ÇEŞİTLİ KANUNLARDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN
Kanun No. 5560 |
|
Kabul Tarihi : 6/12/2006 |
MADDE
1- 26/9/2004
tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesine sekizinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve diğer
fıkra numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.
“(9) Adlî para cezasının seçimlik
ceza olarak öngörüldüğü suçlarda bu cezaya ilişkin gün biriminin
alt sınırı, o suç tanımındaki hapis cezasının alt sınırından az;
üst sınırı da, hapis cezasının üst sınırından fazla olamaz.”
MADDE
2- 5237
sayılı Kanunun 73 üncü maddesinin başlığında yer alan “,uzlaşma”
ibaresi metinden çıkarılmıştır.
MADDE 3- 5237 sayılı
Kanunun 80 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Zorla
çalıştırmak, hizmet ettirmek, fuhuş yaptırmak veya esarete tâbi kılmak
ya da vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla tehdit,
baskı, cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak
veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden
yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle kişileri ülkeye
sokan, ülke dışına çıkaran, tedarik eden, kaçıran, bir yerden başka
bir yere götüren veya sevk eden ya da barındıran kimseye sekiz yıldan
oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.”
MADDE 4- 5237 sayılı
Kanunun 87 nci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(3) Kasten
yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması
halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın
hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.”
MADDE 5- 5237 sayılı
Kanunun 89 uncu maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(5) Taksirle
yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.
Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli
taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz.”
MADDE 6- 5237 sayılı
Kanunun 142 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(4) Hırsızlık
suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya
mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı
soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz.”
MADDE 7- 5237 sayılı
Kanunun 191 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE
191- (1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul
eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
(2) Bu suçtan dolayı açılan davada
mahkeme, birinci fıkraya göre hüküm vermeden önce uyuşturucu veya
uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik
tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya
uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında,
denetimli serbestlik tedbirine karar verebilir.
(3) Hakkında
tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilen kişi,
belirlenen kurumda uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik
tedbirinin gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli
serbestlik tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman
görevlendirilir. Bu uzman, güvenlik tedbirinin uygulama süresince,
kişiyi uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanılmasının etki ve
sonuçları hakkında bilgilendirir, kişiye sorumluluk bilincinin
gelişmesine yönelik olarak öğütte bulunur ve yol gösterir; kişinin
gelişimi ve davranışları hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek
hâkime verir.
(4) Tedavi
süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin
sona erdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli
serbestlik tedbirinin uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir.
Ancak, bu durumda süre üç yıldan fazla olamaz.
(5) Tedavinin
ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi
hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde,
davaya devam olunarak hüküm verilir.
(6) Uyuşturucu
veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu
veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı
cezaya hükmedildikten sonra da iki ilâ dördüncü fıkralar hükümlerine
göre tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulabilir.
Bu durumda, hükmolunan cezanın infazı ertelenir. Ancak, bunun
için kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli
serbestlik tedbirine karar verilmemiş olması gerekir.
(7) Kişinin
mahkûm olduğu ceza, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin
gereklerine uygun davranması halinde, infaz edilmiş sayılır; aksi
takdirde, derhal infaz edilir.”
MADDE 8- 5237 sayılı
Kanunun 221 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(6) Kişi
hakkında, bu maddedeki etkin pişmanlık hükümleri birden fazla uygulanmaz.”
MADDE 9- 5237 sayılı
Kanunun 227 nci maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan “tedavi
veya terapiye tâbi tutulur.” ibaresi “tedaviye veya psikolojik
terapiye tâbi tutulabilir.” olarak değiştirilmiştir.
MADDE 10- 5237 sayılı
Kanunun 234 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(3) Kanunî
temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evi terk eden çocuğu, rızasıyla
da olsa, ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeksizin
yanında tutan kişi, şikâyet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.”
MADDE 11- 5237 sayılı
Kanunun 245 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(5) Birinci
fıkra kapsamına giren fiillerle ilgili olarak bu Kanunun malvarlığına
karşı suçlara ilişkin etkin pişmanlık hükümleri uygulanır.”
MADDE
12-
4/11/2004 tarihli ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve
Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında
yer alan “alt ve üst sınırları veya bunlardan birinin gösterildiği
veya hiç gösterilmediği veya sabit bir rakam olarak” ibaresi madde
metninden çıkarılmıştır.
