TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

83’üncü Birleşim

16 Mayıs 2024 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, ilaç ve eczacılık sektörünün sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Çankırı Milletvekili Pelin Yılık’ın, Engelliler Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Konya Milletvekili Ali Yüksel’in, emekli maaşlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder’in, iktidar-muhalefet ayırt etmeden milletvekillerine söz söyleme haklarını mümkün olan en geniş şekilde kullandırmaya çalıştığına, riyaset ettiği günden beri “bir dakika timi” olarak kendilerini tanımlayanların sürekli bir becayiş içinde olduklarına, 38 kez ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılanmasına ve ağır bir tedavi görmesine rağmen görevini bu kadar tahammüllü ve zarafetle yürütmeye çalışırken biraz önce meydana gelen hadiseleri kabul edemeyeceğine, bundan sonra 20 kişiden başka hiçbir milletvekiline söz vermeyeceğine ve bir milletvekilinin kendisine parmak sallamasıyla ilgili de İç Tüzük’ün kendisine yüklediği hiçbir şeyi yapmayacağına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder’in, Kobani davasında yağdırılan cezaları hiçbir arkadaşının hak etmediğine ve bu kararın sonuçlarına ilişkin konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Isparta Milletvekili Hikmet Yalım Halıcı’nın, Isparta’nın yıllardır bitirilemeyen Dereboğazı yoluna ilişkin açıklaması

2.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, esnaf ve sanatkârlara kullandırılan kredilerin faizlerindeki artışa ilişkin açıklaması

3.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, Tekirdağ Çorlu’da uzun zamandır devam eden kötü koku ve kirli havaya ilişkin açıklaması

4.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, esnaf ve sanatkârlara kullandırılan kredilerin faizlerindeki artışa ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu’nun, Kobane davasının karar duruşması için bugün Sincan kampüsünde olduklarına ilişkin açıklaması

6.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, deprem bölgesindeki konteyner iş yerlerine elektrik ve su sayacı takma girişimine ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Batman’ın il oluşunun 34’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

8.- İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk’un, Kobani’nin düşmediğine IŞİD’in yenildiğine ilişkin açıklaması

9.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, 82’nci Birleşimde Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadeleri nedeniyle Oturum Başkanı Sırrı Süreyya Önder’i İç Tüzük hükümleri uyarınca gereğini yapmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya’nın, Almanya’nın çifte vatandaşlık yasasını onaylamasıyla gündeme gelen konulara ilişkin açıklaması

11.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, açıklanan Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’ne ilişkin açıklaması

12.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, Sağlık Bakanlığını hekimlerle diyalog kurmaya çağırdığına ilişkin açıklaması

13.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Kamaç’ın, Kobani kumpas davasında bugün verilecek kararın Türkiye için önemine ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan’ın, Uluslararası Barış İçinde Birlikte Yaşama Günü’ne ilişkin açıklaması

15.- Balıkesir Milletvekili Mustafa Canbey’in, Balıkesirlilerin Kuvayımilliye Günü’ne ilişkin açıklaması

16.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Ata Emre Akman’ın suç makinesine dönüşmüş 17 yaşındaki genç tarafından katledilmesine ilişkin açıklaması

17.- Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç’ın, Antalya’da yaşanan afetlerden dolayı çiftçilerin ciddi bir maliyet artışına girdiğine ilişkin açıklaması

18.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, Erzincan’daki ve Türkiye’deki çiftçilerin taleplerine ve Oturum Başkanı Sırrı Süreyya Önder’e ilişkin açıklaması

19.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Kayseri’de karşılıksız çek ve protesto senetlerindeki artışa ilişkin açıklaması

20.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, Nekbe gününe ilişkin açıklaması

21.- İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in, garip bir yasama günü geçirildiğine, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’na, her türlü terör faaliyetine karşı devletin her zaman yanında olduklarına, emniyet ve yargı içerisindeki hizipleşme konularını titizlikle ve kaygıyla takip ettiklerine, polis devleti ve organize suç örgütlerine kurumların teslim edilmiş olması gibi anlayışlara karşı olduklarına, “yumuşama dönemi” diye başlatılan kavramı desteklediklerine ve Sinan Ateş davasına ilişkin açıklaması

22.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Türkiye’de 26 bin Tip 1 diyabetli çocuk olduğuna, insülin pompası ve insülin sensörü yardımı için Maliye Bakanına ve Sağlık Bakanına defalarca yazılar yazılmasına rağmen bu çocuklara bunların temin edilmediğine ve Sağlık Bakanının hastaneleri için milyarlarca lira teşvik ve arazi tahsis eden bir iktidarın bu çocuklar için bu meblağı çok görmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, 18 Mayıs Kırım Türklerinin ana yurtlarından sürgün edilişlerinin yıl dönümüne, Gazze’de, Refah’ta Filistinlilere yapılan vahşi soykırıma, Filistin’in Birleşmiş Milletler üyeliği sürecine ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin işleyişine, 19 Mayıs 1919’un 105’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

24.- Muş Milletvekili Sezai Temelli’nin, şu anda Türkiye demokrasi ve barış mücadelesinin en önemli şahsiyetlerinin, bu mücadelenin yılmaz savunucularının Kobani kumpas davasında bir kumpasın içinde yargılandıklarına ve kararlarının açıklandığına, kara bir gün yaşandığına ve bu karanlığın Meclisin üzerine çöktüğüne, bu adaletsizliğe imza atanların tarihin çöp sepetinde çırpınmaya, debelenmeye devam edeceklerine, Meclisin vesayet altında olduğuna, bu vesayeseti kırmadan özgürleşmenin mümkün olmadığına ve bu utanca son verme sorumluluğunun bu Mecliste olduğuna ilişkin açıklaması

 

VI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili İdris Şahin’in, veteriner hekimlerin bazı taleplerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın cevabı (7/11224)

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, gıda denetimleri ile taklit ve tağşiş listesinin yayımlanması talebine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın cevabı (7/11225)

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, tartı ve ölçü aletlerinin denetimine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın cevabı (7/11228)

4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, yabancı uyruklu kişilerce işletilen işletme sayısı ile yapılan denetimlere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın cevabı (7/11230)

5.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Muğla’nın Fethiye ilçesindeki su kanallarının kirliliğine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın cevabı (7/11232)

6.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, çiftçilerin sulama suyu ücretlerinde desteklenmesi talebine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın cevabı (7/11235)

7.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Antalya’da yaşanan teleferik kazasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın cevabı (7/11327)

8.- İzmir Milletvekili Seda Kâya Ösen’in, Antalya’da yaşanan teleferik kazasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın cevabı (7/11328)

9.- Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca Demir’in, Gaziantep Üniversitesinde yapılmakta olan bir radyofarmasötik üretim tesisinin akıbetine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın cevabı (7/11329)

10.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü’nün, veteriner hekimlerin çeşitli sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın cevabı (7/11331)

11.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2024 yılında satılan ve satılacak olan canlı hayvan ve karkas et miktarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın cevabı (7/11334)

12.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türkiye’de domuz eti üretimi ve satışı olup olmadığına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın cevabı (7/11335)

13.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Karaköy-Eminönü-Adalar ve Kabataş-Eminönü-Adalar seferlerinin 65 yaş üstü için ücretsiz olması talebine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun cevabı (7/11343)

14.- Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren’in, Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde TPAO tarafından yürütülen sondaj çalışmalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/11347)

15.- Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş’ın, emekli maaşlarının artırılması talebine,

Asgari ücrete,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/11348), (7/11349)

16 Mayıs 2024 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sırrı Süreyya ÖNDER

KÂTİP ÜYELER: Asu KAYA (Osmaniye), Adil BİÇER (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, ilaç ve eczacılık sektörünün sorunları hakkında söz isteyen Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’e aittir.

Buyurun Sayın Işık Gezmiş. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, ilaç ve eczacılık sektörünün sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, kıymetli yurttaşlarımız; yirmi beş yıl önce giydiğim ve Ata’mın Meclisinde milletvekili yemini ettiğim güne dek üzerimden hiç çıkarmadığım beyaz önlüğümle bugün sizlere sesleniyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu hafta bilimsel eczacılığın 185’inci yıl dönümünü kutluyoruz. Tüm eczacıların ve eczane çalışanlarının eczacılık bayramını ve haftasını kutluyorum.

Biz eczacılar fakülteden mezun olurken bir yemin ederiz. Eczacılık yemini der ki: “Eczacılık mesleği üyeleri arasına katıldığım bu andan itibaren hayatımı insanlık hizmetine adayacağıma, insan hayatına mutlak suretle saygı göstereceğime, bilgilerimi insanlık yararına kullanacağıma, mesleğim dolayısıyla öğrendiğim sırları saklayacağıma, din, milliyet, ırk, cinsiyet, kültür ve politik görüş farklarının vazifem ile vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime, mesleğimi dürüstlük ve şerefle yapacağıma namusum ve vicdanım üzerine ant içerim.”

Yirmi beş yıl önce yeminini ederek başladığım eczacılık mesleğimle hep onur duydum. Biz eczacılar sağlık hizmetlerinin en güçlü halkası, halkımızın en yakın sağlık danışmanlarıyız. 14 Mayıs Bilimsel Eczacılık Günü ve haftasını kutlarken her geçen yıl biraz daha umutsuzluğa kapılıyor, artan sorunlarla mücadele ediyoruz. Biz, ülke genelinde çalışanlarımızla birlikte 130 bini aşkın büyük bir aileyiz, topluma şifa dağıtan bir mesleğin mensupları olmanın sorumluluğunu taşıyoruz ancak Hükûmetin sağlıkta dönüşüm politikası…

(Uğultular)

BAŞKAN – Sayın Hatip, Sayın Gezmiş; bir saniye… Sayın Gezmiş’in süresini dondurun.

Arkadaşlar, kürsüde hatip var, şimdi sistemi kapatacağım, yeniden açacağım bir dakikalık söz için; böyle bir şey mi olur?

ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Devamla) – Bence dinlemek istemeyenler dışarı çıksın.

BAŞKAN – Kürsüde hatip var, lütfen, orası böyle bir küme!

(AK PARTİ sıralarından “Değiştirmemiz gerekiyor.” sesi)

BAŞKAN – Değiştirmeniz gerekiyorsa gidin koridorda değiştirin; hatibe biraz saygı, siz çıktığınızda da aynı saygıyı siz bekliyorsunuz. (CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Devamla) – Sayın Başkanım, hatipten ayrı konuya ve konuşmaya saygı.

BAŞKAN – Listeyi iptal ettim, söz almak isteyenler yeniden girsin, tekrar alsınlar.

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Böyle bir tasarrufunuz olamaz Sayın Başkanım, keyfiyet olur.

