TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
26’ncı Birleşim
28 Kasım 2023 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, yerel yönetim değerlendirmelerine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, Erzincan’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’ın, Mersin’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP Genel Başkanına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın, Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
8.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
10.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
11.- İstanbul Milletvekili Muhammed Ali Fatih Erbakan’ın, Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Yeniden Refah Partisine sataşması nedeniyle konuşması
12.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, İstanbul Milletvekili Muhammed Ali Fatih Erbakan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
13.- Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
4.- Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı’nın, Portekiz’de düzenlenen Kick Boks Dünya Şampiyonası’nda madalya kazanan millî sporculara ilişkin açıklaması
5.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, 11 Eylül 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanun’a ilişkin açıklaması
6.- Kastamonu Milletvekili Fatma Serap Ekmekci’nin, yaşanan fırtınanın Kastamonu’nun sahil bandındaki 5 ilçesinde yol açtığı deniz taşmasına ilişkin açıklaması
7.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın, Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelere ve Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit olan Piyade Sözleşmeli Er Emrah Gündüz’e ilişkin açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Ümmügülşen Öztürk’ün, elektronik ve ısıtılmış sigaralarla mücadelede daha etkili adımlar atılması gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, EYS kapsamında çalıştırılan antrenörlerin kadro sorununa ve Tahir Elçi’nin ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
10.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Uşakspor Futbol Takımı’na ve Aşigolar taraftar grubuna ilişkin açıklaması
11.- Kütahya Milletvekili Mehmet Demir’in, İsrail-Filistin savaşında yaşananlara ilişkin açıklaması
12.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Genel Kurulu ziyaret eden Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği yöneticilerine “Hoş geldiniz.” dediğine ve işçi cinayetlerine ilişkin açıklaması
13.- Kütahya Milletvekili İsmail Çağlar Bayırcı’nın, Kütahya’ya eğitim alanında yapılan yatırımlara ve Kendin Yap Atölyeleri Projesi’ne ilişkin açıklaması
14.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’nın, deprem bölgesindeki barınma krizine ilişkin açıklaması
15.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, pancar çiftçisinin ürününü teslim etmek için çektiği çileye ilişkin açıklaması
16.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, Burdur’daki süt üreticilerinin taleplerine ilişkin açıklaması
17.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, sağlıkta şiddete ilişkin açıklaması
18.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, İzmir Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nde kalan Suriyeli ve Filistinlilerin kötü muamele gördüğüne ilişkin açıklaması
19.- Batman Milletvekili Serkan Ramanlı’nın, şehit olan Gazze Yasama Konseyi Başkanı Ahmed Bahr’a ve X platformunda İsrail’in katliamlarına destek veren hesaplara ilişkin açıklaması
20.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Tahir Elçi’nin katledilişinin 8’inci yılına ve Çukurovalı çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
21.- Sivas Milletvekili Hakan Aksu’nun, Devlet Su İşlerinin Sivas’taki yatırımlarına ilişkin açıklaması
22.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin köylerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın, cumhuriyet rejimini yıkmak isteyen bölücü siyasete ilişkin açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in, çalışan emeklilere 5 bin TL ikramiye verilmesinin Cumhurbaşkanı tarafından “müjde” olarak açıklanmasına ve emeklilerin asgari ücretin altında maaş almaması gerektiğine, EYT’li vatandaşların mağduriyetinin hâlâ devam ettiğine, mülakatlara, Cumhurbaşkanının ortaya attığı yüzde 50+1 tartışmasına ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ortaya çıkardığı sorunlara, gençlere verilen telefon teşvikinden yararlanmak isteyen vatandaşların yaşadığı soruna ve kara para aklanması konusuna ilişkin açıklaması
25.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan Piyade Astsubay Üstçavuş Necdet Çalış, Piyade Sözleşmeli Erler Emrah Gündüz ile Fevzi Kızıltaş’a, Katar’ın ara buluculuk çalışmaları sonucunda Gazze Şeridi’ndeki insani ateşkesin iki gün daha uzatılmasına ve Gazze’de yaşananlarla ilgili Birleşmiş Milletlerin içine düştüğü âcizliğe, atama bekleyen öğretmenlere ve İYİ Parti olarak öğretmenlerin hak ettikleri itibara kavuşuncaya kadar konuyu gündemde tutmaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması
26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit olan Astsubay Üstçavuş Necdet Çalış, Sözleşmeli Erler Emrah Gündüz ile Fevzi Kızıltaş’a, bölgede İsrail’in ABD’nin desteğiyle uygulamaya çalıştığı projeyle ilgili gelişmelere ve Türk milletinin varlığını kıyamete kadar sürdürmeye devam edeceğine, İsrail ve Hamas arasında ateşkes ortamının oluşmasına, ateşkes süresinin uzatılmasına ve İsrail’in soykırım suçundan dolayı Uluslararası Adalet Divanında hesap vereceği günleri beklediklerine ilişkin açıklaması
27.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tahir Elçi’nin katledilmesinin 8’inci yıl dönümüne, cezaevlerinde açlık grevlerinin başladığına, bu sabah yaşanan gözaltılara, grupta ekokırım yasa kampanyasını yürüten çok sayıda yurttaşla yaptıkları görüşmeye ve uluslararası küresel araştırmaların Türkiye’nin en tehlikeli ve en mutsuz ülke olduğunu ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması
28.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Tahir Elçi’nin katledilişinin 8’inci yılına, Yeniden Refah Partili Yusuf Aktaş’ın Sözcü TV sunucusu Damla Doğan’ın kadına yönelik şiddete ilişkin yapmış olduğu haber görüntülerini buzlayarak yayınlamasına, 50+1 tartışmasına ve ekonomik krize, adı “Fatih Terim fonu” olarak geçen vurguna ve İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
30.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit olan 3 Mehmetçik’e, devlet-millet kaynaşmasıyla terörün her çeşidiyle sonuna kadar mücadele edeceklerine ve Türkiye barışını gerçekleştireceklerine, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir hukuk devleti olduğuna, Filistin’de büyük bir insanlık dramı ve soykırım yaşandığına ve Türkiye’nin Gazze için yaptıklarına, bütün emeklilerin 5 bin liralık ikramiyeyi almasıyla ilgili yasal düzenlemeye ve 2024 bütçesinin Plan ve Bütçe Komisyonundan geçtiğine ilişkin açıklaması
31.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, cezaevindeki Ramazan Taşkıran ile Resul Baltacı’ya ilişkin açıklaması
32.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın HEDEP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Tahir Elçi’yle ilgili Meclis araştırması komisyonu kurulmasına niçin “hayır” denildiğini anlayamadığına ilişkin açıklaması
34.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Tekirdağ Milletvekili Çiğdem Koncagül’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
35.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
36.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Muhammed Ali Fatih Erbakan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- İstanbul Milletvekili Suat Pamukçu’nun, Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, çalışma ortamını rahatlatmak için söz aldığına ilişkin açıklaması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin tarafından, EYT’li vatandaşların sorun ve taleplerini çözüme kavuşturmak amacıyla 28/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- İYİ Parti Grubunun, Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun ve 19 milletvekili tarafından, üniversite mezunu nüfusun işsizlik sorununa çözüm getirilmesi ve istihdamda yer alabilmeleri için gereken önlemlerin alınması amacıyla 23/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- HEDEP Grubunun, Grup Başkan Vekili Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Tahir Elçi cinayetinin tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 28/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever ve arkadaşları tarafından, kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılığın araştırılması amacıyla 28/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11 Aralık 2023 Pazartesi günkü gündeminin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1’inci ve 2’nci sıralarında yer almasına; 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin 10 turda tamamlanmasına, turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tekliflerinin maddelerinin oylanmasına ilişkin önerisi
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın, (2/638) esas numaralı Katma Değer Vergisi Kanununda ve Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/34)
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Dilekçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/40) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı:24)
2.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kongo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/42) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 25)
3.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Palau Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Hizmetleri Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/43) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 26)
4.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Lesotho Krallığı Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/44) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 27)
5.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekvator Ginesi Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/45) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 28)
6.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Burkina Faso Hükümeti Arasında Havacılık Hizmetleri Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/46) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 29)
7.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Namibya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/48) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 30)
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Bekir Bozdağ’ın, Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın (2/638) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
XI.- OYLAMALAR
1.- (S.Sayısı: 28) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekvator Ginesi Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
2.- (S.Sayısı: 24) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
3.- (S.Sayısı: 25) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kongo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
4.- (S.Sayısı: 26) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Palau Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Hizmetleri Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
5.- (S.Sayısı: 27) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Lesotho Krallığı Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Edirne Milletvekili Ahmet Baran Yazgan'ın, Enez Deniz Gümrük Kapısının hizmete açılacağı tarihe ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın cevabı (7/5795)
2.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, 7 Ağustos 2019'dan bu yana Hazinenin iştirak ettiği şirketlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/6014)
3.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, son sekiz yılda başlatılan bazı yardım kampanyalarıyla ilgili çeşitli verilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/6110)
4.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş'in, 2022 ve 2023 yıllarında KÖYDES Projesi kapsamında Giresun iline ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/6111)
5.- Ankara Milletvekili Murat Emir'in, bir alışveriş merkezi için alınan tahliye kararına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/6112)
6.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, emeklilere verilmesi öngörülen ikramiyeye ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/6113)
7.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, THY bünyesinde görev yapan pilotlara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/6114)
8.- Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir'in, Erciyes Üniversitesi Aşı Araştırma ve Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezinin yeni binasının devam eden inşaatına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/6115)
9.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, RTÜK üyelerine ait lojmanlarda yapılan tadilatla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/6209)
10.- Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Habur Sınır Kapısında yaşanan trafiğin azaltılmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/6212)
11.- Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Diyarbakır'da bulunan Merkez Bankasına ait binanın şehir müzesine dönüştürülmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/6213)
28 Kasım 2023 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Bekir BOZDAĞ
KÂTİP ÜYELER: Adil BİÇER (Kütahya), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
-----0-----
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, yerel yönetim değerlendirmeleri konusunda söz isteyen Ankara Milletvekili Osman Gökçek'e aittir.
Buyurun Sayın Gökçek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, yerel yönetim değerlendirmelerine ilişkin gündem dışı konuşması
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, sizlere Cumhuriyet Halk Partisinin belediyeciliğinden örnekler vermek istiyorum.
İNAN AKGÜN ALP (Kars) – Kendi belediyeciliğini anlat.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sen kendi belediyeciliğini anlat ya.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Ankara Büyükşehir Belediyesinden başlamak istiyorum. Kızılırmak’tan getireceğiniz suyla Mogan çevresinde bin kilometrekare alanı sulu tarıma çevireceğinizi söylediniz, yapmadınız. 58 kilometre metro yapacağınızı söylediniz, yapmadınız. Ulus trafiğini yerin altına alarak Ulus tarihî kent projesi yapacağınızı söylediniz, yapmadınız.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Babanın parsel parsel sattıklarını anlat.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Ümitköy-Söğütözü-Atatürk Orman Çiftliği güzergâhı arasında 32 kilometrelik bisiklet yolu projeniz vardı, yapmadınız.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Babanın parsel parsel sattıklarını anlat.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Barajların üstüne güneş paneli yapacaktınız, yapmadınız.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Babanın parsel parsel sattıklarını anlat.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – “En ucuz suyu ben satacağım.” dediniz, şu anda Türkiye belediyeleri içerisinde en pahalı suyu siz satıyorsunuz.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Dinleyin, dinleyin.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Babasının parsel parsel sattıklarını anlatsın, babasının.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – “En ucuz otobüs biletini biz vereceğiz.” dediniz milletimize, Türkiye’deki en pahalı otobüs biletini siz satıyorsunuz.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Baban nereleri parsel parsel sattı, baban, baban? Baban nereyi parsel parsel sattı?
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Dinle, dinle!
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Ya, bir bakın ne yapmamışsınız!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – “Öğrencilere otobüs ücretsiz olacak.” dediniz, sözünüzü unuttunuz.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Babanın parsel parsel sattığını anlatsana!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Ya, Sayın Mahmut Tanal…
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Babanın parsel parsel sattığını anlat!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Keşke bu sesinizi seçim öncesi, PKK terör örgütü Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklerken de çıkarsaydınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
Sayın Başkan, lütfen müdahale edin!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Keşke bu sesinizi arkadaki Türk Bayrağı’nı kaldıran danışmanlara da çıkarsaydınız.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bir terör örgütü ile Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanını aynı kefeye koyamaz! Lütfen müdahale edin!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Keşke bu sesinizi kendi aranızda “PKK, terör örgütü değildir.” diyen Tahir Elçi’nin hanımı için de çıkarsaydınız.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Lütfen müdahale edin!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Keşke Mustafa Kemal Atatürk’e “maymun” diye hitap eden danışmanlar için de çıkarsaydınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Aynaya bak! Aynaya bak! Aynaya bak!
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Babanın parsel parsel sattığını anlat!
İNAN AKGÜN ALP (Kars) – Asıl darbecilere destek verdiğini anlat, sen bunu ne anlatıyorsun!
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri…
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Şimdi, Ankara’da…
BAŞKAN – Sayın Gökçek… Sayın Gökçek…
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Buyurun.
BAŞKAN – Sayın Gökçek, bir müsaade buyurun.
Değerli milletvekilleri, sayın hatibi dinleyelim.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Hatibin babasının parsel parsel Ankara’yı sattığını söyledi Arınç!
BAŞKAN – Şimdi, sizlerle ilgili herhangi bir şey olduğunda zaten İç Tüzük gereği ben size de söz veririm.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Hatibin babası ne yaptı? Arınç dedi ki babasına, parsel parsel Ankara’yı sattığını söyledi, Arınç söyledi!
BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – Babasını temsilen burada!
BAŞKAN – Lütfen sayın hatibi sükûnetle dinleyelim; eleştirisi, değerlendirmesi olana da söz veriyorum.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Sayın Başkanım, zamanımdan çalıyorlar.
BAŞKAN – İlave edeceğim.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, Sayın Arınç babasına dedi ki: “Parsel parsel Ankara’yı sattı!”
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Ankara’da mazgalları, rögarları ve kanalları temizlemediniz; taşkınlardan dolayı 7 vatandaşımız hayatını kaybetti, buna siz sebep oldunuz.
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Siz, siz! Siz değil, sen!
İNAN AKGÜN ALP (Kars) – Ankara’yı parsel parsel satanlar sebep oldu! Ankara’yı susuz bırakanlar sebep oldu!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bu yaşananlara rağmen Sayın Mansur Yavaş’ı Londra’ya kızıyla tatile gönderdiniz. Yandaşlarınızı kadroya aldınız, yetişmiş çalışanları kovdunuz. Her yağışta da kara teslim oldunuz.
Bakın, kıymetli Cumhuriyet Halk Partililer, size bir örnek vermek istiyorum: Ankara Büyükşehir Belediyesine ait şirketlerde SGK borcu AK PARTİ’nin bıraktığı dönemde 195 bin TL’ydi, şimdi sizin borcunuz 4,7 milyar TL'ye çıktı.
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Sen Ankara’ya, Ankara’ya…
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Şeffaflıktan bahsettiniz; Kamu İhale Kurumunun verilerine göre Ankara Büyükşehir Belediyesi şirketlerinde 2.792 tane ihale yapıldı.
İNAN AKGÜN ALP (Kars) – Sen aynı ihaleleri, binlerce ihaleyi aynı...
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bu yapılan ihalelerin sadece 191 tanesini açık ihale olarak yaptınız.
İNAN AKGÜN ALP (Kars) – 191 ihaleyi aynı şirkete verdikleri dönemleri anlat sen.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Açık ihale oranınız 6,84 oldu yani sadece, Sayın Mansur Yavaş’ın hitabıyla söylüyorum, adrese teslim ihaleler yaptınız.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Baban nereye yaptı? Baban nereye yaptı peşkeş çekerken?
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Baban nereye yaptı?
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Vatandaşa yalan söylediniz “hak” demediniz “hukuk” demediniz yetimin hakkını yediniz. İşinize gelince emeklinin hakkını savunmaya kalktınız ama icraata gelince de Belediyenin kasalarını boşalttınız.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Sayın Arınç’a söyleyin burayı. Sayın Arınç ne dedi? “Parsel parsel sattı.” demedi mi?
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – İstanbul'da kar yağarken balıkçıya gittiniz, sel basarken Bodrum’da tatildeydiniz çünkü tatil size çok yakıştı, yapraklar da sizi deliler gibi alkışladı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sen git onları jeliboncu babana söyle.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Evet, Fatih Sultan Mehmet’in türbesine tekme salladınız, Yunanistan'da da Zeus’un heykelinin önünde hazır olda beklediniz.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Şu Marmaris’teki oteli kaça aldın Osman? 400 milyon doları nereden getirdin Osman?
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Nerede çalıştın da para kazandın?
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – İstanbul'da deprem bütçesini düşürdünüz, reklam bütçesini artırdınız. Türkiye'de kentsel dönüşümlere “Dur!” dediniz, depremde yıkılan binaların sorumluluğunu üzerinize almadınız.
Velhasıl CHP belediyeciliği aslında hiç değişmedi “çöp” “çukur” “çamur” demek “CHP belediyeciliği” demekti.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Kendini tarif ediyorsun, kendini tarif ediyorsun.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bugün de aynı zihniyeti tüm Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde görmekteyiz ve ne yazık ki de görmeye devam edeceğiz.
Tüm herkesi saygı ve sevgiyle selamlıyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gökçek.
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Babasını tarif etti aynı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Köksal, buyurun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, hatibin Cumhuriyet Halk Partili belediyelere, partimize ve önceki Genel Başkanımıza sataşmasından dolayı…
YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Beyaz TV’nin sahibi kimmiş, onu da bir sor bakalım, nasıl kurmuş orayı?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bir kere, her şeyden önce, Ankara’da, Ankara’yı parsel parsel satan jeliboncuların bu kürsüye çıkıp Cumhuriyet Halk Partisini ya da Cumhuriyet Halk Partisinin belediyelerini eleştirmeye hakkı yok, önce buraya gelelim; bir. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Burcu Hanım, ben sizin babanız İsmail Bey veya anneniz Meral Hanım hakkında konuşuyor muyum efendim?
BURCU KÖKSAL (Devamla) – İkincisi: “Çözüm süreci” adı altında PKK’lı teröristlere Habur’da kırmızı halılar sererek davulla, zurnayla karşılayıp…
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Bırak, bırak!
BURCU KÖKSAL (Devamla) - …çadır mahkemelerinde beraat ettirenlerin buraya çıkıp da “PKK terör örgütü Kılıçdaroğlu’nu destekledi.” diyecek yüzleri yok her şeyden önce.
NİLHAN AYAN (İstanbul) – Kendileri açıklamıştı.
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Biz teflon gibiyiz, isteseniz de terör bize yapışmaz; biz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisiyiz.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Allah Allah!
NİLHAN AYAN (İstanbul) – Kendileri açıklamıştı.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Onun için mi Mustafa Kemal’e “maymun” diyeni danışman yaptınız?
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Dün de bugün de yarın da her zaman, yaşadığımız müddetçe bütün terör örgütlerinin karşısında olacağız.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Onun için mi “maymun” diyeni danışman yaptınız? Mustafa Kemal’e “maymun” diyeni niye danışman yaptınız?
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Biz kürsülere çıkıp da sümüklü FETÖ için “Gel de bu hasret bitsin.” diyenlerden değiliz.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Mustafa Kemal Atatürk’e “maymun” diyeni niye danışman yaptınız, bir söyleyin.
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Biz gidip de Bank Asyanın kurdelesini törenle kesip de ondan sonra FETÖ’nün önünde Amerikalara gidip diz çöküp icazet alanlardan değiliz.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – “Maymun” diyeni danışman yaptınız.
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Biz bu Meclise “FETÖ’nün siyasi ayağı araştırılsın.” diye önerge getirdiğimizde o önergeyi ellerini “ret” oyu için kaldıranlardan değiliz. (CHP sıralarından alkışlar) Biz FETÖ’yle etle tırnak gibi olup Türkçe Olimpiyatları’nı düzenleyenlerden değiliz. Biz adaylarımızı Pensilvanya’dan icazet alarak belirleyen bir parti değiliz.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Özgür Özel’i de anlat biraz! Manisalı Özgür Bey’in dediklerini anlat!
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Dolayısıyla önce terörle ilişkili birilerini görmek istiyorsanız aynaya bakacaksınız, aynaya. Ondan sonra Cumhuriyet Halk Partisinin İstanbul’da, Ankara’da ve 11 büyükşehirde tarih yazan Cumhuriyet Halk Partisi belediye başkanlarına laf söylemeyeceksiniz. Hadi oradan! (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz, bir şey söylemek istiyorum.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım…
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Bir laf atma var ama.
BAŞKAN – Ne söyledi, niçin istiyorsunuz?
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Efendim, babamla alakalı bir konu söyledi.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım…
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Lütfen, rica edersem bu konuda bir cevap verebilir miyim?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yalan mı? Parsel parsel sattınız. Sizin kendi milletvekilleriniz söylüyor.
BAŞKAN – Yerinizden Osman Bey, yerinizden söz vereyim.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Tanal, sizinle ilgili bir şey yok, Sayın Grup Başkan Vekili cevap verdi.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Adını zikretti, Sayın Tanal’ın kürsüde adını zikretti “Mahmut Tanal” dedi.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Adımı zikretti, olur mu Başkanım, adımı zikrederek…
BAŞKAN – Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Sayın Başkanım, özellikle şunu söylemek istiyorum: Sayın Burcu Hanım, babaların üstünden eğer konuşacaksak sizin de kıymetli bir aileniz var; İsmail ve Meral Hanım, babanız ve anneniz var, saygı da duyuyorum, hürmet ediyorum ama bence bunu bu şekilde yapmamamız gerekiyor.
Ama ikinci bir kısmı anlatmam gerekiyorsa şunu söylemek gerekiyor, sizin aslında sıkıntınız şu: Şimdi, biliyorsunuz, 39 milletvekili sizden aday oldu ve seçildi. Siz buradaki bu milletvekillerine bana yaptığınız hakaretin çok daha fazlasını yapıyordunuz ama ne zaman sizin safınıza geçtiler, işler değişti. Sizin anlayamadığınız olay şu: Babamın görevden ayrıldıktan sonra Sayın Cumhurbaşkanına olan gönül bağından dolayı bir rahatsızlığınız var.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hadi canım oradan! Azledildi.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Hayır, hayır.
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Ayrılmadı ki azledildi.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Bakın, bir şey anlatmak istiyorum, sizin bunu anlayabilmeniz mümkün değil çünkü bakın…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Görevden alındı, görevden.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Neden görevden alındı?
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Lütfen rica ediyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Görevden niye alındı?
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Ben sizin sözünüzü kesmedim, rica ediyorum, size bir şey söylemek istiyorum. Kendi kurultayında, kendi delegelerinin parayla satıldığını söyleyen bir siyasi parti bizim gönül bağımızı tabii ki anlayamaz. Bunu da söylemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Gökçek, teşekkür ediyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Köksal, buyurun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, grubumuzla ilgili açıkça sataşması var. Kurultayımızla ilgili delegelerimize atfettiği asılsız iddialar var, bir onunla ilgili.
İkincisi, yine, Ankara’da babasının yapmış olduğu işlemi savunmaya çalıştı, onunla ilgili.
BAŞKAN – Sayın Köksal, şöyle yapalım mı? Şimdi, bu, birbirimize devam ettiği zaman bir yerde bizim bunu durdurmamız lazım.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ama partimize bir sataşma var.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Burcu Hanım, Afyon’da kendi delegelerinize “hırsız” dediniz siz. Sizinkiler, delegeleriniz hırsız mı efendim?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sen mi üstüne alındın?
BAŞKAN – Hayır...
İzin verirseniz, bir şey söyleyeceğim.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Siz dediniz, Afyonkarahisar’da delegelerinize “hırsız” dediniz. Hırsız mı efendim delegeleriniz?
BAŞKAN – Sayın Köksal, ben size yerinizden söz vereyim ama yeni bir sataşmaya fırsat vermeden bitirelim bu işi.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Bak, ben size bunu kürsüden söyleyebilirim. Siz Afyon’da herkese “hırsız” deyip bayıldınız ya Sayın Burcu Hanım, “hırsız” dediniz, bayıldınız Burcu Hanım, hatırlarsanız. Kendi delegelerine “hırsız” deyip bayıldı. Kendi delegelerine “hırsız” deyip bayılmıştı Burcu Hanım.
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Size de dendiği zaman siz de gülüyorsunuz ne hikmetse anlamadım yani. Siz de hep gülüyorsunuz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Köksal.
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Gökçek’e sormak istiyorum: “Hırsız” lafını niye bu kadar üzerine alınıyor?
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Hayır, siz kendi delegelerinize de “hırsız” diyen birisiniz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hayırdır, yaranız var da gocunuyor musunuz? Yaranız mı var, gocunuyorsunuz? Anlatabiliyor muyum.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Efendim...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Biz orada herhangi bir isim kullanmadık, demek ki siz üstünüze alındaysanız yaranız var; öncelikle bunu söylemek istiyorum.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Kime dediniz Afyon’da “hırsız” diye? Afyon’da hangi delegenize “hırsız” dediniz Burcu Hanım? Hangi Cumhuriyet Halk Partililer hırsızdı?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – İkincisi: Cumhuriyet Halk Partisi demokrat bir partidir. Cumhuriyet Halk Partisinde herkes çıkar, istediği yere aday olur ve nihai kararı delege verir.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Kaça satıldılar yani? Satılık demek ki yani. “Hırsız” diyorsunuz adamlara.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ben sana sormak istiyorum: Sen Genel Başkanından habersiz olarak ilçende, hatta mahallende bir mahalle başkanı çıkarabilir misin aday olarak? Genel merkezinin icazeti olmaksızın bir il başkanı çıkarıp destekleyebilir misin?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Tabii ki hayır, bunu hepimiz biliyoruz ama Cumhuriyet Halk Partisinde herkes il başkanı, ilçe başkanı, milletvekili, belediye başkanı, hatta Genel Başkan adayı olabilir.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Hırsız da olabiliyorlar mı, sizin dediğiniz gibi?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – İşte, sizin anlayamadığınız şey bu.
İftiralarınızda boğulun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım...
BAŞKAN – Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Değerli hatip kürsüde benim adımı zikrederek küçük düşürecek mahiyette cümleler sarf etti. Sataşma nedeniyle söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Ne dedi sana?
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Siz Mecliste değil misiniz?
BAŞKAN – Ben Meclisteyim.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – E, ne dediğini bilmiyor musun?
BAŞKAN – Ama size sataşma olacak bir ifade ben görmedim.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Ya, bir dakika, Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sizin isminizi zikretti ama bir sataşma ben görmedim.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Başkan gerekçe sorar.
BAŞKAN – Siz ne dediğini hatırlatırsanız ben ona göre söz vereceğim.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Terör örgütüyle ilişkilendirecek mahiyette cümleler sarf etti.
BAŞKAN – Evet, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; Sayın Bülent Arınç bu Meclisin Meclis Başkanlığını yaptı ve o dönem Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek sizin değerli babanız, o değerli babanıza ne dedi Sayın Bülent Arınç? Aynı zamanda, Değerli Bülent Arınç’ın oğlu da sizin sıralarınızda milletvekili.
AYHAN BARUT (Adana) – Parsel parsel sattı Ankara’yı…
MAHMUT TANAL (Devamla) – Dedi ki: “Ankara’yı Melih Gökçek parsel parsel sattı.” (CHP sıralarından alkışlar) Aslında senin gırtlağından bugüne kadar helal bir lokmanın da geçtiğini sanmıyorum, gırtlağına kadar haram lokma senin midende var, gırtlağına kadar, gırtlağına kadar.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Böyle bir üslup olmaz; bu, terbiye sınırlarının dışında bir şey.
MAHMUT TANAL (Devamla) – İki, terör örgütü arıyorsan, terör örgütünün okullarından mezun olan adam sen değil misin? (CHP sıralarından alkışlar) Terör örgütü arıyorsan, terör örgütünü öven o dönemin Adalet Bakanı Sayın Meclis Başkan Vekili burada değil mi? Ya, Allah’tan korkun ya! Bu sıralarda kalktık o dönem “Terör örgütünün siyasi ayağı Mecliste araştırılsın.” diye… AK PARTİ’nin oylarıyla reddedildi ya!
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Bank Asyanın önünde ağlayan o değildi.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Değerli kardeşim, Bank Asyayı açan da sizsiniz.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Bank Asyanın önünde ağlayan o değildi.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Şu anda onu genel müdür yapan da sizsiniz.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Bak, ayıp ediyorsun.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Yani siz gırtlağına kadar terör örgütleriyle iç içesiniz. Belediye seçimlerinde kırmızı bültenle aranan terör örgütünü “İstanbul Belediyesini kazanasınız.” diye TRT’ye çıkaran siz değil misiniz? Ya, sizde ar, hayâ varsa terör örgütlerinin Meclisteki siyasi ayağını araştırırsınız, niye reddediyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Bana tek tek laf atacağınıza, gelin, siyasi ayağını bu Mecliste araştıralım. Kimin terör örgütüyle ilgili, alakalı olup olmadığını Sayın Meclis Başkan Vekili, Adalet Bakanı hepsini çok iyi biliyor. Gelsin, araştıralım. Niye bunlara “ret” diyorsunuz? Niye buna “hayır” oyu veriyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür ediyorum.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Sayın Başkanım, söz hakkı alabilir miyim, sataşma var efendim. Kürsüden rica ediyorum efendim, Mahmut Bey’e kürsüden söz verdiniz, benim de hakkımdır.
BAŞKAN – Peki.
Sayın Gökçek, buyurun.
3.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sayın Mahmut Bey tabii ki konuşmalar yaptılar. Yıl 2016, 17-25 Aralık geçmiş ve Manisa'da FETÖ terör örgütüne bir operasyon yapılmış. Yapılan bu operasyondan sonra oraya şu anki Genel Başkanınız Özgür Özel Beyefendi gitti, ne dedi? “Devlet tarafından ‘FETÖ terör örgütü’ denilen ama kendisini ‘hizmet hareketi’ olarak adlandıran bir inanç grubuna yapılan saldırıyı kınıyorum.” dedi.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Okullarında okudun, okullarında! Okullarında okudun sen ya!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sen okullarında okudun, okullarında!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Bunu diyen sizin Genel Başkanınız, Beyefendi; bu, bir.
İkincisi: Siz, Bugün TV'nin, Kanaltürk’ün, Samanyolu TV’nin kapatıldığında kapının önünde avaz avaz bağıran adam değil misiniz? Bunu niye söylemiyorsun? Bunları da biraz anlat.
Gelelim üçüncü mevzuya: Ben PKK terör örgütünün sözde 6 liderinin aleni olarak Sayın Kılıçdaroğlu'nu desteklediğini kürsüden değil televizyon ekranından defalarca söyledim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yalan söylüyorsun! Yalan söylüyorsun!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Niye dava etmediniz beni? Beni niye dava etmediniz? Ne oldu?
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Seni montajcı seni! Seni montajcı!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Mustafa Karasu, Duran Kalkan, teröristbaşları tüm unsurlarıyla size destek verirken niye sesiniz çıkmıyordu?
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Seni montajcı!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - İşinize gelmiyordu çünkü HDP’lilerden oy alabilmek için orada kulağınızın üstüne yatıyordunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – HDP’yi ağzına alma, HEDEP’i ağzına alma!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bakın, Hanımefendi Burcu Hanım Atatürkçü olduğunu söyledi. Ben kendisine bir şey sormak istiyorum: Atatürk'e “maymun” diyeni danışman yaptınız mı, yapmadınız mı? Yanınızda bulunan HDP’lilerin hiçbiri 10 Kasımda bir tane paylaşım yapmadı.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Ağzını çalkala ağzını!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Hani Ali Erbaş Hoca’yı her gün eleştiriyordunuz, niye oradakiler için bir kelime etmediniz? Çünkü sizin Atatürkçülüğünüz de kartondan.
BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – Soygun yapın, ondan sonra bunları söylemek kolay değil mi? Vatan, millet laflarıyla Ankara’yı götürdünüz, Ankara’yı!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bakın, bunu açık ve net olarak söylüyorum.
Herkese teşekkür ediyorum, saygı ve sevgilerimle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Burcu Hanım, buyurun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, hangi birini söyleyeyim? Baştan sona Cumhuriyet Halk Partisine, Genel Başkanlarımıza sataşma var. Onun için…
BAŞKAN – Evet, buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Gereksiz yere bize de sataştı.
BAŞKAN – Benim değerli milletvekillerimizden bir ricam var. Tabii, bu tartışmayı bu üslupta bu usulde yaparsak sür git, gider, bitmez.
BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – Akşam televizyon yayınında kendini översin!
BAŞKAN – İstirham ediyorum, bunu burada noktalayacak şekilde bir konuşma yaparsak memnun oluruz. Burada bitirelim, başka gündemlerimiz var, ona geçelim.
Sayın Köksal, buyurun.
4.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP Genel Başkanına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mayıs-28 Mayıs seçim kampanyasında montaj videolarla, yalan algılarla ve yandaş medyada çıkarılan yalan haberlerle PKK terör örgütüyle yan yana durduğumuz yalan algısını yaratanların buraya çıkıp da Cumhuriyet Halk Partisine terör üstünden saldırmaya bir kere hakları yok. Montaj videolarla yalan algı yürüttüğünüzü kendi Genel Başkanınız, şu anki Cumhurbaşkanı bizzat itiraf etti, önce burada bir anlaşalım; bir.
İkincisi, FETÖ terör örgütüyle ilgili demin de söyledim, Milletvekilimiz Mahmut Tanal da söyledi “FETÖ'nün siyasi ayağı araştırılsın.” diye defalarca verdiğimiz önergeleri niçin reddediyorsunuz? Madem bu konuda bir sıkıntınız yok. Buyurun Meclis bir araştırma komisyonu kursun, araştırılsın; kimin ne bağlantısı varsa da en ağır şekilde cezalandırılsın. Ben demiyorum, sizin kendi Milletvekiliniz Şamil Tayyar televizyon ekranlarında dolaşıyor, FETÖ borsasından bahsediyor; parası olan FETÖ’cünün dışarı çıktığından bahsediyor, FETÖ borsasının kurulduğundan bahsediyor; sizin kendi içinizdeki insanlar bahsediyor FETÖ’yle olan ilişkileri. Sizin kendi kurucu İl Başkanınız, daha önce Afyon’da Belediye Başkanlığı yapmış Burhanettin Çoban -isim veriyorum- şu anda İl Genel Meclis Üyeniz, televizyon ekranına çıkıp “Biz Pensilvanya’dan icazet almadan aday gösterilmiyorduk; bakan olmak için, belediye başkanı olmak için, milletvekili olmak için Pensilvanya’dan icazet alınması gerekiyordu.” diye 15 Temmuz darbe girişiminden sonra çıkıp televizyon ekranında itiraf ediyor, siz neden bahsediyorsunuz! Eğer bir terör örgütüyle ilişki ve bağlantı arıyorsanız dönüp aynaya bakacaksınız! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, Sayın Danış Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, yani maalesef, bizim adımızı da zikretti, küçük bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, yani doğrusu cevap vermeyecektim ama ısrarla “HEDEP” “HEDEP” dediği için şunu söyleyeyim: Hani, “Önce aynaya bak!” derler ya, yani şu anda düşen bir haber, sadece haberi paylaşacağım: Satışta usulsüzlük tespit edildi, Melih Gökçek evden tahliye edilecek kararı. Gökçek’in Dikmen’deki konutlarına yönelik usulsüz satış gerekçesiyle açılan davadan evi boşaltma, tahliye kararı verilmiş ve mahkeme Gökçek’in kanuna aykırı şekilde Nevin Gökçek ve avukatları Fatih Atalay ile Salih Çelen adına satın aldığı konutu boşaltmasına hükmetmiş. Babasına bak, oğlunu al, yani mesele bu kadar! (HEDEP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, Erzincan’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN – Şimdi gündem dışı ikinci söz, Erzincan’ın sorunları hakkında söz isteyen Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’e aittir.
Buyurun Sayın Sarıgül. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SARIGÜL (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu kadar hararetli bir toplantıdan sonra, şimdi can Erzincan’ı konuşarak Parlamentonun havasını şöyle biraz yumuşatmak istiyorum izin verirseniz.
Özellikle, Kuzey Irak’ta şehit olan Emrah Gündüz can Erzincanlıydı. Emrah Gündüz şehidimizin şahsında bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum, mekânları cennet olsun. Bayrağımıza, toprağımıza, ulusal birliğimize gasbedenler bilsin ki Türkiye Cumhuriyeti ilelebet ayakta kalacaktır.
Dumanlı dağları, bereketli ovaları, yaylaları, dereleriyle gerçekten cennetten bir köşedir Erzincan; her köşesi ayrı bir güzeldir. Can Erzincan’ı sanatıyla, kültürüyle, gastronomisiyle, tarihiyle, doğasıyla marka şehir yapmak için milletvekili arkadaşlarımızla canla başla büyük bir mücadele veriyoruz; can Erzincan’a iş gelsin istiyoruz, aş gelsin istiyoruz. Türkiye'deki ve dünyadaki her eve… İstiyoruz ki başta can Erzincan’ımızın tulum peyniri, cevizimiz, balımız, dutumuz, üzümümüz, Kemah’ımızın tuzu olmak üzere can Erzincan’da üretilen bütün ürünleri inşallah dünya markası yapalım ve Türkiye'nin bütün evlerine girsin. Gerçekten can Erzincan’da tulum peyniri bir şifadır, her derde devadır, bir efsanedir; dünyaya yayılması için de çalışmalarımıza canla başla devam ediyoruz ancak arzumuz şudur: Erzincan çalışsın, üretsin, kazansın istiyoruz; gençlerimiz işsiz kalmasın, Erzincan göç vermesin istiyoruz. Benim istemem yetmiyor; Erzincan’da özellikle Ergan Dağı Kayak Tesisleri, yarım kalan barajlar, ödenekler gerçekten ilgi bekliyor, Kızıldağ, Sakaltutan, Ahmediye tünellerinin bitirilmesi lazım, Kemah-İliç, Kemah-Erzincan yolunun özellikle yapılması lazım, Başköy-Çayırlı-Erzincan yolunun bitirilmesi lazım.
Bir önemli konu da şu: Hızlı tren Sivas’a kadar geldi ama can Erzincan’a gelmesi lazım. Bunun biraz uzun süreceği görülüyor, 2023 yılında bütçeye bakıyorum, hızlı trenin can Erzincan’a gelmesi için bu rakamlarla tam tamına bir yirmi yıl gerekiyor. Sivas-Erzincan hızlı tren projesinde parti ayrımı gözetmeden bütün can Erzincanlılar Sivas’tan hızlı trenin Erzincan’a gelmesi için el birliğiyle çalışıyoruz. Benim çocukluğumun şöyle bir türküsü vardı: “Kara tren gecikir, belki de gelmez/ Dağlarda salınır da bu garibin derdini bilmez.” Şimdi bizim çocuklarımız “Hızlı tren gecikir, belki de gelmez.” türküsünü söylemesin istiyorum.
Sayın Başkanım, cumhuriyetin 10’uncu yılında, cumhuriyetin 50’nci yılında kapsamlı olarak bir af çıktı. Yüce Parlamentodan çocuklarımız için, annelerimiz için, babalarımız için “Affet Türkiye’m.” diyorum ve cumhuriyetimiz 100’üncü yılında yüce Parlamentonun geniş kapsamlı bir af çıkaracağına inanıyorum.
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Sarıgül, çok teşekkür ediyorum.
Şimdi gündem dışı üçüncü söz, Mersin’in sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’a aittir.
Buyurun Sayın Kocamaz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’ın, Mersin’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Mersin’imizin sorunlarına yönelik gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Mersin, tarihî ve doğal güzellikleriyle kültür ve turizm şehri olmasının yanı sıra aynı zamanda önemli bir tarım şehridir. Mersin, sadece 17 milyar TL’lik bitkisel üretim potansiyeliyle 2021 yılında Antalya ve Konya’dan sonra Türkiye genelinde 3’üncü sırada yer almıştır. Mersin bu potansiyeliyle yalnızca Türkiye için değil, dünyanın birçok ülkesi için tarımsal üretim yapmaktadır ama buna rağmen ne yazık ki Mersinli üreticilerimiz bu Hükûmet döneminde kazanamıyor, alın terinin karşılığını alamıyor, ürünleri para etmiyor. Bu konuda Mersin’de büyük sorunlar yaşanmaktadır. Mersinli üreticilerimiz yalnızca Hükûmetin yanlış tarım politikalarıyla değil, aynı zamanda yaşanan doğal afetlerle de başa çıkmaya çalışmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin’in Erdemli ilçesinde 25 Kasım 2023 tarihinde gece yaşanan şiddetli yağış ve ardından başlayan dolu yağışı nedeniyle açık alanda yetiştirilen tarım ürünleri büyük zarara uğramıştır. Dolu, Kocahasanlı, Üçtepe, Yarenler, Koyuncu, Akdeniz, Fatih, Adnan Menderes, Tabiye ve Alata mahallelerinde bulunan 1.600 dekarlık tarım alanında zarara ve mağduriyete neden olmuştur. Şiddetli yağış ve dolu açıkta yetiştirilen, başta fasulye, domates, karnabahar, marul ve narenciye olmak üzere birçok üründe önemli hasarlar meydana getirmiştir. Kaymakamlık ile İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ilk belirlemelere göre 1.600 dekar alanda hasar tespiti yapmıştır. Tarım ve Orman Müdürlüğü kapsamlı hasar tespitlerinin devam ettiğini açıkladı. İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünce, üreticilerimizin görmüş olduğu hasarı bir an önce tespit etmek ve üreticilerimizin zararını ivedilikle karşılamak mecburiyetindeyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin’de 8 adet turizm bölgesi ilan edilmiş fakat bugüne kadar buralara bir tek çivi bile çakılmamıştır. Bunlar: Silifke Ovacık Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi, Silifke Kargıcık Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi, Gülnar Ortaburun Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi, Mersin Anamur Melleç Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi, Mersin-Tarsus Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi, Mersin Silifke Taşucu-Boğsak Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi, Silifke Narlıkuyu-Akyar Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi, Mersin-Tarsus-Gülek-Karboğazı Kültür, Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi. Maalesef, yıllardır bunun mücadelesini yapıyoruz, 2004 yılında Tarsus sahillerinin turizm bölgesi ilan edilmesi için yaptığımız on yıllık mücadelenin sonucunda ümitlendik, Tarsus turizm bölgesi ilan edildi, hatta müteahhitlere, yüklenicilere arsa tahsisleri de yapıldı ancak devlet altyapısını götürmediği için hiçbiri bir tesis için temel dahi atmadı, sadece Karayolları oraya ulaşım yolunu yapmaya başladı, henüz tamamlanmış da değil. Bölgede işsizlik had safhada, insanlar iş arıyor, istihdama yönelik böylesine bir yer maalesef bu işten faydalanamıyor.
Son olarak şunu belirtmek istiyorum ki Mersin’in Tarsus ilçesi 82 Evler Mahallesi’nde MİT ve Özel Harekât polislerinin gölgesinde bir yıl boyunca 4 evin avlusunda 150 metrekarelik alan kazıldı. Gizemli kazı çalışmaları 3 Kasım 2017’de ani bir kararla bitirildi. Ancak bu kazı konusu merak konusu olmaya devam ediyor. Niçin bugüne kadar bu kazı hakkında vatandaşlara bir açıklama yapılamıyor?
Ayrıca yap-işlet-devret modeliyle başlatılan Çukurova Havalimanı’yla ilgili temel atma töreni 3 kez, açılış tarihi de 7 kez ertelenmiştir. Havalimanının en son 2023 yılı Şubat ayında hizmete açılması konusunda 2018 yılı seçim beyannamesinde verilen söz maalesef yerine getirilmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kocamaz, lütfen tamamlayalım.
BURHANETTİN KOCAMAZ (Devamla) - Çukurova Havalimanı’nı ne zaman hizmete açmayı planlıyorsunuz, buradan milletimiz adına halkımız adına sormak istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kocamaz.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakikayla söz vereceğim.
İlk söz Şanlıurfa Milletvekili Sayın Cevahir Asuman Yazmacı’ya aittir.
Sayın Yazmacı, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı’nın, Portekiz’de düzenlenen Kick Boks Dünya Şampiyonası’nda madalya kazanan millî sporculara ilişkin açıklaması
CEVAHİR ASUMAN YAZMACI (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Portekiz'deki Kick Boks Dünya Şampiyonası’na şehrimizden katılan Millî Takım sporcularımız Emrah Yaşar dünya şampiyonu, Yıldırım Oğuz dünya 2’ncisi, Mevlana Altuntaş da dünya 3’üncüsü oldu. Şanlı şehrimize madalya kazandıran Emrah'ı, Yıldırım’ı ve Mevlana’yı canıgönülden kutluyor, başarılarının devamını diliyorum. Sporcularımız ve teknik ekibimizle bir kez daha gurur duyduk. Ayrıca, ülkemizin dört bir yanından şampiyonaya katılan birçok millî sporcumuz da müsabakalarda başarı elde ederek bizleri onurlandırdı. Ülkemiz, 10 altın, 17 gümüş olmak üzere toplamda 41 madalya kazandı. Farklı kategorilerde dünya şampiyonu olarak İstiklal Marşı’mızı tüm dünyaya dinleten, ay yıldızımızı gururla dalgalandıran değerli sporcularımız Berk Düzenli, Erivan Barut, Ünal Alkayış, Ali Koyuncu ve daha…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Adana Milletvekili Ayhan Barut…
5.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, 11 Eylül 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanun’a ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, ülkemizde 11 Eylül 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanun’la hizmet alım ihaleleri kapsamında alt işverenler tarafından kamuda çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatlarının ödeme sorumluluğu kamu idarelerine aittir. Asıl işveren konumundaki kamu idareleri ise ihale bedeli içinde alt işverenlere ödemedikleri kıdem tazminatı tutarlarını alt işverenlere rücu etmektedir. Bu durum, kıdem tazminatı tutarlarını kapsamayan bir hizmet bedeli karşılığında işçi çalıştıran alt işverenleri olumsuz etkiliyor. Bu konuda düzenleme yapılması elzemdir. Bakan Mehmet Şimşek zaten çözüm için söz vermiştir. Hazine ve Maliye Bakanlığınca yürütülen mevzuat çalışmasının yıl şartına bakılmaksızın kıdem tazminatı karşılığı alt işverene ödenmişse rücu edilmesi, ödenmediyse rücu edilmemesi şeklinde düzenlenmesi gerekmektedir. Meclise sunulan torba yasaya da bu konu eklenmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Kastamonu Milletvekili Fatma Serap Ekmekci…
6.- Kastamonu Milletvekili Fatma Serap Ekmekci’nin, yaşanan fırtınanın Kastamonu’nun sahil bandındaki 5 ilçesinde yol açtığı deniz taşmasına ilişkin açıklaması
FATMA SERAP EKMEKCİ (Kastamonu) - Ülkemizin yaşadığı felaket zincirine eklenen fırtınanın yol açtığı deniz taşması tüm Karadeniz sahilini etkisi altına aldığı gibi Kastamonu’muzun sahil bandındaki 5 ilçemizde de tüm şiddetiyle yaşandı, boyu 6 metreyi bulan dalgalarla sahil yerleşimlerimiz boğuşmak zorunda kaldı. Felaket öncesi ilgili kurumlarımız çeşitli kanallardan duyurularını yaptılar. Devletimiz Karayolları, DSİ, Özel İdare, AFAD kurumlarımızla sahil ilçelerimizde felaket anında 102 iş makinesiyle müdahalede bulundu. Valimiz başta olmak üzere mülki idare ve yerel yönetim anbean görev yaptı. İlçelerimizi afetlere karşı dirençli kılmak için var gücümüzle hem çalışıyoruz hem de önlemlerimizi aldırmayı sürdürüyoruz. Afete maruz kalan alanlarımızda vatandaşlarımıza gerekli desteğin sağlanacağından ve yaraların sarılacağından kimsenin kuşkusu olmasın.
Fırtınaya maruz kalan tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun, devletimiz var olsun.
Teşekkür ediyorum.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman…
7.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın, Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelere ve Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit olan Piyade Sözleşmeli Er Emrah Gündüz’e ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Mecliste can Erzincan’ın ihtiyaçlarını benim de her fırsatta anlattığım gibi dile getiren Erzincan Milletvekili Sayın Mustafa Sarıgül’e katılıyor ve teşekkür ediyorum. Hızlı trenin de Erzincan-Kemah-İliç Yolu’nun da Kızıldağ, Sakaltutan, Ahmediye tünellerinin de yapımını bekliyoruz.
Dün milletimizin yüreğine bir kez daha ateş düştü. Millî Savunma Bakanlığı tarafından yürütülen Pençe-Kilit Operasyon bölgesinde 3 askerimizin şehadet makamına ulaştığını öğrendik, şehitlerden birinin de Erzincan Re fahiye ilçesi Şahaloğlu köyünden Piyade Sözleşmeli Er Emrah Gündüz kardeşimiz olduğunu öğrendiğimizde bir kez daha canevimize ateş düştü. Şehidimizi 2 bin rakımlı köyünde karlı ve dondurucu soğuk havaya rağmen binlerce hemşehrimizle birlikte Valimiz Sayın Hamza Aydoğdu, 3’üncü Ordu Komutanımız Sayın Veli Tarakcı, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Sayın Batuhan Mumcu’yla birlikte köy mezarlığına defnederek ebediyete uğurladık. Bütün şehitlerimiz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Ümmügülşen Öztürk...
8.- İstanbul Milletvekili Ümmügülşen Öztürk’ün, elektronik ve ısıtılmış sigaralarla mücadelede daha etkili adımlar atılması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, tütün kullanımı dünya genelinde ve ülkemizde karşı karşıya olduğumuz en önemli sorunlardan biridir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle “Sigara terör gibidir ve sigara kullanımıyla mücadele terörle mücadele kadar önemlidir.”
Sigaraya masum bir alternatif olarak sunulan gizli düşman elektronik sigara özellikle gençler arasında yaygınlaşarak ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Ülkemizde elektronik sigaranın üretimi, satışı ve ithalatı yasaktır ancak maalesef, gençlerde kullanımı artmaktadır. Yeni tedbirlerle elektronik ve ısıtılmış sigaralarla mücadelede daha etkili atımlar atmamız gerekiyor. Hep birlikte toplumumuzu bu zararlı alışkanlıklardan korumak için bilinçlendirme çalışmalarını artıralım diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul... Yok.
Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız...
9.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, EYS kapsamında çalıştırılan antrenörlerin kadro sorununa ve Tahir Elçi’nin ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) – Sayın Başkan, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından ek ders ücreti karşılığında eğitim yönetim sistemi kapsamında çalıştırılan antrenörler kadro bekliyor. Beden eğitimi ve spor yüksekokulu mezunu bu gençlerimiz gençlik ve spor il müdürlükleri tarafından çeşitli okullarda antrenör olarak görevlendiriliyor ancak EYS kapsamındaki bu antrenörler Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından âdeta spor olsun diye işe alınıyor, geçici işçi muamelesi görüyor. Ek ders ücreti karşılığında ve asgari ücretin altında yılın on bir ayı çalıştırılan bu antrenörler bir ay ücretsiz izine çıkarılıyor, bir yılı tamamlamadıkları için de kadro ve tazminat hakları doğmuyor.
Bakan Osman Aşkın Bak’a sesleniyorum: Bu ayıbı temizleyin, gençlerimizin hayalleriyle oynamayın, bu sömürü düzenine son verin, gençlerimizin kadro taleplerini yerine getirin.
İnsan hakları savunucusu ve barış elçisi Tahir Elçi’yi rahmetle, minnetle anıyorum.
BAŞKAN – Uşak Milletvekili Ali Karaoba…
10.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Uşakspor Futbol Takımı’na ve Aşigolar taraftar grubuna ilişkin açıklaması
ALİ KARAOBA (Uşak) – Teşekkürler Sayın Başkan.
1 Haziran 1967 tarihinde kurulan, yarım asırlık tarihiyle Uşak’ı tüm Türkiye'de başarıyla temsil eden Uşakspor Futbol Takımı’nın içine düşürüldüğü durum ortadadır. Aşk ve amigo kelimelerinin birleşiminden oluşan Aşigolar taraftar grubumuzun yıllardır gösterdikleri fedakârlığa rağmen belediyenin takıma sahip çıkmaması, kötü yönetim, bireysel çıkarların ön planda tutulması şehrimizin futbol gibi önemli bir branşta çok geride kalmasına sebep olmuştur. Futbol, basketbol, voleybol gibi branşlarda şehirlerin üst liglerde takımlara sahip olması sosyal, ekonomik ve kültürel açılardan bir gerekliliktir. On iki yıldır AKP tarafından yönetilen bir belediyenin şehrin takımına sahip çıkması, toparlayıcı unsur olarak gerekli çalışmaları yapması gerekmektedir. 31 Marttan sonra belediyeyi alırsak biz bunları yapacağız. Uşakspor ve Aşigolar’ın hak ettiği yere gelmesi için tekrar çağrıda bulunuyorum ve ilgilileri göreve çağırıyorum. Aş aş aş, ki ki ki, aşki aşki aş.
BAŞKAN – Kütahya Milletvekili Mehmet Demir…
11.- Kütahya Milletvekili Mehmet Demir’in, İsrail-Filistin savaşında yaşananlara ilişkin açıklaması
MEHMET DEMİR (Kütahya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İsrail-Filistin savaşında yaşanan son gelişmeler vahşet tanımıyla dahi eşleşmeyecek derecede ileri boyutlara ulaşmıştır. Geçtiğimiz gün İsrail ve Hamas yetkililerince duyurulan dört günlük ateşkes kararı soykırıma uğrayan Gazzeli Filistinlilere bir parça nefes aldıracak olsa da camileri, kiliseleri, okulları, hastaneleri bombalayan İsrail zulmünün ateşkes süreci sonunda da devam edeceği görülmektedir. İsrail'in bu savaş suçlarının arkasında duran batılı devletler ise sözüm ona insan hakları havarisi kesiliyorlar. İsrail ordusunun ablukası altında Gazze şeridinde düzenlediği saldırılarda 6 binden fazla çocuk, 7 binden fazla kadın; toplamda 15 binden fazla insan hayatını kaybetti. Allah devletimize ve milletimize güç kuvvet verdikçe Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde daha adil bir dünyayı mümkün kılmak için var gücümüzle çalışacağız. Türkiye olarak Gazze meselesinin uluslararası kamuoyunda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Mersin Milletvekili Gülcan Kış…
12.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Genel Kurulu ziyaret eden Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği yöneticilerine “Hoş geldiniz.” dediğine ve işçi cinayetlerine ilişkin açıklaması
GÜLCAN KIŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği yöneticileri bugün aramızdalar; hoş geldiniz diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin iş cinayetleri bilançosuna göre ekim ayında 150 işçi hayatını kaybetti. 2023’ün ilk on ayında çalışırken hayatını kaybedenlerin sayısı da en az 1.634 oldu. Bunlardan 2 işçimiz de Mersin Akkuyu Nükleer Santrali’nde iş cinayetine kurban gitmiştir. Şantiyede meydana gelen servis kazaları ve hatırlanacağı üzere kitlesel yemek zehirlenmeleri de bu sebeplerin arasında yer almaktadır. İSİG, Çalışma Bakanlığından Akkuyu'da bugüne kadar yaşanan işçi ölümlerinin açıklanmasını istemiş ancak henüz açıklanmamıştır. İSİG’e göre ise Akkuyu'da şu ana kadar en az 16 işçi hayatını kaybetmiştir. İşçilerimizin çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve iş cinayetlerinin önlenmesi için Bakanlığı acilen göreve çağırıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Kütahya milletvekili İsmail Çağlar Bayırcı…
Buyurun.
13.- Kütahya Milletvekili İsmail Çağlar Bayırcı’nın, Kütahya’ya eğitim alanında yapılan yatırımlara ve Kendin Yap Atölyeleri Projesi’ne ilişkin açıklaması
İSMAİL ÇAĞLAR BAYIRCI (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilimizde 2002’de okul sayısı 441 iken 2023’te 589 olmuştur. Son üç yılda ilimiz genelinde 22 okul binası yıkılıp yeniden inşa edilmiştir. 3.889 olan derslik sayısı 5.211’e yükselmiştir. Derslik başına düşen öğrenci sayısı 2002 yılında ortalama 25 iken 2023 yılında bu ortalama 17’ye inmiştir. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 2002 yılında ortalama 18 iken 2023 yılında 12’dir. Güçlendirme raporu verilen 54 binadan 35 binanın güçlendirme çalışmaları tamamlanmış olup 19 binanın güçlendirmesi ise devam etmektedir.
