Dönem: 22 Yasama Yılı: 3
T.B.M.M. (S.
Sayısı: 901)
Kilis Milletvekili Hasan
Kara ile 2 Milletvekilinin; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/452)
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
5237
Sayılı Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimiz ile
gerekçesi ilişikte sunulmuştur.
Gereğini
saygılarımızla arz ederiz. 3.5.2005
|
|
Hasan Kara |
Mücahit Daloğlu |
Zeyid Aslan |
|
|
Kilis |
Erzurum |
Tokat |
GENEL
GEREKÇE
Başta
Yargıtay olmak üzere, hâkim ve Cumhuriyet savcıları ile yapılan bilgilendirme
toplantıları sırasında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile ilgili olarak ileri
sürülen görüş ve eleştiriler doğrultusunda, uygulamada ortaya çıkabilecek olası
sorunları giderebilmek amacıyla işbu değişiklik teklifinin verilmesine gerek
duyulmuştur.
MADDE
GEREKÇELERİ
Madde
1.- Kusurluluk açısından önemli olan, kişinin, işlediği fiilin hukuken tasvip
edilmez bir fiil olduğunun bilincinde olmasıdır. Ancak, işlenen fiilin pozitif
hukuk metinlerinde cezalandırılabilir bir fiil olarak, yani suç olarak
tanımlanmış olduğunu bilmek gerekmez. Hatta, işlenen fiilin bir haksızlık
teşkil ettiğinin bilincinde olduktan sonra; ayrıca cezaya layık bir haksızlık
olduğunun bilinip bilinmediğinin araştırılmasına gerek yoktur.
Bu
bakımdan, 19. yüzyılda ceza hukukuna hâkim olan "Error iuris nocet"
("kanunu bilmemek mazeret sayılmaz") kuralı, yeni Türk Ceza Kanununda
"ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz" şeklinde ifade edilmiştir.
Böylece, klasik ceza hukuku anlayışının bir sonucu olan "kanunu bilmemek
mazeret sayılmaz" kuralının kapsamı, büyük ölçüde daraltılmış olmaktadır.
Ancak,
bu kural, Anayasamızla da güvence altına alınan ceza hukukunda kusura dayalı
sorumluluk ilkesini bertaraf eder şekilde yorumlanmamalıdır.
Kişi,
işlediği fiilin haksızlık oluşturduğunu bilememiş olabilir. Bu durumda,
haksızlık oluşturan fiil açısından kişinin kastı varlığını devam ettirir.
Ancak, söz konusu hata, kişinin işlediği haksızlık açısından sadece kusurunun
belirlenmesinde bir rol oynamaktadır.
Bu
hatanın kişi açısından kaçınılamaz olması halinde, kişi işlediği fiille ilgili
olarak kusurlu telakki edilemez. Bu hata halinin, 30 uncu madde kapsamında
değerlendirilmesi gerektiği düşüncesiyle; kanunun bağlayıcılığı hükmünü
düzenleyen 4 üncü maddenin ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılması
gerekmiştir.
Madde
2.- Yeni Türk Ceza Kanununun benimsediği yaptırım sisteminde amaç hükümlüyü
ıslah ederek yeniden topluma kazandırmak, hükümlünün toplum açısından
oluşturduğu tehlikeyi azaltmak olduğuna göre, aralarında bir ayırım
yapmaksızın, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı bakımından derhal uygulama
kuralı benimsenmiştir. Bu kuralı açık bir şekilde ifade edebilmek için, Kanunun
7 nci maddesinin üçüncü fıkrasında değişiklik yapılması gereği hasıl olmuştur.
Ancak, bu düzenlemede hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve
tekerrüre ilişkin hükümler bakımından, bu kuraldan ayrılınmıştır. Kanunun
sisteminde bir ceza infaz rejimi olarak kabul edilen hapis cezasının
ertelenmesi ile koşullu salıverilme ve mükerrirlere özgü infaz rejimi
bakımından, birinci ve ikinci fıkralardaki zaman bakımından uygulama kuralları
uygulanacaktır.
Madde
3.- Kanunun 13 üncü maddesinde sayılan belli suçlardan dolayı, kim tarafından,
nerede ve hatta, kime karşı işlenmiş olursa olsun, Türkiye'de Türk kanunlarına
göre yargılama yapılabilecektir.
Ancak,
bu suçlardan bir kısmıyla ilgili olarak "kamu davasının açılmasında
mecburilik kuralı"nın benimsenmesi, bazı durumlarda politik bir sorun
ortaya çıkarabilecek bir mahiyet taşımaktadır. Bu nedenle, madde metnine ikinci
fıkra olarak eklenen bu hükümle, maddede yer alan ve birinci fıkranın (b)
bendinde sayılanlar dışındaki diğer suçlardan dolayı Türkiye'de yargılama
yapılabilmesi Adalet Bakanının talebine bağlı tutulmuştur.
Madde
4.- 30 uncu maddeye dördüncü fıkra olarak eklenen bu hükümle, kişinin işlediği
fiilden dolayı kusurlu ve sorumlu tutulabilmesi için, bu fiilin bir haksızlık
oluşturduğunu bilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre, kişi, işlediği
fiilin hukuken kabul görmez bir davranış olduğunun bilincinde olmalıdır.
Kişinin, işlediği fiilin haksızlık oluşturduğunu bilmesine rağmen, bunun
kanunda suç olarak tanımlandığını bilmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Ceza
hukuku bakımından sorumluluk için önemli olan, işlenen fiilin haksızlık
oluşturduğunun bilinmesidir.
Ancak,
işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususundaki hatasının kaçınılamaz olması
hâlinde, kişi kusurlu sayılamaz. Hatanın kaçınılamaz olduğunun belirlenmesinde
ise, kişinin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel
çevre koşulları göz önünde bulundurulur.
Hatanın
kaçınılabilir olması durumunda kişi kusurlu sayılacak ve bu husus, temel
cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır.
Madde
5.- Söz konusu değişiklikle, maddenin ikinci fıkrasının redaksiyonundaki bir
maddi hata düzeltilmiştir. Ayrıca, uygulama ile ilgili olarak başta Yargıtay
olmak üzere hâkim ve savcılar tarafından dile getirilen endişeler dolayısıyla,
ceza sorumluluğu olan ikinci grup yaş küçükleri ile üçüncü grup yaş
küçüklerinin cezalarındaki indirim miktar ve oranlarında değişiklik
yapılmıştır.
Madde
6.- Zincirleme suç hâlinde, aynı suçun birden fazla işlenmiş olması söz
konusudur. Ancak, bu suçlar, bir suç işleme kararının icrası kapsamında
işlenmektedirler, yani, bu suçlar arasında sübjektif bir bağ bulunmaktadır. Bir
suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli
şekilleri, aynı suç sayılır. Zincirleme suç halinde, ortada bir suç değil,
birden fazla suç mevcuttur. Zincirleme suçtan söz edebilmek için, aynı suçun
müteaddit defa aynı kişiye karşı işlenmesi gerekir. İşlenen suçların mağdurunun
aynı kişi olması gerekir. Suçun mağdurunun farklı kişiler olması halinde,
zincirleme suç hükümleri uygulanamaz. Rüşvet ve çevrenin kirletilmesi gibi,
toplumu oluşturan herkesin mağdur olduğu suçlarda, muayyen bir kişi mağdur
olmadığına göre, zincirleme suç hükümlerini öncelikle uygulamak gerekir. Ancak,
bu son durumla ilgili olarak hukuk uygulayıcılarında oluşan tereddüdü gidermek
amacıyla, 43 üncü maddenin birinci fıkrasına "Mağduru belli bir kişi
olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır." Şeklinde bir cümle
eklenmiştir.
Zincirleme
suç halinde, kişiye bu suçların her birinden dolayı ayrı ayrı değil, bir ceza
verilmekte ve fakat ceza artırılmaktadır. Ancak, cinsel saldırı ve çocukların
cinsel istismarı suçlarının aynı kişiye karşı müteaddit defa işlenmesi halinde
gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerektiği yönündeki düzenleme, başta
Yargıtay olmak üzere hâkim ve savcılarda ispat sorunu ve ölçüsüz ceza
miktarlarının ortaya çıkması bakımından ciddi endişelere neden olmuştur. Bu
endişeleri gidermek amacıyla, maddenin üçüncü fıkrasında yer alan "cinsel
saldırı, çocukların cinsel istismarı" ibaresi metinden çıkarılmıştır.
