Dönem: 22 Yasama Yılı: 5
TBMM (S.
Sayısı: 1370)
9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1265)
Not: Kanun; Başkanlıkça, Anayasa ve Adalet komisyonlarına havale
edilmiştir.
|
T.C. |
|
|
|
|
Cumhurbaşkanlığı |
|
|
|
Sayı: B.01.0.KKB.01-18/A-10-2006-830 |
|
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
İlgi: 14.11.2006 günlü,
A.01.0.GNS.0.10.00.02-12046/35237 sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca
09.11.2006 gününde
1- Yasa'nın,
- 5. maddesinde,
"Yeni vakıflar;
Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulur ve faaliyet gösterirler.
Yeni vakıfların kuruluşunda
gayesini gerçekleştirecek asgari mal varlığı miktarı, mahkemesince
belirlenir.
Yeni vakıflar, vakıf
senetlerinde yazılı amaçlarını gerçekleştirmek üzere Genel Müdürlüğe
beyanda bulunmak şartıyla şube ve temsilcilik açabilirler. Beyannamenin
düzenlenmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Yabancılar, Türkiye'de,
hukuki ve fiili mütekabiliyet esasına göre yeni vakıf kurabilirler.",
- 12. maddesinde,
"Vakıflar; mal
edinebilirler, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler.
Genel Müdürlüğe ve
mazbut vakıflara ait akar mallar ile hakların daha yararlı olanları
ile değiştirilmesine, paraya çevrilmesine veya değerlendirilmesine
Meclis yetkilidir.
Mülhak, cemaat, esnaf
vakıfları ile yeni vakıflara, başlangıçta özgülenen mal ve haklar,
vakıf yönetiminin başvurusu üzerine, haklı kılan sebepler varsa,
Denetim Makamının görüşü alınarak mahkeme kararı ile sonradan iktisap
ettikleri mal ve hakları ise bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek
rapora dayalı olarak vakıf yetkili organının kararı ile daha yararlı
olanları ile değiştirilebilir veya paraya çevrilebilir.
Vakıf yöneticileri,
iktisap ettikleri veya değiştirdikleri taşınmaz malları tapuya
tescil tarihinden itibaren bir ay içerisinde Genel Müdürlüğe bildirirler.
Kurucularının çoğunluğu
yabancı uyruklu olan vakıfların, taşınmaz mal edinmeleri hakkında,
22/12/1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 35 inci maddesi uygulanır.",
- 16. maddesinde,
"Mazbut vakıflara
ait hayrat taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından öncelikle vakfiyeleri
doğrultusunda işlev verilir. Genel Müdürlükçe değerlendirilemeyen
veya işlev verilemeyen hayrat taşınmazlar; fiilen asli niteliğine
uygun olarak kullanılıncaya kadar kiraya verilebilir.
Bu hayrat taşınmazlar;
Genel Müdürlükçe işlev verilmek amacıyla, vakfiyesinde yazılı
hizmetlerde kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün denetiminde onarım
ve restorasyon karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına, benzer amaçlı
vakıflara veya kamu yararına çalışan derneklere tahsis edilebilir.
Mülhak vakfa ait hayrat
taşınmazın tahsisinde Genel Müdürlük görüşü alınır.
Tahsis edilen taşınmaz;
ticari bir faaliyette kullanılamaz, tahsise aykırı kullanımın
tespiti halinde Genel Müdürlüğün talebi üzerine taşınmaz, bulunduğu
yerin mülki amirliğince tahliye edilir.
Cemaat vakıflarına
ait, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar,
vakıf yönetiminin talebi halinde Meclis kararıyla; aynı cemaate
ait başka bir vakfa tahsis edilebilir veya vakfın akarına dönüştürülebilir.",
- 25. maddesinde,
"Vakıflar; vakıf
senetlerinde yer almak kaydıyla, amaç veya faaliyetleri doğrultusunda,
uluslararası faaliyet ve işbirliğinde bulunabilirler, yurt dışında
şube ve temsilcilik açabilirler, üst kuruluşlar kurabilirler ve
yurt dışında kurulmuş kuruluşlara üye olabilirler.
Vakıflar; yurt içi ve
yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi bağış ve
yardım alabilirler, yurt içi ve yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf ve
derneklere ayni ve nakdi bağış ve yardımda bulunabilirler. Nakdi
yardımların yurt dışından alınması veya yurt dışına yapılması banka
aracılığı ile olur ve sonuç Genel Müdürlüğe bildirilir. Bildirimin
şekli ve içeriği yönetmelikle düzenlenir.",
- 26. maddesinde,
"Vakıflar; amacını
gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve vakfa gelir temin etmek amacıyla,
Genel Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla iktisadi işletme ve şirket
kurabilir, kurulmuş şirketlere ortak olabilirler.
Genel Müdürlük; Bakanlar
Kurulu kararıyla Genel Müdürlük ve mazbut vakıfların gelirleri
ve akar malları ile iktisadi işletme veya şirket kurmaya yetkilidir.
Şirket hisseleri ve hakların daha yararlı olanları ile değiştirilmesi,
paraya çevrilmesi, değerlendirilmesi ve bunlara bağlı her türlü
hakkın kullanılması ile ortaklık paylarına bağlı hakların kullanılması
Genel Müdürlük tarafından yürütülür.",
düzenlemelerine
yer verilmiştir.
Yasa'nın 2. maddesinde,
bu Yasa'nın, mazbut, mülhak ve yeni vakıflar ile cemaat ve esnaf vakıflarını
kapsadığı belirtildikten ve 3. maddesinde bu vakıfların ayrı ayrı
tanımları yapıldıktan sonra, yukarıda yer verilen maddeleri ile,
- Yeni vakıfların,
vakıf senedindeki amaçları gerçekleştirmek üzere, Vakıflar Genel
Müdürlüğü'ne bildirimde bulunmak koşuluyla şube ve temsilcilik
açabilmesi,
- Vakıfların yeni taşınmaz
mal edinebilmesi,
- Mülhak vakıfların
hayrat niteliğindeki taşınmazlarının özgülenebilmesi,
- Cemaat vakıflarına
ilişkin, kısmen ya da tümüyle hayrat olarak kullanılmayan taşınmazların,
vakıf yönetiminin istemi üzerine Vakıflar Meclisi kararıyla, aynı
cemaate ilişkin başka bir vakfa özgülenebilmesi ya da vakfın akarına
dönüştürülebilmesi,
- Vakıfların, yurt
içi ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi bağış
ve yardım alabilmesi; yurt içi ve yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf
ve derneklere ayni ve nakdi bağış ve yardım yapabilmesi,
- Vakıfların, amacını
gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve vakfa gelir sağlamak için, Vakıflar
Genel Müdürlüğü'ne bilgi vermek koşuluyla iktisadi işletme ve şirket
kurabilmesi ya da kurulmuş şirketlere ortak olabilmesi,
olanaklı kılınmıştır.
Türk Medeni Yasası'nın,
- 101. maddesinde, vakıfların,
gerçek ya da tüzelkişilerin yeterli mal ve hakları belli ve sürekli
bir amaca özgülemeleriyle oluşan, tüzelkişiliğe sahip mal toplulukları
olduğu,
Cumhuriyet'in Anayasa
ile belirlenen niteliklerine ve Anayasa'nın temel ilkelerine, hukuka,
ahlaka, ulusal birliğe, ulusal çıkarlara aykırı ya da belli bir ırk
ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamayacağı,
- 102. maddesinde, vakıf
kurma istencinin resmi senetle ya da ölüme bağlı işlemle açıklanacağı;
vakfın, yerleşim yeri mahkemesinde tutulan sicile tescil ile tüzelkişilik
kazanacağı,
- 105. maddesinde, özgülenen
malların mülkiyeti ile hakların, tüzelkişiliğin kazanılmasıyla
vakfa geçeceği,
- 106. maddesinde,
vakfın adının, amacının, bu amaca özgülenen mal ve hakların, vakfın
örgütlenme ve yönetim biçimi ile yerleşim yerinin vakıf senedinde
gösterileceği,
- 109. maddesinde de,
vakfın bir yönetim organının bulunmasının zorunlu olduğu; vakfedenin,
gerekli gördüğü başka organları da vakıf senedinde gösterebileceği,
belirtilmiştir.
Türk Medeni Yasası'nın
değinilen kurallarından hareketle, vakfı oluşturan ögeleri, mal,
amaç, malın bu amaca özgülenmesi, vakıf kurma istenci ve bu istencin
yetkili makamca tescili, yani geçerli bulunması olarak saymak olanaklıdır.
Mal, vakfın ortaya
çıkması için gerekli ilk ögedir. İkinci olarak, vakfı kuran kişinin,
anlaşılabilir açıklıkta, sürekli ve gerçekleştirilmesi olanaklı
bir amacı serbestçe belirlemesi gerekir. Ancak, bu amaç Yasa'da belirtilen
koşullara uygun olmalıdır. Üçüncüsü, kişi belirlediği bu amaca
hizmet edecek nitelikte ve yeterlilikte olan malını, bir tüzelkişilik
oluşturmak amacıyla ayırmalı, yani bu malı belirlediği amaca özgülemelidir.
Son olarak da, kişinin vakıf tüzelkişiliğini kurma istenci yasanın
öngördüğü biçimde açıklanmalı ve amacının yasanın öngördüğü yöntem
ve koşullara uygun olduğu tescil edilmelidir.
Görüldüğü gibi, vakıf
tüzelkişiliğinin oluşması, vakfeden yönünden mülkiyet, örgütlenme
ve işletme hakkının kullanılmasıyla doğrudan ilgilidir. Bu ilgi,
kişinin vakfettiği mal üzerindeki mülkiyet hakkından, sınırsız ve
tam tasarruf yetkisinden, yine kendisinin istenciyle belirlediği
koşullarda vazgeçilmesini gerektirmektedir.
Yukarıda yapılan
açıklamalar, Medeni Yasa'dan önce kurulmuş ve 2762 sayılı Yasa'yla
korunan eski vakıflar için de geçerlidir. Çünkü, bu vakıflarda da
vakfın statüsü, vakfeden tarafından düzenlenmiştir.
Vakfiye ya da vakıf
senedi, vakfın kurucu belgesidir. Bu belge, vakfın konusuna, amacına
ve organlarına ilişkin vakfedenin tüm istek ve istencini yansıtan
düzenlemeler içerir. Vakfiye ya da vakıf senedinin düzenlemeleri
birer hukuk kuralı etki, değer ve gücündedir. Vakıf kurma işlemi
tamamlandıktan sonra bu kurallar, vakfedeni, vakfı yönetenleri,
vakıftan yararlanacakları, üçüncü kişileri ve Devlet'i bağlar. Bu
nedenle, kurucu istenci yansıtan vakfiye ya da vakıf senetlerini
Devlet organları dahil kimse değiştiremez.
Bir özel hukuk işlemi
olan vakıf kurma istencinin yasayla belirlenen yönteme uygun olarak
açıklanması sonrasında, özel hukuk tüzelkişiliği kazanan mal topluluğunun,
mülkiyetine geçen mal ve haklar üzerindeki tasarruf yetkisi, kuşkusuz
Anayasa'nın mülkiyet hakkına, tüzelkişiliğin varlığını sürdürmesi
de, örgütlenme özgürlüğüne ilişkin kurallarının güvencesi altındadır.
Dolayısıyla, vakıf
özel hukuk tüzelkişiliğine ilişkin yasa kurallarının, vakıf kurumunun
bu asli niteliğine uygun olması ve bu kurallar ile, vakfı kuranın
istencine ve onun istenciyle belirlenen örgütlenme biçimine ve
etkinlik alanına, Anayasa'nın mülkiyet hakkı ve örgütlenme özgürlüğüne
ilişkin kurallarında öngörülenler dışında, karışılmaması gerekmektedir.
İncelenen Yasa'nın,
vakıfları, sosyal devlet olmanın kimi gereklerini üstlenebilecek
"ekonomik aktörler" olarak öngördüğü ve yukarıya alınan
kuralların bu anlayış ve yaklaşımla kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Başka bir deyişle, vakıflar, sosyal ve siyasal yaşam içinde bir sivil
toplum örgütü olarak öngörülmüştür.
Yalnızca hayır için
topluma hizmet etme kurumları olan vakıfların, ekonomik aktör, siyasal
ve sosyal bir örgütlenme modeli, demokratik kitle örgütü ya da sivil
toplum örgütü olarak nitelendirilmesine olanak bulunmamaktadır.
Bu nedenle, yasakoyucunun incelenen Yasa'da ortaya koyduğu yaklaşımla
oluşturulan yapılanmanın "vakıf" niteliği taşımayacağı
açıktır.
Yasa'yla, tüzelkişiliği
oluşturan kurucu istence bağlı kalmaksızın, vakfedenin çizdiği
konu, amaç, örgütlenme ve yönetim biçiminin dışına çıkılması ya
da çıkılmasına izin verilmesi, başka bir anlatımla, vakfın yönetiminin,
amacının ve mallarının serbestçe değiştirilmesi ya da değiştirilmesine
izin verilmesi durumunda ortaya çıkan yapının, hukukun tanımladığı
biçimiyle vakfın özel hukuk tüzelkişiliği olarak nitelendirilmesine
olanak kalmayacaktır.
Oysa, yasakoyucu,
vakfiye ya da vakıf senedinde kural olup olmadığını aramaksızın,
incelenen Yasa'nın,
- 5. maddesinin üçüncü
fıkrasında, yeni vakıfların, vakıf senedinde yazılı amaçlarını
gerçekleştirmek üzere, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bildirimde bulunmak
koşuluyla şube ve temsilcilik açabilmesini,
- 12. maddesinin birinci
fıkrasında, vakıfların mal edinebilmesini ve malları üzerinde
her türlü işlemde bulunabilmesini,
- 16. maddesinin,
•Üçüncü fıkrasında,
mülhak vakfa ilişkin hayrat taşınmazın özgülenebilmesini,
• Son fıkrasında, cemaat
vakıflarına ilişkin, kısmen ya da tümüyle hayrat olarak kullanılmayan
taşınmazların, vakıf yönetiminin istemi üzerine Vakıflar Meclisi
kararıyla, aynı cemaate ilişkin başka bir vakfa özgülenebilmesi
ya da vakfın akarına dönüştürülebilmesini,
- 25. maddesinin ikinci
fıkrasında, vakıfların, yurt içi ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan
ayni ve nakdi bağış ve yardım alabilmesini; yurt içi ve yurt dışındaki
benzer amaçlı vakıf ve derneklere ayni ve nakdi bağış ve yardımda bulunabilmesini,
- 26. maddesinin birinci
fıkrasında, vakıfların, amacını gerçekleştirmeye yardımcı olmak
ve vakfa gelir sağlamak amacıyla, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bilgi
vermek koşuluyla iktisadi işletme ve şirket kurabilmesini, kurulmuş
şirketlere ortak olabilmesini,
olanaklı kılmıştır.
Yasakoyucunun, yukarıda
belirtilen yaklaşımının tersine, vakıf özel hukuk tüzelkişiliği
niteliğinin gereği olarak, incelenen Yasa'da, vakfiye ya da vakıf
senedini gözeterek kimi düzenlemeler yaptığı da görülmektedir.
Gerçekten, incelenen Yasa'nın,
- 8. maddesinde, yeni
vakıfların organlarının tamamlanmasının öncelikle vakıf senedindeki
kurallara göre yapılması öngörülmüş,
- 14. maddesinde, eski
vakıfların vakfiyelerindeki koşulların yerine getirilmesine
eylemli olarak ya da hukuken olanak kalmaması durumunda, Vakıflar
Meclisi'nce bu koşulların değiştirilmesi, vakfedenin istencine
aykırı olmaması koşuluna bağlanmış,
- 25. maddesinin birinci
fıkrasında, vakıfların amaç ya da etkinlikleri doğrultusunda uluslararası
etkinlik ve işbirliğinde bulunabilmesi, yurt dışında şube ve temsilcilik
açabilmesi, üst kuruluş kurabilmesi ve yurt dışında kurulmuş kuruluşlara
üye olabilmesi, bu konuların vakıf senedinde yer alması koşuluna
bağlı kılınmış,
- 27. maddesinde, sona
eren yeni vakıfların tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar üzerinde
öncelikle vakıf senedine göre işlem yapılması öngörülmüştür.
Sonuç olarak Yasa'nın,
- Vakıfların,
• Yurt içinden ve yurtdışından
bağış ve yardım alabilmesini ya da yurt içi ve yurt dışındaki benzer
amaçlı vakıf ve derneklere bağış ve yardım yapabilmesini,
• Yeni taşınmaz mal
edinebilmesini,
• İktisadi işletme
ve şirket kurabilmesini ya da kurulmuş şirketlere ortak olabilmesini,
- Yeni vakıfların
yurt içinde şube ve temsilcilik açabilmesini,
- Mülhak vakıfların
hayrat niteliğindeki taşınmazlarını özgüleyebilmelerini,
- Cemaat vakıflarının,
kısmen ya da tümüyle hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlarının,
vakıf yönetiminin istemi üzerine Vakıflar Meclisi kararıyla, aynı
cemaate ilişkin başka bir vakfa özgülenebilmesi ya da vakfın akarına
dönüştürülebilmesini,
vakfiyelerinde ya
da vakıf senetlerinde kural bulunması koşuluna bağlamayan 5. maddesinin
üçüncü fıkrası, 12. maddesi, 16. maddesinin üçüncü ve son fıkraları,
25. maddesinin ikinci fıkrası ve 26. maddesi; hukukun genel ilkeleriyle,
Anayasa'nın 2. maddesinde yer verilen hukuk devleti niteliğinin
gereği olan hukuk güvenliği ilkesiyle, Anayasa'nın örgütlenme özgürlüğü
ve mülkiyet hakkına ilişkin 33 ve 35. maddelerindeki kurallarla
bağdaşmamaktadır.
2-Yasa'nın,
-12. maddesinde,
"Vakıflar; mal
edinebilirler, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler.
Genel Müdürlüğe ve
mazbut vakıflara ait akar mallar ile hakların daha yararlı olanları
ile değiştirilmesine, paraya çevrilmesine veya değerlendirilmesine
Meclis yetkilidir.
Mülhak, cemaat, esnaf
vakıfları ile yeni vakıflara, başlangıçta özgülenen mal ve haklar,
vakıf yönetiminin başvurusu üzerine, haklı kılan sebepler varsa,
Denetim Makamının görüşü alınarak mahkeme kararı ile sonradan iktisap
ettikleri mal ve hakları ise bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek
rapora dayalı olarak vakıf yetkili organının kararı ile daha yararlı
olanları ile değiştirilebilir veya paraya çevrilebilir.
Vakıf yöneticileri,
iktisap ettikleri veya değiştirdikleri taşınmaz malları tapuya
tescil tarihinden itibaren bir ay içerisinde Genel Müdürlüğe bildirirler.
Kurucularının çoğunluğu
yabancı uyruklu olan vakıfların, taşınmaz mal edinmeleri hakkında,
22/12/1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 35 inci maddesi uygulanır.",
- 14. maddesinde,
"Vakıfların, vakfiyelerindeki
şartların yerine getirilmesine fiilen veya hukuken imkan kalmaması
halinde; vakfedenin iradesine aykırı olmamak kaydıyla mazbut vakıflarda
Genel Müdürlüğün; mülhak, cemaat ve esnaf vakıflarında, vakıf yöneticilerinin
teklifi üzerine bu şartları değiştirmeye; hayır şartlarındaki parasal
değerleri güncel vakıf gelirlerine uyarlamaya Meclis yetkilidir.",
- 16. maddesinde,
"Mazbut vakıflara
ait hayrat taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından öncelikle vakfiyeleri
doğrultusunda işlev verilir. Genel Müdürlükçe değerlendirilemeyen
veya işlev verilemeyen hayrat taşınmazlar; fiilen asli niteliğine
uygun olarak kullanılıncaya kadar kiraya verilebilir.
Bu hayrat taşınmazlar;
Genel Müdürlükçe işlev verilmek amacıyla, vakfiyesinde yazılı
hizmetlerde kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün denetiminde onarım
ve restorasyon karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına, benzer amaçlı
vakıflara veya kamu yararına çalışan derneklere tahsis edilebilir.
Mülhak vakfa ait hayrat
taşınmazın tahsisinde Genel Müdürlük görüşü alınır.
Tahsis edilen taşınmaz;
ticari bir faaliyette kullanılamaz, tahsise aykırı kullanımın
tespiti halinde Genel Müdürlüğün talebi üzerine taşınmaz, bulunduğu
yerin mülki amirliğince tahliye edilir.
Cemaat vakıflarına
ait, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar,
vakıf yönetiminin talebi halinde Meclis kararıyla; aynı cemaate
ait başka bir vakfa tahsis edilebilir veya vakfın akarına dönüştürülebilir.",
- 25. maddesinde,
"Vakıflar; vakıf
senetlerinde yer almak kaydıyla, amaç veya faaliyetleri doğrultusunda,
uluslararası faaliyet ve işbirliğinde bulunabilirler, yurt dışında
şube ve temsilcilik açabilirler, üst kuruluşlar kurabilirler ve
yurt dışında kurulmuş kuruluşlara üye olabilirler.
Vakıflar; yurt içi ve
yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi bağış ve
yardım alabilirler, yurt içi ve yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf ve
derneklere ayni ve nakdi bağış ve yardımda bulunabilirler. Nakdi
yardımların yurt dışından alınması veya yurt dışına yapılması banka
aracılığı ile olur ve sonuç Genel Müdürlüğe bildirilir. Bildirimin
şekli ve içeriği yönetmelikle düzenlenir.",
- 26. maddesinde,
"Vakıflar; amacını
gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve vakfa gelir temin etmek amacıyla,
Genel Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla iktisadi işletme ve şirket
kurabilir, kurulmuş şirketlere ortak olabilirler.
Genel Müdürlük; Bakanlar
Kurulu kararıyla Genel Müdürlük ve mazbut vakıfların gelirleri
ve akar malları ile iktisadi işletme veya şirket kurmaya yetkilidir.
Şirket hisseleri ve hakların daha yararlı olanları ile değiştirilmesi,
paraya çevrilmesi, değerlendirilmesi ve bunlara bağlı her türlü
hakkın kullanılması ile ortaklık paylarına bağlı hakların kullanılması
Genel Müdürlük tarafından yürütülür.",
düzenlemelerine
yer verilmiştir.
Yasa'nın 3. maddesinde,
bu Yasa'da geçen "vakıflar" sözcüğünün, mazbut, mülhak, cemaat
ve esnaf vakıfları ile yeni vakıfların tümünü kapsadığı belirtilmiş;
yukarıya metni alınan madde düzenlemelerinde de, vakıflar bağlamında
cemaat (azınlık) vakıflarıyla ilgili esaslı değişiklikler yapılmıştır.
Bu değişikliklerin öncelikle Lozan Antlaşması yönünden incelenmesi
gerekmektedir. Çünkü, cemaat (azınlık) vakıflarının varlıkları
Lozan Antlaşması'na dayanmaktadır.
Lozan Antlaşması,
Türkiye Devleti'nin uluslararası düzlemde hukuksal ve siyasal kuruluş
belgesidir. Lozan Antlaşması'yla, Türkiye Cumhuriyeti'nin Ulusal
And sınırları içinde, özgür ve bağımsız bir devlet olarak varlığı tanınmış
ve Türkiye Cumhuriyeti dünya uluslar ailesine bağımsız bir devlet
olarak kabul edilmiştir.
Dolayısıyla, Lozan
Antlaşması, Cumhuriyet dönemi hukuk sisteminin temelini oluşturmaktadır.
Bu niteliği nedeniyle, Antlaşma kuralları "anayasal değerde"dir.
Nitekim, Anayasa Mahkemesi,
Lozan Antlaşması'nda yer alan "karşılıklı işlem" ilkesini,
"anayasal değerde" kabul ederek "anayasallık bloku"na
katmış ve denetiminde ölçü norm olarak kullanmıştır.
Bu nedenle, yasakoyucunun,
kabul ettiği yasalarda Lozan Antlaşması kurallarını gözönünde
bulundurması hukuksal gerekliliktir.
Lozan Antlaşması'nın,
"Akalliyetlerin Himayesi" başlıklı Üçüncü Faslında yer alan
37-45. maddelerinde, azınlık olarak nitelendirilen "gayrimüslim
Türk tebaa"nın kimi bireysel haklarının yanı sıra, kolektif/grup
haklarının korunması da düzenlenmiştir.
Antlaşma'nın, 37. maddesiyle,
Türkiye, bu fasılda yer alan kuralların temel yasalar olarak tanınmasını,
hiçbir yasanın, yönetmeliğin, tüzüğün ve resmi işlemin bu kurallara
aykırı ya da çelişir olmamasını ve bu kurallardan üstün sayılmamasını
yükümlenmiştir.
Antlaşma'nın,
- 39. maddesinin birinci
fıkrasında, Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk yurttaşlarının
Müslümanların yararlandıkları aynı yurttaşlık haklarıyla siyasal
haklardan yararlanacağı,
- 42. maddesinin son
fıkrasında, Türkiye Hükümeti'nin, söz konusu azınlıklara ilişkin
kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki din kurumlarına
tam koruma sağlamayı yükümlendiği, bu azınlıkların Türkiye'deki
vakıflarına, din ve hayır işleri kurumlarına her türlü kolaylığı
ve izni sağlayacağı, ayrıca, Türkiye Hükümeti'nin yeniden din ve
hayır kurumları kurulması için bu nitelikteki öteki özel kurumlara
sağlanmış kolaylıklardan hiçbirini esirgemeyeceği,
- 45. maddesinde de,
"ahdi karşılıklılık" kuralı getirilerek, bu fasıldaki
kurallarla Türkiye'nin Müslüman olmayan azınlıklara tanımış olduğu
hakların, Yunanistan tarafından da kendi ülkesinde bulunan Müslüman
azınlığa tanınacağı,
belirtilmiştir.
İncelenen Yasa'yla
cemaat vakıflarına ilişkin olarak getirilen en önemli değişiklik,
bunların mülhak vakıf statüsünden uzaklaştırılarak, Türk Medeni
Yasası'na göre kurulan yeni vakıflara yakınlaştırılmasıdır.
Nitekim, Yasa'nın 5.
maddesinin dördüncü fıkrasında, esnaf vakıflarının mülhak vakıflara
ilişkin kurallara bağlı olduğunun belirtilmesine karşılık, cemaat
vakıflarına ilişkin benzer bir düzenleme yapılmamıştır.
Yasa'nın ilgili diğer
kurallarında da, mazbut, mülhak ve yeni vakıflardan ayrı olarak cemaat
vakıflarından söz edilmektedir. Hatta, Yasa'nın 41. maddesiyle, cemaat
vakıflarının, mülhak vakıflardan ayrı olarak, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün
en üst karar organı olan Vakıflar Meclisi'ne bir asıl ve bir yedek üye
seçmesi esası getirilmiştir.
Dolayısıyla, yasakoyucunun
cemaat vakıflarını eski vakıflar arasında ayrı bir tür olarak nitelendirdiği
açıkça ortadadır.
Bunun sonucunda,
Türk Devrimi'nin tasfiye ettiği "Şer-i Hukuk" düzeni içinde
kurulmuş eski vakıfların tasfiyesini amaçlayan yaklaşımın ve bu
yaklaşımın gereği olarak tüm eski vakıflar üzerinde Vakıflar Genel
Müdürlüğü aracılığıyla kurulan oldukça sıkı izin ve denetim sisteminin,
neredeyse tümüyle ortadan kaldırıldığı görülmektedir.
Bu bağlamda, Vakıflar
Genel Müdürlüğü'nün, 2762 sayılı Yasa'yla cemaat vakıfları üzerindeki
sıkı denetimi kaldırılmakta, eski vakıf olmalarına karşın, bu vakıfların,
mazbut vakıflar arasına alınmasının önü kesilmektedir. Çünkü, Yasa'nın
7. maddesinin birinci fıkrasına göre, on yıl süreyle yönetici atanamayan
ya da yönetim organı oluşturulamayan mülhak vakıflar, ancak mahkeme
kararıyla mazbut vakıflar arasına alınabilmekte, cemaat vakıfları
mülhak vakıflar arasından çıkarıldığından bu vakıfların yargı kararıyla
da mazbut vakfa dönüştürülmesi engellenmiş olmaktadır.
İncelenen Yasa'yla,
cemaat vakıflarının, mülhak vakıflar arasından çıkarılıp yeni vakıflara
benzer ayrı bir tür gibi değerlendirilmesinin doğal sonucu olarak,
bu vakıfların amaç ve etkinlikleri doğrultusunda giderek gelişmelerine
de olanak sağlanmaktadır.
Nitekim, incelenen
Yasa'nın;
- 12. maddesiyle, sözü
edilen vakıfların, dini, hayri, sosyal, eğitsel, sağlık ve kültürel
alanlardaki gereksinimleriyle sınırlı olmaksızın ve herhangi
bir merciden izin almaksızın mal edinme ve bunlar üzerinde tasarrufta
bulunma hakkına kavuşturulduğu,
- 14. maddesiyle, yöneticilerinin
istemi ve Vakfılar Meclisi'nin kararıyla vakfın amaç ve işlevinin
değiştirilmesine olanak tanındığı,
- 16. maddesinin son
fıkrasıyla, kısmen ya da tamamen hayrat olarak kullanılmayan cemaat
vakıfları taşınmazlarının, yöneticilerinin istemi ve Vakıflar
Meclisi kararıyla, aynı cemaate ilişkin başka bir vakfa tahsis edilmesine
ya da vakfın akarına dönüştürülmesine olanak sağlandığı,
- 25. maddesinin ikinci
fıkrasıyla, herhangi bir merciden izin almaksızın yurt içi ve yurt dışındaki
kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi bağış ve yardım alabilmelerine,
yurt içi ve yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf ve derneklere ayni ve
nakdi bağış ve yardım yapabilmelerinin yolunun açıldığı,
- 26. maddesiyle, herhangi
bir merciden izin almaksızın, amacın gerçekleştirilmesine yardımcı
olmak ve vakfa gelir sağlamak amacıyla iktisadi işletme ve şirket
kurmalarına ya da kurulmuş şirketlere ortak olmalarına olanak tanındığı,
- Geçici 7. maddesiyle
de, daha önce 4771 ve 4778 sayılı yasalardaki bu sınırlamalar nedeniyle
mülkiyetlerine geçiremedikleri,
• 1936 Beyannamelerinde
kayıtlı olup, halen tasarruflarında bulunan "nam-ı müstear"
ya da "nam-ı mevhum"lar adına tapuda kayıtlı taşınmazların,
• 1936 Beyannamesinden
sonra cemaat vakıflarınca satın alınmış ya da cemaat vakıflarına
vasiyet edildiği ya da bağışlandığı halde, mal edinememe gerekçesiyle
halen hazine ya da Genel Müdürlük ya da vasiyet edenler ya da bağışlayanlar
adına tapuda kayıtlı taşınmazların,
tapu kayıtlarındaki
hak ve yükümlülükleri ile birlikte, Yasa'nın yürürlüğe girdiği günden
başlayarak 18 ay içinde başvurulması durumunda, Vakıflar Meclisi'nin
olumlu kararından sonra, ilgili tapu sicil müdürlüklerince cemaat
vakıfları adına tescillerinin yapılmasına olanak sağlandığı,
görülmektedir.
Cemaat (azınlık) vakıfları,
Türkiye'de yaşayan ve Türk yurttaşı olan, Ermeni, Yahudi ve Rumlar
tarafından Osmanlı Hukuk düzeni içinde kurulan, Lozan Antlaşması
gereğince 2762 sayılı Vakıflar Yasası'yla tüzelkişilik kazandırılan
dini ve hayri kurumlardır.
Yukarıda da belirtildiği
gibi, Lozan Antlaşması'nın 42. maddesinin üçüncü fıkrasında,
"Türk Hükümeti, söz konusu azınlıklara ait kiliselere, havralara,
mezarlıklara ve öteki din kurumlarına tam bir koruma sağlamayı yükümlenir.
Bu azınlıkların Türkiye'deki vakıflarına, din ve hayır işleri kurumlarına
her türlü kolaylıklar ve izinler sağlanacak ve Türk Hükümeti, yeniden
din ve hayır kurumları kurulması için, bu nitelikte öteki özel kurumlara
sağlanmış gerekli kolaylıklardan hiçbirini esirgemeyecektir."
denilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti,
Lozan Antlaşması'yla, Osmanlı hukuk düzeninin eseri olan ve o tarihte
yürürlükte bulunan "şer'i hukuk" esaslarına göre kurulan
cemaat vakıflarını, belirtilen koşullarla koruma ve diğer vakıflarla
eşit işleme bağlı tutma yükümlülüğü altına girmiştir.