İl Millî Eğitim Müdürlüğümüz çocuklarımıza çağın gerektirdiği bilgi, beceri, tutum ve davranışların kazandırılması, onların millî ve manevi değerlerine bağlı, sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişmeleri için hayata geçirdiği Kendin Yap Atölyeleri projesine de Zafer Kalkınma Ajansından 2,5 milyon TL destek almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Osmaniye Milletvekili Asu Kaya…
14.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’nın, deprem bölgesindeki barınma krizine ilişkin açıklaması
ASU KAYA (Osmaniye) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Daha dün Osmaniye’min merkeze sadece 15 kilometre uzaklıktaki Serinova köyündeydim. Köylülerimiz hâlâ çadırda yaşıyorlar. Depremin üzerinden geçen on ay sonrasında 4 çocuklu 6 kişilik bir ailenin yaşadığı çadırdaki dramı gözlerimle gördüm. Kış geldi ve Osmaniye’de de fırtınalar başladı. Aileler kömür sobası yakıyorlar çadırda, yoksulluk ise cabası. Yevmiyeyle çalışan ve ailesine bakan insanlar, çadırda yaşamaya aylar sonra hâlâ mahkûm. Köylüler “Depremden bu yana ancak kent merkezlerine gidiliyor, köyler unutuldu.” diyorlar. En son köylülerin sesini duyan iktidar, sadece 10 bin TL yardım vermekle halkın sorunlarının çözülmediğini bilmelidir. İktidara sesleniyorum: Deprem bölgesindeki barınma krizine artık çözüm bulun, çadırda kalan vatandaşımıza “Yok.” yalanını söylemekten vazgeçin.
BAŞKAN – Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı…
15.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, pancar çiftçisinin ürününü teslim etmek için çektiği çileye ilişkin açıklaması
HASAN BALTACI (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mazot ve gübre maliyeti altında ezilen, düşük pancar alım fiyatlarıyla cezalandırılan pancar çiftçimizin ürününü teslim etmek için çektiği çile artık katlanılamaz boyuta ulaşmıştır. Kastamonu Şeker Fabrikasında pancar boşaltma hizmeti makinelerin arızalı olması nedeniyle durma noktasına gelmiş, dondurucu soğukta fabrikanın önünde uzun traktör ve kamyon kuyrukları oluşmuştur. Günlük alım kotasına takılan Devrekânili üreticimizin pancarı tarlada kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hâl böyleyken Kastamonulu Tarım Bakanı iki adım ötedeki fabrikayı ziyaret etmek yerine partisinin temayül toplantısında muhalefete söz söylemeyi tercih etmiştir. Tarım Bakanı kendi çiftçisinden korkmamalıdır. Tarım Bakanının görevi, salon siyaseti yapmak değil, tarladaki çiftçinin sorununu çözmek olmalıdır.
BAŞKAN – Burdur Milletvekili İzzet Akbulut…
16.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, Burdur’daki süt üreticilerinin taleplerine ilişkin açıklaması
İZZET AKBULUT (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere Bucak'ın Seydiköy’ünden, Ürkütlü’sünden; Çeltikçi’nin Kuzköy’ünden, Bağsaray’ından; Ağlasun’un Yazır’ından, Mamak’ından; merkezin Gravgaz’ından, Yarıköy’ünden; Kemer’in Aren’inden Pınarbaşı’ndan; Yeşilova'nın Harmanlı’sından, Yarışlı’sından; Karamanlı’nın Mürseller’inden, Bademli’sinden; Tefenni’nin Yeşilköy’ünden, Yaylaköy’ünden; Çavdır’ın Kozağacı’ndan, Dengere’sinden; Gölhisar'ın Kargalı’sından, Çamköy’ünden; Dirmil’in Çörten’inden, Ballık’ından süt üreticilerinin selamını getirdim. Diyorlar ki: “1 kilo sütle 1,5 kilo yem alabilmeliyiz. Bu parite sabit tutulmalı, yem fiyatlarındaki olası artışlar desteklemeyle bizlere geri ödenmelidir. Aksi takdirde sadece süt fiyatını arttırmak, yem fiyatları arttığı sürece ne bizleri ne tüketiciyi mutlu etmekte, tüketici de peyniri, tereyağını, yoğurdu çok yüksek fiyatlarla almak durumunda kalmaktadır.” Üreticilerimize…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap…
17.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, sağlıkta şiddete ilişkin açıklaması
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Gün geçmiyor ki sağlık çalışanları bir şiddete daha maruz kalmasınlar, dün gece 112 çalışanları, adres sordukları kişiler tarafından demir sopalarla neredeyse linç edilmek üzereydiler; kendi çağırdıkları hasta için bu şekilde bir eylemde bulundular. Şimdiye kadar itibarsızlaştırılan bu meslek grubu, sağlık çalışanları için demişlerdi ki: “Giderlerse gitsinler.” “Onlar iğne bile yapamaz.” Bu itibarsızlaştırma sağlıkta bu şiddeti doğurdu. Sağlık Bakanlığının sağlıkta şiddeti önlemek için, sağlık çalışanlarına şiddeti önlemek için yapması gerekenler x-ray, cihazı dâhil olmak üzere… Hastaneler, aile sağlığı merkezleri, yolgeçen hanına döndü; elinde silahla, elinde bıçakla sağlık kuruluşlarına girebiliyorlar. Bakanlık bu konuda görevini yerine getirmedi, kamu spotları hazırlanmadı ve itibarsızlaştırılan, “Artık doktor dövebiliyorum.” diyen bir toplum yapısına ulaştık.
Sağlık Bakanlığı bu konuda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu…
18.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, İzmir Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nde kalan Suriyeli ve Filistinlilerin kötü muamele gördüğüne ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - İzmir Harmandalı Geri Gönderme Merkezinde kalan ve kötü muamele gören Suriyeli ve Filistinliler bayram öncesi Kur'an-ı Kerim istediklerinde bir görevliden küfürle karşılık gördü, protesto edince darbedildiler, avukatlar 2 kişinin darbına yönelik tutanak tuttu, Adli Tıp darp raporu verdi, savcılık iki yıl sonra takipsizlik verdi, “Kamu görevlilerinin yabancılara karşı suç teşkil eden güç kullanması kesinlikle söz konusu değildir.” dedi. Kamera kayıtlarını mülteci alanında çalışan bir uluslararası dernek de inceledi. Güvenlik kamerası -elli dakika yön değiştirildiğini ve aynı yere getirildiğinde- kafası kolu kanlar içinde göçmenleri tespit etti. Sığınmacılara işkence serbest mi? Cop, kaba dayak, yerde sürüklemek işkence değil mi? İktidar yetkililerine soruyoruz: Başka ülkede size işkence yapılması serbest mi?
BAŞKAN – Batman Milletvekili Serkan Ramanlı…
19.- Batman Milletvekili Serkan Ramanlı’nın, şehit olan Gazze Yasama Konseyi Başkanı Ahmed Bahr’a ve X platformunda İsrail’in katliamlarına destek veren hesaplara ilişkin açıklaması
SERKAN RAMANLI (Batman) – Bismillahirrahmanirrahim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13 Kasımda siyonistlerce Gazze Parlamentosuna yapılan saldırı sonrasında şehit olan Yasama Konseyi Başkanı Ahmed Bahr’a Allah’tan rahmet diliyorum.
7 Ekimden bu yana başta Türkiye kamuoyu olmak üzere insani duygularından vazgeçmeyen herkes Filistin halkıyla dayanışma içindedir. Saldırıların başından beri sosyal medya üstünlüğünü kaybeden siyonistler bir yandan bu medya platformlarını sansüre zorlarken diğer yandan da etki ajanlarını devreye almıştır. Sosyal medyada, özellikle de X platformunda İsrail’in katliamlarına destek veren, hatta vahşeti savunur şekilde Türkçe ve Kürtçe propaganda yapan hesaplar mantar gibi türemiştir. Gazze’de insanlığa karşı suçlar işlendiği hâlde bu hesaplar halkımızın yarasını deşercesine katliamları övmekte, aile fertlerini kaybeden Filistinlilerle ilgili hakaretlerde bulunmakta, böylece toplumsal gerilimi artırmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERKAN RAMANLI (Batman) – Bu vesileyle, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, insanlığa karşı işlenen suçları öven kişilerle ilgili adli soruşturmanın derhâl yapılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin...
20.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Tahir Elçi’nin katledilişinin 8’inci yılına ve Çukurovalı çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tahir Elçi’yi katledilişinin 8’inci yılında rahmetle anıyorum. Bu Meclisin ödevlerinden biri de faillerin bulunmasına öncülük etmektir diyorum.
Sayın Başkan, Türkiye narenciye üretiminin neredeyse yüzde 70’ini Çukurovalı çiftçi sağlıyor ve ne yazık ki bu çiftçi şu anda kan ağlıyor. İhracattaki azalma, işçilikteki artış, girdi maliyetlerinin fahiş yükselişi, işçi bulamama sorunları nedeniyle ürünler maalesef dalında kaldı. Limon ve mandalina 1 liraya alıcı bulamıyor. Çiftçi 7 milyon ton gibi rekor bir rekolte beklerken maalesef bu ürününü satamıyor. Geçen yıl 902 milyon dolar olarak gerçekleşen ihracat rakamlarını bu yıl maalesef yakalamak mümkün değil. Birkaç kuruş bulmak için kapı kapı dolaşacağınıza -Sayın Tarım Bakanına buradan seslenmek istiyorum- öncelikle Adanalı çiftçiye, Çukurovalı çiftçiye sahip çıkın; bırakın Sudanlı, Ukraynalı, Latin Amerikalı çiftçilere sahip çıkmayı, önce kendi çiftçinize sahip çıkın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sivas Milletvekili Hakan Aksu...
21.- Sivas Milletvekili Hakan Aksu’nun, Devlet Su İşlerinin Sivas’taki yatırımlarına ilişkin açıklaması
HAKAN AKSU (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Türkiye’nin kalkınmasında önemli bir rol oynayan Devlet Su İşlerinin Sivas’a yönelik yatırımlarını paylaşmak istiyorum. 2003-2023 yılları arasında Sivas iline yapılan 16,2 milyar TL’lik yatırımla sultan şehrimiz yatırım bazında iller arasında 3’üncü sırada yer almaktadır. Toplamda 351 adet tesis içeren bu yatırımlar Sivas’ın içme suyu ihtiyacından sulama projelerine, enerji üretiminden taşkın koruma tesislerine kadar geniş bir yelpazede hayata geçirildi. Bu kapsamlı atılım sadece bugünü değil geleceği de düşünerek yapılan bir stratejik hamledir. Özellikle 2022 yılında Sivas'a ayrılan 233 milyon TL'lik yatırım ödeneğinin yüzde 506 oranında artırılarak 1 milyar 180 milyon TL'ye çıkması Hükûmetimizin şehrimize verdiği önemi gösteriyor. Bu artış sadece bir rakam değil, geleceğe dair güçlü bir taahhüttür. Bu vesileyle DSİ’nin önemli çalışmalarında emeği geçen herkese…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer…
22.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin köylerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğde merkez Çayırlı köyünde 2016 yılında başlatılan GES projesiyle ilgili geçen sürede güneş enerjisi panelleri yerleştirilmemiştir. Köy için bu sorunun acil çözülmesi beklenmektedir. Köy, su parasını ödeyemeyecek duruma gelmiştir. Ayrıca köyde eski okul binası yıkılmış, sosyal tesis sözü yerine getirilmemiştir. Sosyal tesis için de köy halkı bir an önce yapılmasını beklemektedir.
Uluağaç köyümüzde de 2014 yılından bu yana köydeki okulun restore edilmesi beklenmektedir. Yetkililere yapılan başvurular sonuçsuz kalmıştır. Uluağaç köyümüzde de okul bir an önce restore edilmelidir.
Niğde merkez Yarhisar köyüne de köy halkı güvenlik amacıyla kamera takılmasını talep etmektedir. Köylerimizin sorunları çözülmelidir.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Önder Aksakal…
23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın, cumhuriyet rejimini yıkmak isteyen bölücü siyasete ilişkin açıklaması
MEHMET ÖNDER AKSAKAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hemen yanı başımızda Amerika ve İsrail eliyle sürdürülmekte olan işgal ve soykırım saldırılarını kaygıyla izliyoruz. Bunun sadece Filistin topraklarına yönelik bir girişim olmadığının, 2002’den bu yana Irak ve Suriye topraklarında yaşanan çarpıcı örneklerinin de tanığıyız. Nihai hedefi itibarıyla da Türkiye topraklarına göz dikmiş bu emperyalist yapının ülkemiz düzlemindeki taşeronlarının da PKK terör örgütü ve onların siyaset zeminindeki memurları olduğu tartışmadan varestedir. Acı olan şudur ki yüz yıl önce topraklarımızdan bu emperyalistleri kovan… Anayasa’mızın 10’uncu maddesinde ifadesini bulan anlayışla her kesimden ve inançtan eşit kılınmış insanlarımızı ayrıştırmak suretiyle cumhuriyet rejimini yıkmak isteyen bölücü siyasete “Türkiye’de herkes eşittir fakat Kürtler daha az eşittir.” diyerek şirin görünmeye çalışan sefillik düzeyine inmiş siyasi yaklaşımları Türk milleti önünde şiddetle kınadığımı belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İlk söz Saadet Partisi adına İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’e aittir.
Sayın Şahin, buyurun.
24.- İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in, çalışan emeklilere 5 bin TL ikramiye verilmesinin Cumhurbaşkanı tarafından “müjde” olarak açıklanmasına ve emeklilerin asgari ücretin altında maaş almaması gerektiğine, EYT’li vatandaşların mağduriyetinin hâlâ devam ettiğine, mülakatlara, Cumhurbaşkanının ortaya attığı yüzde 50+1 tartışmasına ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ortaya çıkardığı sorunlara, gençlere verilen telefon teşvikinden yararlanmak isteyen vatandaşların yaşadığı soruna ve kara para aklanması konusuna ilişkin açıklaması
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Evet, Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum.
Tabii, geçen hafta Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bizim burada ısrarla üzerinde durduğumuz, itiraz ettiğimiz çalışan emeklilere de 5 bin TL ikramiye verilmesi konusu bir müjde olarak açıklandı; bizim için bu bir hakkaniyetin gereğiydi. Bir emekli neden çalışır? Yetiremediği için çalışır diye buradan defalarca dile getirdik ve ben bunu etkin muhalefetin bir sonucu olarak, bir başarı olarak görüyorum; bu anlamda da atılan adımı olumlu olarak görüyoruz.
Tabii ki emeklilerimizin sadece bu ikramiyeyle yetinilmemesi gerektiğini, 7.500 lira maaşla emeklimizin geçinemeyeceğini, emeklimizin asgari ücretin altında kesinlikle maaşı olmaması gerektiğini de bir kere daha Meclis tutanaklarına geçirmek istiyoruz.
Emeklilerimiz demişken EYT’li vatandaşlarımızın mağduriyeti hâlâ devam etmektedir. Seçim öncesinde vatandaşlarımıza bir söz verildi, yasal bir düzenleme yapıldı ancak mağduriyetler hâlâ devam etmektedir. Yaklaşık 200 bin EYT’li vatandaşımızın başvurusu kabul edildiği hâlde hâlâ maaşlarının yatmadığı gibi bir sorun vardır, sorunu da yetkililer “sistemdeki yoğunluk” olarak ortaya koymaktadırlar. Bu sistemin hızlı bir şekilde işletilmesi, sistem yoğunluğunun böyle bir mağduriyete sebep olmaması gerektiğini özellikle belirtmek istiyoruz.
Bir başka sorun Sayın Bakanın yaptığı açıklamalar üzerine. 5000 prim günü, 3600 prim gününü dolduramayan vatandaşlarımız eşine, dostuna, akrabasına borçlanarak veya bankalardan kredi çekerek bu primlerini doldurdukları ancak sonradan yasanın eksik çıkması, yasanın sadece yaş şartını kaldırması ama primle ilgili net bir düzenleme olmaması nedeniyle bu borçlanan vatandaşlarımızın ciddi bir mağduriyet yaşadığını, bankalara borçlandıklarını, icralık durumlara geldiklerini üzülerek görmekteyiz ve bu önemli konuya da iktidarın dikkatini çekmek istiyoruz.
EYT’li vatandaşlarımızın raporundan kısa bir kesiti de okumak istiyorum: “Sayın Bakanın yaptığı açıklamalar konumu sebebiyle otorite hükmündedir ve bağlayıcıdır. Bizler devletin kurumuna ve bu kuruma tabi olan Sayın Bakanın açıklamalarına inanmayacağız da kime inanacağız?” Bunu da özellikle buradan paylaşmak istiyorum. Bu konu çözülmelidir. Şu anda mağduriyeti devam eden EYT’li vatandaşlarımız konusunda bizim az sonra da burada bir grup önerimiz olacak. Bu konuya iktidar partisindeki arkadaşlarımızın önemle eğilmesini istirham ediyoruz.
Evet, değerli milletvekilleri, tabii, çalışan emeklilerimize de ikramiye verilmesi konusundaki etkin muhalefet iktidar tarafından duyuldu. Bir konuda daha sesimizin duyulmasını özellikle bekliyoruz: Gençlerimize verilen mülakatların kaldırılması sözü. Ben Sayın Akbaşoğlu'yla tamamlamış oluyorum. Bütün AK PARTİ Grup Başkan Vekillerine gençlerimizin selamını ilettik, Sayın Akbaşoğlu’na da iletiyoruz. Gençlerimizin bu selamı büyük bir öfkeye dönüşecek. Lütfen verdiğiniz sözün arkasında durun. Türkiye'de adaletli, liyakatli bir sistemin inşası için amasız fakatsız bir şekilde mülakatları kaldırın diyoruz.
Değerli milletvekilleri, yüzde 50+1 tartışması, Sayın Cumhurbaşkanının ortaya attığı bir tartışma. Aslında 2019’da bu tartışma eski bakanlar tarafından ortaya atıldığında Sayın Cumhurbaşkanı “Vatandaş tarafından onaylanmış. Böyle bir gündemimiz yok.” diye net bir ifade koymuştu ama şimdi bu yüzde 50+1 tartışmasını Sayın Cumhurbaşkanının ortaya atması gerçekten manidar. Aslında ben burada, Sayın Cumhurbaşkanının kendinden sonraki dönemi dert ettiğini düşünüyorum çünkü mevcut sistemin yetkilerinin ne anlama geldiğini en iyi Sayın Cumhurbaşkanımız biliyor diye düşünüyorum, bu anlamda “Ya, benden sonra bu yetkiler nasıl kullanılacak.” diye bir dert ortaya koyuyor diye düşünüyorum. Esasında, Türkiye’de sorun yüzde 50+1 değildir, eğer başkanlık sistemiyle yönetiliyorsanız yüzde 50+1 bir meşruiyet sınırıdır ve bu doğru bir bakış açısıdır.
Değerli milletvekilleri, bize göre buradaki sorun, sistemin ortaya çıkardığı diğer sorunlardır; burada, Cumhurbaşkanının ölçüsüz, kontrolsüz yetkileri önemli bir sorundur, yine bütün kurumların -Merkez Bankası dâhil- Cumhurbaşkanının yetkisi kapsamında olması, Meclisin denetim işlevinin tamamen yitirilmesi, güçsüz Meclisin ortaya çıkarılmasıdır. Tablo bu, bizim bunu konuşmamız gerekiyor ve şunu sorgulamamız gerekiyor: Kuvvetler ayrılığı mı, kuvvetler birliği mi; partili Cumhurbaşkanı mı, partisiz Cumhurbaşkanı mı; güçlü, denetleyen bir Meclis mi, yoksa yürütmenin emrinde olan bir Meclis mi? Bizim sorgulamamız ve sistem üzerinde masaya yatırmamız gereken konular bunlardır. Biz, eğer bir sistem tartışması…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şahin, lütfen tamamlayalım.
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Üç dakika oldu sanırım Başkanım.
BAŞKAN – Beş dakika oldu.
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Beş dakika olmamıştır.
Teşekkür ediyorum.
Bir sistem tartışması olacaksa biz Türkiye’de, yine milletin seçtiği, güçlü başbakanın olduğu güçlendirilmiş parlamenter sistemden yanayız ama mevcut sistem devam edecekse de az önce söylediğim gibi, partisiz Cumhurbaşkanı, güçlü Meclis, kararnamelerin gözden geçirildiği daha güçlü bir sistemden yani revizyona sokulmuş bir sistemden bahsedebiliriz.
Gençlerle ilgili telefon, bilgisayar konusunda bir destek verilmesi sözü verilmişti hatta bu uygulamaya da konuldu. Az önce bir mesaj aldığım için paylaşacağım; bir vatandaşımız oğluna telefon alıyor 9 bin liralık, 5.000-5.500 lira kadar bir ödeme yapılacak ve bu ödeme sonradan yapılıyor. Gençlik ve Spor Bakanlığının sistemine girilmesi gerekiyor ama sisteme girişlerde sorun var. Yine iktidar partisindeki arkadaşlarımız bu konuya da eğilirse memnun olurum yani vatandaşlar bu teşvikten yararlanmak için sisteme girememekten şikâyetçi; bu konuya da özellikle dikkat çekmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Başkanım, bir dakika daha rica ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Şahin, lütfen tamamlayalım; yeni bir uzatmaya imkân vermeyin.
Buyurun.
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Evet, kara para aklanması konusu son günlerde büyük bir tartışma konusu. İşte, magazin dünyasının, futbol dünyasının önemli isimleri de tartışılıyor. Maalesef, buradaki sorun bozulan kamu düzeniyle ilgili bir sorundur. Burada, maalesef, bu kamu düzeni nasıl bozuldu, buna kim müsaade etti, yargı organı bu işin neresinde; bütün bunların sağlıklı bir şekilde tartışılması gerekiyor. Tam da burada siyasi ahlak temelinde yeni bir kamu ahlakını, yeni bir kamu düzenini inşa etmemiz gerekir diyorum.
Yine, adaletin gerçekten mülkün temeli olduğu, hukuk devletinin tesisi, hukuk devletinin güvencesi olacak bir yargı düzenini de yeniden inşa etmemiz gerektiğinin altını çiziyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu'na söz veriyorum.
Sayın Dervişoğlu, buyurun.
25.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan Piyade Astsubay Üstçavuş Necdet Çalış, Piyade Sözleşmeli Erler Emrah Gündüz ile Fevzi Kızıltaş’a, Katar’ın ara buluculuk çalışmaları sonucunda Gazze Şeridi’ndeki insani ateşkesin iki gün daha uzatılmasına ve Gazze’de yaşananlarla ilgili Birleşmiş Milletlerin içine düştüğü âcizliğe, atama bekleyen öğretmenlere ve İYİ Parti olarak öğretmenlerin hak ettikleri itibara kavuşuncaya kadar konuyu gündemde tutmaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygı ve sevgiyle selamlıyorum ve başarılı bir çalışma haftası temenni ediyorum.
Pençe-Kilit Harekâtı operasyon bölgesinde bölücü terör örgütü mensuplarınca yapılan saldırı sonucunda kahraman askerlerimizden Piyade Astsubay Üstçavuş Necdet Çalış, Piyade Sözleşmeli Er Emrah Gündüz, Piyade Sözleşmeli Er Fevzi Kızıltaş şehit düşmüşlerdir. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine ve aziz milletimize başsağlığı temennimi iletiyorum.
Emperyalist güçler tarafından Türkiye’nin 1.289 kilometrelik güney hattında oluşturulmak istenen terör koridoruna karşı Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve kahraman Türk ordusunun yürüttüğü mücadele sonuna kadar devam edecektir, Türk milleti bu coğrafyada dört parçalı terör devleti projesine de asla müsaade etmeyecektir.
Kıymetli milletvekilleri, İsrail'le anlaşma kapsamında verilen dört günlük insani aranın son gününde Katar’ın arabuluculuk çalışmaları sonucunda Gazze Şeridi’ndeki insani ateşkesin iki gün daha uzatıldığı ilan edilmiştir. Öncelikle ve özellikle belirtmek isterim ki eğer Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti geleneksel Türk dış politikasını tam ve kâmil olarak icra etseydi, edebilseydi, tarihin kendisine yüklediği sorumluluğu da idrak edebilseydi böylesi bir anlaşmada arabuluculuk görevi Katar’a değil, Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti devletine çok yakışacaktı. Ancak, Hükûmet, Orta Doğu’da Türkiye’nin elini güçlendirecek stratejik hamleler yapmak yerine perde arkasında İsrail'le olan tüm ekonomik ve lojistik ilişkilerini devam ettirmiş, siyaset sahnesinde ise içi boş bir hamaset üretme tercihine gitmiştir. İsrail zulmünün başladığı ilk günden itibaren, İYİ Parti olarak hariciye politikalarımızın bu yönde ilerletilmesi gerektiğine sürekli vurgu yaptık fakat AK PARTİ Hükûmeti bu adımları atmak yerine iç politikada kendisine prim sağlayacak hamasi sözlerden başka bir diplomasi geliştirmemeyi tercih etti. Geldiğimiz noktada, Gazze'de bugün işlenen insanlık suçuna ve stratejik göç mühendisliğine karşı yağmasa da gürleyen bu Hükûmet ne Türkiye’nin jeopolitik çıkarlarına ne de Gazze halkına hiçbir katkı sağlayamamıştır. Ben, bu noktada, Birleşmiş Milletlerin içine düştüğü bu âcizliğe, sefilliğe de vurgu yapmak isterim.
Şu anda İsrail'in Gazze Şeridi’nde doğrudan sivillere karşı fosfor ihtiva eden mühimmatlar kullandığına dair maddi kanıtlar ortadadır. Birleşmiş Milletlerin Konvansiyonel Silah Sözleşmesi’nin III. Protokolü’ne göre yasaklanan bu silahlara karşı hani, nerede o uluslararası insancıl hukuk kavramlarınız diye de sormak isterim. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi henüz Gazze'de yaşananlarla alakalı bir kınama kararı bile alabilmiş değildir. İşte, tüm bu yaşananlar tarihte defalarca olduğu gibi bugün, yine uluslararası ilişkilerin mutlak bir gerçeğini de ortaya koymaktadır. Uluslararası sistem haklının değil, güçlünün yanındadır. Amerikalıların ünlü ifadesiyle “Güç, hakkı doğurur.” İşte, böyle bir uluslararası, politik ve ekonomik düzen içerisinde riskli bir coğrafyada Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve büyük Türk milletinin varlığı yalnızca kendi güç ve kapasitesini artıracak milliyetçi ve akılcı politikalarla muhafaza edilebilir.
Saygıdeğer milletvekilleri, büyük milletimizi o yüksek ülküsüne ulaştıracak ve istikbale taşıyacak nesillerin ruh, fikir ve bilgi dünyalarını inşa edenler, bilindiği gibi, öğretmenlerimizdir. Şurası çok açık ki Hükûmet öğretmenlerimize hak ettiği değeri vermemektedir. Yirmi bir yılda 9 bakan ve her bakanla birlikte eğitim politikasını da değiştiren Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri devrinde eğitim ve öğretim faaliyetleri zaafa uğratılmış ve akim bırakılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, lütfen tamamlayalım.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – En önemlisi, AK PARTİ dönemiyle birlikte, öğretmenlik mesleğinin itibarı zedelenmiş, azalan alım gücü karşısında öğretmen maaşları yetersiz kalmış, özlük hakları verilmemiş ve sosyal düzenin en önemli aktörlerinden olan öğretmenler âdeta toplumda tahkir edilmiştir. Buradan bir kez daha Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetine hatırlatıyor ve çağrıda bulunuyorum: Yüz binlerce öğretmenimiz hâlen atama beklemektedir.
Bugüne kadar İYİ Parti olarak Gazi Meclisimizde tüm öğretmenlerimize 1 maaş ikramiye verilmesi, eğitime hazırlık ödeneği ile ek ders ücretlerinin artırılması ve 100 bin öğretmen atamasının gerçekleşebilmesi için pek çok önerge verdik ancak maalesef bu önergelerimiz iktidar bloğunun oylarıyla reddedildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Son cümlem.
BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, lütfen…
Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – İYİ Parti olarak fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirme gayesinde mukaddes bir meslek icra eden öğretmenlerimiz, hak ettikleri itibara kavuşuncaya kadar konuyu kamuoyunun ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde tutmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyor, sabrınız için de şükranlarımı sunuyorum efendim, sağ olun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dervişoğlu.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’e söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bülbül.
26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit olan Astsubay Üstçavuş Necdet Çalış, Sözleşmeli Erler Emrah Gündüz ile Fevzi Kızıltaş’a, bölgede İsrail’in ABD’nin desteğiyle uygulamaya çalıştığı projeyle ilgili gelişmelere ve Türk milletinin varlığını kıyamete kadar sürdürmeye devam edeceğine, İsrail ve Hamas arasında ateşkes ortamının oluşmasına, ateşkes süresinin uzatılmasına ve İsrail’in soykırım suçundan dolayı Uluslararası Adalet Divanında hesap vereceği günleri beklediklerine ilişkin açıklaması
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit olan Astsubay Üstçavuş Necdet Çalış’a, Sözleşmeli Er Emrah Gündüz’e ve Sözleşmeli Er Fevzi Kızıltaş’a Cenab-ı Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyoruz. Aziz milletimizin başı sağ olsun.
Sayın Başkan, geçtiğimiz günlerde gündeme gelen Irak’ta kaçırılan İsrail vatandaşı Elizabeth Tsurkov isimli akademisyen, bölgede Mossad ve CIA için çalıştığını, İsrail ile terör örgütü PYD/YPG-SDG arasında ilişkileri geliştirmek için Suriye’de faaliyet yürüttüğünü itiraf etmiştir.
Yine, ABD’li Diplomat Peter Galbraith, sözde kürdistan devletinin kurulması gerektiğini ifade ederek ABD’nin bölgedeki faaliyetlerinin asıl amacının kukla bir terör garnizonu oluşturmak olduğunu bir defa daha ifşa etmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın 13 Ekim 2023 tarihinde yapmış olduğu açıklamada altını çizmiş olduğu “ABD’yle güvenlik sorunumuz var.” ifadelerinin, ABD’nin bölgede açık bir şekilde terör örgütlerine sağladığı askerî eğitim, lojistik destek, mali kaynak ve tırlar dolusu silah yardımlarından kaynaklanmış olduğu açıkça ortadadır. Yine, geçtiğimiz günlerde terör örgütünün yayınladığı bir videoda teröristlerin ellerinde ABD yapımı M16 ve M4 gibi hafif piyade tüfekleri ile termal dürbünler olduğu açıkça görülmüştür.
Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin 31 Ekim 2023 tarihinde ifade etmiş olduğu “Vadedilmiş toprakların hedefinde Türk vatanı da vardır.” açıklaması, bölgede İsrail’in ABD’nin desteğiyle uygulamaya çalıştığı projeye önemle vurgu yapmış ve bu gelişmelere dikkat çekmiştir. MHP ve Cumhur İttifakı olarak önceliğimiz, millî birlik ve beraberliğimizi koruyarak ülke ve milletimizin huzur ve güvenliğini sağlamak ve devletimizin bekasını temin etmektir. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Pençe Harekâtlarıyla Irak ve Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridorunun önüne geçilmiş ve emperyalist projeler akamete uğratılmıştır. Son olarak 17 Ekim 2023’te Gazi Meclisimizde kabul edilen Irak ve Suriye tezkereleri bölgede Türkiye'ye karşı tehdit ve tehlike üretmeye çalışanlara karşı en büyük cevap olmuştur. Kırk yılı aşkın süredir bilumum küresel güçlerin her türlü desteğiyle Türkiye'ye saldıran terör örgütü PKK/YPG ve diğer ismiyle PYD/SDG, Türk devletinin karşısında yok olmaktan kurtulamayacaktır. Binlerce yıllık devlet geleneğine sahip olan kadim Türk milleti tarih sahnesindeki varlığını ateş çemberindeki coğrafyalar üzerinde ve her çeşit düşmanlığa rağmen sürdürmüştür ve Allah’ın izniyle kıyamete kadar sürdürmeye devam edecektir.
Sayın Başkan, İsrail tarafından bombalanıp yakılan evin enkazından otuz yedi gün sonra sağ olarak çıkan bebeği koruyan kollayan Cenab-ı Allah, şüphesiz ki nihai zaferin, inananların olduğunu da müjdelemiştir. İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes ortamının oluşması ve ateşkesin süresinin uzatılması belki umut verici bir gelişme olmuştur lakin ABD ve Batı’nın arkasında durduğu, her türlü askerî ve teknolojik üstünlüğe sahip olan İsrail devletinin, bir yandan yıllardır abluka ve ambargo altında yaşayan Gazze halkını katlederken diğer yandan, sözde yerleşimci özde işgalci siyonistlere Filistin'de yasadışı yerleşim inşası için yeni fon ayıracağı ifade edilmiştir. İsrail'in bu ve benzeri barbar politikalarına devam etmesi, soykırımın sona ermesi ve işgalin sonlandırılmasına dair dünya kamuoyunda oluşan ümitleri ortadan kaldırmaktadır.
Savaşın ve barışın adil ve hakkaniyetli olması gerektiğine inanıyoruz ve bugün Gazze'de yaşananların bir savaştan ziyade soykırım olduğunu düşünüyoruz. Bu çerçevede, İsrail'in insancıl hukuku hiçe sayan faaliyetlerini derhâl sona erdirmesi, süresiz ateşkes ilan etmesi, işgal ettiği topraklardan geri çekilmesi gerektiğini ifade ediyor, İsrail'in soykırım suçundan dolayı Uluslararası Adalet Divanında hesap vereceği günleri bekliyor, 21’inci yüzyılın soykırımcısı olarak İsrail terör devletinin anılacağından hiçbir şüphe duymuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bülbül, teşekkür ediyorum.
Şimdi, Halkların Eşitlik ve Demokratik Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş'a söz veriyorum.
Sayın Danış Beştaş, buyurun.
27.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tahir Elçi’nin katledilmesinin 8’inci yıl dönümüne, cezaevlerinde açlık grevlerinin başladığına, bu sabah yaşanan gözaltılara, grupta ekokırım yasa kampanyasını yürüten çok sayıda yurttaşla yaptıkları görüşmeye ve uluslararası küresel araştırmaların Türkiye’nin en tehlikeli ve en mutsuz ülke olduğunu ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün 28 Kasım, Sevgili Tahir Elçi'nin katledilmesinin 8’inci yıl dönümü. İnsan hakları savunucusuydu, çok değerli bir arkadaşımız olan hukukçuydu ve ne yazık ki barışı savunurken, görevi başında, Diyarbakır için kültür mirasını korurken, son derece ulvi bir amaç için açıklama yaparken kameralar önünde canlı yayında katledildi. O gün bugündür cinayet aydınlatılmadı, yanılmıyorsam siz de o dönem Adalet Bakanıydınız, ziyaret etmiştiniz -hafızam yanıltmıyorsa- ve hâlâ katiller korunmaya devam ediyor, hâlâ dosyada tutuklu yok, bütün balistik incelemelerine rağmen ve bugün önergemiz de var, orada ayrıntılı konuşacağız. Tahir’e buradan seslenmek istiyorum: Sevgili Tahir, rahat uyu; senin davanın takipçisiyiz ve senin geride bıraktığın barış uğruna tüm davaların takipçisi olacağımıza bir kez daha söz veriyorum. Sevgi, minnet, özlemle anıyorum. Tahir’i çok özledik gerçekten.
Sayın Başkan, dün tehlikeli sayılabilecek bir döneme girdik, açlık grevleri başladı yine cezaevlerinde. Geçmişte açlık grevleriyle ilgili bu ülkede çok can yandı, çok yaşam yitirildi, çok insan katledildi hatta cezaevlerinde ve dün Türkiye'deki bütün politik mahpuslar tüm dünya genelinde başlatılan “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası kapsamında açlık grevi eylemine başladıklarını duyurdular. Dün başladı, 15 Şubat 2024 tarihine kadar dönüşümlü devam edeceğini ilan ettiler ve tecride karşı bu açlık grevi. Devlet, iktidar bu suçu işlemeye son versin artık, tecride son versin; onların talepleri hukuki bir talep, insani bir talep, barıştan yana bir talep ve Türkiye’nin tamamını olumlu etkileyecek bir talep için dört duvar arasında insanlar bedenlerini ölüme yatırıyorlar. Evet, gelin, açlık grevine son veren siyasi mahpusların taleplerini kabul edin ve şunu unutmayalım: Tecride son verildiğinde bu ülkede yaşayan 85 milyon yurttaşın geleceği için barışa bir şans vermek anlamına gelecek. Bunu da buradan ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, bu sabah çok ciddi gözaltılar yaşandı. Toplamda, dört günde 217 partilimiz, yöneticimiz, üyemiz, köylüler gözaltına alındı; Bitlis'te, Van'da ve İstanbul'da çok sayıda eve baskın yapıldı, sadece Bitlis merkezde 36 kişi gözaltına alındı ve gözaltına alınanlar arasında 75 ve 80 yaşında bir evli çift de var; adları da Medine Avcil, Abdurrahman Avcil. “Dosyada gizlilik var.” diyorlar, bir iftira sebebiyle bu baskın yapılmış; bunu söylediler. Kürtlere yönelik bu şiddet normalleştirilmek isteniyor, insanlar suçlu ilan ediliyor, zulümle muhatap kılınıyor; bu normal değil. Geçtiğimiz yaz boyunca Hizan’dan sonra Tatvan'da köyler ablukaya alındı, kürdistanın her yerinde aynı manzarayla karşılaşıyoruz. Kürtlere yönelik bu zulüm ve baskılar zorla yerinden etmeye, göçertmeye yöneliktir; bunu anlıyoruz, okuyoruz, bu coğrafyanın insansızlaştırılmak istenmesinin bir sonucudur. Bu insanlar, köyde, kırsalda yaşayan insanlar, hayvancılıkla uğraşan insanlar. Güvenlik gerekçesiyle abluka, baskı, şiddet dayatılarak Bitlis'te hayvancılık ve tarımı yok ettiler. Kürtlerin sistematik bir şiddetin hedefinde olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum ve bunu asla kabul etmeyeceğiz, bunun karşısında direneceğiz; bunu buradan da söyleyeyim.
Sayın Başkan, bugün grupta ekokırım yasa kampanyasını yürüten çok sayıda yurttaş ile İzmir Milletvekilimiz İbrahim Akın’la birlikte görüştük. Tüm gezegeni ilgilendiren bir konu aslında, ekokırımın hukuksal süreçlerde tanınması önemli, bütün dünya bunu tartışıyor. Ekokırımın ülkeler tarafından suç olarak kabul edilmesi ancak bu suçu, doğanın katledilmesini önleyebilir. Tabii ki biz de bu mücadeleyi yürütüyoruz, onlarla dayanışma hâlindeyiz ve ülke ayırt etmeksizin gezegene yönelik bütün müdahaleler bir kırım hâlini almış durumda dünyanın her yerinde. Maalesef ülkemizde de böyle ve iklim krizinde geldiğimiz nokta artık yaşama olanaklarını bile ortadan kaldıracak düzeyde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, lütfen tamamlayalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Coğrafyamızda Marmara Denizi, Akbelen ormanı, Cudi Dağları, İkizdere örneklerinde gördüğümüz üzere çevre hukuku işlemiyor ve iç hukukumuzda suç olarak tanınması gerektiğini söylüyor söz konusu platform. Biz de mutlaka suç olarak tanınması gerektiğini ve Dilekçe Komisyonuna verdikleri 28 bini aşkın imzayla bir kanun, yasallaşma teklifleri var. Avrupa Birliğinde de bu kabul edildi. Önümüzdeki günlerde bunu çok daha ayrıntılı anlatacağız. Evet, “Ekokırım suçtur, doğaya yönelik katliama son verilmelidir, doğanın da bir canı vardır.” sloganımızı buradan söylüyorum.
Son olarak, Sayın Başkan, maalesef Türkiye en tehlikeli ve en mutsuz ülke; bunu ben söylemiyorum, uluslararası küresel araştırmalar bunu ortaya koymuş. Hukuksuzluk ve çeteleşmenin vardığı son nokta uluslararası raporlarda şöyle yer alıyor…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, lütfen tamamlayalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Tamamlamaya çalışıyorum.
Küresel Risk Değerlendirme Raporu'nda bu yılın en tehlikeli ülkeleri sıralamasında Türkiye de yer aldı; Tayland, Hindistan ve Filipinler gibi ülkeler arasında görünüyor. Kolombiya Üniversitesi merkezli bir düşünce kuruluşunun 2023 Dünya Mutluluk Raporu'nda 137 ülke arasında Türkiye 106’ncı sırada; mutluluk düzeyi gitgide düşüyor, 2012’de 77’nci sırada olan Türkiye şu an 106’ncı sıraya gerilmiş durumda. Antidemokratik uygulamalarla, zulümle yoksulluğa mahkûm ederek Türkiye’yi dünyanın en mutsuz ve tehlikeli ülkeleri arasına sokan iktidar eseriyle ne kadar övünse gerçekten azdır. Ağır sanayide Almanya, teknolojide Silikon Vadisi, tarımsal verimlilikte Hollanda olabilecekken çok farklı bir durumla karşı karşıyayız. Türkiye potansiyelinin yarısı bile olmadan şu anda bunları sağlayan mutlu ve huzurlu ülkeler…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Bitiriyorum, son cümlem.
BAŞKAN – Peki, son cümlenizi alalım o zaman.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – …arasındaki tek fark demokrasi ve insan haklarıdır. Bir an önce demokrasiye dönün demek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’a söz veriyorum.
Sayın Köksal, buyurun.
28.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Tahir Elçi’nin katledilişinin 8’inci yılına, Yeniden Refah Partili Yusuf Aktaş’ın Sözcü TV sunucusu Damla Doğan’ın kadına yönelik şiddete ilişkin yapmış olduğu haber görüntülerini buzlayarak yayınlamasına, 50+1 tartışmasına ve ekonomik krize, adı “Fatih Terim fonu” olarak geçen vurguna ve İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır Baro Başkanı, insan hakları savunucusu Avukat Tahir Elçi’yi katledilişinin 8’inci yılında saygıyla ve rahmetle anıyor, başta eşi, kıymetli yol arkadaşımız, İstanbul Milletvekilimiz Türkan Elçi ve ailesi olmak üzere tüm yakınlarına ve avukat camiasına, meslektaşlarımıza sabırlar diliyorum. Türkiye’de artık böyle cinayetlerin sona ermesini ümit ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Aktaş geçtiğimiz günlerde Sözcü TV sunucusu Damla Doğan’ın kadına yönelik şiddete ilişkin yapmış olduğu haber görüntülerini buzlayarak yayınladı, cumhuriyetimizin tam da 100’üncü yılında. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün biz kadınlara tanıdığı haklarla eğitim almış, çalışma hayatına atılmış, seçme ve seçilme hakkını kullanarak bu makama gelmiş bir kadın olarak kadınları birey olarak görmeyen, onların varlığına tahammül edemeyen, haklarını tanımayan; kadınlara âdeta bir öcü muamelesi yapıp korkan bu karanlık zihniyeti kınıyorum ve bu karanlık zihniyete karşı başta Meclisteki tüm siyasi partilerde bulunan kadın vekiller olmak üzere, Türkiye'deki bütün kadın kardeşlerimi birlikte mücadele etmeye, tepki göstermeye davet ediyorum. Hiç kimse unutmasın, biz, haklarımızı sonuna kadar koruyacağız, kadınların varlığına tahammül edemeyen bu zihniyetle mücadelemizi her daim sürdüreceğiz ve yeni hakları elde edinceye kadar da bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçime daha dört buçuk yıl varken bir “50+1” tartışması başlatıldı. Tam da ekonomik kriz vatandaşın cebini yakarken “50+1”i mi tartışacağız, konuşacağız? Konuşalım o zaman. Mesela, emeklilerin, memurların ve asgari ücretlilerin maaşına yüzde 50+1’den fazla zam yapmayı konuşalım. Vatandaşın yüzde 50+1’den fazlasının açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm edildiğini konuşalım. Üniversite öğrencilerinin yüzde 50+1’den fazlasının barınma sorunuyla karşı karşıya kaldığını konuşalım. Esnafın yüzde 50+1’den fazlasının BAĞ-KUR primini ödeyemez hâle geldiğini konuşalım. Çiftçinin yüzde 50+1’den fazlasının borçlarının katlanarak arttığını, artık traktörüne mazot alamaz hâle geldiğini konuşalım. Öğrencilerin yüzde 50+1’den fazlasının yoksulluk yüzünden beslenme çantalarının yeterli ve dengeli beslenecek şekilde doldurulamadığını konuşalım. AKP iktidarında iğneden ipliğe yüzde 50+1’den fazla zam gelen ürünleri konuşalım. Dünyada gıda fiyatları düşerken Türkiye'de hızla yükseliyor. Gıda enflasyonunda açık ara dünya 1’incisiyiz; bunu konuşalım ya da kolay yoldan para kazanma vaadiyle yapılan vurgunu konuşalım.
Evet, özel bir bankanın İstanbul Florya Şube Müdürü olan Seçil Erzan isimli bir kişi yüksek faiz getirili fon vaadiyle -ki adı “Fatih Terim fonu” olarak geçiyor- aralarında ünlü futbolcular ve iş insanlarının da bulunduğu 29 kişiyi 43 milyon 920 bin dolar ve 15 milyon 625 bin lira dolandırdığı gerekçesiyle 6 kişiyle beraber tutuklu olarak yargılanıyor. Bankacı Seçil Erzan… Eski bir futbolcunun, futbol menajerinin ve teknik direktörün bulunduğu 11 kişiye tefecilik, 5 kişiye de hürriyeti yoksun bırakma suçundan soruşturma açılıyor. Seçil Erzan ifadesinde tefecilik suçundan yargılanan isimlerin kendisini tehdit ettiğini ve “Biz MİT Başkanını bile tanıyoruz.” diye baskı yaptığını, mağdur olduğunu söylüyor. Ses kayıtları ortaya dökülüyor, bu ses kayıtlarından da insanların nasıl dolandırıldığı anlaşılıyor aslında. Bir gazeteci geçtiğimiz günlerde açıklama yapıyor. Fatih Terim fonunda değerlendirme yapılması için Seçil Erzan’a para veren iş insanlarından biri sonuncu ödemede çantaya takip cihazı yerleştirmiş, çantanın İstanbul'da dönüp dolaşıp eski futbolcuya ulaştığı, sonrasında Süleyman Soylu’nun Denizbankı arayıp “Sayın Erdoğan istedi.” deyip futbolcuların parasının ödenmesini istediğini iddia ediyor. Fonun adının verildiği spor insanı Fatih Terim bu konuda hiçbir bilgisi olmadığını, mağdur olduğunu, hukuki süreci başlatacağını söylüyor fakat bu iş nasıl başladı, önce bu sorunun açıklığa kavuşması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köksal, lütfen tamamlayalım.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bir spor insanının adı kullanılarak kendisiyle bağlantılı kişilerden milyonlarca dolar alınarak sözde fondan kolay kâr edebilmek için âdeta saadet zinciri oluşturulurken ve ortada büyük bir vurgun varken bu iddialarda ismi geçen insanlar ortada yok. Bu ülkede, emekli olmasına rağmen geçinemediği için çatı tamiri yaparken kalp krizi geçiren bir emekli hayatını kaybediyor, atama bekleyen öğretmen inşaatta çalışırken iş cinayetine kurban gidiyor, çocuğuna pantolon alamayan bir baba canına kıyıyor, 5 bin liralık dul maaşıyla geçinmeye çalışan bir vatandaşımız kirası 10 bin liraya çıkınca kirasını ödeyemeyeceği gerekçesiyle intihara kalkışıyor; bütün bunlar bu ülkede yaşanırken birileri kolay yoldan para kazanma hırsıyla vurgun yapıyor ve birçok ünlü ismin adının geçtiği bu sözde kârlı fon olayıyla ilgili kamuoyunun rutin paylaşımları dışında hiçbir paylaşım yapılmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köksal, lütfen tamamlayalım.
Son sözlerinizi alalım.
Buyurun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bu konuda, üstü mü kapatılacak yoksa bir günah keçisi ilan edilip herkes mağdur mu gösterilecek, bekleyip göreceğiz.
Sayın Başkan, biraz önce, DSP Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Önder Aksakal’ın Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’e yönelik birtakım çirkin ithamları oldu, bununla ilgili de konuşmak istiyorum. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in sözleri açıktır: “Sandıktan çıkan iradeye saygı gösterin, kabullenin. Afyonkarahisar’da AKP’li belediye, Manisa’da MHP’li belediye, Çankırı’da AKP’li belediye, Rize’de AKP’li belediye nasıl seçilmiş, görevinin başındaysa Doğu ve Güneydoğu’da da kim seçildiyse sandıktan çıkanı kabullenin, saygı gösterin, kimseye haksızlık etmeyin. Hani ‘millî irade’ diyorsunuz ya, ona saygı gösterin, kendi partinizden ya da ittifakınızdan seçilmeyen belediyeleri de kabullenin.” diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, lütfen son sözlerinizi alalım.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Şimdi, sefilliğe gelince, asıl sefil olan; uçurduğu beyaz güvercinlerle âdeta barışın sembolü olan, siyasetin dürüst lideri olarak anılan, Kıbrıs fatihi, milliyetçiliği Kıbrıs’ın Beşparmak Dağları’na, Afyon’un haşhaş tarlalarına yazan Karaoğlan Ecevit’in bıraktığı o sol mirasa sahip çıkamayıp kişisel ikballeri için onun kemiklerini sızlatanlardır diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına…
MEHMET ÖNDER AKSAKAL (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Aksakal, buyurun.
MEHMET ÖNDER AKSAKAL (İstanbul) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN – Nedir?
MEHMET ÖNDER AKSAKAL (İstanbul) – Biraz önce sayın hatip ismimi vererek bir sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN – Yerinizden çok kısa bir söz vereyim, buyurun.
Yeni bir sataşmaya lütfen mahal vermeyelim.
29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET ÖNDER AKSAKAL (İstanbul) – Elbette, mikrofon adabını biliyorum ben de.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; ben biraz önceki yerimden konuşmamda herhangi bir isim telaffuz etmedim, sadece bir anlayıştan bahsettim. Bu anlayışın icabını üzerine alınanların kendi sorunları olduğunu buradan ifade etmek isterim.
İkincisi, Bülent Ecevit’in adını en son anacak olan yeni CHP’nin bugünkü temsilcileridir. Zira geçmişte Bülent Ecevit’e “başbuğ Ecevit” diye bağıranlar, onu “bir bölen” diye toplumda sürekli aşağılamaya çalışanlar sıkıştıkları her ortamda Ecevit’in ipine sarılmayı âdet hâline getirmişlerdir.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ecevit bizim Genel Başkanımızdı, bizim Genel Başkanımızdı Ecevit! Biz senin yaptığını yapmadık, onun mirasına sahip çıkıyoruz!
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) – Biz kimseyi aşağılamıyoruz!
MEHMET ÖNDER AKSAKAL (İstanbul) – Demokratik solcular var olduğu müddetçe asla buna müsaade etmeyeceğimizi yüce Meclisten Türk milletine belirtmek isterim.
Saygılar sunuyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Senin arkanda kimse kalmadı! Senin bütün il başkanlıkların, senin eski milletvekillerinin hepsi bize destek verdi, deklarasyon yayınladı!
BAŞKAN – Peki, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’na söz veriyorum.
Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
30.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit olan 3 Mehmetçik’e, devlet-millet kaynaşmasıyla terörün her çeşidiyle sonuna kadar mücadele edeceklerine ve Türkiye barışını gerçekleştireceklerine, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir hukuk devleti olduğuna, Filistin’de büyük bir insanlık dramı ve soykırım yaşandığına ve Türkiye’nin Gazze için yaptıklarına, bütün emeklilerin 5 bin liralık ikramiyeyi almasıyla ilgili yasal düzenlemeye ve 2024 bütçesinin Plan ve Bütçe Komisyonundan geçtiğine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Sözlerimin başında Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehadet şerbetini içen 3 Mehmetçik’imizi rahmetle, minnetle yâd ediyorum. "Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber/Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber.” Allah rahmet eylesin, bütün ailesine başsağlığı diliyorum, milletimize başsağlığı diliyorum.
Bu konuda mutlaka devlet-millet kaynaşmasıyla terörün her çeşidiyle sonuna kadar mücadele edeceğimizi ve terörü tamamen yok edeceğimizi de kararlılıkla ifade ediyorum. PKK-PYD/YPG, SDG, DAEŞ, FETÖ hangi ad altında olursa olsun, hangi isimlendirmeyle isimlendirilsin emperyalist ve siyonistlerin sözde kürdistan geçiş devletli Nil’den Fırat'a büyük İsrail projesini mutlaka tarihin çöp sepetine atacağız. Bu konuda hiçbir emperyalist, siyonist ve onların maşalığına soyunan hiçbir terör örgütü hedeflerine ulaşamayacak. Bu konuda da gereken mücadeleyi kararlılıkla bugüne kadar sürdürdüğümüz gibi mutlaka bu kararlılığımızı devam ettireceğiz.
Jeopolitik çıkarlarımıza; hak, alaka ve menfaatlerimize sonuna kadar sahip çıkarak insanlığın vicdanının temsilcisi olan ve tarihte Pax Ottomana, Osmanlı barışını bütün insanlığa hediye etmiş olan bir ecdadın torunları olarak da hem bölgesel hem de küresel anlamda barışın, huzurun, güvenliğin adresi, adası, sağlayıcısı ve temsilcisi olacak şekilde, inşallah “Türkiye Yüzyılı” mottosuyla ortaya koyduğumuz perspektifle Pax Türkiye, Türkiye barışını da mutlaka gerçekleştireceğiz ve bu manada bütün insanlığın huzur ve selameti adına da gerekli nizamıâlemi, küresel düzeni inşallah insanlığa hediye edeceğiz. Bu manada ortaya koyduğumuz yürüyüşümüze ne emperyalistler ne de onların iş birlikçileri, terör örgütleri, maşaları, onlara yardım ve yataklık yapanlar kesinlikle mâni olamayacaklar.
Şunu ifade etmek isterim ki Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Her noktada Anayasa ve ilgili mevzuat, bağımsız ve tarafsız yargı tarafından göz önünde bulundurulmak suretiyle vicdani kanaatleriyle beraber bunu yorumlayarak bunu ortaya koyan mahkemeler, üst mahkemeler sonuç itibarıyla bütün süreçleri kendileri yönetmektedirler. Bu manada Türkiye'de Türk-Kürt, Alevi-Sünni herhangi bir ayrım yapmadan bütün vatandaşlarımız kanun önünde eşittir. Bu, bir hakikattir. Tabii ki bu noktada birbirine kırdırmayı, birbiriyle kamplaştırmayı, kaos ve kaotik ortam oluşturmayı ve bölgesel ve küresel hedeflerine ulaşmayı arzulayan emperyalist ve siyonistler yok mu, onların iş birlikçileri yok mu, terör örgütleri yok mu? Mutlaka var. Onlar da kendi istikametleri doğrultusunda bunları kaşımak, Türkiye'yi içe kapatmak, iç kargaşayla Türkiye’nin bölgesel ve küresel bir barışı bütün insanlığa hediye etmesinin önüne geçmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Biz de bunlarla mücadeleyi devam ettirerek bu milletin, 85 milyon insanın tamamının, 81 vilayetiyle hep birlikte inşallah kendi hedeflerimiz doğrultusunda, insan hak ve özgürlükleri temelinde dini dili, ırkı, rengi ne olursa olsun, Bosna’da Sırpları, Hırvatları, Boşnakları; Kudüs’te, Yahudi ve Hristiyanları dört yüz yıl bir arada yaşama ve yaşatma becerisini ve başarısını göstermiş bir milletin ahfadı olarak mutlaka bu manada kendi hedeflerimize ulaşmak için her türlü gayreti ve çabayı ortaya koymaya devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, lütfen tamamlayalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şunu ifade etmek isterim ki: Filistin’de bugün büyük bir insanlık dramı ve soykırım yaşanıyor. İsrail Devleti, Netanyahu Hükûmeti maalesef insanlığı bir kenara bırakarak kendilerine yardım ve yataklık yapan ve teşvik eden bütün Batı dünyasıyla beraber, maalesef bütün insanlığın gözü önünde hakikatleri çarpıtarak bir vahşete, katliama ve soykırıma hep birlikte neden oluyorlar. Tarih bize göstermiştir ki Firavun’un mutlaka bir Musa’sı çıkmıştır ve çıkacaktır. Bugün de her türlü firavun zihniyetini ortadan kaldırarak gerçekten sözde değil, özde insan haklarını hayata geçirecek olan mutlaka bir insanlık vicdanı vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, lütfen, tamamlayalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bugün Batı toplumlarındaki bütün halkların kendi yönetimlerinden bağımsız olarak Filistin’deki, Gazze’deki insanlık vahşetine “Dur!” diyen ve bu manada bütün insanlığı gerçekten göreve çağıran o vicdanın sesi Türkiye olmaktadır. Türkiye, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde “Dünya 5’ten büyüktür, daha adil ve merhametli bir dünya mümkündür.” haykırışını işte bu çerçevede anlamlandırmakta ve ortaya koymaktadır. İnanıyorum ki bütün insanlık bu haklı, doğru, vicdani sesin yanında yer alacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, lütfen, son sözünüzü alalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – O nedenledir ki zaten Türkiye olarak Ukrayna ve Rusya’da esir takaslarının yapılması hususunda, ara bulucu rolü noktasında, bu manada nasıl büyük, güzel başarılara imza attıysak; hakikaten, rehine takası, insani ara, tıbbi yardım ve her türlü insani yardımın bölgeye ulaştırılması, Gazze’deki kardeşlerimize ulaştırılması noktasında, Sayın Cumhurbaşkanımızın, Türkiye’nin öncülüğünün bütün herkes tarafından takdirle karşılanan bir durum olarak karşımıza çıktığı ortadadır. Şu anda hem İçişleri Bakan Yardımcımız hem de Dışişleri Bakan Yardımcımız ve devletimizin çeşitli kurumlarını temsilen heyetler bu insani yardımların Gazzeli kardeşlerimize ulaştırılması noktasında bu koordinasyonu yapmaktadır. İlgili ülkelerle görüşülmek suretiyle büyük bir diplomasi de hâlâ yürürlükte ve devam etmektedir.
