
Fon Kuruluna düzenleme kapsamında
"iktisadi ve ticari bütünlük" oluşturarak satış yapma yetkisi
verilerek;
- Fona devredilen bankaların çözümlenmesi
sürecinde kamu alacaklarının tahsil kabiliyetinin hızlandırılması ve
artırılması,
- Satış süreci ve satış sonrasındaki
işlemleri düzenleyerek iç ve dış talebin artırılması,
- İşletmelerle ilgili geçmiş dönemlerden
kalan sorunların çözülmesi ve bu suretle ticari ve iktisadi bütünlüğün
değerinin yükseltilmesi,
imkânı getirilmiş ve bu çerçevede kamu
menfaatlerinin hak kaybına sebebiyet vermeden tahsilini sağlamaya yönelik
çalışmaların kuvvetlendirilmesi ve istikrarlı bir şekilde devam ettirilmesi
amaçlanmıştır.
Zira, Fonun, tasfiyeye tabi tutulan
bankaların hâkim ortaklarından olan alacaklarını tahsil için uyguladığı 6183
sayılı Kanun hükümleri, takip sürecinin hızlı işlemesini sağlamakta; ancak,
takip sonunda haciz konulan varlıkların yahut şirketlerin satışında yeterli
hukukî imkânı sunamamaktadır. Hukuk tekniği açısında varlıkların (örneğin
gayrimenkullerin ve araçların) tek tek satışına uygun olan 6183 sayılı Kanunun
satış hükümleri, Fon tarafından el konulan bankaların ve iştiraklerinin, her
biri başka şirkete farklı şekillerde dağıtılmış varlıklarının satışına uygun
değildir. Büyük borç yükü nedeniyle şirketlerin hisselerini satmak, ekonomik ve
finansal açıdan oldukça zordur. Dolayısıyla, söz konusu şirketlerin sahip
oldukları varlıkların satılması, süreci hızlandırmada önemli avantaj
sağlayacaktır. Bu sebeple, dağılmış ve parçalanmış varlıkların bir iktisadî
bütünlük içinde satılmasını sağlamak özel önem taşımaktadır. 6183 sayılı Kanun,
bu iktisadî bütünlüğü oluşturmaya imkân veren düzenlemeleri içermemektedir. Bu
hüküm kapsamında, 6183 sayılı Kanunun satışa ilişkin bu ve benzeri
kısıtlamalarını aşmayı, satış sürecini hızlandırmayı, satış sürecindeki ve
satış sonrası hukuksal belirsizlikleri kaldırarak satış değerlerini yükseltmeyi
sağlayacak yetkiler Fona tanınmaktadır.
Banka kaynağının kullandırılması olarak
kabul edilecek birtakım işlemler sayılarak bu işlemlerin tarafları hakkında
Fon, bu madde ile getirilen hükümleri uygulamakla yetkili kılınmıştır. Bu
işlemler sebebiyle üçüncü kişiler lehine tesis edilen ayni veya şahsi her türlü
hakkın Fona karşı hüküm ifade etmeyeceği ve bahsi geçen işlemler sebebiyle Fona karşı iyiniyet iddiasında bulunulamayacağı
yönündeki düzenleme ile de Fon alacaklarının tahsilinin hızlandırılması ve
çözümleme sürecinin kolaylaştırılması amaçlanmıştır.
Yine faaliyet izni kaldırılan veya Fona
devredilen bankanın maddede sayılan ortak veya kişilerce her türlü sınırlı ayni
hak tesisine ilişkin olarak imzalanmış
sözleşmelerinin geçersiz sayılması konusunda Fon Kuruluna yetki
verilerek alacakların tahsil kabiliyetinin artırılması amaçlanmıştır.
Öte yandan maddede sayılan tüm alacaklara
ilişkin olarak zararın veya alacağın doğmasından itibaren 6183 sayılı Kanunda
belirlenen oranda gecikme zammı uygulayabileceği, yine bu alacaklara
dayanılarak açılacak tüm davalarda yürütmenin durdurulmasını teminen Fonun her
türlü teminat şartından muaf olacağı hüküm altına alınmıştır.
Madde 137.- 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası Kanunu ile 4389 sayılı Bankalar Kanunu uyarınca banka tarafından
yetkili mercilere beyan edilen sigortaya tâbi mevduat ve katılım fonu tutarı
ile Fon tarafından tespit edilen
mevduat ve katılım fonu tutarı arasında bir fark bulunması halinde, bu
fark nispetinde kimlere ve hangi tür mal, hak ve alacaklara tedbir konulacağı
belirtilmiş, bu tedbirin kapsamı ve talep edilecek mercii düzenlenmiştir.
Ayrıca, tüm bu mal, hak ve alacaklara ilişkin olarak açılmış veya açılacak
davalarda bu kişiler Türk Medenî Kanununun 3 üncü maddesindeki iyiniyet
karinesi ile 985 inci maddesindeki mülkiyet karinesinden ve tüm resmî sicillere
iyiniyetli güven ilkesinden yararlanamayacakları; iyiniyetle edinmiş
olduklarını ispatladıkları takdirde, yaptıkları ödemelerin muvazaalı olmayan
rayiç değer olduğunu belgelendirmek şartıyla ödediklerinin aslî sorumluların
mal varlığı ve diğer değerlerinden bu kişilere geri verilmesine mahkemece karar
verileceği düzenlenmiştir.
Bankacılık işlemleri yapma ve mevduat
kabul etme izni kaldırılan bir banka nezdinde tasarruf mevduatı hesabı
bulunmamasına rağmen sahte olarak düzenlediği belgeler veya sahte olduğunu
bildiği belgeleri ibraz ederek veya ettirerek, kendisine veya bir başkasına
ödeme yapılmasını talep eden kişilere, fiilleri daha ağır cezayı gerektirmediği
takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verileceği, kendilerine
veya gösterdikleri yahut hak sahibi kıldıkları kişilere ödeme yapıldıktan sonra
bu fiilleri işledikleri ortaya çıkan kişilere, bu cezanın yanı sıra ödenen
tutarın on katı kadar para cezası verilmesi öngörülmüş ve bu kişiler hakkında
yukarıda belirtilen hükümlerin uygulanması hüküm altına alınmıştır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
gerçekleştirilen fiiller nedeniyle, bu madde hükümlerine göre Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak olmasına sebebiyet
veren kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ait her türlü mal, hak ve
alacaklar hakkında da bu madde hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.
Mülga hükümde sulh ceza hâkimince verilen
tedbirlerin hangi merci tarafından uygulanacağı konusunda açıklık
bulunmadığından ve bu husus uygulamada karışıklığa yol açtığından madde
metnine, tedbir kararının kararı veren mahkemenin bulunduğu yerdeki nöbetçi
icra dairesi tarafından infaz olunacağı konusunda hüküm ilave edilmiş, tedbire
ilişkin talepler konusunda izlenecek usul ve esaslar belirlenmiş ve bu
tedbirlerin devamı, bir yıl içerisinde Fon tarafından suç duyurusunda bulunulması,
6183 sayılı Kanuna göre alacağın tahsili yönünde takip başlatılması veya hukuk
davası açılması şartına bağlanmıştır. Yine sözkonusu farkın bu Kanunda yer alan
hükümler dahilinde tahsiline karar verme hususunda Fon yetkili kılınmıştır.
Madde 138.- Fon alacaklarının tahsilini
teminen açılan davalarda, Fon alacaklarının genellikle teminatlı ve likit
olmaması nedeniyle yargılamayı gerektirdiğinden, dava öncesinde veya dava
kapsamında alınan tedbir kararları, tedbir konulan malların devir ve temlikini
önlerken dava konusu alacağın teminatını oluşturmamaktadır. Ancak tedbir kararı
ile korunan borçlu malları üzerine yasal ya da muvazaalı işlemler ile üçüncü
kişilerce konulan haciz ya da rehinler, Fon lehine olan tedbirin hacze
dönüştürülmesi sırasında öne geçmekte ve Fon alacağı teminatsız kalmaktadır.
Söz konusu sakıncaların giderilmesini teminen, Fon alacaklarının yasal
teminatına ihtiyati tedbirlerle birlikte ihtiyati hacizler de eklenmiş ve Fon
alacaklarının imtiyazlı alacak olarak öncelikle tahsil edilebilmesi için eski
metinde yer alan, uygulamada sorunlara yol açabilecek sınırlamalar metinden
çıkarılmıştır.
Madde 139.- Fona intikal eden banka
kaynaklarını kullanan hâkim ortaklardan Fon alacaklarının tahsilinde, geçmiş
dönemde yapılan muvazaalı işlemlerin ispatında mevzuat karşısında yetersiz
kalınması ve objektif delil tespitinin her zaman mümkün olmaması nedeniyle bu
muvazaalı işlemler Fona karşı geçersiz sayılmak ve aksinin ispatı karşı tarafa
yükletilmek suretiyle Fon alacağının tahsilinin hızlandırılması amaçlanmış;
ancak, ispat külfetine ilişkin olarak getirilen bu istisna, banka kaynaklarının
istismarı halinde hâkim ortaklar ve yöneticiler aleyhine Fon tarafından
açılacak davalar ve şahsi sorumluluk davaları ile sınırlandırılmıştır.
Türk Medenî Kanununun 6 ncı maddesinde,
"Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça"
taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını
ispatlamakla yükümlü olduğu öngörülmüştür. Bu genel hüküm dahi, kanun koyucunun
davalarda ispat yükünün paylaştırılmasında, hal ve şartlara göre, bu yükü
davalıya da tahmil edebileceğini açıkça göstermektedir. Öte yandan, Borçlar
Kanununun 96 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre, sözleşmeden doğan
hukukî sorumluluk davalarında, borçlunun kusurlu olduğu esas kabul edilmiş ve borçluya
kusurunun bulunmadığına ilişkin kurtuluş beyinesi getirmek suretiyle tazminat
ödemekten kurtulabileceği öngörülmüştür. Ayrıca Borçlar Kanununun 99 uncu
maddesinin ikinci fıkrasına göre, Devletten alınan izin ile yürütülen
bankacılık faaliyetlerinde ve banka hissedarlığında, davalı borçluların hafif
kusurdan dahi hukukî sorumluluklarının mevcut olduğu kabul edildiğinden, banka
yöneticileri, denetçileri ve nitelikli ortakları hakkında açılan hukukî
sorumluluk davalarında ispat yükünün ters çevrilmesi, hak ve adalet
duygularının ve üstün kamu çıkarlarının korunması açısından hukuken yerinde
olacaktır.
Madde 140.- Fon ve Fon bankalarının taraf olduğu her türlü dava ve icra
takiplerinin kısmen veya tamamen aleyhe neticelenmesi halinde, 2004 sayılı İcra
ve İflas Kanununda yazılı tazminat ve cezaların uygulanmayacağı hüküm altına
alınmış ve Fonun kamu adına tesis ettiği işlemlerin güvencesi olarak, Fona ait
mal, hak ve alacakların haczedilemeyeceği belirtilmiştir.
Ayrıca doğrudan Fon alacaklarının tahsil kabiliyetinin
artırılmasını teminen Fona bazı yetki ve imtiyazlar tanınmıştır. Bu kapsamda;
- Bir bankanın borçlarının, taahhütlerinin
yüklenilmesi veya alacaklarının devralınması halinde, bu borç, taahhüt ve
alacaklarla ilgili olarak açılmış veya açılacak dava ve icra takiplerinde
kanunlarda yazılı zamanaşımı ve hak düşürücü süreler dahil her türlü sürenin
alacağın devralındığı veya borcun, taahhüdün yüklenildiği tarihten itibaren Fon
bakımından dokuz ay süre ile duracağı öngörülmüş; 108 inci madde uyarınca
temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona devredilen
bankaların mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri,
birleştirilmesi ve satışı ile ilgili sürecin devrin yapıldığı tarihten itibaren
en geç dokuz aylık bir süre içerisinde sekteye uğratılmamasının sağlanması
amaçlanmıştır. Ayrıca;
- Fonun yapılan ihalelere iştirak etmesi
halinde teminat şartı aranmayacağı öngörülmüş,
- Fonun alacaklı olduğu takiplerde
borçlular tarafından yapılan itirazların satış dışında takip işlemlerini
durdurmayacağı hükme bağlanmış,
- Kıymet takdirleri ile satış ilanlarının
borçlular dışındaki ilgililere tebliğinin nasıl olacağı düzenlenmiş,
- İhalenin feshi davalarında teminat
yatırılması hususu düzenlenmiş,
- Fonun alacaklı olduğu icra dosyalarında
Fona ödenmesi gereken satış bedellerinin sıra cetvelinin kesinleşmesi
beklenmeksizin teminatsız olarak ödeneceği öngörülmüş,
- Satış bedelinin dosyaya yatırıldığı
tarihten itibaren icra müdürlüğünce nemalandırılarak ödeneceği ve faiz tutarının
paranın dosyaya yatırıldığı tarihten itibaren kıstelyevm hesaplanacağı hükme
bağlanmıştır.
Madde 141.- Fon, kendisine devredilen
bankaları çözümleme sürecinde, Fon alacaklarının tahsilini ve yeniden
yapılandırıldıkları süreç içerisinde hayatiyetlerini devam ettirmelerini
teminen faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankaların ekonomik
değeri olan iştirakler ve yönetim ve denetimini devraldığı şirketler ile ilgili
olarak, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanmaksızın yapılacak
sermaye artırımları da dahil olmak üzere, Fon Kurulunca belirlenecek esas ve
usuller çerçevesinde kaynak sağlamak da dahil gerekli her türlü tedbiri almaya
yetkili kılınmıştır.
Madde 142.- Çözümleme sürecinin
kolaylaştırılması amacıyla Fona, birtakım mali istisnalar tanınmış, bu
çerçevede, Fonun her türlü vergi, resim ve harçtan muaf ve Fonun işlemlerinin
her türlü vergi, resim ve harçtan istisna olduğu hükme bağlanmıştır.
Faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri
Fon eliyle yürütülen bankaların iflâs ve tasfiye idarelerinin borçlarının
ve/veya taahhütlerinin Fon tarafından üstlenilmesi ve/veya alacaklarının
devralınması halinde Fonun üstlendiği borçlar ve/veya taahhütler ile devraldığı
alacaklara ilişkin devir ve temlik sözleşmelerinin, her türlü teminatın tesisi
ve kaldırılmasının, sözleşmelerin bozulmasının, dava ve icra takipleri ile bu
borçlar ve/veya alacaklar ve/veya taahhütlere ilişkin diğer her türlü
işlemlerin ve bu işlemlerle ilgili düzenlenen kâğıtların, eğitime katkı payı
hariç olmak üzere her türlü vergi, resim, harç, fonlar ve 2548 sayılı Ceza
Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve
Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesi
hükmünden istisna olacağı hükme bağlanmış, bu suretle Fonun malî yapısının
zayıflatılmaması ve işlemlerine kolaylık getirilmesi amaçlanmıştır.
Fon her türlü vergi, resim ve harçtan muaf
tutulmuş ise de, uygulamada genel olarak Fon alacaklarının tahsili sırasında
icra müdürlükleri tarafından, borçluların ödemesi gereken tahsil harçları Fon
alacağından mahsup edilmekte ve bu icra işleminin her seferinde icra tetkik
merciine şikâyet yoluyla iadesinin sağlanması mümkün olmakta, bu durum
mahkemelerin gereksiz işgal edilmesine, zaman kaybına ve masrafa yol açmaktadır.
Uygulamadaki tereddütleri gidermek için, borçlu tarafından ödenmesi gereken
tahsil harcı dahil her türlü vergi, resim, harç ve masrafların bu alacaktan
mahsup edilemeyeceği, bu işlemlerden kaynaklanan döner sermaye ücretinin
ödenmeyeceği ve diğer kesintilerin yapılmayacağı hususları açıkça
düzenlenmiştir.
Ayrıca, Fon alacaklarının tahsil
kabiliyetinin artırılması, işlemlerin hızlandırılması amacıyla,
- Fon alacağına karşılık bir malın Fon
veya Fon bankaları tarafından rızaen veya icraen satın alınması halinde bu
işlemlerle ilgili olarak tarafların ödemekle yükümlü olduğu eğitime katkı payı
hariç vergi, resim, harç ve döner sermaye ücreti gibi mali yükümlülüklerin
aranmayacağı,
- Fonun, Fon bankalarının ve tasfiyeleri
Fon eliyle yürütülen bankaların iflâs ve tasfiye idarelerinin, mahkeme ilâmını
alması ve tebliğe çıkartması işlemlerinde karşı tarafa yükletilmiş olan harcın
ödenmesi ve her türlü ihtiyatî tedbir, ihtiyatî haciz ve tehir-i icra
taleplerinde teminat şartının aranmayacağı,
- Fonun, Fon bankalarının ve tasfiyeleri
Fon eliyle yürütülen bankaların iflâs ve tasfiye idarelerinin, kendi
aralarındaki ve/veya diğer gerçek ve tüzel kişilerle aralarındaki işlemler
nedeniyle düzenlenen sözleşmeler, belgeler ve sair kâğıtlar ile bunların
değiştirilmesi, yenilenmesi, uzatılması, devredilmesi ya da yeni bir itfa
planına bağlanması, alacakların teminatlandırılması, teminatların devir
alınması, tarafların sulh ve/veya ibra olması ve/veya her ne nam altında olursa
olsun herhangi bir işleme tâbi tutulması nedeniyle düzenlenen kâğıtlar ve/veya
belgelerin her türlü vergi, resim ve harçlar ile özel kanunları ile hükmolunan
mali yükümlülüklerden istisna olacağı ve bu hükmün, üçüncü kişiler yönünden,
Fonun ve/veya Fona intikal eden bir bankanın ve/veya tasfiyeleri Fon eliyle
yürütülen müflis bankaların iflâs idarelerinin ve tasfiyeye tabi tutulan
bankaların tasfiye idarelerinin alacaklarının tahsili ile ilgili işlemlere
taraf olmaları halinde uygulanacağı,
- Fonun gerçekleştireceği borçlanma ve
avans işlemlerinin her türlü vergi, resim ve harçtan istisna olduğu,
- Hisseleri kısmen veya tamamen Fona ait
şirketlerin veya faaliyet izni kaldırılan bankaların veya yönetim ve denetimi
Fon tarafından devralınan şirketlerin Fon ile yapacağı her türlü işlemlerin
banka ve sigorta muameleleri vergisinden istisna olduğu,
- Tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen müflis
bankaların tasfiye ve iflâs idarelerinin yapacakları işlemler ve elde edilen
her türlü gelirlerin banka ve sigorta muameleleri vergisinden istisna olduğu,
- Fon bankaları ile faaliyet izni
kaldırılan veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların iflas ve tasfiye
idarelerinin alacaklarının tahsilini teminen yapacakları her türlü işlemin,
dava ve icra takiplerinin, bu dava ve takiplerin borçlularınca kabul edilmek suretiyle
kesinleştirilmesinin, eğitime katkı payı hariç olmak üzere her türlü vergi,
resim, harç ve fonlar ve 2548 sayılı Ceza Evleryle Mahkeme Binaları İnşası
Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri
Hakkında Kanunun 1 inci maddesi hükmünden, bu bankaların Fona devrettikleri
iştirak, gayrimenkul, mal ve her türlü aktif veya pasifinden dolayı oluşan
kazançlarının kurumlar vergisinden istisna olduğu,
- Faaliyet izni kaldırılan bankaların ve
Fon bankalarının sandıklarının Sosyal Sigortalar Kurumuna devri halinde,
aktüerlerce tespit edilen fiili ve teknik açıklar için, faaliyet izni
kaldırılan bankaya, Fona ve/veya Fon bankalarına rücu edilemeyeceği hükme
bağlanmıştır.
Fon alacaklarına ilişkin davalarda, 1086
sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun seri muhakeme usulü hükümleri
uygulanacağı hükme bağlanarak Fon alacaklarının tahsil sürecinin
hızlandırılması öngörülmüştür.
Madde 143.- Bu Kanundan kaynaklanan Fon
alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıl olarak
belirlenerek, uygulamada yaşanan tereddütlerin giderilmesi öngörülmüştür.
Madde 144.- İstanbul İli sınırları içinde
görev yapan mahkemeler nezdinde açılmış bulunan ticarî davaların büyük
çoğunluğunun İstanbul Ticaret Mahkemelerinde görülmesi, bu davaların da hemen
hemen tamamına yakınını bankaların taraf olduğu davaların teşkil etmesi ve bu
davaların tek bir mahkemede toplanmasının İstanbul (1) numaralı Asliye Ticaret
Mahkemesinin iş yükünü olağanüstü artırması nedeniyle, (1) ve (2) numaralı Asliye
Ticaret Mahkemesinin bu davalara bakması imkânı getirilmiş ve aynı çerçevede,
kamu alacaklarının tahsili sürecinin hızlandırılmasını teminen Kanun hükümleri
ile Fona verilen yetki ve görevler gereğince açılmış ve açılacak her türlü
davalara adlî tatilde de bakılacağı, bu davalarda bilirkişilerin resmî kurum ve
kuruluşlarda görev yapanlar arasından seçileceği ve duruşmalara otuz günden
fazla ara verilmeyeceği hükme bağlanmıştır.
Madde 145.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununda
yer alan hükümler ile 4743 sayılı Kanun kapsamında aktif yönetim şirketinin
düzenlendiği hükümler kısmen konsolide edilerek, Fonun hisselerinin tamamına
sahip olduğu veya hissedar olabileceği iki ayrı yapıda varlık yönetim şirketi
kurulması hükme bağlanmıştır.
Fonun sahip olduğu varlıkların yönetimi
veya alacaklarının tahsili amacıyla sermayesinin tamamına Fonun sahip olduğu
bir anonim şirket kurulması, bankalar ve Fon dahil diğer mali kurumların
alacakları ile diğer varlıklarının satın alınması, tahsili, yeniden
yapılandırılması ve satılması amacıyla, kuruluş ve faaliyet esasları Kurul
tarafından belirlenen varlık yönetim şirketlerinin kurulması öngörülmüş ve
sermayesinin tamamına Fonun sahip olduğu şirkete 6183 sayılı Kanun hükümlerinin
uygulanması ve bilgi isteme yetkisi dışında Fonun sahip olduğu tüm hak,
menfaat, istisna ve muafiyetlerden aynı şekilde yararlanma imkânı, Fonun
sermaye sağlamak suretiyle hissedar olarak katılabileceği şirkete de birtakım
istisna ve muafiyetler tanınarak, alacakların takip ve tahsilinin
kolaylaştırılması amaçlanmıştır. Ayrıca, açılmış veya açılacak her türlü ceza
davalarında, alacağın devralındığı veya borcun, taahhüdün yüklenildiği tarihten
itibaren, suçtan zarar gören olarak, varlık yönetim şirketinin müdahil sıfatını
kazanacağı hüküm altına alınmıştır.
Madde 146.- Ödünç para verme işlemleri ile
mevduat kabulünde uygulanacak azamî faiz oranları ile sağlanacak diğer
menfaatlerin niteliklerini belirleme yetkisinin, hâlihazırda olduğu gibi
Bakanlar Kurulunda olduğu belirtilmiş ve Bakanlar Kurulunun bu yetkisini Merkez
Bankasına devredebilmesine imkân tanınmıştır.
Madde 147.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 20 nci maddesinde yer alan parasal
tutar ve sınırların ileriki yıllarda artırılmasında Devlet İstatistik Enstitüsü
tarafından açıklanan üretici fiyatları endeksinin esas alınacağı hükmü bu
Kanunda korunmuştur. Kanunda yer alan maktu para cezalarının ise, Devlet
İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan üretici fiyat endeksindeki artış oranı kadar artırılmak suretiyle
bulunacak tutarlar üzerinden uygulanacağı hükmü getirilmiştir.
Madde 148.- Madde ile birleşme, bölünme ve
hisse değişiminin teşvik edilmesi amacıyla, bu işlemlere ilişkin istisnalar
belirlenmiştir. Bu çerçevede, söz konusu işlemler sonucu elde edilen kazancın
kurumlar vergisi ile gelir vergisi tevkifatından istisna tutulacağı, münfesih
kurumun bilançosunda yer alan indirilebilir nitelikteki zararın beş yılı
aşmamak kaydıyla gider olarak kurum kazancından indirileceği belirtilmiştir.
Birleşme, bölünme, hisse değişimi, infisah ve şirket kuruluşu işlemleri
sırasında düzenlenen kâğıt ve sözleşmeler ile münfesih kurumun menkul ve
gayrimenkul mallarının devralan kurum adına kayıt ve tescili işlemleri ve
münfesih kurum tarafından birleşme veya bölünme tarihinden önce düzenlenen veya
lehe alınan teminat sözleşmeler, şerhler, teminatlar ve sair kâğıtların,
devralan kurum adına yenilenmesi, uzatılması, değiştirilmesi, devredilmesi veya
bozulmasına ilişkin işlemler her türlü vergi, resim ve harçtan, lehe alınan
paralar banka ve sigorta muameleleri vergisinden istisna tutulmuştur. Ayrıca,
alacağın tahsili amacıyla edinilen ortaklık payları, emtia ve gayrimenkullerin
elden çıkarılmasının kolaylaştırılmasına ilişkin istisnalar belirlenmiştir.
Maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi Maliye
Bakanlığına verilmiştir.
Madde 149.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 21 inci maddesinde öngörülen idarî
cezaların muhatabı "bankalar" olarak gösterilmişken, madde ile
bankalar ve finansal holding şirketlerinin müeyyidelendirilmesi öngörülmüştür.
Maddede, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan
4389 sayılı Bankalar Kanunundan farklı olarak, karar defterine, değerleme
kuruluşlarına, belgelerin saklanmasına, koruyucu düzenlemelerde belirtilen
oranların aşımının Kuruma bildirilmesine, kredilerin izlenmesine, bağış
sınırlarına, mevduat veya katılım fonu kabulüne ilişkin olarak Türkiye'de
kurulan kredi kuruluşlarının yurt dışındaki şube ve ortaklıklarının mevduat
cüzdanı ve fon toplamaya ilişkin diğer evrakın düzenlenmesi işlemlerini
faaliyette bulundukları ülkede yapmak zorunda olmalarına, Kurum tarafından,
bankalar ve finansal holding şirketlerinden talep edilen bilgilerin
gönderilmemesine ilişkin maddelere aykırılık idarî para cezasına bağlanmıştır.
Bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Bankalar Kanunu döneminde, anılan Kanunun 21 inci maddesinde öngörülen
para cezalarının miktarında Kurulun artırma yahut eksiltme yapabilmesi yönünde
bir takdir hakkının olmasının olumlu sonuçlar doğuracağı, para cezaları ile
ulaşılmak istenen caydırıcılığın daha rahat temin edilebileceği müşahede
edilmiştir. Bu ihtiyaç, 4672 sayılı Kanun ile giderilmeye çalışılmış ancak
istenen amaca tam olarak ulaşılamamıştır. Bu Kanunda ise, para cezalarının üst
sınırı belirtilerek, para cezasının miktarının belirlenmesinde Kurula takdir
yetkisi tanınmıştır. Diğer taraftan, kimi durumlarda, faaliyet alanları gereği
Kanun kapsamındaki kuruluşlara para cezasının uygulanmamasının gerektiği
durumlarla da karşılaşılabildiği ve böyle durumlarda para cezasının
uygulanmasının hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurduğu müşahade edildiğinden bu
Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanunundaki
"uygulanabilir" ifadesi muhafaza edilmiştir.
Madde 150.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 21 inci maddesinde öngörülen idarî
cezaların muhatabı "bankalar" olarak gösterilmişken, bu Kanunda ikili
bir ayrıma gidilerek bankalar ve finansal holding şirketlerinin yanısıra gerçek
ve tüzel üçüncü kişilere yönelik sınırlamalara aykırı davranılması hâlinde,
"ilgili gerçek ve tüzel kişiler"in müeyyidelendirilmesi bu madde ile
öngörülmüştür.
Bu Kanunun pay edinim ve devirlerine
ilişkin 18 inci maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları ile sorumluluk
sigortasına ilişkin 36 ncı ve konsolide finansal raporlara ilişkin 38 inci
maddesi hükümlerini ihlâl eden gerçek ve tüzel üçüncü kişilerin
cezalandırılması hüküm altına alınmıştır.
Madde 151.- Bu maddede, bankalar ve finansal
holding şirketleri ile ilgili gerçek ve tüzel kişiler tarafından, bu Kanun veya
bu Kanuna istinaden çıkarılan düzenlemelerde yer alan sınırlamalara doğrudan ya
da dolaylı olarak uyulmaması hâlinde uygulanacak müeyyideler belirlenmiştir.
Bu Kanunun 149 ve 150 nci maddelerinde yer
alan idari para cezalarının Fon
tarafından tahsil edileceği
öngörülmüştür.
Madde 152.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 21 inci maddesinde düzenlenen
müeyyideye ilişkin hükümler dışında kalan hükümler ayrı bir madde altında
toplanmıştır.
Madde 153.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (1) numaralı
fıkrasında yer alan suçlar, Kanunda, aşağıdaki gerekçeye dayanılarak iki ayrı
suça vücut verecek şekilde yeniden düzenlenmiştir.
Maddenin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan
4389 sayılı Bankalar Kanunundaki hâli incelendiğinde esasen iki ayrı grup suçun
tanımlandığı görülmektedir. Maddedeki iki suçun da ön şartı gerekli izinlerin
alınmaması olarak tespit edilmiştir. Suçlardan birinci grup bankacılık
işlemleri yaptığı yahut mevduat topladığı izlenimini uyandırmak, ikinci grup
ise bankacılık işlemleri yapmak yahut mevduat toplamaktır.
Bu suçlardan birinci grup suç, ikinci
gruptaki suçun teşebbüs aşamasında kalmış hâlidir. Bazı hâllerde fiilin önemi
nedeniyle, bir suçun teşebbüs aşamasında kalan hâli de ayrıca suç olarak
öngörülebilmektedir. Maddenin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı
Kanundaki hâlinde de böyle bir düzenleme yapılmıştır. Ancak, ceza hukukunun
genel ilkeleri gereğince, böyle bir düzenlemede teşebbüs hâli için öngörülen
müeyyidelerin daha hafif olması hususu gözetilmemiştir. Örneğin, 4389 sayılı
Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasında, henüz mevduat
kabul edilmemiş olsa bile mevduat toplandığını ilân etmek suçu ile fiilen
mevduat toplamak suçunun müeyyideleri aynı olarak öngörülmüştür.
Diğer taraftan, bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 20 nci maddesinin (6) numaralı
fıkrası paralelinde ve Kanunun diğer hükümleri gereğince katılım bankalarındaki
katılım fonu hesaplarında bulunan fonların da madde kapsamına alınması gerekli
görülmüştür.
Bu nedenlerle, bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (1) numaralı
fıkrasında düzenlenen suçlar, bu Kanunda iki ayrı fıkrada düzenlenmiştir.
Birinci fıkrada suçun tamamlanmış hâli düzenlenmiş, ikinci fıkrada suçun
hazırlık hareketleri aşamasında kalmış hâlinin de cezai müeyyideye tâbi
tutulması öngörülmüştür. Nitelikleri açısından farklı oldukları için ceza
miktarları da değişik olarak belirlenmiştir.
Suça ilişkin olarak bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununda ve bu Kanunda, işyerinin kapatılması,
ilân ve reklamların durdurulması ya da toplatılması, hem kolluk tedbiri olarak
hem de müeyyide olarak öngörülmüştür. 4389 sayılı Bankalar Kanununun 21 inci
maddesinin son fıkrasında düzenlenen kolluk önlemi, Kurul kararına istinaden
Kurum tarafından yapılacak talep üzerine valiliklerce yerine getirilmektedir.
4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının son
cümlesinde yer aldığı üzere, müeyyide olarak uygulanması ise Kurulun talebi
üzerine mahkemelerce hükmedilmesi şeklindedir. Kanun ile müeyyide olarak
uygulanacak olan işyeri kapatılmasının bir aydan bir yıla kadar olması, sürekli
kapatmanın ise ancak tekerrür hâlinde söz konusu olmasını sağlayacak değişiklik
getirilmiştir. Emniyet tedbiri alınması ise 4389 sayılı Bankalar Kanununda
valiliklerce yerine getirilecek şekilde düzenlenmişken, bu Kanunda itiraz yolu
açık olmak üzere sulh ceza hâkimi yahut dava açılmışsa davaya bakan mahkeme
tarafından verilebilecek bir karar olarak düzenlenmiştir. Böylece temel hak ve
özgürlüklerin korunması açısından daha teminatlı bir yol benimsenmiştir.
Maddenin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan
4389 sayılı Bankalar Kanunu metninde geçen "görev ve ilgilerine ve fiile
katılma derecelerine göre" ifadesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda zaten
düzenlenmiş ve dolayısıyla mahkemece resen uygulanacak olan iştirake ilişkin
hükümlerin tekrarı mahiyetinde olduğundan metinden çıkarılmıştır.
Maddede öngörülen cezalar 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu paralelinde düzenlenmiştir.
Madde 154.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (2) numaralı
fıkrasında düzenlenen suç bu maddede muhafaza edilmiştir. 4389 sayılı Bankalar
Kanununda, bu suç, özel finans kurumları açısından, anılan Kanunun 20 nci
maddesinin (6) numaralı fıkrasının ikinci bendinde yer alan atıf nedeniyle
uygulanırken, bu Kanunda katılım bankaları da banka kavramı içinde yer
aldığından, atfa gerek kalmadan kapsam içinde bulunmaktadır.
Diğer taraftan, Türk Ceza Kanunu uyarınca
suçta kastın esas olması nedeniyle, maddenin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan
4389 sayılı Bankalar Kanununda yer alan "kasten" ifadesi gereksiz
tekrardan kaçınmak amacıyla metinden çıkarılmıştır. Zira maddede yazılı suçun
oluşup oluşmadığının tespitinde, kasıt unsurunun değerlendirilmesi mahkemece
zaten yapılacaktır.
Maddede öngörülen cezalar 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu paralelinde düzenlenmiştir.
Madde 155.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun malî bünyeye ilişkin önlemleri
almamak hususunu müeyyideye bağlayan 22 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasında,
önce ağır para cezası sonra hürriyeti bağlayıcı cezalar belirtilmiştir. Kanunda
ise, Türk Ceza Kanunundaki uygulama paralelinde önce hürriyeti bağlayıcı ceza
sonra para cezası gelecek şekilde ifade sırası değiştirilmiştir.
Bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Bankalar Kanununda, bu suçun yarar sağlama kastıyla işlenmesi
ağırlaştırıcı sebep olarak belirlenmiş ancak bu sebebin varlığı hâlinde
müeyyidelerden sadece para cezasında artırım öngörülmüştür. Kanunda ise, Türk
Ceza Kanunu mantığı paralelinde, ağırlaştırıcı nedenin varlığı hâlinde para
cezasında artırımın yanı sıra hürriyeti bağlayıcı cezada da artırım
öngörülmüştür.
Maddenin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan
4389 sayılı Bankalar Kanununda geçen "görev ve ilgilerine ve fiile katılma
derecelerine göre" ifadesi, Türk Ceza Kanununda zaten düzenlenmiş ve
dolayısıyla mahkemece resen uygulanacak olan iştirake ilişkin hükümlerin
tekrarı mahiyetinde olduğundan metinden çıkarılmıştır.
Maddenin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan
4389 sayılı Bankalar Kanunundaki metninde, fail "... bankaların işlerini
fiilen yöneten mensupları" olarak ifade edilmekte iken, Kanunda failin
belirlenmesinin daha da netleştirilmesi amacıyla "...bu önlemleri almakla
yükümlü olan mensupları" olarak değiştirilmiştir.
Maddede öngörülen cezalar 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu paralelinde düzenlenmiştir.
Madde 156.- Madde kapsamında olan merciler
ile denetim görevlilerinin hangileri olduğu konusunda yaşanabilecek
tereddütleri gidermek amacıyla bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı
Bankalar Kanununda yer alan "Bu Kanunda gösterilen yetkili merciler ile
denetim görevlileri" ifadesi, "Bu Kanunla yetkilendirilen merciler
ile denetim görevlileri" olarak değiştirilmiştir.
Ayrıca, faili belirten "görevli veya
ilgili mensupları" ifadesindeki "ilgili" kelimesi, failin
tespitinde karışıklığa mahal vermemesi açısından metinden çıkarılmıştır.
Diğer taraftan, bu Kanun kapsamındaki
kuruluşların konsolide finansal raporların hazırlanmasını teminen istedikleri
bilgi ve belgelerin verilmemesi de müeyyideye tâbi tutulmuştur.
Maddede öngörülen cezalar 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu paralelinde düzenlenmiştir.
Madde 157.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (5) numaralı fıkrasında son cümle olarak düzenlenmiş olan
suç, bu Kanunda ayrı madde olarak düzenlenmiştir.
Maddede öngörülen cezalar 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu paralelinde düzenlenmiştir.
Madde 158.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (6) numaralı
fıkrasında hüküm altına alınan suçlardan, gerçeğe aykırı beyanda bulunma suçu,
diğer resmi dairelere hitaben düzenlenen veya yayımlanan gerçeğe aykırı
beyanlar suç kapsamından çıkartılmak suretiyle ayrı bir madde hâlinde
düzenlenmiştir.
Maddenin ikinci fıkrası ile bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununda yer almayan bir
ağırlaştırıcı neden ve bir suç ihdas edilmiştir. Bu fıkra ile bir yandan suçun
bağımsız denetim kuruluşlarınca onaylanan belgelerle işlenmesi ağırlaştırıcı
neden olarak öngörülmekte ve bağımsız denetim kuruluşlarının gerçeğe aykırı
olduğunu bildikleri belgeleri onaylamaları müeyyidelendirilmektedir.
Bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Bankalar Kanunundan farklı olarak, maddenin üçüncü fıkrası ile maddedeki
suçlar nedeniyle zarar doğması ağırlaştırıcı neden olarak öngörülmüştür.
Maddenin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan
4389 sayılı Bankalar Kanunundaki metninde geçen "görev ve ilgilerine ve
fiile katılma derecelerine göre" ifadesi, Türk Ceza Kanununda zaten
düzenlenmiş ve dolayısıyla mahkemece resen uygulanacak olan iştirake ilişkin
hükümlerin tekrarı mahiyetinde olduğundan metinden çıkarılmıştır.
Maddede öngörülen cezalar 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu paralelinde düzenlenmiştir.
Madde 159.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (6) numaralı
fıkrasında hüküm altına alınan suçlardan, gerçeğe aykırı beyanda bulunma
dışında kalan suçlar bu maddede düzenlenmiştir.
Maddenin ikinci fıkrası ile bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununda yer almayan bir
ağırlaştırıcı neden ve bir suç ihdas edilmiştir. Bu fıkra ile bir yandan suçun
bağımsız denetim kuruluşlarınca onaylanan belgelerle işlenmesi ağırlaştırıcı
neden olarak öngörülmekte diğer taraftan bağımsız denetim kuruluşlarının
gerçeğe aykırı olduğunu bildikleri belgeleri onaylamaları da
müeyyidelendirilmektedir.
Bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Bankalar Kanunundan farklı olarak, maddenin üçüncü fıkrası ile maddedeki
suçlar nedeniyle zarar doğması ağırlaştırıcı neden olarak öngörülmüştür.
Maddenin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan
4389 sayılı Bankalar Kanunundaki metninde geçen "görev ve ilgilerine ve
fiile katılma derecelerine göre" ifadesi, Türk Ceza Kanununda zaten
düzenlenmiş ve dolayısıyla mahkemece resen uygulanacak olan iştirake ilişkin
hükümlerin tekrarı mahiyetinde olduğundan metinden çıkarılmıştır.
Maddede öngörülen cezalar 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu paralelinde düzenlenmiştir.
Madde 160.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununda yer almayan bu maddedeki suçun konusu
fiiller, uygulamada gereklilik arz etmesi itibarıyla kanunî düzenleme konusu
yapılmıştır.
Maddenin birinci fıkrası ile esasen önceki
gerçeğe aykırı beyanda bulunmak ile işlemlerin kayıt dışı bırakılması ve gerçek
mahiyetlerine aykırı şekilde muhasebeleştirilmesine ve hesap uygunluğu
sağlanmadan bilançoların kapatılmasına ilişkin maddelerde yer alan fiillere
ilişkin boşluğun doldurulması amaçlanmıştır. Örneğin işlemler, kendilerinin
herhangi bir iştiraki olmaksızın, görevli kişilere bilgi ulaştırılmaması
nedeniyle kayıt dışı kalabilmektedir. Bu durumda yukarıdaki suçlarda öngörülen
netice doğmasına rağmen kasten bu neticenin oluşmasına neden olan şahıslar
cezalandırılamamaktadır. Madde ile bu boşluk doldurulmuştur. Maddeyle ihdas
edilen suç için öngörülen müeyyide netice açısından benzerlik nedeniyle
belirtilen iki madde ile aynı olarak belirlenmiştir.
Bu maddede belirtilen suçun failinin, aynı
zamanda zimmet suçuna ilişkin hükümleri aslî fail yahut iştirak eden olarak
ihlal etmiş olması durumunda, failin bu maddede yazılı suçtan değil, zimmet
suçunun aslî faili yahut iştirak edeni olarak yargılanmasını teminen "bu
fiilleri zimmet suçunu oluşturmadığı takdirde" ifadesi eklenmiştir. Zimmet
suçu oluşmamış olursa madde uygulama alanı bulacaktır.
Maddenin son fıkrası ile maddedeki suçlar
nedeniyle zarar doğması ağırlaştırıcı neden olarak öngörülmüştür.
Madde 161.- Bu maddede yazılı suç bu
Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununda bulunmayıp bu
Kanun ile ihdas edilmiştir.
Diğer taraftan, maddede yazılı suçlar esas
olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 244 üncü maddesi paralelinde olmakla
birlikte, ikinci fıkrada yazılı suç, Türk Ceza Kanunundaki düzenlemeden daha
geniş olarak, sadece bilişim sistemindeki verileri değil, finansal raporlama
ile ilgili diğer her türlü unsuru da korumaktadır.
Bu maddede belirtilen suçun failinin, aynı
zamanda zimmet suçuna ilişkin hükümleri aslî fail yahut iştirak eden olarak
ihlal etmiş olması durumunda, failin bu maddede yazılı suçtan değil, zimmet
suçunun aslî faili yahut iştirak edeni olarak yargılanmasını teminen "bu
fiilleri zimmet suçunu oluşturmadığı takdirde" ifadesi eklenmiştir. Zimmet
suçu oluşmamış olursa madde uygulama alanı bulacaktır.
Madde 162.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (7) numaralı
fıkrasında düzenlenen suça bu maddede yer verilmiştir.
Anılan suç, bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununda da, bir tehlike suçu olarak
düzenlenmiştir. Yani suçun oluşması için bir bankanın itibarının ya da
servetinin fiilen zarar görmesi gerekmemekte; zarar görme tehlikesinin oluşması
yeterli olmaktadır. Ancak uygulamada anılan madde yanlış yorumlanmakta ve
yargılama esnasında zararın gerçekleşip gerçekleşmediği mahkemelerce
araştırılmaktadır. Bu yanlış anlamanın önüne geçilebilmesini teminen zararın
oluşması hâli ağırlaştırıcı neden olarak öngörülmüştür.
Maddede öngörülen cezalar 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu paralelinde düzenlenmiştir.
Madde 163.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (8), (9) ve (10)
numaralı fıkralarında yazılı suçlar ve ağırlaştırıcı nedenler bu madde altında
toplanmıştır. Ayrıca bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar
Kanununun 22 nci maddesinin (10) numaralı fıkrasının son cümlesi hükmü muhafaza
edilmiştir.
Maddede öngörülen cezalar 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu paralelinde düzenlenmiştir.
Madde 164.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı
fıkralarında yazılı suçlar bu madde altında toplanmıştır.
Diğer taraftan, bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) numaralı
fıkrasında yazılı suç 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 247 nci maddesi
paralelinde düzenlenmiştir.
Madde 165.- Bu Kanunla getirilen örtülü
kazanç aktarmama yükümlülüğüne aykırılığı müeyyideye bağlayan yeni bir suç
ihdas edilmiştir.
Örtülü kazanç aktarma ve edinme suçunun
konusunu oluşturan değerin azlığı nedeniyle verilecek ceza üçte birden yarıya
kadar indirileceği hüküm altına alınmıştır.
Madde 166.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (11) numaralı
fıkrası aynen muhafaza edilmiştir.
Madde 167.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 24 üncü maddesinin (1) numaralı
fıkrası aynen muhafaza edilmiş, (3) numaralı fıkrasının ilk cümlesi hükmü de bu
maddeye alınmıştır.
Madde 168.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 24 üncü maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ilk cümlesi hükmü bu madde kapsamına alınmıştır. Ayrıca,
kovuşturmaya yer olmadığı kararının tebliğ edilmesine paralel olarak, kamu
davası açılması hâlinde buna ilişkin iddianamenin bir örneğinin de Kuruma ve
Fona tebliğ edileceği öngörülmüştür.
Madde 169.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 24 üncü maddesinin (2) numaralı
fıkrasının özel yetkiye ilişkin hükümleri bu madde kapsamına alınmıştır.
Madde 170.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 24 üncü maddesinin (7) numaralı
fıkrasında yer alan adlî para cezaları 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa paralel
olarak düzenlenmek suretiyle muhafaza edilmiştir.
Madde 171.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (4) numaralı
fıkrasında yazılı suça ilişkin olarak, 24 üncü maddesinin (3) numaralı
fıkrasında öngörülen özel hükümler aynen muhafaza edilmiştir.
Madde 172.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 24 üncü maddesinin (4) numaralı
fıkrasında yazılı hüküm, zimmet suçunu kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
Madde 173.- Maddeyle, yürürlükten
kaldırılan hükümler ile diğer kanunlarda yapılan değişiklikler belirlenmiştir.
Madde 174.- Diğer kanunlarda mülga 3182 ve
bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanunlara yapılan atıfların bu
Kanuna yapıldığı belirlenmiştir.
Geçici Madde 1.- Maddede, bu Kanun
uyarınca çıkarılması gereken düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar geçiş
sürecinde doğabilecek mevzuat boşluğunun önlenmesini teminen, bunların
düzenleyeceği konulara ilişkin mevcut düzenlemelerin bu Kanuna aykırı olmayan
hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlanmıştır.
Geçici Madde 2.- Maddeyle, bankaların
durumlarını bu Kanun hükümlerine intibakını teminen süre belirlenmiş ve
bankaların faaliyet alanlarını genişletmeleri Kurumun iznine tabi kılınmıştır.
Geçici Madde 3.- Maddeyle bağımsız denetim
kuruluşlarının durumlarını bu Kanunun sorumluluk sigortasına ilişkin 36 ncı
maddesi hükmüne intibakını teminen süre belirlenmiştir.
Geçici Madde 4.- Maddeyle, bankaların bu
Kanunun 54 üncü maddesindeki kredi sınırlarına intibakını teminen süreler ve
oranlar öngörülmüştür.
Geçici Madde 5.- Maddeyle, bankaların bu
Kanunun 56 ncı maddesinin birinci fıkrasındaki ortaklık payı sınırlamalarına
intibakını teminen süreler ve oranlar öngörülmüştür.
Geçici Madde 6.- Maddeyle 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamında sandık ve
vakıfları bulunan bankaların durumlarını bu Kanunun 58 inci maddesi hükmüne
intibakını teminen süre belirlenmiştir.
Geçici Madde 7.- Maddeyle, özel finans
kurumlarının bir yıl içinde ticaret unvanlarını katılım bankası ibaresini de
kapsayacak şekilde değiştirmeleri ve mevcut durumlarını bu Kanunun finansal
raporlamayla ilgili hükümlerine intibak ettirmeleri hüküm altına alınmıştır.
Maddede ayrıca, Özel Finans Kurumları
Birliğinin Türkiye Katılım Bankaları Birliği olarak addolunması ve üç ay içinde
durumunu bu Kanun hükümlerine uygun hâle getirmesi öngörülmüştür.
Geçici Madde 8.- Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu personeline ilişkin hususlara yer verilmiştir.
Geçici Madde 9.- Maddeyle, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte Hazine Müsteşarlığının 3226 sayılı Finansal Kiralama
Kanunu hükümleri ile 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin ikrazatçılık dışındaki hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili
personelinin Kuruma naklen atanmasının sağlanması amaçlanmıştır.
Maddede ayrıca, Kurum veya Fon personeli
iken Fonda veya Kurumda geçici olarak görevlendirilen personelin bu Kanunun
yayımı tarihinden itibaren belirtilen süre içinde kurumlarına iade
edilmemeleri durumunda bulundukları
Kuruma naklen atanacakları hükme bağlanmıştır.
Geçici Madde 10.- Bu Kanun yayımlandığı
tarihte halen Fonda çalışmakta olan personelden, Kanun ile Fona verilen
görevlerin gerektirdiği aslî ve sürekli görevleri yürütecek daimi personel ve
Fonun geçici mahiyetteki işlerini yürütecek personel ile ilgili düzenlemelerin
Fon norm kadrosu da dikkate alınarak Fon Kurulu tarafından belirlenmesi
öngörülmüştür.
Geçici Madde 11.- Bu Kanunun yayımı
tarihinden önce 26.12.2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile
yönetim ve denetim Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve
mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul
tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından
tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler
sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanunun 14, 15, 15/a, 16, 17, 17/a ve 18
inci maddeleri, ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri ile geçici 4 üncü maddesi
hükümlerinin uygulanması imkânı getirilmiştir. Haksız mal edinme hükümlerine
tabi olacak hususlar hükme bağlanmıştır.
Geçici Madde 12.- Bu Kanunun yayımı
tarihinden önce mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun 64 ve 65 inci maddeleri
ile, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü
maddesi uyarınca işlem yapılan bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye
işlemi başlatılan bankalar hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin (5) ve (6) numaralı fıkraları hükümlerinin
uygulanmasına devam edileceği hüküm altına alınarak geçmişte bu çerçevede işlem
tesis edilen bankaların tasfiye işlemlerinin hak kaybına sebebiyet vermeden
tamamlanması öngörülmüştür.
Geçici Madde 13.- 72 nci maddenin birinci
fıkrasının (e) bendi hükümlerine göre faaliyet izni kaldırılan veya Fona
devredilen bankalar hariç olmak üzere, 13.11.1996 tarihli ve 4208 sayılı
Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendinin (6) numaralı alt bendi; bu Kanunun 136
ncı maddesinin dokuzuncu, onuncu, onbirinci, onikinci ve onüçüncü fıkraları,
138 inci maddesi, 139 uncu maddesi, 140 ıncı maddesinin ikinci fıkrası ve
geçici 12 nci maddesinin ikinci fıkrası, 26.12.2003 tarihine kadar temettü
hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili
Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon
eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında
uygulanacağı öngörülerek, bu hükümlerin yürürlüğü sınırlandırılmıştır.
Geçici Madde 14.- Bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun ek 5 inci maddesinde yer alan hüküm
çerçevesinde, kamu bankalarında (Tasfiye halinde T. Emlak Bankası A.Ş. dâhil)
ve sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da
hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil
yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalardan bankacılık teamüllerine
göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği
hâlde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış
kredileri kullananlar için Fon alacaklarına ilişkin tedbir, takip ve tahsil
hükümlerinin bankalarınca uygulanacağı öngörülmek suretiyle, bu alacakların
takibinde de Fona tanınan olanaklardan yararlanılması sağlanmıştır.
Geçici Madde 15.- Maddeyle, 5020 sayılı
Kanunun 15, 21 ve 25 inci maddeleri ile 4208 ve bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı kanunlara eklenen
hükümlerde yer alan ceza ve hukuk davalarını kovuşturan, soruşturan ve
yürüten Cumhuriyet savcıları ile hâkimlerin bu işleri ivedilikle yürütmeleri ve
görevleri süresince disiplin nedenleri hariç olmak üzere mazeretleri ve
istemleri olmadıkça üç yıl süre ile başka bir yere veya göreve atanamayacakları
hüküm altına alınmıştır.
Geçici Madde 16.- Bu Kanunun yayımı tarihinden
önce iflâs etmiş olan bankaların tasfiyesi, tekemmül ettirilen
işlemler saklı kalmak kaydıyla iflâs idareleri tarafından bu Kanun hükümlerine
göre yürütülür. Bu maddenin uygulanmasında iflâs idarelerinin bu Kanunun 107
nci ve 142 nci maddesinde Fona verilen yetkileri haiz olduğu hüküm altına
alınarak bankaların tasfiyesinin hızlandırılması öngörülmüştür.
Geçici Madde 17.- Fon alacaklarının
tahsilinde kamu menfaatlerinin hak kaybına sebebiyet vermeden tahsili amaç
edinildiğinden, kamu yararı sebebiyle bu Kanun ile Fon lehine getirilen
hükümlerin geçmişe yürüyeceği esası getirilmiştir.
Geçici Madde 18.- Kurulun işlerinin
düzenli bir şekilde yapılabilmesi ve kurumsal hafızanın devamının
sağlanmasını teminen Kurul Başkanı ve
Fon Kurulu Başkanı hariç olmak üzere, Kurula ve Fon Kuruluna ilk atanan
üyelerin üçte birinin iki yılda bir yenileneceği, ikinci yılın sonunda kur'a
sonucu üyelikleri sona eren üyelerin bir defalığına daha tekrar atanabileceği
hükme bağlanmıştır.
Geçici Madde 19.- Katılım fonlarını da
Fonun sigorta etmesi hükme bağlandığından bu Kanunun yayımını izleyen bir ay
içerisinde bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanunla kurulan
Güvence Fonu tutarlarının Fona devredileceği hüküm altına alınmıştır.
Geçici Madde 20.- Kurum ile Fon arasında
her iki kurumu ilgilendiren konularda ve bilgi paylaşımında izlenecek usul ve
esasların belirleneceği mutabakat zaptının Kanunun yayımı tarihinden itibaren
üç ay içerisinde akdedilmesi öngörülmüştür.
Madde 175.- Yürürlük maddesidir.
Madde 176.- Yürütme maddesidir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu 6.6.2005
Esas No.: 1/1007
Karar No.: 8
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Bakanlar
Kurulunca, 20.2.2005 tarihinde TBMM Başkanlığı'na sunulan, "Bankacılık
Kanunu Tasarısı", Başkanlık tarafından, 8.4.2005 tarihinde esas komisyon
olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak da Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Adalet Komisyonları ile
Komisyonumuza havale edilmiş; Komisyonumuz da, 12.5.2005 tarihinde Tasarıyı
görüşmeye başlamıştır.
Tasarının
Avrupa Birliği Müktesebatına uygunluğunu araştırmak amacıyla Komisyonumuz,
Batman Milletvekili Afif Demirkıran, İzmir Milletvekili Zekeriya Akçam,
İstanbul Milletvekili Ersin Arıoğlu'ndan oluşan bir Alt Komisyon kurulmasını
kararlaştırmıştır. Alt Komisyonumuz 27.5.2005 tarihinde yaptığı toplantıda,
Başkanlığına Batman Milletvekili Afif Demirkıran'ı seçerek çalışmalarına
başlamıştır. Alt Komisyon, Tasarıyı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, Avrupa
Komisyonu Türkiye delegasyonu yetkilileri ve temin ettiği Avrupa Birliği Konsey
direktifleri ışığında 27.5.2005 ve 1.6.2005 tarihli toplantılarında görüşmüş ve
1.6.2005 tarihinde raporunu Komisyonumuza sunmuştur.
Komisyonumuz, 2.6.2005 tarihli
yirmisekizinci toplantısında, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın
Abdüllatif Şener, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği ve Merkez Bankası
temsilcilerinin de katılımlarıyla Alt Komisyon Raporu doğrultusunda Tasarıyı
inceleyip görüşmüştür.
Tasarı ile Bankalar Kanununun banka
kurucularında aradığı şartlara ilişkin hükümlerin yanı sıra kurucuların işin
gerektirdiği dürüstlük ve yeterliliğe sahip olmaları, tüzel kişi kurucuların
risk grubu yapısı ile ortaklık yapısının şeffaf ve açık olması esaslarının
getirilmesi; ana sözleşmelerin bankaların internet sayfasında yayınlanması;
sermayenin iç kaynaklara başvurulmadan nakden ödenmesi yükümlülüğü getirilmesi
ve artırılan sermayenin her türlü muvazaadan arî olması zorunluluğu
getirilmesi; bankalarda nitelikli paya sahip ortakların kurucularda aranan
nitelikleri taşıması şartının getirilmesi, yönetim kuruluna denetim ve gözetim
faaliyetlerinin yerine getirilmesi hususunda yardımcı olacak icrai görevi
bulunmayan yönetim kurulu üyeleri arasından seçilecek asgari iki kişilik
denetim komitesinin tesis edilmesi; bankaların dışarıdan alacakları
hizmetlerinin teminine ve icrasına ilişkin esas ve usuller için Kurula
düzenleme yetkisi verilmesi; sorumluluk sigortası yaptırmalarının zorunlu hale
getirilmesi, raporlama sisteminin kurumsal yönetimin bir parçası haline
getirilmesi; bankalara yıllık faaliyet raporu hazırlama zorunluluğu
getirilmesi; banka yönetim kurulunun hesap verebilirliğinin sağlanması, kredi
işlemlerine ilişkin değerlendirme ve karar süreçlerine ilişkin usul ve esaslara
yer verilmesi öngörülmektedir.
Tasarının geneli üzerinde yapılan
görüşmelerde; gerek Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu gerekse de Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği yetkilileri, Tasarıyı AB direktiflerinin
içselleştirilmesi açısından genel itibariyle olumlu bulduklarını, eleştiri
konusu yapılabilecek çok fazla hususun olmadığını ifade etmişlerdir.
Yapılan müzakere ve değerlendirmeler
sonucunda tasarıda, BDDK'nın etkin denetleme fonksiyonunun güçlendirilmiş
olması, Avrupa Birliği Konseyinin 2000/12/EC sayılı Direktifinin 49/2 maddesine
paralel olarak, bankaların kendi iştiraklerine kullandırabilecekleri kredilerin
toplamının özkaynakların % 20'sini geçemeyeceği hükmünün getirilmiş olması, TMSF'nin
ayrıcalıklı konumunun zayıflatılmış olması, lisanslamanın şeffaflaştırılmış
olması gibi olumlu hususların da yer aldığı anlaşılmıştır.
Geneli üzerindeki görüşmelerin ardından,
Tasarı ve gerekçesi Komisyonumuzca benimsenerek maddelerinin görüşülmesine
karar verilmiştir.
Komisyonumuz, Alt Komisyon Raporu'nda AB
Müktesebatına uyum amacıyla değiştirilmesi önerilen Kanun Tasarısı'nın 113 ve
133 üncü maddelerinden, 133 üncü maddenin değiştirilmesini kabul etmiş, diğer
maddelerini ise aynen kabul etmiştir. Değiştirilen madde ve gerekçesi şudur:
- Madde 133
l Tasarının 133 üncü maddesi Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunun ek kaynak temin etme yetkilerini düzenlemektedir. Avrupa
Komisyonu Türkiye Delegasyonu yetkilisi madde ile; "olağanüstü hallerde,
Fon kaynaklarının ihtiyacı karşılamaması durumunda Fon'a Merkez Bankası'nca
avans verilebileceği"nin düzenlendiğini halbuki Avrupa Birliği'ni Kuran
Antlaşma'nın 101 inci maddesinde; Üye devletler merkez bankalarının her ne
olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarına kredi veya avans kullandırmalarının
yasak olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca yetkili; maddenin bu haliyle Merkez
Bankasının bağımsızlığına müdahale anlamına geldiğini sözlerine eklemiştir.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu yetkilisi
ise cevaben; Fonun acil durumlarda borçlanabileceği iki kaynaktan birinin
Hazine Müsteşarlığı diğerinin ise Merkez Bankası olduğunu, Merkez Bankasına
Hazine Müsteşarlığından borçlanamadıkları istisnai durumlarda nadiren baş
vurduklarını, Merkez Bankası'nın kendilerinin borçlanmasında bir nevi emniyet
subabı görevi gördüğünü o nedenle de madde metninden Merkez Bankasının
çıkartılmaması gerektiğini ifade etmiştir.
Komisyonumuzda Alt Komisyon Raporu
doğrultusunda madde üzerinde yapılan değerlendirmelerde; üyelerimiz, Avrupa
Birliğini kuran andlaşmanın 101 inci maddesi hükümlerinin yanı sıra 3603/93
sayılı Avrupa Birliği Konsey Tüzüğünce de gerek Avrupa Merkez Bankasının
gerekse de üye devlet merkez bankalarının, kamu kurum ve kuruluşlarına kredi
kullandırmalarının yasak olduğunu, Tasarının bu haliyle kalması halinde ise AB
Komisyonunun ilk ilerleme raporunda söz konusu maddeyi eleştiri konusu yaparak
Türkiye'nin önüne getirebileceğini ifade etmişlerdir.
Bu gerekçelerle; Fonun, Merkez Bankasından
avans kullanmasına imkân veren, maddenin üçüncü fıkrasının madde metninden
çıkartılmasına dair önerge, Komisyonumuzca kabul edilmiş ve madde yapılan bu
değişiklikle kabul edilmiştir.
Tartışma Konusu Olan Madde
- Madde 113
l Tasarının 113 üncü maddesi Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunun kuruluş ve bağımsızlığına ilişkin düzenlemeleri içermektedir.
Alt Komisyon toplantısında Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu yetkilisi; söz
konusu madde ile TMSF'nin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine tabi
olmamasının sorun yaratabileceğini ve ileride hazırlanacak benzer kanun
tasarılarına emsal teşkil edebileceğini belirtmiştir.
Madde hakkında görüşlerini beyan eden
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği yetkilileri de; Kamu İhale Kanununda
istisnaların belirtildiğini, tasarı ile TMSF'ye ayrıca bir muafiyet
tanınmasının uygun olmayacağını belirtmişlerdir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
yetkilisi ise Komisyon üyelerimize cevaben; Fonun, kendisine devredilen batık
bankaların aktifinde yer alan kaliteli
veya kalitesiz değerleri zaman yitirmeden nakde çevirmek zorunda olduğunu, Kamu
İhale Kanununda yer alan sıkı şartlara tabi olmaları halinde söz konusu
aktiflerin değer kaybına uğrayacağını, bu gerekçe ile madde metnine bu yönde
bir hüküm koyduklarını belirtmiştir.
Komisyon üyelerimiz, Alt Komisyon Raporu
doğrultusunda madde üzerinde farklı görüşler beyan etmişlerdir. Bu nedenle
Komisyonumuz, TMSF'nin Kamu İhale Kanununa tabi olup olmamasına Plan ve Bütçe
Komisyonu tarafından karar verilmesini uygun görmüştür.
Raporumuz, Plan ve Bütçe Komisyonuna
sunulmak üzere saygı ile arz olunur.
|
|
Başkan |
Başkanvekili |
Başkanvekili |
|
|
Yaşar
Yakış |
Ali Rıza
Alaboyun |
Onur Öymen |
|
|
Düzce |
Aksaray |
İstanbul |
|
|
|
|
(İmzada bulunamadı) |
|
|
Sözcü |
Kâtip |
Üye |
|
|
Öner Gülyeşil |
Nevin Gaye Erbatur |
Necdet Budak |
|
|
Siirt |
Adana |
Edirne |
|
|
(İmzada bulunamadı) |
(İmzada bulunamadı) |
(İmzada bulunamadı) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Mehmet
Ceylan |
Musa Sıvacıoğlu |
Aydın
Dumanoğlu |
|
|
Karabük |
Kastamonu |
Trabzon |
|
|
|
(İmzada bulunamadı) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Afif
Demirkıran |
Ersin Arıoğlu |
Şükrü Mustafa Elekdağ |
|
|
Batman |
İstanbul |
İstanbul |
|
|
|
(İmzada bulunamadı) |
(İmzada bulunamadı) |
|
|
Üye |
Üye |
|
|
|
Algan
Hacaloğlu |
İnci Özdemir |
|
|
|
İstanbul |
İstanbul |
|
|
|
(Karşı oy yazım ektedir) |
(İmzada bulunamadı) |
|
KARŞI OY YAZISI
1. Ülkemiz bankacılık
sektöründe faaliyet gösteren bankalar içinde toplam yabancı payı için yüzde
otuzlar düzeyinde bir üst sınır olması, ulusal sanayimiz ve ekonomimizin
genelde sağlıklı gelişmesi için zorunludur.
2. Ülkemizde en büyük ilk
beş bankanın aktifleri toplamı sektörün % 60’ı düzeyindedir. Sektörde ölçek
ekonomileri, etkinlik ve verimlilik ilkeleri gözetirken, aşırı yoğunlaşmanın
önlenmesi ve rekabet koşullarının oluşturulabilmesi için yönlendirici önlemler
konulmalıdır.
3. Tasarıda katılım
bankaları olarak tanımlanan finans kuruluşları ile mevduat bankaları aynı mevzuat
kapsamında “banka” olarak tanımlanmakta, ancak, katılım bankalarına “finansal
kiralama” işlemleri yapma hakkı saklı tutulurken, halen bu işi bağlı şirketler
üzerinden yapmakta olan mevduat bankalarına bu olanak tanınmamaktadır. Eğer
bunların her ikisi de banka ise, aynı haklardan yararlanabilmelidir. Bu tür
ayrıcalık AB müktesebatına aykırıdır.
4. Finansal kiralama
işlemleri yapma hakkının sadece katılım bankalarına verilmek istenmesi,
sektörde haksız rekabet koşulları yaratacağından, bu durumun hem AB
müktesebatına uyum, hem de sektörün sağlıklı gelişmesi açısından sorunlar
yaratacağından Tasarının 57. Maddesine;
“Mevduat bankaları
tarafından finansal kiralama nedeniyle üstlenilen yükümlülüklerden dolayı
gayrımenkul üzerine yapılan işlemler, bu madde ile yasaklanan ve sınırlanan
faaliyetler kapsamında değerlendirilmez” fıkrası ilave edilmelidir.
3.6.2005
Algan Hacaloğlu
İstanbul
Türkiye
BüyükMillet Meclisi
Plan ve Bütçe
Komisyonu 1.7.2005
Esas No.: 1/1007
Karar No.: 48
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Bakanlar Kurulunca 30.3.2005 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan ve Başkanlıkça 8.4.2005
tarihinde tali komisyon olarak Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna, esas Komisyon
olarak da Komisyonumuza havale edilen "Bankacılık Kanunu Tasarısı"
Komisyonumuzun 3.5.2005 tarihinde yapmış olduğu 49 uncu birleşimde, Hükümeti
temsilen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener ile Maliye, Adalet, Sanayi ve Ticaret Bakanlıkları ile Hazine
Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü
ve Türkiye Bankalar Birliği temsilcilerinin de katılımıyla incelenip
görüşülmüştür.
Bilindiği gibi, finansal sektör, mali
kaynakların reel sektörün ihtiyaç duyduğu alanlara yönlendirilmesini ve sermaye
birikimini sağlayan, ekonomik büyüme sürecini doğrudan etkileyen önemli
sektörlerden biridir. Bu nedenle, finansal sektörde güven ve istikrarın
sağlanması, sağlıklı bir finansal altyapının oluşturulması, ekonominin bütünü
açısından yaşamsal önem taşımaktadır. Küreselleşme eğilimi doğrultusunda
sermayenin uluslararası dolaşımının önündeki engeller birer birer kaldırılmakta
ve para ve sermaye piyasalarında akışkanlık hızla artmaktadır. Öte yandan,
tüketici tercihleri zamanla değişmekte, yeni finansal araçlar ortaya
çıkmaktadır. Bu gelişmelerin zorladığı yapısal değişim süreci, bir yandan
finansal sektörün gelişmelere kolayca uyumunu sağlarken diğer yandan finansal
kuruluşların maruz kalacakları riskleri ve finansal krizlere olan
duyarlılıklarını artırmıştır. Bunun yanında, finansal piyasaların giderek
küreselleşmesi ve bütünleşmesi, kambiyo rejimlerinin serbestleştirilmesi
sonucunda finansal sistemlerin kırılganlığı ve duyarlılığı artmakta, 1994
yılında Meksika'da ve 1997 yılında Tayland'da olduğu gibi krizler ülkelerin iç
sorunu olmaktan çıkarak küresel boyut kazanmaktadır.
Bu gelişmeler sonucunda, dünya ölçeğinde
ekonomik istikrarın sağlanabilmesi amacıyla finansal sistemlerin
güçlendirilmesini sağlayacak reformların yapılmasına özel önem verilmeye başlanmıştır.
Nitekim, 2000'li yıllarda finansal sistemin sağlamlığının ve istikrarının
küresel düzeyde sağlanabilmesini teminen, uluslararası finans çevreleri
tarafından her ülkede benzer finans dilinin kullanılması, bir finansal tablonun
her bir ülkede aynı şekilde yorumlanabilmesi amacıyla uluslararası geçerliliği
olan ilke ve standartların oluşturulmaya çalışıldığı gözlenmektedir. Bu ilke ve
standartlar birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke tarafından benimsenerek iç
hukuklarına uyarlanmıştır. Avrupa Birliği
(AB)'ne tam üye adayı olan ülkemiz açısından finansal sisteme ilişkin
mevzuatımızın AB mevzuatı ile uyumlaştırılması son derece önemli bir husustur.
Bu nedenle, finansal sistemimizin AB direktiflerine uygun bir hukuki altyapıya
kavuşturulması gerekmektedir.
Finansal piyasaların serbestleşme ve
bütünleşme süreci, bu piyasaları denetlemekle ve düzenlemekle görevli
düzenleyici ve denetleyici kurumların da yeni bir yaklaşımla ele alınmalarını
gerektirmiştir. Bankacılık ve sigortacılık sektörü ile sermaye piyasalarında
yer alan kuruluşların, faaliyetleri veya ortaklık yapıları nedeniyle birden
fazla malî otoritenin sorumluluk alanında bulunmaları yerine, bu kuruluşların
denetimi ve gözetimi ile sorumlu tek bir malî otoritenin oluşturulması eğilimi
ortaya çıkmış ve pek çok OECD ülkesinde bu yönde gelişmeler yaşanmıştır.
Ayrıca, finansal sektörün düzenleme ve denetimine yapılan siyasi müdahalelerin,
uluslararası alanda yaşanan finansal krizlerin derinliğini ve büyüklüğünü
artırdığı tespit edilmektedir. Bu doğrultuda, düzenleyici ve denetleyici
kurumların idari ve mali özerkliğinin, finansal piyasaların istikrarına katkıda
bulunacağı genel kabul görmekte ve
finansal piyasalarda ihtiyaç duyulan güvenin sağlanması amacıyla güçlü
ve bağımsız bir düzenleyici ve denetleyici kurumun varlığına gerek
duyulmaktadır.
Türk finans sektörü uygulanan liberal
politikalar sonucunda önemli ölçüde yapısal değişikliğe uğramış, finansal
sistem içerisinde özel sektör önemli bir yer kazanmış, ancak, bu politikaların
yapısal reformlarla yeterince desteklenememesi
sağlıksız ve kırılgan bir finansal sistemin oluşmasına yol açmıştır.
Özellikle kıyı bankacılığı faaliyetlerinin ve bankaların iştiraklerine açtıkları kredilerin yeterince
denetlenememesi, banka kaynaklarının suiistimal edilmesinin önlenememesi
oluşturulan finansal sistemin zayıf yönlerini oluşturmaktadır. Bu olumsuzluklar
sonucunda bankaların aktif kalitesi bozulmuş, likiditeleri azalmış, risklere
oranla kârlılık düşük kalmış ve özkaynaklar yeterince büyüyememiştir.
Bu gelişmeler üzerine, bankaların
ihtiyatlı denetim ve gözetim sisteminin etkinliğinin artırılması ve bağımsız
karar mekanizmalarına sahip olunması amacıyla
1999 yılında 4389 sayılı Bankalar Kanunu kabul edilmiş, bu Kanun ile banka denetim ve gözetiminin
her türlü etkiden uzak ve etkin biçimde yürütülebilmesini teminen, bankacılık
sektörüne ilişkin politikaları belirlemek üzere, idarî ve malî özerkliği haiz
"Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu" kurulmuştur. Alınan
önlemlere rağmen 2000 yılının Kasım ayında ve 2001 yılının Şubat ayında yaşanan
krizler finansal sektörde durumu daha da olumsuz hale getirmiş, milli gelirin
büyük ölçüde azalmasının yanında, bankaların sermayeleri de önemli ölçüde
gerilemiştir. Yaşanan bu krizler, bankacılık sektöründeki yapısal sorunların
çözümüne yönelik kapsamlı bir programın bir an önce yürürlüğe konulması
zorunluluğunu ortaya koymuştur. Bu çerçevede hazırlanan "Bankacılık
Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı", Mayıs 2001'de uygulamaya
konulmuştur.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının
makroekonomik politika ve hedefleri arasında, kaynakların daha etkin
dağıtıldığı, rekabetçi, şeffaf bir finansal sistemin oluşturulması yer
almaktadır. Ayrıca, bankacılık kesiminde sistemik risklerin önlenebilmesi
amacıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından gereken önlemlerin
alınması, sistemin şeffaflığının ve uluslararası kriterlere uygun çalışmasının
temin edilmesi de hedeflenen politikalar arasındadır. Benzer hedefler Avrupa
Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı'nda da
yer almaktadır. 59 uncu Hükümet Programında ise, finans sektörünün ödemeler
mekanizması, servet biriktirmeye yardımcı olma ve finansal güven sağlama rol ve
fonksiyonunun uluslararası standartlara yükseltileceği belirtilmekte, sektörün kurumsal ve fonksiyonel bakımdan
uluslararası standartlara kavuşturulacağı
ve kötü yönetimden kaynaklanan maliyetlerin topluma yüklenmesinin
önleneceği ifade edilmektedir.
Halen bankacılık sektörünü düzenleyen 4389
sayılı Bankalar Kanunu günün ihtiyaçlarına cevap verebilmesi amacıyla sekiz kez değiştirilmiştir. Ancak, alt
düzenlemelerin kapsamlı bir kanuni altyapıya kavuşturulması ve bütünlük arzeden
finansal sistemin esas itibarıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
(BDDK) tarafından düzenlenmesi ve denetlenmesi ihtiyacı ortaya çıkmış, bu
ihtiyacın giderilebilmesi amacıyla Bankacılık Kanunu Tasarısı hazırlanmıştır.
• Tasarı ve gerekçesi incelendiğinde;
- Kanunun daha iyi anlaşılabilmesi ve
uluslararası terim birliğine uyum sağlanabilmesi amacıyla, AB direktiflerine ve
uluslararası standartlara uygun olarak, finansal sisteme ilişkin yeni ve
kapsamlı tanımlar getirilmesinin,
- Bankaların gerçekleştirebilecekleri
faaliyet konularının, denetim ve gözetimi kolaylaştırmak üzere, Avrupa Birliği
direktifleriyle de uyumlu olarak, sayma yoluyla belirlenmesinin,
- Avrupa Birliği direktifleri ve Basel
Bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesi ilkeleri ile uyumlu olarak bankalarda
kuruluş aşamasında aranan şartların, etkin ve ihtiyatlı denetimi ve şeffaflığı
sağlayacak, konsolide denetime imkan verecek şekilde belirlenmesinin, 4389 sayılı Bankalar Kanununun banka
kurucularında aradığı şartlara ilişkin hükümlerin yanı sıra, Avrupa Birliği
direktifleri ile Basel Bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesi ilkelerine uygun
olarak, kurucuların işin gerektirdiği dürüstlük ve yeterliliğe sahip olmaları,
tüzel kişi kurucuların risk grubu yapısı ile ortaklık yapısının şeffaf ve açık
olması esaslarının getirilmesinin,
- Bankaların mali yapılarının
güçlendirilmesi amacıyla, sermayelerine ilişkin hükümler getirilmesinin,
- Bankalar Kanununa paralel olarak
bankalarda nitelikli paya sahip ortakların da kurucularda aranan nitelikleri
taşıması ve bu nitelikleri yitirmeleri halinde ortaklık haklarının kullanımına
ilişkin esasların düzenlenmesinin,
- Bağımsız denetim, iç denetim, iç kontrol
ve risk yönetimine ilişkin hükümlerin uluslararası uygulamalarla uyumlu hale
getirilmesinin,
- Bankalar Kanununa paralel olarak
bankalardaki dolaylı pay sahipliği yapısının izlenmesi amacıyla sermayede yüzde
on veya daha fazla oranda pay sahibi olan tüzel kişi ortakların ortaklık
yapısında Kanunda öngörülen oranlarda meydana gelen değişikliklerin Kurulun
iznine bağlanmasının, izinsiz pay devirlerinde bu tüzel kişi ortağın temettü hariç
ortaklık haklarının Fon tarafından kullanılmasının,
- Bağımsız denetim, değerleme ve destek
hizmeti kuruluşlarının verdikleri hizmetlerden doğabilecek zararları
karşılayabilmeleri amacıyla sorumluluk sigortası yaptırmalarının zorunlu hale
getirilmesinin,
- Bankalar tarafından hazırlanan finansal
raporlardan Kurulca belirlenecek olanların, doğru, anlaşılabilir ve finansal
bilgi edinme ihtiyacını karşılayabilecek şekilde hazırlanması ve finansal
raporlama sürecinde üst düzey yönetimin etkin gözetiminin sağlanması amacıyla
bunlardan sorumlu yöneticilerin belirlenmesinin,
- Bankaların, statülerine, yönetim ve
organizasyon yapılarına, insan kaynaklarına, faaliyetlerine, finansal
durumlarına, yönetimin değerlendirmeleri ve geleceğe yönelik beklentilerine ilişkin
bilgileri, finansal tablolarını, özet yönetim kurulu raporunu ve bağımsız
denetim raporunu da içeren yıllık faaliyet raporu hazırlamalarının zorunlu
kılınmasının,
- Banka yönetim kurulunun hesap
verilebilirliğinin sağlanması, kredi açılmasında banka içi ihtiyatlı
politikaların oluşturulması amacıyla kredi açmaya ilişkin yönetim kurulunun
sorumluluklarına, kredi açma yetkisinin devrine, kredi işlemlerine ilişkin
değerlendirme ve karar ve süreçlerine ilişkin usül ve esasların
belirlenmesinin,
- Bankaların mali yapılarının bozulmasını
önlemek amacıyla; vermiş oldukları kredilere ilişkin olarak, doğmuş veya
doğması muhtemel zararların karşılanması ve bunlar dışında kalan varlıkların
değer azalışları için yeterli düzeyde karşılık ayırmalarının, bankaların hem
maliyetlerini azaltıcı bir unsur hem de ihtiyatlı kredi yönetimlerini teşvik
etmek amacıyla bu karşılıkların tamamının, ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi
matrahının tespitinde gider olarak indirilmesinin,
- Bankaların öngörülen sınırlamalara ve standart
oranlara ilişkin raporlarının sadece dönem sonlarında gönderilmesi yerine,
eşiklere erişilmesi veya aşılması hallerinde de ilgili raporlama dönemi
beklenmeksizin bildirilmesinin,
- Faaliyetlerin güvenilir ve
sürdürülebilir olmasını sağlayan sermaye yeterliliğinin diğer ülke
uygulamalarına paralel olarak yüzde sekiz olarak belirlenmesinin, bankaların
mali bünyelerinin yakından takip edilebilmesi amacıyla asgari likidite
yeterliliğinin düzenlenmesinin,
- Bir gerçek veya tüzel kişiye ya da risk
grubuna veyahut bankanın da içinde bulunduğu risk grubuna kullandırılabilecek
kredilerin banka özkaynaklarına oranının AB direktifleriyle uyumlu hale
getirilmesinin,
- Bankaların malî güçlerinin korunması
amacıyla, bankalarca münhasıran çalışanlarına ait olmak üzere sağlık ve sosyal
yardım, emeklilik, ihtiyat ve tasarruf sağlama amaçlarıyla kurulan vakıf ve
sandıklara açıklarının kapatılması için kaynak aktarımının önlenmesinin, banka kaynaklarının istismarının önlenmesi,
bankaların emin bir şekilde çalışmasının sağlanması ve mali güçlerinin
korunması amacıyla, bağış sınırlarına ve örtülü kazanç aktarımına ilişkin
düzenlemeler yapılmasının,
- Avrupa Birliği ülkeleri uygulamaları ile
uyumlu olarak, mevduat bankalarının nezdlerindeki mevduatı yalnızca sigortaya
tâbi kısım üzerinden sigorta ettirmeleri ve bu tutar üzerinden tasarruf
mevduatı sigorta primi ödemelerinin,
- Bankanın faaliyetlerinin güvenilirliğini
ve sürekliliğini olumsuz etkileyecek olan hususlar açık bir şekilde
belirlenmesi suretiyle bu hususların konsolide veya konsolide olmayan bazda
yapılan denetimler esnasında Kurumca tespiti halinde, alınması gereken
kısıtlayıcı, düzeltici ve iyileştirici önlemlerin açıklığa kavuşturulmasının,
- BDDK'nın koordinasyonunda, Fon, Hazine
Müsteşarlığı ve Merkez Bankasının müşterek değerlendirmesi sonucunda sistemik
risk tehlikesinin belirlendiği hallerde olağanüstü tedbirler almaya Bakanlar
Kurulunun yetkili kılınmasının,
- Bankacılık sırrına ilişkin hükümlerin
Avrupa Birliği ülkeleri uygulamaları ile uyumlu hale getirilmesinin, bankalar
ile bunların mensupları için etik ilkelerin ihdas edilmesinin ve uygulama
sonuçlarının değerlendirilmesinin, müşteri haklarına ilişkin esasların
belirlenmesinin,
- Finansal sektörde gerekli yeterliliğe
sahip olmayan kuruluşların sistemden çıkarılmalarını, finansal istismarların
engellenmesini, finansal piyasaların şeffaflığının ve istikrarının
sağlanmasını, bankaların yeniden yapılandırılmasında siyasi tercihlerden
bağımsız, tarafsız ve rekabet kurallarına uygun olarak karar alınmasını,
finansal piyasalara güven verilmesini, denetim ve gözetim sisteminin
etkinliğinin artırılmasını ve bu amaçla bağımsız karar mekanizmalarına
kavuşturulmasını teminen, BDDK'nın teşkilatının ve çalışma esaslarının
düzenlenmesinin,
- Finansal piyasaların bir bütün olduğu
düşüncesiyle, Kurumun düzenleme ve denetleme fonksiyonunun kapsamının; finansal
holding şirketlerini, finansal kiralama şirketlerini, faktoring şirketlerini ve
finansman şirketlerini de kapsayacak şekilde genişletilmesinin,
- Finans piyasalarındaki güven ve
istikrarın teminine yönelik olarak politika önerilerinde bulunmak, finans
sektörünü ilgilendiren konulara ilişkin görüş bildirmek üzere, kurumlar arası
işbirliği ve koordinasyonu sağlamak amacıyla BDDK nezdinde, BDDK, Merkez Bankası,
Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Rekabet Kurulu, Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu (TMSF), menkul kıymetler borsaları ve kuruluş birliklerinden
temsilcilerin katıldığı, Finansal Sektör Komisyonunun oluşturulmasının, bu
Komisyonun çalışma usül ve esaslarının belirlenmesi konusunda üye kurumların
uygun görüşlerini almak kaydıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna
yetki verilmesinin,
- Finansal sistemde görev yapan
kuruluşların koordinasyonuna ve işbirliğine ilişkin esasların belirlenmesinin,
bu çerçevede, BDDK ile TMSF arasında
işbirliğinin temini amacıyla, Kurum Başkanı ve
başkan yardımcıları ile Fon Başkanı ve başkan yardımcılarından teşekkül
eden bir Eşgüdüm Komitesinin kurulmasının,
- Bankalar tarafından düzenlenmesi zorunlu
raporların zamanında ve doğru bir şekilde gönderilmesi kuralına; bağış
sınırlarına uymayanlara; Kanun kapsamında belirlenmiş olan pay edinim veya pay
devirlerine, sorumluluk sigortasına ve konsolide finansal raporlara ilişkin
olarak banka dışı kişilere getirilen yükümlülükleri ihlal edenlere idari para cezası uygulanmasına,
- Bankaların işlemlerinin kayıt dışı
bırakılması sonucunu doğuracak işlemleri yapanlara ya da yapılmasına neden
olanlara hapis ve adli para cezası; Kanuna tabi kuruluşların bilişim sistemindeki
verileri ve finansal raporlama ile ilgili diğer her türlü unsurları, bozan, yok
eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan
verileri başka bir yere gönderen kişilere hapis cezası uygulamasının,
- Örtülü kazanç aktarma ve edinme hükmüne
aykırı davrananlar ile örtülü kazanç elde edenlere hapis ve adli para cezası
verilmesinin,
- Merkez Bankası bünyesinde bulunan Risk
Merkezinin toplayacağı bilgilere ve bu bilgilerin Kurum ile Merkez Bankası
arasında paylaşımına ilişkin usûl ve esasların yeniden belirlenmesinin,
- Yeni düzenlemeler nedeniyle yapılacak
uygulamalara ilişkin geçiş hükümlerinin belirlenmesinin,
Amaçlandığı anlaşılmaktadır.
• Tasarının geneli üzerinde Hükümet adına
yapılan açıklamalarda;
- 3182 sayılı Bankalar Kanununda değişiklik yapan 538 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin dayandığı yetki yasasının Anayasa Mahkemesince iptali üzerine
ortaya çıkan hukuki boşluğun doldurulması amacıyla aceleyle hazırlanan ve
yürürlüğe giren 4389 sayılı Bankalar Kanununda, madde gerekçelerine ayrıntılı
yer verilemediği ve Kanunun yasalaşma sürecinin kısa tutulması amacıyla
maddelere sistematik bir yapı kazandırılamadığı, bu durumun Kanunun
anlaşılabilirliğini zorlaştırdığı ve maddelere ilişkin hukuki ihtilaflarda
yargı tarafından yapılacak yorumlarda kullanılabilecek gerekçelerden yoksunluğa
neden olduğu,
- Bankacılık Kanunu Tasarısının; ülkemiz
finansal piyasalarının uluslararası piyasalar ile bütünleştirilmesinin
sağlanması, yürürlükteki bankacılık mevzuatının sistematik bir yapıya
kavuşturulması, anlaşılabilirliğin temin edilmesi, gerekçeli ve değişen
ihtiyaçlara cevap verebilir hale getirilmesi bakımından, finansal sektördeki
normalleşme süreci gözetilerek ve
uluslararası mali piyasalardaki gelişmeler ile yargıya intikal etmiş mevzuattan
kaynaklı hukuki ihtilaflar ve yargı kararları dikkate alınarak, temelde Avrupa
Birliği direktifleri ile uluslararası bankacılık ilke ve standartlarıyla uyumlu
olarak, bütün ilgili tarafların aktif katılımının sağlanması suretiyle, şeffaf ve demokratik bir yaklaşımla
hazırlandığı,
- Tasarının hazırlanma sürecinde, Ulusal
Program, 59 uncu Hükümetin Acil Eylem Planı, Avrupa Birliği İlerleme Raporu,
OECD Türkiye Raporu, Avrupa Birliği Direktifleri, Uluslararası Takas
Bankası'nın Etkin Denetim ve Gözetim İlkeleri, OECD'nin Kurumsal Yönetim
İlkeleri dahil olmak üzere uluslararası standartlar, Avrupa Birliği üyesi
ülkelerin kanunları ile belirli ülkelerin kanunlarında yer alan önemli hükümler
yanında BDDK'nin ve TMSF'nin tecrübe ve birikimlerinden yararlanıldığı,
- Kanunun anlaşılabilirliği ve uygulamaya
yön verilmesi, hukuki ihtilaflarda yararlanılabilecek bir kaynak oluşturulması
amacıyla madde gerekçelerinin ayrıntılı bir şekilde yazıldığı,
- Tasarı ile "özel finans
kurumları" unvanının "katılım bankaları" olarak değiştirildiği
ve bunların tabi oldukları hükümlerin bankalarla paralel hale getirildiği,
- Tasarıda, hukuki altyapının
güçlendirilmesi amacıyla tanımların geniş kapsamlı tutulduğu, ilk defa kredi
kuruluşu, kuruluş birlikleri, mevduat bankası, katılım bankası, kalkınma ve
yatırım bankası, finansal holding şirketi, merkez şube, fon bankası, finansal
kuruluş, kontrol, ana ortaklık, bağlı ortaklık, nitelikli pay, hakim ortak,
yöneticiler, mevduat, tasarruf mevduatı, özel cari hesap, katılma hesabı,
katılım fonu, destek hizmeti kuruluşu ve kıyı bankacılığı tabirlerinin
tanımlandığı,
- Bankacılık sektöründeki yeni gelişmeler neticesinde risklerin grup
içerisinde gizlenmesini önlemek ve denetimi
güçlendirmek amacıyla finansal holding şirketlerinin Kanun kapsamına
alındığı, hukuki alt yapının güçlendirilmesi amacıyla ilk defa "risk
grubu" nun tanımlandığı, bankaların kendi risk grubuna verdikleri
kredilerin sınırlandırılması ve grup risklerinin azaltılması amacıyla
uluslararası uygulamalar paralelinde dahil olduğu risk grubuna kullandırılacak
kredilerin özkaynaklara oranının %25'ten, %20'ye düşürüldüğü,
- Bankaların maliyet avantajlarından
faydalanmak amacıyla dışardan sağladıkları hizmetlerden kaynaklanan risklerinin
kontrolünü ve denetlenmesini sağlamak maksadıyla bu hizmetleri sağlayan destek
hizmeti kuruluşlarının düzenlendiği,
- Bankaların yurt dışında ortaklık
kurmaları veya kurulmuş ortaklıklara katılmasının Kurulun iznine tabi
tutulduğu, bankaların gerçekleştirebilecekleri faaliyet konuları açık bir
şekilde sayılarak izin işlemleri ile koruyucu hükümler arasında ilişki
kurulduğu,
- Bankaların finansal tablolarının gerçeği
yansıtması amacıyla önem arz eden varlıklarının değerlemelerinin,
yetkilendirilmiş değerleme kuruluşları tarafından yapılmasının öngörüldüğü,
- Uluslararası alanda şirketler için
benimsenmiş olan iyi yönetim ilkelerinin bankalarda hakim kılınması amacıyla
kurumsal yönetim ilkeleri ihdas edilmesinin öngörüldüğü,
- Riskleri etkin bir şekilde
yönetebilmeleri amacıyla bankaların kurması zorunlu olan iç denetim, iç kontrol ve risk yönetimine
ilişkin sistemlerin kapsamı açık hale getirilerek mevcut uygulamanın hukuki
zemininin güçlendirildiği,
- Bağımsız denetim, değerleme ve destek
hizmeti kuruluşlarının vermiş oldukları hizmetlerden dolayı yaratabilecekleri
zararların tazmini amacıyla sorumluluk sigortası yaptırmalarının
öngörüldüğü, ayrıca, bankalarda
şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin
temini amacıyla yıllık faaliyet raporu hazırlamalarının ve kamuya açıklamalarının
zorunlu hale getirildiği,
- Katılım bankaları tarafından toplanan
katılım fonlarının da TMSF tarafından güvence altına alınmasının öngörüldüğü,
ayrıca Fon tarafından toplanan sigorta primlerinin risk esaslı olmasının
düzenlendiği,
-
Etkin bir yönetim sergileyebilmeleri ve mali güçlerini koruyabilmeleri
için, bankaların, münhasıran çalışanlarına ait olmak üzere kurulan vakıf ve
sandıklara açıklarının kapatılması için kaynak aktarmaları uygulamasına son
veren düzenlemeler yapıldığı, ayrıca, bankaların kaynaklarının istismar
edilmesinin önlenmesi amacıyla, yapılacak bağışlara sınır getirildiği, banka
kaynaklarının istismar edilmesini engellemek amacıyla örtülü kazanç aktarımının
yasaklanmasının öngörüldüğü,
- Bankanın faaliyetlerinin güvenilirliğini
ve sürekliliğini olumsuz etkileyecek olan hususların ve bu kapsamda alınacak
tedbirlerin açık bir şekilde belirlendiği, denetim sonucu alınacak önlemleri,
kısıtlayıcı, düzeltici ve iyileştirici önlemler olarak gruplandırıldığı,
- Sektörün tamamını olumsuz
etkileyebilecek sistemik risklerin tespiti halinde gerekli önlemlerin alınması
için Bakanlar Kuruluna yetki verildiği,
- Finansal kiralama şirketleri, faktoring
şirketleri ve finansman şirketlerinin de BDDK'nin düzenleme ve denetleme
yetkisi kapsamına alındığı,
- Adli cezaların yeni Türk Ceza Yeni Ceza
Kanununa uygun hale getirildiği, uygulamalarda karşılaşılan sorunlar ile yeni
ihdas edilen hükümler dikkate alınarak idari cezaların da yeniden düzenlendiği,
- İlgili kamu kuruluşları arasında bilgi
paylaşımının gerçekleştirilmesine yönelik düzenlemelerin yapıldığı,
İfade edilmiştir.
Hükümet adına yapılan açıklamaları takiben
Komisyonumuz, Tasarının ayrıntılı bir şekilde incelenebilmesini teminen kurulacak bir alt komisyonda ele alınmasına
karar vermiştir.
Alt Komisyonun; 11, 12, 24, 25 ve 26 Mayıs
2005 tarihlerinde yaptığı toplantılarda, başta Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu olmak üzere, ilgili
kamu ve özel sektör kuruluşları, Tasarı üzerindeki görüş ve düşüncelerini geniş
bir şekilde dile getirmişler ve
önerilerini alt komisyona sunmuşlardır. Alt komisyon, 1, 2, 8, 9, 10,
14, 16, 17 ve 21 Haziran 2005 tarihlerinde ilgili kuruluşların temsilcilerinin
de katılımlarıyla yaptığı toplantılarda ise ileri sürülen görüş ve önerileri de
değerlendirmek suretiyle, Tasarının maddelerini ayrıntılı bir şekilde ele almış
ve gerekli gördüğü değişiklikleri ve düzenlemeleri içeren metni Komisyonumuza
sunmuştur.
Komisyonumuzun 24.6.2005 tarihinde yaptığı 63 üncü birleşimde Tasarının geneli
üzerindeki görüşmelere devam edilmiştir.