17.02.1926 günlü, 743
sayılı "Türk Kanunu Medenisi"nin yürürlüğe girmesiyle,
bu dönemden önce kurulan eski vakıfların yeni Yasa kurallarına
bağlı olması uygun görülmediğinden, 19.06.1926 günlü, 864 sayılı
"Kanunu Medeninin Sureti Meriyet ve Şekli Tatbiki Hakkında
Kanun"un 8. maddesinde, Medeni Yasa'nın yürürlüğe girmesinden
önce kurulan vakıflara ilişkin ayrı bir yasal düzenleme yapılacağı
belirtilmiş ve bu madde uyarınca 05.06.1935 günlü, 2762 sayılı Vakıflar
Yasası çıkarılmıştır.
Vakıflar Yasası'yla,
Türk Medeni Yasası'ndan önce eski hukuka göre kurulan vakıflara
ilişkin olarak, varlıklarına ve vakfiyelerine zorunlu durumlar
dışında dokunmadan, yeni ilke ve yöntemler getirilmiş, Lozan Antlaşması'nın
42. maddesinde sözü edilen azınlık vakıfları bu Yasa'nın kapsamına
alınmıştır.
864 sayılı Yasayı yürürlükten
kaldıran 03.12.2001 günlü, 4722 sayılı yeni "Türk Medeni Kanununun
Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 8. maddesinde
ise, Türk Medeni Yasası'nın yürürlüğe girmesinden önce kurulan vakıflar
için yürürlükte olan özel kurallar saklı tutularak yürürlükleri
sürdürülmüştür.
Dolayısıyla, günümüzde,
04.10.1926 gününden önce kurulan tüm vakıflar ile cemaat vakıfları
2762 sayılı Vakıflar Yasası kurallarına bağlı olup, Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından denetlenmektedir.
Vakıflar Yasası'nın
44. maddesine göre, vakıf olarak tasarruf ettikleri, vergi kayıtları,
kira sözleşmeleri ve Yasa'nın yayınlanmasından sonra tapuya verilmiş
defterler ve kuruluşların hesap defterleri ve buna benzer belgelerle
anlaşılacak yerler "vakıf kütüğü"ne kaydedilmiş; ayrıca,
geçici madde uyarınca, sahip oldukları tüm taşınır ve taşınmaz malların
envanterini gösteren "beyannameler" verilmiştir.
Böylece, 2762 sayılı
Yasa uyarınca "vakıf kütüğüne" kaydedilen ve 'Türk Vakfı'
statüsü kazanan cemaat (azınlık) vakıfları, aynı Yasa'nın 1. maddesi
gereği, ilgili cemaatlerce seçilen kişi ya da kurullarca yönetilmektedir.
Bu vakıfların taşınmaz
mal edinmesi, bağış ve vasiyet kabul etmesi konularında açık kurallar
olmadığından, konu yargıda yıllarca tartışılmıştır. 08.05.1974 günlü,
E.1971/2-820, K. 1974/505 sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
ile, cemaat vakıflarının 2762 sayılı Yasa'ya göre verdikleri
"beyanname"ler, "vakıfname" olarak kabul edilmiş;
ancak, bu vakıfnamede mal edinmeye ilişkin bir düzenlemenin bulunmaması
durumunda bu vakıfların mal edinemeyeceklerine, bağış ve vasiyet
kabul edemeyeceklerine hükmedilmiş; böylece, bu yöndeki tartışmalar
sona erdirilmiştir.
Öte yandan, 2762 sayılı
Yasa kapsamındaki cemaat vakıflarının sayısı 160 dolayında
olup, Medeni Yasa'yla yeni cemaat vakfı kurulması da yasaklanmıştır.
Ancak, uygulamada, uluslararası hukuk kuralları gereğince azınlık
tanımı yapılırken Türkiye'nin imzaladığı antlaşmalardaki azınlıkların
esas alındığı görülmektedir ki, bu bağlamda Türkiye'deki azınlıklar
"gayrimüslüm azınlıklar" olarak tanımlanmakta ve kaynağı
da Lozan Antlaşması'na dayanmaktadır.
Daha sonra, 03.08.2002
günlü, 4471 sayılı Yasa ile 2762 sayılı Vakıflar Yasası'nın 1. maddesinin
sonuna eklenen fıkralarla, cemaat vakıflarının taşınmaz mal edinmelerine
olanak sağlanmıştır.
Açılan dava üzerine,
Anayasa Mahkemesi, 27.12.2002 günlü, E.2002/146, K.2002/201 sayılı kararı
ile, cemaat vakıflarının, vakfiyeleri olup olmadığına bakılmaksızın
dini, hayri, sosyal, eğitsel, sağlık ve kültürel alanlardaki gereksinimlerini
gidermek üzere Bakanlar Kurulu'nun izniyle taşınmaz mal edinmelerine
ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunmalarına, ayrıca daha önce
2762 sayılı Yasa'nın 44. maddesi uyarınca vakıf kütüğüne tescil
edilmişler dışında, 4771 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği güne kadar
tasarruflarında bulundurdukları taşınmazlar ile bağış ve vasiyet
yoluyla edindikleri taşınmazları da mülk edinmelerine olanak tanınmasını
Anayasa'ya aykırı bulmamıştır.
Ancak, incelenen Yasa'yla
cemaat vakıfları için getirilen düzenlemelerin ortaya çıkardığı
hukuksal tablonun, Anayasa Mahkemesi'nin bu kararında değinilen
tablodan oldukça farklı olduğu tartışmasızdır.
Çünkü, incelenen Yasa'yla
getirilen düzenlemelerle, yukarıda da belirtildiği gibi, cemaat
vakıflarının mülhak vakıflar arasından çıkarılıp yeni vakıflara
benzer ayrı bir tür gibi değerlendirilmesinin doğal sonucu olarak,
bu vakıfların amaç ve etkinlikleri doğrultusunda giderek gelişmelerine
ve etkinliklerini artırmalarına olanak sağlanmaktadır.
Anayasa'nın 176. maddesinde,
Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten Başlangıç
bölümünün, Anayasa metnine dahil olduğu açıklanmış, madde gerekçesinde
de, bu bölümün Anayasa'nın diğer kurallarıyla eşdeğerde olduğu
vurgulanmıştır.
Anayasa'nın, Cumhuriyet'in
niteliklerini belirleyen 2. maddesinde ise, Türkiye Cumhuriyeti'nin,
Başlangıç bölümünde belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik,
laik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu belirtilerek Başlangıçta
yazılı temel ilkeler, Cumhuriyet'in nitelikleriyle özdeşleştirilmiştir.
Başlangıç bölümünün
beşinci paragrafında, hiçbir etkinliğin Türk ulusal çıkarlarının,
Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün
tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk ulusçuluğu, ilke ve devrimlerinin
karşısında korunma göremeyeceği belirtilerek, Anayasa'nın öngördüğü
hukuk düzeni içinde ulusal çıkarların her şeyin üzerinde tutulması
gerektiği kabul edilmiştir.
Yine Anayasa'nın 2.
maddesinde, Cumhuriyet'in nitelikleri belirtilirken devlet ve
toplum çıkarlarına öncelik tanınmış; 3. maddesinde, Türk Devleti'nin
ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütün olduğu vurgulanmış; 5. maddesinde
de, Türk Ulusu'nun bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini,
Cumhuriyet'i ve demokrasiyi korumak, Devlet'in temel amaç ve görevleri
arasında sayılmıştır.
Öte yandan, Anayasa'nın
10. maddesinde, herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasal düşünce,
felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri nedenlerle ayırım gözetilmeksizin
yasa önünde eşit olduğu kurala bağlanmıştır. Anayasa'da ve yasalarımızda,
mülkiyet hakkı ve örgütlenme özgürlüğündeki sınırlamalar dışında,
tüm bireysel hak ve özgürlüklerden yararlanma yönünden, Türk yurttaşları
arasında herhangi bir fark yaratılmamış ve ayırım yapılmamıştır.
Bu bağlamda, Medeni
Yasa'nın 101. maddesinin üçüncü fıkrasında, Cumhuriyet'in Anayasa
ile belirlenen niteliklerine ve Anayasa'nın temel ilkelerine, hukuka,
ahlaka, ulusal birliğe ve ulusal çıkarlara aykırı ya da belli bir
ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulması
yasaklanmıştır.
Cemaat vakıflarının
korunmasının dayanağını oluşturan Lozan Antlaşması'nın Türkiye
Cumhuriyeti'nin benimsediği çağdaş, laik hukuk düzeni ile gereği
sağlanmış, konumuz yönünden anlamı ise, Medeni Yasa'nın 101. maddesiyle
somutlaşmıştır.
Medeni Yasa'nın 101.
maddesiyle getirilen kesin yasak karşısında, azınlık çoğunluk ayrımı
yapılmadan cemaat vakfı türünde bir vakfın Türkiye'de kurulması
hiçbir biçimde olanaklı değildir.
Bu nedenlerle, eskiden
kurulmuş cemaat vakıflarına, bu niteliklerini değiştirmemelerine
karşın, ekonomik ve siyasal güç elde edecekleri biçimde yeni haklar
ve ayrıcalıklar tanınmasını ve bunların mülhak vakıf statüsünden
çıkarılarak yeni bir vakıf türü biçiminde yaşayan hukuksal varlıklar
olarak sosyal yaşama katılmalarını sağlayacak düzenlemeleri,
Lozan Antlaşması'yla, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerinin
ortaya konulduğu anayasal ilkelerle, mevcut hukuk sistemiyle,
Anayasa'nın ayrıcalıkları yasaklayan 10. maddesiyle ve ayrıca
ulusal çıkarlarla ve kamu yararıyla bağdaştırmak olanaklı değildir.
Ayrıca, Yasa'nın 41.
maddesinde, Vakıflar Meclisi'nin,
- Genel Müdür, üç Genel
Müdür yardımcısı ve 1. Hukuk Müşaviri olmak üzere beş,
- Vakıf konusunda
bilgi ve deneyim sahibi yükseköğretim mezunları arasından Başbakan'ın
önerisi üzerine ortak kararname ile atanacak beş,
- Yeni vakıflarca seçilecek
üç,
- Mülhak ve cemaat vakıflarınca
seçilecek birer,
üye olmak üzere toplam
onbeş üyeden oluşacağı; ayrıca yeni vakıfların üç, mülhak ve cemaat
vakıflarının birer yedek üye seçeceği belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi maddede,
Vakıflar Meclisi'nde cemaat vakıflarınca seçilecek bir üyenin de
bulunması öngörülmektedir.
En üst karar organı
olan ve Yasa'yla önemli görevler verilen Vakıflar Meclisi'nde, cemaat
vakıflarınca seçilecek bir üyenin bulunması, bu vakıfları, Lozan
Antlaşması'ndaki konumlarının çok ötesine çıkarmanın aracı durumuna
getirecektir.
Öte yandan, bir mülhak
vakfın mazbut vakıflar arasına alınması tüzelkişiliğinin sona erdirilerek,
varlığının mazbut vakıflar tüzelkişiliği içinde eritilmesi, temsilinin
ve yönetiminin de Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devredilmesi sonucunu
doğurmaktadır.
Türk Medeni Yasası'na
göre kurulan vakıfların nasıl sona erdirileceği ise, Medeni Yasa'nın
116. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre, amacının gerçekleşmesinin
olanaksız duruma gelmesi ve değiştirilmesine de olanak bulunmaması
durumunda, vakfın kendiliğinden sona ereceği mahkeme kararıyla
sicilden silineceği; yasak amaç güttüğü ya da yasak etkinliklerde
bulunduğu sonradan anlaşılan ya da amacı sonradan yasaklanan vakfın
amacının değiştirilmesine olanak bulunmaması durumunda da, vakfın
denetim makamının ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine
duruşma yapılarak dağıtılacağı belirtilmiştir. Bu kuralların,
"yeni vakıf" olmadığı için cemaat vakıflarına uygulanamayacağı
ortadadır.
Buna karşılık, incelenen
Yasa'yla cemaat vakıfları mülhak vakıf statüsünden uzaklaştırılarak
yeni vakıf statüsüne yakınlaştırıldığından, bunların yönetim organının
oluşturulamaması durumunda mazbut vakıflar arasına alınmasına
olanak bulunmadığı gibi, cemaat vakıflarının tüzelkişiliklerinin
sona ermesine ilişkin herhangi bir düzenlemenin de bulunmadığı,
başka bir anlatımla, bu konunun boşlukta bırakıldığı görülmektedir.
Bu nedenlerle, incelenen
Yasa'nın 12., 14., 16., 25., 26. ve 41. maddelerinin Anayasa'nın Başlangıç
bölümüne, 2., 3., ve 5. maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır.
3- Yasa'nın 11. maddesinde,
"Genel Müdürlükçe
yapılan tebligata rağmen, bu Kanun uyarınca istenen beyanname,
bilgi ve belgeleri zamanında vermeyen, organların vakfiye veya
vakıf senedine aykırı olarak toplanmasına sebebiyet veren veya
gerçeğe aykırı beyanda bulunan vakıf yönetimine Genel Müdürlükçe
her bir eylem için beşyüz Türk Lirası idari para cezası verilir. İdari
para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde
30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerine göre
kanun yoluna başvurulabilir."
düzenlemesine yer
verilmiştir.
Maddeyle gönderme yapılan
5326 sayılı Kabahatler Yasası'nın 3. maddesi, itiraz yoluyla açılan
dava sonunda, Anayasa Mahkemesi'nin 1.3.2006 günlü, E.2005/108,
K.2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.
Ancak, doğacak hukuksal
boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden, iptal
hükmünün, kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak altı
ay sonra yürürlüğe girmesi öngörülmüş olup, iptal kararı 22.7.2006
günlü, 26236 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi'nin
sözü edilen kararında, Kabahatler Yasası'nın "Genel kanun niteliği"
başlıklı 3. maddesinde yer alan, "Bu Kanunun genel hükümleri diğer
kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanır." kuralı,
"Madde gerekçesinden,
özel kanunlarda dağınık biçimde yer alan idari yaptırımların disiplin
altına alınarak, özel kanunlarda kabahat türünden fiillerin tanımlanması
ve bu fiiller karşılığında öngörülen idari yaptırımların belirlenmesinin
amaçlandığı anlaşılmaktadır. Böylece, Kanun'un bu kısmında düzenlenen
amaç ve kapsam, tanım, genel kanun niteliği, kanunilik ilkesi, zaman
bakımından uygulama, yer bakımından uygulama, kabahatten dolayı
sorumluluğun esasları, yaptırım türleri, soruşturma zamanaşımı,
karar verme yetkisi ve kanun yolları başlık veya üst başlığı altında
sayılan genel ilkelerin özel kanunlardaki kabahat fiilleri hakkında
da uygulanması benimsenmiştir.
Yasa'nın 2. maddesindeki
kabahat deyiminden, kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını
öngördüğü haksızlık anlaşılmaktadır. 16. maddede, kabahatler karşılığında
uygulanacak olan idari yaptırımlar, idari para cezası ve idari tedbirler
olarak belirlenmiştir. İdari tedbirler, mülkiyetin kamuya geçirilmesi
ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirlerdir.
İtiraz konusu 3. maddede
'Bu Kanunun genel hükümleri diğer kanunlardaki kabahatler hakkında
da uygulanır' denilmektedir. Bu kuralın 2. maddedeki tanımla birlikte
incelenmesinden, 5326 sayılı Kanun'un idari yargının görev alanını
da kapsadığı anlaşılmaktadır. Ancak, Yasa'nın 19. maddesiyle bu
kapsamın daraltılarak, diğer kanunlarda kabahat karşılığında öngörülen,
belirli bir süre için bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi,
işyerinin kapatılması, ruhsat veya ehliyetin geri alınması, kara,
deniz veya hava nakil aracının trafikten veya seyrüseferden alıkonulması
gibi yaptırımlara ilişkin hükümler, ilgili kanunlarda bu Kanun hükümlerine
uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklı tutulmaktadır.
Yasa'nın 27. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında ise, idari para cezası ve mülkiyetin kamuya
geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği
veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza
mahkemesine başvurulabileceği belirtilmektedir. Bu kuralın,
ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler dışındaki, idari para
cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım
kararları için uygulanacağı açıktır.
Anayasa'nın 125. maddesinin
birinci fıkrasında, 'idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı
yargı yolu açıktır'; 140. maddesinin birinci fıkrasında, 'Hakimler
ve savcılar adli ve idari yargı hakim ve savcıları olarak görev yaparlar';
142. maddesinde, 'Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi
ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir'; 155. maddesinin birinci
fıkrasında da, 'Danıştay, idari mahkemelerce verilen kanunun başka
bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme
merciidir. Kanunda gösterilen belli davalara da ilk ve son derece
mahkemesi olarak bakar' denilmektedir. Bu kurallara göre, Anayasa'da
idari ve adli yargının ayrılığı kabul edilmiştir. Bu ayrım uyarınca
idarenin kamu gücü kullandığı ve kamu hukuku alanına giren işlem
ve eylemleri idari yargı, özel hukuk alanına giren işlemleri de adli
yargı denetimine tabi olacaktır. Buna bağlı olarak idari yargının
görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi
konusunda yasakoyucunun geniş takdir hakkının bulunduğunu söylemek
olanaklı değildir.
Ceza hukukundaki gelişmelere
koşut olarak, kimi yasal düzenlemelerde basit nitelikte görülen
suçlar hakkında idari yaptırımlara yer verildiği görülmektedir. Daha
ağır suç oluşturan eylemler için verilen idari para cezalarına karşı
yapılacak başvurularda konunun idare hukukundan çok ceza hukukunu
ilgilendirmesi nedeniyle adli yargının görevli olması doğaldır.
Ancak, idare hukuku esaslarına göre tesis edilen bir idari işlemin,
sadece para cezası yaptırımı içermesine bakılarak denetiminin
idari yargı alanından çıkarılarak adli yargıya bırakılması olanaklı
değildir.
Bu durumda, itiraz konusu
kuralla diğer yasalardaki kabahatlere yollama yapılarak, yalnızca
yaptırımın türünden hareketle ve idari yargının denetimine tabi
tutulması gereken alanlar gözetilmeden, bunları da kapsayacak biçimde
başvuru yolu, itiraz, bunlara ilişkin usul ve esasların değiştirilmesi,
Anayasa'nın 125. ve 155. maddelerine aykırıdır.",
gerekçeleriyle iptal
edilmiştir.
Özel hukukta taraflar
arasında bir eşitlik söz konusu iken, kamu hukukunda taraflar arasında
kamu otoritesinden kaynaklanan bir hiyerarşi bulunmaktadır. Devlet,
bireye buyurmak ve kendi istenci doğrultusunda hükmetmek gücüne
sahiptir. Bu güç, genel olarak Devlet aygıtının yüklendiği kamu gereksinimlerini
gidermek, kamu düzeni ve güvenliğini sağlamak, kamu sağlığını ve
ulusal servetleri korumak görevlerinin gereği ve sonucudur.
Sözü edilen görevler
kamu otoritesini aynı ölçüde geniş bir tasarruf alanına kavuşturmakta
ve bu görevlerin yerine getirilmesi sürecinde aldığı kararları
doğrudan uygulama yetkisine sahip kılmaktadır. Bu durum, kamu otoritesinin,
yönetsel düzenin korunması ve bu korumanın sürdürülmesi için aldığı
ve bireylerin hukuksal durumlarını etkileyen kararlarının ihlalinin
kimi yaptırımlara bağlanmasını ve sonuçta kamu otoritesine yaptırım
uygulama yetkisi verilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu yaptırımlar
içinde en önemlisi ise, yasanın açıkça izin verdiği durumlarda idarenin
yargı organına başvurmadan uyguladığı, mali nitelikli yaptırımlar
olan idari para cezalarıdır.
İncelenen Yasa'nın,
- 36. maddesinin (e)
bendinde, mülhak, cemaat ve yeni vakıflar ile esnaf vakıflarının
denetimini yapmak, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün görevleri arasında
sayılmış,
- 33. maddesinin son
fıkrasında da, vakıfların amaca ve yasalara uygunluk denetimi
ile iktisadi işletmelerinin etkinlik ve kurallara uygunluk denetiminin
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce yapılacağı belirtilerek, denetimin
konusu açıklığa kavuşturulmuştur.
Yasa'nın 35. maddesinin
birinci fıkrasına göre, Başbakanlığa bağlı bir kamu tüzelkişisi
olan Vakıflar Genel Müdürlüğü, denetime ilişkin kamu görevini etkinlikle
yerine getirebilmesi için, denetlemekle görevli ve yetkili olduğu
vakıfların yöneticilerine, Yasa'nın 11. maddesindeki eylemleri
nedeniyle idari yaptırım uygulama yetkisiyle donatılmıştır.
Bu nedenle, Yasa'nın
11. maddesinde yer alan idari para cezası, idare hukuku esaslarına
göre tesis edilen bir idari işlem olup, kabahat olarak nitelendirilemez.
Dolayısıyla, bu idari
para cezasının yargısal denetiminin, 5326 sayılı Yasa'ya gönderme
yapılarak idari yargının görevinden çıkarılıp, adli yargıya bırakılması,
Anayasa Mahkemesi'nin yukarıya alınan kararında ortaya konulan
gerekçelerle, Anayasa'nın 125. ve 155. maddelerine aykırı düşmektedir.
4- Yasa'nın 68. maddesinde,
"Genel Müdür, Genel
Müdür Yardımcısı, I. Hukuk Müşaviri ile Bölge Müdürü ortak kararnameyle,
Rehberlik ve Teftiş Başkanı ile Daire Başkanı, Genel Müdürün teklifi
Başbakanın veya görevlendirdiği Devlet Bakanının onayıyla, diğer
personel ise Genel Müdür tarafından atanır.",
düzenlemesine yer
verilmiştir.
Düzenlemede, Rehberlik
ve Teftiş Başkanı ile Daire Başkanı'nın, Vakıflar Genel Müdürü'nün
önerisi üzerine Başbakan'ın ya da görevlendirdiği Devlet Bakanı'nın
onayıyla atanması öngörülmüştür.
Yasa'nın 35. maddesindeki
düzenlemeye göre, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Başbakanlığa bağlı
bir kamu tüzelkişisidir.
Yasa'nın 79. maddesinin
(b) fıkrasının 4. ve 5. bentleriyle, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'na
ekli II sayılı "Ek Gösterge Cetveli"nin, "II-Yargı Kuruluşları,
Bağlı ve İlgili Kuruluşlar ile Yüksek Öğretim Kuruluşlarında"
başlıklı bölümüne ve (IV) sayılı "Makam Tazminatı Cetveli"nin
5. sırasının (e) bendinin sonuna "Vakıflar Genel Müdürlüğü
Rehberlik ve Teftiş Başkanı" eklenmiş; böylece Vakıflar Genel
Müdürlüğü Rehberlik ve Teftiş Başkanı'nın ek göstergesi 3600, makam
tazminatı göstergesi ise 3000 olarak saptanmıştır.
Bu durum, Rehberlik
ve Teftiş Başkanı'nın bürokratik hiyerarşide genel müdür yardımcısı
ve üstü düzeyde düşünüldüğünü göstermektedir. Buna karşılık incelenen
Yasa'da, sözü edilen kadroya yapılan atamada Cumhurbaşkanı'nın imzasını
gerektirmeyen bir yöntem getirilmektedir.
Aynı yöndeki düzenlemeleri
nedeniyle, 5394 sayılı "Türkiye İstatistik Kanunu"nun 56.
maddesinin birinci fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 19.12.2005 günlü,
E.2005/143, K.2005/99 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.
Yüksek Mahkeme'nin kararında,
"... Yasa'nın 56.
maddesinin dava konusu birinci fıkrasında, Türkiye İstatistik
Kurumu Başkanlığındaki Birinci Hukuk Müşaviri hariç olmak üzere
tüm atamaların Başkan tarafından yapılacağı belirtildiğinden,
Kurum'da, Birinci Hukuk Müşaviri dışında Başkan Yardımcıları, Daire
Başkanları, İstatistik Müşaviri, Hukuk Müşaviri, Bölge Müdürleri
ile diğer görevliler Başkan tarafından atanacaktır.
Anayasa'nın 8. maddesinde
'Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından,
Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.'
denilmekte, 104. maddesinde de 'kararnameleri imzalamak' Cumhurbaşkanı'nın
yürütme alanındaki görev ve yetkileri arasında sayılmaktadır. Anayasa'nın
104. maddesinde sözü edilen 'kararnameler', Kanun Hükmünde Kararnameler
ile Bakanlar Kurulu'nun çeşitli kararnamelerinin yanında üst düzey
yöneticilerin atanması ile ilgili müşterek kararnameleri de kapsamaktadır.
Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'nca
yerine getirileceğinden, söz konusu kararnamelerin hukuksal geçerliği
için her iki tarafın da katılımı gerekmektedir.
Buna göre, kamu politikasının
tayinine katılan, etkin bir otoriteye sahip olan, kuruluşların
amacının gerçekleşmesinde önemli yetki ve sorumluluklarla donatılan,
planlama, örgütlenme, personel ve kadrolarını yöneten, denetim
ve temsil gibi işlevleri yerine getiren kamu görevlilerinin, üst
düzey yönetici konumunda olmaları nedeniyle bunların atamalarının
da müşterek kararname ile yapılması Anayasal zorunluluktur."
yargısına varılmıştır.
Bu nedenle, incelenen Yasa'yla, üst düzey
yönetici olarak düzenlenen "Rehberlik ve Teftiş Başkanı"nın,
ortak kararname yerine Genel Müdür'ün önerisi üzerine Başbakan'ın
ya da görevlendirdiği Devlet Bakanı'nın onayıyla atanmasını öngören
68. madde kuralının, parlamenter demokratik sistemle, Anayasa'nın
8., 104. ve 105. maddeleriyle, kamu yararı ve kamu hizmetinin gerekleriyle
bağdaşmadığı sonucuna varılmaktadır.
Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle
uygun görülmeyen 5555 sayılı "Vakıflar Kanunu", 5, 11, 12,
14, 16, 25, 26, 41 ve 68. maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce
bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa'nın değişik 89 ve 104. maddeleri
uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet Necdet SEZER
Cumhurbaşkanı
Adalet
Komisyonu Raporu
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Adalet
Komisyonu |
|
|
|
Esas
No: 1/1265 |
|
|
|
Karar
No: 121 |
|
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Komisyonumuzun 5/10/2006 tarihli 110
karar numaralı raporu ile sonuçlandırdığı, “Vakıflar Kanunu”,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
9/11/2006 tarihli 17 nci birleşiminde görüşülmüş ve kabul edilmiştir.
Kanun, Anayasamızın 89 uncu maddesi
gereğince yayımlanması için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
Sayın Cumhurbaşkanımız, Vakıflar Kanununu,
29/11/2006 tarihli ve B.01.0.KKB.01-18/A-10-2006-830 sayılı yazısıyla,
Anayasanın 89 ve 104 üncü maddeleri uyarınca yayımlanmasını kısmen
uygun bulmayarak; 5, 11, 12, 14, 16,
25, 26, 41 ve 68 inci maddelerini
tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
göndermiş ve Başkanlıkça 30/12/2006
tarihinde gerekçeli geri gönderme tezkeresi ile birlikte tali komisyon
olarak Anayasa Komisyonuna, esas komisyon olarak da Komisyonumuza
havale edilmiştir. Gerekçeli geri gönderme tezkeresi de Genel Kurulumuzun
30/11/2006 tarihli 26 ncı birleşiminde
okunmuştur.
Komisyonumuz; Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan Başkanlığında, Komisyon
Başkanlık Divanı üyeleri; Sözcü, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Can ile diğer Komisyon üyeleri; Adıyaman Milletvekili Fehmi Hüsrev Kutlu, Ağrı Milletvekili Halil Özyolcu, Ankara Milletvekili
Haluk İpek, Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu, Artvin
Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu, Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık,
Çorum Milletvekilleri Feridun Ayvazoğlu ile Muzaffer Külcü, Gaziantep
Milletvekili Mahmut Durdu, Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü,
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç, Niğde Milletvekili Orhan
Eraslan, Ordu Milletvekili Enver Yılmaz, Tekirdağ Milletvekili
Mehmet Nuri Saygun, Uşak Milletvekili Ahmet Çağlayan ile Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ’ın ve Komisyonumuzun Uzmanları Cemil Tutal ve Mustafa
Doğanay’ın; Hükümeti temsilen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali Şahin’in, Yargıtay Başkanlığı 18 inci Hukuk Dairesinden
Ali Em’in, Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt’ın ve Adalet Bakanlığı,
Vakıflar Genel Müdürlüğü, vakıflar konusunda çeşitli çalışmaları
olan Dr. Nafiz Öztürk’ün katılımlarıyla, 14/3/2007 tarihli 93 üncü
toplantısında, Cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçelerini de
dikkate alarak, 9/11/2006 tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanununu,
bir kez daha inceleyip görüşmüştür.
Komisyonumuzca, Anayasanın 89 uncu
ve İçtüzüğün 35 inci maddesine dayanılarak söz konusu 5555 sayılı
Vakıflar Kanununun sadece Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilen
5, 11, 12, 14, 16, 25, 26, 41 ve 68 inci
maddelerinin görüşülmesini, yapılan oylama sonucu kabul
edilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı, söz konusu Kanunun
5 inci maddesini; Yasa'yla, tüzelkişiliği oluşturan kurucu istence
bağlı kalmaksızın, vakfedenin çizdiği konu, amaç, örgütlenme ve yönetim
biçiminin dışına çıkılması ya da çıkılmasına izin verilmesi, başka
bir anlatımla, vakfın yönetiminin, amacının ve mallarının serbestçe
değiştirilmesi ya da değiştirilmesine izin verilmesi durumunda
ortaya çıkan yapının, hukukun tanımladığı biçimiyle vakfın özel
hukuk tüzelkişiliği olarak nitelendirilmesine olanak kalmayacağını;
vakfiyelerinde ya da vakıf senetlerinde kural bulunması koşuluna
bağlamayan 5 inci maddenin üçüncü fıkrasının, hukukun genel ilkeleriyle,
Anayasa'nın 2 nci maddesinde yer verilen hukuk devleti niteliğini
gereği olan hukuk güvenliği ilkesi ile örgütlenme özgürlüğü ve
mülkiyet hakkına ilişkin 33 madde ile bağdaşmadığını ifade etmektedir.
Komisyonumuzda, 5 inci madde üzerinde
yapılan görüşmeler sonucunda; özellikle yurt genelinde hizmeti amaçlayan vakıfların
amaçlarını gerçekleştirebilmeleri için faaliyetlerini sürdürdükleri
merkezleri dışındaki şehirlerde şube veya temsilcilik şeklinde
birimlere ihtiyaçları bulunduğu; birimleri vasıtasıyla vakıfların,
sorunları yerinde belirlemekte olduğu; amaçları doğrultusunda
daha etkin, süratli, verimli bir hizmet sunabilmeleri için, tüzel
kişiliği olmayan, vakfın merkezine bağlı olarak çalışan şube ve
temsilcilikler kurmaları çağdaş hizmet anlayışının gereği olduğu
düşüncesi hakim olmuştur.
Ayrıca, söz konusu maddenin üçüncü fıkrasında,
vakıfların şube ve temsilcilik açmalarının şartı olarak vakıf senetlerindeki
amaçları gerçekleştirmek yer almaktadır. Vakfedenin vakıf kurma
amacının gerçekleştirilmesini odak noktası olarak belirleyen bu
düzenlemede kurucu irade ön plandadır.
Bunun yanında, Türk
Medeni Kanununun 106 ncı maddesinde “Vakıf senedinde vakfın adı,
amacı, bu amaca özgülenen mal ve haklar, vakfın örgütlenme ve yönetim
şekli ile yerleşim yeri gösterilir.” hükmü yer almaktadır.Bir vakfın
şube ve temsilcilik açması örgütlenme şeklidir ve senette bulunması
Kanun gereğidir.