Madde
7.- Kanunun 49 uncu maddesine göre, aksine hüküm bulunmayan hallerde, süreli
hapis cezasının alt sınırı bir ay, üst sınırı ise yirmi yıldır. Bu alt ve üst
sınır, ilgili suç tanımındaki temel ceza açısından belirlenmiştir. Bu itibarla,
49 uncu madde hükmü, sonuç ceza bakımından bir sınır oluşturmamaktadır. Başka
bir deyişle, somut olayla ilgili olarak belirlenen sonuç ceza yirmi yıldan
fazla olabilecektir. Ancak, bu durumda belirlenen sonuç cezaya yine de bir
sınırlama gereği bulunmaktadır. Böyle bir sınırlama, müebbet hapis cezasında
koşullu salıverilme için infaz kurumunda geçirilmesi gereken asgari süre
bakımından önem taşımaktadır. Bu ihtiyaç nedeniyle, 61 inci maddeye eklenen
yedinci fıkra ile, hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı belirlenen sonuç
cezanın otuz yıldan fazla olamayacağı kabul edilmiştir.
Keza,
adli para cezasının hesaplanmasında başta Yargıtay olmak üzere hâkim ve
savcılarda oluşan tereddüdün giderilmesi amacıyla, söz konusu maddeye yeni bir
fıkra eklenmiştir.
Madde
8.- Yargılamanın yenilenmesi gibi aynı fiilden dolayı tekrar yargılamayı
gerektiren hallerde, zamanaşımına açıklık getirmeye yönelik olarak bu fıkra
metninde değişiklik yapılmıştır. Bu durumlarda, dava zamanaşımı süresi, tekrar
yargılama konusu suç bakımından belirlenecektir. Tekrar yargılama konusu suça
ilişkin zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi de, bu husustaki talebin
mahkemece kabul edildiği tarih olacaktır. Tekrar yargılama konusu suça ilişkin
zamanaşımı süresi bakımından, maddenin birinci fıkrasındaki süreler dikkate
alınacaktır. Bu düzenlemeyle güdülen asıl amaç, yeniden yargılama söz konusu
olan hallerde, bu nedenle dava zamanaşımı süresinin dolduğundan bahisle
yargılamaya son verilmesi yönündeki taleplerin önüne geçmektir.
Madde 9.- Kasten öldürme suçunun nitelikli
hallerini düzenleyen 82 nci maddenin birinci fıkrasının (h) bendine eklenen
"ya da yakalanmamak" ibaresi ile, işlediği suçtan dolayı kaçmakta
olan kişinin yakalanmamak için bir başkasını öldürmesi halinde de
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasını sağlamak
amaçlanmıştır. Keza, bu bentten sonra gelmek üzere Madde metnine eklenen (i)
bendi ile, kişinin kasten öldürme suçunu bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu
infialle işlemesi halinde de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile
cezalandırılması uygun görülmüştür.
Madde
10.- Maddenin kenar başlığı, içeriği ile uyumlu hale gelmesi için
"İntihara yönlendirme" şeklinde değiştirilmiştir. Suçun basın ve
yayın yoluyla işlenmesi hali de, aleniyetin gerçekleşiş şekillerinden birini
oluşturmaktadır. İntihara teşvik suçuyla ilgili olarak aleniyet, bir nitelikli
unsur olarak belirlendiği için, söz konusu suçun basın ve yayın yoluyla
işlenmesi, bu suç açısından ayrı bir nitelikli unsur olarak görülmemiştir.
Belirtilen nedenle, söz konusu değişikliğin yapılması gereği hasıl olmuştur.
Madde
11.- Kanunun 87 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında 86 ncı maddeye
yapılan atıfların bu maddede 31.3.2005 tarihli ve 5328 sayılı Kanunla yapılan
değişikliğe paralel olarak da değiştirilmesi gereği hasıl olmuştur.
Madde
12.- Yapılan değişiklikle, çocukların cinsel istismarı suçunun birden fazla
kişi tarafından birlikte işlenmesi hali, bu suçun daha ağır cezayı gerektiren
bir nitelikli unsuru olarak tanımlanmıştır.
Madde
13.- Yapılan değişiklikle, cinsel taciz suçunun eğitim ve öğretim ilişkisinden
veya aile içi ilişkiden kaynaklanan nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle
işlenmesi hali, bu suçun daha ağır cezayı gerektiren bir nitelikli unsuru
olarak tanımlanmıştır. Ayrıca belirtilmek gerekir ki, cinsel taciz suçunun
nitelikli unsurlarının gerçekleştiği durumlarda, soruşturma ve kovuşturmanın
yapılması mağdurun şikayetine bağlı değildir.
Madde
14.- Kişinin yarar sağlamak maksadıyla bir başkasının şeref veya saygınlığına
zarar verecek nitelikteki hususları açıklayacağı veya isnat edeceği tehdidinde
bulunması halinin tehdit suçuna ilişkin "sair kötülük" kapsamında
değerlendirilmesinin daha az cezayı gerektireceği eleştirisi karşısında, madde metnine
söz konusu fıkra eklenmiştir.
Madde
15.- Maddenin birinci fıkrasında yer alan sövme ve yakıştırma ibarelerinin aynı
anlama geldiği yönündeki eleştiriler dikkate alınarak "ya da
yakıştırmalarda bulunmak" ibaresi madde metninden çıkartılmıştır. Ancak,
belirtilmek gerekir ki bu değişiklik, madde gerekçesindeki yakıştırmalarda
bulurmaya ilişkin açıklamaların hukuken geçersizliği anlamına gelmemektedir.
Suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi hali de, aleniyetin gerçekleşiş
şekillerinden birini oluşturmaktadır. Hakaret suçuyla ilgili olarak aleniyet,
bir nitelikli unsur olarak belirlendiği için, söz konusu suçun basın ve yayın
yoluyla işlenmesi, bu suç açısından ayrı bir nitelikli unsur olarak
görülmemiştir. Belirtilen nedenle, hakaret suçunun tanımlandığı 125 inci
maddenin dördüncü fıkrasında bu yönde değişiklik yapılması gereği hasıl
olmuştur.
Kanunun
43 üncü maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen aynı neviden fikri içtima
halinde, bir fiille aynı suçun birden fazla kişiye karşı işlenmesi söz konusudur.
Bunun klasik örneğini, bir fiille birden fazla kişiye hakaret edilmesi
oluşturmaktadır. Aynı neviden fikri içtima halinde, bir suç vardır ve fail
hakkında bir cezaya hükmolunur. Fakat, bu ceza zincirleme suç açısından
belirlenen oranlarda artırılır. Bu kuralın istisnası, yine 43 üncü maddenin
üçüncü fıkrasında yer almaktadır. Buna göre, bir fiille birden fazla kişiye
karşı işlenmiş olan kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma
suçlarında, fail gerçek içtima hükümlerine göre cezalandırılacaktır.
Kanunun
düzenlemesi bu yönde olmakla birlikte, 125 inci maddenin beşinci fıkrası
hükmünün, kurul halinde çalışan kamu görevlilerine hakaret edilmesi halinde
kurulu oluşturan kamu görevlisi sayısınca hakaret suçunun işlendiği şeklinde
yanlış yorumlandığı gözlemlenmiştir. Bu yanlış anlaşılmayı gidermek amacıyla,
söz konusu fıkra metnine "Ancak, bu durumda, aynı neviden fikri içtima
hükümleri uygulanır." şeklinde bir cümle eklenmiştir.
Madde
16.- Uygulamada karşılaşılabilecek tereddütleri gidermek amacıyla, söz konusu
maddeye "başkasına ait olup da," ibaresinden sonra gelecek şekilde
"muhafaza etmek veya" ibaresi eklenmiştir.
