Dönem: 22 Yasama Yılı: 5
TBMM (S.
Sayısı: 1313)
23.11.2006 Tarihli ve 5557 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Anayasanın 89
uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu (1/1278)
(Not: Kanun, Başkanlıkça Anayasa ile Tarım, Orman ve Köyişleri
komisyonlarına havale edilmiştir.)
T.C. |
|
|
Cumhurbaşkanlığı |
Sayı: B.01.0.KKB.01-18/A-12-2006-863 |
07 /12/2006 |
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
İlgi: 24.11.2006 günlü,
A.01.0.GNS.0.10.00.02-20374/51473 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca
23.11.2006 gününde kabul edilen 5557 sayılı "Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" incelenmiştir.
Yasa’nın 6. maddesiyle 03.07.2005 günlü, 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası'na eklenen geçici 3. maddede,
"11/10/2004 tarihinden önce, gerekli
izinler alınmadan tarım dışı amaçlı kullanıma açılmış bulunan arazilerin
istenilen amaçla kullanımı için, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl
içerisinde Bakanlığa başvurulması, hazırlanacak toprak koruma projesine
uyulması ve tarım dışı kullanılan tarım arazilerinin her metre karesi için beş
Yeni Türk Lirası ödenmesi şartıyla izin verilir.
Söz konusu arazi ve tesislerin istenilen
amaçla kullanımı için çeşitli kurumlardan alınması gerekli ruhsat, izin gibi
işlemler, Bakanlığa başvuru tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde tamamlanıncaya
kadar başvuru sahipleri faaliyetlerine devam ederler. Bu süreler içerisinde
gerekli izinleri alamayanların üretim faaliyetleri ilgili idarelerce
durdurulur.
Tarım arazisi vasfından çıkarılan araziler,
ilgili kuruluşlarca başvuru sahibinin isteği doğrultusunda vasfını
değiştirir",
düzenlemesine yer verilmiştir.
Geçici maddenin,
- Birinci fıkrasında, 11.10.2004 gününden
önce, gerekli izinler alınmadan tarım dışı amaçla kullanıma açılan arazilerin,
istenilen amaçla kullanılması için gerekli düzenleme yapılmakta,
- İkinci fıkrasında da, söz konusu arazi ve
tesislerin 2 yıl süresince, ruhsat ve izin alınmadan istenilen amaçla
kullanılmasının sürdürülmesine olanak sağlanmakta, gerekli ruhsat ve izinlerin
alınması için 2 yıl süre tanınmakta, bu süre içinde gerekli izni alamayanların
üretim etkinliklerinin durdurulacağı belirtilmektedir.
Geçici maddeyle, özellikle bir yabancı şirket
ya da varsa belirli şirketlere ilişkin, tarım arazilerinde kurulu kimi sanayi
tesislerine, izin, onay ve ruhsatlarının yargı kararıyla iptal edilip
edilmediğine bakılmaksızın üretim etkinliklerini sürdürme olanağı
getirilmektedir.
Böylece, izin, onay ya da ruhsatı yargı
kararı ile iptal edilerek hukuksal dayanaktan yoksun kalan sanayi tesislerine
yasal geçerlilik tanınıp yargı kararları etkisiz kılınmaktadır.
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye
Cumhuriyeti'nin, Başlangıç bölümünde belirtilen temel ilkelere dayanan
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir.
Hukuk devleti, tüm etkinliklerinde hukuka ve
Anayasa'ya uyan devlettir. Anayasa'nın egemenliği ve bağlayıcılığı yanında
yasakoyucunun uymak zorunda bulunduğu ilkeler ve evrensel hukuk kuralları
vardır.
Evrensel hukuk ilkelerine göre, yasaların genel,
soyut ve nesnel olması, kişiye özgü olmaması gerekmektedir. Yasaların bu
ögelere uygun çıkarılması hukuk devleti olabilmenin koşullarındandır. Ayrıca,
yasaların kamu yararı amacıyla çıkarılması da hukukun bilinen ilkesi gereğidir.
