TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

23’üncü Birleşim

21 Kasım 2023 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın, bir önceki oturum Başkanlığında gündeme gelen tartışmalarla ilgili olarak oturum sırasında ifade ettiği hususların tutanaklarda yer aldığına ve bunun dışında Parlamentoyu bağlayacak hiçbir husus bulunmadığına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın, Parlamentoyu bağlayan tutanakların dışında hiçbir açıklamaya katılmadığına ilişkin konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadeleri ile Ağrı Milletvekili Sırrı Sakik’in yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in, Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ilişkin açıklaması

4.- Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt’un, 19 Kasımda Zonguldak’ta meydana gelen sele ilişkin açıklaması

5.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, İsrail'in Gazze'deki soykırımına kamuoyunun her geçen gün biraz daha duyarsızlaştığına ilişkin açıklaması

6.- Gaziantep Milletvekili Mesut Bozatlı’nın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

7.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, eğitim sistemindeki sorunlara ilişkin açıklaması

8.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Perihan Koca Doğan’ın, TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın bir özür dilemeden bugün Genel Kurulu yönetmesine ilişkin açıklaması

10.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, Allah’ın kitabından bir ayetin mealine ilişkin açıklaması

11.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, 6 Şubat depreminden sonra Malatya’nın çökmüş bir şehir görüntüsünde olduğuna ilişkin açıklaması

12.- Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı’nın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

13.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Kayserililerin 2023 seçimlerinden önce verilen sözlerin tutulmasını istediklerine ilişkin açıklaması

14.- Mardin Milletvekili Faruk Kılıç’ın, 21 Kasım Mardin'in kurtuluş gününe ve Mardin halkının Kudüs için tepkisini en üst seviyede gösterdiğine ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Tuğba Işık Ercan’ın, Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ilişkin açıklaması

16.- Kütahya Milletvekili İsmail Çağlar Bayırcı’nın, Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ve Aylan Bebeğe ilişkin açıklaması

17.- Tekirdağ Milletvekili Selcan Hamşıoğlu’nun, vefat eden Türk Tarih Kurumu Şeref Üyesi Bilal Niyazi Şimşir’e ilişkin açıklaması

18.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, 6 Şubat depremine maruz kalan Gaziantep’te sorunların hâlâ çözülmediğine ilişkin açıklaması

19.- Elâzığ Milletvekili Erol Keleş’in, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

20.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, Kahramanmaraş’ta depremin yarattığı sorunlara ilişkin açıklaması

21.- Konya Milletvekili Meryem Göka’nın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ve Avrupa Birliği Komisyonu 2023 Türkiye Raporu’na ilişkin açıklaması

22.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir’deki tamamlanamayan kamu yatırımlarına ilişkin açıklaması

23.- Elâzığ Milletvekili Semih Işıkver’in, Elâzığ Şeker Fabrikasına ilişkin açıklaması

24.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, Hatay dışındaki ODTÜ’lü öğrencilerin barınma sorununa ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kabine toplantısında Ermenistan’la ilgili yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

26.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

27.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’dan, bir önceki oturum Başkanlığında Genel Kurula akseden sözlerinden dolayı bir izahatta bulunmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Şehit olan Piyade Üsteğmen Abdullah Köse’ye, geçtiğimiz hafta sonu yurdun birçok yerinde meydana gelen fırtına, sel ve aşırı yağışlara, Millî Futbol Takımı’na, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde çocukların hunharca katledildiğine, günümüz Birleşmiş Milletlerinin varlık meşruiyetinin sorgulandığına ve birçok ülkenin İsrail'in vahşetine kayıtsız kaldığına ilişkin açıklaması

29.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Ağrı Milletvekili Sırrı Sakik’in, Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Ağrı Milletvekili Sırrı Sakik’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Filistindeki soykırıma, bu konuda Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu sözleri desteklediklerine ve Türkiye'nin artık İslam ülkelerine ve Avrupa'ya örnek olacak devlet düzeyinde bazı adımlar atmasının zamanının geldiğine; Meclis Başkanının bir an önce, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu heyetinin Gazze’ye gidişiyle ilgili girişimlerde bulunmasını beklediklerine ve yeni anayasa tartışmalarına ilişkin açıklaması

33.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, şehit olan Piyade Üsteğmen Abdullah Köse'ye, Karadeniz'deki fırtınada irtibatı kesilen "Kafkametler" adlı gemiye, Zonguldak, Batman ve Diyarbakır'daki sel felaketlerinde hayatını kaybedenlere, Gazze'deki katliama, İsrail ordusuna silah taşıyan uçakların Adana'dan kalktığı iddiasına, Almanya'ya iltica talebiyle başvuran Türk vatandaşlarına ilişkin rapora, Genel Kurul gündemindeki 76 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne, emeklilere verilecek 5 bin liralık ikramiyeyi çalışanların ve emekli olan çiftçilerin alamamasına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının asgari ücretle ilgili açıklamasına, Yunanlıların Ege adalarında yaptıkları yerel seçime ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Ersin Beyaz’ın, 19 Kasımda yaşanan sel felaketlerine ilişkin açıklaması

35.- Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 19 Kasımda Batman’da meydana gelen sele, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne, 21 Kasım 2004'te polis ateşiyle öldürülen Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz'a, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun yaptığı yürüyüşe ve açıklamalarına ilişkin açıklaması

 

 

36.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, ülke genelinde etkili olan rüzgârın ve yağışın sebep olduğu sel felaketine, depremzedelerin barınma sorununa, Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay'a, 15 Kasımda cezaevinden salıverilen Ogün Samast'a, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne, KYK yurtlarına ve konut sorununa ilişkin açıklaması

37.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, geçen hafta 41 şehirde yaşanan fırtınalara ve yoğun yağışlara, Dünya Çocuk Hakları Günü'ne, Filistin'den getirilen hastalara ve ulaştırılan sağlık yardımlarına, Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Trabzon Milletvekili Vehbi Koç’un, Karadeniz'deki fırtınada batan Kafkametler gemisine ilişkin açıklaması

41.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, fakirliğin ve yoksulluğun derinleştiğine ilişkin açıklaması

42.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’ın, Mersin'deki TOKİ mağdurlarının mesajına ilişkin açıklaması

43.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay'da konteynerlerde yaşayan depremzedelerin sorunlarına ilişkin açıklaması

44.- Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın’ın, Trabzon’un mahalle ve köy yolları sorununa ilişkin açıklaması

45.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Uşak'ta yaşanan hastane ve doktor sıkıntısına ilişkin açıklaması

46.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Aydın Milletvekili Mustafa Savaş'ın Saadet Partisi grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Edirne Milletvekili Mehmet Akalın’ın, Edirne'de emniyet güçleri tarafından yapılan uyuşturucu operasyonlarına ilişkin açıklaması

48.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Denizli Milletvekili Nilgün Ök'ün İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Erzurum Milletvekili Selami Altınok'un HEDEP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Erzurum Milletvekili Selami Altınok'un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

51.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

52.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç'un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadeleri ile Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

53.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Erzurum Milletvekili Selami Altınok'un HEDEP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

54.- Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

55.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç'un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

56.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, Tekirdağ'ın Saray ilçesinde gnays ocağı açılacağı iddialarına ilişkin açıklaması

57.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, kırmızı et üretimindeki azalışa ilişkin açıklaması

58.- Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun’un, Akademisyen Sinan Ateş cinayetine ilişkin açıklaması

59.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, TÜİK'in yayınladığı Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi verilerine ilişkin açıklaması

60.- İstanbul Milletvekili Ersin Beyaz’ın, aralık ayında asgari ücrete yapılacak zamma ilişkin açıklaması

61.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, ücretli öğretmenlere ilişkin açıklaması

62.- İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu’nun, tutuklu Sude Çağlar'a ilişkin açıklaması

63.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Uşak Milletvekili Fahrettin Tuğrul'un açıklamasına ilişkin açıklaması

64.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Tıpta Uzmanlık Sınavı sonuçlarına göre boş kalan kadrolara ilişkin açıklaması

65.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, atanamayan depremzede öğretmenlere ilişkin açıklaması

66.- Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç’ın, köylerin etrafındaki gelişim alanlarının TOKİ'ye devredilmesine ilişkin açıklaması

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Zuhal Karakoç Dora’nın, Kahramanmaraş’a ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Çorum bölgesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Ümmügülşen Öztürk’ün, Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, KGF (Kredi Garanti Fonu) kefaletlerinin, kamu bankaları tarafından verilen kredilerin ve bunların geri ödenmesi durumunun araştırılması ve kamuoyunun aydınlatılması amacıyla 21/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

2.- İYİ Parti Grubunun, Antalya Milletvekili Aykut Kaya ve 20 milletvekili tarafından, yüksek enflasyon nedeniyle, vatandaşların en temel ihtiyaçlarından olan barınma sorununun çözüm önerilerini belirlemek ve mağduriyetlerini gidermek amacıyla 3/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- HEDEP Grubunun, Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit ve arkadaşları tarafından, kayyumların kamuya verdiği zararların araştırılması amacıyla 25/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- CHP Grubunun, Sivas Milletvekili Ulaş Karasu ve arkadaşları tarafından, 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremlerin ardından Hatay ilinde meydana gelen yıkımlarla birlikte ortaya çıkan sorunların araştırılması amacıyla 21/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Erzurum Milletvekili Selami Altınok’un, Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç'un yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Erzurum Milletvekili Selami Altınok'un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, (2/1258) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/33)

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İzmir Milletvekili Eyyüp Kadir İnan ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir ile 132 Milletvekilinin Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1735) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 76)

2.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un İslam İşbirliği Teşkilatı Çalışma Merkezi Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1604) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 54)

 

 

 

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu’nun, son beş yılda reşit olmadığı halde veli/vasi veya mahkeme izniyile evlenen kişilere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un cevabı (7/5674)

2.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Aydın’da bulunan bir KYK yurdundaki asansör kazasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/5736)

3.- Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın, Sayıştayın 2022 yılı Denetim Raporu’nda Bakanlıkla ilgili yaptığı bazı tespitlere ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın cevabı (7/5759)

4.- Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın, bazı yol ve köprülerden 2022 ve 2023 yıllarında geçen araç sayısına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun cevabı (7/5898)

5.- Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın, 2022 ve 2023 yıllarında bazı havalimanları için işletmeci firmalara verilen yolcu garantilerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun cevabı (7/5899)

6.- Bingöl Milletvekili Ömer Faruk Hülakü’nün, 2023 Turkcell Süper Kupa Finali’nin Suudi Arabistan’da oynanmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/5903)

7.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, IŞİD tarafından kaçırıldığı tespit edilip Ankara’da bulunan bir kız çocuğuna ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/5906)

8.- Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez’in, kamu ve özel sektörde engelli personel istihdamına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/5910)

9.- İstanbul Milletvekili Hasan Karal’ın, On Birinci Kalkınma Planı’nda öngörülen hedeflerin tamamlanma oranına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/5911)

10.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Doha Büyükelçiliğinin Cumhuriyetin 100’üncü yılı kapsamındaki kutlamaları erteleme kararına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın cevabı (7/5945)

11.- Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu’nun, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı korumasındaki bir çocukla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/6011)

12.- Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez’in, ülkemizde bulunan NATO’ya veya yabancı ülkelere ait askerî üslere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/6012)

13.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, ülke genelinde yüzde yüz okuryazarlık oranının yakalanmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/6015)

21 Kasım 2023 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER : Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Rümeysa KADAK(İstanbul)

-------0-------

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Ben gündeme geçmeden önce…

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın, bir önceki oturum Başkanlığında gündeme gelen tartışmalarla ilgili olarak oturum sırasında ifade ettiği hususların tutanaklarda yer aldığına ve bunun dışında Parlamentoyu bağlayacak hiçbir husus bulunmadığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 3 dönemdir Meclis Başkan Vekilliği görevini yürütmekteyim, görev sürem boyunca tarafsız, adaletli ve hakkaniyet içerisinde hareket etme hususundaki gayretim bütün siyasi grupların takdiriyle karşılanmıştır. Bütün gruplara teşekkür ediyorum.

Geçtiğimiz günlerde Meclisi yönettiğim oturumla ilgili olarak bazı tartışmalar Genel Kurulda gündeme gelmiştir. Bu konuda oturum sırasında ifade ettiğim hususlar bizatihi tutanaklarda yer almaktadır. Bunun dışında, beni ve parlamenter arkadaşlarımı, Parlamentoyu bağlayacak hiçbir husus bulunmamaktadır.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Ben tutumunuzla ilgili söz istiyorum.

BAŞKAN – Vereceğim size.

Gündem dışı…

Vereceğim size.

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Hayır, ben, efendim, tutumunuzla ilgili… Bakın, ben burada kime ne yaptığınızı çok iyi biliyorum, bütün Parlamento da biliyor. Bu Parlamentodan özür dilemeniz gerekir, bizden özür dilemeniz gerekir, bize milyonlarca oy vermiş vatandaşlardan özür dilemeniz gerekir. Öyle geçiştirmekle olmaz. Grupta oturup birbirinizi alkışlamakla… Vallahi sizi sanki Kurtuluş Savaşı’nda bir kahraman gibi karşılıyorlardı; çok ayıp! Bunlar size de Parlamentoya da hiçbirimize yakışmıyor. Tutumunuzla ilgili söz istiyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadeleri ile Ağrı Milletvekili Sırrı Sakik’in yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, şimdi, Mecliste şu an itibarıyla, açılış itibarıyla sadece bir açıklama yapmış bulunmaktasınız, herhangi bir tutum söz konusu değildir şu an gündeme gelen işlem açısından.

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Ben söz istiyorum, 60…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bir saniye… Müsaade edin…

Şimdi, bu, açıklamasını yaptığınız husus son derece sarihtir, açıktır, Parlamentoya yönelik bir açıklamadır, muhatabı da bellidir ve bütün parlamenterlerdir. Bununla alakalı olarak, eğer sözlü olarak anlaşılmadıysa tutanaklarda bu yaptığınız açıklamanın ne olduğu gayet iyi bir şekilde anlaşılacaktır. Biz, daha ilk günden itibaren Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Başkan Vekili olarak yapmış olduğumuz açıklamalarda, bu meselenin ne olduğunu çok net bir şekilde izah ettik, bir de üzerinde bir daha yorum veya duraksamaya yer vermeyecek kadar meselenin belli olduğunu ifade ettik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bunun üzerine, bu meselenin daha fazla gündeme getirilmesinde, daha fazla deşilmesinde ve daha fazla farklı şekilde değerlendirilmesinde bir fayda mülahaza etmiyoruz. Sizlerin yapmış olduğunuz şu anki konuşma gayet nettir, biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bunu ifade etmişizdir. Bunun üstüne “İlla bu şöyle olmuştur.” şeklinde bir yorum yapmanın fayda getirmeyeceğini tekrar ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Peki.

Gündem dışı ilk söz…

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Ben de söz istiyorum.

BAŞKAN – …Kahramanmaraş hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Zuhal Karakoç Dora’ya aittir.

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Bakın, burada bedenimden yol geçer, bize hakareti kabul etmeyiz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Karakoç Dora. (MHP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Hakareti kabul etmeyiz. Bakın, açık söylüyorum, bize söylediklerinizi binle size iade ederiz. Bize böyle davranmayın.

Siz Grup Başkan Vekilini, geceleyin 3 kez, 5 kez aradınız.

BAŞKAN – Yalan söylüyorsun!

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Sen yalan söylüyorsun! Yalancısın sen!

BAŞKAN – Yalan söylüyor! Aradım mı ben sizi? Aradım mı Oluç Bey, aradım mı?

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Sen gammazcısın! Sana bin kez iade ediyorum!

BAŞKAN – Geç yerine! Geç yerine hadi!

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Geç yerine sen! Sen kimsin!

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Zuhal Karakoç Dora’nın, Kahramanmaraş’a ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı ilk söz, Kahramanmaraş hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Zuhal Karakoç Dora’ya aittir.

Buyurun Sayın Karakoç.

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Sen yalan söylüyorsun!

BAŞKAN – Bırak!

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Yalan söylüyorsun! Yalancısın sen!

(MHP sıralarından “Otur lan yerine, şerefsize bak ya!” sesi)

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) – Otur yerine, otur!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, kürsüde konuşmacı var!

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Sen Grup Başkan Vekilini kaç kez aradın, edepsiz adam!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, kürsüde konuşmacı var!

BAŞKAN – Buyurun, buyurun.

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekranları başında bizleri izleyen…

(MHP sıralarından gürültüler)

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Bana mı geliyorsunuz! Gelin, öldürün! Gelin, öldürün! Gücünüz yetiyorsa öldürün!

BAŞKAN – Buyurun, buyurun, siz devam edin.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ne öldürmesi ya! Yapmayın böyle ya, ne öldürmesi!

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Hepiniz bir bütün olarak, ayıp be! Yakışır mı sana!

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) – Sayın Başkan…

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Bize oradan “Şerefsizler!” diyorlar ya! Bize her gün küfrediyorsunuz ya, her gün ya!

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Ölümden korkmam! Ölümden korkmam!

MUSA KÜÇÜK (Gümüşhane) – Kime bağırıyorsun! Bağırma!

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Biz bağırıyoruz en azından, sizin gibi küfretmiyoruz!

BAŞKAN – Buyurun, devam edin siz konuşmaya.

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) – …ekranları başında bizleri izleyen Kahramanmaraşlı hemşehrilerim ve kıymetli vatandaşlarımız…

(HEDEP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Karakoç, devam edin.

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) – …cumhuriyetimizin 100’üncü yılında deprem felaketini en şiddetli şekilde merkez üssü olarak yaşamış Kahramanmaraş’ımız hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, 6 Şubatta hayatını kaybeden vatandaşlarımızı özlem ve rahmetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün itibarıyla merkez üssü Kahramanmaraş olarak gerçekleşen asrın felaketinin üzerinden tam iki yüz seksen sekiz gün geçti.

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Bu grubun söyleyecek bir sözü yoksa burada görev yapmayacaksınız! (HEDEP sıralarından “Söyleyeceğiz.” sesi)

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) – Bir bebeğin dünyaya geliş yolculuğuna denk gelen bu süreç bizler için hiç de kolay değildi.

MUHARREM VARLI (Adana) – Siz devam edin, devam edin!

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Yok böyle bir şey! Ben seçmenime, ben halkıma laf söylettirmem! Beni öldürürsünüz!

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) – Acılarımız dün gibi taze, kaybettiklerimiz ise kalbimizde birer bıçak yarası.

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Bir de bizi yalancılıkla itham ediyor. Salya sümük akıtıp… Sanki madalya almış gibisin.

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) – Boş konuşma!

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) – Bir zamanlar nice anılar biriktirdiğimiz capcanlı sokaklardan geriye şimdi bomboş düzlükler kaldı. Bizler sadece ailelerimizi ya da evlerimizi değil, düğün ve bayram alışverişleri için koşuşturduğumuz çarşıları, çocukluğumuzun geçtiği sokakları, gelecek hayalleri kurduğumuz okulları; kısacası, geçmişe dair bütün hikâyemizi ve anılarımızı da kaybettik.

(HEDEP ve MHP milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümeleri, gürültüler)

BAŞKAN – Devam edin, devam edin.

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) – Şimdi hepsi zihnimizde birer silüetten ibaret.

(HEDEP ve MHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) – Sayın Başkan, Kahramanmaraş’ın maalesef bu şekilde heba edilmesi hiç şık olmuyor.

BAŞKAN – Devam edin, devam edin.

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) – Burada Kahramanmaraş'ı, depremleri, acılarımızı ve kayıplarımızı konuşuyoruz.

(HEDEP ve MHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Zuhal Hoca, devam et sen.

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) – Bir yandan bu duyguları yaşarken bir yandan da çocuklarımıza bu dehşeti unutturma, onlara yeniden güzel bir şehir inşa etme, onlarla birlikte yeni anılar biriktirme heyecanımızı da muhafaza etmeye çalışıyoruz.

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Genel Kuruldan özür dileyecekler… Bizi kimse aşağılayamaz, bizi aşağılayamaz, ölümden öte yol yok! Zindandan geliyoruz, ölümden geliyoruz! Böyle gammazcılar bize ahlak dersi veremez ya!

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) – Bizler insanız, travmamız tedavi edilmez gibi dursa da umutlu bir geleceğe doğru yürüme sorumluluğundan da vazgeçmeyeceğiz elbette. İşte, biz tam da bu nedenle 12 Şubat 1920’de düşmanı kovan ve 7 Şubat 1973’te “kahraman” ünvanını alan Maraş halkı olarak Türk ve Türkiye Yüzyılı’na 6 Şubat yeniden doğuşun destanını yazarak girme kararlılığındayız.

Değerli milletvekilleri, sizlere biraz Kahramanmaraş’ımızdan bahsetmek istiyorum. Kahramanmaraş milattan önceki dönemlerden bu yana önemli ticaret yolları üzerinde bulunan kadim bir ticaret şehri olarak da bilinmektedir. Kahramanmaraş Türkiye’nin nüfus bakımından 18’inci, yüz ölçümü olarak 11’inci büyük ilidir. Gayrisafi yurt içi hasılada Türkiye’nin 24’üncü, tarımsal üretimde 27’nci, ihracattaki payında 17’nci, vergi gelirleri bakımından 28’inci büyük ilidir. Vergi tahakkuk oranı Türkiye ortalamasından yüksek olan Kahramanmaraş 2008 yılında 24’üncü sıradayken 2019’da 10’uncu sıraya yükselmiştir. Nüfusunun yüzde 46’sı 25 yaşın altında bulunan yani dinamik bir genç nüfusa sahip olan Kahramanmaraş’ın yatırımlarla desteklenerek bölgedeki sosyoekonomik kalkınmanın da kahramanı olabilecek potansiyel kudrete sahip olduğunu söylemek mümkündür.

Değerli milletvekilleri, bereketli bir coğrafyada bulunan Kahramanmaraş tarımsal üretim zenginliği ve tarıma dayalı sanayisiyle ön plana çıkmaktadır. Kahramanmaraş ili iklimi ve bitki örtüsü bakımından çok özel bir coğrafyaya sahiptir. Türkiye’de geçit iklimine sahip dört ilden 1’i olan Kahramanmaraş İç Anadolu, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz olmak üzere dört farklı bölgede toprağı olan tek ildir. Yani dört iklimi 50 ila 70 kilometre farkla Kahramanmaraş’ta yaşayabilirsiniz, bizim topraklarımızda yok yok; en zengin iklim değişimi Kahramanmaraş’ımızda, en fazla bitki örtüsü deseni Kahramanmaraş’ımızda, en fazla tarım ürünü deseni Kahramanmaraş’ımızda. Tekstil sektöründe Türkiye’nin üretim üssü olan Kahramanmaraş iplik ve kumaş üretiminde ilk 3’te yer almakta olup bu oran şehrin ihracatının üçte 2’sine tekabül etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) – Sayın Başkan, sizden tekrardan rica ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) - Ancak maalesef pek çok fabrikamız depremde büyük hasarlar aldı ve üretimin durmasıyla birlikte uluslararası piyasadaki rekabetimizi ve müşterilerimizi bu süreçte kaybettik.

Yine, hepinizin malumu olduğu üzere, 6 Şubat sonrası Kahramanmaraş'ta tarımsal üretim zarar görmüş; çiftçimiz, esnafımız ve sanayicimiz mağdur olmuştur. Arz ve talep kanadında ciddi kayıplar yaşansa da Kahramanmaraşlı üreticiler ve esnafımız bilhassa temel ihtiyaçların üretiminin durmaması için elinden geleni fazlasıyla yapmıştır. Kendilerine teşekkürü bir borç bilirim.

Yine depremin ilk dakikalarından bu yana yapılan tüm yardımlar için herkese, elini taşın altına koyan herkese Kahramanmaraş halkı adına bir de buradan teşekkür etmek istiyorum. Bizleri hiçbir zaman yalnız ve umutsuz bırakmadınız. Yeniden doğuşun yüzyılında Kahramanmaraş için artık yardım değil, yatırım zamanı olduğunu bir kez de sizlerin huzurunda tekrarlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, birbirimize tedarik zincirleriyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) – Sayın Başkanım ama konuşmamı tamamlayamadım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Tamam, söz veremiyoruz Sayın Dora.

Gündem dışı ikinci söz, Çorum bölgesinin sorunları hakkında söz isteyen Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’a aittir.

Buyurun Sayın Tahtasız. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Çorum bölgesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yedi bin beş yüz yıllık tarihi olan Hattilerin ülkesi, Hititlerin başkenti, dünyanın merkezi, turizm, tarım ve sanayi şehrinden selam olsun.

Cuma günü Öğretmenler Günü’nü kutlayacağız. Başta Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Çorumlu şehit öğretmenimiz Şenay Aybüke Yalçın gibi şehit edilmiş ve ebediyete intikal etmiş tüm öğretmenlerimizi rahmetle anıyorum. Büyük bir özveriyle görev yapan öğretmenlerimizin de Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

Öğretmenlerimizin kutlama yaptığı günler çok geride kaldı. 600 bine yakın öğretmen atama bekliyor, mutsuzlar. Peki, çalışan öğretmenler? Maalesef onlar da mutsuz. Aldığı maaşla geçinemiyor, emekli olsa ikramiyesiyle bir ev dahi alamıyor. Oysa cumhuriyetimizin 100’üncü yılında en mutlu kesim öğretmenlerimiz olmalıydı. Bu sıralarda oturan her birimizin eseri bir öğretmen yetiştirdi bizleri. Atatürk'ün bir sözü var: “Unutmayınız ki Cumhurbaşkanı bile sınıfta öğretmenlerden sonra gelir.” Onlara karşı hiçbir sorumluluk hissetmiyorsunuz. Öğretmenlerimizin gününü kutlayacaksınız, onların yaşam standartlarını yükseltmemiz lazım. Her yıl 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde birer maaş ikramiye verelim. Cumhuriyetin 100’üncü yılında mülakatsız en az 100 bin öğretmen ataması yapmalıyız. Ücretli-sözleşmeli öğretmenliğe son verelim. Öğretmenlere biraz saygınız, biraz sevginiz varsa bunları birlikte yapalım.

Değerli arkadaşlarım, milletvekili seçileli tam altı ay geçti. Bu süre zarfında Çorum’un sorunlarını, yarım kalan projeleri defalarca anlattım fakat bir kısmı hayata geçirilmek için ihalesi yapıldı ancak Çorum’un dağlar kadar sorunu var. Çorum bir sanayi kenti, Çorum Türkiye genelinde en çok ihracat yapan 13’üncü il, bölgesinde ise 1’inci sırada ama Çorum maalesef devlet yatırımlarından yeterli kadar yararlanamadı. AKP iktidarı boyunca 25 milyarlık yatırım yapıldığı öne sürülse de AKP iktidarında Çorum'da devletin açtığı bir tek fabrika yok. Çorum'da 2 tane devlet yatırımı vardı, 1’i şeker fabrikası, özelleştirildi; çimento fabrikası başka bir ile taşındı. Çorum’un iş insanı, esnafı, çiftçisi, ticaretle uğraşanı devletten çok şey istemiyor; devletten ne istiyor? Dünyayla yarışabilmek için demir yolu istiyor, söz verileli yıllar oldu, ihalesi dahi yapılmadı; havaalanı istiyor, temeli atılalı yirmi beş yıl oldu, çürümeye terk edildi; yarım kalmış ilçe yollarının, Kırkdilim Tüneli’nin tamamlanması istiyor; kuzey ve güney çevre yolunun acilen ihtiyaç olduğunu ve buranın bir an önce planlamasını istiyor. Sanayi bölgesi Çorum’da organize sanayi bölgesinde yatırım yapılacak yer kalmadı, yatırımcılar başka illere yönelmek zorunda. Sanayicimiz sizin kösteklerinize rağmen kabına sığmıyor, yeni organize sanayi bölgesi istiyor. Esnafımız 9000 prim gününün 7200 güne düşmesini istiyor. Staj ve emeklilik mağdurları hakkını istiyor. Kısacası, iş insanlarımız, esnafımız devlete sağladığı katkının karşılığını geri istiyor.

Ekonomi kötü, piyasalar durgun, insanlarımız mutsuz çünkü iktidar, sadece kendi yandaşlarını mutlu ediyor; halkımızın sırtına binmiş, sağa sola caka satıyor. 5’li çeteler, kara paracılar, uyuşturucu baronları cebini doldura dursun, onlara göz yumulsun ama gariban halkımız markete giremiyor, pazar arabasını dolduramıyor, kirasını ödeyemiyor, ay sonunu getiremiyor, seyahat ederken zorlanıyor, tatil dahi yapamıyor, hastanelerden sıra alamıyor, ilçelerimizde genel cerrah olmadığı için çocuklarını sünnet dahi ettiremiyor. Hastalarımız uzman doktor bulamıyor, var olan doktorlarımız da istifa edip özel hastanelere geçiyor. Sağlıkta onca sorunumuz varken siyasi anlaşmazlıklar nedeniyle İl Sağlık Müdürümüz dahi atanamıyor. Tıp öğrencilerimiz liseden bozma binalarda eğitim öğretim görüyor. Tıp fakültesi için ayrılan 600 dönümlük güney kampüsü arazisi yatıyor, iktidar bakıyor. Mezun gençlerimiz atanamıyor. Emeklilerimiz yıllardır hayalini kurdukları TOKİ evlerine bir türlü kavuşamıyor. Yedi yıl sonra evin anahtarını verdiniz fakat evlerin sorunu hiç bitmiyor, TOKİ mağdurları sizden sorunların giderilmesini talep ediyor. Çiftçimiz tarlasını ekemiyor. Kızılırmak akıyor, Çorumlu çiftçimiz bakıyor, ektiğini dahi değerinde satamıyor. Bu da yetmezmiş gibi ÇKS kaydı olduğu için 5 bin TL emekli ikramiyesinden mahrum bırakılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MEHMET TAHTASIZ (Devamla) - Çorum halkı artan asayiş olaylarından dolayı ailesiyle sokağa çıkamaz hâle geldi. Polisimiz özveriyle çalışıyor. AKP iktidarı söz verdiği hâlde polis moral eğitim merkezi ve Bahçelievler Polis Karakolumuzun ihalesi dahi yapılmadı. Alacahöyük, Hattuşa, Şapinuva gibi dünyaca ünlü turizm bölgelerimiz ilgi bekliyor. Yedi bin beş yüz yıllık tarihi olan kentimizde etnografya müzesi yok. Ören yerleri için söz verilen ring yolları maalesef yok. Alacahöyük Hitit Barajı’na yapılan tesisler kaderine terk edildi, çürüyor. Aşdağul’da, Laçin'de kapatılan yatılı bölge okullarımız maalesef çürüyor. Ne acemi birliği geldi ne de söz verdiğiniz herhangi bir yatırım geldi.

Sözün özü, Çorum’umuzu göç veren değil göç alan, yaşanabilir bir kent misyonuna taşımak için, sürdürülebilir sosyoekonomik gelişmesini sağlamak için ilimizin tüm kesimlerini birlikte çalışmaya davet ediyorum.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Dünya Çocuk Hakları Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Ümmügülşen Öztürk'e ait.

Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Ümmügülşen Öztürk’ün, Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle aziz milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Birleşmiş Milletler tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ardından her yıl 20 Kasım tarihi dünya genelinde çocuk haklarının anıldığı özel bir gün olarak kabul ediliyor.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin altına imza atan ilk ülkelerden biri olarak çocuklarımıza büyük önem veriyoruz. Büyük Önder Atatürk'ün, Meclisin açılış günü 23 Nisanı çocuklara bayram olarak hediye etmesi ve bu anlamlı günün hâlâ dünyada kutlanan tek çocuk bayramı olması, bunun önemli bir göstergesidir.

Hükûmet olarak çocuklarımızı geleceğe hazırlamak, her türlü ihtiyaçlarını karşılamak, eğitimli, ahlaklı, kültürlü bireyler olarak yetişmelerini sağlamak en öncelikli meselelerimizdir. İlk defa çocuk haklarını Anayasa’ya koyan, çocuğun üstün yararı için devlete ve kamuya görev yükleyen büyük bir reformu hayata geçirdik. 18 yaş altındaki çocuklarımızın, sosyal güvence aranmaksızın ücretsiz sağlık hizmeti almasını sağladık. Zorunlu eğitim süresini sekiz yıldan on iki yıla çıkararak kız çocuklarımız başta olmak üzere ülkemizdeki eğitim seviyesini yükselttik. Suça sürüklenen ve suç mağduru çocuklarımızın rehabilitasyonunu sağlamak amacıyla ihtisaslaştırılmış yeni merkezler kurduk. Koruma altındaki 14 binin üzerindeki çocuğumuza ev sıcaklığındaki çocukevleri ve çocuk destek merkezlerinde bakım hizmeti sunuyoruz. Çocuklarımızın beden ve ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyecek her türlü istismara karşı tavizsiz tutumumuzu sürdürüyoruz. Bu kapsamda, İçişleri Bakanlığımız çocuk müstehcenliği ve tacizi konusunda başarılı operasyonlar düzenlemektedir.

Değerli milletvekilleri, küresel kültürün ve güçlerin dayatmasıyla giderek âdeta veba gibi yayılan, toplumsal yapı üzerinde yıkıcı hasarlar bırakan, kadın-erkek gerçekliğini yok sayan LGBT akımlarının hedefinde çocuklarımız var. Ülkemizde, bu küresel dayatmacı akımların çocuklarımızı hedef alan girişimlerine asla müsaade etmedik, bundan sonra da müsaade etmeyeceğiz. Aile yapımızı dinamitleyen bu yıkıcı akımlara karşı çocuklarımızı koruma altına alma mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.

Değerli milletvekilleri, çocuk, masumiyetin simgesi, en kıymetli varlığımız, toplumun geleceği, insanlığın umududur; inanıyorum ki çocuklarımız gerçekleştirdiğimiz bu reformlarla ileride çok daha güzel bir Türkiye'de yaşayacaklar.

Değerli milletvekilleri, dünyamızın ümidi, göz bebeğimiz çocuklarımız hâlâ pek çok ülkede açlıktan ölüyor, savaşa, işkenceye, şiddete maruz kalıyor, ağır şartlarda çalıştırılıyor. Çocuk haklarının vurgulandığı bugünde, birçok çocuğun zorluklarla karşı karşıya olduğuna bir kez daha üzülerek şahit oluyoruz. Gazze’deki çocuklarımız da uzun süren çatışma ve saldırılar nedeniyle yaşamlarını koruma, güvenli bir şekilde büyüme ve sağlıklı bir gelecek kurma hakkından mahrum kalmış durumda. Bombalanmış okullar, sağlık hizmetlerinden yoksunluk, temel ihtiyaçlara ulaşım zorluğu gibi sorunlarla karşı karşıya olan çocuklar, dünya genelindeki çocuk haklarının ihlal edildiğinin en acı bir örneğidir. Gazze, açık hava hapishanesinden âdeta çocuk mezarlığına döndü; tek suçları ise Müslüman olmaları. Hayatta kalan Gazzeli çocuklarsa ailelerini, evlerini, yakınlarını kaybediyor, zihinlerinde tamiri olmayacak yaralar oluşuyor. Bu utanç, bütün bir insanlığı kapsayacak kadar büyük ve ağırdır. Filistinli çocuklar da yaşamayı, güvende olduklarını hissetmeyi ve hayal kurmayı hak ediyor.

Bu vesileyle, Gazze’deki çocuk hakları ihlallerine dikkat çekmek, onlara destek olmak adına hâlâ hayatta olan masum çocuklarla birlikte daha yüksek sesle “Ateşkes!” diye haykıralım.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Teşekkür ederim.

Biraz evvel yaşadığımız olayı bundan iki hafta evvel benzer ölçülerde bir kez daha yaşadık. Öncelikle, bununla ilgili birkaç noktaya işaret etmek istiyorum.

Birincisi, meselenin Meclis boyutuyla ilgili. Bütün ilgili kişiler, Grup Başkan Vekilleri ve Grup Başkanları, tabii ki Başkanlık Divanı da bilir ki Meclisin tutanakları bir bütündür yani yazılı tutanak ile video kaydını birbirinden ayıramazsınız. Dolayısıyla yazılı tutanakta -ki bazen stenograflar konuşulanları tam olarak algılayamamaktadır, her zaman böyle şeyler olabilir- olmayıp da video kaydında, Meclisin resmî video kaydında olan ifadeler ve konuşmalar bir bütündür, birbirinden ayrılamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Ve bu konuyla ilgili Meclisin resmî video kayıtlarında olan şey çok açıktır, nettir, herkes tarafından izlenir, görülür ve duyulur bir şeydir; birincisi bu.

İkincisi, yine Meclis açısından söylüyorum, Meclis kürsüsünde bir küfrün, Divanda bir küfrün -hiç kimseyi hedefleyip hedeflemediğinden bağımsız olarak söylüyorum bunu- dile getirilmiş olması bu Meclisin çalışmaları açısından asla kabul edilebilir bir şey değildir. Esas itibarıyla “temiz bir dil kullanmak” Meclis Başkan Vekilinin, Meclis Başkanının yapması gereken uyarıyken temiz dili Divanda oturan bir Meclis Başkan Vekili kullanmadığı zaman Meclisin tamamına ilişkin bir hakarettir bu; bunun da kayıtlara geçmesini istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Bu olay yaşandığından beri, bütün medyada -sadece sosyal medyada değil- gazetelerde, dijital medyada ve tabii ki sosyal medyada bu küfrün, bu ifadenin kullanılmış olması, sarf edilmiş olması haber yapıldı ve esas itibarıyla da bizim grubumuza yönelik bu ifadenin kullanıldığı haberlerde yer aldı ve biz bunu protesto ettik, basın toplantısı yaptık, burada, kürsüde konuşmalar yaptık ve bunu protesto ettik, kınadık.

Şimdi, şunu net olarak söyleyelim: Eğer bu laflar bizim grubumuza, bizim seçmenlerimize, bizim milletvekillerimize yani benim Grup Başkan Vekilliği yaptığım gruba yönelik söylenmişse misliyle bunları iade ediyoruz, misliyle iade ediyoruz! Asla kabul etmiyoruz… (HEDEP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Oluç Bey, devam mı edeceksiniz?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Son cümlem efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Asla bunu kabul etmiyoruz ve etmeyeceğiz, bundan sonra da etmeyeceğiz. Herhangi bir hakarete, herhangi bir rencide edici tutuma -ister bize, vekillerimize isterse seçmenlerimize yönelik olsun- yönelik tepkimizi her zaman en sert biçimde göstereceğiz; bundan kimsenin en ufak bir kuşkusu olmasın. Dediğim gibi, bu hakareti kabul etmiyoruz, iade ediyoruz ve isterdik ki aslında, bunun kimseyi, hiçbir grubu ya da kişiyi hedeflememiş bir ifade olduğu net olarak ifade edilsin ve özür dilensin bu konuda bütün Meclisten ama olmadı, o nedenle bu konuşmayı yapmak zorunda kaldık. Kınıyoruz, protesto ediyoruz.

BAŞKAN – Oluç Bey, bir şey söyleyeceğim ben, bu konuda düşüncelerimi biraz evvel ifade ettim.

Ben sizi hiç aradım mı?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Efendim?

BAŞKAN – Telefonla aradım mı ben sizi? Siz bana geldiniz…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Konu bu değil şimdi.

BAŞKAN – Hayır, bir dakika ya…

Biraz evvel bir arkadaşınız bir şey söyledi. Ben sizi hiç aramadım, siz buraya geldiniz, bana “Eğer belgeleyebilirsek telefonunuz var mı?” dediniz, ben de telefon numaramı verdim.

Evet, Sayın Yüksel, buyurun.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Vallahi, grubunuzu uyarın “Şerefsizler!” diyorlar ikide bir bize, böyle bir eril dili de kabul etmiyoruz.

