TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
11’inci Birleşim
24 Ekim 2023 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Gazze’de yaşanan insanlık dışı hadiselere ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, milletvekillerinin konuşmalarında İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin üçüncü fıkrasının amir hükmü doğrultusunda gerekli hassasiyeti göstermelerine ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin üçüncü fıkrasına ve Türkiye’de “kürdistan” diye bir yer olmadığına ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, cumhuriyetin 100’üncü yılında Nevşehir’e ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana ve diğer deprem bölgelerinde evi yıkılan, orta ve ağır hasar gören vatandaşların yaşadığı mağduriyetlere ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Müşerref Pervin Tuba Durgut’un, Dünya Gıda Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’ın, Çevre Koruma Kurumunun Silifke’de insanların ekmeğiyle oynadığına ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in, 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü’ne ilişkin açıklaması
3.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Satranç Millî Takımı oyuncusu Kübra Öztürk Örenli’ye ilişkin açıklaması
4.- İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı’nın, elinde tuttuğu iki fotoğraf karesinin ifade ettiklerine ilişkin açıklaması
5.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, staj ve çıraklık mağdurlarına ilişkin açıklaması
6.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, Balıkesir’de çeltik üreticilerinin isyanda olduğuna ilişkin açıklaması
7.- Bolu Milletvekili İsmail Akgül’ün, Ceza İnfaz Kurumu personelinin özlük haklarının ihmal edildiğine ilişkin açıklaması
8.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, İsveç’e NATO yolunun açılmasına ilişkin açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan’ın, Gazze’de yaşananlara ilişkin açıklaması
10.- Kastamonu Milletvekili Halil Uluay’ın, 19 Ekim Muhtarlar Günü’ne ilişkin açıklaması
11.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Filistin poşularıyla İsrail’e karşı mücadele edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
12.- Tekirdağ Milletvekili Selcan Hamşıoğlu’nun, sığınmacılarla ilgili haberleri yüzünden tutuklanan gazeteci sayısının artmasına ilişkin açıklaması
13.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir-Kapadokya Havalimanı bağlantı yoluna ilişkin açıklaması
14.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, sağlık personelinin sorunlarına ilişkin açıklaması
15.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, iktidarın cumhuriyetin kuruluş yıl dönümü coşkusunu engelleme çabalarına ilişkin açıklaması
16.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, esnafın 7200 prim gün beklentisine ve EYT yasası mağdurlarına ilişkin açıklaması
17.- İzmir Milletvekili Mehmet Salih Uzun’un, İzmirli depremzedelere verilen sözlere ilişkin açıklaması
18.- Mersin Milletvekili Faruk Dinç’in, Gazze’nin 7 Ekimden beri bombardıman altında olduğuna ilişkin açıklaması
19.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, tek adam rejiminin Türkiye’yi birçok konuda uçurumun kenarına sürüklediğine ilişkin açıklaması
20.- Edirne Milletvekili Mehmet Akalın’ın, sağlıkta şiddete ilişkin açıklaması
21.- Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren’in, Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesi Şehitlik Mahallesi’nde bulunan katı atık transfer istasyonuna ilişkin açıklaması
22.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, emekliye bir defaya mahsus verilecek 5 bin liraya ilişkin açıklaması
23.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Giresun’da kanserin teşhisinde ve tedavisinde hekim ve cihaz yetersizliğine ilişkin açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü’ne, yirmi bir yıllık iktidarın başkanı olarak Cumhurbaşkanının söyleyen değil yapan olması gerektiğine ve Filistin’le ilgili vermiş oldukları Meclis araştırması önergesinin reddedilme gerekçesine ilişkin açıklaması
25.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, cumhuriyetin 100’üncü yılına ve İYİ Parti olarak gayelerine, Gazze’de yaşanan İsrail zulmüne ve Birleşmiş Milletlerin tutumuna, Türkiye Büyük Millet Meclisine ulaşan 2022 yılı Sayıştay raporlarındaki bulgulara, köylerin sorunlarına ve muhalefetle görüşen muhtarların tehdit edilmesine ilişkin açıklaması
26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İsrail’in 7 Ekimden beri Gazze’de katliam yaptığına ve Türkiye’nin Gazze’yi koruma ve kollama misyonuna, 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü’ne ve Birleşmiş Milletlerin tüm organlarının reforme edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
27.- Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Eskişehir’de Kürtlerin yaşadığı bir köydeki düğünde çalınan şarkılar nedeniyle yaşanan olaylara ve insanlık dışı olaylara boyun eğmeyeceklerine, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın “E-Reçetem Sistemi’nde Kürtçeye neden yer verilmiyor?” sorusuna verdiği yanıta, Şırnak’ta Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının ihtiyaç sahibi vatandaşlara yaptığı yardımı kesmesine ve Plan ve Bütçe Komisyonunda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın KKM’yle ilgili yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması
28.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, cumhuriyetin kuruluşunun 100’üncü yılına ve Gazi Meclise bu havanın yansımamış olmasına, iktidarın yirmi yılda yaptıklarıyla övünmesine ve Katar Büyükelçisi Mustafa Göksu’ya ilişkin açıklaması
29.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü’ne, Filistin’de yaşananlara uluslararası toplumun kayıtsız kalmasına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla bölgeye yardım sevkiyatının başlanmasına ve 28 Ekimde İstanbul’da gerçekleştirilecek büyük Filistin mitingine ilişkin açıklaması
30.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, mali müşavirlerin sıkıntılarına ilişkin açıklaması
31.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, Hatay’daki narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
32.- Gaziantep Milletvekili Mesut Bozatlı’nın, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına ve 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü’ne ilişkin açıklaması
33.- Ağrı Milletvekili Sırrı Sakik’in, birleşimi yöneten Başkan Vekili Celal Adan’ın yönetimine ve kulislerde koruma ordusundan dolayı oturacak yer bulamadıklarına ilişkin açıklaması
34.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Adıyaman Milletvekili Resul Kurt’un Saadet Partisi grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
35.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, Filistin halkına karşı katliamların devam ettiğine ve Sağlık Bakanlığının SMA hastalarıyla ilgili yapması gerekenlere ilişkin açıklaması
36.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, psikologların meslek yasası taleplerine ve ruh sağlığı yasasının düzenlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
37.- Ankara Milletvekili Yüksel Arslan’ın, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın ilk evini alacaklara ilişkin verdiği müjdeye ilişkin açıklaması
38.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, ülkeyi yönetenlerde cumhuriyetin 100’üncü yıl heyecanının olmayışına ilişkin açıklaması
39.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Samsun ilinin Terme ve Vezirköprü ilçelerinin yol sorununa ilişkin açıklaması
40.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 2023 yılı mezunlarının üniversitede hangi ülke ve bölümlerde olduklarına ilişkin açıklaması
41.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, 35 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne ilişkin açıklaması
42.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, deprem bölgesi Kahramanmaraş, Hatay, Malatya ve Adıyaman için yapılması gerekenlere ilişkin açıklaması
43.- Gaziantep Milletvekili Ertuğrul Kaya’nın, 35 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne ilişkin açıklaması
44.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, taşeron işçiler arasında ayrımcılık yaratılmasına ilişkin açıklaması
45.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, atanamayan öğretmenlere ilişkin açıklaması
46.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın tutuklu olmasına ilişkin açıklaması
47.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez’in 35 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ekli listede isimleri belirtilen ülke parlamentolarıyla dostluk grupları kurulmasına ilişkin tezkeresi (3/780)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Ankara Milletvekili Fuat Oktay ve beraberinde bir heyetin Türk Devletleri Teşkilatı Dışişleri Komisyonu toplantısına katılmak için 31 Ekim-3 Kasım 2023 tarihlerinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye resmî bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/781)
B) Önergeler
1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, (2/1505) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/23)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, kamu kesiminde birden fazla görevlendirme ve çoklu maaş uygulamasının boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- İYİ Parti Grubunun, Tekirdağ Milletvekili Selcan Hamşıoğlu ve 20 milletvekili tarafından, Türkiye’de depreme dayanıksız okulların durumlarının incelenmesi, yıkılan okulların yerine ivedilikle yenilerinin yapılabilmesi için çözüm yollarının üretilmesi amacıyla 11/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- HEDEP Grubunun, Ağrı Milletvekili Nejla Demir ve arkadaşları tarafından, hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların araştırılması amacıyla 24/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- CHP Grubunun, 24/10/2023 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın tarafından, hukuka aykırı biçimde erişimin engellenmesi ve içeriğinin çıkarılması kararı verilerek ifade ve basın hürriyetlerinin kısıtlanmasının nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 104 Milletvekilinin Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1669) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 35)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın'ın, Mardin'in Kızıltepe ilçesindeki çevre yolunda meydana gelen trafik kazalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun cevabı (7/4668)
2.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz'ın, mutfak tüpü fiyatlarındaki artışa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın cevabı (7/4845)
3.- İzmir Milletvekili Seda Kâya Ösen'in, Antalya-Alanya Otoyolu Projesi’ne ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun cevabı (7/5028)
4.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ'ın, öğretmen atamalarında mülakatın kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/5030)
5.- İzmir Milletvekili Ednan Arslan'ın, Sayıştayın 2020 yılı Denetim Raporu’nda Bakanlıkla ilgili yaptığı bazı tespitlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın cevabı (7/5081)
6.- Samsun Milletvekili Murat Çan'ın, Türk Telekomun EYT kapsamına giren işçilerinin iş sözleşmelerini sona erdirmek için aldığı karara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun cevabı (7/5161)
7.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere'nin, Adıyaman Havalimanı personeli için lojman yapılmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun cevabı (7/5166)
24 Ekim 2023 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER : Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Kurtcan ÇELEBİ (Ankara)
-------0-------
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Gazze’de yaşanan insanlık dışı hadiselere ilişkin konuşması
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Gazze’de yaşanan insanlık dışı hadiseler bütün dünyanın gözü önünde şiddetini artırmaktadır. İsrail bir devletten ziyade bir katliam şebekesi gibi davranmaktadır. Tarihî ve dinî bağları sebebiyle Türk milleti bütün yüreğiyle Gazze’de olan biteni takip etmektedir. Türkler mazilerinin hiçbir döneminde savaştan çekinen bir millet olmamıştır fakat bizim inancımız mazlumların gözyaşını akıtmak için değil, zalimi yeryüzünden silmek için savaşmayı emreder. Asya bozkırlarından Avrupa içlerine kadar uzanan şanlı devletimiz daima bu cesaret ve iman üzerinden dörtnala koşmuştur. Dünyanın neresinde bir mazlumun feryadı yükselse Türk milleti elini oraya uzatmıştır.
Beş yüz yıl önce engizisyon zulmünden kaçan Yahudileri bu topraklara getiren Türk’ün şefkatidir. Osmanlı bakiyesi Yahudilere Türk pasaportu veren, Nazilerden kurtaran diplomatlarımız aynı iradenin temsilcileridir. Milletimiz insanlığın ortak vicdanı adına yapılması gerekeni tarihi boyunca yapmıştır. Dünün mazlumları bugünün zalimleri olduğunda da aynı tavrı sergilememiz bizim için mecburiyettir.
Kudüs, Selçuklu Kartalı’nın kanatları altına girdiğinde pek çok Anadolu şehri daha fethedilmemiştir. Salâhaddin Eyyubîlerin, Yavuz Sultan Selimlerin o diyarın her köşesinde izi, her adımında mührü durmaktadır. Oraları bazılarının söylediği gibi “Orta Doğu bataklığı” değil, bizim medeniyetimizin bir parçasıdır. Bu yüzden yükselen feryatlar ciğerimizi yakmakta, yüreğimizi delmektedir.
Türk devletinin barış için gösterdiği çaba herkesin gözünün önündedir. Türkiye’nin bu hususta talip olduğu şey ölüm tüccarlığı üzerinden menfaat temini değildir; Türkiye, barışın koruyucusu ve sözcüsü konumundadır. Fakat dünya devletlerinin desteğiyle güç sarhoşluğuna kapılanlara, masumların gırtlağına çökenlere “Dur!” diyecek biri varsa o da şüphesiz Türk milletidir. İnsanlık suçu işlenirken Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılık Ofisinin sessizliği tarihe kara bir leke olarak geçecektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi küresel işgalcilerin tamamına karşı çıkarak elde edilen millî zaferimizin mimarıdır. Bu Meclis yüz yıl önce olduğu gibi, bugün de emperyalizme karşı ezilenlerin kurtuluş umududur. Bebeklerin bombalarla katledildiği bir dünya düzeni Türk milletinin kabul edebileceği bir sistem değildir. Bu düzene karşı çıkmak da bu katliama karşı koymak da bizim için şereftir. Tarihimizin ve coğrafyamızın bize çağırdığı vazife bellidir. Gazi Meclis mazlumların yanında, zalimlerin karşısında olmaya devam edecektir.
Hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, cumhuriyetimizin 100’üncü yılında Nevşehir hakkında söz isteyen Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’a aittir.
Buyurun Sayın Kılıç. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, cumhuriyetin 100’üncü yılında Nevşehir’e ilişkin gündem dışı konuşması
FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetimizin 100’üncü yılında medeniyetler diyarı, Anadolu’nun incisi Nevşehir’imize dair birkaç hususu sizlerle paylaşmak üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin de ifade ettiği üzere, Türk milletinin yeni bir zafer atılımı olan Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerimiz doğrultusunda Cumhur İttifakı olarak dış dayatmalara aldırmadan kutlu yürüyüşümüze var gücümüzle devam edeceğimizi huzurlarınızda ifade ediyor, Gazi Meclisimizin yeni yasama yılının asil Türk milletine hayırlı olmasını temenni ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) Bu vesileyle, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100’üncü yıl dönümünde, tarih boyunca medeniyet nurları saçan milletimizi şaha kaldırarak egemenliğin kayıtsız ve şartsız Türk milletine ait olduğunu tüm dünyaya haykıran, başta kudretli devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Türk İstiklal Harbi’nin nice isimsiz kahramanlarını bir kez daha rahmet ve saygıyla yâd ediyorum; aziz ruhları şad olsun.
Sayın milletvekilleri, Nevşehir'imiz 1954 yılında il statüsüne kavuştu. 20 Temmuz 2024 yılında il oluşumuzun 70’inci yılını kutlayacağız. 1954 yılında nüfusumuz 200 bin civarındayken, 2022 nüfus sayımına göre 310 bini aşmıştır.
İlimizin ihracat rakamları 2022 yılı istatistiklerine göre 120 milyon 758 bin 271 TL'ye ulaşmıştır. Gayrisafi millî hasıla rakamlarımız da 2021 verilerine göre 15 milyonun üzerindedir.
Değerli milletvekilleri, hepimizin malumları olduğu, gönlü güzel, memleket sevdalısı insanların diyarı Nevşehir, Anadolu'nun göbeğinde tarih boyunca medeniyetler köprüsü olmuş, peribacaları, doğal güzellikleri ve tarih kokan topraklarıyla sadece ülkemizin değil, dünyanın da en önemli turizm noktalarından biri hâline gelmiştir. Nevşehir, yatak sayısı açısından da Türkiye'nin en önde gelen illerindendir. Nitekim, gerçekleştirilen tanıtımlar, yapılan festivaller ve atılan doğru adımların bir sonucu olarak 2023 yılının ilk sekiz aylık döneminde 3 milyondan fazla yerli ve yabancı turist misafir edilerek turist sayısı son sekiz yılın zirvesine ulaşmıştır. Turizm gelirlerimiz 2022 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 190,2 artarak 8 milyar 717 milyon dolar olmuştur. Bu yıl, artan turist sayısıyla orantılı olarak gelir rakamlarımızda ciddi artışlar beklemekteyiz. İnanıyorum ki şehrimizin ulaşım sorunları çözülerek alternatif rotalar sunulması neticesinde UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan güzel atlar diyarı Kapadokya’nın turizm potansiyeli daha da artacaktır. Anadolu’nun göbeğinde yer alan dünyanın göz bebeği Nevşehir hak ettiği yatırımlarla medeniyetlere olduğu gibi şehirlerimize de köprü olmalı, farklı ulaşım yollarıyla turistlerimize seçenekler sunmalıdır. Bu bağlamda, yıllardır süregelen trafik sorunlarına çözüm olacak çevre yolunun hayata geçmesiyle proje hazırlama çalışmaları devam eden Antalya-Konya-Aksaray-Nevşehir-Kayseri Yüksek Hızlı Tren Hattı’nın yapılması Acıgöl ve Avonoslu hemşehrilerim başta olmak üzere kadirşinas Nevşehir halkının bir isteği ve talebidir.
Nevşehir il merkezinde yıllardır çözüm bekleyen, kanayan yaramız kentsel dönüşümün bir an önce gerçekleştirilmesi de il merkezinde yaşayan hemşehrilerimizin yaşam kalitesini yükselteceği gibi Nevşehir’i ziyaret eden turist sayısını artırması açısından da önemlidir.
Turizm faaliyetlerimizin ve ulaşım sorunlarımızın haricinde bölgemizin en önemli gelir kalemlerinden biri, Kapadokya’nın tarihi boyunca var olan üzüm bağları ve yetiştiriciliğidir. Lezzetiyle ülke genelinde üne sahip üzümümüz ne yazık ki hak ettiği değeri görememektedir. Üreticilerimizin mağdur olmaması ve binlerce yıldır bu topraklarda yetişen üzümlerimizin ve bağcılığın sürdürülebilir olması açısından gerekli tanıtımların yapılarak üreticilerimize sağlanan desteklerin ve ihracatımızın artırılması büyük önem arz etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ KILIÇ (Devamla) – Bir dakika rica ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
FİLİZ KILIÇ (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümünde gönül birliği içerisinde her daim kıymetli hemşehrilerimin sorunlarının takipçisi olacağımı beyan ediyor; muhterem heyetinizi, kadirşinas hemşehrilerimi ve büyük Türk milletini bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Hasan Öztürkmen… Yok.
Burhanettin Kocamaz…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’ın, Çevre Koruma Kurumunun Silifke’de insanların ekmeğiyle oynadığına ilişkin açıklaması
BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) – Sayın Başkan, Çevre Koruma Kurulu Silifke’de insanların ekmeğiyle oynuyor. Şu an ilan edilmiş kuş cenneti civarındaki köylüler, Sökün ve Kurtuluş Mahallelerinde büyük bir kısmı kendi mülklerinde, arazilerinde ekim dikim yapamıyor. Bu bölgede yirmi yıllık narenciye ağaçları var. Vatandaşın bir kısmı devlet arazilerine ecrimisil ödeyerek bir şeyler ekiyor ancak tamamı yargılanıyor; 400 nüfuslu köyün 300 kişisi mahkemelik. İşin enteresan tarafı da bu üreticilere devlet destek veriyor, teşvik veriyor, üretim yaptıkları için Ziraat Bankası da kredi veriyor. Devletin kurumları birbirinden habersiz. Devletin kurumlarının bir kısmı üretimi desteklerken bir kısmı yani Çevre Kurulu üretim yapan insanları mahkemeye veriyor, gariban üreticileri hapse attırıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Böyle bir komedi olabilir mi? Çevre Kurulu tarım yapılmasını istemiyorsa o arazileri kamulaştırmak zorundadır.
BAŞKAN – Cüneyt Yüksel Bey…
Buyurun.
2.- İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in, 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü’ne ilişkin açıklaması
CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumunuz olduğu üzere 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü; BM Şartı’nın 1945’te yürürlüğe girmesinin ve BM'nin resmî olarak kurulmasının yıl dönümüdür. Uluslararası barış ve güvenliği tesis etmek, insan haklarını korumak, uluslararası hukuku üstün kılma amacıyla kurulan BM, üzülerek ifade etmeliyim ki kuruluş sözleşmesiyle kendisine tevdi edilen görevleri yerine getirmekten fersah fersah uzak bir görüntü çizmektedir. Bağrımızda yanan bir ateş olan Filistin meselesinde BM Güvenlik Konseyinin daimî üye devletlerinin veto yetkileri nedeniyle geçmişte olduğu gibi şu anda da bağlayıcı kararlar alınması mümkün gözükmemektedir. Küresel adaletsizliğin ve eşitsizliğin giderilmesi için BM'nin özellikle Güvenlik Konseyi daimî üyelerini teşkil eden ABD, Çin, Fransa, Rusya ve Birleşik Krallık’ın veto hakkıyla ilgili yeni bir düzenleme yapılması gereği aşikârdır. Yaşanan Filistin dramında BM bir defa daha sınıfta kalmıştır.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana ve diğer deprem bölgelerinde evi yıkılan, orta ve ağır hasar gören vatandaşların yaşadığı mağduriyetlere ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Adana ve diğer deprem bölgelerindeki evi yıkılan, orta ve ağır hasar gören vatandaşların yaşadığı mağduriyetlere ilişkin söz isteyen Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’e ait.
Buyurun Sayın Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, cumhuriyetin yollarına taş döşemiş bütün yol arkadaşlarını saygı, rahmet ve minnetle anıyor; cumhuriyetimizin 100’üncü yılını kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden tam sekiz buçuk ay geçti ancak sorunlar diz boyu, insanlar kalıcı konutlarına erişemediler, buna erişemedikleri gibi su, çadır, gıda ve hijyen eksikliğiyle karşı karşıyalar. İnsanlar yakınlarını toprağa verdikten sonra bir de yaşam mücadelesi veriyorlar; bir de selle, yağmurla, çamurla mücadele ediyorlar; ısınma problemi yaşıyorlar, kış günlerine geldiğimiz şu aşamada bu sorunlar hâlâ çözülmüş değil.
Sayın milletvekilleri, kendi seçim bölgem olan Adana’da da baktığımızda, ağır hasarlı 3.297 bina, orta hasarlı 4.062 bina var. Depremde Adana’da 13 bina tamamen yıkıldı ve 500’e yakın vatandaşımızı maalesef kaybettik. Deprem sonrası 74 ağır hasarlı bina yıktırıldı, yıkılmayı bekleyen ise 7.272 bina var Adana’da. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı raporuna göre, 6 Mart tarihinde ve daha sonra nisanda aldığımız verilere göre yapılan tespitlerde 1 milyon 712 bin 182 binada hasar tespit çalışması yapılmış ve buna göre 38 bin bina tamamen yıkılmış vaziyette, 20 bin binanın acil olarak yıkılması gerekiyor ve 205.208 binanın ağır, 47.202 binanın ise orta hasarlı olduğu tespit edilmiş. Hatırlarsanız Murat Kurum seçim zamanında orta hasarlı binaların da ağır hasarlıya çevrilmesi gerektiği ve bunların yıkılacağına ilişkin bir beyanat vermişti. Seçimin üzerinden neredeyse dört buçuk ay geçti, arkadaşlar, hâlâ buna dair herhangi bir çalışma yok, hâlâ ne yıktırıldı bu binalar... Orta hasarlı binada oturan vatandaşlarımız ne yapacağını bilemez durumda, çaresiz bir şekilde beklemekteler.
Ayrıca ilk kontrolde hasarlı raporu verilen birçok bina da sonradan yapılan incelemelerde ya az hasarlıya çevrildi ya da bunlara “Güçlendirilebilir.” raporları verildi arkadaşlar. Vatandaş eşyalarını dahi alamadığı binaları nasıl kendisi güçlendirecek de buralara oturacak? Zaten kiraları söylemiyorum bile, maalesef “ev sahibi-kiracı cinayetleri” de literatürümüze girmiş oldu, neredeyse 20’den fazla insan bu son olaylardan sonra kiracı ve ev sahibi cinayetlerinde hayatını kaybetti. Ortada bildiğiniz bir keşmekeşlik var arkadaşlar.
Yine, aynı ilçede eğer 2 evi varsa vatandaşın ve 1’i tamamen yıkılmışsa hiçbir hak sahipliğinden faydalanamıyor. Hayatı boyunca dişinden tırnağından artırmış, ev sahibi olmuş bu insanların en azından 1 konutla ilgili bir hak sahipliği olması gerekiyor. Eğer başka ilçede varsa bu hak sahipliğini kazanabiliyor ama aynı ilçedeyse maalesef bunu karşılayamıyor.
Depremler elbette doğa olayıdır, arkadaşlar, bunun afete dönüşmesi insanoğlunun kendi eliyle olmaktadır. Biz yerleşim alanlarımızı fay zonları üzerine seçmeye devam ettiğimiz sürece, zayıf zeminler üzerinde yeterli önlem almadığımız sürece maalesef bu deprem coğrafyasında olan ülkemizde ölümler de olmaya devam edecek ve biz bundan ders almadığımız sürece bu can kayıplarına sadece timsah gözyaşları dökmekle yetineceğiz. Yüce Meclisin yapması gereken… Geçen dönem 2 kez Deprem Komisyonunda yer aldım; biri 500 sayfalık, biri bin sayfalık iki üretim yapıldı ama maalesef ne yazık ki bu üretimlere dair hâlâ ciddi önlemler alınmış durumda değil arkadaşlar ve hiçbir depremden ders almıyoruz. Bakın, insanların yaşadığı travmalar, sakat kalan insanlar bir tarafa depremin ülkeye maliyeti sadece 2 trilyon lira. Anlaşılabilir olması için, dolarla konuşanlar için söylüyorum 103,6 milyar dolar maliyeti var depremin bize arkadaşlar. Bu maliyeti acaba önlem almaya kullansaydık 50 binin üzerinde insanımızı toprak altında bırakır mıydık arkadaşlar? Daha neyi bekliyoruz, daha neyi bekliyoruz? Bakın, 88 milyar lira deprem vergisi toplandı. Neden bunları acaba önlem almak için, hasarları onarmak için kullanmıyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.
Dolayısıyla, niyet önemli arkadaşlar. Biz bir deprem ülkesindeyiz, bir deprem gerçeği var. Tıpkı yağmur gibi, dolu gibi bir doğa olayı olan depremde önlem almadığınız sürece üçüncü dünya ülkesi gibi bu ölümlere sadece gözyaşı dökmekle kalırız ve insanlarımız hem hayatını kaybeder hem de travma yaşamaya devam eder.
Ben, buradan tekraren cumhuriyetle kavgası olanlara “Yaşasın laiklik! Yaşasın cumhuriyet!” diyorum. Cumhuriyetin 100’üncü yılını tekraren kutluyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Hasan Öztürkmen…
Hasan Bey, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Satranç Millî Takımı oyuncusu Kübra Öztürk Örenli’ye ilişkin açıklaması
HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gün geçmiyor ki kadınlara yönelik cinsiyetçi ve ayrımcı bir gelişme yaşanmasın. Son olarak, satranç dalında birçok başarı elde etmiş Satranç Millî Takımı oyuncusu Kübra Öztürk Örenli’nin hamile kaldıktan sonra Millî Takım’dan çıkarıldığını ve yine bu süreçte Millî Takım bursunun da kesilerek olimpiyatlara davet edilmediğini duyurması çok ciddi tepkilere yol açmıştır. Satranç bir zihin spordur; bir güreşçi, bir tekvandocu gibi fiziksel bir güce ihtiyacı yoktur. Kaldı ki hamilelik sürecinde katıldığı yarışmalardan üstün başarı sağladığı da sabittir. Böyle haksız bir şekilde yarışmalardan dışlanması, daha önemli ve büyük başarılara imza atmasına engel olacaktır. Derhâl bu yanlıştan geri dönülerek Kübra Öztürk Örenli’nin Millî Takım’a yeniden alınması, bursunun verilmesi ve olimpiyatlara katılmasının da önünün açılması için AKP’li kadın vekilleri ve Gençlik ve Spor Bakanını göreve davet ediyorum.
Saygılarımla.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Müşerref Pervin Tuba Durgut’un, Dünya Gıda Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Dünya Gıda Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Müşerref Pervin Tuba Durgut'a aittir.
Buyurun lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Susuzluktan kurumuş, artık tamamen çöle dönüşmüş bir dünya tahayyül edin; insan eliyle yok edilen ormanların yerini uçsuz bucaksız bir boşluk almış, gökyüzü gri bir ölümle kaplı, okyanuslar artık sonsuz bir yaşam kaynağı değil, içinde hayat barındırmayan karanlık sulardan ibaret.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gelecek nesillere, çocuklarımıza bırakmak istediğimiz dünya bu değilse hâlâ yapabileceklerimiz var.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından kutlanan Dünya Gıda Günü açlıkla mücadele, tarımın sürdürülebilirliği, beslenme ve gıda sorunları gibi konularda toplumları bilinçlendirmeyi hedefler. Her yıl farklı bir konuya odaklanan Dünya Gıda Günü bu sene “Su hayattır, su gıdadır; kimseyi geride bırakma.” temasıyla tüm canlıların suya olan hayati ihtiyacını vurguluyor. Bu kritik kaynağın korunmasının ve akıllıca yönetilmesinin ne kadar önemli olduğunu yalnızca özel günlerde değil, her fırsatta vurgulamamız gerektiğine inanıyorum. Su, sadece bir doğal kaynak olmanın ötesinde, evrensel bir haktır. Bu nedenle, suya erişim; coğrafi, siyasi, ekonomik, herhangi bir gerekçeyle sınırlandırılamaz; hiçbir gerekçe, hiçbir otorite çocukların, yaşlıların, hastaların ve kadınların temiz suya erişim hakkını kısıtlayamaz; hiçbir kural, hiçbir kanun, hiçbir kitap masum insanların su hakkını elinden alamaz.
Bugün, Gazze’nin bütün yaşamsal kaynaklarının yanı sıra suyunun da kesilmiş olması asla kabul edilemez bir insanlık suçudur. Gazze’de savaşın gölgesinde büyüyen masum çocuklar her gün yeni bir umutsuzlukla yüzleşiyor; annelerinin çocuklarına temiz bir bardak su ve bir kap yemek sunma hakkından bile mahrum bırakıldığı bir yerde, insan hakları ve çocuk haklarından bahsedilebilir mi? Her çocuğun sağlıklı bir hayat, eğitim ve oyun hakkı vardır; her kadının çocuklarıyla tehditlerden uzak, güven içinde yaşama hakkı vardır ancak Gazze’de bu temel haklar bile bir lüks hâline gelmiştir. Ne yazık ki insanoğlu savaşlar, çatışmalar ve anlaşmazlıklarla birbirine yıkıcı zararlar verirken doğal kaynakları ve habitatları yok ederek, atmosferi, su kaynaklarını ve denizleri kirleterek doğaya karşı da yıkıcı bir savaş sürdürüyor.
Sayın milletvekilleri, dünya üzerinde her 10 insandan 3’ünün temiz ve güvenilir suya erişimi yok; iklim bilimciler dünyanın yıkıcı bir kuraklığın eşiğinde olduğunu söylüyor. İklim değişikliği su kaynaklarımızı doğrudan etkileyerek hem kalitesini hem miktarını tehlikeye atıyor. İnsanlık bugün bile savaşların neden olduğu kitlesel göçlerle başa çıkamazken 2030 yılında 700 milyon insanın kuraklık nedeniyle yerinden olacağı tahmin ediliyor.
Sayın milletvekilleri, unutmamamız gereken bir gerçek daha var: Ülkemiz küresel iklim değişikliğinden fazlasıyla etkilenecek Akdeniz kuşağında yer almakta ve yüksek risk grubu ülkeler arasında kabul edilmektedir. Bu durumu yönetmek için Hükûmetimiz proaktif politikalar geliştirmeye devam ediyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın atık suların yeniden kullanım oranını yüzde 5,2’ye çıkarmasının ve arkasındaki planlamanın çok kıymetli olduğunu söylemem gerekir. Tarım ve Orman Bakanlığımızca bu yıl su verimliliği seferberliği başlatılmıştır. Su stresi yaşayan ülkemizde ev, iş yeri ve sanayide su kayıplarının önlenmesi, yasal altyapının oluşturulması, tarımda modern sulama yöntemlerinin kullanılması, toplumsal farkındalığın artırılması hedefleriyle yürütülen çalışmalar hayati öneme sahiptir. Emine Erdoğan Hanımefendi’nin destek ve himayelerinde yürütülen su verimliliği seferberliği yalnızca ülkemiz için değil, tüm dünya için model olabilecek bir çalışmadır. İklim krizine karşı “Suda Sıfır Kayıp” ilkesini benimseyen su ve gıda için çok önemli bir proje olan Sıfır Atık hareketi dünyaya ilham olmuştur.
Sayın milletvekilleri, her gün 5 yaşın altında 800’den fazla çocuk temiz suya erişimi olmadığı için hayatını kaybediyor. Bu istatistiğe göre benim konuşmamı yaptığım sadece bu beş dakika içinde bile 3 çocuk temiz su hakkından mahrum bırakıldığı için hayatını kaybetmiş olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (Devamla) – Hepimiz, tüm insanlık “Hiç kimseyi geride bırakma.” ilkesiyle hareket etmeliyiz; su kaynaklarını korumalı, daha adil ve sürdürülebilir bir şekilde paylaşmalıyız. Her gün üzerinde hiç düşünmeden kullandığımız suyun değerini anlamak ve tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirmek hepimizin sorumluluğudur. Yerel ürünleri tercih ederek, gıda israfını azaltarak ve su kaynaklarını bilinçli kullanarak bu sorumluluğu yerine getirebiliriz. Hiç kimseyi, hiçbir canlıyı su hakkından mahrum bırakmadan, daha verimli, sürdürülebilir, adil ve yeşil bir dünya için çalışmalıyız.
Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Buyurun Sayın Bursalı.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı’nın, elinde tuttuğu iki fotoğraf karesinin ifade ettiklerine ilişkin açıklaması
ŞEBNEM BURSALI (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Elimde tuttuğum 2 fotoğraf karesi var, iyi ve kötünün temsilcisi bu kareler. Kötü, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimî delegesi koltuğunda oturan Amerika Birleşik Devletleri heyeti temsilcisi. Bir tek o yani Amerika veto etti diye Gazze Şeridi’ne insani yardım sağlayacak karar tasarısı reddedildi. Dolayısıyla, kaldırdığı el daha fazla Müslümanın kanını döktü, daha fazla çocuk İsrail füzelerine hedef oldu, daha fazla sivil aç ve susuz kaldı.
Diğer fotoğraftaki iyi ise tüm dünyanın gözüne bakarak “Dünya 5’ten büyüktür.” diye haykıran Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan. İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım karşısında Amerika ve sözüm ona Avrupa ülkelerinin duyarsızlığı sonrasında bu sözün ne kadar haklı bir karşı çıkış sözü olduğunu tüm dünya bir kez daha gördü. Söz konusu kendi çıkarları olunca hiçbir insani, vicdani, ahlaki kuralı tanımayanların bu küstah tavrı elbette hak ettiği karşılığı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Meriç…
5.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, staj ve çıraklık mağdurlarına ilişkin açıklaması
MELİH MERİÇ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Meslek liselerinde ve çıraklık okullarında 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu çerçevesinde 1999 yılı öncesi zorunlu staj yapan öğrencilerin sigorta başlangıçları sigortalılıktan sayılmamış ve EYT kapsamı dışında bırakılmıştır. Hükûmet, meslek liselerini ve çıraklık eğitim merkezlerini özendirerek yetişmiş ara gücü eleman sıkıntısını çözmek yerine bu tür uygulamalarla bu krizi daha da derinleştirmektedir. Staj ve çıraklık başlangıç tarihleri sigorta başlangıç tarihi olarak kabul edilmelidir. Emekliliğini bekleyen binlerce staj ve çıraklık mağduru seslerini duyurmaya çalışıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı bu konuya duyarsız kalmamalı, bir an önce bu mağduriyete son vererek yasal düzenlemeyi hayata geçirmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Sarı…
6.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, Balıkesir’de çeltik üreticilerinin isyanda olduğuna ilişkin açıklaması
SERKAN SARI (Balıkesir) – Tarımın başkenti Balıkesir'de çeltik üreticilerimiz isyanda, ürettiğinin karşılığını alamıyor çünkü AKP tarladaki yangını görmüyor. Üreticinin kazanması için, 12 bin lira maliyeti olan çeltik 18 bin liradan az olmamalı. Geçmişte çiftçi dostu olan TMO hâlâ fiyat açıklamadı, desteklemeler de yetersiz. Çeltik üreticilerine ödenen gübre ve mazot desteğinde de bu yıl da artış yapılmadı. Tarla kiraları da can yakıyor. Çiftçiler tarla kiralıyor ve her yıl kiralar katlanarak artıyor. Çiftçi çalışıyor, üretiyor; tarla sahibi ve aracılar üretim yapmadan çiftçiden çok kazanıyor çünkü marketteki fiyat artınca çiftçinin çok para kazandığı düşünülerek kiralara zam yapılıyor. Üreticinin mağdur olduğu, tüketicinin evinin ihtiyaçlarını karşılayamadığı bu düzende kazanan aracılar oluyor. Elinizi taşın altına koyun ve fedakârca üreten çiftçimize zaman kaybetmeden destek olun. AKP iktidarının plansız tarım politikası…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akgül…
7.- Bolu Milletvekili İsmail Akgül’ün, Ceza İnfaz Kurumu personelinin özlük haklarının ihmal edildiğine ilişkin açıklaması
İSMAİL AKGÜL (Bolu) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı bünyesinde görev yapan Ceza İnfaz Kurumu personeli zor şartlar altında çalışmaktadır. İnfaz koruma memurları sürekli tehdit ve saldırılara maruz kalmaktadır. Hükümlü ve tutukluların ıslahı ve çağdaş şartlarda cezalarının infaz edilebilmesi adına birçok hukuki düzenlemeler yapılırken bu görevi ifa eden Ceza İnfaz Kurumu personelinin özlük hakları ihmal edilmektedir. Üniforma giyerek güvenlik hizmeti yapan Ceza İnfaz Kurumu memurları genel idari hizmetler sınıfında bulunmakta, görevlerini ifa ederken kendilerine yönelen saldırılara karşı koruyucu ve caydırıcı hukuki güvenceleri bulunmamaktadır.
En temel sosyal haklarından feragat ederek kısıtlı şartlar altında fedakârca görevini ifa eden Ceza İnfaz Kurumu personelimizin hem maddi hem manevi anlamda şartlarının düzeltilmesini umut ediyor, Sayın Adalet Bakanımızın da konuya hassasiyet göstereceğine inanıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Aşıla…
8.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, İsveç’e NATO yolunun açılmasına ilişkin açıklaması
MEHMET AŞILA (Kocaeli) – Kutsallarımıza saldırılara müdahale etmeyen, hatta âdeta teşvik eden İsveç’in NATO yolunun açılması kabul edilebilir bir durum değildir. Bugün gelinen noktada, İsveç, taahhütlerinin gereğini yerine getirmek bir yana, İslam’a ve kutsallarımıza saldırıların, terör örgütleri gösterilerinin hamiliğinde daha da ileri gitmiştir; yetkililer tarafından yapılan ikazları da hiçbir şekilde dikkate almamıştır.
Avrupa Birliği pazarlığı da boştur; Türkiye altmış yıldan fazla zamandır Avrupa Birliği kapısında bekletilmektedir. Rahmetli Erbakan Hocamızın Avrupa Birliğiyle alakalı “Ne demek! Kimmiş Avrupa? Nereye girmemizi layık görüyormuş? Biz tarihin en şerefli milletiyiz. Biz Avrupa’yı bir şeye layık görürüz veya görmeyiz.” cümleleriyle dile getirdiği tepki tarihî hakikatlere işaret etmektedir ve bugün de bizlere rehber olmalıdır. Elinde İsrail bayrağı, ayağının altında Kur’an olan gösterici alçağa bile müdahale etmeyen İsveç’in NATO'ya girmesi asla kabul edilemez.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Yerebakan…
9.- İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan’ın, Gazze’de yaşananlara ilişkin açıklaması
HALİT YEREBAKAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazze, masum insanların hayatını kaybettiği, çocukların geleceksiz kaldığı, annelerin gözyaşlarını tutamadığı, vicdan muhasebesi yapılması gereken bir imtihan yeridir. Korkudan titreyen çocukların, annelerin, babaların feryatları gökyüzünü deliyor ve bu, sadece Gazze'nin değil, tüm insanlığın yarasıdır. Ateşkes konusunda isteksiz olanları üzülerek takip ediyoruz ancak Gazze'deki tüm masum insanların yaşam haklarını savunmak, onlara yardım eli uzatmak, bu karanlık dönemde onların yanında olmak bizim en temel görevimizdir. Diplomatik girişimlerimiz, gönderdiğimiz yardımlar ve sağlık ekiplerimiz diğer ülkeleri de harekete geçirmek için hayati önem taşımaktadır. Bu konudaki kararlı duruşumuz sayesinde bölgeye yardımların artarak devam etmesini umuyoruz. Unutmayalım ki tarih, bugünlerde neler yaptığımızı yazacak ve bizleri attığımız adımlarla hatırlayacaktır. Toplumlar sadece kendi çıkarları için değil, tüm insanlık için harekete geçmelidir. Gazze'de yaşananlar, tarihin karanlık sayfalarına yeni bir ek olmamalıdır.
BAŞKAN – Sayın Uluay…
10.- Kastamonu Milletvekili Halil Uluay’ın, 19 Ekim Muhtarlar Günü’ne ilişkin açıklaması
HALİL ULUAY (Kastamonu) – Sayın Başkan, Sayın Genel Kurul; saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz günlerde 19 Ekim Muhtarlar Günü’nü kutladık. Bu vesileyle Kastamonu’dan bahsetmek istiyorum. Osmanlı’da Anadolu'da ilk muhtarlığın kuruluşu, 1833 yılında Kastamonu Taşköprü kazasında olmuştur. Bu konuda günümüze ulaşan bilgilere göre Taşköprü kazası Âyanı Ömer Ağa ile Kastamonu Müsellimi Mustafa Ağa arasında anlaşmazlığı yani isyanı Mustafa Ağa’nın askerleri bastırmıştır. Daha sonra, Müsellim, Taşköprü’de yeni bir âyan ataması yapmayarak, İstanbul'u örnek alarak her mahallede âyanın yerine muhtarıevvel ve muhtarısani sıfatıyla muhtar tayin etmiştir. Durumu bir rapor hâlinde İstanbul’a bildirmiştir. Bu uygulamadan memnun kalan padişah taşraya gönderdiği emirle İstanbul’da yürütülen muhtarlık uygulamasına uygun olarak her eyalet, sancak ve kazada muhtarlık teşkilatının kuruluşundan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kasap…
11.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Filistin poşularıyla İsrail’e karşı mücadele edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu kürsüde herkesin konuşma hakkı olmamasına rağmen o kürsüde katil Ariel Şaron’u konuşturanlar şimdi sadece poşularla, Filistin poşularıyla Filistin’i ve Gazze’yi savunduklarını zannediyorlar. Bu saat itibarıyla Endonezya Hastanesi de şu anda karanlıklar içinde, ışıkları söndü. Su yok, elektrik yok; çocuklar, insanlar ölüyor ama siz bu katilleri bu kürsüde konuşturdunuz. “İsrail’in dostluğuna ihtiyacımız var.” diyen şahıslar, onu alkışlayanlar şimdi Gazze’nin savunuculuğuna sığınıyorlar. Poşuyla İsrail’e karşı mücadele edilmez. En yüksek perdeden diplomatik ilişkilerinizi kesmeliydiniz, Kürecik’i kaldırmalıydınız. Poşularla, Filistin poşularıyla İsrail’e karşı mücadele ettiğinizi zannediyorsunuz. Hükûmet olarak çok zayıfsınız, kürsüde bunlara konuşma izni veren sizsiniz.
Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamşıoğlu…
12.- Tekirdağ Milletvekili Selcan Hamşıoğlu’nun, sığınmacılarla ilgili haberleri yüzünden tutuklanan gazeteci sayısının artmasına ilişkin açıklaması
SELCAN HAMŞIOĞLU (Tekirdağ) – Demografik tehdide dönüşen sığınmacılarla ilgili haberleri yüzünden tutuklanan gazetecilerin sayısı artıyor. Son tutuklamalarla, 1944’te görülen Türkçülük davasından, 1980 darbesinden ve Nutuk’un suç delili sayıldığı kumpas davalarından sonra bir kere daha milliyetçilik suç sayıldı. “Şehitler ölmez, vatan bölünmez!” pankartları bu suçun delili olarak toplandı. Ancak istila ve işgal altındaki bir millet milliyetçilik yaptığı için suçlanabilir. İşgal altındayız da biz mi bilmiyoruz? Mütareke yıllarında olduğu gibi sömürge komiserleriniz var da bizim mi haberimiz yok? Malta sürgünleri gibi tutuklanma listeleri mi hazırlanıyor kapalı kapılar arkasında?