Anayasa Mahkemesi'nin çeşitli kararlarında da
vurgulandığı gibi, yasaların genelliği ilkesi, özel, güncel ve geçici bir
durumu gözetmeyen, belli bir kişiyi hedef almayan, aynı statüdeki herkesi
kapsayan kuralların getirilmesini zorunlu kılmaktadır.
İncelenen Yasa'nın, özellikle bir yabancı
şirketin ya da varsa belirli şirketlerin tarım arazilerinde kurulu sanayi
tesislerinin sorununu çözmek amacı taşıyan 6. maddesindeki düzenleme, yasaların
genel, soyut ve nesnel olmasını gerektiren evrensel hukuk kurallarıyla ve
Anayasa'nın hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Ayrıca, Anayasa'nın,
- 11. maddesinde, Anayasa'nın yasama, yürütme
ve yargı organlarını, yönetimi, diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kuralları olduğu vurgulanmış,
- 138. maddesinde de, yasama ve yürütme
organları ile yönetimin, yargı kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar
ile yönetimin, yargı kararlarını hiçbir biçimde değiştiremeyeceği, bunların
yerine getirilmesini geciktiremeyeceği kurala bağlanmıştır.
Bu kurallar, Anayasa'da hukuk devleti
niteliğinin gereği olan hukukun üstünlüğü ilkesinin benimsendiğini, Anayasa'nın
ve yargı kararlarının bağlayıcılığının koruma altına alındığını göstermektedir.
Özellikle bir yabancı şirkete ya da belirli
şirketlere ilişkin, izin ya da ruhsatı hukuka aykırı bulunarak yargı kararı ile
iptal edilen tarım arazilerinde kurulu sanayi tesislerinin üretim
etkinliklerini sürdürmelerine olanak sağlayan yasa kuralının, hukuk devleti,
Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü, yargı kararlarının bağlayıcılığı
ilkeleriyle bağdaşmadığı sonucuna varılmaktadır.
İncelenen Yasa'nın 6. maddesinde yer alan
düzenlemeye "benzer" bir düzenlemenin, 5403 sayılı Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Yasası'nın geçici 1. maddesinde de yapıldığını belirtmek
gerekir.
Ancak, 5403 sayılı Yasa'nın geçici 1.
maddesinde, gerekli izinler alınmadan tarım dışı amaçla kullanıma açılmış tarım
arazilerinin istenilen amaçla kullanılabilmeleri kimi biçimsel ögelerin yanında
"tarımsal bütünlüğü bozmamaları" koşuluna bağlanmıştır. Oysa, incelenen
Yasa'nın 6. maddesinde, bu "esaslı koşul"a yer verilmediği
görülmektedir.
Tarım dışı amaçlı kullanıma açılmış tarım
arazilerinin "tarımsal bütünlüğü bozmamak" koşuluyla tarım dışı
amaçla kullanılmalarında kamu yararı açısından önemli bir sakınca bulunmamasına
karşılık, tarım arazilerinin "tarımsal bütünlük" aranmadan istenilen
amaçlarla kullanılmasına izin verilmesi tarım topraklarının bir daha eski
duruma getirilemeyecek ölçüde elden çıkarılması ya da nitelik değiştirmesi gibi
sakıncalı sonuçlar yaratacaktır. Bu nedenle, incelenen Yasa kuralının kamu
yararıyla da bağdaşmadığı açıktır.
Öte yandan, incelenen Yasa'nın 6. maddesiyle
yapılan düzenlemelerle, hukuka aykırı bir etkinliğin 3 yıl süreyle koruma
altına alınarak sürdürülmesi sağlanmaktadır.
Oysa, yasalara, ulusal çıkarlara ve kamu
yararına aykırı olduğu yargı kararlarıyla hükme bağlanmış, hukuka aykırı bir
etkinliğin, ilgili kamu yönetimlerince hiç geciktirilmeden durdurulması hukuk
devleti ilkesi ile Anayasa'nın 11. ve 138. maddeleri uyarınca zorunludur.
