Dönem: 22 Yasama Yılı: 5
TBMM (S.
Sayısı: 1437)
Sivas Milletvekili Selami Uzun ve 3 Milletvekilinin;
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu
Raporu (2/1037)
Not: Teklif; Başkanlıkça İçişleri
ve Adalet komisyonlarına havale edilmiştir.
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifimiz ve gerekçesi ilişikte sunulmuştur.
Gereğini arz ederiz.
|
Selami Uzun |
Kerim Özkul |
Sinan Özkan |
|
|
|
Kastamonu |
|
|
Muharrem Tozçöken |
|
|
|
Eskişehir |
|
GENEL
GEREKÇE
Polisin
görev ve yetkilerini düzenleyen temel kanun olan 2559 sayılı Polis
Vazife ve Salâhiyet Kanunu (PVSK), 1934 yılında yürürlüğe girmiş ve
Kanunda daha sonra çeşitli defalar değişiklik yapılmıştır. 2001 yılından başlayarak Avrupa Birliği (AB) Müktesebatına
uyum çalışmaları çerçevesinde de Anayasada ve PVSK’da değişiklikler
yapılmıştır. Ayrıca ceza hukuku alanında reform
niteliğinde kanunlar çıkarılarak yeni ceza adalet sistemi oluşturulmuştur.
Ancak özellikle suç sonrası alanında yapılan bu değişikliklere
paralel olarak, polis hukukunun çok geniş bir alanını kapsayan suç
öncesi önleme alanındaki düzenlemeler PVSK’ya yansıtılamamıştır.
Güvenlik politika ve uygulamalarının hukuk devletini
güçlendirmeye katkıda bulunacağı ve demokratik uygulamaların
gelişmesini sağlayacağı muhakkaktır. Silahlı
icra ve inzibat kuvveti olarak polisin temel amacı, kamu düzeninin
sağlanması çerçevesinde Devlet otoritesinin ve icraî işlemlerin
etkinliğini artırmak, halkın güven ve itimadını temin
etmektir. Kamu düzeninin korunması çerçevesinde
kamu güvenliğine yönelik tehlikelerin önlenmesi ve bertaraf
edilmesi gerekmektedir. Bunun sağlanabilmesi
bakımından polisin çağdaş ve modern yetkilerle donatılması kaçınılmaz
bir gerekliliktir.
Suç soruşturma sürecinde polise verilen yetkiler
suç önleme çalışmalarını da doğrudan etkilemektedir. Polisin yerine
getirdiği görevler itibarıyla suç önleme ve adli görevlerin bir
bütün olduğu ve birbirini tamamladığı görülmektedir. Bu nedenle
Avrupa ve diğer gelişmiş dünya ülkelerindeki uygulamalar paralelinde,
ülkemizde de hedeflenen etkin, hızlı ve caydırıcı ceza adalet sisteminin
gerçekleştirilebilmesi için, polisin etkinliği artırılmalıdır.
Kamu düzeninin sağlanması bakımından, ceza adalet
sisteminin bütün yönleriyle ele alınması gerekmektedir. Suçla mücadele
alanında yapılan temel düzenlemelerin bir tamamlayıcısı ve polisin
önleyici görev ve yetkilerini belirleyen bir düzenleme olarak
mevzuatın da yeniden ele alınmasının gerekliliği açıktır.
Yeni ceza adalet sistemimizin AB standartlarına
uygun hale getirilebilmesi için PVSK’daki hükümler yetersiz olduğundan,
polis suç öncesi alanda yeni ve çağdaş yetkilere ihtiyaç duymaktadır.
Demokratik bir yapıda kişi hak ve özgürlükleri ile kamu güvenliği
dengesinin sağlanması büyük önem arz etmektedir. Bu dengenin sağlanması
da güvenlik hizmetlerinin eksiksiz yapılmasına bağlıdır. Ekonomik
ve sosyal gelişmelere bağlı olarak değişen güvenlik konsepti, tehlikenin
engellenmesi gerekliliğini ön plana çıkarmaktadır.
Yapılan araştırmalar polisin zamanının büyük
bir kısmını suç önleme görevine ve sınırlı olmak üzere sosyal hizmet
fonksiyonuna ayırdığını göstermektedir. Ancak bu alanda PVSK’daki
hükümler yetersiz olduğundan, suç öncesi alanda yeni ve çağdaş yetkilere
ihtiyaç duyulmaktadır.
Polisin suçla mücadele ve özellikle suçu önlemedeki
etkinliğini artırmak bakımından, Teklif ile polise, tehlikenin
ve suç işlenmesinin önlenmesine ilişkin ve hukuka uygun yetkiler
verilmesi benimsenmiş bulunmaktadır. Teklif, temel hak ve özgürlükleri
de koruma felsefesinden hareketle hazırlanmış; AB standartları,
uluslararası ölçütler, çağdaş yaklaşımlar ve yeni güvenlik konsepti
göz önünde bulundurulmuştur.
MADDE GEREKÇELERİ
Madde 1- Madde ile durdurma yetkisi düzenlenmiştir.
Durdurma yetkisi, polisin görevlerinin yerine getirilmesi bakımından
en başta gelen, temel hak ve özgürlükleri en az etkileyen yetkilerindendir.
Halen kanunlarımızda düzenlenmemiş olan bu yetki, maddede düzenlenmiş
bulunmaktadır.
Birinci olarak, bir suç veya kabahatin işlenmesini
önlemek, suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak,
işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit
etmek, hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş
olan kişileri tespit etmek, kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya
malvarlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel
bir tehlikeyi önlemek amacıyla polisin kişileri ve araçları durdurması
bir zorunluluktur.
İkinci olarak, kişiler ve araçlar bilgi almak amacıyla
da durdurulabilir. Burada bilgisine müracaat edilen kişi, kural
olarak, suç şüphesi altında olan bir kişi değildir. Polisin yürüttüğü
bir araştırma veya soruşturmayla alakalı polise yardım edeceği
umulan kişidir. Kişiler polise yardım etme noktasında ahlaki bir
yükümlülük altındadır.
Üçüncü olarak, kişi ve araçların aranabilmesi ve
gerektiği takdirde şüphelenilen kişilerin yakalanabilmesi
için öncelikle durdurulması gerekir. Zira arama ve yakalama işlemleri
kişiler veya araçlar hareket halinde iken gerçekleştirilemez. Bu
yetkinin keyfi kullanılmasının önlenmesi için, kişilerin suç işlediğine
veya işlemekte olduğuna, araçlarda da suç unsuru bulunduğuna dair
makul sebeplerin bulunması gerekir.
Dördüncü olarak ise, kişilerin ve araçların durdurulması
için gerektiğinde zor kullanılması kamu güvenliği ve düzeni açısından
bir zorunluluktur. Bu bakımdan durdurulması gereken aracın yapılan
uyarıya rağmen durmayarak kaçması hâlinde, toplumun veya kişilerin
tehlikeye düşmesinin ya da suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla
durdurulması için, tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte ve artan
nispette fiziki engeller, zor ve zor kullanmanın son aşaması olan silah
kullanılabilecektir.
Mukayeseli hukukta yer alan düzenlemeler gereği
olarak da; polis, gerektiğinde makul şüpheye dayanarak denetlediği
yerdeki bir kişiyi kamusal alanda durdurarak kendisine sorular
sormalı, bu kişinin kimliği, bu yerde, bu saatte ne yaptığı gibi konularda
ikna edici bilgiler almalıdır. Sorulara muhatap olan kişinin tavır
ve hareketlerinden ve verdiği cevaplardan muhtemel bir tehlikeye
neden olabileceği anlaşılıyor veya kişinin toplum için tehlike
teşkil eden ve şüphe oluşturan silah ve benzeri araçlar taşıdığı belirlenmişse
ilgili yasal hükümler doğrultusunda gerekli arama ve gözaltı işlemleri
derhâl yerine getirilebilmelidir.
Bu düşüncelerden hareketle, durdurma yetkisinin
kullanılabileceği durumlar maddenin birinci fıkrasında sayılmıştır.
Sayılan sebeplerin varlığı halinde, durdurma yetkisinin kullanılması
sırasında polis kişi ve araçları durdururken, durdurmayı sağlamak
üzere uygun yerlerde geçici kontrol noktaları da oluşturabilecektir.
Bu kontrol noktaları, havaalanı girişleri gibi giriş çıkışların
kontrollü olduğu yerlerde sürekli olarak da oluşturulabilir.
İkinci fıkrada, durdurma yetkisinin kullanılabilmesi
için, polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği
izlenime dayanan makul bir sebebin bulunmasının gerektiği ve süreklilik
arz edecek, fiili durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işleminin
yapılamayacağı hüküm altına alınmaktadır.
Üçüncü fıkra gereğince polis, durdurduğu kişiye
durdurma sebebine ilişkin sorular sorabilecektir. Ancak kişiler sorulan sorulara cevap verme konusunda
hukuki bir yükümlülük altında değildir. Ayrıca polis durdurduğu
kişiden kimliğini veya bulundurulması gerekli diğer belgelerin
ibraz edilmesini isteyebilir. Ancak, durdurulan kişinin sorulan
sorulara tatmin edici ya da hiç cevap vermemesi ve altıncı fıkrada
belirtilen hususların varlığı halinde gerekli tedbirler alınabilecektir.
Dördüncü fıkrada, durdurma süresinin durdurmanın
sebebine esas teşkil eden işlemin gerçekleştirilmesi için zorunlu
olan süreden fazla olamayacağı; beşinci fıkrada ise, durdurma sebebinin
ortadan kalkması halinde kişilerin ve araçların ayrılmalarına
izin verileceği hüküm altına alınmaktadır. Makul şüphenin varlığı;
bu şüpheye konu kişiyi, bu kişiyle kurulacak iletişim süresince
durdurmayı ve bekletmeyi gerektirir. Bu süre ve kurulan iletişim
sonucunda makul şüphe daha da kuvvetlenerek, yakalama veya arama
yetkisinin kullanımını gerektiren bir sonuca ulaşılmasına neden
olabilecektir.
Altıncı fıkra ile polisin, durdurduğu kişi üzerinde
veya aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu
hususunda yeterli şüphenin varlığı halinde, kendisine veya başkalarına
zarar verilmesini önlemek amacına yönelik olarak gerekli tedbirleri
alabileceği düzenlenmektedir. Bu kapsamda, durdurulan kişi üzerinde,
giysilerinden herhangi birisi çıkarılmaksızın, elle, yüzeysel
olarak, yoklama biçiminde bir kontrol yapılabilir. Yoklama ve sıvazlama, durdurma sırasında, polisin
kontrol amaçlı yapabileceği işlemlerdendir. Bu işlem, makul şüphenin
kuvvetlendiği durumlarda yerine getirilecek bir tedbirdir. Yoklama,
görevli polis tarafından el ile şüphelenilen kişinin üstünün, mahremiyetine
ve elbisesinin detaylarına vakıf olunmayacak ve elbisesi çıkarttırılmayacak
şekilde farklı noktalarına dokunulmak suretiyle kontrol edilmesini
ve suç unsuru eşyaların bulunup bulunmadığının belirlenmesini
ifade etmektedir. Sıvazlama ise yoklama işleminin, elin kişinin
üstünden kaldırılmaksızın sürekli bir şekilde gezdirilmesi suretiyle
yerine getirilmesidir. Bu işlem sonucunda, kişide silah veya tehlike
oluşturan diğer bir alet veya eşya bulunduğu sonucuna ulaşılırsa,
kontrol işlemi kişinin eşyasının ve aracının görünen alanlarının
aranması gerekebilir. Bu durumda, aramaya ilişkin genel hükümler
uygulanmadan ve herhangi bir merciden arama izni almadan; durdurma
yetkisinin kullanılması sırasında oluşan izlenim neticesinde
ortaya çıkan tehlikenin bertaraf edilmesi amacıyla arama yapılacaktır.
Ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya
aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin
açılması istenemeyecektir. Kişi kendi rızasıyla bunları açarak
göstermesi halinde gerekli kontrolün yapılması da, hukuka aykırılık
oluşturmaz.
Yedinci fıkrada, bu Kanun ve diğer kanunların
verdiği görevlerin yerine getirilmesi sırasında, polis tarafından
gerekli işlemler için durdurulan kişiler ve araçlarla ilgili hükümlerin
saklı olduğu düzenlenmiştir. Örneğin Karayolları Trafik Kanunu
gereğince, sürücü belgesi ve araç ruhsatının sorulması veya araçta
bulundurulması zorunlu eşyanın tespiti için yapılacak işlemler,
ilgili mevzuat hükümlerine tabi olarak gerçekleştirilecektir.
Maddenin devamında, polisin kimlik sorma yetkisi
düzenlenmektedir.
