Dönem:
22 Yasama Yılı: 3
T.B.M.M. (S. Sayısı: 903)
Kilis
Milletvekili Hasan Kara ile 2 Milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/453)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifimiz ile gerekçesi ilişikte sunulmuştur.
Gereğini saygılarımızla arz ederiz. 3.5.2005
|
Hasan Kara |
Mücahit Daloğlu |
Zeyid Aslan |
|
Kilis |
Erzurum |
Tokat |
GENEL GEREKÇE
Başta Yargıtay olmak üzere, hâkim ve Cumhuriyet
savcıları ile yapılan bilgilendirme toplantıları sırasında 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu ile ilgili olarak ileri sürülen görüş ve eleştiriler
doğrultusunda, uygulamada ortaya çıkabilecek olası sorunları giderebilmek
amacıyla işbu değişiklik teklifinin verilmesine gerek duyulmuştur.
MADDE GEREKÇELERİ
Madde 1.- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 35 inci
maddesinin ikinci fıkrasındaki "hukuken geçerli mazerete dayanarak"
ibaresi madde metninden çıkarılmıştır. Böylece, hükmün tebliği hususunda ortaya
çıkan tereddütlerin giderilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, madde metnindeki hatalı
olan "bulanamayan" ibaresi ise "bulunamayan" olarak
düzeltilmiştir.
Madde 2.- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
"Şüpheli veya sanığın beden muayenesi ve vücudundan örnek alınması"
başlıklı 75 inci maddesi, uygulamada ortaya çıkarabileceği sorunlar dikkate
alınarak yeniden düzenlenmiştir.
Yapılan düzenleme ile, beden muayenesi iç ve dış beden
muayenesi olarak ikiye ayrılmıştır. Bu madde kapsamında şüpheli veya sanık
üzerinde iç beden muayenesinin hangi şartlarda ve ne suretle yapılacağı düzenlenmiştir.
Dış beden muayenesi ayrıca düzenlenmemiştir. Dış beden muayenesi için, mahkeme,
hâkim veya Cumhuriyet savcılığı tarafından bir karar verilmesine gerek
bulunmayıp soruşturma ve kovuşturma makamları bu işlemi kendileri
yapabileceklerdir.
Madde metninde ayrıca, şüpheli veya sanığın vücudundan
kan veya benzeri biyolojik örneklerle, saç, tükürük, tırnak gibi örnekler
alınması da, iç beden muayenesine ilişkin şartlara tabi tutulmuştur.
Buna göre, şüpheli ve sanık üzerinde iç beden
muayenesinin yapılabilmesi veya vücuttan örnek alınabilmesi hususunda kural
olarak hâkim veya mahkeme tarafından karar verilebilir. Bu hususta karar,
Cumhuriyet savcısının veya mağdurun talebi üzerine veya re'sen verilebilir.
Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet
savcısı tarafından da bu hususta karar verilebilir. Ancak, Cumhuriyet
savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur.
Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar
hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz. Bu düzenlemeyle,
Cumhuriyet savcısının iç beden muayenesi ve vücuttan örnek alınmasıyla ilgili
kararı sadece soruşturma evresiyle sınırlı tutulmamıştır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki; iç beden muayenesinin veya
vücuttan örnek alınmasının, münhasıran şüpheli veya sanığa isnat edilen suçla
ilgili delil elde etmek amacına yönelik olması gerekir. Bu bakımdan örneğin,
bilimsel bir deney veya veri bankası oluşturmak amacıyla, söz konusu işlemlerin
yapılmasına karar verilemez.
İç beden muayenesi, şüpheli veya sanığın bedeni
üzerinde cerrahi müdahaleyi de gerekli kılabilir. Ancak, maddenin üçüncü
fıkrasına göre; cerrahi müdahaleyi de gerektirebilen iç beden muayenesinin
yapılabilmesi veya vücuttan kan veya benzeri biyolojik örnekler alınabilmesi
için; bu işlemlerin, şüpheli veya sanığın sağlığına zarar verme tehlikesinin
bulunmaması gerekir. Bu nedenle, maddenin dördüncü fıkrasında, iç beden
muayenesinin veya vücuttan kan veya benzeri biyolojik örnekler alınmasının,
ancak tabip veya sağlık mesleği mensubu diğer bir kişi tarafından
yapılabileceği kabul edilmiştir. Bu fıkra aynı zamanda iç beden muayenesi ile
dış beden muayenesinin sınırını da belirlemektedir. Buna göre, iç beden muayenesi,
ancak bir hekim veya sağlık mesleği mensubu bir kişi tarafından yapılabilecek
bir müdahale olarak anlaşılmalıdır.
Keza belirtmek gerekir ki, beden muayenesi için şüpheli
veya sanığın rızasının olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Ancak,
müdafii huzurunda rıza göstermesi halinde, şüpheli veya sanığın iç beden
muayenesinin yapılabilmesi, vücudundan örnek alınabilmesi için karar alınmasına
gerek bulunmamaktadır.
Maddenin beşinci fıkrasında, cinsel organlar veya anüs
bölgesinde yapılan muayenenin, iç beden muayenesi sayılacağı belirtilmiştir.
Ancak, örneğin ağız, burun veya kulak gibi vücut boşluklarında yapılan muayene,
iç beden muayenesi olarak kabul edilemez.
Altıncı fıkrada, soruşturma veya kovuşturma konusu
suçun kanunda yazılı cezasının üst sınırı gösterilmek suretiyle, bu madde
hükmünün uygulama alanı daraltılmıştır.
Maddenin son fıkrası ile, Karayolları Trafik Kanunu
gibi bazı özel kanunlardaki alkol muayenesine ve kan örneği alınmasına ilişkin
hükümler saklı tutulmaktadır.
Madde 3.- 5271 sayılı Kanunun 76 ncı maddesi, 75 inci
madde ile uyum sağlamak için kenar başlığı değiştirilmiş, birinci fıkra yeniden
düzenlenmiş, maddede olmayan bir hüküm ikinci fıkra olarak eklenmiştir.
Bu düzenlemede, mağdurun bedeni üzerinde muayene
yapılması hususunda, iç ve dış beden muayenesi ayırımına yer verilmemiştir.
Mağdurun bedeni üzerinde muayene yapılması veya vücudundan kan veya benzeri
biyolojik örnekler ile saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınması hususunda
da, hâkim mahkeme veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı
karar verebilir. Ancak, bunun için, mağdurun sağlığının tehlikeye düşürülmemesi
gerekir. Keza, mağdurun vücudu üzerinde cerrahi müdahalede bulunulamaz.
Maddenin ikinci fıkrasına göre, mağdurun açık rızasının
varlığı halinde, birinci fıkra hükmüne göre karar alınmasına gerek
bulunmamaktadır. Bu hükümle mağdurun rızası, bir hukuka uygunluk sebebi olarak
özel bir düzenleme alanı bulmaktadır.
Mağdurun rızasının ikinci fıkra olarak eklenmesi
nedeniyle, 76 ncı maddenin ikinci fıkrası teselsül ettirilmek suretiyle üçüncü
fıkra olarak düzenlenmiştir. Buna göre, örneğin cinsel saldırı suçunun açıklığa
kavuşturulması için, suç sonucunda mağdurun ya da şüpheli veya sanığın hamile
kalması durumunda, hamile kalınan çocuğun soy bağının tespitine ihtiyaç
bulunabilir. Bu durumda, maddenin üçüncü fıkrasına göre, soruşturma veya
kovuşturma konusu suçun mağduru konumunda olmayan çocuğun soy bağının
araştırılmasına yönelik tıbbî tahlillerin yapılabilmesi için, birinci fıkrada
öngörülen şekilde karar verilmesi gerekmektedir.
76 ncı maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları ise,
dördüncü ve beşinci fıkralar olarak aynen muhafaza edilmiştir.
Madde 4.- 5271 sayılı Kanunun 80 inci maddesinin ikinci
cümlesi yeniden düzenlenmiş ve maddeye ikinci fıkra eklenmiştir. Maddede,
vücuttan alınan örnekler üzerinde yapılan inceleme sonuçlarının,
"hükmün" kesinleşmesi halinde yok edilmesi öngörülmekte idi.
Dolayısıyla, hüküm çeşitleri arasında herhangi bir ayırım yapılmamıştı. Bu
düzenlemeyle, "her türlü" hükmün değil, sadece beraat veya ceza
verilmesine yer olmadığı kararlarının kesinleşmesi hallerinde bu bilgilerin yok
edilmesi kabul edilmiş, böylece, özellikle mahkumiyet halinde bilgilerin
muhafazası mümkün kılınmıştır.
Madde 5.- 5271 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin
birinci ve ikinci fıkraları değiştirilmiştir.
Birinci fıkradaki değişiklikle, hâkim kararı
aranmasından vazgeçilmiş, bu konuda asıl yetki Cumhuriyet savcısına
verilmiştir. Cumhuriyet savcısı bu konuda sözlü emir verebilecektir.
Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde, kolluk
amiri de emir verebilecektir. Buradaki kolluk amirinin adli kolluk amiri olduğu
açıktır.
İkinci fıkradaki değişiklik ile, 80 inci maddenin
ikinci fıkrasındaki değişiklikle paralellik sağlanmıştır. Böylece, özellikle
mahkumiyet halinde bu kayıtlar yok edilmeyeceği gibi, fıkrada sayılan kararlar
kesinleşmediği sürece muhafaza edilecek olan kayıtlar, bu kararlar
kesinleşinceye kadar da kullanılabilecektir.
Madde 6.- 5271 sayılı Kanunun 85 inci maddesi,
uygulamada ortaya çıkabilecek tereddütleri giderecek şekilde yeniden
düzenlenmiştir.
Her şeyden önce yer gösterme işleminin hukuki niteliği
açıklığa kavuşturulmuştur. Buna göre, ancak soruşturma evresinde
başvurulabilecek bir işlem olan yer gösterme, yüklenen suç konusunda açıklamada
bulunmama hakkını kullanmış olan şüpheli açısından geçerli olamayacaktır.
Yüklenen suç konusunda açıklamada bulunan şüphelinin bu açıklamalarının
doğruluğunu kontrol etmek için yer gösterme yaptırılabilecektir.
Böylece, Cumhuriyet savcısı soruşturma evresinde sağlam
deliller elde edebilecek ve iade edilmeyecek şekilde bir iddianame
düzenleyebilecektir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci
maddesinin birinci fıkrası kapsamına giren suçların soruşturması çerçevesinde,
kolluk amiri de yer gösterme işlemi yaptırabilecektir.
Her soruşturmada başvurulamayan, ancak birinci fıkrada
belirtilen şartlarda ve ayrıca gerek görüldüğünde başvurulabilecek olan yer
gösterme işlemi yapılırken, soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla müdafi de hazır
bulunabilecektir.
Yer gösterme işlemi bir tutanağa bağlanacaktır.
Tutanağın 169 uncu maddedeki hususları içermesi gerekmektedir.
Madde 7.- 5271 sayılı Kanunun 90 ıncı maddesinin
dördüncü ve beşinci fıkraları değiştirilmiştir.
Kolluk, öncelikle, yakalanan kişinin kaçmasını ve
kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirleri alacak, daha
sonra yakalanan kişiye kanuni haklarını bildirecektir. Böylece kollukla ilgili
mevzuat ile uyum sağlanmıştır. Ayrıca, yakalamanın bir uzantısı olan bu
tedbirlerin, başka koruma tedbirleriyle karışması önlenmiş olmaktadır.