Ayrıca, Anayasa'nın 10. maddesinde, herkesin,
ayırım gözetilmeksizin yasa önünde eşit olduğu, hiçbir kişi, aile, zümre ya da
sınıfa ayrıcalık tanınamayacağı, Devlet organları ve yönetimin tüm işlemlerinde
yasa önünde eşitlik ilkesine uygun davranmak zorunda bulunduğu belirtilmiştir.
İncelenmekte olan Yasa'nın 6. maddesiyle, bir
yabancı şirket ya da belirli şirketlerin hukuka aykırı durumları ve
etkinlikleri Yasa'nın güvencesi ve koruması altına alınmış olmaktadır ki, böyle
bir düzenlemenin "ayrıcalık" tanıma niteliği taşıdığı ve Anayasa'nın
10. maddesine aykırı düştüğü kuşkusuzdur.
Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle
uygun görülmeyen 5557 sayılı "Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun", 6. maddesinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nce bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa'nın değişik 89 ve 104.
maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet Necdet SEZER
Cumhurbaşkanı
Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
|
|
|
|
|
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu |
|
|
|
|
|
|
|
Esas No: 1/1278 |
|
|
|
|
|
|
|
Karar No: 60 |
|
|
|
|
|
|
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Türkiye Büyük Millet Meclisince görüşülerek
kabul edilen ve onaylanmak üzere Cumhurbaşkanlığı Yüce Makamına sunulan
23/11/2006 tarihli ve 5557 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun” 6 ncı maddesi Sayın Cumhurbaşkanınca Anayasamızın 89 uncu ve 104
üncü maddeleri gereğince yayımlanması kısmen uygun bulunmayarak, bir defa daha
görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına geri gönderilmiştir.
Başkanlığınızca,
Toplantıda öncelikle Tezkere okunmuş,
akabinde Tezkere doğrultusunda ve İçtüzüğün 35 inci maddesi uyarınca sadece 6
ncı madde üzerinde görüşme açılması kararı alınmıştır.
6 ncı madde üzerinde yapılan görüşmelerde şu
hususlara dikkat çekilmiştir:
Tezkerede, 6 ncı maddenin Anayasamızın 10
uncu maddesine aykırılığı iddia olunmaktadır. Anayasamızın 10 uncu maddesi şu şekildedir:
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep
ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Kadınlar ve erkekler
eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
Hiçbir kişiye, aileye,
zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve
idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak
hareket etmek zorundadırlar.”
Kanunlar geniş
normlardır, kanunlarla genel çerçeve belirlenir, genel çerçeve içerisine giren
kişiler o kanunun ilgili maddesinden yararlanırlar. Mesela kanun bu haliyle
değil de, sadece belli bir ilin arazilerini kapsar şekilde düzenlenmiş olsaydı
ya da belli bir firmanın adı anılarak o firmaya yönelik olsaydı ya da sadece
yabancı firmalar yararlanır denilseydi eşitliğe aykırılığı iddia edilebilirdi. 6
ncı maddenin birinci cümlesi “11/10/2004 tarihinden önce gerekli izinler
alınmadan tarım dışı amaçlı kullanıma açılmış bulunan arazilerin” denilerek
bütün araziler kapsama alınmıştır. Dolayısıyla, bu açıdan maddenin Anayasamıza
aykırı olduğu söylenemeyecektir.
Tezkerede, 6 ncı
maddenin Anayamızın 138 inci maddesine aykırılığı dile getirilmektedir. Anayasamızın
138 inci maddesi şu şekildedir:
Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun
olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam,
merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir
ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı
yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya
herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama
ve Yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu
organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların
yerine getirilmesini geciktiremez.”
Tezkerede
“yargı kararlarını bertaraf etmek” anlamına gelen ifadeler kullanılmaktadır. 6
ncı maddede bir mahkeme kararının uygulanmayacağından ya da bir mahkeme
kararına uyulmayacağından söz edilmemektedir. Bu yönden 6 ncı maddenin Anayasamızın
138 inci maddesine aykırılığından söz edilemeyecektir. Ayrıca çıkarılan bir
kanunun mahkemelerde görülen davanın konularını kapsamayacağı sonucunu
doğuracak bir hüküm Anayasamızda yer almamaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
mevcut sorunları çözen bir kurumdur.
