TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

78’inci Birleşim

7 Mayıs 2024 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca’nın, bugün Türkiye Cumhuriyeti tarihinde unutulmaz bir anı yaşadıklarına, Başkanlık Divanında ilk kez 3 kadın milletvekilinin yer aldığına ilişkin konuşması

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Ahmet Fethan Baykoç’un, siyonizm sorununa ve Filistin gerçeğine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Şanlıurfa Milletvekili Ferit Şenyaşar’ın, Şanlıurfa’nın yerel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın, 6 Mayıs 1972’de gerçekleştirilen idamların 52’nci yılında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’a, darağacında 3 fidana ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Sakarya Üniversitesi ve Akdeniz Üniversitesi öğrencilerine “Hoş geldiniz.” denilmesi

2.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Anadolu Üniversitesi öğrencilerine “Hoş geldiniz.” denilmesi

B) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Mersin Milletvekili Ali Bozan’ın Anayasa Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısının 3 Mayıs 2024 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/49)

2.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, (2/1286) esas numaralı 926 Sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/50)

 

C) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi NATO PA Türk Grubu Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Katar Ekonomik Forumu’na katılmak üzere Katar’ın başkenti Doha’ya ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/868)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Ankara Milletvekili Fuat Oktay ve beraberinde bir heyetin 22-24 Mayıs 2024 tarihlerinde Norveç’e resmî bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/869)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Ankara Milletvekili Fuat Oktay ve beraberinde bir heyetin 14-16 Mayıs 2024 tarihlerinde Danimarka’ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/870)

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

7.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

9.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

11.- Mersin Milletvekili Havva Sibel Söylemez’in, millî muharip uçak KAAN’ın 2’nci uçuşuna ilişkin açıklaması

12.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, Mecliste 24 Nisan 1972 yılında Deniz Gezmiş’in idam tasarısıyla ilgili yapılan oylamaya ilişkin açıklaması

13.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’da elektriklerin kesik olduğuna ilişkin açıklaması

14.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Almanya'da yaptığı açıklamaya ve insanların yoksulluk girdabında boğulduğuna ilişkin açıklaması

15.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’nın, Osmaniye’nin köylülerinin mülkiyet sorunlarına ilişkin açıklaması

16.- Hakkâri Milletvekili Onur Düşünmez’in, Hakkâri’nin Kavaklı köyündeki maden faaliyetlerine ilişkin köy halkının başlattığı direnişin 16’ncı gününe ilişkin açıklaması

17.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, AKP milletvekillerinin Amasya ve ilçelerinde “çalıştay” ve “istişare toplantısı” adı altında yaptıkları toplantılara ilişkin açıklaması

18.- Aydın Milletvekili Evrim Karakoz’un, mülakatlara ve 20 bin öğretmen ataması yapılacağı açıklamasına ilişkin açıklaması

19.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, Zonguldak’ta ve Türkiye genelinde kesilen trafik cezalarındaki artışa ilişkin açıklaması

20.- Afyonkarahisar Milletvekili Hasan Arslan’ın, 5 Mayıs Dünya Ebeler Günü’ne ilişkin açıklaması

21.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, geçen hafta Uşak'ta 7 yaşındaki bir çocuğu meningokok menenjitinden kaybettiklerine ilişkin açıklaması

22.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, iktidarın 20 bin öğretmen ataması kararına ilişkin açıklaması

23.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, emeklilerin açlık sınırında yaşam mücadelesi verdiğine ilişkin açıklaması

24.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, mülakatlara ve 20 bin öğretmen ataması yapılacağı açıklamasına ilişkin açıklaması

25.- Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar’ın, bugün, gençlerin eğitim düzeyi arttıkça aldıkları ücretlerde, iş bulma oranlarında aksi yönde azalma olduğuna ilişkin açıklaması

26.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, deprem bölgesi Kahramanmaraş'taki sorunlara ilişkin açıklaması

27.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Çorum halkına her seçim öncesi verilen sözlerin yerine getirilmediğine ilişkin açıklaması

28.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Mersin’deki tavuk üreticilerinin beyaz et ihracatına getirilen sınırlamayla mağdur edildiğine ilişkin açıklaması

29.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Hükûmetin yirmi iki yıldır kırmızı et sektöründeki sorunlara kalıcı çözüm üretemediğine ilişkin açıklaması

30.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, Reyhanlı patlamasının 11'inci yıl dönümüne, stajyerler ve çırakların sigorta tescil tarihlerinin hizmete başlama yılı olarak kabul edilmesinin zaruri olduğuna ilişkin açıklaması

31.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, öğretmenlerin mülakatın kaldırılması ve atama taleplerine ilişkin açıklaması

32.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, Millî Eğitim Bakanlığının Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ne ilişkin açıklaması

33.- Kars Milletvekili Adem Çalkın’ın, İzmir Karşıyaka Belediyesine bağlı Zübeyde Hanım Nikâh Sarayında edilen duanın görevli tarafından kesildiğine ilişkin açıklaması

34.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, İl Başkanı Avukat Mustafa Kulkuloğlu’nun vefatının 44'üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

35.- Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir’in, Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı saygıyla andığına ilişkin açıklaması

37.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, TMO’nun hâlen buğday alımına dair açıklama yapmadığına ve fiyat vermediğine ilişkin açıklaması

38.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, Van’la dayanışma eylemlerinde gözaltına alınıp tutuklanan Sedanur Uğur ve Sibel Örkmez’e ilişkin açıklaması

39.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Tarım Bakanını acil buğday taban fiyatını açıklamaya çağırdıklarına ve Erzurum Aziziye’de “jeotermal” denen seraların kömürle ısıtıldığına ilişkin açıklaması

40.- Kayseri Milletvekili Sayın Bayar Özsoy’un, partisi içinde İçişleri Bakanlığından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan’ın attığı, İçişleri Bakanını göreve davet eden “tweet”e ilişkin açıklaması

41.- Ankara Milletvekili Deniz Demir’in, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 şüpheli hakkında hazırladığı iddianameye ilişkin açıklaması

42.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, bugün 3 kadın milletvekilinin Başkanlık Divanında yer almasına, Gaziantep'te bir trafik kazasında hayatını kaybeden 6 vatandaşa, Millî Eğitim Bakanının 20 bin öğretmen atamasına ilişkin açıklamasına, mülakatlara, “Millî Eğitim Akademisi” adı altında bir akademi kurulacağına, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi Grubu olarak 7 Ekimden bu yana defalarca araştırma önergesi verdiklerine ve genel görüşme talebinde bulunduklarına, bu kürsüde Filistin davasına sahip çıkan herkesten bu iktidarın özür dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

44.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, 3 kadın üyenin, 3 kadın başkanın Başkanlık Divanını oluşturmasına, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in 20 bin öğretmen ataması yapılacağını ve mülakatın kaldırılmayacağını açıklamasına, Türkiye'nin içinde bulunduğu iktisadi durum nedeniyle vatandaşların göçü bir çıkış yolu olarak gördüğüne ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye’yi çok ciddi sorunlara gebe bıraktığına, Netanyahu rejiminin sürdürdüğü vahşeti ve soykırımı bir kez daha kınadıklarına ilişkin açıklaması

45.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın 6 Mayıs 1972'de idam edilmelerinin 52’nci yılına, 5 Mayıs Paskalya Bayramı’na, 5-6 Mayıs tarihlerinde kutlanan Hıdırellez’e, Dersim Düzgün Baba Cemevi’nde yaşananlara ve AKP Hükûmetini hukuka ve inanca, Alevi inancına saygıya davet ettiğine, Kültür ve Turizm Bakanlığının birkaç hafta öncesinde cemevlerinin su faturalarını ödeyeceğini ifade ettiğine, Standard & Poor’s’un Türkiye'nin kredi notunu B’den B+’ya çıkarması üzerine Hazine ve Maliye Bakanının yaptığı açıklamaya, Millî Eğitim Bakanının 20 bin öğretmen ataması yapılacağını duyurmasına, Gazeteci Celal Başlangıç’ın sürgünde yaşamını yitirdiğine ve tutuklanan Mezopotamya Ajansı Muhabiri Esra Solin’e ilişkin açıklaması

46.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, İYİ Partinin yeni Grup Başkan Vekilleri Buğra Kavuncu’ya ve Turhan Çömez’e, bugün 3 kadın milletvekili tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisinin yönetiliyor olmasına, Deniz’i, Hüseyin’i, Yusuf’u saygıyla andığına ve Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanının yaptığı, Denizlerin, Hüseyinlerin, Yusufların idamına yönelik kararın yok sayılmasına ilişkin bir Meclis kararını üretme çağrısını sürdürdüğüne, 1 Mayıs 2024’te İstanbul’da yaşananlara, 13 Şubat 2024 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan sekizinci yargı paketinin Anayasa Mahkemesine götürdükleri maddelerine, Türkiye Yüzyılı Maarif Planı’na ve Millî Eğitim Bakanının mülakatla ilgili açıklamasına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üç günlük gündemine, Cumhuriyet Halk Partisinin 26 Mayıs 2024 tarihinde Ankara'da büyük emekli mitingi gerçekleştireceğine ilişkin açıklaması

47.- Manisa Milletvekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu’nun, dün Gaziantep'in İslâhiye ilçesinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybedenlere, İsrail savaş kabinesinin Refah’ta saldırılara devam etme kararı almasına, Türkiye için katılımcı ve güçlü bir anayasa yapma imkânı ve iradesinin Gazi Mecliste şu anda var olduğuna, 8-14 Mayıs Vakıflar Haftası’na ilişkin açıklaması

48.- Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir’in, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’ın, emekli polislerin büyük bir ekonomik sıkıntıya düştüğüne ilişkin açıklaması

51.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, kademeli emeklilikle ilgili yasal düzenlemenin derhâl Meclise getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

52.- Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın, Türkiye’nin 2015'ten beri kutuplaşma ve hukuksuzluk iklimine savrulduğuna ilişkin açıklaması

53.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, bugün Meclisi ziyaret eden Cumartesi Annelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

54.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, CHP Trabzon önceki dönem İl Başkanı Cafer Hazaroğlu’nun vefatına, fındık destek ödemelerinin mayıs ayı gelmesine rağmen yapılmadığına ve fındık bahçelerine dadanan kahverengi kokarcanın fındığın kökünü kuruttuğuna ilişkin açıklaması

55.- Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın’ın, Dargeçit JİTEM davasına ilişkin açıklaması

56.- Mersin Milletvekili Hasan Ufuk Çakır’ın, Mersinli çiftçilerin mağduriyetlerine ilişkin açıklaması

57.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, dün Gaziantep’in İslâhiye ilçesinde yaşanan kazaya ve 6 Şubat depreminde zarar gören İslâhiye-Hatay yoluna ilişkin açıklaması

58.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, engelli memurların emekli maaşlarına ilişkin açıklaması

59.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, yıllardır tamamlanmayan İslâhiye-Hatay kara yolunda meydana gelen kazaya ilişkin açıklaması

60.- Amasya Milletvekili Hasan Çilez’in, Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

61.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Konya Milletvekili Orhan Erdem’in İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

62.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, bugün Meclisi ziyaret eden cumartesi insanlarına ilişkin açıklaması

63.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Karabük Milletvekili Cem Şahin’in DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

64.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

65.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

66.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

67.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

68.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve bugün Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

69.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, bugün Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

70.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta ile Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

71.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın bugün yerinden sarf ettiği ifadeleriyle ilgili düzeltme yapılacaksa bunun şimdi yapılmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

72.- Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın, maksadı aşan sözleri olduysa sözlerini geri aldığına, maksadının ortamı germek olmadığına ilişkin açıklaması

73.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın 72 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

74.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

75.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

76.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

77.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

78.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Bülent Kaya ile Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

79.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın tarafından, öğretmenlerin istihdam sorunlarının araştırılması amacıyla 7/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 

2.- İYİ Parti Grubunun, İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar ve 19 milletvekili tarafından, öğretmen alımlarında mülakat uygulamasının kaldırılması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 25/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, Kobani davasındaki hukuk dışılıkların tespit edilmesi amacıyla 7/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, öğretmen atamalarının yetersizliğinin nedenlerini detaylı bir şekilde incelemek, mevcut atama politikalarının getirdiği sorunları tespit etmek ve çözüm önerileri geliştirmek amacıyla 7/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

5.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi

 

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Anayasa Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

 

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının Özbekistan Cumhuriyeti’ndeki Faaliyeti Hakkında Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/74) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 72)

2.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Suçla Mücadelede İş Birliği Konulu Anlaşma ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Suçla Mücadelede İş Birliği Konulu Anlaşma’da Yapılan Değişiklikler ve İlavelere İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/65) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 57)

3.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kolluk Eğitimi İş Birliği Protokolü ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kolluk Eğitimi İş Birliği Protokolü’nde Yapılan Değişiklikler ve İlaveler ile İlgili Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/66) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 58)

4.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/51) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 60)

5.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayii Alanında İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/53) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 65)

6.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hükümlü Nakli Andlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1644) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 85)

 

XI.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 72) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının Özbekistan Cumhuriyeti’ndeki Faaliyeti Hakkında Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'nin oylaması

2.- (S. Sayısı: 57) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Suçla Mücadelede İş Birliği Konulu Anlaşma ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Suçla Mücadelede İş Birliği Konulu Anlaşma’da Yapılan Değişiklikler ve İlavelere İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'nin oylaması

3.- (S. Sayısı: 58) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kolluk Eğitimi İş Birliği Protokolü ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kolluk Eğitimi İş Birliği Protokolü’nde Yapılan Değişiklikler ve İlaveler ile İlgili Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'nin oylaması

4.- (S. Sayısı: 60) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'nin oylaması

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, gıda enflasyonunun önlenmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/10911)

2.- Karabük Milletvekili Cevdet Akay’ın, 11 Mart 2023 tarihinde Ziraat Bankası tarafından yapılan altın alımına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/10916)

3.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, 3 Mart 2024 tarihinde yapılan Millî Savunma Üniversitesi Askeri Öğrenci Aday Belirleme Sınavı’na ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’in cevabı (7/11008)

4.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, vicdani ret beyanında bulunan bir kişiye ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’in cevabı (7/11009)

5.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda yapılan görevde yükselme ve ünvan değişikliği sınavları ile terfilere ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’in cevabı (7/11010)

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu’nun, 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimlerine dair bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’in cevabı (7/11011)

7.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türk Kızılay Derneği’nin Şanlıurfa şubesinde görev yerleri değiştirilen personele ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/11032)

8.- Siirt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş’ın, Siirt Üniversitesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/11033)

7 Mayıs 2024 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA

KÂTİP ÜYELER : Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-------0-------

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78'inci Birleşimini açıyorum.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca’nın, bugün Türkiye Cumhuriyeti tarihinde unutulmaz bir anı yaşadıklarına, Başkanlık Divanında ilk kez 3 kadın milletvekilinin yer aldığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, bugün, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde unutulmaz bir anı yaşıyoruz. Başkanlık Divanında ilk kez 3 kadın milletvekili yer alıyor. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Bu önemli tarihsel kilometre taşı, kadınların temsil gücünü ve cinsiyet eşitliğini ön plana çıkarıyor. Başkanlık Divanındaki 3 kadının bir araya gelmesi kadınların seslerinin duyulmasını sağlayarak toplumun her kesiminde eşitlik ve kapsayıcılık için önemli bir örnek teşkil ediyor. Bu tarihsel olayın kadın temsilîyetinin artışını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini güçlendirme çabalarını destekleyeceğine inanıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, siyonizm sorunu ve Filistin gerçeği hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Ahmet Fethan Baykoç’a aittir.

Buyurun Sayın Baykoç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Ahmet Fethan Baykoç’un, siyonizm sorununa ve Filistin gerçeğine ilişkin gündem dışı konuşması

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; aziz milletimiz başta olmak üzere Gazi Meclisimizin çatısı altında her birinizi saygıyla selamlıyorum.

Maalesef ki bugün dünya, insanlık, geleceğimiz ve istisnasız tüm dinlerle birlikte, ortak insani değerler son derece tehlike arz eden bir tehditle karşı karşıyadır. Bu tehdidin adı siyonizm terörüdür. Siyonist terör, bugün dünyada sadece Filistin'de, Gazze'de kendini gösterse de geçmişe baktığımız zaman bu sapkın, sözde ideoloji başta Museviler ve Yahudi halkı olmak üzere Hristiyanların, Müslümanların, tüm dünya değerlerinin ve dinlerin ortak tehlikesidir. Her şeyden önce siyonizm, doğuşu itibarıyla Yahudilikten değil, 19'uncu yüzyıl Avrupa ırkçılığından doğmuş, sözde bir doktrindir. İsrail Devleti’nin Anayasa Mahkemesi hâkimi Haim Cohen’in şu sözleri ise biraz önce bahsettiğim gerçeğin yansımasıdır: “Talihin acı cilvesine bakın ki Naziler tarafından savunulan ve Nürnberg’in yüz karası kanunlarına ilham kaynağı olan ırkçı ve biyolojik tezlerin aynıları İsrail Devleti’nin bağrında temel vazifesi görüyorlar.” Ünlü tarihçi ve filozof Roger Garaudy’nin de dediği gibi “Siyonistlerin asıl gayesi Yahudilerin hayatlarını kurtarmak değil, Filistin'de bir siyonist devlet kurmaktır.”

İsrail Devleti’nin ilk yöneticisi olan Ben-Gurion’un 7 Aralık 1938’de yapmış olduğu konuşmada “Eğer bilsem ki tüm Yahudi çocuklarını İngiltere’ye göndererek tamamını kurtaracağım, ben asla bunu tercih etmem. Zira bizler bu çocukların hayatını değil, İsrail’i düşünmek zorundayız.” sözleri Garaudy’i destekler niteliktedir. Avrupa’daki Yahudilerin kurtarılması yönetici sınıfının öncelikleri arasında hiçbir zaman yer almıyordu, İsrail Devleti’nin kurulması onların gözünde en önemli ve en öncelikli meseleydi. Yine, Ben-Gurion’un bakış açısına göre siyonistin görevi Avrupa’da bulunan İsrailoğulları’nın geri kalanını kurtarmak değil, kurtarılabilecek olan azınlığın Filistin’deki siyonist planın ihtiyaçları göz önünde bulundurularak seçilmesiydi.

Siyasi siyonizm 1897’deki Basel Kongresi’nden sonra dönemin hahamları tarafından ciddi bir şekilde protesto edilmiştir. Hahamların aktardığı üzere siyasi siyonizm Yahudiliğe bir ihanettir, dinin her türlü manevi anlamından boşaltılması ve ırkçı bir siyaseti meşrulaştırmak için kullanılmasıdır. Evet, görüyoruz ki dönemin hahamlarının ciddi eleştirisi ve tepkisine rağmen bu doktrinin sözde fikir babası Theodor Herzl siyonist proje ile antisemitizmin aynı gayeye hizmet ettiğinin tamamen farkındaydı ve şöyle diyordu: “Antisemitistler bizim en güvenilir dostlarımız, antisemitist ülkeler de müttefiklerimiz olacaklar.” Theodor Herzl elbette antisemitizmin Yahudileri kaçmaya ve İsrail’e göç etmeye ikna etmek için siyasi siyonizm açısından gerekli olduğunu çok iyi biliyordu. Bu hastalıklı ve tehlikeli doktrin Filistin topraklarına geldiğinde ise amacına ulaşabilmek için gerçek bir devlet terörizmi başlattı yani Filistin halkına karşı günümüze kadar süren acımasız insanlık dışı katliamlar yürüttü.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; evet, tarihin henüz daha tozlanmamış yepyeni sayfalarından görmüş olduğumuz gerçekler bugün bizlere siyonist düşünce tarafından vücut bulan İsrail'in menfaati ve kirli hedefi uğruna başta kendi milletine ve dindaşlarına karşı acımasızca uygulanan katliamlara nasıl da çanak tuttuğunu, hatta ve hatta aktif rol oynadığını göstermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Devamla) - 18 Kasım 2023 tarihli İsrail'in Haaretz gazetesinde yayınlanan iddialara göre 7 Ekim günü İsrail'e ait savaş helikopterinin konser alanında İsrail vatandaşlarına da ateş açtığı iddiası yarattığı terörle coğrafyayı kana bulayan zihniyetin son çırpınışlarıdır. Bugün barbarlık medeniyete savaş açmıştır. Bugün kutsal olmayan ne varsa kutsala savaş açmıştır. Bugün İsrail insanlığa ve insan haklarına savaş açmıştır. Bizler tüm farklılıklarımızla birlikte, insan olmanın vermiş olduğu gurur ve onurla medeniyetin yanındayız, kutsalların yanındayız ve insanlığın yanındayız.

Siyonizm sorundur, Filistin gerçektir diyor, aziz milletimiz başta olmak üzere Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Şanlıurfa'nın yerel sorunları hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Ferit Şenyaşar’a aittir.

Buyurun Sayın Şenyaşar. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

2.- Şanlıurfa Milletvekili Ferit Şenyaşar’ın, Şanlıurfa’nın yerel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

FERİT ŞENYAŞAR (Şanlıurfa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu, halkımızı, haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevinde rehin tutulan bütün arkadaşları, yoldaşları; saygıyla selamlıyorum. Halkın kürsüsünde Urfa halkının sesi olmak için söz almış bulunmaktayım.

Urfa bir tarım ve turizm kentidir ama halkın yüzde 70’i yokluk içinde yaşıyor. Urfa’da ekilen başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, mercimek, mısır ve pamuktur. Liyakatsiz tarım politikalarınız yüzünden son iki yıldır Urfa’da çiftçiler ne ekerlerse zarar ediyorlar. Tarım Bakanlığı tarafından belirlenen ürün fiyatları maliyet fiyatlarının altında kalıyor. 2023 yılında mısır eken çiftçiler yüzde 100 zarar ettiler. Sulama Birliği 2024 yılında sulamada fiyatları açıklamış, pamukta dönüm başı 2 bin TL fiyat belirlemiş yani 100 dönüm pamuk eken bir çiftçi sadece 200 bin TL’sini Sulama Birliğine verecektir. Bu da ne demek biliyor musunuz? Sulama Birliği, çiftçinin kârının en az yüzde 50’sine ortak oluyor. 2023 yılında sulama parasında yüzde 50 indirim yapıldı. Çiftçiler bu yıl da sulama parasında en az yüzde 50 indirim bekliyorlar. Urfa’da bu yıl yeterince yağmur yağdığı için arpa, buğday ve mercimek ekiminde sulamaya ihtiyaç duyulmadı, bu ürünler için sulama parasını çiftçilerden almak haksızlıktır. Mazotun litre fiyatı 43 lira; gübre, ilaç fiyatları almış başını gidiyor.

Burada “Çiftçilerimizin yanındayız.” diyen Tarım Bakanı Yumaklı’ya sesleniyorum: Tarım Bakanlığı, makam odasında oturarak yönetilmez. Gelin Urfa’da çiftçilerin sorunlarını birinci ağızdan, çiftçilerden dinleyin. Çiftçileri ithalatla tehdit etmeyin. Ülke genelinde çiftçiler borç altında can çekişiyorlar. Yakın zamanda Urfalı çiftçiler “Geçinemiyoruz!” diyerek Tarım Bakanlığının önüne gelip seslerini duyuracaklar; o gün biz de hakkını arayan, haklı olan çiftçilerimizin yanında olacağız.

Urfa-Suruç Yolu’nun tek şeritli olması sebebiyle her ay ölümlü kazalar meydana geliyor; bu yola bölge halkı “ölüm yolu” diyor. 2022 yılında Urfa-Suruç Yolu’nu genişletme ihalesi yapılmış; yıl 2024, yol genişletme çalışması hâlâ başlatılmış değil. Konuyu Ulaştırma Bakanlığına sorduğumuzda “…ecek” “…acak” şeklinde cevaplar vermiştir.

Urfa'nın en önemli sorunlarından biri de uyuşturucudur. Uyuşturucuya başlama yaşı her geçen gün düşüyor. Halktan gelen şikâyetlere göre Urfa Emniyeti uyuşturucu satanlara dokunmuyor, sadece kullanıcıları gözaltına alıyor. Biz de buradan Urfa Valisini uyarıyoruz ve sorumluluğa davet ediyoruz.

Urfa'nın diğer bir sorunu DEDAŞ’tır; merkez ilçeler başta olmak üzere köyde ve kırsalda her gün saatlerce elektrik kesintisi yapıyor. Bu konu gündeme gelince DEDAŞ’lı yetkililer açıklama yapmış “İddialar gerçek dışıdır.” demiş. Biz şimdi bu halkın yaşadıklarına mı inanalım ya da DEDAŞ patronunun bu açıklamasına mı?

Yerel yönetim seçimlerinde 521 farkla kazandığımız Hilvan’da seçimler iptal edildi; gerekçe: 3 sandığın oy pusulalarının yanmasıdır. Peki, bu oy pusulalarını kim yaktı? Seçimi kaybeden AKP Belediye Başkan adayının akrabaları; bütün Hilvan halkı bu durumun şahididir. 2 Haziranda Hilvan’da seçimler tekrar yapılacak. Son dönemini yaşayan iktidar partisinin vekillerine soruyorum: Yarın hangi yüzle Hilvan halkının karşısına çıkacaksınız ve hangi yüzle Hilvan halkından oy isteyeceksiniz? Hilvan halkı da mutlaka size bu soruyu soracaktır; bu seçimler neden iptal oldu? Sizin buna bir cevabınız olacak mı?

2022 yılında iktidar partisi Urfa halkına bir müjde verdi “Urfa'ya yeni bir adalet sarayı yapacağız.” dedi. Sarayın temeli için kazı çalışması yapıldı ve yıl 2024, aradan iki yıl geçti, Adalet Bakanlığı sarayın kazı çalışmasını yapmış ve iki yıldır kazı yapılan alan gölet olmuş, çocuklar bu çamurlu suda yüzüyorlar ve yarın öbür gün bir çocuk bu suda boğulduğunda bunun hesabını kim verecektir?

Urfa Adliyesinden bahsetmişken adliye önünde sekiz yüz kırk altı gün adaleti nöbeti tutan anneyi de unutturmayacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Şenyaşar.

FERİT ŞENYAŞAR (Devamla) – Urfa Adliyesinin önündeki direnişiyle Emine Şenyaşar anamız dünyaya sesini duyurdu ama Ankara'da adaletten, yeni anayasadan bahsedenler annenin bu sesini, bu feryadını duymadı. 2 evladı ve eşi devlet hastanesinde gözü önünde katledilen anne doksan altı gündür Adalet Bakanlığının önünde bu şekilde bir eylem yapıyor. Adalet Bakanı bu durumda âciz ve Adalet Bakanlığının ana giriş kapısını kilitlemiş durumda. Anne, Adalet Bakanlığının kapısında “Nerede adalet? Nerede devlet?” diye her gün feryat ediyor, ağıtlar yakıyor ve bütün milletvekillerini bu adalet arayan anneyle dayanışma içinde olmaya davet ediyor. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, 6 Mayıs 1972'de gerçekleştirilen idamların 52’nci yılında “Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan; darağacında 3 fidan” hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’a aittir.

Buyurun Sayın Akdoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın, 6 Mayıs 1972’de gerçekleştirilen idamların 52’nci yılında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’a, darağacında 3 fidana ilişkin gündem dışı konuşması

UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cesur yüreği, yüksek bilinci, sağlam karakteri, vazgeçemediği parkası ve idam edilirken ayağından düşmesin diye sımsıkı bağladığı postalından başka bir şeyi olmayan merhum Sayın Deniz Gezmiş’i elli iki yıldır milyonlar özlemle anıyor. Onları mezarlıkta yan yana gömmekten korkanların çocukları ise yıllarca kimin evladı olduğunu saklamak zorunda kalıyorsa bundan herkesin büyük dersler çıkarması gerekir.

Deniz, Hüseyin İnan’a idama giderken “Korkuyor musun?” diye soruyor. Hüseyin, Deniz’e şöyle cevap veriyor: “Biz korkularımızı Kerbela’da bıraktık.” İşte, Hüseyin’in bu cevabı emperyalizme karşı, faşizme karşı yıllardır direnen gençlere ışık tutuyor. O ışık tutarken, bakın, açık konuşuyorum; görüşünün ne olduğu, hangi partiden olduğu fark etmeksizin, onların idamını onaylayanların çocukları, babalarının bu tercihlerinden utanıyorsa bundan herkesin ders çıkarması gerekir. Yusuf Aslan beyaz gömleğini giyer ve “Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum; sizler, beni asanlar, şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz.” diye haykırır ve cesaretle ölüme giderken infaz savcısının âcizliği cellada verdiği “Tabureyi çek.” talimatına saklanıyorsa, Yusuf elli iki yıl önce öldürülüyor ama elli iki yıldır hâlâ yaşıyorsa bundan herkesin ders çıkarması gerekir.

Zaman kamuya mal olmuş insanları ikiye ayırır: Bir, tarihe geçenler; iki, hesap verecek olanlar. Sistematik, dönemsel bir mezalime ortak olmuşsanız siz hesap vereceklerdensiniz. Gencecik evlatları ölüme yollamışsanız, Sivas gibi bir katliam zaman aşımına uğradığında “Hayırlı olsun.” demişseniz, Roboski’deki utancı görmemişseniz, Berkin Elvan’ın annesini miting meydanlarında on binlerce kişiye yuhalatmışsanız, Gezi’de kaybettiğimiz canlara yanmamışsanız, Sinan Ateş’in cinayetiyle ilgili on yedi ay sonra bir iddianame değil de bir örtbasname hazırlamışsanız siz tarih önünde hesap verirsiniz.

Kimler tarihe geçer? 23 yaşında Filistin meselesini davasının merkezine koymuş Deniz Gezmişler, Uğur Mumcular, Metin Göktepeler; 1 Mart tezkeresinde cesaretle burada “hayır” oyu vermiş AK PARTİ’li, CHP'li milletvekilleri; Recep Yazıcıoğlu gibi valiler, Gaffar Okkan gibi emniyet müdürleri, Cumartesi Anneleri; 2 Temmuzda dilinde bir Pir Sultan Abdal dizesi, elinde bağlaması, yüreğindeki sızısıyla Sivas'a gidenler tarihe geçer, siz ve sizin gibiler de tarih önünde yargılanırlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Ey zalimler, ister kaymakam olun ister vali, ister hâkim olun ister savcı, ister vekil olun ister bakan; boşa çiğniyorsunuz yalan dünyayı. Bin dört yüz senedir yapıyorsunuz bunu, Nesimi’nin derisini yüzerken yaptınız bunu; Hallacı Mansur’u asarken yaptınız bunu, Kubilay’ın başını keserken yaptınız bunu; sağcı solcu, kardeşi kardeşe kırdırırken yaptınız bunu; Mustafa Pehlivanoğlu’nu annesi son kez görmeden asarken, Erdal Eren’i asmadan önce yaşını büyütürken yaptınız bunu.

MEHMET DEMİR (Kütahya) – “Bin dört yüz sene” derken… “Bin dört yüz sene” derken…

UMUT AKDOĞAN (Devamla) – Durun, düşünün ve vazgeçin bu mezalimden.

MEHMET DEMİR (Kütahya) – “Bin dört yüz sene” derken ne demek istediniz?

UMUT AKDOĞAN (Devamla) – Vicdanınızın zindanlarında inim inim inlersiniz de durup bakanınız olmaz.

MEHMET DEMİR (Kütahya) – “Bin dört yüz sene” derken ne demek istediniz?

UMUT AKDOĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Denizler ve arkadaşları…

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Ne demek istediniz “Bin dört yüz sene” derken?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Kürsüye çıkar anlatırsın kürsüye. Sus ve kürsüye çıkanı dinle, dinle önce!

MEHMET DEMİR (Kütahya) – “Bin dört yüz sene” ne demek?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Çık, anlat diyorum sana! Çıkar, anlatırsın; yok mu özgüvenin senin?

UMUT AKDOĞAN (Devamla) – Kanlı pazarın katilleri sokakta dolaşırken Denizler ve arkadaşları Konya ve Kayseri ayaklanmalarının ve nice cinayetlerin failleri meçhulken asıldılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Milletvekili.

UMUT AKDOĞAN (Devamla) – Çünkü iktidar, çünkü cuntacılar, çünkü emperyalistlerin çıkarı ortaktı.

ORHAN SÜMER (Adana) – Daha çok bağırırlar.

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Bağıracağız, bundan sonra daha çok bağıracağız… Şimdiye kadar siz bağırdınız ya, bundan sonra da biz bağıracağız.

UMUT AKDOĞAN (Devamla) – Deniz Gezmiş ve arkadaşları eylemleri nedeniyle değil fikirleri nedeniyle idam edildiler. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Deniz Gezmiş’i asan sizlersiniz.

UMUT AKDOĞAN (Devamla) – Deniz Gezmiş ve arkadaşları Anayasa’yı ortadan kaldırdıkları için değil “Anayasa tam olarak uygulansın.” dedikleri için idam edildiler. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Deniz Gezmiş’i asanlar sizlersiniz. CHP milletvekillerinin oylarıyla asıldı Deniz Gezmiş.

UMUT AKDOĞAN (Devamla) – Ben burada kimlerin utanacağını, kimlerin tarihe geçeceğini tek tek anlattım. Tarih önünde utanacak bir milletvekili olarak bağıracağınıza tarihe geçmeye bakın, tarihe. Onları şerefiyle, haysiyetiyle, namusuyla, onuruyla anıyorum. Deniz’in, Yusuf’un ve Hüseyin’in önünde saygıyla eğiliyorum.(CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Deniz’i asarken siz oyladınız. CHP’lilerin oylarıyla asıldı Deniz Gezmiş.

OSMAN SAĞLAM (Karaman) – Yavuz hırsız bunlar, yavuz hırsız.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bir anons yapacağım sonra söz vereceğim.

MEHMET BAYKAN (Konya) – Ayrımcılığa son.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Grup Başkan Vekiliniz söz talep etti, eğer susarsanız Grup Başkan Vekilinize söz vereceğim.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Sakarya Üniversitesi ve Akdeniz Üniversitesi öğrencilerine “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bugününü, yarınını ve hayallerini buradan alınacak, onlara ışık tutacak kararlara bağlamış olan Sakarya Üniversitesi ve Akdeniz Üniversitesinden genç arkadaşlarımız bizlerle birlikte.

Hoş geldiniz genç arkadaşlarımız.(Alkışlar)

Buyurun Sayın Usta.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Vekil konuşmasında “Bin dört yüz senedir yapıyorsunuz.” derken neyi kastettiğini… Uyarmak zorundayız. Burada ya “bin dört yüz senedir” diyerek ne demek istediğini açıklayacak ya da bu itham ve iftiralarla artık… Müslümanlar üzerindeki bu yaftayı ve bu iftiraları bitirmek zorundalar. “Bin dört yüz senedir” demek bu ülkenin Müslümanlarına çok ciddi bir iftira ve hakaret etmek demektir; birincisi bu.

İkincisi, evet, Deniz Gezmiş, arkadaşları ve onlarca genç idam edildi. Tarihten ve utanmaktan bahsediyoruz ya, bir gerçeği unutmayalım: Deniz Gezmiş’in asılması için Meclise bir kanun teklifi geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – CHP milletvekillerinden 28'i kabul yönünde, 2’si çekimser, 47’si ret yönünde oy kullanmış, 67’si ise oylamaya katılmamış. Şimdi soruyorum: O zaman bu idama “evet” verenler, CHP'nin 28 milletvekili utanmayacak da kim utanacak? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çıkıp hâlâ bugün, bu kürsüden bizim vekillerimize “Utanın.” diyecek söz ve cümleleri sarf eden bir CHP milletvekili önce kendi geçmişindeki CHP milletvekillerine dönsün, sorsun. Deniz Gezmiş ve yakınlarından ve ailesinden, bu ülkenin gençlerinden özür dileyecek olan CHP ve CHP zihniyetidir diyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günaydın.

2.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Evet, teşekkür ederim.

Şimdi, sevgili Umut Akdoğan arkadaşım kendisinin Müslümanlara iftira ettiğine yönelik sözlerine kendisi cevap verecek ancak Grubum adına ben Cumhuriyet Halk Partisinin oylamadaki tutumu, Denizlerin idamının oylanmasındaki tutumu üzerine Sayın AKP Grup Başkan Vekilinin sözlerine bir yanıt vermek istiyorum. Bu Millet Meclisi Tutanak Dergisi, veriler ortaya çıktığı zaman, gerçekler ortaya çıktığı zaman yalanlar, iftiralar, algı oyunları ortadan kalkıyor. Şimdi söyleyelim, burada toplam 48 tane ret var, Denizlerin idamına kalkan 48 ret oyu var, bunlardan 47’si Cumhuriyet Halk Partisi oyudur. Bu oyların içerisinde rahmetli İsmet İnönü’nün, rahmetli Bülent Ecevit’in oyları vardır ve biz o arkadaşlarımızla, o büyüklerimizle gurur duyuyoruz, önce bunu ifade edelim. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – İkincisi, 273 kabul var. Bu 273 kabulün içerisinde, söyledikleri gibi, 28 Cumhuriyet Halk Partilinin oyu var. O 28 CHP'linin 1972'de Denizlerin idamına kalkan oylarının doğru oylar olmadığını bugün buradan açıkça ifade ediyoruz. Peki, bu 28 oyun dışında 273 el kalkmış “evet” diyen; kimin müktesebatından, kimin geçmişini takip ediyorlar bunlar? Hani övündüğünüz, alayınızın “liderimiz” dediğinizin Denizlerin idamına iki eliyle beraber oy kullandırdığını görüyoruz.

Ben buradan bir kere daha söylüyorum: Cumhuriyet Halk Partisi her zaman darbelerin karşısındadır, her zaman insan haklarının yanındadır, her zaman İsmet İnönü’nün, Bülent Ecevit’in açtığı o aydınlanma yolunda ilerlemeye devam edecektir. Algı oyunlarınızdan artık bıktık, ifade edeyim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akdoğan, kürsüden iki dakika süre veriyorum.

Yeni bir sataşmaya mahal vermeden lütfen.

Buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; artık öyle bir noktaya geliniyor ki Denizlerin davasında bile iktidar sahipleri kendilerini avukatları Halit Çelenk’in önünde görebiliyorlar. Halit Çelenk’in sözleriyle aktarıyorum…

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – “Bin dört yüz sene”ye gelir misiniz? Ben onu sordum size.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Onu anlatacak, izin verin.

UMUT AKDOĞAN (Devamla) – Bir dakika efendim, ikisini de söyleyeceğim, ikisine de geleceğim.

Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Usta, lütfen, hatip kürsüde, talep ederseniz size sonra söz vereceğim.

UMUT AKDOĞAN (Devamla) – Halit Çelenk’in sözlerinden aynen aktarıyorum: “CHP başından beri infazlara karşı oldu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarında, Mecliste ve Senatoda CHP'li parti sözcüleri ve milletvekilleri Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in ölüm cezalarının infazına karşı çıktılar. Örneğin, Bülent Ecevit, yine Necdet Uğur… Reşit Ülker’in idam karşıtı konuşması da çok önemliydi. Sayın Muammer Erten’in de benzer hususları vurgulayan bir konuşma yaptığını görüyoruz. Senatoda ise Kars Senatörü Sırrı Atalay başta olmak üzere, Fikret Gündoğan, Zihni Betil, Salim Hazardağlı ve Doğan Barutçuoğlu'nun imzasıyla ölüm cezalarının yerine getirilmemesi yönünde verdikleri önergenin...” diye devam ediyor; bu, hep savunmaya yönelik. Bir defa, sağ partilerin oylarıyla reddedildiğini görüyoruz. Sonuçta bu 3 gencin idam kararı Senatoda Millî Birlik Grubu ve CHP’lilerin yoğun çabalarına karşı oy çokluğuyla kabul edildi ve devamını da Halit Çelenk anlatıyor.

Diğer meseleye gelince -konuşmam tutanaklarda var- “Ey zalimler!” diye başladım konuşmama “Ey zalimler!” Siz önce bunu üstünüze alındınız...

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Hayır.

UMUT AKDOĞAN (Devamla) – ...burada bir beis yok, sonra da meseleyi Müslümanlara yapılan bir itham olarak gördünüz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Evet, aynen.

UMUT AKDOĞAN (Devamla) – Tekrar söylüyorum: “Ey zalimler, tarih önünde yargılanacaksınız!” (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Bin dört yüz sene öncesi ne oldu?

ERCAN ÖZTÜRK (Düzce) – “Bin dört yüz”e ne oldu? Sen kiminle hesaplaşıyorsun?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Grup Başkan Vekilinize söz verdim. Lütfen sakin olursanız...

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkanım, “bin dört yüz sene”yle neyi kastettiğini açıklamak için söz aldı ancak neyi kastettiğini söylemeden geri döndü sayın vekil. “Bin dört yüz sene”den ne kastettiğini buradaki herkes çok iyi anlıyor. Bir özür borçlu hem Meclisteki herkese hem de bu Türk toplumuna.

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Özür borçluysa zalimler borçlu.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – “Bin dört yüz senedir zalimliğe ve zulme devam ediyorsunuz.” demek bütün Müslümanlara zalimsiniz demektir. Bir Müslüman olarak zalimliği de zulmü de kabul etmediğimizi... 1980 darbesinde “Bir sağdan, bir soldan gençleri astık.” diyen Kenan Evren’i kim getirdi?

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Sizin destekçileriniz getirdi.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Yine kim vardı iktidarda? Bu darbeyi kim yaptırdı? Bu tarihi unutmak mümkün mü? Değil tabii ki. İşlerine gelmeyince...

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Sizin destekçileriniz getirdi.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Hiç de değil, hiç de değil. O dönemde... Adnan Menderes’i kim astı? Adnan Menderes’i nasıl yargıladılar? Kim vardı iktidarda?

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Yine, hepsini siz astınız, siz; siz astınız, benim babam mı astı!

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Yine, CHP zihniyeti vardı; yine, aynı insanlar vardı. Hiç kusura bakmayın. Sizin dedeleriniz, sizin babalarınız astı. (CHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Ben Mustafa Pehlivanoğlu’nu anabiliyorum, bir gün Deniz’in mezarına gittiniz mi?

ERCAN ÖZTÜRK (Düzce) – “Bin dört yüz sene”yi açıklayın kardeşim!

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Gocunmayın.

MEHMET DEMİR (Kütahya) – “Bin dört yüz sene”yi açıkla, “bin dört yüz sene”yi açıkla! (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Gocunmayın. Sizin babalarınız ve dedeleriniz zamanıydı.

BAŞKAN – Sayın Usta, tamamlayın lütfen.

MEHMET DEMİR (Kütahya) – “Bin dört yüz yıldır…” derken neyi kastediyorsun?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Bu gerçeği çarpıtamazsınız ve “bin dört yüz sene”yle ilgili, bu toplumdan, Türk milletinden o yüce kürsüden özür dilemek zorundasınız. Böyle bir ithamı asla kabul etmiyoruz. “Bin dört yüz senedir zalimler, zulümler…” diyerek Müslümanları itham edemezsiniz. Bu, Müslümanlığa yakışmaz, yakışmaz, yakışmaz!

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Ya, Müslümanlığa kurban olasın; hırsızlık yapıyorsunuz, rüşvet yiyorsunuz, kayırmacılık yapıyorsunuz, “Müslümanlık” diyorsunuz! Ne Müslümanlığı!

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Konuyu saptırmayın, konuşmayın!

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Hırsızlık yapıyorsunuz, rüşvet veriyorsunuz, kayırmacılık yapıyorsunuz; “Müslümanlık” diyorsunuz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Sayın Grup Başkan Vekili ne anladığını açıklasın, ben bunun cevabını vereyim.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekili… Sayın milletvekilleri…

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – “Bin dört yüz sene meselesi”yle ilgili sayın vekil özür dilemek zorunda; bu, kabul edilebilir bir şey değil!

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Ne anladığını açıklasın, ben de cevabını vereyim.

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Sen ne anlattın, açıkla!

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Bugün Filistin’i konuşuyoruz, “öldürenler Müslümanlar” diye bütün dünya ayakta; kalkmış “Bin dört yüz senedir zalimler…” diyor, kabul edilebilir değil. Bu, siyonizmin ağzıdır, bu bir Yahudi ağzıdır; başka bir şey değildir.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Ya, Başkanım, bunlar kayırmacılık yapıyor, eşitsizlik yapıyor, adaletsizlik yapıyor, hukuksuzluk yapıyor, hırsızlık yapıyorlar; kurban olsunlar Müslümanlığa, Müslümanlık adına söz alıyorlar.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günaydın.

4.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Bir AKP klasiğini daha görüyoruz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – CHP klasiğini de görüyoruz.

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Laf yerini bulsun, dostluk yerinde dursun diyorsunuz.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Türkiye’de din herhangi bir siyasal partinin egemenliğinde ya da hegemonyasında değildir. İslam dini bu memlekette yaşayan, kendisini Müslüman addeden 80 milyonun üzerindeki yurttaşımızın dinidir ve hepimiz bu dinle gurur duyuyoruz.

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Hakaret ediyorsunuz!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Arkadaşımız, teker teker siyasal yaşam boyunca haksız idamlara, darbelere değinmiştir…

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Niye “bir dört yüz sene” diyor, niye?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – …ve bunu yaparken de sahte Müslümanların yaptıkları zalimliklere değinmiştir, tıpkı sizin bugün yaptığınız gibi.

ERCAN ÖZTÜRK (Düzce) – Niye “bin dört yüz sene” diye sınırlandırıyor? “İki bin yılda” desene, niye “bin dört yüz sene” diyorsun?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Dini kullanarak yaptığınız otoriter rejimlerin, faşizm uygulamalarının tam karşısındayız. (CHP sıralarından alkışlar)

Gelelim Cumhuriyet Halk Partisi ve darbelerin durumuna.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Günaydın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Siz siyasal İslam’ın “yeşil kuşak” istemi içerisinde Amerika Birleşik Devletleri tarafından palazlanırken biz 6’ncı Filoya “Defol!” demişiz.

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Siz kastınıza kılıf arıyorsunuz, herkes biliyor neyi kastettiğinizi.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Siz kimsiniz bize milliyetçilik öğreteceksiniz! (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Elhamdülillah Müslümanız!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Siz kimsiniz bize gerçek bir din öğreteceksiniz?

ERCAN ÖZTÜRK (Düzce) – Ya, “bin dört yüz”ü söyleyin, kurtulun!

MEHMET DEMİR (Kütahya) – “Bin dört yüz”ü söylesenize!

ERCAN ÖZTÜRK (Düzce) – Gerçek anlamda kastettiğinizi ama.

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Özür dileyecek!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Siz ancak Amerikancı emperyalist rejimlerin altında beslenmiş bir kitlesiniz. Bizim siyasal partilerimiz kapatıldı…

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Bir düşünün bakalım niye kapatıldı!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – …bizim genel başkanlarımız hapsedildi, bizim il başkanlıklarımız karakol yapıldı. O esnada siz beslendiniz, o esnada siz ihaleleri götürdünüz. Cumhuriyet Halk Partisinin şanlı tarihine söz etmek herhâlde dini kullanarak memleketi dinden soğutan bu AKP tayfasının yapabileceği bir şey değildir. (CHP sıralarından alkışlar)

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

5.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Evet, bir CHP klasiği: “Kim samimi Müslüman, kim samimi Müslüman değil?”

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Siz açtınız.

ERCAN ÖZTÜRK (Düzce) – Sen açtın kürsüde!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Müslüman yarışması yapmıyoruz. Müslümanlık yarışması yapmıyoruz!

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Ben açmadım. Bu konuyu açan, “bin dört yüz senedir” lafını kullanan vekilin kendisidir. Bin dört yüz senedir Müslümanları samimi mi, değil mi diye siz ayırdınız, siz bunu ölçecek makam değilsiniz.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Açıkladı, açıkladı, o da açıkladı, ben de açıkladım!

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Açıkladım.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Hiçbir şey açıklamadı.

Maalesef bu ülkede “siyasal İslam” diye bir şeyi çıkaran yine CHP’dir.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Evet, siyasal İslam’ı da biz çıkardık, doğrusun, haklısın(!)

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – “Siyasal İslamcısınız.” diye 28 Şubatta okuldan attığınız insanlardan birisi de benim, unuttunuz Gökhan Bey.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Haklısın, haklısın, evet(!)

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Üniversite kapılarında “Siyasal İslamcısınız, siz bu başörtüsünü samimiyetle takmıyorsunuz, siyasal İslam’ın sembolü diye taktınız.” diyerek bizi okullardan atan yine CHP’ydi; aynı mantık değişmemiş, devam ediyor. ”Bin dört yüz sene” için, Müslümanlara yapılan bu hakaret için vekil çıkıp özür dilemeli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Zulüm de devam ediyor Başkanım, zulüm de devam ediyor!

LEYLA ŞAHİN USTA (ANKARA) – Bu ülkenin 85 milyon Müslümanına kimse bu ithamı yapıştıramaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEYLA ŞAHİN USTA (ANKARA) – Bu bir siyonizm ağzıdır, bu bir İsrail ağzıdır.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Erbakan “AKP’ye oy veren siyonisttir.” diyordu, Erbakan diyordu.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günaydın.

6.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Evet, AKP yirmi bir, yirmi iki yıldır bu hikâyeleri anlattı.

LEYLA ŞAHİN USTA (ANKARA) – Hikâye değil Gökhan Bey!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Yirmi iki yıldır mağdur edebiyatı yaptı.

LEYLA ŞAHİN USTA (ANKARA) – Mağdur edebiyatı…

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Darbelerden beslendi. Bir Amerikan projesi olarak AKP bir siyasal parti olarak kuruldu, bunu kurucularınız ifade etti. Her darbenin altında siyasal İslam olarak etkiniz var, en azından ondan beslendiniz ancak bu mağduriyetlerden beslenme zamanınız bitti. Artık ne başörtüsü mağduriyeti üzerinden yaptığınız konuşmalar vatandaşın ilgisini çekiyor ne de “Darbeler bize yapıldı.” derken kimseye inandırıcı olamıyorsunuz. En sonunda vatandaş gördü. Çıkın, başörtülü vatandaşımız da diyor ki: “Yıllarca bizi kandırdılar, lanet olsun, oy verdiğim eller kırılsın.” 31 Marttan birazcık ders alın, vatandaşın size ne söylediğini görün ve artık bu yalanlarınızın hiç kimseye hiçbir şekilde geçmediğini ifade edin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Gökhan Bey, “bin dört yüz sene”yi açıklayın siz, “bin dört yüz sene”yi! Mevzuyu değiştirmeyin! “Bin dört yüz sene” demekle neyi kastediyorsunuz onu açıklayın!

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Günaydın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Bitiriyorum.

Siyasal İslam meselesine gelince, bin dört yüz yıl boyunca…

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Yahu açıkladık ya!

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Siz açıklayacaksınız, söyleyen sizsiniz! Neyi kastettiniz “bin dört yüz sene”yle? “Bin dört yüz sene önce” demekle neyi kastettiniz?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – …Müslümanlığın örttüğü ve uyguladığı, yükselttiği değerler vardır ancak tıpkı sizin yaptığınız gibi tarih boyunca Müslümanlığın arkasına sığınarak yapılan zulümler vardır, yapılan darbeler vardır.

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Hâlâ aynı şeyi yapıyorsunuz!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Arkadaşımız bunu ifade etti, bunun ifade edilmesine rağmen hâlâ bu konuşma zavallı bir konuşmadır, bunu da ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ERCAN ÖZTÜRK (Düzce) – CHP Grubu da kabul ediyor “Bin dört yüz”ü galiba.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkanım…

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Sayın Başkan, yorulduk vallahi.

BAŞKAN – Ben de yoruldum vallahi.

Buyurun Sayın Usta.

7.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Yani evet, kesinlikle bin dört yüz sene üzerinden başlatılan bir tartışma açıklanamadı; bir.

İkincisi…

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – “Bin dört yüz”ü siz açıklayın?

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Biz niye açıklıyoruz, söyleyen sizlersiniz, siz açıklayacaksınız kastınızı.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Siz açıklayın neymiş “bin dört yüz”?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Ben niye açıklıyorum? Neyi iddia ettiyseniz onu açıklamak size düşer.

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Konu açık, öznesini üstünüze alındınız.

ERCAN ÖZTÜRK (Düzce) – Allah aşkına “Özür dilerim.” De, konu kapansın, maksadını aştı de.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Arkadaşlar, bir saniye…

İkinci meselemiz: “Bir mağdur edebiyatı.” diye geçiştiriyorsunuz. Bu bir mağdur edebiyatı değil. Güya kadın hakları savunucususunuz, bu ülkenin kadınlarını ötekileştirip bu ülkenin toplumsal hayatından soyutlamak için elinizden gelen her çabayı gösterdiniz ama biz mağdur edebiyatı yapmadık, biz mücadele ettik ve bugün, bu ülkenin kadınlarının hepsinin -ister başı örtülü ister başı açık olsun- eşit haklarla, eşit hukukla haklarını alabilmesi için bu sorunu da çözen yine biz olduk. Bunları unutmayın. Sizinle acı yarıştıracak değilim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –Tamamlayın Sayın Usta.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sizin yaptığınız… Bizi güya Müslümanlığın arkasına sığınarak siyasal İslam üzerinden eleştiriyorsunuz ya, laikliğin arkasına sığınarak hayatlarımızı mahvettiğinizi hiçbir zaman unutmayacağız. Bunlar unutulmaz, bunlar mağdur edebiyatı da değil, hikâye de değil, gerçekler. Bu gerçekleri duymak acı geliyor, üstünü bir şekilde örtmeye çalışıyorlar ama bu gerçekler bu ülkede yaşandı ve bitti çok şükür.

Şunu unutmayalım: Eğer hâlâ aynı zihniyetteyseniz bugün kalkıp bana “Mağdur edebiyatı yapıyorsunuz.” dememeliydiniz. Şunu demenizi beklerdim: “Evet, o dönem bir hata yapıldı, bunlar hataydı, bunlar yaşanmamalıydı, bu acıları yaşadınız, biliyoruz.” Bunu paylaşmayı beceremiyorsunuz, hâlâ üstenci bir tavırla “Evet, siz o zaman siyasal İslamcı olarak bunu hak ettiniz.” noktasına getiriyorsunuz işi. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bunu hâlâ bir dayatma olarak üzerimizde kullanmaya çalışıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Milletvekiliniz de “Partinizin kapatılmasını hak ettiniz.” dedi.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Usta, son defa açıyorum.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Niyetim tartışmayı uzatmak değil, şunun altını çizmek istiyorum: Burada, kürsüde konuşulan “bin dört yüz” meselesi açıklanmadı, açıklanacak bir mevzu değil, onu savunacak hâlleri yok, biliyoruz.

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Mevzu açık hanımefendi, öznesini üstünüze alındınız.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Ama şunu da unutmasınlar: Bu ülkenin gerçeklerini ve tarihini birtakım siyasi manevralarla örtmenin mümkün olmadığını. Biz buradayız, sizinle aynı yerdeyiz; her ne kadar görmek istemeseniz de buradayız, kendi kimliğimizle -sizin sorgulama yetkiniz de yok- istediğimiz gibi buradayız, burada olmaya da devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günaydın.

8.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Evet, maalesef, yirmi bir yıldır buradasınız ve artık yolun sonundasınız. (CHP sıralarından alkışlar)

“Bin dört yüz yıl” meselesine arkadaşlar takılıyorlar, bunu nereye çekmek istediklerinin çok iyi farkındayız.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – O sözün arkasında mısınız Gökhan Bey, sözün arkasında mısınız?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Bin dört yüz yıl evvel Kerbelâ oldu. Kerbelâ’da insanlara su vermediler ve çok sayıda insanı bir insanlık acısı olarak ölüme terk ettiler. Bu övünülebilecek bir durum mudur?

MEHMET DEMİR (Kütahya) – En son Kemal Bey söylüyordu onu, şu anda Kemal Bey yok. En son Kemal Kılıçdaroğlu söylüyordu bunu, şu anda nerede?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Arkadaşımızın “bin dört yüz yıllık acı” derken burada… İslam medeniyetinin yarattığı olumlu, pozitif duyguların hepsinin başımızın üzerinde yeri var ama tarih boyunca yaşanmış, Kerbelâ’dan bugüne gelen bütün acıları da yüreğimizde hissediyoruz. Sen Kerbelâ’da bir avuç su vermezken Sivas’ta insanları yaktın, biz unuttuk mu, unuttuk mu biz bunları? Sen gittin onların avukatlığını yaptın, biz bunu unuttuk mu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Günaydın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Hangi siyasal İslam’ın neresinden neşet ettiğinizi biliyoruz ama söyleyeyim, bugün artık çarpıtmalarınızın sonu geldi.