Madde
17.- Maddenin birinci fıkrasında sayılan nitelikli dolandırıcılık hallerinden
(e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan suçların işlenmesi halinde verilecek hapis
cezasının alt sınırının üç yıldan az olamayacağı, yine bu hallerde verilecek
adlî para cezasının miktarının suçtan elde edilen menfaatin iki katından az
olamayacağı hükme bağlanmaktadır.
Bu
değişikliğe göre, suçtan elde edilen gelir miktarının belli olması halinde de
adli para cezasına hükmedilecektir. Ancak, Kanunun 52 ve 61 inci maddeleri
hükümlerine göre hükmedilecek adli para cezasının miktarı, suçtan elde edilen
menfaatin iki katından az olamayacaktır. Yapılan değişiklikle madde metnine
eklenen hükme göre, suç tanımında belirlenen günün üst sınırından hesaplanan
adli para cezasının miktarının, suçtan elde edilen menfaatin iki katından az
olmaması gerekmektedir. Bu itibarla, suçun işlenmesi suretiyle elde edilen
menfaatin fazla olması halinde, madde metnindeki adli para cezasının unsurunu
oluşturan gün bakımından getirilen sınırlamanın bir önemi kalmayacaktır.
Madde
18.- Yapılan değişiklikle malvarlığı aleyhine işlenen suçlarla ilgili olarak
etkin pişmanlık yeniden düzenlenmiştir. Bu değişikliğe göre, cezada indirim
yapılmasını gerektiren etkin pişmanlık sadece soruşturma evresiyle sınırlı
tutulmamıştır. Kovuşturma evresinde de hüküm verilinceye kadar etkin pişmanlık
gösterilmesi halinde bu nedenle cezada indirim yapılabilecektir.
Ayrıca,
madde metnine eklenen yeni fıkra hükmüne göre; hapis cezası ile adli para
cezasının birlikte yer aldığı suçlarda etkin pişmanlık gösterilmesi halinde
adli para cezasına hükmedilmeyecektir. Dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma
gibi malvarlığına karşı işlenen çeşitli suç tanımlarında hapis cezası ile
birlikte adli para cezası öngörülmüştür. Bu suçlardan dolayı etkin pişmanlık
gösterilmesi halinde, sadece hapis cezasına hükmolunacak ve cezada bu madde
hükümlerine göre indirim yapılacaktır.
Madde
19.- Maddenin ikinci fıkrasında; yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar
dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılması
ya da bu hizmetlerden yararlanılmasına müsaade edilmesi, suç olarak
tanımlanmıştır. Keza, üçüncü fıkraya göre, yapı kullanma izni alınmamış
binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade edilmesi, ayrı bir suç
oluşturmaktadır.
Kamu
hizmet binaları da dahil, ülkemizdeki binaların büyük bir kısmı yapı
ruhsatiyesi olmadan inşa edilmiştir. Dolayısıyla, bu yapılar, yapı ruhsatiyesi
olmayan şantiye statüsünü taşımaktadır. Bu yapılara daha önce bağlanmış olan
elektrik, su, telefon ve gaz gibi hizmetlerden yararlanılmasına müsaade
edilmesi halinde de, maddenin ikinci fıkrasında tanımlanan suçun oluştuğu
şeklinde bir yorumla karşılaşılmaktadır.
Keza,
ülkemizdeki plansız yapılaşmanın sonucu olarak yerleşim bölgelerinin içerisine
serpiştirilmiş olarak çeşitli üretim atölyeleri ve sınai tesislerin ruhsatsız
olarak faaliyette bulunduğu bir gerçektir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği 12
Ekim 2004 tarihinden sonra bu atölyelerin ve sınai tesislerin faaliyetine
yönelik müdahaleler, uygulamamızda ciddi sorunlara neden olmaktadır.
Toplumsal
bir sorun olan bu sakıncaların giderilebilmesi amacıyla, bir geçiş dönemine
ihtiyaç bulunmaktadır. 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış olan kaçak
binalarla ilgili olarak imar mevzuatına göre gerekli tedbirlerin alınması
gerektiği düşüncesiyle, söz konusu maddeye, iki ve üçüncü fıkraların uygulama
alanını daraltmaya yönelik bir fıkra eklenmiştir.
İşaret
etmek gerekir ki, bu yönde bir düzenleme, bir af olarak nitelendirilemez. Zira,
ceza kanunlarının zaman bakımından uygulama alanına ilişkin kuralların gereği
olarak; bu madde hükümleri, ancak yürürlüğe girdikleri tarihten sonra yapılacak
olan ruhsatsız veya ruhsata aykırı binalar açısından uygulama kabiliyeti
bulacaktır. Ceza kanunlarının zaman bakımından uygulama alanına ilişkin
kuralların gereği olarak; bu madde hükümlerinin yürürlük tarihinden önce yapımı
tamamlanmış olan ruhsatsız veya ruhsata aykırı binalarla ilgili olarak, bu suç
dolayısıyla cezalandırma yoluna gidilemez.
Madde
20.- Maddenin üçüncü ve yedinci fıkralarında sayılan haller arasında "sevk
etmek" fiilinin bulunmaması nedeniyle uygulamada yaşanması muhtemel
tereddütleri gidermek bakımından bu ibare eklenmiştir.
Maddenin
dördüncü fıkrasında sayılan maddelerin bir kısmının uyarıcı etki doğurması
nedeniyle, fıkra metnine "uyuşturucu" ibaresinden sonra gelmek üzere
"veya uyarıcı" ibaresi eklenmiştir.
Ayrıca,
ceza adaletinin sağlanması amacına yönelik olarak, maddenin altıncı fıkrasına,
"Ancak, verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir." hükmü yeni bir
cümle olarak eklenmiştir.
Madde
21.- Sistematik bakımdan daha uygun olması nedeniyle, maddenin üçüncü fıkrası
ikinci fıkra, ikinci fıkrası ise üçüncü fıkra olarak değiştirilmiştir.
Madde
22.- Yapılan değişiklikle, söz konusu madde kapsamında yer alan suçların basın
ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, cezada yapılacak olan artırımın sadece üst
sınırı belirlenmiştir. Böylece hâkim suçun işlenmesinde araç olarak kullanılan
basın ve yayın organının etki alanına göre cezada artırım yapabilecektir.
Keza,
bu maddeye eklenen bir cümle ile hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedeninin
özel bir şekli düzenlenmiştir. Her ne kadar Kanunun 26 ncı maddesinin birinci
fıkrasında genel olarak hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedeni düzenlenmiş
ise de, çeşitli suçlar bağlamında bu hukuka uygunluk nedenine ilişkin olarak
ayrıca hükümlere yer verilmektedir. Bu yöntem ile, hâkimin somut olayda hakkın
kullanılması hukuka uygunluk nedeninin varlığını özellikle araştırması
gerektiği vurgulanmaktadır.
Madde
23.- Suç işlemek için kurulmuş bir örgütün üyesi olmadığı halde, örgüt adına
suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişiler örgüt üyesi
olarak cezalandırılacağı için, bunların da etkin pişmanlık hükümlerinden
yararlandırılabilmelerini sağlamak amacıyla, maddenin dördüncü fıkrasında
değişiklik yapılması gereği hasıl olmuştur.
Madde
24.- Türk Ceza Kanununun 245 inci maddesine üçüncü fıkra olarak eklenen
hükümle, birinci fıkrada tanımlanan suçun belli akrabalık ilişkisi içinde
bulunan kişilere karşı işlenmesi haliyle ilgili olarak bir şahsi cezasızlık
sebebi kabul edilmiştir.
Madde
25.- Türkiye tarafından 1.2.2000 tarihli ve 4518 sayılı Kanuna istinaden
onaylanarak yürürlüğe giren 17 Aralık 1997 tarihli OECD "Uluslararası
Ticarî İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Verilen Rüşvetin Önlenmesi
Sözleşmesi" hükümlerine uyum sağlamak amacıyla, Kanunun 252 nci maddesinin
beşinci fıkrasının ifadesinde değişiklik yapılmıştır.
Madde
26.- Yapılan değişiklikle, ilgili suça ilişkin cezanın ölçüsüz olan üst sınırı
iki yıla indirilmiştir.
Madde
27.- Yapılan değişiklikle, madde metninde yer alan bir yazım hatası
düzeltilmiştir.