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Vallahi, bin misliyle iade ederiz. Siz eğer oradan küfür ederseniz buradan da başlarlar küfre. Bakın, bize bakın; bizi öldürürsünüz ama bize hakaret edemezsiniz.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Evet, buradan “Şerefsizler!” dediniz bize, duyduk ama onları kayıtlara geçirmiyorsunuz hiçbir zaman. Ya küfrediyorsunuz ya “Şerefsizler!” diyorsunuz, her gün küfür yiyoruz burada.

BAŞKAN – Sayın Yüksel, buyurun.

3.- İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in, Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ilişkin açıklaması

CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

20 Kasım 1989’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi, hiçbir ayrım gözetmeden her çocuğun sahip olduğu hakları güvence altına almaktadır. Sözleşme gereği, çocuklara daha yaşanılabilir bir dünya bırakılması gerekirken günümüzde Gazzeli çocukların tüm hakları ellerinden alınmaktadır. Geleceğin teminatı olan çocuklar savaşa, şiddete maruz bırakılmakta katledilmektedirler. Sadece son kırk beş günde İsrail zulmünde ve saldırılarında hayatını kaybeden 5 binden fazla çocuk bulunmaktadır; saatte en az 5 çocuk yaşamını yitirmektedir. Bu utanç verici durum uluslararası toplum tarafından görmezden gelinmektedir. Minicik yüreklerin acıyla değil, sevgiyle dolu olması gerektiği bilinciyle, çocukların sevgi şefkat ve barış içerisinde yaşayabilmeleri için derhâl ateşkes ilan edilmesi ve savaşın son bulması gerekmektedir.

BAŞKAN - Sayın Bozkurt…

4.- Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt’un, 19 Kasımda Zonguldak’ta meydana gelen sele ilişkin açıklaması

SAFFET BOZKURT (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19 Kasım tarihinde Zonguldak ilimiz genelinde olumsuz hava koşulları neticesinde sel ve su baskınları meydana gelmiştir. Zonguldak ilimizde AFAD tarafından yürütülen çalışmalarda 1.548 personel, 408 araç, 2 uçak, 1 helikopter ve 2 İHA görev yapmıştır. Ereğli ilçemizde 2 geminin karaya oturması üzerine toplam 25 mürettebat kurtarılmış, içerisinde 12 mürettebatı bulunan ve irtibat kesilen 1 kuru yük gemisiyle ilgili arama kurtarma çalışmaları devam etmektedir. Ereğli ilçemizde araçta sele kapılan vatandaşlarımızdan 1’i kurtarılmış, 3 vatandaşımızın cansız bedenine ulaşılmıştır. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Devletimiz her zaman milletimizin yanındadır. Zarar tespit çalışmaları tamamlandıktan sonra destek ödemeleri gerçekleştirilecektir. Rabb’im ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten muhafaza eylesin.

Olayın meydana geldiği andan itibaren takipçisi olan başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya’ya, AFAD Başkanımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aşıla…

5.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, İsrail'in Gazze'deki soykırımına kamuoyunun her geçen gün biraz daha duyarsızlaştığına ilişkin açıklaması

MEHMET AŞILA (Kocaeli) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Gazze'deki durum gün geçtikçe daha kötüye gidiyor ve kamuoyu bu soykırıma her geçen gün biraz daha duyarsızlaşıyor. Unutmayın ve unutturmayın, zalim ve siyonist İsrail'in hedefi bugün Gazze ise yarın Türkiye olacaktır.

Soykırım yapan, çocuk öldüren, hastane basıp doktor öldüren, pervasız bir barbar olan, İsrail denen satanist, siyonist katiller tüm gücünü, sahip olduğu silahlardan, Amerika’nın desteğinden, Avrupa’nın göz yummasından, Birleşmiş Milletlerin etkisizliğinden değil Müslüman ülkelerin liderlerinin sessizliğinden alıyor; bunu bilesiniz. Siyonist İsrail laftan anlamaz, güçten anlar diyoruz. Yeter artık, kaybedecek zaman yok, bir an evvel İncirlik ve Kürecik Üsleri kapatılsın; İslam ülkeleri, zulme destek olan Amerika ve Batılı ülkelere petrol ve doğal gaz satışını durdursun. Tüm İslam âlemi, Türkiye’nin öncülüğünde derhâl harekete geçmeye mecburdur; bu insani ve imani bir zorunluluktur. Bu saatten sonra da kimse “İsrail'le ilişkilerimizi geliştirmeliyiz, normalleştirmeliyiz.” diyemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bozatlı…

6.- Gaziantep Milletvekili Mesut Bozatlı’nın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

MESUT BOZATLI (Gaziantep) – Dün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ydü. Çocuk haklarından bahsettiğimiz bugünlerde İsrail'in saldırıları sonucu dünyanın gözü önünde Gazze'de yüzlerce çocuk katlediliyor. Filistin Eğitim ve Öğretim Bakanlığının, dün itibarıyla, Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada Gazze şeridine yönelik yapılan saldırılarda 3 binin üzerinde öğrenci olmak üzere 5 binden fazla çocuğun hayatını kaybettiği belirtildi. Filistinli çocuklar ömürlerinin en güzel çağlarında yetim ve öksüz bırakıldı; gülüşleri, hayalleri ve oyunları ellerinden alındı. Ne yazık ki başta Birleşmiş Milletler olmak üzere Batılı ülkeler üç maymunu oynamaya ve sessiz kalmaya devam ediyor, bizler o koca yürekli minik bedenlerin sesi olmaya devam edeceğiz. Unutulmamalıdır ki çocuklar uyurken sessiz olunur, ölürken değil.

BAŞKAN Sayın Barut…

7.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, eğitim sistemindeki sorunlara ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) -  Sayın Başkan, ülkemizde eğitim sistemi çökertildi. Öğretmeninden öğrencisine, velisinden eğitim çalışanlarına herkes büyük sorunlarla boğuşuyor. Temizlikten malzemeye, okulların temel gereksinimleri karşılanamıyor. Derslikler yetersiz, öğretmen ataması eksik, öğrenciler de gidecek okul bulamıyor. Çocuklarımıza tek öğün yemek desteği sunulamazken kapatılan köy okulları nedeniyle bazı çocuklar servis yok diye okula gidemiyor. Üniversitelerde de sorun farklı değil; şanslı olup yurt bulan üniversite öğrencilerimiz asansör kazalarına kurban gidiyor, yemeklerinden kurtlar çıkıyor. YÖK Başkanı Erol Özvar “Bursları tezli yüksek lisans öğrencilerine 6, doktora öğrencilerine 9 bin liraya çıkarıyoruz.” diye övünüyor.

Amasız fakatsız eğitimdeki sorunları çözün, üniversite öğrencilerimizin derinleşen sorunlarına çare bulun, öğrencilerimizin barınma ve ulaşım, eğitim, sosyal, kültürel, ekonomik taleplerine yanıt verin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özer…

8.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dün, Dünya Çocuk Hakları Günü’ydü. Peki, bu günden Gazze’de bombalar altında kalan çocukların haberi var mı? Suriye’de yetim bırakılan, Arakan’da kaybolan, Doğu Türkistan’da özgürlüğü elinden alınan, Afrika’da aç bırakılan 500 milyonu aşkın çocuğun haberi var mı? Dünya coğrafyasında çocuklar insanlık dışı bir vahşetin hedefi hâline gelmiş, yaşam hakları gasbedilmiş durumda. Ne acıdır ki kırk beş günde 5.500’ü aşkın çocuk Gazze’de terör devleti İsrail’in saldırılarında şehit oldu. İnanıyorum ki gün gelecek, tarih şöyle yazacak: “‘İsrail’ diye bir terör devleti vardı, çocuklarla savaştı.” Ve buna sebep olanlar hesabını en ağır şekilde ödeyecek.

Çocukların katledilmediği, aç uyumadığı, vatanlarını terk etmek zorunda kalmadığı bir dünyanın inşası dileğiyle Genel  Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Koca Doğan…

9.- Mersin Milletvekili Perihan Koca Doğan’ın, TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın bir özür dilemeden bugün Genel Kurulu yönetmesine ilişkin açıklaması

PERİHAN KOCA DOĞAN (Mersin) – Bir halkın iradesini aşağılayıp hakaret eden, vekillerimize çirkince küfreden Meclis Başkan Vekili Celal Adan bugün ne yazık ki Meclis Genel Kurulunu yönetiyor. Şu anda Genel Kurulu yöneten bu zatın herhangi bir yaptırım veya özür dilemeden bu Meclisi yönetiyor olması utanç duyulası bir durumdur. Üstelik 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ne yaklaşırken bu zatın Meclisi yönetiyor olmasını bir kadın milletvekili olarak zül olarak görüyorum ve kabul etmiyorum.

Erkek şiddetini, erkek egemen sistemi üreten bu dille, bu zihniyetle asla ama asla uzlaşmayacağız ve bu eril zihniyeti yerle bir etmek için var gücümüzle mücadele edeceğiz. Cezasızlık zırhına yaslanarak erkekliği yüceltme, erkek egemen sistemi Meclisle, yasalarıyla, kadın düşmanı politikalarla güçlendirme niyetindesiniz ama yok öyle yağma, biz varız, kadınlar var! (HEDEP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yaz...

10.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, Allah’ın kitabından bir ayetin mealine ilişkin açıklaması

MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Hepimizin iman edip saygı duyduğu ve bütün insanlığın sorunlarını yerinde çözen Allah’ın kitabından iki ayetin mealini paylaşmak istiyorum: “Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.” “Kendinizin veya anne babanızın ve akrabanızın aleyhine bile olsa adaleti ayakta tutun. Allah için şahitlik eden kimseler olun. İnsanlar zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki Allah, yaptığınızdan haberdardır.”

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Fendoğlu...

11.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, 6 Şubat depreminden sonra Malatya’nın çökmüş bir şehir görüntüsünde olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Kıymetli Başkanım.

6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremde en büyük yıkım Hatay ve Malatya’da oldu. Malatya, yıkık değil çökmüş bir şehir görüntüsünde. Şehrin kalbi çarşıdır, çarşıyı bir an önce el birliğiyle ayağa kaldırmamız gereklidir. Ticaret olmadan hayat olmaz. Bugün çarşıya baktığınız zaman ara sokaklar ve ana cadde kapalıyken esnafımızın ve sanatkârlarımızın lambası yanıyor. Kış kapıda; kiracıların geçici barınma sorununu da çözmek mecburiyetindeyiz. Kiraya tutulacak sağlam konut sayısı çok az, o yüzden kiralar da çok yüksek. 5 bini esnafımız için, kiracıları da dâhil edersek 20 bin konteynere daha ihtiyacımız var.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yazmacı…

12.- Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı’nın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

CEVAHİR ASUMAN YAZMACI (Şanlıurfa) – Gözü dönmüş İsrail'in Gazze üzerindeki soykırım boyutuna ulaşan saldırıları, her gün yeni canların kaybedilmesine neden oluyor. Dün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ydü. Maalesef dünyanın gözü önünde Gazzeli çocuklar ölüme terk ediliyor, en temel hak olan yaşama hakkı ellerinden alınıyor. 7 Ekimden bu yana İsrail saldırılarında Gazze'de en az 5 bin çocuk yaşamını yitirdi. Çocukları Kurtarın Vakfı tarafından Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine sunulan rapora göre, son üç haftada Gazze’de öldürülen çocukların sayısı, 2019’dan bu yana dünya çapındaki çatışmalarda öldürülen toplam çocuk sayısından daha fazla. İsrail yöneticileri, Filistin halkına karşı uyguladıkları katliamlarla, Gazze’yi çocuk mezarlığına döndürmelerle tarihin kara sayfalarına girmiştir. Dileğimiz, hiçbir çocuğun yaşamını yitirmediği bir dünya.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ataş…

13.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Kayserililerin 2023 seçimlerinden önce verilen sözlerin tutulmasını istediklerine ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

2023 seçimlerinden önce seçim çevrem Kayseri'de milletvekili adayları halkın karşısına çıktı, basının karşısına çıktı, Kayseri’nin mevcut problemlerini dile getirdiler, sözler verdiler. Seçimde ise Kayseri, Cumhur İttifakı’na 10 milletvekilinin 7’sini, Cumhurbaşkanına ise yüzde 68 oy verdi. Seçimin üzerinden altı ay geçti, yine sözler havada kaldı. Şehrimizin devlet yatırımlarından hak ettiği payı alması, göstermelik temeli atılan hızlı tren, otoban, lojistik köy kurulması, yeni organize sanayi bölgelerinin devreye alınması, sulama projelerinin tamamlanarak sulama problemlerinin giderilmesi; tarım, hayvancılık ve turizmin geliştirilmesi gibi konularda verilen sözlerin tutulma vakti gelmiştir. Kayserili artık verilen sözlerin bir an önce tutulmasını istiyor. Bizim de bu verilen sözlerin takipçisi olacağımızı belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

14.- Mardin Milletvekili Faruk Kılıç’ın, 21 Kasım Mardin'in kurtuluş gününe ve Mardin halkının Kudüs için tepkisini en üst seviyede gösterdiğine ilişkin açıklaması

FARUK KILIÇ (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekran başında bizi izleyen kıymetli vatandaşlarımız; sizleri en kalbî duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Bugün 21 Kasım Mardin'in kurtuluş günü, diğer bir adıyla Onur Günü. Bu vesileyle tüm hemşehrilerimizin Onur Günü’nü kutluyorum. Mardin Kalesi’nden patlatılan top dışında tek bir kurşun atılmadan, politik zekâ ve yiğitlik eseri bir stratejiyle Fransız işgalinden kurtulmuştur. Mardin halkının millî, cesur ve kararlı duruşu işgal planını büsbütün bozguna uğratmıştır. Mardin, Fransız işgaline uğrayan Antep, Maraş ve Urfa illerinin yardımına koşmuş ve tepkisini büyük mitingler yaparak ortaya koymuştur. Bugün de Mardin halkı İsrail işgali altındaki kardeş şehri Kudüs için tepkisini en üst seviyede göstermiş olup, maddi ve manevi desteklerini devam ettirmiştir. İsrail'in Gazze'ye insanlık ve hukuk dışı saldırılarını şiddetle lanetliyorum. Eninde sonunda kazanan onurlu Filistin halkı olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Işık Ercan…

15.- İstanbul Milletvekili Tuğba Işık Ercan’ın, Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ilişkin açıklaması

TUĞBA IŞIK ERCAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 Kasım 1989’da Birleşmiş Milletler tarafından Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabul edilmesiyle bugün, dünyada ve ülkemizde Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanmaktadır. Bu sözleşmenin temel amacı dini, dili, ırkı, cinsiyeti ve sosyal statüsüne bakılmaksızın tüm dünya çocuklarını korumak, onlara yaşama hakkı sağlamak ve eğitimle gelişmelerini desteklemektir. Ancak ne yazık ki bu temel ilkelerden uzaklaşılan acı bir gerçekle karşı karşıyayız. Filistinli çocuklar 7 Ekimden bu yana sürmekte olan çatışmalarda en temel hakları olan yaşama haklarından mahrum bırakılmaktadır. Gazze'de saatte ortalama 6 çocuk ve 4 kadının öldürüldüğü büyük bir insanlık dramıyla karşı karşıyayız. Sadece kırk beş gündür değil tam yetmiş yıldır bu yavrularımız sağlık, eğitim ve hatta çocuk olma haklarından yoksun bırakılmış durumda. Gazzeli çocuklar sadece Filistin'in değil tüm dünyanın çocuklarıdır, onların haklarına sahip çıkmak insanlık değerlerine ve çocuk haklarına duyulan saygının bir gereğidir. Tüm dünya otoritelerini bu sorumluluğu almaya davet ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN –  Sayın Bayırcı…

16.- Kütahya Milletvekili İsmail Çağlar Bayırcı’nın, Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ve Aylan Bebeğe ilişkin açıklaması

İSMAİL ÇAĞLAR BAYIRCI (Kütahya) –  “Ey dünyanın sessiz sakinleri, Dünya Çocuk Hakları Günü’nüz kutlu olsun(!) Unuttunuz ama ben hatırlatayım, ben Aylan bebek; hani çocukların haklarını kazanmaları adına gökteki yıldızı, eldeki uçurtmayı, yeni doğan güneşi, ötüşen kuşlara resmedebilmek adına hakkını denizlerde arayan Aylan bebek. Cennete gideli uzun yıllar oldu, şimdi 11 yaşındayım ama görüyorum ki hâlâ çocukların haklarını gasbediyorsunuz. Eğitim haklarımız vardı, eğitim almak için okullarımız vardı, vurdular; hastanelerde şifa arıyorduk, vurdular; parklarımız, bahçelerimiz vardı, oyunlar oynayıp barış şarkıları söyleyecektik, vurdular; yalvaracak, yakaracak, dua edecek camilerimizi bile vurdular. Biliyorum, Filistinli bebekler de unutulacak. Bir bir Filistinli çocukları öldürüyorsunuz, öldürülenlere göz yumuyorsunuz. Bilin ki sizleri Allah'a şikâyet ettim; o, görendir; o, işitendir, o günahsız çocukların dualarını kabul edendir. Ey kör ve sağır insanoğlu, ben Aylan bebek, Filistinli çocukların cennetteki ağabeyi, ablası, kardeşi!”

BAŞKAN –  Sayın Hamşıoğlu…

17.- Tekirdağ Milletvekili Selcan Hamşıoğlu’nun, vefat eden Türk Tarih Kurumu Şeref Üyesi Bilal Niyazi Şimşir’e ilişkin açıklaması

SELCAN HAMŞIOĞLU (Tekirdağ) – Türkiye Cumhuriyeti bir değerini daha sonsuzluğa uğurluyor. Kıymetli diplomat, akademisyen, tarihçi, yazar, Türk Tarih Kurumu Şeref Üyesi Bilal Niyazi Şimşir’i kaybettik. Çınarlaşan hocamıza Allah’tan rahmet; ailesi, sevenleri ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Otuz sekiz yıllık diplomasi tecrübesi ve millî şuur imbiğinde damıttığı Türk bakışıyla kaleme alınmış “Malta Sürgünleri” gibi, “Ermeni Meselesi” gibi, “Kürtçülük” gibi, “Rumeli Türkleri-Kırımlar-Kıyımlar-Göçler” gibi, “Şehit Diplomatlarımız” gibi birbirinden kıymetli 52 ciltlik külliyatının “Hiç ibret alınsaydı tekerrür eder miydi tarih?” bilinciyle gelecek nesillerin rotalarını belirlerken başvuracakları kılavuzlardan olmasını ümit ediyorum.

Mekânı cennet olsun.

BAŞKAN – Sayın Meriç…

18.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, 6 Şubat depremine maruz kalan Gaziantep’te sorunların hâlâ çözülmediğine ilişkin açıklaması

MELİH MERİÇ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, 6 Şubat depreminin yıkıcı etkilerine maruz kalan Gaziantep'te depremin üzerinden neredeyse on aylık bir süre geçmesine rağmen sorunlar hâlâ çözülmüş değil. Gaziantep’in Nurdağı ilçesinin Bademli, Başpınar, Kurudere, Olucak, Gökçedere, Karaburçlu Mahallelerinde evi ve ahırı yıkılan vatandaşlarımız hâlâ perişan durumda. Evi ve ahırı yıkılmış olan vatandaşlarımızdan muhtarlıktan hak sahipliği belgesi isteniliyor, elektrik ve su faturası isteniliyor. Vatandaşlarımız bu belgeleri ibraz ediyor, bir başka evrak eksikliği nedeniyle başvuruları reddediliyor. Örneğin, bu belgeleri ibraz eden vatandaşlarımıza “Hayvancılık yaptığına dair belge eksik.” Deniliyor, vatandaşlarımız tarım müdürlüklerinden hayvancılık yaptığına dair belgeyi de ibraz edince yine reddediliyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımıza buradan sesleniyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Keleş…

19.- Elâzığ Milletvekili Erol Keleş’in, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

EROL KELEŞ (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla tüm dünyadaki ve özellikle mazlum coğrafyadaki çocuklarımızın gününü kutluyorum.

Bilindiği üzere, hepimizin yüreğini derinden etkileyen işgalci İsrail’in Filistinli çocuklara yönelik insanlık dışı uygulamalarına tanık oluyoruz. Bu durum masum çocukların temel yaşam haklarının elinden alındığı gerçeğini acı bir şekilde karşımıza çıkarmaktadır. Çocuklar geleceğimizin teminatı, en kıymetli varlıklarımızdır. Onların haklarını korumak, onlara güvenli bir dünya bırakmak bizlerin en önemli görevidir. Bugün savaş ve çatışmaların gölgesinde büyümek zorunda kalan, eğitim ve sağlık haklarından mahrum bırakılan çocuklarımızı hatırlıyor, onların sesi ve umudu olmaya çalışıyoruz. Bu anlamlı gün vesilesiyle, insanlık olarak sadece üzüntümüzü paylaşmakla kalmayalım, daha adil bir dünya için birlik olalım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Karatutlu…

20.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, Kahramanmaraş’ta depremin yarattığı sorunlara ilişkin açıklaması

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, depremin üzerinden dokuz ay geçti. Tüm deprem bölgesinde olmak üzere, özellikle Kahramanmaraş’ta deprem sorunlarının çözülmesi konusunda büyük bir koordinasyon ve iletişim eksikliği vardır. Depremden bu yana dokuz aydır halkı bilgilendirme için bir yapı oluşturulmamıştır. Vatandaş arasında özellikle orta hasarlı binaların durumu ve yerinde dönüşüm konusunda belirsizlik vardır. Kurumlar, özellikle yerel yöneticiler, her sorunda topu başkasının üzerine atıp Çevre, Şehircilik Bakanlığının ağzına bakmaktadır. Şehri temsil eden iktidar milletvekilleri bu acılı günlerde cam teras açılışı ya da giyim mağazası açılış kurdelesi tutup onu kesmekle meşguller. Kışın yaklaştığı şu günlerde Kahramanmaraş’ta depremin ciddiyetini ve halkın ızdırabını anlayamayan yöneticiler vardır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Göka…

21.- Konya Milletvekili Meryem Göka’nın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ve Avrupa Birliği Komisyonu 2023 Türkiye Raporu’na ilişkin açıklaması

MERYEM GÖKA (Konya) – Teşekkür ediyorum.

İsrail Hükûmetinin kırk altı gündür aralıksız devam eden saldırılarında katledilen 13 bine yakın Gazzelinin üçte 2’sini çocuklar ve kadınlar oluşturuyor. 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nü idrak ettik. Barış, huzur ve güven içinde yaşaması gereken çocuklar bugün Gazze’de silahlara, bombalara ve ölüme tanık oluyor. Sürekli insan hak ve hürriyetlerinden dem vuranların hiçbiri çıkıp tek kelime etmiyor, edemiyor. Bu bağlamda, henüz yayınlanan Avrupa Birliği Komisyonu 2023 Türkiye Raporu’nda Türkiye'nin Filistin’de yaşanan İsrail katliamına karşı duruşunun Avrupa Birliğiyle tamamen uyumsuz olduğu eleştirisi yer aldı. AB için tam bir utanç olan bu tespiti biz övgü olarak değerlendiriyoruz. Batı Gazze’de yaşanan soykırıma rağmen sergilediği tavırla evrensel değerler, uluslararası hukuk ve insancıl ilkeler adına konuşma üstünlüğünü tamamen kaybetmiştir. Dolayısıyla Avrupa sokakları ile Avrupa devletleri arasındaki güçlü ayrışmanın yaşandığına da hepimiz tanık oluyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İlhan…

22.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir’deki tamamlanamayan kamu yatırımlarına ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sağlık Bakanlığı Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğünün verilerine göre Kırşehir’de mevcut 11 projeden 1 tanesi 2017 yılında başlamış olmasına rağmen inşaatı yüzde 10 seviyesinde gözükmekte, geri kalan 10 proje ise hizmet ihalesi, yapım ihalesi ve proje aşamasında gözükmektedir.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta Kırşehir’de kamu yatırımı programına alınmasına rağmen altı yıldır çeşitli bahanelerle tamamlanamayan hastane inşaatını yerinde inceledim ancak ne yazık ki inşaatın henüz yüzde 10’luk bir bölümü bile tamamlanmamış.

İktidarın Kırşehirli yerel siyasetçilerine seslenmek istiyorum: Kırşehir’imizin çevre illere göre maruz kaldığı bu ikili tutuma neden ses çıkarmıyorsunuz, yazık değil mi? Kırşehir’i altı yıldır bir hastane için oyaladılar ve görünen o ki bir altı yıl daha oyalayacaklar. Bu vebalin temel sorumlusu tabii ki sizlersiniz ve aziz Kırşehirli hemşehrilerim size gereken cevabı yaklaşan yerel seçimlerde mutlaka verecektir diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Semih Işıkver, buyurun.

23.- Elâzığ Milletvekili Semih Işıkver’in, Elâzığ Şeker Fabrikasına ilişkin açıklaması

SEMİH IŞIKVER (Elâzığ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Elâzığ ilimizde yeni açılan sulama alanlarıyla beraber pancar ekim sahası genişlemekte ve şeker pancarındaki ekonomik istikrar da göz önünde bulundurularak çiftçilerimiz tarafından yoğun bir talep görmektedir. Ancak şeker fabrikasının bugünkü kapasitesinden ötürü sağlıklı bir üretim yapılamamakta, silo ve fabrikasyon kısmında birtakım problemler görülmekte, fabrikanın eski olması sebebiyle çalışanların mesai süreleri uzamakla beraber iş kazalarının olması gibi ihtimaller de ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple, Elâzığ Şeker Fabrikasında kazan dairesinin yeniden yapılandırılması ve doğal gaz dönüşümünün sağlanması, kireç ocağının yeniden yapılması ve kapasitesinin 60 metreküpten 90 metreküpe artırılması, pancar kesim ünitesi olan difüzyonun 1 adet daha kurulması gibi konularda ileriye dönük bir çalışma yapılması gerekmektedir. Bu gibi konular Elâzığ’ımız için büyük önem taşımaktadır ve millî servetimize sağlayacağı katkının da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Nermin Yıldırım…

24.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, Hatay dışındaki ODTÜ’lü öğrencilerin barınma sorununa ilişkin açıklaması

NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

6 Şubattan sonra Hatay’da ikamet edenler olsun ya da yükseköğrenim için Hatay dışında bulunan öğrencilerimiz olsun maalesef barınma haklarını fiilen kaybetme noktasına geldiler. Hatay’da eğitim ve öğretim, altyapısı elverişli olmamasına rağmen maalesef başladı. Hatay dışındaki ODTÜ’lü öğrenciler de hem idari çıkmazların hem de depremin mağduru olmuşlardır. 2015 yılından beri atıl olan bir konukevi kendilerine tahsis edilmiş, 8 ile 10 metrekare arasında yaşamak zorunda kalmışlar; tuvaletleri çalışmıyor, banyoları tıkalı, duvarları patlamış, farelerin cirit attığı, hijyen koşullarından yoksun olan bu ODTÜ yurdunda kendilerine “İyi tarafından bakın, deprem olmasaydı bu yurtlara dahi yerleşemezdiniz.” diyen bu zihniyetten derhâl kurtulmalarını ve idarecilerin depremde zarar görmüş tüm öğrencilerimize sağlıklı barınma koşullarını oluşturmalarını talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ayrım…

25.- İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kabine toplantısında Ermenistan’la ilgili yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

ŞAMİL AYRIM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Kabine toplantısında Ermenistan’la ilgili yaptığı açıklamayı sizlere sunmak istiyorum: Ermenistan’ı yıllarca kışkırtarak bu coğrafyada yaşayan tüm insanların acıları, sıkıntıları ve kavgaları üzerinden kendilerine rant devşirenler aslında en büyük zararı Ermenilere verdiler. Gerçekleşmesi mümkün olmayan ham hayalleri körükleyerek Ermenileri istismar ettiler, kullandılar, güvensizliğe mahkûm ettiler; bu gerçeği artık Ermenistan’ın da görmesi, kabullenmesi gerekiyor. Ermenilerin otuz yıl sonra ortaya çıkan barış fırsatını yine farklı hülyalara kapılarak boşa harcamamaları en büyük temennimizdir. Buradan bir kez daha Ermenistan’a, Azerbaycanlı kardeşlerimizin uzattığı barış elini tutması çağrısında bulunuyorum. Türkiye olarak biz, Azerbaycan’la iş birliği içinde sürecin başarısı için gerekli adımları atmaya her zaman hazır olduğumuzu tekrar ifade ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gezmiş, buyurun.

26.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Giresun) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Dün Dünya Çocuk Hakları Günü’ydü. Maalesef çocuklar konusunda ülkemizin gerçekleri can yakıyor; 2022 yılında 31.890 çocuk cinsel istismara maruz kaldı, 2002’den itibaren doğum yapan 19 yaş altı genç kadın sayısı 2 milyonu aştı. Yoksulluktan dolayı beslenemeyen, okuldan koparılan işçi olmaya zorlanan, tarikat ve cemaatlere mecbur edilen çocuklarımızın, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın hak ettikleri huzurlu çocukluğu yaşayabilmesi için her türlü tedbir ve önlem alınmalıdır; çocuklarımıza karşı işlenen suçlar en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki vatanı korumak çocuklarımızı korumakla başlar.

BAŞKAN – Şimdi söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Sayın vekiller, biraz evvel bir konuşma yaptım ve bu Meclis Divanında halkın duyacağı şekilde, bütün milletin duyacağı şekilde edilmiş olan küfrün yanlış olduğunu kabullenmeyen bir Meclis Başkan Vekili var karşımızda. Sizden özenle… Bütün gruplara bunu söylüyorum; bu, kabul edilebilir bir şey değil ve biz bu koşullarda çalışmayı kabul etmeyeceğiz, bunu da söyleyeyim.

BAŞKAN – Şimdi söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.

Buyurun Sayın Kaya.

(HEDEP milletvekillerinin kürsü önünde toplanmaları)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaya.

[HEDEP milletvekillerinden sürekli alkışlar(!)]

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaya.

27.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’dan, bir önceki oturum Başkanlığında Genel Kurula akseden sözlerinden dolayı bir izahatta bulunmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Buyurun, siz buyurun.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Bir önceki oturum Başkanlığınızda meydana gelen hadiseyle ilgili konuya ben de temas etmek istiyorum.

[HEDEP milletvekillerinden sürekli alkışlar(!)]

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Saruhan Bey, bir… 

[HEDEP milletvekillerinden zılgıt çekmeler, sürekli alkışlar(!)]

BAŞKAN – Sayın Kaya, buyurun, konuşun.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım, yaklaşık dört haftadan beri şu an HEDEP’li milletvekili arkadaşlarımızın protesto ettiği konuyu konuşuyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Siz bu koşullarda konuşmayı kabul ediyorsunuz, öyle mi?

[HEDEP milletvekillerinden sürekli alkışlar(!)]

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Ben bu konuya gireyim, görüşlerimizi açıklayalım Meral Hanım. Hem “Görüş açıklayın.” diyorsunuz hem müsaade etmiyorsunuz, nasıl olacak? Ben bir gireyim…

[HEDEP milletvekillerinden sürekli alkışlar(!)]

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Bu konuyla ilgili görüşlerimizi açıklama imkânı verecek misiniz değerli milletvekili arkadaşlar? Bu konuyla ilgili Saadet Partisi olarak bize bir değerlendirme imkânı sunacak mısınız? 

[HEDEP milletvekillerinden sürekli alkışlar(!)]

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Arkadaşlar, Saadet Partisi olarak bize bir değerlendirme imkânı sunacak mısınız bu konuyla ilgili?

[HEDEP milletvekillerinden sürekli alkışlar(!)]

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Değerli Başkanım, bu konunun gündeme geldiği günden itibaren Saadet Partisi olarak bizim şöyle bir tutumumuz var: Evet, tutanaklara yansımasa da video kayıtlarına yansıyan bir metin var. Dolayısıyla, evet, bu metni herhangi bir kişi veya gruba karşı yöneltmediğinize dair sizden değil ama Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan beyanlar oldu.

[HEDEP milletvekillerinden sürekli alkışlar(!)]

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Bizim sizden şöyle bir beklentimiz var doğrusu çünkü biz sizi demokrat kişiliğinizle, gerçekten bir devlet adamlığınızla tanıyoruz: Sizin Genel Kurula aksetmiş olan bu sözlerden dolayı en azından bir izahatta bulunmanızı… Biz, o sözleri herhangi bir siyasi partiye karşı söylemediğinizi biliyoruz ama bunun sizin tarafınızdan da Genel Kurula söylenmesinin, bu konudaki haklı hassasiyetlerin dikkate alınması açısından önemli olduğunu söylüyoruz. Çünkü bu beyan, eminim ki sizleri de üzmüştür, bu beyanı sizin herhangi bir kişiye hitaben söylemediğinizi de çok iyi tahmin ediyorum. Bu konuda sizin ağzınızdan o sözle ilgili bir beyanın kanaatimce bir izahata ihtiyaç hissedildiğini düşünüyorum.

[HEDEP milletvekillerinden zılgıt çekmeler, sürekli alkışlar(!)]

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Bu konuda, biz Saadet Partisi Grubu olarak bir açıklama yapmanız gerektiğini ifade ediyoruz Meclis Başkan Vekili olarak.

Diğer hususlarla ilgili ise eğer bir sükûnet sağlanırsa görüşlerime devam edeceğim. Aksi takdirde diğer hususlarla ilgili sözlerimi, bu husus açıklığa kavuştuktan sonra ifade etmeyi daha doğru buluyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Levent Bey, buyurun.

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Şehit olan Piyade Üsteğmen Abdullah Köse’ye, geçtiğimiz hafta sonu yurdun birçok yerinde meydana gelen fırtına, sel ve aşırı yağışlara, Millî Futbol Takımı’na, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde çocukların hunharca katledildiğine, günümüz Birleşmiş Milletlerinin varlık meşruiyetinin sorgulandığına ve birçok ülkenin İsrail'in vahşetine kayıtsız kaldığına ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Pençe Kilit Operasyonu bölgesinde şehit olan piyade Üsteğmen Abdullah Köse’ye Cenab-ı Allah’tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyoruz.

Geçtiğimiz hafta sonu yurdumuzun birçok yerinde baş gösteren ve özellikle Batman, Diyarbakır ve Zonguldak illerimizde meydana gelen fırtına, sel ve aşırı yağışlardan dolayı hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Yüce Allah’tan rahmet, afetten olumsuz etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

[HEDEP milletvekillerinden zılgıt çekmeler, sürekli alkışlar(!)]

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, 2024 Avrupa Şampiyonası hazırlık maçında Almanya’yı kendi sahasında mağlup ederek aziz milletimizi gururlandıran A Millî Futbol Takımı’mızı yürekten kutluyor, bu akşam Galler’le oynanacak olan grup elemeleri son maçında başarılar diliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

[HEDEP milletvekillerinden zılgıt çekmeler, sürekli alkışlar(!)]

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, 7 Ekimden bugüne kadar İsrail’in Gazze’ye yönelik insaf ve kural tanımaz saldırıları neticesinde 5 bini aşkını çocuk olmak üzere 13 binden fazla sivil katledilmiştir.

[HEDEP milletvekillerinden sürekli alkışlar(!)]

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Gazze’de kundaktaki bebekleri katledenlerin insan hakları, adalet ve demokrasiden bahsetmesi tam anlamıyla ikiyüzlülüktür. Şüphesiz, kundaktaki bebekten ve çocuktan korkan ve üzerine bomba yağdıran siyonist işgalciler ve arkasındaki güçler tarihe korkaklık, zayıflık ve alçaklık abidesi olarak geçecektir.

[HEDEP milletvekillerinden zılgıt çekmeler, sürekli alkışlar(!)]

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Birleşmiş Milletler tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde ilan edilen Dünya Çocuk Hakları Günü’nün yıl dönümünde ne yazık ki tüm dünyanın gözü önünde çocuklar hunharca katledilmektedir. Dili, dini, ırkı ne olursa olsun her çocuk doğuştan yaşam hakkına sahiptir. Günümüz dünyasında bombaların altında inim inim inleyen masum çocukların aydın ve huzurlu yarınlara erişmesi tüm insanlığın ortak sorumluluğundadır.

[HEDEP milletvekillerinden sürekli alkışlar(!)]

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’in “Gazze çocuklar için mezarlığa dönüştü.” ifadesi ise çocukların katledilmesine karşı, yaşanan vahşet karşısında yalnızca bir durum tespitinden öteye geçilemediğini göstermiştir.

[HEDEP milletvekillerinden zılgıt çekmeler, sürekli alkışlar(!)]

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – 7 Ekimden bu yana 7 kez toplanan ve kayda değer bir sonuç elde edilemeyen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantıları da ayrıca anlamını yitirmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrası kurulan ve İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasını engelleyemeyerek yıkılan Cemiyeti Akvamın hükümsüzlüğüne benzer bir şekilde, günümüz Birleşmiş Milletlerinin varlık meşruiyeti sorgulanmaktadır. 21’inci yüzyıl insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen İsrail yönetimi siyonist işgalini sürdürürken birçok ülke İsrail'in bu vahşetine kayıtsız kalmakta, hatta desteklemektedir. Mesele, ABD yönetimi bir yandan sivil hassasiyetten bahsederken, diğer yandan sivilleri katleden İsrail'in sırtını okşamaktadır.

[HEDEP milletvekillerinden zılgıt çekmeler, sürekli alkışlar(!)]

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Biden yönetimi tarafından, 27 Ekimden bu yana İsrail'e 45 kargo uçağı dolusu, bin ton silah ve cephanenin aktarıldığı ifade edilmiştir. İsrail Miras Bakanı Eliyahu'nun İsrail'in Gazze'ye nükleer saldırı düzenlemesi fikrine açık olduğunu itiraf etmesine rağmen, yine Biden yönetimi tarafından İsrail'e 320 milyon dolarlık hassas güdümlü bomba ve mühimmat gönderilmesi için ABD Kongresine bildirim yapıldığı ve İsrail'e destek vermek amacıyla ABD Temsilciler Meclisi tarafından 14,3 milyar dolar yardımın onaylandığı ifade edilmiştir.

[HEDEP milletvekillerinden zılgıt çekmeler, sürekli alkışlar(!)]

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – PKK-PYD terör örgütüne yaptıkları para ve silah yardımından aşina olduğumuz ABD'nin bu tutumunun barış ve huzura değil, aksine savaş ve kaosa hizmet ettiği görülmektedir. İsrail'i silahlandıran, Akdeniz'e savaş gemisi, özel askerî birlikler ve son olarak nükleer denizaltı gönderen ABD ikiyüzlüdür. Filistin’de, özellikle 2,5 milyon nüfuslu, yıllardır abluka ve ambargo altında olan Gazze'nin karşısında her türlü imkânı haiz olan İsrail’i desteklemek için ABD’nin seferber olması deyim yerindeyse acizliktir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

[HEDEP milletvekillerinden sürekli alkışlar(!)]

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Mikrofonu açar mısınız?

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bununla birlikte, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas başta olmak üzere bazı Arap devletlerinin yaşanan bu vahşet karşısında neler yaptığı, nerede oldukları, Gazze'de yaşanan acıların onlar için ne ifade ettiği, Kudüs ve Mescid-i Aksa için ne hissettikleri merak konusudur.

[HEDEP milletvekillerinden zılgıt çekmeler, sürekli alkışlar(!)]

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Merhum fikir ve dava adamı Ziya Gökalp'in ifade ettiği gibi “Hatta ben olsaydım Kürt, Arap, Çerkez/İlk gayem olurdu Türk milliyeti/Çünkü Türk kuvvetli olursa mutlak/Kurtarır her İslam olan milleti.” şuuruyla Cenab-ı Allah’tan Türk milleti ve devletine güç ve kudret niyaz ediyor; Gazze'de, Arakan’da, Doğu Türkistan'da ve dünyada, nerede bir mazlum varsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

[HEDEP milletvekillerinden sürekli alkışlar(!)]

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Mikrofonu açar mısınız?

Bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – …orada yaşanan tüm acıların son bulmasına bizleri vesile kılmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.07

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER : Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Rümeysa KADAK(İstanbul)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

(HEDEP milletvekillerinin Başkanlık kürsüsü önünde toplanmaları)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sözü Sayın Muhammed Levent Bülbül’e veriyorum.

Buyurun Sayın Bülbül.

29.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, Meclisi açtığınız sırada yapmış olduğunuz bir konuşma oldu. Bu konuşma, geçtiğimiz günlerde Meclisi sizin yönettiğiniz sırada -bir oturumda meydana gelen- birtakım yaşananlarla alakalıydı.

Burada, bu görüşmelerle ilgili olarak değerlendirme yapmadan önce altını çizmemiz gerekir ki siz, bugüne kadar, 3 dönemdir Türkiye Büyük Millet Meclisini Başkan Vekili olarak yönetirken tarafsızlığa, adalet duygusuna ve hakkaniyet ölçülerine asla gölge düşürmemiş bir Başkan olarak görevinizi yapmış bir şahıssınız. Bu noktada, bütün siyasi parti gruplarının bu manadaki değerlendirmelerini hep beraber Genel Kurulda bugüne kadar işittik, duyduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Dün olan husus bugün de aynı şekilde devam etmektedir, edecektir.

O oturumla alakalı olarak, yaşananlarla ilgili olarak ben onun sonrasında, bir usul tartışması sırasında, kürsüden birtakım açıklamalar yapmıştım ve bu açıklamaları Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili olarak yaptığımın altını özellikle çizmiştim. Burada ifade ettiğimiz husus şuydu, biz dedik ki: Sayın Meclis Başkan Vekilimizin hiçbir parti grubuna veya hiçbir şahsa yönelik, hiçbir parlamentere yönelik bir ifadesi olmamıştır. Bu, Meclis Divanı içerisinde geçen bir diyalog sonrasında ifade ettiği, video kayıtlarında ortaya çıktığı iddia edilen, ifade edilen hususun Meclisi, Parlamentoyu bağlamadığını özellikle ifade etmiştim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Kaldı ki bunun bir parti grubuna tevcih edilmediği şuradan anlaşılmaktadır: Birtakım konuşmalar yapıldıktan sonra araya başka konuşmalar giriyor, başka bir konuşma kürsüden yapılıyor ve bunun sonrasında videodan duyulan ifadeler ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, bunun bir kasta mahsusen, bir yere tevcih edilerek ifade edildiğini kimse iddia edemez; biz bunun altını özellikle çizdik ve bizim böyle bir kastımızın da olmadığını daha önceden ifade ettik. Bütün bu hususlar açık olduğu hâlde bugün bu tartışmaları yeniden yapmış olmaktan ötürü üzüntü içerisindeyiz.

Bu noktada, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili olarak, hiçbir üyemiz, hiçbir mensubumuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına gölge düşürecek en ufak bir hareketin içerisinde bulunamaz, söz konusu dahi olamaz diye ifade ediyor, saygılar sunuyorum.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın, Parlamentoyu bağlayan tutanakların dışında hiçbir açıklamaya katılmadığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, biraz evvel Meclisi açtığımda da tutanaklara bağlı kaldığımı ve beni, Parlamentoyu, milletvekillerini bağlayan tutanakların dışında hiçbir açıklamaya katılmadığımı ifade ettim. Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamaya katılıyorum, başka söyleyecek lafım yok.

Diyorum ki: Şu anda bizi dinleyen milletvekillerinin birçoğu da samimi olarak inanıyorum ki o kullanılan ifadenin kendilerine yönelik kullanılmadığına inanıyorlar ayrıca, yok çünkü. Oluç Bey bana geldi, buraya geldi, o da bir şeyden duymuş. Dolayısıyla geçtiğimiz günlerde Meclisi yönettiğim oturumla ilgili olarak bazı tartışmalar Genel Kurulda gündeme gelmiştir. O konuda oturum sırasında ifade ettiğimiz hususta bizzat tutanaklardan yer almaktadır. Onun dışında gruba, milletvekiline yönelik hiçbir açıklama bana ait değildir. Yoktur bir açıklamamız.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Ağrı Milletvekili Sırrı Sakik’in, Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Peki, bir şey daha söyleyeyim: Bakın şurada ben sesimi yükselttim, hakaret yok, küfür yok, hiçbir şey yok. Genel Kurula döndüm, CHP Meclis Başkan Vekiline döndüm özür diledim sesimi yükselttiğim için ama bu kadar evirip çevirmeye gerek yok. Erdemli olan şu…

BAŞKAN – Şimdi bakın, olay şu…

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Bu Parlamentoya söylenmiş bir şey var. “Biz sizi kastetmedik.” derseniz  bu sorun biter. Ama siz onu demezseniz vallahi de billahi de bizi hani…

BAŞKAN – Bir dakika…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım…

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Yerinizden fırlıyorsunuz, bizi linç etmeye mi… Asla bunu yapmayın.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, bana müsaade edin lütfen.

BAŞKAN – Buyurun.

31.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Ağrı Milletvekili Sırrı Sakik’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bakın değerli arkadaşlar, hem Parlamentomuza yönelik hem de bu noktada bunu duymak isteyen kimse onlara yönelik olarak çok net, duraksamaya yer vermeyecek birtakım açıklamalarda bulunduk. Bütün bu açıklamalara rağmen birtakım şeylerin yetersiz olduğu kanaatiniz varsa bu ayrı bir şey ama biz neyin ne olduğunu izah ettik, hiçbir parti grubunu ve hiçbir şahsı hedef almadığını da söyledik. Bunun üzerine daha fazla gitmek bu Meclis için çok fazla bir durum ortaya çıkartır, buna gerek bulunmamaktadır. Ben tekrar bu düşüncemi ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılamaya devam ediyorum.

Söz sırası İYİ Parti Grubu adına Sayın Usta’da.

Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Başkanım, benim de söz talebim vardı ama.

BAŞKAN – Buyurun Bülent Bey.

ERHAN USTA (Samsun) – İsterse Bülent Bey yarım kalan yeri, gündemi değerlendirsin, ben daha sonra konuşayım.

BAŞKAN – Bülent Bey, daha önce konuyla ilgili yani kendi grubu adına yaptığı konuşmaya yapmadı bu konuda bir değerlendirme yaptığı için…

Buyurun Sayın Kaya.

32.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Filistindeki soykırıma, bu konuda Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu sözleri desteklediklerine ve Türkiye'nin artık İslam ülkelerine ve Avrupa'ya örnek olacak devlet düzeyinde bazı adımlar atmasının zamanının geldiğine; Meclis Başkanının bir an önce, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu heyetinin Gazze’ye gidişiyle ilgili girişimlerde bulunmasını beklediklerine ve yeni anayasa tartışmalarına ilişkin açıklaması

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, evet, bir buçuk ay oldu; yetmiş beş yıllık bir işgalin, on yedi yıllık bir ambargonun sonucunda gelen bir buçuk aylık kanlı bir vahşet ve tüm dünyanın gözü önünde maalesef bir halk soykırıma uğramaya devam ediyor. 13 binden fazla insanımızın hayatını kaybettiği, 30 binden fazla çocuk, hasta, yaşlı, genç insanın yaralandığı bir süreci maalesef hep beraber izlemeye devam ediyoruz. Hastaneler, ibadethaneler, okullar, masum insanlar, hamile kadınlar, bebekler, çocuklar bombalanıyor.

Dünyanın her yerinden vicdan sahibi insanlar İsrail’i lanetlemek, Filistin’e destek olmak için sokaklara dökülüyor ancak iktidar sahipleri ya alenen bu suça ortak oluyor ya görmezden geliyor ya da sadece kınamak ve etkili sözler söylemekle yetiniyorlar. Bu noktada elbette makam sahiplerinin, iktidar sahiplerinin, devlet başkanlarının “tencere dibin kara, seninki benden kara” anlayışıyla birbirlerini suçlamayı bir tarafa bırakıp herkes kendi öz eleştirisini vermeli Filistin halkına ve dünya insanlığına. Her devlet, kendi yaptıklarını ortaya koymalı. Dolayısıyla biz, bu manada da Batılı ülkelerin devlet yönetme manasında sınıfta kaldığını, Birleşmiş Milletlerin, Avrupa Birliğinin barışı tesis etmeyle ilgili hükmünü yitirdiğini zaten biliyorduk ama bu son olaylar da gözler önüne sermiş oldu.

Dolayısıyla bu konuda, özellikle sesini yükseltme, insanlık vicdanına haykırma noktasında diğer dünya liderlerinden ayrı bir yerde olan Sayın Cumhurbaşkanımızın elbette ortaya koymuş olduğu sözleri destekliyoruz, arkasında olduğumuzu ifade ediyoruz ama bir talebimiz de var Sayın Cumhurbaşkanımızdan: “Birleşmiş Milletler ne yapıyor? Avrupa Birliği ne yapıyor? İslam ülkeleri ne yapıyor?” demekten vazgeçip ülke olarak onlara örnek olacak bir kısım adımlar atmamız lazım. Bu adım, ilk başta İsrail’e savaş ilan etme adımı değildir, oraya gelinceye kadar bir devletin yapması gereken çok önemli işler var. Terörist bir devletle uluslararası anlaşma olmaz, terörist bir devletle ticari anlaşmalar olmaz, terörist bir devletle diplomatik ilişkileri yürütüyor olmak da olmaz, terörist bir devletten ateşkes dilenmek de olmaz. Dolayısıyla ilk önce diplomatik ilişkilerimizi gözden geçirmeyle ilgili bir talebimiz olmuştu Hükûmetten ancak bu yerine gelmedi. “Ticari anlaşmaları sona erdirin.” dedik, hâlâ ticari anlaşmalar devam ediyor. “Askerî üsleri kapatın.” dedik, hâlâ askerî üsler kullanılmaya devam ediliyor. Bu ve benzeri konularda, Hükûmeti suçlamak için söylemiyoruz ama Hükûmetimizin diğer dünya ülkelerinden daha etkili adımlar atabilecek bir müktesebatı var, bu müktesebatı harekete geçirmek için söylüyoruz.

İslam İşbirliği Teşkilatı toplandı ve onlarca ülke bir araya geldi, sadece bir bildiri yayımlamakla yetindiler. Emin olun, o bildiriyi bir kenara bırakıp o bildiriyi açıklamak üzere yapmış oldukları bütün harcamaları Filistin’e destek olarak göndermiş olsalardı o bildiriden çok daha anlamlı bir iş yapmış olacaklardı çünkü o bildiri herhangi bir sonuç doğurmadı, o bildirinin üzerinden günler geçmesine rağmen Gazze yıkılmaya devam etti, çocuklar ölmeye devam etti, hastaneler işgal edilmeye ve bombalanmaya devam etti. Demek ki artık sözün bittiği yerdeyiz. Ülke olarak haysiyetimizi korumak kadar millî güvenliğimizi de korumak gibi bir durumla karşı karşıyayız. Dolayısıyla, burada, artık Türkiye'nin, evet, haklı bir şekilde bütün Batılı ülkelere çağrıda bulunması önemli ve kıymetli ama aynı zamanda bütün İslam ülkelerine ve Avrupa ülkelerine de örnek olacak bazı adımları devlet düzeyinde atmamızın zamanı geldi, çoktan geçiyor diye düşündük.

Saadet Grubu olarak biz bir Meclis araştırması istedik, dedik ki: Bir komisyon kuralım, bunlar gitsinler Gazze’de yerinde inceleme yapsınlar. Tam da savaşın başlangıcında ve en şiddetli olduğu dönemdeydi. Meclis İnsan Hakları Komisyonu dedi ki: “Biz bir heyet gönderip gideceğiz.” Bugün bekledik, yarın bekledik, en son 20 Kasım diye bir tarih verdiler, bugün 21 Kasım, heyet hâlâ gelmedi. Acaba buradan İsrail’e şöyle bir çağrıda mı bulunalım “Siz, lütfen, bu ateşkesi sağlayın da bizim milletvekilleri de oraya turistik bir gezi yapsın.” mı diyelim? Milletvekillerinin yapacağı şey, savaşın tam da en çetin anında ter dökmektir, yoksa bugün Katar, Mısır ve İsrail arasında yürüyen diplomasiden sonra bir ateşkes sağlandıktan sonra bizim milletvekillerimizin gitmesinin bir kıymeti olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Dolayısıyla, bu konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımızın nasıl Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Gazze’ye alınmamasına tepkisi haklı ve yerindeyse Meclis Başkanımızın da bir an önce İnsan Hakları heyetimizin Gazze’ye gidişiyle ilgili girişimlerde bulunmasını ve bunu temin etmesini bekliyoruz. “Milletvekillerimiz gidecek.” şeklindeki bir yaklaşımın Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışan bir tavır olduğunu ifade etmediğimizi de buradan kayıtlara geçirmek istiyorum.

Yine, maalesef, bu kadar üzücü hadise meydana gelmişken 2010 yılında İsrail’e “one minute” dediğimiz zaman bizim ticaret hacmimiz 1 milyar 590 milyondu İsrail’le, bugün 9 milyara ulaştı. 9 milyar dolarlık ticaret hacmi, Gazze’de ambargo uygulanırken ve Gazze’deki işgal devam ederken arttı ve yaşandı. Onun için artık söz zamanı değil, icraat zamanı olduğunu, bu konuda tekrar ifade…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Son bir dakika efendim.

BAŞKAN – Buyurun, buyurun, tamamlayın.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Dolayısıyla, evet, Gazze ve Filistin yüreğimizi yakmaya devam ediyor, ülkemizdeki tartışmalara da girmek istemiyoruz fakat bu konulara da kısaca girmemiz gerekiyor. Çözüm bekleyen onlarca problemimiz varsa ne hikmetse her hafta bir vesileyle Anayasa tartışmaları gündeme getiriliyor, beş sene sonra yapılacak bir seçimde uygulanacak 50+1, sanki bu ülkenin çok acil bir konusuymuş gibi Sayın Cumhurbaşkanı tarafından dile getiriliyor. Sayın Cumhurbaşkanı, 82 Anayasası için her fırsatta “darbe anayasası” demeyi seviyor; evet, biz de bir darbe anayasası olduğunu düşünüyoruz ama göz ardı ettiği bir şey var, Cumhurbaşkanlığı seçimindeki 50+1 seçilme kriteri, Anayasa’ya darbe döneminde değil, 2018’de AK PARTİ’li milletvekilleri ve ortakları tarafından yerleştirildi; tıpkı Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun darbe anayasasıyla değil, 2010’da AK PARTİ milletvekillerinin çoğunlukta olduğu bir Parlamentoda yerine getirildiği gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Son otuz saniye Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Dolayısıyla, buradan şunu sesleniyorum: Kendi şahsi ikbaliniz veya ihtiyaçlarınız için anayasa değişikliklerini gündeme getirmeyin. Bu ülkenin sivil bir anayasaya ihtiyacı var ama sizin yüzde kaç oyla seçilebileceğinize ve kaydıhayat şartıyla iktidarınızı devam ettirmeye dönük bir anayasa ihtiyacımızın olmadığını ortaya koyuyoruz. Siz, gelin, önce rafa kaldırdığınız bu Anayasa’ya kendiniz uyun. Anayasa’nın hükmü ortada, hâlâ bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde olması gereken bir milletvekili hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararını görmezlikten geliyorsunuz. Anayasa’da, Anayasa Mahkemesi kararlarının bütün yargı organlarını bağladığı ve görev ihtilaflarında Anayasa Mahkemesinin kesin olduğu ortada olmasına rağmen; yine, Ahmet Şık’la ilgili bir davada Yargıtay Genel Kurulu da Anayasa Mahkemesi kararlarına üstünlük tanıdığını ifade etmiş olmasına rağmen. Türkiye’nin ihtiyacının kör topal da olsa önce bir Anayasa’ya uyma ihtiyacı olduğunu söyleyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Usta, buyurun.

33.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, şehit olan Piyade Üsteğmen Abdullah Köse'ye, Karadeniz'deki fırtınada irtibatı kesilen "Kafkametler" adlı gemiye, Zonguldak, Batman ve Diyarbakır'daki sel felaketlerinde hayatını kaybedenlere, Gazze'deki katliama, İsrail ordusuna silah taşıyan uçakların Adana'dan kalktığı iddiasına, Almanya'ya iltica talebiyle başvuran Türk vatandaşlarına ilişkin rapora, Genel Kurul gündemindeki 76 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne, emeklilere verilecek 5 bin liralık ikramiyeyi çalışanların ve emekli olan çiftçilerin alamamasına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının asgari ücretle ilgili açıklamasına, Yunanlıların Ege adalarında yaptıkları yerel seçime ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde terör örgütü PKK'yla ve YPG’yle çıkan çatışmada Piyade Üsteğmen Abdullah Köse şehit olmuştur. Ben şehidimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine ve milletimize de sabırlar ve başsağlığı diliyorum.

Karadeniz'de biliyorsunuz bir fırtına oldu, fırtınada Türk bandıralı “Kafkametler” adlı bir gemiyle irtibat kesildi, 12 Türk mürettebat kaybolmuştu. Bugün AFAD’dan bir açıklama geldi “Yeri tespit edildi.” diye. 1 mürettebatın cesedine ulaşıldı, diğerleriyle ilgili henüz haber yok. Ben ailelerine sabırlar diliyorum, kendilerine de Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

Yine, Zonguldak, Batman ve Diyarbakır'da sel felaketleri nedeniyle 8 vatandaşımız hayatını kaybetti. Aynı şekilde bütün vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum.

Gazze'de katliam devam ediyor, bunu bütün konuşmalarımızda sürekli dile getiriyoruz ancak bir şey daha oluyor değerli arkadaşlar: Ben iki hafta önce burada bir iddiayı gündeme getirdim, henüz Hükûmetten herhangi bir ses gelmedi. Bu neydi? “Seaviolet” adlı tanker, Türkiye'de Adana Ceyhan üzerinden hareket ediyor, bizim limanlarımızdan akaryakıt yüklüyor ve İsrail'e ulaşıyor yani Gazze'de İsrail, hastaneleri bombalıyor, oraları elektriksiz bırakıyor, aç susuz, ekmeksiz bırakırken Tel Aviv’in enerjisinin en azından bir kısmı Türkiye'den gidiyor. Şimdi, bu, doğru mu, yanlış mı dedik, buna sükût edildi. Tabii, sükût ikrardandır anlamında bunun doğru olduğunu kabul ediyoruz. Bu, çok vahim bir durum.

Şimdi, ikinci vahim bir durum, daha da vahimi İsrail kamuoyunda şöyle bir iddia var arkadaşlar. Buradan yine Hükûmete, Millî Savunma Bakanlığına, Dışişleri Bakanlığına soruyoruz: Bunlar doğru mudur? İsrail ordusuna silah, teçhizat ve asker taşıyan “C-130 Hercules” isimli Amerikan askerî nakliyat uçağı, 5 Kasım tarihinde Adana İncirlik Hava Üssü’nden kalkıyor; önce Kıbrıs’a, Kıbrıs’tan da İsrail'e ulaşıyor. Bu, doğru mudur? Yani şimdi buradan hepimiz kınıyoruz, değil mi? AK PARTİ’li milletvekilleri de kınıyor Hükûmet de kınıyor ama bu, kınamakla falan olmuyor. Bir yandan kınarken -hakikaten biraz dürüst olmak lazım- bir yandan İsrail'deki sivillere, masum insanlara, çocuklara bomba atan uçaklar, bizim topraklarımızdan kalkıyorsa bu uçaklar, silah taşıyan uçaklar, burada bizim bir sorumluluğumuz yok mu? Bunlar doğru mudur, yanlış mıdır, bunlarla ilgili biz Hükûmetten bir cevap bekliyoruz. Soru çok net: Doğru mudur, yanlış mıdır? Yani bütün dünya bunları konuşuyor, Türkiye'de tabii, medya büyük ölçüde iktidarın kontrolünde olduğu için bunların konuşulduğu yok fakat bunlar çok vahim, çok acı olaylar.

Şimdi, Almanya'da Hükûmetin bir raporu oldu, eyaletler yönetiminin bir raporu oldu. Bu rapora göre ekim ayında 9 bin Türk vatandaşı, iltica talebiyle Almanya’ya müracaat etmiş. Kaçak giriyorlar tabii, bu Doğu Avrupa sınırlarından girip iltica… Şimdi, rapor şunu söylüyor: “1’inci sırada Türkiye.” diyor. Yani savaşın, iç savaşın olduğu, bölünmeyle yüz yüze olan ülkelerden giden Suriyeli ve Afgan’dan bile daha fazla Türk vatandaşı, Almanya’ya iltica talebinde bulunuyor değerli arkadaşlar. Bu sayının geçen yıl 40 bini aştığı, bu yıl da 100 binin üzerine çıkacağı ifade ediliyor. Tabii, bunun nedenlerini kestirmek çok zor değil, geçim sıkıntıları -özellikle bunların bir kısmının genç olduğunu kabul edersek- gençlere değer verilememesi, insanların iş bulamaması, açlık, sefalet, felaket, demokrasinin olmaması, hukukun olmaması insanlarımızı bu noktalara kadar itti. Bu, çok vahim bir durumdur. Yani Suriye’den, Afganistan’dan daha fazla Türk vatandaşı Almanya’ya iltica talebinde bulunuyorsa Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Hükûmetinin şapkasını önüne koyup düşünmesi lazım.

Hükûmet ne yapıyor? Kök nedenlerine inmek yerine şimdi bu hafta da görüşmesine devam edeceğimiz “Aile ve Gençlik Fonu” diye bir kanun teklifini önümüze getiriyor. Arkadaş, bu kanunu niye getiriyorsunuz, bu kanunda ne var? Yani aileyle ilgili, gençlikle ilgili ne yapıyorsunuz? Zaten bütçeden yapılma imkânı olan harcamaları bütçe dışına kontrolsüz, daha esnek ve daha denetimsiz bir alana çıkarmanın dışında ne yapıyorsunuz? Yeni bir kaynak yaratıyorsanız bize söyleyin. “Evet, biz ilave kaynak yaratıyoruz ve bu kaynakları da gençlerimizin ve ailelerin korunması için, onların ihtiyaçları için harcayacağız.” deyin. Öyle bir şey yok.

Şimdi, bakıyorsun, bakın, önümüzde harcama programları var. Bütçe, şu anda Plan Ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor. “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi” adlı bir harcama programı var arkadaşlar, 63 tane harcama programından bir tanesi. Verilen kaynak ne kadar biliyor musunuz? 11,9 milyar lira veya gençlikle ilgili programa sadece 8,5 milyar lira bir kaynak verilmiş ama faize ne kadar kaynak veriliyor? 1 trilyon 254 milyar lira; şimdi, bunu düşünmek lazım. Yani paranızı başka yerlerde harcayacaksınız, ondan sonra sanki bütçe içerisinden bizim ailenin ve gençliğin korunmasıyla ilgili iş ve işlemleri veya politikaları yürütmemiz için bir engel varmış gibi kaynakları bir taraftan alarak -yine bunlar da kamu kaynakları, var olan kamu kaynakları- öbür tarafa götürerek hiçbir sorunu çözemezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Ben merak ediyorum, Mehmet Şimşek buna ne diyor? Çünkü Mehmet Şimşek’in yazdığını bildiğimiz orta vadeli programda kamu maliyesi politikaları bölümünün 38’inci maddesinde “Biz fonları kaldıracağız, gözden geçireceğiz." diyor. Bir yandan, gönderdiğiniz bir doküman “Fon kaldıracağım.” diyor, öbür doküman fon kuruyor. Bu çelişkileri nasıl gidereceksiniz? Böyle bir ülkede güven olur mu? Böyle bir ülkede istikrar olur mu? Bunu anlamak mümkün değil. Dolayısıyla yani hakikaten, işleri düzgün yapmak lazım. Kamu kaynaklarının böyle rahat kullanılmasının, istismar edilmesinin dışında başka hiçbir şey yaptığınız yok. Biz reform beklerken -çünkü Sayın Başkan, biliyorsunuz, 2000 yılında Türkiye Cumhuriyeti devleti 60 tane fon kapattı ve bunu da “reform” adı altında yaptı- şimdi, peyderpey, bu fonlar değişik isimler altında tekrar kuruluyor. Bunları kabul etmek mümkün değil, meseleleri biraz böyle görmek lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Usta, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

Şimdi, dün, Kabine toplantısı sona erdi, Sayın Cumhurbaşkanı açıklama yaptı, emekli vatandaş bir haber bekledi -maaşlarının düzeltilmeyeceğini anladılar da- “Emekli ikramiyeleriyle ilgili bir açıklama olacak mı?” diye. Şu verilen 5 bin liralık ikramiye, biliyorsunuz, çalışanlara verilmiyor; rakam çok düşük zaten, bir defa, 100’üncü yılda verilecek, 2’ncisinin de 200’üncü yılda verileceğini varsayıyoruz. Böyle bir ikramiyeyi bile vatandaşa, emeklilerimize doğru düzgün vermekten âciz bir Hükûmet var bugün.

Şimdi “Çalışanlara verilmeyecek." dendi fakat daha sonra bir gerçek daha ortaya çıktı yani emekli olan çiftçilerin de yüzde 75’i emekli olduğu için bu ikramiyeyi alamayacak. Bu insanlar üretiyor arkadaşlar. Bu ülkede üretmek suç mu? Bakın, tarım ürünlerini ithal eden bir ülke hâline geldik. İnsanlar üretiyor yani 1 dönüm arazisi nedeniyle ÇKS’ye kayıtlıysa -1 dönüm araziden elde edilecek net gelirin ne kadar olduğunu hepiniz biliyorsunuz- bundan dolayı “Ben bu 5 bin lirayı bu insanlara vermiyorum.” demek kadar büyük adaletsizlik, büyük yanlışlık olamaz; bunun mutlaka düzeltilmesi lazımdı. Dünkü Kabine toplantısında düzeltilmedi, önümüzdeki günlerde umut ederim düzelir.

Şimdi, Çalışma Bakanının bir açıklaması oldu yani bu yanlışlıklar, hatalar üst üste geliyor değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) – Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

Çalışma Bakanı dedi ki: “İşçilerimizi, çalışanları enflasyona ezdirmemek için -eski Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız da burada- asgari ücreti yılda 1 defa belirleyeceğiz.” Allah, Allah! Ya, arkadaş, bütün iktisat teorisine aykırı bir lafı Çalışma Bakanı konuşuyor. Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde bu tür düzenlemeler 1 defa değil, 2, 3, 4 defa yapılır. Biz “2 defa yetmez, bunun çeyrekler itibarıyla 4 defa olması lazım.” derken… Bir de amaca da bak, amaç: “Enflasyona ezdirmemek için bunu yılda 1 defa yapacağız.” diyor. Böyle bir şey olabilir mi ya? Bu kadar mantıksız bir açıklamayı bu devletin bir bakanı nasıl yapabilir?

Burada yapılacak iş belli tabii, sebepsiz değil bu. Şimdi, bir defa yapılacak; ocak ayında biraz yüksek, beklentinin belki bir miktar üzerinde zam verilecek asgari ücrete fakat ondan sonra yıl içerisinde on iki ay boyunca eritilecek gidecek. Niye? 31 Martta seçim var çünkü. Böyle popülist olmayın lütfen yani bu, hem özel sektörü yanlış etkiler hem de milletin alım gücünü daha da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) – Başkanım, bitireceğim.

BAŞKAN – Koray Bey de oturuyor, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Evet, Koray Bey’in hatırı için de iki dakika verirsiniz.

Şimdi, dolayısıyla, bu yanlışlardan dönmek lazım değerli arkadaşlar, buradan Hükûmeti uyarıyorum: Yüksek enflasyon var, enflasyonla mücadele açısından da vatandaşı enflasyona ezdirmemek açısından da özel sektöre aşırı yük yüklememek açısından da bunun 2 defa değil, 4 defaya çıkarılması gerekirken 1 defaya düşürülmesi hiçbir şekilde anlaşılamaz. Sadece bunun altında bir popülizm var fakat bu popülizmin hem ekonomiye hem vatandaşa hem çalışana, herkese de ciddi zararı olur.

Son konu olarak da biliyorsunuz, bu Yunanlar Türk adalarını işgal ettiler, 2004’ten beri bir işgal süreci var burada fakat şimdi, yeni bir şey daha oldu: Bu Ege adalarındaki şeyler 8 Ekimde bir yerel seçim yaptı. Türkiye’de bunu hiç gündeme getiren de yok, Hükûmetten bu konuda bir ses de yok. Bakın, adalar belli; İzmir Koyun Adası, Aydın Hurşit Adası, Aydın Eşek Adası, Küçük Çuha Adası ve Gavdos Adası’nda yerel seçim yapıldı değerli arkadaşlar, Yunanlar yerel seçim yapıyor. Bu doğru mudur, yanlış mıdır? Dışişleri Bakanlığı bu konuda ne diyor? Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda niye sessiz kalıyor? Bu konuda da Hükûmetten biz bir açıklama bekliyoruz İYİ Parti Grubu olarak.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Beyaz, buyurun.

34.- İstanbul Milletvekili Ersin Beyaz’ın, 19 Kasımda yaşanan sel felaketlerine ilişkin açıklaması

ERSİN BEYAZ (İSTANBUL) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Pazar günü yaşadığımız ve ülkemizin birçok bölgesinde etkili olan sel felaketlerinde yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum; yaralılarımıza da acil şifalar temenni ediyorum.

Meteoroloji Genel Müdürlüğünün 19 Kasımda 29 ilimizde turuncu alarm verdiğini duyurmasının ardından aynı gün içinde etkilenen il sayımız 41’e kadar çıkmıştır. Bu olaylarda ülke olarak bir kez daha gördük ki felaketler karşısında çok da hazır değiliz. Hep uyarıyoruz ama başımıza bir iş geldikten sonra acı bir şekilde tecrübe ediyoruz. Deprem, yangın ve sel gibi durumları iktidar daha ciddiye almalı, her alandan ve her taraftan görüş ve çözüm önerilerine kulağını tıkamamalıdır. Hem can kaybı hem de maddi hasar açısından büyük yara alan illerimize acilen destek olunmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

35.- Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 19 Kasımda Batman’da meydana gelen sele, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne, 21 Kasım 2004'te polis ateşiyle öldürülen Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz'a, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun yaptığı yürüyüşe ve açıklamalarına ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Teşekkür ederim.

19 Kasım gecesi etkili olan sağanak yağış sonrası Batman’ın mahalleleri sele teslim oldu. En büyük yıkım Seyitler Mahallesi’nde İluh Deresi’yle birleşen dere yatağında meydana geldi. Kentteki en yoksul yerlerden biri olan bu bölgede yıllardır derme çatma evlerde yaşayan ailelerin evlerinin tamamını maalesef sel suları bastı. İnsan boyunu aşan sular 54 yaşındaki Lalihan Güner, 1 yaşındaki Asenat Güner, 5 yaşındaki İsrafil Güner ile 9 yaşındaki Birgül Güner’in hayatına mal oldu. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz.

Hatırlanacağı üzere, 2006 yılında da Batman'da büyük bir sel felaketi yaşanmış ve 8’i çocuk olmak üzere 11 yurttaşımız yaşamını yitirmişti, 20’den fazla da yaralı vardı. O dönem elzem olan öneriler şunlardı ve dile getirilmişti: Birincisi, İluh Deresi çevresindeki yerleşimlerin altyapısının güçlendirilmesi; ikincisi, ilgili kurumlar arasında daha etkin koordinasyon ve iletişimin sağlanması; üçüncüsü de çevre düzenlemesi ve afet direncini artırmaya yönelik uzun vadeli planlar yapılması ama tabii ki bunların hiçbiri yerine getirilmedi. Bir kez daha bir derenin üstü kapatılmıştı, suyun akacağı yerler tıkandığı zaman o derenin üstü kapatıldığı için ve orada bir imar imkânı yaratıldığı için bir kez daha 4 yurttaşımız hayatını kaybetmiş oldu. Tekrar, Batman’da yaşayan herkese geçmiş olsun diyoruz, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına da başsağlığı diliyoruz.

Dün, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ydü ve bu Dünya Çocuk Hakları Günü maalesef -çok üzülerek- Filistinli binlerce çocuğun katledildiği bir zamana denk geldi. Bir ay içinde binlerce Filistinli çocuk, İsrail'in saldırganlığıyla katledilmiş oldu. Kiminin bedeni bir bombayla paramparça oldu kimi yaylım ateşinde hedef oldu ama çocuklar gerçekten hani o fotoğraflara, o filmlere, videolara bakamayacağımız şekilde hayatlarını kaybettiler. Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle bunu söylemiş olalım; çocukların ölmesini engelleyecek adımların bir an evvel atılması gerekir.

Bugün de 21 Kasım. Şimdi, 21 Kasımı birçoğunuz hatırlamazsınız; 21 Kasım 2004. 12 yaşındaki Uğur Kaymaz babası Ahmet Kaymaz’la birlikte Mardin'in Kızıltepe ilçesindeki evlerinin önünde polis tarafından açılan yaylım ateşi sonucu öldürüldü; hatırlamazsınız birçoğunuz ama hatırlatmak istiyoruz. Polis memurları tutuksuz yargılandı ve sonunda beraat ettiler, cezasızlık politikası. Mardin Emniyet Müdürü soruşturma sırasında bazı polis memurlarıyla birlikte açığa alındı ama sonra göreve iade edildi. Bazı polis memurları daha dava sürerken göreve iade edildi ve başka yerlere tayin edildiler. Mardin’de yaşanmış olan bu katliamın davası güvenlik gerekçesiyle Eskişehir’e taşındı ve dava sırasında o zaman müdahil avukat olan rahmetli Tahir Elçi “Tarafsız yargılama istiyoruz.” dediği için adil yargılamayı etkilemeye çalışmakla suçlandı ve hakkında dava açıldı yani durum bu. 2015’te yapılan yargılamanın yenilenmesi talebi, Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından gerekçe gösterilmeden reddedildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’nin yaşama hakkını ihlal ettiğine hükmetti ve manevi tazminata karar verdi, Türkiye ise orada kendisini orantılı güç kullandığı şeklinde savundu. Yani içler acısı bir durum. “Neden?” diyeceksiniz. Uğur Kaymaz 12 yaşındaydı evinin önünde yaylım ateşiyle vurulduğunda, 13 mermiyle vuruldu, 13 mermiyle 12 yaşındaki çocuk. Ortada, dediğim gibi, bir cinayet vardı ve failler devletin koruması altında 2004 yılından bugüne kadar. Devlet çocuğun yaşam hakkını değil polisi savunuyorsa ortada orantısız güç vardır; orantısız güç ise güç değil, zalimliktir, bunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Uğur Kaymaz’ı ve babasını, bir kez daha, burada, saygıyla anıyoruz.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu bir yürüyüş yaptı biliyorsunuz, yürüyüş Ankara’da sonuçlandı ve esas itibarıyla, bu yürüyüşte “Vergide adalet istiyoruz.” konusu işlendi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – DİSK bu yürüyüş öncesinde ve sırasında yaptığı açıklamalarda “Biz işçiler, emekçiler, emekliler yüksek enflasyon ve durmak bilmeyen zamlarla her gün yoksullaşıyoruz.” dedi. 2016’da emeğin millî gelirdeki payı yüzde 36; bu oran 2022’de 10 puan gerilemiş, yüzde 26’ya düşmüş yani emeğin millî gelirdeki payı altı yıl içinde 10 puan gerilemiş vaziyette. Bu ne demek? Düşük ücretlerle, azalan alım gücüyle, sendikalaşmanın ve hak aramanın önündeki engellerle sömürünün her gün daha fazla artması demek. Aslında adaletsiz bir vergi sistemiyle, kaşıkla verilen kepçeyle geri alınıyor, DİSK de bütün yürüyüş boyunca bunları vurguladı.

Sayın vekiller, biliyorsunuz, zenginin de fakirin de işçinin de patronun da aynı oranda ödediği ve bu yüzden adaletsiz olan dolaylı vergiler temmuz ayında artırıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Bu adaletsiz vergiler bugün devletin tüm vergi gelirlerinin dörtte 3’üne ulaşıyor. OECD ülkeleri arasındaki bu orana baktığınız zaman, hiçbir ülkedeki oran yani dolaylı vergiler oranı bu kadar yüksek değil, Türkiye'nin yakınına bile yaklaşmıyor. Dolayısıyla bu da çok büyük bir vergi adaletsizliği yaratıyor. Yani hem gelirlerde adaletsizlik var hem vergi adaletsizliği var. DİSK bunu dile getirdi ve aslında bir kanun teklifini sundu Parlamentodaki bütün gruplara -konular itibarıyla baktığımızda 5 maddeden oluşuyor- ve dedi ki:

“1) Gelir vergisi ilk dilim oranı ücretlilerde yüzde 10’a düşürülmelidir.

2) Vergi tarife dilimleri en az yeniden değerleme oranı veya asgari ücret artış oranı kadar artmalıdır.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – “3) Asgari ücret vergi istisnası, vergiden indirim yoluyla değil, matrahtan indirim yöntemiyle uygulanmalıdır.

4) İşverenlere sağlanan 5 puan SGK prim desteği işçilere de sağlanmalıdır.

5) Çağdışı damga vergisi tümüyle kaldırılmalıdır.”

DİSK’in bu talepleri, bu konuda kanun çıkarılması bizlerin de talepleridir. İşçilerin, emekçilerin, emeklilerin haklarını alabilmeleri, insanca yaşayabilecekleri bir ücrete kavuşmaları ve bu vergi adaletsizliğinin, gelir adaletsizliğinin sona ermesi için adım atılması bizim de talebimizdir ve DİSK’in bu konudaki önerilerini, kanun tekliflerini bizler de destekliyoruz, dayanışmamızı dile getiriyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Başarır, buyurun.

36.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, ülke genelinde etkili olan rüzgârın ve yağışın sebep olduğu sel felaketine, depremzedelerin barınma sorununa, Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay'a, 15 Kasımda cezaevinden salıverilen Ogün Samast'a, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne, KYK yurtlarına ve konut sorununa ilişkin açıklaması

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın Başkan, ülke genelinde etkili olan şiddetli rüzgâr ve yağış sel felaketine sebep oldu. Batman’da 3 çocuğumuz ve babaanneleri ile Zonguldak’ta 3, Diyarbakır’da 1, toplamda 8 vatandaşımız vefat etti. Yine, Zonguldak’ta batan gemideki 12 mürettebattan 1 kişi yaşamını yitirdi, 11 mürettebatı arama çalışmaları sürmektedir. Denizcilerimizin bir an önce sağ salim bulunmasını temenni ediyoruz, yaşamlarını yitiren vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Umarım bir daha böyle bir felaketi yaşamayız.

Yine, Adıyaman’da depremzedelerin çadır ve konteynerleri sular altında kaldı. Vatandaşlar kendi imkânlarıyla bu sorunu çözmeye, suları boşaltmaya ve çocuklarını, eşyalarını kurtarmaya çalıştı ama görüyoruz ki sarı çizmelerini giyen Adıyaman Belediye Başkanı, korumasının şemsiyesi altında olay yerinde inceleme yaptı. Bu kabul edilir bir durum değil.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kış geliyor. AKP iktidarının vadettiği deprem konutlarının bir çoğuna başlanmadığı gibi şu anda doğru düzgün teslim edilen bir deprem konutu yok, konteynerler yetersiz ve insanlar Adıyaman’da, Malatya’da, Gaziantep’te, Hatay’da kışın çadırda yaşamak zorunda kalacaklar. Oysa, bu insanlara, depremzede vatandaşlarımıza seçimlerdeki en büyük vaad bu kışı rahat, huzurlu ve evlerinde geçirmeleriydi ama görüyorum ki hâlâ çadırda yaşamaya mahkûm edildiler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mayıs seçimlerinde halkın iradesiyle seçilen ve bugün burada çalışması gereken Can Atalay tam yüz elli yedi gündür yemin edemedi ve üzülerek söylüyorum ki Yargıtay, yargı eliyle Meclis iradesine, bir anlamda da yargıya bir darbe girişiminde bulundu. Şimdi, günlerdir bu sorunun çözümünü bekliyoruz ama sorun çözmesi gereken yargı organları sorunları daha karmaşık hâle getirdi. Bizim buradan beklentilerimiz, hukuken yapılacak şeyler bellidir. Anayasa Mahkemesinin kararını uygulamayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ve heyeti açığa alınmalıdır, yeni bir heyet atanmalıdır. Yetkisiz olsa da Yargıtayın dosya hakkında verdiği bir karar olduğu için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı söz konusu kararı Yargıtay Genel Kuruluna getirmelidir ve kararın ortadan kaldırılması için 13. Ağır Ceza Mahkemesinin bir an önce karar vermesi, Can Atalay’ın tahliye edilmesi gerekmektedir. Bu yapılmadığı sürece Meclise de yargıya da sisteme de ülkeye de bu darbe girişimi devam edecektir.