Bugün teşkilatlarımızın 81 ilde ortaya koyduğu tepkiyi paylaşıyor ve buradan bildiriyorum: Milliyetçiliği suç olarak kabul ediyorsanız biz ölünceye kadar bu suçun faili olacağız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın İlhan…
13.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir-Kapadokya Havalimanı bağlantı yoluna ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir) - Üretimde sürekliliğin sağlanması ve ticaret hacminin artırılması için taşımacılık maliyetlerinin azaltılması çok önemlidir. Bu anlamda Kırşehir'de ulaşım altyapılarının iyileştirilmesi, otoyol bağlantısının Kayseri’yi de içermesi, hızlı tren hattının şehrimizi de kapsaması, asfalt ve bölünmüş yol ağının artırılması, şehrimize sosyal ve ekonomik dinamizm katacaktır. Bu konuda yıllardır ifade ettiğimiz ama bir türlü yapılamayan ve uzunluğu sadece 56 kilometre olan Kırşehir-Kapadokya Havalimanı bağlantı yolu sorunu var. Bakınız şu çok açıktır ki eğer bu yol yapılırsa her ne kadar Nevşehir sınırları içinde de olsa Kırşehir bir havalimanına kavuşmuş olacak.
Buradan iktidarın yerel siyasetçilerine seslenmek istiyorum: Bizler üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Gelin, Kırşehir için çok önemli olan bu sorunu hep birlikte çözelim ve Kırşehirliler havalimanı için Ankara ve Kayseri'ye gitmek zorunda kalmasın, fazladan zaman ve maliyet kaybı yaşamasın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Karaoba.
14.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, sağlık personelinin sorunlarına ilişkin açıklaması
ALİ KARAOBA (Uşak) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye’nin her yerinden doktorlarımızın sayıca yetersizliğiyle ilgili şikâyetler geliyor. “Beni Türk hekimlerine emanet edin.” noktasından “Giderlerse gitsinler.” noktasına gelen bu sistem yüzünden acil servislerimiz yetersiz, randevu imkânsız, sağlıkta şiddet tavan yapmış, doktorlarımızı ülkede tutmak imkânsız hâle gelmiştir. 2012’de iyi hâl belgesi alan doktor sayısı 2023’te 40 kat artmıştır. Sağlık Bakanlığı bu yıl ilana çıktı, 3 bin boş kadroya ancak 813 atama yapabildi. Çözümü emekli hekimleri de tekrar göreve çağırmakta arayan Sağlık Bakanı bu gidişle Türkiye'de doktor bırakmayacak.
Bir hekim olarak sesleniyorum: Sağlıkçılarımızı dinleyin, sorunlarını çözün, özlük haklarını düzeltin ve şiddeti önleyin. Tüm sağlık personelini yalnızca salgınlarda ve afetlerde değil, her zaman hatırlayın. Elinizdekileri kovmaya devam ederseniz Türkiye Yüzyılı vizyonunuzda elinde mızrak, önünde yapraklı hekimlerle muayene oluruz. Sağlıkçılar hakkını alacak.
Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ertuğrul…
15.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, iktidarın cumhuriyetin kuruluş yıl dönümü coşkusunu engelleme çabalarına ilişkin açıklaması
EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet sayesinde ülkeyi yöneten iktidarın cumhuriyetimizin kuruluş yıl dönümü coşkusunu engelleme çabaları artarak devam ediyor.
Türk futbolunun 2 büyük takımı Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki Süper Kupa Finali Suudi Arabistan'daki Kral Fahd Stadyumu’nda oynanacak. Suudi Arabistan Kralı Türkiye’ye geldiğinde Anıtkabir'i ziyaret etmezken Atatürk cumhuriyetinin takımları olan Galatasaray ve Fenerbahçe arasında oynanacak Süper Kupa maçını Suudi Arabistan’da oynatmanın amacı nedir? Her 2 takımın da taraftarları bu maçı kendi ülkesinde, coşku ve 100’üncü yıl sevinciyle beraber seyretmeyi hak ediyor. Oynanacak Süper Kupa Finali’nin cumhuriyetimize yakışır bir şekilde Türkiye'de oynanması gerekmektedir. 100’üncü yılımızın coşkusunu yaşatmamak için elinizden geleni yapıyorsunuz. 100’üncü yılımıza denk gelen bu çok önemli karşılaşmayı konsolosluğunda gazeteci katleden gerici bir ülkeye taşıyorsunuz. Bu Arap seviciliğinden vazgeçin. Sonsuza dek cumhuriyet!
BAŞKAN – Sayın Tahtasız…
16.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, esnafın 7200 prim gün beklentisine ve EYT yasası mağdurlarına ilişkin açıklaması
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) – Sayın Başkan, AKP seçimden önce çok sayıda söz verdi; kimini oy uğruna seçim öncesi yerine getirdi, birçoğunu da seçim sonrası unuttu. Sayın Cumhurbaşkanı esnafımıza 7200 prim gün üzerinden emeklilik sözü vermişti, seçim üzerinden beş ay geçti, bu sözün gereği yerine getirilmedi. Esnafımız 7200 prim günle ilgili kanunun bir an önce çıkmasını bekliyor. Uzun mücadele sonunda 3 Mart 2023 tarihinde yeniden düzenlenen EYT yasası tüm çalışanlar için adil bir emeklilik düzenlemesi yerine sadece 8 Eylül 1999 tarihi öncesi sigortalıları kapsayan bir düzenleme olarak hayata geçti. Bu düzenleme bir gün dahi işe geç başlamış olsa bile emeklilik süresinde yirmi yılı bulan farkların oluşmasına sebep olmuştur. Vatandaşlarımızın bir gün geç girişle on yıl, yirmi yıl sonra emekli olmaları sizin vicdanınıza sığıyor mu? Bu haksızlık sizin adalet kavramınızla örtüşüyor mu? Bu adaletsiz düzenlemenin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. 4 milyon civarında mağdurun gözü kulağı Mecliste. Tabii, görürseniz ve duyarsanız. Staj mağdurları gibi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Uzun…
17.- İzmir Milletvekili Mehmet Salih Uzun’un, İzmirli depremzedelere verilen sözlere ilişkin açıklaması
MEHMET SALİH UZUN (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.
30 Ekim 2020 günü yani bundan neredeyse tam üç yıl önce İzmir’de 6,6 büyüklüğünde bir deprem oldu; 17 bina neredeyse tamamen yıkıldı ama 80 bin bağımsız bölüm hasarlı hâle geldi. O gün bugündür İzmirli depremzedelere verilen sözler unutuldu. O gün bugündür İzmirli depremzedeler hasarlı olduğu için yıktırdıkları evleri nasıl yapacaklarını düşünüyorlar. Kendilerine verilen iki yıl ödemesiz, 0,79 faiz oranlı krediyi alamıyorlar. Orta hasarlı evler için rezerv alanda ev tahsisi sözü verilmişti; bu söz de tutulmadı. Devlet adına verilen sözler devletin itibarıdır, bu sözler tutulmalıdır. Depremzedelere kentsel dönüşümcü muamelesi yapılıyor; bu büyük bir haksızlıktır. 6 Şubat depremzedelerin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Dinç…
18.- Mersin Milletvekili Faruk Dinç’in, Gazze’nin 7 Ekimden beri bombardıman altında olduğuna ilişkin açıklaması
FARUK DİNÇ (Mersin) – Bismillah.
Gazze 7 Ekimden beri bombardıman altında; on beş dakikada bir, 1 çocuk öldürülüyor. Dün gece 140 Filistinli katledildi, 400 bina hedef alındı. 7 Ekimden bu yana katledilen çocuk sayısı 2.055, katledilen kadın sayısı 1.119. Kundaktaki bebeler öldürülüyor, emziren anneler katlediliyor, yaşlılar, engelliler, kısacası insanlık öldürülüyor. Siyonistler bugün Gazze'ye, yarın Türkiye’ye yönelecekler. Sözde insan hakları savunucuları, kadın hakları savunucuları, çocuk hakları savunucuları söz konusu Müslüman evlatları olunca kör, sağırdırlar. Gazze tüm sahtekârların maskesini düşürdü. Bu Meclis bu soykırımı durduracak kararlar almalı, kınama yerine somut adımlar atılmalıdır. Siyonistlerle ilişkiler derhâl kesilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karagöz…
19.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, tek adam rejiminin Türkiye’yi birçok konuda uçurumun kenarına sürüklediğine ilişkin açıklaması
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yıllardır tek adam rejiminin gerçeklikten uzak ekonomi anlayışı sebebiyle enflasyon, dış borç, faiz ödemesi, bütçe açığı gibi birçok konuda Türkiye uçurumun kenarına sürüklenmektedir. Uluslararası camiada kredi notumuz yatırım yapılabilir seviyenin oldukça altında kalmakta ve çöp olarak nitelendirilmektedir. Türkiye’nin demokrasi karnesinin giderek zayıflaması ve ekonomi alanında ısrarla sürdürülen yanlış ekonomi politikaları nedeniyle uzun vadeli dış finansman bulmakta zorlanılmaktadır. Kısa vadeli ve yüksek faizli borçlanmalar nedeniyle borç stokumuz ciddi şekilde artarken bütçe açığımız ise 10 kata yükselmiştir. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında AKP Hükûmetinin Türkiye'yi getirdiği nokta kabul edilemez bir hâl almıştır. Saray Hükûmeti ekonomik sanrılar görmeyi bırakıp gerçekçi bir planlamayla ekonomiyi düzeltmenin yollarını aramalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akalın…
20.- Edirne Milletvekili Mehmet Akalın’ın, sağlıkta şiddete ilişkin açıklaması
MEHMET AKALIN (Edirne) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Maalesef, sağlık sektörümüzde yaşanan şiddet olaylarına her gün bir yenisini ekliyoruz. Geçtiğimiz gece Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesinde bir kadın doktorumuz ve tıbbi sekreterimize yönelik silahlı tehdit olayı yaşanmıştır. Neyse ki hastanemizin güvenlik görevlileri büyük bir felaketi engellediler. Bu saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Hekimlerimiz yoğun ve zorlu bir tempoda çalışırken bir de bu tür tehditlerle karşılaşıyorlar ve maalesef bu durum bazı hekimlerimizin mesleklerini bırakmalarına neden oluyor. Üstelik “Giderlerse gitsinler.” gibi haksız yorumlar şiddet olaylarını daha da meşrulaştırıyor ve bu kutsal mesleği itibarsızlaştırıyor. Sağlık çalışanlarımızın yaşadığı zorlukları görmeli ve onlara gereken desteği vermeliyiz. Ayrıca bu olayları önlemek için anlamlı cezalar getirilmelidir, örneğin sosyal güvencenin durdurulması gibi.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Eren…
21.- Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren’in, Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesi Şehitlik Mahallesi’nde bulunan katı atık transfer istasyonuna ilişkin açıklaması
SERHAT EREN (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesi Şehitlik Mahallesi’nde bulunan katı atık transfer istasyonundan çevreye yayılan kötü koku ve görüntü kirliliği çevre sakinlerinin yaşamını olumsuz etkilemektedir. Diyarbakır’ın 4 merkez ilçesi Kayapınar, Bağlar, Sur ve Yenişehir Belediyelerinden gelen çöplerin toplandığı katı atık istasyonunun yaydığı mikroplar ve sinekler nedeniyle çevrede yaşayan çocuklar sürekli hastalanmaktadırlar. Yine bölgede bulunan restoran ve lokanta esnafı da kötü kokular nedeniyle müşterilerin yemek yemeğe gelmediklerini, bu nedenle mağdur olduklarını ifade etmektedirler. Yurttaşlar katı atık istasyonunun yerleşim yerlerinden uzakta ve imara kapalı bir alana taşınmasını talep etmektedirler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Ceylan…
22.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, emekliye bir defaya mahsus verilecek 5 bin liraya ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, milyonlarca emeklinin beklentisi, saray iktidarının iki haftalık alışverişlerine bile yetmeyecek 5 bin liralık müjde. Bir defaya mahsus olmak üzere yatıracağınız 5 bin lirada dahi adaleti sağlayamıyorsunuz.
Soruyorum buradan: Yaşını almış emekli neden çalışsın? Verdiğiniz 7.500 liralık emekli maaşıyla geçinemediklerinden olabilir mi? Bu insanlar 60 yaşından sonra mecbur olmasalar çalışırlar mı? Emekliler sizden sadaka değil, insan onuruna yakışır bir şekilde yaşayabilecekleri bir ücret istiyorlar. En düşük emekli maaşının bir aylık net asgari ücretten daha az olmaması ve yüksek enflasyon karşısında erimemesini istiyorlar.
BAŞKAN – Sayın Gezmiş…
23.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Giresun’da kanserin teşhisinde ve tedavisinde hekim ve cihaz yetersizliğine ilişkin açıklaması
ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğu Karadeniz'de ve Karadeniz illerinde kanser vakalarında son yıllarda büyük artış meydana gelmiştir. Bölgede hasta sayısının artmasına dair araştırmaların yetersizliği bir yana, vatandaşlarımızın tedavi süreçlerine ilişkin yaşadığı zorluklar son yıllarda daha görünür hâldedir. Giresun ilinde hastaların teşhis ve tedavi süreçlerinde, hekim ve cihaz yetersizliği vatandaşlarımızı diğer şehirlerde tedaviye zorunlu hâle getirmiştir. Kanser tedavisi için ihtiyaç duyulan cihazlar arasında yer alan PET cihazı eksikliğinin bir an önce giderilmesi ve ilimize bir an önce nükleer tıp uzmanı atanması gerekmektedir. İktidarın Giresun ilinin onkoloji alanında Karadeniz’in üssü olacağı iddiası hekim ve sağlık personeli yetersizliğiyle büyük bir tezatlık teşkil etmektedir. Gereken düzenlemelerin bir an önce yapılıp eksik cihazların tamamlanmasını istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Şimdi söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Kaya.
24.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü’ne, yirmi bir yıllık iktidarın başkanı olarak Cumhurbaşkanının söyleyen değil yapan olması gerektiğine ve Filistin’le ilgili vermiş oldukları Meclis araştırması önergesinin reddedilme gerekçesine ilişkin açıklaması
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün 24 Ekim. 24 Ekim 1945’te Birleşmiş Milletler kuruldu. 24 Ekimin yıl dönümü olan 1947 yılında ise Birleşmiş Milletler Günü olarak ilan edilmişti. Tabii, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan Birleşmiş Milletler, kendisini dünya barışını ve güvenliğini korumak, uluslar arasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliğini oluşturmak için kurulan bir küresel örgüt olarak kendisini lanse etmişti ve kendi metinlerinde de kendisini adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslar arasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluş olarak tanımlamıştı. Yalnız Birleşmiş Milletlerin kurulduğu günden bu yana dünya barışına katkı sunmaktan ziyade Güvenlik Konseyinin daimî üyesi olan 5 üyenin ve daimî veto hakkına sahip olan bu 5 üyenin çıkarlarını koruduğu izahtan vareste bir şekilde ortadadır. Elbette bu Birleşmiş Milletlerin dünya barışına katkı sağlamak üzere harekete geçmiş olması kıymetliydi ama bu fonksiyonunu icra etmemiş olan bir Birleşmiş Milletlerin varlığı da ortadaydı. Dolayısıyla bu konudaki uluslararası ilişkilerde uzman olanların, akademisyenlerin, siyasetçilerin Birleşmiş Milletlerin bu tavrını tartışmaya açmış olması ve bu fonksiyonunu icra etmediğine dair eleştirileri ortaya koymuş olması son derece kıymetli ve değerliydi. Bu kapsamda da Sayın Cumhurbaşkanımızın “Dünya 5’ten büyüktür.” sözü elbette söz olarak anlamlı ve kıymetliydi.
Yalnız Sayın Cumhurbaşkanımızın yirmi iki yıllık bir iktidarın başkanı olarak hâlihazırda görev aldığını hatırlatarak kendisine olumlu bir örnekten bahsederek ne yapması gerektiği hususunda daha önceki bir devlet adamından bir örnek vermek istiyorum. Rahmetli Profesör Doktor Erbakan 28 Haziran 1996’da bir hükûmet kurdu. Kendisi bu hükûmeti kurduğu zaman gazetecilerin bir tanesi bir sual sordu, dedi ki: “Sayın Erbakan, muhalefetteyken birçok söz söylediniz; şimdi iktidara geldiniz, ne yapacaksınız?” Yani burada şunu izah etmeye çalışıyordu: “Siz muhalefetteyken söylersiniz ama icraattayken bunlardan vazgeçersiniz.” gibi bir imada bulunmak istiyordu. “Kaç Erbakan var?” dedi, “İktidardaki Erbakan mı, muhalefetteki Erbakan mı?” Rahmetli Erbakan bütün devlet adamlarına örnek olacak bir cevap vermişti. “Tek bir Erbakan var, muhalefetteyken söyler, iktidardayken yapar.” Dolayısıyla biz de Sayın Cumhurbaşkanımıza diyoruz ki elbette muhalefet partisiyken ya da fikir olarak bir şeyi söylemeniz kıymetli ama tek bir kişilik olmak istiyorsanız icraatayken söyleyen değil, yapan olun. 28 Haziran 1996’da hükûmet kurulduktan sonra sadece “Dünya 5’ten büyüktür.” demekle kalmadı Erbakan, 22 Ekim 1996’da hemen hükûmeti kurduktan sadece üç ay sonra kalkınmada iş birliği konferansları başlattı ve bir dizi toplantıdan sonra da 15 Haziran 1997’de yani hükûmetinin kuruluşundan henüz bir yıl dahi geçmemişken Bangladeş, Endonezya, İran, Malezya, Mısır, Nijerya, Pakistan ve Türkiye’nin yer aldığı 8 ülkeyi en azından kısmen bölgesel barışa, daha sonra da dünya barışına hizmet etmek üzere bu örgütü, bu uluslararası kuruluşu harekete geçirdi. Bu uluslararası kuruluşun çok önemli 6 ilkesi vardı. Hani Birleşmiş Milletleri yeniden dizayn etme hayali olan siyasetçiler için söylüyorum. Birinci ilke neydi; savaş değil, barış; ikinci ilke, çatışma değil, diyalog; üçüncü ilke, çifte standart değil, adalet; dördüncü ilke, üstünlük değil, eşitlik; beşinci ilke, sömürü değil, adil düzen; altıncı ilke ise baskı ve tahakküm değil, insan hakları, hürriyet ve demokrasi. Yani bu sekiz ülkeyi önce ekonomik olarak, daha sonra sosyal olarak, daha sonra siyasal olarak bu ilkeler etrafında bir araya getirdi. Hiçbir ülkenin bir ülkeye üstünlüğü olmayacak şekilde ve herhangi birinin veto yetkisi olmayacak şekilde bu birliği harekete geçirdi.
Onun için biz de buradan Sayın Cumhurbaşkanına diyoruz ki: İnsanlara tanınan iktidar süreleri -nihayetinde süresi belli olan hususlar- bir yıl da olsa, yirmi yıl da olsa, elli yıl da olsa geçici süreler! İktidarların ömrü için yirmi iki yıl bir iktidara nasip olmayacak çok uzun bir süre. Onun için sadece on bir ayda, işbaşına gelir gelmez hemen hazırlıklarına başlayıp, bir yıl sonra harekete geçirdiği, bu dünya barışıyla ilgili attığı adımları siz de örnek alın, işin sadece edebiyatını yapmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sizin söylediğinizi yaptık, beş artı bir; beş bitti.
Buyurun.
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sadece bir dakikayla toparlayacağım.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dolayısıyla siz iktidardasınız artık; hayal kurmak, fikir ileri sürmek kıymetlidir; hiçbir itirazımız yok ama lütfen bir devlet başkanı olarak artık bunların sadece söylemlerini dile getiren bir kişi olmadığınızı, icraata geçirmek istediğinizi, sizin de örnek aldığınız rahmetli Erbakan Hocadan örnek alın ve artık bunu hayata geçirin.
Bir diğer husus, biz, Filistin’de meydana gelen insan hakları ihlallerini yerinde tespit etmek üzere bir Meclis araştırması önergesi vermiştik. AK PARTİ’li arkadaşlarımız bunu “Biz yasama organıyız, sivil toplum kuruluşu değiliz.” diyerek reddetmişlerdi. Oysa, şimdi, az evvel toplanan İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sayın Derya Yanık yaşanan insan hakları ihlallerini yerinde incelemek üzere Filistin'in Gazze bölgesi için ziyaret çalışmaları başlattığını söylemişti. Peki, İnsan Hakları Komisyonu bir sivil toplum kuruluşu mu yoksa bu yasama organının bir parçası mı? Bunu da Genel Kurulun saygıyla dikkatine sunmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Usta, buyurun.
25.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, cumhuriyetin 100’üncü yılına ve İYİ Parti olarak gayelerine, Gazze’de yaşanan İsrail zulmüne ve Birleşmiş Milletlerin tutumuna, Türkiye Büyük Millet Meclisine ulaşan 2022 yılı Sayıştay raporlarındaki bulgulara, köylerin sorunlarına ve muhalefetle görüşen muhtarların tehdit edilmesine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. İyi bir hafta olmasını niyaz ediyorum.
Türkiye Cumhuriyeti devleti açısından coşkunun doruklara yükseldiği ve haklı gururunu yaşadığımız tarihin en anlamlı haftasını idrak etmekteyiz. Hürriyet ve istiklal manasına gelen cumhuriyetin 100’üncü yılını kutlama onur ve erdemine bizleri ulaştıran Allah'a hamdediyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Millî Mücadele’yle birlikte medeniyet taşlarını döşeyen tüm silah arkadaşlarını minnet ve rahmetle yâd ediyorum. Fakruzaruret içerisinde şahlanan bir millet, ilimde, bilimde, sanatta, sporda dünyayla yarışma hedefiyle, insan hak ve hürriyetlerini esas alan muasır medeniyetler ülküsü ve heyecanıyla küllerinden yeniden doğan bir devlet. İşte, bu şartlar içerisinde cumhuriyetin ilanıyla millet devletiyle bütünleşmiş, milletin tercih ve kararıyla artık millet için milletle beraber çalışacak bir anlayış yerleşmiştir. Bir asrı devirdiğimiz cumhuriyet anlayışını gelecek nesillere fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirerek bırakmak; demokrasi, hukuk, insan hakları ve özgürlük alanlarında gelişme sağlamak; güvenli, huzurlu ve refah içerisinde bir toplum inşa etmek cumhuriyetimizin 2’nci yüzyılında İYİ Parti olarak en büyük gayemizdir. Devletin kuruluş felsefesi olan Türk milliyetçiliğini esas alarak yeni yüzyılda Türk çağını tüm dünyaya mühürlemek İYİ Parti olarak Türk milletinin iradesiyle birlikte el ele ulaşma hevesinde olduğumuz Kızılelma’mızdır. Cumhuriyetin 100’üncü yılını büyük bir gururla kutluyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti güneş doğduğu, dünya var olduğu müddetçe ilelebet payidar kalacaktır. Daim olsun vizyon ve misyonuyla çığır açan Büyük Atatürk, yaşasın cumhuriyet!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazze'de yaşanan İsrail zulmü artık arşı aşmıştır. İsrail, on yedi gündür Gazze'ye binden fazla defa bomba yağdırmıştır. Açıklanan resmî rakamlara göre Gazze'de yarısı çocuk 5 binden fazla Filistinli hayatını kaybetmiş, 16 binden fazla insan ise yaralanmıştır, 1 milyon 400 bin Filistinli evlerinden göç etmek durumunda kalmıştır. Masum siviller hedef alınmış; hastaneler, okullar, huzurevleri acımasızca bombalanmış; çocuk, yaşlı, kadın, hasta demeden insanlık katliamı yaşanmıştır. Gazze’nin güneyi güvenli bölge ilan edilmesine rağmen, bombalanmıştır. İsrail’in sadece Gazze’yle kalmamış, hava saldırıları Batı Şeria bölgesine de yayılmıştır. Elektrikler kesilmiş, en temel insani ihtiyaçları kısıtlanmış, 21’inci yüzyılda dünyanın gözü önünde milyonlarca insanı içinde barındıran bir şehir kıyıma uğratılmıştır. Şehre açılan tek sınır kapısı İsrail’in kontrolü altında kapatılmış; yakıt, ilaç, su ve gıda gibi zaruri insan ihtiyaçlarını barındıran yardımlar İsrail askerleri tarafından engellenmiştir.
Tüm dünya kuruluş amacı insanın huzur ve refahını sağlamak olan Birleşmiş Milletlerden itidal ve yatıştırma çabası beklerken başta Amerika olmak üzere Avrupa’nın önde gelen tüm ülkeleri İsrail zulmünden yana saf tutarak ataşe âdeta benzin dökmektedirler. Netanyahu 21’inci yüzyılın Hitler’i olarak her geçen gün uluslararası hukuka ve insanlık vicdanına göre savaş suçu işlemeye devam etmektedir. Kırk sekiz saat içerisinde Gazze hastanelerinde bitecek olan elektrik neticesinde 100’den fazla prematüre bebek henüz hayata gözlerini açmadan yaşamını kaybedecektir. İsrail artık durmalı, taraflar sulh gayesiyle masaya oturmalıdır. Bu insanlık dramını ortadan kaldırmak için uluslararası örgütlerle atılacak adımları destekliyoruz. Garantörlük konusunu da bu kapsamda değerlendiriyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisine ulaşan 2022 yılı Sayıştay raporlarını tabii ki biz de inceliyoruz. Burada enteresan bulgular var. Özellikle kamu-özel iş birliği projeleri kapsamında yapılan garanti ödemelerinin muhasebeleştirilmesinde, kayıt altına alınmasında ciddi eksiklikler olduğunu Sayıştay tespit etmiş. Bu, tabii, devlete yakışmaz yani bunun hem bütçeleştirilmesinde hem de muhasebeleştirilmesinde çok şeffaf bir yöntem benimsenmeliydi. Bunu anlıyoruz çünkü bu projeler başlatılırken Sayın Erdoğan “Devletin cebinden bir kuruş çıkmayacak.” demişti ama maalesef şu anda bütçe üzerinde büyük bir kambur hâline gelmiştir bu. Bakın, önümüze gelen 2024 bütçesinde sadece 3 tane kuruma, Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığına, kamu-özel iş birliği projeleri kapsamındaki ödenek tutarı toplam 162 milyar lira değerli arkadaşlar -2024 yılında- yani eski parayla 162 katrilyon lira “Bir kuruş çıkmayacak.” dediğimiz yerde ödediğimiz para. 2025’te 241 milyar, 2026’da 270 milyar şeklinde bu artarak devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) – Önümüze gelen bütçede üç yılda ödenecek toplam tutar 673 milyar lira arkadaşlar, bunu takdirlerinize sunuyorum ve burada da dediğim gibi hiçbir şeffaflık yok; bu tespiti biz değil Sayıştay yapıyor. Milletimizin gözünden bunlar bilerek, isteyerek kaçırılmaya çalışılıyor ama biz tabii, İYİ Parti Grubu olarak buna hiçbir şekilde müsaade etmeyeceğiz.
Değerli arkadaşlar, tabii, hakikaten 21’inci yüzyıldayız, cumhuriyetin 2’nci yüzyılındayız. Hepimiz beldelerimize, seçim bölgelerimize gittiğimizde çok ciddi bir şekilde köylerde hâlâ yol problemi var, köylerde hâlâ su problemi var, köylerde hâlâ elektrik problemi var. Bugün beni Samsun’un Terme ilçesinden 5 muhtarımız ziyaret etti. Bu ziyaretler çok sık oluyor ama bugün geldiği için -tabii ki Grup Başkan Vekili olarak kendi seçim bölgemi anlatmak çok da şık olmuyor ama- bu genel bir sorun olduğu için ben kamuoyunun ve Parlamentonun bilgisine sunmak istiyorum. Yani bu devirde yol sorunu bütün hızıyla devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) – Bitireceğim Başkanım.
Bilmiyorum başka yerleri ama bizim Samsun’da Büyükşehir Belediyesi yapması gereken işleri maalesef yapmıyor ve ciddi bir yol sorunu var. Bakın, bırakın bir münferit köy yolunu, grup köy yollarında dahi ciddi sorun var. Tabii, orada sorunu çözemeyen muhtarlar gerek biz bölgeyi ziyaret ettiğimizde gerekse onlar Ankara’ya geldiklerinde bizlerle elbette görüşüyorlar ve o muhtarlar tehdit ediliyor “Niye muhalefet milletvekilleriyle görüşüyorsunuz?” diye. Muhtarı milletin vekiliyle görüşmesi yüzünden tehdit ediyorlar ve bundan dolayı o muhtarlara, o köylere ceza veriliyor, yollar bu sefer hiç yapılmıyor; böyle de bir ikilem var. Ayrıca, bakıyorsunuz, bir yol için ilçe belediyesine gidiyorsun, “Büyükşehrin vazifesi.” diyor; oraya gidiyorsun, “İlçenin vazifesi.” diyor. Ya, artık şuna bir karar verin kardeşim, bu kimin vazifesiyle yapılsın. Devletin bütçesi bir; millet vergisini veriyor, yol istiyor. Yani 21’inci yüzyılda hâlâ yol meselesini konuşuyoruz, yirmi bir yıldır bir iktidar özellikle bize bunu konuşturuyor. Dolayısıyla bunların olmaması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Beş artı iki dakika yaptık yani onun için…
ERHAN USTA (Samsun) – Başkanım, bitireyim o zaman hemen.
BAŞKAN – Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) – Spesifik örnekler var, dört yıldır Büyükşehir Belediyesinin söz verip sözünü tutmadığı ve yapılmayan yollar var. Bu konuda Parlamentonun da bir gayret göstermesi lazım, özellikle AK PARTİ Grubuna diyoruz. Zaten mesela Samsun Büyükşehir Belediyesi onların elinde, bu bahsettiğim sorunların birçoğu kendi bölgelerinde oluyor.
Sel felaketi… Artık sel Samsun’un kaderi oldu, yağan en küçük yağmur bizim orada bir sel afetine dönüşüyor çünkü onunla ilgili hiçbir tedbir alınmıyor. Salıpazarı Barajı yapılmadı, diğer işler yapılmadı ve dolayısıyla zaten olmayan yollar iyice sel nedeniyle kazılır hâle geliyor. Bunu da Parlamentonun gündemine getirmek istedim.
Bu beni ziyaret eden köy muhtarlarının da isimlerini değil ama köylerini en azından söyleyeyim: Akçaykaracalı, Bazlamaç, Kocamanbaşı, Ambartepe ve Örencik köyü muhtarları bizi ziyaret etti, diğerleri de -dediğim gibi- ya biz oraya gittiğimizde ya da onlar bize gelerek ziyaretlerini yapıyorlar. Buradan da Büyükşehir Belediyesini ve diğer ilçe belediyelerini ikaz ediyorum: Bizimle görüşen muhtarları cezalandırmaya kalkmayın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.
26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İsrail’in 7 Ekimden beri Gazze’de katliam yaptığına ve Türkiye’nin Gazze’yi koruma ve kollama misyonuna, 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü’ne ve Birleşmiş Milletlerin tüm organlarının reforme edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İsrail 7 Ekimden beri Gazze’de, bütün dünyanın gözü önünde katliam yapmaktadır; çocuk, kadın, yaşlı, sivil demeden binlerce Filistinliyi katlederek soykırım yapmakta, milyonlarca Filistinliyi yurtlarından sürerek savaş suçu işlemektedir. Gazze’de elektrik, su, enerji ve iletişim hatları kesilmiş, insanlar yiyecek, içecek, giyecek, ilaç gibi temel ve insani ihtiyaç maddelerinden yoksun bırakılmıştır. İsrail’in 7 Ekimden beri devam eden saldırılarında 5.791 sivil, silahsız insan ölmüştür. Ölenlerin 2.055’i çocuk, 1.119’u kadın, 217’si yaşlı, 57’si sağlık çalışanıdır. 15 binden fazla sivil yaralanmıştır. 830’u çocuk, 1.500 kişi enkaz altındadır. Saldırılar nedeniyle 12 hastane, 32 sağlık merkezi, ambulanslar hizmet dışı kalmıştır. 5.957 bina tamamen yıkılmış, 142.500 bina hasar görmüştür. 1 milyon 400 bin Filistinli yerinden edilmiştir. Okullar, camiler, kiliseler vurulmaktadır. Gazzelilerin Sina Yarımadası’na, Batı Şeria’da yaşayanların Ürdün’e sürülmesi için hazırlık yapılmaktadır.
İsrail’in Gazze’de yaptığı saldırılar artık sabır ve tahammül sınırlarını çoktan aşmıştır. Siyasi ve diplomatik temaslar etkin caydırıcılıkla desteklenmezse günü geldiğinde Gazze’deki dramların, trajedilerin benzerlerinin başka ülkelerde ve hatta kendi vatanımızda da yaşatılması kaçınılmaz olabilecektir. Tehlike ve tehdit büyüktür, bugün Filistin, yarın tüm bölge ve nihayetinde Türkiye'nin kuşatılması amaçlanmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti, öncelikle ateşkesi sağlamak, barış ve çözüm iklimini yeşertmek, garantörlük mekanizmasını kurmak adına her türlü katkı ve mücadeleye hazır ve kararlıdır. Birleşmiş Milletler etkisizdir, İslam İşbirliği Teşkilatından umut yoktur, Kahire’deki Barış Zirvesi’nden de bir sonuç çıkmamıştır. İslam ülkeleri Gazze’deki zulmü de maalesef izlemektedir. Avrupa’nın İtalya, İspanya, İngiltere, Almanya ve Hollanda Başbakanları İsrail Başbakanının önünde âdeta hizalanarak bir başka kepazeliğe düşmüşlerdir. O hâlde, Gazze’yi koruma ve kollama misyonu Türk milletinin ve Türkiye'nin üzerindedir. Tavrımız, tutumumuz ve duruşumuz nettir; ya kalıcı barış ortamı sağlanarak 2 devletli çözüm için taraflar masaya oturur ya da Türkiye Cumhuriyeti her ihtimali dikkate alarak tepkisini üst düzeyde ve en seri şekilde gösterir. Sivil ve masum insanlara yönelik saldırıları tekrar nefretle kınıyor, hayatlarını kaybeden masum canlara, Filistinli kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara şifalar diliyoruz. Kalbimiz Kudüs, Gazze ve Filistin için atmaktadır, dualarımız onlar içindir.
Sayın Başkan, Birleşmiş Milletler teşkilatı Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 50 ülke tarafından 26 Haziran 1945 yılında kurulmuş ve 24 Ekim 1945’te resmen faaliyete geçmiştir. Bu nedenle de 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü olarak kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler, dünyada barışı ve güvenliği sağlamak, adaletsizliği ortadan kaldırmak amacıyla kurulmuştur ancak küresel ve bölgesel çatışmaların arttığı ve başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere milyonlarca masum insanın hayatını kaybettiği, acımasızca katledildiği bir dönemde Birleşmiş Milletler işlevlerini yerine getirememektedir. Karabağ’da, Filistin’de, Bosna’da, Ruanda’da, Kosova’da, Somali’de, Myanmar’da yaşanan etnik soykırımlar bunun en somut göstergesidir.
Birleşmiş Milletler, sadece veto hakkına sahip daimî 5 üyenin çıkarlarına hizmet eden, dünyanın diğer bölgelerinde yaşanan zulümlere seyirci kalan bir yapıya bürünmüştür. Başta Güvenlik Konseyi olmak üzere, Birleşmiş Milletlerin tüm organları günümüzün ihtiyaçları doğrultusunda mutlaka reforme edilmelidir. Güvenlik Konseyi, demokratik, şeffaf, adil, etkin ve hesap verebilir bir yapıya kavuşmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Üye devletlerin tamamının eşit şekilde temsil edildiği ve uluslararası toplumun ortak iradesini yansıtan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu muhakkak güçlendirilmelidir. Birleşmiş Milletlerdeki 193 ülkenin tamamı Güvenlik Konseyinde dönüşümlü olarak temsil edilmelidir. Güvenlik Konseyi, aynı hak ve yetkilere sahip, her yıl 10’u yenilenmek suretiyle iki yıl görev yapan, 20 üyeden oluşan bir yapıya kavuşturulmalıdır. Böylece dünyadaki ülkelerin tamamı sırası geldikçe Güvenlik Konseyinde söz sahibi olacaktır. Tüm ülkelerin dönüşümlü olarak görev aldığı Güvenlik Konseyi insanlığın da vicdanını temsil edebilecektir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dünya 5’ten büyüktür ve daha adil bir dünya mümkündür.” diye bayraklaştırdığı mücadelenin gerisinde Güvenlik Konseyinin daha kapsayıcı, adil, demokratik ve şeffaf bir yapıya kavuşturulması vardır ve bu dönüşüm kaçınılmazdır.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Söz sırası Sayın Oluç’a aittir.
Buyurun.
27.- Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Eskişehir’de Kürtlerin yaşadığı bir köydeki düğünde çalınan şarkılar nedeniyle yaşanan olaylara ve insanlık dışı olaylara boyun eğmeyeceklerine, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın “E-Reçetem Sistemi’nde Kürtçeye neden yer verilmiyor?” sorusuna verdiği yanıta, Şırnak’ta Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının ihtiyaç sahibi vatandaşlara yaptığı yardımı kesmesine ve Plan ve Bütçe Komisyonunda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın KKM’yle ilgili yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, geçenlerde Eskişehir’de bir olay yaşandı. Kürtlerin yaşadığı köydeki düğün sırasında çalınan şarkılar nedeniyle düğün salonu basılarak 23 kişi gözaltına alındı, düğünün kayıtlarına el konuldu, gözaltına alınanlar sekiz-dokuz saat terörle mücadele şubesinde tutuldu, sorguya çekildi. Sebep ne? Şarkılar üzerinden propaganda yapılmış.
Bu kadarla da yetinilmemiş, başka bir şey daha yapılmış. Nedir, biliyor musunuz? Gözaltına alınanlara defalarca o Kürtçe şarkıların Türkçesi okutulmuş. Bu zorla Türkçe şarkı okutturma hadisesi size bir şey hatırlatıyor mu? Bize hatırlatıyor. Neyi, biliyor musunuz? 12 Eylül darbesinden sonra Diyarbakır zindanlarında yapılan zulmü ve işkenceyi hatırlatıyor. Şimdi oluyor bu. Demek ki neymiş? Kürt düşmanlığı 1980 sonrasında olduğu gibi bugün de bakiymiş iktidar açısından baktığımızda.
Şimdi, bu insanlık dışı uygulamalara boyun eğmeyeceğiz, çok açık ve net olarak hem Eskişehir’deki hem Türkiye’nin her yerindeki adli ve idari amirlere bunu söylemiş olalım.
Ana dili evrensel bir haktır. Kürtçe konuşmak ve şarkı, türkü dinlemek ya da söylemek milyonlarca Kürt’ün hakkıdır; asla ama asla bunun engellenmesine geçit vermeyeceğiz, bunu bir kez daha söyleyelim. Böyle ırkçı, böyle Kürt düşmanı eğilimlerden ve yönelimlerden hem yargının hem emniyetin uzaklaşması gerektiğini bir kere daha özenle vurgulayalım.
Şimdi, tabii “Yerel yönetici bu cesareti nereden alıyor?” diye soracaksınız; yürütmeden alıyor, merkezî yürütmeden alıyor. Neden? Şimdi, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca “E-Reçetem Sistemi’nde Kürtçeye neden yer verilmiyor?” diye bir soru önergesini yanıtladı ve dedi ki: “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Türkçe dışında bir dilde hizmet alamaz.” Niye alamıyorlar? Yani ülkedeki sağlık hizmetlerinden Arapça, İngilizce, Almanca, Fransızca ve Rusça hizmet alınabiliyor ama milyonlarca Kürt hizmet alamıyor ana dillerinde, Kürtçede. Şimdi, yani sormak istiyorum: Bakan Bey, sizin Kürtçeyle derdiniz ne? Kürtçede bir söz var, şimdi onu burada Kürtçe ifade etsem tutanaklara girmeyecek, Türkçe söyleyeyim, Bakan Bey anlar bunu: “Kaplumbağa kabuğundan çıkınca ilk olarak kabuğuna tükürürmüş.” Böyle işte, durum bu. Yani Kürtçe dil olarak bir Kürt için kabuktur, yaşam sebebidir. Bunu bir kez daha söyleyelim, Kürtçeye ve Kürt kültürüne hem halk hem de bizler sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Sayın vekiller, seçimlerden kısa bir süre sonra Şırnak kent merkezi ve ilçelerinde sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları tarafından yüzlerce engelli, yoksul, yaşlı ve eşinden boşanan kadınlara verilen maaş ve yardımlar hiçbir gerekçe gösterilmeden kesildi. Ödemelerin kesilme gerekçesini öğrenmek için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına giden yurttaşlara kesintinin Şırnak Valiliğinin talimatı doğrultusunda yapıldığı bildirildi. Avukatlar aracılığıyla Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine (CİMER) yapılan başvuruya verilen cevap ise bu insanların ekonomik durumlarının düzeldiği, bu yüzden yardımların kesildiği yönünde oldu. Şaka gibi, değil mi? Böyle bir durumun gerçek olmadığını herkes biliyor yani bütün TÜİK verilerine bakın, Şırnak yoksulluğun ve işsizliğin en fazla olduğu illerden bir tanesidir. Bu ailelerin ekonomik durumları iyi değil, aileler bu durumu öğrenmek için harekete geçirdikleri avukatların vekâlet ücretlerini bile ödeyecek durumda değil. Ama biz neden olduğunu biliyoruz; Şırnak’ta 14 Mayısta gerçekleştirilen seçimlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yüzde 21,43 oy çıktı, genel seçimlerde de Cumhur İttifakı’na yüzde 24 oy çıktı. İşte, bu nedenle, halkın siyasi tercihleri nedeniyle cezalandırıldığını biliyoruz, halk da biliyor bunu, bunu bir kez daha dile getirelim. İnsanların ekmeğiyle, sosyal yardımıyla bu şekilde oynamak gerçekten ahlaki değildir, bunu bir kez daha vurgulamış olalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Oluç, buyurun, toparlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Sayın vekiller, Plan ve Bütçe Komisyonunda On İkinci Kalkınma Planı görüşmeleri sürüyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz bu görüşmelerde şöyle bir şey söyledi: “Finansal piyasalarda istikrarsızlığa yol açmadan KKM’den -kur korumalı mevduat- çıkış süreci devam edecek, bankacılık sistemi kur korumalı mevduattan çözülen kaynağı TL cinsi mevduata yönlendiriyor ve devam edecek.” Tedricî bir çıkış.
Şimdi, hatırlatmak istiyorum Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna: En başından beri bir tür Zihni Sinir projesi olan kur korumalı mevduata muhalefet ettik “Yapmayın.” dedik “Bu KKM yoksuldan alıp zengine vermektir.” dedik “İddia edildiğinin aksine dolarizasyonu artırır.” dedik “Ülke parasını dövize endeksler.” dedik ama dinlemediniz, bu uygulamayı başlattınız ve bu uygulamayı sürdürdünüz. Düşünmeden, alelacele bir adım attınız ve o alelacele atılan adımın Türkiye halklarına faturası 600 milyar Türk lirasından fazla oldu Hazine ve Merkez Bankasına çıkan fatura.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Son bir dakika, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Bitiriyorum.
Şimdi “Rasyonel politikalara geçiyoruz.” diyerek KKM’den çıkıyoruz, çıkışlar başladı. Peki, bu kur korumalı mevduatın bu ülkenin yoksullarına yüklediği yük ne olacak? “Dün canım öyle istedi, öyle düşünüyordum; bugün canım böyle istiyor, vazgeçiyorum.” diyemezsiniz. Bu yoksul halklar, emekçi halklar sizin kobayınız değil. 600 milyar TL'nin üzerinde bir rakamdan bahsediyoruz, ekonomiyi dolarize eden sizin yanlış politikalarınız, her şeyi dolara bağlayan sizin iktidarınız; bir kez daha bunu söylemiş olalım, bu işin hesabı mutlaka bu yanlışı yapanlara çıkarılmalıdır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Günaydın, buyurun.