Madde
28.- 9.6.2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanununun 19 uncu maddesinde
"yargıyı etkileme" başlığıyla aynı suçun düzenlenmiş olması
nedeniyle, Kanunun 288 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
Madde
29.- 13.12.2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanunun 110 uncu maddesinin altıncı fıkrasında aynı konuda hüküm
bulunması nedeniyle, Kanunun 292 nci maddesinin altıncı fıkrası, yürürlükten
kaldırılmıştır.
Madde
30.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda Türk Ceza Kanununun
görüşmeleri sırasında 292 nci maddesinde yapılan değişikliğe uyumun sağlanması
amacıyla, 293 üncü maddenin birinci fıkrasının başında yer alan "Gözaltına
alınan," ibaresi, metinden çıkarılmıştır.
Madde
31.- Bir suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi hali de, aleniyetin gerçekleşiş
şekillerinden birini oluşturmaktadır. Cumhurbaşkanına hakaret suçuyla ilgili
olarak aleniyet, bir nitelikli unsur olarak belirlendiği için, söz konusu suçun
basın ve yayın yoluyla işlenmesi, bu suç açısından ayrı bir nitelikli unsur
olarak görülmemiştir. Belirtilen nedenle, 299 uncu maddenin ikinci fıkrasında
bu yönde değişiklik yapılması gereği hasıl olmuştur.
Madde
32.- Kanunun 302 nci maddesinin birinci fıkrasında değişiklik yapılmıştır. 765
sayılı Türk Ceza Kanununun 125 inci maddesinin metninde bulunmamakla birlikte,
uygulamada bu suçun oluşabilmesi için işlenen fiillerin belirtilen amacı
gerçekleştirmeye elverişli olması aranmaktadır. Bu nedenle, elverişli ibaresine
madde metninde yer verilmesi gerekli görülmemiştir.
Madde
33.- Kanunun 304 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
Madde
34.- Kanunun 305 inci maddesinin başlığı, "Temel millî yararlara karşı
faaliyette bulunmak için yarar sağlama" olarak değiştirilmiş ve maddenin
birinci ve ikinci fıkralarında değişiklik yapılmıştır.
Madde
35.- Yürürlük maddesidir.
Madde
36.- Yürütme maddesidir.
Adalet Komisyonu Raporu
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Adalet Komisyonu
Esas No.: 2/452
Karar No.: 79 16.5.2005
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Başkanlığınızca 3.5.2005
tarihinde esas komisyon olarak Komisyonumuza havale edilmiş olan, "Kilis
Milletvekili Hasan Kara ile 2 Milletvekilinin; Türk Ceza Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/452)",
Komisyonumuzun 5.5.2005 tarihli
20 nci birleşiminde görüşülmüş, geneli üzerindeki görüşmeleri
tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edilmiş, ancak maddelerin ayrıntılı
bir biçimde incelenerek düzenlenmesi için beş kişilik bir alt komisyona havale
edilmiştir.
Alt komisyon; Adalet ve
İçişleri Bakanlıkları, Yargıtay Başkanlığı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı,
Türkiye Barolar Birliği, Basın Konseyi Başkanlığı temsilcileri ile Üniversite
öğretim üyelerinin de katılmalarıyla yaptığı toplantılar sonucunda hazırladığı
rapor ve metni Komisyonumuza sunmuştur.
Teklif, Komisyonumuzun
12.5.2005 tarihli 22 nci birleşiminde, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek ile
Adalet ve İçişleri Bakanlıkları, Yargıtay Başkanlığı, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı, Türkiye Barolar Birliği, İzmir Baro Başkanlığı, Basın Konseyi
Başkanlığı temsilcileri ile Üniversite öğretim üyelerinin de katılmalarıyla,
alt komisyonca hazırlanan metin esas alınmak suretiyle incelenip görüşülmüş,
maddeler üzerindeki kabul, ilave ve değişiklikler sırasıyla aşağıda
açıklanmıştır.
Teklifin 1 inci ve 2 nci
maddeleri aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 3 üncü
maddesiyle Türk Ceza Kanununun 13 üncü maddesine birinci fıkradan sonra gelmek
üzere eklenen ikinci fıkra metninde yer alan "Dördüncü Kısım"
ibaresinden sonra gelmek üzere, Kanunun kendi içinde uyumunu sağlamak amacıyla
metne "altındaki" ibaresi eklenmiştir.
Teklifin 4 üncü maddesi
aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 5 inci
maddesiyle değiştirilen Türk Ceza Kanununun 31 inci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan "ondört" ibaresi, cezanın miktarının yüksek
olması sebebiyle "oniki" olarak değiştirilmiştir.
Teklifin 6 ncı, 7 nci, 8
inci, 9 uncu, 10 uncu, 11 inci ve 12 nci maddeleri aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 13 üncü maddesiyle
değiştirilen Türk Ceza Kanununun 105 inci maddesinin ikinci fıkrasının son
cümlesinde yer alan "terk etmek mecburiyetinde" ibaresi uygulamada
ortaya çıkması muhtemel sorunların giderilmesi amacıyla "bırakmak, okuldan
veya ailesinden ayrılmak zorunda" olarak değiştirilmiştir.
Teklifin 14 üncü maddesi
aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 15 inci
maddesiyle Türk Ceza Kanununun 125 inci maddesinin beşinci fıkrasına eklenen
son cümlede yer alan "aynı neviden fikri içtima" ibaresi aşağıdaki
gerekçeyle "zincirleme suça ilişkin madde" olarak değiştirilmiştir.
- Yeni Türk Ceza
Kanununun 43 üncü maddesinin ikinci fıkrasında aynı neviden fikri içtima
düzenlenmiştir. Bu durumda, bir fiille aynı suçun birden fazla kişiye karşı
işlenmesi söz konusudur. Bunun klasik örneğini, bir fiille birden fazla kişiye
hakaret edilmesi oluşturmaktadır. Aynı neviden fikri içtima halinde, bir suç
vardır ve fail hakkında bir cezaya hükmolunur. Fakat bu ceza, zincirleme suç
açısından belirlenen oranlarda artırılır.
- Zincirleme suç ile aynı
neviden fikri içtima arasındaki tek müştereklik, cezada yapılabilecek artırıma
ilişkin oranlarının aynı olmasından ibarettir. Aslında birbirlerinden farklı
durumlara ilişkin iki ayrı içtima hükmünün aynı maddede düzenlenmesinin tek
nedeni budur. Ancak uygulamada tereddüt doğmasının önüne geçmek amacıyla
Teklifle söz konusu maddenin beşinci fıkrasına eklenen son cümlede değişiklik
yapılmıştır.
Teklife; Türk Ceza
Kanununun 145 inci maddesinin birinci fıkrasında, hırsızlık suçunun konusunu
oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle verilecek cezada indirim
yapılabileceği gibi, ceza vermekten vazgeçilebilmesinin yanında, suçun işleniş
şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurulmasını sağlamak amacıyla
değişiklik yapan yeni 16 ncı madde eklenmiştir.
Teklife; Türk Ceza
Kanununun 150 nci maddesinin birinci fıkrasında, cezanın indirimi konusunda
mahkemeye tanınan takdir yetkisi ile ilgili olarak uygulayıcılarda oluşan
tereddüdü gidermek amacıyla "indirilir" ibaresi
"indirilebilir" şeklinde değiştiren yeni 17 nci madde eklenmiştir.
Teklifin 16 ncı maddesi
18 inci, 17 nci maddesi 19 uncu madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 18 inci
maddesiyle değiştirilen, Türk Ceza Kanununun 168 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "dolandırıcılık" ibaresinden sonra gelmek üzere
metne, "hileli iflâs, taksirli iflâs" ibareleri eklenmiştir. Ayrıca,
Teklifle madde metnine eklenmek istenen beşinci fıkra etkin pişmanlıkta ceza
miktarlarında yukarıdaki fıkralarda öngörülen oranlarda indirim yapılacağı için,
ayrıca adlî para cezasına hükmedilmemesi yönündeki düzenleme uygun görülmeyerek
metinden çıkarılmış ve 20 nci madde olarak kabul edilmiştir.