BAŞKAN – Keyfî yapıyorum, evet; bu kadar olmaz, bu kadar olmaz, bunun için Genel Kurulun insicamı bu kadar bozulmaz.

NURETTİN ALAN (İstanbul) – Aşırı keyfî, aşırı keyfî…

BAŞKAN – Girin efendim, tekrar girin, bir şey olmaz.

NURETTİN ALAN (İstanbul) – Böyle bir şey olmaz Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gezmiş.

ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Devamla) – Sayın Başkan, hatipten önce konuya ve konuşmaya karşı saygı duymak lazım, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.

14 Mayıs Bilimsel Eczacılık Günü ve haftasını kutlarken her geçen gün biraz daha umutsuzluğa kapılıyor, artan sorunlarla mücadele ediyoruz. Bizler, ülke genelinde çalışanlarımızla birlikte 130 bini aşkın büyük bir aileyiz, topluma şifa dağıtan bir mesleğin mensupları olmanın sorumluluğunu taşıyoruz ancak Hükûmetin Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında hayata geçirdiği yanlış politikalar biz eczacıları da hastalarımızı da çaresizliğe sürüklüyor; maalesef, sorunlar da çözülmedikçe katmerleniyor.

Bugün en çok kullanılan ateş düşürücü çocuk şurubunun devlet artık yarısını bile ödemiyor; 130 TL olan şurubun 75 TL’sini anne-babalar ödüyor. Koruyucu sağlık ödeneği maalesef yetersiz. Gün geçtikçe yayılan bir hastalığın önleyici aşısı HPV hâlâ ödenmiyor, belediyelerimiz bu konuda çalışmalarını sürdürüyor; kendilerine buradan teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, emekli bir hastamız raporlu ilacında kutu başına 300-400 TL fark ödüyor. Daha önceki yıllarda hiç fiyat farkı ödemeden aldığı raporlu ilaçlarına artık 2 bin-3 bin TL’lere varan fiyat farkları ödüyor. Emeklimiz ne yapıyor biliyor musunuz? İster duymak isteyin, ister istemeyin; 10 bin TL emekli maaşı alan emeklimiz ilaç farkını hesaplatıp ilacını “Sonra alırım.” diyerek maalesef eczanelerimizden boynunu büküp çıkıyor.

Bunun yanında diğer bir sorun, güncel euro kuru. Euro kuru 34 TL’yken ilaçta hâlâ 17 TL. Bu, ilacın teminini zorlaştırıyor. Eş değeri verelim desek eş değeri olmayan ilaçlar var. Hastalarımız nefes nefese, eczane eczane ilaç aramak zorunda kalıyor. İlacı bulduğunda ne oluyor biliyor musunuz? Artan ilaç farkını mı ödesin, muayene ücretini mi ödesin, yoksa reçete katkı payını mı ödesin şaşırıp kalıyor.

Sayın milletvekilleri, gidin en yakın eczanenize yarım saat oturun, muhakkak bu sorunlara tanık olacaksınız. Oysaki her yurttaşımızın sağlığa ulaşım hakkı Anayasa’yla güvence altına alınmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Gezmiş.

ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Devamla) – Bugün yaşanan sıkıntılarda hiçbir dahli olmadığı hâlde eczacıları sorumlu tutmak ne yazık ki hastalarımızla aramızdaki güven ilişkisini zedeliyor. Eczacı örgütümüzün fikri alınmadan eczacılık fakülteleri açılıyor, mezunlarımız gelecek gelecek kaygısı yaşıyor. Hastalarımızın sağlığa erişiminde köprü olan biz eczacılar, ülkemizde ücretsiz yirmi dört saat nöbet tutan tek meslek grubuyuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bütün gelişmiş ülkelerde bulunan eczacılık meslek hakkı ve eczacılık nöbet hakkının verilmesini istiyoruz. Tüm bu olumsuzluklara rağmen eczacılık yemininde belirttiğimiz gibi insanlığa daha iyi hizmet edebilmek için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Halkımız ilacına rahatça ulaşmalı, eczacılarımız ve hastalarımız daha fazla mağdur edilmemelidir. Unutulmamalıdır ki eczacının sesi, halkın sesidir.

Saygılarımla.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

(AK PARTİ milletvekillerinin kürsü önünde toplanmaları)

HALİT YEREBAKAN (İstanbul) – Ne zaman gireceğimizi bilmiyoruz, bunu sıfırdan yapsanız olur mu acaba? En azından herkes gireceği zamanı bilse.

BAŞKAN – Arkadaşlar, ben vekillerin söz hakkını kullanması konusunda herhâlde gösterdiği yaklaşım tartışılmayacak bir arkadaşınızım.

NURETTİN ALAN (İstanbul) – Bugün tartışılır Sayın Başkan, bugün tartışılır.

BAŞKAN – Ama buranın bir ilkokul sınıfından da farkı olması gerek.

(AK PARTİ sıralarından “Ama bu şekilde bir ceza olmaz ki!” sesi)

BAŞKAN – İzin verin, ceza değil bu. İzin verin... Meclisin işleyişini, hatibin derdini anlatmasını… Hani diyorsunuz ya “Keyfî.”, keyfî değil. Benim için aslolan, o hatibin konuşmasını gözetmektir.

NURETTİN ALAN (İstanbul) – Başkanım, sıra dayağı atsaydınız bari, daha iyi olurdu!

SÜLEYMAN ŞAHAN (Yozgat) – Bütün sıralardan itiraz gelirken aynı şekilde davranıyorsanız sorun yok.

(AK PARTİ sıralarından “Kazanılmış hak Başkanım ya! Kazanılmış hak bu ya!” sesi)

BAŞKAN – Yahu, keşke bu kadar müktesebatı gözetecekseniz çok bahtiyar olurum.

Bir de bu kürsünün önünü boşaltalım lütfen.

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Bu keyfiyet oldu Sayın Başkanım. Sizin yaptığınız keyfiyet oldu.

BAŞKAN – Efendim, benim yaptığımın…

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Yani “Ben kafama göre iptal ederim.” diye bir şey olmaz.

BAŞKAN – Benim yaptığımın ne olduğunu bırakın ben takdir ederim.

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Burada her laf atanın sözünü mü keseceksiniz siz?

BAŞKAN – Ben sözünü keseceğim tabii, çünkü…

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Benim hakkımı alamazsınız bu şekilde yani.

BAŞKAN – Elini sallama bana!

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Bağırma sen de.

BAŞKAN - Elini sallama! Kime parmak sallıyorsun?

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Benim hakkımı alıyorsun.

BAŞKAN – Otur yerine!

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Bağırma!

BAŞKAN – Otur yerine!

MEHMET BAYKAN (Konya) – Böyle olmaz.

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Haddini bil!

BAŞKAN – Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.11

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.47

BAŞKAN: Başkan Vekili Sırrı Süreyya ÖNDER

KÂTİP ÜYELER: Asu KAYA (Osmaniye), Adil BİÇER (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder’in, iktidar-muhalefet ayırt etmeden milletvekillerine söz söyleme haklarını mümkün olan en geniş şekilde kullandırmaya çalıştığına, riyaset ettiği günden beri “bir dakika timi” olarak kendilerini tanımlayanların sürekli bir becayiş içinde olduklarına, 38 kez ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılanmasına ve ağır bir tedavi görmesine rağmen görevini bu kadar tahammüllü ve zarafetle yürütmeye çalışırken biraz önce meydana gelen hadiseleri kabul edemeyeceğine, bundan sonra 20 kişiden başka hiçbir milletvekiline söz vermeyeceğine ve bir milletvekilinin kendisine parmak sallamasıyla ilgili de İç Tüzük’ün kendisine yüklediği hiçbir şeyi yapmayacağına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, biraz önce meydana gelen hadiseyle ilgili birkaç açıklama yapmam gerekiyor. Benim birincil görevim, İç Tüzük kaynaklı birinci görev ve sorumluluğum -Meclis söz söyleme yeridir- söz söyleyen hatibin sözünün anlaşılır, dinlenir olmasını yani Genel Kurulun sükûnetini, konuşma ortamının, konuşma zemininin kaybolmamasını sağlamak; birincisi bu.

Elbette ki inip bir öğretmen gibi bunu sağlama şeyim yok; elimizde İç Tüzük var, onun verdiği argümanlarla, uyarıdan başlayıp farklı yaptırımlara gidecek şekilde… Takdir edersiniz ki Genel Kurulun akışını da bozmadan, ilk 20 konuşmadan sonra, mümkün olan en geniş şekilde, iktidar-muhalefet ayırt etmeden arkadaşlarımızın söz söyleme haklarını en geniş kullandırmaya çalışan bir arkadaşınızım. İşte, daha iki gün önce 67 kişiye kullandırdık, altmış yedi dakika ediyor. Arkadaşlarımızın fehmetmesi gereken şey şu: Bu bir süre uzatma değildir. Aslında 67 arkadaşımız konuşunca, derdini anlatınca bir şekilde buradaki tansiyon, zemberek… Kendisini ifade olanağı bulan hiçbir arkadaşımız kürsüye doğru bağırma, sesini yükseltme, laf atma gibi şeyler kullanmıyor yani bazen bir saat arkadaşlarımıza tek tek söz vermek Mecliste iki üç saat tasarruf etmek anlamına da geliyor; bunu hepimiz biliyoruz.

Şimdi, bir arkadaşımız, bir sayın milletvekili parmak salladı. Değerli arkadaşlar, bakın, açılışta hiç bahsetmeden girdim. Şu anda 38 kez ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılanıyorum; hakkımızdaki ferman yarım saat, bir saat içinde açıklanmış olacak. 38 kez ağırlaştırılmış müebbet -affedersiniz- boru değil. Hele bugünkü ortamda böyle “Yahu, bir şey olur, olmaz; buradan adalet çıkar, çıkmaz.” diyecek bir vekil varsa 2’ncisi de ben olayım. Buna rağmen kendi sorumluluğumuzu müdrik geliyoruz, burada bu işi uhuletle ve suhuletle yürütmeye çalışıyoruz.

Bu sayın milletvekilinin bilmesi gereken şu ki ben parmak sallanacak bir insan değilim. (CHP, DEM PARTİ ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar) 38 kez, bu parmak değil bir gürz başında sallanırken gelip burada görev ve sorumluluğumu yerine getirmeye çalışıyorum; bana sökmez. Ama bütün arkadaşlarımızın, o sayın milletvekili de dâhil olmak üzere hepsinin hukukunu korumak, gözetmek benim tüm kişisel görüşlerimden ve hassasiyetlerimden daha önde gelir. Eğer var ise “Ya, şurada şöyle bir buğuzla davrandın.” diyecek bir arkadaş, boynum kıldan incedir. Onun için, herkesi tertipli olmaya davet ediyorum.

NURETTİN ALAN (İstanbul) – Sayın Başkanım, ben söyleyeceğim müsaade buyurursanız.