28.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, cumhuriyetin kuruluşunun 100’üncü yılına ve Gazi Meclise bu havanın yansımamış olmasına, iktidarın yirmi yılda yaptıklarıyla övünmesine ve Katar Büyükelçisi Mustafa Göksu’ya ilişkin açıklaması
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, herkesi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, bugün 24 Ekim 2023 yani biz cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yılını kutluyoruz, bu hafta böyle bir hafta. Yüz yıl evvel bu memlekette bir cumhuriyet kuruldu. Gazi Meclise bu havanın yansımamış olmasını büyük bir hayretle ve büyük bir üzüntüyle takip ettiğimi ifade etmek isterim. Çok değil yalnızca bir insan ömrü kadar önce yani bundan yüz yıl evvel Türkiye'de İstanbul İngiliz işgali altındaydı, İzmir Yunanlıların işgali altındaydı, Afyon’da Yunanlılar on dört ay boyunca karargâh kurmuşlardı; Antalya'da İtalyanlar, Gaziantep'te Fransızlar vardı ve Polatlı’ya kadar gelmiş düşman topçusunun ateş sesleri Türkiye Büyük Millet Meclisinden duyuluyordu ve böyle bir ortamda, Amasya Tamimi’nde söylendiği gibi, milletin azmi ve kararlılığıyla kurtarılan bir millet istiklalinden bahsediyoruz. Bunu nasıl yapmış Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları? Bunu milletin azmine güvenerek, milletin iradesine güvenerek yapmışlar. Amasya Tamimi sonrası Erzurum Kongresi’ni, Sivas Kongresi’ni toplayarak, Türkiye’nin dört bir tarafından milletvekillerini Ankara'ya çağırarak burada 23 Nisan 1920’de bu Meclisi kurarak, 1921’de kurulan ilk Anayasa’nın ışığı altında ve milletin iradesiyle beraber bu ülkenin kurtuluşunu sağlamışlar. Mustafa Kemal Atatürk'e, İsmet İnönü'ye, silah arkadaşlarına ve bu memleketin kurtulmasına hizmet eden bütün isimsiz kahramanlara şükran borçluyuz, minnet borçluyuz; sağ olsunlar, var olsunlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Yüz yıl evvel yaşadığını bugün bilince çıkaramamak, bunu bir kutlama haftasına dönüştürememek, bunu bir anma vesilesi Mecliste dahi yapamamak gerçekten çok büyük bir üzüntü kaynağıdır. Üstelik de şunu ifade edelim: Yalnızca bir askerî başarıdan bahsetmiyoruz. Sevr’i yırtıp Lozan'ı kuranlar Lozan'da İsmet İnönü'ye söylenilen şu sözü hiçbir zaman unutmadılar: “Şimdi sen zafer kazanan bir kumandan olarak hiçbir sözümüzü kabul etmiyorsun ama işte buraya yazdım, koydum; birkaç yıl içerisinde benden para dilenmek için geleceksin ve ben bunları çıkaracağım, bugün Lozan'da kabul etmediklerini o gün sana kabul ettireceğim.” Cumhuriyeti kuranlar bu tehdidi hiçbir zaman akıllarından çıkarmadılar, üstelik de Osmanlı’nın üçte 2 borcu o genç cumhuriyetin boynuna asılmıştı ve yalnızca 1929’a kadar üç beyaza dayalı sanayileşme hamlesi içerisinde tarımda yüzde 10’un üzerinde yıllık büyümeyle hem Osmanlı’nın borçlarını ödediler hem de cumhuriyeti dimdik ayakta tuttular. 1929’da Büyük Dünya Ekonomik Buhranı’nda “Bize teğet geçti.” falan gibi laflar etmediler, o Dünya Ekonomik Buhranı’nın fırsata çevrilmesini sağlayarak Türkiye'de dünyanın en büyük sanayileşme hamlesini yaptılar. Sata sata doyamadığınız ne kadar büyük cumhuriyet kuruluşu varsa işte o zor dönemde, cumhuriyetin en zor dönemlerinde yapıldı.
Sonra, 1939’da başlayan İkinci Dünya Savaşı’nda hiç kimse unutmasın ki -dünyanın yalanı bugünlerde söylenildi, hatta “Keşke Yunanlı galip gelseydi.” denildi; o meczupların kitaplarını bastınız, sattınız, dağıttınız ama- bir tek Türk evine, Müslüman evine, Kürt evine, bu ülkede yaşayan hiçbir kimsenin evine bir tek düşman postalı giremedi çünkü bu memleketi kuranlar, İkinci Dünya Savaşı’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ni de sakınmayı bildiler.
Şimdi, dostlar, sevgili milletvekilleri; bir kere daha söylüyorum: Dünyanın bütün çağdaş ülkeleri, kuruluşlarının 100’üncü yıllarını büyük bir şevkle, büyük bir heyecanla kutlarlar. Peki, bizde ne yapılıyor? Bizde bu iş siyasallaştırılıyor, “Türkiye Yüzyılı” deniliyor yani diyor ki AKP: “Bu, cumhuriyetin yüzyılı değil, ben yaptım; yirmi yılda zaten ben yaptım bunları.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Peki, söyleyeyim ben size: 1973 yılında bu memlekette ilk boğaz köprüsü yapılmışken ve devletin kendi kaynaklarıyla yapılmışken ondan kırk beş yıl sonra yap-işlet-devretle köprü yapmak, yol yapmak övünülecek bir şey midir; sizden evvel yapılanların tamamını inkâr edecek bir şey midir?
Peki, bir veri paylaşacağım sizinle: Siz yirmi yıl boyunca 2,5 trilyon dolardan fazla vergi topladınız yani cumhuriyetin yetmiş dokuz yılda harcadığının 6 katını on sekiz yirmi yılda harcadınız; 6 katını harcadınız ve bize “Yol yaptık, köprü yaptık.”la övünmeye kalkışıyorsunuz.
Bir şey daha söyleyeceğim: Bu vatandaşı tanıyor musunuz? Bakın, bu vatandaş kimmiş bakalım -saygısızlık etmek için söylemiyorum ama daha fazlasına gönlüm elvermiyor- Mustafa Göksu. Kimmiş bu? Katar Büyükelçisiymiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, son bir dakika Gökhan Bey.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Bu Katar Büyükelçisi, efendim, İsrail-Hamas savaşı nedeniyle 100’üncü yıl kutlamalarını Katar Büyükelçiliğinde iptal etmiş ama düğüne gitmiş. Bakın, düğünde el pençe duran fotoğrafı var. Yani bu memlekette 100’üncü yıl kutlamak İsrail-Hamas savaşı nedeniyle yasak ama düğüne gidebilirsiniz, düğünde sorun yok. Bu kafayla cumhuriyet elbette anılamaz. Cumhuriyeti kutlamak konser vermek değildir; cumhuriyeti kutlamak, Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve bu memleketin kurtulmasına hizmet eden bütün isimsiz kahramanları anmak demektir. Onların huzurlarında saygıyla eğiliyorum, onların minnetiyle ve şükranıyla yaşıyoruz. Sağ olsunlar, var olsunlar. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHİT KAYRICI (Çorum) – Bu Meclise de “Gazi Meclis” demek gerekir değil mi?
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Gazi Meclis dedim, sen duymadın galiba. İyi dinle iyi, Gazi Meclis dedim, sen duymuyorsun galiba.
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
29.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü’ne, Filistin’de yaşananlara uluslararası toplumun kayıtsız kalmasına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla bölgeye yardım sevkiyatının başlanmasına ve 28 Ekimde İstanbul’da gerçekleştirilecek büyük Filistin mitingine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle muhabbetle selamlıyorum.
Bugün 24 Ekim 2023, bugün Birleşmiş Milletler Günü. Normalde dünya genelinde barış, iş birliği ve küresel sorunların çözümü için önemli bir platform olan Birleşmiş Milletlerin ne yazık ki Gazze’de harekete geçemediğini görüyoruz. İki haftadan fazla bir zamandır Filistin’de tüm dünyanın gözü önünde büyük bir vahşete, insani trajediye şahit oluyoruz. Üzülerek görüyoruz ki çocuk, yaşlı, kadın demeden âdeta soykırıma dönen İsrail vahşeti karşısında ne Birleşmiş Milletler ne Batılı ülkeler asgari insani duruşu göstermekten fersah fersah uzakta bulunmaktadır. Uluslararası toplumun bu kayıtsızlığı, sorunu çözmek yerine İsrail’e verdiği kayıtsız şartsız destek hakikaten yangına benzin dökmekle eş anlamlı bir sonucu oluşturmaktadır. İşte, Türkiye tüm bu kayıtsızlık ortamında, taşıdığı tarihî ve insani diplomasiye uygun bir şekilde ilk günden beri barış için, adalet için, Filistin’de yaşanan trajedinin son bulması için inisiyatif almaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanımız, sorunun kalıcı ve barışçıl bir şekilde çözülmesi için ilk günden beri devlet adamı sorumluluğuyla son derece tutarlı bir duruş sergilemekte, bütün diplomatik kanalları sonuna kadar zorlamaktadır. Gerek uluslararası kuruluşlar gerekse devlet başkanlarıyla kesintisiz temas ve görüşme trafiği ilk günden itibaren devam etmektedir. Türkiye, insani yardımların Gazze’ye ulaşması ve yaralıların gerekli hâllerde Türkiye’de tedavi edilebilmeleri için gayret sarf etmekte, bölgede bir an önce ateşkesin sağlanması için çabalamaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın talimatlarıyla bölgeye yardım sevkiyatı yapılmaya başlandı. Tıbbi yardım malzemelerinin, gıda yardımlarının bölgeye ulaştığını hep birlikte müşahede ediyoruz. Dün de 20 doktorumuzun ve uzman ekibimizin bölgeye ulaştığını ve Refah Sınır Kapısı’nda kurulacak sahra hastanesinde fizibilite çalışmalarını yürüttüğünü hep beraber biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, İsrail-Filistin meselesinde kalıcı çözüm, BM kararları doğrultusunda, 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs olan bağımsız ve bütünleşik bir Filistin devletini herkesin tanıması gerçeğidir. Dolayısıyla bu konuda Türkiye kalıcı barış için uluslararası alanda sonuna kadar mücadele etmeye devam edecektir. Buradan Birleşmiş Milletler ve Batılı ülkelere, kuruluşlara bir çağrıda bulunmak istiyorum: Dönüp kendi sokaklarınıza bakın, halklarınıza bakın, tüm dünya Filistin halkına yapılan zulmü sokaklarda lanetlerken sizin İsrail’e koşulsuz destek açıklamalarınız, yangına körükle gitmeniz hem bir utanç hem da kara bir leke olarak yüzünüze ve tarihe çalınmış olarak geçecektir ve bu, yangını daha da büyütecektir. İnsan hakları söylemiyle ülkeleri hizaya sokmak isteyen ve mangalda kül bırakmayanlara hatırlatmak istiyorum ki hastanedeyken, ibadethanedeyken, okuldayken, yoldayken vurulan, paramparça edilen Filistinli bebekler, kadınlar insan değil mi? İnsanın en temel hakkı yaşama hakkı değil mi? Sessizlikleriyle İsrail’e verdikleri destekle İsrail’in zulmüne yardım ve yataklık yapanlar savaş suçu ve insanlık suçuna da ortak olanlardır. Ne yazık ki Batı medeniyeti kendi insan hakları söylemine bizzat ihanet etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İnsanlık, Filistin’de yaşanan bu sapkın vahşete, emperyalist ve siyonist uygulamalara ve hedeflere hep birlikte karşı durmalıdır. İşte bu sebeple, bütün vatandaşlarımızı 28 Ekimde İstanbul’da gerçekleştireceğimiz büyük Filistin mitingine davet ediyorum. Gelin, 21’inci yüzyılın bu en büyük zulmüne, vahşetine ve büyük utancına dönüşen Gazze’deki bu büyük katliama hep birlikte “Dur!” diyelim; insanlığa karşı suç işleyenlere hakkı ve hakikati hep beraber haykıralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Son bir dakika…
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Unutmayalım ki zalimler mutlaka kendi zulümlerinde boğulacaklardır. Bu manada, Birleşmiş Milletler Günü’nün anıldığı bugünde ifade etmek isterim ki dünya 5’ten büyüktür ve daha adil ve merhametli bir dünya mutlaka mümkündür; bunu da millet-devlet kaynaşmasıyla liderliğini cumhuriyetimizin 100’üncü yılında Türkiye gerçekleştirecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ekli listede isimleri belirtilen ülke parlamentolarıyla dostluk grupları kurulmasına ilişkin tezkeresi (3/780)
20/10/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesi uyarınca ekli listede isimleri belirtilen ülke parlamentoları ile TBMM arasında parlamentolar arası dostluk grubu kurulması Genel Kurulun tasvibine sunulur.
Numan Kurtulmuş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
28. YASAMA DÖNEMİ KURULACAK OLAN PARLAMENTOLAR ARASI DOSTLUK GRUPLARININ ÜLKE İSİMLERİ
1 | AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ | 75 | KONGO DEMOKRATİK CUMHURİYETİ |
2 | ALMANYA | 76 | KORE CUMHURİYETİ |
3 | ANGOLA | 77 | KOSOVA |
4 | ARJANTİN | 78 | KOSTA RİKA |
5 | ARNAVUTLUK | 79 | KUVEYT |
6 | AVUSTRALYA | 80 | KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ |
7 | AVUSTURYA | 81 | KUZEY MAKEDONYA |
8 | AZERBAYCAN | 82 | KÜBA |
9 | BAHREYN | 83 | LETONYA |
10 | BANGLADEŞ | 84 | LİBERYA |
11 | BELARUS | 85 | LİBYA |
12 | BELÇİKA | 86 | LİTVANYA |
13 | BENİN | 87 | LÜBNAN |
14 | BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ | 88 | MACARİSTAN |
15 | BİRLEŞİK KRALLIK | 89 | MADAGASKAR |
16 | BREZİLYA | 90 | MALAVİ |
17 | BOLİVYA | 91 | MALDİVLER |
18 | BOSNA HERSEK | 92 | MALİ |
19 | BOTSVANA | 93 | MALTA |
20 | BULGARİSTAN | 94 | MALEZYA |
21 | BURUNDİ | 95 | MEKSİKA |
22 | BURKİNA FASO | 96 | MISIR |
23 | CEZAYİR | 97 | MOĞOLİSTAN |
24 | CİBUTİ | 98 | MOLDOVA |
25 | CABO VERDE | 99 | MORİTANYA |
26 | ÇAD | 100 | MORİTYUS |
27 | ÇEKYA | 101 | MOZAMBİK |
28 | ÇİN | 102 | NAMİBYA |
29 | DANİMARKA | 103 | NEPAL |
30 | DOMİNİK CUMHURİYETİ | 104 | NİJER |
31 | EKVADOR | 105 | NİJERYA |
32 | EKVATOR GİNESİ | 106 | NORVEÇ |
33 | EL SALVADOR | 107 | ORTA AFRİKA CUMHURİYETİ |
34 | ENDONEZYA | 108 | ÖZBEKİSTAN |
35 | ESTONYA | 109 | PAKİSTAN |
36 | ETİYOPYA | 110 | PANAMA |
37 | FAS | 111 | PARAGUAY |
38 | FİLDİŞİ SAHİLİ | 112 | PERU |
39 | FİLİPİNLER | 113 | POLONYA |
40 | FİLİSTİN | 114 | PORTEKİZ |
41 | FİNLANDİYA | 115 | ROMANYA |
42 | FRANSA | 116 | RUANDA |
43 | GABON | 117 | RUSYA |
44 | GAMBİYA | 118 | SAO TOME VE PRİNSİPE |
45 | GANA | 119 | SENEGAL |
46 | GİNE | 120 | SEYŞELLER |
47 | GİNE-BİSSAU | 121 | SIRBİSTAN |
48 | GUATEMALA | 122 | SİERRA LEONE |
49 | GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ | 123 | SİNGAPUR |
50 | GÜRCİSTAN | 124 | SLOVAKYA |
51 | HIRVATİSTAN | 125 | SLOVENYA |
52 | HİNDİSTAN | 126 | SOMALİ |
53 | HOLLANDA | 127 | SRİ LANKA |
54 | IRAK | 128 | SUUDİ ARABİSTAN |
55 | İRAN | 129 | ŞİLİ |
56 | İRLANDA | 130 | TACİKİSTAN |
57 | İSPANYA | 131 | TANZANYA |
58 | İSVEÇ | 132 | TAYLAND |
59 | İSVİÇRE | 133 | TOGO |
60 | İTALYA | 134 | TRİNİDAD VE TOBAGO |
61 | İZLANDA | 135 | TUNUS |
62 | JAMAİKA | 136 | TÜRKMENİSTAN |
63 | JAPONYA | 137 | UGANDA |
64 | KAMBOÇYA | 138 | UKRAYNA |
65 | KAMERUN | 139 | UMMAN |
66 | KANADA | 140 | URUGUAY |
67 | KARADAĞ | 141 | ÜRDÜN |
68 | KATAR | 142 | VENEZUELA |
69 | KAZAKİSTAN | 143 | VİETNAM |
70 | KENYA | 144 | YEMEN |
71 | KIRGIZİSTAN | 145 | YENİ ZELANDA |
72 | KOLOMBİYA | 146 | ZAMBİYA |
73 | KOMORLAR BİRLİĞİ | 147 | ZİMBABVE |
74 | KONGO |
|
|
BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Ankara Milletvekili Fuat Oktay ve beraberinde bir heyetin Türk Devletleri Teşkilatı Dışişleri Komisyonu toplantısına katılmak için 31 Ekim-3 Kasım 2023 tarihlerinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye resmî bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/781)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı, Ankara Milletvekili Fuat Oktay ve beraberinde bir heyetin Türk Devletleri Teşkilatı Dışişleri Komisyonu toplantısına katılmak için 31 Ekim-3 Kasım 2023 tarihlerinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye resmî bir ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.
3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetinin anılan ziyareti gerçekleştirmesi hususu Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Numan Kurtulmuş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İzzet Akbulut…
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, mali müşavirlerin sıkıntılarına ilişkin açıklaması
İZZET AKBULUT (Burdur) – Devletimize vergi tahsilatının yapılmasında en büyük aracılığı sağlayan mali müşavirlerimiz bir dizi sıkıntıyla karşı karşıyadır. E-arşiv, e-fatura görüntüleme sistemindeki aksaklıkların giderilmemesi nedeniyle meslek mensupları sistemden kaynaklı beyannameleri süresinde girememekte ve büyük sıkıntı yaşamaktadırlar. Bu nedenle sürekli beyan sürelerinin uzatılması zorunluluğu gerekmektedir. Ayın 26’sında muhtasar SGK, 28’inde KDV, ay sonunda e-defterlerin yüklenmesi bir hafta gibi kısa bir sürede mümkün olmamaktadır. Muhasebe ücretlerinde KDV tevkifatının uygulanması, nitelikli eleman yetiştirebilmek için SGK ve maaş teşvikinin sağlanmasını talep etmektedirler. Mesleğe yeni başlayan mali müşavirlerimize KOSGEB desteklerinin verilmesi hususunda tüm mali müşavir meslektaşlarımız seslerinin duyulmasını beklemektedirler. Bankalara verilen raporlarda mali müşavirlerin raporları esas alınmalı, yeminli mali müşavir raporlarının gerekmemesini talep etmektedirler.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Nermin Yıldırım…
Buyurun.
31.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, Hatay’daki narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Narenciye üretiminin yüzde 18’ini Hatay ilimiz -Dörtyol, Erzin ve İskenderun ilçelerimiz büyük oranda- karşılamaktadır. Özellikle Dörtyol ve Erzin, narenciye üretiminin önde gelen üreticileri ve ihracatçılarına sahip olmasına rağmen, maalesef, yeteri desteği bulamıyor. Öyle ki depremden sonra mevsimlik işçi dahi bulamıyoruz dalından narenciyeleri kesebilmek için. 1 kilogram mandalina 2-2,5 lira, limon ise sıfır liraya alıcı bulmakta. Bu şartlar altında üretici maalesef para kazanamıyor. Ton başına AK PARTİ iktidarı mutlaka narenciye üreticisine teşvik vermeli, katkı sunmalı, kollayıp gözetmelidir çünkü depremde bizler çok hasar aldık, darbe aldık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Mesut Bozatlı…
32.- Gaziantep Milletvekili Mesut Bozatlı’nın, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına ve 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü’ne ilişkin açıklaması
MESUT BOZATLI (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının 18’inci günündeyiz. Filistin Sağlık Bakanlığının son açıkladığı sayıya göre hayatını kaybeden sivillerin sayısı 5.087’ye, yaralı sayısı ise 15.273’e ulaşmıştır. Filistinlilerin insani yaşamlarını devam ettirmesi için gerekli olan su, elektrik, sağlık malzemeleri ve gıdaya ulaşımını engelleyen, âdeta insanlık suçu ve soykırım niteliğinde olan İsrail’in bu barbar tavrını bir kez daha kınıyor ve lanetliyorum.
Ayrıca, bugün 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü. Çocuk, yaşlı ve kadın gözetmeksizin uluslararası savaş hukuku normlarını çiğneyen İsrail, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi’ni ve Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi imzacısı olmasına rağmen açıkça çiğnemektedir. Tüm bunlar gerçekleşirken Birleşmiş Milletler, işlevsiz kınama mesajlarının ötesine gidememekte ve başta Amerika olmak üzere Batılı devletlerin bu suça ortak olma çabasını engelleyememektedir. Tüm bunlar gösteriyor ki Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın daha adil ve barışçıl bir dünyanın inşası için…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Saadet Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Önergeyi okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, kamu kesiminde birden fazla görevlendirme ve çoklu maaş uygulamasının boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
24/10/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 24/10/2023 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Bülent Kaya
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Bülent Kaya tarafından, kamu kesiminde birden fazla görevlendirme ve çoklu maaş uygulamasının boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması talebimizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 24/10/2023 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Saadet Partisi Grubu Adına İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Kaya.
Buyurun Sayın Kaya.
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergeyle ilgili sözlerime başlamadan önce gündem dışı sözle ilgili süre yetmediği için kamuoyunun gündeminde olan bir konuyla ilgili, Eskişehir'de yaşanan ve kamuoyuna yansıyan haberler üzerine bir düğünde Kürtçe şarkı söylediği için gözaltına alınan ve kolluk kuvvetlerince farklı muamelelere tabi tutulan 23 kişiyle alakalı grubumuzun da görüşlerini yansıtmak için söz almış bulunuyorum.
Elbette her toplumsal eylemde ya da bireysel eylemde bir suç unsuruna rastlanması hâlinde bunun hukuken soruşturulmasından daha doğal bir şey olamaz ama kolluk kuvvetlerinin, güvenlik bürokratlarının kendisinin bir hâkim olmadığı, peşinen beraatizimmet ilkesine aykırı olacak şekilde hareket etmemesi gerektiği hususunu da vurgulamak istiyoruz. Bir polis ya da kolluk kuvveti suç şüphesiyle herhangi birini gözaltına aldığı zaman farklı bir muameleye tabi tutuyorsa bu, bizim toplumsal barışımız için özellikle üzerinde durmamız gereken bir husustur çünkü hiç kimse kendi ideolojisine göre insanların soruşturma süreçlerini yürütme hakkına sahip değildir. Maalesef, ülke tarihimiz, devletin kendisine verdiği yetkiyi kendi ideolojik yaklaşımları çerçevesinde kullanan birçok örnekle doludur. Dolayısıyla, özellikle bu hususta kamuoyuna böyle bir konu yansımışsa titizlikle üzerinde durulmalı. Kolluk kuvvetlerinin kendisini peşinen bir hâkim yerine koyacak şekilde ayrımcı muameleler yapma, hele hele kolluk faaliyetleri bir cezalandırma aracı olarak görme şeklindeki uygulamalarından vazgeçmesi gerektiğinin toplumsal barışımız adına önemli bir konu olduğuna değinmek istiyorum.
Esas önergemiz olan kamu kesiminde birden fazla görevlendirme ve çoklu maaş uygulamasının boyutlarıyla ilgili hususa gelecek olursak devlet, üstlendiği sağlık, eğitim, haberleşme, adalet, güvenlik ve benzeri tüm kamusal hizmetlerini elbette kamu personeli eliyle yürütmektedir. Devletin üstlendiği bu görevleri yerine getiren kamu personelinin bağlı olduğu temel politikaların, kuralların, teknik uygulamaların tamamı kamu personel rejimi olarak iktidarların uyması gereken esaslardır. Ancak, son yıllarda kamu personel rejimi ve maaş skalasında belirtilen kriterlerin dışına çıkılmak suretiyle yapılan uygulamalar, birden fazla kurumda görevlendirme ve birden fazla maaş uygulamaları maalesef yaygın bir gelenek hâline gelmeye başlamıştır. Kamu kaynaklarının maksadına uygun kullanılması ve israfın önlenmesi amacıyla tasarruf tedbirleri genelgelerini üst üste yayınlayan bu iktidara rağmen, bu iktidar tarafından birden fazla maaş alan kamu görevlilerinin görevlendirilmesi bir tenakuz teşkil etmektedir. Bu tedbirlere en çok uyması gereken kamu kesiminde çalışan bürokratlar, üst düzey yöneticiler ve bakan yardımcıları mevcut görevlerinin yanı sıra farklı kamu kurum ve kuruluşlarının yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu gibi benzer görevleri alarak ekstra “huzur hakkı” “kâr payı” “prim” adı altında birden fazla maaş ve huzur hakkı almaktadırlar. Bir taraftan kamuda tasarruf tedbirlerine uyulup kemer sıkılması istenirken diğer taraftan bu ayrıcalıklı bürokratların bu genelgeden muaf tutulması kabul edilebilir bir durum değildir. Üstelik giderek yerleşik hâle gelen bu durumun daha alt düzeydeki bürokratlarda da görülmeye başlaması, daha da önemli bir husus arz etmektedir. Dolayısıyla yoksulluğun arttığı, geçim sıkıntısının ve işsizliğin yaşandığı ülkemizde vatandaşlarımız bir maaşı bile bulamazken bürokratlara ve bakan yardımcılarına çift ya da üç veya daha fazla maaş verilebilmesinin savunulabilir bir yanı yoktur. İster istemez insanın aklına şunlar geliyor: Genelde bu bürokratlar çok kritik kararlara imza atan kişiler, acaba o imzayı atmalarını kolaylaştırmak için mi kendilerine birden fazla maaş verilmektedir? Bu hususu da kamuoyunun takdirine sunuyorum.
Her yasal olan hak değildir, her yasal olan helal değildir. Onun için kamu kesiminde birden fazla görevlendirme ve çoklu maaş uygulamalarının boyutlarının araştırılması gerekmektedir. Eski milletvekili, eski bakan, eski Meclis başkanı, eski belediye başkanı, eski belediye başkan yardımcısı gibi ünvanlarla danışman, yönetim kurulu başkanı, yönetim kurulu üyesi olarak atanıp kamuda kendilerine âdeta ulufe dağıtılan bu siyasetçiler zurnacıya ya da davulcuya kaçmasın diye mi acaba bu şekilde görevlendirildiklerini de kamuoyunun takdirine sunuyorum.
Hele hele kayyum atadığınız belediyelerdeki bürokratları tasfiye edip yerine ithal bürokratlar tayin ederek, onlara iştiraklerde yer vererek birden fazla maaş uygulamanız da bu adaletsizliğin bir diğer boyutudur diyor, Genel Kurulu önergemize destek vermek üzere saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKİK (Ağrı) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sırrı Bey, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Ağrı Milletvekili Sırrı Sakik’in, birleşimi yöneten Başkan Vekili Celal Adan’ın yönetimine ve kulislerde koruma ordusundan dolayı oturacak yer bulamadıklarına ilişkin açıklaması
SIRRI SAKİK (Ağrı) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Buradaki yönetiminizden dolayı da sizi kutluyorum. Yani genelde hep burada vekilin sesini kısmaya çalışırlar. Tüzük’te değişiklik yaptılar, daha önce önergeler üzerinde on dakika konuşulurdu, vekiller çıkar derdini anlatırdı ama Tüzük’te böyle bir ses kısma operasyonu yapıldı. Gündem dışı konuşmalarda da sizin dışınızdaki Meclis Başkan Vekilleri bu konuda çok katı; birincisi, sizin tutumunuzu kutluyorum.
İkincisi, çok rahatsız olduğum bir konuyu Genel Kurulla, sizinle paylaşmak istiyorum. Şimdi, kulislerde bir koruma ordusu var. Kimi kimden koruyorlar onu bilmiyorum. Çıktığımızda oturulacak yer yok. Yani şu koruma ordusuyla dolaşan vekillerin bizden üstün tarafı ne Allah aşkına! Siz kimsiniz ya, neyin nesisiniz? Eğer sizi üç beş polis koruyorsa bizi bir ordunun koruması gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKİK (Ağrı) – Onun için rahatsızlığımı ifade ediyorum, size teşekkür ediyorum.
NİLHAN AYAN (İstanbul) – Bizim kuliste yok, buyurun bekleriz.
KADEM METE (Muğla) – Bizim kuliste koruma yok Sayın Vekilim.
SIRRI SAKİK (Ağrı) – Ben olanlar için söylüyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, kamu kesiminde birden fazla görevlendirme ve çoklu maaş uygulamasının boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Ömer Karakaş.(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÖMER KARAKAŞ (Aydın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; verilen önerge üzerine partimiz adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, gelir adaletsizliğinin büyük bir sorun hâline geldiği; vatandaşın açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edildiği, kirasını, faturalarını bile ödeyemediği; bütçe açıklarının vergilerle karşılandığı bir ülke hâline gelmiştir. Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Şimşek, göreve başlar başlamaz hepimizin takdirle karşıladığı tasarruf genelgesi gönderdi. Genelgede, deprem kaynaklı maliyetler haricinde, tüm harcamaların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirterek tasarrufların tavizsiz uygulanacağını söylemişti. Buraya kadar her şey çok güzel ancak Sayın Bakan, bu güzel genelgeyi yayınlarken sanırım kendi çalışma arkadaşlarının ballı maaşlarından dahi habersiz. Bakan yardımcıları, bürokratlar ve sayısını dahi bilmediğimiz yüzlerce Cumhurbaşkanı danışmanı; TÜPRAŞ, PETKİM, EXİMBANK ve TÜRK TELEKOM gibi birçok kurumdan “yönetim kurulu üyeliği” adı altında en az 10 emekli maaşı kadar ilave parayı her ay ceplerine indiriyorlar. Buna karşın, emeklilerimize sadaka olarak verilen 5 bin liralık bir ikramiyeyi dahi çalışan emekliye vermekten imtina eden bir iktidar var. 11 maaş alan Cumhurbaşkanı danışmanı var. Bu arkadaşlarımız “yönetim kurulu üyeliği” sıfatıyla bu kadar fahiş paralar alacak ne yapıyorlar? Aldıkları maaş yetmiyor mu? Bu görevleri yürütecek başka Türk evladı yok mu? Tüm faaliyetlerinin masrafları devlet tarafından karşılanan bu arkadaşlarımız, hangi masrafı cebinden yapıyor da bu maaşları kendilerine yetmiyor? Birçok eski milletvekili, bakan da hem emekli maaşı alarak hem de bu yönetim kurulu üyeliklerinden maaş alarak ülkenin ekonomisine ciddi zararlar veriyorlar.
İktidar partisi milletvekillerine soruyorum: Neden biriniz çıkıp da “Kral çıplak!” demiyorsunuz? Vatandaşımız ekonomik kriz altında ezilirken, depremzedelerin yaraları hâlâ tam olarak sarılmamışken, gençlerimiz çalışabilecekleri bir iş dahi bulamazken kamudaki bu adaletsiz düzen sizin de vicdanınızı sızlatmıyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER KARAKAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, son cümlem.
BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.
ÖMER KARAKAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, elhamdülillah, istisnalar hariç, hepimiz Müslümanız; bizim örnek alacağımız kişi tabii ki şüphesiz Peygamber’imizdir. Dolayısıyla ben bütün arkadaşlarımızın birazcık vakit ayırıp Peygamber Efendimiz’in yaşantısını örnek almalarını ve bu çok maaşlı, çok ballı maaşlı savurganlıktan kurtulmalarını tavsiye ediyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu. (HEDEP sıralarından alkışlar)
HEDEP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2-3 maaş alan bürokratları burada ifşa ediyorum:
Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Üyeliği olmak üzere 2 maaş alıyor. Erişah Arıcan, Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Varlık Fonunun Yönetim Kurulu Başkan Vekili. Alpaslan Çakar, Varlık Fonunun Yönetim Kurulu Üyesi ve Ziraat Bankası Genel Müdürü. Cemil Ertem -maşallah, bu 2 değil, 3 tane maaş alıyor- Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu Üyesi, Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkan Vekili. Daha devam ediyor; Adnan Ertem, Mücahit Demirtaş, Meltem Taylan Aydın, Ebubekir Şahin, Sezai Uçarmak olarak devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, bu ne iştir ya? Allah’tan korkmuyor musunuz? Bakın, Necip Fazıl'ın şiirlerini okuyarak buraya geldiniz değil mi Sayın Vekil? Ne diyordu “Destan” şiirinde? “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul/Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul/Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa.” Bunu dediniz; kurttan beterini yaptınız, kurttan beterini yaptınız arkadaşlar! Bakın, yine, Mehmet Akif’in şiirleriyle geldiniz; ne diyordu merhum Mehmet Akif Hazreti Ömer'e ithafen? “Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu/Gelir de adl-i ilahi sorar Ömer’den onu.” Hazreti Ömer'in adaletini anlatıyordu. Siz neredesiniz? Tam tersinde. Hazreti Ömer bir gün “Yönetimim altındakilerin durumu nedir?” diye tebdilikıyafet yapar, çöle çıkar, bir çadır görür. Çadırda yaşlı bir kadın bir tencere kaynatmaktadır ve çocuklar ağlamaktadır. “Behey kadın! Niye çocukları ağlatıyorsun, tenceredeki yemeği yedirsene.” der. Kadın da der ki: “Gel bakalım, tencerenin içinde ne var, niye yedirmiyorum bir bak.” Tencerenin içinde taş vardır. “İşte, hiçbir şey olmadığı için taş kaynatıyorum.” der. “Peki ya, yönetici Ömer’den niye istemedin bir şeyler, ona hâlini arz etmedin?” der Hazreti Ömer. Kadın da “Allah belasını versin o Ömer'in! Yönettiği insanlardan haberi olmayacaksa niye başımıza geldi?” der. Hazreti Ömer koşar, beytülmalden, hazineden bir çuval un kapar ve yine çöle doğru koşturur, kadına unu verir ve orada bir yemek yapar kendi elleriyle. Hatta o sırada o çuvalı taşırken yanındaki arkadaşı “Ben de taşıyayım.” der, ona bırakmaz, “Öte dünyada benim günahlarımı sen üstlenmezsin, üstlenemezsin.” der.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Şimdi, bu menkıbeleri anlatarak geldiniz. Şimdi siz ne yapıyorsunuz AK PARTİ’li vekiller? Sizin de sırtınızda bir çuval var, içinde yalnız paralar var; beytülmalden, hazineden doldurdunuz onları, evinize doğru dörtnala koşturuyorsunuz, evinize doğru dörtnala koşturuyorsunuz; tüyü bitmemiş yetimin hakkını hukukunu böyle 3, 4, 5, 10, 11 maaşlarla cebinize indiriyorsunuz. Ya, Allah’tan korkan yok mu aranızda? Bakın, liste burada arkadaşlar, liste burada! Yani apaçık gerçekleri söylüyoruz, tek bir kelime niye etmiyorsunuz? Haramdır bu ya, haram! “Helal” diyebilecek birisi var mı aranızda? Haram bunlar ya, haram mal! (HEDEP sıralarından alkışlar)
KADEM METE (Muğla) – Şov yapma, otur yerine.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Deniz Yavuzyılmaz.
Buyurun Sayın Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ’li bürokratlar birden çok yerden hatta dolar üzerinden maaş, prim, ikramiye, huzur hakkı, kâr payı almaya, zenginleşmeye devam ediyor.
Örnek, AK PARTİ’li Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Nadir Alpaslan, aynı zamanda Kuveyt Türk Katılım Bankasının Yönetim Kurulu Üyesi. Bakan Yardımcılığı aylık maaşı 85.401 lira, bankadan aldığı aylık huzur hakkı 18.796 dolar, güncel kurla 528 bin lira.
SIRRI SAKİK (Ağrı) – 500 bin lira!
DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – İşte burada da belgesi mevcut, Kuveyt Türk Katılım Bankasının Genel Kurul toplantı tutanağı.
SIRRI SAKİK (Ağrı) – O sıralara göster, oraya göster.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Toplam aylık geliri 613 bin lira yani 53 asgari ücrete denk geliyor.
Aynı zamanda AK PARTİ’li Vakıflar Genel Müdürü Sinan Aksu, Genel Müdürlük maaşı 53.628 lira, bankadan Yönetim Kurulu Üyesi olarak aldığı aylık huzur hakkı tutarı Türk lirası olarak 528 bin lira; aylık toplam geliri 581 bin lira, 51 asgari ücrete denk geliyor.
Şimdi gelelim TÜRK TELEKOM’a. TÜRK TELEKOM’da 4 tane Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısının 4’ü de görev almış durumda. Ömer Fatih Sayan Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı; Enver İskurt, Bakan Yardımcısı, TÜRK TELEKOM Yönetim Kurulu Üyesi; Osman Boyraz, TT Mobilin Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Durmuş Ünüvar, TT Mobilin Yönetim Kurulu Başkanı. Şimdi bununla bitiyor mu? Bununla da bitmiyor. Şimdi size bir soru: TÜRK TELEKOM’un bir alt şirketi olan TTNET’in, internet şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı kim? Kim? Şahap Kavcıoğlu, BDDK Başkanı. BDDK Başkanının bir internet şirketinin yönetim kurulunda ne işi var? İşte liyakatsizlik budur ve sonuçlarını da ülke olarak aynı anda fakirleşerek hep birlikte yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Yavuzyılmaz.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, vatandaşlarımız ekonomik krizin altında ezilirken, gençlerimiz işsiz kalırken, esnafımız kepenk kapatırken, emekliler 5 bin liraya muhtaç edilirken AK PARTİ’li bürokratlar zenginleşmeye, lüks ve şatafat içinde yaşamaya devam ediyor.
Saygılar sunuyorum. (CHP, HEDEP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın Resul Kurt.
Buyurun Sayın Kurt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RESUL KURT (Adıyaman) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi, aziz vatandaşlarımızı ve Gazze’de büyük bir katliama maruz kalan Filistinli kardeşlerimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi içerisinde kadınların, masum çocukların, masum sivillerin olduğu hastaneleri, camileri, kiliseleri en ağır şekilde bombalamak, tabiri caizse, insanlığın en temel değerlerinden yoksun olduğunun son örneğidir. Gazze'de yaşanan, tarihte benzeri olmayan bu vahşeti durdurmak için tüm dünyanın harekete geçmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
631 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle yapılan düzenlemeye göre memurlar ve diğer kamu görevlilerinden kurum ve kuruluşların yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyelikleri ve komisyon, heyet, komite ile benzeri organlarda görev alanlara kurum içi ve kurum dışı ayrımı yapılmaksızın sadece biri için ücret ödenir. Özellikle AK PARTİ döneminde, 2011 yılında yapılan düzenlemeyle daha önceden birden çok yönetim kurulu üyeliğinden ücret alma imkânı varken AK PARTİ buna son vermiştir. Kamu görevlilerine ödenecek huzur ücretinin miktarı da 2393 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’yla belirlenen üst sınırı aşamaz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – 500 bin lira alıyor ama olsun.
RESUL KURT (Devamla) – Aynı şekilde İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi gibi sizlerin de yönettiği bütün belediyelerde genel sekreterler, genel sekreter yardımcıları, daire başkanları, bilumum ilçe başkanları yönetim kurulu üyeliklerine atanmış ve buradan iki, üç, beş yerden maaş alıyorlar, öyle mi?
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Liste gelsin, liste; öyle boş konuşmayalım, liste gelsin.
RESUL KURT (Devamla) – Evet, İBB şirketlerinde yönetim kurulu üye sayısı 2019 yılında 359 kişiyken Ekrem İmamoğlu'nun İBB Başkanı olmasından bu yana 471’e yükseldi.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Bizde sayıyoruz, liste getir. Liste getir, liste.
RESUL KURT (Devamla) – Size 359 yönetim kurulu üyeliği yetmiyordu da ne elinize geçti 112 kişiyi daha yönetim kurulu üyesi olarak atadınız? Neyi sağladınız?
Dolayısıyla öncelikle yüce Meclisimizi, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlayarak sözlerimi sona erdiriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Öneriyi…
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Siz, bizim anlattıklarımızın hesabını verin. Apaçık belgelerle sunuyoruz, onun hesabını vermekten kaçıyorsunuz.
RESUL KURT (Adıyaman) – Ya, Sayın Ömer Bey, lütfen... Bak, neresini anlamıyorsun? Sen kalkmış Kuveyt Türkü anlatıyorsun. Kuveyt Türk özel bir kurum, kamu kurumu değil, anlayamıyorsun!
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım…
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Huzur hakları; maşallah, maşallah götürüyorsunuz yani. Neyini savunuyorsun? “Tencere dibin kara…” demekle mi kurtulacaksın?
RESUL KURT (Adıyaman) – Anlayamıyorsun efendim, anlayamıyorsun, anlaman kapalı.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Allah’tan korkun ya! Bunu da mı savunuyorsunuz?
RESUL KURT (Adıyaman) – Anlayamıyorsun kardeşim, özel kurum… Kuveyt Türk özel bir kurum, neresini anlamıyorsun?
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Ya, haram bunlar ya, haram!
RESUL KURT (Adıyaman) – Anlamıyorsun kardeşim, özel kurum!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Ya, “500 bin lira” diyor ya, “500 bin lira” diyor ya.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Haramı savunma bari ya, haramı savunma.
RESUL KURT (Adıyaman) – Haram yediğine ben karışamam, beni ilgilendirmez, o senin problemin.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Vekilim, Kuveyt Türkün yüzde 18,72’si devlete ait; tamam, duydunuz mu?
BAŞKAN – Resul Bey, siz ifade ettiniz.
SIRRI SAKİK (Ağrı) – Allah şahittir, kendisi de söylediklerine inanmıyor ama ne yapalım…
BAŞKAN – Buyurun Bülent Bey.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Adıyaman Milletvekili Resul Kurt’un Saadet Partisi grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette Saadet Partisi olarak biz bunu gündeme getirirken bütün kamu görevlilerinin araştırılmasını istedik. Dolayısıyla Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşlarımızın, Cumhuriyet Halk Partisi ya da başka belediyeler tarafından yönetilen belediyelerde de bu kötü emsallerin olduğuna dair kanaatleri varsa genel görüşmeyi kabul etsinler, CHP’yi de araştıralım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, kamu kesiminde birden fazla görevlendirme ve çoklu maaş uygulamasının boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- İYİ Parti Grubunun, Tekirdağ Milletvekili Selcan Hamşıoğlu ve 20 milletvekili tarafından, Türkiye’de depreme dayanıksız okulların durumlarının incelenmesi, yıkılan okulların yerine ivedilikle yenilerinin yapılabilmesi için çözüm yollarının üretilmesi amacıyla 11/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
24/10/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 24/10/2023 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Erhan Usta
Samsun
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Tekirdağ Milletvekili Selcan Hamşıoğlu ve 20 milletvekili tarafından, Türkiye'de depreme dayanıksız okulların durumlarının incelenmesi, yıkılan okulların yerine ivedilikle yenilerinin yapılabilmesi için çözüm yollarının üretilmesi amacıyla 11/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 24/10/2023 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesinin açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Selcan Hamşıoğlu.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA SELCAN HAMŞIOĞLU (Tekirdağ) –Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her birinizin şu fotoğrafa ama lütfen çok dikkatli bakmasını istiyorum. Ben bu fotoğrafı ilk gördüğümde açıkçası gerçek olduğuna inanmadım. Tekirdağ’da, benim de büyüdüğüm Hayrabolu’da, Hisar Ortaokulunun fotoğrafı bu aslında ama binanın üzerinde 3 okulun daha tabelası var. Hâliyle “‘Photoshop’ mu, değil mi?” diye İlçe Başkanımızı aradım ve bu “Gerçek mi?” diye sordum. “Evet, gerçek.” dedi. Benim ancak kötü bir şaka olabileceğini düşündüğüm bu fotoğraf gerçek. 290 öğrencisi olan Hisar Ortaokulunun binasına 130 öğrencili Atatürk İlkokulunu da, 68 öğrencili Şehit Yunus İşcan İlkokulunu da, 64 öğrencili Şehit Yunus İşcan Ortaokulunu da yerleştirmişler. Okulun öğrenci sayısı neredeyse 2’ye katlanmış. Türkiye’nin en çok katma değer üreten, en çok vergi ödeyen, gelişmişlik endekslerinde en üst sıralarda yer alan illerinden Tekirdağ’da 4 okulun öğrencisi tek okul binasına sıkıştırılmış, tıkıştırılmış hâlde öğrenim görmeye çalışıyor. Türkiye'nin her yerinde sayıları giderek artan bu toplama okullarda hâliyle eğitim kalitesi düşüyor, başarı oranları düşüyor; hijyen sağlamak güçleşiyor, çocuklardaki salgın hastalık oranı yükseliyor; disiplin sağlamak imkânsız hâle geliyor, hem öğrenci hem de öğretmenler için ciddi güvenlik sorunları baş gösteriyor. Peki, neden bu yaşanıyor? Çünkü 2019 yılındaki Silivri merkezli deprem sonrası dayanıksızlık gerekçesiyle yıkımına başlanan okulların yerine yenileri maalesef bir türlü yapılamadı. Ben ilk önergemi de bu okulların durumunu sormak üzere vermiştim. Millî Eğitim Bakanının o önergeye verdiği cevaba göre sadece Tekirdağ’da 97 eğitim binası yıkıldı; bunlardan bu süre zarfında sadece 5 tanesi devlet eliyle yapılabildi, 4 tanesi de hayırseverler eliyle yapıldı. 97 okul yıkılmış, dört yılda yerine yapılan bina sayısı sadece 9 ve Bakan Bey diyor ki: “Güçlendirme çalışmaları 2025 yılına kadar tamamlanacak.” 2023’ün zaten sonuna geldik, dört yılda yapılamayan iş bir buçuk yılda nasıl yapılacak? Kaldı ki tek Tekirdağ değil -Bursa, İzmir, Düzce, Van, Sakarya, Aydın- bu beklentinin yaşanmadığı il yok şu anda. Ve bu süreçte bir de 6 Şubat 2023’teki büyük afeti yaşadı bu ülke dolayısıyla yatırımların önemli bölümünün afet bölgesine kaydırıldığı gerçeği de ortada. Şimdi, sadece deprem bölgesindeki 11 ilde yıkılan 72, ağır hasar görmüş 504, yine, hasarlı durumda 3.368 okul binası, ülke genelinde fay hattına inşa edilmiş 4 binden fazla okul binası var. Bir de hepsinin üzerine tüy diker gibi güçlendirilmiş ya da depreme dayanıklı varsaydığımız yahut dayanıklı diye dayanıksız okullardan öğrencileri naklettiğimiz okulların depremde yıkıldığı vahameti yani aslında güçlendirilmiş varsaydığımız okulların da denetime muhtaç olduğu gerçeği var. Ben her birinizden, özellikle doğal olarak iktidar sıralarında oturan vekillerimizden ayrı ayrı rica ediyorum, hatta her birinize hiç de gocunmadan yalvarıyorum: Önergeyle ilgili oyunuzu belirlerken lütfen parti rozetlerinizin üzerinde bakın bu meseleye. Lütfen kendinize şu soruyu sorun: “Ben kendi çocuğumun böyle bir okulda eğitim görmesini ister miyim?” Ben şahsen istemem. Bu sebeple kendi çocuğumun yaşamasını istemediğimi başka çocuklar yaşamasın diye de verdim bu önergeyi, başımı yastığa rahat koyabilmek için. Siz “hayır” derseniz, çok merak ediyorum, başınızı yastığa rahat koyabilecek misiniz? Çok iyi şartlarda eğitim gören kendi çocuklarınızın yüzüne huzur içinde bakabilecek misiniz?
