Dönem: 22 Yasama Yılı: 5
TBMM (S.
Sayısı: 1361)
15.2.2007 Tarihli ve 5581 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve Anayasanın 89 uncu
ve 104 üncü Maddeleri Gere-ğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/1315)
Not: Kanun; Başkanlıkça Anayasa
ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler komisyonlarına havale
edilmiştir.
T.C.
Cumhurbaşkanlığı
Sayı:
B.01.0.KKB.01-18/A-2-2007-138
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
İLGİ:
16.02.2007 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-24024/57205 sayılı yazınız.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca 15.02.2007 gününde kabul edilen
5581 sayılı "Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun" incelenmiştir.
1- Yasa'nın
1. maddesiyle, 07.05.1987 günlü, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel
Yasası'na eklenen ek 12. maddede,
"Bu
Kanunda öngörülen zorunlu
Kamu kurum ve kuruluşlarında, sigorta yaptırılmamasından
dolayı verilen idari para cezasından o kurum ve kuruluşun amiri
şahsen sorumludur."
düzenlemesine yer verilmiştir.
Düzenlemede, kimi durumlar için öngörülen idari
para cezalarının, 30.03.2005 günlü, 5326 sayılı Kabahatler Yasası'ndaki
ilke ve yöntemlere bağlı olduğu belirtilmiştir.
5326 sayılı Kabahatler Yasası'nın 3. maddesinin
birinci fıkrasındaki, "Bu Kanunun genel hükümleri diğer kanunlardaki
kabahatler hakkında da uygulanır." kuralı, Yasa'nın,
- 2.
maddesinde, kabahat deyiminden, karşılığında idari yaptırım uygulanmasının
öngörüldüğü haksızlıkların anlaşıldığı,
- 16.
maddesinde, kabahatlerin karşılığında uygulanacak idari yaptırımların,
idari para cezası ve idari önlemler olarak belirlendiği; idari önlemlerin,
mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili yasalarda yer verilen
diğer önlemler olduğu,
- 27. maddesinin (1). fıkrasında, idari para cezaları
ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararlarına
karşı sulh ceza mahkemesine başvurulabileceğinin öngörüldüğü,
- 3.
maddesinin birinci fıkrasının, yukarıda açıklanan kurallarla
birlikte incelenmesinden, bu kuralın, idari yargının görev alanına
giren işlemleri de kapsadığı,
gerekçeleriyle, Anayasa Mahkemesi'nin 01.03.2006
günlü, E.2005/108, K.2006/35 sayılı kararıyla, Anayasa'nın 125 ve 155. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Ancak,
doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden,
iptal hükmünün, kararın yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra
yürürlüğe girmesi kararlaştırılmış, bu karar 22.07.2006 günlü,
26236 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
Kuralın iptaliyle doğan hukuksal boşluk 06.12.2006
günlü, 5560 sayılı Yasa'nın 31. maddesiyle doldurulmuş;
Kabahatler Yasası'nın 3. maddesi,
"Bu
Kanunun,
a) İdari
yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer
kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya
mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller
hakkında uygulanır."
biçiminde yeniden düzenlenmiştir.
Ne var ki, bu düzenlemede de maddenin eski içeriği
korunmuştur. Yasalarda tersine
kural olmadığı durumlarda, idari yaptırım kararlarından doğan
uyuşmazlıklara ilişkin davalar, Kabahatler Yasası'nın 27. maddesi uyarınca, yine sulh ceza mahkemelerinde görülecektir.
İncelenen Yasa'nın 1. maddesiyle getirilen ek 12. maddede
sözü edilen idari para cezasına yapılacak itirazların, madde metninde
tersine bir kurala yer verilmediği için, Kabahatler Yasası'nın genel
kurallarına bağlı olacağı ve itirazın sulh ceza mahkemesinde görüleceği
açıktır.
Anayasa'nın 125. maddesinin birinci
fıkrasında, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun
açık olduğu; 140. maddesinin birinci fıkrasında,
yargıçlar ve savcıların adli ve idari yargı yargıç ve savcıları olarak
görev yapacakları; 142. maddesinde, mahkemelerin
kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin
yasayla düzenleneceği; 155. maddesinin birinci
fıkrasında da, Danıştay'ın, idari mahkemelerce verilen, yasanın
başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son
inceleme mercii olduğu, yasada gösterilen belli davalara da ilk
ve son derece mahkemesi olarak bakacağı belirtilmiştir.
Bu kurallara göre, Anayasa'da idari ve adli yargı
ayrılığı kabul edilmiştir. Bu ayrım uyarınca idarenin kamu gücü
kullandığı ve kamu hukuku alanına giren işlem ve eylemleri idari
yargı, özel hukuk alanına giren işlemleri de adli yargı denetimine
bağlı olacaktır. İdari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın
çözümünde, adli yargının görevlendirilmesi konusunda yasakoyucunun
takdir hakkının bulunduğunu söylemek olanaklı değildir.
İdare hukuku ilkelerine göre oluşturulan bir
idari işlemin, yalnızca para cezası yaptırımı içermesine bakılarak
denetiminin idari yargı alanından çıkarılıp adli yargıya bırakılması,
yukarıda açıklanan anayasal kurallar karşısında olanaklı görülemez.
Bu nedenle, incelenen Yasa'nın 1. maddesiyle getirilen
ek 12. maddede öngörülen, idare hukuku esaslarına göre oluşturulan
bir idari işlem niteliğindeki idari para cezasının yargısal denetiminin,
5326 sayılı Kabahatler Yasası'na gönderme yapılarak adli yargı yerine
bırakılması, Anayasa'nın 125 ve 155. maddeleriyle bağdaşmamaktadır.
2- İncelenen Yasa'nın 2. maddesinde,
"Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 1 inci
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu
fıkradan sonra gelmek üzere maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
‘Klinik şefi, klinik şef yardımcısı, başasistan
ve asistan kadrolarına, açıktan atama izni alınmaksızın ilgili mevzuatı
çerçevesinde atama yapılır. Şef ve şef yardımcılığı sınavı, Sağlık
Bakanlığınca yılda bir yapılır. Bu sınava, tıpta uzmanlık unvanını
kazanmış, orijinal bilimsel araştırma ve yayınlar yapmış ve Üniversitelerarası
Kurulca merkezi sistemle hazırlanacak bir yabancı dil imtihanını
başarmış bulunan adaylar, gerekli belge ve yayınlar ile birlikte uzmanlık
alanını bildirerek başvururlar. Bakanlık, uzmanlık alanlarını
dikkate alarak üç veya beş kişilik jüri teşkil eder. Bu jüri yayınları
inceleyip adayı sözlü ve gerektiğinde ayrıca uygulamalı sınava
tabi tutar ve başarılı olanlara, ilgili uzmanlık alanında şef veya
şef yardımcılığı sınavı başarı belgesi verir.
Bir eğitim ve araştırma hastanesi biriminde açık
bulunan şeflik veya şef yardımcılığı kadrosu, Sağlık Bakanlığınca,
isteklilerin başvurması için ilan edilir. Şef veya şef yardımcılığı
sınavı başarı belgesi bulunanlar ile profesör veya doçent olan
adaylar ilan edilen kadroya müracaat ederler. Bakanlık tarafından,
adayların bilimsel ve eğitim yeterliliklerini incelemek üzere,
en az biri atama yapılacak eğitim ve araştırma hastanesi dışından
olmak üzere üç profesör veya şef tespit edilir. Bu profesör veya şefler,
adaylar hakkında ayrı ayrı mütalaalarını Bakanlığa bildirirler.