• Komisyonumuzda Tasarının geneli üzerinde
yapılan görüşmelerde;
- Bankacılık Kanununun bugüne kadar dokuz
kere değiştiği, 4389 sayılı Kanunun biçimsel açıdan yetersiz ve özensiz
hazırlandığı ve kanun tekniğine uygun hazırlanmadığı,
- 4389 sayılı Bankalar Kanununun aslında
bankacılık sisteminin işlemesi için yeterli olduğu, bu bakımdan Tasarının
aciliyetinin bulunmadığı, esasen zaman sınırlaması nedeniyle parlamentoda
Tasarının sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesinin mümkün olmadığı,
- Tasarının, AB'ye uyum ve bankacılık
sisteminin sorunlarının çözümü gibi iki ayrı yönden değerlendirilmesi
gerektiği, yasal düzenlemelerdeki boşluklar nedeniyle bankacılık sektöründeki
usulsüzlük ve yolsuzlukların sorumlularının gerektiği gibi cezalandırılamadığı,
AB'ye uyum yanında ülkemize özgü koşulları da yansıtacak bir düzenleme
yapılması gerektiği,
- Tasarı ile bankaların Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonuna devri uygulamasına devam
edilmesinin yerinde olmadığı, esasen sistemik krizlerin olması halinde Bakanlar
Kuruluna yetki verilen düzenlemelerin Tasarıda yer aldığı, bu düzenlemenin
yeterli olduğu,
- Mali bünyesi bozulan bankaların Fona
devredilmesinin Hazineye büyük yük getirdiği, bu nedenle bunların doğrudan
tasfiye edilmesinin daha doğru olacağı,
- Özel Finans Kurumlarının katılım bankası
adı altında Tasarı kapsamına alınmasının öngörüldüğü, ancak halihazırda bu
kuruluşların oluşturduğu Güvence Fonunun kaldırılarak yerine TMSF'ye tabi
olmalarının düzenlendiği, kâr ve zarar esasına göre çalışan bu kuruluşların TMSF'ye devredilmesinin bu kuruluşların
kuruluş gerekçesine ters düştüğü,
- Özel finans kurumlarının katılım bankası
adı altında düzenlenmesine rağmen bankacılık işlemleri yapmalarına dönük
yeterli düzenlemelerin öngörülmediği, bu düzenleme şekliyle sözkonusu
kuruluşların sisteme uyumlu hale gelmelerinin mümkün olmadığı, finans
kurumlarının kendi mantığına uygun bir şekilde ayrı bir kanun konusu yapılması
gerektiği,
- TMSF'nin Hazineye olan borçlarının
Bakanlar Kurulunca tasfiye edilmesine ilişkin düzenlemenin mali saydamlık
ilkesine uymadığı, ayrıca, bu uygulamanın ancak bütçede karşılık gösterilmek
suretiyle ve kanunla yapılabileceği, dolayısıyla Tasarıdan çıkarılması
gerektiği,
- Varlık yönetim şirketleri aracılığıyla
devletin alacaklarının takip ve tahsil edilmesinin kabul edilemeyeceği, bu
durumun Hükümetin mevcut uygulamasıyla da çeliştiği,
- Ulusal bankacılığın korunmasının gerekli
olduğu, esasen yabancı sermayenin yeni yatırımlar yapmaksızın mevcut
kuruluşlara ortak olmak ya da onları satın almak yolunu tercih ettiği,
bankacılık sektörünün münhasıran kâr amacıyla hareket edilemeyecek bir sektör
olduğu, yabancı sermayenin sadece kâr amacı güttüğü, bu nedenle sektörde
yabancı payının sınırlandırılması gerektiği,
- Yabancı banka payının
sınırlandırılmasının zorunlu olduğu, İtalya, Almanya, Fransa, İngiltere gibi
gelişmiş ülkelerde bile yabancı sermayenin bankacılık sektöründe tamamen
serbest bırakılmadığı, ülkeden ülkeye oranı değişmekle birlikte pek çok ülkede
sınırlamalar bulunduğu,
- Türk bankacılık sektörünün hali hazırda
en büyük sorununun, yerli sermayenin bankalarını yabancılara satma eğiliminin
güçlenmesi olduğu, bu sürecin önüne geçilmezse sektördeki yabancı payının
sakıncalı boyutlara ulaşacağı, sistemin sermaye ihtiyacı bulunmasına rağmen
yerli sermayenin sistemden çıkmaya çalıştığı, yerli sermayeyi sistemde tutacak
düzenlemelere ihtiyaç bulunduğu,
- Bankaların kredilerinin büyük ölçüde
ticari kredilerden oluştuğu, kullandırılan toplam kredi içinde yatırım kredilerinin
payının oldukça düşük kaldığı, bankaların yatırımları finanse etmek yerine para
ticareti yapmayı tercih ettiği, dolayısıyla kendilerinden beklenen asıl işlevi
yerine getirmedikleri,
- Denetim konusunun iyi değerlendirilmesi
gerektiği, yaşanan krizlerde yalnızca Bankalar Yeminli Murakıplar Kurulunun sorumlu olmadığı,
denetim sürecinin bir bütün olarak ele alınması gerektiği, Bankalar Yeminli
Murakıpları Kurulunun köklü ve sektörün denetiminde tecrübeli bir kurul olduğu,
bu nedenle muhafaza edilmesinde yarar görüldüğü,
- BDDK'ye yeterli özerklik verilmemiş
olduğu, bunun nedeninin üst kurulları düzenleyen çerçeve yasa tasarısındaki
kısıtlamalar olduğu, sistemde bağımsız bir kurum yapılmak isteniyorsa kurumu
güçlendirecek hükümler ihdas edilmesi ve Tasarı içerisine alınması gerektiği,
- Bankacılık sektörünün bir ekonominin
işleyişini sağlayan en önemli sektör olduğu, Türkiye'nin son onbeş yılda
bankacılık sektörünü iyi yönetemediği ve sıkça bankacılık krizlerinin
yaşandığı, bu durumun "bankacılık işsizliği" denen bir işsizlik
doğurduğu,
- 1980 öncesinde planlı ekonominin de
etkisiyle Devletin çoğu alanda olduğu gibi bankacılık sektöründe de
müdahalesinin daha fazla olduğu, sistemin kendi içinde tutarlılık arz ettiği, 1980'den sonra ise Devlet müdahalesinin
azalması nedeniyle sağlam bir bankacılık sistemi kurma gereksiniminin doğduğu,
sağlam bir sistemin göstergesinin ise üretime aktarılan kaynaklar olduğu, bu
nedenle yapılan düzenlemelerin de üretimi teşvik edecek yönde yapılmasının
zorunluluğu bulunduğu, nitekim ticaretin de üretim olmadan sınırlı bir alan
içerisine sıkışacağı,
- 2003 krizinin ardından TBMM'de bir
araştırma komisyonu kurulduğu ve finansal piyasalara ilişkin tespitler ve
değerlendirmeler yapıldığı, ancak raporun Genel Kurul gündemine taşınamamış
olduğu, sonuçların da Tasarıya yansıması imkanı bulunmadığı,
- Tasarıda piyasaların yeniden
yapılandırılması ve yönlendirilmesine ilişkin ilkesel tedbirlerin öngörülmemiş
olduğu,
- Bankacılık sektörünün, sektörün
kırılganlıkları ve hassasiyeti de gözönünde tutularak iyi değerlendirilmesi ve
sistemin bu değerlendirmeler ışığında kurulması gerektiği,
- 2004 yılında Türkiye ekonomisinin yüzde
9, bankacılık sektörünün ise yüzde 1 civarında büyüdüğü bu oranın bankacılık
sektörünün toplam büyümeye, işsizliğin önlenmesine ve üretime fazla bir katkısı
olmadığını gösterdiği,
- Bankacılık sektörünün ülkenin sanayi ve
ticaret politikasından ayrı düşünülmemesi gerektiği, yatırımcının finansmanında
yaşanan eksikliklerin uzun vadede bankacılık sistemini de olumsuz etkileyeceği,
- Ekonomik krizlerde bankacılık sektörüne
yönelik gerçekçi ve doğru yaklaşımlar geliştirilmediği, bu nedenle başka
ülkelere nazaran Türk ekonomisinin daha büyük bir maliyet üstlenmek zorunda
kaldığı,
- Tasarı ile bankacılık sektörünün ciddi
sınırlama ve kontrollere tabi tutulduğu, ancak sektörün toparlanabilmesi için
olağanüstü koşullar için hazırlanan düzenlemelerin Tasarıdan çıkarılması
gerektiği,
- Örtülü kazanç aktarımının ve zimmet
suçunun yeterince açık düzenlenmediği, bankacılığın bir risk mesleği olduğu,
getirilen düzenlemelerle iyiniyetli, kanunlara ve bankacılık ilkelerine uygun
olarak verilen kredilerin bile örtülü kazanç aktarımı ve zimmet suçu kapsamında
değerlendirilebileceği, oysa, bu şekilde verilen kredilerin, kendisinin veya
başkasının üzerine mal ve kaynak aktaran kişilerin eylemleriyle bir tutulmaması
gerektiği,
Şeklindeki görüş ve eleştirileri takiben
Hükümet adına yapılan açıklamalarda;
- Sektörün olağan ekonomik koşullar
altında yeni bir hukuki altyapıya kavuşturulması amacıyla Tasarının
hazırlandığı, olağanüstü koşulların geride bırakıldığı, bankacılık sektörünün
olumlu gelişmeler gösterdiği, ancak ekonominin gelişmesinin doğal olarak finans
sektörüne bir müddet gecikme ile yansıdığı,
- Bankacılık sektörünün başta istihdam
olmak üzere pek çok alanda kayıplarını gidermeye başladığı,
- Bugün Türk bankacılık sektörünün
aracılık görevini daha iyi yerine getirmekte olduğu, mevduatın krediye dönüşme
oranının giderek yükseldiği, kredilerin toplam aktifler içindeki payının
arttığı, takipteki alacakların azaldığı, kredi dönüşlerinin arttığı,
-
Türkiye'de mevduatın ortalama vadesinin üç ay olduğu, kısa vadeyle
toplanan mevduatın uzun vadeyle yatırım kredisi olarak verilmesinin mümkün
olamayacağı, bankalar uzun vadeli kaynak temin edebildikleri takdirde
yatırımcıların da uzun vadeli olarak finanse edilebileceği, esasen, bankaların
yaşanan olumlu gelişmeler neticesinde son dönemlerde konut kredisi gibi uzun
vadeli krediler de vermeye başladığı,
- Tasarının bankacılık sektöründe
koşulların olağana dönüştüğü bir zamanda görüşülüp tartışılmasının önemli
olduğu, esasen Tasarı taslağının geniş bir katılımla hazırlanarak ve ilgili tüm
tarafların görüş ve değerlendirmesine sunularak tasarısıya dönüştürüldüğü,
- Tasarının tepkisel bir anlayışla
hazırlandığının inkar edilemeyeceği, çünkü, geçmiş dönemdeki usulsüzlüklere
ilişkin takibatın halen devam ettiği, tasfiye sürecinin sona ermediği, bu
süreçte boşluk yaratılmaması için özen gösterildiği,
İfade edilmiştir.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmelerin
ardından Tasarı ve gerekçesi Komisyonumuzca da benimsenerek maddelerin
görüşülmesine geçilmiştir. Ancak verilen bir önerge doğrultusunda maddelerin
görüşülmesinde alt komisyon tarafından hazırlanan metnin esas alınması kararlaştırılmıştır.
Komisyonumuzun 24, 25, 27, 28 ve 29
Haziran 2005 tarihlerinde yaptığı 63, 64, 65, 66 ve 67 nci birleşimlerde alt
komisyon metninin maddeleri görüşülmüştür.
• Alt komisyon metninin;
- 1 ve 2
nci maddeleri, aynen,
- 3 üncü maddesi; "Kontrol"
tanımının redaksiyona tabi tutulması, "Merkez Şube" tanımının
açıklığa kavuşturulması suretiyle,
- 4 üncü maddesi; (y) bendinin (v) olarak
değiştirilmesi, son fıkrasında, alt komisyonda yapılan değişikliğe paralel
olarak "(t)" olması gerekirken
sehven "(u)" şeklinde yer alan ibarenin "(t)" olarak
düzeltilmesi suretiyle,
- 5, 6 ve 7 nci maddeleri, aynen,
- 8 inci maddesi; birinci fıkrasının, (c)
bendinde yer alan "ve/veya" ibaresinin "veya" olarak
değiştirilmesi, (d) bendinin; ödünç para verme işleri hakkında mevzuatın hapis
cezası gerektiren hükümlerine aykırılık halinin de banka kurucusu olmayı
engelleyen hususlar arasında yer almasını ve maddede belirtilen suçların hem
mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanununda, hem de 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda ve
diğer kanunlarda zikredilen suçlar olduğunun açıkça belirtilmesini teminen
yeniden düzenlenmesi suretiyle,
- 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17,18
,19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35 ve 36
ncı maddeleri, aynen,
- 37 nci maddesi; birinci fıkrasında yer
alan "sağlamak" ibaresinin anlatıma açıklık kazandırmak amacıyla
"uygulamak" şeklinde redaksiyona tabi tutulması suretiyle,
- 38, 39, 40 ve 41 inci maddeleri, aynen,
- 42 nci maddesi; 213 sayılı Vergi Usul
Kanununda düzenlenen saklama yükümlülüğüne ilişkin sürelerin maddede öngörülen
10 yıllık süreden daha az olduğu anlaşıldığından, "213 sayılı Vergi Usul
Kanunu hükümleri saklı kalmak kaydıyla." ibaresinin çıkarılması suretiyle,
- 43 üncü maddesi; birinci fıkrasında
geçen "ana ortaklık bankalar" ibaresinin 38 inci maddede yer aldığı
gibi "ana ortaklık" olarak değiştirilmesi suretiyle,
- 44 üncü maddesi, aynen,
- 45 inci maddesi; son fıkrasının, kaynağı
katılma hesabı olan aktiflerin risk ağırlıklarının belirlenmesinde bu hesapların
özelliklerini dikkate alarak Kurulca düzenleme yapılabilmesini teminen yeniden
düzenlenmesi suretiyle,
- 46,
47 ve 48 inci maddeleri, aynen,
- 49 uncu maddesi, son fıkrasının, bir
gerçek kişinin velayet altında olmayan
çocukları bakımından da aynı risk
grubuna dahil edilecek gerçek ve tüzel kişilerin belirlenmesi konusunda Kurula
yetki verilmesini teminen yeniden düzenlenmesi suretiyle,
-
50, 51, 52 ve 53 üncü maddeleri, aynen,
- 54 üncü maddesi; son fıkrasında geçen
"ana ortaklık bankalar" ibaresinin 43 üncü maddede yapılan
değişikliğe paralel olarak "ana ortaklık" şeklinde değiştirilmesi
suretiyle,
- 55, 56 ve 57 nci maddeleri, aynen,
- 58 inci maddesi; Hükümet Tasarısındaki
düzenleme doğrultusunda, bankalarca banka çalışanları tarafından kurulan sandık
ve vakıflara "açıklarının kapatılması" amacıyla kaynak aktarılmasını
önleyecek şekilde yeniden düzenlenmek suretiyle,
- 59 uncu maddesi, aynen,
- 61, 62 ve 63 üncü maddeleri, aynen,
- 64 üncü maddesi; son fıkrasının,
"faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankalar" yerine
sadece faaliyet izni kaldırılan kredi kuruluşları nezdindeki mevduat ve katılım
fonlarının sigorta kapsamındaki kısmının ödenmesini teminen yeniden
düzenlenmesi suretiyle,
- 65, 66 ve 67 nci maddeleri, aynen,
- 68 inci maddesi; "ve/veya"
ibarelerinin "veya" şeklinde değiştirilmesi, (c) bendi olması
gerekirken sehven (b) bendinde yer alan
"Özkaynaklarının sermaye yeterliliğine ilişkin düzenlemelere göre yetersiz
olması veya bu durumun gerçekleşmek üzere bulunması," ifadesinin (c) bendi
olarak düzenlenmesi ve takip eden
bentlerin teselsül ettirilmesi suretiyle,
- 69, 70, 71, 72 nci maddeleri, aynen,
- 73 üncü maddesi; sistemik riskin tespiti
halinde Bakanlar Kurulunca alınacak olağanüstü tedbirlerin ilgili kurum ve
kuruluşlarca uygulanacağını açıklığa kavuşturulmasını teminen yeniden
düzenlenmek suretiyle,
- 74 üncü maddesi, ikinci fıkrasında
bahsolunan ve Kurum tarafından "yapılacak anlaşmaların", alt komisyon
tarafından 94 üncü maddede yapılan değişikliğe paralel olarak
"düzenlenecek mutabakat zabıtları" şeklinde değiştirilmesi suretiyle,
- 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84
ve 85 inci maddeleri, aynen,
- 86 ncı maddesi; ikinci fıkrasında geçen
"ciddi hastalık" ibaresinin, "ağır hastalık" şeklinde
değiştirilmesi suretiyle,
- 87 nci maddesi; Kurul başkan ve
üyelerinin görevden ayrıldıktan sonra
Kurumun düzenlemek ve denetlemekle görevli olduğu alanlarda
"bir" yıl boyunca görev alamamalarını düzenleyen üçüncü fıkrasındaki görev yasağının "iki" yıla
çıkarılması suretiyle,
- 88 ve 89 uncu maddeleri, aynen,
- 90 ıncı maddesi; 84 üncü maddenin ikinci fıkrası ile aynı konu
düzenlendiğinden, mükerrerlik olmaması
için ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılması suretiyle,
- 91 inci maddesi; birinci fıkrasının,
başkan yardımcılarının sayısının üçe çıkarılmasını teminen yeniden düzenlenmesi
suretiyle,
- 92 nci maddesi, aynen,
- 93 üncü maddesi, üçüncü fıkrasının,
Kurumun azami kadro sayısını gösteren cetveli de içerecek şekilde yeniden
düzenlenmesi, beşinci fıkrasında geçen ve alt komisyonda "uzman"
olarak değiştirilmesi kararlaştırılmasına rağmen sehven "yerli ve yabancı
uzman" olarak kalan ibarenin değiştirilmesi suretiyle,
- 94 ve 95 inci maddeleri, aynen,
- 96 ncı maddesi; dokuzuncu fıkrasında
geçen "mutabakat zaptı akdedebilir" ibaresinin "mutabakat zaptı düzenleyebilir" şeklinde
değiştirilmesi, onikinci fıkrasının redaksiyona tabi tutulması suretiyle,
- 97, 98, 99 ve 100 üncü maddeleri, aynen,
- 101 inci maddesi; birinci fıkrasında geçen
"aktifinin niteliği ve pasifleri" ibaresinin, alt komisyonda yapılan
değişiklik sonucunda anlamını yitirdiğinden, çıkarılması suretiyle,
- 102 nci maddesi; dördüncü fıkrasında yer
alan "denetim" ibaresinin "iç ve dış denetim" şeklinde
değiştirilerek açıklığa kavuşturulması suretiyle,
- 103 üncü maddesi; Kurul başkan ve
üyelerine birinci fıkraya göre belirlenen aylık ücretleri tutarında, damga
vergisi dışında bir kesintiye tabi olmamak üzere tazminat verilmesini öngören
bir düzenlemenin yeni bir fıkra olarak maddenin sonuna eklenmesi suretiyle,
- 104 üncü maddesi; maddede belirtilen
şekilde görevden ayrılan Kurul üyelerine herhangi bir işe ya da göreve
başlayıncaya kadar yapılması öngörülen üç aylık ödemenin "bir yıl"a
çıkarılması, ikinci fıkrasında yer alan düzenleme geçici nitelikte olduğundan
Tasarıya yeni eklenen geçici 20 nci maddeye taşınması, onun yerine Kurul başkan
ve üyeleri ile akademik unvanların kazanılması için gerekli şartlar saklı
kalmak kaydıyla üniversite akademik kadrolarından gelen başkan ve üyeler için de geçerli olmak üzere üyelikte
geçen sürelerin tabi oldukları kanuna göre hizmetlerinde değerlendirilmesini
öngören düzenlemenin eklenmesi, son fıkrasının ise çıkarılması suretiyle,
- 105 inci maddesi; birinci ve ikinci
fıkrasındaki "görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri suçlar"
ibarelerinin, üçüncü fıkraya paralel olarak "görevleriyle bağlantılı
olarak işledikleri iddia edilen
suçlar" şeklinde değiştirilmesi suretiyle,
- 106 ve 107 nci maddeleri, aynen,
- 108 inci maddesi; dördüncü fıkrasının
(b) bendinin (2) numaralı alt bendinin, hisselerinin çoğunluğu veya tamamı Fona
intikal eden bir bankanın sadece zorunlu karşılık ve umumi disponibilite
yükümlülüklerinden kaynaklanan cezai faizlerini kaldırma yetkisinin Fon
Kurulunda kalması, Fon bankalarının söz konusu yükümlülüklerinin kaldırılması
veya ertelenmesi yetkisinin ise Merkez Bankasında kalmasını teminen yeniden
düzenlenmesi suretiyle,
- 109 uncu maddesi; ikinci fıkrasının
maksadın daha uygun bir şekilde ifade edilmesini teminen açıklığa
kavuşturulması suretiyle,
- 110 uncu maddesi; ikinci fıkrasının,
maddede sayılan kişilerin hepsine ait mal beyannamelerinin bankaların hâkim
ortakları ve yöneticileri yerine bizzat ilgililerinden istenmesi gereğinden
hareketle yeniden düzenlemesi suretiyle,
- 112, 113, 114 ve 115 inci maddeleri,
aynen,
- 116 ncı maddesi; ikinci fıkrasında geçen
"ciddi hastalık" ibaresinin, "ağır hastalık" şeklinde
değiştirilmesi, son fıkrasının, fıkrada belirtilen şartların gerçekleşmesi
halinde Fon Kurulu başkan ve üyelerinin Başbakan onayı ile görevden
alınmalarını teminen 86 ncı maddeye paralel olarak değiştirilmesi suretiyle,
- 117 nci maddesi; üçüncü fıkrasının,
anlatımı açıklığa kavuşturmak amacıyla redaksiyona tabi tutulması, aynı fıkrada
yer alan "bir" yıllık görev alma yasağının 87 nci maddedeki
değişikliğe paralel olarak "iki" yıla çıkarılması suretiyle,
- 118 ve 119 uncu maddeleri, aynen,
- 120 nci maddesi; ikinci fıkrasının 90
ıncı maddede yapılan değişikliğe paralel olarak çıkarılması suretiyle,
- 121 ve 122 nci maddeleri, aynen,
- 123 üncü maddesi; üçüncü ve beşinci
fıkralarının, Fonun meslek personeli ve idari personel sayılarını 415 ve 155
adetle sınırlandıran cetvelleri de içerecek şekilde yeniden düzenlenmeleri
suretiyle,
- 124 ve 125 inci maddeleri, aynen,
- 126 ncı maddesi; birinci fıkrasında
geçen "denetimi" ibaresinin 102
nci maddede yapılan değişikliğe paralel olarak "iç ve dış denetimi" şeklinde değiştirilmesi suretiyle,
- 127 nci maddesi; dördüncü fıkrasının ilk
cümlesinin, Fon başkan yardımcıları, daire başkanları, müdürler, başkanlık
müşavirleri ve meslek personelinin de Emekli Sandığı ile ilişkilendirilmesini
teminen yeniden düzenlenmesi suretiyle, Fon Kurulu başkan ve üyelerine birinci
fıkraya göre belirlenen aylık ücretleri tutarında, damga vergisi dışında bir
kesintiye tabi olmamak üzere tazminat verilmesini öngören bir düzenlemenin
yedinci fıkra olarak; yönetim ve denetimine Fon tarafından el konulan
şirketlerin yönetim, denetim veya tasfiye kurullarına atanan memurlar ve diğer
kamu görevlilerine kamu iktisadi teşebbüsleri yönetim kurulu üyeleri için
belirlenen aylık ücretin üç katını geçmemek üzere Fon Kurulunca belirlenecek
miktarda ücret ödenebilmesine ilişkin
bir hükmün ise sekizinci fıkra olarak eklenmesi suretiyle,
- 128 inci maddesi; maddede belirtilen
şekilde görevden ayrılan Fon Kurulu üyelerine herhangi bir işe ya da göreve
başlayıncaya kadar yapılması öngörülen üç aylık ödemenin "bir yıl"a
çıkarılması suretiyle,
- 129 uncu maddesi; birinci ve ikinci
fıkralarının 105 inci maddedeki değişiklikler paralelinde redaksiyona tabi
tutulması, yedinci fıkrasının, Fon kurulu başkan ve üyelerinin de belli
şartlarla açılacak şahsi sorumluluk davalarına karşı korunmalarını teminen
yeniden düzenlenmesi suretiyle,
- 130 uncu maddesi; birinci fıkrasının ilk
cümlesinde sehven yer alan "işlem konusunun miktarı" ibaresinin
çıkarılması, ikinci fıkrasının, maksadın daha anlaşılır bir şekilde ifade
edilmesini teminen yeniden düzenlenmesi suretiyle,
- 131, 132, 133 ve 134 üncü maddeleri,
aynen,
- 135 inci maddesi; son fıkrasının daha
anlaşılır bir şekilde ifade edilmesi suretiyle,
- 136, 137, 138, 139, 140 ve 141 inci
maddeleri, aynen,
- 142 nci maddesi; aynı ibare alt
komisyonda diğer fıkralardan da çıkarıldığından dördüncü fıkrasındaki
"eğitime katkı payı hariç"ibaresinin, çıkarılması suretiyle,
- 143 ve 144 üncü maddeleri, aynen,
- 145 inci maddesi; Fonun varlık yönetim
şirketi kurmasını düzenleyen birinci ve ikinci fıkralarının çıkarılması, Fonun
kurulacak varlık yönetim şirketlerine dilediği oranda sermaye koyarak ortak
olmasına imkân veren "dilediği oranda" ibaresinin dördüncü
fıkrasından çıkarılması, yürürlükten kaldırılan hükümleri düzenleyen 172 nci
maddenin (H) fıkrasında düzenlenmiş
bulunan ve halihazırda kurulmuş bulunan
varlık yönetim şirketlerinin bu Kanuna tabi olarak faaliyet göstereceklerine
ilişkin bir hükmün yeni son fıkra
olarak maddenin sonuna eklenmesi suretiyle,
- 146 ncı maddesi; mevduat bankalarına
paralel olarak katılım bankalarının katılma hesaplarında kâr ve zarara katılma
oranlarının da Bakanlar Kurulunca belirlenmesini teminen yeniden düzenlenmek
suretiyle,
- 147 nci maddesi, aynen,
- 148 inci maddesi; 5326 sayılı Kabahatler
Kanununa paralel olarak idari para cezalarına alt ve üst sınır getirilmesini,
bazı cezaların ayrıştırılmasını, Kurulun takdir yetkisinin, yaptırımın emredici
olması ilkesine uymadığından çıkarılmasını, ancak belli hükümlere aykırı
davranışların yaptırımlarında indirime gitme yetkisinin Kurula verilmesini
teminen yeniden düzenlenmek suretiyle,
- 149 uncu maddesi; Kabahatler Kanununa
uygun olarak ilgili kişilere uygulanacak idari para cezalarına alt ve üst sınır
getirilmesini ve bu cezalar konusunda Kurulun takdir yetkisinin kaldırılmasını
teminen yeniden düzenlenmek suretiyle,
- 150 nci maddesi; birinci fıkrasının (a)
bendinden "doğrudan ya da dolaylı olarak" ibaresinin çıkarılması, (b)
bendinde düzenlenen cezanın alt ve üst sınırının belirlenmesi, son fıkrasının;
para cezalarının tahsilinde Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
yerine 5326 sayılı Kabahatler Kanununun uygulanmasını teminen yeniden
düzenlenmesi suretiyle,
- 151 inci maddesi; Kabahatler Kanununda
kabahatler için bilinçli olarak tekerrür hükmü düzenlenmediğinden, bu Kanuna
uyum sağlamak amacıyla ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarının çıkarılması,
başlığının "Savunma Hakkı ve Kapatma Kararı" şeklinde değiştirilmesi
suretiyle,
- 152 nci maddesi aynen,
- 153 üncü maddesi; "beşbin güne
kadar" ibaresinin, 4389 sayılı Bankalar Kanununda düzenlenen para cezası
tutarının Kabahatler Kanunundaki gün para cezasının alt sınır üzerinden
hesaplanan karşılığının "beşyüz güne kadar" şeklinde değiştirilmesi
suretiyle,
- 154 üncü maddesi; birinci fıkrasına,
uygulamada doğabilecek tereddütlerin önlenmesi amacıyla "ve bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesine"
ibaresinin eklenmesi, fıkrada öngörülen cezanın alt sınırının da 4389 sayılı
Kanunda belirlenen ceza miktarının gün para cezasına karşılık gelen "bin
gün" olarak eklenmesi suretiyle,
- 155 inci maddesi; maddede tek bir suç
olarak tanımlanan eylemlerin ayrı suçlar olarak tanımlanmasını ve bu suçlar
için 4389 sayılı Kanunda öngörülen cezaların gün para cezası cinsinden alt ve üst sınırlarının düzenlenmesi,
hapis cezalarının yeniden belirlenmesi suretiyle,
- 156 ncı maddesi; belgelerin saklanması
yükümlülüğüne uymayanlara verilecek cezanın 4389 sayılı Kanundaki karşılığının
gün para cezasına çevrilerek alt ve üst sınırlarının belirlenmesi suretiyle,
- 157 nci maddesi; belgelerdeki gerçeğe
aykırılığın da cezalandırılmasını, bin beş yüz güne kadar olan cezasının da bin
beş yüz günden az olmamak üzere
değiştirilmesi, ikinci ve üçüncü fıkralarının metinden çıkarılması suretiyle,
- 158 inci maddesi; birinci fıkrada belirtilen
suçların "binbeşyüz güne kadar" olan adli para cezasının
"binbeşyüz günden az olmamak üzere" şeklinde değiştirilmesi; aynı
fıkranın sonuna, gerçeğe aykırı olarak düzenlenen belgeleri bilerek onaylayan
bağımsız denetim kuruluşu görevlilerinin de aynı şekilde cezalandırılmasını
öngören bir hükmün eklenmesi, ikinci ve üçüncü fıkralarının maddeden
çıkarılması suretiyle,
- 160 ncı maddesi, Türk Ceza Kanununun
ilgili hükümlerine uygun olarak yeniden düzenlenmek suretiyle,
- 161 inci maddesi; birinci fıkrasının,
4389 sayılı Bankalar Kanununun 20 nci maddesi doğrultusunda düzenlenmesi
suretiyle,
- 162 nci maddesi; ilk fıkrasında
belirtilen suçlar için 4389 sayılı Kanunda öngörülen ceza miktarının Kabahatler
Kanununa uyarlanması ve alt ve üst sınırının belirlenmesi suretiyle,
- 163 üncü maddesi; ikinci ve üçüncü
fıkralarında belirtilen cezaların Türk Ceza Kanununun ilgili hükümlerine uygun
hale getirilmesi suretiyle,
- 165 inci maddesi, aynen,
- 166 ncı maddesi; ikinci fıkrasında
belirtilen suçların ilgili maddelere atıfta bulunulması yerine, suçların
isimlerinin belirtilmesi suretiyle,
- 167 nci maddesi, aynen,
- 168 inci maddesi; birinci fıkrasının,
Bölge Adliye ve Adliye Mahkemelerinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun
hükümleri ve fıkra kapsamındaki suçların niteliği göz önünde bulundurularak
yeniden düzenlenmesi, ikinci fıkrasının, bankalar aleyhine internet
aracılığıyla işlenen suçta yetkili mahkemenin genel hükümlere göre
belirlenmesini teminen çıkarılması suretiyle,
- 169 uncu maddesi, aynen,
- 170 inci maddesi; (b) bendinin, 4422
sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu yürürlükten kaldırılmış
olduğundan, anılan suçların soruşturma ve kovuşturmalarında 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 135 ila 148 inci maddelerinin de uygulanmasını teminen
değiştirilmesi suretiyle,
- 171 inci maddesi, aynen,
- 172 nci maddesi; (F) fıkrası ile
değiştirilen, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kanununun 40 ıncı
maddesinin (II) numaralı fıkrasının ikinci bendinin Merkez Bankasının yetkileri
ve bağımsızlığı ile uyuşmadığından hareketle çıkarılması; (H) fıkrasının varlık
yönetim şirketlerine ilişkin ikinci cümlesinin, aynı hüküm 145 inci maddenin
sonuna eklendiğinden bu fıkradan çıkarılması; Tasarının 96 ncı maddesi ile
yerinde denetim yetkisi verilen bankacılık, hukuk ve bilişim uzmanları ile
yardımcılarını da 6245 sayılı Harcırah Kanununun 33 üncü maddesine dahil eden
bir düzenlemenin (İ) fıkrası olarak eklenmesi, 6219 sayılı Türkiye Vakıflar
Bankası Türk Anonim Ortaklığı Kanununun 6 ncı maddesi ile 15 inci maddesinin
birinci ve ikinci fıkralarını değiştiren bir düzenlemenin (J) fıkrası olarak
maddeye eklenmesi suretiyle,
- 173 üncü maddesi aynen,
- Geçici 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri, aynen,
- Geçici 7 nci maddesi; ikinci ve üçüncü
fıkralarının, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmakta iken BDDK'de
"Kurum Uzmanı" olarak atanan personelin bankacılık uzmanlığına
atanmalarında objektif kurallara yer verilmesini, bunlardan kadroları şahsa bağlı kadroya dönüştürülenlerin bankacılık
uzmanlarının aylık, mali, sosyal ve emeklilik haklarından yararlanmasını
teminen yeniden düzenlenmeleri suretiyle,
- Geçici 8 inci maddesi; son fıkrasının
Kurum veya Fon personeli iken Fonda veya Kurumda geçici olarak görevlendirilen
personelin durumlarına uygun kadro veya pozisyonlara atanmalarının ve mali
haklarının korunmasını teminen yeniden düzenlenmesi suretiyle,
- Geçici 9 uncu maddesi; Fonda çalışmakta
olan personelden geçiş döneminde kadro ve pozisyonlara atanacak olanlara
ilişkin objektif kriterlerin belirlenmesini teminen değiştirilmek suretiyle,
- Geçici 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17 ve
18 inci maddeleri aynen,
- Yürürlük ve yürütmeye ilişkin 174 ve 175
inci maddeleri, 170 ve 171 inci maddeler olarak aynen,
Kabul edilmiş, Ondördüncü Kısım başlığı
"Yaptırımlar, Soruşturma ve Kovuşturma Hükümleri", bu kısımda yer
alan Birinci Bölüm başlığı "idari para cezaları" İkinci Bölüm başlığı "Suçlar"
olarak değiştirilmiştir.
• Ayrıca;
1) 12.05.2001 tarihli ve 4672 sayılı
Kanunun geçici 2 nci maddesinin (a) fıkrası uyarınca genel hükümlere göre
tasfiye edilmekte olan özel finans kurumlarının tasfiyesinin Fon tarafından
yürütülmesini öngören bir düzenleme, yeni Geçici 2 nci madde olarak,
2) Kurul veya Fon Kurulu Başkan ve üyeleri
ile Kurum veya Fon personelinin özlük haklarının korunmasını, bu Kanunla
yapılan değişiklikler sonucunda kurumlarında durumlarına uygun bir kadro
bulunmayan personelin bir yıl içinde yeni bir kadroya atanmasını ve diğer kamu
kurum ve kuruluşlarından naklen kuruma gelen personelden, eski kurumlarına
dönmek isteyenlere imkân sağlayan bir düzenleme geçici 20 nci madde olarak,
3) Tasarı ile 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa tabi tutulan ve statüsü değişen personelin özlük ve emeklilik hakları
yönünde mağdur olmasını önleyecek bir düzenleme, geçici 21 inci madde olarak,
4) 103 üncü maddede öngörülen düzenleme
nedeniyle, 4389 sayılı Kanun yürürlükte iken atanan kurul üyeleri ile daha
sonra atanacak üyeler arasında oluşacak eşitsizliği gidermek üzere, 4389 sayılı
Kanun döneminde atanmakla birlikte görevi sona eren ya da halen görevde bulunan
üyelerin hizmet sürelerinin emeklilikte değerlendirilmesini öngören bir
düzenleme, geçici 22 nci madde olarak,
5) Tüzel kişilikleri sona erdirilmeksizin
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumunun geçici 20 nci maddesine göre kurulmuş
bulunan sandıkların iştirakçilerinin ve bunların hak sahiplerinin hak ve
yükümlülükleri ile birlikte devralınması, maddede belirlenen sandık
yükümlülüklerinin sandık iştirakçilerini istihdam eden kurumlardan tahsilini
düzenleyen bir madde, geçici 23 üncü madde olarak,
Tasarıya eklenmiş, geçici madde numaraları
buna göre teselsül ettirilmiştir.
• Bunlara ek olarak alt komisyon metninin;
1) Örtülü kazanç aktarımı 163 üncü
maddedeki zimmet suçunun unsurlarından birisi olduğundan, örtülü kazanç
aktarımını düzenleyen 60 ıncı maddesi,
2) Fonun asli fonksiyonunun, Fona
devredilen bankaların tasfiye edilmesi ve mevduat ve katılım fonu sigorta
primlerini tahsil etmek olduğu düşüncesiyle, Fonun banka kurma yetkisini düzenleyen
111 inci maddesi,
3) Uygulamada geçmişe yönelik farklı
yorumlamalara yol açabileceğinden, "Gerekli bilgi ve belgeleri
göndermemek" başlıklı 159 uncu
maddesi,
4)
60 ıncı maddenin çıkarılmasına paralel olarak "Örtülü kazanç
aktarma ve edinme" başlıklı 164 üncü maddesi,
Metinden çıkarılmış, madde numaraları
çıkarılan bu maddeler nedeniyle yeniden düzenlenmiş, madde metinlerinde yapılan
atıflar bu değişiklikler çerçevesinde gözden geçirilmiştir.
Öte yandan, metnin tamamı, kanunların
hazırlanmasında uygulanan usul ve esaslar çerçevesinde gözden geçirilmiş ve
gerekli redaksiyonlar yapılmıştır. Bu çerçevede; 113, 115, 116, 117, 121, 125
ve 127 nci maddelerin başlıkları, 83, 85, 86, 87, 91, 97 ve 103 üncü maddelerin
başlıkları ile aynı olduğundan içeriklerine uygun olarak redaksiyona tabi
tutulmuştur.
Raporumuz, Genel Kurulun onayına sunulmak
üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla arz olunur.
|
|
Başkan |
Başkanvekili |
Bu Raporun Sözcüsü |
|
|
Sait Açba |
M. Altan
Karapaşaoğlu |
Halil
Aydoğan |
|
|
Afyonkarahisar |
Bursa |
Afyonkarahisar |
|
|
Kâtip |
Üye |
Üye |
|
|
Mehmet
Sekmen |
Sabahattin
Yıldız |
Mehmet
Melik Özmen |
|
|
İstanbul |
Muş |
Ağrı |
|
|
|
|
(Muhalefet şerhim eklidir) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Mehmet
Zekai Özcan |
Osman
Kaptan |
M.Mesut
Özakcan |
|
|
Ankara |
Antalya |
Aydın |
|
|
|
(Karşı oy yazım eklidir) |
(Ayrışık oy yazımız ektedir) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
A. Kemal
Deveciler |
Ali Osman
Sali |
Ahmet
İnal |
|
|
Balıkesir |
Balıkesir |
Batman |
|
|
(Ayrışık oy yazısı ektedir) |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Osman
Nuri Filiz |
Alaattin
Büyükkaya |
A. Kemal
Kumkumoğlu |
|
|
Denizli |
İstanbul |
İstanbul |
|
|
|
|
(Ayrışık oy yazım ektedir) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Birgen
Keleş |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
M.
Mustafa Açıkalın |
|
|
İstanbul |
İstanbul |
İstanbul |
|
|
(Karşı oy yazım ektedir) |
(Ayrışık oy ektedir) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Fazıl
Karaman |
Y.
Selahattin Beyribey |
Mustafa
Elitaş |
|
|
İzmir |
Kars |
Kayseri |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Taner
Yıldız |
Mikail
Arslan |
Muzaffer
Baştopçu |
|
|
Kayseri |
Kırşehir |
Kocaeli |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Hasan
Fehmi Kinay |
Muharrem
Doğan |
Mustafa
Özyürek |
|
|
Kütahya |
Mardin |
Mersin |
|
|
|
|
(Muhalefet şerhim ekli) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Gürol
Ergin |
O. Seyfi
Terzibaşıoğlu |
OsmanSeyfi |
|
|
Muğla |
Muğla |
Nevşehir |
|
|
(Ayrışık oy yazım ektedir) |
|
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Cemal
Uysal |
İmdat
Sütlüoğlu |
Musa
Uzunkaya |
|
|
Ordu |
Rize |
Samsun |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Sabahattin
Cevheri |
M. Ergun
Dağcıoğlu |
Enis
Tütüncü |
|
|
Şanlıurfa |
Tokat |
Tekirdağ |
|
|
|
|
(Ayrışık oy yazısı ektedir) |
|
|
Üye |
|
|
|
|
M. Akif
Hamzaçebi |
|
|
|
|
Trabzon |
|
|
|
|
(Ayrışık oy yazım ektedir) |
|
|
MUHALEFET
ŞERHİ
Komisyonumuzda görüşülen 1/1007 Esas Numaralı Bankacılık Kanunu Tasarısının 72 nci maddesindeki “Bankacılık İzninin Kaldırılması ve Fona Devir” maddesindeki Fona devir kısmı Serbest Piyasa Ekonomisi prensiplerine aykırıdır.
Bu maddeden “ya da kredi
kuruluşunun temettü hariç ortaklık haklarıyla yönetim ve denetimini, zararın
mevcut ortakların sermayesinden indirilmesi kaydıyla kısmen ve tamamen devri,
satışı veya birleştirilmesi amacıyla fona devretmeye” ibaresinin tasarıdan
çıkarılması gerekir.
Çünkü, bir banka eğer
koşullarını yerine getiremiyor ve malî yapısını güçlendiremiyorsa BDDK’nın
incelemesi neticesinde bankacılık izninin kaldırılması sonucu iflasını istemeli
ve tasfiye olmalıdır.
Aynı esas numaralı
Bankacılık Kanununun 131 inci maddesindeki “Fonun Borçlanma ve Avans Yetkisi”
maddesinde de TMSF’ye borçlanma ve avans yetkisi verilmiş ve Fonun gelir
kaynaklarıyla borçlanma ilişkisi de kurulmamıştır. Ya T.C. Hazinesinden
borçlanmanın Fonun gelir kaynaklarıyla orantılı olması sağlanmalıdır veya
TMSF’nin fona ikrazen verilmek üzere Hazine Müsteşarlığınca özel tertip iç
borçlanma senedi ihracı madde metninden çıkarılmalıdır.
Gerçi Kamu Finansmanı
Kanununun ilgili maddelerine atıfta bulunulduğundan bütçeyle ilişki kurulması
sağlanmış olsa da yukarıdaki paragrafta açıklanan TMSF gelirleriyle bağlantı
ihmal edildiğinden kamuya olan maliyet büyük risk taşımaktadır.
Eğer 72 nci maddeyle
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devir imkânı doğuyor ve 131 inci madde ile
Fona bir de Hazineden borçlanma ve avans kullanma hakkı sağlanıyor ise batma
durumunda olan bir bankanın tüm yükümlülükleri T.C. Devleti Hazinesi ve
dolayısıyla tüm TürkMilleti tarafından üstlenilecek demektir.
Türk Milleti bugüne kadar
üstlendiği bu tip malî yükümlülükleri bundan sonra üstlenmemelidir.Bir bankaya
yüksek faiz ümidiyle menfaat elde etmek için mevduat yatıranlar bunun
ceremesini de çekmeyi göze almışlar demektir. Yoksa alacaklı ve borçlunun
rizikoyu üstlenmeyip tüm rizikoyu Türk Milletine yükleyecekleri bir yapı kabul
edilemez.
Diğer yandan Türkiye’deki
bankalar yurt dışından da borçlanmaktadır. Bu borçlanmalar, uluslararası finans
ilkeleri çerçevesinde gerçekleşmekte olup, her bir borçlanmanın içinde ilgili
bankanın risk durumu yer almakta ve bu husus kullanılan kredinin faizine de
yansımaktadır. Yani anlaşmalar yüksek faiz ile yapılabilmektedir. Tüm bu
güvencelere rağmen Türkiye’de yatırım yapanların daha fazla güvence istemeleri
uluslararası finans ve etik kurallar ile bağdaşmamaktadır.
Yukarıda bahsedilen
açıklamalar çerçevesinde “ya da kredi kuruluşunun temettü hariç ortaklık
haklarıyla yönetim ve denetimini, zararın mevcut ortakların sermayesinden
indirilmesi kaydıyla kısmen ve tamamen devri, satışı veya birleştirilmesi
amacıyla fonu devretmeye” kısmının bahsedilen 72 nci maddeden çıkarılması ve
131 inci maddede de yukarıda bahsedilen düzenlemelerin yapılarak tasfiyede
sadece fonun gelir kaynaklarının kullanılması ilkesi getirilmelidir.
Dolayısıyla 72 nci ve 131
inci maddelere bu şerhi düşüyorum.
Saygılarımla.
Mehmet Melik Özmen
Ağrı
AYRIŞIK
OY
Tasarı ile yürürlükten kaldırılması
öngörülen 4389 sayılı Bankalar Kanunu hedef aldığı sektörü bütünleşik bir yapı
içinde her yönüyle düzenlemeyi amaçlamıştı. Kanunun üç temel özelliği
bulunmaktaydı;
1. Belli bir sektörü hedef aldığı için bir
sektör kanunu olması,
2. Hedef aldığı sektörde yer alan
birimlerin kuruluş, yönetim, çalışma, devir birleşme ve tasfiyelerini nasıl
olacağını belirleyen bir usul kanunu olması,
3. Bu sektörün güvence altında çalışmasını
sağlayacak, sektörü düzenleyecek ve denetleyecek olan kamu otoritesinin yapısı
ile görev ve yetkilerinin belirlendiği bir teşkilat kanunu olması.
Söz konusu Kanun metninde Kanunun
yürürlüğe girdiğinden bu güne kadar yukarıda belirtilen ikinci ve üçüncü
özellikleri kuvvetlendirici, aksayan yerlerini düzeltici yaklaşımlarla, ana
yapıyı da bozan (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun BDDK'dan ayrılması dahil)
çeşitli değişiklikler yapılmıştır.
4389 sayılı Bankalar Kanunu hazırlanıp (ön
hazırlığı 1998 yılının Eylül ayına denk gelmektedir) yasalaştığı dönemde mevcut
iktidar partilerinin Meclisteki ve Komisyondaki bıçak sırtı düzeyindeki
üstünlükleri nedeniyle; söz konusu kanun tedvin tekniğine aykırı olarak sadece
25 asıl ve 3 geçici maddeden müştekil olarak, fıkra, bent, paragraf ve cümle
düzenine de sadık kalınmadan tamamen karmaşık ve sıkışık bir yapıda
hazırlanarak 18.6.1999 tarihinde yasalaştırılmış ve daha BDDK faaliyete
başlamadan 19.12.1999 tarih ve 4491 sayılı Yasa ile bazı hükümleri
değiştirilmiştir.
Söz konusu Yasa, 4491 sayılı Yasadan sonra
29.5.2001 tarih ve 4672 sayılı, 31.1.2002 tarih ve 4743 sayılı, 12.8.2003 tarih
ve 4969 sayılı, 26.12.2003 tarih ve 5020 sayılı, 27.12.2003 tarih ve 5021
sayılı, 16.6.2004 tarih ve 5189 sayılı, 16.7.2004 tarih ve 5228 sayılı,
25.5.2005 tarih ve 5354 sayılı yasalarla birlikte 9 kez çeşitli hükümleri
değişikliğe (bazen aynı madde metninde bir ay ara ile değişiklik yapılmış) uğramış
veya ek, geçici maddeler ilave olunmuştur. Bu ilave ve değişikler sonucunda
yasa metni oldukça karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir.
4389 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1999
yılından sonra ülkemizde finans kesiminde ilki 2000 Kasım, ikincisi 2001 Şubat
aylarında olmak üzere iki kriz oldu. Finansal kriz sadece finans kesimi ile
sınırlı kalmamış ve ekonominin bütününü etkisi altına almıştır. Türkiye'de bu
krizlerin öncesinde 90’lı yılların sonunda yaşanan son kriz ise 1999 yılında
olmuştur. Ekonomi 1999 yılında yüzde 6’nın üzerinde küçülmüştür. 1999 yılında
yaşanan krizin temelinde iç dinamikler kadar dış dinamikler de vardır. Dış
dinamikler 1997 yılında Güneydoğu Asya'da ve 1998 yılında da Rusya'da yaşanan
krizdir. Gerek Güneydoğu Asya ülkelerindeki krizin, gerekse Türkiye'de 2000
Kasım ve 2001 Şubat krizlerinin yönetimi IMF destekli politikalarla
yürütülmüştür.
IMF Güneydoğu Asya krizinde mali sistemin
yeniden yapılandırılması sorununa yaklaşırken zayıf bankaları kapatmaya
odaklandı. Sanki akıllarda Darwinci bir rekabet modeli vardı ve bunun sonucu
olarak zayıf bankalar hayatta kalmamalıydı.
2000 Kasım ve 2001 Şubat krizleri
sonrasında IMF aynı yaklaşımı Türkiye'de gösterdi. Yanlış politikalar sonucu
kriz doğmuş, ancak kriz de doğru yönetilmemiştir. IMF'nin Türk bankacılık
sistemine yaklaşımı da zayıf bankaların kapatılması ya da bankaların sermaye
yeterlik oranlarının yükseltilmesi yönünde olmuştur. Krizin bütün bir mali
sistemi derinden sarstığı bir süreçte tüm bankalardan sermaye yeterlik
oranlarının yükseltilmesini istemek bir hataydı. IMF'nin bu ısrarı finansal
kesimdeki çöküşü şiddetlendirmiştir. Bunun üzerine bankalar bir yandan reel
sektöre açtıkları kredileri geri çağırırken öte yandan kredi faiz oranlarını
yükselttiler. Yalnızca bir bankanın sorunu olduğu zaman o bankadan sermaye
yeterlik oranını yükseltmesi istenebilir. Buna uyulmaz ise mevcut sigorta
sistemi içinde o bankaya el konularak sorun çözülebilir. Ancak bankaların çoğu
sıkıntıya düştüğü zaman bu konuda bir ısrar çok büyük sorunlara, felakete yol
açar. Bir kriz yaşanırken sermaye kolaylıkla artırılabilir mi.
IMF maalesef yaşananların salt finans
kesimini ilgilendirmediğini, bunun aynı zamanda reel sektörün krizi olduğunu
görmemiştir.
Kriz sonrasında 2001 yılında bankacılık
sisteminin yapılandırılması amacıyla IMF destekli olarak BDDK tarafından
“Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı" uygulamaya konuldu.
Bu programın dört temel unsuru vardı:
1. Kamu bankalarının yeniden
yapılandırılması ve özelleştirilmesi,
2. Bankacılık sisteminin, özelde de özel
sermayeli bankaların yeniden sermayelendirilmesi,
3. TMSF'ye alma yöntemiyle sorunlu
bankaların hızlı ve etkin bir şekilde sistem dışına çıkarılması,
4. Düzenleme ve denetleme çerçevesinin
iyileştirilmesi.
Geçen zaman içerisinde dört temel konuda
bir şeyler yapılmışsa da yapılanların sonucunda bankacılık sisteminin iyi bir
noktaya geldiğini söylemek mümkün değildir. Diğer bir açıdan ifade edilecek
olursa gelinen noktanın ekonomiye ve topluma maliyetinin ne olduğu üzerinde
durulmamıştır. Şüphesiz bu süreçte bankacılıkta olumlu gelişmeler olmuştur.
Ancak bu olumlu gelişmeler daha az bir maliyetle elde edilemez miydi sorusunun
cevabı henüz verilmemiştir.
Tasarı tüm bu yaşananlardan edinilen
deneyimlerin yarattığı etki ve psikoloji altında hazırlanmıştır. Bu yönüyle
sistemin çerçevesini çizen bir tasarı olmak yanında yer yer tepki
düzenlemelerini de içermektedir. Bu bağlamda Tasarıda aşırı yetki, kontrol,
izin ve ceza düzenlemeleri bulunmaktadır. Yine TMSF'nin kriz dönemi nedeniyle
sahip olduğu bazı olağanüstü yetkiler, gerçekte bu dönem uygulamalarına
münhasır olması gerekirken Tasarı ile bu hükümler sürekli olarak sistemde
bırakılmıştır. Bu yaklaşım bankacılık faaliyetlerini zorlaştırmaktadır.
Bu genel değerlendirmeden sonra Tasarının
katılamadığımız düzenlemelerine ilişkin görüşlerimizi aşağıda sunuyoruz:
I.- MADDE 2. KAPSAM, MADDE 3. TANIM VE
KISALTMALAR
Tasarı anılan maddelerde yapmış olduğu
düzenlemelerle finansal piyasalarda halen Özel Finans Kurumu (ÖFK) olarak
çalışmakta olan kurumların adını Katılım Bankası olarak değiştirmekte ve bu
değişikliğin tabii bir sonucu olarak bazı düzenlemeler yapmaktadır. Katılım
Bankasının tanımı ile Mevduat Bankasının tanımı doğal olarak birbirinden farklı
yapılmıştır. Tanıma göre katılım bankası "bu kanuna göre özel cari ve
katılma hesapları yoluyla fon toplamak ve kredi kullandırmak esas olmak üzere
faaliyet gösteren kuruluşlar"dır. Mevduat bankası ise katılım hesapları
yoluyla fon değil isminden de anlaşılacağı gibi mevduat toplarlar.
Özel Finans Kurumlarının banka ismini
almak suretiyle bankacılık sisteminde yer alacak olması teknik gerekliliklerle
ilgili bir konu olmayıp tamamen hükümetin siyasi yaklaşımıyla ilgilidir.
Hükümet bankacılık sistemine sistemin kurallarıyla değil siyasi olarak
yaklaşmaktadır.
Çalışma esasları farklı olan bu kurumların
banka ismini alması ve unvanlarında mevduat bankalarından farklı olduklarını
belirten bir farklılık olmaması ayrıca tasarruf sahipleri yönünden yanılmaya
yol açabilecek bir durumdur. Hükümetin tasarruf sahiplerini yanıltacak böyle
bir düzenlemeyi yapması objektif iyi niyet kurallarına aykırıdır.
Katılım bankasına ilişkin diğer
düzenlemelerin daha önemli bir sonucu şudur:
ÖFK'ların halen kendi aralarında kurmuş
oldukları, bu kurumlara fon yatıran bireylerin fonlarını Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu (TMSF) nda olduğu gibi güvence altına alınmasını amaçlayan Güvence
Fonu katılım bankası kabulüne bağlı olarak BDDK Tasarı Taslağında ayrıca
sayılırken Tasarıda "Güvence Fonu" ibaresi kaldırılmak suretiyle
mevcut uygulamadaki Güvence Fonu kesintilerinin TMSF bünyesine alınması
öngörülmüştür. Bu durumda farklı esaslarda faaliyet gösteren kurumlar sigorta
aşamasında aynı esaslarda birleşmiş olmaktadır. Bu yaklaşım tasarruf
sahiplerinin tercihlerini dikkate almamaktadır. Bu aynı zamanda katılım
bankalarının kuruluş amaçlarıyla da çelişen bir düzenleme olduğu gibi Tasarının
bütünü açısından da tutarsızlıklar doğurmaktadır.
Örneğin sigorta yönünden katılım ve
mevduat bankaları arasında bir ayırım yapılmazken kuruluş birliklerine üye olma
yönünden yapılmaktadır. Tasarının 80 inci maddesine göre Katılım Bankaları
Türkiye Bankalar Birliğine değil Türkiye Katılım Bankaları Birliğine üye
olacaklardır.
Tasarının bu düzenlemelerini
objektiflikten uzak, hükümetin finansal piyasaların aktörleri arasında bir
grubun lehine diğer grubun aleyhine ayırım yapan bir yaklaşımı olarak
görüyoruz.
II.- MADDE 6. KURULUŞ VEYA TÜRKİYE'DE ŞUBE
VEYA TEMSİLCİLİK AÇMA İZNİ (BANKACILIK SİSTEMİNDE YABANCI SERMAYE)
Uluslararası bankacılık faaliyetleri,
1960'lı yıllardan itibaren uluslararası ticaret akımlarının ve doğrudan yabancı
yatırım faaliyetlerinin artmasına bağlı olarak önemli ölçüde büyümüştür.
1990'lı yıllarda deregülasyon süreciyle birlikte ülkelerin uygulamış oldukları
serbestleşme politikaları ile yabancı bankaların şube açmalarına ve banka
kurmalarına imkan tanıyan düzenlemeler, bankacılık krizleri, gelişmekte olan
ülkelerde uluslararası sermaye akımları, teknolojik yenilikler özellikle
gelişmekte olan ülkelerde yabancı bankaların sektördeki payının önemli ölçüde
artmasına yol açmıştır. Bu ülkelerde konsolidasyon süreci hızlanmış, bankacılık
sisteminin korumacı yapısı hızla değişmiştir.
Yabancı bankalar üzerine yapılan
çalışmalar, bu bankaların gelişmekte olan ülke piyasalarına ilk önce küçük
şubeler olarak girmeyi tercih ettiklerini ve daha çok sermaye piyasalarında
faaliyet gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Bazı bankalar ise ulusal sermayeli
perakendeci bankalarda azınlık hisseleri almayı tercih etmektedirler. Yabancı
bankalar, finansal kriz sonrası süreçte hükümetlerin yeniden sermayelendirmeye
tabi tuttukları bankaları satın almak yoluyla perakendeci pazarlara
yönelmektedirler. Yabancı bankaların bankacılık sistemindeki varlıkları,
finansal kriz sonrasında bankacılık sektörünün yeniden yapılandırma sürecindeki
rolleri, finansal sistemin etkinliğini artırıp artırmadıkları önemli bir
tartışma konusudur.
Yabancı bankaların sisteme girişiyle
birlikte oluşan veya artan rekabet ortamı verimlilikte artış, kaynak dağılımında
etkinlik gibi olumlu sonuçlar yaratabilmektedir. Ancak bu olumlu yanlara
kıyasla yabancı bankaların, diğer bir ifadeyle bankacılıkta yabancı sermayenin
oransal olarak yüksek bir düzeye gelmesinin ekonomi açısından yaratabileceği
sakıncalar da vardır. Bu sakıncaları şöyle sıralayabiliriz:
• Yabancı bankalar yüksek kâr marjlı
müşterileri ve pazarları kendilerine çekmekte ve yerel bankaların müşteri
portföyünün kalitesinin zayıflamasına neden olmaktadır.
• Kriz dönemlerinde yabancı bankalar
sermaye kaçışına imkan tanımakta ve kredilerini daha hızlı geri çağırmaktadır.
• Yabancı bankalar küçük ölçekli kredi
müşterilerine yeterli ilgiyi göstermemektedirler. Temel sebebi ise, bu
kuruluşların yabancı bankalar için daha yüksek risk kategorisinde bulunmasıdır.
• Yabancı bankalar kriz dönemlerinde yerli
bankalara göre işbirliği ve makro politikalara uyum konusunda daha az istekli
davranmaktadır. (Örneğin İstanbul Yaklaşımına katılan 25 banka içinde yabancı
yer almamaktadır.)
Konu bu çerçevede ele alındığında
bankacılıkta yabancı sermayenin giderek artıyor olması ve bu artışın önünde
hiçbir sınırın olmaması ekonomimiz açısından risk yaratmaktadır. Yabancı
bankaların Türk bankacılık piyasasına olan ilgisi dikkate alındığında bu konuda
BDDK'nın bazı yetkilerle donatılması ihtiyacı kendiliğinden ortaya çıkar.
Tasarı bu açıdan hiçbir önlemi, bankacılık sisteminin ve ulusal sermayenin
teşviki konularında hiçbir düzenlemeyi kapsamamaktadır.
III.- MADDE 22. KURUMSAL YÖNETİM İLKELERİ
Bu maddede Kurumsal yönetime ilişkin
yapılan düzenlemelerin kapsamının daha da genişletilmesi kanunun güncelliğini
koruması açısından önem taşımaktadır. Bu bağlamda Tasarıda yapılan
düzenlemelerde (Basel Bankacılık Komitesi ve AB Direktifleri esas alınarak
hazırlanmasına rağmen) kurumsal yönetime ilişkin yapıya bazı ek unsurların
eklenmesi uygun olacaktır. Bunlar:
Basel Bankacılık Komitesi, denetim
komitesi dışında kurumsal yönetim ve diğer komitelerin oluşturulmasını tavsiye
etmektedir. Oluşturulduğu takdirde ise Kanunda her bankanın kurmak zorunda
olduğu komiteler (Kurumsal Yönetim, Atamalardan Sorumlu Komite, Ücretlerden
Sorumlu Komite gibi) ve komite üyelerinin taşıması gerekli nitelikle açık
şekilde tanımlanması gerekmektedir.
Ayrıca, bağımsız yönetim kurulu üyeliği,
Tasarının önceki gözden geçirmelerinde gündeme gelmesine rağmen son bölümde
bağımsız yönetim kurulu üyeliğine ilişkin herhangi bir düzenleme
bulunmamaktadır. Özellikle halka açık bankalarda bağımsız yönetim kurulu
üyeliğinin zorunlu tutulması ve bağımsız yönetim kurulu üyeliğinin kanunda
sayısı ve niteliklerinin belirlenmesi uygun olacaktır. Sermaye Piyasası
Kurulu'nun gündeminde olan bu konunun uzantısı olarak anonim şirketlerde
bağımsız yönetim kurulu üye zorunluluğuna ilişkin düzenleme beklenmektedir.
Bankaların ana sözleşmelerine kurumsal
yönetim ilkelerinin eklenmesi zorunlu hale getirilmesi uygun olacaktır. Bunun
Türk Bankacılık Sisteminde örneği de bulunmaktadır.
IV.- MADDE 58. SANDIK VE VAKIFLARA İLİŞKİN
İŞLEMLER
Tasarının 58 inci maddesine göre
bankalarca münhasıran çalışanlarına ait olmak üzere sağlık ve sosyal yardım,
emeklilik, ihtiyat ve tasarruf sağlama amaçlarıyla kurulan sandık ve vakıflara,
açıklarının kapatılması için kaynak aktarılamaz.
Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı ile banka
personelinin kurmuş olduğu sosyal güvenlik hizmetini kamunun üstlendiği
varsayımına dayalı olarak yapılmış olan bu düzenleme açıkların kapatılması
dışında bankanın kârından yapılacak aktarmaları da engellemektedir.
Bu düzenlemeyi hukuka uygun bulmuyoruz.
Düzenleme Tasarının Geçici 23 üncü maddesi
ile birlikte değerlendirildiğinde hukuka aykırılık daha açık bir şekilde ortaya
çıkmaktadır.
V.- MADDE 71. FAALİYET İZNİNİN
KALDIRILMASI VEYA FONA DEVİR
Tasarı, 72 nci maddesindeki düzenlemesiyle
zora düşen bankaların bundan sonra da TMSF'ye alınmasını âdeta
kurumsallaştırmaktadır. BDDK'nın Tasarı Taslağında yer almayan bu düzenlemenin
sakıncaları olduğu bugüne kadarki uygulamalarla ortaya çıkmıştır.
Kriz sonrasında uygulamaya konulan
Bankacılık Sektörünün Yeniden Yapılandırılması Programı ile sektörün iyi bir
noktaya geldiği bütün yetkililer tarafından ifade edilmektedir. Kriz sonrasında
katlanılan bunca maliyete rağmen fona devir yöntemini muhafaza etmek suretiyle
sisteme güvensizlik ifade etmek, bugüne kadar yapılmış olanlara güvensizlik
ifade etmek anlamına gelir. Toplumun katlandığı büyük maliyetlerden sonra böyle
bir düzenlemeyi kabul etmek mümkün bulunmamaktadır.
Kaldı ki sistemik kriz halinde Fona devir
de dahil olmak üzere alınabilecek olağanüstü yetkiler Tasarının 73 üncü maddesinde
düzenlenmiştir. Bu hüküm karşısında da 72 nci maddedeki söz konusu düzenlemenin
tutarlı bir açıklaması bulunmamaktadır.
Bu duruma karşın hükümet ve IMF,
gerektiğinde TMSF'ye banka alınması uygulamasının sürmesini istiyor. Bankalar
yasasının yenilenmesi, yeni stand-by'ın gereklerinden biri olarak görülüyor.
Ancak ülke yararına olmayan bu uygulama artık sona erdirilmeli ve yerine İcra
ve İflas Kanununa göre tasfiye süresi başlatılmalıdır.
Tasarının anılan maddesinde, sadece riski
az olan kalkınma ve yatırım bankalarının genel hükümlere göre, buna karşın
kredi kuruluşlarının (Mevduat ve Katılım Bankalarının) bu kanuna göre tasfiye
edilmesi öngörülmektedir. Kredi kuruluşları da Fona alınmamalı genel hükümlere
göre tasfiye edilmelidir.
VI.- MADDE 82. KURULUŞ VE BAĞIMSIZLIK
(BDDK)
Diğer düzenleyici ve denetleyici kurumlar
gibi BDDK da Tasarıya göre kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe
sahip bir kuruluştur.
Ancak genel düzenleme bu olmakla birlikte
bu özerklik pek bir anlam taşımamakta bu kurumların hareket alanı merkezi
yönetim idari kararlarıyla kısıtlanabilmektedir. BDDK da özellikle personel ve
harcamaya ilişkin kararlarında özerk olmayıp merkezi yönetimin kararlarıyla
sınırlandırılmıştır. Ayrıca hükümetin düzenleyici ve denetleyici kurullarla
ilgili hazırladığı çerçeve Yasa Tasarısı bu Tasarıya da hâkim olmuş ve BDDK'nın
hareket alanı birçok konuda kısıtlanmıştır. Yapılması gereken gerçekten bu
kurumları idari ve mali açıdan özerk kılmaktır. Bu yapılmayıp şeklen
"idari ve mali özerkliğe sahiptir" demenin hiçbir anlamı
bulunmamaktadır.
VII.- MADDE 95. YERİNDE DENETİM VE GÖZETİM
(BANKALAR YEMİNLİ MURAKIPLARI)
BDDK Tasarı Taslağının 96 ncı maddesinde
bir kurul olarak örgütlenmesi öngörülen Bankalar Yeminli Murakıpları Kuruluna
ilişkin düzenleme hükümet Tasarısında yer almamaktadır. Tasarıya göre bankalar
yeminli murakıpları Kurul Başkanına bağlı olarak değil kurum bünyesindeki
çeşitli daire başkanlıklarına bağlı olarak çalışacaktır.
Düzenleme ile beklenen yararın sağlanması
mümkün bulunmamaktadır.
VIII.- MADDE 101. KURUMUN BÜTÇESİ, HESAP
VE HARCAMALARIN DENETİMİ
Tasarıya göre BDDK'nın mali yıl sonunda
oluşan gelir fazlaları, izleyen yılın Mart ayı içinde genel bütçeye gelir
olarak aktarılır.
BDDK da dahil olmak üzere çeşitli
kurumların gelir fazlalarının Hazine'ye aktarılması yönünde bir düzenleme
ilgili özel yasada yer almaktadır. Ancak bu tür düzenlemelerin istikrar
programı uygulamasının süresi ile sınırlı olarak düşünülmesi gerekir. Tasarı
ise bu düzenlemeyi BDDK açısından kalıcı hale getirmektedir. Bu ise BDDK'nın
özerkliğine müdahale anlamında olduğu gibi, bankacılık sisteminin aracılık
maliyetlerinin yükselmesi sonucunu yaratacaktır.
IX.- MADDE 168. VAKIFBANK HİSSELERİ
Vakıfbankta (D) grubu hisse senedi
oluşturularak bunun doğrudan halka arz edilmesi yönündeki düzenleme mevcut
hissedarların rüçhan hakkını elinden almaktadır. Bu konuda komisyona yeterli
bilgi ve gerekçe sunulmamıştır.
X.- GEÇİCİ MADDE 23. BANKALARIN SOSYAL
GÜVENLİK SANDIKLARI
506 sayılı Yasanın Geçici 20 nci maddesi
kapsamındaki sigortalıların bir bölümü sosyal güvenliklerinin Sosyal Sigortalar
Kurumuna devredilmesi ile ciddi bir hak kaybına uğramaktadırlar. Çünkü mevcut
durumda, iştirakçisi bulundukları sandıktan SSK'ya göre daha yüksek emekli
aylığı alanlar, bu maddenin aynen yürürlüğe girmesi halinde, en fazla SSK
emeklileri kadar aylık alacaklardır. Bir emeklinin kazanılmış hakkının elinden
alınması, Anayasaya aykırı olduğu gibi, insan haklarına da aykırıdır.
|
|
Mustafa
Özyürek |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
M. Akif
Hamzaçebi |
|
|
Mersin |
İstanbul |
Trabzon |
|
|
Ali Kemal
Kumkumoğlu |
Osman
Kaptan |
Enis
Tütüncü |
|
|
İstanbul |
Antalya |
Tekirdağ |
|
|
Birgen
Keleş |
Gürol
Ergin |
M. Mesut
Özakcan |
|
|
İstanbul |
Muğla |
Aydın |
|
|
|
Ali Kemal
Deveciler |
|
|
|
|
Balıkesir |
|
HÜKÜMETİN
TEKLİF ETTİĞİ METİN
BANKACILIK KANUNU
TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
Amaç
MADDE 1.- Bu Kanunun amacı, finansal piyasalarda güven ve
istikrarın sağlanmasına, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasına,
tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasına ilişkin usûl ve
esasları düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2.- Türkiye'de kurulu mevduat bankaları, katılım
bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları, yurt dışında kurulu bu nitelikteki
kuruluşların Türkiye'deki şubeleri, finansal holding şirketleri, Türkiye
Bankalar Birliği, Türkiye Katılım Bankaları Birliği, Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve bunların faaliyetleri bu
Kanun hükümlerine tâbidir.
Özel kanunlarla kurulmuş olan bankalar hakkında da
kanunlarında yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun hükümleri
uygulanır.
Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler tatbik
olunur.
Tanımlar ve kısaltmalar
MADDE 3.- Bu Kanunun uygulanmasında;
İlişkili Bakan: Başbakan veya görevlendireceği Devlet
Bakanını,
Kurul: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunu,
Kurum: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunu,
Başkan: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanını,
Merkez Bankası: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Anonim
Şirketini,
Fon: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunu,
Fon Kurulu: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulunu,
Fon Başkanı: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu
Başkanını,
Kredi kuruluşu: Mevduat bankalarını ve katılım bankalarını,
Kuruluş birlikleri: Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye
Katılım Bankaları Birliğini,
Banka: Mevduat bankaları ve katılım bankaları ile kalkınma
ve yatırım bankalarını,
Mevduat bankası: Bu Kanuna göre kendi nam ve hesabına
mevduat kabul etmek ve kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet gösteren
kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye'deki
şubelerini,
Katılım bankası: Bu Kanuna göre özel cari ve katılma
hesapları yoluyla fon toplamak ve kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet
gösteren kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların
Türkiye'deki şubelerini,
Kalkınma ve yatırım bankası: Bu Kanuna göre mevduat veya
katılım fonu kabul etme dışında; kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet
gösteren ve/veya özel kanunlarla kendilerine verilen görevleri yerine getiren
kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye'deki
şubelerini,
Finansal holding şirketi: İçlerinden en az bir tanesi bir
kredi kuruluşu olmak şartıyla, bağlı ortaklıklarının tümü veya çoğunluğu kredi
kuruluşu veya finansal kuruluş olan şirketi,
Şube: Elektronik işlem cihazlarından ibaret birimler hariç
olmak üzere, bankaların bağımlı bir parçasını oluşturan ve bu kuruluşların
faaliyetlerinin tamamını veya bir kısmını kendi başına yapan, sabit ya da
seyyar bürolar gibi her türlü iş yerini,
Merkez şube: Yurt dışında kurulu bir bankanın Türkiye'de
açtığı ilk şubeyi,
Fon bankası: Mülga 3182 sayılı Bankalar Kanunu, bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı
Bankalar Kanunu ve bu Kanun uyarınca temettü hariç ortaklık hakları ile
yönetimi ve denetimi Fona intikal eden bankalar ile Fonun çoğunluk hissesine
sahip olduğu bankaları,
Finansal kuruluş: Kredi kuruluşları dışında kalan ve
sigortacılık, bireysel emeklilik veya sermaye piyasası faaliyetlerinde bulunmak
veya bu Kanunda yer alan faaliyet konularından en az birini yürütmek üzere
kurulan kuruluşlar ile kalkınma ve yatırım bankaları ve finansal holding
şirketlerini,
Kontrol: Bir tüzel kişinin; sermayesinin, asgari yüzde elli
birine sahip olma şartı aranmaksızın, çoğunluğuna doğrudan veya dolaylı olarak
sahip olunması suretiyle veya bu çoğunluğa sahip olunmamakla birlikte imtiyazlı
hisselerin elde bulundurulması suretiyle veya diğer hissedarlarla yapılan
anlaşmalara istinaden oy hakkının çoğunluğu üzerinde tasarrufta bulunulması
suretiyle veya herhangi bir suretle yönetim kurulu üyelerinin karara esas
çoğunluğunu atayabilme ya da görevden alma gücünün elde bulundurulmasını,
Ana ortaklık: Kontrolündeki ortaklıklar ile Kurul tarafından
belirlenen usul ve esaslarla tanımlanan ortaklıkların finansal tablolarını
kendi nezdinde konsolide eden banka veya finansal holding şirketini,
Bağlı ortaklık: Ana ortaklığın kontrolü altında faaliyet
gösteren ortaklıkları,
Nitelikli pay: Bir ortaklığın sermayesinin veya oy
haklarının doğrudan veya dolaylı olarak yüzde on veya daha fazlasını teşkil
eden paylar ile bu oranın altında olsa dahi yönetim kurullarına üye belirleme
imtiyazı veren payları,
Hakim ortak: Bir ortaklığı doğrudan ya da dolaylı olarak,
tek başına veya birlikte kontrol eden gerçek veya tüzel kişiyi,
Yöneticiler: Bankanın yönetim kurulu, denetim komitesi ve
kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel müdür yardımcıları ve
imza yetkisine sahip mensuplarından; bölge müdürleri, şube müdürleri ve genel
müdürlük merkez teşkilatında yer alan bölüm, kısım, grup ve bunlara eşdeğer
isimler altında faaliyet gösteren birimlerin yöneticilerini,
Mevduat: Yazılı ya da sözlü olarak veya herhangi bir şekilde
halka duyurulmak suretiyle ivazsız veya bir ivaz karşılığında, istendiğinde ya
da belli bir vadede geri ödenmek üzere kabul edilen parayı,
Tasarruf mevduatı: Mevduat bankaları nezdinde açtırılan,
gerçek kişilere ait ve münhasıran çek keşide edilmesi dışında ticari işlemlere
konu olmayan mevduat hesaplarını,
Özel cari hesap: Katılım bankalarında açılabilen ve
istenildiğinde kısmen veya tamamen her an geri çekilebilme özelliği taşıyan ve
karşılığında hesap sahibine herhangi bir getiri ödenmeyen fonların oluşturduğu
hesapları,
Katılma hesabı: Katılım bankalarına yatırılan fonların bu
kurumlarca kullandırılmasından doğacak kâr veya zarara katılma sonucunu veren,
karşılığında hesap sahibine önceden belirlenmiş herhangi bir getiri ödenmeyen
ve anaparanın aynen geri ödenmesi garanti edilmeyen fonların oluşturduğu
hesapları,
Katılım fonu: Katılım bankaları nezdinde açtırılan gerçek ve
tüzel kişilere ait özel cari hesap ve katılma hesaplarında yer alan parayı,
Destek hizmeti kuruluşu: Kurulca belirlenecek esaslar
çerçevesinde bu Kanun kapsamındaki kuruluşlara ana hizmetlerinin uzantısı veya
tamamlayıcısı niteliğinde hizmet veren kuruluşları,
Kıyı bankacılığı: Bankacılık faaliyetleri, kurulu bulunulan
ülke harici ile sınırlı tutulan veya ülke genelinde uygulanan ekonomik ve malî
mevzuata tâbi olmayan ya da kurulu bulunulan ülkede yerleşik olanlardan mevduat
ve fon kabulünün yasaklandığı bankacılığı,
ifade eder.
Faaliyet konuları
MADDE 4.- Bankalar, diğer kanunlarda öngörülen hükümler
saklı kalmak kaydıyla aşağıda belirtilen faaliyetleri gerçekleştirebilirler:
a) Mevduat kabulü,
b) Katılım fonu kabulü,
c) Nakdî, gayrinakdî her cins ve surette kredi verme
işlemleri,
d) Nakdî ve kaydî ödeme ve fon transferi işlemleri, muhabir
bankacılık veya çek hesaplarının kullanılması dahil her türlü ödeme ve tahsilat
işlemleri,
e) Çek ve diğer kambiyo senetlerinin iştirası işlemleri,
f) Saklama hizmetleri,
g) Kredi kartları, banka kartları ve seyahat çekleri gibi
ödeme vasıtalarının ihracı ve bunlarla ilgili faaliyetlerin yürütülmesi
işlemleri,
h) Efektif
dahil kambiyo işlemleri; para piyasası araçlarının alım ve satımı; kıymetli
maden ve taşların alımı, satımı veya bunların emanete alınması işlemleri,
i) Ekonomik ve finansal göstergelere, sermaye piyasası
araçlarına, mala, kıymetli madenlere ve dövize dayalı; vadeli işlem
sözleşmelerinin, opsiyon sözleşmelerinin, birden fazla türev aracı içeren basit
veya karmaşık yapıdaki finansal araçların alımı, satımı ve aracılık işlemleri,
j) Sermaye piyasası araçlarının alım ve satımı ile geri alım
veya tekrar satım taahhüdü işlemleri,
k) Sermaye piyasası araçlarının ihraç veya halka arz yoluyla
satışına aracılık işlemleri,
l) Daha önce ihraç edilmiş olan sermaye piyasası araçlarının
aracılık maksadıyla alım satımının yürütülmesi işlemleri,
m) Başkaları lehine teminat, garanti ve sair yükümlülüklerin
üstlenilmesi işlemleri gibi garanti işleri,
n) Yatırım danışmanlığı işlemleri,
o) Portföy işletmeciliği ve yönetimi,
p) Hazine Müsteşarlığı ve/veya Merkez Bankası ve kuruluş
birlikleri nezdinde oluşturulan bir sözleşme kapsamında üstlenilen
yükümlülükler çerçevesinde alım satım işlemlerine ilişkin piyasa yapıcılığı,
r) Faktöring ve forfaiting işlemleri,
s) Bankalararası piyasada para alım satımı işlemlerine
aracılık,
t) Yatırım fonu yönetimi işlemleri,
u) Finansal kiralama işlemleri,
v) Sigorta acenteliği ve bireysel emeklilik aracılık
hizmetleri,
y) Kurulca belirlenecek diğer faaliyetler.
Mevduat bankaları birinci fıkranın (b) ve (u), katılım
bankaları (a), kalkınma ve yatırım bankaları (a) ve (b) bentlerinde belirtilen
faaliyetleri gerçekleştiremezler.
Dolaylı pay sahipliği
MADDE 5.- Bu Kanunun uygulanmasında, gerçek kişilere ait
dolaylı pay sahipliğinin belirlenmesinde, bir gerçek kişi ile eş ve çocuklarına
ve bunların sınırsız sorumlulukla katıldıkları ortaklıklara veya bu kişi veya
ortaklıkların ayrı ayrı veya birlikte kontrol ettikleri ortaklıklara ait paylar
birlikte dikkate alınır. Tüzel kişilere ait dolaylı pay sahipliğinin
belirlenmesinde, bunlara ait paylar ile bunların kontrol ettikleri ortaklıklara
ait paylar birlikte hesaplanır.
Bu madenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurul
tarafından belirlenir.
İKİNCİ KISIM
İzne Tâbi İşlemler
BİRİNCİ
BÖLÜM
Kuruluş
ve Faaliyet İzinleri
Kuruluş veya Türkiye'de
şube ve temsilcilik açma izni
MADDE 6.- Türkiye'de bir bankanın kurulmasına veya yurt dışında
kurulmuş bir bankanın Türkiye'deki ilk şubesinin açılmasına, bu Kanunda
öngörülen şartların yerine getirilmesi kaydıyla, Kurulun en az beş üyesinin
aynı yöndeki oyuyla alınacak kararla izin verilir.
İzin için yapılacak başvurulara ve iznin verilmesine ilişkin
usûl ve esaslar Kurulca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. İzne ilişkin
karar, başvurunun yapıldığı ya da başvuruda eksiklik bulunması halinde,
istenilen bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihten itibaren üç ay içinde
ilgiliye bildirilir. Eksikliklerin altı ay içinde giderilmemesi halinde başvuru
geçersiz hale gelir.
Türkiye'de münhasıran kıyı bankacılığı faaliyetinde bulunmak
üzere banka kurulması veya yurt dışında kurulu bankalarca bu amaçla şube
açılması, bunların faaliyet alanları ile finansal raporlama ve denetim usulleri
ve faaliyetlerinin geçici veya sürekli olarak durdurulması hususları Kurul
kararıyla belirlenir.
Yurt dışında kurulu bankalar, mevduat veya katılım fonu
kabul etmemek ve Kurulca belirlenecek esaslara göre faaliyet göstermek
kaydıyla, Kurulun izni ile Türkiye'de temsilcilik açabilirler.
Kuruluş şartları
MADDE 7.- Türkiye'de kurulacak bir bankaya;
a) Anonim şirket şeklinde kurulması,
b) Hisse senetlerinin nakit karşılığı çıkarılması ve
tamamının nama yazılı olması,
c) Kurucularının bu Kanunda belirtilen şartları haiz olması,
d) Yönetim kurulu üyelerinin bu Kanunun kurumsal yönetim
hükümlerinde belirtilen nitelikleri ve planlanan faaliyetleri
gerçekleştirebilecek meslekî tecrübeyi haiz olması,
e) Öngörülen faaliyet konularının planlanan malî, yönetim ve
organizasyon yapısı ile uyumlu olması,
f) Nakden ve her türlü muvazaadan âri olarak ödenmiş
sermayesinin en az otuz milyon Yeni Türk Lirası olması,
g) Ana sözleşmesinin bu Kanun hükümlerine uygun olması,
h) Kurumun etkin denetimini engellemeyecek şeffaf ve açık
bir ortaklık yapısı ve organizasyon şemasına sahip olması,
i) Konsolide denetimini engelleyici nitelikte herhangi bir
hususun bulunmaması,
j) Öngörülen faaliyet konularına ait iş planlarını,
kuruluşun mali yapısı ile ilgili projeksiyonlarını sermaye yeterliliğini de
içerecek şekilde, ilk üç yıl için bütçe planını ve yapısal örgütlenmesini
gösteren bir faaliyet programını iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim
sistemi de dahil olmak üzere ibraz etmesi,
şartlarını taşıması halinde kuruluş izni verilir.
Kalkınma ve yatırım bankaları için ödenmiş sermaye, birinci
fıkranın (f) bendinde belirtilen tutarın üçte ikisinden az olamaz.
Bu maddenin uygulamasına ilişkin usûl ve esaslar Kurulca
belirlenir.
Kurucularda aranan
şartlar
MADDE 8.- Bankaların kurucu ortaklarının;
a) Müflis veya konkordato ilân etmiş olmaması,
b) Bu Kanunun 72 nci maddesi uygulanan bankalarda veya bu
Kanunun yürürlüğe girmesinden önce Fona devredilmiş olan bankalarda nitelikli
paya sahip olmaması veya kontrolü elinde bulundurmaması,
c) Tasfiyeye tâbi tutulan bankerler ile iradî tasfiye
haricinde tasfiyeye tâbi tutulan finansal kuruluşlarda, faaliyet izni
kaldırılan kalkınma ve yatırım bankalarında, ortaklarının temettü hariç
ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden veya bankacılık
yapma ve mevduat ve katılım fonu kabul etme izin ve yetkileri kaldırılan kredi
kuruluşlarında, Fona intikalinden ve/veya bankacılık yapma ve mevduat ve
katılım fonu kabul etme izin ve yetkileri kaldırılmadan önce nitelikli paya
sahip olmaması veya kontrolü elinde bulundurmaması,
d) Taksirli suçlar hariç olmak üzere affa uğramış olsalar
bile ağır hapis veya beş yıldan fazla hapis cezasıyla cezalandırılmış olmaması
veya bu Kanun ile 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ve ödünç para verme
işleri hakkında mevzuatın hapis cezası gerektiren hükümlerine muhalefet yahut
basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflâs, görevi kötüye kullanma gibi
yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan
kaçakçılık suçları, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, karapara
aklama veya Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar ile Devlet sırlarını
açığa vurma, vergi kaçakçılığı suçlarından veya bu suçlara iştirakten hükümlü
bulunmaması,
e) Gerekli malî güç ve itibara sahip bulunması,
f) İşin gerektirdiği dürüstlük ve yeterliliğe sahip olması,
g) Tüzel kişi olması halinde, risk grubu ile birlikte
ortaklık yapısının şeffaf ve açık olması,
şarttır.
Bankaların tüzel kişi kurucu ortaklarının doğrudan veya
dolaylı olarak nitelikli paya sahip gerçek kişi ortaklarının bu maddenin
birinci fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde yer alan şartları
taşıması gerekir.
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalarla kurulmuş
çok taraflı kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar hakkında bu maddenin
birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri uygulanmaz.
Merkezi yurt dışında
bulunan bankaların Türkiye'de şube açma şartları
MADDE 9.- Kurulca belirlenen usûl ve esaslar çerçevesinde
gerekli izni alarak Türkiye'de şube açmak suretiyle faaliyet gösterecek yurt
dışında kurulu bir bankanın;
a) Merkezinin bulunduğu ülkede esas faaliyetlerinde
yasaklamanın bulunmamış olması,
b) Merkezinin bulunduğu ülkenin yetkili denetim merciinin
Türkiye'de faaliyet göstermesine ilişkin olumsuz görüşünün bulunmaması,
c) Ödenmiş sermayesinin Türkiye'ye tahsis edilen kısmının 7
nci maddede belirtilen miktardan az olmaması,
d) Müdürler kurulu üyelerinin, kurumsal yönetim hükümlerinde
belirtilen şartları ve planlanan faaliyetleri gerçekleştirebilecek meslekî
tecrübeyi haiz olmaları,
e) İzin kapsamındaki faaliyet konularına ait iş planlarını,
ilk üç yıl için bütçe planını ve yapısal örgütlenmesini gösteren bir faaliyet
programını ibraz etmesi,
f) Dahil olduğu grubun ortaklık yapısının şeffaf ve açık
olması,
şarttır.
Merkezinin bulunduğu ülkedeki yerel düzenlemelere
aykırılıkları nedeniyle faaliyeti yasaklanan konularda faaliyet izni için
başvuru yapılamaz.
Faaliyet izni
MADDE 10.- Bu Kanunun 6 ncı maddesi çerçevesinde kuruluş
veya Türkiye'de şube açma izni alan bankaların, Kuruldan ayrıca faaliyet izni
alması şarttır. Bir beyanname ile yapılacak başvuru üzerine verilecek izin, Kurul
tarafından aksi kararlaştırılmış olmadıkça,
4 üncü maddede belirtilen bütün faaliyetleri aynı maddenin
son fıkrasındaki sınırlamalar çerçevesinde kapsar. Verilen faaliyet izinleri
Resmi Gazetede yayımlanır. Kararın, ilk izin başvurusunun yapıldığı tarihten
itibaren en geç üç ay içinde verilmesi gerekir.
Kurum, bu Kanun ve bu Kanuna dayanılarak yapılan
düzenlemelerdeki şartları taşımayanlara gerekli düzeltmeleri yapmaları ve
eksiklikleri tamamlamaları için altı ayı geçmemek üzere uygun bir süre verir.
Bu süre içinde yeniden başvuranlar hakkında yapılan inceleme sonucunda
durumları uygun bulunmayanlara verilmiş olan kuruluş izni geçersiz olur ve
sonuç yazılı olarak bildirilir. Kuruluş izni almış olan bankaların faaliyete
geçebilmesi için;
a) Sermayesinin nakit olarak ödenmiş ve planlanan
faaliyetleri gerçekleştirebilecek düzeyde olması,
b) Kurucuları tarafından 7 nci maddede belirtilen asgari
sermayenin yüzde onu tutarındaki sisteme giriş payının en az dörtte birinin Fon
hesabına yatırıldığına dair belgenin ibraz edilmesi,
c) Faaliyetlerinin kurumsal yönetim hükümlerine uygunluğunu
sağlaması ve yeterli personel ve teknik donanıma sahip olması,
d) Yöneticilerinin, kurumsal yönetim hükümlerinde belirtilen
nitelikleri haiz olması,
e) Kurulca, faaliyet konularını yürütebilecek yeterliliğe
sahip olunduğu kanaatine varılması,
gerekir.
Sisteme giriş payının ödenmeyen kısmının, faaliyete geçiş
tarihinden itibaren Kurulca belirlenecek ödeme planı çerçevesinde Fon hesabına
yatırılacağına ilişkin taahhütnamenin Kuruma ibrazı zorunludur. Sisteme giriş
payı bir defaya mahsus olmak üzere alınır. Banka hissedarları sisteme giriş
payının ödenmesinden müteselsilen sorumludurlar.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esasları
belirlemeye Kurul yetkilidir.
Kuruluş izninin iptali
MADDE 11.- Bir bankanın kuruluş izni;
a) İznin gerçeğe aykırı beyanlarla alınmış olması,
b) Kuruluş izninin verildiği tarihten itibaren dokuz ay
içerisinde faaliyet izni için başvurulmaması,
c) Kuruluş izninden vazgeçildiğinin beyan edilmesi,
d) İznin verilmesinde aranan şartların, faaliyete
geçilinceye kadar kaybedilmesi,
e) Faaliyet izni alınamamış olması,
f) İradi olarak bu Kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen
faaliyetlerin tümünden vazgeçilmesi ve iradi tasfiyenin tamamlanması,
g) Devrolunan bankanın birleşme veya bölünme işlemlerinin
tamamlanması,
h) Bu Kanunun 107 nci maddesi kapsamında tasfiye veya iflas
takibatının tamamlanması,
hallerinden herhangi birinin gerçekleşmesi durumunda,
Kurulun en az beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla alınan kararla iptal edilir.
Faaliyet izninin iptali
MADDE 12.- Bir bankanın;
a) Faaliyet izninin gerçeğe aykırı beyanlarla alınmış
olması,
b) Faaliyet izninin alınmasından itibaren altı ay içinde
faaliyete geçilmemesi veya bir yıl içinde kesintisiz altı ay süre ile
faaliyette bulunulmamış olması,
c) Faaliyet izninin alındığı tarihten itibaren bir ay
içerisinde ilgili kuruluş birliğine üye olunmaması,
d) Sisteme giriş payının kalan taksitlerinin Fon hesabına
yatırılmamış olması,
hallerinden birinin gerçekleşmesi durumunda, Kurulun en az
beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla alınan kararla, bu Kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri dışında kalan faaliyet konuları tek tek
sınırlanabilir ya da faaliyet izni kapsamından çıkarılabilir veya faaliyet izni
iptal edilebilir. Bu durum ilgililere yazılı olarak bildirilir ve Resmi
Gazetede yayımlanır.
Türkiye'de şubesi bulunan yurt dışında kurulu bankaların,
kurulu bulundukları ülkede herhangi bir nedenle faaliyet izninin kaldırılması,
faaliyetlerinin durdurulması, iflâs veya tasfiyelerine karar verilmesi veya
konkordato ilân etmeleri halinde, bunların Türkiye'deki şubelerinin faaliyet
izinleri Kurul tarafından kaldırılır.
Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) veya (b)
bentleri kapsamında bir kredi kuruluşuna verilen yetkinin Kurul tarafından
kaldırılması, faaliyet izninin kaldırılması hükmündedir.
Yurt içinde şube açma
MADDE 13.- Kurulca belirlenecek esaslara ve bu Kanunda yer
alan kurumsal yönetim hükümleri ile koruyucu hükümlere uyulmuş olması ve Kuruma
bildirilmesi şartıyla bankalarca yurt içinde şube açılması serbesttir.
Sınır ötesi faaliyetler
MADDE 14.- Türkiye'de kurulan bankaların, kıyı bankacılığı
bölgeleri de dahil olmak üzere yurt dışında şube veya temsilcilik açmaları,
ortaklık kurmaları veya kurulmuş ortaklıklara katılmaları, bu Kanunda yer alan
kurumsal yönetim hükümleri ile koruyucu hükümlere ve Kurulca belirlenecek
esaslara uyulması kaydıyla Kurulun iznine tâbidir.
Bağımsız denetim, değerleme
ve destek hizmeti kuruluşlarının yetkilendirme izni
MADDE 15.- Bankaların bağımsız denetim, değerleme ve destek
hizmeti faaliyetlerini gerçekleştirecek olan kuruluşların yetkilendirilmesine,
yetkilerinin geçici veya sürekli olarak kaldırılmasına Kurulca karar verilir.
Buna ilişkin usûl ve esaslar ilgili
meslek birliklerinin görüşü alınarak Kurulca belirlenir.
İKİNCİ
BÖLÜM
Ana
Sözleşmeye İlişkin Hükümler
Ana sözleşme
değişiklikleri
MADDE 16.- Bankaların ana sözleşme değişikliklerinde Kurumun
uygun görüşü aranır. Kurumca uygun görülmeyen değişiklikler genel kurulda
karara bağlanamaz. Kurumun uygun görüşü alınmaksızın yapılan ana sözleşme
değişiklikleri Ticaret Siciline tescil edilemez. Ana sözleşme değişikliği için
bu Kanun ve ilgili diğer mevzuatta öngörülen izin, onay veya olumlu görüş
başvuruları, yetkili mercilerce onbeş iş günü içinde cevaplandırılır.
Bankalar ana sözleşmelerini güncel olarak internet
sayfalarında yayınlar. Ana sözleşmelerin güncelleştirilmesi, değişikliklerin
gerçekleştiği tarihten itibaren on iş günü içerisinde yapılmak zorundadır.
Sermaye artırımları
MADDE 17.- Sermaye artırımlarının, her türlü muvazaadan âri
olarak, ilgili mevzuatla ilâve edilmesine izin verilen kaynaklar hariç, iç
kaynaklara başvurulmadan nakden ödenmesi şarttır. Sermaye artırımının Ticaret
Siciline tescil edilmesinde Kurumun uygun görüşü aranır.
Sermayenin mevzuata aykırı olarak artırıldığı tespit edilen
kısmı, özkaynak hesabında dikkate alınmaz.
Bu madde kapsamında sermaye artırımına ilişkin usûl ve
esaslar Kurulca belirlenir.
Pay edinim ve devirleri
MADDE 18.- Bir kişinin, bir bankada doğrudan veya dolaylı
pay sahipliği yoluyla sermayenin yüzde onunu ve daha fazlasını temsil eden
payları edinmesi veya bir ortağa ait doğrudan veya dolaylı payların sermayenin
yüzde on, yüzde yirmi, yüzde otuzüç veya yüzde ellisini aşması sonucunu veren
pay edinimleri ile bir ortağa ait payların, bu oranların altına düşmesi
sonucunu veren pay devirleri Kurulun iznine tâbidir.
Yönetim kuruluna veya denetim komitesine üye belirleme
imtiyazı veren payların tesisi, devri veya yeni imtiyazlı pay ihracı yukarıdaki
oransal sınırlara bakılmaksızın Kurulun iznine tâbidir.
Bu izinlerin verilmesinde, bankanın devralınan hisselerinin
nominal değerinin yüzde biri oranında devir payının devralan tarafından Fona
yatırılması zorunludur.
Ortak sayısının beşten aşağı düşmesine yol açan işlemler ile
izin alınmadan yapılan pay devirleri pay defterine kaydolunmaz. Bu hükme aykırı
olarak pay defterine yapılan kayıtlar hükümsüzdür. Oy hakkı edinilmesi ve
hisseler üzerinde intifa hakkı tesisinde de bu hüküm uygulanır.
Nitelikli paya sahip olan ortakların kurucularda aranan
nitelikleri taşıması şarttır. Kurucularda aranan nitelikleri kaybeden nitelikli
paya sahip ortaklar temettü dışındaki ortaklık haklarından yararlanamaz. Bu
halde, diğer ortaklık hakları Kurumun bildirimi üzerine Fon tarafından
kullanılır. Bu ortaklar sermayedeki doğrudan ve dolaylı payları yüzde onun
altına düşene kadar rüçhan haklarını kullanamazlar.
Bir bankanın sermayesinin yüzde on veya daha fazlasına sahip
olan tüzel kişilerin paylarının doğrudan veya dolaylı olarak birinci fıkrada
belirtilen oranlar veya esaslar dahilinde el değiştirmesi, devralacak ortağın
kurucularda aranan nitelikleri taşıması şartıyla Kurulun iznine tâbidir.
Kurulun izni olmadan payların devredilmesi halinde, tüzel kişinin temettü hariç
ortaklık hakları Fon tarafından kullanılır.
Hisseleri borsada işlem gören bankaların hisselerinin
borsadan alınması ve bir bankanın hisselerinin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu
hükümlerine göre icra dairesinden satın alınması durumunda gerçekleştirilecek
işlemlere ve bu maddenin uygulanmasına dair usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Birleşme,
Bölünme, Hisse Değişimi ve İradi Tasfiye
Birleşme, bölünme ve
hisse değişimi
MADDE 19.- Türkiye'de faaliyette bulunan bankalardan
birinin; diğer bir veya birkaç banka veya finansal kuruluş ile birleşmesi veya
bütün aktif ve pasifini Türkiye'de faaliyette bulunan diğer bir bankaya
devretmesi, devir alması veya bölünmesi ya da hisse değişimi Kurulun iznine
bağlıdır. Bu tür işlemlere ilişkin gerekli izin verilmeden önce danışma
mahiyetinde Rekabet Kurulunun, halka açık kuruluşlarda ise Sermaye Piyasası
Kurulunun görüşü alınır. İzin tarihinden itibaren üç ay içinde ilgili
bankaların yetkili organlarınca karar alınarak gerekli işlemlere geçilmediği
takdirde, verilen izin geçersiz olur. Bankaların bu Kanun hükümlerine göre
birleşme, bölünme ve devirlerinde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile devir
veya birleşmeye konu bankaların toplam aktiflerinin sektör içindeki paylarının
yüzde yirmiyi geçmemesi kaydıyla 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında
Kanunun 7, 10 ve 11 inci maddeleri hükümleri uygulanmaz. Birleşme veya devir
işleminin kesinleşmesini müteakip, devredilen bankanın bütün hak, alacak, borç
ve yükümlülükleri devralan bankaya geçer ve devredilen bankanın tüzel kişiliği
sona ererek kaydı Ticaret Sicilinden silinir.
Bu madde hükmünün uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar
Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir.
İradi tasfiye
MADDE 20.- Bankaların faaliyetlerine son vermeleri ve
tasfiyeleri Kurulun iznine ve Kurumun denetimine tabidir.
Türkiye'de faaliyette bulunan bankalar faaliyetlerine son
vermek ve bunları tasfiye etmek istedikleri takdirde, durumu Türkiye çapında
basımı ve dağıtımı yapılan en az iki gazete ile ilan ve mevduat sahipleri veya
katılım fonu sahipleri ile alacaklılarına veya bu durumda sayılabilecek kişi ve
kurumlara tebliğ ederek ellerinde bulunan ayni ve nakdi her türlü mevduat veya
katılım fonu ile emanet ve cari hesap bakiyelerini ve sair borçlarını, vadeli
olsalar bile vadelerini beklemeksizin iki ay içinde iadeye ve bu süre
içerisinde sahibi başvurmayan ayni ve nakdi her türlü mevduat, katılım fonu,
emanet ve alacakları Kuruma tevdi etmeye mecburdurlar. Kurum, bu suretle
verilen değerleri, takip eden yıl başından başlamak üzere on yıl süre ile her
yıl başında usulüne göre ilan etmek suretiyle saklar. Son ilan tarihinden
itibaren altı ay içinde aranmayan bu değerler Fona gelir kaydolunur.
Bu madde hükmünün uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar
Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir.
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
İzin
Başvurularının Reddi
İzin başvurularının reddi
MADDE 21.- Bu Kanun hükümleri uyarınca Kuruma yapılan izin
başvuruları; denetimin etkin bir şekilde ifa edilmesine engel olabilecek
nitelikte doğrudan veya dolaylı herhangi bir ilişkinin varlığı veya izne tâbi
işlem için öngörülen koşulların, niteliklerin, yeterliliklerin izin başvurusu
esnasında ya da değerlendirme sürecinde sağlanamaması veya kaybedilmesi halinde
Kurulca reddedilir. Ret kararları ilgililere gerekçeli olarak bildirilir.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Kurumsal Yönetim
BİRİNCİ
BÖLÜM
Yönetim
Kurumsal yönetim ilkeleri
MADDE 22.- Kurumsal yönetime ilişkin yapı ve süreçler ve
bunlara ilişkin ilkeler Sermaye Piyasası Kurulu ile kuruluş birliklerinin de
görüşü alınarak Kurul tarafından belirlenir.
Yönetim kurulu
MADDE 23.- Bankaların yönetim kurulları genel müdür dahil
beş kişiden az olamaz. Genel müdür, bulunmadığı hallerde vekili, yönetim
kurulunun doğal üyesidir. Bu Kanunda genel müdür için öngörülen şartlar,
yönetim kurulu üyelerinin yarıdan bir fazlası için de aranır. Murahhas üyelerin
genel müdürde aranan şartları taşımaları zorunludur. Yönetim kurulu üyeliğine
seçilenler ve herhangi bir nedenle boşalma halinde görevlendirilenler, bu
maddede aranan şartları taşıdıklarını gösteren belgelerle birlikte yedi iş günü
içerisinde Kuruma bildirilir. Genel müdürlük ve yönetim kurulu başkanlığı
görevleri aynı kişi tarafından icra edilemez. Yönetim kurulu üyelerinin bu
Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b),(c),(d) ve (f)
bentlerinde belirtilen şartları taşıması gerekir.
Türkiye'de şube açmak suretiyle faaliyette bulunan yurt
dışında kurulu bankaların Türkiye'deki yönetim merkezlerinde, yönetim kurulu
yetki ve sorumluluklarını taşıyan, merkez şube müdürünün de dahil olduğu en az
üç kişilik bir müdürler kurulu oluşturmaları zorunludur. Bu Kanunun
uygulanmasında müdürler kurulu yönetim kurulu hükmündedir.
İç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemlerinin ilgili
mevzuata uygun olarak tesis edilmesi, işlerliğinin, uygunluğunun ve
yeterliliğinin sağlanması, finansal raporlama sistemlerinin güvence altına
alınması, banka içindeki yetki ve sorumlulukların belirlenmesi, yönetim
kurulunun sorumluluğundadır.
Denetim komitesi
MADDE 24.- Bankaların, yönetim kurullarınca yönetim
kurulunun denetim ve gözetim faaliyetlerinin yerine getirilmesine yardımcı
olmak üzere denetim komitesi oluşturulur. Denetim komitesi en az iki üyeden
oluşur. Denetim komitesi üyeleri icraî görevi bulunmayan yönetim kurulu üyeleri
arasından seçilir. Türkiye'de şube olarak faaliyet gösteren bankalarda ise
kendisine bağlı icraî mahiyette faaliyet gösteren bir birim bulunmayan müdürler
kurulu üyelerinden biri görevlendirilir. Ana ortaklık niteliğinde bir kuruluş
bulunması halinde; denetim komitesinin ana ortaklık niteliğindeki kuruluş
çatısı altında oluşturulması yeterlidir.
Denetim komitesi üyelerinin, Kurulca belirlenen niteliklere
sahip olmaları şarttır. Buna ilişkin bilgi ve belgeler atamanın yapılmasını
müteakiben en geç yedi iş günü içinde Kuruma bildirilir.