Beşinci fıkrada yapılan değişiklikle, yakalanan
kişilerin Cumhuriyet savcısı huzuruna çıkarılmaksızın, onun talimatıyla
gözaltına alınabilmesi mümkün kılınmıştır.
Madde 8.- 5271 sayılı Kanunun 91 inci maddesinin
birinci fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Gözaltı süresinin, yakalama yerine en yakın hâkime
gönderilmesi için gerekli süre hariç olmak üzere, yakalama anından itibaren
yirmidört saat geçemeyeceği öngörülmüştür. Böylece, bazı durumlarda gözaltı
süresinin fonksiyonsuz olması önlenmek istenmiştir. Ayrıca 146 ncı madde ile de
paralellik sağlanmış bulunmaktadır.
Madde 9- 5271 sayılı Kanunun 94 üncü maddesi
değiştirilmiştir.
Gıyabi tutuklamaya CMK’da yer verilmemiştir. Bunun
sonucu olarak, soruşturma veya kovuşturmanın yapıldığı yer dışında bulunan ve
hakkında yakalama emri düzenlenmiş bulunan şüpheli veya sanığın yakalanması
halinde, aslolan, en geç yirmidört saat içinde yakalama emrini düzenlemiş
bulunan hâkim veya mahkeme önüne çıkarılmasıdır. Ancak bu süre içinde yetkili
hâkim veya mahkeme önüne çıkarılamayan kişi bakımından bir hâkim güvencesi
getirilmiş bulunmaktadır. Böylece kişi, en yakın sulh ceza hâkimi huzuruna
çıkarılacaktır. Sulh ceza hâkimi, öncelikle, yakalama emrinin geri alınıp
alınmadığını, ayrıca huzuruna getirilen kişinin yakalama emrinde belirtilen
kişi olup olmadığını araştıracaktır. Yine, örneğin, yakalama emrini düzenleyen
hâkim veya mahkeme, bu emrin ekinde, şüpheli veya sanığa yöneltilmek üzere bazı
sorular sorulup cevabı alındıktan sonra serbest bırakılmasını isteyebilir.
Bütün bu durumlarda, soruşturulduğu veya kovuşturulduğu yer dışında yakalanan
kişinin gereksiz yere mağdur edilmesi önlenmiş olacaktır. Yakalama emri geri
alınmışsa, yakalanan kişi yakalama emrinde belirtilen kişi değilse ya da somut
durumda bu kişinin yetkili hâkim veya mahkemeye gönderilmesine gerek
bulunmamakta ise, sulh ceza hâkimi kişiyi serbest bırakacaktır. Buna karşılık
yakalanan kişinin yetkili hâkim veya mahkemeye gönderilmesi gerekmekte ise,
gönderme işlemi de hâkim güvencesinde ve onun kararıyla olacaktır. Bu durumda
hâkim, sevk tutuklaması kararı verecektir. Kararda, kişinin gönderileceği hâkim
veya mahkeme ile ne zamana kadar götürülmesi gerektiği hususu belirtilecektir.
Madde 10.- 5271 sayılı Kanunun 98 inci maddesinin
birinci fıkrasına bir cümle eklenmiştir. Böylece, tutuklama talebinin reddi
kararına itiraz üzerine merciin itirazı yerinde görmesi halinde, bu arada
serbest bırakılmış olan kişi hakkında tutuklama kararı vermek üzere yakalama
emri düzenlenebilmesi mümkün hale getirilmiş ve bu suretle 271 inci maddenin
dördüncü fıkrasıyla uyum sağlanmıştır.
Madde 11.- 5271 sayılı Kanunun 100 üncü maddesinin
dördüncü fıkrası değiştirilmiştir. Yapılan değişiklikle, hapis cezasını
gerektiren suçlarda, cezanın üst sınırı bir yıldan fazla olmayan suçlarda
tutuklama kararı verilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Madde 12.- 5271 sayılı Kanunun 103 üncü maddesinin
birinci fıkrasının üçüncü (son) cümlesi değiştirilmiştir. Bu değişiklikle,
tutuklama kararının geri alınmasının istenmesi halinde, sulh ceza hâkimi;
Cumhuriyet savcısının, şüphelinin veya müdafiin yazılı görüşünü aldıktan sonra,
dosya üzerinden karar verebilecektir.
Madde 13.- 5271 sayılı Kanunun 105 inci maddesi, 103
üncü maddedeki düzenleme ile paralellik sağlayacak şekilde değiştirilmiştir.
Madde 14.- 5271 sayılı Kanunun 109 uncu maddesinde
yapılan değişiklikle, yurt dışına çıkma yasağı bakımından, birinci fıkrada
öngörülen üç yıllık süre sınırlaması kaldırılmıştır. Bu değişiklikle, bütün
suçlar bakımından yurt dışına çıkma yasağı tedbirine hükmedilebilecektir.
Böylece, tutuklamadan beklenen amacın yurt dışına çıkma yasağı koymak suretiyle
de sağlanabileceği her durumda, kişinin tutuklanması gibi daha ağır bir tedbir
yerine, daha hafif olan yurt dışına çıkma yasağı tedbirine karar
verilebilecektir. Ölçülülük ilkesi de bu şekilde sağlanmış olacaktır.
Madde 15.- 5271 sayılı Kanunun 119 uncu maddesinin
birinci fıkrası değiştirilmiş, üçüncü fıkranın ikinci cümlesi ile beşinci
fıkrasındaki "hâkim veya" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
Birinci fıkrada yapılan değişiklikle, gecikmesinde
sakınca bulunan ve ayrıca Cumhuriyet savcısına ulaşılamayan hallerde, adli
kolluk amirinin de arama konusunda yazılı emir verebilmesi kabul edilmiştir.
Ancak, kolluk amirinin yazılı emir verme yetkisi konut ve işyeri bakımından
kabul edilmemiştir.
119 uncu maddenin üçüncü fıkrasındaki "Arama
sonucunda bazı eşyaya elkoyma söz konusu olduğunda 127 nci maddenin birinci
fıkrası hükmü uygulanır" cümlesi metinden çıkarılmıştır. Bu değişiklikle,
arama sonucunda gerçekleştirilecek elkoyma işlemine işlerlik kazandırılması
amaçlanmıştır. Böylece, arama sonucunda bazı eşyaya elkoyma söz konusu
olduğunda, bunun için ayrıca bir karar veya yazılı emir alınmasına gerek
kalmayacak, arama karar veya emrinde, elkoyma yetkisi de verilebilecektir.
Son fıkrada "hâkim veya" ibaresi metinden
çıkarılmakla, soruşturmanın asıl yürütücüsü olan Cumhuriyet savcısının istem ve
katılımı yeterli görülmüştür.
Madde 16.- 5271 sayılı Kanunun 122 nci maddesinin
birinci fıkrasına, "Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, kolluk amiri de
belge veya kâğıtları inceleyebilir." şeklinde bir cümle eklenmiştir.
Gerçekte böyle bir hüküm olmasa dahi, hâkim veya Cumhuriyet savcısının bu
konuda kolluktan bir yardım almasına engel bir durum bulunmamakta idi. Ancak
uygulamada ortaya çıkabilecek duraksamaları gidermek amacıyla söz konusu cümle
madde metnine eklenmiştir.
Madde 17.- 5271 sayılı Kanunun 127 nci maddesinin
birinci ve üçüncü fıkrası değiştirilmiş, altıncı fıkrasındaki "hâkim
veya" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
119 uncu maddenin birinci fıkrasıyla paralellik
sağlamak üzere 127 nci maddenin birinci fıkrası değiştirilmiştir. Buna göre,
gecikmesinde sakınca bulunan ve Cumhuriyet savcısına ulaşılamayan hallerde adli
kolluk amirinin yazılı emriyle de elkoyma işlemi yapılabilecektir.
Üçüncü fıkradaki değişiklik, birinci fıkradaki
değişikliğin zorunlu bir sonucudur. Böylece adli kolluk amirinin elkoymaya
ilişkin yazılı emri de hâkim onayına tabi kılınmıştır.
Son fıkradaki "hâkim veya" ibaresi, 119 uncu
maddenin son fıkrasındaki değişikliğe paralel olarak ve aynı gerekçeyle
metinden çıkarılmıştır.
Madde 18.- 5271 sayılı Kanunun 135 inci maddesinin
birinci fıkrasında, sinyal bilgilerinin değerlendirilebileceğine dair bir ibare
metne eklenmiştir.
Üçüncü fıkrada, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen
suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkimin, bir aydan fazla
olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebileceği hükmü
ilave edilmiştir.
Dördüncü fıkradaki, "kullanmakta olduğu" ve
"kullanılan" ibareleri metinden çıkarılmış, böylece şüpheli veya
sanığa ulaşılabilmesini sağlayabilecek olan diğer kişilerin mobil telefonunun
yerinin tespiti imkânı getirilmiştir.
Altıncı fıkraya eklenen hükümle, 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun 227 nci maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen; fuhuş amacıyla
ülkeye insan sokma veya insanların ülke dışına çıkmasını sağlama fiilleri de,
135 inci maddenin uygulama alanına dahil edilmiştir.
Madde 19.- 5271 sayılı Kanunun 137 nci maddesinin
dördüncü fıkrasında geçen "halinde" ibaresinden sonra gelmek üzere
"soruşturma evresinin bitiminden itibaren" ibaresi eklenmiştir.
Böylece, özellikle iştirak halinde işlenen suçlar bakımından soruşturmanın
amacının tehlikeye girmesi önlenmek istenmiştir.
Madde 20.- 5271 sayılı Kanunun 138 inci maddesinin
ikinci fıkrası değiştirilmiştir. Bu değişiklikle, gizli soruşturmacı
görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme koruma tedbiri de fıkra kapsamına
dahil edilmiştir.
Madde 21.- 5271 sayılı Kanunun 140 ıncı maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendine (5) numaralı alt bentten sonra gelmek üzere (6)
numaralı alt bent eklenmiştir. Bu hükümle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 227
nci maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen; fuhuş amacıyla ülkeye insan sokma
veya insanların ülke dışına çıkmasını sağlama fiilleri de, 140 ıncı maddenin
uygulama alanına dahil edilmiştir.
Üçüncü fıkraya eklenen cümle ile, örgütün faaliyeti
çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkimin,
bir haftadan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar
verebilmesi mümkün kılınmıştır.
Madde 22.- 5271 sayılı Kanunun 142 nci maddesinin
yedinci fıkrası değiştirilmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ile
uyum sağlanmıştır. 11.7.2002 tarihli Göç/Türkiye kararında Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, sekize karşı dokuz oyla, çelişmeli yargılamanın gerektirdiği duruşma
hakkı garanti edilmediği için Sözleşmenin 6/1. maddesinin ihlal edildiğine
karar vermiştir. Hâkim önüne çıkarılmadan iki gün süreyle gözaltında tutulan
başvurucunun 466 sayılı Kanun uyarınca Ağır Ceza Mahkemesinde (ve temyiz
aşamasında Yargıtay'da) görülen davada, başvurucuya, durumunu sözlü olarak
anlatma fırsatı verilmemiştir. Oysa tazminat miktarını belirlerken dikkate
alınan davacının sosyal, ekonomik konumu ve gözaltında çektiği acı gibi kişisel
durumlar duruşmayı gerekli kılmaktadır.
Madde 23.- 5271 sayılı Kanunun 143 üncü maddesinin
ikinci fıkrası değiştirilmiştir. Böylece, sadece icrai davranışla görevini
kötüye kullanan kamu görevlilerine rücu edilmesi kabul edilmiş, ihmali
davranışla görevin kötüye kullanılması kapsam dışı bırakılmıştır.