Maddenin sekizinci fıkrasına göre polis, görevini
yerine getirirken, kendisinin polis olduğunu belirleyen belgeyi
gösterdikten sonra, kişilere kimliğini sorabilecektir. Elbette
kimlik sorma yetkisinin kullanılması için, görevin yerine getirilmesi
bakımından kişinin kimliğinin sorulması gerekli olmalıdır. Polisin
kişilerin kimliğini görmek istemesi karşısında herkes nüfus cüzdanı,
pasaport veya diğer resmî bir belgeyi göstererek veya başka bir suretle
kimliğini belirlemek zorundadır. Ayrıca yabancılar bakımından,
ilgili Kanunda, polis tarafından sorulduğunda kimlik belgesi ibraz
edilmesinin mecbur olduğuna ilişkin düzenleme de yer almaktadır. Kişilerin
kimliğini net bir şekilde ispat etmesi halinde, kişilerden, başka
belge göstermesi veya getirmesi istenemez. Polis kimliğini geçerli
bir belge ile ispatlayamayanlara bu hususta gerekli kolaylığı
gösterecektir. Bu suretle, kimliği bulunmayan kişinin kimliğinin
belirlenmesine çalışılacak; bunun mümkün olmaması halinde onuncu
ve devamı fıkra hükümleri uygulanacaktır.
Dokuzuncu fıkra gereğince polis, kimlik sorgulaması
süresince kişiyi ve aracı bekletebilecek, bu sorgulama işlemi
sırasında kimlik bilgilerini kayda geçirebilecektir. Mukayeseli
hukukta da ifade edildiği gibi; bir kişinin kimliğinin sorularak
kayda geçirilmesi, o kişinin orada suç işlemesini önleyici bir
etki yaratmaktadır. Bu kişi, suç işlediği takdirde kimliğinin tespit
edilebilecek olması düşüncesiyle, işlemeyi tasarladığı suçlardan
da vazgeçmektedir.
Onuncu fıkra gereğince; belgesi bulunmayan, kimliğine
ilişkin açıklamada bulunmaktan kaçınan veya kimliğini bir belge
ile veya polisçe tanınmış kişilerin tanıklığı ile şüpheye mahal
bırakmayacak şekilde ispat edemeyen ya da gerçeğe aykırı beyanda
bulunması dolayısıyla kimliği belirlenemeyen kişi tutularak,
aranan kişilerden olup olmadığı anlaşılıncaya ve gerçek kimliği
belirleninceye kadar gözaltına alınmak üzere durumdan derhal Cumhuriyet
savcısı haberdar edilecektir. Bu kişi, kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya
kadar gözaltına alınacak ve gözaltına alma süresinin dolmasına
kadar kimliği açık şekilde anlaşılamamışsa da tutuklanacaktır. Gözaltına
ve tutuklamaya karar verme yetkisi ve usulü bakımından Ceza Muhakemesi
Kanunu hükümleri uygulanacaktır.
Kişinin kimliğinin belirlenmesi durumunda, bu
nedenle gözaltına alınma veya tutuklanma haline derhal son verileceği
de onbirinci fıkrada gösterilmektedir.
Maddenin onikinci fıkrası gereğince, nüfusa kayıtlı
olmadığı için kimliği tespit edilemeyen kişilerin nüfusa kayıtlarının
temini için gerekli işlemler yapıldıktan sonra, 5 inci maddeye göre
fotoğraf ve parmak izi tespit edilerek kayda alınacaktır.
Kimliği tespit edilemeyen kişinin yabancı olduğunun
anlaşılması halinde, 5682 sayılı Pasaport Kanunu ve 5683 sayılı
Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun hükümlerine
göre gerekli işlemlerin yapılacağı da maddenin onüçüncü fıkrasında
gösterilmiştir.
Madde 2- Maddede, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun
mevcut 5 inci maddesinde yer alan ve Ceza Muhakemesi Kanununun 81
inci maddesindeki düzenleme sonrasında önemli tereddütler yaşanan
“polisin parmak izi ve fotoğraf alma yetkisi” yeniden düzenlenmektedir.
Maddenin birinci fıkrasında, parmak izi alınacak
kişiler gösterilmiştir. Buna göre polis sadece suç sebebiyle değil,
diğer her türlü görevi sırasında hakkında fıkrada sayılan bir işlem
yaptığı kişilerin de parmak izini alabilecektir. Buradaki düzenlemenin
temel felsefesi, maddenin ikinci fıkrasındaki “parmak izinin hangi
sebeple alındığının sisteme kaydedilmemesine ilişkin” hükme dayanmaktadır.
Yani parmak izi alınan kişilerin bu bilgilerinin kaydedildiği sistemde,
alınmışsa ayrıca fotoğrafları ve açık kimlik bilgileri yer alacak;
ancak parmak izinin hangi münasebetle alınmış olduğu bu sistemde
görünmeyecektir. Dolayısıyla bu veriler kimlik tespiti amaçlı
olarak kullanılabilecek; parmak izi sorgulaması sonrasında da
yalnızca kişinin kimlik bilgilerine ulaşılabilecektir. Böylece
kamuoyunda “fişleme” olarak yanlış bir inanışa neden olan işleme sebep
olunmaması da sağlanmış olacaktır.
Ayrıca maddede, Polis Vazife ve Sâlahiyet Kanununun
mevcut 5 inci maddesine paralel olarak yalnızca parmak izi ve fotoğrafların
alınması düzenlenmiş; Ceza Muhakemesi Kanununun 81 inci maddesinde
belirtildiği şekilde; avuç içi izi, beden ölçüleri gibi ayırt edici
diğer fiziki özelliklerin alınması öngörülmemiştir. Dolayısıyla
diğer kişisel özellikler, yalnızca Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında
alınabilmektedir.
Açıklanan nedenlerle, maddenin birinci fıkrasında,
yalnızca suç işleyenlerle ilgili değil; polisin hakkında, birinci
fıkrada sayılan bir işlem yaptığı herkesin parmak izinin alınması
kabul edilmiştir. Gözaltına alınanlarla ilgili hüküm eklenirken,
yakalanan herkesin değil; Ceza Muhakemesi Kanununa göre gözaltına
karar verme yetkisi Cumhuriyet savcısına ait olacağından, gözaltına
alınacakların parmak izinin alınması öngörülmüştür. Yine gelişmeler
doğrultusunda, örneğin ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü)
ve Avrupa Birliği Komisyonu tarafından alınan kararlar doğrultusunda
2010 yılına kadar pasaport tanziminde çipli sisteme geçilecek olması
ve bu amaçla kişilerin parmak izlerinin alınmasının gerekmesi gibi
sebepler de, birinci fıkranın tanziminde etkili olmuştur. Gönüllü
olan kişilerden, aydınlatılmış rızaları üzerine alınacak parmak
izleri de aynı sisteme aynı koşullarda kaydedilecektir.
Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun mevcut 5 inci
maddesinde, yalnızca parmak izleri ve fotoğrafları alınacak kişiler
sayılmakta, bunların saklanma ve kullanma esaslarına ilişkin herhangi
bir düzenleme bulunmamaktadır. Buna karşılık yeniden düzenlenen
maddenin devam eden fıkralarında, alınan parmak izi ve fotoğrafların
saklanmasına, kullanılmasına ve imhasına ilişkin esaslar gösterilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında, alınan parmak izlerinin,
münhasıran bu amaçla Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulmuş
sisteme kaydedilerek saklanacağı; parmak izinin, ait olduğu kişinin
kimlik bilgileri ile birlikte ve ne zaman ve kim tarafından alındığı
belirtilmek suretiyle sisteme kaydedileceği; buna karşılık, yukarıda
da açıklandığı gibi, “hangi sebeple alındığı belirtilmeksizin” bu
kaydın yapılacağı gösterilmektedir. Yani parmak izi, alınma sebebi
ile ilişkilendirilmeden kaydedilecek; sistemde herhangi bir şekilde
suç bilgisi bulunmayacaktır. Ayrıca her ülkede parmak izlerinin
polis tarafından alındığı ve kaydedildiği de, düzenleme yapılırken
göz önünde bulundurulmuştur.
Üçüncü fıkrada, olay yerinden elde edilen ve kime
ait olduğu henüz tespit edilemeyen parmak izlerinin, kime ait olduğu
tespit edilinceye kadar, ilgili soruşturma dosya numarası ile birlikte
sisteme kaydedilmesi düzenlenmektedir. Buna göre hırsızlık, cinayet
gibi suç işlenen yerden alınan ve kime ait olduğu tespit edilemeyen
parmak izleri; ileride ait olduğu kişi tespit edilinceye kadar soruşturma
dosya numarası ile birlikte saklanacaktır.
Dördüncü fıkrada; Ceza Muhakemesi Kanununun
81 inci maddesi kapsamında, yürütülen soruşturmalarla ilgili
olarak Cumhuriyet savcısının emriyle alınan parmak izleri ile 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 21
inci maddesi kapsamında ceza infaz kurumuna girişte hükümlülerden
alınacak parmak izlerinin de aynı sisteme kaydedilmesi öngörülmüştür.
Beşinci fıkrada; gönüllü kişiler dışında, kanun
gereğince parmak izi alınabilecek kişilerin fotoğraflarının da
alınarak, aynı esaslarla sisteme kaydedilmesi öngörülmüştür.
Altıncı fıkrada, sistemde kayıtlı bilgilerin
hangi amaçlarla ve kimler tarafından kullanılabileceği düzenlenmektedir.
Buna göre bu veriler, kimlik tespiti, suçun önlenmesi veya yürütülmekte
olan soruşturma ve kovuşturma kapsamında maddi gerçeğin ortaya çıkartılabilmesi
amaçlarıyla ve bu kapsamda mahkeme, hâkim, Cumhuriyet savcısı ve
kolluk tarafından kullanılabilecektir. Dolayısıyla alınan verilerin
hangi amaçlarla kullanılabileceği açıkça belirtilmiş, Kişisel
Verilerin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 5 inci maddesine
uygun bir düzenleme yapılmıştır. Burada verilerin kullanımının,
amacına yönelik olarak, ilgili mevzuatta düzenlenen usullere göre
olacağında kuşku yoktur.
Yedinci fıkrada, parmak izlerinin kolluk tarafından
kullanılabilmesine yönelik özel bir hüküm yer almaktadır. Buna göre
kolluk birimleri, kimlik tespiti yapmak (kimliği belirsiz cesedin
kimliğini belirlemek; üzerinden farklı kişiler adına düzenlenmiş
kimlikler çıkan bir kişinin kimliğini belirlemek; afetlerde kimlik
tespiti yapmak gibi) veya olay yerinden alınan parmak izinin karşılaştırılması
(hırsızlık olayının olduğu yerden alınan parmak izinin sorgulanması
gibi) amaçlarla bu sistemle doğrudan bağlantı kurabileceklerdir.
Halen mevcut parmak izi sisteminden sorgulama da, illerden online
bağlantı kurulmak suretiyle sağlanmaktadır.
Sekizinci fıkra gereğince; sistemde kayıtlı verilerin
hangi kamu görevlisi tarafından ve hangi amaçla kullanıldığının
denetlenmesine imkân tanıyan bir güvenlik sisteminin kurulması
gerekmektedir. Kullanılmakta olan parmak izi sisteminde de, erişim
sağlayanlara ilişkin güvenlik sistemi kullanılmaktadır.
Dokuzuncu fıkrada, parmak izi sisteminde yer
alan kayıtların gizli olduğu ve altıncı ve yedinci fıkralarda belirtilen
amaçlar dışında kullanılamayacağı öngörülmüştür.
Maddenin onuncu fıkrasında ise, sistemde kayıtlı
parmak izi ve fotoğrafların, kişi öldükten itibaren on yıl sonra ve
her halde sisteme kayıt tarihinden itibaren seksen yıl sonra silinmesi
öngörülmüştür. Böylece, kişi öldükten sonraki süreç içinde de; örneğin
sahte kimlik kullanımının tespitine yönelik bazı tespitlerin yapılabilmesi
sağlanmış olacaktır.
Son olarak, onbirinci fıkrada da, maddenin uygulanmasına
yönelik olarak diğer esas ve usullerin Adalet Bakanlığının görüşü
alınarak İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle
düzenleneceği belirtilmiştir.
Madde 3- Maddede, PVSK’nın 9 uncu maddesindeki önleme
araması hükümleri yeniden düzenlenmektedir.
Birinci fıkraya göre tehlikenin veya suç işlenmesinin
önlenmesi amacıyla usulüne göre verilmiş sulh ceza hâkiminin kararı
veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan
hâllerde mülkî amirin yazılı emriyle; kişilerin üstlerinde, araçlarında,
özel kâğıtlarında ve eşyasında önleme araması yapılacağı öngörülmüştür.