MADDE 13- 5252 sayılı
Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “birinci fıkrada
belirtilen kanunlarda alt ve üst sınırlarından birisi veya bunlardan
her ikisi gösterilmemiş olmakla birlikte,” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 14- 5252 sayılı
Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(2) 1 Haziran
2005 tarihinden önce yürürlüğe girmiş kanunlarda;
a) Ağır
hapis iken, birinci fıkra uyarınca hapse dönüştürülen cezalar, kanunlarında
aksine bir hüküm yoksa alt sınır bir yıl, üst sınır yirmidört yıl olarak,
b) Hapis
cezalarında kanunlarında aksine bir hüküm yoksa alt sınır bir ay,
üst sınır beş yıl olarak,
uygulanır.”
MADDE 15- 5252 sayılı
Kanunun geçici 1 inci maddesinde yer alan “31 Aralık 2006” ibaresi
“31 Aralık 2008” olarak değiştirilmiştir.
MADDE 16-
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 6 ncı
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE
6- (1) Duruşmada suçun hukukî niteliğinin değiştiğinden bahisle
görevsizlik kararı verilerek dosya alt dereceli mahkemeye gönderilemez.”
MADDE 17- 5271 sayılı
Kanunun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendine, (2) ve
(5) numaralı alt bentlerinden sonra gelmek üzere, sırasıyla aşağıdaki
alt bentler eklenmiş ve diğer alt bent numaraları buna göre teselsül
ettirilmiştir.
“3. Silahla
işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle
ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),”
“7. Hırsızlık
(madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),”
MADDE 18- 5271 sayılı
Kanunun 102 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Ağır
ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi
en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek
altı ay daha uzatılabilir.”
MADDE 19- 5271 sayılı
Kanunun 109 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(7) Kanunlarda
öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler
hakkında birinci fıkradaki süre koşulu aranmaksızın adlî kontrole
ilişkin hükümler uygulanabilir.”
MADDE 20- 5271 sayılı
Kanunun 146 ncı maddesinin başlığı “Zorla getirme” şeklinde; birinci,
dördüncü ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş
ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(1) Hakkında
tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi
için yeterli nedenler bulunan veya 145 inci maddeye göre çağrıldığı
halde gelmeyen şüpheli veya sanığın zorla getirilmesine karar verilebilir.”
“(4) Zorla
getirme kararı ile çağrılan şüpheli veya sanık derhal, olanak bulunmadığında
yol süresi hariç en geç yirmidört saat içinde çağıran hâkimin, mahkemenin
veya Cumhuriyet savcısının önüne götürülür ve sorguya çekilir veya
ifadesi alınır.
(5) Zorla
getirme, bunun için haklı görülecek bir zamanda başlar ve hâkim, mahkeme
veya Cumhuriyet savcısı tarafından, sorguya çekilmenin veya ifade
almanın sonuna kadar devam eder.”
“(7) Çağrıya
rağmen gelmeyen tanık, bilirkişi, mağdur ve şikâyetçi ile ilgili
olarak da zorla getirme kararı verilebilir.”
MADDE 21- 5271 sayılı
Kanunun 150 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE
150- (1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir.
Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan
ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.
(2) Müdafii
bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak
derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi
görevlendirilir.
(3) Alt
sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı
yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.
(4) Zorunlu
müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin
görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 22- 5271 sayılı
Kanunun 171 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE
171- (1) Cezayı kaldıran şahsî sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin
uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsî cezasızlık sebebinin
varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı
verebilir.
(2) 253
üncü maddenin ondokuzuncu fıkrası hükümleri saklı kalmak üzere, Cumhuriyet
savcısı, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, üst sınırı bir
yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli
şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süreyle
ertelenmesine karar verebilir. Suçtan zarar gören, bu karara 173 üncü madde
hükümlerine göre itiraz edebilir.
(3) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine
karar verilebilmesi için, uzlaşmaya ilişkin hükümler saklı kalmak
üzere;
a) Şüphelinin
daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm olmamış
bulunması,
b) Yapılan
soruşturmanın, kamu davası açılmasının ertelenmesi halinde şüphelinin
suç işlemekten çekineceği kanaatini vermesi,
c) Kamu
davası açılmasının ertelenmesinin, şüpheli ve toplum açısından
kamu davası açılmasından daha yararlı olması,
d) Suçun
işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade,
suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
koşullarının birlikte gerçekleşmesi
gerekir.