Denetim komitesi, yönetim kurulu adına bankanın iç kontrol,
risk yönetimi ve iç denetim sistemlerinin etkinliğini ve yeterliliğini, bu
sistemler ile muhasebe ve raporlama sistemlerinin bu Kanun ve ilgili
düzenlemeler çerçevesinde işleyişini ve üretilen bilgilerin bütünlüğünü
gözetmek, bağımsız denetim kuruluşlarının yönetim kurulu tarafından
seçilmesinde gerekli ön değerlendirmeleri yapmak, yönetim kurulu tarafından
seçilen bağımsız denetim kuruluşlarının faaliyetlerini düzenli olarak izlemek,
bu Kanun kapsamında ana ortaklık niteliğindeki kuruluşlarda, konsolide denetime
tabi kuruluşların iç denetim işlevlerinin konsolide olarak sürdürülmesini ve
eşgüdümünü sağlamakla görevli ve sorumludur.
Denetim komitesi, iç kontrol, iç denetim ve risk yönetimi
sistemleri kapsamında oluşturulan birimlerden ve bağımsız denetim
kuruluşlarından; görevlerinin ifasıyla ilgili olarak düzenli raporlar almak ve
bankanın faaliyetlerinin sürekliliği ve güven içinde yürütülmesini olumsuz
etkileyebilecek hususlar veya mevzuata ve iç düzenlemelere aykırılıklar
bulunması halinde bu hususları yönetim kuruluna bildirmekle yükümlüdür.
Denetim komitesi, altı aylık dönemleri aşmamak kaydıyla icra
ettiği faaliyetlerin sonuçları ile bankada alınması gereken önlemlere,
yapılmasına ihtiyaç duyulan uygulamalara ve bankanın faaliyetlerinin güven
içinde sürdürülmesi bakımından önemli gördüğü diğer hususlara ilişkin
görüşlerini yönetim kuruluna bildirmekle yükümlüdür.
Denetim komitesi, bankanın tüm birimlerinden, anlaşmalı
destek hizmeti kuruluşları ve bağımsız denetim kuruluşundan bilgi ve belge
almaya, bedeli banka tarafından karşılanmak suretiyle konularında ihtisas
sahibi kişilerden yönetim kurulunun onayına bağlı olarak danışmanlık hizmeti
sağlamaya yetkilidir. Denetim komitesinin görev, yetki ve sorumlulukları ile
çalışma usul ve esasları yönetim kurulu tarafından düzenlenir.
Genel müdür ve
yardımcıları
MADDE 25.- Banka genel müdürlerinin hukuk, iktisat, maliye,
bankacılık, işletme, işletme mühendisliği, kamu yönetimi ve dengi dallarda
lisans veya lisansüstü düzeyinde öğrenim görmüş olmaları ve bankacılık veya
işletmecilik alanında en az on yıllık meslekî deneyime sahip olmaları şarttır.
Genel müdür yardımcılarının en az yedi yıllık meslekî
deneyime sahip ve asgari üçte ikisinin birinci fıkrada belirtilen alanlarda en
az lisans düzeyinde öğrenim görmüş olması şarttır. Başka unvanlarla istihdam
edilseler dahi, yetki ve görevleri itibarıyla genel müdür yardımcısına denk
veya daha üst konumlarda icraî nitelikte görev yapan diğer yöneticiler de bu
Kanunun genel müdür yardımcılarına ilişkin hükümlerine tâbidir.
Genel müdürlüğe ve yardımcılıklarına atanacakların, bu
maddede aranan şartları taşıdıklarını gösteren belgelerle birlikte Kuruma
bildirilmesi şarttır. Bildirimden itibaren yedi iş günü içinde Kurumca olumsuz
görüş bildirilmemesi durumunda ilgili kişilerin atamaları yapılabilir.
Herhangi bir nedenle görevden ayrılan genel müdür ve
yardımcılarının görevden ayrılma nedenleri, ilgili banka ve görevden ayrılan
tarafından yedi iş günü içinde Kuruma bildirilir.
Bu madde uygulamasında, genel müdür ve genel müdür
yardımcılarının sahip olması gereken nitelikler ve atanmalarına veya görevden
ayrılmalarına ilişkin yükümlülükler bakımından, yurt dışında kurulu bankaların
Türkiye'deki merkez şubesi müdürü, genel müdür gibi değerlendirilir.
Genel müdür ve genel müdür yardımcıları, konsolide denetime
tabi ortaklıklar hariç başka bir ticari
kuruluşta tam veya yarı zamanlı olarak görev alamaz.
Çalışması yasak olanlar
MADDE 26.- Bu Kanun hükümlerine aykırı hareketlerinden
dolayı hapis veya para cezası ile cezalandırılanlar ile bu Kanunun 8 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (d) ve (f) bentlerinde belirtilen
şartları taşımayan kişiler, bankalarda; genel müdür, genel müdür yardımcısı
veya imza yetkisini haiz görevli olarak çalıştırılamazlar. Bankalar, bu
kimselerin imza yetkilerini derhal kaldırmak zorundadırlar.
Kurum denetimleri sonucunda, bu Kanun veya ilgili diğer
mevzuat hükümlerini ihlâl ettikleri ve bankanın emin bir şekilde çalışmasını
tehlikeye düşürdükleri tespit edilen ve haklarında kanuni kovuşturma talep
edilen banka mensuplarının, imza yetkileri Kurul kararı ile geçici olarak
kaldırılır. Bu kimseler, Kurulun izni olmadıkça imza yetkisini haiz personel
olarak hiçbir bankada çalıştırılamazlar.
Yemin ve mal beyanı
MADDE 27.- Bankaların yönetim kurulu üyeleri ile müdürler
kurulu başkan ve üyeleri, seçilmeleri veya atanmalarından sonra yerel ticaret
mahkemesi huzurunda yemin etmedikçe göreve başlayamazlar. Bu kişiler ile genel
müdür ve yardımcıları ve imza yetkisine sahip mensuplarından, bölge müdürleri,
şube müdürleri ve genel müdürlük merkez teşkilatında yer alan bölüm, kısım,
grup ve bunlara eşdeğer isimler altında faaliyet gösteren birimlerin
yöneticileri 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla
Mücadele Kanunu hükümlerine tabidirler.
Yemin ve mal beyanına ilişkin usûl ve esaslar Kurulca
belirlenir.
Karar defteri
MADDE 28.- Yönetim kurulu, denetim komitesi ve kredi
komitesi ile müdürler kurulu kararları, aralarında açıklık bırakılmamak ve
satır aralarında çıkıntı olmamak şartıyla, tarih ve numara sırasıyla 6762 sayılı
Türk Ticaret Kanununun defterlerle ilgili hükümleri gereğince onaylanmış
müteselsil sayfa numaralı ayrı birer deftere metnin doğruluğundan hiçbir
şekilde şüpheyi davet etmeyecek şekilde günü gününe kaydedilir ve her kararın
altı, üyeler tarafından karar tarihinden itibaren en geç bir ay içinde imza
olunur. İş hacimleri büyük olan bankalarda Kurulun izni ile ve yıl sonlarında
ciltlettirilmeleri kaydıyla karar defterleri yerine yaprakları noterce tasdikli
ve müteselsil sıra numaralı ayrı kalamoza kullanılabilir.
İKİNCİ
BÖLÜM
İç
Sistemler
İç sistemlere ilişkin
yükümlülükler
MADDE 29.- Bankalar, maruz kaldıkları risklerin izlenmesi,
kontrolünün sağlanması, faaliyetlerinin kapsamı ve yapısıyla uyumlu ve değişen
koşullara uygun, tüm şube ve konsolidasyona tâbi ortaklıklarını kapsayan
yeterli ve etkin bir iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemi kurmak,
işletmek ve idame ettirmekle yükümlüdürler.
İç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemlerinin
kuruluşuna, işleyişine, yeterliliğine, oluşturulacak birimlere, icra edilecek
faaliyetlere, üst yönetimin görev ve sorumlulukları ile Kuruma yapılacak
raporlamalara ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
İç kontrol sistemi
MADDE 30.- Bankalar, iç kontrol sistemi kapsamında,
faaliyetlerinin mevzuata, iç düzenlemelerine ve bankacılık teamüllerine uygun
olarak yürütülmesini, muhasebe ve raporlama sisteminin bütünlüğünü,
güvenilirliğini ve bilgilerin zamanında elde edilebilirliğini her seviyedeki
personeli tarafından uyulacak ve uygulanacak sürekli kontrol faaliyetleri ile
sağlamak, görevlerin fonksiyonel ayrımlarını, yetki ve sorumlulukların
paylaşımını, fon ödemelerini, banka işlemlerinin mutabakatını, varlıkların
korunmasını ve yükümlülüklerin kontrol altında tutulmasını temin etmek, maruz
kalınan her türlü riskin tanınması, değerlendirilmesi ve yönetimi için gerekli
alt yapıyı hazırlamak ve yeterli iletişim ağını oluşturmak zorundadır. İç
kontrol faaliyetleri yönetim kuruluna bağlı olarak çalışacak iç kontrol birimi
ve personeli tarafından yürütülür.
Risk yönetimi sistemi
MADDE 31.- Bankalar risk yönetimi sistemi kapsamında, risk
politikalarını Kurulca belirlenen esaslar çerçevesinde oluşturmak, uygulamak ve
raporlamak zorundadır. Risk yönetimi faaliyetleri yönetim kuruluna bağlı olarak
çalışacak risk yönetimi birimi ve personeli tarafından yürütülür.
İç denetim sistemi
MADDE 32.- Bankalar bütün birim, şube ve konsolidasyona tabi
ortaklıklarını kapsayan bir iç denetim sistemi kurmak zorundadır. Bu çerçevede,
faaliyetlerin mevzuata, ana sözleşmeye, iç düzenlemelere ve bankacılık
ilkelerine uygunluğu, tahkikat da yapmak suretiyle, banka müfettişleri
tarafından yerine getirilir.
İç denetim faaliyetleri, tarafsız ve bağımsız bir şekilde,
gerekli meslekî özen gösterilerek, yeterli sayıda müfettiş tarafından yerine
getirilir. Ana ortaklık bankanın iç denetiminde görev alanlar konsolidasyona
tâbi ortaklıklarda iç denetim görevini ifa edebilir. İç denetimle görevli
birimce veya yetkili müfettişlerce bu Kanunun 29 uncu maddesinin ikinci fıkrası
kapsamında düzenlenecek iç denetim raporunun, en az üçer aylık dönemler
itibarıyla ve denetim komitesi aracılığıyla yönetim kuruluna tevdii zorunludur.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Yetkili
Kuruluşlar
Bağımsız denetim
kuruluşları
MADDE 33.- Bağımsız denetim kuruluşlarının kurulmasına,
çalışmalarına, faaliyetlerinin geçici veya sürekli olarak durdurulmasına
ilişkin esaslar Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu, Merkez Bankası ve kuruluş
birliklerinin görüşü alınarak Kurulca düzenlenir. Bağımsız denetim kuruluşları,
bu Kanun uyarınca yaptıkları faaliyetler dolayısıyla üçüncü kişilere
verecekleri zararlardan sorumludurlar.
Bağımsız denetim kuruluşları denetim esnasında, bankanın
varlığını tehlikeye sokabilecek veya yöneticilerin Kanun veya esas sözleşmeyi
ihlal etmiş olduklarını gösteren hususları tespit ederse, durumu derhal Kuruma
bildirir. Bu bildirim, mesleki gizlilik prensiplerinin ve anlaşmalarının veya
bankacılık sırlarına ilişkin yükümlülüklerin ihlal edildiği anlamına gelmez.
Değerleme kuruluşları
MADDE 34.- Bankalar, Kurulca belirlenecek usûl ve esaslar
çerçevesinde bu Kanun ve bu Kanuna istinaden çıkarılan düzenlemelerde öngörülen
değerlemeleri, değerleme kuruluşlarına yaptırmak zorundadır.
Destek hizmeti
kuruluşları
MADDE 35.- Bankalar, destek hizmetinden doğabilecek riskler
ile bunların yönetilmesine, beklenen fayda ve maliyetin değerlendirilmesine
ilişkin hazırlayacakları programı Kuruma ibraz etmek zorundadır. Destek
hizmeti, bankaların yasal yükümlülüklerini yerine getirmelerini, ilgili
düzenlemelere uymalarını ve etkin biçimde denetlenmelerini engelleyici
nitelikte olamaz.
Destek hizmeti kuruluşlarına, hizmet alımlarına ve hizmet
alınabilecek konulara ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
Bankalararası Takas Odaları Merkezi ile Merkez Bankası
nezdinde faaliyet gösteren Risk Merkezi ve Sermaye Piyasası Kurulunun
denetiminde bulunan takas hizmeti kuruluşları tarafından sunulan destek
hizmetleri bu madde hükümlerine tâbi değildir.
Sorumluluk sigortası
MADDE 36.- Bağımsız denetim kuruluşları, değerleme kuruluşları
ve destek hizmeti kuruluşları, verdikleri hizmetlerden doğabilecek zararları
karşılamak amacıyla sorumluluk sigortası yaptırmak zorundadır. Sigorta
şirketinin seçimindeki esaslar da dahil olmak üzere, bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
Finansal
Raporlama
Muhasebe ve raporlama
sistemi
MADDE 37.- Bankalar, kuruluş birliklerinin ve Türkiye
Muhasebe Standartları Kurulunun görüşü alınmak suretiyle Kurul tarafından
uluslararası standartlar esas alınarak belirlenecek usûl ve esaslara uygun
olarak, muhasebe sistemlerinde tekdüzeni sağlamak; tüm işlemlerini gerçek
mahiyetlerine uygun surette muhasebeleştirmek; finansal raporlarını finansal
bilgi edinme ihtiyacını karşılayabilecek biçim ve içerikte, anlaşılır,
güvenilir ve karşılaştırılabilir, denetime, analize ve yorumlamaya elverişli,
zamanında ve doğru şekilde hazırlamak ve sunmak zorundadır.
Bankalar, kanunî ve yardımcı defter ve kayıtlarını,
şubeleri, yurt içi ve yurt dışındaki muhabirleri ile hesap mutabakatı
sağlamadan bilançolarını kapatamazlar.
Yayımlanan finansal tabloların gerçeğe aykırı olduğunun
tespiti halinde Kurul gerekli tedbirleri almaya yetkilidir.
Konsolide finansal
raporlar
MADDE 38.- Ana ortaklık banka, finansal durum ve faaliyet sonuçları
hakkında bir bütün olarak bilgi vermek amacıyla 37 nci maddeye istinaden
Kurulca düzenlenen usûl ve esaslar çerçevesinde konsolide finansal raporlar
hazırlamak zorundadır. Konsolide finansal rapor kapsamında bulunan kuruluşlar,
kendilerinden konsolide finansal raporların hazırlanmasına ilişkin olarak
istenecek her türlü bilgi ve belgeyi ilgili ana ortaklık bankaya vermekle
yükümlüdür.
Finansal raporların
imzalanması, sunulması, ilanı ve denetimi
MADDE 39.- Bankalar tarafından hazırlanan finansal raporlardan
Kurulca belirlenecek olanların, yönetim kurulu başkanı, denetim komitesi
üyeleri, genel müdür ile finansal raporlamadan sorumlu genel müdür yardımcısı
ve ilgili birim müdürü veya bu unvanlara eşdeğer kişiler tarafından ad, soyad
ve unvan belirtilmek suretiyle, finansal raporlamaya ilişkin düzenlemelere ve
muhasebe kayıtlarına uygun olduğu belirtilerek imzalanması zorunludur. İmza
yükümlülüğü, Türkiye'de şube açmak suretiyle faaliyette bulunan bankalarda
müdürler kurulu üyelerince yerine getirilir.
Bankaların genel kurullarına sunacağı yıllık finansal
raporların bağımsız denetim kuruluşlarınca onaylanması şarttır.
Bankalar, düzenleyecekleri finansal raporlarını, Kurulun
belirleyeceği usûl ve esaslar çerçevesinde ilgili mercilere sunmak ve ilân etmek
zorundadırlar.
Yıllık faaliyet raporu
MADDE 40.- Bankalar, statülerine, yönetim ve organizasyon
yapılarına, insan kaynaklarına, faaliyetlerine, finansal durumlarına, yönetimin
değerlendirmeleri ve geleceğe yönelik beklentilerine ilişkin bilgileri, finansal
tablolarını, özet yönetim kurulu raporunu ve bağımsız denetim raporunu da
içeren yıllık faaliyet raporu hazırlamak zorundadırlar. Faaliyet raporunun
hazırlanmasına, ilgili mercilere bildirilmesine ve kamuya açıklanmasına ilişkin
usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
Sorumluluk
MADDE 41.- Yönetim kurulu, bu Kanunun 37 nci maddesi
uyarınca faaliyetlerin muhasebeleştirilmesi, finansal tabloların hazırlanması,
onaylanması, denetlenmesi, yetkili mercilere sunulması ve yayımlanması dâhil
finansal raporlama sistemini, görev, yetki ve sorumlulukları belirlemek, bilgi
sistemlerini yeterli hale getirmek ve uygulamayı gözetmekle yükümlüdür.
Belgelerin saklanması
MADDE 42.- 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri saklı
kalmak kaydıyla, alınan yazılar ve faaliyetler ile ilgili belgelerin asılları
veya bunun mümkün olmadığı hâllerde sıhhatlerinden şüpheye mahal vermeyecek
kopyaları ve yazılan yazıların makine ile alınmış, tarih ve numara sırası
verilerek düzenlenecek suretleri, usûlleri çerçevesinde ilgili banka nezdinde
on yıl süreyle saklanır. Bu belgelerin mikrofilm, mikrofiş şeklinde veya
elektronik, manyetik veya benzeri ortamlarda saklanmaları mümkündür. Bu
maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Koruyucu Hükümler
BİRİNCİ
BÖLÜM
Özkaynaklar
ve Standart Oranlar
Koruyucu düzenlemeler
MADDE 43.- Kurul, bankaların varlıkları, alacakları,
özkaynakları, borç, yükümlülük ve taahhütleri, gelir ve giderleri arasındaki
ilgi ve dengelerin ve malî bünyeyi etkileyen diğer tüm unsurların ve maruz
kalınan risklerin tespiti, tahlili, izlenmesi, ölçülmesi ve değerlendirilmesi
amacıyla sınırlamalar ve standart oranlar da belirlemek suretiyle, gerekli
düzenlemeleri yapmaya ve bunlar hakkında her türlü tedbiri almaya yetkilidir. Bu
hüküm, 38 inci madde gereğince konsolide malî tablo hazırlama yükümlülüğü
bulunan ana ortaklık bankalar için Kurulca belirlenecek usûl ve esaslar
çerçevesinde konsolide ve konsolide olmayan bazda uygulanır. Bankalar, yapılan
düzenlemelere uymak, belirlenen sınırlamaları ve standart oranları konsolide
baz da dahil olmak üzere hesaplamak, tutturmak ve idame ettirmek ve bunlara
ilişkin olarak Kurum tarafından istenen tedbirleri belirlenen süreler içinde
almak ve uygulamakla yükümlüdür.
Kurul, kurumsal yönetim hükümleri ile koruyucu hükümlerin
uygulanmasını da dikkate alarak, her bir banka ya da banka grubu için
belirlenen asgarî veya azamî standart oranlar ve sınırlardan farklı daha
ihtiyatlı bir oran veya sınır tesis etmeye veya hesaplama ve bildirim dönemlerini
farklılaştırmaya veya genel olarak belirlenmemiş oran ve sınırlar tespit etmeye
yetkilidir.
Bu Kanun kapsamında öngörülen sınırlamalara ve standart
oranlara ilişkin eşiklere erişilmesi veya aşımların oluşması halinde, ilgili
banka durumu derhal Kuruma bildirmek zorundadır.
Ödenmiş sermaye, yedek
akçeler ve özkaynak
MADDE 44.- Ödenmiş sermaye, bankaların fiilen ve her türlü
muvazaadan arî olarak ödenmiş veya Türkiye'ye ayrılmış ve ödenmiş
sermayelerinden, bilançoda görülen zararın yedek akçelerle karşılanamayan kısmı
düşüldükten sonra kalan tutardır.
Yedek akçeler, bankaların 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve
ilgili kanunlar ile ana sözleşmelerine göre ayırdıkları yedek akçelerinden
varsa bilanço zararının düşülmesinden sonra elde edilen tutardır.
Özkaynak, ana sermaye ve katkı sermaye toplamı ile bu
toplamdan sermayeden indirilecek değerlerin düşülmesi sonucu bulunacak tutarı
ifade eder.
Konsolide özkaynak, konsolide esasa göre uygulanacak kredi
sınırları ile standart oranların hesaplanmasında bu maddenin üçüncü fıkrası
hükmüne göre hesaplanarak dikkate alınır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurulca
belirlenir.
Sermaye yeterliliği
MADDE 45.- Bu Kanunun uygulanmasında maruz kalınan riskler
nedeniyle oluşabilecek zararlara karşı yeterli özkaynak bulundurulması sermaye
yeterliliğini ifade eder. Bankalar, Kurum tarafından düzenlenecek yönetmelikte
öngörülen usûl ve esaslara göre yüzde sekiz oranından az olmamak üzere
belirlenecek sermaye yeterliliği oranını hesaplamak, tutturmak, idame ettirmek
ve raporlamak zorundadır.
Bankaların iç sistemleri, aktif ve mali yapıları dikkate
alınarak asgari sermaye yeterliliği oranını artırmaya, bankalar bazında
farklılaştırmaya Kurul yetkilidir.
Likidite yeterliliği
MADDE 46.- Bankalar, Merkez Bankasının uygun görüşü alınmak
suretiyle Kurulca belirlenecek usûl ve esaslara göre asgarî likidite düzeyini
hesaplamak, tutturmak, idame ettirmek ve raporlamak zorundadır.
Aşımların giderilmesi
MADDE 47.- Bu Kanun ve bu Kanuna istinaden çıkarılan düzenlemelerde
yer alan sınırlama ve oranlara ilişkin aşımların Kurulca belirlenecek usûl ve
esaslar çerçevesinde giderilmesi zorunludur.
Özkaynaklarda meydana gelebilecek düşüşler nedeniyle,
özkaynağın belirli bir oranı ile ilişkilendirilen sınırlama ve oranlarda
aşımların oluşması ve şartların gerektirmesi halinde, bu aşımlar Kurumca
belirlenecek bir süre içinde giderilir. Aşımların giderilmesi için belirlenen
süre içinde bu Kanunun idarî para cezalarına ilişkin hükümleri uygulanmaz.
İKİNCİ
BÖLÜM
Krediler
ve Risk Grubu
Krediler
MADDE 48.- Bankalarca verilen nakdî krediler ile teminat
mektupları, kontrgarantiler, kefaletler, aval, ciro, kabul gibi gayrinakdî
krediler ve bu niteliği haiz taahhütler, satın alınan tahvil ve benzeri sermaye
piyasası araçları, tevdiatta bulunmak suretiyle ya da herhangi bir şekil ve
surette verilen ödünçler, varlıkların vadeli satışından doğan alacaklar, vadesi
geçmiş nakdî krediler, tahakkuk etmekle birlikte tahsil edilmemiş faizler,
gayrinakdî kredilerin nakde tahvil olan bedelleri, ters repo işlemlerinden
alacaklar, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile benzeri diğer sözleşmeler
nedeniyle üstlenilen riskler, ortaklık payları ve Kurulca kredi olarak kabul
edilen işlemler izlendikleri hesaba bakılmaksızın bu Kanun uygulamasında kredi
sayılır.
Birinci fıkrada belirtilenlere ilâve olarak, kalkınma ve
yatırım bankalarının finansal kiralama yöntemiyle sağladığı finansmanlar ile
katılım bankalarının taşınır ve taşınmaz mal ve hizmet bedellerinin ödenmesi
suretiyle veya kâr ve zarar ortaklığı yatırımları, taşınmaz, ekipman veya emtia
temini veya finansal kiralama, mal karşılığı vesaikin finansmanı, ortak
yatırımlar veya benzer yöntemlerle sağladıkları finansmanlar da bu Kanun
uygulamasında kredi sayılır.
Risk grubu
MADDE 49.- Bir tüzel kişi veya bir gerçek kişi ile eşi ve
velâyeti altındaki çocukları, bunların birlikte veya tek başlarına, doğrudan ya
da dolaylı olarak kontrol ettikleri ya da sınırsız sorumlulukla katıldıkları
ortaklıklar veya yönetim kurulu üyesi veya genel müdürü oldukları ortaklıklar
bir risk grubunu oluşturur. Risk grubu, ayrıca, bu fıkrada belirtilenlerle
aralarında birinin ödeme güçlüğüne düşmesinin diğer bir veya birkaçının ödeme
güçlüğüne düşmesi sonucunu doğuracak boyutta kefalet, garanti veya benzeri
ilişkiler bulunan gerçek ve tüzel kişileri de kapsar.
Bir banka ile bu bankanın nitelikli pay sahipleri, yönetim
kurulu üyeleri ve genel müdürü, bunların birlikte veya tek başına, doğrudan ya
da dolaylı olarak kontrol ettikleri ya da bunların sınırsız sorumlulukla
katıldıkları ortaklıklar veya yönetim kurulu üyesi ya da genel müdürü oldukları
ortaklıklar bankanın dahil olduğu risk grubunu oluşturur. Risk grubu, ayrıca,
bu fıkrada belirtilenlerle aralarında birinin ödeme güçlüğüne düşmesinin diğer
bir veya birkaçının ödeme güçlüğüne düşmesi sonucunu doğuracak boyutta kefalet,
garanti veya benzeri ilişkiler bulunan gerçek ve tüzel kişileri de kapsar.
Yukarıda belirtilen risk gruplarının belirlenmesinde
birlikte kontrol edilen ortaklıklar, bu ortaklıkların kontrolünü birlikte
sağlayan her bir hissedarın risk grubuna dahil edilir.
Sermayesinin çoğunluğu ayrı ayrı veya birlikte Hazine
Müsteşarlığına ait olan veya hisselerinin çoğunluğu Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının elinde bulunan kamu kurum ve kuruluşları ile bankalar, sermaye,
yönetim ve denetimleri itibarıyla doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol
ettikleri ortaklıklar ile birlikte ayrı ayrı risk grubu oluştururlar.
Bu madde hükmünün uygulanmasına ilişkin ûsul ve esaslar
Kurulca belirlenir.
Dâhil olunan risk grubu
ve mensuplara kredi kullandırma koşulları
MADDE 50.- Bankalar;
a) Yönetim kurulu üyelerine, genel müdüre, genel müdür
yardımcılarına ve kredi açmaya yetkili mensuplarına; bunların eş ve velayet
altındaki çocuklarına; tek başlarına ya da birlikte sermayesinin yüzde yirmibeş
veya fazlasına sahip oldukları ortaklıklara,
b) (a) bendinde sayılanlar dışında kalan mensupları ile
bunların eş ve velayeti altındaki çocuklarına,
c) Mensuplarının kurduğu veya bunlar için kurulan sandık,
dernek, sendika veya vakıflara,
her ne şekil ve surette olursa olsun nakdi ve gayri nakdi
kredi veremez, tahvil ya da benzeri menkul kıymetlerini satın alamazlar.
Birinci fıkra hükümleri, yönetim kurulu üyeliklerinde aslen
bulunan veya temsilci bulunduran ve banka sermayesinde doğrudan veya dolaylı
olarak nitelikli paya sahip olan gerçek kişi ortaklar ile tüzel kişi ortaklar
hakkında uygulanmaz.
Bir bankanın ortaklıklarının yönetim ve denetim kurullarında
bulunan kimselerin aynı zamanda ilgili bankanın mensubu olması, bu
ortaklıkların ilgili banka ile işlem yapmasına engel değildir.
Bankanın dahil olduğu risk grubunda bulunan gerçek ve tüzel
kişilere kredi kullandırılması halinde, gerekli kararların yönetim kurulunun
üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ile alınması ve bunlara sağlanan kredi
koşullarının kredi kullananın lehine diğer kişi ve gruplara kullandırılanlardan
ve piyasa koşullarından farklılık arz etmemesi şarttır.
Bir bankanın yönetim kurulu üyelerine, mensupları ile
bunların eşlerine ve velâyet altındaki çocuklarına, aylık net ücretleri
toplamının beş katını aşmamak üzere verilecek krediler, üç katını aşmamak üzere
çek karnesi veya kredi kartı verilmesi suretiyle kullandırılacak krediler ile
bu Kanunun 55 inci maddesinin (a) ve (b) bentlerinde belirtilen menkul
kıymetler karşılığı kullandırılan krediler birinci ve dördüncü fıkra
hükümlerine tâbi değildir.
Banka, bankanın risk grubunda yer alan kişilere açtığı
kredileri Kuruma düzenli olarak raporlar.
Sonradan bu madde hükümlerine aykırı hale gelen kredilerin
en geç altı ay içinde tasfiye edilmesi zorunludur.
Kredi açma
MADDE 51.- Kredi açma yetkisi yönetim kuruluna aittir.
Yönetim kurulu; kredi açma, onay verme ve diğer idarî esaslara ilişkin yazılı
politikaları oluşturmak ve bunların uygulanmasını ve izlenmesini sağlamakla ve
gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.
Yönetim kurulu kredi açma yetkisini Kurulca belirlenecek
usûl ve esaslar çerçevesinde kredi komitesine veya genel müdürlüğe
devredebilir. Genel müdürlük kendisine devredilen kredi açma yetkisini diğer
birimleri, bölge müdürlükleri veya şubeleri aracılığıyla da kullanabilir. Kredi
komitesinin oluşumu ile çalışma ve karar alma esasları Kurulca belirlenir. Bu
Kanunun kredi sınırlarına ilişkin hükümlerine tâbi olmayan krediler için kredi açma
yetkisi yönetim kurulunca belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde
devredilebilir.
Kredi açma yetkisini haiz olanlar, kendileri ile eş ve
velayeti altındaki çocuklarının veya bunlarla risk grubu oluşturan diğer gerçek
ve tüzel kişilerin taraf olduğu kredi işlemlerine ilişkin değerlendirme ve
karar verme aşamalarında yer alamaz ve bu hususu yazılı olarak yetkililere
bildirir.
Kurul, bu madde ve 50 nci madde hükümlerine aykırı olarak
kullandırıldığı tespit edilen kredilerin, ilgili bankanın özkaynak hesabında
indirim kalemi olarak dikkate alınmasına karar vermeye veya bu krediler
tutarında ilave özkaynak temin edilmesini zorunlu tutmaya yetkilidir.
Kredilerin izlenmesi
MADDE 52.- Bankalar, kredileri nedeniyle maruz kalınacak
riskleri ölçmek, karşı tarafın malî gücünü düzenli olarak analiz etmek ve
izlemek, gerekli bilgi ve belgeleri temin etmek ve bunlara ilişkin esasları
belirlemek zorundadır. Kredi müşterileri bu çerçevede konsolide ve konsolide
olmayan bazda istenilen bilgi ve belgeleri bankalara vermekle yükümlüdür. Bu
maddenin uygulanmasıyla ilgili usûl ve
esaslar Kurulca belirlenir.
Karşılıklar ve teminatlar
MADDE 53.- Bankalar, krediler ve diğer alacaklarla ilgili
olarak, doğmuş veya doğması muhtemel zararların karşılanması ve bunlar dışında
kalan varlıkların değer azalışları için yeterli düzeyde karşılık ayrılmasına,
aktiflerin kalitesine ve sınıflandırılmasına, garantilerin ve teminatların
alınmasına, bunların değerinin ve güvenilirliğinin ölçülmesine, takibe alınan
kredilerin izlenmesine ve vadesi dolmuş kredilerin geri ödenmesine ilişkin
politikaları oluşturmak ve uygulamak, bunları düzenli olarak gözden geçirmek,
tüm bu hususları icra edebilecek gerekli yapıları tesis etmek ve işletmek
zorundadır. Bu fıkra hükmünün uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurulca
belirlenir.
Bu madde uyarınca ayrılan karşılıkların tamamı ayrıldıkları
yılda kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilir.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Sınırlamalar
Kredi sınırları
MADDE 54.- Bankalarca, bir gerçek ya da tüzel kişiye veya
bir risk grubuna kullandırılabilecek kredilerin toplamı özkaynakların yüzde
yirmibeşini aşamaz. Bu oran, 49 uncu maddenin ikinci fıkrasında tanımlanan bir
risk grubu bakımından yüzde yirmi olarak uygulanır. Bir adi ortaklığa verilen
krediler, sorumlulukları oranında ortaklara kullandırılmış sayılır.
Bankalarca, hakim ortak veya nitelikli pay sahibi olup
olmadıklarına bakılmaksızın bankaların sermayesinin yüzde bir ve daha fazla
payına sahip olup pay defterine kayıtlı olan tüm ortaklarına ve bunlarla risk
grubu oluşturan kişilere kullandırılacak kredilerin toplamı özkaynaklarının
yüzde ellisini aşamaz.
Birlikte kontrol edilen ortaklıklara kullandırılan krediler,
bu ortaklıkları birlikte kontrol eden hissedarların her birinin ortaklık sermayesinde
sahip olduğu payların, birlikte kontrol ettikleri toplam paya oranı ölçüsünde
ortaklığı birlikte kontrol eden her bir hissedarın dâhil olduğu risk grubuna
kullandırılmış sayılır.
Bir gerçek ya da tüzel kişiye veya bir risk grubuna
özkaynakların yüzde onu veya daha fazlası oranında kullandırılan krediler büyük
kredi sayılır ve bunların toplamı özkaynakların sekiz katını aşamaz.
Bir risk grubuna kullandırılan kredilerin teminatını
oluşturmak üzere aynı risk grubuna dâhil gerçek veya tüzel kişilerden kabul
edilen aval, garanti ve kefaletler, risk grubuna ait kredi sınırlarının
hesabında dikkate alınmaz.
Gayrinakdî krediler, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri
ile benzeri diğer sözleşmeler, kabul edilen aval, garanti ve kefaletler, kredi
kuruluşları ve finansal kuruluşlarla gerçekleştirilen işlemler, Kurulca kabul
edilecek ülkelerin merkezî yönetimleri, merkez bankaları ve bankaları ile
yapılan işlemler veya bunlarca çıkarılan ya da ödenmesi garanti edilen bono,
tahvil ve benzeri sermaye piyasası araçları, verilen diğer garantiler karşılığı
yapılan işlemler kredi sınırlarının hesabında Kurulca belirlenen esaslar ve
oranlar dâhilinde dikkate alınır.
Bu madde hükümleri, ana ortaklık bankalar bakımından
konsolide esasa göre uygulanır.
Kredi sınırlamalarına
tâbi olmayan işlemler
MADDE 55.- Aşağıdaki kredi işlemleri 54 üncü maddedeki
sınırlamalara tâbi değildir:
a) Karşılığı nakit, nakit benzeri kıymet ve hesaplar ile
kıymetli maden olan işlemler,
b) Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığıyla yapılan işlemler ile bu
kurumlarca çıkarılan ya da ödenmesi garanti edilen bono, tahvil ve benzeri
menkul kıymetler karşılığı yapılan işlemler,
c) Merkez Bankası nezdindeki piyasalarda veya kanunla
teşkilatlanmış diğer para piyasalarında yapılan işlemler,
d) Aynı kişiye ya da aynı risk grubuna yeni kredi tahsisi
halinde daha önce yabancı para cinsinden veya yabancı para ölçüsü ile verilen
kredilerin, müteakiben tahsis edilen kredinin kullandırılmaya başlandığı
tarihteki cari kurdan dikkate alınması kaydıyla çek ve kredi kartı
kullandırımları hariç, kredilerde kur değişikliklerinin doğurduğu artışlar ile
vadesi geçmiş kredilere tahakkuk ettirilen faiz, kâr payı ve diğer unsurlar,
e) Her türlü sermaye artırımları dolayısıyla bedelsiz
edinilen ortaklık payları ile ortaklık paylarının herhangi bir fon çıkışı
gerektirmeyen değer artışları,
f) Kurulca belirlenecek esaslar dâhilinde bankaların kendi
aralarındaki işlemler,
g) Kurulca belirlenecek esas ve süreler çerçevesinde elden
çıkarılması kaydıyla, halka arza aracılık yüklenimleri kapsamında edinilen
ortaklık payları,
h) Özkaynak hesabında indirilecek değer olarak dikkate
alınan işlemler,
i) Kurulca belirlenecek diğer işlemler.
Ortaklık paylarına ilişkin
sınırlamalar
MADDE 56.- Bankaların; kredi kuruluşları ve finansal
kuruluşlar dışındaki bir ortaklıktaki payı kendi özkaynaklarının yüzde
onbeşini, bu ortaklıklar ile ana ve katkı sermayeden indirilenler dışındaki
ortaklıklardaki paylarının toplam tutarı ise kendi özkaynaklarının yüzde
altmışını aşamaz.
Bankaların yeni iştirak edinimleri ile mevcut
iştiraklerindeki ortaklık paylarının artırılmasına ilişkin Kurulca belirlenecek
bilgiler Kuruma tevdi edilir, bilgilerin Kuruma tevdi edilmesini izleyen yedi
gün içinde olumsuz görüş bildirilmez ise işlem tekemmül ettirilebilir.
Bu Kanunun 55 inci maddesinin (e) bendinde belirtilen
işlemler birinci fıkrada belirtilen sınırların hesabında dikkate alınmaz.
Birinci fıkrada zikredilen sınırların aşılması halinde, aşım
tutarı özkaynak hesaplamasında ana sermayeden indirim kalemi olarak dikkate
alınır.
Bankalar, kendilerinde doğrudan veya dolaylı olarak pay
sahibi olan ortaklık ve kuruluşlarda doğrudan veya dolaylı olarak pay sahibi
olamazlar, bunların hisse senetlerini rehin olarak kabul edemezler ve
karşılığında avans veremezler.
Gayrimenkul ve emtia
üzerine işlemler
MADDE 57.- Bankaların gayrimenkullerinin net defter
değerleri toplamı özkaynaklarının yüzde ellisini aşamaz. Bu hesaplamada,
değerleme veya enflasyon düzeltmesine bağlı olarak oluşan ve gayrimenkul
hesabına eklenen değer artışları yüzde elli oranında dikkate alınır.
Bankalar, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında
gayrimenkul ve emtiayı esas alan sözleşmeler ile Kurulca uygun görülecek
kıymetli madenlerin alım ve satımı hariç olmak üzere ticaret amacıyla
gayrimenkul ve emtianın alım ve satımı ile uğraşamaz, ipotekli konut finansmanı
kuruluşu ve gayrimenkul yatırım ortaklıkları hariç olmak üzere ana faaliyet
konusu gayrimenkul ticareti olan ortaklıklara katılamazlar.
Katılım bankaları tarafından gayrimenkul, ekipman veya emtia
temini veya finansal kiralama, kâr ve zarar ortaklığı, ortak yatırımlar yoluyla
finansman sağlanması ve benzer faaliyetler nedeniyle üstlenilen
yükümlülüklerden dolayı gayrimenkul ve emtia üzerine yapılan işlemler, bu madde
ile yasaklanan ve sınırlanan faaliyetler kapsamında değerlendirilmez.
Alacaklardan dolayı edinilmek zorunda kalınan emtia ve
gayrimenkullerin elden çıkarılmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurul tarafından
belirlenir.
Sandık ve vakıflara
ilişkin işlemler
MADDE 58.- Bankalarca, münhasıran çalışanlarına ait olmak
üzere sağlık ve sosyal yardım, emeklilik, ihtiyat ve tasarruf sağlama
amaçlarıyla kurulan sandık ve vakıflara, açıklarının kapatılması için kaynak
aktarılamaz.
Bağış sınırları
MADDE 59.- Bankalar ve konsolide denetime tâbi kuruluşlarca,
bir malî yılda yapılabilecek bağış miktarı, banka özkaynaklarının binde dördünü
aşamaz. Ancak, bu maddeye göre yapılacak bağışların en az yarısının kanunlarla
vergi muafiyeti tanınan alanlara yapılması zorunludur. Bu hükmün uygulanmasına
ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
Örtülü kazanç aktarımı
MADDE 60.- Bankalar, hâkim veya nitelikli paya sahip
ortakları, yönetim kurulu üyeleri ve genel müdürleri ile bunların eş ve
çocukları ya da bunların kontrol ettikleri ortaklıklar ile emsallerine göre
piyasa koşullarından daha iyi şartlarda, örtülü kazanç aktarımına neden
olabilecek nitelikte herhangi bir işlem tesis edemez.
Birinci fıkrada belirtilenlerle yapılacak alım, satım, kiralama ve benzeri işlemlerde bu Kanunun
34 üncü maddesinde belirtilen değerleme kuruluşlarınca tespit edilecek değerden
farklı olarak banka aleyhine işlem yapılamaz.
BEŞİNCİ KISIM
Mevduata ve Katılım Fonu
Toplamaya İlişkin Hükümler
Mevduat ve katılım fonu
kabulü
MADDE 61.- Kredi kuruluşları ile özel kanunlarına göre
yetkili olanlar dışında hiçbir gerçek veya tüzel kişi, aslen veya fer'an meslek
edinerek mevduat veya katılım fonu kabul edemez, ticaret unvanları ve kamuya yapacakları
açıklamalar ile ilân ve reklamlarında bu izlenimi yaratacak ifade ve deyimleri
kullanamaz.
Karşılığında hesap cüzdanı yerine makbuz, katılma belgesi,
senet ve benzeri belgelerin verilmesi, alınan paraların mevduat veya katılım
fonu kabulü sayılmasına engel değildir.
Resmî ve özel kuruluşlar ile ortaklıklarda, yalnız
çalışanlarına ait olmak üzere sağlık ve sosyal yardım, emeklilik, ihtiyat ve
tasarruf sağlama amaçlarıyla kurulan sandık ve vakıfların münhasıran kendi
üyelerinden bu amaçlar için topladıkları paralar ile sigorta şirketlerinin
işlemleri bu Kanunun uygulamasında mevduat ve katılım fonu kabulü sayılmaz.
Kalkınma ve yatırım bankalarının kendi müstakrizlerinden,
ortak ve ortaklıklarından genel esaslar dâhilinde sağladıkları fonlar ile
bankalardan, para piyasaları, sermaye piyasaları ve organize piyasalardan
sağlayacakları fonlar bu Kanunun uygulamasında
mevduat sayılmaz.
Türkiye'de kurulan kredi kuruluşlarının yurt dışındaki
şubeleri ve ortaklıkları, mevduat cüzdanı ve fon toplamaya ilişkin evrakın
düzenlenmesi işlemlerini faaliyette bulundukları ülkede yapmak zorundadır. Bu
şube veya ortaklıklar adına hiçbir şekil ve surette yurt içinde mevduat cüzdanı
ve fon toplamaya ilişkin evrak düzenlenemez veya verilemez.
Türkiye'de kurulu kredi kuruluşları, yurt dışında kurulu
ortaklıkları veya başka banka veya finansal kuruluşlar adına yurt içinde
yerleşik kişilerden mevduat veya katılım fonu kabul etmek amacıyla; evrak ya da
cüzdan bulundurmaları, personel istihdam etmeleri, bu ortaklıklar veya başka
kredi kuruluşu veya finansal kuruluşlar adına toplanacak mevduat ve katılım
fonu üzerinden personele ücret, komisyon, prim ve benzeri adlar altında para
ödemek veya personele bu kuruluşların reklamını yaptırmak suretiyle
müşterilerini anılan kuruluşlara yönlendirmeleri, bu ve benzeri yöntemler
kullanarak yurt dışında kurulu kuruluşlar adına mevduat ve katılım fonu kabul
etmeleri, bu madde kapsamında izinsiz mevduat ve katılım fonu kabulü sayılır.
Kredi kuruluşları, mevduat hesapları ile katılım fonu
hesaplarını Kurulun görüşü alınmak suretiyle Merkez Bankasınca tespit edilecek
vade ve türlerine göre tasnif etmek, tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait
katılma fonunu diğer hesaplardan ayırmak zorundadırlar.
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu hükümlerine göre ihraç
edilen sermaye piyasası araçları hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz.
Mevduatın ve katılım
fonunun çekilmesi
MADDE 62.- 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun rehinlere ve
hapis hakkına, 818 sayılı Borçlar Kanununun alacağın devir ve temlikine, takasa
dair hükümleri ile diğer kanunların verdiği yetkiler ve koyduğu yükümlülükler
saklı kalmak şartıyla, mevduat ve katılım fonu sahiplerine ödenmesi gereken
tutarları geri alma hakları hiçbir suretle sınırlandırılamaz. Mevduat veya katılma
hesabı sahipleri ile kredi kuruluşları arasında vade ve ihbar süresi hakkında
kararlaştırılan şartlar saklıdır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurulca
belirlenir.
Zamanaşımı
MADDE 63.- Bankalar nezdlerindeki mevduat, katılım fonu, emanet
ve alacaklardan hak sahibinin en son talebi, işlemi, herhangi bir yazılı
talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranmayanlar zamanaşımına tâbidir.
Zamanaşımına uğrayan her türlü mevduat, katılım fonu, emanet
ve alacaklar banka tarafından hak sahibine ulaşılamaması halinde, yapılacak
ilanı müteakiben Fona gelir kaydedilir.
Bu maddenin uygulanması ile ilgili usûl ve esaslar Kurulca
belirlenir.
Mevduatın ve katılım
fonunun sigortalanması
MADDE 64.- Kredi kuruluşları, nezdlerindeki tasarruf mevduatı
ve gerçek kişilere ait katılım fonları, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
tarafından sigorta edilir.
Kredi kuruluşları, nezdlerindeki tasarruf mevduatı ve gerçek
kişilere ait katılım fonlarını, sigortaya tâbi kısım üzerinden sigorta ettirmek
ve bunun üzerinden prim ödemek zorundadır.
Sigortaya tâbi olacak tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere
ait katılım fonlarının kapsamı ve tutarı, Merkez Bankası, Kurul ve Hazine
Müsteşarlığının olumlu görüşü alınmak suretiyle Fon Kurulu tarafından
belirlenir. Risk esaslı sigorta priminin oranı, yıllık bazda sigortaya tabi
tasarruf mevduat ve katılım fonunun binde yirmisini aşamaz. Risk esaslı sigorta
priminin tarifesi, tahsil zamanı, şekli ve diğer hususlar Kurulun görüşü
alınmak suretiyle Fon Kurulu tarafından belirlenir.
Kredi kuruluşlarının iflâsı halinde mevduat ve katılım fonu
sahipleri, Fonun imtiyazlı alacaklarından sonra gelmek üzere sigortaya tâbi
olmayan kısım için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesindeki
üçüncü sıra anlamında imtiyazlı alacaklıdırlar.
Kredi kuruluşlarınca Fona ödenen sigorta primleri kurumlar
vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilir.
Faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen kredi
kuruluşları nezdinde bulunan ve doğruluğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde
kanıtlanan mevduat ve katılım fonunun sigorta kapsamındaki kısmı, Fon
kaynaklarından ödenir.
Sigorta kapsamı dışında
kalan mevduat ve katılım fonu
MADDE 65.- Aşağıda sayılan mevduat ve katılım fonu hesapları
sigortaya tâbi değildir:
a) İlgili kredi kuruluşunun hâkim ortakları ile bunların
ana, baba, eş ve velâyet altındaki çocuklarına ait mevduat ve katılım fonu ile
diğer hesaplar,
b) İlgili kredi kuruluşunun yönetim veya müdürler kurulu
başkan ve üyeleri, genel müdür ve yardımcıları ile bunların ana, baba, eş ve
velâyet altındaki çocuklarına ait mevduat ve katılım fonu ile diğer hesaplar,
c) 13.11.1996 tarihli ve 4208 sayılı Kanun kapsamına giren
mevduat ve katılım fonu ile diğer hesaplar,
d) Kurul tarafından belirlenen diğer mevduat, katılım fonu
ve hesaplar.
ALTINCI KISIM
Denetim ve Alınacak
Önlemler
Denetim
MADDE 66.- Bu Kanun kapsamındaki kuruluşlar ve bunların
faaliyetleri, Kurumun denetim ve gözetimine tâbidir.
Kurum, bankaların genel kurul toplantılarına gözlemci
sıfatıyla temsilci gönderebilir.
Konsolide denetim
MADDE 67.- Bu Kanunun 43 üncü maddesinin birinci fıkrası
hükmü gereğince, konsolide bazda sınırlama ve oranlara tâbi olan ana ortaklık
bankalar ve bunların yurt içi ve yurt dışı bağlı ortaklıkları, birlikte kontrol
edilen ortaklıkları, şube ve temsilcilikleri konsolide denetime tâbidir.
Birinci fıkrada belirtilen kuruluşlar, öncelikle iç kontrol,
risk yönetimi ve iç denetim sistemleri, muhasebe ve finansal raporlama birimi,
finansal tablolar ve raporları ile risk grubuna kullandırılan kredilere ilişkin
bilgi ve belgeler olmak üzere her türlü kayıt, bilgi, belge, yapı ve
sistemlerini konsolide denetime uygun ve hazır hale getirmek zorundadırlar.
Bağlı ortaklık ve birlikte kontrol edilen ortaklıkların bu
Kanun uyarınca yapılacak konsolide denetimi, gerek duyulması halinde, Kurum ve
konsolide denetime tâbi kuruluşların denetimi ve gözetimi ile yetkili
mercilerle birlikte gerçekleştirilir. Denetim sonuçları ile denetime esas bilgi
ve belgeler anılan yetkili mercilerin görüşü alınarak Kurulca belirlenecek usûl
ve esaslara göre paylaşılır ve kullanılır.
Önlem alınmasını
gerektiren hâller
MADDE 68.- Konsolide ve/veya konsolide olmayan bazda yapılan
denetimler sonucunda bir bankanın;
a) Aktiflerinin vade itibarıyla yükümlülüklerini
karşılayamama tehlikesiyle karşı karşıya gelmesi ya da likiditeye ilişkin
düzenlemelere uymaması,
b) Gelir ve giderleri arasındaki ilgi ve dengelerin
bozulması nedeniyle kârlılığını sağlayamaması,
c) Özkaynaklarının sermaye yeterliliğine ilişkin
düzenlemelere göre yetersiz olması veya bu durumun gerçekleşmek üzere
bulunması,
d) Aktif kalitesinin malî bünyeyi zayıflatabilecek şekilde
bozulması,
e) Bu Kanuna ve ilgili düzenlemelere veya Kurulca alınan
kararlara aykırı nitelikte karar, işlem ve uygulamalarının bulunması,
f) İç denetim, iç kontrol ve risk yönetim sistemlerini
kurmaması veya bu sistemleri etkin ve yeterli bir şekilde işletmemesi veya
denetimi engelleyici herhangi bir hususun bulunması,
g) Yönetiminin basiretsizliği nedeniyle bu Kanun ve ilgili
mevzuat ile tanımlanmış risklerin önemli ölçüde artması ve/veya mali bünyeyi
zayıflatabilecek şekilde yoğunlaşması,
hâllerinden herhangi birinin tespit edilmesi durumunda, bu
Kanunun 69 uncu, 70 inci ve 71 inci maddelerinde öngörülen tedbirler derhal
alınır.
Düzeltici önlemler
MADDE 69.- Kurum, 68 inci maddede düzenlenen;
a) (a), (b), (c) ve (d) bentlerindeki hâllerden birinin
tespiti halinde, bankanın özkaynağının artırılması veya kâr dağıtımının geçici
bir süreyle durdurularak ihtiyatlara aktarılması veya ayrılan karşılıkların
artırılması,
b) (a) ve (d) bentlerindeki hâllerden birinin tespiti
halinde hissedarlara kredi verilmesinin durdurulması veya aktiflerin elden
çıkarılması suretiyle likidite temin edilmesi veya yeni yatırımların
sınırlandırılması veya durdurulması,
c) (b) ve (c) bentlerindeki hâllerden birinin tespiti
halinde ücret ve diğer ödemelerin sınırlandırılması,
d) (a), (b) ve (d) bentlerindeki hâllerden birinin tespiti
halinde uzun vadeli yatırımların durdurulması,
e) (e) ve (f) bentlerindeki hâllerden birinin varlığı
halinde bu aykırılıkların giderilmesi,
f) (g) bendinde belirtilen durumların varlığı halinde, kredi
politikasının gözden geçirilerek riskli işlemlerin durdurulması, maruz kalınan
vade, kur veya faiz riskinin azaltılması için gerekli önlemlerin alınması,
tedbirlerinden bir veya birkaçının ya da tamamının ve
Kurumca uygun görülecek diğer tedbirlerin, Kurumun uygun göreceği bir süre ve
onaylayacağı bir plân dâhilinde alınmasını ve uygulanmasını bankanın yönetim
kurulundan ister.
İyileştirici önlemler
MADDE 70.- Banka tarafından 69 uncu maddede yer alan
önlemlerin alınmaması veya alınan önlemlere rağmen sorunların giderilememesi ya
da bu tedbirlerin alınması durumunda dahi sonuç alınamayacağının Kurumca
belirlenmesi halinde Kurul doğrudan;
a) 68 inci maddenin (e) ve (f) bentlerinde belirtilen karar,
işlem ve uygulamalarda yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu bulunması halinde
bankanın yetkili organından, yönetim kurulu üyelerinden bir veya birkaçının
veya tamamının değiştirilmesini, gerektiğinde genel kurulun en kısa sürede
olağanüstü toplantıya çağrılmasını istemek veya yönetim kurulu üyelerinin
tamamını veya bir kısmını görevden alarak veya üye sayısını artırarak üye
atamak,
b) Yönetim kurulundan, 68 inci maddenin (e), (f) ve (g)
bentlerinde belirtilen karar ve işlemlerde sorumluluğu bulunan mensuplarının
görevden alınmasını istemek,
c) 68 inci maddenin (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde sayılan
hâllerden herhangi birinin ortaya çıkması durumunda sermaye yeterliliği veya
likidite düzeylerinden birinin ya da her ikisinin yükseltilmesini istemek,
d) Yönetim kurulundan, 68 inci maddenin (a), (b), (c) ve (d)
bentleri ile ilgili olarak malî bünyenin düzeltilmesi, 68 inci maddenin (e) ve
(f) bentleri ile ilgili olarak aykırılıkların giderilmesi veya 68 inci maddenin
(g) bendi ile ilgili olarak maruz kalınan risklerin azaltılması için kısa, orta
ve uzun vadeli olmak üzere Kurulca uygun görülecek bir plân oluşturulmasını ve
yönetim kurulu üyeleri ile nitelikli paya sahip ortaklarından, bu planın yazılı
olarak taahhüt edilmesini ve belirlediği dönemler itibarıyla uygulama
sonuçlarını istemek,
e) 68 inci maddenin (a) ve (d) bentlerinde sayılan hâllerden
herhangi birinin gerçekleşmesi durumunda, uygun bir süre vererek uzun vadeli
veya duran varlıkların elden çıkarılmasını istemek,
f) 68 inci maddenin (b) ve (c) bentlerinde sayılan hâllerden
herhangi birinin gerçekleşmesi durumunda, işletme ve yönetim giderlerinde
kısıntıya gidilmesini veya mensuplarına her ne ad altında olursa olsun düzenli
olarak ödenenler dışındaki ödemelerin durdurulmasını istemek,
g) 68 inci maddenin (a) ve (d) bentlerinde sayılan hâllerden
birinin gerçekleşmesi durumunda, belirli kişi, kurum, risk grubu veya
sektörlere nakdî ve gayrinakdî kredi kullandırımını sınırlandırmak veya
yasaklamak,
dâhil olmak üzere, uygun göreceği her türlü tedbirin,
onaylayacağı bir plân çerçevesinde alınmasını ve uygulanmasını bankadan ister.
İlgili banka bu maddenin (a) ve (b) bentlerinde yer alan tedbirlerin gereğini,
Kurumca yapılacak bildirimden itibaren ivedilikle yerine getirmekle yükümlüdür.
Kısıtlayıcı önlemler
MADDE 71.- Banka tarafından 69 uncu ve/veya 70 inci
maddelerde yer alan önlemlerin alınmaması veya alınan önlemlere rağmen
sorunların giderilememesi ya da bu tedbirlerin alınması durumunda dahi sonuç
alınamayacağının belirlenmesi halinde Kurul bankadan;
a) Faaliyetlerini, faaliyet türleri itibarıyla tüm
teşkilatını veya gerekli görülecek yurt içi veya yurt dışı şubelerini veya
muhabirlerle ilişkilerini kapsayacak şekilde kısıtlaması veya geçici olarak
durdurulması,
b) Kaynakların toplanması ve kullandırılmasına ilişkin
olarak faiz oranı ve vade kısıtlamaları da dâhil olmak üzere, her türlü
sınırlama ve kısıtlama getirmesi,
c) Yönetim kurulu da dâhil olmak üzere, genel müdür, genel
müdür yardımcıları, ilgili birim ve şube yöneticilerinin bir kısmını veya
tamamını görevden alması, görevden alınan kişilerin yerine atanacak veya
seçilecek kişiler için Kurumdan onay alınması,
d) Sigortaya tabi mevduat veya katılım fonu tutarını aşmamak
ve yeterli teminatı hakim ortakların hisse senetlerinden veya diğer mal
varlıklarından karşılanmak üzere uzun vadeli kredi sağlaması,
e) Zarar doğurduğu tespit edilen faaliyetlerinin
sınırlandırılması veya durdurulması, verimi düşük veya verimsiz varlıklarının
elden çıkarılması,
f) İstekli olan bir veya birkaç banka ile birleşmesi,
g) Özkaynakların artırılmasını sağlamak amacıyla uygun
görülecek yeni hissedarlar bulunması,
h) Doğan zararın özkaynaktan indirilmesi,
tedbirlerinden bir ya da birkaçının veya uygun göreceği
diğer tedbirlerin alınmasını ve uygulanmasını ister.
Faaliyet izninin
kaldırılması veya Fona devir
MADDE 72.- Denetlemeler sonucunda bir bankayla ilgili
olarak;
a) Bu Kanunun 71 inci maddesi kapsamında alınması istenen
tedbirlerin Kurul tarafından verilen süre içerisinde ya da her halükarda en geç
on iki ay içinde kısmen ya da tamamen alınmaması ya da bu tedbirleri kısmen
veya tamamen almış olmasına rağmen, malî bünyesinin güçlendirilmesine imkân
bulunmadığı veya bu tedbirler alınmış
olsa dahi mali bünyesinin güçlendirilemeyeceğinin tespit edilmesi,
b) Faaliyetine devamının mevduat ve katılım fonu
sahiplerinin hakları ve malî sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz
ettiğinin ortaya çıkması,
c) Yükümlülüklerini vadesinde yerine getiremediğinin tespit
edilmesi,
d) Yükümlülüklerinin toplam değerinin varlıklarının toplam
değerini aşması,
e) Hâkim ortaklarının veya yöneticilerinin, banka
kaynaklarını, bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde
doğrudan veya dolaylı veya dolanlı olarak kendi lehlerine kullanması veya
dolanlı olarak kaynak kullandırması ve bankayı bu suretle zarara uğratması,
hâllerinden bir veya birkaçının varlığı durumunda Kurul, en
az beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla alınan kararla bankanın faaliyet iznini
kaldırmaya ya da kredi kuruluşunun temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim
ve denetimini, zararın mevcut ortakların sermayesinden indirilmesi kaydıyla,
kısmen veya tamamen devri, satışı veya birleştirilmesi amacıyla Fona devretmeye
yetkilidir.
Faaliyet izni kaldırılan kredi kuruluşları bu Kanunda yer
alan hükümlere göre, kalkınma ve yatırım bankaları ise genel hükümlere göre
tasfiye edilir.
Bu madde kapsamında alınan Kurul kararları Resmi Gazetede
yayımlanır. Yayım tarihi ilgililer bakımından tebliğ tarihi olarak kabul
edilir.
Sistemik riske karşı
alınacak önlemler
MADDE 73.- Finansal sistemin bütününe sirayet edebilecek
ölçüde olumsuz bir gelişmenin ortaya çıkması ve bu durumun Kurumun
koordinasyonunda, Fon, Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankasınca müştereken
tespiti halinde, alınacak olağanüstü tedbirleri belirlemeye Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
YEDİNCİ KISIM
Kanuni Yükümlülükler
Sırların saklanması
MADDE 74.- Kurul üyeleri ile Kurum personeli, görevleri
sırasında öğrendikleri bankalara ve bunların bağlı ortaklık, iştirak, birlikte
kontrol edilen ortaklıkları ve müşterilerine ait sırları bu Kanuna ve özel
kanunlarına göre yetkili olanlardan başkasına açıklayamaz ve kendilerinin veya
başkalarının yararlarına kullanamazlar. Kurumun dışarıdan destek hizmeti aldığı
kişi ve kuruluşlar ile bunların çalışanları da bu hükme tâbidir. Bu yükümlülük
görevden ayrıldıktan sonra da devam eder.
Bu Kanun hükümleri uyarınca Kurumun, yurt dışındaki muadili
denetim mercileri ile akdedeceği ikili veya çok taraflı anlaşmalar çerçevesinde
vereceği bilgi ve belgeler birinci fıkradaki sır kapsamında değildir. Kurul
yapacağı anlaşmalarda veya anlaşmalar dışında elde edeceği sırların korunmasını
sağlamakla görevlidir. Kurumun elde edeceği sır niteliğindeki bilgi ve
belgeler, kuruluş ve faaliyet izni verilmesinde, faaliyetlerin denetiminde,
düzenlemelere uyulup uyulmadığının izlenmesinde ve Kurul kararlarına karşı
açılacak idarî davaların görülmesinde kullanılabilir. Kurumun bu fıkra
kapsamında elde edeceği sır niteliğindeki bilgi ve belgeler hiçbir kişi, kurum
ve kuruluşa verilemez. Mahkeme kararına bağlanmış sır kapsamına giren
bilgilerin verilmesinden Kurum sorumlu tutulamaz.
Bankaların ortakları, yönetim kurulu üyeleri, mensupları,
bunlar adına hareket eden kişiler ile görevlileri, sıfat ve görevleri
dolayısıyla öğrendikleri bankalara veya müşterilerine ait sırları, bu konuda
kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamazlar. Bankaların
destek hizmeti aldığı kuruluş ve çalışanları hakkında da bu hüküm uygulanır. Bu
yükümlülük görevden ayrıldıktan sonra da devam eder.
Kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların destek hizmeti
kuruluşları ile aralarında akdedecekleri yazılı sözleşmeler çerçevesinde bu
kuruluşların müşterilerinin risk durumlarının izlenmesi, değerlendirilmesi,
kontrolü ve müşteri hizmetlerinin yerine getirilmesi nedeniyle yapılacak bilgi
ve belge alışverişi ile hizmet temini ve ayrıca kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların
kendi aralarında doğrudan doğruya veya en az beş banka tarafından kurulacak
şirketler vasıtasıyla yapacakları her türlü bilgi ve belge alışverişi bu hükmün
dışındadır.
İtibarın korunması
MADDE 75.- 5187 sayılı Basın Kanununda belirtilen araçlarla
ya da radyo, televizyon, video, internet, kablolu yayın veya elektronik bilgi
iletişim araçları ve benzeri yayın araçlarından biri vasıtasıyla; Kurum ve
Kurulun itibarını kırabilecek, bir bankanın şöhretine ya da servetine zarar
verebilecek bir hususa kasten sebep olunamaz ya da bu yolla asılsız haber
yayılamaz.
Etik ilkeler
MADDE 76.- Bankalar ile bunların mensupları; bu Kanuna,
ilgili düzenlemelere, kuruluş amaç ve politikalarına uygun olarak faaliyetlerin
icra edilmesini temin etmeye ve yönetimde adalet, doğruluk, dürüstlük ve sosyal
sorumluluğu esas almaya yönelik etik ilkelere uymakla yükümlüdürler.
Etik ilkeler, kuruluş birlikleri tarafından Kurulun uygun
görüşü alınmak suretiyle belirlenir.
Müşteri hakları
MADDE 77.- Bankalar, müşterilerinin, verilen hizmetlerden
kaynaklanan her türlü sorularına cevap verecek bir sistem kurmakla ve bu
hizmetle ilgili bilgiyi müşterilerine bildirmekle yükümlüdür. Bankalar,
müşterilerinin talebi halinde müşteri ile yapılan işlemlere ilişkin her türlü
belgenin bir nüshasını vermek zorundadır.
Bu Kanunun 4 üncü maddesinde yer alan faaliyet konularına
ilişkin olarak, bankalar ile bireysel müşterileri arasında akdedilecek
sözleşmelerin şekil ve içeriğinde yer alması gereken asgarî hususlar ile tip
sözleşmelerin uygulanacağı işlemler Kurulun uygun görüşü alınarak kuruluş
birlikleri tarafından belirlenir.
Bankaların, kimliklerini ve vergi numaralarını belgelemeyen
müşterileri adına mevduat, katılım fonu, kredi ve her ne ad altında olursa
olsun hesap açmaları, sözleşme düzenlemeleri, havale ve kambiyo hizmetleri ile
diğer bankacılık ve malî hizmetleri vermeleri yasaktır. Bu fıkranın
uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurumun görüşü alınarak Maliye
Bakanlığınca düzenlenir. Bu fıkra hükmüne ve Maliye Bakanlığınca yapılan
düzenlemelere uymayanlar hakkında 2.4.1998 tarihli ve 4358 sayılı Kanunun 5
inci maddesi hükmünün uygulanması bu Kanunun kovuşturma usulü hükümlerine tâbi
değildir.
SEKİZİNCİ KISIM
Finansal Kuruluşlar
Kalkınma ve yatırım
bankalarına ilişkin hükümler
MADDE 78.- Kalkınma ve yatırım bankaları, bu Kanunun 54, 55,
56, 57, 62, 64, 65, 107 ilâ 144 üncü
maddeleri ile 132 nci maddesinin (b), (c), (d), (e) ve (f) bentleri hariç olmak
üzere diğer hükümlerine tâbidir.
Finansal holding şirketi
MADDE 79.- Kurul, finansal holding şirketlerinin kapsamını
belirlemeye ve kurulmasını zorunlu tutmaya; sermaye yeterliliği, iç sistemler,
konsolide denetim ve denetimin koordinasyonuna ilişkin usûl ve esasları
belirlemeye yetkilidir. Kurulca belirlenen kapsama girmekle birlikte finansal
holding şirketi kurması zorunlu tutulmayan bir grubun tâbi olacağı hükümleri
tespite Kurul yetkilidir.
Finansal holding şirketleri hakkında, Kurulca belirlenecek
usûl ve esaslar çerçevesinde bu Kanunun, 14, 15, 16, 18, 22, 23, 24, 25, 26,
28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 47, 60, 66,
67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 79, 93,
94, 95 ve 97 nci madde hükümleri ve bu maddelere ilişkin ceza hükümleri
uygulanır.
Finansal holding şirketleri bakımından belirlenecek standart
oranlar ve sınırlamalar ile yapılacak
hesaplamalar yalnızca konsolide bazda dikkate alınır.
DOKUZUNCU KISIM
Kuruluş Birlikleri
Türkiye Bankalar Birliği
ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği
MADDE 80.- Mevduat bankaları ile kalkınma ve yatırım
bankaları, tüzel kişiliği haiz ve kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan
Türkiye Bankalar Birliğine; katılım bankaları ise aynı nitelikteki Türkiye
Katılım Bankaları Birliğine, faaliyet izni aldıkları tarihten itibaren bir ay
içinde üye olmak zorundadır.
Kuruluş birliklerinin idarî ve malî işlemlerinin Kurum
tarafından denetimine ilişkin kurallar birliklerin statülerinde belirlenir.
Birliklerin görev ve
yetkileri
MADDE 81.- Kuruluş birlikleri;
a) Mesleğin gelişmesini temin etmek,
b) Meslek ilkelerini belirlemek suretiyle, üyelerin birlik
ve mesleğin gerektirdiği vakar ve disiplin içinde ekonominin ihtiyaçlarına
uygun olarak çalışmalarını sağlamak,
c) Üye banka mensuplarının uyacakları meslek ilkeleri ve
standartlarını Kurumun uygun görüşünü alarak belirlemek,
d) İlgili mevzuat uyarınca alınan kararlar ile Kurumca
alınması istenilen tedbirlerin uygulanmasını takip etmek,
e) Üyeleri arasında haksız rekabeti önlemek amacıyla gerekli
her türlü tedbiri almak ve uygulamak,
f) Üyelerin ilan ve reklamlarında uyacakları esas ve
şartları tür, şekil, nitelik ve miktarları itibarıyla Kurumun uygun görüşünü
alarak tespit etmek,
g) Kurum ile işbirliği yapmak suretiyle bankalar arasında
ortak projelere ilişkin işbirliğini temin etmek,
h) Üyelerinin ortak menfaatlerini ilgilendiren konularda
yönetim kurulu kararına istinaden dava açmak,
i) Müşteri haklarına dair hükümlerde öngörülen sözleşmelerin
şekil ve içeriklerine ilişkin usûl ve esasları belirlemek,
j) Yasal müracaat hakları saklı kalmak kaydıyla, üyeler ve
bireysel müşterileri arasındaki ihtilafların değerlendirilmesi ve çözüme
kavuşturulmasını temin etmek üzere hazırlayacakları ve Kurulca onaylanan usûl
ve esaslar dâhilinde hakem heyeti oluşturmak,
ile görevli ve yetkilidir.
Organlar ve statü
MADDE 82.- Kuruluş birliklerinin organ seçimleri bu Kanunda
öngörülen esaslar çerçevesinde gizli oyla ve yargı gözetimi altında
gerçekleştirilir. Seçim yapılacak genel kurul toplantısından en az onbeş gün
önce seçimlere katılacak üye bankaları ve temsilcilerini belirleyen liste,
toplantının gündemini, yerini, gününü, saatini ve çoğunluk olmadığı takdirde
yapılacak ikinci toplantıya ilişkin hususları belirten bir yazı ile birlikte üç
nüsha olarak Yüksek Seçim Kurulunca belirlenecek seçim kurulu başkanı hâkime
tevdi edilir. Hâkim gerekli incelemeyi yaparak listeyi ve diğer hususları
onaylar; bir sandık kurulu başkanı ve iki sandık kurulu üyesi ile bunlar için
birer yedek üye atar. Oy verme işlemi gizli oy, açık sayım ilkelerine göre
yapılır. Seçim süresinin sonunda seçim sonuçları tutanakla tespit edilip seçim
sandık kurulu başkanı ve üyeleri tarafından imzalanır. Tutanağın
düzenlenmesinden itibaren iki gün içinde seçimlere yapılacak her türlü itiraz
hâkim tarafından aynı gün incelenir ve kesin olarak karara bağlanır.
Kuruluş birliklerinin organları, çalışma esasları ve
faaliyetlerinin kapsamı, birliklerin görüşünü alarak Kurumun yapacağı öneri
üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulacak statülerinde gösterilir.
Üyeler, birliklerin statüsüne ve birlikler tarafından alınacak karar ve
tedbirlere uymak zorundadır. Kuruluş birliklerinin giderleri, statüleri
gereğince tespit olunan oy sayısına göre üyelere dağıtılır. Üyeler, kendilerine
düşen masraf paylarını statülerde belirtilen süre içinde yatırmak zorundadır.
Masraf iştirak payları belirlenen süre içinde ödenmediği takdirde birlikler
tarafından icra yoluyla tahsil olunur. Masraf iştirak paylarının ödenmesine
dair kararlar 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 68 inci maddesinde yazılı
resmi belge niteliğindedir.
Kuruluş birliklerinin aldığı genel ya da özel nitelikteki
karar ve tedbirlere zamanında ve tam olarak uymayan üyeler hakkında birliklerin
yönetim kurulunca ikibin Yeni Türk Lirasından yirmibin Yeni Türk Lirasına kadar
para cezası uygulanabilir. Kuruluş birlikleri, cezaları ilgiliye tebliğ eder ve
Fona gelir kaydedilmek üzere Kuruma ve Fona bildirir.
ONUNCU KISIM
Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumuna İlişkin Hükümler
BİRİNCİ
BÖLÜM
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu
Kuruluş ve bağımsızlık
MADDE 83.- Kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve malî
özerkliğe sahip Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu kurulmuştur. Kurumun
merkezi Ankara'dadır. Kurum, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ile
Başkanlıktan oluşur.
Kurum, bu Kanunla ve mevzuatla kendisine verilen düzenleme
ve denetlemeyle ilgili görev ve yetkileri kendi sorumluluğu altında bağımsız
olarak yerine getirir ve kullanır. Kurumun kararları yerindelik denetimine tâbi
tutulamaz. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi Kurumun kararlarını etkilemek
amacıyla emir ve talimat veremez.
Kurum, bu Kanunda ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanununda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kendisine tahsis
edilen malî kaynaklarını görev ve yetkilerinin gerektirdiği ölçüde, kendi
bütçesinde belirlenen usûl ve esaslar dahilinde serbestçe kullanır.
Kurum, görev ve yetkilerini etkin şekilde yerine getirmek
amacıyla, yeterli sayı ve nitelikte personeli istihdam eder.
Kurumun malları Devlet malı hükmündedir, haczedilemez ve rehnedilemez.
İKİNCİ
BÖLÜM
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu
Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulu
MADDE 84.- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, Kurumun
karar organıdır. Kurul, biri başkan, biri ikinci başkan olmak üzere yedi üyeden
oluşur. Kurul Başkanı Kurumun da başkanıdır.
Başkanın izin, hastalık, yurt içi ve yurt dışı görevlendirme
ve görevde bulunmadığı diğer hâller ile görevden alınması durumunda ikinci
başkan, onun da bulunmadığı hâllerde Kurul tarafından belirlenecek bir üye Başkana
vekâlet eder.
Üyelerin atanması
MADDE 85.- Kurul üyelerinin, aşağıda belirtilen şartları
taşımaları zorunludur:
a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin
(A) fıkrasının (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı bentlerinde belirtilen şartları
taşımak,
b) 8 inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b), (c) ve (d)
bentlerinde belirtilen şartları taşımak,
c) 26 ncı maddede yer alan çalışması yasaklananlardan
olmamak,
d) Hukuk, iktisat, maliye, bankacılık, işletme, kamu
yönetimi ve dengi dallarda lisans veya
lisansüstü düzeyinde öğrenim görmüş olmak.
Üyeler, yüksek öğrenim sonrası en az on yıl deneyim sahibi
veya yukarıda sayılan öğrenim dallarında en az on yıl öğretim üyeliği yapan
kişiler arasından Bakanlar Kurulunca atanır. Üyelerden en az birinin hukuk
fakültesi mezunu, birinin iktisat bölümü mezunu, birinin ise Kurumda başkan
yardımcısı, ana hizmet birimi yöneticisi veya meslek personeli olarak çalışmış
olması şarttır. Bakanlar Kurulu, üyelerden birini başkan birini de ikinci
başkan olarak görevlendirir. Bakanlar Kurulunun atama kararı Resmî Gazetede
yayımlanır.
Kurul Başkan ve üyeleri, görevlerinin devamı süresince
görevlerini tam bir dikkat, dürüstlük ve tarafsızlık ile yürüteceklerine, kanun
hükümlerine aykırı hareket etmeyeceklerine ve ettirmeyeceklerine dair Yargıtay
Birinci Başkanlık Kurulu huzurunda yemin ederler. Yemin için yapılan başvuru
Yargıtay tarafından acele işlerden sayılır. Kurul üyeleri, yemin etmedikçe
göreve başlayamazlar.
Başkan ve üyelerin görev
süreleri
MADDE 86.- Kurul Başkan ve üyelerinin görev süresi altı
yıldır. Süreleri biten başkan ve üyeler yeniden atanamazlar. Başkanlığın ve
üyeliğin herhangi bir sebeple boşalması halinde, boşalan yere 85 inci maddede
belirtilen esaslar dahilinde bir ay içinde atama yapılır. Bu şekilde atananlar,
yerine atandıkları kişinin süresini tamamlar ve bu şekilde atananlardan iki yıl
veya daha az süreyle görev yapanlar bir defalığına tekrar atanabilir.
Kurul Başkan ve üyelerinin görev süreleri dolmadan herhangi
bir nedenle görevlerine son verilemez. Ancak, ciddi hastalık veya sakatlık
nedeniyle iş göremeyecekleri, atanmaları için gerekli şartları kaybettikleri,
durumlarının 87 nci maddeye aykırı olduğu anlaşılan veya görevleri ile ilgili
olarak işledikleri suçlardan dolayı haklarında verilen mahkûmiyet kararı
kesinleşen Kurul Başkan ve üyelerinin görevleri Bakanlar Kurulu kararı ile sona
erdirilir. Geçici iş göremezlik halinin üç aydan fazla sürmesi halinde, bu
durumda olan üyelerin üyelikleri düşer ve bunların yerlerine bir ay içinde
atama yapılır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A)
fıkrasının (5) numaralı bendinde öngörülen suçlarla ilgili olarak haklarında
ceza davası açılan Kurul Başkan ve üyelerinden görevi başında kalması sakıncalı
görülenler, Bakanlar Kurulu tarafından tedbiren görevden uzaklaştırılabilir.
Görevden uzaklaştırılan Kurul Başkan ve üyeleri hakkında Devlet Memurları
Kanununun ilgili hükümleri uygulanır. Bu şekilde geçici olarak boşalan
üyeliklere, 85 inci maddedeki şartları taşıyanlar arasından, tedbiren görevden
uzaklaştırılan üye göreve dönünceye ve her halûkârda söz konusu üyenin üyelik
süresini geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca atama yapılabilir.
Yasaklar
MADDE 87.- Kurul Başkan ve üyeleri, bilimsel amaçlı yayın,
ders ve konferans ile telif hakları hariç Kurumdaki resmi görevlerinin
yürütülmesi dışında kalan resmi veya özel hiçbir görev alamaz, dernek, vakıf,
kooperatif ve benzeri yerlerde yöneticilik yapamaz, ticaretle uğraşamaz,
serbest meslek faaliyetinde bulunamaz, Kurumun düzenlemek ve denetlemekle
yetkili olduğu sektör veya alanla ilgili ortaklıklarda pay sahibi olamaz,
hakemlik ve bilirkişilik yapamazlar.
Kurul Başkan ve üyeleri göreve başlamadan önce, kendilerinin
veya eş ve velâyeti altındaki çocuklarının sahibi bulunduğu menkul kıymetlerden
Hazine tarafından çıkarılan borçlanmaya ilişkin olanlar hariç Kurumun
düzenlemek ve denetlemekle sorumlu olduğu kuruluşların her türlü sermaye
piyasası araçlarını eş, evlatlık, üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye
kadar kayın hısımları dışındakilere otuz gün içinde satmak suretiyle elden
çıkarmak zorundadır. Kurul üyeliklerine atanmalarından itibaren otuz gün içinde
bu fıkraya uygun hareket etmeyen üyeler, üyelikten çekilmiş sayılır. Bu durum,
Kurul kararı ile tespit edilir ve ilişkili Bakana bildirilir.
Kurul Başkan ve üyeleri, görevlerinden ayrılmalarını izleyen
bir yıl içinde Kurumun denetlemekle ve düzenlemekle görevli olduğu sektör ve
alandaki özel kuruluşlarda görev alamazlar. Bu fıkra hükmüne uymayanlara 2531
sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunun 4
üncü maddesinde belirtilen cezalar verilir.
Kurul Başkan ve üyeleri ve diğer personel, Kurumla ilgili
gizlilik taşıyan bilgileri ve ticari sırları, görevlerinden ayrılmış olsalar
bile kanunen yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamazlar, kendilerinin
veya başkalarının menfaatine kullanamazlar.
Kurul Başkan ve üyeleri 3628 sayılı Mal Bildiriminde
Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununa tâbidir.
Kurulun çalışma esasları
MADDE 88.- Kurul en az haftada bir defa olmak üzere, gerekli
hallerde toplanır. Toplantıyı Kurul Başkanı, yokluğunda ikinci başkan yönetir.
Toplantının gündemi Başkan, yokluğunda ikinci başkan tarafından hazırlanarak
toplantıdan en az bir gün önce Kurul üyelerine bildirilir. Gündem maddelerine
geçmeden önce Başkan tarafından Kurumun faaliyetleri hakkında Kurula bilgi
verilir. Gündeme yeni madde eklenebilmesi için toplantı başlamadan önce bir
üyenin öneride bulunması ve önerilen maddenin gündeme eklenmesinin Kurulca
kabul edilmesi gerekir.
Geçerli mazereti olmaksızın bir takvim yılında toplam üç
toplantıya katılmayan veya bir toplantıya katıldığı halde Kurul kararlarını
süresi içinde imzalamayan veya karşı oy gerekçesini süresi içinde yazılı olarak
bildirmeyen Kurul üyeleri üyelikten çekilmiş sayılır. Bu durum, Kurul kararı
ile tespit edilir ve ilişkili Bakana bildirilir.
Kurul en az beş üyenin hazır bulunması ile toplanır ve bu
Kanunda belirtilen özel nisap gerektiren haller dışında en az dört üyenin aynı
yöndeki oyuyla karar alır. Üyeler çekimser oy kullanamaz. Toplantıda karar
yeter sayısı sağlanamadığı durumlarda, izleyen toplantılarda oylarda eşitlik
olması halinde Başkanın bulunduğu tarafın oyu üstün sayılarak karar alınır.
Kurul kararı tutanakla tespit edilir ve karar tutanağı toplantı esnasında veya
en geç toplantıyı izleyen işgünü, toplantıya katılan tüm üyeler tarafından
imzalanır.
Herhangi bir nedenle üye sayısının Kurulun karar almasını
imkânsız kılacak bir sayıya düşmesi halinde, toplantı nisabı sağlanacak şekilde
kıdemli Kurum başkan yardımcıları vekâlet eder. Bu madde hükmüne istinaden
Kurul üyeliği görevini yürüten Kurum başkan yardımcılarının malî ve özlük
haklarında bir değişiklik olmaz.
Bu Kanunda belirtilen süreler saklı kalmak üzere, Kurul
kararı, alındığı toplantı tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde
gerekçeleri, varsa karşı oy gerekçeleri ve imzaları ile birlikte tekemmül
ettirilir.
Kurul Başkan ve üyeleri kendisi, eşi, evlatlıkları ve üçüncü
derece dahil kan ve ikinci derece dahil kayın hısımlarıyla ilgili konularda
müzakere ve oylamaya katılamazlar. Bu durum karar metninde ayrıca belirtilir.
Kurul toplantıları gizlidir. İhtiyaç duyulması halinde
görüşlerinden yararlanmak üzere uzman kişiler Kurul toplantısına davet edilebilir.
Ancak Kurul kararları toplantıya dışardan katılanların yanında alınamaz.
Kurulun düzenleyici kararları tekemmül etmesinden itibaren
en geç yedi işgünü içinde ilişkili Bakanlığa ve yayımlanmak üzere Başbakanlığa
gönderilir, gönderildiği tarihten itibaren en geç yedi gün içinde Resmî
Gazetede yayımlanır. Bu Kanunda öngörülen hükümler saklı kalmak üzere,
denetleyici nitelikteki kararlar Kurumun internet sayfası başta olmak üzere
uygun vasıtalarla kamuoyuna duyurulur. Kurul, yayımlanması ülke ekonomisi ve
kamu düzeni açısından sakıncalı olan denetleyici nitelikteki kararların
yayımlanmamasına karar verebilir.
Yaptırım öngören kararlar dahil tüm Kurul kararları,
tekemmül etmeleri ve ilgililere 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca
tebliğ edilmeleri veya usulüne uygun olarak duyurulmaları ile birlikte
uygulanabilir.
Kurul tarafından verilen idarî para cezalarına karşı
ilgililer tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde idare mahkemelerine dava
açabilirler. Dava açılmış olması cezaların tahsilini durdurmaz.
Süresinde ödenmeyen para cezalarına, vade tarihinden
ödendiği tarihe kadar geçen süre için, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre gecikme zammı uygulanır.
Para cezaları, tebliğ edildiği tarihten itibaren otuz gün
içinde Kuruma ödenir. Bu süre içinde ödenmeyen para cezaları, Kurumun ilgili
vergi dairesine yapacağı başvuru üzerine, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre
takip ve tahsil edilir. Vergi dairelerince yapılan tahsilatlar ertesi ayın
sonuna kadar Kurum hesabına aktarılır.
Kurul üyeleri ile Kurum personelinin uyacakları meslekî
ilkeler ile Kurulun çalışma usul ve esaslarına ilişkin diğer hususlar Kurul
tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Kurulun görev ve
yetkileri
MADDE 89.- Kurul bu Kanun ve diğer mevzuatta belirtilen
görevler yanında aşağıdaki görev ve yetkileri de kullanır:
a) Düzenlemek ve denetlemekle görevli olduğu sektör veya
alanla ilgili uluslararası ilke ve
standartlarla uyumlu ikincil düzenlemeleri yapmak ve kararlar almak,
gerektiğinde sektörde faaliyette bulunanlar arasında ortaya çıkan
uyuşmazlıkları çözümlemek üzere arabuluculuk ve uzlaştırıcılık yapmak veya bu
konularda hakemleri belirlemek,
b) Kurumun stratejik plânını, performans ölçütlerini, amaç
ve hedeflerini, hizmet kalite standartlarını belirlemek, insan kaynakları ve
çalışma politikalarını oluşturmak, Kurumun hizmet birimleri ve bunların
görevleri hakkında öneride bulunmak,
c) Kurumun stratejik plânı ile amaç ve hedeflerine uygun
olarak hazırlanan bütçe teklifini görüşmek ve karara bağlamak,
d) Kurumun performansını ve mali durumunu gösteren raporları
onaylamak,
e) Başkanın önerisi üzerine, başkan yardımcıları ve daire
başkanlarını atamak,
f) Taşınmaz mal alımı, satımı, kiralanması konularındaki
önerileri görüşüp karara bağlamak,
g) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Başkanlık
Teşkilatı
Başkan
MADDE 90.- Kurumun en üst yöneticisi olan Başkan, Kurumun
genel yönetim ve temsilinden sorumludur. Bu sorumluluk, Kurum çalışmalarının
yürütülmesi, denetlenmesi, değerlendirilmesi ve gerektiğinde kamuya duyurulması
görev ve yetkilerini kapsar.
Başkana, yokluğunda ikinci başkan vekalet eder.
Başkanın görev ve yetkileri şunlardır;
a) Kurul toplantılarının gündemini, gün ve saatini
belirlemek, toplantıları idare etmek, gündeme alınmayan başvurular hakkında
gerekli işlemleri yapmak ve bunlara ilişkin olarak Kurula bilgi vermek,
b) Kurul kararlarının yayımlanmasını veya tebliğini
sağlamak, bu kararların gereğinin yerine getirilmesini temin etmek ve
uygulanmasını izlemek,
c) Hizmet birimlerinden gelen önerilere son şeklini vererek
Kurula sunmak,
d) Kurulun belirlediği stratejilere, amaç ve hedeflere uygun
olarak, Kurumun yıllık bütçesi ile mali tablolarını hazırlamak,
e) Kurul ile hizmet birimlerinin uyumlu, verimli, disiplinli
ve düzenli bir biçimde çalışmasının en üst düzeyde organizasyonu ve
koordinasyonunu sağlamak, Kurum hizmet birimleri arasında çıkabilecek görev ve
yetki sorunlarını çözmek,
f) Yıllık faaliyet raporlarını hazırlamak, amaç ve
hedeflere, performans ölçütlerine göre faaliyetlerin değerlendirilmesini
yaptırmak ve bunları Kurula sunmak,
g) Kurumun faaliyet gösterdiği alanda strateji, politikalar
ve ilgili mevzuat ile Başkanlığın ve çalışanların performans ölçütleri hakkında
çalışma ve değerlendirme yapmak,
h) Kurumun diğer kuruluşlarla ilişkilerini yürütmek ve
Kurumu temsil etmek,
i) Kurul tarafından
atanması öngörülenler dışındaki Kurum personelini atamak,
j) Kurum başkanı adına imzaya yetkili personelin görev ve
yetki alanını belirlemek,
k) Kurumun yönetim ve işleyişine ilişkin diğer görevleri
yerine getirmek.
Başkan, Kurula ilişkin olmayan görev ve yetkilerinden bir
bölümünü, sınırlarını açıkça belirlemek ve yazılı olmak kaydıyla, alt
kademelere devredebilir.
Başkan yardımcıları
MADDE 91.- Başkana başkanlığa ilişkin görevlerinde yardımcı
olmak üzere Kurul kararıyla iki başkan yardımcısı atanır. Başkan
yardımcılarından biri, yerinde denetim ve gözetimle görevli birimlerden sorumlu
olur. Başkan yardımcılarının 85 inci maddede belirtilen şartları taşıması
gerekir.
Başkan yardımcıları gerektiğinde sınırlarını yazılı olarak
açıkça belirlemek şartıyla görev ve yetkilerinden bir kısmını alt kademelere
devredebilir.
Kurumun hizmet birimleri
MADDE 92.- Kurumun hizmet birimleri, daire başkanlıkları
şeklinde teşkilatlanmış anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimlerinden
oluşur. Ancak, daire başkanlıklarının sayısı onu geçemez.
Hizmet birimleri, bu Kanunda belirtilen faaliyet alanı,
görev ve fonksiyonlara uygun olarak Kurumun teklifi ve Bakanlar Kurulu
kararıyla yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.
Anahizmet birimi olarak Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı
kurulur. Hukuk, basın ve halkla ilişkiler, yönetim ve finans gibi alanlarda
ihtiyaca göre sayıları beşi geçmemek üzere Başkanlık müşaviri
görevlendirilebilir.
İnsan kaynakları ve eğitim, idari ve mali işler ve benzeri
faaliyetleri yürütmek üzere Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı kurulur. Bu
daire başkanlığında biri Kurulun özel büro hizmetlerinde kullanılmak üzere en
çok dört adet müdürlük kurulabilir.
Kurum, düzenlemekle görevli olduğu alanın yoğun olduğu
illerde olmak ve sayısı üçü geçmemek kaydıyla Bakanlar Kurulu kararıyla yurt
içi temsilcilik açabilir.
Kurum personeli
MADDE 93.- Bu Kanun ile Kuruma verilen görevlerin
gerektirdiği sürekli görev ve hizmetler, bankalar yeminli murakıpları ve
yardımcıları, bankacılık uzman ve yardımcıları, hukuk uzman ve yardımcıları ile
bilişim uzman ve yardımcılarından oluşan meslek personeli ve idari personel
eliyle yürütülür. Kurumun her türlü personelinin bu Kanunun 85 inci maddesinin
birinci fıkrasının (d) bendi hariç, diğer bentlerinde yer alan nitelikleri
taşımaları zorunludur.
Başkan yardımcıları, daire başkanları, müdürler, başkanlık
müşavirleri ve meslek personeli kadro karşılığı sözleşmeli statüde istihdam
edilir. Kadro karşılığı sözleşmeli çalışan Kurum personeli ücret, mali ve
sosyal haklar dışında, diğer personel ise her türlü hak ve yükümlülükleri
yönünden 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tâbidir.
Kurum personeline ilişkin kadroların ihdası ve iptali ile
kullanılmasına dair esas ve usuller, meslek personeli hariç, 190 sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellerde yer alan
kadro unvanları ile sınırlı olmak kaydıyla Kurul tarafından belirlenir.
Kurumun anahizmet birimlerinde uzmanlık gerektiren işlerde
meslek personeli çalıştırılması esastır. Anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet
birimlerinde istihdam edilecek personelin nitelikleri Başkanın teklifi üzerine
Kurul tarafından belirlenir. Kurumda yönetici, müşavir ve meslek personeli
unvanlarını haiz olmayan personelin oranı bu Kanunun eki cetvellerde yer alan
toplam kadro sayısının yüzde otuzunu geçemez.
Kurumda, meslek personeli sayısının yüzde onunu geçmeyecek
şekilde, sektörde en az on yıl mesleki tecrübesi olanlar ile Kurumun faaliyet
alanına ilişkin konularda doktor unvan ve derecesini alanlar arasından yeteri
kadar yerli ve yabancı uzman personel, hizmet veya vekalet akdi hükümlerine
göre çalıştırılabilir.
Kurum personeli başka kamu kurum ve kuruluşlarında geçici
olarak görevlendirilemez.
Bankacılık, hukuk ve bilişim uzman yardımcılığı ile bankalar
yeminli murakıp yardımcılığına atanacaklar merkezi yarışma sınavıyla
belirlenenler arasından seçilir. Uzman yardımcılığı ve bankalar yeminli murakıp
yardımcılığına atananlar ikinci yılın sonunda yetki sınavına tâbi tutulurlar.
Yetki sınavı ile bu sınavda başarılı olanların yetkilerine ilişkin usul ve
esaslar Kurul tarafından belirlenir. Uzman yardımcılığı ve bankalar yeminli murakıp
yardımcılığına atananlar, üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak kaydıyla Kamu
Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az (C) düzeyinde veya
buna denk kabul edilen uluslararası geçerliliği bulunan yabancı dil puanı
alması, yeterlik sınavında başarılı olması ve konuları ile ilgili
hazırlayacakları uzmanlık tezinin oluşturulacak jüri tarafından kabul edilmesi
halinde ilgisine göre bankacılık, hukuk ve bilişim uzmanı ile bankalar yeminli
murakıbı olarak atanır ve bunlara bir defaya mahsus olmak üzere bir derece
yükseltilmesi uygulanır. Mazereti olmaksızın tez hazırlamayan veya sınava
girmeyen veya sınavda iki defa başarısız olanlar diğer kamu kurum ve
kuruluşlarındaki öğrenim durumlarına uygun kadrolara atanmak üzere Devlet
Personel Başkanlığına bildirilir.
Kurumun meslek ve idari personelinin yeterlik ve yarışma
sınavları, nitelikleri ile çalışma usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar
Kurum tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
Görev,
Yetki ve Sorumluluk
Kurumun görev ve
yetkileri
MADDE 94.- Kurum, bu Kanun ve ilgili diğer mevzuatın verdiği
yetkiler çerçevesinde finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanması,
kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışması, malî sektörün gelişmesi, tasarruf
sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması için;
a) Bankalar ve finansal holding şirketleri ile diğer
kanunlarda ve ilgili mevzuatlarda yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla
finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketlerinin; kuruluş ve
faaliyetlerini, yönetim ve teşkilat yapısını, birleşme, bölünme, hisse
değişimini ve tasfiyelerini düzenlemek, uygulamak, uygulanmasını sağlamak,
uygulamayı izlemek ve denetlemek,
b) Yurt içi ve yurt dışı muadil kurumların katıldığı
uluslararası malî, iktisadî ve meslekî teşekküllere üye olmak, görev alanına
giren hususlarda yabancı ülkelerin yetkili mercileri ile anlaşmalar yapmak,
c) Kanunla verilen diğer görevleri yapmak,
ile görevli ve yetkilidir.
Kurum tasarruf sahiplerinin haklarını ve bankaların düzenli
ve emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye sokabilecek ve ekonomide önemli
zararlar doğurabilecek her türlü işlem ve uygulamaları önlemek, kredi
sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamak üzere gerekli karar ve
tedbirleri almak ve uygulamakla yükümlü ve yetkilidir.
Kurum faaliyetlerinde, kalkınma planı, yıllık program ve
hükümet programında yer alan ilke, strateji ve politikaları gözetir.
Kurum, bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat hükümleri
çerçevesinde kendisine verilen yetkilerini, düzenleyici işlemler tesis ederek
veya özel nitelikli kararlar alarak kullanır. Kurum, Kurul kararıyla bu Kanunun
uygulanmasına ilişkin yönetmelikler ve tebliğler çıkarmaya yetkilidir.
Kurum, iç düzenlemeleri dışındaki düzenleyici işlemlerini
yürürlüğe koymadan önce sektör stratejisi ve politikaları ile ilişkisinin
kurulması bakımından ilişkili Bakanlığın, kalkınma planı ve yıllık programla
ilişkisinin kurulması açısından Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının ve
diğer ilgili kurum ve kuruluşların görüşünü alır. İlişkili Bakanlık ve Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı en geç yedi gün içinde cevap vermezse olumlu
görüş verilmiş sayılır.
Kurumun hazırlayacağı ikincil düzenleme taslakları en az
yedi gün süreyle Kurumun internet sayfası başta olmak üzere uygun vasıtalarla
kamuoyunun bilgisine sunulur.
Özel nitelikli kararlardan gerekli görülenler doğrudan
ilgili kişi ve kuruluşlara ve uygun görüldüğü takdirde Kurumun haftalık bülteni
ile duyurulur.
Kamu kurum ve kuruluşları, Kanun ile belirlenmiş görev
alanlarında Kuruma gerekli yardımı sağlamakla yükümlüdür.
Sektörün geliştirilmesi
MADDE 95.- Kurum, finansal hizmetler sektörünün
geliştirilmesi amacıyla;
a) İşlem ve aracılık maliyetlerinin azaltılarak bankaların
kârlı, verimli ve rasyonel çalışmalarının ve finansal piyasaların tarafları
arasında rekabet ortamının sağlanması,
b) Finansal sisteme rekabet gücünün kazandırılması, finansal
piyasalara ilişkin diğer düzenlemeler ve uygulamalar ile bütünleşmenin
gerçekleştirilmesi ve piyasanın daha etkin işleyişinin sağlanması suretiyle
etkin ve şeffaf bir finansal sistemin oluşturulması,
c) Denetim ve faaliyet alanları bakımından uluslararası
bankaların durumunun yakından izlenmesi, tecrübelerinden yararlanılması,
d) Birimler, kurumlar, meslek mensupları ve uluslararası
diyalog ve işbirliğinin artırılması suretiyle malî piyasalarda, meslek
mensupları arasında bütünleşmenin sağlanması,
e) Malî piyasalara ilişkin düzenlemelerin, ilgili taraflarla
istişare edilerek hazırlanması,
hususlarında strateji belirlemeye yetkilidir.
Yerinde denetim ve
gözetim
MADDE 96.- Bu Kanun hükümleri ile bu Kanun kapsamındaki
kuruluşlar hakkında diğer kanunlarda yer alan hükümlerin uygulanmasının ve bu
kuruluşların her türlü işlemlerinin gözetimi ve yerinde denetimi ve bu Kanun
kapsamındaki kuruluşların konsolide ve konsolide olmayan bazda risk yapısı, iç
kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemleri ile varlıkları, alacakları,
özkaynakları, borçları, kâr ve zarar hesapları, yükümlülükleri ve taahhütleri
arasındaki ilgi ve dengelerin ve mali bünyeyi etkileyen diğer tüm unsurların ve
bu kuruluşların kurumsal yönetim ilkelerine uyum seviyesinin gözetimi, tahlili
ve ölçümü Kurum tarafından yapılır.
Kurum, bağımsız denetim kuruluşlarınca yapılan yıllık
finansal raporların yapısı, uygunluğu ve güvenilirliğinin değerlendirilmesini
de yerine getirir.
Bu Kanuna tâbi kuruluşlar tarafından, Kurulca belirlenen
usul ve esaslar çerçevesinde konsolide ve konsolide olmayan bazda istenilen her
türlü bilgi, belge, cetvel, rapor ve finansal tabloların, hesap ve kayıt düzenleriyle
uyumlu olarak, zamanında ve doğru şekilde Kuruma tevdi edilmesi şarttır.
Söz konusu kuruluşlarda denetim yapma yetkisi bulunanlar
tarafından düzenlenen rapor ve mütalaaların bir suretinin anılan kuruluşlarca
Kuruma gönderilmesi zorunludur.
Kurum, incelemelerini Başkanın onayından geçmiş çalışma
programları ile Başkan tarafından yapılacak görevlendirmeler çerçevesinde
gerçekleştirir.