Polis önleme araması sonucunda; suç oluşturmayan durumlarda gereken
tedbirleri alacak; bir suça ilişkin delil elde edilmesi durumunda
da kişi ve eşya ile ilgili olarak Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine
göre gerekli işlemleri yapacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, arama talep yazısında,
arama için makul sebeplerin oluştuğunun gerekçeleriyle birlikte
gösterilmesi zorunlu kılınmış; üçüncü fıkrasında ise arama karar
veya emrinde; aramanın sebebi, konusu ve kapsamı ile aramanın yapılacağı
yer, zaman ve geçerli olacağı zaman diliminin gösterilmesi gerektiği
belirtilmiştir. Önleme aramalarının, amaç ve içeriği gereği adli
aramalardan farklı olması nedeniyle, gece yapılamayacağına
ilişkin bir kısıtlama öngörülmemiştir.
Önleme aramasının yapılabileceği yerler maddenin
dördüncü fıkrasında sayılmıştır. Konutta önleme aramasının yapılamayacağı;
kamuya açık olmayan işyerleri ve diğer kapalı alanlardaki önleme
aramalarının ise ancak hâkim kararıyla yapılabileceği ise beşinci
fıkrada hüküm altına alınmıştır. Bu fıkrada geçen kamuya açık olmayan
işyerleri ve diğer kapalı alanlar ibaresinden kapalı alan olup da
herkesin girip çıkmaya yetkili olmadığı yerler kastedilmiştir. Ayrıca
fıkrada yapılan düzenleme ile kişilerin hayatı veya vücut bütünlüğüne
karşı işlenmesi muhakkak olarak öngörülen bir suçun önlenmesi ya
da işlenmekte olan suçun devamının engellenmesi amacıyla kişilerin
konutuna ve işyerine polisin doğrudan girebilmesine imkân sağlanmıştır.
Bu halde, imdat veya yardım istenmiş olup olmamasına bakılmaksızın
ve herhangi bir emir veya karar aranmaksızın, yukarıdaki sebeplere
bağlı olarak kişilerin konutuna veya işyerine girilebilecektir.
Maddenin altıncı fıkrasında, spor karşılaşması,
miting, konser, festival, toplantı ve gösteri yürüyüşü ve benzeri
toplumsal etkinliklerin düzenlendiği veya aniden toplulukların
oluştuğu hallerde gecikmesinde sakınca bulunan hâl var sayılacağı,
dolayısıyla bu gibi durumlarda mülkî amir tarafından verilecek yazılı
emirle önleme araması yapılabileceği öngörülmektedir.
Polisin öncelikli görevlerinin başında tehlikeyi
önlemek ve tehlikenin ortaya çıkması hâlinde de bertaraf etmek gelmektedir. Polisin,
tehlikenin önlenmesi veya bertaraf edilmesi amacıyla, giriş ve çıkışın
belirli bir usûle tâbi olduğu bina, tesis veya diğer yerlere gelenlerin
veya bu yerlerde çalışanların üstünde, aracında ve eşyasında, herhangi
bir merciden emir veya karar olmaksızın ve kişilerin unvan, sıfat
veya görevlerine bakmaksızın doğrudan teknik cihazlarla kontrol
etmesi, gerekli teknik cihazların bulunmaması halinde veya gerektiğinde
el ile sıvazlama şeklinde kontrol ve arama yetkisi, maddenin yedinci
ve son fıkrasında düzenlenmiştir. Burada tehlikeyi önlemek için
kademeli olarak varsa öncelikle teknik cihazlarla kontrol yapılacak,
bu kontrolün yeterli olmaması veya cihaz ya da cihazların olumsuz
sinyal vermesi durumunda veya kontrol sonucunda gerekli görülmesi
halinde el ile sıvazlama şeklinde kontrol yapılacak, bunun da tehlikeyi
önlemek veya bertaraf etmek için yeterli olmaması hâlinde ya da gerektiğinde
el ile kontrol kademesi atlanarak doğrudan üst aramasına geçilebilecektir.
Elle sıvazlama şeklinde yapılan kontrol, kişinin
özel hayatının mahremiyetinin ihlali şeklinde ifade edilebilen,
özel hayatın gizliliği hakkının geçici olarak sınırlandırılması
olan arama tedbirinden farklıdır. Kişinin belindeki
kabarıklığın silah ya da telefon olup olmadığına ilişkin olarak sıvazlama
şeklinde yapılan kontrol örneğinde olduğu gibi, şahsın cebindeki
para miktarı gibi özel sırlarına vakıf olunmadan sadece belindeki
kabarıklığın telefon olduğunun anlaşılması halinde işlem sona
erecektir. Bu kapsamda, tehlikenin önlenmesi veya bertaraf
edilmesi için başta kontrol edilen veya arananın ve toplumun emniyeti
söz konusu olduğundan, bu kişilerin unvan, sıfat ya da görevleriyle
ilgili özel kanunlardaki özel yargılama ve soruşturmalara ilişkin
usul hükümleri, tamamen önleyici ve koruyucu nitelikteki bu işlemin
uygulanması bakımından dikkate alınmayacaktır. Bu yerlere girmek isteyenlerin kimliklerini sorulmadan
ibraz etmeleri zorunlu hale getiren bir düzenleme yapılmıştır.
Madde 4- Zor kullanma, polisin kolluk kuvveti olması
dolayısıyla diğer kamu görevlilerinden farklı olarak sahip olduğu
temel yetkisidir. PVSK’nın ek 6 ncı maddesinde öngörülen bu yetki,
yeniden ve daha açık şekilde bu maddede düzenlenmiş bulunmaktadır.
İlk fıkrada, polisin, görevini yaparken direnişle
karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde
zor kullanmaya yetkili olduğu gösterilmektedir. Buradaki direniş,
polisin tüm görevlerinin ifası sırasında karşılaşılan direnişi
ifade etmektedir. Örneğin durdurulması gereken bir aracın durmayarak
kaçtığı durumlarda, bu aracın durdurulması da bu kapsamdadır. Ayrıca
zor kullanan polise, aktif şekilde direniş gösteren kişinin bu eylemi,
meşru savunma kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, bu aktif
direniş, Türk Ceza Kanununun 265 inci maddesi kapsamında ayrıca
suç oluşturacaktır.
İkinci fıkrada, zor kullanma yetkisinin derece
ve kademeleri gösterilmektedir. Buna göre zor kullanma yetkisi;
bedeni kuvvet, maddî güç ve silah kullanmadan oluşmaktadır. Bunlar,
direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz
hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette kullanılacaktır.
Ayrıca zor kullanmanın direnmeyle orantılı olması;
aynı nitelik ve derecede değil, direnmeyi etkisiz kılacak ölçüde
güç kullanımını ifade etmektedir. Diğer bir ifadeyle, zor kullanmada
amaç, direnen kişileri etkisiz hale getirmektir. Kullanılacak
kuvvetin derecesi, direnmenin ve saldırının derecesine bağlıdır.
Direnme ne kadar fazla ise, kullanılacak kuvvetin derecesi de o kadar
fazla olacaktır. Polis, etkisiz hale getirme için sahip olduğu metotlara
kademeli olarak başvuracak, polisin seçtiği metodun, her zaman,
derece olarak direnmeden üstün olması gerekecektir. Aksi takdirde,
saldırı ve direncin etkisiz hale gelmesi söz konusu olamayacaktır.
Dolayısıyla bu madde kapsamında zor kullanma yetkisi, direnme veya
saldırıda kullanılan ile aynı nitelikte zor veya silah kullanılması
anlamında yorumlanamaz. Polis, direnme veya saldırıyı defedecek
üstünlükte zor veya silah kullanır.
Maddenin üçüncü fıkrasında, bedeni kuvvet ve maddi
gücün ne olduğu gösterilmektedir. Zor kullanma sırasında, bedeni
kuvvetin dışında; fıkrada belirtildiği gibi kelepçe, cop, basınçlı
su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fiziki engeller, polis köpekleri
ve atları ile sair hizmet araçları maddî güç olarak kullanılabilecektir.
Dördüncü fıkraya göre, zor kullanmadan önce, doğrudan
doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılacak; ancak direnmenin mahiyeti
ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilecektir.
Polisin, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi
etkisiz kılmak amacıyla üçüncü fıkranın (b) bendi kapsamındaki
araç ve gereçlerden hangisini kullanacağını ve zorun derecesini
kendisinin takdir ve tayin edeceği; ancak, toplu kuvvet olarak müdahale
edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile üçüncü fıkranın
(b) bendi kapsamındaki araç ve gereçlerden hangisinin kullanılacağının
müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edileceği
de beşinci fıkrada düzenlenmiştir.
Altıncı fıkrada da, polisin, kendisine veya başkasına
yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara
bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya
ilişkin hükümleri çerçevesinde savunmada bulunacağı belirtilmiş
bulunmaktadır.
Zor kullanmada olduğu gibi, kolluk kuvveti olarak
polisin ayırt edici yetkilerinden birisi olan silah kullanma, maddede
yeniden düzenlenmektedir.
Yedinci fıkrada üç temel durumda polisin silah
kullanma yetkisinin olduğu belirtilmektedir. Bunlardan ilki meşru
savunma hakkının kullanılması kapsamında silah kullanma; ikincisi
bedeni kuvvet ve maddi güç kullanarak etkisiz hale getiremediği
direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde
silah kullanma; üçüncüsü ise yakalanması gereken kişinin yakalanması
amacıyla ve yakalanmasını sağlayacak ölçüde silah kullanmadır.
Silah kullanılacak hallerden üçüncüsü olarak
gösterilen durumla ilgili olarak sekizinci fıkrada ayrıca bir sınırlamaya
gidilmiş; bu durumlarda öncelikle “dur” çağrısının yapılması, buna
rağmen kişinin kaçması halinde uyarı amacıyla silahla ateş edilebilmesi;
bu uyarı atışına rağmen hala kaçmakta ısrar etmesi ve kaçması dolayısıyla
ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde, yakalanmasının sağlanması
amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilmesi öngörülmüştür.
Maddenin dokuzuncu fıkrasında da, zor veya silah
kullanma yetkisinin kullanılması sırasında, kendisine karşı silahla
saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, polisin, silahla saldırıya
teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak
ölçü ve oranda duraksamadan silahla ateş edebileceği düzenlenmiştir.
Madde 5- Madde ile polisin, suça ilişkin ilk ham
bilgiden bir şekilde haberdar olmasından başlayıp, Cumhuriyet savcısını
bilgilendirmesine kadar geçecek sürede yapacağı işlemler ile bu
aşamadan sonra 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa göre Cumhuriyet
savcısını bilgilendirerek onun emir ve talimatlarına göre suç
araştırmasına başlayacağına ilişkin hususlar düzenlenmektedir.
Birinci fıkrada, Ceza Muhakemesi Kanununun
158 inci maddesinin birinci fıkrası ile uyumlu bir şekilde, polise
suça ilişkin ihbar ve şikâyetlerin yapılabileceği ve polisin bu ihbar
ve şikayetleri yazılı hale getireceği hususu belirtilmektedir.
İkinci fıkrada, ihbar ve şikâyeti alan polisin öncelikle
bu ihbar ve şikâyetin, hayatın olağan akışına ve doğal olaylara göre
gerçek olup olmadığı veya ihbar konusu olayın gerçekten var olup olmadığına
ilişkin çok basit bir ön tetkik yapması hüküm altına alınmaktadır. Bu
noktada dikkat edilmesi gereken husus; polise, ihbara ilişkin ceza
muhakemesi anlamında bir araştırma yapma yetkisinin verilmediği;
ancak, örneğin, ihbar konusu adresin var olup olmadığının, toprağa
gömülü bedenin insana mı, yoksa hayvana mı ait olduğunun ya da ihbar
konusu suçun işlenmiş olma ihtimalinin olup olmadığının çok kısa
ve basit bir şekilde tetkik edilmesi ve neticede bu bilginin doğru
olduğu anlaşıldığında, soruşturma işlemlerine başlamadan; Cumhuriyet
savcısına bilgi verilmesidir. Bu düzenleme ile güdülen amaç; çok
basit bir incelemeyle anlaşılabilecek hususlarda, daha suç olup
olmadığını anlamadan her bilgide Cumhuriyet savcısını meşgul etmemek,
alınması gereken acil tedbirleri almaktır.
Bu düzenlemenin esas kaynağı da, Ceza Muhakemesi
Kanununun 161 inci maddesindeki “Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları
olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları
Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının
adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle
yükümlüdür.” hükmüdür. Bu hükümde yer alan ve Cumhuriyet savcısına
derhal bildirilecek olan “elkonulan olaylar, yakalanan kişiler ve
uygulanan tedbirler”in neler olabileceğini göstermek amacıyla düzenleme
öngörülmüştür. Bunların neler olacağı bu maddede gösterilmiştir.
Üçüncü fıkrada, polisin suç işlendiği veya işlenmekte olduğuna
ilişkin bilgi edinmesinden sonra yapacağı işlemler tamamen Ceza
Muhakemesi Kanununun 161 inci maddesine uygun bir şekilde kaleme
alınmış ve olay yerinde gerekli tedbirleri aldıktan sonra, polisin,
Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda hareket
edeceği hususu vurgulanmıştır.