Teklifin 19 uncu maddesi
21 inci, 20 nci maddesi 22 nci, 21 inci maddesi 23 üncü madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Teklife; Türk Ceza
Kanununun 191 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer verilen
suç tanımına gerek görülmediğinden madde metninden çıkartılmasına, ayrıca
ikinci fıkrasında, kişi uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kullanmamakla birlikte,
kullanmak için satın almış, kabul etmiş veya bulundurmuş olabileceğinden ve bu
kişi, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi satın aldığı, kabul ettiği
veya bulundurduğu için tehlikeli bir kişilik arz ettiğinden, bu bakımdan
hakkında tedavi tedbirine hükmedilemeyecek ise de denetimli serbestlik
tedbirine hükmedilebilmesini sağlamak amacıyla değişiklik yapan yeni 24 üncü
madde eklenmiştir.
Teklifin 22 nci maddesi
25 inci, 23 üncü maddesi 26 ncı madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 24 üncü
maddesiyle, Türk Ceza Kanununun 245 inci maddesine üçüncü fıkra eklenmesi
öngörülmektedir.
- Türk Ceza Kanununun 245
inci maddesinin birinci fıkrasındaki adlî para cezasının üst sınırını
"beşbin güne kadar" şeklinde belirlemek,
- Başkalarına ait banka
hesaplarıyla ilişkilendirilerek üretilen sahte banka veya kredi kartlarının
ticari amaçlı olarak piyasaya sürülmesi karşısında, bu fiilleri yaptırıma
bağlamak amacıyla maddeye yeni ikinci fıkra eklenmek,
- Mevcut ikinci fıkradaki
hapis cezasının üst sınırının "sekiz" yıla çıkarılmasıyla birlikte
"beşbin güne kadar adlî para" cezası verilmesi şeklinde değişiklik
yapılmak ve üçüncü fıkra olarak teselsül ettirilmek,
- Teklifle eklenmesi
öngörülen üçüncü fıkra dördüncü fıkra olarak teselsül ettirilmek suretiyle,
Teklifin 24 üncü maddesi 27 nci madde olarak kabul edilmiştir.
Teklifin 25 inci maddesi
28 inci madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 26 ncı maddesi
Komisyonumuzca uygun görülmediğinden, Teklif metninden çıkarılmıştır.
Teklifin 27 nci maddesi
29 uncu madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Teklife; basın ve yayın
yoluyla iftirada bulunulması halinde de etkin pişmanlık hükümlerinin
uygulanabilmesine imkân sağlamak amacıyla, Türk Ceza Kanununun 269 uncu
maddesinin beşinci fıkrasında değişiklik yapan yeni 30 uncu madde eklenmiştir.
Teklifin 28 inci
maddesiyle Türk Ceza Kanununun 288 inci maddesinin yürürlükten kaldırılması
öngörülmektedir.
Teklifte, Türk Ceza
Kanununun 288 inci maddesinin yürürlükten kaldırılmasının gerekçesi olarak
Basın Kanununda bu konuda düzenleme bulunması gösterilmiştir. Ancak
Komisyonumuzda yapılan çalışmalar sırasında, Türk Ceza Kanununun 288 inci
maddesinin sadece ikinci fıkrasının basınla ilgili olduğu yönünde görüşler
ileri sürülmesi karşısında, sadece bu fıkranın metinden çıkarılması kabul
edilmiş ve madde bu doğrultuda değiştirilerek 31 inci madde olarak kabul
edilmiştir.
Teklifin 29 uncu maddesi
32 nci, 30 uncu maddesi 33 üncü, 31 inci maddesi 34 üncü, 32 nci maddesi 35
inci, 33 üncü maddesi 36 ncı, 34 üncü
maddesi 37 nci, yürürlüğe ilişkin 35 inci maddesi 38 inci, yürütmeye ilişkin 36
ncı maddesi 39 uncu madde olarak aynen kabul
edilmiştir.
Teklifte, kanun yapım
tekniğine uygun olarak redaksiyon yapılmıştır.
Raporumuz, Genel Kurulun
onayına sunulmak üzere saygı ile arz olunur.
|
|
Başkan |
Başkanvekili |
Sözcü |
|
|
Köksal Toptan |
Recep Özel |
Ramazan Can |
|
|
Zonguldak |
Isparta |
Kırıkkale |
|
|
Kâtip |
Üye |
Üye |
|
|
Hasan Kara |
Fehmi Hüsrev Kutlu |
Halil Ünlütepe |
|
|
Kilis |
Adıyaman |
Afyonkarahisar |
|
|
|
|
(Toplantıya katılmadı) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Halil Özyolcu |
Haluk İpek |
Feridun Fikret Baloğlu |
|
|
Ağrı |
Ankara |
Antalya |
|
|
(Toplantıya katılmadı) |
|
(Muhalifim) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Orhan Yıldız |
Mehmet Küçükaşık |
|
|
Artvin |
Artvin |
Bursa |
|
|
(Karşı oyum vardır) |
(Toplantıya katılmadı) |
(Karşı oy) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Feridun Ayvazoğlu |
Muzaffer Külcü |
Mahmut Durdu |
|
|
Çorum |
Çorum |
Gaziantep |
|
|
(Karşı oyum vardır) |
(Toplantıya katılmadı) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Nimet Çubukçu |
Mehmet Yılmazcan |
Hakkı Köylü |
|
|
İstanbul |
Kahramanmaraş |
Kastamonu |
|
|
|
(Toplantıya katılmadı) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Muharrem Kılıç |
Orhan Eraslan |
Enver Yılmaz |
|
|
Malatya |
Niğde |
Ordu |
|
|
(Toplantıya katılmadı) |
(Karşı oyumuz vardır) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Mehmet Nuri Saygun |
Ahmet Çağlayan |
Bekir Bozdağ |
|
|
Tekirdağ |
Uşak |
Yozgat |
|
|
(Toplantıya katılmadı) |
(İmzada bulunamadı) |
|
KARŞI OY YAZISI
5237 sayılı TCK daha önce parlamentoda
yasalaşarak 1.4.2005 tarihi itibariyle yürürlüğe girecekti. Toplumun çeşitli
kesiminden gelen eleştiriler ve tepkiler üzerine, TCK’nın yürürlüğü iki ay
ertelenerek, bu arada toplumun beklentileri haline gelen kimi değişikliklerin
yapılabileceği ilan edilmişti.
Bu çerçevede yapılan değişiklikler olarak ve
teklif biçiminde getirilen yasa teklifi beklentileri karşılamaktan uzak olduğu
gibi, en çok eleştirilen noktalara da bir çözüm getirilmediği görülmektedir.
Dünyada eşi görülmemiş bir şekilde, acele olarak
yapılan ve temel kod olan yasaların taşıdığı pek çok özelliği bünyesinde
taşımayan TCK’nın en çok eleştirildiği konulardan olan; yasanın bir
felsefesinin olmadığı, öğretiye, kriminoloji ve penoloji verilerine
dayanmadığı, dilinin bozuk olduğu, çeşitli yasalardan devşirme eklektik bir
yasa olduğu eleştirilerinin önemli bir bölümünün yapılan bu değişiklikle
karşılama olanağı yoktur. Ancak, yasada çeşitli toplum katmanlarının haklı
eleştiri ve beklentilerinin karşılanabilme olanağı vardır. Üstelik bu
beklentiler yasanın demokratikleşmesi açısından gerekli olan beklentilerdir.
Bu çerçevedeki başlıca eleştiriler başta
Yargıtay, hukuk fakülteleri ve barolarca yapılanlarıdır. Kuşkusuz bu
eleştirilerin tamamına katılma olanağı yoktur. Ama bu eleştiriler, daha çok
teknik düzeyde yapılan eleştirilerdir. Bu eleştirilerle ilgili hazır yasanın
yürürlüğü ertelenmişken bir çalışma yapılmamıştır. Oysa bu fırsat iyi
değerlendirilerek, bu eleştiriler çerçevesinde bir çalışmanın yapılması daha
doğru olurdu.