Sözlerimi şu şekilde sona erdirmek istiyorum: İnşallah…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Son olarak efendim, son olarak…
BAŞKAN – Lütfen, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şunu ifade etmek isterim ki çalışan-çalışmayan emekli ayrımıyla ilgili bir düzenleme yapılmıştı; şu anda Plan ve Bütçede görüşülmekte olan yasa teklifinin inşallah görüşmeleri esnasında bir önergeyle çalışan veya çalışmayan emekli ayrımı ortadan kaldırılarak bütün emeklilerimizin 5 bin liralık bu ikramiyeyi almasıyla ilgili yasal düzenlemeyi hayata geçireceğiz ve yılbaşında da emeklilerimizle ilgili, çalışanlarımızla ilgili, memurlarımızla ilgili gerekli düzenlemeleri de inşallah maaş artışları noktasında en güzel şekliyle ortaya koyacağız, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Bu manada 2024 bütçemiz Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı ve üyelerine katkıları münasebetiyle teşekkürlerimi sunuyorum. İnşallah…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Beş dakika ilave oldu Başkan.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – İlavesi mi beş dakika Başkanım?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Efendim, aynı noktada son sözümü söyleyip bitiriyorum.
BAŞKAN – Lütfen…
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Son sözüm, bitiriyorum.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sizin adaletiniz var da…
BAŞKAN – Benim adaletim var da…
Buyurun Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Aynı uygulamayı uygulatmaları…
BAŞKAN – Lütfen ama son sözünüzü alalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ediyorum.
2024 bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti. Genel Kurulun gündeminde, inşallah, 11 Aralık-24 Aralık tarihleri arasında 2024 bütçesini hep beraber müzakere edeceğiz. Şimdiden 2024 bütçemizin milletimize, ülkemize, bölgemize ve insanlığa hayırlar getirmesi duasıyla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, hepinize hürmetlerimi arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, değerli milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.38
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Bekir BOZDAĞ
KÂTİP ÜYELER: Adil BİÇER (Kütahya), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
-----0-----
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Şimdi, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Saadet Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Şimdi öneriyi okutuyorum:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin tarafından, EYT’li vatandaşların sorun ve taleplerini çözüme kavuşturmak amacıyla 28/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 28/11/2023 Salı günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İsa Mesih Şahin
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili İsa Mesih Şahin tarafından, EYT’li vatandaşlarımızın sorun ve taleplerini çözüme kavuşturmak amacıyla 28/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergemizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 28/11/2023 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İzmir Milletvekili Mustafa Bilici’ye söz veriyorum.
Sayın Bilici, buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MUSTAFA BİLİCİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de tüm kesimlerin sorunları her geçen gün artarak devam ediyor. İktidarın birikmiş pek çok meseleyi çözme anlayışı, deyim yerindeyse, tedavi amaçlı değil pansuman niyetine yaptığı geçici çözümlerdir. Eğitimde, sağlıkta, adalette uyguladığı yanlış politikalarla vatandaşlarımızın hayatını çekilmez hâle getiren iktidar, bunlar yetmezmiş gibi, her defasında emeklilerin canını yakmaya, onları huzursuz etmeye devam ediyor. Emeklilikte yaşa takılanların mağduriyeti gündemden düşmüyor. İktidar ekonomiye yük gördüğü bu kesimin taleplerini kulağının üzerine yatarak duymazdan geliyor. Yaklaşık 600 bin çalışan EYT kapsamında emeklilik başvurusu yaptığı hâlde bekliyor, hak sahibi sayılan 200 bin kişi maaşını alamıyor. Eksik ve yetersiz çıkarılan yasa, borçları sebebiyle çaresizlik içinde kıvranan, umutları ve yarınları kararan kitleler oluşturmuştur. İktidar tarafından yıllarca horlanan EYT’lilere seçim sürecinde verilen sözler tutulmamış, milyonlarca çalışanı etkileyen bu sorun kökünden çözülememiştir. Mağduriyet üzerine yeni mağduriyetler oluşturuldu. 3 Mart tarihi itibarıyla emeklilik dilekçesini verenler dokuz aydır bekliyorlar. Yıllarca alın teri dökmüş, devlete vergisini ödemiş emekliyle uğraşmayın, emeklileri “çalışıyor” ya da “çalışmıyor” diye ayrıştırmayın; bunun yerine alım gücünü yükseltin.
Değerli milletvekilleri, Gelecek-Saadet Grubu olarak milletimize sözümüz var; Mecliste herkesin sesi olacağız, toplumun tüm kesimlerinin beklenti ve ihtiyaçlarını bu kürsüden dile getireceğiz. İktidar söylem ile eylem arasında tutarsız davranmaktadır. Sandığın göründüğü her seçim arifesinde, Sayın Erdoğan reddettiği tüm konularda geri adım atıyor. Daha önce defalarca EYT’lileri hedef alan Sayın Erdoğan “Seçim kaybetsem de yokum.” veya “çift dikiş” diyerek haklarını vermeyi reddetmişti. Seçim arifesinde hiç söylenmemiş gibi, gerekli düzenlemeler yapılmış ancak eksik yapılmıştır.
Toplumun tüm kesimleri gibi emekliler de muhtaç hâle gelmiş durumdalar; maaşlarını açlık sınırının altına düşüren iktidar 5 bin TL ödeme yaptı, malum, yine eline yüzüne bulaştırdı, çalışan emeklileri bundan muaf tuttu. Şimdi yine çark edildi ve çalışan emekliye de 5 bin TL ödeme yapılacağı açıklandı. Yirmi bir yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz, size iktidarı veren millete bunu niçin reva görüyorsunuz? Milletten kepçeyle topladığınızı çay kaşığıyla zorla veriyorsunuz. Mağduriyet yaşayan vatandaşlarımızın haklı talepleri sivil toplum kuruluşları ve muhalefetin dile getirmesiyle çözüme kavuşuyor; iktidarın insafına kalsa toplumu kendine muhtaç bırakmak amacıyla herkesi aç bırakacak.
Sayın milletvekilleri, emeklilik konusu ve geçim sıkıntısı toplumsal bir yaradır. Türkiye’de nüfusun yüzde 98’i yani 83 milyon 750 bin kişi açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Türkiye nüfusunun yüzde 60’lık kesimi de yani 51 milyon kişi maalesef hayatını idame ettirebilmek için açlık sınırının altında bir ücretle çalışma hayatına katılıyor.
Değerli milletvekilleri, EYT’lilerle ilgili taleplerin karşılanmasını, oluşan mağduriyete çözüm bulunmasını, velhasıl iktidar tarafından verilen sözlerin tutulmasını ve beklentilere cevap verilmesini istiyoruz. EYT’lilerin ve bizlerin talepleri şu şekildedir:
1) 5000 iş günü ve hizmet yılını dolduran herkes beyan ettiğiniz üzere emekli olabilsin.
2) Kısmi emeklilik söz verildiği şekilde düzeltilsin.
3) Emekli olanların aylıkları hemen bağlansın, başvurular hızlansın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bilici, lütfen tamamlayalım.
MUSTAFA BİLİCİ (Devamla) - Bu gayeyle Meclis araştırma komisyonu kurulmasını talep ediyoruz. Unutulmamalıdır ki bir ülkenin itibarı vatandaşın refahıyla ölçülür.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Şimdi öneri üzerinde İYİ Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’na söz veriyorum.
Sayın Türkoğlu, buyurun.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ne yazık ki bu iktidar sayesinde Türkiye bir mağduriyetler ülkesi oldu; inanın, biz burada hangi birini dile getireceğimizi de şaşırdık. İşte, bugün konuştuğumuz 600 bin civarında EYT mağduru da o mağduriyetlerden biri ve bunlardan daha başka mağduriyetler de var. Mesela, BAĞ-KUR tescil mağduriyetinden söz edeyim: 1982 ve 2000 yılları arasında devletin belirlediği yasal koşullara uygun olarak ticari faaliyetlerde bulunmuş, esnaf ve sanatkârlık yapmış mükellefler sigortalılık haklarına maalesef erişemiyorlar. Çaldıkları her iktidar yetkilisinin kapısı, kapalı kapının ardında “Haklısınız.” ama sonuçta acımasızca yüzlerine kapanıyor. Faaliyetlerine başladıkları tarihten başlayarak da zorunlu olarak BAĞ-KUR kaydı oluşur ve BAĞ-KUR’lu sayılırlar. Aynı kanunun 26’ncı maddesinde de hak ve sorumluluklardan vazgeçilemeyeceği, aksine yeni hüküm konulamayacağı belirtilir. İşte, sözünü ettiğimiz tescil mağdurları, bu kanuna göre sigortalılık koşulları oluştuğu ve sigortalı sayılmaları gerektiği hâlde kayıtları bulunmadığı için sigortalılık haklarından mahrum. Hâlbuki kanunun aynı 26’ncı maddesine göre, sigortalı sayılan BAĞ-KUR’lu esnafın hak ve yükümlülükleri için kısıtlama getirilemez. Yanlış anlaşılmasın, sözünü ettiğimiz bu tescil mağdurları sizden af, bağış ya da ilave hak istemiyor; kendi kazanılmış haklarını talep ediyorlar ve bunun devlete bir maliyeti de yok. Kapı kapı gezip tefeci faiziyle borç arayan Hükûmet, geriye dönük, kiminin 500 bin, kiminin 600 bin, kiminin 1 milyon TL ödeme yapacağı ve karşılığında 7.500 liraya emekli olabilecekleri bu hakları vermiyor ve bu konuda mağduriyetleri devam ediyor.
Diğer bir mağduriyeti de Emeklilikte Adalet Derneği (EMADDER) yüksek sesle dile getiriyor. Bu konu, kademeli emeklilikte, 8 Eylül 1999 sonrasında SGK kaydı olan kadınlarda on yedi, erkeklerde yirmi yıl geç emeklilik mağduriyetiyle ilgilidir. Düşünebiliyor musunuz, sadece bir gün sonra yani 9 Eylül 1999 tarihi itibarıyla SGK kaydınız oluştuysa kadınsanız tam on yedi yıl, erkekseniz tam yirmi yıl daha geç emekli oluyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Türkoğlu, lütfen tamamlayalım.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum.
8 Eylül 1999 ve öncesinde SGK kaydınız varsa vaktinde ve avantajlı emeklilik hakkına sahip olarak şanslı oluyorsunuz. Soruyoruz: Adalet bunun neresinde? Bunu 43’ten başlayan ve takip eden yaşlara göre adil bir kademe düzenlemesiyle, bariz haksızlıkları giderecek türde yapmak gerekmiyor mu? Bu mağduriyeti gidermediğiniz sürece kul hakkına girmiş oluyorsunuz. Meclisin bu konuda bir kanun teklifi yapma gibi bir sorumluluğu bulunduğunu hatırlatıyor, Saadet Partisinin konuyla ilgili önergesini destekliyoruz.
Heyeti saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Türkoğlu.
Öneri üzerinde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'na söz veriyorum.
Sayın Gergerlioğlu, buyurun. (HEDEP sıralarından alkışlar)
HEDEP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, yakamda resmini taşıdığım, kalbimde hatırasını taşıdığım, sekiz yıl önce Diyarbakır'da Dört Ayaklı Minare’nin dibinde hayatını kaybeden insan hakları savunucusu Tahir Elçi’yi rahmetle, minnetle anıyorum. O, vicdanlı, yürekli bir insandı; tarihine, kültürüne sahip çıkıyordu ve tüm tehlikelere rağmen barış istiyordu. Rahmetlinin hatırasına son cümlelerini okumak isterim: “Biz bu tarihî bölgede, birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekânında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz; savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz.” diyordu rahmetli Tahir Elçi; rahmetle, minnetle anıyorum.
Değerli arkadaşlar, önerge üzerindeki konuşmama geçiyorum. EYT sonunda ilan edildi ama yüz binlerce kişi bekliyor. Ya, 7.500 lira emekli aylığı alabilmek için yüz binlerce kişi aylardır bekliyor, el insaf! Açlık sınırının ekim ayı itibarıyla 14 bin liraya vurduğu -kasımda daha yüksek çıkacak, daha açıklanmadı- bir dönemde 7.500 lira emekli maaşını alamayan yüz binlerce kişi var; bir utançtır bu! Emekliler isyan ediyor ama onları duyan yok. Yine, emekli olamadıkları için -yüz gün de geçti aradan- sağlık hizmeti de alamıyorlar. Yani emekli olmayı düşündü, başına bir sürü iş açtı, şimdi de sağlık hizmeti alamıyor, bekliyor. Yine, bakın, 5000 iş günü ve 3600 prim günü sözü vermişti Sayın Bakan. Ne oldu? Sözünde durmadı. İnsanlar bankalara gitti, kredi çekti, şimdi hacizlerle, icralarla boğuşuyorlar. 8 Eylül 1999’dan sonra çalışanlar ise büyük bir mağduriyete uğradı; bir gün geç çalışmaya başlayan bir erkek on yedi yıl sonra emekli olabiliyor -bir gün öncekine göre- bir kadın yirmi yıl sonra emekli olabiliyor. Hak mıdır bu? El insaf arkadaşlar! Kademe denen bir şey vardır, derecelendirme yapılsın. Binlerce insan bize başvuruyor, “Olmaz böyle şey.” diyor; insanlar emeklilikte adalet dernekleri kuruyor ve “Olmaz böyle şey.” diyorlar. Yine, bakın, BAĞ-KUR emeklileri de sistem güncellenmesiyle ilgili bir gecikme olunca hem ilave ödeme yaptılar hem de maaşlarını geç aldılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, lütfen tamamlayalım.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Kadınlarda SGK öncesi doğum borçlanması yapılmalı, çocuklu anneler ve kadınlar da bu haktan faydalanmalıdır. Ben şimdi sorarım; bakın, “Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa.” diyerek geldiniz, değil mi? Sonuç da şu hâl: Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Sayın Fahrettin Altun en az 3 maaş alıyor ve daha bir sürü bürokrat kaç tane maaş alıyor. E, emekli aylardır 7.500 lirasını bile alamıyor, milyonlarca kişi bu durumda, çok büyük bir haksızlık var. Yani “Bu hak mıdır?” diye size soruyorum, buna bir cevap verilmesi lazım. Emekli büyük bir mağduriyet içinde. 7.500 demek ne demek arkadaşlar, bu çağda bu parayla geçinmek mümkün mü diyorum ve bir an evvel önlem alınması gerektiğini söylüyorum. Bu önergeyi de destekliyoruz.
Teşekkür ediyoruz. (HEDEP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, teşekkür ediyorum.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Ayhan Barut’a söz veriyorum.
Sayın Barut, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bazen “çift dikiş”, bazen “köpük”, bazen “maliyet” diye horlandılar; “EYT kader değildir.” diye feryat ettiler. Sonunda, sorunlarına çare arayan emeklilikte yaşa takılanlar için iktidar bir adım atmıştı ama atılan bu adımın da yetersiz olduğunu herkes görmüş oldu. Kendilerini kısaca “EYT mağduru” olarak tanımlayan milyonlarca kişi hâlen sorunlarına çare aramaktadır. Öncelikle, bilinmelidir ki EYT mağdurları kimseye yük değildir, ülke ekonomisine külfet değildir; aksine, bu insanlarımız alın terleriyle, büyük fedakârlıklarla ülkesi ve milleti için çalışmıştır ancak emeklerinin karşılığını alamamış, yasal hakları da gasbedilerek büyük bir mağduriyet yaşamıştır. Bugün gelinen noktada hakkı olmasına rağmen yüz binlerce EYT mağduru emekli olamamış, prim gün şartı dayatmasıyla bankalara borçlanmış, sağlık haklarından yararlanamamış ve yine mağdur edilmişlerdir. 8 Eylül 1999 tarihinden sonra işe giren insanlar bir günle on yedi yıl daha fazla çalışmak zorunda bırakılmışlardır.
Tüm bunların yanı sıra, EYT mağdurlarının, 1999 öncesi ve sonrası emekli aylık bağlama oranları hesaplamasında, “ABO” olarak bilinen bu hesaplamada yapılan değişiklik sonucunda maaş tutarı üzerinden de çok ciddi kayıpları bulunmaktadır. Milyonlarca EYT mağduru hâlâ haksızlıkların bitmesini, sorunların çözülmesini beklerken iktidar oralı bile olmamaktadır. ABO katsayısının düşürülmesi sonucunda bile bugün milyonlarca emekli 7.500 lira maaşa mahkûm edilmiştir. Bu çıkmaz, muhakkak ki muhakkak son bulmalıdır.
Ekonomik, sosyal, kültürel talepleri görmezden gelinen, feryatları arşa ulaşan emeklilerin sorunlarına çare ararken iktidar üç maymunu oynamaktadır; bu sorunları kendileri yarattılar. Ama çözüm için kıllarını bile kıpırdatmayanlar utanmalıdır.
Bakın, bu ucube yasal değişiklik nedeniyle insanlarımız hâlâ mağdurdur, bu insanlarımız kademeli emeklilik hakkının verilmesi için de seslerini duyurmaya çalışıyor ama duyuramıyorlar. Bir iktidar sorun çözmek için çalışır, sorun yaratmak için değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Barut, lütfen, tamamlayalım.
AYHAN BARUT (Devamla) – Ama AKP iktidarı staj süresinin de emeklilik hesabına dâhil edilmesi ve kademeli emeklilik hakkının tanınması için verdiğimiz tüm yasa tekliflerine karşı çıkıyor.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti bir sosyal hukuk devletidir; bunun gereği olarak, mağdur olan EYT’lilere çare bulunmalıdır; aylık bağlanma oranları eski hâline getirilmelidir; EYT için borçlanan insanlarımıza mutlaka destek verilmelidir; EYT’lilerin yaşadıkları tüm sorunlar çözülmelidir; staj süresi ve kademeli emeklilik için yurttaşların taleplerine kulak verilmelidir; yüksek enflasyon, fahiş zamlar, artan vergiler, kiradan faturalara katlanan girdiler için en düşük emekli maaşı en az asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır diyorum; bu önergeyi desteklediğimizi beyan ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Barut, teşekkür ediyorum.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Orhan Yegin’e söz veriyorum.
Sayın Yegin, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi ve onun temsil ettiği aziz milletimizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, Saadet Partisinin vermiş olduğu önerge üzerinde grup adına söz almış bulunuyorum. Şimdi, partiler seçim dönemlerinde vatandaşın karşısına çıkarlar ve birtakım vaatlerde bulunurlar, “Ey vatandaşlarımız, ey milletimiz, bizi seçerseniz önümüzdeki beş yıllık hükûmet sürecimizde sizlere şunları şunları yapmayı vaat ediyoruz, taahhüt ediyoruz.” derler, iktidara gelme yetkisini milletten alırlar, iktidara gelirler, hükûmet olurlar, kabine olurlar ve bu beş yıllık süreyi tamamlayarak bu beş yıl içerisinde vadettikleri şeyleri vatandaşa sunmanın çabası, gayreti ve mücadelesi içerisinde olurlar.
Cenab-ı Allah’a sonsuz şükürler olsun, her seçim öncesinde vatandaşımıza ne vadettiysek bizi yetkilendirdiği, bizi yetkili kıldığı andan itibaren sürekli onları gerçekleştirmek için büyük bir mücadele ortaya koyduk. Büyük oranda, çok büyük oranda vadettiğimiz şeylerin önemli bir kısmını yerine getirdik; elbette getiremediklerimiz de oldu ama bunların ya konjonktürel nedenleri oldu ya bölgemize ilişkin sorunlar oldu yahut da bazı tabii afetlerle karşılaştık vesaire... Milletimiz bunların hepsinin takdirini yaptı ve yeniden yetkiyi Cumhur İttifakı’na, bizlere takdim etti.
Bir de AK PARTİ gibi partilerin seçim zamanı vadetmedikleri hâlde yaptıkları işler olur. Vaatleri arasında yoktur ama der ki: “Bunu yapmamız lazım.” Mesela nedir? KEY ödemeleri, konut edindirme yardımı ödenekleri, bunlar vatandaştan kesilmiştir ama vatandaşa bunların karşılığı verilememiştir. Devletin vatandaşa borcu olmaz diye hiçbir taahhüdü olmadığı hâlde o yardımları da ödemiştir aynı zamanda, beyannamelerinin arasında olmamasına rağmen. EYT de bunlardan biridir. Hükûmet hiçbir zaman EYT konusunu bir siyasi malzeme hâline getirmemiş, EYT üzerinden bir siyaset kurmaktan hep kaçınmış ve EYT konusunu hiçbir zaman gündemine alıp vatandaşa “Ben bu konuyu çözeceğim.” diye hiçbir seçim öncesi vaatte bulunmamıştır ama buna rağmen geldiğimiz noktada bu işi çözmek için hamdolsun bir adım atma imkânı doğmuş ve bu adımı atmıştır.
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Vermeseydiniz, vermeseydiniz. Madem vaadin yoktu, vermeyecektin.
ORHAN YEGİN (Devamla) – Şimdi, bazı hatipler buraya çıktığında EYT’den dolayı bizi suçladı, ben onlara “Aşk olsun.” diyorum çünkü “EYT” dediğimiz sorunu ortaya çıkaran düzenleme daha AK PARTİ kurulmadan, doğmadan önce yani 8 Eylül 1999’da yapılan bir düzenlemeyle ortaya çıkmış bir durumdu. Yaş şartı ileriye alınmış, prim gün sayısı artırılmış, aylık bağlama oranları düşürülmüş ve birkaç maddeyi içeren bir düzenlemeydi, daha AK PARTİ hayatta yoktu, AK PARTİ ondan sonra Ağustos 2001’de kuruldu ve Kasım 2003’te de iktidar oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yegin, lütfen tamamlayalım.
ORHAN YEGİN (Devamla) – Efendim, teşekkür ediyoruz.
Şimdi buna rağmen bu düzenlemeyi yaptık hamdolsun; 2 milyonun üzerinde vatandaşımız yararlandı. Emeklilik onların çalışmasına mani olmasın diye bir düzenleme ekledik; emekli olduktan sonra aynı iş yerlerinde çalışarak çalışma hayatlarına devam edebilmelerini teşvik eden bir düzenleme de yaptık. Bakın arkadaşlar, SGK’nin aylık bağlama sayısı, emekli aylığı bağlama sayısı yılda 450 bin civarlarında. 2 milyonun üzerinde emekli aylığı ekstradan EYT için bağlandı yani neredeyse SGK’nin bir yılda yaptığı emekli aylığı bağlama işlemi burada bir ayda yapıldı. Çok büyük işler oldu. Ha, bağlanamayan, İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerde müracaatı olduğu hâlde bağlanamayan, evet, hak eden insanlarımız var ama onun dışındaki 77-78 ilde hiç böyle bir sorunumuz yok, hepsi bağlanmış durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Devamla) – Ankara, İstanbul ve İzmir’de bağlanamayanlar da merak etmesinler, ne zaman müracaat etmişlerse, hak ettikleri günden sonra, o günden sonrasına ilişkin hiçbir hak kayıpları yok hatta şu 5 bin lira ek ödemeyi bile, eğer aylığı bağlanmamışsa merak etmesin, bağlandığı gün onu da hep beraber alacak; mağduriyetlerini gidere gidere geliyoruz. “Türkiye mağduriyetler ülkesi.” dedi, aşa aşa geliyoruz inşallah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şimdi, Saadet Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilen önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Şimdi öneriyi okutuyorum:
2.- İYİ Parti Grubunun, Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun ve 19 milletvekili tarafından, üniversite mezunu nüfusun işsizlik sorununa çözüm getirilmesi ve istihdamda yer alabilmeleri için gereken önlemlerin alınması amacıyla 23/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
28/11/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 28/11/2023 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Dursun Müsavat Dervişoğlu
İzmir
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun ve 19 milletvekili tarafından, üniversite mezunu nüfusun işsizlik sorununa çözüm getirilmesi ve istihdamda yer alabilmeleri için gereken önlemlerin alınması amacıyla 23/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 28/11/2023 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun’a söz veriyorum.
Sayın Olgun, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülkede gençler işsiz, yoksul, baskı altında ve özgür değiller. Gençler diplomalarına uygun iş bulamıyor, ülkeden gitmek istiyorlar çünkü mutsuzlar, çünkü umutsuzlar. Gelişmiş ülkelerin eğitim ortalamasına çıkmak amacıyla eğitimin seviyesinin artırılması hedeflenerek ülkemizde özellikle son yirmi yılda özel üniversiteler açılmaya başlandı hatta üniversite açma olayı o kadar önemsendi ki siyasi argüman olarak meydanlarda dile getirilip toplumun oy kararlarında etkili olması sağlandı. Her ilimize üniversite açılmasının, vakıf üniversitelerinin mantar gibi çoğalmasının üniversite mezunu işsiz sayısını artırdığı ortadadır. Bu düşüncemin arkasında, açılan bu yeni üniversitelere yetecek akademik kadroların olmaması, üniversite ve bölüm büyümesine paralel yeni iş alanlarının oluşturulmaması ve eğitim kalitesinin düşmesi gerçeği vardır. İktidarın eğitim ve ekonomi politikası diplomalı işsizler ordusu yaratmıştır. Ülkemizde her eğitim seviyesinde olduğu gibi üniversite mezunu işsizlerin sayısı sürekli artmaktadır.
Yanlış eğitim politikaları ve doğru iş gücü planlamasının olmaması nedeniyle ortaya çıkan tablo TÜİK verileriyle de görülebilmektedir. 2022 yılında TÜİK'in açıkladığı iş gücü istatistiklerine göre yükseköğretim mezunları arasında işsizlik oranı yüzde 11,3 olmuştur. Buna göre geçen yıl 1 milyon 79 bin üniversite mezunu işsiz kalmıştır. Yükseköğrenim mezunu işsizlerin oranı 2022’de yüzde 10,4 olan genel işsizlik oranının da üstünde bulunmaktadır. Bundan yirmi yıl önce yaklaşık 9 işsizden, on yıl önce ise 5 işsizden 1’ini yükseköğrenimliler oluştururken TÜİK'in açıkladığı son veriler artık her 3 işsizden 1’inin üniversite diplomalı olduğunu göstermektedir.
Devletin yeni istihdam alanları, üretim alanları açarak özel sektörü üretmeye ve yatırım yapmaya teşvik etmesi ve istihdam ihtiyacını artıracak politikalar izlemesi gerekirken her alanda olduğu gibi işe alımlarda da liyakat yerine torpil, adam kayırma gibi etik ve ahlaki olmayan davranışlar sergilemesi gençlerimizi umutsuzluk batağına sürüklemektedir. İşsizliğin kişilerin mental sağlığının üzerinde bıraktığı etkinin, üniversite mezunu işsizler arasında daha çok olduğu görülmektedir; uzun yıllar eğitimini aldıkları mesleği yapamamanın verdiği sıkıntı, stres ve geleceğe dair beklentilerinin gerçekleşmemesi, bu bireyleri sıkıntıya ve bunalıma sürüklemektedir. Toplumdan dışlanmışlık hissi, asosyal davranmaya zorlanma, para harcamayı gerektiren sosyal ortamlardan uzak durma, insanlarla ilişkilerde konunun işsizliğe gelmesi nedeniyle baskı altında kalmışlık hissi yükseköğrenim mezunu bireylerde hayal kırıklığı oluşturarak bu bireyleri intihar davranışına yöneltmektedir. Bunun en son örneklerinden biri de Afyonkarahisar’ın Çay ilçesinde, 27 yaşında psikoloji mezunu bir gencin işsizlik nedeniyle hayatına son vermesi olmuştur. Gene aynı şekilde, Vekili bulunduğum Afyonkarahisar’ın Sultandağı ilçesinde, 22 yaşındaki Anıl Sayın bir veda mektubu bırakarak canına kıymıştır. Mektubunda “Artık hiçbir şey yapacak motivasyonum kalmadı; bu hayatta benim için anlamlı, sahip olduğum tek şeyimi, akademik başarımı da kaybettim. Başkasına muhtaç olmadan, yük olmadan, gelecekte yaşayabileceğim iyi, erdemli bir hayat beklemiyor beni. Ülkemden umudumu keseli çok olmuyor. Kendimden umudumu kestiğim an hayat anlamını yitirdi benim için, hayaller kurmayı bıraktım.” diyerek âdeta tüm gençlerin sesi olmuştur. Üniversiteli gençlere hayaller kurmayı bıraktıran, umutsuzluk ortamının sorumluluğunu üzerinde taşımayan iktidara sesleniyorum: Kendi çocuklarınız için yarattığınız dünyada bu umutsuz çocuklar için yer açacak mısınız?
Tüm ilgilileri elini taşın altına koymaya ve çözümler üretmeye davet ediyor, bunun için Genel Kurula getirmiş olduğumuz araştırma önergemizin kabul edilmesini arz ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Olgun, teşekkür ediyorum.
Şimdi öneri üzerinde İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya’ya söz veriyorum.
Sayın Kaya, buyurun.
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MUSTAFA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; hepimizin malumu olduğu üzere şu anda ülkemizin en önemli sorunlarından biri de işsizlik. İşsizlik deyince tabii genç işsizlik oranı başlı başına hepimizi düşündüren konuların önünde geliyor. Maalesef, bu işsiz kesim arasında başı çekenlerden biri de diplomalı işsizlerimizdir. Bekar bir çalışanın maliyeti 23.311 lira olarak açıklandı ve diplomalı işsizlerin hangi aşamada hangi sıkıntıları yaşadığını bence bu rakam net olarak ortaya koyuyor. Ülkemizde bugün tam 1 milyon 79 bin diplomalı işsiz var yani işsiz her 3 kişiden 1’i maalesef üniversite mezunu. Peki, diplomalı işsiz sayısının bu kadar yüksek olmasının temel sebebi nedir? Burada Hükûmetin hem istihdamdaki hem de eğitim alanındaki yanlışlıklarına bazı dikkatleri çekmek isterim. Maalesef, en büyük sorun, en büyük problem planlamadır. Dünyada atanamayan meslek grupları başka nerede, hangi ülkelerde var merak ediyorum doğrusu. Öncelikle, maalesef, iktidar Türkiye’nin eğitim sistemine bu kadar bakan değişiklikleriyle, sistem değişiklikleriyle beraber önemli zararlar verdi. “Her ile bir üniversite” denilerek çıkılan bu yolda neredeyse her sokak başına bir üniversite açıldı, üstelik üniversite sayısı her ilde değil, genel olarak İstanbul'daydı.
Bugün Türkiye'de toplam 208 üniversite var ve biz 16-17 yaşındaki çocuklarımızı 23-24 yaşına kadar bir anlamda üniversitelerde tutuyor, daha sonra “Türkiye’nin sanayisinde ara eleman sıkıntımız var, teknik eleman sıkıntımız var; ara elemanımızı nasıl sağlayacağız?” diye tedirgin oluyoruz. Bu üniversitelerin 57 tanesi İstanbul'da faaliyet gösterirken diğer illerde, hepimizin memleketi olan illerde -hepinizin bildiği şekliyle meslek yüksekokulları var, üniversiteler var ama- oralarda bu üniversitelerin vasfı maalesef bir anlamda “Bölge esnafına katkı olsun.” düşüncesiyle hayata geçiriliyor.
Kıymetli arkadaşlar, biz asla üniversite eğitimine karşı değiliz, lakin üniversitelerimizin birçoğunun sadece ismi üniversitedir. Yani, baraj puanları kalktıktan sonra ve aslında daha da öncesinde barajı kıl payı geçen çok sayıda genç fahiş fiyatlarla akademik kadrosu yeterli olmayan, kaliteli eğitimin verilemediği, apartman dairesinden bozma üniversitelerde eğitim görmek zorunda kalıyor; işte bu üniversiteler bugün yeni işsizler ordusunu doğuruyor. Bugün için bir an önce bu üniversiteler denetlenmeli ve belli bir kaliteye ulaştırılmalıdır, akademik kadroların kalitesi mutlaka artırılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA KAYA (Devamla) – Profesör istihdam etmekten uzak fakültelerin eğitim verme hakkı sorgulanmalıdır, parayla diploma veren sözlü eğitim kurumları mutlaka yeniden gözden geçirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bizim bu şekliyle diplomalı işsizlerimiz olduğu müddetçe… Bir önceki kürsü konuşmamda 2022 yılında 15 bin gencimizin maalesef Meksika sınırından Amerika'ya giriş yaptığını ifade etmiştim. Maalesef, biz bu konuya olması gerektiği şekliyle eğilmezsek birçok gencimizi daha Meksika sınırına yönlendirmiş olacağımızın endişesini taşıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kaya, teşekkür ediyorum.
Şimdi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk’a söz veriyorum.
Sayın Çubuk, buyurun. (HEDEP sıralarından alkışlar)
HEDEP GRUBU ADINA BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – Ekranları başında bizleri izleyen halklarımızı saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de 208 üniversite var, bu yıl itibarıyla yaklaşık 8 milyon üniversite öğrencisi var. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinde 2 milyon 400 bin 499 öğrenci, Atatürk Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesinde 503.793 öğrenci, İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesinde 205.516 öğrenci; toplamda Türkiye'de 8 milyon öğrencinin içinde 3 milyon 109 bin 888 açık ve uzaktan fakülte öğrencisi var. Üniversite sınavlarına birinci basamak için 2023’te 3 milyon 527 bin 443 öğrenci başvurmuş, ikinci basamak için de 2 milyon 573 bin 169 öğrenci başvurmuş. Bu, her şehre, her ilçeye, fırsatınız olursa da her köye kurmayı hedeflediğiniz tabela üniversitelerine girmek için uğraşan, gelecek umuduyla mücadele eden öğrencilerin sayısı. Onları sadece sayı olarak görmüyorsunuz elbette.
“Üniversite” deyince iktidarın aklına nepotizm, ideolojik kadro istihdamı, inşaat ihalesi, yemekhane özelleştirmesi geliyor; işsizlik rakamlarını gizleyebilecek bir alan, böylece toplumsal bir alanı bastırma potansiyeli görünüyor. Üstelik her yere bu üniversiteleri açarak, tabela üniversiteleri açarak da bir ekonomik sistem oluşturulmuş durumda. Buralardaki öğrenciler ve aileleri dört beş yıl boyunca yapacakları harcamalarla, tabiri caizse, buranın esnafını kalkındırıyor.
Plan ve Bütçe Komisyonunda, Millî Eğitim Bakanına işçileştirilmiş çocukların sayısını sormuştum. “Yoktur, onlar çırak işçilerdir.” dedi ama biliyoruz ki MESEM’lerde, meslek liselerinde işçileştirilmiş çocuklar çalışıyorlar. Bu çocuklar için bu angaryadır çünkü reddedemezler ve bu işçileştirilen öğrenciler üzerinden çok büyük bir rant sağlanıyor.
Vezir Mohammad Nourtani, Afgan işçi, Zonguldak’ta kaçak madende yakılarak öldürüldü; bu Meclisin tamamı bunu kınadı. Böyle nice örnek var; yakılarak katledilen, farklı şekillerde katledilen, işçi cinayetinde öldürülen ve cenazesi yollara, çöplüklere atılan göçmen işçiler. Ucuz ve güvencesiz işçilik göçmen ve mültecilere dayatılıyor ve bunların tamamı aslında AKP-MHP iktidarının, patronların, sermayenin isteklerini yerine getirmek için uygulamaya koyduğu yöntemler.
Şimdi, kim bu üniversitelerden mezun işsizler? Bunlar, işçi sınıfının evlatları.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çubuk, lütfen tamamlayalım.
BURCUGÜL ÇUBUK (Devamla) – Bu sıralarda oturanların çoğunun çocuklarının böyle dertleri yok. Size bazı isimler okuyacağım: Sibel Ünli, İzzah Elif Zamir Khan, Resul Alan, Elif Coşkun, Samet Taş, S. N. R., Mehmet K., Enes Kara; bu gençler yoksulluk ve güvencesizlikle okuyamayan, çalışarak okumak zorunda kalan ve en sonunda da intihar eden üniversite öğrencileri. Bu isimler unutulmadılar; önce aileleri ve bütün gençler bilsin; biz onların davasını takip edeceğiz.
Ataması yapılmayan en az 500 bin öğretmen var. Bu salonda, maaşının yetmediğinden yakınan çifte maaşlı vekiller var. Ama “mülakat” adı altında işçi sınıfının çocukları işsizleştiriliyor, mezun öğretmenler işsiz bırakılıyor. Şimdi size resim gösteriyorum: Bakın, burada Merve Çavdar ve Murat Kaya var. Merve Çavdar 2018’de, Murat Kaya 2022’de intihar etti. Hasan Cihan Aslan, İbrahim Yeşilbağ, Esra Temur ve sayamadığımız onlarca öğretmen için biz genç işsizliğine karşı mücadeleye devam edeceğiz. (HEDEP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Çubuk, teşekkür ediyorum.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’a söz veriyorum.
Sayın Yıldız, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tam sekiz yıl önce aramızdan katledilerek ayrılan, ömrü boyunca özgürlük, insan hakları ve barış için mücadele etmekten vazgeçmeyen değerli dostumuz Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’yi saygıyla, minnetle, rahmetle anıyorum.
Değerli arkadaşlar, İYİ Parti’nin verdiği bu araştırma önergesini Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekliyoruz. Evet, yirmi yıl önce 9 kişide 1 kişi üniversite mezunu işsizken şimdi 3 kişide 1 kişi üniversite mezunu işsiz değerli arkadaşlar. Yirmi yıldan beri Türkiye'ye uyguladığınız bu sistemle… Yani üniversiteleri çok açmak önemli değil, onun kalitesini artırmak önemlidir. Şu an -benim dediğim değil- TÜİK’in verilerine göre yüzde 12 üniversite öğrencisi işsiz arkadaşlar. Hepinize, AK PARTİ milletvekilleri, bana günde 100 tane telefon geliyorsa size en az 200 tane geliyordur. Arayanların yüzde 80’i üniversite mezunu ve işsiz değerli arkadaşlar ve bunun nedenlerini araştırmanız gerekiyor. Aydın'da Hasan amcanın -daha iki sene önce 2 kızını üniversitede okutup öğretmen çıkaran, dört yıl boyunca aynı ceketi giyen Hasan amca- 27 yaşındaki kızı yol parası bulamadığı için, atanmadığı için intihar etti arkadaşlar. Hepimizin çocukları var. Seçime gitmeden önce 100 bin öğretmen atamasını yapacaktınız, yıl sonuna geldik, maalesef daha siz 30 bin bile atama yapmadınız. Yüz binlerce tayin bekleyen, atama bekleyen öğretmenlerimiz var.
Yine, üniversiteyi bitirmiş de gerçekte kaçak yollarla yurt dışına giden binlerce öğrencimiz var, işsizimiz var değerli arkadaşlar. O yüzden, hep beraber oturup bu konuyu araştırmamız gerekiyor. Bunu yapmadığınız zaman göreceksiniz önümüzdeki günlerde daha kötü şeyler yaşayacağız, önümüz de kış. Adam üniversiteyi bitirmiş, çoluk çocuğuna bakmak için, annesine babasına bakmak için… Ama hâlen o gencecik çocuklarımız elini, avucunu açarak babasından harçlık bekliyor ve üzülerek söylüyorum, bu ailelerin yüzde 80’i emekli. Bugün emekli maaşı 7.500 lira, kiralar olmuş 15-20 bin lira ve bu baba çocuğuna para veremediği için çok üzgün ve çocuk da babasının durumunu bildiği için para istemediği için de bunalımdadır ve çoğu gencimiz bunalımda değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldız, lütfen tamamlayalım.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Üniversite açmak önemli değil; önemli olan üniversitenin kaliteli eğitim yapması. Bugün apartman katına üniversite açtınız, apartman katına. Profesörü olmayan -öğrenciye ders verecek profesör yok arkadaşlar- üniversiteler var. O yüzden gelin, bu araştırma önergesine destek verelim hep beraber ve bu araştırmayı yapalım. Aksi takdirde, bu ülkeyi gençlere emanet etti ama üzülerek söylüyorum, bu Hükûmet gençleri yerle bir etti.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.
Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Bünyamin Bozgeyik'e söz veriyorum.
Sayın Bozgeyik, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BÜNYAMİN BOZGEYİK (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz, yerinde sayan değil, her gün daha ileriye genciyle yaşlısıyla büyüyen ve her yaş grubunun kendisini en üst düzeyde yetiştirebildiği ortamları sunan, çalışkan ve güçlü bir ülkedir. Bizler, gençlerimizin ve tüm vatandaşlarımızın daima her şartta ve koşulda yanındayız ve yanlarında olmaya da devam edeceğiz.
Gençlerimiz, şu an en iyi imkânlarla en iyi şekilde okumaya, iş ortamlarına entegre edilmeye yönelik projelerle ülkemizin gelişiminde her adımda yer alabiliyorlar. Genç kardeşlerimiz hayallerindeki mesleklere çok rahat ulaşabilsinler diye ülkemizde her türlü imkân, olanak sağlanıyor ve daha iyilerinin sağlanması için çalışmalarımız sürüyor. Bizler bu ortamları oluşturmak için çabalamaya ve gayretle istikrarlı bir şekilde büyütmeye devam edeceğiz. Spordan sanata, akademik hayattan iş hayatına her alanda ülkemizin bayrağı gençlerimizin elinde yükseliyor.
Bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Hükûmetimizin hizmetlerinden bahsetmek istiyorum. Gençlerimizin istihdam süreçlerini desteklemek amacıyla, Gençlik ve Spor Bakanlığımızca, gençlerimizin ne istediğinin farkında olan, kendi kabiliyet ve yeterliliklerinin sınırlarını zorlayan bireyler olarak gerek sosyal hayatta gerek kariyer planlamasında gerekse istihdam süreçlerinde daha başarılı olabilmeleri amacıyla pek çok faaliyet gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda, Gençlik ve Spor Bakanlığımızın gençlik merkezlerinde Genç Kod Projesi, Deneyap teknoloji atölyeleri, yetenek sınavları hazırlıkları, uyuşmazlık ve yaşam becerileri eğitimleri, 21’inci yüzyıl becerileri ve proje uygulamaları ve vizyon kulüpleri projeleriyle gençlerimizin iş hayatına en donanımlı şekilde hazırlanmalarına katkı sağlanmaktadır. Ayrıca, Gençlik ve Spor Bakanlığınca gençlerimizin istihdama kazandırılması için KOSGEB'in yeni girişimcilere vermiş olduğu destekten yararlanmanın ön şartı olan uygulamalı girişimcilik eğitimi 81 ilde gençlik merkezlerinde verilmektedir. Gençlerimizin istihdam edilebilirliğine katkı sağlamak için İŞKUR'la birlikte onların iş hayatına hazırlamalarına yardımcı olacak birçok başlıkta eğitimler verilmektedir. Gençlerimizin istihdam süreçlerinde onlara destek vermek için “istihdama yönelik eğitim” başlıkları altında kişisel gelişim atölyesi faaliyetleri yürütülmektedir. Kod Adı 2023 Projesi’yle gençlerimize algoritma, programlama, inovasyon, “web” ve mobil uygulama geliştirme, elektronik ve robotik alanlarında eğitimler vererek yazılım alanında yetkin hâle gelmelerine destek olunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen tamamlayalım.
BÜNYAMİN BOZGEYİK (Devamla) – Gençlerin iş fikirlerinin oluşma sürecinden iş kurma sürecine kadar geçen aşamaları öğrendiği; “İş planı nasıl hazırlanır, iş nasıl kurulur, inovasyon nasıl yapılır?” gibi başlıklarda eğitim aldığı “start-up” eğitim programları düzenlenmektedir. Gençlerin kişisel ve sosyal gelişimini desteklemek için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde, Gençlik ve Spor Bakanlığı iş birliğiyle Çalışan ve Üreten Gençler Programı yürütülmektedir.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; görüldüğü üzere Hükûmetimiz gençlere ve genç istihdamına yüksek özen ve hassasiyet göstermektedir. Bu bağlamda güzel vatanımızın her köşesinde ülkemizin kalkınmasına omuz veren ve vermek isteyen tüm gençlerimize alanlarında başarılar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, cezaevindeki Ramazan Taşkıran ile Resul Baltacı’ya ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, maalesef, yine cezaeviyle ilgili bir sorun. Ramazan Taşkıran yüzde 93 engelli, ağır diyaliz hastası, günde on beş saat, altını çizerek söylüyorum on beş saat diyalize bağlı ve bu, şu anda tek kişilik hücrede kalıyor; kendisine bakabilecek durumda değil, ölüme terk edilmiş ve kamuoyunda da çokça tartışıldı. Bir an önce, cezaevinde ölmemesi için, en azından yakınlarının yanında olabilmesi için, ölüme giderken -bunu söylemekten tabii ki çok büyük bir üzüntü duyuyorum- yanında kızının, oğlunun, eşinin, kardeşinin olması, vedalaşma hakkını kullanması için derhâl serbest bırakılması çağrımızı buradan yapıyoruz.
Diğer biri, Sayın Başkan, Resul Baltacı, bunun infazı yanmış, hasta değil ama ayrı hastalığı var ve Resul Baltacı’nın infaz süresi iki yıl uzatıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Peki, lütfen tamamlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Bitireyim.
Yani elinde yargı yetkisi olmayan cezaevi izleme kurulu iki yıldır Resul Baltacı’yı fiilen esir tutuyor hukuk dışı bir şekilde, hukukla bir ilgisi yok; Adalet Bakanlığı bu duruma artık müdahale etsin diyorum.
Teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- HEDEP Grubunun, Grup Başkan Vekili Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Tahir Elçi cinayetinin tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 28/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN – Şimdi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Öneriyi okutuyorum:
28/11/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 28/11/2023 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Meral Danış Beştaş
Erzurum
Grup Başkan Vekili
Öneri:
28 Kasım 2023 tarihinde, Erzurum Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve Antalya Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından -3085 grup numaralı- Tahir Elçi cinayetinin tüm yönleriyle araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 28/11/2023 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Ali Bozan’a söz veriyorum.
Sayın Bozan, buyurun.(HEDEP sıralarından alkışlar)
HEDEP GRUBU ADINA ALİ BOZAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Abim, hukuk ve barış savunucusu sevgili Tahir Elçi’yi saygı, sevgi ve minnetle anarak başlamak istiyorum konuşmama. Sevgili Tahir Elçi çok güzel bir insandı, kirli ellerle katledildi. Aramızdan en son yüreğinde biriktirdiği barış özlemiyle ayrıldı sevgili Tahir Elçi. Sevgili Tahir Elçi’nin barış mücadelesi sürüyor, mücadelesini sürdüreceğiz.
AKP iktidarı, tam sekiz yıl önce kameralar önünde işlenen bir katliamın faillerini hâlâ bulamadı, hâlâ açığa çıkaramadı. Gerçekten AKP iktidarı bu kadar beceriksiz mi? Hayır, bu kadar beceriksiz değil. O dönemin Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun 12 Eylül 2021 tarihli Amed ziyaretinde söylediği bir söz var. “Tahir Elçi siyasi bir cinayete kurban gitti.” dedi. Bu siyasi bir itiraf değil midir? Evet, tam da bu siyasi bir itiraftı. Her şey kameralar önünde milyonların gözü önünde yaşandı. Hatırlayalım, Tahir Elçi’ye kameralar önünde bir soru soruldu. Tahir Elçi’nin ne cevap vereceği biliniyordu. Bir insan hakları ve barış savunucusu olarak cevabını verdi ve katliama giden süreç bu şekilde kameralar önünde başladı. Lincin startı verilmişti, kameralar önünde gözaltına alındı. Son olarak tarihî Dört Ayaklı Minare’nin önünde yapılan basın açıklaması esnasında, kameralar önünde katledildi. Tam da korunması için mücadelesini verdiği tarihî dokunun önündeydi. Her şey kameralar önünde yaşandı ancak kamera kayıtlarının bir kısmının silindiği daha sonradan ortaya çıktı. Birincisi, Mardin Kebap Evine ait, Dört Ayaklı Minare’ye bakan 4 numaralı kamera; bu Kebap Evine ait 4 kamera var, 3 tanesi çalışıyor ama ne tesadüf ki katliamı gören kamera çalışmıyor. İkincisi daha da vahim arkadaşlar, katliam anında polis kameraları kayıttaydı ama sonradan ortaya çıktı ki katliam anını gösteren on iki saniyelik kayıt kayıptı. Peki, bu kayıt nasıl kayboldu, nasıl kaybedildi? Bu kayıt nerede? Bir daha soralım: Tahir Elçi katliamını gören on iki saniyelik kamera kaydı nerede? Kamera kaydını ne yaptınız? Bir şeyi daha sormak gerekiyor; Tahir Elçi katliamının üzerinden tam beş yıl geçtikten sonra iddianame düzenlendi. Tam beş yıl boyunca soruşturma işlemleri Tahir abinin sevgili eşi Türkan Elçi’den neden gizlendi? Avukatlarından neden gizlendi? Neden beş yıl boyunca bu soruşturma gizli yürütüldü?
Ve daha da ilginci, şu anda Amed'de devam eden duruşmalarda, yargılamada sanıklar arasında kimler var biliyor musunuz? 3 polis memuru. Sanıklar arasında 3 polis memuru var; peki, şu an bu polis memurları ne yapıyor? Polis memurları görevlerine devam ediyorlar, açığa alınmadılar, tutuklanmadılar. Peki, bu polis memurları duruşmalara hiç bizzat katıldı mı? Hayır, bu polis memurları duruşmalara hiçbir şekilde bizzat katılmadılar. Sevgili Tahir Elçi’yi kim öldürdü, sevgili Tahir Elçi’yi kim öldürdü, sevgili Tahir Elçi’yi kim öldürdü? İşte, tam da bu sorunun cevabını bulmak için bugünkü önergemize “evet” demenizi bekliyoruz. Gelin, eğer gerçekten vicdan sahibiysek, eğer gerçekten dürüstsek, eğer gerçekten gerçeklerin açığa çıkmasını istiyorsak, eğer gerçekten kayıp polis kamerasına ait on iki saniyelik kamera kaydını bulmak istiyorsak, gelin gerçekten o 4 kameradan çalışmadığı söylenen, kayıtların kayıp olduğu söylenen 1 kamera kaydının bulunmasını istiyorsak bugün verdiğimiz önergemize “evet” diyelim.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, Sayın Bozan, teşekkür ediyorum.
Şimdi Saadet Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’a söz veriyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
Sayın Çalışkan, buyurun.
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) –Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün Tahir Elçi cinayetinin araştırılmasına ilişkin grup önerisiyle ilgili grubumuz adına söz aldım.
Değerli milletvekilleri, seçim kampanyalarında sık duyduğumuz tekerlemelerden birisi Şeyh Edebali’ye ait bir sözdü, o sözde Şeyh Edebali derdi ki: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”
Yine, mahkemelerin duvarında asılı olan, nesiller boyu kültürümüzün bir parçası olarak kullanageldiğimiz, büyük devlet adamı Hazreti Ömer'e ait olan “Adalet mülkün temelidir.” sözünü hatırlatmakta yarar görüyoruz.
Elbette, Tahir Elçi cinayetinin üzerinden tam sekiz yıl geçti, bu sekiz yıldan beri sürekli kamuoyu oyalandı, aldatıldı. Maalesef ki kamuoyunu hiçbir şekilde ikna edici, vicdanları rahatlatıcı bilgiye hiçbir kesim ulaşmadı. Neden? Çünkü bu ülkede adalet, adalet isteyenin kimliğine göre değişiyor. Bu ülkede, birilerinin çıkarına göre “2x2”nin 3 olması istendiğinde eğer siz “4” diyorsanız “hain” ilan ediliyorsunuz; “2x2”nin 5 olması istendiğinde “4” diyorsanız, bir şekilde “terör mensubu” ilan ediliyorsunuz ve hatta, sadece adalet değil, siyasi tercihlerde de böyle bir ayrışım yapıldığını hepimiz görüyoruz. Bugün a veya b partisine oy verenler “vatansever”; c partisine, h partisine oy verenler ise “vatan haini” ilan ediliyor ama ne hikmetse c partisindeki tekrar a partisine döndüğünde, bir şekilde bukalemun gibi renk değiştiriyor, bir anda “vatansever” oluyor. Bugün, maalesef, bu dönemde, insanların, herkesin suçlanabileceği, “hain, düşman, terörist, vatan haini” gibi -en rahat- yaftalanabileceği, paspas şeklinde kullanılabileceği bir durum olduğunu gördük.
Değerli milletvekilleri, biz, bugün burada Tahir Elçi’yi konuşuyoruz, dün Hrant Dink’i konuşuyorduk, belki yarın Sinan Ateş’i konuşacağız, belki bir başka gün başka isimleri konuşacağız. Burada, katilin veya maktulün kim veya kimden olduğu, siyasi görüşü değil; insan olup olmadığı adalet açısından ele alınmalı. Hepimizin malumu olduğu üzere, İslam dininin bütün insanlar için kutsal hak kabul ettiği beş temelden biri yaşama hakkıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çalışkan, lütfen toparlayın.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Bu açıdan, elbette, Allah'ın bütün insanlara kutsal hak olarak verdiği -İslam dininin de bütün yasakları, emirleri- bu çerçevede oluşturduğu o beş temel haktan biri olan yaşama hakkı asla kimse tarafından kullanılamaz. Bu noktada, bu ve benzeri cinayetlerde cinayetlerin failleri, katilleri, tetikçileri, iş birlikçileri, perde arkasında göz yumanları, bundan çıkarı olan her kim varsa sonuna kadar üzerine gidilmeli, ne ceza gerekiyorsa verilmeli. Bu ülkede, bu insanlar, binlerce yıl barış, huzur ve kardeşlik içerisinde yaşamışsa bugün de pekâlâ yaşayabileceği elbette gösterilmelidir. Bu da ancak adaletin tesisiyle mümkün olacaktır.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çalışkan.
Şimdi öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’e söz veriyorum.
Sayın Alp, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İNAN AKGÜN ALP (Kars) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tahir Elçi cinayetinin tüm yönleriyle araştırılması talebiyle HEDEP tarafından verilen öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aynı konu üzerine geçen hafta bizim de bir önerimiz vardı. O zaman Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu salonu terk etmişti, bugün burada olduklarına çok memnunum ve tüm Grup Başkan Vekilleri buradayken ben de bu konu üzerine vicdani bir konuşma yapmayı deneyeceğim.