Madde 24.- 5271 sayılı Kanunun 151 inci maddesinin
başlığı değiştirilmiş ve maddeye dört fıkra eklenmiştir.
Madde 25.- 5271 sayılı Kanunun 153 üncü maddesinin
dördüncü fıkrası değiştirilmiştir. Bu fıkra kovuşturma evresinde dosya inceleme
hakkını düzenlemektedir. Kovuşturma evresi ise, iddianamenin mahkeme tarafından
kabul edilmesiyle başlamaktadır.
Madde 26.- 5271 sayılı Kanunun 161 inci maddesinin
beşinci fıkrasına yapılan eklemeyle, ceza muhakemesi bakımından adli kolluk
amiri olmakla birlikte, o yerdeki en üst kolluk amiri hakkında Cumhuriyet
savcısının doğrudan soruşturma yetkisi kabul edilmemiştir.
Madde 27.- 5271 sayılı Kanunun 164 üncü maddesinin
birinci fıkrasındaki "3 üncü" ibaresi "4 üncü" olarak
değiştirilmiştir.
Madde 28.- 5271 sayılı Kanunun 171 inci maddesine kamu
davasının ertelenmesine ilişkin fıkralar eklenmiştir.
Günümüz karşılaştırmalı ceza muhakemesi hukukunda
önemli bir sorun da Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak, kamu davasını
açmak veya açmamak yetkisine sahip olup olmamasıdır. Bunun anlamı yasallık
sistemi yanında maksada uygunluk sistemine ne derecede veya ölçüde yer verilebileceğidir.
Yasallık anlayışı Almanya, İtalya, İspanya'da, İsviçre'nin bazı kantonlarında
ve hemen bütün doğu Avrupa ülkelerinde ve bugüne kadar ülkemizde geçerlidir.
Hemen açıklanmalıdır ki, yasallık sisteminin anlamı da
hemen davayı açmak hususunda Cumhuriyet savcısını bir otomatizme sevk etmek
değildir: Birinci olarak Cumhuriyet savcısı bazen kamu davasının harekete
getirilip getirilmeyeceğini, kendisine ulaşan olayların bir temeli bulunup
bulunmadığını, söz gelimi ihbarın anonim olup olmadığını belirlemek için şekli
olmayan bir araştırma yapar ve bunun sonucunda soruşturmayı sürdürmemeye karar
verebilir yani yasallık otomatiklilik anlamını taşımaz.
İkinci olarak örneğin İsviçre kantonları sosyal yarar
zorunlu kılmadıkça, soruşturma yapmanın mecburî olmadığını kabul etmektedirler.
Çağdaş eğilim, yasallık ve maksada uygunluk sistemleri
arasında bir yakınlaşmayı ifade etmektedir.
Ceza Muhakemesi Kanununun temel amacı yargılamanın,
adil yargılama ilkesine tam sadık kalınarak sür'atlendirilmesi ve kovuşturmanın
duruşmadan duruşmaya sürüklenmesini ve böylece parçalı adaleti önlemek
olduğundan ve bu amaca ulaşmanın bir çaresi de ceza adalet sistemini, olanak
ölçüsünde boşaltmak, soruşturma evresindeki filtreyi etkinleştirmek olduğundan
değişik hükümler getirilmiş ve bunlardan önemli birisini de bu madde
oluşturmuştur.
Maddeye göre, belirli koşullarla Cumhuriyet savcısı,
soruşturmasını tamamladığı suçtan dolayı davanın açılmasını üç yıl süre ile
erteleyebilecek ve bu süre içinde fail kasıtlı bir suç işlemeyecek olursa
kovuşturmaya yer olmadığına karar verecektir; yeni bir suç işlenecek olursa
kamu davası açılacaktır. Kamu davasının açılabilmesi için, erteleme süresi
içinde işlenmiş olan yeni suçtan dolayı mahkumiyet kararının bu süre içinde
verilmiş veya kesinleşmiş olması şart değildir. Ayrıca, belirtilmek gerekir ki,
erteleme süresince zamanaşımı da işlemeyecektir.
Madde 29.- 5271 sayılı Kanunun 173 üncü maddesinin
üçüncü ve dördüncü fıkraları değiştirilmiştir.
Üçüncü fıkrada yapılan değişikliğe göre, başkan
kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu
açıkça belirtmek suretiyle, o yer sulh ceza hâkimini görevlendirebilecektir.
Dördüncü fıkrada yapılan değişikliğe göre, başkan
istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye
verecektir. Bu değişiklikle, Kanunun kamu davasının açılmasına ilişkin olarak
benimsediği sistem ile uyum sağlanması amaçlanmıştır.
Madde 30.- 5271 sayılı Kanunun 174 üncü maddesi
değiştirilmiştir.
Kamu davasının tek veya zorunlu olduğunda birbirini
izleyen oturumlarda ve mümkünse bir günde sonuçlandırılmasını
gerçekleştirebilmek amacıyla; iddianamenin, hukuken geçerli ve yeterli
delillerin toplanmasından ve dava açma koşullarının gerçekleşmesinden sonra,
tüm yönleriyle doğru ve eksiksiz olarak mahkemeye verilmesi gerekmektedir.
Yeterli delil bulunmadan veya toplanmadan âdeta
delilsiz davanın açılmış olması ve bunun sonucu olarak mahkemenin soruşturma
yapmak zorunluluğunda kalacağının anlaşılması halinde iddianame iade edilecektir.
Mahkemenin bu kararı üzerine Cumhuriyet savcısı, eğer itiraz yoluna
gitmeyecekse yeniden soruşturma yapacaktır. Yaptığı bu soruşturma sonunda
yeterli delil saptayabildiğinde Cumhuriyet savcısı yeniden iddianame
düzenleyerek mahkemeye verecek, yeterli delil bulamazsa kovuşturmaya yer
olmadığına karar verecektir. Böylece soruşturmanın gereğince tamamlanmadan dava
açılmasının sakıncaları, duruşmaların uzaması ve ertelenmesi önlenebilecektir.
Deliller kamu davası açmak için yeterli olsa bile,
iddianamede bulunması gerekli diğer ve bir bakıma şekli sayılabilecek
hususların yer almaması halinde de iade mümkündür.
Önödemeye veya uzlaşmaya tabi bir suç hakkında
yanlışlıkla iddianame düzenlenmişse, bu da iddianamenin iadesi nedeni
sayılmıştır. Bu durumda Cumhuriyet savcısı, iade kararına itiraz etmeyecekse,
önödeme veya uzlaşma yoluyla soruşturmayı sona erdirmeyi deneyecektir.
Savcının değerlendirmesine tabi hususlar iade gerekçesi
olamaz. Bu nedenle mahkeme, savcının nitelendirmesine katılmadığını belirterek
bir hususu iade konusu yapamaz. Ancak iddianamede bulunması gereken hususlarda
bir eksiklik veya yanlışlığa dayanarak iade yoluna gidilebilir. Örneğin
soruşturulan fiilin önödemelik olup olmadığının takdiri Cumhuriyet savcısına
aittir. Bu nedenle Cumhuriyet savcısı, fiilin önödeme kapsamında olmadığı
görüşünde ise, mahkeme bu durumda iddianameyi iade edemez.
Keza, görev veya yetki konusunda iddianamede açık bir
yanlışlık veya çelişki varsa iade mümkündür. Örneğin iddianame asliye ceza
mahkemesine verildiği halde, ağır ceza mahkemesinin madde bakımından yetkisine
girecek ağırlıkta bir ceza miktarı talep edilmesi; iddianamede gösterilen
mahkemenin yargı çevresi dışında suçun işlendiğinin iddianameden anlaşılması
gibi. Nitekim 170 inci maddenin üçüncü fıkrası iddianamenin "görevli ve
yetkili" mahkemeye hitaben düzenlenmesini öngörmektedir. Şayet
iddianamenin görevli veya yetkili mahkemeye hitaben düzenlenmediği iddianameden
kolayca anlaşılabiliyorsa, iddianamenin 170 inci maddeye aykırı
düzenlendiğinden bahisle mahkeme iadeye karar verebilecektir.
Buna karşılık, Cumhuriyet savcısının değerlendirmesinde
bir çelişki olmadığı sürece, örneğin mahkeme görev veya yetki konusunda
Cumhuriyet savcısı ile aynı kanaatte olmasa bile, bu sebeple iddianameyi iade
edemez. Çünkü bu sorun görev veya yetki uyuşmazlığının konusu olabilecek bir
husustur ve bir merciin çözmesi gereken bir konuyu mahkeme iddianamenin iadesi
yoluyla çözemez. Kaldı ki, bu ihtimalde, iddianamenin iadesine yönelik inceleme
ile göreve ilişkin incelemenin aynı zaman diliminde olması mümkün değildir.
İddianamenin iadesi, ancak, iddianamenin mahkemeye verilmesinden sonra fakat
kabulünden önce, yani soruşturma evresinde verilebilecek bir karardır. Oysa
mahkemenin nitelendirmesi sonucu ortaya çıkabilecek olan görevsizlik kararı,
ancak kovuşturma evresinde, iddianamenin kabulünden sonra verilebilmektedir.
Aynı durum yer yönünden yetki bakımından da geçerlidir.
Bu nedenle mahkeme, iddianame kendisine verildiği
zaman, görev yönünden herhangi bir değerlendirme yapmaksızın, kabul edilebilir
bir iddianamenin bulunup bulunmadığına karar vermek zorundadır. İadesi gereken
bir iddianame sözkonusu ise öncelikle bu yola başvurulacak, iddianamedeki
eksiklikler tamamlandıktan veya itiraz üzerine bu konuda bir karar verildikten
sonra, artık ortada, iade yönünden değerlendirmeye tabi kılınmış bir iddianame
var demektir. Bunun üzerine iddianame kabul edilecek ve gerekli görülüyorsa,
yani Cumhuriyet savcısının görev veya yetki konusundaki hukuki nitelendirmesi
kabul edilmiyorsa, görevsizlik kararı verilecektir. Görev sorunu çözüldükten
sonra ise artık yeniden iddianamenin iadesine gerek ve hatta imkan
bulunmamaktadır. Çünkü, gerçekte görevsiz veya yetkisiz de olsa, bir mahkeme
tarafından iddianamenin iadesi konusu değerlendirilmiş bulunmaktadır. Bu
değerlendirmeyi yapanın, mutlaka, kendisine gelen davayı kabul eden veya kabul
etmediği için çıkan uyuşmazlık üzerine görevli veya yetkili hale gelmiş bulunan
mahkeme olması şart değildir.
Yine, olaylar ile deliller arasında ilişki kurulmaksızın,
sadece olaylara ve sadece delillere ard arda yer verilmiş ve takdirin mahkemeye
bırakılmış olması halinde de iade mümkündür.
İddianamenin iadesi üzerine Cumhuriyet savcısının
izleyebileceği iki yol bulunmaktadır. İlki, iade kararında belirtilen
eksiklikleri giderdikten, hatalı noktaları düzelttikten sonra yeniden iddianame
düzenlemektir. Eksiklik ve yanlışlıklar giderildikten sonra, artık mahkeme yeni
ve başka sebeplere dayanarak yeniden iade edemez. İkinci yol ise iade kararına
karşı itiraz kanun yoludur. İtiraz merciinin kararı kesin olduğundan,
Cumhuriyet savcısını da mahkemeyi de bağlayacaktır.
İddianameyi iade için öngörülen süre, kesin bir
süredir. Bu süre içinde iade edilmeyen iddianame artık kabul edilmiş sayılır.