(4) Erteleme
süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, kovuşturmaya
yer olmadığına karar verilir. Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç
işlenmesi halinde kamu davası açılır. Erteleme süresince zamanaşımı
işlemez.
(5) Kamu
davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlar, bunlara
mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya
kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme
tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.”
MADDE 23- 5271 sayılı
Kanunun 231 inci maddesinin başlığı “Hükmün açıklanması ve hükmün
açıklanmasının geri bırakılması” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“(5) Sanığa
yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza,
bir yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece,
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya
ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması,
kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade
eder.
(6) Hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın
daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece,
sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları
göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate
varılması,
c) Suçun
işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade,
suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
gerekir.
(7) Açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası
ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara
çevrilemez.
(8) Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık,
beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Bu süre içinde bir
yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın
denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir
meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi
olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
b) Bir
meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya
özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi
altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli
yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda
yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine
getirmesine,
karar verilebilir.
Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.
(9) Altıncı fıkranın (c) bendinde
belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında
mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler
halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.
(10) Denetim
süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik
tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması
geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı
verilir.
(11) Denetim
süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik
tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme
hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri
yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın
yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya
da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine
veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir
mahkûmiyet hükmü kurabilir.
(12) Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.
(13) Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme
kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı
olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi
halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
(14) Bu
maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri,
soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarla ilgili
olarak uygulanabilir.”
MADDE 24- 5271 sayılı
Kanunun 253 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE
253- (1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören
gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde
bulunulur:
a) Soruşturulması
ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete
bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten
yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle
yaralama (madde 89),
3. Konut
dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
4. Çocuğun
kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
5. Ticari
sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya
belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
(2) Soruşturulması
ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer
kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi
için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması
ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık
hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda,
uzlaştırma yoluna gidilemez.
(4) Soruşturma konusu suçun uzlaşmaya
tâbi olması halinde, Cumhuriyet savcısı veya talimatı üzerine adlî
kolluk görevlisi, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma
teklifinde bulunur. Şüphelinin,
mağdurun veya suçtan zarar görenin reşit olmaması halinde, uzlaşma
teklifi kanunî temsilcilerine yapılır. Cumhuriyet savcısı uzlaşma
teklifini açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabilir.
Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde
bulunulduktan itibaren üç gün içinde kararını bildirmediği takdirde,
teklifi reddetmiş sayılır.
(5) Uzlaşma
teklifinde bulunulması halinde, kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve
uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçları anlatılır.
(6) Resmî
mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste
bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan
zarar görene, şüpheliye veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması
halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma sonuçlandırılır.
(7) Birden
fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyet veren
bir suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya
suçtan zarar görenlerin hepsinin uzlaşmayı kabul etmesi gerekir.
(8) Uzlaşma
teklifinde bulunulması veya teklifin kabul edilmesi, soruşturma
konusu suça ilişkin delillerin toplanmasına ve koruma tedbirlerinin
uygulanmasına engel değildir.
(9) Şüpheli
ile mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşma teklifini kabul etmesi
halinde, Cumhuriyet savcısı uzlaştırmayı kendisi gerçekleştirebileceği
gibi, uzlaştırmacı olarak avukat görevlendirilmesini barodan isteyebilir
veya hukuk öğrenimi görmüş kişiler arasından uzlaştırmacı görevlendirebilir.
(10) Bu
Kanunda belirlenen hâkimin davaya bakamayacağı haller ile reddi
sebepleri, uzlaştırmacı görevlendirilmesi ile ilgili olarak göz
önünde bulundurulur.
(11) Görevlendirilen
uzlaştırmacıya soruşturma dosyasında yer alan ve Cumhuriyet savcısınca
uygun görülen belgelerin birer örneği verilir. Cumhuriyet savcısı
uzlaştırmacıya, soruşturmanın gizliliği ilkesine uygun davranmakla
yükümlü olduğunu hatırlatır.
(12) Uzlaştırmacı,
dosya içindeki belgelerin birer örneği kendisine verildikten itibaren
en geç otuz gün içinde uzlaştırma işlemlerini sonuçlandırır. Cumhuriyet
savcısı bu süreyi en çok yirmi gün daha uzatabilir.