Bu mütalaaların Bakan, Müsteşar, Sağlık Eğitimi Genel Müdürü, Tedavi
Hizmetleri Genel Müdürü ve Personel Genel Müdürünün birlikte değerlendirmesi
sonucunda atama yapılır.
Kalkınmada öncelikli illerde bulunan eğitim ve
araştırma hastanelerinde ilan edilen şef kadrolarına en az fiilen
beş yıl şef yardımcısı olarak çalışmış olanların başvurularında sınav
şartı aranmaz. Bu kişiler atandığı kadroda beş yıl fiilen çalışmadan
kalkınmada öncelikli iller dışındaki illerin şef kadrolarına
atanamazlar.
Yapılacak klinik şef ve şef yardımcılığı sınavı
ile başasistanlık sınavlarına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından
hazırlanan ve bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay içinde
yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.
Servis ve laboratuvar şefleri veya şef yardımcıları
ile tıp alanında doçent veya profesör tabipler eğitim ve araştırma
hastanelerine; uzman tabipler veya tıp alanında doktora yapmış tabipler
veyahut hukuk, kamu yönetimi, iktisat, işletme ve sağlık yönetimi
alanlarında lisans, yüksek lisans veya doktora eğitimi almış tabipler
diğer hastanelere baştabip olarak atanabilirler.' "
düzenlemesine yer verilmiştir.
Düzenlemede,
- Klinik şefi, şef yardımcısı, başasistan ve asistan
kadrolarına, izin alınmaksızın açıktan atama yapılacağı,
- Klinik şef ve şef yardımcılıklarına atanacaklardan,
doçent ve profesörler dışındakilerin sınavla belirleneceği,
- Sağlık Bakanlığı'nca açılacak sınava katılacak
adayların hangi koşulları taşımaları gerektiği,
- Bakanlıkça oluşturulacak jürilerin, adayların
yayınlarını inceleyip, adayı sözlü ve gerektiğinde ayrıca uygulamalı
sınava bağlı tutacağı,
- Sınavda başarılı olanlara, ilgili uzmanlık
alanında şef ya da şef yardımcılığı sınavı başarı belgesi verileceği,
- Bir eğitim ve araştırma hastanesi biriminde
açık bulunan şeflik ya da şef yardımcılığı kadrosunun Sağlık Bakanlığı'nca
ilan edileceği,
- Başarı belgesi olanlar ile profesör ya da doçent
unvanını taşıyan adayların ilan edilen kadro için başvuruda bulunabilecekleri,
- Bakanlık'ca adayların bilimsel ve eğitim yeterliliklerini
incelemek için, en az biri atama yapılacak eğitim ve araştırma hastanesi
dışından olmak üzere üç profesör ya da şef saptanacağı,
- Bu profesör ve şeflerin adaylara ilişkin görüşlerini
Bakanlığa bildirecekleri,
- Bu görüşlerin Bakan, Müsteşar, Sağlık Eğitimi
Genel Müdürü, Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü ve Personel Genel Müdürü'nce
birlikte değerlendirileceği ve bunun sonunda atama yapılacağı,
belirtilmiştir.
Daha önce, 02.07.2005 günlü, 5382 sayılı Yasa'nın
6. maddesiyle, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Yasası'nın ek 1.
maddesinin ikinci fıkrasına eklenen kurallarda,
- Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde
klinik şefi ve klinik şef yardımcılığı kadrolarına ilgili dalda
uzman olan profesör ya da doçentler arasından doğrudan, ilgili dal
doktorları arasından ise yapılacak sınav sonucuna göre Bakanlık'ca
atama yapılacağı kuralının getirildiği,
- Uzman doktorlar arasından yapılacak atamaların
sınavda başarılı olma koşuluna bağlandığı,
- Sınavlara ilişkin ilke ve yöntemlerin yönetmelikle
belirleneceği,
öngörülmüştür.
5382 sayılı Yasa'nın sözkonusu 6. maddesi,
- Danıştay Beşinci Dairesi'nin 16.06.2004 ve
23.06.2004 günlü kararlarıyla iptal edilen Tababet Uzmanlık Yönetmeliği'ndeki,
Tababet Uzmanlık Tüzüğü kapsamında uzman olan profesör ve doçentlere,
Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerindeki klinik şefi
ve şef yardımcılığı kadrolarına, mevcut kadroların yüzde 25'ini
geçmemek koşuluyla sınavsız atanmalarına olanak sağlayan düzenlemenin
bu kez yasa kuralı olarak getirildiği; ancak, profesör ve doçentler
arasından bu kadrolara atanacakların seçiminin nasıl ve hangi ölçütlere
göre yapılacağına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği,
- Sağlık Bakanlığı'nın bu atamalarda mutlak bir
takdir yetkisine sahip kılındığı; ayrıca, tüm klinik şef ve yardımcılarının
bu yöntemle atanmasına olanak tanındığı,
- Sağlık hizmetlerinin kusursuz biçimde sunulmasında
nitelikli uzman ve doktor yetiştirmenin belirleyici rol oynadığı,
eğitim ve uygulama hastanelerinde bu görevin çoğunlukla klinik
şefi ve şef yardımcılarına düştüğü ve bu görevin en iyi biçimde yerine
getirilebilmesinin göreve atanacak kişilerin nitelikleriyle
doğrudan ilgili olduğu,
- Eğitim ve araştırma hastanelerinde klinik şefliği
ve şef yardımcılıkları görevinin önemine karşın bu göreve atanacak
profesör ve doçentler arasından en uygun olanın belirlenmesine yönelik
nesnel ölçütlerin bulunmadığı ve bu durumun kamu yararı ile bağdaşmadığı,
- Bu tür atamaların, siyasal kimliği önde gelen
ve çeşitli baskılar altında bulunan Bakan'ın öznel değerlendirme
ve mutlak takdirine bırakıldığı, bu göreve atama yapılırken
"göreve en uygun olanın" seçilmesi yerine siyasal tercihlerin
öne çıkabileceği, bu durumun işyeri huzuru ve çalışma barışını
bozacağı, hizmet kalitesini ve verimini düşüreceği,
gerekçeleriyle, Anayasa'nın 89 ve 104. maddeleri
uyarınca bir kez daha görüşülmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne
geri gönderilmiştir.
Anılan 6. madde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulu'nca yeniden görüşülerek, aynen kabul edilmiş ve bu maddeyi
içeren 5413 sayılı Yasa 17.12.2006 günlü, 26026 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanmıştır.
Açılan dava üzerine, Anayasa Mahkemesi'nin
12.12.2005 günlü, E.2005/145, K.2005/23 sayılı kararıyla, 5413 sayılı
Yasa'nın 6. maddesinin yürürlüğü durdurulmuştur.
İncelenen Yasa'nın 2. maddesinin, Anayasa Mahkemesi'nin
bu kararı üzerine düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Ne var ki, yapılan incelemede, Sağlık Bakanlığı
eğitim ve araştırma hastaneleri klinik şef ve şef yardımcılıklarına
atanacakların seçimi konusunda, incelenen Yasa'yla yapılan düzenlemelerin,
özü yönünden eski düzenlemelerden farklı olmadığı; Sağlık Bakanlığı'nın
bu seçim ve atamalardaki etkisinin getirilen kurallarla daha da
arttırıldığı görülmektedir. Gerçekten, yapılan düzenlemede,
- Klinik şefliği ve şef yardımcılığı sınavını
yapacak jüriyi oluşturacak kişilerin seçimi tümüyle Sağlık Bakanlığı'na
bırakılmaktadır.
