TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

84’üncü Birleşim

21 Mayıs 2024 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun’nun, Afyonkarahisar’ın sorunlarına ve gündeme ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, Türk futbolunda gündeme gelen şike ve teşvik primi iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile Dışişleri Bakanı ve içinde bulunan heyetin helikopter kazasına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, dün Bursa’da saldırıya uğrayan taksici Yunus Yüksel’e ilişkin açıklaması

2.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Hükûmetin hâlâ buğday taban fiyatını açıklamadığına ilişkin açıklaması

3.- Konya Milletvekili Meryem Göka’nın, Nekbe’nin 76'ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan’ın, Dünya Çay Günü’ne ilişkin açıklaması

5.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, vize sorununa ilişkin açıklaması

6.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, helikopter kazasında hayatlarını kaybeden İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyete ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Ümmügülşen Öztürk’ün, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen bir davada mahkeme heyetindeki başkan ve üye hâkimin başörtülü olduğu gerekçesiyle yapılan reddihâkim talebine ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın, Cumhurbaşkanının affetmesiyle tahliye olan askerlere ilişkin açıklaması

9.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, Merzifon İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin taleplerine ilişkin açıklaması

10.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, esnafların Esnaf Kefaletten geçmişte kullandıkları kredilerin ve çiftçilerin destekleme kredilerinin faizlerinin artmasına ilişkin açıklaması

11.- Muş Milletvekili Sümeyye Boz’un, 7 Ekim 2014 tarihinde Muş Varto’da öldürülen Hakan Buksur’a ilişkin açıklaması

12.- Bingöl Milletvekili Ömer Faruk Hülakü’nün, Kobani kumpas davasına ilişkin açıklaması

13.- Mardin Milletvekili Faruk Kılıç’ın, Dünya Kültürel Çeşitlilik Günü’ne ve Mardin’e ilişkin açıklaması

14.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, helikopter kazasında hayatlarını kaybeden İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyete ilişkin açıklaması

15.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, helikopter kazasında hayatlarını kaybeden İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyete ilişkin açıklaması

16.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, Çerkez sürgününün 160’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

17.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, Hatay’da deprem sonrası yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

18.- Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan’ın, Irak Kürdistanı Güvenlik Konseyinin yaptığı açıklamayla ilgili habere ilişkin açıklaması

19.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, Kahramanmaraş’ın kara yolu ulaşımındaki sıkıntılara ilişkin açıklaması

20.- Elâzığ Milletvekili Semih Işıkver’in, Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri aracılığıyla esnaflara kullandırılan kredilerin faiz oranlarının artırılmasına ilişkin açıklaması

21.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, mülakatlara ilişkin açıklaması

22.- Ağrı Milletvekili Heval Bozdağ’ın, aile hekimliği çalışanlarının başlattığı eylemin 13’üncü haftasına ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Cumhurbaşkanının 16 Mayıs 2024’te verdiği af kararlarına, 28 Şubata ve mülakatlara ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na, 20 yaşında bir saldırı sonucu hayatını kaybeden Ata Emre Akman’a, yüz altmış yıl önce gerçekleşen Çerkez soykırımına, Kırım Tatarlarının sürgün edildiği tarih olan 18 Mayısta İstanbul’da planlanan Kızıl Ordu Korosu konserinin iptal edilmesine ve Kırım Tatarı İsmail Gaspıralı’ya, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin bir helikopter kazasıyla vefatına ve İran’da alınan seçim kararına, dokuzuncu yargı paketindeki etki ajanlığı meselesine ilişkin açıklaması

25.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, son günlerde Türkiye'nin ortasında bulunduğu coğrafyada yine çok önemli gelişmeler meydana geldiğine, helikopter kazasında vefat eden İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Reisi ve beraberindeki heyete ilişkin açıklaması

26.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Kobani kumpas davasına ve 6-8 Ekim olaylarına, 16 Mayıs akşamı çıkan kararnameye, cezaevlerindeki hasta ve yaşlılara, Terörle Mücadelenin bilgi notuna ilişkin açıklaması