İlk iade kararında belirtilmeyen sebeplere dayanılarak
yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez. Bu nedenle, mahkeme,
olabildiğince titiz bir inceleme ile, iadeye konu olabilecek bütün hususları
belirlemelidir. İade süresinin onbeş gün olması bu tür bir incelemeyi mümkün
kılacaktır.
İade sebebi olarak gösterilen eksiklikler tamamlanmadan
ve hatalı noktalar düzeltilmeden, adeta aynı iddianamenin yeniden mahkemeye
verilmesi halinde, mahkeme bu iddianameyi de iade edebilecektir.
Madde 31.- 5271 sayılı Kanunun 193 üncü maddesine bir
fıkra eklenmiştir.
Buna göre, sanık hakkında, toplanan delillere göre
mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu
yapılmamış olsa dahi dava gıyabında bitirilebilir. Böylece sanığın lehine bir
düzenleme getirilmiş ve gereksiz yere davanın uzaması önlenmek istenmiştir.
Madde 32.- 5271 sayılı Kanunun 206 ncı maddesinin
birinci fıkrasına bir cümle eklenmiştir.
Buna göre, sanığın tebligata rağmen mazeretsiz olarak
gelmemesi sebebiyle sorgusunun yapılamamış olması, delillerin ortaya
konulmasına engel olmaz. Ortaya konan deliller, sonradan gelen sanığa
bildirilir. Böylece, yargılamanın yapılabilir olması sağlanmıştır.
Maddenin dördüncü fıkrası şahsi hak davası ile ilgili
olduğundan ve şahsi hak davası bu Kanunda düzenlenmediğinden, fıkra madde
metninden çıkarılmıştır.
Madde 33.- 5271 sayılı Kanunun 223 üncü maddesinin
üçüncü fıkrasının (b) bendine yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı
emrin yerine getirilmesi suretiyle işlenmesi hali de eklenmiştir. Böylece 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 24 üncü maddesinde kusurluluğu ortadan kaldıran bir
sebep olarak öngörülen bu halde verilecek son kararın ne olacağı
gösterilmiştir.
Madde 34.- 5271 sayılı Kanunun 231 inci maddesinin
başlığı "Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri
bırakılması" şeklinde değiştirilmiş ve maddeye bununla ilgili hükümler
eklenmiştir.
Maddeye eklenen "hükmün geri bırakılması"
bugün hemen bütün Batı ülkelerinin ceza mevzuatında yer alan bir kurumdur.
Özellikle 1950'li yıllardan sonra Kara Avrupası ceza hukukuna girmiş ve bugün
gerek Batı ve gerek Doğu Avrupa ülkeleri ceza sistemlerindeki yerini almıştır.
"Hükmün geri bırakılması" kurumu önce Anglo-Sakson hukukunda ortaya
çıkmış ve daha sonra Kara Avrupası hukukunu etkileyerek ceza kanunlarına
girmiştir. Nitekim Fransız hukukunda bu kurum, ilk önce 2/2/1945 tarihli
Kanunla çocuk suçlular hakkında uygulanmaya başlanmış, daha sonra 1975 yılında
yapılan değişiklikle yetişkinleri de kapsamına almıştır. Belçika'da aynı kurum
29/6/1964 tarihli bir Kanunla hukuk sistemine getirilmiştir. Bu örneği,
Hollanda, Japonya, Polonya, İsviçre gibi ülkelerde de görmek olanaklıdır.
Hükmün geri bırakılması kurumu Anglo-Sakson hukuk
sisteminde yargılanması tamamlanmış olan sanığın belli bir süre denetim altında
tutulması "probation" esasına dayanır. Hâkim, sanığın suçluluk ve
kusurluluğunu saptamakla beraber cezaya hükmetmeyi geri bırakmakta ve onu
belirli bir süre içinde denetim altında tutmaktadır. Davranışları, tâbi
tutulduğu denetim süresi içinde olumlu bulunduğu takdirde suçlu için bir
mahkûmiyet kararı verilmemektedir. Böylece deneme süresini başarıyla geçirmiş
olan suçlu, damgalama süreci dışına çıkarılmakta, bir yargı kararına muhatap
olmamaktadır. Bu kurum, çağdaş ceza hukukunun amaçlarından biri olan kişiyi
mümkün olduğu kadar damgalamamayı ve toplum ile uyum sağlanmasını
gerçekleştirici bir uygulama niteliğindedir.
İşte çağdaş ceza hukukunda vatandaşlık hakkını kazanmış
olan bu kurum, Türk hukukuna getirilmektedir. Böylece Türk ceza uygulamasında
yeni bir döneme girildiğini söylemek olanağı vardır.
Hükmün geri bırakılması konusunda hâkime tam bir takdir
hakkı verilmiştir. Hükmün geri bırakılması ile ilgili koşulların somut olayda
gerçekleşmiş olması sanık hakkında hükmün geri bırakılması için bir hak
oluşturmamaktadır.
Hükmün geri bırakılması durumunun uygulanması için
suçlunun yargılanması ve işlediği fiil karşılığında belirlenen somut cezanın
adli para cezası veya en çok iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezası olması
gereklidir.
Hâkim yargılamakta olduğu suçla ilgili olarak sanığın
kişisel durumunu, işlediği fiili bütün yönleriyle inceleyerek, delilleri
toplayacak ve yargılamayı bitirecektir. Ancak son hükmü açıklamayacaktır. Bunun
yanı sıra hâkim sanığa beş yıllık bir denetim süresi içinde, denetimli
serbestliğe tâbi tutulacağını ve hükmün geri bırakıldığını bildirecektir. Ancak
bu süre içinde dava zamanaşımı duracaktır.
Hâkimin tamamen takdir yetkisi içinde kalan bu kurumun
uygulanabilmesi için dört şartın var olması gerekmektedir:
1. Sanığın daha önce kasten bir suç işlememiş olması,
2. Sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaat
oluşması,
3. Sanık hakkında kişilik özellikleri ve duruşmadaki
tutum ve davranışları itibarıyla cezaya hükmedilmesine gerek görülmemesi; daha
açık ifadeyle gerekli ise, ceza ile amaçlanan sonucun esasen var olmaması,
4. Suçun neden olduğu zararın giderilmiş olması. Bu
zararın bir defada veya aylık taksitler halinde ödeme veya Devlet hazinesine
yatırma suretiyle giderilmesi de mümkündür.
Denetimli serbestlik süresi içinde, sanığın bir meslek
sahibi olup olmamasına göre; bir eğitim programına devam etmesine veya ücret
karşılığı çalıştırılmasına da karar verilebilir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara
mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya
kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme
tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
Hakkında verilecek hüküm geri bırakılmış olan sanık,
tâbi tutulduğu denetimli serbestlik süresi içinde kasten yeni bir suç işlediği
veya denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği yükümlülükleri, hâkimin
uyarılarına rağmen ihlâle ısrarla devam ettiği takdirde hâkim, yargılama
sonunda ulaştığı hükmü açıklayacaktır. Hükmün açıklanabilmesi için, erteleme
süresi içinde işlenmiş olan yeni suçtan dolayı mahkûmiyet kararının bu süre
içinde verilmiş veya kesinleşmiş olması şart değildir. Ancak mahkeme,
yükümlülüklerin yerine getirilme durumunu göz önünde bulundurarak, cezada yarı
oranına kadar indirim yapabilecektir.
Buna karşılık sanık, denetimli serbestlik süresi içinde
denetim koşullarına uygun olarak hareket ettiğinde hâkim, adı geçen hakkında
açılmış bulunan kamu davasının düşmesine karar verecektir. Böylece hükmün geri
bırakılmasına tâbi tutulan kişiye suçlu damgası vurulmamış olacaktır.
Maddede, ayrıca bu karara karşı kanun yolu da
gösterilmiş bulunmaktadır. Hükmün geri bırakılması kararına karşı ilgililerin
itiraz yoluna başvurma hakları vardır. Davanın düşmesine karar verildiği
hâllerde de genel hükümlere göre istinaf yolu açık bulunmaktadır.
Madde 35.- Ceza Muhakemesi Kanununun 247 nci maddesinin
birinci fıkrasına "Hakkındaki" ibaresinden sonra gelmek üzere
"soruşturma veya" ibaresi eklenmiştir. Böylece 98 inci maddeyle uyum
sağlanması amaçlanmıştır.
Madde 36.- Yürürlük maddesidir.
Madde 37.- Yürütme maddesidir.
Adalet Komisyonu Raporu
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
Adalet Komisyonu |
20.5.2005 |
|
Esas No.: 2/453 |
|
|
Karar No.: 80 |
|
TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Başkanlığınızca 3.5.2005 tarihinde esas komisyon olarak
Komisyonumuza havale edilmiş olan, "Kilis Milletvekili Hasan Kara ile 2
Milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/453)", Komisyonumuzun 5.5.2005 tarihli 20 nci birleşiminde görüşülmüş, geneli üzerindeki
görüşmeleri tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edilmiş, ancak maddelerin
ayrıntılı bir biçimde incelenerek düzenlenmesi için beş kişilik bir alt
komisyona havale edilmiştir.
Alt komisyon; Adalet ve İçişleri Bakanlıkları, Yargıtay
Başkanlığı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye Barolar Birliği
temsilcileri ile Üniversite öğretim üyelerinin de katılmalarıyla yaptığı
toplantılar sonucunda hazırladığı rapor ve metni Komisyonumuza sunmuştur.
Teklif, Komisyonumuzun 17.5.2005 tarihli 23 üncü
birleşiminde, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek ile Adalet ve İçişleri
bakanlıkları, Yargıtay Başkanlığı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
temsilcileri ile Üniversite öğretim üyelerinin de katılmalarıyla, alt
komisyonca hazırlanan metin esas alınmak suretiyle incelenip görüşülmüş,
maddeler üzerindeki kabul, ilave ve değişiklikler sırasıyla aşağıda
açıklanmıştır.
Teklifin 1 inci maddesi aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 2 nci maddesiyle değiştirilen 5271 sayılı
Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrası, şüpheli veya sanığın aleyhine delil
elde edilecek olması dolayısıyla rızasının hukuken geçerli sayılamayacağı
düşüncesiyle madde metninden çıkarılmış, ayrıca beşinci fıkraya
"muayene" ibaresinden sonra "de" ibaresi eklenerek kabul edilmiştir.
Teklifin 3 üncü maddesi aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 4 üncü maddesi, redaksiyon yapılmak suretiyle
kabul edilmiştir.
Teklifin 5 inci maddesiyle değiştirilen 5271 sayılı
Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "veya Cumhuriyet
savcısına ulaşılamadığı hallerde kolluk amirinin" ibaresi Polis Vazife ve
Selahiyet Kanununun 17 nci maddesi hükmüne göre kolluğun, kimliğini bildirmeyen
veya yanlış bildiren kişileri, gerçek kimlikleri tespit edilinceye kadar
yirmidört saati geçmemek üzere gözaltına alma yetkisi bulunduğundan bu süre
içinde ayrıca Cumhuriyet savcısına ulaşması da mutlak olacağından, keza
Kabahatler Kanununun 40 ıncı maddesinde de kolluğun bu kişileri gözaltına alma
yetkisi bulunduğundan, bu konuda kolluk amirine yetki verilmesine gerek
olmadığı düşüncesiyle madde metninden çıkarılmış, fıkradaki "ayak" ibaresi "avuç
içi" şeklinde değiştirilerek kabul edilmiştir.