Başkan, yapılacak yerinde denetimde, Kurumun meslek
personelini oluşturan bankalar yeminli murakıp ve yardımcıları, bankacılık
uzmanı ve yardımcıları, bilişim uzmanı ve yardımcıları, hukuk uzmanı ve
yardımcıları arasından uygun göreceği bir denetim ekibini görevlendirir.
Kurumun yerinde denetim yapmaya yetkili meslek personeli Ankara'da Asliye
Ticaret Mahkemesinde yemin etmedikçe yerinde denetim yapamazlar. Yerinde
denetim yapan Kurumun meslek personeli denetim konularıyla ilişkili olarak bu
maddede belirtilen tüm yetkileri haizdir.
Başkan, gerekli gördüğünde ve özellik arz eden konularda
bağımsız denetim kuruluşlarını ilgili konu hakkında inceleme yapılması için
görevlendirme yetkisini haizdir. Bağımsız denetim yapan kuruluşun denetçisi
denetim konularıyla ilişkili olmak kaydıyla, bu maddede belirtilen ilgili
yetkileri haiz olduğu gibi, bu Kanun kapsamındaki sırların saklanması
yükümlülüklerine de tâbidir.
Kurum, bankalardan, bunların bağlı ortaklıklarından,
nitelikli paya sahip oldukları ortaklıklardan, birlikte kontrol ettikleri
ortaklıklardan, şubeleri ile temsilciliklerinden, destek hizmeti
kuruluşlarından ve diğer gerçek ve tüzel kişilerden bu Kanun hükümleri ile
ilgili görecekleri bütün bilgileri gizli dahi olsa istemeye, bunların vergiyle
ilgili kayıtları dahil olmak üzere tüm defter, kayıt ve belgelerini incelemeye
yetkili olup, bilgi istenenler de istenilen bilgileri vermekle, defter, kayıt
ve belgeleri incelemeye hazır bulundurmakla, tüm bilgi işlem sistemini denetim
amaçlarına uygun olarak Kurumun yerinde denetim yapan meslek personeline
açmakla, verilerin güvenliğini sağlamakla ve muhafaza etmek zorunda oldukları
her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere
ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlardaki
kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için
gerekli tüm sistem ve şifrelerini inceleme için ibraz etmek ve işletmekle
yükümlüdür.
Kamu kurum ve kuruluşları, Merkez Bankası ve benzeri
kuruluşlar ile Risk Merkezi görevleriyle ilgili olarak istenecek her hürlü
bilgi ve belgeyi gizli de olsa Kurumun yerinde denetim yapan meslek personeline
geciktirilmeksizin verirler. Kurul, ilgili taraflarla bu husustaki detayları
belirleyen mutabakat zaptı akdedebilir.
Kurum tarafından gerçekleştirilen denetimler sırasında talep
edilmesi halinde, bankalar tarafından iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim
sistemlerinde çalışanların görevlendirilmesi dahil olmak üzere her türlü destek
sağlanır.
Diğer kanunlar uyarınca Kurumun meslek personelinin bu Kanun
kapsamındaki görevleri dışında görevlendirilmeleri, bu maddede sayılan görevleri
öncelikli olmak kaydıyla Başkan tarafından yapılır.
Kurum; 20.2.1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının
Kıymetini Koruma Hakkında Kanun hükümlerine aykırı hareket eden, Kurumun görev,
yetki ve sorumluluklarına ilişkin hükümlerinde zikredilen kuruluşlar ve
ilgilileri hakkında, adı geçen Kanunun ek 1 inci maddesindeki yetkilere sahip
olduğu gibi tüm bankaların kuruluş kanunu hükümleri ile diğer kanunların
bankalarla ilgili hükümlerinin uygulanmasını denetlemeye de yetkilidir.
Bankalarda yerinde denetim yapan kişiler, bu Kanunda
belirtilen düzenlemeler dışında diğer kanunlara aykırılıkları tespit ettikleri
takdirde bu tespitleri ilgili mercilere derhal bildirmek zorundadırlar.
Denetim ve gözetime ilişkin usul ve esaslar Kurulca
düzenlenecek yönetmelikle belirlenir.
Bilgi ve belge isteme
MADDE 97.- Bu Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendinde belirtilen kuruluşlar ile ortakları, bunların bağlı ortaklıkları,
nitelikli paya sahip olduğu ortaklıkları, birlikte kontrol ettiği ortaklıkları,
şubeleri ile temsilcilikleri, bağımsız denetim, değerleme ve destek hizmeti
kuruluşları gizli dahi olsa bu Kanunun uygulanması ile ilgili olarak her türlü
bilgi ve belgeyi Kurumun talebi üzerine Kuruma tevdi etmekle yükümlüdür.
Kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler,
Devletin güvenliği ve temel dış yararlarına karşı ağır sonuçlar doğuracak
hâller ile meslek sırrı, aile hayatının gizliliği ve savunma hakkına ilişkin
hükümler saklı kalmak kaydıyla, özel kanunlardaki yasaklayıcı ve sınırlayıcı hükümler
dikkate alınmaksızın gizli dahi olsa Kurum tarafından bu Kanun kapsamında
verilen görevler ile sınırlı olmak üzere istenecek her türlü bilgi ve belgeyi
uygun süre ve ortamda, sürekli veya münferit olarak vermeye, istenecek defter
ve belgeleri ibraz etmeye ve incelemeye hazır bulundurmaya, tüm bilgi işlem
sistemini denetim amaçlarına uygun olarak ilgili personele açmaya, verilerin
güvenliğini sağlamaya ve muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter,
belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere ilişkin mikro fiş,
mikro film, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu
kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için gerekli tüm
sistem ve şifreleri incelemek için ibraz etmeye ve işletmeye mecburdurlar.
Bu madde kapsamında, ilgili kişi, kurum ve kuruluşlar
Kurumun belirleyeceği süre içerisinde söz konusu talebe cevap vermek ve gereken
kolaylığı göstermekle yükümlüdürler.
Şeffaflık ve hesap
verebilirlik
MADDE 98.- Kurumun faaliyetleri hakkındaki yıllık rapor,
raporun ait olduğu dönemi izleyen yılın Mayıs ayı sonuna kadar Bakanlar
Kuruluna sunulur ve kesin hesaplar ile birlikte kamuya açıklanır. Kurum,
faaliyetleri ile ilgili olarak yılda bir defa Türkiye Büyük Millet Meclisi Plân
ve Bütçe Komisyonuna bilgi verir.
Kurum, stratejilerine ve bu stratejilerin yerine
getirilmesine ilişkin olarak Bakanlar Kuruluna altı ayda bir bilgi verir.
Kurum, ilgili sektörde yaşanan önemli gelişmelere ve bu
Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen
kuruluşların performanslarına ilişkin olarak toplulaştırılmış bazda üç aylık
süreli raporlar yayımlar. Kurum risk yönetim politikalarını kamuya açıklar.
Kurul tarafından yapılan düzenlemeler, değişiklikleri de
içerecek şekilde sürekli olarak güncellenmek suretiyle Kurumun internet
sayfasında yayınlanır.
Kurumca hazırlanacak süreli raporların biçim ve içerikleri
ile usul ve esasları Kurulca belirlenir.
Kurumlararası işbirliği
MADDE 99.- Para, kredi ve bankacılık politikalarının
yürütülmesiyle ilgili konularda, Kurum, Hazine Müsteşarlığı, Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve Merkez Bankası
karşılıklı mütalâa ve bilgi teatisinde bulunurlar.
Kurum, Fon ve Merkez Bankası bu Kanunda belirtilen görevleri
yerine getirmek amacıyla veri tabanlarında yer alan ve birlikte üzerinde
uzlaşılan bilgileri gizlilik hükümleri çerçevesinde paylaşırlar.
Yabancı ülke kanunlarına göre denetime yetkili ve Kurum
muadili mercilerin, kendi ülkelerindeki finansal piyasalarda faaliyet gösteren
kuruluşların Türkiye'deki şube veya ortaklıklarında denetim yapma ve bilgi
talepleri ile bankaların yurt dışındaki şube veya ortaklıklarının konsolidasyon
kapsamında yer alan bilgilerine ilişkin taleplerinin, karşılıklılık ilkesi de
dikkate alınarak yerine getirilmesi Kurulun iznine tâbidir.
Kurum ayrıca, politikaların ve düzenlemelerin
uyumlaştırılmasına yönelik olarak, gerekli gördüğü hâllerde yabancı ülkelerde
denetim yapma ve eğitim ile personel değişimi imkânı sağlamak üzere Kurum
muadili merciler ile yapacağı ikili anlaşmalar çerçevesinde veya başka yollarla
finansal kuruluşlarla ve finansal piyasalarla ilgili her türlü işbirliği ve
bilgi alışverişinde bulunmaya yetkilidir. Kurum, bu anlaşmaların usul ve
esasları hakkında kamuoyunu bilgilendirir.
Kurum, yurt dışında şube veya ortaklığı bulunan bir bankanın
faaliyet iznini kaldırdığı veya Fona devrettiği takdirde, ilgili ülkenin muadil
merciine durumu ivedilikle bildirir.
Yurt içi ve yurt dışı yetkili mercilerle denetime, bilgi
paylaşımına ve diğer hususlara dair yapılacak işbirliğine ilişkin usul ve
esaslar ilgili tarafların görüşü alınmak suretiyle Kurulca belirlenir.
Finansal Sektör Komisyonu
MADDE 100.- Kurum nezdinde, Kurum, Maliye Bakanlığı, Hazine
Müsteşarlığı, Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu, Fon, Rekabet Kurulu,
menkul kıymetler borsaları ve kuruluş birlikleri temsilcilerinden oluşan
Finansal Sektör Komisyonu kurulur. Komisyon, finansal piyasalardaki güven ve
istikrar ile gelişmeyi temin etmek üzere, bilgi teatisini, kurumlararası
işbirliği ve koordinasyonu sağlamak, ortak politika önerilerinde bulunmak ve
finans sektörünün geleceğini ilgilendiren konulara ilişkin görüş bildirmekle
görevlidir.
Finansal Sektör Komisyonu en az altı ayda bir toplanır ve
sonuçları hakkında Bakanlar Kuruluna bilgi sunar. Komisyonun çalışma usul ve
esasları üye kurumların görüşleri alınmak suretiyle Kurul tarafından
belirlenir.
Eşgüdüm Komitesi
MADDE 101.- Bankacılık sisteminin genel durumu, kredi
kuruluşlarının denetimleri sonucu alınacak önlemler, risk esaslı sigorta
primlerinin hesaplanmasında kullanılmak üzere kredi kuruluşlarının malî
bünyelerini gösterir derecelendirme sonuçları ve ayrıca bu bankaların mevduat
ve katılım fonları hesap adetleri,
sigortalı mevduat ve katılım fonları ve toplam mevduat ve katılım fonu
tutarları ile faaliyet izninin kaldırılması veya Fona devir ihtimali bulunan
bankaların zararı, aktifinin niteliği ve pasifleri hakkında gerekli bilgilerin
paylaşılması, Fonun görev alanına giren konularda ve işlem tesis edilmesinin gerekli
olduğu hâllerde Kurum ile Fonun azamî düzeyde işbirliği yapmasını sağlamak
üzere Başkan ve Kurum başkan yardımcıları ile Fon Başkanı ve Fon başkan
yardımcılarından teşekkül eden bir eşgüdüm komitesi kurulur.
Komite en az üç ayda bir defa olmak üzere, tarafların uygun
göreceği sıklıkta toplanır. Tarafların bir diğerinden talep edeceği bilgilerin
ve belgelerin diğer tarafa uzlaşılacak bir süre içerisinde verilmesi esastır.
Kurum ile Fon arasında, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasında
her iki kurumu ilgilendiren konularda ve bilgi paylaşımında izlenecek usul ve
esasların ayrıntılı olarak belirlendiği bir mutabakat zaptı akdedilir.
BEŞİNCİ
BÖLÜM
Çeşitli
Hükümler
Kurumun bütçesi, hesap ve
harcamaların denetimi
MADDE 102.- Kurumun gelirlerinin, giderlerini karşılaması
esastır. Kurum bütçesi 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
hükümlerinde belirlenen usul ve esaslara göre hazırlanır ve kabul edilir.
Kurumun mali yıl sonunda oluşan gelir fazlaları, izleyen
yılın Mart ayı içinde genel bütçeye gelir olarak aktarılır. Ancak, Kurum bütçe
durumunu göz önünde bulundurarak daha önce de aktarma yapabilir. Gereken
durumlarda genel bütçeden Kuruma aktarma yapılabilir.
Kurumun bütçe yılı takvim yılıdır. Kurumun giderleri,
bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve finansman
şirketlerince bütçenin yürürlüğe girmesinden önce katılma payı adı altında
Kuruma yapılacak ödemelerle karşılanır. Giderlere katılma payı olarak tahsil
olunacak tutar, söz konusu kuruluşların bir önceki yıl sonu bilanço
toplamlarının onbinde üçünü geçemez. Belirlenen süre içerisinde ödenmeyen
katılma payları 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümlerine göre tahsil edilir.
Kurumun iç denetimi ve dış denetimi, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 832 sayılı Sayıştay Kanunu çerçevesinde yapılır.
Kurul, Kurumun yıllık hesaplarını bir bağımsız denetim
şirketine denetletebilir ve bu durumda bağımsız denetim raporu faaliyet raporu
içinde derc edilerek yayımlanır.
Kurum faaliyetlerine ilişkin olarak her yılın Mart ayı
sonuna kadar bir önceki yıla ait kararları, yaptığı ikincil düzenlemeler ile
bunların ekonomik ve sosyal etkilerini analiz eden bir faaliyet raporu
hazırlar. Faaliyet raporu, ayrıca Kurumun performans hedefleri ile uygulama
sonuçlarının karşılaştırılmasını ve değerlendirilmesini de içerir.
Kurumun yıllık faaliyet raporu, mali tabloları ve bütçe
kesinhesabı Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Kesinhesabın bir örneği de
Maliye Bakanlığına gönderilir.
Yıllık faaliyet raporu, Sayıştayın mali denetim raporu ile
ülke ekonomisi ve kamu düzeni açısından sakıncalı görüldüğü için yayınlanmayan
denetleyici nitelikteki kararları dışındaki Kurul kararları ve ikincil
düzenlemeler, işlemler, araştırma ve soruşturmalar her yılın Mayıs ayı sonunda
Kurumun internet sayfasında ve resmi bültenleriyle kamuoyunun bilgisine
sunulur.
Ücretler, malî ve diğer
sosyal haklar
MADDE 103.- Kurul Başkanına Başbakanlık Müsteşarı için
belirlenen her türlü ödemeler dahil mali ve sosyal haklar tutarında aylık ücret
ödenir. Başbakanlık Müsteşarına ödenenlerden, vergi ve diğer yasal kesintilere
tâbi olmayanlar bu Kanuna göre de vergi ve diğer kesintilere tâbi olmaz. Kurul
üyelerine ise Kurul Başkanına yapılan ödemelerin yüzde doksanbeşi oranında aynı
usul ve esaslara göre ödeme yapılır.
Kurumun kadro karşılığı sözleşmeli personelinin ücretleri
ile diğer mali ve sosyal hakları birinci fıkrada belirlenen ücret tavanını
geçmemek üzere Kurul tarafından tespit edilir.
Kurum personeline Kurulca belirlenecek esaslar çerçevesinde
fazla mesai ücreti ve performansa dayalı ödül verilebilir. Her halde Kurum
personeline yapılacak ödeme tutarı birinci fıkrada belirlenen ücret tavanını
geçemez.
Kurul Başkan ve üyeliklerine atananlar ile Kurum personeli
hakkında 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile ek ve
değişikliklerine ilişkin hükümler uygulanır. Emeklilik ve diğer bakımlardan
Kurul Başkanına bakanlık müsteşarı, Kurul üyelerine bakanlık müsteşar
yardımcısı, Kurum başkan yardımcılarına bakanlık genel müdürü, 1 inci dereceli
daire başkanlarına bakanlık genel müdür yardımcısı, başkanlık müşavirlerine
bakanlık müşaviri, bankalar yeminli murakıp ve yardımcılarına kazanılmış hak
aylık dereceleri itibarıyla karşılık gelen bakanlık müfettişi ve yardımcısı,
bankacılık, hukuk ve bilişim uzmanlarına kazanılmış hak aylık dereceleri
itibarıyla karşılık gelen Başbakanlık uzmanı, bunların yardımcılarına
Başbakanlık uzman yardımcıları için tespit edilen ek gösterge ve makam
tazminatı uygulanır. Bu görevlerde geçirilen süreler makam ve temsil tazminatı
ödenmesini gerektiren görevlerde geçmiş sayılır. Bu hükümler, akademik
unvanların kazanılması için gerekli şartlar saklı kalmak üzere üniversite
öğretim elemanı kadrolarından gelen Kurul Başkan ve üyeleri ile personel
hakkında da uygulanır.
Kurul başkan ve üyeliklerine atananlardan, emekliliğini hak
edip talebi sonucu emeklilik işlemi tamamlanan Kurul üyelerinin üyelikleri
görev süreleri sonuna kadar devam eder. Atama yapılmadan önce kanunla kurulmuş
diğer sosyal güvenlik kurumlarına bağlı olanların, istekleri halinde bu
kurumlara bağlılıkları devam eder ve bunlar hakkında yukarıdaki hükümler
uygulanmaz.
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı dışındaki sosyal güvenlik
kurumlarından emekli olan Kurul üyeleri, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına
yazı ile başvurdukları tarihi takip eden ayın başından itibaren Sandıkla
ilişkilendirilir. Bu üyelerin diğer sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları
aylıkları kesilir ve ayrılışlarında çeşitli sosyal güvenlik kuruluşlarına prim
ödeyerek geçen süreleri birleştirilmek suretiyle kendilerine 24.5.1983 tarihli
ve 2829 sayılı Kanunun 8 inci maddesi uyarınca aylık bağlanır.
Diğer personelin emeklilik açısından durumu 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile ek ve değişikliklerine ilişkin
hükümler dikkate alınmak suretiyle kıyasen belirlenir.
Kurul üyelerinin görevden
ayrılması
MADDE 104.- Kurul Başkan ve üyeliklerine atananların Kurulda
görev yaptıkları sürece önceki görevleri ile olan ilişkileri kesilir. Ancak, kamu
görevlisi iken üyeliğe atananlar, memuriyete giriş şartlarını kaybetmemeleri
kaydıyla, görev sürelerinin sona ermesi veya görevden ayrılma isteğinde
bulunmaları ve otuz gün içinde eski kurumlarına başvurmaları durumunda atamaya
yetkili makam tarafından bir ay içinde mükteseplerine uygun bir kadroya atanır.
Atama gerçekleşinceye kadar bunların almakta oldukları her türlü ödemelerin
Kurum tarafından yapılmasına devam olunur. Bir kamu kurumunda çalışmayanlardan
Kurul Başkan ve üyeliğine seçilip yukarıda belirtilen şekilde görevi sona
erenlere herhangi bir görev veya işe başlayıncaya kadar, almakta oldukları her
türlü ödemeler Kurum tarafından verilmeye devam edilir. Bu fıkrada belirtilen
nedenlerle üyeliği sona erenlere Kurum tarafından yapılacak ödeme üç ayı
geçemez.
Kurul üyeleri ile Kurum
personelinin cezai ve hukukî sorumluluğu
MADDE 105.- Kurul Başkan ve üyeleri ile Kurum personeli,
görevleri esnasında veya görevleri nedeniyle işledikleri ve kendilerine karşı
işlenen suçlar bakımından Devlet memuru sayılırlar. Buna ilişkin soruşturmalar,
Kurul Başkan ve üyeleri için ilişkili Bakanın, Kurum personeli için ise
Başkanın izin vermesi kaydıyla genel hükümlere göre yapılır. Kurul üyeleri ile
Kurum personelinin iştirak halinde işledikleri iddia edilen suçlara ilişkin
soruşturmalarda Kurum personeli hakkında soruşturma izni verme yetkisi ilişkili Bakana aittir.
Kurul Başkan ve üyeleri ile Kurum personeli hakkında
soruşturma izni verilmesi için, bu kişilerin kendilerine veya üçüncü kişilere
çıkar sağlamak veya zarar vermek kastıyla hareket ederek bu işlemler sonucunda
kendilerine veya üçüncü kişilere çıkar sağlamış olmaları hususunda açık ve
yeterli emarelerin olması gerekir. Soruşturma izni verilmesi halinde bu durum
ilgililere tebliğ olunur. Soruşturmaya izin verilmesine ya da verilmemesine
dair kararlar aleyhine, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde
Danıştay nezdinde itiraz yoluna başvurulabilir. İzin verilmiş olsa dahi, itiraz
süresi geçene kadar veya Danıştaya yapılan itiraz sonucunda hüküm tesis olunana
kadar soruşturma başlatılamaz.
Kurul Başkan ve üyeleri ile Kurum personelinin, gerek
görevlerinin ifası sırasında, gerekse görevden ayrıldıktan sonra, görevleriyle
ilgili isnatlardan dolayı aleyhlerine açılmış ve açılacak ceza davaları, ilgili
üye veya personelin talebi halinde, bunlarla vekâlet akdi yapmak suretiyle
görevlendirilecek bir avukat tarafından yürütülür. Söz konusu davalara ilişkin
dava giderleri ve Türkiye Barolar Birliğince açıklanan asgarî ücret tarifesinde
belirlenen avukatlık ücretinin onbeş katını aşmamak üzere avukatlık ücreti,
Kurum bütçesinden karşılanır.
Kurul Başkan ve üyeleri ile Kurum personeli aleyhine,
Kurulun veya Kurumun bu Kanunda yazılı görevlere ilişkin karar, eylem ve
işlemleri sebebiyle, gerek görevlerinin ifası sırasında gerek görevden
ayrılmalarından sonra, açılmış veya açılacak her türlü tazminat ve alacak
davası, Kurum aleyhine açılmış sayılır. Bu davalarda husumet Kuruma yöneltilir.
Avukatlık ücreti ve dava giderine ilişkin bu maddenin üçüncü fıkrası hükmü bu
hukuk davaları için de aynen geçerlidir. Yargılama sonucunda Kurum aleyhine
karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi nedeniyle Kurumun ödeme yapması
halinde, Kurum bu meblağı, ilgililerinden talep eder. Kurumun, yaptığı
ödemeleri ilgililerinden talep edebilmesi için, bu kişiler hakkında kusurlu
olduklarına ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi gerekir.
Kurul kararlarına karşı
yargı yolu
MADDE 106.- Kurul kararları kesindir. Kurulun düzenleyici ve
denetleyici nitelikteki kararlarına karşı açılacak davalar ilk derece mahkemesi
olarak Danıştayda görülür. Danıştay, Kurul kararlarına karşı yapılan
başvuruları öncelikli olarak görüşür ve karara bağlar.
İlişkili Bakanlık, Kurulun düzenleyici nitelikteki
kararlarına karşı iptal davası açabilir.
Kurul kararlarına karşı açılacak idarî davalarda yürütmenin
durdurulması talepleri için ayrıca duruşma yapılır. Bu halde 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 17 nci maddesinin (5) numaralı fıkrasındaki otuz
günlük süre uygulanmaz. Yürütmenin durdurulması talepleri hakkında verilecek
kararlara ilişkin itirazlar, Kurumun savunması alınmadan sonuçlandırılamaz.
İlgili taraf itiraza ilişkin başvurunun mahkemece kendisine tebliğ tarihinden
itibaren yedi gün içinde savunmasını vermek zorundadır. Aksi halde savunma
beklenmeksizin karar verilir.
ONBİRİNCİ KISIM
Faaliyet İzni
Kaldırılan ve Fona Devredilen Bankalara
İlişkin Hükümler
Faaliyet izninin
kaldırılması
MADDE 107.- Bir bankanın bu Kanun hükümlerine göre faaliyet
izninin kaldırılması halinde yönetim ve denetimi Fona intikal eder.
İznin kaldırılmasına ilişkin Kurul kararının Resmî Gazetede
yayımlandığı tarihten itibaren, banka hakkındaki ihtiyatî tedbir dahil her
türlü icra ve iflâs takibatı durur ve yeni icra ve iflâs takibi yapılamaz.
Banka hakkında Fon haricinde üçüncü kişiler tarafından açılmış tüm dava, icra
ve iflâs takipleri mahkeme, icra ve iflâs dairesi tarafından derhal Fona
bildirilir.
Fon, yönetim ve denetimi kendisine intikal eden bankadaki
sigortalı mevduatı ve katılım fonunu doğrudan veya ilan edeceği başka bir banka
aracılığı ile ödeyerek, mevduat ve katılım fonu sahipleri yerine bankanın
doğrudan doğruya iflâsını ister. Bu görev ve yetki münhasıran Fona aittir. Bu
şekilde yapılacak iflâs isteminde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 178 inci
maddesinin ikinci fıkrası ve 179 uncu maddesinin iflâsın ertelenmesine ilişkin
hükümleri uygulanmaz.
Fonun iflâs talebi hakkında 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun seri muhakeme usulü hükümleri uygulanır ve en geç altı
ay içerisinde iflâs talebi hakkında karar verilir.
Yönetim ve denetimi Fona intikal eden banka hakkında iflâs
kararı verilmesi halinde Fon, iflâs masasına 2004 sayılı İcra ve İflas
Kanununun 206 ncı maddesinde yer alan üçüncü sıradaki tüm imtiyazlı
alacaklılardan önce gelmek üzere imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak eder.
Fon, bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas
Kanununun 166 ncı, 218 inci, 219 uncu, 223 üncü, 234 üncü, 236 ncı, 249 uncu,
251 inci ve 254 üncü maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflâs
dairesi, alacaklılar toplantısı ve iflâs idaresi görev ve yetkilerine sahip
olarak bankayı tasfiye eder.
İflasına hükmolunan bankanın Fona olan borçları, masanın
nakit durumuna göre 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 232 nci maddesinde gösterilen
sıra cetvelinin kesinleşmesi beklenmeksizin ödenir. Alacaklılar sıra cetvelinin
düzenlenmesinde İcra ve İflas Kanununun 232 nci maddesinde öngörülen üç aylık
sürenin yetersiz kalması halinde iflas idaresinin talebi üzerine, Fon Kurulu
tarafından üçer aylık ek süreler verilebilir.
İflas kararı verilmeyen hallerde bankanın iradi tasfiyesi,
banka genel kurul kararı aranmaksızın ve Türk Ticaret Kanununun anonim
şirketlerin infisah ve tasfiyeye ilişkin hükümlerine tâbi olmaksızın tasfiye
kurulu üyelerinin Fon tarafından atanması suretiyle gerçekleştirilir.
Bu Kanunun 12 nci maddesi hükümlerine göre faaliyet izni
kaldırılan yabancı banka şubeleri hakkında da bu madde hükümleri uygulanır. Bu
şubelerin mevcut ve alacaklarının yurt dışına transferine ilişkin esaslar
Kurulca belirlenir.
Fon, iflâs ve/veya tasfiye masasının aktifindeki paralarla,
iflâs ve/veya tasfiye idaresi sıfatıyla tahsil ettiği paraları muhafaza ve
nemalandırma hususunda 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 9 uncu ve sair
ilgili maddelerine tâbi değildir. 492 sayılı Harçlar Kanununun 36 ncı
maddesinin birinci fıkrası hükmü bu paralar için uygulanmaz.
Müflise ait menkul ve gayrimenkullerin satışında 2004 sayılı
İcra ve İflas Kanunu, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu hükümleri uygulanmaz.
Bu madde hükümlerinin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar,
Kurulun görüşü alınmak suretiyle Fon
tarafından yönetmelikle düzenlenir.
Fona devredilen bankalar
ile ilgili hükümler
MADDE 108.- Fon, bu Kanunun 72 nci maddesi hükümlerine göre
ortaklarının temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi kendisine
devredilen bankalarla ilgili yetkilerini maliyet etkinliğini sağlama ve mali
sistemin güven ve istikrarını koruma ilkeleri doğrultusunda kullanır.
Fon, bu Kanunun 72 nci maddesi hükümlerine göre ortaklarının
temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi kendisine devredilen
bankanın faaliyetlerini Fon Kurulunca belirlenecek süre ile geçici olarak
durdurmaya ve/veya devir tarihi itibarıyla düzenlenecek bilançosunu esas almak
suretiyle;
a) Uygun göreceği aktiflerini, teşkilatını ve aksine talebi
olmayan personeli ile devir tarihi itibarıyla mevduat bankaları bakımından
mevduat toplamları en yüksek beş bankaca uygulanan faiz oranları ortalamasını,
katılım bankaları bakımından katılım fonu toplamları en yüksek üç bankaca
uygulanan getiri oranları ortalamasını geçmemek üzere işlemiş faiz ve
getirileri ile birlikte sigortaya tâbi tasarruf mevduatı ve katılım fonlarını
ve pasifte yer alan karşılık kalemlerini, kurulacak bir bankaya ya da mevcut
bankalardan istekli olanlara devretmeye ve aktif ve pasifi kısmen veya tamamen
devredilen bankanın faaliyet izninin kaldırılmasını Kuruldan istemeye,
b) Hisselerine sahip olmak kaydıyla ve sigorta kapsamındaki
mevduat ve katılım fonu tutarını aşmamak koşuluyla mali yardım sağlamaya ve
kendisine intikal eden hisseleri temsil eden sermayeye karşılık gelen zararları
devralmaya,
c) Devralınacak zararlar sonucunda hisselerinin tamamına
sahip olunamaması halinde, zararın ödenmiş sermaye tutarından düşülmesi
suretiyle hesaplanacak sermaye esas alınmak üzere bulunacak hisse bedelinin Fon
Kurulunca belirlenecek süre içinde banka hissedarlarına ödenmesi karşılığında
hisselerini devralmaya,
d) Faaliyet izninin kaldırılmasını Kuruldan istemeye,
yetkilidir. Devralınan zararlara istinaden yapılacak
ödemelerin karşılığını temsil eden hisseler, üzerindeki her türlü hak ve
takyidattan âri olarak Fona intikal eder.
Hakkında bu maddenin ikinci fıkrasının (a) bendi hükümleri
uygulanan bankanın devredilen aktiflerinin toplamının devredilen pasiflerinin
toplamını karşılamaması halinde aradaki fark sigorta kapsamındaki mevduat ve
katılım fonu tutarını aşmamak kaydıyla Fon tarafından ödenir. Bu halde ve
hakkında bu maddenin ikinci fıkrasının (a) bendi hükümleri uygulanan bankanın
faaliyet izninin kaldırılması durumunda bu Kanunun 107 nci maddesinin ikinci ve
110 uncu maddesinin üçüncü fıkraları uygulanmaz. Bu Kanunun 107 nci maddesine
göre iflas masaları kurulması halinde, Fon ödediği tutar kadar iflas masasına
2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesinde yer alan üçüncü
sırasındaki tüm imtiyazlı alacaklılardan önce gelmek üzere imtiyazlı alacaklı
sıfatıyla iştirak eder.
Fon, hisselerinin çoğunluğu veya tamamı kendisine intikal
eden bankanın;
a) Gerektiğinde mali ve teknik yardım da sağlamak suretiyle,
varlık ve yükümlülüklerini kısmen veya tamamen, mevcut bankalardan istekli
olanlara ya da kurulacak bir bankaya devretmeye veya bankayı istekli olan başka
bir bankayla birleştirmeye,
b) Fon Kurulunca gerekli görülen hallerle sınırlı olmak
üzere, mali bünyenin güçlendirilmesi ve yeniden yapılandırılması için
gerektiğinde;
1) Sermayesini artırmaya,
2) Merkez Bankasının görüşünü alarak kanuni karşılık
yükümlülüklerini cezai faizlerini de kaldırmak suretiyle ertelemeye veya
düşürmeye,
3) İştirak, gayrimenkul ve diğer aktiflerini satın almaya
veya bunları teminat olarak alıp karşılığında avans vermeye,
4) Likidite ihtiyacını gidermek üzere mevduat koymaya,
5) Alacaklarını veya zararlarını devralmaya,
6) Varlık ve yükümlülükleri ile ilgili her türlü işlemi
yapmaya ve nakde tahvilini sağlamaya,
c) Sahip olduğu aktifleri iskonto uygulayarak veya sair
suretlerle üçüncü kişilere satmaya ve gerekli göreceği her türlü tedbiri
almaya,
d) Hisselerini bu Kanunun 7 ve 8 inci maddelerindeki
hükümlere istinaden Kuruldan izin alınmak kaydıyla ve Fon Kurulu tarafından
belirlenecek usul ve esaslar dahilinde üçüncü kişilere devretmeye,
yetkilidir.
Bu madde hükümlerine göre yapılan devir işlemlerinde alacaklı
ve borçluların rızası aranmaz.
72 nci madde kapsamında temettü hariç ortaklık hakları ile
yönetim ve denetimi kendisine devredilen bankaların, mali bünyelerinin
güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi ve satışı ile
ilgili süreç devrin yapıldığı tarihten itibaren en geç dokuz aylık bir süre
içerisinde tamamlanır. Fon Kurulu kararı ile bu süre üç ayı geçmemek üzere
uzatılabilir. Bu süre içinde devir, birleşme veya satışın tamamlanamamış olması
halinde Fonun talebi üzerine Kurul bankanın faaliyet iznini kaldırır.
Banka kaynaklarının
istismarı
MADDE 109.- 72 nci maddenin birinci fıkrasının (e) bendi
hükümlerine göre faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankaların hâkim
ortakları ve yöneticileri, bu Kanunun şahsi sorumluluğa ilişkin hükümleri saklı
kalmak kaydıyla, aşağıdaki fıkralarda belirtilen şekilde kullanılan kaynakları
ve bu suretle uğranılan zararları Fon tarafından verilecek süre içerisinde iade
ve tazmin etmekle mükelleftir.
Bu maddenin uygulamasında, bankaların hâkim ortaklarının,
yönetim kurulu, kredi komiteleri, yöneticiler, şubeler, diğer yetkili ve
görevliler aracılığıyla veya sair suretlerle, banka kaynaklarını ve
varlıklarını; rehnetmek, teminat göstermek, açıldığı tarih itibarıyla
kredibilitesi olmayan ya da bu husus araştırılmadan kişilere kredi vermek,
karşılığında kredi temin etmek amacıyla kredi kullandırmak, yurt içi veya yurt
dışı banka ve mali kuruluşlar nezdinde depo veya sair adlarla hesap açtırmak
veya bu hesapları teminat göstermek ve sair şekillerde doğrudan veya dolaylı
olarak kendileri veya başkaları lehine para, mal, her türlü hak ve alacak
temini amacıyla kullandıkları ve kullandırdıkları banka kaynakları ve
varlıkları, dolanlı olarak kullanılmış kaynak sayılır.
Bu madde kapsamında kullanılan kaynaklar ve maruz kalınan
zarar kapsamında iade ve tazmin talebine mesnet teşkil edecek işlemler ile iade
ve tazmine konu edilecek tutarlar, ilgili bankada Kurumca yapılacak incelemeler
sonucu ulaşılacak tespitler de dikkate alınarak Fon Kurulunca belirlenir.
Bankanın faaliyet izninin kaldırılması halinde Fon
tarafından verilecek süre içerisinde iade ve tazmin edilemeyen tutarlar Fon
alacağı haline gelir ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilir.
Bankanın Fona devrinden sonra Fon tarafından verilecek süre
içerisinde kullanılan kaynakların ve bu suretle uğranılan zararın iade ve
tazmin edilmemesi veya Fon tarafından uygun görülecek biçimde
teminatlandırılmaması veya bu ortaklara ait hisselerin Fon tarafından verilecek
süre içinde üçüncü kişilere devredilmemesi halinde bu zarar veya kullanılan
kaynakların miktarı dikkate alınmaksızın ortaklara ait hisseler başkaca bir
işleme gerek kalmadan Fona intikal eder. Bu suretle Fona intikal eden söz konusu
hisselerin üçüncü kişilere satışını müteakip Fon tarafından elde edilen tutar
hâkim ortakların bankaya ve/veya Fona olan borçlarına mahsup edilir.
Bu madde kapsamında kullanılan banka kaynağı ve bu suretle
uğranılan zarar, Fon tarafından verilen süre içinde iade veya tazmin edilse
veya Fon tarafından uygun görülecek biçimde teminatlandırılsa dahi bilançoda
görülen bakiye zararın özkaynakları aştığının tespiti halinde Fon, bankanın
faaliyet izninin kaldırılmasını Kuruldan istemeye yetkilidir. Bilançoda görülen
zararın özkaynakları aşmaması halinde ise, Fon en az beş üyesinin aynı yöndeki
oylarıyla alınan Fon Kurulu kararıyla hâkim ortaklar dışındaki ortaklara ait
hisseleri, zararın ödenmiş sermaye tutarından düşülmesi suretiyle hesaplanacak
sermaye esas alınmak üzere bulunacak bedel üzerinden Fon Kurulunca belirlenecek
süre içinde banka hissedarlarına ödenmesi karşılığında devralmaya yetkilidir.
Faaliyet izni kaldırılan
veya Fona devredilen bankalara ilişkin ortak hükümler
MADDE 110.- Faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen
bankaların Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tâbi olmaksızın ana sözleşmelerinde
yer alan düzenlemelerin genel kurul yapılmaksızın değiştirilmesine ve tescil
ettirilmesine Fon yetkilidir.
Fon, faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen
bankaların hâkim ortaklarından ve tüzel kişi ortaklarının sermayesinin yüzde
onundan fazlasına sahip gerçek kişi hissedarlarından ve yöneticilerinden,
kendilerine, eşlerine, altsoy ve üstsoyuna, kan ve kayın hısımlarına,
evlatlıklarına ve kendilerini evlat edinenlere ait taşınmaz mal ve
iştiraklerini, haczi caiz olan taşınır mal, hak ve alacaklarını ve menkul
kıymetlerini ve her türlü kazanç ve gelirleri ile yaşayış tarzına göre geçim
kaynaklarını ve ayrıca bildirimden önceki iki yıl içinde ivazlı veya ivazsız
olarak iktisap ettikleri veya devrettikleri taşınmaz mal, haczi caiz taşınır
mal, hak, alacak ve menkul kıymetlerini gösterir birer mal beyannamesi
vermelerini istemeye yetkilidir. Mal beyannamesinin en geç yedi gün içinde Fona
verilmesi zorunludur. Bu mal beyanının hüküm ve sonuçları hakkında 2004 sayılı
İcra ve İflas Kanununun ilgili hükümleri geçerlidir.
Fon, faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankada
mevduat ve katılım fonu sahipleri ile diğer alacaklıların haklarını korumaya
yönelik olarak gerekli göreceği her türlü tedbiri alır. Faaliyet izni
kaldırılan veya Fona devredilen bankanın hâkim ortakları ve tüzel kişi
ortaklarının sermayesinin yüzde onundan fazlasına sahip gerçek kişi
hissedarları ve yöneticilerinin mal, hak ve alacaklarına Fonun talebi üzerine
mahkeme tarafından teminat şartı aranmaksızın ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî
haciz konulabilir, bu kişilerin yurt dışına çıkışları yasaklanabilir. Bu
şekilde alınan ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz kararları, karar tarihinden
itibaren altı ay içinde dava, icra ve
iflâs takibine konu olmaz ise kendiliğinden ortadan kalkar. İlgililer hakkında
2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 11 inci bab hükümlerine göre açılacak iptal
davalarında aciz vesikası şartı aranmaz.
Faaliyet izninin kaldırıldığı veya Fona devredildiği
tarihten itibaren bankanın alacaklılarından temlik yoluyla alacak edinen
borçlular, temlik yoluyla edindikleri alacakları ile bankaya olan borçlarının
takasının yapılması veya mahsup edilmesi talebinde bulunamaz. Bu sonucu
doğuracak takas ve mahsup işlemleri banka açısından geçersizdir.
Fon tarafından kurulan
banka
MADDE 111.- Bu Kanundaki hükümler çerçevesinde bir bankanın
iflâs ve/veya tasfiyesinde tesis edilecek işlemlerin uygulanması amacıyla
Kurumdan alınacak izinle ve geçici bir süreyle faaliyette bulunmak üzere,
hisselerinin tamamı Fona ait olan banka kurulabilir.
Fon tarafından banka kuruluşunda ve devir ve birleşme
işlemlerinde bu Kanunun 7, 8 ve 9 uncu maddeleri, 6762 sayılı Türk Ticaret
Kanunu hükümleri ile devir ve birleşmeye tâbi tutulacak bankaların toplam
aktiflerinin sektör içindeki paylarının yüzde yirmiyi geçmemesi kaydıyla 4054
sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 7, 10 ve 11 inci maddeleri
uygulanmaz. Kuruluşa ilişkin karar Resmî Gazetede yayımlanır ve banka Fonun
talebi üzerine Ticaret Siciline tescil edilir. Bu işlemler her türlü vergi,
resim ve harçtan muaftır.
Verilen izin süresi içerisinde bankanın iflas ve/veya
tasfiye işlemlerinin tamamlanamaması durumunda izin süresi, Fonun talebi üzerine
Kurul tarafından uzatılabilir.
Şahsi sorumluluk
MADDE 112.- Bir bankanın yöneticilerinin ve denetçilerinin
kanuna aykırı karar ve işlemleriyle banka hakkında 72 nci madde hükümlerinin
uygulanmasına neden olduklarının tespiti halinde, bankaya verdikleri zararlarla
sınırlı olarak bunların şahsi sorumlulukları yoluna gidilerek, Fon Kurulu
kararına istinaden ve Fonun talebi üzerine doğrudan şahsen iflâslarına
mahkemece karar verilebilir. Bu karar ve işlemler bankanın hâkim ortaklarına
menfaat temini amacıyla yapıldığı takdirde, menfaat temin eden ortaklar
hakkında da temin ettikleri menfaat üzerinden uygulanır. Bu suretle tahsil
edilen tutarın Fon tarafından ödenen mevduat ve katılım fonu tutarı ve
fer'ileri mahsup edildikten sonra bakiye kısmı tasfiye halindeki veya iflâsa
tâbi bankaya iade edilir.
Mahkemece iflâsına karar verilenler hakkındaki takibi Fon
yürütür.
Bu madde hükmüne göre iflâsı istenenler hakkında mahkemece
2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 257 nci ve izleyen maddeleri hükümleri uygulanır.
Bu Kanunun 107 nci ve 110 uncu maddeleri hükümleri, bu
maddeye göre şahsi iflâsı istenenler hakkında da uygulanır.
ONİKİNCİ KISIM
Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna İlişkin Hükümler
BİRİNCİ
BÖLÜM
Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu
Kuruluş ve bağımsızlık
MADDE 113.- Bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat ile verilen
yetkiler çerçevesinde tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması ve
mali piyasalarda güven ve istikrarın sağlanması amacıyla, mevduatın ve katılım
fonlarının sigorta edilmesi, Fon bankalarının yönetilmesi, mali bünyelerinin
güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi, satışı,
tasfiyesi, Fon alacaklarının takip ve tahsili işlemlerinin yürütülmesi ve
sonuçlandırılması, Fon varlık ve kaynaklarının idare edilmesi ve Kanunla
verilen diğer görevlerin ifası için kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali
özerkliğe sahip Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kurulmuştur.
Fon görevini yaparken bağımsızdır. Fonun kararları
yerindelik denetimine tâbi tutulamaz. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, Fon
Kurulunun kararlarını etkilemek amacıyla emir ve talimat veremez.
Fon, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu ile Başkanlıktan
oluşur.
Fonun merkezi İstanbul'dadır. Fon, görevli ve yetkili olduğu
alanın yoğun olduğu illerde olmak ve sayısı üçü geçmemek kaydıyla Bakanlar
Kurulu kararıyla yurt içi temsilcilik ve tahsilat birimleri açabilir.
Fon, 3346 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Fonların
Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun,
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine
tâbi değildir.
Fon, görev ve yetkilerini etkin şekilde yerine getirmek
amacıyla, yeterli sayı ve nitelikte personeli istihdam eder.
Fonun malları Devlet malı hükmündedir, haczedilemez ve rehnedilemez.
İKİNCİ
BÖLÜM
Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu
Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu Kurulu
MADDE 114.- Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu, Fonun
karar organıdır. Fon Kurulu, biri başkan, biri ikinci başkan olmak üzere yedi
üyeden oluşur. Fon Kurulu Başkanı Fonun da başkanıdır.
Başkanın izin, hastalık, yurt içi ve yurt dışı görevlendirme
ve görevde bulunmadığı diğer hâller ile görevden alınması durumunda ikinci
başkan, onun da bulunmadığı hâllerde Fon Kurulu tarafından belirlenecek bir üye
Başkana vekâlet eder.
Üyelerin atanması
MADDE 115.- Fon Kurulu üyelerinin, aşağıda belirtilen
şartları taşımaları zorunludur:
a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin
(A) fıkrasının (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı bentlerinde belirtilen
şartları taşımak,
b) 8 inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b), (c) ve (d)
bentlerinde belirtilen şartları taşımak,
c) 26 ncı maddede yer alan çalışması yasaklananlardan
olmamak,
d) Hukuk, iktisat, maliye, bankacılık, işletme, kamu
yönetimi ve dengi dallarda lisans veya lisansüstü düzeyinde öğrenim görmüş
olmak.
Üyeler, yüksek öğrenim sonrası en az on yıl deneyim sahibi
veya yukarıda sayılan öğrenim dallarında en az on yıl öğretim üyeliği yapan
kişiler arasından Bakanlar Kurulunca atanır. Üyelerden en az birinin hukuk
fakültesi mezunu, birinin iktisat bölümü mezunu, birinin ise Fonda başkan
yardımcısı, ana hizmet birimi yöneticisi veya meslek personeli olarak çalışmış
olması şarttır. Bakanlar Kurulu, üyelerden birini başkan birini de ikinci başkan
olarak görevlendirir. Bakanlar Kurulunun atama kararı Resmî Gazetede
yayımlanır.
Fon Kurulu Başkan ve üyeleri, görevlerinin devamı süresince
görevlerini tam bir dikkat, dürüstlük ve tarafsızlık ile yürüteceklerine, kanun
hükümlerine aykırı hareket etmeyeceklerine ve ettirmeyeceklerine dair Yargıtay
Birinci Başkanlık Kurulu huzurunda yemin ederler. Yemin için yapılan başvuru
Yargıtay tarafından acele işlerden sayılır. Fon Kurulu üyeleri, yemin etmedikçe
göreve başlayamazlar.
Başkan ve üyelerin görev
süreleri
MADDE 116.- Fon Kurulu Başkan ve üyelerinin görev süresi
altı yıldır. Süreleri biten başkan ve üyeler yeniden atanamazlar. Başkanlığın
ve üyeliğin herhangi bir sebeple boşalması halinde, boşalan yere 115 inci
maddede belirtilen esaslar dahilinde bir ay içinde atama yapılır. Bu şekilde
atananlar, yerine atandıkları kişinin süresini tamamlar ve bu şekilde
atananlardan iki yıl veya daha az süreyle görev yapanlar bir defalığına tekrar
atanabilirler.
Fon Kurulu Başkan ve üyelerinin görev süreleri dolmadan
herhangi bir nedenle görevlerine son verilemez. Ancak, ciddi hastalık veya
sakatlık nedeniyle iş göremeyecekleri, atanmaları için gerekli şartları
kaybettikleri, durumlarının 117 nci maddeye aykırı olduğu anlaşılan veya
görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlardan dolayı haklarında verilen
mahkûmiyet kararı kesinleşen Fon Kurulu Başkan ve üyelerinin görevleri Bakanlar
Kurulu kararı ile sona erdirilir. Geçici iş göremezlik halinin üç aydan fazla
sürmesi halinde, bu durumda olan üyelerin üyelikleri düşer ve bunların
yerlerine bir ay içinde atama yapılır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A)
fıkrasının (5) numaralı bendinde öngörülen suçlarla ilgili olarak haklarında
ceza davası açılan Kurul Başkan ve üyelerinden görevi başında kalması sakıncalı
görülenler, Bakanlar Kurulu tarafından tedbiren görevden uzaklaştırılabilir.
Görevden uzaklaştırılan Kurul Başkan ve üyeleri hakkında Devlet Memurları
Kanununun ilgili hükümleri uygulanır. Bu şekilde geçici olarak boşalan
üyeliklere, 115 inci maddedeki şartları taşıyanlar arasından, tedbiren görevden
uzaklaştırılan üye göreve dönünceye ve her halûkârda söz konusu üyenin üyelik
süresini geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca atama yapılabilir.
Yasaklar
MADDE 117.- Fon Kurulu Başkan ve üyeleri, bilimsel amaçlı
yayın, ders ve konferans ile telif hakları hariç Fondaki resmî görevlerinin
yürütülmesi dışında kalan resmî veya özel hiçbir görev alamaz, dernek, vakıf,
kooperatif ve benzeri yerlerde yöneticilik yapamaz, ticaretle uğraşamaz,
serbest meslek faaliyetinde bulunamaz, bu Kanun kapsamındaki kuruluşlar ve
bunların doğrudan ya da dolaylı ortaklıklarında pay sahibi olamaz, hakemlik ve
bilirkişilik yapamazlar.
Fon Kurulu Başkan ve üyeleri göreve başlamadan önce,
kendilerinin veya eş ve velâyeti altındaki çocuklarının sahibi bulunduğu menkul
kıymetlerden Hazine tarafından çıkarılan borçlanmaya ilişkin olanlar hariç bu
Kanun kapsamındaki kuruluşlar ve bunların doğrudan ya da dolaylı ortaklıklarına
ait her türlü sermaye piyasası araçlarını eş, evlatlık, üçüncü dereceye kadar
kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımları dışındakilere otuz gün içinde
satmak suretiyle elden çıkarmak zorundadır. Fon Kurulu üyeleri atanmalarından
itibaren otuz gün içinde bu fıkraya uygun hareket etmezlerse üyelikten çekilmiş
sayılır. Bu durum, Fon Kurulu kararı ile tespit edilir ve ilişkili Bakana
bildirilir.
Fon Kurulu Başkan ve üyeleri, görevlerinden ayrılmalarını
izleyen bir yıl içinde yönetim ve denetimleri Fona devredilen kuruluşlarda ve
bunların doğrudan ya da dolaylı ortaklıklarında görev alamazlar. Bu fıkra
hükmüne uymayanlara 2531 sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları
İşler Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen cezalar verilir.
Fon Kurulu Başkan ve üyeleri ile diğer personel, Fonla
ilgili gizlilik taşıyan bilgileri ve ticari sırları, görevlerinden ayrılmış
olsalar bile kanunen yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamazlar,
kendilerinin veya başkalarının menfaatine kullanamazlar.
Fon Kurulu Başkan ve üyeleri 3628 sayılı Mal Bildiriminde
Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununa tâbidir.
Fon Kurulunun çalışma
esasları
MADDE 118.- Fon Kurulu en az haftada bir defa olmak üzere,
gerekli hallerde toplanır. Toplantıyı Fon Kurulu Başkanı, yokluğunda ikinci
başkan yönetir. Toplantının gündemi Başkan, yokluğunda ikinci başkan tarafından
hazırlanarak toplantıdan en az bir gün önce Fon Kurulu üyelerine bildirilir.
Gündem maddelerine geçmeden önce Başkan tarafından Fonun faaliyetleri hakkında
Fon Kuruluna bilgi verilir. Gündeme yeni madde eklenebilmesi için toplantı
başlamadan önce bir üyenin öneride bulunması ve önerilen maddenin gündeme
eklenmesinin Fon Kurulunca kabul edilmesi gerekir.
Geçerli mazereti olmaksızın bir takvim yılında toplam üç
toplantıya katılmayan veya bir toplantıya katıldığı halde Fon Kurulu
kararlarını süresi içinde imzalamayan veya karşı oy gerekçesini süresi içinde
yazılı olarak bildirmeyen Fon Kurulu üyeleri üyelikten çekilmiş sayılır. Bu
durum, Fon Kurulu kararı ile tespit edilir ve ilişkili Bakana bildirilir.
Fon Kurulu en az beş üyenin hazır bulunması ile toplanır ve
bu Kanunda belirtilen özel nisap gerektiren haller dışında en az dört üyenin
aynı yöndeki oyuyla karar alır. Üyeler çekimser oy kullanamaz. Toplantıda karar
yeter sayısı sağlanamadığı durumlarda izleyen toplantılarda, oylarda eşitlik
olması halinde Fon Başkanının bulunduğu tarafın oyu üstün sayılarak karar
alınır. Fon Kurulu kararı tutanakla tespit edilir ve karar tutanağı toplantı
esnasında veya en geç toplantıyı izleyen işgünü, toplantıya katılan tüm üyeler
tarafından imzalanır.
Herhangi bir nedenle üye sayısının Fon Kurulunun karar
almasını imkânsız kılacak bir sayıya düşmesi halinde, toplantı nisabı
sağlanacak şekilde kıdemli Fon başkan yardımcıları vekâlet eder. Bu madde
hükmüne istinaden Fon Kurulu üyeliği görevini yürüten Fon başkan
yardımcılarının malî ve özlük haklarında bir değişiklik olmaz.
Bu Kanunda belirtilen süreler saklı kalmak üzere, Fon Kurulu
kararı, alındığı toplantı tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde
gerekçeleri, varsa karşı oy gerekçeleri ve imzaları ile birlikte tekemmül
ettirilir.
Fon Kurulu Başkan ve üyeleri kendileri, eşleri, evlatlıkları
ve üçüncü derece dahil kan ve ikinci derece dahil kayın hısımlarıyla ilgili
konularda müzakere ve oylamaya katılamazlar. Bu durum karar metninde ayrıca
belirtilir.
Fon Kurulu toplantıları gizlidir. İhtiyaç duyulması halinde
görüşlerinden yararlanmak üzere uzman kişiler Fon Kurulu toplantısına davet
edilebilir. Ancak Fon Kurulu kararları toplantıya dışardan katılanların yanında
alınamaz.
Fon Kurulunun düzenleyici nitelikteki kararları tekemmül
etmesinden itibaren en geç yedi iş günü içinde ilişkili Bakanlığa ve
yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderilir ve gönderildiği tarihten itibaren en
geç yedi gün içinde Resmî Gazetede yayımlanır. Bu Kanunda öngörülen hükümler
saklı kalmak üzere, Fon Kurulu kararları uygun vasıtalarla kamuoyuna duyurulur.
Fon Kurulu, yayımlanması ülke ekonomisi ve kamu düzeni açısından sakıncalı
nitelikteki kararların yayımlanmamasına karar verebilir.
Haklarında dava açılıp yürütülmelerinin durdurulmasına veya
ihtiyati tedbir kararı verilmesine rağmen, nihai aşamada iptal istemleri
reddedilen bu Kanunun 132 nci maddesinin (e) bendinde yer alan para cezalarına,
işlemin ilgiliye tebliği tarihinden itibaren kanuni faiz uygulanır. Para
cezaları 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.
Fon Kurulu üyeleri ile Fon personelinin uyacakları meslekî
ilkeler ile Fon Kurulunun çalışma usul ve esaslarına ilişkin diğer hususlar Fon
tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Fon Kurulunun görev ve
yetkileri
MADDE 119.- Fon Kurulu bu Kanun ve diğer mevzuatla verilen
görevler yanında ayrıca aşağıdaki görev ve yetkileri de kullanır.
a) Fonun ana stratejisini, performans ölçütlerini, amaç ve
hedeflerini, hizmet kalite standartlarını belirlemek, insan kaynakları ve
çalışma politikalarını oluşturmak, Fonun hizmet birimleri ve bunların görevleri
hakkında öneride bulunmak,
b) Fonun ana stratejisi ile amaç ve hedeflerine uygun olarak
hazırlanan bütçe teklifini görüşmek ve karara bağlamak,
c) Fonun performansını ve mali durumunu gösteren raporları
onaylamak,
d) Fon Başkanının önerisi üzerine, başkan yardımcıları ve
daire başkanlarını atamak.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Başkanlık
Teşkilatı
Fon Başkanı
MADDE 120.- Fonun en üst yöneticisi olan Fon Başkanı, Fonun
genel yönetiminden, temsilinden ve Fon Kurulunca alınan kararların
yürütülmesinden sorumludur. Bu sorumluluk, Fon çalışmalarının yürütülmesi,
denetlenmesi, değerlendirilmesi ve gerektiğinde kamuya duyurulması görev ve yetkilerini
kapsar.
Fon Başkanına, yokluğunda ikinci başkan vekalet eder.
Fon Başkanının görev ve yetkileri şunlardır;
a) Fon Kurulu toplantılarının gündemini, gün ve saatini
belirlemek, toplantıları idare etmek, gündeme alınmayan başvurular hakkında
gerekli işlemleri yapmak ve bunlara ilişkin olarak Fon Kuruluna bilgi vermek,
b) Fon Kurulu kararlarının yayımlanmasını veya tebliğini
sağlamak, bu kararların gereğinin yerine getirilmesini temin etmek ve
uygulanmasını izlemek,
c) Hizmet birimlerinden gelen önerilere son şeklini vererek
Fon Kuruluna sunmak,
d) Fon Kurulunun belirlediği stratejilere, amaç ve hedeflere
uygun olarak, Fonun yıllık bütçesi ile mali tablolarını hazırlamak,
e) Fon Kurulu ile hizmet birimlerinin uyumlu, verimli,
disiplinli ve düzenli bir biçimde çalışmasının en üst düzeyde organizasyonu ve
koordinasyonunu sağlamak, Fon hizmet birimleri arasında çıkabilecek görev ve
yetki sorunlarını çözmek,
f) Yıllık faaliyet raporlarını hazırlamak, amaç ve
hedeflere, performans ölçütlerine göre faaliyetlerin değerlendirilmesini
yaptırmak ve bunları Fon Kuruluna sunmak,
g) Fonun faaliyet gösterdiği alanda strateji, politikalar ve
ilgili mevzuat ile Başkanlığın ve çalışanların performans ölçütleri hakkında
çalışma ve değerlendirme yapmak,
h) Fonun diğer kuruluşlarla ilişkilerini yürütmek ve Fonu
temsil etmek,
i) Fon Kurulu tarafından atanması öngörülenler dışındaki Fon
personelini atamak,
j) Fon Başkanı adına imzaya yetkili personelin görev ve
yetki alanını belirlemek,
k) Fonun yönetim ve işleyişine ilişkin diğer görevleri
yerine getirmek.
Başkan, Fon Kuruluna ilişkin olmayan görev ve yetkilerinden
bir bölümünü, sınırlarını açıkça belirlemek ve yazılı olmak kaydıyla, alt
kademelere devredebilir.
Başkan yardımcıları
MADDE 121.- Fon Başkanına başkanlığa ilişkin görevlerinde
yardımcı olmak üzere Fon Kurulu kararıyla iki başkan yardımcısı atanır. Başkan
yardımcılarının 115 inci maddede belirtilen şartları taşıması gerekir.
Fon başkan yardımcıları gerektiğinde sınırlarını yazılı
olarak açıkça belirlemek şartıyla yetkilerinden bir kısmını alt kademelere
devredebilir.
Fonun hizmet birimleri
MADDE 122.- Fonun hizmet birimleri, daire başkanlıkları
şeklinde teşkilatlanmış anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimlerinden
oluşur. Ancak, daire başkanlıklarının sayısı onu geçemez.
Hizmet birimleri, bu Kanunda belirtilen faaliyet alanı,
görev ve fonksiyonlara uygun olarak Fonun teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla
yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.
Fonda anahizmet birimi olarak Strateji Geliştirme Daire
Başkanlığı kurulur. Hukuk, basın ve halkla ilişkiler, yönetim ve finans gibi
alanlarda ihtiyaca göre sayıları beşi geçmemek üzere Başkanlık müşaviri
görevlendirilebilir.
İnsan kaynakları ve eğitim, idari ve mali işler ve benzeri
faaliyetleri yürütmek üzere Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı kurulur. Bu
daire başkanlığında biri Fon Kurulunun özel büro hizmetlerinde kullanılmak
üzere en çok dört adet müdürlük kurulabilir.
Fon personeli
MADDE 123.- Bu Kanun ile Fona verilen görevlerin
gerektirdiği görev ve hizmetler, Fon avukatları, Fon denetçisi ve denetçi
yardımcıları, Fon uzmanı ve uzman yardımcılarından oluşan meslek personeli ile
idari personel eliyle yürütülür. Fonun her türlü personelinin bu Kanunun 115
inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi hariç, diğer bentlerinde yer alan
nitelikleri taşımaları zorunludur.
Başkan yardımcıları, daire başkanları, müdürler, başkanlık
müşavirleri ve meslek personeli kadro karşılığı sözleşmeli statüde istihdam
edilir. Kadro karşılığı sözleşmeli çalışan Fon personeli ücret, mali ve sosyal
haklar dışında her türlü hak ve yükümlülükleri yönünden 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa tâbidir.
Fon personeline ilişkin kadroların ihdası ve iptali ile
kullanılmasına dair esas ve usuller, meslek personeli hariç, 190 sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellerde yer alan
kadro unvanları ile sınırlı olmak kaydıyla Fon Kurulu tarafından belirlenir.
Fonun anahizmet birimlerinde uzmanlık gerektiren işlerde
meslek personeli çalıştırılması esastır.
Fonun ikinci fıkrada belirtilenler dışındaki personeli idari
hizmet sözleşmesiyle istihdam edilir. İdari hizmet sözleşmesiyle
çalıştırılanlar emeklilik ve sosyal güvenlik yönünden 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununa tâbidir.
Fonda çalışan personel başka kamu kurum ve kuruluşlarında
geçici olarak görevlendirilemez.
Fon denetçi yardımcılığı ile Fon uzman yardımcılığına
atanacaklar merkezi yarışma sınavıyla belirlenenler arasından seçilir. Fon
uzman yardımcılığı ve Fon denetçi yardımcılığına atananlar, üç yıl çalışmak ve
olumlu sicil almak kaydıyla Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit
Sınavından en az (C) düzeyinde veya buna denk kabul edilen uluslararası
geçerliliği bulunan yabancı dil puanı alması, yeterlik sınavında başarılı olması
ve konuları ile ilgili hazırlayacakları tezin oluşturulacak jüri tarafından
kabul edilmesi halinde uzman veya denetçi olarak atanır ve bunlara bir defaya
mahsus olmak üzere bir derece yükseltilmesi uygulanır. Mazereti olmaksızın tez
hazırlamayan veya sınava girmeyen veya sınavda iki defa başarısız olanlar diğer
kamu kurum ve kuruluşlarındaki öğrenim durumlarına uygun kadrolara atanmak
üzere Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.
Fonun meslek ve idari personelinin yeterlik ve yarışma
sınavları, nitelikleri ile çalışma usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar
Fon tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
Görev,
Yetki ve Sorumluluk
Fonun görev ve yetkileri
MADDE 124.- Fon, bu Kanun ve ilgili diğer mevzuatla
verilenler dışında aşağıdaki görev ve yetkileri de kullanır.
a) Fon Kurulu kararlarının uygulanmasını sağlamak,
b) Fonun insan kaynakları politikalarını belirlemek,
c) Yurt içi ve yurt dışı muadil kurumların katıldığı
uluslararası malî, iktisadî ve meslekî teşekküllere üye olmak, görev alanına
giren hususlarda yabancı ülkelerin yetkili mercileri ile anlaşmalar yapmak,
d) Kanunla verilen diğer görevleri yapmak.
Fon, Fon Kurulu kararıyla bu Kanunun uygulanmasına ilişkin
yönetmelikler ve tebliğler çıkarmaya yetkilidir.
Fon, sigorta kapsamındaki mevduat ve katılım fonu üzerinden
prim hesaplanmasına esas teşkil edecek gerekli bilgilerin gönderilmesini ve bu
primlerin belirlediği esaslara göre yatırılıp yatırılmadığının denetlenmesini
Kurumdan istemeye yetkilidir. Kurum, makul bir süre içerisinde, Fon tarafından
istenen bilgileri temin etmek ve/veya denetimi yapmakla yükümlüdür.
Fon faaliyetlerinde, kalkınma planı, yıllık program ve
hükümet programında yer alan ilke, strateji ve politikaları gözetir.
Fonun hazırlayacağı düzenleme taslakları en az yedi gün
süreyle Fonun internet sayfası başta olmak üzere uygun vasıtalarla kamuoyunun
bilgisine sunulur.
Kamu kurum ve kuruluşları, Kanun ile belirlenmiş görev
alanlarında Fona gerekli yardımı sağlamakla yükümlüdür.
Bilgi ve belge isteme
MADDE 125.- Kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel
kişiler, Devletin güvenliği ve temel dış yararlarına karşı ağır sonuçlar
doğuracak hâller ile meslek sırrı, aile hayatının gizliliği ve savunma hakkına
ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, özel kanunlardaki yasaklayıcı ve
sınırlayıcı hükümler dikkate alınmaksızın gizli dahi olsa Fon tarafından bu
Kanun kapsamında verilen görevler ile sınırlı olmak üzere istenecek her türlü
bilgi ve belgeyi uygun süre ve ortamda, sürekli veya münferit olarak vermeye,
istenecek defter ve belgeleri ibraz etmeye mecburdurlar.
Bu madde kapsamında, ilgili kişi, kurum ve kuruluşlar Fonun
belirleyeceği süre içerisinde söz konusu talebe cevap vermek ve gereken
kolaylığı göstermekle yükümlüdürler.
BEŞİNCİ
BÖLÜM
Çeşitli
Hükümler
Fonun hesap ve
harcamalarının denetimi
MADDE 126.- Fonun iç ve dış denetimi, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 832 sayılı Sayıştay Kanunu çerçevesinde yapılır.
Fonun yıllık hesapları bir bağımsız denetim şirketince de
denetlenir ve bağımsız denetim raporu faaliyet raporu içinde derc edilerek
yayımlanır.
Fon, faaliyetlerine ilişkin olarak her yılın Mart ayı sonuna
kadar bir önceki yıla ait kararları, yaptığı düzenlemeler ile bunların ekonomik
ve sosyal etkilerini analiz eden bir faaliyet raporu hazırlar. Faaliyet raporu,
ayrıca Fonun performans hedefleri ile uygulama sonuçlarının karşılaştırılmasını
ve değerlendirilmesini de içerir.
Fonun yıllık faaliyet raporu, mali tabloları ve bütçe
kesinhesabı Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Kesinhesabın bir örneği de
Maliye Bakanlığına gönderilir.
Yıllık faaliyet raporu, Sayıştayın mali denetim raporu ile
ülke ekonomisi ve kamu düzeni açısından sakıncalı görüldüğü için
yayınlanmayan kararlar dışındaki Fon
Kurulu kararları ve düzenlemeler, işlemler, araştırma ve soruşturmalar her
yılın Mayıs ayı sonunda Fonun internet sayfasında ve resmî bültenleriyle
kamuoyunun bilgisine sunulur.
Fon; dava, alacak, takip, tahsil, yeniden yapılandırma ve
diğer faaliyetleri ile ilgili olarak üçer aylık dönemler itibarıyla
yayımlayacağı raporlarla kamuoyunu bilgilendirir. Fon, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunu özel gündemle yapılacak toplantı ile yılda
iki defadan az olmamak üzere bilgilendirir.
Ücretler, malî ve diğer
sosyal haklar
MADDE 127.- Fon Kurulu Başkanına Başbakanlık Müsteşarı için
belirlenen her türlü ödemeler dahil mali ve sosyal haklar tutarında aylık ücret
ödenir. Başbakanlık Müsteşarına ödenenlerden, vergi ve diğer yasal kesintilere
tâbi olmayanlar bu Kanuna göre de vergi ve diğer kesintilere tâbi olmaz. Kurul
üyelerine ise Fon Kurulu Başkanına yapılan ödemelerin yüzde doksanbeşi oranında
aynı esas ve usullere göre ödeme yapılır.
Fonun kadro karşılığı sözleşmeli personeli ile diğer
personelinin ücretleri ve diğer mali ve sosyal hakları birinci fıkrada
belirlenen ücret tavanını geçmemek üzere Fon Kurulu tarafından tespit edilir.
Fon personeline Fon Kurulunca belirlenecek esaslar
çerçevesinde fazla mesai ücreti ve performansa dayalı ödül verilebilir. Her
halde Fon personeline yapılacak ödemeler tutarı birinci fıkrada belirlenen
ücret tavanını geçemez. Fonun taraf
olduğu davalarda Fonu temsil eden avukatlar lehine hükmolunan vekalet
ücretlerinin hak sahiplerine dağıtımı Fon Kurulunca belirlenecek esaslar çerçevesinde
yapılır.
Fon Kurulu Başkan ve üyeliklerine atananlar ile Fon meslek
personeli hakkında 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile ek
ve değişikliklerine ilişkin hükümler uygulanır. Emeklilik ve diğer bakımlardan
Fon Kurulu Başkanına bakanlık müsteşarı, Fon Kurulu üyelerine bakanlık müsteşar
yardımcısı, Fon başkan yardımcılarına bakanlık genel müdürü, 1 inci dereceli
daire başkanlarına bakanlık genel müdür yardımcısı, başkanlık müşavirlerine
bakanlık müşaviri, Fon denetçilerine ve denetçi yardımcılarına kazanılmış hak
aylık dereceli itibarıyla karşılık gelen bakanlık müfettişi ve müfettiş
yardımcısı, Fon avukatlarına ve Fon uzmanlarına kazanılmış hak aylık dereceleri
itibarıyla karşılık gelen Başbakanlık uzmanı, Fon uzman yardımcılarına
Başbakanlık uzman yardımcıları için tespit edilen ek gösterge ve makam
tazminatı uygulanır. Bu görevlerde geçirilen süreler makam ve temsil tazminatı
ödenmesini gerektiren görevlerde geçmiş sayılır. Bu hükümler, akademik
unvanların kazanılması için gerekli şartlar saklı kalmak üzere üniversite
öğretim elemanı kadrolarından gelen Fon Kurulu üyeleri ile personel hakkında da
uygulanır.
Fon Kurulu Başkan ve üyeliklerine atananlardan, emekliliğini
hak edip talebi sonucu emeklilik işlemi tamamlanan Fon Kurulu üyelerinin
üyelikleri görev süreleri sonuna kadar devam eder. Atama yapılmadan önce
kanunla kurulmuş diğer sosyal güvenlik kurumlarına bağlı olanların, istekleri
halinde bu kurumlara bağlılıkları devam eder ve bunlar hakkında yukarıdaki
hükümler uygulanmaz.
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı dışındaki sosyal güvenlik
kurumlarından emekli olan Fon Kurulu üyeleri, Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığına yazı ile başvurdukları tarihi takip eden ayın başından itibaren
Sandıkla ilişkilendirilirler. Bu üyelerin diğer sosyal güvenlik kurumlarından
aldıkları aylıkları kesilir ve ayrılışlarında çeşitli sosyal güvenlik
kuruluşlarına prim ödeyerek geçen süreleri birleştirilmek suretiyle kendilerine
24.5.1983 tarihli ve 2829 sayılı Kanunun 8 inci maddesi uyarınca aylık
bağlanır.
Fon Kurulu üyelerinin
görevden ayrılması
MADDE 128.- Fon Kurulu Başkan ve üyeliklerine atananların
Fon Kurulunda görev yaptıkları sürece önceki görevleri ile olan ilişkileri
kesilir. Ancak, kamu görevlisi iken üyeliğe atananlar, memuriyete giriş
şartlarını kaybetmemeleri kaydıyla, görev sürelerinin sona ermesi veya görevden
ayrılma isteğinde bulunmaları ve otuz gün içinde eski kurumlarına başvurmaları
durumunda atamaya yetkili makam tarafından bir ay içinde mükteseplerine uygun
bir kadroya atanır. Atama gerçekleşinceye kadar bunların almakta oldukları her
türlü ödemelerin Fon tarafından yapılmasına devam olunur. Bir kamu kurumunda
çalışmayanlardan Fon Kurulu Başkan ve üyeliğine seçilip yukarıda belirtilen
şekilde görevi sona erenlere herhangi bir görev veya işe başlayıncaya kadar,
almakta oldukları her türlü ödemeler Fon tarafından verilmeye devam edilir. Bu
fıkrada belirtilen nedenlerle üyeliği sona erenlere Fon tarafından yapılacak
ödeme üç ayı geçemez.
Fon Kurulu üyeleri, Fon
personeli, Fonun atadığı veya Fonu temsilen seçilen yöneticilerin, iflâs idare memurlarının ve Fon personelinin
sorumlulukları
MADDE 129.- Fon Kurulu Başkanı ve üyeleri ile Fon personeli,
görevleri esnasında veya görevleri nedeniyle işledikleri suçlar ve kendilerine
karşı işlenen suçlar bakımından Devlet memuru sayılırlar. Buna ilişkin
soruşturmalar, Fon Kurulu üyeleri için ilişkili Bakanın, Fon personeli için ise
Fon Kurulu Başkanının izin vermesi kaydıyla genel hükümlere göre yapılır. Fon
Kurulu üyeleri ile Fon personelinin iştirak halinde işledikleri iddia edilen
suçlara ilişkin soruşturmalarda Fon personeli hakkında soruşturma izni verme
yetkisi ilişkili Bakana aittir.
Fon Kurulu üyeleri ve Fon personeli hakkında soruşturma izni
verilmesi için, bu kişilerin kendilerine veya üçüncü kişilere çıkar sağlamak
veya zarar vermek kastıyla hareket ederek bu işlemler sonucunda kendilerine
veya üçüncü kişilere çıkar sağlamış olmaları hususunda açık ve yeterli
emarelerin olması gerekir. Soruşturma izni verilmesi halinde bu durum
ilgililere tebliğ olunur. Soruşturmaya izin verilmesine ya da verilmemesine
dair kararlar aleyhine, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde
Danıştay nezdinde itiraz yoluna
başvurulabilir. İzin verilmiş olsa dahi, itiraz süresi geçene kadar veya
Danıştaya yapılan itiraz sonucunda hüküm tesis olunana kadar soruşturma
başlatılamaz.
Fon Kurulu üyeleri ile
Fon personelinin, gerek görevlerinin ifası sırasında ve gerekse görevden
ayrılmalarından sonra, görevleriyle ilgili isnatlardan dolayı aleyhlerine
açılmış ve açılacak ceza davaları, ilgili üye veya personelin talebi halinde,
bunlarla vekâlet akdi yapmak suretiyle görevlendirilecek bir avukat tarafından
yürütülür. Söz konusu davalara ilişkin dava giderleri ve Türkiye Barolar
Birliğince açıklanan asgari ücret tarifesinde belirlenen avukatlık ücretinin on
beş katını aşmamak üzere avukatlık ücreti, Fon bütçesinden karşılanır.
Fon Kurulu üyeleri ile
Fon personeli aleyhine, Fon Kurulunun veya Fonun bu Kanunda yazılı
görevlere ilişkin karar, eylem ve işlemleri sebebiyle, gerek görevlerinin ifası
sırasında gerek görevden ayrılmalarından sonra, açılmış veya açılacak her türlü
tazminat ve alacak davası, Fon aleyhine açılmış sayılır ve bu davalarda husumet
Fona yöneltilir. Avukatlık ücreti ve dava masraflarına ilişkin yukarıdaki fıkra
hükmü işbu hukuk davaları için de aynen geçerlidir. Yargılama sonucunda Fon
aleyhine karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi nedeniyle Fonun ödeme yapması
halinde, Fon bu meblağı, ilgililerinden
talep eder. Fonun, yaptığı ödemeleri ilgililerinden talep edebilmesi için, bu
kişiler hakkında kusurlu olduklarına ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi
gerekir.
Mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun 64 ve 65 inci maddeleri
ile, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü
maddesi ve bu Kanunun 72 nci maddesi uyarınca işlem yapılan bankalarla ilgili
olarak, Bakan, Kurul veya Fon Kurulu tarafından atanan yönetim kurulu ve
denetleme kurulu üyeleri aleyhine görevlerinin ifası sebebiyle açılmış bulunan
davalar da atamayı yapan ilgili mercii olan Kurum veya Fon aleyhine açılmış
sayılır ve bu davalarda da husumet ilgili kuruma yöneltilir. Yargılama
sonucunda ilgili kurum aleyhine karar
verilmesi ve kararın kesinleşmesi nedeniyle, ödeme yapılması halinde, ilgili kurum
bu meblağı, ilgililerinden talep eder.
İlgili kurumun, yaptığı ödemeleri ilgililerinden talep edebilmesi için,
bu kişiler hakkında kusurlu olduklarına ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi
gerekir.
Fon tarafından bu Kanunun 136 ncı maddesi hükümlerine
ve/veya bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15
inci maddesinin (7) numaralı fıkrasının (a) bendine istinaden atanan yönetim ve
denetim kurulu üyeleri ile müdürler kurulu üyeleri ve tasfiye memurları ve/veya
yönetim ve denetimi veya hisseleri Fona intikal eden bankaların iştiraklerinde
bu bankaları temsilen görev yapan yönetim ve denetim kurulu üyeleri, müdürler
kurulu üyeleri, tasfiye memurları ile bu yöneticilerce görevlendirilen genel
müdür, genel müdür yardımcısı ve diğer şirket çalışanları ve/veya hisseleri
Fona devredilen iştiraklerde Fonu temsilen görev yapan yönetim, denetim kurulu
üyeleri, müdürler kurulu üyeleri, iflâs ve tasfiye memurları ile bu
yöneticilerce görevlendirilen genel müdür, genel müdür yardımcısı ve diğer
şirket çalışanları aleyhine görevlerinin ifası sebebiyle açılan ve açılacak her
türlü tazminat ve alacak davaları ile şahsi sorumluluk davaları Fon aleyhine
açılır. Fonun ödeyeceği tazminatı ilgililere rücu işlemlerinde bu maddenin
dördüncü fıkrasındaki usul ve esaslar
uygulanır. Bu şekilde atanan ve/veya görev yapan yöneticilere, atandıkları
ve/veya görev yaptıkları şirketlerin doğmuş veya doğacak kamu borçları ile
Sosyal Sigortalar Kurumu borçlarının ve her türlü işçi alacakları ile söz
konusu şirketlerin tâbi olduğu ilgili diğer mevzuattan kaynaklanan borçlarının
ödenmemiş olması nedeniyle şahsi sorumluluk yüklenemez.
Fon tarafından atanan ve/veya görev yapan yukarıdaki fıkrada
sayılan yöneticilerin, şirketlerin sermayesini kaybetmesinden ve/veya borca
batık olmasından dolayı mahkemeye bildirimde bulunma yükümlülükleri yoktur.
Yaptıkları işlemlerden ve/veya bildirimde bulunmamaktan dolayı bu şahıslar
hakkında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 179, 277 ve devamı maddeleri ile
345/a maddeleri hükümleri uygulanmaz ve görevleri süresince yaptıkları
işlemlerden dolayı haklarında 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri
uyarınca şahsi sorumluluk davası dahil herhangi bir alacak veya tazminat davası
açılamaz.
Şirketin yönetim ve denetimi Fon tarafından devir
alınmamakla birlikte Fon tarafından atanan yönetim ve denetim kurulu üyeleri
ile müdürleri, ortaklar genel kurulunca görevden alınamazlar ve ibra
edilmeyerek haklarında görev yaptıkları dönemde veya görevleri sona erdikten
sonra, yaptıkları işlemlerden dolayı mali sorumluluk davası açılamaz.
Fon Kurulu kararlarına
karşı yargı yolu
MADDE 130.- Fon Kurulu kararları kesindir. Fon Kurulunun
düzenleyici ve denetleyici nitelikteki kararları ile miktarı beşyüz bin Yeni
Türk Lirasını aşan Fon Kurulu kararlarına karşı açılacak davalar ilk derece
mahkemesi olarak Danıştayda görülür. Danıştay, Fon Kurulu kararlarına karşı
yapılan başvuruları öncelikli olarak görüşür ve karara bağlar.
Fon Kurulu kararlarına karşı açılacak idarî davalarda
yürütmenin durdurulması talepleri için ayrıca duruşma yapılır. Bu halde 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 17 nci maddesinin (5) numaralı
fıkrasındaki otuz günlük süre uygulanmaz. Yürütmenin durdurulması talepleri
hakkında verilecek kararlara ilişkin itirazlar, Fonun savunması alınmadan
sonuçlandırılamaz. İlgili taraf itiraza ilişkin başvurunun mahkemece kendisine
tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde savunmasını vermek zorundadır. Aksi
halde savunma beklenmeksizin karar verilir.
Fonun bütçesi
MADDE 131.- Fon gelirlerinin, giderlerini karşılaması
esastır. Fonun bütçesi 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda
belirlenen usul ve esaslara göre hazırlanır ve kabul edilir.
Fonun bütçe yılı takvim yılıdır.
Fon, bu Kanunda ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kendisine tahsis edilen malî
kaynaklarını görev ve yetkilerinin gerektirdiği ölçüde, kendi bütçesinde
belirlenen usul ve esaslar dahilinde serbestçe kullanır.
Fon mevcudunun kullanılış usul ve esasları ile bu Kanunla
Fona verilen yetkilerin kullanılmasına ilişkin diğer usul ve esaslar Fon tarafından hazırlanacak yönetmelikte gösterilir. Fon giderleri Fon kaynaklarından
karşılanır.
Fonun giderleri Fon Kurulu kararıyla yürürlüğe giren,
stratejik planları ve performans hedefleri ile kurumsal, işlevsel ve ekonomik
sınıflandırma sistemine göre hazırlanan yıllık bütçeye göre yapılır. Bütçe,
Eylül ayı sonuna kadar doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisine, birer örneği de
ilişkili Bakana, Hazine Müsteşarlığına ve Maliye Bakanlığına gönderilir.
Fonun gelirleri
MADDE 132.- Fonun gelirleri;
a) Mevduat ve katılım fonu sigortası primlerinden,
b) 63 üncü maddeye göre zamanaşımına uğrayan mevduat,
katılım fonu, emanet ve alacaklardan,
c) Kuruluş izni verilen bankaların kurucularının, faaliyete
geçiş tarihinden itibaren bir yıl içerisinde, bu Kanunun 7 nci maddesinde
belirtilen asgari sermayenin yüzde onu tutarında Fona yatıracakları sisteme
giriş payından,
d) 18 inci madde hükümleri çerçevesinde, Fona yatırılacak
tutarlardan,
e) Bu Kanun ve bu Kanun hükümlerine aykırılık dolayısıyla
hükmolunacak adli para cezalarının yüzde ellisi ile idari para cezalarından,
f) Fon mevcudunun gelirleri ile sair gelirlerden,
g) 20 nci madde uyarınca Fona gelir kaydedilecek
değerlerden,
oluşur.
Fonun ek kaynak temin
etme yetkileri
MADDE 133.- Fon, Hazine Müsteşarlığından izin almak kaydıyla
borçlanabileceği gibi ihtiyaç hasıl olduğunda Fona ikrazen verilmek üzere
Hazine Müşteşarlığınca özel tertip devlet iç borçlanma senedi ihraç edilebilir.
Özel tertip devlet iç borçlanma senetlerinin faiz oranları ve geri ödeme
şartları da dahil olmak üzere tâbi olacağı usul ve esaslar Hazine Müsteşarlığı
ile Fon tarafından müştereken belirlenir. Mali yıl bütçe kanunlarında yer alan
borçlanma ile ilgili hükümler ile 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 5 ve 6 ncı maddesi hükümleri bu
senetler için de geçerlidir.
Fon, Kurum görüşü alınmak suretiyle Fon Kurulu kararı ile
bankalardan ileride doğacak prim yükümlülüklerine mahsuben bir önceki yılda
ödedikleri sigorta primi toplamına kadar avans alabilir. Avans kullanımına
ilişkin kararlarda uygulanacak faiz oranının belirtilmesi zorunludur.
Olağanüstü hallerde, Fon kaynaklarının ihtiyacı
karşılamaması durumunda Fonun talebi üzerine Merkez Bankasınca Fona avans
verilebilir. Alınan avansın vadesi, tutarı, geri ödeme şekil ve şartları ile
uygulanacak faiz oranı ve diğer hususlar Fonun görüşü alınarak Merkez
Bankasınca belirlenir.
Fon, yaptığı borçlanmalar üzerinde her türlü tasarruf
hakkına sahiptir. Hazine Müsteşarlığınca Fona ikrazen ihraç edilmiş bulunan
devlet iç borçlanma senetlerinden doğan borçlar, tahsil edilemeyeceklerinin
tespiti halinde, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun 6 ncı maddesi hükümleri çerçevesinde Bakanlar Kurulu kararı
ile tasfiye edilebilir.
ALTINCI
BÖLÜM
Takip
ve Tahsil Usulleri
Fon alacaklarının takip
ve tahsiline ilişkin yetki ve usuller
MADDE 134.- Fon, bu Kanunun 132 nci maddesinde sayılan Fon
gelirleri ile 109 ve 137 nci maddesindeki alacaklarını 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca takip ve tahsile
yetkilidir.
Fon, bu Kanunun 109 uncu maddesinde sayılan alacakların
takibine, banka kaynağının kullanıldığı tarihten itibaren banka defter, kayıt
ve belgelerine göre anapara, her türlü faiz, komisyon ve sair giderlerin
toplamından oluşan birikmiş alacak tutarı üzerinden, 132 nci maddesinde sayılan
alacakların takibine tahakkuk eden anapara üzerinden, 137 nci maddesinde
belirtilen alacakların takibine ödemeye esas olmak üzere tespit edilen tutar
üzerinden başlar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun kapsamındaki alacaklara uygulanan oranda gecikme faizi uygular.
Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun uygulamasında anılan Kanunun Maliye Bakanlığı tahsil dairesi ve diğer
makam, merci ve komisyonlara verdiği yetkileri kullanır.
Borçlu veya borçlunun malları başka mahâllerde bulunduğu
takdirde, Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümlerini, kendi tahsil dairesi aracılığı ile uygulayabileceği gibi, tahsil
dairesi bulunmayan mahâllerde, o mahâldeki Maliye Bakanlığı tahsil dairesi aracılığıyla da uygulayabilir.
Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun uyarınca takibine karar verdiği alacaklarına ilişkin her türlü teminatın
paraya çevrilmesinde de anılan Kanun hükümlerini uygulayabilir.
Fon, satış ilanı ve satış şartnamesinde belirtmek suretiyle
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapacağı açık
artırmalarda satış bedelinin alıcının talebi halinde taksitle tahsiline karar
verebilir.
Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun hükümlerine göre satışa arz ettiği mal, hak ve alacaklarla ilgili ihaleye
katılmaya, pey sürmeye ve alacağına mahsuben ihaleden mal, hak ve alacakları
satın almaya yetkilidir.
Bu Kanunun 108 inci maddesi uyarınca bir bankanın
alacaklarının devralınması halinde bu alacaklar, devir tarihi itibarıyla Fon
alacağı haline gelir ve bu alacaklarla ilgili olarak borçlu aleyhine 2004
sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan takipler ile
alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edilir.
Bu Kanunun 108 inci maddesi uyarınca devralınan alacaklar
nedeniyle Fona borçlu olanların iflâsı halinde 2004 sayılı İcra ve İflas
Kanununun 221 inci maddesindeki iflâs bürosu Fon temsilcisinin katılımıyla
teşekkül eder. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 223 üncü maddesindeki iflâs
idaresinin, Fonun talep etmesi halinde üyelerinden en az biri, Fonun
göstereceği iki kat aday arasından icra tetkik merci tarafından seçilir. Fon,
alacağının tahsili bakımından gerekli görürse iflâs idaresinin en az iki
üyesinin önereceği iki katı aday arasından seçilmesini talep etmeye yetkilidir.
Bu durumda, icra tetkik merci iflâs idaresinin asgarî iki üyesini Fonun
önereceği adaylar arasından seçer. Fon, bir üye seçtirmişse icra tetkik merci
diğer bir üyeyi alacak tutarı itibarıyla çoğunlukta olanların göstereceği iki
aday arasından, bir üyeyi de alacaklı sayısı itibarıyla çoğunlukta olanların
göstereceği adaylar arasından seçer. Fon iki üye seçtirmişse, diğer bir üye
icra tetkik merci tarafından alacaklı sayısı itibarıyla çoğunlukta olanların
göstereceği iki aday arasından seçilir.
Fon, takip ettiği alacaklar ile ilgili olarak iskonto da
dâhil olmak üzere her türlü tasarrufta bulunmaya, sulh olmaya, satmaya, geri
almaya, alacağına mahsuben menkul ve gayrimenkul mallar ile her türlü hak ve alacakları
belirleyeceği koşullar ile devralmaya ve alacağın yeniden itfa planına
bağlanması da dâhil olmak üzere borçlularla anlaşma yapmaya ve borçlularla
yaptığı anlaşmalar kapsamında Fon Kurulunca belirlenecek usul ve esaslar
dâhilinde muhafaza tedbiri uygulayıp, uygulamamaya, dava açıp açmamaya veya
açılmış bulunan hukuk davalarının yapılan anlaşma süresince durdurulmasını
mahkemeden istemeye yetkilidir.
Fon her türlü alacağın teminatını teşkil etmek üzere, Yeni
Türk Lirası ve/veya yabancı para birimi üzerinden, ticari işletme rehni,
taşınmaz rehni ve taşınır rehni dahil olmak üzere her türlü ayni ve şahsi
teminat almaya ehil ve yetkilidir.
Fon tarafından, bu Kanunun 72 nci maddesi uyarınca faaliyet
izni kaldırılan veya yönetim ve denetimi Fona intikal eden bankalarla ilgili
olarak, takibi şikayete bağlı suçlar dahil olmak üzere, bu Kanun hükümleri uyarınca yapılan
başvurular üzerine açılmış veya açılacak her türlü ceza davalarında Fon, suçtan
zarar gören olarak müdahil sıfatını kazanır. Bu davalara bağlı şahsî haklar
dahi Fona ait olur.
Fona borçlu gerçek kişi ile tüzel kişilerin kanuni
temsilcileri hakkında 5682 sayılı Pasaport Kanununun 22 nci maddesi hükümleri
Fonun talebi üzerine uygulanır.
Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar Fon tarafından yönetmelik ile düzenlenir.
Sorumluluk davalarına
ilişkin istisnai yetkiler
MADDE 135.- Faaliyet izni kaldırılan bankaların
tasfiyelerinin tamamlanması ancak iflas veya tasfiye masa alacaklarının tahsil
edilememiş olması halinde, bankanın sorumlulukları tespit edilen ortakları,
yönetim kurulu eski üyeleri ve denetçileri aleyhine varsa ibralarının iptali ve
işlemleri nedeniyle verdikleri zararın tazmini için tasfiyenin tamamlanmasını
müteakip beş yıl içinde Fon tarafından dava açılabilir.
Mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun 64 ve 65 inci maddeleri
ile bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü
maddesi uyarınca işlem yapılan bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye
işlemi başlatılan bankaların ve Fon bankalarının hisselerinin üçüncü kişilere
devir veya intikali halinde banka tarafından, bankanın eski ortakları,
yöneticileri ve denetçileri hakkında açılmış olan dava ve takiplere Fon
tarafından kanuni halef sıfatıyla kaldığı yerden devam olunur. Bu dava ve takipler
sonucunda hükmolunacak tutarlar Fona ait olur. Bu bankaların başka bir bankaya
devredilmesi ya da başka bir banka ile birleşmesi, hisselerinin üçüncü kişilere
devredilmesi ya da tasfiyelerine karar verilmesi halinde bu işlemlerin
tamamlanmasını takip eden beş yıl içinde bankanın sorumlulukları tespit edilen
yönetim kurulu eski üyeleri ve eski denetçileri aleyhine varsa ibralarının
iptali ve işlemleri nedeniyle verdikleri zararın Fon adına tazmini istemi ile
Fon tarafından dava açılabilir. Dava açılmasına dair Fon Kurulu kararı dava
şartı olarak aranan genel kurul kararı yerine geçer.
Bu madde kapsamında açılan veya açılacak davalar ile kanuni
halef sıfatıyla takip edilen davalarda, maktu vekalet ücretine hükmedilir.
Fonun alacaklarının
tahsiline ilişkin diğer yetkiler
MADDE 136.- Fon, alacağının tahsili bakımından yarar görmesi
halinde ve Fona borçlu olup olmadıklarına bakılmaksızın, mülga 3182 sayılı
Bankalar Kanununun 64 ve 65 inci maddeleri ile, bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 4389 sayılı Bankalar
Kanununun 14 üncü maddesi ve bu Kanunun 72 nci maddesi uyarınca faaliyet izni
kaldırılan veya Fona devredilen bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya
tasfiye işlemi başlatılan bankaların;
a) Yönetim ve denetimine sahip olduğu iştiraklerinin,
b) Hâkim ortağı olan tüzel kişilerin,
c) Gerçek ve tüzel kişi hâkim ortaklarının hâkim ortak
olduğu şirketlerin,
d) Yukarıda sayılan kişiler adına hareket eden veya onlar
hesabına kendi adına para, mal veya hak edinen şirketlerin ortaklarının,
bu maddede belirtilen şirketlerde sahip oldukları
hisselerinin tamamına ve/veya bir kısmına ilişkin temettü hariç ortaklık hakları ile bu şirketlerin yönetim ve
denetimini devralmaya ve şirket ana sözleşmesinde belirlenen yönetim, müdürler
ve denetim kurulu üyelerinin sayılarıyla bağlı kalmaksızın ve imtiyazlı
hisselere dayanılarak atanıp atanmadıklarına bakılmaksızın görevden almak
ve/veya üye sayısını artırmak ve/veya eksiltmek suretiyle bu kurullara üye
atamaya yetkilidir.
Doğrudan ya da dolaylı olarak Fonun yönetim ve denetimini
devraldığı bankaların veya şirketlerin ve/veya bu madde uyarınca yönetimini ve
denetimini devir aldığı şirketlerin ve Fon iştiraklerinin ortak sayısının, 6762
sayılı Türk Ticaret Kanunu ve özel kanunlarda belirtilen zorunlu ortak
sayısının altına düşmesi halinde tüzel kişiliklerine halel gelmez.
Fonun yönetim ve denetimini devraldığı şirketlerin ve/veya
bu madde uyarınca yönetimini ve denetimini devir aldığı şirketlerin, Fon
tarafından atanan yönetim ve denetim kurulu üyeleri ve müdürleri ile Fonun
atadığı bu yöneticiler tarafından şirketi temsil ve ilzam ile yetkili kılınan
genel müdür, genel müdür yardımcısı ve müdür gibi şirket çalışanları veya Fon,
birinci fıkrada sayılan gerçek veya
tüzel kişilere ait şirket hisselerinin ve/veya bu şirketlerdeki lisans,
ruhsat, 13.4.1994 tarihli ve 3984
sayılı Kanunun geçici 6 ncı maddesi hükmü kapsamında geçici frekans ve kanal
kullanımı ve imtiyaz sözleşmelerinden doğan hakları dahil olmak üzere diğer tüm
hak ve varlıklarının ve/veya bu hisselerle orantılı aktiflerinin satışını
gerçekleştirmeye ve bu satışlardan elde edilen tutarları Fon alacaklarına
mahsup etmeye veya şirketlerin kamu borçları ve/veya Sosyal Sigortalar Kurumuna
borçları ile sair borçlarını ödemede kullanmaya ve bu işlemler ile ilgili kararlar
almaya 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 324 üncü maddesi ile bağlı
kalmaksızın yetkilidirler.
Bu şirket ve iştiraklerin yüzde kırkdokuzundan fazlası ile
bunlara ait her türlü mal, hak ve varlıklar, gayri menkullerle ilgili özel
kanunlarındaki kısıtlamalar saklı kalmak kaydıyla yabancı gerçek ve tüzel kişilere
satılabilir.
Fon alacaklarının tahsilini teminen, 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca haczedilen aktif
değerler ile lisans, ruhsat ve imtiyaz sözleşmelerinden doğan haklar ve bu
varlıkların feri veya mütemmim cüzü niteliğindeki sözleşmelerden doğan, ancak
başlı başına iktisadî değeri olmayanlar da dahil olmak üzere diğer tüm hak ve
varlıkları bir araya getirerek ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturarak
alıcısına geçişini sağlayacak şekilde satışına, hacizli malların birden fazla
borçluya ait olması ve/veya birden
fazla alacaklının haczi olması halinde de satışı yaptırmaya, ihale bedelinin
ödenme şeklini, para birimini, alıcıların sahip olması gereken şartları, ödeme
tarihini ve ihalenin sair usul ve esasları ile satış şartlarını 6183 sayılı
Kanun hükümlerine bağlı olmaksızın belirlemeye, satışa konu ticarî ve iktisadî
bütünlüğü alacağına mahsuben satın almaya, satışa konu varlıkların ait olduğu
şirketlerin teknik bilgi, yazılım, donanım, ekipman, mal ve hizmet alımından
doğan geçmiş dönem borçlarını ihale bedelinden ödemeye veya ihale alıcısına
ödetmeye Fon Kurulu yetkilidir. Fon Kurulu, satış kararıyla birlikte, bu satışı
gerçekleştirmek üzere en az üç kişiden oluşan bir satış komisyonu oluşturur ve
başkanını belirler. Satış komisyonu, toplam üye sayısının salt çoğunluğu ile
toplanır ve toplam üye sayısının salt çoğunluğu ile karar alır. Ticarî ve
iktisadî bütünlüğün muhammen bedeli, satış komisyonu tarafından, uzman gerçek
veya tüzel kişilerin kıymet takdiri raporu dikkate alınarak, daha önce
bütünlüğü oluşturan varlıkların ayrı ayrı kıymet takdirlerinin yapılmış olması
ile bağlı olmaksızın düzenlenecek rapor çerçevesinde Fon Kurulu tarafından
belirlenir. Ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturan mahcuzlar üzerinde birden
fazla kişinin aynî veya şahsî hakkının bulunması veya bunların mülkiyetinin
birden fazla kişiye ait olması durumunda, bu mal, hak ve/veya varlıkların
değeri ayrı ayrı tespit edilir. Bu madde hükümleri uyarınca yapılacak satış
sürecinde, satış ilânının Resmî Gazetede yayımlanması ilgililere yapılacak
tebliğ hükmündedir. Ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturduğuna karar verilen
mahcuzların satışı, kapalı zarf veya açık artırma usullerinden biri veya ikisi
birlikte uygulanmak suretiyle yapılır. Bundan sonra, Fon Kurulunun gerekli
görmesi halinde ihalelere, pazarlık usulü ile devam edilebilir. Bu usullerden
hangisinin uygulanacağına, ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturan mal, hak ve
varlıkların nitelikleri dikkate alınarak Fon Kurulu tarafından karar verilir.
İhale bedelinin dağıtımına esas sıra cetveli satış komisyonu tarafından
düzenlenir. İhalenin sonuçlanması, Fon Kurulunun onayına bağlıdır. Satışın Fon
Kurulu tarafından iptal edilmesi hali hariç olmak üzere, ihalenin feshi halinde
alıcısına teslim edilmiş olan mal, hak ve varlıkların iadesi istenemez. Ancak,
ihale bedeli ve bu bedelin ödeme tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanuni Faiz ve
Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uyarınca işleyecek faiz tutarı toplamı
ile sınırlı olmak kaydıyla hak sahiplerinin tazminat hakları saklıdır. Bu hüküm
uyarınca yapılan satışlarla ilgili ihalenin feshi davaları, Fonun merkezinin
bulunduğu yer idare mahkemelerinde görülür. Ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturulmasına
karar verilmesinden itibaren iki yıl içerisinde ticarî ve iktisadî bütünlük
oluşturan mahcuzların, Fonun izni olmaksızın imtiyazlı alacaklılar dahil üçüncü
kişiler tarafından muhafaza altına alınması ve satışı talep edilemez,
mahcuzların maliklerinin iflasına karar verilemez, ilgili takyidatlar hakkında
zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemez.