(13) Uzlaştırma
müzakereleri gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma müzakerelerine
şüpheli, mağdur, suçtan zarar gören, kanunî temsilci, müdafi ve vekil
katılabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenin kendisi veya
kanunî temsilcisi ya da vekilinin müzakerelere katılmaktan imtina
etmesi halinde, uzlaşmayı kabul etmemiş sayılır.
(14) Uzlaştırmacı,
müzakereler sırasında izlenmesi gereken yöntemle ilgili olarak
Cumhuriyet savcısıyla görüşebilir; Cumhuriyet savcısı, uzlaştırmacıya
talimat verebilir.
(15) Uzlaşma
müzakereleri sonunda uzlaştırmacı, bir rapor hazırlayarak kendisine
verilen belge örnekleriyle birlikte Cumhuriyet savcısına verir.
Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde, tarafların imzalarını da içeren
raporda, ne suretle uzlaşıldığı ayrıntılı olarak açıklanır.
(16) Uzlaşma teklifinin reddedilmesine
rağmen, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören uzlaştıklarını
gösteren belge ile en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar
Cumhuriyet savcısına başvurarak uzlaştıklarını beyan edebilirler.
(17) Cumhuriyet
savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını
ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi
mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza eder.
(18) Uzlaştırmanın
sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemez.
(19) Uzlaşma
sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde,
hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine
getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya
süreklilik arzetmesi halinde, 171 inci maddedeki şartlar aranmaksızın,
şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı
verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının
açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin
yerine getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki
şart aranmaksızın, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde,
soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış
olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine
getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli
ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı
ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.
(20) Uzlaştırma
müzakereleri sırasında yapılan açıklamalar, herhangi bir soruşturma
ve kovuşturmada ya da davada delil olarak kullanılamaz.
(21) Şüpheli,
mağdur veya suçtan zarar görenden birine ilk uzlaşma teklifinde
bulunulduğu tarihten itibaren, uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kaldığı
ve en geç, uzlaştırmacının raporunu düzenleyerek Cumhuriyet savcısına
verdiği tarihe kadar dava zamanaşımı ile kovuşturma koşulu olan dava
süresi işlemez.
(22) Uzlaştırmacıya
Cumhuriyet savcısı tarafından çalışma ve masraflarıyla orantılı
bir ücret takdir edilerek ödenir. Uzlaştırmacı ücreti ve diğer uzlaştırma
giderleri, yargılama giderlerinden sayılır. Uzlaşmanın gerçekleşmesi
halinde bu giderler Devlet Hazinesi tarafından karşılanır.
(23) Uzlaşma
sonucunda verilecek kararlarla ilgili olarak bu Kanunda öngörülen
kanun yollarına başvurulabilir.
(24) Uzlaştırmanın
uygulanmasına ilişkin hususlar, yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 25- 5271 sayılı
Kanunun 254 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE
254- (1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma
kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri
253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından
yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde,
mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi
halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin
ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi
halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın,
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma
süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi
halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki
şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır.”
MADDE 26- 5271 sayılı
Kanunun 309 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 310 uncu maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan “Adalet Bakanı” ibaresi, “Adalet Bakanlığı”
olarak değiştirilmiştir.
MADDE 27- 5271 sayılı
Kanunun 325 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(2) Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde
de birinci fıkra hükmü uygulanır.”
MADDE 28-
13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanunun 107 nci maddesinin beşinci fıkrasındaki “onsekiz”
ibaresi, “onbeş” olarak değiştirilmiştir.
MADDE 29-
23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük
ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının
sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Yargıtay ceza
daireleri ile Ceza Genel Kurulu kararlarındaki yazıma ilişkin
maddi hataların düzeltilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı,
ilgili ceza dairesi veya Ceza Genel Kuruluna başvurabilir.”
MADDE 30- 5320 sayılı
Kanunun 13 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Müdafi
ve vekil ücreti
MADDE
13- (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma
makamlarının istemi üzerine baro tarafından görevlendirilen müdafi
ve vekile, avukatlık ücret tarifesinden ayrık olarak, Türkiye Barolar
Birliğinin görüşü de alınarak Adalet ve Maliye bakanlıkları tarafından
birlikte tespit edilecek ücret, Adalet Bakanlığı bütçesinde bu
amaçla yer alan ödenekten ödenir. Bu ücret, yargılama giderlerinden
sayılır.