Teklifin 6 ncı maddesi aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 7 nci maddesiyle değiştirilen 5271 sayılı
Kanunun 90 ıncı maddesinin beşinci fıkrasında geçen "Cumhuriyet
savcısına" ibaresinden sonra uygulamada ortaya çıkması muhtemel sorunların
önüne geçmek amacıyla "hemen" ibaresi eklenmiş, "emirleri"
ibaresi de "emri" şeklinde değiştirilerek kabul edilmiştir.
Teklifin 8 inci maddesiyle değiştirilen 5271 sayılı
Kanunun 91 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesine "en
yakın" ibaresinden sonra açıklık getirmek üzere "hâkim veya"
ibaresi eklenmiş, yol süresinin en fazla ne kadar olacağı hususuna sınırlama
getirilmek amacıyla da yeni bir cümle eklenmiştir.
Teklifin 9 uncu maddesiyle değiştirilen 5271 sayılı
Kanunun 94 üncü maddesine "mahkemeye" ibaresinden sonra gelmek üzere
maddeye açıklık getirmek amacıyla "en kısa zamanda" ibaresi
eklenmiştir.
Teklifin 10 uncu maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 98 inci
maddesinin birinci fıkrasına bir cümle eklenmektedir. Kaçaklık bir statü olup
ancak kovuşturma evresinde geçerli olmasından ve bu hususun 5271 sayılı Kanunun
247 nci maddesinde düzenlenmesinden dolayı "kaçak" ibaresi metinden
çıkarılmak suretiyle birinci fıkra hükmü yeniden düzenlenmiş ve yapılan bu
değişiklikle 247 nci madde ile de uyum sağlanmıştır.
Teklifin 11 inci maddesi aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 12 nci maddesi, 5271 sayılı Kanunun 103 üncü maddesinin
birinci fıkrasının üçüncü cümlesinin değiştirilmesini öngörmektedir. Ancak bu
cümle, usule ilişkin bir hüküm içerip, 105 inci maddede özel olarak düzenlenmiş
olduğundan değiştirilmesi yerine, fıkra metninden çıkarılmış ve madde bu
doğrultuda değiştirilmiştir.
Teklifin 13 üncü maddesiyle değiştirilen 5271 sayılı
Kanunun 105 inci maddesinde geçen "salıverilme istemi" ibaresi
"istem" şeklinde değiştirilmiş, kararların üç gün içinde verilmesi
öngörülmüş, kararın verilmesi zorunlu hale getirilmiş, böylece Teklifin 12 nci
maddesiyle düzenlenen hükümle uyum sağlanmıştır.
Teklifin 14 üncü maddesiyle eklenmesi öngörülen 5271
sayılı Kanunun 109 uncu maddesinin dördüncü fıkrası kapsamına (f) bendi de
eklenmiş, bu suretle üst sınırı üç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren
suçlar bakımından da nakdî kefaletle tahliyeye olanak sağlanmıştır.
Teklifin 15 inci maddesiyle değiştirilen 5271 sayılı
Kanunun 119 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki "adlî" ibaresi
çıkarılmış, son cümledeki "kişinin konutunda veya işyerinde" ibaresi
"konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda" ibaresi
olarak değiştirilmiştir. Ayrıca kolluk amirinin yazılı emri üzerine yapılan
aramalarda bir delil elde edilmiş olsun veya olmasın, yapılan arama sonucu
hakkında Cumhuriyet başsavcılığına derhal bilgi verilmesini sağlamak amacıyla
birinci fıkraya bir cümle eklenmek suretiyle kabul edilmiştir.
5271 sayılı Kanunun 122 nci maddesi belge ve kağıtları
inceleme yetkisini hâkim ve Cumhuriyet savcısına vermiş olmakla birlikte, anılan
kişilerin bu işlemi kolluğa da yaptırabileceğinde şüphe yoktur. Ayrıca kolluk
arama sırasında ele geçen belge veya kağıtlara, suçla ilgisi olup olmadığını
tespit amacıyla bakabilecek, suçla ilgisi olabileceğinden şüphelendiği anda
Kanunun öngördüğü şekilde hâkim veya Cumhuriyet savcısına ulaştıracaktır. Bu
nedenle farklı anlaşılmalara sebep olabilecek şekilde ayrı bir hüküm
konulmasına gerek görülmeyerek Teklifin 16 ncı maddesi Teklif metninden
çıkarılmıştır.
Teklifin 17 nci maddesiyle değiştirilen 5271 sayılı
Kanunun 127 nci maddesinin birinci fıkrasında; Teklifin 15 inci maddesiyle
paralellik sağlanması amacıyla "adlî" ibaresi metinden çıkarılmış ve
16 ncı madde olarak kabul edilmiştir.
Teklifin 18 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen
5271 sayılı Kanunun 135 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen
"soruşturmalarda" ibaresi "soruşturma ve kovuşturmada",
ikinci fıkrada geçen "Şüphelinin" ibaresi "Şüpheli veya sanığın"
olarak değiştirilmiş, böylece metin içinde uyum sağlanmıştır. Ayrıca altıncı
fıkrada geçen "hükümleri" ibaresi yerine "kapsamında dinleme,
kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler"
olarak değiştirilmiş, böylece tespit işlemleri, bu fıkrada sayılan suçlarla
sınırlı olmaktan çıkarılmıştır. Yine altıncı fıkranın (b) bendinden sonra
gelmek üzere Bankalar Kanununda tanımlanan zimmet suçları da, kataloğa eklenmiş
ve 17 nci madde olarak kabul edilmiştir.
Teklifin 19 uncu maddesi 18 inci madde olarak aynen
kabul edilmiştir.
Teklifin 20 nci maddesindeki düzenleme, Komisyonumuzca
uygun görülmeyerek reddedilmiştir.
Teklifin 21 inci maddesi 19 uncu madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 22 nci maddesiyle değiştirilen 5271 sayılı
Kanunun 142 nci maddesinin yedinci fıkrasına eklenen cümle ile belli şartlarda
yoklukta karar verilebilmesine imkân sağlanmış ve 20 nci madde olarak kabul
edilmiştir.
Teklifin 23 üncü
maddesi 21 inci madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 24 üncü maddesinde redaksiyon yapılmış ve 22
nci madde olarak kabul edilmiştir.
Teklifin 25 inci maddesi 23 üncü madde olarak aynen
kabul edilmiştir.
Teklifin 26 ncı maddesiyle, 5271 sayılı Kanunun 161
inci maddesinin üçüncü fıkrasına "Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak
da bildirilir." cümlesi eklenmiş, böylece soruşturma evresinde geçerli
olan yazılılık ilkesi hüküm altına alınmış; soruşturmanın mutlak yetkili
sorumlusunun Cumhuriyet savcısı olduğundan, bu yetki ve sorumluluk doğrudan
soruşturma açma yetkisini ihtiva etmesi gerektiği düşüncesiyle 161 inci
maddesinin beşinci fıkrası madde metninden çıkarılmış ve 24 üncü madde olarak
kabul edilmiştir.
Teklifin 27 nci maddesi 25 inci madde olarak aynen
kabul edilmiştir.
Teklifin 28 inci maddesi Komisyonumuzca uygun
görülmeyerek Teklif metninden çıkarılmıştır.
Teklifin 29 uncu maddesi 26 ncı madde olarak aynen
kabul edilmiştir.
Teklifin 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen
5271 sayılı Kanunun 174 üncü maddesinde, ispat bakımından önemli fakat,
toplanmamış bir delil tespit edilmesi halinde de iddianamenin iadesi sağlanmak
suretiyle, gerekçede de açıklandığı üzere davaların kısa sürede
sonuçlandırılması amacıyla birinci fıkraya (a) bendinden sonra gelmek üzere (b)
bendi eklenmiş, mevcut (b) bendi (c) bendi olarak teselsül ettirilmiş, ayrıca
dördüncü fıkranın daha anlaşılır hale getirilmesi amacıyla bazı sözcüklerin
yeri değiştirilmiş ve 27 nci madde olarak kabul edilmiştir.
Teklifin 31 inci maddesinde redaksiyon yapılmış ve 28
inci madde olarak kabul edilmiştir.
Teklifin 32 nci maddesi 29 uncu, 33 üncü maddesi 30
uncu madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 34 üncü maddesi Komisyonumuzca uygun
görülmeyerek Teklif metninden çıkarılmıştır.
Teklifin 10 uncu maddesinde yapılan değişiklik
nedeniyle, Teklifin 35 inci maddesinde önerilen değişiklik gereksiz hale gelmiş
olduğundan, 5271 sayılı Kanunun 247 nci maddesinin birinci fıkrasında
değişiklik yapılmamış, ancak aynı maddeye ikinci fıkra eklenerek, 248 inci
maddede sayılan suçlarla sınırlı olmak üzere, kaçaklık statüsünün tespiti usulü
hüküm altına alınmış, diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiş ve 31 inci
madde olarak kabul edilmiştir.
Teklifin 36 ncı maddesi 32 nci, 37 nci maddesi 33 üncü
madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Teklifte, kanun yapım tekniğine uygunluğun sağlanması
amacıyla redaksiyon yapılmıştır.
Raporumuz, Genel Kurulun onayına sunulmak üzere
Başkanlığa saygı ile arz olunur.
|
Başkan |
Başkanvekili |
Sözcü |
|
Köksal Toptan |
Recep Özel |
Ramazan Can |
|
Zonguldak |
Isparta |
Kırıkkale |
|
Kâtip |
Üye |
Üye |
|
Hasan Kara |
Fehmi Hüsrev Kutlu |
Halil Ünlütepe |
|
Kilis |
Adıyaman |
Afyonkarahisar |
|
|
|
(Muhalifim) |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Halil Özyolcu |
Haluk İpek |
Feridun Fikret Baloğlu |
|
Ağrı |
Ankara |
Antalya |
|
|
|
(Karşı
oyum var) |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Orhan
Yıldız |
Mehmet
Küçükaşık |
|
Artvin |
Artvin |
Bursa |
|
(Karşı
oyum var) |
(İmzada
bulunamadı) |
(İmzada
bulunamadı) |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Muzaffer Külcü |
Mahmut Durdu |
|
Çorum |
Çorum |
Gaziantep |
|
(Karşı
oyum var) |
(Toplantıya
katılmadı) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Nimet Çubukçu |
Mehmet
Yılmazcan |
Hakkı Köylü |
|
İstanbul |
Kahramanmaraş |
Kastamonu |
|
|
(Toplantıya
katılmadı) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Muharrem Kılıç |
Orhan Eraslan |
Enver Yılmaz |
|
Malatya |
Niğde |
Ordu |
|
(Karşı
oyum var) |
(Karşı
oyumuz vardır, |
|
|
|
muhalefet
şerhi ektedir) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Mehmet Nuri Saygun |
Ahmet Çağlayan |
Bekir Bozdağ |
|
Tekirdağ |
Uşak |
Yozgat |
|
(Karşı
oyum vardır, |
|
|
|
muhalefet
şerhi ektedir) |
|
|
KARŞI OY YAZISI
Adalet Komisyonunda görüşülen, 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine aşağıdaki
gerekçelerle karşıyız.
Bilindiği gibi, Ceza Muhakemesi Yasası anayasal hak ve
özgürlükler açısından çok büyük önem taşıyan bir yasadır. Bu bakımdan da
öğretide kimi bilim adamları Ceza Muhakemesi Kanununa Anayasanın yürürlük
kanunu da, demektedirler.
Otoriter yönetimler geldiğinde ilk önce Ceza Muhakemesi
Kanunundaki haklara dokunulur. Bu haklar, sınırlandırılır. Bu yönüyle ele
alındığında da, otoriter rejimlerle demokratik rejimleri ayıran en temel
indikatörlerden bir tanesi de ceza muhakemeleri yasasıdır.