Değerli milletvekilleri, 15 Kasımda bir katil cezaevinden salıverildi, hem de işleyeceği suçu günlerce tasarlayan, elini kolunu sallayarak gelip bu planı uygulayan bir katil maalesef ki salıverildi. Bu katil cezaevinde de gardiyanlara karşı, görevlilere karşı suç işlemişti. Şimdi, üzülerek söylüyorum, tahliye edildikten dört gün sonra bir iddianame geldi, silahlı terör örgütü adına suç işlemek suçundan -yedi yıl altı aydan on iki yıla kadar- iddianame düzenlendi. Ben şunu merak ediyorum: Osman Kavala beraat ettikten sonra, tahliyesine dakikalar kala bir soruşturma üreten bu yargı sistemi Ogün Samast’la ilgili neden on dört-on beş yıl bu iddianameyi, bu soruşturmayı bekletti? Bu bir utanç meselesidir, bu karardan gerçekten utanıyoruz. Eğer ki zamanında bu soruşturma yapılsa, kovuşturmaya dönse, gerekli cezayı alsa bugün bu katil aramızda olmayacaktı. Suçsuz günahsız Osman Kavala hakkında uydurma soruşturmayı cezaevinden çıkmasına dakikalar kala uygulayan bu yargı on beş yıla yakın süredir Ogün Samast’a uygulamadı ve tahliye olduktan sonra ülkeyle, ailesiyle alay eder gibi bu iddianameyi getirdi. 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başarır. 

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Bu durumu kabul etmiyoruz. Bu durum Türkiye'de yargının ne hâle geldiğinin en somut göstergesidir.

Dün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ydü. Resmî veriler, yapılan araştırmalar çocuklarımızı maalesef ki koruyamadığımızı ortaya koyuyor. Bugün, Türkiye'de düşük gelirli ailelerin yüzde 34’ü çocuklarının okul masraflarını karşılayamıyor. Bir günde et, tavuk veya balık tüketebilen çocuk oranı yüzde 12 civarında; utanç meselesi. Okulda olmayan çocuk sayısı 1,6 milyon, örgün eğitimde yer almayan kız çocuğu sayısı 886 bin. Doğum yapan çocuk sayısı 577.049; utanç verici bir durum. Son yirmi yılda en az 903 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başarır.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Cinsel suç mağduru çocuk sayısı dokuz yılda yüzde 187 arttı. Bakıma muhtaç çocuk sayısı 168 bin, istismar edilen çocuk sayısı 31.890, cezaevindeki çocuk sayısı 2.076. Maalesef, evet, Dünya Çocuk Hakları Günü’nü dün kutladık ama çocuklarımızın durumu ortada. Bu ülkeyi yönetenler, yirmi iki yılda, zengini, güçlüyü çok daha güçlü yaptı, fakiri ve ezilenleri çok daha fazla ezdi ama burada en çok çocuklar zarar gördü.

Yine Gazze'de Dünya Çocuk Hakları Günü kutlanırken binlerce çocuk öldürüldü. Yine Gazze'de hastanede tedavi gören ve hayata tutunmak isteyen çocuklar İsrail tarafından saldırıya uğradı ve öldürüldü. İsrail'in bu katliamını kınıyoruz, alçakça buluyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Çocuklara zalimce dokunan bu ülkeye, tüm dünya milletleri, tüm milletlerarası kuruluşlar tepki vermelidir.

Değerli Başkanım, diğer bir konu KYK yurtları. Gerçekten, günden güne bu yurtlardan gelen haberler hepimizin içini acıtıyor; yemeklerin içerisinden çıkan maddeler, asansörlerin, odaların durumları… Eğer ki bir ülke, bir iktidar, gencini, okulda okuyan, üniversitede okuyan çocuklarını doyuramıyorsa, barındıramıyorsa, koruyamıyorsa utanç meselesidir. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bunun üzerine gideceğiz, gitmeye de devam edeceğiz.

Diğer bir konu -son olarak söylemek istiyorum- konut sorunu. Maalesef ki günden güne konut sorunu Türkiye'de büyüyor; mahkemelerin şu anda en çok uğraş alanı tahliye davaları, kira tespit davaları.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Maalesef ki özellikle büyükşehirlerde 30 bin liranın altında kira yok ama asgari ücret 11.400 lira, emekli maaşı 7.500 lira. Ankara’daki artış yüzde 121, İstanbul’daki artış son bir yılda yüzde 90. İnsanlar konut alamadığı gibi maaşıyla on beş günlük kirayı bile ödeyemeyecek durumda. Maalesef öyle bir iktidarla karşı karşıyayız ki insanları doyuramıyor, besleyemiyor, barındıramıyor ve ulaşım imkânlarından yararlandıramıyor. Bunları da kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.

Saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Zengin, buyurun.

37.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, geçen hafta 41 şehirde yaşanan fırtınalara ve yoğun yağışlara, Dünya Çocuk Hakları Günü'ne, Filistin'den getirilen hastalara ve ulaştırılan sağlık yardımlarına, Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Diğer Grup Başkan Vekili arkadaşlarımız ifade ettiler ama önemine binaen ben de söylemek istiyorum: Geçtiğimiz hafta içerisinde 41 şehrimizde fırtınalar ve yoğun yağışlar vardı. Maalesef, Zonguldak’ta bir gemi battı ve bunun neticesinde 12 insanımız kayboldu, birinin ancak naaşına ulaşmak mümkün olabildi fakat aramalar devam ediyor Sayın Bakanımız aynı gün olay yerindeydi, milletvekillerimiz hakeza öyle. Sonuç olarak şu an bu çalışmalar devam ederken ben ölenlere Allah rahmet eylesin diyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum, son derece zor bir durum. Sadece orada değil, onun dışında aynı zamanda Ereğli’de, Batman’da, Diyarbakır’da hayatını kaybeden vatandaşlarımız oldu. Onlara da Allah’tan rahmet ve tekrar, ailelerine başsağlığı diliyorum.

Yine, gün içerisinde konuşan milletvekillerimiz dile getirdiler Dünya Çocuk Hakları Günü üzerine fakat Filistin meselesiyle beraber baktığımız zaman dünyanın bu günlerden ne anladığı tabii öne çıkıyor, ya yaşanan şey önemli; kâğıtlarda hepsi güzel ama hayatın içerisinde, dünyadaki meseleler karşısında aslında bunların hiçbirinin gerçek manada hayat bulmadığını görüyor olmak gerçekten çok vahim bir durum. Bu manada, belki söyleyebileceğimiz en önemli şey şu: Geçen hafta ilk defa bir ülkenin, Türkiye’nin Sayın Sağlık Bakanı Mısır’ı ziyaret etti ve Mısır Sağlık Bakanıyla beraber El Ariş’teki Refah Kapısı’na kadar gitti; içinde çocukların da olduğu 88 ağır kanser hastası ilk defa Türkiye’ye geldi yakınlarıyla beraber; 150 kadar yakınıyla birlikte Türkiye’ye geldiler, tedavileri devam ediyor. Sadece hastaların gelmesi değil, aynı zamanda hem gemiyle hem de uçakla yardımlar ulaştırıldı. Bunlar arasında 20 tane ambulans ile 8 tane sahra hastanesi olabilecek 666 ton sağlık ekipmanı gemiyle gitmiş oldu; uçaklarla da yine sağlıkla alakalı 830 ton sıhhi malzeme gönderilmiş oldu. Bu yardımlar devam ediyor.

Tabii, bunun dışında, Sayın Cumhurbaşkanımız geçen hafta Almanya’daydı, Almanya’da yaptığı hem konuşmasında hem de yapılan toplantılarda tabii ki birinci konu, her zaman olduğu gibi Filistin meselesiydi, Gazze meselesiydi. Bugün de Cezayir’e yapılan seyahatte de aynı konular üzerindeki çalışmalar hem Gazze’nin, Filistin’in, çocukların sesi olmak hem de barış için gayretlerine devam etmek üzere çalışmalar sürüyor.

Biraz evvel Genel Kurulda sorulan bir soru olduğu için, ben cevabını tekrar teyit ederek söyleme ihtiyacı duydum. Soruyu soran arkadaşımız burada değil ama kendisine iletirler diye düşünüyorum. Türkiye’den kalkan uçakların Filistin’de ve Gazze’de İsrail tarafından kullanıldığı, bir taraftan da mühimmat desteği sağlandığı söylendi. Bunu biraz evvel Millî Savunma Bakanlığından teyit ederek, asla böyle bir şey olmadığını Genel Kurulda söylemek istiyorum. Türkiye’den kalkan hiçbir uçak yoktur, Türkiye asla buna müsaade edemez. Sayın Cumhurbaşkanımız, AK PARTİ ve MHP’yle birlikte bu işleri, ülkenin yürütmesini götüren bir ekip olarak buna müsaade etmek mümkün değildir. Aynı şey kullanılan ekipmanlarla da alakalıdır. Bunun Genel Kurulda söylenmesini önemsiyorum, tekrar bir daha ifade etme ihtiyacını duydum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Usta, buyurun.

38.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Ben öncelikle Özlem Hanım’a teşekkür ediyorum yani en azından bu konuyla ilgili bize bir cevap verdi.

Şimdi, iki tane iddiamız vardı biliyorsunuz; bir tanesi Seaviolet  tankerinin Türkiye'den akaryakıt alıp Tel Aviv’e, işte, İsrail'e götürmesi meselesi; onunla ilgili zaten iki haftadır herhangi bir ses yok.

Şimdi, az önceki söylediğim iddiayı, bütün şeyi İsrail basını yazıyor. Yani umarım dediğiniz doğrudur, bunun şu anda doğru olduğunu kabul ediyoruz ama tabii, bu konuyu takip etmeye devam edeceğiz. İnşallah doğrudur çünkü böyle bir şey hakikaten çok kötü olur yani orada çocukları bombalayan uçakların, silah taşıyan uçakların Türkiye'den kalkıyor olması ama… Bakın, şu ana kadar bu kadar iddia ortadayken sizin dışınızda iktidar tarafından, Hükûmet tarafından herhangi bir açıklama yapılmamıştır. O konuda dikkatinizi çekmek isterim.

Bir de Amerikalılar bir SİHA’mızı düşürmüştü, o zaman da bizim bir SİHA’mızın düşürülmediği söylenmişti bizim taraftan, Amerikalılar “Düşürdük.” dedikten sonra bu kabul edilmişti. Umarım böyle bir şey olmaz.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, bir cümleyle, kayda girmesi…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Zengin.

39.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Usta, İsrail basınından değil ama Türkiye'den, buradan, yerinden ben sorunuzu önemsedim, Genel Kurulda hassaten cevabını alarak ifade etme ihtiyacını duydum. Böyle bir konu asla söz konusu değildir, Türkiye'den kalkan hiçbir uçak, hiçbir mühimmat asla bu konuyla alakalı kullanılmamıştır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Saadet Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, KGF (Kredi Garanti Fonu) kefaletlerinin, kamu bankaları tarafından verilen kredilerin ve bunların geri ödenmesi durumunun araştırılması ve kamuoyunun aydınlatılması amacıyla 21/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

21/11/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 21/11/2023 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 

Bülent Kaya

İstanbul

Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Bülent Kaya tarafından, KGF (Kredi Garanti Fonu) kefaletlerinin, kamu bankaları tarafından verilen kredilerin ve bunların geri ödenmesi durumunun araştırılması ve kamuoyunun aydınlatılması amacıyla 21/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergemizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 21/11/2023 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Sayın Koç, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- Trabzon Milletvekili Vehbi Koç’un, Karadeniz'deki fırtınada batan Kafkametler gemisine ilişkin açıklaması

VEHBİ KOÇ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Geçtiğimiz günlerde Rusya’nın limanından aldığı yükü 12 personeliyle Aliağa’ya getirmek üzere sefere giden Kafkametler gemisi kötü hava koşulları nedeniyle Karadeniz Ereğli Limanı önüne demirlese de rüzgârın etkisiyle sürüklenerek, mendireğe çarparak maalesef batmıştır.

Denizcilik faaliyetleri insan hayatının her noktasında önemli bir yer kapsasa da sadece biz denizciliği ve gemileri bazen böyle acı olaylardan sonra hatırlıyoruz. Karadeniz’deki fırtınada irtibatın kesildiği, Türk bandıralı Kafkametler gemisinin battığı haberlerini bir denizci olarak maalesef ben de büyük bir üzüntüyle takip etmekteyim. Cansız bedenlerine ulaşılan personelimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine, tüm halkımıza ve yakınlarına sabırlar diliyorum, başımız sağ olsun. İnşallah,  arama çalışmaları devam eden diğer 11 mürettebat için  hayırlı haberler alırız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, KGF (Kredi Garanti Fonu) kefaletlerinin, kamu bankaları tarafından verilen kredilerin ve bunların geri ödenmesi durumunun araştırılması ve kamuoyunun aydınlatılması amacıyla 21/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Saadet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Kaya.

Buyurun Sayın Kaya. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, sizlerle Meclis Genel Kurulunda, ülkemizin ekonomik yapılanmasında önemli bir yere sahip olan ve son dönemlerde sıkça gündeme gelen Kamu Garanti Fonu ve bu Fon vesilesiyle de kamu bankalarından kullanılan kredilerdeki usulsüzlüklerle ilgili kamuoyu vicdanını yansıtmak üzere bir Meclis araştırması açılması için konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.

Kamu Garanti Fonu, temelde kamu kaynaklarını kullanarak özel sektörün yatırımlarına finansman desteği sağlayan bir mekanizmadır. Bu Fonun özellikle büyük ölçekli projelerde özel sektörün finansal yüklerini devralarak yatırımların gerçekleştirilmesinde önemli bir rol oynaması beklenirken maalesef son yıllarda kamuoyuna yansıyan bilgilerle KGF’nin kefil olmak suretiyle kredi desteği sağladığı firma sahiplerinin çetelerle,  mafyalarla ve yandaş kişi ve şirketlerle olan bağlantıları gün yüzüne çıkmıştır.

Kamu Garanti Fonunun ortaklık yapısında kamu ve özel sektör temsilcilerinden oluşan bir mekanizma vardır. Fon yönetiminin hem kamunun hem de özel sektörün ihtiyaç ve beklentilerini dengeli bir şekilde temsil etmeyi amaçlaması gerekirken maalesef tam aksine bir anlayış sergilenmektedir. Özellikle son günlerde sıkça kamuoyunun gündemine gelen bazı çete liderleriyle ilgili soruşturmalar ve iktidar yanlısı firmaların KGF’den rahatlıkla kredi desteği alırken çok önemli yatırımların ise, büyük şirketlerin yatırımlarının ise maalesef bu destekten yeterince pay alamadığı bir gerçek olarak ortadadır.

Yine, suç örgütü liderliğiyle ilgili hakkında bir soruşturma yürütülen bir şahsın kefaletiyle 700 milyon TL’nin -700 milyon TL- bir kamu bankası aracılığıyla ilgili şahsa verilmiş olması bu konudaki rahatsızlığın geldiği son boyuttur.

Yine, gerek Vakıfbank gerek Ziraat Bankası gerek Halkbankın kuruluş sebepleri ilgili kanunlarda bellidir. Vakıfbank -1954 yılında kurulurken- vakıf kaynaklarını ekonomik kalkınmanın ihtiyaçları doğrultusunda en iyi biçimde değerlendirmek amacıyla kurulan bir banka olarak değerlendirilmektedir. Vakıf malına bırakın dokunmayı, yanından bile geçmeyi büyük bir manevi sorumluluk olarak gören bir medeniyet geleneğinden gelen arkadaşlarız hep beraber. Dolayısıyla Vakıfbank kaynaklarının belli kişilere peşkeş çekilmesinin en az bizler kadar sizlerin de vicdanını rahatsız ettiğinden en ufak bir şüphem yok. Dolayısıyla hep beraber bunları ortaya çıkarmak gibi bir mecburiyetimiz var. Ziraat Bankası, çiftçilerimize kolaylık sağlamak ve tarımın gelişmesine yardımcı olmak amacıyla kurulan bir bankamızdır, Halkbank ise 1938 yılında esnaf ve sanatkârları desteklemek ve kalıcı ekonomik kalkınmayı hızlandırmak amacıyla kurulmuştur. Yani bu bankalar “Bir medya şirketini 2007 yılında 750 milyar TL fonlayarak bir kişiden başka bir yandaş kişiye geçirin.” diye kurulmadı.

Yine, bu Ziraat Bankası “Çiftçilere destek olun.” derken “Bu çiftçiler medya şirketlerinde ekip biçsinler.” diye bu bankalar kurulmadı. Yazıktır, günahtır! Çiftçilere destek vermek için kurulan bir bankadan siz 1 milyar dolara yakın bir parayı bir şirkete, size muhalif olduğunu düşündüğünüz bir medya şirketinin el değiştirmesi için kullanıyorsanız bunun vebalinin altından hiçbirimiz kalkamayız.

Bakın, 1 milyar dolar yaklaşık 30 milyar TL gibi bir rakam yapıyor ki sizin bu yıl bütçeye tarımı desteklemek için koyduğunuz rakam, zannedersem, 92 milyar civarında bir rakamdı, dolayısıyla bunları hep beraber dikkatle ortaya çıkarmak zorundayız. Hâlâ bu 2007’deki medya şirketinin ve 2018’deki medya şirketinin bu kredi borçlarını geriye ödeyip ödemediğini, hangi şartlarla aldığını, maalesef, bilmiyoruz çünkü sorduğumuz zaman “ticari sır” deniliyor. Sorsan sanki babasının cebindeki parayı veriyor da “ticari sır” diye saklamaya çalışıyor, bu milletin kör kuruşunu “ticari sır” olarak saklama hakkınız yok. Yetimin, fakirin gurebanın hakkı gün gelir sizin yakanıza yapışır; onun için, hiç kimseyi zan altında bırakmak istemiyorsak bu iddiaları ortaya çıkaralım ki bu kurumlardan gerçekten ihtiyacı sebebiyle kredi kullananlar da zan altında kalmasın.

Yine, bu bankaları yapılandırırken atadığınız Yönetim Kurulu üyelerine gelelim: Vakıfbank; Cemil Ragıp Ertem, Cumhurbaşkanı Ekonomik Politikalar Kurulu üyesi; Abdülkadir Aksu, uzun dönem milletvekilliği yapmış, bakanlık yapmış, AK PARTİ’de önemli görevler yapmış bir isim, emekliliği döneminde Vakıfbank Yönetim Kurulu üyeliği yapıyor; Haydar Kemal Kurt, Isparta Milletvekiliniz; Sadık Yakut, uzun dönem milletvekiliniz, Meclis Başkan Vekiliniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaya.

BÜLENT KAYA (Devamla) – Sanki ülkede insan kaynağı kıtlığı varmış gibi millî güreşçimiz Hamza Yerlikaya’yı da Vakıfbank Yönetim Kurulu üyesi olarak atadınız ya daha size ne diyeyim, bilemiyorum.

Yine, gelelim, Halkbanka. Mevlüt Uysal, 2 dönem Başakşehir Belediye Başkanı olarak tayin edildi, 2017’de siyasi kayyum olarak Kadir Topbaş istifa ettirilerek yerine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak gösterildi, Büyükçekmece Belediye seçimini kaybedince de işsiz kalmasın diye Halkbanka Yönetim Kurulu üyesi olarak atadınız; Ebubekir Şahin, herhâlde RTÜK'te kendisinden beklediğiniz bazı kararlar var ki bu kararları rahat verebilsin diye, ekonomisini güvenceye almak için Halkbanka Yönetim Kurulu üyesi olarak atadınız; Veysi Kaynak, Milletvekili, Başbakan Yardımcısı, Adalet Bakan Yardımcısı; Fatih Aydoğan, Zeytinburnu Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi üyesi; Serruh Kaleli, Anayasa Mahkemesi üyesi, hangi sebeple atadınız, o da malum; Fazlı Kılıç, Kâğıthane Belediye Başkanlığı yapmış, İl Genel Meclis üyeliği yapmış, seçimi kaybedince de işsiz kalmasın diye onu da atadınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (Devamla) – Gelin, bütün bu hususları hep beraber araştıralım. Emin olun, bunun sizlerin de vicdanını rahatsız ettiğinden en ufak şüphem yok.

Bu şekilde kamu kaynaklarını usulsüz kullanan insanların araştırılmasının önünde engel biz olmayalım diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş.

Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Saadet Partisinin grup önerisi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kamu kaynaklarının etkili ve adil bir şekilde kullanılması, bu ülkenin ekonomik büyümesi, toplumsal kalkınma ve vatandaşların refahını artırma sürecinde hayati bir olaydır ancak AKP iktidarında kamunun kaynakları adil ve şeffaf dağıtılmamakta, millet için değil yandaş için harcanmaktadır.

Kredi Garanti Fonu ve devlet bankalarının kredi politikaları, diğer tüm kamu kaynaklarında olduğu gibi kamu kaynaklarının yandaşlara nasıl aktarıldığını açıkça göstermektedir. Kredi Garanti Fonunun kötü niyetli kullanımı, adaleti ve şeffaflığı zedelerken özellikle yandaşlara kaynak sağlandığı yönündeki iddialar kamuoyunu ciddi şekilde rahatsız etmektedir. Bu Fonun amacı, bugün AKP iktidarının kötü ekonomi politikaları yüzünden finansmana erişemeyen küçük ve orta ölçekli işletmelerin finansmana erişimini kolaylaştırmak olmalıdır ancak görüyoruz ki bu kaynaklar şeffaf olmayan bir şekilde ve belirli bir kesime avantaj sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Maalesef, Kredi Garanti Fonunun kullanımında gördüğümüz tablo devlet bankalarının verdikleri kredilerde de aynen geçerlidir. Yandaş şirketler doğru, düzenli teminat göstermeden kamu bankalarından milyonlarca liralık kredilere ulaşırken krediye gerçekten ihtiyacı olan esnaf, KOBİ, sanayici AKP'nin yandaş kontenjanına takılıyor, hakkı olan krediyi dahi alamıyor.

Değerli milletvekilleri, bugün, burada Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli kaynaklarının AKP iktidarı döneminde yandaşlar tarafından rehin alındığını görüyoruz. Bu, ülkemizin geleceği ve milletimizin refahı adına ciddi bir tehdittir. Kur korumalı mevduat hesapları, hazine garantili projeler, faiz ödemeleri, kamu kredilerinin dağıtılması gibi uygulamaların arkasında ülkemizin kaynaklarının yandaşlara aktarılması amacı bulunmaktadır. 85 milyonun parası olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bütçesi AKP dönemindeki bu tip uygulamalarla yandaşlara, saray çevresine, gizli ortaklı şirketlere, cemaat ve tarikatların vakıf ve derneklerine aktarılmakta, kamunun parası ve gücü kullanılarak sermayenin hızla el değiştirilmesi sağlanmaktadır. Bugün, AKP iktidarı, istediği kişi ve şirketin batmasını sağlarken bundan boşalan yerlere istediği kişileri ve şirketleri getirmektedir. Bu uygulamalar sadece belirli bir çıkar grubunun zenginleşmesine hizmet ederken ülkemizin her geçen gün geriye gitmesine de sebep olmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

Yani, görülmektedir ki AKP iktidarında yapılan hesaplar millet esaslı değil, yandaş esaslı yapılmaktadır. AKP iktidarında projeler millet için değil, bir avuç azınlığın zenginliğine zenginlik katmak için planlanmaktadır. Üstelik yargıdaki yozlaşma yüzünden, Sayıştayın etkisiz hâle getirilmesi yüzünden, denetim mekanizmalarının yok edilmesi yüzünden bu konuda hesap dahi sorulamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu çerçevede, Türkiye’nin ekonomik kaynaklarının adil ve etkin bir şekilde kullanılması için çaba harcamak, milletimizin alın teri olan parasının nasıl kullandırıldığını denetlemek Türkiye Büyük Millet Meclisinin en temel vazifesidir. Bu yüzden, Saadet Partisinin grup önerisini desteklediğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, fakirliğin ve yoksulluğun derinleştiğine ilişkin açıklaması

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Fakirlik, yoksulluk derinleşiyor. Bir önceki yılın aynı ayına göre enflasyon yüzde 61’e, dört aylık enflasyon ise yüzde 29’a fırladı. Yılın ikinci yarısı için maaşlara, emekli aylıklarına yapılan zamlar da eridi, emekliye reva görülen 7.500 lirayla da emekli âdeta kuru ekmeğe muhtaç kaldı. Aylardır emekliyi oyalayıp “yüzyıl zammı” diye açıklanan 5 bin TL de tam bir fiyaskoya dönüştü, rakamın çok düşük olması ve çalışan emeklinin yararlanamaması emeklilerimizi de çileden çıkardı. Bu da yetmez gibi bir de milletin efendisi köylümüze darbe vurdular.

ÇKS’liye, bahçesini, arazisini ekip biçmeye çalışanlara 5 bin lirayı çok görenlere yazıklar olsun; yazıklar olsun sizin adaletinize, yazıklar olsun insafınıza ve merhametinize!

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, KGF (Kredi Garanti Fonu) kefaletlerinin, kamu bankaları tarafından verilen kredilerin ve bunların geri ödenmesi durumunun araştırılması ve kamuoyunun aydınlatılması amacıyla 21/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Hüseyin Olan.

Buyurun Sayın Olan. (HEDEP sıralarından alkışlar)

HEDEP GRUBU ADINA HÜSEYİN OLAN (Bitlis) – Sayın milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen değerli halklarımız; Kredi Garanti Fonu Anonim Şirketi, finansman ihtiyacı olan ve teminat yetersizliği bulunan KOBİ’lere kefalet desteği sağlayarak banka kredisi kullanmalarını mümkün hâle getiren bir kuruluştur. Kredi Garanti Fonu, Türk Ticaret Kanunu’na göre kurulmuş bir anonim şirkettir, kamu kuruluşu olan ve kamu kuruluşu sayılan ortakları vardır. Kredi Garanti Fonunun adından da anlaşılacağı üzere kuruluş amacı, KOBİ ve KOBİ dışı işletmelerin teminat yetersizliğini gidererek kredi almalarına yardımcı olmaktır. Bu hizmet sayesinde küçük, orta ve büyük ölçekli işletmeler ihtiyaç duydukları kredileri alarak yatırım yapabilirler, hem de istihdama katkı sağlamaktadırlar, üretimin, refahın artması ve kalkınma hedeflenmektedir ancak son yıllarda, Kredi Garanti Fonu ve devlet bankalarının büyük holdinglere verdikleri krediler ve bu kredilerin durumu hakkında kamuoyunda ciddi tartışmalar mevcuttur. Örneğin, bir devlet bankası olan Ziraat Bankasının 2018 yılında Demirören Holdinge iddialara göre 750 milyon dolar tutarında verdiği kredinin akıbeti belirsizliğini korumaktadır. Hatta 27’nci Yasama Döneminde bir milletvekili Demirören grubunun Doğan Medyayı satın alırken Ziraat Bankasından kullandığı kredilerin akıbetine ilişkin soru sorarak bilgi talep etmişti ancak Ziraat Bankası “ticari sır” gerekçesiyle soruyu yanıtsız bırakmıştı.

Yine son zamanlarda Kredi Garanti Fonunun ve kamu bankalarının asli kuruluş gayesinin dışında yandaşa ve bazı çete liderlerine kredi verdiği kamuoyuna yansımıştı. Organize suç örgütü liderlerinden Ayhan Bora Kaplan’ın örgüt kurma, kasten yaralama, yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve işkence suçlarından ötürü eylül ayında gözaltına alınıp tutuklanmasının ardından Emniyet, siyaset ve yargı mensuplarıyla olan ilişkileri gündeme gelmişti. Bunun yanında, mafya lideri Ayhan Bora Kaplan ile kamu bankası yöneticilerinin iş birliği yaparak halkın milyarlarca lirasını çaldığı iddia edilmektedir ancak böylesine büyük bir yolsuzluk ve bu büyük skandal bile ülkede gündem olamamaktadır.

Bu Parlamentoda Hazine ve Maliye Bakanlığına konuyla ilgili soru önergesi verildi ancak bugüne kadar herhangi bir yanıt verilmedi. Halkbankın Ayhan Bora Kaplan’a 700 milyon lira teminatsız kredi verdiği iddia edilmektedir. Üstelik hiçbir teminat alınmayan Ayhan Bora Kaplan, bu kredileri geri ödememiş, 16 Kasımda Halkbank Ankara 1. Bölge Koordinatörü görevinden alınmıştır. Üstelik kamu bankalarından Ayhan Bora Kaplan’a verilen kredilerin milyarları bulduğu iddia edilmektedir. Kamu bankaları yönetim kurullarında oturup ballı maaşları, huzur haklarını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

HÜSEYİN OLAN (Devamla) – Bu kredilere imza atanlara talimat nereden gelmektedir? Bu örneklerden yüzlercesi var. Yerel belediyelerde de durum farksız değildir. Vekili bulunduğum Bitlis ilinin Bitlis merkez, Tatvan, Mutki, kayyum yönetiminde olan Güroymak Belediyesi ve Yolalan Beldesi başta olmak üzere AKP’li belediye başkanları belediyelere ait gayrimenkullerin tümünü sattıkları yetmezmiş gibi belediyeleri âdeta borç batağına boğmuşlardır. Örneğin, AKP’li Tatvan Belediyesi o kadar yolsuzluklara bulaşmış ki kendi meclis üyeleri dahi borçlanmalara karşı “ret” oyu vermişlerdir. Bu da onun belgesidir arkadaşlar, kendi meclis üyesi bile kendisine “ret” oyu veriyor. AKP’li Mutki Belediyesi belediye hizmet binasını dahi satmıştır. Daha açık bir örnek vermek gerekirse 2014 yılında Bitlis Belediye Eş Başkanı olduğumda özel kalem bütçesi 800 bindi, üç yıl sonra bu 200 bine indi. Bu nedenle biz HEDEP olarak Saadet Partisinin grup önerisine katılıyoruz. (HEDEP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kocamaz…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’ın, Mersin'deki TOKİ mağdurlarının mesajına ilişkin açıklaması

BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Mersin’de TOKİ mağdurları bana şu mesajı yolladı, mesajlarını aynen okuyorum: “2019 yılında TOKİ tarafından dar gelirli aileler için 100 Bin Konut Projesi başlamıştı. Bu konutların büyük bir kısmı tamamlandı, hak sahipleri evlerine kavuştu. Bizler TOKİ’ye güvenerek herhangi bir ev alma girişiminde de bulunmadık. Normalde TOKİ’ye ödeyeceğimiz maksimum rakam 265 bin TL’ydi ve sabit ödeme olacaktı. Yaşanan gecikme sonucu inşaatların yapımına henüz yeni başlayabildiler, hâlâ da sorunlar yaşıyoruz. Ayrıca, şimdi, sabit ödemeler de kaldırılmış, konutlar tamamlandığında rakam ne olacak o da belli değil. İstanbul Tuzla için “Maliyet artışı fiyata yansıtılmayacak.” diye bir açıklama yapıldı ancak Mersin bunun dışında tutuldu. Mersin’de 2 bin mağdur aile var; bizler derdimize çare, problemimize çözüm bekliyoruz.”

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

43.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay'da konteynerlerde yaşayan depremzedelerin sorunlarına ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kış geldi, yağışlar şiddetlendi, defalarca dile getirmemize, yetkilileri uyarmamıza rağmen Hatay'da konteynerlerde yaşayan insanlarımızın yaşam koşulları kış şartları için uygun duruma getirilmedi. Hatay'da 200 bine yakın insanımız konteynerlerde yaşıyor. Bu konteynerleri her yağışta su basıyor. Depremzede insanlarımız sabaha kadar su tahliyesiyle uğraşıyorlar. Zar zor temin ettikleri eşyaları, yatakları su içinde kalıyor. Depremin üzerinden dokuz buçuk ay geçti; iktidar kalıcı konutta sınıfta kaldı. İnsanlarımız konteynerlere mahkûm oldu. Dolayısıyla şu anda en acil yapılması gereken iş bu konteynerlerin çatılarının yapılması, güçlendirilmesi, konteynerlerin ısı yalıtımlarının yapılmasıdır. AFAD başta olmak üzere tüm yetkilileri enerjilerini, kaynaklarını, güçlerini bu işe vakfetmeye çağırıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın, buyurun.

44.- Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın’ın, Trabzon’un mahalle ve köy yolları sorununa ilişkin açıklaması

YAVUZ AYDIN (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Trabzon şehri dağlık ve engebeli yapısı sebebiyle ulaşım konusunda büyük sorunlar yaşamaktadır. Bu sorunların başında köy yollarının hâlen bozuk olması gelmektedir. Vatandaşlarımız, kendi köy yollarını, deyim yerindeyse böbrek taşı düşürme parkuru olarak tanımlamaktadır. Kış mevsiminde kötü hava şartlarının toprak yolları olumsuz etkileyeceği ortadayken somut adımların bir an önce atılması büyük önem arz etmektedir. Trabzon’un köylerinde yaşayan vatandaşlarımızın her gün oto sanayisinde günlerini geçirmesine, araçlarının masraflarını ödemek için büyük meblağlar ödemesine göz yumamazsınız.

Trabzon’un yıllardır süregelen mahalle ve köy yolları sorununa bir an önce çözüm bulunmasını talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Karaoba…

45.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Uşak'ta yaşanan hastane ve doktor sıkıntısına ilişkin açıklaması

ALİ KARAOBA (Uşak) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Uşak'ta yaşanan hastane sıkıntısını her fırsatta dile getiriyoruz. Şehrin içindeki hastanelerimizin yıkılarak hemşehrilerimizi şehir dışındaki araştırma hastanesine muhtaç ettiler; hizmet hastanesi olmayan tek il durumunda. Doktor sayısı, yatak sayısı, randevu sayısı yetersiz, acil servis dolup taşıyor. En büyük 2 ilçemiz Banaz ve Eşme devlet hastanelerimizde birçok sorunla karşı karşıyalar. Atanamayan doktor ve sağlık emekçilerinden dolayı eksiklerimiz çok. Eşme’de ultrason yapacak radyoloji uzmanı yok, tomografi yok. Acil uzmanı, genel cerrah ve radyoloji uzmanı bir an önce atanmalıdır. Doktorsuz hastane olmaz. Boş binalarınızla övünmeyi bırakıp bir an önce ilçe hastanelerimizdeki eksiklikleri giderin, Banaz ve Eşmeli hemşehrilerimizin yeterli sağlık hizmetine erişmesini sağlayın. Banaz, Eşme hakkını alacak, Uşak hakkını alacak.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, KGF (Kredi Garanti Fonu) kefaletlerinin, kamu bankaları tarafından verilen kredilerin ve bunların geri ödenmesi durumunun araştırılması ve kamuoyunun aydınlatılması amacıyla 21/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Ayça Taşkent.

Buyurun Sayın Taşkent. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYÇA TAŞKENT (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kredi Garanti Fonunun kullanılmasının nihai amacı işsizliği önlemek, istihdamı ve üretimi arttırmak, işçi ve işveren ilişkilerini kolaylaştırmaktır. Oysa bugün bu fonun amacından saptırıldığını ve iktidara yakın kişi ve şirketlerin kullanımına açıldığını görüyoruz. Biliyorsunuz, AKP iktidarıyla birçok fon amacı dışında ve ironik biçimde kullanılır hâle geldi. Örneğin, İşsizlik Fonu işveren fonuna dönüştü. Sadece 2022’de işsize ödenen paranın neredeyse 2,5 katı işverene verildi. Temel amacı teminat yetersizliği nedeniyle kredi kullanamayan şirketlere kefil olarak destek veren bir anonim şirket olması.

Peki, bu destekler, bu kefillikler, bu kamu kaynakları kimlere veriliyor? İlk aklıma gelen örnek Demirören Holding. Ziraat Bankası ve Vakıfbankın Sayıştay raporlarına şöyle bir baktığımızda Demirören’in borcunun bir hayli biriktiğini ve kamu bankalarına ödeme yapma zahmetine girmediğini görüyoruz. Bu devasa borç birçok bakanlığın bütçesinden bile fazla, bankalar ise herhangi bir işlem yapma zahmetine bile girmiyorlar. Depremde ölen yurttaşlarımızın kredi borçları için sıraya giren bankalar, söz konusu Demirören olunca malum borcu unutmak istiyorlar anlaşılan. Kredisini ödemeyen çiftçinin traktörünü alan, öğrenim kredisini ödemeyen öğrencinin borcunu her gün zamlandıran, emeklileri, kadınları, çocukları kendine yük gören, 5 bin liralık emekli ikramiyesini verirken bile türlü ayrımlar yapan iktidar ve bankaları, Demirören’in dolar borcunu Türk lirasına çeviriyor, üstüne ödeme kolaylığı olsun diye vade üstüne vade yapıyorlar.

Yazık, bu ülkede asgari ücretle çalışan, çocuğunun beslenme çantasını dolduramayan, açlık sınırının altında yaşayan, soğukta kendine mont alamayan yurttaşına yazık! BAĞ-KUR borcu nedeniyle hastaneye gidemeyen, kredi borcu nedeniyle canına kıyan insanımıza yazık! Yurttaşların kredi kartı borçları 1 trilyona ulaştı, meyve ve sebze adetle satılıyor artık. Emekçiler fabrikalarda açlık sınırının altında çalışıyor, esnaf kredisini ödeyemiyor. İktidarın ve bankaların yandaşlara, 5’li çetelere gösterdiği bu imtiyazı yurttaşa da göstermesini bekliyoruz.

Devleti ailelerinden kalan kişisel mirasları gibi hor kullananlara bir kere de buradan sesleniyoruz: Halkın vergisiyle biriktirdikleriniz kişisel servetiniz değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

AYÇA TAŞKENT (Devamla) – Son cümlem efendim.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kaynakları sizin hırslarınızla yakınlarınıza çarçur edilemez.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Mustafa Savaş.

Buyurun Sayın Savaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kredi Garanti Fonunun işletmelere kefalet desteği sağladığı kredilere ilişkin Saadet Partisi Grubunun önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetlerimiz, Türkiye ekonomisinin güçlenmesi için KOBİ’leri her alanda desteklemekte, KOBİ’lerin verimliliği artırılmakta, uluslararası piyasalara entegrasyon süreçlerini iyileştirmekte, yatırım, üretim ve pazarlama alanında teknik bilgi ve danışmanlık yardımı sağlamakta, düşük maliyetli, uzun vadeli kredi kaynaklarına erişimlerini desteklemektedir. Kredi Garanti Fonu, tam bu noktada devreye girerek KOBİ’lere ve KOBİ dışında kalan işletmelere uzun vadeli kredi kaynaklarına ulaşmaları için kefalet vermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde AK PARTİ hükûmetlerinin ekonomik alanda yaptığı dönüşüm sonucunda Kredi Garanti Fonu da yeniden yapılandırılmış ve bankacılık sektörüyle oluşturulan sinerjiyle çok sayıda kredi kefalet paketi hayata geçirilmiştir. Kredi Garanti Fonu işin odağına hem reel sektör hem de bankacılık sistemini alarak iki tarafın da ortak çıkarlarını en üst seviyeye çıkarıp ve aynı paydada buluşmalarını sağlayarak kısa sürede Türkiye'nin kalkınmasına önemli destek sağlayan bir kuruma dönüşmüştür. Özellikle pandemi döneminde esnafımıza, genç girişimcilerimize, KOBİ’lerimize büyük destek vermiştir.