Dördüncü fıkrada, yapılacak araştırma sonunda
edinilen bilginin bir kabahate ilişkin olduğu anlaşılırsa; konunun
araştırılarak şayet polisin yaptırım uygulayabileceği bir husus
ise gerekli yasal işlemin yapılacağı, polisin yaptırım uygulama
yetkisinin bulunmadığı hallerde ise ilgili kuruluşça idari yaptırım
uygulanmasının sağlanacağı hususu düzenlenmektedir.
Maddede ayrıca polisin suç işlendiğini öğrenmesi
halinde veya bir suçla karşılaştığı suçüstü durumlarında Cumhuriyet
savcısına bilgi verip emir ve talimatlarını alıncaya kadar geçen
sürede alması gereken acele tedbirlerin neler olduğu, Ceza Muhakemesi
Kanunu ile uyumlu bir şekilde düzenlenmektedir. Beşinci fıkrada,
edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden
bir suçla karşılaşan polisin, olay yerinde kişilerin ve toplumun
sağlığına ve vücut bütünlüğüne zarar gelmemesi ve suçun iz, eser,
emare veya delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için
derhâl gerekli tedbirleri alması hususu yer almaktadır.
Altıncı fıkraya göre, suç teşkil eden olaya, faillere
ve tanıklara ilişkin bilgi alınmaya çalışılacak; olay yerindeki
kişilerden bu hususta bilgi toplanacaktır.
Yedinci fıkrada ise, Ceza Muhakemesi Kanununun
168 inci maddesine paralel şekilde; olay yerinde görevine ait işlemlere
başlayan polisin, bunların yapılmasına engel olan veya yetkisi
içinde aldığı tedbirlere aykırı davranan kişileri, işlemler sonuçlanıncaya
kadar ve gerektiğinde zor kullanarak bundan men edeceği hususu düzenlenmektedir.
Polisin kişileri yakalamak, elkoymak üzere eşyayı
koruma altına almak gibi adlî görev ve yetkileri bakımından Ceza
Muhakemesi Kanunundaki hükümler uygulanacağından dolayı; burada
ayrıca düzenleme yapılmamıştır.
Ceza Muhakemesi Kanununda olay yeri incelemesine
ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Bu eksikliğin giderilmesi
amacıyla ve olay yeri incelemenin polis tarafından yerine getirilen
bir işlem olması sebebiyle maddenin sekizinci fıkrasındaki ve devamındaki
düzenlemeler yapılmıştır. Maddenin sekizinci fıkrasında, olay yeri
incelemesinin tanımı verilmiş ve bu işlemin Cumhuriyet savcısının
emriyle yapılacağı hükme bağlanmıştır. Olay yeri incelemesi, genel
olarak; meydana gelen bir suçun aydınlatılması amacıyla, olay yerinin
belirlenmesi, çeşitli bilimsel ve teknik yöntemlerle delillerin
araştırılması ve tespiti, kayıt ve dokümantasyonu, toplanması,
muhafazası ve ilgili yerlere gönderilmesi işlemidir. Olay yeri
incelemesi, maddi deliller vasıtasıyla olayın suç olup olmadığının
tespiti, suçun ve masumiyetin ispatı, fail, mağdur ve olay yeri arasındaki
ilişkinin saptanması amacıyla yapılır. Olay yeri incelemesi, temel
ilke olarak, Cumhuriyet savcısının emriyle; soruşturma işlemlerini
yürütecek birimin görevlilerinin talebi üzerine gerçekleştirilecektir.
Ancak, işlemin yapılması sırasında “yazılı emir” şartı aranmamaktadır.
Ceza Muhakemesi Kanununun 161 inci maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında,
verilecek sözlü emirler, bilahare yazılı hale getirilecektir. Öte
yandan olay yeri incelemesi işlemi Cumhuriyet savcısının nezaretinde
yapılabileceği gibi, Cumhuriyet savcısının emriyle doğrudan polis
tarafından da yapılabilecektir. Soruşturmanın aciliyeti ve soruşturmanın
mecburiyeti ilkeleri gereği, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı
durumlarda, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde veya derhal işlem
yapılmadığı takdirde suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolması,
değişmesi veya bozulması ihtimalinin ortaya çıktığı durumlarda,
polis amirinin emri ile de bu işlem gerçekleştirilebilecektir.
Maddeyle getirilen düzenlemelerden birisi de,
olay yeri inceleme işlemi neticesinde elde edilen bulguların muhafaza
altına alınmasının öngörülmesidir. Olay yerinde elde edilen ve ispat
aracı olarak görülen iz ve bulgular, teknik usullerle transfer edilecek
ve muhafaza altına alınacaktır. Muhafaza altına alma, elde edilen
veya delil olabilecek iz ve bulguların delil niteliği taşıyıp taşımadığına
ilişkin yapılan incelemelerin sonuçlanmasına kadar korunmasını
veya üzerinden delil elde edilebilecek eşyanın elkoyma işlemine
kadar geçici olarak alıkonulmasını ya da zilyedinin bunları kendiliğinden
vermesini ifade etmektedir. Olay yerinde elde edilen iz ve bulgular,
gerekli incelemeler tamamlanana kadar, muhafaza altında tutulacaktır.
Bulgular üzerinde gerekli inceleme ve laboratuvar analizleri tamamlandıktan
sonra, soruşturma dosyasına girmek üzere ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderileceğinden, delil olabilecek ve suç eşyası hükümlerine
tabi olabilecek bulgu ve eşyalar için her halde elkoymaya ilişkin işlemler,
ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından uygulanabilecektir. Olay
yeri incelemesi sırasında genellikle, ekonomik değeri olmayan,
zilyedin tasarruf veya mülkiyet hakkını ortadan kaldırmayı gerektirmeyen,
malvarlığı değerine dönüştürülmeyecek ve suç eşyası hükümlerine
de tabi olmayacak nitelikteki iz veya bulgular elde edilmektedir.
Örneğin bir gazete kağıdı, cam yüzeyindeki parmak izi, pet şişe ve
sigara izmariti gibi bulgular alıkonulmaktadır. Bu bulgular için
elkoyma gibi ağır hukuki sonuçları olan tedbir yerine muhafaza altına
alma tedbiri uygulanması öngörülmüştür. Ancak, ekonomik değeri
olsun veya olmasın, zilyedin elinde bulundurduğu bulgu veya eşyayı
vermekten imtina etmesi veya muhafaza altına alma işlemine karşı
koyması durumunda ya da doğrudan elkoyma gerektiren durumlarda,
usulüne uygun olarak elkoyma işlemi uygulanabilecektir.
Dokuzuncu fıkra ile olayın fiilen gerçekleştiği
yer; şüpheli, sanık, mağdur veya diğer kişilere ait konut, işyeri
ve diğer kapalı alanlar dahi olsa, herhangi bir ayrım yapılmaksızın,
olay yeri incelemesine ilişkin hükümler uygulanacaktır. Ancak açıklanan durumlar, ilgili Cumhuriyet savcısına
bilgi verilmeyeceği şeklinde yorumlanmamalıdır. Görevli Cumhuriyet savcısı herhalde olaydan haberdar
edilecektir. Maddenin dokuzuncu fıkrasında
ayrıca, olay yeri incelemesi ile adli arama arasındaki fark ortaya
konularak; olay yeri inceleme sırasında, olayın fiilen gerçekleştiği
alanların dışında kalan, konut, işyeri ve diğer kapalı alanlarda
yapılacak olay yeri inceleme işlemlerinde adli arama ve elkoymaya
ilişkin hükümlerin uygulanması gerekeceği düzenlenmiştir.
Örneğin bir binanın 13 numaralı dairesinde gerçekleşmiş olan tabanca
ile intihar vakasında, 12 numaralı dairesinin kapısının önünde
görülen kan izleri olayı aydınlatabilecek bir unsur olarak değerlendirildiğinde,
o dairede de inceleme yapma ihtiyacı duyulabilecektir. Bu halde, 12 numaralı dairede yapılacak olay yeri incelemesi
için, usulüne uygun olarak verilmiş hâkim veya mahkeme kararı, gecikmesinde
sakınca bulunan hallerde de Cumhuriyet savcısının yazılı emri gerekli
olacaktır. Ancak bu sınırlama,
kamuya açık alanlar ve araç içerisinde yapılacak incelemeler için
söz konusu olmayacaktır. Örneğin, bir evin bahçesinde meydana gelen
ölüm olayında, sokağa park edilmiş ve evin bahçesinin sınırları dışında
kalan, ancak o olayla ilgili delil bulunabileceği yönünde kuvvetli
şüphe bulunan bir otomobil içerisinde de, herhangi bir karar veya
yazılı emir aranmaksızın inceleme yapılabilecektir. Ancak burada,
kuvvetli şüpheyi haklı kılacak (kan izi, kıl veya araç üzerindeki fiziksel
düzensizlikler gibi) somut emarelerin bulunması gerekecektir. Aynı
bulguların yandaki başka bir evde bulunması şüphesi olduğunda
ise, ikinci fıkra gereğince, Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında
arama ve elkoymaya ilişkin hükümler uygulanacaktır.
Maddede yukarıda yer alan düzenlemeler yanında,
maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve buna bağlı olarak adil bir yargılamanın
yapılabilmesi için gerekli argümanlardan biri olan teşhis işlemi,
yasal altyapısının oluşturulması ve belli bir standarda kavuşturulması
amacıyla Ceza Muhakemesi Kanununa uyumlu bir şekilde maddenin
onuncu fıkrası ve devamı fıkralarında düzenlenmiştir. Mala karşı
işlenen suçlar başta olmak üzere suçların büyük çoğunluğunda, şüphelinin
lehine ve aleyhine olan bütün delillerin toplanması ve buna bağlı
olarak etkin ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından,
teşhis işlemi büyük öneme sahiptir.
Maddenin onuncu fıkrasındaki düzenlemeye göre
teşhis, olaydaki failin, gözaltına alınan şüpheli ile aynı kişi
olup olmadığının belirlenmesi bakımından zorunlu olması halinde,
Cumhuriyet savcısının talimatıyla polis tarafından yapılan işleme
denmektedir. Bu şekliyle hukukî bir kavram haline gelen teşhisin;
uygulamada teşhis olarak ifade edilen ve kuralları ile işleyişi
uygulayıcılara göre farklılık gösteren, ancak ilgili kişinin,
eşyanın veya yerin belirlenmesine yönelik olan işlemlerden farklı
olduğu ortaya konulmuş; ne şekilde yapılacağı belirtilerek kavramsal
bir çerçeve oluşturulmuştur.
Onbirinci fıkrada, tanıklıktan çekinme hakkına
sahip olan kimselerin teşhiste bulunmaya da zorlanamayacakları
ibaresi getirilerek Ceza Muhakemesi Kanununun 45 inci maddesiyle
paralellik sağlanmıştır.
Maddenin devam eden fıkralarında teşhis işleminin
nasıl yapılacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Onikinci fıkraya
göre; teşhis işlemine başlanmadan önce, teşhiste bulunacak kişinin
faili tarif eden beyanları bir tutanağa bağlanacaktır.
Onüçüncü fıkrada, teşhis işlemine tabi tutulan
kişilerin birden fazla ve aynı cinsten olması durumunda, teşhisi
kolaylaştırmaya yarayan yaş, boy, ağırlık, giyinme gibi görünüşe
ilişkin hususlardaki benzerliklerin bulunması, gerektiğinde de
şüphelinin olay anındaki görünüşünün canlandırılması amacıyla,
kıyafetinin değiştirilmesi, saç ve sakalının tıraş ettirilmesi,
gözlük takılması gibi görünüşü ile ilgili gerekli değişikliklerin
yapılabileceği belirtilerek, yapılan teşhis işlemi objektif
kriterlere bağlanmıştır. Ayrıca teşhis işlemine tabi tutulan kişilerin
her birinde, teşhis sırasında bir numara bulundurularak, yöntem
kolaylığı getirilmiştir.
Ondördüncü fıkrada, teşhiste bulunan kişi ile
teşhis işlemine tabi tutulan kişilerin birbirini görmemesi şartı
getirilerek, hem teşhis odalarının şekli ve standardizasyonu konusunda
bir kriter getirilmiş, hem de mağdur veya tanıkların teşhis işlemini
objektif şekilde ve şüpheliden etkilenmeden (korkmadan) gerçekleştirmeleri
amaçlanmıştır.
Onbeşinci fıkrada teşhis işleminin en az iki kez
tekrarlanması, teşhiste bulunması istenen kişiye de, şüphelinin
teşhis edilecek kişiler arasında yer almıyor olabileceğinin hatırlatılması
zorunluluğu getirilerek, objektivitenin sağlanması hedeflenmiştir.
Onaltıncı fıkrada da, yapılan teşhis işleminin
fotoğraflanarak ya da görüntülerinin kayda alınarak soruşturma
dosyasına konması hükmü getirilerek, yapılan teşhis işleminin
soruşturma ve kovuşturma aşamasında objektif delil olma niteliği
kuvvetlendirilmiştir.