Bunların dışında başta basın kuruluşları olmak
üzere, çocuk hakları savunucuları, hekimler, kadın örgütleri gibi pek çok grup
ya da kuruluşlarca eleştiriler ve değişiklik teklifleri dile getirilmiştir.
Kuşkusuz bunların hepsinin de doğru olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Ancak, yasanın yürürlüğünün ertelenmesi daha çok kamu oyuna basın özgürlüğü ile
ilgili aksaklıkların giderileceği biçiminde duyurulmuştu. Bu çerçevede bir
çalışmanın da yapılmadığı, keza diğer kesimlerin de haklı eleştirilerine yanıt
verilmediği görülmektedir. Yasa aceleye getirildiği gibi, değişiklik de aceleye
getirilmiştir. İlerideki yapılacak değişiklikler de belki nazara alınır
düşüncesiyle, bunları yeniden dile getirmeyi uygun görüyoruz.
Teklifin 5 inci maddesinde yer alan yasanın 31
inci maddesi değiştirilmelidir. 31 inci maddedeki düzenleme 2253 sayılı yasanın
da gerisine düşmüştür. Çocuklarla ilgili yapılan bu düzenleme, çağdaş olmaktan
uzaktır.
Aynı şekilde teklifin 82 nci maddesine, töre
cinayetinin yanına ya da yerine “namus cinayeti” düzenlemesinin eklenmesi daha
doğru bir düzenleme olacaktır. Bu doğrultudaki çağrımız yanıt bulmamıştır.
Keza, aynı çerçevede kişinin beden dokunulmazlığının bir gereği olarak 287 nci
maddedeki genital muayeneye “rıza” kelimesinin eklenmesi doğrultusundaki
önergemiz de kabul edilmemiştir.
TCK’nın 83 üncü maddesi hekimler açısından,
hekimleri defansif hekimliğe yönlendirecek nitelikte görüldüğünden hem hekimler
açısından, hem de hasta açısından sakıncalar yarattığı doğrultusundaki hem
bizim uyarılarımız hem de hekimlerin meslek kuruluşlarının uyarıları dikkate
alınmamıştır. Herhangi bir iyileştirme de sağlanmamıştır. Aynı çerçevede
hekimleri meslek kurallarıyla, yasa arasına sıkıştıracak olan 278 ve 280 inci
maddelerde düzenlemeler ve iyileştirmeler yapılmamıştır. TCK hala, vatandaşı
vatandaşın muhbiri olarak görmeye devam etmektedir. Herkese de muhbirlik görevi
yüklemektedir.
Basınla ilgili yapılan iyileştirmeler yetersiz
ve göstermeliktir. Bu konuda basın konseyinin getirdiği değişiklik teklifleri
son derece “makul ve mutedil” olduğu halde bizim tarafımızdan önerge olarak
getirildiği halde, hemen hiçbirisi kabul edilmemiştir. Böylelikle basın
özgürlüğü açısından yasada ciddi bir gelişme sağlanamamıştır. TCK’daki var olan
düzenlemeler basın ve ifade özgürlüğünün önünde önemli bir engel olarak
durmaktadır.
Öte yandan bu yapılmayanların yanı sıra, bazı
düzenlemeler ya yanlış olarak yapılmış ya da yerinde olmayan bir düzenlemeyle
madde bütünlüğü bozulmuştur. Örneğin, yasa teklifinin 13 üncü maddesi ve 33
üncü maddesinde yapılan düzenlemeler bu şekildedir. Ayrı maddede düzenlenmesi
gereken ve düzenlenmesi zorunlu olan değişiklikler, bu maddelere konularak
madde bütünlükleri bozulmuştur.
Teklifin çerçeve 19 uncu maddesinde de gizli bir
imar affı çıkarılmak istenmiştir. Hükümet başlangıçta çok övündüğü ve devrim
niteliğinde gördüğünü söylediği, “imar kirliliğine neden olma” suçunu bizim de
katıldığımız şekilde TCK’da düzenlemiştir. Daha sonra, başlangıçta devrim
dediği bu düzenlemeyi bozabilmek için, çeşitli girişimlerde bulunmuştur ve
bulunmaya da devam etmektedir. Bu çerçevede eklenen fıkra bir çeşit gizli af
niteliğinde olup, görünürdeki amaç yasanın geriye yürümemesi gibi ifade edilse
de, esas itibariyle yasanın geriye yürüyememesi hukukun evrensel bir kuralıdır.
Burada esas amaç, kaçak ve imara aykırı yapıların bu durumlarını devam ettirme
imkânını sağlamaktır. Bu düzenleme de sağlıklı olmamıştır.
Yukarıda anlattığımız gerekçelerle Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifine, Karşı oy Yazımızı saygıyla arz ederiz.
|
|
Orhan Eraslan |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Feridun Ayvazoğlu |
|
|
Niğde |
Artvin |
Çorum |
KİLİS MİLLETVEKİLİ HASAN
KARA İLE 2 MİLLETVEKİLİNİN TEKLİFİ
TÜRK CEZA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1.- 26.9.2004
tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası
madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 2.- Türk Ceza
Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"(3) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır."
MADDE 3.- Türk Ceza
Kanununun 13 üncü maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiş ve fıkra numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir:
"(2) İkinci Kitap,
Dördüncü Kısım, Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerde yer
alanlar hariç; birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı Türkiye'de
yargılama yapılması, Adalet Bakanının talebine bağlıdır."
MADDE 4.- Türk Ceza
Kanununun 30 uncu maddesine üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"(4) İşlediği fiilin
haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz."
MADDE 5.- Türk Ceza
Kanununun 31 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
"(2) Fiili işlediği
sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların
işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını
yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu
yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine
hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille
ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu
kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği
takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde
dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı
indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla
olamaz."
"(3) Fiili işlediği
sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler
hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde
onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde
oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte
biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası ondört yıldan
fazla olamaz."
MADDE 6.- Türk Ceza
Kanununun 43 üncü maddesinin birinci fıkrasına "Mağduru belli bir kişi
olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır." cümlesi eklenmiş, üçüncü
fıkrasında yer alan "cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı"
ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 7.- Türk Ceza
Kanununun 61 inci maddesine altıncı fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkralar eklenmiş ve fıkra numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir:
"(7) Süreli hapis
cezasını gerektiren bir suçtan dolayı bu madde hükümlerine göre belirlenen
sonuç ceza, otuz yıldan fazla olamaz.
(8) Adlî para cezası
hesaplanırken, bu madde hükmüne göre cezanın belirlenmesi ve
bireyselleştirilmesine yönelik artırma ve indirimler, gün üzerinden yapılır.
Adlî para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin bir gün karşılığı
ödeyebileceği miktarın çarpılması suretiyle bulunur."
MADDE 8.- Türk Ceza
Kanununun 66 ncı maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"(5) Aynı fiilden dolayı
tekrar yargılamayı gerektiren hallerde, mahkemece bu husustaki talebin kabul
edildiği tarihten itibaren fiile ilişkin zamanaşımı süresi yeni baştan işlemeye
başlar."
MADDE 9.- Türk Ceza
Kanununun 82 nci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde yer alan
"kolaylaştırmak" ibaresinden sonra gelmek üzere, "ya da
yakalanmamak" ibaresi ile bu bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki (i)
bendi eklenmiş ve diğer bentler buna göre teselsül ettirilmiştir:
"(i) Bir suçu
işleyememekten dolayı duyduğu infialle,"
MADDE 10.- Türk Ceza
Kanununun 84 üncü maddesinin başlığı "İntihara yönlendirme" şeklinde
değiştirilmiş ve maddenin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi madde metninden
çıkarılmıştır.
MADDE 11.- Türk Ceza
Kanununun 87 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında geçen
"ikinci" ibareleri "üçüncü" olarak değiştirilmiştir.
MADDE 12.- Türk Ceza
Kanununun 103 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
"(3) Cinsel
istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen,
vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim
yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı
nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte
gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı
oranında artırılır."
MADDE 13.- Türk Ceza
Kanununun 105 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
"(2) Bu fiiller,
hiyerarşi, hizmet veya eğitim ve öğretim ilişkisinden ya da aile içi ilişkiden
kaynaklanan nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın
sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlendiği takdirde, yukarıdaki fıkraya
göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur işi terk
etmek mecburiyetinde kalmış ise, verilecek ceza bir yıldan az olamaz."