Yukarıdaki hüküm çerçevesinde telekomünikasyon, enerji,
ulaşım, radyo, yazılı ve görsel medya ve diğer sektörlerdeki, yönetim ve
denetimi veya hisseleri Fon tarafından devir alınan şirketlere tanınmış imtiyaz
sözleşmesi, lisans, ruhsat, işletme izni, ön izin, yayın izni, 3984 sayılı
Kanunun geçici 6 ncı maddesi hükmü kapsamında geçici frekans ve kanal kullanımı
ve benzeri izinlerin yeni alıcıları adına devri ve tescili işlemleri, Fonun
bildirimi üzerine ilgili kurum, kuruluş ve üst kurullarca, gerekli bilgi ve
belgelerin tamamlanmasını müteakip başkaca bir işleme gerek kalmaksızın en
fazla bir ay içinde tamamlanır.
Bu madde uyarınca yapılacak satışlara ilişkin diğer esas ve
usuller Fon tarafından çıkarılacak yönetmelikle tespit edilir.
Varlıkları ticarî ve iktisadî bütünlük kapsamında satılan
şirketlerin kamu kurum, kuruluşları ve üst kurullara olan ve satış tarihine
kadar tahakkuk etmiş borçları satış bedelinden garameten tahsil edilir. Garame
ile dağıtım sonrasında bakiye borç kalması, lisans, ruhsat, imtiyaz sözleşmesi,
geçici frekans ve kanal kullanımı ve benzeri hakların devri ve yeni alıcısı
tarafından işletilmesi için gereken ve kamu kurum, kuruluşları ve üst
kurullarca yapılması gereken devrin tescil ve nakli işlemine engel teşkil
etmez.
Bu Kanunun 72 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi
hükmü uyarınca faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankalar ile
tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların, bu maddenin
birinci fıkrasında belirtilen gerçek ve tüzel kişiler ile gerçek kişilerin kan
ve kayın hısımlarının edindikleri ve/veya bu suretle üçüncü kişilere
edindirdikleri para, her türlü mal, hak ve alacakların banka kaynağı
kullanılmak suretiyle edinildiği ve/veya edindirildiği kabul edilir. Bu gerçek
kişiler ile tüzel kişiler tarafından edinilen para, her türlü mal, hak ve
alacaklar hakkında bu madde hükümlerini uygulamaya Fon yetkilidir. Bu suretle
edinildiği ve/veya edindirildiği kabul edilen para, her türlü mal, hak ve
alacaklar üzerinde ilk kredinin ve/veya banka kaynağının kullanıldığı tarihten
sonra üçüncü kişilere yapılan satış, devir ve temlik, sınırlı ayni hak tesisi
gibi işlemler ile üçüncü kişiler lehine tesis edilen ayni ve şahsi her türlü
hak Fona karşı hüküm ifade etmez. Bu hukuki işlemlere taraf olan, küllî ve
cüz'i halefleri dahil tüm şahısların, yukarıda belirtilen işlemlerin
gerçekleşmesinden sonra edindikleri ve/veya edindirdikleri para, her türlü mal,
hak ve alacaklar hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.
Yukarıda belirtilen işlemlere taraf olan üçüncü kişiler
bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya yönetim ve denetiminin Fona
devrinden sonraki işlemler nedeniyle, bu maddenin birinci fıkrasında sayılan
kişiler ise bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya yönetim ve denetiminin
Fona devrinden önceki ve/veya sonraki işlemler nedeniyle iyiniyet iddiasında
bulunamazlar. Bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya yönetim ve
denetiminin Fona devrinden önce satış, kira, devir ve temlik gibi işlemler ile
aynî ve şahsi hak tesisine ilişkin işlemlere taraf olan üçüncü kişiler
iyiniyetli olduklarını kanıtlamak zorundadırlar.
Bu maddenin birinci fıkrasında sayılan gerçek ve tüzel
kişilerin yönetim ve/veya denetimindeki şirketlerde ve/veya işletmelerinde iş
akdine bağlı ve/veya bağlı olmaksızın geçici veya sürekli olarak istihdam
edilen şahısların kurucusu, ortağı, yöneticisi veya denetçisi olduğu
şirketlerin; bir iş akdine bağlı olmaksızın, yukarıda sayılan şahısların
vekâleten ve/veya ticari mümessil ve/veya ticari vekil sıfatıyla ve/veya
vekâletsiz iş görme hükümleri gibi herhangi bir hukuki ilişkiye dayanarak
geçici ve/veya sürekli olarak temsil eden şahıslar ile temsil ettikleri gerçek
ve/veya tüzel kişilerin; bu fıkrada belirtilen şahıslar dışındaki ve/veya
bunlar tarafından kurulan şirketlere bankacılık mevzuatına ve/veya teamüllerine
uyulmadan ve/veya teminatsız ve/veya yetersiz teminat ile kredi kullandırılan
ve/veya genellikle faaliyet yeri olarak aynı adresi kullanan ve/veya yapılan
sözleşmelere cayma hakkı ve/veya borcun nakli gibi hükümler koymak suretiyle
kullandıkları kredileri ve/veya banka kaynaklarını bankanın yönetim ve
denetimini doğrudan ve/veya dolaylı olarak tek başına ve/veya birlikte elinde
bulunduran gerçek ve tüzel kişilere ve/veya bunların ve/veya bankanın
iştiraklerine ve/veya doğrudan veyahut dolaylı bağı bulunan şahıs ve şirketlere
yukarıdaki fıkralarda sayılan gerçek
veya tüzel kişilere aktarılmasını sağlayan gerçek veya tüzel kişilerin
kullanmış oldukları krediler ve/veya banka kaynakları bankanın yönetim ve
denetimini doğrudan ve/veya dolaylı olarak, tek başına veya birlikte elinde
bulunduran ortaklar tarafından kullanılmış banka kaynağı sayılır ve bu şahıslar
ile edindikleri ve/veya üçüncü kişilere edindirdikleri para, her türlü mal,
alacak ve haklar hakkında bu madde hükümleri uygulanır.
Bu Kanunun 72 nci maddesi uyarınca faaliyet izni kaldırılan
veya Fona devredilen bankanın hâkim ortakları, bankanın yönetim kurulu üyeleri,
denetim kurulu üyeleri, genel müdür, genel müdür yardımcıları ve bunların eş ve
çocukları ile evlatlıklarının, bunların diğer kan ve kayın hısımlarının ve
imzaya yetkili banka mensuplarının kendi aralarında veya üçüncü kişilerle
yaptıkları taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma
hakkı gibi her türlü sınırlı ayni hak tesisine ilişkin sözleşmeler mahsus
siciline veya defterine kayıt ya da şerh edilmiş olsun veya olmasın her türlü
şahsi haklar ve/veya zilyetliğin devrine dair sözleşmeler dahil her türlü
tasarrufları ile kara, hava ve deniz taşıtları gibi taşınır ve yalı, villa,
ada, site, tüm eklentileri ile çiftlik gibi taşınmazlarla ilgili adi ve hasılat
kira sözleşmeleri, taşınır veya taşınmaz mal, finansal kiralama sözleşmeleri,
uydu ve kablolu yayın kanalı kullanma hakkı, televizyon kanalı ile gazetelerin
yayım hakkı, marka ve lisansı devir ve kullanma hakkı veren sözleşmeleri, idare
ve hizmet vekâleti ile Avrupa Birliği standartları üzerinde prim ödemek
suretiyle yapılan hayat, bireysel emeklilik, ihtiyarlık ve sağlık sigorta
sözleşmeleri ve limitli veya limitsiz kredi kartı ile ATM kartı sözleşmeleri
ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri
ve avaller ile her türlü hisse devir sözleşmeleri Fon Kurulunun kararıyla
geçersiz sayılır. Bu sözleşmelerin geçersizliğinden dolayı karşı tarafça
açılacak tazminat davalarında sözleşmede muvazaa bulunmadığını ve sözleşmeyle
ödenen bedelin muvazaalı olmayan rayiç bedel olduğunu ispat yükü davacıya
aittir.
Borçlunun, haline münasip konut kiralamasına ilişkin
sözleşme yukarıdaki fıkra kapsamı dışındadır.
Fon, bu maddede sayılan alacaklara ilişkin para, mal, her
türlü hak ve alacaklara ihtiyatî haciz koymaya, muhafaza altına almaya ve Fon
tarafından belirlenecek kurum ve kuruluşlarca hazırlanacak raporları dikkate
alarak tespit edeceği değeri üzerinden, alacağına mahsuben devralmaya
yetkilidir.
Bu alacaklara zararın ve/veya alacağın doğmasına sebebiyet
veren haksız işlemin yapıldığı tarihten itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen oranda gecikme
faizi uygulanabilir.
Fon tarafından bu madde hükümlerine istinaden tesis edilen
işlemlere karşı idari yargı mercilerinde açılan davalarda mahkemelerce
yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için teminat şartı aranmaz.
Fon tarafından bu madde hükümlerine istinaden yapılacak
işlemlerde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanmaz. Bu işlemler
her türlü vergi, resim ve harçtan istisna tutulur. Bu madde ile Fona tanınan
yetkiler Fon tarafından başkaca bir işleme gerek olmaksızın Fon Kurulunun karar
alması ile tekemmül eder. Yapılan işlemlerden tescile tâbi olanlar Fonun talebi
üzerine tescil ve gerektiğinde ilan olunur.
Sigortaya tâbi mevduat ve
katılım fonu tutarının eksik beyanı halinde uygulanacak takip ve tahsil
usulleri
MADDE 137.- 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Kanunu ile bu Kanun uyarınca banka tarafından yetkili mercilere beyan edilen
sigortaya tâbi mevduat ve katılım fonu tutarı ile Fon tarafından tespit edilen
mevduat ve katılım fonu tutarı arasında bir fark bulunması halinde, bu fark
nispetinde bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile
genel müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden memurları ve
şube müdürleri ile yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek
başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının, kendilerine, eşlerine ve
çocuklarına ait bankalar ve banka dışı mali kurumlar ile diğer gerçek ve tüzel kişiler
nezdindeki, kiralık kasa mevcutları da dahil olmak üzere, hak ve alacakları,
döviz tevdiat hesapları ve limitli ve limitsiz kredi kartı ve ATM kartları
hesapları dahil tüm banka hesaplarının dondurulmasına, kara, hava ve deniz
taşıtları dahil her türlü taşınır ve taşınmaz mal, kıymetli evrak ve yurt içi
veya yurt dışı hazine bonosu, devlet tahvili, hisse senedi, yatırım fonları
katılım belgeleri gibi diğer menkul değerlerle, bağımsız ticari işletme,
fabrika ve tesisler, bu tesislerin işletilmesine yönelik marka ve lisans
hakları, kamu imtiyaz sözleşmelerinden doğan televizyon kanalı, elektrik
santralı gibi bir tesisin kurulması ve işletilmesi yetkilerini veren lisans,
ruhsat ve işletme hakları ile bu tesislerin lisans hakkına dayanarak veya lisans hakkı bulunmadan kuran ve
işleten şirketlere ait hisse senetleri, hak ve alacakların üzerindeki tasarruf
yetkisinin tamamen veya kısmen kaldırılmasına, belirtilen tüm mal, kıymetli
evrak, nakit ve diğer değerlerin zaptına ve/veya resmî sicillerdeki kayıtları
üzerinde ihtiyatî tedbir konulmasına, bunların bir tevdi mahalline
yatırılmasına ve hak ve alacakların üzerine diğer tedbirlerin konulmasına,
bunlardan elde edinilmiş her türlü taşınır ve taşınmaz mal, hak ve alacaklar
ile kıymetli evrak, nakit, bir tesisi işletme ve kurma hakkı veren marka ve
lisans hakları, bu tesisleri lisans, ruhsat ve işletme hakkı ile veya bu hakları bulunmadan işleten, kuran ve hak sahibi
niteliğini haiz şirketlere ait hisse senetleri hakkında belirtilen tedbirlerin
alınmasına, Fonun talebi üzerine ilgili bankanın merkezinin bulunduğu yerdeki
sulh ceza hâkimi, yargılama sırasında ise mahkeme tarafından karar verilir.
Yukarıda belirtilen farkın bu Kanunda yer alan hükümler
dahilinde takip ve tahsiline Fon tarafından karar verilebilir. Bu hükümler,
yukarıda sayılan kişiler adına hareket eden veya onlar hesabına kendi adına
para, mal veya hak edinen kişiler hakkında da uygulanır.
Tedbire ilişkin talepler, hâkim veya mahkeme tarafından
evrak üzerinde yapılacak inceleme sonucunda derhal ve nihayet yirmidört saat
içinde sonuçlandırılır. Gecikmesinde sakınca görülen hallerde Cumhuriyet
başsavcılıkları da hak ve alacakların dondurulmasına karar verebilir.
Cumhuriyet başsavcılıkları bu kararı en geç yirmidört saat içinde sulh ceza
hâkimine bildirir. Hâkim en geç yirmidört saat içinde bu kararı onaylayıp
onaylamamaya karar verir. Hâkim tarafından onaylanmayan kararlar hükümsüz
kalır.
Sulh ceza hâkimince verilen tedbirler, tedbir kararını veren
mahkemenin bulunduğu yerdeki nöbetçi icra dairesi tarafından infaz olunur ve
Fonun, bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat ve katılım fonu kabul
etme izninin kaldırıldığı tedbir kararlarının verildiği tarihten itibaren bir
yıl içerisinde suç duyurusunda bulunmaması ve/veya 6183 sayılı Kanuna göre
alacağın tahsili yolunda takip başlatmaması ve/veya alacağın tahsili yolunda
hukuk mahkemelerinde dava açmaması halinde sona erer. Bu süre içerisinde suç
duyurusunda bulunulması ve/veya Fon tarafından 6183 sayılı Kanuna göre alacağın
tahsili yolunda takip başlatılması ve/veya alacağın tahsili yolunda hukuk
mahkemelerinde dava açılması halinde tedbirler, Fon alacakları tamamen tahsil
edilinceye kadar devam eder. Mahkeme, bu Kanun hükümlerine göre Fon tarafından
ödenen ve/veya ödenecek miktarın, sorumlular tarafından doğrudan Fona
ödenmesine karar verir. Bu takdirde tedbirler, hükmolunan meblağın sorumluların
bu fıkra uyarınca tedbirlere konu edilen, para, mal, hak ve alacakları ile
diğer mal varlığından tahsiline kadar devam eder.
Yukarıdaki fıkralarda yer alan hükümlerin konusu olup,
sorumluların boşanmış veya dul eşlerinin, diğer kan hısımları ile kayın
hısımları ve üçüncü kişilerin mülkiyeti ve tasarrufuna geçirilmiş bulunan tüm
mal, sınırlı ayni veya şahsi hak ve alacaklar hakkında da bu madde hükümleri uygulanır. Tüm bu mal, hak ve
alacaklara ilişkin olarak açılmış veya açılacak davalarda bu kişiler 4721
sayılı Türk Medeni Kanununun 3 üncü maddesindeki iyiniyet karinesi ile 985 inci
maddesindeki mülkiyet karinesinden ve tüm resmî sicillere iyiniyetli güven
ilkesinden yararlanamaz. İyiniyetle edinmiş olduklarını ispatladıkları
takdirde, yaptıkları ödemelerin muvazaalı olmayan rayiç değer olduğunu
belgelendirmeleri şartıyla ödediklerinin asli sorumluların mal varlığı ve diğer
varlıklarından alınmasına mahkemece karar verilir.
Bankacılık işlemleri yapma ve mevduat ve katılım fonu kabul
etme izni kaldırılan bir banka nezdinde mevduat ve katılım fonu hesabı
bulunmamasına rağmen sahte olarak düzenlediği belgeler veya sahte olduğunu
bildiği belgeleri ibraz ederek veya ettirerek, kendisine veya bir başkasına
ödeme yapılmasını talep eden kişilere, fiilleri daha ağır cezayı gerektirmediği
takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar
hapis cezası verilir. Kendilerine veya gösterdikleri yahut hak sahibi
kıldıkları kişilere ödeme yapıldıktan sonra bu fiilleri işledikleri ortaya
çıkan kişilere, bu cezanın yanı sıra ödenen tutarın on katı kadar adli
para cezası verilir. Bu kişiler hakkında yukarıda belirtilen hükümler
uygulanır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleştirilen
fiiller nedeniyle, bu madde hükümlerine göre Fon tarafından ödeme yapılmasına
veya yapılacak olmasına sebebiyet veren kişiler ile bunların eş ve çocuklarına
ait her türlü mal, hak ve alacaklar hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.
Fon alacaklarının yasal
teminatı
MADDE 138.- Fon alacaklarının tahsilini teminen, Fon
tarafından bu Kanun hükümleri çerçevesinde açılan ve/veya takip edilen dava ve
takiplerde verilen ihtiyatî haciz veya tedbir kararları uyarınca üzerine
ihtiyatî haciz veya tedbir konulan para, her türlü mal, hak ve alacaklar, bu
davalara konu alacakların yasal teminatını oluşturur ve karar kesinleşinceye
veya takip sonuçlanıncaya kadar devam eder. Mahkemece karara bağlanan
alacaklar, tedbir konulan para, mal, her türlü hak ve alacakların bedelinden,
imtiyazlı alacak olarak öncelikle tahsil olunur.
İspat külfeti
MADDE 139.- Fon tarafından bu Kanunun 109 ve 112 nci
maddeleri hükümleri uyarınca açılmış ve açılacak davalarda ispat külfeti
davalılara aittir.
Fon alacaklarının takip
ve tahsiline ilişkin istisnalar
MADDE 140.- Fonun taraf olduğu her türlü dava ve icra
takiplerinin kısmen veya tamamen Fon aleyhine neticelenmesi halinde, 2004
sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı tazminat ve cezalar Fon hakkında
uygulanmaz. Fona ait mal, hak ve alacaklar haczedilemez.
Bu Kanunun 108 inci maddesi uyarınca bir bankanın,
borçlarının, taahhütlerinin yüklenilmesi veya alacaklarının devralınması
halinde, bu borç, taahhüt ve alacaklarla ilgili olarak açılmış veya açılacak
dava ve icra takiplerinde kanunlarda yazılı zamanaşımı ve hak düşürücü süreler
dahil her türlü süre alacağın devralındığı veya borcun, taahhüdün yüklenildiği
tarihten itibaren Fon bakımından dokuz ay süre ile durur.
Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak Fonun yapılan
ihalelere iştirak etmesi halinde teminat şartı aranmaz.
Fonun alacaklı olduğu takiplerde borçlular tarafından
yapılan itirazlar satış dışında takip işlemlerini durdurmaz.
Fonun alacaklı olduğu dosyalarda yaptırılan kıymet
takdirleri ile satış ilanlarının borçlular dışındaki ilgililere tebliği, ilanda
belirtilen süreler geçerli olmak kaydıyla ve sadece bildirim mahiyetinde olmak
üzere varsa bilinen son adreslerine yapılacak tebligat ile yoksa keyfiyetin
ilanen tebliği suretiyle yapılır. Fonun alacaklı olduğu dosyalarda ihalenin
feshi davası açan davacıların ihale bedelinin yüzde kırkı tutarında dosyaya
teminat yatırması şarttır. İhalenin feshi davasının davacı aleyhine
sonuçlanması halinde, dosyaya yatırılan teminat sıra cetvelinde pay düşen
alacaklılara garameten ve derhal ödenir.
Fonun alacaklısı olduğu icra dosyalarında Fona ödenmesi
gereken satış bedelleri sıra cetvelinin kesinleşmesi beklenmeksizin teminatsız
olarak ödenir.
Satış bedeli dosyaya yatırıldığı tarihten Fona ödendiği
tarihe kadar kamu bankalarınca yıllık mevduata uygulanan en yüksek faiz
oranından veya Merkez Bankası reeskont faiz oranı üzerinden icra müdürlüğünce
nemalandırılarak ödenir. Faiz tutarı paranın dosyaya yatırıldığı tarihten
itibaren kıstelyevm hesaplanır.
Fonun iştirakleri ile
ilgili yetkileri
MADDE 141.- Fon, faaliyet izni kaldırılan veya Fona
devredilen bankaların kendisinin
ekonomik değeri olan iştirakleri ile bu Kanunun 136 ncı maddesi ve mülga 4389
sayılı Bankalar Kanununun 15 inci maddesinin (7) numaralı fıkrası kapsamında
yönetim ve denetimini devraldığı şirketler ile ilgili olarak 6762 sayılı Türk
Ticaret Kanunu hükümleri uygulanmaksızın yapılacak sermaye artırımları da dâhil
olmak üzere, yeniden yapılandırma ve Fon alacağının tahsiline yönelik olarak
söz konusu şirketlerin mal, hak ve alacaklarının korunması ve değerlendirilmesi
amacıyla Fon Kurulunca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde malî kaynak
sağlamak da dâhil gerekli her türlü tedbiri almaya yetkilidir.
Fon ve faaliyet izni
kaldırılan bankalara ilişkin malî istisnalar
MADDE 142.- Fon her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır ve
Fonun işlemleri her türlü vergi, resim ve harçtan istisnadır.
Faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri Fon eliyle
yürütülen bankaların iflâs ve tasfiye idarelerinin Fon tarafından, borçlarının
ve/veya taahhütlerinin üstlenilmesi ve/veya alacaklarının devralınması halinde
Fonun, üstlendiği borçlar ve/veya taahhütler ile devraldığı alacaklarla ilgili
devir ve temlik sözleşmeleri, her türlü teminatın tesisi ve kaldırılması,
sözleşmelerin bozulması, dava ve icra takipleri ile bu borçlar ve/veya
alacaklar ve/veya taahhütlerle ilgili diğer her türlü işlemler ve bu işlemlerle
ilgili düzenlenen kağıtlar, eğitime katkı payı hariç olmak üzere her türlü
vergi, resim, harç, fonlar ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları
İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek
Bedelleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesi hükmünden istisnadır.
Borçlu tarafından ödenmesi gereken tahsil harcı dahil her
türlü vergi, resim, harç ve masraflar bu alacaktan mahsup edilemez. Bu
işlemlerden kaynaklanan döner sermaye ücreti ödenmez ve diğer kesintiler
yapılmaz.
Fon alacağına karşılık bir malın Fon veya Fon bankaları
tarafından rızaen veya icraen satın alınması halinde bu işlemlerle ilgili
olarak tarafların ödemekle yükümlü olduğu eğitime katkı payı hariç vergi,
resim, harç ve döner sermaye ücreti gibi mali yükümlülükler aranmaz.
Fonun, Fon bankalarının ve tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen
bankaların iflâs ve tasfiye idarelerinin, mahkeme ilâmını alması ve tebliğe
çıkartması işlemlerinde karşı tarafa yükletilmiş olan harcın ödenmesi ve her
türlü ihtiyatî tedbir, ihtiyatî haciz ve tehir-i icra taleplerinde teminat
şartı aranmaz.
Fon alacaklarına ilişkin davalarda 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun seri muhakeme usulü hükümleri uygulanır.
Fonun, Fon bankalarının ve tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen
bankaların iflâs ve tasfiye idarelerinin, yukarıda belirtilen işlemler
nedeniyle kendi aralarındaki ve/veya diğer gerçek ve tüzel kişilerle
aralarındaki işlemler nedeniyle düzenlenen sözleşmeler, belgeler ve sair
kağıtlar ile bunların değiştirilmesi, yenilenmesi, uzatılması, devredilmesi ya
da yeni bir itfa planına bağlanması, alacakların teminatlandırılması,
teminatların devir alınması, tarafların sulh ve/veya ibra olması ve/veya her ne
nam altında olursa olsun herhangi bir işleme tâbi tutulması nedeniyle
düzenlenen kağıtlar ve/veya belgeler her türlü vergi, resim ve harçlar ile özel
kanunları ile hükmolunan mali yükümlülüklerden istisnadır. Bu hüküm üçüncü
kişiler yönünden, Fonun ve/veya Fona intikal eden bir bankanın ve/veya
tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen müflis bankaların iflâs idarelerinin,
tasfiyeye tâbi tutulan bankaların tasfiye idarelerinin alacaklarının tahsili
ile ilgili işlemlere taraf olmaları halinde uygulanır.
Fonun, bu Kanunun 133 üncü maddesi uyarınca
gerçekleştireceği borçlanma ve avans işlemleri her türlü vergi, resim ve
harçtan istisnadır.
Hisseleri kısmen veya tamamen Fona ait şirketlerin veya
faaliyet izni kaldırılan bankaların veya yönetim ve denetimi Fon tarafından
devralınan şirketlerin Fon ile yapacağı her türlü işlemler banka ve sigorta
muameleleri vergisinden istisnadır.
Tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen müflis bankaların tasfiye
ve iflâs idarelerinin yapacakları işlemler ve elde edilen her türlü gelirler
banka ve sigorta muameleleri vergisinden istisnadır.
Fon bankaları, faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri Fon
eliyle yürütülen bankaların iflas ve tasfiye idarelerinin alacaklarının
tahsilini teminen yapacakları her türlü işlem, dava ve icra takipleri, bu dava
ve takiplerin borçlularınca kabul edilmek suretiyle kesinleştirilmesi, eğitime
katkı payı hariç olmak üzere her türlü vergi, resim, harç ve fonlar ve 2548
sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar
ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesi
hükmünden istisnadır. Bu bankaların Fona devrettikleri iştirak, gayrimenkul,
mal ve her türlü aktif veya pasifinden dolayı oluşan kazançları kurumlar
vergisinden istisnadır.
Faaliyet izni kaldırılan bankaların, Fon bankalarının
sandıklarının Sosyal Sigortalar Kurumuna devri halinde, aktüerlerce tespit
edilen fiili ve teknik açıklar için, faaliyet izni kaldırılan bankaya, Fona
ve/veya Fon bankalarına rücu edilemez.
Zamanaşımı
MADDE 143.- Bu Kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin
dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır.
Yetkili mahkeme
MADDE 144.- Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan
bankaların iflâs ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına
asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla asliye
ticaret mahkemesi bulunması halinde, bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye
ticaret mahkemesinde görülür.
Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların
iflâs ve tasfiye idareleri tarafından muamele merkezi veya ikametgâhı İstanbul
ili sınırları içinde olan kişiler aleyhine açılacak hukuk davaları ile
borçlular hakkında açılacak iflâs davalarına İstanbul (1) ve (2) numaralı asliye
ticaret mahkemesi tarafından bakılır. İflas davası açılması halinde, bu
mahkeme, hakkında iflâsı istenen borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer
asliye ticaret mahkemesine borçlu aleyhine iflâs davası açıldığını bildirir.
Bu Kanun hükümleri ile Fona verilen yetki ve görevler
gereğince açılmış ve açılacak her türlü davalara adli tatilde de bakılır, bu
davalarda bilirkişiler resmî kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar arasından
seçilir, duruşmalara otuz günden fazla ara verilmez.
Varlık yönetim şirketi
MADDE 145.- Fonun sahip olduğu varlıkların yönetimi veya
alacaklarının tahsili hususunda Fona verilmiş olan görevleri; kuruluşu ve
sermaye artırımı 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri ile 4077 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 29 uncu maddesi ve 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunun 39 uncu maddesi hükmünden muaf ve sermayesinin
tamamına Fonun sahip olduğu bir anonim şirket aracılığıyla
gerçekleştirilebilir. Şirket, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun uygulaması ve bilgi isteme yetkisi dışında Fonun sahip olduğu
tüm hak, menfaat, istisna ve muafiyetlerden aynı şekilde yararlanır.
Şirketin sermayesi, ana sözleşmesi, yönetim ve denetim
organları Fon Kurulunca belirlenir.
Bankalar ve Fon dahil diğer mali kurumların alacakları ile
diğer varlıklarının satın alınması, tahsili, yeniden yapılandırılması ve
satılması amacıyla, kuruluş ve faaliyet esasları Kurul tarafından belirlenen
varlık yönetim şirketleri de kurulabilir. Varlık yönetim şirketleri alacaklarının
tahsili ve alacakların ve/veya diğer varlıkların yeniden yapılandırılması
kapsamında alacak tahsili amacıyla edindiği gayrimenkul veya sair mal, hak ve
varlıkların işletilmesi, kiralanması ve bunlara yatırım yapılması ve yine
alacaklarını tahsil etmek amacıyla borçlularına ilave finansman sağlamak veya
sermayelerine iştirak etmek dahil olmak üzere her türlü faaliyeti
gerçekleştirmeye yetkilidir.
Fon kurulacak varlık yönetim şirketlerine dilediği oranda
sermaye sağlamak suretiyle kurucu ortak veya hissedar olarak katılmaya
yetkilidir.
Fonun en az yüzde yirmi hissedar olduğu varlık yönetim
şirketleri, Fondan devraldığı alacaklarla ilgili olarak bu Kanunun 134 üncü
maddenin sekizinci fıkrası ve 140 ıncı maddenin beşinci fıkrasında Fona tanınan
hak ve yetkileri kullanır.
Varlık yönetim şirketleri bu kapsamdaki işlemleri nedeniyle
doğmuş veya doğması beklenen, ancak miktarı kesin olarak belli olmayan
zararlarını karşılamak amacıyla karşılık ayırmak zorundadırlar. Karşılık
ayrılacak alacakların nitelikleri ile
karşılıklara ilişkin esas ve usuller Kurul tarafından belirlenir. Varlık
yönetim şirketlerinin bu fıkra uyarınca ayırdıkları karşılıkların tamamı,
ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul
edilir.
Bu Kanun kapsamında kurulan varlık yönetim şirketleri ile
4743 sayılı Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 3 üncü maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Kurulun çıkarmış olduğu
yönetmelik kapsamında kurulan varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemler
ve bununla ilgili olarak düzenlenen kağıtlar, kuruluş işlemleri de dahil olmak
üzere kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince 488 sayılı
Damga Vergisi Kanununa göre ödenecek damga vergisinden, 492 sayılı Harçlar
Kanununa göre ödenecek harçlardan, her ne nam altında olursa olsun tahsil
edilecek tutarlar 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu gereği ödenecek banka ve
sigorta muameleleri vergisinden, kaynak
kullanımını destekleme fonuna yapılacak kesintilerden ve 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunun 39 uncu maddesi hükmünden istisnadır.
Varlık yönetim şirketi tarafından, bu borçların,
taahhütlerin yüklenilmesi veya alacakların, varlıkların devralınması halinde,
bu borç, taahhüt, alacak ve varlıklarla ilgili olarak, takibi şikayete bağlı
suçlar dahil olmak üzere açılmış veya açılacak her türlü ceza davalarında,
alacağın devralındığı veya borcun, taahhüdün yüklenildiği tarihten itibaren,
suçtan zarar gören olarak, varlık yönetim şirketi kendiliğinden müdahil
sıfatını kazanır.
ONÜÇÜNCÜ KISIM
Diğer Hükümler
Faiz oranları ile diğer
menfaatler
MADDE 146.- Bakanlar Kurulu, bankaların ödünç para verme
işlemleri ve mevduat kabulünde uygulanacak azamî faiz oranları ile sağlanacak
diğer menfaatlerin nitelikleri ile azamî miktar ya da oranlarını tespit etmeye,
bunları kısmen veya tamamen serbest bırakmaya yetkilidir. Bakanlar Kurulu, bu
yetkilerini Merkez Bankasına devredebilir.
Parasal tutarlar
MADDE 147.- Para cezalarına ilişkin hükümler hariç olmak
üzere, bu Kanundaki parasal tutar ve sınırlardan her biri, her yıl kısmen ya da
tamamen, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan yıllık üretici fiyat
endeksindeki artış oranının gerektirdiği miktarı geçmemek üzere Kurul kararıyla
artırılabilir. Bu Kanunda yer alan maktu para cezaları ise, Devlet İstatistik
Enstitüsü tarafından açıklanan yıllık üretici fiyat endeksindeki artış oranı
kadar artırılmak suretiyle bulunacak tutarlar üzerinden uygulanır.
Vergi, resim, harç
istisnası
MADDE 148.- Bu Kanunun 19 uncu maddesine ve bu maddeye
ilişkin düzenlemelere uygun olarak gerçekleştirilecek birleşme, bölünme ve
hisse değişiminden doğan kazançlar, kurumlar vergisinden istisna edilir.
Vergiden müstesna tutulan bu kazanç, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü
maddesinin ikinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendine göre
tevkifata tâbi tutulmaz.
Yukarıdaki fıkra kapsamında gerçekleştirilecek birleşme veya
bölünmelerde, münfesih kurumun bölünme veya birleşme öncesi son bilançosunda
görülen, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun mükerrer 14 üncü
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendi hükmüne göre indirilebilir nitelikteki zarar tutarı, devralan kurumca beş
yıldan fazla nakledilmemek şartıyla gider olarak kurum kazancından indirilir.
Bu Kanun kapsamında yapılacak birleşme, bölünme, hisse
değişimi, infisah ve şirket kuruluşu işlemleri sırasında düzenlenen kağıt ve
sözleşmeler ile münfesih kurumun menkul ve gayrimenkul mallarının devralan
kurum adına kayıt ve tescili işlemleri ve münfesih kurum tarafından birleşme
veya bölünme tarihinden önce düzenlenen veya lehe alınan teminat mektupları,
sözleşmeler, şerhler, teminatlar ve sair kağıtların, devralan kurum adına
yenilenmesi, uzatılması, değiştirilmesi, devredilmesi veya bozulmasına ilişkin
işlemler her türlü vergi, resim ve harçtan, lehe alınan paralar banka ve
sigorta muameleleri vergisinden müstesnadır.
Bu maddenin birinci fıkrası çerçevesinde gerçekleştirilen
birleşmelerde, Türkiye'de faaliyette bulunan devralan kurumun aktifinde kayıtlı
olan gayrimenkuller ve iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlar ile
devralan kurumlara doğrudan veya dolaylı olarak iştiraki bulunan tam mükellef
sermaye şirketlerinin aktifinde kayıtlı olan gayrimenkuller ve iştirak
hisselerinin satışından doğan kazançların satışın yapıldığı yılda devralan
kurumun sermayesine ilâve edilen kısmı birleşmenin gerçekleştiği tarihten
itibaren, bu tarihin içinde bulunduğu hesap dönemi ile izleyen iki hesap dönemi
süresince kurumlar vergisinden müstesnadır. Vadeli satış halinde, satışın
yapıldığı hesap dönemini takip eden ikinci hesap dönemi sonuna kadar devralan
kurumun sermayesine ilâve edilen tutarlar da bu istisnadan yararlanır. İlk
yapılan tahsilatın iştirak hissesi veya gayrimenkulun maliyet bedeline ilişkin
olduğu kabul edilir. Bu fıkra hükmüne göre vergiden müstesna tutulan kazançlar,
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6)
numaralı bendinin (b-ii) alt bendine göre vergi tevkifatına tâbi tutulmaz. 6762
sayılı Türk Ticaret Kanununun 391 inci maddesinin bu suretle gerçekleştirilecek
sermaye artırımına aykırı hükümleri uygulanmaz. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten sonra bu fıkra kapsamında yapılacak işlemler tapu ve kadastro harcından,
düzenlenen kağıtlar damga vergisinden, lehe alınan paralar banka ve sigorta
muameleleri vergisinden müstesnadır. Bu hükümden yararlanan kurumların
gayrimenkul ile iştirak hisselerinin satışından doğan kazancın tespitinde 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinin son fıkrası hükmü uygulanmaz.
Bu maddenin dördüncü fıkrasında belirtilen kazançların
sermayeye ilavesi nedeniyle ortaklarca elde edilen menkul sermaye iradî için
beyanname verilmez, başka gelirler nedeniyle verilen beyannameye bu gelir dâhil
edilmez.
Bankaya borçlu durumda olan şirketler ile bunların kefilleri
bu borçlarına karşılık ilgili bankaya sahip oldukları taşınmazlarını
devretmeleri halinde icra kanalıyla satış işlemleri dâhil bu devir işlemleri,
katma değer vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi, kurumlar vergisi,
damga vergisi ve tapu kadastro harcından müstesnadır.
Bu Kanun kapsamındaki kuruluşların alacağın tahsili amacıyla
rızaen veya icraen edindikleri ve elden çıkarılmaları Kurumca belirlenen usul
ve esaslara bağlanan ortaklık payları, emtia ve gayrimenkullerin edinilmesi ve
elden çıkarılması katma değer vergisi dâhil her türlü vergi, resim ve harçtan,
lehe alınan paralar banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesnadır.
Maliye Bakanlığı bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esasları tespit etmeye yetkilidir.
ONDÖRDÜNCÜ KISIM
Ceza, Soruşturma,
Kovuşturma ve İnfaz Hükümleri
BİRİNCİ
BÖLÜM
İdari
Para Cezaları, Zamanaşımı ve Tekerrür
İdari para cezaları
MADDE 149.- Kurul kararıyla ve gerekçesi belirtilmek
suretiyle, bu Kanun kapsamındaki kuruluşlara, bu Kanunun;
a) 13 üncü ve 14 üncü maddelerine aykırı şekilde şube ve
temsilcilik açılması halinde, ellibin Yeni Türk Lirasına kadar,
b) 18 inci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları
hükümlerine aykırılık halinde, onbeşbin Yeni Türk Lirasına kadar,
c) 25 inci maddesine aykırı şekilde atama yapılması veya 26
ncı maddesinde belirtilen kişilerin yasaklanan görevlerde çalıştırılması
halinde, kırkbin Yeni Türk Lirasına kadar ve cezanın tebliğ tarihinden itibaren
on iş günü içinde aykırılığın giderilmemesi halinde, bu sürenin bitiminden
itibaren geçen her gün için verilmiş olan cezanın yüzde onu tutarında,
d) 28 inci madde hükümlerine aykırılık halinde, onbeşbin
Yeni Türk Lirasına kadar,
e) 33 veya 34 üncü maddelerine ya da 37 nci maddesinin
birinci fıkrasına ya da 38, 39 veya 42 nci maddelere aykırı davranılması
halinde yirmibeşbin Yeni Türk Lirasına kadar,
f) 43 üncü maddede öngörülen bildirimlerin yapılmaması
halinde onbeşbin Yeni Türk Lirasına kadar,
g) 50 nci maddesindeki kredi yasaklarına uyulmaması halinde
verilen kredinin yüzde beşi tutarına kadar,
h) 52 nci maddesine aykırı davranılması halinde, onbin Yeni
Türk Lirasına kadar,
i) 53 üncü maddesine göre ayrılması gereken karşılıkların
tesis edilmemesi halinde, beşbinbeşyüz Yeni Türk Lirasından az olmamak üzere,
ayrılması gereken karşılık tutarının binde ikisine kadar; üç aydan az olmamak
üzere Kurumca verilecek süre içinde aykırılığın giderilmemesi halinde ise,
tesis edilmeyen karşılık tutarının yüzde üçü tutarında,
j) 54 üncü maddesindeki kredi sınırlarına uyulmaması
halinde, ellibin Yeni Türk Lirasından az olmamak üzere aykırılık oluşturan
tutarın yüzde birine kadar,
k) 56 ncı maddesine aykırı şekilde ortaklık payı edinilmesi
halinde, yirmibin Yeni Türk Lirasından az olmamak üzere, aykırılık teşkil eden
tutarın yüzde beşine kadar ve cezanın tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde
aykırılığın giderilmemesi durumunda ise bu sürenin bitiminden itibaren
aykırılığın giderildiği tarihe kadar geçen her gün için verilen cezanın yüzde
biri tutarında,
l) 57 nci maddesindeki yasaklama ve sınırlamalara aykırılık
halinde, yirmibin Yeni Türk Lirasından az olmamak üzere, yasaklama ve sınırlama
konusu değerin yüzde onuna kadar ve cezanın tebliğ tarihinden itibaren bir yıl
içinde aykırılığın giderilmemesi durumunda ise, kredi kullandırımından
kaynaklanan aykırılık hariç, bu sürenin bitiminden itibaren aykırılığın
giderildiği tarihe kadar geçen her gün için verilen cezanın yüzde biri
tutarında,
m) 58 inci madde hükmüne aykırılık halinde aktarılan miktar
kadar, 59 uncu maddedeki sınırlamaya uyulmaması halinde, sınırı aşan miktar
kadar,
n) 61 inci maddesinin beşinci ve yedinci fıkralarına
uyulmaması halinde ellibinYeni Türk Lirasına kadar,
o) 62 nci maddesindeki yükümlülüğün yerine getirilmemesi
halinde onbin Yeni Türk Lirasına kadar,
p) 96 ve 97 nci maddeleri kapsamında Kurum tarafından bu
Kanun kapsamındaki kuruluşlardan talep edilen bilgilerin gönderilmemesi halinde
onbeşbin Yeni Türk Lirasına, geç gönderilmesi halinde onbin Yeni Türk Lirasına,
eksik bilgi ile gönderilmesi, kontrol hataları içermesi veya kontrol
hatalarının süreklilik arz etmesi halinde onbeşbin Yeni Türk Lirasına kadar,
r) 146 ncı maddesi uyarınca alınan kararlara ve yapılan
düzenlemelere aykırı şekilde faiz alınması veya verilmesi ya da sair menfaat
sağlanması halinde, onbin Yeni Türk Lirasından az olmamak üzere, sağlanan
menfaat tutarına kadar,
idarî para cezası uygulanabilir.
İlgili kişilere ilişkin
idari suçlar ve cezalar
MADDE 150.- Kurul kararıyla ve gerekçesi belirtilmek
suretiyle, ilgili gerçek ve tüzel kişilere ise, bu Kanunun;
a) 18 inci maddesinin birinci, ikinci veya dördüncü
fıkrasına aykırılık halinde, onbeşbin Yeni Türk Lirasına kadar,
b) 36 ncı maddesine aykırılık halinde, yirmibin Yeni Türk
Lirasına kadar,
c) 38 inci maddesine aykırılık halinde, yirmibin Yeni Türk
Lirasına kadar,
idarî para cezası uygulanabilir.
Sınırlamalara, kararlara
ve düzenlemelere aykırı hareket
MADDE 151.- Kurul kararıyla ve gerekçesi belirtilmek
suretiyle, bu Kanun kapsamındaki kuruluşlar ile ilgili gerçek ve tüzel
kişilere,
a) Bu Kanun veya bu Kanuna istinaden çıkarılan
düzenlemelerde yer alan sınırlamalara doğrudan ya da dolaylı olarak uyulmaması
halinde onbin Yeni Türk Lirasından az olmamak üzere aykırılık oluşturan tutarın
binde beşine kadar,
b) İlgili maddelerine göre, Kurul ve Kurum tarafından bu
Kanuna dayanılarak alınan kararlara, çıkarılan yönetmelik ve tebliğlere ve
yapılan diğer düzenlemelere uyulmaması halinde onbin Yeni Türk Lirasına kadar,
idarî para cezası uygulanabilir.
Bu madde ile 149 ve 150 nci maddelerde yazılı idari para
cezaları 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri
gereğince Fon tarafından tahsil edilir.
İdari para cezalarının
uygulanmasında usul
MADDE 152.- İdari para cezalarının uygulanıp
uygulanmayacağına ilgilinin savunması alındıktan sonra karar verilir. Savunma
istendiğine ilişkin yazının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde savunma
verilmemesi halinde savunma hakkından feragat edildiği kabul edilir.
İdari para cezasının verilmesini gerektiren fiilin tekrarı
halinde, gün para cezası ve oransal cezalar hariç olmak üzere, verilen para
cezası iki katı, ikinci ve müteakip tekrarlarda üç katı artırılarak uygulanır.
Bu cezaların verildiği tarihten itibaren iki yıl içinde idarî para cezası
verilmesini gerektiren aynı fiil işlenmediği takdirde, önceki cezalar tekrarda
esas alınmaz.
Verilen idarî para cezaları ilgilisine tebliğ edilir.
Bu Kanunun 149, 150 ve 151 inci maddelerine göre idari para ceza uygulanması, aykırılığın
vuku bulduğu tarihten itibaren beş yıllık zamanaşımına tâbidir. Nispî idari
para cezasını gerektiren hallerde zamanaşımı süresi sekiz yıldır.
Bu Kanunun 13 üncü maddesi hükümlerine aykırı olarak yurt
içinde açılan şube ve temsilcilikler hakkında 149 uncu maddenin birinci
fıkrasının (a) bendi hükümleri uygulanmakla birlikte, bunlar Kurumun talebi
üzerine valiliklerce geçici veya sürekli kapatılabilir.
İKİNCİ
BÖLÜM
Adlî
Suçlar ve Cezalar
İzinsiz faaliyette
bulunmak
MADDE 153.- Bu Kanuna göre alınması gereken izinleri
almaksızın banka gibi faaliyet gösteren ya da mevduat kabul eden yahut katılım
fonu toplayan gerçek kişiler ile tüzel kişilerin görevlileri, üç yıldan beş
yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Ayrıca, bu suçun bir işyeri bünyesinde işlenmesi halinde bu işyerlerinin bir
aydan bir yıla kadar, tekerrür halinde ise sürekli olarak kapatılmasına karar
verilebilir.
Bu Kanuna göre alınması gereken izinleri almaksızın ticaret
unvanlarında, her türlü belge, ilân ve reklamlarında veya kamuoyuna yaptıkları
açıklamalarda banka adını ya da banka gibi faaliyet gösterdikleri ya da banka
gibi mevduat veya katılım fonu topladıkları izlenimini uyandıracak söz ve deyimleri
kullanan gerçek kişiler ile tüzel kişilerin görevlileri, bir yıldan üç yıla
kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Ayrıca,
bu işyerlerinin bir aydan bir yıla kadar, tekerrür halinde ise sürekli olarak
kapatılmasına karar verilebilir.
Yukarıdaki fıkralara aykırılık halinde Kurumun ilgili
Cumhuriyet başsavcılığını muhatap talebi üzerine sulh ceza hâkimince, dava
açılması halinde davaya bakan mahkemece işyerlerinin faaliyetleri ve reklamlar
geçici olarak durdurulur, ilanları toplatılır. Bu tedbirler, hâkim kararıyla
kaldırılıncaya kadar devam eder. Bu kararlara karşı itiraz yolu açıktır.
Mevduat ve katılım fonu
sahiplerinin haklarını engellemek
MADDE 154.- Bu Kanunun 62 nci maddesi hükmüne aykırı
davrananlar altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para
cezası ile cezalandırılır.
Düzeltici, iyileştirici
ve kısıtlayıcı önlemleri almamak
MADDE 155.- Bu Kanunun 69, 70 ve 71 inci maddelerine göre,
Kurul veya Kurumca alınması istenen önlemleri almayan bankaların bu önlemleri
almakla yükümlü olan mensupları, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin
güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılırlar.
Birinci fıkrada belirtilen önlemleri almamak, bankanın
nitelikli paya sahip ortaklarına veya bunların iştirak ve kuruluşlarına yarar
sağlamak amacıyla yapıldığı takdirde dört yıldan altı yıla kadar hapis cezasına
ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmedilir.
Yetkili merciler ile
denetim görevlilerince istenen bilgi ve belgeleri vermemek ve görevlerini
yapmalarını engellemek
MADDE 156.- Bu Kanunla yetkilendirilen mercilerin ve denetim
görevlilerinin istedikleri bilgi ve belgeler ile bu Kanun kapsamındaki
kuruluşların, konsolide finansal tabloların hazırlanmasını teminen 38 inci
madde kapsamında istedikleri bilgi ve belgeleri vermeyen ya da denetim
görevlilerinin görevlerini yapmalarına engel olan gerçek kişilerle tüzel
kişilerin görevlileri bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî
para cezası ile cezalandırılır.
Belgelerin saklanması
yükümlülüğüne aykırı davranmak
MADDE 157.- Bu Kanunun 42 nci maddesinde belirtilen
belgelerin saklanması yükümlülüğüne uymayanlar bir yıldan üç yıla kadar hapis
ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.
Gerçeğe aykırı beyanda
bulunmak
MADDE 158.- Bu Kanun kapsamındaki kuruluşların, bu Kanunda
gösterilen merciler ile denetim görevlilerine ve mahkemelere verdikleri gerçeğe
aykırı beyanlardan dolayı, bunları ve bunların düzenlenmesine esas teşkil eden
her türlü belgeleri imza edenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve binbeşyüz
güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Birinci fıkrada yazılı suç, bu Kanunun 33 üncü maddesi
uyarınca bağımsız denetim kuruluşlarınca denetlenerek onaylanmış gerçeğe aykırı
beyanlar içeren belgeler kullanılarak işlenmiş olur ise, faile verilecek ceza
altıda bir oranında artırılarak uygulanır. Ayrıca, suç vasıtası belgeleri
gerçeğe aykırı olduğunu bilerek onaylayan bağımsız denetim kuruluşunun
görevlileri de aynı şekilde cezalandırılır.
Birinci ve ikinci fıkrada yazılı suçlar neticesinde özel
veya kamusal bir zarar doğarsa verilecek cezalar yarısı oranında artırılarak
hükmolunur.
İşlemlerin kayıt dışı
bırakılması ve gerçeğe aykırı muhasebeleştirme
MADDE 159.- Bu Kanun kapsamındaki kuruluşların işlemlerinin
kayıt dışı bırakılmasından, gerçek mahiyetlerine uygun düşmeyen bir şekilde
muhasebeleştirilmesinden, kanunî ve yardımcı defter ve kayıtları, şubeleri,
yurt içi ve yurt dışındaki muhabirleri ile hesap mutabakatı sağlanmadan yıl
sonu bilançolarını kapatmalarından dolayı, bunları ve bunların düzenlenmesine
esas olan her türlü belgeleri gerçeğe aykırı nitelikte olduğunu bilerek imza
edenler bir yıldan üç yıla kadar hapis ve binbeşyüz güne kadar adlî para cezası
ile cezalandırılır.
Birinci fıkrada yazılı suç, bu Kanunun 33 üncü maddesi
uyarınca bağımsız denetim kuruluşlarınca denetlenerek onaylanmış olup da
gerçeğe aykırı beyanlar içeren belgeler kullanılarak işlenmiş olur ise, faile
verilecek ceza yarısı oranında artırılarak hükmolunur. Ayrıca, suç vasıtası
belgeleri gerçeğe aykırı olduklarını bilerek onaylayan bağımsız denetim
kuruluşunun görevlileri de aynı şekilde cezalandırılır.
Birinci ve ikinci fıkrada yazılı suçlar neticesinde özel
veya kamusal bir zarar doğarsa verilecek cezalar altıda bir oranında
artırılarak hükmolunur.
Gerekli bilgi ve
belgeleri göndermemek
MADDE 160.- Bu Kanun kapsamındaki kuruluşların işlemleri
kaydetmekle veya muhasebeleştirmekle görevli kişilere gönderilmesi gereken
bilgi ve belgeleri göndermemek veya gereken talimatları vermemek suretiyle
işlemlerin kayıt dışı bırakılmasına veya gerçek mahiyetlerine uygun düşmeyen
bir şekilde muhasebeleştirilmesine veya kanunî ve yardımcı defter ve kayıtları,
şubeleri, yurt içi ve yurt dışındaki muhabirleri ile hesap mutabakatı
sağlanmadan yıl sonu bilançolarını kapatmalarına neden olan bu Kanun
kapsamındaki kuruluşların mensupları, bu fiilleri zimmet suçunu oluşturmadığı
takdirde bir yıldan üç yıla kadar hapis ve binbeşyüz güne kadar adlî para
cezası ile cezalandırılırlar.
Birinci fıkrada yazılı suç neticesinde özel veya kamusal bir
zarar doğarsa verilecek ceza yarısı oranında artırılarak hükmolunur.
Sistemi engelleme, bozma,
verileri yok etme veya değiştirme
MADDE 161.- Bu Kanuna tâbi kuruluşların bilgi işlem
sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, bu fiili zimmet suçunu
oluşturmadığı takdirde iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
Bu Kanuna tâbi kuruluşların bilgi işlem sistemindeki
verileri ve finansal raporlama ile ilgili diğer her türlü unsurları bozan, yok
eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan
verileri başka bir yere gönderen kişi, bu fiili zimmet suçunu oluşturmadığı
takdirde sekiz aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
İtibarın zedelenmesi
MADDE 162.- Bu Kanunun 75 inci maddesine aykırı davrananlar
üç aydan iki yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır.
Yukarıdaki fıkrada yazılı fiil neticesinde özel veya kamusal
bir zarar doğarsa verilecek ceza altıda bir oranında artırılarak hükmolunur.
Sırların açıklanması
MADDE 163.- Bu Kanunun 74 üncü maddesinin birinci ve üçüncü
fıkralarında belirtilen yükümlülüğe uymayanlar için bir yıldan üç yıla kadar
hapis ve bin beşyüz güne kadar adlî para cezası hükmolunur. Banka ve
müşterilere ait sırları açıklayan üçüncü kişiler hakkında da aynı cezalar
uygulanır.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen kimseler sırları kendileri ya
da başkaları için yarar sağlamak amacıyla açıklamış olursa verilecek cezalar
altıda bir oranında artırılır. Ayrıca, fiilin önemine göre sorumluların bu
Kanun kapsamına giren kuruluşlarda görev yapmaları, iki yıldan aşağı olmamak
üzere geçici veya sürekli olarak yasaklanır.
Zimmet
MADDE 164.- Görevi nedeniyle zilyetliği kendisine
devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu para veya para
yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları kendisinin veya başkasının
zimmetine geçiren banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları,
altı yıldan oniki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılacakları gibi bankanın uğradığı zararı tazmine mahkum edilirler.
Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli
davranışlarla işlenmesi halinde faile on iki yıldan az olmamak üzere hapis ve
meydana gelen zararın üç katına tekabül edecek tutarda gün para cezası verilir.
Ayrıca meydana gelen zararın ödenmemesi halinde mahkemece re'sen
ödettirilmesine hükmolunur.
Faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bir bankanın;
hukuken veya fiilen yönetim ve denetimini elinde bulundurmuş olan gerçek kişi
ortaklarının, kredi kuruluşunun kaynaklarını, kredi kuruluşunun emin bir
şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek şekilde doğrudan veya dolaylı olarak
kendilerinin veya başkalarının menfaatlerine kullandırmak suretiyle, kredi
kuruluşunu her ne suretle olursa olsun zarara uğratmaları zimmet olarak kabul
edilir. Bu fiilleri işleyenler hakkında on yıldan yirmi yıla kadar hapis ve
zararın üç katına tekabül edecek tutarda gün para cezasına hükmolunur. Ayrıca,
meydana gelen zararın müteselsilen ödettirilmesine karar verilir.
Soruşturma başlamadan önce, zimmete geçirilen para veya para
yerine geçen evrak veya senetlerin veya diğer malların aynen iade edilmesi veya
uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisi
indirilir.
Kovuşturma başlamadan önce, gönüllü olarak, zimmete
geçirilen para veya para yerine geçen evrak veya senetlerin veya diğer malların
aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde,
verilecek cezanın yarısı indirilir. Bu durumun hükümden önce gerçekleşmesi
halinde, verilecek cezanın üçte biri indirilir.
Zimmet suçunun konusunu oluşturan para veya para yerine
geçen evrak veya senetlerin veya diğer malların değerinin azlığı nedeniyle,
verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir.
Örtülü kazanç aktarma ve
edinme
MADDE 165.- Bu Kanunun 60 ıncı maddesine aykırı davrananlar
ile örtülü kazanç elde edenler, altı yıldan oniki yıla kadar hapis ve beş bin
güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Örtülü kazanç aktarma ve edinme suçunun konusunu oluşturan
değerin azlığı nedeniyle verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir.
Diğer kanunlara
aykırılıklar
MADDE 166.- Bu Kanuna göre suç teşkil eden hareket ve
fiiller başka kanunlara göre de cezayı gerektirdiği takdirde, failleri hakkında
en ağır cezayı gerektiren kanun maddesi uygulanır. 6762 sayılı Türk Ticaret
Kanununun sorumluluğu gerektiren hükümleri saklıdır.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Kovuşturma
Usulü
Yazılı başvuru ve
müdahale
MADDE 167.- Bu Kanunda belirtilen suçlara ilişkin soruşturma
ve kovuşturma yapılması, Kurum veya Fon tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına
yazılı başvuruda bulunulmasına bağlıdır. Bu başvuru muhakeme şartı
niteliğindedir. Ancak, 164 üncü maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen suçtan
dolayı soruşturma ve kovuşturmalar Kurumun veya Fonun yazılı bildirimi üzerine
veya gecikilmesinde sakınca görülen hallerde re'sen Cumhuriyet savcılarınca
yapılır ve Kurum ve Fon haberdar edilir. Bu fikra uyarınca yapılan
soruşturmalar neticesinde açılan kamu davalarında, Kurumun veya Fonun başvuruda
bulunması halinde, bunlar başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazanırlar.
162, 163 ve 164 üncü maddelerde yazılı suçlardan dolayı
ilgililerin dava hakkı ile 4.12.2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu hükümleri saklıdır.
İtiraz ve bildirim
MADDE 168.- Bu Kanunun 167 nci maddesi uyarınca başlatılan
soruşturmalar neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilirse, bu karar
ilgisine göre Kuruma veya Fona ve ilgili bankaya tebliğ edilir. Kurum, Fon ve
ilgili banka kendisine tebliğ edilen bu kararlara karşı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa göre itiraza yetkilidir.
Kamu davası açılması halinde, iddianamenin bir örneği
ilgisine göre Kuruma veya Fona tebliğ edilir.
Özel yetki
MADDE 169.- 164 üncü madde kapsamındaki veya bu suçlarla
bağlantılı olup da ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlara ait
davalar, fiilin işlendiği yerin bağlı olduğu ilin adıyla anılan (1) numaralı
ağır ceza mahkemelerinde görülür. Gerekli görülen yerlerde Adalet Bakanlığının
teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu tür suçlara bakmak
üzere o yerlerdeki diğer ağır ceza mahkemeleri de görevlendirilebilir veya yeni
ağır ceza mahkemesi de kurulabilir.
Bu Kanunun 162 nci maddesinde yazılı suçun internet vasıtasıyla
işlenmesi halinde yetkili mahkeme, mağdurun banka olması durumunda ilgili
bankanın, mağdurun Kurum ve Kurul olması durumunda Kurumun merkezinin bulunduğu
yer mahkemesidir.
Bilirkişi incelemesi
MADDE 170.- Bu Kanunun uygulaması ile ilgili olarak, bu
Kanunda ve diğer kanunlarda öngörülen suçlardan dolayı açılan ceza davalarında
bilirkişi, raporunu dosyanın kendisine verildiği tarihten başlayarak üç ay
içinde mahkemeye verir. Bu süre hâkim tarafından iki aya kadar uzatılabilir. Bu
süre içerisinde de rapor mahkemeye verilmediği takdirde görev, ücret
ödenmeksizin bilirkişiden alınır ve yeni bilirkişi atanır. Bilirkişilik görevi
bu şekilde kendisinden alınan kişiler, bir yıl süreyle bu Kanun kapsamında
hiçbir davada bilirkişi olarak atanamazlar. Bu kişiler, raporların süresinde
verilmemesinin sebep olduğu masrafları ödemeye ve ayrıca beşyüz güne kadar adlî
para cezasına mahkûm edilirler. Dosyanın bilirkişiye tevdi tarihinde dava
zamanaşımı süresi durur. Bilirkişinin raporunu mahkemeye verdiği tarihten itibaren
bu süre kaldığı yerden işlemeye devam eder.
Kurum, Fon, Fon bankaları ile bankaların iflâs idareleri
tarafından açılan hukuk davalarında gerekli görülen hâllerde, yaptırılacak
bilirkişi incelemelerinde, bilirkişi raporunu dosyanın kendisine verildiği
tarihten başlayarak üç ay içinde mahkemeye verir. Bu süre hâkim tarafından iki
aya kadar uzatılabilir. Bu süre içerisinde de rapor mahkemeye verilmediği
takdirde görev, ücret ödenmeksizin bilirkişiden alınır ve yeni bilirkişi
atanır. Bilirkişilik görevi bu şekilde kendisinden alınan kişiler, bir yıl
süreyle bu Kanun kapsamında hiçbir davada bilirkişi olarak atanamazlar. Bu
kişiler, raporların süresinde verilmemesinin sebep olduğu masrafları ödemeye ve
ayrıca beşyüz güne kadar adlî para cezasına mahkûm edilirler.
Özel soruşturma ve
kovuşturma
MADDE 171.- 164 üncü maddenin üçüncü fıkrası kapsamına giren
suçların soruşturma ve kovuşturmalarında aşağıdaki hükümler tatbik olunur:
a) Soruşturma, iş bölümü ilişkilerine göre, Cumhuriyet
başsavcılarınca veya görevlendireceği Cumhuriyet savcılarınca bizzat yürütülür.
Bu suçlar, görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsalar bile,
Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır.
b) Bu suçların soruşturma ve kovuşturmalarında, 4422 sayılı
Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun 2 ilâ 10 uncu maddeleri de
uygulanır.
c) Bu suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda kolluk;
soruşturma ve kovuşturma sebebiyle şüpheli, sanık, tanık, bilirkişi ve suçtan
zarar görenleri, Cumhuriyet savcısının veya mahkeme naibinin veya istinabe
olunan hâkimin emriyle belirtilen gün, saat ve yerde hazır bulundurmaya
mecburdur. Bu emir, çağrılanlar hakkında kolluğa ihzar müzekkeresinde olduğu
gibi zor kullanma yetkisi verir.
d) Cumhuriyet başsavcılıkları, bu suçların soruşturmasında
gerekli olması halinde, geçici olarak yargı çevresi içerisinde veya dışındaki,
genel bütçeli dairelere ve katma bütçeli idarelere, bütün kamu kurum ve
kuruluşlarına, belediyelere, bankalara ait bina, araç, gereç ve personelden
yararlanmak için istemde bulunabilirler. Bu istemler, ilgili kurum ve
makamlarca geciktirilmeksizin yerine getirilir. Özürsüz olarak bu istemleri
yerine getirmeyen sorumlu kişiler, üç aydan altı aya kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
e) Soruşturmanın gerekli kıldığı hâllerde, suç mahalli veya
delillerin bulunduğu yerlere gidilerek soruşturma yapılır.
f) Soruşturmanın sonuçlanmasına kadar, bu suç faillerinin
her türlü mal, alacak, para ve sair eşyalarına hâkim kararı gecikmesinde
sakınca olunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile el konulur. Bu
suçlara iştirak edenler ile suç faillerinin bu suçlar nedeniyle elde ettiği her
türlü haksız kazanımın transferi sonucu elde edilen, kan ve kayın hısımlar ile
üçüncü şahıslar nezdindeki mal, alacak veya sair her türlü şeylere de
Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile el konulur.
g) El koyma kararı yirmidört saat içinde yetkili ve görevli
sulh ceza hâkiminin onayına sunulur. Hâkim kırksekiz saat içinde kararını
açıklar. Aksi halde el koyma hükümsüz kalır.
İnfaz
MADDE 172.- 164 üncü maddede yazılı suçlardan dolayı mahkûm
olanlar, Fona veya Hazineye olan borçları ve tazminatları ödemediği veya bu
borçlar ve tazminatlar mal varlıklarından tahsil olunamadığı sürece, bunlar
hakkında koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.
ONBEŞİNCİ KISIM
Son Hükümler
Kaldırılan ve
değiştirilen hükümler
MADDE 173.- A) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar
Kanunu ile ek ve değişiklikleri (12.5.2001 tarihli ve 4672 sayılı Kanunun
geçici 3 üncü maddesi ile 12.12.2003 tarihli ve 5020 sayılı Kanunun geçici 4
üncü maddesinin ikinci fıkrası hariç) yürürlükten kaldırılmıştır.
B) İkrazatçılık hariç ödünç para verme işlerine ve finansal
kiralama faaliyetlerine ilişkin olarak 9.12.1994 tarihli ve 4059 sayılı Hazine
Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda yer alan görev ve yetkilere ilişkin hükümler yürürlükten
kaldırılmıştır.
C) 10.6.1985 tarihli ve 3226 sayılı Finansal Kiralama
Kanununun;
a) 30 ve 34 üncü maddeleri hariç olmak üzere, diğer
maddelerinde yer alan "Bakanlar Kurulu" ibareleri "Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu",
b) "Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığının bağlı
bulunduğu Bakanlık" ibareleri ise "Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu",
c) 32 nci maddesinin (b) bendi "10 uncu maddesinde
belirtilen yönetmelik Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunca,"
şeklinde değiştirilmiştir.
D) 30.9.1983 tarihli ve 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin;
a) 12 ve 13 üncü maddelerinde yer alan "Müsteşarlık"
ibareleri "Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu",
b) 14 üncü maddesinin birinci fıkrası "Bu Kanun
Hükmünde Kararnameye tâbi finansman şirketleri ve faktoring şirketlerinin
faaliyetleri Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, ikrazatçıların
faaliyetleri ise Müsteşarlıkça denetlenir.",
c) 14 üncü maddesinin dördüncü fıkrası "Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu finansman şirketleri ve faktoring şirketlerinden,
Hazine Müsteşarlığı ise ikrazatçılardan her türlü bilgi ve belgeyi talep edebilir."
şeklinde değiştirilmiştir.
E) 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesinin
birinci ve ikinci fıkrasında yer alan "Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası'nın görüşünü alarak" ibaresi ile beşinci fıkrasında yer alan
"Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın da görüşlerini alarak"
ibareleri madde metninden çıkarılmıştır.
F) 14.1.1970 tarihli ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası Kanununun 40 ıncı maddesinin (I) numaralı fıkrasının (b) bendi
ve (II) numaralı fıkrası ile 44 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"b) Banka, Bankacılık Kanunu uyarınca, olağanüstü
hâllerde ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kaynaklarının ihtiyacı karşılamaması
durumunda, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna avans vermeye yetkilidir. Verilen
avansın vadesi, tutarı, geri ödeme şekli ve şartları ile uygulanacak faiz oranı
ve diğer hususlar, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun görüşü alınarak Bankaca
belirlenir."
"II.- Bankalar ve elektronik ödeme araçlarını çıkaran
kuruluşlar dahil olmak üzere Bankaca uygun görülecek diğer mali kuruluşları
yükümlülükleri esas alınarak, Banka nezdinde açılacak hesaplarda nakden tesis
edilecek zorunlu karşılıkların oranı, zorunlu karşılığa tâbi yükümlülüklerin
kapsamı, tesis süresi ve bu yükümlülükler için tesis edilen karşılıklara
gerektiğinde ödenecek faiz oranı ve mevduat veya katılım fonlarından olağanüstü
çekilişler ile birleşme, devir ve bölünme hallerinde yapılacak işlemler de dahil olmak üzere uygulamaya yönelik her
türlü usul ve esaslar Bankaca belirlenir.
Banka, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunca alınacak
karar üzerine birleşme, devir ve bölünme işlemleri süresince kredi
kuruluşlarına zorunlu karşılıklar hesabından iade yapmaya veya bu
yükümlülüklerini ertelemeye yetkilidir.
Yukarıda belirtilen kuruluşların taahhütlerine karşı
bulunduracakları umumi disponibilitenin nitelik ve oranı gerektiğinde Bankaca
tespit edilir.
Bankaca yapılacak düzenlemeye göre zorunlu karşılıkların
Banka nezdindeki hesaplarda bloke olarak tutulmasının istenmesi halinde, bloke
hesaplarda tutulan zorunlu karşılıklar, hiçbir amaç ve konunun finansmanı için
kullanılamaz, temlik ve haciz edilemez.
Zorunlu karşılıkların ve umumi disponibilitenin süresinde
tesis edilmemesi veya eksik tesis edilmesi halinde Banka, belirleyeceği usul ve
esaslara göre, eksik kısım için; Banka nezdindeki hesaplarda faizsiz mevduat
tutulmasını istemeye veya cezai faiz tahakkuk ettirmeye yetkilidir. Tahakkuk
ettirilen cezai faiz alacakları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun hükümleri gereğince tahsil edilir. Tahsil edilen cezai faizler
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna gelir kaydedilir."
"Madde 44.- Banka, Türkiye'de faaliyette bulunan
mevduat bankaları, katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları, finansal
holding şirketleri, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri,
finansman şirketleri ile Banka ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunca
belirlenecek diğer malî kuruluşların müşterilerinin risk durumlarına ilişkin
bilgileri nezdinde toplamak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve ilgili
kuruluşlar ile paylaşmak üzere Risk Merkezi kurar.
Yukarıda belirtilen kuruluşlar, bankalar bakımından keşide
ettikleri protestolar da dâhil olmak üzere, müşterilerinin risk durumları
hakkında istenecek her türlü bilgiyi belirlenecek biçim ve içerikte vermekle
yükümlüdür. Risk Merkezinin bütün işlem ve kayıtları gizlidir.
Risk Merkezince sağlanacak bilgilerin biçim ve içeriğine,
derlenmesine, paylaşılmasına ve diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun uygun görüşü alınmak suretiyle
Bankaca belirlenir."
G) 15.7.1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanununun 14
üncü maddesinin (A) fıkrasının birinci paragrafına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ve Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu üyeleri için, T.C. Emekli Sandığı ile
ilgilendirilme ve emekli keseneklerinin bu derecelerden kesilmesi şartı
aranmaz."
H) 30.1.2002 tarihli ve 4743 sayılı Kanunun 3 üncü
maddesinin yedinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. Kurulmuş olan varlık
yönetim şirketleri bu Kanun hükümlerine tâbi olarak faaliyetlerini yürütür.
Mülga kanunlara yapılan
atıflar
MADDE 174.- Diğer kanunlarda mülga 3182 sayılı Bankalar
Kanunu ve bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununa
yapılan atıflar bu Kanunun ilgili maddelerine yapılmış sayılır.
Diğer kanunlarda ve mülga 3182 sayılı Bankalar Kanunu ve bu
Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununda özel finans
kurumlarına yapılan atıflar, katılım bankalarına yapılmış sayılır.
GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanuna göre çıkarılacak, yönetmelik,
tebliğ ve kararlar yürürlüğe girinceye kadar, kaldırılan hükümlere dayanılarak
çıkarılan düzenlemelerin, bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına
devam olunur.
Bu Kanunda öngörülen düzenlemeler bir yıl içerisinde
yürürlüğe konulur.
GEÇİCİ MADDE 2.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Kurum
tarafından daha önce faaliyet izni verilmiş olan tüm bankalar, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önceki kanunlara uygun olarak yapmakta oldukları
faaliyetlerine devam ederler. Bankalar bu Kanunun yürürlüğe girmesinden
itibaren, iki ay içinde faaliyet gösterdikleri alanları bildiren beyannameyi
Kuruma verirler. Bankalar, faaliyetlerini bu Kanunun 4 üncü maddesi kapsamındaki
faaliyet konularını genişletmeden önce Kurumdan izin almak zorundadır.
Bankalar ve finansal holding şirketleri durumlarını, bu
Kanun hükümlerine bir yıl içinde intibak ettirmek zorundadır.
GEÇİCİ MADDE 3.- Bağımsız denetim kuruluşları durumlarını 31.12.2006
tarihine kadar 36 ncı madde hükmüne uygun hale getirmek zorundadır.
GEÇİCİ MADDE 4.- Bu Kanunun 54 üncü maddesinin birinci
fıkrasındaki yüzde yirmibeşlik oran, bir risk grubuna kullandırılabilecek
krediler yönünden, 31.12.2005 tarihine kadar yüzde otuzbeş, 1.1.2006 tarihinden
itibaren yüzde yirmibeş olarak; yüzde yirmilik oran, 31.12.2005 tarihine kadar
yüzde otuzbeş, 1.1.2006 tarihinden 31.12.2006 tarihine kadar yüzde yirmibeş,
1.1.2007 tarihinden itibaren yüzde yirmi olarak uygulanır.
Bu Kanunun 54 üncü maddesindeki kredi sınırlarına ilişkin
hesaplamalarda ortaklık payları; 2005 yılında yüzde kırk, 2006 yılında yüzde
50, 2007 yılında yüzde 60, 2008 yılında yüzde 75, 2009 yılında yüzde 90,
1.1.2010 tarihinden itibaren yüzde yüz oranında dikkate alınır.
GEÇİCİ MADDE 5.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla, iştirak tutarları Kanunun 56 ncı maddesinin birinci fıkrasında
belirtilen oranların altında olan kredi kuruluşları, hiçbir şekil ve surette bu
maddede yer alan oranları aşamazlar. Aynı tarih itibarıyla iştirak tutarları
Kanunda belirtilen oranlardan herhangi birini aşan kuruluşlar, aşım
tutarlarını, 31.12.2005 tarihine kadar yüzde yirmisini, 31.12.2006 tarihine
kadar yüzde kırkını, 31.12.2007 tarihine kadar yüzde altmışını, 31.12.2008
tarihine kadar yüzde seksenini, 31.12.2009 tarihine kadar yüzde yüzünü itfa
etmek suretiyle giderirler.
GEÇİCİ MADDE 6.- 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun
geçici 20 nci maddesi kapsamında sandık ve vakıfları bulunan bankalar
durumlarını 31.12.2007 tarihine kadar 58 inci madde hükmüne uygun hale getirmek
zorundadırlar.
GEÇİCİ MADDE 7.- Halen faaliyette bulunan özel finans
kurumları, bir yıl içerisinde ticaret unvanlarını katılım bankası ibaresini de
kapsayacak şekilde değiştirmek ve mevcut durumlarını Kanunun finansal
raporlamayla ilgili hükümlerine intibak ettirmek zorundadır. Özel Finans
Kurumları Birliği Türkiye Katılım Bankaları Birliği olarak addolunur ve bu
Kanununun hükümlerine tâbi olup, üç ay içinde durumunu bu Kanun hükümlerine
uygun hale getirir.
GEÇİCİ MADDE 8.- Bu Kanunun yayımı tarihinden önce Kuruma
yarışma ve yeterlilik sınavıyla alınmış; avukat (Kurum uzman yardımcısı) ve
Kurum uzman yardımcıları, bankacılık uzman yardımcısı olarak atanır. Kurumda
yeterlilik sınavını geçerek avukat (Kurum Uzmanı) ve Kurum Uzmanı unvanını
kazanmış olanlar bankacılık uzmanlığına atanır. Bunların Kurumda çalıştıkları
süreler bankacılık uzman yardımcılığı ve bankacılık uzmanlığında geçmiş
sayılır.
Bu Kanunun yayımı tarihinden önce Hazine Müsteşarlığı, Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığından
naklen atanmış olup, bu kurumlara mesleğe özel yarışma sınavı ile alınmış ve
yeterlik sınavında başarılı görülerek uzman statüsünde görev yapan ve
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda Kurum uzmanı olarak çalışan
personel bankacılık uzmanı olarak atanır. Bunların geldikleri kurumlarda ve
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda çalıştıkları süreler bankacılık
uzmanlığında geçmiş sayılır. Bu Kanunun yayımı tarihinden önce başka
kurumlardan naklen atanmış bankalar yeminli murakıp ve yardımcılarının
geldikleri kurumlarda çalıştıkları süreler Kurumda geçmiş sayılır.
Bu maddenin birinci ve ikinci fıkrasında zikredilen Kurum
uzmanları dışında kalan Kurum uzmanlarının kadroları şahıslarına bağlı olarak
devam eder. Bu kadrolara bir daha atama yapılmaz.
GEÇİCİ MADDE 9.- Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihteki Hazine
Müsteşarlığının 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu hükümleri ile 90 sayılı
Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ikrazatçılık
dışındaki hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili personeli, muvafakatları alınmak
kaydıyla ve bir yıl içinde talep etmeleri halinde Kuruma naklen atanır. Kanun
yürürlüğe girdiği tarihte, Müsteşarlığın ilgili personelinden yurt dışı
teşkilatında görev yapan veya uluslararası kuruluşlarda görevli bulunan, lisans
üstü eğitim nedeniyle yurt dışında bulunan veya askerlik ya da sair nedenlerle
ücretsiz izinli olanların naklen atanma hakları saklıdır. Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde kullanılmayan haklar geçersiz olur.
Hazine Müsteşarlığından naklen atanacak ilgili personelden,
yaş şartı dışındaki şartları taşıyan ve Kurulca belirlenecek usul ve esaslara
göre yeterli görülenler arasından en az üç yıllık hizmeti bulunanlar bankacılık
uzmanı, üç yıldan az hizmeti olanlar bankacılık uzman yardımcısı olarak atanır.
Bunların geldikleri kurumda çalıştıkları süreler bankacılık uzman ve uzman
yardımcılığında geçmiş sayılır. Naklen atanan personelden Müsteşarlığa karşı
mecburi hizmet yükümlülüğü bulunanların Kurumda geçirdikleri süreler bu
yükümlülüklerin ifasında dikkate alınır.
Bu maddenin birinci fıkrası hükmüne göre Hazine
Müsteşarlığından naklen ataması yapılan personelin kadroları hiçbir işleme
gerek kalmaksızın iptal edilerek, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli
cetvelin Hazine Müsteşarlığına ait bölümünden çıkartılmış sayılır.
Kurum veya Fon personeli iken Fonda veya Kurumda geçici
olarak görevlendirilen personel, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay
içerisinde kurumlarına iade edilmemeleri halinde bulundukları Kuruma veya Fona
naklen atanmış sayılır.
GEÇİCİ MADDE 10.- Bu Kanun yayımlandığı tarihte halen Fonda
çalışmakta olan personelden, Kanun ile Fona verilen görevlerin gerektirdiği
aslî ve sürekli görevleri yürütecek personel ile ilgili düzenlemeler Fon norm
kadrosu da dikkate alınarak Fon Kurulu tarafından belirlenir.
GEÇİCİ MADDE 11.- Bu Kanunun yayımı tarihinden önce,
26.12.2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetim
Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin
ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak
tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri
başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü
Fon alacakları tahsil edilinceye kadar bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389
sayılı Kanunun 14, 15, 15/a, 16, 17, 17/a ve 18 inci maddeleri, ek 1, 2, 3, 4,
5 ve 6 ncı maddeleri ile geçici 4 üncü
maddesi hükümlerinin uygulanmasına devam edilir.
Bu Kanunun yayımı tarihinden önce haklarında bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanun gereği mal bildiriminde bulunması
gerekenlerin, bildirimde belirtmedikleri veya gerçeğe aykırı olarak bildirdikleri
her türlü taşınır ve taşınmaz mal, hak ve alacak ile gelir ve harcamalar da
haksız mal edinme hükümlerine tâbidir. Haksız mal edinmediğini ispat edene bu
hüküm uygulanmaz.
GEÇİCİ MADDE 12.- Bu Kanunun yayımı tarihinden önce mülga
3182 sayılı Bankalar Kanununun 64 ve 65 inci maddeleri ile, bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca
işlem yapılan bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi
başlatılan bankalar hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı
Kanunun 14 üncü maddesinin (5) ve (6) numaralı fıkraları hükümlerinin
uygulanmasına devam edilir.
GEÇİCİ MADDE 13.- 72 nci maddenin birinci fıkrasının (e)
bendi hükümlerine göre faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankalar
hariç olmak üzere, 13.11.1996 tarihli ve 4208 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin
(a) bendinin (6) numaralı alt bendi; bu Kanunun 136 ncı maddesinin dokuzuncu,
onuncu, onbirinci, onikinci ve onüçüncü fıkraları, 138 inci maddesi, 139 uncu
maddesi, 140 ıncı maddesinin ikinci fıkrası ve geçici 12 nci maddesinin ikinci
fıkrası, 26.12.2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim
ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat
kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul
tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından
tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında uygulanır.
GEÇİCİ MADDE 14.- Sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve
kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve
kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş
bankalarda (Tasfiye Halinde T. Emlak Bankası A.Ş. dahil ) 26.12.2003 tarihinden
önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi
kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya
yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da yeniden yapılandırma
şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat
mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst
hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı ayni hak tesisine
ilişkin sözleşmeden doğan haklarında diğer bankaların ve üçüncü kişilerin
muvazaadan ari hakları aleyhine olmamak üzere Fon alacaklarının tahsiline
ilişkin 125, 136, 138, 139, 140, 142, 144 ve 170 inci madde hükümleri,
tasarrufun iptali davalarında aciz vesikası şartı aranmaması, tüzel kişilerin
kanuni temsilcileri ile borçlu ve borçla diğer ilgililerin yurt dışına çıkmasını
yasaklama dahil bankalarınca uygulanır.
GEÇİCİ MADDE 15.- 13.11.1996 tarihli ve 4208 sayılı Kanunun
2 nci maddesinin (a) bendinin (6), (7) ve (8) numaralı bentleri ile bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanunun 15/a maddesi ve 22 nci maddesinin
(4) numaralı fıkrasında sayılan ceza ve hukuk davalarını kovuşturan, soruşturan
ve yürüten Cumhuriyet Savcıları ile hâkimler bu işleri ivedilikle yürütürler ve
görevleri süresince disiplin nedenleri hariç mazeretleri ve istemleri olmadıkça
üç yıl süre ile başka bir yere veya göreve atanamazlar. Görev süresi dolanlar
tekrar atanabilirler.
GEÇİCİ MADDE 16.- Bu Kanunun yayımı tarihinden
önce iflâs etmiş olan bankaların tasfiyesi, tekemmül ettirilen
işlemler saklı kalmak kaydıyla iflâs idareleri tarafından bu Kanun hükümlerine
göre yürütülür. Bu maddenin uygulanmasında iflâs idareleri bu Kanunun 107 nci
ve 142 nci maddesinde Fona verilen yetkileri haizdir.
GEÇİCİ MADDE 17.- Bu Kanun ile, Fon alacağının tahsili
bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda Fon lehine getirilen
hükümler makable şamildir.
GEÇİCİ MADDE 18.- Kurul Başkanı ve Fon Kurulu Başkanı hariç
olmak üzere, Kurula ve Fon Kuruluna ilk atanan üyelerin üçte biri iki yılda bir
yenilenir. İkinci yılın sonunda kur'a sonucu üyelikleri sona eren üyeler bir
defalığına tekrar atanabilir.
GEÇİCİ MADDE 19.- Bu Kanunun yayımını izleyen bir ay
içerisinde mülga 4389 sayılı Kanunla kurulan Güvence Fonu tutarları Fona
devredilir.
GEÇİCİ MADDE 20.- Bu Kanunun 101 inci maddesinin son
fıkrasında Kurum ile Fon arasında akdedilmesi öngörülen mutabakat zaptı üç ay
içinde yapılır.
Yürürlük
MADDE 175.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 176.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
|
|
Recep
Tayyip Erdoğan |
|
|
|
|
Başbakan |
|
|
|
|
Dışişleri Bak. ve Başb. Yrd. |
Devlet Bak. ve Başb. Yrd. |
Devlet Bak. ve Başb. Yrd. |
|
|
A. Gül |
A. Şener |
M. A.
Şahin |
|
|
Devlet Bakanı |
Devlet Bakanı |
Devlet Bakanı |
|
|
B. Atalay |
A.
Babacan |
M. Aydın |
|
|
Devlet Bakanı |
Devlet Bakanı V. |
Adalet Bakanı |
|
|
G. Akşit |
A. Coşkun |
C. Çiçek |
|
|
Millî Savunma Bakanı V. |
İçişleri Bakanı |
Maliye Bakanı |
|
|
O. Pepe |
A. Aksu |
K.
Unakıtan |
|
|
Millî Eğitim Bakanı |
Bayındırlık ve İskân Bakanı |
Sağlık Bakanı |
|
|
H. Çelik |
Z.
Ergezen |
R. Akdağ |
|
|
Ulaştırma Bakanı |
Tarım ve Köyişleri Bakanı |
Çalışma ve Sos. Güv. Bakanı V. |
|
|
B.
Yıldırım |
S. Güçlü |
E. Mumcu |
|
|
Sanayi ve Ticaret Bakanı |
En. ve Tab. Kay. Bakanı |
Kültür ve Turizm Bakanı |
|
|
A. Coşkun |
M. H.
Güler |
E. Mumcu |
|
|
|
Çevre ve Orman Bakanı |
|
|
|
|
O. Pepe |
|
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONUNUN KABUL ETTİĞİ METİN
BANKACILIK
KANUNU TASARISI
BİRİNCİ
KISIM
Genel
Hükümler
Amaç
MADDE 1.- Bu Kanunun amacı, finansal
piyasalarda güven ve istikrarın sağlanmasına, kredi sisteminin etkin bir
şekilde çalışmasına, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasına
ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2.- Türkiye'de kurulu mevduat
bankaları, katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları, yurt dışında
kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye'deki şubeleri, finansal holding
şirketleri, Türkiye Bankalar Birliği, Türkiye Katılım Bankaları Birliği,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve
bunların faaliyetleri bu Kanun hükümlerine tâbidir.
Özel kanunlarla kurulmuş olan bankalar
hakkında da kanunlarında yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun
hükümleri uygulanır.
Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel
hükümler tatbik olunur.
Tanımlar ve
kısaltmalar
MADDE 3.- Bu Kanunun uygulanmasında;
İlişkili Bakan: Başbakan veya
görevlendireceği Devlet Bakanını,
Kurul: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulunu,
Kurum: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumunu,
Başkan: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu Başkanını,
Merkez Bankası: Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası Anonim Şirketini,
Fon: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunu,
Fon Kurulu: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
Kurulunu,
Fon Başkanı: Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu Kurulu Başkanını,
Kredi kuruluşu: Mevduat bankalarını ve
katılım bankalarını,
Kuruluş birlikleri: Türkiye Bankalar
Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliğini,
Banka: Mevduat bankaları ve katılım
bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarını,
Mevduat bankası: Bu Kanuna göre kendi nam
ve hesabına mevduat kabul etmek ve kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet
gösteren kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların
Türkiye'deki şubelerini,
Katılım bankası: Bu Kanuna göre özel cari
ve katılma hesapları yoluyla fon toplamak ve kredi kullandırmak esas olmak
üzere faaliyet gösteren kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bu nitelikteki
kuruluşların Türkiye'deki şubelerini,
Kalkınma ve yatırım bankası: Bu Kanuna
göre mevduat veya katılım fonu kabul etme dışında; kredi kullandırmak esas
olmak üzere faaliyet gösteren ve/veya özel kanunlarla kendilerine verilen
görevleri yerine getiren kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bu nitelikteki
kuruluşların Türkiye'deki şubelerini,
Finansal holding şirketi: İçlerinden en az
bir tanesi bir kredi kuruluşu olmak şartıyla, bağlı ortaklıklarının tümü veya
çoğunluğu kredi kuruluşu veya finansal kuruluş olan şirketi,
Şube: Elektronik işlem cihazlarından
ibaret birimler hariç olmak üzere, bankaların bağımlı bir parçasını oluşturan
ve bu kuruluşların faaliyetlerinin tamamını veya bir kısmını kendi başına
yapan, sabit ya da seyyar bürolar gibi her türlü iş yerini,
Merkez şube: Yurt dışında kurulu bir
bankanın Türkiye'de açtığı şubeyi, birden fazla şubenin olması halinde ise
Kuruma bildirilecek ve Kurulca onaylanacak şubeyi,
Fon bankası: Mülga 3182 sayılı Bankalar
Kanunu, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve bu
Kanun uyarınca temettü hariç ortaklık hakları ile yönetimi ve denetimi Fona
intikal eden bankalar ile Fonun çoğunluk hissesine sahip olduğu bankaları,
Finansal kuruluş: Kredi kuruluşları
dışında kalan ve sigortacılık, bireysel emeklilik veya sermaye piyasası
faaliyetlerinde bulunmak veya bu Kanunda yer alan faaliyet konularından en az
birini yürütmek üzere kurulan kuruluşlar ile kalkınma ve yatırım bankaları ve
finansal holding şirketlerini,
Kontrol: Bir tüzel kişinin; sermayesinin,
asgari yüzde elli birine sahip olma şartı aranmaksızın, çoğunluğuna doğrudan
veya dolaylı olarak sahip olunması veya bu çoğunluğa sahip olunmamakla birlikte
imtiyazlı hisselerin elde bulundurulması veya diğer hissedarlarla yapılan anlaşmalara
istinaden oy hakkının çoğunluğu üzerinde tasarrufta bulunulması suretiyle veya
herhangi bir suretle yönetim kurulu üyelerinin karara esas çoğunluğunu
atayabilme ya da görevden alma gücünün elde bulundurulmasını,
Ana ortaklık: Kontrolündeki ortaklıklar
ile Kurul tarafından belirlenen usul ve esaslarla tanımlanan ortaklıkların
finansal tablolarını kendi nezdinde konsolide eden banka veya finansal holding
şirketini,
Bağlı ortaklık: Ana ortaklığın kontrolü
altında faaliyet gösteren ortaklıkları,
Nitelikli pay: Bir ortaklığın sermayesinin
veya oy haklarının doğrudan veya dolaylı olarak yüzde on veya daha fazlasını
teşkil eden paylar ile bu oranın altında olsa dahi yönetim kurullarına üye
belirleme imtiyazı veren payları,
Hâkim ortak: Bir ortaklığı doğrudan ya da
dolaylı olarak, tek başına veya birlikte kontrol eden gerçek veya tüzel kişiyi,
Yöneticiler: Bankanın yönetim kurulu,
denetim komitesi ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel
müdür yardımcıları ve imza yetkisine sahip mensuplarından; bölge müdürleri,
şube müdürleri ve genel müdürlük merkez teşkilatında yer alan bölüm, kısım,
grup ve bunlara eşdeğer isimler altında faaliyet gösteren birimlerin
yöneticilerini,
Mevduat: Yazılı ya da sözlü olarak veya
herhangi bir şekilde halka duyurulmak suretiyle ivazsız veya bir ivaz
karşılığında, istendiğinde ya da belli bir vadede geri ödenmek üzere kabul
edilen parayı,
Tasarruf mevduatı: Mevduat bankaları
nezdinde açtırılan, gerçek kişilere ait ve münhasıran çek keşide edilmesi
dışında ticari işlemlere konu olmayan mevduat hesaplarını,
Özel cari hesap: Katılım bankalarında
açılabilen ve istenildiğinde kısmen veya tamamen her an geri çekilebilme
özelliği taşıyan ve karşılığında hesap sahibine herhangi bir getiri ödenmeyen
fonların oluşturduğu hesapları,
Katılma hesabı: Katılım bankalarına
yatırılan fonların bu kurumlarca kullandırılmasından doğacak kâr veya zarara
katılma sonucunu veren, karşılığında hesap sahibine önceden belirlenmiş
herhangi bir getiri ödenmeyen ve anaparanın aynen geri ödenmesi garanti
edilmeyen fonların oluşturduğu hesapları,
Katılım fonu: Katılım bankaları nezdinde
açtırılan gerçek ve tüzel kişilere ait özel cari hesap ve katılma hesaplarında
yer alan parayı,
Destek hizmeti kuruluşu: Kurulca
belirlenecek esaslar çerçevesinde Merkez Bankası tarafından kurulmuş ya da
Merkez Bankası bünyesinde faaliyet gösterenler ile Sermaye Piyasası Kurulunun
denetiminde bulunan takas, saklama ve merkezi kayıt hizmeti kuruluşları hariç,
bu Kanun kapsamındaki kuruluşlara ana hizmetlerinin uzantısı veya tamamlayıcısı
niteliğinde hizmet veren kuruluşları,
Kıyı bankacılığı: Bankacılık faaliyetleri,
kurulu bulunulan ülke harici ile sınırlı tutulan veya ülke genelinde uygulanan
ekonomik ve malî mevzuata tâbi olmayan ya da kurulu bulunulan ülkede yerleşik
olanlardan mevduat ve fon kabulünün yasaklandığı bankacılığı,
ifade eder.
Faaliyet
konuları
MADDE 4.- Bankalar, diğer kanunlarda
öngörülen hükümler saklı kalmak kaydıyla aşağıda belirtilen faaliyetleri
gerçekleştirebilirler:
a) Mevduat kabulü,
b) Katılım fonu kabulü,
c) Nakdî, gayrinakdî her cins ve surette
kredi verme işlemleri,
d) Nakdî ve kaydî ödeme ve fon transferi
işlemleri, muhabir bankacılık veya çek hesaplarının kullanılması dahil her
türlü ödeme ve tahsilat işlemleri,
e) Çek ve diğer kambiyo senetlerinin
iştirası işlemleri,
f) Saklama hizmetleri,
g) Kredi kartları, banka kartları ve
seyahat çekleri gibi ödeme vasıtalarının ihracı ve bunlarla ilgili
faaliyetlerin yürütülmesi işlemleri,
h) Efektif dahil kambiyo işlemleri; para
piyasası araçlarının alım ve satımı; kıymetli maden ve taşların alımı, satımı
veya bunların emanete alınması işlemleri,
i) Ekonomik ve finansal göstergelere,
sermaye piyasası araçlarına, mala, kıymetli madenlere ve dövize dayalı; vadeli
işlem sözleşmelerinin, opsiyon sözleşmelerinin, birden fazla türev aracı içeren
basit veya karmaşık yapıdaki finansal araçların alımı, satımı ve aracılık
işlemleri,
j) Sermaye piyasası araçlarının alım ve
satımı ile geri alım veya tekrar satım taahhüdü işlemleri,
k) Sermaye piyasası araçlarının ihraç veya
halka arz yoluyla satışına aracılık işlemleri,
l) Daha önce ihraç edilmiş olan sermaye
piyasası araçlarının aracılık maksadıyla alım satımının yürütülmesi işlemleri,
m) Başkaları lehine teminat, garanti ve
sair yükümlülüklerin üstlenilmesi işlemleri gibi garanti işleri,
n) Yatırım danışmanlığı işlemleri,
o) Portföy işletmeciliği ve yönetimi,
p) Hazine Müsteşarlığı ve/veya Merkez
Bankası ve kuruluş birlikleri nezdinde oluşturulan bir sözleşme kapsamında
üstlenilen yükümlülükler çerçevesinde alım satım işlemlerine ilişkin piyasa
yapıcılığı,
r) Faktöring ve forfaiting işlemleri,
s) Bankalararası piyasada para alım satımı
işlemlerine aracılık,
t) Finansal kiralama işlemleri,
u) Sigorta acenteliği ve bireysel emeklilik
aracılık hizmetleri,
v) Kurulca belirlenecek diğer faaliyetler.
Mevduat bankaları birinci fıkranın (b) ve
(t), katılım bankaları (a), kalkınma ve yatırım bankaları (a) ve (b)
bentlerinde belirtilen faaliyetleri gerçekleştiremezler.
Dolaylı pay
sahipliği
MADDE 5.- Bu Kanunun uygulanmasında,
gerçek kişilere ait dolaylı pay sahipliğinin belirlenmesinde, bir gerçek kişi
ile eş ve çocuklarına ve bunların sınırsız sorumlulukla katıldıkları
ortaklıklara veya bu kişi veya ortaklıkların ayrı ayrı veya birlikte kontrol
ettikleri ortaklıklara ait paylar birlikte dikkate alınır. Tüzel kişilere ait
dolaylı pay sahipliğinin belirlenmesinde, bunlara ait paylar ile bunların
kontrol ettikleri ortaklıklara ait paylar birlikte hesaplanır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve
esaslar Kurul tarafından belirlenir.
İKİNCİ
KISIM
İzne Tâbi
İşlemler
BİRİNCİ BÖLÜM
Kuruluş ve Faaliyet İzinleri
Kuruluş
veya Türkiye'de şube ve temsilcilik açma izni
MADDE 6.- Türkiye'de bir bankanın
kurulmasına veya yurt dışında kurulmuş bir bankanın Türkiye'deki ilk şubesinin
açılmasına, bu Kanunda öngörülen şartların yerine getirilmesi kaydıyla, Kurulun
en az beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla alınacak kararla izin verilir.
İzin için yapılacak başvurulara ve iznin
verilmesine ilişkin usûl ve esaslar Kurulca çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir. İzne ilişkin karar, başvurunun yapıldığı ya da başvuruda eksiklik
bulunması halinde, istenilen bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihten itibaren
üç ay içinde ilgiliye bildirilir. Eksikliklerin altı ay içinde giderilmemesi
halinde başvuru geçersiz hale gelir.
Türkiye'de münhasıran kıyı bankacılığı
faaliyetinde bulunmak üzere banka kurulması veya yurt dışında kurulu bankalarca
bu amaçla şube açılması, bunların faaliyet alanları ile finansal raporlama ve
denetim usulleri ve faaliyetlerinin geçici veya sürekli olarak durdurulması
hususları Kurul kararıyla belirlenir.
Yurt dışında kurulu bankalar, mevduat veya
katılım fonu kabul etmemek ve Kurulca belirlenecek esaslara göre faaliyet
göstermek kaydıyla, Kurulun izni ile Türkiye'de temsilcilik açabilirler.
Kuruluş
şartları
MADDE 7.- Türkiye'de kurulacak bir
bankanın;
a) Anonim şirket şeklinde kurulması,
b) Hisse senetlerinin nakit karşılığı
çıkarılması ve tamamının nama yazılı olması,
c) Kurucularının bu Kanunda belirtilen
şartları haiz olması,
d) Yönetim kurulu üyelerinin bu Kanunun
kurumsal yönetim hükümlerinde belirtilen nitelikleri ve planlanan faaliyetleri
gerçekleştirebilecek meslekî tecrübeyi haiz olması,
e) Öngörülen faaliyet konularının planlanan
malî, yönetim ve organizasyon yapısı ile uyumlu olması,
f) Nakden ve her türlü muvazaadan âri
olarak ödenmiş sermayesinin en az otuz milyon Yeni Türk Lirası olması,
g) Ana sözleşmesinin bu Kanun hükümlerine
uygun olması,
h) Kurumun etkin denetimini engellemeyecek
şeffaf ve açık bir ortaklık yapısı ve organizasyon şemasına sahip olması,
i) Konsolide denetimini engelleyici
nitelikte herhangi bir hususun bulunmaması,
j) Öngörülen faaliyet konularına ait iş
planlarını, kuruluşun mali yapısı ile ilgili projeksiyonlarını sermaye
yeterliliğini de içerecek şekilde, ilk üç yıl için bütçe planını ve yapısal
örgütlenmesini gösteren bir faaliyet programını iç kontrol, risk yönetimi ve iç
denetim sistemi de dahil olmak üzere ibraz etmesi,
şarttır.
Kalkınma ve yatırım bankaları için ödenmiş
sermaye, birinci fıkranın (f) bendinde belirtilen tutarın üçte ikisinden az
olamaz.
Bu maddenin uygulamasına ilişkin usûl ve
esaslar Kurulca belirlenir.