BAŞKAN – İzin verin; bir tartışma yürütmüyoruz, bir dert yanıyorum.

Burada riyaset ettiğim günden beri, arkadaşlar, oturumu açtığımızda orada daima bir küme var. Sürekli bir becayiş, kendilerini “bir dakika timi” olarak kendileri tanımlıyorlar. Bunu hiç olmazsa asgari nezaketin gereği olarak şöyle şu arka sırada yapabilirler çünkü bir hatip beş dakikalık gündem dışı sözü bir yasama yılında 1 kere ya alabiliyor ya alamıyor. Sizin için oradaki o bir dakikanın hercümerciğinden çok daha önemli; bu asgari bir saygının, aslında hatibe de değil kendinize duyduğunuz saygının bir gereği olmalı.

Yine, bunu söylemek istemezdim ama benim beyne bir pıhtı attı Genel Kurulu yönetirken. Gittik -işte, her şer bir hayra gebedir- pankreasta tümör çıktı, gittik, aort anevrizmasını o beyne pıhtı atmasıyla beraber yaşadık. Ağır da bir tedavi görüyorum. Ona rağmen ben bu kadar tahammüllü, bu kadar saygılı ve bu kadar -ayıp bir şey insanın kendisi için bu tanımı kullanması da- zarafetle yürütmeye çalışırken bu hoyratlık kabul edebileceğim bir şey değil. Yani acaba zarafetimizi, nezaketimizi, edebimizi başka bir şey olarak mı yorumluyorlar duygusuna kapılıyorum. İncindiğim bir şey; bu ikinci bir dakika için sisteme giremeyen bütün arkadaşlar beni demokrasi dışı davranmakla itham ettiler, muhalefetten de vekiller geldi. “Efendim, kırkyılda bir aldık, o da sizin keyfiyetiniz yüzünden...” Şimdi, tabii ki ben de bütün bunlardan kendime bir ibret, ders çıkarmazsam ayıp olacak. Bundan sonra 20 kişi; başka hiçbir arkadaşıma söz vermeyeceğim. Muhalefetten gelip burada çemkirmeselerdi diyecektim ki yine ben eski tutumuma devam edeyim. İç Tüzükse İç Tüzük nasıl uygulanır hepsini göreceğiz ama asgari bir konsensüs, asgari bir zarafet, asgari bir nezaket, anlayış, hemhâl olma, empati, adına ne derseniz deyin... Burada hepimizin dert ettiği, memleketin hâlidir; bir şekilde bir yol bulmaya, üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeye çalışıyoruz. Onun için, o saygısızlıkla ilgili İç Tüzük’ün bana yüklediği herhangi bir şey yapmayacağım. Onu bile ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiriyorum. Saygı sınırlarını zorlasa da benim bir sayın vekile bu konuda herhangi bir disiplin işlemi yapmak gibi bir tutumum kırkyıllık ilkelerimi çiğnemek olur. Hiçbir saygısızlık, prensiplerimi çiğnetemez; daima şehim ifade edebilmesi, bunda aşırıya gitse, kabalaşsa bile buna tahammül etmek şeklinde gelişiyor.

Vaktinizi aldım, özür dilerim, bağışlayın beni.

Şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Çankırı Milletvekili Pelin Yılık’ın, Engelliler Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Engelliler Haftası münasebetiyle söz isteyen Çankırı Milletvekili Sayın Pelin Yılık’a aittir.

Buyurun Sayın Yılık. (MHP sıralarından alkışlar)

PELİN YILIK (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Dünya Engelliler Haftası sebebiyle gündem dışı söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün dikkatlerinizi siyasetin maalesef periferinde kalan engelli kardeşlerimizin ihtiyaç ve beklentilerine çekmek istiyorum. Maalesef diyorum çünkü bizlerin birinci gündemi ne yazık ki engelli bireylerimiz değil.

Her yıl mayıs ayının ikinci haftasında, Dünya Engelliler Haftası vesilesiyle gerçekleştirilen etkinliklerde engelli bireylerimizin gereksinimlerine dikkat çeken çalışmalar yapılmaktadır. Engelli bireylerin toplumsal hayatta hedeflenen konumda olamamaları, çoğunlukla sahip oldukları engelle değil toplumsal tutumlarla veya fiziksel şartlardaki yetersizliklerle ilişkilendirilebilir. Dolayısıyla engelli bireyin topluma entegre olmasının önündeki engel, kişinin eksikliğinden değil toplumun zihin kalıplarından kaynaklanmaktadır. Dışlayıcı tutum ve davranışlar ya da bu konuyu görmezden gelmek, engelli bireylerin topluma eşit birey olarak katılmasını önlemektedir. Özel gereksinimli bireylerimiz için gerçekleştirdiğimiz tüm çabaların özünde, kendi bağımsızlıklarını kazanmalarını ve kendi kendilerine yeterli duruma gelmeleri hedefi yer almaktadır. Bu nedenle, engelli bireylerimizin ihtiyaçları mümkün olduğu kadar gündemde tutulmalı ve bu konudaki toplumsal hassasiyet güçlendirilmelidir. Çünkü engellilik, sadece bir sağlık sorunu değil aynı zamanda sosyal, ekonomik ve hukuki yönleri bulunan çok boyutlu bir konudur. Sorunların çözümü anlamında da toplumun tüm kesimleri üzerine düşen sorumluluğu almalıdır.

“Engel” kavramı sadece bireyi ilgilendirmez çünkü engelli bir birey sosyal ortamda sürekli başka engellerle karşılaşmaktadır. Bu engeller toplumdan dışlanma, ayrımcılık ve ön yargılardır. Engelliler, toplumun diğer üyeleriyle aynı hak ve ayrıcalıklara sahip, hizmet görmeye ve düşünülmeye layık, öte yandan da diğer bireylerle aynı sorumlulukları taşıması gerekli kişiler olarak kabul edilmelidir. Toplumsal farkındalık seviyesinin artırılması için engellilerimizin toplumun içinde daha fazla yer almalarını sağlamak gereklidir. Engellilere sunulan eğitim, sağlık hizmetleri, sosyal güvence ve istihdam olanakları, günlük yaşamla baş edebilmeyi ve toplumsal yaşamda var olmayı kolaylaştırmaktadır. Gelişmiş toplumlarda hem bireysel duyarlılıklar hem de engelli bireylere sunulan sosyal imkânlarla birlikte farkındalığın arttığı görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, engelli bireyler açısından dezavantaj yaratan durum, fiziksel sınırlılığın olması değil bunları telafi edecek destek sistemlerinin eksikliğidir. Örneğin, kentlerin mimari tasarımları, özel gereksinimli bireylerimizin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak planlanmalıdır. Topluma açık her mekânda, açık alanlarda ve toplu taşıma araçlarında erişilebilirlik sağlanmalıdır. Yaya geçitlerindeki engelli rampalarının azlığı, görme engelli bireylerimizin faydalandığı sarı şeritlerin montajındaki eksiklikler, engelli bireylere tahsis edilmiş alanlara farklı araçların park edilmesi günlük hayatta karşı karşıya kaldıkları sorunlardan sadece bir kısmı.

Değerli milletvekilleri, engelli bireylerimizin mesleki eğitimler alması, istihdama katılmaları, onları çalışan bireyler olarak değerli hissettirecek ve toplumla bütünleştirecektir. Çünkü çalışmanın bireye sağladığı tatmin duygusu engellilerin kendilerini topluma faydalı kişiler olarak görmelerini, kendi kendine yetebilme duygusuyla “Toplumda ben de varım.” demelerine olanak sağlayacaktır. Ayrıca, engelli bireylerimizin eğitiminde, yetiştirilmesinde en fazla yükü omuzlayan annelerin de beklentilerini unutmamak gerekmektedir.

Tüm bu hassasiyetlerin göz önünde bulundurulması temennisiyle sözlerime son verirken Engelliler Haftası vesilesiyle engelli bireylerimizin siyasetçilerin ve toplumumuzun gündeminde daha fazla yer almasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yılık.

Gündem dışı üçüncü söz, emekli maaşları hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Ali Yüksel’e aittir.

Buyurun Sayın Yüksel.

3.- Konya Milletvekili Ali Yüksel’in, emekli maaşlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ YÜKSEL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emeklilerimizin sorunları üzerine söz almış bulunmaktayım.

Yalnız, oraya geçmeden önce biraz önceki hadiseler sebebiyle bir iki kelam etmek istiyorum. Haksızlık kimden gelirse gelsin ve kime yönelik olursa olsun, biz onun karşısındayız ve haklı kim olursa olsun, isterse düşmanımız olsun onun haklılığını savunmak mecburiyetindeyiz diye düşünüyorum. Eğer mutlu bir topluluk istiyorsak böyle davranmamız lazım. Ayrıca, Kur’an-ı Kerim’in Maide suresi 8’inci ayetinde Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkun, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Lafın tamamı deliye söylenir, bu kadarı yeter herhâlde.

Bu vesileyle sizleri ve ekranları başında bizleri izlemekte olan vatandaşlarımızı şahsım ve partim adına saygıyla selamlıyorum.

Erbakan Hocamızın 54’üncü Hükûmet döneminde emeklilere verdiği yüzde 100’den yüzde 200’e varan maaş zammını hatırlatarak sözlerime başlamak istiyorum. Demek ki insana, emeğe, alın terine değer verince, bütçeyi doğru kullanınca, bölüşümde adaleti sağlayınca emekliye hak ettiği zammı vermek mümkün olabiliyormuş ama şu anda bunun mümkün olmadığını acı bir şekilde tecrübe ediyoruz. Kara deliğe dönüşen bütçe ve enflasyonun yüzde 100’ü aştığı ülkemizde emeklilere yüzde 50’nin altında zam veriliyor ve bununla da övünenleri görüyoruz. İktidarınızda emeklinin rahat edemeyeceği, insanca yaşama koşullarına erişemeyeceği oldukça açık. Önümüz Kurban Bayramı, emekli “Kurban kessem evin yolunu şaşıracağım, kesmesem başımı öne eğeceğim.” diye kara kara düşünüyor. Bakın, 2018 yılında emekliye verilen bin liralık bayram ikramiyesiyle bir küçükbaş kurban alınabiliyor veya hissesine girilebiliyordu. Bu ikramiye, önce 2 bin lira oldu, son olarak “Yüzde 50 zam yaptık.” denilerek 3 bin lira yapıldı. Şimdi, size soruyorum: Emekli, Kurban Bayramı’nda alacağı bayram ikramiyesiyle bir kurban alabiliyor mu? Kesinlikle alamaz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – 3 kilo et alıyor, 3 kilo et!

ALİ YÜKSEL (Devamla) – Büyükbaş kurban fiyatları 100 bin liranın üzerinde, emeklimiz alacağı 3 bin lira ikramiyeyle kurban hissesine girebilir mi?