Öncelikle, Tahir Bey’e Allah’tan rahmet diliyorum, onun ailesine başta Türkan Elçi olmak üzere sabır ve başsağlığı diliyorum; Cizre’nin evladıdır, Cizre halkına başsağlığı diliyorum; onun onurlu mücadelesini bugüne kadar sürdüren ve bugün de onun anısına Diyarbakır’da yürüyüş yapan Diyarbakır halkına sabır ve başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Tahir Elçi cinayetinin sonuçlarını ve nedenlerini doğru değerlendirebilmek için 2015 yılını doğru değerlendirmeliyiz. 2015 yılında Ege Üniversitesinde ülkücü Fırat Çakıroğlu cinayetiyle başlayan ve kasım ayında Tahir Elçi’nin katledilmesiyle sona eren bir süreç yaşandı. Bu 2015 yılı içerisinde barış hedef alındı ve Tahir Elçi’nin vefatından yedi ay sonra bu ülkede darbe gerçekleşti, Gar katliamı yaşandı, Suruç’ta barış isteyen insanlarımızın üzerine bombalar atıldı, barış sürecini sonlandırmak üzere Ceylanpınar’da polislerimiz katledildi ve bu sürecin yedi ay sonrasında Türkiye darbeyle karşılaştı. Bütün siyasal cinayetleri sonuçlarıyla beraber düşünmek zorundasınız. Bugün bu öneriyi muhtemelen reddedecek olan AK PARTİ Grubuna sesleniyorum: Siyasi cinayetlerin neyi hedeflediğini ve amaçlarını çözmek zorundasınız. Tahir Elçi cinayetini elbette ki sadece bir adam öldürme suçu olarak değerlendirmiyoruz, o yüzden bütün yönleriyle araştırılmasını talep ediyoruz. Ülkeyi darbe koşullarına hazırlayan cinayetlerden biridir. Tahir Elçi cinayetini işleyen 3 polisten 1’isi FETÖ suçlamasıyla görevden alınmıştır. Bu cinayetten yedi ay sonra darbe yapılmıştır. Darbenin siyasi ayağının araştırılmasını reddeden sizler, bugün darbe koşullarını oluşturan bütün siyasal cinayetlerin üstünü örtüyorsunuz, araştırılmasına engel oluyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, 28’inci Dönem Meclisi aslında çok önemli bir görev ifa edebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Alp, lütfen tamamlayalım.
İNAN AKGÜN ALP (Devamla) - Biz çok acılar çekmiş bir memleketin çocuklarıyız. Artık birbirimizin acılarını tamir etmemiz gerekir, birbirimizin yaralarını sarmamız gerekir. Bu yaraları sarmak için artık acılarımızı yarıştırmaktan vazgeçelim.
2015 yılında hayatını kaybeden ülkücü Fırat Çakıroğlu'na da Diyarbakır’ın evladı Tahir Elçi’ye de rahmet diliyorum ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu öneriye “kabul” oyu vereceğimizi beyan ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Alp, teşekkür ediyorum.
Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’a söz veriyorum.
Sayın Arslan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ARSLAN (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HEDEP grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
28 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır'da terör örgütü mensupları tarafından gerçekleştirilen saldırıda 2 polis memurumuz şehit olmuş, saldırı sonrasında yaşanan çatışmada Tahir Elçi hayatını kaybetmişti. Şehit polis memurlarımız Ahmet Çiftaslan ve Cengiz Erdur'a, saldırıda hayatını kaybeden Diyarbakır Baro Başkanı merhum Tahir Elçi’ye Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Şu an milletvekili olarak aramızda bulunan merhum Tahir Elçi’nin eşi Sayın Türkan Elçi’ye ve yakınlarına da sabırlar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, yaşanan olay sonrasında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açılmış, tahkikat ivedilikle yapılmıştır. Olay yerinde inceleme yapan cumhuriyet savcılarına ve görevlilere terör örgütü üyeleri tarafından yapılan saldırılar nedeniyle olay yeri incelemesi ve delillerin toplanması bir hafta devam etmiştir. Elde edilen bulgular, çevrede bulunan kamera görüntüleri incelenmiş, Adli Tıp Kurumu ve Londra Üniversitesi tarafından yapılan incelemeler sonucunda Tahir Elçi’nin ölümüne neden olan kurşunun hangi silahtan çıktığı tespit edilememiştir. Şeffaflıkla tamamlanan soruşturma sürecinden sonra 20 Mart 2020 tarihinde iddianame hazırlanmış, 21 Ekimde davanın ilk duruşması yapılmıştır. Son duruşmada Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi, elde edilen görüntülerin TÜBİTAK tarafından incelenmesi ve netleştirilmesiyle ilgili müzekkere yazmış, duruşmayı 29 Kasıma talik etmiştir. Yarın yapılacak duruşmayla beraber yargılama süreci devam etmektedir. Baro Başkanı olarak barışçı kimliğiyle tanıdığımız Tahir Elçi, 793 güvenlik görevlimizin şehit olmasına sebep olan hendek siyaseti ve terörüne karşı olduğunu özellikle ifade etmiştir. Katledilmeden önce dile getirdiği “Terör, Türk’üyle, Kürt'üyle bir millete diz çöktürmektir. Daha çok bir olacağız, beraber olacağız ve teröre asla boyun eğmeyeceğiz.” sözleriyle teröre karşı olduğunu açıkça ifade eden Tahir Elçi’nin ölümü hepimizi üzüntüye sevk etmiştir.
Bu vesileyle, terör örgütüne karşı yürütülen operasyonlarda hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize hayırlı şifalar diliyorum.
Terörün ülkemizin birliğine, beraberliğine, kardeşliğine engel olamayacağını bir kez daha buradan tekrarlıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, yerimden bir söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın HEDEP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, geçen yıl da Tahir Elçi’yle ilgili verdiğimiz öneri üzerinde yine Sayın Mustafa Arslan konuşmuştu, sanırım aynı metni okudu.
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) – Aynı metin değil, farklı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Çünkü benim notlarımda var; cevap da vermişim, ne cevap verdiğimi de hatırlıyorum, dün videoları tararken gördüm.
Bir kere, olay yeri incelemesi bir hafta sürmedi, bu bir. Olay yeri incelemesi üç ay sonra yapıldı, iki. Ben olay günü, bu korkunç olaydan sonra morgun önündeydim ve avukat arkadaşlar gittiler, bir kez daha söylüyorum -çünkü baro başkanlarıyla beraber, yönetimiyle beraber oradaydık- orada bir çatışma falan yoktu; bilerek ve isteyerek deliller karartıldı, bu üç. Dördüncüsü, Londra’dan gelen rapora göre, örgüt üyelerinin, oradaki işte örgüt üyesi olduklarını iddia ettikleri kişilerin silahı o anda ateşlenmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Ya, biz…
BAŞKAN – Evet, Sayın Danış Beştaş…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, bu çok önemli bir konu ama.
BAŞKAN – Peki, lütfen tamamlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Yani müsaade edin, bari kamuoyu aydınlansın.
BAŞKAN – Müsaade ettim, lütfen tamamlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Tahir Elçi cinayetini kim işledi ya, iktidar grubundan bütün milletvekillerine tek tek soruyorum? Kim işlediyse -örgüt üyesi mi, polis mi, vatandaş mı, herhangi biri- bunu çıkarın ya! Bunu çıkarmıyorsunuz, çıkarmıyorlar, bilerek ve isteyerek katilleri koruyorsunuz çünkü kurşunların o polislerin silahından çıktığını adınız gibi biliyorsunuz, polisler hâlâ görevde. O, on yedi saniye nerede? Kamera kayıtları neden kayıp? Neden “İvedilikle…” Ya, insan biraz sıkılır Sayın Vekil, insan “İvedilikle tahkikat yapıldı.” derken biraz sıkılır gerçekten! Beş yıl sonra dava açıldı ya! Beş yıl sonra ivedilikle midir? Bu mudur sizin ivedi anlayışınız?
Tahir Elçi cinayeti bu iktidarın boynundadır, asılıdır; katili…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Peki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Bitireyim, bitireyim.
BAŞKAN – Efendim, buyurun ama bayağı uzattınız. Lütfen…
Meram anlaşıldı zaten Sayın Danış Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Tahir’in katilini bulmadığınız sürece o tetiği sizin çektiğinizi kabul edeceğiz, böyle kabul edeceğiz, böyle bilin çünkü sizin medyanız linç etti, çünkü sizin medyanız onu hedef gösterdi, çünkü sizin medyanızın hedef göstermesiyle İstanbul’da yakalama kararı çıkarıldı, Tahir apar topar gözaltına alındı.
Bu cinayetin sorumlusu AKP iktidarıdır, katili bulun! (HEDEP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Arslan, buyurun.
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) – Sayın Başkanım, sataşma var, kürsüden cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın, Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) – Şimdi, bir defa, geçen sene yaptığım konuşma metninin aynısı değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Video var.
MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – Yani her şekilde, her konuda zanda bulunduğunuz gibi burada da bir zan var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, Anayasa’mızın 138’inci maddesi gayet açık; Anayasa’mızın 138’inci maddesine göre Mecliste böyle bir araştırma önergesinin konuşulması, görüşülmesi, böyle bir komisyon kurulması mümkün değil. Bunu defalarca söyledik, söylemeye devam edeceğiz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Rabia Naz cinayetinde niye kuruldu? Rabia Naz’da niye kuruldu?
MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – Şimdi, iktidarı suçlayana kadar Türkiye’de bu terör ortamının oluşmasına neden olanları, sizin kol kola gezdiğiniz insanları suçlayın bir defa. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir defa da “PKK terör örgütüdür, PKK’yı lanetliyoruz.” deyin. Bu ülkede binlerce insan şehit oldu, bu terör iklimi nedeniyle binlerce insanımız şehit oldu; bir defa da bunlara karşı bir şey söyleyin.
Siz hâkim misiniz, savcı mısınız, siz Adli Tıp mısınız, polislerin silahıyla bu cinayetin işlendiğini ifade ediyorsunuz?
SIRRI SAKİK (Ağrı) – “Araştırılsın.” diyoruz.
ALİ BOZAN (Mersin) – Rapor var Sayın Hatip, rapor var!
MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – Hâkim misiniz, savcı mısınız, Adli Tıp mısınız, kriminal laboratuvarı mısınız, nesiniz siz?
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – “Araştırılsın.” dedik zaten.
ALİ BOZAN (Mersin) – Yargılama yapılmadan siz nereden biliyorsunuz? Rapor var, rapor; bilirkişi raporu var!
MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – Yazıklar olsun yani bir defa daha Türkiye’nin gerçeklerine dönün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ BOZAN (Mersin) – Size yazıklar olsun!
ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) – Siz nereden biliyorsunuz kim tarafından yapıldığını?
MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – Bu millet size prim vermeyecek, sizin gibilere prim vermeyecek.
SIRRI SAKİK (Ağrı) – Bize parmak sallama, öyle parmak sallama!
ALİ BOZAN (Mersin) – Konuşmalarınızdan terörü, PKK’yi, FETÖ’yü çıkardığınızda hiçbir şey kalmıyor, biliyor musunuz, hiçbir şey kalmıyor. Konuşacak başka bir şeyiniz yok!
MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – Biz terörün her türlüsüne karşıyız, inşallah son teröristi de temizleyene kadar biz bu mücadelemizi devam ettireceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, kol kola gezdiğimizi iddia etti örgütle vesaire. “Terörö” ifadesi… Sataşma var.
BAŞKAN – Buyurun ama lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim çünkü böyle sürgit olduğu zaman gerçekten fayda da hasıl olmuyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Yani Tahir Elçi cinayeti aydınlatılmadı sekiz yıldır.
BAŞKAN – Hayır, onu ayrı tartışıyorsunuz zaten ama sataşmaya mahal vermeyelim lütfen.
Buyurun.
6.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Değerli milletvekilleri, bu iktidar milletvekilleri, içinde “terörö” retoriği olmayan, FETÖ olmayan, PKK olmayan bir konuşma yapamaz çünkü başka bir hikâyeleri yok, çünkü yaptıkları her şeyle battılar, battıkça batıyorsunuz gerçekten. Ya, ben size somut söylüyorum, Londra’nın raporu diyorum. İşte size gizli tanık ifadeleri, bunu yirmi dakika anlatacağım size. Gizli tanık ifadelerinde tanıklardan biri “Savcı tarafından kandırıldım.” diyor ya, mahkemede dinlenmiş, ben size ne anlatayım? Diğeri, başka biri... Londra’daki raporda, kuruluş, polis memurlarından 3’ünün kuvvetli suç şüphesi altında olduğunu söylüyor. Ya, size çok basit bir şey söylüyoruz: Dağa, Kandil’e, Pensilvanya’ya falan gitmeyin, bu ülkede Diyarbakır Baro Başkanı Diyarbakır’ın göbeğinde öldürüldü ve bunu polisler yaptı ve bunu siz biliyorsunuz ve bunu biliyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Polisler yapmamış olsaydı, siz korumamış olsaydınız, bugüne kadar bir milyon kere yargı önüne çıkarılır, hesap sorulurdu. Bakın, biz kim olursa olsun diyoruz. “Ya, başkası sıkmış olabilir.” diyorsunuz, çıkarın onu da. Ya, siz bu kadar âciz misiniz?
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Yargılama devam ediyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bütün yargı elinizde, istediğiniz kararı alıyorsunuz, söz konusu olan Tahir Elçi ve katili olunca mı yapamıyorsunuz? Yargı avucunuzda ya, maalesef avucunuzda, avucunuzda olmayanlar da korkularından karar veremiyor. Bu hikâyeleri bize anlatmayın, Tahir’in katilini bulmadığınız müddetçe fail sizsiniz. (HEDEP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sataşma açıkça ortadadır.
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
7.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle muhabbetle selamlıyorum.
Çok açık ve seçik bir çarpıtmanın tam örneğini yaşıyoruz. Burada, değerli arkadaşımız, merhum Tahir Elçi’nin ifadelerini okudu: “Terör Türk’üyle, Kürt'üyle bir millete diz çöktürmektir. Daha çok bir olacağız, beraber olacağız ve teröre asla boyun eğmeyeceğiz.” demiş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Katili bulun, katili! Katilleri bulun!
HASAN ARSLAN (Afyonkarahisar) – En çok bağıran…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Siz bağırın, siz! Katilleri koruyun, katillerin arkasında durun!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Merhum Tahir Elçi’yle beraber 2 şehit polisimiz Ahmet Çiftaslan ve Cengiz Erdur da olay mahallinde şehit edilmiş. Bu müzakereler, tartışmalar üzerine değerli grubumuz adına konuşan milletvekilimiz dedi ki: “Yahu, nereden ateş edildiği belli olmayan şu katliamla ilgili, gelin bu katliamı kınayın ve PKK'ya bir çift laf edin.”
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Katili koruyorsunuz katili, hikâye anlatıyorsunuz! Hamaset yapıyorsunuz, boş hamaset yapıyorsunuz! Siz bizim arkadaşlarımızı öldürdünüz ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Siz, gene, sözü başka bir noktaya çarpıtarak getirmek ve hakikati engellemek, örtmek için ve PKK’yla olan münasebetinizi engellemek için PKK’ya “terör örgütü” diyemediniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sizsiniz onlar, siz! Terörle yan yana duran sizsiniz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Gelin tekrar, PKK terör örgütünü buradan kınayın da size teklif edilen sözü yerine getirin, bütün bunlardan kurtulun.
BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – Hedef mi gösteriyorsun?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Niçin bunu yapamıyorsunuz?
BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – Hedef mi gösteriyorsun sen de?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Öyleyse siz terörle kol kola yürüyorsunuz!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sen… Ha, bizi de mi öldürteceksin? Bizi de mi öldürteceksin?
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, lütfen tamamlayalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Olay bu! Olay bu! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şimdi, Halkların…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, aynı ithama devam etti.
BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Aynı ithama devam etti. Sataşmayacağım.
BAŞKAN – Ama şimdi bunu nasıl bitireceğiz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sataşmayacağım, tane tane anlatacağım.
BAŞKAN – Siz bir itham söylüyorsunuz, onlar bir itham söylüyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hayır, şöyle: Kendilerinin ithamını kendilerine çevirdim.
BAŞKAN – Buna bir yerde nokta koyalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ben itham etmedim, kendi sözlerini kendilerine çevirdim.
BAŞKAN – Meramlar anlaşıldı, kayıtlara geçti, herkes izledi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, bu, Türkiye tarihinin…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, bu konuyla ilgili bizim de söz talebimiz var.
BAŞKAN – Size bir şey yok Sayın Köksal, herhangi bir şey de yok.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Efendim, bizim önergede…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Lütfen sataşmadan…
BAŞKAN – Yani Sayın Danış Beştaş, lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim, itham etmeden meramınızı anlatırsanız makbule geçer.
8.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, boş boş böyle bize şey yapmayın, Diyarbakır’da bir söz var “Boş yapmayın.” diye, “Şekil yapmayın.” diye, o şekli yutmayız yani hiç gerek yok, tamam mı? Bu meselede size sadece gizli tanık Deniz Ataş’ın ifadesini okuyacağım ve Türkiye kamuoyunun takdirine bırakacağım: “Duruşmada hazır bulunmak istiyorum, orada her şeyi anlatmak istiyorum. Savcı ‘Tahir Elçi’nin öldürüldüğüne dair ifade ver, seni serbest bırakacağım.’ dedi.” Bu, dosyada var ha, ben ezbere söylemiyorum. “İnandım, bana komplo kurdular, kandırdılar. Benim de okumam yazmam olmadığı için önüme ne koyduysa imzaladım. Ben sizi duyamıyorum, duruşmada anlatmak istiyorum, SEGBİS üzerinden ifade vermek istemiyorum.” Bu arada SEGBİS’te söylüyor bunları. “Kulaklarım duymadığı için sizi tam anlamıyorum. Bize işkence yaptılar; savcı da geldi, bana ‘Tahir Elçi cinayetini Uğur ve Mahsum’un üstüne atacaksın, yoksa seni öldürürüz.’ dediler, ben video çekmedim, korkudan ifade vermeyi kabul ettim.” Bu ifade karşısında bir sözünüz var mı, gerçekten bunu duymak istiyorum. Bu gizli tanık mahkemeye bunu söylemiş ya, bunu söylemiş. Şimdi, ceza yargılamasını bilen -ben bütün vekillerin bildiğine inanıyorum- bu davada… Ya, Baro Başkanı diyorum, Tahir Elçi diyorum -hayatını, özgürlükleri- birlikte mücadele ettiğim yoldaşım diyorum, arkadaşım diyorum, barış için her şeyini ortaya koyan bir insan barış talep ederken vuruldu ya; barış talep ederken vuruldu “Silah, şiddet, çatışma istemiyorum.” derken bir silaha hedef oldu. Bunu istememiz çok mu abartılı geliyor size? Gerçekten bu katili bulamıyor musunuz? “Bulamıyoruz.” deyin.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Köksal, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Tahir Elçi’yle ilgili Meclis araştırması komisyonu kurulmasına niçin “hayır” denildiğini anlayamadığına ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, HEDEP diyor ki: “Tahir Elçi’nin katili polis.” katilin polis olduğunu iddia ediyor, AKP Grubu “Hayır, katil polis değil.” diyor. O zaman katilin kim olduğunu biliyorsunuz, çıkın, açıklayın, o katil yargı önünde en ağır cezayı alsın.
Ayrıca, Tahir Elçi’yle ilgili bir araştırma önergesi veriliyor “Bir komisyon kurulsun.” deniyor, buna niçin “Hayır.” denildiğini de anlayabilmiş değilim. Bu Mecliste Rabia Naz için bile biz bir araştırma komisyonu kurduk geçen dönem, tüm partilerden milletvekillerimiz görev aldılar. Şu anda da pekâlâ Tahir Elçi için bir araştırma komisyonu kurulur, bütün partilerden milletvekilleri bu araştırma komisyonunda yer alır, tüm yönleriyle bu ölüm, tüm karanlık noktalar aydınlığa kavuşur. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bir konunun aydınlığa kavuşması için küçük bir damla da olsa katkımız olursa ne mutlu bize çünkü Tahir Elçi bütün Türkiye'ye mal olmuş bir isim, bizim de yol arkadaşımız Sayın Türkan Elçi’nin eşidir. Bununla ilgili bu araştırma komisyonuna niçin “Hayır.” dendiğini ben buradan bir kez daha AKP Grubuna sormak istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Köksal, teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, HEDEP Grup Başkan Vekili “İthamlarınıza aynen devam ettiniz.” diyerek itham etti. Onunla ilgili kısaca bir bilgi…
SIRRI SAKİK (Ağrı) – Ya, bir sataşma yok ki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Bunun neresinde sataşma var?
SIRRI SAKİK (Ağrı) – Sayın Başkan, burada bir sataşma yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – İthamlarınıza devam ettiniz dedim.
BAŞKAN – Şimdi, bu son kez söz verişim, bundan sonra söz…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Hayır, o zaman biz kabul etmiyoruz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, muhalefet istese uyarırdınız.
BAŞKAN – E, o zaman sabaha kadar konuşacağız bunu.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, muhalefet istese uyarırdınız. İktidar isteyince hemen avucunuzu açıyorsunuz, elinizi açıyorsunuz ya!
BAŞKAN – Sabaha kadar konuşacağız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Konuşalım. Sataşma yok yani.
SIRRI SAKİK (Ağrı) – Bir sataşma yok.
BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – Hedef gösterdiği hâlde sataşma yok.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sataşma yok.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Tarafsız olmanız gerekir Sayın Başkan, tarafsız olmanız gerekir.
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, lütfen herhangi bir sataşmaya mahal vermeyelim.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, bu grup önerisiyle ilgili bütün gruplar, gruplar adına milletvekilleri kendi konuşmalarını yaptı. Ondan sonra sizin tekrar söz alarak mesnetsiz bir şekilde grubumuza yönelik, devlete dönük birçok ithamınız münasebetiyle şu anda bu tartışma, müzakereler devam ediyor.
BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – İtiraf mı bu? Grubunuz devlet mi, itiraf mı ediyorsunuz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Şimdi, bu konu yargıya intikal etmiş…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Siz devlet değilsiniz ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – …ve yarın Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesinde duruşması olan bir konu; devam eden bir konu zaten…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sekiz yıldır tutuklama olmadı ama.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – …araştırma önergesini gerektirmeyen bir konu. Niye? Çünkü zaten yargıya intikal etmiş…
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Rabia Naz’da da devam ediyordu Sayın Başkan.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Rabia Naz’da da yargı devam ediyordu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – …ve yargı bu konuyla ilgili kararını yargılama sonucunda zaten verecek.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Rabia Naz devam ederken komisyon kuruldu.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Rabia Naz’da da yargı devam ediyordu ve araştırma komisyonu kuruldu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bu konuda bu kadar açık ve net bir durumu dahi…
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, Rabia Naz devam ederken komisyon kuruldu.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Rabia Naz konusunda da yargı devam ederken araştırma komisyonu…
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – …başka bir noktaya taşımanın hiçbir anlamı olamaz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Rabia Naz devam ederken, dava devam ederken komisyon kuruldu Sayın Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bu konuda net bir şekilde ifade ediyorum ki…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yargılama devam ederken burada araştırma komisyonu kurduk Rabia Naz için.
BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – Ya, kaç tane araştırma önergesine bu Mecliste onay verdiniz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bakın, bak, biz sizi dinliyoruz ama.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Ya, kendinizle çelişiyorsunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Biz sizi dinliyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Kendinizle çelişiyorsunuz, burada komisyon kurduk beraber, komisyon!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Biz sizi dinliyoruz ama bizi dinlemiyorsunuz. Niye? Hakikatin peşinde olanlar…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Hayır, hayır!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ya, geç onu, geç, goygoy yapma, geç onu, geç!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – …ne dediğimizin biraz farkında olmak durumundalar, biraz kulak kabartmak durumundalar, kendi ezberlerini tekrarlamamak durumundalar.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Soruya cevap, Burcu Hanım’ın sorusuna cevap Sayın Akbaşoğlu!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Soruya cevap verin, niye kurmuyoruz, niye kurmuyoruz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Hep beraber hakikatin ortaya çıkması için zaten yargı…
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Burcu Hanım’ın sorusuna cevap verir misiniz? Burcu Hanım’ın sorusuna cevap ver Sayın Akbaşoğlu!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – …bağımsız ve tarafsız yargı bütün tanıkları dinliyor, olay yerini inceliyor…
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Cevap ver, cevap!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – …Adli Tıp her türlü raporu ortaya koyuyor ve mutlaka yargılama sonucunda da bir neticeye varacak. Bu konuda net bir durum ortadayken…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Rabia Naz’da da yargılama devam ediyordu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – …hepimiz usul hukukunu da gayet iyi bilirken kimsenin bu durumu çarpıtmaması lazım geldiğini ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Rabia Naz komisyonu kuruldu dava sürerken Sayın Akbaşoğlu.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Evet, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Madem öyle, devam edelim.
BAŞKAN – Sabaha kadar buradayız, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sabaha kadar…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan…
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Efendim, bakın, kimseye bir ithamda bulunmadım.
BAŞKAN – İthamda… Şimdi…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, konuyla ilgili…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sekiz yıldır katil bulunamıyorsa sabaha kadar değil, yüz sabah da kalırız yani.
BAŞKAN – Hayır ama bakın, bizim…
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – “Dinlemiyorsunuz.” dedi, ithamdır, “Dinlemiyorsunuz.”
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – “Dinlemiyorsunuz.” diyor, dinlemediğimizi söylüyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ama şöyle: Laf atıyorsunuz, laf atıyorsunuz, onun için “Dinleyin.” diyorum yani sizi susmaya davet ediyorum.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – “Dinlemiyorsunuz.” diye ithamda bulundu Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilleri, siz gayet iyi biliyorsunuz, Meclis Genel Kurulu İç Tüzük’e göre çalışıyor ama deminden beri İç Tüzük’ü hep beraber ne yapıyoruz? Maalesef ihlal ediyoruz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Bu İç Tüzük AK PARTİ’ye niye uygulanmıyor hiç Sayın Başkan?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Oraya uygulanmadı…
BAŞKAN – Ben…
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – AK PARTİ’ye niye uygulanmıyor Sayın Başkan?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Siz bunu açtınız.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – İç Tüzük AK PARTİ’ye niye uygulanmıyor Sayın Başkan?
BAŞKAN – Lütfen bunu burada tamamlayalım.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, hatibimiz cevap verecek.
ALİ BOZAN (Mersin) – Sayın Başkan, kısa ve…
BAŞKAN – Yani sizinle ilgili bir şey hiç söylemedi Sayın Bozan.
ALİ BOZAN (Mersin) – Sayın Başkan, hatiple ilgili değil…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – A, tekrar “itham” dedi.
ALİ BOZAN (Mersin) – …önergeyle ilgili Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bozan’ın şahsıyla ilgili bir şey söylemedi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Bize o “itham” dedi, ben de itham diyorum, bana sataştı.
BAŞKAN – Efendim, sizinle ilgili, siz varsa ben size söz vereyim…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Hatibimize sataştı.
BAŞKAN – …ama Sayın Bozan’la ilgili hiçbir şey yok.
ALİ BOZAN (Mersin) – Sayın Başkan, ezberin sürekli tekrar edilmesi…
BAŞKAN – Ben size söz vereyim, buyurun konuşun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Tamam.
BAŞKAN – Size söz vereyim konuşun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, söz verme olarak değil…
BAŞKAN – Sayın Köksal…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – …kayıtlara geçmesi için söylüyorum: Rabia Naz davası devam…
BAŞKAN – Efendim, tutanaklara geçti Sayın Naz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Naz değil, karıştırdınız iyice Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Köksal.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – …ederken de bu Mecliste araştırma komisyonu kuruldu.
BAŞKAN – Tutanaklara geçti, bu bilgi tutanaklara geçti.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Rabia Naz davası devam ederken araştırma komisyonu kuruldu pekâlâ, Tahir Elçi dosyası devam ederken de araştırma komisyonu kurulabilir; bu bir engel değil.
BAŞKAN – Sayın Köksal, efendim, tutanaklara geçti, meram anlaşıldı; çok tekrar meramı daha iyi anlatmak için bir yol olabilir ama fazla tekrar da yapmamak lazım.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Efendim, anlamıyor AKP Grubu, biz de fazla tekrarda bulunuyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Ne demek “anlamıyor” ya!
BAŞKAN – Buyurun.
10.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkes şunu bilsin ki biz iktidarın diskuruyla konuşmak zorunda değiliz, zaten Tahir Elçi de sizin diskurunuzla konuşmadığı için önce hedef gösterildi, sonra katledildi. Biz hesap soruyoruz ya, hesap soruyoruz; arkadaşımızın katili kim, sekiz yıldır neden daha katil bulunmadı ve tutuklanmadı diyoruz ve neden örtbas ediliyor diyoruz; çok basit soruyoruz yani. Yalın soruyorum: Neden araştırma yok, neden dehlizlerde saklanıyor, savcı neden tehdit ediyor, on üç saniye kamera kaydı neden yok? Şimdi, siz bizimkilere “itham” diyorsunuz, bunlar itham değil bizim için, hakikat.
Size sürem olduğu için bir tanık beyanı daha okuyayım: 14 Temmuz 2021 tarihli 3’üncü duruşmada Ekrem Özgün “Karakolda baskı altında olduğum için susma hakkımı kullandım, Tahir Elçi’nin vurulmasıyla ilgili benim ne böyle bir teşhisim ne ifadem var. Kırk sekiz gün boyunca işkence gördüm, kesinlikle böyle bir ifadem ve teşhisim yok, teşhis yapmadım; kabul etmiyorum.” diyor. Başka bir tanık Deniz Ataş’ı okumuştum, onu geçiyorum. Tanık Recep Özbek “Cinayet tarihinde cezaevindeydim, bazı hareketleri nedeniyle Mahsum Gürkan’dan gıcık kaptım, onun öldürdüğüne dair ifade verdim.” demiş. Daha sonra yine, Deniz Ataş’ın ifadesinin devamı var, diyor ki: “Savcı ‘Korkma -savcı söylüyor bunu tanığa- namusum ve şerefim üzerine seni bıraktıracağım, bıraktıracağım. Bu olayları PKK'nın üzerine yıkmamıza yardımcı ol, avukat gelirse bu konuşmalardan bahsetme, senin de avukatın da başı ağrır, yoksa hiç kurtulamazsın.’ dedi.” Bu sorulara cevap verin. Bakın, size sataşmadım, size hiç sataşmadım. Sorulara…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Hesap sorun.
BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKİK (Ağrı) – Ama onlar devlet, sen sataşınca devlete sataşıyorsun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…
SIRRI SAKİK (Ağrı) – Bak, devlet kalktı!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum. Bak, sizin okuduklarınızın hepsine “Dosyanın içeriğinden…” diyorsunuz. Demek ki zaten bu yargılama safhasında. Kendi sözlerinizle, kendi ikrarınızla kendinizi açığa düşürüyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKİK (Ağrı) – Bravo devlet(!)
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- HEDEP Grubunun, Grup Başkan Vekili Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Tahir Elçi cinayetinin tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 28/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım, sonra oylarınıza sunacağım.
Öneriyi okutuyorum:
4.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever ve arkadaşları tarafından, kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılığın araştırılması amacıyla 28/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
28/11/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 28/11/2023 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Burcu Köksal
Afyonkarahisar
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever ve arkadaşları tarafından kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılığın araştırılması amacıyla 28/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan 349 sıra no.lu Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 28/11/2023 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever.
Sayın Timisi Ersever, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBA ADINA ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) – Ben de sekiz yıl önce katledilen Tahir Elçi’yi saygıyla anıyorum, devridaim olsun diyorum.
Grubumuzun kadına yönelik şiddetin araştırılması hakkındaki grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekranları başında bizleri izlemekte olan vatandaşlarımızı şahsım ve parti grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, cehaletin, geri kalmışlığın, yoksulluğun, bağnazlığın, karanlığın resmini görmek ister misiniz? İşte, bu liste tüm bunları ifade ediyor. Bu listede 2023 yılında yetersiz önlemler nedeniyle yitirdiğimiz, çaresizlikleri karşısında sustuğunuz, yardım çığlıkları karşısında kulaklarınızı tıkayıp önlem almadığınız kadınların isimleri var; sadece 2023 yılı, daha bitmedi yıl biliyorsunuz. 2023 yılının ilk on ayında 253 kadın katledildi, 194 kadının ise ölümü şüpheli. Nasıl bir vahşetle karşı karşıya olduğumuzu 2022 verileriyle paylaşmak istiyorum. 2022 yılında katledilen 334 kadının 154’ü evli olduğu erkek tarafından öldürüldü, daha vahimi, öldürülen 23 kadının koruma kararı vardı, koruyamadınız.
Nasıl bir şiddet sarmalı içinde olduğumuza ilişkin bir veri daha: Kadına şiddette yüzde 32’yle OECD ülkeleri arasında ilk sıradayız. Diğer bir ifadeyle ülkemizde her 10 kadından 4’ü erkek şiddeti görüyor. Bu insanlık dışı ağır tablo karşısında ne yapıyorsunuz? Kadına şiddeti ve kadın cinayetlerini önlemek için büyük bir umut olan ve bu Mecliste onayladığımız İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkıyorsunuz.
Kadını yok sayan diliniz, kadını yok sayan politikalarınız hız kesmeden devam ediyor. İktidarınız döneminde kadınlara yönelik bazı sözleri hatırlatmak isterim, neydi bunlar? “Kadın ile erkek eşit olamaz.” “Anneliği reddeden kadın eksiktir, yarımdır.” “Kadının tek kariyeri anneliktir.” “Kadınlar çalıştığı için işsizlik var.” İşte karanlık zihin haritanız. AKP'li bir kadın milletvekili A Millî Kadın Voleybol Takımı’mızın başarısı için tebrik mesajı yayınlıyor ama nasıl yayınlıyor? Kızlarımızın bacaklarını karartarak, sansürleyerek. Sözcü TV'nin kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin genelge haberi Yeniden Refah Partisi genel merkez yöneticisi tarafından sosyal medyada paylaşılıyor ama nasıl paylaşılıyor? Haber sunucusu Damla Doğan’ın yüzü buzlanarak. Bu memlekette asıl buzlanması gereken tek şey varsa o da sizlerin karanlık zihniyetidir. (CHP sıralarından alkışlar) O kadar örnek var ki: Kadın sokakta nasıl yürümeli? Kadın hangi renk ruj kullanmalı? Kadın nasıl gülmeli, ne şekilde oturmalı, ne giymeli? Bunlar hakkında topluma sürekli mesaj veren bir zihniyetle yaşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, AKP'nin yirmi yıllık iktidarında kadın karşıtı politikalarınız bu dönemde yeni ortaklarınızla birlikte daha da çağ dışı boyuta evrildi. Yalnız yaşayan kadınların sahiplenilmesini isteyen yeni ortağınız bununla da yetinmeyip 6284 sayılı Kanun’da yer alan kadının beyanını esas alan düzenlemenin suistimal doğurduğunu söylemişti; siz de bu talebin altyapısını oluşturmak için ilk adımı attınız. Üç gün önce yayımlanan Cumhurbaşkanlığının Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Genelgesi’nde kadına karşı şiddetle mücadelede beyan değil, kanıta dayalı bir çalışma yapılacağı mesajını verdiniz; ucu açık bu mesajın sonunun nereye varacağı konusunda endişeliyiz. Şiddet gören kadının beyanı yetmiyor mu? Kadının kanıt için öldürülmesi mi gerekiyor? Karşımızda koruma kararı olan kadınların öldürülmesini önleyemeyen bir iktidar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen tamamlayalım.
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Devamla) – Tamamlıyorum.
Failin takım elbise giymesini bile indirim sebebi olarak gören bir de yargı var. Böylesi sakat düşünceli bir ortamda kanıtı kim, nasıl ve neye göre değerlendirecek?
Değerli vekillerim, şiddet, cinayet ve ayrımcılık sorununu partilerüstü görmeliyiz, tüm ezberleri, siyasi kaygıları bir kenara bırakmalıyız, insan canını ve mutluluğunu her şeyin üzerinde görmeliyiz. Gelin, bu ortak paydada buluşalım ve bir araştırma komisyonu kurulmasına hep birlikte destek verelim; ülkemizi bu şiddet sarmalından birlikte çıkaralım.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Timisi Ersever, teşekkür ediyorum.
Şimdi Saadet Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün’e söz veriyorum.
Sayın Silkin Ün, buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin kadın cinayetlerinin, kadına şiddetin ve ayrımcılığın önlenmesi ve araştırılmasına dair verdiği önerge hakkında Saadet-Gelecek Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Birkaç gün önce bu kürsüden siyasi partilerin temsilcileri olarak milletimizden aldığımız vekâletle kadına yönelik şiddeti ve cinayeti hep birlikte telin ettik. Tüm toplum kesimleri de aynı şekilde o gün bu telinde bulundular. Bizler gibi, yine, hatta yargı ve Emniyet mensuplarının da şiddeti, cinayetleri telin eden sözlerine tanık olduk. Bu telin etmeler elbette değerliydi ama sorumluluk makamında oturanların sözlerinden çok eylemleridir toplumu rahatlatacak olan; maalesef eylemler sözleri kadar ferahlatıcı olamıyor. Kadın cinayetlerini konuşurken bir kavramı daha konuşuyoruz farkındaysanız. Nedir o? “Şüpheli ölüm.” Sadece bu yılın ilk on ayında 253 kadın cinayetiyle birlikte 194 de şüpheli ölümden bahsediyoruz. Bu şüpheli ölümlerin kamuoyunun vicdanında hâlâ yaraları kapanmadı. Bunların birkaçından bahsetmek istiyorum. Neden kapanmadı? Ölümlerin şeffaf bir şekilde açıklanması yerine üstünün örtüldüğüne dair şüphe duyulduğu için kamuoyu tatmin olmadı, o yara açık kaldı. Bunlardan birisi Yeldana Kaharman; Kazak uyruklu gazeteci, eski Elâzığ Milletvekili Tolga Ağar’la görüştükten sonra evinde ölü bulundu. Diğeri, Nadira Kadirova; Özbek uyruklu bakıcı, eski İstanbul Milletvekili Şirin Ünal'ın evinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Emniyetin yetkisini aşarak, ölümleriyle ilgili, daha ilk anlarda “intihar” diyerek yargıda bulunduğu bu kadınlar arkalarında cevaplanmayan onlarca soru ve çelişkili cevaplar bıraktı.
Şimdi, diyeceksiniz ki: “Yargıya intikal eden, yargının kararını verdiği konularda bize söz düşmez.” Hayır, bize çok söz düşer “yargı bağımsızlığı” denildiğinde yüzleri önlerine eğilen iktidar mensupları olarak sizlere bizlerden daha fazla söz düşer. Bu sıralarda oturan milletvekillerinin dahi bu şüpheli ölümler konusunda vicdanlarının rahat olmadığına eminim; hiçbirinizin, dosyaların çizilen sınırlar içerisinde sonuçlanan hâline inanmadığınıza inanıyorum.
Sayın milletvekilleri, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve ekibi göreve başlarken beyaz gömleklerle verdiği pozla, bir temizlik operasyonuna işaret etmişti. O günden bugüne, ülkemizin, uluslararası alanda son yıllarda kaybettiği itibarını yeniden kazanması için yürütülen operasyonları dakika dakika izliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Silkin Ün, lütfen tamamlayın.
SEMA SİLKİN ÜN (Devamla) – İktidarı başka bir partiden devralmış edasıyla yürütmenize rağmen takdir ediyoruz. Benzer bir temizlik performansının yargı alanında da gösterilmesini bekliyoruz. Aksi hâlde, faili meçhullerin, azmettiricisi meçhullerin, şüpheli kadın ölümlerinin yaşandığı bir ülkenin kampanyasının adına Türkiye Yüzyılı diyemezsiniz. Türkiye’nin toksik ilişki ağlarını çökertmek için Nadira Kadirova, Yeldana Kaharman gibi nice kadının şüpheli ölümünün aydınlatılmasının, şüphelilerin cezalandırılmasının ihtiyaçtan öte bir zaruret olarak hayata geçirilmesi gerektiğini sizlere yeniden hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Şimdi İYİ Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir'e söz veriyorum.
Sayın Özdemir, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan araştırma önergesi üzerine İYİ Parti adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü programında “Aileye sahip çıkarak kadın haklarını da koruyoruz.” ifadesini kullandı. Sadece bu cümle bile kadına karşı şiddetle mücadelede yanlış bir yol izlendiğini anlatmakta yeterli. Cumhurbaşkanı bu cümleleri kurmadan bir gün evvel İstanbul Pendik'te bir anne, 4 çocuğunun gözleri önünde başından vurularak öldürüldü. Nitekim kadınlar tanımadıkları yabancılardan ziyade aile içinde veya yakın çevresindeki erkekler tarafından şiddete uğramaktadır. Geçtiğimiz ay 19 kadın evlenme, boşanma ya da ilişkiyi reddettiği gerekçesiyle erkekler tarafından katledildi. Ülkede bunlar olurken gece yarısı yayınlanan 17 maddelik bir genelgeyle kadına yönelik şiddetle mücadele alanında “kanıta dayalı politikaların geliştirilmesi” ifadesiyle “Kadının beyanı esastır.” ilkesi yok sayılmaya çalışılıyor. Değil suçu önlemek, mağduru bile korumaktan acizken kadınların faydalanamadığı haklar bile çok görülüyor. Öldürülen annelerin çantasından koruma kararı çıkıyor. Dolayısıyla, kadına yönelik şiddetle mücadelede odaklanılması gereken nokta, aileden çok, öncelikli olarak kadınların güçlendirilmesidir. Güçlü bir aileye giden yok ancak hakların genişletilmesi, güçlü bireylerin bir araya gelmesiyle mümkündür.
Diğer bir önemli nokta ise kadına yönelik şiddete ilişkin resmî verilerin sağlıklı bir şekilde toplanıp paylaşılmamasıdır. Öldürülen kadınların gerçek hikâyeleri bilinmiyor, bu eksiklik kadına yönelik şiddetle mücadelede doğru bir tavır alınmasını engelliyor. Kadına yönelik şiddetle ilgili daha kapsamlı ve nitelikli araştırmalara ihtiyacımız var çünkü ölçemediğimiz bir şeyi kontrol edemeyiz, kontrol edemediğimiz hiçbir şeyi de yönetemeyiz.
Değerli milletvekilleri, kadına yönelik şiddetle etkin mücadelenin adresi İstanbul Sözleşmesi’dir. İktidarın kendi onayladığı ve yürürlüğe koyduğu İstanbul Sözleşmesi’nden bugün rahatsız olunmasının hiçbir anlaşılır tarafı yoktur. İstanbul Sözleşmesi, bir erkeğin iradesiyle tek taraflı iptal edilmemeliydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, Sayın Özdemir, lütfen tamamlayalım.
NİMET ÖZDEMİR (Devamla) – Biz kadınları doğrudan ilgilendiren bir konu olarak buraya gelmeliydi ve millet çatısı altında görüşülmeliydi, en azından bu noktada Gazi Meclisimizdeki kadın vekiller olarak hemfikir olmamız gerektiği kanaatindeyim. Kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılığın araştırılması için verilen bu öneriyi desteklediğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.
Şimdi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya’ya söz veriyorum.
Sayın Kaya, buyurun. (HEDEP sıralarından alkışlar)
HEDEP GRUBU ADINA ADALET KAYA (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli vekiller; öncelikle Diyarbakır Baro Başkanımız değerli Tahir Elçi’yi saygıyla anıyorum.
Geçtiğimiz hafta hem bütçe görüşmelerinde hem de burada Genel Kurul görüşmelerinde 25 Kasım haftası olması nedeniyle biz muhalefet vekilleri pek çok veri paylaştık ve iktidar sıralarından ve vekillerinden hep itiraz geldi. Sanki, Türkiye'de söylediğimiz şiddet ve cinayet verileri yoktu, işte, bunların doğru olmadığını iddia ettiler. Hemen her gün haberlere mutlaka bir kadın cinayeti veya tecavüz veya şüpheli ölüm haberiyle başlıyoruz ve bununla ilgili olarak da bu yılki ilk on ayın rakamları 253 kadın cinayeti, 194 şüpheli ölüm… Ya, bunların sadece sayı olmadığını söylememiz lazım, bunlar yaşam hakları ve hayalleri sonlandırılmış kadınlar; bu anlamda çok önemli ve değerli olduklarını söylemek istiyorum. Çok önemli bir mesele bu, çok boyutlu ve çok karmaşık ama bu çözüm üretilebilir bir konu yani bütünlüklü, samimi ve gerçek bir mücadele gerektiriyor. Bu da ne demek? İşte, biliyorum ki az sonra -çünkü daha önceki konuşmalarımızda oldu- iktidar partisinden bir vekil çıkacak diyecek ki: “Biz bu konuyla ilgili mücadele veriyoruz. Ceza Kanunu’nda şu yasaları geçirdik. KADES uygulamasını biz getirdik, şunu da biz yaptık.” Bununla ilgili olarak da şunu söylemek istiyorum: Mesele, sadece suç ve cezaya odaklı olarak çözülemez. Bir kere bizim bu konuyla ilgili söyleyeceğimiz en önemli mesele, var olan yasaların uygulanmasıyla ilgili denetim mekanizmaları çalışmıyor, bu konuda hiçbir şey yapmıyorsunuz. Uygulamadığınız ya da uygulatmadığınız yasalar söz konusuyken yeni yasa yapmayın çünkü bunlar yargı tarafından uygulanmıyor, hâlâ katiller ve tecavüzcüler ne yazık ki haksız tahrik indirimi ve iyi hâl indirimiyle mahkemelerden neredeyse hiç ceza almadan çıkıyorlar; bu, birincisi.
İkincisi, çok ciddi anlamda bir zihniyet değişimine ihtiyaç var. Bu nasıl gerçekleşecek? İktidar partisinin milletvekilleri de akademisyenleri de ilahiyatçıları da hepsi, oldukça kadın düşmanı, ayrımcı ve nefret söylemlerini her gün yeniden üretiyorlar ve bunu toplum üzerinde de yaygınlaştırıyorlar. Bununla ilgili olarak da başta, bu zihniyet değişimine dair önleyici ve koruyucu tedbirler almak, yeni mekanizmalar oluşturmakla ilgili bir çalışma yürütmek gerekiyor, bu nedenle bu komisyonu oluşturmak çok önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen tamamlayalım.
ADALET KAYA (Devamla) – İki cümlem var Sayın Başkan.
Bir diğer mesele, bütçe görüşmelerinde Sayın Bakan şöyle bir şey dedi: “Biz kadınlara ‘sığınak’ demek incitir kadınları, o nedenle konukevlerinde ağırlıyoruz. Onları misafir ediyoruz.” Ya, bu kadınlar, sığınağa giden kadınlar, can havliyle evden çıkıp sığınma ihtiyacı duyan kadınlar; siz onları misafir etmiyorsunuz, onları korumak zorundasınız. Gerçekten de uygulama şöyle: Sığınağa giden kadınlar orada ikna edilerek “Eşindir, döver de sever de.” denilerek yeniden evlerine gönderiliyor. Bu nedenle, koruma altındaki kadınların hepsi öldürülüyor, hepsi en yakınlarındaki erkekler tarafından cinayete kurban gidiyor. Bu yine iktidarın çözemediği en önemli sorunlardan biri.
Bir diğer mesele, Diyanete aktarılan bütçe; bu çok problemli. Bütün il müftülüklerinde aile ve dinî rehberlik bürosu var. Bu büroların sayısı ŞÖNİM’lerden ve sığınaklardan daha fazla biliyor musunuz?
Bugün düşen bir haber: Diyarbakır’ın Hazro ilçesinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.
ADALET KAYA (Devamla) – Lütfen tamamlayayım.
BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum, çok sağ olun.
ADALET KAYA (Devamla) – …bir müftü Kur’an kursunda çalışan bir kadına tecavüz ettiği için, şantajla bunu defalarca yaptığı için ceza aldı, yirmi altı yıl hapis cezasıyla cezalandırıldı. (HEDEP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki.
Sayın Kaya, teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Çiğdem Koncagül’e söz veriyorum.
Sayın Koncagül, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM KONCAGÜL (Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
CHP grup önerisi üzerine AK PARTİ grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Kadın cinayetleri, dünyanın sorunudur. Kadın cinayetlerini toplumsal bağlamdan kopararak ancak kadınları yalnızlaştırırsınız, sorunu çözemezsiniz. Kadına yönelik şiddetin sebeplerini okumadan asla bir çözüm yolu bulamazsınız. 2002 yılından bu yana, AK PARTİ iktidarlarımız süresince kadını, aileyi, toplumu, sosyal koruma kalkanı kapsamına alan biziz. “Şiddete sıfır tolerans” ilk günden beri şiarımızdır. Sorarım size: Öncesinde kadın haklarını savunmak için ne yaptınız? Kadına yönelik şiddeti önlemek için ne yaptınız? Bugün aile mahkemelerinden, KADES uygulamalarından, 6284 sayılı Kanun’dan bahsediyorsak bunlar Hükûmetimizin başarısı.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan kim?
ÇİĞDEM KONCAGÜL (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanımız yalnızca Türkiye'de değil, dünyada da şiddetle mücadele için gereken tavrı gösterdi ve gösteriyor. İktidara geldiği ilk günden itibaren kadına şiddeti önleyici açıklamaları, Birleşmiş Milletler kürsüsünden yaptığı konuşmaları, Gazzeli siviller başta olmak üzere dünya mazlumlarına dair kamuoyu oluşmasını sağlayan açıklamaları da buna birer örnektir. Şiddetle mücadele sadece kanunla değil, toplumsal mutabakatla olur. Toplumu kutuplaştırarak, kadın cinayetlerini politik zemine çekerek şiddetle mücadele edemezsiniz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Politik zaten.
ÇİĞDEM KONCAGÜL (Devamla) – Kadına yönelik şiddetle ilgili İçişleri Bakanlığımız, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi KEFEK Komisyonumuz, ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan çalışmaları biz değil, rakamlar söylüyor zaten.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemiz, kadınların temel hak ve özgürlüklerinden çekildiğimiz anlamına gelmiyor. Türkiye'de kadını uluslararası sözleşmeler değil; yasal, kamusal ve toplumsal yapı koruyor. Adalete erişim, mevzuat, politika, koruyucu ve önleyici hizmetlerle kadına yönelik şiddet konusunda tutarlı, istikrarlı mücadelemiz devam ediyor. Kadına yönelik şiddet için tabela çözümleri değil, şiddeti nedenleriyle birlikte çözecek çözüm arayışlarını önemsiyoruz.
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Kaç kadının yanında oldun Çiğdem Vekilim, Tekirdağ’da? Öldürülen kaç kadının yanında oldunuz?
ALİYE TİMSİ ERSEVER (Ankara) – Tabii, adaletin nerede olduğunu bilemiyoruz yani.
ÇİĞDEM KONCAGÜL (Devamla) – Türkiye’nin kadınları Türkiye'nin yarınlarıdır; yarın için yapılacak daha çok işimiz var. Bu önergeyi veren anlayış, cumhuriyetin 2’nci yüzyılında kadına yönelik şiddetle mücadelenin neresinde olacak, öncelikle ona karar versinler.
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Biz gayet iyi biliyoruz neresinde olacağımızı.
ÇİĞDEM KONCAGÜL (Devamla) – Biz, kadınlar, çocuklar ve toplumun her ferdi için hiç durmadan çalışmaya devam edeceğiz. Kararlı duruşları ve şiddetin her türlüsü için verdikleri mücadeleyle tüm dünyaya örnek olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Şükran sunmakla değil, icraat yapmakla oluşur bazı şeyler, icraat! İcraat, nerede icraat?
BAŞKAN – Lütfen tamamlayalım Sayın Koncagül.
ÇİĞDEM KONCAGÜL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bugün burada sizlerin huzurunda konuşmamı tamamlarken çatışma bölgelerinde, savaşlarda, göç yollarında dünya vicdanının ve uluslararası kamuoyunun sustuğu alanlarda her şeye rağmen kadınları, çocukları, sivilleri korumak amaçlı bir tutum sergileyen parlamenter kadınlara saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Filistin'de yaşanan İsrail soykırımı başta olmak üzere tüm soykırımlara, işgallere güçlü bir şekilde “Hayır.” demeli, tarafımızı barış, insanlık ve dünya adaletinden yana kullanmalıyız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Köksal.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, sayın hatibin hatibimize ve grubumuza yönelik birtakım ithamları var.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hiçbir sataşma yok, hiçbir iddia yok.
BAŞKAN – Ne söyledi?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bizim önergemiz…
BAŞKAN – Ama eleştiri var, bir sataşma yok ki.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Biz de cevap vermek istiyoruz.
BAŞKAN – Ama eleştirilere ayrı, sataşmaya ayrı…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Diyor ki: “Siz politik olarak görüyorsunuz.” Buna cevap vermek istiyoruz.
BAŞKAN – Efendim, buyurun o zaman yerinizden söz vereyim. Sataşma olmadığı için yerinizden kısa bir açıklama yapın.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Tekirdağ Milletvekili Çiğdem Koncagül’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Şimdi, bu ülkede kadınlar sadece ve sadece kadın oldukları için öldürülüyorlar. Bir cins kırımı var. Hiçbir erkek, erkek olduğu için öldürülmüyor ama kadınlar, sırf kadın oldukları için kadın cinayetlerine kurban gidiyorlar; önce bunu kabul edeceksiniz.
İkincisi, kadını sadece ailede tanımlamayacaksınız. Kadın, önce insandır, bireydir. Kadının birey olduğunu kabul edeceksiniz.
Üçüncüsü, “Kadına şiddetle mücadele ediyoruz.” deyip İstanbul Sözleşmesi'nden bir gece ansızın neden çekildiğinizi izah edeceksiniz.
Dördüncüsü, 6284’ü tartışmaya açan sizsiniz. Ortağınız -beraber ittifak yaptığınız ortağınız- kadının, kadın milletvekili adayının yüzünü dahi gizleyen, daha birkaç gün önce kadın spikerin görüntüsünü flulayan bir ortağınız var. Ondan sonra çıkıyorsunuz “Kadına şöyle değer veriyoruz, kadına şiddetle böyle mücadele ediyoruz.” diye burada nutuk atıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Mücadelenizi gördük; her yıl kadın cinayetlerinin sayısı, kadına şiddet artarak devam ediyor. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
35.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, biraz evvel, bütün gruplar adına gerekli açıklamalar önergeyle ilgili ortaya konuldu. AK PARTİ Grubumuz adına da nezih bir şekilde bizim bakış açımızı kamuoyuna Meclis kürsüsünden değerli milletvekilimiz duyurdu. Bu konuda yeni bir usul geliştirildi; her açıklamamızdan sonra ilgili önergenin Grup Başkan Vekili tekrar farklı bir açıklamayla yeniden tartışmayı alevlendirmek ve gündemi uzatmak için âdeta bir rol üstlenmiş vaziyette görülüyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Engel mi var?
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) – Günlerce konuşulmalı bu gündem ya; kadın cinayetleri, günlerce…
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şimdi, olan biten bu. Bu konuda kadına şiddete “Kesinlikle hayır.” diyen…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) – Peki, ne yapıyorsunuz yani onu bilmiyorum. Ne yapıyorsunuz?
BAŞKAN – Bir dakika verdim.
Son sözünüzü alalım, lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim.
…kadına pozitif ayrımcılığı anayasal düzenlemeyle hakikaten en üst normda düzenleyen ve bunun ilgili mevzuatını da başta kadınlar olmak üzere çocuklara, aileye teşmil eden bütün toplumumuzun esenliği noktasında her türlü sosyoekonomik bütün imkânları, düzenlemeleri ortaya koyan bir iktidarın eleştirisi kendilerince yapılabilir ama biz kadınlara hizmet etmeye, çocuklara hizmet etmeye, aileyi kutsamaya, hizmet etmeye ve “Kadına şiddete hayır.” demeye, bununla ilgili tedbirleri almaya devam edeceğiz diyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Muhammed Fatih Erbakan’ın sataşmadan bir söz talebi var, kendisine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Erbakan.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.- İstanbul Milletvekili Muhammed Ali Fatih Erbakan’ın, Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Yeniden Refah Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMED ALİ FATİH ERBAKAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve aziz milletimizi hürmetle selamlıyorum.
Tabii, burada, CHP Grubu adına söz alan sayın milletvekili doğrudan doğruya partimizin ismini anarak açıkça bir sataşmada bulundu.
Öncelikle, Yeniden Refah Partisi olarak kadına bakış açımızın nasıl olması gerektiğini CHP’den öğrenecek değiliz diyerek başlamak istiyorum. Burada söz edilen konu, Genel Merkezden bir görevlimiz evet, bir paylaşım yapmış ancak bir sosyal medya fenomenin yayınlamış olduğu bir görüntüyü alıp aynen yayınladığı için… Yani oradaki hanımefendinin yüzünün kapatılması bizim Genel Merkez görevlimizin yaptığı bir şey değil. Seçim döneminde bir ilde yapılan uygulamayla ilgili… Zaten biz 60’ın üzerinde kadın milletvekili adayımızın bulunduğunu, hepsinin pankartlarının, afişlerinin, seçim araçlarının Türkiye’nin her yerinde dolaştığını zaten ifade ettik. Orada sadece o hanımefendinin kendi isteğiyle böyle bir uygulama yapıldığını, bunu kabul etmediğimizi ifade ettik ve il başkanımızın da görevinin değiştirilmesine zaten karar verdik.