Kurucularda
aranan şartlar
MADDE 8.- Bankaların kurucu ortaklarının;
a) 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu
hükümlerine göre müflis olmaması,
konkordato ilân etmiş olmaması, uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma
başvurusunun tasdik edilmiş olmaması ya da hakkında iflasın ertelenmesi kararı
verilmiş olmaması,
b) Bu Kanunun 71 inci maddesi uygulanan
bankalarda veya bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce Fona devredilmiş olan
bankalarda nitelikli paya sahip olmaması veya kontrolü elinde bulundurmaması,
c) Tasfiyeye tâbi tutulan bankerler ile
iradî tasfiye haricinde tasfiyeye tâbi tutulan finansal kuruluşlarda, faaliyet
izni kaldırılan kalkınma ve yatırım bankalarında, ortaklarının temettü hariç
ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden veya bankacılık
yapma ve mevduat ve katılım fonu kabul etme izin ve yetkileri kaldırılan kredi
kuruluşlarında, Fona intikalinden veya bankacılık yapma ve mevduat ve katılım
fonu kabul etme izin ve yetkileri kaldırılmadan önce nitelikli paya sahip
olmaması veya kontrolü elinde bulundurmaması,
d) Taksirli suçlar hariç olmak üzere affa
uğramış olsalar bile mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlar
uyarınca ağır hapis veya beş yıldan fazla hapis, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
ve diğer kanunlar uyarınca üç yıldan fazla hapis cezasıyla cezalandırılmamış olması veya mülga 3182 sayılı Bankalar
Kanununun, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun, bu
Kanunun ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun ve ödünç para verme işleri
hakkında mevzuatın hapis cezası gerektiren
hükümlerine muhalefet yahut mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu veya diğer kanunlar
uyarınca basit veya nitelikli zimmet, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflâs gibi yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve
istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları, resmî ihale ve alım
satımlara fesat karıştırma, karapara aklama veya Devletin şahsiyetine karşı
işlenen suçlar ile Devlet sırlarını açığa vurma, Devletin egemenlik
alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar, Devletin güvenliğine
karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli
savunmaya karşı suçlar, Devlet
sırlarına karşı suçlar ve casusluk, yabancı devletlerle olan ilişkilere karşı
suçlar, vergi kaçakçılığı suçlarından veya bu suçlara iştirakten hükümlü
bulunmaması,
e) Gerekli malî güç ve itibara sahip
bulunması,
f) İşin gerektirdiği dürüstlük ve
yeterliliğe sahip olması,
g) Tüzel kişi olması halinde, risk grubu
ile birlikte ortaklık yapısının şeffaf ve açık olması,
şarttır.
Bankaların tüzel kişi kurucu ortaklarının
doğrudan veya dolaylı olarak nitelikli paya sahip gerçek kişi ortaklarının bu
maddenin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde yer alan
şartları taşıması gerekir.
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
anlaşmalarla kurulmuş çok taraflı kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar
hakkında bu maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri uygulanmaz.
Merkezi
yurt dışında bulunan bankaların Türkiye'de şube açma şartları
MADDE 9.- Kurulca belirlenen usûl ve
esaslar çerçevesinde gerekli izni alarak Türkiye'de şube açmak suretiyle
faaliyet gösterecek yurt dışında kurulu bir bankanın;
a) Merkezinin bulunduğu ülkede esas
faaliyetlerinde yasaklamanın bulunmamış olması,
b) Merkezinin bulunduğu ülkenin yetkili
denetim merciinin Türkiye'de faaliyet göstermesine ilişkin olumsuz görüşünün
bulunmaması,
c) Ödenmiş sermayesinin Türkiye'ye tahsis
edilen kısmının 7 nci maddede belirtilen miktardan az olmaması,
d) Müdürler kurulu üyelerinin, kurumsal
yönetim hükümlerinde belirtilen şartları ve planlanan faaliyetleri
gerçekleştirebilecek meslekî tecrübeyi haiz olmaları,
e) İzin kapsamındaki faaliyet konularına
ait iş planlarını, ilk üç yıl için bütçe planını ve yapısal örgütlenmesini
gösteren bir faaliyet programını ibraz etmesi,
f) Dahil olduğu grubun ortaklık yapısının
şeffaf ve açık olması,
şarttır.
Merkezinin bulunduğu ülkedeki yerel
düzenlemelere aykırılıkları nedeniyle faaliyeti yasaklanan konularda faaliyet
izni verilmez.
Faaliyet
izni
MADDE 10.- Bu Kanunun 6 ncı maddesi
çerçevesinde kuruluş veya Türkiye'de şube açma izni alan bankaların, Kuruldan
ayrıca faaliyet izni alması şarttır. Bir beyanname ile yapılacak başvuru
üzerine verilecek izin, Kurul tarafından aksi kararlaştırılmış olmadıkça, 4
üncü maddede belirtilen bütün faaliyetleri aynı maddenin son fıkrasındaki
sınırlamalar çerçevesinde kapsar. Verilen faaliyet izinleri Resmî Gazetede
yayımlanır. Kararın, ilk izin başvurusunun yapıldığı tarihten itibaren en geç
üç ay içinde verilmesi gerekir.
Kurum, bu Kanun ve bu Kanuna dayanılarak
yapılan düzenlemelerdeki şartları taşımayanlara gerekli düzeltmeleri yapmaları
ve eksiklikleri tamamlamaları için altı ayı geçmemek üzere süre verir. Bu süre içinde yeniden başvuranlar
hakkında yapılan inceleme sonucunda durumları uygun bulunmayanlara verilmiş
olan kuruluş izni geçersiz olur ve sonuç yazılı olarak bildirilir. Kuruluş izni
almış olan bankaların faaliyete geçebilmesi için;
a) Sermayesinin nakit olarak ödenmiş ve
planlanan faaliyetleri gerçekleştirebilecek düzeyde olması,
b) Kurucuları tarafından 7 nci maddede
belirtilen asgari sermayenin yüzde onu tutarındaki sisteme giriş payının en az
dörtte birinin Fon hesabına yatırıldığına dair belgenin ibraz edilmesi,
c) Faaliyetlerinin kurumsal yönetim
hükümlerine uygunluğunu sağlaması ve yeterli personel ve teknik donanıma sahip
olması,
d) Yöneticilerinin, kurumsal yönetim
hükümlerinde belirtilen nitelikleri haiz olması,
e) Kurulca, faaliyet konularını
yürütebilecek yeterliliğe sahip olunduğu kanaatine varılması,
gerekir.
Sisteme giriş payının ödenmeyen kısmının,
faaliyete geçiş tarihinden itibaren Kurulca belirlenecek ödeme planı
çerçevesinde Fon hesabına yatırılacağına ilişkin taahhütnamenin Kuruma ibrazı
zorunludur. Sisteme giriş payı bir defaya mahsus olmak üzere alınır. Banka
hissedarları sisteme giriş payının ödenmesinden müteselsilen sorumludurlar.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve
esasları belirlemeye Kurul yetkilidir.
Kuruluş
izninin iptali
MADDE 11.- Bir bankanın kuruluş izni;
a) İznin gerçeğe aykırı beyanlarla alınmış
olması,
b) Kuruluş izninin verildiği tarihten
itibaren dokuz ay içerisinde faaliyet izni için başvurulmaması,
c) Kuruluş izninden vazgeçildiğinin beyan
edilmesi,
d) İznin verilmesinde aranan şartların,
faaliyete geçilinceye kadar kaybedilmesi,
e) Faaliyet izni alınamamış olması,
f) İradi olarak bu Kanunun 4 üncü
maddesinde belirtilen faaliyetlerin tümünden vazgeçilmesi ve iradi tasfiyenin
tamamlanması,
g) Devrolunan bankanın birleşme veya
bölünme işlemlerinin tamamlanması,
h) Bu Kanunun 106 ncı maddesi kapsamında
tasfiye veya iflas takibatının tamamlanması,
hallerinden herhangi birinin gerçekleşmesi
durumunda, Kurulun en az beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla alınan kararla iptal
edilir.
Faaliyet
izninin iptali veya sınırlandırılması
MADDE 12.- Bir bankanın, faaliyet izninin
gerçeğe aykırı beyanlarla alınmış olması veya faaliyet izninin alınmasından
itibaren altı ay içinde faaliyete geçilmemesi ya da bir yıl içinde kesintisiz
altı ay süre ile faaliyette bulunulmamış olması halinde faaliyet izni iptal
edilir. Faaliyet izninin alındığı tarihten itibaren bir ay içerisinde ilgili
kuruluş birliğine üye olunmaması veya sisteme giriş payının kalan taksitlerinin
Fon hesabına yatırılmamış olması ve bu yükümlülüklerin Kurum tarafından yapılan
uyarıya rağmen yerine getirilmemesi durumunda, bu Kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri dışında kalan faaliyet konuları Kurulca
tek tek sınırlanabilir.
Bu kararlar ilgililere yazılı olarak bildirilir ve Resmî Gazetede yayımlanır.
Türkiye'de şubesi bulunan yurt dışında
kurulu bankaların, kurulu bulundukları ülkede herhangi bir nedenle faaliyet
izninin kaldırılması, faaliyetlerinin durdurulması, iflâs veya tasfiyelerine
karar verilmesi veya konkordato ilân etmeleri halinde, bunların Türkiye'deki
şubelerinin faaliyet izinleri Kurul tarafından kaldırılır.
Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) veya (b) bentleri kapsamında bir kredi kuruluşuna verilen
yetkinin Kurul tarafından kaldırılması, faaliyet izninin kaldırılması
hükmündedir.
Yurt içinde
şube açma
MADDE 13.- Kurulca belirlenecek esaslara
ve bu Kanunda yer alan kurumsal yönetim hükümleri ile koruyucu hükümlere
uyulmuş olması ve Kuruma bildirilmesi şartıyla bankalarca yurt içinde şube
açılması serbesttir.
Sınır ötesi
faaliyetler
MADDE 14.- Türkiye'de kurulan bankaların,
kıyı bankacılığı bölgeleri de dahil olmak üzere yurt dışında şube veya
temsilcilik açmaları, ortaklık kurmaları veya kurulmuş ortaklıklara katılmaları,
bu Kanunda yer alan kurumsal yönetim hükümleri ile koruyucu hükümlere ve
Kurulca belirlenecek esaslara uyulması kaydıyla Kurulun iznine tâbidir.
Bağımsız
denetim, değerleme, derecelendirme ve destek hizmeti kuruluşlarının
yetkilendirme izni
MADDE 15.- Bankaların bağımsız denetim,
değerleme, derecelendirme ve destek hizmeti faaliyetlerini gerçekleştirecek
olan kuruluşların yetkilendirilmesine, yetkilerinin geçici veya sürekli olarak
kaldırılmasına Kurulca karar verilir. Buna ilişkin usûl ve esaslar ilgili meslek birliklerinin görüşü alınarak
Kurulca belirlenir.
İKİNCİ BÖLÜM
Ana Sözleşmeye İlişkin Hükümler
Ana
sözleşme değişiklikleri
MADDE 16.- Bankaların ana sözleşme
değişikliklerinde Kurumun uygun görüşü aranır. Kurumca uygun görülmeyen
değişiklikler genel kurulda karara bağlanamaz. Kurumun uygun görüşü
alınmaksızın yapılan ana sözleşme değişiklikleri Ticaret Siciline tescil
edilemez. Ana sözleşme değişikliği için bu Kanun ve ilgili diğer mevzuatta
öngörülen izin, onay veya olumlu görüş başvuruları, yetkili mercilerce onbeş iş
günü içinde cevaplandırılır.
Bankalar ana sözleşmelerini güncel olarak
internet sayfalarında yayınlar. Ana sözleşmelerin güncelleştirilmesi,
değişikliklerin gerçekleştiği tarihten itibaren on iş günü içerisinde yapılmak
zorundadır.
Sermaye
artırımları
MADDE 17.- Sermaye artırımlarının, her
türlü muvazaadan âri olarak, ilgili mevzuatla ilâve edilmesine izin verilen
kaynaklar hariç, iç kaynaklara başvurulmadan nakden ödenmesi şarttır. Sermaye
artırımının Ticaret Siciline tescil edilmesinde Kurumun uygun görüşü aranır.
Sermayenin mevzuata aykırı olarak
artırıldığı tespit edilen kısmı, özkaynak hesabında dikkate alınmaz.
Bu madde kapsamında sermaye artırımına
ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
Pay edinim
ve devirleri
MADDE 18.- Bir kişinin, bir bankada
doğrudan veya dolaylı pay sahipliği yoluyla sermayenin yüzde onunu ve daha
fazlasını temsil eden payları edinmesi veya bir ortağa ait doğrudan veya
dolaylı payların sermayenin yüzde on, yüzde yirmi, yüzde otuzüç veya yüzde
ellisini aşması sonucunu veren pay edinimleri ile bir ortağa ait payların, bu
oranların altına düşmesi sonucunu veren pay devirleri Kurulun iznine tâbidir.
Yönetim kuruluna veya denetim komitesine
üye belirleme imtiyazı veren payların tesisi, devri veya yeni imtiyazlı pay
ihracı yukarıdaki oransal sınırlara bakılmaksızın Kurulun iznine tâbidir.
Bu izinlerin verilmesinde, bankanın
devralınan hisselerinin nominal değerinin yüzde biri oranında devir payının
devralan tarafından Fona yatırılması zorunludur.
Ortak sayısının beşten aşağı düşmesine yol
açan işlemler ile izin alınmadan yapılan pay devirleri pay defterine
kaydolunmaz. Bu hükme aykırı olarak pay defterine yapılan kayıtlar hükümsüzdür.
Oy hakkı edinilmesi ve hisseler üzerinde intifa hakkı tesisinde de bu hüküm
uygulanır.
Nitelikli paya sahip olan ortakların
kurucularda aranan nitelikleri taşıması şarttır. Kurucularda aranan nitelikleri
kaybeden nitelikli paya sahip ortaklar temettü dışındaki ortaklık haklarından
yararlanamaz. Bu halde, diğer ortaklık hakları Kurumun bildirimi üzerine Fon
tarafından kullanılır. Bu ortaklar sermayedeki doğrudan ve dolaylı payları
yüzde onun altına düşene kadar rüçhan haklarını kullanamazlar.
Bir bankanın sermayesinin yüzde on veya
daha fazlasına sahip olan tüzel kişilerin paylarının doğrudan veya dolaylı
olarak birinci fıkrada belirtilen oranlar veya esaslar dahilinde el
değiştirmesi, devralacak ortağın kurucularda aranan nitelikleri taşıması
şartıyla Kurulun iznine tâbidir.
Kurulun izni olmadan payların devredilmesi
halinde, bu paylara ait temettü hariç
ortaklık hakları Fon tarafından kullanılır.
Hisseleri borsada işlem gören bankaların
hisselerinin borsadan alınması ve bir bankanın hisselerinin 2004 sayılı İcra ve
İflas Kanunu hükümlerine göre icra dairesinden satın alınması durumunda
gerçekleştirilecek işlemlere ve bu maddenin uygulanmasına dair usûl ve esaslar
Kurulca belirlenir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Birleşme, Bölünme, Hisse Değişimi ve İradi
Tasfiye
Birleşme,
bölünme ve hisse değişimi
MADDE 19.- Türkiye'de faaliyette bulunan bankalardan birinin; diğer bir
veya birkaç banka veya finansal kuruluş ile birleşmesi veya bütün aktif ve
pasifi ile diğer hak ve yükümlülüklerini Türkiye'de faaliyette bulunan diğer
bir bankaya devretmesi, bütün aktif ve pasifleri ile diğer hak ve
yükümlülüklerini devir alması veya bölünmesi ya da hisse değişimi Kurulun
iznine bağlıdır. İzin tarihinden
itibaren üç ay içinde ilgili bankaların yetkili organlarınca karar alınarak gerekli
işlemlere geçilmediği takdirde, verilen izin geçersiz olur. Bankaların bu Kanun
hükümlerine göre birleşme, bölünme ve devirlerinde 6762 sayılı Türk Ticaret
Kanunu ile devir veya birleşmeye konu bankaların toplam aktiflerinin sektör
içindeki paylarının yüzde yirmiyi geçmemesi kaydıyla 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunun 7, 10 ve 11 inci maddeleri hükümleri uygulanmaz.
Birleşme veya devir işleminin kesinleşmesini müteakip, devredilen kuruluşun
bütün aktif ve pasifleri ile diğer hak ve yükümlülükleri devralan bankaya geçer
ve devredilen kuruluşun tüzel kişiliği sona ererek kaydı Ticaret Sicilinden
silinir.
Bu madde hükmünün uygulanmasına ilişkin
usûl ve esaslar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir.
İradi
tasfiye
MADDE 20.- Bankaların faaliyetlerine son
vermeleri ve tasfiyeleri Kurulun iznine ve Kurumun denetimine tabidir.
Türkiye'de faaliyette bulunan bankalar
faaliyetlerine son vermek ve bunları tasfiye etmek istedikleri takdirde, durumu
Türkiye çapında basımı ve dağıtımı yapılan en az iki gazete ile ilan ve mevduat
sahipleri veya katılım fonu sahipleri ile alacaklılarına veya bu durumda
sayılabilecek kişi ve kurumlara tebliğ ederek ellerinde bulunan ayni ve nakdi
her türlü mevduat veya katılım fonu ile emanet ve cari hesap bakiyelerini ve
sair borçlarını, vadeli olsalar bile vadelerini beklemeksizin iki ay içinde
iadeye ve bu süre içerisinde sahibi başvurmayan ayni ve nakdi her türlü
mevduat, katılım fonu, emanet ve alacakları Kuruma tevdi etmeye mecburdurlar.
Kurum, bu suretle verilen değerleri, takip eden yıl başından başlamak üzere on
yıl süre ile her yıl başında usulüne göre ilan etmek suretiyle saklar. Son ilan
tarihinden itibaren altı ay içinde aranmayan bu değerler Fona gelir kaydolunur.
Bu madde hükmünün uygulanmasına ilişkin
usûl ve esaslar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
İzin Başvurularının Reddi
İzin
başvurularının reddi
MADDE 21.- Bu Kanun hükümleri uyarınca
Kuruma yapılan izin başvuruları; denetimin etkin bir şekilde ifa edilmesine
engel olabilecek nitelikte doğrudan veya dolaylı herhangi bir ilişkinin varlığı
veya izne tâbi işlem için öngörülen koşulların, niteliklerin, yeterliliklerin
izin başvurusu esnasında ya da değerlendirme sürecinde sağlanamaması veya
kaybedilmesi halinde Kurulca reddedilir. Ret kararları ilgililere gerekçeli
olarak bildirilir.
ÜÇÜNCÜ
KISIM
Kurumsal
Yönetim
BİRİNCİ BÖLÜM
Yönetim
Kurumsal
yönetim ilkeleri
MADDE 22.- Kurumsal yönetime ilişkin yapı
ve süreçler ve bunlara ilişkin ilkeler Sermaye Piyasası Kurulu ile kuruluş
birliklerinin de görüşü alınarak Kurul tarafından belirlenir.
Yönetim
kurulu
MADDE 23.- Bankaların yönetim kurulları
genel müdür dahil beş kişiden az olamaz. Genel müdür, bulunmadığı hallerde
vekili, yönetim kurulunun doğal üyesidir. Bu Kanunda genel müdür için öngörülen
şartlar, yönetim kurulu üyelerinin yarıdan bir fazlası için de aranır. Murahhas
üyelerin genel müdürde aranan şartları taşımaları zorunludur. Yönetim kurulu
üyeliğine seçilenler ve herhangi bir nedenle boşalma halinde
görevlendirilenler, bu maddede aranan şartları taşıdıklarını gösteren
belgelerle birlikte yedi iş günü içerisinde Kuruma bildirilir. Genel müdürlük
ve yönetim kurulu başkanlığı görevleri aynı kişi tarafından icra edilemez.
Yönetim kurulu üyelerinin bu Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (a),
(b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen şartları taşıması gerekir.
Türkiye'de şube açmak suretiyle faaliyette
bulunan yurt dışında kurulu bankaların Türkiye'deki yönetim merkezlerinde,
yönetim kurulu yetki ve sorumluluklarını taşıyan, merkez şube müdürünün de
dahil olduğu en az üç kişilik bir müdürler kurulu oluşturmaları zorunludur. Bu
Kanunun uygulanmasında müdürler kurulu yönetim kurulu hükmünde olup, birinci
fıkrada belirtilen şartlar müdürler kurulu üyeleri için de aranır.
İç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim
sistemlerinin ilgili mevzuata uygun olarak tesis edilmesi, işlerliğinin,
uygunluğunun ve yeterliliğinin sağlanması, finansal raporlama sistemlerinin
güvence altına alınması, banka içindeki yetki ve sorumlulukların belirlenmesi,
yönetim kurulunun sorumluluğundadır.
Denetim
komitesi
MADDE 24.- Bankaların, yönetim
kurullarınca yönetim kurulunun denetim ve gözetim faaliyetlerinin yerine
getirilmesine yardımcı olmak üzere denetim komitesi oluşturulur. Denetim
komitesi en az iki üyeden oluşur. Denetim komitesi üyeleri icraî görevi
bulunmayan yönetim kurulu üyeleri arasından seçilir. Türkiye'de şube olarak
faaliyet gösteren bankalarda ise kendisine bağlı icraî mahiyette faaliyet
gösteren bir birim bulunmayan müdürler kurulu üyelerinden biri görevlendirilir.
Denetim komitesi üyelerinin, Kurulca
belirlenen niteliklere sahip olmaları şarttır. Buna ilişkin bilgi ve belgeler
atamanın yapılmasını müteakiben en geç yedi iş günü içinde Kuruma bildirilir.
Denetim komitesi, yönetim kurulu adına
bankanın iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemlerinin etkinliğini ve
yeterliliğini, bu sistemler ile muhasebe ve raporlama sistemlerinin bu Kanun ve
ilgili düzenlemeler çerçevesinde işleyişini ve üretilen bilgilerin bütünlüğünü
gözetmek, bağımsız denetim kuruluşlarının yönetim kurulu tarafından
seçilmesinde gerekli ön değerlendirmeleri yapmak, yönetim kurulu tarafından
seçilen bağımsız denetim kuruluşlarının faaliyetlerini düzenli olarak izlemek,
bu Kanun kapsamında ana ortaklık niteliğindeki kuruluşlarda, konsolide denetime
tabi kuruluşların iç denetim işlevlerinin konsolide olarak sürdürülmesini ve
eşgüdümünü sağlamakla görevli ve sorumludur.
Denetim komitesi, iç kontrol, iç denetim
ve risk yönetimi sistemleri kapsamında oluşturulan birimlerden ve bağımsız
denetim kuruluşlarından; görevlerinin ifasıyla ilgili olarak düzenli raporlar
almak ve bankanın faaliyetlerinin sürekliliği ve güven içinde yürütülmesini
olumsuz etkileyebilecek hususlar veya mevzuata ve iç düzenlemelere aykırılıklar
bulunması halinde bu hususları yönetim kuruluna bildirmekle yükümlüdür.
Denetim komitesi, altı aylık dönemleri
aşmamak kaydıyla icra ettiği faaliyetlerin sonuçları ile bankada alınması
gereken önlemlere, yapılmasına ihtiyaç duyulan uygulamalara ve bankanın faaliyetlerinin
güven içinde sürdürülmesi bakımından önemli gördüğü diğer hususlara ilişkin
görüşlerini yönetim kuruluna bildirmekle yükümlüdür.
Denetim komitesi, bankanın tüm
birimlerinden, anlaşmalı destek hizmeti kuruluşları ve bağımsız denetim kuruluşundan
bilgi ve belge almaya, bedeli banka tarafından karşılanmak suretiyle
konularında ihtisas sahibi kişilerden yönetim kurulunun onayına bağlı olarak
danışmanlık hizmeti sağlamaya yetkilidir. Denetim komitesinin görev, yetki ve
sorumlulukları ile çalışma usul ve esasları yönetim kurulu tarafından
düzenlenir.
Genel müdür
ve yardımcıları
MADDE 25.- Banka genel müdürlerinin hukuk,
iktisat, maliye, bankacılık, işletme, kamu yönetimi ve dengi dallarda en az
lisans düzeyinde, mühendislik alanında
lisans düzeyinde öğrenim görmüş olanların ise belirtilen alanlarda lisansüstü
öğrenim görmüş olmaları ve bankacılık veya işletmecilik alanında en az on
yıllık meslekî deneyime sahip olmaları şarttır.
Genel müdür yardımcılarının en az yedi
yıllık meslekî deneyime sahip ve asgari üçte ikisinin birinci fıkrada
belirtilen alanlarda en az lisans düzeyinde öğrenim görmüş olması şarttır.
Başka unvanlarla istihdam edilseler dahi, yetki ve görevleri itibarıyla genel
müdür yardımcısına denk veya daha üst konumlarda icraî nitelikte görev yapan
diğer yöneticiler de bu Kanunun genel müdür yardımcılarına ilişkin hükümlerine
tâbidir.
Genel müdürlüğe ve yardımcılıklarına
atanacakların, bu maddede aranan şartları taşıdıklarını gösteren belgelerle
birlikte Kuruma bildirilmesi şarttır. Bildirimden itibaren yedi iş günü içinde
Kurumca olumsuz görüş bildirilmemesi durumunda ilgili kişilerin atamaları
yapılabilir.
Herhangi bir nedenle görevden ayrılan
genel müdür ve yardımcılarının görevden ayrılma nedenleri, ilgili banka ve
görevden ayrılan tarafından yedi iş günü içinde Kuruma bildirilir.
Bu madde uygulamasında, genel müdürün sahip olması gereken nitelikler ve
atanmalarına veya görevden ayrılmalarına ilişkin yükümlülükler bakımından, yurt
dışında kurulu bankaların Türkiye'deki merkez şubesi müdürü, genel müdür gibi
değerlendirilir.
Genel müdür ve genel müdür yardımcıları,
konsolide denetime tabi ortaklıklar hariç başka bir ticari kuruluşta tam veya yarı zamanlı olarak görev alamaz.
Çalışma ve
imza yetkisi yasağı
MADDE 26.- Bu Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c)
ve (d)
bentlerinde belirtilen şartları taşımayan kişiler, bankalarda; genel
müdür, genel müdür yardımcısı veya imza yetkisini haiz görevli olarak
çalıştırılamazlar. Bankalar, bu kimselerin imza yetkilerini derhal kaldırmak
zorundadırlar.
Kurum denetimleri sonucunda, bu Kanun veya
ilgili diğer mevzuat hükümlerini ihlâl ettikleri ve bankanın emin bir şekilde
çalışmasını tehlikeye düşürdükleri tespit edilen ve haklarında kanuni
kovuşturma talep edilen banka mensuplarının, imza yetkileri Kurul kararı ile
geçici olarak kaldırılır. Bu kimseler, Kurulun izni olmadıkça imza yetkisini
haiz personel olarak hiçbir bankada çalıştırılamazlar.
Yemin ve
mal beyanı
MADDE 27.- Bankaların yönetim kurulu
üyeleri ile müdürler kurulu başkan ve üyeleri, seçilmeleri veya atanmalarından
sonra yerel ticaret mahkemesi huzurunda yemin etmedikçe göreve başlayamazlar.
Bu kişiler ile genel müdür ve yardımcıları ve imza yetkisine sahip
mensuplarından, bölge müdürleri, şube müdürleri ve genel müdürlük merkez
teşkilatında yer alan bölüm, kısım, grup ve bunlara eşdeğer isimler altında
faaliyet gösteren birimlerin yöneticileri 3628 sayılı Mal Bildiriminde
Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu hükümlerine tabidirler.
Yemin ve mal beyanına ilişkin usûl ve
esaslar Kurulca belirlenir.
Karar
defteri
MADDE 28.- Yönetim kurulu, denetim
komitesi ve kredi komitesi ile müdürler kurulu kararları, aralarında açıklık
bırakılmamak ve satır aralarında çıkıntı olmamak şartıyla, tarih ve numara
sırasıyla 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun defterlerle ilgili hükümleri
gereğince onaylanmış müteselsil sayfa numaralı ayrı birer deftere metnin
doğruluğundan hiçbir şekilde şüpheyi davet etmeyecek şekilde günü gününe
kaydedilir ve her kararın altı üyeler tarafından karar tarihinden itibaren en
geç bir ay içinde imza olunur. Kurulca
belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde, yıl sonlarında ciltlettirilmeleri
kaydıyla karar defterleri yerine yaprakları noterce tasdikli ve müteselsil sıra
numaralı ayrı kalamoza kullanılabilir.
İKİNCİ BÖLÜM
İç Sistemler
İç
sistemlere ilişkin yükümlülükler
MADDE 29.- Bankalar, maruz kaldıkları
risklerin izlenmesi, kontrolünün sağlanması, faaliyetlerinin kapsamı ve
yapısıyla uyumlu ve değişen koşullara uygun, tüm şube ve konsolidasyona tâbi
ortaklıklarını kapsayan yeterli ve etkin bir iç kontrol, risk yönetimi ve iç
denetim sistemi kurmak ve işletmekle
yükümlüdürler.
İç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim
sistemlerinin kuruluşuna, işleyişine, yeterliliğine, oluşturulacak birimlere,
icra edilecek faaliyetlere, üst yönetimin görev ve sorumlulukları ile Kuruma
yapılacak raporlamalara ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
İç kontrol
sistemi
MADDE 30.- Bankalar, iç kontrol sistemi
kapsamında, faaliyetlerinin mevzuata, iç düzenlemelerine ve bankacılık
teamüllerine uygun olarak yürütülmesini, muhasebe ve raporlama sisteminin
bütünlüğünü, güvenilirliğini ve bilgilerin zamanında elde edilebilirliğini her
seviyedeki personeli tarafından uyulacak ve uygulanacak sürekli kontrol
faaliyetleri ile sağlamak, görevlerin
fonksiyonel ayrımlarını, yetki ve sorumlulukların paylaşımını, fon ödemelerini,
banka işlemlerinin mutabakatını, varlıkların korunmasını ve yükümlülüklerin
kontrol altında tutulmasını temin etmek, maruz kalınan her türlü riskin
tanınması, değerlendirilmesi ve yönetimi için gerekli alt yapıyı hazırlamak ve
yeterli iletişim ağını oluşturmak zorundadır. İç kontrol faaliyetleri yönetim
kuruluna bağlı olarak çalışacak iç kontrol birimi ve personeli tarafından
yürütülür.
Risk
yönetimi sistemi
MADDE 31.- Bankalar risk yönetimi sistemi
kapsamında, risk politikalarını Kurulca belirlenen esaslar çerçevesinde
oluşturmak, uygulamak ve raporlamak zorundadır. Risk yönetimi faaliyetleri
yönetim kuruluna bağlı olarak çalışacak risk yönetimi birimi ve personeli
tarafından yürütülür.
İç denetim
sistemi
MADDE 32.- Bankalar bütün birim, şube ve
konsolidasyona tabi ortaklıklarını kapsayan bir iç denetim sistemi kurmak
zorundadır. Bu çerçevede, faaliyetlerin mevzuata, ana sözleşmeye, iç
düzenlemelere ve bankacılık ilkelerine uygunluğu, banka müfettişleri tarafından
denetlenir.
İç denetim faaliyetleri, tarafsız ve
bağımsız bir şekilde, gerekli meslekî özen gösterilerek, yeterli sayıda
müfettiş tarafından yerine getirilir. Ana ortaklık niteliğindeki bankanın iç
denetiminde görev alanlar konsolidasyona tâbi ortaklıklarda iç denetim görevini
ifa edebilir. İç denetimle görevli birimce veya yetkili müfettişlerce bu
Kanunun 29 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamında düzenlenecek iç denetim
raporunun, en az üçer aylık dönemler itibarıyla ve denetim komitesi
aracılığıyla yönetim kuruluna tevdii zorunludur.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yetkili Kuruluşlar
Bağımsız
denetim kuruluşları
MADDE 33.- Bu Kanunun 15 inci maddesine
göre yetkilendirilecek bağımsız denetim kuruluşlarının çalışmalarına ilişkin esaslar Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve
Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği,Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu,
Merkez Bankası ve kuruluş birliklerinin görüşü alınarak Kurulca düzenlenir.
Bağımsız denetim kuruluşları, bu Kanun uyarınca yaptıkları faaliyetler
dolayısıyla üçüncü kişilere verdikleri
zararlardan sorumludurlar.
Bağımsız denetim kuruluşları denetim
esnasında, bankanın varlığını tehlikeye sokabilecek veya yöneticilerin Kanun
veya esas sözleşmeyi ihlal etmiş olduklarını gösteren hususları tespit ederse,
durumu derhal Kuruma bildirir. Bu bildirim, mesleki gizlilik prensiplerinin ve
anlaşmalarının veya bankacılık sırlarına ilişkin yükümlülüklerin ihlal edildiği
anlamına gelmez.
Değerleme
ve derecelendirme kuruluşları
MADDE 34.- Bu Kanun ve bu Kanuna istinaden
çıkarılan düzenlemelerde öngörülen değerlemeler ve derecelendirmeler, Kurulca
belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde, değerleme ve derecelendirme kuruluşlarına yaptırılır.
Destek
hizmeti kuruluşları
MADDE 35.- Bankalar, destek hizmetinden
doğabilecek riskler ile bunların yönetilmesine, beklenen fayda ve maliyetin
değerlendirilmesine ilişkin hazırlayacakları programı Kuruma ibraz etmek
zorundadır. Destek hizmeti, bankaların yasal yükümlülüklerini yerine
getirmelerini, ilgili düzenlemelere uymalarını ve etkin biçimde
denetlenmelerini engelleyici nitelikte olamaz.
Destek hizmeti kuruluşlarına, ve hizmet alınabilecek konulara ilişkin usûl
ve esaslar Kurulca belirlenir.
Sorumluluk
sigortası
MADDE 36.- Bağımsız denetim, değerleme,
derecelendirme ve destek hizmeti kuruluşları, verdikleri hizmetlerden
doğabilecek zararları karşılamak amacıyla sorumluluk sigortası yaptırmak
zorundadır. Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Finansal Raporlama
Muhasebe ve
raporlama sistemi
MADDE 37.- Bankalar, kuruluş birliklerinin
ve Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun görüşü alınmak suretiyle Kurul
tarafından uluslararası standartlar esas alınarak belirlenecek usûl ve esaslara
uygun olarak, muhasebe sistemlerinde tekdüzeni uygulamak; tüm işlemlerini
gerçek mahiyetlerine uygun surette muhasebeleştirmek; finansal raporlarını
bilgi edinme ihtiyacını karşılayabilecek biçim ve içerikte, anlaşılır,
güvenilir ve karşılaştırılabilir, denetime, analize ve yorumlamaya elverişli,
zamanında ve doğru şekilde düzenlemek
zorundadır.
Bankalar, kanunî ve yardımcı defter ve
kayıtlarını, şubeleri, yurt içi ve yurt dışındaki muhabirleri ile hesap
mutabakatı sağlamadan bilançolarını kapatamazlar.
Yayımlanan finansal tabloların gerçeğe
aykırı olduğunun tespiti halinde Kurul gerekli tedbirleri almaya yetkilidir.
Konsolide
finansal raporlar
MADDE 38.- Ana ortaklık, finansal durum ve
faaliyet sonuçları hakkında bir bütün olarak bilgi vermek amacıyla 37 nci
maddeye istinaden Kurulca düzenlenen usûl ve esaslar çerçevesinde konsolide
finansal raporlar düzenlemek
zorundadır. Konsolide finansal rapor kapsamında bulunan kuruluşlar,
kendilerinden konsolide finansal raporların düzenlenmesine ilişkin olarak istenecek her türlü bilgi ve
belgeyi ilgili ana ortaklığa vermekle
yükümlüdür.
Finansal
raporların imzalanması, sunulması, ilanı ve denetimi
MADDE 39.- Bankalar tarafından hazırlanan
finansal raporlardan Kurulca belirlenecek olanların, yönetim kurulu başkanı,
denetim komitesi üyeleri, genel müdür ile finansal raporlamadan sorumlu genel
müdür yardımcısı ve ilgili birim müdürü veya bu unvanlara eşdeğer kişiler
tarafından ad, soyad ve unvan belirtilmek suretiyle, finansal raporlamaya
ilişkin düzenlemelere ve muhasebe kayıtlarına uygun olduğu belirtilerek
imzalanması zorunludur. İmza yükümlülüğü, Türkiye'de şube açmak suretiyle
faaliyette bulunan bankalarda müdürler kurulu üyelerince yerine getirilir.
Bankaların genel kurullarına sunacağı
yıllık finansal raporların bağımsız denetim kuruluşlarınca onaylanması şarttır.
Bankalar, düzenleyecekleri finansal
raporlarını, Kurulun belirleyeceği usûl ve esaslar çerçevesinde ilgili
mercilere sunmak ve ilân etmek zorundadırlar.
Yıllık
faaliyet raporu
MADDE 40.- Bankalar, statülerine, yönetim
ve organizasyon yapılarına, insan kaynaklarına, faaliyetlerine, finansal
durumlarına, yönetimin değerlendirmeleri ve geleceğe yönelik beklentilerine
ilişkin bilgileri, finansal tablolarını, özet yönetim kurulu raporunu ve
bağımsız denetim raporunu da içeren yıllık faaliyet raporu hazırlamak
zorundadırlar. Faaliyet raporunun hazırlanmasına, ilgili mercilere
bildirilmesine ve kamuya açıklanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurulca
belirlenir.
Sorumluluk
MADDE 41.- Yönetim kurulu, bu Kanunun 37
nci maddesi uyarınca faaliyetlerin muhasebeleştirilmesi, finansal tabloların
hazırlanması, onaylanması, denetlenmesi, yetkili mercilere sunulması ve
yayımlanması dâhil finansal raporlama sistemini, görev, yetki ve sorumlulukları
belirlemek, bilgi sistemlerini yeterli hale getirmek ve uygulamayı gözetmekle
yükümlüdür.
Belgelerin
saklanması
MADDE 42.- Alınan yazılar ve faaliyetler
ile ilgili belgelerin asılları veya bunun mümkün olmadığı hâllerde
sıhhatlerinden şüpheye mahal vermeyecek kopyaları ve yazılan yazıların makine
ile alınmış, tarih ve numara sırası verilerek düzenlenecek suretleri, usûlleri
çerçevesinde ilgili banka nezdinde on yıl süreyle saklanır. Bu belgelerin
mikrofilm, mikrofiş şeklinde veya elektronik, manyetik veya benzeri ortamlarda
saklanmaları mümkündür. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar
Kurulca belirlenir.
DÖRDÜNCÜ
KISIM
Koruyucu
Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Özkaynaklar ve Standart Oranlar
Koruyucu
düzenlemeler
MADDE 43.- Kurul, bankaların varlıkları,
alacakları, özkaynakları, borç, yükümlülük ve taahhütleri, gelir ve giderleri
arasındaki ilgi ve dengelerin ve malî bünyeyi etkileyen diğer tüm unsurların ve
maruz kalınan risklerin tespiti, tahlili, izlenmesi, ölçülmesi ve
değerlendirilmesi amacıyla sınırlamalar ve standart oranlar da belirlemek
suretiyle, gerekli düzenlemeleri yapmaya ve bunlar hakkında her türlü tedbiri
almaya yetkilidir. Bu hüküm, 38 inci madde gereğince konsolide malî tablo
hazırlama yükümlülüğü bulunan ana ortaklık için Kurulca belirlenecek usûl ve
esaslar çerçevesinde konsolide ve konsolide olmayan bazda uygulanır. Bankalar,
yapılan düzenlemelere uymak, belirlenen sınırlamaları ve standart oranları
konsolide baz da dahil olmak üzere hesaplamak, tutturmak ve idame ettirmek ve
bunlara ilişkin olarak Kurum tarafından istenen tedbirleri belirlenen süreler
içinde almak ve uygulamakla yükümlüdür.
Kurul, kurumsal yönetim hükümleri ile
koruyucu hükümlerin uygulanmasını da dikkate alarak, her bir banka ya da banka
grubu için belirlenen asgarî veya azamî standart oranlar ve sınırlardan farklı
daha ihtiyatlı bir oran veya sınır tesis etmeye veya hesaplama ve bildirim
dönemlerini farklılaştırmaya veya genel olarak belirlenmemiş oran ve sınırlar tespit
etmeye yetkilidir.
Bu Kanun kapsamında öngörülen
sınırlamalara ve standart oranlara ilişkin eşiklere erişilmesi veya aşımların
oluşması halinde, ilgili banka durumu derhal Kuruma bildirmek zorundadır.
Ödenmiş
sermaye, yedek akçeler ve özkaynak
MADDE 44.- Ödenmiş sermaye, bankaların
fiilen ve her türlü muvazaadan arî olarak ödenmiş veya Türkiye'ye ayrılmış ve
ödenmiş sermayelerinden, bilançoda görülen zararın yedek akçelerle
karşılanamayan kısmı düşüldükten sonra kalan tutardır.
Yedek akçeler, bankaların 6762 sayılı Türk
Ticaret Kanunu ve ilgili kanunlar ile ana sözleşmelerine göre ayırdıkları yedek
akçelerinden varsa bilanço zararının düşülmesinden sonra elde edilen tutardır.
Özkaynak, ana sermaye ve katkı sermaye
toplamı ile bu toplamdan sermayeden indirilecek değerlerin düşülmesi sonucu
bulunacak tutarı ifade eder.
Konsolide özkaynak, konsolide esasa göre
uygulanacak kredi sınırları ile standart oranların hesaplanmasında bu maddenin
üçüncü fıkrası hükmüne göre hesaplanarak dikkate alınır.
Bu maddeye ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
Sermaye
yeterliliği
MADDE 45.- Bu Kanunun uygulanmasında maruz
kalınan riskler nedeniyle oluşabilecek zararlara karşı yeterli özkaynak
bulundurulması sermaye yeterliliğini ifade eder. Bankalar, Kurum tarafından
düzenlenecek yönetmelikte öngörülen usûl ve esaslara göre yüzde sekiz oranından
az olmamak üzere belirlenecek sermaye yeterliliği oranını hesaplamak,
tutturmak, idame ettirmek ve raporlamak zorundadır.
Bankaların iç sistemleri, aktif ve mali yapıları
dikkate alınarak asgari sermaye yeterliliği oranını artırmaya, bankalar bazında
farklılaştırmaya, kaynağı katılma hesabı olan aktiflerin risk ağırlıklarının
belirlenmesinde bu hesapların özelliklerini dikkate almak suretiyle düzenleme
yapmaya, Kurul yetkilidir.
Likidite
yeterliliği
MADDE 46.- Bankalar, Merkez Bankasının
uygun görüşü alınmak suretiyle Kurulca belirlenecek usûl ve esaslara göre
asgarî likidite düzeyini hesaplamak, tutturmak, idame ettirmek ve raporlamak
zorundadır.
Aşımların
giderilmesi
MADDE 47.- Bu Kanun ve bu Kanuna istinaden
çıkarılan düzenlemelerde yer alan sınırlama ve oranlara ilişkin aşımların
Kurulca belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde giderilmesi zorunludur.
Özkaynaklarda meydana gelebilecek düşüşler
nedeniyle, özkaynağın belirli bir oranı ile ilişkilendirilen sınırlama ve
oranlarda aşımların oluşması ve şartların gerektirmesi halinde, bu aşımlar
Kurumca belirlenecek bir süre içinde giderilir. Aşımların giderilmesi için
belirlenen süre içinde bu Kanunun idarî para cezalarına ilişkin hükümleri
uygulanmaz.
İKİNCİ BÖLÜM
Krediler ve Risk Grubu
Krediler
MADDE 48.- Bankalarca verilen nakdî
krediler ile teminat mektupları, kontrgarantiler, kefaletler, aval, ciro, kabul
gibi gayrinakdî krediler ve bu niteliği haiz taahhütler, satın alınan tahvil ve
benzeri sermaye piyasası araçları, tevdiatta bulunmak suretiyle ya da herhangi
bir şekil ve surette verilen ödünçler, varlıkların vadeli satışından doğan
alacaklar, vadesi geçmiş nakdî krediler, tahakkuk etmekle birlikte tahsil
edilmemiş faizler, gayrinakdî kredilerin nakde tahvil olan bedelleri, ters repo
işlemlerinden alacaklar, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile benzeri diğer
sözleşmeler nedeniyle üstlenilen riskler, ortaklık payları ve Kurulca kredi
olarak kabul edilen işlemler izlendikleri hesaba bakılmaksızın bu Kanun
uygulamasında kredi sayılır.
Birinci fıkrada belirtilenlere ilâve
olarak, kalkınma ve yatırım bankalarının finansal kiralama yöntemiyle sağladığı
finansmanlar ile katılım bankalarının taşınır ve taşınmaz mal ve hizmet
bedellerinin ödenmesi suretiyle veya kâr ve zarar ortaklığı yatırımları,
taşınmaz, ekipman veya emtia temini veya finansal kiralama, mal karşılığı
vesaikin finansmanı, ortak yatırımlar veya benzer yöntemlerle sağladıkları
finansmanlar da bu Kanun uygulamasında kredi sayılır.
Risk grubu
MADDE 49.- Bir gerçek kişi ile eşi ve
çocukları, bunların yönetim kurulu üyesi veya genel müdürü oldukları veya
bunların ya da bir tüzel kişinin birlikte veya tek başlarına, doğrudan ya da
dolaylı olarak kontrol ettikleri ya da
sınırsız sorumlulukla katıldıkları
ortaklıklar bir risk grubunu oluşturur.
Bir banka ile bu bankanın nitelikli pay
sahipleri, yönetim kurulu üyeleri ve genel müdürü, bunların birlikte veya tek
başına, doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol ettikleri ya da bunların sınırsız
sorumlulukla katıldıkları veya yönetim kurulu üyesi ya da genel müdürü oldukları ortaklıklar bankanın dahil olduğu
risk grubunu oluşturur.
Yukarıda belirtilen risk gruplarının
belirlenmesinde birlikte kontrol edilen ortaklıklar, bu ortaklıkların
kontrolünü birlikte sağlayan her bir hissedarın risk grubuna dahil edilir.
Bu maddenin uygulanmasında aralarında
birinin ödeme güçlüğüne düşmesinin diğer
bir veya birkaçının ödeme
güçlüğüne düşmesi sonucunu doğuracak boyutta kefalet, garanti veya benzeri
ilişkiler bulunan gerçek ve tüzel
kişiler ilgili risk gruplarına dahil edilir.
Sermayesinin çoğunluğu ayrı ayrı veya
birlikte Hazineye, Özelleştirme İdaresi başkanlığına, genel veya katma bütçeli
dairelere ait bankalar; doğrudan veya dolaylı
olarak kontrol ettikleri ortaklıklar ile birlikte bir risk grubu
oluşturur.
Bankalar dışındaki Kamu İktisadi
Teşebbüslerinin veya hisselerinin çoğunluğu Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
elinde bulunan diğer kamu kurum ve kuruluşları, sermaye, yönetim ve
denetimlerine hâkim oldukları bağlı ortaklık, iştirak ve müesseseler ile
birlikte bir risk grubu oluşturur.
Bu maddenin uygulanmasına, banka ve ortaklıklarda yönetim kurulu üyesi ve
genel müdür olarak görev yapanlar ve velayet altında olmayan çocuklar
bakımından aynı risk grubuna dahil edilecek gerçek ve tüzel kişilerin tespitine
ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir.
Dâhil
olunan risk grubu ve mensuplara kredi kullandırma koşulları
MADDE 50.- Bankalar;
a) Yönetim kurulu üyelerine, genel müdüre,
genel müdür yardımcılarına ve kredi açmaya yetkili mensuplarına; bunların eş ve
velayet altındaki çocuklarına; tek başlarına ya da birlikte sermayesinin yüzde
yirmibeş veya fazlasına sahip oldukları ortaklıklara,
b) (a) bendinde sayılanlar dışında kalan
mensupları ile bunların eş ve velayeti altındaki çocuklarına,
c) Mensuplarının kurduğu veya bunlar için
kurulan sandık, dernek, sendika veya vakıflara,
her ne şekil ve surette olursa olsun nakdi
ve gayri nakdi kredi veremez, tahvil ya da benzeri menkul kıymetlerini satın
alamazlar.
Birinci fıkra hükümleri, yönetim kurulu
üyeliklerinde aslen bulunan veya temsilci bulunduran ve banka sermayesinde
doğrudan veya dolaylı olarak nitelikli paya sahip olan gerçek kişi ortaklar ile
tüzel kişi ortaklar hakkında uygulanmaz.
Bir bankanın ortaklıklarının yönetim ve
denetim kurullarında bulunan kimselerin aynı zamanda ilgili bankanın mensubu
olması, bu ortaklıkların ilgili banka ile işlem yapmasına engel değildir.
Bankanın dahil olduğu risk grubunda
bulunan gerçek ve tüzel kişilere kredi kullandırılması halinde, gerekli
kararların yönetim kurulunun üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ile alınması
ve bunlara sağlanan kredi koşullarının kredi kullananın lehine diğer kişi ve
gruplara kullandırılanlardan ve piyasa koşullarından farklılık arz etmemesi
şarttır.
Bir bankanın yönetim kurulu üyelerine,
mensupları ile bunların eşlerine ve velâyet altındaki çocuklarına, aylık net
ücretleri toplamının beş katını aşmamak üzere verilecek krediler, üç katını
aşmamak üzere çek karnesi veya kredi kartı verilmesi suretiyle kullandırılacak
krediler ile bu Kanunun 55 inci maddesinin (a) ve (b) bentlerinde belirtilen
menkul kıymetler karşılığı kullandırılan krediler birinci ve dördüncü fıkra
hükümlerine tâbi değildir.
Banka, bankanın risk grubunda yer alan
kişilere açtığı kredileri Kuruma düzenli olarak raporlar.
Sonradan bu madde hükümlerine aykırı hale
gelen kredilerin en geç altı ay içinde tasfiye edilmesi zorunludur.
Kredi açma
MADDE 51.- Kredi açma yetkisi yönetim
kuruluna aittir. Yönetim kurulu; kredi açma, onay verme ve diğer idarî esaslara
ilişkin politikaları oluşturmak, bunların uygulanmasını ve izlenmesini sağlamak
ve gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.
Yönetim kurulu kredi açma yetkisini
Kurulca belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde kredi komitesine veya genel
müdürlüğe devredebilir. Genel müdürlük kendisine devredilen kredi açma
yetkisini diğer birimleri, bölge müdürlükleri veya şubeleri aracılığıyla da
kullanabilir. Kredi komitesinin oluşumu ile çalışma ve karar alma esasları
Kurulca belirlenir. Bu Kanunun kredi sınırlarına ilişkin hükümlerine tâbi
olmayan krediler için kredi açma yetkisi yönetim kurulunca belirlenecek usûl ve
esaslar çerçevesinde devredilebilir.
Kredi açma yetkisini haiz olanlar,
kendileri ile eş ve velayeti altındaki çocuklarının veya bunlarla risk grubu
oluşturan diğer gerçek ve tüzel kişilerin taraf olduğu kredi işlemlerine
ilişkin değerlendirme ve karar verme aşamalarında yer alamaz ve bu hususu
yazılı olarak yetkililere bildirir.
Kurul, bu madde ve 50 nci madde
hükümlerine aykırı olarak kullandırıldığı tespit edilen kredilerin, ilgili
bankanın özkaynak hesabında indirim kalemi olarak dikkate alınmasına karar
vermeye veya bu krediler tutarında ilave özkaynak temin edilmesini zorunlu
tutmaya yetkilidir.
Kredilerin
izlenmesi
MADDE 52.- Bankalar, kredileri nedeniyle
maruz kalınacak riskleri ölçmek, karşı tarafın malî gücünü düzenli olarak
analiz etmek ve izlemek, gerekli bilgi ve belgeleri temin etmek ve bunlara
ilişkin esasları belirlemek zorundadır. Kredi müşterileri bu çerçevede
konsolide ve konsolide olmayan bazda istenilen bilgi ve belgeleri bankalara
vermekle yükümlüdür.
Sermayesinin yarısından fazlasına genel ve
katma bütçeli dairelerin, kamu iktisadi teşebbüslerinin, 28.5.1986 tarihli ve
3291 sayılı Kanun kapsamına alınan kuruluşların sahip olduğu kurum ve
ortaklıklara ve bankalar dışında kalan müşterilere açılacak kredi ve verilecek
kefalet ya da teminatların kurumca belirlenecek tutarı geçmesi halinde alınacak
hesap durumu belgesi ile eki bilanço ve kâr ve zarar cetvellerinin genel kabul
görmüş muhasebe ilkelerine uygunluğunun
Kurumca belirlenecek esaslar dahilinde 1.6.1989 tarihli ve 3568 sayılı Kanuna göre ruhsat almış, denetim yetkisine sahip
meslek mensupları tarafından onaylanması şarttır.
Bu maddenin uygulanmasıyla ilgili usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
Karşılıklar
ve teminatlar
MADDE 53.- Bankalar, krediler ve diğer
alacaklarla ilgili olarak, doğmuş veya doğması muhtemel zararların karşılanması
ve bunlar dışında kalan varlıkların değer azalışları için yeterli düzeyde
karşılık ayrılmasına, aktiflerin kalitesine ve sınıflandırılmasına,
garantilerin ve teminatların alınmasına, bunların değerinin ve güvenilirliğinin
ölçülmesine, takibe alınan kredilerin izlenmesine ve vadesi dolmuş kredilerin
geri ödenmesine ilişkin politikaları oluşturmak ve uygulamak, bunları düzenli
olarak gözden geçirmek, tüm bu hususları icra edebilecek gerekli yapıları tesis
etmek ve işletmek zorundadır. Bu fıkra hükmünün uygulanmasına ilişkin usûl ve
esaslar Kurulca belirlenir.
Bu madde uyarınca krediler ve diğer
alacaklarla ilgili olarak ayrılan özel karşılıkların tamamı, ayrıldıkları yılda
kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Sınırlamalar
Kredi
sınırları
MADDE 54.- Bankalarca, bir gerçek ya da
tüzel kişiye veya bir risk grubuna kullandırılabilecek kredilerin toplamı
özkaynakların yüzde yirmibeşini aşamaz. Bu oran, 49 uncu maddenin ikinci
fıkrasında tanımlanan risk grubu
bakımından yüzde yirmi olarak uygulanır. Kurul, bu oranı yüzde yirmibeşe kadar
yükseltmeye veya kanuni haddine kadar indirmeye yetkilidir. Bir adi ortaklığa
verilen krediler, sorumlulukları oranında ortaklara kullandırılmış sayılır.
Bankalarca, hâkim ortak veya nitelikli pay
sahibi olup olmadıklarına bakılmaksızın bankaların sermayesinin yüzde bir ve
daha fazla payına sahip olup pay defterine kayıtlı olan tüm ortaklarına ve
bunlarla risk grubu oluşturan kişilere kullandırılacak kredilerin toplamı özkaynaklarının
yüzde ellisini aşamaz.
Birlikte kontrol edilen ortaklıklara
kullandırılan krediler, bu ortaklıkları birlikte kontrol eden hissedarların her
birinin ortaklık sermayesinde sahip olduğu payların, birlikte kontrol ettikleri
toplam paya oranı ölçüsünde ortaklığı birlikte kontrol eden her bir hissedarın
dâhil olduğu risk grubuna kullandırılmış sayılır.
Bir gerçek ya da tüzel kişiye veya bir
risk grubuna özkaynakların yüzde onu veya daha fazlası oranında kullandırılan
krediler büyük kredi sayılır ve bunların toplamı özkaynakların sekiz katını
aşamaz.
Bir risk grubuna kullandırılan kredilerin
teminatını oluşturmak üzere aynı risk grubuna dâhil gerçek veya tüzel
kişilerden kabul edilen aval, garanti ve kefaletler, risk grubuna ait kredi
sınırlarının hesabında dikkate alınmaz.
Gayrinakdî krediler, vadeli işlem ve
opsiyon sözleşmeleri ile benzeri diğer sözleşmeler, kabul edilen aval, garanti
ve kefaletler, kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlarla gerçekleştirilen
işlemler, Kurulca kabul edilecek ülkelerin merkezî yönetimleri, merkez
bankaları ve bankaları ile yapılan işlemler veya bunlarca çıkarılan ya da
ödenmesi garanti edilen bono, tahvil ve benzeri sermaye piyasası araçları,
verilen diğer garantiler karşılığı yapılan işlemler kredi sınırlarının
hesabında Kurulca belirlenen esaslar ve oranlar dâhilinde dikkate alınır.
Bu madde hükümleri, ana ortaklık
bakımından konsolide esasa göre uygulanır.
Kredi
sınırlamalarına tâbi olmayan işlemler
MADDE 55.- Aşağıdaki kredi işlemleri 54
üncü maddedeki sınırlamalara tâbi değildir:
a) Karşılığı nakit, nakit benzeri kıymet
ve hesaplar ile kıymetli maden olan işlemler,
b) Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığıyla yapılan
işlemler ile bu kurumlarca çıkarılan ya da ödenmesi garanti edilen bono, tahvil
ve benzeri menkul kıymetler karşılığı yapılan işlemler,
c) Merkez Bankası nezdindeki piyasalarda
veya kanunla teşkilatlanmış diğer para piyasalarında yapılan işlemler,
d) Aynı kişiye ya da aynı risk grubuna
yeni kredi tahsisi halinde daha önce yabancı para cinsinden veya yabancı para
ölçüsü ile verilen kredilerin, müteakiben tahsis edilen kredinin
kullandırılmaya başlandığı tarihteki cari kurdan dikkate alınması kaydıyla çek
ve kredi kartı kullandırımları hariç, kredilerde kur değişikliklerinin
doğurduğu artışlar ile vadesi geçmiş kredilere tahakkuk ettirilen faiz, kâr
payı ve diğer unsurlar,
e) Her türlü sermaye artırımları
dolayısıyla bedelsiz edinilen ortaklık payları ile ortaklık paylarının herhangi
bir fon çıkışı gerektirmeyen değer artışları,
f) Kurulca belirlenecek esaslar dâhilinde
bankaların kendi aralarındaki işlemler,
g) Kurulca belirlenecek esas ve süreler
çerçevesinde elden çıkarılması kaydıyla, halka arza aracılık yüklenimleri kapsamında
edinilen ortaklık payları,
h) Özkaynak hesabında indirilecek değer
olarak dikkate alınan işlemler,
i) Kurulca belirlenecek diğer işlemler.
Ortaklık
paylarına ilişkin sınırlamalar
MADDE 56.- Bankaların; kredi kuruluşları
ve finansal kuruluşlar dışındaki bir ortaklıktaki payı kendi özkaynaklarının
yüzde onbeşini, bu ortaklıklardaki
paylarının toplam tutarı ise kendi özkaynaklarının yüzde altmışını aşamaz.
Bu Kanunun 55 inci maddesinin (e) bendinde
belirtilen işlemler birinci fıkrada belirtilen sınırların hesabında dikkate
alınmaz.
Birinci fıkrada zikredilen sınırların
aşılması halinde, aşım tutarı özkaynak hesaplamasında ana sermayeden indirim
kalemi olarak dikkate alınır.
Bankalar, kendilerinde doğrudan veya
dolaylı olarak pay sahibi olan ortaklık ve kuruluşlarda doğrudan veya dolaylı
olarak pay sahibi olamazlar, bunların hisse senetlerini rehin olarak kabul
edemezler ve karşılığında avans veremezler.
Gayrimenkul
ve emtia üzerine işlemler
MADDE 57.- Bankaların gayrimenkullerinin
net defter değerleri toplamı özkaynaklarının yüzde ellisini aşamaz. Bu
hesaplamada, değerleme veya enflasyon düzeltmesine bağlı olarak oluşan ve
gayrimenkul hesabına eklenen değer artışları yüzde elli oranında dikkate
alınır.
Bankalar, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu
kapsamında gayrimenkul ve emtiayı esas alan sözleşmeler ile Kurulca uygun
görülecek kıymetli madenlerin alım ve satımı hariç olmak üzere ticaret amacıyla
gayrimenkul ve emtianın alım ve satımı ile uğraşamaz, ipotekli konut finansmanı
kuruluşu ve gayrimenkul yatırım ortaklıkları hariç olmak üzere ana faaliyet
konusu gayrimenkul ticareti olan ortaklıklara katılamazlar.
Katılım bankaları tarafından gayrimenkul,
ekipman veya emtia temini veya finansal kiralama, kâr ve zarar ortaklığı, ortak
yatırımlar yoluyla finansman sağlanması ve benzer faaliyetler nedeniyle
üstlenilen yükümlülüklerden dolayı gayrimenkul ve emtia üzerine yapılan
işlemler, bu madde ile yasaklanan ve sınırlanan faaliyetler kapsamında
değerlendirilmez.
Alacaklardan dolayı edinilmek zorunda
kalınan emtia ve gayrimenkullerin elden çıkarılmasına ilişkin usûl ve esaslar
Kurul tarafından belirlenir.
Sandık ve
vakıflara ilişkin işlemler
MADDE 58.- Bankalarca, münhasıran
çalışanlarına ait olmak üzere sağlık ve sosyal yardım, emeklilik, ihtiyat ve
tasarruf sağlama amaçlarıyla kurulan sandık ve vakıflara, açıklarının
kapatılması için kaynak aktarılamaz.
Bağış
sınırları
MADDE 59.- Bankalar ve konsolide denetime
tâbi kuruluşlarca, bir malî yılda yapılabilecek bağış miktarı, banka
özkaynaklarının binde dördünü aşamaz. Ancak, yapılan bağış ve yardımların en az
yarısının, kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider veya indirim olarak
dikkate alınabilecek bağış ve yardımlardan oluşması zorunludur. Bu hükmün
uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.
BEŞİNCİ
KISIM
Mevduata ve
Katılım Fonu Toplamaya İlişkin Hükümler
Mevduat ve
katılım fonu kabulü
MADDE 60.- Kredi kuruluşları ile özel
kanunlarına göre yetkili olanlar dışında hiçbir gerçek veya tüzel kişi, aslen
veya fer'an meslek edinerek mevduat veya katılım fonu kabul edemez, ticaret
unvanları ve kamuya yapacakları açıklamalar ile ilân ve reklamlarında bu
izlenimi yaratacak ifade ve deyimleri kullanamaz.
Karşılığında hesap cüzdanı yerine makbuz,
katılma belgesi, senet ve benzeri belgelerin verilmesi, alınan paraların
mevduat veya katılım fonu kabulü sayılmasına engel değildir.
Resmî ve özel kuruluşlar ile
ortaklıklarda, yalnız çalışanlarına ait olmak üzere sağlık ve sosyal yardım,
emeklilik, ihtiyat ve tasarruf sağlama amaçlarıyla kurulan sandık ve vakıfların
münhasıran kendi üyelerinden bu amaçlar için topladıkları paralar ile sigorta
şirketlerinin işlemleri bu Kanun uygulamasında mevduat ve katılım fonu kabulü
sayılmaz.
Kalkınma ve yatırım bankalarının kendi
müstakrizlerinden, ortak ve ortaklıklarından genel esaslar dâhilinde
sağladıkları fonlar ile bankalardan, para piyasaları, sermaye piyasaları ve
organize piyasalardan sağlayacakları fonlar bu Kanun uygulamasında mevduat sayılmaz.
Türkiye'de kurulan kredi kuruluşlarının yurt
dışındaki şubeleri ve ortaklıkları, mevduat cüzdanı ve fon toplamaya ilişkin
evrakın düzenlenmesi işlemlerini faaliyette bulundukları ülkede yapmak
zorundadır. Bu şube veya ortaklıklar adına hiçbir şekil ve surette yurt içinde
mevduat cüzdanı ve fon toplamaya ilişkin evrak düzenlenemez veya verilemez.
Türkiye'de kurulu kredi kuruluşları, yurt
dışında kurulu ortaklıkları veya başka banka veya finansal kuruluşlar adına
yurt içinde yerleşik kişilerden mevduat veya katılım fonu kabul etmek amacıyla;
evrak ya da cüzdan bulundurmaları, personel istihdam etmeleri, bu ortaklıklar
veya başka kredi kuruluşu veya finansal kuruluşlar adına toplanacak mevduat ve
katılım fonu üzerinden personele ücret, komisyon, prim ve benzeri adlar altında
para ödemek veya personele bu kuruluşların reklamını yaptırmak suretiyle
müşterilerini anılan kuruluşlara yönlendirmeleri, bu ve benzeri yöntemler
kullanarak yurt dışında kurulu kuruluşlar adına mevduat ve katılım fonu kabul
etmeleri, bu madde kapsamında izinsiz mevduat ve katılım fonu kabulü sayılır.
Kredi kuruluşları, mevduat hesapları ile
katılım fonu hesaplarını Kurulun görüşü alınmak suretiyle Merkez Bankasınca
tespit edilecek vade ve türlerine göre tasnif etmek, tasarruf mevduatı ve
gerçek kişilere ait katılım fonunu diğer hesaplardan ayırmak zorundadırlar.
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu
hükümlerine göre ihraç edilen sermaye piyasası araçları hakkında bu madde
hükümleri uygulanmaz.
Mevduatın
ve katılım fonunun çekilmesi
MADDE 61.- 4721 sayılı Türk Medeni
Kanununun rehinlere ve hapis hakkına, 818 sayılı Borçlar Kanununun alacağın
devir ve temlikine, takasa dair hükümleri ile diğer kanunların verdiği yetkiler
ve koyduğu yükümlülükler saklı kalmak şartıyla, mevduat ve katılım fonu
sahiplerine ödenmesi gereken tutarları geri alma hakları hiçbir suretle
sınırlandırılamaz. Mevduat veya katılma hesabı sahipleri ile kredi kuruluşları
arasında vade ve ihbar süresi hakkında kararlaştırılan şartlar saklıdır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve
esaslar Kurulca belirlenir.
Zamanaşımı
MADDE 62.- Bankalar nezdlerindeki mevduat,
katılım fonu, emanet ve alacaklardan hak sahibinin en son talebi, işlemi,
herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranmayanlar
zamanaşımına tâbidir.
Zamanaşımına uğrayan her türlü mevduat,
katılım fonu, emanet ve alacaklar banka tarafından hak sahibine ulaşılamaması
halinde, yapılacak ilanı müteakiben Fona gelir kaydedilir.
Bu maddenin uygulanması ile ilgili usûl ve
esaslar Kurulca belirlenir.
Mevduatın
ve katılım fonunun sigortalanması
MADDE 63.- Kredi kuruluşları,
nezdlerindeki tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonları,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından sigorta edilir.
Kredi kuruluşları, nezdlerindeki tasarruf
mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonlarını, sigortaya tâbi kısım
üzerinden sigorta ettirmek ve bunun üzerinden prim ödemek zorundadır.
Sigortaya tâbi olacak tasarruf mevduatı ve
gerçek kişilere ait katılım fonlarının kapsamı ve tutarı, Merkez Bankası, Kurul
ve Hazine Müsteşarlığının olumlu görüşü alınmak suretiyle Fon Kurulu tarafından
belirlenir. Risk esaslı sigorta priminin oranı, yıllık bazda sigortaya tabi
tasarruf mevduat ve katılım fonunun binde yirmisini aşamaz. Risk esaslı sigorta
priminin tarifesi, tahsil zamanı, şekli ve diğer hususlar Kurulun görüşü
alınmak suretiyle Fon Kurulu tarafından belirlenir.
Kredi kuruluşlarının iflâsı halinde
mevduat ve katılım fonu sahipleri, Fonun imtiyazlı alacaklarından ve Devlet ile
sosyal güvenlik kuruluşlarının 6183 sayılı Kanun kapsamındaki alacaklarından
sonra gelmek üzere sigortaya tâbi olmayan kısım için 2004 sayılı İcra ve İflas
Kanununun 206 ncı maddesindeki üçüncü sıra anlamında imtiyazlı alacaklıdırlar.
Kredi kuruluşlarınca Fona ödenen sigorta
primleri kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilir.
Faaliyet izni kaldırılan kredi kuruluşları
nezdinde bulunan ve doğruluğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanan
mevduat ve katılım fonunun sigorta kapsamındaki kısmı, Fon kaynaklarından
ödenir.
Sigorta
kapsamı dışında kalan mevduat ve katılım fonu
MADDE 64.- Aşağıda sayılan tasarruf
mevduatı ve katılım fonu hesapları sigortaya tâbi değildir:
a) İlgili kredi kuruluşunun hâkim
ortakları ile bunların ana, baba, eş ve velâyet altındaki çocuklarına ait mevduat
ve katılım fonu ile diğer hesaplar,
b) İlgili kredi kuruluşunun yönetim veya
müdürler kurulu başkan ve üyeleri, genel müdür ve yardımcıları ile bunların
ana, baba, eş ve velâyet altındaki çocuklarına ait mevduat ve katılım fonu ile
diğer hesaplar,
c) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununun 282 nci maddesindeki suçtan kaynaklanan malvarlığı
değerleri kapsamına giren mevduat ve
katılım fonu ile diğer hesaplar,
d) Kurul tarafından belirlenen diğer
mevduat, katılım fonu ve hesaplar.
ALTINCI
KISIM
Denetim ve
Alınacak Önlemler
Denetim
MADDE 65.- Bu Kanun kapsamındaki
kuruluşlar ve bunların faaliyetleri, Kurumun denetim ve gözetimine tâbidir.
Kurum, bankaların genel kurul
toplantılarına gözlemci sıfatıyla temsilci gönderebilir.
Konsolide
denetim
MADDE 66.- Bu Kanunun 43 üncü maddesinin
birinci fıkrası hükmü gereğince, konsolide bazda sınırlama ve oranlara tâbi
olan ana ortaklık bankalar ve bunların yurt içi ve yurt dışı bağlı
ortaklıkları, birlikte kontrol edilen ortaklıkları, şube ve temsilcilikleri
konsolide denetime tâbidir.
Birinci fıkrada belirtilen kuruluşlar,
öncelikle iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemleri, muhasebe ve
finansal raporlama birimi, finansal tablolar ve raporları ile risk grubuna
kullandırılan kredilere ilişkin bilgi ve belgeler olmak üzere her türlü kayıt,
bilgi, belge, yapı ve sistemlerini konsolide denetime uygun ve hazır hale
getirmek zorundadırlar.
Bağlı ortaklık ve birlikte kontrol edilen
ortaklıkların bu Kanun uyarınca yapılacak konsolide denetimi, gerek duyulması
halinde, Kurum ve konsolide denetime tâbi kuruluşların denetimi ve gözetimi ile
yetkili mercilerle birlikte gerçekleştirilir. Denetim sonuçları ile denetime
esas bilgi ve belgeler anılan yetkili mercilerin görüşü alınarak Kurulca belirlenecek
usûl ve esaslara göre paylaşılır ve kullanılır.
Önlem
alınmasını gerektiren hâller
MADDE 67.- Konsolide veya konsolide
olmayan bazda yapılan denetimler sonucunda bir bankanın;
a) Aktiflerinin vade itibarıyla
yükümlülüklerini karşılayamama tehlikesiyle karşı karşıya gelmesi ya da
likiditeye ilişkin düzenlemelere uymaması,
b) Gelir ve giderleri arasındaki ilgi ve
dengelerin bozulması nedeniyle kârlılığın faaliyetleri emin bir şekilde
yürütecek yeterlilikte olmaması,
c) Özkaynaklarının sermaye yeterliliğine
ilişkin düzenlemelere göre yetersiz olması veya bu durumun gerçekleşmek üzere
bulunması,
d) Aktif kalitesinin malî bünyeyi
zayıflatabilecek şekilde bozulması,
e) Bu Kanuna ve ilgili düzenlemelere veya
Kurulca alınan kararlara aykırı nitelikte karar, işlem ve uygulamalarının
bulunması,
f) İç denetim, iç kontrol ve risk yönetim
sistemlerini kurmaması veya bu sistemleri etkin ve yeterli bir şekilde
işletmemesi veya denetimi engelleyici herhangi bir hususun bulunması,
g) Yönetiminin basiretsizliği nedeniyle bu
Kanun ve ilgili mevzuat ile tanımlanmış risklerin önemli ölçüde artması veya
mali bünyeyi zayıflatabilecek şekilde yoğunlaşması,
hâllerinden herhangi birinin tespit
edilmesi durumunda, bu Kanunun 68 inci,
69 uncu ve 70 inci maddelerinde öngörülen tedbirler derhal alınır.
Düzeltici
önlemler
MADDE 68.- Kurum, 67 nci maddede
düzenlenen;
a) (a), (b), (c ) ve (d) bentlerindeki
hallerden birinin veya birkaçının tespiti halinde, bankanın özkaynağının
artırılması veya kâr dağıtımının geçici bir süreyle durdurularak ihtiyatlara
aktarılması veya ayrılan karşılıkların artırılması, hissedarlara kredi
verilmesinin durdurulması veya aktiflerin elden çıkarılması suretiyle likidite
temin edilmesi veya yeni yatırımların sınırlandırılması veya durdurulması,
ücret ve diğer ödemelerin sınırlandırılması, uzun vadeli yatırımların
durdurulması,
b) (e), (f) ve (g) bentlerindeki hallerden
birinin veya birkaçının varlığı halinde bu aykırılıkların giderilmesi, kredi
politikasının gözden geçirilerek riskli işlemlerin durdurulması, maruz kalınan
vade, kur veya faiz riskinin
azaltılması için gerekli önlemlerin alınması,
Tedbirlerinden bir veya birkaçının ya
da tamamının ve Kurumca uygun görülecek
diğer tedbirlerin, Kurumun uygun göreceği bir
süre ve onaylayacağı bir plan dahilinde alınmasını ve uygulanmasını
bankanın yönetim kurulundan ister.
İyileştirici
önlemler
MADDE 69.- Banka tarafından 68 inci
maddede yer alan önlemlerin alınmaması veya alınan önlemlere rağmen sorunların
giderilememesi ya da bu tedbirlerin alınması durumunda dahi sonuç
alınamayacağının Kurumca belirlenmesi halinde Kurul;
a) 67 nci maddenin (a), (b), (c) ve
(d) bentlerinde sayılan hallerden
herhangi birinin veya birkaçının gerçekleşmesi durumunda, mali bünyenin
düzeltilmesi, sermaye yeterliliği veya likidite düzeylerinden birinin ya da her
ikisinin yükseltilmesi, uygun bir süre vererek uzun vadeli veya duran
varlıkların elden çıkarılması, işletme ve yönetim giderlerinde kısıntıya
gidilmesini veya mensuplarına her ne ad altında olursa olsun düzenli olarak
ödenenler dışındaki ödemelerin durdurulması, belirli kişi, kurum, risk grubu
veya sektörlere nakdi ve gayrinakdi kredi kullandırımının sınırlandırılması
veya yasaklanması,
b) 67 nci maddenin (e), (f) ve (g)
bentleri ile ilgili olarak aykırılıkların giderilmesi, karar, işlem ve
uygulamalarda yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu bulunması halinde genel
kurulun en kısa sürede olağanüstü toplantıya çağrılarak yönetim kurulu
üyelerinden bir veya birkaçının veya
tamamının değiştirilmesi veya üye sayısını artırarak üye atanması veya
karar ve işlemlerde sorumluluğu bulunan mensuplarının görevden alınması,
(g) bendi ile ilgili olarak maruz
kalınan risklerin azaltılması için kısa, orta ve uzun vadeli olmak üzere
Kurulca uygun görülecek bir plan oluşturulması ve yönetim kurulu üyeleri ile
nitelikli paya sahip ortaklarından, bu
planın yazılı olarak taahhüt edilmesi ve belirlediği dönemler itibarıyla
uygulama sonuçlarının gönderilmesi,
de dahil olmak üzere, uygun göreceği her
türlü tedbirin alınmasını ve ivedilikle uygulanmasını banka yönetim kurulundan
ister.
Kısıtlayıcı
önlemler
MADDE 70.- Banka tarafından 68 inci
ve/veya 69 uncu maddelerde yer alan önlemlerin alınmaması veya alınan önlemlere
rağmen sorunların giderilememesi ya da bu tedbirlerin alınması durumunda dahi
sonuç alınamayacağının belirlenmesi halinde Kurul bankadan;
a) Faaliyetlerini, faaliyet türleri
itibarıyla tüm teşkilatını veya gerekli görülecek yurt içi veya yurt dışı
şubelerini veya muhabirlerle ilişkilerini kapsayacak şekilde kısıtlaması veya
geçici olarak durdurulması,
b) Kaynakların toplanması ve
kullandırılmasına ilişkin olarak faiz oranı ve vade kısıtlamaları da dâhil
olmak üzere, her türlü sınırlama ve kısıtlama getirmesi,
c) Yönetim kurulu da dâhil olmak üzere,
genel müdür, genel müdür yardımcıları, ilgili birim ve şube yöneticilerinin bir
kısmını veya tamamını görevden alması, görevden alınan kişilerin yerine
atanacak veya seçilecek kişiler için Kurumdan onay alınması,
d) Sigortaya tabi mevduat veya katılım fonu
tutarını aşmamak ve yeterli teminatı hâkim ortakların hisse senetlerinden veya
diğer mal varlıklarından karşılanmak üzere uzun vadeli kredi sağlaması,
e) Zarar doğurduğu tespit edilen
faaliyetlerinin sınırlandırılması veya durdurulması, verimi düşük veya verimsiz
varlıklarının elden çıkarılması,
f) İstekli olan bir veya birkaç banka ile
birleşmesi,
g) Özkaynakların artırılmasını sağlamak
amacıyla uygun görülecek yeni hissedarlar bulunması,
h) Doğan zararın özkaynaktan indirilmesi,
tedbirlerinden bir ya da birkaçının veya
uygun göreceği diğer tedbirlerin alınmasını ve uygulanmasını ister.
Faaliyet
izninin kaldırılması veya Fona devir
MADDE 71.- Denetlemeler sonucunda bir
bankayla ilgili olarak;
a) Bu Kanunun 70 inci maddesi kapsamında
alınması istenen tedbirlerin Kurul tarafından verilen süre içerisinde ya da her
halükarda en geç on iki ay içinde kısmen ya da tamamen alınmaması ya da bu
tedbirleri kısmen veya tamamen almış olmasına rağmen, malî bünyesinin
güçlendirilmesine imkân bulunmadığı veya
bu tedbirler alınmış olsa dahi mali bünyesinin güçlendirilemeyeceğinin tespit
edilmesi,
b) Faaliyetine devamının mevduat ve
katılım fonu sahiplerinin hakları ve malî sistemin güven ve istikrarı
bakımından tehlike arz ettiğinin ortaya çıkması,
c) Yükümlülüklerini vadesinde yerine
getiremediğinin tespit edilmesi,
d) Yükümlülüklerinin toplam değerinin
varlıklarının toplam değerini aşması,
e) Hâkim ortaklarının veya
yöneticilerinin, banka kaynaklarını, bankanın emin bir şekilde çalışmasını
tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya dolaylı veya dolanlı olarak kendi
lehlerine kullanması veya dolanlı olarak kaynak kullandırması ve bankayı bu
suretle zarara uğratması,
hallerinden bir veya birkaçının varlığı
durumunda Kurul, en az beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla alınan kararla bankanın
faaliyet iznini kaldırmaya ya da kredi kuruluşunun temettü hariç ortaklık
hakları ile yönetim ve denetimini, zararın mevcut ortakların sermayesinden
indirilmesi kaydıyla, kısmen veya tamamen devri, satışı veya birleştirilmesi amacıyla
Fona devretmeye yetkilidir.
Faaliyet izni kaldırılan kredi kuruluşları
bu Kanunda yer alan hükümlere göre, kalkınma ve yatırım bankaları ise genel
hükümlere göre tasfiye edilir.
Bu madde kapsamında alınan Kurul kararları
Resmî Gazetede yayımlanır. Yayım tarihi ilgililer bakımından tebliğ tarihi
olarak kabul edilir.
Sistemik
riske karşı alınacak önlemler
MADDE 72.- Finansal sistemin bütününe
sirayet edebilecek ölçüde olumsuz bir gelişmenin ortaya çıkması ve bu durumun
Kurumun koordinasyonunda, Fon, Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankasınca
müştereken tespiti halinde, alınacak olağanüstü tedbirleri belirlemeye Bakanlar
Kurulu yetkili olup, ilgili bütün kurum ve kuruluşlar belirlenen bu olağanüstü
tedbirleri derhal uygulamakla yetkili ve sorumludur.
YEDİNCİ
KISIM
Kanuni
Yükümlülükler
Sırların
saklanması
MADDE 73.- Kurul başkan ve üyeleri ile
Kurum personeli, Fon Kurulu başkan ve üyeleri ile Fon personeli görevleri
sırasında öğrendikleri bankalara ve bunların bağlı ortaklık, iştirak, birlikte
kontrol edilen ortaklıkları ve müşterilerine ait sırları bu Kanuna ve özel
kanunlarına göre yetkili olanlardan başkasına açıklayamaz ve kendilerinin veya
başkalarının yararlarına kullanamazlar. Kurumun dışarıdan destek hizmeti aldığı
kişi ve kuruluşlar ile bunların çalışanları da bu hükme tâbidir. Bu yükümlülük
görevden ayrıldıktan sonra da devam eder.
Bu Kanun hükümleri uyarınca Kurumun, yurt
dışındaki muadili denetim mercileri ile düzenleyeceği mutabakat zabıtları
çerçevesinde vereceği bilgi ve belgeler birinci fıkradaki sır kapsamında
değildir. Kurul düzenleyeceği mutabakat zabıtları veya zabıtlar dışında elde
edeceği sırların korunmasını sağlamakla görevlidir. Kurumun elde edeceği sır
niteliğindeki bilgi ve belgeler, kuruluş ve faaliyet izni verilmesinde,
faaliyetlerin denetiminde, düzenlemelere uyulup uyulmadığının izlenmesinde ve
Kurul kararlarına karşı açılacak idarî davaların görülmesinde kullanılabilir.
Kurumun bu fıkra kapsamında elde edeceği sır niteliğindeki bilgi ve belgeler
hiçbir kişi, kurum ve kuruluşa verilemez. Mahkeme kararına bağlanmış sır
kapsamına giren bilgilerin verilmesinden Kurum sorumlu tutulamaz.
Bankaların ortakları, yönetim kurulu
üyeleri, mensupları, bunlar adına hareket eden kişiler ile görevlileri, sıfat
ve görevleri dolayısıyla öğrendikleri bankalara veya müşterilerine ait sırları,
bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamazlar.
Bankaların destek hizmeti aldığı kuruluş ve çalışanları hakkında da bu hüküm
uygulanır. Bu yükümlülük görevden ayrıldıktan sonra da devam eder.
Kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların
destek hizmeti kuruluşları ile aralarında akdedecekleri yazılı sözleşmeler
çerçevesinde bu kuruluşların müşterilerinin risk durumlarının izlenmesi,
değerlendirilmesi, kontrolü ve müşteri hizmetlerinin yerine getirilmesi
nedeniyle yapılacak bilgi ve belge alışverişi ile hizmet temini ve ayrıca kredi
kuruluşları ve finansal kuruluşların kendi aralarında doğrudan doğruya veya en
az beş banka tarafından kurulacak şirketler vasıtasıyla yapacakları her türlü
bilgi ve belge alışverişi bu hükmün dışındadır.
İtibarın
korunması
MADDE 74.- 5187 sayılı Basın Kanununda
belirtilen araçlarla ya da radyo, televizyon, video, internet, kablolu yayın
veya elektronik bilgi iletişim araçları ve benzeri yayın araçlarından biri
vasıtasıyla; bir bankanın itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine
zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olunamaz ya da bu yolla asılsız haber
yayılamaz.
Etik
ilkeler
MADDE 75.- Bankalar ile bunların
mensupları; bu Kanuna, ilgili düzenlemelere, kuruluş amaç ve politikalarına
uygun olarak faaliyetlerin icra edilmesini temin etmeye ve yönetimde adalet,
doğruluk, dürüstlük ve sosyal sorumluluğu esas almaya yönelik etik ilkelere
uymakla yükümlüdürler.
Etik ilkeler, kuruluş birlikleri
tarafından Kurulun uygun görüşü alınmak suretiyle belirlenir.
Müşteri
hakları
MADDE 76.- Bankalar, müşterilerinin,
verilen hizmetlerden kaynaklanan her türlü sorularına cevap verecek bir sistem
kurmakla ve bu hizmetle ilgili bilgiyi müşterilerine bildirmekle yükümlüdür.
Bankalar, kredi sözleşmelerinin onaylı bir örneğini müşterilerine vermek
zorundadır. Talepleri halinde müşteri ile yapılan diğer işlemlere ilişkin her
türlü belgenin bir örneği de müşterilere verilir.
Bu Kanunun 4 üncü maddesinde yer alan
faaliyet konularına ilişkin olarak, bankalar ile bireysel müşterileri arasında
akdedilecek sözleşmelerin şekil ve içeriğinde yer alması gereken asgarî
hususlar ile tip sözleşmelerin uygulanacağı işlemler Kurulun uygun görüşü
alınarak kuruluş birlikleri tarafından belirlenir. 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun hükümleri saklıdır.
Bankaların, kimliklerini ve vergi
numaralarını belgelemeyen müşterileri adına mevduat, katılım fonu, kredi ve her
ne ad altında olursa olsun hesap açmaları, sözleşme düzenlemeleri, havale ve
kambiyo hizmetleri ile diğer bankacılık ve malî hizmetleri vermeleri yasaktır.
Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurumun görüşü alınarak
Maliye Bakanlığınca düzenlenir. Bu fıkra hükmüne ve Maliye Bakanlığınca yapılan
düzenlemelere uymayanlar hakkında 2.4.1998 tarihli ve 4358 sayılı Kanunun 5
inci maddesi hükmünün uygulanması bu Kanunun kovuşturma usulü hükümlerine tâbi
değildir.
SEKİZİNCİ
KISIM
Kalkınma ve
Yatırım Bankaları ve Finansal Holding Şirketi
Kalkınma ve
yatırım bankalarına ilişkin hükümler
MADDE 77.- Kalkınma ve yatırım bankaları,
bu Kanunun 54, 55, 56, 57, 61, 63, 64,
106 ilâ 129 uncu maddeleri, 130 uncu
maddesinin (a) bendi, 131 ila 142 üncü maddeleri hariç olmak üzere diğer hükümlerine tâbidir.
Finansal
holding şirketi
MADDE 78.- Kurul, finansal holding
şirketlerinin kapsamını belirlemeye ve kurulmasını zorunlu tutmaya; sermaye
yeterliliği, iç sistemler, konsolide denetim ve denetimin koordinasyonuna
ilişkin usûl ve esasları belirlemeye yetkilidir. Kurulca belirlenen kapsama
girmekle birlikte finansal holding şirketi kurması zorunlu tutulmayan bir
grubun tâbi olacağı hükümleri tespite Kurul yetkilidir.
Finansal holding şirketleri hakkında,
Kurulca belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde bu Kanunun, 14, 15, 16, 18,
22, 23, 24, 25, 26, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42,
43, 44, 47, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71,
72, 73, 78, 92, 93, 94 ve 96 ncı madde hükümleri ve bu maddelere ilişkin ceza
hükümleri uygulanır.
Finansal holding şirketleri bakımından
belirlenecek standart oranlar ve
sınırlamalar ile yapılacak hesaplamalar yalnızca konsolide bazda dikkate
alınır.
DOKUZUNCU
KISIM
Kuruluş
Birlikleri
Türkiye
Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği
MADDE 79.- Mevduat bankaları ile kalkınma
ve yatırım bankaları, tüzel kişiliği haiz ve kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşu olan Türkiye Bankalar Birliğine; katılım bankaları ise aynı
nitelikteki Türkiye Katılım Bankaları Birliğine, faaliyet izni aldıkları
tarihten itibaren bir ay içinde üye olmak zorundadır.
Birliklerin
görev ve yetkileri
MADDE 80.- Kuruluş birlikleri;
a) Mesleğin gelişmesini temin etmek,
b) Meslek ilkelerini belirlemek suretiyle,
üyelerin birlik ve mesleğin gerektirdiği vakar ve disiplin içinde ekonominin
ihtiyaçlarına uygun olarak çalışmalarını sağlamak,
c) Üye banka mensuplarının uyacakları
meslek ilkeleri ve standartlarını Kurumun uygun görüşünü alarak belirlemek,
d) İlgili mevzuat uyarınca alınan kararlar
ile Kurumca alınması istenilen tedbirlerin uygulanmasını takip etmek,
e) Üyeleri arasında haksız rekabeti
önlemek amacıyla gerekli her türlü tedbiri almak ve uygulamak,
f) Üyelerin ilan ve reklamlarında
uyacakları esas ve şartları tür, şekil, nitelik ve miktarları itibarıyla
Kurumun uygun görüşünü alarak tespit etmek,
g) Kurum ile işbirliği yapmak suretiyle
bankalar arasında ortak projelere ilişkin işbirliğini temin etmek,
h) Üyelerinin ortak menfaatlerini
ilgilendiren konularda yönetim kurulu kararına istinaden dava açmak,
i) Müşteri haklarına dair hükümlerde
öngörülen sözleşmelerin şekil ve içeriklerine ilişkin usûl ve esasları
belirlemek,
j) 4077 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun hükümleri ve diğer
kanunlarla tanınmış müracaat hakları saklı kalmak kaydıyla, üyeler ve
bireysel müşterileri arasındaki ihtilafların değerlendirilmesi ve çözüme
kavuşturulmasını temin etmek üzere hazırlayacakları ve Kurulca onaylanan usûl
ve esaslar dâhilinde hakem heyeti oluşturmak,
ile görevli ve yetkilidir.
Organlar ve
statü
MADDE 81.- Kuruluş birliklerinin organ
seçimleri bu Kanunda öngörülen esaslar çerçevesinde gizli oyla ve yargı
gözetimi altında gerçekleştirilir. Seçim yapılacak genel kurul toplantısından
en az onbeş gün önce seçimlere katılacak üye bankaları ve temsilcilerini
belirleyen liste, toplantının gündemini, yerini, gününü, saatini ve çoğunluk
olmadığı takdirde yapılacak ikinci toplantıya ilişkin hususları belirten bir
yazı ile birlikte üç nüsha olarak Yüksek Seçim Kurulunca belirlenecek seçim
kurulu başkanı hâkime tevdi edilir. Hâkim gerekli incelemeyi yaparak listeyi ve
diğer hususları onaylar; bir sandık kurulu başkanı ve iki sandık kurulu üyesi
ile bunlar için birer yedek üye atar. Oy verme işlemi gizli oy, açık sayım
ilkelerine göre yapılır. Seçim süresinin sonunda seçim sonuçları tutanakla
tespit edilip seçim sandık kurulu başkanı ve üyeleri tarafından imzalanır.
Tutanağın düzenlenmesinden itibaren iki gün içinde seçimlere yapılacak her
türlü itiraz hâkim tarafından aynı gün incelenir ve kesin olarak karara
bağlanır.
Kuruluş birliklerinin organları, çalışma
esasları ve faaliyetlerinin kapsamı, birliklerin görüşünü alarak Kurumun
yapacağı öneri üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulacak
statülerinde gösterilir. Üyeler, birliklerin statüsüne ve birlikler tarafından
alınacak karar ve tedbirlere uymak zorundadır. Kuruluş birliklerinin giderleri,
statüleri gereğince tespit olunan oy sayısına göre üyelere dağıtılır. Üyeler,
kendilerine düşen masraf paylarını statülerde belirtilen süre içinde yatırmak
zorundadır. Masraf iştirak payları belirlenen süre içinde ödenmediği takdirde
birlikler tarafından icra yoluyla tahsil olunur. Masraf iştirak paylarının
ödenmesine dair kararlar 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 68 inci maddesinde
yazılı resmî belge niteliğindedir.
Kuruluş birliklerinin aldığı genel ya da
özel nitelikteki karar ve tedbirlere zamanında ve tam olarak uymayan üyeler
hakkında birliklerin yönetim kurulunca ikibin Yeni Türk Lirasından yirmibin
Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezasına karar verilir.
ONUNCU
KISIM
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumuna İlişkin Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
Kuruluş ve
bağımsızlık
MADDE 82.- Kamu tüzel kişiliğini haiz,
idarî ve malî özerkliğe sahip Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
kurulmuştur. Kurumun merkezi Ankara'dadır. Kurum, Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulu ile Başkanlıktan oluşur.
Kurum, bu Kanunla ve mevzuatla kendisine
verilen düzenleme ve denetlemeyle ilgili görev ve yetkileri kendi sorumluluğu
altında bağımsız olarak yerine getirir ve kullanır. Kurumun kararları
yerindelik denetimine tâbi tutulamaz. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi
Kurumun kararlarını etkilemek amacıyla emir ve talimat veremez.
Kurum, bu Kanunda ve 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununda belirtilen usûl ve esaslar çerçevesinde kendisine
tahsis edilen malî kaynaklarını görev ve yetkilerinin gerektirdiği ölçüde,
kendi bütçesinde belirlenen usûl ve esaslar dahilinde serbestçe kullanır.
Kurum, görev ve yetkilerini etkin şekilde
yerine getirmek amacıyla, yeterli sayı ve nitelikte personeli istihdam eder.
Kurumun malları Devlet malı hükmündedir,
haczedilemez ve rehnedilemez.
İKİNCİ BÖLÜM
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu
MADDE 83.- Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulu, Kurumun karar organıdır. Kurul, biri başkan, biri ikinci
başkan olmak üzere yedi üyeden oluşur. Kurul Başkanı Kurumun da başkanıdır.
Başkanın izin, hastalık, yurt içi ve yurt
dışı görevlendirme ve görevde bulunmadığı diğer hâller ile görevden alınması
durumunda ikinci başkan, onun da bulunmadığı hâllerde Kurul tarafından
belirlenecek bir üye Başkana vekâlet eder.
Üyelerin
atanması
MADDE 84.- Kurul üyelerinin, aşağıda
belirtilen şartları taşımaları zorunludur:
a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
48 inci maddesinin (A) fıkrasının (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı
bentlerinde belirtilen şartları taşımak,
b) 8 inci maddenin birinci fıkrasının (a),
(b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen şartları taşımak,
c) 26 ncı maddede yer alan çalışması
yasaklananlardan olmamak,
d) hukuk, iktisat, maliye, bankacılık,
işletme, kamu yönetimi ve dengi dallarda en az lisans düzeyinde, mühendislik
alanında lisans düzeyinde öğrenim görmüş olanlar için belirtilen alanlarda
lisansüstü öğrenim görmüş olmak.
Üyeler, yüksek öğrenim sonrası en az on
yıl deneyim sahibi veya yukarıda sayılan öğrenim dallarında en az on yıl
öğretim üyeliği yapan kişiler arasından Bakanlar Kurulunca atanır. Üyelerden en
az birinin hukuk fakültesi mezunu, birinin ise Kurumda başkan yardımcısı, ana
hizmet birimi yöneticisi veya meslek personeli olarak çalışmış olması şarttır.
Bakanlar Kurulu, üyelerden birini başkan birini de ikinci başkan olarak
görevlendirir. Bakanlar Kurulunun atama kararı Resmî Gazetede yayımlanır.
Kurul Başkan ve üyeleri, görevlerinin
devamı süresince görevlerini tam bir dikkat, dürüstlük ve tarafsızlık ile
yürüteceklerine, kanun hükümlerine aykırı hareket etmeyeceklerine ve
ettirmeyeceklerine dair Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu huzurunda yemin
ederler. Yemin için yapılan başvuru Yargıtay tarafından acele işlerden sayılır.
Kurul üyeleri, yemin etmedikçe göreve başlayamazlar.
Başkan ve
üyelerin görev süreleri
MADDE 85.- Kurul Başkan ve üyelerinin
görev süresi altı yıldır. Süreleri biten başkan ve üyeler yeniden atanamazlar.
Başkanlığın ve üyeliğin herhangi bir sebeple boşalması halinde, boşalan yere 84
üncü maddede belirtilen esaslar dahilinde bir ay içinde atama yapılır. Bu
şekilde atananlar, bir defalığına
tekrar atanabilir.
Kurul Başkan ve üyelerinin görev süreleri
dolmadan herhangi bir nedenle görevlerine son verilemez. Ancak, ağır hastalık
veya sakatlık nedeniyle iş göremeyecekleri, atanmaları için gerekli şartları
kaybettikleri veya durumlarının 86 ncı maddeye aykırı düştüğü tespit
edilen veya görevleri ile ilgili olarak
işledikleri suçlardan dolayı haklarında verilen mahkûmiyet kararı kesinleşen
Kurul Başkan ve üyeleri süreleri dolmadan Başbakanın onayı ile görevden
alınırlar. Bunların yerlerine en geç bir ay içinde atama yapılır. Ayrıca geçici
iş göremezlik halinin üç aydan fazla sürmesi halinde, bu durumda olan üyelerin
üyelikleri düşer ve bunların yerlerine bir ay içinde atama yapılır.
Yasaklar
MADDE 86.- Kurul Başkan ve üyeleri, asli
görevlerini aksatmayan bilimsel amaçlı yayın, ders ve konferans ile telif
hakları hariç Kurumdaki resmî görevlerinin yürütülmesi dışında kalan resmî veya
özel hiçbir görev alamaz, dernek, vakıf, kooperatif ve benzeri yerlerde
yöneticilik yapamaz, ticaretle uğraşamaz, serbest meslek faaliyetinde
bulunamaz, Kurumun düzenlemek ve denetlemekle yetkili olduğu sektör veya alanla
ilgili ortaklıklarda pay sahibi olamaz, hakemlik ve bilirkişilik yapamazlar.
Kurul Başkan ve üyeleri göreve başlamadan
önce, kendilerinin veya eş ve velâyeti altındaki çocuklarının sahibi bulunduğu
menkul kıymetlerden Hazine tarafından çıkarılan borçlanmaya ilişkin olanlar
hariç Kurumun düzenlemek ve denetlemekle sorumlu olduğu kuruluşların her türlü
sermaye piyasası araçlarını eş, evlatlık, üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci
dereceye kadar kayın hısımları dışındakilere otuz gün içinde satmak suretiyle
elden çıkarmak zorundadır. Kurul üyeliklerine atanmalarından itibaren otuz gün
içinde bu fıkraya uygun hareket etmeyen üyeler, üyelikten çekilmiş sayılır. Bu
durum, Kurul kararı ile tespit edilir ve ilişkili Bakana bildirilir.
Kurul Başkan ve üyeleri, görevlerinden
ayrılmalarını izleyen iki yıl içinde Kurumun denetlemekle ve düzenlemekle
görevli olduğu sektör ve alandaki özel kuruluşlarda görev alamazlar. Bu fıkra
hükmüne uymayanlara 2531 sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları
İşler Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen cezalar verilir.
Kurul Başkan ve üyeleri ve diğer personel,
Kurumla ilgili gizlilik taşıyan bilgileri ve ticari sırları, görevlerinden
ayrılmış olsalar bile kanunen yetkili kılınan mercilerden başkasına
açıklayamazlar, kendilerinin veya başkalarının menfaatine kullanamazlar.
Kurul Başkan ve üyeleri 3628 sayılı Mal
Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununa tabidir.
Kurulun
çalışma esasları
MADDE 87.- Kurul en az haftada bir defa
olmak üzere, gerekli hallerde toplanır. Toplantıyı Kurul Başkanı, yokluğunda
ikinci başkan yönetir. Toplantının gündemi Başkan, yokluğunda ikinci başkan
tarafından hazırlanarak toplantıdan en az bir gün önce Kurul üyelerine
bildirilir. Gündem maddelerine geçmeden önce Başkan tarafından Kurumun
faaliyetleri hakkında Kurula bilgi verilir. Gündeme yeni madde eklenebilmesi
için toplantı başlamadan önce bir üyenin öneride bulunması ve önerilen maddenin
gündeme eklenmesinin Kurulca kabul edilmesi gerekir.
Geçerli mazereti olmaksızın bir takvim
yılında toplam üç toplantıya katılmayan veya bir toplantıya katıldığı halde
Kurul kararlarını süresi içinde imzalamayan veya karşı oy gerekçesini süresi
içinde yazılı olarak bildirmeyen Kurul üyeleri üyelikten çekilmiş sayılır. Bu
durum, Kurul kararı ile tespit edilir ve ilişkili Bakana bildirilir.