Komisyonumuz, bu düşüncelerle
Sayın Cumhurbaşkanınca geri gönderilen 5 inci maddenin geri gönderilmesi
gerekçesine katılmamış ve söz konusu madde oy çokluğu ile aynen kabul
edilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı,
söz konusu Kanunun 11 inci maddesini, idari para cezasının yargısal
denetiminin, 5326 sayılı Kabahatler Kanununa gönderme yapılarak
idari yargının görevinden çıkarılıp, adli yargıya bırakılmasının
Anayasa Mahkemesi’nin 1/3/2006 günlü E.2005/108, K.2006/35 sayılı kararıyla
iptal edildiğinden bahisle, Anayasanın 125 inci ve 155 inci maddelerine
aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Komisyonumuzda, 11
inci madde üzerinde yapılan görüşmeler sonucunda; 5326 sayılı Kabahatler Kanununda, Sayın
Cumhurbaşkanının 5555 sayılı Vakıflar Kanununu geri gönderme tarihi olan 29/11/2006 tarihinden sonra, Türkiye Büyük Millet
Meclisimizce 6/12/2006 tarihinde 5560 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik
ile Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan iptal kararı dikkate
alınarak, 3 üncü maddesi yeniden düzenlendiğinden, Sayın Cumhurbaşkanının
geri gönderme gerekçesine Komisyonumuz katılmamış ve söz konusu
madde oy çokluğu ile aynen kabul edilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı,
söz konusu Kanunun 12 nci maddesiyle ilgili olarak, Yasa'yla, tüzelkişiliği
oluşturan kurucu istence bağlı kalmaksızın, vakfedenin çizdiği
konu, amaç, örgütlenme ve yönetim biçiminin dışına çıkılması ya
da çıkılmasına izin verilmesi, başka bir anlatımla, vakfın yönetiminin,
amacının ve mallarının serbestçe değiştirilmesi ya da değiştirilmesine
izin verilmesi durumunda ortaya çıkan yapının, hukukun tanımladığı
biçimiyle vakfın özel hukuk tüzelkişiliği olarak nitelendirilmesine
olanak kalmayacağını ifade etmiş; vakfiyelerinde ya da vakıf senetlerinde
kural bulunması koşuluna bağlamayan söz konusu Kanunun 12 nci maddesinin,
hukukun genel ilkeleriyle, Anayasa'nın 2 nci maddesinde yer verilen
hukuk devleti niteliğinin gereği olan hukuk güvenliği ilkesiyle,
Anayasa'nın örgütlenme özgürlüğü ve mülkiyet hakkına ilişkin 33 üncü
ve 35 inci maddelerindeki kurallarla bağdaşmadığını belirtmiştir.
Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanı,
incelenen Yasayla getirilen düzenlemelerle, yukarıda da belirtildiği
gibi, cemaat vakıflarının, mülhak vakıflar arasından çıkarılıp
yeni vakıflara benzer ayrı bir tür gibi değerlendirilmesinin doğal
sonucu olarak, bu vakıfların amaç ve etkinlikleri doğrultusunda
giderek gelişmelerine ve etkinliklerini artırmalarına olanak
sağlanmakta olduğunu; bu nedenlerle, eskiden kurulmuş cemaat vakıflarına,
bu niteliklerini değiştirmemelerine karşın, ekonomik ve siyasal
güç elde edecekleri biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar tanınmasını
ve bunların mülhak vakıf statüsünden çıkarılarak yeni bir vakıf türü
biçiminde yaşayan hukuksal varlıklar olarak sosyal yaşama katılmalarını
sağlayacak düzenlemeleri, Lozan Antlaşması'yla, Türkiye Cumhuriyeti'nin
kuruluş ilkelerinin ortaya konulduğu anayasal ilkelerle, mevcut
hukuk sistemiyle, Anayasa'nın ayrıcalıkları yasaklayan 10 uncu
maddesiyle ve ayrıca ulusal çıkarlarla ve kamu yararıyla bağdaştırmak
olanaklı olmadığı, bu nedenlerle, incelenen Yasa'nın 12 maddesinin,
Anayasa'nın Başlangıç bölümüne, 2 nci, 3 üncü, ve 5 inci maddelerine
aykırı olduğunu ifade etmiştir.
Komisyonumuzda, 12
nci madde üzerinde yapılan görüşmeler sonucunda; aşağıda belirtilmiş
olan ayrıntılı gerekçelerle, Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme
gerekçesine Komisyonumuz katılmamış ve söz konusu madde oy çokluğu
ile aynen kabul edilmiştir.
Vakıflar, Türk Medeni
Kanununa göre özel hukuk tüzel kişisidirler. Gerek Cumhuriyet öncesinde
gerekse günümüzde vakıflar belli bir süreyle sınırlı olarak kurulmamaktadır.
Sonsuza kadar yaşaması, vakfedenin öngördüğü amaçları gerçekleştirmeleri
mal edinimi, mallarını günümüz koşullarında ekonomik olarak değerlendirmeleri,
değiştirmeleri koşuluna bağlıdır. Bir vakıfta en önemli unsur vakfedenin
vakfı kurma amacıdır. Vakfa hayatiyet veren budur. Nitekim Türk Medeni
Kanunu da amaca özgülenen kuruluş malvarlığı için Mahkeme iznini
öngörmüş, vakfın amacını gerçekleştirmek için sonradan edindiği
mallarla ilgili bir sınırlama öngörmemiştir.
Cemaat Vakıfları
1935 yılında yürürlüğe giren Vakıflar Kanunu ile tüzel kişilik
edinmiş vakıflardır. Kanun koyucu Tasfiye Kanunu olarak nitelenen
2762 sayılı Kanunu düzenlerken beyanname veren gayrimüslim hayır kurumlarını da vakıf
olarak kabul etmiştir. 1936 beyannameleri soruların karşılıklarının
doldurulduğu bir belgedir. Beyannamenin Türk Medeni Kanunu anlamında
vakıf senedi özelliğini ya da mazbut ve mülhak vakıfların vakfiyelerinde
yer alan unsurları içermesi mümkün de değildir. Bu vakıflara tüzel
kişilik veren kanun koyucunun tüzel kişiliğin gerektirdiği haklardan
cemaat vakıflarını yoksun bırakması düşünülemez. Nitekim bu vakıflar
1936-1974 yılları arasında hiçbir izne gerek olmaksızın mal da edinmişlerdir.
Cemaat vakıfları da diğer vakıflar gibi Türk kurumlarıdır. Vakıf
müessesesinin gereği olarak amaçlarını gerçekleştirmek için mal
edinmeleri, malları üzerinde tasarrufta bulunmaları, özel hukuk
tüzel kişiliğinin doğal bir sonucudur.
Cemaat vakıflarının
ayrı bir vakıf türü olarak yorumlandığı, mülhak vakıf statüsünden çıkarıldığı yorumuna katılmak mümkün
değildir. “Cemaat vakfı” terimi 31/5/1949 tarih ve 5404 sayılı Kanunla
2762 sayılı Kanuna girmiş ve 24/3/1981 tarihli ve 2437 sayılı Kanunla da diğer vakıflardan
farklı olarak cemaat vakıflarının teftiş ve denetim payının genel
bütçeden ödeneceği belirtilmiştir. 3/8/2002 tarihli ve 4771 sayılı
Kanunla da mal edinimi hususunda cemaat vakıfları ile ilgili özel
düzenleme yapılmıştır.
4771 sayılı Kanunla
yapılan düzenlemede cemaat vakıflarının; dini, hayri, eğitsel,
kültürel, sosyal, sıhhi alanlardaki ihtiyaçlarını karşılamak üzere
mal edinebilecekleri hükmü yer almaktadır. Zaten bu alanlara girmeyen
hiçbir ihtiyaç da yoktur. Yasada yer alan ancak fiilen uygulanma imkanı
bulunmayan sözde sınırlamalar kanunda yer almamaktadır.
Kanunda mal edinimi
ile ilgili izin müessesesi kaldırılırken, Vakıflar Meclisince
alım sırasında bir defa yapılan denetim yerine bildirim, beyanname verme, iç denetim,
Vakıflar Genel Müdürlüğünün amaca uygunluk denetimi yani malın
hangi amaçla ve vakfın hangi kaynağıyla,
hangi yolla edinildiği, amaca uygun kullanılıp kullanılmadığı,
gelir getiriyorsa ekonomik değerlendirilip değerlendirilmediği,
gelirin nerelere harcandığı Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişlerince
denetlenecektir. Bu ise yasakcı bir yaklaşım yerine çağdaş bir denetimin
etkin ve sürekli olarak yerine getirilmesi
sonucunu doğuracaktır.
Sayın Cumhurbaşkanı,
söz konusu Kanunun 14 üncü maddesini; incelenen Yasa'yla getirilen
düzenlemelerle, yukarıda da belirtildiği gibi, cemaat vakıflarının
mülhak vakıflar arasından çıkarılıp yeni vakıflara benzer ayrı
bir tür gibi değerlendirilmesinin doğal sonucu olarak, bu vakıfların
amaç ve etkinlikleri doğrultusunda giderek gelişmelerine ve etkinliklerini
artırmalarına olanak sağlandığını; bu nedenlerle, eskiden kurulmuş
cemaat vakıflarına, bu niteliklerini değiştirmemelerine karşın,
ekonomik ve siyasal güç elde edecekleri biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar
tanınmasını ve bunların mülhak vakıf statüsünden çıkarılarak yeni
bir vakıf türü biçiminde yaşayan hukuksal varlıklar olarak sosyal
yaşama katılmalarını sağlayacak düzenlemelerin, Lozan Antlaşması'yla,
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerinin ortaya konulduğu
anayasal ilkelerle, mevcut hukuk
sistemiyle, Anayasa'nın ayrıcalıkları yasaklayan 10 uncu
maddesiyle ve ayrıca ulusal çıkarlarla ve kamu yararıyla bağdaştırmak
olanaklı olmadığını; bu bağlamda söz konusu 14 üncü maddenin Anayasa'nın
Başlangıç bölümüne, 2 nci, 3 üncü, ve 5 inci maddelerine aykırı olduğunu
ifade etmiştir.
Komisyonumuzda, 14
üncü madde üzerinde yapılan görüşmeler sonucunda; aşağıda belirtilmiş
olan gerekçelerle, Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçesine
Komisyonumuz katılmamış ve söz konusu madde oy çokluğu ile aynen
kabul edilmiştir.
Yapılan düzenleme
2762 sayılı Vakıflar Kanununun 17 nci maddesine paralel bir düzenlemedir.
Söz konusu 2762 sayılı Kanunun 17 nci maddesine göre; “Vazife ve
şartlarının yerine getirilmesine maddeten imkan kalmayan vakıflarda,
bu vazife ve şartları değiştirmede İdare Meclisinin kararı ile
Umum Müdürlük selahiyetlidir. Mülhak vakıflarda İdare Meclisi karar
vermeden evvel mütevellilerin mütalaasını alır.”
5555 sayılı Kanunla
yapılan değişiklik, halen var olan düzenlemeden daha da ileri bir
düzenlemedir. Vakıflar Meclisine vakfedenin iradesine aykırı
olmamak kaydıyla bu değişikliği yapabileceği şartı getirilmektedir. Cemaat vakıflarının mülhak vakıf olduğu
kabul edilse dahi zaten bu imkan Vakıflar Kanununda da bulunmaktadır.
Bu madde ile cemaat vakıflarına bir ayrıcalık getirilmemektedir.
Sayın Cumhurbaşkanı,
söz konusu Kanunun 16 ncı maddesiyle ilgili olarak,Yasa'yla, tüzelkişiliği
oluşturan kurucu istence bağlı kalmaksızın, vakfedenin çizdiği
konu, amaç, örgütlenme ve yönetim biçiminin dışına çıkılması ya
da çıkılmasına izin verilmesi, başka bir anlatımla, vakfın yönetiminin,
amacının ve mallarının serbestçe değiştirilmesi ya da değiştirilmesine
izin verilmesi durumunda ortaya çıkan yapının, hukukun tanımladığı
biçimiyle vakfın özel hukuk tüzelkişiliği olarak nitelendirilmesine
olanak kalmayacağını ifade etmiştir.
Vakfiyelerinde ya
da vakıf senetlerinde kural bulunması koşuluna bağlamayan 16 ncı
maddenin üçüncü ve son fıkraları, hukukun genel ilkeleriyle, Anayasa'nın
2 nci maddesinde yer verilen hukuk devleti niteliğinin gereği
olan hukuk güvenliği ilkesiyle, Anayasa'nın örgütlenme özgürlüğü
ve mülkiyet hakkına ilişkin 33 üncü ve 35 inci maddelerindeki kurallarla
bağdaşmadığını Sayın Cumhurbaşkanı belirtmiştir.
Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanı,
incelenen Yasa'yla getirilen düzenlemelerle, yukarıda da belirtildiği
gibi, cemaat vakıflarının mülhak vakıflar arasından çıkarılıp yeni
vakıflara benzer ayrı bir tür gibi değerlendirilmesinin doğal sonucu
olarak, bu vakıfların amaç ve etkinlikleri doğrultusunda giderek
gelişmelerine ve etkinliklerini artırmalarına olanak sağlandığını;
Bu nedenlerle, eskiden kurulmuş cemaat vakıflarına, bu niteliklerini
değiştirmemelerine karşın, ekonomik ve siyasal güç elde edecekleri
biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar tanınmasını ve bunların mülhak
vakıf statüsünden çıkarılarak yeni bir vakıf türü biçiminde yaşayan
hukuksal varlıklar olarak sosyal yaşama katılmalarını sağlayacak
düzenlemeleri, Lozan Antlaşması'yla, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş
ilkelerinin ortaya konulduğu anayasal ilkelerle, mevcut hukuk
sistemiyle, Anayasa'nın ayrıcalıkları yasaklayan 10 uncu maddesiyle
ve ayrıca ulusal çıkarlarla ve kamu yararıyla bağdaştırmak olanaklı
olmadığını; Bu nedenlerle, incelenen Yasa'nın 16 ncı maddesinin
Anayasa'nın Başlangıç bölümüne, 2 nci, 3 üncü, ve 5 inci maddelerine
aykırı olduğunu ifade etmiştir.
Komisyonumuzda, 16
ncı madde üzerinde yapılan görüşmeler sonucunda; söz konusu 16 ncı
madde ile mülkiyet devrinin öngörülmemesi, yalnızca hayrat taşınmazları
kapsaması, ticari bir fonksiyonu öngörmemesi, tahsis amacına aykırı
kullanımda mülki amirin tahliyesini öngörmesi, cemaat vakıflarına
ait hayrat taşınmazların da aynı cemaate ait bir vakfa tahsisinin
amacı hayratın kullanılış amacını koruması, hayrat vasfını yitirmiş
taşınmazların vakfın akarına dönüştürülmesi öngörülmesi, vakıfların
hayratlarının öncelikli korunması kanunun birçok maddesinde vurgulanması,
vakfedenin iradesi ortadan kaldırılmaması ve ancak günün koşullarında
hayrat vasfını sürdüremeyecek taşınmazların yok olması önlenmesi
amaçlandığından, Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçesine
katılmamış ve söz konusu 16 ncı madde oy çokluğu ile aynen kabul edilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı,
söz konusu Kanunun 25 inci maddesiyle ilgili olarak, Yasa'yla, tüzelkişiliği
oluşturan kurucu istence bağlı kalmaksızın, vakfedenin çizdiği
konu, amaç, örgütlenme ve yönetim biçiminin dışına çıkılması ya
da çıkılmasına izin verilmesi, başka bir anlatımla, vakfın yönetiminin,
amacının ve mallarının serbestçe değiştirilmesi ya da değiştirilmesine
izin verilmesi durumunda ortaya çıkan yapının, hukukun tanımladığı
biçimiyle vakfın özel hukuk tüzelkişiliği olarak nitelendirilmesine
olanak kalmayacağını; vakfiyelerinde ya da vakıf senetlerinde
kural bulunması koşuluna bağlamayan 25 inci maddesinin ikinci
fıkrası, hukukun genel ilkeleriyle,
Anayasa'nın 2 nci maddesinde yer verilen hukuk devleti niteliğinin
gereği olan hukuk güvenliği ilkesiyle, Anayasa'nın örgütlenme özgürlüğü
ve mülkiyet hakkına ilişkin 33 üncü ve 35 inci maddelerindeki kurallarla
bağdaşmadığını; incelenen Yasa'yla getirilen düzenlemelerle,
yukarıda da belirtildiği gibi, cemaat vakıflarının mülhak vakıflar
arasından çıkarılıp yeni vakıflara benzer ayrı bir tür gibi değerlendirilmesinin
doğal sonucu olarak, bu vakıfların amaç ve etkinlikleri doğrultusunda
giderek gelişmelerine ve etkinliklerini artırmalarına olanak
sağlandığını ifade etmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı
ayrıca, eskiden kurulmuş cemaat vakıflarına, bu niteliklerini
değiştirmemelerine karşın, ekonomik ve siyasal güç elde edecekleri
biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar tanınmasını ve bunların mülhak
vakıf statüsünden çıkarılarak yeni bir vakıf türü biçiminde yaşayan
hukuksal varlıklar olarak sosyal yaşama katılmalarını sağlayacak
düzenlemeleri, Lozan Antlaşması'yla, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş
ilkelerinin ortaya konulduğu anayasal ilkelerle, mevcut hukuk
sistemiyle, Anayasa'nın ayrıcalıkları yasaklayan 10 uncu maddesiyle
ve ayrıca ulusal çıkarlarla ve kamu yararıyla bağdaştırmanın olanaklı
olmadığından bahisle, söz konusu 25 inci maddenin Anayasa'nın Başlangıç
bölümüne, 2 nci, 3 üncü ve 5 inci maddelerine aykırı olduğunu belirtmiştir.
Komisyonumuzda, 25
inci madde üzerinde yapılan görüşmeler sonucunda; Vakıfların hayır
kurumları olduğu, gelirlerinin büyük bölümünü de hayırseverlerin
yaptıkları bağış ve yardımların oluşturduğu, madde ile vakıfların
yurt içi ve yurtdışından aldıkları ve yaptıkları nakdi yardım ve bağışların banka aracılığı
ile alınması ve yapılması ile bu hususta
Vakıflar Genel Müdürlüğüne bildirimde bulunulması zorunluluğu
getirilerek, bu hususun Genel Müdürlükçe yakınen denetlenmesi
ve izlenmesi amaçlandığından, Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme
gerekçesine Komisyonumuz katılmamış ve söz konusu 25 inci madde
oy çokluğu ile aynen kabul edilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı,
söz konusu Kanunun 26 ncı maddesini, Yasa'yla, tüzelkişiliği oluşturan
kurucu istence bağlı kalmaksızın, vakfedenin çizdiği konu, amaç,
örgütlenme ve yönetim biçiminin dışına çıkılması ya da çıkılmasına
izin verilmesi, başka bir anlatımla, vakfın yönetiminin, amacının
ve mallarının serbestçe değiştirilmesi ya da değiştirilmesine
izin verilmesi durumunda ortaya çıkan yapının, hukukun tanımladığı
biçimiyle vakfın özel hukuk tüzelkişiliği olarak nitelendirilmesine
olanak kalmayacağını ifade etmiş; vakfiyelerinde ya da vakıf senetlerinde
kural bulunması koşuluna bağlamayan söz konusu 26 ncı maddeyi, hukukun
genel ilkeleriyle, Anayasa'nın 2 nci maddesinde yer verilen hukuk
devleti niteliğinin gereği olan hukuk güvenliği ilkesiyle, Anayasa'nın
örgütlenme özgürlüğü ve mülkiyet hakkına ilişkin 33 üncü ve 35 inci
maddelerindeki kurallarla bağdaşmadığını belirtmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı,
ayrıca, incelenen Yasa'yla getirilen düzenlemelerle, yukarıda
da belirtildiği gibi, cemaat vakıflarının mülhak vakıflar arasından
çıkarılıp yeni vakıflara benzer ayrı bir tür gibi değerlendirilmesinin
doğal sonucu olarak, bu vakıfların amaç ve etkinlikleri doğrultusunda
giderek gelişmelerine ve etkinliklerini artırmalarına olanak
sağlayacağı; bu nedenlerle, eskiden kurulmuş cemaat vakıflarına,
bu niteliklerini değiştirmemelerine karşın, ekonomik ve siyasal
güç elde edecekleri biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar tanınmasını
ve bunların mülhak vakıf statüsünden çıkarılarak yeni bir vakıf türü
biçiminde yaşayan hukuksal varlıklar olarak sosyal yaşama katılmalarını
sağlayacak düzenlemeleri, Lozan Antlaşması'yla, Türkiye Cumhuriyeti'nin
kuruluş ilkelerinin ortaya konulduğu anayasal ilkelerle, mevcut
hukuk sistemiyle, Anayasa'nın ayrıcalıkları yasaklayan 10 uncu
maddesiyle ve ayrıca ulusal çıkarlarla ve kamu yararıyla bağdaştırmak
olanaklı olmadığını ifade etmiş, bu bağlamda söz konusu 26 ncı maddenin
Anayasa'nın Başlangıç bölümüne, 2 nci, 3 üncü, ve 5 inci maddelerine
aykırı olduğu sonucuna varmıştır.
Komisyonumuzda, 26
ncı madde üzerinde yapılan görüşmeler sonucunda; madde ile günümüz
koşullarında bir tüzel kişinin gelir elde edebilmesi için günün
enstrumanlarını kullanması, bunlardan
birisi olan şirket veya iktisadi işletme kurması bir gerçektir. Bu
nedenle yeni vakıflar tarafından halen izin almaksızın kurulan şirket
veya iktisadi işletme kurma hakkının vakıfların özel hukuk tüzel
kişi olması ve anayasal eşitlik ilkesi gereğince diğer tüm vakıflara
da tanınması gerektiği düşüncesiyle, Sayın Cumhurbaşkanının geri
gönderme gerekçesine katılmamış ve söz konusu 26 ncı madde oy çokluğu
ile aynen kabul edilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı,
söz konusu Kanunun 41 inci maddesiyle ilgili olarak, Vakıflar Meclisi'nin,
Genel Müdür, üç Genel Müdür yardımcısı ve 1. Hukuk Müşaviri olmak
üzere beş, Vakıf konusunda bilgi ve deneyim sahibi yükseköğretim
mezunları arasından Başbakan'ın önerisi üzerine ortak kararname
ile atanacak beş, yeni vakıflarca seçilecek üç, mülhak ve cemaat vakıflarınca
seçilecek birer, üye olmak üzere toplam onbeş üyeden oluşacağı; ayrıca
yeni vakıfların üç, mülhak ve cemaat vakıflarının birer yedek üye
seçeceği belirtildiği, maddede, Vakıflar Meclisi'nde cemaat vakıflarınca
seçilecek bir üyenin de bulunması öngörülmekte olduğunu, en üst
karar organı olan ve Yasa'yla önemli görevler verilen Vakıflar Meclisi'nde,
cemaat vakıflarınca seçilecek bir üyenin bulunması, bu vakıfları,
Lozan Antlaşması'ndaki konumlarının çok ötesine çıkarmanın aracı
durumuna getireceğinden bahisle, incelenen Yasa'nın 41 inci maddesinin
Anayasa'nın Başlangıç bölümüne, 2 nci, 3 üncü, ve 5 inci maddelerine
aykırı olduğunu ifade etmiştir.
Komisyonumuzda, 41
inci madde üzerinde yapılan görüşmeler sonucunda; Cumhuriyet döneminde
kurulan teşkilatlar içerisinde yegane meclis şeklinde bir oluşuma
sahip olan ve halen atanmış 5 kişiden
oluşan Vakıflar Meclisi, sayısal oranlar göz önüne alınmadan
demokratik bir anlayışla; 41,550 mazbut vakfı temsilen atanan 10;
4,450 yeni vakfı temsilen kendilerince seçilen 3; 300 mülhak vakfı
temsilen kendilerince seçilen 1; 161 cemaat vakfını temsilen kendilerince
seçilen 1 kişi, olmak üzere katılımcı
bir anlayışla 15 kişi olarak yapılandırılarak, vakıflar, Vakıflar
Genel Müdürlüğünün en üst karar organında temsil edilmesi amaçlandığından, Sayın Cumhurbaşkanının
geri gönderme gerekçesine Komisyonumuz katılmamış ve söz konusu
41 inci madde oy çokluğu ile aynen kabul edilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı,
söz konusu Kanunun 68 inci maddesiyle ilgili olarak, düzenlemede,
Rehberlik ve Teftiş Başkanı ile Daire Başkanı'nın, Vakıflar Genel Müdürü'nün
önerisi üzerine Başbakan'ın ya da görevlendirdiği Devlet Bakanı'nın
onayıyla atanmasının öngörüldüğü, Yasa'nın 35 inci maddesindeki
düzenlemeye göre, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Başbakanlığa bağlı
bir kamu tüzelkişisi olduğunu ifade etmiştir.
Yasa'nın 79. maddesinin
(b) fıkrasının 4. ve 5. bentleriyle, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'na
ekli II sayılı "Ek Gösterge Cetveli"nin, "II-Yargı Kuruluşları,
Bağlı ve İlgili Kuruluşlar ile Yüksek Öğretim Kuruluşlarında"
başlıklı bölümüne ve (IV) sayılı "Makam Tazminatı Cetveli"nin
5. sırasının (e) bendinin sonuna "Vakıflar Genel Müdürlüğü
Rehberlik ve Teftiş Başkanı" eklenmiş; böylece Vakıflar Genel
Müdürlüğü Rehberlik ve Teftiş Başkanı'nın ek göstergesi 3600, makam
tazminatı göstergesinin ise 3000 olduğu Sayın Cumhurbaşkanınca
ifade edilmiştir.
Bu durum, Rehberlik
ve Teftiş Başkanı'nın bürokratik hiyerarşide genel müdür yardımcısı
ve üstü düzeyde düşünüldüğünü göstermektedir. Buna karşılık incelenen
Yasa'da, sözü edilen kadroya yapılan atamada Cumhurbaşkanı'nın imzasını
gerektirmeyen bir yöntem getirilmektedir.
Aynı yöndeki düzenlemeleri
nedeniyle, 5394 sayılı "Türkiye İstatistik Kanunu"nun 56.
maddesinin birinci fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 19.12.2005 günlü,
E.2005/143, K.2005/99 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.
Bu nedenle, Sayın Cumhurbaşkanı,
incelenen Yasa'yla, üst düzey yönetici olarak düzenlenen "Rehberlik
ve Teftiş Başkanı"nın, ortak kararname yerine Genel Müdür'ün
önerisi üzerine Başbakan'ın ya da görevlendirdiği Devlet Bakanı'nın
onayıyla atanmasını öngören 68 inci madde kuralının, parlamenter
demokratik sistemle, Anayasa'nın 8 inci, 104 üncü ve 105 inci maddeleriyle,
kamu yararı ve kamu hizmetinin gerekleriyle bağdaşmadığını ifade
etmiştir.
Komisyonumuzda, 68
inci madde üzerinde yapılan görüşmeler sonucunda; Vakıflar Genel
Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanı halen Genel Müdürlük Makamının
onayıyla atandığından, yapılandırılan
Rehberlik ve Denetim Başkanlığının görevleri, rehberlik
fonksiyonu, denetime ve rehberliğe verilen önem nedeniyle Kanunda,
Rehberlik ve Denetim Başkanının Başbakan veya yetkili Bakan tarafından atanacağına
ilişkin düzenleme yapılmasının yeterli görülmesi sebebiyle, Sayın
Cumhurbaşkanının geri gönderme gerekçesine Komisyonumuz katılmamış
ve söz konusu 68 inci madde oy çokluğu ile aynen kabul edilmiştir.
Raporumuz, Genel Kurula
sunulmak üzere Başkanlığınıza saygı ile arz olunur.
|
|
Başkan |
Başkanvekili |
Sözcü |
|
|
Köksal Toptan |
Recep
Özel |
Ramazan Can |
|
|
Zonguldak |
Isparta |
Kırıkkale |
|
|
|
(Toplantıya
katılamadı) |
|
|
|
Kâtip |
Üye |
Üye |
|
|
Hasan Kara |
Fehmi Hüsrev Kutlu |
Halil Özyolcu |
|
|
Kilis |
Adıyaman |
Ağrı |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Haluk İpek |
Feridun Fikret Baloğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
|
|
|
Artvin |
|
|
|
(Karşıyım) |
(Karşı
oy ektedir) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Orhan
Yıldız |
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Ayvazoğlu |
|
|
Artvin |
Bursa |
Çorum |
|
|
(Toplantıya
katılamadı) |
(Karşı
oy) |
(Karşı
oy) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Muzaffer Külcü |
Mustafa
Nuri Akbulut |
Mahmut Durdu |
|
|
Çorum |
Erzurum |
Gaziantep |
|
|
|
(Toplantıya
katılamadı) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Mehmet
Yılmazcan |
Hakkı Köylü |
Muharrem Kılıç |
|
|
Kahramanmaraş |
Kastamonu |
Malatya |
|
|
(İmzada
bulunamadı) |
|
(Karşı
oy) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Süleyman
Sarıbaş |
Orhan Eraslan |
Enver Yılmaz |
|
|
Malatya |
Niğde |
Ordu |
|
|
(Toplantıya
katılamadı) |
(Karşı
oy) |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Mehmet Nuri Saygun |
Ahmet Çağlayan |
Bekir Bozdağ |
|
|
Tekirdağ |
Uşak |
Yozgat |
|
|
(Karşı
oyum vardır) |
|
|
KARŞI OY YAZISI
Vakıf, en genel deyimiyle gerçek ya da
tüzel kişilerin, belli ve yeterli mal veya hakları belirli ve sürekli
bir amaç için tahsis etmeleridir.
Mahkeme kararıyla kurulan tüzel kişiliğe
haiz mal topluluğuna vakıf adı verilir. Önceleri Medeni Kanunda
tesis ya da tesisat olarak adlandırılmışken daha sonra vakıf adıyla
adlandırılmıştır.
Bu çerçevede ele alındığında vakıf bir
medeni hukuk müessesesidir. Bir mal topluluğudur. Bu itibarla Medeni
Kanunun 101. ve 117. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Vakıflar müessesesi, bizim hukukumuzda
ve geleneğimizde Medeni Kanundan önce de vardı. Esas itibarıyla
hayır işlerine tesis edilen mallardı.
Cumhuriyetin ilanından sonra, cumhuriyet
devrimini gerçekleştiren Atatürk ve arkadaşları hem vakıflar müessesesini
hem de eski vakıfları korumuşlardır. Kamuoyunda 2762 sayılı Vakıflar
Kanunu olarak bilinen "4 Teşrinievvel 1926 tarihinden evvel
mevcut olan vakıflar hakkında tatbikat kanunu layihası"nın
13.6.1932 tarihli hükümet gerekçesinde;
"....... medeni kanunumuzun vazıı,
o kanunda tesisler hakkında bir fasıl mevcut iken neden bir kanun yapılmasına
lüzum gördü ve Osmanlı devrinin milli hayatı ezen ve milletin medeniyet
yolunda ilerlemesine engel olan ananelerini bir hamlede yıkarken
bu noktada niçin durdu ve düşündü.
Çünkü onda benliğinden ve içtimai varlığından
eser gördü; mukaddes yurdunun her tarafına serpilmiş abidelerinin
kubbe ve duvarlarında kendi dehasının; hastanelerinde, köprülerinde,
çeşmelerinde, sebillerinde Türk hayırhahlık ve cömertliğinin inceliğini
ve büyüklüğü sezdi" denilmektedir.
Bu anlayış çerçevesinde Cumhuriyetin
ilanından ve Medeni Kanunun kabulünden sonra hem Medeni Kanunda
vakıf (tesis) müessesesi Medeni Kanun hükümlerine göre yer almaktadır
-ki, bunlar yeni vakıflar olarak da adlandırılmaktadır- hem de 2762
sayılı kanun ile eski vakıflar korunmuş bulunmaktadır.
2762 sayılı yasa; Prof. Dr. Hans Leemann
başkanlığında Osmanlı Toprak Hukukunu çok iyi bilen Ebulula Mardin
ve Yargıtay Başkanlığı da yapmış Ali Himmet Berki'nin yer aldığı komisyonda
hazırlanan ve çalışmaları 9 yıl süren kanun, Osmanlı uygulamasını
bozmadan Cumhuriyete taşımıştı. Nitelik olarak gerçekten bir hukuk
abidesidir. Zaman zaman bu kanuna yersiz müdahaleler yapılarak
kanunun bütünlüğü bozulmuştur. O müdahaleler kaldırılsa bugünün
ihtiyaçlarına da rahat cevap verebilecek niteliktedir. Bu kanunla
(2762 sayılı kanun) yapılan düzenlemede yer alan yani; Medeni Kanundan
önce var olan vakıflara da eski vakıf denilmektedir. Bu kanunda eski
vakıflar ikiye ayrılmıştır. Birincisi; mazbut vakıflar, bu vakıflar
Genel Müdürlükçe yönetilir. İkincisi; mülhak vakıflar, bunlar da
mütevellileri veya seçilmiş heyetleri tarafından yönetilir. Mütevelliler
ve seçilmiş heyetler Vakıflar Genel Müdürlüğünün, Genel Müdürlük
de, Vakıflar Meclisinin kontrolü altındadır. Kamuoyunda cemaat
vakıfları olarak da bilinen azınlık vakıfları mülhak vakıflar kapsamındadır.