- Jüri, sınav konusunda keyfi bir yetkiyle donatılmıştır.
Adayları isterse yalnızca sözlü sınava bağlı tutabileceği gibi,
"gerekli gördüğünde" ayrıca uygulamalı sınav da yapabilecektir.
"Gerekli görmenin" ölçütü belirtilmemiştir.
- Jüri'nin yalnızca sözlü sınav yapması ve bunun
sonucunda kimi adaylara şef ya da şef yardımcılığı başarı belgesi
vermemesi durumunda, bu değerlendirmenin yargısal denetiminin
yapılamayacağı açıktır.
- Eğitim ve araştırma hastanelerinde boş bulunan
ve ilan edilen klinik şefliği ya da şef yardımcılığı kadrolarına yapılan
başvuruları değerlendirmek üzere oluşturulacak üç kişilik kurulda
yer alacak profesör ya da şefleri saptama yetkisi, yapılacak görevin
eğitim boyutu gözardı edilerek, Sağlık Bakanlığı'nın öznel takdirine
bırakılmıştır.
- Seçilecek profesör ve şeflerin verecekleri
görüşlere hukuken hiçbir bağlayıcı değer atfedilmemiştir. Sağlık
Bakanı ve ona hiyerarşik olarak bağlı Bakanlık bürokratlarınca bu
görüşlerle yetinilecek, ancak, bu görüşlerle bağlı olunmaksızın
adaylardan biri şefliğe ya da şef yardımcılığına atanabilecektir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, getirilen
kuralların, önceki düzenlemelerden "esasa" ilişkin önemli
bir farkı bulunmamakta; biçimsel kimi öğeler öngörülerek Anayasa
Mahkemesi'nin yukarıda belirtilen kararı etkisiz kılınmaktadır.
Ayrıca, yapılan düzenlemeyle, kalkınmada öncelikli
illerde bulunan eğitim ve araştırma hastanelerinde boş bulunan
şef kadrolarına yapılacak atama yönünden, takdir yetkisinin hizmet
dışı öznel nedenlerle ve hizmet gerekleri ile bağdaşmayan etkilere
açık olarak kullanılmasına da olanak yaratılmaktadır.
Daha önce 5382 sayılı Yasa'yı geri gönderme yazısında
da belirtilen ve yukarıda yer verilen gerekçelerle, eğitim ve araştırma
hastanelerindeki klinik şefliği ve şef yardımcılığı görevinin
nitelik ve işlevinden kaynaklanan önemi nedeniyle, Yasa'da nesnel
hiçbir ölçüt getirilmeyerek, seçimin ve atamanın, bir siyasal organın
öznel takdir ve değerlendirmesine bırakılmasını, işyeri huzurunu,
çalışma barışını bozucu niteliği nedeniyle hizmet kalitesini
ve verimini düşüreceğinden, hizmetin gerekleri ve kamu yararıyla
bağdaştırmak olanaksızdır.
3- İncelenen Yasa'nın 7. maddesiyle, 11.04.1928
günlü, 1219 sayılı "Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına
Dair Kanun"un 3. maddesine eklenen fıkrada,
"Anestezi teknisyenleri; anestezi uzmanı
veya bunun bulunmadığı hallerde ameliyatı yapan ilgili uzmanın
gözetiminde ve direktiflerine uygun olarak anestezi iş ve işlemlerini
yaparlar."
düzenlemesine yer verilmiştir.
Düzenleme ile, anestezi teknisyenlerinin ameliyatlarda
anestezi iş ve işlemi yapmalarına olanak sağlanmaktadır.
Anestezi teknisyenleri, sağlık meslek liseleri
ile iki yıl süreli önlisans diploması veren yüksekokulların ilgili
bölümlerini bitiren sağlık görevlileridir.
Yataklı Tedavi Kurumları Yönetmeliği kuralları
incelendiğinde, anestezi teknisyenlerinin görevinin, anestezi
iş ve işlemlerinde kullanılan araç ve gereçleri eksiksiz ve kullanılabilir
durumda ameliyata hazırlamak ve eksiklikleri anestezi uzmanı
doktora bildirmek olduğu görülmektedir.
Yönetmelik'le anestezi teknisyenlerine verilen
görevler arasında hiçbir biçimde, ameliyat olacak hasta yönünden
anestezi işlemlerini başlatıp sonuçlandırmak ya da ortaya çıkabilecek
olumsuz durumlara müdahale etmek gibi bir görev ve sorumluluk bulunmamaktadır.
Çünkü, anestezi teknisyenlerinin eğitiminin bu konular için yeterli
olmadığı açıktır.
Oysa, "Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanlığı",
tıp uygulaması içinde yer alan bir bilimsel disiplindir. Bu uzmanlık,
her yaş, cins ve riskte hastaya uygulanacak tüm "cerrahi" ve
"invaziv" tıbbi girişimlerin ağrı ve stresten korunarak
gerçekleştirilebilmesi için gerekli hazırlığın yapılıp anestezi
uygulandığı, akut ve kronik ağrı tedavisinin yapıldığı, her tür
kritik hasta ve politravmalı hastanın acil tedavisinin, naklinin,
resüsitasyonunun ve ileri tedavisinin yapıldığı, hemodinamik
ve solunumsal destek ve tedavi gereken hastaların yoğun bakım koşullarında
izlenip tedavi edildiği ve gereken her koşul ve ortamda yenidoğan,
pediyatrik, erişkin, temel ve ileri yaşam desteğinin uygulandığı
bir uzmanlık dalı olarak belirlenmiştir.
Bu uzmanlık dalının görevli ve sorumlu olduğu
uygulama alanı ise, anestezi, yoğun bakım, acil tıp ve ağrı olmak üzere
dört ana başlıktan oluşmaktadır. Tıpta Uzmanlık Sınavı sonrası başlanılan
anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlık eğitiminin süresi beş yıldır.
İncelenen Yasa'nın 7. maddesiyle, bu kadar önemli
görülen ve tıp fakültesi eğitiminden sonra beş yıllık bir eğitimle
kazanılan anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlık dalıyla ilgili
anestezi iş ve işlemlerinin, kimi koşullarla da olsa, anestezi teknisyenlerince
yapılmasına olanak sağlanmaktadır.
Söz konusu uzmanlık alanıyla ilgili yeterli eğitim
formasyonuna ve donanımına sahip olmayan bir meslek grubuna, anestezi
alanında görev ve sorumluluk yüklenilmesi, hasta yönünden giderilmesi
çok güç sağlık sorunları yaratabilecek, hatta ölümle sonuçlanabilecek
zararlar oluşturabilecektir.
Maddede her ne kadar, anestezi teknisyenlerinin,
anestezi iş ve işlemlerini, anestezi uzmanının bulunmaması ve
ameliyatı yapan ilgili uzmanın gözetiminde ve direktiflerine
göre yapması gibi koşullara yer verilmiş olsa da, bu durum sonuca
etkili değildir. Çünkü, anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlık
dalı, ameliyatta bulunan diğer uzmanların uzmanlık alanlarından
çok farklı olduğundan, konulan koşul olası riskleri ve olumsuzlukları
ortadan kaldırmaya yetmeyecektir.