Anayasamızın
7 nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” hükmü yer almaktadır. Tek yetkili yasama
organı, kanun çıkarma yetkisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinindir ve bu yetki
devredilmez bir yetkidir. Anayasamızın 87 nci maddesinde “Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak” hükmü
yer almaktadır. 5557 sayılı Kanun
Anayasamızın
104 üncü maddesinde, kanunları tekrar görüşmek üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisine geri göndermek yetkisi Sayın Cumhurbaşkanına aittir hükmü yer almaktadır.
Bir kanunun yeniden görüşülmek üzere geri gönderilmesi o Kanunun Anayasa’ya
aykırılığı manasını taşımayacaktır. Cumhurbaşkanlığı makamının Anayasa’ya
aykırılık iddiasının her zaman doğru olduğunun
6
ncı maddede
Yapılan
görüşmelerin ardından, 5557 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin Anayasamıza aykırı
olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu sebeple 6 ncı madde aynen
Raporumuz,
Genel Kurulun onayına sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.
Başkan |
Sözcü |
Kâtip |
|
|
Vahit Kirişci |
Ahmet Ertürk |
Adem Tatlı |
|
|
Aydın |
Giresun |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Osman Özcan |
Mehmet Semerci |
Mehmet Ali Suçin |
|
Antalya |
Aydın |
Batman |
|
(Muhalefet şerhim ektedir) |
(Muhalifim) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Ramazan Kerim Özkan |
Ali İhsan Merdanoğlu |
Mehmet Işık |
|
Burdur |
Diyarbakır |
Giresun |
|
(Muhalifim) |
|
(Muhalifim) |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
İsmail Soylu |
Abdullah Çetinkaya |
Selahattin Dağ |
|
Hatay |
Konya |
Mardin |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Ali Er |
Fahrettin Üstün |
Durdu Mehmet Kastal |
|
Mersin |
Muğla |
Osmaniye |
|
|
(Muhalifim, şerh ektedir) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Necati Uzdil |
Abdurrahman Müfit
Yetkin |
Mehmet Vedat Melik |
|
Osmaniye |
Şanlıurfa |
Şanlıurfa |
|
(Muhalifim) |
|
(Muhalifim) |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Zülfikar İzol |
Ahmet Kambur |
Maliki Ejder Arvas |
|
Şanlıurfa |
Tekirdağ |
Van |
KARŞI OY YAZISI
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca
23.11.2006 gününde kabul edilen 5557 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununda değişiklik yapılarak Cumhurbaşkanlığına sunulmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanımız yasanın 6. maddesinin
tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine iade etmiştir.
Bu maddeyle İdare Mahkemelerinin ve Danıştay kararlarının
devre dışı bırakılarak bir nevi yargıya müdahale olarak algılanmakta
yargı kararları etkisiz kılınmak istenmektedir. Bu durum da Anayasamıza
aykırıdır.
Yine bu Kanun Anayasanın 44 ve 45 inci maddelerinde
“Devlete ülke topraklarının korunması” görevi verilmesine rağmen,
Devleti yönetmek için seçilenlerden oluşan Hükümet ve onun atadığı
üst düzey yöneticiler, bu görevin gereğini yapmak yerine adeta verimli
tarım arazilerinin talanına hukuksal kılıf hazırlama ödevini yüklenmiştir.
Üstelik; devlet adına Başbakanlık bu süreçte kamu
yararını savunan sivil toplum kuruluşlarının sorumluluk taşıyan
çabalarını talihsiz bir yaklaşımla “bertaraf edilmesi gereken
olumsuzluklar” olarak nitelendirmektedir. Bir yandan “Bu engelin
aşılması” bir yandan da “5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununun Geçici Madde-1’i ile izinsiz yatırımlar için getirilen
af süresinin uzatılması yönünde değiştirilmesi açıkça bir yazı
ile emredilmektedir.
Toprak varlıklarımızın ancak üçte biri tarıma
uygundur ve bu alanın da ancak üçte biri verimli tarım arazisidir.
