POLİS VAZİFE VE SALÂHİYET KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN
Kanun No. 5681 |
|
Kabul Tarihi: 2/6/2007 |
MADDE
1-
4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun
4 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 4/A maddesi eklenmiştir.
“Durdurma ve kimlik sorma
MADDE 4/A- Polis, kişileri ve araçları;
a) Bir suç veya kabahatin işlenmesini
önlemek,
b) Suç işlendikten sonra kaçan faillerin
yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin
kimliklerini tespit etmek,
c) Hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri
tespit etmek,
ç) Kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü
veya malvarlığı bakımından ya da topluma yönelik
mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek,
amacıyla durdurabilir.
Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi
için polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime
dayanan makul bir sebebin bulunması gerekir. Süreklilik arz edecek,
fiilî durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamaz.
Polis, durdurduğu kişiye durdurma
sebebini bildirir ve durdurma sebebine ilişkin sorular sorabilir;
kimliğini veya bulundurulması gerekli diğer belgelerin ibraz
edilmesini isteyebilir.
Durdurma süresi, durdurma sebebine
esas teşkil eden işlemin gerçekleştirilmesi için zorunlu olan süreden
fazla olamaz.
Durdurma sebebinin ortadan kalkması
halinde kişilerin ve araçların ayrılmalarına izin verilir.
Polis, durdurduğu kişi üzerinde veya
aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu
hususunda yeterli şüphenin varlığı halinde, kendisine veya başkalarına
zarar verilmesini önlemek amacına yönelik gerekli tedbirleri
alabilir. Ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması
veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin
açılması istenemez.
Bu Kanun ve diğer kanunların verdiği
görevlerin yerine getirilmesi sırasında, polis tarafından gerekli
işlemler için durdurulan kişiler ve araçlarla ilgili hükümler saklıdır.
Polis, görevini yerine getirirken,
kendisinin polis olduğunu belirleyen belgeyi gösterdikten sonra,
kişilere kimliğini sorabilir. Bu kişilere kimliğini ispatlamaları
hususunda gerekli kolaylık gösterilir.
Belgesinin bulunmaması, açıklamada
bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda bulunması dolayısıyla
ya da sair surette kimliği belirlenemeyen
kişi tutularak durumdan derhal Cumhuriyet savcısı haberdar edilir.
Bu kişi, kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya kadar gözaltına
alınır ve gerekirse tutuklanır. Gözaltına ve tutuklamaya karar
verme yetkisi ve usûlü bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
hükümleri uygulanır.
Kimliğinin tespiti amacıyla tutulan
kişiye, kimliği tespit edildikten sonra ve talepte bulunması halinde, bu amaçla
tutulduğuna ve tutulma süresine dair bir belge verilir. Kişinin kimliğinin
belirlenmesi durumunda, bu nedenle gözaltına alınma veya tutuklanma
haline derhal son verilir.
Nüfusa kayıtlı olmadığı için kimliği
tespit edilemeyen kişilerin nüfusa kayıtlarının temini için gerekli
işlemler yapıldıktan sonra, 5 inci maddeye göre fotoğraf ve parmak
izi tespit edilerek kayda alınır.
Kimliği tespit edilemeyen kişinin
yabancı olduğunun anlaşılması halinde, 5682 sayılı Pasaport Kanunu
ve 5683 sayılı Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında
Kanun hükümlerine göre işlem yapılır.”
MADDE
2-
2559 sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Parmak izi ve fotoğrafların kayda
alınması
MADDE 5- Polis;
a) Gönüllü,
b) Her çeşit silah ruhsatı, sürücü
belgesi, pasaport veya pasaport yerine geçen belge almak için başvuruda
bulunan,
c) Başta polis olmak üzere, genel veya
özel kolluk görevlisi ya da özel güvenlik görevlisi
olarak istihdam edilen,
ç) Türk vatandaşlığına başvuruda
bulunan,
d) Sığınma talebinde bulunan veya
gerekli görülmesi halinde, ülkeye giriş yapan sair yabancı,
e) Gözaltına alınan,
kişilerin parmak izini alır.
Birinci fıkraya göre alınan parmak izi,
ait olduğu kişinin kimlik bilgileri ile birlikte, ne zaman ve kim tarafından
alındığı belirtilmek suretiyle, bu amaca özgü sisteme kaydedilerek saklanır. Ancak,
parmak izinin hangi sebeple alındığı sisteme kaydedilmez.
Olay yerinden elde edilen ve kime
ait olduğu henüz tespit edilemeyen parmak izleri, kime ait olduğu
tespit edilinceye kadar, ilgili soruşturma dosya numarası ile birlikte
sisteme kaydedilir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
81 inci maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanunun 21 inci maddesi hükümlerine göre alınan parmak
izleri de bu sisteme kaydedilir.