Onyedinci fıkrada, şüphelinin elde olmaması
halinde, fotoğraf üzerinden teşhise imkân tanınarak, fotoğraf teşhisinin
usulü belirtilmiştir. Buna göre tek bir fotoğraf veya aynı kişinin
farklı fotoğrafları üzerinden teşhis yaptırılamayacak, değişik
kişilerin fotoğraflarının aynı büyüklük ve özellikte olmaları
sağlanacaktır. Bu amaçla, polis tarafından tutulmakta olan şüphelilerin
fotoğraf albümlerinden veya kayıtlarından da yararlanılabilir.
Onsekizinci fıkra ile de teşhis işleminin bir tutanağa
bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.
Madde 6- İstihbaratın vazgeçilmez unsurlarından
birisi de, faaliyetleri takip edilen hedef durumundaki örgütlerin
ve oluşumların içerisinden bilgi alma ihtiyacıdır. Düzenleme
ile, sayılan suçlarda polisin her türlü istihbarat yöntem ve unsurlarından
yararlanabilmesi, bu çerçevede tüm teknik imkânları kullanabilmesi,
kişilerin bilgisine müracaat edebilmesi ve gerektiğinde kişilerden
hizmet alabilmesine imkân sağlanması amaçlanmıştır. Ayrıca, elde
edilen istihbarî bilgilerin, soruşturma veya kovuşturmada delil
olarak kullanılamayacağı hususuna açıklık getirilmiştir.
Madde 7- PVSK’nın 3 üncü maddesi, 17 nci maddesinin
ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları ile 20 nci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan hükümler yeniden düzenlendiğinden madde
ile bu hükümler yürürlükten kaldırılmaktadır.
Madde 8- Yürürlük maddesidir.
Madde 9- Yürütme maddesidir.
Adalet Komisyonu Raporu
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Adalet Komisyonu
Esas
No.: 2/1037
Karar
No.: 124
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Başkanlığınızca, 24/5/2007 tarihinde
tali komisyon olarak, İçişleri Komisyonuna; Esas Komisyon olarak
da Komisyonumuza havale edilmiş olan Sivas Milletvekili Selami
UZUN ve 3 milletvekilinin “Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi(2/1037)”, Zonguldak Milletvekili Köksal TOPTAN Başkanlığında, Komisyon
Başkanlık Divanı üyeleri; Başkanvekili, Isparta Milletvekili Recep
ÖZEL, Sözcü, Kırıkkale Milletvekili Ramazan CAN ve Katip Üye, Kilis
Milletvekili Hasan KARA ile diğer Komisyon üyeleri; Adıyaman Milletvekili Fehmi Hüsrev KUTLU, Ağrı Milletvekili Halil ÖZYOLCU, Artvin milletvekilleri
Orhan YILDIZ, Yüksel ÇORBACIOĞLU, Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK,
Çorum milletvekilleri Feridun AYVAZOĞLU ile Muzaffer KÜLCÜ, Erzurum
Milletvekili Mustafa Nuri AKBULUT, Gaziantep Milletvekili Mahmut
DURDU, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet YILMAZCAN, Kastamonu
Milletvekili Hakkı KÖYLÜ, Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ,
Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN, Uşak Milletvekili Ahmet
ÇAĞLAYAN ile Yozgat Milletvekili Bekir BOZDAĞ’ın ve Teklif sahiplerinden
Sivas Milletvekili Selami UZUN ile Eskişehir Milletvekili Muharrem
TOZÇÖKEN’in, Komisyonumuz Uzmanları Cemil TUTAL ve Mustafa DOĞANAY’ın;
Hükümeti temsilen İçişleri Bakanı Osman GÜNEŞ ile Adalet, İçişleri
bakanlıkları, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı,
Sahil Güvenlik Komutanlığının, Gazi Üniversitesi Öğretim üyeleri
Prof. Dr. İzzet ÖZGENÇ ile Prof. Dr. Cumhur ŞAHİN’in katılımlarıyla,
Komisyonumuzun 27/5/2007 ve 28/5/2007 tarihli toplantılarında görüşülmüş
ve geneli üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi
kabul edilmiştir.
Teklifin 1 inci maddesiyle, 4/7/1934 tarihli
ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun 4 üncü maddesinden
sonra gelmek üzere eklenmesi öngörülen 4/A maddesini düzenleyen
söz konusu maddenin dokuzuncu fıkrasının ikinci cümlesi; uygulanan
işlem bakımından ihtiyaç bulunmadığı, her kimlik sorma işleminin
kayda geçirilmesinin doğru olmayacağı düşüncesiyle madde metninden
çıkarılmıştır.
Teklifin 2 nci maddesiyle 2559 sayılı
Kanunun 5 inci maddesinde öngörülen değişikliğin ikinci fıkrasına
göre, alınan parmak izlerinin münhasıran Emniyet Genel Müdürlüğü
bünyesinde oluşturulan bir sisteme kaydedilerek saklanması gerekmektedir.
Ancak, bu hüküm, parmak izi kayıtlarına ilişkin olarak
yeni bir veri tabanı oluşturmayı ve İçişleri Bakanlığının teşkilatında
yeni bir birim oluşturulmasını gerekli kılmaktadır. Bu yapılanma, bir zaman sürecini ve daha önemlisi maliyeti
yüksek bir yatırımı gerekli kılmaktadır. Bu itibarla, Emniyet
Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde halen
mevcut olan parmak izi kayıtlarına ilişkin iki ayrı veri tabanının
5 inci maddede öngörülen esaslar çerçevesinde işleyebilmesi ve
gerekli güvenlik tertibatının alınabilmesi için, gerek teknik donanım
gerek yazılım programları bakımından birbirleriyle uyumunun ve
koordinesinin sağlanması halinde, ayrı bir veri tabanı ve bu nedenle
Bakanlık teşkilatında yeni bir birim oluşturmaya ihtiyaç olmayacaktır.
Ancak, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde
halen mevcut olan parmak izi kayıtlarına ilişkin iki ayrı veri tabanının
5 inci maddede öngörülen esaslar çerçevesinde işleyebilmesi
için, bir sistem haline dönüştürülmesi ve bu sisteme bütün genel
kolluk birimlerinin “on line” yoluyla doğrudan erişimini sağlayabilecek
teknik donanımın da tedarik edilmesi gerekmektedir. Bu mülahazalarla, söz konusu maddenin ikinci fıkrasında
değişiklik yapılmıştır.
2559
sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde değişiklik öngören Teklifin 3
üncü maddesinde aşağıdaki gerekçelerle değişiklik yapılmıştır.
Üçüncü
fıkranın (d) bendi, kanun yapım tekniğine uygun olarak ve teklifin
kendi içinde uyumunu sağlamak amacıyla, (ç) bendi olarak değiştirilmiştir.
Maddenin dördüncü fıkrasının (ç)
bendinde, önleme araması yapılacak yerler arasında her derecede
eğitim ve öğretim kurumları ile yüksek öğretim kurumları arasındaki
farklılığın giderilmesi ve özelikle yükseköğretim kurumlarına
ait binalarda önleme araması yapılmasına ihtiyaç duyulması halinde
ayrıca 20 nci maddede öngörülen izin koşuluna gerek olmaksızın bunun
gerçekleştirilebilmesi amacıyla değişiklik yapılmıştır.
Aynı
fıkranın (d) bendinde, 2559 sayılı Kanunda mevcut olan yerleşim yerlerinin
giriş ve çıkışlarında yapılan önleme aramalarının yeniden madde
metnine alınmasını sağlamak amacıyla değişiklik yapılmıştır.
Eğitim
ve öğretim binaları açısından yapılacak olan önleme aramalarının
hakim kararına bağlı olarak yapılmasını sağlamak amacıyla beşinci
fıkranın ilk cümlesinde değişiklik yapılmıştır. Keza aynı fıkranın, suçun işlenmesini önlemek amacıyla
konuta veya işyerine girme yetkisinin düzenlendiği ikinci cümlesinde,
işlenmekte olan suç ibaresinin kapsamını belirlemek amacıyla değişiklik
yapılmıştır.
Maddenin altıncı fıkrasında yer alan “ve benzeri toplumsal etkinliklerin” ibaresi
soyut ve sübjektif uygulamalara imkan verecek bir düzenleme olduğundan
madde metninden çıkarılmıştır.
Maddeye
ayrıca, söz konusu önleme aramaları konusunda denetlenebilirliğin
ve şeffaflığın sağlanması amacıyla fıkra eklenmiştir.
2559 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde
değişiklik öngören Teklifin 4 üncü maddesinde, söz konusu maddenin
sekizinci fıkrasında uygulamada ortaya çıkması muhtemel sorunların
önüne geçilmesi ve fıkraya açıklık sağlanması amacıyla fıkranın
birinci cümlesine “kişiye” ibaresinden sonra gelmek üzere “duyabileceği
şekilde” ibaresi eklenmiş; dokuzuncu fıkrada yer alan “ve oranda”
ibaresi, madde içinde uyum sağlamak amacıyla madde metninden çıkarılmıştır.
2559 sayılı Kanunun ek 6 ncı maddesinde
değişiklik öngören Teklifin 5 inci maddesinde, ceza adalet sistemine
ilişkin metinlerin birbirine uyumunun sağlanması amacıyla değişiklik
yapılmıştır.
2559 sayılı Kanunun ek 7 nci maddesinde
değişiklik öngören Teklifin 6 ncı maddesi böyle bir düzenlemeye
ihtiyaç bulunmadığı düşüncesiyle Teklif metninden çıkarılmıştır.
Teklifin 7 nci
maddesi, 6 ncı madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 8 inci
maddesi, 7 nci madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Teklifin 9 uncu
maddesi, 8 inci madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Raporumuz, Genel
Kurula sunulmak üzere Başkanlığınıza saygı ile arz olunur.
|
Başkan |
Başkanvekili |
Sözcü |
|
Köksal Toptan |
Recep Özel |
Ramazan Can |
|
Zonguldak |
Isparta |
Kırıkkale |
|
Kâtip |
Üye |
Üye |
|
Hasan Kara |
Fehmi Hüsrev Kutlu |
Halil Özyolcu |
|
Kilis |
Adıyaman |
Ağrı |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Haluk İpek |
Feridun Fikret
Baloğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Ankara |
Antalya |
Artvin |
|
(Toplantılara
katılamadı) |
(Toplantılara
katılamadı) |
(Karşıyım) |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Orhan Yıldız |
Mehmet Küçükaşık |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Artvin |
Bursa |
Çorum |
|
|
(Karşıyım) |
(Karşı oy) |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Muzaffer Külcü |
Mustafa Nuri Akbulut |
Mahmut Durdu |
|
Çorum |
Erzurum |
Gaziantep |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Mehmet Yılmazcan |
Hakkı Köylü |
Muharrem Kılıç |
|
Kahramanmaraş |
Kastamonu |
|
|
|
|
(Karşı oy) |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Süleyman Sarıbaş |
Orhan Eraslan |
Enver Yılmaz |
|
Malatya |
Niğde |
Ordu |
|
(Toplantılara
katılamadı) |
(Toplantılara
katılamadı) |
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Mehmet Nuri Saygun |
Ahmet Çağlayan |
Bekir Bozdağ |
|
Tekirdağ |
Uşak |
Yozgat |
|
(Muhalefetim
vardır) |
|
|
ADALET KOMİSYONU BAŞKANLIĞINA
Adalet Komisyonunda görüşülmüş olan ve sonuçlandırılan
Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile ilgili çekincelerimiz bulunmaktadır.
Bu çekincelere ilişkin gerekçeli karşı oy yazımız
ekte sunulmuştur.
Gereğini arz ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Mehmet Nuri Saygın |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Malatya |
Tekirdağ |
Çorum |
|
Mehmet Küçükaşık |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
|
Bursa |
Artvin |
|
KARŞI OY YAZISI
Polisin Görev ve Yetkilerini Düzenleyen 2559 sayılı
Yasa 1934 yılında yürürlüğe girmiş olup, gerektiği zamanlarda çeşitli
kez değişikliklere uğramıştır. Son olarak Adalet ve Kalkınma Partisinin
dört milletvekili tarafından yeni değişiklik teklifleri ile
24/05/2007 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur.
Öncelikle, komisyon çalışmaları sırasında gerek
Bakanın, gerek İktidar Partisi milletvekillerinin, gerekse komisyon
çalışmalarına katılan bürokratların ifade ettiklerine göre, bu
teklif aslında bir hükümet tasarısıdır. Tasarı niteliğindeki
bir çalışmanın teklife dönüştürülerek Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmasının, bir tek haklı gerekçesi zaman kazanmaktır.
Ülkemizde asayişe yönelik ciddi sıkıntıların olduğu bir gerçektir.