Bu çerçevede yapılan değişiklikler incelendiğinde,
bütünüyle katı bir otoriter düzenleme olduğu görülmektedir. Teklif ile yapılan
yeni düzenlemeye göre insan bedeni iç ve dış beden biçiminde, hiçbir bilimsel
ölçüye dayanmadan ayrılmıştır. Beden muayenesinin hâkim ya da savcının iznine
tâbi olması gereği; hiçbir bilimselliği olmayan ve saçma birtakım ölçütlerle
sadece iç beden muayenesine getirilmiştir. Böylelikle, hâkim ya da savcı izni
olmadan kolluk tarafından, kişinin el ve parmak izlerinin alınabilmesi ve
fişlenebilmesine yol açılmış bulunmaktadır.
Cumhuriyet savcısının yetkisine verilen ve keşif
hükümlerine tâbi kılınan yer gösterme işlemi henüz hiç uygulaması yapılmadan,
yeniden kolluğa verilmiştir.
5271 sayılı CMK’da hazırlık soruşturmasının patronu
cumhuriyet savcısı olarak belirlenmişti. Yapılan bu değişiklikle, soruşturma
yeniden kolluğa devredilmektedir.
Yol süresi adıyla gözaltı süreleri, yeniden uzatılmış
bulunmaktadır. Tutuklama süreleri ve tutuklama sebepleri genişletilmiş
bulunmaktadır. İtirazlarda duruşma yapılması usulünden dönülmektedir. Bu
düzenlemelerin hiçbirisi, demokratikleşmeye, çağdaşlaşmaya katkı sunar
nitelikte değildir.
Arama ve el koymalarda, belge incelemelerde kolluğun
yetkileri artırılmakta, hâkimin ve savcının yetkileri kısılmaktadır. İlk defa
bir yasa metnine, “cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde” kavramı
girmektedir. Cumhuriyet savcısına ulaşılamayan yerde, yasa yoktur. Yasayı,
cumhuriyet savcısı temsil eder. Bu ironik bir durumdur.
Her türlü haberleşmenin denetlenmesi, telekomünikasyon
yoluyla iletişimin denetlenmesi, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik
araçlarla izleme, kolluk lehine genişletilmektedir. Süreleri ve yetkileri
artırılmaktadır. Böyle bir düzenlemenin demokratik olduğunu kabul olanağı
yoktur.
Devletin kolluğun hataları nedeniyle, ödemiş olduğu
tazminatlardan dolayı rücu edebilmesi olanağı, daraltılmaktadır.
Savunma hakkıyla ilgili önemli engeller
getirilmektedir. Kısaca yapılan değişiklikler bir bütün halinde ele
alındığında; antidemokratik, demokratik hak ve özgürlüklerin özüne ilişen
nitelikte ve otoriter rejimleri çağrıştırır niteliktedir. Yapılan değişikliklerin
kabul edilmesi halinde, yasa tamamıyla antidemokratik hale gelecektir.
Anayasamızın hukuk devleti ilkeleriyle de bağdaşmayan değişikliklere karşıyız.
Karşı oy yazımızı arz ederiz.
Orhan Eraslan M.
Nuri Saygun
Niğde Tekirdağ
KİLİS MİLLETVEKİLİ HASAN KARA İLE
İKİ
MİLLETVEKİLİNİN TEKLİFİ
CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1.-
4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 35 inci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "hukuken geçerli mazerete dayanarak"
ibaresi madde metninden çıkarılmış, "bulanamayan" ibaresi ise
"bulunamayan" olarak düzeltilmiştir.
MADDE 2.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 75 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"Madde
75.- (1) Bir suça ilişkin delil elde etmek için, şüpheli veya sanık üzerinde iç
beden muayenesi yapılabilmesine ya da vücuttan kan veya benzeri biyolojik
örneklerle, saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilmesine; Cumhuriyet savcısı
veya mağdurun istemiyle ya da re'sen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet
savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur.
Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar
hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz.
(2) Müdafii
huzurunda rıza göstermesi halinde, şüpheli veya sanığın iç beden muayenesinin
yapılabilmesi, vücudundan örnek alınabilmesi için karar gerekmez.
(3) İç beden
muayenesi yapılabilmesi veya vücuttan kan veya benzeri biyolojik örnekler
alınabilmesi için; müdahalenin, kişinin sağlığına zarar verme tehlikesinin
bulunmaması gerekir.
(4) İç beden
muayenesi veya vücuttan kan veya benzeri biyolojik örnekler alınması, ancak
tabip veya sağlık mesleği mensubu diğer bir kişi tarafından yapılabilir.
(5) Cinsel
organlar veya anüs bölgesinde yapılan muayene, iç beden muayenesi sayılır.
(6) Üst
sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda, kişi üzerinde iç
beden muayenesi yapılamaz; kişiden kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç,
tükürük, tırnak gibi örnekler alınamaz.
(7) Bu madde
gereğince alınacak hâkim veya mahkeme kararlarına itiraz edilebilir.
(8) Özel
kanunlardaki alkol muayenesine ve kan örneği alınmasına ilişkin hükümler
saklıdır."
MADDE 3.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 76 ncı maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir:
"Diğer
kişilerin beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması
Madde 76.-
(1) Bir suça ilişkin delil elde etmek amacıyla, mağdurun vücudu üzerinde dış
veya iç beden muayenesi yapılabilmesine veya vücudundan kan veya benzeri
biyolojik örneklerle, saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilmesine; sağlığını
tehlikeye düşürmemek ve cerrahî bir müdahalede bulunmamak koşuluyla; Cumhuriyet
savcısının istemiyle ya da re'sen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet
savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur.
Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar
hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz.
(2) Mağdurun
rızasının varlığı halinde, bu işlemlerin yapılabilmesi için, birinci fıkra
hükmüne göre karar alınmasına gerek yoktur.
(3) Çocuğun
soy bağının araştırılmasına gerek duyulması halinde; bu araştırmanın
yapılabilmesi için, birinci fıkra hükmüne göre karar alınması gerekir.
(4)
Tanıklıktan çekinme sebepleri ile muayeneden veya vücuttan örnek alınmasından
kaçınılabilir. Çocuk ve akıl hastasının çekinmesi konusunda kanunî temsilcisi
karar verir. Çocuk veya akıl hastasının, tanıklığın hukukî anlam ve sonuçlarını
algılayabilecek durumda olması hâlinde, görüşü de alınır. Kanunî temsilci de
şüpheli veya sanık ise bu konuda hâkim tarafından karar verilir. Ancak, bu
hâlde elde edilen deliller davanın ileri aşamalarında şüpheli veya sanık
olmayan kanunî temsilcinin izni olmadıkça kullanılamaz.
(5) Bu madde
gereğince verilen hâkim veya mahkeme kararlarına itiraz edilebilir."
MADDE 4.-
Ceza Muhakemesi Kanu-nunun 80 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"Madde
80.- (1) 75, 76 ve 78 inci maddeler hükümlerine göre alınan örnekler üzerinde
yapılan inceleme sonuçları, kişisel veri niteliğinde olup, başka bir amaçla
kullanılamaz; dosya içeriğini öğrenme yetkisine sahip bulunan kişiler tarafından
bir başkasına verilemez.
(2) Bu
bilgiler, kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın
reddi, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi
hâllerinde Cumhuriyet savcısının huzurunda derhâl yok edilir ve bu husus dosyasında
muhafaza edilmek üzere tutanağa geçirilir."
MADDE 5.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 81 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
"Madde
81.- (1) Üst sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir
suçtan dolayı şüpheli veya sanığın, kimliğinin teşhisi için gerekli olması
halinde, Cumhuriyet savcısının veya Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde
kolluk amirinin emriyle, fotoğrafı, beden ölçüleri, parmak ve ayak izi,
bedeninde yer almış olup teşhisini kolaylaştıracak diğer özellikleri ile sesi
ve görüntüleri kayda alınarak, soruşturma ve kovuşturma işlemlerine ilişkin
dosyaya konulur.
(2)
Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi,
beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi
hâllerinde söz konusu kayıtlar Cumhuriyet savcısının huzurunda derhâl yok
edilir ve bu husus tutanağa geçirilir."
MADDE 6.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 85 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
"Madde 85.- (1) Cumhuriyet savcısı, kendisine yüklenen suç
hakkında açıklamada bulunmuş olan şüpheliye yer gösterme işlemi yaptırabilir.
250 nci maddenin birinci fıkrası kapsamına giren suçlar sözkonusu olduğunda,
adli kolluk amiri de yer gösterme işlemi yaptırmaya yetkilidir.
(2)
Soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla, müdafi de yer gösterme işlemi sırasında
hazır bulunabilir.
(3) Yer
gösterme işlemi, 169 uncu maddeye uygun olarak tutanağa bağlanır"
MADDE 7.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 90 ıncı maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"(4)
Kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar
vermesini önleyecek tedbirleri aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanunî
haklarını derhal bildirir.
(5) Birinci
fıkraya göre yakalanıp kolluğa teslim edilen veya ikinci fıkra uyarınca
görevlilerce yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi
verilerek, emirleri doğrultusunda işlem yapılır."
MADDE 8.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 91 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"Gözaltı
süresi, yakalama yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre
hariç, yakalama anından itibaren
yirmidört saati geçemez."
MADDE 9.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 94 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"Madde
94.- (1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma
veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç yirmidört saat içinde yetkili
hâkim veya mahkeme önüne çıkarılamıyorsa, aynı süre içinde en yakın sulh ceza
hâkimi önüne çıkarılır; serbest bırakılmadığı takdirde, yetkili hâkim veya
mahkemeye gönderilmek üzere tutuklanır."
MADDE
10.- Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 98 inci
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir:
"Ayrıca,
tutuklama isteminin reddi halinde, şüpheli hakkında itiraz mercii tarafından da
yakalama emri düzenlenebilir."
MADDE 11.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 100 üncü maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir:
"(4)
Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı bir yıldan
fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez."
MADDE 12.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 103 üncü maddesinin birinci fıkrasının üçüncü
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"Bu
hâlde sulh ceza hâkimi, Cumhuriyet savcısı ile şüpheli veya müdafiin görüşünü
aldıktan sonra üç gün içinde karar verir."
MADDE 13.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 105 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"Madde
105.- (1) 103 ve 104 üncü maddeler uyarınca yapılan salıverilme istemi üzerine,
merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiin görüşü alındıktan
sonra, istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar
verilebilir. Bu kararlara itiraz edilebilir."
MADDE 14.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 109 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül
ettirilmiştir.
"(4)
Şüphelinin, üçüncü fıkranın (a) bendinde yazılı yükümlülüğe tabi tutulması
bakımından, birinci fıkrada belirtilen süre sınırı dikkate alınmaz."
MADDE 15.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 119 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş, üçüncü fıkranın ikinci cümlesi ile beşinci fıkrasındaki
"hâkim veya" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
"(1)
Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet
savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise adlî kolluk amirinin
yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, kişinin konutunda
veya işyerinde arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde
Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir."
MADDE 16.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 122 nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir:
"Gecikmesinde
sakınca bulunan hallerde, kolluk amiri de belge veya kâğıtları
inceleyebilir."
MADDE 17.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 127 nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, altıncı fıkrasındaki "hâkim veya" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
"(1)
Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet
savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise adlî kolluk
amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri, elkoyma işlemini
gerçekleştirebilir."
"(3)
Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmidört saat içinde görevli
hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren kırksekiz saat
içinde açıklar; aksi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar."