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) – Kayıtlara geçsin; tavuk alıyor, zehirleniyor vatandaş.

ALİ YÜKSEL (Devamla) - Bırakın ikramiyeyi, en düşük emekli maaşı olan 10 bin lirayla kurban hissesine giremez. Emekli, yıldan yıla fakirleştiriliyor.

Değerli milletvekilleri, geçim derdi ülkenin en önemli sorunu hâline geldi. Sofrasından ıstakozu eksik etmeyenler, Maldivler’e tatile gidenler mahalle pazarlarını pek bilemezler ama bilesiniz ki çarşı pazar cep yakıyor, tencere kaynamıyor; vatandaş geçimini kredi kartı ve borçla sağlıyor. Eti bir kenara bıraktık, kuru kemiğin kilosu 50 liradan satılıyor. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki çalışan perişan, emekli perişan, gençler umutsuz; mutlu olan tek kesim var, onlar da iktidarın müteahhitleri ve yandaşları.

TÜRK-İŞ nisan ayı açlık sınırını 17.725 lira olarak açıkladı, yoksulluk sınırı 57 bin lirayı aşmış durumda. Yaklaşık -rakamlarla ifade etmek gerekirse- 10 milyon 500 bin SSK emeklimiz var, yüzde 80’i açlık sınırı altında maaş alıyor; 2 milyon 850 bin BAĞ-KUR emeklimiz var, hemen hemen tamamı açlık sınırının altında maaş alıyor; 2 milyon 500 bin memur emeklimizin de durumu ortada.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet SSK ve BAĞ-KUR emekli maaşlarında ocak dönemi itibarıyla geçerli olacak altı aylık artış oranını yüzde 49,25 olarak belirledi, en düşük emekli aylığı ise 10 bin liraya yükseltildi. Şimdi soruyorum: Emekli bu 10 bin lirayla ne yapsın? Kira mı ödesin, faturaları mı yatırsın, mutfak giderini mi karşılasın?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

ALİ YÜKSEL (Devamla) – Mazeretiniz hazır: “Kaynak yok.” Her ne hikmetse yap-işlet-devret projelerinin garanti ödemelerine kaynak var, emekliye yok. Sarayın günlük masrafı 3.500 emeklinin bir aylık maaşı kadar. Çay-simit hesabıyla iktidara gelenler emeklilerimizi çaya, simide muhtaç etti. Siz emekliye “Yok.” deyince emeklimiz de “Size oy yok.” dedi, son yerel seçimde gerekli cevabı sandıkta verdi.

Üç gün önce, biliyorsunuz ki Maliye Bakanı Kamuda Tasarrruf Paketi’ni açıkladı. Memur servislerini kaldırarak mı bütçe açığını kapatacaksınız? Tasarruf yapacaksanız geçilmeyen köprülere, uçulmayan havaalanlarına yaptığınız garanti ödemelerini keserek yapın. Emeklinin cebinden eksilttiğiniz her kuruşun hesabını, bayramlarda torunlarına harçlık veremeyenin mahcubiyetinin hesabını, kurban kesemeyenin vebalinin hesabını, 10 bin lira maaşla ay sonunu getiremeyen emeklinin geçim sıkıntısının hesabını nasıl vereceksiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bitirelim lütfen, buyurun.

ALİ YÜKSEL (Devamla) – Sözlerime son verirken emeklisi mutlu bir toplum için tüm yetkililere açık çağrımızı yineliyorum: Kapsayıcı, kalıcı, emeklisiyle birlikte tüm vatandaşlarımızın insanca yaşayabileceği bir ülke istiyoruz.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum, hürmetlerimle.

Allah'a emanet olun.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yüksel.

Şimdi, 20 milletvekiline birer dakika söz vereceğim.

İlk söz, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Hasan Arslan…

Buyurun.

MEHMET BAYKAN (Konya) – Başkanım değişiklik oldu.

BAŞKAN – Değişiklik geçti artık.

İkinci söz, Hikmet Yalım Halıcı…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Isparta Milletvekili Hikmet Yalım Halıcı’nın, Isparta’nın yıllardır bitirilemeyen Dereboğazı yoluna ilişkin açıklaması

HİKMET YALIM HALICI (Isparta) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Isparta’nın yıllardır bitirilemeyen Dereboğazı yoluyla ilgili geçtiğimiz aylarda bir önerge verip yapılmadığı için “Vatandaşın canından ve malından olduğu Isparta-Antalya Dereboğazı yolu ne zaman bitirilecek?” diye sormuştum. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu bu önergemi şöyle yanıtladı: “Yolun bitmesi bütçe imkânlarına bağlı.” 2002 yılından beri iktidar partisinin her seçimde malzeme olarak kullandığı bu yol için önce “2015’te bitecek.” sonra “2020’de tamamlanacak.” dediler ama son açıklamalarında yolun 2027’de biteceğini söylediler. Antalya-Isparta Dereboğazı yoluna 2024 Yılı Yatırım Programı’ndan sadece 10 bin lira ayırdılar; evet, yanlış duymadınız, sadece 10 bin lira! Her türlü şatafata, gösterişe ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Mehmet Tahtasız…

2.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, esnaf ve sanatkârlara kullandırılan kredilerin faizlerindeki artışa ilişkin açıklaması

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Esnaf ve sanatkârlarımızın kullandığı hazine destekli esnaf kredilerinin faizleri 1 Mayıs itibarıyla acımasız bir kararla zamlandı, esnafımızın kullandığı kredilerin faizi yüzde 120 artırıldı. Esnaf ne kirasını ne faturasını ödeyebiliyor; esnaf can çekişiyor, esnaf zor durumda; esnaf siftah yapamıyor, kepenk kapatıyor; BAĞ-KUR primini dahi ödeyemiyor. 2018 yılında 551.998 iş yeri, 2024 yılının ilk dört ayında 30.711 esnaf kepenk kapattı ama gelin görün ki devlet bankaları iktidarın yancılarına uygun şartlarda kredi kullandırırken, hatta bunların tahsilatı için peşlerine düşmezken esnafın kullandığı kredinin faiz oranlarını yükseltiyor. Hazineye para lazımsa esnafın yakasına yapışmayacaksınız; gideceksiniz, devletin kasasına elini uzatan çetelerden, faizcilerden ve garantili anlaşmalardan para kazanan patronlardan alacaksınız. Bu uygulama acilen iptal edilmelidir. Söz kişinin aynasıdır, seçim öncesi verdiğiniz sözleri tutun. Prim gün sayısını 7200’e çekin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Nurten Yontar…

3.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, Tekirdağ Çorlu’da uzun zamandır devam eden kötü koku ve kirli havaya ilişkin açıklaması

NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Sayın Başkan, Tekirdağ Çorlu’da uzun zamandır devam eden kötü koku ve kirli hava özellikle havaların durağan olmasına bağlı olarak kimyasal kokuların daha da artmasına, çevre ve sağlık problemlerine neden olmaktadır. Özellikle Çorlu Mühendislik Fakültesi, Nuryıldız, ARTA tekstil fabrikalarının olduğu bölge ile Hacı Şeremet mevkisinde bu daha da yoğunlaşmakta. Bu sorun Çorlu’nun sınır ilçelerinde, Ergene ve Muratlı’da da hissedilmekte. Çevre Şehircilik İl Müdürlüğüne ve CİMER’e yapılan şikâyetler sonuçsuz kalmaktadır. Belediyelerin denetim alanları dışında kalan sanayi bölgeleri yeterince denetlenmediği ve caydırıcı cezalar kesilemediği için kirlilik ve koku artıyor. Çevre İl Müdürlüğü baskın denetimleri sıklaştırmalı, cezai işlem yetkisine yönelik güncellemeler yapılmalı, cezalar artırılmalıdır. İnsan sağlığı önceliğimizdir.

BAŞKAN – Sayın Özgür Ceylan…

4.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, esnaf ve sanatkârlara kullandırılan kredilerin faizlerindeki artışa ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Halk Bankası kooperatifler aracılıyla esnaf ve sanatkârlara kullandırılan kredilerin faizlerini arttırdı. Bundan birkaç yıl önce kullanılan kredilerin faiz oranlarında güncellemeye giderek yaklaşık 10 puanlık artış yapmak beceriksiz ekonomi yönetiminin faturasını esnafa kesmekten başka nasıl açıklanabilir? Ödemelerini o dönem kullandığı kredi koşullarına göre planlayan ve kredi borcunu aksatmayan esnaf bu kararla neye uğradığını şaşırmıştır. “Kredilere güncelleme” adı altında uygulanan faiz artışı düpedüz soygundur; devlet vatandaşına tuzak kurmaz, kuramaz. Bu yanlıştan derhâl dönülmelidir. Bu ülkenin yurttaşları devletlerine güvenemeyecekler mi? Unutmayın, esnaf çökerse ülke ekonomisi de çöker. Çetelerin vergi borçlarını silecek, esnafa da çökeceksiniz öyle mi? Allah aşkına, sizde hiç insaf yok mu? Esnaf kefalet kooperatifleri eliyle alınan kredilerin faizinin artırılması kabul edilemez.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Çiçek Otlu…

5.- İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu’nun, Kobane davasının karar duruşması için bugün Sincan kampüsünde olduklarına ilişkin açıklaması

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bugün Sincan kampüsündeydik ve Kobane davasının kararı için ara verildi. Son sözleri sorulacak tutsaklara, eminim ki Figen Yüksekdağ Başkan gibi hepsi “Son sözü direnenler söyleyecek.” diyecek dün de bugün de.

Evet, bu dava utanç davasıdır, bu dava AKP iktidarının 7 Hazirandaki yenilgisinin intikam alma davasıdır, bu dava bu Türkiye topraklarındaki hukukun yok edildiği davadır. 38 kere ağırlaştırılmış müebbet isteniyor; acaba gece rahat rahat uyudunuz mu? Biz Kobane’nin düşmemesi için uğraşanlar, DAİŞ gibi katil düşmana, tecavüzcülere karşı direnenler, hepimiz oradaydık; hepimizi yargılamanız lazım; eşitlik, özgürlük isteyenleri, Kürt halkının yanında olanları yargılamanız lazım.