Bu bilgiler uyarınca Türkiye’de depreme dayanıksız okulların durumlarının incelenmesi, yıkılanların yerine ivedilikle yenilerinin yapılabilmesi için çözüm yollarının üretilmesi amacıyla desteğinizi bekliyoruz. Cumhuriyet, düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller ister ve bu kör taassupla olacak iş değildir; bilimsel eğitimle, okullarla olur. Cumhuriyetin 100’üncü yılındayız, onu 2’nci yüzyıldan 3’üncü yüzyıla taşıyabilmenin temel araçlarından biri de eğitim kurumlarıdır.
Bu duygularla ve tam yeri gelmişken Filistin’deki vahşeti kendi şuuraltındaki rövanşizmi nemalandırmak üzere suistimal edenlere de göz yummayacağımızı bildirmek isterim. Zira, Filistin’i bahane edip cumhuriyeti kutlamaktan vazgeçmek en hafif tabirle ideolojik fırsatçılıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
SELCAN HAMŞIOĞLU (Devamla) – Arka arkaya gelen iptal ve ertelemeler 29 Ekimde yaşanabilecek olası bir geçiştirmenin ayak sesiyse eğer sakın, sakın kimse Türk milletinin sinir uçlarına böyle kirli bir operasyon çekmeye kalkışmasın. Cumhuriyeti dedelerimiz kurdu, bizler de yaşatacağız. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki sandalye sayısıyla, iktidar ya da muhalefet olmakla, imkân veya imkânsızlıkla bağlı bir irade değildir. Zira, acizler için imkânsız, korkaklar için müthiş gözüken şeyler kahraman Türk milleti ve cefakâr Türk milliyetçileri için idealdir.
Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) – Bravo!
BAŞKAN – Saadet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İsa Mesih Şahin.
Buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Partinin vermiş olduğu grup önerisiyle ilgili grubumuz adına söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, tabii, bu konuya geleceğim ama bir başka hususa değinerek bu konuya gelmek istiyorum. Az önce Grup Başkan Vekili diğer arkadaşımız bir bilgi paylaştı. Biz geçen hafta burada bir heyet kurulmasını ve bütün partilerden bu heyete katılarak birlikte Gazze’ye gidilmesini önerdik, bununla ilgili bir araştırma komisyonu kurulmasını önerdik. Burada iktidar partisindeki arkadaşlar burayı ayağa kaldırdılar, bizi samimiyetsizlikle suçladılar. Bizim derdimiz bu konunun çözümüne dair bir öneri sunmaktı. Şimdi geldiğimiz noktada, az önce İnsan Hakları İnceleme Komisyonunda bu konuda -aynı dediğimiz gibi arkadaşlar; tabii, bu sefer iktidar gündeme getiriyor- bir heyet kurularak bölgeye ziyaret edilmesi yönünde bir karar alınmış. Arkadaşlar, bunu biz dediğimizde neden itiraz ediliyordu? Şimdi siz bunu getiriyorsunuz. Yani burada gerçekten “Bu ülkeye komünizm gelecekse onu da biz getiririz.” diyen siyasetçileri hatırlattınız. Ben bu çelişkiyi Genel Kurulun ve kamuoyunun takdirine sunuyor, doğru yaptığınız her şeye, her şeye rağmen destek vereceğimizin de altını çizmek istiyorum.
Şimdi İYİ Partinin grup önerisine gelecek olursak, evet, bu konu önemli bir sorun. Gerek Türkiye'nin farklı bölgelerinde gerekse deprem bölgesinde gerçekten okullarımızın fiziki yetersizliğinin araştırılması önem arz etmekte. Bu anlamda, eğitim sistemimizin çok önemli sorunları var; okulların fiziki yetersizliği, birleştirilmiş sınıf uygulaması, okullarımızdaki sosyal donatı alanlarının yetersizliği, branş öğretmeni yetersizliği, öğrenci sayısının çok oluşu, sınıfların birleştirilmesi gibi… Sayın milletvekilinin sunduğu öneride de olduğu gibi, okulların fiziki yetersizliği de önemli bir sorun. Bu konuda İYİ Partinin vermiş olduğu öneriye destek verdiğimizi, bu anlamda bir araştırma komisyonu kurulmasının önem arz ettiğini özellikle paylaşmak istiyorum.
Eğitim sistemimizdeki bir başka sorun ücretli öğretmenlik sorunu. Ücretli öğretmenler de diğer öğretmenlerle aynı işi yapıyorlar, belki bazıları daha fazla derse giriyorlar ancak değerli milletvekilleri, değerli Genel Kurul; ücretli öğretmenlerimiz asgari ücret düzeyinde bile maaş alamıyorlar. Bu konuda ücretli öğretmenlerimizin çalışma koşullarının iyileştirilmesi önem arz etmektedir. Esasında, ücretli öğretmenlerimizin içinde bulunduğu mevcut durum da Türkiye'deki eğitim sisteminin en çarpık, olumsuz örneklerinden biridir. Bu anlamda, ücretli öğretmenlerimizin çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerektiğinin altını bir kere daha çiziyorum.
Evet, ben Genel Kurulda bir konuyu sürekli gündeme getirdim; mülakat konusu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) – Toparlıyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) – Bazen bazı arkadaşlar “Ya, Başkan, çok konuştun, yetmez mi?” diyorlar. Değerli milletvekilleri, iktidar partisi vermiş olduğu sözü tutana kadar bu konuyu dile getireceğiz, bu konuyu gençlerimiz adına dile getireceğiz, bu konuyu Türkiye’nin geleceği adına dile getireceğiz. Sayın Bakan belirsiz açıklamalar yapıyor; bu anlamda, ben isterim ki Grup Başkan Vekili arkadaşımız çıksın, iktidarın net bir görüşünü burada beyan etsin, bunu canıgönülden istiyoruz arkadaşlar. Sayın Cumhurbaşkanı bir söz verdi, “Evet, ben bir söz verdim, sözümün arkasındayım, bu sözü tutacağız; mülakatları amasız fakatsız kaldıracağız.” demesini de Sayın Cumhurbaşkanından bekliyoruz. Gençler sizden torpil istemiyor, sadece adalet istiyor yani torpili olanın, dayısı olanın değil, hak edenin kazandığı, liyakati olanın kazandığı bir sistemi getirmenizi istiyor; bu da gençlerimizin hakkıdır diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Gülcan Kaçmaz Sayyiğit.
Buyurunuz. (HEDEP sıralarından alkışlar)
HEDEP GRUBU ADINA GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubunun vermiş olduğu önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu, halklarımızı ve cezaevlerindeki tüm siyasi tutsakları saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Söz konusu eğitim, eğitim emekçileri, öğrenciler olduğunda AKP iktidarının karnesinin zayıf olduğunu, sıfırlarla dolu olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Grup önerisinde belirtilen depreme dayanıksız okulların güçlendirilmesi, yerine yenilerinin yapılması hususunu bizler de grup olarak önemli buluyoruz çünkü ülkenin neredeyse tamamı deprem kuşağında yer alırken sürekli kendini hissettiren depremlerle yorgun yapıların sayısı azımsanmayacak düzeyde. Bu anlamda, sadece Tekirdağ’da değil, ülkenin tamamında okulların olası depremlere hazırlanacağı bir eğitimle deprem planı oluşturulması gerekmektedir.
Bugün de yıkılan okulların yerine yenilerinin yapılması, teslim alma süreçleriyle ilgili denetim mekanizmalarının oluşturulması ciddi bir soruna dönüşmüştür.
Bir diğer sorun da okul bahçelerinin günden güne daraltılıyor olmasıdır. Okul bahçelerinin içine yeni okulların yapılması olası bir depremde toplanma alanlarını ortadan kaldırmaktadır.
Özellikle 6 Şubat 2023 tarihinde 10 kenti etkileyen Pazarcık ve Elbistan depremleri bir deprem politikasını zorunlu kılmaktadır. Depremin üzerinden dokuz ay geçmesine rağmen öğrencilerin eğitim aldığı okullar, okullara erişim olanakları, okulların hasar durumu ve genel barınma sorunu ciddi birer sorun olarak önümüzde durmaktadır. Yine, bazı sağlam okulların diğer kamu kurumlarına tahsis edildiği belirtilirken öğrenciler çadır kentlere, konteynerlere veya evlerine çok uzak okullara gitmek zorunda bırakılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, seçim bölgem Van’da on iki yıl önce, 23 Ekim ve 9 Kasımda 2 büyük deprem meydana geldi. 644 yurttaşımız hayatını kaybetti. Depremde neredeyse her 100 yapıdan 77’si bir dereceye kadar hasar aldı ama bugün geldiğimiz noktada hâlen yıkılmayan hasarlı binaların sayısı binlerle ifade ediliyor.
O günü acıyla yâd ediyor, kaybettiğimiz tüm canlarımızı saygıyla anarken AKP iktidarının Van’a karşı yaptığı ayrımcı politikaları da asla unutmayacağımızı özellikle belirtmek istiyorum. Kendi potansiyelini test etmek için bir an önce Van’a gelmesi gereken yardım ekibini bekletenleri, Van ağır yıkıma uğrarken afet bölgesi ilan etmeyenleri, Van esnafı aylarca iş yerini açamazken vergi terkini sözlerini tutmayanları, “ağır hasarlı” denilen şehir stadyumunu sırf yenisi yapılmasın diye restore edenleri, “Size konut yapacağız.” denilerek düşük bedellerle alınan arazilere yapılan konutları yurttaşına satıp, işsizlikle boğuşan halkı borçlandıranları asla unutmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Devamla) – Elbette Japonya'dan gelerek bir yaşam kurtarmak isteyen Miyazaki’yi, halkının acısıyla o gün bir köşede ağlayan ve şu an tutsak edilen sevgili Bekir Kaya’yı, enkazdaki Yunus’un gözlerini ve “Van üşümesin.” diyen milyonları hiçbir zaman unutmayacağız.
Esnafın vergi terkininde, afet bölgesi ilan edilmemesinde, şehir stadyumunda ve diğer konularda Van politikaları uygulandı. Bu sebeple, Van halkı bugün de birçok soruya cevap arıyor. Van’a karşı neden ayrımcı, çifte standart politikalar uygulanıyor? Her konuda Van neden cezalandırılıyor? Bunun sebebini elbette bizler çok iyi biliyoruz ve 31 Mart için gün sayıyoruz.
Teşekkürler Sayın Başkan. (HEDEP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Müzeyyen Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İktidar her alanda olduğu gibi deprem anı, deprem öncesi ve deprem sonrasıyla ilgili maalesef yine sınıfta kalmıştır. Deprem bölgesindeki vatandaşların dramına kayıtsız kalan iktidar, okulların durumunu da göz önünde bulundurmamakta ve görmezden gelmektedir. Türkiye’de deprem bölgesi haritasına baktığımız zaman 4.159 okul yüksek deprem riski altında bulunan alanlar üzerine inşa edilmiş durumda. Arkadaşlar, bu, Türkiye’nin artık ezbere bilinen fay haritası ve bunun üzerinde, şu gördüğünüz zon üzerinde tam 4.159 okul bulunmakta. 50 metrelik bir sakınım bandını düşündüğümüz zaman, burada ise, 191 okulun bu sakınım bandı üzerinde doğrudan yer aldığını görüyoruz. Yine illere baktığımızda arkadaşlar, illere göre hasarlı olabilecek binalara baktığımızda tam 38 ili kapsayan, doğrudan fay zonu üzerinde olan okullar bulunmakta.
Peki, iktidar bunların iyileştirilmesine dönük ne yapıyor arkadaşlar? Hâlâ toz toprak içerisinde çocuklar konteyner okullarda eğitimlerini sürdürmek durumundalar. Yapılacak okullarda kesinlikle öncelikle fay zonu çalışmaları yapılmalı, fay sakınım bantları muhakkak belirlenmeli ve arkadaşlar, bu fay sakınım zonu üzerindeki sadece okullar değil, köprüler, altyapı tesisleri, binalar ve bina türü yapılar derhâl yıkılarak buradan taşınmalı ve güvenli alanlara alınmalı.
Değerli milletvekilleri, Türkiye’de deprem riski yüksek alanlarda performans analizleri de acilen yapılmak zorunda. Dediğim gibi, okulların yanında diğer bütün binaların ve altyapı tesislerinin de mutlaka düzenlenmesi gerekiyor. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından öncelik sırası dikkate alınarak bütün okullar gözden geçirilmeli ve muhakkak iyileştirilmelidir. Bakın, bu, deprem bölgesinde tek katlı olmasına rağmen hasar görmüş binalar; Jeoloji Mühendisleri Odamız tarafından yapılmış bir çalışmadır. Bakın, fay zonunun direkt üzerine kurulmuş bir okul binası; arkadaşlar, bunların bir an önce düzeltilmesi gerekiyor. Sayın Millî Eğitim Bakanının politika yapmaktansa oturup bu okulların çocuklarımızın güvenli olarak gönderileceği bir hâle dönüştürülmesi için çaba sarf etmesi gerekiyor; bunu niye söylüyorum? 16 Ağustos 2023’te Adana ziyaretinde Sayın Bakan, okul yanındaki binalarla ilgili, bir gazetecinin sorusuna ne dedi biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – “Belediye ile merkezî otoritenin uyumlu çalışacağı belediye başkanı seçerseniz bu problemlerin de çözümü olacak.” dedi. Ben buradan Sayın Bakanı istifaya davet ediyorum. Sizin göreviniz politika yapmaksa istifa edin, çıkın politika yapın; ya değilse işiniz olan Millî Eğitim Bakanlığı görevini yerine getirin, okulları öncelikle güvenli hâle getirin. (CHP sıralarından alkışlar) On binlerce insanın yaşamını yitirdiği ve güvensiz ortamlarda eğitimin sağlandığı bir yerde Millî Eğitim Bakanının görevi önce güvenli hâle getirmektir. Ayrıca, yönetmelik çıkarmanıza rağmen 20 bin köy okulu da hâlâ açılmamıştır, hâlâ buna ilişkin bir önlem almadınız. Çocuklarımızın güvenli okullarda, güvenli ortamlarda okutulması ivedilikle şarttır. Artık biz deprem enkazında yaşayan çocuk görüntüleri görmek istemiyoruz, bu konuda Hükûmeti de göreve davet ediyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem.
Buyurun Sayın Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ERDEM (Konya) – Gazi Meclisimizin çok Değerli Başkanı, çok değerli milletvekilleri; sizleri ve yüce milletimizi saygıyla selamlarım.
Konuşmamın başında, İsrail'in Filistinlilere karşı Gazze'de katliam ve soykırım yapmaya devam etmesini dünya ve hepimiz izlemekteyiz, içimiz kan ağlıyor, özellikle hastane ve okulları, Filistinli sivilleri ve sivil yerleşim yerlerini hedef alarak bir soykırıma imza atan İsrail'i ve onu şımartan ABD ve Avrupa ülkelerini nefretle kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, önergeye gelirsek, tabii, 11 ilimizi etkileyen bir deprem yaşadık Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman başta olmak üzere 11 ilimizde 3,5 milyon öğrencimizin bu deprem sonucu eğitimi etkilendi; eğitime başlayamadı, okullarına gidemedi veya alternatiflere gitti. Bu 11 ilimizde 10.956 okulumuz bulunmakta yani 117 bin dersliğimiz vardı. Deprem sonrası bunlardan 936 okulumuz, 11 bin 728 dersliğimiz etkilendi; ya yıkıldı ya orta ya ağır hasarlı olarak eğitim dışına çıkarıldı. Şu anda, çelik ya da prefabrik olarak hızla yapılan 2.573 derslik hizmete alınmış durumda. Bunun dışında, sağlam okullarda da ikili eğitime geçilerek eğitim aksatılmadan devam edilmeye çalışılıyor.
Cumhurbaşkanımızın özel talimatı ve takibiyle de 4 bin derslik… Prefabrik değil çelik konstrüksiyonlarda yapılacak okullarla birlikte de bunun yaklaşık yüzde 70’i halledilecek bahar ayına kadar. 2024-2025 eğitim dönemine de bütün okullar yapılmış olarak başlanacağını ifade etmek isterim.
Türkiye genelinde de bütün okullarımız incelenmiş ama çok şükür AK PARTİ iktidarının yirmi yılda, cumhuriyet tarihinde yapılanın üzerine ilave sağlam okulları sayesinde bugün bu sıkıntıları en az noktada çekiyoruz. Türkiye'de şu anda 2.292 okulda bu noktada ya yenilenmek ya da yapılmak üzere devam eden işlerimiz var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ORHAN ERDEM (Devamla) – Deprem sonrası tabii, sadece, öğrencilerimizin değil öğretmenlerimizin durumu da incelendi; bölgede 210 bin öğretmenimiz bulunuyordu ve yeni atananlarla birlikte yapılan incelemelerde 11 bin öğretmenimizin konut ihtiyacı, konaklama ihtiyacı da görüldü. Bunun için de 8.765 konaklama imkânı sağlanmış oldu ve bunlar devam ediyor.
Kısaca Hükûmetimiz her alanda olduğu gibi bu konuda da hassasiyetle takiplerini yapmakta, Allah’ın izniyle, başta deprem bölgesi, tüm Türkiye'deki okullarımızın yenilenmesi en kısa zamanda tamamlanacaktır diyorum.
Hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER : Kurtcan ÇELEBİ (Ankara), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
-------0-------
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- HEDEP Grubunun, Ağrı Milletvekili Nejla Demir ve arkadaşları tarafından, hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların araştırılması amacıyla 24/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
24/10/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 24/10/2023 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı Saruhan Oluç
Antalya
HEDEP Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
24 Ekim 2023 tarihinde Ağrı Milletvekili Nejla Demir ve arkadaşları tarafından, (2539 grup numaralı) hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 24/10/2023 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit.
Buyurun. (HEDEP sıralarından alkışlar)
HEDEP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, hayvancılıkta genel olarak aslında sorunları biliyoruz ama bugün bu meseleye daha yakından bakmak ve gerçekten de Türkiye'de hayvan üreticilerinin yaşadığı sorunlara mercek tutmak ve bütün bu sorunların çözümü için de Meclisin inisiyatif almasını, irade göstermesini istiyoruz. Umuyor ve diliyoruz ki bütün partiler de bu önergemize destek vereceklerdir.
Şimdi, biliyorsunuz değerli arkadaşlar, aslında Türkiye, hayvan üretiminde çok önemli bir ülke. Geçmiş yıllara baktığımızda canlı hayvan varlığı açısından çok zengin bir ülke. Bölgenin birçok ülkesine ihracat yapabilen bir ülke olduğunu görüyoruz ama ne yazık ki AKP’nin hayvancılıktaki politikaları nedeniyle her geçen gün canlı hayvan varlığı gittikçe azalıyor ve bu azalma trendi neredeyse yıllık 500 bin hayvana denk geliyor değerli arkadaşlar yani her yıl 500 bin hayvan üretimden düşüyor. 2023 yılına baktığımızdaysa bu oranın 800 bin olduğunu görüyoruz yani Türkiye’de 800 bin hayvanın üretiminin azaldığını ifade edebiliriz.
Bu ne demek? Bu aslında Türkiye’de hayvancıların, hayvan üretimi yapan insanların artık üretimden vazgeçmesi demek. Peki, neden üretimden vazgeçiyor bu insanlar; başka bir gelirleri mi var, başka gidecek bir yerleri mi var; çok mu zengin insanlar? Hayır. Çünkü Türkiye’de hayvan üretiminin maliyeti her geçen gün artıyor ve ne yazık ki bu maliyeti destekleyecek hiçbir destekleme de devlet tarafından yapılmıyor, onun yerine insanlar neredeyse kaderleriyle baş başa bırakılıyor diyebiliriz. Örneğin, canlı buzağıda sadece 750 TL destek veriyorsunuz değerli arkadaşlar.
Bu ülkedeki bütün göstergelere bakalım; işte, enflasyon almış başını gidiyor, yem fiyatları bir iki yılda 3 katına çıktı, biz yem üretiminde dışa bağımlı bir ülkeyiz çünkü yem üretiminde özellikle de karma yem üretiminde ham maddenin çoğu ithal ediliyor. Onun dışında aslında silajlık mısırdır, yoncadır, korungadır, fiğdir, küşnedir yani hayvan yemi üretiminde kullanılacak diğer başlıklarda da bitkilerde de üretici desteklenmiyor. Peki, bu üretici ne yapsın? Şunu yapıyor değerli arkadaşlar: Birincisi, eğer bir süt üreticisiyse süt ineğini kesimhaneye gönderiyor ve kesiyor. Bunun sonucunda ne oluyor? Süt fiyatları ve süte bağlı olarak da aslında peynir ve diğer bütün süt ürünlerinin fiyatları 2-3 katına çıkıyor ve bu ülkede artık kimse, çocuklar süt içemez, aileler sofrasına peynir koyamaz hâle gelmiş oluyor. Peki, buna dair bir önleminiz var mı? Hayır, yok.
Et fiyatları aldı başını gidiyor, üretimi desteklemiyorsunuz, girdi maliyetlerini düşürmüyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? İthal hayvan getiriyorsunuz ve ithal hayvan getirerek de ülkedeki bir şekilde et fiyatlarını desteklemeye, daha doğrusu belirli bir seviyede tutmaya çalışıyorsunuz ama bütün bunların işe yaramadığını ifade edelim değerli arkadaşlar.
Şimdi, özel olarak da şunu söylemek istiyorum: Benim Vekili olduğum Kars, yine, Ağrı ilimiz, Erzurum, Iğdır, Ardahan illeri yani bunlar hayvancılıkta çok önemli iller. Özellikle mera kalitesinin çok yüksek olması, gerçek anlamda geniş meralara sahip olması nedeniyle aslında bütün Türkiye’yi de bütün bölge ülkelerini de besleyebilecek bir potansiyele sahip ama sizin politikalarınız nedeniyle şimdi oralarda da çok büyük zorluklar yaşanıyor. Bakın, son bir yıldır bölgede şap hastalığı görülüyor, ikide bir hayvan borsaları kapanıyor, Ağrı’da kapanıyor -biliyorum- Kars’ta da sürekli hayvan borsası kapanıyor. Bu insanlar ne yapacaklar? Peki, bütün bu şap hastalığı boyunca ölen hayvanların zararını karşıladınız mı, üreticiyi desteklediniz mi? Hayır, yapmadınız.
Daha önemli bir şey, hayvancılar yani bugün hayvan üreticileri hayvanlarını sadece canlı hayvan olarak satabiliyorlar. Oysaki siz bölgede, her bir ilde potansiyeli daha da artıracak şekilde et entegre tesisleri, süt entegre tesisleri kursanız yani oradaki canlı hayvana değil de gerçek anlamda katma değeri yüksek bir ürüne dönüştürseniz ne olur? Bir defa, göçün önünü almış olursunuz, üretim artmış olur, katma değeri yüksek bir ürün elde etmiş olursunuz ve bütün bunların istihdama, işsizliğe pozitif etkileri olur. Ama bütün bunları yapmıyorsunuz, onun yerine ne yapıyorsunuz? “Böyle gelmiş, böyle gider.” politikasına devam ediyorsunuz.
Şimdi, diğer bir mesele, bakın, Türkiye 470 bin baş hayvan ithal etmiş. Peki, ne kadar hayvan ihraç etmiş? 2023 için 2 bin, 2024 yılı için de öngörülen sayı 2 bin baş. 470 bin baş ithal etmiş…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Buna karşılık sadece… Azerbaycan ve Irak’a 2 bin baş göndermiş. Bu ne demek? Bu, gelecekte bu ülkedeki aslında hayvan üreticilerinin tamamen üretimden kopması demek.
Diğer bir mesele, şimdi, meraların daralması, meraların amaç dışı kullanımı.
İkincisi, bölge illeri açısından söyleyelim, sürekli mera yasaklarının yaygınlaşması. Yani görüyorsunuz ya, valilikler sürekli “Şurası yasaklı bölge.” diyor, “Burası yasaklı bölge.” diyor. Peki, o yasaklı bölgeler nereler? Tam da işte, meralar, tam da insanların hayvanlarını otlattıkları, aslında üretim yaptıkları yerler. Siz sürekli on beş günlük, bir aylık, kırk günlük yasaklarla, aslında bir kez daha bölge insanının üretimine ket vuruyorsunuz.
O nedenle, hayvancılık meselesinde genel bir politikanın oluşturulması gerekiyor, üreticilerin desteklenmesi gerekiyor her başlıkta ve bu ülkedeki üreticilerin açlığa, yoksulluğa mahkûm edilmekten kurtarılması gerekiyor.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Saadet Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Necmettin Çalışkan.
Buyurun Sayın Çalışkan. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin üretim alanında en önemli potansiyele sahip olduğu alanlardan biri tarım ve hayvancılık, maalesef ki en çok mağdur olduğu alanlardan biri de yine tarım ve hayvancılık. Bugün ülkemizde bütün bölgelerde her türlü tarımsal üretim imkânı olduğu hâlde, maalesef pek çok ürünü ithal ediyoruz. Bugün ağıllar boş olduğu hâlde, canlı hayvan ithal ediyoruz, karkas et ithal ediyoruz, muhtemelen bu gidişle yakında kavurma ithal etmeye başlayacağız. Elbette pek çok sorun içerisinde bugün kırmızı etin fiyatı 300-350 lira olmasına rağmen, maalesef üretici para kazanamıyor çünkü maliyetler yüksek, çünkü liberal ekonomi neticesinde zenginlerin iktidarı yata ucuz mazot verirken çiftçiyi destekten mahrum bırakıyor, bu açıdan da maliyetler yüksek olduğu için bu rakama para kazanılamıyor.
Ayrıca, en önemli sorun, geleceği kaybediyoruz; bugün tarımla uğraşan nüfusun yaş ortalaması 60, bir süre sonra bunlar da tamamen çekildiğinde ülkemiz ciddi bir tehditle karşı karşıya kalacak. Yine, maalesef ki ülkemizde yeterli üretim planlaması yapılamadığı için pek çok ürünü ithal ediyoruz, başka ülkelerdeki istihdam sorununu çözüyoruz ama bizim insanımız işsiz. Bugün bu üretimde yaşanan problem neticesinde ülkemizde ciddi olarak iç göç sorunu yaşanıyor. Doğu ve Güneydoğu’daki iller her geçen gün boşalıyor.
Tabii, bütün bunlarla beraber esas problem, bu iktidarda en uzun süre Tarım Bakanlığı yapmış şahıs, Fransa'dan Türkiye'de yalnızca bir kişiye verilmiş olan, dünyada sayılı insanların aldığı şövalye nişanı alıyor; vicdan sahibi insanların “Acaba hangi başarıdan dolayı bu şövalye nişanını aldık?” sorusunu sorması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, maalesef ki destek politikası yanlış ve bütün ırklarda dışa bağımlıyız. Damızlıklar kesime gitti üretici para kazanmadığı için, bugün et fiyatı yükseldi, ortada üretim yok. Et ve Balıklar kapatıldı, bütün küçük çiftçiler tüccara mahkûm edildi ve bugün süt üreticilerinin yaşadığı bu problem…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Sonuç olarak, Bakanlık ülkeden habersiz. Kurbanda kesilen hayvanların sayısı bilinmediği için, sadece bilgisayar ekranlarında gördükleri küpe sayısına göre ülkede mal varlığı olduğunu zannediyorlar ama bir taraftan da kaçak olarak Çin'den donmuş ördek eti Türkiye’ye giriş yapıyor ve maalesef, plansızlık neticesinde de ülke pek çok alanda büyük sorun yaşadığı gibi tarımsal alanda da gerçek anlamda büyük bir iflasla karşı karşıya. Bu açıdan, tarım politikalarının ülkenin geleceği olduğu, stratejik önemi haiz olduğu, ülkede kalkınmanın ve gelecek açısından da önemi düşünülerek yeni politikalar üretilmesinin zorunluluğu nettir. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Ünal Karaman.
Buyurun Sayın Karaman. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜNAL KARAMAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan önerge üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizlerin nezdinde yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde her alanda hissedilen ekonomik kriz hayvan üreticilerimizi de ciddi şekilde etkilemiş durumdadır. Besiciler son dönemde fahiş bir şekilde artan yem, işçilik, yakıt ve elektrik fiyatları sebebiyle çok büyük bir darboğaza girmiştir. Hayvancılıkta üretim maliyetinin yüzde 80’ini oluşturan yem fiyatları son iki yılda 3 kat artmıştır. Bu artışın desteklere de yansıması beklenirken 2023 desteklerinde yem bitkilerine yönelik önemli bir artış olmadığı görülmektedir. Mesela, geçen sene yem bitkileri için dekara 40 lira destek verilirken bu sene yalnızca 60 liraya çıkarılmıştır. Bu küçük artış hem besicilerin hem de çiftçilerin umutlarını kaybetmesine sebep olmuştur. Yem sanayisinde en çok kullanılan ve yüzde 95’i dışarıdan gelen soyada 60 kuruşluk destek sekiz yıldır aynıdır ve hiçbir artış olmamıştır. Bunun Türkçesi, çiftçiye “Sen ekme, yerli yem üretimine destek olma.” demektir. Bunun Türkçesi, süt üreticisine “Sen üretme, ineğini kesime gönder.” demektir. Bunun Türkçesi “Hayvancılıkta dışarıya bağımlılık bizim siyasetimize uygundur.” demektir. Oysaki tarım bizim için stratejik sektör, millî meseledir. Millî mesele, Türk çiftçisini elin çiftçisine ezdirmemektir. Millî mesele, vatandaşın gıdaya ucuz, sürekli ve hızlı bir şekilde ulaşmasını sağlamaktır. Millî mesele, üretmek ve tarımda küresel oyuncu olmak demektir ancak görüyoruz ki iktidar bu fikirden oldukça uzaktadır.
Kıymetli milletvekilleri, TÜİK verileri hayvancılıktaki gerileyişi ortaya koymaktadır. Bu verilere göre, ilk 6 ayda büyükbaş hayvan sayısı yüzde 2, küçükbaş hayvan sayısı yüzde 5,3 azalmıştır; üretici zarar üstüne zarar edip süt ineklerini üzülerek bile olsa kesime göndermek zorunda kalmıştır. Peki, bu kanayan yaraya iktidarın çözümü nedir? Yemi olduğu gibi hayvanı da ithal etmek. İktidar, hayvan ithalatında rekor üstüne rekor kırmayı, ithalatı yüzde 400 arttırmayı bir başarı olarak sunmaktadır. Bu noktada yönetenler tercihini yapmış, Rus çiftçiyi Türk çiftçisine, Sırp besiciyi de Türk besicisine tercih etmiştir.
Dünyada gıda milliyetçiliğinin yükseldiği hepimizin malumudur. Bu çağın geçer akçesi kendine yetebilmektir. Dünyanın en verimli topraklarında yaşayıp tarım ve hayvancılıkta ithalatçı konumuna düşmek basit bir hata olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ÜNAL KARAMAN (Devamla) - Bu iş bilmezlik değilse geriye tek bir seçenek kalıyor; yapılanların tamamı kasıtlıdır.
Buradan iktidarı tercihlerini yeniden gözden geçirmeye, tarım ve hayvancılığı stratejik sektör olarak görüp kırsal kalkınmaya gerçekçi destekle gereğini yapmaya davet ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Orhan Sarıbal.
Buyurun Sayın Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Meclisin kıymetli emekçileri; elbette temel sorun tarımın bütüncül olarak sorunlarını çözmektir. Hayvancılık tarımın bir parçası olduğuna göre, aslında tarımın temel sorunlarını çözemezsek hayvancılığın sorunlarını da çözemeyiz ama onlardan önce iktidar sorunumuz var; iktidar sorununu çözmemiz gerekir çünkü eğer bir iktidar, bir devlet halkının temel gıda hakkını çözmek gibi bir sorumluluğu varken bunu yapmıyorsa, bu ülkenin insanının temel beslenme hakkını uluslararası şirketlere, yabancı ülkelerin çiftçilerine ve ithalat lobilerine bağlamışsa orada önemli bir iktidar sorunu vardır, hükûmet sorunu vardır, devlet krizi vardır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu salonda şunu söylemiştim defalarca, bu iktidar bizi at etine de it etine de muhtaç edecek demiştim; geldiğimiz nokta bu çünkü uyguladıkları tarım politikası ve o tarım politikasının bir parçası olarak hayvancılık politikası sadece ithalata ve dışa bağımlı. Hayvan üreticilerimiz yıllık 300 milyar TL sadece yeme para vermekteler. Peki, iktidar buna karşılık tarım desteği olarak ne vermektedir? 12 milyar, 12 milyar. Hiç sıkılmıyor musunuz arkadaşlar? Hiç rahatsız olmuyor musunuz, hiç mi olmuyorsunuz? Gerçekten, şu anda Afrika ülkelerindeki insanlardan daha az kırmızı et yiyor bu ülkenin çocukları, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı olmasa sofralarında kırmızı et görmeyecekler. Kişi başına yıllık süt tüketimi 30 litreler civarında. Gerçekten hiç vicdanınız sızlamıyor mu? İlkokul çocukları okullara sabah kahvaltısı yapmadan, bir bardak süt içmeden, bir yumurta yemeden geliyorlar. Farkında mısınız, bilmiyorum; yumurta 7 lira oldu. Ne kadar bilincindesiniz, gerçekten onu da bilmiyorum. Hakikaten şunu söylemek lazım… Açık bir şekilde söyleyin. “Yemi dışarıdan alıyoruz.” diyorsunuz, ithalat; canlı hayvanı da dışarıdan alıyoruz, ithalat; yetmedi, kırmızı eti de alıyorsunuz dışarıdan, ithalat. “Canım, ne yapalım, vazgeçelim, çiftçi de olmasın, biz zaten dışarıdan bunu alıyoruz.” diyorsunuz. Eğer bunu diyorsanız sorun yok ama domuz eti yemekten korktuğunuz kadar kul hakkı yemekten korksaydınız bu ülke bu hâle gelmezdi. (CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla burada ciddi bir sorun var.
Bakın, değerli arkadaşlar, bu işin şakası bitti. Covid-19, Ukrayna savaşı, İsrail-Filistin savaşı… Bu arada bütün savaşlara karşı olduğumuzu, savaşın bizatihi kendisinin suç olduğunu söylemek lazım. Savaş hukuku…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN SARIBAL (Devamla) – Şu olur, bu olur, hiçbir gerekçesi yoktur; savaşın bütününe karşıyız.
Değerli arkadaşlar, bir ülke bir yılda bütçesinden 59 milyar tarıma ayırıyorsa, bir avuç faiz lobisine 646 milyar TL ayırıyorsa bu çok açıktır: “Ben bu ülkede tarımı bitirmek istiyorum. Ben bu ülkede nafaka ve sadaka politikasına devam ediyorum. Ben bu ülkede ‘Üretmeyin, herkes tüketsin.’” diyorum. “Bu ülkede herkes müşteridir, çok uluslu şirketler bizim nasıl besleneceğimize karar verecekler.” demektir.
Dolayısıyla, iktidar mensupları, gerçekten gittiğiniz yol, yol değil. Uyardık burada defalarca, binlerce defa uyardık; elbette umurunuzda değil, elbette gülebilirsiniz ama gün geldiğinde paranızın da yetmeyeceğini anlamak zorundasınız.
Son söz: “Ve zenginler yoksullara sadece Tanrı’yı bıraktılar.”
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Ruken Kilerci.
Buyurun Sayın Kilerci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RUKEN KİLERCİ (Ağrı) – Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri; Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, İsrail'in Gazze'de yaptığı insanlık dışı soykırımdan dolayı hayatını kaybeden Filistinli kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. İsrail'in bu vahşeti durdurması için tüm dünyanın insanlık adına harekete geçmesi gerektiğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmetimiz döneminde bir taraftan tarım ve hayvancılıkta yapısal dönüşümü gerçekleştirirken bir taraftan da çiftçilerimizin hem ekonomik hem sosyal hayatlarını iyileştirici kararlar aldık. Türkiye, artık nüfusuna yeterli, kaliteli, güvenli gıda sağlayan, tarımsal ürünlerde net ihracatçı konumunu güçlendiren, küresel piyasada rekabetçiliği artıran bir ülke. Ülkemizde yapılan desteklemeler ve uygulanan projelerle hayvan varlığımız ve hayvansal üretimimizde önemli artışlar olmuştur. Ülkemiz, Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığında Avrupa’da 1’inci sırada bulunmaktadır. Türkiye, süt üretiminde dünyada 9’uncu sırada, Avrupa Birliğinde 3’üncü sırada yer almaktadır. AK PARTİ hükûmetlerimiz iktidara geldikten sonra tarım ve hayvancılık alanında yirmi bir yılda büyükbaş hayvan varlığımız yüzde 68 artışla 16 milyon 687 bin başa, küçükbaş hayvan varlığımız yüzde 67 artışla 53 milyon 274 bin başa, kırmızı et üretimimiz yüzde 181 artışla 2 milyon 192 bin tona, çiğ süt üretimimiz yüzde 156 artışla 21 milyon 564 bin tona, beyaz et üretimimiz yüzde 247 artışla 2 milyon 472 milyon tona, yumurta üretimimiz yüzde 71 artışla 19 milyar 808 milyon adede, bal üretimimiz yüzde 59 artışla 118 bin tona çıkarılmıştır.
Değerli milletvekilleri, nüfusunun yüzde 75’ini tarım ve hayvancılık geçimiyle sağlayan Ağrı’mızda yapılan hizmetlerin karşılık bulması, çiftçilerimizin kazancının arttığını görmek bizleri gerçekten mutlu etmektedir. Son yirmi bir yılda yaptıklarımıza ilave olarak, Ağrı ilimizde 2024 yılı için 66 milyon bütçe hibe verilerek 25 proje hayata geçirilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN SÜMER (Adana) – Sayın Vekilim, bir de Adanalı limon çiftçilerini düşünün, o zaman Adana çiftçilerini bir sevindirin de çiftçiler biraz…
BAŞKAN – Buyurun, devam edin.
RUKEN KİLERCİ (Devamla) – Ağrı, 1 milyon 320 bin 314 adet küçükbaş hayvan varlığıyla bölgede 3’üncü, ülke genelinde 11’inci sıradadır. Ağrı, 352 bin 251 adet büyükbaş hayvan varlığıyla bölgede 3’üncü sırada, ülke genelinde 14’üncü sıradadır. İlimizde sadece son bir yılda, 2022-2023 yıllarında 32 hayvansal üretim projesi hayata geçirilmiştir, 6 milyon 350 bin TL hibe verilmiştir.
Sonuç olarak, AK PARTİ hükûmetleri döneminde tarım ve hayvancılığa verdiğimiz desteklerle vatandaşlarımızın yanında olduğumuzu belirtir, bu duygu ve düşüncelerle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.- CHP Grubunun, 24/10/2023 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın tarafından, hukuka aykırı biçimde erişimin engellenmesi ve içeriğinin çıkarılması kararı verilerek ifade ve basın hürriyetlerinin kısıtlanmasının nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
24/10/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 24/10/2023 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Gökhan Günaydın
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın tarafından, hukuka aykırı biçimde erişimin engellenmesi ve içeriğinin çıkarılması kararı verilerek ifade ve basın hürriyetlerinin kısıtlanmasının nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılması amacıyla 24/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (286 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 24/10/2023 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Turan Taşkın Özer.
Buyurun Sayın Özer. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi hakkında söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Gerek yerel mahkemeler gerekse üst mahkemelerde bir kısım hâkim ve savcının rüşvet suçunu oluşturur eylemleri, bizzat İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar tarafından Hâkimler ve Savcılar Kuruluna sunulan dilekçeyle kamuoyunun gündemine girmiş ve gündemi uzun süreden beri meşgul etmektedir. Yaşanan olaylar üzerine, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, 17 Ekim 2023 tarihli Cumhuriyet Halk Partisi grup toplantısı konuşmasının büyük bölümünde yargıda yaşanan yozlaşmaya dikkat çekmiş ve gereğinin yapılmasını talep etmiştir ki aksi zaten düşünülemez.
Genel Başkanımızın konuşmasında adı geçen İstanbul Adalet Komisyonu Başkanı Bekir Altun, İstanbul 1, 4 ve 5. Sulh Ceza Hâkimliklerine başvurmuş, Genel Başkanımızın konuşma içerikleri yayından çıkarılmış, ayrıca erişimin engellenmesi kararları verilmiştir. Ana muhalefet partisi lideri olarak yapmış olduğu açıklamalar ve eleştiri hakkı mahkeme kararlarıyla kaldırılmaya çalışılan Genel Başkanımız konuşmasında -aynen aktarımla- şu açıklamaları yapmıştır, heyetinizin dikkatine sunuyorum: “Değerli arkadaşlarım, 13 Ekim 2023’te Timur Soykan Birgün gazetesinde bir habere imza attı. Türkiye'nin en önemli haberlerinden birine imza attı ve Birgün gazetesine atılan imza son derece değerliydi, yargıda rüşveti anlatıyordu. Apar topar hemen yayın yasağı getirdiler. Ama ilk kez bir savcı, devlette görev alan bir savcı, bir çete ve bir rüşvet olayını bir dilekçeyle bildiriyordu. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar, 6 Ekim 2023 tarihinde bir dilekçe veriyor, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Sekreterliğine veriyor. Yargıda ve yargı sistemindeki çürümüşlüğü, yozlaşmışlığı, kokuşmuşluğu belgeleriyle ortaya koyuyor. Bu yazının ekinde 15 ayrı savcının imzaladığı belgeler, tutanaklar da var. Bu Başsavcı ne diyor? “Yargı içinde çeteler oluştu. Bu kadar açık, bu kadar net. Yargı içinde çeteler oluştu. Bu çeteleri yok etmek için kemoterapi uygulayıp kanserli hücreyi toptan yok etmemiz gerekir.” diyor. “Bunlar kanserli hücredir, yayılabilirler, büyüyebilirler, vücudu sarabilir, bunları yok etmemiz lazım.” diyor çeteler için. Devam ediyor: “Bu çeteler FETÖ’cü hâkim ve savcılara rahmet okutur duruma geldi.” diyor. Yine devamla “Uyuşturucu gibi bir melaneti hoş gören örgüt liderlerini yeni suç işleyeceklerini bile bile salıveren, kimyasal zehirlerin toplumu çürütmesine katkı sunan, arkadaşlarımız üzerine korku imparatorluğu oluşturup istenilen kararı vermeye zorlayan bu çeteye ‘Dur!’ demeliyiz, bu çeteyi çökertmeliyiz.” diyor. Kim söylüyor? Savcı söylüyor, devletin savcısı söylüyor.
Yine, Genel Başkanımız -aynen aktarımla- şunları ifade etmiştir: “Bazı isimler vereyim: Mustafa Doğan İnal, Erdoğan’ın avukatı. Defalarca söyledim, bu kadar kirli bir adam yoktur. Defalarca söyledim, ya, bu adamın mal varlığını açıklayın kardeşim. Bastır parayı, FETÖ’cü müsün, hemen ertesi gün tahliye oluyorsun. Bastır parayı, istediğin kararı aldırabilirsin. Kim bu adam?
İrfan Fidan. İrfan Fidan kim? O da başsavcıydı. Bir tek Yargıtay kararının altında dahi imzası olmadan Yargıtay üyesi olarak Anayasa Mahkemesine seçildi. Yüz yılı aşkın tarihi olan Yargıtay tarihinin kara bir sayfasıdır bu.