(a) bendi hariç birinci fıkra ile dördüncü
fıkra kapsamına giren kişilerin ayrıca fotoğrafları alınarak,
ikinci fıkrada belirlenen esaslara uygun olarak parmak izi ile birlikte
sisteme kaydedilir.
Bu sistemde yer alan bilgiler, kimlik
tespiti, suçun önlenmesi veya yürütülmekte olan soruşturma ve kovuşturma
kapsamında maddî gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla mahkeme,
hâkim, Cumhuriyet savcısı ve kolluk tarafından kullanılabilir.
Kolluk birimleri, kimlik tespiti
yapmak ya da olay yerinden alınan parmak izini
karşılaştırmak amacıyla doğrudan bu sistemle bağlantı kurabilir.
Sistemde kayıtlı bilgilerin hangi
kamu görevlisi tarafından ve ne amaçla kullanıldığının denetlenebilmesine
imkân tanıyan bir güvenlik sistemi kurulur.
Sistemde yer alan kayıtlar gizlidir;
altıncı ve yedinci fıkralarda belirlenen amaçlar dışında kullanılamaz.
Sisteme kayıtlı olan parmak izi ve
fotoğraflar, kişinin ölümünden itibaren on yıl ve her halde kayıt tarihinden
itibaren seksen yıl geçtikten sonra sistemden
silinir.
Parmak izi ile fotoğrafların sistemde
kaydedilmesi ve saklanması ile bu kayıtlardan yararlanmaya ilişkin
diğer esas ve usûller, İçişleri Bakanlığı tarafından Adalet Bakanlığının
görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE
3- 2559
sayılı Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Önleme araması
MADDE 9- Polis, tehlikenin veya suç
işlenmesinin önlenmesi amacıyla usûlüne göre verilmiş sulh ceza
hâkiminin kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerde mülkî âmirin vereceği yazılı emirle; kişilerin
üstlerini, araçlarını, özel kâğıtlarını ve eşyasını arar; alınması
gereken tedbirleri alır, suç delillerini koruma altına alarak
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre gerekli işlemleri
yapar.
Arama talep yazısında, arama için
makul sebeplerin oluştuğunun gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi
gerekir.
Arama kararında veya emrinde;
a) Aramanın sebebi,
b) Aramanın konusu ve kapsamı,
c) Aramanın yapılacağı yer,
ç) Aramanın yapılacağı zaman ve geçerli
olacağı süre,
belirtilir.
Önleme araması aşağıdaki yerlerde
yapılabilir:
a) 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu kapsamına giren toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin
yapıldığı yerde veya yakın çevresinde.
b) Özel hukuk tüzel kişileri ile kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları veya sendikaların genel
kurul toplantılarının yapıldığı yerin yakın çevresinde.
c) Halkın topluca bulunduğu veya
toplanabileceği yerlerde.
ç) Eğitim ve öğretim özgürlüğünün sağlanması
için her derecede eğitim ve öğretim kurumlarının idarecilerinin
talebiyle ve 20 nci maddenin ikinci fıkrasının
(A) bendindeki koşula uygun olarak girilecek yüksek öğretim kurumlarının
içinde, bunların yakın çevreleri ile giriş ve çıkışlarında.
d) Umumî veya umuma açık yerlerde.
e) Her türlü toplu taşıma araçlarında,
seyreden taşıtlarda.
Konutta, yerleşim yerinde ve kamuya
açık olmayan işyerlerinde ve eklentilerinde
önleme araması yapılamaz.
Spor karşılaşması, miting, konser,
festival, toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenlendiği veya aniden
toplulukların oluştuğu hallerde gecikmesinde sakınca bulunan hal
var sayılır.
Polis, tehlikenin önlenmesi veya
bertaraf edilmesi amacıyla güvenliğini sağladığı bina ve tesislere
gelenlerin; herhangi bir emir veya karar olmasına bakılmaksızın,
üstünü, aracını ve eşyasını teknik cihazlarla, gerektiğinde el
ile kontrol etmeye ve aramaya yetkilidir. Bu yerlere girmek isteyenler
kimliklerini sorulmaksızın ibraz etmek zorundadırlar.
Milletlerarası anlaşmalar hükümleri saklıdır.
Önleme aramasının sonucu, arama
kararı veya emri veren merci veya makama bir tutanakla bildirilir.”
MADDE
4-
2559 sayılı Kanunun 16 ncı maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“Zor ve silah kullanma
MADDE 16- Polis, görevini yaparken direnişle
karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde
zor kullanmaya yetkilidir.
Zor kullanma yetkisi kapsamında,
direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz
hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet,
maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
İkinci fıkrada yer alan;
a) Bedenî kuvvet; polisin direnen
kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedenî
gücü,
b) Maddî güç; polisin direnen kişilere
karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe,
cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller,
polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını,
ifade eder.