MADDE 14.- Türk Ceza
Kanununun 107 nci maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiştir:
"(2) Kendisine veya
başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar
verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde
bulunulması halinde de, birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur."
MADDE 15.- Türk Ceza
Kanununun 125 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "ya da yakıştırmalarda
bulunmak" ibaresi metinden çıkarılmış, dört ve beşinci fıkraları,
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"(4) Hakaretin
alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) Kurul hâlinde çalışan
kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu
oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda, aynı neviden fikri
içtima hükümleri uygulanır."
MADDE 16.- Türk Ceza
Kanununun 155 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen, "Başkasına ait
olup da," ibaresinden sonra gelmek üzere "muhafaza etmek veya"
ibaresi eklenmiştir.
MADDE 17.- Türk Ceza
Kanununun 158 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir:
"Ancak, (e), (f) ve
(j) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adlî
para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az
olamaz."
MADDE 18.- Türk Ceza
Kanununun 168 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"Madde 168.- (1)
Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık ve
karşılıksız yararlanma suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle
hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin
bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya
tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine
kadarı indirilir.
(2) Etkin pişmanlığın
kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi
halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir.
(3) Yağma suçundan dolayı
etkin pişmanlık gösteren kişiye verilecek cezanın, birinci fıkraya giren
hallerde yarısına, ikinci fıkraya giren hallerde, üçte birine kadarı indirilir.
(4) Kısmen geri verme
veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca
mağdurun rızası aranır.
(5) Bu madde hükümlerinin
uygulanması halinde, hapis cezası ile birlikte adlî para cezasını gerektiren
suçlardan dolayı ayrıca adlî para cezasına hükmolunmaz."
MADDE 19.- Türk Ceza
Kanununun 184 üncü maddesine beşinci fıkradan sonra gelmek üzere, aşağıdaki
fıkra eklenmiştir:
"(6) İkinci ve
üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili
olarak uygulanmaz."
MADDE 20.- Türk Ceza
Kanununun 188 inci maddesinin üçüncü ve yedinci fıkralarında yer alan
"nakleden" ibaresinden önce gelmek üzere "sevk eden,"
ibaresi; dördüncü fıkrasında yer alan "uyuşturucu" ibaresinden sonra
gelmek üzere "veya uyarıcı" ibaresi eklenmiş; altıncı fıkrasına;
"Ancak, verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir." hükmü, ikinci
cümle olarak eklenmiştir.
MADDE 21.- Türk Ceza
Kanununun 190 ıncı maddesinin üçüncü fıkra numarası (2), ikinci fıkra numarası
ise (3) olarak değiştirilmiştir.
MADDE 22.- Türk Ceza
Kanununun 218 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"(1) Yukarıdaki
maddelerde tanımlanan suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde,
verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır. Ancak, haber verme sınırlarını
aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz."
MADDE 23.- Türk Ceza
Kanununun 221 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "örgüte üye olan" ibaresinden
sonra gelmek üzere, "ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen
veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden" ibaresi eklenmiştir.
MADDE
24.- Türk Ceza Kanununun 245 inci maddesine ikinci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiştir:
"(3) Birinci fıkrada
yer alan suçun;
a) Haklarında ayrılık
kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun
veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın,
c) Aynı konutta beraber
yaşayan kardeşlerden birinin,
zararına olarak işlenmesi
hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz."
MADDE 25.- Türk Ceza
Kanununun 252 nci maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
"(5) Yabancı bir
ülkede seçilmiş veya atanmış olan, yasama veya idarî veya adlî bir görevi
yürüten kamu kurum veya kuruluşlarının, yapılanma şekli ve görev alanı ne
olursa olsun, devletler, hükümetler veya diğer uluslararası kamusal örgütler
tarafından kurulan uluslararası örgütlerin görevlilerine veya aynı ülkede
uluslararası nitelikte görevleri yerine getirenlere, uluslararası ticarî
işlemler nedeniyle, bir işin yapılması veya yapılmaması veya haksız bir yararın
elde edilmesi veya muhafazası amacıyla, doğrudan veya dolaylı olarak yarar
teklif veya vaat edilmesi veya verilmesi de rüşvet sayılır."
MADDE 26.- Türk Ceza
Kanununun 263 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "üç"
ibaresi "iki" olarak değiştirilmiştir.
MADDE 27.- Türk Ceza
Kanununun 268 inci maddesindeki "bu kişiye" ibaresi,
"başkasına" olarak değiştirilmiştir.
MADDE 28.- Türk Ceza
Kanununun 288 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 29.- Türk Ceza
Kanununun 292 nci maddesinin altıncı fıkrası, madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 30.- Türk Ceza
Kanununun 293 üncü maddesinde yer alan "Gözaltına alınan," ibaresi,
madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 31.- Türk Ceza
Kanununun 299 uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"(2) Suçun alenen
işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır."
MADDE 32.- Türk Ceza
Kanununun 302 nci maddesinin birinci fıkrası, aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
"(1) Devlet
topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına
koymaya veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya
Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden
ayırmaya yönelik bir fiil işleyen kimse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
ile cezalandırılır."
MADDE 33.- Türk Ceza
Kanununun 304 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi madde metninden
çıkarılmıştır.
MADDE 34.- Türk Ceza
Kanununun 305 inci maddesinin başlığı, "Temel millî yararlara karşı
faaliyette bulunmak için yarar sağlama" olarak; birinci ve ikinci
fıkraları ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"(1) Temel millî
yararlara karşı fiillerde bulunmak maksadıyla veya bu nedenle, yabancı kişi
veya kuruluşlardan doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kendisi veya başkası
için maddi yarar sağlayan vatandaşa ya da Türkiye'de bulunan yabancıya, üç
yıldan on yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir. Yarar
sağlayan veya vaat eden kişi hakkında da aynı cezaya hükmolunur.
(2) Fiilin savaş sırasında
işlenmiş olması hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır."
MADDE 35.- Bu Kanun,
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 36.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
ADALET KOMİSYONUNUN KABUL ETTİĞİ METİN
TÜRK CEZA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1.- 26.9.2004
tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası
madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 2.- Türk Ceza
Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(3) Hapis cezasının
ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz
rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır."
MADDE 3.- Türk Ceza
Kanununun 13 üncü maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiş ve diğer fıkra numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.
"(2) İkinci Kitap,
Dördüncü Kısım altındaki Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci
Bölümlerde yer alanlar hariç; birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı
Türkiye'de yargılama yapılması, Adalet Bakanının talebine bağlıdır."
MADDE 4.- Türk Ceza
Kanununun 30 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(4) İşlediği fiilin
haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi,
cezalandırılmaz."
MADDE 5.- Türk Ceza
Kanununun 31 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(2) Fiili işlediği
sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların
işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını
yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu
yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine
hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille
ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu
kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği
takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde
dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı
indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla
olamaz."
"(3) Fiili işlediği
sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler
hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde
onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde
oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte
biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan
fazla olamaz."
MADDE 6.- Türk Ceza
Kanununun 43 üncü maddesinin birinci fıkrasına "Mağduru belli bir kişi
olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır." cümlesi eklenmiş, üçüncü
fıkrasında geçen "cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı"
ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 7.- Türk Ceza
Kanununun 61 inci maddesine altıncı fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkralar eklenmiş ve diğer fıkra numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.
"(7) Süreli hapis
cezasını gerektiren bir suçtan dolayı bu madde hükümlerine göre belirlenen
sonuç ceza, otuz yıldan fazla olamaz.
(8) Adlî para cezası
hesaplanırken, bu madde hükmüne göre cezanın belirlenmesi ve
bireyselleştirilmesine yönelik artırma ve indirimler, gün üzerinden yapılır.
Adlî para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin bir gün karşılığı
ödeyebileceği miktarın çarpılması suretiyle bulunur."