Hasan Yılmaz, Adalet Bakan Yardımcısı. Bakın, nerelere atanıyor bunlar, nerelere atanıyorlar. Yani ana aktörler bunlar. Alttaki garibanla niye uğraşıyorsun? Ana aktörle uğraşacaksın. Sezgin Baran Korkmaz’ın malvarlığındaki tedbiri kaldırtıp onun yurt dışına gitmesine kapıyı açan kişidir. Ne yaptılar? Ödüllendirdiler.
Bekir Altun, çürüme organizasyonunu yapan kişi, az önce saydığım bu ağları kontrol eden kişi. Gücünü Hâkimler ve Savcılar Kurulundan alan kişi, bütün bu çürümenin aktörü, bir de terfi ettirildi ve son kararnameyle İstanbul Adalet Komisyonu Başkanı yapıldı bu. Ne güzel değil mi?
Mehmet Akif Ekinci, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Başkan Vekili, Cumhurbaşkanının avukatının az önce söylediğim Mustafa Doğan İnal’ın taleplerini yerine getiren kişidir bu kişi aynı zamanda.”
Evet, Genel Başkanımız bu açıklamaları grup toplantısında dile getirdi.
Sayın milletvekilleri, elbette ki Türkiye Cumhuriyeti devletimizin kuruluşunun 100’üncü yılında bizler yargıda ortaya çıkan bu yozlaşmayı, bu çürümeyi bu kürsülerden konuşmak istemezdik, hicap duyarız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURAN TAŞKIN ÖZER (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
TURAN TAŞKIN ÖZER (Devamla) – Ancak ana muhalefet partisi liderinin açıklama yapma ve eleştiri hakkını dahi ortadan kaldırmak isteyen ve konuyla ilgili içerik kaldırma kararları aldıran bu zihniyet karşısında Genel Başkanımızın cümlelerini Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden okumak ve tutanaklara geçmesini sağlamak asli görevimiz hâline gelmiştir ki tek amacımız, yargıda yaşanan, yargıda meydana gelen bu yozlaşmayı ortadan kaldırmaktır. İddialar araştırılsın istiyoruz.
Tabii, buradan, Genel Başkanımızın konuşma ve açıklamalarına engel koymak isteyen zihniyete de seslenmek isterim: Şimdi gücü yetiyorsa gelsin, Genel Başkanımızın cümlelerini Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarından da sildirsin, biz de görelim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bilici, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, Filistin halkına karşı katliamların devam ettiğine ve Sağlık Bakanlığının SMA hastalarıyla ilgili yapması gerekenlere ilişkin açıklaması
BİLAL BİLİCİ (Adana) - Teşekkürler Sayın Başkan.
İlk önce, Filistin halkına karşı katliamlar devam ediyor, apaçık Gazze'de soykırıma uğrayan sadece Filistin değil, tüm insanlıktır. Uluslararası toplumun gözü önünde yaşananlar insanlığın geleceğine dair umutları da yerle bir etmiştir.
Ayrıca, Sağlık Bakanlığı SMA hastası çocuklarımız ve ailelerinin duygularıyla oynanmasına izin vermemelidir. Etkinliği kanıtlanmış ilaç ve tedavilere ulaşımın kolaylaşması, gerekli düzenlemelerin hızla yapılması önem arz etmektedir. Evlilik öncesi tarama programının da daha katı kurallarla uygulanması sağlanmalıdır ki bu tür hastalıkların önüne geçilebilsin.
Saygılarımı sunuyorum efendim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- CHP Grubunun, 24/10/2023 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın tarafından, hukuka aykırı biçimde erişimin engellenmesi ve içeriğinin çıkarılması kararı verilerek ifade ve basın hürriyetlerinin kısıtlanmasının nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Saadet Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Serap Yazıcı Özbudun.
Buyurun Sayın Özbudun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP'nin vermiş olduğu öneri üzerine Gelecek ve Saadet grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bildiğiniz gibi, öneri, ülkemizde uzun zamandır süregelen yargı sorunlarıyla ve bu sorunların kamuoyunda tartışılmasını engelleyen erişim yasaklarıyla ilgili. Getirilen yasaklar her şeyden önce Anayasa’mızın 2’nci maddesinin içerdiği “insan haklarına saygılı” “demokratik” “hukuk devleti” kavramlarına aykırıdır. Neden? Çünkü hukuk devleti kavramı bütün kamu görevlilerinin -yargı mensupları dâhil- hukuka uygun davranmalarını emretmektedir. Üstelik, yargı mensuplarının hukuka uygun davranması diğer organların hukuka uygun davranmalarının yegâne teminatıdır. Neden? Çünkü yasama, yürütme organları ile idari makamların hukuka uygunluk denetimini yargı yapmaktadır. Öte yandan yargı mensuplarının görevlerini hukuka uygun olarak yerine getirmemeleri bütün yurttaşların anayasal haklarının ne kadar ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla eğer bu iddialar doğru ise bu iddiaların araştırılması ve çözüm yollarının geliştirilmesi gerekir. Aksi hâlde iktidar-muhalefet ayrımı gözetilmeksizin herkesin anayasal hakları bu yargı kararlarıyla ihlal edilmiş olacaktır. Öte yandan demokratik bir anayasa düzeni halkın haber kaynaklarına serbestçe erişmesini gerektirmektedir. Oysa bu erişim yasakları, demokratik devlet ilkesini de ihlal etmektedir. Ayrıca, bu erişim yasakları, ifade hürriyetini, basın hürriyetini düzenleyen Anayasa hükümleri ile bütün anayasal hakların garantisi niteliğindeki 13’üncü maddeyi ihlal etmektedir. 13’üncü madde şunu söylüyor: “Temel hak ve hürriyetler, ancak ölçülülük ilkesine uygun olarak, hakkın özü yasağını ihlal etmeden demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir biçimde sınırlanabilir.” Hâlbuki bu erişim yasakları bahsettiğimiz üç kavramı birden ihlal etmektedir.
Dolayısıyla ben buradan Parlamento çoğunluğuna seslenmek istiyorum: Parlamento çoğunluğunun sık sık referansta bulunduğu “beka sorunu” tam da bununla ilgilidir. Eğer bir ülkede yargı kendisinden beklenen fonksiyonu icra edemiyorsa işte o zaman ülkenin bekası çok ciddi bir tehlike altındadır.
Nihayet bu vesileyle bir hususa daha işaret etmek isterim: Yaklaşık olarak hazirandan beri burada görev yapıyorum ve Meclis çalışmalarını bir anayasa hukukçusu olarak hicapla izliyorum. Burada muhalefet partilerinin verdiği bütün araştırma önergeleri Parlamento çoğunluğu tarafından kararlı ve sistematik bir tutumla reddedilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Devamla) – Teşekkürler.
Oysa bu araştırma önergeleri toplumumuzun çok hayati sorunlarıyla ilgilidir. Eğer biz burada iktidar ve muhalefet olarak diyalog kurmayı, müzakere etmeyi ve uzlaşmayı başaramazsak toplumdan bir arada yaşama kültürünü nasıl bekleyebiliriz? İşte bu sebeple, Parlamento çoğunluğunun bu tutumundan vazgeçmesini tavsiye ediyorum. Aksi hâlde Türkiye'de demokrasi kültürünün yeşeremeyeceği çorak bir ortamı hazırlamanın sorumluluğu kendilerinin omuzlarında olacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Uğur Poyraz.
Buyurun Sayın Poyraz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA UĞUR POYRAZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bir hukukçuyum, Meclisimizdeki pek çok arkadaşımız da aynı zamanda meslektaşım. Zannederim ki buradaki temsili en yüksek meslek grubu biz hukukçularız, avukatlarız. Mahkemelerde heyetin arkasında kocaman harflerle yazar: “Adalet devletin temelidir.” Temeli olmayan binaya ne olur? 6 Şubatta gördük ki yerle yeksan olur. Uzun zamandır adaletin kolonları kesildi, uzun zamandır adaletin üstüne kaçak kat çıkıldı ve uzun zamandır adaletin harcından malzemeler çalındı. Kamu vicdanını yaralayan bir çocuk istismarı skandalını “Bir kereden bir şey olmaz.” diyerek aklayanlar, bu sözün sahibi için verilen gensorunun oylanmasında sandığın başında gülerek poz verenler ve “Biz yapacağımızı yapalım, hukuk arkadan gelsin.” sözleriyle devlet adamlığından yoksunluğun tarihe geçecek tarifini yapanlar hep iktidar saflarında oturdular. Bunların adını, eşgalini halkımız da bizler de çok iyi biliyoruz.
Bakınız, bizim de üyesi olduğumuz OECD bulgularına göre, Türkiye son on yılda adalete güvenin en hızla azaldığı ülke. 36 ülke arasında yüzde 27’yle sonuncu sıradayız. Bir başka deyişle, halkımızın üçte 2’sinden fazlası hukuka, hâkime, savcıya güvenmiyor, adaletin gözünün kör, kılıcının keskin, terazisinin adil olduğuna inanmıyor. Neden? Nedenini her hafta yeni bir ispatla görüyoruz. Başsavcının ortaya koyduğu iddialar yenilir, yutulur gibi değil. Tahliyeden beraate, erişim engelinden yurt dışı yasağı kaldırmaya, her şeyin tarifeye bağlandığı, bir başka tabirle, parayı verenin düdüğü çaldığı bir düzenden bahsediyor başsavcı. Başsavcı diyor ki: “Âdeta yargıda kampanya var.” Devletin temeli olan adalet o hâle gelmiş ki tüm bina üflesen yıkılacak. Kendine saygısı, milletine sevgisi, devletine sadakati olan bir iktidar bu iddialar karşısında ne yapar? Herhâlde yerle göğü altüst eder, bu iddiaları öyle araştırır, failleri öyle bir cezalandırır ki ibretiâlem olur. Dünyada bunun pek çok örneği var; Amerika'da Nixon, İtalya'da Temiz Eller Operasyonu, hatta Türkiye'de bu Mecliste -hatırlayın, eski Türkiye'de burun kıvırdığınız- Susurluk Araştırma Komisyonu var. Bu Komisyonun kurulup devletin içine çöreklenmiş çetelere, yolsuzluklara, yolsuzlara, arsızlara el birliğiyle hesap soracak kadar kudret, dirayet, cesaret bu Mecliste vardı. Bunlara ilişkin tüm bu süreçle ilgili muhalefetin önergelerine karşı bugün iktidar ne yapıyor? Ona göbekten bağlı savcılar ne yapıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UĞUR POYRAZ (Devamla) – Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun.
UĞUR POYRAZ (Devamla) – Haberlere erişim engeli, internetteki içerikler silinsin diye uğraşıyor. Yurttaşın haber alma, fikir belirtme özgürlüğü olmadığı yerde demokrasi olmaz. Hukukun işlemediği, adaletin olmadığı, güçlünün güçsüze, zenginin yoksula haklı haksız diş geçirdiği yerde devlet olmaz. Halkı adına hesap sormayan, tavır almayan, çözüm bulmayan Meclis olmaz. Demokrasi olmazsa, devlet olmazsa, Meclis olmazsa siz, biz, hiçbirimiz olmayız. En değerli hazinemiz, göz bebeğimiz Türkiye'mize bu kötülüğe etmeyin. Fikir ayrılıklarımız, görüş farklılıklarımız olacak, siyaset zemininde aramızda rekabet olacak. Bu rekabet bazen tatlı bazen sert olacak; bu, demokrasinin doğasında vardır. O yüzden bugün bu yüce Mecliste bu araştırma önergesi dâhil muhalefetin önergelerine karşı kör ve sağır olmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UĞUR POYRAZ (Devamla) – Bu konuyla ilgili Türkiye'mizi aklamak için bize destek olun.
Teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Serhat Eren. (HEDEP sıralarından alkışlar)
HEDEP GRUBU ADINA SERHAT EREN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir bataklıkta yaşıyorsanız üzerinize çamurun sıçramaması mümkün değil. Türkiye'de yargı ne yazık ki bataklığa dönüşmüş durumda. İstanbul Anadolu Başsavcısı İsmail Uçar, HSK’ye gönderdiği yazıyla yargıdaki bataklığın, rüşvetin çarkını anlattı. Sizin her konuştuğunuzda söylediğiniz gibi gerçekten bu ülke hukuk devleti olmuş olsaydı Adalet Bakanı bir dakika durmaz, istifa eder, HSK soruşturma başlatır, hakkında iddia olan, isnat olan hâkim ve savcılar görevden uzaklaştırılır, Türkiye’deki yargı sistemi yeniden inşa edilmeye çalışılırdı. Ama ne oldu? HSK üç gün sonra soruşturma başlattı, aynı gün haberlere erişim engeli getirildi, içerikten çıkarma kararı alındı. Ne oldu yani? Yalanlayamadınız, haberi sansürlemeye çalıştınız, sansürleme kararı aldınız. Türkiye tarihi işte böyle karartılan gerçeklerin tarihidir. Sansürlenince bu halk bu meseleleri unutacak mı? Biz unutmayacağız. Unutmayacağız, size de hatırlatmaya devam edeceğiz.
Ankara eski Cumhuriyet Başsavcısı, Kobani kumpas davasının mimarı, mafya çeteleriyle ilişkileri ortaya çıkan, villa ve ev aldığı ortaya çıkan Yüksel Kocaman’ı unutmadık, siz de unutmayın. Yine, Kobani kumpas davasında mahkeme başkanlığı yapmış olan Bahtiyar Çolak’ın ata dedeler çetesiyle ilişkisini unutmadık, size de unutturmayacağız; siz de unutmayın. Herkes biliyor, inanın herkes biliyor. Herkes, sizin düzeninizde adliyenin kapısına düşmemek için dua ediyor. Vatandaş sizin hâkimlerinizin önüne gelmemek için adalete erişim hakkından imtina ediyor, gitmekten vazgeçiyor. Siz halkın adalete olan inancını çaldınız, bir haksızlığa uğradığında adaletin yerini bulacağına olan güvenini çaldınız.
Değerli milletvekilleri; neymiş? Kişilik hakkıymış. Hâkimlerin rüşvetle uyuşturucu çetelerini, mafyaları tahliye etmesi mi kişilik hakkı; parayla erişim engeli getirmek mi; yolsuzluk yapmak mı kişilik hakkı? Ey olağanüstü yetkili sulh ceza mahkemeleri, siz bazı şahsiyetlerin incinen itibarının bekçiliğini yapmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? 172 haberi sansürlemenin bedeli kaç lira acaba? Tahakküm altına aldığınız yargı organize suçların asıl ayaklarından biri olmuş durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
SERHAT EREN (Devamla) – Sizin tahakkümünüzle HDP’ye kapatma davası açılmadı mı? Siz talimat verdiniz diye Demirtaş ve Figen Yüksekdağ uzun süredir cezaevinde rehin olarak tutulmuyor mu? Siz talimat verdiniz diye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına karşı, Anayasa Mahkemesinin kararlarına karşı mahkemeleriniz direnmiyor mu? Yeter artık diyoruz, yeter. Adalete, hukuka olan güveni bitirdiniz.
Bakın, yargıdaki yolsuzluklar araştırılsın, halkımız konuşsun, siyasetçiler konuşsun, barolar konuşsun, sivil toplum örgütleri konuşsun; yargıdaki bu çürümeye son verilsin. Bu bataklığı kurutmak hepimizin temel görevidir. Bir araştırma komisyonu kurulsun; bu yolsuzluklara, bu çürümeye son verilmesi açısından bir araştırma komisyonunun kurulması gerekiyor. Bakın, vicdanınız sızlamıyor mu? Yani hukuka uygunluk endeksinde Türkiye 140 ülke arasında 117’nci sırada. Hiç vicdanınız sızlamıyor mu? Bu ülkenin hukuku adına, adaleti adına, bu ülkeyi düze çıkarmak adına… (HEDEP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Mustafa Arslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ARSLAN (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Gazze'de insanlıkla, medeniyet değerleriyle açıklanamayacak insanlık dramının 18’inci günündeyiz. “Bebek katili” unvanının yanına “hastane katliamcısı”nı da ekleyen İsrail, on sekiz gündür tüm dünyanın gözü önünde uluslararası hukuku hiçe sayarak katliamlarına devam ediyor. Hastanelerin, toplanma merkezlerinin, pazar yerlerinin, camilerin, kiliselerin bile hedef alındığı bombalar nedeniyle 2.360’ı çocuk olmak üzere yaklaşık 5.791 sivil hayatını kaybetti. 7 Ekim öncesinde de zaten bir cezaevi durumunda olan Gazze on sekiz gündür aç, susuz, ilaçsız hayatta kalmak için büyük bir mücadele veriyor. Ülkemiz bu süreçte Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde barışın sağlanması, insanlık dramının sona ermesi için diplomatik temasları gerçekleştirirken mazlum Gazze halkı için insani yardımları da göndermeye devam ediyor. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanlığımıza ait uçaklar ile Silahlı Kuvvetlerimize ait nakliye uçakları, gıda, ilaç, tıbbi malzemeleri Mısır’a ulaştırmaya devam etmektedir. Temennimiz bu zulmün bir an önce son bulması, akan kanın durmasıdır.
Değerli milletvekilleri, bildiğimiz üzere, 4 Mayıs 2007 tarihli 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun internet yayınlarına ilişkin düzenlemeler getiren özel nitelikli bir kanundur ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna belirli görevler yüklemiştir. Bu kanunun 8’inci maddesinde yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması amacıyla hâkim tarafından erişimin engellenmesi veya içeriğin çıkarılması kararı verilebileceği düzenlenmektedir. Aynı kanunun 9’uncu maddesine göre kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek veya tüzel kişiler içerik sağlayıcısına başvurarak içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebilir veya sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğin kaldırılmasını ve erişimin engellenmesini talep edebilir. Anayasa’mızın 28’inci maddesinde basın yayın hürriyeti düzenlenirken bu hususun sınırları da belirtilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – CHP grup önerisinde belirtilen erişim engeli, bağımsız ve tarafsız yargı tarafından hukuki zeminde verilen kararlardır. Söz konusu ihbar dilekçesi Hâkimler ve Savcılar Kuruluna ulaştığı andan itibaren gerekli inceleme ve soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda anayasal bir kurum olan Hâkimler ve Savcılar Kurulu iddiaların araştırılması için 3 müfettiş görevlendirmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda somut delillerle ortaya konulan ve suç teşkil eden hiçbir iş ve eylem karşılıksız kalmayacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, (2/1505) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/23)
BAŞKAN – İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
22/09/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
8/8/2023 tarihli (2/1505) esas numaralı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ve talep ederim.
Saygılarımla.
Ömer Fethi Gürer
Niğde
BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi olarak Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde çalışma yaşamı sorunlarla dolu. Bunların önemli bölümüne -defalarca dile getirdim zaten- çözüm bulunmadı. Bugün de stajyer ve çıraklarla ilgili düzenlemeyi kanun teklifi olarak gündeminize bir kez daha getirdik.
3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda belirtilen aday çırak, çırak ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler ile mesleki ve teknik ortaöğrenim ile yükseköğrenimleri sırasında staja tabi tutulan öğrenciler, mesleki ve teknik ortaöğretim sırasında tamamlayıcı eğitim ya da alan eğitimi gören öğrenciler, kamu kurum ve kuruluşları tarafından desteklenen projelerde görevli bursiyerler ile 2574 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 46’ncı maddesine tabi olarak kısmi zamanlı çalıştırılan öğrencilerin çıraklık ve staj sürelerinin emekliliğe esas yaşlılık sigortasının başlatılmasını sağlamasını amaçlıyoruz bu kanunla.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde mesleki eğitim giderek geriye düşüyor. Bunun bir nedeni, buraların cazibe merkezi olmaktan çıkarılması. Bunun yanı sıra, sanayicilerle görüştüğümüzde en çok dert yandıkları konuların başında ara eleman ihtiyacının yetersizliği geliyor. Atama bekleyen 2 milyona yakın üniversite mezunu var ama endüstri meslek liseleri gibi teknik eğitim veren okullarda okuyan, çocuk yaşta iş yerlerine giden o gençlerimize deniyor ki: “Siz şanslısınız, staj başladı.” Ama başlayan staj yalnızca kazayla ilgili ya da onların karşılaşabilecekleri olumsuzluklarla ilgili. Esas olan, onlar için yaşlılığa esas sigortanın başlaması. Bir kısım geçmişte çırak ve stajyer olarak çalışanlar eğer geriye dönük primlerini ödeseler bugün emekli olabiliyorlar. Onun için bu konuda bir düzenleme yapıp bu mağdurların mağduriyetini ortadan kaldırmamız gerekiyor. Her gün farklı milletvekillerine bu konuda çok sayıda başvuru oluyor. Stajyer ve çırak olarak çalışanların emekliliğe esas sayılacak primlerini ödeyerek günlerini tamamlayıp bu haktan yararlanmaları meslek liselerini ya da staj alanını ya da çırak okullarını daha çekici kılacaktır. Bunu sağlayabilmenin yolu da emekliliğe esas olan yaşlılık sigortasının stajyer ve çırak olarak başladığı gün hemen başlatılmasından geçiyor. Ülkemizin içinde bulunduğu koşullarda bugün stajyer ve çırak olarak işe başlatılan çocukların üzerine büyükleri kadar yük bindiriliyor yani onlara normal bir işçinin çalıştığı koşullara eş değer iş veriliyor. Gittiğiniz zaman çoğu yerde buna bire bir tanık oluyorsunuz. Ucuz işçi olarak bunlar değerlendiriliyor ama bunun yanı sıra emekli olabilmeleri için bunlara fayda sağlayacak bu süreç de değerlendirilmiyor. Örneğin, kadınlar bir gün sigortalı olduğu zaman annelik sürecinde o süre prim ödeyerek onlar için hak olarak işleme giriyor ama hiç çalışmamış bir kadının annelik süreci de emekliliğe esas sayılmıyor yani bir gün çalışana tanınan hak, annelik sürecinde hiç çalışmayan ama sonra sigortalı olan anneye tanınmıyor. Burada da çıraklarda ve stajyerlerde işe başladıkları gün eğer yaşlılık sigortası başlamış olsa hem ilgi alanı hem de onların emekliliğinin kolaylaşmasının yolu açılacak ve bu sayede mağduriyetler ortadan kaldırılacak. Binlerce insanı ilgilendiren bu konuda Meclisimizin olumlu bir yaklaşım göstermesini, getirmiş olduğumuz kanun teklifini desteklemenizi talep ediyorum. Çırak ve stajyerlerin bu mağduriyetini gelin, el birliğiyle ortadan kaldıralım, onların da emekliliğe erişimini -geçmiş dönemde, özellikle 99 öncesinde başlamış olanların- bugün burada vereceğiniz oylarla çözümleyelim. Onun için sizleri bu konuda kanun teklifine destek vermeye davet ediyor, teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, oylamaya sunmadan önce belki kararsız… Sayın Başkanım, oylamaya sunmadan, belki sonucu değiştirecek…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Van Milletvekilli Gülcan Kaçmaz Sayyiğit aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Başkanım, 60’a göre pek kısa bir sözümüz var.
BAŞKAN – Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 104 milletvekilinin Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının görüşmelerine devam edeceğiz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 104 Milletvekilinin Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1669) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 35) [(*) ]
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Başkanım, 60’a göre pek kısa bir sözümüz vardı.
BAŞKAN – 19 Ekim 2023 tarihli 10’uncu Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 35 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddeleri kabul edilmişti.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 17 ila 32’nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Saadet Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ.
Buyurun Sayın Özdağ. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut torba yasa hakkında Saadet Partisinin görüşlerini dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Geçen gün konuşmamda söyledim “Soru önergeleri veriyoruz, bu soru önergelerine bakanlar ya cevap vermiyorlar veyahut da ipe un seriyorlar.” diyerek. Bugün Millî Eğitim Bakanı soru önergeme cevap göndermiş, lütfetmişler, teşekkür ediyorum ama yeniden bir eğitim alması gerekiyor kendisinin. Nasıl profesör olduysa, nasıl rektör olduysa, nasıl Bakan olduysa bütün kamuoyunun dikkatine sunuyorum.
Ben diyorum ki: Hasanoğlan Köy Enstitüsü; benim babamın da mezun olduğu bir enstitü. Burayla ilgili gittim, milletvekili olmadan önce burayı ziyaret ettim; 50 bine yakın kitap var kütüphanede, çok değerli tablolar var ve de Cumhuriyet Dönemi’nde, Cumhuriyet Halk Partisi döneminde bizlere bir miras bırakmışlar, bir bozkırda muhteşem bir eğitim hamlesi yapmışlar. Zaten o zaman tek parti vardı, bütün partiler de oradan doğdular. Burayla ilgili olarak da Mansur Yavaş, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Millî Eğitim Bakanlığına bir yazı yazıyor, diyor ki: “Burada her şey çürüyor, gelecek kuşaklara bunu doğru bir şekilde takdim etmemiz lazım, bırakmamız gerekiyor. Burayı bana devredin, ben burayı restore edeyim.” “Peki.” diyor Millî Eğitim Bakanlığı, yazı yazıyor kendisine ve Millî Eğitim Bakanlığı yazı yazdıktan sonra bir anda cevaz verdiklerine, izin verdiklerine “Bir dakika, yanlış yaptık herhâlde.” diyorlar, yazıyı geri çekiyorlar, “Bunu biz yapacağız.” diyorlar. Kaç sene önce? Üç sene önce. Peki, üç yıldır buraya bir çivi çakılmış mı? Hayır, çakılmamış. Peki, burayla ilgili olarak “Bu mirası, bu tarihî eserleri, bizim atalarımızın eğitim noktasında yapmış olduğu başarıları gelecek kuşaklar görsün.” dedikleri zaman bir şeyler yapılmış mı? Hayır, yapılmamış. Ben de bunun üzerine soru önergesi verdim. İpe un sermiş, arabayı yokuşa sürmüş; diyor ki: “Bu, Anıtlar Kurulunu ilgilendirmektedir. Bu, Kültür ve Turizm Bakanlığını ilgilendirmektedir.” Yahu, sendeydi burası zaten. Ardından burayı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş istedi, siz daha sonra bundan geri aldınız, o günden beri burayı çürümeye terk ediyorsunuz, bir noktada tarihe hıyanet ediyorsunuz.
Bu tarih bizim tarihimiz, yüz yıllık bir tarih. Türkiye Cumhuriyeti devleti 100’üncü yılını kutluyor. Devletlerimiz birbirlerini tamamlıyorlar, isimleri değişik. Bin yıldır Anadolu coğrafyasındayız, beş bin yıllık bir milletin, beş bin yıllık devletlerin tarihinin çocuklarıyız bizler. Belki siz şimdi kalkıyorsunuz “Zamanında falan parti…” diyerek veya “Falan partiler döneminde yapıldı.” diyerek bir noktada tarihe ihanet ediyorsunuz, bir noktada mirasımıza ihanet ediyorsunuz. Buradan da Millî Eğitim Bakanına “Ayıp etmişsiniz!” diye sesleniyorum.
Değerli milletvekilleri, diğer bir konuya gelince, şimdi, bizler burada bir grup önerisi de verdik. Bu grup önerisinde dedik ki: 2 yerden, 3 yerden, 4 yerden, 5 yerden, 6 yerden, 7 yerden maaş alanlar var. Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekili buraya bir cevap verdi, dedi ki: “Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde de bunlar var; 2 yerden, 3 yerden maaş alanlar var.”
Ben buradan yüce Meclise sesleniyorum, Cumhuriyet Halk Partililere, Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerine, tamamına sesleniyorum: Gelin, bir Meclis araştırması komisyonu kuralım, var mısınız?
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Varız, varız.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri de inceleyelim, Adalet ve Kalkınma Partili belediyeleri de, diğer partilerin belediyelerini de inceleyelim hep beraber. Ardından da dönelim, Türkiye’deki KİT’lerle ilgili, ardından da Bakanlıklarla ilgili kim, kaç yerde yönetim kurulu üyeliği maaşı alıyor, gelin bunu ortadan kaldıralım. Milletimiz bizi ayıplıyor.
Bir yandan Hükûmet adına 2 yere, 3 yere, 4 yere yönetim kurulu üyesi olarak atananlar var, diğer taraftan da belediyelerle ilgili iddialar var. Bunları çürütmek yüce Meclisin işi ve millete dönelim “Doğru değildir, Sayın Cumhurbaşkanı bir kararname yazmıştır, bu kararnameyle beraber de hiç kimse Türkiye'de 2 yerden, 3 yerden, 4 yerden maaş almıyor.” diyelim. Şimdi, Fahrettin Altun Bey'le ilgili kalktı birisi dedi ki: “Siz birkaç yerden maaş alıyorsunuz.” ardından “Hayır, ben almıyorum.” dedi sonra belgeler çıktı ortaya, belgeler çıkınca “Sadece bir yerden, Türk Hava Yollarından alıyorum.” dedi, ardından da şunu söyledi: “Ben bunu bir vakfa bağışlıyorum ve tamamını veriyorum.” Hani belgesi, hangi vakfa bağışladınız? Hani belgesi nerede, niye söylemiyorsunuz, neden kaçınıyorsunuz? Bakın, asgari ücretle insanlar geçinmeye çalışıyorlar; 11.400 lirayla, 7.500 lirayla, 6 bin lirayla, 5 bin lirayla geçiniyorlar. Şimdi, gelip bu speküle edilen konuları ortadan kaldırmamız lazım, kaldırmak için de Meclis araştırması komisyonu kurulmasıyla ilgili… Yine, aynı şekilde, biz Saadet Partisi Grubu olarak -diğer partilerle beraber burada çok araştırma komisyonu kuruldu, burada çok soruşturma komisyonu kuruldu- bunları yerine getirerek aynı zamanda milletimizin de yüreğine su serpmiş olacağız.
Değerli milletvekilleri, şimdi, buradan şunu söylemek istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisine yeni bir âdet gelmiş, torba yasa. Bu torba yasayla beraber ciddiyeti olmayan bir yasa. Bu yasaya biz niye “hayır” diyeceğiz? Bazı konular çok doğru, “evet” dememiz gerekir ama elma şekerinin içerisine zehirler zerk ediyorsunuz. O nedenle bu yasaya niçin “hayır” vereceğimizi anlatmak istiyorum. Aynen eskicilerin ne var ne yok bir çuvala doldurduğu gibi, yalap şalap gündeme getirmek istediğiniz konuları bir torbaya doldurup Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna getiriyorsunuz ve ne ilginç ki bu konular milletimizin değil, sizin istediğiniz konular oluyor hep. Ne bir kanun sistematiği bıraktınız ne de bu Meclise bir saygı bıraktınız. Her konuyu içinden çıkılmaz bir hâle getiriyorsunuz. Torba yasa nedir, Allah aşkına? Güya halkın bazı taleplerini karşılıyoruz diye birtakım hükümler getirirken yandaşa, hukuksuzluklarınıza yol verecek bir sürü düzenlemeyi de içine hemen dolduruveriyorsunuz. Sosyal medya düzenlemesi de böyleydi, hatırlayın lütfen; hani “dezenformasyon yasası” denilen “sansür yasası” denilen -ben ona “hapsetme yasası” diyorum- doğru bir yasaydı ama 29’uncu maddesi doğru değildi. Neydi? Orada gri bir alan vardı, muğlak ifadeler vardı “Yanıltıcı bilgi verenler bir ile üç yıl arasında ceza alırlar.” diyerek. Orada da elma şekerinin içerisine bir zehir zerk ettiniz; şimdi bazı gazeteciler bazı iddialarda bulunuyor ve bunları da ispat etmiş olmasına rağmen tutuklanabiliyorlar çok rahat bir şekilde. EYT böyleydi, 3600 düzenlemeleri de böyleydi, memura seyyanen verilen zam ile emeklilere verilmeyen haklar konusunda da böyleydi.
Şimdi, hasılı, bir sorunu çözüyormuş gibi yapıyorsunuz, başka devasa sorunları milletimizin kucağına bırakıyorsunuz; bir meselenin içinden çıkılmaz hâle gelmesine yol veriyorsunuz, sonra toplum buna ses yükseltiyor, baktınız müşteri birikmiş, hemen oraya tezgâhı açıveriyorsunuz, bir Superman edasıyla ortaya çıkıp sanki sorumlu kendiniz değilmiş gibi kahramanlığa soyunuyorsunuz; hem suçlusunuz hem de güçlüsünüz. Buraya getirdiğiniz düzenlemelerin siz istemezseniz bırakın bir maddesini, bir cümlesini, bir kelimesini, yahu, tek bir harfini bile değiştirmek mümkün değil. Şimdi bütçe gelecek buraya, burada demokrasi var, değil mi? Bu bütçeyi kim hazırlıyor? Bir memur hazırlıyor, atanmış bir memur hazırlıyor, getiriyor Meclise “Bunu onaylayın.” diyor. Önce Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor; ya virgülü değişmiyor, noktası değişmiyor, paragrafı değişmiyor, cümlesi değişmiyor. Ardından buraya geliyor, burada da aynı şekilde oluyor. E, muhalefet nerede burada? Bir şeyleri hiç mi doğru söylemez bu muhalefet? Hiç mi bir konuyu doğru bir şekilde, milletin talebi şeklinde dile getirmez? Getirir ama siz kulaklarınızı tıkarsınız, buna da “demokrasi” dersiniz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu torba yasayla ilgili, Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında da şunu söyleyeceğim: Bu kanun teklifi 32 maddeden mürekkep ama adı üstünde torba olduğu için “hayır” diyoruz. Bu yasa teklifinin sadece 9 maddesi konutların turizm amaçlı kiralanmasına yöneliktir, bir başka ifadeyle, 22 maddenin söz konusu kanun ismiyle hiçbir alakası bulunmamaktadır. Turizmle ilgili olduğu hâlde tali komisyon olan Turizm Komisyonuna gönderilmemiştir ve oradan da buraya, Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilip bazı bakanlıkların komisyonları baypas edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen Kapadokya Alan Başkanlığı hakkında düzenlemelerin… Anayasa Mahkemesinin kararının hilafına bu teklif içine sıkıştırıldığı için de buna “hayır” diyoruz. İktidar her zaman yaptığı gibi yine Sayıştay denetiminden vareste olmak adına tüm maharetlerini bu teklifte de sergilediği için “hayır” diyoruz. Yahu, niye burada bir Ajans kuruyorsunuz, bu Ajansla ilgili olarak özel denetime tabi tutuyorsunuz? Yangından niye mal kaçırıyorsunuz? Sel önünden niye kütük kapıyorsunuz? Neyi kaçırmak istiyorsunuz? Sayıştay Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurumu değil mi? Cumhuriyet kurulmadan önce de Sayıştay yok muydu? Vardı, bunlar doğru işler yapıyorlardı. Şimdi ise bu Sayıştayın yapmış olduğu raporlara baktığımız zaman; burada çok büyük yolsuzluklar var, çok büyük hukuksuzlukları tespit etmişler, çok büyük keyfîlikleri tespit etmişler ama kalkıp bunlarla ilgili işlem yapacak bir yargı arıyorum ben, yargı. Yargı hani bağımsızdı, objektif ve tarafsızdı? Şimdi, kalkmışsınız bu Ajans üzerinden -aynen MUÇEV’de yaptığınız gibi- burada Sayıştayı baypas ediyorsunuz “Aman denetletmeyelim.” diyorsunuz. Niye denetletmeyeceksiniz? Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı arazileri Kültür ve Turizm Bakanlığına devredip… Orada neler olacağını biz biliyoruz, bilmiyor muyuz sanki! Bunlar bilinen şeyler.
Değerli arkadaşlar, emekli maaşlarına gelince… Türkiye'de 15 milyon 750 bin emekli var. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı bunlara 5 bin lira harçlık verecek, dedi ki: “Bunlara 5 bin lira verelim.” Herkese mi? Yok, çalışanlara vermeyeceklermiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Vatandaş burada niçin çalışır? 7.500 lira alan adam çalışmaz mı, 11 bin lira alan, 9 bin lira alan, 6 bin lira alan adam çalışmaz mı? Çalışır tabii ki. Şimdi, çalışana vermeyeceksiniz, 30 bin lira maaş alan adama 5 bin lira vereceksiniz; dul ve yetimlere de 1.250 lira ile 3.750 lira vereceksiniz. Şimdi, niye hepsine vermiyorsunuz? Memurlara gelince veriyorsunuz, peki bu emekliler, bu insanlar ne yesinler, ne içsinler? O nedenle, burada da bir çifte standart yaptığınız için bu kanuna “hayır” diyeceğiz.
Cümlelerimi toparlıyorum. Değerli arkadaşlar, memurlara kamu personeline 8.500 lira seyyanen zam yaptığınız gibi şimdi de bunlara bir borcunuz var: Bunlara beşer bin liradan 35 bin lira borcunuz var; yedi ay. Bunlara vereceksiniz, özür dileyeceksiniz, bu insanlar da bu 35 bin lirayı harcayacaklar, keyifle harcayacaklar; yetmese bile teşekkür edecekler sizlere.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Bu duygular içerisinde bu yasanın elma şekerinin içine zerk edilmiş zehirlerine “hayır” diyoruz ve bu yasaya Saadet-Gelecek grubu olarak “hayır” oyu vereceğimizi kamuoyuna deklare ediyoruz.
Saygılar sunuyoruz. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Mustafa Gürban. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü için parti grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce, Hamas’ın saldırısı sonucu İsrail'in başlattığı ağır abluka ve bombardımanların meşru müdafaayla alakası olmadığını belirtmek istiyorum. İsrail bir terör devleti hâlini alarak kadın, çocuk, yaşlı demeden masumların, mazlumların kanını dökmektedir. İsrail'in hastane ve okul binalarına yaptığı saldırıları, sivil binalara yaptığı saldırıları en ağır şekilde lanetliyorum.
İktidar partisi günden güne Meclisin yasama faaliyetlerini hiçe saymaktadır. İktidar tarafından gelenek hâline getirilen hızlı, özensiz ve niteliksiz torba kanunlara bir yenisi daha eklenmiş bulunmaktadır. Bu kanun teklifinin içerisinde, bir defaya mahsus emeklilerimize verilecek olan 5 bin Türk lirası ikramiye de var. Şahsım adına bir çağrı yapmak istiyorum: En etkili öğrenme, yaparak, yaşayarak elde edilir. Gelin, 600 milletvekili olarak sadece üç ay emeklilerimizin şartlarında geçinmeye çalışalım. Sanırım başka türlü bu anlattığımız durum anlaşılmayacak. Ne söylesek, nasıl anlatsak tesiri olmadı. Şahsen sokakta, parkta, çay ocaklarında, şehirlerimizde gezerken emeklilerimize “Milletvekiliyiz.” demeye hicap duymaya başladık.
Vatandaşlarımızın birikimlerini yatırıma dönüştürmesi ekonomi için hayati öneme sahiptir. 30 bine yakın konut sahibinin getirilmek istenen ağır şartlarla yok edilmesi ve bu alandan faydalanan dar gelirli vatandaşlarımızın tatil haklarının da gasbedilerek vatandaşlarımızın otel zincirlerine mahkûm edilmek istendiği anlaşılıyor. Mecliste yapılan düzenlemelerin amacı bir sektörü bitirmek değil, denetleyerek iyileştirmek ve geliştirmek olmalıdır. Bugün burada bu kanunun gelmesinin nedeni içinde bulunduğumuz ekonomik problemlerden ötürü kamu gelirlerinin artırılması mıdır, bunu takdirlerinize bırakıyorum.
Kanun teklifinin bazı maddelerine itirazlarımız olacaktır. 3’üncü maddede yer alan belge ve plaket ücretlerinin Bakanlıkça belirleneceği ifade edilmekte. Söz konusu bedeller herhangi bir kriter, ekonomik gösterge veya sınıra bağlanmamıştır. Bakanlıkça belirlenecek olmasına esasında pek çok kanundan aşinayız ancak sınırların konulmamış olması muğlaklık yaratmaktadır. Bu konuya açıklık getirilmesi gerekmekte ve söz konusu ücretler objektif bir standarda bağlanmalıdır. Bunu bir yönetmelikle mi veya neyle belirleyecekseniz bunun da kanunda belirtilmesi gerekir.
8’inci maddede yer alan bedeller sanıyorum ki son olarak 2004 yılında belirlenmiştir. O günden bugüne paradan 6 sıfır atılması gibi hususlar olduğu için metinde değişiklik bir şekilde kabul edilebilir ancak rakamlar niçin yaklaşık 5 kat artırılmıştır? Düzenleyici etki analizi yapılarak deflatör oranında mı düzeltilme yapıldı yoksa perde arkasında başka bir düşünce mi vardır? Biz her şeyin şeffaf ve açık olmasından yanayız. Gerekçede döner sermayenin etkin bir hâle getirileceği ve daha işlevsel olacağı yazılmış. O zaman biz burada “Senelerdir etkin olmayan ve verimsiz bir döner sermaye kullanımı mı var?” sorusunu sormak zorundayız. Önceki senelerde hangi ihtiyaçlar karşılanmadı da bu güncellemeyi yapmak zorunda hissettiniz? “Şu proje, şu yatırım veya şu ihtiyaç karşılanmadı.” diyebileceğiniz bir durum mu yaşandı?
Değerli milletvekilleri, biz ülkemiz için taş üstüne taş koyanı sırtımızda taşırız ancak halkımızın bir kuruşunu da kimsenin haksız yere harcamasına ne izin veririz ne de kabul ederiz. 9’uncu maddenin neden eklendiğiyle alakalı gerçekten bir açıklama bekliyoruz, hiçbir anlam veremedik. Bilindiği üzere, Kültür ve Turizm Bakanlığımızın “teknik yardım desteği” adı altında hâlihazırda söz konusu meseleler için ayrılmış bir ödeneği bulunmaktadır. Söz konusu bedeller, bildiğimiz kadarıyla, Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü bütçesinden yapılmaktadır. Desteğe ihtiyacı olan bölgelerde Kültür ve Turizm Bakanlığının acele müdahalesini anlamakla birlikte, söz konusu meseleler belediyelerin görevi içerisinde olduğundan bu madde de şahsım adına ciddi tereddütler yaratmaktadır. Döner sermayeden bu bedeller eklenen meseleler için kullanılacaksa önümüzdeki yıllar bütçesi için söz konusu Genel Müdürlüğün ödeneğinde bir kısıntı olacak mı? Döner sermayelerin kullanım alanını genişletmek “kamuda tasarruf” dediğimiz şu dönemde yerinde olmamıştır.
19’uncu maddede sayılan bentlerden “diğer gelirler” kavramı açıkçası rahatsız ediyor. Kapadokya, ülkemizin turizmi için bir inci, göz bebeğidir. İşletme ve faaliyet giderleri, marka ve patentler ve hatta sponsorluk gelirleri bile açıkça ifade edilmişken neden “diğer gelirler” adı altında bir bent oluşturulmuştur? Burada “diğer gelirler” denilecekse önceki belirtilen hususlar neden ayrı ayrı belirtilmiştir diye soruyoruz. “Diğer gelirler” dediğimiz zaman belirlilik kavramını ortadan kaldırmış oluyoruz. Elde edilen gelirler kanunla sınırlandırılmadığında ve açıkça belirtilmediğinde istismara açık hâle gelmektedir. Söz konusu bentler açıkça yazıldığı takdirde hem şüpheye mahal vermeyecektir hem de pek çok soru işaretini de ortadan kaldıracaktır.
29’uncu madde de ise son yıllarda belki de kamu vicdanını en çok yaralayan olayların başında gelen… Öyle ki Sayın Cumhurbaşkanımız seçim vaadi olarak mülakatların kaldırılacağını beyan etmiştir. Bizim en önemli kaynağımız insan gücüdür. Toplumsal kalkınmanın en temel unsuru insan gücümüzü en verimli şekilde kullanmaktır. Toplumumuzun, gençlerimizin bizlerden beklentisi şeffaf, adil ve güvenilir devlet kurumları inşa etmektir. Ülkemizin gelişmesindeki en önemli faktör liyakatli kamu personelleridir ancak mülakat sistemi kamu güvenini zedeleyerek toplumsal kalkınmanın önünde en büyük engeldir.
Cari açığın azaltılmasındaki en önemli etkenlerden biri turizm gelirleridir. Ülkemizin turizm gelirlerini artırıcı projeler geliştirilmesi gerekmektedir. Gastronomi, kültür, sanat, kent, doğa, kongre, spor ve sağlık turizmi ülkemizde geliştirmesi gereken turizmlerdendir. Örneğin Güney Kore, Japonya, Singapur, Avustralya vatandaşları Avrupa’nın birçok noktasına Türkiye üzerinden gidiyor. Bu yolcuların ülkemize hiçbir katkısı yok, transit olarak devam etmekteler; yüzde 75-80’i transit yolcu olarak devam ediyor. Mesela Güney Kore bazında Türk Hava Yollarının yolcu durumuna baktığımızda, ilk zamanlar Kore’den Türkiye’ye gelen yolcu sayısı yılda 220 bine kadar çıkmıştı, geçen yıl 90 bine düşmüştür. Japonya ise yılda 200 bine kadar çıkmış, geçen yıl 30 binde kalmıştır. Yine Güney Kore ve Japonya gibi millî geliri çok yüksek olan Singapur’dan yılda 30 bin turist gelmiştir. Bu 3 ülkenin ve Çin’in deniz, kum, gibi güneş turisti yok. Bu ülkelerin en önemli özelliği kültür ve tarihe merak salmaları, buradan gelen turistlerin böyle bir özelliği var ve kişi başına 3 bin dolardan fazla para harcamaktalar.