Ayrıca, bu düzenlemeyle, anestezi teknisyenlerinin
kusur ve hatalarından anestezi uzmanı olmayan doktorların sorumlu
olmasının da yolu açılmaktadır.
Anayasa'nın 17. maddesinde, herkesin yaşama, maddi
ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmiş;
56. maddesinde, Devlet, herkesin yaşamını, beden ve ruh sağlığı
içinde sürdürmesini sağlamakla ödevli kılınarak bunun yöntemi
gösterilmiş; 5. maddesinde de, insanın maddi ve manevi varlığının
gelişmesi için gerekli koşulları hazırlamaya çalışmak Devlet'in
temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır.
Yaşam hakkı en temel insan hakkıdır. Anayasa'nın
17. madde gerekçesinde de belirtildiği gibi, yaşam hakkı ile insanın
maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı bir bütün
oluşturmakta, birbirini tamamlamaktadır. Yaşama hakkını korumak
için Devlet gerekli önlemleri almak zorundadır.
Bu kurallara göre, hukuk devletinin amaç edindiği
yaşama hakkını zedeleyecek ya da ortadan kaldıracak nitelikte yasal
düzenleme yapılamaz.
Bu nedenle, incelenen Yasa'nın 7. maddesiyle getirilen
ve anestezi teknisyenlerine, anestezi uzmanı olmayan uzmanların
gözetiminde anestezi iş ve işlemlerini yapabilme olanağı sağlayan
kural, Anayasa'nın 5., 17. ve 56. maddeleriyle bağdaşmamaktadır.
Ayrıca, söz konusu kural, sağlıklı yaşam hakkını
zayıflatıcı nitelikte etkiler yaratacağından, sağlık hizmetlerinin
gerekleriyle ve kamu sağlığıyla da örtüşmemektedir.
4- İncelenen Yasa'nın,
- 6. maddesinde,
"11.4.1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına dair Kanunun 1 inci maddesindeki
've Türk bulunmak' ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.",
- 8. maddesinde de,
"1219 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
cümlesindeki 'izinli Türk hekimlerinin' ibaresi 'mezun hekimlerin'
olarak değiştirilmiştir.",
düzenlemelerine yer verilmiştir.
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı
İcrasına Dair Yasa'nın,
- 1. maddesinde,
"Türkiye Cumhuriyeti dahilinde tababet icra
ve her hangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için Türkiye
Darülfünunu Tıp Fakültesinden diploma sahibi olmak ve Türk bulunmak
şarttır.",
- 4. maddesinin birinci tümcesinde de,
"Yabancı memleketlerin tıp fakültelerinden
izinli Türk hekimlerinin Türkiye'de hekimlik edebilmesi için
.........."
kuralları bulunmaktadır.
Görüldüğü gibi, bu kurallara göre, Türkiye'de
doktorluk mesleğini yapabilmek için Türk yurttaşı olmak gerekmektedir.
İncelenen Yasa'nın 6 ve 8. maddelerinde öngörüldüğü
gibi, 1. maddeden "Türk bulunmak" ibaresinin çıkarılması,
4. maddedeki "izinli Türk hekimlerinin" ibaresinin
"mezun hekimlerin" ibaresiyle değiştirilmesi ile, yabancı
uyruklu doktorlara, Türkiye'de doktorluk yapabilme olanağı sağlanmaktadır.
Böylece, Cumhuriyet tarihinde ilk kez, sağlık
alanında uygulanagelen Türk doktorları merkezli sağlık politikasından
vazgeçilmektedir.
Konuya ilişkin tüm yazılı kurallar göz önünde bulundurularak
değerlendirildiğinde, yabancı doktorların kamu kurum ve kuruluşlarında
çalıştırılamayacağı, yalnızca özel sağlık kuruluşları ile özel
muayenehanelerde çalışabilecekleri; bir jüri tarafından yapılacak
değerlendirmelerden geçmeleri, kimi koşulları taşımaları, diploma
denkliklerinin kabul edilmesi gerektiği gibi, zorlayıcı koşullar
bulunduğu sonucuna varılsa da, tüm bunlar, yabancı uyruklu doktorlara
Türkiye'de doktorluk yapma olanağı sağlandığı gerçeğini değiştirmemektedir.
Türk doktorları, toplumun sağlık sorunlarını ve
sosyal sorunları bilerek, hizmet isterlerine uygun biçimde yetiştirilmektedirler.
Bir doktorun, toplumsal gerçekleri ve koşulları bilmeden sağlık
alanında hizmet vermesi, nitelikli hizmet üretilmesi yönünden sakıncalıdır.
Yabancı doktorların dil sorunları da, bu olumsuzluğu artırıcı bir
öğe olarak değerlendirilmektedir.
Öte yandan, ülkemizde, doktor sayısının yetersizliğinden
çok dengeli ve adil olmayan bir dağılım ve sağlık alanında altyapı
eksikliği sorunu bulunmaktadır.
Ayrıca, ülkemizin kimi yöresel koşulları, çalışma
koşulları ve ekonomik koşullar gözönünde bulundurulduğunda Türkiye'ye
nitelikli yabancı doktor gelmeyeceği de bir gerçektir.
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı doktorların henüz
istihdam sorunu çözülmemişken, yabancı uyruklu doktorların Türkiye'de
çalışmasını olanaklı kılmanın yerinde olmayacağı değerlendirilmektedir.
İncelenen Yasa'nın gerekçesinde, "Avrupa
Birliğine tam üyelik sürecinde, kişi ve hizmetlerin serbest dolaşımı
önündeki engellerin kaldırılması amacına uygun olarak, Türkiye'de
tababet icra edebilmek için Türk olmak şartının kaldırılması gerektiği"
ileri sürülerek, değişikliğin Avrupa Birliği uyum sürecinde gerçekleştirildiği
belirtilmektedir.
Oysa, değişiklik, Avrupa Birliği ülkelerinde
sağlık alanına ilişkin, halk sağlığı, hasta güvenliği, meslek sahibi
insanların haklarının korunması gibi ayrıntılı ve kapsamlı düzenlemelere
koşut bir yaklaşım içermemekte, yalnızca ülkemizde doktor olarak
çalışmak için aranan yurttaşlık koşulunu kaldırmaktadır.
Avrupa Birliği'ne henüz üye olmadığımız için,
doktorlarımızın serbest dolaşım hakkına sahip bulunmadıkları
gerçeği bir yana, düzenleme ile yalnızca Avrupa Birliği ülkelerinin
değil, tüm ülkelerin doktorlarına ülkemizde çalışma olanağı sağlanmaktadır.
Eğitim ve çalışma koşulları kötü olan ülkelerden, düşük ücretle çalışmaya
istekli doktorların ülkemize gelmesi, sağlık kalitesini daha da
düşürecektir.
Bu nedenlerle incelenen Yasa'nın 6 ve 8. maddeleriyle
yapılan düzenlemelerin, kamu sağlığının gerekleri yönünden uygun
olmadığı düşünülmektedir.
Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle
uygun görülmeyen 5581 sayılı "Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun", 1., 2., 6., 7. ve 8. maddelerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa'nın
değişik 89 ve 104. maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet Necdet SEZER
Cumhurbaşkanı
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Esas
No.: 1/1315 9/3/2007
Karar
No.:55
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nca 15/12/2007 tarihinde kabul edilen
5581 sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun” ile “Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi",
Komisyonumuzun 8/3/2007 tarihinde yaptığı 45 inci birleşiminde,
Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı temsilcilerinin
de katılımlarıyla incelenip, görüşülmüştür.