(2) Bu
madde uyarınca yapılacak ödeme ve uygulamaya ilişkin usûl ve esaslar
Türkiye Barolar Birliğinin görüşü de alınmak suretiyle Adalet Bakanlığı
tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.”
MADDE
31-
30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE
3- (1) Bu Kanunun;
a) İdarî
yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer
kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
b) Diğer
genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi
yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,
uygulanır.”
MADDE 32- 5326 sayılı
Kanunun 17 nci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“(3)
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa
ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri tarafından
verilen idarî para cezalarının ilgili kanunlarında 1/6/2005 tarihinden
sonra belirlenen oranın dışındaki kısmı ile Cumhuriyet başsavcılıkları
ve mahkemeler tarafından verilen idarî para cezaları Genel Bütçeye
gelir kaydedilir. Sosyal güvenlik kurumları ile mahalli idareler
tarafından verilen idarî para cezaları kendi bütçelerine gelir
kaydedilir. Diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından verilen
idarî para cezaları ise, ilgili kanunlarındaki hükümler saklı
kalmak kaydıyla, Genel Bütçeye gelir kaydedilir. Kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarının verdiği para cezaları, kendi kanunlarındaki
hükümlere tâbidir. Kişinin ekonomik durumunun müsait olmaması halinde,
idarî para cezasının, ilk taksitinin peşin ödenmesi koşuluyla, bir
yıl içinde ve dört eşit taksit halinde ödenmesine karar verilebilir.
Taksitlerin zamanında ve tam olarak ödenmemesi halinde, idarî para
cezasının kalan kısmının tamamı tahsil edilir.
(4) Genel
Bütçeye gelir kaydedilmesi gereken idarî para cezalarına ilişkin
kesinleşen kararlar, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere
Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairelerine gönderilir.
Sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idareler tarafından verilen
idarî para cezaları, ilgili kanunlarında aksine hüküm bulunmadığı
takdirde, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine
göre kendileri tarafından tahsil olunur. Diğer kamu kurum ve kuruluşları
tarafından verilen ve Genel Bütçeye gelir kaydedilmesi gerekmeyen
idarî para cezaları, ilgili kanunlarında özel hüküm bulunmadığı
takdirde genel hükümlere göre tahsil olunur.”
MADDE 33- 5326 sayılı
Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(2) Soruşturma
zamanaşımı süresi;
a) Yüzbin
Türk Lirası veya daha fazla idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde
beş,
b) Ellibin Türk Lirası veya daha
fazla idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde dört,
c) Ellibin Türk Lirasından az
idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde üç,
yıldır.”
MADDE
34-
5326 sayılı Kanunun 27 nci maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“(5)
İdarî yaptırım kararının mahkeme tarafından verilmesi halinde,
bu karara karşı ancak itiraz yoluna gidilebilir.
(6) Soruşturma
konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idarî
yaptırım kararı verilmesi halinde; kovuşturmaya yer olmadığı kararına
itiraz edildiği takdirde, idarî yaptırım kararına karşı başvuru da
bu itiraz merciinde incelenir.
(7) Kovuşturma
konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idarî
yaptırım kararı verilmesi halinde; fiilin suç oluşturmaması nedeniyle
verilen beraat kararına karşı kanun yoluna gidildiği takdirde,
idarî yaptırım kararına karşı itiraz da bu kanun yolu merciinde incelenir.
(8) İdarî
yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili
olarak idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması
halinde; idarî yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddiaları
bu işlemin iptali talebiyle birlikte idarî yargı merciinde görülür.”
MADDE 35- 5326 sayılı
Kanunun 28 inci maddesine sekizinci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiş ve diğer fıkra numarası buna göre teselsül
ettirilmiştir.
“(9)
İdarî para cezasının alt ve üst sınırının kanunda gösterildiği kabahatler
dolayısıyla verilmiş idarî para cezasına karşı başvuruda bulunulması
halinde, mahkeme idarî para cezasının miktarında değişiklik yaparak
da başvurunun kabulüne karar verebilir.”