MADDE 18.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 135 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiş, dördüncü fıkrasındaki "kullanmakta olduğu" ve
"kullanılan" ibareleri madde metninden çıkarılmış, altıncı fıkrasının
(a) bendine (8) numaralı alt bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki (9) numaralı
alt bent eklenmiş ve diğer alt bentler buna göre teselsül ettirilmiştir.
"Bir
suç dolayısıyla yapılan soruşturmalarda, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe
sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması
durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet
savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi
tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri
değerlendirilebilir."
"Ancak,
örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi
halinde, hâkim bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar
uzatılmasına karar verebilir."
"9.
Fuhuş (madde 227, fıkra 3),"
MADDE 19.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 137 nci maddesinin dördüncü fıkrasında geçen
"halinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "soruşturma evresinin
bitiminden itibaren" ibaresi eklenmiştir.
MADDE 20.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 138 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(2)
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi, gizli soruşturmacı
görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme sırasında, yapılmakta olan
soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, bu koruma tedbirlerine
ilişkin maddelerde sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini
uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve
durum Cumhuriyet savcılığına derhal bildirilir."
MADDE 21.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 140 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine
(5) numaralı alt bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki (6) numaralı alt bent
eklenmiş, diğer alt bentler buna göre teselsül ettirilmiş ve maddenin üçüncü
fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"6.
Fuhuş (madde 227, fıkra 3)"
"Ancak,
örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi
halinde, hâkim bir haftadan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar
uzatılmasına karar verebilir."
MADDE 22-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 142 nci maddesinin yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
"(7)
Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir."
MADDE 23.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 143 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
"(2)
Devlet, ödediği tazminattan dolayı, koruma tedbiriyle ilgili olarak görevinin
gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan kamu
görevlilerine rücu eder."
MADDE 24.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 151 inci maddesinin başlığı "Müdafi görevini
yerine getirmediğinde yapılacak işlem ve müdafilik görevinden yasaklanma"
şeklinde değiştirilmiş ve maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir:
"(3)
Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesinin birinci fıkrasında sayılan
suçlardan dolayı şüpheli, sanık veya hükümlü olan kişinin müdafiliğini veya
vekilliğini üstlenen avukat hakkında bu kişiyle aynı örgütsel faaliyet
çerçevesinde işlediği suçlardan veya Türk Ceza Kanununun 281, 283, 297 ve 298
inci maddelerinde yazılı suçlardan dolayı soruşturma veya kovuşturma açılması
halinde şüpheli, sanık veya hükümlü olan kişinin müdafiliğini ve vekilliğini
üstlenmekten yasaklanabilir.
(4)
Müdafilik ve vekillik görevinden yasaklama kararı, soruşturma evresinde
Cumhuriyet savcısının istemiyle sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde mahkeme
başkanı veya hâkim tarafından verilir. Bu karara karşı itiraz edilebilir.
(5)
Müdafinin ve vekilin görevden yasaklanma kararının kesinleşmesi halinde şüpheli
veya sanık yeni bir müdafi veya vekil
seçebilir veya kendisine yeni bir
müdafi atanabilir.
(6) Müdafii
ve vekil, görevden yasaklanmış bulunduğu sürece müdafiliğini veya vekilliğini
üstlendiği kişinin başka davalarında da müdafiliğini ve vekilliğini yapamaz; bu
kişiyi ceza infaz kurumu ve tutukevinde ziyaret edemez."
MADDE 25.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 153 üncü maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir:
"(4)
Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren dosya
içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve
belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir."
MADDE 26.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 161 inci maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir:
"(5)
Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden
istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri
görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve
emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve
memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır.
Vali ve kaymakamlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer
Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri, en üst dereceli
kolluk amirleri hakkında ise, hâkimlerin görevlerinden dolayı tâbi oldukları
yargılama usulü uygulanır."
MADDE 27.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 164 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki "3
üncü" ibaresi "4 üncü" olarak değiştirilmiştir.
MADDE 28.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 171 inci maddesine birinci fıkradan sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir:
"(2)
Bir yıla kadar (bir yıl dahil) hapis cezasını veya adlî para cezasını
gerektiren suçlarda, Cumhuriyet savcısı tarafından deliller toplandıktan sonra,
şüpheli hakkında açılacak kamu davası;
a)
Şüphelinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm olmamış
bulunması,
b) Yapılan
soruşturmanın, kamu davası açılmasının ertelenmesi hâlinde şüphelinin suç
işlemekten çekineceği kanaatini vermesi,
c) Kamu
davası açılmasının ertelenmesinin, şüpheli ve toplum açısından kamu davası
açılmasından daha yararlı olması,
d) Suçun
işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki
hâle getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesi,
Koşullarının
birlikte gerçekleşmesi hâlinde, üç yıl süreyle ertelenebilir.
(3) Erteleme
süresi içinde kasıtlı bir suç işlemediği takdirde, şüpheli hakkında
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir; bu süre içinde işlediği kasıtlı bir
suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde ise, kamu davası açılır. Erteleme
süresince zamanaşımı işlemez.
(4) Kamu
davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlar, bunlara mahsus bir
sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla
bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi
halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
MADDE 29.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 173 üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü
fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
"(3)
Başkan, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu
hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer sulh ceza hâkimini görevlendirebilir;
kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli
olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet
savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye
bildirir.
(4) Başkan
istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye
verir."
MADDE 30.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 174 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"Madde
174.- (1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği
tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler
incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
a) 170 inci
maddeye aykırı olarak düzenlenen,
b) Önödemeye
veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde
önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,
İddianamenin
Cumhuriyet başsavcılığına iadesine karar verilir.
(2) Suçun
hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
(3) En geç
birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş
sayılır.
(4)
Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kovuşturmaya yer olmadığı
kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, kararda
gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra
yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda
belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna
gidilemez.
(5) İade
kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir."
MADDE 31.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 193 üncü maddesine birinci fıkradan sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir:
"(2)
Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi
gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa dahi dava gıyabında
bitirilebilir."
MADDE 32.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 206 ncı maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki
cümleler eklenmiş, dördüncü fıkrası madde metninden çıkarılmıştır.
"Ancak,
sanığın tebligata rağmen mazeretsiz olarak gelmemesi sebebiyle sorgusunun
yapılamamış olması, delillerin ortaya konulmasına engel olmaz. Ortaya konulan
deliller, sonradan gelen sanığa bildirilir."
MADDE 33.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 223 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"b) Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat
bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir
veya tehdit etkisiyle işlenmesi,"
MADDE 34.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 231 inci maddesinin başlığı "Hükmün açıklanması
ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması" şeklinde değiştirilmiş ve
maddeye dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir:
"(5)
Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda belirlenen ceza, yalnız veya birlikte, en çok iki yıla kadar
(iki yıl dahil) hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
(6) Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için gerekli koşullar
şunlardır:
a) Sanığın
daha önce kasten bir suç işlememiş olması,
b) Sanığın
yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaat oluşması,
c) Sanık
hakkında, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları itibarıyla
bir cezaya hükmedilmesine gerek görülmemesi,
d) Suçun
işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki
hâle getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesi; suçun işlenmesiyle
kamunun uğradığı zarar miktarının belirlenememesi halinde, mahkemece takdir
edilecek miktarda paranın bir defada Devlet Hazinesine yatırılması.
(7) Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde, sanık, beş yıl
süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulur. Bu süre içinde;
a) Bir
meslek veya sanat sahibi olmayan hükümlünün, bu amaçla bir eğitim programına
devam etmesine,
b) Bir
meslek veya sanat sahibi hükümlünün, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı
meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında
çalıştırılmasına,
Mahkemece
karar verilebilir.
(8)
Denetimli serbestlik süresi içinde dava zamanaşımı durur.
(9) Altıncı
fıkranın (d) bendinde belirtilen koşulun yerine getirilememesi halinde;
denetimli serbestlik süresince sanığa aşağıdaki yükümlülüklerden biri
yüklenerek, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir:
a) Suçun
işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aylık taksitler halinde
ödenerek tamamen giderilmesi,
b) Suçun
işlenmesiyle kamunun uğradığı zarar miktarının belirlenememesi halinde,
mahkemece takdir edilecek miktarda paranın aylık taksitler halinde Devlet
Hazinesine yatırılması.
(10)
Denetimli serbestlik süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve
yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, davanın düşmesi kararı verilir.
(11) Sanığın
denetimli serbestlik süresi içinde kasıtlı olarak işlediği yeni bir suç
nedeniyle mahkûm olması veya hâkimin uyarısına rağmen yükümlülüklerine
uymamakta ısrar etmesi hâlinde, mahkeme geri bıraktığı hükmü açıklar. Ancak mahkeme,
yükümlülüklerin yerine getirilme durumunu göz önünde bulundurarak, sanık
hakkında belirlenen cezada yarı oranına kadar indirim yapabilir.
(12) Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.
(13) Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir.
Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak
Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede
belirtilen amaç için kullanılabilir."
MADDE 35.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 247 nci maddesinin birinci fıkrasına
"Hakkındaki" ibaresinden sonra gelmek üzere "soruşturma
veya" ibaresi eklenmiştir.
MADDE 36.-
Bu Kanun, yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 37.-
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
ADALET KOMİSYONUNUN
KABUL ETTİĞİ METİN
CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1.-
4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 35 inci maddesinin
ikinci fıkrasında geçen "hukuken geçerli mazerete dayanarak" ibaresi
madde metninden çıkarılmış ve "bulanamayan" ibaresi
"bulunamayan" olarak değiştirilmiştir.
MADDE 2.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 75 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
75.- (1) Bir suça ilişkin delil elde etmek için, şüpheli veya sanık üzerinde iç
beden muayenesi yapılabilmesine ya da vücuttan kan veya benzeri biyolojik
örneklerle, saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilmesine; Cumhuriyet savcısı
veya mağdurun istemiyle ya da re'sen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet savcısının
kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur. Hâkim veya
mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz
kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz.
(2) İç beden
muayenesi yapılabilmesi veya vücuttan kan veya benzeri biyolojik örnekler
alınabilmesi için; müdahalenin, kişinin sağlığına zarar verme tehlikesinin
bulunmaması gerekir.
(3) İç beden
muayenesi veya vücuttan kan veya benzeri biyolojik örnekler alınması, ancak
tabip veya sağlık mesleği mensubu diğer bir kişi tarafından yapılabilir.
(4) Cinsel
organlar veya anüs bölgesinde yapılan muayene de iç beden muayenesi sayılır.
(5) Üst
sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda, kişi üzerinde iç
beden muayenesi yapılamaz; kişiden kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç,
tükürük, tırnak gibi örnekler alınamaz.
(6) Bu madde
gereğince alınacak hâkim veya mahkeme kararlarına itiraz edilebilir.
(7) Özel
kanunlardaki alkol muayenesine ve kan örneği alınmasına ilişkin hükümler saklıdır."
MADDE 3.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 76 ncı maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Diğer
kişilerin beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması
Madde 76.-
(1) Bir suça ilişkin delil elde etmek amacıyla, mağdurun vücudu üzerinde dış
veya iç beden muayenesi yapılabilmesine veya vücudundan kan veya benzeri
biyolojik örneklerle, saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilmesine; sağlığını
tehlikeye düşürmemek ve cerrahî bir müdahalede bulunmamak koşuluyla; Cumhuriyet
savcısının istemiyle ya da re'sen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet
savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur.
Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar
hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz.