Bilindiği
gibi Kanun ile; tabipler ile sağlık kurum ve kuruluşları için zorunlu
mali sorumluluk sigortası yapılması ile buna aykırı davrananlar
için para cezası verilmesi; klinik şef ve şef yardımcısı, başasistan
kadrolarına açıktan atama yapılabilmesi, klinik şef ve şef yardımcılarına
atanacaklardan, doçent ve profesörler dışındakilerin sınavla belirlenmesi
ve bu sınavın şartlarının nasıl olacağı; devlet hizmeti yükümlülüğü
bulunan personelin bulundukları ilde aile hekimi olarak çalışabilmeleri
veya aile hekimliği uygulamaları için görevlendirilebilecekleri;
iyonizen radyasyon kaynakları ile çalışan personelin radyasyon limitleri
içinde çalıştırılması; yabancı doktorların Türkiye'de çalışabilmesi;
anestezi uzmanının bulunmadığı hallerde anestezi teknisyenlerinin
ilgili tabibin sorumluluğunda anestezi işini yapabilmeleri;
Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu niteliğinde olmak üzere Tıpta
Uzmanlık Kurulu’nun oluşturulması; Sağlık Bakanlığının adli konulardaki
dosyalarını inceleyerek şûra’ya sunmak üzere ihtisas komisyonları
oluşturulabilmesi gibi konular öngörülmüştür.
Ancak
5581 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’un;
1, 2, 6, 7, ve 8 inci maddeleri Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nce bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa’nın değişik 89 ve
104 üncü maddeleri uyarınca Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilmiştir.
Komisyonumuzda Geri Gönderme Tezkeresi’nin geneli
üzerinde yapılan görüşmelerde; sadece geri gönderilen maddelerin
görüşülmesi kararlaştırılmıştır. Söz konusu
maddelerin herbiri yeniden oylanarak red edilmiş ve bu maddelerin Kanun
metninden çıkarılmasına karar verilmiştir. Bunun
üzerine Kanun metninin madde numaraları yeniden düzenlenmiştir.
Kanunun
yürürlüğe ilişkin 14 üncü maddesi 9 uncu madde olarak
Raporumuz, Genel Kurulun onayına sunulmak üzere
Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.
|
Başkan |
Sözcü |
Kâtip |
|
Cevdet Erdöl |
Sabri Varan |
Mehmet Kılıç |
|
|
Gümüşhane |
|
|
|
(İmzada bulunamadı) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Mehmet Kerim Yıldız |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Remziye Öztoprak |
|
Ağrı |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Osman Akman |
Şerif Birinç |
Agah Kafkas |
|
Antalya |
Bursa |
Çorum |
|
|
|
(İmzada
bulunamadı) |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
İrfan Rıza Yazıcıoğlu |
İzzet Çetin |
Mahmut Duyan |
|
Diyarbakır |
Kocaeli |
Mardin |
|
|
(İmzada
bulunamadı) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Ali Arslan |
Medeni Yılmaz |
İdris Sami Tandoğdu |
|
Muğla |
Muş |
Ordu |
|
(İmzada
bulunamadı) |
Üye |
|
|
|
Alim Tunç |
|
|
|
Uşak |
|
ANAYASANIN
89 UNCU VE 104 ÜNCÜ MADDELERİ GEREĞİNCE CUMHURBAŞ-KANINCA BİR DAHA GÖRÜŞÜLMEK
ÜZERE GERİ GÖNDERİLEN KANUN
BAZI KANUN VE
KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR
KANUN
Kanun No.: 5581 Kabul Tarihi: 15/2/2007
MADDE 1- 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununa aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.
“Zorunlu malî sorumluluk sigortası
EK MADDE 9- Tıbbî hizmetlerden kaynaklanan her türlü
tazminat taleplerinin karşılanmasını teminen;
a) Serbest olarak mesleğini icra eden tabipler
kendileri için,
b) Personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye
gelirlerinden personele ödeme yapılan kamuya ait döner sermayeli
sağlık kurum ve kuruluşları ile özel hukuk kişilerine ait sağlık kurum
ve kuruluşları çalıştırdıkları tabipler için,
zorunlu malî sorumluluk sigortası yaptırmak zorundadır.
(b) bendi kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarında
görev yapan tabipler için çalıştıkları kurum ve kuruluşça yaptırılan
sigorta, ilgili tabibin mesleğini serbest olarak icra etmesi hâlini
kapsamaz.
Sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan tabiplerin
zorunlu malî sorumluluk sigortasının yaptırılmasından, ilgilinin
çalıştığı sağlık kurum ve kuruluşunun amiri birinci derecede sorumludur.
Bu Kanunla getirilen zorunlu sigorta kapsamındaki
bilfiil veya hâl sebebi ile sigorta yaptıranın tazminata mahkûm
edilmesi hâlinde; sigorta yapan, zorunlu malî sorumluluk sigortasında
öngörülen sınırlar içinde tazminatı doğrudan zarar görene öder.
Sigorta primleri ve tarifeler
EK MADDE 10- Kamuya ait döner sermayeli sağlık kurum
ve kuruluşlarında görev yapan tabiplerin bu Kanun ile getirilen
zorunlu malî sorumluluk sigortası primlerinin yüzde ellisi kurum
ve kuruluşa ait döner sermaye gelirlerinden; yüzde ellisi ise bizzat
sigortalının döner sermaye ek ödemesi payından karşılanır. Askerî
sağlık kurum ve kuruluşlarında görevli tabiplere döner sermayeden
ek ödeme yapılıncaya kadar primlerinin tamamı, döner sermayeden
karşılanır.
Kamu kurum ve kuruluşları dışındaki kurum ve kuruluşlarca
istihdam edilen tabiplerin sigorta primleri istihdam eden veya işverence
karşılanır. Bu maddenin birinci fıkrasındaki yüzde ellilik pay ve
üçüncü fıkrasındaki hâl istisna olmak üzere, sigortalılar için ödenen
sigorta primi hiçbir isim altında ve hiçbir şekilde sigortalının
maaş ve sair malî haklarından kesilemez, bu yolda hüküm ihtiva eden
sözleşme yapılamaz.
Bir tabibin kusuru sebebiyle, o tabip için emsallerine
göre daha yüksek prim ödenmesi hâlinde, aradaki fark ilgili tabibin
döner sermaye gelirinden kesilmek suretiyle karşılanır.
Zorunlu malî sorumluluk sigortasına ilişkin genel
şartlar Hazine Müsteşarlığınca, tarife ve talimatlar ise Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkça, Sağlık Bakanlığının görüşü
alınarak belirlenir ve Resmî Gazetede yayımlanır.
Sigorta yapma yetkisi
EK MADDE 11- Bu Kanun ile getirilen zorunlu malî
sorumluluk sigortası, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkça
ilgili dalda ruhsat verilmiş sigorta şirketleri tarafından yapılır.
Sağlık Bakanlığı, kamuda görevli tabiplerin en
uygun şartlarda sigortalanabilmesini teminen, birinci fıkrada
belirtilen sigorta şirketleri arasından prim ve teminat kapsamı
bakımından en uygun taahhütte bulunan bir veya birden fazla sigorta
şirketini bir yıllık süre ile yetkili kılmak için kamu ihale mevzuatına
göre ihaleye çıkabilir. Bu durumda, kamuda
çalışan tabiplerin zorunlu malî sorumluluk sigortası, sadece bu
ihale neticesinde tespit olunacak sigorta şirketince yapılabilir.