Cargill firmasının yatırımına olanak sağlayan
İznik Gölü Çevre Düzeni Planı Danıştay 6. Dairesinin 26.11.2002 tarih
ve E: 2002/4839, K:2002/5652 kararıyla iptal edilmiş ve bu karar İdari
Dava Daireleri Genel Kurulunca Onaylanmıştır, Plan yargı tarafından
iptal edildiğinden, Cargill firması yatırımının hukuksal dayanağı
da ortadan kalkmıştır.
Danıştayın kesinleşmiş İptal Kararına rağmen,
söz konusu yatırıma hukuksallık kazandırmak amacıyla 4737 sayılı
Özel Endüstri Bölgeleri Kanununda 22.06.2004 tarihli ve 5195 Sayılı
Kanunla gerçekleştirilen değişiklikle Cargill firmasının yatırım
yaptığı arazi Bakanlar Kurulunun 05.07.2005 tarih ve 2005/8944 sayılı
kararıyla “Özel Endüstri Bölgesi” ilan edilmiştir.
Bu karar üzerine açılan yeni davada; “hukuka aykırılığı
belirlenmiş imar planlarının geçerli sayılması yolunda yargı kararlarını
etkisiz kılacak yasal düzenlemelerin de yapılamayacağı” gibi
gerekçelerle Danıştay 10. Dairesi tarafından 08.02.2006 tarihinde
Bakanlar Kurulu Kararının yürütülmesinin durdurulmasına karar
verilmiştir.
Başbakanlık tarafından Nisan 2006 tarihinde ve
1666/3020 sayılı yazı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bir yazı
yazılarak Cargill firması için bir yasanın çıkarılması gerektiği
bunun için de Kanun değişikliği ile 6 ay daha uzatılmasının şirketin
izinlerini yenileyebilmesine imkân vereceği ve böylece faaliyetine
devamını sağlayabileceği görüşleri Tarım ve Köyişleri Bakanlığına
iletilmiştir. Bunun üzerine Cargill firmasının kurtarılması için
bulunduğu ilin milletvekili bu teklifi sunmuştur.
Anayasanın 6’ncı maddesinde dile getirilen “Egemenlik
Kayıtsız Şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın
koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır,” temel
ilkesine rağmen, Hükümetin ve Komisyonun yabancı bir kuruluşun
yararı için ve o kuruluşla birlikte hukuk dışı çözüm arama çabası,
açık bir Anayasa İhlali girişimidir. Özel şahıs ve firma için kanun
çıkarılamaz.
Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanımız iade gerekçesinde
belirttiği gibi Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin,
başlangıç bölümünde belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik,
laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir.
Hukuk devleti, tüm etkinliklerinde hukuka ve Anayasa’ya
uyan devlettir. Anayasa’nın egemenliği ve bağlayıcılığı yanında yasa koyucunun
uymak zorunda bulunduğu ilkeler ve evrensel hukuk kuralları vardır.
Evrensel hukuk ilkelerine göre, yasaların genel, soyut ve
nesnel olması, kişiye özgü olmaması gerekmektedir. Yasaların bu öğelere uygun
çıkarılması hukuk devleti olabilmenin koşullarındandır. Ayrıca Yasaların Kamu
yararı amacıyla çıkarılması da hukukun bilinen ilkesi gereğidir.
Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında vurgulandığı
gibi, yasaların genelliği ilkesi, özel, güncel ve geçici bir durumu gözetmeyen
belli bir kişiyi hedef almayan, aynı statüdeki herkesi kapsayan kuralların
getirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Ayrıca Anayasamızın 11. maddesinde, Anayasanın yasama,
yürütme ve yargı organlarını, yönetimi diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel
hukuk kuralları olduğu vurgulanmıştır.
Yine Anayasamızın 138. maddesinde de, yasama ve yürütme
organları ile yönetimin, yargı kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar
ile yönetimin yargı kararlarını hiçbir biçimde değiştiremeyeceği, bunların
yerine getirilmesini geciktiremeyeceği kurala bağlanmıştır.