Lozan Barış Antlaşmasının 37-44 maddelerinde
azınlıkların dini, hayri, sosyal ve eğitsel ihtiyaçlarını karşılamak
üzere vakıf kurulması hükme bağlanmıştır. O dönem ülkemizde var
olan gayri müslim azınlıkların dini, hayri, sosyal ve eğitsel tesisleri
vakıf haline getirilmiştir. Vakıf olabilmek için mal varlığı gerekli
olduğundan ve bunun için vakfiye gerektiğinden 1936 yılında gayri
müslim cemaatlere hangi tesise hangi malların tahsis edildiğini
belirtmek üzere beyanname vermeleri istenilmiştir. Kamuoyunda
1936 beyannamesi denilen ve tamamen azınlıkların kendi iradeleri
ile belirttikleri mallar listesi ilgili azınlık vakıflarının (cemaat
vakıflarının) vakfiyesi yerine geçmiştir.
Bu genel girişten sonra hem medeni kanunda
vakıflarla ilgili düzenleme varken ve Medeni Kanundaki bu düzenlemede
müslim-gayrimüslim tüm vatandaşlar vakıf kurmada eşitken yani Anayasa
33 madde A.İ.H.S. 11. maddesi açısından bireysel hak ve özgürlükler
yönünden tam bir eşitlik mevcut iken ve halen eski vakıflarla ilgili
bir sorun da yokken bu tasarı neden gelmiştir. Bu konunun iyi irdelenmesi
gerekir.
Yukarıda anlatılanlar çerçevesinde
vakıflar ne bir siyasal örgütlenme modeli ne de demokratik kitle
örgütüdür. Hatta moda deyimle Sivil Toplum Kuruluşu bile sayılamaz.
Çünkü, insan topluluğu olmayıp mal topluluğudur. Yasal çerçeve bu
olduğu halde vakıflar hayır ve hizmet yerine neden istismar edilir?
Bunun içte ve dıştaki sebepleri nelerdir? Bunların da açıklanması
gerekmektedir.
Tasarı her ne kadar hükümet gerekçesinde
dağınık olan mevzuatı toplamak ve vakıfları geliştirmek vs. gibi
amaçlarla getirildiği yazılsa da, bunlar gerçeği ifade etmekten
uzaktır.
Gerçekte tasarının getirilişinin
birkaç nedeni ve amacı vardır. Bunlardan birisi dış baskı; AB'nin
azınlık vakıfları ve yabancı vakıflar hususunda yapmış oldukları
baskılardır. İç nedenlere gelince, bunlar birkaç tanedir. Birincisi;
hiçbir şekilde örgütlenme modeli olmamasına rağmen, anti-laik
birtakım hareketlerin, vakıfların avantajlarından yararlanmak
amacıyla, örgütlenme platformu olarak kullanmak istemeleridir.
Böylelikle bu hareketlere bir çeşit dokunulmaz alan sunmaktadır.
İkincisi, vakıflar sosyal devletin yerine ikame olunarak, ulus devlet
olmanın şartı olan sosyal devleti ortadan kaldırarak, iane devleti
haline getirmektir. Üçüncüsü, kaldırılan Evkaf ve Şeriye Vekaletini
fiilen tekrar kurmaktır. Dördüncüsü, Sayın Cumhurbaşkanının veto
ettiği "Kamu Yönetimi Temel Yasası"nı taksit taksit yürürlüğe
koymaktır. Beşincisi, vakıfların teftiş ve denetimini yok etmektir.
Bütün bunlar yapılırken de AB manivela olarak kullanılmıştır.
Hükümet yetkilileri ve sorumlu sayın
bakan tasarının gündeme gelmesinde AB'nin bir etkisinin bulunmadığını
söylese de bu iç kamuoyuna yönelik propagandif amaçla yapılan bir
açıklamadır. Her şeyden önce AB İlerleme Raporu için, yetişmesi gereken
yasal düzenlemeler için TBMM olağanüstü toplantıya çağrıldığında
gündeminde Vakıflar Yasası da vardı. Yasa 9. Uyum Paketi içerisindedir.
Daha da önemlisi Yasa tasarısını tali
komisyon olarak görüşen AB Uyum Komisyonunun AKP'li üyelerinin imzaladığı
raporda 2005 İlerleme Raporuna atıfta bulunularak,
"....... uygulamada, gayri müslim
topluluklar önemli sorunlarla karşılaşmaya devam etmektedirler;
Bu topluluklar tüzel kişilikten yoksundurlar, sınırlı mülkiyet
hakkına sahiptirler, vakıflarının yönetiminde müdahaleyle karşılaşmakta
ve bunların kendi din adamlarını eğitmelerine izin verilmemektedir.
Halen Türk Parlamentosunda bulunan Vakıflar Kanununa ilişkin çalışmalar
devam etmektedir." aktarması yapılarak, hükümet tasarısının
AB 'ye uygunluğundan söz edilmektedir.
Oysa gerçekte AB müktesabatı içerisinde
Vakıflar Kanunu diye bir bölüm bulunmamaktadır. AB konuyu temel
hak ve özgürlükler ve mülkiyet çerçevesi içinde siyasi kriterler
olarak getirmektedir. Konu hükümetçe savunulmadan AB'nin her dediğini
tam bir teslimiyet anlayışı içerisinde her zaman olduğu gibi kabul
ederek, haksız taleplere karşı çıkma yerine, bu taleplerden ne gibi
çıkarlar sağlanacağı hesabına girilerek, bu tasarı hazırlanmıştır.
Halbuki; 2005 İlerleme Raporundaki
saptamalar tümüyle haksız ve yanlıştır. Öncelikle üniter devlet
olan Türkiye'de azınlıkların tüzel kişiliğinin olmasından bahsedilemez.
Hiçbir üniter devlette azınlıkların tüzel kişilikleri yoktur. Böyle
bir paralel devletçiğin varlığı üniter devletin inkarıdır.
AB'nin önemli üniter devletlerinden
Fransa'da ne etnik azınlık olan Gallikler Ligurikler, İberikler, Cimbrikler,
Beljikler, Zigarikler, Norman, Bretanyalılar, Korsikalılar, Sajualılar,
Provanslar, Basklar, Auvergneliler, Pikardiyalılar, Arlezyenler,
Alzaslılar ne de dini azınlık olan Cezayirliler ve Marokların tüzel
kişilikleri vardır. Esasen Avrupa'nın pek çok ülkesinde kiliselerin
tüzel kişilikleri yoktur. Bu itibarla bu konuya ilişkin talep çok
rahat aşılabilir noktadadır.
Türkiye'deki azınlıkların tümü Anayasanın
66. maddesine göre Türk’tür. Hiçbiri arasında ne hukuki ne de fiili
bir ayrım söz konusu değildir. Mülkiyet hakkı bakımından her yurttaş
eşittir. Din özgürlükleri bakımından, Türkiye Cumhuriyeti laik
bir devlet olduğundan, eşittir. Vakıf, dernek vb. kurma yönünden Anayasa
33. maddeye göre eşittir. Hatta vakıf yönünden azınlıklar müslüman
çoğunluğa göre avantajlıdır. Bu konu aşağıda etraflıca incelenecektir.
Hal böyleyken hükümet buna karşı çıkacağı yerde, bunu bir fırsat gibi
değerlendirerek, kimi yerde Islahat Fermanını kimi yerde de
Sevr’i çağrıştıran hükümleri içeren bir tasarı hazırlayarak
TBMM'ye sevk etmiştir. Tasarı TBMM' de gerek alt komisyonda ve gerekse
Adalet Komisyonunda inanılmaz bir hızla fasılasız görüştürülerek,
genel kurula indirilmek istenilmiştir.
Pek çok noktasına, içeriğine, hazırlanış
biçimine, temeldeki mantığına, görüşülüş biçimine karşı olduğumuz
tasarı, ulusal bütünlüğümüz açısından ve laik, demokratik, sosyal
hukuk devleti açısından önemli sakıncaları içermektedir. Konu ne
yazık ki kamuoyuna sınırlı bir biçimde sadece azınlık vakıfları
yönüyle yansıdı. Oysa gerçek, göründüğünden daha vahimdir. Alt komisyonda
ve komisyonda yapmış olduğumuz şiddetli ve yoğun muhalefet karşısında
kısmi düzeltmeler olmuşsa da tasarı bu haliyle düzeltilerek yürürlüğe
konulabilecek gibi değildir. Halen hem vakıfların bizzat kendi geleceği
açısından hem de ulusal bütünlük ve güvenlik açısından önemli sakıncalar
içermektedir. Yasa tasarısının derhal geri çekilmesi gerekir.
Tek bir tasarıyla, hem Medeni Kanunun
yürürlüğe girmesinden önceki vakıflar, (eski vakıflar), hem Medeni
Kanunun yürürlüğünden sonraki vakıflar (yeni vakıflar) hem de Vakıflar
Genel Müdürlüğünün Teşkilat Yasası kanunlaştırılmak istenilmiştir.
Bu konu başlı başına bir karışıklık nedeni olmuştur. Yeni vakıflar
Medeni Kanunda düzenlendiği için burada yer almamalıydı.
Bu yasa eski vakıfların bir uygulama
(tatbikat) yasası biçiminde olmalıydı. Keza aynı şekilde Vakıflar
Genel Müdürlüğünün Teşkilat Yasası ayrı düzenlenmeliydi. Kaldı
ki 2762 sayılı yasa sonradan yapılan birtakım değişiklikler çıkarılıp,
günümüz Türkçesine çevrilse ihtiyacı fazlasıyla karşılar durumdadır.
Tasarının alt komisyon ve komisyondaki
görüşülüş biçimi ise, dehşet vericidir. İlk defa alt komisyona bizzat
sayın bakan gelerek çalışmalara katılmış, Tasarının 7 maddesi 5
günde görüşülebildiği halde, Genel Kurulda yine Adalet Komisyonunun
görüştüğü önemli bir tasarı olan Terörle Mücadele Yasası görüşülürken
CHP'li üyelerin genel kurulda bulundukları esnada alt komisyon toplanarak
7 saat içinde tasarı alt komisyondan geçirilmiştir. (Tasarı geçici
maddeleriyle birlikte 94 maddedir.) Daha sonra Adalet Komisyonunda
sabahtan akşama kadar hatta geceye kadar fasılasız maraton görüşme
sonucu komisyon çalışmaları bitirilmiştir.
Tasarıya hükümetin kendisinin bizim
eleştirilerimiz üzerine 40-45 civarında değişiklik önergesi verdiğini
hatırlatırsak, Kanun Tasarısının ne kadar kötü olduğunu anlatmaya
başka bir kıstas gerekmez. Önergelerle durum düzelmiş midir? Bu sorumun
cevabı ne yazık ki olumlu değildir.
Tasarı, azınlık vakıfları yönünden
gerçek anlamıyla bir felaketti. Herşeyden önce, azınlık vakıflarının
hukuki nite1iğine değinmek gerekir. Bizim hukukumuza göre,
"Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın
temel ilkelerine, hukuka, ahlaka, milli birliğe ve milli menfaatlere
aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek
amacıyla vakıf kurulamaz" (Medeni Kanun 101/4) hükmü vardır. Bu
itibarla ister gayrimüslim, isterse de müslim kim olursa olsun medeni
kanun hükümlerine göre cemaat destekleyen, vakıf kuramaz. Peki
buna rağmen cemaat vakıfları neyin nesidir? Cemaat vakıfları Lozan
Barış Antlaşmasının 37-44 maddeleri uyarınca gayrimüslüm azınlıkların
dini, hayri, sosyal ve eğitsel ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuş
ve istisna niteliğinde olan vakıflardır. Medeni Kanunun yürürlüğünden
önce var olan düzene tabidir. Mülhak vakıflar arasındadır. Eski vakıf
niteliğindedir. Müslüman çoğunluk için ırk ya da cemaat mensuplarını
destekleyen eski vakıf da yoktur. Yeni vakıf zaten olamaz. Azınlık
Vakıflarının hukuki dayanağı bu çerçevede Anayasanın 90. maddesidir.
Yani usulüne uygun yürürlüğe konmuş antlaşmadır. Lozan Barış Antlaşmasıdır.
Burada bir ayrımcılık vardır. Bu ayrımcılık azınlıklar lehine pozitif
bir ayrımcılıktır. Uluslararası antlaşma ile sağlanmıştır. İstisna
niteliğindedir ve bu vakıflar Medeni Kanun anlamında yeni vakıf
değildir.
Bu saptamayı yaptıktan sonra, Medeni
Kanun anlamında vakıf kurma yönünden, mülkiyet vs. haklar yönünden
azınlık olan yurttaşlarımızla, çoğunluk arasında hiçbir fark yoktur.
Lozan Barış Antlaşması ile düzenlenen
konu kolektif haklar meselesidir. Artık günümüzde kolektif haklar
(cemaat hakları-kompartman biçiminde haklar) önemini yitirmiştir.
Önemli olan bireysel haklardır. Bu konuda bir ayrımcılık yoktur. MK.
101' de ne Anayasa 33' e ne de A.İ.H.S. 11 mad. aykırıdır. Bu itibarla
istisna olan ve uluslar arası sözleşme nedeniyle vücut bulan, cemaat
vakıflarının mülhak vakıflar arasından çıkarılarak, yani vakıfmış
gibi düzenlenmesi hem Anayasanın 10. maddesine aykırıdır, hem de
MK. 101/4 ilga eder niteliktedir.
Şöyle ki, Lozan Barış Antlaşması'nda cemaat
vakıfları dinsel, hayırsal, sosyal ve eğitsel amaçlar için mal edinebileceklerdir.
Esasen vakfiye yerine geçen 1936 Beyannamesinde belirttikleri
ile de sınırlı olmasına rağmen 4771 ve 4778 sayılı yasalarla mal
edinme önündeki engeller kaldırılmıştır. Ama sınırlar korunmuştur.
Bu tasarının 12. maddesi ile Lozan'da öngörülen dini, hayri, sosyal
ve eğitsel amaçlar kaldırılarak her amaç için mal edinebilmeye imkan
tanımakta ve birtakım düzenlemelerle cemaat vakıfları, yeni vakıf
haline dönüştürülmektedir. Bu düzenleme Anayasanın 10. maddesine
aykırıdır. Azınlıkların MK'na göre kuracakları vakıflarının her
amaç için mal edinebilme olanakları vardır. Yani bireysel hakları
çoğunluk gibidir. Çoğunluğun kolektif hakkı yoktur. Azınlığın kollektif
hakkındaki sınırlama Lozan'ın dışına taşırılmıştır. Lozan ilga
edilmiştir. Bu düzenlemeyi tasarının 25. maddesindeki uluslar arası
faaliyet, 14. maddesindeki amaç ve işlev değişikliği, 15. maddedeki
hayratın akara tahvili, 16. maddede hayrat taşınmazların tahsisi,
26. maddedeki iktisadi işletme ve şirket kurulması vb. maddelerle
değerlendirildiğinde nasıl vahim bir sonuç ortaya çıkabilir düşünmek
gerekir. Bu tasarrufla bu sakıncaları giderebilme olanağı yoktur.
Sayın Cumhurbaşkanımızca çok yerinde
gerekçelerle 9 maddesi veto edilen Vakıflar Yasası; veto gerekçeleri
çerçevesinde düzeltme yapılması gerekirken, komisyonda aynen geçirilme
yolu tercih edilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızca veto edilen yasanın
veto edilen maddeleri ve bu maddelerle ilgili olan maddeleri tek
tek değerlendirmek gerekmiştir.
Öncelikle 2. madde veto edilmemekle
beraber veto gerekçesi incelendiğinde bu maddenin de ağır bir biçimde
eleştirildiği görülecektir. Bu çerçevede veto gerekçesinde ve
veto yazısında yer alan ve bu maddelerle bağlantılı olan maddeler
değerlendirilmeye alınmıştır.
Yasanın 2. maddesi kapsamı belirleyen
maddedir. Bu açıdan belki de en önemli maddelerinden biridir. Madde
yasanın "……..mazbut, mülhak ve yeni vakıflar, cemaat ve esnaf vakıfları
ile Vakıflar Genel Müdürlüğünü…….." kapsadığını belirtmektedir.
Kapsam içine alınan vakıfların bünyeleri (yapıları) farklı olduğu
için aynı yasa içinde düzenlenmeleri sakıncalıdır.
Cemaat vakıflarının eski yasadan
(2762 sayılı yasa) farklı olarak, ayrıca sayılması bu vakıfların,
mülhak vakıflar arasından çıkarıldığı izlenimini veriyor. Cemaat
vakıflarının ayrı bir vakıf türüymüş gibi yasanın kapsam maddesine
alınması, Cumhuriyet hukuk kazanımımıza aykırıdır. Medeni Yasa
101/4 karşısında eşitsizlik yaratır.
Farklı hukuk sistemlerinde oluşan vakıfların
ayrı yasalarda düzenlenmesi gerekirdi. Cemaat vakfı kavramı eski
hukuktan (şeriat hukukundan) gelmektedir. Laik hukukun uygulandığı
ülkelerde cemaat esası olamaz. Çünkü cemaat esası, bir dinsel ayrımdır.
Cemaatlerce idare olunan vakıflar, Lozan Barış Antlaşması çerçevesinde
ve oradaki sınırlar çok sıkı şekilde korunarak, bir istisna şeklinde
düzenlenmesi gerekir. Aksi durumda Lozan Barış Antlaşmasındaki
yükümlülüğümüz nedeniyle istisna olan cemaat vakfı, yeni bir vakıf
türü gibi Cumhuriyet hukuku içerisinde yer alır ki, bu sınıflama
masum bir sınıflama olmanın ötesinde anlamlar taşır.
Bilindiği gibi cemaat vakfı Osmanlı
hukukundan gelmektedir. Osmanlı hukuku şeriata göre şekillenmiş
bir hukuk düzeniydi. Cumhuriyet hukuku ise laik hukuktur. Cemaatlerce
idare olunan dinsel nitelikli vakfı, Lozan Barış Antlaşmasında yer
alan dinsel, hayırsal, sosyal ve eğitsel amaçlarla sınırlı işlevlerinden
ayırarak ele almak, Anayasanın 90. maddesinde öngörülen sınırların
dışına taşmak, anlamına gelir. Anayasanın 90. maddesi; cemaat vakıflarının
ancak, uluslar arası bir sözleşme olan Lozan Barış Antlaşmasında yer
alan dinsel, hayırsal, sosyal ve eğitsel faaliyetlerinin Anayasa'ya
aykırılığından ileri sürülemeyeceğini kapsamaktadır. Bunlar
dışındaki faaliyetlerin ve bu amaçlar dışında mal edinmelerin Anayasaya
aykırı olacağı açıktır. Bu düzenleme ile açıkça, Medeni Yasa 101/4 maddesi
örtülü biçimde ortadan kaldırılarak eşitsizlik yaratılıyor. Kapsam
maddesinin bu şekilde düzenlenmesi, eski hukuktan gelen cemaat
vakfının, yeni hukuka göre kurulan vakıfların yararlandığı bütün
haklardan yararlanması, ırk ve cemaat esasına göre vakıf kurulamayacağı
ilkesini zedelediği gibi, yeni vakıflarla eşitsizlik yaratmaktadır.
Ayrıca istisna sınırından çıkarılmakla (Lozan Barış Antlaşması
çerçevesinden) laiklik ilkesi de zedelenmektedir. Lozan Barış
Antlaşmasında belirlenen işlev ve çerçeveden çıkarılarak genel
vakıflar arasında sayılması ırk ve cemaat esasına göre vakıfların
kurulabileceği örtülü sonucunu doğuracağından, ülkenin bölünmez
bütünlüğünü de aykırıdır. Eski hukukun kurumu olan cemaat vakıflarının
Lozan Barış Antlaşmasının 37-44. maddeleri gereğince belli sınırlar
içerisinde himaye gördüğü gözetilmeksizin bir vakıf türü olarak
kapsam maddesine taşınması, diğer vakıflarla eşitsizlik yarattığından
Anayasanın 2. ve 10. maddesine aykırıdır. Dinsel nitelikli olan ve
bu vakıflar Lozan Barış Antlaşmasındaki çerçevenin dışına taşırılarak
genel vakıf haline dönüştürülmesi Anayasanın başlangıç, 2. ve 24.
maddelerinde ifade edilen laiklik ilkesine ve cemaat örgütlenmesi
ülkenin bölünmez bütünlüğüne aykırılık teşkil ettiğinden, Anayasanın
başlangıç, 2., 3., 5. maddelerine aykırıdır.
Yasanın 3. maddesi tanımlar maddesidir.
Bu maddede yapılan tanımların önemli bir bölümü eksik ve yanlışlarla
doludur. Kimi tanımlar ise yasada yer almaması gereken "malumun
ilanı" niteliğindedir. Ancak yasa açısından tanımlar bölümünde
mutlaka açıklanması ve kapsamının belirlenmesi gereken
"nam-ı müstear" ve "nam-ı mevhum" kavramlarının tanımı
yer almamıştır. Bu tanımlardan vakfiye, vakıf senedi, mukataalı
vakıf, icareteynli vakıf, galle fazlası tanımları eksiktir. 1936
beyannamesi ise, bilinçli olarak yanlış anlamaya yer verecek bir
biçimde düzenlenmiştir. Cemaat vakıflarının % 90'ının vakfiyesi
olmadığından, vakıflar vakfiyesiz olmayacağından, vakfiye yerine
geçmek üzere ve bir vakfiyede olması gereken hususları kapsayacak
şekilde düzenletilen ve 2762 sayılı yasanın muvakkat A maddesine
göre düzenlenerek, 1936 yılında Vakıflar İdaresinde verilen beyannamedir.
İddia edildiği gibi bir baskı aracı değildir. Cemaatlerce idare
olunan vakıfları vakıf haline getiren belgelerdir.
Burada en yanlış tanım cemaat vakıflarına
ilişkin olanıdır. Tanımda ".... Türkiye'deki gayrimüslim cemaatlere
ait vakıflar" denilmektedir. Cemaate ait olan vakıf deyimi vakfın
tüzel kişiliğinden öte, cemaate tüzel kişilik veren bir anlam taşımaktadır.
Doğrusu cemaatlerce idare olunan vakıflar olmalıydı. Cemaatlere
tüzel kişilik verme anlayışı ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü
ilkesine, dolayısıyla Anayasanın başlangıç, 2. ve 5. maddelerine
aykırıdır.
Yasanın 5. maddesinde yabancıların
Türkiye'de yeni vakıf kurabileceği düzenlenmektedir. Bu konuda
getirilen tek sınırlama fiili ve hukuki mütekabiliyet esasıdır.
Bu sınırlama son derece yetersiz bir sınırlamadır. Yabancıların
ülkemizde kuracağı vakıf, Türk hukukuna göre kurulmuş olduğundan
Türk vakfı sayılacaktır. Bu yasal düzenlemeye kadar, vakıf kurmak
Türk vatandaşlarına özgü bir hak olarak duruyordu.
Bu yasal düzenlemeyle birlikte sadece
fiili ve hukuki mütekabiliyet kaydıyla Türk vatandaşının vakıfla
ilgili sahip olduğu bütün haklar yabancıya da tanınmaktadır. Yani,
yabancıların ülkemizde vakıf kurmaları hiçbir sınırlamaya tabi
değildir. Oysa hem Anayasanın 33. maddesi hem de A.İ.H.S. 11. maddesi
sınırlamaları kabul etmektedir. Gerçekten de dünyada yaşanan
olaylar hatırlandığında; vakıfların zannedildiği kadar masum olmadığı,
bir buzdağını andırdığı, özellikle gelişmekte olan ülkelerde siyasal
nitelikli müdahalelerin içinde yer aldıkları gözlenecektir. Bu
itibarla ülkemizde yabancılarca kurulacak vakıfların amaç bakımından,
coğrafi bölge bakımından ve tüm kurucuların yabancı olmaması bakımından
sınırlanması gerekir. Ayrıca vakıf kurma ile ilgili izin şartının
getirilmesi gerekir.
Sınırlamaların olmaması ve yabancıların
vakıf kurmasının izne bağlanmaması milli güvenlik ve kamu düzeni
açısından ciddi sakıncalar yaratabilecektir. Yabancılarca kurulacak
vakfın ülke bütününde şube ve temsilcilik açabileceği, yurt içinde
ve yurt dışında birlik ve üst birliklere üye olabileceği, iktisadi
işletme şirket kurabileceği, bunlar aracılığıyla sınırsız mülkiyet
edinebileceği, amaç değişikliği yapabileceği, başka bir vakfa
katılabileceği dikkate alındığında işin boyutu bir ölçüde ortaya
çıkar.
Bu çerçevede hassasiyet yaşanan bir
bölgede PKK, Kongra-Gel'in amaçlarına destek veren örgütlenmeler ortaya
çıkabilir. Ya da radikal İslamcı örgütlere veya amaçlarına dolaylı
destek veren örgütlenmeler ortaya çıkabilir. Bunların kurucuları
ve yöneticileri tamamen yabancı olacağı için, zaten zayıflatılan
denetim koşulları içinde, denetlemede de sıkıntılar yaşanabilir.
Bilindiği gibi siyasi partiler yasasına
göre, partilerin yurt dışından para almaları yasaktır. Vakıflar
açısından böyle bir yasak yoktur. En son düzenlemelerle vakıflar,
siyasi partilerle ilişki kurabilecek ve destek olabilecektir. Siyasi
partilerin yurt dışından yardım alma yasağı da vakıflar aracılığıyla
dolaylı olarak delinebilecektir. Bu şekilde tamamı yabancı kurucu
ve yöneticilerden oluşan ve Türk vakfı sayılan vakıfların; Türk siyaseti,
ekonomisi ve dış politikası üzerinde etkilerinin olacağı tartışmasızdır.
Bu çerçevede Alman vakıfları ve Soros vakıfları tabir edilen vakıfların
yaptıkları ortadadır. Düzenleme bütünüyle kamu düzeni, milli güvenlik,
ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü açısından önemli sakıncalar
içermektedir. Anayasamızın başlangıç, 2., 3., 5. ve 16. maddelerine
aykırıdır.
Yasanın 6. maddesi de önemli ölçüde sıkıntı
yaratan düzenlemelerle doludur. Bu maddede yönetim ve temsil düzenlenmiştir.
Vakıf yöneticisi olabilmek için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olma şartı kaldırılmıştır. Yeni vakıfların yönetim organlarında
görev almak için Türkiye'de yerleşik olmak yeterli sayılacaktır.
Yani bu düzenlemeyle; yabancı vakıfların Türkiye'de şube açmasının
ve yabancılarca Türkiye'de vakıf kurmasının yanı sıra, Türkiye'de
daha önce kurulmuş bulunan vakıfların yönetimine yabancı getirilmesine
olanak tanınmaktadır. Konuyla ilgili yukarıda 5. maddede yapılan
değerlendirmeler bu madde açısından da bütünüyle geçerlidir. Tıpkı
yabancılarca kurulan vakıfların denetiminde çeşitli uluslar arası
baskılar nedeniyle sıkıntı yaşanabileceği gibi, yabancıların
yönetici olduğu vakıflarda da aynı sıkıntı yaşanacaktır.
Bu maddede cemaat vakıflarının yöneticilerinin
nasıl seçileceği; üçüncü fıkrada yapılan düzenlemeye göre,
"……..mensuplarınca kendi aralarından seçilir…" biçimindedir.
Doğrusu, mensuplarınca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasından
seçilir, biçiminde olmalıydı. Her ne kadar 3. maddedeki cemaat vakfı
tanımının bunu karşıladığı söylenmekteyse de, burada cemaate
ait bir tanım yapılmamıştır. Vakfın Türkiye'deki Türk vatandaşı
olan cemaatlere ait olduğu söylenilmektedir. Vakıf, Türkiye'deki
Türk vatandaşı gayrimüslim cemaate ait olabilir ama bu gayrimüslim
cemaatin Türk vatandaşı olmayan üyelerinin de olabileceği doğaldır.
3. maddedeki tanımda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan gayrimüslim
cemaatlerce idare olunan denilmemektedir. Bu durumda 6. maddenin
3. fıkrasındaki "...kendi aralarından..." sözcüğünü her zaman
Türk vatandaşları olarak algılama olanağı bulunmamaktadır. En
azından tartışma konusu yapılabilecek bir durumdur. 6. maddenin
son fıkrasındaki düzenleme ise, cemaat vakıfları yönünden bir sınırlama
değil de bu vakıfların yönetiminde yer alanların Türkiye'de de yerleşik
bulunması gerekmeyeceği biçiminde yorumlanma olanağı vardır.
Net ifadeleri taşımayan düzenlemeler sonunda, çeşitli baskılarla
tüm dünyadaki cemaat üyelerinin ya da mensuplarının katılımıyla
seçim yapılmasına kadar sonuca ulaşma olanağı bulunmaktadır. Esasen
hükümet tasarısındaki düzenlemede bu sonucu sağlama amacındaydı.
Bu itibarla gerekçede de aksi doğrultuda bir hüküm bulunmamaktadır.
Böyle bir olasılığın belirmesi dahi ülkenin ve milletin bölünmez
bütünlüğü açısından önemli bir tehlike teşkil eder. Yasa maddesi bu
yönüyle de Anayasanın başlangıç, 2., 3. ve 5. maddelerine aykırıdır.
Yasanın 7. maddesinin 1. fıkrasında,
10 yıl süreyle yönetici atanamayan veya yönetim organı oluşturulamayan
mülhak vakıfların mahkeme kararıyla Genel Müdürlükçe yönetileceği,
belirtilmektedir. Burada yine eski hukuka ait vakıf olan cemaat
vakıfları, madde kapsamından çıkartılmış bulunmaktadır. Böylelikle
cemaat vakıflarının "mazbutaya" alınma yolu kapatılmış
bulunmaktadır. Bu durum mülhak vakıflarla cemaat vakıfları arasında
kanunun uygulanmasında farklılık yaratmaktadır. Ayrıca önceden
"mazbutaya" alınan 59 adet cemaat vakfının durumunu da tartışmalı
hale getirmektedir. Kanunun farklı uygulanması Anayasanın 10.
maddesindeki eşitlik ilkesine ve 2. maddede ifade edilen hukuk devleti
ilkesine aykırıdır.
Yasanın 12. maddesi, vakıfların mal
edinilmesini ve akar cinsinden olan malların değiştirilmesini düzenlemektedir.
Burada da eski vakıf, yeni vakıf ayırımı yapılmamış, tam tersine
eski vakıf, yeni vakıf, cemaat vakfı, mülhak vakıf v.s... tümüyle
mal edinmede aynı hükümlere bağlanmıştır. Medeni Kanunun 101/4.
maddesi, cemaat esasına göre vakıf kurulmasını engellemektedir.
Cemaatlerce yönetilen vakıflar bu genel kuralın bir istisnası
olup, yukarıda da açıklandığı üzere kaynağını dinsel hukuktan alan
bu vakıfların hukuki dayanağı Lozan Barış Antlaşmasının 37-44.
maddeleridir. Bu maddeler gereğince azınlıklara; dinsel, hayırsal,
sosyal ve eğitsel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, bu konularda
var olan vakıflarını sürdürebileceklerdir. Bu vakıflar ancak dinsel,
hayırsal, sosyal ve eğitsel gereksinimler için mal edinebileceklerdir.
Lozan Barış Antlaşmasının himaye ettiği hususlar bunlardır. Bu
amaçların dışına çıkıldığı ölçüde Medeni Yasa 101/4. maddesi kendisine
uygulama alanı bulur. Aksi takdirde yeni vakıflarla cemaat vakıfları
arasında eşitsizlik yaratılmış olur. Bu çerçevede cemaat vakıfları;
ev, dükkan, apartman, han, hamam, otel, bağ, bahçe, tarla, arsa vb... gelir
getirici mal edinme hakkına sahip değildirler. Lozan Barış Antlaşmasında
bu konuda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Aksine davranış Lozan
Barış Antlaşmasının hükümlerinin tek taraflı uygulanmasından
vazgeçildiği sonucunu doğuracağı gibi, Medeni Kanunun düzenlemesi
karşısında yeni vakıflarla eşitsizlik yaratmaktadır. Bu nedenle
Anayasanın 2. ve 10. maddelerine aykırıdır.
Aslında Lozan Barış Antlaşması 42. maddesinde,
azınlıkların hali hazırda var olan vakıflarını kastediyor. Bu itibarla
eski vakıflar mal iktisap edemez. Müslüman vakıfları da mal iktisap
edemez çünkü Medeni Yasa yürürlüktedir. Eski vakıflar gelir elde
eder, gelirlerini amacına uygun olarak harcar. Azınlık vakıflarının
büyük bir bölümünün vakfiyeleri yoktur. (sadece 31 tanesinin vardır)
2762 sayılı yasanın 44. maddesi geçici (A) maddesine göre, alınan
1936 beyannamesinin başlangıcını on beş yıl öncesini kapsayacak
şekilde düzenlemiştir. Yani 1920 tarihine kadar edinilen malları
kapsayacak şekilde istenilmiştir. TBMM'nin kuruluşu 1920 tarihinden
sonra cemaat vakıflarınca yeni mal edinilmesine olanak tanınmamıştır.