Para cezası
EK MADDE 12- Bu Kanunda öngörülen zorunlu malî sorumluluk
sigortasını; kendileri yaptırmak zorunda oldukları hâlde yaptırmayan
tabiplere ve çalıştırdıkları tabipleri sigorta ettirmek zorunda
olanlardan, bu sigortayı yaptırmayanlara sigorta yaptırmadığı
süre için ödemesi gereken primin beş katı idarî para cezası verilir.
Bu para cezası, 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunundaki
usûl ve esaslara tâbidir.
Kamu kurum ve kuruluşlarında, sigorta yaptırılmamasından
dolayı verilen idarî para cezasından o kurum ve kuruluşun amiri
şahsen sorumludur.”
MADDE 2- Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 1 inci maddesinin
ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu fıkradan sonra
gelmek üzere maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Klinik şefi, klinik şef yardımcısı, başasistan
ve asistan kadrolarına, açıktan atama izni alınmaksızın ilgili mevzuatı
çerçevesinde atama yapılır. Şef ve şef yardımcılığı sınavı, Sağlık
Bakanlığınca yılda bir yapılır. Bu sınava, tıpta uzmanlık unvanını
kazanmış, orijinal bilimsel araştırma ve yayınlar yapmış ve Üniversitelerarası
Kurulca merkezî sistemle hazırlanacak bir yabancı dil imtihanını
başarmış bulunan adaylar, gerekli belge ve yayınlar ile birlikte uzmanlık
alanını bildirerek başvururlar. Bakanlık, uzmanlık alanlarını
dikkate alarak üç veya beş kişilik jüri teşkil eder. Bu jüri yayınları
inceleyip adayı sözlü ve gerektiğinde ayrıca uygulamalı sınava
tâbi tutar ve başarılı olanlara, ilgili uzmanlık alanında şef veya
şef yardımcılığı sınavı başarı belgesi verir.
Bir eğitim ve araştırma hastanesi biriminde açık
bulunan şeflik veya şef yardımcılığı kadrosu, Sağlık Bakanlığınca,
isteklilerin başvurması için ilan edilir. Şef veya şef yardımcılığı
sınavı başarı belgesi bulunanlar ile profesör veya doçent olan
adaylar ilan edilen kadroya müracaat ederler. Bakanlık tarafından,
adayların bilimsel ve eğitim yeterliliklerini incelemek üzere,
en az biri atama yapılacak eğitim ve araştırma hastanesi dışından
olmak üzere üç profesör veya şef tespit edilir. Bu profesör veya şefler,
adaylar hakkında ayrı ayrı mütalaalarını Bakanlığa bildirirler.
Bu mütalaaların Bakan, Müsteşar, Sağlık Eğitimi Genel Müdürü, Tedavi
Hizmetleri Genel Müdürü ve Personel Genel Müdürünün birlikte değerlendirmesi
sonucunda atama yapılır.
Kalkınmada öncelikli illerde bulunan eğitim ve
araştırma hastanelerinde ilan edilen şef kadrolarına en az fiilen
beş yıl şef yardımcısı olarak çalışmış olanların başvurularında sınav
şartı aranmaz. Bu kişiler atandığı kadroda beş yıl fiilen çalışmadan
kalkınmada öncelikli iller dışındaki illerin şef kadrolarına
atanamazlar.
Yapılacak klinik şef ve şef yardımcılığı sınavı
ile başasistanlık sınavlarına ilişkin usûl ve esaslar Bakanlık tarafından
hazırlanan ve bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay içinde
yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.
Servis ve laboratuvar şefleri veya şef yardımcıları
ile tıp alanında doçent veya profesör tabipler eğitim ve araştırma
hastanelerine; uzman tabipler veya tıp alanında doktora yapmış tabipler
veyahut hukuk, kamu yönetimi, iktisat, işletme ve sağlık yönetimi
alanlarında lisans, yüksek lisans veya doktora eğitimi almış tabipler
diğer hastanelere baştabip olarak atanabilirler.”
MADDE 3- Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 5 inci maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmişir.
“Devlet hizmeti yükümlülüğünü yapmakta olan personel,
bulundukları ilde sözleşmeli aile hekimi olarak çalışabilirler
veya ihtiyaç halinde aile hekimliği uygulamaları için görevlendirilebilirler.
Bu personelin aile hekimliğinde geçen süreleri Devlet hizmeti yükümlülüğünden
sayılır. Aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde bu uygulamadan
kaynaklanan nedenlerle birinci basamak sağlık kuruluşlarında görev
yapan Devlet hizmeti yükümlüsü personelin il içinde görev yeri değiştirilebilir.”
MADDE 4- 31/12/1980 tarihli ve 2368 sayılı Sağlık Personelinin
Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 2- Kamu sağlık hizmetlerinde çalışan personelin
haftalık kanunî çalışma süresi 45 saat, 4 üncü maddede tanınmış
olan haktan yararlananlar için ise 40 saattir. Personelin günlük çalışma
saatleri, 657 ve 926 sayılı kanunlardaki hükümlere göre tespit
edilir. Ancak, bu personelden iyonlaştırıcı radyasyon ile teşhis,
tedavi veya araştırmanın yapıldığı yerler ile bu iş veya işlemlerde
çalışan personel, Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikte
belirlenen radyasyon dozu limitleri içinde çalıştırılabilir.”
MADDE 5- 2368 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 4- 1 inci madde kapsamına giren personelden,
özel kanunlarına göre meslek ve sanatlarını serbest olarak icra etme
hak ve yetkisine sahip olanlar istedikleri takdirde 1 inci maddede
öngörülen tazminat hakkından yararlanmamak şartı ile mesai saatleri
dışında serbest olarak çalışabilirler. Bunlara iş güçlüğü, iş riski
ve teminindeki güçlük zamları veya bu mahiyetteki zamlar ödenmez.
Ancak, il sağlık müdürlüğü ve başhekimlik görevini yürütenler serbest
olarak çalışamazlar. Askerî sağlık kurum ve kuruluşlarında görev
yapan başhekimler serbest çalışma yasağına tâbi değildir.”
MADDE 6- 11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 1 inci maddesindeki
“ve Türk bulunmak” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 7-1219 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine ikinci fıkrasından
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Anestezi teknisyenleri; anestezi uzmanı veya
bunun bulunmadığı hâllerde ameliyatı yapan ilgili uzmanın gözetiminde
ve direktiflerine uygun olarak anestezi iş ve işlemlerini yaparlar.”
MADDE 8- 1219 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
cümlesindeki “izinli Türk hekimlerinin” ibaresi “mezun hekimlerin”
olarak değiştirilmiştir.
MADDE 9- 1219 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 9- Eğitim kurumlarına eğitim yetkisi verilmesi
ve eğitim yetkisinin kaldırılmasına ilişkin teklifleri karara
bağlamak, uzmanlık ana dallarının rotasyonlarını belirlemek, uzmanlık
sınavı jürilerini tespit etmek, yabancı ülkelerde asistanlık yapanların
bilimsel değerlendirilmesini yapacak fakülteleri ve eğitim hastanelerini
belirlemek, tıpta uzmanlık eğitimi ve uzman insan gücü ile ilgili
görüşler vermek, uzmanların tıbbî gelişmeleri izlemesini sağlayıcı
inceleme ve araştırmalar yapmakla görevli olmak üzere, Sağlık Bakanlığının
sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu teşkil olunmuştur.