HASAN ARSLAN (Afyonkarahisar) – Çarpıtan sensin, çarpıtan sensin!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Ha, başörtüsü için de şunu söyleyeyim: Siz orada bu işi siyasal İslam’a alet etmeye çalışırken ben bir üniversite öğretim üyesiydim ve başörtülü kadınların öğretim görme hakkını savunuyordum.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Israrla açıklama yapmıyorsunuz!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Siz, Cumhuriyet Halk Partisi ile askerî rejimleri, diktayı her zaman birbirine karıştırma eğilimindesiniz ama şunu ifade edelim: CHP her zaman diktanın karşısındadır…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Diktanın arkasında kurulmuştur, diktanın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – …CHP her zaman emperyalizmin karşısındadır, CHP her zaman sizin gibi dinin arkasına saklanan yalancıların da karşısındadır; bunu bilin. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.39

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA

KÂTİP ÜYELER : Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78'inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta…

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Sayın Başkan, misafirlerin hepsi gittiler, vallahi böyle bir Parlamento örnek olamaz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Bence de böyle bir Parlamento örnek olmamalıydı.

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Ben geneli kastediyorum.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – “Bin dört yüz sene öncesi” diyerek kendi toplumuna “zalim” diyen bir örneği yaşamamalıydı gençlerimiz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

9.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Şunu özellikle belirtmek istiyorum: Hani “Yalancısınız.” diyerek bitirdiği için… Yalancı değiliz, demin de söyledim, yaşadığımız gerçekleri, hayatlarımızı anlattığımızı söylüyoruz ve gerçeklerle yüzleşmek ağır gelebilir ama keşke “Evet, hata yapıldı, o dönem yanlışlar vardı.” denilerek bu acılara ortak olunsaydı. Derdimiz bunları tekrar yaşatmak veya hatırlatmak değil ama bu ülkenin Müslümanlarını yok “siyasal İslamcı”, yok “samimi Müslüman”, yok “samimi olmayan Müslüman” diye ayırma hakkı ve yetkisi kimsede yoktur. Müslümanlığın ölçüsü, herkesin kendi dini, inancı kendi içerisindedir, yaşantısındadır, bunu kimse “samimidir”, “değildir”, “yaşayarak” veya “yaşamayarak” diyerek eleştirme veya etiketleme hakkına sahip değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

Son defa açıyorum Sayın Usta.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bu ülkede huzur ve güven içerisinde yaşayabilmek için, biz inanan insanların, Müslümanların da, hepimizin de hakkının, hukukunun eşit seviyede korunduğu günlerde olduğumuz için, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu birliği ve bütünlüğü sağlamasını başardığımız için, öncelikle bu sorunları çözmek için büyük iradeyi gösterdiği için Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ve AK PARTİ’nin bütün organlarına, bütün milletvekillerine teşekkür ediyorum.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Biz de Müslüman’ız ama teşekkür edecek bir şey göremiyoruz.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günaydın.

10.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Çok net ifade etmek isterim: Bizler Cumhuriyet Halk Partisinde rastgele milletvekili olduğumuz için değil, ideolojimiz, dünya görüşümüz ve müktesebatımız yalnızca bu partide ifade edilebildiği için buradayız. Bugüne kadar Türkiye'de olmuş tüm insan hakları ihlallerinin ayrım gözetmeksizin soruşturulması, araştırılması konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin çok açık bir tavrı vardır. Ancak, AKP'nin geçmişte yaşanmış bütün olumsuzlukları, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarda olsun olmasın, CHP üzerinden okumak gibi bir ezberi var ve bu ezberin sonuna gelindi, bunu ifade etmek isterim. Bir kere daha söylüyorum: Başörtüsünü bir kadın takar takmaz, bir öğretim üyesi bıyık bırakır bırakmaz, o, onun kendi bileceği iştir; biz bu özgürlükleri hep savunduk, bu özgürlüklere karşı çıkanlara da bir öğretim üyesi olarak, bir öğrenci olarak, bir siyasetçi olarak her zaman karşı durduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez açıyorum Sayın Günaydın, tamamlayın lütfen.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Dolayısıyla, bizim gibi olanların çiğnenen haklarına değil, tüm insanların çiğnenen haklarına karşı Cumhuriyet Halk Partisi ve onun gibi düşünen insanlar doğru eylemi kurmuşlardır. Ancak buradan edindikleri mağduriyetle bir siyaset yapmayı marifet sayanlar, insanları “Müslüman olanlar ve olmayanlar” diye ötekileştirenler, yıllardır kutuplaştırıcı bir dil üzerinden insanları bölmekte tereddüt etmeyenlerin döneminin sonuna gelinmiştir; ifade ettiğimiz budur.

Bugün, çok sayıda başörtülü yurttaşımız Cumhuriyet Halk Partisine oy vermektedir. Gelin, cumhuriyet tarihi boyunca ortaya çıkan tüm insan hakları ihlallerini araştıracak bir komisyon kuralım, son yirmi yılı da özelikle vurgulayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Bitiriyorum Başkanım.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Dersim’dekileri ne yapacaksınız?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Sivas katliamının avukatlarını milletvekili yapan bir siyasal parti bana insan haklarından bahsetmesin.

Teşekkür ederim.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Düğünde yapılan duaya tahammül edilemiyor. Bir şey yaptınız mı onlar hakkında?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Anlamadım?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Düğünde yapılan duaya müsaade etmeyen görevliniz hakkında bir işlem yaptınız mı?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Yapılır yapılır bizde.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 30 milletvekiline yerlerinden birer dakikayla söz vereceğim.

İlk söz Mersin Milletvekili Havva Sibel Söylemez’e aittir,

Buyurun Sayın Söylemez…

11.- Mersin Milletvekili Havva Sibel Söylemez’in, millî muharip uçak KAAN’ın 2’nci uçuşuna ilişkin açıklaması

HAVVA SİBEL SÖYLEMEZ (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye’nin teknoloji ve savunma alanındaki başarılarıyla gururlandığımız yeni bir haftaya başlamanın sevincini yaşıyoruz.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı konuşmalar)

Şubat ayında ilk uçuşunu gerçekleştirerek göğsümüzü kabartan, istikbalimizin nişanesi millî muharip uçağımız KAAN 2’nci uçuşunu 10 bin fit yükseklikte on dört dakika havada kalarak tamamladı. Bu olağanüstü başarı Sayın Cumhurbaşkanımızın kararlılığı ve vizyonuyla Türk mühendislerinin, savunma sanayisi çalışanlarının azmi ve becerisi sayesinde gerçekleşti. KAAN Türkiye’nin kendi güvenliği ve savunması için ürettiği bir başarı öyküsüdür. Sadece ülkemizin teknoloji kabiliyetlerini artırmakla kalmayacak, savunma gücümüzü artırarak bölgesel ve küresel barışa katkı sağlayacaktır. Millî teknoloji hamlemizin mimarı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde KAAN’ın mavi göklere uzanan yolculuğuna emek veren herkese en kalbî şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Konya milletvekili Mehmet Baykan…

Buyurun Sayın Baykan.

12.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, Mecliste 24 Nisan 1972 yılında Deniz Gezmiş’in idam tasarısıyla ilgili yapılan oylamaya ilişkin açıklaması

MEHMET BAYKAN (Konya) – Deniz Gezmiş’in idam tasarısıyla ilgili Mecliste oylama 24 Nisan 1972 yılında yapılmış ve infaz 6 Mayıs 1972 yılında gerçekleşmiştir. Tam da eksiği kapatacak kadar milletvekili idamlara “evet” oyu verirken bu gerçekten hareketle idamlara “evet” diyenlerin çocuklarından bahsederken ne tesadüf kendi sıralarına bakan sayın milletvekili, şu isimlere dikkat edin: Fazıl Güleç, Melih Kemal Küçüktepepınar, Orhan Öztrak, Emir Postacı, Kemal Satır, Sıtkı Hatipoğlu, Hasanali Gülcan, Nurettin Sandıkcıoğlu, Şevket Asbuzoğlu, Ali İhsan Göğüş, Kayahan Naipoğlu, Mustafa Kemal Çilesiz, Necati Alp, Nurettin Özdemir, Hüsnü Özkan, Turhan Özgüner, İsmail Hakkı Arar, Şevket Adalan, Burhanettin Asutay, Osman Yeltekin, İrfan Baran, Ali Erbek, Mualla Akarca…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Konuyu kapattık… Yeter! Yeter!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Arkadaşınıza söylerseniz, arkadaşınıza söylerseniz… Ona cevap veriyoruz, ona cevap veriyoruz. Bir de dönüyor benim grubuma karışıyor yani böyle bir şey mi olur yani. Sen kendi grubunu sustur yeter yani! Ne anlatıyorsun!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Sayın milletvekili arkadaşlarımız söz hakkını kullanıyor, lütfen.

MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, sizin vekiliniz “bin dört yüz yıl zulmü” diyerek…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Neyi kastettiğini söyleyip özür dileyecek.

BAŞKAN – Adana Milletvekili…

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri…

MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) – Bu çatı altında İslam’a zulmetmeyi kabul etmiyoruz!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Sen de öylesin işte! Sen de öylesin! Sen de öylesin! Geç! Git, bak tutanaklara! Ne anlatıyorsun sen!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri...

MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) – Lanetliyorum ben onu! Lanetliyorum!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – O parmağını da öyle sallama, sallama!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Sen sallıyorsun!

MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) – Lanetliyorum ben onu!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – O parmağını başka bir şey yaparım ben senin! Ne parmağı sallıyorsun sen!

MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) – İslam’a hakaret edeni lanetliyorum ben!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Sen kimsin bana parmak sallıyorsun!

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Önce o “Bin dört yüz yıl”la neyi kastettiğini söyleyip özür dileyecek! “bin dört yüz yıl” derken neyi kastettiğini söyleyecek!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – O parmağını git Sivas’a salla sen! Sivas’a salla, Kerbelâ’ya salla! Ne anlatıyorsun sen!

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Neyi kastettiğim açık değil mi! Anlamıyor musun sen! Sen anlamıyor musun!

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Tüm Müslümanlardan özür dilemen gerekir! Niye “bin dört yüz yıl” diyorsun!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Hazreti Peygamber’i mi kastediyorsun! Açıkla o zaman onu.

MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) – Çık, izah et!

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Zalimleri zulmetmekle kastediyorum! Zalimleri zulmetmekle kastediyorum! Zalimleri zulmetmekle kastediyorum! Anlamadınız mı! Anlamadınız galiba!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.57

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA

KÂTİP ÜYELER : Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78'inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Şimdi, sisteme giren sayın milletvekillerinin ilk 30'a ilişkin bir dakikalık söz taleplerini karşılamaya devam edeceğim.

Sayın Mahmut Tanal'ın acil çıkması gerektiği için diğer arkadaşlarımın da izniyle şimdi ona söz vereceğim ve kaldığımız sıradan devam edeceğim.

Buyurun Sayın Tanal.

13.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’da elektriklerin kesik olduğuna ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Efendim, teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Sayın Başkanım, Değerli Divan üyeleri, Sayın Grup Başkan Vekilleri, sayın milletvekilleri, bizi dinleyici locasında izleyenler, değerli kavas arkadaşlarım, değerli stenograf arkadaşlarım, sevgili çocuklar, değerli gençler, değerli hanımefendiler, beyefendiler, doğu, batı, kuzey, güneyliler, balıkçılar, tacirler, öğretmenler, sayın bakanlar, Sayın Cumhurbaşkanım; Şanlıurfa'da elektrikler kesik… Şanlıurfa'da elektrikler kesik… Şanlıurfa'da elektrikler kesik… Şanlıurfa'da elektrikler kesik… Şanlıurfa'da elektrikler kesik… Şanlıurfa'da elektrikler kesik… Şanlıurfa'da elektrikler kesik… Şanlıurfa'da elektrikler kesik… Şanlıurfa'da elektrikler kesik… (CHP sıralarından alkışlar) Şanlıurfa'da elektrikler kesik… Şanlıurfa'da elektrikler kesik… Şanlıurfa'da elektrikler kesik… Şanlıurfa'da elektrikler kesik… Şanlıurfa'da elektrikler kesik…

Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Saygılar… (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adana Milletvekili Ayhan Barut…

Buyurun Sayın Barut.

14.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Almanya'da yaptığı açıklamaya ve insanların yoksulluk girdabında boğulduğuna ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, Almanya'da konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “Türkiye'nin enflasyonu maalesef oldukça yüksek. Mayıs ayında yüzde 70'in üzerinde bir enflasyonla zirveyi bulacağız.” diyor. Adı unutulan bir devrik bakan da benzer ifadeler kullanıp halkın aklıyla dalga geçmeye çalışınca alay konusu olmuştu. İktidarın bu yaptıkları komedi alanında bir film olsa belki gülüp geçilebilir ancak halkın yaşadığı dram acı bir gerçek. İnsanlarımız açlık ve sefalet içinde yoksulluk girdabında boğuluyor. Sebebi de “Ben ekonomistim.” diyerek “nas” bahanesiyle ülkemiz ekonomisini çökerten politikaların sahipleridir; yanlışta ısrarları sonucu derin kriz içerisindeyiz. Halkın alım gücü düşürülmüş, esnafından çiftçisine, emeklisinden işçisine herkes perişan hâlde, algı operasyonları ve açıklamalarla gerçeği gizleyemeyecekler ve gidecekler.

BAŞKAN – Osmaniye Milletvekili Asu Kaya…

Buyurun Sayın Kaya.

15.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’nın, Osmaniye’nin köylülerinin mülkiyet sorunlarına ilişkin açıklaması

ASU KAYA (Osmaniye) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Ata topraklarında yaşayan Osmaniye’min köylülerinin mülkiyet sorunları bitmiyor. Şekerdere, Tehçi ve Dervişiye köylerinde ve tüm köylerde ya kadastro problemlerinden ya da Hazine tarafından talep edilen yüksek ecrimisil bedellerinden kaynaklı sorunlar yaşanıyor. Şu anki sınırların uzun yıllar önce hazırlandığını söyleyen köylüler yeni sınır haritası hazırlanmasını talep etmiş olsa da henüz bir sonuç alamamışlardır.

Diğer bir husus, ata toprağı olarak yaşayıp ekip biçtikleri araziler için istenen yüksek ecrimisil bedellerini 2 ineğin sütüyle geçinen köylülerimiz “Ödeyemeyiz.” demektedirler. Köylülerimiz Hazineden makul ücretler belirlenmesini, kendilerinin kira öder gibi ödeme yaparak tapu alabilmelerini talep etmektedirler. Bu konuların çözümü, deprem sonrası köylerine yerleşip kırsala dönmek isteyen depremzedeler için elzemdir. İktidara sesleniyorum: 1 birime kamulaştırma yapabildiğiniz vatandaşlarımızın ata toprakları için nasıl köylülerimizden 3 mislini talep edebiliyorsunuz? Osmaniye’nin köylerindeki tapu sorunlarını çözünüz.

BAŞKAN – Hakkâri Milletvekili Onur Düşünmez.

Buyurun Sayın Düşünmez.

16.- Hakkâri Milletvekili Onur Düşünmez’in, Hakkâri’nin Kavaklı köyündeki maden faaliyetlerine ilişkin köy halkının başlattığı direnişin 16’ncı gününe ilişkin açıklaması

ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hakkâri’nin Kavaklı köyünde 2008'den bu yana devam eden maden faaliyetlerine ilişkin köy halkının başlattığı direniş 16'ncı gününde devam ediyor. Buradan direnişçileri saygıyla selamlıyorum. Nöbetteki halkın taleplerini sizlere aktarmak istiyorum: Kavaklı köyünün mera alanlarında bulunan maden ocağı faaliyetlerinin derhâl durdurulması, yaşam alanlarının eski hâle getirilerek maden faaliyetlerinin bıraktığı tahribatların ortadan kaldırılması ve bölgede yeniden ağaçlandırma yapılmasıdır. Yetkililere ve sebep olanlara buradan seslenmek istiyorum: Köy halkının haklı taleplerini derhâl yerine getirin, oluşan maddi ve manevi zararı derhâl tazmin edin.

Teşekkürler Sayın Başkan.

BAŞKAN – Amasya Milletvekili Reşat Karagöz.

Buyurun Sayın Karagöz.

17.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, AKP milletvekillerinin Amasya ve ilçelerinde “çalıştay” ve “istişare toplantısı” adı altında yaptıkları toplantılara ilişkin açıklaması

REŞAT KARAGÖZ (Amasya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AKP milletvekillerinin son bir hafta içerisinde Amasya ve ilçelerinde “çalıştay” ve “istişare toplantısı” adı altında vali ve kurum müdürlerinin de katıldığı muhtar toplantıları yaptığını üzülerek takip etmekteyiz. AKP'nin yirmi iki yıllık iktidarında Türkiye'de yarattığı en önemli sorunlardan biri, şüphesiz, devletin yapısını ve devletin ciddiyetini tahrip ederek Türkiye'yi parti devleti olma yoluna sürüklemesidir. AKP'nin normal gördüğü ancak devlet geleneğine uymayan bu tutumu şiddetle kınıyor, sizlerin, bu güç zehirlenmesi karşısında siyasi ömrünüzün bitmekte olduğunu net bir şekilde gözlemliyoruz. Devletin her türlü imkânını kullanmayı alışkanlık hâline getirmiş ve devlet memurlarını yanına alarak gövde gösterisi yaptığını sanan kibir timsali AKP bir an önce takındığı partizan tutumdan vazgeçmeli ve halkımızın vergileriyle maaş alan devlet memurlarını kirli siyasetine alet etmemelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Aydın Milletvekili Evrim Karakoz…

Buyurun Sayın Karakoz.

18.- Aydın Milletvekili Evrim Karakoz’un, mülakatlara ve 20 bin öğretmen ataması yapılacağı açıklamasına ilişkin açıklaması

EVRİM KARAKOZ (Aydın) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AKP Genel Başkanı Erdoğan seçim döneminde “Kamuda mülakatı kaldıracağız.” demişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise “Mülakatların kaldırılacağını kim söyledi?” çıkışıyla AKP Genel Başkanını yalanladı. AKP mülakat adaletsizliğiyle kul hakkına girmeye tüm hızıyla devam ediyor.

Yine, Millî Eğitim Bakanı yakın zamanda “68 bin öğretmene ihtiyacımız var.” demişti. Gelinen noktada ise 20 bin öğretmen ataması yapılacağı açıklandı. İktidar, gençlerimize ve öğretmenlerimize gelince tasarrufu ve ekonomiyi bahane ediyor. Buradan iktidara çağrımızdır: Eğitimden, öğretmenden tasarruf olmaz, 68 bin öğretmenimizi mülakatsız hemen atayın, sebep olduğunuz atanmayan öğretmen ayıbına son verin; okulları öğretmensiz, çocuklarımızı eğitimsiz bırakmayın.

BAŞKAN - Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul…

Buyurun Sayın Ertuğrul.

19.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, Zonguldak’ta ve Türkiye genelinde kesilen trafik cezalarındaki artışa ilişkin açıklaması

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak’ta ve Türkiye genelinde kesilen ve sayıları giderek artan rekor trafik cezaları vatandaşlarımızı şaşkına çeviriyor. Kasada açık var, Maliye trafik cezalarını bütçeye gelir olarak kaydediyor. 2023 yılında Ocak, Şubat, Mart aylarında Türkiye genelinde kesilen toplam trafik cezası 2 milyon 910 bin adet, 2024 yılı ilk üç ayında kesilen ceza sayısı ise 5 milyon 182 bin adet. Geçen yıl ile bu sene arasında yüzde 80'e yakın bir artış var. Soruyoruz: Kurallar mı değişti; vatandaşlarımız önceden kurala uyuyordu, şimdi uymuyor mu? Plakalara kesilen trafik cezaları ise 1 milyon 643 bin adet, geçen yılın mart ayıyla kıyaslandığında yüzde 283’lük bir artış söz konusu. Araç sayısı mı artış gösterdi yoksa bütçedeki açığı kapatmak için cezalar bir gelir kapısı olarak mı görülüyor?

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Afyonkarahisar Milletvekili Hasan Arslan…

Buyurun Sayın Arslan.

20.- Afyonkarahisar Milletvekili Hasan Arslan’ın, 5 Mayıs Dünya Ebeler Günü’ne ilişkin açıklaması

HASAN ARSLAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Mayıs Dünya Ebeler Günü nedeniyle söz almış bulunmaktayım.

Sağlık hizmetlerinin sunumunda önemli görevler üstlenen ebeler kadının, ailenin ve toplumun sağlık danışmanlarıdır. Doğum öncesi ve sonrasında ailelerin yanında olarak, onları eğiterek sağlıklı nesillerin oluşmasına katkı sunarlar. Bir bebeğin dünyaya gelmesine yardımcı olmaları onları daha da özel kılar ve insanlarla derin bağlar kurmalarını sağlar. Anne ile bebeğin ilk iletişim bağını sağlayan tüm ebelerimizin ve ebe adayı öğrencilerimizin 5 Mayıs Dünya Ebeler Günü’nü kutlarım.

Ayrıca, 1 Mart 2024 tarihinde 32476 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan yaptığımız yeni kanunla, ebe arkadaşlarımıza normal doğum yaptırabilme ve doğum anında küçük tıbbi müdahaleleri yapabilme yetkisini verdik. Tüm sağlık personeli arkadaşlarıma görevlerinde başarılar diler, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Uşak Milletvekili Ali Karaoba…

Buyurun Sayın Karaoba.

21.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, geçen hafta Uşak'ta 7 yaşındaki bir çocuğu meningokok menenjitinden kaybettiklerine ilişkin açıklaması

ALİ KARAOBA (Uşak) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Geçtiğimiz hafta Uşak'ta 7 yaşında bir yavrumuzu meningokok menenjitinden kaybettik. Ölümle sonuçlanabilen bu hastalıkla mücadele etmekteki en önemli yöntem aşıdır. Gelişmiş ülkelerde bu aşı bebeklere ücretsiz uygulanmaktadır. Ülkemizde 3 menenjit aşısının 2’si aşı takvimimizde mevcut olup meningokok aşısı mevcut değildir. Menenjit kaynaklı ölümlerin önüne geçebilmek için bu aşıların yalnızca bebeklere değil hac ve umreye gidenlere, askere gidenlere, bağışıklık sistemi zayıf kişilere, HIV taşıyanlara mutlaka ücretsiz yapılması gerekir. Ülkemizde menenjit vakası bildirimlerinin sayısı artmakta, Sağlık Bakanlığı menenjitle ilgili dökümleri, verileri saklamaktadır; bir an önce bunları paylaşmasını talep ediyoruz. Çocuklarımızı ve vatandaşlarımızı kaybetmemek için Sağlık Bakanlığını asli görevine davet ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Samsun Milletvekili Murat Çan…

Buyurun Sayın Çan.

22.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, iktidarın 20 bin öğretmen ataması kararına ilişkin açıklaması

MURAT ÇAN (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öğretmen adaylarımızı, gençlerimizi dokuz ay boyunca bekleten iktidar nihayet bir miktar öğretmen atamaya karar verdi. Kamudaki öğretmen açığı 100 binin üzerinde ama yapılacak atama sadece 20 bin, bunlar da mülakatla atanacak yani kul hakkı yemede, emek hırsızlığında durmak yok, yola devam(!) 20 binlik atama kontenjan dağılımı da evlere şenlik! Türkçe, tarih, coğrafya, matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi temel branşlarda yapılacak atama sayısı, emin olun, Bakanlıktaki makam aracı sayısının altında kalır. Büyük filozof Sokrates ne diyor: “Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız cehaletin bedelini hesaplayın.” Evet, şu öğretmen atama politikasını, mülakat denen kul hakkı yeme mekanizmasını alt alta koyun, varın, siz hesaplayın cehaletin bu ülkeye maliyetini.

BAŞKAN – Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı…

Buyurun Sayın Sarı.

23.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, emeklilerin açlık sınırında yaşam mücadelesi verdiğine ilişkin açıklaması

SERKAN SARI (Balıkesir) – Sayın Başkan, AKP iktidarının yanlış ekonomik politikaları nedeniyle bütün temel gıda ürünlerine fahiş oranda zam geliyor. Hayat pahalılığı altında ezilen emekli tencereyi dolduramıyor, doldursa da tencereyi kaynatamıyor; AKP iktidarı emeklinin mutfağındaki ocağını söndürdü. 12 kiloluk bir tüpün bugün fiyatı 700 lira, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu yılı “emekliler yılı” ilan ettiğinde mutfak tüpü 567 liraydı; o günden bugüne yüzde 25 arttı. Yine, dört ay önce dana kıyma 270 liraydı, şu anda yüzde 50 artışla 400 lirayı buldu. Tarım Kredi Kooperatiflerinde 1 kilo kuru fasulye 52 lira iken yüzde 75 artışla 92 liraları buldu yani emekliler yılında geldiğimiz noktaya bakın. Emekliyi açlığa, sefalete mahkûm eden iktidarınıza yazıklar olsun! Emeklimiz açlık sınırında yaşam mücadelesi veriyor. Emekli maaşları acilen asgari ücret tutarına artırılmalıdır. Bu böyle gitmez, emeklilerimizin yaşam kalitesini eski günlerdeki seviyelerine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Adana Milletvekili Orhan Sümer…

Buyurun Sayın Sümer.

24.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, mülakatlara ve 20 bin öğretmen ataması yapılacağı açıklamasına ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İktidar, seçim öncesi, mülakatı kaldıracağının sözünü vermişti. Daha sonra, Millî Eğitim Bakanı “Mülakatlar mülakat gibi olacak.” şeklinde talihsiz bir açıklama yaptı. Millî Eğitim Bakanı bugün yaptığı açıklamada 20 bin öğretmenin atamasını yapacaklarını dile getirdi. Öğretmenler ve eğitim sendikaları en az 100 bin atama beklerken bu rakamla yine hayal kırıklığı yaşadılar. Okulların durumu ortadayken, yapılan araştırmalarla öğretmen açığının olduğu tespit edilmişken atama yapmamak, mülakatı kaldırmamak öğretmenlerimizi kölelik düzeninde çalıştırmak demektir. Öğretmenlerimize hak ettikleri görevler derhâl teslim edilmelidir.

Zincir marketlerde Millî Eğitim Bakanlığından daha çok öğretmenin çalışıyor olması saray iktidarının büyük bir ayıbıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar…

Buyurun Sayın Avşar.

25.- Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar’ın, bugün, gençlerin eğitim düzeyi arttıkça aldıkları ücretlerde, iş bulma oranlarında aksi yönde azalma olduğuna ilişkin açıklaması

CEM AVŞAR (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yazboz tahtasına dönen eğitim politikaları eğitimli ama işsiz, eğitimli ama mutsuz gençlerimizin sayısını her geçen gün artırıyor. Bugün, gençlerin eğitim düzeyi arttıkça aldıkları ücretlerde, iş bulma oranlarında aksi yönde azalma var. Bu ikilem “faiz sebep, enflasyon sonuç” teorisi gibi sadece ülkemizde görülen, bize has bir durum. Lise mezunu mavi yakalı bir marangoz, kaynakçı, elektrikçi, kaportacı 20’li yaşlarda 70-80 bin lira kazanırken üniversite mezunu beyaz yakalı bir öğretmen, mühendis, muhasebeci, kamu personeli 30’lu yaşlarında ancak 30-40 bin TL arası maaş alıp aile kurmaya çalışmaktadır. Bu durum bile bize iktidarın eğitim politikalarının sonuçlarının ne denli başarısız olduğunu ve gençlerimizin kaderleriyle nasıl oynandığını anlatmaya yeter diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu…

Buyurun Karatutlu.

26.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, deprem bölgesi Kahramanmaraş'taki sorunlara ilişkin açıklaması

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Deprem bölgesi Kahramanmaraş'ta üç ay önce teslim törenleri yapılan 10 bine yakın konutun hemen hiçbirine bugün itibarıyla vatandaş oturmamıştır. Deprem konutlarının yapıldığı bölgede yol, su, elektrik, doğal gaz gibi altyapı eksikliği devam etmektedir. Bölgede eğitim, sağlık tesisleri, bırakın yapılmayı, henüz planlanmamış durumda. Vatandaşa vadedilen eşya yardımı ödemelerinden on beş aydır haber yok. Bölgede esnaf kredi ve vergi borçları nedeniyle büyük zorluklar içerisinde. Depremde, yaptığı binası yıkılan üç beş müteahhit ve mühendis günah keçisi ilan edilerek tutuklanmış; deprem için tedbir alması gereken ve depremden bir gün öncesine kadar 16 kata kadar ruhsat veren, fay hattına imar izni veren belediye, bürokrasi ve siyasi sorumlularına herhangi bir inceleme ve soruşturma henüz açılmamıştır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız…

Buyurun Sayın Tahtasız.

27.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Çorum halkına her seçim öncesi verilen sözlerin yerine getirilmediğine ilişkin açıklaması

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Sayın Başkan, Çorum halkı yirmi iki yıldır her seçim öncesi verilen ama tutulmayan sözlerden usandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bakanlar son on beş yılda Çorum’a her geldiklerinde istisnasız “Hızlı tren 2023 yılında Çorum’a gelecek.” dediler. AKP'nin bakan ve milletvekilleri de bu sözü halkı kandırmak için her seçim öncesi sıklıkla dile getirdi ancak söz var, icraat yok.

Sayın Bakan, söz kişinin aynasıdır; 2024 yılı için 2 bin lira ödenek ayrılan Kırıkkale-Delice-Çorum Hızlı Tren Projesi ihalesi için “2024 yılında yapılacak.” dediniz. Bakana soru önergesi verdim; cevap: “İhale tarihi yok, hızlı tren projesi 2029'da bitirilecek.”

Sadece hızlı tren değil, Çorum’a verilen diğer sözlerin de takipçisi olacağım. Çorum’a söz verilen demir yolu, yatırım programında dahi kaldırılan havaalanı, Hitit Üniversitesi güney kampüsü, Polis Moral Eğitim Merkezi, acemi birliği, Bahçelievler Polisevi, Çorum Devlet Hastanesi, tüm ilçe bağlantı yolları, Kırkdilim Tüneli, tarihî Alacahöyük Hitit Barajı, tarımsal sulama göletleri, kanalları ve daha onlarca sözün hiçbiri yerine gelmedi. Çorum halkına söz veriyorum; bu sözler yerine getirilene kadar takipçisi olacağım.

BAŞKAN – Mersin Milletvekili Gülcan Kış...

Buyurun Sayın Kış.

28.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Mersin’deki tavuk üreticilerinin beyaz et ihracatına getirilen sınırlamayla mağdur edildiğine ilişkin açıklaması

GÜLCAN KIŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ticaret Bakanlığı beyaz et ihracatına sınırlama getirmiştir. Tavuk üreticiliğinde ülkemizde ilk 5’te yer alan seçim bölgem Mersin’de üreticilerimiz bu kararla mağdur edilmiştir. Getirilen kısıtlamayla, sektörde söz sahibi olan başta Tarsus ilçemizdeki üreticilerimiz olmak üzere tüm beyaz et üreticileri yıllardır edindikleri kazanımlara darbe vurulduğunu belirtmişlerdir. Ekonomik krizin faturasını sektöre kesmenin doğru olmadığını belirten üreticilerimiz, ihracata kısıtlamanın ülke ekonomisine olumsuz etki yapacağını vurgulamaktadırlar. Bu kararla işletmeler zarar görecek, binlerce işçi ve emekçinin hakları da gasbedilmiş olacaktır. Tavuk eti fiyatlarının artması yem fiyatlarının yükselmesi, nakliye ücretlerinin artışı gibi sebeplere bağlıdır. Bundan dolayı bu yanlış karardan derhâl dönülerek sorunların çözümü için Hükûmeti sektöre deva olmaya çağırıyoruz.

BAŞKAN – Kırşehir Milletvekili Metin İlhan...

Buyurun Sayın İlhan,

29.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Hükûmetin yirmi iki yıldır kırmızı et sektöründeki sorunlara kalıcı çözüm üretemediğine ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Hükûmet yirmi iki yıldır kırmızı et sektöründeki sorunlara bir türlü kalıcı çözüm üretememiştir. Şu an karkas etin kilogram fiyatı yağsız olarak 340 lira ila 380 lira arasında değişmektedir. Karkas etin yüzde 20-25’i kemik payı, yüzde 2’si kesim firesi, yaklaşık yüzde 2’si de sinir firesi olmaktadır. Bunun üzerine yüzde 4 kredi kartı kesintisi, kira, stopaj, personel gideri, elektrik ve diğer masraflar da eklenince 1 kilogramlık birinci sınıf etin maliyeti 550 lirayı aşmaktadır. Durum böyleyken hayvanını 340-380 lira arasındaki fiyata kestiren üreticiler ne yazık ki zararla baş başa kalmaktadır. Bakınız, bu sorunların çözümü için öncelikle yem bitkileri ve yem ham maddelerinin üretiminin artırılması başta olmak üzere kombine ırkların yaygınlaştırılması, desteklerin uzun vadeli olması ve hayvancılık sektöründeki yapısal değişikliklerin hayata geçirilmesi şarttır. Günübirlik ithalat politikaları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara.

Buyurun Sayın Kara.

30.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, Reyhanlı patlamasının 11'inci yıl dönümüne, stajyerler ve çırakların sigorta tescil tarihlerinin hizmete başlama yılı olarak kabul edilmesinin zaruri olduğuna ilişkin açıklaması

NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

11 Mayıs Cumartesi günü Reyhanlı patlamasının 11'inci yıl dönümünü anacağız. O gün Reyhanlı’da 53 yurttaşımız hayatını kaybetmiş, 222 yurttaşımız da yaralanmıştı. Ölen yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına da metanet diliyorum.

Şehitlerimizin eşine mevzuata göre bir memuriyet hakkı verilirken yine Reyhanlı şehitlerimizin annelerine ve babalarına ise bugünün koşullarında sadece 940 lira ödenek verilmektedir. Reyhanlı şehitlerimizin yakınlarının da sivil şehitlik mertebesine ulaşması için gerekli tüm düzenlemelerin yeniden yapılmasını talep ediyoruz.

Yine, çalışma hayatımızın en önemli paydaşlarından biri olan stajyerler ve çıraklar için, bu toplumda çok önemli bir yere sahip olmalarına rağmen, sigorta tescil tarihlerinin hizmete başlama yılı olarak kabul edilmesi zaruri olmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Burdur Milletvekili İzzet Akbulut.

Buyurun Sayın Akbulut.

31.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, öğretmenlerin mülakatın kaldırılması ve atama taleplerine ilişkin açıklaması

İZZET AKBULUT (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ne yazık ki derslerinde öğrencileriyle olması gereken öğretmenler bugün sosyal medyada eylem yapıyorlar. Ne istiyorlar? Mülakatın kaldırılmasını istiyorlar. Ne istiyorlar? 14 Mayıs seçimleri öncesinde meydan meydan gezip “100 bin öğretmen atayacağız.” diyenlerin sözlerini tutmasını istiyorlar. Artık, hepsi, atanamadıklarının değil tamamen atanmayan öğretmen olduklarının farkında. İşte, Burdur’umuzda köylerimizi geziyoruz, dolaşıyoruz; ne yazık ki birçok köyümüzde nüfus ortalaması yaşça çok büyük görünmekte, birçok genç arkadaş köylerden uzaklaşmakta, üretimden uzaklaşmakta ve bunun en büyük sebebi de köylerdeki okulların kapanması. Ne yazık ki köylerdeki çocuklar öğretmenlerini bekliyor, öğretmenler de öğrencilerini bekliyor. Bu zulme son verelim, atanmayan öğretmenleri atayalım diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar…

Buyurun Sayın Yontar.

32.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, Millî Eğitim Bakanlığının Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ne ilişkin açıklaması

NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - Sayın Başkan, Millî Eğitim Bakanlığının “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adı altında Türkiye'ye dayattığı bu ideolojik eğitim modelini reddediyoruz. Cumhurbaşkanının seçim vaadi olan mülakat uygulamasını kaldırın. 2002 yılında sayıları 68 bin olan, bugün ise 1 milyona yaklaşan atanmayan öğretmen sorununu çözün. Üreten, düşünen insanlar yerine biat edecek, itaat edecek bir nesil yetiştirme hedefinden vazgeçin. Yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm ettiğiniz 1 milyon 155 bin öğretmenin ekonomik sorunlarını çözün. Ücretli ve sözleşmeli öğretmen uygulamasından vazgeçin. ÇEDES Projesi’yle pedagojik formasyonu olmayan kişileri değil rehber öğretmenleri atayın. Ülkemizin Orta Çağ karanlığına değil bilimin ışığıyla aydınlanan genç nesillere ihtiyacı var.

BAŞKAN – Kars Milletvekili Adem Çalkın…

Buyurun Sayın Çalkın.

33.- Kars Milletvekili Adem Çalkın’ın, İzmir Karşıyaka Belediyesine bağlı Zübeyde Hanım Nikâh Sarayında edilen duanın görevli tarafından kesildiğine ilişkin açıklaması

ADEM ÇALKIN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Furkan suresi 77'nci ayetikerimesinde Cenab-ı Allah “De ki: Duanız olmazsa Rabb’im size ne diye değer versin.” buyurmuştur. Bu nedenle, biz Müslümanlar için dua hayatın özü, yerin ve göğün hazinesidir. Dinimizde, yaşantımızda böylesine büyük önemi haiz olan, bizi biz yapan bu muazzam hakikat sudan sebeplerle alıkonulamaz. İzmir Karşıyaka Belediyesine bağlı Zübeyde Hanım Nikâh Sarayında “Burada duaya izin vermiyoruz.” diyerek dua görevli tarafından kesilmiştir. Duaya devam ettiklerinde müziğin sesi açılarak dua engellenmiştir. Ülkemizde insanımızı anlamayan, onların manevi duygularını önemsemeyen, bu aziz millete hizmet edemez. Bu menfur olayı şiddetle kınıyor, aziz milletimizin manevi değerleri konusunda daha hassas olunmasını tüm yetkililerden istirham ediyorum. Sorumluları bu konuda özür dilemeye ve gereğini yapmaya davet ediyorum. Bizim insanımız ülkemizin her yerinde özgürce dualarını gönül rahatlığıyla yapabilirler.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Kayseri Milletvekili Aşkın Genç…

Buyurun Sayın Genç.

34.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, İl Başkanı Avukat Mustafa Kulkuloğlu’nun vefatının 44'üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

AŞKIN GENÇ (Kayseri) – 7 Mayıs 1980 tarihinde evinin önünde sırtından vurularak katledilen merhum İl Başkanımız Avukat Mustafa Kulkuloğlu’nu, aramızdan ayrılışının 44'üncü yıl dönümünde saygı, sevgi ve rahmetle anıyorum. Bizlere miras bıraktığı mücadelesini sürdürmeye kararlılıkla devam edeceğiz.

BAŞKAN – Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir…

Buyurun Sayın Demir.

35.- Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir’in, Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ŞAHZADE DEMİR (Gaziantep) – Bismillahirrahmanirrahim.

Yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkenin Meclisinde bu milletin vekili olduğunu iddia eden bir kişinin Meclis kürsüsünden İslam dinine ve bin dört yüz yıldan beri gelmiş geçmiş bütün Müslümanlara hakaret etmeye hakkı da yetkisi de haddi de yoktur. Bu nedenle, söz konusu vekilin bu kürsüden bütün Müslümanlardan özür dilemesi gerekir. Aksi hâlde, Meclis bugün çalışmamalıdır. Siyaset ayrı şeydir, kürsüden inanç ve değerlere hakaret etmek apayrı bir şey. CHP, ilk günden beri, siyaseti Müslümanların değerlerine saldırmak olarak görmektedir. CHP'yi bu siyaset anlayışını terk etmeye davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkanım, söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilim, bittikten sonra devam edeceğiz.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Keşke böyle peş peşe gitsek daha iyi olur ya…

BAŞKAN – Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş…

Buyurun Sayın Gezmiş.

36.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı saygıyla andığına ilişkin açıklaması

ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Giresun) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yaşları küçük, vatan ve insan sevgileri büyük 3 fidan; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan elli iki yıl önce 6 Mayıs gecesi sonsuzluğa gitti. Geçmişimizdeki bu kara günü vicdanımız sızlayarak hatırlarken Denizler milletin yüreğinde âdeta parlayan birer yıldıza dönüşmüştür. “Varlığımızı hiçbir karşılık beklemeden Türk halkına ve devletin bağımsızlığına armağan etmiş bulunmaktayız.” diyen bu 3 fidanı saygıyla anıyor, Ata’mın Meclisinde 3 fidandan biri olan Deniz Gezmiş’in “Gezmiş” soyadını Meclise taşımaktan onur duyduğumu belirtmek istiyorum.

Yaşasın eşit, özgür Türkiye! Yaşasın tam bağımsız Türkiye! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Konya Milletvekili Barış Bektaş…

Buyurun Sayın Bektaş.

37.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, TMO’nun hâlen buğday alımına dair açıklama yapmadığına ve fiyat vermediğine ilişkin açıklaması

BARIŞ BEKTAŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz yıl Toprak Mahsulleri Ofisi 13 milyon ton buğday alımı gerçekleştirmiştir. Bu yıl yağışların da düzenli olması nedeniyle buğday üretiminde ciddi bir rekolte artışı söz konusu olacaktır. Ancak dünya piyasalarında buğdayın 7 lira olmasına karşın, Türkiye'de artan girdiler nedeniyle üretim maliyeti 9 lira seviyesindedir. TMO ise hâlen alıma dair açıklama yapmamış ve fiyat vermemiştir. Toprak Mahsulleri Ofisinin bu yıl alım yapmayacağına dair iddialar ise çiftçilerimiz arasında büyük endişeye neden olmuştur. Tarımın bir ülkenin geleceği olduğu asla unutulmamalıdır. Bu geleceği kaybetmemek adına ve çiftçilerimizin zarara uğramaması için teşviklerle birlikte en az 12 TL'lik bir fiyatla alım gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Saygıyla dikkatinize sunarım.

BAŞKAN – Mersin Milletvekili Perihan Koca…

Buyurun Sayın Koca.

38.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, Van’la dayanışma eylemlerinde gözaltına alınıp tutuklanan Sedanur Uğur ve Sibel Örkmez’e ilişkin açıklaması

PERİHAN KOCA (Mersin) – Türkiye Büyük Millet Meclisinden uyarmak istiyorum. Van halkının iradesinin gasbedilmesine karşı Van'la dayanışma eylemlerinde Sedanur Uğur ve Sibel Örkmez gözaltına alınıp tutuklandılar. Şimdi Şakran Kadın Kapalı Cezaevinde rehin tutuluyorlar ve can güvenliğinden yoksun bir şekilde rehin tutuluyorlar. Şakran Cezaevi yönetiminin kışkırtmasıyla zorla adli koğuşta kalan Seda ve Sibel’e 30 adli tutuklu saldırdı, bu münferit bir saldırı değildir. Sistematik işkence, tehdit, şiddetle cezaevinde arkadaşlarımız ölümle tehdit ediliyorlar. Buradan bir kez daha uyarmak istiyorum: Şakran Cezaevi suç işliyor. Biz bu suçu yarın Şakran Kapalı Kadın Cezaevi önünde de teşhir edeceğiz. Bu suçtan derhâl geri dönülmeli, Seda ve Sibel özgür bırakılmalı.

BAŞKAN – Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun…

Buyurun Sayın Aygun.

39.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Tarım Bakanını acil buğday taban fiyatını açıklamaya çağırdıklarına ve Erzurum Aziziye’de “jeotermal” denen seraların kömürle ısıtıldığına ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkürler Başkanım.

Tarım Bakanını acil buğday taban fiyatını açıklamaya çağırıyorum. Sayın Bakan, iyi fiyat olursa tahminim, Tayyip Erdoğan açıklayacak ama taban fiyatı düşük olursa herhâlde TMO Genel Müdürü açıklayacak, genelde böyle oluyor. Kötü haberleri valiler, iyi haberleri Tayyip Erdoğan açıklıyor. Bakınız, Güneydoğu Anadolu’da hasat başladı; buğday, arpa hasadı başladı ama daha TMO’dan tık yok. Depoları dolu, geçen yıl 13 milyon tona yakın buğday aldılar ama bu yıl -hazırlıklar- daha ortada bir şey yok. Bir an evvel çiftçimizin sesine kulak verin, bunların sesini dinleyin, kendi üreticinizin üretmiş olduğu ürünü satın alın diyoruz ve aynı şekilde Erzurum Aziziye, AK PARTİ’den Yeniden Refah Partisine geçti. Ve seralarda “jeotermal” demişlerdi ama kömürle ısıtıyorlar. Ay, işte, “Yaparsa AK PARTİ yapar.” “Jeotermal ısıtma” dediler ama termik santral çıktı. Bu da Erzurum’daki AK PARTİ’nin üzerine kapak olsun.

BAŞKAN - Kayseri Milletvekili Sayın Bayar Özsoy...

Buyurun Sayın Özsoy.

40.- Kayseri Milletvekili Sayın Bayar Özsoy’un, partisi içinde İçişleri Bakanlığından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan’ın attığı, İçişleri Bakanını göreve davet eden “tweet”e ilişkin açıklaması

SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Gün geçmiyor ki Cumhuriyet Halk Partisi sarsıcı haberlerle ülke gündemini değiştirmesin, kamuoyunu alarma geçirmesin.

Bakınız, partisi içinde İçişleri Bakanlığından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan attığı bir “tweet”le âdeta gündemi değiştirdi. Kerameti kendinden menkul haber kaynaklarından aldığı bilgiyle İçişleri Bakanlığını göreve davet eden Murat Bey, TRT tarafından izleyicilerle buluşturulan bir dizinin kullandığı sahte silahları polis tarafından yakalanmış gibi gösterip üstüne üstlük bir de Bakanlıktan açıklama yapmasını istedi. Bu trajikomik olayın ardından kendileri bir açıklamayla “tweet”lerini sildi ancak akıllarda şu soru kaldı: Hiç mi araştırmayacaksınız, kendinizi düşürdüğünüz bu durumlardan hiç mi ders almayacaksınız? Sırf gündemde kalmak için daha ne kadar komik duruma düşeceksiniz?

Gündem takibi ve bilgilendirme arzusu bu seviyelere gelmişken ben de bir sazanlık yapayım. Sahi, Afyonkarahisar Belediye Başkanının dinlenme iddiaları ne oldu? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko… Yok.

Ankara Milletvekili Deniz Demir...

Buyurun Sayın Demir.

41.- Ankara Milletvekili Deniz Demir’in, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 şüpheli hakkında hazırladığı iddianameye ilişkin açıklaması

DENİZ DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 şüpheli hakkında iddianameyi hazırladı. Ancak hazırlanan iddianame oldukça yetersiz. Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'in ifadelerine iddianamede yer verilmedi. Ayşe Ateş'in ifadesine neden yer verilmediği ise açık. Ayşe Ateş, ifadesinde siyasilerin isimlerini verdiğini ve cinayetin siyasi ayağını açıkladığını ifade etti. Başsavcılık ise bu siyasilerin isimlerini anmaktan deyim yerindeyse korkuyor. Sinan Ateş dosyası basit bir cinayet dosyası değildir; siyasilerden bürokratlara, devletin farklı kademelerinde isimlerin karıştığı kirli bir oyundur. Yargımız failleri korumaktan vazgeçip asıl suçluları, makamları, mevkileri fark etmeden yargılamalıdır. Cinayetin asıl azmettiricileri kim? Bu cinayetin arkasındaki kirli oyunlar neler? Her şey bir bir ortaya çıkmalı ve adalet sağlanmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Günaydın, söz talebiniz vardı.

Buyurun.

42.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde “HÜDA PAR” diye bir siyasal parti var. AKP'nin oyları yetmeyince HÜDA PAR’ı da yanına alarak Meclise taşıdı. HÜDA PAR domuz bağlarıyla anılan bir siyasal hareketin bugünkü sözcüsü. Gaffar Okkan cinayetine ilişkin herhangi bir kınama getiremeyen bir sözde siyasal parti. Bu partinin temsilcisi çıkmış, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisine kendi aklınca hakaret etmeye yelteniyor. Ben sana söyleyeyim: Senin aklın da fikrin de gücün de yüz bir yıllık Cumhuriyet Halk Partisine laf etme cüretini sana vermez. Haddini bil! Daha fazlasını seninle muhatap olmamak için söylemiyorum. Bu kadarı sana yeter. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞAHZADE DEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Cevap hakkını istiyor, cevap hakkını istiyor.

ŞAHZADE DEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun…

Sayın Milletvekili, sanıyorum sisteme giriş yapmadığınız için açılamıyor. Sisteme giriş yapın, Grup Başkan Vekillerinden sonra size söz vereceğim.

Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz talebi Saadet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Bülent Kaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya.

43.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, bugün 3 kadın milletvekilinin Başkanlık Divanında yer almasına, Gaziantep'te bir trafik kazasında hayatını kaybeden 6 vatandaşa, Millî Eğitim Bakanının 20 bin öğretmen atamasına ilişkin açıklamasına, mülakatlara, “Millî Eğitim Akademisi” adı altında bir akademi kurulacağına, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi Grubu olarak 7 Ekimden bu yana defalarca araştırma önergesi verdiklerine ve genel görüşme talebinde bulunduklarına, bu kürsüde Filistin davasına sahip çıkan herkesten bu iktidarın özür dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Meclis Genel Kurulunu açarken gayet mutlu bir şekilde sevincinizi bizlerle paylaştınız. Biz de bugün 3 kadın milletvekilimizin Başkanlık Divanında yer alarak Genel Kurulu kadınların ağırlıkta olduğu bir Meclisle yönetiyor olmanıza dair aynı mutluğu paylaştığımızı ifade ederek tebriklerimizi sunuyoruz, başarılar diliyoruz Sayın Başkanım.

Bir diğer husus, üzüntülü bir haber, Gaziantep'te bir trafik kazasında 6 vatandaşımız hayatını kaybetmişti, onlara da başsağlığı dileklerimizi buradan iletmiş olalım.

Öğretmen atamaları bu iktidarın bu ülkede kangren hâline getirdiği sorunlardan bir tanesi maalesef. Türkiye'de 100 bini aşkın öğretmen ihtiyacı olmasına rağmen bu iktidar, “Ben ekonomistim.” diyerek ortaya çıkardığı ekonomik sorunları maalesef öğretmenlerimizin sırtına yüklemeye çalışıyor. Sadece 20 bin öğretmen atayacaklarını ifade ettiler. Sayın Cumhurbaşkanı da herhâlde bunu bir müjde olarak görmediği için bu kötü haberi vermeyi Millî Eğitim Bakanına bırakarak dünkü Bakanlar Kurulu sonrası açıklamadı. Maalesef, iyi haberleri sadece Cumhurbaşkanı verir, kötü haberleri ise sevk ettiği kişiler herhâlde vermek durumunda kalıyor ki 20 bin öğretmeni Millî Eğitim Bakanı açıklıyor ama emin olun ki 70 ya da 80 bin olsaydı Millî Eğitim Bakanı asla o ilanı yapamazdı, mutlaka Sayın Cumhurbaşkanı yapardı. Dolayısıyla biz de Sayın Cumhurbaşkanımıza buradan sesleniyoruz ve talep ediyoruz, diyoruz ki: Milletimizi sevindirecek haberleri verin, Bakanlarınızı da zor durumda bırakmayın. Bunlar yetmediği için önümüzdeki günlerde eğitim öğretim hayatı başladığı zaman “ücretli öğretmen” adı altında eksik olan öğretmen ihtiyacını kapatmaya çalışacaksınız. Türkiye Cumhuriyeti devletini kurnaz esnaf mantığıyla yönetmek yakışmaz, dolayısıyla bu iktidarın bu devleti ucuz köleler çalıştıran bir sisteme mahkûm etmesini asla doğru bulmadığımızı, öğretmen ihtiyacı varsa bunu da insan onuruna yakışır bir şekilde -memur maaşlarını yeterli bulmamakla birlikte- hiç olmazsa şu anki mevcut öğretmenlerin aldığı maaş ve özlük haklarıyla çalıştırmaya davet ettiğimizi ifade etmek istiyoruz.

Bir diğeri mülakatlar. Geçen hafta Grup Başkan Vekili Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu kürsüden vaatlerini sıralayarak “Mülakatları biz bitirdik.” diye buradan, kürsüden millete sesleniyordu. Biz de şu an bugün Millî Eğitim Bakanımızın açıklamış olduğu “Yüzde 50 yazılı puan, yüzde 50 mülakat oranına göre 20 bin öğretmeni atayacağız.” açıklamasına Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun ne söyleyeceğini merak ediyoruz. Seçimden önce önemli konuların altını çizen, seçimden sonra da önemli konuların üstünü çizen bir iktidara bu millet çok daha fazla sabretmeyecektir, elbette gerekli demokratik dersleri vermeye devam edecektir. Dolayısıyla mülakat kul hakkı ihlalidir, mülakat emek hırsızlığıdır. Hiç kimsenin emek hırsızlığını ve kul hakkını savunacak bir duruma girmemesi lazım. Eğer siz hak ettiği hâlde bir yakınınızı, bir eşinizi, bir akrabanızı mülakatla daha öne geçiriyorsanız emin olun kul hakkına giriyorsunuz. Bin dört yüz yıllık İslamiyetin bize getirdiği en önemli değerlerden bir tanesi “Bana hangi suçu işleyerek geliyorsanız gelin ama asla kul hakkıyla gelmeyin.” diyen bir dinin mensubu olarak biz kul hakkıyla Cenab-ı Allah’ın huzuruna gitmemeyi kendine düstur edinen idareciler istediğimizi buradan bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Dolayısıyla mülakat emek hırsızlığıdır, bu hırsızlığa hiç kimse tevessül etmemeli. Bunu da farklı gerekçelerle vicdanlarını âdeta kandırarak savunmaya da hiç kimsenin hakkı olmadığını ifade etmek istiyorum.

Bir diğeri de bu yetmezmiş gibi “millî eğitim akademisi” adı altında bir akademi kuruluyor. Sınavı kazanan, mülakatta başarılı olanlar direkt atanmıyor; yer yer dört ay, yer yer altı ay “millî eğitim akademisi” adı altında oluşturulan akademilerde bir eğitime tabi tutuluyorlar, bu akademiler de her ilde olmadığı için atanan öğretmen arkadaşlarımız maalesef konaklama sorunlarıyla bir dört ve altı ay daha ailelerinden uzak bir şekilde bu akademilere devam etmek durumunda kalacaklar. O süre zarfında ne kadar maaş alacakları da müphem bir konu, buna Bakanlığın açıklık getirmesi lazım.

Bir diğer konu da tabii, bu millî eğitim akademisi bittikten sonra yeniden başarılı veya başarısız gibi bir değerlendirmeyle atamalar yapılacak. Herhâlde hasbelkader “Yanlışlıkla mülakattan elemediğimiz bir kişiyi bu şekilde eleyelim.” diye mi millî eğitim akademileri kuruluyor? Bu konuda da endişelerimiz olduğunu paylaşmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaya.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Bir diğer önemli konu, elbette kendine “İnsanım.” diyen herkesin dünyada ideolojisi, fikri ne olursa olsun kanayan yarası Filistin. 7 Ekimden bu yana İsrail'in iyice canileştiği, terörist uygulamalara imza attığını hep beraber biliyoruz. Saadet Partisi ve Gelecek Partisi Grubu olarak biz 7 Ekimden bu yana defalarca araştırma önergeleri ve genel görüşme taleplerinde bulunduk ve orada Hükûmeti etkin bir tavır almaya davet ettik, dedik ki: “Diplomatik kanalları devreye geçirin. Bakın, İsrail'le ticaret yapılıyor, bu ticareti sona erdirin, hava sahanızı kapatın, büyükelçinizi geri çekin.” Bütün bunların tek bir amacı vardı; zalim İsrail’i ateşkese zorlamaktı. Maalesef biz bu konuları gündeme getirirken burada gerdan kırarak “İsrail'le ticaret devletin işi değil ki özel sektör yapıyor.” diyerek, buna karşı çıkarak vicdanlarını kanatan sözcüler vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Kaya.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Yine, biz “İsrail'le ticaret Filistin'e ihanettir.” derken “Olur mu kardeşim? Bizim İsrail'le herhangi bir ticaretimiz yok, özel şirketlere de biz karışamayız.” diyerek bu kürsüden savunanlar vardı. Ama gün geldi, ilk etapta 54 kalemde, ürün grubunda ihracat kısıtlamasına gitti. Peki, ne oldu? 7 Ekimden sonra bu kürsüde “İsrail'le ticareti kesin.” diyen Hasan Bitmez'e utanmadan saygısızlık yapanlar acaba bugün utanacak duruma geldiler mi? Bu yetmezmiş gibi, Sayın Cumhurbaşkanı tekrar, 2’nci bir açıklamayla “İsrail'le bütün ithalat ve ihracatı sona erdirdik.” dedi ve sebebini de şöyle açıkladı: “İyice canileşen İsrail yönetimini ateşkese zorlamak amacıyla diplomasi ve ticaret boyutundaki baskının dozunu sürekli artırıyoruz.” Günaydın! 7 Ekimden bu yana bizim bu Mecliste yaptığımız mücadele buydu. Biz, siz Filistin'le ilgili bir gönül taşımıyorsunuz demedik ki “Siz bu devleti yönetiyorsunuz.” dedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Kaya.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

“Sadece sözde kınama yapmak iktidarların işi değildir. İktidarların, bütün diplomatik kanalları devreye sokarak ateşkesi sağlamak gibi bir mecburiyeti var.” dedik. Ama maalesef bu diplomatik hamleleri devreye sokması gereken iktidar sadece karalamalarla 7 Ekimden bu yana bizim yaptığımız mücadelenin olumlu sonuçlarını verdi; geç de olsa elbette teşekkür ediyoruz.