Bu çerçevede Yüksek Yargıtay tarafından verilmiş kararların
(H.G.K. kararı dahil) ortadan kaldırılması doğru olmamıştır. Kuvvetler
ayrılığı sisteminde yargı kararının başka bir kuvvet tarafından
bertaraf edilmesi, Anayasanın başlangıç, 6., 7., 8., 9. ve 138. maddesine
aykırıdır.
Yasanın 14. maddesi amaç ve işlev değişikliğini
düzenlemektedir. Bu düzenlemede ciddi Anayasal sıkıntıları içermektedir.
Madde metninde cemaat vakıfları da yer almaktadır. Yukarıda da anlatıldığı
gibi, cemaat vakıfları dinsel hukuktan kaynaklanarak geldiği için
faaliyetine izin verilen alan, Lozan Barış Antlaşması çerçevesinde
dinsel, hayırsal, sosyal ve eğitsel amaçlardır. Bu amaçların dışına
çıkması halinde Lozan Barış Antlaşmasının koruduğu alanın dışına
çıkmış olur. Medeni Yasa 101/4. maddesi nazara alındığında yeni vakıflarla
aralarında eşitsizlik doğacağından, Anayasanın 10. maddesine aykırı
durumun doğması kaçınılmaz hale gelir.
Yasanın 16. maddesi, hayrat taşınmazların
tahsisini düzenlemektedir. Bu maddenin son fıkrasında cemaat vakıflarının
taşınmazlarının biri birine tahsisi hem diğer vakıflarla ayrımcılığa
neden olmaktadır. Hem de tekil devlet yapısına aykırı olarak cemaatleri
bir çeşit, cemaat tüzel kişiliği haline getirmektedir. Bir cemaat
vakfına ait taşınmazların başka bir cemaat vakfına tahsis edilmesi
cemaat vakıflarının birleşerek cemaat tüzel kişiliği biçimine
dönüşmesi ve daha da siyasallaşması sonucunu doğuracak niteliktedir.
Düzenleme, Anayasanın başlangıç, 2., 3., 5., 10. maddelerine aykırılık
teşkil eder niteliktedir.
Yasanın 25. maddesi uluslar arası faaliyeti
düzenlemektedir. Vakıfların yurtdışında şube ve temsilcilik açmaları
üst kuruluş kurabilmeleri ve kurulmuş üst kuruluşlara üye olabilmeleri
hiçbir izine ve denetime tabi değildir. Aynı şekilde yurtiçi ve
yurtdışı kuruluşlardan vakıflardan ayni ve nakdi yardım almaları
da hiçbir şekilde kısıtlama, denetim ve izne tabi değildir. Bir anlamda
Soros fonlarının hukuksal alt yapısı oluşturulmaktadır. Yapılan
düzenleme tümüyle ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğüne aykırıdır.
Eski vakıf niteliğinde olan cemaat vakıflarının da bu yardımı alacağı
ve yabancı ülkelerde şubeler açabileceği dikkate alındığında ortaya
çıkacak tablo, çok açıktır. Bu madde de Anayasanın başlangıç, 2., 3.,
5. maddelerine aykırıdır.
Aynı çerçevede düzenlenen 26. maddede
de vakıfların iktisadi işletme ve şirket kurmaları hükme bağlanmıştır.
Bu konuda da hiçbir sınırın olmaması 25. maddedeki sakıncaları
daha da artırıcı niteliktedir. 25. madde için söylenen her şey burası
için de geçerlidir.
Yasanın 33. maddesinde denetim düzenlenmiş,
vakıfların denetimi esas itibariyle iç denetime terkedilmiştir.
Bu zayıf denetim koşulları içerisinde yabancı vakıfların denetiminde
büyük zorluklarla karşılaşılacağı açıktır. Yapılan düzenleme kamu
yararı ve idarenin bütünlüğü ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Yasanın 41. maddesi, vakıflar meclisini
düzenlemektedir. Vakıflar meclisinin yapısı değiştirilerek,
meclise karşı sorumlu olan genel müdür, genel müdür yardımcıları
ve 1. Hukuk Müşaviri alınmıştır. Ayrıca meclisin kendileriyle ilgili
hiçbir görevi olmamasına rağmen, cemaatlerce idare olunan vakıftan
da temsilci alınmaktadır. Yapılan düzenlemeler kamu yararı ve idarenin
bütünlüğü ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Bütün bunların dışında Vakıflar Genel
Müdürlüğü ile ilgili getirilen tüm düzenlemeler, veto edilen Kamu
Yönetimi Temel Yasasının taksit taksit yürürlüğe konulması doğrultusundadır.
Genel Müdürlük yeniden yapılandırılırken kamu yararı gözetilmediği
gibi, en üst düzeyde israfa varacak keyfi daire başkanlıkları, işlevi
olmayan müdürlükler, ne işe yaradığı belli olmayan vakıf uzmanlığı
gibi statüler vs.. oluşturulmuş, buna karşın denetim zaafa uğratılmıştır.
Bir bütün halinde değerlendirildiğinde kamu yararının ve idarenin
bütünlüğünün gözetilmediği, her türlü tartışmadan uzaktır.
Tüm bu anlatılanlar çerçevesinde açıkça
Anayasa'ya aykırı hükümler taşıyan yasayı Sayın Cumhurbaşkanımızın
vetosu; baştan sona düzeltilemez nitelikte bulunan yasanın geri
çekilmesi ve ülkenin yararına yeni bir yasa hazırlanması olanağı
sunmuşken yani hatadan dönme fırsatı doğmuşken, iktidar partisi
bu fırsatı değerlendirmek istememiş, eski düzenlemede ısrarcı
olmuştur. Anayasaya aykırılıklara bile bile göz yumulmuş, hatta
açıkça Anayasa Mahkemesi bu yasanın bir takım maddelerini iptal
bile etse iptal edilinceye kadar bu hükümlerin uygulanmasının
kendileri açısından siyasi çıkar sağlayacağı savunulmuştur.
Böylelikle Anayasa, uluslararası antlaşmalar
açıkça Lozan Barış Antlaşması yok sayılmıştır. Önceki karşı oy yazımızda
da açıkça belirtildiği gibi, yapılan düzenleme hükümet tasarısı
halindeyken açıkça şimdiye kadar cemaatinin sönmesi, kalmaması
nedeniyle mazbutaya alınan tüm azınlık vakıflarını yeniden canlandırmayı
ayrıca İstanbul'un fethine kadar yani 1453'e kadar inecek şekilde
mirasçısız ölmüş tüm azınlık vatandaşlarının mallarını nam-ı müstear
yani takma ad adı altında azınlık vakıflarına iadeyi yani Medeni
Kanun hükümlerine göre, devletin son mirasçılığını kaldırmayı
da öngörüyordu. Azınlık vakıflarının arkasından dinsel hukuk temeline
göre kurulmuş ve devlet tarafından yönetilen vakıfların da ilgililerine
iadesi, dolayısıyla çok hukukluluk yaratma planlanmıştı. Bu hukuk
Sayın Başbakanın üyesi bulunduğu vakfın internet sitesindeki bizim
eleştirilerimizden sonra kaldırılan makalelerde ve yazılarda
açıkça mevcuttur. Bir demokratikleşme ve sivilleşme perspektifi
olarak sunulan bu yazılarda, cemaat esasına göre ya da dinsel esasa
göre vakıf kurulamaması esası eleştirilmekte, gayrimakul ve insafsız
bulunmaktadır. Bu görüşleri ileri sürenler de Sayın Başbakan tarafından
AİHM'e Türkiye'yi temsilen yargıç olarak da önerilmektedir.
Yapılmak istenen açıktır. Türkiye Cumhuriyeti'nin
üniter ve ulus devlet yapısını bozarak dinsel esaslara dayalı bir
Federatif Ilımlı İslam Devleti haline dönüştürme projesine katkı
sunmaktır. Bu uğurda anlaşıldığı kadarıyla her şey göze alınmış, yapılan
her türlü hukuki açıklamalara Anayasaya aykırılık uyarılarına
kulak tıkanarak, ne koparılırsa kârdır, mantığı içerisinde hareket
edilmektedir. Hükümet tasarısında Lozan Barış Antlaşması delindiği
gibi, Lozan'dan sonra çıkarılan tüm mübadele kanunları ve antlaşmaları
yok hükmünde sayılarak mübadeleyle yurtdışına giden azınlıkların
mallarını kendi vakıflarına iade etmek gibi bir düzenleme öngörülmüştü.
Bu düzenleme 1856 tarihli Islahat Fermanından ve hatta Sevr Muahedesinin
140 vd. maddelerindeki koşullardan daha ağırdır. Ne yapılmak istendiğinin
fotoğrafı açıktır.
Tüm bunların yanı sıra Lozan Barış Antlaşmasının
45. maddesine göre İstanbul'daki Rum azınlıklara verilen haklar
ile Batı Trakya Türklerinin hakları arasında bir paralellik olması
gerekirken bu durum gözetilmemiştir. Batı Trakya'da bulunan Türk
azınlığın, vakıfları sürekli tecavüz altında, gelirleri ne durumda
onu bilemedikleri gibi, Yunan Valilerinin atadığı kayyımlar Türk
vakıflarının mallarını har vurup harman savurmakta, vakıflarına
yönetici seçemedikleri gibi müftülerini dahi seçememektedirler.
Halen azınlıkların Medeni yasaya göre dahi vakıf kurma hakları
yoktur. Bu facia devam ederken hükümet seyirci kalmıştır. Konu bir
mütekabiliyet meselesi değildir. İstanbul'da yaşayan azınlıklar
kuşkusuz bizim eşit yurttaşlarımızdır. Çoğunluk yurttaşların da sahip
olmadığı hakkı AB talep ederken AB üyesi olan Yunanistan'a bu paralelliğin
hatırlatılması gerekmez miydi? 4771 sayılı ve 4778 sayılı yasalarla
sağlanan iyileştirmelerle ilgili, Hükümetçe paralel iyileştirme
talebinde bulunulduğunu ve herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığını
tüm kamuoyu merak etmektedir. "Büyük devletler kendi vatandaşını
ezmez" demagojik yaklaşımı aymazlığı ve teslimiyetçiliği
ortadan kaldırmamaktadır. Kuşkusuz büyük devletler vatandaşını
ezmez, azınlık-çoğunluk her Türk vatandaşı eşittir ve birinci sınıftır.
Ama büyük devletler geriye bıraktıklarını da Uluslararası antlaşma
ile güvence altına aldıklarını da unutmaz.
Vakıflar Yasası'nda sorun sadece azınlık
vakıfları ile ilgili düzenlemede değildir. Yabancı vakıflar ve
yabancıların kuracağı vakıflar ile ilgili düzenlemelerde büyük
sorunlar taşımaktadır. İtiraz ve uyarılarımız üzerine 2. maddeye
genel bir mütekabiliyet ilkesi konulmuşsa da bu durum sakıncaları
ortadan kaldırmamaktadır.
Konuyu iki başlıkta incelemek gerekir.
Birisi yabancı vakıfların Türkiye'ye açtıkları şubelerle ilgilidir.
Bunların Dışişleri ve İçişleri Bakanlıklarının izni ve bilgilisi
dahilinde olmaları ve yapılan ekonomik transfer ve faaliyetlerinin
kontrol altına alınması gerekir. Aksi halde Gürcistan, Kırgızistan
vb. örneklerde bu vakıfların neler yapabildiği görülmüştür. Sınırsız
ekonomik olanaklar ve uluslar arası ilişkiler nazara alındığında
düzenlemenin ne kadar yetersiz olduğu açıktır.
İkincisi yabancıların Türkiye' de kurduğu
vakıflardır. Bu vakıflar bizim ülkemizde kurulduğu için yabancı
vakıf statüsüne sahip değildir. Türk vakfı sayılır. Yeni düzenleme
ile tamamen yabancıların oluşturduğu kurula vakıf kurma olanağı
getirilmiştir. Hatta bunların bir bölümünün Türkiye'de ikamet etmesi
bile gerekmez. Ama bu vakıflar Türk Vakfı niteliğinde olacaktır. Dolayısıyla
mütekabiliyet koşulları vakıf kurulduktan sonra aranmayacaktır.
Tapu Kanununun 35. maddesinde sayılan sınırlara tabi olmadan gayrimenkul
alabileceklerdir. Böyle bir düzenleme ile önemli toprakların ve
stratejik yerlerin yabancılara geçme olanağı vardır. Bu vakıfların
dış yardım alma, yurtdışı faaliyeti, uluslar arası birlik, üst birlik
kurma hakları da nazara alındığında tablonun vahameti ortaya çıkar.
Bütün bunlardan sonra yukarıda da bahsedildiği
gibi, AKP bu tasarıda ısrarcı olmuştur.
Israrlarından bir tanesi Vakıfları
bir laiklik karşıtı örgütlenmenin ana kaynağı yapılmak isteniyor.
Vakıflar mal topluluğu olması sebebiyle İstanbul' da kurulan vakfın
Van'da hayır yapmasına engel yoktur. Sözgelimi burs için kurulan vakıf
her yere burs verebilir. Vakıf geniş olanak ve dokunulmazlıklarla
donatılmıştır. Bunu örgütlenme platformu olarak kullanmak istemektedirler.
Hem yurt içinde hem de yurt dışında şube ve temsilcilik açılmasında
ısrar edilmesinin sebebi budur. Medeni Kanun'un Dernekler Kanununa
yollaması bahane edilerek bu düzenleme yapılmıştır.
Tasarının gerekçesinde "Osmanlı’da
iç ve dış güvenlik ile adli hizmetler haricindeki tüm hizmetler vakıflar
eliyle yürütülmüş, bu sayede sosyal adalet sağlanmış ve sosyal çatışmalar
önlenmiş, gelir ve servet dağılımında denge sağlanmış kişi ve toplum
arasındaki sosyal ilişkiler düzenlenmiştir." denilmektedir.
Bu mantalite ile vakıflar inanılmaz imtiyazlarla donatılmıştır.
Çeşitli vergi, resim ve harçlardan muaf olmasının yanı sıra vakıf
malları haczedilemez, kamulaştırılamaz (itirazımız üzerine kamulaştırılamaz
kaydı çıkarıldı) çok önemli bir husus; vakıf taşınmazlarının akar
niteliği şehir imar planları yapılırken değiştirilemez. Yani vakfeden
burası ticarethane dediyse bunu değiştirme olanağı yok, plan buna
göre değişecek (ne kadar bilimsel!)
Buna karşın, vakıflar büyük ölçüde
2886 sayılı İhale Kanununa, Orman Kanununa, Mera Kanununa vb. pek
çok kanuna tabi değildir. Hatta Anayasa'da korunan Orman Kanunu
2/B maddesine bile tabi değildir (itirazlarımız üzerine 2/B ile ilgili
düzenleme çıkarıldı), doğru dürüst denetlenmez, Liman İşletmeciliğinden
içme suyuna kadar alanlarda iş yapar. Her türlü sınai, ticari işletmeler
kurar, hatta ve hatta kendisinin bağımsız Anıtlar Yüksek Kurulu bile
olan (itirazımız üzerine çıkarıldı) bir imtiyaz ve dokunulmazlar
topluluğudur. Ve sosyal devletin yerine ikame edilmek istenmektedir.
Anayasadaki sosyal devlet yerine iane devleti yerleştirilmek istenmektedir.
Bu anlayışı bu mantaliteyi kabul etme olanağı yoktur.
Bir diğer husus 429 sayılı yasayla kaldırılan
Şer'iye ve Evkaf Vekaletinin yeniden canlandırılması hedeflenmiştir.
Kuruluş yasası dikkatle incelendiğinde bir Bakanlık şemasını andıracak
şekilde mevki ve makamların üst düzeyde oluşturulduğu görülecektir.
Ne işe yaradığı ve hangi eğitimi alanların yapıldığı belli olmayan
Vakıf uzmanlığı statüsünün oluşturulduğu (Vakıf uzmanlığı statüsü
yanlıştır. Ancak Vakıflar hukuku uzmanlığından bahis olunabilir.
Vakıf uzmanlığı anlamsızdır.) görülecektir. Bu da yetmemiş olmalı
ki 72. madde ile (itirazımız üzerine kaldırıldı) Devlet Memuru olma
şartlarını taşımayan, tahsil durumu, yaşı, sabıka durumu belli
olmayan sözleşmeli personelden söz edilmiştir. Evkaf ve Şer'iye Vekaletine
dönüştürmek üzere çalıştırılması düşünülen Genel Müdürlüğe tarikat
ehli şahısların istihdamı mı düşünülmüştür?
Bu tarz elemana kamu aksi halde niye ihtiyaç
duysun. Yüzbinlerce üniversite mezunu işsizken, buna niye yeltenilmiştir.
Bir diğer husus Sayın Cumhurbaşkanımız "Kamu Yönetimi Temel
Yasası'nı" veto etmişti. Anayasaya aykırılığı ileri sürülerek
veto edilen yasanın taksit taksit yürürlüğe konulmasının bir aşaması
da vakıflar yasasıdır.
Nihayet yapılan düzenleme ile teftiş
ve denetim tamamen ortadan kaldırılıyor. Mali konularla ilgili
olarak henüz Anayasa Mahkemesi'nde bulunan 5018 sayılı yasaya atıfta
bulunuluyor. Kurumun Genel Müdürlüğün işlemleri teftiş dışı bırakılıyor.
Vakıflara iç denetim adı altında bağımsız denetim kurumlarına denetlenebilme
olanağı getiriliyor. AKP oldu bitti zaten teftişten hoşlanmıyor.
Bunun yanı sıra vakıfların karar organı
olan vakıf meclisi sözüm ona demokratikleştiriliyor adı altında
Genel Müdürün sultasına sokuluyor. Genel Müdür tartışmasız karar
organı haline getiriliyor. Bu doğrultuda yapılan düzenlemeler
yanlıştır. Atatürk'ün vakıflar için öngördüğü teftiş kurulu kaldırılıyor.
2762 sayılı yasanın gerekçesinde açıkça"...
vakıfları fena kullanıştan korumak için kuvvetli bir murakabe tesisi..."
şeklinde belirtildiğinin aksine her türlü teftiş ve murakabe boşa
çıkarılmaya çalışılmaktadır.
Üstelik Sayın Cumhurbaşkanımızın Kamu
Yönetimi Temel Yasasını veto gerekçesinde açıkça teftişin kaldırılmasını
idarenin bütünlüğü ilkesine aykırı olduğunu belirttiği halde...
Tüm bu anlatılan ve uzun zaman alacağı
için karşı oy yazısında değinilmeyen ancak komisyon görüşmeleri
sırasında tutanağa geçirilen daha detaydaki hususlar nedeniyle
yasa tasarısına karşıyız. Tasarı bu haliyle bir felakettir ve düzeltilebilme
olanağı yoktur.
Karşı oy yazımızı arz ederiz.
Saygılarımızla.
Orhan Eraslan Muharrem Kılıç Mehmet Küçükaşık
Niğde Malatya Bursa
Feridun F. Baloğlu Yüksel Çorbacıoğlu Feridun Ayvazoğlu
Antalya Artvin Çorum
Mehmet Nuri Saygun
Tekirdağ
ANAYASANIN
89 UNCU VE 104 ÜNCÜ MADDELERİ GEREĞİNCE CUMHURBAŞKANINCA
BİR DAHA GÖRÜŞÜLMEK ÜZERE GERİ GÖNDERİLEN KANUN
VAKIFLAR KANUNU
Kanun
No. 5555 Kabul
Tarihi : 9/11/2006
BİRİNCİ KISIM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1- Bu Kanun; vakıfların yönetimi, faaliyetleri
ve denetimine, yurt içi ve yurt dışındaki taşınır ve taşınmaz vakıf
kültür varlıklarının tescili, muhafazası, onarımı ve yaşatılmasına,
vakıf varlıklarının ekonomik şekilde işletilmesi ve değerlendirilmesinin
sağlanmasına ilişkin usûl ve esasların belirlenmesi; Vakıflar Genel
Müdürlüğünün kuruluşu ile Genel Müdürlüğün teşkilât, görev, yetki
ve sorumluluklarının düzenlenmesi amacıyla hazırlanmıştır.
Kapsam
MADDE 2- Bu Kanun; mazbut, mülhak ve yeni vakıflar,
cemaat ve esnaf vakıfları ile Vakıflar Genel Müdürlüğünü kapsar.
Bu
Kanunun uygulanmasında milletlerarası mütekabiliyet ilkesi
saklıdır.
Tanımlar
MADDE 3- Bu Kanunun uygulanmasında;
Genel
Müdürlük veya Denetim Makamı: Vakıflar Genel Müdürlüğünü,
Genel
Müdür: Vakıflar Genel Müdürünü,
Meclis:
Vakıflar Meclisini,
Vakıflar:
Mazbut, mülhak, cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıfları,
Vakfiye:
Mazbut, mülhak ve cemaat vakıflarının malvarlığını, vakıf şartlarını
ve vakfedenin isteklerini içeren belgeleri,
1936
Beyannamesi: Cemaat vakıflarının 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince
verdikleri beyannameyi,
Vakıf
senedi: Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi ile 22/11/2001 tarihli
ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıfların,
malvarlığını ve vakıf şartlarını içeren belgeyi,
Mazbut
vakıf: Bu Kanun uyarınca Genel Müdürlükçe yönetilecek ve temsil
edilecek vakıflar ile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlük
tarihinden önce kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince
Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıfları,
Mülhak
vakıf: Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden
önce kurulmuş ve yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart
edilmiş vakıfları,
Cemaat
vakfı: Vakfiyeleri olup olmadığına bakılmaksızın 2762 sayılı Vakıflar
Kanunu gereğince tüzel kişilik kazanmış, mensupları Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olan Türkiye'deki gayrimüslim cemaatlere ait vakıfları,
Esnaf
vakfı: 2762 sayılı Vakıflar Kanununun yürürlüğünden önce kurulmuş
ve esnafın seçtiği yönetim kurulu tarafından yönetilen vakıfları,
Yeni vakıf: Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi
ile 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıfları,
Şube:
Vakıf faaliyetlerinin yürütülebilmesi için yeni vakfa bağlı olarak
açılan, tüzel kişiliği olmayan ve bünyesinde organları bulunan
alt birimi,
Temsilcilik:
Vakıf faaliyetlerinin yürütülebilmesi için yeni vakfa bağlı olarak
açılan, tüzel kişiliği ve bünyesinde organları bulunmayan alt birimi,
Vakıf
yönetimi: Mülhak, cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıflarda;
vakfiye, 1936 Beyannamesi, vakıf senedi, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu
ve bu Kanuna göre vakfı yönetmeye ve temsile yetkili organı,
Vakıf
yöneticisi: Mülhak, cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıflarda;
vakfiye, 1936 Beyannamesi, vakıf senedi, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu
ve bu Kanuna göre vakfı yönetmeye ve temsile yetkili kişi veya yetkili
organlarda görev alan kişileri,
Hayrat:
Mazbut, mülhak, cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıfların, doğrudan
toplumun istifadesine bedelsiz olarak sundukları mal veya hizmetleri,
Akar:
Vakıf amaç ve faaliyetlerinin yerine getirilmesi için gelir getirici
şekilde değerlendirilmesi zorunlu olan taşınır ve taşınmazları,
Mukataalı
vakıf: Zemini vakfa, üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait
olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını,
İcareteynli
vakıf: Değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle
süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını,
Taviz
bedeli: Mukataalı ve icareteynli taşınmazların serbest tasarrufa
terki için alınan bedeli,
Galle
fazlası: Mazbut ve mülhak vakıflarda, vakfın hayrat ve akarlarının
onarımı ile vakfiyelerindeki hayrat hizmetlerin ifasından sonra
kalan miktarı,
İntifa
hakkı: Mazbut ve mülhak vakıflarda, vakfiyelerindeki şartlara göre
ilgililere bırakılmış galle fazlaları ve hakları,
ifade
eder.
İKİNCİ KISIM
Vakıflarla İlgili
Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Tüzel Kişilik,
Ehliyet, Yönetim, Temsil
Tüzel kişilik
MADDE 4- Vakıflar, özel hukuk tüzel kişiliğine
sahiptir.
Yeni vakıfların
kuruluşu, mal varlığı, şube ve temsilcilikleri
MADDE 5- Yeni vakıflar; Türk Medenî Kanunu hükümlerine
göre kurulur ve faaliyet gösterirler.
Yeni
vakıfların kuruluşunda gayesini gerçekleştirecek asgarî mal varlığı
miktarı, mahkemesince belirlenir.
Yeni
vakıflar, vakıf senetlerinde yazılı amaçlarını gerçekleştirmek
üzere Genel Müdürlüğe beyanda bulunmak şartıyla şube ve temsilcilik
açabilirler. Beyannamenin düzenlenmesine ilişkin usûl ve esaslar
yönetmelikle düzenlenir.
Yabancılar,
Türkiye'de, hukukî ve fiilî mütekabiliyet esasına göre yeni vakıf
kurabilirler.
Yönetim ve temsil
şekli
MADDE 6- Mazbut vakıflar, Genel Müdürlük tarafından
yönetilir ve temsil edilir.
Mülhak
vakıflar, Anayasaya aykırılık teşkil etmeyen vakfiye şartlarına
göre Meclis tarafından atanacak yöneticiler eliyle yönetilir ve
temsil edilir. Vakıf yöneticileri kendilerine yardımcı tayin edebilirler.
Mülhak vakıf yöneticilerinde aranacak şartlar ile yardımcılarının
nitelikleri yönetmelikle düzenlenir. Vakfiyedeki şartları taşımamaları
nedeniyle kendilerine yöneticilik verilemeyenler bu şartları
elde edinceye, küçükler ile kısıtlılar fiil ehliyetlerini kazanıncaya
ve boş kalan yöneticilik yenisine verilinceye kadar, vakıf işleri
Genel Müdürlükçe temsilen yürütülür.
Cemaat
vakıflarının yöneticileri mensuplarınca kendi aralarından seçilir.
Vakıf yöneticilerinin seçim usûl ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
Esnaf
vakıfları, mülhak vakıfların tabi olduğu hükümlere tabidir. Bu
vakıflar, esnafın seçtiği yönetim kurulu tarafından yönetilir.
Yeni
vakıfların yönetim organı vakıf senedine göre oluşturulur ve bu
vakıfların yönetim organlarında görev alanların çoğunluğunun,
Türkiye'de yerleşik bulunması gerekir.
Genel Müdürlükçe
yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar
MADDE 7- On yıl süreyle yönetici atanamayan veya
yönetim organı oluşturulamayan mülhak vakıflar, mahkeme kararıyla
Genel Müdürlükçe yönetilir ve temsil edilir.
Bu
Kanunun yürürlüğe girmesinden önce mazbut vakıflar arasına alınan
vakıflarla, bu Kanuna göre mazbut vakıflar arasına alınan vakıflara
bir daha yönetici seçimi ve ataması yapılamaz.
İlgililerin
vakfiye şartlarına göre intifa hakları saklıdır.
Yeni vakıf organlarının
tamamlanması
MADDE 8- Yeni vakıfların organlarında ölüm,
istifa ya da herhangi bir nedenle eksilme olduğu takdirde; vakıf
senedindeki hükümlere göre, hüküm bulunmaması halinde vakıf senedi
değişikliğine yetkili organın, bunun bulunmaması halinde ise icraya
yetkili organın kararı ve Genel Müdürlüğün görüşü alınarak mahkemece
yenisi seçilir.
Vakıf yöneticisi
olamayacaklar
MADDE 9- Vakıflarda; hırsızlık, nitelikli hırsızlık,
yağma, nitelikli yağma, dolandırıcılık, nitelikli dolandırıcılık,
zimmet, rüşvet, sahtecilik, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma,
edimin ifasına fesat karıştırma, güveni kötüye kullanma, kaçakçılık
suçları ile Devletin güvenliğine karşı işlenen suçların birinden
mahkûm olanlar yönetici olamazlar.
Vakıf
yöneticisi seçildikten sonra yukarıdaki suçlardan mahkûm olanların
yöneticiliği sona erer.
Vakıf yöneticilerinin
sorumlulukları ve görevden alınması
MADDE 10- Vakıf yöneticileri; vakfın amacına
ve yürürlükteki mevzuata uymak zorundadır.
Birinci
fıkrada belirtilen zorunluluğa uymayanlar ile;
a)
Vakfın amacı doğrultusunda faaliyette bulunmayan,
b)
Vakfın mallarını ve gelirlerini amaçlarına uygun olarak kullanmayan,
c)
Ağır ihmal ve kasıtlı fiilleriyle vakfı zarara uğratan,
d)
Denetim Makamınca tespit edilen noksanlık ve yanlışlıkları verilen
süre içerisinde tamamlamayan, düzeltmeyen veya aykırı işlemlere
devam eden,
e)
Medeni hakları kullanma ehliyetini kaybeden veya görevini sürekli
olarak yapmasına engel teşkil edecek hastalığa veya maluliyete
yakalanan,
f)
Bu Kanunun 11 inci maddesi uyarınca iki defa idarî para cezası alan,
vakıf
yöneticileri, Meclisin vereceği karara dayalı olarak Denetim
Makamının başvurusu üzerine vakfın yerleşim yeri asliye hukuk
mahkemesince görevlerinden alınabilir. Telafisi imkânsız sonuçlar
doğurabilecek hallerde dava sonuçlanıncaya kadar, Meclis kararı
üzerine Denetim Makamınca, vakıf yönetiminin geçici olarak görevden
uzaklaştırılması ve kayyımca yönetilmesi ihtiyati tedbir olarak
mahkemeden talep edilir.
Görevinden
alınan vakıf yöneticileri Meclis üyesi olamaz ve beş yıl süreyle aynı
vakfın yönetim ve denetim organında görev alamazlar. Ayrıca ikinci
fıkranın (c), (e) ve (f) bentlerinde belirtilen nedenlerle görevinden
alınan vakıf yöneticileri başka bir vakfın yöneticisi ise o görevinden
de alınmış sayılır ve beş yıl süreyle hiçbir vakfın yönetim ve denetim
organında görev alamazlar.
Vakıf yönetiminde yer alan kişiler ile vakıf çalışanları
kusurlu fiilleri nedeniyle vakfa verdikleri zararlardan sorumludurlar.
Vakıf yöneticileri mahkeme kararı olmaksızın
görevlerinden uzaklaştırılamazlar.
İdarî para cezası
MADDE 11- Genel Müdürlükçe yapılan tebligata
rağmen, bu Kanun uyarınca istenen beyanname, bilgi ve belgeleri zamanında
vermeyen, organların vakfiye veya vakıf senedine aykırı olarak
toplanmasına sebebiyet veren veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan
vakıf yönetimine Genel Müdürlükçe her bir eylem için beşyüz Türk Lirası
idarî para cezası verilir. İdarî para cezalarına karşı tebliğ tarihinden
itibaren onbeş gün içinde 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu hükümlerine göre kanun yoluna başvurulabilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Vakıf Malları ve
Faaliyetleri
Vakıfların mal
edinmesi, akar cinsinden olan malların değiştirilmesi
MADDE 12- Vakıflar; mal edinebilirler, malları
üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilirler.
Genel
Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait akar mallar ile hakların daha yararlı
olanları ile değiştirilmesine, paraya çevrilmesine veya değerlendirilmesine
Meclis yetkilidir.
Mülhak,
cemaat, esnaf vakıfları ile yeni vakıflara, başlangıçta özgülenen
mal ve haklar, vakıf yönetiminin başvurusu üzerine, haklı kılan sebepler
varsa, Denetim Makamının görüşü alınarak mahkeme kararı ile sonradan
iktisap ettikleri mal ve hakları ise bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf yetkili organının kararı
ile daha yararlı olanları ile değiştirilebilir veya paraya çevrilebilir.
Vakıf
yöneticileri, iktisap ettikleri veya değiştirdikleri taşınmaz
malları tapuya tescil tarihinden itibaren bir ay içerisinde Genel
Müdürlüğe bildirirler.
Kurucularının
çoğunluğu yabancı uyruklu olan vakıfların, taşınmaz mal edinmeleri
hakkında, 22/12/1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 35 inci
maddesi uygulanır.
Taşınmazların
vakıfları adına tescili
MADDE 13- Mazbut vakıfların tescil görmemiş hayrat
taşınmazları, Genel Müdürlüğün isteği üzerine tapu idaresince
vakıfları adına tescil edilir.