Türkiye yüzyıllardır 3 kadim dinin mensuplarının kardeş kardeşe yaşadığı bir coğrafyadır. İnsanlar nereden geldiklerini çok merak etmekteler; medeniyetin kökü, başlangıcı Türkiye’de taştan tepelerde oluşmuş. Göbeklitepe’yle başlayan keşiflerle milattan önce, 12 bin yıl önce insanlık bir anda Şanlıurfa’da medeniyeti oluşturmaya başlıyor. Şu an buraya gelenler yarım saat taşları izleyip gidiyor. Bölgeye Amerika, Kanada, Avustralya ve Uzak Doğu ülkelerinden iki üç günlük turistik programlar oluşturulursa çok ciddi bir turizm geliri kaynağı yaratılmış olur.
Sonuç itibarıyla, ülkemizde daha iyi hizmet için girişimciyi, küçük esnafı yok etmek için kanun yapmaktansa turizm çeşitliliğini ve gelirini artıracak projelerle halkımızın refah seviyesini maksimum seviyeye çıkarmamız gerekiyor.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 35 sıra sayılı Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde konuşma yapmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekran başında bizleri izleyen yüce Türk milletinin tüm fertlerini saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz dünya üzerinde bulunan aynı anda hem kültür hem de coğrafi güzelliğe sahip müstesna ülkelerden bir tanesidir. Turizmde ülkemizin rekabetçiliği ulusal ve uluslararası ziyaretçiler için çekiciliğini artırma yeteneğine, kaliteli, çağı yakalayan ve cazip turizm ürün ve hizmetlerini sunabilmesine, uluslararası pazardan ve iç turizimden aldığı payı artırabilmesine ve bunları yaparken turizmi besleyen kaynakların etkin ve sürdürülebilir kullanılmasına bağlıdır.
Turizm sektörü sürekli iş imkânı yaratan ve teknolojinin çalışma gücü üzerindeki olumsuz etkisinin en az olduğu sektördür. Bu yüzden özellikle de genç iş gücü potansiyelinin yüksek olduğu ülkemizde turizm, ekonomimizin en önemli lokomotiflerinden bir tanesidir. Bu sebeplerden hem turistik konaklamaların kiralayan ve kiracı açısından daha güvenilir hâle gelebilmesi için hem de konutların gerçek ve tüzel kişilere turizm amaçlı kiralanmasına ilişkin esasların yeniden belirlenmesi, turizm politikasının belirleyicisi ve uygulayıcısı olan Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından güvenceye alınması ve bazı kanunlarda yapılacak değişikliklerin gündeme getirilmesi ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu gerekçelerle hazırlanan söz konusu teklifin konuşmama konu ikinci bölümünde daha önce iş yeri açma ve çalışma ruhsatı almış olmakla birlikte henüz Bakanlıktan turizm işletmesi belgesi almamış olan tesisler için üç aylık başvuru süresi ve altı aylık belge alma süresi öngörülmektedir.
Ayrıca, Türkiye Odalar, Borsalar ve Birlik Personeli Sigorta ve Emekli Sandığı Vakfına sağlanan katkı paylarının yüzde 1’den yüzde 3’e çıkarılması ve bu katkı payı oranının Birlik Genel Kurulunca yüzde 6’ya kadar artırılabilmesi düzenlenmektedir.
Bununla birlikte, 5510 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca, 2023 yılı Ekim ödeme döneminde gelir ve aylık ödemesi yapılanlara bir defaya mahsus olmak üzere 5 bin TL tutarında ödeme yapılması amaçlanmaktadır. İş göremezlik geliri almakta olanlara ise yapılacak ödemelerin iş göremezlik derecesine göre hesaplanması ve ölüm geliri veya aylığı dosyalarında hak sahiplerine hisseleri oranında ödeme yapılması hüküm altına alınmaktadır.
Söz konusu teklifle Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda Kapadokya Alan İdaresi Başkanlığıyla ilgili çeşitli düzenlemeler öngörülmektedir. Böylece, genel bütçeden yapılacak hazine yardımları, idareye kiralanan taşınmazlar ile idarenin mülkiyetindeki taşınmazların kiralanmasından, işletilmesinden ve işlettirilmesinden elde edilen gelirler, marka ve patent gelirleri, başvurular ve idarece sunulacak hizmetler karşılığı alınacak ücretler, işletme ve faaliyet gelirleri, her türlü tanıtım, basım ve yayın gelirleri, fikrî mülkiyet haklarından kaynaklı gelirler, yurt içinden ve yurt dışından sağlanacak yardım, bağışlar ve sponsorluk gelirleri, idare gelirlerinin değerlendirilmesinden elde edilen gelirler, diğer gelirler idareye gelir olarak belirlenecektir.
Ayrıca, Kapadokya alanının tarihî ve kültürel değerleriyle jeolojik dokusunun ve doğal kaynak değerinin korunmasına ve yaşatılmasına yönelik alınan tedbirlere aykırı davranılması hâlinde uygulanacak idari para cezalarının kapsamı kanunla belirlenecektir. Yine aynı çerçevede Kapadokya Alan Başkanlığının Kapadokya alanındaki korunması gerekli taşınmaz, kültür ve tabiat varlıkları ile sit alanlarının tespitini yapma ve ihtiyaç duyulması hâlinde kamulaştırma işlemlerini gerçekleştirme yetkisi kanunla düzenlenecektir. Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Yönetim Kurulunun, Danışma Kurulunun, İcra Kurulunun ve görev yetkileri ile çalışma usulleri ve Ajansın Genel Müdürünün görev ve yetkilerinin belirlenmesine ilişkin düzenleme yapılacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın başında söylediğim gibi, hamdolsun ki hem tarihî hem kültürel hem de coğrafi açıdan oldukça zengin olan bir vatana sahibiz. Yıllardır söz aldığım gerek komisyon toplantılarında gerek Genel Kurul konuşmalarında seçim bölgem olan Kayseri’nin turizm potansiyelinin sağlıklı bir turizm ve ulaşım ağı oluşturularak ve AR-GE tanıtım çalışmalarına ağırlık verilerek ortaya çıkarılması gerektiğinden bahsetmiştim. Sayın Valimiz, kıymetli devlet adamı Gökmen Çiçek Beyefendi Kayseri’mizde göreve başladıktan sonra tabiri caizse şehir genelinde âdeta bir turizm seferberliği ilan edilmiştir. Devletimizin gerekli organlarıyla sürekli koordineli çalışmalar yürütülerek başta Soğanlı Vadisi aktif bir turizm merkezi hâline getirilmiştir. Bu sayede artık vadiyi ziyaret eden turistlerimiz 6’ncı ve 7’nci yüzyıllardan kalan Bizans kiliseleri ile tarihî yapıları ziyaret edebiliyor, trekking yapabiliyor, sıcak hava balonlarıyla gezintiye çıkabiliyor ve doğal off-road pistleriyle spor yapma imkânını bir arada bulabiliyor. Bununla birlikte, toprağın yeşille, dağların gökyüzüyle ve suyun hayatla buluştuğu büyülü bir yer olan ve Niagara’dan sonra dünyanın 2’nci büyük şelalesi olma özelliği taşıyan Yahyalı Kapuzbaşı Şelalelerinin de turizm potansiyelini geliştirmek için başta çevre düzenlemesi ve konaklama tesislerinin geliştirilmesi olmakla beraber birçok alanda projelere start verilmiştir.
Şehrimizde turizm açısından cazibe merkezi hâline gelmekte olan bir başka ilçemiz olan Bünyan’da bulunan ve mimarisi bozulmadan vakfiyesi günümüze kadar ulaşan tek kervansaray olma niteliğini taşıyan Karatay Han Kervansarayı’nı koruma ve daha çok ziyaretçiye ulaştırabilmek adına tanıtım çalışmalarımız devam etmektedir. Yine, Bünyan’ımızda yapımı tamamlanan ve ziyaretçilerine sunduğu eşsiz manzarasıyla huzur veren Cam Seyir Terası son günlerin en çok ziyaret edilen rotası hâline gelmiştir. Kısa sürede gerçekleşen bu gelişmeler ülkemizde ve şehrimizde turizmin gelişmesi, iş olanaklarının artması, sektörün ivme kazanması ve kültürel birikimlerin insanlara kazandırılması açısından oldukça önemlidir. Bu gelişmelerde katkısı olan başta Sayın Valimiz Gökmen Çiçek Beyefendiye ve emeği geçen tüm kurum ve şahıslara teşekkür ediyorum.
Sözlerimi noktalamadan önce, katil İsrail’in Gazze'de çocuk, yaşlı, hamile, hasta, kadın demeden canice katlettiği kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin partimizin bugünkü grup toplantısında yaptığı tarihî konuşmada altını çizdiği gibi, Kudüs güvende değilse, Gazze güvende değilse, Halep güvende değilse, Kerkük güvende değilse, soydaşlarımız ve din kardeşlerimiz güvende değilse altını çizerek belirtiyorum ki Ankara’nın güvenliğinden hiçbir akıl ve vicdan sahibi bahsedemeyecektir. Bugün Gazze’de yaşanan felaketler bir insanlık suçudur. Gazze’yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek bize ecdadımızın mirasıdır. Sanmasınlar sadece Kudüs, sadece Gazze İslam’dır; buraların dağı taşı, havası, kurdu, toprağı İslam’dır ve koruyucusu Allah’tır. Allah büyüktür, bugün masumlara bombalar yağdıran İsrail’in tepesine ebabil kuşları yeniden tuğlalar yağdıracaktır. “La galibe İllallah.”
Bu duygu ve düşüncelerle Milliyetçi Hareket Partisi olarak söz konusu teklifi olumlu değerlendirdiğimizi belirtmek istiyorum, vatanımıza ve milletimize hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sinan Çiftyürek.
Buyurun. (HEDEP sıralarından alkışlar)
HEDEP GRUBU ADINA SİNAN ÇİFTYÜREK (Van) – Sayın Başkan, sayın vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Günlerdir devam eden ve giderek bölgesel savaş riskini artıran İsrail-Hamas arasındaki savaşın durdurulması için kimin elinden ne geliyorsa su dökmeye çağırıyoruz.
Biz burada bugün 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun geçici maddelerle güçlendirilmesini tartışırken ülkemizde her saat, her gün binlerce gencimiz ve toplumun hafızası olan, gözü kulağı olan aydınlarımız ya yasa dışı yollarla ya da doğrudan doğruya -tırnak içinde, iyi hâl kağıdı alarak- Avrupa’ya, Batı’ya göç etmeye çalışıyor. Kim, neden göç etmeye çalışıyor? Başta gençler göç etmeye çalışıyor. Acı gerçek şudur: Gençlerin yüzde 73’ü “Ben geleceğimi başka bir ülkede görüyorum.” diyor, “Göç etmek istiyorum.” diyor. Öğrencisi, diplomalısı, diplomasızı, işsizi, işçisi; gençler göç etmek istiyor, bu toplumun geleceğidir.
Sadece bir tablo göstereyim size basında çıktığı için, “Ağrı'dan 50 bin Kürt genci Kanada’ya göç etti.” diyor. Sadece Kürtler, Kürt genci mi göç ediyor? Kürt genci ekonomik ve siyasi nedenlerle göç ediyor ama Tokat merkezli bozkır, Trabzon merkezli Karadeniz ve hatta Trakya'da gençler harıl harıl, şebekelere binlerce dolar vererek Batı’ya göç etmeye çalışıyorlar. Ve ilginçtir, dün Rize, Trabzon, Ordu’da kendi aralarında Kürtçe konuşan Kürt mevsimlik işçilerine saldıran aynı gençler Avrupa’da iltica almak için harıl harıl Kürtçe öğreniyorlar. Bu bir ironidir. Sadece gençler değil, başta mazot olmak üzere artan girdiler nedeniyle tarlasını ekemeyen küçük çiftçi hakeza Batı’ya göç etme arayışında. Türk Tabipleri Birliğinin bir tablosu var burada: Sadece 2022 yılı için ve ilk sekiz ay için 1.964 sadece doktor Avrupa'ya gitmek için iyi hâl kâğıdı almış; bunlar sadece doktor, sağlıkçı. Ya mühendis ya mimar ya psikolog… Demek ki bu toplumun aydın kesimi, toplumun gözü kulağı olan aydın, yetişmiş gücü Avrupa’ya geçmek için sırada bekliyor.
Şimdi, bu göçün temelinde ne yatıyor? Elbette ki ekonomik ve siyasi nedenler yatıyor. Batı’nın faşizmi var, Doğu’nun despotizmi var. Batı, faşizmle hesaplaşarak bugün -tırnak içinde- sınırlı da olsa bir burjuva demokrasiye ulaştı. Ve dikkatinize sunuyorum, İslam coğrafyasında göç eden -savaş, ekonomik nedenler, susuzluk, her neyse- Müslüman halklar nereye gidiyor, petrol zengini ülkelere gidiyorlar mı? Hayır, Hristiyan haritasına gidiyorlar. Bunun üzerine herkesin düşünmesi lazım.
İkincisi: Süren göçün temelinde iki neden yatıyor demiştim, biri ekonomik nedendir. Eğer Osmanlı bakiyesi olan Anadolu ve kürdistanda zanaatkâr ve sanayinin ilk halkası olan manifaktür konusunda yetişmiş olan Hristiyan halklar tırpanlanmasaydı bugün On İkinci Kalkınma Planı’nda hedef olarak belirlenen “2053’te biz en büyük 10’uncu ekonomi olmak istiyoruz.” denilen hedef inanıyorum ki ben iddia ediyorum ki 20’nci yüzyılın 2’nci yarısında Türkiye ekonomisi 5’inci ya da 6’ncı büyük ekonomi olurdu. İnanmıyor musunuz? Bakın, bugün Türkiye'deki kalkınmış ekonomilere bakın, kentlere, Kayseri’ye, Çukurova’ya, İzmir ve İstanbul’a tırpanlanan o Hristiyan halkların gine izleri vardır.
İkinci neden, şimdi, Koçgiri’den bu yana eğer 1921 Anayasası uygulansaydı, eğer halklar hukuku eşitlik temelinde çözülseydi -halkların kardeşliği meselesi- trilyonlarca dolar Kürtle savaş yerine, barışa ve ekonomiye aktarılsaydı, yine iddia ediyorum, Türkiye ekonomisi, bugün zaten 2053’ü beklemesine gerek yoktu, zaten ilk 7 ya da 8’inci ekonomi arasında olurdu. Sadece GAP, Hollanda’nın 2 katı; Hollanda 40 bin kilometrekare, GAP 75 bin kilometrekare. Biliyorsunuz, Sayın Gül uçağa binerken barış sürecinde “İyi şeyler olacak.” dedi. Neydi iyi şeyler? Kürt’le birlikte Kafkasya'dan Mısır’a kadar büyüme politikası izleniyordu ama yine rejimin aklı Kürt’le birlikte büyümek yerine Kürt’ün sırtına binerek yürümek istedi; o nedenle çöktü ikisi, Suriye savaşı nedeniyle çöktü.
Çağrımız şudur bizim: Savaş siyasetine son verilmeli. Kürt meselesinde savaş sadece Kürt’ü nefessiz bırakmadı, cumhuriyetin de ayağına vurulmuş en büyük pranga hâline getirdi ve o eğer gerçekten kalkınmak istiyorsa, Türkiye dünyanın en önemli ekonomileri arasında yer almak istiyorsa başta kendi prangasını çözmelidir diyoruz.
Burada bir tespite varacağım: Demek ki dağlara taşlara “Ne mutlu Türk’üm!” demek, bırak Kürt’ü, Türk'ü de mutlu etmiyor. Mutlu mu Türk şu anda, Türk gençliği mutlu mu? Yüzde 73’ü Türkiye’de yaşamak istemiyor. Dağlara taşlara yazdınız “Ne mutlu Türk’üm diyene!” yıllarca okuttunuz “Ne mutlu Türk’üm diyene!” Bıraktık Kürt’ü Türk’ün kendisini de mutlu edemediniz, olmaz da zaten.
Somut birkaç öneri üzerinde duracağım, konuşmamı sonlandıracağım. Birincisi: Şimdi, 21’inci yüzyıl yerel yönetimler yüzyılıdır, desantralizasyon yüzyılıdır, aynı zamanda tarım yüzyılıdır. Dolayısıyla, eğer hakikaten bir ekonomik kalkınma gerçekleştirilmek isteniyorsa başta Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na konulan şerh kaldırılmalıdır. Kürt’ün ambargosundan kurtulmalı burada. “Aman ha, ben bunu kaldırırsam Diyarbakır, Van da yararlanır.” kaygısını Türkiye Cumhuriyeti aşmalıdır; bir bu. Dolayısıyla kayyum siyasetine son verilmelidir, tuz kokmadan son vermelidir.
İkincisi: Şimdi, ekonomik büyüme ile siyasal demokrasi ayrılmaz iki kardeştir. Demin dedik ya milyonlar şeye göç etmek istiyorlar; İslam coğrafyasından zengin İslam ülkelerine değil de Hristiyan haritasına göç etmek istiyorlar. Niye? Sadece ekonomik refah olduğu için mi? Hayır, aynı zamanda kısmen de olsa, sınırlı da olsa siyasal demokrasi olduğu için. Sadece o değil, ayrıca sermayenin kendisi de zaten küresel planda güvenli liman arar. Eğer sermaye çekmek istiyorsan önce siyasal demokrasisini ne yapacaksın, güçlendireceksin. O zaman ekonomik kalkınma ile siyasi demokrasi ayrılmaz iki kardeş olarak ne yapar? Kalkınmanın önünü açar.
Son olarak şunu demek istiyorum: Hilvan'da Orta Doğu’nun en büyük havaalanı yapıldı. Niçin yapıldı? GAP merkezli, Güney Kafkasya'dan Mısır’a kadar 500 milyonluk havzayı besleyebilecek potansiyele sahipti. Cumhuriyet Halk Partisi başta olmak üzere bütün parti yetkilileri dediler ki o zaman: “Biz dış ihracatı 500 milyar dolara çıkaracağız.” Doğrudur, vardı o potansiyel, 500 milyar dolara çıkarılabilirdi. Niye yani? Hollanda GAP'ın yarısı iken 79 milyar dolar tarım ihracatı yapıyor da Türkiye Hollanda'nın 20 katı -neyse- 40 milyar dolar ticareti yok, tarım ihracatı yok. Ama bunun da başarılması için -tırnak içinde- resmî adıyla Doğu ve Güneydoğu, bizim şeyimizle kürdistan bölgesine istikrarın gelmesi lazım, savaşın son bulması lazım. O nedenle bir kez daha cumhuriyete, cumhuriyetin aklına, parti sözcülerine, parti gruplarına çağrıda bulunuyoruz: Toplum yeterince yoruldu, sadece Kürt yorulmadı, Türk de yoruldu; bu meseleyi, bunu eğer gerçekten çözmek istiyorsanız, gerçekten Türkiye’nin 2053 hedefine varmasını istiyorsanız başta Kürt meselesinin demokratik çözümünü hedefleyin.
Gündemde yeni bir anayasa var, bu anayasanın olmazsa olmazı… “Kardeşiz.” diyoruz ya sabah akşam, ya kardeş kardeşin Anayasa’da varlığını niye kabul etmiyor? Sen benim varlığımı kabul etmiyorsun resmen.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Dün Kürt yoktu, yıllarca; sonuç ne oldu? Kürt var, Kürt’ün hakkı yok; Kürt var, Kürt’ün ülkesi yok. Bu oyuna son vermemiz lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum; sağ olun, var olun. (HEDEP sıralarından alkışlar)
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, milletvekillerinin konuşmalarında İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin üçüncü fıkrasının amir hükmü doğrultusunda gerekli hassasiyeti göstermelerine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin üçüncü fıkrasında Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasa’da düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar yapmak yasaklanmıştır. İç Tüzük’ün amir hükmü doğrultusunda sayın milletvekillerinden bu hususta gerekli hassasiyeti göstermelerini rica ediyor, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.32
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER : Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Kurtcan ÇELEBİ (Ankara)
-------0-------
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
35 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 104 Milletvekilinin Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1669) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 35) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
İkinci bölüm üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalara devam ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Karabük Milletvekili Cevdet Akay konuşacaktır.
Buyurun Sayın Akay. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CEVDET AKAY (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
35 sıra sayılı Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’yle ilgili bugün genel olarak değerlendirmeleri yaptıktan sonra emekli ikramiyesi üzerine de bazı konuşmalar ve saptamalar yapacağız. Bu kanun teklifine üç açıdan bakmak lazım; kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması… Ki bu da vergilendirme açısından buradaki konjonktürde, bu piyasada vergilendirilmeyen bir kazanç var. Bu faaliyetlerin sürekli hâlde yapılması durumunda bu kazançların Gelir Vergisi Kanunu’nun 37’nci maddesine göre ticari kazanç olarak tespit edilip vergiye tabi tutulması gerekiyor, ayrıca da katma değer vergisine tabi tutulması gerekiyor.
İkinci kısmı da güvenlik açısından yani bu evlerde konaklayanların, bu konutlarda konaklayan kişilerin kimlik bilgilerinin tespit edilmesi; bu da güvenlik açısından çok çok önemli. Bu konuyla ilgili kısaca bir örnek vermem gerekirse, biliyorsunuz, Antalya şehrimize yurt dışından milyonlarca turist geliyor. Burada havaalanına iniyorlar. Buradaki bir tespit de havaalanına inen turist sayısı ile otellerde konaklayan turist sayısı arasında muazzam farklılıklar tespit edilmiş. Demek ki bu turistlerin bir kısmı bu tür konutlarda kalıyorlar ve buradaki kazançlar da vergiye tabi tutulmuyor. Burada bir önerimiz olacak: Yurt dışından gelen bu turistlerin havaalanına indiğinde veya gelmeden bir form doldurup nerede, nasıl konaklayacaklarıyla ilgili bilgilerinin alınması buradaki kayıt dışılığın vergilendirilmesini kolaylaştıracak diye düşünüyorum.
Bir de bu kanun teklifinin bazı bölgelerde, bazı alanlarda sosyoekonomik ve sosyokültürel yapı üzerinde etkileri var. Çünkü burada kiralanan konutlar o bölgedeki insanlarla kültürel ilişkileri, ev sahibi-kiracı ilişkilerini de geliştiriyor ve o bölgedeki konut fiyatlarını yukarı çekebiliyor. Buradaki ekonomik kriz belli, o bölgede yaşayan insanların -ülkemizdeki son durum itibarıyla da takdir edersiniz- konut, ev kiraları bir hayli yükseldi; buraya da olumsuz etkileri olacaktır diye düşünüyorum.
Yine, burada dikkat edilmesi gereken bir konu da sektördeki, dünya konjonktüründeki genel ciro 2023 yılı itibarıyla 1 trilyon doları aşmış durumda; bu da çok ciddi bir rakam.
Değerli vekillerim, burada da çevrim içi satışlar çok çok önemli. Çevrim içi satışlar, 2027 yılında bu cironun yüzde 64’üne tekabül edecek. Yani hangi çevrim içi satışları kastediyoruz burada? Uluslararası firmaları kastediyoruz “Airbnb” “Booking.com” “Expedia” gibi kuruluşlar; bunların komisyon gelirleri de vergilendirilmiyor. Dolayısıyla, bizim burada da bir vergi kaybımız var. Hani söylüyorduk, Onikinci Kalkınma Planı’nda da bahsettik “Dünyanın sayılı 100 markasından 5’ini ülkemizden yaratacağız.” diye. Bir markayı da bu sektörde yaratalım, iç piyasamızda bu firmaları teşvik edelim, bu tip şirketlerin kurulmasının önünü açalım, gerekli destekleri verelim ve böylece onların elde etmiş olduğu kazançları da hiç olmazsa vergilendirelim ve piyasadaki vergi matrahını da vergi gelirlerini de arttırmış oluruz; bunu da buradan ifade etmiş olayım.
Devamında da bu kanun teklifinin ikinci bölümüyle ilgili… 17’nci maddeyle ilgili olarak devam edip diğer birkaç maddeyle ilgili de fikirlerimi söyleyeceğim.
Bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce iş yeri açma ve çalışma ruhsatı alan firmalar açısından bir durum var, burada bir yetki verilmiş bu firmalara. Bu kanunun yürürlüğe girmesi tarihinden önce iş yeri açma ve çalışma ruhsatı alan bu firmalar üç ay içerisinde müracaat ederlerse, altı ay içerisinde de turizm işletme belgesini alırlarsa bu faaliyetlere devam ediyorlar bir yılını doldurmadıkları zaman. Buradaki firmaların kimler olduğunu merak ettik. Yani niçin böyle bir yetki verilme zarureti doğdu? Bu firmaların da bizimle paylaşılmasını Plan ve Bütçe Komisyonunda ifade etmiştik ama henüz bir cevap alamadık, bu cevabı da bekliyoruz.
Diğer bir madde de 23’üncü madde; bu da peribacalarının kaya oyma mekânlarıyla ilgili olarak veyahut da peribacalarına tahribat yapıldığındaki cezadan bahsediyor, 608 bin liralık bir ceza. Bu ceza gerçekten çok az bir ceza. Altmış milyon yıl öncesine dayanan bir doğa harikasına caydırıcı özellikte bir ceza değil yani gerekirse hapis cezası da verilmesi lazım, çok yetersiz bir ceza; bunu da buradan ifade etmiş olalım.
Tabii ki sürem kısıtlı, emeklilere de süre ayırmak istiyorum. Onun için müsaade ederseniz emeklilerle ilgili konuya gireceğim.
Tabii, Ajansla ilgili bir konu vardı, mülakat olayı. Yani gerçekten buraya alınan elemanların mülakata tabi tutulması kabul edilebilir bir şey değil. Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifadesi var, Anayasa’nın eşitlik ilkesine de aykırı, bu mülakatın kaldırılması gerekir; bunu da buradan ifade etmiş olalım. Sözlü mülakatın kaldırılmasını istiyoruz.
20’nci maddeyle ilgili yani emeklilikle ilgili, emekli ikramiyesiyle ilgili birkaç konuya değinmek istiyorum. 5 bin TL emekli ikramiyesi emeklilerimize veriliyor ama çalışan emeklilerimize verilmiyor, bütün emeklilere verilmiyor. Şimdi 61 milyar liralık bir maliyetten bahsedildi. 13 milyon 869 bin; daha fazla da olduğu tabii ki kayıtlarda geçerli ama resmî kayıtlarla ilgili en son rakam bu olduğu için onu aldığımızda 5 bin çarpı 13 milyon 869 bin, 69 milyarlık bir bütçeden bahsediyoruz. Yetkililer bahsettiler 61 milyarlık bir maliyeti olduğundan. Aradaki fark 8 milyar civarında bir fark yani biz 8 milyar için çalışan emeklilerimize bu ikramiyeyi vermiyoruz. 8 milyar ne kadar kişi yapıyor? Yaklaşık 1 milyon 669 bin. 1 milyon 700 bin diyelim, 1 milyon 750 bin diyelim, hiç önemli değil; bu kadar kişi bu ikramiyeden yararlanamıyor. Bu kabul edilemez ki biz Plan ve Bütçe Komisyonunda bir önerge verdik, bu ikramiyenin yeterli olmadığını, 15 bin liraya çıkarılması gerektiğini ifade ettik. Eğer 15 bin lirayı verecek olsak aynı emekli sayısından maliyet 208 milyar lira civarında yapıyor. E, zaten 61 milyar liralık bir maliyeti bu devlet, bu iktidar karşılıyor. Aradaki fark 137 milyar lira. Bu 137 milyar lirayı kat kat biz emeklilerimize verebilecek durumdayız. Nasıl mı vereceğiz? İki tane farklı yöntem söyleyeceğim size. Bir tanesi kur korumalı mevduatın maliyeti. Sadece 2023 Haziran itibarıyla kur korumalı mevduatın maliyeti -Merkez Bankası Başkanı bize ifade etmişti, 90 milyar dolar Merkez Bankası, 60 milyar dolar Hazineden gelen- 150 milyar dolar. Buradan sağlayacağımız tasarrufla emeklilerimizi çok rahat ettirebiliriz, 15 bin liralık ikramiyeyi verebiliriz.
Diğer bir konu, biliyorsunuz, bütçe limitleriyle ilgili Cumhurbaşkanımıza yetkiler verdik yani yüzde 5’lik Maliye Bakanına ve yüzde 5’lik Cumhurbaşkanına verilen yetkiyi 3 katı şekliyle Cumhurbaşkanımıza verdik, borçlanma yetkisi verdik. Bu da 2 trilyon 186 milyar liralık bir tutar yapıyor. Şimdi, baktık bütçe açığı ne kadar olacak; 1 trilyon 600 milyar lira veya 1 trilyon 700 milyar lira civarında. Burada 600 milyar liralık kullanılmayan bir borçlanma limiti var yani bunun 137 milyar lirasını niçin biz emeklilerimiz için kullanmıyoruz?
Sayın Cumhur İttifakı vekillerine ben özellikle sesleniyorum: Biliyorum ki en az sizler de bizim kadar emeklimizin mağduriyetini biliyorsunuz, bu ikramiyelerinin artırılmasını istiyorsunuz. Biz yasama organıyız; gelin, hep beraber, burada, siz önerge verin, biz de destekleyelim, bu 15 bin TL'yi teklif edin, emeklilerimize bu parayı verelim; emeklimiz de rahat etsin, biz de rahat edelim.
Ben Cumhurbaşkanımıza da ayrıca sesleniyorum: Bu borçlanma yetkinizi lütfen emeklimiz için kullanın, 137 milyarını emeklimiz için kullanın, geri kalanını da seçim bütçesi olarak kullanabilirsiniz. Zaten ihracata, istihdama ve yatırıma yönelik kullanmıyorsunuz, hiç olmazsa emeklimiz için bu borcu kullanın; emeklimiz de rahat etsin, biz de rahat edelim.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Kadem Mete.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA KADEM METE (Muğla) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle, konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Türkiye olarak Filistinli kardeşlerimizin yaşadığı ve tarifi asla mümkün olmayan derin acıyı yüreğimizde hissediyoruz. Milletimizin hiçbir ayrım gözetmeden, çocuk, kadın ve sivil demeden binlerce insanın ölümüne sebep olan bu katliamı lanetlediğini buradan da ifade etmek istiyorum. En son gerçekleşen ve insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen hastane saldırısı başta olmak üzere ibadethanelerin, okulların vurulması asla hafızalardan silinmeyecektir. Türkiye, her zaman olduğu gibi yine mazlumun yanında yer almış, bu akıl almaz saldırılara karşı hemen gerek diplomatik gerekse de insani yardım amaçlı çalışmalara başlamıştır. Kendi yurtlarında, acımasızca, gözlerini kan bürümüş insanlar tarafından vahşice katledilen binlerce çocuğun kanı İsrail Devleti’nin, katil Netanyahu'nun ve destekçilerinin elindedir. Bu vahşeti kınıyor, telin ediyor, lanetliyorum. Hayatını kaybeden tüm Gazzeli kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyor, bu zulmün bir an önce son bulmasını umut ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında 1986 yılından beri turizm faaliyetinde bulunan ve üniversite eğitimini turizm işletmecilik ve otelcilik konusunda almış bir arkadaşınız olarak sizlerle duygularımı ve düşüncelerimi paylaşacağım ama ondan önce, az önce konuşma yapan Cumhuriyet Halk Partili Cevdet Bey’in ilk beş dakikalık konuşmasının altına aynen imzamı atabileceğimi de söylüyorum. Öyle güzel tespitler yaptı ki Sayın Vekilimizin bu kanun teklifine “evet” diyeceğini umut ediyorum. Çünkü ben de aynı kendisi gibi birazdan aynı kanun teklifi konusunda aynı maddelere değineceğim.
Şimdi, müsaadenizle saygıdeğer milletvekillerim, gerçekten sahada olan, bu işi yapan birisi olarak yani öyle başkalarından duyma değil veya eline tutuşturulan metni okuyarak değil gerçekten sahadaki bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum. Bu konuda da lütfen önyargılı olmayınız.
Şimdi, öncelikle, pandemiden sonra, insanların daha butik ve ailesiyle beraber baş başa tatil yapabilmelerinden kaynaklı, büyük kalabalık oteller yerine küçük evleri, villaları, konutları kiralama eğilimi dünyada baş göstermiş ve Türkiye'de de bu tip ciddi bir talep oluşmuştur. Ve tabii, talebin olduğu yerde hemen arz da kendiliğinden gelişmiş ve birçok insan konutlarını daha önce on iki aylığına kiraya veriyor iken günübirlik kiraya vermeye başlamıştır. Peki, kimlere vermiştir bunu? Sadece Türkiye'de turizm yapanlara değil, dünyanın dört bir tarafından tatile gelen insanlara konutlarını, villalarını kiralama yoluna gitmişlerdir. Tabii, on iki ayda kazandığı parayı bir ay gibi bir sürede kazanmanın cazibesi hızlıca bu sektörün gelişmesine de sebebiyet vermiştir kuralsız, denetimsiz bir şekilde. Şimdi, bu, evini kiraya vermek isteyenler ne şekilde bu evlerini pazarlamaya kalktılar? Az önce yine Cevdet Bey’in söylediği gibi çoğu uluslararası firmalar olan, Airbnb gibi yurt dışı kaynaklı firmalarda ilanlar vermişlerdir ve dünyanın dört bir tarafından rezervasyonlar gerçekleşmiş, kişiler bu konutlara gelmişler, konutun sahibine nakit olarak ödemesini yapmışlar, konut sahibi de bu aldığı nakit üzerinden yüzde 20 gibi bir komisyonu bu “uluslararası şirket” dediğimiz Airbnb gibi firmalara ödeme yapmışlardır ve burada ne konut sahibi ne de bu firmalar aldıkları ücret üzerinden herhangi bir vergi ödememiştir.
Şimdi, düşünmeyiniz ki sadece vatandaşlarımız bu turizm faaliyetini gerçekleştiriyor. Özellikle -geçenlerde açıklandı- Ruslar, Türkiye'de konut alma bakımından ilk defa 1’inci oldular. Daha önceden İngilizler, Almanlar 1’inci sırayı paylaşıyordu, Ruslar da şimdi 1’inci sıraya vardılar. Bu, yurt dışından gelip de ülkemizden konut alanlar kendi konutlarını da kendi memleketlerinde kiraya veriyorlar yani eşine dostuna, akrabalarına kendi ülkelerinde reklam yaparak bir Rus’un burada satın aldığı bir eve Rusya'dan başka misafirler geliyor, burada konaklıyor, parayı o Rus’a veriyor, Rus da zaten kendisinin kazancı olarak büyük bir kısmını yine Rusya’ya getiriyor yani ülkenin dışından gelen para bir vesileyle yine ülkenin dışına gidiyor. Biz hiçbir vergi almaksızın bunları sadece seyrediyoruz. Şimdi, öncelikle bunun kayıt altına alınması ve vergilendirilmesi amacıyla yapılmış olan bir düzenlemeden bahsediyoruz.
Peki, bunun hemen arkasından ikinci bir gerekçe olarak neyi işaret etmişti? Yine benden önceki konuşmacıya atıfta bulunmak istiyorum çünkü gerçekten güzel tespitleri var yani çok konuşmacı oldu burada ama inanın, birçoğu kanunla alakalı hiçbir şey söylemedi, onun için değerli buluyorum.
İkincisi, güvenlik sorunu saygıdeğer milletvekilleri. Bir turistik tesise gittiğinizde, kimliğinizi verdiğinizde rezervasyon işleminiz gerçekleşirken aynı anda Emniyet sistemiyle entegre olduğu için kimlik bilgileriniz Emniyet mensuplarının da ekranına düşer ve eğer yasa dışı bir kişiyse, aranan bir kişi ise Emniyet mensupları eliyle koymuş gibi bu kişiyi gidip kaldığı tesisten alabilirler. Bu konutlarda herhangi bir kayıt bildirme olmadığı için özellikle kanundan kaçanların da tercih ettiği bir konaklama şekli olarak da karşımıza çıkıyor ve burada hiçbir güvenlik yok. Bu, kanunla düzenlendikten sonra, inanın, bu evlerini turistik tesis olarak kiraya verenler aslında iki tane büyük sıkıntıdan da kurtulmuş olacaklar haberleri yok. Bunlardan bir tanesi, eğer sizin kiraya verdiğiniz, yasa dışı bir şekilde, kayıtsız bir şekilde kiraya verdiğiniz konutunuzda kanun dışı bir faaliyet gerçekleşirse veya orada kalan bir kişi bir terör faaliyetinde bulunursa -Allah korusun- yardım ve yataklık suçundan kendinizi mahkemede bulabilirsiniz veya bir yabancı turist sizin evinizde konaklarken kaza geçirir, sakat kalır veya ölür ise o zaman da ödeyeceğiniz tazminat evinizi satsanız baş edemeyeceğiniz bir miktara ulaşır ve bu da ciddi bir sıkıntı olarak karşınıza çıkar.
Kayıt dışı ve güvenlik konusunu söyledikten sonra üçüncü bir faydası daha olacak bunun: Konut arzı. Bir konut arzı gerçekleşmiş olacak çünkü bu işi Turizm Bakanlığı kanunla denetim altına almaya kalktığı andan itibaren bu işi yapanların bir kısmı bunu yapamayacaklar. Neden yapamayacaklar? Çünkü elverişli olmadıklarından dolayı; birazdan izah edeceğim. Bu şekilde de ister istemez, normal, daha önceden yaptıkları gibi konutlarını on iki ay süreyle kiraya vermeye devam edecekler ve bir konut arzı oluşacak.
2018 yılında yaptığım bir araştırma sonucunda arkadaşlar, Bodrum ilçesinde nüfus 182 bin iken konut sayısının 185 bin olduğunu, yine Datça ilçemizde nüfusun 22 bin küsur iken konut sayısının 24 bin olduğunu gördüm. Ama inanın, Muğla'da en çok konut sorunu hangi ilçelerde var diye sorarsanız Bodrum 1 numaradır, Datça da 2 numaradır. Çünkü bu konutlar asla kiralık verilmiyor, birçoğu ikinci konut olarak, bir kısmı da bu şekilde yabancılara veyahut tatile gelenlere konut olarak veriliyor. Ve bu kanun düzenlendiği zaman birçok konutun artık gerçek manada kiralık konut olarak yani uzun vadeli kiralık konut olarak karşımıza çıkacağını görmek mümkün.
Bir milletvekilimizin bir örneği vardı, ona da değinmek istiyorum. “Siz, bu düzenlemeyle apartmanlardaki konutların önünü kesiyorsunuz. Çünkü orada evini kiraya vermek isteyen kişi bütün apartman sakinlerinden muvafakatname almak zorunda, bu da mümkün değil ama villası olan bir adam çok rahat bir şekilde evini kiraya verebilecek. Siz, fakirin yine önünü kesiyorsunuz, zengin villasını kiraya verebilecek.” dedi, İYİ Partili bir arkadaşımdı. Ben buradan kendisini sadece empati yapmaya davet ediyorum. Arkadaşım, bir apartmanda oturuyorsun, 3’üncü katındasın ve 4’üncü katındaki ev sahibi veya 2’nci katındaki veya yanındaki ev sahibi evini kiraya vermiş. Kime vermiş? Dünyanın herhangi bir noktasından insanlara vermiş. 3 genç gelmiş, eğlence yapmak için, tatil yapmak için sizin konutunuzun hemen yanına veya üst katına yerleşmiş, o akşam eğlenceye gitmiş, akşam da yanında barda tanıştığı karşı cinsten 3 misafiriyle beraber geri gelmiş ve sabaha kadar da eğlenmişler; siz de çoluğunuzla çocuğunuzla o konutta yaşıyorsunuz. Yani “apartmanda yaşama sanatı” denilen bir şey vardır, evcil hayvan bile beslemek izne tabidir. Dolayısıyla apartmanlarda, konut alanlarında bu tip faaliyetlerin oluşması, inanın, çok ciddi sıkıntılar ortaya çıkarırdı; bir bakıma bu da engellenmiş oluyor bu yasa teklifiyle.
Cumhuriyet Halk Partili bir sözcü arkadaşım da ilginç bir tespitte bulundu “7.500 lira maaş alarak geçinmeye çalışan bir emekli yazlığını kiraya verecek, onu da engelliyorsunuz.” dedi. Tabii, gerçekten dikkat çekici. 7.500 lira maaş alan ama yazlığı olan bir emeklinin varlığından da haberimiz oldu.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Olmamalı değil mi? Olmamalı değil mi? Onun yaşamaya hakkı yok değil mi? Babasından kalmış olamaz değil mi? İnsaf ya, insaf arkadaş, hayret ya, vallahi billahi! Bu ne kibirdir ya!
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Eskiden yazlık vardı, 7.500 lira yeni oldu ama.
KADEM METE (Devamla) – Lojmana gelelim. Arkadaşlar, buradan bütün turizmcilere bir müjde vermek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
KADEM METE (Devamla) – Bakanlığımız, bu düzenlemeyle turizmin en büyük sorunlarından bir tanesi olan çalışanların kaliteli bir yerde konaklama sorununu da çözmüş olacak kendisine tahsisli arazilerde lojman yapmak suretiyle ve bunları tarafsızlıkla Turizm Bakanlığı belgeli olan tesisleri lojman niteliğinde kiraya vererek veya satarak bu sorunu da çözecek. Bu, ciddi anlamda bir yaraya merhem olacak.
Son olarak, arıtma tesislerini bugüne kadar büyükşehir belediyelerinin yapması gerekiyor iken maalesef Turizm Bakanlığı bazı yerlerde arıtma tesisi yapmak zorunda kaldı. Neden? Çünkü o bölgelerdeki belediyeler kendi görevlerini yapmadığı için turizm beldeleri heba olmasın diye arıtma tesislerini AK PARTİ’li Turizm Bakanlığı yaptı. Hangi belediyelerde? Yine turizm bölgelerinde, çoğunlukla Cumhuriyet Halk Parti’li belediyelerde.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – İyi başlamıştın Kadem ama iyi getiremedin. Keşke sonunu da iyi getirseydin.
KADEM METE (Devamla) – Son yapılan örneği vereceğim size…
EVRİM KARAKOZ (Aydın) – Çarpıtma, çarpıtma!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Keşke başladığın gibi bitirebilseydin ama olmuyor her zaman işte yani.
KADEM METE (Devamla) – Bodrum ilçesinde İçmeler beldesinde nisan ayında yapmış olduğumuz arıtma tesisini aradan altı ay geçtiği hâlde hâlen…
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – İşiniz gücünüz siyaset, işiniz gücünüz siyaset. Eninde sonunda gelirsin, oraya vurursun işte yani. O kadar yani.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Keşke projeleri onaylasanız ya! Başkanlarımızın bulduğu kredili projeleri onaylanmıyor ya!
KADEM METE (Devamla) – …Cumhuriyet Halk Partili Büyükşehir Belediyesi hizmete sokamamıştır, bağlantılarını yapamamıştır, bundan dolayı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Bitti, bitti, konuşma bitti.
KADEM METE (Devamla) – Teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şahsı adına ilk söz, Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’a aittir.
Gökhan Bey, yok mu Hüseyin Bey?
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Efendim, geri çekiyoruz konuşmamızı.
BAŞKAN – Şahsı adına ikinci söz, Kahramanmaraş Milletvekili Zuhal Karakoç Dora’ya aittir.
Buyurun Sayın Dora. (MHP sıralarından alkışlar)
ZUHAL KARAKOÇ DORA (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 35 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, 6 Şubatta merkez üssü Kahramanmaraş olan depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı özlem ve rahmetle anıyorum.
Bugün 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü. Dünya çapında yaşanan son gelişmelerle uluslararası kuruluşların görev ve sorumlulukları her geçen gün artmaktadır. 1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler, kuruluşunun 2’nci yıl dönümünde almış olduğu bir Genel Kurul kararıyla 24 Ekimin “Birleşmiş Milletler Günü” olarak anılacağını ve bu günün, Birleşmiş Milletlerin amaçlarını ve başarılarını dünya halklarına duyurmaya ve onların desteğini almaya adanacağını ilan etmiştir.
Birleşmiş Milletler, iki yıkıcı dünya savaşının ardından uluslararası barışın ve refahın tesisi amacıyla kurulmuştur. Milletlerin bağımsız ve tarafsız bir platform vasıtasıyla çoklu diyalog ve eşit haklar çerçevesinde şiddetten, işgalden, yıkımdan ve geri kalmışlıktan kurtulması, yine Birleşmiş Milletlerin dünyayı daha da yaşanabilir bir yer yapma iddiasının temellerini oluşturmuştur. Ne var ki kuruluşundan bu zamana kadar geçen yıllar içerisinde, uluslararası hukukun herhangi bir hiyerarşiye tabi olmayan doğasından da kaynaklanarak başta Güvenlik Konseyi olmak üzere Birleşmiş Milletlerin pek çok organı, haklının değil güçlünün dayattığı bir sistemi temsil eder hâle gelmiştir.