Yeniden Refah Partimizin kadına bakışı aziz milletimizin bin senedir kadına bakışı neyse odur. Peygamberimiz’in (SAV) kadına bakışı ile Yeniden Refah Partimizin kadına bakışı aynıdır. Kadınlar başımızın tacıdır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Taç değiliz biz ya.
MUHAMMED ALİ FATİH ERBAKAN (Devamla) – 81 ilimizde kadın teşkilatlarımız aynı zamanda ilçelerde, caddelerde, meydanlarda, stantlarda doğrudan doğruya halkımızla iç içe çalışmalarını hâlen daha sürdürmektedir. Yeniden Refah Partimizin ilk resmî adayı Afyon’un Güney beldesindeki yerel seçimlerde bir kadın belediye başkan adayıdır. Kadın MKYK üyelerimiz erkek MKYK üyelerimizle birlikte çalışmalarını aktif bir şekilde devam ettirmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erbakan, lütfen son sözünüzü alalım.
Buyurun.
MUHAMMED ALİ FATİH ERBAKAN (Devamla) – Bize göre kadına bakışı sorgulanması gereken bir grup varsa o da 28 Şubat sürecinde en temel insan haklarını kullanarak başlarını örten kadınlarımıza, kızlarımıza âdeta terörist muamelesi yapanlardır, tıp fakültesini birincilikle bitirdiği hâlde ödül töreninde ödülü verilmeyen, sahneye çıkarılmayan kızlarımıza bu çağ dışı muameleyi reva görenlerdir, milletin Meclisi, Gazi Meclisimizde başörtülü bir hanım milletvekiline tahammül edemeyenlerdir. Sorgulanması gereken, LGBT tercihi söz konusu olduğunda “kişisel tercih, özgürlük, insan hakkı” derken başörtüsü olunca ne özgürlük ne de insan hakkı dinlemeyenlerdir.
Bir kez daha aziz milletvekillerimizi, milletimizi, Sayın Başkanı selamlıyorum.
Çok teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sağ olun.
Sayın Köksal, buyurun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, direkt grubumuzu hedef aldı “Kadın haklarını Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan öğrenecek değiliz.” dedi. Bununla ilgili direkt bizi hedef aldı.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) – Doğru söyledi, doğru söyledi.
MEHMET BAYKAN (Konya) – CHP’nin Genel Kurullarında kadınlara nasıl davranıldığını iyi biliyoruz, doğru.
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Öğreneceksiniz, öğreneceksiniz, merak etmeyin.
MEHMET BAYKAN (Konya) – CHP’nin Genel Kurullarında kadın milletvekillerine nasıl davranıldığını biliyoruz.
BAŞKAN – Buyurun.
12.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, İstanbul Milletvekili Muhammed Ali Fatih Erbakan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sayın hatip burada “Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan mı öğreneceğiz kadın haklarını?” dedi. Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan öğreneceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) – Bizim sizden öğrenecek hiçbir şeyimiz yok.
BURCU KÖKSAL (Devamla) – Çünkü bu Cumhuriyet Halk Partisi cumhuriyeti kuran partidir. Cumhuriyet Halk Partisinin kurucu lideri, cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu ülkede kadınları erkeklerle eşit görüp onlara birçok Batılı devletten bile önce haklar tanıyan liderdir; evet, önce bunu öğreneceksiniz. Seçme ve seçilme hakkını veren, kadınlara eğitim hakkını veren, çalışma hakkını veren, Medeni Kanun’daki erkeklere tanınan bütün hakları kadınlara tanıyan Cumhuriyet Halk Partisinin kurucusu, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür, önce bunu öğreneceksiniz.
İkincisi, yok efendim, bizim genel merkez yöneticimiz başkasının sosyal medya hesabındaki görüntüyü paylaşmışmış da bilmem neymiş de… O görüntü net, sizin genel merkez yöneticiniz Sözcü TV sunucusu Damla Doğan’ın tam da kadına şiddetle ilgili sunmuş olduğu bir haber bültenindeki görüntüsünü flulayarak paylaştı ve daha sonra kadınlardan, kamuoyundan, tüm Türkiye’den gelen tepkilerden sonra o sosyal medya hesabındaki o paylaşımını da sildi, geri adım atmak zorunda kaldı. Ama aslında onun zihniyeti şunu gösteriyor: Kadının görüntüsüne, varlığına dahi tahammül edemiyor, bunu itiraf edeceksiniz, ondan sonra da çıkıp buraya konuşma hakkını elde edeceksiniz. Cumhuriyet Halk Partisini eleştirmeden önce dönüp kendinize, bir aynaya bakın diyorum.
Genel Kurula saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, bir cümle…
BAŞKAN - Sayın Danış Beştaş, lütfen, bu oturumu artık bitirelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Yok, sataşmayacağım, bir cümle müsaade edin. Bütün kadınlar…
BAŞKAN – İzninizle bitirelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, çok önemli ama…
BAŞKAN - Bitirelim efendim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever ve arkadaşları tarafından, kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılığın araştırılması amacıyla 28/11/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2023 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Bekir BOZDAĞ
KÂTİP ÜYELER: Adil BİÇER (Kütahya), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
-----0-----
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Şimdi, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Öneriyi okutuyorum:
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11 Aralık 2023 Pazartesi günkü gündeminin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1’inci ve 2’nci sıralarında yer almasına; 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin 10 turda tamamlanmasına, turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tekliflerinin maddelerinin oylanmasına ilişkin önerisi
No:11 28/11/2023
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun 28/11/2023 Salı günü yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Numan Kurtulmuş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Özlem Zengin Ali Mahir Başarır Hakkı Saruhan Oluç
AK PARTİ Grubu CHP Grubu HEDEP Grubu
Başkan Vekili Başkan Vekili Başkan Vekili
Erkan Akçay Erhan Usta İsa Mesih Şahin
MHP Grubu İYİ Parti Grubu Saadet Partisi Grubu
Başkan Vekili Başkan Vekili Başkan Vekili
Öneriler:
1) 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11 Aralık 2023 Pazartesi günkü gündeminin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1’inci ve 2’nci sıralarında yer alması, bütçe görüşmelerine 11 Aralık 2023 Pazartesi günü saat 12.00’de başlanması, bütçe kanunu teklifi ve kesin hesap kanunu teklifinin görüşmelerin bitimine kadar, resmî tatil günleri dâhil, her gün saat 11.00’den günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunması,
2) Görüşmelerin on dört günde tamamlanması, bütçe görüşmelerinin son günü olan 24 Aralık 2023 Pazar günü görüşmelere saat 12.00’de başlanması ve bu birleşimde Bütçe Kanunu Teklifi ve Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin görüşmelerinin bitimine kadar çalışmalara devam olunması,
3) Başlangıçta bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerde yürütme adına yapılacak sunuş konuşmasının süreye tabi tutulmaksızın yapılması, siyasi parti grupları ve İç Tüzük’ün 62’nci maddesi gereğince, istemi hâlinde, görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye de altmışar dakika söz verilmesi -bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir- kişisel konuşmaların ise onar dakikayla sınırlandırılması,
4) Kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesapları üzerindeki görüşmelerin 10 turda tamamlanması, kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesaplarının görüşülme günlerini belirten programın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca bastırılarak duyurulması, turların bitiminden sonra Bütçe Kanunu Teklifi ve Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin maddelerinin oylanması,
5) Birinci turda, istemi hâlinde, TBMM Başkanlığı adına yapılacak konuşma ile turlarda, siyasi parti grupları ve İç Tüzük’ün 62’nci maddesi gereğince, istemi hâlinde, görüşlerini bildirmek üzere yürütme adına yapılacak konuşmaların altmışar dakika -bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir- kişisel konuşmaların beşer dakika olması, kişisel konuşmalarda her turda İç Tüzük’ün 61’inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere 2 üyeye söz verilmesi ve 1 üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı yaptırması,
6) Bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin on beş dakika soru, on beş dakika cevap olarak sınırlandırılması,
7) Bütçe görüşmelerinin sonunda siyasi parti gruplarına ve İç Tüzük’ün 62’nci maddesi gereğince, istemi hâlinde, görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye altmışar dakika süreyle söz verilmesi -bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir- İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların ise onar dakika olması önerilmiştir.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Efendim, bu önerge üzerine konuşmak istiyorum, söz almak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Tanal, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre “Danışma Kurulu önerileri görüşmesiz oylanır.” hükmü gereği söz veremiyorum.
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Kabul etmeyenler…
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Karar yeter sayısı yok. Karar yeter sayısı yok.
BAŞKAN – Efendim?
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Yok efendim -karar yeter sayısı- burada 50 kişi yok. Başkanım, 50 kişi yok.
BAŞKAN – Öneri kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Yani 50 kişiyle… 151’den aşağı olmaz bu, burada 50 kişi yok.
BAŞKAN - Sayın Tanal, grupların böyle bir mutabakatı var ve Danışma Kurulu Meclis Başkanımızın Başkanlığında toplanmış.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, ben sizi vicdanınızla baş başa bırakıyorum. Bakın, yukarıda Allah var ve gözleriniz de görüyor.
BAŞKAN – Ama siz talepte bulunsaydınız arardım.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Ben bulundum, ayaktayım ve bulunuyorum.
BAŞKAN – Uzlaşma olan konularda…
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Karar yeter sayısı 151 kişinden aşağı olmaz. Sizi ben vicdanınızla, Allah’la baş başa bırakıyorum. 50 kişiyle karar alınıyorsa “alındı” diyeceksiniz, ben böyle diyorum.
BAŞKAN – Peki, efendim.
Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.
Şimdi, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Önergeyi okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın, (2/638) esas numaralı Katma Değer Vergisi Kanununda ve Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/34)
17/10/2023
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
TBMM İçtüzüğü’nün 37’nci maddesi uyarınca (2/638) esas numaralı “Katma Değer Vergisi Kanununda ve Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” adlı kanun teklifinin doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ve talep ederim.
Mahmut Tanal
Şanlıurfa
BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi olarak Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal konuşacaktır.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.
Keşke, şu anda, Yeniden Refah Partisinin Genel Başkanı Sayın Fatih Erbakan Genel Kurulda olsaydı. Merhum Erbakan yani millî görüşün lideri Necmettin Erbakan Hocamız, hiçbir partinin AK PARTİ’yle ittifak yapmaması konusunda bazı uyarı ve telkinlerde bulunmuştu. Rahmetli Hocamız Erbakan “AK PARTİ'ye oy vermek demek, İsrail'e oy vermek demektir.” derdi.
HİKMET BAŞAK (Şanlıurfa) – Ya, o kadar zulüm yapma Başkanım.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Rahmetli Erbakan “AK PARTİ'ye oy vermek, Amerika Birleşik Devletleri'ne oy vermektir.” derdi.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) – CHP’ye ne derdi?
MAHMUT TANAL (Devamla) – Bakıyoruz, rahmetli Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan, rahmetli babasının bu tavsiyelerine, vasiyetnamesine uymamış değerli arkadaşlar. Yani gerçekten rahmetli Erbakan adaletliydi, rahmetli Erbakan millî ve yerliydi. Şimdi, siz bana diyeceksiniz ki “Biz millî ve yerliyiz.”
Sayın Meclis Başkan Vekilim, bu görev sizin de sorumluluğunuzda ve tüm 84 milyon insanın sorumluluğunda. 2016 yılında muhalefetin kulisinde Atatürk'ün posteri vardı. Atatürk'ün posteri kaldırılınca, muhalefet partileri olarak biz ona gereken tepkiyi gösterince, muhalefet partisinin kulisine Atatürk posteri asıldı. Ben anlıyorum, AK PARTİ’nin cumhuriyetle ilgili bir sorunu var, Atatürk’le ilgili alerjisi var, laiklikle ilgili alerjisi var; şimdi ben size soruyorum Sayın Meclis Başkan Vekilim, bu sizin sorumluluğunuzda, sizin görevinizde: Sizin Türk Bayrağı’yla sorununuz ne? Meclisin kulislerinin gazete okuma bölümünde asılı olan Türk Bayrağı’nı neden kaldırdınız? Sebebi ne? Türk Bayrağı sizi neden bu kadar rahatsız ediyor? Orada bulunmasının yarattığı rahatsızlık ne? Meclis Başkanı ve Meclis Başkan Vekili olarak Türk Bayrağı’nı kim o duvardan indirmişse bunu araştırın, bulun; hakkında soruşturma açın, Türk Bayrağı’nı tekrar oraya asın. Artık gerçekten sizi biz anlayamıyoruz yani Milliyetçi Hareket Partisi de anlayamıyor sizi, rahmetli Necmettin Erbakan da anlamıyor sizi, hiçbirimiz anlayamıyoruz. Burada vatandaşa takiye yapıyorsunuz, takiye.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Biz kendi adımıza konuşuruz…
MAHMUT TANAL (Devamla) – Geliyoruz konumuza. Siz Şanlıurfa’nın milletvekilisiniz Başkanım, ben de milletvekiliyim Şanlıurfa’nın, Şanlıurfa’nın milletvekili arkadaşlarımız da burada sıralarda oturuyorlar. Şanlıurfa’nın işsizlik sorununa hiç değinmiyorsunuz Allah rızası için. Yani siz geldiniz, “Ben -Adalet Bakanı- Urfa’ya geldim.” diyordunuz; bir, işsizliği bitirdiniz mi, işsizliği ne yaptınız Urfa’da? İstihdam sorununa Urfa’da ne yaptınız? Torpil ve kayırmacılığı ne yaptınız? Mevsimlik tarım işçilerinin sorununu ne yaptınız? Elektrik sorununu ne yaptınız? Hani siz orada geceleyin saat üçe kadar toplantılar yapıyordunuz, orada diyordunuz ki: “Ben elektrik sorununuzu halledeceğim.” Neyi hallettiniz siz? Ve o dönem “Tarımın DEDAŞ sorununu halledeceğim…” Neyi hallettiniz? İşte, milletvekili arkadaşlarınız da burada ve bunların hepsi toplanıyor, diyor ki: “Eski Adalet Bakanımızla yan yana geliyoruz, tıpış tıpış, fotoğraflarla… Urfa’nın sorunlarını çözeceğiz.” Urfa’nın ne sorununu çözdünüz ya Allah rızası için? Ulaşım sorunu… Ben AK PARTİ Gaziantep milletvekillerini kutluyorum. Onlar geldiler, Gaziantep'e hızlı treni getirdiler. Siz Şanlıurfa’ya niye getiremiyorsunuz? Ya, Allah’tan korkun, eğitim sorunu… Urfa’daki sınıf öğrencileri 45, 50, 60 kişi. Siz, hani, niye Yozgat gibi yapmıyorsunuz? Urfa’ya gelen fabrikayı Yozgat'a taşıdı önceki arkadaşlarınız. Yazık, günah değil mi? (CHP sıralarından alkışlar) Yani siz, çevre sorunu, altyapı sorunu, uyuşturucu sorunu, afete hazırlık sorunu, arazi toplulaştırma sorunu, metruk yapı sorunu… Tarım ürünleri pahalı, çok pahalı; bunların vergilerini sıfırlayacaktınız, ne yaptınız? Bir traktör geçmişte 1 milyondu, şimdi 1 milyona traktör yok Sayın AK PARTİ Grup Başkan Vekili, 2 milyondan aşağı yok. Bunun faizi geçmişte 39 bindi, şimdi Ziraat Bankası 1 milyona 192 bin istiyor, 2 milyona 500 bin istiyor. Yazık, günah be kardeşim Urfalılara.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE KEŞİR (Düzce) – Bağırmadan konuş.
BAŞKAN – Sayın Tanal, lütfen tamamlayalım.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Şimdi Düzceli Vekil arkadaşımız geliyor. O Düzce Belediye Başkanınız… O selde Düzce’yi perişan ettiniz.
AYŞE KEŞİR (Düzce) – Bağırmasan da duyuyorlar televizyonda, bağırmasan da duyuyorlar. Bağırma, bağırma!
MAHMUT TANAL (Devamla) – Şikâyet ettim, Belediye Başkanınız hakkında dava açıldı, dava. Bana vekillik yapacaksınız. Geleceksiniz efe efe, buralardan maaşınızı alacaksınız, bana laf atacaksınız, vatandaşa hizmeti götürmeyeceksiniz, ondan sonra “Efendim, ben vekilim.” diyeceksiniz. Böyle vekilliğe can kurban ya, böyle vekilliğe can kurban.
MEHMET FARUK PINARBAŞI (Şanlıurfa) – Peki, kaç yıl için seçildik, kaç yıl? Daha beş yıl var.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Bakın bana Şanlıurfalılar, eski Birecik Belediye Başkanı, kaç oy çıktı? Organize sanayide sana tahsis edilen, iki yıl içinde bitirilmesi gereken arazileri devlete ver; gel, onun hesabını ver, hesabını! Hesabını ver burada sen!
MEHMET FARUK PINARBAŞI (Şanlıurfa) – Cevap vereceğim buna.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Bana, gel buraya, hesabını ver. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET FARUK PINARBAŞI (Şanlıurfa) – Sen şimdi ezberden konuşuyorsun. Fazla dırdır etme Tanal, belgeyle konuş, belgeyle!
MAHMUT TANAL (Devamla) – Sen eski Belediye Başkanı, organize sanayide aldığın yeri gel, vatandaşa iade et. Nerede yolsuzluk varsa, nerede sıkıntı varsa altlarından çıkıyor bunlar. Birecik’in kanını emiyorsunuz, Birecik’in kanını emiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür ediyoruz.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Birecik’in kanını emiyorsunuz siz. Vatandaşın yakasından düşün artık, vatandaşın yakasından düşün. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum; Sayın Tanal karıştırdı herhâlde CHP Genel Merkezinden kaldırılan bayraklarla, Türk Bayrağı’yla.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.
Sayın Danış Beştaş, buyurun.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Ya, yalan söyleme! Gel buraya ya! Yalan söylüyor Başkanım. Gel, burada! Yalan söylüyorsun utanmadan! Bayrak orada, gelin, görün bakın. Utanmadan yalan söylüyorsun ya! Utanmadan yalan söylüyor! Gel, bayrak burada. Gel kardeşim, gel!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yalan söylüyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde bayraklar hiçbir zaman kaldırılmadı.
Sayın Başkan, lütfen. Sayın Başkan, lütfen. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde hiçbir zaman bayraklar kaldırılmadı. Yalan söylemeyin, yalan algı yürütmeyin!
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Başkanım, siz gelin buraya, bayrağa bakalım.
Utanmadan yalan söylüyorsun ya! Kaç yaşındasın ya! Utanmaz herif!
BAŞKAN – Tamam, kayıtlara geçti. Herkesin beyanı kayıtlara geçti.
Sayın Danış Beştaş, buyurun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yalan söylemeyin, yalan algı yürütmeyin! Türk Bayrağı hiçbir zaman kaldırılmadı CHP Genel Merkezinden. Kendinize bakın, batıya gelip “Tek bayrak, tek vatan, tek millet” diyorsunuz, doğuya gidip başka bir şey söylüyorsunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – CHP Genel Merkezinde CHP Genel Başkanının danışmanının Türk Bayrağı olmadan beyanat verdiğini bütün Türkiye gördü.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hadi oradan! Hadi oradan!
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, bunlar kayıtlara geçti.
Sayın Danış Beştaş, buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, söz hakkımı vermemiştiniz, şimdi kullanacağım.
BAŞKAN – Buyurun, buyurun, siz konuşunca dinlerler sizi.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Muhammed Ali Fatih Erbakan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Fatih Erbakan’ın burada olmasını isterdim ama herhâlde gitmiş.
Söz isteme sebebim de bütün kadınlara yaptığı bir hakarete yanıt olarak söz almıştım. “Kadınlar bizim başımızın tacıdır.” dedi. Ya, kaçıncı yüzyılda kalmışlar anlamadım? Biz taç falan olmak istemiyoruz, çiçek böcek de olmak istemiyoruz; biz eşit hukuk istiyoruz, biz ayrımcılık istemiyoruz, kadınlar olarak kadınların birey olmasını istiyoruz. Yani kendi kadın adayını buzlayan, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışı savunan, nafaka hakkına göz diken, “ha feminizm ha faşizm” diyen bir zihniyetle neyi tartışalım hakikaten? Ben bu sözleri Türkiye’nin yarısı olan ve böyle düşünen milyonlarca kadın adına söylüyorum. Sayın Erbakan'ın bir an önce bu sözünü geri almasını ve hiçbirimizin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Peki.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Bitireyim Başkan.
BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, lütfen…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Bizim varlığımızla ilgili bir şey yani.
BAŞKAN – Tamam, son sözünüzü alalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Evet, son sözüm.
BAŞKAN – Bakın, bir sataşma yok, görüş ifade etti.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Hepimize sataştı.
BAŞKAN – Ama herkes etti görüşünü, siz de söylediniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Bütün kadınlara sataştı.
BAŞKAN – Her görüşün karşısında tekrar tekrar görüşleri yenilemek bize fayda sağlamaz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Bu çok esaslı bir şey ama.
BAŞKAN - Ama söylediniz.
Buyurun, son sözünüzü alalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, “Kadınlar bizim başımızın tacıdır.” “Kadınlar çiçektir.” “Kadınlar şöyledir, böyledir…” diyenler, en fazla kadın haklarını ihlal eden, en fazla ayrımcılık uygulayan, kadın haklarını hiçbir şekilde tanımayanlardır; bunu yaşam deneyimimizden, davalardan, mevcut pratikten gayet iyi biliyoruz. Sayın Erbakan bunu bütün kadınlara karşı söylemiştir, sözünü geri alsın ve özür dilesin. (HEDEP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Pamukçu, nedir sizin talebiniz?
SUAT PAMUKÇU (İstanbul) – Efendim, partimizin ismi anılarak bir sataşma var. Bu konuda söz talebim var, lütfederseniz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Peki, yerinizden, yeni bir sataşmaya mahal vermeden lütfen.
SUAT PAMUKÇU (İstanbul) – Tabii, efendim.
37.- İstanbul Milletvekili Suat Pamukçu’nun, Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
SUAT PAMUKÇU (İstanbul) – Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben, şimdi hangi sayın vekile cevap vereceğimi şaşırdım; Sayın Tanal’a mı cevap vereyim, yoksa Sayın Beştaş’a mı cevap vereyim?
BAŞKAN – Siz Genel Kurula konuşun.
SUAT PAMUKÇU (İstanbul) – Sayın Tanal, siz bu Meclisin en kıdemli vekillerinden birisiniz, konuşmanızı gerçekten garipsedim. Biz bu seçimde, geçtiğimiz seçimde AK PARTİ’ye oy vermedik, sadece Cumhurbaşkanına oy verdik; bir.
İkincisi, Sayın Erbakan, rahmetli Erbakan CHP’yle de ortaklık yapmış, Adalet Partisiyle de ortaklık yapmış bir şahsiyettir ve bu memleketin menfaati neredeyse orada yer almış birisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen son sözünüzü alalım, lütfen.
SUAT PAMUKÇU (İstanbul) – Sayın Beştaş da “Kadınlar başımızın tacıdır.” sözüne niye alındılar ben anlamış değilim. Sayın Genel Başkanımız burada “Bizim kadınlara bakışımız Peygamber Efendimiz’in bakışı gibidir.” dedi. Bunun üstünde daha büyük değer varsa buyursun izah etsinler, biz de öğrenelim.
Çok teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
1.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın, (2/638) esas numaralı Katma Değer Vergisi Kanununda ve Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/34) (Devam)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Şimdi Başkanım, bu bayrakla ilgili size sordum, ne yapacaksınız o bayrağı?
BAŞKAN – Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Dilekçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN – Dilekçe Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Eskişehir Milletvekili İdris Nebi Hatipoğlu aday gösterilmiştir.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, bu bayrak ne olacak?
BAŞKAN – Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/40) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı:24) [(*)]
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 24 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyenlerden Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir’e ilk sözü veriyorum.
Sayın Özdemir, buyurun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizde bulunan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında çalışmalarımızı takip eden aziz milletimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geçmişte Fransa sömürgesi altında yaşayan ve 13 milyonu aşan nüfusuyla Gine, Sahra Altı Afrika coğrafyasının stratejik öneme sahip ülkeleri arasında yer almaktadır. 1958 yılına kadar sömürgeyle idare edilen Gine, Afrika’da bu düzene karşı bağımsızlığını kazanan ilk ülke olarak da öne çıkmaktadır. Her ne kadar aradan geçen uzun yıllar boyunca Fransa’dan bağımsız gibi görünse de bu ülkeyle olan örtülü bazı münasebetler Gine’yi yine Fransa’ya bağımlı hâle getirmiştir.
Mevcut durumda askerî cunta tarafından idare edilen Gine’yle ilişkilerimiz ise iki ülkenin karşılıklı olarak büyükelçiliklerini açtığı 2013 yılından itibaren hız kazanmıştır. Bu hâliyle de Afrika açılımımızın bir parçası olarak Gine’yle ilişkilerimiz gelişme zeminine koyulmuştur.
2016 Haziran ayında TİKA ofisinin açılmasıyla ülkemizden Gine’ye yönelik insani yardımlar artmış ve iki ülke arasında kalkınma alanındaki iş birliği ivme kazanmıştır. Yine, Maarif Vakfımız, Gine’de eğitim öğretim faaliyetlerini başarıyla sürdürmektedir. Dışişleri Bakanlığımızın kamuoyuyla paylaştığı diğer bir bilgi de ise bu ülkede görev yapan büyükelçiliğimiz bünyesinde Şubat 2018 tarihi itibarıyla askerî ataşeliğimiz de faaliyetlerine koyulmuştur. Dolayısıyla gündemimizde bulunan anlaşmayla Türkiye ve Gine arasında gelişmekte olan ilişkilere katkı sağlanması amaçlanmakta, hava trafiğiyle ilgili ulusal kanun ve nizamlara uymak şartıyla iki ülke arasında hava seferlerinin yapılması da öngörülmektedir. Türkiye'nin en önemli yumuşak güç unsuru olan Türk Hava Yollarının tüm Afrika Kıtası’nda olduğu gibi Gine’de de faaliyet göstermesi hem toplumları hem de kamuyu birbirine yakınlaştıracak önemli bir etken doğuracaktır. Afrika’nın dünyaya açılan kapısı Türkiye oldukça ülkemizin imkân ve potansiyeli kuşku yoktur ki daha da fazla artacak, kurulan hava köprüsü kolaylıkla gönül köprüsüne dönüşecek ve Afrika konusunda ayrıcalığımız olan farklılığımız kendisini bu vesileyle tescilleyecektir. Bu kapsamda, havacılık sektörünün gelişmesi, ülkemizin bu alanda elde ettiği başarılar ve ulaştığı yüksek seviye diplomasi sahasında da önemli sonuçlar doğurmaya adaydır. Aynı sebeple, Türkiye'nin havacılıkla ilgili eriştiği büyük gücünü yüce Meclisimizin dikkatine arz etmeyi yerinde görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, dünyada ticaret hacminin hızla artış göstermesi, ulaşım sektörünü ticari faaliyetler içerisinde önemli bir aktör hâline getirmiştir. Buna paralel olarak tüm dünyada havacılık faaliyetleri sürekli gelişmeye koyulmuş, küresel entegrasyon ve bütünleşmede önemli bir rol oynar hâle gelmiştir. Küresel anlamda yaşanan bu gelişmeler Türkiye’de de sektörün hızla büyümesini beraberinde getirmiştir. Gelinen aşamada, havacılık sektörü ekonomimizin büyümesinde önemi giderek artan bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye, Asya ve Avrupa arasında doğal bir köprü olmasıyla beraber, yine, Kafkasya ve Rusya’dan Afrika Kıtası’na uzanan kuzey-güney koridorunun tam ortasındaki konumuyla önemli bir potansiyele sahiptir. Ülkemiz coğrafi bakımdan 3 kıtanın birleştiği kilit bir noktada yer alırken gelişmiş ve gelişmekte olan pazarlar arasındaki uçuş rotalarının merkezinde yer almaktadır. Bu kapsamda, Türkiye, hava ulaşım faaliyetleri ve politikalarıyla dünyada en hızlı gelişim gösteren ülkelerden biri hâline gelmiştir. Havacılık sektöründe gösterdiğimiz gelişimle günümüzde 130 ülke, 343 noktaya ulaşırken hava ulaştırma anlaşması yaptığımız ülke sayısı ise bugün 173’e yükselmiştir. 2022 yılı verilerine göre Türkiye, havalimanı yolcu trafiğine göre 128 milyondan fazla yolcu sayısıyla dünyada 6’ncı, Avrupa’da ise 3’üncü sırada yer almıştır. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızın 2022 Kasım ayı verilerine göre iç ve dış hat toplamı olmak üzere yolcu trafiği sayımız 161 milyon seviyesini aşmıştır. Yine, 2023 yılı itibarıyla havaalanı sayımız Türkiye genelinde 57’ye ulaşırken hava aracı sayımız ise 1.821’e çıkmıştır. 2018 yılında hizmete açılan İstanbul Havalimanı kapasite ve etkinliğiyle Avrupa’da 1’inci, dünyada ise 7’nci sıraya kadar yükselmiştir. Açıldığı günden bu yana İstanbul Havalimanı’nda 177 milyondan fazla yolcu trafiği gerçekleşirken gayrisafi millî hasılaya 23 milyar 750 milyon avro ekonomik katkı sağlanmıştır.
Hava yolu ulaşımı zaman ve mesafe açısından büyük avantajlar sağlarken çeşitli afet ve krizlerde de etkin bir şekilde kullanılması gerekli yardım ve ikmallerin yerine ulaştırılması ile tahliye işlemlerinin hızlı bir şekilde gerçekleşmesinde de önemli role sahiptir. Nitekim, 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve 11 ilimizi etkileyen deprem felaketinde de hava yolu faaliyetleriyle afet lojistiğimiz sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmiş, 720 bin vatandaşımız bölgeden tahliye edilmiştir.
Havacılık sektörünün üst düzey gelişim göstermesi sadece ekonomik getirileri ifade etmekle sınırlı değildir. 21’inci yüzyılda dünyanın farklı coğrafyalarında çok boyutlu krizler vasat bulmakta, sonuçları itibarıyla da küresel anlamda yeni etkilere sebep olmaktadır. Krizlerin vasat bulduğu coğrafyalarda ihtiyaç duyulan lojistiğin devamlılığının sağlanması ya da bölgelerden insani tahliyelerin gerçekleştirilebilmesi açısından hava yolu trafiği en etkin araç olarak tüm devletlerin dikkatini celbetmektedir. Türkiye'nin sahip olduğu coğrafi konum bu anlamda önemli stratejik kazanımları beraberinde getirmektedir, buna mukabil olarak da sürekli gelişen havacılık sektörü önemli diplomatik avantajlara olanak tanımaktadır. Günümüzde ekonomik koridor çalışmaları hız kazanmıştır. Çin’in başlattığı Tek Kuşak Tek Yol Projesi, Irak Kalkınma Yolu Projesi ve Zengezur Koridoru dikkate alındığında, Türkiye'nin stratejik konumuyla son derece önemli bir merkez olduğu açıkça görülebilmektedir. Diğer yandan, Hindistan'da yapılan G20 zirvesi sonrası duyurulan Hindistan Orta Doğu Avrupa Ekonomik Koridoru yani IMEC Projesi’nin uygulanabilirliği bugün bir tartışma konusudur. Türkiye'yi baypas eden IMEC Projesi görünen aşamada reaksiyonel bir yaklaşımla altı boş biçimle ortaya atılmış durumdadır. Zira, defalarca kez yapılacak yük aktarımının iktisadi açıdan kârlı olmadığı açık bir şekilde görülmektedir. Bütün bunlar olurken hiç kimse masum Filistinlilerin ve çocukların kanı üzerinden hesap kurmasın. Zira, bu projenin Akdeniz’e açılması öngörülen ayağının Gazze bölgesini de kapsadığı, bugünlerde yaygınlık kazanmış durumda olan yorumların başında gelmektedir. Dolayısıyla Türkiye olarak bu hesabı güdenler varsa bu hesabı da sahiplerinin başlarına geçirmeyi bildiğimizi, bileceğimizi ifade etmek istiyorum. Birbirine uzak coğrafyaların arasındaki bağlantı noktası olmamız, bu anlamda Türkiye’siz ortaya atılan projelerin sürdürülebilirliğinin mümkün olmadığını da göstermiştir.
İnsanlık tarihi boyunca, milletler her daim yönünü gökyüzüne çevirmiş, insanoğlu gökyüzüne ilk ulaştığından beri de devletler bu yöndeki çalışmalarına ağırlık vermeye başlamıştır. Bu kapsamda, Müslüman bir Türk bilgini olan Hezârfen Ahmed Çelebi, 1632 yılında, kendi geliştirdiği kanatlarla lodoslu bir havada Galata Kulesi’nden Üsküdar’a kadar süzülerek uçmuş ve ilk başarılı havacılığı da gerçekleştirmiştir. Osmanlı Devleti ise 20’nci yüzyılın başlarında, havacılık alanında girişimlerde bulunmuş ancak Birinci Dünya Harbi neticesinde teyyare bölüklerinin lağvedilmesiyle süreç zaman zaman sekteye uğramıştır. Cumhuriyetimizin ilanıyla beraber havacılık anlamında yürütülen çalışmalar hız kazanmıştır. 1923 yılında Vecihi Hürkuş, ganimet olarak Yunanlılardan ele geçirilen motorlardan yararlanarak ilk Türk uçağını imal etmiş, 28 Ocak 1925 tarihinde ise ilk uçuşunu gerçekleştirmiştir. Hürkuş, 1930 yılında ise Türkiye’nin ilk yerli, millî sivil uçağını yaparak havacılık çalışmalarının öncülerinden olmuştur. Yine, 1925 yılında Kayseri'de kurulan Türkiye’nin ilk uçak fabrikası TOMTAŞ, 1928 ve 1941 yılları arasında ürettiği uçaklarla dönemin en iyi havacılık fabrikaları arasında yer almıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk 16 Şubat 1925 tarihinde Türk Tayyare Cemiyetinin açılış konuşmasında “İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan uluslar yarınlarından asla emin olamazlar.” sözüyle havacılığın bugün de dün de ne kadar önemli olduğunu ifade etmiştir. İşte bu şiarla, Hezarfen’in, Vecihi Hürkuş’un, Sabiha Gökçen’in, Nuri Demirağ’ın ve isimsiz pek çok kahramanımızın mücadelesi bugün çağın haiz şartlarıyla kararlı bir şekilde yürütülmeye devam etmektedir. Bugün doğudan batıya, kuzeyden güneye üstlendiğimiz tarihî sorumluluğun gereği olarak dünyayla entegrasyonumuzun tam manasıyla sağlanabilmesi önemli bir dönüm noktasıdır. Uluslararası anlamda gerçekleştirilen ve gerçekleştirilecek olan iş birlikleriyle anlaşmaların da desteklenmesi mevcut şartlar altında artık tercih değil, zorunluluk hâline gelmiştir. Bu kapsamda, gündemimizde bulunan hava ulaştırma anlaşmalarının ehemmiyeti tekraren kendisini göstermektedir. Genel Kurulumuza gelen 5 anlaşmanın 4’ünün Afrika ülkelerini kapsıyor olması, kıta ülkelerinin Türkiye’yle yakın temaslarını ve Türkiye’ye duydukları güveni göstermesi ve bunun sürdürülmesini istemeleri anlamında da önemi işaret etmektedir. Ankara merkezli bakış açımızla tüm dünyayı kapsayan politikalarımız neticesinde yürütülen iş birlikleri sadece ülkemiz açısından değil, muhatabımız olan taraflar için de yeni imkânları kuşku yok ki beraberinde getirecektir. Türk devrinin insanlığa umut olduğu bir süreçte hava, kara ve denizde Türk’ün kudretini, yetenek ve iradesini ortaya koymak en önemli vazifemiz olmalıdır.
Muhterem milletvekilleri, ülkeler arası rekabette hibrit koşullar derinleştikçe enformasyonun öneminin giderek arttığı bir dönemden geçiyoruz. Bir yandan, toplumsal değerler giderek yozlaşırken diğer yandan, bireyleri ve kolektif bakışı tümden değiştirme kabiliyetine sahip türlü taktikler her ülke açısından risk hâline gelmeye başladı. Bir dönem bazı terör örgütleri tarafından kullanılan bu yöntemler artık hedef ülke toplumuna yönelik diğer ülkeler tarafından da profesyonelce kullanılmaktadır. Bu yolla, hedef toplumun direncini kırmanın yanı sıra arzu edilen siyasi, askerî ve ekonomik hamle için de yine toplumların manipüle edilerek istenilen düşünce ve tavra sevk edilmeye ve daha ileriki bir aşamada da kendi ülkelerine baskı yapmaları sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu durumda, üretilmiş yalanlar ve maksatlı yönlendirmelere karşı hızlı bir mekanizmayla doğru bilginin yayılması büyük öneme sahiptir. Günümüz dış politika sahasının başında gelen, hatta millî güvenlikle de doğrudan alakalı olan enformasyon konusunun üzerinde titizlikle durularak icap eden karşı mücadele mekanizmalarının hayata geçirilmesi büyük öneme sahiptir. İsrail’in Gazze’de yürüttüğü insanlık suçu eylemlerine karşılık sanki haklıymış ve sanki mağdurmuş gibi türlü kurgularla hazırlanan görsellerin ve videoların başta sosyal medya olmak üzere uluslararası kamuoyu nezdinde yaygınlaştırılmasına yönelik hamleleri bahse konu olan gelişmeleri açıkça ortaya koymaktadır. Bir dönem sadece ordu mensuplarının ve cephe hattındaki askerlerin etkilenmesine odaklanan psikolojik harekât artık cephe hattı kurulmasına da gerek kalmadan hedef konuda algı oluşturmaya hizmet edecek çabaların hayata geçirilmesini mümkün kılmaktadır.
Ülkemiz aynı anda çoklu ve çok boyutlu tehdit ve tehlikelerle muhatap olma durumunda kalmışken bu hususta faaliyet yürütecek kamu kurum ve kuruluşlarımızın sürekli teyakkuzda olmaları ve eş güdüm hâlinde çalışmaları önemi haizdir. Son dönemde küresel gelişmeleri etkileyen bütün sıcak gelişmelerin yaşandığı coğrafyalar dikkat buyurulursa ülkemizin etrafında toplanmıştır. Karabağ'da Azerbaycan ve Ermenistan, Karadeniz'de Ukrayna ve Rusya, Orta Doğu’da İsrail ve Filistin arasında vuku bulan savaş, bu gelişmelerin en önde gelen örnekleridir. Bunun yanı sıra, çatışma ihtimali bulunan yüksek gerilim alanlarını da elbette göz ardı edemeyiz. Suriye'de on iki yıldan beri devam eden iç savaş, Balkanlar’da son yıllarda seyreden ciddi sorunlar ve Doğu Akdeniz'deki restleşmeler de bu konuların önde gelen başlıklarıdır. Dolayısıyla bölgesel hesaplar ve küresel restleşmeler dikkate alındığında Türkiye’nin de hedef ülkelerden bir tanesi olduğu gerçeği karşımızda bulunmaktadır. Bu şartlarda, savunma mekanizmamızı gelişmeleri sadece takip ederek buna mukabil karşı hamlelerde bulunmak üzerine kurgulamak bize bir şey kazandırmayacağı gibi, çok daha ciddi sorun ve neticelerle yüzleşmemize de sebebiyet verebilecektir. İşte, tam da bu nedenle, Türkiye her anlamda oyun kurma kabiliyet ve yetkinliğine erişmenin yanı sıra kurulan diğer oyunları bozma ve yönlendirme imkân ve kudretine de sahip olmak zorundadır. Nitekim, Karabağ sorununun çözümü, Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşın sonuçlarından olan tahıl ve enerji krizlerinin aşılması, Filistin ile İsrail arasında son dönemlerde gözlemlenen esir takası anlaşmasında üstlendiğimiz sorumluluk gibi örnekler, ülkemizin şimdiye kadar başarılı adım attığı gerçeğini karşımıza getirmektedir. Bu başarıların devamı için toplumsal huzurumuzu ve siyasi istikrarımızı bozacak her türlü girişime engel olunmalı, her olaya titizlikle yaklaşılmalı ve yalanlara karşı doğru bilginin anında yayılabilmesine imkân verilmelidir.
Enformasyon çağında millî unsurların üstlendiği ve üstleneceği vazife, belki de cephe hattında canını ortaya koyan kahraman askerlerimiz kadar istiklal ve istikbalimiz için büyük önem taşımaktadır. Sosyal medya alanı artık hayatımızın kesin bir parçası hâline gelmiştir. Dahası, bu mecra tüm insanlığın temel alışkanlığının yanında haber edinmenin de birincil ve öncelikli unsuru olarak görülmelidir. Bu şartlarda sosyal medya üzerinden sürdürülen algı ya da bir başka deyişle psikolojik harekâtlara karşı toplumumuzu her an şuurlandıracak çalışmaların beka düzeyinde önemi vardır. Bu durum sadece ülkemizi ilgilendiren çabaları da kapsamamalı, ortak bir harekât mekanizmasıyla yine ülkemizde yakın ve stratejik iş birliği geliştiren diğer ülkelerin ilgili kurum ve kuruluşlarıyla beraber yürütülmelidir. Çıkar ve menfaatlerin müşterek alanları kapsadığı sahalarda ilgili ülkelerin dezenformasyon, mezenformasyon, malenformasyon, infodemi, sahte haber ve propaganda gibi çeşitlilik arz eden konu başlıklarıyla alakalı da ikili ve çoklu iş birliğine gitmeleri 21’inci yüzyıl diplomasisinin önde gelen konuları arasındadır. Bu durumda, Türkiye'nin erken hareket ederek ön alması ve örnek olması, başta İslamofobi, terör ve toplumsal huzursuzluk yaratma gibi kirli ve karanlık emperyal hamlelerin boşa çıkarılması olmak üzere, hedeflediğimiz adil bir küresel nizamın tesisine vesile kılınacak en önemli adımlardan biri olacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, yalan, çarpıtma, kara propaganda ve dezenformasyona karşı doğru bilgiyi yayma konusunda önemli gördüğümüz bir başka husus ise medya diplomasisi anlamında Türkiye'nin gereken yüksek yetkinliğe erişebilmesidir. Zira, maksatlı davranan kimi medya kuruluşlarının ve mensuplarının tutum, söylem ve yayınları da bir enformasyon silahı olarak kullanılmaktadır. Böylesi bir tehdit karşısında sadece ülke içi tedbir geliştirerek yine ülkemiz medyası üzerinden karşı hamlelerde bulunmaya çalışmak tam manasıyla verilen mücadeleyi başarıya taşımayabilecektir, hatta yetersiz kaldığı da söylenmelidir. Türkiye’ye karşı faaliyet gösteren tüm terör örgütlerinin de zaman zaman küresel medya üzerinden Türkiye’ye yönelik eylemlerde bulundukları hepimizin malumudur. Bu karanlık ve kirli eylemler karşısında sadece resmî düzeyde olmayan, ancak Türkiye’nin millî güvenlik hassasiyetleri ile hak ve menfaatlerine hizmet edecek tarzda faaliyet yürütecek sivil ve özel teşebbüslerin de içerisinde bulunduğu bir medya diplomasisine ihtiyaç duyduğumuz açıktır.
Türkiye, artık bölgesel düzeyde politikalar uygulayan ve yalnızca kendi gündemine hapsolan bir ülke değildir, olamayacaktır. Küresel hedefleri olan ve süper güç olma vizyonuyla gayret sarf eden bir ülke olarak Türkiye, tüm insanlığın ortak vicdanının sesi olarak, dış politika yaklaşımına uygun, güçlü bir medya diplomasisi ağını geliştirmek mecburiyetindedir. Bunu başaramazsak ne yazık ki zalimin zulmünü gizleme imkânı doğacak, mazlumun sesini kimse duyamayacak yahut haksızlığa uğrayan sanki haksızmış gibi gösterilmeye çalışılacaktır. Bugünlerde bilhassa Batı medyası üzerinden İsrailli hükûmet yetkililerinin telkinleriyle yapılan da tam olarak budur. Bu gerçeği de yüce Meclisimizin dikkatine sunuyor, bu vesileyle sözlerime son verirken ilgili anlaşmaya ve diğer anlaşmalara Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu yönde oy kullanacağımızı ifade ediyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özdemir, teşekkür ediyorum.
Şimdi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’e söz veriyorum.
Sayın Kılıç Koçyiğit, buyurun. (HEDEP sıralarından alkışlar)
HEDEP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ekranları başında bizleri izleyen değerli halklarımızı, cezaevindeki yoldaşlarımızı saygıyla sevgiyle selamlayarak başlamak istiyorum.
Öncelikle, bugün 28 Aralık ve Sevgili Tahir Elçi’nin ölümünün üzerinden sekiz yıl geçti. Bu vesileyle Tahir Elçi’yi bir kez daha saygıyla sevgiyle, minnetle andığımı ifade etmek istiyorum.
Tahir Elçi’yi, Hrant Dink’i, Musa Anter’i, gerçekten bu ülkenin en değerli insanlarını aramızdan alan karanlığın üzerini örten bir siyasi aklın bu ülkede hep olduğunu, aslında siyasi cinayetlerin öylesine, menfur, kendiliğinden işlenen cinayetler olmadığını, müesses nizamın devamı için birilerinin eliyle işletildiğini çok iyi biliyoruz. O anlamıyla, sadece “Tetiği çeken katildir.” demek çok hafif kalıyor. O gün Tahir Elçi’yi hedef gösteren çukur medyası, onu hedef gösteren siyasi anlayışın kendisi ve bugün cinayetin ardından cinayeti aydınlatmayan, katliamı aydınlatmayan iktidarın kendisi de bu sürecin sorumlusudur ve bizzat bu cinayetin sorumluluğunu üstleniyordur.
Şunu ifade edelim değerli arkadaşlar: Bu siyasi cinayetlerin son bulmasını ve bu ülkede gerçekten bazı kesimlerin, özellikle de muhaliflerin güvercin tedirginliğinde yaşamasını istemiyorsak herkesin kendisini içinde eşit, özgür hissedeceği bir demokratik cumhuriyeti kurmak gibi bu Meclisin bir sorumluluğu var. Ben bir kez daha bu sorumluluğu bütün milletvekili arkadaşlarıma da hatırlatmak istiyorum. Bugün burada en fazla sorumluluğunu hissedeceğimiz olayın bu olduğunun altını çizmek istiyorum.
Tabii, Tahir Elçi cinayetinin hukuksuzluğundan bahsediyoruz, çokça ifade edildi geçen oturumda; ben bütün bu hukuksuzlukların aslında Türkiye’deki genel hukuksuzluğun yansımalarının parça parça görüngüleri olduğunu ifade etmek istiyorum. Örneğin, en büyük hukuksuzluklardan biri olan İmralı -Ada- Cezaevindeki tecride dair, geçenlerde de söyledik, çokça milletvekillerimiz, eş başkanlarımız, grup başkan vekillerimiz kürsüden defaatle dile getiriyorlar ama hâlâ bu Meclisten bir ses çıkmıyor, hâlâ duymazdan gelen, görmezden gelen, üzerini örtmeye çalışan, sırtını dönüp giden bir yaklaşım var. Ama bütün bunlar olurken bu ülkede otuz üç aydır bir ada cezaevinden, Türkiye Cumhuriyeti devletinin sınırları içerisinde olan bir cezaevinden biz hiç haber alamıyoruz. Sayın Öcalan yaşıyor mu, Sayın Öcalan’ın sağlığı nasıl, güvenlik koşulları nasıl bunu bilmiyoruz. Ailesiyle görüştürülmüyor, avukatlarıyla görüştürülmüyor, hiçbir heyetle görüştürülmüyor, dışarıdan izole, telefon hakkını kullanamıyor, iletişim hakkını ama bütün bu Meclis buna sessiz kalıyor. Ben soruyorum: Nasıl olabiliyor, nasıl sessiz kalabiliyoruz bütün bu hukuksuzluklara? Bunlar bu ülkede yaşanıyor, Guantanamo’da yaşanmıyor, Ebu Gureyb Cezaevinde yaşanmıyor ya da bugün İsrail’de yaşanmıyor, Filistin’de yaşanmıyor. Hani çokça söz ediliyor ya İsrail’in Filistin’e yaptıklarından… Gelin, bunu konuşalım, buna dair söz söyleyin, cümle kurun; nasıl bir gerekçeniz var? Hiçbir gerekçeniz yok.
Eskiden şunu dönüp söylüyordunuz: “Koster bozuk, hava muhalefeti var.” gibi sözde gerekçeler uyduruyordunuz, bugün ne yapıyorsunuz? Sistematik disiplin cezaları veriyorsunuz, üç ayda bir, dört ayda bir periyotlarla disiplin cezası uygulanıyor ve avukatlar o disiplin cezalarının gerekçelerine bile ulaşamıyorlar yani sizin yargınız, o talimatlı yargınız, emir verdiğiniz yargınız lütfedip disiplin cezasının gerekçesini bile açıklamıyor.
Peki, ne oluyor değerli arkadaşlar, bunun sonucunda ne oluyor? Türkiye bütün endekslerde en gerilerde. Ekonomik krizden tutun, dünya kadar çoklu kriz var, savaş derinleşmiş, almış başını gidiyor; siz kendinizi kaptırmışsınız bir milliyetçi hezeyana. Milliyetçi bir gemiye binmişsiniz, bir yerlere gitmeye çalışıyorsunuz ama söyleyelim varacağınız bir liman yok. Bu hukuksuzluklarla, torbanıza koyduğunuz bütün bu gayrimeşru yöntemlerle varacağınız bir liman yok. Yönteminiz yanlış, buradan çıksa çıksa faşizm çıkar ve siz bunu yapıyorsunuz.
Bakın, 1980’lerdeki askerî cezaevlerinde bile bu koşullar yoktu; insanlar sevdiklerinden, ailelerinden, müvekkillerinden haber alabiliyorlardı. Bugün, siz 1980 askerî darbe koşullarının gerisinde bir yönetim sergiliyorsunuz bu ülkede. 1980’deki süreci aratacak bir yöntem, bir baskı, bir zor uyguluyorsunuz. Zulmünüz arşa vardı, arşa; yeter artık! “...”[(*)]
Bakın, cezaevlerinde siyasi mahpuslar dünden itibaren açlık grevine başladılar, talepleri ne biliyor musunuz? Kürt sorununa demokratik çözüm, Sayın Öcalan’a özgürlük. “Kürt sorununa demokratik çözüm” demek için bu ülkede insanlar bedenini açlığa yatırıyor, size dert değil mi ya, size hiç dokunmuyor mu? Siz niye seçildiniz? Niye seçildiniz ya? Cezaevindeki insanlar Kürt sorunu çözülsün diye, sizin uyguladığınız o tecrit rejimi ortadan kalksın diye bedenini açlığa yatırıyor, ölümü göze alıyor, bunun sonucunda hasta oluyor, sakat kalıyor ama ona rağmen bu ülkenin demokrasisi için elini taşın altına koyuyor, bedenini ortaya koyuyor, bizler burada oturmuşuz, bu ceylan derisi koltuklarda kılınız kıpırdamıyor. Niye? Niye kıpırdatmıyorsunuz? Bu sizin sorununuz değil mi? Bu ülkede yaşayan milyonlarca Kürt’ün yaşadığı haksızlıkların müsebbibi bugün sizin iktidarınızdır. Bakın, insanlar -bu böyle çocuk oyuncağı değil- iktidarınızın var olduğu günden bugüne cezaevlerinde bu hak ihlallerine karşı neredeyse her yıl açlık grevi yapmak zorunda kalıyor. Bir ülkedeki demokrasinin skalasını ne belirler? Cezaevleri. 300 binden fazla tutsağı olan, 300-350 bini aşan mahpusu olan bir ülkeden bahsediyoruz. Sizin sisteminiz suçlu üretiyor, suçlu. Sürekli insanları suçlayarak, yaftalayarak cezaevlerine dolduruyorsunuz ve bunun üzerinden iktidarda kalmaya çalışıyorsunuz. Toplumu bastıra bastıra, eze eze, temel haklarını yok ede ede ve bütün ülkenin gözünün içine bakarak yapıyorsunuz bunu. Soruyorum: Sayın Öcalan bir siyasi mahpus mu? Mahpus. Niye ailesiyle görüştürmüyorsunuz? Niye avukatlarıyla görüştürmüyorsunuz? Niye telefonla iletişim hakkı tanımıyorsunuz? Cevabınız var mı? Yok. Çünkü siz buradan besleniyorsunuz, çözümsüzlük aklından besleniyorsunuz ama bunun sonucunda o dört duvar arasında tutulan ve gerçekten bütün temel hakları bugün yok sayılan insanlar bu çıplak zora karşı, bu hukuksuzluğa karşı bakın yeniden bu ülke için elini taşın altına koyuyor. Bu, bu ülkedeki en başta iktidarın ama bu Meclisin utanç vesikasıdır, utanç vesikası. Sorun kendinize ya, sizin yönettiğiniz ülkede cezaevlerinde insanlar açlık grevinden öldüler, insanlar Sayın Öcalan'ın tecridi ortadan kalksın diye yaşamlarına son verdiler; sizin hiç mi umurunuzda değil? Değil, değil yani biliyoruz ama olsun istiyoruz, olsun, bir çözüm aklınız olsun. Bindiğiniz bu yanlış gemiden inin, bunun kimseye bir faydası yok, bunun bu ülkedeki yurttaşa bir faydası yok, yoksula bir faydası yok, Kürt’e bir faydası yok, Türk’e bir faydası yok, kadına bir faydası yok, hiç kimseye bir faydası yok; bunu anlatmaya çalışıyoruz. O nedenle, buradan yeniden ifade etmek istiyoruz, siyasi mahpusların talepleri taleplerimizdir ama onları bu talep için açlık grevine sürükleyen, açlık grevi kararı, eylem kararı aldırmak zorunda bırakan bu ceberut anlayışa karşı da tabii ki mücadele edeceğiz, tabii ki mücadele edeceğiz. Siz hukuku rafa kaldırmış olabilirsiniz, siz Anayasa’yı artık takmıyor olabilirsiniz, siz iki büyük yargı arasındaki krizi görüş ayrılığı diye topluma anlatıyor olabilirsiniz, biz tarif edelim; sisteminiz çürüdü, dört bir tarafından -ne derler- irin akıyor, dikiş tutmuyor. Siz palyatif önlemlerle bu süreci götüremezsiniz, ya bu ülkeyi demokratikleştireceksiniz ve o demokrasinin içine Kürt’ün hakkını, Alevi’nin hakkını, kadının hakkını, yoksulun ve emekçinin hakkını koyacaksınız ve bunun içerisinde tabii ki Sayın Öcalan’ın haklarını da tanıyacaksınız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kılıç Koçyiğit buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Teşekkür ederim.
…ya da böyle, dünyaya efeleneceksiniz ama geleceksiniz burada yoksul milyonların taleplerini bastırmak için her gün polis devleti olmaya daha fazla devam edeceksiniz.
Bakın, 25 Kasımı geride bıraktık -zamanım kalmadı- sadece oradaki tutumunuz bile nasıl bir anlayışa sahip olduğunuzu gösteriyor. Biz bir kez daha ifade ediyoruz: Hukuksuzluğun, haksızlığın, zulmün sonu yıkılıştır. Buradan bir yere gidilmez. Kürt’ün elini tutmayan Orta Doğu’da ayakta kalamaz. Ya Kürt’ün elini eşit, özgür, kardeşçe tutacaksınız ya da -çok açık ve net söyleyelim- bu sistem yıkılacak ve siz de bu sistemin altında kalacaksınız. Onun için, bakın, bütün Türkiye sizin samimiyetinizi sorguluyor. Neden sorguluyor? Çünkü şunu söylüyor: Bakın, Netanyahu gibi biri bile -“biri bile” diyorum çünkü her gün zulmediyor Filistin halkına- dönüp size ne diyor? “Sen kendi derdine bak. Kendi ülkendeki Kürt'e zulmediyorsun, bana laf söyleme.” diyor. Şimdi siz buradan geri adım atmak istiyor musunuz? Bir yere bir şey söylediğinizde, insan hakkını hatırlattığınızda herkes şunu söylesin istiyor musunuz: “Ya, evet, Türkiye söylüyor, haklıdır.” Eğer bunun denmesini istiyorsanız kendi evinizi düzelteceksiniz, Kürt sorununu çözeceksiniz, Kürt sorununu çözmek için de Sayın Öcalan'ı muhatap alacaksınız, bu tecridi kaldıracaksınız, artık cezaevlerinde insanlara daha fazla zulmetmekten vazgeçeceksiniz; o zaman “ey İsrail” dediğinizde biz de size alkış tutarız, “ey bilmem kim” dediğinizde biz de size alkış tutarız diyeyim.