Kredi Garanti Fonu, kredi kullandıran bir kurum değildir, ortağı olan finansal kuruluşların kredi verilmesini uygun bulduğu firmalar lehine kefalet sağlamaktadır. Bankalar tüm kredi başvurularında olduğu gibi kendi iç değerlendirme ve tahsis süreçlerini tamamlayarak kredi verilmesi uygun bulunan başvuruları teminat desteği almak üzere Kredi Garanti Fonuna iletmektedir. Kredi Garanti Fonu da mevzuat doğrultusunda gerekli kontrolleri yaparak kefalet talebini onaylamaktadır. Kredi Garanti Fonu, finansal kuruluşlarla entegre bir yapıda çalışmaktadır. Kefalet başvuru süreci ve ilgili tüm iletişim süreci eş zamanlı olarak yürütülmektedir. Türkiye ekonomisi ve KOBİ’ler için bu kadar önemli bir kurumun ve finansal kuruluşların olayın aslı bilinmeden bazı haberler üzerinden eleştirilmesi bu kurumlara zarar verecektir. Kaldı ki Kredi Garanti Fonu finansman ihtiyacı olan KOBİ’lere kefalet desteği sağlayarak banka kredisi kullanmalarını mümkün hâle getiren bir kuruluştur. Kredi Garanti Fonu vasıtasıyla kredilendirme süreci titizlikle uygulanmakta…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MUSTAFA SAVAŞ (Devamla) – …küçük-büyük ayrımı olmaksızın yüz binlerce işletmeye destek sağlanmakta, bu desteklerle ülke ekonomisine katkıda bulunulmaktadır. Mesnetsiz iddia ve ithamlarla güven kurumu olan finansal kuruluşlarımızın itibarına zarar verilmeye çalışılmakta, dolayısıyla ülke ekonomisine vermiş olduğu katkılar önlenmek istenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye, her alanda çok büyük atılımlar yapmış, yapılan yatırımların da karşılığını almaya başlamıştır. Bu kapsamda Türkiye Yüzyılı hedeflerimize ulaşmak için mücadelemizi hız kesmeden sürdürüyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum…

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başarır.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Aydın Milletvekili Mustafa Savaş'ın Saadet Partisi grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Çok kısa bir hususu belirteceğim. Bu finansal kuruluşların, fonların, bankaların eleştirilmesi onların itibarına hiçbir zarar vermez ancak Ziraat Bankasından yaklaşık 50 milyar kredi çekip beş yıl boyunca bir tek kuruşunu ödemeyen Demirörenin durumu ülkenin itibarını zedeler ve iktidarı da zedeler. O yüzden bu eleştiriler normal çünkü eğer ki Demirören gibi bir grup 50 milyar gibi bu parayı, Ziraat Bankasının parasını kredi olarak kullanıp bir tek kuruş icraya uğramıyorsa işte belki yüz yıllık o Ziraat Bankasının itibarına zarar verir.

Teşekkür ediyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, KGF (Kredi Garanti Fonu) kefaletlerinin, kamu bankaları tarafından verilen kredilerin ve bunların geri ödenmesi durumunun araştırılması ve kamuoyunun aydınlatılması amacıyla 21/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Akalın, buyurun, siz epeydir…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- Edirne Milletvekili Mehmet Akalın’ın, Edirne'de emniyet güçleri tarafından yapılan uyuşturucu operasyonlarına ilişkin açıklaması

MEHMET AKALIN (Edirne) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Son bir aydır Edirne ilimizde emniyet güçlerimiz tarafından yapılan operasyonlarda büyük miktarda uyuşturucu maddeye el konulmuş ve zehirle mücadelede önemli adımlar atılmıştır. Ancak bu mücadele burada bitmemeli, zehir tacirlerine karşı aynı kararlılıkla devam etmelidir. Sadece ele geçirilen uyuşturucularla yetinmemeliyiz, bu maddelerin nasıl ve nereden temin edildiğini, ülkemize hangi yollardan girdiğini de araştırmalıyız, uyuşturucu kaçakçılığını kökünden kazımalı ve gençlerimizi bu tehlikeden korumalıyız.

Bu vesileyle operasyonları başarıyla gerçekleştiren Edirne İl Emniyet Müdürlüğü nezdinde tüm emniyet güçlerimize teşekkürlerimi sunuyor, daha sağlıklı bir Türkiye için uyuşturucuyla mücadele konusunda kararlı olmamız ve birlikte hareket etmemiz gerektiğini ifade ediyorum.

Teşekkür ederim.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- İYİ Parti Grubunun, Antalya Milletvekili Aykut Kaya ve 20 milletvekili tarafından, yüksek enflasyon nedeniyle, vatandaşların en temel ihtiyaçlarından olan barınma sorununun çözüm önerilerini belirlemek ve mağduriyetlerini gidermek amacıyla 3/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN –  İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 21/11/2023 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 Erhan Usta

 Samsun  Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

Antalya Milletvekili Aykut Kaya ve 20 milletvekili tarafından, yüksek enflasyon nedeniyle, vatandaşlarımızın en temel ihtiyaçlarından olan barınma sorununun çözüm önerilerini belirlemek ve mağduriyetlerini gidermek amacıyla 3/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 21/11/2023 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN –  Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Aykut Kaya.

Buyurun Sayın Kaya. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYKUT KAYA (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bir ülkede konut fiyatları hızla artıyorsa konuta erişim zorlaşmaya başlar. Konut fiyatları hızla artarken gelirlerdeki artış bunun oldukça gerisinde kalıyor ise barınma krizi baş göstermeye başlar. İşte, ülke olarak bugün içinde bulunduğumuz durumu bu ikincisi temsil etmektedir.

Değerli milletvekilleri, büyükşehirler başta olmak üzere ülkemizde çok ciddi bir barınma krizi yaşanmaktadır. Bu sorun sahil şeridine inildikçe veya büyükşehirlere gidildikçe daha da büyümekte, insanlar en temel haklarından biri olan barınma hakkından olabilmektedir.

Sadece son iki yılda, Merkez Bankası verilerine göre, konut fiyatları ülke genelinde ortalama yüzde 447 artarken kendi ilim Antalya'da yüzde 550 artmış bulunmaktadır. Kiralar da konut fiyatlarından farklı bir durumda değil. Bugün kendi ilim Antalya'da kamu görevlilerinin, emeklilerin, asgari ücretli çalışanların kiralık ev bulma imkânı yok denecek kadar azdır.

BETAM verilerine göre “sahibinden.com” adlı uygulamadaki 120 metrekare konutun ülke geneli ortalama kira ilan fiyatı temmuz ayında 14.892 TL idi. Peki, iller arası farklılık yok mu? İstanbul'da 120 metrekare konutun kiralık ilan fiyatı ortalama 19.344 TL. Aynı konutun Antalya'da ortalama kira bedeli 17.150 TL, Muğla'da 24 bin TL. Asgari ücret ne kadar? 11.402 TL. Genç öğretmenlerimiz ne kadar maaş alıyor? 20 bin TL. Sadece bu sayılara bakınca Türkiye'deki bazı şehirler memura, ücretliye kapalı sonucuna varmıyor musunuz siz de?

Peki, konut kiraları bu düzeydeyken bu şehirlere üretimi nasıl çekeceğiz? Antalya'daki işletmeler aradıkları nitelikli insan kaynağını şehre nasıl çekecek? Bunu bir kenara bırakalım, mevcut personeli bile istihdam etmekte zorluk çekmeye başladılar.

Bu şehirlerimize kamu hizmetini nasıl götüreceğiz? Evet, böyle devam ederse pek yakında Antalya ve ilçelerinde kamu hizmetleri sağlıklı bir şekilde yürütülemeyecektir çünkü kamu görevlilerinin gelirlerine uygun konut bulma imkânı bulunmamaktadır. Kamu görevlileri Antalya dışına sürekli tayin istemekte, kamu kurumlarındaki boş kadro sayısı artmakta ve bu durum vatandaşlarımızın kamu hizmetine erişiminde ciddi sıkıntılara ve darboğazlara yol açmaktadır. Bu kapsamda, devletimiz kamu görevlilerinin barınma sorununu çözecek yeni tedbirler geliştirmek zorundadır.

Ayrıca, devlet yurtlarına yerleşemeyen öğrencilerin de insan onuruna yakışır bir ortamda yaşamasına, eğitimini sürdürmesine imkân bulunmamaktadır. Barınma krizinin henüz başlarında ilk olarak üniversite öğrencilerimiz seslerini çıkarmıştı, “Barınma krizi yaşıyoruz.” demişlerdi. İstanbul Planlama Ajansının verilerine göre İstanbul'da özel yurtta kalan bir üniversite öğrencisinin aylık barınma maliyeti geçen sene 3.300 TL iken bu sene 10.360 TL'ye yükseldi. Eğer İstanbul'da bir üniversite öğrencisi 2 arkadaşıyla beraber 120 metrekarelik bir evin kirasını paylaşmayı tercih etmişse de geçen sene aylık 1.900 TL olan barınma maliyeti bu sene 6.250 TL’ye çıkmış durumdadır. Bu meblağları değerlendirirken KYK burs ve kredi tutarının aylık 1.250 TL olduğunu ve 2 bin TL’ye yükselmesinin de “müjde” diye sunulduğunu unutmayalım. Yine, yüzde 50 ihtimalle bu gençlerin ebeveynlerinin de asgari ücretli olduğunu ve asgari ücretin 11.402 TL olduğunu yine hatırlayalım.

Kira fiyatlarına yüzde 25 taban uygulaması konuldu ama kimsenin buna uyduğu ya da uyabildiği yok ne yazık ki. Kiracılar “Oturduğum evden çıkarsam yenisinin kirasına da taşınmaya da gücüm yetmez.” diyor; ev sahibi “Benim gelir kaynağım bu ve yüzde 25 artışla gelirim enflasyona karşı eriyor.” diyor; böyle olunca arayı bulmak durumunda kalıyorlar. TÜİK’in gerçek kira endeksinin ekim ayındaki yıllık artışının yüzde 101 olması bunu gösteriyor zaten. Diğer taraftan, kira artışında anlaşmaya varamayanlar da oluyor; bunları da ya mahkemelerde ya da haberlerde görüyoruz. Bu sorun yüzünden insanlar çok büyük sıkıntılar yaşamakta, aile içi huzursuzluklar artmaktadır, boşanma oranları yükselmekte ve barınma ihtiyacını karşılayamamaktan dolayı eğitimine ara veren öğrenci sayısı her geçen gün artmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

AYKUT KAYA (Devamla) – Geçtiğimiz hafta Gazi Meclisimizde bizi ziyarete gelen Antalya Kiracılar Dayanışma Platformu Başkanı ve üyeleriyle yapmış olduğumuz görüşmeler sonucunda da yaşanılan sorunlar, alınması gereken önlemler ve çözüm yolları hakkında istişarelerde bulunduk.

Sayın milletvekilleri, ücretlisinden emeklisine, mezunundan öğrencisine toplumun her kesimini etkileyen bu sorunun farkında olmayanlarımız olabilir, bu sorunun ne kadar ciddi olduğunu hissetmede zorluk çekenlerimiz olabilir ancak biz bu sorunu yaşayan, sonuna kadar hisseden milletin vekilleriyiz. Bu nedenle, barınma krizi sorununun nedenlerini anlamak ve gereken çözümleri üretmek üzere Meclis araştırması komisyonu kurulmasını teklif ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Saadet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Hasan Ekici.

Buyurun Sayın Ekici. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA HASAN EKİCİ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye son dönemlerde büyük bir barınma kriziyle karşı karşıya. Bunu ikiye ayırabiliriz; bunlardan ilki, öğrencilerin barınma sorunu. İşte görüyorsunuz, öğrenciler üniversite eğitimi için gittikleri illerde kalacak yer bulamıyorlar; daha kötüsü, bulduklarında da ne yazık ki patır patır asansörler düşüyor. İkincisi, ev sahipleri ile kiracılar arasındaki sorunlar.

Bakın, gün geçmiyor ki gazetelerde ev sahipleri ile kiracılar arasında bir kavga haberi görmeyelim. Kiracılar mı haklı yoksa ev sahipleri mi? Nasrettin Hoca’nın fıkrasını bilirsiniz, hani dinlediği 2 kişiye de “Haklısın.” dedikten sonra “Bu nasıl Hoca?” diyene “Sen de haklısın.” demiş; barınma sorunu da böyle. Kiracı haklı, nasıl haklı olmasın? Senelerdir 10 liraya oturduğu ev bir anda 30 lira olmuş ama gelirler o ölçüde artmıyor. Artıyor mu? Hayır. Kiracılar haklı da ev sahipleri haksız mı? Onlar da haklı; evlerin fiyatları uçmuş gitmiş, enflasyon belli. Bu durumda ev sahipleri de rayiç bedelden evlerini kiraya vermek istiyorlar. İktidarsa uzlaşmaz çelişkiyi çözmek için ev sahiplerine kira artış oranı olarak yüzde 25 sınırı koydu; bu durumda ne oldu? Ev sahipleri huzursuz, kiracı huzursuz. Yıllarca uyum içinde bir sözleşmenin peşinden giden ev sahipleri ile kiracılar düşman oldular çünkü temel sebep TÜİK'e göre bile enflasyonun yüzde 60’ların üstünde olması, resmîsi bu tabii, hissettiğimiz enflasyon çok daha yüksek. Ne demek bu? Ayda ortalama yüzde 5 enflasyon var demek. Yüzde 25 sınır koyduğunuzda enflasyon beş ay içinde o artışı alıp götürüyor. Dolayısıyla, piyasayı bozan ve bugünkü devasa sorunla karşı karşıya kalmamıza yol açan şey iktidarın yürüttüğü yanlış ekonomi politikalarıdır. Yanlış ekonomi politikaları sebep, barınma krizi sonuç. Bir daha vurgulayayım: Yanlış ekonomi politikaları sebep, barınma krizi sonuç. Verileri de söyleyeyim: 2013 yılında değeri 100 bin lira olan bir meskenin bugünkü değeri ne kadar biliyor musunuz? Tam 1 milyon 800 bin lira yani 18 kat artmış. Tabii ki fiyatlar artınca kiralar da yükseliyor.

Gelelim öğrencilerin barınma krizine. Yeterli sayıda öğrenci yurdu yok, olanların da hâlini görüyoruz, güvenlik yok, yeterli beslenme yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HASAN EKİCİ (Devamla) – Öğrenci yurtları güzellikle değil, maalesef ölüm ve düşen asansörlerle anılıyor bugünlerde. İnsanlar çocuklarını devlete güvenerek emanet edemeyeceklerse kime emanet edecekler?

Ayrıca, yabancılara konut karşılığı vatandaşlık satışı da fiyatların yukarı yükselmesine yol açmıştır. Türkiye, daha yeni bu meblağı 250 bin dolardan 400 bin dolara çıkardı. Türkiye'deki evlerin, iş yerlerinin, bilumum meskeninin 400 bin dolar karşılığında Türk pasaportuyla beraber alınmasına ilk günden beri karşıyız. Eskiden gazeteler kupon verirdi, şu kadar kupon getirene çanak çömlek verirlerdi, iktidarın yabancıların ev sahibi olması politikası da buna benzedi; ev alana pasaport hediye ediliyor. Barınma krizini çözmenin bir aşaması da Türk pasaportuna hak ettiği değeri vermektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN EKİCİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Keziban Konukçu Kok.

Buyurun. (HEDEP sıralarından alkışlar)

HEDEP GRUBU ADINA KEZİBAN KONUKCU KOK (İstanbul) – Sayın milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen değerli halklarımız; ülkemizde şu anda barınma krizi çok ciddi boyutlarda yaşanmaktadır, özellikle büyük kentlerde kiralar başa çıkılamaz boyuttadır. Bundan birkaç sene önce asgari ücretin yarısı kadar olan kira bedelleri şu anda, büyükşehirlerde asgari ücreti çok fazla aşmış durumdadır.

Yüksek kiralar öncelikle emekçiler için çok ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Yaşadığı kenti terk etmek zorunda kalan pek çok sayıda emekçi vardır, özellikle İstanbul'da bunu çok yakın olarak gözlemliyoruz. İstanbul'da yaşayan emekçiler öncelikle kenar semtleri, daha sonra başa çıkamadıkları için Çerkezköy, Gebze gibi İstanbul dışındaki kentlere taşınmak zorunda kalmaktadırlar, hatta buralardaki kiraların da yükselmesiyle daha da uzaklara, küçük kentlere taşınmak zorunda kalıyorlar. Daha önceleri emekçiler kredi çekerek, çok zorlu koşullarda da olsa ev sahibi olabilirken artık günümüzde bu, imkânsız hâle gelmiştir.

Öğrenciler ise barınma krizinin bedelini hayatlarıyla ödüyorlar. Özellikle, derme çatma yapılan, sağlıksız yapılan KYK yurtlarında barınmak zorunda kalan öğrencilerimiz -hepimizin çok iyi bildiği gibi- asansörlerin düşmesi sonucu hayatlarını kaybediyorlar. Birileri yolsuz, kontrolsüz ihalelerle zengin olacak diye gençlerimiz hayatlarını kaybediyor.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşmışken kadınların barınma krizinden nasıl etkilendiklerine özellikle değinmek isterim. Tek ya da çocuğuyla yaşayan kadınlar geçinmek için çok ciddi zorluklar yaşarken kiraların yüksek olması hayatlarını çekilmez hâle getiriyor.

Geçtiğimiz hafta sonu deprem bölgesi olan Hatay'daydım. Depremin üzerinden dokuz ayı aşkın bir zaman geçmesine rağmen sorunlar dağ gibi duruyor, barınma da bunların başında geliyor. Deprem bölgesinde ev sahiplerine 5 bin, kiracılara 3 bin TL kira yardımı yapılıyor, oysa buradaki kiralar -gözlemlediğimiz kadarıyla- 10 bin liradan başlıyor; varın gerisini siz düşünün! Özellikle, deprem bölgesinde insanların pek çoğunun hâlâ konteynerde yaşadığını, bazılarının da çadırda yaşadığını gözlemledik. Önümüz kışken bu insanların hayatını nasıl geçirecekleri eminim ki hepimizin sorunu olmalı.

Ülkemizde barınma öyle bir krize dönüştü ki ev sahipleri kiracıları çıkarmak için çetelere başvuruyor, insanlar birbirini öldürüyor. Yasaların ayaklar altına alındığı, Anayasa’nın bile ihlal edildiği koşullarda orman kanunları hüküm sürüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

KEZİBAN KONUKCU KOK (Devamla) – Tüm sorunlarda olduğu gibi barınma sorununu da halktan yana bir bakışla çözebiliriz, yeter ki isteyelim.

Bütçe görüşmelerinin de yapıldığı bugünlerde barınmaya pay ayırarak sorunu çözmek bizim ellerimizde. Örneğin, İstanbul'da bomboş duran binlerce konut kamu adına bütçe desteğiyle kiralanabilir, başta öğrencilere ve emekçilere sunulabilir; bunun dünyada pek çok örneği var. Yaptığımız bütün önerilere “Aman olmaz.” deniliyor ancak dünyada, özellikle gelişmiş Avrupa ülkelerinde bu ve benzeri örnekler pek çok sayıda bulunmakta, yeter ki biz çözmek isteyelim. Barınma sorununa kalıcı çözüm için, tüm vatandaşlar için sağlıklı konutlar sağlanmalıdır, bu mümkündür, yeter ki isteyelim, yeter ki talan ve soygun düzenine son verelim. (HEDEP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Gülcan Kış.

Buyurun Sayın Kış. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÜLCAN KIŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mayıs seçimlerinin ardından Cumhur İttifakı’nın bol keseden vaatlerinin sona ermesiyle beraber derinleşen ekonomik krizin faturasının vatandaşa kesilmeye başlayacağını söylemiştik en başından. Aradan yedi ay geçti, halkımızın tek gündem maddesi ekonomik kriz ve geçim derdi oldu. Derinleşen ekonomik krizin yarattığı en büyük sıkıntı da tabii ki barınma krizi oldu. Nitekim seçimin hemen ardından Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak barınma krizini, önlenemeyen kira artışlarını ilk gündeme getiren milletvekillerinden de biri oldum. Hem üniversite öğrencilerimizin yaşadığı barınma krizinin hem de kiracı-ev sahibi arasında yaşanan kira krizinin çözümü için yasama döneminin başında Meclis araştırması önergesi vermiştim. Barınma krizi ölümlerle sonuçlanan bir durum hâline getirilmiştir. Toplumsal şiddete dönüşen haberleri her gün gazete manşetlerinde görmekteyiz ve şu anda vatandaşlarımızın söylediği tek şey: “Sadece kiramızı karşılamak için yaşıyoruz ve de çalışıyoruz.” Hanehalkı Bütçe Araştırması’nın 2022 yılı sonuçlarına göre, hane halkının tüketim amaçlı yaptığı harcamalar içinde en yüksek 2’nci payı yüzde 22,4’le konut ve kira harcamaları oluşturmaktadır; alt gelir gruplarında ise bu oran yüzde 34’e kadar çıkmaktadır. Bir tarafta “Türkiye Yüzyılı” diye övünen bir iktidar var, diğer tarafta da temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan yoksun bırakılan ve canından olan vatandaşlarımız var.

Değerli milletvekilleri, kira artışının en çok yaşandığı kentlerden biri de seçim bölgem Mersin’dir. Son açıklanan verilere göre, Mersin’de Ekim 2023 sonu itibarıyla kira artışları zirve noktaya ulaşmıştır. Özellikle 6 Şubat depremleri sonrası göçlerle beraber Mersin’de barınma sorunu, konut sıkıntısı yaşanmaktadır. Dolayısıyla asgari ücretle geçinen birinin hem kirasını ödeyip hem de geçimini sağlaması imkânsız hâle gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, On İkinci Kalkınma Planı Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildi. Burada, 2024-2028 dönemi için konut politikalarıyla ilgili Hükûmetin vaatlerine baktığımızda başta dar gelirliler olmak üzere, herkesin ekonomik olarak karşılanabilir, dirençli, güvenli ve sağlıklı konutlara erişiminin sağlanması temel amaç olarak belirlenmiş; aynı zamanda, kalkınma planında, konuta erişimi kolaylaştırıcı uygulamaların hayata geçirileceği de söylenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

GÜLCAN KIŞ (Devamla) – Ancak bunun ne zaman olacağı ve somut olarak ne gibi adımlar atılacağı belirtilmemiştir. Sonuç olarak, hane halkının gelirinin artmaması, buna karşın konut kiralarında önlenemez fahiş artışlar sorunun daha da büyümesine sebep olmaktadır.

Temel bir ihtiyaç olan barınma krizinin bir an evvel çözülebilmesi için, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunan tüm milletvekillerimizi Meclis araştırması komisyonu kurulması konusunda ortak iradeyle “evet” oyu vermeye davet ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Nilgün Ök.

Buyurun Sayın Ök. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NİLGÜN ÖK (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti grup önerisi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Biliyorsunuz, son iki üç yıldır dünyada çok zor süreçlerden geçmekteyiz. Pandemi, tedarik zincirleri, arz talep dengesindeki bozulmalar, Rusya-Ukrayna savaşı, şimdi de Filistin’de yaşanan katliam maalesef ekonomik dengeleri altüst etmiş durumda, tüm dünyada yüksek enflasyonu da beraberinde getirdi, doğal olarak bu yüksek enflasyondan biz de yoğun bir şekilde, ağır bir şekilde etkilendik. Maalesef, ülkemizde, küresel sıkıntılara tamamen fırsatçılıktan kaynaklı fiyatlama davranışları da eklenince daha da ağır bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Ortada ekonomik hiçbir gerekçeyle açıklanamayacak afaki rakamları gördük. Bu afaki artışları konut ve ev kiraları fiyatlarında daha da fazla gördük. Fiyat artışları için mücadelede konut ve kira sektöründe piyasanın dengesini bozan, fahiş fiyat artışlarına yol açan kişi ve kurumlara yönelik ağır yaptırımları biz bu süreçte devreye aldık; denetimleri artırdık, kira artışlarını da yüzde 25’le sınırladık, buna uymayanlara cezai yaptırımlar getirdik. Ayrıca, daha önce de hayata geçirdiğimiz düzenlemelerle eğer kiracı düzenli olarak kirasını ödüyorsa onu koruma altına alarak kiracılık hakkının devamını sağladık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle, yaşadığımız asrın felaketi depremler sonucunda güvenli konuta olan talebin artmasıyla birlikte fiyatlar daha da tetiklendi ama biliyoruz ki bu sorunun çözümü, güvenli konut talebine karşın konut arzının artırılmasından geçiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız vasıtasıyla konut arzını artırıyoruz. Kentsel Dönüşümde Yarısı Bizden Kampanyası’nı hayata geçirdik, dönüşüme giren evlerin maliyetinin yarısını biz karşılayacağız. Kampanyaya özellikle yüksek riskli olan İstanbul ilinden başladık. İstanbul’da kampanyamıza bugüne kadar 1 milyon 233 bin bağımsız birim için müracaat yapılmış durumda, şu ana kadar uzlaşması sağlanan 108 bin konutun projelendirme çalışmalarına başlanmış durumda. Binanın boşaltılmasıyla birlikte iki yıl gibi kısa süre içerisinde evler yapılıp taşınma ve kira yardımı da yapılacak. Bugüne kadar TOKİ eliyle 1,5 milyondan fazla sosyal konutu ürettik, yaklaşık 6 milyon vatandaşımızı da ev sahibi yaptık. Güvenli konut üretimini sağlamak için elimizden geleni yapıyoruz ama bunu tek başımıza yapmak yeterli değil; bunu muhalefetiyle, iktidarıyla hep beraber, el ele yapacağız. “Kentsel dönüşüm, rantsal dönüşüm.” diyerek vatandaşlarımızın aklını karıştırmamamız, hayatını da tehlikeyi atmamamız gerekiyor ve buna belediyelerin de hepsinin dâhil olması gerekiyor. Tabii ki önceliğimiz deprem bölgesindeki 650 bin konutu bir an önce teslim etmek, oradaki vatandaşlarımızın normal hayata geçişini sağlamak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – 200 binden fazla konutun temelini deprem bölgesinde attık. İnşallah bir yıl içerisinde de bunu teslim edeceğiz. Yaraları hızlıca sararak tüm Türkiye’de dönüşüm kampanyasını yaygınlaştıracağız ve konut üretimini artıracağız.

Takdir edersiniz ki dünyanın hiçbir yerinde böylesine büyük bir felaketle karşılaşıp yaralarını sarmak adına bir yıl gibi kısa bir sürede konutları peyderpey teslim etmek hiç de kolay değil. Bakınız, 2012’den bugüne kentsel dönüşüm projeleriyle Türkiye genelinde 2 milyon 200 bin bin bağımsız bölümü tamamlamış durumdayız .

Sonuç olarak kalıcı çözümler üreterek, konut arzını artırarak deprem konutları stokunu, kayıpların telafisine yönelik projeleri geliştirerek dar gelirli vatandaşlarımız için konutları artıracağız ancak böyle fiyatlar… Arzı artırdığımız takdirde fiyatların düşeceğine inanıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

48.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Denizli Milletvekili Nilgün Ök'ün İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Şimdi, o zaman hakikaten bu konuşmadan sonra benim AK PARTİ Grubuna bir önerim olacak. Şimdi, Nilgün Hanım dedi ki… Yani geçmişi anlattı filan, geçmiş değil şu anda ciddi bir barınma krizi yaşıyor Türkiye. Yani el yakıyor... Maaşların kiraya yetmesi mümkün değil. Böyle bir realite var. Geçmişte yapılanları burada anlatmanın bir gereği yok. Onlar çözüm olsaydı bugün bu sıkıntıyı yaşamazdık. Ortada bir realite var.

“Bunu biz iktidar olarak yalnız başımıza yapamayız.” dedi, işte tam da biz o yüzden böyle bir araştırma önergesi getiriyoruz yani hep beraber sorunu tespit edelim, çözümü tespit edelim, Meclis çalışsın. Türkiye’nin en büyük sorunu konusunda Meclis çalışmayacak da kim çalışacak? İktidar yalnız başına madem çözemiyor, doğru olabilir çünkü sorun çok taraflı sorun, etraflı, boyutları çok fazla olan bir sorun. O yüzden sizden istirhamımız bu öneriye destek vermeniz. Araştırma komisyonu kurulsun ve Türkiye’nin can yakan bu probleminin üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi gitsin.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Söz talebiniz var mı Özlem Hanım?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Yok Sayın Başkan.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- İYİ Parti Grubunun, Antalya Milletvekili Aykut Kaya ve 20 milletvekili tarafından, yüksek enflasyon nedeniyle, vatandaşların en temel ihtiyaçlarından olan barınma sorununun çözüm önerilerini belirlemek ve mağduriyetlerini gidermek amacıyla 3/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Söz talebiniz yok değil mi Özlem Hanım?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Yok Başkanım.

BAŞKAN – Tamam.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Öneriyi okutuyorum:

3.- HEDEP Grubunun, Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit ve arkadaşları tarafından, kayyumların kamuya verdiği zararların araştırılması amacıyla 25/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

21/11/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 21/11/2023 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 Hakkı Saruhan Oluç

 Antalya

 Grup Başkan Vekili

Öneri:

25 Ekim 2023 tarihinde Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit ve arkadaşları tarafından -2578 grup no.lu- kayyumların kamuya verdiği zararların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 21/11/2023 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Zülküf Uçar.

Buyurun Sayın Uçar. (HEDEP sıralarından alkışlar)

HEDEP GRUBU ADINA ZÜLKÜF UÇAR (Van) – Sayın milletvekilleri, sizleri ve değerli halklarımızı saygıyla selamlıyorum. HEDEP Van Milletvekilleri olarak, 6 milletvekili olarak kayyumların yaptığı usulsüzlük ve yolsuzluklara dair vermiş olduğumuz önergemiz üzerine söz almış bulunmaktayım.

Dünya ölçeğinde üniter devlet yapıları sistemsel kriz yaşarken yerel yönetimlerin güçlendirilmesi esas çözüm olmalıdır. Buna karşın Türkiye’de yıllardır kayyum iradesiyle merkezî yönetim tarzı tahkim edilmektedir. Kürt halkının siyasi iradesini gasbeden kayyumlar halkın kaynaklarını yandaş sermayenin hizmetine sunmaktadır. Yapılan irade gasbıyla halkın politik tercihi iktidar partilerine mahkûm edilmek istenmektedir. Kayyumluk rejimi, Van halkı için talan siyaseti yürüten bir mekanizmaya dönüşmüştür. Öyle ki Van halkının algısında “kayyum” kavramı yolsuzluk ve usulsüzlükle özdeş hâle gelmiştir.

Kayyumlar döneminde yalnızca Büyükşehir Belediyesi bütçesi kapsamında 10 milyar lira harcama yapılmıştır. Bu dönemde Sayıştay tarafından yapılan denetim, bütçenin şeffaf olmayan ihale usullerine aktarıldığını gözler önüne sermiştir. 31 Mart 2019 seçimlerinden önce yapılan AKP mitingi için 300 bin lira harcama yapıldığı, 2018’de park düzenlemesine dair yapılan iş için 1 milyon 975 bin 500 liralık yolsuz harcamanın yapıldığı medya ve Sayıştay raporlarıyla açığa çıkarılmıştır. Sayıştay raporlarını incelemek isteyen varsa da Sayıştay raporları buradadır. Belediyenin yüzde 50 hissedar olduğu Van City Park AVM borç karşılığında SGK'ye devredilmiş ve hâlen tam kapasiteyle faaliyete geçirilmemiştir. Van merkez ve ilçe mezarlıkları duvarları için ihaleye açılan iş, kayyum atandıktan sonra atıl bırakılmış ve tamamlanmamıştır. Bugün, buna rağmen yüklenici şirkete 1,5 milyon lira ödeme yapılmıştır.

Bekir Kaya döneminde projesi yapılan 4 milyar lira değerindeki katlı otopark tamamlandıktan sonra kayyumlar eliyle AVM olarak 14 milyon liraya satılmıştır ancak AVM yapısı için uygun olmayan otopark atıl kalmıştır. Göreve geldikleri günden bu yana belediyeye ait taşınmazları satmak için yarışan Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyesi kayyumları, son olarak 361 milyon 687 bin lira muhammen bedeliyle 35 taşınmazı satışa çıkarmıştır.

Kayyum yönetimindeki Van Büyükşehir Belediyesinin Van Gölü sahiline hafriyat döktüğü, sahile yakın taş ocağı işletmesine izin verdiği ve desteklediği de kamuoyuna yansımıştır. Dip çamuru Van Gölü için ciddi bir riske dönüşmüş olmasına rağmen göstermelik birkaç faaliyet dışında kayyumlarca hiçbir önlem alınmamış, arıtma tesisleri tam kapasite çalıştırılmamış ve arındırma çalışması yapılmamıştır.

Kadın kurumlarına ve dil çalışmalarına saldırı kayyumlar için iş ve çalışma sahası olmuştur âdeta. Kürt kültür ve dili ile kadın kazanımlarına dair ne varsa tam mesai çalışarak yok etmişlerdir. İki dilde hazırlanan park, sokak, kurum ve yön tabelaları sökülerek Kürtçe, tabelalardan silinmiştir.

Erciş kayyumu, kütüphane olarak kullanılan bir otobüsün üzerindeki Kürt şair ve edebiyatçıların fotoğraflarını kaldırmış ve otobüsü garaja çekmiştir. Yine, Erciş Belediyesi bünyesinde faaliyet yürüten kadın yaşam merkezi, Özalp Belediyesi bünyesinde açılan Çilkezi Kadın Kültür Merkezi, Büyükşehir Belediyesi bünyesinde açılan Nuda Kültür Merkezi ve Muradiye Belediyesi tarafından açılan Ayşe Şan Kadın Kitap ve Konukevi kayyumca kapatılmıştır. İşçileri çıkarmaktan büyük keyif aldığını açıkça söyleyen kayyumun genel sekreteri, 306 işçiyi ve ailelerini açlığa, sefalete mahkûm etmiştir. Tuşba Belediyesi gaspçısının halkın iradesine çöktükten sonra belediye kadrolarını akrabalarıyla doldurduğu basında yer almış ve liyakat ilkesi yerle bir edilmiştir.

Ahlaki ve hukuki ölçütlerin tamamından soyutlanarak halka ait ne varsa satan, eş, dost, akraba ve yandaşla halkın bütçesine çöken, halka açlığı dayatan ve halkın kimliğine saldıran bu talan siyasetini ve kırk haramiler düzenini halkımız ve biz asla meşru görmeyeceğiz ve tekrardan belirtmek gerekirse sizi bir kere daha göndereceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ZÜLKÜF UÇAR (Devamla) – Bilinsin ki Van halkının iradesi ve onuru Silivri’de esir tuttuğunuz Sayın Bekir Kaya’dır, Sayın Mustafa Avcı’dır ve sürgüne gönderdiğiniz Bedia Özgökçe Ertan’dır. Onursuz yaşamayı tercih edenler elbette tarihin kirli sayfalarında kaybolmaya mahkûmdur.

Teşekkür ederim. (HEDEP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Saadet Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Bilici.

Buyurun Sayın Bilici. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MUSTAFA BİLİCİ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün ülkemizin demokratik değerlerine yapılan bir müdahaleye dikkat çekmek amacıyla HEDEP tarafından verilen önergeyi konuşuyoruz. Kayyum atamaları son yıllarda sıkça karşılaştığımız, toplumda derin bir endişe uyandıran antidemokratik bir uygulamadır. 2016 yılında başlanan kayyum atamaları demokratik süreçlere açık bir müdahaledir. Bu atamalar halkın iradesini yok saymaktır, halkın kendi temsilcilerini seçme hakkını gasbetmektir. Kayyum atamalarının toplumda yarattığı güvensizlik ve huzursuzluk kaygı verici boyutlara ulaşmış durumdadır. “Güvenlik” ve “terörle mücadele” adı altında meşrulaştırılan bu gayrihukuki uygulama demokrasimizi itibarsızlaştırmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, kurum ve kuruluşlarıyla her türlü hukuki önlemleri ve caydırıcı tedbirleri almaya muktedirdir. Dolayısıyla halkı tercihlerinden dolayı cezalandırmak çözüm değildir. Vatandaşın seçme iradesini gasbeden ve yerel demokrasiyi yok sayan bu hukuk dışı uygulama toplumsal huzura ve birlikteliğimize zarar vermektedir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'de belediye başkanlarının idari vesayet doğrultusunda görevden uzaklaştırılmaları 1982 Anayasası’yla başlamıştır ancak Eylül 2016 tarihinde yürürlüğe giren 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında, teröre destek verdiği gerekçesiyle yargı kararı olmaksızın birçok belediye başkanının görevden uzaklaştırılmasına imkân tanınmıştır. Ülkemizin batı illerinde ve bazı ilçelerinde gerek istifa gerekse görevden el çektirilmesi neticesinde bazı belediye başkanları görevden alındı. Peki, orada nasıl bir uygulamaya gidildi? Seçilmiş belediye meclis üyeleri toplandılar ve yeni belediye başkanlarını seçtiler. Ülkemizin doğu ve güneydoğu illerinde ve ilçelerinde ise görevden el çektirilen belediye başkanlarının yerine valiler ve kaymakamlar atandı. Hatta, daha ötesini söyleyeyim, güneydoğuda bir ilçemizde belediye başkanına deniyor ki: “Seni terör örgütüne yardım ve yataklıktan dolayı görevden alacağız ve muhtemelen cezaevine gideceksin.” “Peki, ne yapmam gerekiyor?” diye soruyor. “Eğer iktidar partisine geçer isen görevine devam edersin...” Netice itibarıyla iktidar partisine bu belediye başkanı geçiş sağlıyor ve hâlen görevine devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MUSTAFA BİLİCİ (Devamla) – Daha bir gün öncesinde terör örgütüne yardım ve yataklıktan dolayı suçlanan belediye başkanı, bir gün sonrasında yerli ve millî ilan edilerek maalesef görevine devam ediyor. Böylesi bir çifte standartla, böylesi bir hukuksuzlukla ülkemizin yol alması mümkün değil değerli milletvekilleri.

Dolayısıyla, Anayasa’nın 127’nci maddesi başta olmak üzere merkezî yönetimin yerel yönetimler üzerindeki baskıcı uygulamalarına izin veren tüm yasal düzenlemeler kaldırılmalıdır. Yerel yönetimler, demokratik bir hukuk sistemi ve vatandaşlar karşısında sorumlu kılınmalıdır. Bu bağlamda, seçilenler üzerinde açık bir vesayet niteliği taşıyan, demokratik hukuk devletiyle çelişen kayyum uygulamalarına bir an önce son verilmelidir. Seçilmiş belediye başkanlarının yargı kararı olmaksızın görevden el çektirilmesini asla tasvip etmiyoruz. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok farklı kimliklerden, çok farklı inançlardan oluşan bir sosyolojiye sahibiz. Bu cumhuriyette eğer hâkim olan kimliğe ve hâkim olan inanca sahip değilseniz ve hâkim olan kimlik ve inanca göre daha azsanız sizin cumhuriyete aidiyetiniz eşitlik ve adaletle sorgulanır yani size yapılan uygulamalarda eşit misiniz ve adaletli davranılıyor mu, ölçü budur; bütün dünya uygulamalarında budur. Dolayısıyla, bunun bütün dünyadaki ölçeği de serbest seçimlerdir yani serbest seçimlerde hâkim kimliğe nazaran kendisini daha az gören insanlar serbest seçimler yoluyla ulusal siyasette temsil ediliyorlar mı ve yerel siyasette temsil ediliyorlar mı buna bakılır.