Ancak, bu sıkıntılar bugün ortaya çıkmamıştır. 59. Hükümet döneminde,
uzun zamandır bu sıkıntılar mevcuttur. Hal böyle olunca çok daha önceden
böylesine ilişkin bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu açıktır. Zamanında
böyle bir düzenlemeyi yapmayan, TBMM çalışmalarının sonlanmak üzere
olduğu bir süreçte, inceleme ve değerlendirmeye yeterince fırsat
vermeden, yasa teklifinin gündeme alınması doğru bir yaklaşım olmamıştır.
Yasa teklifi ile ilgili komisyon çalışmalarında sağlıklı bir görüş
birliği sağlanamamıştır, ama alınan direktif gereği birliktelik
sağlanamamış olmasına rağmen teklif kabul edilmiştir.
Birlikteliğin sağlanamaması, ciddi görüş ayrılıklarının
olması nedenilerine dayalı olarak tarafımızdan acilen bir alt komisyon
kurulması ve bu yolla fikir birliğine varılmasının doğru olacağı
iddia edilmiş ama alt komisyon kurulması teklifimiz iktidar partisi
milletvekillerinin oyları ile ret edilmiştir.
Ülkemizde yaşanan asayiş sorunlarının vatandaşlarımızı
da ciddi anlamda etkilediği, hatta bu nedenlerle ülke boyutunda
ciddi huzursuzluklara neden olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Bu nedenle gerekli asayiş tedbirlerinin alınabilmesine
yönelik bir düzenlemeye mutlak ihtiyaç vardır.
Bu düzenleme yapılırken alınacak tedbirlerle
vatandaşın temel hak ve özgürlükleri konularının çok titizlikle
irdelenmesi gerekmektedir. Asayişi önlemek adına temel hak ve özgürlüklerin
haksız yere kısıtlanması doğru olmayacaktır. Bu nedenle çok hassas
olan dengenin sağlanması şarttır. Ancak yasa teklifinin bu dengeleri
koruyamadığı ve yer yer temel hak ve özgürlükler açısından engelleyici
ve kısıtlayıcı olduğu görülmektedir.
İşte bu nedenledir ki teklifin yapılan değişiklikler
sonucu şekil alan son haline onay vermemiz vatandaşların haklarını
korumak adına mümkün değildir.
Komisyondaki iddialara göre bir buçuk yıldır bu
düzenlemelerle ilgili çalışmalar yapılmıştır. Ama ne ilginçtir
ki asayiş temini hususunda görevli emniyet genel müdürlüğü yetkilileri
ile Jandarma Genel Komutanlığı yetkilileri arasında bile net bir
fikir birliği sağlamak mümkün olamamıştır. Bu durumda ya bir buçuk
yıldır süren çalışma yapıldığı iddiaları doğru değildir, ya da inanılmaz
derecede başarısız ve hiç üretken olmayan bir çalışma düzeni içinde
düzenleme işlemleri yürütülmüştür.
Genel anlamdaki bu çekincelerimizi ifade ettikten
sonra, değişiklik metnine ilişkin çekincelerimizi belirtecek
olursak;
1) Teklif CMK ile uyumlu olarak hazırlanmamıştır.
Yargının yetkileri kısmen baypas edilmiş birçok konuda Cumhuriyet
Savcısından izin almaktan vazgeçilmiş ve yetki Mülki Amire devredilmiştir.
Bu düşüncenin Anayasamızdaki hukuk devleti olma niteliğimizi
örselediğini söylemek yanlış olmayacaktır.
2) Çerçeve birinci maddenin altıncı fıkrasındaki
son cümle üzerinde, birçok görüşme yapılmış olmasına rağmen, görüş
birliğine varılamamış, bunun üzerine bu konudaki bütün tartışmalar
yok sayılarak metin aynen kabul edilmiştir.
3) Çerçeve ikinci maddede parmak izi ve fotoğrafların
kayda alınması düzenlenmektedir. Bu maddede kimlerin parmak izi fotoğraflarının
alınacağı konusunda ortak bir anlayış belirlenememiştir. Özellikle
Jandarma Genel Komutanlığının yetkilileri bu düzenlemeyi doğru
bulmamışlar. Komisyondaki Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilleri
olarak maddenin bu şekliyle onaylanmasının söz konusu olamayacağı,
ciddi anlamda bir fişleme gayretine evet diyemeyeceğimizi ifade
ettik. Özellikle sürücü belgesi, pasaport gibi belgelerin alınması
için talepte bulunacak vatandaşlarımızın, böyle bir uygulama ile
fişlenmesini haklı bulmadık. Aynı maddede göz altına alınan kişilerin
parmak izi kaydının alınmasını CMK sistemi içinde değerlendirmemiz
gerektiğini, göz altına alınanın süreç içinde suçsuzluğunu kanıtlaması
halinde bu kayıtların ortadan kaldırılmasının gerekliliğini
ifade etmemize rağmen, CMK’ ya tamamen aykırı olarak bir düzenleme
yapılmıştır. Böylece mevzuatta birbirine aykırı hükümler taşıyan,
yasa zenginliğine bir yenisinin eklenmesine sebep olunmuştur.
4) Çerçeve dördüncü maddede zor ve silah kullanma
yöntemleri belirlenirken, direnmenin mahiyeti ve derecesi ile
ilgili hiçbir somut belirleme yapılmamış ve takdir yetkisi doğrudan
bireysel olarak polise bırakılmıştır. Bu konuda en azından bir yönetmelik
çıkartılarak, yukarıda da bahsettiğimiz o hassas çizginin korunmasını
sağlamak gerekirdi. Ancak bu konudaki taleplerimiz de reddedilerek,
hukuk devleti niteliğinden asayiş sıkıntılarımızı bahane ederek
uzaklaşmamıza neden olundu.
Konuyu Terörle Mücadeleye Yönelik olarak değerlendirmeye
almak, bu nedenlerle iddialarımızın siyasetten çarpıtılmaya çalışılmasından
kaçınılmak gerekir. Çünkü, terörle mücadele konusunda sadece
asayiş tedbirlerinin yeterli olmadığı hepimiz için bir gerçektir.
Özellikle terörün uluslar arası boyutunda başarılı çalışmaların
yapılmaması halinde, arzulanan sonucu almak mümkün olmayacaktır.
Bu konuya değinmişken uluslar arası boyutta 59. hükümetin
yapmış olduğu çalışmaların ciddi anlamda başarısız olduğunu söylemeden
geçemeyiz.
5) Teklifle ilgili olarak, gerekli altyapı çalışmalarının
yapılmamış olduğu da açıktır. Son günlerde ulusal basında bu yasa
teklifi ile ilgili olarak çıkan yazılar, teklifi eleştirmekte, “Polis
Diktatörlüğü” gibi manşetler öne çıkmaktadır. İlgili kurumlarla
görüşülmeden, kamuoyunda tartışılmadan, kısacası toplum onayını
almadan yaşama geçirilmesi, emanet bir elbise gibi yürürlükte
kaldığı sürece sırıtacaktır.
SONUÇ OLARAK;
Zaman yetersizliği, haklı bir gerekçeymiş gibi
gösterilerek, hatalarla dolu bu teklifin yasallaşmasına onay vermemiz
mümkün değildir. Bilinmelidir ki 22. Dönem Parlamentosundan sonra
23. Dönem gelecektir. Devlet kurumlarında görev devamlılık gerektirir.
Bizden sonrakiler yapamaz mantığı ile yola çıkarak, böylesine düzenlemelerin
yapılması, devlet geleneklerimizle de bağdaşmaz. Bu nedenle, uygulamadan
vazgeçilmesi gerekmektedir. Sırf kanun çıkarmış olmak adına, hatalarla
dolu bir düzenlemenin hukuk sistemimize dahil edilmesi hiçbir kurum
ve kişi için yararlı olamaz.
Teklifin kabul edilmesi halinde ısrarla anlatmaya
çalıştığımız, Anayasamızdan kaynaklanan temel hak ve özgürlükler
ile asayiş tedbirlerini alacak kurumlar arasında bulunması gereken
hassas dengeler altüst olacaktır. Bu dahi toplumsal huzuru korumak
iddiası ile ortaya konan bu teklif ile birlikte toplumsal huzurun
ne denli yara alacağının en açık kanıtıdır.
SİVAS MİLLETVEKİLİ
SELAMİ UZUN VE 3 MİLLETVEKİLİNİN TEKLİFİ
POLİS VAZİFE VE SALÂHİYET KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun
4 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 4/A maddesi eklenmiştir.
“Durdurma ve kimlik sorma
MADDE 4/A- Polis, kişileri
ve araçları;
a) Bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek,
b) Suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak,
işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit
etmek,
c) Hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş
olan kişileri tespit etmek,
ç) Kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya malvarlığı bakımından
ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek,
amacıyla durdurabilir.
Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için, polisin tecrübesine
ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir
sebebin bulunması gerekir. Süreklilik arz edecek, fiili durum ve
keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamaz.
Polis, durdurduğu kişiye durdurma sebebini bildirir ve durdurma
sebebine ilişkin sorular sorabilir; kimliğini veya bulundurulması
gerekli diğer belgelerin ibraz edilmesini isteyebilir.
Durdurma süresi, durdurma sebebine esas teşkil eden işlemin gerçekleştirilmesi
için zorunlu olan süreden fazla olamaz.
Durdurma sebebinin ortadan kalkması halinde kişilerin ve araçların
ayrılmalarına izin verilir.
Polis, durdurduğu kişi üzerinde veya aracında silah veya tehlike
oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin
varlığı halinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini
önlemek amacına yönelik gerekli tedbirleri alabilir. Ancak bu
amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan
bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez.
Bu Kanun ve diğer kanunların verdiği görevlerin yerine getirilmesi
sırasında, polis tarafından gerekli işlemler için durdurulan kişiler
ve araçlarla ilgili hükümler saklıdır.
Polis, görevini yerine getirirken, kendisinin polis olduğunu
belirleyen belgeyi gösterdikten sonra, kişilere kimliğini sorabilir.
Bu kişilere kimliğini ispatlamaları hususunda gerekli kolaylık
gösterilir.
Polis, kimlik sorgulaması süresince kişiyi ve aracı bekletebilir.
Bu sorgulama işlemi sırasında kimlik bilgileri kayda geçirilebilir.
Belgesinin bulunmaması, açıklamada bulunmaktan kaçınması veya
gerçeğe aykırı beyanda bulunması dolayısıyla ya da sair surette
kimliği belirlenemeyen kişi tutularak durumdan derhal Cumhuriyet
savcısı haberdar edilir. Bu kişi, kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya
kadar gözaltına alınır ve gerekirse tutuklanır. Gözaltına ve tutuklamaya
karar verme yetkisi ve usulü bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu hükümleri uygulanır.
Kişinin kimliğinin belirlenmesi durumunda, bu nedenle gözaltına
alınma veya tutuklanma haline derhal son verilir.
Nüfusa kayıtlı olmadığı için kimliği tespit edilemeyen kişilerin
nüfusa kayıtlarının temini için gerekli işlemler yapıldıktan sonra,
5 inci maddeye göre fotoğraf ve parmak izi tespit edilerek kayda alınır.
Kimliği tespit edilemeyen kişinin yabancı olduğunun anlaşılması
halinde, 5682 sayılı Pasaport Kanunu ve 5683 sayılı Yabancıların
Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun hükümlerine göre
işlem yapılır.”
MADDE 2- 2559 sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Parmak izi ve fotoğrafların kayda alınması
MADDE 5- Polis;
a) Gönüllü,
b) Her çeşit silah ruhsatı, sürücü belgesi, pasaport veya pasaport
yerine geçen belge almak için başvuruda bulunan,
c) Başta polis olmak üzere, genel veya özel kolluk görevlisi ya
da özel güvenlik görevlisi olarak istihdam edilen,
ç) Türk vatandaşlığına başvuruda bulunan,
d) Sığınma talebinde bulunan veya gerekli görülmesi halinde,
ülkeye giriş yapan sair yabancı,
e) Gözaltına alınan,
kişilerin parmak izini alır.
Birinci fıkraya göre alınan parmak izleri, münhasıran Emniyet
Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan bir sisteme kaydedilerek
saklanır. Parmak izi, ait olduğu kişinin kimlik bilgileri ile birlikte,
ne zaman ve kim tarafından alındığı belirtilmek suretiyle sisteme
kaydedilir. Ancak, parmak izinin hangi sebeple alındığı sisteme
kaydedilmez.
Olay yerinden elde edilen ve kime ait olduğu henüz tespit edilemeyen
parmak izleri, kime ait olduğu tespit edilinceye kadar, ilgili soruşturma
dosya numarası ile birlikte sisteme kaydedilir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 81 inci maddesi ile 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 21
inci maddesi hükümlerine göre alınan parmak izleri de bu sisteme
kaydedilir.
(a) bendi hariç birinci fıkra
ile dördüncü fıkra kapsamına giren kişilerin ayrıca fotoğrafları
alınarak, ikinci fıkrada belirlenen esaslara uygun olarak parmak
izi ile birlikte sisteme kaydedilir.