MADDE 36- 5326 sayılı
Kanunun Geçici 1 inci maddesinde yer alan “Bu Kanunda” ibaresinden
sonra gelmek üzere “ve 1 Haziran 2005 tarihinden sonra yürürlüğe giren
diğer kanunlardaki idarî para cezaları ile ilgili olarak” ibaresi
eklenmiştir.
MADDE 37-
25/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adlî Sicil Kanununun 8 inci maddesinin
birinci fıkrasına “kaymakamlıklarca” ibaresinden sonra gelmek üzere
“yurt dışında elçilik ve konsolosluklarca” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 38- 5352 sayılı
Kanunun 13 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 13/A maddesi
eklenmiştir.
“Yasaklanmış
hakların geri verilmesi
MADDE
13/A- (1) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunların belli
bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağladığı hak
yoksunluklarının giderilebilmesi için, yasaklanmış hakların geri
verilmesi yoluna gidilebilir. Bunun için; Türk Ceza Kanununun 53
üncü maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları saklı kalmak kaydıyla,
a) Mahkûm
olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık
bir sürenin geçmiş olması,
b) Kişinin
bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve hayatını iyi halli
olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaat oluşması,
gerekir.
(2) Mahkûm olunan cezanın infazına
genel af veya etkin pişmanlık dışında başka bir hukukî nedenle son
verilmiş olması halinde, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna
gidilebilmesi için, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl
geçmesi gerekir. Ancak, bu süre
kişinin mahkûm olduğu hapis cezasına üç yıl eklenmek suretiyle bulunacak
süreden az olamaz.
(3) Yasaklanmış
hakların geri verilmesi için, hükümlünün veya vekilinin talebi
üzerine, hükmü veren mahkemenin veya hükümlünün ikametgâhının bulunduğu
yerdeki aynı derecedeki mahkemenin karar vermesi gerekir.
(4) Mahkeme
bu husustaki kararını, dosya üzerinde inceleme yaparak ya da Cumhuriyet
savcısını ve hükümlüyü dinlemek suretiyle verebilir.
(5) Yasaklanmış
hakların geri verilmesi talebi üzerine mahkemenin verdiği karara
karşı, hükümle ilgili olarak Ceza Muhakemesi Kanununda öngörülen
kanun yoluna başvurulabilir.
(6) Yasaklanmış
hakların geri verilmesine ilişkin karar, kesinleşmesi halinde,
adlî sicil arşivine kaydedilir.
(7) Yasaklanmış
hakların geri verilmesi yoluna başvurulması nedeniyle oluşan bütün
masraflar hükümlü tarafından karşılanır.”
MADDE 39- 3/7/2005
tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 19 uncu maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE
19- (1) Çocuğa yüklenen suçtan dolayı Ceza Muhakemesi Kanunundaki
koşulların varlığı halinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi
kararı verilebilir. Ancak, bu kişiler açısından erteleme süresi
üç yıldır.”
MADDE 40- 5395 sayılı
Kanunun 23 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 23-
(1) Çocuğa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda, Ceza
Muhakemesi Kanunundaki koşulların varlığı halinde, mahkemece
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Ancak,
bu kişiler açısından denetim süresi üç yıldır.”
MADDE 41- 5395 sayılı
Kanunun 24 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE
24- (1) Ceza Muhakemesi Kanununun uzlaşmaya ilişkin hükümleri suça
sürüklenen çocuklar bakımından da uygulanır.”
MADDE 42- 3/7/2005
tarihli ve 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri
ile Koruma Kurulları Kanununun 5 inci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
“(2) Denetimli
serbestlik ve yardım merkezi şube müdürlüğü tarafından yapılan
çağrılara veya hazırlanan denetim planına uyarıya rağmen uyulmaması,
denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülük ihlali sayılır.”
MADDE 43- 5402 sayılı
Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“c) Kanunlarla öngörülen denetimli serbestlik tedbirine
ilişkin görevleri yapmak.”
MADDE
44-
5402 sayılı Kanunun 14 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(2) Kamu
yararına çalışma yaptırımının infazında 17/7/1964 tarihli ve 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri uygulanmaz.”
MADDE 45-
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinin sekizinci
fıkrası ile 227 nci maddesinin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
GEÇİCİ MADDE 1- Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hükme bağlanmış olmakla beraber
henüz kesinleşmemiş olan dosyalarda, uzlaşma kapsamının genişlediğinden
bahisle bozma kararı verilemez.
MADDE 46- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 47- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.