Yine “Siz niye Uluslararası Adalet Divanında İsrail'in bu soykırım suçuyla ilgili bir dava açmıyorsunuz?” dediğimizde, sözcüleri çıkıp o davanın izlenimlerini burada anlattılar. “Müdahil olun.” dedik, ona da cevap vermediler. Bugün gelinen noktada “Biz Güney Afrika’nın açtığı davaya müdahil olduk.” dediler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Yine “Günaydın!” diyoruz ama bu davranışlarınızı tebrik etmekle beraber Saadet ve Gelecek Partisi başta olmak üzere bu kürsüde Filistin davasına sahip çıkan herkesten bu iktidarın özür dilemesi gerekiyor diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sıradaki söz talebi İYİ Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Buğra Kavuncu’ya aittir.

Bu arada hayırlı uğurlu olsun Buğra Bey.

44.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, 3 kadın üyenin, 3 kadın başkanın Başkanlık Divanını oluşturmasına, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in 20 bin öğretmen ataması yapılacağını ve mülakatın kaldırılmayacağını açıklamasına, Türkiye'nin içinde bulunduğu iktisadi durum nedeniyle vatandaşların göçü bir çıkış yolu olarak gördüğüne ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye’yi çok ciddi sorunlara gebe bıraktığına, Netanyahu rejiminin sürdürdüğü vahşeti ve soykırımı bir kez daha kınadıklarına ilişkin açıklaması

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) Sağ olun kıymetli Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Bugün benim için anlamlı bir gün ama aynı zamanda Meclisimiz için de tarihî bir gün. 3 kadın üyemizin, 3 kadın başkanın Başkanlık Divanını oluşturmuş olması ve bugüne denk gelmesi benim için de unutulmayacak bir gün olacak.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; devletlerin vatandaşına, insan onuruna ve haysiyetine yaraşır bir hayat sunma mesuliyeti vardır. Bu mesuliyet çerçevesinde yine devlet odur ki verdiği sözü tutar ve sözünü çiğnemeden gerekeni yapar. Bugün Meclise 3 siyasi partinin aynı konuda araştırma önergesi vermiş olması da konunun toplum tarafından, millet tarafından ne kadar büyük bir tepkiyle karşılandığının, ne kadar dikkatle takip edildiğinin çok açık bir göstergesi.

Malum konu, biliyorsunuz, sabah saatlerinde Millî Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin yaptığı açıklamada 20 bin öğretmen ataması yapılacağını duyurmuştu. Sayın Bakanın müjde gibi duyurduğu atama sayısı öğretmenler nezdinde bekleneni karşılamamıştır. 2023 Öğretmenlik Sınavı’na giren öğretmen sayısı 428.360 kişiyken 20 bin yani sınava girenlerin sadece yüzde 4,6'sının atanacak olması elbette ki müjde gibi sunulamaz.

Yine, aynı açıklama içerisinde mülakatın kaldırılmayacağı da Sayın Bakan tarafından maalesef ifade edilmiştir. Seçim öncesi “Mülakatsız atama yapacağız.” diye vaatte bulunup insanların hayallerini âdeta umut taciri gibi çalanlar, sözlerini çiğnemelerine âdeta kılıf aramaktadırlar. İnsanlar hak ederek, alın teri dökerek kazandıkları sınavın karşılığını istemektedirler. İnsanların hayalleri üzerinde tahakküm kurup onları asgari bir hayata muhtaç etmeyi siyaset yapmak ve ülke yönetmek zannetmek kabul edebileceğimiz bir durum değildir. Görüyoruz ki iktidar olmak için “Her şey mübah” anlayışını siyasetinin merkezine oturtanlar Machiavelli’yi bile mezarında âdeta ters döndürmüşlerdir.

Sayın Bakana ve Hükûmetin tüm yetkililerine hatırlatmak isteriz: Türk milleti ve onun yarınlarına dair umut besleyen gençler kimsenin oyuncağı değildir. Hiç kimsenin gençlerin ülkeye dair beklentilerini boşa çıkartıp sonra onlardan şikâyet etme hakkı yoktur. Bugün ahvalinden hayıflandıkları gençlerin şikâyetlerine konu ettikleri duruma gelmelerinin sorumlusu AK PARTİ iktidarıdır. Gençleri ve tüm Türk milletini bir çıkmaza sürüklediler. Bugün sürükledikleri çıkmazdan onları ve döktükleri alın terini, sarf ettikleri emekleri sorumlu tutmaktadırlar. Buradan iktidara sesleniyorum: Gençlere verdiğiniz sözü tutun.

Kıymetli vekiller, Türkiye'nin içinde bulunduğu iktisadi durum vatandaşlarımızın gelecek beklentisini sekteye uğratmaktadır. Gelecek beklentilerinin boşa çıkması dolayısıyla vatandaşlarımız hayatlarını idame ettirmenin yollarını kendi vatanları dışında aramaya başlamışlardır. Göç ederek başka yerde hayat kurmanın bir kurtuluş yolu olarak görülmeye başlanmasının müsebbibi de yine AK PARTİ iktidarıdır. AK PARTİ’nin, Türk yurdunu vatandaşlarımız için yaşanmaz hâle getirip bir de üstüne “Giderseniz gidin.” diyerek sergilemiş olduğu siyasi nobranlık memleketi bu hâle getirmiştir. Vatandaşlarımızın göçü bir çıkış yolu olarak görmesinin yakın zamandaki çok net rakamlarla bir örneği Amerika sınırında görülmüştür. Amerika Birleşik Devletleri’nin İç Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, Meksika sınırından gelen düzensiz göçlerde Türk vatandaşlarının sayısında artış görülmektedir. 2019 yılından bu yana Meksika sınırında yaşanan göçlerde Türklerin sayısı 60’tan 15.260’a yükselmiştir. Bu astronomik artışın Türkiye’yi uçurup kaçıracağı söylenen Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin uygulama alanı bulduğu yıllardan itibaren görülmesi de çok manidardır. Türkiye’nin sorunlarına çözüm reçetesi olarak sunulan bu sistem, Türkiye’yi çok ciddi sorunlara gebe bırakmıştır. Türk gençliğini liyakat ve kabiliyetten uzak, adam kayırmacı yönetim anlayışınızla siyasetin karanlık zindanlarına mahkûm ettiniz. Türk gençliğinin geleceğini inşa etme sorumluluğunu taşıyanlar gençlerin geleceğini ve hayallerini söndürüp…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kavuncu.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) –…emeğini ve alın terini gasbetmeye maalesef devam etmektedirler.

Değerli milletvekilleri, son olarak, aylardır Gazze’deki insanlık dramı ve İsrail vahşeti devam ederken esir ve rehinelerin takası karşılığında İsrail’in Gazze’den çekilmesi planına Gazze’den gelen olumlu yanıta Netanyahu rejimi bombardıman ve yeni zulüm silahlarıyla karşılık verdi. Netanyahu rejiminin sürdürdüğü bu vahşeti ve soykırımı bir kez daha kınıyorum. Ancak bu soykırımı durdurmak adına AK PARTİ iktidarının attığı adımların da ne kadar istikrarsız olduğunu, savrulmanın boyutlarını son birkaç aydır birlikte gördük. İsrail'le ticaret iddiaları her fırsatta reddedilirken bugün ticaretin aylardır sürdürüldüğünü ticareti sonlandırma kararıyla anlıyoruz. Gazze'de katledilen çocukların iki eli yalnızca bu zulmü gerçekleştirenlerin değil, her şeyi çıkara endeksleyen ortaklarının da yakasında olacaktır diyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, sağ olun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sıradaki söz talebi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Kars Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’e aittir.

ŞAHZADE DEMİR (Gaziantep) – Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, Grup Başkan Vekillerinden sonra söz vereceğimi ifade etmiştim, Grup Başkan Vekillerinden sonra söz talebinizi karşılayacağım.

Buyurun Sayın Koçyiğit.

45.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın 6 Mayıs 1972'de idam edilmelerinin 52’nci yılına, 5 Mayıs Paskalya Bayramı’na, 5-6 Mayıs tarihlerinde kutlanan Hıdırellez’e, Dersim Düzgün Baba Cemevi’nde yaşananlara ve AKP Hükûmetini hukuka ve inanca, Alevi inancına saygıya davet ettiğine, Kültür ve Turizm Bakanlığının birkaç hafta öncesinde cemevlerinin su faturalarını ödeyeceğini ifade ettiğine, Standard & Poor’s’un Türkiye'nin kredi notunu B’den B+’ya çıkarması üzerine Hazine ve Maliye Bakanının yaptığı açıklamaya, Millî Eğitim Bakanının 20 bin öğretmen ataması yapılacağını duyurmasına, Gazeteci Celal Başlangıç’ın sürgünde yaşamını yitirdiğine ve tutuklanan Mezopotamya Ajansı Muhabiri Esra Solin’e ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. İyi bir çalışma haftası diliyorum.

Son sözleri “Yaşasın Kürt ve Türk halklarının kardeşliği” olan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın 6 Mayıs 1972'de katledilmelerinin, idam edilmelerinin üzerinden tam elli iki yıl geçti. Ben, bu vesileyle üç fidanı saygıyla, sevgiyle, minnetle andığımı ifade etmek istiyorum. Onlar, eşit, özgür, demokratik Türkiye mücadelesinin bayrağını en önde taşıdılar, hepimiz için ipi göğüslediler ve bizler de buradan bir kez daha şunu ifade etmek istiyoruz: Bizler, Denizlerin, Mahirlerin, Mazlumların, İbrahimlerin ve Hikmet Kıvılcımlıların yolundayız, onlar bizim öncülerimiz; bu yolun takipçisi olmaya, onların mücadele bayrağını yükseltmeye de devam ettiğimizi ifade etmek istiyorum.

5 Mayıs günü, biliyorsunuz, Hristiyan âleminin Paskalya Bayramı’ydı; bizler de Eş Başkanlarımız ve heyetimizle birlikte Mardin’de Kırklar Süryani Ortodoks Kilisesi’ndeydik, birlikte orada bayramlaştık. Ben bu vesileyle bir kez daha Paskalya Bayramı’nın dayanışmaya, özgürlüğe, eşitliğe ve demokratik bir Türkiye'ye vesile olması dileklerimi buradan ifade etmek istiyorum ve bütün Hristiyan âleminin Paskalya Bayramı’nı kutluyorum.

Yine, 5-6 Mayıs tarihleri Hıdırellez biliyorsunuz. Buradan yine, bütün Hıdrellez’i kutlayan halklarımıza da bolluk, bereket ve umut getirmesi dileğimi ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, biliyorsunuz, AKP döneminde de yüz yıllık Cumhuriyet tarihinde de yok sayılan inançların başında Alevi inancı geliyor ama bunun AKP döneminde ivme kazandığını hepimiz biliyoruz. Örneğin, bunlardan biri olan Dersim Düzgün Baba Cemevi’nde daha önce cemevi yönetimi Kaymakam tarafından tehdit edildi ama bu tehditlerle de yetinilmedi, orada Valilik talimatıyla cemevinin tahliye edilmesi istendi ve dernek başkanı Sinan Kırmızıçiçek’e de yedi buçuk yıl ceza verildi. Aslında bu cezanın Sinan Kırmızıçiçek şahsında Alevi inancına, Alevi yoluna, Alevi itikadına verilmiş bir ceza olduğunu ifade etmek istiyorum. Alevi toplumunu, Alevi inancını sürekli asimile etmeye çalışan, sürekli kuşatmaya çalışan, sürekli devletin Alevisini yaratmaya çalışan bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız ama söyleyelim buradan, bugün çokça konuşuldu: Biz Kerbelâ’da Yezid’e diz çökmemiş, Yezid’e teslim olmamışız; bundan sonra da hiçbir Yezid anlayışına teslim olmayız, boyun bükmeyiz. Bu topraklarda tek bir Alevi de kalsa bu yolu, bu itikadı devam ettireceğiz. Bu konuda, ben bir kez daha, AKP Hükûmetini, hukuka ve inanca, Alevi inancına saygıya davet ediyorum.

Tabii, sadece bununla da kalmıyor Alevi inancını asimile etme ve kuşatma politikası; biliyorsunuz, Kültür ve Turizm Bakanlığı birkaç hafta öncesinde cemevlerinin su faturalarını ödeyeceğini ifade etti ve burada aslında kurulan Alevi-Bektaşi Kurulunun başında da Alevilik açısından “düşkün” olarak ilan edilen bir zat bulunuyor. Biz buradan söyleyelim: Su faturalarını ödemenizi istemiyor Alevi toplumu; Alevi toplumu, Alevi inancına mensup olan insanlar cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasını istiyorlar, inançlarına saygı bekliyorlar ve eşit yurttaşlık taleplerinin karşılanmasını bekliyorlar. Bu konuda adım atın yoksa bizler kendi cemevlerimizin su faturasını da elektrik faturasını da öderiz. Bunu yeni bir asimilasyon politikasının devamı olarak görüyoruz ve asla tasvip etmediğimizi ifade etmek istiyorum.

Yine, biliyorsunuz, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s Türkiye'nin kredi notunu B’den ve B artıya çıkardı. Sayın Hazine ve Maliye Bakanı bu yükselişe çok sevinmiş ve açıklama yaptı: “Programımızın olumlu sonuçları kredi derecelendirme kuruluşlarının kararlarına yansıyor. Uygulamaya devam ettiğimiz programımızla ülkemize duyulan güveni en üst seviyeye taşımakta kararlıyız.” diye. Şimdi, Sayın Şimşek, şunu sormak istiyoruz biz buradan: Göreve geldiğinizden beri emekçilerin yoksulluğu arttı, işsizlik arttı, geçim sıkıntısı gün geçtikçe derinleşiyor; emekliler can çekişiyor, 10 bin TL’yle ay sonunu getirmeye çalışıyorlar ama buna sevinen, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşunun notunu arttırdığına sevinen bir Maliye Bakanı var, gerçekten hayret ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Biz buradan söylüyoruz: Aslında bu ülkedeki Hazine ve Maliye Bakanının uluslararası kuruluşlar kredi derecelendirme notunu artırınca değil, yurttaşların refahı artarsa övünmesi gerekirdi, işsizlik rakamları düşerse övünmesi gerekirdi, çocuklar okula karnı tok gidip gelirse övünmesi gerekirdi ve bu ülkedeki işsiz gençlerin ülkeden umudunu kesmek yerine bu ülkede geleceklerini görmesinden mutlu olması gerekirdi ama bunların hiçbiri yok ne yazık ki; onun yerine, derinleşen yoksulluk, artan işsizlik ve can çekişen bir emekliler gerçeği var. Biz buradan söyleyelim: Emekliler sizin notunuzu 31 Mart seçimlerinde verdi, işçiler sizin notunuzu 31 Mart seçimlerinde verdi. Eğer bir nota bakacaksanız 31 Marttaki seçim sonuçlarına bakın, orada gerçeği, gerçek tabloyu göreceksiniz. Bu kemer sıkma politikalarına devam ettiğiniz sürece halktan geçer not almayacağınızı da buradan ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Koçyiğit

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Diğer bir konu Sayın Başkan, şimdi, bugün Millî Eğitim Bakanı 20 bin öğretmen ataması yapılacağını söyledi. Dağ fare doğurdu bile diyemiyoruz, yüz binlerce öğretmen atanmayı bekliyor ama onun yerine sadece 20 bin öğretmen atama duyurusu yaptılar ama daha dikkat çekici bir başlık var Sayın Başkan, bu 20 bin öğretmenin içerisinde sadece 10 Kürtçe öğretmeni atayacaklar Kürtçe bilen; 6’sı Kurmanci, 4’ü de Zazaki dalında. Yani burada da aslında ayrımcılığın devam ettiğini görüyoruz. Eğitim emekçilerinin yığınla sorunu var, özlük hakları sorunları var, çalışma yaşamıyla ilgili dünya kadar sorunları var. Öğretmenler geçinemiyorlar ama daha önemlisi, yüz binlerce öğretmen atanmayı bekliyor ama Millî Eğitim Bakanı çıkmış 20 bin öğretmen atayacaklarını söylüyor; ne diyelim yani söyleyecek söz bulamıyoruz. Tarikatlara, dinselleştirilmiş müfredata kafa yoracağına gerçekten eğitim sorunlarına kafa yormasını Yusuf Tekin’e tavsiye ediyoruz; artık daha fazla bu ülkedeki eğitim sistemiyle oynamaya devam etmesinler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

Yusuf Tekin’in yaptıkları bu ülkenin eğitim sisteminin altına dinamit koymaktır; var olan, kısmi olarak var olan seküler eğitimi ortadan kaldırmaktır. Bilimsel, ana dilinde, eleştirel bir eğitimin olması gerekirken ne yazık ki tarikatların müfredatını alıp Millî Eğitimin içine yerleştiren bir Millî Eğitim Bakanıyla karşı karşıyayız. Çocuklarımızın geleceği tehlikede. Ben buradan bütün velilere de çağrı yapıyorum: Çocuklarınızı Yusuf Tekin’in müfredatından koruyunuz, hep beraber gelin el ele verelim ve bu dinselleştirilmiş, tarikatların insafına terk edilmiş müfredata karşı sokakta birlikte mücadele etmeye davet ettiğimi ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, eğer izin verirseniz son bir başlığım kaldı, onu da ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez açıyorum Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim.

Şimdi, aslında, özgür basın çalışanlarının 90’lı yıllarda yaşadıkları zor süreci çok iyi biliyoruz. 89'da Cizre’de Yeşilyurt köyünde askerlerin köylülere dışkı yedirmesini haber yapan Celal Başlangıç ne yazık ki sürgünde yaşamını yitirdi; burada onu andığımı ve yakınlarına sabır dilediğimi ifade etmek istiyorum. Celal Başlangıç’ın yaşadıkları ne yazık ki sonlanmadı, hâlâ daha bu ülkede muhalif basın emekçileri ve özellikle de Kürt basın emekçileri baskılara maruz kalıyorlar, en son Mezopotamya Ajansı muhabirleri tutuklandı. Onlardan Esra Solin cezaevinde işkenceye maruz kaldı; tekli bir hücrede tutuluyor, çıplak arama yapıldı kendisine ve diğer tutukluların yanına geçmesi için de “Örgüt üyesiyim.” diye kendisine evrak imzalatılmaya çalışılıyor.

Biz buradan sesleniyoruz: Bütün bu hukuksuzluklara derhâl son verin, özgür basın emekçilerini serbest bırakın; işkence insanlık suçudur, çıplak arama suçtur, bundan vazgeçin diyoruz.

Teşekkür ederim.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Çeşitli İşler (Devam)

2.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Anadolu Üniversitesi öğrencilerine “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, bugün Parlamentoda, Genel Kurulda birbirinden kıymetli konuklarımızı ağırlıyoruz. Şimdi aramızda Anadolu Üniversitesinden genç arkadaşlarımız var.

Hoş geldiniz sevgili gençler. (Alkışlar)

Sıradaki söz talebi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın’a aittir.

Buyurun Sayın Günaydın.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, İYİ Partinin yeni Grup Başkan Vekilleri Buğra Kavuncu’ya ve Turhan Çömez’e, bugün 3 kadın milletvekili tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisinin yönetiliyor olmasına, Deniz’i, Hüseyin’i, Yusuf’u saygıyla andığına ve Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanının yaptığı, Denizlerin, Hüseyinlerin, Yusufların idamına yönelik kararın yok sayılmasına ilişkin bir Meclis kararını üretme çağrısını sürdürdüğüne, 1 Mayıs 2024’te İstanbul’da yaşananlara, 13 Şubat 2024 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan sekizinci yargı paketinin Anayasa Mahkemesine götürdükleri maddelerine, Türkiye Yüzyılı Maarif Planı’na ve Millî Eğitim Bakanının mülakatla ilgili açıklamasına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üç günlük gündemine, Cumhuriyet Halk Partisinin 26 Mayıs 2024 tarihinde Ankara'da büyük emekli mitingi gerçekleştireceğine ilişkin açıklaması

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Son dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Grup Başkan Vekilliklerinde önemli değişiklikler oldu. Ben, İYİ Partinin bu görevi üstlenmek üzere seçtiği yeni Grup Başkan Vekilleri Sayın Buğra Kavuncu’ya ve Sayın Turhan Çömez’e hoş geldiniz diyorum ve başarılar diliyorum.

Ayrıca, evet, bugün 3 kadın milletvekili arkadaşımız tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisinin yönetiliyor olmasından duyduğum mutluluğu da yine ifade ederim ve heyetinize başarılar diliyorum.

6 Mayıs 1972; üzerinden elli iki yıl geçti; üç fidandılar, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesi uğruna yandılar; yolları yolumuzdur. Deniz’i, Hüseyin’i, Yusuf’u saygıyla anıyorum, onların bıraktığı yerden biz devam etme kararlılığı içerisindeyiz; bunu da ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, Türkiye, takvim yapraklarından kan damlayan bir memleket; Menderes, Polatkan, Zorlu idam edildi. Bu idamlar doğru idamlar değildi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi geçen dönemde tüm partilerin oy birliğiyle Menderes, Polatkan ve Zorlu idamlarının yok sayılmasına yönelik bir Meclis kararı üretti.

Şimdi buradan söyleyelim: Kendini demokrat sayan kim varsa, bu memleketin geçmişine ve müktesebatına saygı duyan kim varsa Denizlerin, Hüseyinlerin, Yusufların idamına yönelik, o vahşi kararın geri alınmasına yönelik, yok sayılmasına yönelik bir Meclis kararını gelin hep beraber üretelim. Bu aslında kimin demokrat olup kimin olmadığı konusunda bir turnusol kâğıdıdır. Bu çağrıyı bugün Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı yaptı, Grup Başkan Vekili olarak ben de bu çağrıyı sürdürüyorum.

1 Mayıs 2024 tarihi, yirmi bir yıllık otoriter rejimin bir ikonik fotoğrafla simgeleşmesiyle kendini gösterdi. Unkapanı Köprüsü’nün bütün kanalları arka tarafından çekilen fotoğraflarda tomalar tarafından, ön taraftan çekilen fotoğraflarda ise polisler tarafından kapatılmıştı. Anayasa’ya aykırı, Anayasa Mahkemesi kararına açıkça aykırı, gencecik çocuklar ile gencecik polisleri karşı karşıya getiren bir uygulamaya imza attınız. Sonucunda ne oldu?

“Pekâlâ, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sendikalarla birlikte burayı barışçıl bir gösteri alanı hâline çevireceğiz. Burası bizim hakkımızdır, ‘Burada bulunmak bir müktesebattır.’ şeklindeki Anayasa Mahkemesi kararına uygun bir uygulama yapacağız, kimsenin burnu kanamayacak.” dedik. Siz ortalığı, özellikle Tarihî Yarımada’yı yürüyemez hâle getirdiniz, İstanbul'u kilitlediniz ve sonrasında da 50 genci tutukladınız. O 50 gencin içerisinde Filistin konusunda, Gazze konusunda ikiyüzlülüğünüzü ortaya koyan ve bu çerçevede döviz taşıdığı için, bu çerçevede slogan attığı için tutuklanan 5 gencimiz, 5 kardeşimiz de var. İfade etmek istiyorum ki bu zulmü artıran politikalar hiç kimseyi hiçbir yere götüremez. Türkiye, çağdaş bir demokratik rejimi hak etmektedir; bunun inşasından da bu Mecliste bulunan herkesin ortak sorumluluğu vardır. Cumhuriyet Halk Partisi bir kez daha herkesi bu ortak sorumluluğa davet etmektedir.

13 Şubat 2024 tarihinde sekizinci yargı paketini Resmî Gazete'de yayımladınız. Bununla ne yaptınız? “Örgüt üyesi olmamakla beraber örgüt adına suç işleyen” diye bir kavram oturttunuz. Bu kavram daha evvel Ceza Muhakemesi Kanunu’nda vardı ve Anayasa Mahkemesi her avukatın, hukukçunun ezbere bildiği “Suçların ve cezaların kanuniliği” ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle bunu iptal etmişti. Ne gam; gittiniz aynısını noktasına virgülüne dokunmadan yeniden yazdınız, biz de bugün Anayasa Mahkemesine götürdük. Eğer bunları o kanunlardan çıkartıp evrensel hukuka uygun davranırsanız Türkiye belki çağdaş bir hukuk devleti olma yolunda adım atabilir.

Bir başka konu, şimdi dinleyenler kulaklarına inanamayacaklar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günaydın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Kişinin rızası olmaksızın, herhangi bir koruma önlemi de olmaksızın yurttaşın sağlık verilerini, yurttaşın siyasal partilere üyelik verilerini, derneklere üyelik verilerini işleyebiliyorsunuz, işleyebiliyorlar; buna izin verdiniz, yurt dışına veri transferine izin verdiniz. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı yapsaydı bizi nelerle suçlardınız, nelerle itham ederdiniz, hep beraber biliyoruz. Bunu da Anayasa yargısına götürdük; diliyorum ki Anayasa Mahkemesi gecikmeden bunların önce yürütmesini durdurur, sonra iptalini verir ve yurttaşın güvenliğini böylece sağlamış oluruz.

Arkadaşlarım ifade ettiler, bu memlekette bir Millî Eğitim Bakanı var. Yirmi bir yıllık iktidarınızda kaç kere Millî Eğitim Bakanı değiştirdiniz, kaç kere müfredatla oynadınız, sayısını siz bile unuttunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Günaydın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Şimdi, bu son Millî Eğitim Bakanı sizin partinizin sloganını kullanarak Türkiye Yüzyılı Maarif Planı oluşturuyor. Bu Türkiye Yüzyılı Maarif Planı’ndan vazgeçmek zorunda kalacaksınız, bunu size göstereceğiz. Eğitimi laik, bilimsel, nitelikli ve parasız bir eğitim hâline getireceğiz. PISA skorlarında en gerilere düşen cumhuriyetin çocuklarını yeniden nitelikli ve parasız, laik, bilimsel eğitim alan hâle mutlaka dönüştüreceğiz.

Sonra, artık insan utanmaz mı ya, bu kadar konuşuluyor. Mülakatlarda yaptığınız skandallar ardı ardına kamuoyunun önüne konuluyor, utanmak ve ders almak yerine Millî Eğitim Bakanı çıkıyor “Yüzde 50 mülakat, yüzde 50 yazılı sınav sonucuna göre öğretmen alacağız.” diyor. Yeter artık, milletin çocuklarını bölmekten, hak yemekten vazgeçin; yeter artık, birazcık adil olmaya gayret edin, objektif sınavlar açın; mülakat rezaletine artık bir son verin, söz verdiğiniz uygulamalara dönün ve hak eden öğretmen olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Günaydın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Arkadaşlar, bugün 7 Mayıs 2024 Salı günü. Salı, çarşamba, perşembe Meclis üç gün çalışacak. Türkiye'nin de birikmiş sorunları var değil mi? Bir taraftan emekli ağlıyor, öbür taraftan işsizler ağlıyor, genç kardeşlerimiz ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Tarım batmış, sanayici ne yapacağını şaşırmış. Siz bize ne gündemi getiriyorsunuz? İşte bu gündemi getiriyorsunuz. Bakalım, neymiş bu gündemler… Üç gün boyunca bununla uğraşacağız. Neymiş biliyor musunuz? Özbekistan’la, Ruanda’yla, El Salvador’la, Panama’yla, Svaziland Krallığı’yla -vallahi nerede ben bilmiyorum, mutlaka bir yerlerde vardır- ticaret anlaşması yapmışsınız, Meclisi bunların onaylanmasıyla oyalıyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisi bunları yarım saatte geçirir. Siz Meclise bir kanun teklifi, memleketin sorunlarıyla işgal olmuş, bununla uğraşan bir kanun teklifi dahi getiremiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Günaydın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Yirmi bir yıllık iktidarın sonunda ulaştığınız yer gerçekten üzüntü verici. Ha, şunu söyleyeyim: Biz ne yapıyoruz? Biz elbette bu gündemsizliğin peşine düşmüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, 26 Mayıs 2024 tarihinde ezim ezim ezdiğiniz, limon gibi sıktığınız emeklilerle beraber Ankara'da büyük emekli mitingini gerçekleştirecek, sizi davet ediyorum oraya. (CHP sıralarından alkışlar) AKP'li milletvekilleri, gelin, o mitinge siz de katılın, vatandaşın hâlini bir sorun, bakalım size ne diyecekler? Cesaretiniz varsa gelin, yurttaşın sesini dinleyin. Burada, Meclisin koridorlarına, koltuklarına saklanıp Ruanda’yla ticaret anlaşması yaparak siyaset yürütülemez.

Ben, bu düşüncelerle, Türkiye'nin aydınlık geleceğine duyduğum inançla kamuoyunu ve tüm yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sıradaki söz talebi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Yenişehirlioğlu.

47.- Manisa Milletvekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu’nun, dün Gaziantep'in İslâhiye ilçesinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybedenlere, İsrail savaş kabinesinin Refah’ta saldırılara devam etme kararı almasına, Türkiye için katılımcı ve güçlü bir anayasa yapma imkânı ve iradesinin Gazi Mecliste şu anda var olduğuna, 8-14 Mayıs Vakıflar Haftası’na ilişkin açıklaması

BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, dün Gaziantep'in İslâhiye ilçesinde meydana gelen, hepimizi üzüntüye boğan trafik kazasında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Başımız sağ olsun ülkece. Rabb’im ülkemizi ve milletimizi her türlü kaza ve beladan korusun.

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri, Hamas’ın Katar ve Mısır tarafından iletilen ateşkes önerisine onay verdiğini duyurmasına rağmen İsrail savaş kabinesi Refah’da saldırılara devam etme kararı aldı. Dün gece yine Refah’da birçok yerleşim yerini bombalayan İsrail, siciline yeni cinayetleri eklemiş oldu. İsrail'in durmak bilmeyen, sınır tanımayan ve sürekli büyüme eğiliminde olan cinayet motivasyonu, barış çağrılarına dahi kulak tıkayacak bir aymazlığa dönüşmüştür. Netanyahu ve şürekâsı, ellerine bulaşan bu masum kanın hesabını pişmanlıkla ödeyeceği akıbete adım adım yaklaşmaktadır. Türkiye ve dünyanın dört bir yanındaki üniversitelerin kampüslerinden zulme başkaldıran, zalime vicdanı hatırlatan, kan ve gözyaşının karşısında duran, ellerinde Filistin bayraklarıyla dünyayı kuşatacak merhameti yüreklerine sığdıran genç kardeşlerimize selam olsun diyorum. Filistin davası zafere ulaştığında zulmün karşısında duranların en büyük hazinesi rahat bir vicdan karnesi olacaktır. Destansı Filistin direnişinin önünde hürmetle eğiliyor, şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum.

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri, Türkiye tarihi boyunca netameli günlerden geçmiş, kritik virajları milletin ferasetiyle geride bırakmış ve en önemlisi de düştüğü yerden kalkmasını daima bilmiştir. Şüphesiz, tarihimize kara bir leke olarak kazınan en önemli hadiseler darbelerdir. Kederle andığımız o günleri bizlere hatırlatacak olan her türlü fikrin karşısında durmak, demokrasi adına en büyük bedelleri ödemiş bu milletin ferdi olarak hepimizin sorumluluğudur. Her ne kadar 1987'den itibaren 23 kez değiştirilmiş, hatta 2017'de tarihî bir yönetim sistemi değişikliğine gidilmiş olsa da elimizde hâlâ bir darbe metni vardır. Türkiye için katılımcı ve güçlü bir anayasa yapma imkânı ve iradesi de Gazi Meclisimizde şu anda vardır. Aziz milletimizin bize tevdi ettiği görevi layıkıyla yerine getirmek için çalışırken temel vazifemizin “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” anlayışını korumak olduğunun farkındalığıyla hareket etmeliyiz. Tam da bu noktada, siyasetin bir uzlaşı kültürü olduğunu asla da unutmamalıyız. Bu anlamda bir değişikliğe gitmenin ve milletimizi sivil bir anayasayla buluşturmanın Türkiye'ye çok şey katacağı çok aşikârdır. Bu da Parlamentodaki sayın milletvekillerimizle ortak bir konsensüs sağlanmasıyla mümkün olacaktır. Gazi Meclisimizin çatısı altında görev yapan her bir milletvekili arkadaşımın bu tarihî adıma destek vereceğine yürekten inanıyorum.

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri, yardımlaşma ve dayanışma duygusunu geliştirmek amacıyla her yıl 8 ile 14 Mayıs tarihleri arasında Vakıflar Haftası kutlanıyor ki yarın başlıyor. “Hayırda yarışınız.” emri mucibince atalarımız vakıf kurmak suretiyle birbirleriyle yarışmış, kimseyi çaresiz ve sahipsiz bırakmamışlardır. Maziden günümüze kadar vakıflarımız sadece sağlık ya da yoksullarla dayanışma alanında faaliyet göstermediler elbet; kentleri imardan hayvanlara yardıma, çevreyi korumadan eğitim alanına kadar çok yönlü çalışmalar yürüttüler. Ecdadımızın mirası izlenerek bugün de vakıflarımız değerli hizmetleri hayata geçiriyorlar. Bunun yanı sıra, vakıflarımızın desteklenmesi, vakıf eserlerinin ihya ve inşası için Vakıflar Genel Müdürlüğümüz de önemli çalışmalara imza atıyor. Bu bağlamda, son yirmi bir yılda ülkemiz içerisinde ve gönül coğrafyamızın dört bir yanındaki 5.500 ecdat yadigârı eseri ayağa kaldırmış durumdayız. Bu duygularla Vakıflar Haftası’nı kutluyor, bu özel haftanın vakıfların içinde gizli olan zengin anlamları idrak etmek ve hayatımızın bir parçası hâline getirmek için bir fırsat olduğunu ifade ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yenişehirlioğlu.

BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) – Genel Kurulumuzu ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 60'a göre kısa bir söz talebinde bulunan değerli milletvekillerimize söz vereceğim.

Öncesinde Sayın Şehzade Demir’in bir talebi var.

Buyurun Sayın Demir.

48.- Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir’in, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ŞAHZADE DEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, partimiz hakkında yine bir iftira, bir karalama söz konusu oldu. CHP'nin Grup Başkan Vekili, siyaseti, kendileri gibi düşünmeyen başka partilere had bildirmek olarak algılıyor. Biz iftira atmıyoruz; burada 85 milyon insanın gözü önünde İslam’a bir hakaret yapıldı, altını çizmeye çalıştığım husus budur.

HÜDA PAR, 2012 yılında kurulmuş, tertemiz siyaset yapan, dürüst ve adil hareket eden bir parti. Bundan sonraki süreçte de toplumumuzun, halkımızın kadim kültürüne, değerlerine, inancına kim saldırırsa Allah'ın izniyle karşılarında HÜDA PAR’ı bulacaktır, CHP'nin de buna alışması lazım.

Çok teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günaydın.

49.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Şimdi, konuşan kişi Cumhuriyet Halk Partisinin partisine iftira attığını ifade ediyor. Kendisinin yaptığı hadsiz, insafsız, akıl ve izan yoksunu konuşmaya karşılık vermek zorunda kaldık. Yoksa benim HÜDA PAR’la muhatap olmak gibi bir özel gayret içerisinde olmayacağımı herkes bilir.

Biraz evvel yoğun tartışmalara konu oldu, Cumhuriyet Halk Partili konuşmacının İslam’a yönelik herhangi bir saygısızlığı olamaz; zaten kendilerinin de olamaz, biz de buna izin vermeyiz. Burada, bin dört yüz yıl evvel Kerbelâ’da yaşananlara atıf yaptığını hem o söyledi hem de ben söyledim; HÜDA PAR’ın bunu anlayıp anlamaması bizi ilgilendirmez. HÜDA PAR İslam’ın savunucusu olup oradan bize parmak sallayabilecek bir siyasal parti değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Günaydın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Bir kere daha ifade ediyorum: Geçmişlerini ve müktesebatlarını biliyoruz; eğer Cumhuriyet Halk Partisinin bir tek ferdini korkutabileceklerini, sindirebileceklerini sanıyorlarsa bizi hiç tanımıyorlar.

Bugün, 7 Mayısta öldürülen Mustafa Kulkuloğlu’nun da anısını yaşatıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi ölür, öldürülür ama ilkelerinden bir gram taviz vermez; bu İslam’ı, bu dini size bırakmayacak kadar, milliyetçiliği size bırakmayacak kadar büyük bir siyasal partidir. Sizin bu memlekette yapmaya çalıştıklarınızın farkındayız; hiçbirine -büyük, küçük ortağınız, ne varsa- izin vermedik bugüne kadar, bundan sonra da vermeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Burhanettin Kocamaz…

Buyurun Sayın Kocamaz.

50.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’ın, emekli polislerin büyük bir ekonomik sıkıntıya düştüğüne ilişkin açıklaması

BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Buradan Hükûmete seslenmek istiyorum: Aldıkları maaşlar asgari ücretin çok altında kalan emekli polislerimiz büyük bir ekonomik sıkıntıya düşmüştür. Canları pahasına görev yapan kahraman polisimize 3600 ek gösterge konusunda ne yazık ki ayrımcılık yapılmıştır. Hükûmet tarafından yalnızca üniversite mezunu 177 bin emekli polisimize 3600 ek gösterge verilirken 107 bin lise mezunu polisimiz bu haktan mahrum bırakılmıştır. Hâlbuki polis memurlarımız mezuniyet durumuna bakılmaksızın omuz omuza, birlikte terörle mücadele operasyonları ile asayiş olaylarına katılmış, ülkemizin bölünmez bütünlüğü için mücadele vermiştir. Bu nedenle, polis memurlarımız arasındaki ayrımcılık ve haksızlık ortadan kaldırılmalı, lise mezunu polislerimize de en kısa sürede 3600 ek gösterge verilmeli, ayrıca da aldıkları maaşlar asgari ücretin altında kalan emekli polislerimize hak ettikleri ücret verilmelidir.

BAŞKAN – Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever…

Buyurun Sayın Ersever.

51.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, kademeli emeklilikle ilgili yasal düzenlemenin derhâl Meclise getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Vatandaşımız sadece geçim sıkıntısı çekmiyor, eğitim, sağlık, adalet olmak üzere her alanda çığ gibi büyüyen sorunlarla boğuşuyor.

Ülkeyi yapboz tahtasına çevirdiniz, yaparken bozmayı âdet hâline getirdiniz. EYT yasasıyla mağdur vatandaşlarımız haklarına kavuşurken yeni mağduriyetler doğdu. 8 Eylül 1999 tarihinde ve öncesinde sigorta girişi olanlar 43 yaşında emekliliği hak etti ancak sigorta girişi bir gün sonra olanlar ise 60 yaşını bekleyecekler yani bir gün sonra işe girenler on yedi yıl sonra emekli olabilecek. Böyle bir adaletsizlik olabilir mi? Bu adaletsizliği gidermek zorundayız. Kademeli emeklilik bir lütuf değil, çalışanın hakkıdır. Kademeli emeklilikle ilgili yasal düzenleme derhâl Meclise getirilmelidir.

BAŞKAN – Van Milletvekili Mahmut Dindar…

Buyurun Sayın Dindar.

52.- Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın, Türkiye’nin 2015'ten beri kutuplaşma ve hukuksuzluk iklimine savrulduğuna ilişkin açıklaması

MAHMUT DİNDAR (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye 2015'ten beri kutuplaşma ve hukuksuzluk iklimine savrulmuştur. Bugün en üst perdeden yumuşama ihtiyacı olduğu ifade ediliyor ancak bu dönemin hukuksuzluklarıyla yüzleşilmeden yumuşama olmaz. Bu dönem OHAL, kayyum, KHK ve hukuksuzluk dönemidir. AYM ve AİHM kararlarının dikkate alınmadığı bir dönemdir; Dönemin en iyi göstergelerinden biri de Kobani kumpas davasıdır. 2014'te IŞİD’e karşı halkımızın gösterdiği direniş kriminalize edilmiştir. 2014 yılında tüm dünya halklarının alkışladığı direniş, 2021 yılında suç konusu yapılmıştır. Kışanak, Yüksekdağ ve Demirtaş başta olmak üzere Kürt halkının iradesi olarak seçilmiş arkadaşlarımız bu dava kapsamında tutsaktır. Ortada bir suç yoktur; AYM ve AİHM kararları dikkate alınarak arkadaşlarımız derhâl serbest bırakılmalıdır.

BAŞKAN – Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen...

Buyurun Sayın Ekmen.

53.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, bugün Meclisi ziyaret eden Cumartesi Annelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bugün Mecliste siyasi partileri ve bizi ziyaret eden Cumartesi Annelerini temsilen bir heyet kendi sorunlarını gündeme getirmemizi talep etmişlerdir. 1995 yılından bu yana her hafta cumartesi günü Galatasaray Lisesi önünde on dakikayı bulmayan bir eylemle kendi sorunlarını, gözaltında kaybolan yakınlarının hukuk arayışını ifade eden anneler 2018 yılından beri engellenmiş idi. Anayasa Mahkemesinin 1’i oy birliğiyle olmak üzere vermiş olduğu 2 kararla bu engellemenin bir hak ihlali olduğu tespit edilmiştir. Şu anda anneler sadece 10 kişilik heyetlerle cumartesi günü bu eylemlere katılabilmektedir.

Buradan Sayın Ali Yerlikaya’ya çağrımız, 25 Mayıs tarihli 1.000’inci haftada gerçekleştirilecek eylemin herhangi bir kısıtlamaya tabi olmadan, Anayasa Mahkemesi kararının ruhuna uygun bir şekilde gerçekleştirilmesine izin verilmesidir.

BAŞKAN – Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez...

Buyurun Sayın Suiçmez.

54.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, CHP Trabzon önceki dönem İl Başkanı Cafer Hazaroğlu’nun vefatına, fındık destek ödemelerinin mayıs ayı gelmesine rağmen yapılmadığına ve fındık bahçelerine dadanan kahverengi kokarcanın fındığın kökünü kuruttuğuna ilişkin açıklaması

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Sayın Başkanım, CHP Trabzon önceki dönem İl Başkanımız, ağabeyimiz Cafer Hazaroğlu’nu bu hafta sonu büyük bir cenaze töreniyle uğurladık; partimize ve siyasete hizmetlerini unutmayacağız. Cafer Hazaroğlu Başkanımıza rahmet, ailesine ve camiamıza başsağlığı diliyoruz.

Sayın Başkanım, böcekler fındığa, iktidar fındık üreticilerine dadandı. Sekiz yıldır artmadan, dönüm başına 170 TL olarak ödenen fındık destek ödemeleri her yıl nisan ayında yapılırken bu yıl mayıs ayı gelmesine rağmen ödenmemiştir. Fındık üreticileri, destek ödemelerinin derhâl yapılmasını bekliyorlar.

Birkaç yıldır fındık bahçelerine dadanan kahverengi kokarca fındığın kökünü kurutmaktadır. Bu istilacı böcek, fındık üretiminde bu yıl 150 bin ton kayba neden olacak kadar ciddi bir tehdittir. İktidar bu tehdit karşısında neden daha etkin önlemler almamaktadır? Böcekler fındığı, iktidar fındık üreticilerini yok etmeden Tarım ve Orman Bakanlığı ne zaman çözüm üretecektir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın...

Buyurun Sayın Altın.

55.- Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın’ın, Dargeçit JİTEM davasına ilişkin açıklaması

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Ağır insan hakları ihlalleri, işkence, soykırım, zorla kaybetme ve daha türlü, insanlığa karşı suçu içermektedir. Faillerin ve katliam emri verenlerin cezasız bırakıldığına dair bugün onlarca örnek vermek mümkündür: 1915 Musa Anter katliamı, Madımak, Hrant Dink, Vartinis ve bugün de Dargeçit.

Dargeçit JİTEM davası hakkında yerel mahkemenin 18 sanık hakkında verdiği beraat kararı dün istinaf mahkemesi tarafından delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı gerekçesiyle uygun bulundu. Öldürülen köylülerin yakını Hazni Doğan’ın da dediği gibi biz çok iyi biliyoruz ki kuyulardan çıkan kemikler, yaşanılan ağır işkenceler, şahitlikler yeterli delil olarak görülmedi ve daha önce örneklerinde çok kez karşılaştığımız gibi bir katliam daha cezasız bırakıldı. Devletin karakoluna 7 kişi sağ giriyor, sonra kemikleri Dargeçit’te bulunuyor ama “Bunun sorumlusu yok.” deniliyor. Dokuz yüz doksan yedi haftadır Galatasaray Meydanı’nda kayıp yakınlarının hakikat ve adalet mücadelesi devam edecek.

BAŞKAN – Mersin Milletvekili Hasan Ufuk Çakır…

Buyurun Sayın Çakır.

56.- Mersin Milletvekili Hasan Ufuk Çakır’ın, Mersinli çiftçilerin mağduriyetlerine ilişkin açıklaması

HASAN UFUK ÇAKIR (Mersin) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Mut’ta kayısı ve erik hasadı başlamıştır. Maalesef milletin rahatsızlığı, yevmiye paralarını ödeyemiyor. Keza Gülnar’da, Gezende’de erik hasadında da aynısından dolayı muzdarip tarım çiftçilerimiz; Anamur’da çilek üreticilerimiz, Silifke’de çilek üreticilerimiz, Erdemli’de çiftçilerimiz bunlardan muzdarip. Hükûmete diyorlar ki: “Ne olursunuz bize bir çare bulun.” Mut “İmdat!” diyor, Anamur “İmdat!” diyor. Tarsus Ovası’nda artık eskisi gibi verim yok; limoncuların durumunu söylemeye gerek yok. Derhâl bunlara yeni sezon başlamadan bir çare bulunsun; ancak çilek, erik ve kayısıya derhâl bir çare bulunsun. Üreticiler hakkını alamıyor, ellerinde kalıyor ürünler. Bir an önce…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Gaziantep Milletvekili Melih Meriç…

Buyurun Sayın Meriç.

57.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, dün Gaziantep’in İslâhiye ilçesinde yaşanan kazaya ve 6 Şubat depreminde zarar gören İslâhiye-Hatay yoluna ilişkin açıklaması

MELİH MERİÇ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dün Gaziantep İslâhiye ilçemizde hepimizi yasa boğan bir kaza yaşandı. İslâhiye-Hatay yolu Ağabey mevkisinde öğrencilerimizi taşıyan servis ile bir beton mikseri çarpıştı. Maalesef 9 vefatımız, 11 yaralımız var. Hayatını kaybeden öğrencilerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

İslahiye-Hatay yolu 6 Şubat depreminden sonra oluşan kasis nedeniyle zaten tehlikeli bir durum arz ediyordu. Depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen bu yolun hâlen yapılmamış olması böyle kazalara davetiye çıkarıyor. Bu yolun bir an önce başka canlarımızı kaybetmeden onarılmasını talep ediyoruz. Konuya ilişkin yürütülen adli sürecin bir an önce tamamlanması bu tür faciaların bir daha yaşanmaması için önemli. Buna özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.

Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet diliyor ve mekânları cennet olsun diyorum.

BAŞKAN – Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko…

Buyurun Sayın Kanko.

58.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, engelli memurların emekli maaşlarına ilişkin açıklaması

MÜHİP KANKO (Kocaeli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün itibarıyla 70 bin civarında engelli kamu görevlisi bulunmakta. Bu engelli memurlar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 19'uncu maddesine göre emekli oluyorlar ancak 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 28'inci maddesine göre emekli aylıkları belirlenen katsayılara göre bağlanmakta ve büyük bir düşüşe sebebiyet vermektedir. Bu durum engelli memurların emekli maaşlarının düşük olmasına ve yaşam zorluklarına karşı yeterli geliri sağlayamamasına neden olmaktadır.

Yaş ilerledikçe karşılaştıkları sağlık sorunları ve kronik hastalıklara karşı verdikleri mücadelede engelli vatandaşlarımızın yanında olmak adına Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu sorunu dile getirmekteyiz ve engelli kamu görevlilerinin emekli olduklarında çalışırken aldıkları maaşın pozitif ayrımcılık yapılarak daha makul düzeye yükseltilmesini talep etmekteyiz. Engelli kamu görevlileri, çalışırken gösterdikleri performans, katkı ve fedakârlıkla kamu hizmetlerinin yürütülmesinde önemli bir rol oynamaktadırlar. Bu nedenle emekli olduklarında hak ettikleri maaşı almaları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen…

Buyurun Sayın Öztürkmen.

59.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, yıllardır tamamlanmayan İslâhiye-Hatay kara yolunda meydana gelen kazaya ilişkin açıklaması

HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yıllardır Gaziantep milletvekillerinin taleplerine rağmen bir türlü tamamlanmayan İslâhiye-Hatay kara yolunda meydana gelen feci kazada 9 vatandaşımız ölmüş, 11 vatandaşımız da yaralanmıştır.

İktidar milletvekilleri ve iktidar bu feryatları duymazdan geldiği için bu kazalar meydana geliyor. Bu nedenle de bu yolun bir an önce tamamlanmasını istiyoruz.

Vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, kalanlara da acil şifalar diliyorum.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Mersin Milletvekili Ali Bozan’ın Anayasa Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısının 3 Mayıs 2024 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/49)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Mersin Milletvekili Ali Bozan’ın Anayasa Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 3 Mayıs 2024 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Bilgilerinize sunulur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 3 tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

İlk tezkereyi okutuyorum.

C) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi NATO PA Türk Grubu Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Katar Ekonomik Forumu’na katılmak üzere Katar’ın başkenti Doha’ya ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/868)

3/5/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi NATO PA Türk Grubu Başkanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Katar Ekonomik Forumu’na katılmak üzere Katar’ın başkenti Doha’ya ziyaret gerçekleştirmesi 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 Numan Kurtulmuş

 Türkiye Büyük Millet Meclisi

 Başkanı

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Ankara Milletvekili Fuat Oktay ve beraberinde bir heyetin 22-24 Mayıs 2024 tarihlerinde Norveç’e resmî bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/869)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı, Ankara Milletvekili Fuat Oktay ve beraberinde bir heyetin 22-24 Mayıs 2024 tarihlerinde Norveç’e resmî bir ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.

3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetinin anılan ziyaretleri gerçekleştirmesi hususu Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 Numan Kurtulmuş

 Türkiye Büyük Millet Meclisi

 Başkanı

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Ankara Milletvekili Fuat Oktay ve beraberinde bir heyetin 14-16 Mayıs 2024 tarihlerinde Danimarka’ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/870)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı, Ankara Milletvekili Fuat Oktay ve beraberinde bir heyetin 14-16 Mayıs 2024 tarihlerinde Danimarka’ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.

3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetinin anılan ziyaretleri gerçekleştirmesi hususu Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 Numan Kurtulmuş

 Türkiye Büyük Millet Meclisi

 Başkanı

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir.

Amasya Milletvekili Hasan Çilez Bey’in bir talebi var.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

60.- Amasya Milletvekili Hasan Çilez’in, Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

CHP Amasya Milletvekilimiz Sayın Reşat Karagöz bir dakikalık konuşmalarda Milletvekilimiz Sayın Haluk İpek’le birlikte Amasya’mızın tüm ilçelerinde ayrı ayrı yaptığımız toplantılarımızı eleştirmiştir. Yaptığımız muhtarlar toplantılarımızın iyi anlaşılamadığını görüyorum. Statükocu siyaset anlayışıyla bağdaşmayan ve bu bakışla anlaşılamayacak olan toplantılarımız, iktidar sorumluluğu çerçevesinde hizmeti talep eden seçilmiş muhtarlarımız ile hizmeti verecek olan bakanlıklarımızın taşradaki yöneticilerini bir araya getirdiğimiz çalışmalardır. Bu çalışmalarımız uzun zamandır yapılmaktadır ve siyasi bir toplantı değildir, tüm katılımcıların memnun olduğu çok verimli bir çalışma metodudur. Hizmetlerin hızlanması, talep yoğunluklarının belirlenmesi, kurumlarda aksayan yönlerin tespiti gibi önemli çıkarımların elde edildiği, etkinlik ve verimliliğin artırıldığı kurumlar arası diyaloğu artırıp sinerji oluşturan bu çalışmalarımız devam edecektir. Amasya'mızda CHP belediye başkanları ve teknik ekibinin mahalle muhtarlarıyla toplanıp, problemleri dinleyip çözüm üretmeleri bizi rahatsız etmez, memnun eder diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, grup önerilerine başlayacağız.

Grup Başkan Vekillerinin bilgisi ve muvafakati doğrultusunda ve emsal teşkil etmemek üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu grup önerisi ile Saadet Partisi Grubunun vermiş olduğu grup önerisinin işlem sırasını yer değiştireceğim. Bu doğrultuda, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini 1’inci sırada, Saadet Partisi grup önerisini 4’üncü sırada okutarak işleme alacağım.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın tarafından, öğretmenlerin istihdam sorunlarının araştırılması amacıyla 7/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

7/5/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 7/5/2024 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 Gökhan Günaydın

 İstanbul

 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın tarafından öğretmenlerin istihdam sorunlarının araştırılması amacıyla 7/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (577 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 7/5/2024 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş’ın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Özçağdaş. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, televizyondan ve dijital mecradan bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımız, yağmurda, doluda, tufanda haklarını savunan atanamayan öğretmenlerimiz; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Bugün Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin 20 bin atama yapılacağı haberini kamuoyuyla paylaştı. Bildiğiniz üzere Adalet ve Kalkınma Partisi, sayın vekiller, yirmi iki yıldır iktidardasınız. Siz iktidar olmadan önce 68 bin olan atanmayan öğretmen sayısı -ki Genel Başkanınızın “Yahu neden atamıyorsunuz bunları?” dediği sayıdır- bugün 1 milyon oldu. Millî Eğitim Bakanlığının 974.488 öğretmeni var. Bu yıl KPSS’ye başvuran öğretmen adayı sayısı 572 bin. TÜRK EĞİTİM-SEN’in 69 ildeki araştırmasına göre toplamda 91.484 norm açığı var, 85 bin ücretli öğretmen var, Sayıştay rakamına göre 2021'de 138 bin açık var ve Sayın Bakanın Eylül 2023'te yaptığı açıklamaya göre toplamda 68 bin açık var. Yalnızca bu yıl emekli olan öğretmen sayısı 23.670 ve sizin açıkladığınız atanan öğretmen sayısı ise 20 bin. Yani iktidarınız bu yıl emekli olan öğretmen kadar öğretmen atamış değil. Millî eğitim akademisi gibi yepyeni bir öğretmen kıyımını icat etmekle övünen bir Bakanınız var. 3 turda öğretmenleri elemeyi hedefliyorsunuz. Türkiye'de bir atanmayan öğretmen problemi var. Öğretmenleri 1’inci turda KPSS ve mülakatla, 2’nci turda beş yüz elli saatlik formasyon eğitimiyle ki bu öğretmenlerimiz iki bin saat ders almaktadırlar; stajlarıyla, ödevleriyle, projeleriyle üç bin üç yüz altmış saat eğitim almaktadırlar ve üç yıl güvencesiz çalıştıktan sonra, üç yılın sonunda da nasıl eleyeceğiniz belli olmayan bir yöntemle de tekrar elenecektir. Yani yeni yöntem ve önerinizle ne 3 kez, 3 tur elemeyi hedefliyorsunuz.

Sayın milletvekillerinin anlattıklarım pek ilgisini çekmiyor galiba; Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine ilgilerini çekecek şeyleri anlatayım. 11 Nisan 2023, Ankara Spor Salonu, konuşmacı Recep Tayyip Erdoğan, AKP Seçim Beyannamesi ve Milletvekili Aday Tanıtım Toplantısı. Kendi arasında gülüşen sayın vekiller, bakın, sizlerden bahsediyorum.

KADEM METE (Muğla) – Hocam, Genel Kurula hitap edin.

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (Devamla) - Sayın Tayyip Erdoğan, kamuda işe alımlarla ilgili mülakatın kaldırılacağını açıkladı.

Dinleyin, dinleyin.

KADEM METE (Muğla) – Genel Kurula hitap edin.

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (Devamla) - Genel Başkanınızın söylediğini söylüyorum. Seçim Beyannamenizin 345'inci sayfasında var, 345'inci sayfasında var.

Yine, canlı yayında 12 Mayıs 2023'te dönemin Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer -sanırım burada yok bugün- mülakat olmayacak, artık KPSS puanlarına göre çok hızlı şekilde ataması…

KADEM METE (Muğla) – Siz hangi belediyenize kurayla eleman alıyorsunuz?