Şimdi, eğer siz Adalet ve Kalkınma Partisi olarak ulusal siyasette temsilin önünü kesiyorsanız -barajla, siyasi partilerin kapatılmasıyla, hapisle ve farklı uygulamalarla- ve yerel siyasette de farklı kimliğe mensup insanların seçtiği belediyelerin yerelde temsilini engelliyorsanız bu çok farklı sonuçlara yol açar ve yol açıyor. Bunun sonuçlarını bugün görmezsiniz ama cumhuriyet tarihine -eğer bir daha yazılacaksa 2’nci yüzyılda- bakınca, son yedi yıla, son sekiz yıla bakınca sizi, sonuçta, bir kimliği yok sayan, o kimliğe mensup insanların temsilini yok sayan bir iktidar olarak tarih yazacak; bundan emin olabilirsiniz. Kayyum uygulaması, Adalet ve Kalkınma Partisinin sonuçta çok eski zamanlardan devraldığı ve adını değiştirdiği bir uygulama. Bu, doğrudan doğruya kendisini bu cumhuriyette “Kürt” olarak tanımlayan insanların temsilini engellemeye yönelik bir uygulama. Ben kim, nasıl, nerede yanlış yapmış hepsini size anlatabilirim, hangi valinin, hangi kayyumun ama böyle bir temsil yolunu seçimlerden sonra engellerseniz, eğer bunu bu şekilde sürdürürseniz insanların farklı yollardan farklı şeyleri daha fazla meşru görmesinin de yolunu açarsanız.

Niye bunlar bugün çok konuşuluyor? Çünkü önümüzde yerel seçimler var. Siz yaklaşık yedi yıldır Kürtlerin seçtiği belediye başkanlarını sadece seçildikleri için -bir avukat olarak söylüyorum- görevden alıyorsunuz ve yerlerine vali atıyorsunuz, kaymakam atıyorsunuz. Kim vali ya, kim vali? Devletin valisi orada; evet. Nasıl gelmiş? İki yıllığına gelmiş. Ne yapacak? Diyarbakır 2 milyon nüfuslu bir şehir, Van 1,5 milyon nüfuslu bir şehir, Mardin 1 milyon nüfuslu bir şehir. Bakın, bir vali, tek bir insan, bir otorite bizim gömüleceğimiz yeri Diyarbakır’da kendisi tayin ediyor ya.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Ne meclis var ne yerel meclis var ne başka bir şey var. Kime sormuş, kime sormuş? Kimden, kimden, kimden bilgi almış; hangi yerel otoriteden bilgi almış? Hepsi kayyum. Diyarbakır’la ilgili söylüyorum, bütün bölgeler böyle; evet, talan ediyorlar. Bakın, talan ediyorlar çünkü onu ben bir daha sokakta görmeyeceğim, Diyarbakırlı onu bir daha sokakta görmeyecek, iki yıl sonra çekip gidecek. Bunun vebali Adalet ve Kalkınma Partisindedir; bundan rant elde eden hem ulusal düzeydeki hem yerel düzeydeki siyasetçilerdir.

Bakın, bir: Siyaseten yanlış yapıyorsunuz, tarihî yanlışlar yapıyorsunuz ve bu tarihî yanlışlar size yapışacak, sizin tarihinizde kalacak. İki: Kişisel yanlışlar yapıyorsunuz, dönemsel yanlışlar yapıyorsunuz. Ranta bulaşmış bütün bu adamları iki yılda, üç yılda bir değiştirerek bu rantı ve o bölgenin talan edilmesini sağlıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bunu, bugün sormasa bile tarih sizden hesap sorar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK İPEK (Amasya) – Mardin’e git bak, Mardin’e.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) – Kürsü size ait, buyurun konuşun!

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Selami Altınok.

Buyurun Sayın Altınok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum.

Öncelikle belirtmek isterim ki Orta Doğu’da çok hadsiz, ahlaksız ve orantısız bir savaş sürüyor. İsrail yönetimi, askeri ve silahlı sivilleriyle “Bir atışta iki ölü!” diyerek hamile kadınları daha doğmamış bebekleriyle birlikte katletmekle övünen bir cinnet hâli içindedir. Bunun adı barbarlıktır, eşkıyalıktır, devlet terörüdür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 tarihinde yürürlüğe giren 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 38’inci ve 40’ıncı maddeleri ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 45’inci maddesinde yapılan düzenlemeyle, terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları kapsamında haklarında yürütülen soruşturma ve kovuşturma nedeniyle görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarının yerine 46’ncı maddeye göre İçişleri Bakanı veya valiler tarafından atama yapılmaktadır. Bununla alakalı, bu kanun maddesine istinaden şu an itibarıyla PKK ve KCK’yla iltisaktan kaynaklı 3 büyükşehir, 5 il, 34 ilçe ve 7 belde belediyesi olmak üzere toplam 49 belediye başkan vekili görevlendirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de belediyeler, hangi partiden olursa olsun, çok ciddi imkânlara sahiptirler ancak özellikle doğu ve güneydoğuda belediye başkanlarının 2015 20 Temmuzundan sonra yaşamış olduğumuz çukur terörünün mücadelesinin verildiği süreçte neler yaptıkları, terör örgütüne ne gibi yardım ve yataklık yaptıkları hepimizin malumudur. Böylece, belediye imkânlarını yerelde temsil yetkilerini aldıkları vatandaşlarımızın faydasına kullanmak varken bu imkânları, maalesef, iltisaklı ve irtibatlı oldukları bölücü terör örgütlerinin talimatları doğrultusunda kullanmaktan çekinmemişlerdir. Su getirmek, yol yapmak üzere kullanılması gereken iş makineleriyle hendekler kazılmış, yollarımızı çamurdan kurtarmak için döşenen parke taşları sökülerek barikatlar kurulmuş ve kolluk kuvvetlerine atılmıştır. Sur’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de, Yüksekova’da, Mardin’de, Şırnak’ta, Şırnak’ın İdil ve diğer ilçelerinde bir daha yaşamak istemediğimiz olaylar maalesef meydana gelmiştir. Bundan böyle de terör örgütlerine yardım ve yataklık ettiği tespit edilen belediyelere -hangi partiden olursa olsun- ilgili kanun hükümleri çerçevesinde uygulamaya aynı şekilde devam edilecektir diyorum, hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

49.- Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Erzurum Milletvekili Selami Altınok'un HEDEP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Sataşma olduğu için söz istedim.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Kimseye sataşmadım Başkan.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Nasıl bir sataşma?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Sataşmanın ne olduğunu biliyorsunuz, ben size şimdi söyleyeceğim.

Bakın, size bir şey anlatacağım. Bu sizin söylediğiniz şeyler var ya -terör örgütüne yardım, yataklık vesaire- bunların tamamının kayyum atanmış belediye başkanlarıyla ilgili safsata olduğunu siz biliyorsunuz, safsata. 

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Ben yaşadım Başkan, ben yaşadım, ben yaşadım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Neden safsata? Bakın, biz bunu, safsata olduğunu hep söylüyorduk. Sizin eski İçişleri Bakanınız var, esas itibarıyla mafyayla iltisaklı ve irtibatlı olan eski İçişleri Bakanınız seçim çalışmaları sırasında bir gün kalktı, -açın o videoyu seyredin, anlattı böyle ballandıra ballandıra- dedi ki: “Ya, 31 Mart 2019 seçimlerinden sonra beyefendi beni çağırdı ‘Ya, ben bu belediyelerin HDP tarafından kazanılmış olmasından çok rahatsızım, sen artık icabına bakarsın.’ dedi.” Devam ediyor, diyor ki: “Ya, körün istediği bir göz -Allah verdi diyeceğine- beyefendi verdi iki göz, ben hemen iki üç günde bu meseleyi hallettim, kayyumları atamaya başladık.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Yani sizin söylediklerinizin tamamının safsata olduğunu eski İçişleri Bakanınız açıkladı, açıkladı, bu böyle; bir.

İkincisi: Ya, bunu burada yüz kere konuştuk, ben bıkmam, beş yüz kere de konuşurum; görevden uzaklaştırılmış olan, hakları gasbedilmiş olan belediye eş başkanlarının hiçbirisi hakkında usulsüz harcama nedeniyle açılmış olan bir dava yoktur, verilmiş olan bir hüküm yoktur, o yönde bir iddianame yoktur. Bunun tamamı safsatadır, ikinci olarak bunu söyleyeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Üçüncüsü: Ya, siz sandık hukukunu ve seçim hukukunu çiğneyen, yok sayan, Kürt halkının iradesini gasbeden bir iktidar olarak bu kayyumları atadınız. Şimdi yerel seçimlere geliyoruz, yine aynı zihniyetle devam edecek misiniz etmeyecek misiniz; bunu duymak istiyor halk. Ama ben size bir şey söyleyeyim: Siz aynı zihniyetle devam edecek olsanız da nasıl 2016’dan sonra 2019’da o belediyeleri kazandıysak 2024’te de o belediyeleri de diğerlerini de kazanacağız ve Kürt halkı iradesini bir kez daha gösterecek ve sizin sandık ve seçim hukukunu yıkan, yerel demokrasiyi yıkan bu anlayışınıza bir tokat daha atacak; bunu da göreceksiniz. (HEDEP sıralarından alkışlar)

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Sayın Başkan, kürsüden…

BAŞKAN – Selami Bey, buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Erzurum Milletvekili Selami Altınok’un, Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç'un yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tabii, herkes kendi penceresinden bakınca bu işleri herkes güzel güzel anlatıyor ama yani 20 Temmuz 2015’ten sonra, biraz önce saydığım   Sur’da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de, Yüksekova'da, İdil’de belediye başkanlarının nezaretinde kepçelerle hendeklerin, çukurların açıldığını, taşların…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) – Ya, belediye meclisleri var, belediye meclislerine niye seçmediniz? Hepsini aldınız, bütün belediye meclislerinin üyeliklerini aldınız.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Var mı örneği?

SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Yahu, bak, Sezgin Bey, ne konuşuyorum…

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Meclis üyeleri ne yaptı?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) – Hangisine mahkûmiyet kararı var? Bakın, ben Diyarbakır Milletvekiliyim; belediye meclislerinin tümünü görevden aldınız, bunu savunmayın lütfen ya!

SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Ya, oradan HEDEP’li arkadaş cevap veriyor ama sen üzerine alıyorsun kardeşim. Senin söylediğin her şey yanlış, yanlış!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) – Ne her şey yanlış ya!

İNAN AKGÜN ALP (Kars) – Sayın Bakan, Kars’ta hendek kazıldı mı Kars’ta? Kars’ta da kayyum atadınız, hendek mi vardı?

SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Bu millete kurşun sıkanlara, bu milletin birliğine, dirliğine kurşun sıkanlara, belediyenin imkânlarıyla dağa terörist gönderenlere…

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Meral Akşener, polislerin otelde neler yaptığını açıklıyor. Git o zaman polis müdürlerini de tutukla.

SELAMİ ALTINOK (Devamla) – …belediyelerin imkânlarıyla bu milletin askerine, polisine kurşun sıkılmasına bugüne kadar müsaade etmedik, bundan sonrada etmeyeceğiz; bunu böyle bilin! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) – Ya, yanlışı savunmayın; bakın, tarih sizi mahcup edecek!

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Beraat eden belediye başkanımız niye işine iade edilmedi?

SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Hangi belediye, hangi terör örgütüne yardım ve yataklık ediyorsa, hangi terör örgütüyle iş birliği içinde oluyorsa bundan sonra da “kayyum” mu dersiniz, “belediye başkan vekili” ataması mı dersiniz aynı uygulamayı devam ettireceğiz, ettireceğiz, ettireceğiz! Haberiniz olsun. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Siz önce gidin, polis müdürlerinizi tutuklayın.

MAHMUT DİNDAR (Van) – Varsa delilin getir, göster. Varsa delilin getir, burada göster; yalan konuşma. Doğruyu konuş. Varsa delilin getir, göster burada. Hangi delil…

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkanım…

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Bütün kirlilikleriniz açığa çıkıyor.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Bir tane deliliniz var mı, örneğiniz; delil, delil?

MAHMUT DİNDAR (Van) – Yazıklar olsun size!

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Belgeniz var mı?

FATMA ÖNCÜ (Erzurum) – Var tabii, içeride 7 milletvekiliniz var.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Getir bakalım, biz de getirelim.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Şimdi, efendim “Söyledikleri yanlıştır.” dedi.

BAŞKAN – Buyurun.

2.- Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Erzurum Milletvekili Selami Altınok'un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) – Ya, arkadaşlar, bakın, bu kayyum yasası buradan geçtiği zaman da buradaydım. Bu Meclise geldi, bu Meclise geldi ve MHP Grubu dâhil olmak üzere Grup Başkan Vekillerinin imzasıyla torba yasadan çıktı ve burada kanunlaşamadı, bunu görün ya! Sonra ne oldu? Olağanüstü hâl ilan edildi ve kanun hükmünde kararnameyle geldi. Bak, buradan geçiremediniz, MHP Grup Başkan Vekillerinin de imzası var.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Geçirememekten değil…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Geçiremediniz, bakın, geçiremediniz, geçirme imkânı olsaydı geçerdi, geçiremediniz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Topluca alınan karar.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Şimdi, bakın, yanlış bir şeye burada ısrarla doğru demeyin. Kayyum uygulaması sonuçta halkın iradesine gasptır, darbedir; budur ya, budur!

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – “Darbe yapmaya devam edeceğiz.” diyorsunuz.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Belediye meclisleri var, onlardan seçersiniz yani şimdi siz bütün belediye meclis üyelerini almışsınız, “Kürtler kendi iradesiyle belediye başkanı seçemez.” diyorsunuz. Peki, belediye başkanınız… Nasıl olacak bu işler? Yaparsınız, bakın, soruşturmasını yaparsınız. Bu belediye meclis üyelerinden kim mahkûm olmuş, bana söyler misiniz? İçlerinde hiç mi yok belediye başkanlığı yapacak? Peki, kim mahkûm olmuş? Bunu savunmayın. Bakın, tarih sizi mahkûm edecek. Bugün güçlü olabilirsiniz, burada güçlü olabilirsiniz ama tarih sizi, bakın, Kürt tarihi bakımından da cumhuriyet tarihi bakımından da mahkûm edecek bu uygulamalar için; hiç kuşkunuz olmasın. Bunu savunmayın, bunu hâlen gelip burada savunmayın; beş ay sonra seçim var, savunmayın burada.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Bu devletin birliğine, bütünlüğüne kim müdahale ediyorsa aynen savunacağız, aynen devam edeceğiz, aynen.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Kayyum uygulamasını savunmayın; bakın, kayyum uygulamasını savunmayın. Cumhuriyet tarihine de gideriz, başka yere de gideriz; bakın benim müktesebatım bütün bunlara cevap vermeye yeterli ama bu kürsüden bunları söylemiyorum uluslararası düzeyde ne anlama gelir diye; söylemiyorum, sorumluluğum gereği söylemiyorum. Ama siz de biliyorsunuz; bu kayyumların, atanan valilerin ne anlama geldiğini siz de çok iyi biliyorsunuz. O yüzden söylüyoruz, yol yakınken bundan vazgeçin, vazgeçin. Neden söylüyorum? Bakın, gelen siyasetçilere bakın, nasıl nemalanıyorlar; bir bakın sadece.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Sayın Başkan...

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Sayın Oluç önce söz istemişti.

Buyurun Sayın Oluç.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

50.- Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Erzurum Milletvekili Selami Altınok'un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Teşekkür ederim.

Şimdi, sizin söylediğinizin gerçeklikle alakası olmadığına dair bir örnek daha vereyim deminkilere ek olarak: Şimdi, 31 Mart 2019’da seçimler yapıldı biliyorsunuz. Ortaya ne çıktı kayyum atandıktan sonra, Ağustos 2019’dan sonra ne çıktı ortaya? 1 Nisanda yani 31 Mart 2019’da seçim yapılmış, 1 Nisan 2019’da bu seçilmiş olan belediye başkanlarının; Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlarının görevden alınması için valilikler İçişleri Bakanlığına yazı göndermiş. Yahu, daha mazbatalarını almamışlar, mazbatalarını; yazı gitmiş “Kayyum atansın.” diye! Safsata sizin anlattıklarınız, doğru değil. Bakın, bu ne anlayışı biliyor musunuz? Biz bunu burada defalarca konuştuk, ben gene söyleyeceğim: Şark Islahat Planı’ndan, umumi müfettişliklerden, olağanüstü hâlden bugüne kadar Kürt düşmanlığının en belirgin örneği sizin kayyum atamalarınızdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Yahu, ben size başka bir örnek daha vereyim, hiç cevap veremiyorsunuz bunlara: Ergani Belediye Başkanı Ahmet Kaya yargılandı, beraat etti, görevine geri atamıyorsunuz; neden? Ahmet Türk yargılandı, beraat etti, görevine geri atamıyorsunuz; neden? Çünkü mesele yargılanması değil, mesele iddianame değil, mesele suç değil; mesele yerel demokrasiyi katletmek, Kürt halkının idaresini gasbetmek; mesele bu sizin için. Bunu anlatmaya çalışıyoruz ve anlatmaya devam edeceğiz. (HEDEP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurun.

51.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Tanrıkulu konuşma yaparken Mecliste kayyumla alakalı bir kanun teklifinin geldiğini ve MHP’nin de desteğiyle bu kanun teklifinin geri çekildiğini ifade ettiler. Mecliste Genel Kurula gelmiş olan bir maddenin geri çekilmesi hususunda ortak bir şekilde kadar alındıysa, bu anlamda atılan imzaların içerisinde MHP’nin imzasının olması… AK PARTİ’yle birlikte bu şekilde Meclisin tamamı tarafından bir değerlendirme olabilir, kanun teklifinde, metninde birtakım eksiklikler olabilir veya değerlendirilecek hususlar olabilir; bunlar son derece normaldir fakat bunu, Milliyetçi Hareket Partisi, kayyum uygulamasını veyahut da bu şekilde belediyelerin terör örgütüne destek verme veyahut da doğru bir şekilde hizmet yapmayan, halkına hizmetten çok başka yapıları finansa etme…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - …başka karanlık yapıları, terör odaklarını destekleme, finanse etme gibi bir faaliyetin içerisinde olmasına karşılık olarak bu konuda devletin hukuk çerçevesinde tedbirler almasını her zaman savunmuştur. Alınan tedbirlerin de bu noktada yanındadır. Bunun altını çizmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Zengin, buyurun efendim.

52.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç'un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadeleri ile Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Tabii, biz bu konuyu, hatta benzer konuları çokça Genel Kurulda konuştuk ve tartıştık fakat her konuşmada yeni bir sataşma ortaya çıkıyor. Yani Sayın Grup Başkan Vekili arkadaşımızın yaptığı konuşmaya her seferinde “saçma” “safsata”…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – “Safsata” dedim, “saçma” demedim.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) –  İlkinde “saçma” demiştiniz, ilk konuşmanızda.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – “Safsata” daha doğru.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) –  İkisi de yanlış ifade çünkü sonuçta her birimiz kendi siyasi görüşlerimizi anlatıyoruz. Ben itirazınızı anlarım ama bu konuşmalara “saçma” “safsata” demenizi grubumuz adına reddediyorum, birincisi budur.

Şimdi, buradaki mesele, bir başka reddiyemiz şu: Bu ülkede hiç kimsenin Kürt halkıyla, Kürtlerle en ufak bir problemi yok ama ben görüyorum sizin konuşmalarınızda, sizin grubunuzun Türklerle bir problemi var, ben bunu gözlemliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Yok, biz Türk’üz. Türk’üz biz ya! İçimizde sizden daha çok Türk var.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) –   Var, probleminiz var. Siz değilsiniz, öylesiniz ya da değilsiniz demiyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) –  Bütün konuşmalarınız buraya çıkıyor. Bakın, biz Genel Kurulda konuşma yaparken hiçbir Kürt arkadaşımızı, hiçbir Kürt vatandaşımızı rencide eden, aşağılayan, değersizleştiren, hele onun en en önemli değeri olan özgür iradesiyle kullandığı oyu değersizleştiren hiçbir şey söylemiyoruz. (HEDEP sıralarından gürültüler)

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Niye dilim (“x”) diye geçiyor, dilim?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) –  Yani sizin konuşmaya tahammülünüz yok.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Yanlış konuşursa dinlemem.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) –  Dinlemiyorsanız dışarı çıkın hanımefendi, dışarı çıkın.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Buna siz karar veremezsiniz. 

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) –  O zaman benim konuştuğuma da siz karar veremezsiniz, dinlemiyorsanız lütfen dışarı çıkın.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Sizi muhatap aldığımdan söylemiyorum zaten.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) –  Bakın, sizin Grup Başkan Vekiliniz benim arkadaşıma “saçma” diyecek, “safsata” diyecek ve ben cevap vermeyeceğim, lütfen…

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Ne dememizi önerirsiniz?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) –  Şimdi, buradaki problem şu: Bölgede evet seçim olacak, bütün vatandaşlarımız -öyle başında PKK’lıların gelip kafasına silah dayayarak değil- şu anda Türkiye’de bizim, AK PARTİ iktidarının yarattığı özgür ortamda, özgürce reylerini kullanacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Hangi özgürlük ya? Hangi ülke?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) –  Bu ülkede herkes geçmişte nasıl oy kullanıldığı gayet iyi biliyor.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Şırnak’ta askerî araçların kol gezdiği gibi, herkes oyunu özgürce kullandı Şırnak’ta(!)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bugün Türkiye'de artık terör kalmamıştır.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Askerî araçların denetimi altında oy kullanıldı, görüntüleri görmediniz mi?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Ve nihayetinde kazanılan hiçbir belediye terörün finansmanıyla alakalı kullanılamaz…

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Şırnak’ta kol gezen askerî araçlar neydi?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – …onların kepçeleriyle -ben de gittim gördüm bölgede- hendek kazamaz,  oradan alınanlar bu olumsuzluklar için kullanılamaz.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Ya, hırsızlık yapılıyor, yolsuzluk yapılıyor sizin belediyelerinizde!

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Sayıştay raporlarını açın, bakın bence.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Devlet, çok tabii olarak hukukun verdiği imkânlar içerisinde terörle mücadele eder; nokta! Böyledir.

Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SALİHE AYDENİZ (Mardin) –  Sayıştay raporlarınıza bakın yeterli!

BAŞKAN – Sayın Başarır, buyurun lütfen.

53.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Erzurum Milletvekili Selami Altınok'un HEDEP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Şimdi, çok kısa bir şeyi açıklamak isterim. Aslında bu kayyum olayının, bu soruşturmaların Güneydoğu, Akdeniz, Karadeniz’le, bununla alakası yok. Ben şunu beklerim yargıdan, ben şunu beklerim İçişleri Bakanından: Eğer ki bir terör örgütü tanımlaması varsa FETÖ de bir terör örgütü. Şimdi, Ankara, İstanbul, Balıkesir dâhil birçok belediye başkanı istifa ettirildi. Niye istifa ettirildi? Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının FETÖ'nün yayın organlarına 15 Temmuzdan sonra, 17-25 Aralık tarihinden sonra açıkça belediyenin parasından para aktardığı tespit edilmesine rağmen, niye kayyum atanmadı ya da açığa alınmadı? Şimdi benzer olaylarda aynı davranışı göstermezsek bu iş olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Çok kısa, toparlıyorum.

Şimdi, Yalova Belediye Başkanı açığa alındı, 3 bilirkişi raporuna rağmen resen göreve iade edilmedi; mahkeme hâlâ bugün karar vermedi. Bakın, beş yıl oldu efendim.

Bir şeyi daha soruyorum: Bugüne kadar belediyelere yapılan soruşturmalarda Cumhuriyet Halk Partisi ya da diğer belediyelere kaç tane müfettiş gitmiş, kaç tane soruşturma yapılmış, AKP’li belediyelere kaç tane yapılmış? Yani burada bir adalet yok. Bu, herkesin vicdanını zedeliyor; burada da aslında konuşulması gereken şey bu.

Teşekkür ediyorum.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, kayda girmesi lazım, vakit almak istemiyorum: Başta Ankara olmak üzere bunların FETÖ’yle en ufak bir alakası yoktur, eğer çok istiyorlarsa Manisa’ya bakabilirler.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Manisa…

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – 2016’da Özgür Özel Bey FETÖ’yü “hizmet hareketi” olarak anlatıyordu ya, onu bir anlatırlarsa aslında güzel olur.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Babanızın “tweet”lerinden okuyarak öğrenin onu.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – 2016 yılı, “hizmet hareketi” diyordu ya Özgür Bey.

BAŞKAN - Sayın Oluç, son kez söz alın; ara vereceğim, bir sataşma olmadan…

Buyurun.

54.- Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Teşekkür ederim.

Şimdi, Sayın Zengin, biliyorsunuz, ben burada bugüne kadar hiçbir vekilin konuşmasını rencide edecek bir şekilde eleştirmedim, tarzım değildir fakat burada sayın hatibin görüşleriyle ilgili değil söylediğim, suçlamalarla ilgili, suçlama yapılıyor.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bu, hukuk dışı mı? “Safsata” nedir yani?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Hayır ama şimdi, suçlama şu: Yani bir hâkim gibi, bir savcı gibi davranıp suçlama yapıldığı zaman, sanki ortada bu söylenenlere dair mahkeme kararları varmış gibi konuşulduğu zaman ben buna dedim safsata diye; birincisi bu.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sanık avukatı gibi konuşuyorsunuz o zaman, öyle oluyor yani.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – İkincisi, şunu söylemek istiyorum: Bakın yani Sayıştay raporlarından bahsetti hatibimiz, müfettiş raporları var ve İçişleri Bakanlığının müfettişleri, bizim değil sizin İçişleri Bakanlığınızın müfettişlerinin raporları var. Ya, o kadar çok kayyum yolsuzluk, hırsızlık ve talan yaptı ki onları görevden aldınız ya!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Öyle yapanlar cezasını çeksin.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Bitireyim efendim, son cümlem.

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Defalarca görevden alındılar ve yerlerine yeni kayyumlar atandı. Yani talan, yolsuzluk, hırsızlık konusunda birinci sırada geldi bu kayyumlar.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Hiç öyle olmadı.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Şimdi, söylemek istediğim şu sonuç olarak…

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – O zaman bir kayyum nasıl seçimi kazanacak, nasıl seçim kazanacak?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) – Hani dediniz ya “Türklerle probleminiz var.” diye. Ya, öyle bir şeyi ben yakıştıramadım size. Bizim grubumuzun Türklerle bir problemi yok, hiç öyle bir şey de olmadı ama size şunu söyleyebilirim: Kürt halkının ağırlıklı olarak yaşadığı bir coğrafyadaki seçim sonuçlarını yok sayıp halkın iradesini gasbetmek, belediye meclislerini feshetmek, işlemez hâle getirmek; bu demektir ki sizin Kürtlerle bir probleminiz var ve bayağı büyük bir problem. (HEDEP sıralarından alkışlar)

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Bizim terör örgütüyle problemimiz var, terör örgütüyle; Kürtlerle, kimseyle bizim problemimiz yok, terör örgütüyle problemimiz var.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, tekrar söylüyorum, böyle bir safsataya inanıyorlar. Bu kelimeyi sevdikleri için…

BAŞKAN – Söz vereyim mi?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

55.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç'un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Şimdi, bize söylendiği için yani artık bana söylemek vacip oldu. Sayın Oluç’un söylediği bu ifade bir safsatadır yani kendilerinin yaptığı bir şeyi… Bizi böyle itham etmelerini biz zinhar reddediyoruz. Ben şahsen bu Mecliste ve bu ülkede Kürtlere karşı düşmanlık besleyen kimse olduğuna inanmıyorum ve reddediyorum bunu.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – O zaman pratikte görmek istiyoruz inkâr etmediğinizi.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- HEDEP Grubunun, Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit ve arkadaşları tarafından, kayyumların kamuya verdiği zararların araştırılması amacıyla 25/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.55

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER : Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Sibel SUİÇMEZ (Trabzon)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- CHP Grubunun, Sivas Milletvekili Ulaş Karasu ve arkadaşları tarafından, 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremlerin ardından Hatay ilinde meydana gelen yıkımlarla birlikte ortaya çıkan sorunların araştırılması amacıyla 21/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

21/11/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 21/11/2023 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 

 Ali Mahir Başarır

 Mersin

 Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

Sivas Milletvekili Ulaş Karasu ve arkadaşları tarafından, 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremlerin ardından Hatay ilinde meydana gelen yıkımlarla birlikte ortaya çıkan sorunların araştırılması amacıyla 21/11/2023 tarihinde  Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (332 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 21/11/2023 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sivas Milletvekili Sayın Ulaş Karasu.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ULAŞ KARASU (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6 Şubat depremlerinden sonraki süreçte Hatay ilimizde yaşanan sorunlarla ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum, tedavileri devam eden vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel ilk yurt içi ziyaretini Hatay'a gerçekleştirdi. Bizler de Genel Başkanımızın talimatları doğrultusunda 2 Genel Başkan Yardımcımızla birlikte geçen hafta Hatay'daydık. Hatay’ın 15 ilçesinde 362.597 yapıya ait 911.603 bağımsız bölümde 311.785 yıkık, acil yıkılacak, ağır veya orta hasarlı yapı bulunuyor. 110 bin ticarethanenin 44 bini yıkık veya acil yıkılacak durumda. Vatandaşlarımız büyük zorluklarla karşı karşıya. Dokuz ayda çözülmesi gereken sorunların çözülmemesi, iktidarınızın iş bilmezliği ve beceriksizliğinin sonucudur. Doğru, deprem, bir doğal afettir, önüne geçilemez ancak gerekenlerin yapılması da mutlaka konuşulması gerekiyor. Evet, deprem, siyasetüstü bir konudur ama deprem olmadan tedbirleri almayan, sonrasında eksikliklerden ders çıkarmayan, vatandaşına el uzatmayan iktidarı ne yapacağız peki? “Kader” diyerek hiç kimse bu sorumluluktan kaçamaz.

Değerli arkadaşlar, gittik, gördük, vatandaşlarımızın feryadına kulak verdik. Kış geliyor, barınma, WC, banyo sorunu hâlâ devam ediyor, kalıcı konutlar tamamlanmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan 21 Mayısta Hatay’da söz verdi, “Amacımız, bir yıl içinde 319 bin konut ve köy evini tamamlayıp sahiplerine teslim etmek.” dedi. Hatay’da sadece 32 bin konutun inşaatı devam ediyor, sadece 5 bin konutun ocak ayında teslim edileceği iddia ediliyor. Nerede 319 bin konut? Yollar delik deşik, çamur içinde; okullar yıkık, eğitim sıkıntılı; sağlık Allah’a emanet, hastane yok, doktor yok, ekipman yok, personel yok; vatandaşlar umutsuz, karamsarlık içinde; siyasi irade âdeta Hatay’ı unutmuş durumda. Söylediklerim, şahsi yorumlarım değil, gördüklerim ve vatandaşlarımızın bize bire bir ilettiği sorunlar; o sebeple söylediklerimizi lütfen dikkate alınız.

Arkadaşlar, Hatay’ı Anadolu’ya bağlayan tek kara yolu Belen-Antakya yolu, bu yol tam bir çile yoluna dönüşmüş durumda. 9 ilçeyi Anadolu’ya bağlayan bu yol beş dakikada geçilebilecekken tam bir buçuk saatte geçilebiliyor. Hatırlayın, depremde yardım tırları, ambulanslar Hatay’a sekiz saatte gidememişti. Depremden hemen sonra “altın saat” olarak adlandırılan zaman diliminde dahi enkaz altındaki vatandaşlara bu yol tıkanıklığı nedeniyle ulaşılamadı, binlerce vatandaşımız göz göre göre öldü. Neden? Çünkü devlet Edirne'den başlayan Belen’de biten 1.200 kilometrelik yolu yaptı ama Belen’den Antakya’ya kadar olan 38 kilometre yolu yapmadı. Yola 2014 yılında “Antakya’nın çılgın projesi” dediniz “Projesi hazır.” dediniz “web” sayfanızda hâlâ duruyor. Şimdi diyorsunuz ki: “2023 sonunda ihale süreci tamamlanacak.” 2018’de dönemin Bakanı Ahmet Arslan söz verdi, 2021’de dönemin bakanı söz verdi, Cumhurbaşkanı Erdoğan söz verdi. Hatay artık söz değil, iş istiyor, Amanos tünelini istiyor.

Yine “Türkiye’nin 10 mega projesinden biri” dediğiniz “2019 yılında yapımı başlayacak.” dediğiniz Hassa tüneli hâlâ başlamayı bekliyor. Yine, Arsuz Madenli iskelesi, limanı çok büyük zarar gördü depremde, dokuz aydır hiçbir şey yapılmadı. Vatandaşın acil sorunlarını çözmez iken İskenderun'da yandaş firmanızın bir dediğini iki etmiyorsunuz, işte sizin adalet anlayışınız ne yazık ki budur.

Değerli arkadaşlar, bir de havaalanı sorunu var. Amik Gölü’nü depremlerin fay hattının üzerine yaptınız. Uzmanlar karşı çıktı ama inatla “Yapacağız.” dediniz, yaptınız. Yaptınız da ne oldu? Her yağmur yağdığında havaalanı göl oldu. Dikkate almadığınız tüm riskler depremde gerçekleşti. Kör inadınız yüzünden arama kurtarma ekipleri Hatay'a gidemedi, su, gıda yardımları şehre ulaşamadı. Yetmedi “Depremden altı gün sonra onarımı tamamladık.” dediniz, dokuz aydır havaalanına bir yolcu uçağı inmedi. Şimdi kapalı kapılar ardında yenileme ihalesi yaptınız. “Havaalanını güvenli bir yere taşıyor.” diye de sakın ha düşünmeyiniz, aynı yerde kotunu yükseltip, pistini onaracaksınız. Hırsınız yine aklınızın önüne geçti, depremden ders çıkarmadınız, buna söyleyecek söz de bulamıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ULAŞ KARASU (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Hatay'da 210 okul binası yıkılmış, 160 okul hâlen hasarlı; çocuklara kitap, kırtasiye desteği yok; beslenme çantaları bomboş. Devlet çocuklara bir öğün sıcak yemeği dahi veremiyor. İlkokul ve ortaokul çocuklarına servis desteği sağlanmıyor. 57 aile sağlık merkezi ve 4 anjiyo merkezi yıkılmış, merkezde anjiyo yapılamıyor. Gebe kadınlar uzmanlara ulaşamıyor. Hekim eksikliği nedeniyle ameliyatlar erteleniyor. Dalında limonun kilosu 1 TL, mandalina 2,5 TL’ye alıcı bulamıyor. Çiftçi perişan, esnaf perişan, siz Anayasa değişikliğinden bahsediyorsunuz.

Hatay, Mustafa Kemal Atatürk'ün şahsi meselesiydi. Genel Başkanımızın dediği gibi, Hatay artık tüm Cumhuriyet Halk Partililerin şahsi meselesidir. (CHP sıralarından alkışlar) Gözümüz kulağımız Hatay'da, deprem bölgesinde.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Saadet Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Necmettin Çalışkan.

Buyurun Sayın Çalışkan. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, konu, Hatay ve deprem olunca doğal olarak yürekler dağlanıyor. Maalesef ki depremin üzerinden dokuz aya yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen hâlen sorunlar çığ gibi hatta katlanarak devam ediyor. 6 Şubat depreminde cenazelerin yarıdan fazlası Hatay’dan çıktı. Depremin üzerinden sekiz ay geçmiş olmasına rağmen geçtiğimiz hafta enkaz altından 3 cenaze çıktı ki bunu takdirlerinize bırakıyorum. Bu vefat eden, enkaz altından cesedi çıkan insanların ailelerinin yerine koyun kendinizi, acaba hâlen daha enkaz altında ceset var mı? Elbette bu, sorumsuzluğun, vicdansızlığın, ihmalkârlığın, Hatay’a üvey evlat muamelesi yapmanın en bariz göstergesi.

Elbette bugün Hatay ulaşım sorunu yaşıyor, sağlık sorunu yaşıyor, barınma sorunu yaşıyor, güvenlik problemi yaşıyor, temel ihtiyaç maddelerinde sıkıntı yaşıyor. Elbette en önemli problemlerden biri ulaşım. Hâlen Samandağ yolu, hâlen Narlıca-Altınözü yolu bitirilemedi. Bununla beraber Belen Geçidi Türkiye’nin en önemli geçitlerinden biri olarak hâlen ihmal ediliyor. Ben burada AK PARTİ yöneticilerine şunu tavsiye ederim ki: Seçime girerken madem belediyeyi almaya heveslisiniz halka bir yüzünüz olsun, yüz kızarmadan oy isteyeceğiniz bir icraatınız olsun.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bizim hep yüzümüz var.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Bunun için de mümkünse Belen Geçidi’ni programa aldığınızı, ödenek çıkardığınızı, temel atacağınızı ve 2024 içerisinde de faaliyete geçeceğini belirtin.

Burada Hatay’ın çok özel korunmaya ihtiyacı var. Burada bazı arkadaşlar kanunda “özel statülü il” gibi bir imkân olmadığını belirtiyor. Elbette bu Meclis, bu ülke şapkadan tavşan çıkarıldığına çok defa şahit oldu. Bugün de istenilirse, nice hukuksuz KHK’lere şahit olmuş bu ülkede, Hatay halkının haklı davasına, mağduriyetinin giderilmesi üzerine pekâlâ bir KHK çıkartılabilir, böylece problemler çözülür. Bugün hâlen Hatay’ın belkemiği Uzun Çarşı esnafı mağdur, ne yapılacağı bilinmiyor; bir taraftan “Yıkacağız.” bir taraftan “Tamir edeceğiz.” deniyor. Aynı şekilde, ayakkabıcı esnafı, mobilyacı esnafı mağdur, sanayi sitesi esnafı mağdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çalışkan.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Teşekkürler.