Sanırım sürem bitti, Sayın Akbaşoğlu ha bire Divana işaret ediyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – On dakika doldu da o yüzden.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Peki.
Teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kılıç Koçyiğit, çok teşekkür ediyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Evet, Sayın Akbaşoğlu…
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sadece tutanaklara geçmesi açısından; bütün bu iddiaların hepsini reddettiğimizi ifade ediyorum; kendince İsrail-Türkiye analojisi, benzetmesi yapmaya kalkıştı, bunların hiçbirinin doğru olmadığını, temelsiz olduğunu ifade ediyorum. Daha sonra, inşallah, gerekli cevapları da konuşmamızda vereceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Keşke cevap verseydi sorulara.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Doğruluğunu Sayın Akbaşoğlu mu belirliyor Sayın Başkan? Noter makamı mıdır Sayın Akbaşoğlu?
BAŞKAN – Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi 1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE GİNE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 3 Mart 2016 tarihinde Konakri’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde Saadet Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Cemalettin Kani Torun’a söz veriyorum.
Sayın Torun, buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anlaşma hakkında Saadet ve Gelecek Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Afrika'nın Türkiye’yle tarihsel beraberliğini her zaman bu kürsüden dile getirmeye gayret göstermekteyiz. Türkiye’nin yakından ilgilenmesi gerektiğini düşündüğümüz Afrika ülkeleriyle olan kolaylaştırıcı anlaşmaların destekçisi olmaya devam edeceğiz. Bu noktada, hava ulaşım anlaşması da iki ülke arasındaki kültürel ve ticari etkileşimin artması için önemli bir anlaşmadır. Bugün ve ilerleyen gün ve haftalarda Genel Kurula gelecek olan, Afrika ülkeleriyle yaptığımız anlaşmalarla birlikte kıtaya olan ilgi ve alakanın artacağını, Türkiye’nin özellikle eğitim alanında yapacağı yatırım ve faaliyetlerle burada cazibesini artıracağını düşünüyorum. Birçok defa darbe ve çatışmalarla gündemimize gelen Afrika'nın bu kaotik hâli geride bırakması, bağımsızlığını her alanda kazanmış bir devletler topluluğu olarak refah seviyesini artırması ve dünyayla entegre bir hâle gelmesi için Türkiye gibi bir partnere ihtiyacı vardır. Bu münasebeti kazan-kazan esasıyla geliştirerek sürdürmeliyiz. Bu kapsamda düzenlenen çok taraflı zirve ve forumların önemini takdir etmekle beraber ilki 2016’da düzenlenen ve geçtiğimiz ay 4’üncüsü İstanbul'da gerçekleştirilen Türkiye-Afrika İş ve Ekonomi Forumu toplantısının sonuçlarına baktığımızda önemli adımların henüz atılmadığını görüyoruz. Afrika genelinde bugüne kadar kurulan iş konseylerinin sayısı 42 olmuş, 28 Afrika ülkesinde de ticaret müşavirliğimiz ya da ataşeliğimiz bulunmaktadır. Ne var ki birçoğu düşük gelir statüsünde olan ve gelişmekte olan ekonomilere sahip Afrika ülkeleri, çok çeşitli ihtiyaçları bulunmasına karşın, dış ticaretinde Türkiye’nin yeri gelişmemiştir. 2012’den beridir Türkiye’nin tüm dünyaya yaptığı ihracatın yüzde 9’u Afrika Kıtası’na gerçekleşmektedir. Türkiye’nin ürün çeşitliliğiyle, fiyatlar açısından erişilebilirliğiyle, ürün kalitesiyle ve coğrafi yakınlığı dolayısıyla Afrika için önemli bir tedarikçi olmasına rağmen Afrika'nın tüm dünyadan yaptığı ithalat içinde Türkiye'den gelen ürünlerin yeri yüzde 3’lük bir paya sahiptir; Türkiye’nin tüm dünyadan yaptığı ithalatın da yine yüzde 3’ü Afrika’dandır. Diğer taraftan, kıtayla ticaretimizin yüzde 60’ından fazlası cumhuriyetten bugüne yakın ilişkide olduğumuz Kuzey Afrika ülkeleriyledir. Bu ülkelerle de dış ticaretimizde çeşitliliğin oldukça düşük olduğunu Ekonomik Karmaşıklık Endeksi ölçümünde görmekteyiz. 4 kez düzenlenen forumda iletilen mesajlar birbirini tekrar eden cümlelerden oluşmaktadır, aynı niyetler yedi yılda 4 kez düzenlenen tüm bu toplantılarda dile getirilmesine rağmen alınan mesafe çok sınırlı görünmektedir. Serbest ticaret anlaşmalarının ya da tercihli ticaret anlaşmalarının başarılamadığına şahit olmaktayız.
Kıtasal birlik yolunda Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi Anlaşması iki yıl önce uygulamaya konmuşken Türkiye’nin burada yakalayabileceği fırsatlar kaçırılmaktadır. Afrika'ya yatırım yapacak iş insanlarının cesaretlendirilmesi için bu gibi desteklerin sunulduğu grupların çeşitlendirilmesi son derece önemlidir. Bölgesel istikrarsızlıklar, güvenlik endişeleri ve coğrafi zorluklar yatırımcılar ve girişimciler açısından önemli riskler teşkil etse de devletimizin kolaylaştırıcı imkânlarından yararlanacak çok daha fazla sayıda cesur iş insanının bu bölgeye ilgi duyacağına inanıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İsrail 7 Ekimden bu yana şiddetini gittikçe artırarak insanlık dışı saldırılarla Gazze'yi vurmaktadır. Elimize ulaşan son verilere göre 15 binden fazla insanın hayatını kaybettiği saldırılarda 36 binden fazla yaralı bulunmaktadır, 7 bin insanın da kayıp olduğu resmî rakamlarca dile getirilmektedir. İnsan kaybının yanında saldırının, yıkımın boyutunu anlatan başka rakamlar da vardır. Konutların yüzde 60’ı ya tamamen yıkılmış ya da zarar görmüş durumdadır. 266 okul, 88 cami ve 26 hastane İsrail bombalarına maruz kalarak yıkılmış ve kullanılamaz hâle gelmiştir.
24 Kasım Cuma günü Türkiye saatiyle sekizde bir geçici ateşkes kararı verilmişti. Bu karar, başta Gazze halkı olmak üzere tüm insanlık tarafından buruk bir sevinçle karşılanmıştır. Esir takası şartıyla verilen bu karara göre, 50 İsrailli rehineye karşılık 150 Filistinli tutuklu serbest bırakılacaktır. İki gün daha uzatılan bu geçici ateşkesin kalıcı hâle gelmesini temenni ediyoruz. Ateşkes döneminde yapılan esir takasları esnasında tüm dünya bir kez daha Hamas’ın bir terör örgütü sıfatını taşımadığını görmüş, bizzat rehinelerin dilinden dinlemiştir. İsrail'in ise rehinelere yaptığı kötü muamele ve işkenceleri çocuk yaşta alıkonarak yıllarca tutuklu bırakılmış Filistinlilerden bir kez daha öğrenmekteyiz. İsrail saldırıları durdurmuş olsa da serbest bıraktığı tutuklu sayısınca gözaltı yapmaktadır. Gazze'de esir serbest bırakıp Batı Şeria’da esir almaktadır. Kışkırtma politikasına devam eden İsrail'e ateşkes şartlarına tam anlamıyla uyması konusunda baskı yapılmalıdır. İspanya ve Belçika Başbakanları ateşkesin ilk gününde Refah Sınır Kapısı önünde açıklama yaparak katliamın durması gerektiğini tüm dünyaya açık ve samimi bir dille izah etmişlerdir. Yapılan bu çağrı özellikle Batı’dan gelmesi dolayısıyla çok kıymetlidir. Bu vesileyle, Başbakanlara şahsım ve grubum adına teşekkürlerimi iletiyor, atmış oldukları bu somut adımlardan dolayı tebrik ediyorum.
Sayın milletvekilleri, siyonistler lobi faaliyetlerine hız kesmeden devam etmektedir. Katliamın başından beri bazı aksamalar olsa da İsrail’in sahte propagandasının önüne geçilen nadir platformlardan biri olan X’in sahibi maalesef bu lobi faaliyetlerinden nasibini almış, duruşunu koruyamamıştır. Yapılan görüşmelerde Gazze’ye internet verilmesi dahi İsrail’in iznine bağlanmıştır. Tüm bu olumsuz şartlara rağmen, doğudan batıya tüm milletlerin kahir ekseriyeti Filistin’in yanında olarak İsrail’in kamuoyu gücünü kaybetmesini sağlamlaştırmışlardır. İnsanlar bıkmadan “Bağımsız Filistin” gösterileri yapmakta ve korkmadan İsrail’in yaptığı katliamları dile getirmektedirler. Bazı ülkelerin İsrail’e vermiş olduğu silah ve para yardımı da halkların tepkisiyle karşılaşmaktadır. “Bizim vergilerimizle masum insanlar öldürülemez.” diye ayaklanan aktivistler limanlarda ve lojistik merkezlerinde sevkiyatları engellemeye çalışmaktadırlar. Siyonizmin saldırgan tutumu antisiyonizmi ortaya çıkarmıştır. İsrail kamuoyunda yapılan anketlerde dahi savaşın sorumlusu olarak Netanyahu gösterilmektedir. Hükûmetten kalıcı ateşkes ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde iki devletli çözüm konusunda çabalarını artırmasını bekliyoruz. Diplomatik ve ticari ilişkilerimizin gözden geçirilmesi başta olmak üzere somut icraatların destekleyicisi olacağımızı tekrar belirtmek istiyorum. Gemi sevkiyatları başta olmak üzere İsrail’le ilişkilerin kesilmemiş olması milletimizi derinden yaralayan bir husus olmuştur. 7 Ekimden bu yana 320’nin üzerinde gemi İsrail ile Türkiye limanları arasında sevkiyata devam etmiştir, çelik ve çimentodan tutun yaş sebze ve meyveye kadar uzanan bu sevkiyatlar bir an önce durdurulmalıdır. Üzülerek belirtmeliyim ki ihracatçı ve lojistik firmaları arasında İsrail’i kınamaktan geri durmayan bazı siyasi parti yöneticilerinin de bulunduğunu görüyoruz. Eğer Hükûmet Batı’yla olan ilişkileri sebebiyle bu ticaretin durdurulması konusunda inisiyatif alamıyor, somut bir adım atamıyorsa bir an önce sivil toplumun önünü açmalıdır. Dünyanın farklı yerlerinde yapıldığı gibi sivil toplum kuruluşları yapacakları meşru eylemlerle bu sesi yükselterek bir kamuoyu baskısına dönüştürecek ve umuyorum ki kısa zamanda netice alacaklardır.
Bu arada son olarak değerli arkadaşlar, İçişleri Bakanımızdan Gazzeli öğrencilerin bir talebi vardır. Türkiye’de ikamet süreleri dolan Gazzeli öğrencilerin normalde ülkelerine gidip tekrar ikamet sürelerini tazelemeleri gerekiyor oysa bu şartlarda ülkelerine dönemedikleri için Türkiye’de kaçak duruma düşmektedirler. Buradan İçişleri Bakanımıza sesleniyorum, bu durumdaki Gazzeli öğrencilere savaş bitinceye kadar insani oturum verilmesi için gerekli talimatları vermesini rica ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, Sayın Torun, teşekkür ediyoruz.
Şimdi İYİ Parti Grubu adına Manisa Milletvekili Şenol Sunat’a söz veriyorum.
Sayın Sunat, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24 sıra sayılı Gine Cumhuriyeti’yle Hava Ulaştırma Anlaşması Hakkında Kanun Teklifi’nin üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi saygıyla selamlarım.
Gine Cumhuriyeti’yle yapılan bu anlaşmanın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün sizlere, toplumumuzun temel direklerinden meslek ahlakı, kadim geçmişi, geleneksel ve kültürel değerleriyle ayakta kalma mücadelesi veren esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarından bahsetmek istiyorum. Bildiğiniz üzere, Covid salgını, beceriksiz iktidarın kötü ekonomi yönetimi sonucu giderek derinleşen ekonomik kriz, işte, depremlerle pekişen sıkıntılar esnafımızın sıkıntılarını, zorluklarını daha da çok perçinlemiştir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisinde önemli bir yeri olan esnaf ve sanatkârlar devlete yük olmadan kendi emeğini küçük sermayesiyle birleştirerek işini kurup ailesini geçindirmekte, yanında işçi çalıştırarak istihdam yaratmaktadır. Bir ülkede esnaf ve sanatkârın işi ne kadar iyi olursa işsizlik sorununa, üretime, piyasaların işlemesine, kısaca, ülke ekonomisine katkısı o derece büyük olmaktadır. Esnaf ve sanatkârımızın durumunun iyi olması demek ülkemizin en az üçte 1’inin durumunun iyi olması demektir çünkü bu kesimin, toplam istihdam kapasitesinin yüzde 65 ila 70’ini oluşturduğu, toplam katma değerin de yüzde 40 ila 50’sini ürettiği düşünüldüğünde KOBİ’ler ile esnaf ve sanatkârların durumunun önemi açıkça ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde 2 milyon 227 bin 319 esnaf ve 2 milyon 441 bin 898 iş yeri bulunmaktadır yani nüfusumuza oranına baktığımızda yüzde 2,61'dir. Burada sadece esnafların durumundan söz ediyorum. Seçim bölgem Manisa'da 58.446 esnaf, 62.004 iş yeri bulunmaktadır; 92 de meslek odası bulunmaktadır. Manisa nüfusunda esnaf oranı daha fazladır, yüzde 3,81'dir. Ülkemizde tüm işletmelerin yüzde 97'sini oluşturan mikro işletmeler yani esnaf ve sanatkârlarımız zarar etmekte, dükkân kapatmakta, siftah yapamadan evlerine dönmektedir.
Değerli milletvekilleri, başta seçim bölgem Manisa olmak üzere ülkemizdeki tüm bölgelerdeki esnaf ve sanatkârlar odaları birliklerinden aldığımız talepleri milletimizin Meclisinde dile getirmeyi millî bir vazife olarak gördüğüm için bugün huzurlarınızdayım. Tüm esnaf ve sanatkârlara buradan sevgi, saygı ve selamlarımı iletiyorum İYİ Parti adına. Bütün zorluklar içinde ayakta kalma mücadelesi veren, iflasın eşiğine dayanmış bu kadim birliklerin, Türk kültürünün temel direği esnaf ve sanatkârlarımızın derdine derman olmak hepimizin görevidir diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlar tanımı ülkemizin mevcut sosyoekonomik yapısına uygun şekilde yeniden tanımlanmalı, sanatkârlık gelir ölçütüyle sınırlanmamalıdır. Sayısı 2 milyonu aşan esnaf ve sanatkârımız ile onların temsilcisi olan meslek kuruluşlarımızın çalışmalarının düzenlenmesi, mağduriyetlerinin giderilmesi, desteklenmesi ve denetlenmesinin sağlanması amacıyla esnaf ve sanatkârlar bakanlığı kurulması önem arz etmektedir ülkemizin için.
Bu bağlamda, diğer bir önemli yapılanma ihtiyacı da yerel yönetimlerde kendini göstermektedir. Aynı alanda esnaflık yapan iş yerleri için herhangi bir düzenleme mevcut değildir; aynı sokakta, caddede onlarca lokanta açıldığı hepimizin malumudur, yeme içme sektöründen örnek veriyorum. Bununla birlikte, belediyelerin denetim eksikliği sebebiyle kayıt dışı, seyyar, ruhsatsız, insan sağlığını tehdit eden ve ustalık belgesi olmayan iş yerlerinin sayısı da giderek artmaktadır. Bu yüzden, vatandaşlarımızın sağlığının ve esnafımızın haklarının korunmasının yegâne yolu, tüm büyükşehir belediyelerimizde esnaf ve sanatkârlar daire başkanlığı, ilçe belediyelerimizde esnaf ve sanatkârlar müdürlükleri oluşturulmasıdır.
Değerli milletvekilleri, son yıllarda çığ gibi büyüyen bir AVM çılgınlığı var, biliyorsunuz. AVM'ler ve zincir marketler büyüdükçe esnafımız küçülüyor, yok oluyor. Bir dükkân ve on binlerce şubede onlarca esnafın işini yapan zincir marketlerin sattıkları ürünlere kural getirilmesi gerekiyor. Bu haksız rekabetin son bulması ve milyonlarca insanımızın ekmeğini kaybetmemesi için Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da acil olarak değişikliğe gitmemiz gerekiyor.
Yine, 4/A sigorta kolunda çalışan vatandaşlarımız 7200 prim gününü doldurup emekli olabiliyor yani sigortalılarımız ama esnaf ve sanatkârlarımız ancak 9000 gün doldurularak emekli olabiliyor 4/B’li olarak. SSK emeklileriyle aralarında neredeyse beş yıl var. Bu mağduriyet artık giderilmeli, 5510 sayılı Kanun’da düzenleme yapılmalı. Emeklilik için prim ödeme gün sayısı 7200 güne eşitlenmelidir.
Değerli milletvekilleri, koşullar ve çalışma süreleri aynı olmasına rağmen, 2000 yılından önce emekli olanlar ile sonrasında emekli olanların maaşları arasında büyük fark var. Bu adaletsizliğin son bulması için uzun süredir intibak düzenlemesi bekleniyor, artık gereğini yapmanın vaktidir diyorum.
Değerli milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlarımız için, bankaların iş yerlerine uyguladığı kredi kartı komisyon oranları ve POS komisyon oranları makul bir seviyeye indirilmelidir. Esnafımız için, devlet bankalarından kredi alınabilmesi için etkin bir sicil affı çıkarılmalıdır. Yeni kurulan işletmeler kredi alırken finansman açısından zorlanmaktadır. Esnaf kredileri çeşitlendirilmeli, vergi teşvikleri artırılmalı ve kayıt dışılığın önlenmesi için gerekli denetimlerin yapılmasını sağlamalıyız. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatiflerinden de büyük şikâyet olduğunu ifade etmek istiyorum, ki AK PARTİ Yozgat Milletvekili Abdulkadir Akgül -aramızda- Genel Başkanlığını sürdürüyor, uzun süredir bu böyle; hiç etik olmayan bir durum olduğunu, kooperatif olduğu için hukuken belki olabilir ama etik olmadığını da bir kere daha hatırlatmak istedim.
Sayın milletvekilleri, emekli olmak için prim ödeme yükümlülüğünü yerine getirip yaş haddinden dolayı bekleyenler sağlık hizmetinden faydalandırılmalıdır. Yiyecek içecek sektöründe alış satış arasındaki KDV farkı dengesizliği giderilmelidir. Yine, KOSGEB desteklerine esnaf ve sanatkârlar için kota ayrılmalıdır. Mesleki eğitim, bildiğiniz gibi, günümüze ve geleceğin ihtiyaçlarına göre yeniden belirlenmeli, staj ve çıraklık süresinin emeklilik başlangıcı olması sağlanmalıdır. Şoför esnafı için -ki şoförlerin derdi çok- KDV, ÖTV indirimi gibi desteklerle arabalarını yenileyebilmelerine yardımcı olunmalıdır. Yine, değerli milletvekilleri, imalat sektöründe makine, teçhizat alımında KDV muafiyetinde kanun değişikliğine gidilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 173’üncü maddesinde “Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır.” hükmü yer almaktadır sayın milletvekilleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sunat, lütfen tamamlayalım.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Evet, son cümleyi söylüyorum Sayın Başkan.
Yani bugün İYİ Parti olarak sizden beklentimiz, sadece zor durumda kalan esnafımızı kurtarmanız değil, ayrıca, şerefimiz üzerine yemin ettiğimiz Anayasa’mıza uymanızdır diyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, Sayın Sunat, teşekkür ediyorum.
Şimdi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu Adına Ağrı Milletvekili Sırrı Sakik’e söz veriyorum.
Sayın Sakik, buyurun. (HEDEP sıralarından alkışlar)
HEDEP GRUBU ADINA SIRRI SAKİK (Ağrı) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinize iyi bir akşam diliyorum.
Sevgili Tahir Elçi, benim arkadaşım, yoldaşım ve can kardeşim; onu kaybedeli sekiz yıl oldu. Ben Tahir’in katillerinin bulunacağını ne bir gün umut ettim ne de böyle bir beklentimiz var çünkü şunu iyi biliyoruz: Bu topraklarda cinayeti işleyen ile soruşturan aynı ise failler bulunmaz, hele hele Kürt coğrafyasında cinayetler işleniyorsa asla failleri bulunmaz çünkü 20 bine yakın faili meçhul cinayet var ve hiçbirinin faili bulunmadı, ya zaman aşımı veyahut da cezasızlıkla sonuçlandı, onun için bu topraklarda faillerin bulunmayacağını biliyorum.
Ben Ağrı’dayken 2015 yılında, Ağrı’nın Diyadin ilçesinde fırında çalışan 2 küçük çocuk vardı; bu çocuklara geceleyin özel timler baskın düzenlemişlerdi ve 2’si paramparça edilmişti, bedenlerinde yüzlerce kurşun vardı. Bir kent ayağa kalktı “Bunlar daha çocuk.” diye ama onlar “terörist” diye ilan ediyorlardı, yanlarına silah koymuşlardı ve kamuoyunu bu şekilde yanılttılar ama bir kent ağlıyordu “Hayır, bunlar çocuk.” diye. Bu çocukların ağabeyleri asker ve bunlar harçlık biriktirmek adına gidip fırında çalışmışlardı. O gün yüzlerce kurşun yiyen çocukların hiçbirinin ne yazık ki failleri bulunmadı, onun için Tahir’in de faillerinin bulunmayacağını biliyorum.
Sayın Başkan, size bir sitemim var: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” derler, buraya çıkan her konuşmacı buna atıfta bulunur ama o kürsüden bize, halkın iradesine sürekli haksızlıklar var; Başkanlık kurulunuz bir gün tek bir laf etmedi. Başta Meclis Başkanı, siz, Cumhuriyet Halk Partisini temsil eden, bizi temsil eden arkadaşlarımız şuradan “Halkın iradesine saygısızlık etmeyin.” diye bir laf etmediniz ve üzülüyoruz. Eğer orada oturuyorsanız hepiniz halkın iradesine saygı göstereceksiniz.
Sevgili arkadaşlar, ben birkaç gün önce burada AKP'li bir temsilciyi dinlerken ürktüm, korktum; dönüyordu, kayyum politikalarını savunuyordu. İçişleri Bakanlığında önemli görevlerde bulunmuş ve önümüzdeki dönem halkı tehdit ediyor, “Yine kayyum politikalarını uygulayacağız.” diyordu. Şimdi, ben 2 dönem kayyum politikalarına maruz kalmış bir Belediye Başkanıyım. Aslında sizin kayyum politikalarınız nasıl başlar, biliyor musunuz? Üç yöntemle başlar. İlk yönteminiz nedir, biliyor musunuz? Bıçak sırtı olan iller vardır, bizim ile AKP arasında gidip gelen iller, oradan adaydım. 2019 yılında seçimleri aldık ama öylesi bir baskı uyguladılar ki dışarıdan uçakla yüzlerce insanlar getirdiler, güvenlik görevlileri, gelip orada oy kullandılar. Sonra, Malazgirt'e gittiler, bizim kalemiz olan ilçede 1 oyla elimizden aldılar. Muş'taki aldığımız seçimi hemen… “Vatan Partisi” diye bir parti yok Muş’ta, Vatan Partisine 500-600 oy çıkıyor; bizim oylarımızı oraya… 2.500 oyu iptal ediyorlar. Sonra, “DSP” diye bir parti yok Muş’ta, DSP dünya kadar oy alıyor. “Bağımsız Türkiye Partisi” diye bir parti yok, o partiye de oyları veriyorlar; sonra 100 oyla, 200 oyla AKP saflarına yazıyorlar. Bu, ilk ayağı.
İkinci, ne oluyor? YSK’yle başlıyor. YSK kanun hükmünde kararnameyle, aldığımız belediyeleri -büyük bir haksızlıkla- yüzde 10 oy almış bir partiye veriyor. Bu, ikinci ayağı.
Üçüncü ayağı ne oluyor? Sizin alamadıklarınıza, valiler, kaymakamlar akşam oturuyorlar, hemen raporlar hazırlıyorlar çünkü orası bir sömürge mantığıyla… Siz Kürt coğrafyasını bir sömürge olarak görüyorsanız bu politikalarınız doğru çünkü sömürge mantığında her yol mübahtır. Diyarbakır, Mardin, Van gibi yerlerde daha seçim bitmemiş. Ne yapıyorsunuz? Alelacele siz yeni kayyumlar hazırlıyorsunuz.
Şimdi, ben Ağrı'da kaldım; bakın, gittim gördüm belediyelerdeki yolsuzlukları. Ben Ağrı'dayım, Ağrı Belediye Başkanıyım, bir tek gün bir tek lira para almamışım. Bir kent ayağa kalkıp beni bu dönem Ağrı'dan milletvekili yaptı. Burada söylüyorsunuz ya, “Dağa para gitti, oraya para gitti, buraya para gitti.” Vallaha, bütün para sizin belediye başkanlarınızın cebine gitmiştir. Bakın, gidin, Ağrı’da araştırma yapın, bir tek lira çalınmamış, bütün halkın huzurunda ihaleler yapılmış, maaş alınmamış. Sizin borcunuz olan 150 trilyon borcu ödemişiz, 150 trilyon yatırım yapmışız. Beni görevden aldığınız gün 30 trilyon para devletin, Belediyenin kasasındaydı. Onun için, dönüp halka yalan söylemeyin. Hiçbir belediye başkanı, hiçbir arkadaşımız hakkında, tek lira, akçeli işlerle ilgili bir soruşturma yok. Soruşturmaların hepsi yaptığımız konuşmalardır; üç beş konuşmayı üst üste getiriyorsunuz, hemen örgüt üyeliğinden dava açıyorsunuz.
Onun için, bakın, belediye başkanlarını suçlarken vicdanlı olacaksınız, belediye başkanlarını suçlarken elinizde bir done olacak, bir delil olacak; bunların hiçbiri yok. Siz eğer gerçekten sömürge mantığıyla hareket ediyorsanız, o zaman seçimi niye yapıyorsunuz, seçimin anlamı ne? Bizi irade olarak görmüyorsunuz, belediye başkanlarını irade olarak görmüyorsunuz, o zaman seçim yapmanıza gerek yok ki. Deyin ki “Biz diktatörüz.” “Bu Kürt coğrafyası bir sömürgedir. Biz burada bu hukuku uyguluyoruz.” deyin, anlarız. Şimdiden başlayıp buradan halkı tehdit etmeye, hiç kimsenin buna hakkı yok. Buralarda, bakın, benim bulunduğum daha önceki dönem -Muş Milletvekiliyken- kayyum atandığında -bir kayyum belediye başkanı- sadece bir kaymakam veyahut da belediye başkanlığı değil, bir kaymakam 5 maaş birden alıyor; 4 tane beldeden maaş alıyor, ilçeden alıyor, bir de kaymakamlık maaşını alıyor, bu 6’ncı maaşı bu şekilde alıyor ve oralarda, inanır mısınız, hırsızlık o kadar diz boyu ki ben gittiğimde bir kent ayaklanmıştı “Bu kentte hırsızlık var, bu kentin yöneticileri hırsız.” Ama ben İçişleri Bakanlığına ne kadar başvuruda bulunduysam görevi devraldığım günden son güne kadar geliyor, daha önceki dönemlerle ilgili bir tek soruşturma yok. Hodri meydan! İlk günden bugüne kadar bizim bütün belediyelerimize gelin müfettişlerle gidelim, gelin komisyonlar oluşturalım, gidelim, araştıralım. Eğer orada tek lira, tek bir akçeyle ilgili bir yolsuzluk bulursanız baş göz üstüne ama gidip sizleri, sizin belediyeleri, gidip kayyum olarak atadığınız o hırsızları… Hele hele Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığına atanan o Vali şurasına kadar yolsuzluğun içerisinde olmasına rağmen bir tek gün bir soruşturma bile geçirmedi; bütün kayyumlar öyle, bütün kayyumlar gerçekten hırsızlık ve yolsuzluk içerisinde. Eğer halkın iradesine saygı duyuyorsanız gelin şu kayyum politikalarından vazgeçin, gelin şu halkın iradesine hep birlikte saygı gösterelim; demokratik siyaseti bu kadar öteleyip erteliyorsunuz, bu kadar tuzaklar kuruyorsunuz, gelin demokratik siyasete alan açın, insanlar bulundukları yerlerde kendilerini özgürce ifade etsinler, kentlerini yönetsinler, Parlamentoda özgürce kendilerini ifade etsinler. Siz efendi, biz köle değiliz; bize bu muameleleri yapmayın. Biz de halkın iradesiyle geliyoruz, siz de geliyorsunuz ama siz, buraya çıkan herkes bize parmak sallıyor. Bakın tutanaklara, o kadar ağır laflar ediliyor ki vallaha bundan sonra kusura bakmayın, her ağır lafı size binle iade ederiz. Bizi öyle korkutarak, parmak sallayarak, kayyumlar, bilmem cezaevleri…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sakik, lütfen tamamlayalım.
SIRRI SAKİK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Bunların bir karşılığının olmadığını bilin. Biz çok zor bir mücadeleden geliyoruz, biz çok zor bir mücadelenin ürünleriyiz; arkadaşlarımızla çok ağır bedeller ödedik. Tahir’in de istediği bu topraklarda barış ve demokrasi; kansız, şiddetsiz bir çözüm istiyoruz. Bizim bütün talebimiz bu. Bu taleplerimize destek sunmanız gerekir. Eğer gerçek halkın iradesiyseniz bu ele sizin de bir el uzatmanız gerekir, yoksa devletin gücünü arkasına alarak, bizlere bağırıp çağırarak, kayyumlar atayarak bu sorunların çözülmediğini hayat hepinize, hepimize de gösterdi. Diliyorum, umuyorum, özellikle iktidar partisi bundan bir ders alır, önümüzdeki dönem halkın iradesine saygı gösterilir.
Tekrar sevgili Tahir’i rahmetle anıyorum, Tahir başımızın tacıdır. (HEDEP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Sakik, teşekkür ediyorum.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’a söz veriyorum.
Sayın Akdoğan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, günlerdir çalkalanıyor. Türkiye’nin gündeminde büyük bir olay var ama iktidar partisinden bu konuyla ilgili çıt çıkmıyor. Nedir bu olay? Fatih Terim fonu, Anadolu Ajansının deyimiyle “yüksek kârlı fon davası” Anadolu Ajansı böyle bir isim uygun görmüş.
Değerli milletvekilleri, 19 Ekim tarihinde iddianame kabul ediliyor, geçen hafta da bu işin ilk duruşması yapılıyor. Bu, büyük bir skandal, siz bunun farkına varamamış olamazsınız ama bu konuya sessiz kalmanız, gerçekten bu skandalı görmezden gelmeniz tarihin karanlık sayfalarına geçer, bunu bilesiniz. Bu mesele bir futbol takımıyla, bu mesele sadece futbolcularla kısıtlanamayacak bir mesele. Bunun içinde futbolcular da var, iş insanları da var, yatırımcılar da var, hatta sizin belediye meclis üyeniz bile var, herkes bu işin içinde ve para öyle böyle bir para değil, 43 milyon dolardan bahsediliyor değerli milletvekilleri. 43 milyon doları bugünkü kurla çarptığınız zaman 1,2 milyar lira yapıyor. Bugün TÜRK-İŞ’in rakamlarına göre açlık sınırı 14 bin 50 TL. Bu parayı 14 bin 50 TL’ye bölerseniz, bir aile açlık sınırında bu parayla seksen beş bin ay yaşar, yedi bin yıl yaşar. Böyle devasa bir paradan bahsediyoruz. Bu işin içinde tefecilik var, bu işin içinde vergi kaçakçılığı var, yalan beyan var, tehdit var, şantaj var, darp var; Türkiye çalkalanıyor ama bu işin gözlerinden bir tanesi siz değilsiniz; bakmıyorsunuz, görmüyorsunuz, bu işten kaçınıyorsunuz, bu işten sakınıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bu mesele, bu Fatih Terim fonu meselesi bir film olarak çekilse vallahi de billahi de ya sinema salonunu “Ya, bu ne kadar saçma bir film.” diye terk edersiniz ya da evde izliyorsanız kanal değiştirirsiniz. Koskoca bir memleketi devasa bir kumarhane hâline getirmişsiniz ama farkında değilsiniz; farkında değilseniz bir problem, farkındaysanız ve konuşmuyorsanız ayrı bir problem. Paradan para kazanmak için, bedava para kazanmak için, tefecilik yapmak için tezgâhlanan fon işi, bu işe karışan -tırnak içinde- banka müşterilerinden birinin 444’lü telefon hattını aramasıyla başlıyor ve nihayetinde “Yandım Allah!” deyip 2 futbolcu Cumhurbaşkanlığı sarayına gidiyor, Cumhurbaşkanını buluyorlar. “Biz Sülün Osman gibi dolandırmaya giderken dolandırıldık efendim, bize yardım edin.” diyorlar. İddia o ki Cumhurbaşkanı da banka yönetimini arıyor “Bu çoluğun çocuğun parasını verin.” diyor, banka yönetimi diyor ki: “Biz nasıl verelim bu parayı, olacak iş değil.”
Şimdi, merak ediyorum, şunu size göstermek isterim değerli milletvekilleri: “Avcılarda iş cinayeti, 79 yaşındaki işçi çatıda ölü bulundu.” Ya, 79 yaşında bir işçi -ki artık emekliliğini yaşıyor olması gerekir, evinde güzel vakit geçiriyor olması gerekir- alın teri akıtırken öldü. Mesela, bu işçinin ailesi Cumhurbaşkanlığı sarayının yanına yaklaşabilir mi, bunu merak ediyorum ama 2 futbolcu “Bizi kurtar, biz ava giderken avlandık.” diyerek Cumhurbaşkanlığı sarayına gidebiliyor.
Değerli milletvekilleri, ismi en çok geçen kim? Adını da veriyor, Fatih Terim. Ya bir bakıyorum, ne sanık olarak ne tanık olarak ne müşteki olarak Fatih Terim’in adı herhangi bir yerde herhangi bir şekilde geçmiyor. Şimdi birkaç sorum var. Bir: Fatih Terim, isminin bu şekilde lekelendiğini düşünüyorsa niçin davacı olmuyor? Olmuyor. İki: “Seçil benim kızım gibidir.” lafını kullanıyor mu kullanmıyor mu? Üç: 20 milyon dolar kazandığı iddiası var, bununla ilgili beş kuruş vergi ödedi mi ödemedi mi? Fatih Terim helal yollarla, yasal yollarla, doğru yollarla bir ayda yüzde 300 faiz alınmayacağını biliyor mu bilmiyor mu?
Değerli milletvekilleri, bunların hepsi soru. Bunun üstünü “Faiz değil; bu, kâr payı.” falan diyerek kapatamazlar, kimse kapatamaz, biz buna müsaade etmeyiz. Faiz dediğin yüzde 10 olur, 15 olur, 20 olur, 25 olur; yüzde 300 faiz olur mu? Olmaz.
Messi dünyaca ünlü bir futbolcu, vergi kaçırdığı gerekçesiyle Arjantin'de ailesiyle birlikte yargılandı, sonra ceza aldı, bu ceza paraya çevrildi ve adamı mahkemelerde süründürdüler. Bizim aslan parçaları da saraya gidiyor, saraya; yargılanmak margılanmak, vergi kaçakçılığı yok; saraya gidiyorlar, yardım istiyorlar. Bu ayıp Türkiye'nin değil sizin ayıbınızdır.
Değerli arkadaşlar, hani bu Arda Turan ile Emre Belözoğlu Cumhurbaşkanını çok seviyordu! Cumhurbaşkanı demedi mi “Aman faize bulaşmayın.”, Cumhurbaşkanı demedi mi “Yasa dışı paralarınızı devletin sistemine sokun.”, Cumhurbaşkanınız demedi mi “Dövizde para tutmayın.” Tuttu. Çok seviyordu! Ya, Cumhurbaşkanının sözünü niye dinlemediler? Kur korumalı mevduata parayı yatırmamışlar, faiz istiyorlar, yasal faizin çok çok üstünde, bir de doları bozdurmamışlar; dolar olarak, döviz olarak bu paradan faiz alıyorlar. Ya, bu ne sevgi ah, bu ne ızdırap! (CHP sıralarından alkışlar) Onlara soru yok. Onlara soracağım kişi medet ummak için saraya gidiyor saraya, saraya gidiyor. Bak şunu gösterince tepki vermiyorsunuz, “saray” deyince tepki veriyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, nas hâlâ ortada değil mi, Cumhurbaşkanı ortada değil mi, bu arkadaşların sözde sevgisi ortada değil mi? Ortada olan çıkarlarınız. Herkes sisteme verdiği paradan bahsediyor, aldığı paradan bahseden yok. Yarın bir önerge versek, desek ki: “Ya, gelin arkadaşlar, bu meseleyi bir araştıralım, bu olacak gibi değil.” Bu Türkiye Yüzyılı’nın Kastelli meselesidir, Türkiye Yüzyılı’nın Kastelli meselesidir. Siz diyorsunuz ya “Türkiye Yüzyılı.” Kastelli’yi ben hatırlamıyorum da okuduğumuzdan biliyorum, o dönemin Başbakan Yardımcısı istifa etmişti. Tabii, biz sizden artık böyle ulvi dileklerde bulunamıyoruz, istifa falan sizin için çok uzak işler. Bugün Sayın Bahçeli söyledi, tepkisini gösterdi, belki “Komisyon kuralım.” dersek MHP “evet” der, vallahi siz “hayır” dersiniz. Gelin, bu komisyon kurma önerisini siz getirin, biz “evet” diyelim, Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu araştırsın. Neden? Merak ediyoruz, bir bankanın bir şubesinde bu olay çıktı, belki başka şubesinde de var, belki başka bankalarda da var dolayısıyla bunu araştırmak bizlerin görevi. MASAK ne iş yapıyor merak ediyoruz, BDDK ne iş yapıyor merak ediyoruz, bunların hepsi bizim merakımız.
“Türkiye Yüzyılı”ndan kastınız bu mudur, en çok da bunu merak ediyoruz. “Türkiye Yüzyılı” saadet zincirlerinin yüzyılı mıdır? “Türkiye Yüzyılı” Çiftlik Bankların yüzyılı mıdır? “Türkiye Yüzyılı” Tosuncukların yüzyılı mıdır? “Türkiye Yüzyılı” haramzadelerin yüzyılı mıdır? “Türkiye Yüzyılı” kara para aklayanların yüzyılı mıdır? “Türkiye Yüzyılı” imardan büyük, devasa rant sağlayanların; kentini parsel parsel FETÖ’cülere satanların yüzyılı mıdır? Bir koyup üç almakta beis görmeyen, vergi kaçırmayı marifet zanneden; vergi kaçırdıktan sonra, bire üç almayı kafaya koyduktan sonra, birilerini dolandırmaya giderken dolandırıldıktan sonra koşup gidip saraya sığınanların yüzyılı mıdır?
Değerli arkadaşlar, bu konu bu Meclisin çatısı altında konuşulmalıdır, bu konu sizin de duyarlılık alanınıza girmelidir. Fatih Terim’den başlamak üzere, bu konuya bulaşmış banka çalışanına kadar kim varsa -kimi diyor 18, kimi diyor 25 kişi- mutlaka yargılanmalıdır ve bununla ilgili Adalet ve Kalkınma Partisinin söyleyecek samimi bir çift sözü olmalıdır.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akdoğan, teşekkür ediyorum.
Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, şimdi hatibin konuşması esnasında hem grubumuza hem Hükûmetimize dair değerlendirmeleri oldu. Bu konuda şunu söyleyeyim: Özel hukuk ilişkisi içerisinde bir tarafın davacı ve davalı olduğu, bunun basına yansıdığı bir süreç söz konusu. Bu konuda bağımsız ve tarafsız yargı konuyu mutlaka enine boyuna, her tarafın iddialarını araştırarak, bilirkişi raporlarıyla meseleyi her türlü ortaya koymak suretiyle, ceza hukuku bakımından suç duyurusuyla ilgili kamu adına da ilgili sürecin kendi içerisinde işleyeceği muhakkaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, lütfen son sözlerinizi alalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Efendim, bu ilişki ağı hakkında farazi, uydurma birtakım iddialardan yola çıkarak siyasi söylemlerle buradan birtakım değerlendirmeler yapmayı tamamen kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Her şeyi bağlamında tutmak lazım. Uydurma iddialarla bu konudan herhangi bir nemalanmaya, siyasi nemalanmaya kimsenin hakkı ve yetkisi yoktur diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Köksal, buyurun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, direkt hatibimize yönelik bir sataşma vardır. Bundan dolayı Umut Akdoğan adına sataşmadan söz istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın Akdoğan, lütfen yeni bir tartışmaya mahal vermeyelim.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
13.- Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Tabii, tabii Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında konuşma hazırlığımın içinde vardı ama tabii, süreyi tutturmak için bazı yerleri eliyoruz.
Şimdi, böyle bir yanıt alacağımı biliyordum yani işte “Hukuk, yargı…” “Bağımsızlık…” “Burası, bunun yapılacağı iş değil…” falan. Sanki Türkiye’de hiçbir hukuki meseleye karışmıyorsunuz, sanki Türkiye’de yargıya hiç müdahale etmiyorsunuz, sanki Türkiye’de hukukun üstünlüğünü siz savunuyorsunuz, bağımsız yargıyla övünüyoruz, sanki memleketimiz 146 ülke içerisinde 123’üncü değil hukuki güvenirlikte.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Yine uydurma iddialarda bulunuyorsunuz.
UMUT AKDOĞAN (Devamla) – Sanki yabancı yatırımcı “Bu ülkede hukuki güvenlik yok.” diyerek ülkemizden kaçmıyor, sanki hukuki güvenlik olmadığı için, yabancı yatırımcı kaçtığı için gençlerimiz işsiz, aşsız kalmıyormuş gibi, mesele bu olunca, meselenin ucu sarayın sevdiklerine dayanınca bu sefer diyorsunuz ki: “Aman, biz bu konuyla ilgili konuşamayız çünkü yargı bağımsız.” Ya, Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını siz de biliyorsunuz, siz de biliyorsunuz, siz de biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz. Çıkın, deyin ki: “Burada bizim de sevdiğimiz, hatta koruduğumuz, kolladığımız insanlar ava giderken avlandılar.” Demin konuşmanın içinde söyledim, ne diyor Sülün Osman? “Ben hep beni dolandırmaya çalışanları dolandırdım.” Kim onu dolandırmaya çalışmışsa onu dolandırmış. Dolayısıyla hukukun üstünlüğü işiyle bu işi geçiştiremezsiniz, bu işle ilgili söyleyecek lafınız olmalıdır. Konu kamuoyununun gündemindedir, şimdi sizden bu konuyla ilgili samimi yanıt bekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sözümüzü söyledik zaten.
UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Bir daha söyleyin, samimi değildi o.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/40) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı:24) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi şahsı adına İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’e söz veriyorum.
Sayın Şahin, buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 24, 25, 26, 27 ve 28 sıra sayılı uluslararası sözleşmelere destek vereceğimizi, “kabul” yönünde oy kullanacağımızı buradan ifade ediyorum. Dış siyaset alanında, uluslararası siyasette millî menfaatlerimizin gerektirdiği her konuya destek vereceğimizi, bu duruşu sürekli olarak göstereceğimizi ifade ediyorum ama bir şeyi daha ifade ediyorum; iktidarın, bu konularda ortaya koyacağımız yapıcı eleştirileri de dikkate almasını özellikle istirham ediyorum.
Tabii ki itibarlı bir dış siyaset için bir ülkenin güven iklimi şarttır, güven iklimi için de adaletli bir devlet düzeninin ve liyakatli bir sistemin olması şarttır. Ben, uzun süredir, buradan, bu kürsüden liyakatli bir sisteme, liyakatli bir devlet düzenine işaret etmeye çalışıyorum ve bunun için de mülakatların kaldırılması konusunu, iktidarın vermiş olduğu sözü tutması konusunu sık sık hatırlatıyorum ve siz bu sözü tutana kadar da hatırlatmaya devem edeceğim.
Değerli milletvekilleri, ben şunu çok merak ediyorum: Gerçekten, seçim bölgelerinize gittiğinizde bu konuyu gençler sorduğunda ne cevap veriyorsunuz? Bunu gerçekten samimi bir şekilde soruyorum, gerçekten ne cevap veriyorsunuz, bunu gerçekten merak ediyorum. Şimdi, bir soru daha: Gençlere bu konuda bir açıklama yapmayı düşünüyor musunuz? Bakın, ben burada bütün Grup Başkan Vekili arkadaşlarımıza sordum, Millî Eğitim Komisyonu Başkanına sorduk, Millî Eğitim Bakanı gelecek, ona da soracağız, bir açıklama bekliyoruz. Allah rızası için, bu konuda şu kürsüye çıksın bir arkadaşımız “Evet, biz bu sözün arkasındayız.” sözünü söylesin ya da ne yapacaksanız onu bir söyleyin.
Şimdi, ben -normalde irticalen konuşuyorum, notlarla çıktım- gençlerin bu konuda ne düşündüğünü bu kürsüden sizlerle paylaşmak istiyorum. Gençler, Twitter sayfama neler yazmış, onu paylaşmak istiyorum hızlıca. Evet “Biz duyduğumuzda güvenmiştik, şimdi bir anlam veremiyoruz.” diyor Bahar kardeşimiz. “Öğretmenler Günü’ne yakışacak haber, mülakatın kaldırılması olmalıydı.” Evet, Öğretmenler Günü’nde gençlerin beklentisi buydu, gerçekten büyük bir beklentiydi ama yine hayal kırıklığı yaşadılar. “Daha ne kadar bekleyeceğiz?” diye soruyor Ayşegül kardeşimiz. Burada çok sayıda teşekkür mesajı var, onları geçiyorum. “100’üncü yılda mülakatsız 100 bin atama istiyoruz.” diyor Mithat kardeşimiz. “Mülakat zulmüne son verilmelidir.” diyor yine bir kardeşimiz. Devam ediyorum, teşekkür mesajlarını geçiyorum. Emre “Sadece adalet istiyoruz, hakkımız olandan fazlasını istemiyoruz.” diyor. Evet, bu gençler sadece haklarını istiyorlar, adaletli bir düzenin tesisini istiyorlar. “Yiğidi öldür ama hakkını inkâr etme. Hiçbir şeyden ders almıyoruz, üç günlük dünya ve insanlar aldatıyor bizi.” diyor bir kardeşimiz. Devam ediyorum, teşekkür mesajlarını geçiyorum. Buradan oraya kadar dizsem Sayın Akbaşoğlu, muhtemelen size kadar uzanır bu sayfalar ama gençlerimizin feryadı da buradan Hakkâri’ye, Hakkâri’den Edirne’ye kadar bütün Türkiye’ye uzanıyor. “Mülakat değil liyakat.” diyor Utku kardeşimiz. Yine “Mülakat adaletin, liyakatin katilidir.” diyor Nazlı kardeşimiz. “Mülakatlar amasız fakatsız kaldırılmalıdır.” diyor Serkan kardeşimiz. “Umarım, bugün bitmeden güzel haberi Sayın Cumhurbaşkanımızdan duyarız.” demiş bir kardeşimiz, Öğretmenler Günü’nü kastediyor, Sümbül kardeşimiz. Geçiyorum, teşekkür mesajlarını geçiyorum. Evet, bir kardeşimiz ne demiş? “Umutlarımızla, duygularımızla oynuyorlar. ‘Mülakat kalkacak.’ dendi, ‘Ekim sonu takvim açıklanacak.’ dendi…” Burası çok acı “Seçim propagandasının figüranları hâline geldik öğretmenler olarak.” diyor. “AK PARTİ’ye asla oy yok.” Bu başka bir konu. “Bu saatten sonra ne yapsa oy alamazlar bizden.” diyor. Evet, devam ediyorum, bir kardeşimiz “Mülakatsız atanarak şubatta okullarımızda olmak istiyoruz söz verildiği gibi.” diyor. Mücahit kardeşimiz ne diyor biliyor musunuz arkadaşlar? “Bakan bizim atama konumuzu canlı yayında ‘sevimsizleşen konu’ diye niteledi.” Ne demek sevimsizleşen konu? Gençlerimizin sizin verdiğiniz sözü tutmanızı istemesi sevimsizleşen bir konu mudur bunu da kamuoyunun takdirine bırakıyorum. “Bu ülkede gençlere verilen sözler maalesef ki tutulmuyor. Nerede mülakat müjdesi?” demiş Tenzile kardeşimiz. “Öğretmen atamaları iki yılda bir atamaya dönmüş, haberimiz yok. Aynı durumu seçimden dolayı yine yapacaklar, durum bundan ibaret.” diyor bir başka kardeşimiz. “Bitsin artık şu çile, hakkımızı istiyoruz. Mülakat istemiyoruz, duyun sesimizi.” diyor; size diyor arkadaşlar Duygu kardeşimiz. “Askıya aldığımız hayatımızı yaşamak istiyoruz.” diyor bir başka kardeşimiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şahin, lütfen tamamlayın.
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) – “Bugün aldığımız yüksek puanlara bile sevinemiyoruz. ‘Mülakat eşittir torpil’e hayır.” diyor bir kardeşimiz. “Hevesimiz kursağımızda kaldı.” diyor Kader kardeşimiz. “Artık bitirin şu işkenceyi.” diyor Ebru kardeşimiz. “Verilen sözler tutulsun.” diyor Mehtap kardeşimiz. “Artık heves, heyecan hiçbir şey kalmadı.” diyor bir başka kardeşimiz. “Artık yorulduk, tükendik.” diyor bir genç kardeşimiz. Bir kardeşimiz de diyor ki “Cumhurbaşkanım, sizin sözünüz bizim için senettir.” Evet, arkadaşlar, Cumhurbaşkanımızın sözünün senet olduğuna inanmak istiyoruz, gençlerimize verilen bu sözün tutulacağına inanmak istiyoruz, hâlâ iyi niyetimizi koruyoruz; onun için, ben buradan az sonra Sayın Akbaşoğlu'na da gençlerimizin bu duygularını samimi bir şekilde vermek istiyorum. Tek bir isteğimiz var, adaletsiz bu torpil düzeni kaldırılsın, hak edenin kazandığı liyakatli bir sistem inşa edilsin diyoruz, iktidar verdiği sözü tutsun diyoruz.
Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Şahin, teşekkür ediyorum.
Şimdi şahsı adına ikinci söz, İstanbul Milletvekili Elif Esen’e aittir.
Sayın Esen, buyurun.
ELİF ESEN (İstanbul) - Değerli Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de konuşmama kıymetli vekil arkadaşımız Türkan Elçi’nin kıymetli eşi Tahir Elçi’nin ölüm yıl dönümünü saygıyla ve rahmetle anarak başlamak istiyorum ve sizleri DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
Gündemimize hızla düşen ve kamuoyunu yanıltan bir haberin yansımaları üzerinden konuya girmek istiyorum. Geçtiğimiz gün “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Genelgesi Resmî Gazete'de yayımlandı.” başlığıyla bir haber gündemimize yerleşti. Sözcü televizyonu hafta sonu ana haber sunucusu Damla Doğan Tuncel'in kadına yönelik şiddetle ilgili kararname değişikliğinin haberini sunduğu anlardaki görüntüsünün buzlanarak paylaşılmasını hayretle karşıladık. Sayın Damla Doğan Tuncel'e yapılan bu muameleyi kınıyor ve kendisine tekrar desteklerimizi iletiyoruz. Bu işi her kim yaptı ve kimler paylaştıysa da esefle kınıyoruz. Öte yandan, konunun farklı bir boyutuna da değinmek istiyorum. Burada çok büyük bir yanlış anlaşılma var; hem haber hem de sonrasındaki iddialar doğruyu yansıtmıyor. Neden mi? Dün de konuyla ilgili Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından net ifadelerle zaten bir açıklama yapıldı ama bir kez daha biz de doğru olanı söyleyelim dedik. Nitelikli muhalefet anlayışımızla doğru yerde duralım istiyoruz. Konuyu derinlemesine araştırdık ve uzmanlarla da istişare ettik. Hukukçu arkadaşlarımızla, ekibimizle yeniden teyit ederek söylüyoruz ki hem haberde hem de genelgenin 6’ncı maddesinde yer alan cümlelere değinilerek söylenen “Kadının beyanı esastır.” ilkesinin “Kadının kanıtı esastır.” olarak değiştirildiği iddiası çarpıtmadır, doğru değildir çünkü 6284 sayılı Kanun’da herhangi bir değişiklik zaten yapılamaz; gerçi bir gecede fesih kararıyla hem de Anayasa delinerek İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılan bir ülkeyi, sabıkalı bir iktidar anlayışını yaşıyoruz ve şüphelenmeden edemiyoruz.
Yeni genelgede 6’ncı maddede, kadına yönelik şiddetle mücadele alanında kanıta dayalı politikaların geliştirilmesine temel oluşturacak ve uluslararası standartlarda istatistik üretilmesine imkân sağlayacak verilerin elde edilmesi için nüfus temelli saha araştırmalarının yapılacağından bahsediliyor. Kanıta dayalı verileri nereden alacaksınız? İstatistikleri nasıl tutacaksınız? Makyajlı verileriyle güvenilirliğini iyice yitiren TÜİK’ten mi alınacak bu veriler? “Kanıta dayalı veri” ifadesi uluslararası literatürden alınmış, çevrilmiş bir tamlama ancak 6284’le uygulamaya giren “beyana dayalı” uygulamasından vazgeçmek üzere bir kapı aralanmak amacıyla mı kullanıldı acaba buradaki bu tamlama? Çünkü yeterince net bir ifade yok 6’ncı maddede. Yine, İstanbul Sözleşmesi kanıta dayalı verileri oluşturmak, sahada yaşananları izlemek ve denetlemek için uluslararası bir mekanizmaydı, siz İstanbul Sözleşmesi’nden çıktınız; 6284’ün çıkış noktası, dayanağı İstanbul Sözleşmesi’nin sağlayacağı bu güvence ortadan kalkmış oldu. Kanıta dayalı verileri herhangi bir izleme ve denetleme mekanizması olmadan nasıl sağlıklı ve güvenilir bir biçimde işlemeyi düşünüyorsunuz? Zaten bu 6’ncı maddede söylenenler bizim normalde de önerdiğimiz ve sistem olarak arzu ettiğimiz bir yapı ancak doğru şekilde uygulanırsa sonuna dek destekliyoruz.
Diğer yandan, 2006/17 sayılı yani bir önceki “Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler” konulu genelge yeni genelgeyle yürürlükten kalkmış oldu. Peki, 4’üncü Ulusal Eylem Planı’nın içindeki hedefler son derece kapsamlı bir genelge olan bu genelgenin ömrünü de sona erdirdi. Biz onlara yine inanmak istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ELİF ESEN (Devamla) – Toparlayayım.
BAŞKAN – Sayın Esen, lütfen tamamlayın.
ELİF ESEN (Devamla) – Tabii, tabii.
Velhasıl, biz de Ulusal Eylem Planı’nda emeği geçenlere ayrıca teşekkür ediyoruz ancak daha geçen hafta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi tartışılırken dile getirdiklerimi de hatırlatmak istiyorum: Bakanlığın, özellikle bu tarz araştırmalara dair ayırdığı faaliyet programı bütçelerini ucu bucağı olmayan rakamlara ulaştırıp tabii, imkânsız yerlere de aktardığını tek tek tespit etmiştik; milyarlara ulaşan rakamlar bunlar arkadaşlar ve “El insaf!” diyoruz.
Biz genelgenin 6’ncı maddesini şu an için doğru bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz, inanmak da istiyoruz ama yine şüphelerimiz bize “Çok iyi niyetlisiniz.” uyarısını veriyor. Size gerçekten inanmak istiyoruz çünkü alan çok yaralı ve bu alan çok gözyaşıyla dolu. Lütfen vadettiklerinizi yapın, sözleşmelerde ve kalkınma planlarında, yine eylem planlarında vadedilenleri uygulayın çünkü zaten bütçesini, performans göstergelerini, çıktılarını sonuna kadar takip etmek üzere gündemimize aldık.