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (Devamla) - Ne bağırıyorsun?

KADEM METE (Muğla) – Siz hangi belediyenize mülakatsız eleman alıyorsunuz?

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (Devamla) - Niye bağırıyorsunuz? Hangi belediyeye? Senin Bakanının açıklamasını okuyorum.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.

KADEM METE (Muğla) – Siz İstanbul Büyükşehir Belediyesine, Ankara Büyükşehir Belediyesine nasıl elaman alıyorsunuz? Kendiniz niye uymuyorsunuz?

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (Devamla) - Neden utanmıyorsun? Bakanının açıklamasını okuyorum.

BAŞKAN – Sayın Özçağdaş, lütfen Genel Kurula hitap edin.

KADEM METE (Muğla) – Genel Kurula konuş, Genel Kurula.

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (Devamla) – Şimdi, siz neden utanırsınız bilmiyorum. Ben Genel Başkanınızın ve Bakanınızın açıklamasını okuyorum, sen de bu açıklamayı kesmek istiyorsun. Ben sana söyleyeyim: Bakanınız “Mülakat olmayacak artık, KPSS puanına göre çok hızlı şekilde öğretmenlerin atamasını gerçekleştireceğiz. Engelli öğretmenleri nasıl bir hafta içerisinde atadıysak dolayısıyla bir hafta on gün içerisinde öğretmen ataması gerçekleşecek. Yani tek kriter KPSS olacak.” demiş. Sizin Bakanınız söylemiş, şimdiki milletvekiliniz söylemiş. Peki, Recep Tayyip Erdoğan ne demiş? 1 Nisan 2023, kaynak bir sosyal mecra: “Biz verdiği sözü göreve gelince unutanlardan, sandık ufukta görününce vaat bohçasını açıp seçim sonrası üzerine yatanlardan değiliz. Biz sözüne, kavline sadık, vaatlerinin arkasında duran Cumhur İttifakı’yız. Milletimizin beklentilerini boşa çıkarmamakta kararlıyız.” Siz Türkiye'ye açıkça mülakatı kaldıracağınızı söylediniz. Genel Başkanınız aracılığıyla söylediniz, bakanlarınız aracılığıyla söylediniz, eksikleri de söylediniz ve dolayısıyla sözünüzü çiğnemeye devam ettiniz.

KADEM METE (Muğla) – Siz yüzlerce belediyenize nasıl personel alıyorsunuz Hocam, onu da söyler misiniz? Çıkmışken kürsüye bir de onu söyleyin.

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (Devamla) – Peki, ne demek istiyorsunuz siz aslında? Sayın Bakan çıktı, 11 Eylül 2023’te dedi ki: “Mülakatları mülakat gibi yapacağız.” Neyi itiraf ediyorsunuz? Yirmi iki yıllık iktidarınızda mülakatları mülakat gibi yapmadığınızı itiraf ediyorsunuz siz aslında, Bakanınız aracılığıyla itiraf ediyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özçağdaş.

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (Devamla) – Sözünüzde durmadığınız gibi, aynı zamanda öğretmenlerin beklentilerini de gerçekleştirmiyorsunuz.

Şimdi size buradan sesleniyoruz: Dışarıda öğretmenlerin feryadını duyun. Yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm etiğiniz 1 milyon 155 bin öğretmenin sorunlarını çözün, insanca yaşam şartları sağlayın. Yirmi iki yıllık iktidarınız boyunca 68 binden 1 milyona yaklaştırdığınız atanmayan öğretmenlerin sorunlarını çözün. Söz verdiğiniz gibi mülakatları kaldırın. Ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik emek sömürüsüdür, bir devletin ayıbıdır; bu uygulamalardan vazgeçin, atamaları yapın. 2022 KPSS sonuçlarıyla ek atama sözü verdiğiniz ve yine sözünüzü unuttuğunuz öğretmenlerin sesine kulak verin. Özel okullarda asgari ücretle çalışan öğretmenlerin sorunlarını çözün. Deprem bölgelerindeki atanmayan ve işsiz kalan öğretmenlerin sorunlarına çözüm bulun. Pedagojik formasyonu olmayan kişilerin okullara sokulması uygulamasına son verin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (Devamla) – Hemen tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, selamlayın.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Belediyeler sizde, çözün sorunları görelim.

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (Devamla) – Öğretmenleri elemek için mülakat uygulamasını kaldırın. Bu yaptıklarınızın hesabını mutlaka bu atanmayan öğretmelere vereceksiniz. Sizin neyden utandığınızı bilmiyorum ama Genel Başkanınızla beraber Türkiye’ye verdiğiniz sözlerin arkasında durun. Size sözlerinizi hatırlatıyorum.

Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) – Cumhurbaşkanı hepimizin Cumhurbaşkanı.

KADEM METE (Muğla) – Sizin yalanlarınızdan utanıyoruz.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Neyden utanıyorum biliyor musun? Bu ifadeleri kullanan bir vekille aynı dönemde vekillik yapmaktan, senin gibi biriyle aynı dönemde vekillik yapmaktan utanıyorum. Şu laflar söylenecek laflar mı? Seni bunun için mi vekil seçtiler ya! Seninle aynı dönem vekillik yapıyorum, ondan utanıyorum!

BAŞKAN – Öneri üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz talebi İstanbul Milletvekili Doğan Demir’e aittir.

Buyurun Sayın Demir.

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA DOĞAN DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tam bağımsız Türkiye için mücadele eden ve 6 Mayıs 1972’de daha 24-25 yaşlarındayken kıyılan 3 fidanımız; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ı saygı, sevgi ve özlemle anıyorum. Bu vesileyle, biraz önce burada tartışılan Kerbelâ katliamından dolayı da Hazreti Hüseyin’in direncini burada saygıyla anıyorum, Yezid ve soyunu buradan şiddetle kınıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin 20 bin öğretmenin atanacağını duyurdu. Atamalarda da KPSS puanının yüzde 50’si, mülakat puanının da yüzde 50’si etkili olacakmış. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere “Mülakat kaldırılacak.” sözü sadece seçim bitene kadarmış. Ülkemizde iktidar tarafından tamamen deneme yanılma yöntemine çevrilen millî eğitim müfredatı, mevcut Bakanla birlikte en vasat dönemini yaşamaktadır. Hasan Âli Yücel’in koltuğunda böyle liyakatsiz bir Bakanının oturması Türkiye Cumhuriyeti tarihine düşen kara bir leke olarak kalacaktır. Ülkede öğretmen açığı olmasına rağmen, 2023 yılında emekliye ayrılan öğretmen sayısı 23.670 iken bugün duyurulan yeni atama sayısı 20 bindir; emekli olan öğretmenlerden açılan boşluk bile kapatılmamıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere, Sayın Bakan sadece liyakatten değil, matematikten de sınıfta kalmıştır. 2002 yılında atama bekleyen öğretmen sayısı 68 bindi, 2023'te KPSS’ye başvuran öğretmen sayısı 572 bin; atanmaktan umudunu kesip başvuru yapmayanlarla birlikte atanmayan öğretmen sayısı 1 milyonun üzerindeyken 20 bin atama asla ve asla kabul edilemez. Her okulda 100 öğrenciye 1 rehber öğretmen düşmesi gerekirken bugün okullarda 1.000 öğrenciye 1 rehber öğretmen düşüyor. Yeni atama duyurusunda rehber öğretmenlere ayrılan kadro sadece 1.500. Sınavda dereceye girse bile mülakata takılıyor öğretmenlerimiz. Bu ülkede evlenmek, yuva kurmak için atanmayı bekleyen on binlerce evladımız var, onca emek verip okutup çocuğunun atanmasını bekleyen yüz binlerce aile var. Öğretmen olmak ve atanmak için öğretmenlerimizin yapması gerekenler: İyi bir puan almak, dört yıllık eğitim fakültesinde okumak ve mezun olmak, 3 ayrı alanda KPSS’ye girmek, mülakattan geçmek, Yusuf Tekin’in gönlünü hoş tutmak, Kafdağı’nı aşmak, Sahra Çölü’nü geçmek.

Değerli arkadaşlar, bu politikanın nedeni ne biliyor musunuz? Bir, “manevi danışman” diye okullara soktukları, ne olduğu, kim olduğu belirsiz kişilere yer açmaktır; ücretli öğretmenlik sistemiyle ücreti asgari ücretin bile altında verilen maaşla atanamayan öğretmenlere yapılan emek sömürüsüdür; atanamayan, ücretli öğretmenlik yapmayan öğretmenlerimizi özel okullarda asgari ücretin altında çalışmaya mecbur bırakmak, özel okulların ekmeğine yağ sürmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DOĞAN DEMİR (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Demir.

DOĞAN DEMİR (Devamla) – Özel okullarda asgari ücretin altında çalışan binlerce öğretmenimiz var; gerçek tablo bu ve bu tablo asla kabul edilemez.

En az 100 bin öğretmen ataması yapılmalı diyor, atanamayan tüm öğretmenlerimizin yanında olduğumuzu ve sesleri olacağımızı bildiriyorum. Sizlerin sesi ve sözü olacağız; başınızı dik tutun, sizler gelecek nesillerin emanet edildiği kutsal mesleğe sahipsiniz. Sabredin, karanlığın en koyu olduğu vakit ayın şafağa en yakın olduğu vakittir.

“İtibarda tasarruf olmaz.” diyen Sayın Cumhurbaşkanımız, oysaki eğitimde tasarruf olmaz. Asıl beka sorunu eğitimdir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerine İYİ Parti Grubu adına söz talebi Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Türkoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; ben öğretmen kökenli bir milletvekiliyim ve bugün sayıları 1 milyona varan atanmamış öğretmenlerin ne hissettiğini -muhtemelen burada en iyi bilenlerden- geçmişte onlarla çok ciddi mücadele vermiş bir eğitimci olarak hissedebiliyorum.

Bugün binlerce öğretmenin aile kurma hayalini yerle bir ettiniz, bugün binlerce öğretmenin öğrencilerle kara tahta başında buluşma hayalini yok ettiniz. Bugün aslında Türkiye'de meslek edinme maliyetlerinin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde, hele hele öğretmen olabilmek için varını yoğunu ortaya koyan ailelerin çocuklarının umutlarının yine yerle bir olduğuna hep birlikte şahitlik ettik.

Hangi laftan anlayacağınızı samimiyetle bilemiyorum. Acaba hangi referans ve hangi emir AK PARTİ'li yöneticileri, Cumhurbaşkanını, Millî Eğitim Bakanını etkiler de insafa getirir de bu zulmü bitirir diye düşünürken bir kez daha hatırlatmak istedim. Yüce Kitabımız Kur'an-ı Azimüşşan'da Saff suresinde Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çirkin bir iştir.” Ne demişti Sayın Cumhurbaşkanı? “Mülakatları kaldıracağım.” demişti. Sayın Millî Eğitim Bakanı ne demişti az önce? “68 bin öğretmen açığımız var.” demişti. Onun üzerinden geçenlerle sayı 80 bine ulaştı, 21 bin emekli öğretmenimiz var bu sene ve siz kaç atama yapıyorsunuz? “Cumhuriyetin 100’üncü yılında 100 bin atama bekliyoruz.” diye kamuoyu beklentisi oluştuğu hâlde “toplamda 20 bin” söylüyorsunuz, yaptığınız da 10 bini geçmiyor. Neye itimat edip hangi emre uyacaksınız? Burada yalnızca atanamayan öğretmenler değil, atananlar ayrı dertli. Atanamadığı için gerçekten köle şartlarında, asgari ücretin de altında şartlarda özel eğitim kurumlarında çalışan binlerce öğretmen perişan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Türkoğlu.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Tamamlayacağım efendim.

Ücretli öğretmen meselesi tam bir kanayan yara, devlet olarak resmen anayasal suç işliyorsunuz, asgari ücretin altında öğretmen çalıştırıyorsunuz. Bir ücretli öğretmen tam zamanlı ancak 60 yıl çalışırsa belki emekli olabilecek. Madem atamayacaksınız 2002 yılında 50 bin civarında atama bekleyen öğretmen varken bu nasıl bir planlama ki şimdi 1 milyon oldu? Bu nedenle, üzerinizdeki hayalleri yerle bir edilmiş binlerce öğretmenin ahını lütfen düşünün. Bu atama yetmez, cumhuriyetin 100’üncü yılında 100 bin atama istiyoruz.

Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi İzmir Milletvekili İbrahim Akın’a aittir.

Buyurun Sayın Akın. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM AKIN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi DEM PARTİ adına saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan, 6 Mayısta idam cezasıyla katledilen Yusuf Aslan, Hüseyin inan ve Deniz Gezmiş’leri burada saygıyla anmak istiyorum. Onların idam sehpasına giderken “Yaşasın Kürt halkının ve Türk halkının kardeşliği.” şiarının fikrî takipçisi olduğumuzu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmakta olduğumuz konu Türkiye'nin yarası. 2023 yılında KPSS’ye öğretmenlik alanından giren sayısı 572 bin. Yine, Sayıştayın 2019 yılında tespit ettiği öğretmen açığı 138 bin ve şu anda bilim insanları, eğitimciler 150 bin civarında öğretmen açığı olduğunu söylüyorlar ve aynı zamanda, Millî Eğitim Bakanı da bunun 20 binini atadığını söylüyor.

Aynı zamanda, biliyorsunuz, ücretli öğretmenlik hikâyesi var ve bu ücretli öğretmenlerimiz asgari ücretin altında, açıkçası kölelik sistemiyle karşı karşıya kaldıkları bir eğitim koşullarında hizmet etmeye çalışıyorlar. Neden öğretmen sayısı önemli? Çünkü bilimsel olarak sağlıklı, nitelikli ve ana dilde bir eğitimin yapılabilmesi için koşulların uygun olması gerekiyor; normal koşullarda eğitimin verimli olabilmesi için, aynı zamanda, öğretmenin de verimli bir çalışma yapabilmesi için bunun çok önemli olduğunu herkes biliyor. Biz araştırmasını yaptığımızda Millî Eğitim Bakanına sorduk. Sorduğumuz sorunun biri şuydu: Neden ülkemizde son zamanlarda yoğun bir şekilde özel okullara insanlar öğrencilerini veriyorlar? Bunu sorduğumuzda Millî Eğitim Bakanı bize “OECD ülkelerine göre yarıdan fazla değil.” dedi. Oysa bizim araştırmalarımızda gördüğümüz durum şudur: Yurttaşlarımız OECD ülkelerine göre, bütçelerinden eğitime 2 kat fazla para ayırıyorlar. Biliyorsunuz, Avrupa'nın birçok yerinde eğitim ücretsiz ve gerçekten nitelikli eğitim yapılıyor. Biz de ülkemizin insanlarına nitelikli eğitim yapılmasını istiyoruz. O nedenle hem KPSS’de çok başarılı olmuş öğrencilerimizin yok sayılması, aynı zamanda mülakat sistemi bu bakımdan niteliksizliği ortaya çıkarıyor. Nasıl mı çıkarıyor? Yine, bir soru önergemizde bu açığa çıktı. Mülakat sistemi, biliyorsunuz, dört beş yıl insanlar eğitim görüyorlar, eğitim sonrası, yetmiyor, KPSS’ye giriyorlar, en başarılı olanlar yine mülakata giriyor ve mülakat sırasında maalesef sorular karşısında telef oluyorlar. Gördüğümüz durum şu: Bu öğrenciler, açıkçası, siyasi tercihlere göre tercih ediliyorlar. Biz soru önergemizde birisini şöyle sorduk: “Bir okul müdürü nasıl oluyor da aynı zamanda Ülkü Ocakları Başkanı olabiliyor?”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Akın.

İBRAHİM AKIN (Devamla) – “Bu, aynı zamanda bir siyasi tercihin ifadesi değil midir?” Bunu sorduğumuzda, Millî Eğitim Bakanı bize aslında ıvır zıvır cevaplar veriyor. Buradan bir kez daha söylüyoruz: KPSS meselesi, bir siyasal tercihin örgütlenmesi meselesidir, daha önce verdiğiniz sözlerde olduğu gibi KPSS konusunda da doğru söylemediniz, şu anda Millî Eğitim Bakanı KPSS’nin gerekli olduğunu söylüyor. Bir an önce bu Meclis araştırma yapmalıdır, önergeye katılıyoruz; araştırma yapmalıdır ki bu ülkedeki insanlar, yurttaşlar sağlıklı, nitelikli eğitim alabilsinler, çocuklarını özel okullara vermesinler ya da yurt dışında eğitim vermek zorunda kalmasınlar. Bunun, herkesin eşit bir şekilde eğitim hizmetinden yararlanmasından başka bir çözümü olmadığını hem sağlıkta hem de eğitimde bunun mutlaka gerçekleştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde adaletsiz, eşitsiz sistemin devam etmesini sağlayan bir anlayış gerçekleşecektir. Ben Meclisin bu konudaki önergeye sahip çıkmasını istiyorum. DEM PARTİ olarak bu önergeye “evet” diyoruz.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi Sivas Milletvekili Rukiye Toy’a aittir.

Buyurun Sayın Toy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RUKİYE TOY (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu araştırma önergesi hakkında konuşmak üzere AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İsrail'in 7 Ekimden bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda en az 15 bini çocuk, 10 bini kadın, 35 bine yakın Filistinli öldürüldü. Hamas’ın ateşkesi kabul ettiğini duyurmasına rağmen katliamlarına devam eden katil İsrail’i bir kez daha en derin duygularla lanetliyorum.

Değerli milletvekilleri, şüphesiz, hayatta her meslek kendi ölçeğinde kıymetlidir ve saygıdeğerdir fakat hiçbiri hepimizin tecrübe ettiği üzere, öğretmenlik kadar insan hayatında iz bırakmaz çünkü insan hayatı öğrenmek ve tatbik etmekten ibaret bir serüvendir. Bu sebeple de öğretmenlik bir meslekten öte, hayatımızın her döneminde farklı kişilerin üstlendiği, anne karnında başlayan ve ancak mezarda son bulan bir roldür. Hiç kuşkusuz öğretmenler, toplumsal hayatın her alanı ve her evresiyle iç içe olan 19 milyondan fazla öğrencisi, 74 binden fazla eğitim kurumuyla eğitim sistemimizin en önemli aktörüdür. Bu sebeple, eğitim öğretim hizmetini yürüten öğretmenlerimizin günümüz koşullarında ihtiyaç duyulan bilgi, beceri ve tutumları kazanmış olarak gerekli psikolojik ve pedagojik kabiliyet ve donanımla mücehhez bir şekilde öğrencilerimizle buluşması gerekmektedir. Ekonomik, sosyal ve kültürel alanda büyümenin katalizörü olan öğretmenlerimizin gerekli niteliklere sahip olarak yetişmelerini sağladığımız, sorunlarını çözebildiğimiz, her türlü maddi ve manevi sıkıntıdan uzak, huzurlu bir şekilde görev yapmalarını temin ettiğimiz ölçüde eğitimdeki başarımızın artacağından şüphemiz yoktur. Tüm bu beklentilerin karşılanması ve hedeflenen başarıların yakalanabilmesi için öğretmenlerimizin meslek öncesinde yetiştirilmelerinden mesleğe kabullerine, mesleki gelişimlerinden kariyer basamaklarında ilerlemelerine kadar meslekle ilgili tüm aşamalar bir bütünlük içerisinde ele alınmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilk günden itibaren bu ilkeler ışığında eğitime verdiğimiz önem hiçbir şartta değişmemiştir. Hazırladığımız tüm bütçelerde en büyük payı eğitime ayırmışızdır. İktidarımız döneminde yapılan yatırımlar, gerçekleştirilen projeler ve uygulamaya konulan yeniliklerle millî eğitimimize ilişkin birçok yapısal sorun ortadan kaldırılmıştır. Bu durum, uluslararası izleme çalışmalarının sonuçlarına da yansımıştır. Öğrenci sayımızdaki artışımıza rağmen kalitemizin düşmediği OECD tarafından yapılan değerlendirmelerde ülkemizin PISA ve TIMSS performansının önemli bir artış eğiliminde olduğu belirtilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Toy.

RUKİYE TOY (Devamla) – 2003-2024 yılları arasında toplam 799.517 öğretmen ataması gerçekleştirilmiştir, bu sayı güncel öğretmen mevcudunun yüzde 77,4’ünü oluşturmaktadır. Bu dönemde de Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları, Sayın Bakanlarımızın gayretleriyle mümkün olan en fazla sayıda gencimizi eğitim camiamıza dâhil edeceğiz fakat geldiğimiz noktada özellikle pandemiyle başlayan ve savaşların gölgesinde geçen son dört yılda hem Türkiye'de hem dünyada ekonomik ve sosyal hayat altüst olmuş, sonuç olarak sürecin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de özellikle ekonomi alanında da çok boyutlu sonuçları ortaya çıkmıştır.

Sözlerime son verirken bugün müjdesini verdiğimiz 20 bin sözleşmeli öğretmen atamasının ülkemize ve eğitim camiamıza hayırlı olmasını temenni ediyorum. Görevine başlayacak her bir öğretmenimize şimdiden başarılar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi bulunmaktadır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- İYİ Parti Grubunun, İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar ve 19 milletvekili tarafından, öğretmen alımlarında mülakat uygulamasının kaldırılması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 25/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

7/5/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 7/5/2024 Salı günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 Mehmet Satuk Buğra Kavuncu

 İstanbul

 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar ve 19 milletvekili tarafından öğretmen alımlarında mülakat uygulamasının kaldırılması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 25/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 7/5/2024 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına söz talebi İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar’a aittir.

Buyurun Sayın Kırkpınar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu olarak öğretmen alımı mülakatlarında ortaya çıkan hak ihlallerinin tespiti ve öğretmen istihdamının adil bir şekilde sağlanması maksadıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesinin gerekçesini açıklamak üzere söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün öğretmen atama sayısı ve takvimi nihayet açıklandı. Atamada kontenjan sayısının ihtiyaca göre değil keyfiyete göre verildiğini hep birlikte görmüş olduk. Öğretmen sayısı, emekli sayısına göre değil kamu hizmetindeki ihtiyaçlara göre belirlenmeliydi. 100 bini aşan norm ihtiyacı varken, 70 binden fazla ücretli öğretmen kadro beklerken, 23.670 kişi emekliliğe ayrılmışken ve en az 20 bin öğretmenimiz daha 2024 yılında emekli olacakken siz tasarrufu dokuz ay beklettiğiniz, sonrasında 20 bin atama lütfettiğiniz öğretmenlerimizden ettiniz; şatafatınızdan ve lüksünüzden vazgeçemediniz.

Değerli milletvekilleri, öğretmenlerimize reva görülen atama sayısı akıllara Sokrates’in “Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız cehaletin bedelini hesaplayın.” sözünü getiriyor. “Bütçede en çok payı eğitime ayırdık.” sözleriyle bu zamana kadar insanları kandırıp oyaladınız; bir süreç bu kadar kötü yönetilebilirdi Sayın Bakan, bunu siz başardınız. Türkiye’nin geleceği için mülakat zilletinden vazgeçemediniz, devletin sözünü çiğnettiniz, öğretmenlerimize yazık ettiniz. Mülakat emek hırsızlığıdır, kul hakkı yemektir. Kamuda en temel sorunlardan biri liyakatsizliktir. Mülakat adalet duygusunu zedeler, devlete karşı güveni yok eder.

Değerli milletvekilleri, 2018 yılından bu yılki atamalara kadar öğretmen atamalarının KPSS puanına eşit mülakat puanı verilerek yapılması adalet tahsisi için yerinde bir uygulamaydı ve Cumhurbaşkanı da genel seçim öncesinde mülakatın kaldırılacağının sözünü vermişti. Sayın Bakan “Mülakatı mülakat gibi yapacağız.” çıkışıyla önceki mülakatların güvenilirliğine gölge düşürmüş, aynı zamanda üniversitelerin öğretmen yetiştirme konusunda başarısız olduğunu ilan etmiştir; eğitim fakültelerinde verilen eğitim programından mezun olanların diplomalarını geçersiz, müfredatı niteliksiz, akademisyen hocalarımızı da beceriksiz olarak görmektedir.

Değerli milletvekilleri, maksat öğretmen kalitesinin artırılmasıysa bunun yapılacağı yer değerlendirme aşaması olan mülakat yeri değil, öğretmen adaylarının mezun olmadan önceki yetiştirildiği üniversitelerimizdir. 20 bin öğretmen adayının kırk beş dakika ders anlatarak gireceği mülakat uygulamasını muhtelif kişilerden oluşan bir komisyon önünde, subjektif kriterler üzerinden yapmak asla sağlıklı ve objektif bir değerlendirme olmayacaktır. Ayrıca, Bakanlığa bağlı eğitim veren okullarda mülakata alınmadan ders verip yöneticilik yapan, bir kısmı eğitim fakültesi mezunu dahi olmayan çalışanlar bulunmaktadır. Sayın Bakan, çocuklarımızı bu kişilere nasıl emanet etmektedir? “Milletle inatlaşmayacağız.” diyen Cumhurbaşkanı, “Kariyerimden olurum da mülakattan vazgeçmem.” diyen “mülakatsever” Sayın Bakan. Mülakat, yeni müfredat ve millî eğitim akademisi gibi icatlarınızın kariyerinizde sizi nereye götüreceğini bilmiyoruz ama öğretmenlerimizi ve geleceğimiz olan evlatlarımızı felakete nasıl sürükleyeceğini öngörebiliyoruz. Bu hâlde, eğitimde başarı beklemeyin diyor, önerimize desteğinizi bekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerine Saadet Partisi Grubu adına söz talebi İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’e aittir.

Buyurun Sayın Şahin. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Gündemimiz öğretmen atamaları ve mülakatların kaldırılmaması. Buradan geçen haftalarda uyarmıştık “Ne olur, dağ fare doğurmasın.” demiştik ama biz bu sözü söylerken 40 bin öğretmen atamasını kastederek söylemiştik; gördük ki dağ fare değil, farenin yavrusunu doğurdu. 20 bin öğretmen atamasının az olduğunun altını çizmek istiyoruz. Neye göre çizmek istiyoruz? Devletimizin ihtiyacına göre çizmek istiyoruz. Anadolu Ajansı’ndan aldığımız kayda göre Sayın Millî Eğitim Bakanı 5 Eylül 2023'te 68 bin öğretmen ihtiyacının olduğunu belirtmişti, bugün geldiğimiz noktada 20 bin öğretmen ataması yapılıyor. Peki, neden? Buna ekonomik durumlar gerekçe olarak gösteriliyor. Şimdi, şu soruyu soruyoruz: Ya, ülkenin yönetilememesinin, ekonomik krizlerin bedelini gençlere ödetmek Allah'tan reva mıdır? Bunu özellikle paylaşmak istiyorum.

Bir de “Sayın Hazine ve Maliye Bakanıyla uzlaştık.” dedi. Uzlaşamasaydınız kaç sayı açıklayacaktınız, bunu da özellikle merak ediyorum. Bu sayı yeterli değildir, bu sayı revize edilmelidir, kontenjan artırılmalıdır; bunu özellikle paylaşmak istiyorum. Sayın Demirel’in de dediği gibi “Dün altını çizmiştik, bugün üstünü çiziyoruz.” demeyin lütfen çünkü mülakatla ilgili sözünüz vardı, seçimden önce böyle bir söz verilmişti, AK PARTİ hesabından atılan “tweet”ler burada. Değerli arkadaşlarım, bunu da sizi yermek için değil, gençlerimizin ülkemizin geleceği adına bir derdini paylaşmak için söylüyoruz.

Mülakatlar konusuna neden itiraz ediyoruz? Öznel değerlendirmelerden dolayı itiraz ediyoruz, kayırmacılığa alan açtığı için itiraz ediyoruz ve anlık strese bağlı gerçekçi olmayan sonuçlar doğurduğu için itiraz ediyoruz. Kayırmacılık dedim… Sayın Bakanımız daha önce şöyle bir şey demişti: “Sınav puanı ne ise mülakatlarda da genelde o veriliyor.” Şimdi, burada size şunu göstereceğim: Bakın, Emniyet Genel Müdürlüğünün meslekte yükselme sınavlarında 98 almış, 97 almış, elenmiş; 90'ın üzerinde 38 kişi var, elenmiş. Şimdi, şu tablolar ortada olduğu sürece gençlerimize “Türkiye'de kayırmacı bir düzen yok.” bunu anlatamazsınız arkadaşlar.

Evet, bir şeyin daha altını çizelim: Bu gençler mülakata mı hazırlanacak, mülakat sonuçlarını mı bekleyecek, yoksa yeni KPSS’ye mi hazırlanacak? Mülakatlar 1 Temmuzda başlıyor arkadaşlar. Bu gençler mülakat sonucunu mu bekleyecek, yeni sınava mı hazırlanacak? Bu çelişkiyi de size sunmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Şahin.

İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) – Bir şeyin altını çiziyorum, arkadaşlar, mülakatların kaldırılması konusundaki itirazımız devam ediyor, bunu özellikle paylaşmak istiyorum ancak bu dönem için konuşuyorum, bu mülakat uygulamasında da referans mektuplarının ortada gezdiği, bakan yardımcılarının telefonlarına WhatsApp mesajlarının düştüğü yani torpil mesajların düştüğü bir dönemi de görmek istemiyoruz. Bu konuya da çok net tepkimiz olacak, bunu da paylaşmak istiyorum.

“Türkiye Yüzyılı, gençlerin yüzyılı” dedik, “Türkiye Yüzyılı, eğitimin yüzyılı” dedik ama gel gör ki o gençler eğitimden sorumlu Bakanı haftalardır istifaya davet ediyor; böyle bir çelişki var ortada.

Bizim de derdimiz gençlerimiz değerli milletvekilleri. Derdimiz adalet, derdimiz liyakatli bir düzenin inşa edilmesi, emanetin ehline verilmesi, derdimiz gençlerimizin umudu yurt dışında aramaması yani bizim derdimiz ülkemiz değerli milletvekilleri.

Bu duygularla öneriye destek verdiğimizi ifade ediyor, İYİ Parti Grup Başkan Vekillerini de görevlerinden dolayı tebrik ediyorum.

BAŞKAN – Öneri üzerine Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi Mersin Milletvekili Perihan Koca’ya aittir.

Buyurun Sayın Koca. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA PERİHAN KOCA (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Başkanlık Divanındaki kadın arkadaşlarımı kadın hareketinden gelen biri olarak saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Bugün sadece bir vekil olarak değil, aynı zamanda bir öğretmen olarak konuşacağım, aynı zamanda KHK'li bir eğitim emekçisi olarak konuşacağım bu öneride. Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin bugün 20 bin öğretmen atamasının yapılacağını sanki büyük bir müjdeymiş gibi ilan etti. Aynı şekilde, Yusuf Tekin, geçtiğimiz günlerde, itiraf şeklinde, katıldığı bir televizyon programında mülakatlarda herhangi bir kişiye kayırma yapmayacaklarını, adil bir süreç yürüteceklerini belirtmişti. Eğitimi dizayn sürecinin bir parçası olarak bizzat kendi getirdiğiniz ucube mülakat uygulamasını bir seçim yatırımı olarak kaldırmayı, hatırlarsanız, yine kendiniz vadetmiştiniz. Şimdi, o sözü tutmayacağınızı da yine kendi ağzınızla ifade ediyorsunuz. Yine, kendiniz açıkladınız, öğretmen ihtiyacının 68 bin olduğunu söylemiştiniz. Şimdi, bu sözü de tutmayacağınızı ifade ediyor, 20 bin atama müjdesi veriyorsunuz. Verdiğiniz tüm sözler, tüm vaatler her zamanki gibi şimdi de yalan çıktı ama bu, bir basiretsizlik değil, politik bir tercih ve aslında bir kez daha sizin eğitim politikalarınızın iflas ettiğini bizlere gösteriyor.

Eskisini mumla aratacak bir müfredatı aynı anda ne yazık ki hayata geçirmeye çalışıyorsunuz. Çünkü niyetiniz belli, sadece ve sadece kendi çıkarlarınızın, kendi ihtiyaçlarınızın neoliberal dünyanın ihtiyaçları çerçevesinde eğitimi şekillendirmeye çalışıyorsunuz. 20 bin atama sayısı da bu politik tercihin bir ürünü. Kaç öğretmen atayacağınıza, kasanın başına sermaye tarafından atanan sermaye memuru Mehmet Şimşek karar veriyor. Cumhurbaşkanının göz bebeği, uğruna bir gecede mevzuat değişikliği yapılan Bakan Yusuf Tekin de bu talimata uyuyor.

“Bütçe kısıtlı, atama sayısı az.” diyorsunuz, o hâlde mülakatlarla nokta atışı yapıp ilerleyelim istiyorsunuz. Bu yüzden, seçim öncesinde verilen sözlerinizi yutarak “Mülakata devam.” müjdesi veriyorsunuz.

Sözüm ona “tasarruf” deyip duruyorsunuz. Peki, neden eğitimden, öğretmenden tasarruf yerine, tasarrufu kendinizden başlatmıyorsunuz? Diyanet Başkanınızın bindiği araba ortada, taktığınız saatler ortada, saray yavrusu makam odalarınız ortada, şirketlerin, holdinglerin silinen vergi borçları ortada ama sizin tasarruftan anladığınız emekçinin, emeklinin, öğretmenin, yoksulun boğazına yapışmaktan başka bir şey değil. Bir kez daha ifade edeyim: Sizin bu ülkenin öğretmenine, öğrencisine, bu topluma vereceğiniz hiçbir şey kalmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Koca.

PERİHAN KOCA (Devamla) – Öğrencilerin yaşamlarını mahvettiniz, eğitim emekçilerinin hayatını mahvettiniz, neredeyse öğretmenlik mesleğini bitirdiniz. Şu anda ülkenin dört bir yanında yankılanan “Yusuf Tekin istifa!” çağrılarını sizler duyuyor musunuz bilmiyorum ama öğretmenler “Yusuf Tekin istifa! diyerek feryat ediyorlar. İstifa çağrılarına kulak verin; öğretmenin, emekçinin ekmeğiyle ve geleceğiyle oynamayın diyorum.

Son olarak bir çağrıda bulunmak istiyorum. Öğretmenlik onuru için büyük bir mücadele veren, “Taban maaş haktır.” diyen Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası 26 Mayısta Ankara'da olacak; onların talepleri, mücadelesi bizim de talebimizdir, bu davetleri davetimizdir. 26 Mayısta biz de öğretmen arkadaşlarımızla birlikte omuz omuza olacağız. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi İstanbul Milletvekili ve Fethi Açıkel’e aittir.

Buyurun Sayın Açıkel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FETHİ AÇIKEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öğretmen atamaları teklifi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, İstanbul'da bir okulumuzda yabancı uyruklu olduğu iddia edilen bir öğrenci tarafından yapılan silahlı saldırı sonucunda ağır şekilde yaralanan lise okul müdürümüz İbrahim Oktugan’a, öğretmenlerimize, eğitim camiamıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yıllardır tüm uyarılarımıza rağmen düzensiz göç sorununu, okullarda şiddet ve yaralama olaylarını, gençlerin madde bağımlılığı sorunlarını âdeta hasır altı eden ve bu sorunlar karşısında kafasını kuma gömen tüm Bakanlık yetkililerini anayasal sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye davet ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi iki yıllık iktidarları boyunca cumhuriyet birikimini, Atatürk cumhuriyetini ve Tevhidi Tedrisat’ı bir parantez olarak gören bir Bakanlık ve bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu aymazlık, 1 milyona yakın atanmayan öğretmen sorununa neden olan bir taassubu temsil etmektedir. Daha altı yedi ay öncesine kadar “68 bin öğretmen ihtiyacımız var.” deyip bugün 20 bin öğretmen atamasını müjde olarak sunan bu aymazlık ve bu samimiyetsizliktir. “Doğru düzgün mülakat yapacağız.” diyerek siyasi kıvraklık sergileyen ve eğitimin tüm paydaşlarını dışlayarak sözde maarif müfredatı hazırlayıp bunu Türkiye'ye dayatan yine bu anlayıştır. Bu anlayış yanlış yolda gitmekte ısrar etmektedir. Eğitim fakültelerinde verilen eğitimi beğenmeyip “eğitim akademisi” adı altında yeni bir garabeti öğretmen adaylarımızın önüne bu anlayış koymaktadır. Başta PDR öğretmenlerimiz olmak üzere verilen hiçbir söz tutulmamaktadır. Türk sanayisi ve KOBİ'lerimiz için elzem olan teknik ve mesleki öğretmenlerimiz için yeterli kontenjan ayrılmamaktadır. Gençlerimiz işsiz ve mesleksiz, KOBİ'lerimiz ustasız bırakılmaktadır. KPSS 2023 sınav sonucunu aldığı hâlde atanmayan öğretmenlerimizin hayalleriyle oynayan yine bu Bakanlıktır. Velhasılıkelam, Türkiye'ye ve eğitim sistemine bir kez daha ihanetin bakanlığı Millî Eğitim Bakanlığı olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığı Maarif Modeli önerisiyle açıkça göstermektedir ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Açıkel.

FETHİ AÇIKEL (Devamla) – …cumhuriyetimizin tecrübeli ve liyakatli kadrolarından ziyade merdiven altı yapıların tesirinde kalan bir bakanlık hâline dönüşmüştür. Yakın zamandaki ÇEDES gibi Türkiye'ye empoze edilen ucube bir maarif modeliyle maalesef, yine, cahillerin ferasetine güvenen, ciddiyetten ve samimiyetten uzak bir bakanlık olmuştur. Bir kez daha söylüyoruz: Bu Hükûmet yüzünden umudunu yurt dışında arayan ne tek bir gencimiz ne cumhuriyetimizin genç öğretmenleri sahipsiz değildir. Atatürk cumhuriyetinin atanmayan hiçbir sınıf, branş, teknik ve mesleki öğretmeni sahipsiz kalmayacaktır, sahipsiz değildir çünkü Tevhidi Tedrisat’ın yeni kuşak Mustafa Necatileri, İsmail Hakkı Tonguçları, Hasan Âli Yücelleri genç öğretmenlerimizin arasından çıkmaktadır. Cumhuriyetimizin öğretmenleri haklarını ve kadrolarını kazanacaktır. Bu öneriyi destekliyoruz.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi Konya Milletvekili Orhan Erdem’e aittir.

Buyurun Sayın Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ERDEM (Konya) – Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin çok değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 3 öneri de eğitimle ilgili. Hepimiz için önemli bir konu ancak -ben geçenki konuşmamda da ifade etmiştim- öğretmenlik mezunu, atama noktasında süreci bekleyen gençlerimizin de beklentilerini, heyecanlarını, morallerini bozmamamız lazım. Şimdi, konuşmalarda daha önce “500-600 bin” denildi, bugün baktığım kadarıyla, hatta CHP'den Genel Başkan da söyledi “1 milyonun üzerinde atama bekleyen öğretmen…” Rakamları doğru kullanmamız lazım. Ben Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim, orada Millî Eğitim Bakanımıza sordum; en son alımlarda ne kadar öğretmen başvurdu, 2023 içindeki 20 bin atamada… 125 bin öğretmenin -60 puanın üzerinde- branşlarda başvurduğunu söyledi. Peki, KPSS'ye öğretmen olabilmek için giren mezun olan öğretmen adaylarımızın sayısı kaç? 335 bin. Şunu da unutuyoruz: Özelde de 200 bin öğretmen istihdam ediliyor şu anda. Onlar da devletin imkânları nedeniyle her atamada atanmak üzere geliyor. Bu bakımdan, evet, dışarıda atanmak için sıra bekleyen veya süreci bekleyen… Yani “atanamayan öğretmen” ifadesini de düzeltmek lazım. O zaman “atanamayan hukukçu”, “atanamayan iktisatçı…” Burada “atama bekleyen mezun öğretmen adaylarımız” dememiz gerekiyor. Tabii ki devletin çoğunlukla atama yapacağı bir alandır, AK PARTİ iktidarı döneminde de 800 bin atama yapılmıştır. Belki 400-450 bin emekli olan vardır ama 2 katı da atama yapılmıştır. Ayrıca gerçekten artık öğretmenlik atanmak için de çok cazip bir hâle geldiği için… Ben hep söylüyorum, emeklerinin karşılığını hiçbir ücretle ölçemeyiz ama biz 2002’de geldiğimizde 635 lira alıyorlardı, dolara böldüm 423 dolar, bugün bir başöğretmen 51.472 lira alıyor, 1.600 dolar. Genelde öğretmenlerimiz bir öğretmenle evli, evlerine bugün 100 bin lira, yeni atandıysa 80 bin lira…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sayın milletvekili.

ORHAN ERDEM (Devamla) – …2’si öğretmense veya kamuda çalışıyorsa maaşlar giriyor. Yeter mi? Yetmez ama nereden nereye geldik. Biz daha önce sadece öğretmenlikle geçinemeyip pazarlarda, farklı noktalarda çok fotoğraf görmedik mi? Bugün öğretmenimizin itibarını bir noktaya getirdik, inşallah atamalarını daha da çoğaltırız. Şu anda toplamda 70 bin civarı -Millî Eğitimin bugün verdiği rakamlara göre- açık var ama kamuda birçok noktada açık var, hepsini bir anda atamak da mümkün değil, gittikçe artarak bunları halledeceğiz.

Bir şeyi daha düzeltelim, ben de millî eğitimde görev yaptım, mülakat hiçbir zaman yapılmadı, KPSS puanları mülakatta da aynen verilerek bugüne gelindi.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önemli bir konu, tartışmamız gerekir ama doğruların ifade edilmesi gerektiğini de söylemek istiyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi…

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaya.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

61.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Konya Milletvekili Orhan Erdem’in İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım, AK PARTİ’li değerli milletvekili hatibimiz hiçbir zaman mülakatın yapılmadığını, yazılıda alınan puanın aynen verildiğini söylüyor. Peki, bu kadar öğretmen adayımızı, bu kadar bürokratımızı şeklî olan bir mülakata niye mecbur kılıyoruz eğer dediği doğruysa? Yani özrü kabahatinden daha büyük bir açıklama bu. Mülakat yapılıyor mu, yapılmıyor mu? Bunu öğretmenlerimize net ifade etsinler. Yok, yazılıda alınan puanı aynen mülakatta veriyorlarsa binlerce öğretmenimizi niçin mülakat gibi ekstra bir meşguliyet içerisine koyuyorlar? Bunu da zaman israfı, kaynak israfı olarak herhâlde kamuoyuna izah etmek zorunda diye düşünüyorum.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- İYİ Parti Grubunun, İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar ve 19 milletvekili tarafından, öğretmen alımlarında mülakat uygulamasının kaldırılması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 25/10/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

62.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, bugün Meclisi ziyaret eden cumartesi insanlarına ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün cumartesi insanları Mecliste grubu bulunan partileri ziyaret ettiler, bizi de ziyaret ettiler, Eş Genel Başkanımız ve 2 Grup Başkan Vekili olarak kendilerini dinledik. Bu ziyaret sırasında yaşadıkları hukuksuzlukları ifade ettiler. Biliyorsunuz, geçmiş İçişleri Bakanı döneminde Galatasaray Meydanı cumartesi insanlarına kapatıldı. Hukuk mücadelesini bırakmadılar, ısrarlarını bırakmadılar, uzun bir süre İstanbul'da İnsan Hakları Derneği önünde haftalık nöbetlerini ve eylemlerini gerçekleştirdiler. Ortada bir Anayasa Mahkemesi kararı var, Anayasa Mahkemesi kararı çok açık ve net bir şekilde Galatasaray Meydanı’nın cumartesi insanlarına kapatılmasının hak ihlali olduğuna hükmetti fakat buna rağmen İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Valiliği yine haftalarca cumartesi insanlarının o meydana gitmesi ve adalet talebini dile getirmelerini engelledi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim.

Bunun sonucunda darbedildiler, gözaltına alındılar, şiddete maruz kaldılar ama hukuk içinde kalarak mücadelelerini sürdürdüler.

Şimdi, ayın 25’inde 1.000’inci haftaları var ve buradan 1.000’inci haftaları için ben de bir çağrı yapmak istiyorum. Hem İçişleri Bakanlığına hem AKP Hükûmetine şunu ifade etmek istiyoruz: Gelin, AYM kararına uyun; gelin, hukuka uyun. Galatasaray Meydanı cumartesi insanlarıyla özdeşleşmiş bir meydandır. Galatasaray Meydanı’nda adalet talebinin yükseltilmesinden değil, adaletsizlikten korkun. Bu talep, cumartesi insanlarının talebi bizim de talebimizdir. Bu noktada, o gün gelindiğinde ve öncesinde hiçbir engellemenin olmaması ve orada kendilerini ifade edecekleri, ailelerin ifade edileceği şekilde meydanın cumartesi insanlarına açılmasını tekrardan ifade etmek istiyoruz. Bu konuda Hükûmet amasız fakatsız adım atmalıdır. Bu konuda cumartesi insanlarının sesini, adalet çığlığını duymalıdır.

Teşekkür ediyorum.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, Kobani davasındaki hukuk dışılıkların tespit edilmesi amacıyla 7/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

7/5/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 7/5/2024 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 

 Gülüstan Kılıç Koçyiğit

 Kars

 Grup Başkan Vekili

Öneri:

7 Mayıs 2024 tarihinde Kars Milletvekili, Grup Başkan Vekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili, Grup Başkan Vekili Sezai Temelli tarafından (5308 grup numaralı) Kobani davasındaki hukuk dışılıkların tespit edilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 7/5/2024 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Van Milletvekili Sinan Çiftyürek’e söz veriyorum.

Buyurun Sayın Çiftyürek. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA SİNAN ÇİFTYÜREK (Van) – Sayın Başkan, sayın vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

DEM Parti Grubunun Kobani davasıyla ilgili Meclise sunmuş olduğu araştırma önergesinin gerekçesini açıklamak için söz almış bulunuyorum. Öncelikle 6-8 Ekim Kobani olaylarında yaşamını yitirenlerin hepsinin anısının önünde saygıyla eğiliyorum. 108 kişinin içerisinde tutuklu bulunan başta Sayın Demirtaş ve Sayın Yüksekdağ olmak üzere bütün tutukluların duruşlarını, tutumlarını sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, aslında Kobani kumpas davasıyla ilgili olarak gerek DEM Parti Grubu gerekse de başta Demirtaş, Yüksekdağ olmak üzere tutuklular gerekli siyasi ve hukuki savunmayı fazlasıyla yaptılar. Ben burada yaklaşan 16 Mayıs karar günü nedeniyle sadece bazı noktaların altını çizmek istiyorum.

Birinci belirtmek istediğim nokta: Bu Kobani davası neden yedi yıl bekletildi? Yargı dava açmak için yedi boyunca neyi bekledi? Olaylar 2014'te yaşanıyor fakat dava 2020’de açılıyor.

İkincisi, neden 2015 Kasım seçimlerinden sonra yani çözüm sürecinin bitiminden sonra, başta Demirtaş ve Yüksekdağ olmak üzere, vekillere ve HDP’lilere dönük olarak tutuklama furyası başlatılıyor? Ne beklendi? Çözüm sürecinin sonlanması beklendi değil mi?

Şimdi, Kobani davasıyla ilgili olarak akılda bir soru daha var. Kobani halkı yediden yetmişe bedenlerini IŞİD’in tanklarının önüne koyup durdurmak isterken peşmergenin dayanışma amacıyla oraya gitmesine Türkiye onay verdi. Dayanışma amacıyla peşmergenin gitmesine onay veriyorsun güzel de aynı dayanışma için içeride demokratik tepki veren halka niye dava açıyorsun? Bu birincisi.

İkincisi ve önemlisi, neden o olaylarda ölen 54 kişinin katillerinin yargılanması için verilen önergeyi reddediyorsun? Eğer gerçekten katillerin açığa çıkmasını istiyorsan niye reddediyorsun?

Üçüncüsü, şimdi Kobani halkı sadece ve sadece kendisi için, kendi davası için kenti özgürleştirmedi, Kobani halkı aynı zamanda Orta Doğu ve dünyanın yükünü omuzladı. Bakın, bundan bir süre önce Moskova’da büyük bir katliam oldu. Şunu iyi bilelim: Eğer Kürt halkı, Kobani halkı IŞİD’e ölümcül darbeyi vurmasaydı Orta Doğu ve dünya bugün kana bulanacaktı. Dolayısıyla, dünya ve Avrupa halklarının Kürt halkına demokrasi ve özgürlük yönünden borçları vardır.

Şimdi, bu ne biçim davaya ya, hakikaten ya; ne akıl var, ne feraset var, ne mantık var, ne hukuk var. Ölen Kürt, yargılanan Kürt. Yani Kürt, Kürt’ü mü öldürdü şimdi hakikaten ya? (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Kürt, Kürt’ü mü öldürdü? 54 kişinin 47’si HDP’li, nasıl oluyor bu yani? HDP üstelik ısrarla diyor ki: “Ya, soruşturma açın, bu katiller açığa çıksın.” Niye önünü tıkıyorsunuz.

Dördüncüsü, Sayın Özel ile Sayın Erdoğan görüştüler, dosyalarında “yumuşama” bizim tabirimizle “normalleşme” gündemdeydi. Bir sürü şey söylendi, “Osman Kavala”, “Can Atalay”, “Sinan Ateş”, “28 Şubat” sorunlarına ilişkin görüşme yaptılar. Niye Demirtaş ile Figen Yüksekdağ başta olmak üzere Kürt siyasi tutukluları gündeme gelmedi? Bu, çifte standart değil mi Sayın AKP’liler? Sayın CHP’lilere de söylüyorum.

Son olarak şunu demek istiyorum: İktidar eğer “yumuşama” diyorsa, “normalleşme” diyorsa bütün sorunların kaynağında yatan şeylerden -Orta Doğu’da ve Türkiye'de- biri Filistin ise diğer en önemlisi de kürdistandır. Dolayısıyla bu sorunun barışçıl, demokratik çözümünü bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Milletvekili.

SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) – Son sözüm şudur benim: Diyoruz ki: Eğer siz gerçekten Kobani davasının katillerinin açığa çıkmasını istiyorsanız -hepinizden destek bekliyoruz- DEM PARTİ’nin araştırma önergesine onay verin.

Saygılarımla. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerine Saadet Partisi Grubu adına söz talebi Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun’a aittir. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Özbudun.

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu ve bizleri ekranları başında izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

DEM PARTİ’nin Kobani olaylarının yargılama süreci hakkında verdiği önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Önergeyi okuduğumuzda birkaç önemli nokta dikkat çekiyor, bunlardan biri Anayasa'mızın 34'üncü maddesinde düzenlenen ve aslında demokrasinin de olmazsa olmazları arasında yer alan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkıyla ilgili. Maalesef Türkiye'deki uygulamalar şunu gösteriyor: Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını anayasal sınırlar içinde kullananlar bir biçimde provokatif eylemlere maruz kalıyor, buna güvenlik güçlerinin ölçüsüz güç kullanımı eklendiğinde çok ciddi hak ihlalleri ve mağduriyetler ortaya çıkıyor. Nitekim, bu sadece Kobani olaylarıyla ilgili değil, pek çok olayda karşımıza çıkıyor, Gezi Parkı protestoları da bunlardan birini oluşturmakta.

Önergede vurgulanan diğer bir husus ise şu: Bu olaylara ilişkin yargılama sürecinde birtakım usulsüzlüklerin olduğu iddia edilmiş. Oysa, biliyorsunuz, Anayasa'mızın 2’nci maddesi hukuk devleti ilkesine yer vermiştir; bu ilke karşısında yargı kurumunun temel vazifesi herhangi bir yargılama süreciyle ilgili maddi hakikati araştırmaktır. Maddi hakikatinin araştırılması ise ancak ne zaman mümkün olabilir? Yargı kurumu bağımsız kılındığında. Eğer yargı aktörlerine siyasi aktörler veya nüfuz sahibi başkaca aktörler müdahale edebiliyorlarsa, emir ve talimat verebiliyorlarsa o takdirde yargılama sürecinde maddi hakikatin bulunma ihtimali mevcut değildir ki bunlar Anayasa'mızın 138'inci maddesiyle de emredilmiştir. Hâliyle önergede belirtilen bu husus eğer gerçekse Anayasa'mızın 2 ve 138'inci maddelerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşabiliriz.

Öte yandan, adil yargılanma hakkıyla ilgili de bu dava bağlamında birtakım ihlallerin olduğu iddia edilmiş. Adil yargılanma hakkı aslında hukuk devleti ilkesinde mündemiç yani zımnen mevcut olan bir hak ama aynı zamanda 2001 Anayasa değişikliğiyle Anayasa’mızın 36'ncı maddesinde hükme bağlanmış. Kaldı ki Türkiye'nin 1954'ten beri taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesiyle hükme bağlanmış bir hak ve Türkiye bildiğiniz gibi 1989'dan bu yana Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının bağlayıcılığını kabul etmiş durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Özbudun.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Devamla) – Tamam.

Ama daha önemlisi, 90'ıncı madde gereğince zaten Türkiye'nin taraf olduğu temel hak ve hürriyetler kanunların üzerinde görülmüş durumda. Şimdi, ben buradan Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarındaki arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: Biz bu önergeye destek vereceğiz Saadet ve Gelecek Grubu olarak ama şunu biliyoruz: İktidar blokunun oylarıyla reddedilecek. Neden mi? Çünkü aşağı yukarı Temmuz 2023'ten bu yana haftada 12, ayda ortalama 48 önerge veriyoruz ve bu bir yıl içinde aşağı yukarı 500 önerge anlamına geliyor. Bunların hepsi, içeriklerine bakılmaksızın iktidar blokunun oylarıyla reddedildi. Oysa Sayın Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı seçim sonuçları karşısında bir yumuşama sinyali verdi. Şimdi, değerli AKP milletvekillerinden ricam, bu bir samimiyet testi. Eğer bu yumuşama sinyali gerçekse…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayın Sayın Özbudun.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Devamla) – Pekâlâ, teşekkürler.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’na aittir.

Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kendi tarihimizden biliyoruz ki Türkiye'de her dava hukuki kaygılarla açılmaz ve yine yakın tarihimizden biliyoruz ki bazı davalar siyasi kaygılarla açılır. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın -ki bu kürsülerde milletvekilliği yapmışlardı- yargılandığı bu dava bir siyasi davadır hatta bir siyasi intikam davasıdır. Kendileri tutukludur ama bana göre tutuklu değiller. Bir mahkeme tarafından verilmiş bir karar olsa bile bu arkadaşlarımız, bu dostlarımız siyasi rehinedir, Kürt meselesinin siyasi rehinesi olarak bir mahkeme kararıyla cezaevinde tutulmaktalar.

Şimdi, başından beri bu davayı takip ediyorum, takip etmeye çalışıyorum, savunmaları takip ettim, iddianameyi okudum, en son mütalaayı okudum ve -bu kanım değişmez yani bazı şeyleri belki aynı düşünmeyiz ama kendi kuşkuma güvenirim- burada AK PARTİ'li arkadaşlarıma söylüyorum, Selahattin Demirtaş’ın cuma günü -yayıncısına bugün sordum- çıkacak şu kitabı var: “Onurlu Yaşam Davası- Demirtaş’ın Savunması” Ben her gün takip ettim sosyal medya üzerinden ve kitap hâline dönüştü. Eğer burada ne yaptığınızın farkına varmak istiyorsanız, yakın zamanda Kürt meselesinin ne olduğunu, bu davanın nasıl açıldığını ve hangi delillerle yürüdüğünü öğrenmek istiyorsanız sizden ricam, burada dokuz yıl milletvekilliği yapmış, Cumhurbaşkanı adayı olmuş Selahattin Demirtaş’ın -ki kendisi Ankara Hukuk Fakültesinden mezun iyi bir avukattır ve aynı yerde beraber avukatlık da yaptık Diyarbakır’da, aynı zaman dilimi içerisinde- bu kitabını okumanızdır yani ne yaptığınızın farkına varmanız açısından. Yapar mısınız, bu sizin takdiriniz. Bu, bence sizin ileride kendi vicdanınız ile kendi partinizin arasındaki makası da aynı zamanda tayin edecektir.