Değerli milletvekilleri, Hatay, devletine, milletine bağlı bir şehir. Değerli Başkanımızın bizzat yerinde de gördüğü gibi Hatay büyük mağduriyet yaşıyor. Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde 55 vatandaşımız şehit oldu, katledildi bir iç hesaplaşma uğruna; buna rağmen yüreğine taş bağladı, sesini çıkarmadı. Onun için bugün Hatay’ın bir millî güvenlik problemi olduğu düşünülmeli. Hatay boşalıyor arkadaşlar, atasözünde olduğu gibi, Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan olma tehlikesi var. Siz “82 Afrin, 83 Kerkük” derken 31 plaka Hatay elden gidiyor, Hatay boşalıyor, Hataylı insanlar geleceğini göremediği için, belirsizlik olduğu için başka illere taşınıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Bugün acilen yapılması gereken şey, Hatay’ın problemlerinin çözülmesi, kira yardımının uzatılması, kamunun her türlü teşvikte bulunması.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Burhanettin Kocamaz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kahramanmaraş merkezli depremin üzerinden tam dokuz ay geçti, aradan geçen onca zamana rağmen deprem bölgesinde maalesef yaralar hâlen tam manasıyla sarılamamış ve eksikler giderilememiştir. Deprem bölgesinde yıkılan ve ağır hasarlı okullar nedeniyle eğitim de sorunlu bir şekilde devam etmektedir; eğitim birleştirilmiş okullarda konteynerlerde verilmektedir. Sağlık konusunda da sorunlar devam etmektedir. Sağlık personeli ve sağlık tesisine olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Depremzedeler aradan geçen dokuz aya rağmen hâlen civar illerden sağlık hizmeti almaya devam etmektedir. Deprem bölgesinde yer yer hâlen içme suyu ve bulaşıcı hastalık konusunda sorunlar yaşanmaktadır. Bölgede depremden kurtulan ve hayatta kalan vatandaşlarımız çok zor şartlarda yaşam mücadelesi vermekte ve çile çekmeye devam etmektedir. Aylar sonra ancak çadırlardan kurtularak başlarını sokacakları bir konteyner bulabilen depremzedeler, bu kez de ağır kış şartlarıyla ve sel sularıyla karşı karşıya kalmıştır. Adıyaman’da bazı konteyner kentlerde su baskınları meydana gelmiş, konteyner kentler sular altında kalmıştır. Deprem bölgesinde yaşanan sorunlar ortadadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu nedenle, Türkiye’nin bugün için gündemi Anayasa değişikliği değildir, 50+1 hiç değildir; Türkiye’nin bugün en önemli gündemi yalnızca deprem ve depremzedelerdir. Koskoca yaz mevsimi boş laflarla geçmiştir kış kapıya dayanmıştır, depremzedeler hâlâ kalıcı konutlara kavuşturulamamıştır. Deprem bölgesinde kış tamamen bastırmadan ve şartlar ağırlaşmadan kalıcı konutlar teslim edilmeli ve depremzedeler sıcak yuvalarına kavuşturulmalıdır. Demek istiyorum ki ortaya konulan hedeflere ulaşılabilmek de oldukça zor görünüyor. Depremzedelerimizin bir kışı daha konut dışındaki yerleşim yerlerinde geçirmeye tahammülü kalmamıştır. En yakınındaki sevdiklerini kaybeden depremzedelerimize bunu bir kez daha yaşatmayalım. Deprem sırasında arama kurtarma ve yardımların dağıtılması sırasındaki koordinasyonsuzluk deprem sonrasında enkazların kaldırılması sırasında da yaşanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

BURHANETTİN KOCAMAZ (Devamla) - Ağır hasarlı binaların yıkım işlemi sırasında yaşanan sorunlar deprem bölgesinden önemli şikâyetleri de beraberinde getirmiştir. Deprem illerinde kontrolsüz ve bilinçsiz bir şekilde yıkımlar yapılmaktadır. Yıkım yapan operatörler yıktıkları binanın enkazı altında kalarak hayatlarını kaybetmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere ağır hasarlı binaların yıkım işlemi yavaş ve kontrolsüz bir şekilde yapılmakta, bugüne kadar yıkımı yapılamayan binalar da vatandaşlar için büyük bir tehlike oluşturmaya devam etmektedir. Ayrıca, bölgede asbest riski her geçen gün biraz daha artmaktadır.

Bu sorunların bir an evvel çözülmesini bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Perihan Koca Doğan.

Buyurun. (HEDEP sıralarından alkışlar)

HEDEP GRUBU ADINA PERİHAN KOCA DOĞAN (Mersin) – Teşekkürler.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kürsüden deprem bölgesindeki güncel sorunları defalarca konuştuk, defalarca dile getirdik. Aradan dokuz buçuk ay geçti, deprem bölgelerinde günlük hayat ne yazık ki akmıyor, günlük hayat işlemiyor.

“Deprem bölgeleri özel afet bölgesi ilan edilsin.” diye defalarca Bakanlığa yazdık, soru önergeleri verdik; dün nihayet İçişleri Bakanı soru önergemize cevap verme zahmetinde bulunmuş ama “‘Özel afet bölgesi’ diye bir şey yoktur, ‘afet bölgesi’ vardır, onu da biz ilan ettik zaten.” diyor Sayın Bakan. Peki, sonuç ne? Sonuç ne yazık ki kocaman bir hiç.

Peki, deprem bölgelerinde afet bölgesi olmasının şartları yerine getiriliyor mu bugün geldiğimiz aşamada? Ne yazık ki hayır, getirilmiyor. Örneğin; barınma, ulaşım, sağlık, eğitim, geçim gibi ihtiyaçları karşılayarak günlük hayatın akışını sağlamakla mükellefsiniz ancak bunu yapmıyorsunuz çünkü ne yazık ki yıkımı, talanı ve rantı tercih ediyorsunuz.

Aynı şekilde, günlük hayat Hatay’da da akmıyor, halkın temel ihtiyaçları karşılanmıyor. Hatay Dikmece talanı, Dikmece halkının topraklarından sürülmesi, 2 mahkemeden çıkan yürütme kararına rağmen ne yazık ki devam ettiriliyor değerli milletvekilleri. Yıkım şirketleri mahkeme kararına rağmen tam gaz yıkıma devam ediyor. Buradan sormak istiyorum: Bu yürütme kararına rağmen buna kim karar veriyor? Neye dayanarak bu yıkım devam ettiriliyor? Görüyoruz ki valisi, kaymakamı; bütün saltanat makamlarının keyfine göre işliyor bu yıkım süreci. Özellikle belirtmek isterim, bugün Hatay’da, Hatay’ı inşa etmek, yeniden kurmak değil, yıkmak için görevlendirilmiş bir vali pratiğiyle karşı karşıyayız. Yıkım şirketleri, yerinde ayrıştırmaya karşı çıkan halka “Arkamızda vali var.” diyor. Yine, aynı şekilde, yıkım şirketleri, toz ve kirliliğe karşı çıkan halka “Arkamızda vali var.” diyor. Defne’nin her tarafını taş ocağına çevirip bunun için “ÇED Raporu Gerekli Değildir” diyen yine aynı Hatay Valisidir, molozları su havzalarına döktüren yine aynı Hatay Valisidir. Yerel halkın talepleri, ihtiyaçları göz önünde bulundurulmaksızın Kentsel Dönüşüm Başkanlığı veya Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine yaslanarak Valiliğin keyfî olarak dayattığı zoraki bir yıkım gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Görüyoruz ki siz bu Valiyi, Hatay Valisini kırım operasyonunu yönetmek için oraya atamışsınız.

Bakın -diğer hatiplerde ifade etti- kış kapıya dayanmış durumda, halkın barınma, ısınma, geçinme gibi dertleri katlanarak büyüyor, devasa ihtiyaçlar söz konusu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

PERİHAN KOCA DOĞAN (Devamla) – Hatay’da çadır ve konteyner alanlarında yaşayan halkımız geçtiğimiz günlerde aşırı yağış ve fırtınadan kaynaklı yine bir felaketle burun buruna geldi ama yetkili makamlar hamaset ve rant dışında ne yazık ki halk için herhangi bir somut adım atmaktan imtina ediyor.

Önergeyi biz de destekliyoruz, Hatay ilindeki sorunların çözüme kavuşması için derhâl Meclis araştırması açılmasını talep ediyoruz ve bir kez daha, halkın acil ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda, bölgede yaşayan halkın kurumlara olan borçlarının silinmesini, elektrik, su, doğal gaz borçlarının silinmesini, hane halkının gündelik ihtiyaçlarını gidermek için hane gelirinin temel güvenceye alınmasını yani aslında Afet Yasası’nda zaten yer alan bu ilkelerin yerine getirilmesini talep ediyoruz.

Genel Kurulu tekrardan saygıyla selamlıyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Kemal Karahan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA KEMAL KARAHAN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6 Şubat tarihli depremler nedeniyle Hatay ilinde ortaya çıkan sorunların ve çözüm önerilerinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılması talebiyle ilgili grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, depremin yıkıcılığı ekranlara ve haberlere yansıyandan çok daha büyüktür. Bunu Hatay’ımızın ilçeleri olan Antakya’yı, Kırıkhan’ı, Defne’yi, Samandağ’ı, İskenderun’u ve Hassa’yı görmeden, harap olmuş sokaklarında dolaşmadan anlamak mümkün değildir. İnanıyorum ki her partiden birçok milletvekili arkadaşımız Hatay’a gelerek yıkımın büyüklüğünü bire bir görmüştür.

Böyle büyük bir afet karşısında ilk andan itibaren devletimiz tüm imkânlarıyla seferber olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımız defalarca ilimize gelerek çalışmaları yerinde takip etmiş ve tüm Bakanlar Kurulu toplantılarında bakanlarımıza deprem bölgesiyle ilgili, gece gündüz çalışarak bir an önce yaraların sarılması talimatını vermiştir. Tüm bakanlarımız Hatay’ı ziyaret etmiş, mahallinde çalışmalar yapmış ve bu konudaki bilgilendirme toplantılarına muhalefet milletvekillerimiz de davet edilmiştir. Bakanlarımız Hatay’daki depremin yaralarını sarmak için bütün birimleriyle çalışmaya devam etmektedirler.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 6 Şubat tarihinden itibaren hava ve yol şartlarına rağmen devletimiz ve vatandaşlarımız, Hatay’a binlerce tır gıda, temizlik, battaniye, ilaç gibi temel ihtiyaç maddelerini ulaştırmışlardır. Barınma ihtiyacının karşılanması amacıyla hızla çadır ve konteynerkentler kurularak depremzede vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuştur. Bugün itibarıyla, 175 konteynerkente toplamda 51.305 hane yerleştirilmiş olup 149.185 insanımızın geçici barınma ihtiyacı karşılanmıştır. Yıkılması gereken 80.323 binadan 69.078’i yıkılarak enkazı kaldırılmıştır. Yıl sonu itibarıyla yıkım ve enkaz kaldırma çalışmalarının tamamlanması hedeflenmektedir. Hatay Havaalanı’nın yapım ihalesi tamamlanmış, sözleşme imzalanmış bu ay sonu itibarıyla çalışmalar başlayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

KEMAL KARAHAN (Devamla) – TOKİ, 32.314 konut ve 6.441 köy konutu yapmaktadır, 12 bin konut projesinin çalışması devam etmektedir. Yerinde dönüşüm talebi sonucuna göre ihtiyaç kadar konut yapılacaktır. 437 okulumuz hızlıca onarılarak eğitim öğretime açılmış, 42 okulun yapımı tamamlanmış, 60 okulun yapımı ise devam etmektedir. 300 yataklı Defne Hastanesi hizmete girmiş, 200 yataklı İskenderun Hastanesi tamamlanmış, 400 yataklı Antakya Hastanesi 15 Aralıkta açılacaktır.

ULAŞ KARASU (Sivas) – 2 milyon nüfus yaşıyor, 900 yataktan bahsediyorsun.

KEMAL KARAHAN (Devamla) – 1.000 yataklı Antakya Şehir Hastanesi ve 600 yataklı İskenderun Şehir Hastanesinin proje çalışması devam etmektedir. Payas, Erzin ve Altınözü hastanelerinin ihale süreci tamamlanarak yer teslimi yapılmıştır.

Sayın milletvekilleri, görüleceği üzere, Hatay’da depremle ilgili her alanda yapılması gereken çalışmaların yapılmış ve yapılmaya devam etmekte olduğunu belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, bir siyasi parti grubumuzun talebi olarak birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.43

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER : Adil BİÇER (Kütahya), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım.

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, (2/1258) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/33)

6/10/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre (2/1258) esas numaralı Kanun Teklifi’min değerlendirilmek üzere gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

 İlhami Özcan Aygun

 Tekirdağ

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi olarak Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun.

Buyurun Sayın Aygun. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

(2/1258) esas numaralı  Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’m üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer yurttaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Esnafımız ve çiftçilerimizin emeklilik koşulları oldukça ağırdır; artan kira, elektrik ücretleri ve maliyetler sebebiyle pandemi sonrasında krize girmişlerdir. Çiftçilerimiz toprağını terk etmekte, tarlayı bırakmaktadır. 2002 yılında 2 milyon 588 bin 666 olan çiftçi sayısı 2022’ye geldiğimizde 2 milyon 176 bin 551’e, bu yıl ise 2 milyon 130 bine düşmüştür. Bu da OECD ülkeleri içerisinde en yüksek gıda enflasyonuna sahip Türkiye için büyük bir risk oluşturmaktadır. Kiloyla değil taneyle sebze, meyve alan vatandaşımız artık dönüşümlü olarak ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Bu yüzden çiftçilik için de özel bir teşvik programı yapılması artık kaçınılmazdır. Zorlu ekonomik koşullar pek çok çiftçinin sigorta primlerini ödeyememesine de sebep olmuştur. Sosyal Güvenlik Kurumu istatistik verilerine baktığımızda, 2016 yılında 717.876 kişi tarım BAĞ-KUR’luyken, 2020 yılına geldiğimizde yüzde 23,79 oranında azalarak 547.075 sigortalıya düşmüş. 2020-2021 yıllarında ise 171.747 çiftçimiz tarım BAĞ-KUR’unu ödeyememiş ve ödeme yapmamıştır. Özetle, çıkmaza giren çiftçi artan bu BAĞ-KUR primini ödeyemez hâle gelmiştir.

Yasa teklifimizle hem esnaf hem çiftçimizin emeklilik koşulları kolaylaştırılmaktadır. Emeklilik ödemesi için gereken prim sayısı 9000’den 7200 güne düşürülmektedir. Emeklilik hakları açısından işçilerle eşitlenmeleri sağlanmaktadır. Bu yolla, yaklaşık olarak 1 milyon esnaf ve sanatkâra erken emeklilik sağlanmış olacaktır. Düzenlemeyle 8/9/1999 tarihinden 30/4/2008 tarihine kadar sigortalı olan esnaf ve memurların sigorta primi ödeme koşulu yirmi beş tam yıldan yirmi tam yıla düşürülerek emeklilik koşulları da kolaylaştırılmış olacaktır. Emeklilere verilen ikramiyeden, çalışıyor diye emekli çiftçilerimizin, işçilerimizin ve memurlarımızın ayıklanması büyük bir problemdi. Bu konuyu Tarım ve Orman Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçe görüşmelerinde altına basa basa bakanlara ifade ettim, “7.500 lira emekli maaşı alan çiftçilerimiz büyük bir sıkıntı içinde mecburen çalışıyorlar.” dedim. Bunlar zaten 55-60  yaş arasında yani emekli olan bir çiftçinin oradan üretim bırakması kesinlikle olmayacak bir şey fakat bunu görmeyen bir iktidar var ve 55-60 yaşındaki, çalışan, ÇKS’ye kayıtlı emeklilerimize 5 bin lira primi çok gördük. Anlaşılan sesimiz duyuldu ki çiftçinin feryadına bir çözüm gelmek üzere; basından izlediğimize göre, aralık ayında Cumhurbaşkanı kararnamesiyle yapılacak bir düzenlemeyle emekli çiftçilere 5 bin lira emeklilik payı verilecek, gecikmesizin gereğinin yapılmasını bekliyoruz. Aynı şekilde, yetmez diyoruz, çalışmak zorunda kalan diğer emeklilere de 5 bin lira ikramiyenin verilmesi gerekmektedir. 7.500 lira tutarındaki emekli maaşıyla geçinemediği için pek çok emeklimiz mecburen çalışmak zorunda kalıyor. 60-70 yaş aralığındaki emeklilerimiz ilerlemiş yaşlarına rağmen, yaşayabilmek için ağır koşullarda çalışıyorlar; bu bizim ayıbımız değerli vekiller.

Büyükşehirlerde en küçük evin kirası 12 bin lira olmuş, emeklileri bu ağır koşullarda yaşamaya mahkûm edip çok düşük maaşlarla geçinmeye zorluyoruz. 5 bin liralık ikramiyenin verilmemesi ise çok büyük insafsızlıktır. Söz konusu ikramiyenin çalışmak zorunda kalan, ileri yaşlarına rağmen ağır koşullarda çalışan tüm emeklilerimize verilmesini buradan talep ediyorum. Bu emeklilerimiz bu ülke için canlarını, kanlarını akıtmışlar, terlerini son demine kadar paylaşmışlar ama onlara 5 bin lira ikramiyeyi çok gördük diyorum. Bir an evvel bu düzenlemeyi de yapalım, emeklilerimizi ayırmadan tüm emeklilere 5 bin lira ikramiyeyi sağlayalım diyorum. Evet, bu, yüce Meclisin görevi değerli arkadaşlar.

Yine, günümüzde açlık sınırı 13.684 lirayken emeklilerimizden 5 bin lirayı esirgemeyelim. TÜRK-İŞ’in araştırmasının 2023 Ekim ayı sonucuna göre gıda harcaması ile giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık benzeri ihtiyaçlar için aylık harcamanın toplamı 44.573 lira. Sadece bekâr bir kişinin, çalışanın aylık 17 bin 803 lira 3 kuruş... Emeklilerimiz bu koşullarda nasıl yaşayacak, ben merak ediyorum. Genel seçim öncesi Cumhurbaşkanı meydanlara çıktı, dedi ki: “Esnafımızın BAĞ-KUR’unu 7200 güne düşüreceğiz.” Ya, seçim biteli kaç ay oldu, hâlâ iktidardan tık yok. Gelin, bu kanun teklifine hep beraber destek olun; bugün, esnafımıza vermiş olduğumuz o sözü tutalım diyorum. Gelin, hep beraber hem çiftçimizin BAĞ-KUR’unu 9200’den 7200’e düşürelim hem de esnafımızın söz vermiş olduğumuz BAĞ-KUR’unu 7200 güne çekelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Ama çiftçilerimize yetmez, çiftçilerimize bir de üç ay yıpranma payı verelim. Kanun ilk çıktığında on beş gün BAĞ-KUR prim ödemesi vardı, gelin, çiftçimize on beş günlük prim ödemesi ile yılda üç ay da yıpranma payı vererek bu kanun teklifine destek olun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz; sadece birine değil tüm vatandaşların derdine pansuman olalım, farklı yerlerden 2-3 maaş alanlara değil pazar yerlerine akşam saatlerinde gidip çürük çarık sebze, meyve alan vatandaşlarımıza insan gibi yaşama koşullarını hep beraber sağlayalım; bu bizim, milletvekillerinin asli görevi değerli arkadaşlar. Emekli maaşlarını yükseltelim, en iyi koşulları verelim. Türkiye 1’den büyüktür diyorum ben.

Buradan yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifine elinizi vicdanınıza koyarak “evet” deyin hem emeklimizi mutlu edelim hem çiftçimizi mutlu edelim ama en önemlisi, seçim meydanlarında bas bas bağırdığınız 7200 güne düşecek esnaf BAĞ-KUR’uyla beraber çiftçi BAĞ-KUR’unu da 7200 güne çekelim diyorum.

Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, İzmir Milletvekili Eyyüp Kadir İnan ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir ile 132 Milletvekilinin Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İzmir Milletvekili Eyyüp Kadir İnan ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir ile 132 Milletvekilinin Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1735) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 76)[(*)]

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

16/11/2023 tarihli 22’nci Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 76 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 5 ila 9’uncu maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Birol Aydın konuşacaktır.

Buyurun Sayın Aydın. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA BİROL AYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bir büyüğümüzden dinlemiştim, eski Dışişleri Bakanlarımızdan İhsan Sabri Çağlayangil Bey Dışişleri bürokratlarıyla otururken bir sohbet esnasında sormuş “Arkadaşlar, insanın en hassas yeri neresidir?” diye. Orada bulunanların bir kısmı “Gözüdür.” bir kısmı “Kalbidir.” bir kısmı “Beynidir.” bir kısmı “Kanıdır.” demişler. Her birine Sayın Çağlayangil “cık” demiş, “Hiçbiri değil.” demiş. “Peki, neresidir efendim?” diye sormuşlar. Çağlayangil Bey demiş ki: “İnsanın en hassas yeri ağrıyan yeridir. Türkiye’nin de en ağrıyan yeri Kıbrıs’tır.” O günkü şartlar için. Kabul edelim ki bugün Türkiye’mizin, insanımızın, toplum kesimlerinin her birinin bir ağrıyan, bir hassas yeri var. Her bir dert ve her bir hassas yer bir diğerinden daha az önemli değildir çünkü herkesin, her toplum kesiminin derdi, kendisinin en önemli derdi, en hassas yeri. Evini geçindiremeyen annelerin-babaların, aldığı emekli maaşıyla bırakın torunlarına harçlık vermeyi geçinemeyen emeklilerimizin, üniversite kantininden simit alamayan gençlerimizin, evinde bir madde bağımlısı ferdi barındıran ailenin, ürettiğinin karşılığını alamayan çiftçinin, finansal bir darboğaz içerisinde olan iş insanının, sanayicinin, esnafımızın, evlilik hayalini belirsiz bir tarihe ertelemiş gençlerimizin a’dan z’ye şüphesiz çok derin dertler, sıkıntılar var ve yine, şüphesiz iktidarın ve bu Meclisin görevi bütün bu dertlere derman olmak için çaba sarf etmektir, gayret göstermektir.

Ancak yine, kabul edelim ki son kırk beş gündür bütün bir insanlığın, ülkemizin, insanımızın ve İslam âleminin yüreğini paramparça eden, ruhlarını delik deşik eden bir İsrail zulmü var ve bu zulüm karşısında İslam dünyasının, İslam ülkelerinin yöneticilerinin acziyeti, çaresizliği elinin kolunun bağlı olma durumu var.

İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy diyor ki: “Ey dipdiri meyyit, iki el bir baş içindir./Davransana... Eller de senin, baş da senindir!/His yok, hareket yok, acı yok.../Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.” Doğrusu, kendimize hayret ediyorum, iktidara hayret ediyorum, iktidar yöneticilerine hayret ediyorum, İslam dünyasına hayret ediyoruz. Tam kırk beş gündür… İstenilse günde kaç çocuk kurtarılabilirdi? Devletler kırk beş güne neler sığdırabilir, STK’ler neler yapabilirdi? Kırk beş gün boyunca onlarca miting, onlarca konvoy düzenlendi, binlerce kınama yapıldı; hiçbiri İsrail'den duyulmadı, görülmedi, hiçbiri atılacak tek bir bombanın dahi atılmasına engel olmadı, hiçbiri tek bir masumun dahi ölümüne engel olmadı, hiçbiri zalime korku salmadı, mazluma umut vermedi, güven vermedi.

Değerli milletvekilleri, kıymetli arkadaşlar; hepimiz hemfikiriz, Birleşmiş Milletler de İslam İşbirliği Teşkilatı da  sınıfta kaldı. Peki, biz Türkiye olarak bu sınavdan geçebildik mi? Herkesin sustuğu, sindiği bir dönemde “Bir Türkiye var.” dedirtebildik mi? “Zalimle iş birliği yapanların karşısında, mazlumlara kol kanat geren bir Türkiye var.” dedirtebildik mi? En azından İslam İşbirliği Teşkilatının sonuç bildirgesinin satırlarının arasında Türkiye’nin varlığını hissettirebildik mi? Maalesef hayır, maalesef hiçbirini dedirtemedik; Türkiye’nin varlığını ne zalimlere ne de mazlumlara hissettiremedik.

Cahit Zarifoğlu’ndan sürekli alıntı yaparak kürsülerde bol bol “Kudüs bir sınav kâğıdı her mümin kulun önünde.” dedik ancak maalesef bu sınavı geçmek için tek bir adım atamadık. “Filistin bizim kırmızı çizgimizdir.” dedik ancak bu kırmızı çizginin her geçen gün pembeleştiğini gördük, hissediyoruz.

Değerli arkadaşlar, diplomatik ilişkilerde semboller, jest ve mimikler şüphesiz önemlidir ancak sadece bunlarla kendini avutmak ise komikliktir. Sivil toplum kuruluşlarının miting yapması, konvoy düzenlemesi önemlidir, vatandaşlarımızın tarafını, tutumunu belirlemek için boykot çağrısı yapması ve uygulaması önemlidir ancak iktidarın bunları yapması acizliktir. Sivil toplum kuruluşlarının iktidar güzellemesi yapmak için ve iktidarın izin verdiği kadar bunları yapması ise tükenmişliktir. Meydan okumak önemlidir ama meydana çıkmak hepsinden daha önemlidir.

Biz diyoruz ki bari bırakın, havuzda topladığınız sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, yazarçizerler Filistin meselesinde hakikaten işe yarar, dişe dokunur, sadra şifa olacak sözleri söylesinler, işler yapsınlar; sizin imajınızı değil, Filistin davasını öncelesinler; sizi kurtarmayı değil de Gazze’yi kurtarmayı öncelesinler.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, denildi ki: “Biz Filistin meselesinde, Gazze’de yaşananlar konusunda görünenden daha çok fazlasını yapıyoruz.” Kamuoyunun İsrail’e öfkesini ve iktidara kızgınlığını dindirmek için söylenen bu cümle apaçık manipülasyon değil midir? Bari bunu yapmayın diyoruz; ruhu öldürmeyin, mazlumlar için zalimlere karşı öfke duyan vicdanları manipüle etmeyin. Ayrıca, görünen ne ki görünmeyenleri konuşalım! Biz Irak’ta ve Afganistan’da ne gördük? Biz Mısır’da sizi gördük; dün gördük, bugün de görüyoruz. Libya’da gördük, Suriye’de de gördük, görüyoruz. Buralarda ne olduğunu gördük maalesef ve “Aynı vahim hatalar Filistin meselesinde, Gazze meselesinde yaşanmasın; onulmaz, telafisi gayrimümkün olan sonuçlara doğru gitmeyelim.” diyoruz.

Merhum Elmalılı Hamdi Yazır şunu sorar: “Ne oldun? Ne oldunsa ne için oldun?” Biz de diyoruz ki: “Arkadaşlar, bunlar olurken yani Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da, Libya’da bir bütün olarak İslam dünyası yeniden coğrafi olarak, rejimler olarak planlanırken ne oldu? Yirmi bir yıldır bunlar olup biterken siz ne oldunuz? Ne oldunuzsa ne için oldunuz?”

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde İYİ Parti Grubu adına Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez.

Buyurun Sayın Çömez. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa teklifiyle, aile yapımızın korunması ve gençlerimizin desteklenmesi için bir fon kurulmasıyla ilgili tüm yetkinin Cumhurbaşkanına verilmek istendiğini biliyoruz. Bu teklifle ilgili ilk eleştirimiz yasanın yapılma biçimi: Yine sivil toplum örgütlerinin, yine uzmanların görüşlerinin alınmadığı bir süreç ve yine alt komisyonlarda enine boyuna tartışılmadan devam eden bir süreç. Ancak bu sefer daha da ucube bir durum var: Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda bu teklif görüşülürken aynı zamanda Sağlık Bakanlığının bütçesi de Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyordu yani aynı Komisyonun üyeleri aynı anda iki yerde bulunmak durumundaydılar. Bu plansızlık ya da plan -her neyse- iktidarın süreci nasıl ele aldığının açık bir göstergesi.

Gelelim kaynak teminine. Bütçe dışı oluşturulmak istenen bu kaynak nasıl sağlanacak? Tamamen Cumhurbaşkanının yetkisine ve kontrolüne verilecek olan bu kaynak, Türk Petrol Kanunu ve Maden Kanunu kapsamında tahsil edilen devlet haklarından sağlanacak yani devletin petrol ve maden gelirleri de bütçe dışına çıkarılacak ve tamamen Cumhurbaşkanının emrine verilecek. Yine, Türk Petrol Kanunu ve Maden Kanunu kapsamında tahsil edilen devlet hakkının yüzde 20’si bu Fona aktarılacak ve bu oran Cumhurbaşkanı tarafından sıfıra indirilebileceği gibi 2 katına kadar da artırılabilecek. Burada bir başka sorun daha ortaya çıkıyor: “İki katına kadar” ibaresiyle ne kastediliyor? Yani yüzde 40’a kadar mı artırılacak yoksa yüzde 20’nin üzerine yüzde 40 daha mı artırılacak, çok açık değil.

Ek olarak, hâlen kurulu bulunan ve kurulacak olan fonların gelirlerinden yüzde 10’luk bir pay, yine Cumhurbaşkanının kararıyla, Cumhurbaşkanının denetimi ve kontrolünde olan bu yeni Fona aktarılabilecek. Peki, bu para Fon tarafından nerelere, kimlere aktarılacak? Fonun onayladığı projeler için ilgili kurum ve kuruluşlara aktarılacak. Hangi projeler, nasıl projeler, belli değil, ilgili kurum ve kuruluşlar hangileri, belli değil. Buradan rahatlıkla ilgili dernek veya vakıf tüzel kişiliklerine de para aktarılabileceği anlaşılıyor.

Tabii, yasa teklifi geçerse çok sayıda saray danışmanına, bakan yardımcısına da gün doğacak. Bu tipler ballı maaşlarıyla, pardon, huzur haklarıyla cepleri dolu, gönülleri huzurlu evlerinin yolunu tutacaklar. Dolayısıyla teklifin ruhuna baktığımızda yasalarla ve Anayasa’yla olan çelişkilerini göz önüne aldığımızda, petrol ve maden gelirlerinden ve diğer fonlardan elde edilecek devasa bütçenin söz konusu Fona aktarılacağını ve bunun tek bir kişinin yani Cumhurbaşkanının yetkisine verileceğini dikkate aldığımızda kaygı duymamak ve itiraz etmemek mümkün değil.

Çok açık olan bir şey var: Evet, hakkaniyetli ve gerçek sosyal politikalara ihtiyacımız var. Ailenin, gençlerin tam manasıyla korunabileceği bir düzene ihtiyacımız var. Her geçen gün artan metamfetamin tüketiminin, uyuşturucu kullanımının perişan ettiği gençlerimizi koruyacak doğru düzgün devlet politikalarına ihtiyacımız var. Her yıl artan boşanmaların önüne geçecek, toplumun temel dinamiği aile düzenimizi koruyacak ve destekleyecek bir anlayışa ihtiyacımız var. Türkiye’den umudunu kesmiş, yurt dışı hayali kuran yüz binlerce gencimize “Durun gençler! Bu topraklar sizin, bu vatan sizin, hepimizin; gitmeyin, el birliğiyle yeniden ayağa kaldıralım.” diyecek bir devlet babaya ve onun şefkatli eline ihtiyacımız var ama tüm bunlar için kurulmak istenen bu garip Fona ve onun yaratacağı yeni bir kayırma ve rant düzenine ihtiyacımız yok.

Gelin, bu işi Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın eliyle yapalım, gerçek ve hakkaniyetli projelerle, toplumun tamamını bağrına basan bir anlayışla hareket edelim ve yandaş vakıf ve dernekleri kayırmaktan vazgeçelim.

Değerli milletvekilleri, birkaç gün önce arkadaşlarımızla Balıkesir Burhaniye pazarındaydık; esnaf kan ağlıyor, fiyatlara yetişmek mümkün değil, alışverişler artık neredeyse durma noktasına gelmiş. Dünyanın en zengin coğrafyasında, en mümbit topraklarında vatandaşımız artık günlük ihtiyaçlarını bile alamaz hâle gelmiş ve toplumun önemli bir kısmı bırakın açlık sınırını, sefalet sınırında yaşıyor. Pazardan çıkışta bir duvar dibine çökmüş 3 kadınla karşılaştık, yanlarına gittim ve “Nasıldı pazar, pahalı mıydı; alabildiniz mi istediklerinizi?” diye sordum; “Almak isteyoz emme alameyoz.” dediler Balıkesir şivesiyle, daha neler dediklerini duymak isteyen varsa videosunu gönderebilirim. Kuvayımilliye ruhunun filizlendiği bu coğrafyanın, medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu mümbit ve bereketli toprakların Yörük anaları pazardan elleri boş dönerken “Almak isteyoz emme alameyoz.” dediler. Bu anaları böyle yaşamaya mahkûm eden anlayışa ve bu anlayışın mimarlarına yazıklar olsun!

Değerli arkadaşlar, hatırlayacaksınız, darbe girişiminin olduğu gece bir organize suç örgütü lideri ve avanesi otomatik silahlarla, Kaleşnikoflarla TRT'nin önünde poz vermişti, bir bakan da kendileriyle beraberdi. Bu kişinin zamanla devlet içerisindeki, özellikle Emniyet ve yargı bürokrasisi içindeki irtibatları artarken siyasetteki bağlantıları da daha doğrusu arkası da güçlendi ve bir süre sonra Ankara'nın yeraltı dünyasının en güçlü isimlerinden biri oldu. Darbe gecesi FETÖ’cülerin ev ve iş yerlerine baskın yaparak tüm değerli eşyalarını ve paralarını gasbettikleri, Ankara’daki birçok kişinin malına, mülküne ve parasına çöktükleri, Sinan Ateş cinayetinin tetikçilerinin yine bu şahsın çiftliğinde talim yaptıkları ortaya çıktı. Geçtiğimiz günlerde ise yine aynı kişinin devlet bankalarından milyarlarca lira karşılıksız ve teminatsız kredi aldığı ve geri ödemediği ortaya çıktı, sadece Halk Bankasından tam 700 milyon lira. Millet adına sorduk, bir milletvekili olarak soru önergesi verdik; haftalar oldu, cevap yok. Ne diyecekler “Evet verildi, bu işi kotaran da Halk Bankasında bir koordinatördü hatta bir banka müdürü de aracı oldu; üstelik daha sonra da Ayhan Bora Kaplan’ın şirketlerinde muhasebe müdürü oldu.” mu diyeceklerdi? Diyemediler tabii.

İşte, şu Balıkesirli Yörük anaları. “Almak isteyoz emme alameyoz.” derken karnı aç, filesi boş Yörük analarının ülkesinde çetelerin cebine milyarlarca liralık paralar, karşılıksız krediler boca ediliyor ve millet adına sorduğumuz sorular cevapsız bırakılıyor.

İktidara sesleniyorum: Sorularıma cevap vermediniz bari bu söyleyeceklerime kayıtsız kalmayın. İçişleri Bakanına ve Adalet Bakanına sesleniyorum: Lütfen bu söyleyeceklerimi kale alın ve dikkatle dinleyin. Ayhan Bora Kaplan yakalanmadan önce tam 2 kez Almanya’ya gitti. Bu gidişlerinde pek çok bilgiyi ve belgeyi de beraberinde götürdü çünkü infaz edileceğinden korkuyordu. Bu belgeleri teslim ettiği kişilere başına bir şey gelmesi hâlinde bunları ifşa etmelerini söyledi. Yani devlet olarak sizin henüz ortaya çıkarmadığınız, çıkartamadığınız ya da çıkarmak istemediğiniz ne var ne yoksa hepsini bir yerlere teslim etti. Bu adamı içeride olması gerektiği gibi koruyun ve adaletin yerini bulması için hukukun gereği neyse onu yapın. Yapın da ele geçirdiği ya da doğru bir ifadeyle çöktüğü otellerde öksüz ve yetim kızlarımızı istismar eden ve ettiren Emniyet müdürleri ve arkasındaki siyasi güç ortaya çıksın.

Saygılarımla. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Tamer Osmanağaoğlu.

Buyurun Sayın Osmanağaoğlu. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 76 sıra sayılı Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri ve yüce Türk milletini saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum.

Temiz bir toplum ihtiyacının en önemli dinamiklerinden birini oluşturan ailenin bugün çok daha büyük bir önem arz ettiğinden şüphe yoktur. Yine, hiç şüphe yok ki aile yapısının en kıymetli mücevheri çocuklarımızdır. Çocuklarımızdan bahsederken daha dün Dünya Çocuk Hakları Günü olduğunu da hatırlatmak isterim. Bugünü ihdas eden, televizyon ekranlarında, yazılı ve dijital medyada cemiyet toplantılarını kutlayan küresel aktörlerin çocuk haklarını savunduğu iddiasına her yıl olduğu gibi bu yıl da şahitlik ettik. Küresel organizasyonların aldığı kararlara, milletlerin imza attığı sözleşmelere göre çocukların güvence altında olduğunu hiç kimse inkâr edemeyecektir; daha net bir ifadeyle dini, dili, ırkı fark etmeksizin her çocuğun temel hakkı uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınmıştır ancak ne hazindir ki gerçek bu iddialı sözlerden çok ama çok uzaktır. Gazze'de bombalarla katledilen çocuklar ortadayken, Batı’nın sömürgeci iştahını gidermek için köle gibi çalıştırılan mazlum coğrafyanın çocukları ortadayken, Kaşgar’dan Kudüs'e geleceğine ipotek konulan küçücük bedenler ortadayken dünya çocuk haklarından bahseden sahte insanların samimiyetinden bahsetmek hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır. Israrla ifade etmem gerekir ki onların istikballeri, emekleri, hayatları, canları vahşet içinde tüketilirken uluslararası organizasyonun tepesinde oturup yalan söyleyenlere inanmak hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır. Elbette bu durumun farkında olmak da yeterli değildir. Bu zulmü görmezden gelmek yerine mazlumun sesi olmak, küçücük bedenlerin arşı titreten feryatlarına kulak tıkamak yerine bu feryadı durdurmak vicdan sahibi herkesin asli görevidir. Bu, bizlere tarihin ve talihin yüklediği inkâr edilemez bir sorumluluk, Yaratıcı’nın bahşettiği Türklüğün diyetidir. Dolayısıyla, Türk milleti, her zaman sahnelenen zulüm tablolarından uzak olduğu gibi bunların tamamına da engel olmak azminde olmuştur. Unutanlar ve bilmeyenler için hatırlatmak gerekirse, asil milletimiz, inşa ettiği devlet merkezinin duvarına yani Topkapı Sarayı’nın girişine “Bütün mazlumların sığınağı” diye yazdırmıştır, böylesine hassas ve ciddi bir yaklaşım elbette Türk milletine yakışacaktır. Bilinmelidir ki günü geldiğinde dünyanın bütün mazlum çocukları bu şemsiyenin altında zulüm sağanağından korunacaktır.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; toplumsal hayatın temel bileşenlerini bünyesinde barındıran aile üzerine süregelen, dönem içerisinde etkili olan temel dinamik şüphesiz gelenektir. Genel olarak, bu toplumun kendisinden önceki kuşaklardan devraldığı ve çeşitli yöntemlerle daha sonraki kuşaklara ulaştırdığı her türlü maddi, manevi kurum ve uygulamalar biçimi olarak tanımlanan gelenek, toplumların ortak değerlerini, bilgi ve davranış kalıplarını da oluşturmaktadır. İnsanın kendi yaşam deneyimlerine dayanarak inanç, değer, ahlak ve bir arada yaşama yönelik toplumsal ilişkileri düzenleyici kurallar oluşturan sosyal bir varlık olduğu göz önünde bulundurulacak olursa geleneklerin bir yandan toplumların sürekliliğini sağladığı, diğer yandan ise toplumların meşruiyet kaynağı olduğu daha net bir şekilde görülecektir.

Elbette aile sadece bir gelenek olarak değerlendirilmeyecek kadar çok önemli bir müessesedir. Aile, bireyi topluma bağlayan, hayata bağlayan, dolayısıyla toplumun yaşayan bir organizma olmasını temin eden önemli bir kurumdur. Mensubu olduğumuz medeniyetin hem aileyi toplumsal yapının merkezine koyduğu hem de ona bir kutsiyet atfettiği inkâr edilemeyecektir. Yusuf Has Hacib'den Kâşgarlı Mahmut’a dek kadim eserlerimizdeki bakış aynıdır. Aile, kutlu bir eğitim yuvasıdır. Bu tespit o kadar doğrudur ki gelecek nesillerin sağlıklı ve hayırlı bir şekilde yetişmelerini sağlayan asli mektebin aile olduğu gerçeği bugün bilimsel verilerle de sabittir. Ne mutlu ki Türk milletinin toplumsal zihniyet kodları asırlar öncesinden verilen bu öğütlerle şekillenmiş, bugün aile kurumunun korunmasına yönelik adımlar âdeta bir refleks hâlini almıştır. Diğer yandan, evrensel bir değer olarak öne çıkan ailenin tarih çizelgesinin yakın dönemlerinde hasar aldığı, hatta birtakım çevreler tarafından hedef tahtasına konulduğu da inkâr edilemeyecektir. Küreselleşmeyle birlikte dayatılan birey ve toplum hayatındaki hakikat ve değer anlayışlarının geleneksel dünya görüşlerinin sarsılmasına ve değişmesine müsamaha gösterilmesi düşünülmeyecektir. Dolayısıyla küreselleşmenin getirdiği sorunların çözümü noktasında inisiyatif alabilecek bireylerin yetiştirilmesi için aile yapısının korunması en büyük sorumluluğumuzdur. Bu sorumluluğu yerine getirirken ekonomik hayattaki değişimlerin aile hayatına yansıdığı ve çoğu zaman da yön verdiği de hatıralarımızdan çıkmamalıdır. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, devletimizce aile yapısını, gençleri ve kadınları daha da güçlü kılacak Aile ve Gençlik Fonu kurulmasının ne kadar önemli bir adım olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Gençlerimizin kendi ayakları üzerinde durabilmesine destek olacak, çocuklarımızın geleceğe umutla koşmasını teşvik edecek kolaylıkların sağlandığı bir düzenlemeyi Milliyetçi Hareket Partisi olarak ziyadesiyle önemsediğimizi ifade etmek isterim. Gençlerine ve kadınlarına ehemmiyet veren, bu kanun teklifiyle kurulacak Fonun Türk ve Türkiye Yüzyılı’nda daha önemli destekler sunacağından şüphemiz yoktur. Türk toplumunun varlık felsefesini koruyan ailenin önemini idrak ederek kurulmasına karar verilen Aile ve Gençlik Fonunun gençlerimize ve aile sorunlarının çözümüne katkı yapacağına inanıyor, sosyal dayanışmayı güçlendirecek bu yapısal düzenlemeyi desteklediğimizi belirtmek istiyorum. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin ifade ettikleri gibi, çocuklarımız gelecektir, gelecek riske atılamaz; kadın ise ailedir, annedir; kadın vatandır, kadın ülkedir, kadın gelecektir, kadın gelecek nesillerin teminatıdır. 