Kurul en az beş üyenin hazır bulunması ile
toplanır ve bu Kanunda belirtilen özel nisap gerektiren haller dışında en az
dört üyenin aynı yöndeki oyuyla karar alır. Üyeler çekimser oy kullanamaz.
Toplantıda karar yeter sayısı sağlanamadığı durumlarda, izleyen toplantılarda
oylarda eşitlik olması halinde Başkanın bulunduğu tarafın oyu üstün sayılarak
karar alınır. Kurul kararı tutanakla tespit edilir ve karar tutanağı toplantı
esnasında veya en geç toplantıyı izleyen işgünü, toplantıya katılan tüm üyeler
tarafından imzalanır.
Herhangi bir nedenle üye sayısının Kurulun
karar almasını imkânsız kılacak bir sayıya düşmesi halinde, toplantı nisabı
sağlanacak şekilde bir ayı geçmemek üzere, kıdem sırasına göre, Kurum başkan
yardımcıları vekâlet eder. Bu madde hükmüne istinaden Kurul üyeliği görevini
yürüten Kurum başkan yardımcılarının malî ve özlük haklarında bir değişiklik
olmaz.
Bu Kanunda belirtilen süreler saklı kalmak
üzere, Kurul kararı, alındığı toplantı tarihinden itibaren en geç onbeş gün
içinde gerekçeleri, varsa karşı oy gerekçeleri ve imzaları ile birlikte
tekemmül ettirilir.
Kurul Başkan ve üyeleri kendisi, eşi,
evlatlıkları ve üçüncü derece dahil kan ve ikinci derece dahil kayın
hısımlarıyla ilgili konularda müzakere ve oylamaya katılamazlar. Bu durum karar
metninde ayrıca belirtilir.
Kurul toplantıları gizlidir. İhtiyaç duyulması
halinde görüşlerinden yararlanmak üzere uzman kişiler Kurul toplantısına davet
edilebilir. Ancak Kurul kararları toplantıya dışardan katılanların yanında
alınamaz.
Kurulun düzenleyici kararları tekemmül
etmesinden itibaren en geç yedi işgünü içinde ilişkili Bakanlığa ve yayımlanmak
üzere Başbakanlığa gönderilir. Bu kararlar gönderildiği tarihten itibaren en
geç yedi gün içinde Resmî Gazetede yayımlanır. Bu Kanunda öngörülen hükümler
saklı kalmak üzere, denetleyici nitelikteki kararlar internet ortamı başta olmak üzere uygun vasıtalarla kamuoyuna
duyurulur. Kurul, yayımlanması ülke ekonomisi ve kamu düzeni açısından
sakıncalı olan denetleyici nitelikteki kararların yayımlanmamasına karar
verebilir.
Kurul üyeleri ile Kurum personelinin
uyacakları meslekî ve etik ilkeler ile Kurulun çalışma usûl ve esaslarına
ilişkin diğer hususlar Kurul tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Kurulun
görev ve yetkileri
MADDE 88.- Kurul bu Kanun ve diğer
mevzuatta belirtilen görevler yanında aşağıdaki görevleri yapar ve
yetkileri kullanır:
a) Düzenlemek ve denetlemekle görevli
olduğu sektör veya alanla ilgili
uluslararası ilke ve standartlarla uyumlu ikincil düzenlemeleri yapmak
ve kararlar almak,
b) Kurumun stratejik plânını, performans
ölçütlerini, amaç ve hedeflerini, hizmet kalite standartlarını belirlemek,
insan kaynakları ve çalışma politikalarını oluşturmak, Kurumun hizmet birimleri
ve bunların görevleri hakkında öneride bulunmak,
c) Kurumun stratejik plânı ile amaç ve
hedeflerine uygun olarak hazırlanan bütçe teklifini görüşmek ve karara
bağlamak,
d) Kurumun performansını ve mali durumunu
gösteren raporları onaylamak,
e) Başkanın önerisi üzerine, başkan
yardımcıları ve daire başkanlarını atamak,
f) Taşınmaz alımı, satımı, kiralanması konularındaki önerileri görüşüp karara
bağlamak,
g) Kanunlarla verilen diğer görevleri
yapmak.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Başkanlık Teşkilatı
Başkan
MADDE 89.- Kurumun en üst yöneticisi olan
Başkan, Kurumun genel yönetim ve temsilinden sorumludur.
Başkanın görev ve yetkileri şunlardır;
a) Kurul toplantılarının gündemini, gün ve
saatini belirlemek, toplantıları idare etmek, gündeme alınmayan başvurular
hakkında gerekli işlemleri yapmak ve bunlara ilişkin olarak Kurula bilgi
vermek,
b) Kurul kararlarının yayımlanmasını veya tebliğini
sağlamak, bu kararların gereğinin yerine getirilmesini temin etmek ve
uygulanmasını izlemek,
c) Hizmet birimlerinden gelen önerilere
son şeklini vererek Kurula sunmak,
d) Kurulun belirlediği stratejilere, amaç
ve hedeflere uygun olarak, Kurumun yıllık bütçesi ile mali tablolarını
hazırlamak,
e)
Hizmet birimlerinin, verimli ve uyumlu
bir biçimde çalışmasının en üst düzeyde organizasyonu ve koordinasyonunu
sağlamak, Kurum hizmet birimleri arasında çıkabilecek görev ve yetki
sorunlarını çözmek,
f) Yıllık faaliyet raporlarını hazırlamak,
amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine göre faaliyetlerin
değerlendirilmesini yaptırmak ve bunları Kurula sunmak,
g) Kurumun faaliyet gösterdiği alanda
strateji, politikalar ve ilgili mevzuat ile Başkanlığın ve çalışanların
performans ölçütleri hakkında
değerlendirme yapmak,
h) Kurumun diğer kuruluşlarla ilişkilerini
yürütmek ve Kurumu temsil etmek,
i) Kurul
tarafından atanması öngörülenler dışındaki Kurum personelini atamak,
j) Kurum başkanı adına imzaya yetkili
personelin görev ve yetki alanını belirlemek,
k) Kurumun yönetim ve işleyişine ilişkin
diğer görevleri yerine getirmek.
Başkan, Kurula ilişkin olmayan görev ve
yetkilerinden bir bölümünü, sınırlarını açıkça belirlemek ve yazılı olmak
kaydıyla, alt kademelere devredebilir.
Başkan
yardımcıları
MADDE 90.- Başkana başkanlığa ilişkin
görevlerinde yardımcı olmak üzere Kurul kararıyla üç başkan yardımcısı atanır.
Başkan yardımcılarından biri, yerinde denetim ve gözetimle görevli birimlerden
sorumlu olur. Başkan yardımcılarının 84 üncü madde belirtilen şartları taşıması
gerekir.
Başkan yardımcıları gerektiğinde
sınırlarını yazılı olarak açıkça belirlemek şartıyla görev ve yetkilerinden bir
kısmını alt kademelere devredebilir.
Kurumun
hizmet birimleri
MADDE 91.- Kurumun hizmet birimleri, daire
başkanlıkları şeklinde teşkilatlanmış anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet
birimlerinden oluşur. Ancak, daire başkanlıklarının sayısı onu geçemez.
Hizmet birimleri, bu Kanunda belirtilen
faaliyet alanı, görev ve fonksiyonlara uygun olarak Kurumun teklifi ve Bakanlar
Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.
Anahizmet birimi olarak Strateji
Geliştirme Daire Başkanlığı kurulur. Hukuk, basın ve halkla ilişkiler, yönetim
ve finans gibi alanlarda ihtiyaca göre sayıları toplam beşi geçmemek üzere
Başkanlık müşaviri görevlendirilebilir.
İnsan kaynakları ve eğitim, idarî ve mali
işler ve benzeri faaliyetleri yürütmek üzere Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı
kurulur. Bu daire başkanlığında biri Kurulun özel büro hizmetlerinde
kullanılmak üzere en çok dört adet müdürlük kurulabilir.
Kurum, düzenlemekle görevli olduğu alanın
yoğun olduğu illerde olmak ve sayısı üçü geçmemek kaydıyla Bakanlar Kurulu
kararıyla yurt içi temsilcilik açabilir.
Kurum
personeli
MADDE 92.- Bu Kanun ile Kuruma verilen
görevlerin gerektirdiği sürekli görev ve hizmetler, bankalar yeminli
murakıpları ve yardımcıları, bankacılık uzman ve yardımcıları, hukuk uzman ve
yardımcıları ile bilişim uzman ve yardımcılarından oluşan meslek personeli ve
idarî personel eliyle yürütülür. Kurumun her türlü personelinin bu Kanunun 84
üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi hariç, diğer bentlerinde yer alan
nitelikleri taşımaları zorunludur.
Başkan yardımcıları, daire başkanları,
müdürler, başkanlık müşavirleri ve meslek personeli kadro karşılığı sözleşmeli
statüde istihdam edilir. Kadro karşılığı sözleşmeli çalışan Kurum personeli
ücret, mali ve sosyal haklar dışında, diğer personel ise her türlü hak ve
yükümlülükleri yönünden 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidir.
Bu Kanunun ekinde yer alan (I) sayılı
cetveldeki toplam kadro sayısı geçilmemek üzere, kadro unvan ve derecelerinin
değiştirilmesi ile bu kadroların kullanılmasına ilişkin esas ve usulleri
belirlemeye Kurul yetkilidir. Ancak, meslek personeli dışında kalan Kurum
personelinin unvan değişiklikleri 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellerde yer alan kadro unvanlarıyla sınırlı
olarak yapılır.
Kurumun anahizmet birimlerinde uzmanlık gerektiren
işlerde meslek personeli çalıştırılması esastır. Anahizmet, danışma ve yardımcı
hizmet birimlerinde istihdam edilecek personelin nitelikleri Başkanın teklifi
üzerine Kurul tarafından belirlenir. Kurumda yönetici, müşavir ve meslek
personeli unvanlarını haiz olmayan personelin oranı bu Kanunun eki cetvellerde
yer alan toplam kadro sayısının yüzde otuzunu geçemez.
Kurumda, meslek personeli sayısının yüzde
onunu geçmeyecek şekilde, sektörde en az on yıl mesleki tecrübesi olanlar ile
Kurumun faaliyet alanına ilişkin konularda doktor unvan ve derecesini alanlar
arasından yeteri kadar uzman personel, hizmet veya vekalet akdi hükümlerine
göre çalıştırılabilir.
Kurum personeli başka kamu kurum ve
kuruluşlarında geçici olarak görevlendirilemez.
Bankacılık, hukuk ve bilişim uzman
yardımcılığı ile bankalar yeminli murakıp yardımcılığına atanacaklar merkezi
yarışma sınavıyla belirlenenler arasından seçilir. Uzman yardımcılığı ve
bankalar yeminli murakıp yardımcılığına atananlar ikinci yılın sonunda yetki sınavına
tabi tutulurlar. Yetki sınavı ile bu sınavda başarılı olanların yetkilerine
ilişkin usul ve esaslar Kurul tarafından belirlenir. Uzman yardımcılığı ve
bankalar yeminli murakıp yardımcılığına atananlar, üç yıl çalışmak ve olumlu
sicil almak kaydıyla Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit
Sınavından en az (C) düzeyinde veya buna denk kabul edilen uluslararası
geçerliliği bulunan yabancı dil puanı alması, yeterlik sınavında başarılı
olması ve konuları ile ilgili hazırlayacakları uzmanlık tezinin oluşturulacak
jüri tarafından kabul edilmesi halinde ilgisine göre bankacılık, hukuk ve
bilişim uzmanı ile bankalar yeminli murakıbı olarak atanır ve bunlara bir
defaya mahsus olmak üzere bir derece yükseltilmesi uygulanır. Mazereti
olmaksızın tez hazırlamayan veya sınava girmeyen veya sınavda iki defa
başarısız olanlar diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki öğrenim durumlarına
uygun kadrolara atanmak üzere Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.
Kurumun meslek ve idarî personelinin
yeterlik ve yarışma sınavları, nitelikleri ile çalışma usûl ve esasları ile
ilgili diğer hususlar Kurum tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Görev, Yetki ve Sorumluluk
Kurumun
görev ve yetkileri
MADDE 93.- Kurum, bu Kanun ve ilgili diğer
mevzuatın verdiği yetkiler çerçevesinde finansal piyasalarda güven ve
istikrarın sağlanması, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışması, malî
sektörün gelişmesi, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması için;
a) Bankalar ve finansal holding şirketleri
ile diğer kanunlarda ve ilgili mevzuatta yer alan hükümler saklı kalmak
kaydıyla finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketlerinin; kuruluş ve
faaliyetlerini, yönetim ve teşkilat yapısını, birleşme, bölünme, hisse
değişimini ve tasfiyelerini düzenlemek, uygulamak, uygulanmasını sağlamak,
uygulamayı izlemek ve denetlemek,
b) Yurt içi ve yurt dışı muadil kurumların
katıldığı uluslararası malî, iktisadî ve meslekî teşekküllere üye olmak, görev
alanına giren hususlarda yabancı ülkelerin yetkili mercileri ile mutabakat
zaptı imzalamak,
c) Kanunla verilen diğer görevleri yapmak,
ile görevli ve yetkilidir.
Kurum tasarruf sahiplerinin haklarını ve
bankaların düzenli ve emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye sokabilecek ve
ekonomide önemli zararlar doğurabilecek her türlü işlem ve uygulamaları
önlemek, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamak üzere gerekli
karar ve tedbirleri almak ve uygulamakla yükümlü ve yetkilidir.
Kurum her türlü faaliyetinde, kuruluş
kanununda verilen yetkiler saklı kalmak kaydıyla, kalkınma planı, programlar ve
hükûmet programında yer alan ilke, strateji ve politikalara uyar.
Kurum, bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat
hükümleri çerçevesinde kendisine verilen yetkilerini, düzenleyici işlemler
tesis ederek veya özel nitelikli kararlar alarak kullanır. Kurum, Kurul
kararıyla bu Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikler ve tebliğler çıkarmaya
yetkilidir.
Kurum, iç düzenlemeleri dışındaki
düzenleyici işlemlerini yürürlüğe koymadan önce sektör stratejisi ve politikaları
ile ilişkisinin kurulması bakımından ilişkili Bakanlığın, kalkınma planı ve
yıllık programla ilişkisinin kurulması açısından Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığının ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların görüşünü alır. İlişkili
Bakanlık ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı en geç yedi gün içinde cevap
vermezse olumlu görüş verilmiş sayılır.
Kurumun hazırlayacağı ikincil düzenleme
taslakları en az yedi gün süreyle Kurumun internet sayfası başta olmak üzere
uygun vasıtalarla kamuoyunun bilgisine sunulur.
Özel nitelikli kararlardan gerekli
görülenler doğrudan ilgili kişi ve kuruluşlara ve uygun görüldüğü takdirde
Kurumun haftalık bülteni ile duyurulur.
Kamu kurum ve kuruluşları, Kanun ile
belirlenmiş görev alanlarında Kuruma gerekli yardımı sağlamakla yükümlüdür.
Sektörün
geliştirilmesi
MADDE 94.- Kurum, finansal hizmetler
sektörünün geliştirilmesi amacıyla;
a) İşlem ve aracılık maliyetlerinin
azaltılarak bankaların kârlı, verimli ve rasyonel çalışmalarının ve finansal
piyasaların tarafları arasında rekabet ortamının sağlanması,
b) Finansal sisteme rekabet gücünün
kazandırılması, finansal piyasalara ilişkin diğer düzenlemeler ve uygulamalar
ile bütünleşmenin gerçekleştirilmesi ve piyasanın daha etkin işleyişinin
sağlanması suretiyle etkin ve şeffaf bir finansal sistemin oluşturulması,
c) Denetim ve faaliyet alanları bakımından
uluslararası bankaların durumunun yakından izlenmesi, tecrübelerinden
yararlanılması,
d) Birimler, kurumlar, meslek mensupları
ve uluslararası diyalog ve işbirliğinin artırılması suretiyle malî piyasalarda,
meslek mensupları arasında bütünleşmenin sağlanması,
e) Malî piyasalara ilişkin düzenlemelerin,
ilgili taraflarla istişare edilerek hazırlanması,
hususlarında strateji belirlemeye
yetkilidir.
Yerinde
denetim ve gözetim
MADDE 95.- Bu Kanun hükümleri ile bu Kanun
kapsamındaki kuruluşlar hakkında diğer kanunlarda yer alan hükümlerin
uygulanmasının ve bu kuruluşların her türlü işlemlerinin gözetimi ve yerinde
denetimi ve bu Kanun kapsamındaki kuruluşların konsolide ve konsolide olmayan
bazda risk yapısı, iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemleri ile
varlıkları, alacakları, özkaynakları, borçları, kâr ve zarar hesapları,
yükümlülükleri ve taahhütleri arasındaki ilgi ve dengelerin ve mali bünyeyi
etkileyen diğer tüm unsurların ve bu kuruluşların kurumsal yönetim ilkelerine
uyum seviyesinin gözetimi, tahlili ve ölçümü Kurum tarafından yapılır.
Kurum, bağımsız denetim kuruluşlarınca
yapılan yıllık finansal raporların yapısı, uygunluğu ve güvenilirliğinin
değerlendirilmesini de yerine getirir.
Bu Kanuna tabî kuruluşlar tarafından,
Kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde konsolide ve konsolide olmayan
bazda istenilen her türlü bilgi, belge, cetvel, rapor ve finansal tabloların,
hesap ve kayıt düzenleriyle uyumlu olarak, zamanında ve doğru şekilde Kuruma
tevdi edilmesi şarttır.
Söz konusu kuruluşlarda denetim yapma
yetkisi bulunanlar tarafından düzenlenen rapor ve mütalaaların bir suretinin
anılan kuruluşlarca Kuruma gönderilmesi zorunludur.
Kurum, incelemelerini Başkanın onayından
geçmiş çalışma programları ile Başkan tarafından yapılacak görevlendirmeler
çerçevesinde gerçekleştirir.
Başkan, yapılacak yerinde denetimde,
Kurumun meslek personelini oluşturan bankalar yeminli murakıp ve yardımcıları,
bankacılık uzmanı ve yardımcıları, bilişim uzmanı ve yardımcıları, hukuk uzmanı
ve yardımcıları arasından uygun göreceği bir denetim ekibini görevlendirir.
Kurumun yerinde denetim yapmaya yetkili meslek personeli Ankara'da Asliye
Ticaret Mahkemesinde yemin etmedikçe yerinde denetim yapamazlar. Yerinde
denetim yapan Kurumun meslek personeli denetim konularıyla ilişkili olarak bu
maddede belirtilen tüm yetkileri haizdir.
Başkan, gerekli gördüğünde ve özellik arz
eden konularda bağımsız denetim kuruluşlarını ilgili konu hakkında inceleme
yapılması için görevlendirme yetkisini haizdir. Bağımsız denetim yapan
kuruluşun denetçisi denetim konularıyla ilişkili olmak kaydıyla, bu maddede
belirtilen ilgili yetkileri haiz olduğu gibi, bu Kanun kapsamındaki sırların
saklanması yükümlülüklerine de tabidir.
Kurum, bankalardan, bunların bağlı
ortaklıklarından, nitelikli paya sahip oldukları ortaklıklardan, birlikte
kontrol ettikleri ortaklıklardan, şubeleri ile temsilciliklerinden, destek
hizmeti kuruluşlarından ve diğer gerçek ve tüzel kişilerden bu Kanun hükümleri
ile ilgili görecekleri bütün bilgileri gizli dahi olsa istemeye, bunların
vergiyle ilgili kayıtları dahil olmak üzere tüm defter, kayıt ve belgelerini
incelemeye yetkili olup, bilgi istenenler de istenilen bilgileri vermekle,
defter, kayıt ve belgeleri incelemeye hazır bulundurmakla, tüm bilgi işlem
sistemini denetim amaçlarına uygun olarak Kurumun yerinde denetim yapan meslek
personeline açmakla, verilerin güvenliğini sağlamakla ve muhafaza etmek zorunda
oldukları her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları
bilgilere ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket ve benzeri
ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale
getirmek için gerekli tüm sistem ve şifrelerini inceleme için ibraz etmek ve
işletmekle yükümlüdür.
Kamu kurum ve kuruluşları, Merkez Bankası
ve benzeri kuruluşlar ile Risk Merkezi görevleriyle ilgili olarak istenecek her
hürlü bilgi ve belgeyi gizli de olsa Kurumun yerinde denetim yapan meslek personeline
geciktirilmeksizin verirler. Kurul, ilgili taraflarla bu husustaki detayları
belirleyen mutabakat zaptı düzenleyebilir.
Kurum tarafından gerçekleştirilen
denetimler sırasında talep edilmesi halinde, bankalar tarafından iç kontrol,
risk yönetimi ve iç denetim sistemlerinde çalışanların görevlendirilmesi dahil
olmak üzere her türlü destek sağlanır.
Diğer kanunlar uyarınca Kurumun meslek
personelinin bu Kanun kapsamındaki görevleri dışında görevlendirilmeleri, bu
maddede sayılan görevleri öncelikli olmak kaydıyla Başkan tarafından yapılır.
Kurum; bu Kanunun, Kurumun görev, yetki ve
sorumluluklarına ilişkin hükümlerinde zikredilen ve 20.2.1930 tarihli ve 1567
sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun hükümlerine aykırı
hareket eden kuruluşlar ve ilgilileri
hakkında, adı geçen Kanunun ek 1 inci maddesindeki yetkilere sahip olduğu gibi
tüm bankaların kuruluş kanunu hükümleri ile diğer kanunların bankalarla ilgili
hükümlerinin uygulanmasını denetlemeye de yetkilidir.
Bankalarda yerinde denetim yapan kişiler,
bu Kanunda belirtilen düzenlemeler dışında diğer kanunlara aykırılıkları tespit
ettikleri takdirde bu tespitleri ilgili mercilere derhal bildirmek
zorundadırlar.
Denetim ve gözetime ilişkin usul ve
esaslar Kurulca düzenlenecek yönetmelikle belirlenir.
Bilgi ve
belge isteme
MADDE 96.- Bu Kanunun 93 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen kuruluşlar ile ortakları, bunların
bağlı ortaklıkları, nitelikli paya sahip olduğu ortaklıkları, birlikte kontrol
ettiği ortaklıkları, şubeleri ile temsilcilikleri, bağımsız denetim, değerleme
ve destek hizmeti kuruluşları gizli dahi olsa bu Kanunun uygulanması ile ilgili
olarak her türlü bilgi ve belgeyi Kurumun talebi üzerine Kuruma tevdi etmekle
yükümlüdür.
Kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve
tüzel kişiler, Devletin güvenliği ve temel dış yararlarına karşı ağır sonuçlar
doğuracak hâller ile meslek sırrı, aile hayatının gizliliği ve savunma hakkına
ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, özel kanunlardaki yasaklayıcı ve sınırlayıcı
hükümler dikkate alınmaksızın gizli dahi olsa Kurum tarafından bu Kanun
kapsamında verilen görevler ile sınırlı olmak üzere istenecek her türlü bilgi
ve belgeyi uygun süre ve ortamda, sürekli veya münferit olarak vermeye,
istenecek defter ve belgeleri ibraz etmeye ve incelemeye hazır bulundurmaya,
tüm bilgi işlem sistemini denetim amaçlarına uygun olarak ilgili personele
açmaya, verilerin güvenliğini sağlamaya ve muhafaza etmek zorunda oldukları her
türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere
ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlardaki
kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için
gerekli tüm sistem ve şifreleri incelemek için ibraz etmeye ve işletmeye mecburdurlar.
Bu madde kapsamında, ilgili kişi, kurum ve
kuruluşlar Kurumun belirleyeceği süre içerisinde söz konusu talebe cevap vermek
ve gereken kolaylığı göstermekle yükümlüdürler.
Şeffaflık
ve hesap verebilirlik
MADDE 97.- Kurumun faaliyetleri hakkındaki
yıllık rapor, raporun ait olduğu dönemi izleyen yılın Mayıs ayı sonuna kadar
Bakanlar Kuruluna sunulur ve kesin hesaplar ile birlikte kamuya açıklanır.
Kurum, faaliyetleri ile ilgili olarak yılda bir defa Türkiye Büyük Millet
Meclisi Plân ve Bütçe Komisyonuna bilgi verir.
Kurum, stratejilerine ve bu stratejilerin
yerine getirilmesine ilişkin olarak Bakanlar Kuruluna altı ayda bir bilgi
verir.
Kurum, ilgili sektörde yaşanan önemli
gelişmelere ve bu Kanunun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde
belirtilen kuruluşların performanslarına ilişkin olarak toplulaştırılmış bazda
üç aylık süreli raporlar yayımlar. Kurum risk yönetim politikalarını kamuya
açıklar.
Kurul tarafından yapılan düzenlemeler,
değişiklikleri de içerecek şekilde sürekli olarak güncellenmek suretiyle
Kurumun internet sayfasında yayınlanır.
Kurumca hazırlanacak süreli raporların
biçim ve içerikleri ile usûl ve esasları Kurulca belirlenir.
Kurumlararası
işbirliği
MADDE 98.- Para, kredi ve bankacılık
politikalarının yürütülmesiyle ilgili konularda, Kurum, Hazine Müsteşarlığı,
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve
Merkez Bankası karşılıklı mütalâa ve bilgi teatisinde bulunurlar.
Kurum, Fon ve Merkez Bankası bu Kanunda
belirtilen görevleri yerine getirmek amacıyla veri tabanlarında yer alan ve
birlikte üzerinde uzlaşılan bilgileri gizlilik hükümleri çerçevesinde
paylaşırlar.
Yabancı ülke kanunlarına göre denetime
yetkili ve Kurum muadili mercilerin, kendi ülkelerindeki finansal piyasalarda
faaliyet gösteren kuruluşların Türkiye'deki şube veya ortaklıklarında denetim
yapma ve bilgi talepleri ile bankaların yurt dışındaki şube veya
ortaklıklarının konsolidasyon kapsamında yer alan bilgilerine ilişkin
taleplerinin, karşılıklılık ilkesi de dikkate alınarak yerine getirilmesi
Kurulun iznine tâbidir.
Kurum ayrıca, politikaların ve
düzenlemelerin uyumlaştırılmasına yönelik olarak, gerekli gördüğü hâllerde
yabancı ülkelerde denetim yapma ve eğitim ile personel değişimi imkânı sağlamak
üzere Kurum muadili merciler ile düzenleyeceği ikili mutabakat zabıtları çerçevesinde veya başka yollarla finansal
kuruluşlarla ve finansal piyasalarla ilgili her türlü işbirliği ve bilgi
alışverişinde bulunmaya yetkilidir. Kurum, bu mutabakat zabıtlarının usûl ve esasları hakkında kamuoyunu
bilgilendirir.
Kurum, yurt dışında şube veya ortaklığı
bulunan bir bankanın faaliyet iznini kaldırdığı veya Fona devrettiği takdirde,
ilgili ülkenin muadil merciine durumu ivedilikle bildirir.
Yurt içi ve yurt dışı yetkili mercilerle denetime,
bilgi paylaşımına ve diğer hususlara dair yapılacak işbirliğine ilişkin usûl ve
esaslar ilgili tarafların görüşü alınmak suretiyle Kurulca belirlenir.
Finansal
Sektör Komisyonu
MADDE 99.- Kurum nezdinde, Kurum, Maliye
Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu, Fon,
Rekabet Kurulu, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, İstanbul Altın Borsası,
Menkul Kıymetler Borsaları, Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsaları ve kuruluş
birlikleri temsilcilerinden oluşan Finansal Sektör Komisyonu kurulur. Komisyon,
finansal piyasalardaki güven ve istikrar ile gelişmeyi temin etmek üzere, bilgi
teatisini, kurumlararası işbirliği ve koordinasyonu sağlamak, ortak politika
önerilerinde bulunmak ve finans sektörünün geleceğini ilgilendiren konulara
ilişkin görüş bildirmekle görevlidir.
Finansal Sektör Komisyonu en az altı ayda
bir toplanır ve sonuçları hakkında Bakanlar Kuruluna bilgi sunar. Komisyonun
çalışma usûl ve esasları üye kurumların görüşleri alınmak suretiyle Kurul
tarafından belirlenir.
Eşgüdüm
Komitesi
MADDE 100.- Bankacılık sisteminin genel
durumu, kredi kuruluşlarının denetimleri sonucu alınacak önlemler, risk esaslı
sigorta primlerinin hesaplanmasında kullanılmak üzere kredi kuruluşlarının malî
bünyelerini gösteren analiz sonuçları
ve ayrıca bu bankaların mevduat ve katılım fonları hesap adetleri, sigortalı mevduat ve katılım fonları ve toplam
mevduat ve katılım fonu tutarları hakkında gerekli bilgilerin paylaşılması,
Fonun görev alanına giren konularda ve işlem tesis edilmesinin gerekli olduğu
hâllerde Kurum ile Fonun azamî düzeyde işbirliği yapmasını sağlamak üzere
Başkan ve Kurum başkan yardımcıları ile Fon Başkanı ve Fon başkan
yardımcılarından oluşan bir eşgüdüm
komitesi kurulur.
Komite en az üç ayda bir defa olmak üzere,
tarafların uygun göreceği sıklıkta toplanır. Tarafların bir diğerinden talep
edeceği bilgilerin ve belgelerin diğer tarafa uzlaşılacak bir süre içerisinde
verilmesi esastır.
Bu Kanun hükümlerinin uygulanmasında her
iki kurumu ilgilendiren konularda ve bilgi paylaşımında izlenecek usûl ve
esaslar Kurum ve Fon tarafından müştereken belirlenir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Kurumun
bütçesi, hesap ve harcamaların denetimi
MADDE 101.- Kurumun gelirlerinin,
giderlerini karşılaması esastır. Kurum bütçesi 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu hükümlerinde belirlenen usul ve esaslara göre hazırlanır ve
kabul edilir.
Kurumun mali yıl sonunda oluşan gelir
fazlaları, izleyen yılın Mart ayı içinde genel bütçeye gelir olarak aktarılır.
Ancak, Kurum bütçe durumunu göz önünde bulundurarak daha önce de aktarma
yapabilir.
Kurumun bütçe yılı takvim yılıdır. Kurumun
giderleri, bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve
finansman şirketlerince bütçenin yürürlüğe girmesinden önce katılma payı adı
altında Kuruma yapılacak ödemelerle karşılanır. Giderlere katılma payı olarak
tahsil olunacak tutar, söz konusu kuruluşların bir önceki yıl sonu bilanço
toplamlarının onbinde üçünü geçemez. Belirlenen süre içerisinde ödenmeyen
katılma payları 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümlerine göre tahsil edilir.
Kurumun iç ve dış denetimi hakkında, 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümleri uygulanır.
Kurul, Kurumun yıllık hesaplarını bir
bağımsız denetim şirketine denetletebilir ve bu durumda bağımsız denetim raporu
faaliyet raporu içinde derc edilerek yayımlanır.
Kurum faaliyetlerine ilişkin olarak her
yılın Mart ayı sonuna kadar bir önceki yıla ait kararları, yaptığı ikincil
düzenlemeler ile bunların ekonomik ve sosyal etkilerini analiz eden bir
faaliyet raporu hazırlar. Faaliyet raporu, ayrıca Kurumun performans hedefleri
ile uygulama sonuçlarının karşılaştırılmasını ve değerlendirilmesini de içerir.
Kurumun yıllık faaliyet raporu, mali
tabloları ve bütçe kesin hesabı Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Kesin
hesabın bir örneği de Maliye Bakanlığına gönderilir.
Kurum, faaliyetleri hakkında internet
ortamı ve resmî bültenler aracılığıyla kamuoyunu azami ölçüde bilgilendirir.
Ücretler,
malî ve diğer sosyal haklar
MADDE 102.- Kurul Başkanına Başbakanlık
Müsteşarı için belirlenen her türlü ödemeler dahil mali ve sosyal haklar
tutarında aylık ücret ödenir. Başbakanlık Müsteşarına ödenenlerden, vergi ve
diğer yasal kesintilere tabi olmayanlar bu Kanuna göre de vergi ve diğer
kesintilere tabi olmaz. Kurul üyelerine ise Kurul Başkanına yapılan ödemelerin
yüzde doksanbeşi oranında aynı usul ve esaslara göre ödeme yapılır.
Kurumun kadro karşılığı sözleşmeli
personelinin ücretleri ile diğer mali ve sosyal hakları birinci fıkrada
belirlenen ücret tavanını geçmemek üzere Kurul tarafından tespit edilir.
Kurum personeline Kurulca belirlenecek
esaslar çerçevesinde fazla mesai ücreti ve performansa dayalı ödül verilebilir.
Her halde Kurum personeline yapılacak ödeme tutarı birinci fıkrada belirlenen
ücret tavanını geçemez.
Kurul Başkan ve üyeliklerine atananlar ile
Kurum personeli hakkında 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
ile ek ve değişikliklerine ilişkin hükümler uygulanır. Emeklilik ve diğer
bakımlardan Kurul Başkanına bakanlık müsteşarı, Kurul üyelerine bakanlık
müsteşar yardımcısı, Kurum başkan yardımcılarına bakanlık genel müdürü, 1 inci
dereceli daire başkanlarına bakanlık genel müdür yardımcısı, başkanlık
müşavirlerine bakanlık müşaviri, bankalar yeminli murakıp ve yardımcılarına
kazanılmış hak aylık dereceleri itibarıyla karşılık gelen bakanlık müfettişi ve
yardımcısı, bankacılık, hukuk ve bilişim uzmanlarına kazanılmış hak aylık
dereceleri itibarıyla karşılık gelen Başbakanlık uzmanı, bunların
yardımcılarına Başbakanlık uzman yardımcıları için tespit edilen ek gösterge ve
makam tazminatı uygulanır. Bu görevlerde geçirilen süreler makam ve temsil
tazminatı ödenmesini gerektiren görevlerde geçmiş sayılır. Bu hükümler,
akademik unvanların kazanılması için gerekli şartlar saklı kalmak üzere
üniversite öğretim elemanı kadrolarından gelen Kurul Başkan ve üyeleri ile
personel hakkında da uygulanır.
Kurul başkan ve üyeliklerine atananlardan,
emekliliğini hak edip talebi sonucu emeklilik işlemi tamamlanan Kurul
üyelerinin üyelikleri görev süreleri sonuna kadar devam eder. Atama yapılmadan
önce kanunla kurulmuş diğer sosyal güvenlik kurumlarına bağlı olanların,
istekleri halinde bu kurumlara bağlılıkları devam eder ve bunlar hakkında
yukarıdaki hükümler uygulanmaz.
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
dışındaki sosyal güvenlik kurumlarından emekli olan Kurul üyeleri, Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığına yazı ile başvurdukları tarihi takip eden ayın
başından itibaren Sandıkla ilişkilendirilir. Bu üyelerin diğer sosyal güvenlik
kurumlarından aldıkları aylıkları kesilir ve ayrılışlarında çeşitli sosyal
güvenlik kuruluşlarına prim ödeyerek geçen süreleri birleştirilmek suretiyle
kendilerine 24.5.1983 tarihli ve 2829 sayılı Kanunun 8 inci maddesi uyarınca
aylık bağlanır.
Diğer personelin emeklilik açısından
durumu 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile ek ve
değişikliklerine ilişkin hükümler dikkate alınmak suretiyle kıyasen belirlenir.
Kurul başkan ve üyelerine, birinci fıkraya
göre belirlenen ücretlerinin tutarında, damga vergisi hariç herhangi bir
kesintiye tabi tutulmaksızın, her ay tazminat verilir.
Kurul
üyelerinin görevden ayrılması
MADDE 103.- Kurul Başkan ve üyeliklerine
atananların Kurulda görev yaptıkları sürece önceki görevleri ile olan
ilişkileri kesilir. Ancak, kamu görevlisi iken üyeliğe atananlar, memuriyete
giriş şartlarını kaybetmemeleri kaydıyla, görev sürelerinin sona ermesi veya
görevden ayrılma isteğinde bulunmaları ve otuz gün içinde eski kurumlarına
başvurmaları durumunda atamaya yetkili makam tarafından bir ay içinde
mükteseplerine uygun bir kadroya atanır. Atama gerçekleşinceye kadar bunların
almakta oldukları her türlü ödemelerin Kurum tarafından yapılmasına devam
olunur. Bir kamu kurumunda çalışmayanlardan Kurul Başkan ve üyeliğine seçilip
yukarıda belirtilen şekilde görevi sona erenlere herhangi bir görev veya işe
başlayıncaya kadar, almakta oldukları her türlü ödemeler Kurum tarafından
verilmeye devam edilir. Bu maddede
belirtilen nedenlerle üyeliği sona erenlere Kurum tarafından yapılacak
ödeme bir yılı geçemez.
Kurul başkan ve üyelerinin bu görevlerinde
geçirdikleri süreler, tabi oldukları kanun hükümlerine göre hizmetlerinde
değerlendirilir. Bu hüküm, akademik unvanların kazanılması için gerekli şartlar
saklı kalmak üzere, üniversite akademik kadrolarından gelen Kurul başkan ve
üyeleri hakkında da uygulanır.
Kurul
üyeleri ile Kurum personelinin cezai ve hukukî sorumluluğu
MADDE 104.- Kurul Başkan ve üyeleri ile
Kurum personelinin görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen
suçlara ilişkin soruşturmalar, Kurul Başkan ve üyeleri için ilişkili Bakanın,
Kurum personeli için ise Başkanın izin vermesi kaydıyla genel hükümlere göre
yapılır. Kurul üyeleri ile Kurum personelinin iştirak halinde işledikleri iddia
edilen suçlara ilişkin soruşturmalarda Kurum personeli hakkında soruşturma izni
verme yetkisi ilişkili Bakana aittir.
Kurul Başkan ve üyeleri ile Kurum
personeli hakkında görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen
suçlardan dolayı soruşturma izni verilmesi için, bu kişilerin kendilerine veya
üçüncü kişilere çıkar sağlamak veya Kuruma ya da üçüncü kişilere zarar vermek
kastıyla hareket ederek bu işlemler sonucunda kendilerine veya üçüncü kişilere
çıkar sağlamış olmaları hususunda açık ve yeterli emarelerin olması gerekir.
Soruşturma izni verilmesi halinde bu durum ilgililere tebliğ olunur.
Soruşturmaya izin verilmesine ya da verilmemesine dair kararlar aleyhine,
tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde Danıştay nezdinde itiraz yoluna
başvurulabilir. İzin verilmiş olsa dahi, itiraz süresi geçene kadar veya
Danıştaya yapılan itiraz sonucunda hüküm tesis olunana kadar soruşturma
başlatılamaz.
Kurul Başkan ve üyeleri ile Kurum
personelinin, görevden ayrılmış olsalar dahi, görevleriyle bağlantılı olarak
işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı başlatılan soruşturma ve
kovuşturmalar, ilgili üye veya personelin talebi halinde, bunlarla vekâlet akdi
yapmak suretiyle görevlendirilecek bir avukat tarafından takip edilir. Söz konusu
davalara ilişkin dava giderleri ve Türkiye Barolar Birliğince açıklanan asgarî
ücret tarifesinde belirlenen avukatlık ücretinin onbeş katını aşmamak üzere
avukatlık ücreti, Kurum bütçesinden karşılanır.
Kurul Başkan ve üyeleri ile Kurum
personeli aleyhine, Kurulun veya Kurumun bu Kanunda yazılı görevlere ilişkin
karar, eylem ve işlemleri sebebiyle, gerek görevlerinin ifası sırasında gerek
görevden ayrılmalarından sonra, açılmış veya açılacak her türlü tazminat ve
alacak davası, Kurum aleyhine açılmış sayılır. Bu davalarda husumet Kuruma
yöneltilir. Avukatlık ücreti ve dava giderine ilişkin bu maddenin üçüncü
fıkrası hükmü bu hukuk davaları için de aynen geçerlidir. Yargılama sonucunda
Kurum aleyhine karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi nedeniyle Kurumun ödeme
yapması halinde, Kurum bu meblağı, ilgililerinden talep eder. Kurumun, yaptığı
ödemeleri ilgililerinden talep edebilmesi için, bu kişiler hakkında kusurlu
olduklarına ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi gerekir.
Kurul
kararlarına karşı yargı yolu
MADDE 105.- Kurul kararlarına karşı
açılacak idarî davalar ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülür.
Danıştay, Kurul kararlarına karşı yapılan başvuruları acele işlerden sayar.
İlişkili Bakanlık, Kurulun düzenleyici
nitelikteki kararlarına karşı iptal davası açabilir.
Kurul kararlarına karşı açılacak idarî
davalarda yürütmenin durdurulması talepleri için ayrıca duruşma yapılır. Bu
halde 2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun 17 nci maddesinin (5)
numaralı fıkrasındaki otuz günlük süre uygulanmaz. Yürütmenin durdurulması
talepleri, Kurumun savunması alınmadan karara bağlanamaz. İlgili taraflar yürütmenin durdurulması talebinin kendisine
tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde savunmasını vermek zorundadır. Aksi
halde savunma beklenmeksizin karar verilir.
ONBİRİNCİ
KISIM
Faaliyet
İzni Kaldırılan ve Fona Devredilen
Bankalara İlişkin Hükümler
Faaliyet
izninin kaldırılması
MADDE 106.- Bir bankanın bu Kanun
hükümlerine göre faaliyet izninin kaldırılması halinde yönetim ve denetimi Fona
intikal eder.
İznin kaldırılmasına ilişkin Kurul
kararının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihten itibaren, banka hakkındaki
ihtiyatî tedbir dahil her türlü icra ve iflâs takibatı durur ve yeni icra ve
iflâs takibi yapılamaz. Banka hakkında Fon haricinde üçüncü kişiler tarafından
açılmış tüm dava, icra ve iflâs takipleri mahkeme, icra ve iflâs dairesi
tarafından derhal Fona bildirilir.
Fon, yönetim ve denetimi kendisine intikal
eden bankadaki sigortalı mevduatı ve sigortalı katılım fonunu doğrudan veya
ilan edeceği başka bir banka aracılığı ile ödeyerek, mevduat ve katılım fonu
sahipleri yerine bankanın doğrudan doğruya iflâsını ister. Bu görev ve yetki
münhasıran Fona aittir. Bu şekilde yapılacak iflâs isteminde 2004 sayılı İcra
ve İflas Kanununun 178 inci maddesinin ikinci fıkrası ve 179 uncu maddesinin
iflâsın ertelenmesine ilişkin hükümleri uygulanmaz.
Fonun iflâs talebi hakkında 1086 sayılı
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun seri muhakeme usulü hükümleri uygulanır ve
en geç altı ay içerisinde iflâs talebi hakkında karar verilir.
Yönetim ve denetimi Fona intikal eden
banka hakkında iflâs kararı verilmesi halinde Fon, iflâs masasına 2004 sayılı
İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesinde yer alan üçüncü sıradaki tüm
imtiyazlı alacaklılardan önce gelmek üzere imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak
eder. Fon, bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve
İflas Kanununun 166 ncı, 218 inci, 219 uncu, 223 üncü, 234 üncü, 236 ncı, 249
uncu, 251 inci ve 254 üncü maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere
iflâs dairesi, alacaklılar toplantısı ve iflâs idaresi görev ve yetkilerine
sahip olarak bankayı tasfiye eder.
İflasına hükmolunan bankanın Fona olan
borçları, masanın nakit durumuna göre 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 232
nci maddesinde gösterilen sıra cetvelinin kesinleşmesi beklenmeksizin ödenir.
Alacaklılar sıra cetvelinin düzenlenmesinde İcra ve İflas Kanununun 232 nci
maddesinde öngörülen üç aylık sürenin yetersiz kalması halinde iflas idaresinin
talebi üzerine, Fon Kurulu tarafından üçer aylık ek süreler verilebilir.
İflas kararı verilmeyen hallerde bankanın
iradi tasfiyesi, banka genel kurul kararı aranmaksızın ve Türk Ticaret
Kanununun anonim şirketlerin infisah ve tasfiyeye ilişkin hükümlerine tabi
olmaksızın tasfiye kurulu üyelerinin Fon tarafından atanması suretiyle
gerçekleştirilir.
Bu Kanunun 12 nci maddesi hükümlerine göre
faaliyet izni kaldırılan yabancı banka şubeleri hakkında da bu madde hükümleri
uygulanır. Bu şubelerin mevcut ve alacaklarının yurt dışına transferine ilişkin
esaslar Fon tarafından belirlenir.
Fon, iflâs ve/veya tasfiye masasının
aktifindeki paralarla, iflâs ve/veya tasfiye idaresi sıfatıyla tahsil ettiği
paraları muhafaza ve nemalandırma hususunda 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun
9 uncu ve sair ilgili maddelerine tâbi değildir. 492 sayılı Harçlar Kanununun
36 ncı maddesinin birinci fıkrası hükmü bu paralar için uygulanmaz.
Müflise ait menkul ve gayrimenkullerin
satışında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri uygulanmaz.
Bu madde hükümlerinin uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar, Kurulun görüşü alınmak suretiyle Fon tarafından yönetmelikle düzenlenir.
Fona
devredilen bankalar ile ilgili hükümler
MADDE 107.- Fon, bu Kanunun 71 inci
maddesi hükümlerine göre ortaklarının temettü hariç ortaklık hakları ile
yönetim ve denetimi kendisine devredilen bankalarla ilgili yetkilerini maliyet
etkinliğini sağlama ve mali sistemin güven ve istikrarını koruma ilkeleri
doğrultusunda kullanır.
Fon, bu Kanunun 71 inci maddesi
hükümlerine göre ortaklarının temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve
denetimi kendisine devredilen bankanın faaliyetlerini Fon Kurulunca
belirlenecek süre ile geçici olarak durdurmaya ve/veya devir tarihi itibarıyla
düzenlenecek bilançosunu esas almak suretiyle;
a) Uygun göreceği aktiflerini, teşkilatını
ve aksine talebi olmayan personeli ile devir tarihi itibarıyla mevduat
bankaları bakımından mevduat toplamları en yüksek beş bankaca uygulanan faiz
oranları ortalamasını, katılım bankaları bakımından katılım fonu toplamları en
yüksek üç bankaca uygulanan getiri oranları ortalamasını geçmemek üzere işlemiş
faiz ve getirileri ile birlikte sigortaya tâbi tasarruf mevduatı ve katılım
fonlarını ve pasifte yer alan karşılık kalemlerini, kurulacak bir bankaya ya da
mevcut bankalardan istekli olanlara devretmeye ve aktif ve pasifi kısmen veya
tamamen devredilen bankanın faaliyet izninin kaldırılmasını Kuruldan istemeye,
b) Hisselerine sahip olmak kaydıyla ve
sigorta kapsamındaki mevduat ve katılım fonu tutarını aşmamak koşuluyla mali
yardım sağlamaya ve kendisine intikal eden hisseleri temsil eden sermayeye
karşılık gelen zararları devralmaya,
c) Devralınacak zararlar sonucunda
hisselerinin tamamına sahip olunamaması halinde, zararın ödenmiş sermaye
tutarından düşülmesi suretiyle hesaplanacak sermaye esas alınmak üzere
bulunacak hisse bedelinin Fon Kurulunca belirlenecek süre içinde banka
hissedarlarına ödenmesi karşılığında hisselerini devralmaya,
d) Faaliyet izninin kaldırılmasını
Kuruldan istemeye,
yetkilidir.
Devralınan zararlara istinaden yapılacak
ödemelerin karşılığını temsil eden hisseler, üzerindeki her türlü hak ve
takyidattan âri olarak Fona intikal eder.
Hakkında bu maddenin ikinci fıkrasının (a)
bendi hükümleri uygulanan bankanın devredilen aktiflerinin toplamının
devredilen pasiflerinin toplamını karşılamaması halinde aradaki fark sigorta
kapsamındaki mevduat ve katılım fonu tutarını aşmamak kaydıyla Fon tarafından
ödenir. Bu halde ve hakkında bu maddenin ikinci fıkrasının (a) bendi hükümleri
uygulanan bankanın faaliyet izninin kaldırılması durumunda bu Kanunun 106 ncı
maddesinin ikinci ve 109 uncu maddesinin üçüncü fıkraları uygulanmaz. Bu
Kanunun 106 ncı maddesine göre iflas masaları kurulması halinde, Fon ödediği
tutar kadar iflas masasına 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı
maddesinde yer alan üçüncü sırasındaki tüm imtiyazlı alacaklılardan önce gelmek
üzere imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak eder.
Fon, hisselerinin çoğunluğu veya tamamı
kendisine intikal eden bankanın;
a) Gerektiğinde mali ve teknik yardım da
sağlamak suretiyle, varlık ve yükümlülüklerini kısmen veya tamamen, mevcut
bankalardan istekli olanlara ya da kurulacak bir bankaya devretmeye veya
bankayı istekli olan başka bir bankayla birleştirmeye,
b) Fon Kurulunca gerekli görülen hallerle
sınırlı olmak üzere, mali bünyenin güçlendirilmesi ve yeniden yapılandırılması
için gerektiğinde;
1) Sermayesini artırmaya,
2) Zorunlu karşılık ve umumi disponibilite
yükümlülüklerinden kaynaklanan cezai faizlerini kaldırmaya,
3) İştirak, gayrimenkul ve diğer
aktiflerini satın almaya veya bunları teminat olarak alıp karşılığında avans
vermeye,
4) Likidite ihtiyacını gidermek üzere
mevduat koymaya,
5) Alacaklarını veya zararlarını
devralmaya,
6) Varlık ve yükümlülükleri ile ilgili her
türlü işlemi yapmaya ve nakde tahvilini sağlamaya,
c) Sahip olduğu aktifleri iskonto
uygulayarak veya sair suretlerle üçüncü kişilere satmaya ve gerekli göreceği
her türlü tedbiri almaya,
d) Hisselerini bu Kanunun 7 ve 8 inci
maddelerindeki hükümlere istinaden Kuruldan izin alınmak kaydıyla ve Fon Kurulu
tarafından belirlenecek usul ve esaslar dahilinde üçüncü kişilere devretmeye,
yetkilidir.
Bu madde hükümlerine göre yapılan devir
işlemlerinde alacaklı ve borçluların rızası aranmaz.
71 inci madde kapsamında temettü hariç
ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi kendisine devredilen bankaların, mali
bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi
ve satışı ile ilgili süreç devrin yapıldığı tarihten itibaren en geç dokuz
aylık bir süre içerisinde tamamlanır. Fon Kurulu kararı ile bu süre üç ayı
geçmemek üzere uzatılabilir. Bu süre içinde devir, birleşme veya satışın
tamamlanamamış olması halinde Fonun talebi üzerine Kurul bankanın faaliyet
iznini kaldırır.
Banka
kaynaklarının istismarı
MADDE 108.- 71 inci maddenin birinci
fıkrasının (e) bendi hükümlerine göre faaliyet izni kaldırılan veya Fona
devredilen bankaların hâkim ortakları ve yöneticileri, bu Kanunun şahsi
sorumluluğa ilişkin hükümleri saklı kalmak kaydıyla, kullandıkları kaynakları
ve bu suretle uğranılan zararları Fon tarafından verilecek süre içerisinde iade
ve tazmin etmekle mükelleftir.
Bu maddenin uygulanmasında, bankaların
hâkim ortaklarının ve yöneticilerinin; yönetim kurulu, kredi komiteleri,
yöneticiler, şubeler ve diğer yetkili ve görevliler aracılığıyla veya sair
suretlerle, banka kaynaklarını ve varlıklarını; rehnetmek, teminat göstermek,
açıldığı tarih itibarıyla kredibilitesi olmadığı aşikar bulunan kişilere kredi
vermek, karşılığında kredi temin etmek amacıyla kredi kullandırmak, yurt içi ve
yurt dışı banka ve mali kuruluşlar nezdinde depo ve sair adlarla hesap açtırmak
veya bu hesapları teminat göstermek ve sair şekillerde doğrudan veya dolaylı
olarak kendileri veya başkaları lehine para, mal, her türlü hak ve alacak
temini amacıyla kullandıkları veya başkalarına kullandırdıkları banka
kaynakları ve varlıkları, dolanlı kaynak olarak kullanılmış sayılır.
Bu madde kapsamında kullanılan kaynaklar
ve maruz kalınan zarar kapsamında iade ve tazmin talebine mesnet teşkil edecek
işlemler ile iade ve tazmine konu edilecek tutarlar, ilgili bankada Kurumca
yapılacak incelemeler sonucu ulaşılacak tespitler de dikkate alınarak Fon
Kurulunca belirlenir.
Bankanın faaliyet izninin kaldırılması
halinde Fon tarafından verilecek süre içerisinde iade ve tazmin edilemeyen
tutarlar Fon alacağı haline gelir ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilir.
Bankanın Fona devrinden sonra Fon
tarafından verilecek süre içerisinde kullanılan kaynakların ve bu suretle
uğranılan zararın iade ve tazmin edilmemesi veya Fon tarafından uygun görülecek
biçimde teminatlandırılmaması veya bu ortaklara ait hisselerin Fon tarafından
verilecek süre içinde üçüncü kişilere devredilmemesi halinde bu zarar veya
kullanılan kaynakların miktarı dikkate alınmaksızın ortaklara ait hisseler
başkaca bir işleme gerek kalmadan Fona intikal eder. Bu suretle Fona intikal
eden söz konusu hisselerin üçüncü kişilere satışını müteakip Fon tarafından
elde edilen tutar hâkim ortakların bankaya ve/veya Fona olan borçlarına mahsup
edilir.
Bu madde kapsamında kullanılan banka
kaynağı ve bu suretle uğranılan zarar, Fon tarafından verilen süre içinde iade
veya tazmin edilse veya Fon tarafından uygun görülecek biçimde
teminatlandırılsa dahi bilançoda görülen bakiye zararın özkaynakları aştığının
tespiti halinde Fon, bankanın faaliyet izninin kaldırılmasını Kuruldan istemeye
yetkilidir. Bilançoda görülen zararın özkaynakları aşmaması halinde ise, Fon en
az beş üyesinin aynı yöndeki oylarıyla alınan Fon Kurulu kararıyla hâkim
ortaklar dışındaki ortaklara ait hisseleri, zararın ödenmiş sermaye tutarından
düşülmesi suretiyle hesaplanacak sermaye esas alınmak üzere bulunacak bedel üzerinden
Fon Kurulunca belirlenecek süre içinde banka hissedarlarına ödenmesi
karşılığında devralmaya yetkilidir.
Faaliyet
izni kaldırılan veya Fona devredilen bankalara ilişkin ortak hükümler
MADDE 109.- Faaliyet izni kaldırılan veya
Fona devredilen bankaların ana
sözleşmelerinde yer alan düzenlemelerin, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi
olmaksızın, genel kurul yapılmaksızın değiştirilmesine ve tescil ettirilmesine
Fon yetkilidir.
Fon, faaliyet izni kaldırılan veya Fona
devredilen bankaların hâkim ortaklarından ve tüzel kişi ortaklarının
sermayesinin yüzde onundan fazlasına sahip gerçek kişi hissedarlarından ve
yöneticilerinden, bunların eşlerinden, üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci
dereceye kadar kayın hısımlarından, evlatlıklarından ve kendilerini evlat
edinenlerden kendilerine ait taşınmaz ve iştiraklerini, haczi caiz olan taşınır
hak ve alacaklarını ve menkul kıymetlerini, her türlü kazanç ve gelirleri ile
yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarını ve ayrıca bildirimden önceki iki yıl
içinde ivazlı veya ivazsız olarak iktisap ettikleri veya devrettikleri
taşınmaz, haczi caiz taşınır, hak, alacak ve menkul kıymetlerini gösterir birer
mal beyannamesi vermelerini istemeye yetkilidir. Mal beyannamesinin en geç yedi
gün içinde Fona verilmesi zorunludur. Bu mal beyanının hüküm ve sonuçları
hakkında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun ilgili hükümleri geçerlidir.
Fon, faaliyet izni kaldırılan veya Fona
devredilen bankada mevduat ve katılım fonu sahipleri ile diğer alacaklıların
haklarını korumaya yönelik olarak gerekli göreceği her türlü tedbiri alır.
Faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankanın hâkim ortakları ve tüzel
kişi ortaklarının sermayesinin yüzde onundan fazlasına sahip gerçek kişi
hissedarları ve yöneticilerinin mal, hak ve alacaklarına Fonun talebi üzerine
mahkeme tarafından teminat şartı aranmaksızın ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî
haciz konulabilir, bu kişilerin yurt dışına çıkışları yasaklanabilir. Bu
şekilde alınan ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz kararları, karar tarihinden
itibaren altı ay içinde dava, icra ve
iflâs takibine konu olmaz ise kendiliğinden ortadan kalkar. İlgililer hakkında
2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 11 inci bab hükümlerine göre açılacak iptal
davalarında aciz vesikası şartı aranmaz.
Faaliyet izninin kaldırıldığı veya Fona
devredildiği tarihten itibaren bankanın alacaklılarından temlik yoluyla alacak
edinen borçlular, temlik yoluyla edindikleri alacakları ile bankaya olan
borçlarının takasının yapılması veya mahsup edilmesi talebinde bulunamaz. Bu
sonucu doğuracak takas ve mahsup işlemleri banka açısından geçersizdir.
Şahsi
sorumluluk
MADDE 110.- Bir bankanın yöneticilerinin
ve denetçilerinin kanuna aykırı karar ve işlemleriyle banka hakkında 71 inci
madde hükümlerinin uygulanmasına neden olduklarının tespiti halinde, bankaya
verdikleri zararlarla sınırlı olarak bunların şahsi sorumlulukları yoluna
gidilerek, Fon Kurulu kararına istinaden ve Fonun talebi üzerine doğrudan
şahsen iflâslarına mahkemece karar verilebilir. Bu karar ve işlemler bankanın
hâkim ortaklarına menfaat temini amacıyla yapıldığı takdirde, menfaat temin
eden ortaklar hakkında da temin ettikleri menfaat üzerinden uygulanır. Bu
suretle tahsil edilen tutarın Fon tarafından ödenen mevduat ve katılım fonu
tutarı ve fer'ileri mahsup edildikten sonra bakiye kısmı tasfiye halindeki veya
iflâsa tabi bankaya iade edilir.
Mahkemece iflâsına karar verilenler
hakkındaki takibi Fon yürütür.
Bu madde hükmüne göre iflası istenenler
hakkında mahkemece 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 257 nci ve izleyen maddeleri
hükümleri uygulanır.
Bu Kanunun 106 ncı ve 109 uncu maddeleri
hükümleri, bu maddeye göre şahsi iflası istenenler hakkında da uygulanır.
ONİKİNCİ
KISIM
Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna İlişkin Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
Fonun
kuruluş ve bağımsızlığı
MADDE 111.- Bu Kanun ve ilgili diğer
mevzuat ile verilen yetkiler çerçevesinde tasarruf sahiplerinin hak ve
menfaatlerinin korunması amacıyla,
mevduatın ve katılım fonlarının sigorta edilmesi, Fon bankalarının yönetilmesi,
mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri,
birleştirilmesi, satışı, tasfiyesi, Fon alacaklarının takip ve tahsili
işlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandırılması, Fon varlık ve kaynaklarının
idare edilmesi ve Kanunla verilen diğer görevlerin ifası için kamu tüzel
kişiliğini haiz, idarî ve mali özerkliğe sahip Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
kurulmuştur.
Fon görevini yaparken bağımsızdır. Fonun
kararları yerindelik denetimine tâbi tutulamaz. Hiçbir organ, makam, merci veya
kişi, Fon Kurulunun kararlarını etkilemek amacıyla emir ve talimat veremez.
Fon, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu
ile Başkanlıktan oluşur.
Fonun merkezi İstanbul'dadır. Fon, görevli
ve yetkili olduğu alanın yoğun olduğu illerde olmak ve sayısı üçü geçmemek kaydıyla
Bakanlar Kurulu kararıyla yurt içi temsilcilik ve tahsilat birimleri açabilir.
Fon, 3346 sayılı Kamu İktisadi
Teşebbüsleri ile Fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu hükümlerine tabi değildir.
Fon, görev ve yetkilerini etkin şekilde
yerine getirmek amacıyla, yeterli sayı ve nitelikte personeli istihdam eder.
Fonun malları Devlet malı hükmündedir.
Fonun mal, hak ve alacakları haczedilemez ve rehnedilemez.
İKİNCİ BÖLÜM
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu
Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu
MADDE 112.- Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
Kurulu, Fonun karar organıdır. Fon Kurulu, biri başkan, biri ikinci başkan
olmak üzere yedi üyeden oluşur. Fon Kurulu Başkanı Fonun da başkanıdır.
Başkanın izin, hastalık, yurt içi ve yurt
dışı görevlendirme ve görevde bulunmadığı diğer hâller ile görevden alınması
durumunda ikinci başkan, onun da bulunmadığı hâllerde Fon Kurulu tarafından
belirlenecek bir üye Başkana vekâlet eder.
Fon Kurulu
üyelerinin atanması
MADDE 113.- Fon Kurulu üyelerinin, aşağıda
belirtilen şartları taşımaları zorunludur:
a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
48 inci maddesinin (A) fıkrasının (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı
bentlerinde belirtilen şartları taşımak,
b) 8 inci maddenin birinci fıkrasının (a),
(b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen şartları taşımak,
c) 26 ncı maddede yer alan çalışması
yasaklananlardan olmamak,
d) Hukuk, iktisat, maliye, bankacılık,
işletme, kamu yönetimi ve dengi dallarda lisans veya lisansüstü düzeyinde
öğrenim görmüş olmak.
Üyeler, yüksek öğrenim sonrası en az on
yıl deneyim sahibi veya yukarıda sayılan öğrenim dallarında en az on yıl
öğretim üyeliği yapan kişiler arasından Bakanlar Kurulunca atanır. Üyelerden en
az birinin hukuk fakültesi mezunu,
birinin ise Fonda başkan yardımcısı, ana hizmet birimi yöneticisi veya
meslek personeli olarak çalışmış olması şarttır. Bakanlar Kurulu, üyelerden birini
başkan birini de ikinci başkan olarak görevlendirir. Bakanlar Kurulunun atama
kararı Resmî Gazetede yayımlanır.
Fon Kurulu Başkan ve üyeleri, görevlerinin
devamı süresince görevlerini tam bir dikkat, dürüstlük ve tarafsızlık ile
yürüteceklerine, kanun hükümlerine aykırı hareket etmeyeceklerine ve
ettirmeyeceklerine dair Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu huzurunda yemin
ederler. Yemin için yapılan başvuru Yargıtay tarafından acele işlerden sayılır.
Fon Kurulu üyeleri, yemin etmedikçe göreve başlayamazlar.
Fon Kurulu
Başkan ve üyelerinin görev süreleri
MADDE 114.- Fon Kurulu Başkan ve
üyelerinin görev süresi altı yıldır. Süreleri biten başkan ve üyeler yeniden
atanamazlar. Başkanlığın ve üyeliğin herhangi bir sebeple boşalması halinde,
boşalan yere 113 üncü maddede belirtilen esaslar dahilinde bir ay içinde atama
yapılır. Bu şekilde atananlar, bir
defalığına tekrar atanabilirler.
Fon Kurulu Başkan ve üyelerinin görev
süreleri dolmadan herhangi bir nedenle görevlerine son verilemez. Ancak, ağır
hastalık veya sakatlık nedeniyle iş göremeyecekleri, atanmaları için gerekli
şartları kaybettikleri, durumlarının 115 inci maddeye aykırı olduğu anlaşılan
veya görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlardan dolayı haklarında
verilen mahkûmiyet kararı kesinleşen Fon Kurulu Başkan ve üyelerinin görevleri
Başbakan onayı ile sona erdirilir. Bunların yerine en geç bir ay içinde atama
yapılır. Ayrıca, geçici iş göremezlik halinin üç aydan fazla sürmesi halinde,
bu durumda olan üyelerin üyelikleri düşer ve bunların yerlerine bir ay içinde
atama yapılır.
Fon Kurulu
Başkan ve üyeleri ile Fon personeline ilişkin yasaklar
MADDE 115.- Fon Kurulu Başkan ve üyeleri,
asli görevlerini aksatmayan bilimsel amaçlı yayın, ders ve konferans ile telif
hakları hariç Fondaki resmî görevlerinin yürütülmesi dışında kalan resmî veya
özel hiçbir görev alamaz, dernek, vakıf, kooperatif ve benzeri yerlerde
yöneticilik yapamaz, ticaretle uğraşamaz, serbest meslek faaliyetinde
bulunamaz, bu Kanun kapsamındaki kuruluşlar ve bunların doğrudan ya da dolaylı
ortaklıklarında pay sahibi olamaz, hakemlik ve bilirkişilik yapamazlar.
Fon Kurulu Başkan ve üyeleri göreve
başlamadan önce, kendilerinin veya eş ve velâyeti altındaki çocuklarının sahibi
bulunduğu menkul kıymetlerden Hazine tarafından çıkarılan borçlanmaya ilişkin
olanlar hariç bu Kanun kapsamındaki kuruluşlar ve bunların doğrudan ya da
dolaylı ortaklıklarına ait her türlü sermaye piyasası araçlarını eş, evlatlık,
üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımları
dışındakilere otuz gün içinde satmak suretiyle elden çıkarmak zorundadır. Fon
Kurulu üyeleri atanmalarından itibaren otuz gün içinde bu fıkraya uygun hareket
etmezlerse üyelikten çekilmiş sayılır. Bu durum, Fon Kurulu kararı ile tespit
edilir ve ilişkili Bakana bildirilir.
Fon Kurulu Başkan ve üyeleri, yönetim ve
denetimleri Fona devredilen kuruluşlarda ve bunların doğrudan ya da dolaylı
ortaklıklarında, görevlerinden ayrılmalarını izleyen iki yıl içinde görev
alamazlar. Bu fıkra hükmüne uymayanlara 2531 sayılı Kamu Görevlerinden
Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinde
belirtilen cezalar verilir.
Fon Kurulu Başkan ve üyeleri ile diğer
personel, Fonla ilgili gizlilik taşıyan bilgileri ve ticari sırları,
görevlerinden ayrılmış olsalar bile kanunen yetkili kılınan mercilerden başkasına
açıklayamazlar, kendilerinin veya başkalarının menfaatine kullanamazlar.
Fon Kurulu Başkan ve üyeleri 3628 sayılı
Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununa
tabidir.
Fon
Kurulunun çalışma esasları
MADDE 116.- Fon Kurulu en az haftada bir
defa olmak üzere, gerekli hallerde toplanır. Toplantıyı Fon Kurulu Başkanı,
yokluğunda ikinci başkan yönetir. Toplantının gündemi Başkan, yokluğunda ikinci
başkan tarafından hazırlanarak toplantıdan en az bir gün önce Fon Kurulu üyelerine
bildirilir. Gündem maddelerine geçmeden önce Başkan tarafından Fonun
faaliyetleri hakkında Fon Kuruluna bilgi verilir. Gündeme yeni madde
eklenebilmesi için toplantı başlamadan önce bir üyenin öneride bulunması ve
önerilen maddenin gündeme eklenmesinin Fon Kurulunca kabul edilmesi gerekir.
Fon Kurulu en az beş üyenin hazır
bulunması ile toplanır ve bu Kanunda belirtilen özel nisap gerektiren haller
dışında en az dört üyenin aynı yöndeki oyuyla karar alır. Üyeler çekimser oy
kullanamaz. Toplantıda karar yeter sayısı sağlanamadığı durumlarda izleyen
toplantılarda, oylarda eşitlik olması halinde Fon Başkanının bulunduğu tarafın
oyu üstün sayılarak karar alınır. Fon Kurulu kararı tutanakla tespit edilir ve
karar tutanağı toplantı esnasında veya en geç toplantıyı izleyen işgünü,
toplantıya katılan tüm üyeler tarafından imzalanır.
Geçerli mazereti olmaksızın bir takvim
yılında toplam üç toplantıya katılmayan veya bir toplantıya katıldığı halde Fon
Kurulu kararlarını süresi içinde imzalamayan veya karşı oy gerekçesini süresi
içinde yazılı olarak bildirmeyen Fon Kurulu üyeleri üyelikten çekilmiş sayılır.
Bu durum, Fon Kurulu kararı ile tespit edilir ve ilişkili Bakana bildirilir.
Herhangi bir nedenle üye sayısının Fon
Kurulunun karar almasını imkânsız kılacak bir sayıya düşmesi halinde, toplantı
nisabı sağlanacak şekilde bir ayı geçmemek üzere, kıdem sırasına göre Fon
başkan yardımcıları vekâlet eder. Bu madde hükmüne istinaden Fon Kurulu üyeliği
görevini yürüten Fon başkan yardımcılarının malî ve özlük haklarında bir
değişiklik olmaz.
Bu Kanunda belirtilen süreler saklı kalmak
üzere, Fon Kurulu kararı, alındığı toplantı tarihinden itibaren en geç onbeş
gün içinde gerekçeleri, varsa karşı oy gerekçeleri ve imzaları ile birlikte
tekemmül ettirilir.
Fon Kurulu Başkan ve üyeleri kendisi, eşi,
evlatlığı ve üçüncü derece dahil kan ve ikinci derece dahil kayın hısımlarıyla
ilgili konularda müzakere ve oylamaya katılamazlar. Bu durum karar metninde
ayrıca belirtilir.
Fon Kurulu toplantıları gizlidir. İhtiyaç
duyulması halinde görüşlerinden yararlanmak üzere uzman kişiler Fon Kurulu
toplantısına davet edilebilir. Ancak Fon Kurulu kararları toplantıya dışardan
katılanların yanında alınamaz.
Fon Kurulunun düzenleyici nitelikteki
kararları tekemmül etmesinden itibaren en geç yedi iş günü içinde ilişkili
Bakanlığa ve yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderilir ve gönderildiği tarihten
itibaren en geç yedi gün içinde Resmî Gazetede yayımlanır. Bu Kanunda öngörülen
hükümler saklı kalmak üzere, Fon Kurulu kararları başta internet ortamı olmak
üzere uygun vasıtalarla kamuoyuna duyurulur. Fon Kurulu, yayımlanması ülke
ekonomisi ve kamu düzeni açısından sakıncalı nitelikteki kararların
yayımlanmamasına karar verebilir.
Haklarında dava açılıp yürütülmelerinin
durdurulmasına veya ihtiyati tedbir kararı verilmesine rağmen, nihai aşamada
iptal istemleri reddedilen bu Kanunun 130 uncu maddesinin (e) bendinde yer alan
para cezalarına, işlemin ilgiliye tebliği tarihinden itibaren kanuni faiz
uygulanır. Para cezaları 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.
Fon Kurulu üyeleri ile Fon personelinin
uyacakları meslekî ve etik ilkeler ile Fon Kurulunun çalışma usul ve esaslarına
ilişkin diğer hususlar Fon tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Fon
Kurulunun görev ve yetkileri
MADDE 117.- Fon Kurulu bu Kanun ve diğer
mevzuatla verilen görevler yanında ayrıca aşağıdaki görevleri yapar ve
yetkileri kullanır.
a) Fonun ana stratejisini, performans
ölçütlerini, amaç ve hedeflerini, hizmet kalite standartlarını belirlemek,
insan kaynakları ve çalışma politikalarını oluşturmak, Fonun hizmet birimleri
ve bunların görevleri hakkında öneride bulunmak,
b) Fonun ana stratejisi ile amaç ve
hedeflerine uygun olarak hazırlanan bütçe teklifini görüşmek ve karara
bağlamak,
c) Fonun performansını ve mali durumunu
gösteren raporları onaylamak,
d) Fon Başkanının önerisi üzerine, başkan
yardımcıları ve daire başkanlarını atamak.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Başkanlık Teşkilatı
Fon Başkanı
MADDE 118.- Fonun en üst yöneticisi olan
Fon Başkanı, Fonun genel yönetiminden, temsilinden ve Fon Kurulunca alınan
kararların yürütülmesinden sorumludur.
Fon Başkanının görev ve yetkileri
şunlardır;
a) Fon Kurulu toplantılarının gündemini,
gün ve saatini belirlemek, toplantıları idare etmek, gündeme alınmayan başvurular
hakkında gerekli işlemleri yapmak ve bunlara ilişkin olarak Fon Kuruluna bilgi
vermek,
b) Fon Kurulu kararlarının yayımlanmasını
veya tebliğini sağlamak, bu kararların gereğinin yerine getirilmesini temin
etmek ve uygulanmasını izlemek,
c) Hizmet birimlerinden gelen önerilere
son şeklini vererek Fon Kuruluna sunmak,
d) Fon Kurulunun belirlediği stratejilere,
amaç ve hedeflere uygun olarak, Fonun yıllık bütçesi ile mali tablolarını
hazırlamak,
e)
Hizmet birimlerinin verimli ve
uyumlu bir biçimde çalışmasının en üst düzeyde organizasyonu ve koordinasyonunu
sağlamak, Fon hizmet birimleri arasında çıkabilecek görev ve yetki sorunlarını
çözmek,
f) Yıllık faaliyet raporlarını hazırlamak,
amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine göre faaliyetlerin değerlendirilmesini
yaptırmak ve bunları Fon Kuruluna sunmak,
g) Fonun faaliyet gösterdiği alanda
strateji, politikalar ve ilgili mevzuat ile Başkanlığın ve çalışanların
performans ölçütleri hakkında
değerlendirme yapmak,
h) Fonun diğer kuruluşlarla ilişkilerini
yürütmek ve Fonu temsil etmek,
i) Fon Kurulu tarafından atanması
öngörülenler dışındaki Fon personelini atamak,
j) Fon Başkanı adına imzaya yetkili
personelin görev ve yetki alanını belirlemek,
k) Fonun yönetim ve işleyişine ilişkin
diğer görevleri yerine getirmek.
Başkan, Fon Kuruluna ilişkin olmayan görev
ve yetkilerinden bir bölümünü, sınırlarını açıkça belirlemek ve yazılı olmak
kaydıyla, alt kademelere devredebilir.
Fon başkan
yardımcıları
MADDE 119.- Fon Başkanına başkanlığa
ilişkin görevlerinde yardımcı olmak üzere Fon Kurulu kararıyla iki başkan
yardımcısı atanır. Başkan yardımcılarının 113 üncü maddede belirtilen şartları
taşıması gerekir.
Fon başkan yardımcıları gerektiğinde
sınırlarını yazılı olarak açıkça belirlemek şartıyla yetkilerinden bir kısmını
alt kademelere devredebilir.
Fonun
hizmet birimleri
MADDE 120.- Fonun hizmet birimleri, daire
başkanlıkları şeklinde teşkilatlanmış anahizmet, danışma ve yardımcı hizmet
birimlerinden oluşur. Ancak, daire başkanlıklarının sayısı onu geçemez.
Hizmet birimleri, bu Kanunda belirtilen
faaliyet alanı, görev ve fonksiyonlara uygun olarak Fonun teklifi ve Bakanlar
Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.
Fonda anahizmet birimi olarak Strateji
Geliştirme Daire Başkanlığı kurulur. Hukuk, basın ve halkla ilişkiler, yönetim
ve finans gibi alanlarda ihtiyaca göre sayıları toplam beşi geçmemek üzere
Başkanlık müşaviri görevlendirilebilir.
İnsan kaynakları ve eğitim, idarî ve mali
işler ve benzeri faaliyetleri yürütmek üzere Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı
kurulur. Bu daire başkanlığında biri Fon Kurulunun özel büro hizmetlerinde
kullanılmak üzere en çok dört adet müdürlük kurulabilir.
Fon
personeli
MADDE 121.- Bu Kanun ile Fona verilen
görevlerin gerektirdiği görev ve hizmetler, Fon avukatları, Fon denetçisi ve
denetçi yardımcıları, Fon uzmanı ve uzman yardımcılarından oluşan meslek
personeli ile idarî personel eliyle yürütülür. Fonun her türlü personelinin bu
Kanunun 113 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi hariç, diğer
bentlerinde yer alan nitelikleri taşımaları zorunludur.
Başkan yardımcıları, daire başkanları,
müdürler, başkanlık müşavirleri ve meslek personeli kadro karşılığı sözleşmeli
statüde istihdam edilir. Kadro karşılığı sözleşmeli çalışan Fon personeli
ücret, mali ve sosyal haklar dışında her türlü hak ve yükümlülükleri yönünden
657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidir.
Bu Kanunun ekinde yer alan (II) sayılı
cetveldeki toplam kadro sayısı geçilmemek üzere, kadro unvan ve derecelerinin
değiştirilmesi ile bu kadroların kullanılmasına ilişkin esas ve usulleri
belirlemeye Fon Kurulu yetkilidir.
Fonun anahizmet birimlerinde uzmanlık
gerektiren işlerde meslek personeli çalıştırılması esastır.
Fonun ikinci fıkrada belirtilenler dışında
kalan ve ekli (III) sayılı cetvelde yer alan pozisyonlarda çalıştırılacak
personeli idarî hizmet sözleşmesiyle istihdam edilir. Bu cetvelde yer alan
toplam pozisyon sayısı geçilmemek üzere, pozisyon unvanlarında değişiklik
yapmaya Fon Kurulu yetkilidir. İdarî hizmet sözleşmesiyle çalıştırılanlar
emeklilik ve sosyal güvenlik yönünden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
tabidir.
Fonda çalışan personel başka kamu kurum ve
kuruluşlarında geçici olarak görevlendirilemez.
Fon denetçi yardımcılığı ile Fon uzman
yardımcılığına atanacaklar merkezi yarışma sınavıyla belirlenenler arasından
seçilir. Fon uzman yardımcılığı ve Fon denetçi yardımcılığına atananlar, üç yıl
çalışmak ve olumlu sicil almak kaydıyla Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi
Seviye Tespit Sınavından en az (C) düzeyinde veya buna denk kabul edilen
uluslararası geçerliliği bulunan yabancı dil puanı alması, yeterlik sınavında
başarılı olması ve konuları ile ilgili hazırlayacakları tezin oluşturulacak
jüri tarafından kabul edilmesi halinde uzman veya denetçi olarak atanır ve bunlara
bir defaya mahsus olmak üzere bir derece yükseltilmesi uygulanır. Mazereti
olmaksızın tez hazırlamayan veya sınava girmeyen veya sınavda iki defa
başarısız olanlar diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki öğrenim durumlarına
uygun kadrolara atanmak üzere Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.
Fonun meslek ve idarî personelinin
yeterlik ve yarışma sınavları, nitelikleri ile çalışma usul ve esasları ile
ilgili diğer hususlar Fon tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Görev, Yetki ve Sorumluluk
Fonun görev
ve yetkileri
MADDE 122.- Fon, bu Kanun ve ilgili diğer
mevzuatla verilenler dışında aşağıdaki görevleri yapar ve yetkileri kullanır.
a) Fon Kurulu kararlarının uygulanmasını
sağlamak,
b) Fonun insan kaynakları politikalarını
belirlemek,
c) Yurt içi ve yurt dışı muadil kurumların
katıldığı uluslararası malî, iktisadî ve meslekî teşekküllere üye olmak, görev
alanına giren hususlarda yabancı ülkelerin yetkili mercileri ile mutabakat
zaptı imzalamak,
d) Kanunlarla verilen diğer görevleri
yapmak.
Fon, Fon Kurulu kararıyla bu Kanunun
uygulanmasına ilişkin yönetmelikler ve tebliğler çıkarmaya yetkilidir.
Fon, sigorta kapsamındaki mevduat ve
katılım fonu üzerinden prim hesaplanmasına esas teşkil edecek gerekli
bilgilerin gönderilmesini ve bu primlerin belirlediği esaslara göre yatırılıp
yatırılmadığının denetlenmesini Kurumdan istemeye yetkilidir. Kurum, makul bir
süre içerisinde, Fon tarafından istenen bilgileri temin etmek ve/veya denetimi
yapmakla yükümlüdür.
Fon, her türlü faaliyetinde, kuruluş
kanununda verilen yetkiler saklı kalmak kaydıyla, kalkınma planı, programlar ve
hükûmet programında yer alan ilke, strateji ve politikalara uyar.
Fonun hazırlayacağı düzenleme taslakları
en az yedi gün süreyle Fonun internet sayfası başta olmak üzere uygun
vasıtalarla kamuoyunun bilgisine sunulur.
Kamu kurum ve kuruluşları, Kanun ile
belirlenmiş görev alanlarında Fona gerekli yardımı sağlamakla yükümlüdür.
Fonun bilgi
ve belge isteme yetkisi
MADDE 123.- Kamu kurum ve kuruluşları ile
gerçek ve tüzel kişiler, Devletin güvenliği ve temel dış yararlarına karşı ağır
sonuçlar doğuracak hâller ile meslek sırrı, aile hayatının gizliliği ve savunma
hakkına ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, özel kanunlardaki yasaklayıcı
ve sınırlayıcı hükümler dikkate alınmaksızın gizli dahi olsa Fon tarafından bu
Kanun kapsamında verilen görevler ile sınırlı olmak üzere istenecek her türlü
bilgi ve belgeyi uygun süre ve ortamda, sürekli veya münferit olarak vermeye,
istenecek defter ve belgeleri ibraz etmeye mecburdurlar.
Bu madde kapsamında, ilgili kişi, kurum ve
kuruluşlar Fonun belirleyeceği süre içerisinde söz konusu talebe cevap vermek
ve gereken kolaylığı göstermekle yükümlüdürler.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Fonun hesap
ve harcamalarının denetimi
MADDE 124.- Fonun iç ve dış denetimi
hakkında , 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümleri
uygulanır.
Fonun yıllık hesapları bir bağımsız
denetim şirketince de denetlenir ve bağımsız denetim raporu faaliyet raporu
içinde derc edilerek yayımlanır.
Fon, faaliyetlerine ilişkin olarak her
yılın Mart ayı sonuna kadar bir önceki yıla ait kararları, yaptığı düzenlemeler
ile bunların ekonomik ve sosyal etkilerini analiz eden bir faaliyet raporu
hazırlar. Faaliyet raporu, ayrıca Fonun performans hedefleri ile uygulama
sonuçlarının karşılaştırılmasını ve değerlendirilmesini de içerir.
Fonun yıllık faaliyet raporu, mali
tabloları ve bütçe kesin hesabı Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Kesin
hesabın bir örneği de Maliye Bakanlığına gönderilir.
Fon, faaliyetleri hakkında internet ortamı
ve resmî bültenler aracılığıyla kamuoyunu azami ölçüde bilgilendirir.
Fon; dava, alacak, takip, tahsil, yeniden
yapılandırma ve diğer faaliyetleri ile ilgili olarak üçer aylık dönemler
itibarıyla yayımlayacağı raporlarla kamuoyunu bilgilendirir. Fon, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunu, faaliyetleri hakkında yılda bir defa yapılacak toplantı ile bilgilendirir.
Fon Kurulu
Başkan ve üyeleri ile Fon personelinin ücretleri, malî ve diğer sosyal hakları
MADDE 125.- Fon Kurulu Başkanına
Başbakanlık Müsteşarı için belirlenen her türlü ödemeler dahil mali ve sosyal
haklar tutarında aylık ücret ödenir. Başbakanlık Müsteşarına ödenenlerden,
vergi ve diğer yasal kesintilere tabi olmayanlar bu Kanuna göre de vergi ve
diğer kesintilere tabi olmaz. Kurul üyelerine ise Fon Kurulu Başkanına yapılan
ödemelerin yüzde doksanbeşi oranında aynı esas ve usullere göre ödeme yapılır.
Fonun kadro karşılığı sözleşmeli personeli
ile diğer personelinin ücretleri ve diğer mali ve sosyal hakları birinci
fıkrada belirlenen ücret tavanını geçmemek üzere Fon Kurulu tarafından tespit
edilir.
Fon personeline Fon Kurulunca belirlenecek
esaslar çerçevesinde fazla mesai ücreti ve performansa dayalı ödül verilebilir.
Her halde Fon personeline yapılacak ödemeler tutarı birinci fıkrada belirlenen
ücret tavanını geçemez. Fonun taraf
olduğu davalarda Fonu temsil eden avukatlar lehine hükmolunan vekalet
ücretlerinin hak sahiplerine dağıtımı Fon Kurulunca belirlenecek esaslar
çerçevesinde yapılır.
Fon Kurulu Başkan ve üyeliklerine
atananlar ile başkan yardımcıları, daire başkanları, müdürler, başkanlık
müşavirleri ve meslek personeli hakkında 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu ile ek ve değişikliklerine ilişkin hükümler uygulanır. Emeklilik
ve diğer bakımlardan Fon Kurulu Başkanına bakanlık müsteşarı, Fon Kurulu
üyelerine bakanlık müsteşar yardımcısı, Fon başkan yardımcılarına bakanlık
genel müdürü, 1 inci dereceli daire başkanlarına bakanlık genel müdür
yardımcısı, başkanlık müşavirlerine bakanlık müşaviri, Fon denetçilerine ve
denetçi yardımcılarına kazanılmış hak aylık dereceli itibarıyla karşılık gelen
bakanlık müfettişi ve müfettiş yardımcısı, Fon avukatlarına ve Fon uzmanlarına
kazanılmış hak aylık dereceleri itibarıyla karşılık gelen Başbakanlık uzmanı,
Fon uzman yardımcılarına Başbakanlık uzman yardımcıları için tespit edilen ek
gösterge ve makam tazminatı uygulanır. Bu görevlerde geçirilen süreler makam ve
temsil tazminatı ödenmesini gerektiren görevlerde geçmiş sayılır. Bu hükümler,
akademik unvanların kazanılması için gerekli şartlar saklı kalmak üzere
üniversite öğretim elemanı kadrolarından gelen Fon Kurulu üyeleri ile personel
hakkında da uygulanır.
Fon Kurulu Başkan ve üyeliklerine atananlardan,
emekliliğini hak edip talebi sonucu emeklilik işlemi tamamlanan Fon Kurulu
üyelerinin üyelikleri görev süreleri sonuna kadar devam eder. Atama yapılmadan
önce kanunla kurulmuş diğer sosyal güvenlik kurumlarına bağlı olanların,
istekleri halinde bu kurumlara bağlılıkları devam eder ve bunlar hakkında
yukarıdaki hükümler uygulanmaz.
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
dışındaki sosyal güvenlik kurumlarından emekli olan Fon Kurulu üyeleri, Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığına yazı ile başvurdukları tarihi takip eden ayın
başından itibaren Sandıkla ilişkilendirilirler. Bu üyelerin diğer sosyal
güvenlik kurumlarından aldıkları aylıkları kesilir ve ayrılışlarında çeşitli
sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödeyerek geçen süreleri birleştirilmek
suretiyle kendilerine 24.5.1983 tarihli ve 2829 sayılı Kanunun 8 inci maddesi
uyarınca aylık bağlanır.
Fon Başkan ve Üyelerine, birinci fıkraya
göre belirlenen ücretlerinin tutarında,
damga vergisi hariç herhangi bir kesintiye tabi tutulmaksızın, her ay
tazminat verilir.
Fon tarafından bu Kanun hükümleri
çerçevesinde yönetim ve denetimi devralınan şirketlerin yönetim, denetim veya
tasfiye kurullarına atanan memurlar ve diğer kamu görevlilerine kamu iktisadi
teşebbüsleri yönetim kurulu üyeleri için belirlenen aylık ücretin üç katını
geçmemek üzere Fon Kurulunca belirlenecek miktarda ücret ödenebilir.
Fon Kurulu
üyelerinin görevden ayrılması
MADDE 126.- Fon Kurulu Başkan ve
üyeliklerine atananların Fon Kurulunda görev yaptıkları sürece önceki görevleri
ile olan ilişkileri kesilir. Ancak, kamu görevlisi iken üyeliğe atananlar,
memuriyete giriş şartlarını kaybetmemeleri kaydıyla, görev sürelerinin sona
ermesi veya görevden ayrılma isteğinde bulunmaları ve otuz gün içinde eski
kurumlarına başvurmaları durumunda atamaya yetkili makam tarafından bir ay
içinde mükteseplerine uygun bir kadroya atanır. Atama gerçekleşinceye kadar
bunların almakta oldukları her türlü ödemelerin Fon tarafından yapılmasına
devam olunur. Bir kamu kurumunda çalışmayanlardan Fon Kurulu Başkan ve üyeliğine
seçilip yukarıda belirtilen şekilde görevi sona erenlere herhangi bir görev
veya işe başlayıncaya kadar, almakta oldukları her türlü ödemeler Fon
tarafından verilmeye devam edilir. Bu maddede
belirtilen nedenlerle üyeliği sona erenlere Fon tarafından yapılacak
ödeme bir yılı geçemez.
Fon Kurulu
üyeleri, Fon personeli, Fonun atadığı veya Fonu temsilen seçilen yöneticilerin, iflâs idare memurlarının ve
Fon personelinin sorumlulukları
MADDE 127.- Fon Kurulu Başkanı ve üyeleri
ile Fon personelinin, görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen
suçlara ilişkin soruşturmalar, Fon Kurulu üyeleri için ilişkili Bakanın, Fon
personeli için ise Fon Kurulu Başkanının izin vermesi kaydıyla genel hükümlere
göre yapılır. Fon Kurulu üyeleri ile Fon personelinin iştirak halinde
işledikleri iddia edilen suçlara ilişkin soruşturmalarda Fon personeli hakkında
soruşturma izni verme yetkisi ilişkili Bakana
aittir.
Fon Kurulu üyeleri ve Fon personeli
hakkında görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen suçlardan
dolayı soruşturma izni verilmesi için, bu kişilerin kendilerine veya üçüncü
kişilere çıkar sağlamak veya Fona ya da üçüncü kişilere zarar vermek kastıyla
hareket ederek bu işlemler sonucunda kendilerine veya üçüncü kişilere çıkar
sağlamış olmaları hususunda açık ve yeterli emarelerin olması gerekir.
Soruşturma izni verilmesi halinde bu durum ilgililere tebliğ olunur.
Soruşturmaya izin verilmesine ya da verilmemesine dair kararlar aleyhine,
tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde Danıştay nezdinde itiraz yoluna başvurulabilir. İzin
verilmiş olsa dahi, itiraz süresi geçene kadar veya Danıştaya yapılan itiraz
sonucunda hüküm tesis olunana kadar soruşturma başlatılamaz.
Fon Kurulu üyeleri ile Fon personelinin, görevden ayrılmış olsalar
dahi, görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı
başlatılan soruşturma ve kovuşturmalar, ilgili üye veya personelin talebi
halinde, bunlarla vekâlet akdi yapmak suretiyle görevlendirilecek bir avukat
tarafından takip edilir. Söz konusu davalara ilişkin dava giderleri ve Türkiye
Barolar Birliğince açıklanan asgari ücret tarifesinde belirlenen avukatlık
ücretinin on beş katını aşmamak üzere avukatlık ücreti, Fon bütçesinden
karşılanır.
Fon Kurulu üyeleri ile Fon personeli aleyhine, Fon Kurulunun veya
Fonun bu Kanunda yazılı görevlere ilişkin karar, eylem ve işlemleri sebebiyle,
gerek görevlerinin ifası sırasında gerek görevden ayrılmalarından sonra,
açılmış veya açılacak her türlü tazminat ve alacak davası, Fon aleyhine açılmış
sayılır ve bu davalarda husumet Fona yöneltilir. Avukatlık ücreti ve dava
masraflarına ilişkin yukarıdaki fıkra hükmü işbu hukuk davaları için de aynen
geçerlidir. Yargılama sonucunda Fon aleyhine karar verilmesi ve kararın
kesinleşmesi nedeniyle Fonun ödeme yapması halinde, Fon bu meblağı, ilgililerinden talep eder. Fonun, yaptığı
ödemeleri ilgililerinden talep edebilmesi için, bu kişiler hakkında kusurlu
olduklarına ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi gerekir.
Mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun 64 ve
65 inci maddeleri ile, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar
Kanununun 14 üncü maddesi ve bu Kanunun 71 inci maddesi uyarınca işlem yapılan
bankalarla ilgili olarak, Bakan, Kurul veya Fon Kurulu tarafından atanan
yönetim kurulu ve denetleme kurulu üyeleri aleyhine görevlerinin ifası
sebebiyle açılmış bulunan davalar da atamayı yapan ilgili mercii olan Kurum
veya Fon aleyhine açılmış sayılır ve bu davalarda da husumet ilgili kuruma
yöneltilir. Yargılama sonucunda ilgili kurum
aleyhine karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi nedeniyle, ödeme
yapılması halinde, ilgili kurum bu meblağı, ilgililerinden talep eder. İlgili
kurumun, yaptığı ödemeleri ilgililerinden talep edebilmesi için, bu kişiler
hakkında kusurlu olduklarına ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi gerekir.
Fon tarafından bu Kanunun 134 üncü maddesi
hükümlerine ve/veya bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar
Kanununun 15 inci maddesinin (7) numaralı fıkrasının (a) bendine istinaden
atanan yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile müdürler kurulu üyeleri ve tasfiye
memurları ve/veya yönetim ve denetimi veya hisseleri Fona intikal eden
bankaların iştiraklerinde bu bankaları temsilen görev yapan yönetim ve denetim
kurulu üyeleri, müdürler kurulu üyeleri,
ve/veya hisseleri Fona devredilen iştiraklerde Fonu temsilen görev yapan
yönetim, denetim kurulu üyeleri, müdürler kurulu üyeleri, iflâs ve tasfiye
memurları aleyhine görevlerinin ifası
sebebiyle açılan ve açılacak her türlü tazminat ve alacak davaları ile şahsi sorumluluk
davaları Fon aleyhine açılır. Fonun ödeyeceği tazminatı ilgililere rücu
işlemlerinde bu maddenin dördüncü
fıkrasındaki usul ve esaslar uygulanır. Bu şekilde atanan ve/veya görev
yapan yöneticilere, atandıkları ve/veya görev yaptıkları şirketlerin doğmuş
veya doğacak kamu borçları ile Sosyal Sigortalar Kurumu borçlarının ve her
türlü işçi alacakları ile söz konusu şirketlerin tâbi olduğu ilgili diğer
mevzuattan kaynaklanan borçlarının ödenmemiş olması nedeniyle şahsi sorumluluk
yüklenemez.
Fon Kurulu başkan ve üyeleri ile Fon
tarafından atanan ve/veya görev
yapan yukarıdaki fıkrada sayılan
yöneticilerin, şirketlerin sermayesini kaybetmesinden ve/veya borca batık olmasından
dolayı mahkemeye bildirimde bulunma yükümlülükleri yoktur. Bildirimde bulunmamaktan dolayı bu şahıslar
hakkında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 179, 277 ve devamı maddeleri ile
345/a maddeleri hükümleri uygulanmaz
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 341 inci maddesi uyarınca şahsi sorumluluk davası açılamaz.
Yönetim ve denetimi Fon tarafından devir
alınmamış şirketlere Fon tarafından
atanan yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile müdürler, ortaklar genel kurulunca
görevden alınamayacağı gibi ibra edilmeyerek haklarında görev yaptıkları dönem
veya dönemler dışında şahsi sorumluluk davası açılamaz.
Fon Kurulu
kararlarına karşı yargı yolu
MADDE 128.- Beşyüzbin Yeni Türk Lirasını aşan miktarlara ilişkin Fon Kurulu
kararlarına karşı açılacak davalar ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda
görülür. Fon Kurulu kararlarına karşı yapılan başvurular acele işlerden
sayılır.
Fon Kurulu kararlarına karşı açılacak
idarî davalarda yürütmenin durdurulması talepleri için ayrıca duruşma yapılır.
Bu halde 2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun 17 nci maddesinin (5)
numaralı fıkrasındaki otuz günlük süre uygulanmaz. Yürütmenin durdurulması
talepleri, Fonun savunması alınmadan karara bağlanamaz. İlgili taraflar yürütmenin durdurulması talebinin kendisine
tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde savunmasını vermek zorundadır. Aksi
halde savunma beklenmeksizin karar verilir.
Fonun
bütçesi
MADDE 129.- Fon gelirlerinin, giderlerini
karşılaması esastır. Fonun bütçesi 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununda belirlenen usul ve esaslara göre hazırlanır ve kabul edilir.
Fonun bütçe yılı takvim yılıdır.
Fon, bu Kanun ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kendisine tahsis edilen kaynaklarını görev ve yetkilerinin gerektirdiği
ölçüde, serbestçe kullanır.
Fon mevcudunun kullanılış usul ve esasları
ile bu Kanunla Fona verilen yetkilerin kullanılmasına ilişkin diğer usul ve
esaslar Fon tarafından hazırlanacak
yönetmelikte gösterilir. Fon giderleri
Fon kaynaklarından karşılanır.
Fonun giderleri Fon Kurulu kararıyla
yürürlüğe giren, stratejik planları ve performans hedefleri ile kurumsal,
işlevsel ve ekonomik sınıflandırma sistemine göre hazırlanan yıllık bütçeye
göre yapılır. Bütçe, Eylül ayı sonuna kadar doğrudan Türkiye Büyük Millet
Meclisine, birer örneği de ilişkili Bakana, Hazine Müsteşarlığına ve Maliye
Bakanlığına gönderilir.
Fonun
gelirleri
MADDE 130.- Fonun gelirleri;
a) Mevduat ve katılım fonu sigortası
primlerinden,
b) 62 nci maddeye göre zamanaşımına
uğrayan mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan,
c) Kuruluş izni verilen bankaların
kurucularının, faaliyete geçiş tarihinden itibaren bir yıl içerisinde, bu
Kanunun 7 nci maddesinde belirtilen asgari sermayenin yüzde onu tutarında Fona
yatıracakları sisteme giriş payından,
d) 18 inci madde hükümleri çerçevesinde,
Fona yatırılacak tutarlardan,
e) Bu Kanun hükümlerine aykırılık dolayısıyla hükmolunacak adli para
cezalarının yüzde ellisi ile verilecek idarî para cezalarının yüzde
doksanından,
f) Fon mevcudunun gelirleri ile sair
gelirlerden,
g) 20 nci madde uyarınca Fona gelir
kaydedilecek değerlerden,
oluşur.
Fonun
borçlanma ve avans yetkisi
MADDE 131.- Fon, Hazine Müsteşarlığından
izin almak kaydıyla borçlanabileceği gibi ihtiyaç hasıl olduğunda Fona ikrazen
verilmek üzere Hazine Müşteşarlığınca özel tertip devlet iç borçlanma senedi
ihraç edilebilir. Özel tertip devlet iç borçlanma senetlerinin faiz oranları ve
geri ödeme şartları da dahil olmak üzere tâbi olacağı usul ve esaslar Hazine
Müsteşarlığı ile Fon tarafından müştereken belirlenir. Mali yıl bütçe
kanunlarında yer alan borçlanma ile ilgili hükümler ile 4749 sayılı Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 5 ve 6 ncı
maddeleri hükümleri bu senetler için de geçerlidir.
Fon, Kurum görüşü alınmak suretiyle Fon
Kurulu kararı ile bankalardan ileride doğacak prim yükümlülüklerine mahsuben
bir önceki yılda ödedikleri sigorta primi toplamına kadar avans alabilir. Avans
kullanımına ilişkin kararlarda uygulanacak faiz oranının belirtilmesi
zorunludur.
Olağanüstü hallerde, Fon kaynaklarının
ihtiyacı karşılamaması durumunda Fonun talebi üzerine Merkez Bankasınca Fona
avans verilebilir. Alınan avansın vadesi, tutarı, geri ödeme şekil ve şartları
ile uygulanacak faiz oranı ve diğer hususlar Fonun görüşü alınarak Merkez
Bankasınca belirlenir.
ALTINCI BÖLÜM
Takip ve Tahsil Usulleri
Fon
alacaklarının takip ve tahsiline ilişkin yetki ve usuller
MADDE 132.- Fonun, bu Kanunun 130 uncu
maddesinde sayılan gelirleri ile 108 inci ve 135 inci maddesindeki
alacaklarının takip ve tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.