Neden bunları söylüyorum? Değerli arkadaşlar, bakın, 6 Ekim 2014 tarihinde Sayın Erdoğan Kilis’te konuştuğu zaman ben de kendisini canlı dinledim, o zaman da milletvekiliydim, hukukçuydum, bu cumhuriyetin yurttaşıydım ama aynı zamanda Kobane’de yaşayan yurttaşlarla aynı kimliğe sahip bir Kürt’tüm ve Sayın Erdoğan’ın “Kobane düştü düşecek.” sözleri ve kullandığı ifade, yüzündeki ifade bir yurttaş olarak, bir milletvekili olarak ve bir Kürt olarak beni son derece rencide etti, beni üzdü birçok Kürt’ü üzdüğü gibi. Tam da bu nedenledir ki o zaman Halkların Demokratik Partisi akşam MYK bildirisiyle bir “tweet” attı, o “tweet”i de aynı zaman diliminde inceledim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Tanrıkulu.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesinin bu “tweet”le ilgili olarak verdiği karar var yani “Hangi illiyet bağını kuruyorsunuz?” diye. Şimdi, biraz önce de ifade edildi değerli arkadaşlar, bakın, bu bir siyasi intikam davasıdır, bir “tweet”ten 52 tane idam istenemez, bir “tweet”ten bu kadar çok siyasetçi bu kadar ağır cezalarla karşı karşıya kalamaz; sadece bunun farkında olun. Size şunu söyleyeyim: Kullanışlı yargı mensuplarından vazgeçin, kullanışlı yargı mensuplarından vazgeçin. Bu iddianameyi yazdığı zaman başsavcı olan, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı olan şahsın neler yaptığını biliyorsunuz, çete iddianamelerinde adları geçti; bunları kullandınız, böyle hukuk dışı iddianameler yazdınız ama tarih sizden bu dava nedeniyle hesap soracak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Adalet ve Kalkınma Partisine bu dava bir sabıka kaydı olarak, Kürt meselesi bakımından da bir sabıka kaydı olarak, ağır bir sabıka kaydı olarak burada yazılacak; bundan emin olabilirsiniz. O nedenle, biraz sonra kaldıracağınız her el, aynı zamanda burada kaldırılan her el sizlerin de tarihine bir sabıka kaydı olarak yazılacaktır.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi Karabük Milletvekili Cem Şahin’e aittir.

Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CEM ŞAHİN (Karabük) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; DEM PARTİ grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

6-8 Ekim 2021 tarihlerinde gerçekleşen ve kamuoyunda “Kobani olayları” olarak bilinen eylemlerle ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, adam öldürme, adam öldürmeye teşebbüs, yağma, alıkoyma, alıkoymaya teşebbüs, mala zarar verme, yakarak mala zarar verme, kamu malına zarar verme suçlarından soruşturma başlatılmıştır. Akabinde, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinin 2021/6 esas sayılı dosyası üzerinden kamu davası ikame edilmiştir. Dosya kapsamında 108 sanık, 2.676 mağdur ve müşteki, 37 maktul bulunmaktadır. Söz konusu olaylar sırasında 435’i sivil, 326’sı güvenlik görevlisi olmak üzere 761 kişi yaralanmış, çok sayıda ev ve iş yeri ile okul, kültür merkezi, yurt ve benzeri kamu binaları hasar görmüştür ve anılan dava dosyası hâlen derdesttir, yargılaması devam etmektedir.

Şimdi, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, önergeye baktığımızda, burada yargılama sürecine ilişkin birtakım itirazlar, hususlar dile getiriliyor. Genel itibarıyla ifade etmek gerekirse, savunma hakkının kısıtlandığı, avukatların itirazlarının reddedildiği, mahkeme tarafından usule ilişkin birtakım kararlar verildiği ve bunların hukuka aykırı olduğu, mahkeme başkanına veya heyetine ilişkin birtakım itirazlar var ve bunların, orada yapılan birtakım işlemlerin hukuka aykırı olduğu iddiası var ancak kıymetli arkadaşlarım, siz de takdir edersiniz ki burası bir mahkeme salonu değil. Az evvel izah ettiğim, dile getirdiğim itirazlarımın hemen hemen hepsi yargısal merciler tarafından değerlendirilecek ve karara bağlanacak hususlar. Biz yasama organıyız, dolayısıyla burada bu hususları yani iddianameyi biz burada tartışamayız.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Yargı bağımsızlığı mı bıraktınız? Yargı bağımsızlığı mı kaldı?

CEM ŞAHİN (Devamla) – Mahkemenin usule ilişkin vermiş olduğu kararlar hukuka uygun mudur, aykırı mıdır, burada biz bunları uzun uzadıya tartışamayız, delilleri tartışamayız.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Siz tartışıyorsunuz kendi il binalarınızda.

MAHMUT DİNDAR (Van) – Acaba hangi hukuka uydular, hangi Anayasa’ya?

CEM ŞAHİN (Devamla) – Dolayısıyla, avukatların veya tarafların taleplerini mahkeme, işte, hangi gerekçeyle reddetti, bunlar hukuka uygun mu, aykırı mı, bunları biz -az evvel ifade ettiğim gibi- yasama organı olmamız hasebiyle burada değerlendiremeyiz kıymetli kardeşlerim.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – İnsanları yanıltmayın.

CEM ŞAHİN (Devamla) – Bu hususlar, bu yargılama sürecine ilişkin birtakım itirazlar var ise bunların incelenme mercisi yargısal mekanizma içerisinde bulunan mercilerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Şahin.

CEM ŞAHİN (Devamla) – Tamamlıyorum.

Dolayısıyla, orada değerlendirilip karara bağlanacak hususlardır.

Burada yeri gelmişken Anayasa’nın 138’inci maddesini de hatırlatmak isterim. İlgili maddede ne diyor?

ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) – 22. Ağır Ceza özel yetkili değil zaten.

CEM ŞAHİN (Devamla) – “Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.”

ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) – 22. Ağır Ceza bir mahkeme, başka işlemler de yapıyor.

CEM ŞAHİN (Devamla) – Şimdi, ortada böyle bir hüküm de varken bu konulara ilişkin Meclis araştırması açılmasının talep edilmesinin de uygun olmadığı kanaatindeyiz.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Kobani davası hukuki bir dava değil siyasi bir davadır, bunu en iyi siz biliyorsunuz.

ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) – Başka işlemler de yapıyor, Anayasa’yı açın okuyun; mahkemeler nasıl kurulur, nasıl görev yapar, onu okuyun.

CEM ŞAHİN (Devamla) – Bu vesileyle önerinin aleyhinde olduğumuzu, katılmadığımızı ifade ederek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) – Mahkemeler nasıl kurulur, nasıl düşer, onu okuyun.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Hangi hukuktan bahsediyorsun?

MAHMUT DİNDAR (Van) – Utanmadan çıkıp bir de yaptığı hukuksuzluğu savunuyorsunuz, ayıp ya, ayıp ayıp! İnsan biraz iradeli olur, şerefli olur!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koçyiğit.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

63.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Karabük Milletvekili Cem Şahin’in DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYIĞIT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz isterdik ki sayın hatip Kobani kumpas davasının süreciyle ilgili, hukuksuzluklarıyla ilgili bir cümle kursun; kalkıp bize Anayasa Mahkemesi hatırlatması yapıyor. Ben de sayın hatibe şunu söylüyorum: Uluslararası sözleşmeler Türkiye’nin iç hukukuna ilişkin değil midir? Anayasa madde 90 bunu emretmez mi? Sayın Demirtaş’a ilişkin AİHM’in Kobani kumpas davası nedeniyle verdiği ihlal kararı ortadadır. Niye hukukun gereğini yapmıyorsunuz? Gelip burada kürsüde bize hikâye anlatıyorsunuz söyler misiniz? Bakın, 47’si HDP'li olan insanın, yurttaşın yaşamını yitirmesinden, toplam 54 insanın hayatını kaybetmesinden, katledilmesinden bahsediyoruz. Ben İzmir’deydim o zaman, paramiliter güçler İzmir'de bir arkadaşımızı katlettiler. Bunların hesabını niye vermiyorsunuz? Bir “tweet”ten otuz altı yıl çıkarmaya çalışıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – 36 defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası çıkarmaya çalışıyorsunuz.

HALUK İPEK (Amasya) – Başkan, bu, İç Tüzük’ün hangi maddesine göre konuşuyor? Hayır, Tüzük’ün hangi maddesine göre söz alıyor? Yani İç Tüzük falan yok ya!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Yıllarca beklediniz, altı yedi yıl sonra mı aklınız başınıza geldi “Ya, HDP ‘tweet’ attı, bütün bu olaylar geldi.” diye.

MEHMET BAYKAN (Konya) – Yalan mı? Yalan değil.

MAHMUT DİNDAR (Van) – Yalan tabii, ne konuşuyorsun; konuşma adi herif! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Söyleyelim, açık ve net, Kürtlerden intikam alıyorsunuz; IŞİD’i yenen Kürtlerden intikam alıyorsunuz, bu kadar açık ve net. Siz HÜDA PAR’ı, Hizbullah’ı paramiliter güçleri sokağı saldınız…

HALUK İPEK (Amasya) – Başkan, İç Tüzük’ün hangi maddesine göre konuşuyor? Hangi parlamentoda böyle bir şey var? Olur mu böyle bir şey?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – …ve bizim partililerimizi katlettiler, yetmedi özel bir çete kurdunuz, oraya “mahkeme heyeti” diye oturttunuz, şimdi kalkmışsınız hukuktan bahsediyorsunuz. Hangi hukuk ya, hangi hukuk? Kürt’e özel hukuk uyguluyorsunuz, Kürt’e özel rejim uyguluyorsunuz, Kürt’ü katlediyorsunuz, kanını döküyorsunuz, sonra gelip burada “hukuk” diyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Hangi hukuk ya, hangi hukuk? Söyler misiniz, yedi yıldır azami tutukluluk süresi aşılmış Gültan Kışanak cezaevinde, hukuk mu var bu ülkede?

HALUK İPEK (Amasya) – Başkan, İç Tüzük… İç Tüzük…

MEHMET BAYKAN (Konya) – Burası Meclis, sakin olalım, sakin ol!

MAHMUT DİNDAR (Van) – Meclis mi bırakmışsınız, hangi Meclisten bahsediyorsun, burada hukuk mu var? Meclisin kararlarını mı uyguluyorsunuz?

MEHMET BAYKAN (Konya) – Bak, sen her şeye atlama! Sen her şeye atlama oradan!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – AİHM kararlarını uygulamıyorsunuz, hukuk mu var bu ülkede?

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, teşekkür ediyoruz…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – AYM kararını uygulamıyorsunuz, hukuk mu var? Hangi hukuktan bahsediyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit…

MAHMUT DİNDAR (Van) – Sanki hukuk kararlarını mı uyguluyorsunuz?

MEHMET BAYKAN (Konya) – Bir dakika bir çekil, bir dakika bir çekil.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Öneriyi oylatacağım…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, şimdi, şunu Genel Kurul bilsin…

MEHMET BAYKAN (Konya) – Sen her şeye atlama oradan arkadaş ya, atlama her şeye.

KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) – Sen kimsin ya! Kimsin sen!

MEHMET BAYKAN (Konya) – Sakin ol.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

MEHMET BAYKAN (Konya) – Sakin ol ya!

MAHMUT DİNDAR (Van) – Biz sakiniz, konuşma.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, sataşmadan söz verdim, süreniz doldu, öneriyi oylatacağım şimdi.

MEHMET BAYKAN (Konya) – Adam gibi dur.

MAHMUT DİNDAR (Van) – Elini indir, senin parmaklarını kırarım.

MEHMET BAYKAN (Konya) – Bu kadar mı ahlak olur; hadi, hadi!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, hayır, şu Meclisin…

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, Grup Başkan Vekiliniz konuşurken lütfen yerinize oturun ve sessiz olun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Şunu söyleyelim Sayın Başkan, bu dava yarına kalır ama yanınıza kalmaz. Bu davadaki hukuksuzlukların hesabını vereceksiniz. Arkadaşlarımız yargılanan değil, yargılayanlardır ve tarih de Kürt halkı da Türkiye demokrasi güçleri de sizi asla affetmeyecek.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şahin…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Söyleyelim: Kürtler direndiler, sırt verdiğiniz IŞİD’i yendiler, yendiler, yendiler.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, lütfen…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bu kadar açık ve net. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şahin.

64.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkanım, kıymetli Genel Kurul; bu ülkede Kürtlere ayrı bir hukuk uygulanmadığını…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Uyguluyorsunuz.

MAHMUT DİNDAR (Van) – Uyguluyorsunuz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – …hukukun herkese eşit uygulandığını özellikle belirtmek istiyorum. Bu ülkede Kürtlere zarar veren varsa bu da PKK-YPG, DHKP-C gibi terör örgütleridir. Hedefimiz bu terör örgütleri olmalıdır, bu terör örgütleriyle mücadele edilmelidir, terör örgütlerine yandaş olunmamalıdır. Kürtlerin asıl sorunu terör örgütleriyle mücadele etmeyip, asıl, Kürtlerin arkasına sığınanların siyaset yapmasıdır.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Hayır, Sayın Başkan, böyle bir şey olamaz. Sataşmadan söz istiyorum.

MUSTAFA VARANK (Bursa) – Sataşma yok Başkanım, kime sataştı ya?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, sataşma mevzusunu açıklar mısınız?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, bize çok açık ve net bir şekilde… Biz hiçbir terör örgütünün arkasına saklanmış siyaset yapmıyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA VARANK (Bursa) – PKK’nın arkasındasınız!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Ama IŞİD’i destekleyenler bugün arkadaşlarımızı yargılıyorlar.

MUSTAFA VARANK (Bursa) – PKK’nın arkasındasınız.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sataşmadan söz istiyorum, bizim önergemiz üzerine bu söylenemez Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, yerinizden bir dakika vereceğim.

Buyurun lütfen.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan ama açık ve net bir şekilde hedef gösteriyor; böyle bir şey olmaz ki.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, yerinizden söz vereceğim.

Buyurun.

65.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, şunu bütün Türkiye halkları biliyor: HDP, onun geleneği ve bugün de DEM PARTİ, çok açık ve net söyleyeyim, size rağmen, sizin engellemelerinize rağmen en başta Kürt halkının temsilcisidir, Kürt halkının haklarını savunan partidir; bu size dert olmuş.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Asla, asla!

MUSTAFA VARANK (Bursa) – PKK’nın, Kandil’in temsilcisi.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bakın, seçim sonuçlarını gördünüz, nasıl tabela partisi olduğunuzu gördünüz; bu bir.

ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) – Hakkâri’ye gelin, Hakkâri’ye.

MUSTAFA VARANK (Bursa) – Gel beraber gidelim Hakkâri’ye, senden mi korkacağız!

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Senden korkan senin gibi olsun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – İkincisi, biz burada her seferinde haktan, hukuktan bahsettiğimizde bize terör üzerinden laf atmasınlar. Terörün en büyük destekçisi bugün hukuku uygulamayanlardır, AYM kararını uygulamayanlardır, AİHM kararını uygulamayanlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Hukuk dışına çıkanlar bize hukuk üzerinden söz söyleyemezler. Eğer hukuka uymak istiyorsanız, buyurun AYM kararını uygulayın, buyurun AİHM kararını uygulayın ve arkadaşlarımızı serbest bırakın. Yedi yıldır azami tutukluluk süresi dolmuş olan Gültan Kışanak’ı, Sebahat Tuncel’i niye cezaevinde tutuyorsunuz? Çünkü onlardan korkuyorsunuz, çünkü mücadelemizden korkuyorsunuz, davamızdan korkuyorsunuz.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Sizden korkan sizin gibi olsun be!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Suçlusunuz, suçlusunuz, Suçlusunuz! Bu kadar açık ve net. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şahin, son kez bu konu üzerinde mikrofon açacağım.

66.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Bir sataşmaya mahal vermek istemiyorum ama hepimizin bildiği “Sırtımızı YPG’ye, PKK’ya, YPJ’ye dayadık.” diye meydanlarda, mitinglerde konuşan eş genel başkanlar; malum, hepimiz biliyoruz; buna istinaden söylüyoruz. Bu ülkede Kürtlerin temsiliyeti sadece bir partiye ait değildir.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Kürtçeyi yasaklayanlar Kürt’ün partisi olduğunu iddia etmesinler. Önce dilimize saygı duymayı öğrenin siz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Bizde, AK PARTİ’de Kürt Milletvekilimiz Hakkâri’den de Şırnak’tan da Antep’ten de Elâzığ’dan da İstanbul’dan da her yerden vekillerimiz var.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Kürt asıllı vekilleriniz var sizin, Kürt vekiliniz yok. Daha Kürt’e “Kürt” demeyi bilmiyorsunuz siz!

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Bu ülkede herkesin temsiliyeti bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerçekleşmektedir. Önemli olan cesurca çıkıp terör örgütlerini lanetleyebilmek, bu Meclisin ortak bildirilerine imza atabilmek ve terör örgütlerine sırtımızı dayamıyoruz diyebilmektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Sürekli aynı hikâye. Bitti bu hikâye, miadını doldurdu.

(AK PARTİ ve DEM PARTİ sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir saniye… Bir saniye sayın milletvekilleri…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, eski dönem eş genel başkanımız olan Figen Yüksekdağ’ın sözüne atıf yaparak partimize ve grubumuza sataşmıştır ve çarpıtmıştır. Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, tutanağa bakacağım, daha sonra söz vereceğim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, çarpıttı.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunacağım şimdi.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Öneriyi kabul edenler…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Hayır Sayın Başkan, biz bir defa…

(Gürültüler)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, Figen Yüksekdağ’ın sözünü çarpıttı; böyle bir şey yok. Sayın Başkan, söylediği çok açık ve net “PKK’ye sırtını yaslayan…” dedi.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, tutanağı isteyeceğim, sataşma varsa söz vereceğim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, açık, net; Sayın Figen Yüksekdağ’ın sözünü çarpıttı “PKK’ye sırtını yaslamış…” olarak ifade etti.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, ben “Figen Yüksekdağ” ismini hiç duymadım.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – “Genel Başkan” diye söyledi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben tutanağı isteyeceğim, eğer sataşma varsa söz vereceğim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, açık sataşma var.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, Kobani davasındaki hukuk dışılıkların tespit edilmesi amacıyla 7/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

KADEM METE (Muğla) – Hadi geçmiş olsun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bir terbiyeni takın, terbiyeni! Genel Kuruldasın…

KADEM METE (Muğla) – Hadi geçmiş olsun dedim ya!

BAŞKAN – Saadet Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, öğretmen atamalarının yetersizliğinin nedenlerini detaylı bir şekilde incelemek, mevcut atama politikalarının getirdiği sorunları tespit etmek ve çözüm önerileri geliştirmek amacıyla 7/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

7/5/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 7/5/2024 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 Bülent Kaya

 İstanbul

 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Bülent Kaya tarafından öğretmen atamalarının yetersizliğinin nedenlerini detaylı bir şekilde incelemek, mevcut atama politikalarının getirdiği sorunları tespit etmek ve çözüm önerileri geliştirmek amacıyla 7/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergemizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 7/5/2024 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere söz talebi Samsun Milletvekili Mehmet Karaman’a aittir.

Buyurun Sayın Karaman. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MEHMET KARAMAN (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, televizyonları başında bizi izleyen aziz milletimiz; sizleri hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Saadet Partimizin öğretmen atamaları üzerine vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi için söz almış bulunmaktayım.

Kıymetli milletvekilleri, öğretmen atamalarının yetersizliği, kaliteli eğitimin önündeki en büyük engel olmasının yanında, sadece öğretmenlerimizi ve öğrencilerimizi değil, aynı zamanda ülkemizin geleceğini de etkilediği için ciddiyetle ele alınması gereken en önemli konulardan biridir çünkü yeterli sayıda öğretmenin olmaması, eğitimde fırsat eşitliğini ciddi şekilde bozmaktadır. Türkiye'nin dört bir yanındaki birçok kırsal ve dezavantajlı bölgede öğretmen eksikliği nedeniyle binlerce öğrencimiz kaliteli eğitim alma şansını kaybetmektedir. Bu bölgelerdeki çocuklarımızın geleceğini şekillendirme sorumluluğu bizlere aittir ve bu sorumluluk, onlara ulaşacak öğretmenlerin ellerinde şekillenmektedir.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği raporlarına göre Avrupa Birliğine üye veya aday ülkeler içerisinde öğretmen başına öğrenci sayısında Türkiye 5’inci sırada bulunmaktadır dolayısıyla öğretmenlerimiz daha fazla ders saati ve daha büyük sınıflarla baş etmek zorunda kalmaktadırlar. Bu da beraberinde daha fazla iş yükü ve stres artışına neden olmaktadır. Araştırmalar gösteriyor ki öğretmenlerin çalışma koşulları ne kadar zorlaşırsa eğitim kalitesi o ölçüde düşmektedir; hâliyle hem öğretmenlerimizin mesleki tatmini hem de öğrencilerimizin akademik başarısı olumsuz yönde etkilenmektedir.

Kıymetli milletvekilleri, gelelim bugüne: Bugün -tırnak içinde söylüyorum- bir müjde aldık. Ne müjdesi? 20 bin öğretmen atanacak müjdesi; iyi, güzel ve hoş; teşekkür ediyoruz. Şimdiden atanacak olan yani işsizler ordusundan terhis olacak olan kıymetli gençlerimize hayırlı olsun diyoruz. Ama sizce sorun çözüldü mü? “Siz de hiçbir şeyden memnun olmuyorsunuz.” demeyin sakın, neden demeyin? Çünkü gelin beraber inceleyelim: Sayıştay raporlarına göre ülkemizde 150 bine yakın öğretmen açığı bulunmaktadır. “Ataması yapılamayan 400 bin öğretmen vardır.” deniliyor. Bakanımız dahi ekim ayında 68 bin öğretmen açığımız olduğunu söylemişken, emekli olan öğretmenlerin yerini bile doldurmuyorken biz nasıl 20 bin atama yapılmasından memnun olalım; emekli olanların yerini bile doldurmuyor. Haydi bunları geçtik, seçim öncesi 100’üncü yılda 100 bin atama beklentisi vardı, ne oldu? Suya düştü. Su nerede? İnek içti. İnek nerede? Dağa kaçtı. Korkarım sonunda ülkemiz yanıp bitip kül olmaz inşallah. Yetki elinizde, açık ortada, gerekeni yapınız. Biliyoruz, bizim getirdiğimiz öneri ve taleplere biraz alerjiniz var ama bu, muhalefetin değil halkımızın talebi hatta ihtiyacı; bunu duymazdan gelmeyin. Sakın “Ekonomi kötü.” vesaire bahanelerine de lütfen sığınmayın, bu durumdan sizler mesulsünüz. Ayrıca arkadaşlar, şunu da söylemeden geçemeyeceğim: “İtibardan tasarruf olmaz.” anlayışı yerine “Eğitimden yani ülkenin geleceğinden tasarruf olmaz.” anlayışını benimsemiş olsaydınız söz verdiğiniz 20 bin atamayı da yapardınız, 200 bini de 300 bini de yapardınız.

Kıymetli milletvekilleri, dışarıda yüz binlerce öğretmen adayı beklerken, özel eğitim kurumlarında kapitalist piyasa koşulları altında ezilirken yapılan bu atama yetersizdir; bunu siz de biliyorsunuz, bilmenizin dışında uygulamalarınızda da belli ediyorsunuz. Mesela ücretli öğretmenler alacaksınız; bazı verilere göre toplam ücretli öğretmen sayısı 76.485. Millî Eğitim Bakanlığı öğretmen açığını ücretli öğretmen çalıştırarak kapatma yerine atanmayı bekleyen öğretmenlere kadro vermelidir. Hem asgari ücretin altında ücrete mahkûm ederek neden ücretli öğretmenleri alıyorsunuz? Ne ücretli öğretmen ne öğrenci ne veli ne de atanmayı bekleyen öğretmenler memnun; vazgeçin bundan. Böyle günü kurtarmak yerine, sinek avlamak yerine lütfen bataklığı kurutunuz. Geçen yıl eylül ayı itibarıyla 45 bin artı 4 bin EKPSS olmak üzere 49 bin öğretmen ataması yapıldı. Bu dönemde de en az 50 bin öğretmen ataması yapılması beklenirken “Herkes gider Mersin’e, iktidar gider tersine.” şeklinde ne yazık ki atama sayısını da düşürdünüz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Milletvekili.

MEHMET KARAMAN (Devamla) – Sadece bunlarla bitmeyecek; öğretmen akademisi, yeni mülakat uygulamaları vesaire vesaire, her güne Millî Eğitimin yeni bir uygulamasıyla uyanacağız.

Kıymetli milletvekilleri, bu atama sayıları yetersizdir. Bir de öğretmen atamaları ertesinde başka bir kanayan yara gündeme gelecek: Mülakatlar. Herkes kaldırılmasını beklerken “Mülakat öğretmenlik için elzem, mülakat gibi mülakat yapacağız.” diyerek bırakın kaldırılmasını, mülakatlar kurumsallaştırılıyor.

Ülkemizin eğitim kalitesini yükseltmek ve gelecek nesillerin daha iyi imkânlara sahip olması için üniversite sayıları, branş kontenjanları başta olmak üzere atılacak adımlar hepimizin sorumluluğundadır; ancak ve ancak birlikte çalışarak bu sorunların üstesinden gelebilir ve Türkiye’nin eğitimdeki yüzünü daha parlak hâle getirebiliriz. Biz üstümüze düşeni yapmaya hazırız, siz de üstünüze düşeni yapın.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz talebi Antalya Milletvekili Aykut Kaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYKUT KAYA (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanı bugün 20 bin öğretmen alınacağını, bu alımlarda yüzde 50 KPSS puanının, yüzde 50 de mülakat puanının kullanılacağını açıklamıştır.

Bu kadar atama bekleyen öğretmen varken sadece 20 bin öğretmen atanması yeterli değildir; beklemekte olan yaklaşık 1 milyon öğretmen bulunmaktadır. Eğitim fakültelerinde herhangi bir yapılanmaya gidilmediği sürece eğitim fakülteleri mezun vermeye devam edecektir; bekleyen, atanamayan öğretmen sayısı yine azalmayacaktır. Dahası, hâlen, Millî Eğitim Bakanlığında yaklaşık 85 bin sözleşmeli öğretmen bulunmaktadır. Bu öğretmenlerin de bir an önce kadroya geçirilmesi gerekmektedir çünkü biliyoruz ki ücretli ve sözleşmeli öğretmenler okullar kapandığında maaş alamamaktadırlar. Zaten aldıkları ücretler de yaklaşık bir asgari ücrete bedeldir dolayısıyla bu sorunun da bir an önce çözüme kavuşturulması beklenmektedir ama asıl önemli olan temeldeki sorunların giderilmesidir. Toplam üniversite sayısı 210'u buldu. Bu sayının bir an önce gözden geçirilmesi, eğitim fakültelerinde bir yapılanmaya gidilmesi gerekiyor. Bununla birlikte, mezun edilecek öğretmen sayısı da ihtiyaca göre belirlenmeli. Ayrıca “Seçimden önce mülakat olmayacak.” dediniz, tekrar mülakata geri döndünüz. Eğer illa mülakat yapacaksanız da liyakate önem verin, yüksek puan almış öğretmenlerimizin hakkını yemeyin, kamuoyu vicdanını yaralamayın.

Diğer bir husus ise sürekli müfredat değişikliği yapılmasıdır. Yirmi iki yıllık iktidarda 9’uncu Millî Eğitim Bakanı görev başındadır. Bu süre içerisinde her gelen bakan müfredatı değiştirmiştir. Sistem değişikliği, müfredat değişikliği derken eğitim sistemi bir sorunlar yumağına dönmüştür. OECD verilerine göre kamunun eğitim hizmetlerinden memnuniyetinin en düşük olduğu ülke Türkiye’dir. 2017'de yüzde 52 olan memnuniyet oranı 2022’de yüzde 21’e gerilemiştir. İlköğretim boyunca çocuklara her hafta beş saat matematik dersi veriliyor ama LGS matematik testinde 5 sorudan daha fazla doğru yapabilen çocukların oranı ise sadece yüzde 30’dur. PISA performansımız ise ortadadır; son sınavda ortalama puanlarımızda iyileşme yaşanmış olsa da hâlâ okuma, matematik ve fen alanlarında OECD ortalamasının gerisindeyiz. Biz bu sorunları çözecek doğru adımlar atalım derdindeyiz ama Millî Eğitimin öncelikleri belli ki başka.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Milletvekili.

AYKUT KAYA (Devamla) – Kıymetli vekiller, Millî Eğitim her aklına estiğinde bir şeyleri değiştirebileceğin bir kurum olmamalı.

Kıymetli milletvekilleri, öğretmenler farklı kategorilere ayrılmıştır. Geçtiğimiz senelerde başöğretmenlik uygulamasıyla öğretmenler sınava alınmış, başöğretmen yapılmış yani öğretmenler odası başöğretmen, uzman öğretmen, kadrolu öğretmen, ücretli öğretmen, sözleşmeli öğretmen gibi kategorilere ayrılarak öğretmenlik mesleğinin itibarına zarar verilmiştir. Hepimiz biliyoruz ki ve her seferinde vurgulamaktan da vazgeçmiyoruz ki bizim bir tane başöğretmenimiz vardır; o da, Mustafa Kemal Atatürk’tür. Öğretmenlerin itibarlarının iade edilmesi onlara verilecek birtakım uzmanlık adlarından çok daha önemlidir.

Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerine Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi Mardin Milletvekili George Aslan’a aittir.

Buyurun Sayın Aslan. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA GEORGE ASLAN (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve televizyonları başında bizleri izleyen halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce tüm Hristiyan âleminin Paskalya Bayramı’nı kutluyorum. Paskalya’nın tüm insanlığa barış, adalet, huzur ve özgürlük getirmesini diliyorum.

Ayrıca, dün Türkiye devrimci hareketinin önderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın katledilişlerinin 52'nci yıl dönümüydü; bu 3 devrimciyi de saygıyla anarak konuşmama başlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, eğitimde kronikleşen sorunlar, ataması yapılmayan öğretmenler, öğretmen alımlarında uygulanan mülakat sistemi üzerine konuşacağım. Özellikle AKP iktidarında eğitimde oluşan sorunlar derinleşmiş ve devasa bir hâl almıştır. Öğretmen açıkları, ataması yapılmayan öğretmenler ülkenin en önemli sorunları arasında yer almaktadır. Bilindiği üzere öğretmenler uzun bir süredir atama beklemesine rağmen bir türlü gerekli atamalar yapılmamaktadır. EĞİTİM SEN’in son olarak açıkladığı rakamlara göre eğitimde branş bazında öğretmen açığının 100 binin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Okullarda hâlen 90 bine yakın ücretli öğretmen istihdam edilmektedir. 2023 yılında KPSS’ye giren öğretmen sayısı 480 bin olmasına rağmen sözleşmeli olarak 45 bin sözleşmeli öğretmen ataması yapılmıştır ve bu dönem içinse Millî Eğitim Bakanının son açıklamalarına göre 20 bin öğretmen ataması yapılacaktır yani iktidar, öğretmen açığını güvencesiz istihdam ve emek sömürüsü olan ücretli öğretmenlik uygulamasıyla gidermeye çalışmaktadır. Oysaki iktidar her dönem öğretmen atamalarını bir seçim propaganda aracına dönüştürmüş ve son seçimlerde de bu konuya dair çeşitli vaatlerde bulunmuştur. Ancak geldiğimiz noktada görüyoruz ki AKP verdiği sözleri tutmamıştır. “Mülakatı kaldıracağız.” demişlerdi ancak Millî Eğitim Bakanının son açıklamalarında mülakat sisteminde devam edeceklerini görmekteyiz. Taraflı ve kasıtlı değerlendirmeler sonucunda çok sayıda haksız ve adaletsiz uygulamanın ve kayırmacılığın yeniden yaşanacağı ortadadır.

DEM PARTİ olarak öğretmen ihtiyacının kadrolu atama yoluyla karşılanması, ücretli öğretmenlik uygulamasına son verilmesi gerektiğini bir kez daha dile getiriyoruz. Mülakat gibi uygulamalardan vazgeçilerek en az 150 bin öğretmen ataması yapılmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’e aittir.

Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetleri döneminde 9 bakan, 18 program değişti ama değişen hiçbir şey yok. Şimdi de yeni bir müfredat getirdiniz, on yılda hazırlandığı söylenen müfredatı incelemek için on gün bile süre vermediniz. 3 binden fazla sayfası olan bir taslak yedi günde incelenebilir mi? Detaylarına burada zaman yok ama sadece inkılap tarihi ve Atatürkçülük dersini söyleyeceğim. 17 başlık belirlenmiş, sadece 4 başlıkta Atatürk ve inkılap var, geri kalan başlıklarda hiçbir şey yok. Aslında müfredattan daha fazla sorun olan Millî Eğitim Bakanının bizzat kendisi. Yusuf Tekin, Millî Eğitim Bakanlığında yeni değildir, aslında Bakanlığı uzun süredir Yusuf Tekin yönetmektedir; bakan yapılması sorunları çözmek yerine derinleştirmiştir. Bakan Tekin daha göreve gelir gelmez üç ciddi hata yapmıştır. Bir, Kız ve erkek öğrencileri ayırmaya, karma eğitime alternatif getirmeye kalkmıştır. İki: Okul öncesi eğitimde beslenme desteğini kaldırarak beslenme sorununu derinleştirmiştir. Üç: Cumhuriyet değerleriyle çatışan vakıf, cemaat ve derneklerle iş birliğine devam edeceğini, âdeta meydan okuyarak yinelemiştir. Hani, geçenlerde bir cemaat “Devletle akrediteyiz.” demişti ya Millî Eğitimdeki akreditasyonu herhâlde Millî Eğitim Bakanı yapıyor. Millî Eğitim Bakanı değil, âdeta “CAK” başkanı. “CAK” ne? Cemaat akreditasyon kurumu. Eğitim, Türkiye için bir beka sorunudur ama Yusuf Tekin de bu yaptıklarıyla aslında bir beka sorunu hâline gelmiştir.

Yusuf Tekin “Atamalarda mülakata da devam edeceğiz.” diyor. Bir başkası şöyle söylemiş 1 Nisan 2023'te Mayıs seçimlerinden önce: “Biz verdiği sözü göreve gelince unutanlardan, sandık ufukta görününce vaat bohçasını açıp seçim sonrası üzerine yatanlardan değiliz.” Kim demiş? Recep Tayyip Erdoğan. Hani, yeni müfredat hazırlanırken bir ders konusu da şu olmalı: “Sözünün eri olmak ne demektir, örneklerle açıklayınız!” O yüzden, mülakat bir emek hırsızlığıdır, mülakat bir zulümdür, mülakat bir terördür. Atanamayan öğretmenler değil, atanmayan öğretmenler vardır. Atanmayan öğretmen konusunda da Erdoğan şöyle demiş, sene 2002 İzmit, Gaziantep, Samsun, İstanbul -hepsini veririm- aynen aktarıyorum: “Bıraksana, genç öğretmenlerimiz gitsin, çalışsın; o kadar sene beklet, sonra al, o adamda artık heves mi kalır? Ama inşallah biz iktidar olunca öğretmenler okulun bittiği gün hazırlıklarını yapacak, ertesi gün okula gidecek, hiç merak etmeyin.” O yüzden, sevgili öğretmenler, hiç merak etmeyin -sanki yirmi iki yıldır CHP işbaşında- AKP iktidar olunca okulunuza kavuşacaksınız, Sayın Erdoğan öyle diyor ama göreve geldiğinde 68 bin olan atanamayan öğretmen şu anda 1 milyon olmuş, haberi yok herhâlde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Adıgüzel.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) - Seçim sonuçları iktidara bir sarı kart idi, gelecek seçimde 2’nci sarı karttan kırmızı karta hazırlanıyorduk. Ama Sayın Erdoğan, takımında öyle oyuncular var ki doğrudan kırmızı kartı hak ediyor ama sen takımındaki bu oyuncuları değiştirmezsen hakem olan millet sana doğrudan kırmızı kartı gösterecek. İlki benden olsun, 2 öğrencinin velisi olarak Bakan Yusuf Tekin’e doğrudan kırmızı kart çıkarıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Ve Bakana bir defa daha hatırlatıyorum: Yoksulluk sınırının altındaki 1 milyon 155 bin öğretmene insanca yaşama hakkı verin. Ücretli öğretmen varsa atanmayan öğretmen var demektir, söz verdiğiniz atamaları yapın. Ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik bir emek sömürüsüdür, derhâl vazgeçin. Özel okullarda asgari ücret karşılığı emeği sömürülen öğretmenlerin feryadını duyun. ÇEDES Projesi’ni derhâl sonlandırın ve mülakat uygulamasından derhâl vazgeçin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi Sinop Milletvekili Nazım Maviş’e aittir.

Buyurun Sayın Maviş.

AK PARTİ GRUBU ADINA NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, bugün, atanacak öğretmenlerle ilgili açıklanan rakam nedeniyle öğretmen adaylarımıza hayırlı olsun diyorum, eğitim camiamıza hayırlı olsun diyorum.

Elbette ki gönlümüz çok sayıda genç arkadaşımızı eğitim sistemine katmayı, dâhil etmeyi arzu ediyor. Yıllara sari olarak baktığımızda zaten bunun örneklerini de ortaya koymuş durumdayız.

Değerli milletvekilleri, birkaç rakamı sadece karşılaştırma yapmak açısından sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakın, 2002-2003 yılları başında Türkiye'de 13 milyon 675 bin öğrencimiz var. Bugün, 2023-2024 eğitim öğretim yılındayız, öğrenci sayımız 19 milyona çıkmış yani yaklaşık yüzde 50 oranında artmış. Buna karşılık derslik sayımız 367.145 iken 736 bine çıkmış -küsuratını söylemiyorum- 2 katı artmış. Öğretmen sayımız 540 binken 1 milyon 200 bine çıkmış, 2 katının üzerinde artmış. Şimdi, bu rakamlar bize bir şey söylüyor. Öğrenci sayımız yüzde 50 artarken öğretmen sayımızın, derslik sayımızın bu oranlarda artmış olması, bir taraftan öğretmen başına düşen öğrenci sayısını, bir taraftan da derslik başına düşen öğrenci sayısını aşağı çekmiş durumda. Bu da Türkiye'de eğitimin niteliğini sağlamaya dönük atılmış önemli adımlardan bir tanesi. Bizim 2002’de devraldığımızdan bugüne kadar atadığımız öğretmen sayısı 799.517 yani mevcut öğretmenlerin yüzde 77,4’ü AK PARTİ hükûmetleri döneminde atanmış. Çok sayıda öğretmenimizi atadık, gelecek yıllarda da bu rakamlar yine öğretmenlerimizin memnun olacağı rakamlarda olacak inşallah.

Değerli arkadaşlar, burada bir hususu daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Kürsüye çıkan arkadaşlarımız çok sayıda rakamı, birbiriyle çelişik rakamı paylaşıyorlar. Bu açıdan da bazı şeyleri düzeltmekte fayda görüyoruz. Bakın, 2023 yılında 23 bin öğretmenimiz emekli olmuş. Bu rakam söylenirken sanki 2024 yılının emekli sayısı 23 bin, atanacak olan öğretmen sayısı da 20 bin gibi bir çelişkili tablo ortaya çıkıyor. Hâlbuki 2023 yılında emekli olan öğretmen sayısı 23 binken atanan öğretmen sayısı yaklaşık 49 bin küsur olmuş, 50 bin olmuş. Aynı şekilde, Türkiye’deki öğretmen açığıyla ilgili Millî Eğitim Bakanlığımızın yaptığı açıklamaların hilafına, yine, çok sayıda rakam burada birbirinden çelişik bir şekilde havada uçuşuyor; öğretmen açığımız şu anda 72 bin küsur. Biraz önce Orhan Erdem Bey konuşması içerisinde bahsetti, ben de önemine istinaden, popülist birtakım gerekçelerle istismar edilmesine istinaden burada ifade etmek istiyorum. 2023 yılında KPSS’ye giren öğretmen adayı arkadaşımızın sayısı 468.888.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAZIM MAVİŞ (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Maviş.

NAZIM MAVİŞ (Devamla) – 2023 KPSS’de 59,5 üzeri alan öğretmen adayı sayısı da 338.263. Bu rakam bir milyonların üzerinde rakam olarak buralarda ifade ediliyor.

Değerli arkadaşlar, şunu çok açık ve net söylemek istiyorum: Biz her zaman halkımızı dinledik ve halkımızın sesini duyduğumuz için yirmi iki yıldır buradayız. Halkımızı dinledik, yaptıklarımızla halkımızın karşısına çıktık, yaptıklarımızdan onur duyduk; yapamadıklarımız varsa bunu da halkımızla açık bir şekilde paylaştık, gerekçeleriyle birlikte paylaştık. Bakın, bugüne kadar hiçbir hükûmetin yapmadığını yaptık ve bütün bütçelerden eğitime en büyük payı ayırdık, en yüksek öğretmen atamaları bizim iktidarlarımız döneminde oldu, fiziki altyapıyı güçlendirecek o kadar çok şey yaptık ki 60 kişilik sınıfların konuşulduğu, tartışıldığı bir Türkiye’den bugün derslik başına öğrenci sayısının söylenildiğinin aksine OECD ortalamalarının altında olduğu bir döneme geldik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAZIM MAVİŞ (Devamla) – Eğitim söz konusu olduğunda hiçbir şeyden kaçınmadık, hiçbir şeyden vazgeçmedik; vazgeçmeyeceğiz, kaçınmayacağız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi bulunmaktadır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

5.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 7/5/2024 Salı günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

 Leyla Şahin Usta

 Ankara

 AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 72, 57, 58, 60, 65, 85, 87, 41, 42, 63, 64, 100, 101 ve 102 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin aynı kısmın sırasıyla 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13 ve 14’üncü sıralarına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneri üzerine söz talebi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'e aittir.

Buyurun Sayın Koçyiğit. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tutanak geldi mi Sayın Başkan? Tutanaktaki sataşma hakkını da eklerseniz çok sevinirim. Demin vermediniz ama açık bir sataşmaydı.

BAŞKAN – Tutanak geldiğinde…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Öncelikle şunu söyleyelim: Konuşmanın kriminalize edilmesi gerçekten kabul edilemez.

Sayın Figen Yüksekdağ savunmasında şunu söylüyor: “Konuşmamın kriminalize edilmesi yanlıştır, ifade özgürlüğü kapsamındadır, sonradan üretilmiş bir krizdir. O süreçte PYD terör örgütü olarak kabul edilmemiştir. Süleyman Şah Türbesi’nin taşınmasında vekillerimizle kurulan komisyona dair belgeleri sunacağız. Salih Müslim devlet protokolüyle ağırlanmıştı ve yapılması gereken buydu, halkların kardeşliği için bu gerekliydi.” Evet, tam da Figen yoldaşımızın söylediği gibi; o zaman ne oldu? Salih Müslim geldi, kırmızı halıyla karşıladınız. Ne oldu? TSK ile YPG ortak operasyon yaptı, IŞİD tehdidi altındaki Süleyman Şah Türbesi’ni birlikte taşıdı. Yine, Kobani düşme tehlikesi altındayken IŞİD saldırısına uğradığında TSK'nin denetiminde peşmerge güçleri Kobani’ye geçtiler. Ee, ne oldu? Bütün bunlar ne zaman oldu, nerede oldu? Bu ülkede oldu, değil mi? Siz mi Hükûmettiniz? Evet, siz Hükûmettiniz. Şimdi, bütün bunlar olmamış gibi bugünden geriye dönüyorsunuz ve cezaevinde olan, size cevap veremeyecek olan bir arkadaşımızın sözlerini çarpıtarak iftira atıyorsunuz. Diyecek söz bulamıyoruz ya, diyecek söz bırakmıyorsunuz. Her şeyi tahrif etmekte, her şeyi çarpıtmakta üstünüze yok zaten; bunu söyleyelim.

Şimdi, Kobani kumpas davasının siyasi bir dava olduğunu nereden belli biliyor musunuz? Soruşturma savcısının dosyada, klasörler arasında unuttuğu belgede ne var biliyor musunuz? Diyorlar ki: “Bu, HDP kapatma davasının zemini olacak.” Özel, terörle mücadelenin bilgi notu vardı; avukatlarımız buldular bunu, sundular mahkemeye. Sizin mahkeme başkanı diye koyduğunuz Bahtiyar Çolak kimdi? Ata Dedeler suç örgütünün lideri değil miydi, tutuklanmadı mı? Haftalarca “Hasta.” dediniz, sonra suç örgütü lideri olduğu ortaya çıktı. Peki, onun kurduğu ara kararları reddettiniz mi? Yok. Ya, binlerce sayfalık, 3.530 sayfalık iddianameyi, 324 klasörden oluşan iddianameyi sizin heyetiniz bir haftada nasıl inceledi? Biz buradan soruyoruz… Gizli ve açık tanıkları arkadaşlarımızın ve avukatlarının yokluğunda dinlediniz, çözümlerini bile getirmediniz, savunma hakkını kısıtladınız, mikrofonlarını kapattınız, insanların tahammül edemeyecekleri kadar üst üste duruşma periyotları koydunuz, on beş gün boyunca arkadaşlarımız o sıralarda oturdular. Hangi haktan, hangi hukuktan bahsediyorsunuz? Çok açık ve net, intikam davasını sarayın dehlizlerinde sarayın hukuk müşavirleri yazdı, talimat verdiniz, özel mahkeme, özel heyet atadınız ve 18'i tutuklu 108 arkadaşımızı haftalardır, aylardır yargılamaya çalışıyorsunuz; oradan vereceğiniz cezalarla da HDP kapatma davasına zemin yapmaya çalışıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Şimdi, bu bir intikam davası değil de ne davası? Bu dava, Kürtlerden intikam almak için, Kobani’de IŞİD’e karşı savaşan ve orayı özgürleştiren Kürtlerden intikam almak için açılmamış da niçin açılmış? Tam da bunun için açtınız. Şunu gördünüz: Dört parçada Kürtler tek yürek oluyorlar. IŞİD Kobani’ye saldırdığında binlerce insan sokaklara çıktı; o şehrin düşmemesinin sebebi o dayanışmaydı, o ruhtu. İşte, sizin korktuğunuz bu; Kürtlerin ve Türkiye'deki demokrasi güçlerinin yan yana durmasından, sizin o kirli, karanlık emellerinize karşı mücadele etmesinden korkuyorsunuz.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Kirli ve karanlık olan sizsiniz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Bunun için bu davayı açtınız, bunun için siyasi intikam güdüyorsunuz, bunun için AYM kararlarına uymuyorsunuz, bunun için AİHM kararlarına uymuyorsunuz ve utanmadan, sıkılmadan da gelmiş burada hukuktan bahsediyorsunuz.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Utanmaz da sıkılmaz da sizsiniz!

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Düzgün konuşun!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Pes doğrusu, pes! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Utanmaz ve sıkılmaz olanlar sizlersiniz!

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Düzgün konuşun, elinizdeki tanığı unutmadan konuşun!

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37'nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

2.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, (2/1286) esas numaralı 926 Sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/50)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/1286) esas numaralı Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını saygılarımla arz ederim.

 Murat Bakan

 İzmir

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi olarak İzmir Milletvekili Murat Bakan konuşacaktır.

Buyurun Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Yıl 1970, Eskişehir, havacıların kalesi, Eskişehir 1’inci Hava Kuvveti Komutanlığına bağlı 2 bin kadar astsubayın eşleri ve çocukları ellerinde “Anayasa, Anayasa, analara verme tasa, her yerde var alın terimiz, personel kanununda yok yerimiz.” yazılı dövizler taşıyarak yürüyüş yaparlar ve Atatürk anıtına çelenk koyarlar. Ardından, Gölcük, Diyarbakır, İzmir, İstanbul… Akabinde, 73 uçak teknisyeni astsubay pasif direnişe geçer, işi yavaşlatırlar, uçaklar uçmaz olur. Astsubay eş ve çocukları bu defa Ulus’a yürüyüşe geçerler, yürüyüş yaparlar, panzerler su sıkar ama geri adım atmazlar. Değerli arkadaşlar, aradan tam elli dört yıl geçti, astsubayların sorunları elli dört yıl öncesinden daha ağır.

Bugün emekli astsubaylar Ankara'da, İzmir'de, İstanbul'da “Geçinemiyoruz.” diyor, miting yapıyor arkadaşlar. Ben de dokuz yıldır bu kürsüden haykırıyorum “Askere, polise adalet.” diye. Ağustos 2017'de Çanakkale'de Adalet Kurultayı’nda “Askere, polise adalet.” diye çalıştay yapmış bir arkadaşınızım. İçişleri Komisyonuna, Millî Savunma Komisyonuna ne zaman bir kanun teklifi gelse koşar giderim, bütçe görüşmelerinde bakanları sıkıştırırım; astsubayın, uzman jandarmanın, uzman çavuşun, polisin hakkını savunmak için.

Arkadaşlar, astsubayların çok sayıda problemi var ama bunlardan en önemlisi, bir astsubay emekli olduğunda maaşının ancak yüzde 50’sini alabilirken bir subay emekli olduğunda yüzde 70’ini, 80’ini alabiliyor. Bir emekli albay yeni mezun bir teğmenin maaşından daha fazlasını alırken bir emekli astsubay kıdemli başçavuş çavuş maaşın altında emekli maaşı alıyor. Dikkatinizi çekerim, bu mukayeseyi yaparken “Albay fazla maaş alıyor.” demiyoruz, Türk subayı da fazlasını hak ediyor, biz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, bir Türk subayın aydın yolundan giden insanlarız ancak diyoruz ki astsubay da hakkını alsın.

Hulusi Akar 18 Kasım 2021'de Erciyes Üniversitesinde diyor ki: “Hâlihazırda, hepimizin bildiği gibi, ülkemiz yurt içinde ve Suriye'de yaklaşık olarak 9 milyon Suriyelinin insani ihtiyaçları karşılamaktadır.” Buradan Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’e, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya soruyorum: Yurt içinde ve Suriye'de 9 milyon Suriyelinin ihtiyaçlarını karşılayan Türkiye Cumhuriyeti 130 bin emekli astsubayın ihtiyacını karşılayamıyor mu? Yazıklar olsun! Dünyanın en zor mesleğini icra edeceksin, yalçın dağlarda, azgın denizlerde, kuş uçmaz kervan geçmez bozkırlarda görev yapacaksın, 4-5 tayin göreceksin, hiçbir yere kök salamayacaksın, gün gelecek çocuğunun doğumunu göremeyeceksin, mezuniyetini göremeyeceksin, vatan için can vereceksin, gözünü kırpmadan ölüme koşacaksın, en ağır koşullarda yirmi beş-otuz yıl görev yapacaksın, emekli olduğunda ailenle, çoluğunla çocuğunla beraber huzurla yaşlanamayacaksın, güvenlik görevlisi olacaksın, korumalık yapacaksın, çay dağıtacaksın, çay dağıtacaksın! Allah'tan reva mıdır arkadaşlar? Astsubay Ömer Halisdemir’e “Öl!” emrini veren, Esma Astsubaya “Bombayı imha et!” emrini veren subay 4-5 tane ayrı tazminat alacak, siz astsubaydan bir tanesini esirgeyeceksiniz. Gündeme alınmasını istediğimiz bu kanun teklifiyle astsubaya rütbesine göre 9000 ila 10000 ek göstergeyle, binbaşılarımıza 9000, kıdemli binbaşılarımıza 10000 ek göstergeyle tazminat sorununu, kangren olmuş tazminat sorununu kökünden çözüyoruz arkadaşlar. Bizler delikanlı çağımızda sokaklarda top oynarken onların eli silah tuttu. Biz sevgililerimize kır çiçeği toplarken onlar kır çiçeklerini kanları ve terleriyle suladılar. Bizler sıcak yataklarımızda uyurken onlar eksi 30 derecede Gabar'da, Cudi’de, Amanoslarda, yalçın dağlarda, azgın denizlerde görev yaptılar. Bizler hafta sonunu ailelerimizle geçirirken onlar ayın en az on gününü tatbikatta, nöbette, gece eğitiminde, operasyonda geçirdiler, tek kuruş fazla mesai almadılar. Evlatlarının doğumunda, sevdiklerinin mutlu günlerinde, acılarında yanlarında olamadılar. Görev verildiğinde de ölüme giderken de muhakeme etmediler, bir an bile düşünmediler. Şimdi sıra bizde değerli arkadaşlar, onlara borcumuz var. Bizlerin çocukları rahat uyuyabilsin diye kendi çocuklarının yetim kalmasını göze alanlara borcumuz var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bakan.

MURAT BAKAN (Devamla) – Buradan tüm siyasi parti gruplarına sesleniyorum: Gelin, bu kanun teklifini gündeme alalım, kahraman astsubaylarımızın sorunlarını birlikte çözelim. Bu onur hepimize ait olsun.

Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel’in çok sevdiğim bir sözü var, onunla bitireyim istiyorum. “Sizi güçsüz, zayıf, yalnız bir karınca gibi görüyorlar. Karıncaların gücü birlikteliğindedir, yan yana durmasındadır. Ben bu karıncaları ezdirmem, karıncanın kardeşi var.” diyor Özgür Özel. Askerin, polisin kardeşi var, astsubayın kardeşi var; o da Cumhuriyet Halk Partisidir değerli arkadaşlar.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyorum.

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Anayasa Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Şanlıurfa Milletvekili Mithat Sancar aday gösterilmiştir.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.43

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA

KÂTİP ÜYELER : Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78'inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın Koçyiğit, tutanaklar elimde, tutanakları inceledik ancak herhangi bir sataşmaya ilişkin bir cümle burada göremedik. O nedenle sataşmadan dolayı söz talebinizi yerine getiremeyeceğim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, ben de istedim. Orada çok açık ve net konuşma tutanağında şu yazıyor. -muhtemelen önünüzdedir- Sayın Grup Başkan Vekili Sayın Eş Genel Başkanımızı -önceki dönem HDP’nin Eş Genel Başkanı Figen Hanım’ı- kastederek “PYD’ye, PKK’ye, YPG’ye sırtını yaslamıştır.” diyor. Oysaki o konuşmanın orijinaline bakılırsa “PKK” diye bir ifade yok; çok açık ve net. Bu bir çarpıtmadır aynı zamanda. Bu anlamıyla sataşma olarak değerlendirilmesi gerekir Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben şimdi tutanağı size göndereceğim, elimdeki tutanakta “eş başkan” ya da “Figen Yüksekdağ” ismi geçmiyor, benim elimdeki tutanakta göremedik, ben göndereceğim tekrar bakarsınız, oldu mu?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamam Başkanım.

BAŞKAN – Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti arasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının Özbekistan Cumhuriyeti’ndeki Faaliyeti Hakkında Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının Özbekistan Cumhuriyeti’ndeki Faaliyeti Hakkında Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/74) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 72) [(*) ]

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 72 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyenler; Saadet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya, İYİ Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili İlyas Topsakal, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Namık Tan.

İlk söz, Saadet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MUSTAFA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; uluslararası sözleşmeler görüşmelerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.

4 Mart itibarıyla resmî ilişkilerimizde otuz iki yılı tamamladığımız Özbekistan'la tarihî ve kültürel bağlarımız çok daha derinlere gitmektedir. Bu nedenle, kadim ve köklü bağlarla birlikte olduğumuz Özbekistan ve bütün Türk cumhuriyetleriyle dostluğumuzu daha da ilerilere taşıyacak, bağlarımızı kuvvetlendirecek ve ilişkilerimizi çok boyutlu hâle getirecek bu adımları müspet karşılıyor ve destekliyoruz. Dost ve kardeş Özbekistan'ın sahip olduğu ekonomik potansiyel ve bulunduğu stratejik konum da dikkatten kaçmayacak kadar önemlidir. Tüm Türk cumhuriyetlerine komşu olan gönül bağımız ve stratejik hedeflerimize uygun olan Orta Asya’nın da ortasında bulunan Özbekistan hâlen serbest piyasa ekonomisine yani Türkiye’ye daha yakın bir ekonomik modele geçiş sürecindedir. Bu durum Özbekistan'ın ekonomik, politik açıdan önemini daha da artırmaktadır. İşte bu nedenle Türkiye olarak bugün Özbekistan’a karşı Rusya ve Çin’in attığı adımları yakından izlemeli ve Ankara-Taşkent arasında ortak çıkarlara dayanan politikalarımızı mutlaka geliştirmeliyiz. Türkiye, 1992’den bu yana bağımsızlığını kazanan Türk cumhuriyetlerinin gelişimlerini desteklemiş, burslar ve uzmanların eğitimi yoluyla insan kaynağı yetiştirmelerine yardımcı olmuş ve bölgesel örgütlerle politik bağımsızlıklarını güçlendirme amacında olmuştur. Bu adımlarla serbest piyasa ekonomilerine geçişte de Türk Cumhuriyetlerine önemli katkısı olan Türkiye için Özbekistan’la ekonomik ilişkiler önemli bir potansiyel taşımaktadır. Özbekistan bugün genç ve artan bir nüfusa ve başta pamuk, altın ve diğer değerli metallere sahip olmasıyla gittikçe büyüyen bir pazar hâline gelmektedir. Lakin üzülerek bu noktada ifade etmeliyim ki Türkiye’nin yükselen Özbekistan pazarında payı gittikçe azalmaktadır. Her ne kadar Türkiye hâlâ Özbekistan pazarında yüzde 5’lik bir oranla 4’üncü büyük ortak olsa da ticaret hacmi birkaç yıldır erimeye devam etmektedir. Özbekistan Devlet İstatistik Ajansı’nın yayınladığı verilere baktığımızda; 2021 yılında 3 milyar 410 milyon dolar olan dış ticaret hacmi 2022 yılında 3 milyar 382 milyon dolara, 2023’te ise 3 milyar 99 milyon 700 bin dolara düşmüştür. Bu da demek oluyor ki 2021 yılına göre 2022 yılında yüzde 5,4 azalma gösteren iki ülkenin dış ticaret hacmi 2023 yılında yüzde 8,3 daha da azalmıştır. İki ülke arasında son yıllarda azalan dış ticaret hacminin neden eridiğinin öncelikle detaylı bir şekilde ele alınması gerekir. Ankara ve Taşkent arasında ticaret hacmi yeniden desteklenmeli ve artırılmalıdır. Türkiye'nin Özbekistan pazarındaki yüzde 5’lik payı çok daha yukarı noktalara taşınmalıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, unutmayalım ki bugün Türkiye'nin Özbekistan'da ticari olarak kaybettiği alana Çin ve Rusya girmektedir. Zaten Özbekistan pazarında hem birbirleriyle hem de diğer ülkelerle sıkı bir rekabet içinde olan Çin ve Rusya bir boşluğun açılmasını şiddetle istemekte ve kendileri için açılan bu boşluğu hemen yine kendileri doldurmaktadır. Üstelik iki sene önce Özbekistan'ın Karakalpakistan bölgesindeki ekonomik gerekçelerle meydana gelen sokak olaylarında Çin ve Rusya’ya ait şirketlerin isimlerinin sık sık geçmesi bu rekabetin sadece ticaret için olmadığını da net bir şekilde ortaya koymaktadır. Suudi Arabistan'ın Özbekistan'la 30 milyar dolarlık bir ortak proje portföyü imzaladığı yerde Türkiye'nin 1.900 firmayla 1,5 milyar dolarlık doğrudan yatırımının bulunması özellikle üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Yani Arabistan 30 milyar dolar… Arabistan'ın Özbekistan’a uzaklığını dikkate aldığınızda ne kadar farklı bir alanda, coğrafyada yer aldıkları ortadayken Türkiye'nin ise hem de 1.900 firmayla bu kadar düşük oranda bir yatırımının olması da ayrıca dikkatlerden kaçmamalıdır. Tekstil, enerji, finans, sigortacılık, metal gibi Türkiye'nin özel sektörünün kıymetli tecrübelerinin bulunduğu alanlarda Özbekistan’a yapılan yatırımlar ülkenin bu sektörlerde markalar ortaya çıkarmasına ve katma değeri yüksek ürünler üreterek ihraç etmesine katkı sunmalıdır. Böylelikle, lafta değil icraatta kazan-kazan ilişkisi kurulmuş, Türkiye de kendisini bu diğer aktörlerden farklılaştırarak bölgesel ağırlığını artırmış olur.