Tıpta Uzmanlık Kurulu;
a) Bakanlık Müsteşarı, ilgili genel müdür ve 1.
Hukuk Müşaviri,
b) Biri diş tabibi olmak üzere eğitim hastanelerinden
Bakanlığın seçeceği beş,
c) Dört tıp fakültesinden ve bir diş hekimliği fakültesinden
YÖK'ün seçeceği birer,
ç) Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Fakültesinin
seçeceği bir,
d) Türk Tabipleri Birliğinin seçeceği bir,
e) Türk Diş Hekimleri Birliğinin seçeceği bir,
üyeden oluşur.
Kurumlar, seçecekleri asıl üye sayısı kadar yedek
üye de belirler.
Kurula seçilecek asıl ve yedek üyelerin uzman olmaları,
ayrıca en az üç yıllık klinik veya laboratuvar şefi ya da profesör
unvanına sahip bulunmaları şarttır. Üyelerin görev süreleri üç
yıldır. Süresi bitenler tekrar seçilebilir.
Kurul, Bakanlığın daveti üzerine yılda en az iki
kez toplanır. Kurula Bakanlık Müsteşarı veya yapılacak ilk toplantıda
üyeler arasından seçilecek başkan vekili başkanlık eder. Kurul, üyelerden
en az beşinin teklifi ile olağanüstü toplanır.
Kurul, üyelerin üçte ikisinin katılımı ile toplanır.
Türk Tabipleri Birliği temsilcisi yalnızca tabiplerle ilgili,
Türk Diş Hekimleri Birliği temsilcisi de yalnızca diş tabipleri
ile ilgili konuların görüşüleceği toplantılara katılabilirler
ve kendi meslek alanları ile ilgili konularda oy kullanırlar. Kararlar
oyçokluğuyla alınır. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu
taraf çoğunluğu sağlamış sayılır. Ancak, kurumların eğitim yetkisinin
kaldırılmasına ilişkin toplantılarda katılanların en az üçte iki
çoğunluğu ile karar alınması şarttır.
Kurul toplantılarına üst üste iki kez mazeretsiz
olarak katılmayanların üyeliği düşer.
Kurulun çalışma usûl ve esasları ile ilgili diğer
hususlarla ihtisas belgelerinin alınması ve uzmanlık eğitimi ile
ilgili diğer usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar
Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir. Bu yönetmelik
yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerin uygulanmasına
devam edilir.”
MADDE 10- 13/12/1983 tarihli ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 31 inci
maddesinin beşinci ve yedinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bakanlık, ülkenin sağlık ile ilgili konularında
danışma fonksiyonu yapmak üzere Şûra'ya bağlı olarak danışma kurulları
ve tababet şubeleri sanatlarını ifadan doğan adlî konularda dosyaları
inceleyip Şûra’ya sunmak üzere ihtisas komisyonları oluşturabilir.
Kurul ve Komisyon Başkanları, Sağlık Şûrası toplantılarına tabiî
üye olarak katılır. Kurul üyelerine 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha
Kanununun 16 ncı maddesinde tespit edilen huzur hakkı ödenir.
Şûra'nın, danışma kurullarının ve ihtisas komisyonlarının
çalışma usûl ve esasları Bakanlıkça hazırlanacak yönergede tespit
edilir.”
MADDE 11- 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3 üncü maddesinde yer alan
“ücretleri döner sermayeden karşılanmak kaydıyla” ibaresi “ücretleri
döner sermayeden veya merkezî yönetim bütçesinden karşılanmak üzere”
şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 12- 10/7/2003 tarihli ve 4924 sayılı Eleman Temininde
Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına birinci cümleden
sonra gelmek üzere, “Ancak, sözleşmeli personel pozisyonlarının
bulunduğu hizmet birimlerinin, birleşme, nitelik değiştirme veya
isim değiştirme gibi nedenlerle değişikliğe uğraması halinde bu
değişiklikler, il içinde olması kaydıyla, yılda en fazla iki kez Bakanlar
Kurulu Kararı aranmaksızın Maliye Bakanlığı vizesiyle yapılabilir.”
cümlesi eklenmiş ve dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi “Ancak sözleşmeli
personel; deprem, yangın, su baskını, yer kayması, çığ ve benzeri
afetler, sıkıyönetim, olağanüstü hal, seferberlik ve savaş hali
ile yılda bir ayı geçmeyen hizmet içi eğitim çalışmaları esnasında,
tabip ve hemşireler diyaliz eğitimi amacıyla en fazla bir defa ve
toplam üç ayı geçmemek üzere ve bu sürenin dört katı mecburi hizmet
yükümlüsü olarak çalışmayı taahhüt etmek kaydıyla, pozisyonunun
tahsis edildiği yer dışındaki birimlerde geçici olarak görevlendirilebilir.”
şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 13- 4924 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci
fıkrasının son cümlesi “Bir sözleşmeli personel pozisyon unvanından
sınavla atanması öngörülen diğer bir pozisyon unvanına nakiller
merkezî sınav puanına göre yapılır. Sözleşmeli personelin aynı pozisyon
unvanı ile bu Kanunun 1 inci maddesi gereğince hazırlanan Bakanlar
Kurulu kararında gösterilen hizmet birimleri arasındaki aynı unvanlı
sınavla atanması öngörülen boş diğer pozisyonlara nakillerinde
hizmet puanı esas alınır.” şeklinde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasında
yer alan “boş diğer pozisyona nakilleri” ibaresinden sonra gelmek
üzere “ve hizmet puanı” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 14- Bu Kanunun;
a) 1 inci maddesiyle 3359 sayılı Kanuna eklenen
ek 10 uncu maddenin son fıkrası hariç olmak üzere, 1 inci ve 4 üncü
maddeleri yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra,
b) 1 inci maddesiyle 3359 sayılı Kanuna eklenen
ek 10 uncu maddenin son fıkrası ile diğer maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
7 nci maddesi yayımı tarihinden itibaren yedi
yıl sonra yürürlükten kalkar.
MADDE 15- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONUNUN KABUL
ETTİĞİ METİN
BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE
KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN
MADDE 1- Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 5 inci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Devlet hizmeti yükümlülüğünü yapmakta olan personel,
bulundukları ilde sözleşmeli aile hekimi olarak çalışabilirler veya ihtiyaç
halinde aile hekimliği uygulamaları için görevlendirilebilirler. Bu personelin
aile hekimliğinde geçen süreleri Devlet hizmeti yükümlülüğünden sayılır. Aile
hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde bu uygulamadan kaynaklanan nedenlerle
birinci basamak sağlık kuruluşlarında görev yapan Devlet hizmeti yükümlüsü
personelin il içinde görev yeri değiştirilebilir.”
MADDE 2- 31/12/1980 tarihli ve 2368 sayılı Sağlık
Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanunun 2 nci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 2- Kamu sağlık hizmetlerinde çalışan personelin
haftalık kanunî çalışma süresi 45 saat, 4 üncü maddede tanınmış olan haktan
yararlananlar için ise 40 saattir. Personelin günlük çalışma saatleri, 657 ve
926 sayılı kanunlardaki hükümlere göre tespit edilir. Ancak, bu personelden
iyonlaştırıcı radyasyon ile teşhis, tedavi veya araştırmanın yapıldığı yerler
ile bu iş veya işlemlerde çalışan personel, Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak
yönetmelikte belirlenen radyasyon dozu limitleri içinde çalıştırılabilir.”