Mazbut
ve mülhak vakıflara ait akar taşınmazların satış ve taviz bedelleri
ile satın alınacak, trampa ile edinilecek veya yeniden yaptırılacak
taşınmazlar, vakıfları adına hisseleri oranında tapuya tescil ettirilerek
kayıtlara işlenir.
Amaç ve işlev değişikliği
MADDE 14- Vakıfların, vakfiyelerindeki şartların
yerine getirilmesine fiilen veya hukuken imkân kalmaması halinde;
vakfedenin iradesine aykırı olmamak kaydıyla mazbut vakıflarda
Genel Müdürlüğün; mülhak, cemaat ve esnaf vakıflarında, vakıf yöneticilerinin
teklifi üzerine bu şartları değiştirmeye; hayır şartlarındaki parasal
değerleri güncel vakıf gelirlerine uyarlamaya Meclis yetkilidir.
Hayrat taşınmazların
nitelikleri ve değerlendirilmesi
MADDE 15- Vakıfların hayrat taşınmazları haczedilemez,
rehnedilemez, bu taşınmazlarda mülkiyet ve irtifak hakkı için kazandırıcı
zamanaşımı işlemez.
Genel
Müdürlüğe, mazbut ve mülhak vakıflara ait olup, tahsis edildikleri
amaca göre kullanılmaları kanunlara veya kamu düzenine aykırı
yahut tahsis amacına uygunluğunu kaybetmiş, kısmen veya tamamen
hayrat olarak kullanılması mümkün olmayan taşınmazlar; mazbut vakıflarda
Meclis kararı ile mülhak vakıflarda vakıf yöneticisinin talebi
üzerine Meclis kararı ile gayece aynı veya en yakın başka bir hayrata
dönüştürülebilir, akara devredilebilir veya paraya çevrilebilir.
Bu paralar aynı surette diğer bir hayrata tahsis olunur. Aynı vakıf
içerisindeki dönüştürme veya devirlerde bedel ödenmez.
Hayrat taşınmazların
tahsisi
MADDE 16- Mazbut vakıflara ait hayrat taşınmazlara,
Genel Müdürlük tarafından öncelikle vakfiyeleri doğrultusunda
işlev verilir. Genel Müdürlükçe değerlendirilemeyen veya işlev
verilemeyen hayrat taşınmazlar; fiilen asli niteliğine uygun olarak
kullanılıncaya kadar kiraya verilebilir.
Bu
hayrat taşınmazlar; Genel Müdürlükçe işlev verilmek amacıyla, vakfiyesinde
yazılı hizmetlerde kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün denetiminde
onarım ve restorasyon karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına, benzer
amaçlı vakıflara veya kamu yararına çalışan derneklere tahsis
edilebilir.
Mülhak
vakfa ait hayrat taşınmazın tahsisinde Genel Müdürlük görüşü alınır.
Tahsis
edilen taşınmaz; ticari bir faaliyette kullanılamaz, tahsise aykırı
kullanımın tespiti halinde Genel Müdürlüğün talebi üzerine taşınmaz,
bulunduğu yerin mülki amirliğince tahliye edilir.
Cemaat
vakıflarına ait, kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan
taşınmazlar, vakıf yönetiminin talebi halinde Meclis kararıyla;
aynı cemaate ait başka bir vakfa tahsis edilebilir veya vakfın akarına
dönüştürülebilir.
Taşınmazların
vakfına dönmesi
MADDE 17- Tasarruf edenlerin veya maliklerin
mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi
durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz
malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.
Taviz bedeli
MADDE 18- Tapu kayıtlarında, icareteyn ve mukataalı
vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya
tasarrufundaki taşınmazlar, işlem tarihindeki emlak vergisi değerinin
yüzde onu oranında taviz bedeli alınarak serbest tasarrufa terk edilir.
Ancak miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile
aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar tavize tâbi değildir.
Taviz
bedelinin hesaplanmasında; ortaklığın giderilmesi veya cebri
icra yoluyla satılanlarda satış bedeli, kamulaştırmalarda ise
kamulaştırma bedeli esas alınır.
Bu
Kanun hükümleri gereğince taviz bedelinin tamamı vakfı adına
ödenmedikçe, taşınmaz üzerindeki temliki tasarruflar tapu dairelerince
tescil olunmaz.
Vakıf
şerhleri ile ilgili olarak, diğer kanunlarda yer alan zamanaşımı
ve hak düşürücü sürelere ilişkin hükümler uygulanmaz.
Taviz bedelinin
tahsil şekli
MADDE 19- Taviz bedelleri, yapılacak tebligat
üzerine altmış gün içerisinde peşin olarak ödenebileceği gibi eşdeğer
bir taşınmazla takas edilebilir veya yarısı peşin, kalanı bir yılda
beş eşit taksitte ödenebilir. Taksitlendirme halinde, taşınmaza
birinci derece ve birinci sırada ipotek konulur. Taksitlerden birinin
zamanında ödenmemesi halinde geri kalan taksitlerin tamamı muaccel
olur.
Genel
Müdürlükçe tahakkuk ettirilen taviz bedelleri, yapılacak tebligata
rağmen ödenmediği takdirde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı ile birlikte
tahsil edilerek vakfı adına gelir kaydedilir.
Kira süresi
MADDE 20- Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara
ait taşınmazların kira süresi azami üç yıldır. Ancak onarım veya inşa
karşılığı kiralamalarda; onarım ve inşa bedeli göz önüne alınarak
kira süresi Genel Müdürün onayı ile yirmi yıla, Meclis kararı ile
kırk dokuz yıla kadar tespit edilebilir.
Genel
Müdürlüğe veya mazbut vakıflara ait onarımı planlanan vakıf kültür
varlıkları ile yatırım yapılacak taşınmazlar; kira süresinin bitiminden
bir ay önce bildirim yapılmak kaydıyla, hiçbir hüküm ve karara bağlı
olmaksızın Genel Müdürlüğün talebi üzerine kira süresi sonunda
mülki amirlikçe tahliye edilir.
Vakıf ormanları
MADDE 21- Özel vakıf ormanları kurulabilir.
Vakıf kültür varlıklarının
korunması ve imar uygulamalarının bildirilmesi
MADDE 22- Kamu kurum ve kuruluşları, koruma
imar planlarını düzenlerken vakıf kültür varlıklarıyla ilgili hususlarda
Genel Müdürlüğün görüşünü almak zorundadırlar.
Genel
Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait taşınmaz mallarla ilgili olarak
belediyeler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan uygulama
imar ve parselasyon planlarının, askıya çıkarılmadan önce ilgili
idareler tarafından Genel Müdürlüğe bildirilmesi zorunludur.
Mazbut
vakıf taşınmazlarında akar niteliğini koruyacak şekilde imar düzenlemesi
yapılır.
Genel
Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait olup uygulama imar planlarında
okul, hastane veya spor alanlarında kalan taşınmazlar; ilgili kurumlar
tarafından, imar planının tasdik tarihinden itibaren iki yıl içerisinde
kamulaştırılmadığı takdirde ilgili bakanlığın görüşü alınarak
Genel Müdürlükçe özel okul, özel hastane veya özel spor tesisi olarak
değerlendirilebilir.
Zilyetlik yoluyla
kazanım
MADDE 23- Vakıfların malları üzerinde zilyetlik
yoluyla kazanma hükümleri uygulanmaz.
Sigorta
MADDE 24- Kiraya verilen veya tahsis edilen mazbut
vakıf taşınmaz malların, yangın, hırsızlık ve doğal afetlere karşı,
kullananları tarafından Genel Müdürlük adına sigortalanması zorunludur.
Uluslararası faaliyet
MADDE 25- Vakıflar; vakıf senetlerinde yer almak
kaydıyla, amaç veya faaliyetleri doğrultusunda, uluslararası faaliyet
ve işbirliğinde bulunabilirler, yurt dışında şube ve temsilcilik
açabilirler, üst kuruluşlar kurabilirler ve yurt dışında kurulmuş
kuruluşlara üye olabilirler.
Vakıflar;
yurt içi ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi
bağış ve yardım alabilirler, yurt
içi ve yurt dışındaki benzer amaçlı vakıf ve derneklere ayni ve nakdi
bağış ve yardımda bulunabilirler. Nakdi yardımların yurt dışından
alınması veya yurt dışına yapılması banka aracılığı ile olur ve sonuç
Genel Müdürlüğe bildirilir. Bildirimin şekli ve içeriği yönetmelikle
düzenlenir.
İktisadî işletme
ve şirket kurulması
MADDE 26- Vakıflar; amacını gerçekleştirmeye
yardımcı olmak ve vakfa gelir temin etmek amacıyla, Genel Müdürlüğe
bilgi vermek şartıyla iktisadî işletme ve şirket kurabilir, kurulmuş
şirketlere ortak olabilirler.
Genel
Müdürlük; Bakanlar Kurulu kararıyla Genel Müdürlük ve mazbut vakıfların
gelirleri ve akar malları ile iktisadî işletme veya şirket kurmaya
yetkilidir. Şirket hisseleri ve hakların daha yararlı olanları
ile değiştirilmesi, paraya çevrilmesi, değerlendirilmesi ve bunlara
bağlı her türlü hakkın kullanılması ile ortaklık paylarına bağlı
hakların kullanılması Genel Müdürlük tarafından yürütülür.
Sona eren veya dağıtılan
yeni vakıfların mal ve hakları
MADDE 27- Sona eren yeni vakıfların borçlarının
tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar; vakıf senedinde yazılı hükümlere
göre, senetlerinde özel bir hüküm bulunmayanlarda ise Genel Müdürlüğün
görüşü alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa; dağıtılan
yeni vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar
ise Genel Müdürlüğe intikal eder.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Vakıf Kültür ve
Tabiat Varlıkları
Vakıf kültür varlıklarının
tespiti, tescili ve yaşatılması
MADDE 28- Vakıflara ait yurt içi ve yurt dışındaki
taşınır ve taşınmaz vakıf kültür varlıklarının tespiti, envanterinin
çıkarılması, tescili, Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait
olanların korunması, mülkiyeti el değiştirmiş vakıf kültür varlıkları
ile koruma alanlarının kamulaştırılması, değerlendirilmesi,
onarımı, restorasyonu ve gerektiğinde yeniden inşası Genel Müdürlükçe
yürütülür.
Sermayesinin
yüzde ellisinden fazlası Genel Müdürlüğe veya mazbut vakıflara
ait işletme ve iştiraklerin; Kurumlar Vergisi matrahının yüzde
onu, yeterli geliri bulunmayan mazbut vakıflara ait vakıf kültür
varlıklarının onarımında kullanılmak üzere Genel Müdürlüğe aktarılır.
Yeterli
geliri bulunmayan mazbut vakıflara ait vakıf kültür varlığı niteliğindeki
taşınmazların, benzer amaçlı mazbut vakıfların gelirleriyle korunmasına
ve yaşatılmasına Meclis yetkilidir.
Vakıf kültür ve
tabiat varlıklarının korunması
MADDE 29- Vakıflara ait taşınır ve taşınmaz kültür
ve tabiat varlıkları; Genel Müdürlük, ilgili kamu kurum ve kuruluşları
ile kullananları tarafından korunur.
Vakıf kültür varlıklarının
devri
MADDE 30- Vakıf yoluyla meydana gelip de her ne
suretle olursa olsun Hazine, belediye, özel idarelerin veya köy tüzel
kişiliğinin mülkiyetine geçmiş vakıf kültür varlıkları mazbut
vakfına devrolunur.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Vakıfların Muhasebesi
ve Denetimi
Vakıf muhasebesi
MADDE 31- Vakıflar, muhasebe kayıtlarını Genel
Müdürlükçe belirlenecek usûl ve esaslar dahilinde tutmak zorundadırlar.
Tutulacak defter ve kayıtlar ile ilgili usûl ve esaslar yönetmelikle
düzenlenir.
Mazbut
vakıfların her birinin gelir ve giderleri ayrı ayrı takip edilir.
Vakıflar,
varlıklarını, ekonomik kural ve riskleri gözetmek suretiyle değerlendirirler.
Beyanname verme
yükümlülüğü
MADDE 32- Vakıf yönetimi; vakfın yönetici veya
yönetim kurulu üyeleri listesini, bir önceki yıla ait faaliyet raporlarını,
bütçe ve bilançolarını, gayrimenkullerini, malî tablolarını ve
bu tabloların uygun araçlarla yayınlandığına dair belgeyi, işletme
ve iştiraklerinin malî tabloları ile yönetmelikle belirlenecek
diğer bilgileri içeren beyannameyi her takvim yılının ilk altı ayı
içerisinde Genel Müdürlüğe verir.
Vakıfların denetimi
MADDE 33- Mülhak, cemaat, esnaf vakıfları ile yeni
vakıflarda iç denetim esastır. Vakıf; organları tarafından denetlenebileceği
gibi, bağımsız denetim kuruluşlarına da denetim yaptırabilir.
Vakıf
yöneticileri, en az yılda bir defa yapılacak iç denetim raporları
ile sonuçlarını, rapor tarihini takip eden iki ay içerisinde Genel
Müdürlüğe bildirir.
Vakıfların
amaca ve yasalara uygunluk denetimi ile iktisadî işletmelerinin
faaliyet ve mevzuata uygunluk denetimi Genel Müdürlükçe yapılır.
Yönetim ve temsil
masrafı
MADDE 34- İntifa hakkına konu mazbut vakıflar
ile Genel Müdürlük tarafından geçici olarak yönetilen vakıfların
yıllık gayrisafi gelirlerinin yüzde yirmisi yönetim ve temsil masrafı
olarak Genel Müdürlük bütçesine gelir kaydedilir.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Vakıflar Genel
Müdürlüğü, Vakıflar Meclisi, Genel Müdürlük Teşkilâtı ve İstihdam
BİRİNCİ BÖLÜM
Vakıflar Genel
Müdürlüğü
Vakıflar Genel
Müdürlüğü
MADDE 35- Bu Kanun ile kendisine verilen görevleri
yerine getirmek üzere, kamu tüzel kişiliğini haiz Başbakanlığa
bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
Başbakan,
Genel Müdürlüğün yönetimi ile ilgili yetkilerini gerekli gördüğü
takdirde görevlendireceği Devlet Bakanı vasıtasıyla kullanabilir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü, merkez ve taşra teşkilâtından oluşur.
Genel
Müdürlüğün merkezi Ankara'dadır.
Genel Müdürlüğün
görevleri
MADDE 36- Genel Müdürlüğün görevleri şunlardır:
a)
Mazbut vakıfların vakfiyelerinde veya vakfiye yerine geçen hüccet,
berat, ferman gibi belgelerinde yazılı hayrî, sosyal, kültürel ve
ekonomik şart ve hizmetleri yerine getirmek.
b)
Vakfiyelerde öngörülen hizmetlerin en iyi şekilde yerine getirilebilmesini
sağlamak amacıyla Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar
ile malları değerlendirmek, daha fazla gelir getirici yatırımlara
tahsis etmek.
c)
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar ile işletmeler kurma,
kurulmuş şirketlere iştirak etme, bunların sermaye artışları hususlarında karar vermek.
d)
Yurt içi ve yurt dışındaki vakıflara ait vakıf kültür varlıklarını
ihya etmek.
e)
Mülhak, cemaat ve yeni vakıflar ile esnaf vakıflarının denetimini
yapmak.
f)
Vakıflarla ilgili konularda; araştırma, geliştirme, eğitim, kültür
ve yayın faaliyetlerinde bulunmak, ulusal ve uluslararası koordinasyonu
sağlamak.
g)
Vakıf kültür varlıklarından oluşan koleksiyonlar meydana getirmek;
müze, kütüphane ve kültür merkezleri kurmak.
h)
Bu Kanun ve diğer kanunlar ile Genel Müdürlüğe verilen görevleri
yapmak.
Genel
Müdürlük, vakıflara ilişkin görevlerle ilgili olarak diğer kurum
ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde çalışır ve koordinasyonun
sağlanması hususunda gerekli tedbirleri alır. Genel Müdürlük gerektiğinde
ihtiyaç duyulan konuyla sınırlı olmak üzere 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununa tâbi olmaksızın uzman kişi, kurum ve kuruluşlardan danışmanlık
ve hukukî mütalaa şeklinde hizmet satın alabilir.
Genel Müdürlüğün
denetimi
MADDE 37- Genel Müdürlüğün denetimi, 10/12/2003
tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümleri
çerçevesinde yapılır.
Genel Müdürlüğün
bütçesi
MADDE 38- Genel Müdürlüğün bütçesi; 5018 sayılı
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu çerçevesinde hazırlanır. Bütçe,
Meclisin uygun görüşünden sonra süresi içerisinde ilgili mercilere
sunulur.
Gelir
fazlaları ertesi yıla devreder.
Genel Müdürlüğün
gelirleri
MADDE 39- Genel Müdürlüğün gelirleri şunlardır:
a)
Kira gelirleri.
b)
İşletme kârları.
c)
İştirak gelirleri.
d)
Yönetim ve temsil payları.
e)
Mazbut vakıflara ait taşınmazların satışından elde edilecek gelirler.
f)
Taviz bedelleri.
g)
Genel Müdürlüğe ait taşınmazların satışından elde edilecek gelirler.
h)
Şartlı bağışlar.
ı)
Şartsız bağışlar.
j)
Diğer gelirler.
Bazı gelirler
ile bağışların harcanması
MADDE 40- 39 uncu maddenin (e) ve (f) bentlerinde
yer alan gelirler; ait olduğu vakfa taşınmaz alımında, vakfın taşınmazlarının
onarım ve yapımında kullanılır. Ayrıca Meclis kararıyla gelir getirici
yatırımlarda, yurt içi ve yurt dışında bulunan ve geliri kalmayan
vakıflara ait vakıf kültür varlıklarının bakım ve onarımlarında
da kullanılabilir.
Genel
Müdürlüğe yapılan şartlı bağışlar, bağış yapanın şartları doğrultusunda
harcanır.
İKİNCİ BÖLÜM
Vakıflar Meclisi
Meclisin oluşumu
MADDE 41- Meclis, Genel Müdürlüğün en üst seviyedeki
karar organıdır.
Meclis;
Genel Müdür, üç Genel Müdür yardımcısı ve I. Hukuk Müşaviri olmak
üzere beş, vakıf konusunda bilgi ve deneyim sahibi yükseköğrenim
mezunları arasından Başbakanın teklifi üzerine ortak kararname
ile atanacak beş, yeni vakıflarca seçilecek üç, mülhak ve cemaat vakıflarınca
seçilecek birer üye olmak üzere toplam onbeş üyeden oluşur. Ayrıca
yeni vakıflar üç, mülhak ve cemaat vakıfları ise birer yedek üye seçer.
Seçimler; yeni vakıflarda yönetim organının, mülhak vakıflarda
vakıf yöneticilerinin, cemaat vakıflarında yönetim kurullarının
seçeceği birer temsilcinin iştiraki ile Genel Müdürlüğün daveti
üzerine ayrı ayrı yapılır.
Genel
Müdür aynı zamanda Meclisin de başkanıdır.
Genel
Müdür alınan kararları yürütmeye yetkili ve görevlidir. Genel Müdürün
çeşitli nedenlerle görevinde bulunmadığı durumlarda Genel Müdüre
vekâlet eden Meclis Başkanlığına da vekâlet eder.
Meclisin
çalışmasına ilişkin usûl ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Meclisin görevleri
MADDE 42- Bu Kanunun diğer maddeleri ile belirlenen
görevlerinin yanı sıra, Meclis aşağıdaki görevleri de yerine getirir:
a)
Genel Müdürlüğe, mazbut ve mülhak vakıflara ait akar ve hayrat taşınmazların
tahsis, satış ve trampasına yönelik tasarruflarla, kamulaştırmalarda
kamu yararı kararını vermek.
b)
Genel Müdürlük ve işletme müdürlüklerinin bütçelerini onaylamak.
c)
Genel Müdürlük ve vakıflarla ilgili tüzük ve yönetmelik taslaklarını
karara bağlamak.
d)
Genel Müdürlükçe gerek görülen hususları karara bağlamak.
Meclis üyelerinin
nitelikleri ve görev süresi
MADDE 43- Meclis üyelerinin; 14/7/1965 tarihli
ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile belirlenen Devlet memuru
olma şartlarını taşıması, ortak kararnameyle atanacak üyelerden;
en az üçünün kamu kurum ve kuruluşlarında on yıldan fazla görev yapmış
olması gerekir.
Kamu
görevlisi olmayan Meclis üyeleri, görevleri ile ilgili olarak işledikleri
suçlar ve kendilerine karşı işlenen suçlar yönünden kamu görevlisi
sayılır.
Meclis
üyelerinin görev süresi üç yıldır. Genel Müdür, Genel Müdür yardımcıları
ve I. Hukuk Müşavirinin, Meclis üyelikleri görev süreleriyle sınırlıdır.
Ancak, göreve engel bir hastalık veya sakatlık nedeniyle iş görememeleri
veya üyelik şartlarını kaybetmeleri durumunda ortak kararnameyle
atanmış üyelerin görevleri ortak kararnameyle, diğer üyelerin görevleri
ise Genel Müdürün teklifi ve Meclis kararı ile sona erer.
Memur
veya diğer kamu görevlisi iken ortak kararnameyle Meclis üyeliğine
atananların Mecliste görev yaptıkları sürece eski görevleriyle
olan ilişikleri kesilir. Bu üyelerin; memuriyete giriş şartlarını
kaybetme dışındaki herhangi bir nedenle görevlerinin sona ermesi,
görevden ayrılma isteğinde bulunması veya görev sürelerinin dolması
durumunda otuz gün içinde eski kurumlarına başvurmaları halinde
mükteseplerine uygun bir kadroya atanırlar. Bu durumda Genel Müdürlükte
geçirdikleri süreler atandığı kurumda geçmiş gibi değerlendirilir.
Akademik unvanların kazanılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak
kaydıyla üniversitelerden gelen personel hakkında da aynı hükümler
uygulanır.
Meclis üyelerinin
yenilenmesi ve huzur hakkı
MADDE 44- Ortak kararnameyle atanan üyeliklerde
herhangi bir sebeple boşalma olduğu takdirde otuz gün içerisinde
43 üncü madde doğrultusunda üç yıllığına yenisi atanır.
Vakıflar
tarafından seçilen üyelerden boşalma olması halinde kalan süreyi
tamamlamak üzere sırasıyla yedek üyeler görev alır.
Uhdesinde
kamu görevi bulunmayan Meclis üyelerine, ayda dörtten fazla olmamak
üzere her toplantı günü için (3000) gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda huzur hakkı ödenir.
Meclisin toplantı
şekli ve karar nisabı
MADDE 45- Meclis, Genel Müdürün çağrısı üzerine
ayda en az iki defa, üye tam sayısının üçte ikisi ile toplanır ve Meclis
üye tamsayısının salt çoğunluğuyla karar alır. Meclis üyeleri çekimser
oy kullanamaz. Meclis üyeleri oy ve kararlarından sorumludur.
Meclis
üyeleri, kendilerini ve üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları
ile evlatlıklarını ilgilendiren toplantı ve oylamaya katılamazlar.
Vakıflar,
kendilerini ilgilendiren toplantılarda, oy hakkı olmaksızın bir
yetkili ile temsil edilebilirler.
Meclis üyelerince
uyulması gereken hususlar
MADDE 46- Meclis üyeleri, görevleri süresince
ve görevlerinin sona ermesinden itibaren iki yıl süre ile Genel Müdürlük
ve ilgili kuruluşlarına karşı doğrudan doğruya veya dolaylı olarak
taahhüde giremez, komisyonculuk ve temsilcilik yapamaz.
Meclis
üyeleri görevleri süresince edindikleri gizli bilgi ve belgeleri
kanunen yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamaz, kendilerinin
veya üçüncü şahısların lehine veya aleyhine kullanamazlar. Bu yükümlülük
görevden ayrılmalarından sonra da devam eder.
Mazereti
olmaksızın üst üste üç veya yılda toplam on toplantıya katılmayanların
üyeliği Meclis kararı ile sona erer.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Teşkilât
Merkez
teşkilâtı
MADDE
47- Genel Müdürlüğün
merkez teşkilatı; ana hizmet, danışma ve denetim birimleri ile yardımcı hizmet birimlerinden oluşur.
Genel Müdürlüğün merkez teşkilâtı ekli
(I) sayılı cetvelde gösterilmiştir.
Genel
Müdür
MADDE
48- Genel Müdür,
Genel Müdürlüğün en üst amiri olup Genel Müdürlüğü temsil eder.
Genel Müdür, Genel Müdürlük faaliyetlerini;
vakfiye şartlarına, kalkınma planlarına, yıllık programlara ve
mevzuata uygun olarak, görev alanına giren konularda diğer kurum
ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde Başbakana karşı sorumlu
olarak yürütür.
Genel Müdür, merkez ve taşra teşkilâtının
faaliyetlerini, işlemlerini ve hesaplarını denetlemek veya denetletmekle
görevli ve yetkilidir.
Genel
müdür yardımcıları
MADDE
49- Genel Müdürlük
ana hizmet birimleri, danışma ve denetim birimleri ile yardımcı
hizmet birimlerinin koordinasyonunda Genel Müdüre yardımcı olmak
üzere üç Genel Müdür yardımcısı atanabilir. Genel Müdür yardımcısı,
Genel Müdür tarafından verilen görevleri yerine getirir.
Ana
hizmet birimleri
MADDE
50- Genel Müdürlüğün
ana hizmet birimleri şunlardır:
a) Vakıf Hizmetleri Daire Başkanlığı.
b) Hayır Hizmetleri Daire Başkanlığı.
c) Sanat Eserleri ve Yapı İşleri Daire
Başkanlığı.
d) Yatırım ve Emlak Daire Başkanlığı.
e) Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı.
f) Kültür ve Tescil Daire Başkanlığı.
g) Dış İlişkiler Daire Başkanlığı.
Vakıf
Hizmetleri Daire Başkanlığı
MADDE
51- Vakıf Hizmetleri
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Mülhak, cemaat, esnaf ve yeni vakıflarla
ilgili iş ve işlemleri yürütmek.
b) İdarî para cezası ile ilgili işlemleri
yürütmek.
c) Genel Müdür tarafından verilen diğer
benzer görevleri yapmak.
Hayır
Hizmetleri Daire Başkanlığı
MADDE
52- Hayır Hizmetleri
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Vakfiyelerde yer alan hayır şart ve
hizmetleri yerine getirmek.
b) Hayrat taşınmaz malların tahsis işlemlerini
yürütmek.
c) Vakfiyelerde yazılı hayır şart ve
hizmetleri yerine getirmek üzere her seviyeden eğitimöğretim tesisleri,
öğrenci yurtları sağlık ve sosyal yardım kurumları, aşevleri gibi
tesisler açmak, yönetimini sağlamak, öğrencilere eğitim yardımı
yapmak, ihtiyaç sahibi insanlara sosyal yardımlarda bulunmak, muhtaç
ve engellilere aylık bağlamak.
d) Sosyal yardım hizmeti veren kurum ve
kuruluşlarla işbirliği yapmak.
e) Uluslararası kuruluşlarla işbirliği
yaparak sosyal politikalar ve sosyal yardım projeleri üretmek ve
yürütmek.
f) Genel Müdür tarafından verilen diğer
benzer görevleri yapmak.
Sanat
Eserleri ve Yapı İşleri Daire Başkanlığı
MADDE
53- Sanat Eserleri
ve Yapı İşleri Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Vakıf kültür varlıklarının tespit
ve envanterini yapmak ve belgelerini arşivlemek.
b) Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara
ait vakıf kültür varlıklarının röleve, restitüsyon, restorasyon
ve diğer projeleri ile yıllık ve beş yıllık onarım programlarını hazırlayarak
veya hazırlatarak onarım ve restorasyonlarını yapmak veya yaptırmak,
talep halinde kontrollük görevi Genel Müdürlükçe yürütülmek kaydıyla
düzenlenecek protokol esasları dahilinde kamu kurum ve kuruluşları
ile gerçek ve tüzel kişilere yaptırmak.
c) Vakıf kültür varlıkları birim fiyat
analizlerini hazırlamak, Genel Müdürce onaylandıktan sonra yayınlanmasını
sağlamak.
d) Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara
ait vakıf kültür varlıklarının onarım ve restorasyon projeleri ile
ilgili gerekli işlemleri yapmak ve hali hazır durumlarını röleve
ve fotoğraflarla tespit etmek, gerektiğinde eser ile koruma alanlarının
kamulaştırma işlemlerini yürütmek,
e) Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara
ait vakıf kültür varlıklarının onarımı ile yeni yapıların inşa,
onarım ve ihale işlemlerini yürütmek.
f) Vakıf kültür varlıklarının ve yeni
yapıların onarımı için gerekli görülen malzemeleri satın almak,
şantiye kurmak ve şantiyeleri kontrol etmek.
g) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile ilgili işlemleri yürütmek.
h) Genel Müdür tarafından verilen diğer
benzer görevleri yapmak.
Yatırım
ve Emlak Daire Başkanlığı
MADDE
54- Yatırım ve
Emlak Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlüğe, mazbut, mülhak ve
cemaat vakıflarına ait taşınmaz malların envanterini çıkarmak,
kütük kayıtlarını tutmak.
b) Bu Kanun ve ilgili kanunlar uyarınca
vakfına intikali gereken taşınmaz malların tespitini yaparak
vakfı adına tapuya tescilini sağlamak, vakıf kültür varlıklarının
mülkiyet ve tasarruf işlemlerini yürütmek.
c) Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara
ait taşınmazların; imar uygulama ve kadastro çalışmalarını takip
etmek; kamulaştırma, kiralama, vakıf konut veya hizmet statüsüne
alma, çıkarma işlemlerini yürütmek; kiralama usûl ve esaslarını
belirlemek; kat karşılığı, yapım veya onarım karşılığı kiralama
modelleri ile değerlendirilmelerini sağlamak; her türlü tecavüzden
korunmaları ile ilgili tedbirleri almak; elde tutulmasında fayda
görülmeyenlerin değiştirilmesi, satılması ve gerekli görülen
taşınmazların satın alınması işlemlerini yürütmek.
d) Genel Müdürlüğe yapılacak taşınmaz
mal bağış işlemlerini yürütmek.
e) Tavize tâbi olan taşınmaz malların
tespiti ile taviz bedellerinin tahsilini sağlamak.
f) Görev ve faaliyetlerinin gerektirdiği
alt yapı çalışmalarını yapmak veya yaptırmak.
g) Genel Müdür tarafından verilen diğer
benzer görevleri yapmak.
Sağlık
Hizmetleri Daire Başkanlığı
MADDE
55- Sağlık Hizmetleri
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Mazbut vakıfların vakfiyelerinde
yer alan sağlık hayır şartlarının gerçekleştirilmesi amacıyla; yataklı,
ayakta, gezici sağlık hizmeti vermek ve bu konuyla ilgili iş ve işlemleri
yürütmek.
b) Sağlık tesislerinin etkin ve verimli hizmet vermesine yönelik tedbirler
almak.
c) Sağlık hizmeti veren kurum ve kuruluşlarla
işbirliği yapmak.
d) Gerektiğinde kamu kurum ve kuruluşları,
sosyal güvenlik kurumları ve sağlık branşında hizmet veren özel sigorta
şirketleri ile anlaşma yapılmasını sağlamak.
e) Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba
Hastanesinin vakfiye şartlarına uygun, eğitim hastanesi olarak etkin
ve verimli çalışmasını sağlamak.
f) Genel Müdür tarafından verilen diğer
benzer görevleri yapmak.
Kültür
ve Tescil Daire Başkanlığı
MADDE
56- Kültür ve
Tescil Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlük arşivinde bulunan
vakfiye, ferman, berat, hüccet ve benzeri belgelerin tercüme ve
transkripsiyonunu yapmak, tasnif etmek ve arşivlemek.
b) Vakıfların merkezî sicil kayıtlarını
tutmak, kurulacak yeni vakıfların merkezî sicile tescilini yapmak.
c) Devlet arşiv, kütüphane ve müzeleri
ile gerçek ve tüzel kişilerin elinde bulunan vakfiye ve benzeri belgeleri
tespit ederek bunların Genel Müdürlük arşivine intikalini sağlamak.
d) Tevliyet, intifa hakkı, mazbutiyet,
şart tebdili ile hayır şartlarının güncelleştirilmesi gibi belgeleri
sicile kaydederek arşivlemek.
e) İlmi araştırmaların güvenlik içinde
yürütülmesini sağlamak.
f) Teberrukat eşyanın en geç beş yılda
bir sayımını yaptırarak demirbaş kayıtları ile mutabakatını sağlamak.
g) Vakıflarla ilgili yayın faaliyetlerinde
bulunmak.
h) Vakıf müze, kütüphane ve kültür merkezlerini
açmak, denetlemek.