Ekonomik ilişkiler için kritik bir başka proje olan orta koridor, denize kıyısı bulunmayan Özbekistan için önemli bir hat olacaktır. Bu hat üzerindeki ulaşım yollarının geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi, gümrük işlemlerinin sadeleştirilmesi ve hatta belki bir gümrük birliğinin oluşturulması bölgesel iş birliğini geliştirmeye hizmet edebilir. Proje, ülke ekonomisinin dışa açılım sürecinde ihracatının çeşitlenmesini desteklerken Türkiye'nin enerji ihtiyacı için de kaynak çeşitliliğini sağlayabilir. Bu alanda çalışmaların hızlanarak devam etmesini temenni ediyor ve bunun takipçisi olacağımızı buradan ifade etmek istiyorum.

Sosyal ve kültürel ilişkilerimize bakıldığında, bu alanda önemli bir aracı olan TİKA, özellikle sağlık sisteminin, tarımın, küçük ve orta ölçekli işletmelerin gelişimini teşvik etmelidir. Bazı sağlık kuruluşları ve eğitim kurumlarının altyapı ve teknik kapasitesini modernize etmek gibi projeler için 2018'den bu yana 26 milyon dolarlık bir kamu kaynağını Özbekistan’da uygulanan projelere harcamıştır. İslam’ın altın çağında, Semerkant ve Buhara gibi şehirlerde yetişmiş ilim insanlarıyla Özbek toprakları irfan ve medeniyetin yüceldiği yerler olmuşlardır. Buralara verdiğimiz değer gerekçesiyle hizmet etmeyi kendimize bir vazife olarak görmeliyiz. Ortak mirasımız olan Hoca Ahmet Yesevi'nin, Hacı Bektaş Veli'nin ve Anadolu'ya gönderilen diğer erenlerin öğretileri hepimiz için yol gösterici mesabede olmalıdır. Dost ve kardeş Özbekistan'ın kalkınması ve toplumsal refahının artışı için önemli destekleri olan TİKA'nın projelerini her ne kadar önemli bulsak da Türkiye için hâlâ önemli anlamda bir kaldıraç görevi görmediğini ve sonuçlarının bizim lehimize, ülke çıkarları lehine tam olarak evrilmediği gerçeğini de gözlerden ırak tutmamalıyız.

Diğer yandan, Türkiye ve Özbekistan arasında askerî iş birliği alanında da geniş kapsamlı adımlar atılabilmelidir. 2012 yılında Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütünden ayrılan Özbekistan, şu an hiçbir askerî birliğin şemsiyesi altında değildir ve hiçbir ülkeyle de geniş kapsamlı askerî pakt imzalamamıştır. Üstelik bugün, Özbekistan'ın Kırgızistan, Tacikistan sınır olaylarından ve Afganistan'daki iç olaylardan etkilenme olasılığı çok daha yüksektir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Çin ve Rusya'nın askerî varlığını güçlendirdiği, Amerika Birleşik Devletleri'nin de askerî olarak varlığını hissettirmek istediği bir bölgede bulunan Özbekistan için güçlü askerî iş birlikleri büyük bir öneme sahiptir. Düzensiz göçle birlikte bu güvenlik baskıları altındaki Özbekistan ile Türkiye, Türk Devletleri Teşkilatı olarak diğer müttefiklerimizle birlikte mutlaka bu alanda gelecekte askerî pakta dönüşme ihtimali olan şekilde hızlı adımlar atmalıdır.

Üstelik, Afganistan-Özbekistan arasındaki sorunların çözülmesi ve Tacikistan-Kırgızistan sorununun giderilmesi için Türkiye'nin uzlaştırıcı taraf olarak aktif bir şekilde sürece dâhil olması, bölgedeki saygınlığımızı ve bize olan dostane bakışı daha da güçlendirilecektir.

Sınırda insan ve uyuşturucu kaçakçılığı dolayısıyla ortaya çıkan güvenlik problemlerinin dışında Özbekistan terör tehdidiyle de karşı karşıyadır. Türkiye, bilgi paylaşımı ve güvenlik birimlerinin eğitilmesi ve askerî teçhizat sağlanması ile kapasite geliştirilmesi gibi noktalarda destekler sunabilir. Türk Devletleri Teşkilatı kapsamında teröre karşı bir platform oluşturularak bu konularda ortak bir tutum sergilenmesi düşünülebilir. Türkiye'nin mücadelesini sürdürdüğü ve bölgede faaliyetleri devam eden terör örgütlerine karşı Türk Cumhuriyetlerinin daha fazla desteğe ihtiyacı bu vesileyle vurgulanabilir. Özbekistan-Türkiye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyinin toplanacağı ve Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in Türkiye'yi ziyaret edeceği önümüzdeki aylarda tüm bu noktalar üzerinde çalışmalar hızlandırılmalıdır. Zikrettiğim adımlar ve daha fazlası atılırsa hem Ankara-Taşkent arasında kardeşlik bağları daha da kuvvetlenir hem de Orta Asya’daki varlığımız ve barışa olan katkımız güçlenebilir.

Ayrıca, Zengezur Koridoru’nun da bu noktada aktif olarak kullanılması gerektiğine dair düşüncelerimi ifade ediyor, Genel Kurulu ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına söz talebi İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu’ya aittir.

Buyurun Sayın Kavuncu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükûmeti arasında imzalanan anlaşmalarla ilgili olarak İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Ben, aslında bugün bu kürsüye yalnızca İYİ Partinin bir milletvekili olarak değil ataları, dedeleri Türkistan’dan bundan yüz elli yıl, iki yüz yıl önce bugünkü Özbekistan topraklarında bulunan Fergana Vadisi’nden göç etmiş, dedeleri o dönem Basmacı Hareketi’ne katılıp esarete karşı mücadele vermiş ve bizzat hayatımın da önemli bir kısmını Türkistan coğrafyasında geçirmiş birisi olarak konuşuyorum. O yüzden, bu kürsüde Türk milletinin temsilciliğini yaparken artık bir dost olmaktan çok kader ve gelecek birliği yaptığımız bir ülkeyle olan ilişkilere dair konuşmaktan ayrıca mutluluk duyuyorum. Dedelerim yüzlerce yıl önce bu coğrafyaya gelmişler; Türkçe konuşulan, inancını özgürce yaşayabilecekleri, “ana vatan” diyebilecekleri Anadolu coğrafyasına gelmişler. Türkiye'yi nihai bir yurt olarak belirlemişler. Uzun ve meşakkatli bir yolculuğun sonunda hedefleri, nihai noktaları Anadolu topraklarına varmakmış. İstiklal Savaşı’na katılmışlar, burayı asla bir hendek ülke olarak görmemişler. Aynı Balkanlardan, aynı Kırım’dan, aynı Kerkük’ten birçoklarının benzer nedenlerle geldikleri gibi ana vatan Türkiye'ye gelmişler. Son yıllarda yanlış ve kasıtlı uygulamalarla ülkemize milyonlarca sığınmacıyı alan iktidarın, dili Türk, kültürü Türk, geleneği Türk olanlar ile sığınmacıları aynı kefeye koyan, bir tutan hatta geçici koruma kapsamında ülkemize gelen Suriyelilerin varlığından mutlu olup zamanında Bulgaristan'dan gelen soydaşlarımızın ana vatana gelişlerinden rahatsız olan yaklaşımlarını da esefle kınıyorum. Millî devlet ve millet anlayışımızı tehlikeye atan bu yaklaşımın geleceğimizi ve bekamızı tehlike altına soktuğunu buradan bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, maalesef bugün yaygın bir şekilde “Orta Asya” olarak kullanılan fakat benim gururla ve ısrarla “Türkistan” olarak tanımlamaya devam edeceğim coğrafyayla ilişkilerimizin hem Türkiye Cumhuriyeti hem de Türk milleti için hayati olduğuna inanıyoruz. Bugün, dünyada kaoslar, zulümler ve iç karışıklıklar yaşanırken, uluslararası ilişkilerde gerilimler yükselirken şairin “Uzak Asya” dediği fakat bize her zaman yanı başımızdan daha yakın olan coğrafya her geçen gün daha da önem kazanıyor. O yüzden, Türkiye Cumhuriyeti’nin başta Özbekistan olmak üzere bütün Türkistan’la geliştireceği her türlü ilişkinin bütün kalbimizle ve fikrimizle yanında olduğumuzu, Türkistan coğrafyasının bütün aktörlerinin her türlü gelişimi için üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazır olduğumuzu da buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Zira, bugün topyekûn Türk milleti olarak titreyip kendimize dönmemiz gerektiğini net olarak görüyoruz. Bugün, İlyada ve Odysseia’nın karşısına Manas’ı, Dede Korkut’u koymaya her zamankinden daha çok mecburuz. Bugün, Batı'nın Rönesans’ına karşı Timur çağını, Fatih çağını yüceltmeye mecburuz. Bugün, Floransa’nın karşısında Semerkant’ı, Buhara’yı örnek göstermeye mecburuz. Bugün, Ali Şîr Nevâî’yi, Birûnî’yi, Harezmi’yi, Farabi’yi evrenselleştirmeye, bütün dünyaya bu değerlerimizi tanıtmaya mecburuz. Bütün bu mecburiyetlerimizin tek bir gerekçesi var: Sayın milletvekilleri, inanın, Kırım’dan başlayarak Doğu Türkistan’a kadar uzanan ve hâlâ büyük bir vahşete maruz bırakılan, insan hakları çiğnenen bütün bir Türk milleti bu silkelenmeyi, bu birlikteliği bekliyor. Bugün, bu topraklarda, Fergana Vadisi’nde Korbaşı Şir Muhammed Bek’in, Buhara’da Enver Paşa’nın, Doğu Türkistan’da Osman Batur’un, Azerbaycan'da Ebulfez Elçibey’in ve nice mücadele adamının yaktığı kıvılcım yanıyor. O yüzden, gönülleri bir olan bütün Türkleri buluşturacak her türlü platform geçmişten geleceğe uzanan köprümüz olacaktır. Şayet Türkiye Cumhuriyeti buralara gereken önemi vermezse, her türlü iş birliği ve birliktelik fırsatını kaçırırsa, bölgedeki boşluğu Türk milletine hasımlığı tarihî temellere dayanan güçlerin doldurması da büyük bir risk olarak karşımızda durmaktadır. Özbekistan Cumhuriyeti Hükûmetiyle yapılan anlaşmayı ve ilgili maddeleri bu bağlamda değerli ve önemli buluyoruz. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti’nin yalnızca kamusal düzeyde değil özel şirketler ve girişimler aracılığıyla da daha fazla yatırımda bulunmasını, özellikle Özbekistan’ın önem verdiği ve Afganistan sınır bölgesinde bulunan ticaret bölgesinde Türkiye'nin daha fazla var olması gerektiğini de burada dile getirmek istiyorum.

Yine, bir başka önemli husus olarak, Türk kültür birliğinin geleceği bakımından iki ülke arasında ortak müfredatla eğitim veren bir ortak üniversitenin varlığının da kıymetli olacağını düşünüyoruz. Zira, Kazakistan’da Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi, Kırgızistan’da Manas Üniversitesi, Özbekistan’da gene her iki devletin ortak kuracağı bir üniversitenin kültürümüzün, birlikteliğimizin gelişmesi açısından çok kıymetli olduğu aşikârdır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, Özbekistan’ın ve kardeş Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olma gururunu her zaman yaşayacaktır. Uzun yıllar Sovyet esareti altında kaldıktan sonra kendi millî benlikleri etrafındaki zincirleri kıran kardeşlerimiz de Türkiye Cumhuriyeti’nin bu tavrını takdirle ve minnetle karşıladıklarını her zaman beyan ettiler. Bugünkü anlaşmaların öznesi olan Özbekistan, Türkiye Özbekistan Büyükelçiliği için yer ararken bizzat Dışişleri Bakanlığını Türkiye Büyükelçiliğine tahsis etmişti. Bağımsızlığın ilanından hemen sonra Türkistan coğrafyasından gelen gençler harp okullarımızdan mezun oldu. Bağımsızlığın ilk yıllarında Özbekistan’daki sorunlara, sıkıntılara Türkiye Cumhuriyeti devleti merhem oldu. Bu konularda canhıraş uğraş veren isimsiz kahramanları da unutmadık, unutmayacağız. Biliyoruz ki Özbekistan da benzer bir duruma gelecek ve Türkiye'nin yaralarını da elbette saracak.

İYİ Parti Grubu olarak bu anlaşmanın kabulüne ilişkin kanun teklifini de elbette gururla ve mutlulukla kabul edeceğiz.

Türkistan’a dair atılacak her adımın, Türkistan’la ilgili her girişimin Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Mehmet Emin Resulzade, İsmail Gaspıralı, Mustafa Çokay ve daha nice Türk büyüğünün, mücadele adamının ruhlarını huzura erdireceğine eminiz diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz talebi Samsun Milletvekili İlyas Topsakal’a aittir.

Buyurun Sayın Topsakal. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İLYAS TOPSAKAL (Samsun) – Sayın Başkan, aziz Meclisimizin değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının Özbekistan Cumhuriyeti’ndeki Faaliyeti Hakkında Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerinde MHP Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükûmeti arasında suçla mücadele iş birliği, kolluk eğitimi iş birliği, askerî çerçeve anlaşmasının onaylanması, savunma sanayi alanında iş birliği, hükümlü nakli anlaşması, göçmen işçilerin ve aile fertlerinin haklarının korunması protokolünün onaylanması umumen Türk Devletleri Teşkilatı ve özelde Türkiye Cumhuriyeti ile Özbekistan Cumhuriyeti’nin kardeşlik bağlarını güçlendirme iştiyakını göstermektedir.

Aslında, Türk dünyası ve Türkistan’la ilgilenen arkadaşlarımız, bu konuda çalışanlar bilirler ki yaklaşık otuz yıl süren bizim ikili ilişkilerimiz ve kardeşlik bağlarımızda temelli bir anlaşma metni olmadığı için, devletler arasında hukuki metinler oluşmadığı için, gelen veya giden, bizler tarafından ortak kurulan ailelerin çok büyük problemleri oldu. Bu anlaşmalar umuyorum ki bu problemleri en az seviyeye indirecek ve kardeşlerimize Türkiye Cumhuriyeti devletinde veya bizim kardeşlerimizin orada bulundukları sürede bir rahatlatma sağlayacaktır; bu konuda hem Meclisimizi hem Hükûmetimizi tebrik ediyorum.

Aziz Meclisimizin değerli vekilleri, aslında, ben bugün biraz farklı konuşmak istiyorum çünkü çoğu şey hep tekrar edildi ama hiç kimse genel çerçevede bu mananın, bu anlaşmaların veya Türk dünyası ile Türkiye'nin konumunu belirleyen temel çerçeveli bir teori ortaya koyamadı, bunu MHP adına, en azından biz düşünürlerin ve siyasetçilerin ortaya koyması inancında olduğum için hem partimizin hem de bizlerin görüşünü burada sizlerin huzuruna sunmak istiyorum. O yüzden, benim çalışmam biraz teknik olabilir ama beni affedin, nihayetinde bunlar kayıtlara geçecek. Bu teknik çalışmalar belki de yeni yeni çalışmaların, farklı siyasi görüşlerin dünya üzerindeki idraklerini de bu Mecliste tartışmaya yol açması bakımından önemli olacaktır diye düşünüyorum.

Biliyorsunuz, dünya düzeninin belirleyici aktörü olan devletlerin temel amacı, milletin geleceğini, güvenliğini, huzurunu ve refahını sağlamaktır. Devletimizin adı Türkiye Cumhuriyeti’dir, bu devlette yaşayan ve sadakat gösteren vatandaşlar Türk’tür. Onların alt kimlikleri mukaddes bir emanet olarak maşerî vicdanda mahfuzdur, kaldı ki tarih de buna şahittir. Türk devleti, günümüz dünya düzeninin getirdiği riskleri ve fırsatları Türk milleti lehine teferruatla, millî akılla ve tarihsel birikimle tahlil etmekle, bu çerçevede mefkûresini ortaya koymakla sorumludur çünkü merhum Ziya Gökalp’ın de vurguladığı gibi, mefkûresiz devletler her an kopacak bir kıyameti beklerler; diriltici ve yaratıcı bir mefkûreye malik olan her devlet layemuttur yani ölmezdir.

Bugün, Türkiye Cumhuriyeti devletinin politika hedefleri ve bu hedeflere ulaştıracak stratejileri belki de hiç olmadığı kadar Türklük şuuruna doğru yönelmiş, yerinde bir tabirle, hız ve ivme kazanmıştır. Büyük Türkiye ülküsünün iradesi ve ilerleyişi, halkalar şeklinde genişleyen stratejik Türk coğrafyasının tarih ve kültür mirası, millet ve tarih şuuruyla donanmış basiretli ve kapsayıcı politikalarla derinlik hatta daha da genişlik kazanacaktır. Zira Türkiye'nin yeni dünyanın düzenindeki stratejik pozisyonunu anlayabilmek, kaldı ki Anadolu coğrafyasını merkeze koyarak Türk dünyasını onun çeşitli çevre çevresine konumlandırmak ancak bir fikir, ülkü, hafıza ve gönül işidir ki bu da derin bir şuura ön ayak olacak tarih ve irfan bilgisiyle mümkün olacaktır. Bu kapsamda, bu dünyanın ortak ağırlık merkezi Türkiye’dir.

Milletimizin değerli vekilleri, Türkiye'nin büyük stratejisi, gelecek ve gerçekleşecek dünya düzeninde oynamak istediği role ve bulunmak istediği statüye göre tayin ve temin edilmelidir. Unutulmamalıdır ki 21'inci yüzyılda küresel güçlerin hesaplar yaptığı, stratejiler geliştirdiği, açık veya gizli projeler hazırladığı coğrafi alan Türk dünyasıdır. Bu alan Türkistan’ın doğu ucu olan Büyük Okyanus’tan başlayıp Azerbaycan, Nahçıvan koridoruyla Türkiye'ye bağlanan, oradan Balkanlara ulaşan uzun ve geniş bir hattır. Ayrıca, kuzey yoluyla Kafkaslar ve Doğu Avrupa'yı beslerken güney yoluyla da Irak ve Suriye'den uzanarak Kuzey Afrika’ya tutunur. Koordinatlarını çizip tarif ettiğimiz bu ana hattın tümünün mecmuna bizler “Türk kuşağı” ismini veriyoruz.

Aziz milletvekilleri, Türkiye'nin büyük stratejisi Türk kuşağının merkezinde olmak suretiyle Türk coğrafyalarını ve yakın çevresini rıza kaydıyla buluşturmak, kaynaştırmak, nitekim lokomotifi ve çekim gücü olmaktır. Hem ekonomik hem siyasal hem de bir norm olarak liberalizmin artık makul bir düşünce sistemi olmadığı, güncel uluslararası siyasetin anarşik yapısından kaynaklanan tehditlerle mücadeleye cevap veremediği gizlenemeyecek boyutlardadır; en azından Rusya başta olmak üzere, Çin, Hindistan, Afrika ve Güney Amerika'da başarılı olamadığı bir gerçek. Bu gerçeği günümüz düşünürleri artık ifade etmekten de geri durmuyorlar. Buna karşın dünya genelinde milliyetçilikle birlikte çeşitli kültürel unsurların yükselişi dikkate alınarak, milliyetçilik ve realizmin eş güdüm hâlinde var olacağı bir dünya tablosu bilimsel literatür olarak karşımızda duruyor. O zaman muhtemel ve hatta mukadder yeni dünyanın düzenine stratejileriyle ve büyük hedefleriyle hazır bir Türkiye gerçeği ortadadır. Buna iştiyakla ve bütün gücümüzle hazırlanmak zorundayız, bu hazırlığın başlangıcı bilim, ortası bilim ve neticesi bilim olmalıdır.

Kıymetli milletvekilleri, Türkiye'nin etrafındaki Türk kuşağının çerçevesi başta Ziya Gökalp olmak üzere, Ömer Seyfettin, Nihal Atsız, İbrahim Kafesoğlu, Fuat Köprülü, Osman Turan gibi birçok münevverimizin bilimsel çalışmalarıyla ortaya çıkmış; bu tevarüse Zeki Velidi Togan, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu gibi mütefekkirlerimizin katkılarıyla yeni açılımlar çizilmiştir. Burada elbette Neriman Nerimanov, Sultangaliyev gibi Türk düşünürleri de vermiş oldukları eser ve mücadeleleriyle zikretmek zorundayım. Bu bilimsel çalışmalar günümüze büyük bir miras bırakmış, bu miras sayesinde Türk Devletleri Teşkilatı vücut bulmuştur. Bu bağlamda Türk Devletleri Teşkilatının konumuz açısından önemi çok büyüktür. Biliyorsunuz ki 3 Ekim 2009 tarihinde imzalanan Nahçıvan Anlaşması neticesinde kurulan Türk Keneşiyle ruhunu kazanan mezkur birlik 12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul'da imzalanan anlaşma çerçevesinde “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak isimlendirilmiştir. Türk Keneşinin adının “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak değiştirilmesi Teşkilatın iç siyasi dinamiklerini ve birlik mefhumuna yükledikleri anlamı bariz olarak işaret etmektedir. Öyle ki bu isim değişikliği, Teşkilatın üye devletlerinin bir potada eritilmesi yoluyla teklik kazanmasını değil -buraya dikkatlerinizi çekmek istiyorum- onların tek tek, eşit statüyle, müşterek amaçlar etrafında birlik olmasına yönelik şuurunu da ifade etmektedir.

Aziz milletvekilleri, uluslararası sistemde kendi rolünü ve statüsünü bulacak olan Türkiye'nin, 21'inci yüzyıldaki büyük stratejisi Türk kuşağının merkezindeki konumuyla kardeş, akraba ve komşu ülkelere her alanda yardım etmek ve kendi geleceklerine saygı duyarak, rıza çerçevesinde birikimlerini paylaşmaktır. Türk topluluk ve devletlerini kendi halkası, tarihsel idare biçimi, sosyokültürel gelişimi ve ekonomik duruşuyla kabul etmeye, gelecek yüzyılda bölgesel etkin bir güç olacak büyük Türkiye'nin çevresindeki kardeşlik ve rıza üzerine dayanan ilişki hatlarını oluşturmaya ve yeniden yorumlamaya ihtiyacımız vardır. “Rıza” diye isimlendirdiğimiz bu dış politika, politik davranış tipi Türklere özgü diplomasinin adıdır. Batı'da ilişkiye “win-win” yani “kazan-kazan” modeli diye isim verilmektedir. Kazan-kazan modeli irfan geleneğimize göre insani değildir; bunun yanı sıra, Türk İslam medeniyetinde de böyle bir ilişki ağı yoktur. Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlardaki idare sisteminin ana fikrinde gönüllülük esası vardır ki bu da karşılıklı rızayla ilişkilidir. Aslında, Türk-İslam yönetim zihniyetinin temelinde insan ve insanın idareden rızası gözetilmekte, dış münasebetlerde ise bu tavır “adalet” mefhumunun temelinde yükselmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün takip ve tercih ettiği dış politikanın merkezinde de rıza vardır ve bu gelenek güçlü bir şekilde devletimizde devam etmektedir. Bu davranış tarihseldir, aynı zamanda büyük millet, büyük devlet olmanın kodlarını da kendi içinde barındırmaktadır.

Değerli milletvekilleri, özet olarak tarifini yaptığımız Türk kuşağının üç ana halkası vardır ve bu halkaların her biri kendi içinde bilimsel olarak sosyolojik, psikolojik ve idare tarzı sonucu oluşan toplumsal yapıyla sınırlandırılarak tarif edilmelidir. Kuşağın ilk halkası olan Oğuz Türkleri, geçmişte Osmanlı İmparatorluğu’yla bütünleşmiş ve kaynaşmış, dünyanın muhatap olduğu bütün sosyal, siyasi ve felsefi değişimleri beraberce yaşamış, aynı duygu ve düşünceyi içselleştirmiş bir topluluktur. Hemen hemen aynı sosyolojik ve psikolojik davranış biçimine sahip olmuşlardır. Son iki yüzyılda Avrupa'dan gelen milletleşme, uluslaşma akımını da aynı merkezde karşılamışlardır. Balkan Türkleri, Kafkas Türkleri, İran, Irak, Suriye Türkleri bu anlamda hemen hemen aynılık göstermektedir. Bu siyasal davranış biçimi tesadüfi veya yapay olmayıp kesintisiz bir tecrübe ve tarihsellik sunmuş, aynı şekilde ortak millî kimlik oluşumunda yeknesak bir nitelik sergilemiştir. O yüzden, göçleri tarif ederken dışarıdan veya içeriden göçlere tarihsel, metodolojik ve bilimsel bir yaklaşım tarzı çok önemlidir. Bu göçlerin Türk millî yapısını güçlendirmiş olması mı önemlidir, yoksa parçalayıcı olması mı önemlidir? Bunun da tarifi siyasal arenalar değildir; yapılacak bilimsel çalışmalar ve bu konuda akademinin söylediği sözler önemli olmalıdır.

Türk kuşağı halkasının ikincisi Kafkasya’nın kuzeyinden başlayarak Türkistan coğrafyasını ihata eden Kıpçak boyları ve devletleri günümüzde 5 Türk cumhuriyeti Tataristan, Başkurdistan, Doğu Türkistan, güneyde ise Afganistan’la ifade edilebilir. Burada yaşayan Türk toplulukları sosyokültürel hayat ve gelenekleriyle, bunun içine edebî miras da dâhil olmak suretiyle hemen hemen aynı referanslara sahip ve kalbî olarak birbirine sıkıca bağlı olan topluluklardır.

Türk kuşağının üçüncü ve son halkası aslında Kuzey Afrika’daki Osmanlı hinterlandında bulunan ülkelerle başlayan, Rusya ve Çin’le hatta Pakistan, Hindistan’la devam eden bir alanı kapsamaktadır. Burada yaşayan Türk halklarının temel özelliği kendi devletlerinin olmayışı ve başka milletlerle beraber devletlerini paylaşmak zorunda kalmalarıdır. Bu çerçevede, dünyadaki İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve anlaşmaları temel alınarak bu soydaş topluluklarımızın hakları ve hukukları anlamında ihtiyaç duyulan her türlü sosyal ve kültürel yardımlar yapılmalıdır. İçinde bulundukları ülkeler ve siyasal yapılarla komşuluk ve ortak gelecek kaygısıyla iş birlikleri yapılmalı ve bölgemizdeki huzur ve refahı beraberce paylaşmak gerekmektedir.

Aziz Meclisimizin kıymetli milletvekilleri, Osmanlı son devir münevverlerinden başlayarak günümüze değin işlenen Türk dünyası ve sosyokültürel değerleri artık siyasal bir stratejiyi de içinde barındırabilecek bilimsel çalışmalara konu olmalı, günümüzün geçerli teorileriyle yeniden değerlendirilmelidir. Bu noktada, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi olarak öncü rolümüzü belirlemiş, Türk dünyasına alternatifler sunmaktayız. Yeni dünya şekillenirken güçlü, huzurlu ve güvenli bir geleceğin yollarını aramaktayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Topsakal.

İLYAS TOPSAKAL (Devamla) – Bu yolda başta Türkiye olmak kaydıyla Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, bağımsız Türk Cumhuriyetleri olarak, diğer özerk veya sadece topluluk olan Türk varlığına, insan hakları ve evrensel hukukun sağladığı alanları açma hususunda yardım edilirken ekonomik ve sosyal planda rızayla paylaşımı önerilmektedir.

Dünyadaki değişen dengelere birlikte katılımı esas alarak hazırlanan stratejinin temeline tarihi, kültürü, bilimi ve kardeşlik bağlarını koyarak kalıcı ve kapsayıcı bir yol haritasının çizilmesini hedeflemekteyiz.

Bu vesileyle, beni dinleme nezaketi gösteren yüce heyetinize saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’a aittir.

Buyurun Sayın Beştaş. (DEM Parti sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, Kobani kumpas davası bu Mecliste en çok konuştuğumuz meselelerden bir tanesi ama arkadaşlarımız, başta önceki dönem eş genel başkanlarımız Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Ayla Akat olmak üzere hâlâ arkadaşlarımız sekiz yıldır cezaevinde; evet, rehinler hâlâ dört duvar arasındalar ve kulaklar duymuyor maalesef ve söylediğimiz her şey sanki uçuşup gidiyor ama ben uçuşmadığına inanıyorum, tarih yazılıyor, bu tarihi her zaman olduğu gibi ileride göreceğiz, aslında bunun hesabı verilecek.

Ben size çok kısa “Kobani’de ne oldu?” diye hatırlatmak istiyorum. Bir kere, her şeyden önce 6 Ekimde -öncesine gitmiyorum- IŞİD Miştenur Tepesi’ni ele geçirdi. Miştenur Tepesi Kobani ile Suruç arasındaki tek kapıydı ve o tepenin ele geçirilmesinden sonra Kobani’de yaşayan Kürtlerle beraber bütün yurttaşların katliama uğrama riski çok yüksekti. Ve öyle bir ortamda bu hani, çok ünlü “tweet” var ya demokratik protestolara çağrı “tweet”i atıldı. Ve tabii ki şunu da hatırlatayım: O arada Kobani’deki işgal girişimine, IŞİD vahşetine karşı tepkiler 6 Ekimde değil, 16 Eylülde başlamıştı. Türkiye'nin her tarafında ve dünyanın her tarafında IŞİD’e karşı Kobani halkıyla, Kürt halkıyla dayanışma eylemleri yürüyordu. Açıp Google’dan bile tarasanız Kobani protestolarının 16 Eylülden itibaren yoğun yaşandığını göreceksiniz. Diğeri de tabii ki 6 Ekimde bir çağrı var ama 6 Ekimde çağrıdan önce protestolar İstanbul'dan İzmir'e, İzmir'den Antalya’ya, Antalya’dan Diyarbakır'a her tarafta IŞİD vahşetine karşı insanlar protesto eylemlerindeydi ve bu protestolarda tek bir taşkınlık ve ölüm yaşanmadı, yaralanma yaşanmadı çünkü orada tek bir amaç vardı, o kapının açılması ve Kobani halkına yardım ulaştırılmasıydı. “İnsani yardım koridoru” diyorduk o zaman ve bunun için eylemler vardı. Fakat birileri, Cumhurbaşkanı “Kobani düştü düşecek.” dedikten sonra ve özellikle Varto’da ilk cinayetten sonra, polisin işlediği cinayetten sonra olaylar artık önü alınamaz hâle geldi; paramiliter güçler, Hizbullahçılar, kontralar, her türlü yasa dışı oluşumlar sahneye çıktı ve bu cinayetler işlendi; buna hepimiz tanıklık ettik aslında. Bazılarımız yakın ettik, bazılarımız uzaktan tanıklık ettik ve şunu, en son söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Dünyanın her yerinde de Türkiye'de de eğer bir ülkede ölümler engellenememişse bunun tek bir sorumlusu vardır, iktidardır, yönetenlerdir, objektif sorumluluğu vardır. Diğer sorumlu kimdir? Tabii ki tetiği çekendir, öldürendir, katledendir, ona yardım edendir. Şimdi, burada, iktidar “Ben hiçbir şey yapmadım.” diyor, halbuki önlemedi. “Önleyemedi.” demiyorum, önlemedi. Askerleri sokağa indirdi; Diyarbakır'da, Adana'da, her yerde ama o cinayetlerin işlenmesini önlemedi. Şimdi, ayrıca, 29 Ekimde peşmergeler gitti -vekilimiz söyledi- ve çözüm süreci devam etti. Başbakanla, iktidarla, partimiz arasında görüşmeler devam etti, böyle bir iddia yoktu. 28 Şubatta, olaydan 7-8 ay sonra -ekim, kasım, aralık, ocak, şubat; altı ay sonra- Dolmabahçe Mutabakatı imzalandı ya. İki taraf arasında -Davutoğlu’ydu o zaman, Gelecek Partisinden de burada milletvekilleri var- Dolmabahçe Mutabakatı imzalandı. Bir yıla kadar Kobani protestoları tartışılmadı. Bir yıl içinde savcı usulen bir soruşturma başlattı, sekiz ay sonra düğmeye basıldı ve Cumhurbaşkanı başta olmak üzere… Çünkü seçime gidiliyordu -7 Haziran seçimlerine- bunun üzerinden propaganda çalışmaları başladı ve maalesef tek isim üzerinden propaganda yapıldı, Yasin Börü’nün cinayeti üzerinden bir propaganda yapıldı ve partimiz ötekileştirildi. Bir kere, o olaylarda yaşanan bütün ölümlerden çok büyük acı duyuyoruz, hepsine defalarca başsağlığı diledik ama birileri sadece bir kişiye başsağlığı diliyor, böyle bir dünya var mı ya? Ölenlerin çoğu bizim partilimiz, arkadaşımız, eşimiz dostumuz, üyemiz, yöneticimiz; bunların katilleri araştırılmadı ve çok söyledim, bir daha söyleyeyim: Yasin Börü dosyası ile Demirtaş dosyasının, Kobani dosyasının birleştirilmesi talebi defalarca mahkeme ve Yargıtay tarafından reddedildi, “İlliyet bağı yok.” dendi. Bir kere yargı kararı var fakat buna rağmen siyasi propaganda son bulmadı çünkü buna ihtiyaçları vardı, iktidarın buna ihtiyacı vardı, Kobani davası üzerinden defalarca seçim kampanyası yapacaktı. 2015, 2016, 2018, 2019, 2023 ve 2024 yıllarında seçim kampanyasının temel mottosu, bazı arkadaşlarımızın, eş başkanlarımızın ismi etrafında bir suçlamaya, bir kampanyaya, bir kutuplaştırmaya dönüşüyor. Peki, burada bu davanın gerçekten hukukla ilgisi var mı; bir gün onu da tekrar anlatacağım. Hukukun “h”si yok; bu, baştan sona organize edilmiş organize bir pratik olarak önümüzde duruyor. Ne yargılayanlar mahkeme gibi yargılıyor ne deliller o şekilde toplanıyor ne de ortada bir dava var. “Nereden çıkardınız?” diyeceksiniz. Diyanet İşleri Başkanlığı IŞİD’in kaçırdığı kız çocukları için davalara müdahil olmuyor da Kobani davasında mahkeme heyeti davet ediyor ya, “Gelin, davaya müdahil olun.” diyor. Ey Diyanet İşleri Başkanlığı, yarın değil öbür gün IŞİD’in kaçırdığı kız çocuğunun davası var, neden sahip çıkmıyorsun ona? Geliyorsun, Kürtler söz konusu olunca hemen müdahil oluyorsun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Bu dava Kürtlere karşı ve dostlarına karşı açılmış bir davadır. Şu anda tutuklu 17 arkadaşımızdan Kürtler var, Türk arkadaşlarımız da var -HDP’lilerdir hepsi- onlar da Kürtlere dost olduğu için, partimizde olduğu için yargılanıyorlar çünkü Kobani davasıyla siyaset tasfiye edilmek istendi.

Anlatacağım çok şey var, Ayhan Bora Kaplan’ı bilirsiniz, bu davanın savcısı var, bu ara çok önemli bir konu var, tekrar tartışılıyor, Sinan Ateş dosyası. Diyeceksiniz ki “Ne alakası var?” Çok alakası var. Şöyle ki: Öyle bir savcı var ki o kadar güzel işler çıkarıyor ki -tırnak içinde tabii ki- “Ne?” diyeceksiniz, Kobani davasında, 2018 yılında geldi, 2’nci davayı açtı, gizlilik kararı koydu, uzaya kadar tanık arayışına girdi, 2’nci tutuklama kararını verdirdi. Aynı savcı buranın Emniyet müdürüyle yakın ilişki içinde, görevden alındı, Ankara Emniyetinde 10 emniyet amiri görevden alındı ve bu savcı şu anda Sinan Ateş dosyasının koordinatör savcısı çünkü her istenileni amaca uygun bir şekilde yerine getiriyor. İşte “organize iş” dediğimiz “planlanmış” dediğimiz bir de böyle bir yönü var. Ben Türkiye’nin tamamına söylüyorum; bu savcının yaptığı hiçbir işin hukukla ilgisi yoktur, buna ilişkin sayısız örnek verebilirim dava dosyasından. Sadece bir tane örnek vereyim, not almıştım; bir gizli tanık Mahir var ve Kerem Gökalp var, isteyen vekile bunları veririm. Ya, iki ifade bire bir aynı, hatalar da aynı, yani noktalama işaretleri kopyalanmış. Savcı uzaya kadar uçan kuşa tanık sormuş ve partimizin kapatma davası da işte bu organize edilmiş bu siyasi komplo, intikam, rövanş davasının bir sonucudur. 16 Mayısta duruşma var, çok az bir süre kaldı ve bu konuda Türkiye'de “normalleşme” adı altında bir tartışmadır yürüyor fakat burada Kürtler yine öteki, Kürtler yine görülmüyor, Kobani kumpas davası yine tartışılmıyor. Benim iktidara ve muhalefete de çağrım var, iki tarafa da; hakikaten hukukta ayrımcılık çok önemli bir suçtur, çifte standart çok önemli bir şeydir, ilkesizliktir yani. Şimdi, Kobani davasında bu yargılama en çok kimi sevindiriyor biliyor musunuz? IŞİD’i.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – O IŞİD çetesi var ya, Kobani'yi alamadılar diye IŞİD’liler, birileri bu davayı açtı ve IŞİD’lilere ödül verildi bu davayla. Bunu söyleyeyim ve Kürtler son yüz yılda bir var olma mücadelesi yürütüyor ya, Kobani de bunlardan biriydi. Evet, var olma mücadelesi veriyor ve şimdi çocukları katledilen HDP'li anneler ve diğer anneler tanık olarak çağrılıyor mahkemeye. Böyle bir vicdansızlık olabilir mi? Ve anneler vekillerimize, bizlere söylüyor, kendi partimiz hakkında şikâyetçi olalım diye bizi mahkemeye çağırıyorlar. Muhalefete sesleniyorum: Mağdur seçmeyin, aman ha, ayrımcılık yapmayın, hukuksuzluk nerede varsa hep birlikte karşısında duralım. Osman Kavala da bizim canımız, Can Atalay da ama Demirtaş da, Yüksekdağ da, Sebahat de, Gültan abla da; hiçbirini ayırmayalım. Hukuksuzluksa hukuksuzluk, AİHM kararıysa AİHM kararı... Burada, bu süreçte…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – İzin verirseniz, son cümlelerim, selamlama…

BAŞKAN – Selamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ve bu ayırımcılık, bu tartışma hâli hakikaten Türkiye'ye bir şey kazandırmıyor. Bizim amacımız bağcıyı dövmek değil, kesinlikle değil, biz hukuka dönün çağrısı yapıyoruz iktidara; adalete dönün, hukuka dönün, AİHM kararlarını uygulayın, Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulayın. Dünya ve bütün ülkeler asırlardır bu kadar yıllık hukuku bu hâle getirene kadar milyonlarca, milyarlarca insan toprağa döndü. Artık hukuka ve adalete dönme zamanı. Arkadaşlarımızın rehinelik durumuna son verin. Onların özgürlüğü Türkiye'nin demokratikleşmesi demektir, adaletin tesisi demektir, hepimizin özgürleşmesi demektir ve tabii ki diğer tüm haksız yere içeride olanlar için de aynı taleplerimizi yineliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi İstanbul Milletvekili Namık Tan’a aittir.

Buyurun Sayın Tan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NAMIK TAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası anlaşmalar konusunda görüşlerimizi bildirmek için partim adına huzurunuzdayım ama bugün, bundan çok, ömrünün kırk senesini hariciyeye, devlet hizmetine vermiş bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak söz almış bulunuyorum.

Burada durduğumuz yerden 360 derece ufuk çizgisini taradığımda ve bugünden geleceğe baktığımda derin biçimde kaygılıyım; ülkem ve yurttaşlarım için kaygılıyım, torunlarım için kaygılıyım. Mesleki birikimime dayanarak tarih bilinci ve ortak vatan, ortak gelecek tasavvuruyla konuşuyorum. Zira, dünyamız da bölgemiz de çok büyük bir altüst oluş döneminden geçiyor. Peş peşe gelen olağanüstü sınamalar, bir yandan özgürlükçü demokrasiler üzerinde baskı yaratırken diğer yandan büyük nüfus hareketlerine ve küresel boyutta tıkanmalara yol açıyor. Ülkemizin bu tehditlere açık bir konumda oluşuna ve uluslararası ortamda sergilediğimiz kötü performansa, benimsediğimiz hatalı tutumlara, yüz yılda bir gelen ama ıskaladığımız fırsatlara, bir türlü gerçekleştiremediğimiz atılımlara, tekrarladığımız hatalara baktıkça kaygılarım artıyor. Bir kere daha, tarihin yeni bir dönüm noktasına hazırlıksız yakalandığımızı, gözlerimizi bir türlü ufuk çizgisine çeviremediğimizi görüyorum. Devletler arası ortamda henüz “dün” denilebilecek bir tarihte IŞİD yangını hemen güney sınırlarımızın ötesinde parlayıp güçlükle söndürülebildi; IŞİD, topraklarımızda da saldırılar düzenledi, katliamlar yaptı. Ardından, küresel pandemi başladı, tedarik zincirleri kırıldı, Avrupa Çin’e olan üretim ve ticaret bağımlılığının farkına vardı. Hem Avrupa Birliğinde hem Amerika Birleşik Devletleri’nde ekonomide ve tarımda, özellikle gıda, ilaç ve mikroçipler gibi yüksek teknoloji gereçlerinin üretiminde kendi kendine yeterlilik yani otarsi yönelimi önem kazandı. Alttan alta gelişen Amerika Birleşik Devletleri-Çin gerilimi bu durumun üzerine bindi. Adı konulmamış, ilan edilmemiş yeni bir soğuk savaş dönemine girildiği izlenimi, doğru veya yanlış, zihinlere yerleşti. 20'nci yüzyılın soğuk savaşını andıran biçimde demokrasi ile otoriterliğin mücadelesi, ayrıca, kıt kaynaklara erişimde ve yüksek teknoloji alanında sert bir yarış başladı. Rusya 2014'te Kırım’ı işgal ve ilhak ettiğinde uykularını bölmekten çekinenler, bu defa Rusya Ukrayna'ya saldırdığında karanlık bir sabaha uyandılar. Nükleer silahlara sahip, petrol ve gaz üreticisi, coğrafi olarak da Avrupa'nın uzantısı durumundaki bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyesi, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülmemiş bir ihlalde bulundu. Gazze halkını 2007'den bu yana âdeta rehin tutan Hamas’ın 7 Ekimde sivilleri de hedef aldığı ve Filistin davasına yarardan ziyade zarar getiren kitlesel intihar saldırısına İsrail'in verdiği orantısız askerî yanıt bugün soykırım boyutlarına ulaştı. Ayrıca İsrail'in Batı Şeria’da bir “apartheid” düzeni uyguladığı açıkça görüldü. Amerika Birleşik Devletleri liderliğindeki Batı’nın önceliği ise çatışmanın bölgeye yığılmasını önlemekle kısıtlı kaldı. İran nükleer gücünü tahkim etmek için adımlarını hızlandırdı; bölgede Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen’deki silahlı uzantıları üzerinden dolaylı saldırılarla hem Kızıldeniz’de bir darboğaz yaratmayı hem İsrail'e yanıt vermeyi denedi.

Sözlerime başlarken torunlarım için endişelendiğimi belirtmiş, onların nasıl bir dünyada yaşayacakları konusunda karamsar olduğumu vurgulamak istemiştim. Zira iklim krizi, düzensiz göçün temel nedeni. Küresel Güney’de insanlar gelecek umutlarını yitiriyor, canlarını ortaya koyarak gelişmiş ülkelere ne pahasına olursa olsun ulaşmaya çalışıyor.

Bir yandan düzensiz göç, diğer yandan İslam’ın bazı radikal yorumlarına bakılarak Müslümanların tamamından bir öteki yaratılması âdeta sarmal gibi birbirine dolanarak demokrasileri baskılıyor. Kökten dinci, köktenci, aşırı milliyetçi, içe kapanmacı, yabancı düşmanı, kaba güce dayalı popülizmler demokrasileri içlerinden kemiriyor. Rusya ve Çin kendi rejimlerini sağlama almak adına bu gerilimi perde gerisinden ve siber ortamda körüklemekten çekinmiyor.

Bakın, dikkat etmişsinizdir, hatta belki aranızda dişlerini gıcırdatanlar olmuştur çünkü PKK'yla mücadeleden söz etmedim; Ege’de olası veya yapay bir gerginliğe, Kıbrıs sorununa değinmedim; kapılarımızı açıp buyur ettiğimiz, hatta vatandaşlık verdiğimiz dünyanın türlü ülkelerinden gelip ülkemize yerleşmiş çete reislerine her gün yapılan operasyonlardan bahsetmedim. Hangi zaman diliminde ne olursa hangi koşullar gerçekleştiğinde sonuçlanacağı belli olmayan sınır ötesi ve denizaşırı harekâtların amaç, tanım ve kapsam bakımlarından bir bilançosunu yapmak günü çoktan geldi. Devletin dış politikasını ve ulusal güvenlik politikalarını otomatik pilottan artık mutlaka çıkarıp, akıl süzgecinden geçirmek gerekiyor. Hava savunma sistemi edinmek ve F-35 programına geri dönmek, dolayısıyla S-400’lerden nihayet kurtulmanın yolunu bulmak çok ivedi bir gereklilik. Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi bölgemizde mutlak caydırıcı üstünlüğe sahip olması zorunlu. Savunma sanayisine de diğer alanlardaki kamu özel-iş birliği ve yap-işlet-devret projelerinde olduğu gibi kayırmacılık, nepotizm ve kleptokrasi egemen olmamalı. Ülke olarak konuşmamda kısaca saydığım tüm bu küresel fay hatlarının kesiştiği bölgede çok ayık, çok uyanık, çok hazırlıklı olmamız şart. Bu kürsüden birçok kez dış politikanın tutarlı, uzgörülü, sağduyulu, öngörülebilir olması gerektiğini vurguladığımın tanıklarısınız. Bu karanlık tabloda 31 Mart yerel seçimlerinin sonuçları ulusumuzun feraset, basiret ve dirayetini kanıtladı. Seçim sonuçları Batı âlemine dahi otoriterleşen rejimlere karşı demokratik yoldan mücadelenin geçerli olabileceğini gösteren bir umut ve esin kaynağı oldu.

Sayın Genel Başkanım Özgür Özel’in ona refakaten benim de bulunduğum Cumhurbaşkanı ziyareti de aynı bütünlüklü kavrayış ve yurtsever kaygının doğal bir sonucudur. Yapıcı olmaya, sorun çözmeye, somut önerilerde bulunmaya odaklıyız. Muhatabımızdan da dış politikanın partilerüstü bir iş birliğiyle kutuplaşmadan ve iç çekişmelerden uzak yürütülmesi konusundaki görüşümüzle mutabık olduklarını duymaktan memnunuz. Biz ülkenin ali menfaatleri için üzerimize düşeni yaparız ama ne olursa olsun eleştirilerimizi dile getirmekten de kaçınmayacağız.

Filistin’de maalesef devre dışıyız. İsrail’le ticaretin kesilmesi üçüncü ülkelerden yürüyen arka yollara bakınca bir göz boyama girişiminden ibarettir. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline yönelik siyasetimiz okunaksız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Tan.

NAMIK TAN (Devamla) – Amerika Birleşik Devletleri Başkanıyla Beyaz Saray’da bire bir görüşme için aylarca değil senelerce randevu kovalayıp hemen arifesinde Hamas’ın siyasi liderini en üst düzeyde kucaklayan kabulünün ardından bu ziyaret de ertelendi. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını hiçe sayıp kendi Anayasa’sını dahi askıya alan Türkiye, Uluslararası Adalet Divanında görülen davada İsrail'e karşı müdahil oldu. Aynı Divandan gün geldiğinde Ege konularında çıkabilecek bir kararın tarafımızdan uygulanıp uygulanmayacağının belirsizliği de korkarım uluslararası muhataplarımızı ürküttü.

Hani şu ünlü şarkının güftesini çoğunuz anımsayacaktır: “Son pişmanlık neye yarar? Her şeyin bir bedeli var. Buraya kadar…” Dış politikada işgüzarlık ile etkinliği karıştırmaktan özenle kaçınmak gerek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayın lütfen.

NAMIK TAN (Devamla) – Bakınız, son dönemdeki avare kasnak koşuşturma sonucunda ne Körfez’den ne Çin'den beklenen ekonomik katkı gelmedi, yüzümüzü yine Batı’ya döndük. Sonuç olarak vurgulamak isterim ki rasyonaliteye dönüş ne bedava ne sancısız. Türkiye, ne yapacağı kestirilemeyen, öngörülemeyen, güvenilemeyen bir ülke olmaktan çıkmalı. Ankara, kriz anlarında başların ona döndüğü, görüşü merak edilen, barışçıl katkısı, güvenilir arabuluculuğu aranan bir başkent olmalı. Biz 31 Mart seçimlerinde yurt genelinde 1’inci çıkmış CHP olarak Türkiye'yi eski güvenilirliğine götürecek yolu aydınlatmaya devam edeceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi Bursa Milletvekili Osman Mesten’e aittir.

Buyurun Sayın Mesten. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN MESTEN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye-Özbekistan arasında yapılan bir dizi sözleşmenin onaylanması hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

31 Ağustos 1991'de bağımsızlığını ilan eden Özbekistan’ı 16 Aralık 1991'de tanıyan ilk ülke Türkiye olmuştur. Özbekistan’la diplomatik ilişkilerimiz 4 Mart 1992'de tesis edilmiş olup Türkiye Taşkent Büyükelçiliğini Nisan 1992'de, Özbekistan Ankara Büyükelçiliğini ise Ocak 1993'te açmıştır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dâhilindeki Özbekistan’ı da 1925 yılında ilk tanıyan ülke Türkiye Cumhuriyeti’dir. Türkiye'nin bu tavrının sebebi, hiç şüphesiz sadece ülkeler arası diplomasinin bir gereği değil, iki ülke halkları arasındaki derin tarihî ve kültürel bağlardır. İki ülke arasında dil, din, tarih, kültür, örf, âdet ve kan bağı vardır. Özbekistan bizim “ata toprakları” diye tanımladığımız, eski adıyla Türkistan ve Mâverâünnehir topraklarıdır. Özbekistan büyük Türkistan’ın kalbidir. Bizim atalarımız miladi 11'inci asırdan beri Anadolu’ya bu coğrafyadan gelmişler ve Anadolu’yu yurt hâline getirmişlerdir. Yaklaşık bin yıldan beri ayrı coğrafyalarda yaşamamıza rağmen dilimiz, dinimiz, geleneklerimiz değişmediği gibi Mâverâünnehir’deki kardeşlerimizle olan irtibatımız da hiç kesilmemiştir.

Özbekistan İbni Sina, Fârâbi, Bîrûnî, Hârizmî, Fergânî, Uluğ Bey ve daha niceleri gibi bugünkü bilim çağının temelini teşkil eden matematik, astronomi, tıp gibi pozitif bilimlerin yanında sosyal ve dinî ilimlerde çığır açan, buluşlara imza atan, tarihe yön veren büyük âlimlerin yurdudur. İmam Buhârî, İmam Tirmizî, İmam Mâtürîdî, İmam Merginânî, İmam Serahsî, İmam Zemahşerî, Allame Teftâzânî gibi âlimlerin en büyükleri bu topraklarda yetişmiştir. Hoca Ahmet Yesevi, Necmeddîn-i Kübrâ, Bürhâneddin Muhakkik Tirmizî, Abdülhalık Gücdüvani, Emîr Külâl, Ubeydullah Ahrâr, Nakşibendi gibi tasavvuf semasının yıldızları da bu topraklarda yetişmiştir. Özbekistan Emir Timur, Celâleddin Harzemşah, Babür Şah, Ebu’l-Gazi Bahadır Han gibi büyük fatihlerin ve devlet adamlarının yurdudur. Özbekistan Ali Şîr Nevaî, Gafur Gulam, Nadire Begüm ve Abdulhamid Süleyman Çolpan gibi büyük şairlerin ve ediplerin de yurdudur. İstiklal Marşı’mızın Şairi, Millî Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un annesinin de Buharalı bir Özbek olduğunu burada vurgulamak isterim. Bu saydığımız ve binlercesini de ilave edebileceğimiz bu büyük adamlar sadece Özbeklerin değil, bütün Türk-İslam medeniyetinin ortak değerleri ve gururlarıdır.

Bugün Anadolu'da Mâverâünnüehir ve Horasan’dan yani Türkistan’dan gelen binlerce âlim ve evliyanın kabri vardır. Anadolu’da halkın İslam’ı doğru öğrenip yaşaması ve burada bir Türk İslam medeniyetinin kurulması ve yaşaması bu âlimler sayesindedir. Osmanlı Devleti’ni kuran Osman Gazi’nin hocası ve şeyhi Edebali bunlardan sadece birisidir. Kadızade Rumi’yi yetiştirip Semerkant’a gönderen Molla Fenari, Mevlâna Celâlettin Rûmi, Yunus Emre, Hacı Bektaş, Sarı Saltuk, Emir Şemseddin Buhari ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz Türkistanlı âlimler hâlihazırda bizim ışığımız olmaya devam etmektedirler.

20'nci asırda Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasıyla birlikte Türkistan coğrafyası maalesef Sovyetler’in müstemlekesi hâline gelmiştir. Bu sebeple seksen yıllık bir ayrılık ve hasret aramıza girmiş, bu aranın haricinde irtibatımız hiçbir zaman kesilmemiştir. İstanbul'da ve Bursa'da bulunan Özbekler Tekkesi Türkistan’dan gelen misafirleri her daim ağırlamıştır. Özbekler Tekkesi’nin Kurtuluş Savaşı’nda nasıl bir üs olarak hizmet ettiği herkesin malumudur. Yine, Kurtuluş Savaşı’na destek olmak üzere Özbekistan’dan Türkiye'ye gönderilen milyonlarca altını unutmamız mümkün değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özbekistan, bugün sadece Orta Asya'nın değil dünyanın parlayan yıldızı konumundadır, Sayın Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in gösterdiği üçüncü aydınlanma hedefine doğru hızla ilerlemektedir. İbni Sina ve Farabi’nin yetiştiği 9’uncu, 10’uncu ve 11’inci yüzyıllar birinci aydınlanma dönemi, Uluğ Beylerin yetiştiği 15'inci yüzyıl da ikinci aydınlanma dönemi olarak kabul edilmektedir. Şimdi ise Özbekistan’ın üçüncü büyük aydınlanma hedeflerine doğru hızla ilerlediğini görüyoruz ve biz de buna destek oluyoruz. Özbekistan’da bu hedeflere ulaşmak için gerekli anayasa ve hukuk reformları yanında, yatırım ortamlarının genişlemesi ve iyileştirilmesi için reformlar yapılmaya devam edilmektedir.