MADDE 3- 2368 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 4- 1 inci madde kapsamına giren personelden, özel
kanunlarına göre meslek ve sanatlarını serbest olarak icra etme hak ve
yetkisine sahip olanlar istedikleri takdirde 1 inci maddede öngörülen tazminat
hakkından yararlanmamak şartı ile mesai saatleri dışında serbest olarak
çalışabilirler. Bunlara iş güçlüğü, iş riski ve teminindeki güçlük zamları veya
bu mahiyetteki zamlar ödenmez. Ancak, il sağlık müdürlüğü ve başhekimlik
görevini yürütenler serbest olarak çalışamazlar. Askerî sağlık kurum ve
kuruluşlarında görev yapan başhekimler serbest çalışma yasağına tâbi değildir.”
MADDE 4- 1219 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 9- Eğitim kurumlarına eğitim yetkisi verilmesi ve
eğitim yetkisinin kaldırılmasına ilişkin teklifleri karara bağlamak, uzmanlık
ana dallarının rotasyonlarını belirlemek, uzmanlık sınavı jürilerini tespit
etmek, yabancı ülkelerde asistanlık yapanların bilimsel değerlendirilmesini
yapacak fakülteleri ve eğitim hastanelerini belirlemek, tıpta uzmanlık eğitimi
ve uzman insan gücü ile ilgili görüşler vermek, uzmanların tıbbî gelişmeleri
izlemesini sağlayıcı inceleme ve araştırmalar yapmakla görevli olmak üzere,
Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu teşkil
olunmuştur.
Tıpta Uzmanlık Kurulu;
a) Bakanlık Müsteşarı, ilgili genel müdür ve 1. Hukuk
Müşaviri,
b) Biri diş tabibi olmak üzere eğitim hastanelerinden
Bakanlığın seçeceği beş,
c) Dört tıp fakültesinden ve bir diş hekimliği
fakültesinden YÖK'ün seçeceği birer,
ç) Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Fakültesinin seçeceği
bir,
d) Türk Tabipleri Birliğinin seçeceği bir,
e) Türk Diş Hekimleri Birliğinin seçeceği bir,
üyeden oluşur.
Kurumlar, seçecekleri asıl üye sayısı kadar yedek üye de
belirler.
Kurula seçilecek asıl ve yedek üyelerin uzman olmaları,
ayrıca en az üç yıllık klinik veya laboratuvar şefi ya da profesör unvanına
sahip bulunmaları şarttır. Üyelerin görev süreleri üç yıldır. Süresi bitenler
tekrar seçilebilir.
Kurul, Bakanlığın daveti üzerine yılda en az iki kez
toplanır. Kurula Bakanlık Müsteşarı veya yapılacak ilk toplantıda üyeler
arasından seçilecek başkan vekili başkanlık eder. Kurul, üyelerden en az
beşinin teklifi ile olağanüstü toplanır.
Kurul, üyelerin üçte ikisinin katılımı ile toplanır. Türk
Tabipleri Birliği temsilcisi yalnızca tabiplerle ilgili, Türk Diş Hekimleri
Birliği temsilcisi de yalnızca diş tabipleri ile ilgili konuların görüşüleceği
toplantılara katılabilirler ve kendi meslek alanları ile ilgili konularda oy
kullanırlar. Kararlar oyçokluğuyla alınır. Oyların eşitliği halinde başkanın
bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır. Ancak, kurumların eğitim yetkisinin
kaldırılmasına ilişkin toplantılarda katılanların en az üçte iki çoğunluğu ile
karar alınması şarttır.
Kurul toplantılarına üst üste iki kez mazeretsiz olarak
katılmayanların üyeliği düşer.
Kurulun çalışma usûl ve esasları ile ilgili diğer
hususlarla ihtisas belgelerinin alınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer
usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca yürürlüğe
konulacak yönetmelikle düzenlenir. Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar,
mevcut düzenlemelerin uygulanmasına devam edilir.”
MADDE 5- 13/12/1983 tarihli ve 181 sayılı Sağlık
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 31 inci
maddesinin beşinci ve yedinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bakanlık, ülkenin sağlık ile ilgili konularında danışma
fonksiyonu yapmak üzere Şûra'ya bağlı olarak danışma kurulları ve tababet
şubeleri sanatlarını ifadan doğan adlî konularda dosyaları inceleyip Şûra’ya
sunmak üzere ihtisas komisyonları oluşturabilir. Kurul ve Komisyon Başkanları,
Sağlık Şûrası toplantılarına tabiî üye olarak katılır. Kurul üyelerine 1593
sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 16 ncı maddesinde tespit edilen huzur hakkı
ödenir.
Şûra'nın, danışma kurullarının ve ihtisas komisyonlarının
çalışma usûl ve esasları Bakanlıkça hazırlanacak yönergede tespit edilir.”
MADDE 6- 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3 üncü maddesinde yer alan
“ücretleri döner sermayeden karşılanmak kaydıyla” ibaresi “ücretleri döner
sermayeden veya merkezî yönetim bütçesinden karşılanmak üzere” şeklinde
değiştirilmiştir.
MADDE 7- 10/7/2003 tarihli ve 4924 sayılı Eleman
Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına birinci cümleden sonra gelmek üzere,
“Ancak, sözleşmeli personel pozisyonlarının bulunduğu hizmet birimlerinin,
birleşme, nitelik değiştirme veya isim değiştirme gibi nedenlerle değişikliğe
uğraması halinde bu değişiklikler, il içinde olması kaydıyla, yılda en fazla
iki kez Bakanlar Kurulu Kararı aranmaksızın Maliye Bakanlığı vizesiyle
yapılabilir.” cümlesi eklenmiş ve dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi “Ancak
sözleşmeli personel; deprem, yangın, su baskını, yer kayması, çığ ve benzeri
afetler, sıkıyönetim, olağanüstü hal, seferberlik ve savaş hali ile yılda bir
ayı geçmeyen hizmet içi eğitim çalışmaları esnasında, tabip ve hemşireler
diyaliz eğitimi amacıyla en fazla bir defa ve toplam üç ayı geçmemek üzere ve
bu sürenin dört katı mecburi hizmet yükümlüsü olarak çalışmayı taahhüt etmek
kaydıyla, pozisyonunun tahsis edildiği yer dışındaki birimlerde geçici olarak
görevlendirilebilir.” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 8- 4924 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci
fıkrasının son cümlesi “Bir sözleşmeli personel pozisyon unvanından sınavla
atanması öngörülen diğer bir pozisyon unvanına nakiller merkezî sınav puanına
göre yapılır. Sözleşmeli personelin aynı pozisyon unvanı ile bu Kanunun 1 inci
maddesi gereğince hazırlanan Bakanlar Kurulu kararında gösterilen hizmet
birimleri arasındaki aynı unvanlı sınavla atanması öngörülen boş diğer
pozisyonlara nakillerinde hizmet puanı esas alınır.” şeklinde değiştirilmiş,
üçüncü fıkrasında yer alan “boş diğer pozisyona nakilleri” ibaresinden sonra
gelmek üzere “ve hizmet puanı” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 9- Bu Kanunun; 2 nci maddesi yayımı tarihinden
itibaren altı ay sonra, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 10- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.