Ama yenileceksiniz ve mutlaka biz kazanacağız direnenler olarak, biz kazanacağız; bu da size dert olsun! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Necmettin Çalışkan…

6.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, deprem bölgesindeki konteyner iş yerlerine elektrik ve su sayacı takma girişimine ilişkin açıklaması

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Deprem bölgesindeki iş yerleri büyük problemlerle karşı karşıya. Konteyner iş yerlerine, konteyner çarşılarda bulunan iş yerlerine yönelik elektrik ve su sayacı takma girişimleri var. Bölgedeki esnafımızın talebi bu girişimin bir yıl süreyle ertelenmesi çünkü konteynerlerin altyapı ve üstyapıları henüz tamamlanmadı, her yağmur ve selde büyük bir faciayla karşı karşıya kalınıyor. Bölgede esnafa hibe desteği beklenirken, heba olan malzeme desteği beklenirken, altyapı ve üstyapı sorunluyken, hayat normale dönmemişken buradaki insanlardan elektrik faturası alınması kabul edilemez. Bu konudaki talebin bir yıl süreyle ertelenmesi gerekmektedir çünkü henüz iş yerleri tam olarak oturmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Mehmet Emin Ekmen…

7.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Batman’ın il oluşunun 34’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) – Sayın Başkan teşekkür ederim.

Bugün Batman’ımızın il oluşunun 34’üncü yıl dönümü. Batman 34 yaşında nüfusta gözükse de on binlerce yıllık tarihi olan bir yer. Cevizi, balı, çileği, Mereto Dağı’yla Sason’umuz; bağları ve üzümleriyle Gercüş’ümüz; Leonardo Da Vinci’ye ilham kaynağı olan, Cezeri’yi konuk etmiş saraylarıyla Hasankeyfi’miz; mısırı, pamuğu, fıstık bahçeleriyle Beşiri’miz; Hazo Kalesi’yle Kozlukumuz; milattan önce 3500’le tarihlenen oyun takımının sergilendiği müzemiz, Malabadi Köprümüz, Batman çayında yeni keşfedilen 40 gözlü köprümüz, Leonardo DiCaprio’nun heyecanla paylaştığı cinsi tükenen balıkların yaşadığı Dicle'miz sizlerin ziyaretini bekliyor. Bütün bunların yanında Batman Aram Tigran’ı, Karapete Xaço’yu, Cigerxwin’i, çağın önemli sanatçılarından Ahmet Güneştekin’i ve yazar rahmetli Abdulcelil Candan’ıyla Türkiye'nin kültürel çeşitliliğine büyük katkıda bulunan bir ilimizdir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Burcugül Çubuk…

8.- İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk’un, Kobani’nin düşmediğine IŞİD’in yenildiğine ilişkin açıklaması

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – Kobani düşmedi, IŞİD yenildi ve HDP’li siyasetçilerden, milletvekillerimizden, MYK üyelerimizden, bilcümle yoldaşımızdan IŞİD’in yenilgisinin hesabını sorma hevesindesiniz. Atladığınız bir şey var: Biz Sabahat’i nasıl zindandan çıkarıp Meclise getirdiysek yolumuzda zindan olduğunu biliyorduk, yolumuzda ölüm olduğunu biliyorduk. Ağırlaştırılmış mahpuslukla, esirlikle korkutamazsınız. Ne şu an yargılanan yoldaşlarımızı ne onlarla yüreği atan milyonları korkutamayacaksınız, sindiremeyeceksiniz. Kobani düşmedi, IŞİD yenildi; siz düşecek, siz yenileceksiniz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Mehmet Baykan…

9.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, 82’nci Birleşimde Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadeleri nedeniyle Oturum Başkanı Sırrı Süreyya Önder’i İç Tüzük hükümleri uyarınca gereğini yapmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

MEHMET BAYKAN (Konya) – Sayın Başkanım, daha geçen hafta Genel Kurulda temiz dil kullanılması adına gruplar çağrı yapmışken ve üstelik bu çağrı Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba’nın söylemleri üstüne olmuşken yine dün Cumhuriyet Halk Partisi Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın okumaktan hicap duyacağım ama tutanaklara geçmesi adına okuyacağım, tutanaklarda da bulunan “Siz nereden çıktınız? Bu kadar rüşvetçi, bu kadar yolsuzluk yapan, bu kadar pudra şekerci nereden çıktınız? Hani siz erdemliler hareketiydiniz, bu kadar erdemsizi nereden buldunuz?” sözlerini dünün tutanaklarından inceleyip İç Tüzük hükümleri uyarınca gereğini yapmaya sizi davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Mustafa Kaya…

10.- İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya’nın, Almanya’nın çifte vatandaşlık yasasını onaylamasıyla gündeme gelen konulara ilişkin açıklaması

MUSTAFA KAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Almanya çifte vatandaşlık yasasını onayladı, bu yasayla birlikte vatandaşlarımız artık Alman vatandaşlığı yanında Türk vatandaşlığını da koruma imkânına kavuştu. Bu yasa 27 Haziran tarihinde yürürlüğe girecek ve çifte vatandaşlık başvuruları başlayacaktır, konsolosluklar bu yoğunluğa hazır olmalıdır. Şu anda bir yıl içerisinde Türk vatandaşlığından çıkan kişilerin tekrar başvuru yapmaları hâlinde vatandaşlıklarını geri alabilmeleri mümkündür, beş on yılı aşanlar için ise belirsizlikler vardır; Türkiye bu durumda olanlara özel bir çözüm üretmelidir. Mavi Kart sahiplerinin de bu yeni imkândan faydalanabilmeleri için e-devlet üzerinden Türk vatandaşlığına başvuru yapabilmeleri sağlanmalıdır.

Çifte vatandaşlıkla birlikte gündeme gelen bir diğer konu ise bedelli askerliktir. Bedelli askerlik hakkı olanlara makul bir ödeme karşılığında bu imkân verilmelidir, bu sayede Türkiye’ye 3 ila 5 milyar euro döviz girişi sağlanabilir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Reşat Karagöz…

11.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, açıklanan Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’ne ilişkin açıklaması

REŞAT KARAGÖZ (Amasya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Açıklanan Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’nde ülkeyi bu hâle getiren sorumluluk makamı sarayın adının bile geçmemesini kabul etmiyoruz. “Çerez parası” olarak nitelediğiniz makam araçlarının alımlarının ve kiralanmasının üç yıl boyunca kısıtlandığını açıkladığınız karara saraydaki uçak filosu, 100 araçlık konvoylar, yazlık-kışlık saraylar da dâhil mi? Yalnızca emekli olanların yerine yeni kamu personeli alınacağını açıkladığınız bu kararları, saraydaki sayısı ve ne iş yaptıkları bilinmeyen danışmanlara da uygulayacak mısınız? Geçiş garantili köprüler, uçuş garantili havalimanları bu paketin içinde yer almazken işine giden kamu çalışanının servis aracına göz dikerek mi tasarruf yaptığınızı sanıyorsunuz? Bakan Şimşek’e tavsiyemiz, israfı ve şatafatı normal yaşamlarının bir parçası hâline getirmiş AKP'ye özel bir tasarruf ve verimlilik paketi hazırlamasıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın İrfan Karatutlu…

12.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, Sağlık Bakanlığını hekimlerle diyalog kurmaya çağırdığına ilişkin açıklaması

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Sağlık Bakanlığı dün yayınladığı bir genelgeyle TUS sınavına giren tüm hekimlere yine kısıtlama getirdi. Sağlık Bakanlığında küçük bir bürokrat grubu, sağlık hizmetlerinin temel taşı olan hekimlere karşı öteden beri karşıt bir tutum içindedir. Sağlık Bakanlığı, nedense, hekimler her gün 80, 100, 150, 200 hasta muayene ederken “Bunları azaltalım, bu insani değildir.” demiyor. Bugünlerde, Sağlık Bakanlığında, hekimlerin yasal tanı ve tedavi haklarını, sağlıklı yaşam merkezleri, yaşam koçluğu, şifa merkezi gibi yerleri yasallaştırma adına yardımcı sağlık personeline veren yasa ve yönetmelik çalışması yapıldığını biliyoruz. Tabip odalarını, hekim sendikalarını Bakanlığın bu çalışmalarına karşı müdahil olmaya çağırıyorum yoksa halkımızla birlikte tüm hekimler “O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız.” şarkısını söylemek zorunda kalacağız. Sağlık Bakanlığını hekimlerle diyalog kurmaya çağırıyorum.

BAŞKAN – Sayın Mehmet Kamaç…

13.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Kamaç’ın, Kobani kumpas davasında bugün verilecek kararın Türkiye için önemine ilişkin açıklaması

MEHMET KAMAÇ (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün hemen şurada, Sincan cezaevleri kampüsünde Kobani kumpas davasının karar duruşması yapılıyor. Neden “kumpas davası” diyoruz çünkü baştan sona düzmece senaryolarla hazırlanmış bir dava olduğu herkesin malumudur. Bu ülke istiklal mahkemelerini görmüş bir ülkedir. Bu ülke 1960, 1971, 1980 ihtilalinin cunta mahkemelerini yaşamış bir ülkedir. Bu mahkemeler, Şeyh Saitleri, Seyit Rızaları, Fındık Alileri, Adnan Menderesleri ve Deniz Gezmişleri hukuksuzca idam etmiş mahkemelerdir. Bunların tamamı Türkiye’nin 1’inci yüzyılının acılarıdır. Mahkeme Kobani kumpas davasında bugün vereceği kararla ya Türkiye’nin 2’nci yüzyılının ilk istiklal mahkemesi olduğunun ve 2’nci yüzyılında da Türkiye'nin kendisini tekrar edeceğinin kararını verecek ya da Türkiye'nin demokratik bir hukuk devleti olacağının ilk adımını atacak; bekleyip göreceğiz.

BAŞKAN – Sayın Halit Yerebakan…

14.- İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan’ın, Uluslararası Barış İçinde Birlikte Yaşama Günü’ne ilişkin açıklaması

HALİT YEREBAKAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, toplumlar arası birlik mesajının en yüksek tondan yankılandığı Uluslararası Barış İçinde Birlikte Yaşama Günü. Tarih boyunca Anadolu toprakları medeniyetlerin kucaklaştığı, kültürlerin örüldüğü bir mozaiğe dönüşmüştür. Çanakkale’de omuz omuza savaşan dedelerimizin, Kurtuluş Savaşı’nda bir araya gelip yedi düvele karşı koymuş atalarımızın bize bıraktığı en değerli miras birlik içinde yaşama iradesidir. Ancak son yıllarda dünya genelinde artan ayrışma eğilimleri, toplumsal dokumuzu tehdit eder hâle gelmiştir. Yüzyıllardır süregelen hoşgörü ve kardeşlik geleneğimizin gölgesinde bu ayrıştırıcı zihniyetle mücadele etmek hepimizin ortak sorumluluğundadır. Artık ayrışmanın değil birleşmenin peşinde koşmalıyız. İşte bu yüzden toplumsal uzlaşı ve barışı teşvik edecek politikaları geliştirmek her birimizin önemli görevidir. Birlikte yaşamanın, birlikte başarmanın ve huzurlu bir gelecek kurmanın liderleri olalım. Unutmayalım ki biz birlikte güçlüyüz.