Özbekistan tam bir tarih, kültür ve turizm ülkesidir. Her biri “masal şehir” hüviyetinde olan Semerkant, Buhara, Hive, Hokand ve başka şehirlerde görülmeye değer yüzlerce tarihî eser mevcuttur. Kale, sur, saray, köşk, türbe, cami, meydan, kervansaray ve hanlarıyla Anadolu'nun öncüsü olan Özbekistan’ı ziyaret edilecek ülkeler arasına ilk sıraya yazmanızı şiddetle tavsiye ederim. Registan Meydanı, Şah-ı Zinde Külliyesi, Buhara sokakları, Hive sokakları, Ark Kalesi ve daha nice binlerce eşine ender rastlanılacak Kalan Minaresi gibi büyük eserler ziyaretinizi beklemektedir.

1.800’ü aşkın mineral rezervleri arasında altın, gümüş, uranyum ve bakır ön plana çıkmaktadır. Özbekistan yer altı zenginlikleri bakımından da hakikaten çok zengin bir ülkedir. Geniş ve düz topraklarıyla tarım potansiyeli ise çok yüksektir. Turizm, tekstil, tarım, sanayi, enerji, şehircilik ve altyapı sahalarında dünyanın her tarafından, özellikle de Türkiye'den yatırımcıları beklemektedirler.

Bugünkü ilişkilerimize gelince, Türk Devletler Teşkilatı ve TÜRKSOY üyelikleriyle Türk dünyasının geleceğine büyük katkı koymaktadır Özbekistan. TÜRKPA’da gözlemci üye olan Özbekistan’ın en yakın zamanda TÜRKPA’ya asil üye olarak geçmesini beklemekteyiz. Özellikle son sekiz yılda Cumhurbaşkanlarımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın Şevket Mirziyoyev arasındaki samimi kardeşlik ilişkileri ve büyük liderlikleri sayesinde çok büyük bir mesafe katedilmiştir. Her alanda iş birliği için gerekli anlaşmalar imzalanmış, karşılıklı vize muafiyeti getirilmiş, ilişkilerimiz kardeşlik esasına dayalı stratejik müttefiklik seviyesine çıkarılmıştır. Bunun sonucu olarak da Türkiye'den giden iş adamları Özbekistan’da tarım, madencilik, sanayi, turizm ve her sahada büyük yatırımlar yapmışlardır; Özbekistan’ın kalkınması ve dünyada hak ettiği yere gelmesi için katkı koymaya da devam etmektedirler. Aynı şekilde, iş adamı, işçi, öğrenci olarak Türkiye'ye gelen Özbek sayısı da hızlı bir şekilde artmaktadır. İki ülke arasındaki turizmde çok güçlü bir şekilde artışlar var. İstanbul, İzmir, Antalya ve Ankara'dan Taşkent, Semerkant, Buhara, Fergana, Urgenç ve Nukus’a haftalık 30'a yakın karşılıklı uçak seferlerimiz mevcuttur. Türkiye'nin Özbekistan’da doğrudan yatırımı yaklaşık 1,5 milyar dolar seviyelerine ulaşmıştır. 1.900 civarında Türk firması da elan Özbekistan’da faaliyet göstermektedir. Toplam ticaret hacmimiz sekiz yılda yaklaşık 10 kat artmış, 3,5 milyar dolar seviyelerine gelmiştir. Sayın Cumhurbaşkanlarının göstermiş olduğu 5 milyarlık hedefe en yakın zamanda ulaşmayı diliyoruz.

Yüce Meclisimizde bugün Özbekistan ve Türkiye arasında yapılan sözleşmeleri uygun bulan kanun teklifine vereceğimiz “evet” oyuyla iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine, tarihî ve kültürel bağlarımızın bir kat daha güçlenmesine, dahası Türk dünyası ilişkilerinin güçlenmesine Parlamento olarak büyük bir katkı koyacağımıza ve tarihî bir görev ifa edeceğimize yürekten inanıyorum.

Özbekistan'ın çok derin tarihî, kültürel gerçeğinden, derinliğinden bahsettim; bu derinlik vesilesiyle Özbekistan'da bulunduğum bir sırada yazmış olduğum birkaç beyti sizlerle paylaşmak isterim. Bu şiiri Sayın Mirziyoyev’e takdim etmiştik, Sayın Mirziyoyev’in delaletiyle Özbekistan'ın en büyük gazetesinde de yayımlandı, bu da benim için ayrı bir gurur vesilesi oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Milletvekili.

OSMAN MESTEN (Devamla) – Dostluk ilişkilerimizi başka bir boyuta taşıdığımızı da buradan ifade etmek istiyorum.

“Ne söylesem azdır ey dost Özbekistan için

Tarih ve huzur iklimidir cism û can için

 

Zaman içre zaman akar, zaman içre zaman

Açılır kapılar bir bir tayy-i zaman için

 

Büyük ruhlar mahşeri Semerkand semaları

Şah-ı Zinde’den yüksel âlemi seyran için

 

Buradan yükselmiştir medeniyet güneşi

Nur olmuştur her daim asman-ı cihan için

 

Alperenler, cihangirler yatar toprağında

Can verip şan almışlar bu kutlu vatan için

 

Emir Timur, Celaleddin gibi misaller var

Şir bilekli kor yürekli merd-i meydan için

 

Muhaddisler, müfessirler, allameler yurdu

Mübarektir bu topraklar ehli iman için

 

Titreyen kalpler gördüm Nakşî’nin bahçesinde

Yaşaran gözler gördüm Rasul-i Zîşan için

 

Mescid-i Buharî’de namaza dur azizim

Huşû bulmak dilersen secde-i Rahman için

 

Ezel musikîsi duyulur kubbelerinde

Cankulağı gerek tilâveti Kur’an için

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

OSMAN MESTEN (Devamla) – Sihirlidir yağmur, bin yıllık neşide söyler kar

Güneş bir başka doğar Karakalpakistan için

 

Söyleşirken yıldızlarla Sürayya’dadır ruhum

Halkaya girmiş felekler zikrû devran için

 

‘Bana bir masal anlat’ dedi evladım, bir gün

Hiva’yı anlattım ona: Efsane vû destan için

 

Zaman durur sahrada, Vâdi’den içime akar

Bengisu pınarıdır aşık-ı sadıkân için

 

Nevaî dek coşup söylese çok mu şu dilim

Dünyayı nurefşan kılan ilmû irfan için

 

Görmedim başka bir diyar duymadım ömrümce ben

Görüp destanını yazdım ahbabû yârân için.”

 

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Osman Bey, bu şiiri yazdınız da… Kabri de Silvan’da, kabri de yaptırsanız tam olacak.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Yaparız, yaparız.

OSMAN MESTEN (Bursa) – Eyvallah, onlar da olacak inşallah.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Hâlâ yapılacak… Biliyor muydunuz Silvan’da…

BAŞKAN - Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Koçyiğit, az önce sataşmadan dolayı bir söz talebiniz olmuştu. Tutanakları inceleyerek bu konuda karar vereceğimi ifade etmiştim. 78’inci Birleşimin Dördüncü Oturumunda gelen tutanakta sataşma olmadığını ifade ederek söz talebinizi karşılamamıştım. İtirazınız üzerine gelen tutanakta tespit edilen şudur: Bir önceki tutanağı, Tutanak Hizmetleri tarafından sehven önceki tartışmaya ilişkin gelen tutanak olduğu, yeni gelen tutanakta sataşmaya konu cümlelerin ifade edildiği görülmüştür. Söz talebiniz devam ediyorsa sataşmadan iki dakika kürsüden söz hakkı vereceğim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, izah edeyim isterseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

67.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim.

Bu saatte tekrardan bu tartışmayı yeniden başlatmak ve uzatmak için değil ama çok açık ve net kulağımızla duyduğumuz bir şeydi, tutanağa yansımayınca açıkçası ben de emin olamadım ve yukarıya gittim, videoyu dinledim. Sonra biz de Tutanak Hizmetleri Başkanlığını aradık ve tutanakta düzeltme istedik. O anlamıyla sizin de böyle bir talebiniz olduğunu biliyorum, videoyu size de ilettim. Öncelikle, çok teşekkür ederim, bu yanlışlığın tutanakta düzeltilmiş olmasından dolayı memnuniyetimi ifade etmek istiyorum.

Ben zaten kürsüdeki konuşmamda durumu izah ettim. Bu anlamıyla yeniden bir söz talebim yok.

Teşekkür ediyorum.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Buyurun Sayın Usta.

68.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve bugün Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ben söyleyeceğimi aslında söylemiştim. Sırtını YPG’ye, PKK’ya, YPJ’ye dayayanların kim olduğunu biliyoruz, eş başkanlarının; çıkıp bunları, meydanlarda söylediklerinizi söyledim. Tabii, bunu, kendisi çıkıp isimleri söyledi, kendisi üzerine alındı. Ha, sataşma olarak algıladı ve cevap verdi, ben uzatmak istemiyorum ama bugün yine DEM PARTİ’sinden Van Milletvekili Mahmut Dindar, Mehmet Baykan Vekilimize tartışma sırasında çok açık ve net “Ne konuşuyorsun; konuşma adi herif!” arkasından “Elini indir, senin parmaklarını kırarım.” demiştir. İç Tüzük’ün 160’ıncı maddesinin (3)’üncü fıkrasına göre kaba ve yaralayıcı sözler sarf etmek ve hakaretler yapmak suretiyle vekilimizden bir özür dilemelidir. Bu sözler bu Meclisin Genel Kurulunda kabul edilebilecek sözler değildir, hem tehdit vardır hem de kaba ve yaralayıcı sözler sarf etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Bu konuda gereğinin yapılmasını talep ediyoruz ve cevap vermek için Mehmet Baykan Vekilimize de yerinden söz verilmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baykan.

69.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, bugün Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET BAYKAN (Konya) – Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığından bu tarafa zaman zaman ben de konuşmacılara ya da diğer gruplara sözlü müdahalelerde bulunuyorum. Bunu gayet usulüne uygun, adaplı, hakarete, tehdide varmayan bir dille yapmaya çalışıyorum ve -uzun yıllara dayalı, devletteki görevlerimiz, özel sektördeki görevlerimizden, tecrübelerimizden kaynaklanan nüktedanlık ya da sonrasında diyalog eksikliği bırakmayacak bir şekilde- muhataplarımla da diyalog kurarak sonrasında işi esprili bir şekilde götürmeye çalışıyoruz. Nitekim, ben daha bugün Cumhuriyet Halk Partisi sıralarındaydım, arkadaşlarımızla sohbet ettik.

Şimdi, tabii, burada DEM PARTİ’nin Grup Başkan Vekili Hanımefendi konuşurken arkadaşların geriden müdahaleleri oldu. Ben “Yalan mı?” diye söyledikleri bir konuya müdahale etmiştim, tutanaklarda açık, görülecek noktada. Sonra sert ve kavgaya davet eder hâl ve tavırlar olunca “Oturun, oturun.” şeklinde müdahalelerimiz oldu. Tabii, Başkanım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BAYKAN (Konya) – Açılmadı, bitiremedim…

BAŞKAN – Bu şekilde lütfen… Çünkü bir dakika söz talebiniz.

MEHMET BAYKAN (Konya) – Efendim, bir dakika daha isteyeceğim, bitireceğim hemen.

Şimdi mikrofonu açmadan sesimi kullanarak da konuşamıyorum ama…

BAŞKAN – Tutanaklara geçer.

Buyurun.

MEHMET BAYKAN (Konya) – Şimdi şöyle: Bize gelen bu tür tehditkâr ya da kaba, yaralayıcı ifadelere aynı şekilde cevap vermek istemem ama şunu söylemek isterim ki elbette bizim de bize söylenen her lafa verilecek bir cevabımız vardır. Suskunluğumuz varsa asaletimizdendir. Lafa bakarım laf mı diye, lafı söyleyene bakarım adam mı diye…

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koçyiğit.

70.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta ile Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, ben özellikle uzatmak istemedim. Konuyu ısrarla açmak istiyorlarsa söylenecek çok şey var. Tutanak baştan sona incelenirse grubumuza, grubumuzdaki milletvekillerine söylenen sözler çok açık ve net, ithamlar çok açık ve net. Bence burada eğer konuşacaksak karşılıklı, Meclisin mehabetine yakışır nasıl bir dil kullanacağımızı söyleyelim. Sayın Grup Başkan Vekili çok açık ve net partimizi ve önceki dönem HDP’nin eş genel başkanını kastettiğini ifade ediyor ve orada çok açık ve net bir çarpıtma var. Google’a girin, bütün konuşmanın ana metninde ne geçtiği çok açık ve net. Bu çarpıtma üzerinden söz hakkını kullanamayacak bir arkadaşımıza iftira atıyor. Bunu ben tekrar tekrar söyleyeyim: Bunun kendi bir defa yakışıksız bir şey. Bir şeyi olduğu gibi söylersiniz; üzerine ekleye ekleye yeni algılara, yeni manipülasyonlara yol açacak şekilde kullanmazsınız, söylemezsiniz. Ben gecenin bu saatinde bu kadar yorgunluk varken konuyu uzatmamak babında söz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Ama sayın hatibin her zaman bizim grup konuşmalarımızdaki sözleri, yaklaşımları açık ve net. Burada Bakanlık yapmış Sayın Varank’ın sözleri var, bence açıp baksınlar; Konya Milletvekilinin sözleri var, bence ondan sonra karar versinler ama buna rağmen milletvekilimiz kastını aşan sözden dolayı, Genel Kurula saygısı nedeniyle tabii ki düzeltme yapacaktır.

Teşekkür ederim.

MEHMET BAYKAN (Konya) – Sayın Başkanım, benim kendilerine olan sözlerimde bugüne kadar, Genel Kurul açıldığından bu tarafa bir tane hakaretamiz ifade bulurlarsa ben…

BAŞKAN – Sayın milletvekili, lütfen karşılıklı konuşmayalım.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Düzeltsin sözlerini.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Ya, neyse… Düzeltiyor işte ya, düzeltiyor.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Ben söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Usta, söz talebiniz mi var?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

71.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın bugün yerinden sarf ettiği ifadeleriyle ilgili düzeltme yapılacaksa bunun şimdi yapılmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Bu kaba ve yaralayıcı sözlerle ilgili bir düzeltme yapılacaksa bunun şimdi yapılmasını bekliyoruz Sayın Başkanım.

Teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Sayın milletvekili arkadaşımız bu konuda bir açıklama yapacak mı?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sisteme girdi vekilimiz, düzeltme yapacak, karşılığını da bekliyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Milletvekili.

72.- Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın, maksadı aşan sözleri olduysa sözlerini geri aldığına, maksadının ortamı germek olmadığına ilişkin açıklaması

MAHMUT DİNDAR (Van) – Sayın Başkan, maksadı aşan sözlerimiz olduysa sözlerimi geri alıyorum. Maksadımız ortamı germek değil, bazen tatsız şeyler olabiliyor burada, hiçbir zaman maksadımız ortamı germek değil.

Teşekkür ediyorum.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının Özbekistan Cumhuriyeti’ndeki Faaliyeti Hakkında Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/74) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 72 )(Devam)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSININ ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ’NDEKİ FAALİYETİ HAKKINDA ANLAŞMANIN NOTALARLA BİRLİKTE ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 25 Ekim 2017 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının Özbekistan Cumhuriyeti’ndeki Faaliyeti Hakkında Anlaşma”nın “Notalar”la birlikte onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz talebi Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’a aittir.

Buyurun Sayın Çalışkan.

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şu anda halkın gözü kulağı olması gereken, halkın, millî iradenin yansıyacağı yer olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin yayınları kesildi. Burada bu yayının devam etmesi gerektiği hâlde, hemen herkes tarafından müteaddit defalar belirtildiği hâlde kesildi. Kayıtlara geçmek üzere, TRT'yi protesto ettiğimi burada belirtmek istiyorum. (Saadet Partisi, CHP, DEM PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bu Meclis halkın temsilcisi olarak konuştuğu sürece TRT yayınlarını yapmaya mutlaka devam etmelidir, TRT sadece iktidar borazanı olmamalıdır. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Buradaki konuşmalardan kimsenin gocunmaması gerekir. Eğer burada halkın temsilcileri konuşuyorsa halkın vergileriyle yaşamını sürdüren televizyon da bu yayını vermelidir.

(Uğultular)

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, bir saniye…

Sayın milletvekilleri, salonda çok yoğun bir uğultu var, hatibi de duyamıyoruz, sessiz olalım lütfen.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, şu anda dış politikayla ilgili sözleşmeler üzerine konuşuyoruz. Şunu net ifade edelim ki millî hususlarda Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün üyeleri hemfikir olarak müspet yönde oy kullanır; bu, bir teamül olmuştur. Elbette burada “Yeniden şuna oy verin.” gibi bir söze tabii ki gerek yok. Ancak burada biz bu sözleşmeleri konuşurken hataların sorgulanması da varsa bir yanlış onların gündeme gelmesi de gayet tabiidir. Elbette biz ülkemizin komşularla iyi ilişkiler içerisinde olmasını önemseriz, gayet faydalı buluruz. Nitekim, Sayın Cumhurbaşkanının geçtiğimiz günlerde Irak’a ve Mısır’a seyahati de gayet olumludur. Ne var ki burada şunu hatırlamamız gerekir: Bazı şeyler zamanında güzeldir. Keşke Mısır’la bu ilişkimiz orada darbe olduğu süreçte kesilmeseydi, o günden itibaren devam ettirilebilseydi belki bugün pek çok Müslüman Kardeşler mensubunun idamı önlenmiş olacaktı. Aynı şekilde, bugün Irak'la ilişkiler iyileşiyor. Çoğumuz belki hatırlamayız. Biz burada geçmiş ve geleceği birlikte değerlendirmek, muhasebe etmek zorundayız.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde 3 Kasım 2002 tarihinde iktidar değişimi oldu. 1 Mart 2003'te bu Meclis tezkereyi reddetti ama 20 Mart 2003 itibarıyla Irak bombalanmaya başlandı. Irak'ı bombalayan uçaklar...

(Uğultular)

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım, uğultu var, duyamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Milletvekilli, bir saniye...

Değerli arkadaşlar, az önce de ifade etmiştim, salonda çok yoğun bir uğultu var, gerçekten hatibi duyamıyoruz. Lütfen salonda uğultuya son verelim. Eğer sohbet etmek isteyen arkadaşlarımız varsa salon dışında sohbet edebilirler.

Buyurun.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Değerli AK PARTİ'li dostlar, size konuşuyoruz bunları zaten, bunu sizin itibara almanız gerekir. Bakın, iktidar değişiminden dört ay sonra Bağdat bombalanmaya başlandı. İktidar süreniz içerisinde Yemen, Libya, Tunus, Mısır, Lübnan, Suriye, her yer ama her yer adım adım karıştı. Çünkü o gün iktidara gelirken size Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) Eş Başkanlığı verilmişti. Bu Başkanlığın ne olduğunu ilk dönemlerde anlamamıştınız, sonradan anlayınca zaten bunu dillendirmekten vazgeçtiniz.

MUSTAFA KÖSE (Antalya) – Kendiniz bir yalan atıyorsunuz, sonra milleti inandırmaya kalkıyorsunuz. Bırakın Allah aşkına bu yalanları!

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – BOP projesinin başlangıcında bölgedeki 22 ülkenin haritasının değişeceği söylenmişti ki bu ülkelerden birinin de Türkiye olduğu herkesin malumu.

Değerli milletvekilleri, Grup Başkan Vekili bir konuşmasında “İsrail güvenliği için Irak’ta ve Suriye'de kan döktü, güvenliği için bu ülkeleri bu hâle getirdi.” manasında bir söz sarf etti. Yani anlıyorsunuz, her şey biliniyor, öyle tesadüfen bu savaşların çıkmadığını herkes biliyor. Ben, burada “iş birlikçi” tabirini kullanmak istemiyorum, dostlarımız alınıyor ama “iş birliği” dememizi herhâlde mazur görürsünüz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Ayıp ya!

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Bakın, AK PARTİ iktidara geldiğinde…

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Hamas’a “terör örgütü” diyen kim? İş birliği yapan sensin o zaman! Hamas’a “terör örgütü” diyen kim? Allah Allah!

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Efendim Başkanım?

BÜLENT KAYA (İstanbul) – İsrail’e “dostumuz” diyenler kimdi peki, Leyla Hanım? “İsrail dostumuzdur.” diyenleri de bir lanetleyin.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Yok öyle bir şey ya!

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Başkanım, Doktor Hanıma söz verecekseniz…

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Beşinci kol faaliyeti yapma burada!

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Ömer Çelik Bey’in sözünü de yalanlayın o zaman.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Kime hizmet ediyorsun sen?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – “İsrail dostumuz.” diyen kim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çalışkan.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Hamas’a ne diyorsun, Hamas’a?

BÜLENT KAYA (İstanbul) – “Hamas bir mücadele örgütüdür, İsrail de bir teröristtir.” diyebiliyor musun? Ömer Çelik’i de eleştir.

BAŞKAN – Sayın Çalışkan, siz devam edin, lütfen Genel Kurula hitap edin.

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Kendi grubundaki adam takmıyor da...

BÜLENT KAYA (İstanbul) – “Kendi grubundaki adam” değil, “Grup Başkan Vekili”; adam olmayı becer, saygısız herif! Otur yerine saygısız herif, laf atma!

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Özür dilerim sana “adam” dediğim için.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Laf atma!

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, burada şu hususu belirtmemiz gerekir: İktidara gelirken 3 ana ödev verilmişti. 1’incisi ılımlı İslam projesine destekti. Bu bir konsorsiyum olarak üstlenildi, 15 Temmuzda yol kazası oldu, konsorsiyum dağıldı. 2’nci görev Büyük Orta Doğu Projesi’ne destekti, 3’üncüsü de İsrail’in güvenliğiydi. “Nasıl oldu?” derseniz, kısaca arz etmeye çalışayım. Bir üst akıl her iki ülkenin yöneticisine talimat veriyor. Birisine dendi ki: “Mayınları temizle, telleri kaldır, sınırı aç, milyonlarca Suriyeliyi al, barındır.” Sayın Numan Kurtulmuş’un Saadet Partisi Genel Başkanı olduğu dönemde, 2009 yılında “Mayına Hayır” mitingi yapmıştık; bunu da not düşmüş olayım. Bu talimatın aynısı karşıya da verildi, karşıya da dendi ki: “Ülkendeki vatandaşlarından öldürebildiklerini öldür, diğerlerini kov, gönder, gitsinler.” Burada tarihe not düşmek üzere bir şey konuşuyoruz. Suriye’de iç savaş başladıktan sonra rejim Olağanüstü Hâl Yasası çıkardı, dedi ki: “Madde 1: Silah altında bulunan bütün askerlerin terhis yaşı 53’e ertelenmiştir. Madde 2: Yaşı 18-43 arası, askerliğe elverişli bütün erkekler kırk sekiz saat içerisinde en yakın askerî birliğe teslim olur.” Suriye rejimi düşündü, herhangi birisini askere aldığı takdirde beslemek, barındırmak, silahlandırmak zorunda; böyle bir yükün altına girmemek için de tehciri teşvik etti. Dolayısıyla bir taraftan kapı açılıp milyonlarca Suriyeli alındı, bir taraftan da gönderildi çünkü İsrail’in güvenliği için İsrail'in komşularının zayıflatılması, Suriye’nin tahliye edilmesi gerekiyordu. Onun için de biz ülke olarak çok tarihî bir hataya düşerek Suriye’nin boşaltılmasına katkı sağladık. Bunu niçin arz ettim? Bugün de benzer bir tarihî süreçle karşı karşıyayız.

Hasan Bey…

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Ne Hasan Bey’i ya?

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Efendim?

BAŞKAN – Sayın Çalışkan, siz Genel Kurula hitap edin.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Normal konuşmanıza devam edin. Her şeye de müdahale; bu ne ya? Allah Allah!

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Grup Başkan Vekili müdahale ediyor. Şimdi, bizim konuşmamızı dinlemeyecek, yanlış anlayacak, sonra müdahale edecek, onun için de…

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Böyle bir şey olur mu ya, milletvekili istediği yere gider ya! Siz konuşmanıza bakın. Ne Hasan Bey’i?

BAŞKAN – Sayın Çalışkan, lütfen siz Genel Kurula hitap edin.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Yani bu olamayacak mı Sayın Başkan? Bu kadar da değil yani olağan bir şey bu, bu Mecliste sürekli olağan bir şey.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Başkanım, şimdi, Doktor Hanım yanlış anlayacak, onun için, tam laf anlaşılsın diye…

BAŞKAN – Siz devam edin lütfen.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Hepiniz Grup Başkan Vekilini dinlediğiniz için ona da yanlış aksetmesin diye… Çünkü önemli konuları arz etmeye çalışıyoruz.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Sen kendi konuşmana bak, atıyorsun ya zaten.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Evet, dolayısıyla bugün de Gazze'de benzer bir hatayla karşı karşıyayız. “Kadınları, yaşlıları, hastaları, çocukları alıyoruz.” diyerek oranın insansızlaştırılması, oranın tahliye edilmesi tarihî bir hata olur. Artık, Gazze, Türkiye'nin güvenliğini bire bir ilgilendirir çünkü Gazze’nin tamamen siyonist işgal altına girmesinden sonra hedef Türkiye, bunun için de bu hataya asla izin vermemelidir. Biliyorsunuz, bugün ülkemizde pek çok kurumda, otelde Gazze'den tahliye edilen insanlar barındırılıyor, bir miktarı ülkemize, bir miktarı başka ülkelere gidiyor ve burada böyle itiraz ederek “Partimiz zarar görmesin de ne olursa olsun.” diyerek de bir yere varılmaz değerli milletvekilleri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Çalışkan.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Bakın, biz burada aylar öncesinde, ta ilk savaşın başladığı günlerde “Şu İsrail'e giden gemileri durdurun.” dedik, “Gemi gitmiyor.” dediniz. Bir süre sonra gemi ortaya çıkınca “Gidiyor ama Filistin'e destek için gidiyor.” dediniz. Bir süre sonra dediniz ki: “Gidiyor ama özel sektör gidiyor. Devlet nasıl müdahale etsin?” Seçim sonuçları ortaya çıktıktan sonra da yasaklama getirdiniz. Keşke bu yasaklamayı, keşke bu kısıtlamayı çok daha önce yapmış olsaydınız. Bu Meclisin tek ilahiyatçı hocası olarak şunu arz edeyim ki yaptığınız iş niyetlerinizle değerlendirilir. Eğer siz seçimde aldığınız oydan dolayı böyle bir girişimde bulunduysanız, derdiniz sadece halka şirin görünmek, tepkileri dindirmek ise inanın vebalden hiçbir şekilde kurtulamazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Selamlayın lütfen Sayın Çalışkan.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Başkanım, çok kesildi sözüm malum.

BAŞKAN – Son kez söz veriyorum, selamlayın.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Dolayısıyla da bugün Gazze konusunda ülkemizin çok daha aktif rol alması gerekir. Bu konu asla iç politika malzemesi yapılacak bir konu değildir. Burada herkes ama herkes Filistin halkının yanındadır. Siz, olayları kışkırtarak insanları kamplaştırmaya, bölmeye alıştığınızdan istiyorsunuz ki burada birileri Filistin halkına hakaret etsin, seviniyorsunuz bu duruma. Onun için, bu Meclis sağıyla soluyla, seküleriyle dindarıyla bütün halkımız Filistin milletinin, halkının yanındadır. Onun için de burada atacağınız her türlü adım desteklenir. Dolayısıyla İsrail'in bu soykırımına sessiz kalmayalım. Bu, sadece tepkiyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Başkanım, selamlayayım bu sefer de.

BAŞKAN – Son kez açıyorum, selamlayın lütfen.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Necmettin Bey, TRT çoktan kapandı zaten, televizyonlar kapandı, gerek yok daha.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Evet, son kez Genel Kurulu selamlarken Filistin halkının yanında olduğumuzu ve TRT’yi bu yayını kestiği için telin ettiğimi bir kez daha huzurlarınızda ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına söz talebi Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş’a aittir.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkanım, söz istiyorum.

BAŞKAN - Ayyüce Hanım, bir saniye…

Buyurun Sayın Usta, söz talebinizin gerekçesi nedir, sataşmadan dolayı mı?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Evet, hem sataşma hem de “Suriye boşaltıldı.” iddiasıyla ilgili bir iki bilgi notu vermek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Usta, eğer uygun görürseniz, başka sataşmalar da olacaktır, madde üzerindeki görüşmeler tamamlandıktan sonra topluca size söz vereyim.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Başkanım, izniniz olursa buna şimdi cevap vermek daha iyi.

BAŞKAN – Hatip kürsüde, başka sataşmalar da olacaktır.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Uzatmayacağım Başkanım, bir dakikada toparlayacağım, merak etmeyin.

BAŞKAN – Hatip kürsüde şu anda, arzu ederseniz Ayyüce Hanım’dan sonra size söz vereyim olur mu, kürsüye geldi çünkü?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Peki Başkanım, Ayyüce Hanım’dan sonra söz alayım.

BAŞKAN – Tamam.

Buyurun Sayın Taş.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Uluslararası anlaşmalar üzerine İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım.

Tarih her zaman liderler üzerinden kendini var etmez, bazen de tarihî şartlar kendiliğinden doğar ve ülkeler, yöneticiler, politikacılar bu şartlar doğrultusunda hareket etmek zorunda kalır. 16’ncı yüzyıl Avrupasının skolastik düşüncesinin getirdiği buhran ve sefalet sonrası gerçekleşen coğrafi keşifler, Rönesans ve reform 19’uncu yüzyıl Almanya ve İtalyasının Büyük Almanya ve Büyük İtalya'ya dönüşmek için gerçekleştirdikleri adımlar bu döngülerin bir sürecidir. Elbette, bu iki devletin güçlü bir şekilde var olmasını doğuran temel şartlar Fransız İhtilali’nin yanı sıra, dönemin önemli düşünürlerinden Herder’den Grimm Kardeşler’e pek çok unsuru barındırmaktadır. Bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar da benzer nitelik göstermektedir ve tarihin akışı Türk dünyasını bir araya getirme yönünde kaçınılmaz bir şekilde ilerlemektedir.

Yeri gelmişken belirtmek isterim ki yakın tarihimizde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yıkılmadan önce orada Türk devletlerinin varlığını ve çektikleri zulmü anlatan ve bunu yüksek sesle duyurduğu için ömrünün yaklaşık on yılını hapislerde geçiren Türk dünyasının son Başbuğ’u Alparslan Türkeş’i rahmet ve minnetle anıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Kendisi 1994 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisine Türk dünyası ve yurt dışı Türkler bakanlığı kurma kanun teklifini de vermiştir; bu da onun ne kadar vizyoner olduğunu bir kez daha ortaya çıkarmaktadır.

Türkistan’ın önemli ülkelerinden olan Özbekistan 20 Haziran 1990 tarihinde egemenliğini kazanmış, 1 Eylül 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir. Türkiye, 16 Aralık 1991 tarihinde Özbekistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olmuştur. Türkiye ve Özbekistan arasındaki diplomatik ilişkiler 4 Mart 1992 tarihinde başlamıştır. Ekonomik ve ticari açılardan da iki ülke arasında günümüze değin çok sayıda ikili anlaşmalar ve protokoller imzalanmıştır. Biz Mustafa Kemal Atatürk'ün, Gaspıralı’nın, Akçura’nın, Gökalp’ın, Başbuğ Alparslan Türkeş’in de içinde olduğu adını sayamayacağım tüm Türk milliyetçilerinin yüzyılı aşkın süredir ifade ettikleri gerçekler doğrultusunda atılan bu adımlarla ruhlarının şad olduğundan eminiz ancak görüyoruz ki bu 2 ülke arasında yapılan anlaşmalar hâlâ yeterli boyutta değildir. Özbekistan, Avrasya’ya yönelik gerçekleştirilen tüm stratejik planlamalarda anahtar ülke konumunda bulunması, bölgedeki konumu, nüfusu, barındırdığı yer altı zenginlikleri kapsamında sadece Türkiye için değil ilgili tüm ülkeler açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Bağımsızlıktan önceki süreçlerde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin Türkistan’ı yönetme noktasındaki bir anlamda seçtiği başkentin Taşkent olması da Özbekistan’ın kilit bir rolde olduğunun tespiti nedeniyledir. Bilinmesi gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti’nin içine düşmüş olduğu ekonomik ve sosyal problemlerin çözümü için elzem olan birer ikişer yapılacak olan küçük çaplı ikili anlaşmalar değil, büyük ufuklara sahip devlet adamlarının belirttiği çerçevede büyük hayaller için gerekli adımların atılmasıdır.

Buradan AK PARTİ’li milletvekillerine, yöneticilere ve bürokratlara sesleniyorum: Türk dünyasıyla ilişkili atılacak her adımda biz sonuna kadar sizlerin yanında olacağız. Millî bir devlet uğruna bu adımları atmak hepimizin görevidir. Bu adımlar, yarının Türkiyesi için başta Hükûmet olmak üzere hepinizin boynuna yüklenmiş bir vebaldir.

2023 yılında Türkiye yüzde 5’lik payla Özbekistan’ın 4’üncü ticari ortağı olmuştur. Ancak istatistiklere bakıldığında, 2023 yılında Özbekistan-Türkiye dış ticaret hacmi bir önceki yıla göre yüzde 8,3 azalarak 3 milyar 382 milyon dolardan 3 milyar 99 milyon 700 bin dolara düşmüştür. 2022 yılında bir önceki yıla göre yüzde 5,4 oranında düşüş yaşanması bu imzaların sadece kâğıt üstünde kalmaması gerektiğini bir kere daha gözler önüne sermektedir. Bu anlamda, iki ülke ticaret, maliye ve gümrükten sorumlu yetkililerin bir araya gelmesiyle gerekli adımları atmalıdır. Özbekistan’ın gerek para politikalarında gerek ticari yatırımlar noktasında son dönemde gerçekleştirdiği reformlar da büyük önem taşımaktadır. Azerbaycan için dilimize pelesenk olan “iki devlet, tek millet” ifadesi artık Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan, kısacası tüm Türkistan için düşünülmelidir ve bununla ilgili harekete geçilmelidir.

İki ülke arasındaki iş birliği fırsatlarını şu şekilde özetlemek mümkündür: Enerji ve imalat sanayi sektörlerinin modernleştirilmesi için ortak girişimler yapılabilir. Sanayi ve Enerji Bakanlıkları arasında artacak iş birliği ve tecrübe paylaşımı ticaret hacminin ve diplomatik ilişkilerin gelişimine katkı sağlayabilir. Finans sisteminin ikili transferlerle daha etkin kullanımı için Türk ve Özbek bankaları karşılıklı temsilcilikler açabilir. Türkiye’den uzmanlar reformlar için kurullara dâhil edilebilir ve Türk liberalleşme atılımındaki tecrübeler Özbekistan’la paylaşılabilir. Finans sektörü uluslararası piyasalara açılım için teşvik edilebilir. Sektör uluslararası piyasalara açılırken finansal sistemin buna hazır olduğundan ve gerekli finansal altyapının oluşturulmuş olduğundan emin olunmalıdır; bu bağlamda dönüşüm zamana yayılabilir. Türk bankacılık düzenleme kurumlarının benzerleri Özbekistan’da da kurulabilir. Tarım sektörünün modernleştirilmesi için bakanlıklar birlikte çalışabilir, yeni tarım uygulamaları hayata geçirilebilir. Büyük çoğunlukla Rusya’dan ithal edilen hazır gıda, hayvan ve diğer tarımsal ürünlerin Türkiye’den ithalatı kolaylaştırabilir. Türkiye’den ithal edilecek tarımsal ürünlerin pek çoğunda yüzde 30’un üzerinde gümrük vergisi bulunurken Rusya için aynı oran yüzde sıfırdır. Mesleki eğitim konusunda ortak programlar hayata geçirilebilir, Türk girişimciler ülkede yeni okullar açabilir ve ikili iş birliği artırılabilir. Özbekistan’ın Latin alfabesine geçiş sürecinden dolayı iki ülke arasında eğitim alanındaki iş birlikleri artırılmalı ve ortak müfredat çalışmaları sonuçlandırılmalıdır. Ülkenin ihtiyaç duyduğu tıp ve mühendislik başta olmak üzere, çeşitli alanlardaki aksaklıkların giderilmesi yönünde vakit geçirilmeden adımlar atılmalıdır. Millî Eğitim Bakanlığı aracılığıyla Özbek öğretmenlere eğitim verilebilir. Karşılıklı değişim programlarına öğretmenler de dâhil edilebilir. Türk ve Özbek firmaların iş gücü ve yatırımlardan daha fazla yararlanması için kamu teşvikleri karşılıklı olarak artırılabilir. Altyapı projeleri için Ulaştırma Bakanlıkları arasındaki iş birliği daha kurumsal hâle getirilebilir. Telekomünikasyon altyapısının modernleştirilmesi için TÜRK TELEKOM önderliğinde ortak projeler yapılabilir. Yeni hastane ve kliniklerinin inşası ve yönetimi için ortak girişimler hayata geçirilebilir. Savunma sanayisinde iş birliği artırılabilir. Amerika'nın Afganistan’dan geri çekilmesiyle bölgede oluşabilecek güç boşluğu Özbekistan ordusunun modernleştirilmesini gündeme getirmiştir. Türkiye yeni nesil savunma sanayi ekipmanlarının üretimi, kullanımı ve bakımı için Özbekistan’la ortak projeler yürütebilir. Avrupa Birliği gümrük üyesi olan Türkiye, Özbek firmaların yatırımlarını teşvik edebilir. Rusya üzerinden giden ürünlere alternatif rotaların oluşturulması Özbek ticaretinin daha istikrarlı hâle gelmesine yardımcı olabilir. Özbekistan turizm sektörünün geliştirilmesi için Türkiye'nin tecrübesinden yararlanılabilir, ortak akademik program ve öğrenci değişim çalışmaları çoğaltılabilir. Kazakistan ve Kırgızistan’da olduğu gibi Türkiye-Özbekistan ortaklığında üniversiteler kurulabilir. Ortak üretim tesisleri teşvik edilirken Türkiye'nin uluslararası pazarlara ulaşım altyapısı örnek olarak alınabilir. Altın ve pamuk üretiminde modern bir altyapının oluşturulması için ortak girişimler yapılabilir. Özbekistan’ın üretim altyapısının güçlendirilmesi için Türkiye ortaklığı ve modeli ülkenin adaptasyon sürecinin kısılmasına yardımcı olabilir. Kamunun hizmet odaklı dönüşümü için Türkiye'nin kurumsal tecrübesinden ortak kurullarla yararlanılabilir. Türkiye'ye gelip bir nedenle ülkesine dönemeyen, dönmeyen kişilerin varlığı da malumumuzdur. İki ülke arasında yapılacak yeni anlaşmalar bu tür problemlerin çözümüne de katkı sağlamalı, “deport” edilme süreçleri ve koşulları yeniden gözden geçirilmelidir. Tarihsel ortaklıklar farklı enstrümanlarla vurgulanarak iki ülke arasındaki bağın artırılması sağlanmalıdır. Bu noktada atacağınız adımlar Türkiye'nin geleceği açısından önemlidir ve bizim de İYİ Parti olarak size bu konuda destek olacağımızı buradan bir kez daha belirtmek isterim.

Saygılarımla. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

73.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın 72 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Suriye'nin boşaltılmasıyla ilgili iddialara söylemek istediğim bir iki şey var. Suriye'nin kuzeyinde, bizim de kendi sınırlarımızda, güneyimizde kurulmaya çalışılan bir terör örgütünün olduğunu ve bunun bir plan çerçevesinde yürütüldüğünü yakın coğrafyamızdaki ülkelerin bütün hepsi çok iyi biliyor. Biz bunun için sınır dışı operasyonların yapılmasıyla ilgili bu Meclisten yetki alarak o bölgelerin boşaltılması ve terör örgütlerinin yerleşerek bir terör devletinin kurulmasını engelleyen bir devletiz. Askerimiz orada fedakârca, güvenliği sağlayarak güvenli bölgeler oluşturmuş durumda, bunu Türkiye yapıyor. Bu sadece AK PARTİ'nin bir gururu değil, bunu Türkiye yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Usta.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – “Onurlu, güvenli, gönüllü geri dönüş.” diyerek o savaş ortamında, karda, kışta, bombaların altından kaçan masum insanların sınırlarımızdan alınmasını anlayamayanlara şunu söylemek istiyorum: Suriyelilerin onurlu, gönüllü ve güvenli bir şekilde geri dönüşü için güvenli bölgeleri oluşturan yine bizim askerimiz, o bölgeleri koruyan yine bizim askerimiz ve 500 bini aşkın Suriyeli de kendi topraklarına dönmüş ve yerleşmiş durumda. Hedefimiz, sayının daha da artırılması, güvenli bölgelerin genişletilerek Suriyelilerin Suriye'ye yerleşmesi. Kimsenin toprak bütünlüğünde bir gözümüz yok ama sınırlarımızın dibinde de bir terör örgütünün kurulmasına müsaade etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz.

Filistin meselesinde de Hamas’a terör örgütü diyenler ve onlarla iş birliği yapanların önce dönüp kendilerine bakması, bunun hesabını vermesi gerekir.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaya.

74.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, hatibimizin Suriye’yle ilgili değerlendirmesi 2010 yılında Adalet ve Kalkınma Partisinin Amerika’yla birlikte Suriye'ye müdahalesine yöneliktir. Eğer Suriye'ye özgürlüğü Amerika’yla birlikte getireceğine inanan bir milletvekili varsa bu Mecliste, bence derhâl istifa etmesi lazım çünkü Amerika hiçbir yere özgürlük götürmez.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Hiç anlayamamışsınız, hiç anlayamamışsınız.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – 2010 yılında -açın bakın, arşivleri- NATO'nun, Amerika'nın Suriye'ye müdahalesine kimler davet etti, bunu ben Meclisin vicdanına bırakıyorum.

Bir diğer husus, tarih veriyorum, 22 Aralık 2015; Adalet ve Kalkınma Partisi Merkez Karar Yürütme Kurulu toplantısı sonrası AK PARTİ Sözcüsü Sayın Ömer Çelik “Kuşkusuz İsrail Devleti ve İsrail halkı Türkiye'nin dostudur.” İsrail Devleti asla ve asla Türkiye'nin dostu değildir, bu konuda açıklama yapan AK PARTİ Grup Sözcüsünün sözlerine sahip çıkıp çıkmadığını Sayın Leyla Şahin Usta’ya soruyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Ben kendi milletvekillerimizin sözlerinden sorumluyum, herhâlde Sayın Leyla Şahin de başka partililerin değil, kendi milletvekillerinin söylediği sözlerin arkasında durup durmadığını burada ifade edecektir diye düşünüyorum ve Hamas’ı da bir mücadele örgütü olarak gördüğümüzü de tekrar ifade etmek istiyorum.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının Özbekistan Cumhuriyeti’ndeki Faaliyeti Hakkında Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/74) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 72) (Devam)

BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça Cupolo’ya aittir. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Cupolo.

DEM PARTİ GRUBU ADINA CEYLAN AKÇA CUPOLO (Diyarbakır) – Sayın milletvekilleri, değerli Genel Kurul; hepinizi selamlıyorum ama en başta ekranları başında bu konuşmayı izleyen halklarımızı selamlıyorum.

Aynı zamanda, yakın zamanda 1. Lig’e çıkan Amed Spor’u tekrar tebrik etmek istiyorum. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) ve bu tebriği yaparken yine tüm baskılara, hedef göstermelere rağmen belediyeleri halkın hizmetine açan, yeni seçilen belediye eş başkanlarına da tekrar tebriklerimi iletiyorum, hepsine başarılar diliyorum.

Aslında, daha geniş bir çerçevemi anlatarak başlamak istiyorum konuşmanın çerçevesini nasıl çizeceğime ama Leyla Hanımın bıraktığı yerden devralarak başlamak istiyorum. Suriye’yle ilgili, özellikle Kürtlerin bulunduğu bölgeyle ilgili yaptığı yorumlara bir cevap olarak başlamak istiyorum. IŞİD o bölgede tamamen kontrolü ele geçirdiğinde, o dönem koalisyon ülkeleri dediler ki Türkiye'ye: “Kalkın, siz müdahale edin hatta etmiyorsanız, bırakın biz İncirlik Üssü’nü kullanalım, biz müdahale edelim.” Türkiye, IŞİD’le bizzat karşı karşıya gelmek istemedi çünkü demek ki çok terör örgütü gibi görünmedi onlara bu çeteler. Olası, gayet de makul partnerler gibi göründüler ki IŞİD’in orada hem ABD hem koalisyon hem de oradaki Kürt güçleri tarafından temizlenmesini bekleyip sonra güvenlik kaygılarını dile getirmeye başladılar. Şimdi, son dönemde -aslında 2013-2014’le birlikte başlayan- Türkiye'nin dış politikasında bir “Yayılayım.” diye başlayan, “Yayılayım.” derken “Dağılayım.” rotasına giren bir dış politika var. Gerçekten nereye oturacağınızı şaşırmış, her masada koltuk kapmaca yapmaya çalışmış ama günün sonunda enternasyonal bir kuryeye dönüşmüş, kimsenin de paketini teslim almak istemediği bir kurye gücüne dönmüş durumdasınız. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Tek yaptığınız Dışişleri Bakanınızı uçağa bindirip, gezdirip dünyadaki karbon izine, ekolojik krize daha fazla katkı sunmak. Ben size söyleyeyim şimdi: Kalkıyorsunuz, işte diyorsunuz ki… Mesela Kıbrıs’ta, asıl çözümsüzlük… Orada hani, mafya babalarını besliyorsunuz ya karanlık odalarda, arka kilerinize çevirdiğiniz Kıbrıs’ta barış sürecini baltalıyorsunuz. Libya’da barış olabilecekken oraya “drone” “mıron” veriyorsunuz, oradaki barış sürecini baltalıyorsunuz. Azerbaycan, Ermenistan tam normalleşecek derken Suriye'de cihatçı çete kovanınızda kaynattığınız cihatçıları alıp Karabağ’a götürüyorsunuz, orada düzeni bozuyorsunuz. Ukrayna'da tam “Ukrayna-Rusya arasında ara buluculuk yaparım.” derken Zelenski size diyor ki: “Vallahi sizde kendinizi çok büyük sanıyorsunuz, o kadar da övünmeyin, bir kenara çekilin, sandığınız kadar dev değilsiniz.” ve kenara koyuyor. Son dönemde İsrail ile İran arasında gerçekleşen o çatışmada da “Allah! Buradan bana ne pay düşer?” diyerek dolanmaya başladınız, oradan da eliniz boş ayrıldınız. Bir masaya gitmiyorsunuz -o da- kendi ülkenizdeki kendi gözünüzün önünde duran Kürt sorununun çözülmesi için o barış masasına bir türlü oturmamak için ısrar ediyorsunuz ve bunun size ekonomik ve siyasal olarak belli bedelleri var.

Ekonomik olarak, yatırımcı, hukukun üstünlüğünün olmadığı, cezaevlerine avukat görüşünün yapılmadığı, insanların ceza sürelerini doldurdukları hâlde cezaevlerinde tutulmaya çalışıldığı bir ülkeye yatırım yapmak istemiyor. Yatırım yapılmayınca istersen damadı koy “şokomelli, mokomelli” desin; güvenmiyor, gelip buraya yatırım yapmıyor.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi diyor ki: “İhlal süreci başlatacağım senin için.” “Kavala’yı bırak.” diyor, “Demirtaş’ı bırak.” diyor, “Yüksekdağ’ı bırak.” diyor; diyorsun ki: “Hayır, ben dev güç olacağım. Benim bölgesel bazı hedeflerim var, bunlara ulaşacağım.” Ulaşamıyorsunuz ve bunu çok denediniz.

Bakın, Müslüman Kardeşleri, onları önce himaye olarak, burada barındırarak bir bölgesel güç olmak istediniz. Bugün onların vatandaşlıklarını iptal ediyorsunuz, onları yollayacak ülke arıyorsunuz çünkü Sisi’yle oturuyorsunuz, şu andaki masa arkadaşınız Sisi sizin.

Sonra Cemal Kaşıkçı için “Şehittir.” dediniz, Cumhurbaşkanı dedi, “Şehittir. Onun davası benim davamdır.” dedi. Gidip Muhammed bin Selman’ın elini sıkmadı mı? Sıktı. Ne yaptınız? Yine üst perdeden sesiniz çıktı, alt perdeden fısıldayarak “Ya, pardon, ben öyle demek istemedim.” dediniz.

Mavi Marmara dosyasını sattınız.

Şimdi, yine, ben, bu Gazze'deki… Gazze'de Filistinliyi düşünmüyorsunuz, çok iyi biliyoruz. Oradaki inşaat ihalelerini almak için kendinizi bu kadar paraladığınızı bilmiyor muyuz sanıyorsunuz. “Mısır oradaki gaz anlaşmalarını aldı, ben de inşaat ihalelerini alayım.” diye etrafta gezip ABD ziyaretini bu yüzden yapmak istiyordunuz; İsrail izin vermedi, gidemediniz, yapamadınız, ihaleleri de alamadınız. Filistin davasına “Ambulansın peşindeki taksi gibi nereden takılırım?” diye düşünürken dediniz ki: “Ben Uluslararası Adalet Divanındaki davaya dâhil olayım, belge veririm.” Sen daha Roma Statüsü’ne taraf olmuyorsun, soykırım suçlarından kendin yargılanırsın diye kalkıp sesini çıkaramıyorsun; UCM’ye, UAD’ye nasıl dâhil olacaksın acaba? Tek yapmaya çalıştığın… Filistin davasını yine kendi basit ve karşılıklı, tamamen “transaksiyonel” denilen o diplomasi taleplerine, o araya bir alet etmek için yapıyorsunuz. Ve en kötüsü, bütün bu yaptığınız, bu var olmaya çalıştığınız, küresel güç olmaya çalıştığınız işte, Hindistan’a bakıp “Yahu ben de böyle çoklu güçlerin ürediği bir dönemde çoklu güç olur muyum?” dediğiniz bir dönemde hiç güç olduğunuz bir masaya, bir duruma ne yazık ki maruz kalıyorsunuz. Şu an Mehmet Şimşek fırıl fırıl para arıyor. En son ne dedi? Dünya Bankasına gitti dedi ki: “Oradan hibe bulabiliriz, kredi bulabiliriz.” Doğrudur, Dünya Bankası veriyor eğer uygun projeleri üretirseniz bunu size veriyor. Ama diyor ki: “Benim kredi vermeden önce istatistikleri görmem gerekiyor.” TÜİK ne yapıyor? TÜİK’in vermediği istatistiği nasıl vereceksiniz? Bu parayı hangi yüzle isteyeceksiniz? Ödeme planını nasıl belirleyeceksiniz? Bütün işin, bütün meselenin dönüp dolaştığı yer tekrar yine hukukun üstünlüğü, şeffaflık, insan haklarına saygı, muhalefeti dikkate almak ve kulağını eleştirel, dost yanlısı olan bu tavsiyelere, bu eleştirilere açmaktır.

Çok uzun konuşmayı sevmiyorum ve size son bir tavsiye vermek istiyorum: Bugün bu sorunların içinden çıkışın gerçekten bir yolu var, gerçekten düzelebiliriz. Bugün 20 bin öğretmenin ataması yapılmıştı, bu neden 80 bin öğretmen olmasın? Bir hatip çıkıp dedi ki: “Her öğretmen atanacak diye bir şey yok, nasıl ki atanamayan mühendis yoksa öğretmen de yoktur.” Hayır, bilimsel, akademik, ücretsiz eğitim haktır ve o hakkın sağlanması için öğretmenin maaşını bu devlet ödemek zorundadır; onları kalkıp bu özel okullarda asgari ücretin de yarısına çalıştırılacağı koşullara mahkûm edemez, bunu da kalkıp burada nimet gibi anlatamaz.

Şimdi, çözüm meselesine tekrar döneceğim. Çözümle yine aynı yere dönüyorum: Bu ülkedeki bu meseleyi çözeceksek şey Kürt meselesini çözmektir. Kürt meselesini çözdüğünüzde, buradaki Kürtlerle dost olduğunuzda Suriye'deki Kürt de sizin dostunuz olur, İran’daki Kürt de sizin dostunuz olur, Irak'taki Kürt de sizin dostunuz olur. 4 parçada arkadaş edinirsiniz, 4 parçada güvenilebilir partner edinebilirsiniz. Ve bunun bir yolu var: Bugün İmralı Adası’ndan, artık botların, gemilerin gitmediği o İmralı Adası’ndan bir barış gemisi kaldırmaktır ve o barış gemisine 4 yolcu koymaktır ve o 4 yolcudan birisinin Abdullah Öcalan olmasını sağlamaktır. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Bunu çözmek zorundasınız. Ortada bir hakikat vardır, bir savaş vardır. 40 bine yakın insan burada yok olup gitmiştir. 40 bin hayatı çözmenin, 40 bin hayatı kurtarmanın bir yolu var ve buna rağmen tanesi 50 sent olan bir kurşunu tercih ediyorsunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Terör örgütü!

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Terör örgütü o, terör.

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) – Bir kurşun, bir ekmekten daha pahalı. Bir kurşun atacağınıza emeklinin cebine bir tane ekmek koyabilirsiniz, bir kurşun atacağınıza bugün okula yemek götüremeyen çocuğunun cebine bir bardak süt koyabilirsiniz. Ve size…

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Demagojiye bak hele ya!

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Ay, demagoji mi? Bilimden bahsediyor da size demagoji gibi gelmiş.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Hepten demagoji yapıyorsunuz, maşallah!

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) – Oradan laf atmak çok kolay çünkü dökülen sizin kanınız değil, siz buradan emir veriyorsunuz, bedelli askerlik yaptırdığınız çocuklarınız ölmüyor, başkasının çocukları ölüyor. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Askerlerin hepsi bizim çocuğumuz.

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) – Bugün Afrin’de, evet, işgalcisiniz. Afrin’i cihatçı kaynatma bölgesine çevirdiniz. Kürtlerin yaşadığı bölgede Kürt’ün zeytin ağacını kestiniz, Kürt’ün dilini kestiniz.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Onları siz kestiniz, siz yaktınız. Yakıp yıkıyorsunuz zaten.

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) – Kalkmışsınız “Hiçbir yere yayılma amacımız yoktur.” diyorsunuz. Belediyeniz oranın çöpünü niye topluyor? PTT’niz niye orada? Urfa Valisi niye bunu yapıyor? Tek yaptığınız şey yayılmak. Yayılıyorsunuz, yayılıyorsunuz. Bu yerel seçim de gösterdi ki dağılıyorsunuz, gidiyorsunuz.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Çok beklersiniz, çok!

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Göreceğiz bakalım!

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) – Ve halkı dinlemediğiniz için, size dostane gelen bu eleştirileri dinlemediğiniz için dağılmakla kalmayacaksınız, yok olacaksınız. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

75.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Parti sözcümüz Ömer Çelik’in söyledikleriyle ilgili, o konuşmanın tamamıyla ilgili bir bilgi notunu paylaşmak istiyorum. 2015 yılında gazeteciler “İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşmesi sürecinde bir anlaşma mı var?” diye soruyorlar, bunun üzerine Ömer Çelik “İsrail Devleti ve halkı dostumuzdur. Bizim ülkemizde de yaşayan Yahudi insanlarımız var, vatandaşlarımız var.” diyor ve şunu ekliyor: “Bizim tepkimiz, bugüne kadarki tavrımız, eleştirimiz İsrail Hükûmetinin aşırı davranışlarına, meşru görmediğimiz davranışlarınadır.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Usta.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – “Türkiye’nin süreçte İsrail’den 3 beklentisi var: Özür dilenmesi, tazminat ve Gazze’den ambargonun kaldırılması. Bu 3 şarttan ilki yerine geldi, diğer ikisi henüz gelmedi. Türkiye’nin bu 3 şartı yerine gelmek kaydıyla normalleşme sağlıklı bir süreç olur. Şimdiye kadar gelinen noktada imzalanmış bir şey yok, bu 3 şartın yerine gelip gelmeyeceğine bakacağız.” diyerek açıklamasını tamamlıyor. O zaman da aynı tutum ve davranışlarla, hükûmetlerin yaptığı bu aykırı davranışlarla, katliamlarla ilgili, Bakanımızın, o dönemki parti sözcümüzün açıklamasının tamamı budur.