MADDE 8.- Türk Ceza
Kanununun 66 ncı maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(5) Aynı fiilden
dolayı tekrar yargılamayı gerektiren hallerde, mahkemece bu husustaki talebin
kabul edildiği tarihten itibaren fiile ilişkin zamanaşımı süresi yeni baştan
işlemeye başlar."
MADDE 9.- Türk Ceza
Kanununun 82 nci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde geçen
"kolaylaştırmak" ibaresinden sonra gelmek üzere, "ya da
yakalanmamak" ibaresi ile bu bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki (i)
bendi eklenmiş ve diğer bentler buna göre teselsül ettirilmiştir.
"(i) Bir suçu
işleyememekten dolayı duyduğu infialle,"
MADDE 10.- Türk Ceza Kanununun
84 üncü maddesinin başlığı "İntihara yönlendirme" şeklinde
değiştirilmiş ve maddenin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi madde metninden
çıkarılmıştır.
MADDE 11.- Türk Ceza
Kanununun 87 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında geçen
"ikinci" ibareleri "üçüncü" olarak değiştirilmiştir.
MADDE 12.- Türk Ceza
Kanununun 103 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(3) Cinsel
istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat
edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve
gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin
sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden fazla kişi tarafından
birlikte gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza
yarı oranında artırılır."
MADDE 13.- Türk Ceza
Kanununun 105 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(2) Bu fiiller,
hiyerarşi, hizmet veya eğitim ve öğretim ilişkisinden ya da aile içi ilişkiden
kaynaklanan nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın
sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlendiği takdirde, yukarıdaki fıkraya
göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi
bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise, verilecek ceza
bir yıldan az olamaz."
MADDE 14.- Türk Ceza
Kanununun 107 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(2) Kendisine veya
başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar
verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde
bulunulması halinde de, birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur."
MADDE 15.- Türk Ceza
Kanununun 125 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "ya da
yakıştırmalarda bulunmak" ibaresi metinden çıkarılmış, dördüncü ve beşinci
fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(4) Hakaretin
alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) Kurul hâlinde çalışan
kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu
oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda, zincirleme suça
ilişkin madde hükümleri uygulanır."
MADDE 16.- Türk Ceza
Kanununun 145 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(1) Hırsızlık suçunun
konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, suçun işleniş şekli ve
özellikleri de göz önünde bulundurularak, verilecek cezada indirim
yapılabi-leceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir."
MADDE 17.- Türk Ceza
Kanununun 150 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "indirilir"
ibaresi, "indirilebilir" olarak değiştirilmiştir.
MADDE 18.- Türk Ceza
Kanununun 155 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen, "Başkasına ait
olup da," ibaresinden sonra gelmek üzere "muhafaza etmek veya"
ibaresi eklenmiştir.
MADDE 19.- Türk Ceza
Kanununun 158 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Ancak, (e), (f) ve
(j) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adlî
para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az
olamaz."
MADDE 20.- Türk Ceza
Kanununun 168 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 168.- (1)
Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli
iflâs, taksirli iflâs ve karşılıksız yararlanma suçları tamamlandıktan sonra ve
fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya
yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri
verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte
ikisine kadarı indirilir.
(2) Etkin pişmanlığın
kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi
halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir.
(3) Yağma suçundan dolayı
etkin pişmanlık gösteren kişiye verilecek cezanın, birinci fıkraya giren
hallerde yarısına, ikinci fıkraya giren hallerde, üçte birine kadarı indirilir.
(4) Kısmen geri verme
veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca
mağdurun rızası aranır."
MADDE
21.- Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(6) İkinci ve
üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili
olarak uygulanmaz."
MADDE 22.- Türk Ceza
Kanununun 188 inci maddesinin üçüncü ve yedinci fıkralarında geçen
"nakleden" ibaresinden önce gelmek üzere "sevk eden,"
ibaresi; dördüncü fıkrasında geçen "uyuşturucu" ibaresinden sonra
gelmek üzere "veya uyarıcı" ibaresi eklenmiş; altıncı fıkrasına;
"Ancak, verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir." cümlesi
eklenmiştir.
MADDE 23.- Türk Ceza
Kanununun 190 ıncı maddesinin ikinci fıkrası üçüncü fıkra, üçüncü fıkrası ise
ikinci fıkra olarak değiştirilmiştir.
MADDE 24.- Türk Ceza
Kanununun 191 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi madde metninden
çıkartılmış ve maddenin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"(2) Uyuşturucu veya
uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik
tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde
satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, denetimli serbestlik
tedbirine hükmolunur."
MADDE 25.- Türk Ceza
Kanununun 218 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(1) Yukarıdaki
maddelerde tanımlanan suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde,
verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır. Ancak, haber verme sınırlarını
aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz."
MADDE 26.- Türk Ceza
Kanununun 221 inci maddesinin dördüncü fıkrasında geçen "örgüte üye olan" ibaresinden
sonra gelmek üzere, "ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen
veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden" ibaresi eklenmiştir.
MADDE 27.- Türk Ceza
Kanununun 245 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 245- (1)
Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele
geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine
verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak
kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve
beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Başkalarına ait banka
hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan,
devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve
onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Sahte oluşturulan
veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak
suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı
gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar
hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(4) Birinci fıkrada yer
alan suçun;
a) Haklarında ayrılık
kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun
veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın,
c) Aynı konutta beraber
yaşayan kardeşlerden birinin,
Zararına olarak işlenmesi
hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz."
MADDE 28.- Türk Ceza
Kanununun 252 nci maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(5) Yabancı bir
ülkede seçilmiş veya atanmış olan, yasama veya idarî veya adlî bir görevi
yürüten kamu kurum veya kuruluşlarının, yapılanma şekli ve görev alanı ne
olursa olsun, devletler, hükümetler veya diğer uluslararası kamusal örgütler
tarafından kurulan uluslararası örgütlerin görevlilerine veya aynı ülkede
uluslararası nitelikte görevleri yerine getirenlere, uluslararası ticarî
işlemler nedeniyle, bir işin yapılması veya yapılmaması veya haksız bir yararın
elde edilmesi veya muhafazası amacıyla, doğrudan veya dolaylı olarak yarar
teklif veya vaat edilmesi veya verilmesi de rüşvet sayılır."
MADDE 29.- Türk Ceza
Kanununun 268 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "bu kişiye" ibaresi,
"başkasına" olarak değiştirilmiştir.
MADDE 30.- Türk Ceza
Kanununun 269 uncu maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(5) Basın ve yayın
yoluyla yapılan iftiradan dolayı etkin pişmanlık hükümlerinden
yararlanılabilmesi için, bunun aynı yöntemle yayınlanması gerekir."
MADDE 31.- Türk Ceza
Kanununun 288 inci maddesinin ikinci fıkrası madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 32.- Türk Ceza
Kanununun 292 nci maddesinin altıncı fıkrası madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 33.- Türk Ceza
Kanununun 293 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "Gözaltına
alınan," ibaresi, madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 34.- Türk Ceza
Kanununun 299 uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(2) Suçun alenen
işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır."
MADDE 35.- Türk Ceza
Kanununun 302 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(1) Devlet
topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına
koymaya veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya
Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden
ayırmaya yönelik bir fiil işleyen kimse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
ile cezalandırılır."
MADDE 36.- Türk Ceza
Kanununun 304 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi madde metninden
çıkarılmıştır.
MADDE 37.- Türk Ceza
Kanununun 305 inci maddesinin başlığı, "Temel millî yararlara karşı
faaliyette bulunmak için yarar sağlama" olarak; birinci ve ikinci
fıkraları ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(1) Temel millî
yararlara karşı fiillerde bulunmak maksadıyla veya bu nedenle, yabancı kişi
veya kuruluşlardan doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kendisi veya başkası
için maddi yarar sağlayan vatandaşa ya da Türkiye'de bulunan yabancıya, üç
yıldan on yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir. Yarar
sağlayan veya vaat eden kişi hakkında da aynı cezaya hükmolunur.
(2) Fiilin savaş
sırasında işlenmiş olması hâlinde, verilecek ceza yarı oranında
artırılır."
MADDE 38.- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 39.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.