BAŞKAN – Sayın Esen, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, 1’inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen Saadet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya’ya söz veriyorum.
Sayın Kaya, buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MUSTAFA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Aslında uluslararası sözleşmelerin konuşulduğu bu oturumda genel bir dış politika turu yapmak arzusuyla konuşma süremi tamamlamayı hedefliyorum. Şu anda malumunuz olduğu üzere en önemli gündem maddesi Gazze'de yaşananlar. Adına “insani ara” denilen ama “insani ara” denilirken bile insanın içini sızlatan bir gelişme sürecini hep beraber takip ediyoruz. 15 bine yakın insanın hayatını kaybettiği, sivillerin, çocukların, yardım konvoylarının, ibadethanelerin, camilerin bombalandığı, Refah Sınır Kapısı’ndan geçen bütün tırların İsrail'in kontrolüne yönlendirildiği, oraya gitmeyenlerin bombalandığı ve tam anlamıyla bir soykırımın yaşandığı bir ortamı yaşıyoruz. Soykırımı tabir ederken “Dinsel, ırksal ve siyasal gerekçelerle bir azınlığın yok edilmesi, bir azınlığın katledilmesi.” şeklinde bir tarif var. Bizim yaşadığımız bu ortamda Gazze'de yaşananların tamamına hem dinsel açıdan hem ırksal açıdan hem siyasal açıdan tam anlamıyla bir soykırım diyebiliriz. 20’nci yüzyılın son soykırımı Srebrenitsa'da yaşandı, 21’inci yüzyıl gözlerini Gazze'deki soykırımla beraber açtı.
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün için olayı tarif ederken Hamas ile İsrail arasında bir savaş gibi -özellikle BBC tarafından, CNN tarafından- takdim ediliyor. Sanki 7 Ekimden önce Gazze'de her şey güllük gülistanlıkmış, sanki yetmiş beş yıldan beri işgal altındaki topraklarda insanlar yerlerinden yurtlarından edilmemiş ve sanki hiçbir şey yokmuş havasıyla 7 Ekimi tam anlamıyla insanların gözünün önüne getirip olayı farklı bir yola manipüle etmeye çalışıyorlar. Oysa 7 Ekim bir sonuçtur. 7 Ekim, özellikle 2006 yılında seçimleri kazandıktan sonra, meşru bir şekilde hükûmeti kurma görevi Filistin halkı tarafından kendisine verilmiş olmasına rağmen Gazze'ye sıkıştırılan bir Hamas’ın, daha sonra Gazze'deki ablukayla, ambargoyla beraber -denizden, havadan, karadan ambargoyla beraber- insanların her yıl kutsal günlerde, bayram günlerinde katledildiği bir ortamdır. Bugün için, Filistin Sağlık Bakanlığının açıkladığı verilere göre, son bir buçuk ayda Gazze’de 4.500’ü çocuk 14 bin civarında sivil katledildi. Üstelik dört bir yanı Müslüman ülkelerle çevrili olan siyonist İsrail bunu yaparken kılı bile kıpırdamıyor. Peki İsrail bu katliamı yaparken neye güveniyor, neden bu kadar rahat? Rahatlığını ben size söyleyeyim: Biz sadece konuşup bir şey yapmadığımız için rahat; biz sözlerin, Türkiye olarak, güzelini söyleyip, iyisini söyleyip her söylediğimiz sözün ardından insanların içinin yağlarını eriten ama sonrasında İskenderun’dan kalkan gemilere “Dur!” demediğimiz için rahat; biz elçimizi geri çağırmadığımız için rahat; biz Filistin halkının yanında olduğumuzu ilan ederken aynı zamanda askerî anlaşmaları, siyasi anlaşmaları, kültürel anlaşmaları, ekonomik anlaşmaları rafa kaldıramadığımız için rahat. Zaman zaman şunu söylüyor arkadaşlar, “İki tane özel şirket arasında ticari faaliyet var, iki şirket kendi arasında kontrat yapıp ticaretlerine devam ediyor; devletler buna ne yapabilir, siyasi iradeler buna yapabilir?” gibi eleştiriler dile getiriliyor.
Değerli arkadaşlar, Rusya-Ukrayna savaşından sonra, Amerika Birleşik Devletleri Rusya’ya ambargo uygulamaya başladığı andan itibaren bir tane Amerikalı özel şirket Rusya’yla meşru zeminde ticaret yapabilir mi? Ayrıca Amerika İran’a ambargo uyguluyor. Bir tane Amerikalı özel şirket, Amerikan devletinin bilgisi dâhilinde resmî olarak İran’la ticaret yapabilir mi? Biz, bugün, İskenderun’dan kalkan gemiler için “kendi aralarındaki ticari faaliyetler” “özel şirketlerin ticari faaliyetleri” diyerek, başımızı kuma gömerek masum rolü oynayamayız. Biz devlet olarak bir karar vereceğiz, özel şirketi de tüzel şirketi de kamusu da diyecek ki: “Bu ticareti burada bitiriyoruz.” Bunun için bir siyasi iradeye ihtiyaç var.
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; bir başka konu daha var, biz Doğu Akdeniz’de, hatırlayınız, bundan üç sene önce NAVTEX ilanlarıyla beraber orada yaptığımız arama çalışmalarında, bölge ülkelerine “Şayet benim arama yaptığım alanda herhangi bir müdahalede bulunursan bu benim için savaş sebebidir.” şeklindeki ilanımızı net olarak yapıyorduk. Değerli arkadaşlar, üç seneden beri Doğu Akdeniz’de niye yokuz? Bakın, orada Amerikan gemileri var, İngiliz gemileri var; ayrıca, İngiltere’nin Güney Kıbrıs’taki üslerinden İsrail’e destek için uçakların kalktığına dair işaretler var; Amerika oraya geldiğinde, Amerika oraya donanmasını getirdiğinde sadece Hamas’ı, Filistin’i tehdit etmek için mi orada duruyor? Hayır. Sadece İran’a karşı olsun diye mi orada duruyor? Hayır. Amerika, İngiltere Akdeniz’de, Doğu Akdeniz’de yaptıklarıyla beraber Akdeniz’deki en uzun kara sınırına sahip olan Türkiye’yi tehdit ediyor. Ve bu ortamda bir rapor yayınlandı, bu rapor Avrupa Birliği’nin raporuydu. Arkadaşlar, lütfen dikkat buyurun, Avrupa Birliği 2022 yılındaki raporunda diyor ki: “Türkiye’nin son bir yıl içinde Doğu Akdeniz’de gayrimeşru bir faaliyeti olmamıştır.” “Gayrimeşru faaliyeti yoktur.” derken kastettiği şey “NAVTEX ilan etmemiştir...” Yani Sevilla haritası gibi saçma sapan işlerle Türkiye’yi Akdeniz’de dışarıya çıkmaz hâle getirmeye çalışan anlayış, biz NAVTEX ilan etmedik diye gayrimeşru bir faaliyette bulunmadığımızı iddia ederek, maalesef, bizim oradaki eksikliğimizi yüzümüze böyle şamar gibi vuruyor. Arkadaşlar, bu hepimizi rahatsız etmeli. Akdeniz, bizim olmadığımız bir Akdeniz güvenli Akdeniz değildir; bunu net olarak bilmemizde fayda var.
Ayrıca, geçmişi sürekli hatırlatıyorsunuz diyerek belki bazı arkadaşlarımı üzeceğim ama şunu söylemek zorundayım: Bugün, bizim Akdeniz’de yaşadığımız olumsuzlukların merkezindeki, 2002 yılından itibaren başlayan, “Çözümsüzlük çözüm değildir.” diyerek, “Kazan-kazan stratejisi uygulayacağız.” diyerek, “Masadan kaçan taraf biz olmayacağız.” diyerek Kıbrıs’ta attığımız yanlış adımdır.
Kıbrıs’ta 2004 Annan referandumunda alınan yanlış karar gereğince -2014’ten 2017’ye kadar kafa karışıklığı yaşayan bir Kıbrıs vardı- maalesef, o gün attığımız yanlış adım neticesinde -lütfen dikkat buyurun- o dönemde, 24 Nisan 2004 tarihinde Annan referandumu geçsin diye Rauf Denktaş’ı bile Türkiye’ye sokmayan, “Git propagandanı Kıbrıs’ta yap.” diyen Türkiye Cumhuriyeti, daha sonra, bir hafta sonra, hem de 1 Mayıs 2004’te Güney Kıbrıs Rum kesiminin “Kıbrıs Cumhuriyeti” adı altında Avrupa Birliğine üye olmasını sadece seyretti. Sadece seyretmekle kalmadı, o genişleme stratejisine küçük bir şerh yazarak, “Bizim bunu imzalamamız Güney Kıbrıs'ı tanıdığımız anlamına gelmez.” diyerek sadece iç politikaya dönük bir anlayışla mesaj vermeye gayret etti.
Değerli arkadaşlar, bir diğer konu Karadeniz meselesi. Gündeme her gelişinde -Karadeniz, Akdeniz ve diğer dış politik meselelerde- önce oradaki hassasiyeti hiçe sayan, ardından da -bu hassasiyeti hiçe saymakla beraber- Türkiye’nin oradaki stratejik hedeflerini tehlikeye atan bir yaklaşım içerisinde oluyorsunuz. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni iki üç sene önce yine tartışmaya açanlar sizlerdiniz. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Türkiye’nin Karadeniz'ini ne kadar güvenlik altına alacağı aşikârdı, çok şükür ki bu hatadan dönüldü. Geçtiğimiz günlerde Deniz Kuvvetleri Komutanımız bir açıklama yaptı: “Karadeniz'de NATO'yu ve ABD’yi istemiyoruz, Montrö’ye uyulsun.” dedi. İşte, bu Karadeniz'de yaşananlar, Akdeniz’de yaşananlar, fotoğrafın bütününe baktığımızda, NAVTEX ilan edemeyerek içinde bulunduğumuz durumu sadece seyrediyor oluşumuzun ben Türkiye’nin uzun vadeli çıkarları açısından...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaya, lütfen tamamlayalım.
MUSTAFA KAYA (Devamla) – ...sorunlu olduğunu düşünüyorum ve bu noktada hep beraber bizim yapmamız gereken şey, bu bölgede barışı tesis etmektir, bu bölgede bizim üzerimizde oynanan oyunları tamamen fark edebilmektir, dış politikada gerekirse zaman zaman susmayı başarabilmektir. Dış politika her akla gelenin söylendiği değil; aynı zamanda, susmanın başarıldığı bir durumdur. Dış politika aynı zamanda kurumsal aklın inşa edildiği ve kuyumcu hassasiyetiyle yürütülmesi gereken bir alandır diyor, Sayın Başkanım sizi ve Değerli Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.
Sağ olun.
Şimdi İYİ Parti Grubu adına İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar’a söz veriyorum.
Sayın Kırkpınar, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yurdumuzun birçok yerinde baş gösteren ve etkisi hâlâ devam eden fırtına, sel ve aşırı yağışlardan dolayı hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Yüce Allah’tan rahmet, seçim çevrem de dâhil olmak üzere afetten olumsuz etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Pazar günü havaların soğumasıyla birlikte bastıran sağanak yağış İzmir’de hayatı durma noktasına getirdi. İzmir’in Karşıyaka ve Konak ilçelerinde yoğun yağışın ardından denizin taşması sonucu yollar su altında kaldı. Sahile yakın sitelerde insanlar evlerinden çıkamaz hâle geldi. Çok sayıda iş yeri, apartman ve dükkânı su bastı. Bölgede elektrikler kesildi, araçlar sulara gömüldü. Maddi hasar tahmin edilenden çok fazla.
Yaşanan doğa olaylarını afete dönüştüren bizleriz. İklim değişikliğinden kaynaklanan sorunlar sadece bizim ülkemizde yaşanmıyor, topraklarının önemli kısmı deniz seviyesinin altında olan Hollanda'ya baktığımızda ülkenin yüzde 50’si deniz seviyesinin sadece bir metre üzerinde veya altında bulunuyor. Hollanda'nın yüzde 26’sı deniz seviyesinin altında yer alırken nüfusun yaklaşık yarısı da deniz seviyesinin altındaki bu bölgelerde yaşamlarını sürdürüyor. Bugün sularda kaybolma riski Hollanda kadar yüksek olan başka bir Batı ülkesi daha yok. Okyanusu engellemek için bir dizi setler kuruluyor, Hollandalılar bu su baskınlarına karşı özgün ve karmaşık mega yapıları inşa ediyorlar. İzmir’de ise altyapıyla ilgili sorunlar otuz yıldır çözümlenemiyor, uzun zamandır karşımıza çıkan en önemli sorun hep altyapıdan kaynaklı sorunlar oluyor. İzmir sokaklarının ortak sorunu hâline gelen altyapı yetersizliği her yağmurda ortaya çıkıyor, sokaklar, caddeler göle dönüyor. İzmir ve çevresi için turuncu kodlu uyarı yapılmasına rağmen yağmur ve fırtınaya karşı yeterli önlem alınmadı, deniz taştı; deniz ile karanın birleştiği İzmir’de vatandaşların mağduriyetleri arttı, her yağmur sonrası aynı sorunu yaşayan İzmir’de hayat felç oldu. İzmir’in birikmiş, kronikleşmiş sorunlarından altyapı sorununun artık katlanılamaz hâle geldiği ortadadır. İzmir’de toplanan vergilerden, maalesef, İzmirliler hak ettiği yatırımı alamıyorlar; Hükûmet ise oy alamadığı yerlere hizmet götürmüyor, vatandaşlar cezalandırılmak isteniyor. İzmirlinin çilesi bu gidişle bitecek gibi de gözükmüyor.
Değerli milletvekilleri, 29 Kasımda Cumhurbaşkanı fahiş kira artışı yapan ev sahiplerine ilişkin sert açıklamalarda bulundu, 2.500 liralık ev kirasını bir anda 7.500 liraya çıkaran ev sahibini vicdansızlıkla suçladı oysa 2002 yılında katıldığı bir televizyon programında Sayın Erdoğan aynen şu ifadeleri kullanıyor: “Yani bu ülke bu hâle geldiyse, bugün benim Anadolu’daki vatandaşım konteynerlerden evine çöp, rızık topluyor, götürüyorsa, pazar yerlerinde atıkları toplayıp evine götürüyorsa, meydanlar ‘Açız, açız.’ diye bağırıyorsa, evinin kirasını ödeyemiyorsa, suyun parasını ödeyemiyorsa, elektriğinin parasını ödeyemiyorsa ve artık ‘Yandım Allah!’ diyorsa, benim halkımın, vatandaşımın yüzde 25’i açlık sınırının altındaysa, yüzde 50’si yoksulluk sınırının altındaysa bu hâle Türkiye'yi kim getirdi? Bu hükûmet getirmedi mi? Bu hükûmetin ortakları olarak bunun sorumluluğunu taşımıyorlar mı?” diye soruyor. Türkiye Yüzyılı’nda 2053 ve 2071 vizyonundan bahsedenler; bakın, TÜRK-İŞ’in 4 kişilik bir aile için açıklamış olduğu açlık sınırı 13.684; bu yenilendi, 14.025 lira oldu. Bu rakamlar sadece mutfak için; kira yok, fatura yok, çocukların masrafı yok. Yoksulluk sınırı 45.686 liraya tırmanmış -biraz evvel ifade ettiğim gibi- açlık sınırı 14.025 liraya çıkmış, emekli 7.500 lirayla geçinmeye çalışıyor. Artık bu ne açlık ne de yoksulluk, bunun adı “sefalet”. Kira artışı için kanun var, yüzde 25 sınırı var ama kimse uymuyor. Ev sahibi de kiracı da haklı. Kavgalar ve ölümler yaşanıyor. Vatandaşımız pazarda çürük çarık ne varsa evine götürüyor yoksa aç kalacağını biliyor. Peki, aynı durum üst düzey bürokratlar için geçerli mi? 3-4 maaşlı bürokratlara vergisiz huzur hakkı verilmesi planlanıyor. Ayda 4 defa huzur hakkı verilecek, çoklu maaş yasaya bağlanacak gibi gözüküyor; üstelik vergi yok, kesinti yok, ne âlâ. Bir emeklinin bir ayda kazandığı maaşı neredeyse tek seferde bir toplantıda alacak. Biz de Cumhurbaşkanı gibi soruyoruz: El insaf ya, bu ne vicdandır? Türkiye’yi bu hâle kim getirdi? Hükûmet olarak bunun sorumluluğunu taşıyor musunuz?
Bugün gelinen noktayı daha bu sabah Rize’de yaşanan olay özetler vaziyette. Odun toplamak için gittiği sahilde, fırtına nedeniyle dalgalara kapılıp kaybolan 52 yaşındaki kadın yurttaşımız için arama kurtarma çalışmaları başlatıldı; kayıp kadının ardından geriye kalan ise sadece bir çift çizme. Yurttaşımızı denizden odun toplayacak kadar çaresiz bırakan bir anlayışla ve bir yönetimle karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, uzun bir süredir birçok vatandaşımızın vize başvurularının reddedildiğine şahit oluyoruz, Türk vatandaşları bir süredir vize konusunda büyük sıkıntı yaşıyor, Schengen’le başlayan vize sorunu birçok ülkeye yayılmış durumda. Oysa geçmişte, sadece çalıştığı kurum yazısı ve hangi tarihlerde nerede olacağını belirtmesiyle rahatlıkla vize alan vatandaşlarımız, ağırlaştırılmış başvuru sürecinin koşullarını yerine getirseler dahi bugünlerde vize alamamaktadırlar. Başvuru koşulları ağırlaştırılmakta ve talep edilen belgelerin sayısı, kapsamı gittikçe artmaktadır. Vize serbestisi rafa kaldırıldığı gibi, tam tersine tüm vatandaşlarımıza Avrupa’ya kaçacak muamelesi yapılarak Schengen vizesi verilmemektedir. Vize başvurusu reddedilen eğitim, sağlık ve birçok farklı alandaki meslek sahibi kişiler yaşanan süreçten olumsuz bir şekilde etkilenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının itibarı zedelenmektedir. Aslında bu noktada eleştirilmesi gereken dünya ülkeleri değil, ülkemizi Avrupa Birliğinin mülteci deposu hâline getiren, başından beri yönetilemeyen ve âdeta kaosa dönüştürülen mülteci politikasıdır. Kendi vatandaşını öz vatanında mülteci konumuna getiren bu anlayıştan bir an önce vazgeçilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize işlemlerinde kolaylık sağlanması için Dışişleri Bakanlığını görevini yapmaya davet ediyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kırkpınar, teşekkür ediyorum.
Şimdi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Semra Çağlar Gökalp'e söz veriyorum.
Sayın Çağlar Gökalp, buyurun. (HEDEP sıralarından alkışlar)
HEDEP GRUBU ADINA SEMRA ÇAĞLAR GÖKALP (Bitlis) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, 28 Kasım 2015’te Dört Ayaklı Minare’nin önünde katledilen sevgili Tahir Elçi’yi buradan saygı ve minnetle anıyorum. Tahir Elçi, bu ülkeye dayatılan karanlığa karşı, adalet, insan hakları ve barış için tüm yaşamı boyunca mücadele etmiş, yitip giden birçok canımız gibi bedel ödemiş bir insandı; anısı önünde saygıyla eğiliyor, bıraktığı mücadele mirasının takipçisi olacağımızı ifade etmek istiyorum. “…”[(*)]
Sayın Başkan, bu sabah Bitlis’in Hizan ve Tatvan ilçeleri ile bunlara bağlı Gulpik ve Peyindas köylerinde çok sayıda eve baskın düzenlendi; asker ve polislerin düzenlediği baskınlarda aralarında 80 yaşındaki Medine Avcil ve 85 yaşındaki Abdurrahman Avcil’in de olduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı. Bu köyler yaz aylarında askerlerin de düzenlediği operasyonlarda yaşadıkları mağduriyetlerle gündeme gelmişti; köylüler darbedilmiş, işkenceyle gözaltına alınmışlardı. Askerî yasak bölge, sokağa çıkma yasakları ve ablukalarla bu bölgede baskı ve zulüm sistematik hâle getirildi. Bir iftirayla, sabaha karşı, köy köy dolaşarak kadın, çocuk, yaşlı demeden topyekûn gözaltı yapılması bu baskı ve zulümün son örneklerinden bir tanesi olmuştur. Amacınız bu köyleri yaşanmaz hâle getirerek boşaltmak, bölgeyi insansızlaştırmak ise boşuna uğraşmayın; köylülerin sizin savaş ve talan politikalarınıza terk edeceği bir karış toprağı bile yok.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayıştay geçtiğimiz günlerde belediyelerin denetim raporlarını yayınladı. Her geçen sene raporların giderek nasıl törpülendiğini biliyoruz, farkındayız ancak ortaya çıkan bulgular bile iktidar eliyle nasıl bir düzenin, nasıl bir sistemin kurulduğuna dair bize ipuçlarını veriyor, tabii ki görmek isteyene. Bakın, Bitlis Tatvan Belediyesi Sayıştay Raporu bu anlamda en iyi örneklerden birini bize veriyor. Neden mi? Açıklayalım. Tatvan Belediyesi ve Belediye Başkanı Mehmet Emin Geylani, belediyedeki yolsuzluklarla ve usulsüzlüklerle ilgili haber yaptığı için gazeteci Sinan Aygül’ün saldırıya uğramasıyla gündeme oturmuştu; bu saldırının neleri örtme çabası olduğu Sayıştayın 2022 Raporu'nda da kısmen ortaya çıktı. Bir ilçe belediyesine göre rekor sayılabilecek düzeyde usulsüzlük tespit edilmiş, tabii biz bunun sadece buz dağının görünen yüzü olduğunu da biliyoruz.
Sizlere Sayıştayın tespitlerinden birkaç örnek vermek istiyorum. Tatvan Belediyesi, mülkiyetinde olmayan ve tasarruf yetkisinin bulunmadığı sahil yolundaki 2’nci etap ve 3’üncü etap sınırları içerisindeki 10 ayrı ticari üniteyi mevzuata aykırı bir şekilde ihale ederek kiralamış, satış yapmış, sözleşme yok; alım yapmış yine sözleşme yok. 11 ihale de Kamu İhale Kanunu’nun 21’inci maddesinin (b) fıkrasındaki gerekleri sağlamamasına rağmen pazarlık usulüyle gerçekleştirilmiş. Ayrıca, doğrudan temin ya da pazarlık usulüyle yapılan mal ve hizmet ve yapım işi alımlarında mevzuatta öngörülen yüzde 10’luk sınır aşılmış; bu anlamda, 2022 yılı içerisinde yapılan alımlarda bu sınır yaklaşık 64 milyon TL tutarında geçilmiştir. Kamu İhale Kurumuna da sormamış, rahat yani.
Bir örnek daha vereyim: Sırf doğrudan teminle istediği kişiden almak için aynı nitelikteki, aynı tarihli, aynı birimin ihtiyacı olan alımları kısımlara bölerek almış. 18 Mart 2022 tarihinde açık ihaleyle gerçekleştirilmesi gereken mıcır alımıyla ilgili, belediye ihale yerine aynı gün 9 kez doğrudan temin yoluyla mıcır alımına gitmiştir. Bunlar Sayıştayın 2022 yılındaki tespitlerinden sadece birkaçı. Peki, bu seneye gelelim. Sevgili Sinan Aygül ortaya çıkarmıştı. Tatvan Belediyesi 3 taziyeevini önce yapmış, sonra ihaleye çıkarmıştır. Şu fotoğrafta gördüğünüz, önce yapılıp sonradan ihaleye çıkan taziyeevlerinden bir tanesi. İhaleye girmek isteyenler engellenmiş, sonuç olarak ihaleyi değerinin çok üstünde zaten inşaatı yapan firmaya vermişler. Gerçekten de bu kadar olmaz dedirten cinsten örnekler. Peki, nasıl oluyor bunların hepsi? Meclis çoğunluğunu gasbetmek için 2019 seçimlerinde seçilen 9 Meclis üyemiz, haksız, hukuksuz bir şekilde görevden alınınca oluyor. Peki, bu rahatlık, bu pervasızlık nereden geliyor? İşte, iktidarın yarattığı rant ve talan sisteminden geliyor, cesaret de buradan alınıyor.
Sayın milletvekilleri, AKP iktidarı döneminde istikrarlı bir şekilde belli bir sermaye kesimi desteklenip büyütüldü. Yenilenebilir enerji sektörü de yeni sermaye birikim uygulamalarından biri olarak iktidarın kendi yandaşlarına ve büyük sermaye gruplarına kaynak aktardığı bir alan hâline geldi. Adilcevaz ilçesi Çanakyayla köyü sınırları içerisinde kalan bölgede, eski AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in sahibi olduğu şirket tarafından değeri 2 milyar 247 milyon TL’yi aşan Çanakyayla güneş enerjisi santrali ve elektrik depolama tesisi kurulması planlanmaktadır. Proje EPDK tarafından onay almış bir projedir. Çanakyayla depolamalı güneş enerjisi santrali projesi hayata geçirilirse bölgede hem ekolojik açıdan hem de sosyoekonomik açıdan birçok sorunu beraberinde getirecektir. Bölge insanının tek geçim kaynağı hayvancılıktır ancak bu projenin Çanakyayla köyünün mera arazisi üzerine yapılması planlanıyor. Meralarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalan köylülerin ekonomik ve doğal yaşamlarında kayıplara yol açılacak, tek geçim kaynakları kurutulmuş olacak ve göçe zorlanacaklardır. Bu projenin bölgeye hiçbir katkısı olmadığı gibi, aksine zarar vereceği için köylüler bu projeyi kesinlikle istemiyor. Köylülerden izin alınmadan gizli bir şekilde mera alanı içerisinde proje için tahsis edilmiştir. Geçtiğimiz haftalarda, Bakanlığın ilgili birimlerinde, köyde yaptığı ÇED toplantısında da bunu açıkça ifade ettiler.
Temiz ve yenilenebilir enerji kaynağı olarak güneş enerjisinin hem ekolojik hem de enerjide dışa bağımlılığı azaltacak olması yönüyle ekonomik katkıları oldukça önemlidir. Ancak güneş enerjisi santrallerinin kamu zararı gözetilerek atıl arazilerde ve ekolojik dengeye zarar vermeyecek şekilde yapılması gerekliliği bir o kadar da önemlidir. Bu projedeki GES alanı içerisinde kalan ve 2019 yılında kesin korunacak hassas alan ilan edilen birçok önemli kuş türünün üreme alanı olan Batmış Gölü kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Ayrıca Süphan Dağı, yaban hayatı geliştirme sahasına çok yakın konumda bulunmaktadır. Türkiye için ekolojik anlamda çok önemli olan Süphan Dağı, bu GES projesi nedeniyle zarar görecektir. Halka, yerel inisiyatiflere ve hatta ilin idari yönetimine dahi bilgi verilmeden, görüş ve onay alınmadan böyle bir projeye onay verilmesi asla kabul edilemez. Bölgeye hiçbir faydası olmayacak, ekonomik ve ekolojik açıdan zararları olacak bu projenin hayata geçirilmeden bir an önce durdurulması gerekiyor.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bitlis’e hiçbir katkısı olmayan bu tür projelerin yanında kentin esas kronikleşmiş sorunları hâlen çözüm beklemektedir. 21’inci yüzyılda teknolojide çığır açtığını iddia eden iktidar, yerel ve idari yönetimleri yıllardır elinde tutmasına rağmen, bizler hâlen kent merkezlerinden köylere kadar yapılmayan yollarla, içme suyu, şebeke suyu sorunlarıyla, katı atıkların depolanmadığı, çöplerin rastgele dere kenarlarına atıldığı bir tabloyla karşı karşıyayız.
Bitlis merkezde, ilçelerinde ve köylerde yolların hâli içler acısı; daha önce de gündeme getirmiştik burada. Bakın, önümüz kış ancak yapılamayan köy yollarından dolayı büyük bir risk var. Hasta ve yaşlı yurttaşlar bozuk köy yolları yüzünden her sene olduğu gibi bu kış da kara kara düşünmektedir. Neredeyse düzgün tek bir köy yolu yok orada. Her yere duble yol yaptığıyla övünen iktidar, Bitlis’e karşı kulaklarını tıkamış vaziyette.
Hizan merkeze 5 kilometre uzaklıkta olan Kolludere güzergâhında Horoz Deresi yatağına uzun yıllardır Hizan Belediyesi tarafından çöp dökülmektedir. Şu fotoğrafta göreceğiniz alan, çöpün döküldüğü dere kenarındaki alandır. Şehrin bütün çöpü beş ay öncesine kadar bu alana dökülmüş, dökülen çöpler neredeyse her yerde dereye karışmış ve kirlilik kilometrelerce yayılmıştır. Bölgede hayvancılık yapan köylüler hayvanlarını otlatırken plastik, naylon gibi maddeleri yutmalarından kaynaklı birçok hayvanın telef olduğunu bizlere bildirmişlerdir. Aynı bölgede çöpten kaynaklı yangınlar da çıkmıştır. Çevre köylülerin tepkisiyle ve engellemeleri üzerine beş ay önce bu alanın yeri değiştirilmiş, yeni bir alan tahsisi yapılmış ancak bu defa da aynı güzergâhta, 1,5 kilometre uzaklıkta bulunan yere, Esentepe Mahallesi’nin bitimine yakın olan yerde, yine dere girişine yakın olan yere yapılmış, yine dereye akıyor bu çöpler ve bu şekilde ne yazık ki bu kirlilik suyla kilometrelerce taşınmış vaziyette. Çöp dökülen alanda çok ciddi ağır bir koku var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEMRA ÇAĞLAR GÖKALP (Devamla) – Bitmek üzere.
BAŞKAN – Sayın Çağlar Gökalp, lütfen tamamlayalım.
SEMRA ÇAĞLAR GÖKALP (Devamla) – Bu durum başlı başına ciddi bir sağlık sorunu yaratmaktadır. İktidarın yerel iradeyi gasbeden kayyum uygulamaları bu sorunların ana ve en önemli sebepleridir. Kayyum uygulamalarıyla halkın seçimine, iradesine darbe vuran, özgür iradeyi yok sayan zihniyet bütün bu yolsuzlukları, usulsüzlükleri ve bu hırsızlıkları meşrulaştırmış, normalleştirmiş, hatta sistematik bir hâle getirmiştir. Ancak çok iyi biliyoruz ki halkımız 2024 yerel seçimlerinde iradesine sahip çıkacak, kentlerin yönetimini kayyumlardan da gasbedenlerden de geri alacak ve çaldıkları her kuruşun tek tek hesabını soracaktır.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HEDEP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız.
Sayın Tahtasız, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET TAHTASIZ (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçen hafta 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutladık. Birçoğumuz öğretmenlerimizin sorunlarını gündeme getirdik. Öğretmenlerimizin sorunlarını ne kadar gündeme getirsek, onlara ne kadar teşekkür etsek azdır.
Ben size, ailesi tarafından Azerbaycan'da terör saldırısında hayatını kaybeden çocuğun ismi verilen, gülen gözleriyle, güzel sesiyle tüm Türkiye'nin gönlünde yer edinen, ancak henüz 22 yaşındayken ismini aldığı çocuk gibi terör örgütleri tarafından şehit edilen Çorumlu hemşehrimiz Şenay Aybüke Yalçın'ın hayatından bahsedeceğim. Şehit öğretmen Şenay Aybüke Yalçın'ın hayatını anlatan "Aybüke Öğretmen Oldum Ben" adlı film dün Çorum'da vizyona girdi. Ben de izleyiciler arasındaydım. Filmi yüreği evlat acısıyla yanan babayla birlikte izledik. İzlerken hem duygulandık hem de genç öğretmenimizin eğitim aşkıyla gururlandık. Aybüke Öğretmenimiz, 2017 yılında Batman'ın Kozluk ilçesinde teröristlerin saldırısı sonucunda 22 yaşında maalesef hayatını kaybetti. Onu ve tüm şehit öğretmenlerimizi rahmetle anıyorum. Sizleri de şehidimizin hayatını anlatan bu anlamlı filmi izlemeye davet ediyorum.
Dün 3 şehit daha verdik. Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit düşen kahraman askerlerimiz Piyade Astsubay Üstçavuş Necdet Çalış’a, Piyade Sözleşmeli Er Emrah Gündüz’e ve Piyade Sözleşmeli Er Fevzi Kızıltaş'a Allah'tan rahmet, aynı saldırıda yaralanan kahraman askerlerimize acil şifalar diliyorum. Bu kürsüden bir kez daha terörün her türlüsünü lanetliyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün aynı zamanda bu ülkenin önemli değerlerinden biri olan Tahir Elçi’nin katledilişinin 8’inci yıl dönümündeyiz. İnsan hakları savunucusu ve barış elçisi Tahir Elçi, sekiz yıl önce katledildi; sorumlular hesap vermedi, adalet gene yerini bulmadı. Adaleti arıyoruz, barışı savunuyoruz. Tahir Elçi’yi rahmet ve saygıyla anıyorum.
Sayın Meclis Başkan Vekilim, konuşmamın bu kısmını da sizlere ve Sayın Bakan Yılmaz Tunç'a ayırdım. Sayın Bozdağ, beni dikkatle dinlerseniz memnun olurum. Şimdi, bu kürsüde Meclis Başkan Vekili olarak oturuyorsunuz ama önceki dönemde Adalet Bakanlığı görevini yürüttünüz, uzun yıllar Adalet Bakanlığı yaptınız. Sayın Bozdağ, size Adalet Bakanıyken verdiğiniz bir sözü hatırlatmak istiyorum. 14 Haziran 2022 tarihinde katıldığınız bir televizyon programında “İnfaz ve koruma memurları gerçekten çok zor şartlar altında çalışıyorlar, büyük fedakârlıkla görev yapıyorlar, onların durumunu iyileştirmek benim borcum.” demiştiniz. Size bu sözü tekrar hatırlatmak istiyorum. Verdiğiniz sözü hatırlıyor musunuz? Sayın Başkan, infaz ve koruma memurlarına olan bu borcunuzu ödediniz mi? Sözünüzü yerine getirdiniz mi? Hayır, getirmediniz. AKP Hükûmetinin birçok sözü gibi sizin verdiğiniz bu söz de seçim vaadi olmaktan öteye gitmedi. Oysa söz, kişinin aynasıdır. Sayın Başkan, 60 bin infaz ve koruma memuruna verdiğiniz sözü tutamadan göreviniz bitti, verdiğiniz sözün takipçisi olmak sizin boynunuzun borcudur. Ne istiyor infaz ve koruma memurları? İnsanca muamele görmek, hak ettikleri özlük haklarına kavuşmak ve evlerini geçindirebilmek istiyorlar. İnfaz ve koruma memurlarının sosyal ve özlük haklarını iyileştirecek düzenlemeler 27’inci Dönemde yedinci yargı paketine alınmıştı fakat bu düzenleme ne olduğunu bilmediğimiz bir şekilde paketten çıkarıldı, binlerce kişinin umuduyla oynadınız. İnfaz ve koruma memurları pandemi döneminde günlerce evlerine gidemediler, mahkûmlarla birlikte dört duvar arasında onlar da hapis yattı. Zor şartlar altında görev yapan bu arkadaşlarımız oldukça düşük maaş alıyorlar ve geçim sıkıntısı yaşıyorlar. Türkiye’de 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 44.573 lira, infaz ve koruma memurlarının aldığı maaş ise yalnızca 24.500 lira. Böylesine zor şartlar altında görev yapan infaz ve koruma memurları bu parayla evlerini nasıl geçindirsin? Türkiye’deki cezaevlerinde 60 bine yakın infaz ve koruma memuru, çalışma koşullarındaki her türlü zorluğa rağmen büyük bir özveriyle görevlerini yapıyor. Günün büyük bir kısmını her suçtan yatan mahkûmlarla geçiriyorlar, tehdit ediliyorlar, jiletleniyorlar, bıçaklanıyorlar ve hatta öldürülüyorlar ama şehit sayılmıyorlar. Bırakın şehit sayılmayı, tıpkı özveriyle, kahramanca görev yapan polisimiz, askerimiz gibi güvenlik işi yapmalarına rağmen güvenlik hizmetleri sınıfına dâhil edilmiyorlar. Özel kıyafet giyiyorlar, cop, biber gazı, silah taşıyorlar, cezaevindeki her türlü olayda canları pahasına en ön safta mücadele ediyorlar ama siz onları güvenlik hizmetleri sınıfına dâhil etmiyorsunuz, masa başında eli kalem tutan memurların dâhil olduğu genel idari hizmetler sınıfına sığdırmaya çalışıyorsunuz oysa bu sınıfa sığmadıkları çok açık. İnfaz ve koruma memurlarının güvenlik hizmetleri sınıfına alınması için bugün bir kanun teklifi verdim. Sayın Bozdağ, sizin bu kanun teklifine sahip çıkmanızı istirham ediyorum. Ya bu kanun teklifini siz getirin, biz oy verelim ya da bizim halkımızın yararına verdiğimiz kanun tekliflerine siz sahip çıkın. Onların yaşadığı tüm zorluklara hâkimsiniz ve ortada verilmiş bir sözünüz var, bu sözü havada bırakmayın, infaz ve koruma memurlarına borcunuzu ödeyin.
Değerli milletvekilleri, bu kürsüden, bu sıralardan toplumun yaşadığı sorunlara ayna tutmaya çalışıyoruz ancak biz ne dersek diyelim, ne anlatırsak anlatalım, bizim anlattıklarımız sizin anlamak istediğinizin ötesine geçmiyor. Biz “halk” diyoruz, siz “rant” diyorsunuz; biz “geçim” diyoruz, siz “seçim” diyorsunuz. Torba kanunlar yapıyorsunuz, o torbanın içine vatandaşın derdine derman olacak çözümlerden başka her şeyi koyuyorsunuz. Ya biz başka bir ülkede yaşıyoruz ya da siz yaşadığımız ülkenin sorunlarının farkında değilsiniz çünkü tüm sorunlara ve taleplere kulak tıkıyorsunuz, yukarıdan gelecek talimata bakıp ona göre el kaldırıp indiriyorsunuz.
Bakın, size kısa süre önce yaşadığımız bir olaydan bahsedeyim: Ekim ayı başında Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Kabine toplantısından sonra çıktı, bir açıklama yaptı, ne dedi? “Emeklilerimize 5 bin lira ikramiye vereceğiz.” Sizler hep birlikte alkışladınız ancak sonra bu ikramiyeden çalışan emeklilerin ve emekli çiftçilerin yararlanamayacağı ortaya çıktı. Bütün muhalefet milletvekilleri haklı olarak emeklileri “çalışan, çalışmayan” diye ayıran bu karara karşı çıktı. 5 bin liralık emekli ikramiyesinin ayrım gözetmeksizin herkese verilmesini bu Mecliste defalarca milletvekilleri gündeme taşıdı. “Emeklinin çalışmak zorunda olması sizin ayıbınızdır.” dedik, “Siz bu ayıbı temizleyeceğinize ve emeklilerimize insanca yaşayacağı maaşlar vereceğinize onları çalışmak zorunda kaldıkları için cezalandırıyorsunuz.” dedik, iki ay boyunca her platformda bu haksızlığın giderilmesi için sesimizi yükselttik. Siz ne yaptınız? Duymadınız, görmediniz, “bilmiyoruz” dediniz. Neden? Çünkü yukarıdan size talimat gelmedi, o nedenle vicdanınızı köreltip emeklilerin haklı isyanına kulak tıkadınız. Cumhurbaşkanının açıklamasının üzerinden yaklaşık iki ay geçti ve hep siz sessiz kaldınız ta ki Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan 24 Kasım günü “Çalışan emeklilerimize de 5 bin lira ikramiye vermek için çalışmalar tamamlanmak üzere.” diyene kadar. Cumhurbaşkanı bunu dedi ve siz yine alkışladınız. Evet, iktidar sırasında oturan arkadaşlarıma soruyorum: Sizin kendi doğrularınız yok mu? Vicdanınızın sesini dinlemek için neden talimat bekliyorsunuz? Halkın beklenti ve taleplerini neden görmezden geliyorsunuz? Emeklilerimizin içinde bulundukları durum karşısında sizin vicdanınız sızlamıyor muydu, rahatsız olmuyor muydunuz? Siz rahatsız olsanız da olmasanız da duysanız da duymasanız da biz muhalefet milletvekilleri olarak bu toplumun vicdanı olacağız ve onların sözcüsü olacağız. Emeklilerimizin, esnafımızın, kadınlarımızın, çiftçilerimizin, gençlerimizin, staj mağdurlarının, atanamayan öğretmenlerimizin, sağlıkçılarımızın, mühendislerimizin, uzman çavuşlarımızın, BAĞ-KUR tescil mağdurlarımızın, TOKİ mağdurlarımızın, kısacası halkımızın sorunlarını ısrarla gündeme taşımaya devam edeceğiz ve emeklilere verilen 5 bin liralık ikramiye kararında olduğu gibi er ya da geç doğruyu bulmanıza yardımcı olacağız.
Teşekkürler.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Tahtasız, teşekkür ediyorum.
Şimdi, şahsı adına Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez’e söz veriyorum.
Sayın Bitmez, buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
HASAN BİTMEZ (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugünle beraber Gazze'deki soykırımın 53’üncü günü. Gazze'de katliam başladığından beri maalesef iktidar meseleyi samimi şekilde ele alamamış, katliamın durması için defalarca bu kürsüden dile getirdiğimiz adımların hiçbirini atmamıştır. Evet, Sayın Cumhurbaşkanı konuşunca yüreğinizin yağları eriyor ama İsrail'e yaptırım manasına gelecek hiçbir şey yapmamak için büyük bir gayret ve hassasiyet gösteriyor. Buradan AK PARTİ’li kardeşlerime sormak istiyorum: Daha ne olması lazım? Bütün imkânlar elinizde olmasına rağmen sizi alıkoyan şey nedir? Son vahşetin başlangıcından iki aya yakın bir zaman geçti ancak iktidar hâlâ Tel Aviv’de bulunan diplomatlarını geri çağırmadı, göstermelik olarak sadece Büyükelçimizi istişarelerde bulunmak üzere çağırdılar. Soruyorum sizlere: İspanya'da olan, Belçika'da olan, Güney Afrika’da olan, Kolombiya’da olan yürek sizlerde yok mu? Hani dünya lideriydik; ben söyleyeyim, liderlik elden gidiyor, haberiniz olsun.
Diğer bir husus: Hükûmet, Gazze için, uluslararası kuruluşları harekete geçirmek için maalesef üzerine düşeni tam manasıyla yerine getirmemiştir. İktidar, İsrail'le ilişkilerini zedelememek için gösterdiği hassasiyeti, aynı şekilde katliamın diğer ortağı olan ABD’yle özenle korumaktadır. Türkiye, tarihî mesuliyetini ifa etmekten çok uzak ve maalesef âciz bir vaziyettedir. Çok güzel konuşmalar var ama İsrail'in zulmünü durduracak hiçbir icraatınız yok. Mazlumların ahına düçar olacaksınız gibi geliyor bana. Türkiye uluslararası kuruluşlar nezdinde elle tutulur bir adım henüz atmış değil, anlaşmaları feshetmedi, ara buluculuk konusunda ne samimi bir istek ne de bir etkinlik ortaya koyabildi, hâlâ ticaret gemilerimiz harıl harıl İsrail'e mal taşıyor.
Bakınız, hepinizin sosyal medyada gördüğünden emin olduğum, içinizden “Bu kadar da olmaz.” dediğiniz iddialardan bir tanesini sizlere aktaracağım. “Metin Cihan” isminde bir gazeteci “marinetraffic.com”dan aldığı bilgilerle “İsrail'in Gazze'ye son saldırısı sürerken 335 gemiyle İsrail'e sevkiyat yaptık, 3 milyon tondan fazla yük taşındı. Sadece İskenderun Limanı'ndan Limak Holdinge ait 78 gemiyle yaklaşık 600 bin ton sevkiyat yapıldı. Türkiye-İsrail arasındaki gemi sevkiyatını araştırırken acayip bağlantılar yakaladım ama işin bu raddeye varmasını beklemiyordum. Meğer İsrail Gazze'yi bombalarken Cumhurbaşkanımızın oğlu nokta nokta Erdoğan'ın gemiciği İsrail'den sevkiyat yapıyormuş.”
EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) – Yalan söylüyorsun! Sen nereden biliyorsun? Cumhurbaşkanının oğlunu nereden biliyorsun?
HASAN BİTMEZ (Devamla) – “11 Ekimde Limak'a ait İskenderun Limanı'ndan kalkan Manta Denizcilik’e ait ‘Halit Yıldırım’ adlı gemi 14 Ekimde İsrail'in Aşdod Limanı’na varır. Burada işlemleri yaptıktan sonra 18 Ekimde Florida’ya hareket eder. Bu sırada İsrail de Gazze’yi bombalıyordur. ‘Bu geminin Erdoğan’la ne alakası var?’ diyeceksiniz, Google arama satırına şirketin adını -Manta Denizcilik- ya da geminin adını -Halit Yıldırım- yazın, yanına da nokta nokta Erdoğan’ı ekleyin, birçok haber göreceksiniz fakat ben bununla yetinmeyeceğim.” diyor.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Kopyala-yapıştır haberler okuyorsun.
HASAN BİTMEZ (Devamla) – “Resmî kaynaklardan kanıtlar sunacağım.” diyor. “Halit Yıldırım gemisinin bağlı bulunduğu şirket olan Manta Denizciliğin resmî kayıtlarına İstanbul Ticaret Odası sayfasından baktığımızda sahibinin Mecit Mert Çetinkaya olduğunu görüyoruz.” diyor. “Şirketin adresi ise Salacak İskele Caddesi No:18 olarak gözüküyor. Adresi aklımızda tutalım ama önce Mecit Mert Çetinkaya’ya bakalım.” diyor.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Başkasının dediğini okuma. Sen diyorsun, onu söyle.
HASAN BİTMEZ (Devamla) – “Ticaret Sicil Gazetesinden TC kimlik numarasını buldum ve İTO Bilgi Bankasından diğer şirketini tespit ettim. MB Denizcilik, nokta nokta Erdoğan’ın şirketi. Şimdi adrese bakalım, evet, aynı, ‘web’ sitesi aynı, ortağına bakalım, nokta nokta Erdoğan.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, Sayın Bitmez, lütfen tamamlayalım.
HASAN BİTMEZ (Devamla) – “Özetle, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 17 Ekimde hastane bombalandığı için İsrail’i kınarken Erdoğan’ın şirketi İsrail limanında yükleme yapıyordu. 28 Ekimde İsrail’e laflar dizip insanları mitinge çağırırken oğlunun gemisi yük tutmuş, Akdeniz’de hedefine ilerliyordu.”
EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) – Yazıklar olsun ya! Yazıklar olsun ya!
HASAN BİTMEZ (Devamla) – Ben buradan AK PARTİ’li arkadaşlara bir söz söylemek istiyorum.
EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) – Almanya konuşması…
HASAN BİTMEZ (Devamla) – 3 Mart tezkeresinde Erbakan Hoca bütün AK PARTİ’li milletvekillerine bir yazı yazmıştı.
EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) – Ne alakası var! Ne alakası var bununla!
HASAN BİTMEZ (Devamla) – “Bu tezkere geçtiği takdirde, yedi sülaleniz alnını secdeden kaldırmasa bunun vebalini ödeyemezsiniz.” diyordu. Bu da size yeter. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) – Ayıp sana ya! Ayıp sana!
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Şu anda Erbakan’ı en son ağzına alacak sensin, sen! Neyi konuşuyorsun, neyi konuşuyorsun?
MEHMET BAYKAN (Konya) – Limak Holdingin 1 tane gemisi yok. Yalancı adam! “İskenderun Limanı” diyebilirsin. Limak Holdingin 1 tane gemisi yok.
(AK PARTİ ve Saadet Partisi sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 2’nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum… Kabul edenler…
MEHMET BAYKAN (Konya) – Doğruyu konuşsun! (Saadet Partisi sıralarından “Otur yerine, otur!” sesleri)
EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) – Bağırma oradan!
BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum…
MEHMET BAYKAN (Konya) – İskenderun Limanı’nda derse… Limak Holdingin bir tane gemisi yok, gemisi!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 2’nci maddeyi…
ALİ BOZAN (Mersin) – Sayın Başkan, el kaldıranlar yeterli!
MEHMET BAYKAN (Konya) – Olmayan gemiyi konuşuyorsun!
BAŞKAN – Sayın Milletvekili… Değerli Milletvekili…
MEHMET BAYKAN (Konya) – Limak Holdingin öyle bir gemisi yok!
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri…
MEHMET BAYKAN (Konya) – Bir tane gemisi yok!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
ALİ BOZAN (Mersin) – Sayın Başkan, yönlendirme yapıyorsunuz!
MEHMET BAYKAN (Konya) – Limak Holdingin bir tane gemisi yok! Dersin ki “İskenderun Limanı” tamam…
SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, kaç kere soracaksınız?
BAŞKAN – Soruyorum, işte soruyorum, ben de elleri görmek istiyorum.
ALİ BOZAN (Mersin) – Tamam, sordunuz, 5 kişi el kaldırmıştı!
MEHMET BAYKAN (Konya) – Yalancı adam! Çıkıp burada yalan konuşuyorsun be! Bu kürsü milletin kürsüsü, doğruyu konuş!
BAŞKAN – Evet, kabul edenler…
SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, Adalet ve Kalkınma Partisi elini kaldırmadığı için mi 4 kere soruyorsunuz?
BAŞKAN – Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) – Sayın Bozdağ, Adalet ve Kalkınma Partisi…
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Sayın Bozdağ, orası el kaldırmadı, kabul oldu!
BAŞKAN – Biz gördük, burada bir ihtilaf yok.
SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) – 4 kere sordunuz! Sayın Başkan, usule aykırı bir durum var burada!
MEHMET BAYKAN (Konya) – Doğruyu konuş! Limak Holdingin bir tane gemisi yok Beyefendi!
SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) – Beyefendi, bir otur sen ya! Otur bir!
MEHMET BAYKAN (Konya) – Sordum, Sezai Bacaksız’a sordum, bir tane gemisi yok!
BAŞKAN – Sayın Milletvekili… Sayın Milletvekili, lütfen susalım, lütfen…
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Efendim, bu arkadaşımız hangi müdürlükten geldi oraya?
BAŞKAN – Kimseye bir faydası yok yaptığınızın.
SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım…
MEHMET BAYKAN (Konya) – Söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Söz istiyorsun, bir faydası yok.
SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) – Sayın Bozdağ…
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Beyefendi, hangi müdürlükte çalışıyordunuz?
BAŞKAN – Bak -deminden beri ortalık- kimin ne dediği anlaşılmıyor.
MEHMET BAYKAN (Konya) – Sataşmadan söz istiyorum efendim.
SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) – Sayın Bozdağ, 4 kere oylattınız!
BAŞKAN – Efendim, oylamadım, ben “Oya sunuyorum.” dedim 4 defa.
SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) – 4 kere gruba da baktınız, 4 kere!
BAŞKAN – 5 defa da derim, 10 defa da derim; o benim takdirimde.
SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) – Olur mu böyle!
BAŞKAN – Benim takdirimde olan bir konu.
SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) – Efendim, olur mu böyle!
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Ama el kaldırılmadı ki!
BAŞKAN – 3 defa da derim, 4 defa da derim; oylamadıktan sonra şey yok.
SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) – Yani resmen arkadaşların “evet” oyu kullanmaları için bekliyorsunuz Sayın Başkan!
BAŞKAN – Ben oyladım, oy çokluğuyla kabul edilmiştir.
SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) – Siz tarafsız bir Başkansınız, öyle olmalısınız!
MEHMET BAYKAN (Konya) – Efendim, Sayın Cumhurbaşkanımıza olmayan şeyler üstünden iftira atılmıştır, söz istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi, 3’üncü madde üzerinde söz isteyenler var.
Şimdi İYİ Parti Grubu adına Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın’a söz veriyorum.
Sayın Aydın, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AYDIN (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Türkiye genelini etkisi altına alan sağanak yağış ve fırtınadan etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, Trabzon’un Beşikdüzü ilçesinde dalgalara kapılarak vefat eden Beşikdüzü İMKB Fen Lisesi öğrencilerinden 2 fidan gibi gencimiz Uğurcan Korkmaz ve Emir Berke Aşık’a Allah’tan rahmet, acılı ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum.
Kıymetli milletvekilleri, Gine’yle yapılan uluslararası anlaşmaya İYİ Parti olarak şerh koymadığımızı belirtmek istiyorum. Uluslararası anlaşmaları insanca yaşanabilir bir dünya düşüncesini artıran, gelir gider adaletsizliğini engelleyen, bölgesel çalışmaları azaltan ve dünya ülkeleriyle olan ilişkilerimizi geliştiren bir araç olarak görmemiz gerekmektedir. Uluslararası anlaşmalar bölgemizdeki ve dünyadaki ülkelerle ilişkilerimizi geliştirmekte büyük bir etkendir. Bunun yanında, devletimizin üst kademelerindeki kişilerin yönetim anlayışı da devletlerle olan ilişkilerimizde önem arz etmektedir.
Dünyadaki diğer ülkelerle görüş ayrılığı yaşanabilir, bu doğal bir durumdur ama insanlığı ilgilendiren konularda ülkemizin imajını sarsan kararlar almak büyük bir hatadan ibarettir. Sadece ülkelerle olan ilişkilerimiz değil ülke içine baktığımızda da durum gerçekten içler acısı bir hâldedir. Faiz ve döviz kurları artmış, enflasyon canavarı vatandaşımızın cebindeki paranın değerini düşürmüştür. Bu da birçok alanda fiyatların ve masrafların artmasına neden olmuştur. Başta büyükşehirlerimiz olmak üzere, birçok şehrimizde ev kiraları uçuk rakamlara kadar çıkmıştır. Bu sebepten ötürü birçok ev sahibi ile kiracı arasında tartışmalar çıkmış, hatta kamuoyuna yansıyan bilgilere göre bazı tartışmalar maalesef cinayetlerle sonuçlanmıştır. Bu durumun hiç şüphesiz sorumlusu AK PARTİ Hükûmetidir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde kiraya zam yapan ev sahibine “Sende vicdan var mı?” diye sordu. Yanlış duymadınız, Sayın Erdoğan, sanki bugün yaşadıklarımızın sorumlusu değilmiş, sanki ilk defa bu haberleri duyuyormuş gibi ev sahibini “Sende vicdan var mı?” diye suçluyor. Ev sahibinin kiracılarımıza uyguladıklarını sizler de ülke yöneticisi olarak vatandaşlarımıza uygulamıyor musunuz? Beytülmalin muhafızı olması gereken sizler elinizi vicdanınıza koyuyor musunuz? Ülke ekonomisi yangınlar içerisinde boğuşuyorken “Sende vicdan var mı?” diyerek bu ülkenin insanını suçlayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Lütfen, kusura bakmayın, ben şimdi sormak istiyorum: Sayın Erdoğan, siz de elinizi vicdanınıza koyuyor musunuz, ülkeyi getirdiğiniz bu durum için yüreğiniz sızlıyor mu? Gerçekten, Sayın Erdoğan'ın bazı söylemleri karşısında hayrete düşmemek mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, seçim bölgem Trabzon da ülkemizdeki acı tablodan nasibini almıştır. Şehrimizde kira fiyatları fahiş fiyatlara çıkmış gerek ülke genelinde gerekse Trabzon özelinde bu soruna bir çözüm üretilememiştir. Özellikle turizm sezonunun başladığı dönemlerde ev kiraları yüksek oranda artmıştır. Bunun yanında birçok kişi evini mayıs ayına kadar kiraya vererek fahiş fiyatlardan yeni düzenlemeler yapmışlardır. Kaçak işletmelerin, turizm sezonunda bu durumu daha da kötüye kullandığını sözlerime eklemek istiyorum. Geçtiğimiz turizm sezonunda Trabzon’a yapılan bu ihaneti unutmamız asla mümkün değildir. Trabzon’a yapılan ihanetleri, yalan vaatleri anlatmaya kalksak maalesef süreyi yetiştirmem mümkün değildir. AK PARTİ Hükûmeti özellikle seçimler yaklaşırken vatandaşlarımızın hoşuna giden, hizmet gibi görünen ama gerçekleştirilmeyen ve her seçim zamanı tekrarladığı vaatleriyle tanınan bir parti olmuştur. AK PARTİ’nin yıllardır Trabzon’a vadettiği demir yolu ve hafif raylı sistem projelerini kendilerine sormak istiyorum. Yerel seçim çalışmalarına başladığınızda tekrar “Hafif raylı sistemi Trabzon’a getireceğiz.” diyecek misiniz? Bunu bir seçim vaadi olarak sunarken hiç sıkılmayacak mısınız? Trabzon’un sokaklarında, caddelerinde gezdiğimizde karşımıza çıkan acı reçeteyi artık görmek istemiyoruz. Trabzon’u vaatlerin fazla ama yatırımların gerçekleştirilmediği bir şehir olmaktan kurtarmalısınız. Gençlerimizin sorunlarını artık görmezden gelemezsiniz. Hamaset siyasetinden vazgeçip yapıcı ve işlevsel vaatlerle çözüm üretmelisiniz.