Diğer meselemiz: Hâlâ neden Suriye’de olduğumuzu, askerimizin orada ne görev yaptığını anlamayanlara artık söylenecek söz bulamıyoruz. “Neden oradasınız? Neden oranın çöpünü topluyorsunuz?” diye soruyorlar. Orada güvenli bölge oluşturmak, orada ne IŞİD’in ne PKK'nın ne DHKP-C’nin ne de başka bir terör devletinin kurulmasına müsaade etmedik, etmeyeceğiz. Orayı sınırlarımızın güvenliği açısından korumaya da devam edeceğiz. Siz istediğiniz kadar rahatsız olun, istediğiniz kadar bunlardan hoşlanmayın ama Türkiye'nin ve Orta Doğu’nun güvenliği için bunu yapmak zorundayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sadece bir dakika Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sonra size söz vereceğim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.

76.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Sayın Usta gerçekten aslında savaş suçu sayılacak şeyleri... Ki Birleşmiş Milletlerin raporlarına girdi Türkiye ve onun himaye ettiği çetelerin özellikle de Afrin’de işlediği suçlar. Bütün uluslararası raporlarda var; tecavüzden insan kaçırmaya, fidye istemeye, mala çökmeye, demografik yapıyı değiştirmeye kadar dünya kadar suç işliyorlar.

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – PYD’den mi bahsediyorsun?

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Terör örgütünden mi bahsediyoruz?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Ve orada kimi himaye ediyorlar biliyor musunuz Sayın Başkan? El Nusra’yı, El Kaide’yi; ne kadar cihatçı örgüt varsa hepsini götürdüler, Kürtlerin yaşadığı coğrafyaya doldurdular. Afrin’i, Gre Spi’yi, Serekaniye’yi işgal ettiler ve şimdi burada utanmadan, sıkılmadan gelmişler bu işgali “Güvenlik sağlıyoruz, sınırlarımızın güvenliğini sağlıyoruz.” diye savunuyorlar.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Utanmaz da sizsiniz, sıkılmaz da sizsiniz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bakın, biz açık ve net söyleyelim.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Bakın, utanmaz da sizsiniz, sıkılmaz da sizsiniz, bir gruba bunu söyleyemezsiniz. Utanmaz ve sıkılmaz olan sizlersiniz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Açık ve net söyleyelim: Orada altyapıyı ve üstyapıyı vurdular.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Barajları, okulları, hastaneleri, elektrik tesislerini yani bir savaşta bile korunması gereken yerleri vurdular.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Şantiyeleri yakanlar kimler?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Ve bunu bugün burada savunacak kadar da akıldan, izandan, vicdandan, ahlaktan yoksun bir siyasetle karşı karşıyayız.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Hepsini size iade ediyoruz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Şunu söyleyelim: Kürtler sizin marabanız değil.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Siz Kürtlerin temsilcisi olamazsınız.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Siz Kürt’ün coğrafyasını bombalayarak, insanını öldürerek, çocuklarını katlederek ayakta kalmaya çalışıyorsunuz.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Kürtlerin temsilcisi siz olamazsınız.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Biz buradan söylüyoruz: Onlar bizim kardeşlerimiz, orası bizim coğrafyamız ve siz bizim coğrafyamızda işgal yapamazsınız, Kürtlerin topraklarını işgal edemezsiniz.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Sen ne diyorsun ya? Ne diyorsun sen, ne diyorsun sen?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Sen kimsin, siz kimsiniz? Kimi savunuyorsunuz? PKK’yı niye savunuyorsun?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Çok açık ve net şunu söylüyorum: Siz Suriye'de işgal ediyorsunuz Kürtlerin coğrafyasını, oraya çeteleri doldurdunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Bakın, siz bu ülkenin vekili olamazsınız.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Çeteleri koruyorlar, himaye ediyorlar, Kürtleri sürgün ettiler. Şimdi ne kadar cihatçı varsa orada, Kürtlerin topraklarına yerleştiriyorlar.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – PKK’yı sürgün ediyoruz, terörü sürgün ediyoruz; niye rahatsız oluyorsunuz?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Zeytin ağacını kökünden söküp buraya getiriyorlar Sayın Başkan. Afrin zeytinlerini getirip Kilis pazarlarında sattılar. Afrin’deki fabrikaları söktüler, getirdiler, Antep’te sattılar.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Afrin’deki zeytinleri PKK satarken iyi miydi? Afrin’deki zeytinlikleri hep PKK talan etmiştir, onlar satıyor.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Halep’teki fabrikaları IŞİD’liler getirdi, Antep’te sattı ve bütün bunlara yol verdiler, şimdi de bunu savunuyorlar.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – PKK’nın kaynakları mı azaldı?

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Kaya, buyurun.

77.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, az evvel Sayın Ömer Çelik'in sözlerini alıntı yaptım ve sözler bire bir net. Elbette o dönemki İsrail Hükûmetiyle arasında olan bir kısım taleplerini dile getirirken iktidarla sorunlar yaşıyor olabiliriz ama “İsrail devleti Türkiye’nin dostudur.” sözü üzerine dönemin Akit gazetesinin bir önceki gazetesi “Biz dost değiliz.” diyerek manşetler atmıştı. Yeni Asya gazetesi “Seçimden önce ‘Biz dostuz.’ diyebilir miydiniz?” diye manşetler attı. Şunu ifade etmeye çalışıyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili “İsrail devleti başka, İsrail Hükûmeti başka. Netanyahu kendini düzeltirse biz İsrail devletiyle dost olmaya devam ediyoruz.” diyebilir, ben onun adına bir şey söylemek istemiyorum.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Hayır, öyle bir şey demedim.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Niyet okuma, niyet okuma!

BÜLENT KAYA (İstanbul) – İsrail Devleti de İsrail Hükûmeti de bizim dostumuz değildir.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Niyet okuması yapıyorsun.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Leyla Şahin de “İsrail iktidarı da İsrail Devleti de bizim dostumuz değildir.” diyebiliyor mu veya Ömer Çelik’in bu sözünü kınayabiliyor mu? Bunu soruyorum sadece.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Diyoruz, kaç defa dedim ya!

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Kaç defa dedi ya!

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Defalarca söyledik, defalarca.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Kaç defa dedi? Hâlâ Ömer Çelik’in sözünü mü savunuyorsunuz. Hâlâ Ömer Çelik’in sözünü savunuyorsun.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Kaç defa dedi, sağır mısın! Kaç defa dedi.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Hâlâ sözünü savunuyor, hâlâ savunuyor!

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri, Grup Başkan Vekilinize söz verdim, lütfen…

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Daha kulakların duymuyor…

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Bülent, sen neyin peşindesin kardeşim ya! Senin derdin ne, onu söyle bir.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Çıksın, Ömer Çelik’in sözü tasvip ettiğimiz bir söz değildir desin. Niye tevil ediyor?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkan…

AYHAN SALMAN (Bursa) – Seni mi ikna edeceğiz?

LATİF SELVİ (Konya) – Az evvel okudu, iftira attıklarını söyledi.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Ya, iftira değil, 2015’deki sözünü hatırlatıyorum. Her söze sahip çıkmak zorunda değilsiniz ya!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – İşin o, işin iftira atmak!

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – İsrail’e “terör devleti” diyen kim be! Yalancı!

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Vicdanınız bir sefer de doğruyu söylesin ya!

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Grup Başkan Vekiline söz verdim, lütfen…

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Ya, senin vicdandan haberin var mı ya!

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Ömer Çelik’in her zırvasına sahip çıkmak zorunda değilsin ya!

AYHAN SALMAN (Bursa) – Seni mi ikna edeceğiz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

78.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Bülent Kaya ile Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkan, öncelikle…

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Ben gerçeğin peşindeyim.

Seni de vicdanlı olmaya davet ediyorum.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Hadi oradan!

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sen vicdanını karartmış olabilirsin, senin vicdanına sesleniyorum.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Bülent Bey, müsaade eder misiniz?

İsrail devleti şu anda bir terör devletidir…

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Şu anda mı, öncesinde mi!

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - …ve bu devletle de mücadele eden Türkiye Cumhuriyeti olarak biziz, bizden başka, dünyada İsrail'i “terör devleti” diye ilan eden kim var Allah aşkına! Bir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Türkiye…

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Nasıl mücadele ediyorsun? Nasıl, neyle mücadele ediyorsun? Daha ihracatını yeni yasakladın ya, ne anlatıyorsun sen ya!

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Güney Afrika da açtı, Güney Afrika.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Ya, nasıl mücadele ediyorsunuz çok merak ettim! Ya, nasıl mücadele ediyorsunuz tam olarak!

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Ömer Çelik’in sözüne sahip çıkıyor musunuz? Ömer Çelik’in sözüne sahip çıkıyor musun, eleştiriyor musun?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Onu açıkladık ama işinize gelmiyor, açıkladık ama işinize gelmiyor. 2015‘teki konuşmayı söylüyorsunuz, konuşmanın tamamını söylememe rağmen işinize gelmiyor. Buyurun, istediğiniz gibi algılayın.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Söylüyorum, sizin işinize gelmiyor.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Şunu söylemek istiyorum: Türkiye'ye “işgal devleti” veya “işgal” diyenler bu ülkede PKK’yla iş birliği yapıp öğretmenimizi, doktorumuzu, bebeğimizi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Usta.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Başka bir şey söyle, şaşırt bizi, şaşırt.

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Ne başkası! Aybüke Yalçın’ın katili kim?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, konuşan sizin Grup Başkan Vekiliniz, lütfen…

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – …askerimizi şehit eden, Yasin Börü’yü şehit eden, arkadaşlarını şehit eden, Kobani’deki olayları bahane edip insanları sokağa döküp milyonlarca insanın hayatını tehdit altına sokan PKK terör örgütünün kendidir. O dönemin siyasi örgütü olarak başında bulunan, “Sokağa çıkın.” diye “tweet” atıp milleti davet eden Selahattin Demirtaş'ın da kendisidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Paramiliter güçleri kim koltuğunda büyütüyor, onu biliyoruz! Sen paramiliter güçlerden haber ver!

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Gün gelir, devran döner.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Şimdi, çıkıp masum insanları öldürdükten sonra gelip burada “Kürtlerin hakkını biz savunuyoruz.” diyecek kimsenin yüzü olamaz, buna da müsaade edemeyiz.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Gün gelir, devran döner. Bugün nasıl Deniz Gezmiş’in katilini birbirinize atıyorsunuz, devran döndüğünde bu da kaçacağınız bir karar olarak kalacak.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Bu ülkede Kürtleri sizin zulmünüzden kurtaran, PKK'nın zulmünden kurtaran biziz, bunu da yapmaya devam edeceğiz.

KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) – Mahkemeler devam ediyor.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Kaybetmeye de devam edeceksiniz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Ve Türkiye'ye hiç kimse “işgalci” diyemez. Çok rahatsızlar, orada bir PKK terör örgütü devleti kuramadıkları için çok rahatsızlar.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tabii, Kürtleri katletmenizden mutlu olacaktık! Ne güzel, bomba yağdırıyorsun başımıza!

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Filistin’de ölen çocuk, Rojava’da ölen çocuk değil, değil mi? Sizin vicdanınız bu işte! Siz çocuk seçiyorsunuz, ırkına göre üzülüyorsunuz siz. Bu yüzden vicdansızsınız.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, son defa sataşmaya mahal vermemek üzere söz vereceğim.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Niye söz veriyorsunuz Sayın Başkan? Bütün söylediklerine cevap verdik.

BAŞKAN - Buyurun.

79.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Evet, rahatsızız Sayın Başkan. Neden rahatsızız biliyor musunuz?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Ben PKK terör örgütüne laf söylüyorum, sen niye oradan…

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – “İşgalci” diyor, işgalci. Bu ülke işgalci değil.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Çünkü burada uçaklar kalkıyor, Afrin’e gidiyor, Afrin'de yaşayan köylünün evini başına yıkıyor… (AK PARTİ sıralarından (Yalan… Yalan…” sesleri)

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Senin terör örgütün yıkıyor onları.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – …oradaki barajı bombalıyor, oradaki insanları bombalıyor, oradaki kadınlar kaçırılıyor, tecavüze maruz kalıyor, orada işkence ediliyor, insanlar kaçırılıyor, işkenceye maruz kalıyorlar, çeteler fidye istiyor.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yalan! Yalan!

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Bu ülkeye iftira atıyorsunuz. Siz bu ülkenin vekili olamazsınız. Kimin adına konuşuyorsun sen?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Peki, bütün bunları yapanları kim himaye ediyor Sayın Başkan? AKP himaye ediyor.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Sayın Başkan, orada görev yapan askerimize “Masum insanları katlediyor.” diyemez. Bunu dedirtemezsiniz!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bütün bunları eğitip donatan, lojistiğini veren, parasını veren, sevk eden, onu besleyenler işte burada yanı başımızda duruyorlar.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Orada görev yapan askerimize bunu söyleyemez. Ayıptır ya!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Şimdi de utanmadan kalkmış “Yasin Börü” diyorsunuz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Bizim askerimize nasıl “Katlediyor.” diyorsun sen?

HÜSEYİN ALTINSOY (Aksaray) – Bizim Mehmetçik’imiz onu yapmaz Sayın Başkan.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Kobani olaylarında 54 insan öldü, 54 insan. (AK PARTİ sıralarından “Terör örgütünün sözcülüğünü yapıyorsun sen!” sesi)

(AK PARTİ ve DEM PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Grup Başkan Vekillerini de arkaya davet ediyorum.

Kapanma Saati: 22.25

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.40

BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA

KÂTİP ÜYELER: Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78'inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

72 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının Özbekistan Cumhuriyeti’ndeki Faaliyeti Hakkında Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/74) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 72) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon yerinde.

1’inci madde üzerinde gruplar adına söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Ayhan Barut’a aittir.

Buyurun Sayın Barut. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, bizleri izleyen değerli yurttaşlarımız; hepinize iyi akşamlar diliyorum, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Ulusal egemenlik, ülkemiz, halkımız, yarınlarımız ve bizler için hayati bir önem taşır. En az bu kadar önemli bir husus daha var ki o da güvenli gıdaya erişim yani bir başka ifadeyle “gıda egemenliği”dir. Son günlerde sürekli gündeme getirilen bir beka sorunu da, aslında en büyük beka sorunu da tarımdaki gıda güvenliğidir çünkü gıda güvenliği olmadan bir ülkenin, bir ulusun ayakta kalma şansı yoktur çünkü tarım ve dolayısıyla da gıda olmadan sağlıklı bir yaşamdan da söz etmek mümkün değildir.

Yüz bir yıl önce genç cumhuriyetimizi kuranlar tarım devrimine başarıyla imza attılar ancak son dönemde, iktidarınız döneminde tarım kapkaranlık bir dönemi yaşıyor. Ülkemize, tarımımıza ve çiftçimize âdeta karabasan gibi çöktünüz. Bu yıl tarımdaki bütçeden desteklemelerin tutarı 91,5 milyar lira oldu. AKP döneminde yani sizlerin döneminde 2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu’na göre “Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden az olmaz.” denilen verilmesi gereken zorunlu destekleme tutarının 412 milyar lira olması gerekiyordu ancak buna iktidarınız uymadı. Bu Kanun’a da uymayarak suç işlemeye devam ediyorsunuz. Tarımsal desteklemeler hem yetersiz hem de anlamsız kalıyor. Desteklemeler yeterli seviyeye çıkarılmalı ve çiftçiye de peşin olarak ödenmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de şu anda turfanda olarak bölgenin, ülkenin en erken hasadı Çukurova'da buğday hasadı olarak başladı. Hasat zamanı aslında üreticilerin bayram günüdür ama döneminizde maalesef yirmi iki yıldır üreticilerimizin, hasat yapan üreticilerimizin kara günü oldu; şu anda da üreticiler, hasat yapan üreticiler kara kara düşünüyorlar çünkü bin bir emekle üretmiş oldukları buğdaylarını kaça satacaklarını bilmiyorlar. Zirai ilaçtan tohuma, gübreden mazota, elektriğe, her şeye yüzde 100’ün üzerinde zam geldi. Tarımdaki enflasyon ise yüzde 75’i geçti ama buğday için geçen yıl Toprak Mahsulleri Ofisi kiloda 8,25 lira fiyat açıklamıştı, şimdi bu maliyetlerin artışının akabinde amasız, fakatsız, lakinsiz en az buğdayın 1 kilogramının fiyatının 15 lira olarak açıklanması gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bir somun ekmeğin bile 10 lira olduğu bir dönemde şu anda buğdayın serbest piyasadaki, borsadaki fiyatı 9 lira; aradaki farkı, bu farkı iktidarınız olarak Toprak Mahsulleri Ofisi marifetiyle üreticiye vermeniz gerekiyor ve bu farkın da üreticimizin zarar etmeden karşılanması hem Toprak Mahsulleri Ofisinin hem de sizlerin görevidir. Ayrıca, Toprak Mahsulleri Ofisi hâlihazırda sessizliğini koruyor, herhangi bir alımla ilgili bir açıklaması ve neyi ne kadar alacağıyla ilgili bir bildirisi bulunmamaktadır. Bizler de istiyoruz ki tarım ve çiftçilerimiz hep desteklensin, ulusal, sürdürülebilir, planlı, öngörülü tarım politikalarıyla gıda güvenliği ve egemenliği sağlansın. Eğer bu olursa hem üreticimiz kazanır hem tüketicimiz korunmuş olur değerli arkadaşlar.

Bakın, bu ülkede çiftçilerimizin piyasalara, bankalara, finans şirketlerine ve kamuya yaklaşık 700 milyarın üzerinde borcu var. AKP iktidarı 2002 yılında iş başına geldiğinde çiftçimizin borcu 2,5 milyar lira civarındaydı, neredeyse bu borç yirmi iki yılda tamı tamına 300 kat civarında artmış. AKP’nin aynı zamanda bu tarımdaki yanlış politikaları nedeniyle de ÇKS kayıtlarına göre döneminizde 800 bin çiftçi tarımdan uzaklaşmış ve kopartılmış.

Vahim olan bir şey daha var değerli arkadaşlar, bu politikalarınız sonunda köylerde şu anda tarım ve hayvancılıkla uğraşacak bir genç kalmadı. Çiftçiliği sürdürecek, babadan oğula geçen bir meslek olmaktan artık döneminizde çıktı. Bu da sizin rekorunuzdur.

Değerli arkadaşlar, “Üretmeyelim, paramız var ki ithal edelim.” anlayışıyla sürdürülen bu politikaları AKP iktidarı tarımda egemenlik yerine bağımlılığı bile isteye seçiyor. Türkiye geçen yıl tarım, gıda ve içecek sektöründe yaklaşık 20 milyar dolarlık bir ithalat gerçekleştirdi. Sadece bunların içerisinde dikkati çeken bir rakamı sunuyorum: Geçen sene tamı tamına 10 milyon ton civarında buğday ithalatı yapıldı. Bunların arkasından yine aynı süreçte 1 milyar 678 milyon dolarla soya fasulyesine, 1 milyar 300 milyon dolarla ayçiçek yağına para ödendi. Yine, yılda ortalama 1 milyon ton pamuk ithalatına ise 2 milyar dolar para ödeniyor. Tüm AKP iktidarı döneminde, yirmi iki yıllık dönemde 85 milyon ton buğday ithalatı gerçekleştirdiniz, 25 milyar dolar parayı kendi üreticilerimizin değil, yurt dışındaki üreticilerin cebine gönderdiniz. Dolayısıyla size biz boşuna “Yatacak yeriniz yok.” demiyoruz. Sizi gidi ithalat sevicileri sizi. Gerçekler acıdır. Bu da size, herkese acı veriyor. Yanlışa “Dur!” denilmezse bu kara tablo çok daha büyüyecek ve kötüleşecek. Bunun için biz bunlara her zaman itiraz ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bitkisel üretim alanında olduğu gibi, yine, hayvansal üretimde de ciddi sorunlar var. Şu anda mutfaklarda et yerine dert kaynar durumda. (CHP sıralarından alkışlar) Yüksek enflasyon, fahiş zamlar halkın gelir ve maaşını eritti, paramız pula döndü. Vatandaşlarımız artık kiloyla değil, gramla et almak için uzun kuyruklarda bekliyor. Daha üç ay önce 400 ila 450 liraya satılan kıymanın fiyatı şu anda 650 lirayı geçti, kuşbaşı ve pirzoladan da bahsetmiyoruz bile. Yoksul, uygun fiyatlarla sofrasına koyduğu ciğerinden paçasına, sakatatına kadar hiçbir şeyi alamaz oldu ve bunların fiyatları da aldı başını gitti. Önümüzde bir Kurban Bayramı var; Diyanet, vekâleten kurban kesim bedeli için küçükbaş hayvanlar için 11.750 liralık bir fiyat açıkladı. Şimdi buradan söylüyorum; 17 bin lira asgari ücret alan vatandaşlarımız ile 10 bin lira emekli maaşı alan, sefalet içerisinde olan, bu ücrete mahkûm edilen emeklilerin kurban kesmesi hayalin ötesine geçti. Geçtim kurban kesmesini, halkımızın sofrasına et koyması bile artık mucize sayılır. Bu zalimlik dönemi elbette bitecek çünkü yerel seçimde yaptıklarınızın hesabını soran halkımız, hiç endişeniz olmasın, yakın bir tarihte genel seçimde de sizden bunun hesabını misliyle soracak. (CHP sıralarından alkışlar)

Et ve süt fiyatlarıyla ilgili de, değerli arkadaşlar, şöyle bir kural var, evrensel olarak kabul gören bir kural var: Üretici 1 kilogram sütle en az 1,5 kilogram yem alabilmelidir. Eğer bunu gerçekleştiriyorsa bu üretici para kazanıyor ya da bu faaliyetini sürdürebilir demektir ancak döneminizde ve şu anda 1 kilogram yani 1 litre sütle ancak 700 ya da 800 gram yem alabilmektedir, bu durumda da hayvancılığın sürdürülmesi imkânsızdır. Temelde kırmızı et üretimini doğrudan etkileyen faktörlerin başında et-süt paritesi gelmektedir. Türkiye'de bugün, şu anda 14 lira olan sütün maliyeti aslında 17 liralara dayanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Barut.

AYHAN BARUT (Devamla) – Yani, ürettiğinden zarar eden, sattığı sütle ve etle hayvanını besleyemeyen çiftçimiz doğrudan hayvanlarını kesime gönderiyor, yerine yenisini koyamıyor; meralar, otlaklar yok edilirken de yemden samana maliyetler katlanarak artıyor. Bu duruma sebep olan AKP iktidarı tıpkı bitkisel üretimde olduğu gibi hayvansal üretimde de bilindik taktiklerini uyguluyor, aynı taktikleri uygulayarak farklı sonuç elde etmeye çalışıyor; bunun da mümkün olmadığını görüyoruz. Bugün krizdeki tarım ve hayvancılığın kurtuluşu için, elbette ki üretici ve besicinin refahı için, halkımızın da güvenli gıda gereksinimi için üretimin ve üreticinin desteklenmesi, tüketicinin de korunması gerekiyor.

Son söz, üretmeyen toplumlar bağımlı hâle gelir, egemenlikleri tehlikeye girer.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi İstanbul Milletvekili Hasan Turan’a aittir.

Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuz adına Filistin'de yaşanan son gelişmeler hakkında söz almış bulunuyorum. Bu münasebetle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken işgalci rejimin saldırılarında hayatlarını kaybeden Filistinli kardeşlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine ve Filistin halkına başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Değerli milletvekilleri, Filistin sadece Filistinlilerin, Arapların değil, bütün Müslümanların hatta bütün insanlığın ortak meselesidir. Orada yaşananlar insanlık için bir turnusol kâğıdı olmuştur, insanlık vicdanının terazisidir. Bu konuda Meclisteki bütün siyasi partilerimiz ortak karar almış ve daha önce ortak bir metne imza altmıştır. Bugün de devletimiz ve milletimiz yekvücut hâlinde Filistin'in yanında durmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bugün dünyayı hiçe sayan, Orta Doğu’yu ateş topuna çeviren İsrail sorunu bugün ortaya çıkmış bir sorun değildir, son yedi aydır yaşananlardan ibaret de değildir; sömürgeci güçlerin yüz yıllar öncesinde planladıkları böl-parçala-yönet taktiklerinin sonucudur. Bu sorun 1897’deki Siyonist Kongre’de Sultan II. Abdülhamit Han’dan toprak istenmesiyle, 1916 yılındaki Sykes-Picot ve 1917'deki Balfour Deklerasyonu ile 1948'de BM oyunuyla İsrail'in işgaline yol açan bir oldubittiyle başlamakta ve 1967'den beri de devam etmektedir. Bu halk tam yetmiş beş yıldır direniyor. Bu halk yetmiş beş yıldır acı çekiyor. Filistin'de artık bıçak kemiğe dayanmış görünüyor. Toprakları işgal edilen, vatanlarından sürgün edilen, evlerinden çıkarılan, havaya, suya, bir dilim ekmeğe hasret edilen bir millet ancak bu kadar dayanabildi ve 7 Ekimde Aksa Tufanı’nı başlattı. Dört bir yanı çevrilen, küçücük bir kara parçasına hapsedilen ve dünyadan izole edilen Filistin halkının direnişi terörizm değildir. Millî iradenin tecelligâhı, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden bir kez daha sesleniyorum: Filistin halkı ve işgale karşı gelen gruplar, işgal edilen topraklarını savunan mücahitlerdir, direnişçilerdir. Eğer birileri Orta Doğu'da bir terörist arıyorsa Filistin halkının topraklarını işgal edenlere, Sabra’da, Şatilla’da, Beyt Hanun’da, El Halil’de, Gazze'de ve bugün de Refah’ta kan kusan, eli kanlı suç şebekelerine bakmalıdırlar. Orta Doğu'da barış istemeyenleri görmek istiyorsak Tel Aviv’de düzenlenen basın toplantısında İsrail devletinin dünyadaki Yahudi insanları için güvenli bir yer olarak kurulduğunu ifade eden ve “Eğer İsrail kurulmasaydı onu icat etmemiz gerekirdi.” diyen ABD Başkanına bakabilirler. Alçak bir soykırıma maruz kalan bir milletin direnişçilerinin mücadelesini terörizm olarak görmek siyonizmin ve emperyalizmin ağzıyla konuşmaktır. Bu ağızlarla konuşanları kendilerine müttefik edinenler, Orta Doğu'daki hangi yere düştüğüne bakmalıdırlar. Temcit pilavı gibi sürekli Büyük Orta Doğu Projesi teranesini sunanlar, daha işbaşına gelmeden önce “Türkiye'de muhalefeti birleştirmeli, desteklemeli ve güçlendirmeliyiz. Tayyip Erdoğan’ı darbelerle değil, seçim yoluyla alaşağı etmeliyiz.” diyenler daha sonradan burada hangi siyasi organizasyonlara neden olduğuna bakıp bu organizasyonlarda kimin yanında, ne şekilde düştüğüne bakarak Büyük Orta Doğu Projesi’nde haritanın tam neresinde oturduklarına bakabilirler ve görebilirler.

Değerli arkadaşlar, 7 Ekimden sonrası için bazı Batılı liderler ve düşünürler Filistin’i suçlamak istiyor ama bugünkü tablo, İsrail'in hak, hukuk tanımaz tutumunun, haksız işgalinin, yayılmacı politikalarının ve insanlık dışı saldırılarının sonucudur. Unutmayalım yetmiş beş yıldır Filistin'de her gün katliam var. Sabra ve Şatilla hâlâ hafızalarda, El Halil de hâlâ içimizde büyük bir acı. Deir Yasin, Tantura gibi onlarca köyde gece baskınlarında binlerce çocuk, kadın, yaşlı ve engelli katledildi. 7 Ekimden bu tarafa 35 bin Filistinli kardeşimiz cani İsrail rejimi tarafından katledildi. Yüzde 70'ten fazlasını kadın ve çocuklar oluşturuyor. Çocuklar ve kadınlar terörist değil. İşgal altındaki topraklarını kurtarmak için mücadele veren direnişçilere, mücahitlere “terörist” diyenlere bir kelam edemeyenlerin; Filistin halkının direnişinin yanında onurlu bir şekilde duran, bu konuda üzerine gelen bütün saldırıları göğüsleyen; siyasi, ekonomik, diplomatik, askerî her türlü saldırıya karşı göğsünü siper eden bir milleti, o milletin devletini, devletinin başkanını hedef alanların durduğu yere iyi bakması gerekir.

Değerli arkadaşlar, eğer Büyük Orta Doğu Projesi arıyorsak bugün coğrafyamızın yeniden dizayn edilme çabalarına bakabiliriz; Sykes Picot’u devam ettirmek isteyenler var, bölgemizde yeni haritalar çizmek isteyenler var. Ünlü sosyalist lider Fidel Castro'nun PKK terör örgütüyle ilgili kullandığı bir ifade vardı, PKK terör örgütü için “PKK, Yankee’nin petrol bekçisidir.” demişti. Sınırlarımızın dibinde binlerce tır silah dağıtarak orada bir terör koridoru oluşturmaya çalışanlara tek kelam etmeyenler gelip burada milletin kürsüsünden PKK savunuculuğu yapamaz. Gazi Meclisimizin çatısının altı PKK'nın savunulacağı yer değildir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Bu sözleri sarf edenlerin hangi millet ve hangi ülke adına siyaset yaptıklarına karar vermeleri gerekir. Onlarla iş birliği yapanların onlara dönüp “Ne diyorsunuz? Hiçbir kimse bu ülkeyi ‘işgalci’, ‘tecavüzcü’ olarak nitelendiremez.” dememeleri manidardır. Bu suskunluğun sebebi nedir, soruyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, biraz önce de ifade ettim, Orta Doğu'da işgalci arayanlar şu haritaya bakabilirler ve bu haritaların benzerlerini çizmeye çalışanların taşeronu olanlar, bu haritaları çizmek isteyen emperyalistlerin aparatlarıdır. İşte bu harita, 1948 öncesindeki şu haritadaki yeşil gördüğümüz yer Filistin coğrafyası iken bugün bu hâle gelmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız, Birleşmiş Milletler Genel Kurullarında her defasında bu haritayı göstererek “İsrail'in sınırları nereden başlıyor, nerede bitiriyor?” diye soran, insanlık vicdanını temsil eden, Müslüman halkları adına sözcülük yapan, Filistin halkının onurlu bir şekilde hakkını savunan bir liderdir. Hâl böyleyken gelip Filistin halkının direnişini lekelemeye çalışanları bir kelam etmeden, daha ilk günden ABD ve yandaşlarının Filistin direnişini itibarsızlaştırmak, terörize etmek kastıyla "terör örgütü" diye yaftalamasına, yaftalayanlara hiç ses etmeyenlere karşı ilk karşı çıkan Türkiye olmuştur, Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) “Filistin direnişi terör hareketi değildir, Filistin direnişi bir halkın onurlu mücadelesidir, direniş hareketidir, mücahitler ordusudur.” diyerek ABD, Avrupa tezlerini çökerten, çöp kutusuna atan liderin adı Tayyip Erdoğan olmuştur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunun hakkını teslim edeceksiniz. Bugün Türkiye'nin, on beş yıldan fazladır uğramış olduğu bütün saldırıların sebebi Filistin konusundaki onurlu duruşudur, dik duruşudur, ABD'nin ve Avrupa'nın tezlerine boyun eğmemesidir, diz çökmemesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN TURAN (Devamla) - Bakın, biraz önce muhalefetten bir milletvekilimiz şu ifadeyi kullanıyor…

BAŞKAN – Sayın Turan, tamamlayın lütfen. 

HASAN TURAN (Devamla) – …DİYOR ki: “Amerika Birleşik Devletleri Başkanından randevu almak için uğraşanların…” Ee… Hemen akabinde Hamas lideriyle yan yana gelmesinden bahsediyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti devleti hiçbir ülkenin başkanından randevu almak için uğraşmaz; bu, bir. İkincisi, Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi politikalarını İstanbul'dan, Ankara'dan, Türkiye'nin kentlerinden belirler ve vicdanının hissiyatına, Türk milletinin beklentisine uygun olarak belirler; dolayısıyla bunu herkesin bilmesi gerekir. Bir milletvekilinin böyle söylemesini, hele hele diplomasiyle ilgilenmiş bir milletvekilinin söylemesini teessüfle karşılıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN TURAN (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti devletinin politikaları bu ülkeden belirlenir; ABD’nin veya Batılıların hoşgörüsüne, hoşuna gitsin diye belirlenmez. Dolayısıyla ben şunu ifade ediyorum ki istediğimiz ülkeyle, istediğimiz liderle, bölgemizdeki istediğimiz direniş sözcüsüyle görüşürüz ve görüşmemizi de sürdürürüz. Eğer söz konusu Türkiye’nin güvenliğiyse…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayın lütfen.

HASAN TURAN (Devamla) – Eğer Türkiye'nin güvenliği söz konusuysa, Türkiye'nin çıkarları söz konusuysa hiçbir kimseyle görüşmekten çekinmeyiz; kimseden de bunun için icazet almayız, hiçbir kimsenin ne dediğine de bakmayız. Biz bir halkın onurlu bir şekilde direnişini sürdüren önderleri buradan selamlıyoruz. Biz buradan Filistin halkını ve kutlu direnişçilerini selamlıyoruz. Bütün şehitleri selamlıyoruz. Kudüs'ü gözümüz gibi koruyanları selamlıyoruz. Filistin halkı hepimizin adına mücadele vermektedir ve bütün bir İslam dünyası adına acı çekmektedir. Filistin, dünya acılarının ortak acısıdır ve atardamarıdır dolayısıyla şunu bilmeliyiz ki Filistin davasına sahip çıkmak bizim şiarımızdır, inancımızdır, tarihî şuurumuzun ve bilincimizin gereğidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN TURAN (Devamla) – Dört yüz yıl oralara hizmet etmiş bir milletin Meclisinden söylüyoruz ki dünya karşımızda da olsa Amerikası, Avrupası karşımızda da olsa Filistin halkının ve haklı davasının yanında olmaya, buna karşı duranlarla da mücadele vermeye devam edeceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz talebi Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir’e aittir.

Buyurun Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizde bulunan Özbekistan'la alakalı anlaşmalar hakkında maddeler üzerine Genel Kurulumuz geçmişken ben de Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Muhterem milletvekilleri, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından 16 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlığını kazanan Özbekistan'ı ilk tanıyan ülkelerden biri olan Türkiye’nin kardeş ülkemizle var olan münasebetleri her dönem önem arz etmiştir. Ne var ki bağımsızlığının ardından gelişen bazı şartlar sebebiyle inişli ve çıkışlı seyreden Türkiye ve Özbekistan ilişkileri 2016 yılında Sayın Cumhurbaşkanımızın Özbekistan’a yaptığı ziyaretle beraber ivme kazanmaya başlamıştır. Benzer şekilde Özbekistan Devlet Başkanı Sayın Şevket Mirziyoyev’in de ülkemize yaptığı ziyaretle Türkiye ve Özbekistan arasındaki ilişkiler yüksek düzeyli stratejik iş birliği kapsamında ele alınmaya başlanmış ve şimdiye kadar aynı kapsamda çok sayıda konsey toplantısı icra edilmiştir. İkili ticaret hacmimizin 2023 yılı itibarıyla 3,5 milyar dolar seviyesine ulaştığı, Özbekistan’la var olan münasebetlerimizin her alanda büyük bir ivmeyle sürüyor olması memnuniyet vericidir. İki ülke arasında askerî eğitim ve teknoloji transferi konularında iş birliği her geçen gün daha da ileri seviyeye taşınmaktadır. Bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde Özbekistanlı subaylara eğitim verilirken Türk savunma sanayisi tarafından üretilen zırhlı araçlar, insansız hava araçları ve çeşitli savunma ekipmanlarının ihraç edildiği ülkeler arasında Özbekistan da önemli bir yere sahiptir. Diğer yandan terörle mücadele, sınır güvenliği ve organize suçlarla mücadele alanlarında bilgi paylaşımı, eğitim ve ortak operasyonlar anlamında ilişkilerimiz de devam etmektedir. Bunun yanı sıra süregelen müspet ilişkilerimiz uzun yıllardır devam eden bazı sıkıntıların da tüm çevrelerin lehine sonuçlanabilmesi adına oldukça yapıcı sonuçlar doğurmuştur. Nitekim aralarında süregelen sınır anlaşmazlığının çözümü konusunda Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Şevket Mirziyoyev ve Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sayın Sadır Caparov 2022 yılında anlaşmaya varmışlardır. Her iki devletle yakın ve samimi ilişkileri bulunan ülkemiz hem Özbekistan hem de Kırgızistan’a Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ortaya çıkan anlaşmazlığın çözümünün makul bir zeminde tesis edilmesi için diyalog ve iş birliğini teşvik eden ve taraflara yapıcı ve barışçıl bir çözüm önerilerini de sunan çağrılarda bulunmuştur. Netice olarak, ülkemizin de desteğiyle iki ülke arasındaki sorun somut bir şekilde çözüme kavuşturulma aşamasına gelmiştir. Burada elbette ki Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında gösterilen birlikteliğin etkisinin ne derece önemli olduğunu belirtmek gerekir. Sadece kültürel değil, aynı zamanda akrabalık ve tarihî birlik anlamında da çok sıkı ilişkilerimizin bulunduğu Özbekistan 21’inci yüzyıla dair millî hedeflerimiz açısından önemli bir konumdadır. Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefimizin paydaş ve ortaklarından bir tanesinin de Özbekistan olması ikili ilişkilerimizin stratejik temelini teşkil ettiği kadar, var olan güçlü bağlarımız ortak ülkü etrafında kenetlendiğimiz bir değeri de işaret etmektedir. Tarımdan enerjiye, kültürden eğitime, güvenlikten ulaşıma varıncaya kadar çok geniş bir yelpazede ivmelenen ilişkilerimizle sergileyeceğimiz birliktelik ve sadece iki ülke açısından değil, tüm Türk dünyası, Asya Kıtası ve hatta dünyanın geri kalanı açısından da değerli sonuçlar doğurmaya adaydır.

Saygıdeğer milletvekilleri, yüz yıl önce biz İstiklal Harbi’ni yaparken Türkiye Büyük Millet Meclisinin şerefli mensupları Ulu Önder’imiz Atatürk'ün de bizzat vazifelendirmesiyle Özbekistan'a gitmiş, o dönemde dahi ilişkilerimizin geliştirilmesine özen gösterilmiştir. Bir bakıma “Biz burada can derdindeyiz.” denilmemiş, daha o günlerde kurulacak yeni cumhuriyetimizin uluslararası arenadaki öncelikleri ve hedefleri üzerine yoğunlaşılmış ve Türk dünyası gerçeği üzerinde durulmuştur. Hatta, yine, 1900’lü yılların başında Enver Paşa’yla Özbekistan'ın hürriyet mücadelesine verilen destek, uzak coğrafyalarda yaşasak da aynı inanç, azim ve ülkü etrafında kenetlendiğimiz tüm dünyaya gösterilmiştir. Tam da bu noktada Gazi Meclisimizin dikkatine 1921 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinin Buhara Halk Cumhuriyeti’yle geliştirmeye koyulduğu ve büyük önem verdiği ancak aradan geçen yıllar sebebiyle giderek unutulan bir hakikati arz etmek istiyorum: 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulurken 6 Ekim 1920'de Buhara Halk Cumhuriyeti ilan edilmişti. Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduğunda Batı Türkistan coğrafyasında Sovyet etkisi de artmış, geleneksel yönetimlere son verilmesi için yürütülen faaliyetler yoğunlaşmıştı. Bunlardan bir tanesi de Buhara Hanlığı’ydı. Bu hanlığın son hükümdarı Alim Han’ı devirmek için 1917 Martında başlayan girişimler 6 Ekim 1920'de başarıya ulaştı. Ardından Taşkent’te toplanan 1’inci Halk Kongresi tarafından Buhara Halk Cumhuriyeti ilan edildi. Zaman içerisinde ise bu yapı “Buhara Millî Devleti” adını aldı. Resmî dil olarak en başta Türkçe kabul edildi.

Bunun yanı sıra, Taşkent’te Sovyetlerce oluşturulan Türkistan cephesi askerî yönetimine bağlanma yönündeki baskılara da direniş gösterildi. Daha da önemlisi, yeni ordu teşkili ve askerlerin eğitimi konusu Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslara esir düşüp esaret sonrası bölgede yaşamakta olan Osmanlı subaylarına havale edildi. Aynı şekilde, Sovyet kontrolünden bağımsız harbiye, polis ve öğretmen okulları açılarak başlarına yine Türk subaylar tayin edildi. Böylece, ilkokullardan Darülmuallimine kadar eğitim, büyük ölçüde Anadolu'dan gelen Türklerin kontrolüne bırakılmış oldu. Türk subaylara yönetimde de etkili konumlar verildi. Öyle ki Harbiye Bakanlığı ile Buhara Askerî Kuvvetlerinin Başkanlığına Türk subaylar getirildi. 1922 yılında dönemin Genelkurmay Başkanı Mareşalimiz Fevzi Çakmak Paşa’ya gönderilen bir raporda da bu gerçek açık bir şekilde ifade edilmektedir. Söz konusu dönemde kendileri de Buhara yönetiminde önemli görevler üstlenmiş olan 5 subayımızın ortaklaşa hazırladıkları raporu göre, Buhara’daki nazırlara da her hususta danışmanlık yapılmış ve Buhara Hükûmeti Türk subaylar tarafından tamamıyla etki altına alınmıştır.

Anadolu Hükûmeti de daha ilk günlerden itibaren Türkistan bölgesindeki siyasal gelişmelerle ilgilenmiş, özel görevlerle gönderilen kişilerin verdikleri bilgiler, esaret sonrası orada bulunan subaylarımızın gönderdiği raporlar ve gayriresmî temaslar yoluyla tüm bölgenin nabzı anlık olarak tutulmaya çalışılmıştır. Öncelikle Mustafa Kemal’in Orta Asya'ya kişisel bir ilgisinin bulunduğunu, bu coğrafyaya anayurt gözüyle baktığını ve bu iki Türk coğrafyası arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesinin önemine hayatı pahasına inandığını belirtmemiz gerekir. 11 Ekim 1920'de Moskova Büyükelçiliğine atanan Ali Fuat Cebesoy’un refakatine Atatürk'ün teklifi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayıyla 4 kişilik bir “Heyet-i İlmiye” dâhil edilmişti. Heyette Tevfik Rüştü Aras, Besim Atalay ve Mehmet Fuat Carım’ın yanı sıra, Burdur Mebusu Soysallı oğlu İsmail Suphi Beyler de bulunuyordu. Heyetin görünürdeki görevi Rusya'daki yeni rejimi incelemekti. Ancak asıl görevlerinin başka olduğu “Heyet-i İlmiye” adının bu asli görevin mahiyetini gizlemek ve saklamak için konulduğu da net bir şekilde görülmektedir. Nitekim, Atatürk 1920 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan gizli celsede bunu açıkça ifade etmiştir. İşte, bu gizli oturumda yaptığı konuşmasında Ulu Önder’imiz Atatürk'ün şu sözlerine lütfen dikkat buyurunuz. “Rusya’da ve Rusya’yla temasta namütenahi İslâm kütleleri olduğundan bu İslâm kütleleri içinde bizim ifa edebileceğimiz birtakım hususî, mahrem ve fevkalâde vazaifimiz vardır. Bittabi bu vazaifin mahiyeti ilân edilerek oraya memur, heyet gönderilemez. Sırf bu vazaifi mahsusayı ifa ettirebilmek, takip ettirebilmek, icabında izhar edilebilmek üzere sefaretin kadrosuna heyeti ilmiye namiyle bir heyet ilâve edilmiştir. Heyeti ilmiye denildiği zaman manasından istidlal edildiği gibi, orada yalnız tetkikatı ilmiye yapacak değildir. İfade ettiğim gibi vazaifi mahsusa ifa edecektir.” Ve Atatürk’ün bu sözlerinden sonra oluşturulan heyet önce Moskova'ya, ardından da bugünkü Özbekistan’a geçerek kendilerine verilen gizli ve özel görevlilerini orada sürdürüp tekrar Türkiye'ye dönmüştür. Bu da demek oluyor ki bugünlerde resmî politikamız hâline gelen Türk dünyası gerçeği çok daha önceden fikrî temelleri atılan ve eylem birliğin ilk uygulamalarını içeren bir mahiyette süregelmiştir. Tarih hızla akıp gitse de zaman eski yüzleri silip yenilerini yerine koysa da kan yine aynı kan olmuş, Türklüğün yükselen güneşi tüm karanlıkları söküp altmıştır. İşte bu yüzden Özbekistan başta olmak üzere Türk dünyasıyla geliştirdiğimiz münasebetlerimizde resmî konuma erişen Türk Devletler Teşkilatının stratejik hedefleri bu yüzyılda mutlaka amacına ulaşacaktır çünkü Türk dünyası hakikatinin ardında kurucu atalarımızın büyük ülküleri vardır, şehitlerimiz vardır, dualar vardır, azim vardır, kararlılık vardır, Türklüğün yüksek vasfı ve idealleri vardır, elbette yükselen ama bir daha inmeyecek bayrak vardır. (MHP sıralarından alkışlar) Türklüğün yüksek ideal ve karakteriyle yüz yılı aşkın hedefimize inşallah bu yüzyılda erişme sorumluluğu ise sadece Hükûmetimizin değil, bu ideallere sıkı sıkıya bağlı olan başta bu Gazi Meclisimizi şereflendiren milletvekillerimiz olmak üzere tüm vatan evlatlarınındır. Bu sebeple, Hükûmetimizin yine Özbekistan başta olmak üzere Türk dünyası ülkeleriyle geliştirdiği ve geliştireceği tüm program ve politikalara Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteğimiz tamdır. Bu şartlar altında zengin enerji ve yer altı kaynakları potansiyelinin yanında, dinamik nüfusunun sağladığı katkıyla, doğu-batı arasındaki her bir sahaya erişme imkânıyla, Türk devletlerinin önünde bulunan fırsat müşterek çabaların sürmesi hâlinde 21’inci yüzyılı kökten şekillendirecek koşulların merkezinin de Türklüğün hâkim olduğu coğrafyadan geçtiğini açıkça göstermektedir. Zengezur Koridoru’nun hayata geçmesiyle fiziki olarak birbirine bağlanacak olan Türk dünyası 21’inci yüzyılda başta enerji ve ticaretin sürekliliği olmak üzere dünyanın en stratejik bölgesi olarak önemini daha da fazla artıracaktır.

Diğer yandan, Türkiye olarak komşumuz Irak’la beraber Basra Körfezi’ne açılarak aynı anda Karadeniz’i ve Akdeniz’i birbirine bağlayacak, böylelikle Körfez’le beraber Güneydoğu Asya’ya da uzanacak Kalkınma Yolu Projesi Anadolu üzerinden Orta Doğu’nun Avrupa’ya açılan kapısı olacaktır. Anadolu’yu merkez alarak aynı anda Avrupa, Afrika ve Asya’da her denklem ve gelişmenin ana unsuru olarak yönlendirici bir etkiyle barış ve istikrarın tesis edicisi ve koruyucusu olmak Türkiye Cumhuriyeti’nin millî hedeflerinin somut neticesi olarak değerlendirilmelidir. Bu amaç üzerine inşa ettiğimiz ve edeceğimiz politikalarımız da Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın inşallah temelleri olacaktır.

İşte, bu gerekçelerle gündemimizde bulunan anlaşmaların tamamına Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu yönde oy vereceğimizi ben de ifade ediyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Şahsı adına söz talebi İstanbul Milletvekili Elif Esen’e aittir.

Buyurun Sayın Esen.

ELİF ESEN (İstanbul) – Sayın Başkan, kıymetli Genel Kurul; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Uluslararası anlaşmalar ülkelerin farklı ülkelerle dış ilişkilerini düzenleyen, ifade eden, farklı konularda kararlaştırdıkları ilkelere uygun davranmayı kabul ettikleri resmî belgelerdir. Biz de Türkiye olarak, bugün de görüşeceğimiz gibi, tarih içinde çok farklı konularda sayısız anlaşmaya taraf olmuşuzdur; ben konuşmamda bu anlaşmaların dünyanın farklı yerlerinde yaşayan kadın ve çocuklara yansımalarına değinmek istiyorum.

Dünyanın ilk ve tek çocuk bayramı 23 Nisan gününü geçtiğimiz günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde güzel etkinliklerle kutladık. Önümüzdeki günlerde de gençlere hediye edilen 19 Mayıs var. Ülkemizin gerçek bekası çocukların, gençlerin yüzünü güldürebilmek, geleceğe dair hayaller kurabilmelerini, hedeflerini koruyabilmelerini sağlamak da bu Meclis çatısında bir araya gelmiş 81 ilin temsilcisi biz vekillerin öncelikli hedefi ve sorumluluğu olmalıdır. Elbette ülkemizin çocukları canımız ve önceliğimiz ancak dünya çocuklarına hediye edilen 23 Nisanı bile bu yıl gönlümüz yaralı karşıladık. Filistin'de açıkça çocuklara karşı yürütülen korkunç bir katliam sürüyor, 1 milyondan fazla insanın üzerine bombalar yağıyor, mazlumlar dünyasında kıyametler kopuyor. Ateşkes çabalarının çeşitli oyunlarla ertelendiği son yirmi dört saat içinde Refah’taki son sığınak koridoruna bombaların yağdırıldığı bir günü yaşadık. 1950 yılında taraf olduğumuz, tam da Yahudi halkının Avrupa'da yaşadığı Holokost’un üzerine ortaya konmuş olan Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme unutulmamalı ki İsrail tarafından da aynı tarihlerde onaylanmıştı. Bugün, sözleşmenin tüm maddelerini alenen karşı ve canice bir savaş sürdüren İsrail'e karşı ülkemiz Hükûmetinin son derece gecikmiş tepkilerle cevap vermiş olmasından dolayı derin bir hicap duyuyorum. 29 Nisan 2024 itibarıyla Gazze'de öldürülen yaklaşık 35 bin Filistinlinin 14.500’ünün çocuk ve 9.500’ünün kadın olması büyük acı, yaklaşık 80 bin yaralının da yüzde 75’inin kadın olduğu tahmin ediliyor. Gazze'deki savaşın başlamasından bu yana her gün öldürülen 63 kadının 37'siyse anne. Elbette, bu tablonun hazin sonucu da 17 bin Filistinli çocuğun yetim kalması. Günde 183'ten fazla kadın ağrı kesici olmadan, son derece kötü şartlarda doğum yapmak zorunda. Yeni doğan bebekler hayal bile edilemeyecek riskler altında. Yüzlerce bebek, kuvözlerde elektrik sağlanamaması sebebiyle acılar içinde ölüyor. Hamile ve emziren kadınların yüzde 95'i ciddi gıda yoksunluğuyla karşı karşıya.

Bugün İletişim Başkanlığı bülteninde 50 bin tonla dünyada Gazze'ye en fazla insani yardım ileten ülke olduğumuz bilgisi geçildi. Bu son altı ayda, katille ticaret yaparken mazluma yardım vermek olmasaydı bu haberin belki anlamı olabilirdi çünkü İsrail'in en fazla ticaret yaptığı 3 ülkeden biri Türkiye. Bu vasfıyla Türkiye, ilk andan itibaren uygulayacağı gerçekçi adımlarla İsrail'in belini çok daha önce bükebilirdi. Ülkemizi yönetenler, daha hızlı ve etkili hamlelerle gerekeni yapsaydı Gazzeli çocuklar için umut olabilir, hayatta kalmaları sağlanabilirdi.

Değerli vekil arkadaşımız Hasan Bitmez tam da bu kürsüden tüm bunları haykıra haykıra size “Hadi, hadi.” diye diye hayatını kaybetti. Ne büyük bir ayıp, ne büyük bir acı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Esen.

ELİF ESEN (Devamla) - İşte sebep olunan bu gecikmelerden ötürü siz de tarihin, çocukların ve vicdanların terazisinde suçlusunuz. Unutmayın ki Irak savaşı ve “Arap Baharı” adı verilen siyasi dalgalanmalardan bugüne Akdeniz’in kıyısındaki ülkelerin çocukları ve gelecekleri heba oldu. Çocuk Bayramı’nı dünyaya hediye etmiş bir millet olarak hem ülkemizin hem de dünyanın tüm masum çocuklarının yanında olmak, taraf olduğumuz sözleşmelere sahip çıkmak ve gereklerini yerine getirmek bu Meclisin asli sorumluluğudur.

Çocuklara ve gençlere verdiği derin ehemmiyet ve tüm dünyaya hediye ettiği Çocuk Bayramı gereği Mustafa Kemal Atatürk'ü saygıyla anıyor ve hepinizi savunmamız gereken en önemli cephe olan çocuklar için tek yürek, tek saf olmaya davet ediyorum.

Saygılarımla. (CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın ve bugün yapılacak diğer açık oylamaların elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Bu açıklama bugün yapılacak diğer açık oylamalar için de geçerlidir.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 72 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı  : 296

Kabul  : 285

Ret  : 10

Çekimser  : 1[(*) ]

 

Kâtip Üye   Kâtip Üye

Sibel Suiçmez  Rümeysa Kadak

Trabzon  İstanbul”

 

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

2’nci sıraya alınan, İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Suçla Mücadelede İş Birliği Konulu Anlaşma ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Suçla Mücadelede İş Birliği Konulu Anlaşma’da Yapılan Değişiklikler ve İlavelere İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Suçla Mücadelede İş Birliği Konulu Anlaşma ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Suçla Mücadelede İş Birliği Konulu Anlaşma’da Yapılan Değişiklikler ve İlavelere İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/65) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 57) [(**)]

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 57 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SUÇLA MÜCADELEDE İŞ BİRLİĞİ KONULU ANLAŞMA VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SUÇLA MÜCADELEDE İŞ BİRLİĞİ KONULU ANLAŞMA’DA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER VE İLAVELERE İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 30 Nisan 2018 tarihinde Taşkent’te imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Suçla Mücadelede İş Birliği Konulu Anlaşma” ve 1 Haziran 2021 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Suçla Mücadelede İş Birliği Konulu Anlaşma’da Yapılan Değişiklikler ve İlavelere İlişkin Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 57 sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı  : 299

Kabul  : 289

Ret  : 10 [(*)]

 

Kâtip Üye   Kâtip Üye

Sibel Suiçmez  Rümeysa Kadak

Trabzon  İstanbul”

 

BAŞKAN – Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

3’üncü sıraya alınan, İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kolluk Eğitimi İş Birliği Protokolü ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kolluk Eğitimi İş Birliği Protokolü’nde Yapılan Değişiklikler ve İlaveler ile İlgili Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu‘nun görüşmelerine başlıyoruz.

3.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kolluk Eğitimi İş Birliği Protokolü ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kolluk Eğitimi İş Birliği Protokolü’nde Yapılan Değişiklikler ve İlaveler ile İlgili Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/66) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 58) [(**)]

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 58 sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KOLLUK EĞİTİMİ İŞ BİRLİĞİ PROTOKOLÜ VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KOLLUK EĞİTİMİ İŞ BİRLİĞİ PROTOKOLÜ’NDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER VE İLAVELER İLE İLGİLİ EK PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 30 Nisan 2018 tarihinde Taşkent’te imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kolluk Eğitimi İş Birliği Protokolü” ve 1 Haziran 2021 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kolluk Eğitimi İş Birliği Protokolü’nde Yapılan Değişiklikler ve İlaveler ile İlgili Ek Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz talebi? Yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 58 sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucunu açıklıyorum:

 “Kullanılan oy sayısı  : 300

Kabul  : 291

Ret  : 9[(*)]

Kâtip Üye   Kâtip Üye

Sibel Suiçmez  Rümeysa Kadak

Trabzon  İstanbul”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

4’üncü sıraya alınan İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti İle Özbekistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/51) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 60) [(**)]

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 60 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

Teklifin 1’inci maddesini okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÛMETİ İLE ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÛMETİ ARASINDA ASKERÎ ÇERÇEVE ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 29 Mart 2022 tarihinde Taşkent’te imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum.

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Oylama için üç dakika süre vereceğim.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 60 sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucunu açıklıyorum:

 “Kullanılan oy sayısı  : 291

Kabul  : 282

Ret  : 9[(*)]

 

Kâtip Üye   Kâtip Üye

Sibel Suiçmez  Rümeysa Kadak

Trabzon  İstanbul”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.49

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA

KÂTİP ÜYELER : Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78'inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

5’inci sıraya alınan 65 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlayacağız.

5.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayii Alanında İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/53) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 65)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sıraya alınan, 85 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlayacağız.

6.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hükümlü Nakli Andlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1644) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 85)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 8 Mayıs 2024 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.51


[(*) ](*) 72 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

[(*) ](*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

[(**)] 57 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

[(*)] Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

[(**)] 58 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

[(*)] Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

[(**)] 60 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

[(*)] Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.