Fon, bu Kanunun 108 inci maddesinde
sayılan alacakların takibine, banka kaynağının kullanıldığı tarihten itibaren
banka defter, kayıt ve belgelerine göre anapara, her türlü faiz, komisyon ve
sair giderlerin toplamından oluşan birikmiş alacak tutarı üzerinden, 130 uncu
maddesinde sayılan alacakların takibine tahakkuk eden anapara üzerinden, 135
inci maddesinde belirtilen alacakların takibine ödemeye esas olmak üzere tespit
edilen tutar üzerinden başlar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun kapsamındaki alacaklara uygulanan oranda gecikme zammı
uygular.
Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun uygulamasında anılan Kanunun Maliye Bakanlığı tahsil
dairesi ve diğer makam, merci ve komisyonlara verdiği yetkileri kullanır.
Borçlu veya borçlunun malları başka
mahallerde bulunduğu takdirde, Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun hükümlerini, kendi tahsil dairesi aracılığı ile uygulayabileceği
gibi, tahsil dairesi bulunmayan mahâllerde, o mahâldeki Maliye Bakanlığı tahsil
dairesi aracılığıyla da uygulayabilir.
Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun uyarınca takip ettiği alacaklarına ilişkin her türlü
teminatın paraya çevrilmesinde de anılan Kanun hükümlerini uygulayabilir.
Fon,
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre
yapacağı satışlarda; satış bedelinin
vadeli tahsiline karar verebilir.
Ancak, bu durumun ve vadeli satış şartlarının, satış ilanında ve satış
şartnamesinde belirtilmesi zorunludur.
Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre satışa arz ettiği mal, hak ve alacaklarla
ilgili ihaleye katılmaya, pey sürmeye ve alacağına mahsuben ihaleden mal, hak
ve alacakları satın almaya yetkilidir.
Bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca bir
bankanın alacaklarının devralınması halinde bu alacaklar, devir tarihi
itibarıyla Fon alacağı haline gelir ve bu alacaklarla ilgili olarak borçlu
aleyhine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan
takipler ile alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edilir.
Bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca
devralınan alacaklar nedeniyle Fona borçlu olanların iflâsı halinde 2004 sayılı
İcra ve İflas Kanununun 221 inci maddesindeki iflas bürosu Fon temsilcisinin
katılımıyla teşekkül eder. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 223 üncü
maddesindeki iflas idaresinin, Fonun talep etmesi halinde üyelerinden en az
biri, Fonun göstereceği iki kat aday arasından icra tetkik merci tarafından
seçilir. Fon, alacağının tahsili bakımından gerekli görürse iflas idaresinin en
az iki üyesinin önereceği iki katı aday arasından seçilmesini talep etmeye
yetkilidir. Bu durumda, icra tetkik merci iflas idaresinin asgarî iki üyesini
Fonun önereceği adaylar arasından seçer. Fon, bir üye seçtirmişse icra tetkik
merci diğer bir üyeyi alacak tutarı itibarıyla çoğunlukta olanların göstereceği
iki aday arasından, bir üyeyi de alacaklı sayısı itibarıyla çoğunlukta
olanların göstereceği adaylar arasından seçer. Fon iki üye seçtirmişse, diğer
bir üye icra tetkik merci tarafından alacaklı sayısı itibarıyla çoğunlukta
olanların göstereceği iki aday arasından seçilir.
Fon, takip ettiği alacaklar ile ilgili
olarak iskonto da dâhil olmak üzere her türlü tasarrufta bulunmaya, sulh
olmaya, satmaya, geri almaya, alacağına mahsuben menkul ve gayrimenkul mallar
ile her türlü hak ve alacakları belirleyeceği koşullar ile devralmaya ve
alacağın yeniden itfa planına bağlanması da dâhil olmak üzere borçlularla
anlaşma yapmaya ve borçlularla yaptığı anlaşmalar kapsamında Fon Kurulunca
belirlenecek usul ve esaslar dâhilinde muhafaza tedbiri uygulayıp,
uygulamamaya, dava açıp açmamaya veya açılmış bulunan hukuk davalarının yapılan
anlaşma süresince durdurulmasını mahkemeden istemeye yetkilidir.
Fon her türlü alacağın teminatını teşkil
etmek üzere, Yeni Türk Lirası ve/veya yabancı para birimi üzerinden, ticari
işletme rehni, taşınmaz rehni ve taşınır rehni dahil olmak üzere her türlü ayni
ve şahsi teminat almaya ehil ve yetkilidir.
Fon tarafından, bu Kanunun 71 inci maddesi
uyarınca faaliyet izni kaldırılan veya yönetim ve denetimi Fona intikal eden
bankalarla ilgili olarak, takibi şikayete bağlı suçlar dahil olmak üzere, bu Kanun hükümleri uyarınca yapılan
başvurular üzerine açılmış veya açılacak her türlü ceza davalarında Fon, suçtan
zarar gören olarak müdahil sıfatını kazanır. Bu davalara bağlı şahsî haklar
dahi Fona ait olur.
Fona borçlu gerçek kişi ile tüzel kişilerin
kanuni temsilcileri hakkında 5682 sayılı Pasaport Kanununun 22 nci maddesi
hükümleri Fonun talebi üzerine uygulanır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Fon tarafından
yönetmelik ile düzenlenir.
Sorumluluk
davalarına ilişkin istisnai yetkiler
MADDE 133.- Faaliyet izni kaldırılan
bankaların tasfiyelerinin tamamlanması ancak iflas veya tasfiye masa
alacaklarının tahsil edilememiş olması halinde, bankanın sorumlulukları tespit
edilen ortakları, yönetim kurulu eski üyeleri ve denetçileri aleyhine varsa
ibralarının iptali ve işlemleri nedeniyle verdikleri zararın tazmini için
tasfiyenin tamamlanmasını müteakip beş yıl içinde Fon tarafından dava
açılabilir.
Fon bankalarının hisselerinin üçüncü
kişilere devir veya intikali halinde banka tarafından, bankanın eski ortakları,
yöneticileri ve denetçileri hakkında açılmış olan dava ve takiplere Fon
tarafından kanuni halef sıfatıyla kaldığı yerden devam olunur. Bu dava ve
takipler sonucunda hükmolunacak tutarlar Fona ait olur. Bu bankaların başka bir
bankaya devredilmesi ya da başka bir banka ile birleşmesi, hisselerinin üçüncü
kişilere devredilmesi ya da tasfiyelerine karar verilmesi halinde bu işlemlerin
tamamlanmasını takip eden beş yıl içinde bankanın sorumlulukları tespit edilen
yönetim kurulu eski üyeleri ve eski denetçileri aleyhine varsa ibralarının
iptali ve işlemleri nedeniyle verdikleri zararın Fon adına tazmini istemi ile
Fon tarafından dava açılabilir. Dava açılmasına dair Fon Kurulu kararı dava
şartı olarak aranan genel kurul kararı yerine geçer.
Bu madde kapsamında açılan veya açılacak
davalar ile kanuni halef sıfatıyla takip edilen davalarda, lehine hükmedilen
tarafa vekalet ücreti maktu olarak belirlenir.
Fonun
alacaklarının tahsiline ilişkin diğer yetkiler
MADDE 134.- Fon, alacağının tahsili
bakımından yarar görmesi halinde ve Fona borçlu olup olmadıklarına
bakılmaksızın, Fon bankalarının;
a) Yönetim ve denetimine sahip olduğu
iştiraklerinin,
b) Hâkim ortağı olan tüzel kişilerin,
c) Gerçek ve tüzel kişi hâkim ortaklarının
hâkim ortak olduğu şirketlerin,
d) Yukarıda sayılan kişiler adına hareket
eden veya onlar hesabına kendi adına para, mal veya hak edinen şirketlerin
ortaklarının,
bu maddede belirtilen şirketlerde sahip
oldukları hisselerinin tamamına ve/veya bir kısmına ilişkin temettü hariç
ortaklık hakları ile bu şirketlerin yönetim ve denetimini devralmaya ve şirket
ana sözleşmesinde belirlenen yönetim, müdürler ve denetim kurulu üyelerinin
sayılarıyla bağlı kalmaksızın ve imtiyazlı hisselere dayanılarak atanıp
atanmadıklarına bakılmaksızın görevden almak ve/veya üye sayısını artırmak
ve/veya eksiltmek suretiyle bu kurullara üye atamaya yetkilidir.
Doğrudan ya da dolaylı olarak Fonun
yönetim ve denetimini devraldığı bankaların veya şirketlerin ve/veya bu madde
uyarınca yönetimini ve denetimini devir aldığı şirketlerin ve Fon
iştiraklerinin ortak sayısının, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve özel
kanunlarda belirtilen zorunlu ortak sayısının altına düşmesi halinde tüzel
kişiliklerine halel gelmez.
Fonun yönetim ve denetimine sahip olduğu
şirketlerin ve/veya bu fıkra uyarınca yönetimini ve denetimini devir aldığı
şirketlerin, Fon tarafından atanan yönetim ve denetim kurulu üyeleri ve
müdürleri ile Fonun atadığı bu yöneticiler tarafından şirketi temsil ve ilzam
ile yetkili kılınan genel müdür, genel müdür yardımcısı ve müdür gibi şirket
çalışanları veya Fon, bu fıkrada sayılan gerçek veya tüzel kişilere ait şirket
hisselerinin ve/veya bu şirketlerdeki lisans, ruhsat, 13.4.1994 tarihli ve 3984
sayılı Kanunun geçici 6 ncı maddesi hükmü kapsamında geçici frekans ve kanal
kullanımı ve imtiyaz sözleşmelerinden doğan hakları dahil olmak üzere diğer tüm
hak ve varlıklarının ve/veya bu hisselerle orantılı aktiflerinin satışını
gerçekleştirmeye ve bu satışlardan elde edilen tutarları Fon alacaklarına
mahsup etmeye veya şirketlerin kamu borçları ve/veya Sosyal Sigortalar Kurumuna
borçları ile sair borçlarını ödemede kullanmaya ve bu işlemler ile ilgili
kararlar almaya 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 324 üncü maddesi ile bağlı
kalmaksızın yetkilidirler.
Bu şirket ve iştiraklerin yüzde
kırkdokuzundan fazlası ile bunlara ait her türlü mal, hak ve varlıklar, gayri
menkullerle ilgili özel kanunlarındaki kısıtlamalar saklı kalmak kaydıyla yabancı gerçek ve tüzel kişilere satılabilir.
Fon alacaklarının tahsilini teminen, 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca
haczedilen aktif değerler ile lisans, ruhsat ve imtiyaz sözleşmelerinden doğan
haklar ve bu varlıkların feri veya mütemmim cüzü niteliğindeki sözleşmelerden
doğan, ancak başlı başına iktisadî değeri olmayanlar da dahil olmak üzere diğer
tüm hak ve varlıkları bir araya getirerek, ticarî ve iktisadî bütünlük
oluşturarak alıcısına geçişini sağlayacak şekilde satışına, hacizli malların
birden fazla borçluya ait olması ve/veya
birden fazla alacaklının haczi olması halinde de satışı yaptırmaya,
ihale bedelinin ödenme şeklini, para birimini, alıcıların sahip olması gereken
şartları, ödeme tarihini ve ihalenin sair usul ve esasları ile satış şartlarını
6183 sayılı Kanun hükümlerine bağlı olmaksızın belirlemeye, satışa konu ticarî
ve iktisadî bütünlüğü alacağına mahsuben satın almaya, satışa konu varlıkların
ait olduğu şirketlerin teknik bilgi, yazılım, donanım, ekipman, mal ve hizmet
alımından doğan geçmiş dönem borçlarını ihale bedelinden ödemeye veya ihale
alıcısına ödetmeye Fon Kurulu yetkilidir. Fon Kurulu, satış kararıyla birlikte,
bu satışı gerçekleştirmek üzere en az üç kişiden oluşan bir satış komisyonu
oluşturur ve başkanını belirler. Satış komisyonu, toplam üye sayısının salt
çoğunluğu ile toplanır ve toplam üye sayısının salt çoğunluğu ile karar alır.
Ticarî ve iktisadî bütünlüğün muhammen bedeli, satış komisyonu tarafından,
uzman gerçek veya tüzel kişilerin kıymet takdiri raporu dikkate alınarak, daha
önce bütünlüğü oluşturan varlıkların ayrı ayrı kıymet takdirlerinin yapılmış
olması ile bağlı olmaksızın düzenlenecek rapor çerçevesinde Fon Kurulu
tarafından belirlenir. Ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturan mahcuzlar üzerinde
birden fazla kişinin aynî veya şahsî hakkının bulunması veya bunların
mülkiyetinin birden fazla kişiye ait olması durumunda, bu mal, hak ve/veya
varlıkların değeri ayrı ayrı tespit edilir. Bu madde hükümleri uyarınca
yapılacak satış sürecinde, satış ilânının Resmî Gazetede yayımlanması
ilgililere yapılacak tebliğ hükmündedir. Ticarî ve iktisadî bütünlük
oluşturduğuna karar verilen mahcuzların satışı, kapalı zarf veya açık artırma
usullerinden biri veya ikisi birlikte uygulanmak suretiyle yapılır. Bundan
sonra, Fon Kurulunun gerekli görmesi halinde ihalelere, pazarlık usulü ile
devam edilebilir. Bu usullerden hangisinin uygulanacağına, ticarî ve iktisadî
bütünlük oluşturan mal, hak ve varlıkların nitelikleri dikkate alınarak Fon
Kurulu tarafından karar verilir. İhale bedelinin dağıtımına esas sıra cetveli
satış komisyonu tarafından düzenlenir. İhalenin sonuçlanması, Fon Kurulunun
onayına bağlıdır. Bu hüküm uyarınca
yapılan satışlarla ilgili ihalenin feshi davaları, Fonun merkezinin bulunduğu yer
idare mahkemelerinde görülür. Ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturulmasına karar
verilmesinden itibaren iki yıl içerisinde ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturan
mahcuzların, Fonun izni olmaksızın imtiyazlı alacaklılar dahil üçüncü kişiler
tarafından muhafaza altına alınması ve satışı talep edilemez, mahcuzların
maliklerinin iflasına karar verilemez, ilgili takyidatlar hakkında zamanaşımı
ve hak düşürücü süreler işlemez.
Yukarıdaki hüküm çerçevesinde
telekomünikasyon, enerji, ulaşım, radyo, yazılı ve görsel medya ve diğer
sektörlerdeki, yönetim ve denetimi veya hisseleri Fon tarafından devir alınan
şirketlere tanınmış imtiyaz sözleşmesi, lisans, ruhsat, işletme izni, ön izin,
yayın izni, 3984 sayılı Kanunun geçici 6 ncı maddesi hükmü kapsamında geçici
frekans ve kanal kullanımı ve benzeri izinlerin yeni alıcıları adına devri ve
tescili işlemleri, Fonun bildirimi üzerine ilgili kurum, kuruluş ve üst
kurullarca, gerekli bilgi ve belgelerin tamamlanmasını müteakip başkaca bir
işleme gerek kalmaksızın en fazla bir ay içinde tamamlanır.
Bu hüküm
uyarınca yapılacak satışlara ilişkin diğer esas ve usuller Fon
tarafından çıkarılacak yönetmelikle tespit edilir.
Bu maddede yer alan hükümler çerçevesinde
varlıkları ticarî ve iktisadî bütünlük kapsamında satılan şirketlerin kamu
kurum, kuruluşları ve üst kurullara olan ve satış tarihine kadar tahakkuk etmiş
borçları satış bedelinden garameten tahsil edilir. Garame ile dağıtım
sonrasında bakiye borç kalması, lisans, ruhsat, imtiyaz sözleşmesi, geçici
frekans ve kanal kullanımı ve benzeri hakların devri ve yeni alıcısı tarafından
işletilmesi için gereken ve kamu kurum ve kuruluşları ve üst kurullarca
yapılması gereken devrin tescil ve nakli işlemine engel teşkil etmez.
Bu Kanunun 71 inci maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendi hükmü uyarınca faaliyet izni kaldırılan veya Fona
devredilen bankalar ile tasfiyeye tabi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan
bankaların, bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen gerçek ve tüzel kişiler
ile gerçek kişilerin kan ve kayın hısımlarının edindikleri ve/veya bu suretle üçüncü
kişilere edindirdikleri para, her türlü mal, hak ve alacakların banka kaynağı
kullanılmak suretiyle edinildiği ve/veya edindirildiği kabul edilir. Bu gerçek
kişiler ile tüzel kişiler tarafından edinilen para, her türlü mal, hak ve
alacaklar hakkında bu madde hükümlerini uygulamaya Fon yetkilidir. Bu suretle
edinildiği ve/veya edindirildiği kabul edilen para, her türlü mal, hak ve
alacaklar üzerinde ilk kredinin ve/veya banka kaynağının kullanıldığı tarihten
sonra üçüncü kişilere yapılan satış, devir ve temlik, sınırlı ayni hak tesisi
gibi işlemler ile üçüncü kişiler lehine tesis edilen ayni ve şahsi her türlü
hak Fona karşı hüküm ifade etmez. Bu hukuki işlemlere taraf olan, küllî ve
cüz'i halefleri dahil tüm şahısların, yukarıda belirtilen işlemlerin gerçekleşmesinden
sonra edindikleri ve/veya edindirdikleri para, her türlü mal, hak ve alacaklar
hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.
Yukarıda belirtilen işlemlere taraf olan
üçüncü kişiler bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya yönetim ve denetiminin
Fona devrinden sonraki işlemler nedeniyle, bu maddenin birinci fıkrasında
sayılan kişiler ise bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya yönetim ve
denetiminin Fona devrinden önceki ve/veya sonraki işlemler nedeniyle iyiniyet
iddiasında bulunamazlar. Bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya yönetim ve
denetiminin Fona devrinden önce satış, kira, devir ve temlik gibi işlemler ile
aynî ve şahsi hak tesisine ilişkin işlemlere taraf olan üçüncü kişiler
iyiniyetli olduklarını kanıtlamak zorundadırlar.
Bu maddenin birinci fıkrasında sayılan
gerçek ve tüzel kişilerin yönetim ve/veya denetimindeki şirketlerde ve/veya
işletmelerinde iş akdine bağlı ve/veya bağlı olmaksızın geçici veya sürekli
olarak istihdam edilen şahısların kurucusu, ortağı, yöneticisi veya denetçisi
olduğu şirketlerin; bir iş akdine bağlı olmaksızın, yukarıda sayılan şahısların
vekâleten ve/veya ticari mümessil ve/veya ticari vekil sıfatıyla ve/veya
vekâletsiz iş görme hükümleri gibi herhangi bir hukuki ilişkiye dayanarak
geçici ve/veya sürekli olarak temsil eden şahıslar ile temsil ettikleri gerçek
ve/veya tüzel kişilerin; bu fıkrada belirtilen şahıslar dışındaki ve/veya
bunlar tarafından kurulan şirketlere bankacılık mevzuatına ve/veya teamüllerine
uyulmadan ve/veya teminatsız ve/veya yetersiz teminat ile kredi kullandırılan
ve/veya genellikle faaliyet yeri olarak aynı adresi kullanan ve/veya yapılan
sözleşmelere cayma hakkı ve/veya borcun nakli gibi hükümler koymak suretiyle
kullandıkları kredileri ve/veya banka kaynaklarını bankanın yönetim ve
denetimini doğrudan ve/veya dolaylı olarak tek başına ve/veya birlikte elinde
bulunduran gerçek ve tüzel kişilere ve/veya bunların ve/veya bankanın
iştiraklerine ve/veya doğrudan veyahut dolaylı bağı bulunan şahıs ve şirketlere
yukarıdaki fıkralarda sayılan gerçek
veya tüzel kişilere aktarılmasını sağlayan gerçek veya tüzel kişilerin
kullanmış oldukları krediler ve/veya banka kaynakları bankanın yönetim ve
denetimini doğrudan ve/veya dolaylı olarak, tek başına veya birlikte elinde
bulunduran ortaklar tarafından kullanılmış banka kaynağı sayılır ve bu şahıslar
ile edindikleri ve/veya üçüncü kişilere edindirdikleri para, her türlü mal,
alacak ve haklar hakkında bu madde hükümleri uygulanır.
Bu Kanunun 71 inci maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendi hükmü uyarınca faaliyet izni kaldırılan veya Fona
devredilen bankanın hâkim ortakları, yönetim kurulu üyeleri, denetim kurulu
üyeleri, genel müdür, genel müdür yardımcıları ve bunların eş ve çocukları ile
evlatlıklarının, bunların diğer kan ve kayın hısımlarının ve imzaya yetkili
banka mensuplarının kendi aralarında veya üçüncü kişilerle yaptıkları taşınır
ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her
türlü sınırlı ayni hak tesisine ilişkin sözleşmeler mahsus siciline veya defterine
kayıt ya da şerh edilmiş olsun veya olmasın her türlü şahsi haklar ve/veya
zilyetliğin devrine dair sözleşmeler dahil her türlü tasarrufları ile kara,
hava ve deniz taşıtları gibi taşınır ve yalı, villa, ada, site, tüm eklentileri
ile çiftlik gibi taşınmazlarla ilgili adi ve hasılat kira sözleşmeleri, taşınır
veya taşınmaz mal, finansal kiralama sözleşmeleri, uydu ve kablolu yayın kanalı
kullanma hakkı, televizyon kanalı ile gazetelerin yayım hakkı, marka ve lisansı
devir ve kullanma hakkı veren sözleşmeleri, idare ve hizmet vekâleti ile Avrupa
Birliği standartları üzerinde prim ödemek suretiyle yapılan hayat, bireysel
emeklilik, ihtiyarlık ve sağlık sigorta sözleşmeleri ve limitli veya limitsiz
kredi kartı ile ATM kartı sözleşmeleri ile münferit veya karşılıklı verilen
banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller ile her türlü hisse devir
sözleşmeleri Fon Kurulunun kararıyla geçersiz sayılır. Bu sözleşmelerin
geçersizliğinden dolayı karşı tarafça açılacak tazminat davalarında sözleşmede
muvazaa bulunmadığını ve sözleşmeyle ödenen bedelin muvazaalı olmayan rayiç
bedel olduğunu ispat yükü davacıya aittir.
Borçlunun, haline münasip konut
kiralamasına ilişkin sözleşme yukarıdaki fıkra kapsamı dışındadır.
Fon, bu maddede sayılan alacaklara ilişkin
para, mal, her türlü hak ve alacaklara ihtiyatî haciz koymaya, muhafaza altına
almaya ve Fon tarafından belirlenecek kurum ve kuruluşlarca hazırlanacak
raporları dikkate alarak tespit edeceği değeri üzerinden, alacağına mahsuben
devralmaya yetkilidir.
Bu alacaklara zararın ve/veya alacağın
doğmasına sebebiyet veren haksız işlemin yapıldığı tarihten itibaren 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinde
belirtilen oranda gecikme faizi uygulanabilir.
Fon tarafından bu madde hükümlerine
istinaden tesis edilen işlemlere karşı idarî yargı mercilerinde açılan
davalarda mahkemelerce yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için
teminat şartı aranmaz.
Fon tarafından bu madde hükümlerine
istinaden yapılacak işlemlerde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri
uygulanmaz. Bu işlemler her türlü vergi, resim ve harçtan istisna tutulur. Bu
madde ile Fona tanınan yetkiler Fon tarafından başkaca bir işleme gerek
olmaksızın Fon Kurulunun karar alması ile tekemmül eder. Yapılan işlemlerden
tescile tâbi olanlar Fonun talebi üzerine tescil ve gerektiğinde ilan olunur.
Sigortaya
tâbi mevduat ve katılım fonu tutarının eksik beyanı halinde uygulanacak takip
ve tahsil usulleri
MADDE 135.- 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası Kanunu ile bu Kanun uyarınca banka tarafından yetkili mercilere
beyan edilen sigortaya tâbi mevduat ve katılım fonu tutarı ile Fon tarafından
tespit edilen mevduat ve katılım fonu tutarı arasında bir fark bulunması
halinde, bu fark nispetinde bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve
üyeleri ile genel müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden
memurları ve şube müdürleri ile yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı
olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının, kendilerine,
eşlerine ve çocuklarına ait bankalar ve banka dışı mali kurumlar ile diğer
gerçek ve tüzel kişiler nezdindeki, kiralık kasa mevcutları da dahil olmak
üzere, hak ve alacakları, döviz tevdiat hesapları ve limitli ve limitsiz kredi
kartı ve ATM kartları hesapları dahil tüm banka hesaplarının dondurulmasına,
kara, hava ve deniz taşıtları dahil her türlü taşınır ve taşınmaz, kıymetli
evrak ve yurt içi veya yurt dışı hazine bonosu, devlet tahvili, hisse senedi,
yatırım fonları katılım belgeleri gibi diğer menkul değerlerle, bağımsız ticari
işletme, fabrika ve tesisler, bu tesislerin işletilmesine yönelik marka ve
lisans hakları, kamu imtiyaz sözleşmelerinden doğan televizyon kanalı, elektrik
santralı gibi bir tesisin kurulması ve işletilmesi yetkilerini veren lisans,
ruhsat ve işletme hakları ile bu tesislerin lisans hakkına dayanarak veya lisans hakkı bulunmadan kuran ve
işleten şirketlere ait hisse senetleri, hak ve alacakların üzerindeki tasarruf
yetkisinin tamamen veya kısmen kaldırılmasına, belirtilen tüm mal, kıymetli
evrak, nakit ve diğer değerlerin zaptına ve/veya resmî sicillerdeki kayıtları
üzerinde ihtiyatî tedbir konulmasına, bunların bir tevdi mahalline
yatırılmasına ve hak ve alacakların üzerine diğer tedbirlerin konulmasına,
bunlardan elde edinilmiş her türlü taşınır ve taşınmaz, hak ve alacaklar ile
kıymetli evrak, nakit, bir tesisi işletme ve kurma hakkı veren marka ve lisans
hakları, bu tesisleri lisans, ruhsat ve işletme hakkı ile veya bu hakları
bulunmadan işleten, kuran ve hak sahibi niteliğini haiz şirketlere ait
hisse senetleri hakkında belirtilen tedbirlerin alınmasına, Fonun talebi
üzerine ilgili bankanın merkezinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimi,
yargılama sırasında ise mahkeme tarafından karar verilir.
Yukarıda belirtilen farkın bu Kanunda yer
alan hükümler dahilinde takip ve tahsiline Fon tarafından karar verilebilir. Bu
hükümler, yukarıda sayılan kişiler adına hareket eden veya onlar hesabına kendi
adına para, mal veya hak edinen kişiler hakkında da uygulanır.
Tedbire ilişkin talepler, hâkim veya
mahkeme tarafından evrak üzerinde yapılacak inceleme sonucunda derhal ve
nihayet yirmidört saat içinde sonuçlandırılır. Gecikmesinde sakınca görülen
hallerde Cumhuriyet başsavcılıkları da hak ve alacakların dondurulmasına karar verebilir.
Cumhuriyet başsavcılıkları bu kararı en geç yirmidört saat içinde sulh ceza
hâkimine bildirir. Hâkim en geç yirmidört saat içinde bu kararı onaylayıp
onaylamamaya karar verir. Hâkim tarafından onaylanmayan kararlar hükümsüz
kalır.
Sulh ceza hâkimince verilen tedbirler,
tedbir kararını veren mahkemenin bulunduğu yerdeki nöbetçi icra dairesi
tarafından infaz olunur ve Fonun, bankanın bankacılık işlemleri yapma ve
mevduat ve katılım fonu kabul etme izninin kaldırıldığı tedbir kararlarının
verildiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde suç duyurusunda bulunmaması
ve/veya 6183 sayılı Kanuna göre alacağın tahsili yolunda takip başlatmaması
ve/veya alacağın tahsili yolunda hukuk mahkemelerinde dava açmaması halinde
sona erer. Bu süre içerisinde suç duyurusunda bulunulması ve/veya Fon
tarafından 6183 sayılı Kanuna göre alacağın tahsili yolunda takip başlatılması
ve/veya alacağın tahsili yolunda hukuk mahkemelerinde dava açılması halinde
tedbirler, Fon alacakları tamamen tahsil edilinceye kadar devam eder. Mahkeme,
bu Kanun hükümlerine göre Fon tarafından ödenen ve/veya ödenecek miktarın,
sorumlular tarafından doğrudan Fona ödenmesine karar verir. Bu takdirde
tedbirler, hükmolunan meblağın sorumluların bu fıkra uyarınca tedbirlere konu
edilen, para, mal, hak ve alacakları ile diğer mal varlığından tahsiline kadar
devam eder.
Yukarıdaki fıkralarda yer alan hükümlerin
konusu olup, sorumluların boşanmış veya dul eşlerinin, diğer kan hısımları ile
kayın hısımları ve üçüncü kişilerin mülkiyeti ve tasarrufuna geçirilmiş bulunan
tüm mal, sınırlı ayni veya şahsi hak ve alacaklar hakkında da bu madde hükümleri uygulanır. Tüm bu mal, hak ve
alacaklara ilişkin olarak açılmış veya açılacak davalarda bu kişiler 4721
sayılı Türk Medeni Kanununun 3 üncü maddesindeki iyiniyet karinesi ile 985 inci
maddesindeki mülkiyet karinesinden ve tüm resmî sicillere iyiniyetli güven
ilkesinden yararlanamaz. İyiniyetle edinmiş olduklarını ispatladıkları
takdirde, yaptıkları ödemelerin muvazaalı olmayan rayiç değer olduğunu
belgelendirmeleri şartıyla ödediklerinin asli sorumluların mal varlığı ve diğer
varlıklarından alınmasına mahkemece karar verilir.
Bankacılık işlemleri yapma ve mevduat ve
katılım fonu kabul etme izni kaldırılan bir banka nezdinde mevduat ve katılım
fonu hesabı bulunmamasına rağmen sahte olarak düzenlediği belgeler veya sahte
olduğunu bildiği belgeleri ibraz ederek veya ettirerek, kendisine veya bir
başkasına ödeme yapılmasını talep eden kişiler hakkında, zimmet veya
dolandırıcılık ile belgede sahtecilik, işlemlerin kayıtdışı bırakılması ve
gerçeğe aykırı muhasebeleştirme veya bilişim sistemini engelleme, bozma,
verileri yok etme veya değiştirme suçlarından dolayı gerçek içtima hükümlerine
göre cezaya hükmolunur.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
gerçekleştirilen fiiller nedeniyle, bu madde hükümlerine göre Fon tarafından
ödeme yapılmasına veya yapılacak olmasına sebebiyet veren kişiler ile bunların
eş ve çocuklarına ait her türlü mal, hak ve alacaklar hakkında da bu madde
hükümleri uygulanır.
Fon
alacaklarının yasal teminatı
MADDE 136.- Fon alacaklarının tahsilini
teminen, Fon tarafından bu Kanun hükümleri çerçevesinde açılan ve/veya takip
edilen dava ve takiplerde verilen ihtiyatî haciz veya tedbir kararları uyarınca
üzerine ihtiyatî haciz veya tedbir konulan para, her türlü mal, hak ve
alacaklar, bu davalara konu alacakların yasal teminatını oluşturur ve karar
kesinleşinceye veya takip sonuçlanıncaya kadar devam eder. Mahkemece karara
bağlanan alacaklar, tedbir konulan para, mal, her türlü hak ve alacakların bedelinden,
imtiyazlı alacak olarak öncelikle tahsil olunur.
İspat
külfeti
MADDE 137.- Fon tarafından bu Kanunun 108
ve 110 uncu maddeleri hükümleri uyarınca açılmış ve açılacak davalarda ispat
külfeti davalılara aittir.
Fon
alacaklarının takip ve tahsiline ilişkin istisnalar
MADDE 138.- Fonun taraf olduğu her türlü
dava ve icra takiplerinin kısmen veya tamamen Fon aleyhine neticelenmesi
halinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı tazminat ve cezalar Fon
hakkında uygulanmaz.
Bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca bir
bankanın, borçlarının, taahhütlerinin yüklenilmesi veya alacaklarının
devralınması halinde, bu borç, taahhüt ve alacaklarla ilgili olarak açılmış
veya açılacak dava ve icra takiplerinde kanunlarda yazılı zamanaşımı ve hak
düşürücü süreler dahil her türlü süre alacağın devralındığı veya borcun,
taahhüdün yüklenildiği tarihten itibaren Fon bakımından dokuz ay süre ile
durur.
Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak
Fonun yapılan ihalelere iştirak etmesi halinde teminat şartı aranmaz.
Fonun alacaklı olduğu ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu uyarınca
yapılan takiplerde borçlular tarafından yapılan itirazlar satış dışında takip
işlemlerini durdurmaz.
Fonun alacaklı olduğu dosyalarda
yaptırılan kıymet takdirleri ile satış ilanlarının borçlular dışındaki
ilgililere tebliği, ilanda belirtilen süreler geçerli olmak kaydıyla, varsa bilinen son adreslerine yapılacak
tebligat ile yoksa keyfiyetin ilanen tebliği suretiyle yapılır.
Fonun alacaklısı olduğu icra dosyalarında
Fona ödenmesi gereken satış bedelleri sıra cetvelinin kesinleşmesi
beklenmeksizin teminatsız olarak ödenir.
Fonun
iştirakleri ile ilgili yetkileri
MADDE 139.- Fon, faaliyet izni kaldırılan
veya Fona devredilen bankaların
kendisinin ekonomik değeri olan iştirakleri ile bu Kanunun 134 üncü
maddesi ve bu Kanunla yürürlükten kaldırılan
4389 sayılı Bankalar Kanununun 15 inci maddesinin (7) numaralı fıkrası
kapsamında yönetim ve denetimini devraldığı şirketler ile ilgili olarak 6762
sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanmaksızın yapılacak sermaye
artırımları da dâhil olmak üzere, yeniden yapılandırma ve Fon alacağının
tahsiline yönelik olarak söz konusu şirketlerin mal, hak ve alacaklarının
korunması ve değerlendirilmesi amacıyla Fon Kurulunca belirlenecek usul ve
esaslar çerçevesinde malî kaynak sağlamak da dâhil gerekli her türlü tedbiri
almaya yetkilidir.
Fon ve
faaliyet izni kaldırılan bankalara ilişkin malî istisnalar
MADDE 140.- Fon her türlü vergi, resim ve
harçtan muaftır.
Faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri
Fon eliyle yürütülen bankaların iflas ve tasfiye idarelerinin Fon tarafından,
borçlarının ve/veya taahhütlerinin üstlenilmesi ve/veya alacaklarının
devralınması halinde Fonun, üstlendiği borçlar ve/veya taahhütler ile
devraldığı alacaklarla ilgili devir ve temlik sözleşmeleri, her türlü teminatın
tesisi ve kaldırılması, sözleşmelerin bozulması, dava ve icra takipleri ile bu
borçlar ve/veya alacaklar ve/veya taahhütlerle ilgili diğer her türlü işlemler
ve bu işlemlerle ilgili düzenlenen kâğıtlar,
her türlü vergi, resim, harç, fonlar ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle
Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara
Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesi hükmünden
istisnadır.
Borçlu tarafından ödenmesi gereken tahsil
harcı dahil her türlü vergi, resim, harç ve masraflar bu alacaktan mahsup
edilemez. Bu işlemlerden kaynaklanan döner sermaye ücreti ödenmez ve diğer
kesintiler yapılmaz.
Fon alacağına karşılık bir malın Fon veya
Fon bankaları tarafından rızaen veya icraen satın alınması halinde bu
işlemlerle ilgili olarak tarafların ödemekle yükümlü olduğu vergi, resim, harç
ve döner sermaye ücreti gibi mali yükümlülükler aranmaz.
Fonun, Fon bankalarının ve tasfiyeleri Fon
eliyle yürütülen bankaların iflas ve tasfiye idarelerinin, mahkeme ilâmını
alması ve tebliğe çıkartması işlemlerinde karşı tarafa yükletilmiş olan harcın
ödenmesi ve her türlü ihtiyatî tedbir, ihtiyatî haciz ve tehir-i icra
taleplerinde teminat şartı aranmaz.
Fon alacaklarına ilişkin davalarda 1086 sayılı
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun seri muhakeme usulü hükümleri uygulanır.
Fonun, Fon bankalarının ve tasfiyeleri Fon
eliyle yürütülen bankaların iflas ve tasfiye idarelerinin, yukarıda belirtilen
işlemler nedeniyle kendi aralarındaki ve/veya diğer gerçek ve tüzel kişilerle
aralarındaki işlemler nedeniyle düzenlenen sözleşmeler, belgeler ve sair
kâğıtlar ile bunların değiştirilmesi, yenilenmesi, uzatılması, devredilmesi ya
da yeni bir itfa planına bağlanması, alacakların teminatlandırılması, teminatların
devir alınması, tarafların sulh ve/veya ibra olması ve/veya her ne nam altında
olursa olsun herhangi bir işleme tâbi tutulması nedeniyle düzenlenen kâğıtlar
ve/veya belgeler her türlü vergi, resim ve harçlar ile özel kanunları ile
hükmolunan mali yükümlülüklerden istisnadır. Bu hüküm üçüncü kişiler yönünden,
Fonun ve/veya Fona intikal eden bir bankanın ve/veya tasfiyeleri Fon eliyle
yürütülen müflis bankaların iflas idarelerinin, tasfiyeye tabi tutulan
bankaların tasfiye idarelerinin alacaklarının tahsili ile ilgili işlemlere
taraf olmaları halinde uygulanır.
Fonun, bu Kanunun 131 inci maddesi
uyarınca gerçekleştireceği borçlanma ve avans işlemleri her türlü vergi, resim
ve harçtan istisnadır.
Fon bankaları, faaliyet izni kaldırılan
veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların iflas ve tasfiye idarelerinin
alacaklarının tahsilini teminen yapacakları her türlü işlem, dava ve icra
takipleri, bu dava ve takiplerin borçlularınca kabul edilmek suretiyle
kesinleştirilmesi, her türlü vergi,
resim, harç ve fonlar ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası
Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri
Hakkında Kanunun 1 inci maddesi hükmünden istisnadır.
Faaliyet izni kaldırılan bankaların, Fon
bankalarının sandıklarının Sosyal Sigortalar Kurumuna devri halinde,
aktüerlerce tespit edilen fiili ve teknik açıklar için, faaliyet izni
kaldırılan bankaya, Fona ve/veya Fon bankalarına rücu edilemez.
Zamanaşımı
MADDE 141.- Bu Kanundan kaynaklanan Fon
alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır.
Görevli ve
yetkili mahkeme
MADDE 142.- Fon, Fon bankaları ve faaliyet
izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk
davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla
asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde, bu davalar (1) ve (2) numaralı
asliye ticaret mahkemesinde görülür.
Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni
kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından muamele merkezi
veya ikametgahı İstanbul ili sınırları içinde olan kişiler aleyhine açılacak
hukuk davaları ile borçlular hakkında açılacak iflas davalarına İstanbul (1) ve
(2) numaralı asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. İflas davası açılması
halinde, bu mahkeme, hakkında iflası istenen borçlunun muamele merkezinin
bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine borçlu aleyhine iflas davası
açıldığını bildirir.
Bu Kanun hükümleri ile Fona verilen yetki
ve görevler gereğince açılmış ve açılacak her türlü davalara adli tatilde de
bakılır, bu davalarda bilirkişiler resmî kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar
arasından seçilir, duruşmalara otuz günden fazla ara verilmez.
Varlık
yönetim şirketi
MADDE 143.- Bankalar ve Fon dahil diğer
mali kurumların alacakları ile diğer varlıklarının satın alınması, tahsili,
yeniden yapılandırılması ve satılması amacıyla, kuruluş ve faaliyet esasları
Kurul tarafından belirlenen varlık yönetim şirketleri de kurulabilir. Varlık
yönetim şirketleri alacaklarının tahsili ve alacakların ve/veya diğer
varlıkların yeniden yapılandırılması kapsamında alacak tahsili amacıyla
edindiği gayrimenkul veya sair mal, hak ve varlıkların işletilmesi, kiralanması
ve bunlara yatırım yapılması ve yine alacaklarını tahsil etmek amacıyla
borçlularına ilave finansman sağlamak veya sermayelerine iştirak etmek dahil
olmak üzere her türlü faaliyeti gerçekleştirmeye yetkilidir.
Fon kurulacak varlık yönetim şirketlerine
sermaye sağlamak suretiyle kurucu ortak veya hissedar olarak katılmaya
yetkilidir.
Fonun en az yüzde yirmi hissedar olduğu
varlık yönetim şirketleri, Fondan devraldığı alacaklarla ilgili olarak bu
Kanunun 132 nci maddesinin sekizinci fıkrası ve 138 inci maddesinin beşinci
fıkrasında Fona tanınan hak ve yetkileri kullanır.
Varlık yönetim şirketleri bu kapsamdaki
işlemleri nedeniyle doğmuş veya doğması beklenen, ancak miktarı kesin olarak
belli olmayan zararlarını karşılamak amacıyla karşılık ayırmak zorundadırlar.
Karşılık ayrılacak alacakların
nitelikleri ile karşılıklara ilişkin esas ve usuller Kurul tarafından
belirlenir. Varlık yönetim şirketlerinin bu fıkra uyarınca ayırdıkları
karşılıkların tamamı, ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi matrahının tespitinde
gider olarak kabul edilir.
Bu Kanun kapsamında kurulan varlık yönetim
şirketleri ile 4743 sayılı Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan 3 üncü maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Kurulun çıkarmış olduğu
yönetmelik kapsamında kurulan varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemler
ve bununla ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar, kuruluş işlemleri de dahil olmak
üzere kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince 488 sayılı
Damga Vergisi Kanununa göre ödenecek damga vergisinden, 492 sayılı Harçlar
Kanununa göre ödenecek harçlardan, her ne nam altında olursa olsun tahsil
edilecek tutarlar 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu gereği ödenecek banka ve
sigorta muameleleri vergisinden, kaynak kullanımını destekleme fonuna yapılacak
kesintilerden ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 39 uncu
maddesi hükmünden istisnadır.
Varlık yönetim şirketi tarafından, bu
borçların, taahhütlerin yüklenilmesi veya alacakların, varlıkların devralınması
halinde, bu borç, taahhüt, alacak ve varlıklarla ilgili olarak, takibi şikayete
bağlı suçlar dahil olmak üzere açılmış veya açılacak her türlü ceza
davalarında, alacağın devralındığı veya borcun, taahhüdün yüklenildiği tarihten
itibaren, suçtan zarar gören olarak, varlık yönetim şirketi kendiliğinden
müdahil sıfatını kazanır.
Bu Kanunun yayımı tarihinden önce kurulmuş
olan varlık yönetim şirketleri bu Kanun hükümlerine tabi olarak faaliyetlerini
yürütürler.
ONÜÇÜNCÜ
KISIM
Diğer
Hükümler
Faiz
oranları ile diğer menfaatler
MADDE 144.- Bakanlar Kurulu, bankaların
ödünç para verme işlemleri ve mevduat kabulünde uygulanacak azamî faiz
oranlarını, katılma hesaplarında kâr ve katılma oranlarını, özel cari hesaplar
dahil bu maddede belirtilen işlemlerde sağlanacak diğer menfaatlerin
nitelikleri ile azamî miktar ya da oranlarını tespit etmeye, bunları kısmen
veya tamamen serbest bırakmaya yetkilidir. Bakanlar Kurulu, bu yetkilerini
Merkez Bankasına devredebilir.
Parasal
tutarlar
MADDE 145.- Para cezalarına ilişkin
hükümler hariç olmak üzere, bu Kanundaki parasal tutar ve sınırlardan her biri,
her yıl kısmen ya da tamamen, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan
yıllık üretici fiyat endeksindeki artış oranının gerektirdiği miktarı geçmemek
üzere Kurul kararıyla artırılabilir.
ONDÖRDÜNCÜ
KISIM
Yaptırımlar,
Soruşturma ve Kovuşturma Hükümleri
BİRİNCİ BÖLÜM
İdarî Para Cezaları
Kuruluşlara
ilişkin idarî para cezaları
MADDE 146.- Kurul kararıyla ve gerekçesi
belirtilmek suretiyle, bu Kanun kapsamındaki kuruluşlara, bu Kanunun;
a) 13 üncü ve 14 üncü maddelerine aykırı
şekilde şube ve temsilcilik açılması halinde,
onbeşbin Yeni Türk Lirasından ellibin Yeni Türk Lirasına kadar,
b) 18 inci maddesinin ikinci ve dördüncü
fıkraları hükümlerine aykırılık halinde,
beşbin Yeni Türk Lirasından onbeşbin Yeni Türk Lirasına kadar,
c) 25 inci maddesine aykırı şekilde atama
yapılması veya 26 ncı maddesinde belirtilen kişilerin yasaklanan görevlerde
çalıştırılması halinde, onbin Yeni Türk Lirasından kırkbin Yeni Türk Lirasına
kadar ve cezanın tebliğ tarihinden itibaren on iş günü içinde aykırılığın
giderilmemesi halinde, bu sürenin bitiminden itibaren geçen her gün için
verilmiş olan cezanın yüzde onu tutarında,
d) 28 inci madde hükümlerine aykırılık
halinde, beşbin Yeni Türk Lirasından onbeşbin Yeni Türk Lirasına kadar,
e) 33 veya 34 üncü maddelerine ya da 37
nci maddesinin birinci fıkrasına ya da 38, 39 veya 42 nci maddelere aykırı
davranılması halinde onbin Yeni Türk
Lirasından yirmibeşbin Yeni Türk Lirasına kadar,
f) 43 üncü maddede öngörülen bildirimlerin
yapılmaması halinde beşbin Yeni Türk
Lirasından onbeşbin Yeni Türk Lirasına kadar,
g) 50 nci maddesindeki kredi yasaklarına
uyulmaması halinde beşbin Yeni Türk
Lirasından az olmamak üzere verilen kredinin yüzde beşi tutarına kadar,
h) 52 nci maddesine aykırı davranılması
halinde, beşbin Yeni Türk Lirasından
onbin Yeni Türk Lirasına kadar,
i) 53 üncü maddesine göre ayrılması
gereken karşılıkların tesis edilmemesi halinde, beşbin Yeni Türk Lirasından az
olmamak üzere, ayrılması gereken karşılık tutarının binde ikisine kadar; üç
aydan az olmamak üzere Kurumca verilecek süre içinde aykırılığın giderilmemesi
halinde ise, tesis edilmeyen karşılık tutarının yüzde üçü tutarında,
j) 54 üncü maddesindeki kredi sınırlarına
uyulmaması halinde, ellibin Yeni Türk Lirasından az olmamak üzere aykırılık
oluşturan tutarın yüzde birine kadar,
k) 56 ncı maddesine aykırı şekilde
ortaklık payı edinilmesi halinde, yirmibin Yeni Türk Lirasından az olmamak
üzere, aykırılık teşkil eden tutarın yüzde beşine kadar ve cezanın tebliğ
tarihinden itibaren bir yıl içinde aykırılığın giderilmemesi durumunda ise bu
sürenin bitiminden itibaren aykırılığın giderildiği tarihe kadar geçen her gün
için verilen cezanın yüzde biri tutarında,
l) 57 nci maddesindeki yasaklama ve sınırlamalara
aykırılık halinde, yirmibin Yeni Türk Lirasından az olmamak üzere, yasaklama ve
sınırlama konusu değerin yüzde onuna kadar ve cezanın tebliğ tarihinden
itibaren bir yıl içinde aykırılığın giderilmemesi durumunda ise, kredi
kullandırımından kaynaklanan aykırılık hariç, bu sürenin bitiminden itibaren
aykırılığın giderildiği tarihe kadar geçen her gün için verilen cezanın yüzde
biri tutarında,
m) 58 inci madde hükmüne aykırılık halinde
beşbin Yeni Türk Lirasından az olmamak
üzere aktarılan miktar kadar, 59 uncu maddedeki sınırlamaya uyulmaması halinde,
beşbin Yeni Türk Lirasından az olmamak üzere sınırı aşan miktar kadar,
n) 60 ıncı maddesinin beşinci ve yedinci
fıkralarına uyulmaması halinde onbeşbin
Yeni Türk Lirasından ellibin Yeni Türk Lirasına kadar,
o) 61 inci maddesindeki yükümlülüğün
yerine getirilmemesi halinde beşbin
Yeni Türk Lirasından onbin Yeni Türk Lirasına kadar,
p) 95 ve 96 ncı maddeleri kapsamında Kurum
tarafından bu Kanun kapsamındaki kuruluşlardan talep edilen bilgilerin gönderilmemesi
halinde beşbin Yeni Türk Lirasından
onbeşbin Yeni Türk Lirasına, geç gönderilmesi halinde beşbin Yeni Türk Lirasından onbin Yeni Türk Lirasına, eksik bilgi
ile gönderilmesi, kontrol hataları içermesi veya kontrol hatalarının süreklilik
arz etmesi halinde beşbin Yeni Türk
Lirasından onbeşbin Yeni Türk Lirasına kadar,
r) 144 üncü maddesi uyarınca alınan
kararlara ve yapılan düzenlemelere uyulmaması halinde yirmibin Yeni Türk
Lirası, ayrıca Bakanlar Kurulu veya Merkez Bankası tarafından miktar ya da
oranların tespit edildiği durumlarda, söz konusu miktar ve oranlara aykırı
şekilde faiz alınması veya verilmesi ya da menfaat sağlanması halinde, sağlanan
menfaat tutarı kadar,
idarî para cezası uygulanır.
Kurul bu madde uyarınca verilecek cezaları
bu Kanunun 68, 69 ve 70 inci maddeleri uygulanan bankalar için yüzde ellisine,
71 inci maddesi uygulanan bankalar için ise yüzde yüzüne kadar indirmeye
yetkilidir.
İlgili
kişilere ilişkin idarî para cezaları
MADDE 147.- Kurul kararıyla ve gerekçesi
belirtilmek suretiyle, ilgili gerçek ve tüzel kişilere, bu Kanunun;
a) 18 inci maddesinin birinci, ikinci veya
dördüncü fıkrasına aykırılık halinde,
beşbin Yeni Türk Lirasından onbeşbin Yeni Türk Lirasına kadar,
b) 36 ncı maddesine aykırılık
halinde, beşbin Yeni Türk Lirasından
yirmibin Yeni Türk Lirasına kadar,
c) 38 inci maddesine aykırılık halinde,
beşbin Yeni Türk Lirasından yirmibin Yeni Türk Lirasına kadar,
idarî para cezası uygulanır.
Sınırlamalara,
kararlara ve düzenlemelere aykırı hareketler dolayısıyla idarî para cezaları
MADDE 148.- Kurul kararıyla ve gerekçesi
belirtilmek suretiyle, bu Kanun kapsamındaki kuruluşlar ile ilgili gerçek ve
tüzel kişilere,
a) Bu Kanun veya bu Kanuna istinaden
çıkarılan düzenlemelerde yer alan sınırlamalara uyulmaması halinde onbin Yeni
Türk Lirasından az olmamak üzere aykırılık oluşturan tutarın binde beşine
kadar,
b) İlgili maddelerine göre, Kurul ve Kurum
tarafından bu Kanuna dayanılarak alınan kararlara, çıkarılan yönetmelik ve
tebliğlere ve yapılan diğer düzenlemelere uyulmaması halinde beşbin Yeni Türk Lirasından onbin Yeni Türk
Lirasına kadar,
idarî para cezası uygulanır.
Savunma
hakkı ve kapatma kararı
MADDE 149.- İdarî para cezalarının
uygulanıp uygulanmayacağına ilgilinin savunması alındıktan sonra karar verilir.
Savunma istendiğine ilişkin yazının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde
savunma verilmemesi halinde savunma hakkından feragat edildiği kabul edilir.
Bu Kanunun 13 üncü maddesi hükümlerine
aykırı olarak yurt içinde açılan şube ve temsilcilikler hakkında 146 ncı
maddenin birinci fıkrasının (a) bendi hükümleri uygulanmakla birlikte, bunlar
Kurumun talebi üzerine valiliklerce geçici veya sürekli kapatılabilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Suçlar
İzinsiz
faaliyette bulunmak
MADDE 150.- Bu Kanuna göre alınması
gereken izinleri almaksızın banka gibi faaliyet gösteren ya da mevduat kabul
eden yahut katılım fonu toplayan gerçek kişiler ile tüzel kişilerin
görevlileri, üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para
cezası ile cezalandırılır. Ayrıca, bu suçun bir işyeri bünyesinde işlenmesi
halinde bu işyerlerinin bir aydan bir yıla kadar, tekerrür halinde ise sürekli
olarak kapatılmasına karar verilebilir.
Bu Kanuna göre alınması gereken izinleri
almaksızın ticaret unvanlarında, her türlü belge, ilân ve reklamlarında veya
kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda banka adını ya da banka gibi faaliyet
gösterdikleri ya da banka gibi mevduat veya katılım fonu topladıkları
izlenimini uyandıracak söz ve deyimleri kullanan gerçek kişiler ile tüzel kişilerin
görevlileri, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para
cezası ile cezalandırılır. Ayrıca, bu işyerlerinin bir aydan bir yıla kadar,
tekerrür halinde ise sürekli olarak kapatılmasına karar verilebilir.
Yukarıdaki fıkralara aykırılık halinde
Kurumun ilgili Cumhuriyet başsavcılığını muhatap talebi üzerine sulh ceza
hâkimince, dava açılması halinde davaya bakan mahkemece işyerlerinin
faaliyetleri ve reklamlar geçici olarak durdurulur, ilanları toplatılır. Bu
tedbirler, hâkim kararıyla kaldırılıncaya kadar devam eder. Bu kararlara karşı
itiraz yolu açıktır.
Mevduat ve
katılım fonu sahiplerinin haklarını engellemek
MADDE 151.- Bu Kanunun 61 inci maddesi
hükmüne aykırı davrananlar altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşyüz güne kadar
adlî para cezası ile cezalandırılır.
Düzeltici,
iyileştirici ve kısıtlayıcı önlemleri almamak
MADDE 152.- Bu Kanunun 68, 69 ve 70 inci
maddelerine ve bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun
14 üncü maddesine göre, Kurul veya Kurumca alınması istenen önlemleri almayan
bankaların bu önlemleri almakla yükümlü olan mensupları, iki yıldan dört yıla
kadar hapis ve bin günden beşbin güne kadar adlî para cezasıyla
cezalandırılırlar.
Birinci fıkrada belirtilen önlemleri
almamak, bankanın nitelikli paya sahip ortaklarına veya bunların iştirak ve
kuruluşlarına yarar sağlamak amacıyla yapıldığı takdirde dört yıldan altı yıla
kadar hapis cezasına ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmedilir.
Yetkili
merciler ile denetim görevlilerince istenen bilgi ve belgeleri vermemek ve
görevlerini yapmalarını engellemek
MADDE 153.- Bu Kanunla yetkilendirilen
mercilerin ve denetim görevlilerinin istedikleri bilgi ve belgeler ile bu Kanun
kapsamındaki kuruluşların, konsolide finansal tabloların hazırlanmasını teminen
38 inci madde kapsamında istedikleri bilgi ve belgeleri vermeyen kişi bir
yıldan üç yıla kadar hapis ve beşyüz günden binbeşyüz güne kadar adlî para
cezası ile cezalandırılır.
Bu Kanunla yetkilendirilen denetim
görevlilerinin görevlerini yapmalarına engel olan kişi iki yıldan beş yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Belgelerin
saklanması yükümlülüğüne aykırı davranmak
MADDE 154.- Bu Kanunun 42 nci maddesinde
belirtilen belgelerin saklanması yükümlülüğüne uymayanlar bir yıldan üç yıla
kadar hapis ve beşyüz günden binbeşyüz güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılırlar.
Gerçeğe
aykırı beyanda bulunmak
MADDE 155.- Bu Kanun kapsamındaki
kuruluşların, bu Kanunda gösterilen merciler ile denetim görevlilerine ve
mahkemelere verdikleri veya yayımladıkları belgelerdeki gerçeğe aykırı
beyanlardan dolayı, bunları ve bunların düzenlenmesine esas teşkil eden her
türlü belgeleri imza edenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve binbeşyüz
günden az olmamak üzere adlî para cezası ile cezalandırılır.
İşlemlerin
kayıt dışı bırakılması ve gerçeğe aykırı muhasebeleştirme
MADDE 156.- Bu Kanun kapsamındaki
kuruluşların işlemlerinin kayıt dışı bırakılmasından, gerçek mahiyetlerine
uygun düşmeyen bir şekilde muhasebeleştirilmesinden, kanunî ve yardımcı defter
ve kayıtları, şubeleri, yurt içi ve yurt dışındaki muhabirleri ile hesap
mutabakatı sağlanmadan yıl sonu bilançolarını kapatmalarından dolayı, bunları
ve bunların düzenlenmesine esas olan her türlü belgeleri gerçeğe aykırı
nitelikte olduğunu bilerek imza edenler bir yıldan üç yıla kadar hapis ve
binbeşyüz günden az olmamak üzere adlî para cezası ile cezalandırılır. Gerçeğe
aykırı olarak düzenlendiğini bildiği halde bu belgeleri onaylayan bağımsız
denetim kuruluşu görevlileri de aynı şekilde cezalandırılır.
Sistemi
engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme
MADDE 157.- Bu Kanuna tâbi kuruluşlar,
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 244 üncü maddesinde tanımlanan sistemi
engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçu açısından banka veya
kredi kurumu olarak kabul edilir.
İtibarın
zedelenmesi
MADDE 158.- Bu Kanunun 74 üncü maddesine
aykırı davrananlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin günden ikibin güne
kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Yukarıdaki fıkrada yazılı fiil neticesinde
özel veya kamusal bir zarar doğarsa verilecek ceza altıda bir oranında
artırılarak hükmolunur.
Sırların
açıklanması
MADDE 159.- Bu Kanunun 73 üncü maddesinin
birinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen yükümlülüğe uymayanlar için bir
yıldan üç yıla kadar hapis ve bin günden ikibin güne kadar adlî para cezası
hükmolunur. Banka ve müşterilere ait sırları açıklayan üçüncü kişiler hakkında
da aynı cezalar uygulanır.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen kimseler
sırları kendileri ya da başkaları için yarar sağlamak amacıyla açıklamış olursa
verilecek cezalar altıda bir oranında artırılır. Ayrıca, fiilin önemine göre
sorumluların bu Kanun kapsamına giren kuruluşlarda görev yapmaları, iki yıldan
aşağı olmamak üzere geçici veya sürekli olarak yasaklanır.
Zimmet
MADDE 160.- Görevi nedeniyle zilyetliği
kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu para veya
para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları kendisinin ya da
başkasının zimmetine geçiren banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer
mensupları, altı yıldan oniki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para
cezası ile cezalandırılacakları gibi bankanın uğradığı zararı tazmine mahkûm
edilirler.
Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını
sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde faile on iki yıldan az
olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası verilir; ancak,
adli para cezasının miktarı bankanın uğradığı zararın üç katından az olamaz.
Ayrıca meydana gelen zararın ödenmemesi halinde mahkemece re'sen
ödettirilmesine hükmolunur.
Faaliyet izni kaldırılan veya Fona
devredilen bir bankanın; hukuken veya fiilen yönetim ve denetimini elinde
bulundurmuş olan gerçek kişi ortaklarının, kredi kuruluşunun kaynaklarını,
kredi kuruluşunun emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek şekilde
doğrudan veya dolaylı olarak kendilerinin veya başkalarının menfaatlerine
kullandırmak suretiyle, kredi kuruluşunu her ne suretle olursa olsun zarara
uğratmaları zimmet olarak kabul edilir. Bu fiilleri işleyenler hakkında on
yıldan yirmi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezasına
hükmolunur; ancak, adli para cezasının miktarı bankanın uğradığı zararın üç
katından az olamaz. Ayrıca, meydana gelen zararın müteselsilen ödettirilmesine
karar verilir.
Soruşturma başlamadan önce, zimmete
geçirilen para veya para yerine geçen evrak veya senetlerin veya diğer malların
aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde,
verilecek cezanın üçte ikisi indirilir.
Kovuşturma başlamadan önce, gönüllü
olarak, zimmete geçirilen para veya para yerine geçen evrak veya senetlerin
veya diğer malların aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin
edilmesi halinde, verilecek cezanın yarısı indirilir. Bu durumun hükümden önce
gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın üçte biri indirilir.
Zimmet suçunun konusunu oluşturan para
veya para yerine geçen evrak veya senetlerin veya diğer malların değerinin
azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir.
Diğer
kanunlara aykırılıklar
MADDE 161.- Bu Kanuna göre suç teşkil eden
hareket ve fiiller başka kanunlara göre de cezayı gerektirdiği takdirde,
failleri hakkında en ağır cezayı gerektiren kanun maddesi uygulanır. 6762
sayılı Türk Ticaret Kanununun sorumluluğu gerektiren hükümleri saklıdır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Kovuşturma Usulü
Yazılı
başvuru ve müdahale
MADDE 162.- Bu Kanunda belirtilen suçlara
ilişkin soruşturma ve kovuşturma yapılması, Kurum veya Fon tarafından
Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına bağlıdır. Bu başvuru
muhakeme şartı niteliğindedir. Ancak, 160 ncı maddenin üçüncü fıkrasında
belirtilen suçtan dolayı soruşturma ve kovuşturmalar Kurumun veya Fonun yazılı
bildirimi üzerine veya gecikilmesinde sakınca görülen hallerde re'sen
Cumhuriyet savcılarınca yapılır ve Kurum ve Fon haberdar edilir. Bu fikra
uyarınca yapılan soruşturmalar neticesinde açılan kamu davalarında, Kurumun
veya Fonun başvuruda bulunması halinde, bunlar başvuru tarihinde müdahil
sıfatını kazanırlar.
İtibarın zedelenmesi, sırların açıklanması
ve zimmet suçlarından dolayı ilgililerin dava hakkı ile 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri saklıdır.
İtiraz ve
bildirim
MADDE 163.- Bu Kanunun 162 nci maddesi
uyarınca başlatılan soruşturmalar neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına karar
verilirse, bu karar ilgisine göre Kuruma veya Fona ve ilgili bankaya tebliğ
edilir. Kurum, Fon ve ilgili banka kendisine tebliğ edilen bu kararlara karşı
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa göre itiraza yetkilidir.
Kamu davası açılması halinde, iddianamenin
bir örneği ilgisine göre Kuruma veya Fona tebliğ edilir.
Özel görev
MADDE 164.- Bu Kanunda tanımlanan
düzeltici, iyileştirici ve kısıtlayıcı önlemleri almamak, işlemlerin kayıt dışı
bırakılması ve gerçeğe aykırı muhasebeleştirme ve zimmet suçları ile sistemi
engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme, bankacılık ve müşteri
sırlarının açıklanması, bankacılık faaliyeti çerçevesinde işlenen nitelikli
dolandırıcılık, bu suçların işlenmesi amacına yönelik olarak örgüt kurmak,
yönetmek veya örgüte üye olmak veya bu suçlarla bağlantılı olup da ağır ceza
mahkemesinin görev alanına giren suçlara ait davalar, fiilin işlendiği yerin
bağlı olduğu ilin adıyla anılan (1) numaralı ağır ceza mahkemelerinde görülür.
Gerekli görülen yerlerde Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca bu tür suçlara bakmak üzere o yerlerdeki diğer ağır
ceza mahkemeleri de görevlendirilebilir veya yeni ağır ceza mahkemesi de
kurulabilir.
Bilirkişi
incelemesi
MADDE 165.- Bu Kanunun uygulaması ile
ilgili olarak, bu Kanunda ve diğer kanunlarda öngörülen suçlardan dolayı açılan
ceza davalarında bilirkişi, raporunu dosyanın kendisine verildiği tarihten
başlayarak üç ay içinde mahkemeye verir. Bu süre hâkim tarafından iki aya kadar
uzatılabilir. Bu süre içerisinde de rapor mahkemeye verilmediği takdirde görev,
ücret ödenmeksizin bilirkişiden alınır ve yeni bilirkişi atanır. Bilirkişilik
görevi bu şekilde kendisinden alınan kişiler, bir yıl süreyle bu Kanun
kapsamında hiçbir davada bilirkişi olarak atanamazlar. Bu kişiler, raporların
süresinde verilmemesinin sebep olduğu masrafları ödemeye ve ayrıca beşyüz güne
kadar adlî para cezasına mahkûm edilirler. Dosyanın bilirkişiye tevdi tarihinde
dava zamanaşımı süresi durur. Bilirkişinin raporunu mahkemeye verdiği tarihten
itibaren bu süre kaldığı yerden işlemeye devam eder.
Kurum, Fon, Fon bankaları ile bankaların
iflas idareleri tarafından açılan hukuk davalarında gerekli görülen hâllerde,
yaptırılacak bilirkişi incelemelerinde, bilirkişi raporunu dosyanın kendisine
verildiği tarihten başlayarak üç ay içinde mahkemeye verir. Bu süre hâkim
tarafından iki aya kadar uzatılabilir. Bu süre içerisinde de rapor mahkemeye
verilmediği takdirde görev, ücret ödenmeksizin bilirkişiden alınır ve yeni
bilirkişi atanır. Bilirkişilik görevi bu şekilde kendisinden alınan kişiler,
bir yıl süreyle bu Kanun kapsamında hiçbir davada bilirkişi olarak atanamazlar.
Bu kişiler, raporların süresinde verilmemesinin sebep olduğu masrafları ödemeye
ve ayrıca beşyüz güne kadar adlî para cezasına mahkûm edilirler.
Özel
soruşturma ve kovuşturma
MADDE 166.- 160 ıncı maddenin üçüncü
fıkrası kapsamına giren suçların soruşturma ve kovuşturmalarında aşağıdaki
hükümler tatbik olunur:
a) Soruşturma, iş bölümü ilişkilerine
göre, Cumhuriyet başsavcılarınca veya görevlendireceği Cumhuriyet savcılarınca
bizzat yürütülür. Bu suçlar, görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş
olsalar bile, Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır.
b) Bu suçların soruşturma ve
kovuşturmalarında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 135 ila 138 inci
maddeleri de uygulanır.
c) Bu suçlarla ilgili soruşturma ve
kovuşturmalarda kolluk; soruşturma ve kovuşturma sebebiyle şüpheli, sanık,
tanık, bilirkişi ve suçtan zarar görenleri, Cumhuriyet savcısının veya mahkeme
naibinin veya istinabe olunan hâkimin emriyle belirtilen gün, saat ve yerde
hazır bulundurmaya mecburdur. Bu emir, çağrılanlar hakkında kolluğa ihzar
müzekkeresinde olduğu gibi zor kullanma yetkisi verir.
d) Cumhuriyet başsavcılıkları, bu suçların
soruşturmasında gerekli olması halinde, geçici olarak yargı çevresi içerisinde
veya dışındaki, genel bütçeli dairelere ve katma bütçeli idarelere, bütün kamu
kurum ve kuruluşlarına, belediyelere, bankalara ait bina, araç, gereç ve
personelden yararlanmak için istemde bulunabilirler. Bu istemler, ilgili kurum
ve makamlarca geciktirilmeksizin yerine getirilir. Özürsüz olarak bu istemleri
yerine getirmeyen sorumlu kişiler, üç aydan altı aya kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
e) Soruşturmanın gerekli kıldığı hâllerde,
suç mahallî veya delillerin bulunduğu yerlere gidilerek soruşturma yapılır.
f) Soruşturmanın sonuçlanmasına kadar, bu
suç faillerinin her türlü mal, alacak, para ve sair eşyalarına hâkim kararı
gecikmesinde sakınca olunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile el
konulur. Bu suçlara iştirak edenler ile suç faillerinin bu suçlar nedeniyle
elde ettiği her türlü haksız kazanımın transferi sonucu elde edilen, kan ve
kayın hısımlar ile üçüncü şahıslar nezdindeki mal, alacak veya sair her türlü
şeylere de Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile el konulur.
g) El koyma kararı yirmidört saat içinde
yetkili ve görevli sulh ceza hâkiminin onayına sunulur. Hâkim kırksekiz saat
içinde kararını açıklar. Aksi halde el koyma hükümsüz kalır.
İnfaz
MADDE 167.- 160 ıncı maddede yazılı
suçlardan dolayı mahkûm olanlar, Fona veya Hazineye olan borçları ve
tazminatları ödemediği veya bu borçlar ve tazminatlar mal varlıklarından tahsil
olunamadığı sürece, bunlar hakkında koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.
ONBEŞİNCİ
KISIM
Son
Hükümler
Kaldırılan
ve değiştirilen hükümler
MADDE 168.- A) Bu Kanunun geçici
maddelerindeki düzenlemeler hariç olmak üzere, 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı
Bankalar Kanunu ile ek ve değişiklikleri yürürlükten kaldırılmıştır.
B) İkrazatçılık hariç ödünç para verme
işlerine ve finansal kiralama faaliyetlerine ilişkin olarak 9.12.1994 tarihli
ve 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda yer alan görev ve yetkilere ilişkin hükümler
yürürlükten kaldırılmıştır.
C) 10.6.1985 tarihli ve 3226 sayılı
Finansal Kiralama Kanununun;
a) 30 ve 34 üncü maddeleri hariç olmak
üzere, diğer maddelerinde yer alan "Bakanlar Kurulu" ibareleri
"Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu",
b) "Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlık" ibareleri ise "Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu",
c) 32 nci maddesinin (b) bendi "10
uncu maddesinde belirtilen yönetmelik Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulunca,"
şeklinde değiştirilmiştir.
D) 30.9.1983 tarihli ve 90 sayılı Ödünç
Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin;
a) 12 ve 13 üncü maddelerinde yer alan
"Müsteşarlık" ibareleri "Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu",
b) 14 üncü maddesinin birinci fıkrası
"Bu Kanun Hükmünde Kararnameye tâbi finansman şirketleri ve faktoring
şirketlerinin faaliyetleri Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu,
ikrazatçıların faaliyetleri ise Müsteşarlıkça denetlenir.",
c) 14 üncü maddesinin dördüncü fıkrası
"Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu finansman şirketleri ve
faktoring şirketlerinden, Hazine Müsteşarlığı ise ikrazatçılardan her türlü
bilgi ve belgeyi talep edebilir."
şeklinde değiştirilmiştir.
E) 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
13 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında yer alan "Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası'nın görüşünü alarak" ibaresi ile beşinci
fıkrasında yer alan "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın da görüşlerini
alarak" ibareleri madde metninden çıkarılmıştır.
F) 14.1.1970 tarihli ve 1211 sayılı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 40 ıncı maddesinin (I) numaralı
fıkrasının (b) bendi yürürlükten kaldırılmış ve (II) numaralı fıkrası ile 44
üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"II.- Bankalar ve elektronik ödeme
araçlarını çıkaran kuruluşlar dahil olmak üzere Bankaca uygun görülecek diğer
mali kuruluşlar, Banka nezdinde açılacak hesaplarda yükümlülükleri esas
alınarak, nakden zorunlu karşılık tesis ederler. Zorunlu karşılığa tabi yükümlülüklerin
kapsamı, zorunlu karşılıkların oranı, tesis süresi ve bu yükümlülükler için
tesis edilen karşılıklara gerektiğinde ödenecek faiz oranı, mevduat veya
katılım fonlarından olağanüstü çekilişler ile birleşme, devir ve bölünme
hallerinde yapılacak işlemler de dahil
olmak üzere uygulamaya yönelik her türlü usul ve esaslar Bankaca belirlenir.
Yukarıda belirtilen kuruluşların
taahhütlerine karşı bulunduracakları umumi disponibilitenin nitelik ve oranı
gerektiğinde Bankaca tespit edilir.
Bankaca yapılacak düzenlemeye göre zorunlu
karşılıkların Banka nezdindeki hesaplarda bloke olarak tutulmasının istenmesi
halinde, bloke hesaplarda tutulan zorunlu karşılıklar, hiçbir amaç ve konunun
finansmanı için kullanılamaz, temlik ve haciz edilemez.
Zorunlu karşılıkların ve umumi
disponibilitenin süresinde tesis edilmemesi veya eksik tesis edilmesi halinde
Banka, belirleyeceği usul ve esaslara göre, eksik kısım için; Banka nezdindeki
hesaplarda faizsiz mevduat tutulmasını istemeye veya cezai faiz tahakkuk ettirmeye
yetkilidir. Tahakkuk ettirilen cezai faiz alacakları, 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulu Hakkında Kanun hükümleri gereğince tahsil edilir.
Tahsil edilen cezai faizler Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna gelir
kaydedilir."
"Madde 44.- Banka, Türkiye'de
faaliyette bulunan mevduat bankaları, katılım bankaları, kalkınma ve yatırım
bankaları, finansal holding şirketleri, finansal kiralama şirketleri, faktoring
şirketleri, finansman şirketleri ile Banka ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulunca belirlenecek diğer malî kuruluşların müşterilerinin risk durumlarına
ilişkin bilgileri nezdinde toplamak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
ve ilgili kuruluşlar ile paylaşmak üzere Risk Merkezi kurar.
Yukarıda belirtilen kuruluşlar, bankalar
bakımından keşide ettikleri protestolar da dâhil olmak üzere, müşterilerinin
risk durumları hakkında istenecek her türlü bilgiyi belirlenecek biçim ve
içerikte vermekle yükümlüdür. Risk Merkezinin bütün işlem ve kayıtları
gizlidir.
Risk Merkezince sağlanacak bilgilerin
biçim ve içeriğine, derlenmesine, paylaşılmasına ve diğer hususlara ilişkin
usul ve esaslar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun uygun görüşü
alınmak suretiyle Bankaca belirlenir."
G) 15.7.1950 tarihli ve 5682 sayılı
Pasaport Kanununun 14 üncü maddesinin (A) fıkrasının birinci paragrafına
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu üyeleri için, T.C. Emekli
Sandığı ile ilgilendirilme ve emekli keseneklerinin bu derecelerden kesilmesi
şartı aranmaz."
H) 30.1.2002 tarihli ve 4743 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesinin yedinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
I) 13.6.1945 tarihli ve 4759 sayılı İller
Bankası Kanununun mülga 24 üncü maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Madde 24.- Kredilere ve diğer
alacaklara karşılık ayrılmasına ilişkin yükümlülük 24.4.2003 tarihinden
itibaren Banka hakkında uygulanmaz."
İ) 10.2.1954 tarihli ve 6245 sayılı
Harcırah Kanununun 33 üncü maddesinin (b) bendinde yer alan "Bankalar
Yeminli Murakıp ve Murakıp Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda görevli Bankacılık Uzmanı,
Hukuk Uzmanı ve Bilişim Uzmanı ile bunların yardımcıları" ibaresi
eklenmiştir.
J) 11.1.1954 tarihli ve 6219 sayılı
Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Kanununun 6 ncı maddesi ile 15 inci maddesinin birinci ve ikinci
fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 6.- Hisse senetleri (A), (B),
(C) ve (D) gruplarına ayrılmış olup; nama yazılıdır."
"Bankanın İdare Meclisi Genel Müdürle
birlikte, toplam dokuz üyeden oluşur. Her grubun İdare Meclisinde sahip olacağı
üye sayısı Banka ana sözleşmesinde gösterilir."
"(A) grubu üyelerinden biri Vakıflar
Genel Müdürlüğünü temsil etmek üzere Başbakan tarafından, (A) grubunun diğer üyeleri ile (B), (C) ve (D)
grubu üyeleri Genel Kurulca seçilir."
Mülga
kanunlara yapılan atıflar
MADDE 169.- Diğer kanunlarda mülga 3182
sayılı Bankalar Kanunu ve bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı
Bankalar Kanununa yapılan atıflar bu Kanunun ilgili maddelerine yapılmış
sayılır.
Diğer kanunlarda ve mülga 3182 sayılı
Bankalar Kanunu ve bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar
Kanununda özel finans kurumlarına yapılan atıflar, katılım bankalarına yapılmış
sayılır.
GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanuna göre
çıkarılacak, yönetmelik, tebliğ ve kararlar yürürlüğe girinceye kadar,
kaldırılan hükümlere dayanılarak çıkarılan düzenlemelerin, bu Kanuna aykırı
olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
Bu Kanunda öngörülen düzenlemeler bir yıl
içerisinde yürürlüğe konulur.
GEÇİCİ MADDE 2.- 12.5.2001 tarihli ve 4672
sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin (a) fıkrası hükmü uyarınca genel
hükümlere göre tasfiye edilmekte olan özel finans kurumlarının tasfiyesi fon
tarafından yürütülür. Genel hükümlere göre atanmış olan tasfiye memurlarının
görevi bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sona erer. Özel Finans
Kurumlarının iradi tasfiyesine kaldığı yerden Fon tarafından devam edilir.
Fon sözkonusu özel finans kurumlarının
tasfiyesine ilişkin olarak bu kanun ve diğer kanunların kendisine vermiş
olduğu görev ve yetkilere sahiptir.
GEÇİCİ MADDE 3.- Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte, Kurum tarafından daha önce faaliyet izni verilmiş olan tüm
bankalar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki kanunlara uygun olarak
yapmakta oldukları faaliyetlerine devam ederler. Bankalar bu Kanunun yürürlüğe
girmesinden itibaren, iki ay içinde faaliyet gösterdikleri alanları bildiren
beyannameyi Kuruma verirler. Bankalar, faaliyetlerini bu Kanunun 4 üncü maddesi
kapsamındaki faaliyet konularını genişletmeden önce Kurumdan izin almak
zorundadır.
Bankalar ve finansal holding şirketleri
durumlarını, bu Kanun hükümlerine bir yıl içinde intibak ettirmek zorundadır.
Halen faaliyette bulunan özel finans
kurumları, bir yıl içerisinde ticaret unvanlarını katılım bankası ibaresini de
kapsayacak şekilde değiştirmek ve mevcut durumlarını Kanunun finansal
raporlamayla ilgili hükümlerine intibak ettirmek zorundadır. Özel Finans
Kurumları Birliği Türkiye Katılım Bankaları Birliği olarak addolunur ve bu
Kanununun hükümlerine tabi olup, üç ay içinde durumunu bu Kanun hükümlerine
uygun hale getirir.
GEÇİCİ MADDE 4.- Kurumca yetkilendirilen
Bağımsız denetim kuruluşları durumlarını 31.12.2006 tarihine kadar 36 ncı madde
hükmüne uygun hale getirmek zorundadır.
GEÇİCİ MADDE 5.- Bu Kanunun 54 üncü
maddesinin birinci fıkrasındaki yüzde yirmibeşlik oran, bir risk grubuna
kullandırılabilecek krediler yönünden, 31.12.2005 tarihine kadar yüzde otuzbeş,
1.1.2006 tarihinden itibaren yüzde yirmibeş olarak; yüzde yirmilik oran,
31.12.2005 tarihine kadar yüzde otuzbeş, 1.1.2006 tarihinden 31.12.2006
tarihine kadar yüzde yirmibeş, 1.1.2007 tarihinden itibaren yüzde yirmi olarak
uygulanır.
Bu Kanunun 54 üncü maddesindeki kredi
sınırlarına ilişkin hesaplamalarda ortaklık payları; 2005 yılında yüzde kırk,
2006 yılında yüzde elli, 2007 yılında yüzde altmış, 2008 yılında yüzde
yetmişbeş, 2009 yılında yüzde doksan, 1.1.2010 tarihinden itibaren yüzde yüz
oranında dikkate alınır.
GEÇİCİ MADDE 6.- Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla, iştirak tutarları Kanunun 56 ncı maddesinin birinci
fıkrasında belirtilen oranların altında olan kredi kuruluşları, hiçbir şekil ve
surette bu maddede yer alan oranları aşamazlar. Aynı tarih itibarıyla iştirak
tutarları Kanunda belirtilen oranlardan herhangi birini aşan kuruluşlar, aşım
tutarlarını, 31.12.2005 tarihine kadar yüzde yirmisini, 31.12.2006 tarihine
kadar yüzde kırkını, 31.12.2007 tarihine kadar yüzde altmışını, 31.12.2008
tarihine kadar yüzde seksenini, 31.12.2009 tarihine kadar yüzde yüzünü itfa
etmek suretiyle giderirler.
GEÇİCİ MADDE 7.- 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamında sandık ve vakıfları
bulunan bankalar durumlarını 31.12.2007 tarihine kadar 58 inci madde hükmüne
uygun hale getirmek zorundadırlar.
GEÇİCİ MADDE 8.- Bu Kanunun yayımı
tarihinden önce Kuruma yarışma ve yeterlilik sınavıyla alınmış; avukat (Kurum
uzman yardımcısı) ve Kurum uzman yardımcıları, bankacılık uzman yardımcısı
olarak atanır. Kurumda yeterlilik sınavını geçerek avukat (Kurum Uzmanı) ve
Kurum Uzmanı unvanını kazanmış olanlar bankacılık uzmanlığına atanır. Bunların
Kurumda çalıştıkları süreler bankacılık uzman yardımcılığı ve bankacılık
uzmanlığında geçmiş sayılır.
Bu Kanunun yayımı tarihinde Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumunda görev yapan personelden; Kurum Uzmanı olarak
görev yapmış ve geldikleri kurumlarda mesleğe özel yarışma sınavıyla alınmış ve
yeterlilik sınavında başarılı görülerek uzman, müfettiş ve benzeri unvanlarda
görev yapmış olanlar ile en az doktora derecesine sahip olanlar bankacılık
uzmanlığına atanmış sayılırlar. Bunların geldikleri kurumlarda uzman, müfettiş
ve benzeri unvanlarda ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda çalıştıkları
süreler bankacılık uzmanlığında geçmiş sayılır. Bu Kanunun yayımı tarihinden
önce başka kurumlardan naklen atanmış bankalar yeminli murakıp ve
yardımcılarının geldikleri kurumlarda çalıştıkları süreler Kurumda geçmiş
sayılır.
Bu maddenin birinci ve ikinci fıkrasında
zikredilen Kurum uzmanları dışında kalan Kurum uzmanları ve avukatlar aynı
kadro unvanlarıyla görevlerine devam ederler. Bu kadrolara bir daha atama
yapılmaz. Bu kişiler görevde kaldıkları sürece bankacılık uzmanlarının aylık,
mali, sosyal ve emeklilik haklarından aynen yararlanırlar.
GEÇİCİ MADDE 9.- Bu Kanun yürürlüğe
girdiği tarihteki Hazine Müsteşarlığının 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu
hükümleri ile 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin ikrazatçılık dışındaki hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili
personeli, muvafakatları alınmak kaydıyla ve 1.1.2006 tarihine kadar talep etmeleri halinde Kuruma naklen atanır.
Kanun yürürlüğe girdiği tarihte, Müsteşarlığın ilgili personelinden yurt dışı
teşkilatında görev yapan veya uluslararası kuruluşlarda görevli bulunan, lisans
üstü eğitim nedeniyle yurt dışında bulunan veya askerlik ya da sair nedenlerle
ücretsiz izinli olanların naklen atanma hakları saklıdır. Süresi içinde
kullanılmayan haklar geçersiz olur.
Hazine Müsteşarlığından naklen atanacak
ilgili personelden, yaş şartı dışındaki şartları taşıyan ve Kurulca
belirlenecek usul ve esaslara göre en
az üç yıllık hizmeti bulunanlar bankacılık uzmanı, üç yıldan az hizmeti olanlar
bankacılık uzman yardımcısı olarak atanır. Bunların geldikleri kurumda
çalıştıkları süreler bankacılık uzman ve uzman yardımcılığında geçmiş sayılır.
Naklen atanan personelden Müsteşarlığa karşı mecburi hizmet yükümlülüğü
bulunanların Kurumda geçirdikleri süreler bu yükümlülüklerin ifasında dikkate
alınır.
Bu maddenin birinci fıkrası hükmüne göre
Hazine Müsteşarlığından naklen ataması yapılan personelin kadroları hiçbir
işleme gerek kalmaksızın iptal edilerek, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
ekli cetvelin Hazine Müsteşarlığına ait bölümünden çıkartılmış sayılır.
Kurum veya Fon personeli iken Fonda veya
Kurumda geçici olarak görevlendirilen personel, bu Kanunun yayımı tarihinden
itibaren üç ay içerisinde kurumlarına iade edilmemeleri halinde bulundukları
Kurumda veya Fonda durumlarına uygun kadro veya pozisyonlara atanırlar. Bunlara
ödenecek farklar hakkında geçici 20 nci maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır.
GEÇİCİ MADDE 10.- Bu Kanun yayımlandığı
tarihte halen Fonda çalışmakta olan personelden, Kanun ile Fona verilen aslî ve
sürekli görevler ile diğer hizmetleri
yürütecek olanlar, öğrenim durumları, hizmet süreleri ve Fon Kurulu
tarafından belirlenecek diğer hususlar dikkate alınarak bu Kanuna ekli (II) ve
(III) sayılı cetvellerde yer alan kadro ve pozisyonlara atanır.
GEÇİCİ MADDE 11.- Bu Kanunun yayımı
tarihinden önce, 26.12.2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile
yönetim ve denetim Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve
mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul
tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından
tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler
sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanunun 14, 15, 15/a, 16, 17, 17/a ve 18
inci maddeleri, ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri ile geçici 4 üncü maddesi
hükümlerinin uygulanmasına devam edilir.
Bu Kanunun yayımı tarihinden önce
haklarında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanun gereği mal
bildiriminde bulunması gerekenlerin, bildirimde belirtmedikleri veya gerçeğe
aykırı olarak bildirdikleri her türlü taşınır ve taşınmaz mal, hak ve alacak
ile gelir ve harcamalar da haksız mal edinme hükümlerine tâbidir. Haksız mal
edinmediğini ispat edene bu hüküm uygulanmaz.
Bu Kanunun yayımı tarihinden önce mülga
3182 sayılı Bankalar Kanununun 64 ve 65 inci maddeleri ile, bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca
işlem yapılan bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi
başlatılan bankalar hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı
Kanunun 14 üncü maddesinin (5) ve (6) numaralı fıkraları hükümlerinin
uygulanmasına devam edilir.
GEÇİCİ MADDE 12.- 13.11.1996 tarihli ve
4208 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendinin (6) numaralı alt bendi; bu
Kanunun 134 üncü maddesinin dokuzuncu, onuncu, onbirinci, onikinci ve onüçüncü
fıkraları, 136 ncı maddesi, 137 nci maddesi, 138 inci maddesinin ikinci fıkrası
ve geçici 10 uncu maddesinin ikinci
fıkrası, 71 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi hükümlerine göre
faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankalar ile 26.12.2003 tarihine
kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden
ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri
ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri
Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar
hakkında uygulanır.
GEÇİCİ MADDE 13.- Sermayesinin yarıdan
fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu
üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel
kanunla kurulmuş bankalarda (Tasfiye Halinde T. Emlak Bankası A.Ş. dahil )
26.12.2003 tarihinden önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya
yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş,
süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da
yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı
verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve
taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü
sınırlı ayni hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan hakların da diğer
bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan ari hakları aleyhine olmamak üzere
Fon alacaklarının tahsiline ilişkin 123, 134, 136, 137, 138, 140, 142 ve 165
ıncı madde hükümleri, tasarrufun iptali davalarında aciz vesikası şartı aranmaması,
tüzel kişilerin kanuni temsilcileri ile borçlu ve borçla diğer ilgililerin yurt
dışına çıkmasını yasaklama dahil bankalarınca uygulanır.
GEÇİCİ MADDE 14.- 13.11.1996 tarihli ve
4208 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendinin (6), (7) ve (8) numaralı
bentleri ile bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanunun 15/a maddesi
ve 22 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasında sayılan ceza ve hukuk davalarını
kovuşturan, soruşturan ve yürüten Cumhuriyet Savcıları ile hâkimler bu işleri
ivedilikle yürütürler ve görevleri süresince disiplin nedenleri hariç
mazeretleri ve istemleri olmadıkça üç yıl süre ile başka bir yere veya göreve
atanamazlar. Görev süresi dolanlar tekrar atanabilirler.
GEÇİCİ MADDE 15.- Bu Kanunun yayımı
tarihinden önce iflas etmiş olan bankaların tasfiyesi, tekemmül ettirilen
işlemler ve yapılan sıra cetvelleri saklı kalmak kaydıyla iflas idareleri
tarafından bu Kanun hükümlerine göre yürütülür. Bu maddenin uygulanmasında
iflas idareleri bu Kanunun 106 ncı ve 140 ıncı maddesinde Fona verilen
yetkileri haizdir.
GEÇİCİ MADDE 16.- Bu Kanun ile, Fon
alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda Fon
lehine getirilen hükümler makable şamildir.
GEÇİCİ MADDE 17.- Kurul Başkanı ve Fon
Kurulu Başkanı hariç olmak üzere, Kurula ve Fon Kuruluna ilk atanan üyelerin
üçte biri iki yılda bir yenilenir. İkinci yılın sonunda kur'a sonucu üyelikleri
sona eren üyeler bir defalığına tekrar atanabilir.
GEÇİCİ MADDE 18.- Bu Kanunun yayımını
izleyen bir ay içerisinde mülga 4389 sayılı Kanunla kurulan Güvence Fonu
tutarları Fona devredilir.
GEÇİCİ MADDE 19.- Bu Kanunun 100 üncü
maddesinin son fıkrası gereğince Kurum ile Fon tarafından müştereken
belirlenecek hususlar üç ay içinde belirlenir.
GEÇİCİ MADDE 20.- Bu Kanun ile yapılan
yeni düzenleme sebebiyle Kurumda görev unvanları değişmeyenler aynı unvanlı
kadrolarına atanmış sayılırlar. Bu şekilde atanan personele, atandıkları
tarihteki eski pozisyonlarına ilişkin olarak almakta oldukları aylık ücret
(fazla mesai ücreti hariç), ikramiye ve benzeri adlarla yapılan ödemelerin
toplam net tutarı; atandıkları yeni kadrolarına ilişkin olarak yapılan her
türlü ödemelerin (fazla mesai ücreti ve performansa dayalı ödül hariç) toplam
net tutarından fazla olması halinde, aradaki fark atandıkları kadroda
kaldıkları sürece herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın her ay
tazminat olarak ödenir. İsteğe bağlı olarak, atandıkları kadro unvanında
herhangi bir değişiklik olanlarla başka kurumlara geçenlere fark tazminatı
ödenmesine son verilir.
Görev unvanları değişenler veya
kaldırılanlar Kurumda, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl
içinde durumlarına uygun yeni bir kadroya atanır. Atama işlemi yapılıncaya
kadar Kurumca ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilebilirler. Bunlar yeni bir
kadroya atanıncaya kadar eski görev unvanlarına ait aylık ücret (fazla mesai
ücreti hariç), ikramiye ve benzeri adlarla yapılan ödemeleri almaya devam
ederler. Ataması yapılan personelin aylık ücretleri ile her türlü malî ve
sosyal haklarında meydana gelen farklar hakkında da birinci fıkra hükmü
uygulanır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte görev
yapmakta olan Kurul Başkan ve üyelerinin üyelikleri görev sürelerinin sonuna
kadar devam eder. Kurul Başkan ve üyelerinin ücretleri ile her türlü malî ve
sosyal haklarında görevde bulundukları sürece bu Kanunda yapılan düzenlemeler
sebebiyle meydana gelen farklar hakkında da birinci fıkra hükmü uygulanır.
Yukarıdaki hükümler, Fon Kurulu Başkan ve
üyeleri ile bu Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde belirtilen kadrolara atanacak
personel hakkında da uygulanır.
Kamu kurum ve kuruluşları ile Merkez
Bankası personeli iken Kurumda veya Fonda görev alanlar istekleri halinde ve bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde talepte bulunmaları
kaydıyla, geldikleri kurumlarda durumlarına uygun bir göreve atanırlar. Bu
takdirde, Kurumda veya Fonda geçirdikleri süreler tâbi oldukları kanun
hükümlerine göre hizmetlerinde değerlendirilir.
GEÇİCİ MADDE 21.- Bu Kanun uyarınca, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olan Kurum ve Fon personelinin Kurum ve
Fonda geçen hizmet süreleri, öğrenim durumu itibarıyla yükselebilecekleri
dereceyi aşmamak koşuluyla 657 sayılı Kanunun ek geçici 1, 2, ve 3 üncü
maddeleri ile 2.2.2005 tarihli ve 5289 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınarak
kazanılmış hak aylık derece ve kademelerinin tespitinde değerlendirilir.
Bu suretle 5434 sayılı Kanuna tabi olan
personelin kazanılmış hak aylık derecelerinde değerlendirilemeyen geçmiş hizmet
süreleri emekli keseneğine esas aylıklarında değerlendirilir.
Söz konusu personele, iş mevzuatına göre
herhangi bir tazminat ödenmez. Bu personelin önceden kıdem tazminatı ödenmiş
süreleri hariç kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde geçmiş olan hizmet
süreleri 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı kanunu hükümlerine göre
emekli sandığı ikramiyelerinin hesabında dikkate alınır.
GEÇİCİ MADDE 22.- T.C Emekli Sandığı
dışındaki sosyal güvenlik kurumlarından emekli olup, bu kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce Kurul ve Fon Kurulu üyeliklerine atananlardan T.C. Emekli Sandığıyla
ilişkilendirilmelerini isteyenler,
göreve başladıkları tarihi takip eden aybaşından itibaren T.C. Emekli Sandığı
ile ilişkilendirilirler. Bu süreye ait emekli kesenek ve karşılıkları genel
esaslara göre T.C. Emekli Sandığına ödenir.
GEÇİCİ MADDE 23.- 506 sayılı Kanunun
geçici 20 nci maddesi kapsamındaki bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri,
ticaret odaları, sanayi odaları, borsalar veya bunların teşkil ettikleri
birlikler personeli için kurulmuş bulunan sandıkların iştirakçileri ile
malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasından aylık veya gelir bağlanmış olanlar ile
bunların hak sahipleri herhangi bir
işleme gerek kalmaksızın bu maddenin yayımı tarihinden itibaren üç yıl içinde
Sosyal Sigortalar Kurumu'na
devredilerek 506 sayılı Kanun
kapsamına alınır. Devir tarihi itibarıyla sandık iştirakçileri 506
sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılırlar.
Devre esas olmak üzere Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu, Sosyal Sigortalar Kurumu, Sandık iştirakçilerini
istihdam eden kuruluş ve sandığı temsilen birer üyenin katılımıyla
oluşturulacak komisyonca her bir sandık için
sandıktan ayrılan iştirakçiler de dahil olmak üzere, devir tarihi
itibarıyla devredilen kişilerle ilgili olarak, sandıkların 506 sayılı Kanun
kapsamındaki gelir ve giderleri dikkate alınarak yükümlülüğünün peşin değeri
hesaplanır. Peşin değerin aktüeryal hesabında kullanılacak teknik faiz oranı
olarak 30.6.2005 tarihi itibarıyla en uzun vadeli iskontolu Yeni Türk Lirası cinsinden ihraç edilmiş
Devlet iç borçlanma senedinin ihraç anındaki nominal faiz oranının Orta
Vadeli Programda açıklanan tüketici
fiyat indeksi yıl sonu enflasyon hedefi kullanılarak reel hale getirilen faiz
oranı esas alınarak belirlenir.
Belirlenen peşin değer, on beş yıldan
fazla olmamak üzere, yıllık eşit taksitlerle her yıl için ayrı ayrı Hazine
Müsteşarlığınca açıklanacak Yeni Türk Lirası cinsinden iskontolu ihraç edilen
Devlet iç borçlanma senetlerinin yıllık
ortalama nominal faizi üzerinden sandıklardan ve bu sandık iştirakçilerini
istihdam eden kuruluşlardan müteselsilen Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 sayılı
Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Devir işlemi tamamlanıncaya kadar, sandık
iştirakçilerine sağlanan sosyal sigorta yardımları ile işirakçilerin
primlerinin tahsiline ilgili sandık
mevzuat hükümlerine göre sandıklarca devam edilir.
Bu madde kapsamındaki yükümlülüklerin
devrinden sonra sandıklar, 506 sayılı Kanunun öngördüğü sosyal haklarının ve
ödemelerinin üzerinde sağladıkları sosyal sigorta haklarına ve ödemelerine
devam edebilirler.
Devralınan iştirakçilerin hizmet yılları
ve primleri ödemek veya ödenmiş olmak suretiyle 506 sayılı Kanuna göre
emsallerine uygun olarak intibaklarının yapılması da dahil olmak üzere, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Komisyonun önerisi üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile
belirlenir.
Söz konusu sandıklar ve sandık
iştirakçilerini istihdam eden kuruluşlar ile kurum bu madde uygulamasına
ilişkin tüm işlemler nedeniyle doğacak her türlü vergi, resim ve harçtan
muaftır.
Yürürlük
MADDE 170.- Bu Kanunun; 168 inci
maddesinin, (B), (C), (D) ve (E) fıkraları 1.1.2006 tarihinde, diğer maddeleri
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 171.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONUNUN KABUL ETTİĞİ METNE
EKLİ CETVELLER
(I)
SAYILI
CETVEL
KURUMU: BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME
KURUMU
|
(II)
SAYILI
CETVEL
KURUMU: TASARRUF MEVDUATI
SİGORTA FONU
|
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
ADET |
|
GİH |
Başkan Yardımcısı |
1 |
2 |
|
GİH |
Daire Başkanı |
1 |
10 |
|
GİH |
Başkanlık Müşaviri |
1 |
5 |
|
GİH |
Müdür |
1 |
2 |
|
GİH |
Müdür |
3 |
1 |
|
GİH |
Müdür |
4 |
1 |
|
GİH |
Denetçi |
1 |
2 |
|
GİH |
Denetçi |
2 |
2 |
|
GİH |
Denetçi |
3 |
1 |
|
GİH |
Denetçi |
4 |
1 |
|
GİH |
Denetçi |
5 |
1 |
|
GİH |
Denetçi |
6 |
3 |
|
GİH |
Denetçi |
7 |
5 |
|
GİH |
Denetçi Yardımcısı |
7 |
1 |
|
GİH |
Denetçi Yardımcısı |
8 |
4 |
|
GİH |
Denetçi Yardımcısı |
9 |
5 |
|
AH |
Avukat |
1 |
3 |
|
AH |
Avukat |
2 |
2 |
|
AH |
Avukat |
3 |
3 |
|
AH |
Avukat |
4 |
5 |
|
AH |
Avukat |
5 |
17 |
|
AH |
Avukat |
6 |
14 |
|
AH |
Avukat |
7 |
30 |
|
AH |
Avukat |
8 |
32 |
|
AH |
Avukat |
9 |
24 |
|
GİH |
Uzman |
1 |
15 |
|
GİH |
Uzman |
2 |
15 |
|
GİH |
Uzman |
3 |
16 |
|
GİH |
Uzman |
4 |
30 |
|
GİH |
Uzman |
5 |
30 |
|
GİH |
Uzman |
6 |
40 |
|
GİH |
Uzman |
7 |
40 |
|
GİH |
Uzman Yardımcısı |
8 |
40 |
|
GİH |
Uzman Yardımcısı |
9 |
13 |
|
|
|
|
|
|
|
GENEL TOPLAM |
|
415 |
(III)
SAYILI
CETVEL
KURUMU: TASARRUF MEVDUATI
SİGORTA FONU
|
POZİSYON UNVANI |
ADEDİ |
|
|
İdarî Personel |
120 |
|
|
Destek Personeli |
35 |
|
|
|
|
|
|
TOPLAM |
155 |
|