Yine, aynı şekilde, verilen birçok söz havada kalmıştır. Bu sözlerden bir diğeri “Trabzon'a Güney Çevre Yolu yapacağız.” vaadidir. Trabzon'da yaşanan trafik ve ulaşım sıkıntısı ayyuka çıkmış durumdayken bu proje ne zaman bitirilecektir? Trabzonspor'un maçı olduğunda veya mesai başlangıç ve bitiş saatlerinde sıkışan trafiğe neden zamanında çözüm üretilmemektedir? Vatandaşlarımız için Karadeniz Sahil Yolu’na alternatif oluşturabilecek Güney Çevre Yolu daha kaç seçim görecektir, daha kaç seçim vaadi olarak hemşehrilerimizin karşısına çıkacaktır? 14 Mayıs seçimlerinden önce temelini attığınız Güney Çevre Yolu Projesi’nin açılış kurdelesini kaç seçim sonra keseceksiniz?
Muhterem milletvekilleri, ülkemizin ve Trabzon'un kanayan yarası işsizlikten bahsetmek istiyorum. Trabzon'da gençlerimizin bugün neden işsiz olduğunu sormak istiyorum. Gençlerimizin çaresiz bırakılmasına neden göz yumuyorsunuz? Kahvehanelerin ve çay ocaklarının bu kadar kalabalık olduğu, bu kadar iş yapabildiği başka bir şehir var mıdır, inanın, çok merak ediyorum. Başta gençlerimiz olmak üzere birçok vatandaşımız istihdam edilmeyi beklemektedir. İşsizliğe çözüm olabilecek bazı projeler hazırlanarak vatandaşlarımıza umut tacirliği yapılmaktadır. Örnek verecek olursam, Arsin Yatırım Adası Projesi saydıklarım arasından sadece bir tanesidir. Bölgedeki vatandaşlarımızın istihdamına büyük katkı sağlayacak olan Yatırım Adası Projesi’ne bugüne kadar neden bir kazma bile vurulmamıştır? 2019 yılında Resmî Gazete’de yayımlanan Yatırım Adası Projesi, yine, söz verilip tutulmayan projeler arasında yerini almış durumdadır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmetinin en çok övündüğü sağlık alanında yapılan yatırımlar Trabzon için geçerli değil midir? AK PARTİ’nin Trabzonlu siyasetçilerine sormak istiyorum: Olumsuz durumlardan neden hiç söz etmiyorsunuz? Bugün, Vakfıkebir Devlet Hastanesi, Araklı Bayram Halil Devlet Hastanesi, Tonya Devlet Hastanesi ve Trabzon Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi Numune Kampüsüne giden hasta vatandaşlarımız neden çevre hastanelere sevk edilmektedir? Hemşehrilerimize neden aylar sonrasına randevu verilmektedir? Sağlıktan bahsediyorsunuz, hasta birine iki ay sonrası için randevu vermek ne demektir? İnanın buna anlam vermekte güçlük çekiyorum.
Ezcümle, sağlık, eğitim, ulaşım, ekonomi, işsizlik ve diğer sorunlarla ilgili çözüm önerilerinizi bir an önce hızlandırmanız ve ivedilikle hayata geçirmeniz gerekmektedir. Oluşturacağınız çözüm önerilerini akıl ve mantık çerçevesinde ilim ve bilime dayalı olarak yapmanızı öneriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Aydın, teşekkür ediyorum.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun.
Sayın Aygun, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli vekiller; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer yurttaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Teklifin gerekçesinde millî sivil havacılığımızı teşvik etmek ve kalkındırmak üzere birçok ülkeyle hava ulaştırma anlaşması imzalandığı belirtilmektedir. Mütekabiliyet esasına dayanan bu anlaşmalarda 2 ülke arasında hava seferlerinin yapılması öngörülmektedir. Bu anlaşmaların genişletilmesi Türkiye'nin menfaatinedir.
“Havacılık” demişken Türkiye'nin en yakın zamanda millî savaş uçağını üretmiş olması gerekmektedir. İnsansız hava araçlarında gösterilen başarı burada da sağlanırsa Türkiye'nin savunma sanayisi çok güçlenecek ve dışarıya bağlılıklar azalacaktır. “KAAN” adlı Türkiye'nin yerli savaş uçağının 2028 yılında Türk motorlarıyla uçurulacağı duyurulmuştu. Türk Havacılık ve Uzay Sanayii tarafından geliştirilen 5’inci nesil savaş uçağı olan KAAN’ın bir an önce envantere girerek hizmete alınmasını bekliyoruz ama hatırlarsınız, Sayın Cumhurbaşkanı da geçmiş yıllarda bir şey söylemişti; 2023’te aya sert giriş yapacaktık, inşallah aya sert giriş gibi bu KAAN uçağımızın da hayatı bu şekilde sonlanmaz diyorum.
Yine, bakınız, Türkiye Cumhuriyeti olarak Amerika'da F-35 projesine ortak olduk, tam 1 milyar dolar F-35 projesine verdik. Yetmedi, gittik, Rusya'dan S-400 aldık; 2,5 milyar dolar da oraya verdik. Ondan sonra da Hazine ve Maliye Bakanı Afrika’da para peşinde. Yani bir söz vardır “Mekke’de dilendik, Medine’de dağıttık.” Arkadaşlar, 3,5 milyar parayı şu anda boşa attınız, aynı ANKAPARK’taki gibi, ANKAPARK’ta Ankara Büyükşehir Belediyesinin yatırdığı birçok bedel orada boşa duruyor; aynı F-35’te, S-400’de bu ülkenin vatandaşlarından almış olduğunuz vergileri Amerika'ya, Rusya’ya peşkeş çektiniz diyorum. Şimdi de Almanya'da Eurofighter’larla ilgili görüşme yapıyorsunuz ama ne yazık ki Suudi Arabistan İngiltere'den 12,5 milyar dolarlık bir anlaşma yapıyor ama Türkiye ise yine boşuna orada havanda su dövüyor.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Mansur Bey’den ne kadarlık buğday ihalesi aldınız? Ne kadarlık buğday ihalesi aldınız Mansur Bey’den? Mansur Bey’den ne kadarlık buğday ihalesi aldınız?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Yine, bakınız “yerli uçak” demişken yerli tarımın da ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. “Elektrikli traktör” demiştiniz, bu ülkeye “elektrikli traktör” demiştiniz ama elektrikli traktörde aynı reklamlarını yaptınız, o da boş bir hayal olarak gerçekleşti.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Mansur Bey’den aldınız mı buğday ihalesi? Mansur Bey ne kadar ihale verdi?
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) – Herhâlde senin baban kadar alamamıştır ya. Yani öyle alamamıştır. Boşuna konuşup duruyorsun gerçekten akşam akşam.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Şimdi, küresel ısınma dünyadaki iklimi beklenenden çok daha önce hızlı değiştirirken tarım sektörünün stratejik önemi artıyor. Yeni yüzyıl su savaşlarının yanı sıra gıda savaşlarına konu olacak. Bu yüzden su tehlikesiyle birlikte Çin pirinç üretimini azaltırken Türkiye’nin iklim değişikliğine uygun ürün desenini değiştirmesi gerekiyor.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Mansur Bey’den ihale alıyor ya, ailecek alıyorsunuz. Oh, işinize gelince… Hadi bakalım, oh, oh! Buğday ihaleleri aile şirketlerine oh, peşkeş çekin oh, oh!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Sevgili Başkan, dinlersen iyi olur. Daha önce yapmış olduğun çalışmayı gördüm, imza föyü verdim.
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyin.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Buğday ihalelerini aldın, Mansur Bey’den kaç liralık buğday ihalesi aldınız Allah aşkına bir söyleyin ya? Bir söyleyin, arkadaşlarınız da bilsin ya, Mansur Bey size kaç liralık buğday ihalesi verdi?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Nitekim yakın zamanda açıklama yapan Tarım Bakanı Yumaklı 2030’da su kriziyle Türkiye’nin de baş başa kalacağını ifade etmiştir. Su verimliliğini millî politika hâline getirmeyi hedefliyoruz ve bir an evvel Türkiye’nin su politikasını masaya yatırması lazım. Küresel ısınmayla beraber Türkiye kuraklıkla baş başa kalacak diyorum. Peki, bu konuda ne yapılacak? Tarımsal anlamda hangi hedefler, hangi yatırımlar yapılacak; ben buradan merakla sizlere soruyorum. Tarım Kanunu’nun suyu merkeze alınacak şekilde yeniden düzenlendiğini söyleyen Bakanın, bu çalışmaları kamuyla paylaşarak hızlı bir şekilde harekete geçmesini biz ümit ediyoruz. Nitekim, alternatif su kullanımının genişletilmesi, çiftçilerin modern sulamayla buharlaşmanın az olduğu zaman diliminde tarım yapması; akıllı sulama sistemleri ile damlama sisteminin genişletilmesi gerekmekte ama geldiğimiz noktada, Atatürk Barajı’nın orada, maalesef, daha hâlâ kanallar yapılmadı, basınçlı sulama sistemleri Şanlıurfa’da, o bölgedeki çiftçilerimizin kullanımına daha açılmadı.
Bir de gelelim, Trakya’ya bakalım. Trakya’ya baktığımız zaman da ayçiçeği, buğday, arpanın en çok yetiştiği Trakya’nın su kaynaklarının yüzde 85’inin tükenmiş olduğunu hep beraber görüyoruz. Ergene, zehir akıyor. Ergene Nehri’nin Haliç gibi temizleneceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, maalesef, bu konuda da verdiği sözü tutamadı, Ergene zehir akmaya devam ediyor. Benim Ergeneli, Tekirdağlı hemşehrilerim kanserle baş başa kaldı ama kimse, maalesef, buradan soruna çözüm bulmak istemiyor. Verilen, harcanan paraları da yine gariban insanlarımızın, memurun, emeklinin, çiftçinin vermiş olduğu vergileri de Ergene’de, orada toprağa gömdünüz diyorum.
Yine, bakınız, İstanbul’un arka bahçesi olan, Trakya’nın sulak alanlarına kurulan plansız sanayi uygulamalarından da artık vazgeçin. Tarım Bakanlığı sit alanı olarak orayı oluşturuyor Ergene’de ama gidiyorsunuz, plastik sanayisine veriyorsunuz. Tarım Bakanlığının sit alanı ilan ettiği yere izin verdiriyor ama yine sağ olsun ki hâlâ daha anlayışlı, ülkesini seven, ülkesine saygı duyan yargıçlar var, onlar sayesinde oradaki plastik sanayi şu anda iptal oldu; yazıktır, günahtır diyoruz, tarım havzasını yok ediyorsunuz.
Yine, bakınız, Trakya’da geçtiğimiz yıl, bu yıl içerisinde bir kuraklık yaşandı; burada defaatle çıktım, bu kürsüden ifade ettim. Trakya Milletvekili olarak gelin, Trakya’yı doğal afet bölgesi ilan edelim.” dedik. Kanun teklifimiz Edirne, Kırklareli, Tekirdağ milletvekillerinin imzasıyla yukarıda bekliyor. Gelin, indirelim; Trakya’yı doğal afet bölgesi ilan edelim. Edirne milletvekilimiz, Tekirdağ milletvekilimiz, Kırklareli milletvekillerimiz -Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın Özcan, Sayın Aksal da burada- gelsin, getirsin, oy versin; biz burada biz Cumhuriyet Halk Partisinin Trakya milletvekilleri olarak bu kanun teklifine sonuna kadar destek olacağız diyoruz ve Trakya’nın doğal afet ilan edilmesi gerekiyor, çiftçimiz perişan diyoruz.
Yine, bakınız, buğdayın ana vatanı olan Anadolu, AK PARTİ iktidarında, son iki yılda gıda enflasyonunda OECD ülkeleri içerisinde maalesef zirve yaptı. OECD ülkelerinin genelinde gıda enflasyonunda düşüş varken Türkiye yüzde 75’lere gelmiş yani Türkiye 2’nci sırada; Macaristan dâhi 62 puanla bizim altımızda. OECD ülkelerinin gıda enflasyonu ortalaması üst üste onuncu ayda gerileyerek yüzde 8,1’e düşerken bizde ise yüzde 75’le rekorlar kırıyoruz. Yüzde 8,1 nere, yüzde 75 nere? İşte, Türkiye'nin gıda enflasyonunda geldiği tablo bu.
Yine, bakınız, Türkiye’nin eylül ayında Macaristan, Kolombiya gibi çift haneli enflasyona ulaşması hazin tablomuzu ortaya koyuyor. Türkiye giderek yoksullaşıyor, giderek zayıflıyor; nitekim Hazine ve Maliye Bakanı kapı kapı gezmesine karşın artık yatırımcı bulamıyor, para bulamıyor. Vatandaşlarımız gıda fiyatlarının yüksek olması sebebiyle yeterli besin alamıyor, çocuklarımız kansızlıkla, boy kısalığıyla maalesef karşı karşıya kaldılar. Market market gezen, pazarda alışveriş yapmak için akşam saatlerini bekleyen vatandaşlarımız ev alamadığı gibi kiralayacak ev de bulamıyor.
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Remzi Suiçmez’e bir kulak verin diyorum. Tarımsal üretim planlanmasıyla arz talep dengesi sağlanamazsa girdi maliyetleri düşürülmezse, yeterli destek verilmezse, tarımsal kredi ortamı yenileştirilmezse, aracılık sistemi, zincir marketler denetlenmezse maalesef fiyatlar düşmez arkadaşlar. Üretici birliklerini, kooperatifleri güçlendirelim diyorum; Et ve Süt Kurumunu denetleyici olun, Toprak Mahsulleri Ofisini yerli üretici desteklesin. TMO çiftçimizden ürün aldı ama daha o alırken buğdayda bin liraydı ton başına, arpada 500 lira; ya, ses seda yok. Çiftçi malını sattı, TMO malı aldı, daha ödemeleri devam ediyor ama vermesi gereken primlerden ses seda yok. Sayın AK PARTİ’li arkadaşlarım, çiftçilerimizin o satmış olduğu ürünlere istinaden buğdayda ton başına bin liranın, arpada 500 liranın parasını ne zaman ödeyeceksiniz? Hiç bunu sorguladınız mı, sordunuz mu Akbaşoğlu? Çiftçi geldiği zaman ona yok ama Rus, Ukrayna çiftçisi olduğu zaman bütün kaynakları akıtıyorsunuz buradan.
Yine, bakınız, emeklilerin tablosunda 7.500 lira maaş alanlar sizleri üzmüyor mu hiç? Emekli maaşı 7.500 lira, ayrıca çalışmak zorunda kalıyorlar. Dediniz ki: “Bunlara, çalışanlara biz ikramiye veremeyiz.” Buradan çıktık söyledik, çiftçilerle ilgili söyledik, içeride Plan ve Bütçe Komisyonunda Hazine ve Maliye Bakanına, Tarım Bakanına ifade ettik, Çiftçi Kayıt Sistemi’nde olan çiftçilerimizin en azından 5 bin lirasını kurtardık derken, yine, bastık, ifade ettik… Geçen hafta salı günü burada sizin sahada söz verdiğiniz, “Esnafın BAĞ-KUR’unu 7200 güne düşüreceğiz.” dediğiniz kanun teklifini hazırlamıştık. Yine, çiftçimizin BAĞ-KUR’unu “7200 güne düşürelim.” dedik, o gün de ifade ettik. Dedik ki: “Gelin çalışan işçiye, emekliye, memura da 5 bin lirayı verin.” Şimdi duyduk ki yakın zamanda olacak; inşallah bunu çözeriz diyorum.
Değerli arkadaşlar, yandaşı değil, halkı besleyin; yandaşa huzur hakkı değil, emekliye ikramiye hakkı verin.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Ya, insaf Allah aşkına! 45 milyon lira parayla aldın buğday ihalesinden, şirketine para gitti ya!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Kamuyu yandaşa arpalık yapmayın; emekliye, yoksula, vatandaşımıza ülkemizi cennet yapın diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Şirkete para gitti 45 milyon ya! Hâlâ konuşuyor ya! Hanımıyla birlikte olduğu şirkete 45 milyon…
BAŞKAN – Sayın Aygun, lütfen tamamlayalım.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – 2018 yılında 4,6 olan dolar kuru şu anda 28,8.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Oh, götür!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – 2018 yılında 1,25 lira olan ekmek şimdi 8 lira.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Mansur Bey’imiz ihaleye çıkıyor, ne hikmetse tek başına bir bunlar alıyor. Vallahi helal ya!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – 2018 yılında 190,4 lira olan gram altın şimdi 1.848 lira. Siz ise huzur hakkı verecek ve halkımızda huzursuzluk yaratacaksınız.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Türkiye’de bir tek bu var!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Hadi oradan!
Ekonomi, freni patlak kamyon gibi, siz bürokratlarınızı uçuruyorsunuz. Artık milletimizi, ülkemizi düşünün, bir grup zengine değil, bürokrata değil, vatandaş için çalışın. Staj mağdurlarının da bir an evvel sorunlarını gidermemiz gerekiyor.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – En kaliteli buğdayı İlhami Bey satıyor!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Yine, Hayrabolu’da maalesef okullarımızda kaloriferleri yakamıyoruz, kaloriferleri. Sayın Akbaşoğlu, Millî Eğitim Bakanına defalarca söyledik, okullarımız depremsellikle yıkıldı, okullarımızda çocuklarımız üst üste eğitim alıyorlar ama bir de şimdi çıktı, kaloriferler yanmıyor.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Biraz bağış yap aldığın ihalelerden, bağış yap biraz!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Bizler üşüyoruz, anında ısınıyoruz kaloriferlerle ama o 6 yaşındaki çocuklarımız o sınıflarda tir tir titriyor, bir an evvel buna çözüm bulunmasını ümit ediyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Aygun, teşekkür ediyorum.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – 45 milyon ihale aldın, iyi götürüyorsun ha!
Sizden habersiz almamıştır herhâlde.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayıştay rakamlarına bakarsanız… Temyizi kazandım, merak etmeyin, bak!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – 45 milyon, 45 milyon!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ama senin babanın yediklerini biz biliyoruz.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Hanımınla aldın ihaleleri, hanımınızla almadınız mı? 45 milyona aldın mı, almadın mı ihaleyi? Aldın mı, almadın mı?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Hadi, hadi…
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Bak, CHP’li arkadaşlarına da söyle, kaç liralık ihale aldığını arkadaşlarına da anlat, onlar da bilsin.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayıştay raporuna bak, aç Sayıştay raporlarını. Mahkemeye bak ne olmuş, mahkemeye bak ne olmuş!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Oh, oh! Buğday işini zaten en iyi sen yaparsın. 45 milyonu götürdünüz! Oh, oh!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Sen sahtekârsın, geçen hafta zaten pusula verdirtiyordun. Babandan anlıyoruz, baban gibi.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Götür paraları, götür, hadi, hadi canım.
BAŞKAN – Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’na söz veriyorum.
Sayın Akbaşoğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde uluslararası sözleşmeleri görüşüyoruz ve görüşmelerin sonuna geldik. İnşallah, bu konuşmadan sonra 5 adet uluslararası sözleşmeyi hep beraber, takdirlerimizle oylayacağız ve Gine Cumhuriyeti, Kongo Cumhuriyeti, Palau Cumhuriyeti, Lesotho Krallığı ve Ekvator Ginesi Cumhuriyeti’yle ilgili Türkiye Cumhuriyeti devletinin hava trafiği konusunda ikili anlaşmalara müncer olmak üzere, gerçekten iki ülke arasındaki sivil havacılık ilişkilerini ahdî bir temele dayandırmayı amaçlayan uluslararası sözleşmelerin oylanmasına geçeceğiz. Grubumuz adına söz aldım ve değerli milletvekillerinin farklı zaman dilimlerindeki değerlendirmelerine ilişkin de topluca bir cevap vereceğimi kendilerine ifade etmiştim, bu çerçevede huzurunuzdayım.
Öncelikli olarak şunu ifade edeyim ki biz çalışan, çalışmayan emekli ayrımını ortadan kaldırmak suretiyle, inşallah, bu hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlanan 80 maddelik yasa teklifi içerisinde bir önerge vermek suretiyle bütün emeklilerimizin, istisnasız bütün emeklilerimizin 5 bin liralık ikramiyeden yararlanma imkânını yasal sürece bağlayacağız, şimdiden hayırlı ve uğurlu olsun diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Niye başta vermediniz? Niye başta ayrımcılık yaptınız?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Şunu ifade etmek isterim ki biz milletimizin sesini duyuyoruz. Milletvekili arkadaşlarımız arazide, bu konuda, ÇKS sistemine kayıtlı olan, olmayan vesaire farklı farklı birtakım bürokratik yaklaşımlar çerçevesinde ortaya çıkan sonuçlarla ilgili değerli halkımızın, bütün bölge milletvekili arkadaşlarımıza, bize, hepimize bu konudaki taleplerini biz de -Allah'a çok şükür- bir teklife dönüştürmek suretiyle, milletin partisi olan ve milletin adamı olan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatlarıyla Allah’ın izniyle Genel Kurulun gündemine getireceğiz. Bütün milletvekillerinden, bütün parti gruplarından beklentimiz bir an önce bu yasal düzenlemenin hayata geçirilmesidir. Bu konuda bütün Meclisimizin katkılarını bekliyoruz.
Şunu ifade etmek isterim ki hepimizin ortak paydası hakikate erişmek olmalıdır; “Hakikat nedir?” sorusunu sormak ve onu ortaya koymak. Olaylardan ve gerçekliklerden tamamen kopuk olarak ve tamamen kendi kurgularıyla, fantezileriyle bir sonuç elde etmeye, siyasi bir sonuç elde etmeye dönük birtakım olayları hakikatleri çarpıtarak, tamamen birtakım iddiaları kendileri de o iddiaları aktarırken bile önüne, sonuna, arkasına birçok yalan, iftira hususlarını buraya katarak oradan Cumhurbaşkanımıza, grubumuza, Hükûmetimize, bizlere, Türkiye’ye, Türkiye Cumhuriyeti devletine, o devletin şanlı vatandaşlarına, milletimize hakaret asla ve kata kabul edilemez.
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Kimsenin fantezisi yok burada, herkes halkı düşünüyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Siyasi analizleri kendi uhdemizde, kendi siyasi sonuçlarımızı elde etmek için hakiki, gerçek sonuçlara değil de farazi, uydurma sonuçlara bel bağlamak ahlaki ve etik de asla olamaz. Dolayısıyla bu konu üzerinden şunları ifade etmek isterim ki, Genel Kurulu bilgilendirmek isterim ki Türkiye, karada, havada, denizde, her yerde kendi hak, alaka ve menfaatlerine sonuna kadar sahip çıkmıştır ve çıkmaya devam edecektir. Otuz yıllık Karabağ işgalini sonlandıran Azerbaycan'ın Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev, Sayın Cumhurbaşkanımıza, AK PARTİ’ye, AK PARTİ hükûmetlerine, Türkiye’ye ve milletimize teşekkür ediyor elhamdülillah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hakikat bu. Evet, Libya’dan hükûmetin temsilcileri geliyorlar, Cumhurbaşkanımıza teşekkürlerini ifade ediyorlar; Mehmetçik’imize, askerimize, milletimize teşekkürlerini ifade ediyorlar. Niye? Çünkü sömürgeciliğe karşı çıktığımız için ve Libya ile Türkiye arasındaki Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması’nı imzalayıp Birleşmiş Milletlere de tescil ettirerek bu milletin ve devletin, 85 milyon insanımızın, Türk’üyle Kürt'üyle, Alevi’siyle Sünni’siyle bütün bir milletimizin hepsinin hak ve hukukuna sahip çıktığımız için. Libya’da kendi halklarının haklarına sahip çıktığımız, Fransızların, Batılıların burayı sömürmesine engel olduğumuz için teşekkürlerini ifade ediyorlar.
Gerçek böyleyken böyle siyasi haset ve hırsların, kin ve nefretlerin, hırs ve hasetlerin, makam ve şöhretlerin saikiyle bu yanlışları, böyle birtakım kelimeleri bulup bizim üzerimize bocalamaya çalışmak bize hiçbir zarar vermez. Millet zarar vermediğini 14 Mayısta ve 28 Mayısta göstermedi mi? (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Evet, sonuç itibarıyla biz her konuda milletimizin emrindeyiz, milletimizin hizmetindeyiz. Biz, Kürtlerin düşmanı değil dostuyuz. Bakın, bizim Kürt milletvekili arkadaşlarımız var, Arap kökenli arkadaşlarımız var, Alevi…
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ayrımcılık yapmayın Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bir dakika, şöyle: Irkçılık yapanlara söylüyorum. Bu milletin hepsi eşit vatandaşlardır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Değil, değil.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – 85 milyon insanımız Türk milletini oluşturan… Bu devlete, Anayasa’ya, kanunlara göre vatandaşlık bağıyla bağlanan bütün milletimizin adına “Türk milleti” diyoruz ve hepsi de kanun önünde eşittir, o konuda hiçbir ayrım yoktur. Aslında ırkçılık yapanlar ayrımcılık yapıyor, terörü destekleyenler ayrımcılık yapıyor ve teröre karşı durmayanlar ayrımcılık yapıyor. Terörden beslenenler kimler? Sözde kürdistan geçiş devletli Nil’den Fırat’a büyük İsrail’i gerçekleştirmek isteyenler kimler? Gazze’de ne amaçla bulunuyorlar, Akdeniz’de ne amaçla bulunuyorlar? Bizim Güneydoğu Anadolu’muzda bir geçiş devletini büyük İsrail’in eyaleti olarak planlayan birtakım uluslararası güçlere kimse payandalık yapmamalı, onların maşası olan PKK’ya, DAEŞ’e, YPG’ye hep beraber karşı durmalı. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; MHP sıralarından alkışlar)
Şunu ifade edeyim: Bakınız, evet, biz asla ve kata hukuk dışı hiçbir davranışın ve sözün yanında olmayız, her zaman karşısındayız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Bizzat uygularsınız.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir.
Tahir Elçi’yle ilgili bugün konuşmalar yapıldı…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Bizzat uyguluyorsunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – …grubumuz adına gerçekler söylendi. Bu konu yargının önündedir ve yarın da duruşması vardır değerli arkadaşlar, yarın duruşması var. Bilirkişi raporları, Adli Tıp Kurumu raporları ortadadır; TÜBİTAK’a bu konuyla ilgili dosya gönderilmiştir ve süreç devam ediyor. Bu konuda teröristler çatışma hâlinde orada silah sıkmışlardır. Orada Tahir Elçi’yi korumak için bulunan birçok kamu görevlisi polis söz konusudur ve 2 polisimiz şehit olmuş, 1’i yaralanmıştır. Burada, bir çatışma esnasında hangi silahtan ve nasıl bir şekliyle...
ALİ BOZAN (Mersin) – Yarınki duruşmaya mesaj mı gönderiyorsunuz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Ya, böyle bir şey yok ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – ...silahtan çıkan bu kurşunların Tahir Elçi’ye isabet ettiğiyle ilgili bilinmeyen bir durum olduğunu bilirkişi raporları ortaya koymuştur...
ALİ BOZAN (Mersin) – On iki saniyelik kamera kaydı nerede Sayın Akbaşoğlu! On iki saniyelik kamera kaydını çıkarın ortaya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Gerçeği söylemiyorsun! Propaganda yapma!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – ...ve bu konuyla ilgili de süreç devam etmektedir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sekiz yıl oldu ya! Sekiz yıl!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Geç gelen adaletin kimseye faydası olmaz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Ne adaleti ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Biz hiçbir hususun asla ve kata üzerine örtmez...
ALİ BOZAN (Mersin) – Sayın Akbaşoğlu, on iki saniyelik kamera kaydını açıklayın!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – ...hakikatin ortaya çıkmasına ve hukukun üstünlüğünün sonuç itibarıyla tecelli etmesine gereken desteği her zaman verdik, vermeye devam edeceğiz.
ALİ BOZAN (Mersin) – Samimiyseniz on iki saniyeli kamera kaydını açıklayın!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Tanık ifadelerini okuyun, okuyun!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Ve herkes bilsin ki biz bu ülkede sessiz devrimleri gerçekleştirdik, biz ulusal vesayet odaklarıyla çarpışa çarpışa geldik, özgürlüklerin önünü açtık, demokratikleşme devrimlerini yaptık; Kürt kardeşimin de Türk kardeşimin de Arap kardeşimin de Alevi, Sünni kardeşimin de bunu en iyi kendisi biliyor elhamdülillah. Bunun şahidi bizzat AK PARTİ’yi defalarca iktidara getiren 85 milyon insanımızın tamamıdır elhamdülillah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, bir şey söyleyeyim: Biz hiçbir zaman yalan konuşmayız. Bayrağı kaldıranlar kimler, bak burada görülüyor. “Bayrağı kaldırdın.” diyenler vardı ya, “Bayrağı kaldırdınız...”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, lütfen tamamlayalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bakın, şunu söyleyeyim: Biz 85 milyon insanımızı tek bir millet olarak görüyoruz. Tek bayrak; ay yıldızlı al bayrağımız, bizim bayrağımız.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Türk Bayrağı!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Tek devlet, Türkiye Cumhuriyeti devleti; tek vatan…
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Türk vatanı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – …786 bin kilometrekaresiyle bir parçasına hiç kimsenin el uzatamayacağı, göz dikemeyeceği. Biz bayrağımız, ezanımız, vatanımız, milletimiz ve devletimiz adına şehadeti en büyük ulvi bir derece olarak gören bir milletiz ve onun için şehadete her zaman hazırız elhamdülillah bu değerler uğruna. Dolayısıyla, bize “Bayrağı kaldırdın.” diyenler aslında bakın, şu iki resimde aynı yerde bayrakların nasıl kaldırıldığının şahidi olmalılar. Dolayısıyla, bize bir ithamda bulunurken kırk kere düşünmelisiniz, her zaman bu cevabı sizlere ve herkese veririz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Burada ne kadar vekil varsa gelin bakalım, yalan söylüyorsun. Yalan söylüyorsun. Vekillerle bakalım.
BAŞKAN – Peki, Sayın Akbaşoğlu, teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Hatip yalan söylüyor Başkanım, yalan. Gelelim, bakalım, işte orada bayrak. MHP Grup Başkan Vekiline de gösterelim bayrağı indirdikleri yeri.
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, yerimden bir dakika söz istiyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, direkt grubumuza…
BAŞKAN – Sayın Şahin önce söz istedi.
Sayın Şahin, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Akbaşoğlu çalışan emeklilerle ilgili bir konuyu değerlendirdi. Şimdi biz -bir çelişkiye dikkat çekmek istiyorum- bu konuyu defalarca dile getirdik, bu konuda önerge verdik, bu haksızlığın giderilmesi gerektiğine yönelik önerge verdik, bu önerge reddedildiğinde de arkadaşlar alkışladılar, bugün de alkışladılar. Gerçekten bu çelişkiyi anlayabilmiş değilim ama ortada olumlu bir şey var, bizim için önemli olan taraf burasıdır. Arkadaşlar, muhalefetin her dediğine kulağınızı kapatmayın, muhalefetin dediği bazı şeyler sahanın sesidir, sahanın vicdanının sesidir. Bu anlamda etkin bir muhalefetin bir sonucu olarak burada, çalışan emeklilere bu ikramiyenin verilmesini önemsiyoruz, bu da etkin muhalefetin bir sonucudur. Hem bu çelişkiye dikkat çekmek istedim hem de bu yapıcı muhalefet anlayışının Türkiye için bir kazanım olduğuna dikkat çekmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Köksal, buyurun.
40.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Şimdi öncelikli olarak şunu belirtmek istiyorum: Tahir Elçi cinayete kurban gideli tam sekiz yıl olmuş ve siz hâlâ kürsüye çıkıp “Yargıda süreç devam ediyor.” diyorsunuz. Bir hukukçu olarak siz de çok iyi biliyorsunuz ki geç gelen adaletin kimseye faydası olmaz. Yargı devam ediyor diye burada araştırma komisyonu kurulmasına “Hayır.” diyorsunuz ama daha önce bu Mecliste örnekleri var; yargılama devam ederken, hukuki süreç devam ederken bir yandan da Meclis olarak biz araştırma komisyonları kurduk. Niye kaçıyorsunuz? Araştırma komisyonu kurulmasından niye kaçıyorsunuz? Olayın bütün boyutlarının aydınlatılmasından niye korkuyorsunuz? Bu bir.
İkincisi, bayrak mevzusuna gelince, biz şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış al bayrağı başımızın üstünde taşırız.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Özgür Özel şehit cenazesinde niye gülüyor?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ama siz Türkiye Büyük Millet Meclisinde, işte, bakın, bu bayrağı kaldırdınız. Bu bayrağı kaldırdınız, resim burada, milletvekilimiz Mahmut Tanal çekti bu resmi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, Sayın Köksal, lütfen tamamlayalım.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Siz kulisteki bu bayrağı kaldırdınız, bakın, orası boş, 2 resim, Sayın Akbaşoğlu, sayın AKP Grubu. Şimdi, soruyorum size, nerede sizin bayrak sevginiz? Nerede bu ay yıldızlı bayrak, nereye kaldırdınız, niçin kaldırdınız?
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Özgür Özel şehit cenazesinde gülüyordu, benim aklıma bu geldi.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Önce bunun hesabını verin.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Buna hiç cevap vermezsin.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Efendim, batıya gidip “Tek bayrak, tek vatan.” deyip, doğuya gidip, güneydoğuya gidip Kürtçe sloganlar atarak öyle milliyetçilik olmuyor; her yerde aynı dili, aynı söylemi kullanarak oluyor.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Şehit cenazesinde kıkır kıkır gülüyordu Özgür Özel, hatırlıyorsunuz değil mi? Onu hiç söylemezsin! Şehit cenazesinde niye gülüyordu Özgür Özel? Özgür Özel şehit cenazesinde niye gülüyordu?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hadi oradan!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Özgür Bey nasıl gülüyordu ya şehit cenazesinde?
BAŞKAN – Sayın Köksal…
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Utanmadan gülüyordu ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Beştaş, bir dakikanızı istirham ediyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bak oradan provokasyon yapma!
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, aziz bayrağımızla ilgili…
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Gülüyordu, yalan mı söyleyeyim?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – O bizim Genel Başkanımız, haddini aşma! Haddini aşma!
BAŞKAN – Sayın Köksal…
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Gülmüyor muydu, ağlıyor muydu? Gülüyordu.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Jeliboncu, kes sesini jeliboncu! Haddini aşma!
BAŞKAN – Sayın Köksal…
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Gülmeyin! Şehit cenazelerinde gülmemeyi öğreneceksiniz!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Genel Başkanımıza laf söylemek senin haddin değil, jeliboncu!
BAŞKAN – Sayın Köksal…
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Cenazelerde öğreneceksiniz! Kendi arkadaşlarına “hırsız” diyen bir kişiye ne diye anlatayım ben. Arkadaşlarına “hırsız” diyorsun.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri… Sayın Gökçek… Sayın Gökçek…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ne oldu, ne oldu, üstüne mi alındın jeliboncu?
BAŞKAN – Bakın, biz burada böyle müzakere yapamayız.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yaran mı var senin “hırsız” lafından, gocunuyorsun? Jeliboncu!
BAŞKAN – Sayın Köksal… Sayın Köksal, lütfen Divana bakın, lütfen.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Özgür Bey şehit cenazesinde niye gülüyor? Bir söyle bakalım, söyle bakalım.
BAŞKAN – Evet, Sayın Gökçek… Sayın Gökçek, izin verin.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Buyurun Başkanım.
BAŞKAN – Konuşamıyoruz, siz konuştuğunuzu zannediyorsunuz ama ben buradan konuşamadığımızı görüyorum. Üzülüyorum, emin olun, aziz millet de seyrediyor, konuşamayan bir Meclis durumundayız. Birbirimizi dinlemezsek, sözünü tamamlamasına izin vermezsek, ne dediğini dikkatle dinlemezsek konuşamayız, anlaşamayız. Ama pek çok konu, maalesef, konuşuluyor derken, gerçekten ben üzülüyorum burada, konuşamıyoruz. Lütfen dinleyelim. Sözü olana ben zaten söz veriyorum, Divan söz veriyor, her zaman da söz verecektir, sataşma varsa da belli bir sıkıntı varsa da konuşacağız, anlaşacağız ama bağırarak çağırarak, birbirimize karşı saygıyı aşan bir dil kullanarak birbirimizi geçemeyiz, birbirimizle yarış da yapamayız. Onun için de ben…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Size demiyorum. Herkese, kendimi de dâhil ederek söylüyorum.
Şimdi, aziz bayrağımızla ilgili…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, AKP Grubu Osman Gökçek’e söz vermiyor ki yerinden konuşuyor. AKP Grubuna söyleyin.
BAŞKAN – Müsaade buyurun.
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Bekir Bozdağ’ın, Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın (2/638) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Bayrağımızla ilgili yaşanan tartışma nedeniyle Mecliste idari birimlerden biz de bilgi istedik “Nedir bu konu?” diye.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Ben Grup Başkan Vekilimden memnunum, senin gibi arkadaşlarına “hırsız” demiyorum ben.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sen üstüne alınmışsın, sen üstüne alınmışsın. Hırsızlar dışarı!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Benim Grup Başkan Vekilim bir tane! Evet, evet…
BAŞKAN – Arkadaşlarımızın bize gönderdiği bilgi çerçevesinde paylaşmak istiyorum.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Üstüne mi alınıyorsun? Hırsızlar dışarı!
BAŞKAN – Söz konusu alanda…
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Şehit cenazelerinde gülmeyin, rica ediyorum, lütfen.
BAŞKAN – Müsaade buyurun Sayın Gökçek, izin verin ama.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Efendim, şehit cenazelerinde gülüyorlar, hâlâ bize burada cevap yetiştirmeye kalkıyorlar. Gülmeyin!
BAŞKAN – Sayın Gökçek, izin verin, meram anlaşılsın.
ÖZGÜR KARABAT – Arkadaşlar, eğer böyle devam ederse başka türlü muamele görür, söyleyeyim ha!
BAŞKAN – Şimdi, izin verin…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bu şekilde devam edemez!
BAŞKAN – Sayın Köksal…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına ben bu Meclis Genel Kurulunda saygısızlık ettirmem, net söylüyorum! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Gülmeyin, gülmeyin cenazelerde, hadi!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına ben bu salonda saygısızlık ettirmem!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Şehit cenazelerinde gülmeyeceksiniz.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Kes sesini!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Şehit cenazelerinde gülünmez.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Kes sesini ya, kes sesini; terbiyesiz! Sen misin şehitlere saygısı olan!
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, izniniz var mı, ben konuşabilir miyim!
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Şehide “kelle” diyen kim? Şehide kelle diyen kim? Kim dedi şehide “kelle” diye?
EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) – İşiniz gücünüz şov ya!
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Şehide “kelle” diyen kim?
BAŞKAN – Değerli milletvekili arkadaşlarım, lütfen konuşmaya izin verin.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Twitter değil burası ya!
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sen git, jelibon rezervlerine bak.
BAŞKAN – Sayın Gökçek, Sayın İnan; bak, buradan yaptığınız sataşmalarla buranın çalışması da sıkıntıya giriyor. Ben buradan bakıyorum, AK PARTİ Grubuna da bir sürü sopa attırıyorsunuz; yapmayın, yapmayın, fayda sağlamıyor. Buradan bakıyorum ben adil bir şekilde kim ne yapıyor diye. Laf atan hep sopa yer çünkü kürsüye hâkim olan kürsüdeki, mikrofon ona açık, o konuşuyor, millet onu duyuyor; sizin söylediğiniz sadece tutanaklara geçiyorsa, o kadar ama dışarıda sizin söyledikleriniz duyulmuyor ama yediğiniz sopa duyuluyor. İzin vermeyin buna, hiçbir vekil arkadaşım, herkese de söylüyorum. Onun için, sataşmaların burada kimseye bir faydası yok, hele sataşana hiçbir faydası yok. İzin verin, Genel Kurul çalışsın, birbirimizi dinleyelim, birbirimizi anlayalım; ona göre de çalışmalarımızı başarılı ve verimli bir şekilde sürdürelim. Meclisi biz çalıştırmakla görevliyiz, şurada bakıyorum, emin olun… Gün boyu boşa giden zamana bakıyorum, bu millet bize bunun için oy vermiyor; burada zamanı boşa niye harcayalım? O şunu dedi, bu bunu dedi; onu düzelteyim, bunu düzelteyim; saatler gidiyor, lütfen… Ben bütün arkadaşlarımızdan istirham ediyorum, Meclisin çalışmalarını beraber güzelleştirebiliriz ya da beraber kötü hâle getirebiliriz. Biz güzelleştirmeden yana olalım diyorum.
Bayrakla ilgili konuyu Sayın Tanal da diğer arkadaşlar da dile getirdi, idari birimlerden “Konu nedir?” diye sordurdum, gelen notun ilgili kısmını okuyorum: “Söz konusu alanda Türk Bayrağı’nın asılı olduğu yerin altına ihtiyaca binaen elektrik panosu ve dolap montajı yapılmıştır, söz konusu pano ve dolap duvar zeminini yaklaşık 10-15 santim aşınca Türk Bayrağı’nın layık olduğu manevi değeri zedeleyici şeklini alması dolayısıyla kaldırılması yoluna gidilmiştir.” Yoksa burada bayrağa karşı Meclisin bir saygısızlık içinde olacağını ben hiçbir vekilimizin, hiçbir üyenin düşünmesini doğru görmem; bu, bu Meclise de bu millete de gerçekten büyük bir haksızlık olur. Meclis Başkanlığının, Meclis çalışanlarının ve bu milletin vekillerinin, bayrak için şehadeti göze almış insanların bayrak sevgisinin sorgulanmasını da doğru görmediğimizi, bayrağımız üzerinden de böyle bir tartışmaya daha fazla devam etmenin doğru olmadığını burada ifade etmek istiyorum.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Tanal, bu konuyu burada kapatalım.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Bu konu değil.
BAŞKAN - İstirham ediyorum, bu konuyu burada kapatalım.
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Özür dilerim.
Bakın, Değerli Başkanım, ben tartışmayı yürütmek istemiyorum. Son söz şu: Size verilen bilgi… Oradaki elektrikle ilgili daha önceden de vardı, yeni bir elektrik tesisatı çekilmedi.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Ya, sen teknik personel misin?
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Çekilmedi, bilmediğiniz şeyi konuşmayın.
BAŞKAN – Peki.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – O elektrik daha önceden de orada vardı.
BAŞKAN – Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Özür dilerim, son söz: Kendiniz de bakabilirsiniz, gerçek dışı beyanda bulunuyorlar, evet, onun üzerine sonradan bir kapak yapmışlar ama daha önceden niye oraya o kapağı yapmadılar da…
BAŞKAN – Peki, Sayın Tanal, peki, konu anlaşıldı, konu anlaşıldı.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Orada elektrik vardı, yeni bir elektrik çekilmedi.
BAŞKAN – Burada bayrağımıza dönük bir saygısızlık söz konusu değil.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Ama yapıldı, indirildi, yine asılabilir oraya. Yeniden asılabilir oraya, mahzuru yok, mahzuru yok. Başkanım…
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yeniden asılsın.
BAŞKAN – Bayrağımızın manevi şahsiyetini korumaya dönük hassasiyetle yapılmış bir iş var, o yüzden farklı değerlendirmeyelim.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yeniden asılsın.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Değerli Başkanım, asılmanın mahzuru yok, asılabilir.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.
Meram anlaşıldı, teşekkür ediyorum Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Bakın, Değerli Başkanım, asılabilir, asılmayı engelleyen bir şey yok.
BAŞKAN – Sizin ne dediğinizi herkes anladı, kayda da geçti, anlaşıldı.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Peki.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, bayrak yeniden asılabilir oraya, buna bir engel yok.
BAŞKAN – Efendim, anlaşıldı Sayın Köksal.
Sayın Köksal, meram anlaşıldı. Burada kimse kimsenin bayrak sevgisini tartmaya hakkı yok.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, o bayrak buraya gelecek, o kadar yani, bu kadar basit. O bayrak oraya gelecek.
BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğrusu normalde şu ana kadar oylamayı tamamlamış olacaktık.
BAŞKAN – Çoktan bitmesi lazım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Ama Sayın Akbaşoğlu sağ olsun, son konuşmayı güçlü bir ajitasyonla kendi grubuna atfen yaptığı için ve gün boyu yapılan tartışmaları tekrar gündeme getirdiği için yaklaşık yarım saat kaybettik, kendisini tebrik ediyorum.
BAŞKAN – Bir yarım saat daha kaybetmeyelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Ve şunun için söz aldım...
Kaybettirdi bize yani hepimize çünkü ne sözleşme üzerine konuştu ne kabul üzerine bir öneride bulundu ne gündemimize dair bir şey söyledi, geçen konuları tekrar gündeme getirdi, biz de cevap vereceğiz.
Tahir Elçi’nin katledilmesine ilişkin ben Akbaşoğlu’nun yerinde olsam gerçekten bu konuda susardım. Sekiz yıl geçmiş cinayetin üzerinden, kendi Başbakanı söz vermiş, Adalet Bakanı söz vermiş...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen tamamlayalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Bitiriyorum.
İktidar partisi olarak söz vermişler “Katilleri bulacağız.” diye, bulmamışlar; “bulamamışlar” demiyorum. Hep kullandığımız bir cümle var; devletin aydınlatamayacağı cinayet yoktur, aydınlatmadığı cinayet vardır. Burada bilerek ve istenerek Tahir Elçi’yi katleden el ve silah karartılıyor. Bugün Sayın Akbaşoğlu ilan etti -çok tehlikeli buldum- yargı yerine karar verdi, dedi ki: “Tahir Elçi’ye isabet eden merminin hangi silahtan çıktığı belli değil.” Böyle bir şey yok ya. Kendisi mahkeme mi? Demek ki biliyor, demek ki arkasındaki kararın mealini gayet iyi biliyor ve burada ilan etti. Sekiz yıldır “Hâlâ dava devam ediyor.” diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Beştaş, lütfen burada bitirelim. Bu konuyu bugün bak, çok konuştuk.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Son cümlem. Kayıtlara geçsin sadece.
BAŞKAN – Geçti kayıtlara. İzin verin tamamlayalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Tahir Elçi’ye ilişkin şunu unutmasınlar: Hesap sormaktan, katilini aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Ve Akbaşoğlu da bugünkü açıklamasına ilişkin ya bir düzeltme yapsın ya da geri alsın yani bilmiyorum ne diyecek.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
42.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Ben ajitasyona dönük bir konuşma değil, hakikatlere dönük bir konuşma yaptım ve uluslararası sözleşmelerle ilgili burada bütün partiler sözleşme içeriği dışında bütün konulara ilişkin hususlarda hep grubumuzu itham ettiler, ona dair değerlendirmelerde bulundular ve ben de bütün bu değerlendirmelere ilişkin toplu bir cevap vereceğimi, araya girmeyeceğimi ifade ettim. Arada kendilerine cevap verebilirdim ama uzamaması için kendi grubumuz adına yarım saatlik hakkın on dakikasını kullanarak cevap verdim. Şimdi, her türlü ithamı bütün muhalefet partileri yapacaklar istedikleri gibi, biz hiç ağzımızı açmayacağız, hiç cevap vermeyeceğiz, öyle istiyorlar ama öyle değil, hakikatleri biz konuşmaya devam edeceğiz. Sözleşme üzerine girdim, 5 tane ülkeyle ilgili…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum.
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, lütfen son sözünüzü alalım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Aynı süreyi istiyorum bu kadar, aynı süre. Bakın, biraz evvel ithamı hani…
BAŞKAN – Tamam, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tabii, replik-düplik vardır ya, replik-düplik, ikimiz de avukatız, biliriz yani bunları, silahların eşitliği denir vesaire, savunmanın falan; size tanınan bize de tanınırsa… Biz bütün, 4 tane muhalefet partisinin grubumuza ithamlarıyla ilgili beş dakikalık sürede yirmi dakikalık üzerimize söylenen sözlere cevap vermeye çalışıyoruz. Bu cevabı vermemizden de kimsenin gocunmaması lazım ve oradan şahsileştirerek, “Akbaşoğlu” diyerek de yalnızlaştırarak sanki kendileri sebebiyet vermemiş de bütün bunlara, biz cevap vererek, hakikatleri ortaya koyarak bizi, efendim, bu konuda suçlu hâline getirmeye çalışmak da… Mesleki anlamda, Grup Başkan Vekili anlamında da ben hiçbir arkadaşıma bugüne kadar böyle bir yaklaşımla -altı yıla yakındır Grup Başkan Vekiliyim- böyle bir tutum ve davranışım, nezaket dışı davranışım hiçbir zaman olmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum.
BAŞKAN – Efendim, “aynı, eşit” dediniz, bakın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Son olarak…
BAŞKAN – Ona da iki dakika verdim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Son olarak, bitiriyorum efendim.
BAŞKAN – Tamam, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Son olarak, bitiriyorum.
BAŞKAN – Ama iki dakika verdim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Konuya ilişkin “Açıklasın.” dedi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Bana iki dakika verdiniz.
BAŞKAN – Oraya da iki verdim, size de iki veriyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Konuya ilişkin bir şey sordu, cevap vereceğim.
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Peki, kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum.
BAŞKAN – Siz dediniz ki: “Eşit verin.” Ben de eşit verdim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bakın, nasıl gizli tanık ifadelerini okudu dosyadan? Kendisi “Gizli tanık ifadelerini dosyadan okuyorum.” demedi mi? Sonra “Londra’dan bir bilirkişi raporunu okuyorum.” demedi mi? Orada Adli Tıp Kurumunun da raporları var dosyanın içerisinde, onları okumadınız mı?
ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) – Değiştirilen raporlar mı? Silinen raporlar mı? Hangi raporlar?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Değiştirildi o raporlar.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ben o raporlara istinaden diyorum ki bilirkişi raporları böyle söylüyor.
ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) – Silinen raporlar mı? Hangi raporlar?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ve bu konuda TÜBİTAK’a da dosya gönderilmiş vaziyette, inceleme devam ediyor ve yarın duruşması var diye teknik, hukuki bir bilgi veriyorum. Dolayısıyla orada çatışan teröristler olay mahallinden kaçmışlar. Çatışan, silah sıkan teröristlerin silahları yok ortada, kendileri de yok ortada.
ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) – Kaçarkenki görüntüleri var, ellerinde silah yok.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Başkanım, hatibin sesi bize gelmiyor. Bir süre verin yarım saat de konuşsun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Dolayısıyla bu konuda biz ithamlara cevap verme hakkımızı her zaman mahfuz tutuyoruz. Hakikatleri her zaman ortaya koymaya devam edeceğimizi ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla ve hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, inşallah siz de başlamazsınız.
Buyurun.
43.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, çalışma ortamını rahatlatmak için söz aldığına ilişkin açıklaması
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Vallahi ben sadece zatıalinizi rahatlatmak için söz aldım.
BAŞKAN – Allah razı olsun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Aslında Sayın Akbaşoğlu'na, Sayın Beştaş'a, Sayın Köksal’a cevap verecektim ama bu saatte böyle bir tartışma olmasın diye araya gideyim istedim. Herhâlde bundan sonra da bir gürültü çıkmaz diye umuyorum.
Teşekkür ediyorum size.
BAŞKAN – Peki, ben teşekkür ediyorum, çok sağ olun, çok teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/40) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 24) (Devam)
BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası “Başkanın gerekli görmesi halinde açık oylama oturumun sonuna veya haftanın belli bir gününe bırakılabilir.” hükmünü havidir. Bu hüküm uyarınca teklifin açık oylamasını oturumun sonuna bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi, 2’nci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kongo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
2.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kongo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/42) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 25) [(*)]
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 25 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teklifin 1’inci maddesini okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE KONGO CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 15 Kasım 2012 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kongo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.
Şimdi 3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri, 3’üncü sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Palau Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Hizmetleri Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Palau Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Hizmetleri Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/43) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 26) [(*)]
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 26 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE PALAU CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA HİZMETLERİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 22 Kasım 2019 tarihinde Nagoya’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Palau Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Hizmetleri Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Evet, madde üzerinde söz isteyen? Yok.
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde isteyen? Yok.
2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde isteyen? Yok.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri, 4’üncü sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Lesotho Krallığı Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Lesotho Krallığı Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/44) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 27) [(*)]
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 27 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE LESOTHO KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 19 Kasım 2018 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Lesotho Krallığı Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri, 5’inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekvator Ginesi Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
5.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekvator Ginesi Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/45) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 28) [(*)]
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 28 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teklifin 1’inci maddesini okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE EKVATOR GİNESİ CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- (1) 22 Temmuz 2020 tarihinde Malabo’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ekvator Ginesi Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz talebi? Yok.
Teklifin 1’inci maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teklifin 2’nci maddesini okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz talebi? Yok.
2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz talebi? Yok.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın ve bugün yapılacak diğer açık oylamaların elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Bu açıklama bugün yapılacak diğer oylamalar için de geçerli olacaktır.
Şimdi oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Başkanım, şimdi gerçek bir şeyler söyleyeceğim, kızacaksınız. Sayın Başkanım, oylamalara geçiyoruz, orada Komisyon yerinden kalktı; bu, çalışmanın bir parçası. Komisyon olmadan çalışma olmayacağına göre Komisyon olmadan oylama da olmaz yani orada yok; bunun bir parçası…
BAŞKAN – Evet, değerli milletvekilleri, kanun teklifleri görüşülürken Komisyonun yerinde olması aranır ancak oylama sırasında yerinde olması şart değildir. Meclisimizin teamüllerine ve İç Tüzük’e aykırı bir durum yok.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Şimdi, 28 sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucunu açıklıyorum:
“Kullanılan oy sayısı : 322
Kabul : 312
Çekimser : 10 [(*)]
Kâtip Üye Kâtip Üye
Adil Biçer Yasin Öztürk
Kütahya Denizli”
Bu sonuca göre teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
Şimdi İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bıraktığımız açık oylamaları yapacağız.
24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylamasına başlıyoruz.
1.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/40) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 24) (Devam)
BAŞKAN – Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucunu açıklıyorum:
“Kullanılan oy sayısı : 322
Kabul : 310
Çekimser : 10 [(*)]
Kâtip Üye Kâtip Üye
Adil Biçer Yasin Öztürk
Kütahya Denizli”
Bu sonuca göre kanun teklifi kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Şimdi 25 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylamasına başlıyoruz.
2.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kongo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/42) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 25) (Devam)
BAŞKAN - Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 25 sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucunu açıklıyorum:
“Kullanılan oy sayısı : 318
Kabul : 308
Çekimser : 10 [(*)]
Kâtip Üye Kâtip Üye
Adil Biçer Yasin Öztürk
Kütahya Denizli”
Bu sonuca göre teklif kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Şimdi, 26 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylamasına başlıyoruz.
3.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Palau Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Hizmetleri Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/43) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 26) (Devam)
BAŞKAN – Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 26 sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucunu açıklıyorum:
“Kullanılan oy sayısı : 318
Kabul : 307
Çekimser : 11 [(*)]
Kâtip Üye Kâtip Üye
Adil Biçer Yasin Öztürk
Kütahya Denizli”
Bu sonuca göre teklif kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Şimdi 27 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylamasına başlıyoruz.
4.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Lesotho Krallığı Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/44) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 27) (Devam)
BAŞKAN – Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 27 sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucunu açıklıyorum:
“Kullanılan oy sayısı : 320
Kabul : 309
Çekimser : 11 [(*)]
Kâtip Üye Kâtip Üye
Adil Biçer Yasin Öztürk
Kütahya Denizli”
Bu sonuca göre teklif kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
Şimdi, 6’ncı sırada yer alan 29 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.
6.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Burkina Faso Hükümeti Arasında Havacılık Hizmetleri Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/46) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 29)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7’nci sırada yer alan, 30 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine başlıyoruz.
7.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Namibya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/48) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 30)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 29 Kasım 2023 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.37
[(*)] 24 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir
[(*)] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
[(*)] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
[(*)] 25 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
[(*)] 26 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
[(*)] 27 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
[(*)] 28 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
[(*)] Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
[(*)] Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
[(*)] Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
[(*)] Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
[(*)] Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.