Teşekkür ediyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Mustafa Canbey…

15.- Balıkesir Milletvekili Mustafa Canbey’in, Balıkesirlilerin Kuvayımilliye Günü’ne ilişkin açıklaması

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

16 Mayıs 1919’da düşman işgaline karşı Balıkesir’de bir araya gelen 41 Bayrak Adam, Sivas ve Erzurum Kongrelerine giden yolu açmış ve Kuvayımilliye ateşini yakmıştır. Balıkesir, Kuvayımilliye’nin başkentidir. Bundan yüz beş yıl önce Okuma Yurdu ve Alaca Mescit Toplantılarıyla başlayan Kuvayımilliye, düzenlenen beş kongreyle olgunlaşmış ve sonucunda milletçe topyekûn mücadeleye girilmiştir. İşte bütün bu insanları bir araya getiren ruh, Kuvayımilliye ruhudur, fedakârlık ruhudur ve Millî Mücadele bu ruhla verilmiş, Kurtuluş Savaşı bu ruhla kazanılmıştır.

Bu vesileyle, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere Millî Mücadele kahramanlarımızı, aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyor, bağımsızlığını her şeyin üstünde tutan tüm Balıkesirli hemşehrilerimizin Kuvayımilliye Günü’nü kutluyorum.

BAŞKAN – Sayın Serkan Sarı…

16.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Ata Emre Akman’ın suç makinesine dönüşmüş 17 yaşındaki genç tarafından katledilmesine ilişkin açıklaması

SERKAN SARI (Balıkesir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Geçen hafta AKP iktidarını buradan uyarmıştım: “Ruhsal bunalım salgını yarattınız. Bu salgını yine siz büyütüyorsunuz.” demiştim. Sözlerimin yankısı daha Genel Kurul salonumuzda dinmeden Balıkesir’de 20 yaşında, üniversite öğrencisi, gencecik evladımız Ata Emre Akman ekmek parası kazanırken, yine suç makinesine dönüşmüş 17 yaşındaki genç tarafından katledildi. “Türkiye’deki binlerce anne-baba korkuyor.” diyen Ata Emre Akman’ın öğretim görevlisi annesinin isyanını duydunuz mu? Yazık değil mi evlatlarımıza? Eğitim, adalet ve hukuk politikalarınızdaki çözümsüzlüğünüz toplumda şiddeti körüklüyor. Anne-babalar evlatlarını sizin yanlışlarınıza kurban vermek istemiyor. Emniyette ve adalette kendi iç hesaplaşmalarınızla uğraşırken çocuklarımız bir bir hayattan kopartılıyor. Hiç mi vicdanınız sızlamıyor?

Bu gidişata “Dur!” deyin, kendinize çekidüzen verin.

BAŞKAN – Sayın Şerafettin Kılıç…

17.- Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç’ın, Antalya’da yaşanan afetlerden dolayı çiftçilerin ciddi bir maliyet artışına girdiğine ilişkin açıklaması

ŞERAFETTİN KILIÇ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Son birkaç ay içerisinde sel ve fırtına Antalya’mızda ciddi hasarlara yol açmıştır. Bu hasarların hâlâ telafi edilememiş olması anlaşılamazdır, kabul de edilemez. Antalya’mızda meydana gelen sel, fırtına ve hortumlar Demre, Kumluca, Finike ve Manavgat ilçemizde ciddi hasara yol açmıştı. Hortum sadece Kumluca’da bin dönüm seraya zarar vermiştir. Artan maliyetlerden dolayı üretim yapmakta zorlanan çiftçilerimiz, yaşanan bu afetlerden dolayı da ciddi bir maliyetin altına girmişlerdir. Afetlerden olumsuz etkilenen çiftçilerimize mutlaka ilave destekler yapılmalı ve zararları derhâl telafi edilmelidir. İktidar olarak, Antalya’nın hakkı olan yatırımları daha fazla geciktirmeden hayata geçirin, zira Antalya Türkiye’nin dünyaya açılan penceresidir; bu nedenle her türlü yatırımı ve desteği hak etmektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Mustafa Sarıgül…

18.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, Erzincan’daki ve Türkiye’deki çiftçilerin taleplerine ve Oturum Başkanı Sırrı Süreyya Önder’e ilişkin açıklaması

MUSTAFA SARIGÜL (Erzincan) – Sayın Başkan, can Erzincan'dan yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle çiftçilerimizin sorunları son derece önemli, can Erzincan'da çiftçilerimizle sürekli görüşüyorum. Tarım Bakanımızdan önemli dileğimiz: Tarımı hor görürsek yarını zor görürüz; buğday fiyatlarının en az 15 lira olması lazım, arpa fiyatlarının en az 12 lira olması lazım ki çiftçimiz mutlu olsun. Geçen sene çiftçimiz son derece mağdur oldu. Bir kez daha altını çiziyorum: Tarımı hor görürsek yarını zor görürüz. Can Erzincan’ın ve Türkiye'deki bütün çiftçilerimizin talebidir.

Sayın Sırrı Süreyya Önder Başkan Vekilimiz, sizi çok seviyoruz; demokrasi anlayışınızı her zaman saygıyla ve sevgiyle karşılıyoruz. Sizi kimse üzemez. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sağ olun.

Sayın Dursun Ataş…

19.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Kayseri’de karşılıksız çek ve protesto senetlerindeki artışa ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bir zamanlar ticaret ve sanayi şehri olarak bilinen seçim bölgem Kayseri'de, karşılıksız çek ve protestolu senetlerde ortaya çıkan artış iş dünyasını düşündürmektedir. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi, çek ve senetlere ilişkin Mart 2024 verilerini açıklamıştır. Buna göre, Kayseri'de, karşılıksız çek ve protestolu senetlerde çok büyük bir artış yaşanmıştır. 2024 yılı Ocak-Mart dönemlerinde Kayseri'de protesto edilen senet sayısı 1.139 adete ulaşmış, protestolu senet tutarı 140 milyon liraya dayanmıştır. Aynı dönemde, karşılıksız çek sayısı yüzde 4,2 artarak 527’ye ulaşmış, karşılıksız çek tutarı ise tam yüzde 76,5 artarak 200 milyon liraya dayanmıştır. Bu nedenle, çok geç olmadan, şehrimizin sanayi ve ticaret sektörlerine mahrum bırakıldığı destek ve teşvikler bir an önce verilmeli, iş adamlarının krediye ulaşmaları kolaylaştırılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Mehmet Sait Yaz…

20.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, Nekbe gününe ilişkin açıklaması

MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

(Hatip tarafından Hac suresinin 40’ıncı ayetikerimesinin bir kısmının okunması)

MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) – “Onlar, haksız yere, sırf ‘Rabb’imiz Allah’tır.’ demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış kimselerdir.” Onlar, Filistinlilerdir; hak ve hakikatin, nübüvvet ve risaletin membası olan mukaddes toprakların sahibi, asil ve direnişçi, kahraman insanlarıdır. Evet, dün Filistinlilerin zalim ve gasıb İsrailliler tarafından yurtlarından zorla çıkarılmalarının 76’ncı yıl dönümü olan Nekbe günüydü. Nekbe, insanlık tarihinde büyük harflerle yazılmış dehşetin ve vahşetin adıdır. Bu mazlum ve mağdur Filistin halkı, er veya geç çıkarıldıkları o mukaddes topraklara başları dik, izzetli ve onurlu bir şekilde geri dönecek ve arzuladıkları devletlerine kavuşacaklardır. Gazze direnişini selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz, Saadet Partisi Grup Başkan Vekili Sayın İsa Mesih Şahin’e ait.

Buyurun.

21.- İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in, garip bir yasama günü geçirildiğine, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’na, her türlü terör faaliyetine karşı devletin her zaman yanında olduklarına, emniyet ve yargı içerisindeki hizipleşme konularını titizlikle ve kaygıyla takip ettiklerine, polis devleti ve organize suç örgütlerine kurumların teslim edilmiş olması gibi anlayışlara karşı olduklarına, “yumuşama dönemi” diye başlatılan kavramı desteklediklerine ve Sinan Ateş davasına ilişkin açıklaması

İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Tabii, garip bir yasama günü geçiriyoruz. Bir taraftan Başkan millî iradenin tecelligâhı olan Meclisi yönetiyor, diğer taraftan millet adına karar veren yargı organından kendisiyle ilgili gelecek kararı bekliyor. Umarım bütün milletimizin vicdanında onaylanan adaletli bir karar verilir.

19 Mayısla başlamak istiyorum. Tarih 16 Mayıs 1919; vatan toprakları, payitaht işgal altında, ordularımız dağılmış, milletimizin gözü İstanbul’dan gelecek bir umut ışığında ve o umut ışığı şu sözlerle geliyor: “Geldikleri gibi geri gidecekler.” O gün, 16 Mayıs 1919’da Anadolu’ya bir umut ışığı Bandırma vapuruyla gidiyor. 19 Mayısta Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde başlatılan Millî Mücadele başarıya ulaşır, vatan toprakları düşmandan arındırılır ve bir şeyin ispatı ortaya konulur; bin yıldır hükmettiğimiz bu topraklar bizim öz yurdumuzdur, hiçbir güç bizi bu topraklardan geldiğimiz yerlere gönderemeyecektir. Millî Mücadele’nin başladığı bu anlamlı gün yine bu toprakların ve cumhuriyetimizin koruyucusu olacak olan gençlerimize bir bayram olarak armağan edilmiştir, bu açıdan da ayrı bir önem arz eder. Bu duygularla, ben 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’mızı tebrik ediyorum.

Hukuk konusuna tekrar dönmek istiyorum. Son günlerde Ankara çok hareketli; Beştepe’de toplantı üstüne toplantı yapılıyor, bir şeyler oluyor. Sormak istiyorum arkadaşlar: Neler oluyor? Gerçekten bunu soruyoruz, bilmek isteriz. “Darbe” deniyor, “kumpas” deniyor, “organize suç örgütleri” deniyor, “terör örgütleri” deniyor. Bir kere şunun altını özellikle çizelim: Her türlü terör faaliyetine karşı -PKK’sı, FETÖ'sü fark etmez- devletimizin her zaman yanındayız. “Darbe” sözünü duyduğumuzda tüylerimiz diken diken oluyor. “Darbe” sözüne karşı da seçilmiş Cumhurbaşkanının, seçilmiş iktidarın her zaman yanında dururuz ancak burada bir şeylerin adını koymamız gerekiyor değerli milletvekilleri. Emniyet içerisinde, yargı içerisinde hizipleşme konularını titizlikle ve kaygıyla takip ettiğimizi ifade etmek istiyorum. Eğer Emniyet, yargı gibi kurumlar hizipleşmelere kurban edilirse devlet düzeninden bahsedemezsiniz. Türkiye bir şeye karar vermek zorunda, bir tercihi yapmak zorunda; Türkiye ya hukuk devleti kavramını özümseyerek tercih edecek ya da -açık söylüyorum- polis devletine, mafya düzenine bu ülkeyi teslim edecek. Karşı olduğumuz husus polis devleti anlayışıdır, hukuksuz, keyfî anlayıştır, devlet düzeninde belirli grupların hizipleşmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın lütfen.

İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Yine, karşı olduğumuz anlayış organize suç örgütlerine kurumların teslim edilmiş olmasıdır. Devlet kurumuna tercihte bulunulurken, adam seçerken, kamu görevlisi seçerken “benim adamım” “o grubun adamı” “bu grubun adamı” diye tercihte bulunursanız biz bu tablolarla karşılaşırız. Kriter çok net olmalı, liyakat esas alınmalı, kimsenin adamı olmamalı. Bizim tarafımız Türkiye'de hukukun tarafıdır dolayısıyla “yumuşama dönemi” diye başlatılan kavramı destekliyoruz. Türkiye'de bu yumuşama dönemi hizipçilik anlayışına, devlet içerisindeki klik yapılara kurban edilmemelidir. Yumuşama dönemi, siyasetteki normalleşme dönemi, hukuktaki normalleşme dönemi; bu adımlar titizlikle atılmalıdır.

Son olarak Sinan Ateş davasıyla bitirmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Başkanım, son defa lütfen…

BAŞKAN – Buyurun.

İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Sinan Ateş davasını yakından takip ediyoruz. Şikâyetçi eşinin ifadelerinin iddianameye yansımamış olması, önemli delillerin iddianameye yansımamış olması hukuk devleti açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Eşinin çağrısı var: “Beni ve evlatlarımı yalnız bırakmayın.” Bu çağrıyı önemsiyoruz, bu davayı önemsiyoruz. Ankara’da herkesin gözünün önünde, devletin başkentinde bir akademisyenin, önemli bir siyasetçinin canice öldürülmüş olması konusu önemlidir; bu konuyu yakından takip edeceğiz, davayı da yakından takip edeceğiz. Babasının tabutunun ardından gözyaşı döken -2 evladım var benim de- o 2 evladın gözyaşları, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki her milletvekilinin üzerine bir emanettir, bir sorumluluktur. Bu sorumluluk bilinciyle bu davanın sonuna kadar takipçisi olacağımızı ifade ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şahin.

İYİ Parti adına Grup Başkan Vekili Sayın Turhan Çömez konuşacaklar.

Buyurun Sayın Çömez.

22.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Türkiye’de 26 bin Tip 1 diyabetli çocuk olduğuna, insülin pompası ve insülin sensörü yardımı için Maliye Bakanına ve Sağlık Bakanına defalarca yazılar yazılmasına rağmen bu çocuklara bunların temin edilmediğine ve Sağlık Bakanının hastaneleri için milyarlarca lira teşvik ve arazi tahsis eden bir iktidarın bu çocuklar için bu meblağı çok görmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün sizlerle çok önemli bir konuyu paylaşmak istiyorum; biraz sağlığı ilgilendiren, biraz çocukları ilgilendiren ama tüm Türkiye’yi ilgilendiren önemli bir konuyu paylaşmak istiyorum. Ve müsaadeniz olursa Sayın Başkanım, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bir şeyler göstermek istiyorum burada.

BAŞKAN – Tabii ki, buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Türkiye’de 26 bin Tip 1 diyabetli çocuğumuz var ve bu çocuklarımız hayatlarının sonuna kadar insüline bağımlı olarak yaşamak durumundalar. Onların nasıl bir yaşam sürdüğüne dair ne yazık ki pek çoğumuzun çok fazla bir fikri yok; anlaşılan, Sayın Sağlık Bakanının da yok, Sayın Maliye Bakanının da yok. Bunlarla ilgili yapılan bütün talepler bugüne kadar hep reddedildi ama umuyorum, Meclisten gelecek yüksek bir talep, bu gençlerin, bu yavruların, bu çocukların ızdıraplarına bir anlamda “Dur!” diyecektir.

Türkiye’de 26 bin çocuğumuzun sabah uyandığında ilk yaptıkları şey, ellerine aldıkları bu iğneyle ya kendilerinin ya da annelerinin parmaklarını delmesi. Bu, rutin bir işlem çünkü her sabah kendilerinin kan şekerinin ölçülmesi lazım. Kendim denedim, hakikaten biraz canı yakan bir proses ve çocuklarımız her sabah uyandıklarında bunu yapıyorlar. Kahvaltılarını ediyorlar ve kahvaltılarını ettikten sonra da kendileri yeniden, ihtiyaca göre insülin yaptırıyorlar. Maalesef, o insülin de bir başka iğne, o da acılı, o da sıkıntılı. Günde 3 öğün hesaba katıldığında bu yavrularımız tam 6 kere iğneye ya da acıya maruz kalıyorlar. Bir başka sıkıntı, sabah ve akşam evde aileleri olduğu için bu kolay ancak ailelerin olmadığı zaman yani öğlen vakti okullarda bu çok daha dramatik oluyor ve çocuklar bunu yapamıyorlar.

Bu, dünyanın her yerinde problem, giderek artan önemli bir problem ve dünya buna çok önemli bir çözüm bulmuş, bulduğu çözüm de insülin pompası. Bu insülin pompasıyla bütün bu ihtiyaçlar ortadan kalkıyor ve yavrularımızın günde 6 defa iğneyle kendilerine acı çektirerek kan almaları ve insülin yapma prosesleri ortadan kalkıyor. Tabii, eğer bu insülin pompası olmazsa çocuklarımız ne yazık ki bu “konvansiyonel yöntemler” dediğimiz ilkel yöntemlerle kendilerini “check” ettiklerinde genellikle başarısız oluyorlar ve Tip 1 diyabete bağlı çok önemli komplikasyonlar ortaya çıkıyor; bunlardan bir tanesi, ilerleyen yaşlarda körlük, öte yandan kalp ve damar rahatsızlıkları, böbrek rahatsızlıkları ve ayaklarında, bacaklarında önemli problemler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin lütfen.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Şimdi bunu niye söyledim? Bu çok önemli bir konu. Dünyanın birçok ülkesinde, Yunanistan da dâhil olmak üzere, bu çocuklara devlet insülin pompası yardımı yapar ve bu insülin pompasının yanı sıra “sensör” dediğimiz, sürekli şekerini kontrol eden o küçük cihazın verilmesini sağlar.

Şimdi birtakım rakamlardan bahsedeceğim ben size: Şu bahsettiğim pompanın maliyeti 750 dolar civarında. Maalesef, dünyanın birçok ülkesinde çocuklara bu verilirken bizim ülkemizde Tip 1 diyabeti olan yavrulara bu insülin pompası verilmiyor; öte yandan, sensör yardımı da yapılmıyor, bu olmadığı için de çocuklarımız çok ciddi problemlerle karşı karşıya kalıyorlar. Peki, bunun maliyeti ne? Asıl tartışmamız gereken, Parlamento olarak ele almamız gereken konu bu; bunun maliyeti ne? Türkiye'deki bütün çocuklarımıza yani Tip 1 diyabeti olan 26 bin çocuğumuzun tamamına verilmiş olsa bile bunun maliyeti 20 milyon dolar. Bir daha söylüyorum: 20 milyon dolarlık bir maliyeti var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Uğultular)

BAŞKAN – Sessiz lütfen.

Buyurun, devam edin Sayın Çömez.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Ve bu çocukların diğer tedavileri gerçekleştiği takdirde de yıllık aşağı yukarı 30 milyon dolar civarında bir ihtiyaçları var yani 30 milyon dolar, bugün için 1 milyar Türk lirası. Ve raporlar yazıldı Maliye Bakanına, yine, Sağlık Bakanına defalarca raporlar ve yazılar yazıldı; maalesef, bu çocuklarımıza bu, temin edilmedi.

Şimdi işin siyasi kısmına geleceğim. Bu ülkede bir Sağlık Bakanı var; bu Sağlık Bakanı, AK PARTİ iktidara geldiğinde bir küçük hastanesi olan bir Bakan, benim de okuldan arkadaşım; bütün detaylarını biliyorum ama burada polemik olmasın diye detaylara girmeyeceğim ancak AK PARTİ iktidarı döneminde çok sayıda hastaneye sahip olmuş bir Bakan.

Şu elimdeki Resmî Gazete. Bakın, Resmî Gazete'de Sayın Bakanın hastanelerine verilmiş olan 5 milyar liralık bir teşvik var, bir daha söylüyorum, tam 5 milyar liralık bir teşvik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bitirelim, toparlayalım lütfen.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, bitireceğim, çok önemli, toparlayacağım.

Bu zavallı çocuklara devlet insülin pompası vermezken Sayın Bakana, bunlardan sorumlu olan Bakana, hastanesine tam 5 milyar lira teşvik verilmiş, o da yetmiyor ardından tam 60 milyon dolarlık malzeme teşviki verilmiş. Ey, Sayın Bakan, sen bu ülkedeki bu çocuklara insülin pompası için para vermezken kendi hastanelerine bu 60 milyon doları nasıl aldın? Daha da yetmedi, TEKEL’in İstanbul Unkapanı'ndaki 5 katlı binasını aldın, TEKEL’in yine Beykoz Kavacık’taki 220 bin metrekarelik arazisini aldın, yine Ankara Tren Garı’ndaki TCDD misafirhanesini ve müzesini aldın, o da yetmedi Atatürk Orman Çiftliği içerisindeki 555 bin metrekarelik araziyi aldın, o da yetmedi Çamlıca’da Üsküdar’da 4 dönümden fazla, 4 bin metrekareden fazla araziyi ki bir zamanlar bir vatandaş tarafından eğitim kurumu yapılması için verilmiş araziyi de yine sana tahsis ettiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Bitiriyorum, son cümlem, lütfen…

BAŞKAN – Buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Dolayısıyla değerli arkadaşlar, iktidar partisinden arkadaşlar, samimiyetimle rica ediyorum, hatta bu 26 bin çocuk için size yalvarıyorum; bu konu son derece önemli, altı üstü verilecek yılda 1 milyar lira para. Bu ülkenin Sağlık Bakanına milyarlarca lirayı feda eden, rahatlıkla veren bir iktidar, bu kadar yoğun arazileri kendisine tahsis eden bir iktidar lütfen bu yavrulara, bu çocuklara bu kadar küçük bir meblağı çok görmesin, fazla görmesin çünkü bu çocuklar insülin pompası ve insülin sensörü kullanmadığı takdirde çok ağır komplikasyonlarla karşı karşıya kalacaklar.

Hassasiyetiniz ve desteğiniz için teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çömez.

Milliyetçi Hareket Partisi adına Sayın Filiz Kılıç konuşacaklar.