(2) Mağdurun
rızasının varlığı halinde, bu işlemlerin yapılabilmesi için, birinci fıkra
hükmüne göre karar alınmasına gerek yoktur.
(3) Çocuğun
soy bağının araştırılmasına gerek duyulması halinde; bu araştırmanın
yapılabilmesi için, birinci fıkra hükmüne göre karar alınması gerekir.
(4)
Tanıklıktan çekinme sebepleri ile muayeneden veya vücuttan örnek alınmasından
kaçınılabilir. Çocuk ve akıl hastasının çekinmesi konusunda kanunî temsilcisi
karar verir. Çocuk veya akıl hastasının, tanıklığın hukukî anlam ve sonuçlarını
algılayabilecek durumda olması hâlinde, görüşü de alınır. Kanunî temsilci de
şüpheli veya sanık ise bu konuda hâkim tarafından karar verilir. Ancak, bu
hâlde elde edilen deliller davanın ileri aşamalarında şüpheli veya sanık
olmayan kanunî temsilcinin izni olmadıkça kullanılamaz.
(5) Bu madde
gereğince verilen hâkim veya mahkeme kararlarına itiraz edilebilir."
MADDE 4.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 80 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
80. - (1) 75, 76 ve 78 inci madde hükümlerine göre alınan örnekler üzerinde
yapılan inceleme sonuçları, kişisel veri niteliğinde olup, başka bir amaçla
kullanılamaz; dosya içeriğini öğrenme yetkisine sahip bulunan kişiler tarafından
bir başkasına verilemez.
(2) Bu
bilgiler, kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın
reddi, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi
hâllerinde Cumhuriyet savcısının huzurunda derhâl yok edilir ve bu husus dosyasında
muhafaza edilmek üzere tutanağa geçirilir."
MADDE 5.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 81 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
81.- (1) Üst sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir
suçtan dolayı şüpheli veya sanığın, kimliğinin teşhisi için gerekli olması
halinde, Cumhuriyet savcısının emriyle, fotoğrafı, beden ölçüleri, parmak ve
avuç içi izi, bedeninde yer almış olup teşhisini kolaylaştıracak diğer
özellikleri ile sesi ve görüntüleri kayda alınarak, soruşturma ve kovuşturma
işlemlerine ilişkin dosyaya konulur.
(2)
Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi,
beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi hâllerinde
söz konusu kayıtlar Cumhuriyet savcısının huzurunda derhâl yok edilir ve bu husus
tutanağa geçirilir."
MADDE 6.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 85 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
85.- (1) Cumhuriyet savcısı, kendisine yüklenen suç hakkında açıklamada
bulunmuş olan şüpheliye yer gösterme işlemi yaptırabilir. 250 nci maddenin
birinci fıkrası kapsamına giren suçlar sözkonusu olduğunda, adli kolluk amiri
de yer gösterme işlemi yaptırmaya yetkilidir.
(2)
Soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla, müdafi de yer gösterme işlemi sırasında
hazır bulunabilir.
(3) Yer
gösterme işlemi, 169 uncu maddeye uygun olarak tutanağa bağlanır."
MADDE 7.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 90 ıncı maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(4)
Kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar
vermesini önleyecek tedbirleri aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanunî
haklarını derhal bildirir.
(5) Birinci
fıkraya göre yakalanıp kolluğa teslim edilen veya ikinci fıkra uyarınca
görevlilerce yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet savcısına hemen bilgi
verilerek, emri doğrultusunda işlem yapılır."
MADDE 8.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 91 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Gözaltı
süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu
süre hariç, yakalama anından itibaren
yirmidört saati geçemez. Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye
gönderilme için zorunlu süre oniki saatten fazla olamaz."
MADDE 9.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 94 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
94.- (1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma
veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç yirmidört saat içinde yetkili
hâkim veya mahkeme önüne çıkarılamıyorsa, aynı süre içinde en yakın sulh ceza
hâkimi önüne çıkarılır; serbest bırakılmadığı takdirde, yetkili hâkim veya
mahkemeye en kısa zamanda gönderilmek üzere tutuklanır."
MADDE
10.- Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 98 inci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(1)
Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli
hakkında, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından
yakalama emri düzenlenebilir. Ayrıca, tutuklama isteminin reddi kararına itiraz
halinde, itiraz mercii tarafından da yakalama emri düzenlenebilir."
MADDE 11.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 100 üncü maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(4)
Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı bir yıldan
fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez."
MADDE 12.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 103 üncü maddesinin birinci fıkrasının üçüncü
cümlesi madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 13.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 105 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
105.- (1) 103 ve 104 üncü maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince
Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç
gün içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar
verilir. Bu kararlara itiraz edilebilir."
MADDE 14.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 109 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül
ettirilmiştir.
"(4)
Şüphelinin, üçüncü fıkranın (a) ve (f) bentlerinde yazılı yükümlülüklere tabi
tutulması bakımından, birinci fıkrada belirtilen süre sınırı dikkate
alınmaz."
MADDE 15.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 119 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş, üçüncü fıkranın ikinci cümlesi ile beşinci fıkrasında
geçen "hâkim veya" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
"(1)
Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet
savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin
yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, konutta, işyerinde
ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde
sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir.
Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet
başsavcılığına derhal bildirilir."
MADDE 16.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 127 nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve altıncı fıkrasında geçen "hâkim veya" ibaresi madde
metninden çıkarılmıştır.
"(1)
Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet
savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin
yazılı emri ile kolluk görevlileri, elkoyma işlemini gerçekleştirebilir."
"(3)
Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmidört saat içinde görevli
hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren kırksekiz saat
içinde açıklar; aksi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar."
MADDE 17.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 135 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci
cümlesi aşağıdaki şekilde, ikinci fıkrasında geçen "Şüphelinin"
ibaresi "Şüpheli veya sanığın" olarak değiştirilmiş, üçüncü fıkrasına
aşağıdaki cümle eklenmiş, dördüncü fıkrasındaki "kullanmakta olduğu"
ve "kullanılan" ibareleri madde metninden çıkarılmış, altıncı
fıkrasında geçen "hükümleri" ibaresi "kapsamında dinleme, kayda
alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler" olarak
değiştirilmiş, altıncı fıkranın (a) bendine (8) numaralı alt bentten sonra
gelmek üzere aşağıdaki (9) numaralı alt bent ve (b) bendinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki (c) bendi eklenmiş ve diğer alt bentler buna göre teselsül ettirilmiştir.
"Bir
suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin
kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi
imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde
Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla
iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri
değerlendirilebilir."
"Ancak,
örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi
halinde, hâkim bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar
uzatılmasına karar verebilir."
"9.
Fuhuş (madde 227, fıkra 3),"
"c)
Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında
tanımlanan zimmet suçu,"
MADDE 18.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 137 nci maddesinin dördüncü fıkrasında geçen
"halinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "soruşturma evresinin
bitiminden itibaren" ibaresi eklenmiştir.
MADDE 19.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 140 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine
(5) numaralı alt bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki (6) numaralı alt bent
eklenmiş, diğer alt bentler buna göre teselsül ettirilmiş ve maddenin üçüncü
fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"6.
Fuhuş (madde 227, fıkra 3)"
"Ancak,
örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi
halinde, hâkim bir haftadan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar
uzatılmasına karar verebilir."
MADDE 20.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 142 nci maddesinin yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(7)
Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan ile Hazine
temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında
karar verilebilir."
MADDE 21.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 143 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(2)
Devlet, ödediği tazminattan dolayı, koruma tedbiriyle ilgili olarak görevinin
gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan kamu
görevlilerine rücu eder."
MADDE 22.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 151 inci maddesinin başlığı "Müdafi görevini
yerine getirmediğinde yapılacak işlem ve müdafilik görevinden yasaklanma"
şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"(3)
Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesinin birinci fıkrasında sayılan
suçlardan dolayı şüpheli, sanık veya hükümlü olan kişinin müdafiliğini veya
vekilliğini üstlenen avukat hakkında bu kişiyle aynı örgütsel faaliyet
çerçevesinde işlediği suçlardan veya Türk Ceza Kanununun 281, 283, 297 ve 298
inci maddelerinde yazılı suçlardan dolayı soruşturma veya kovuşturma açılması
halinde şüpheli, sanık veya hükümlü olan kişinin müdafiliğini ve vekilliğini
üstlenmekten yasaklanabilir.
(4)
Müdafilik ve vekillik görevinden yasaklama kararı, soruşturma evresinde
Cumhuriyet savcısının istemiyle sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde mahkeme
başkanı veya hâkim tarafından verilir. Bu karara karşı itiraz edilebilir.
(5) Müdafiin
ve vekilin görevden yasaklanma kararının kesinleşmesi halinde şüpheli veya sanık yeni bir müdafi veya vekil seçebilir
veya kendisine yeni bir müdafi
atanabilir.
(6) Müdafi
ve vekil, görevden yasaklanmış bulunduğu sürece müdafiliğini veya vekilliğini
üstlendiği kişinin başka davalarında da müdafiliğini ve vekilliğini yapamaz; bu
kişiyi ceza infaz kurumu ve tutukevinde ziyaret edemez."
MADDE 23.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 153 üncü maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"(4)
Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren dosya
içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve
belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir."
MADDE 24.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 161 inci maddesinin üçüncü fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
"Sözlü
emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir."
MADDE 25.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 164 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "3
üncü" ibaresi "4 üncü" olarak değiştirilmiştir.
MADDE 26.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 173 üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(3)
Başkan, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu
hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer sulh ceza hâkimini görevlendirebilir;
kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli
olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet
savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye
bildirir.
(4) Başkan
istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye
verir."
MADDE 27.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 174 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
174.- (1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği
tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler
incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
a) 170 inci
maddeye aykırı olarak düzenlenen,
b) Suçun
sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
c) Önödemeye
veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde
önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,
İddianamenin
Cumhuriyet başsavcılığına iadesine karar verilir.
(2) Suçun
hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
(3) En geç
birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş
sayılır.
(4)
Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen
eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya
yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde,
yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda
belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna
gidilemez.
(5) İade
kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir."
MADDE 28.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 193 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(2)
Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi
gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda
bitirilebilir."
MADDE 29.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 206 ncı maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki
cümleler eklenmiş, dördüncü fıkrası madde metninden çıkarılmıştır.
"Ancak,
sanığın tebligata rağmen mazeretsiz olarak gelmemesi sebebiyle sorgusunun
yapılamamış olması, delillerin ortaya konulmasına engel olmaz. Ortaya konulan
deliller, sonradan gelen sanığa bildirilir."
MADDE 30.-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 223 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"b)
Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle
veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi,"
MADDE 31-
Ceza Muhakemesi Kanunu-nun 247 nci maddesine aşağıdaki ikinci fıkra eklenmiş ve
diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
"(2)
Hakkında, 248 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen suçlardan dolayı
kovuşturma başlatılmış olan sanığın, yetkili mahkemece usulüne göre yapılan
tebligata uymamasından dolayı verilen zorla getirilme kararı da yerine getirilemez
ise, mahkeme;
a) Çağrının
bir gazete ile sanığın bilinen konutunun kapısına asılmak suretiyle ilânına
karar verir; yapılacak ilânlarda, onbeş gün içinde gelmediği takdirde 248 inci
maddede gösterilen tedbirlere hükmedilebileceğini ayrıca açıklar,
b) Bu
işlemlerin yerine getirildiğinin bir tutanak ile saptanmasından itibaren onbeş
gün içinde başvurmayan sanığın kaçak olduğuna karar verir."
MADDE 32.-
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 33.-
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.