Yine bu kanun Anayasanın 10. maddesinde, herkesin, ayrım
gözetilmeksizin yasa önünde eşit olduğu, hiçbir kişi, aile, zümre ya da sınıfa
ayrıcalık tanınamayacağı, Devlet organları ve yönetimin tüm işlemlerinde yasa
önünde eşitlik ilkesine uygun davranmak zorunda bulunduğu belirtilmiştir.
Kanunun bu şekliyle “ayrıcalık tanıma” niteliği taşıdığı
ve Anayasanın 10. maddesine aykırı düştüğü kuşkusuzdur.
Yargı kararları hiçe sayılarak komisyondan çıkarılan
kanunun bu şekliyle kişiye özel ve Anayasamızın yukarıda belirttiğimiz
aykırılıklarından dolayı muhalifiz.
Fahrettin Üstün |
Osman Özcan |
|
|
Muğla |
Antalya |
ANAYASANIN 89
UNCU VE 104 ÜNCÜ MADDELERİ GEREĞİNCE CUMHURBAŞKANINCA BİR DAHA GÖRÜŞÜLMEK
ÜZERE GERİ GÖNDERİLEN KANUN
TOPRAK KORUMA VE ARAZİ KULLANIMI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI
HAKKINDA KANUN
Kanun No. 5557 Kabul Tarihi
: 23/11/2006
MADDE 1- 3/7/2005 tarihli ve
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 3 üncü maddesine
aşağıdaki bent eklenmiştir.
“t) Özel Arazi Toplulaştırması: Köy tüzel kişiliği,
belediyeler, kooperatifler, birlikler gibi tüzel kişilikler veya
kamu kuruluşlarının, hizmet konuları ile ilgili arazi teminini
de kapsayacak şekilde yapacakları arazi toplulaştırmasını,”
MADDE 2- Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 8- Tarım arazileri; doğal özellikleri ve
ülke tarımındaki önemine göre, nitelikleri Bakanlık tarafından
belirlenen mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım
arazileri ve marjinal tarım arazileri olarak sınıflandırılır. Ayrıca
Bakanlık tarım arazilerinin korunması, geliştirilmesi ve kullanımı
ile ilgili farklı sınıflandırmalar yapabilir.
Tarımsal faaliyetin ekonomik olarak yapılabildiği
en küçük alana sahip ve daha fazla küçülmemesi gereken yeter büyüklükteki
tarımsal arazi parsel büyüklüğü, bölge ve yörelerin toplumsal, ekonomik,
ekolojik ve teknik özellikleri gözetilerek Bakanlık tarafından
belirlenir. Belirlenen küçüklüğe erişmiş tarımsal araziler miras
hukuku bakımından bölünemez eşya niteliğini kazanmış olur. Tarımsal
arazinin bu niteliği tapu kütüğüne şerh edilir.
Belirlenen parsel büyüklüğü; mutlak tarım arazileri
ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5
hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektar ve marjinal
tarım arazilerinde 2 hektardan küçük olamaz. Tarım arazileri bu büyüklüklerin
altında ifraz edilemez, bölünemez veya küçük parsellere ayrılamaz.
Ancak çay, fındık, zeytin gibi özel iklim ve toprak istekleri olan bitkilerin
yetiştiği yerler ile seraların bulunduğu alanlarda, yörenin arazi
özellikleri daha küçük parsellerin oluşmasını gerekli kıldığı
takdirde, Bakanlığın uygun görüşü ile daha küçük parseller oluşturulabilir.
Bakanlığın uygun görüşü ile kamu yatırımları
için ihtiyaç duyulan yerler hariç olmak üzere tarım arazileri, belirlenen
büyüklükteki parsellerden daha küçük parçalara bölünemez. Bölünemez
büyüklükteki tarım arazilerinin mirasa konu olmaları ve üzerlerinde
her ne şekilde gerçekleşmiş olursa olsun birlikte mülkiyetin mevcut
olması durumunda, bu araziler ifraz edilemez, payları üçüncü şahıslara
satılamaz, devredilemez veya rehnedilemez. Bu araziler hakkında
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun özgülemeye ilişkin hükümleri kıyasen
uygulanır.”
MADDE 3- Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına (d) bendinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki (e) bendi ile birinci fıkrasının sonuna
“Bakanlık bu yetkisini valiliklere devredebilir.” cümlesi eklenmiştir.