Ben bu duygu ve düşüncelerle kanunun hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim, sağ olun.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Semra Çağlar Gökalp.

Buyurun. (HEDEP sıralarından alkışlar)

HEDEP GRUBU ADINA SEMRA ÇAĞLAR GÖKALP (Bitlis) - Genel Kurulun sayın üyeleri, Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde partim adına konuşacağım.

Konuşmama başlamadan önce, Batman ve Diyarbakır'da yaşanan selde yaşamını yitiren yurttaşlarımızı rahmetle anıyor, aileleri ve sevenlerine buradan başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Her doğa olayını “felaket” diye adlandırıp “kaza” ve “kader” diye nitelendirmek sorumluluktan kaçmaktır oysa bu, kader değil cinayettir; sorumluları da rant ve çıkar peşinde koşan, tedbir almayan kayyum ve kayyumcu zihniyettir, belediye bütçesini halka hizmet yerine yandaşlara peşkeş çekenlerdir.

Sayın milletvekilleri, 21 Kasım 2004’te henüz 12 yaşındayken 13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz’ı yine buradan rahmet ve saygıyla anıyorum. Dünya Çocuk Hakları Günü’nden bir gün sonra yaşından daha fazla kurşunla vurulan Sevgili Uğur Kaymaz, bu ülkede çocukların yaşam güvencesinin olmadığının ne yazık ki en acı örneklerinden bir tanesidir. Uğur ve babasını öldürenlerin cezasız kalmasından alınan cesaret o günden bugüne onlarca çocuğun daha katledilmesi veya yaralanmasının önünü açtı.

Bakın, İnsan Hakları Derneğinin raporuna göre, on beş yılda sadece zırhlı araç ve kolluk hâkimiyetindeki araçların karıştığı çarpma olaylarında 21 çocuk yaşamını yitirmiş, 23 çocuk da yaralanmıştır.

Sonuç olarak, çocukları koruyamayan, hakkını hukukunu gözetmeyip aksine cezasızlık politikalarıyla faillere cesaret veren bir yönetim anlayışı gençlere de doğru bir çerçeveden yaklaşamaz.

Sayın milletvekilleri, bu kanun teklifinden de bir kez daha anlaşıldığı üzere, iktidarın esas amacı, gençler ve sorunlarının çözümü değildir; sorunları çözmek isteyen, sorunun muhataplarını sürece dâhil eder. Ancak iktidar her zaman yaptığını yine tekrar ediyor; yüzeysel, sorunların özüne, aslına değinmeyen, daha çok bir dizayn verme amaçlı düzenleme getiriyor.

Kanun teklifinde gençlik, aile kurumu ve evlilik üzerinden tanımlanmaktadır. İktidarın siyasal bakış açısıyla aile kurumu, toplumun temel birimi ve sermayesi olarak görülmekte, korunması ve güçlendirilmesi, toplumsal kalkınmanın sağlanması için gerekli kabul edilmektedir. Bu bakış açısıyla aileyi bireylerden oluşan ve her bir bireyi kendine özgü sorunları ve ihtiyaçları olan bir yapı olarak değil, kendi siyasi menfaati ve istikbali için şekil verilmesi, tek bir potada eritilmesi gereken yapı olarak görüyor. Aile yapısını tekçi bir toplum yaratmanın aracı olarak görüp bu amaç doğrultusunda şekillendirmeye çalışan, bu şekilde toplumu dizayn etmeyi hedefleyen bir anlayışla hareket ediliyor. Aile, AKP iktidarının kültürel hegemonya kurma hedefine bir aparat olarak görülüyor. İktidar tarafından gençlik, evlenerek yeni aileler kurma güdümüyle hareket eden bir topluluk olarak sınıflandırılmaktadır. İktidar, Aile ve Gençlik Fonuyla evlenecek gençleri desteleyerek aile kurumunun sağlamlaştırılması ve gelecek nesillerin sağlıklı aile ortamında yetiştirilmesi amacını taşıdığını iddia etmektedir ancak bu tanım gençleri aile kurumunun bir uzantısı olarak görmekte, gençliğin bir birey ve politik bir özne olarak özerk yapısını yok saymaktadır. Bu yönüyle, toptancı bir yaklaşımla gençlerin sosyal, ekonomik ve politik sorunlarını, evlenip evlenmemesi gibi sığ bir yaklaşım içerisine hapsetmektedir ki “çözüm” diye sunduğu seçenekte bile gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu hepimize göstermektedir.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanının açıklamasına göre, Aile ve Gençlik Fonunun ilk faaliyeti olan evlilik kredisinin 18-27 yaş arasındaki gençlere faizsiz 150 bin TL olarak verilmesi planlanmaktadır. Bakan Hanım ile iktidarın ülkeyi getirdikleri hâlden ne yazık ki haberleri yok sanırım çünkü aşırı fiyat artışlarıyla birlikte şu anda ortalama evlilik maliyeti 400 bin lirayı aşmaktadır. Gençlerin evlilik kredilerine değil işe ihtiyacı var, özgür bir ülkede refah içerisinde yaşamaya ihtiyacı var, en temel hakkı olan eğitim hakkını ücretsiz almaya ihtiyacı var.

Bakın, milyonlarca genç eğitim görmek için devlete borçlanıyor ve aynı devlet bu gençlere iş vermeden önce borcu için onların peşine düşüyor. Yaklaşık 5,5 milyon gencin KYK kredi borcu olduğu, 300 binin üzerinde gencin ise KYK borcundan dolayı icralık olduğu biliniyor. Öğrenci yurtları yetersiz, gençler barınamıyor; devlet desteği sağlanan cemaat ve tarikat yurtlarına mahkûm ediliyorlar.

Sonuç olarak gençlerin karşılaştığı sosyal, ekonomik ve politik riskler aile kurumu çerçevesiyle sınırlandırılamaz ve çözülemez. Fonla gençlerin evlenmesinin güvence altına alınması planlanmaktadır ancak bu senaryo gençlerin sosyoekonomik ve politik sorunlarını yansıtmamaktadır.

Bir başka boyutu da kadın boyutudur. İktidar, kadını da aile kurumuyla sınırlandırarak eve hapsetmek istemektedir. İktidar, bu anlayışıyla bu durumu yerleşik hâle getirmek için yirmi yıldır uğraşmaktadır; kadınların kazanımlarına saldırması da bu bakış açısının bir sonucudur. Direnen, politik alandan ekonomik alana kadar her alanda var olma mücadelesi veren kadınlar, yapılan saldırılar ve düzenlemelerle kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Bu anlayış kadına yönelik şiddeti yaygınlaştırmaktadır.

Bakın, Türkiye, kadınlara karşı ayrımcılığı önlemek için uluslararası sözleşmeler imzalamış ancak bunlardan geri çekilmiştir. Kadına yönelik şiddet vakaları artmış, failler cezasız kalmıştır. Türkiye kadına yönelik şiddetin en fazla olduğu OECD ülkesidir. Türkiye’deki kadınların yüzde 43’ü kendilerini güvende hissetmemektedir; son yirmi bir yılda 8 bin kadın öldürülmüştür. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin ardından en az 603 kadın öldürülmüş, 464 kadın ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir.

Kadınlara yönelik saldırılar kadın kırımı boyutuna ulaşırken faillere yönelik cezasızlık politikası artmaktadır. Hâl böyleyken yapılan düzenlemelerle kadını birey ve özne olarak görmekten gittikçe uzaklaşılmaktadır. “Aile” ve “evlilik” kavramlarına sıkıştırılmaya çalışılan kadınlar direndikçe kadınlar üzerinde saldırılar yoğunlaşmakta ve toplum bu şekilde dizayn edilmeye çalışılmaktadır.

AKP’nin aileci politikaları hâlihazırda ekonomik, sosyal ve özel alanda dezavantajlı durumda olan gençlerin, kadınların yaşadığı sorunları görmezden gelmekte ve bu grupların yaşadığı sorunları derinleştirmektedir. Genç kadınlar, ekonomik kriz bağlamında artan bir biçimde yoksullukla ve işsizlikle, artan toplumsal şiddet bağlamında ev içi şiddet ve sosyal dışlanmayla karşı karşıyadır. Bir yandan genç kadın işsizliği artarken bir yandan da ev içi şiddet ve boşanma oranlarında da kayda değer bir artış görülmektedir. Bu bağlamda, kurulması önerilen Aile ve Gençlik Fonu genç kadın yoksulluğuna bir çözüm olarak aile kurumunu sunmakta, genç kadınların aile kurumu içerisinde yaşadığı sorunları görmezden gelmekte, devletin sorumluluğunu aile kurumu üzerinden bireylere yüklemektedir.

Aile ve Gençlik Fonunun kuruluş amacı ve işleyişi AKP’nin sosyal politikalarının bir uzantısı olup genç kadınlar başta olmak üzere gençlerin haklarını kapsamadığı gibi bu hakların ihlalini daha da derinleştiren bir şekilde formülize edilmiştir. Aile ve Gençlik Fonunun işleyişi yerelle bağlantısı olmayacak bir şekilde tasarlanmıştır; bu doğrultuda, gençlerin sosyal ve ekonomik gerçeklikleri doğrultusunda şekillenen sorun ve ihtiyaçlarını doğru, etkili ve anlamlı şekilde kavrayamayacak tepeden inmeci bir yapıya sahiptir. Bu görüşler doğrultusunda gençlerin sorun ve ihtiyaçlarını çözmek amacıyla bir fonun oluşturulmasını olumlu bulmakla beraber ilgili kişi, kurum ve kuruluşların, Aile ve Gençlik Fonu kapsamında “gençlik” tanımını aile kurumu ve evlilik üzerinden tanımlanması yerine gençlerin sosyal ve ekonomik gerçekliklerine uygun ve konunun öznesi olan gençlerin aktif katılımıyla belirlenecek şekilde yeniden tanımlanması gerekmektedir. Gençlerin sorun ve ihtiyaçlarını çözmek için bir fon oluşturulmak isteniyorsa şayet, fonun işleyişinin ve gençlik tanımının gençlerin katılımıyla belirlenmesi gerekmektedir. Fonun kadınların, gençlerin haklarını gözeten ve gençlerin ve kadınların temel ihtiyaçlara erişimini sağlayan bir yapıda olması da unutulmaması gerekmektedir.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak gençliğin, kadınların ve bütün ezilen kesimlerin sorunlarının katılımcı, çoğulcu, demokratik bir yaklaşımla ancak çözülebileceğine inanıyoruz. Bu anlamda, gençlerin ve kadınların ülkedeki tüm sorunlarda esas özne olacağı bir yaşam kurulana kadar mücadelemize devam edeceğiz. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü yaklaşırken biz kadınlar hep beraber “Vazgeçmiyoruz, her yerdeyiz.” diye haykırıyoruz. Kadının iradesini yok sayan, kadın katliamlarını meşrulaştıran erkek devlet şiddetine karşı da dayanışmaya herkesi buradan davet ediyoruz.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yontar, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

56.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, Tekirdağ'ın Saray ilçesinde gnays ocağı açılacağı iddialarına ilişkin açıklaması

NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Sayın Başkan, Tekirdağ basınında yer alan haberlere göre, Limak Holdinge bağlı Limak Çimento Saray ilçemizde duvar kaplamaları ve süslemelerde kullanılan gnays ocağı işletmek için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına başvuruda bulunmuş. Eğer bu projeye onay çıkarsa holding, devlet ormanlarından oluşan yaklaşık 110 futbol sahası büyüklüğündeki arazide maden ocağı işletecektir. Maden ocağı açılması tarım alanlarını bozacak, çevreyi kirletecek, tarımsal gelir azalacaktır. Yer altı ve yer üstü su kaynaklarının yeri değişecek ve kirlenecektir.

Bakanlığa sormak isterim: Gnays ocağı açılacağı iddiaları doğru mudur? Tarım alanlarının ve çevre kirliliğinin önüne nasıl geçilecektir? Lütfen, çocuklarımıza temiz bir doğa ve çevre bırakalım. Bölgede yaşayan paçalı şahin, kızıl çaylak ve leyleklerin yaşam alanlarına dokunmayalım.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İzmir Milletvekili Eyyüp Kadir İnan ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir ile 132 Milletvekilinin Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1735) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 76) (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara.

Buyurun Sayın Kara. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Aile ve Gençlik Fonu’yla ilgili grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Burada bu fonla ilgili olarak öncelikle şunu söylemek istiyorum ki her zaman alıştığımız gibi yine vitrin bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Bu kanun teklifini “vitrin” olarak nitelendiriyoruz çünkü gençliğe dair yapısal sorunlara herhangi bir şekilde kafa yormadan, herhangi bir sorunu öncelemeden, popülist bir şekilde evlenecek gençlere kredi desteğiyle ilgili karşımıza çıkıyorsunuz. Hangi sivil toplum örgütüyle, hangi uzmanla, hangi meslek odasıyla bunları konuştunuz, istişare ettiniz, bilmek istiyoruz. Bunu da neden böyle söylüyoruz? Çünkü yine bunun nereden çıktığı, nereden evrildiğine dair emareler zaten kamuoyunda mevcut. Cumhurbaşkanı Ekim 2023’te evlenme yaşının giderek yükseldiğinden, çocuk sayısının giderek düştüğünden, geniş aile yapılarının işte küçük çekirdek ailelere doğru evrildiğinden, giderek bireyselleşmenin ön plana çıktığından bahsetmiş ve bu gerekçelerle bir formül bulmuşlar ve hadi gençleri evlendirelim, yuva kuralım ve 150 bin lira kredi verelim demişler. Bunun için de şöyle bir formül bulmuşlar: Depremin en fazla olduğu, hissedildiği iller, başta da kendi bölgem, kendi ilim Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya gibi çok fazla hasarın olduğu yerlerde gençler yuva kursunlar isteniyor.

Arkadaşlar, değerli milletvekilleri; deprem bölgesindeki yurttaşlarımızın yuva kurmak ve evlenmek dışında çok daha önemli sorunları var, problemleri var. Eğer sizler de bilmek isterseniz biraz burada bahsedelim: Mesela, biz hâlâ 21-22 metrekarelik kutular içinde yaşıyoruz. İskenderun KYK yurdumuzdaki erkek ve kız  öğrencilerimiz…           NATO yerleşkesi, biz buna “NATO çadır kent” diyoruz. Orada insanlar, bu çocuklar 3-5 kilometreyi yürüyerek, bazen taksilere otostop çekerek, bazen de yürüyerek yayan gidiyorlar. Yani doğru ve sağlıklı bir şekilde ulaşıma bile ulaşamamışken hani gençleri evlendirelim, 150 bin lira verelim, geleceğe bir borçlansınlar, nasıl olsa bir şekilde öderler; bunu söyleyemeyiz. Bizim yurtlarda kalan öğrencilerimizin şu anda -bunu sorgulayabilirsiniz arkadaşlar- internetleri maalesef yok, kendi cep telefonlarındaki internetleri kullanıyorlar. Hepinizin malumu genç arkadaşlarımızın bunlara bütçesi maalesef yok. O bakımdan, özellikle Hatay'daki genç arkadaşlarımızın -bu konuda eğer ilgilenmek isterseniz- internetleriyle alakalı, yurda gidip gelme konusunda ulaşımla alakalı sıkıntıları var. Bir çadır kentte kalıyorlar. Bunları sizin bilgilerinize sunmak isterim.

Hazırladığınız 2024-2026 Orta Vadeli Program’dan okumak isterim ki: “Kamu kesimi genel dengesinde yer alan fon ve döner sermayelerin harcama ilkeleri belirlenecek, bütçenin birlik ilkesinin güçlendirilmesine yönelik özel gelir, fon ve benzeri uygulamalar gözden geçirilecektir.”

Arkadaşlar, siz de biliyorsunuz ki fonlar konusunda maalesef geçmişiniz pek parlak değil. Bunu niye söylüyorum? Ben mali müşavirim, Türkiye Varlık Fonunu ve İşsizlik Fonu’nu çok yakından takip ediyorum. İşsizlik Fonu’nun, pandemide işçilerin brüt ücretinden SGK kesintilerinin nereye harcandığını, İşsizlik Fonu’nun pandemide nasıl kullanıldığını hepimiz biliyoruz. Tüm bunları bilmenize rağmen yine bir fon kurmayı, müstakil bir fon kurmayı amaç ediniyorsunuz. Konuyla ilgili zaten bizim 2 tane sağlıklı bakanlığımız var. Nedir? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı. Şimdi bu düzenlemeyle biz şunu mu demeye çalışıyoruz: “Bu 2 bakanlık görevlerini tam olarak yerine getiremediler, işlevsel olarak çalışamadılar, o hâlde biz bir fon kuralım, bu fonun üstünden, bu müstakil fonun üstünden bu işlemleri yürütelim.” Bunu maalesef kabul etmiyoruz, doğru da bulmuyoruz, sağlıklı da bulmuyoruz. Neden? Çünkü fonlar mali disiplini bozar arkadaşlar, kaynakların yani kamunun kaynaklarının etkin ve sağlıklı bir şekilde kullanılmasının önüne geçer. Eğer bir fon kurularak evlenmek isteyen gençlere, parası olmayan gençlere bir finansman desteği sağlanmak isteniyorsa kamu yönetimi kapsamında bu desteklerin verilmesini zaten kısıtlayacak herhangi bir düzenleme yok. O bakımdan mevcut kurumsal yapı içerisinde de bu destekleri verebilirsiniz.

Gençlerle ilgili bir yasa yapılırken kendi öz iradelerine, yaşam haklarına, yurt dışında çalışmayla ilgili bir planlamalarının var olup olmadığına, yurt dışında bir kariyer planlaması yapıp yapmadığına ya da daha da fazla gitmeyelim bu kadarına, acaba bu ülke içerisinde nasıl sağlıklı bir şekilde yaşıyorlar, öğrenciler yurtlarda asansörlere korkmadan binebiliyorlar mı, düşüyorlar mı, ölüyorlar mı... Mesela bugün konuşmamda -inşallah dikkat çekmiştir- dedim ki: Hatay’da bulunan hem öğrencilerimiz hem de Hatay’ın dışında olan depremzede öğrencilerimiz 2015 yılında atıl olan bir konukevine, ODTÜ’nün konukevine yerleştirilmiş. Buradan söylüyorum, bu çocuklara denilmiş ki: “Siz şükredin ki depremzedesiniz burada yaşıyorsunuz, deprem olmasaydı siz ODTÜ’nün yurtlarına dahi yerleşemezdiniz.” Çok vahim bir cümle kurmuş oluyorum ben şu an burada. O bakımdan, 150 bin lira verip... Boş verin siz kim evlenecek, kim tek yaşayacak, kim birlikte yaşayacak; bunlar herkesin kendi özel hayatıdır. Biz önce gençlere sağlıklı, dengeli bir çevrede barınma koşulları ve yaşam koşulları içeresinde bir hayat ihdas edelim; asansöre bindikleri için ölmesinler, sağlıklı bir şekilde yaşayabilsinler. (CHP sıralarından alkışlar) Bırakın evlenmesin arkadaşlar gençler, o 150 bin lirayı oraya kullanmayın; o bakımdan bunu eleştiriyorum, gençler adına eleştiriyorum. Evet, ben genç bir milletvekili değilim ama gençler adına söz söyleyebilme kabiliyetim olduğunu düşünüyorum.

En son söz olarak şunları yine size söylemek istiyoruz: Özellikle Hatay’a, Kahramanmaraş’a, Adıyaman’a ve Malatya’ya özel bir önem istiyorum. Buradan Hatay için yine tekrar ediyorum…

Arkadaşlar, dikkatlice beni dinleyin lütfen, önemli bir şeyler söylüyoruz. Hep “Hatay’la ilgili konuşmak istiyoruz.” diyoruz, konuşuyoruz ama siz yine kendi aranızda konuşuyorsunuz.

Bakın, bizim 260 bine yakın konut ihtiyacımız var. Hep dedik ki: “Neden ihale yapmıyorsunuz, neden ihaleleri yapmıyorsunuz?” Daha evvel de söyledik, eğer bu ihalelere inşaat firmaları girmiyorsa bunun sebebini… Bu ihaleleri biz yapmıyoruz, siz yapıyorsunuz. Hatay'da niye 33 bin ihale yapıldı? Bu insanlar ne zaman evlerine girecek? Biz mecbur değiliz konteyner kentlerde yaşamaya çünkü insanların evleri vardı, işleri vardı, hepimiz güzelce yerleşik bir yaşama sahiptik. Dolayısıyla bu yaşama mahkûm olmak istemiyoruz. Önce “İlk Evim İlk İşyerim Projesi” gibi, bu tarz verdiğiniz sosyal konut projelerindeki gibi bu destek… Gençlere verilecek olan bu desteği de reddediyoruz. Bunu yapmak yerine gençlere daha sağlıklı koşullarda özellikle de deprem bölgelerinde ölmeyecekleri, ayakta kalacakları bir yaşam kurmaları için sizlerden daha ciddi adımlar bekliyoruz. Dolayısıyla bunlar bir kulağınızdan dinleyip diğerinden lütfen çıkmasın arkadaşlar. Bu konu üstünde 600 milletvekilini daha sağlıklı ve dikkatli olmaya davet ediyorum.

Genel Kurulu saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahsı adına konuşmacı Gaziantep Milletvekili Ertuğrul Kaya.

Buyurun Sayın Kaya.

ERTUĞRUL KAYA (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. DEVA Partisi adına söz almış bulunuyorum.

Hükûmetinizin nihayet gençlerimizi hatırlayıp, onların sorunlarını görmeye başlayıp gençler için eksik gedik de olsa “Kervan yolda düzülür.” anlayışıyla da olsa bir kanun teklifiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmenizi olumlu karşılıyoruz. Fakat kanun teklifinde yer alan Fonun kurulma amacının, hedeflerinin, ne için kullanılacağının net olarak kanunda belirtilmemesi çerçeve bir metin olması gereken kanunun ruhuyla maalesef bağdaşmıyor. Kanunda öngörülen faaliyetlerin yönetmeliklere bırakılmasını, bir anlamda Türkiye Büyük Millet Meclisinin baypas edilmesini doğru bulmadığımızı buradan ifade etmek istiyorum. Kanun teklifi kamuoyuna yansıtılırken -bildiğiniz üzere- evlenecek gençler için 150 bin lira faizsiz kredi olarak yansıtıldı fakat bu kanun metninde ne krediden ne 150 bin liradan ne de evlilikten bahsediliyor. Görüşülmekte olan Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi’nde kurulması amaçlanan Fonun kaynağı olarak Karadeniz gazı ve Gabar petrolü kaynak olarak ifade edilmiş. Bu gazla seçimi kazandınız fakat petrol ve doğal gaza seçimden sonra gelen yüzde 100’ü aşan zamlara bakılınca gaz bulmuş veya petrol fışkıran bir ülkeyi maalesef görmüyoruz. Hakikat gayet net ortada: İktidarınız 2’nci yüzyıla girerken milletimizin omuzlarına hangi yükleri yükledi, hangi yükleri yeni yüzyıla devretti şöyle bir hatırlayalım. Gençlerimiz başta olmak üzere, tüm halkımızın durumu gerçekten üzüntü verici. Gençlerimiz artık fazlasıyla yorgun, sürekli sınavlara girmekten yorgun, üniversite okurken barınma, beslenme sorunu yaşamaktan yorgun. Emeklilerimizin ikinci baharını maalesef kara kışa çevirdiniz, emeklilerimiz açlık sınırının çok altında bir maaşla bırakın geçinmeyi hayatta kalmaya çalışıyor. Esnaflarımız dükkân kiralarını, faturalarını ödeyemeyecek duruma geldi. Anneler pazardan filesi boş dönüyor. Babalar parası olmadığı için maalesef evlatlarını üniversiteye gönderemiyorlar. Gençliğin üniversiteye girme, girince barınma ve geçinme sorunları, ardından iş bulma sorunları varken, maalesef gençlerimiz için evlilik hayal oldu. Gençlerimiz el elde baş başta kaldı maalesef.

Bu ülkede Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan’ın ekonomiyi yönettiği on bir yıl boyunca toplumun her kesimi zenginliği, refahı doyasıya tattı; asgari ücretli ev, araba aldı, gençlerimiz harçlıklarını biriktirerek yurt dışına tatile gidebildi. Siz ülkeyi böyle bir dönemden aldınız maalesef milletimizi umutsuzluğa, fakirliğe mahkûm ettiniz; tek kelimeyle tam bir mirasyedisiniz. Siz bu ülkeyi kalkındırmak yerine bir zümreyi kalkındırmaya odaklandınız; kendiniz kalkındığınız için herkesi de kalkınmış sayıyorsunuz.

Hazırladığınız On İkinci Kalkınma Planı’nın “Gençlik” başlığıyla On Birinci Kalkınma Planı’nın “Gençlik” başlığı karşılaştırıldığında hedeflerin neredeyse bire bir aynı olduğunu yani kopyala yapıştır metoduyla bir kalkınma planı hazırladığınızı görüyoruz. Eğer bu kalkınma planını YÖK’e bir akademik tez olarak sunmuş olsaydınız veyahut da bir kitap olarak yayınlamış olsaydınız emin olunuz ki intihalden hakkınızda işlem yapılırdı.

Dünya yapay zekâyı konuşuyor, biz 21’inci yüzyılda hâlen 18’inci yüzyılın teknolojisine ait asansör kazalarını bu ülkede konuşur hâldeyiz. Bu tedbirsizliğe, kazalara sebebiyet verenler ise hâlâ makamlarında oturuyor.

Gençlerimiz sizden adalet istiyor. İnsanın en erdemlisi elinde yetki olduğu zaman adaletli davrananıdır. Biz DEVA Partisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine mülakatın kaldırılmasına ilişkin Devlet Memurları Kanunu’nun 50’nci maddesinin değiştirilmesine dair kanun teklifimizi sunduk. Eğer adilseniz, adaletli olduğunuza inanıyorsanız Sayın Cumhurbaşkanının seçimden evvel gençlerimize taahhüt ettiği mülakatın kaldırılması sözünü de bu kanun teklifimize açık destek vererek yerine getirme fırsatını size veriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERTUĞRUL KAYA (Devamla) – Adalet ve Kalkınma Partisi olarak parti tüzel kişiliğinizin önünde yer alan “adalet” kavramına uygun olarak davranmanızı gençlerimiz bekliyor. Gençlerimiz sizden sadece adalet istiyor. Adil olun ki, gençlerimizi adaletli ve liyakatli bir sınav sisteminin içine tabi tutun ki gençlerimiz iş bulsun, aş bulsun, ondan sonra bu huzura getirdiğiniz kanun teklifinin bir anlamı olsun ve gençlerimiz ondan sonra ailesini, yuvasını kursun. Gençlerimiz sizden kredi istemiyor, gençlerimiz sizden sadece ve sadece adalet istiyor.

Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi yerlerinden söz talebi olan arkadaşlara sırasıyla söz vereceğim.

Sayın Ataş…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

57.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, kırmızı et üretimindeki azalışa ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AKP iktidarının tarım ve hayvancılıktaki yanlış ve yetersiz politikaları yüzünden çiftçi toprağını terk etmekte, süt üreticisi ineklerini kestirmekte, besi hayvancılığı yapanlar ise sektörden uzaklaşmaktadır. Özellikle, son yıllarda kırmızı et üretimindeki azalış endişe verici bir hâl almaktadır. 2022 yılında kırmızı et üretimi 2 milyon 191 bin ton iken Tarım Bakanlığı 2023 yılı için planlanan üretimin 1 milyon 827 bin ton olacağını açıklamıştır. Buna göre sadece son bir yıldaki azalış 364 bin tondur, üstelik 2024 yılında Bakanlık tarafından hedeflenen miktar ise 1 milyon 727 bin tondur yani her yıl artış gösteren nüfusumuza karşı et üretimi miktarı sürekli azalmaktadır. Bu nedenle iktidar yine et ithalatı yapmak yerine, hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızı çok daha fazla desteklemelidir diyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Olgun…

58.- Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun’un, Akademisyen Sinan Ateş cinayetine ilişkin açıklaması

HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) – Tam on bir ay dolmak üzere, yaklaşık bir yıl geçti milliyetçi, Atatürkçü Akademisyen Sinan Ateş’in ulu orta katledilmesinin üzerinden. Edenin yanına kâr kaldığı değil, güvenilir bir hukuk devleti temenni ediyorum herkes için. Bu ateş üstü toprakla örtülemeyecek bir ateştir, hâlâ azmettiricilerini açığa çıkarmadığınız gibi cinayetin aydınlatılması için Meclis araştırması açılması önergelerini reddettiniz. Hadi hep beraber karanlığı aydınlatalım, gerçek faillerin bulunması için ortak hareket edelim; var mısınız? Yoksa yine inisiyatif almayacak, ezber cümlelerle kınamakla mı yetineceksiniz? Biliyorum ki hiçbir şey yapmayacak, susarak suça ortak olacaksınız. Sessizce unutturmaya çalışsanız da unutmayacağız, unutturmayacağız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çan…

59.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, TÜİK'in yayınladığı Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi verilerine ilişkin açıklaması

MURAT ÇAN (Samsun) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün TÜİK Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi verilerini yayınladı. Tarımsal girdilerde eylül ayındaki artış yüzde 2,63 yani her alanda olduğu gibi tarımsal girdilerde de enflasyon tüm hızıyla devam ediyor. Enflasyonun belini kırdık, vatandaşı enflasyona ezdirmeyeceğiz masalları da artık işe yaramıyor. Bugün her şeyin fiyatı artarken artmayan tek şey ve hatta baş aşağı düşen şey çiftçimizin tarlasındaki, bahçesindeki ürünün değeridir. Çiftçimiz açısından bu maliyet artışıyla ayakta kalmak büyük bir mucize. Daha da can yakıcı olan dünyada gıda fiyatları 2022 Mart ayından beri düşerken bizde ise son otuz sekiz aydır yükselmeye devam ediyor. Sebebiyse açık: Tarımsal üretimde ithalata bağımlılık, bu da iktidarınızın eseridir.

BAŞKAN – Sayın Beyaz…

60.- İstanbul Milletvekili Ersin Beyaz’ın, aralık ayında asgari ücrete yapılacak zamma ilişkin açıklaması

ERSİN BEYAZ (İstanbul) – Aralık ayında milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren 2024 yılı asgari ücreti belirlenecektir. Hayat pahalılığı ve enflasyon karşısında geçim sıkıntısı yaşayan vatandaşlarımız için hayati bir önem taşıyan asgari ücretin belirlenmesi konusunda ciddi sorunların olduğu açıktır. TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamları ile gerçek enflasyon arasında uçurum olması bu konuda vatandaşlarımızın beklentilerinin istismar edilmesi anlamına gelmekte ve milletimizi her yıl daha da yoksullaştırmaktadır. Merkez Bankası da yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 65 olarak revize etmiştir, bağımsız araştırma kuruluşlarının enflasyon hesabı ise yüzde 120’nin üzerindedir. TÜİK yanlış rakamlarıyla milletimizin kul hakkına ve vebaline girmektedir. Bu tutumdan acilen vazgeçmeli, 2023 Temmuzdan beri uygulanan 11.402 liralık asgari ücrete gerçek enflasyon oranında zam yapılmalı, en düşük emekli maaşı da asgari ücret seviyesine getirilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Yontar…

61.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, ücretli öğretmenlere ilişkin açıklaması

NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Sayın Başkan, ücretli öğretmenler hastalık ya da doğum iznine ayrılmış öğretmenlerin yerine Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yerleştirilmekte, kadrolu öğretmen gelince ücretlinin işine son verilmekte. Eşit işe eşit haklardan yararlanamamaktalar, asgari ücretin altında maaş almakta, sigortaları yarım yatırılmakta. Nöbet ücreti, kırtasiye yardımı, aile ve çocuk yardımı, öğretmen kimlik kartı, MEBBİS kaydı, maaş promosyonu yok.

Öğretmenin kadrolusu, sözleşmelisi, ücretlisi olmaz arkadaşlar; bu, devletin ayıbıdır. Gelin, bu öğretmenlerimizin atamalarını yapalım, kadrolarını ve haklarını verelim.

BAŞKAN – Sayın Otlu…

62.- İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu’nun, tutuklu Sude Çağlar'a ilişkin açıklaması

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Burada gençlik üzerine fon konuşulurken birçok genç arkadaşımız hapishanelerde tutuklu bulunmakta, bunlardan birisi de yedi buçuk aydır tutuklu bulunan ÖGK’li Sude Çağlar’dır. Sude Çağlar Eskişehir L Tipi Cezaevinde neden bulunuyor? Özellikle Dersim’de kaybolan Gülistan Doku’nun aranmasını istediği için tutuklu; Şule Çet gibi genç bir kadın arkadaşımızın katledilmesinde katillerin bulunmasını istediği için tutuklu ya da 8 Martlara, 25 Kasımlara katıldığı; bu ülkede kadına yönelik şiddetin durdurulmasını istediği, Kürt ulusunun özgürlüğünü istediği, eşitliği ve özgürlüğü istediği; ana dilinde hakkı, parasız eğitimi savunduğu için tutuklu. 23 Kasımda Eskişehir'de muhakeme edilecek. Gençlere fon ayırdığını iddia eden AKP iktidarının gençleri tahliye etmesini talep ediyoruz. Sude Çağlar’a özgürlük diyoruz. (HEDEP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Karaoba…

63.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Uşak Milletvekili Fahrettin Tuğrul'un açıklamasına ilişkin açıklaması

ALİ KARAOBA (Uşak) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez. Uşak Milletvekili Fahrettin Tuğrul'un cumhuriyetin değerleriyle ve gurur duyulası geçmişimizle kavga edercesine “Şehrimizin ana caddesinin ismi İsmet Paşa Caddesi değil, İstasyon Caddesi’dir.” açıklaması talihsiz bir açıklamadır. Bugün sahip olduğumuz demokrasinin temellerini ortaya atan İsmet İnönü’ye, değerlerimize ve geçmişimize sahip çıkmamız öncelikle seçildiğimiz şehrimize bir borcumuzdur. İsmet Paşa Anıtı yeniden yerine konulacağını söyleyen bir önceki AKP'li Belediye Başkanının tüm sözleri ve vaatleri boşa çıkmıştır. Mart 2024’te değişecek şimdiki AKP'li Başkana sesleniyorum: Altmış yıllık ana caddemizin ismini siyasi emellerinize alet etmeyin. Cumhuriyetle, gurur duyduğumuz geçmişimizle kavga etmeyi bırakın. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sümer…

64.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Tıpta Uzmanlık Sınavı sonuçlarına göre boş kalan kadrolara ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tıpta Uzmanlık Sınavı sonuçlarında cerrahi, çocuk, acil tıp gibi bölümlerin çok fazla tercih edilmemesi dikkat çekiyor. TUS sonuçlarına göre çocuk cerrahisi bölümündeki 140 kontenjanın sadece 51’i dolarken 1.265 pediatri kadrosunun ise 504’ü doldu. Çocuk hastalıkları, acil tıp, genel cerrahi, göğüs cerrahisi, çocuk cerrahisi bölümlerinin pek çok kadroları ya boş kaldı ya da çok az tercih ediliyor.

Sayın Bakan eliyle para işareti yaparak doktorlarımız için “Yurt dışına para için gidiyorlar.” imasında bulunmuştu. Üniversitedeki öğrenci yetiştiren hekimlerimiz ise “Şartlar iyileştirilmezse önümüzdeki yıllarda ne ameliyat edecek cerrah ne çocuğumuza bakacak hekim bulamayacağız.” diye dert yanıyor. Bakın, elimde bu evrak, Adana Şehir Hastanesi Fizik Tedavi Merkezi hastalarına Temmuz 2024 sonrasına yani bir yıl sonrasına randevu veriliyor. Randevu verilen sistemin yaratacağı sağlıkta devrimden bahsedemezler, acilen kendi tıp doktorlarına sahip çıkmalı bu Hükûmet.

BAŞKAN - Sayın Güzelmansur…

65.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, atanamayan depremzede öğretmenlere ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) –  Teşekkür ederim Sayın Başkan.

6 Şubat depremlerinin derinden yaraladığı, mağdur ettiği kesimlerden biri de atanamayan öğretmenlerimiz. Bu öğretmenlerimiz depremde sevdiklerini, iş yerlerini, evlerini, geçmişlerini, hayallerini kaybettiler; çalışacak bir iş yerleri, başlarını sokacak bir evleri, dertleşecek sevdikleri kalmadı. Kitaba, kırtasiye malzemelerine ulaşmaları zor, internete erişimleri kısıtlı. Bu öğretmenlerimizden KPSS’ye hazırlanmaları beklenemez, bu yanlış bir beklenti olur. Dolayısıyla depremzede atanamayan öğretmenlere pozitif ayrımcılık yapılmalı. Depremden etkilenen illerdeki atanamayan öğretmenlere KPSS’siz sınav hakkı tanınmalı, mağduriyetleri giderilmeli. Ben, bununla ilgili kanun teklifi hazırladım, yarın Meclis Başkanlığına sunacağım. Tüm partilerden ve Millî Eğitim Bakanlığından kanun teklifime destek vererek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıç.

66.- Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç’ın, köylerin etrafındaki gelişim alanlarının TOKİ'ye devredilmesine ilişkin açıklaması

ŞERAFETTİN KILIÇ (Antalya) – Değerli Başkanım, köylerin boşalması yetmiyormuş gibi şimdi de gelişim alanları sessiz sedasız TOKİ'ye devredilerek satışa çıkarılıyor. Büyükşehir Yasası’yla tüzel kişiliği ortadan kalkan köylerin etrafındaki gelişim alanları sessiz sedasız TOKİ'ye devredilirken TOKİ köylülere ait olan bu arazileri satılığa çıkardı. Daha önce meradan hazineye çevrilen arazilerin TOKİ tarafından satışa çıkarılması hem o köylerdeki tarımsal üretime büyük bir darbe vuracak hem de köyler tamamen emlakçıların rant alanı hâline getirilecek. Zaten köy nüfusunun azalmasından dolayı tarımsal üretimi büyük bir yara alan köylerde üretim tamamen duracak. Bu ülkenin değerlerini sata sata bitiremediniz, yeter artık! Bari köylülerimizin toprağına dokunmayın. Köyleri rant alanına çevirecek bu satışlar derhâl durdurulmalıdır.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İzmir Milletvekili Eyyüp Kadir İnan ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir ile 132 Milletvekilinin Aile ve Gençlik Fonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/1735) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 76) (Devam)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.14

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER : Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

76 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, 54 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlayacağız.

2.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un İslam İşbirliği Teşkilatı Çalışma Merkezi Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1604) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 54)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 22 Kasım 2023 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.17


[(*)] 76 S. Sayılı Basmayazı 14/11/2023 tarihli 20’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.