Bu sistemde yer alan bilgiler, kimlik tespiti, suçun önlenmesi
veya yürütülmekte olan soruşturma ve kovuşturma kapsamında maddi
gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla, mahkeme, hâkim, Cumhuriyet
savcısı ve kolluk tarafından kullanılabilir.
Kolluk birimleri, kimlik tespiti yapmak ya da olay yerinden alınan
parmak izini karşılaştırmak amacıyla doğrudan bu sistemle bağlantı
kurabilir.
Sistemde kayıtlı bilgilerin hangi kamu görevlisi tarafından
ve ne amaçla kullanıldığının denetlenebilmesine imkân tanıyan
bir güvenlik sistemi kurulur.
Sistemde yer alan kayıtlar gizlidir; altıncı ve yedinci fıkralarda
belirlenen amaçlar dışında kullanılamaz.
Sisteme kayıtlı olan parmak izi ve fotoğraflar, kişinin ölümünden
itibaren on yıl ve her halde kayıt tarihinden itibaren seksen yıl geçtikten
sonra sistemden silinir.
Parmak izi ile fotoğrafların sistemde kaydedilmesi ve saklanması
ile bu kayıtlardan yararlanmaya ilişkin diğer esas ve usuller, İçişleri
Bakanlığı tarafından Adalet Bakanlığının görüşü alınarak çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 3- 2559 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Önleme araması
MADDE 9- Polis, tehlikenin
veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usulüne göre verilmiş
sulh ceza hâkiminin kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde
sakınca bulunan hâllerde mülkî âmirin vereceği yazılı emirle; kişilerin
üstlerini, araçlarını, özel kâğıtlarını ve eşyasını arar; alınması
gereken tedbirleri alır, suç delillerini koruma altına alarak
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre gerekli işlemleri
yapar.
Arama talep yazısında, arama için makul sebeplerin oluştuğunun
gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir.
Arama kararında veya emrinde;
a) Aramanın sebebi,
b) Aramanın konusu ve kapsamı,
c) Aramanın yapılacağı yer,
d) Aramanın yapılacağı zaman ve geçerli olacağı süre,
belirtilir.
Önleme araması aşağıdaki yerlerde yapılabilir:
a) 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamına
giren toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapıldığı yerde veya yakın
çevresinde.
b) Özel hukuk tüzel kişileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları veya sendikaların genel kurul toplantılarının yapıldığı
yerin yakın çevresinde.
c) Halkın topluca bulunduğu veya toplanabileceği yerlerde.
ç) Öğretim ve eğitim özgürlüğünün sağlanması için her derecede
öğretim ve eğitim kurumlarının ve 20 nci maddenin ikinci fıkrasının
(A) bendindeki koşula uygun olarak girilecek yüksek öğretim kurumlarının
içinde, bunların yakın çevreleri ile giriş ve çıkışlarında.
d) Umumî veya umuma açık yerlerde.
e) Her türlü toplu taşıma araçlarında, seyreden taşıtlarda.
Konutta önleme araması yapılamaz; kamuya açık olmayan işyerleri
ve diğer kapalı alanlardaki önleme araması ise ancak hâkim kararıyla
yapılabilir. Ancak polis, kişilerin hayatı veya vücut bütünlüğüne
karşı işlenmesi muhakkak olarak öngörülen ya da işlenmekte olan
bir suçun önlenmesi amacıyla, ayrıca bir karar veya emre gerek olmaksızın
ve yardım istenmiş olup olmamasına bakılmaksızın kişilerin konutuna
ve işyerine girebilir.
Spor karşılaşması, miting, konser, festival, toplantı ve gösteri
yürüyüşü ve benzeri toplumsal etkinliklerin düzenlendiği veya
aniden toplulukların oluştuğu hallerde gecikmesinde sakınca bulunan
hâl var sayılır.
Polis, tehlikenin önlenmesi veya bertaraf edilmesi amacıyla
güvenliğini sağladığı bina ve tesislere gelenlerin; unvan, sıfat
veya görevlerine, diğer özel kanunlarla kendilerine tanınan istisnalara
ve herhangi bir emir veya karar olmasına bakılmaksızın, üstünü,
aracını ve eşyasını teknik cihazlarla, gerektiğinde el ile kontrol
etmeye ve aramaya yetkilidir. Bu yerlere girmek isteyenler kimliklerini
sorulmaksızın ibraz etmek zorundadırlar.”
MADDE 4- 2559 sayılı Kanunun 16 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Zor ve silah kullanma
MADDE 16- Polis, görevini yaparken direnişle
karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde
zor kullanmaya yetkilidir.
Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine
göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak
artan nispette bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartları gerçekleştiğinde
silah kullanılabilir.
İkinci fıkrada yer alan;
a) Bedeni kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde
doğrudan doğruya kullandığı bedeni gücü,
b) Maddi güç; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde
bedeni kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı su, göz
yaşartıcı gazlar veya tozlar, fiziki engeller, polis köpekleri ve
atları ile sair hizmet araçlarını,
ifade eder.
Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde
doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak, direnmenin
mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan
da zor kullanılabilir.
Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak
amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini
kendisi takdir ve tayin eder. Ancak, toplu kuvvet olarak müdahale
edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç
ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit
edilir.
Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı karşısında,
zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde
savunmada bulunur.
Polis;
a) Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında,
b) Bedeni kuvvet ve maddi güç kullanarak etkisiz hale getiremediği
direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,
c) Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı
veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde
şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,
silah kullanmaya yetkilidir.
Polis, yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında silah kullanmadan
önce kişiye “dur” çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak
kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir.
Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin
mümkün olmaması halinde ise, kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla
ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.
Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah
kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya
teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye
karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçü ve oranda duraksamadan
silahla ateş edebilir.”
MADDE 5- 2559 sayılı Kanunun ek 6
ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Adli görev ve yetkiler
EK MADDE 6- Polis, bu maddede
yazılı görevlerinin yanında, Ceza Muhakemesi Kanunu ve diğer
mevzuatta yazılı soruşturma işlemlerine ilişkin görevleri de yerine
getirir.
Polis, bir suça ilişkin olarak kendisine yapılan sözlü ihbar ve
şikâyetleri ve görevi sırasında öğrendiği suça ilişkin bilgileri
yazılı hale getirir.
Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis,
bu bilginin tetkikinin ardından, doğruluğunun anlaşılması halinde,
elkoyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri
derhâl Cumhuriyet savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri
doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerine
başlar. Bu sırada olay yerinin korunması, faillerin ele geçirilmesi
ve delillerin tespiti ile ilgili olarak, bu maddede belirtilen acele
tedbirleri almak zorundadır.
Yapılacak araştırma sonunda edinilen bilginin bir kabahate
ilişkin olduğu hallerde, konu araştırılarak gerekli yasal işlem
yapılır veya yapılması sağlanır.
Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden
bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına,
vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin
kaybolmaması ya da bozulmaması için derhâl gerekli tedbirleri
alır.
Polis; olayı, şüphelileri ve tanıkları belirlemeye çalışır.
Olay yerinde görevine ait işlemlere başlayan polis, bunların
yapılmasına engel olan veya yetkisi içinde aldığı tedbirlere aykırı
davranan kişileri, işlemler sonuçlanıncaya kadar ve gerektiğinde
zor kullanarak bundan men eder.
Polis, suçun delillerini tespit etmek amacıyla, Cumhuriyet savcısının
emriyle olay yerinde gerekli inceleme ve teknik araştırmaları yapar,
delilleri tespit eder, muhafaza altına alır ve incelenmek üzere ilgili
yerlere gönderir.
Olay yeri dışında kalan ve o suça ilişkin delil elde edilebileceği
yönünde kuvvetli şüphe sebebi bulunan konut, işyeri ve kamuya
açık olmayan kapalı alanlarda yapılacak işlemler için Ceza Muhakemesi
Kanununun arama ve elkoymaya ilişkin hükümleri uygulanır.
Polis, olaydaki failin, gözaltına alınan şüpheli ile aynı kişi
olup olmadığının belirlenmesi bakımından zorunlu olması halinde,
Cumhuriyet savcısının talimatıyla teşhis yaptırabilir.
Tanıklıktan çekinebilecek olanlar, teşhiste bulunmaya zorlanamaz.
İşleme başlanmadan önce, teşhiste bulunacak kişinin faili tarif
eden beyanları tutanağa bağlanır.
Teşhis işlemine tabi tutulan kişilerin birden fazla ve aynı
cinsten olması, aralarında yaş, boy, ağırlık, giyinme gibi görünüşe
ilişkin hususlarda benzerlik bulunması gerekir. Teşhis için gerekli
olması halinde, şüphelinin görünüşü ile ilgili gerekli değişiklikler
yapılabilir. Teşhis işlemine tabi tutulan kişilerin her birinde,
teşhis sırasında bir numara bulundurulur.
Teşhiste bulunan kişi ile teşhis işlemine tabi tutulan kişilerin
birbirini görmemesi gerekir.
Teşhis işlemi en az iki kez tekrarlanır ve teşhiste bulunması istenen
kişiye, şüphelinin teşhis edilecek kişiler arasında yer almıyor
olabileceği hatırlatılır.
Teşhis işlemine tabi tutulan kişilerin, bu işlem sırasında
birlikte fotoğrafları çekilerek veya görüntüleri kayda alınarak,
soruşturma dosyasına konur.
Şüphelinin fotoğrafı üzerinden de teşhis yaptırılabilir. Ancak
tek bir fotoğraf veya aynı kişinin farklı fotoğrafları üzerinden
teşhis yaptırılamaz. Değişik kişilerin fotoğraflarının aynı büyüklük
ve özellikte olmaları gerekir.
Teşhis işlemi tutanağa bağlanır.”
MADDE 6- 2559 sayılı Kanunun ek 7
nci maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki iki
fıkra eklenmiştir.
“Polis, aşağıdaki suçların önlenmesi amacıyla istihbarat faaliyetlerinde
bulunurken, her türlü beşeri ve teknik imkânlardan yararlanır:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
2) Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak (madde 220),
3) Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama
(madde 315),
b) 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında
Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları,
c) 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve
hapis cezasını gerektiren suçlar,
d) 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda tanımlanan terör örgütünün
faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar.
Elde edilen istihbarî bilgiler, soruşturma veya kovuşturmada
delil olarak kullanılamaz.”
MADDE 7- 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesi, 17 nci maddesinin ikinci, üçüncü, dördüncü
ve beşinci fıkraları ile 20 nci maddesinin birinci fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
MADDE 8- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
MADDE 9- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
ADALET KOMİSYONUNUN
KABUL ETTİĞİ METİN
POLİS VAZİFE VE
SALÂHİYET KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 4/7/1934 tarihli
ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun 4 üncü maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki 4/A maddesi eklenmiştir.
“Durdurma ve kimlik
sorma
MADDE 4/A- Polis,
kişileri ve araçları;
a) Bir suç veya
kabahatin işlenmesini önlemek,
b) Suç işlendikten
sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya
kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek,
c) Hakkında yakalama
emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri tespit etmek,
ç) Kişilerin hayatı,
vücut bütünlüğü veya malvarlığı bakımından ya da topluma yönelik
mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek,
amacıyla durdurabilir.
Durdurma yetkisinin
kullanılabilmesi için, polisin tecrübesine ve içinde bulunulan
durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması
gerekir. Süreklilik arz edecek, fiili durum ve keyfilik oluşturacak
şekilde durdurma işlemi yapılamaz.
Polis, durdurduğu
kişiye durdurma sebebini bildirir ve durdurma sebebine ilişkin
sorular sorabilir; kimliğini veya bulundurulması gerekli diğer
belgelerin ibraz edilmesini isteyebilir.
Durdurma süresi,
durdurma sebebine esas teşkil eden işlemin gerçekleştirilmesi
için zorunlu olan süreden fazla olamaz.
Durdurma sebebinin
ortadan kalkması halinde kişilerin ve araçların ayrılmalarına
izin verilir.
Polis, durdurduğu
kişi üzerinde veya aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir
eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı halinde,
kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına
yönelik gerekli tedbirleri alabilir. Ancak bu amaçla kişinin üzerindeki
elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi
görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez.
Bu Kanun ve diğer
kanunların verdiği görevlerin yerine getirilmesi sırasında, polis
tarafından gerekli işlemler için durdurulan kişiler ve araçlarla
ilgili hükümler saklıdır.
Polis, görevini
yerine getirirken, kendisinin polis olduğunu belirleyen belgeyi
gösterdikten sonra, kişilere kimliğini sorabilir. Bu kişilere
kimliğini ispatlamaları hususunda gerekli kolaylık gösterilir.
Polis, kimlik
sorgulaması süresince kişiyi ve aracı bekletebilir.