ı) Yurt içi ve yurt dışındaki vakıf ve
üst kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde bilimsel, kültürel ve
sosyal etkinlikler düzenlemek, projeler üretmek.
j) Arşivlerin kullanılmasını kolaylaştıracak
ve her tür ilmi çalışmalar için fayda sağlayacak şekilde bir arşiv
yönetim sistemi kurmak ve bu sistemin çalışmasını sağlamak.
k) Ulusal ve uluslararası toplantılar,
konferans, panel, sempozyum, açık oturum, sergi, fuar gibi etkinlikler
düzenlemek.
l) Vakıflara ait taşınır kültür varlıklarının
korunması ve kaçakçılığın önlenmesi için gerekli tedbirleri almak
ve kaçırılan eserlerin iadesi ile ilgili işlemleri yürütmek.
m) Genel Müdür tarafından verilen diğer
benzer görevleri yapmak.
Dış
İlişkiler Daire Başkanlığı
MADDE
57- Dış İlişkiler
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlüğün uluslararası kuruluşlarla
ilişki ve işlemlerini yürütmek.
b) Vakıflarla ilgili uluslararası
alandaki gelişmeleri takip etmek.
c) Yurt dışı vakıf emlak konuları ile
ilgili işlemleri yürütmek.
d) Genel Müdürlüğün Avrupa Birliği
ile ilgili yapacağı çalışmaları, diğer birimlerle koordinasyon
sağlayarak yürütmek.
e) Genel Müdürlüğün görev alanına giren
konularda Türkiye'de düzenlenecek uluslararası toplantıların
organizasyonunu yapmak ve buna ilişkin işlemleri yürütmek.
f) Genel Müdür tarafından verilen diğer
benzer görevleri yapmak.
Danışma
ve denetim birimleri
MADDE
58- Genel Müdürlüğün
danışma ve denetim birimleri şunlardır:
a) Hukuk Müşavirliği.
b) Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı.
c) Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı.
d) Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği.
Hukuk
Müşavirliği
MADDE
59- Hukuk Müşavirliğinin
görevleri şunlardır:
a) Hukukî konular ile hukukî, malî ve cezaî
sonuçlar doğuracak işlemler hakkında görüş bildirmek.
b) Başbakanlıktan veya diğer kuruluşlardan
gönderilen kanun, tüzük ve yönetmelik tasarılarını hukukî açıdan
inceleyerek Genel Müdürlüğün görüşlerini belirlemek.
c) Genel Müdürlüğün menfaatlerini koruyucu,
anlaşmazlıkları önleyici hukukî tedbirleri zamanında almak, anlaşma
ve sözleşmelerin bu esaslara uygun olarak yapılmasına yardımcı olmak.
d) Genel Müdürlüğün taraf olduğu davalarda;
gerekli bilgileri hazırlamak ve
Genel Müdürlüğü temsil etmek veya Genel Müdürlükçe hizmet satın alma
yoluyla temsil ettirilen davaları takip ve koordine etmek.
e) Genel Müdürlük ile ilgili kanun, tüzük
ve yönetmelikleri hukukî açıdan incelemek, gerektiğinde hazırlamak
ve gerekli görülecek değişiklikleri teklif etmek.
f) Genel Müdür tarafından verilen diğer
benzer görevleri yapmak.
Rehberlik
ve Teftiş Başkanlığı
MADDE
60- Rehberlik
ve Teftiş Başkanlığı, Genel Müdürün emri veya onayı üzerine, Genel
Müdürlüğün merkez ve taşra kuruluşları ile ilgili olarak Genel Müdür
adına teftiş, inceleme ve soruşturma işlerini yürütür, ayrıca
aşağıdaki görevleri yapar:
a) Mülhak, cemaat, esnaf vakıfları ile
yeni vakıfların, vakfiye ve vakıf senedinde yazılı şartlara, yürürlükteki
mevzuata uygun yönetilip yönetilmediği, amacı doğrultusunda faaliyette
bulunup bulunmadığı, mallarının ve gelirlerinin vakfiye, 1936 Beyannamesi
ve vakıf senedindeki şartlara uygun kullanılıp kullanılmadığı
hususlarını incelemek, denetlemek ve rehberlik yapmak.
b) Vakıf ve iktisadî işletmelerinin
ve iştiraklerinin denetleme ve inceleme işlerini yürütmek.
c) Müfettişlerin araştırma, inceleme
ve denetim sonucu düzenleyecekleri raporları Başkanlık görüşü
ile birlikte Genel Müdürlük makamına sunmak.
d) Mülhak, cemaat, esnaf vakıfları ile
yeni vakıfların iç denetim raporları ile sonuçlarını değerlendirmek
ve gerekli işlemleri yürütmek.
e) Genel Müdür tarafından verilen diğer
benzer görevleri yapmak.
Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı hizmetlerinin
yürütülmesinde ihtiyaç duyulması durumunda Genel Müdürün onayı
ile taşrada çalışma grupları oluşturulabilir.
Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı ile çalışma
gruplarının çalışma usûl ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
Strateji
Geliştirme Daire Başkanlığı
MADDE
61- Strateji Geliştirme
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Ulusal kalkınma strateji ve politikaları,
yıllık program ve hükümet programı çerçevesinde Genel Müdürlüğün
orta ve uzun vadeli strateji ve politikalarını belirlemek, amaçlarını
oluşturmak üzere gerekli çalışmaları yapmak.
b) Genel Müdürlüğün görev alanına giren
konularda, performans ve kalite ölçütleri geliştirmek ve bu kapsamda
verilecek diğer görevleri yerine getirmek.
c) Genel Müdürlüğün yönetimi ile hizmetlerin
geliştirilmesi ve performansla ilgili bilgi ve verileri toplamak,
analiz etmek, yorumlamak.
d) Genel Müdürlüğün görev alanına giren
konularda, hizmetleri etkileyecek dış faktörleri incelemek, kurum
içi kapasite araştırması yapmak, hizmetlerin etkinliğini ve tatmin
düzeyini analiz etmek ve genel araştırmalar yapmak.
e) Yönetim bilgi sistemlerine ilişkin
hizmetleri yerine getirmek.
f) 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanunuyla malî hizmetler birimine verilen görevleri yürütmek.
g) Genel Müdürlüğün kefalet sandığı
işlemlerini yürütmek.
h) Genel Müdürlüğün sınai, ticari, zirai,
turizm, sağlık, eğitim, kültür, sosyal yardım ve diğer alanlarda girişeceği
yatırımları planlamak, gerekli etüt ve projeleri hazırlamak veya
hazırlatmak.
ı) İşletmelerin ekonomik kurallar
içinde üretimlerini artırıcı malî ve teknik etütler yapmak, işletme
ve iştiraklere ait iş ve işlemleri yürütmek.
j) Mazbut vakıflara ait hesapları tutmak,
intifa hakkı işlemlerini yürütmek.
k) Mülhak vakıfların yıllık kesin hesaplarını
incelemek ve tasdik etmek.
l) Dış kaynaklı fonlara ulaşabilecek
projelerin üretilmesini ve uygulamaya geçirilmesini sağlamak.
m) Genel Müdür tarafından verilecek
diğer benzer görevleri yapmak.
Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
MADDE
62- Basın ve
Halkla İlişkiler Müşavirliğinin görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlüğün saydam bir yapıya
kavuşturulması amacıyla, Genel Müdürlüğün kimliği, misyonu, vizyonu,
çalışma alanı ve faaliyetleri konusunda kamuoyunu bilgilendirmek.
b) Genel Müdürlüğün çalışmalarına ve
yürüttüğü projeler ile faaliyetlerine ilişkin kamuoyunun bilgilendirilmesi
amacıyla, görsel ve yazılı basın organlarıyla iletişim kurmak, Genel
Müdürlüğe ilişkin enformasyon niteliğindeki bilgileri derlemek,
bunları Genel Müdürlük adına haberleştirerek kitle iletişim araçları
kanalıyla kamuoyuna duyurulmasını sağlamak.
c) Genel Müdürlük ile ilgili duyuru,
bülten, bildiri, açıklama şeklinde derlenmiş her türlü haberin medya
planını hazırlayarak, bu planı uygulamak.
d) Genel Müdürlüğün kamuoyu nezdinde
tanıtımının yapılabilmesi amacıyla, çalışmalarının ve kurumsal
kimliğin tanınması ve hatırlanır olmasına yönelik reklam ve tanıtım
stratejilerini belirlemek, bunların uygulamaya geçirilmesini
sağlamak.
e) Genel Müdürlük adına, tanıtım amacıyla,
kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve üniversiteler
ile ortak organizasyonlar planlamak, yayın faaliyetlerinde bulunmak,
tanıtıcı broşür, afiş gibi görsel tanıtım araçları oluşturarak,
bunların hedeflenen kitlelere ulaşmasını sağlamak.
f) 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi
Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde bilgi edinme hakkını kullanmak
isteyen vatandaşların bilgi almasını kolaylaştıracak şekilde
organize olmak, bu kapsamda, ilgili birimler ile bilgi edinme hakkını
kullanan vatandaş arasında koordinasyon görevini yürütmek.
g) Genel Müdür tarafından verilen diğer
benzer görevleri yapmak.
Yardımcı
hizmet birimleri
MADDE
63- Genel Müdürlüğün
yardımcı hizmet birimleri şunlardır:
a) İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı.
b) Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı.
İnsan
Kaynakları Daire Başkanlığı
MADDE
64- İnsan Kaynakları
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlüğün insan gücü politikası
ve planlaması konusunda çalışmalar yapmak ve tekliflerde bulunmak.
b) Genel Müdürlük personelinin atama,
sicil, disiplin, emeklilik, nakil, terfi, ücret, sendika ve benzeri
özlük hakları işlemlerini yürütmek.
c) Genel Müdürlük personelinin hizmet
içi eğitim programını hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek.
d) İç denetimle ilgili hizmetleri yürütmek.
e) Genel Müdür tarafından verilen diğer
benzer görevleri yapmak.
Destek
Hizmetleri Daire Başkanlığı
MADDE
65- Destek Hizmetleri
Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) Genel Müdürlük için gerekli araç, gereç,
kırtasiye ve malzemeleri temin etmek, dağıtımını sağlamak, onarım
hizmetlerini yürütmek, kayıtlarını tutmak ve harcamalara ilişkin
tahakkuk işlemlerini yapmak.
b) Genel Müdürlük hizmetleri için ihtiyaç
duyulan taşınır ve taşınmazların kiralanması işlemlerini yürütmek.
c) Genel Müdürlük hizmet binalarının
temizlik, aydınlatma, ısıtma, bakım, onarım ve taşıma işlemlerini
yürütmek.
d) Konut tahsisi, sağlık ve sosyal tesislerin
kurulması ve yönetilmesi ile ilgili hizmetleri yürütmek.
e) Genel evrak ve arşiv faaliyetlerini
düzenlemek.
f) Genel Müdürlüğün sivil savunma ve
seferberlik hizmetlerini planlamak ve yürütmek.
g) Genel Müdür tarafından verilen diğer
benzer görevleri yapmak.
Taşra
teşkilâtı
MADDE
66- Genel Müdürlüğün
taşra teşkilâtı ekli (II) sayılı cetvelde gösterilmiştir. Bu cetvelde
yer alan birimlerin kurulup kaldırılmasına, yer ve bağlantı değişikliklerinin
yapılmasına Genel Müdürlüğün önerisi üzerine Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
Taşra teşkilâtının çalışma usûl ve esasları
yönetmelikle belirlenir.
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
İstihdam
Personel
rejimi
MADDE
67- Genel Müdürlük
personeli 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tâbidir.
Genel Müdürlükte; Genel Müdür, Genel
Müdür Yardımcısı, Vakıflar Meclisi Üyesi, I. Hukuk Müşaviri, Rehberlik
ve Teftiş Başkanı, Baş Müfettiş, Müfettiş, Basın ve Halkla İlişkiler
Müşaviri, Daire Başkanı, Bölge Müdürü, Hukuk Müşaviri, Müdür, Şube
Müdürü, Vakıf Uzmanı, Avukat, Mimar ve Mühendis, Şehir Plancısı, Müze
Araştırmacısı ile Kurum Tabibi kadrolarına atananlar, kadroları
karşılık gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki
hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli çalıştırılabilir.
Sözleşmeli olarak Genel Müdürlükte
fiilen çalışan personele bu Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde unvanlar
itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere,
Meclis tarafından belirlenecek tutarda aylık brüt sözleşme ücreti
ödenir. Başbakanlık merkez teşkilâtında sözleşmeli olarak çalıştırılan
emsali personelin yararlandığı ücret artışlarından Genel Müdürlükte
çalışan sözleşmeli personel de aynı usûl ve esaslara göre aynen yararlandırılır.
Bu personel T.C. Emekli Sandığı ile ilişkilendirilir. Söz konusu
personele, çalıştıkları günlerle orantılı olarak (hastalık ve yıllık
izinleri dahil), ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında birer aylık
sözleşme ücreti tutarında ikramiye ödenir. Bunlardan üstün gayret
ve çalışmaları sonucunda emsallerine göre başarılı çalışma yaptıkları
tespit edilenlere Genel Müdürün teklifi, ilgili Bakanın uygun görüşü
üzerine Başbakan onayı ile haziran ve aralık aylarında birer aylık
sözleşme ücreti tutarına kadar teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu
fıkranın uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar ile söz konusu personele
yapılacak diğer ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit edilir.
Genel Müdürlük merkez ve taşra teşkilâtı
kadrolarında çalışan memurlara (kadro karşılığı sözleşmeli personel
hariç) 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun
31 inci maddesinde yer alan fazla çalışma ücreti aynı usûl ve esaslara
göre ödenir.
Atamalar
MADDE
68- Genel Müdür,
Genel Müdür Yardımcısı, I. Hukuk Müşaviri ile Bölge Müdürü ortak kararnameyle,
Rehberlik ve Teftiş Başkanı ile Daire Başkanı, Genel Müdürün teklifi
Başbakanın veya görevlendirdiği Devlet Bakanının onayıyla, diğer
personel ise Genel Müdür tarafından atanır.
Vakıf
Uzmanı ve Vakıf Uzman Yardımcısı
MADDE
69- Genel Müdürlük
görevlerinin gerektirdiği uzmanlık hizmetleri, Vakıf Uzmanı ve
Uzman yardımcılarından oluşan meslek personeli eliyle yürütülür.
Vakıf Uzman Yardımcılığına atanabilmek
için 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılanlara
ek olarak aşağıdaki şartlar aranır:
a) En az dört yıllık eğitim veren yurt içi
veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış
yurt dışındaki fakülte veya yüksek okullardan mezun olmak.
b) Merkezî sistemle yapılacak memur
seçme sınavında başarılı olmak.
c) Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi
Seviye Tespit Sınavında en az (B) düzeyinde başarılı olmak.
d) Genel Müdürlükçe yapılacak sınavda
başarılı olmak.
e) Genel Müdürlükçe yapılacak sınavın
yapıldığı tarihte otuz yaşını doldurmamış olmak.
Vakıf Uzman Yardımcılığına atananlar,
üç yıl çalışmak, olumlu sicil almak ve hazırlayacağı tezin kabul
edilmesi kaydıyla açılacak Vakıf Uzmanı meslekî yeterlik sınavına
girme hakkını kazanırlar. Sınavda başarılı olanlar Vakıf Uzmanı
olarak atanırlar. İkinci sınavda da başarılı olamayanlar durumlarına
uygun memur kadrolarına atanırlar.
Vakıf Uzman Yardımcılığı sınavı, eğitim
programları ve süresi, tez hazırlama, meslekî yeterlik sınavı ile
çalışma usûl ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
Müfettiş
ve Müfettiş Yardımcısı
MADDE
70- Müfettiş
Yardımcısı olabilmek için:
a) 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun
48 inci maddesinde sayılan şartlara sahip olmak.
b) Üniversitelerin dört yıllık eğitim
veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî
bilimler, mimarlık, mühendislik fakülteleri mezunu olmak veya
bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilmiş
yurt içi ve yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak.
c) Sağlık durumunun, her türlü iklim ve
yolculuk koşullarına elverişli olduğunu sağlık kurulu raporu
ile belgelemek.
d) Merkezî sistemle yapılacak memur
seçme sınavında başarılı olmak.
e) Genel Müdürlük tarafından yapılacak
yarışma sınavında başarılı olmak.
f) Yarışma sınavının yapıldığı tarihte
otuz yaşını doldurmamış olmak,
gerekir.
Müfettiş Yardımcılığında en az üç yıl
çalışmak ve olumlu sicil almak şartıyla açılan meslekî yeterlik sınavında
başarılı olanlar Müfettiş kadrosuna
atanırlar.
Yapılacak yarışma ve yeterlik sınavının
şekli ve uygulama esasları yönetmelikle belirlenir.
Yapılacak meslekî yeterlik sınavına
girmeye hak kazandığı halde geçerli mazereti olmaksızın sınava
girmeyenler, yapılan iki sınavda da başarılı olamayanlar veya Müfettiş
Yardımcılığı süresi içerisinde olumsuz sicil alanlar bu unvanlarını
kaybederler ve durumlarına uygun memur kadrolarına atanırlar.
Kadro
iptal ve ihdasları
MADDE
71- Vakıflar
Genel Müdürlüğünün 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname eki (I) sayılı cetvelde yer alan kadroları iptal
edilerek bu cetvelden çıkarılmış, ekli (I) sayılı listede yer alan
kadrolar ihdas edilerek aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I)
sayılı cetvele Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak eklenmiştir.
Performans
ve vekalet ücreti
MADDE
72- Bezm-i Alem
Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi personelinin katkısıyla elde
edilen döner sermaye gelirlerinden bu birimde çalışan memurlara;
hizmet sunum şartları, personelin unvanı, görevi, çalışma şartları
ve süresi, hizmete katkısı, performansı, serbest çalışıp çalışmaması
ile muayene, ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz
eden riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınmak suretiyle,
Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurumlarında unvanlara göre uygulanan
tavan ödeme miktarları aşılmamak kaydıyla, Sağlık Bakanlığı personeli
için tespit edilen esas ve usûller de dikkate alınarak Meclisçe belirlenecek
usûl, esas ve oranda ödeme yapılabilir. Bu şekilde yapılacak ödeme,
cari yılda elde edilen döner sermaye gelirinin yüzde ellisini geçemez.
Birinci fıkrada belirtilen haklardan
faydalanan personel haricinde kalan tüm personele, vakıf kira gelirlerinin
yüzde üçünü geçmemek ve maaşlarının üçte birini aşmamak üzere,
Meclisçe belirlenecek usûl, esas ve oranda ödeme yapılabilir. Bu
ödemelerden damga vergisi hariç kesinti yapılmaz.
Genel Müdürlük lehine sonuçlanan dava
ve icra takipleri nedeniyle hükme bağlanarak karşı taraftan tahsil
olunan vekalet ücretlerinin; avukatlara ve hukuk servislerinde
fiilen görev yapan memurlara dağıtımı hakkında 2/2/1929 tarihli ve
1389 sayılı Devlet Davalarını İntaç Eden Avukat ve Saireye Verilecek
Ücreti Vekalet Hakkında Kanun hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.
DÖRDÜNCÜ
KISIM
Çeşitli
Hükümler
Görev
ve yetki
MADDE
73- Genel Müdürlüğün
merkez ve taşra teşkilâtının her kademedeki yöneticileri; yapmakla
yükümlü bulundukları hizmet ve görevleri Genel Müdürün emir ve direktifleri
doğrultusunda mevzuata, plan ve programlara uygun yürütmekten sorumludur.
Yetki
devri
MADDE
74- Genel Müdür
ve her kademedeki yöneticiler sınırlarını açıkça belirlemek şartıyla
yetkilerinden bir kısmını astlarına devredebilirler.
Yetki devri uygun araçlarla ilgililere
duyurulur.
İntifa
hakkı
MADDE
75- Mazbut ve
mülhak vakıfların vakfiyelerindeki şartlar doğrultusunda, ilgililerin
hakları saklıdır. Bu hakların kullanılmasına ilişkin usûl ve esaslar
yönetmelikle düzenlenir.
Mülhak
vakıflarda hasım gösterilme
MADDE
76- Mülhak vakıflarda
vakıf yönetimine, mülkiyet ve intifa hakkı iddiasına ait davalarda
vakıf yönetimi ile Genel Müdürlük birlikte hasım gösterilir.
Muafiyet
ve istisnalar
MADDE
77- Genel Müdürlüğe
ve mazbut vakıflara ait taşınmazlar Devlet malı imtiyazından yararlanır,
haczedilemez, rehnedilemezler. Tüm iş ve işlemleri, her türlü vergi,
resim, harç ve katılım payından istisnadır.
Genel Müdürlük tarafından açılacak davalarda
teminat aranmaz.
Genel Müdürlüğün ve mazbut vakıfların
tahsil edilemeyen gelirleri, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre Genel
Müdürlükçe tahsil edilir.
Vakıf kültür varlıklarının onarımları
ve restorasyonları ile çevre düzenlemesi ve kamulaştırma işlemleri,
180 sayılı Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tâbi değildir.
Vakıf kültür varlıklarının, restorasyon
veya onarım karşılığı kiralama işlemleri, 2886 sayılı Devlet İhale
Kanunu hükümlerine tâbi değildir.
Bu harcama ve kiralamalara ilişkin
usûl ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Yurt içi veya yurt dışında vakıf kültürünü
araştırmak, geliştirmek ve desteklemek amacıyla gerçek ve tüzel kişiler;
Genel Müdürlüğün görev alanı ile ilgili faaliyet ve yatırım programlarında
yer alan her türlü ilmi organizasyon, stratejik araştırma, konferans,
sempozyum ve benzeri kültürel faaliyetlerin yürütülmesi kapsamında
sponsorluk yapabilirler. Bu faaliyetlerle ilgili sponsor kişi veya
şirketler Genel Müdürlüğün belirleyeceği esaslar dahilinde reklam
alabilirler. Vakıflar adına kayıtlı taşınır ve taşınmaz vakıf kültür
varlıklarının; bakım, onarım ve restore edilmesi, yaşatılması,
çevre düzenlemesi ve kamulaştırılması dahil Genel Müdürlüğün
kontrolünde gerçek ve tüzel kişilerin kendileri tarafından yapılacak
harcamalar, bağış ve yardımlar ile sponsorluk harcamalarının tamamı
Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahından düşülür.
Kuruluşunda veya kurulduktan sonra
vakıflara bağışlanan taşınır ve taşınmaz mallar Veraset ve İntikal
Vergisinden istisnadır.
Dava
ve icra takibi ile alacaklardan vazgeçme
MADDE
78- Bir sözleşme
mevcut olmasa dahi, Genel Müdürlük menfaatinin olması kaydıyla
hangi aşamada olursa olsun;
a) Genel Müdürlük ile diğer kamu kurum,
kuruluş, gerçek ve tüzel kişiler arasında çıkan hukukî ihtilafların
anlaşma veya sözleşme değişikliği ile neticelendirilmesinde
Meclis,
b) Maddî ve hukukî sebeplerle takibinde
veya yüksek dereceli mahkemelerce incelenmesini istemekte fayda
umulmayan dava ve icra takiplerinden vazgeçilmesi, bir hakkın tanınması,
menfaatin terkininde ellibin Türk Lirasına kadar Genel Müdür, bu
miktarı aşanlarda Meclis,
yetkilidir.
Genel Müdür bu yetkisini kısmen veya
tamamen Genel Müdür yardımcılarına, I. Hukuk Müşavirine veya bölge
müdürlerine devredebilir.
Bu maddenin uygulanmasına ve miktarların
tespitine ilişkin hususlar Meclisçe belirlenir.
Değiştirilen
hükümler
MADDE
79- a) 27/1/1954
tarihli ve 6237 sayılı Limanlar İnşaatı Hakkında Kanunun 4 üncü
maddesine “belediyelere” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya Vakıflar
Genel Müdürlüğüne” ibaresi eklenmiştir.
b) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;
1) 36 ncı maddesinin “ORTAK HÜKÜMLER”
bölümünün (A) fıkrasının (11) numaralı bendine; “Başbakanlık Uzman Yardımcıları” ibaresinden sonra gelmek
üzere “Vakıf Uzman Yardımcıları” ve “Başbakanlık Uzmanlığına” ibaresinden
sonra gelmek üzere “Vakıf Uzmanlığına” ibareleri,
2) 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar”
bölümünün “A- Özel Hizmet Tazminatı” bendinin (i) alt bendine; “Kültür
ve Turizm Uzmanları” ibaresinden sonra gelmek üzere “Vakıf Uzmanları”
ibaresi,
3) Eki (I) sayılı ek gösterge cetvelinin,
“I- Genel İdare Hizmetleri Sınıfı” bölümünün (h) bendine “Kültür
ve Turizm Uzmanları” ibaresinden sonra gelmek üzere “Vakıf Uzmanları"
ibaresi,
4) Eki (II) sayılı ek gösterge cetvelinin
“II- Yargı Kuruluşları, Bağlı ve İlgili Kuruluşlar ile Yüksek Öğretim
Kuruluşlarında” başlıklı bölümüne “Teftiş ve Tetkik Kurulu Başkanı”
ibaresinden sonra gelmek üzere “Vakıflar Genel Müdürlüğü Rehberlik
ve Teftiş Başkanı” ibaresi,
5) Eki (IV) sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin
5 inci sırasının (e) bendinin sonuna “Vakıflar Genel Müdürlüğü
Rehberlik ve Teftiş Başkanı” ibaresi,
eklenmiştir.
c) 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet
İhale Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasına “Devletin
özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz”
ibaresinden sonra gelmek üzere “malları ve Vakıflar Genel Müdürlüğü
ile idare ve temsil ettiği mazbut vakıflara ait taşınmaz” ibaresi
eklenmiştir.
d) 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu
İhale Kanununun;
1) 3 üncü maddesine (j) bendinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki (k) bendi,
“k) Vakıf kültür varlıklarının onarımları
ve restorasyonları ile çevre düzenlemesine ilişkin mal veya hizmet
alımları,”
2) Geçici 4 üncü maddesine aşağıdaki
fıkra,
“Bu Kanunun 3 üncü maddesinin (k) bendine
ilişkin usûl ve esaslar, Maliye Bakanlığı ve Kamu İhale Kurumunun
görüşleri alınarak Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından çıkarılacak
bir yönetmelikle belirlenir.”
eklenmiştir.
Yürürlükten
kaldırılan hükümler
MADDE
80- 5/6/1935 tarihli
ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu, 27/6/1956 tarihli ve 6760 sayılı Vakıflar
Umum Müdürlüğü Vazife ve Teşkilâtı Hakkında Kanunun 16 ncı maddesi
hariç diğer maddeleri, 20/4/1936 tarihli ve 2950 sayılı Vakıf Malların
Taksitle Satılması ve Kiraya Verilmesi ve Satış Paralarının Kullanılması
ve Emaneten İdare Edilen Mülhak Vakıflardan İdare ve Tahsil Masrafı
Alınması Hakkında Kanun, 10/9/1957 tarihli ve 7044 sayılı Aslında Vakıf
Olan Tarihi ve Mimari Kıymeti Haiz Eski Eserlerin Vakıflar Umum Müdürlüğüne
Devrine Dair Kanun, 22/2/1926 tarihli ve 748 sayılı Emvalı Milliye
ve Metrukeden veya Mazbut Vakıflardan, Bazı Müessesat ile Belediyelere
Satılabilecek Arazi ve Arsalar Hakkında Kanun, 1/7/1953 tarihli ve
6092 sayılı Vakıf Zeytinlik, İncirlik, Fındıklık, Narenciye ve Meyvalıkların
Satış Şekli Hakkında Kanun, 8/6/1984 tarihli ve 227 sayılı Vakıflar
Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ve bu kanunların ek ve değişiklikleri ile 22/11/2001 tarihli
ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 111 inci maddesinin ikinci fıkrası
yürürlükten kaldırılmıştır.
23/2/1995 tarihli ve 547 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 20 nci maddesinde ve 27/6/1989 tarihli ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3 üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “Vakıflar Genel Müdürlüğü” ibareleri madde metinlerinden
çıkarılmıştır.
GEÇİCİ
MADDE 1-
Genel Müdürlük teşkilâtı, bu Kanun esaslarına göre yeniden düzenleninceye
kadar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte uygulanmakta olan mevcut
kadroların kullanımına devam olunur.
Bu Kanunla yapılan düzenleme sonucu
kadro ve görev unvanları değişmeyenler yeni kadrolarına atanmış
sayılırlar.
Bu Kanuna göre kadro ve görev unvanları
değişen yahut kaldırılan personel, en geç altı ay içinde derece ve
kademelerine uygun olmak kaydıyla Genel Müdürlükte ihtiyaç duyulan
diğer kadrolara atanırlar. Bunlar, yeni bir kadroya atanıncaya kadar,
eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminatlar
ile diğer malî haklarını almaya devam ederler. Söz konusu personelin
atandıkları yeni kadroların aylık, ek gösterge, ikramiye (bir aya
isabet eden tutar), her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî hakları
toplamının net tutarı, eski kadrolarına bağlı olarak en son ayda
almakta oldukları aylık, ek gösterge, ikramiye (bir aya isabet eden
tutar), her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî hakları toplamı
net tutarından az olması halinde, aradaki fark atandıkları kadroda
kaldıkları sürece herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaksızın
tazminat olarak ödenir.
Ayrıca, Genel Müdürlükte 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa tâbi olarak çalışanlar, bu Kanunun 69 uncu
maddesinin ikinci fıkrasının (b), (c) ve
(e) bentlerindeki şartlar aranmaksızın, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren altı ay içinde başvurmaları halinde, Genel
Müdürlük tarafından açılacak yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar.
Yapılan sınavda başarılı olanlar Vakıf Uzmanlığı kadrosuna atanırlar.
GEÇİCİ
MADDE 2-
Bu Kanunun ilgili maddelerinde düzenlenmesi öngörülen yönetmelikler
en geç altı ay içinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulur.
Bu yönetmelikler çıkarılıncaya kadar mevcut düzenlemelerin bu
Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
GEÇİCİ
MADDE 3-
Bu Kanuna göre yeniden düzenleme yapılıncaya kadar değişen veya
yeniden kurulan birimlere verilen görevler daha önce bu görevleri
yapmakta olan birimler tarafından yapılmaya devam olunur.
GEÇİCİ
MADDE 4- Genel
Müdürlüğün taşra teşkilâtı, bu Kanunun esaslarına göre yeniden düzenleninceye
kadar görev ve hizmetleri mevcut taşra teşkilâtı tarafından yürütülmeye
devam olunur.
GEÇİCİ
MADDE 5-
Vakıf şerhleri ile ilgili devam etmekte olan davalarda; diğer kanunlarda
yer alan zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere ilişkin hükümler bu
Kanun açısından uygulanmaz.
GEÇİCİ
MADDE 6-
Mülhak vakıfların vakfiyelerinde; intifa hakları hayır şartlarından
fazla olanlar, vakıf yöneticisi ve ilgililerinin istekleri halinde,
Meclis kararı alınarak, mahkemesince, 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun
372 nci maddesinde belirtilen aile vakfına dönüştürülür.
GEÇİCİ
MADDE 7-
Cemaat vakıflarının;
a) 1936 Beyannamelerinde kayıtlı
olup, halen tasarruflarında bulunan nam-ı müstear veya nam-ı mevhumlar
adına tapuda kayıtlı olan taşınmazlar,
b) 1936 Beyannamesinden sonra cemaat
vakıfları tarafından satın alınmış veya cemaat vakıflarına vasiyet
edildiği veya bağışlandığı halde, mal edinememe gerekçesiyle halen;
Hazine veya Genel Müdürlük ya da vasiyet edenler veya bağışlayanlar
adına tapuda kayıtlı olan taşınmazlar,
tapu kayıtlarındaki hak ve mükellefiyetleri
ile birlikte bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onsekiz
ay içinde müracaat edilmesi halinde, Meclisin olumlu kararından
sonra, ilgili tapu sicil müdürlüklerince cemaat vakıfları adına tescilleri yapılır.
GEÇİCİ
MADDE 8-
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun uyarınca Vakıflar
Genel Müdürlüğüne tahsis edilmiş olan kadroların kullanılmasına
devam olunur.
GEÇİCİ
MADDE 9-
Sağlık Bakanlığı kadrolarında bulunarak Bezm-i Alem Valide Sultan
Vakıf Gureba Hastanesinde çalışırken Genel Müdürlük kadrolarına
nakledilen personelin, 6/1/2005 tarihli ve 5283 sayılı Kanunun 5 inci
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan hükümlerden yararlandırılmasına
devam olunur.