“e) Kamu yararı gözetilerek yol altyapı ve üstyapısı
faaliyetlerinde bulunacak yatırımlar,”
MADDE 4- Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun 17 nci maddesinin ikinci fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki üçüncü fıkra eklenmiştir.
“Köy tüzel kişiliği, belediyeler, kooperatifler,
birlikler gibi tüzel kişilikler veya kamu kuruluşlarının, hizmet
konuları ile ilgili özel arazi toplulaştırması ve/veya tarla içi
geliştirme hizmeti yapmak istemeleri durumunda, Bakanlığa gerekçeleri
ile başvurarak toplulaştırma isteklerini bildirirler. Gerekçelerin
yeterli görülmesi durumunda Bakanlığın teklifi ile Bakanlar Kurulu
kararı alındıktan sonra başvuran tüzel kişilik veya kuruluş bu Kanuna
göre toplulaştırma projesini hazırlar ve onay için Bakanlığa iletir.
Özel arazi toplulaştırması yapmak isteyen kuruluş, gerekli teknik
personeli bünyesinde bulundurmak veya proje süresince tâbi oldukları
mevzuat hükümlerine uygun olarak sözleşmeli personel çalıştırmak
zorundadır. Özel arazi toplulaştırması yapan kurum veya kuruluşlar
kamu yatırımları için ihtiyaç duyulan arazi miktarını toplulaştırma
yoluyla karşılayabilir. Özel arazi toplulaştırması yapacak idarelerce
ihtiyaç duyulacak yatırımlar için ortak kullanım alanı kesinti payı
ile karşılanamayan araziler, varsa hazine arazilerinden, hazine
arazilerinin yeterli olmadığı veya bulunmadığı yerlerde ise ilgili
idarelerce belirlenecek usûl ve esaslar dahilinde fizikî tesislerin
yapılacağı alana bağlı kalınmaksızın gerçek ve tüzel kişilerinden
anlaşma yoluyla karşılanabilir. Bu araziler, fizikî tesislerin
yapılacağı yere kaydırılır. Aynı alanda birden fazla kurum veya
kuruluş tarafından toplulaştırma ve/veya tarla içi geliştirme hizmeti
yapmak talebinde bulunulması halinde toplulaştırmayı ve/veya
tarla içi geliştirme hizmetini yapacak kuruluşu Bakanlık belirlemeye
yetkilidir.”
MADDE 5- Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“EK MADDE 1- Bakanlık, bu Kanunun uygulamasında
ihtiyaç duyulacak her türlü eğitim faaliyetini düzenleyebilir
ve eğitim sonrası sertifika verebilir.”
MADDE 6- Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 3- 11/10/2004 tarihinden önce, gerekli
izinler alınmadan tarım dışı amaçlı kullanıma açılmış bulunan arazilerin
istenilen amaçla kullanımı için, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren
bir yıl içerisinde Bakanlığa başvurulması, hazırlanacak toprak
koruma projesine uyulması ve tarım dışı kullanılan tarım arazilerinin
her metre karesi için beş Yeni Türk Lirası ödenmesi şartıyla izin verilir.
Söz konusu arazi ve tesislerin istenilen amaçla
kullanımı için çeşitli kurumlardan alınması gerekli ruhsat, izin
gibi işlemler, Bakanlığa başvuru tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde
tamamlanıncaya kadar başvuru sahipleri faaliyetlerine devam
ederler. Bu süreler içerisinde gerekli izinleri alamayanların üretim
faaliyetleri ilgili idarelerce durdurulur.
Tarım arazisi vasfından çıkarılan araziler, ilgili
kuruluşlarca başvuru sahibinin isteği doğrultusunda vasfını değiştirir.”
MADDE 7- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
MADDE 8- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ
KOMİSYONUNUN
KABUL ETTİĞİ METİN
TOPRAK KORUMA VE ARAZİ KULLANIMI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI
HAKKINDA KANUN
MADDE 6- Kanunun 6 ncı maddesi
Komisyonumuzca aynen kabul edilmiştir.