İkinci Dünya Savaşı’nın üstünden on yıllar geçmiş, soğuk savaş paradigmaları rafa kalkmış ve tek kutuplu dünya düzeni ise tarih olmuştur. Birleşmiş Milletler çatısı altında birbirinin muhatabı olan devletler, tarihsel serüvenlerinden bağımsız bir şekilde, kendi özgül ağırlıkları, bölgesel ve küresel dinamikler içerisinde edindikleri müstesna yerleriyle biri diğerinden daha üstün olamayacak bir konumda temsil edilmektedirler. Tam da bu noktada üzülerek görmekteyiz ki bu temsil, sömürgeci bakiyesini bugün dahi devam ettirmeye çalışan ve Latin Amerika’dan Ümit Burnu’na, Kuzey Kutup Dairesi’nden Güney Çin Denizi’ne kadar vuku bulan ve bulacak olan çatışmalardan kendilerine fayda sağlayan devletlerin tahakkümü altındadır. Genel Kurulu başta olmak üzere siyasi, sosyal ve kültürel organlar vasıtasıyla devletler arasındaki bağlarını güçlendirmesi ve çeşitli yoğunluklardaki çatışmalarda meşru bir zemin oluşturabilmesi hususunda tüm gayretlerini desteklediğimiz Birleşmiş Milletler, mevcut hâliyle uluslararası ilişkilerin pek çok meselesine karşı maalesef işlevsiz kalmaktadır. Kadük tartışmaların ötesine geçerek müşterek ve meşru müdahale mekanizmalarıyla küresel barışın tesisi konusunda işlevinin artırılması gereken Birleşmiş Milletler, her geçen gün kendisine güvenen ülkelerin güvenini kaybeder bir hâle gelmiştir. Bu durum ise korkarak söylemeliyim ki küresel çaptaki felaketleri önlenemez hâle getirmektedir.
Son yıllarda dünyanın pek çok bölgesinde yaşanan insanlık dramlarına karşın bir varlık gösteremeyen Birleşmiş Milletler Teşkilatı, Gazze'de on yedi gündür devam eden ve soykırım boyutuna ulaşan katliama “Dur!” diyememektedir. İsrail'in sorumluluğunda olan sivil ölümlerine karşı tavır koymaya dahi yanaşmayan Güvenlik Konseyi üyeleri 1.500’ün üzerinde çocuk ve 5 binin üzerinde sivil ölümlerini izlemekle yetinmektedir. İnsanlığın ortak mirasına ve vicdanına asla uymayacak olan bu zulüm kasırgasının karşısında elbet duracak olan devletler de vardır. Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, başta Birleşmiş Milletlerdeki paydaşlarımızla olmak üzere, dünya üzerindeki adaletsizliklerin ortadan kaldırılması için tüm gücümüzle emek sarf etmekteyiz. BM'ye rağmen, BM'nin kuruluş felsefesine ve müşterek değerlerine bağlı olduğumuz gerçeği ise bu yolda bizlere rehber olacak en önemli motivasyon kaynağımızdır. Gazze'de yaşanan vahşetten de maalesef anlaşılacağı üzere, dünyanın, insanlığı kurtaracak etkin işleyen bir uluslarüstü kuruma ihtiyacı bulunmaktadır. Bu minvalde, Birleşmiş Milletlerin kendi içsel sorunlarının tespit edilmesi ve bunların çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Dış politikası “yurtta barış, dünyada barış” olan Türkiye, bu konuda üzerine düşen sorumluluğu eminiz yerine getirecektir ve getirmeye devam etmektedir.
Gazi Meclisimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önergelerin işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
17’nci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Başkanım…
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) – Başkanım soru-cevap bölümü yok muydu?
DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Soru-cevap kısmı Başkanım...
BAŞKAN – Soru-cevap yapmayalım da ben yerlerinizden söz vereyim.
Sayın Kaya…
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, psikologların meslek yasası taleplerine ve ruh sağlığı yasasının düzenlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AYKUT KAYA (Antalya) – Türkiye'de son yıllarda giderek artan yoksulluk, genç işsizliği, yaşanan afetler ve beraberinde gelen insani krizler gibi nedenlerle psikolojik iyi oluş hâli kötüye gitmiş, bireylerin de psikolojik desteğe ihtiyaçları artmıştır fakat kamu kurumlarında bu talebi karşılayacak yeterli sayıda psikolog istihdam edilmemektedir. Bu boşluğu ehliyeti olmayan, kendini sosyal medyada psikolog olarak lanse eden ve sözde uygulamalarıyla sağlığa zarar veren kişi ve oluşumlar doldurmaktadır. Sahte psikologların mağdur ettiği kişiler doğru yardım alabilmek için psikoloğa başvurmak durumunda kalmakta, böylece birey ve toplum sağlığıyla birlikte sağlık sistemi de her açıdan zarara uğratılmaktadır. Psikologlar hem kendi hem de hizmet alan vatandaşların haklarının korunması amacıyla meslek yasası talep etmektedirler. Bu bağlamda en kısa sürede psikologların meslek yasası ve ruh sağlığı yasasının yeniden çıkarılması elzemdir.
BAŞKAN – Sayın Arslan…
37.- Ankara Milletvekili Yüksel Arslan’ın, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın ilk evini alacaklara ilişkin verdiği müjdeye ilişkin açıklaması
YÜKSEL ARSLAN (Ankara) – Geçtiğimiz aylarda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz tarafından ilk evini alacak vatandaşlarımıza yönelik düşük faizli konut kredisi müjdesi verilmişti fakat müjdeye ilişkin herhangi bir gelişme olmadı. İlk defa ev almak isteyenler çok ümitlendi ve sabırsızlıkla bekliyorlar. Bir nebze olsun kiracı-ev sahibi anlaşmazlıklarına son verecek olan bu uygulama için vatandaşlarımız soğuk kış günleri başlamadan önce devletimizin uzatılacak elini bekliyor.
Genel Kurulu saygılarla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Türkoğlu…
38.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, ülkeyi yönetenlerde cumhuriyetin 100’üncü yıl heyecanının olmayışına ilişkin açıklaması
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Burada akıl ve vicdan sahibi olan herkese soruyorum: Bir ülkenin kuruluşunun 100’üncü yılını yaşaması kadar gurur duyulacak daha başka nasıl bir hadise olabilir? Peki, biz bu onuru, bu gururu bu ülkeyi yönetenlerde niye göremiyoruz, neden hissedemiyoruz? Doğru dürüst bir 100’üncü yıl logosu bile hazırlamaktan da mı âcizsiniz? Yüreklerinizde cumhuriyet sevgisine dair küçücük bir kırıntı yok mu gerçekten? 100’üncü yılı sıradan bir günmüş gibi görmeniz; cansız, heyecansız kutlama programlarını görev savma kabîlinden hazırlamanız hangi iflah olmaz hissiyatınızın eseri? Millet iradesine dayanmayan, tek adam inisiyatifiyle yönetilen ülkelerin bulunduğu coğrafyada kimsenin belini doğrultamadığına tanık olmuyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çan…
39.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Samsun ilinin Terme ve Vezirköprü ilçelerinin yol sorununa ilişkin açıklaması
MURAT ÇAN (Samsun) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün seçim bölgem Samsun’un Terme ilçesinden ziyaretime gelen muhtarlarımızın her biri kendi mahallelerinin yollarıyla ilgili şikâyetlerini dile getirdiler. Ben de yaz dönemi çalışmalarım dâhilinde Ambartepe, Kocamanbaşı, Bazlamaç, Akçay, Karacalı, Örencik Mahalleleri ve diğer birçok mahallemizde yerinde müşahede ettiğim hâliyle yolların hâlini gördüm. Az önce Vezirköprü İmircik Mahallesi’nin yollarının fotoğrafı geldi, içler acısı.
Samsun’u yönetenleri buradan uyarıyorum: İmar rantıyla değil yolların rantıyla uğraşın.
BAŞKAN – Sayın Aygun…
40.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 2023 yılı mezunlarının üniversitede hangi ülke ve bölümlerde olduklarına ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Türkiye'nin en nitelikli devlet okulları, yabancı liseler, hatta AK PARTİ’nin umut bağladığı imam-hatiplerin 2023 yılı mezunlarının üniversitede hangi ülke ve bölümlerde olduğunu sizinle paylaşmak istiyorum.
Yüz kırk yıllık tarihiyle ülkenin en köklü okulu İstanbul Erkek Lisesi mezunları Türkiye’de mi kaldı? Hayır. 2023 yılında İstanbul Erkek Lisesi 166 mezun verdi. Tercih yapan 152 öğrenciden 119’u Almanya, 15’i İsviçre, 1’i Fransa olmak üzere 135 öğrenci diplomasını alıp gitti yani yüzde 88,8’i ülkeyi terk etti. Kalan 14 öğrenci de yakın zamanda Abitur diplomasıyla Almanya’ya kabul alınca Türkiye’den gidenlerin oranı yüde 98’e çıkacaktır. Almanya geçmişte tahta bavullarla Haydarpaşa’dan Hamburg’a giden ecdadımızla, göçmenlerimizle var olurken şimdi ise Türkiye'nin en zeki beyinleri göç ediyor. Aynı olay Kartal İmam-Hatip Lisesinde farksız; mezunlarından sadece 1 öğrenci ilahiyat fakültesini seçmiş, diğerleri başka bölümleri seçmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ekmen…
41.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, 35 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) – Bu yasayla yeniden kurgulanan ve 2019 yılında kurulan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının “web” sitesi incelendiğinde Türkiye’yi içeride ve dışarıda markalaştırma çabaları için ağırlıklı olarak Ege ve Kapadokya’da, kısmen de Karadeniz’de çalışma yapıldığı anlaşılmıştır.
Buradan Bakanlık yetkililerimize sormak istiyorum: Kızkalesi, Cennet-Cehennem Obruklarıyla Mersin, Göbeklitepe ve Karahantepe’siyle Şanlıurfa, Zerzevan Kalesi’yle Diyarbakır, Zeugma Müzesi’yle Gaziantep; Hasankeyf, Kozluk ve Sason’uyla Batman; Meryem Ana Kilisesi, Cizre ve Bırca Belek’iyle Şırnak; Dara harabeleriyle Mardin ve Tillo’suyla Siirt neden Ajansın ilgi alanına girememiştir? Bu illerimizle ilgili olarak Ajans neden içeride ve dışarıda özel bir tanıtım çalışması yürütmemiştir? Ki Zerzevan Kalesi ile Göbeklitepe’nin yurt içinde en çok ziyaretçi çeken yerler olduğunu hatırlatmak isterim.
BAŞKAN – Sayın Karatutlu…
42.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, deprem bölgesi Kahramanmaraş, Hatay, Malatya ve Adıyaman için yapılması gerekenlere ilişkin açıklaması
İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum.
Kahramanmaraş merkezli büyük deprem sonrası Kahramanmaraş’la birlikte Hatay, Malatya, Adıyaman büyük bir yıkıma uğramıştır. Bu bölgelerde turizm potansiyelini oluşturan tarihî eserlerin yanında onlarca otel de yıkılmıştır. Bunun yanında, özellikle Kahramanmaraş’ta uçak seferleri, saatleri düzensiz ve yetersizdir. Tüm sektörlerde olduğu gibi, bölge afet bölgesi ilan edilmelidir. Kültür ve Turizm Bakanlığıyla birlikte Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı, bu 4 ilin turizm potansiyelini artırmaya yönelik özel teşvikler ve eylem planları oluşturmalıdır.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Sayın Kaya…
43.- Gaziantep Milletvekili Ertuğrul Kaya’nın, 35 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne ilişkin açıklaması
ERTUĞRUL KAYA (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu kanun teklifiyle Hükûmetin turizm gelirlerinde artış sağlamayı amaçlamasında herhangi bir sorun yok. Peki, turizm gelirlerinin ana kaynağı kim? Yabancı ülkelerin vatandaşları, bu ülkelerin keyfi yerinde emeklileri. Soru şu: Bizim öz vatanımızın emeklilerine bu kanunla layık gördüğünüz 5 bin lirayla emeklilerimiz yabancı ülke vatandaşları gibi aynı tesislerde, aynı şartlarda tatil yapabilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Kara…
44.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, taşeron işçiler arasında ayrımcılık yaratılmasına ilişkin açıklaması
NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Taşeron işçilerin kadroya geçip daha güvenceli bir şekilde yaşamlarını idame ettirmeleri bir sosyal devlet ve yurttaşlık ilkesinin gereğidir. Mevcut ekonomik krizde taşeronluğa mahkûm edilen işçiler gelecek kaygısı içerisinde yaşamlarını maalesef sürdürüyorlar. Özellikle belediye şirket işçileri, iktidarın kamuoyuna lanse ettiği üzere kadroya geçtilerse 6772 sayılı Tediye Kanunu gereğince ilave tediye ödemelerini almak durumundadırlar. Emekçiler zaten yaratılan ve inat edilen ekonomi politikaları neticesinde yoksulluğa ve açlık sınırına mahkûm edilmiştir. Bir de emekçiler arasında yaratılmaya çalışılan ayrımcılık, tesis edilemeyen toplumsal adaleti daha da kırılgan hâle getirmektedir; verilen sözler tutulmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Yontar…
45.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, atanamayan öğretmenlere ilişkin açıklaması
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Sayın Başkan, mail kutularımıza her gün atanamayan öğretmenlerle ilgili yüzlerce mesaj geliyor ve hepsi bir umut atama bekliyor. Kimya öğretmenleri de atama bekleyen öğretmenler grubu arasında. Binlerce kimya öğretmeni yıllardır emek verdiği hâlde, sınavlardan yüksek puan aldığı hâlde boş olan kadrolara atamaları yapılmıyor. Liselerde kimya dersleri boş geçiyor veya ücretli öğretmenlik sistemiyle öğretmenler güvencesiz ve zor şartlarda çalıştırılıyor. Çoğu okulda da kimya derslerine farklı branş öğretmenleri giriyor. Kimya öğretmenleri adaletli bir atama yapılmasını, farklı işlerde çalışmak istemediklerini söylüyor ve en az 3 bin atamanın yapılmasını bekliyorlar. Millî Eğitim Bakanlığını göreve davet ediyorum.
Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını kutluyorum, ilelebet cumhuriyet diyorum.
BAŞKAN – Sayın Taşkent…
46.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın tutuklu olmasına ilişkin açıklaması
AYÇA TAŞKENT (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir hatırlatma için konuşmak istiyorum: Can Atalay’ın tutukluluğunun devamı Hatay halkının iradesinin gasbıdır ama sadece bu kadarla kısıtlı değildir. Can’ın tutsaklığı, Soma’da hayatını kaybeden madencilerin ailelerinin, Hendek’te havai fişek fabrikasında hayatını kaybeden işçi ailelerinin, Aladağ’da cemaat yurdunda hayatını kaybeden çocukların yakınlarının, Çorlu tren faciasında ailelerini kaybedenlerin, kısacası bu ülkede hak ve adalet mücadelesi veren herkesin tutsaklığıdır. Can’ın davası, Meclisin millî iradeyi korumama konusundaki niyetinin ve yargının bizzat iktidar eliyle ne denli aşındırıldığının bir göstergesi olmuştur. Can’a özgürlük, başta Gezi tutsakları olmak üzere, bütün insan hakkı savunucularına…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 104 Milletvekilinin Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1669) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 35) (Devam)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1669) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa Mesih Şahin Bülent Kaya Selçuk Özdağ
İstanbul İstanbul Muğla
Hasan Ekici Mustafa Kaya Hasan Bitmez
Konya İstanbul Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Sırrı Sakik Gülcan Kaçmaz Sayyiğit Öznur Bartin
Ağrı Van Hakkâri
Yılmaz Hun Sinan Çiftyürek Gülüstan Kılıç Koçyiğit
Iğdır Van Kars
Heval Bozdağ Serhat Eren
Ağrı Diyarbakır
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERSAN AKSU (Samsun) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez.
Buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
HASAN BİTMEZ (Kocaeli) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AKP Grup Başkan Vekili konuşmasında partilerinin Gazze için bu hafta sonu bir miting yapacağını ifade etti. Arkadaşlar, Gazze için mitingler yapıldı, siz hiçbirine katılmadınız. O basamak aşıldı.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Yok, oradaydık; yalan.
HASAN BİTMEZ (Devamla) – Siz iktidarsınız, mühür sizin elinizde.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Görmediniz, oradaydık.
HASAN BİTMEZ (Devamla) – …değilmiş gibi yapmayı, milleti oyalamayı bırakın. Sizden miting değil aksiyon bekliyoruz. Bu yolda atılacak her adıma destek vereceğiz. Haydi, elinizdeki mührün hakkını hep birlikte verin.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bak, oraya söyle; ortağına söyle, ortağına.
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Hatibi dinleyin.
HASAN BİTMEZ (Devamla) – İsrail güçten anlar, sizin kınama mesajlarınızdan anlamaz, sizin mitinglerinizden rahatsız olmaz; siz miting yaparken o kahvesini keyifle içer. İsrail’in hoşuna giden icraat yapıyorsunuz, rahatsız olacağı hiçbir şeyi yapmıyorsunuz.
DERYA YANIK (Osmaniye) – İsrail’e en güzel desteği şu anda siz veriyorsunuz, siz!
HASAN BİTMEZ (Devamla) – İsrail’e kızgın seçmenin hoşuna giden sözleri ifade ediyorsunuz, milletin gazını alıyorsunuz; İsrail’i işgalden vazgeçirecek hiçbir adımı atmıyorsunuz.
DERYA YANIK (Osmaniye) – Ne güzel, ne güzel(!)
HASAN BİTMEZ (Devamla) – Vazgeçin, bu davranıştan vazgeçin. Şahsiyetli bir tavır ortaya koyun. Bu çerçevede, elçiyi çağırın “Seni gönderiyoruz.” deyin diyecektim ama diyemiyorum çünkü İsrail kendi elçisini çağırdı, sizi beklemedi.
“Seçimi kaybedersek Gazze düşer.” dediniz ve seçimi kazandınız ama şimdi Gazze bombalanıyor.
FARUK KILIÇ (Mardin) – Siz ne yaptınız?
HASAN BİTMEZ (Devamla) – Bari diplomatik, asgari, ticari…
FARUK KILIÇ (Mardin) – Bir söyle, ne yaptınız?
HASAN BİTMEZ (Devamla) - …bütün ilişkileri kesin.
FARUK KILIÇ (Mardin) – Konuşmaktan başka bir şey yapın.
HASAN BİTMEZ (Devamla) – Petrol gemilerini göndermeyin, yiyecek gemilerini göndermeyin; İsrail’i cezalandırın diyoruz ama siz bunu yapamazsınız çünkü siz bunu yapamazsınız çünkü sizin bir göreviniz var. Ne o göreviniz?
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Yaparız Hasan Ağabey; Meclise konuş, Meclise.
HASAN BİTMEZ (Devamla) – Türkiye, Genişletilmiş Orta Doğu Projesi’ne, diğer ismiyle Büyük Orta Doğu Projesi’ne, diğer ismiyle büyük İsrail projesine ortaksınız, eş başkanısınız; böyle bir tavır sergileyemezsiniz.
Yine, Sayın Cumhurbaşkanımızın diğer bir yaklaşımı “Orta Doğu’da demokrasi ve reform için çalışıyoruz.” Suriye dâhil çalıştığınız reformu ve barışı hep birlikte görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın, burada ifade etmeye çalıştığım görevini ifade eden bir cümlesini size okuyacağım: “Türkiye'nin Orta Doğu’da bir görevi var. Nedir o görev? Biz Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin eş başkanlarından bir tanesiyiz, bu görevi yapıyoruz.” diyor Sayın Cumhurbaşkanımız. Bir başka konuşmasında da “Türkiye'de bir şeyler söyleniyor, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanıdır, oradan çekilsin, bunu anlatmak istiyorum. Büyük Orta Doğu Projesi’nin amaçları bellidir ve o maçların içerisinde Türkiye'nin üstlendiği bir görev vardır.” diyor Cumhurbaşkanımız, görevini de ifade ediyor.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Ortaklarınız ne diyor, ortaklarınız?
HASAN BİTMEZ (Devamla) – Burada, şimdi, ben size Necmettin Erbakan Hocanın bu sıralarda oturan arkadaşların da kendisini dinlediği esnada yaptığı bir konuşmayı okuyacağım, hoca ne diyor onu anlatıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Hocayı en son ağzınıza alacak sizsiniz.” sesi)
YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Hocanın CHP’yle ilgili söylediklerini söyle, Hocanın kemikleri sızladı.
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Hatibi dinleyelim lütfen.
HASAN BİTMEZ (Devamla) – Bakınız “Bugünkü siyasi iktidar maalesef katliamlar karşısında sadece bazı yumuşak sözlerle bir bakıma bu katliamı teşvik etmiş oluyor.” diyor. AK PARTİ’ye diyor bunu. “Siz bu kadar büyük katliam yapılırken tutar da ‘Şimdi bunu yapmanın sırası mıydı?’ diye bir yumuşak ifade kullanırsanız bu katliamı teşvik etmiş olursunuz.” diyor.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – El ele tutuştuklarınıza ne dedi, onu da bir söyleseniz. Yüreğiniz yetiyor mu Hasan Bey? Yüreğiniz yetiyor mu?
HASAN BİTMEZ (Devamla) – “İşte, biz bugünkü siyasi iktidarın davranışını milletimiz adına yadırgıyoruz, tenkit ediyoruz; bu milletin siyasi iktidarı böyle olamaz, bu katliama destekçi olmayın.” diyor Erbakan Hoca.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
HASAN BİTMEZ (Devamla) – Başka bir şey daha diyor…
MEHMET BAYKAN (Konya) – Ayasofya için ne diyordu Erbakan? Bir kere Ayasofya’ya teşekkür ettiniz mi?
HASAN BİTMEZ (Devamla) – “Aziz milletimizin hakiki temsilcileri, bakınız, bugünkü siyasi iktidar sadece davranışıyla dolaylı yoldan teşvik ediyor değil, diğer yandan bu İsrail’in Türkiye’deki temsilcilikleri hâlâ kapatılmamıştır.” diyor.
MEHMET BAYKAN (Konya) – Ayasofya için ne diyordu Erbakan Hoca? Ayasofya için ne diyordu?
HASAN BİTMEZ (Devamla) – Diğer yandan “Bu İsrail’in Türkiye’deki temsilcilikleri hâlâ kapatılmamıştır.” diyor.
MEHMET BAYKAN (Konya) – Bir kere teşekkür ettin mi Ayasofya için?
HASAN BİTMEZ (Devamla) – “Bu zulümler, bu katliamlar karşısında hâlâ Türkiye gibi halkı Müslüman olan bir ülke bu münasebetleri ısrarla devam ettirmektedir.” diyor.
MEHMET BAYKAN (Konya) – Ayasofya!
HASAN BİTMEZ (Devamla) – Şimdi, Sayın Meclis Başkanımız Numan Kurtulmuş Bey’in sizlere bir mesajını okuyorum: “‘One minute’ dedin; iyi, tamam da otel lobisinde ‘one minute’ dedin, ondan sonra 2 sefer İsrail’e destek olan kararlar aldınız.” diyor Numan Bey. “Bunlardan biri; Birleşmiş Milletlerin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunda ‘İsrail’in nükleer kapasitesi var mı, yok mu?’ diye bir oylama yapıldı.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Hocaya zulmedenlerle berabersiniz!
HASAN BİTMEZ (Devamla) – “Ne yazık ki Türkiye delegasyonu orada çekimser kaldı.” Hani “one minute…”
MEHMET BAYKAN (Konya) – Hocanın ev hapsine “Hayır.” diyenlerle berabersiniz.
HASAN BİTMEZ (Devamla) – “Nükleer silahların var, nerede var?” desene; bunu diyemezsin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bitti, ben süre verdim size.
MEHMET BAYKAN (Konya) – İmza verenleri Cumhurbaşkanı adayı yaptınız.
HASAN BİTMEZ (Devamla) – İsrail’in bilinen 30 binin üzerinde nükleer silahı var.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Tarihî bir konuşma, Gazze için çok tarihî konuşuyorsun(!)
DERYA YANIK (Osmaniye) – Hakikaten ya(!)
MEHMET BAYKAN (Konya) – Genel Merkeze fotoğrafını astınız.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Akbaşoğlu, buyurun…
HASAN BİTMEZ (Devamla) – Böylesine bir ülkenin nükleer kapasitesinin olup olmadığı konusunda…
MEHMET BAYKAN (Konya) – Daha onlar asmadan Genel Merkezine fotoğrafını astın Hocayı Anayasa Mahkemesine götürenlerin. Cevap versene!
BAŞKAN – Sayın Milletvekili, teşekkür ederim, bitti konuşmanız.
HASAN BİTMEZ (Devamla) – …çekimser kalmak, dünya siyasetinde yokum demektir. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET BAYKAN (Konya) – Salla elini, salla! Taksi geçti, salla!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Gazze için birlik günü, sen ne yaptın?
BAŞKAN – Şimdi, değerli milletvekilleri, üzüldüğüm bir şeyi söyleyeyim, bir milletvekiline “Bağırmayın.” demek çok ayıp bir şey. Niye bağırıyorsunuz? Bağırmayın Allah aşkına! Grup Başkan Vekili söz talebinde bulunur.
Buyurun Akbaşoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez’in 35 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Biraz evvel kürsüde konuşan hatibin hakikaten mesnetsiz ortaya koymuş olduğu ve işi çarpıtarak ortaya koymuş olduğu konuşmayı baştan aşağı reddettiğimizi ifade etmek isterim. “Büyük İsrail projesinin ortağısınız.” dedi, Allah’tan korkmak lazım, kuldan utanmak lazım…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Başkanısınız, başkanı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – 15 Temmuz uluslararası darbe ve işgal girişimini, hemen akabinde yapılan operasyonlarla, askerî harekâtlarla Nil’den Fırat'a büyük İsrail'i kurmak isteyenlere en büyük cevabı veren AK PARTİ’dir, Recep Tayyip Erdoğan’dır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Bülent Bey, söz talebiniz var mı?
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Var Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun.
48.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Başkanım, AK PARTİ Grup Başkan Vekili değerli dostumuz Mehmet Emin Akbaşoğlu mesnetsiz iddialarda bulunduğunu ifade etti. Sayın Numan Kurtulmuş’un iddiaları mı mesnetsiz iddia, Sayın Erdoğan'ın “Ben Büyük Orta Doğu Projesi’nin Eş Başkanıyım.” demesi mi mesnetsiz bir iddia, Sayın Erdoğan'ın “Diyarbakır’ın Büyük Orta Doğu Projesi’nde kendisine ayrılan bir yeri var, ben Diyarbakır’ı o proje kapsamında bir yıldız şehir yapmak istiyorum.” demesi mi mesnetsiz iddia? “Mesnetsiz” demek kolay da hangisinin mesnetsiz olduğunu delillendirirse biz de sözlerimizi geri alırız. Bir iftiramız, bir haksız ithamımız varsa her zaman geri almaya hazırız ama ses yükselterek “Böyle bir şey yok.” diyerek gerçeklerin üstünün örtülemeyeceğini Genel Kurula saygıyla arz ediyorum.
BAŞKAN - Devam edelim mi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Evet.
BAŞKAN – Bir sataşma olmadan…
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
49.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, şöyle: Çok açık ve net bir şekilde meseleler baştan aşağıya çarpıtıldığı için, baştan aşağı bağlamından koparıldığı için baştan aşağı iftiradır. Sizin bağlamınızda değildir. Biz, büyük ve güçlü Türkiye’nin ve Türkiye'siz Orta Doğu’da da dünyada da küresel denklem kurulamayacak bir proaktif dış politikanın temsilcisiyiz ve biz, sözde “kürdistan” adı altında gerçekleştirilmeye çalışılan Nil’den Fırat'a büyük İsrail projesini tarihin çöp sepetine atan bir iktidarız. Bu hakikati dile getirdim.
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 104 Milletvekilinin Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1669) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 35) (Devam)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Sırrı Sakik.
Buyurun Sayın Sakik. (HEDEP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKİK (Ağrı) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; iyi bir akşam diliyorum.
Ben Ağrı “Agirî”den, yoksul bir kentten size bahsedeceğim. Bu yüz yıllık cumhuriyet boyunca ne kadar ötelenip, ne kadar yoksullaşan bir kentten. Bu kent bana hem belediye başkanlığı hem de milletvekilliğini armağan etti; bunu hayatım boyunca bir kutsal muska gibi koynumda taşıyacağım. Sayın Başkan da Ağrılıdır, Ağrı’yı iyi bilir. Türkiye’nin en geri kalan, en yoksul kentinden bahsediyoruz. Bugün bir konuşmacı arkadaşımız da söyledi, 50 bin göçün olduğu… Çare yoksa yol çaredir. Şehirler arası yolculuğa çıkan Ağrılılardan, oradan ülkeler arası yolculuğa hatta kıtalar arası yolculuğa çıkan Ağrı halkından bahsediyorum. Çünkü orada hayata dair bir şey yok. Orada siyasal düşüncelerinden dolayı sürekli baskı altındaki gençler ve yoksulluktan dolayı -evet, çare yoksa yol çaredir, deniz çaredir, nehir çaredir, dağ çaredir- gidiyorlar. Devlet de “Gidin. Gidin, yeter ki yakamızdan düşün. Ölün.” diyorlar ve gidiyorlar bunlar. Bunlar giderken emin olun o tacirler her biri 15 bin, 20 bin dolar onlardan para alıyorlar. Meksika'ya kadar gidiyorlar, oradan Amerika'ya gidiyorlar, Amerika'da kamplarda kalıyorlar, sonra Kanada'ya geçiyorlar ve Kanada'da bir Ağrı mahallesi oluşmuş. Ben, Belediye Başkanı olduğum dönemde evleri, mahalleleri dolaşırken yaşlı bir anne geldi, yolumu kesti: “Evladım, benim oğlumu evlendirdik. On gün evde kaldı, çekip gitti. Üç yıl sonra geldi, oğlu 3 yaşındaydı.” dedi. Ağrılılar böylesi bir dram içerisinde yaşıyorlar ve Türkiye’nin en yoksul kentinden bahsediyoruz.
Mesela, Türkiye genelinde en fazla kanser hastası olan Ağrılılar. Niye? Çünkü burada yoksulluk o kadar dorukta ki herkes merdiven altı üretimlerden besleniyor, Türkiye’nin ne kadar kalitesiz ürünleri varsa hepsi Ağrı’ya gidiyor ve hastalık dorukta. Ağrılılar “Biz Ağrı’da doğarız ama Erzurum yolunda veyahut Erzurum hastanelerinde ölürüz.” derler, bunu Muşlular da aynı şekilde söylüyorlar yani yüz yıllık cumhuriyetin bu yoksul kentlere armağanı budur. Onun için, bu kentlerin gerçekten pozitif bir ayrımcılığı hak ettiklerini düşünüyorum. Bu kentlere giden bütün bürokratların -valisinden kaymakamına, öğretmeninden hâkimine, doktoruna- ilk meslek yeri oralar olur ve oradaki insanların hepsi onlar için birer kobaydır. Onun için, gerçekten eğer toplumsal bir barıştan bahsediyorsanız bu kentlerde görev alacak arkadaşlar oralara sadece görevini tamamlamak üzere gidip dönenlerden olmayacak ve gidip oralarda halka tepeden bakmayacak; böylesi bir yönetime Türkiye’nin gerçekten ihtiyacı var.
Şimdi, bakın, Ağrı’nın sokaklarında dolaştığınızda, emin olun, Pakistan’da, Afganistan’ın sokaklarında, Irak’ın, Suriye’nin sokaklarında, Uganda’nın, Yemen’in yani iç savaşın sürdüğü alanlardaki sokaklarda yaşam neyse Ağrı’da da öyledir ve buradaki insanlar gerçekten sadece doymak için giderler alışveriş yaparlar, kaliteli bir ürün almak gibi bir lüksleri yoktur, ceplerindekiyle sadece orada gidip karın doyurmak için bunu yaparlar. Ben yine Belediye Başkanıyken ekmek 50 kuruşa satılıyordu ama her Ağrılı Halk Ekmekin önüne gidince 5 liraya 10 tane ekmek alıyordu, soruyordum “Başka bir geçim şeyimiz yok.”
Sevgili arkadaşlar, bu topraklarda adalet yoksa iç barış da yok. Bu topraklarda belli kentler cezalandırılıyorsa iç barış asla olmaz ve Ağrı’ya karşı büyük bir haksızlığın olduğunu düşünüyorum. Ağrı’nın geçmişten bugüne kadar bu devlet tarafından sürekli ötelenip ertelenen sorunları var, bu sorunların bir an önce çözülmesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
SIRRI SAKİK (Devamla) – Eyvallah Başkanım.
Bakın, Ağrı, büyükbaş hayvan, küçükbaş hayvanların valla başkentiydi. Ben uzun yıllar Gaziantep'te ihracat da yaptım. Her yıl oralardan binlerce hayvan gelir, Orta Doğu ülkelerine gönderilirdi. Şu an bölgenin hiçbir yerinde -sizin güvenlik politikalarınız var ya- insanlar nefes alamıyor. İşte, yurt dışına gidiyorlar, Ağrı’dan 50 binin üzerinde insan çekip oralara gidiyor ve oralardan cenazeleri geliyor. Batıya geliyorlar, inşaat sektöründe çalışıyorlar, oralardan ailelerine cenazeleri geliyor. Ve o Ağrı’da, diğer bölgedeki illerde ciddi bir canlı hayvan potansiyeli varken şu anda gidin emin olun, hiçbir yerde bu imkânlar yok. Onun için Türkiye'nin iç barışa ihtiyacı var, her şeyden önce iç barışın oluşması lazım.
Teşekkür ederim. (HEDEP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önergede aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1669) esas numaralı Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "eklenmiştir” ibaresinin "ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yüksel Selçuk Türkoğlu Dursun Ataş Adnan Beker
Bursa Kayseri Ankara
Hasan Toktaş Ünal Karaman
Bursa Konya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli Cevdet Akay Sururi Çorabatır
İzmir Karabük Antalya
Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu Cavit Arı
Manisa Antalya
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERSAN AKSU (Samsun) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Dursun Ataş.
Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşülen 35 sıra sayılı Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, ne yazık ki yine bir torba kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Görüştüğümüz teklif 8 farklı kanunda birbirinden farklı düzenlemeler öngörmektedir. Ağırlıklı olarak Turizm Komisyonuyla ilgili düzenlemeler içeren bu teklif Turizm Komisyonunda bile görüşülmemiştir. Milletimizin kaliteli ve nitelikli kanun yapmamız için bizlere verdiği yetki AKP iktidarı tarafından maalesef gasbedilerek bizlere kullandırılmamaktadır.
Özellikle üzerinde özenle çalışılması gereken bir kanun teklifi olan… Emeklilerimize bir defaya mahsus verilmesi planlanan Cumhuriyet Bayramı ikramiyesine ilişkin bir madde de yeterli zaman ve kaynak ayrılmadan bu kanun teklifine eklenmiştir. Bugün bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için sadece gıda harcamalarını esas alan açlık sınırı 13.334 lira, en düşük emekli maaşı ise 7.500 liradır. Görüldüğü gibi emeklilerimiz açlık sınırının bile çok altında yaşam sürerken kanun teklifinde teklif edilen miktar sadece 5 bin lira. Bu 5 bin lira da Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'in söylediği gibi, yerel seçim sadakasından ibarettir. Üstelik, teklife göre bu 5 bin liracık ikramiyeden emekli olup fiilen çalışmaya devam edenler yararlanamayacak. Acaba iktidar sahipleri hiç düşündü mü; emekli olan biri keyfinden mi çalışıyor yoksa emekli maaşıyla geçinemediği için mi çalışıyor? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ise “Çalışan emeklileri kapsam dışında bıraktık. Mücbir sebeplerden dolayı bütçemizde bir kısıtlamaya gitmek zorunda kaldık, elde edebileceğimiz maksimum sonuç buydu.” diyor. Bu mücbir sebebi yaratan kim? AKP. Bunun cezasını ödeyen kim? Vatandaş. Ama saray ahalisine, yandaş bürokratlara, eski siyasetçilere, danışmanlara üç beş maaş; emekliye gelince ise “Bütçe yok, maksimum bunu verebiliriz.”
Değerli milletvekilleri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri öncesinde “Türkiye Hazır, Hedef 2023” başlığıyla duyurulan ve o günden beri her fırsatta hedef gösterilen, onlarca vaadin sıralandığı 2023 yılı geldi, hatta yılın bitmesine de altmış sekiz gün kaldı. Sonuç? Sonuç ortada. Ne söyledikleri gibi uçabildik ne de şahlanabildik. Türkiye’yi 100’üncü yılında emeklilerine 5 bin lirayı bile veremeyen bir ülkeye dönüştürdüler.
İktidara 2023 hedeflerini hatırlatalım: Dünya ekonomileri arasında ilk 10’a girecektik, bugün 21’inci sıraya geriledik. Şimdi 2023’ten vazgeçtiler, 2053 yılını hedef gösteriyorlar. Emekli, asgari ücretli, memur yoksulluk sınırında yaşıyor ama iktidar “2053 yılında ilk 5 ekonomiye gireceğiz.” diyor; yine masal anlatıyorlar. Enflasyon bu yıl tek haneli olacaktı, enflasyon tek hanelere inmediği gibi kat kat da arttı. Yıllık enflasyon TÜİK’e göre yüzde 61, ENAG’a göre ise yüzde 130. Emekli maaşına gelen zam ise sadece yüzde 25. İşsizlik oranı bu yıl yüzde 5’in altına inecekti, bugün TÜİK’e göre yüzde 10, gerçekte ise yüzde 10’un çok üstünde. Kişi başına millî gelirimiz 25 bin dolar olacaktı, yıl sonunda 10 bin doları aşarsak şükredecek duruma geldik. Milyonlarca emeklinin aldığı para ise yıllık 3.500 dolar.
Daha önce hiçbir planını tutturamayan iktidar şimdi On İkinci Kalkınma Planı’nı yayımladı. Buna göre, 2028 yılında işsizlik yüzde 7,5’e; enflasyon yüzde 4,7’ye düşecekmiş. Kişi başına düşen millî gelir 17.500 dolar olacakmış, mış mış mış. Söyleyin, size nasıl inanalım?
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak AKP iktidarı becerisizliğinin acı sonucunu vatandaşın omuzlarına yüklemeye devam etmektedir. 5 bin liralık ve tüm emeklileri kapsamayan bu ikramiye de seçime yönelik bir sadakadan ibarettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURSUN ATAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun.
DURSUN ATAŞ (Devamla) – Eğer samimiyseniz, defalarca teklif ettiğimiz gibi emekli maaşlarını derhâl asgari ücret seviyesine çıkarın, asgari ücreti de gerçek enflasyon rakamına göre ayarlayın. 100’üncü yılında bu ülke, bu kötü yönetimi hak etmemektedir. Bu ülkenin hiçbir ferdi açlık sınırının altında yaşam sürmeyi hak etmemektedir; memur, işçi, emekli, asgari ücretli, esnaf vatandaş bunu hak etmemektedir. Türk milleti, üzerinde doğmaktan gurur duyduğu bu cennet topraklarda ferah içinde yaşamayı hak etmektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Sururi Çorabatır.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SURURİ ÇORABATIR (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına kanun teklifinin birinci bölümünde söz almış ve ülkemiz için turizm sektörünün öneminden bahisle görüşülmekte olan teklifin özellikle adından “kiralama” ibaresinin çıkarılarak “kullanıma sunulması” ibaresinin kullanılmasının yerinde olacağını, meselenin özünde turizm amaçlı kiralanan dairelerin kontrol altına alınması, özellikle de ülkemizde yaşanan barınma sorunu olduğunu ve getirilen teklifteki düzenlemede herhangi bir konut modeline “lüks konut” -sonradan, Plan ve Bütçede giren bir madde- “rezidans” gibi hangi adla olursa olsun yapılacak ayrıcalıklı uygulamaların başta Anayasa’mızın eşitlik ilkesi olmak üzere hukuka aykırılık doğuracağını, rekabeti bozucu etki yaratacağını ve bu maksatla kullanılan konutların kontrol altında tutulması gerektiğini ve bunun takipçisi olacağımı belirtmiştim. Bu tür bir ayrıcalık yaratılması -özellikle rezidanslarda- denetim mekanizmasını zayıflatacak, kurulması planlanan sistem daha başından ölü doğacaktır. Ayrıca bu modele dâhil edilmesi beklenen konutların imar ve iskân açısından durumları da eksik bırakılmıştır. “Yapı kayıt belgesiyle ruhsatlandırılan ya da ruhsatsız bırakılan durum nasıl çözümlenecek? Can ve mal güvenliğine ilişkin hangi garantiler sunulacak?” sorularının cevabını ne yazık ki bu kanun maddelerinde göremiyoruz. Diğer taraftan, her ne kadar onaylanmış olsa da izin belgelerinin iptalini düzenleyen hükümlerin, 5’inci maddeye ilişkin olarak, genel ahlaka aykırılık ve bu eylemin sadece yetkili kamu kurumunun bildirimine dayalı olması hukuken de fiilen de değerlendirilmesi çok zor ve sorunlu alanlardır. Tespit edilecek kusur ya da aksaklığın açıkça somutlaştırılması gerekir. Özellikle idari para cezası gibi bir uyarıcı ceza ve gerekirse yargı kararına göre hareket edilmesi gerektiğini dikkatlerinize sunmak isterim.
Bir diğer husus, Kültür ve Turizm Bakanlığının döner sermaye gelirleriyle ilgili kullanım alanına ilişkindir. Öyle anlaşılıyor ki 2252 sayılı Kültür Bakanlığı Döner Sermaye Kanunu’yla tüzel kişiliği ve özel bir bütçesi olan döner sermaye artık genel bütçenin yani Bakanlık bütçesinin bir parçası hâline gelmiş durumda. Ümit ederim ki yapılan düzenlemeyle döner sermayeye aktarılacak yeni gelirler de yerli yerinde, ülke turizminin gelişiminde, özellikle depremden zarar gören illerimizde, tarihî alanlarda ve çevreyle ilgili altyapı harcamalarında kullanılır.
Biraz önce meslektaşım Sayın Kadem Bey Turizm Bakanlığının yaptığı arıtmalardan bahsetti. Ben size bir bilgi vermek istiyorum: Turizm Bakanlığı büyükşehirlerde, özellikle Muğla ve Antalya'da 3 tane arıtma yaptı, bu arıtmaların parasını verdi ama bu arıtmaların, belediyelerle yaptığı anlaşma gereği yirmi beş sene, otuz sene işletme hakkını kendine aldı yani burada bir bağış falan yok, sadece döner sermayenin parasını aktarıyor ve orada da işletim hakkını kendine alıyor, sonra büyükşehre devredecek. Orada küçük bir bilgi vereyim size.
KADEM METE (Muğla) – Şu anda devredildi Sayın Vekilim.
SURURİ ÇORABATIR (Devamla) – Ben anlatayım, ondan sonra konuşalım.
İkinci bir döner sermaye maddesi de son yıllarda yangınlarda kaybettiğimiz orman alanlarımızın ve millî parklarımızın koruma, kullanma dengesini gözeterek planlamasının yapıldığını, Tarım ve Orman Bakanlığının döner sermayesine tahsislerden aktarılan tahsis bedellerinin yangın alanlarında ve çevrenin iyileştirilmesinde kullanılacağını görmek istiyoruz ve buradaki mağdur olan vatandaşlarımıza da bu döner sermayeden para aktarılmasını beklemekteyiz.
Bir konu da lojman konusu, bu konuda milletvekillerimizin kaygılarını anlamakla birlikte, turizm sektörünün emekçilerinin ciddi barınma sorunu yaşadığını sektörün içinden gelen birisi olarak da rahatlıkla söyleyebilirim. Bu düzenlemede yapılan tahsisli arazilerde kurulu tesislerin dışında, işletmelerin kendi personeline yer ve lojman tahsisi aynı rekabet koşulları açısından önemlidir. Bu tür yerlerin eğer ticari faaliyet gibi tesisleşmesi olasılığı gerek tahsise ilişkin mevzuat gerekse sonrasında yapılan hukuk sözleşmesi çerçevesinde mümkün değildir; biz de bunların takipçisi olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
SURURİ ÇORABATIR (Devamla) - 17’nci madde 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun 5’inci maddesine ilişkindir. Bu maddede 2021 yılında yapılan değişiklik ülkemizdeki “belediye ruhsatlı” ve “bakanlık belgeli” ayrımını bitirerek tüm konaklama tesislerinin turizm belgesi almasını zorunlu hâle getirmiş. İş yeri açma ve çalışma ruhsatı verilen konaklama işletmelerinin ruhsat aldıkları tarihten itibaren bir yıl içinde bakanlıktan turizm işletmesi belgesi alması ve turizm işletmesi belgesi iptal edilen konaklama işletmelerinin bir yıl içinde yeniden turizm işletme belgesi alması gerekiyordu, şimdi bu sürenin üç ay ile altı aya düşürüldüğünü görüyoruz; bizce bu sürenin uzatılmasında hiçbir sakınca yok, aynı şekilde devam etmesini düşünüyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18’inci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1669) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa Mesih Şahin Bülent Kaya Selçuk Özdağ
İstanbul İstanbul Muğla
Hasan Ekici Mustafa Kaya
Konya İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERSAN AKSU (Samsun) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Hasan Ekici.
Buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
HASAN EKİCİ (Konya) – Sayın Meclis Başkanı, değerli milletvekilleri; ülkemizin en güzel şehirlerinden biri olan Konya’mızın inanç turizmi potansiyeli ve turizm sektöründe yaşadığı sorunlara değinmek istiyorum.
Konya, hem Türkiye hem de dünya turizmi için büyük bir değere sahip olan bir şehrimizdir, özellikle inanç turizmi açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Konya, tarihî ve kültürel zenginlikleriyle dikkat çeken bir şehir olmasına rağmen son yıllarda nitelikli turist sayısındaki azalma endişe vericidir. Bu sorunların üstesinden gelmek ve Konya’nın turizm potansiyelini daha iyi kullanmak için çeşitli adımlar atılması gerektiğine inanıyorum. Öncelikle, restorasyon süreçlerinin turistler üzerinde yarattığı belirsizlik turistlerin Konya'ya gelme amacını sorgulamalarına neden oluyor. Restorasyon süreçlerinin yönetimi ve iletişimi daha şeffaf hâle getirilmelidir. Ayrıca, bilet satışlarının on-line olarak yapılması olumlu bir adım olsa da biletlerin satışa açılma süresinin yetersiz olduğunu görüyoruz. Turistlerin rahatça biletlerini satın alabilmeleri için bu sürelerin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Konya'ya turistlerin ulaşımında önemli sorunlardan biri de mevcut Konya Havalimanı’nın yetersizliğidir. Konya’nın turizm akımı yaz aylarında yoğunlaşsa da kış aylarında havalimanındaki uçuş iptalleri ciddi sorunlara yol açmaktadır. Kışın hava şartları bozuldu mu, sis oldu mu Konya’ya uçak inemez. Kayseri’den Sivas’a, Van’dan Erzurum’a, Anadolu’da kışın en sert yaşandığı illerde bile kışın uçaklar piste iner ama Konya’da inemez. İki sene önce Şebiarus için İran’dan gelecek heyetlerin uçakları inemediği için Konya programları iptal edildi hatta o yıl ortalama 150 uçak seferi iptal edildi, charter uçuşlarına izin verilmedi. Ayrıca, Konya Havalimanı’na büyük uçaklar, geniş gövdeli uçaklar da inemiyor. Geçen yıl Konya’da düzenlenen uluslararası İslam oyunları sırasında kralların, prenslerin uçaklarına yer olmadığı için uçaklar Malatya’ya gidip geldiler. Uçağın olmadığı, olsa da böyle topal ördek misali uçuşlarla Konya’da turizm nasıl gelişecek? Bu nedenle, eğitim amaçlı da kullanılan havalimanının sivilleşmesi ve yeni bir havalimanının kurulması, sis veya kar nedeniyle uçuşların iptal edilmesi durumunda turistlerin Konya’ya ulaşmalarının kolaylaştırılmasına yardımcı olacaktır. Konya, Akdeniz ile Kapadokya arasında geçiş noktasında olmasına rağmen Konya’ya gelen turistler ortalama 10 dolar bırakıyor; bu harcama da yemek harcaması. Milyonlarca turist şehre sadece simit, etli ekmek ve kebap parası bırakıp gidiyor. Sözde Türkiye’de en çok ziyaret edilen 2 türbeden biri Konya’da ama Konya’nın turizmden elde ettiği gelir de ortada. Konya’nın önemli turizm yerlerinden biri de Çatalhöyük. Çatalhöyük on yıllardır kazılıyor, bir türlü çalışmalar tamamlanarak turizme tam olarak kazandırılamadı ama bir Göbeklitepe beş yılda ortaya çıkarıldı ve bugün o bölgenin, o şehrin ve Türkiye’nin cazibe merkezi oldu.
Buradan iktidara ve Konya’yı yönetenlere sesleniyorum: Konya turizmi denilince yılda bir kez sadece Şebiarus için planlama ve çalışma yapılıyor, bir tek Şebiarus’la Konya turizmi olur mu? Bu şehrin inanç, kültürel, tarihsel ve gastronomisine kadar zenginlikleri nerede? Madem bu şehrin bu kadar tarihî, kültürü, manevi değerleri ve yer altı, yer üstü zenginlikleri var; peki, niye Konya’nın ilçeleri kadar nüfusları olan şehirler Konya’dan daha çok turist ağırlıyorlar? Konya gibi bir kültür şehrinin, bir tarih şehrinin turizm planlamasının daha geniş bir bakış açısıyla ve ortak akılla yapılması gerekir. Sosyal medya algılarıyla, sosyal medya kurgularıyla Konya turizmi bir yere giremez. İş dünyasının artık güçlü bir yurt dışı portföyü var, üniversiteler var, sanayi var, sektör temsilcileri var, turizm acenteleri var; turizmde ortak akla bu kesimler de dâhil olmalı, şehrin turizminin planlanmasında ve pazarlanmasında tüm aktörlere yer verilmelidir.
Turizm planlaması başarılı bir turizm sektörünün temelidir. Planlama eksikliği turistlerin Konya’ya olan ilgisinin azalmasına neden olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN EKİCİ (Devamla) – Bu nedenle Konya’nın turistik içeriklerinin sürdürülebilir ve ilgi çekici olması için planlama ve pazarlama çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Ayrıca Şebiarus döneminde otellerin fiyatlandırılması konusunda daha dengeli bir yaklaşım benimsemeliyiz. Yüksek talep dönemlerinde fiyat farklarının makul seviyelerde olması, turistlerin Konya’yı ziyaret etmelerini teşvik edecektir.
Sayın Meclis Başkanı, Konya’nın inanç turizmi potansiyelini tam anlamıyla değerlendirmek ve turist sayısını artırmak için bu konuların üzerine ciddiyetle eğilmemiz gerekmektedir. Bu adımların atılması, Konya’nın turizmde daha rekabetçi bir konuma gelmesine yardımcı olacaktır.
Saygılarımla. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 35 sıra sayılı Kanun Teklifinin 18’inci maddesinde yer alan “işyeri açma ve çalışma ruhsatı” ibaresinin “işyeri açma ile çalışma ruhsatı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Sakik Gülcan Kaçmaz Sayyiğit Öznur Bartin
Ağrı Van Hakkâri
Serhat Eren Heval Bozdağ Yılmaz Hun
Diyarbakır Ağrı Iğdır
Gülüstan Kılıç Koçyiğit Sinan Çiftyürek
Kars Van
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERSAN AKSU (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit.
Buyurun. (HEDEP sıralarından alkışlar)
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan (2/1669) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu, değerli halklarımızı ve cezaevinden bizleri izleyen yoldaşlarımızı saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Yine, iktidarın, pek çok alanda düzenleme getiren hükümleri için bir torba içerisine doldurduğu bir tasarıyla karşı karşıyayız çünkü AKP, halkları etkileyen önemli düzenlemelerde tarafların ve sivil toplumun görüşlerini almadığı gibi halkın temsilcilerini de çok farklı hususu içeren konularda tek bir görüş bildirmeye zorlamaktadır. Öncelikle, AKP iktidarını yeni dönemde torba tasarılarından vazgeçerek her tasarının özgün komisyonlarda tartışılmasını sağlamaya davet ediyorum.
Üzerine konuştuğumuz maddeye gelirsek; 18’inci maddeyle, iş yeri açma ve çalışma ruhsatı alma yükümlülüğü getirilenler hariç olmak üzere turizm amaçlı kiralama izin belgesi verilen konutlarda iş yeri açma ve çalışma ruhsatı alınmayacağının hüküm altına alındığını görmekteyiz. Her ne kadar bununla bürokratik süreçlerin azaltılabileceği düşünülse de oluşabilecek riskler, yerel yönetimler, turizm sektörünün bileşenleri ve ilgili sivil toplumun önerileri alınarak hesaplanabilirdi. Çünkü bu hâliyle çevresel etkiler, denetim, adil rekabet ve tüketici hakları açısından çeşitli sorunların yaşanması mümkün görülmektedir. Yine, AKP'lilerin her zaman emekçilere karşı patronları, küçük ölçekli işletmelere karşı holdingleri desteklediği düşünüldüğünde bu tasarı büyük şirketlerle yine bir yasaklama özelliği de taşımaktadır. Ayrıca, yurttaşların konutlarının bir kısmını ya da tamamını belirli sürelerle kiraya vermek yoluna gitmesi, ülkedeki barınma, konut ve kira sorunuyla da ilgili görülmektedir.
Sayın milletvekilleri, bugün, kira ve kiralık ev sorunu yurttaşların maruz bırakıldığı en önemli sorunlardandır. Yüksek enflasyon ve düşük ücretler ikileminde halkın yoksulluğu derinleşirken başını sokacağı bir ev bulmak eziyete dönüşmüş durumdadır. Bunun sebebi AKP'nin yanlış ekonomi politikalarıdır, savaş ve güvenlikçi politikalardaki ısrarıdır. Seçim bölgem Van'da da reel işsizlik resmî rakamların en az 4 katına çıkmışken, Van kişi başına düşen millî gelirde son sıralarda yer alırken barınma sorunu derinleşmektedir. Yaşanan göçler, imar sorunları ve konutların yetersizliğiyle birlikte Van'da ciddi bir barınma krizi söz konusudur, öyle ki Van'da kiralık ev fiyatlarının yüzde 400 arttığı ifade edilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; barınma sorununun ve ekonomik krizin eğitimdeki, eğitim emekçileri üzerindeki etkileri de es geçilmemelidir. AKP iktidarının, öğretmenliği teknik bir meslek hâline getirmesiyle öğretmenlerin özlük hakları da gerilemiş durumdadır. AKP iktidarı geldiğinde, ataması yapılmayan öğretmen sayısı 70 bin iken bugün 600 bin civarındadır. Yedek iş gücü sayısının artırılarak devlet okullarında ve özel okullarda öğretmenlerin güvensiz, ucuz ve esnek çalışma koşullarına mahkûm bırakılmak istendiği ortadadır; iktidarın okullarda sözleşmeli, ücretli, kadrolu ayrımını yaygınlaştırmasının sebebi de budur. Cumhurbaşkanı seçimden önce mülakatın kaldırılacağı sözünü verirken bugün AKP rejimi, mülakatı kurumsallaştırmaktadır.
Buradan KHK zulmüne de değinmek istiyorum. 2016 yılında inşa edilen OHAL rejimiyle öğretmenler üzerinde siyasi baskıların artırılması, iş güvencesinin fiilen ortadan kaldırılması ve KHK’lerle on binlerce eğitim emekçisinin bir gecede ihraç edilmesi, açığa alınması, sürgün edilmesi gibi uygulamaları maalesef gördük. İhraç edilen eğitim emekçilerine âdeta sivil ölüm uygulanmıştır. İhraç edilen öğretmenlerin özel sektörde iş bulmaları, banka hesabı açmaları, sosyal yardım almaları, yurt dışına gitmeleri engellenmiştir; onlara “Aç kal, susuz kal, ağaç kabuğu ye.” denilmiştir. Bugün de KHK zulmü sona ermemiştir ve dosyaları bekletilen birçok eğitim emekçisinin mağduriyeti devam etmektedir. Siyasi iktidarın bir an önce bu KHK zulmünden vazgeçmesi gerekmektedir çünkü her şeye rağmen KHK’lilerin mesajı çok açık ve çok net: KHK’liler gidecek, bizler kalacağız.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (HEDEP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1669) esas numaralı Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Ataş Yüksel Selçuk Türkoğlu Adnan Beker
Kayseri Bursa Ankara
Hasan Toktaş Bilal Bilici Hakan Şeref Olgun
Bursa Adana Afyonkarahisar
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu Sururi Çorabatır
İzmir Manisa Antalya
Cavit Arı Mustafa Erdem İbrahim Arslan
Antalya Antalya Eskişehir
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERSAN AKSU (Samsun) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Bilal Bilici.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BİLAL BİLİCİ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubum adına söz aldım. Sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Filistin halkına yapılan katliamlar hâlâ devam ediyor. Bütün dünyaya Filistin halkına yardım ve destek için buradan bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Gazze’deki Filistin halkına sahip çıkmamız gerektiğinin ve bunun öneminin altını çiziyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmamda Adana ilindeki tarım problemlerinin altını çizeceğim. Tarım kenti Adana’mız başta olmak üzere yanlış politika ve uygulamaların sonucu olarak çiftçilerimizin yaşadığı sıkıntılar maalesef ki bitmiyor. Geçtiğimiz aylarda açıklanan mısır fiyatları bir önceki yıla göre sadece yüzde 3, yüzde 4 artışla üreticiyi hayal kırıklığına uğrattı. Üretim maliyetlerinin ortalama yüzde 76 arttığı düşünüldüğünde mısırdaki bu fiyat artışına yetersiz demek bile mümkün olmuyor. TMO’nun çiftçiden aldığı ürünün bedelini iki ay gibi bir sürede ödemesi de bu işin tuzu biberi oluyor. Çiftçi, üretim aşamasında borçlanıyor ve umudunu hasada bağlıyor, bir de ürünün bedelini geç aldığında üreterek cezalandırılmış oluyor. Ürün bazlı desteklemelerde de artışlar enflasyon gerçeğinin çok gerisinde kalmış durumda.
Üreticinin belini büken bir başka unsur da akaryakıt fiyatları. Bu kalemde de desteklemeler, akaryakıt artış oranının gerisinde kalmış durumda.
Sayın milletvekilleri, bizim tarım politikamızda çok acilen çiftçilerimizi odağımıza almamız gerektiğini belirtiyorum. Plansız ve gereğinden fazla ithalatla başka ülkelerin çiftçisini ihya etmek yerine, Türk çiftçisinin yanında olmalıyız. Kendi çiftçimize üretimden satışa her safhada zorluklar çıkarırken ithal tarım ürünlerine arz talep dengesini gözetmeden yönelmemiz, çok büyük problemleri de beraberinde getirmektedir.
Keza, Çukurova'nın beyaz altını pamuk da benzer sorunlar yaşıyor. Pamuk fiyatı bu yıl da üretim maliyetinin aşağısında kaldı. Çiftçimizin pamuk ekmekten vazgeçmesi durumunda, ihracatımızın lokomotifi tekstil sektörü de zor durumda bırakılacaktır. Ben, bu yaz Adana'mızın farklı ilçelerinde bulunan farklı köyleri ve çiftçilerimizi ziyaret ettim. Yaklaşık 100-150 köyü ziyaret ettik ve bu durumu tespit ettik. Meclis Genel Kurulunun çalışmalarına ara verdiği dönemde sürekli sahadaydık, ziyaretlerimizi gerçekleştirdik, dertlerini dinledik ve çiftçilerimizin yanında olduk.
Ülkemiz yılda ortalama 4,4 milyon ton narenciye üretimiyle dünya narenciye üreticisi ülkeler arasında önemli bir yere sahiptir. Üretim, iç pazara sunum, ulaşım, lojistik ve ihracat gibi unsurlar dikkate alındığında narenciye, ülkemiz ekonomisi açısından üzerinde önemle durulması gereken katma değerli bir üründür. Limon üreticileri bu yıl ürünlerini ellerinden zararına çıkarmaya çalışıyor. Çiftçinin el emeği göz nuru ürünlerini zarar pahasına elden çıkarmasına seyirci kalınmamalıdır. Birçok üretici, ağaçlarını sökeceğini beyan ediyor ve benim önümde söken üreticiler de oldu.
Yine aynı şekilde narenciye ihracatçısı da çok önemli sorunlarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Bu kadar zor şartlarda ihracat yaparak millî gelirimize katkı sunmaya çalışan ihracatçının rekabet edebilmesi de imkânsızlaşıyor. İhracatçılara sunulduğu iddia edilen uygun finansman desteklerine hak eden ihracatçının ulaşabilmesi de çok önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
BİLAL BİLİCİ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarıma ve hayvancılığa gereken önemi göstermek, üretimi sürekli ve verimli kılmak için çalışmalar yapmak sadece ülkemizin bugününe değil, yarınlarına da borcumuzdur diyor, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum efendim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Mustafa Erdem.
Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ERDEM (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 35 sıra sayılı Kanun’un 18’inci maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 18’inci maddede 3572 sayılı Kanunun kapsamında iş yeri açma ve çalışma ruhsatı alma yükümlülüğü getirilenler hariç olmak üzere istisna olarak turizm amaçlı kiralama izin belgesi verilen konutlar için iş yeri açma ve çalışma ruhsatının istenmemesi düzenleniyor. Üzerinde konuştuğumuz kanun teklifinin sahada ne gibi yansımaları olacağını, pratikte hangi sorunları beraberinde getireceğini ileride hep birlikte göreceğiz. Bunu neden diyorum? Kanun teklifleri kamuoyunda yeteri kadar tartışılmadan hatta komisyonlarda bile yeteri ölçüde görüşülmeden alelacele önümüze getiriliyor ve bu, maalesef AKP iktidarında bir alışkanlık hâline geldi.
Bu kanun teklifi, Antalya’yı Türkiye turizminin başkenti sayarsak Antalyalı turizmcilerin ve Antalya halkının uzun süre beklediği bir düzenlemeydi ancak Antalya’nın ve ülkemizin daha önce konutların turizm amaçlı kiralanması gibi bir sorununun olmadığını bu büyük sorunun yine AKP iktidarının ülkeyi, dış politikayı ve ekonomiyi yönetmedeki beceriksizliği sonucu ortaya çıktığını söylemek mümkün. Neden? Çünkü dış politika yönetilemedi, mülteci ve yabancı göçü sorunu yaratıldı. Bu durum, bugün konuştuğumuz kısa süreli konaklamanın ve konut kiralarının bu denli artmasının en önemli nedenlerinden oldu. Ülkemizde kaç göçmen var, kaç mülteci var, kaçı kayıt altında; belli değil.
Diğer taraftan iktidarın kaynak bulmak için önce 250 bin, daha sonra düzenlemeyle 400 bin dolara ev alana vatandaşlık vermesiyle Türkiye’nin toplumsal, demografik ve ekonomik yapısı değişti. Son on yılda yabancılara 400 bine yakın konut satıldı; Antalya'da ise yaklaşık her 4 konuttan 1’i maalesef yabancılara satıldı. Bugün bile Antalya'da emlak sitelerinde artık konutların “vatandaşlığa uygun” başlığıyla pazarlandığını görmek mümkün. Bu konutlar gerek turizm amaçlı gerekse geçici barınma ihtiyacını karşılama amaçlı kısa dönemli kiralanmaya başlandı. Tüm bu kontrolsüzlük, kayıt dışılık ve güvenlik sorunları bu düzenlemeyi ihtiyaç hâline getirdi yani başta da söylediğim gibi AKP iktidarı, kendi yarattığı sorunları yine yeni düzenlemelerle aşmaya çalışıyor.
Öte yandan ülkenin -yine AKP iktidarının yarattığı- çözüm bekleyen çok daha önemli sorunları var. Teklifte de bulunan emekli ikramiyesi, bu sorunlardan yalnızca birini kapatma çabasıdır. 15 milyonu aşkın emekli, temmuz ayında özellikle kamu görevlilerine yapılan seyyanen zammın emeklilere yapılmaması nedeniyle mağdur edildi, âdeta yabana atıldılar, açlığa, sefalete mahkûm edildiler. Kanun teklifine komisyon görüşmeleri aşamasında eklenen maddeyle yaşlılık, maluliyet ve ölüm aylığı almakta olan sigortalılara ve hak sahiplerine hisseleri oranında bir defaya mahsus olarak 5 bin lira ikramiye verilmesi öngörüldü. Bu miktarın yetersiz olduğunu, bizim önerimizin 15 bin lira olduğunu defalarca söyledik ama dinleyen kim? Sadece, çalışmayan emeklilere bir defaya mahsus verilecek olan 5 bin lira emekli ikramiyesinin hiçbir ihtiyacı karşılamayacağı ortadayken emekliler arasında ayrım yapılmasını da doğru bulmadığımızı belirtmek isterim. Açlık sınırının 13 bin 334 Türk lirası olduğu bir ülkede AKP iktidarı tarafından düşük emekli aylığına mahkûm edildiği için çalışmak zorunda bırakılan emeklilerin kapsam dışı bırakılmasını da büyük bir haksızlık olarak görüyorum. Ayrıca, sosyal güvenlik destek primi ödeyerek emekli aylığı alan bu emeklilerin ödenecek ikramiyeden yararlandırılmaması, Anayasa’nın 60’ıncı maddesinde tanımlanan sosyal güvenlik hakkını zedelediği gibi eşitlik ilkesine de açıkça aykırıdır.
Özellikle biraz önce konuşan AKP milletvekilimiz Kadem Bey sahadan geldiğini söyledi, biz de sahadan geliyoruz. Gerçekten sahada olup, bu ülkede yaşayıp 7.500 lira emekli maaşıyla emeklilerin geçinebileceğine kanaati olan milletvekilleri ya kör ya da sağır olmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ERDEM (Devamla) – Neden diyorum? Değerli arkadaşlar, hiç etrafınıza bakmıyor musunuz? Hiç kulaklarınız duymuyor mu? 7.500 lira emekli maaşı yetmediği için gece bekçiliği yapan Hüseyin amcayı, Ali dayıyı hiç duymadınız mı? Gerçekten duymadıysanız çok samimi söylüyorum hem kör hem de sağır olmuşsunuz.
Ayrıca, değerli milletvekilleri, vatandaşın sorunu çok ve bizden çözüm bekliyor. Özellikle seçimden önce iktidarın “Enflasyona ezdirmeyeceğiz.” dediği 15 milyon emekli, “Mülakatları kaldıracağız.” diye söz verdikleri atanamayan öğretmenler, barınamayan öğrenciler, çocuğunun beslenme çantasını dolduramayan anneler, kamuda taşeron olarak çalışan ve kadro bekleyen işçiler çözüm bekliyor.
Yine, mensubu bulunduğum mali müşavirler ve yeminli mali müşavirler de hakkı olan yeşil pasaportun verilmesini talep ediyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
19’uncu madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1669) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa Mesih Şahin Bülent Kaya Şerafettin Kılıç
İstanbul İstanbul Antalya
Mustafa Bilici Mustafa Kaya
İzmir İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERSAN AKSU (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya.
Buyurun Sayın Kaya.
MUSTAFA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
18 Mayıs 2014 tarihli 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 78’inci maddesinde değişiklik yapılmasına dair kanun teklifiyle ilgili Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Tekraren sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Türkiye’de 360 tane oda ve borsa var. 360 oda; sanayi odaları, ticaret odaları, deniz ticaret odaları ve borsalardan müteşekkil. Bazı illerde sanayi ve ticaret odalarının birlikte faaliyet gösterdiğini ama genelde büyük illerde ayrı ayrı faaliyet gösterdiklerini biliyoruz.
Şimdi bu maddede dile getirilen işte Emekli Sandığına aktarılacak miktarların artırılmasına dair kanaati ifade etmeden önce bu oda ve borsaların kamu tüzel kişilikleri olduğunu ve binlerce çalışanı olduğunu hatırlamamız gerekir. Bu binlerce çalışana mesela bir örnek vereyim. Hatay’da deprem bölgelerinde üye sayıları düştüğü için yani depremle beraber bu odaların üye sayıları düştüğü için işlerinden çıkarılan insanlar var, bu insanların herhangi bir iş güvencesi yok. Bu insanlara aslında yapılması gereken şey burada çalışan binlerce çalışanın 657’ye tabi insanlar şeklinde konumlandırılması lazım. İş garantileri yok, tayin hakları olmadığı gibi. Memurların özlük hakları onlara sağlanmalı ve tayin hakkı kendilerine verilmeli çünkü bu Odalar ve Borsalar Birliğinin aslında kamu tüzel kişiliği olduğu da çok net bir şekilde biliniyor, buna göre hareket edilmesi lazım. Yani nasıl olacak? Deprem bölgesindeki yaşanan mağduriyetlerden dolayı, üyelerin odaları terk etmelerinden dolayı bu odalar, bu insanlar kendilerine nasıl bir gelecek kurgulayacaklar; bunu hepinizin takdirine bırakıyorum.
Ayrıca değerli milletvekilleri, şu anda biliyorsunuz sanayi odalarını konuşuyoruz, sanayicilerimizin problemlerini konuşuyoruz. Sanayicilerimizin en büyük problemi nedir? Ara eleman sıkıntısı. Şu anda ara elemanda öyle sıkıntılar var ki mesela, bir taraftan genç işsizlik oranının arttığını, diğer taraftan ara eleman sıkıntısı yaşandığını görüyoruz. Peki, nasıl oluyor da hem işsizlik var hem ara eleman sıkıntısı var? Bunun bir tek adı var. Planlamadaki eksiklik, planlamadaki yoksunluk. Eğer doğru bir planlama olsaydı, doğru bir şekilde kurgulanan eğitim modeli ve meslek liseleri modelleri hayata geçirilmiş olsaydı, her çocuğumuzu “Mutlaka üniversite okumalısın.” şeklindeki bir algıya teslim etmemiş olsaydık, bugün Türkiye'de biz ara eleman sıkıntısını görmeyecektik. Ama ne var? Şu anda üniversiteler açıyoruz, çocuklarımıza üniversite mezunu olun diye telkinlerde bulunuyoruz. Bu telkinler neticesinde o çocuklarımızın geleceklerine dair planlama yapamadığımız için bugün Odalar ve Borsalar Birliğinin en büyük sıkıntısının hangi ile giderseniz gidin ara eleman sıkıntısı olduğunu görüyorsunuz.
Ayrıca, mesela bendeniz Çorlu’da, Sinop'ta, Kastamonu'da, Çankırı'da bu sanayi odalarını, ticaret odalarını ziyaret ettim, her birinin ortak kanaati şu: Bizim artık öyle bir planlamaya ihtiyacımız var ki önümüzü görebilmek ve geleceğe güvenle bakabilmek adına bizim yukarıdan planlanmamız gerekir. Ve şu anda, özellikle bu illerde, ara eleman sıkıntısıyla beraber yaşanan problemlerin temelinde maalesef -biraz önce ifade ettiğim gibi- plansızlık var.
Ayrıca, şunu da söylemek istiyorum değerli milletvekilleri, bu 360 tane oda ve borsanın bir diğer sıkıntısı da çalışanlarıyla alakalı. Bazen kalifiye eleman bulma noktasında sıkıntılar yaşadıklarını da görüyoruz. Biraz önce sözüme başlarken ifade ettiğim şekliyle “657’ye tabi” şeklinde bunların tekrar değerlendirilmesi, tayin haklarının sağlanması, memurların özlük haklarının kendilerine verilmesiyle beraber hem Odalar ve Borsalar Birliğimizin kamu tüzel kişiliğinin belli bir mantığa oturacağını hem de bu problemlerin ortadan kalkacağını düşünüyorum.
Genel Kurulu ve Sayın Başkanımızı saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1669) esas numaralı Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
MADDE 19- 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 78 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde bulunan “Genel Kurul kararıyla,” ibaresi madde metninden çıkarılmış, bentte bulunan “yüzde bir” ibaresi “yüzde üç” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Türkiye Odalar, Borsalar ve Birlik Personeli Sigorta ve Emekli Sandığı Vakfına ayrılacak payı yüzde 6 oranına kadar artırmaya Birlik Genel Kurulu yetkilidir.”
Rahmi Aşkın Türeli Cevdet Akay Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu
İzmir Karabük Manisa
Cavit Arı Sururi Çorabatır Veli Ağbaba
Antalya Antalya Malatya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERSAN AKSU (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Malatya Milletvekili Veli Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün İsveç'in NATO'ya katılım protokolü, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Meclise gönderildi. Bu, bizim şaşırabileceğimiz bir durum mu? Asla şaşırabileceğimiz bir durum değil, belki AKP bunu 100’üncü kez yapıyor. AKP aslında bir isim takmak gerekirse -Sayın Akbaşoğlu da duysun, belki cevap verir- çarkçı bir parti, her konuda çark yapıyor. Ya, düne kadar Kur’an-ı Kerim’i, yüce kitabımız Kur’an-Kerim’i yaktığı için “Ey İsveç!” deyip meydan okuyan siz, İsveç’in NATO’ya üyeliğinin protokolünü Meclise gönderen yine siz. Yarın burada, İsveç’e meydan okuyanlar hep beraber reisin emriyle el kaldıracaklar. Acaba o gün Kur’an-ı yaktığı için kınayanlar ne diyecek bilmiyorum.
Bir de lafım MHP Grubuna. Sayın Bahçeli ne diyordu? “Kandil ne ise Stockholm o, İsveç o.” Ya, ne oldu? Ne oldu? Yakında siz de ne yapacaksınız; hep beraber, Cumhur İttifakı’yla beraber İsveç’in NATO’ya alınmasını alkışlayacaksınız; biz de sizin çarkçılığınızı, bir gün “siyah” bir gün “beyaz” demenizi hep beraber alkışlayacağız. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin umurunuzda olan kutsal değerler değil. Sizin umurunuzda ne? Maalesef, sizin umurunuzda İsrail’e yaptığınız gibi, İsveç’te yaptığınız gibi şey…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tezkereye “hayır” demeye devam et.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, dediler ki: “120 teröristi vermeden İsveç’e ‘evet’ demeyiz.” İsveç ne yaptı? İsveç ne yaptı? Başka bir şey diyeceğim de demiyorum. 1 tane verdi. 1 tane verdi, teselli ikramiyesi.
Sayın Akbaşoğlu, biraz önce meydan okuyordun ya, hadi çık bakalım, “İsveç’e oy vermeyeceğim.” de, “İsveç’in NATO üyeliğine oy vermeyeceğim.” de, Veli Ağbaba da seni ayakta alkışlasın.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Sizin Genel Başkanınız kaçıncı kez çark etti.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Şimdi gelelim esas meseleye. Bu arkadaşlar, yine MHP ittifakıyla… Sayın Devlet Bahçeli, Allah işini gücünü rast getirsin, sağ olsun, car olsun “Bu emeklinin durumu perişan, en az onlara da memurlara verilen seyyanen zam verilmelidir.” dedi, dedi ama AK PARTİ Grubu yanlış anladı. Ne yaptı? 5 bin lira veriyor. Bu 5 bin lira ne, biliyor musunuz arkadaşlar? Bu 5 bin liraya on günlük ev kiralayamıyorsun, on günlük ev kiralayamıyorsun. Ya, insan Allah’tan korkar. Bir de ne yaptılar, bir de ne yaptılar? 1 milyon 776 bin kişiye yani çalışan emekliye 5 bin lirayı çok gördüler. Bu emekliler keyfinden dolayı çalışmıyor, bu emekliler evine ekmek götürmek için çalışıyor. Bu çalışan emeklilere 5 bin lirayı vermediler, diyorlar ki -nasılsa kayıt dışını seviyorsunuz siz, kayıt dışını Allah için seviyorsunuz- bu çalışan emeklilere “Aman, kayıtlı çalışma, kayıt dışı çalış; 5 bin lira al.”
Arkadaşlar, bu kadar vicdansızlık olmaz. Hele var ya, bu iktidarınız döneminde emekliye yaptığınızı düşman düşmana yapmaz.
Değerli arkadaşlar, iktidara geldiğinizde en düşük emekli maaşı 240 TL'ydi, tam 11,5 adet altın ediyordu, şu an 7.500 TL 2,5 altın alabiliyor, 9 çeyrek altın kayıp. Bu ne kadar, biliyor musunuz? 26 bin TL, o günkü hesaplamayla emekli maaşı da hesaplansa 33.500 lira.
Şimdi, Allah var, emekliye karşı cimrisiniz, eliniz sıkı, asgari ücretliye karşı eliniz sıkı ama bazı kesimlere karşı eliniz maşallah açık. Kimlere karşı? Örneğin, saraya karşı.
Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanına yüzde 81 zam yapıyorsunuz ya da saraya araç alıyorsunuz, Gelir İdaresi Başkanlığına araç alıyorsunuz, israfta elinize su dökecek hiçbir ülke yok. Almanya'da makam araç sayısı 8 bin, Japonya'da 9 bin, Fransa'da 10 bin ama Almanya bizi kıskanıyor; Allah var, doğru söylüyorsunuz! Türkiye'de kaç? 125 bin. Bu fakir fukara siz makam araçlarına binerken açlıktan ölüyor değerli arkadaşlar. Dedim ya, değerli arkadaşlar, maalesef emeklinin durumu kötü. Başka? Hani seçimden önce söz verdiniz ya, dediniz ki: “Meclis açılır açılmaz küçük esnafımızın prim ödeme gün sayısını 7200’e indireceğiz.” Başka ne dediniz? “Meclis açılır açılmaz emekliye ikramiye vereceğiz, zam vereceğiz.” Peki, oldu mu? Olmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) – Sayın Başkan, hemen bitiriyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Ne oldu peki?
Arkadaşlar, seçimin üzerinden altı ay geçti. Bakın, seçim meydanlarında bir söz verdiniz, o küçük esnafın duygularıyla oynadınız, küçük esnafa dediniz ki: “7200’ü getirin, prim gün sayısını hemen geçireceğiz.” Seçimin üzerinden altı ay geçti. Sayın Grup Başkan Vekilim, müsaade ederseniz bir şey söylemek istiyorum grup adına, altı ay geçti, vallahi getirin 7200’ü altı dakikada geçirmesek namerdiz, altı dakikada o 7200’ü geçireceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Ama siz her zamanki gibi emeklinin de esnafın da duygularıyla oynamaya devam ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, hep söylüyorum, söylemeye devam edeceğim, depremin kötü yaşattığı Malatya’nın Milletvekiliyim, kış geldi; Malatyalılar hâlâ soğuktan donuyorlar, hâlâ konteyner bulamıyorlar, hâlâ ev bulamıyorlar, kiracılar perişan durumda bunları da sizlerle paylaşmak istiyorum, belki vicdanı olanlar anlar.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkanım, belki Akbaşoğlu cevap verir, o kadar ağır konuştum, belki cevap verir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Gerek görmüyorum.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 35 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinde yer alan “yetkilidir” ibaresinin “yetkili kılınmıştır” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit Ömer Faruk Hülakü Sırrı Sakik
Van Bingöl Ağrı
Öznur Bartin Sinan Çiftyürek Heval Bozdağ
Hakkâri Van Ağrı
Gülüstan Kılıç Koçyiğit Serhat Eren Yılmaz Hun
Kars Diyarbakır Iğdır
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERSAN AKSU (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Bingöl Milletvekili Ömer Faruk Hülakü.
Buyurun. (HEDEP sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, kıymetli halklarımız; AKP iktidarının fırsatçılığı anlamına gelen bir başka torba yasayla karşı karşıyayız. Türkiye’yi her alanda çökmüş, iflas etmiş, yok olmanın eşiğine gelmiş bir hâle getiren AKP iktidarı ve küçük ortakları kendi bekaları için para aramanın yolunu katetmeye devam ediyorlar.
Şimdi, bu torba yasayla sözde turizm gelirlerinin artırılması, kayıt altına alınması gerekçesi sayfalarca anlatılıyor. Bu kanun teklifinin altında imzası bulunan 105 AKP’li milletvekiline soruyorum: Türkiye'de insanlar neden evlerinin bir odasını kiraya vermek zorunda kalıyorlar? Yine, öğrenciler neden sadece bir odaya 7 bin TL ödemek zorunda kalıyorlar? Bu sorulara verecek cevabınız olsaydı, içeriğini dahi okumadığınız bu torba kanunun altına belki imza atmazdınız, belki ufacık da olsa bir çekinceniz olurdu. Ama sizin derdiniz yurttaşın derdiyle bir türlü kesişmiyor, sizin derdiniz yurttaşın derdinin yanından bile geçmiyor. Tek derdiniz para, tek derdiniz rant, tek derdiniz yurttaşın cebinden üç kuruş daha fazlasını bütçeye aktarmak. Ormanlara, mera alanlarına yapı izninin önünü açarak rant politikasını hunharca sürdürmektesiniz.
Değerli halklarımız, bir yandan bütçesini savaş ve güvenliğe teslim etmiş iktidar aklı, diğer yandan savaş politikalarının yarattığı iflasın ceremesini çeken milyonlar var. Öğrenciler barınamıyor, öğrenciler geçinemiyor. Geçinemediği için hayatına son veren Anadolu Üniversitesi öğrencisi Resul’un hayatını çalan sizin tekçi, güvenlikçi politikalarınızdır. Emekliler açlık sınırının altında hayatta kalma mücadelesi veriyor. Fahiş kira fiyatlarını ödeyemeyen emekli Nevzat teyzenin hayatını zindan eden savaşta ısrarcı politikalarınızdır. Çiftçiler borç batağında, tarlasını satmak zorunda kalan, traktörüne hacizle el konulan on binlerce çiftçiyi ölüme mahkûm eden yarattığınız ekonomik krizin ortaya çıkardığı zam zulmüdür. Çocukların gece yatağa aç girdiği, asgari ücretli milyonlarca emekçinin ay sonunu getiremediği, kamu emekçilerinin yoksulluk sınırının altında kaldığı, yaşadığı AKP Türkiyesinde nefes almak lüks hâline gelmiştir. AKP iktidarının yarattığı Türkiye’de en büyük ikramiye hayatta kalmaktır.
Değerli milletvekilleri, Kürt coğrafyası her yönüyle tahrip ediliyor. Türkiye’de bulunan 48 millî parktan sadece 4’ü bölgededir. Türkiye’de bulunan 266 tabiat parkının sadece 13’ü bölgededir. Bu oranların gösterdiği şey şudur: İktidarın gözünde Çerme’in, Amed’in, Çolamerg’in dağları millî park ve tabiat parkı için değil, kalekol yapımı için uygundur, Kürt coğrafyası ve Kürt halkının uğradığı zulme aynı şekilde maruz kalmaktadır. Kürt halkına yönelik her türlü saldırı, Kürt halkının yaşam alanına yönelik de aynı şekilde sürdürülmektedir. Yine, Dara Heni’nin Riz köyünde kalekol yapma ısrarında bulunan anlayış, elbette tarım havzasını koruma altına almak yerine yok etmeye çalışmaktadır. Dara Heni’nin derelerini, doğasını maden ocaklarıyla, taş ocaklarıyla yok etmek hangi kültürün korunduğunu, hangi kültürün yok edildiğini bizlere göstermektedir. Boğlan’da mera alanlarında GES projesi yapanların, Çerme’de maden ocakları açarak içme suyunu kirletenlerin derdi Çerme halkının sağlığı ve yaşam şartları değildir. Bu ikiyüzlü anlayışın karşısındayız. Çerme’nin dağlarına, derelerine, meralarına, otlaklarına üç kuruş için göz dikenler şunu iyi bilsinler: Kürdistanın ve doğasının her bir karışı Kürt halkının hafızasıdır. Kürt halkı için kültürel kimlik ne anlama geliyorsa doğası da aynı anlam ve değerdedir. Kimliğimize ve kültürümüze dönük saldırılara karşı nasıl direndiysek ve direnmeye devam ediyorsak kürdistana ve doğasına yönelik saldırılara karşı da aynı şekilde direnmekten bir adım dahi geri durmayacağımızı buradan bir daha yenilemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin üçüncü fıkrasına ve Türkiye’de “kürdistan” diye bir yer olmadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin (3)’üncü fıkrasında, Türkiye Cumhuriyeti ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasa’da da düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar yapmak yasaklanmıştır. Her seferinde böyle bir açıklama yapmamıza bizi mecbur etmeyiniz. Türkiye’de “kürdistan” diye bir yer yoktur. (AK PARTİ, MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yoktur ve tanımıyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 104 Milletvekilinin Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1669) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 35) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (2/1669) esas numaralı Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin çerçeve hükmünde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Ataş Yüksel Selçuk Türkoğlu Adnan Beker
Kayseri Bursa Ankara
Hasan Toktaş Mehmet Akalın
Bursa Edirne
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERSAN AKSU (Samsun) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Edirne Milletvekili Mehmet Akalın.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET AKALIN (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 19’uncu maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu maddede birliklerle ilgili yapılmak istenen değişiklikle Genel Kurulun yetkilerinin sınırlandırılması bürokratik işlemleri hızlandırma amaçlı olabilir ancak unutulmamalıdır ki demokratik süreçler zaman alabilir. Genel kurullar çeşitli görüşlerin, eleştirilerin ve önerilerin masaya yatırıldığı, temsil edilen üyelerin seslerinin duyulduğu platformlardır. Genel Kurul kararlarını göz ardı etmek karar almayı hızlandıracak olsa da uzun vadede demokratik katılımı ve kurum içi şeffaflığı zayıflatacaktır.
Ayrıca, yine karşımızda bir torba kanun teklifi var. Tekrar eden bu torba kanun geleneği, maalesef yasama sürecimizin kalitesini düşürmekte, şeffaflığı perdelemekte ve halkımızın bize olan güvenini sarsmaktadır. Her bir maddeyi ayrı ayrı kendi bağlamında değerlendirmek yerine, hepsini bir torbaya doldurup “Bunu alın, hepsini birden geçirin.” demek Parlamentomuzun ve demokrasimizin ruhuna aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde yaklaşık 16 milyon kişi emekli aylığı almaktadır. Bu emeklilerimizin çok büyük bir kısmı, neredeyse dörtte 3’ü 7.500 lira maaş almaktadır. Günümüz ekonomik şartları içerisinde 7.500 lirayla geçinmek bir yana dursun, bu maaşla kiracı olanlar barınma ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanmaktadır. Şimdi, emeklilerimize lütuf gibi sunulan 5 bin liradan bahsediliyor, deniliyor ki: “Emeklilerimizin yaşadığı sıkıntıları çok iyi biliyoruz ve bu sebeple emeklilerimizi rahatlatacak yeni bir karar alarak, bir defaya mahsus olmak üzere 5 bin lira ödeme yapacağız.” Efendim, ne demek sıkıntıları çok iyi biliyoruz? Emeklilerimizin sıkıntılarını bir kere ödeyeceğiniz 5 bin lirayla mı çözeceksiniz? Üstelik emeklilerimize verilecek 5 bin lira sadece çalışmayan emekliler için geçerli olacak. Bu nasıl bir anlayıştır değerli milletvekilleri? Emekli bir vatandaşımız çalışıyorsa zaten geçinemiyor demektir. Kaldı ki bu emeklilerimizin sayısı da toplam emeklinin tahmini yüzde 10’u kadardır.
Değerli milletvekilleri, emeklilik nedir, nasıl yaşanır, biliyor muyuz? Şimdi size bunu dünyadan birkaç görselle anlatmak isterim. Hepimiz akıllı telefon kullanıyoruz. Sizlerden ricam, internet arama motoruna girin ve emeklinin farklı Avrupa dillerindeki karşılıklarına bakın. Şimdi, burası çok önemli; sizlere bizi sürekli kıskandığını söyleyen Avrupa ülkelerinden bazı örnekler vermek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bakın, arama motoruna İngilizce “emekli” yazdığımızda karşımıza çıkan görseller bunlardır.
NURETTİN ALAN (İstanbul) – 70 yaşında insanlar, 38 yaşında hiç emekli yok orada.
MEHMET AKALIN (Devamla) – Şimdi, Değerli Milletvekilim, geleceğim, oraya da geleceğim.
Almanca yazdığımızda karşımıza çıkan görüntü budur.
NURETTİN ALAN (İstanbul) – Hepsi 70 yaşında.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Hepsi 70 yaşında ama.
MEHMET AKALIN (Devamla) – Peki, Türkçe “emekli” yazdığımızda karşımıza çıkan nedir? Bu görüntüleri yorumlarınıza bırakıyorum. Bu arada, kendimizi biraz daha iyi hissetmemiz açısından 4’üncü ülke olarak Afrika ülkelerinden birini seçtim, Nijerya’yı ama maalesef, emeklilikte yaşa takılıyorlar; yaşama süreci orada 50, 50 yaşını aşamıyorlar. Onun için, o görselleri sizlere gösteremiyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, ekonomik zorluklar sadece rakamlardan ibaret değildir. Bu zorluklar, vatandaşlarımızın sofralarındaki eksikliği, çocuklarımızın eğitim olanaklarını ve ülkemizin geleceğini doğrudan etkiler. Bu sebeple, ekonomik sıkıntılar karşısında geçici çözümler yerine uzun vadeli ve sürdürülebilir stratejiler geliştirmek zorundayız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.58
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER : Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Kurtcan ÇELEBİ (Ankara)
-------0-------
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
35 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 25 Ekim 2023 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.00
[(*) ](*) 35 S. Sayılı Basmayazı 18/10/2023 tarihli 9’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.