Zor kullanmadan önce, ilgililere
direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı
ihtarı yapılır. Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde
bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir.
Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında
direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile
kullanacağı zorun derecesini kendisi takdir ve tayin eder. Ancak,
toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi
ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından
tayin ve tespit edilir.
Polis, kendisine veya başkasına
yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara
bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya
ilişkin hükümleri çerçevesinde savunmada bulunur.
Polis;
a) Meşru savunma hakkının kullanılması
kapsamında,
b) Bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak
etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak
amacıyla ve kıracak ölçüde,
c) Hakkında tutuklama, gözaltına
alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin
ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını
sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,
silah kullanmaya yetkilidir.
Polis, yedinci fıkranın (c) bendi
kapsamında silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde
“dur” çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam
etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna
rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün
olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve
sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.
Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma
yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs
edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı
saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla
ateş edebilir.”
MADDE
5-
2559 sayılı Kanunun ek 6 ncı maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“Adlî görev ve yetkiler
EK MADDE 6- Polis, bu maddede yazılı
görevlerinin yanında, Ceza Muhakemesi Kanunu ve diğer mevzuatta
yazılı soruşturma işlemlerine ilişkin görevleri de yerine getirir.
Polis, bir suça ilişkin olarak kendisine
yapılan sözlü ihbar ve şikâyetleri ve görevi sırasında öğrendiği
suça ilişkin bilgileri yazılı hale getirir.
Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya
şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay
yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya
malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması
ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri
alır.
Bir suç işlendiği veya işlenmekte
olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin
tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele
tedbirleri aldıktan sonra el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan
tedbirleri derhal Cumhuriyet savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının
emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma
işlemlerini yapar.
Yapılacak araştırma sonunda edinilen
bilginin bir kabahate ilişkin olduğu hallerde, konu araştırılarak
gerekli yasal işlem yapılır veya yapılması sağlanır.
Olay yerinde görevine ait işlemlere
başlayan polis, bunların yapılmasına engel olan veya yetkisi içinde
aldığı tedbirlere aykırı davranan kişileri, işlemler sonuçlanıncaya
kadar ve gerektiğinde zor kullanarak bundan men eder.
Polis, suçun delillerini tespit etmek
amacıyla, Cumhuriyet savcısının emriyle olay yerinde gerekli inceleme
ve teknik araştırmaları yapar, delilleri tespit eder, muhafaza altına
alır ve incelenmek üzere ilgili yerlere gönderir.
Olay yeri dışında kalan ve o suça
ilişkin delil elde edilebileceği yönünde kuvvetli şüphe sebebi
bulunan konut, işyeri ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda yapılacak
işlemler için Ceza Muhakemesi Kanununun arama ve elkoymaya
ilişkin hükümleri uygulanır.
Polis, olaydaki failin, gözaltına
alınan şüpheli ile aynı kişi olup olmadığının belirlenmesi bakımından
zorunlu olması halinde, Cumhuriyet savcısının talimatıyla teşhis
yaptırabilir.
Tanıklıktan çekinebilecek olanlar,
teşhiste bulunmaya zorlanamaz.
İşleme başlanmadan önce, teşhiste
bulunacak kişinin faili tarif eden beyanları tutanağa bağlanır.
Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin
birden fazla ve aynı cinsten olması, aralarında yaş, boy, ağırlık, giyinme
gibi görünüşe ilişkin hususlarda benzerlik bulunması gerekir.
Teşhis için gerekli olması halinde, şüphelinin görünüşü ile ilgili
gerekli değişiklikler yapılabilir. Teşhis işlemine tâbi tutulan
kişilerin her birinde, teşhis sırasında bir numara bulundurulur.
Teşhiste bulunan kişi ile teşhis işlemine
tâbi tutulan kişilerin birbirini görmemesi gerekir.
Teşhis işlemi en az iki kez tekrarlanır
ve teşhiste bulunması istenen kişiye, şüphelinin teşhis edilecek
kişiler arasında yer almıyor olabileceği hatırlatılır.
Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin,
bu işlem sırasında birlikte fotoğrafları çekilerek veya görüntüleri
kayda alınarak, soruşturma dosyasına konur.
Şüphelinin fotoğrafı üzerinden de
teşhis yaptırılabilir. Ancak tek bir fotoğraf veya aynı kişinin
farklı fotoğrafları üzerinden teşhis yaptırılamaz. Değişik kişilerin
fotoğraflarının aynı büyüklük ve özellikte olmaları gerekir.
Teşhis işlemi tutanağa bağlanır.”
MADDE
6-
4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi ile 17 nci maddesinin ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci
fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE
7-
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE
8-
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.