Buyurun Sayın Başkan Vekili.

23.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, 18 Mayıs Kırım Türklerinin ana yurtlarından sürgün edilişlerinin yıl dönümüne, Gazze’de, Refah’ta Filistinlilere yapılan vahşi soykırıma, Filistin’in Birleşmiş Milletler üyeliği sürecine ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin işleyişine, 19 Mayıs 1919’un 105’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18 Mayıs 1944 günü Kırım Türklerinin katil Sovyet rejimi tarafından vagonlara hapsedilerek ana yurtlarından sürgün edilişinin yıl dönümünde, yapılan bu soykırımı kınıyor, hayatını kaybeden şehitlerimizi rahmetle ve minnetle yâd ediyoruz.

Bu vesileyle, bütün dünyanın gözü önünde Gazze'de, Refah’ta Filistinlilere yapılan vahşi soykırımı bir kez daha telin ediyor, kınıyor; başta günahsız bebekler, çocuklar ve kadınlar olmak üzere vahşice katledilenlere Allah’tan rahmet diliyoruz.

Yine, bütün dünyayı, Filistin ve Filistinliler konusunda çok daha duyarlı olmaya ve iki devletli bir yönetimin bir an önce tesis edilmesi hususunda gayret etmeye davet ediyoruz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Filistin'in Birleşmiş Milletlere üyeliğinin Güvenlik Konseyinde tekrar görüşülmesi için 10 Mayıs 2024 tarihinde yapılan oylamada 143 ülkenin kabul, 25 ülkenin çekimser ve 9 ülkenin ret oyuyla Filistin tasarısı Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda onaylanmıştır. Bu gelişme olumludur lakin Genel Kurulda 143 ülkenin “evet” kararı Konseyde âdeta yok sayılacak, 5 daimî ülkeden 1’inin vetosu hâlinde onca emek boşa gidecektir. Amerika Birleşik Devletleri’nin Filistin'in üyeliğini bir kez daha veto etmesi kuvvetle muhtemeldir. Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Fransa, Rusya ve İngiltere’nin daimî ülke statülerinden kaynaklanan veto yetkileri Genel Kurulda desteklenen kritik uluslararası karar ve müdahaleleri sonuçsuz bırakıyor. Nitekim Genel Kurulun yeniden yapılandırılması, Güvenlik Konseyi işleyişinin daha açık ve hesap verebilir olması elzem bir ihtiyaçtır. Bu nedenle eşit temsiliyet hakkının sağlanması gecikmeksizin hayata geçirilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk milletinin bağımsızlık ve fikrî yenilenme mücadelesinin önderi, kurucu Cumhurbaşkanımız ve Türk milliyetçiliği fikrinin mukaddes bayrağı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mayıs 1919’da Samsun'a çıkışıyla başlayan mirası, Türk gençliği için kutsal bir hazinedir. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’da Samsun'a ayak basması, tam bağımsızlık meşalesini tutuşturan ilk kıvılcım, vatanın kurtuluşuyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş istikametine atılan ilk adımdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin lütfen.

FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) – Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi “Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” Bu duygu ve düşüncelerle 19 Mayıs 1919’un 105’inci yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, kurucu kahramanları, aziz şehitlerimizi şükranla, minnetle ve rahmetle anıyor; aziz hatıraları önünde tazimle eğiliyorum. Türk gençliğinin bayramını coşkuyla kutluyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kılıç.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Sezai Temelli…

Buyurun.

24.- Muş Milletvekili Sezai Temelli’nin, şu anda Türkiye demokrasi ve barış mücadelesinin en önemli şahsiyetlerinin, bu mücadelenin yılmaz savunucularının Kobani kumpas davasında bir kumpasın içinde yargılandıklarına ve kararlarının açıklandığına, kara bir gün yaşandığına ve bu karanlığın Meclisin üzerine çöktüğüne, bu adaletsizliğe imza atanların tarihin çöp sepetinde çırpınmaya, debelenmeye devam edeceklerine, Meclisin vesayet altında olduğuna, bu vesayeseti kırmadan özgürleşmenin mümkün olmadığına ve bu utanca son verme sorumluluğunun bu Mecliste olduğuna ilişkin açıklaması

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Nesini söyleyeyim?” demiş, evet, nesini söyleyeyim? Şu anda Türkiye demokrasi ve barış mücadelesinin en önemli şahsiyetleri, bu mücadelenin yılmaz savunucuları Kobani kumpas davasında, bir kumpasın içinde yargılanıyorlar ve kararları açıklanıyor. Ceza yağdırıyor mahkeme heyeti ve bu yağdırdığı cezaların yasa dışı, hukuk dışı olduğunu çok iyi biliyor, büyük bir adaletsizliğe imza atıyor. Kara bir gün yaşıyoruz, bu Meclis kara bir gün yaşıyor; bu karanlık bu Meclisin üzerine çökmüş durumdadır. Bu hukuk tanımazlık, bu adalet tanımazlık… Burası yasamadır, burası Meclistir, burası hukuktur; bu hukuku tanımamak, bu Meclisi tanımamaktır. Dolayısıyla bugün yargılanan arkadaşlarımız bu kara güne aslında direnen arkadaşlarımızdır; tıpkı istiklal mahkemelerine direnildiği gibi, tıpkı 12 Eylüle, DGM’lere direnildiği gibi. Evet, bugün de bu Kobane kumpas davasına direnenlere ceza yağdırarak intikam almak isteyenler aslında bu cumhuriyeti, bu ülkeyi, bu ülkenin özlemini duyduğu barışı dinamitlemeye devam ediyorlar. Evet, bir yandan üzgünüz ama şunu bilin ki çok öfkeliyiz. Bu ülkede “barış” diyenlere “demokrasi” diyenlere, bir arada yaşama iradesini ortaya koyanlara bu cezaları verenler aslında en büyük kötülüğü bu ülkeye yapmaktadırlar. Onlar bu kötülüğü yapmaya devam etsinler, biz direnmeye devam edeceğiz. Son sözü direnenler söyler, son sözü mutlaka ama mutlaka biz söyleyeceğiz. Biz hukuktan yana, hukuk devletinden, adaletten yana olmaya devam ettik, öyle de devam edeceğiz. Bu adaletsizliğe imza atanlar aslında tarihin çöp sepetinde çırpınmaya, debelenmeye devam edecekler. Bu iktidar böyle ayakta duramayacağını çok iyi biliyor. Bir siyasi mühendislik yaptılar ve iki “tweet”le, onun arkasına sığınarak sandılar ki bu mühendisliklerini saklayabilecekler, saklayamazsınız. Bugün ortada dolaşıyorsunuz demokratik anayasa için, bugün bu Meclisin anayasa yapmasını istiyorsunuz. Bu Mecliste olmayan, yargılanan, yok sayılan, siyasetten menedilen arkadaşların olduğu bir ülkede anayasa yapılabilir mi? Selahattin Demirtaş'ın olmadığı, sözünün olmadığı bir yerde anayasa yapılabilir mi? Figen Yüksekdağ’ın, Gültan Kışanak’ın olmadığı bir yerde, Sebahat Tuncel'in olmadığı bir yerde anayasa yapılabilir mi? Onların mücadelesi bir demokratik anayasa mücadelesidir, onların mücadelesi bir demokratik cumhuriyet mücadelesidir. Sizin demokratik cumhuriyetten kaçarak, demokratik anayasadan kaçarak yaptığınız o belgenin adı tıpkı 12 Eylül anayasası gibi bir vesayet belgesi olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın lütfen.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) – Meclis vesayet altındadır, bürokratik vesayet altındadır, mafyanın vesayeti altındadır, çetelerin vesayeti altındadır. İşte Ayhan Bora Kaplan meselesi, işte Sinan Ateş’in cinayet meselesi, vesayeti buralarda aramak lazım. Bu vesayeti kırmadan özgürleşmek mümkün değildir, demokratikleşmek mümkün değildir. Arkadaşlarımıza yağdırdığınız cezalarla gününüzü kurtaramazsınız, ülkenin geleceğini karanlığa sürüklersiniz. Bu iddianameyi IŞİD’in bir mahkemesi olsa kabul etmez, siz kalktınız -“iddianame” demeye dilimiz varmıyor- bunu kabul ettiniz, buradan bir kumpas davası yarattınız ve bu kumpasın içinde bütün bir ülkeyi boğmaya çalışıyorsunuz; buna izin vermeyeceğiz. Bizim özgürlük, demokrasi, barış, adalet mücadelemiz dün olduğu gibi bugün de devam edecek. Bu Meclis bu utançla yaşayamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bitirin lütfen.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) – Bu utanca son verme sorumluluğu bu Meclistedir, bu Meclisteki bütün milletvekillerinin sorumluluğundadır çünkü burada bir temsiliyetle varsınız; o temsiliyet halkın, milletin temsiliyetidir, buna sırtınızı dönüp vesayet merkezlerinin, çetelerin aklıyla burada milletvekilliği yapamazsınız. Halkın, toplumun, temsil ettiğiniz kitlelerin sesine kulak vermek zorundasınız, gereğini yapmak zorundasınız, teslim olamazsınız, eğer teslim olduysanız da yeriniz burası değildir. O yüzden, bu Meclisi halkın Meclisi olarak görüyoruz, halkın sesinin sesine ses katmaya devam edeceğiz. Biz bu mücadeleyi verdikçe, siz sessiz kaldıkça bu utancın içinde boğulacağınızdan kuşkunuz olmasın. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Evet, protesto ediyoruz arkadaşlar.

(DEM PARTİ sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Temelli.

Cumhuriyet Halk Partisi adına Sayın Ali Mahir Başarır…

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.51

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Sırrı Süreyya ÖNDER

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder’in, Kobani davasında yağdırılan cezaları hiçbir arkadaşının hak etmediğine ve bu kararın sonuçlarına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, bir üzüntümü paylaşmak istiyorum öncelikle. Kobani davasında yağdırılan cezalar, bu cezaya muhatap olan arkadaşlarımın hiçbiri tarafından hak edilmiş bir şey değil. Olan, memleketin barış umuduna ve birlikte yaşam umuduna yöneliktir; birincisi bu.

İkincisi, maalesef, bütün uyarılarımıza rağmen AK PARTİ cenahı bunun farkına varmadı ama günbegün ortaya çıkan şeylerle görüyoruz, bu da AK PARTİ’nin ilerideki yargılanmasının ön iddianamesidir çünkü çözüm sürecine ait tüm şeyler kriminalize edilmiştir, cezanın konusu yapılmıştır.

Başkanlık Divanı teşekkül etmediğinden çalışmalara devam etmiyorum.

Alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 21 Mayıs 2024 Salı günü 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatmadan, zindandaki bütün arkadaşlarımı selamlıyorum.

Kapanma Saati: 16.11