Genel Müdürlüğe bağlı olarak faaliyette
bulunan Ayvalık Vakıf Zeytinlikleri, Vakıf Memba Suları ve Bezm-i
Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi işletmeleri; 5018 sayılı
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun geçici 11 inci maddesi hükmüne
göre, döner sermayeli işletmelerin yeniden yapılandırılması
ile ilgili düzenleme yapılıncaya kadar faaliyetlerini döner sermaye
işletmesi olarak yürütmeye devam ederler.
Yürürlük
MADDE
81- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE
82- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
ANAYASANIN
89 UNCU VE 104 ÜNCÜ MADDELERİ GEREĞİNCE CUMHURBAŞKANINCA BİR DAHA GÖRÜŞÜLMEK
ÜZERE GERİ GÖNDERİLEN KANUNA EKLİ LİSTELER
(1)
SAYILI LİSTE
KURUMU : VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
TEŞKİLATI
: MERKEZ
İHDASI UYGUN GÖRÜLEN KADROLARIN
|
|
SERBEST |
TUTULAN |
|
|
|
|
|
|
|
|
KADRO |
KADRO |
|
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
ADEDİ |
ADEDİ |
TOPLAM |
|
GİH |
Genel Müdür |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Genel Müdür Yardımcısı |
1 |
3 |
|
3 |
|
GİH |
Vakıflar Meclisi Üyesi |
1 |
5 |
|
5 |
|
GİH |
1. Hukuk Müşaviri |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Rehberlik ve Teftiş Başkanı |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Vakıf Hizmetleri Daire Başkanı |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Hayır
Hizmetleri Daire Başkanı |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Sanat
Eserleri ve Yapı İşleri |
|
|
|
|
|
|
Daire
Başkanı |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Yatırım
ve Emlak Daire Başkanı |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Sağlık
Hizmetleri Daire Başkanı |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Kültür
ve Tescil Daire Başkanı |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Dış
İlişkiler Daire Başkanı |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Strateji Geliştirme Daire Başkanı |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
İnsan Kaynakları Daire Başkanı |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Destek Hizmetleri Daire Başkanı |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Hukuk Müşaviri |
1 |
10 |
|
10 |
|
GİH |
Başmüfettiş |
1 |
40 |
|
40 |
|
GİH |
Müfettiş |
1 |
10 |
|
10 |
|
GİH |
Müfettiş |
3 |
5 |
|
5 |
|
GİH |
Müfettiş |
4 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
Müfettiş |
5 |
25 |
|
25 |
|
GİH |
Müfettiş Yardımcısı |
5 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Müfettiş Yardımcısı |
7 |
30 |
|
30 |
|
GİH |
İç Denetçi |
1 |
4 |
|
4 |
|
GİH |
İç Denetçi |
2 |
3 |
|
3 |
|
GİH |
İç Denetçi |
3 |
4 |
|
4 |
|
GİH |
İç Denetçi |
5 |
4 |
|
4 |
|
GİH |
Mali Hizmetler Uzmanı |
2 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Mali Hizmetler Uzmanı |
3 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Mali Hizmetler Uzmanı |
4 |
2 |
|
2 |
|
|
|
|
|
SERBEST |
TUTULAN |
|
|
|
|
|
KADRO |
KADRO |
|
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
ADEDİ |
ADEDİ |
TOPLAM |
|
GİH |
Mali Hizmetler Uzmanı |
5 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
Mali Hizmetler Uzman Yardımcısı |
8 |
3 |
|
3 |
|
GİH |
Müdür |
1 |
42 |
|
42 |
|
GİH |
Vakıf Uzmanı |
1 |
5 |
|
5 |
|
GİH |
Vakıf Uzmanı |
2 |
5 |
|
5 |
|
GİH |
Vakıf Uzmanı |
3 |
10 |
|
10 |
|
GİH |
Vakıf Uzmanı |
4 |
10 |
|
10 |
|
GİH |
Vakıf Uzmanı |
5 |
10 |
|
10 |
|
GİH |
Vakıf Uzman Yardımcısı |
6 |
20 |
|
20 |
|
GİH |
Uzman |
1 |
30 |
|
30 |
|
GİH |
Uzman (Özelleştirme) |
1-12 |
120 |
|
120 |
|
GİH |
Sivil Savunma Uzmanı |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Araştırmacı |
1 |
8 |
|
8 |
|
GİH |
Araştırmacı |
3 |
25 |
|
25 |
|
GİH |
Araştırmacı |
5 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
Araştırmacı (Özelleştirme) |
1-13 |
167 |
|
167 |
|
GİH |
Çözümleyici |
6 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
Programcı |
6 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
Bilgisayar İşletmeni |
3 |
40 |
|
40 |
|
GİH |
Bilgisayar İşletmeni |
4 |
5 |
|
5 |
|
GİH |
Bilgisayar İşletmeni |
5 |
15 |
|
15 |
|
GİH |
Bilgisayar İşletmeni |
6 |
14 |
|
14 |
|
GİH |
Bilgisayar İşletmeni |
7 |
10 |
|
10 |
|
GİH |
Bilgisayar İşletmeni |
9 |
10 |
|
10 |
|
GİH |
Müze Araştırmacısı |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Müze Araştırmacısı |
6 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
Mütercim |
1 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Mütercim |
3 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Mütercim |
6 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
Kitap Pataloğu |
9 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
Musahhih |
6 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
Kütüphaneci |
6 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Ayniyat Saymanı |
1 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
Teberrükât Saymanı |
2 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
Kameraman |
10 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
Memur |
5 |
40 |
|
40 |
|
GİH |
Memur |
6 |
15 |
|
15 |
|
GİH |
Memur |
7 |
16 |
|
16 |
|
GİH |
Ambar
Memuru |
5 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
Satınalma
Memuru |
5 |
1 |
|
1 |
|
|
|
|
|
SERBEST |
TUTULAN |
|
|
|
|
|
KADRO |
KADRO |
|
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
ADEDİ |
ADEDİ |
TOPLAM |
|
GİH |
Koruma ve Güvenlik Görevlisi |
7 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
Koruma ve Güvenlik Görevlisi |
9 |
13 |
|
13 |
|
GİH |
Şoför |
5 |
5 |
|
5 |
|
GİH |
Şoför |
8 |
5 |
|
5 |
|
GİH |
Şoför |
10 |
2 |
|
2 |
|
SH |
Daire Tabibi |
1 |
2 |
|
2 |
|
SH |
Diş Tabibi |
1 |
1 |
|
1 |
|
SH |
Diş Tabibi |
5 |
1 |
|
1 |
|
SH |
Biyolog |
1 |
1 |
|
1 |
|
SH |
Biyolog |
4 |
1 |
|
1 |
|
SH |
Hemşire |
1 |
1 |
|
1 |
|
SH |
Hemşire |
7 |
1 |
|
1 |
|
SH |
Sağlık
Memuru |
7 |
1 |
|
1 |
|
SH |
Çocuk
Gelişimcisi |
2 |
1 |
|
1 |
|
AH |
Avukat |
1 |
10 |
|
10 |
|
AH |
Avukat |
3 |
5 |
|
5 |
|
AH |
Avukat |
5 |
1 |
|
1 |
|
AH |
Avukat |
6 |
4 |
|
4 |
|
TH |
Mimar |
1 |
8 |
|
8 |
|
TH |
Mimar |
3 |
5 |
|
5 |
|
TH |
Mimar |
5 |
5 |
|
5 |
|
TH |
Mühendis |
1 |
12 |
|
12 |
|
TH |
Mühendis |
5 |
11 |
|
11 |
|
TH |
Şehir
Plancısı |
5 |
3 |
|
3 |
|
TH |
Matematikçi |
5 |
5 |
|
5 |
|
TH |
Arkeolog |
1 |
1 |
|
1 |
|
TH |
İstatistikçi |
5 |
5 |
|
5 |
|
TH |
Desinatör |
7 |
3 |
|
3 |
|
TH |
Restoratör |
9 |
3 |
|
3 |
|
TH |
Tekniker |
1 |
17 |
|
17 |
|
TH |
Tekniker |
3 |
3 |
|
3 |
|
TH |
Tekniker |
7 |
5 |
|
5 |
|
TH |
Teknisyen |
3 |
10 |
|
10 |
|
TH |
Teknisyen |
5 |
6 |
|
6 |
|
TH |
Teknik
Ressam |
7 |
3 |
|
3 |
|
YH |
Teknisyen
Yardımcısı |
5 |
3 |
|
3 |
|
YH |
Teknisyen
Yardımcısı |
8 |
2 |
|
2 |
|
YH |
Dağıtıcı |
5 |
3 |
|
3 |
|
YH |
Dağıtıcı |
10 |
4 |
|
4 |
|
YH |
Kaloriferci |
10 |
1 |
|
1 |
|
YH |
Hizmetli |
5 |
12 |
|
12 |
|
YH |
Hizmetli |
7 |
14 |
|
14 |
|
|
TOPLAM |
|
1014 |
|
1014 |
(1)
SAYILI LİSTE
KURUMU : VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
TEŞKİLATI
: TAŞRA
İHDASI UYGUN GÖRÜLEN KADROLARIN
|
|
SERBEST |
TUTULAN |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KADRO |
KADRO |
|
|
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
ADEDİ |
ADEDİ |
TOPLAM |
|
|
GİH |
Bölge Müdürü |
1 |
25 |
|
25 |
|
|
GİH |
Şube Müdürü |
1 |
159 |
|
159 |
|
|
GİH |
Şube Müdürü |
3 |
2 |
|
2 |
|
|
GİH |
Hastane Müdürü |
1 |
1 |
|
1 |
|
|
GİH |
Hastane Müdür Yrd. |
2 |
3 |
|
3 |
|
|
GİH |
Hastane Müdür Yrd. |
3 |
2 |
|
2 |
|
|
GİH |
Hastane Müdür Yrd. |
5 |
1 |
|
1 |
|
|
GİH |
Vakıf Uzmanı |
1 |
20 |
|
20 |
|
|
GİH |
Vakıf Uzmanı |
2 |
20 |
|
20 |
|
|
GİH |
Vakıf Uzmanı |
3 |
20 |
|
20 |
|
|
GİH |
Vakıf Uzmanı |
4 |
20 |
|
20 |
|
|
GİH |
Vakıf Uzmanı |
5 |
20 |
|
20 |
|
|
GİH |
Vakıf Uzman Yardımcısı |
6 |
50 |
|
50 |
|
|
GİH |
Sivil Savunma Uzmanı |
1 |
5 |
|
5 |
|
|
GİH |
Uzman (Özelleştirme) |
1-12 |
2 |
|
2 |
|
|
GİH |
Araştırmacı |
1 |
15 |
|
15 |
|
|
GİH |
Araştırmacı |
3 |
65 |
|
65 |
|
|
GİH |
Araştırmacı |
4 |
8 |
|
8 |
|
|
GİH |
Araştırmacı |
5 |
6 |
|
6 |
|
|
GİH |
Araştırmacı (Özelleştirme) |
1-13 |
3 |
|
3 |
|
|
GİH |
Çözümleyici |
6 |
15 |
|
15 |
|
|
GİH |
Programcı |
6 |
10 |
|
10 |
|
|
GİH |
Bilgisayar İşletmeni |
3 |
60 |
|
60 |
|
|
GİH |
Bilgisayar İşletmeni |
4 |
19 |
|
19 |
|
|
GİH |
Bilgisayar İşletmeni |
5 |
18 |
|
18 |
|
|
GİH |
Bilgisayar İşletmeni |
7 |
20 |
|
20 |
|
|
GİH |
Bilgisayar İşletmeni |
9 |
105 |
|
105 |
|
|
GİH |
Müze Araştırmacısı |
3 |
1 |
|
1 |
|
|
GİH |
Müze Araştırmacısı |
6 |
14 |
|
14 |
|
|
GİH |
Müze Araştırmacısı |
9 |
4 |
|
4 |
|
|
GİH |
Mütercim |
6 |
10 |
|
10 |
|
|
GİH |
Kitap Pataloğu |
6 |
8 |
|
8 |
|
|
GİH |
Musahhih |
6 |
5 |
|
5 |
|
|
GİH |
Ayniyat Saymanı |
1 |
15 |
|
15 |
|
|
GİH |
Ayniyat Saymanı |
3 |
9 |
|
9 |
|
|
|
|
|
|
SERBEST |
TUTULAN |
|
|
|
|
|
|
KADRO |
KADRO |
|
|
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
ADEDİ |
ADEDİ |
TOPLAM |
|
|
GİH |
Ayniyat Saymanı |
5 |
2 |
|
2 |
|
|
GİH |
Teberrükât Saymanı |
1 |
5 |
|
5 |
|
|
GİH |
Teberrükât Saymanı |
5 |
1 |
|
1 |
|
|
GİH |
Teberrükât Saymanı |
6 |
22 |
|
2 |
|
|
GİH |
Kameraman |
10 |
5 |
|
5 |
|
|
GİH |
Memur |
5 |
155 |
|
155 |
|
|
GİH |
Memur |
7 |
60 |
|
60 |
|
|
GİH |
Memur |
8 |
26 |
|
26 |
|
|
GİH |
Memur |
9 |
38 |
|
38 |
|
|
GİH |
Ambar
Memuru |
5 |
15 |
|
15 |
|
|
GİH |
Ambar
Memuru |
7 |
20 |
|
20 |
|
|
GİH |
Satınalma
Memuru |
5 |
20 |
|
20 |
|
|
GİH |
Satınalma
Memuru |
7 |
20 |
|
20 |
|
|
GİH |
Kütüphaneci |
1 |
1 |
|
1 |
|
|
GİH |
Kütüphaneci |
3 |
1 |
|
1 |
|
|
GİH |
Kütüphaneci |
6 |
3 |
|
3 |
|
|
GİH |
Koruma
ve Güvenlik Görevlisi |
5 |
1 |
|
1 |
|
|
GİH |
Koruma ve Güvenlik Görevlisi |
7 |
10 |
|
10 |
|
|
GİH |
Koruma ve Güvenlik Görevlisi |
9 |
60 |
|
60 |
|
|
GİH |
Şoför |
5 |
25 |
|
25 |
|
|
GİH |
Şoför |
8 |
15 |
|
15 |
|
|
GİH |
Şoför |
10 |
9 |
|
9 |
|
|
SH |
Daire Tabibi |
1 |
2 |
|
2 |
|
|
SH |
Veteriner Hekim |
5 |
2 |
|
2 |
|
|
SH |
Baştabip |
1 |
1 |
|
1 |
|
|
SH |
Baştabip Yardımcısı |
1 |
5 |
|
5 |
|
|
SH |
Klinik Şefi |
1 |
25 |
|
25 |
|
|
SH |
Klinik Şef Yardımcısı |
1 |
15 |
|
15 |
|
|
SH |
Uzman
Tabip |
1 |
70 |
|
70 |
|
|
SH |
Uzman
Tabip |
2 |
20 |
|
20 |
|
|
SH |
Uzman
Tabip |
3 |
26 |
|
26 |
|
|
SH |
Uzman
Tabip |
4 |
4 |
|
4 |
|
|
SH |
Uzman
Tabip |
5 |
30 |
|
30 |
|
|
SH |
Uzman
(TUT) |
5 |
1 |
|
1 |
|
|
SH |
Başasistan |
1 |
18 |
|
18 |
|
|
SH |
Başasistan |
2 |
2 |
|
2 |
|
|
SH |
Başasistan |
3 |
3 |
|
3 |
|
|
SH |
Başasistan |
5 |
3 |
|
3 |
|
|
SH |
Asistan |
1 |
5 |
|
5 |
|
|
|
|
|
|
SERBEST |
TUTULAN |
|
|
|
|
|
|
KADRO |
KADRO |
|
|
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
ADEDİ |
ADEDİ |
TOPLAM |
|
|
SH |
Asistan |
2 |
5 |
|
5 |
|
|
SH |
Asistan |
3 |
10 |
|
10 |
|
|
SH |
Asistan |
4 |
15 |
|
15 |
|
|
SH |
Asistan |
5 |
240 |
|
240 |
|
|
SH |
Tabip |
2 |
2 |
|
2 |
|
|
SH |
Tabip |
3 |
2 |
|
2 |
|
|
SH |
Tabip |
5 |
13 |
|
13 |
|
|
SH |
Diş
Tabibi |
1 |
2 |
|
2 |
|
|
SH |
Diş
Tabibi |
5 |
5 |
|
5 |
|
|
SH |
Biyolog |
1 |
3 |
|
3 |
|
|
SH |
Biyolog |
5 |
1 |
|
1 |
|
|
SH |
Biyolog |
9 |
3 |
|
3 |
|
|
SH |
Psikolog |
1 |
2 |
|
2 |
|
|
SH |
Psikolog |
5 |
1 |
|
1 |
|
|
SH |
Odyolog |
6 |
1 |
|
1 |
|
|
SH |
Sağlık Fizikçisi |
8 |
1 |
|
1 |
|
|
SH |
Fizyoterapist |
5 |
2 |
|
2 |
|
|
SH |
Diyetisyen |
5 |
2 |
|
2 |
|
|
SH |
Laborant |
1 |
1 |
|
1 |
|
|
SH |
Laborant |
2 |
2 |
|
2 |
|
|
SH |
Laborant |
4 |
3 |
|
3 |
|
|
SH |
Laborant |
5 |
13 |
|
13 |
|
|
SH |
Laborant |
7 |
8 |
|
8 |
|
|
SH |
Eczacı |
1 |
1 |
|
1 |
|
|
SH |
Eczacı |
5 |
8 |
|
8 |
|
|
SH |
Sağlık
Teknisyeni |
4 |
2 |
|
2 |
|
|
SH |
Sağlık
Teknisyeni |
5 |
21 |
|
21 |
|
|
SH |
Sağlık
Teknisyeni |
6 |
6 |
|
6 |
|
|
SH |
Sağlık
Memuru |
2 |
2 |
|
2 |
|
|
SH |
Sağlık
Memuru |
3 |
1 |
|
1 |
|
|
SH |
Sağlık
Memuru |
9 |
12 |
|
12 |
|
|
SH |
Başhemşire |
1 |
1 |
|
1 |
|
|
SH |
Hemşire |
1 |
10 |
|
10 |
|
|
SH |
Hemşire |
2 |
15 |
|
15 |
|
|
SH |
Hemşire |
3 |
10 |
|
10 |
|
|
SH |
Hemşire |
4 |
17 |
|
17 |
|
|
SH |
Hemşire |
5 |
140 |
|
140 |
|
|
SH |
Hemşire |
6 |
15 |
|
15 |
|
|
SH |
Hemşire |
7 |
57 |
|
57 |
|
|
|
|
|
|
SERBEST |
TUTULAN |
|
|
|
|
|
|
KADRO |
KADRO |
|
|
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
ADEDİ |
ADEDİ |
TOPLAM |
|
|
SH |
Hemşire |
8 |
35 |
|
35 |
|
|
SH |
Hemşire |
9 |
20 |
|
20 |
|
|
SH |
Ebe |
4 |
1 |
|
1 |
|
|
SH |
Ebe |
5 |
5 |
|
5 |
|
|
SH |
Ebe |
7 |
6 |
|
6 |
|
|
AH |
Avukat |
1 |
40 |
|
40 |
|
|
AH |
Avukat |
3 |
20 |
|
20 |
|
|
AH |
Avukat |
5 |
10 |
|
10 |
|
|
AH |
Avukat |
6 |
40 |
|
40 |
|
|
TH |
Mimar |
1 |
15 |
|
15 |
|
|
TH |
Mimar |
3 |
15 |
|
15 |
|
|
TH |
Mimar |
5 |
50 |
|
50 |
|
|
TH |
Mühendis |
1 |
28 |
|
28 |
|
|
TH |
Mühendis |
3 |
15 |
|
15 |
|
|
TH |
Mühendis |
5 |
70 |
|
70 |
|
|
TH |
Mühendis |
8 |
5 |
|
5 |
|
|
TH |
Şehir
Plancısı |
4 |
1 |
|
1 |
|
|
TH |
Şehir
Plancısı |
5 |
5 |
|
5 |
|
|
TH |
Arkelog |
1 |
4 |
|
4 |
|
|
TH |
Kimyager |
1 |
1 |
|
1 |
|
|
TH |
Fizikçi |
1 |
1 |
|
1 |
|
|
TH |
Fizikçi |
2 |
1 |
|
1 |
|
|
TH |
Fizikçi |
5 |
1 |
|
1 |
|
|
TH |
Desinatör |
1 |
1 |
|
1 |
|
|
TH |
Desinatör |
7 |
5 |
|
5 |
|
|
TH |
Restoratör |
9 |
5 |
|
5 |
|
|
TH |
Tekniker |
1 |
32 |
|
32 |
|
|
TH |
Tekniker |
3 |
15 |
|
15 |
|
|
TH |
Tekniker |
5 |
10 |
|
10 |
|
|
TH |
Tekniker |
7 |
40 |
|
40 |
|
|
TH |
Teknisyen |
3 |
25 |
|
25 |
|
|
TH |
Teknisyen |
5 |
13 |
|
13 |
|
|
TH |
Teknisyen |
7 |
15 |
|
15 |
|
|
TH |
Teknisyen |
9 |
14 |
|
14 |
|
|
TH |
Teknik
Ressam |
7 |
5 |
|
5 |
|
|
TH |
Fen
Memuru |
3 |
5 |
|
5 |
|
|
TH |
Fen
Memuru |
7 |
15 |
|
15 |
|
|
YH |
Teknisyen
Yardımcısı |
7 |
4 |
|
4 |
|
|
YH |
Teknisyen
Yardımcısı |
8 |
2 |
|
2 |
|
|
|
|
|
|
SERBEST |
TUTULAN |
|
|
|
|
|
|
KADRO |
KADRO |
|
|
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
ADEDİ |
ADEDİ |
TOPLAM |
|
|
YH |
Aşçı |
5 |
10 |
|
10 |
|
|
YH |
Aşçı |
7 |
2 |
|
2 |
|
|
YH |
Aşçı |
8 |
8 |
|
8 |
|
|
YH |
Aşçı |
10 |
5 |
|
5 |
|
|
YH |
Hastabakıcı |
7 |
8 |
|
8 |
|
|
YH |
Bekçi |
5 |
5 |
|
5 |
|
|
YH |
Bekçi |
7 |
12 |
|
12 |
|
|
YH |
Bekçi |
11 |
1 |
|
1 |
|
|
YH |
Kaloriferci |
5 |
5 |
|
5 |
|
|
YH |
Kaloriferci |
7 |
1 |
|
1 |
|
|
YH |
Kaloriferci |
10 |
20 |
|
20 |
|
|
YH |
Hizmetli |
5 |
40 |
|
40 |
|
|
YH |
Hizmetli |
7 |
65 |
|
65 |
|
|
YH |
Hizmetli |
8 |
25 |
|
25 |
|
|
YH |
Hizmetli |
9 |
70 |
|
70 |
|
|
YH |
Hizmetli |
10 |
45 |
|
45 |
|
|
YH |
Hizmetli |
11 |
84
|
|
84 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
TOPLAM |
|
3162 |
|
3162 |
|
(1) SAYILI LİSTE
KURUMU :
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
TEŞKİLATI :
DÖNER SERMAYE
İHDASI UYGUN GÖRÜLEN
KADROLARIN
|
SERBEST |
TUTULAN |
|
|
|
|
|
|
|
|
KADRO |
KADRO |
|
|
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
ADEDİ |
ADEDİ |
TOPLAM |
|
GİH |
İŞLETME MÜDÜRÜ |
1 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
ŞUBE MÜDÜRÜ |
1 |
4 |
|
4 |
|
GİH |
SAYMANLIK MÜDÜRÜ |
1 |
3 |
|
3 |
|
GİH |
VEZNEDAR |
6 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
BİLGİSAYAR İŞLETMENİ |
3 |
5 |
|
5 |
|
GİH |
BİLGİSAYAR İŞLETMENİ |
4 |
1 |
|
1 |
|
GİH |
BİLGİSAYAR İŞLETMENİ |
5 |
2 |
|
2 |
|
GİH |
MEMUR |
5 |
15 |
|
15 |
|
GİH |
MEMUR |
7 |
4 |
|
4 |
|
GİH |
ŞOFÖR |
10 |
3 |
|
3 |
|
TH |
MÜHENDİS |
1 |
2 |
|
2 |
|
TH |
TEKNİKER |
1 |
3 |
|
3 |
|
TH |
FEN
MEMURU |
3 |
2 |
|
2 |
|
TH |
TEKNİSYEN |
4 |
1 |
|
1 |
|
TH |
TEKNİSYEN |
7 |
1 |
|
1 |
|
SH |
SAĞLIK
TEKNİSYENİ |
9 |
5 |
|
5 |
|
SH |
SAĞLIK
MEMURU |
9 |
5 |
|
5 |
|
SH |
HEMŞİRE |
9 |
41 |
|
41 |
|
SH |
HEMŞİRE
YARDIMCISI |
5 |
2 |
|
2 |
|
SH |
EBE |
5 |
1 |
|
1 |
|
SH |
EBE |
9 |
4 |
|
4 |
|
YH |
HİZMETLİ |
10 |
1 |
|
1 |
|
YH |
BEKÇİ |
6 |
1 |
|
1 |
|
|
TOPLAM |
|
110 |
|
110 |
|
|
GENEL TOPLAM |
|
4286 |
|
4286 |
ANAYASANIN
89 UNCU VE 104 ÜNCÜ MADDELERİ GEREĞİNCE CUMHURBAŞKANINCA BİR DAHA GÖRÜŞÜLMEK
ÜZERE GERİ GÖNDERİLEN KANUNA EKLİ CETVELLER
I SAYILI CETVEL
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ MERKEZ TEŞKİLATI
|
Genel Müdür |
Vakıflar Meclisi (15) |
Genel Müdür Yardımcısı |
Ana Hizmet Birimleri |
Danışma ve Denetim Birimleri |
Yardımcı Hizmet Birimleri |
|
Genel Müdür |
|
Genel Müdür Yardımcısı |
1- Vakıf Hizmetleri Daire |
1- Hukuk Müşavirliği |
1- İnsan Kaynakları Daire |
|
|
|
Genel Müdür Yardımcısı |
Başkanlığı |
2- Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı |
Başkanlığı |
|
|
|
Genel Müdür Yardımcısı |
2- Hayır Hizmetleri Daire |
3- Strateji Geliştirme Daire |
2- Destek Hizmetleri Daire |
|
|
|
|
Başkanlığı |
Başkanlığı |
Başkanlığı |
|
|
|
|
3- Sanat Eserleri ve Yapı İşleri |
4- Basın ve Halkla İlişkiler |
|
|
|
|
|
Daire
Başkanlığı |
Müşavirliği |
|
|
|
|
|
4- Yatırım ve Emlak Daire |
|
|
|
|
|
|
Başkanlığı |
|
|
|
|
|
|
5- Sağlık Hizmetleri Daire |
|
|
|
|
|
|
Başkanlığı |
|
|
|
|
|
|
6- Kültür ve Tescil Daire |
|
|
|
|
|
|
Başkanlığı |
|
|
|
|
|
|
7- Dış İlişkiler Daire Başkanlığı |
|
|
(II) SAYILI CETVEL
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(TAŞRA TEŞKİLATI)
BÖLGE
MÜDÜRLÜKLERİ
|
|
SIRA |
|
|
|
|
NO. |
BÖLGE ADI |
BAĞLI İLLER |
|
|
1 |
ADANA |
Adana, Mersin, Osmaniye |
|
|
2 |
ANKARA |
Ankara, Bolu, Çankırı, Düzce, Kırıkkale |
|
|
3 |
ANTALYA |
Antalya, Burdur, Isparta |
|
|
4 |
AYDIN |
Aydın, Denizli, Muğla |
|
|
5 |
BALIKESİR |
Balıkesir, Çanakkale |
|
|
6 |
BİTLİS |
Bitlis, Hakkâri, Muş, Şırnak, Siirt, Van |
|
|
7 |
BURSA |
Bursa, Bilecik, Sakarya, Yalova |
|
|
8 |
DİYARBAKIR |
Diyarbakır, Batman, Bingöl, Mardin |
|
|
9 |
EDİRNE |
Edirne, Kırklareli |
|
|
10 |
ERZURUM |
Erzurum, Kars, Ardahan, Bayburt, Erzincan, Iğdır, Ağrı |
|
|
11 |
GAZİANTEP |
Gaziantep, Kilis |
|
|
12 |
HATAY |
Hatay, Kahramanmaraş |
|
|
13 |
İSTANBUL I. BÖLGE |
Avrupa Yakası, Tekirdağ |
|
|
14 |
İSTANBUL II. BÖLGE |
Anadolu Yakası, Kocaeli |
|
|
15 |
İZMİR |
İzmir, Manisa |
|
|
16 |
KASTAMONU |
Kastamonu, Bartın, Karabük, Zonguldak |
|
|
17 |
KAYSERİ |
Kayseri, Niğde, Nevşehir, Kırşehir |
|
|
18 |
KONYA |
Konya, Aksaray, Karaman |
|
|
19 |
KÜTAHYA |
Kütahya, Afyonkarahisar, Eskişehir, Uşak |
|
|
20 |
MALATYA |
Malatya, Elazığ, Tunceli |
|
|
21 |
SAMSUN |
Samsun, Ordu, Sinop |
|
|
22 |
SİVAS |
Sivas, Yozgat |
|
|
23 |
ŞANLIURFA |
Şanlıurfa, Adıyaman |
|
|
24 |
TOKAT |
Tokat, Amasya, Çorum |
|
|
25 |
TRABZON |
Trabzon, Artvin, Giresun, Gümüşhane, Rize |
(III) SAYILI CETVEL
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
SÖZLEŞMELİ PERSONELİNE İLİŞKİN AYLIK ÜCRET SINIRLARI
(BRÜT YTL)
|
GÖREV UNVANI |
TABAN ÜCRETİ |
TAVAN ÜCRETİ |
|
|
Genel Müdür |
980.00 |
1.726.00 |
|
|
Vakıflar
Meclisi Üyesi, Genel Müdür Yrd., I. Hukuk |
|
|
|
|
Müşaviri, Rehberlik ve Teftiş Başkanı |
920.00 |
1.651.00 |
|
|
Başmüfettiş,
Daire Başkanı, Hukuk Müşaviri, Basın ve |
|
|
|
|
Halkla İlişkiler Müşaviri, Bölge Müdürü |
650.00 |
1.602.00 |
|
|
Müdür, Şube Müdürü |
520.00 |
1.377.00 |
|
|
Müfettiş, Vakıf Uzmanı |
|
|
|
|
|
Kadro Derecesi 1 |
895.00 |
1.377.00 |
|
|
Kadro Derecesi 2 |
890.00 |
1.350.00 |
|
|
Kadro Derecesi 3 |
860.00 |
1.320.00 |
|
|
Kadro Derecesi 4 |
830.00 |
1.290.00 |
|
|
Kadro Derecesi 5 |
805.00 |
1.265.00 |
|
|
Kadro Derecesi 6 |
780.00 |
1.240.00 |
|
|
Kadro Derecesi 7 |
760.00 |
1.200.00 |
|
Avukat, Mimar,
Mühendis, Şehir Plancısı, Kurum |
|
|
|
|
Tabibi, Müze Araştırmacısı |
|
|
|
|
|
Kadro Derecesi 1 |
890.00 |
1.350.00 |
|
|
Kadro Derecesi 2 |
860.00 |
1.320.00 |
|
|
Kadro Derecesi 3 |
830.00 |
1.290.00 |
|
|
Kadro Derecesi 4 |
805.00 |
1.265.00 |
|
|
Kadro Derecesi 5 |
780.00 |
1.240.00 |
|
|
Kadro Derecesi 6 |
760.00 |
1.200.00 |
ADALET KOMİSYONUNUN
KABUL ETTİĞİ METİN
VAKIFLAR KANUNU
MADDE 5- Kanunun 5 inci maddesi Komisyonumuzca aynen kabul
edilmiştir.
MADDE 11- Kanunun 11 inci maddesi Komisyonumuzca aynen kabul
edilmiştir.
MADDE 12- Kanunun 12 nci maddesi Komisyonumuzca aynen kabul
edilmiştir.
MADDE 14- Kanunun 14 üncü maddesi Komisyonumuzca aynen kabul
edilmiştir.
MADDE 16- Kanunun 16 ncı maddesi Komisyonumuzca aynen kabul
edilmiştir.
MADDE 25- Kanunun 25 inci maddesi Komisyonumuzca aynen kabul
edilmiştir.
MADDE 26- Kanunun 26 ncı maddesi Komisyonumuzca aynen kabul
edilmiştir.
MADDE 41- Kanunun 41 inci maddesi Komisyonumuzca aynen kabul
edilmiştir.
MADDE 68- Kanunun 68 inci maddesi Komisyonumuzca aynen kabul
edilmiştir.