Belgesinin bulunmaması,
açıklamada bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda bulunması
dolayısıyla ya da sair surette kimliği belirlenemeyen kişi tutularak
durumdan derhal Cumhuriyet savcısı haberdar edilir. Bu kişi, kimliği
açık bir şekilde anlaşılıncaya kadar gözaltına alınır ve gerekirse
tutuklanır. Gözaltına ve tutuklamaya karar verme yetkisi ve usulü
bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uygulanır.
Kişinin kimliğinin
belirlenmesi durumunda, bu nedenle gözaltına alınma veya tutuklanma
haline derhal son verilir.
Nüfusa kayıtlı
olmadığı için kimliği tespit edilemeyen kişilerin nüfusa kayıtlarının
temini için gerekli işlemler yapıldıktan sonra, 5 inci maddeye göre
fotoğraf ve parmak izi tespit edilerek kayda alınır.
Kimliği tespit
edilemeyen kişinin yabancı olduğunun anlaşılması halinde, 5682
sayılı Pasaport Kanunu ve 5683 sayılı Yabancıların Türkiye’de İkamet
ve Seyahatleri Hakkında Kanun hükümlerine göre işlem yapılır.”
MADDE 2- 2559 sayılı Kanunun
5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Parmak izi ve fotoğrafların
kayda alınması
MADDE 5- Polis;
a) Gönüllü,
b) Her çeşit silah
ruhsatı, sürücü belgesi, pasaport veya pasaport yerine geçen belge
almak için başvuruda bulunan,
c) Başta polis
olmak üzere, genel veya özel kolluk görevlisi ya da özel güvenlik görevlisi
olarak istihdam edilen,
ç) Türk vatandaşlığına
başvuruda bulunan,
d) Sığınma talebinde
bulunan veya gerekli görülmesi halinde, ülkeye giriş yapan sair
yabancı,
e) Gözaltına
alınan,
kişilerin parmak
izini alır.
Parmak izi, ait
olduğu kişinin kimlik bilgileri ile birlikte, ne zaman ve kim tarafından
alındığı belirtilmek suretiyle parmak izini alan genel kolluk birimlerine
ait mevcut sisteme kaydedilir. Ancak, parmak izinin hangi sebeple
alındığı sisteme kaydedilmez.
Olay yerinden elde
edilen ve kime ait olduğu henüz tespit edilemeyen parmak izleri, kime
ait olduğu tespit edilinceye kadar, ilgili soruşturma dosya numarası
ile birlikte sisteme kaydedilir.
5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 81 inci maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 21 inci maddesi hükümlerine
göre alınan parmak izleri de bu sisteme kaydedilir.
(a) bendi hariç birinci fıkra ile dördüncü
fıkra kapsamına giren kişilerin ayrıca fotoğrafları alınarak,
ikinci fıkrada belirlenen esaslara uygun olarak parmak izi ile birlikte
sisteme kaydedilir.
Bu sistemde yer
alan bilgiler, kimlik tespiti, suçun önlenmesi veya yürütülmekte
olan soruşturma ve kovuşturma kapsamında maddi gerçeğin ortaya çıkarılması
amacıyla, mahkeme, hâkim, Cumhuriyet savcısı ve kolluk tarafından
kullanılabilir.
Kolluk birimleri,
kimlik tespiti yapmak ya da olay yerinden alınan parmak izini karşılaştırmak
amacıyla doğrudan bu sistemle bağlantı kurabilir.
Sistemde kayıtlı
bilgilerin hangi kamu görevlisi tarafından ve ne amaçla kullanıldığının
denetlenebilmesine imkân tanıyan bir güvenlik sistemi kurulur.
Sistemde yer
alan kayıtlar gizlidir; altıncı ve yedinci fıkralarda belirlenen
amaçlar dışında kullanılamaz.
Sisteme kayıtlı
olan parmak izi ve fotoğraflar, kişinin ölümünden itibaren on yıl ve
her halde kayıt tarihinden itibaren seksen yıl geçtikten sonra sistemden
silinir.
Parmak izi ile fotoğrafların
sistemde kaydedilmesi ve saklanması ile bu kayıtlardan yararlanmaya
ilişkin diğer esas ve usuller, İçişleri Bakanlığı tarafından Adalet
Bakanlığının görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 3- 2559 sayılı Kanunun
9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Önleme araması
MADDE 9- Polis,
tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usulüne göre
verilmiş sulh ceza hâkiminin kararı veya bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülkî âmirin vereceği yazılı
emirle; kişilerin üstlerini, araçlarını, özel kâğıtlarını ve eşyasını
arar; alınması gereken tedbirleri alır, suç delillerini koruma altına
alarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre gerekli
işlemleri yapar.
Arama talep yazısında,
arama için makul sebeplerin oluştuğunun gerekçeleriyle birlikte
gösterilmesi gerekir.
Arama kararında
veya emrinde;
a) Aramanın sebebi,
b) Aramanın konusu
ve kapsamı,
c) Aramanın yapılacağı
yer,
ç) Aramanın yapılacağı
zaman ve geçerli olacağı süre,
belirtilir.
Önleme araması
aşağıdaki yerlerde yapılabilir:
a) 2911 sayılı
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamına giren toplantı
ve gösteri yürüyüşlerinin yapıldığı yerde veya yakın çevresinde.
b) Özel hukuk tüzel
kişileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları veya
sendikaların genel kurul toplantılarının yapıldığı yerin yakın
çevresinde.
c) Halkın topluca
bulunduğu veya toplanabileceği yerlerde.
ç) Öğretim ve
eğitim özgürlüğünün sağlanması için her derecede öğretim ve eğitim
kurumlarının ve 20 nci maddenin ikinci fıkrasının (A) bendindeki
koşul aranmaksızın yüksek öğretim kurumlarının içinde, bunların
yakın çevreleri ile giriş ve çıkışlarında.
d) Umumî veya umuma
açık yerlerde, yerleşim yerlerinin giriş ve çıkışlarında.
e) Her türlü toplu
taşıma araçlarında, seyreden taşıtlarda.
Konutta önleme
araması yapılamaz; kamuya açık olmayan işyerleri, eğitim ve öğretim
binaları ve diğer kapalı alanlardaki önleme araması ise ancak
hâkim kararıyla yapılabilir. Ancak polis, kişilerin hayatı veya
vücut bütünlüğüne karşı işlenmesi muhakkak olarak öngörülen ya
da bu değerlere karşı işlenmekte olan bir suçun önlenmesi amacıyla,
ayrıca bir karar veya emre gerek olmaksızın ve yardım istenmiş olup
olmamasına bakılmaksızın kişilerin konutuna ve işyerine girebilir.
Spor karşılaşması,
miting, konser, festival, toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenlendiği
veya aniden toplulukların oluştuğu hallerde gecikmesinde sakınca
bulunan hâl var sayılır.
Polis, tehlikenin
önlenmesi veya bertaraf edilmesi amacıyla güvenliğini sağladığı
bina ve tesislere gelenlerin; unvan, sıfat veya görevlerine, diğer
özel kanunlarla kendilerine tanınan istisnalara ve herhangi bir
emir veya karar olmasına bakılmaksızın, üstünü, aracını ve eşyasını
teknik cihazlarla, gerektiğinde el ile kontrol etmeye ve aramaya
yetkilidir. Bu yerlere girmek isteyenler kimliklerini sorulmaksızın
ibraz etmek zorundadırlar.
Önleme aramasının
sonucu, arama kararı veya emri veren merci veya makama bir tutanakla
bildirilir.”
MADDE 4- 2559 sayılı Kanunun
16 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Zor ve silah kullanma
MADDE 16- Polis, görevini yaparken direnişle
karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde
zor kullanmaya yetkilidir.
Zor kullanma yetkisi
kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri
etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedeni
kuvvet, maddi güç ve kanuni şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
İkinci fıkrada
yer alan;
a) Bedeni kuvvet;
polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya
kullandığı bedeni gücü,
b) Maddi güç; polisin
direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedeni kuvvetin dışında
kullandığı kelepçe, cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar,
fiziki engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını,
ifade eder.
Zor kullanmadan
önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya
zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak, direnmenin mahiyeti ve
derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir.
Polis, zor kullanma
yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı
araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi takdir ve
tayin eder. Ancak, toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda,
zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale
eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir.
Polis, kendisine
veya başkasına yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya
ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun
meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde savunmada bulunur.
Polis;
a) Meşru savunma
hakkının kullanılması kapsamında,
b) Bedeni kuvvet
ve maddi güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında,
bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,
c) Hakkında tutuklama,
gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş
olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını
sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,
silah kullanmaya
yetkilidir.
Polis, yedinci
fıkranın (c) bendi kapsamında silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği
şekilde “dur” çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak
kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir.
Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin
mümkün olmaması halinde ise, kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla
ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.
Polis, direnişi
kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini
kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi
halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini
etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir.”
MADDE 5- 2559 sayılı Kanunun
ek 6 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Adli görev ve
yetkiler
EK MADDE 6- Polis,
bu maddede yazılı görevlerinin yanında, Ceza Muhakemesi Kanunu
ve diğer mevzuatta yazılı soruşturma işlemlerine ilişkin görevleri
de yerine getirir.
Polis, bir suça
ilişkin olarak kendisine yapılan sözlü ihbar ve şikâyetleri ve görevi
sırasında öğrendiği suça ilişkin bilgileri yazılı hale getirir.
Edinilen bilgi
veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla
karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına,
vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin
kaybolmaması ya da bozulmaması için derhâl gerekli tedbirleri
alır.
Bir suç işlendiği
veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, bu bilginin tetkikinin
ardından, gerçek olduğunun anlaşılması halinde el koyduğu olayları,
yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhâl Cumhuriyet savcısına
bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması
için gerekli soruşturma işlemlerini yapar. Bu sırada olay yerinin
korunması, faillerin ele geçirilmesi ve delillerin tespiti ile
ilgili olarak, bu maddede belirtilen acele tedbirleri almak zorundadır.
Yapılacak araştırma
sonunda edinilen bilginin bir kabahate ilişkin olduğu hallerde,
konu araştırılarak gerekli yasal işlem yapılır veya yapılması
sağlanır.
Olay yerinde görevine
ait işlemlere başlayan polis, bunların yapılmasına engel olan veya
yetkisi içinde aldığı tedbirlere aykırı davranan kişileri, işlemler
sonuçlanıncaya kadar ve gerektiğinde zor kullanarak bundan men
eder.
Polis, suçun delillerini
tespit etmek amacıyla, Cumhuriyet savcısının emriyle olay yerinde
gerekli inceleme ve teknik araştırmaları yapar, delilleri tespit
eder, muhafaza altına alır ve incelenmek üzere ilgili yerlere gönderir.
Olay yeri dışında
kalan ve o suça ilişkin delil elde edilebileceği yönünde kuvvetli
şüphe sebebi bulunan konut, işyeri ve kamuya açık olmayan kapalı
alanlarda yapılacak işlemler için Ceza Muhakemesi Kanununun arama
ve elkoymaya ilişkin hükümleri uygulanır.
Polis, olaydaki
failin, gözaltına alınan şüpheli ile aynı kişi olup olmadığının belirlenmesi
bakımından zorunlu olması halinde, Cumhuriyet savcısının talimatıyla
teşhis yaptırabilir.
Tanıklıktan çekinebilecek
olanlar, teşhiste bulunmaya zorlanamaz.
İşleme başlanmadan
önce, teşhiste bulunacak kişinin faili tarif eden beyanları tutanağa
bağlanır.
Teşhis işlemine
tabi tutulan kişilerin birden fazla ve aynı cinsten olması, aralarında
yaş, boy, ağırlık, giyinme gibi görünüşe ilişkin hususlarda benzerlik
bulunması gerekir. Teşhis için gerekli olması halinde, şüphelinin
görünüşü ile ilgili gerekli değişiklikler yapılabilir. Teşhis
işlemine tabi tutulan kişilerin her birinde, teşhis sırasında
bir numara bulundurulur.
Teşhiste bulunan
kişi ile teşhis işlemine tabi tutulan kişilerin birbirini görmemesi
gerekir.
Teşhis işlemi
en az iki kez tekrarlanır ve teşhiste bulunması istenen kişiye, şüphelinin
teşhis edilecek kişiler arasında yer almıyor olabileceği hatırlatılır.
Teşhis işlemine
tabi tutulan kişilerin, bu işlem sırasında birlikte fotoğrafları
çekilerek veya görüntüleri kayda alınarak, soruşturma dosyasına
konur.
Şüphelinin fotoğrafı
üzerinden de teşhis yaptırılabilir. Ancak tek bir fotoğraf veya aynı
kişinin farklı fotoğrafları üzerinden teşhis yaptırılamaz. Değişik
kişilerin fotoğraflarının aynı büyüklük ve özellikte olmaları
gerekir.
Teşhis işlemi
tutanağa bağlanır.”
MADDE 6- 4/7/1934 tarihli
ve 2559 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi, 17 nci maddesinin ikinci,
üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları ile 20 nci maddesinin birinci
fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 7- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 8- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.