27.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, geçen cumartesi Saraçhane’de düzenledikleri mitinge, İran Cumhurbaşkanının bir kaza sonucunda yaşamını kaybetmesine ve millî yas ilanı kararına, Kobani davasına, dün Samsun’da Cumhuriyet Halk Partisi MYK’si ve Gençlik Kolları MYK’si olarak 19 Mayısı büyük bir coşkuyla kutladıklarına, Çerkezlerin yüz altmış yıl önce maruz bırakıldıkları sürgüne, tasarruf tedbirlerinin göstermelik olduğuna ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, İYİ Parti ve Cumhuriyet Halk Partisinin yeni Grup Başkan Vekilleriyle ilk defa nöbet tutacaklarına, helikopter kazasında hayatını kaybeden İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyete, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Çerkez sürgününün 160’ıncı yılına, Kobani davasına ve 5-8 Ekim 2014’te yaşanan hadiselere, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, öğretmenlerin atama beklediğine ve Erzincan İliç’te 5 can için arama kurtarma çalışmalarının devam ettiğine ilişkin açıklaması

34.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Tekirdağ’da GDO’lu mısır skandalı yaşandığına ilişkin açıklaması

35.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, 20 Mayıs Dünya Arı Günü’ne ilişkin açıklaması

36.- Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın’ın, esnafın kullandığı kredilerin faizinin artırılmasına ilişkin açıklaması

37.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Samsun’da düzenlenen “Misafir Öğrenciler Kültür Buluşması” adlı etkinliğe ilişkin açıklaması

38.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, AKP iktidarının sözde tasarruf tedbirleriyle basına bir de ekonomik darbe vurduğuna ilişkin açıklaması

39.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın, Çerkez sürgününün 160’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

40.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, Trabzon’da Araklı Pazarcık ve Yeşilyurt Yılantaş Yaylalarının Cumhurbaşkanı kararıyla turizm merkezi olmaktan çıkarılmasına ilişkin açıklaması

41.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Çerkezlerin yüz altmış yıl önce sürgün edilişine ilişkin açıklaması

42.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Antalya Milletvekili Uğur Poyraz’ın DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Tarım ve Orman Bakanlığında üst düzey bürokratlara lüks araç kiralandığına ilişkin açıklaması

44.- Antalya Milletvekili Uğur Poyraz’ın, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in, Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

46.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

48.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

51.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, kamu çalışanlarının sorunlarına ilişkin açıklaması

52.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

53.- Kocaeli Milletvekili Veysal Tipioğlu’nun, İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

54.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin ile Kocaeli Milletvekili Veysal Tipioğlu’nun yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

55.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, kamuda tasarruf paketi kapsamındaki kısıtlamalarla yerel basının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığına ilişkin açıklaması

56.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Mersin Milletvekili Ali Bozan’ın 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

57.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

58.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

59.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, And Parlamentosu (Parlandino) Başkanı Cristina Reyes Hidalgo’nun beraberinde bir parlamento heyetiyle birlikte Türkiye’yi ziyaret etmesine ilişkin tezkeresi (3/877)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Fildişi Sahili Ulusal Meclis Başkanı Adama Bictogo’nun beraberinde bir parlamento heyetiyle birlikte 24-27 Nisan 2024 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret etmesine ilişkin tezkeresi (3/878)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Namibya Ulusal Meclis Başkanı Peter Katjavivi’nin beraberinde bir parlamento heyetiyle birlikte 28 Mart-1 Nisan 2024 tarihleri arasında, Irak Temsilciler Meclisi Başkan Vekili Muhsin Mendelavi’nin beraberinde bir parlamento heyetiyle birlikte 17-19 Nisan 2024 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret etmelerine ilişkin tezkeresi (3/879)

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Profesör Doktor Numan Kurtulmuş ve beraberindeki Parlamento heyetinin, Kazakistan Cumhuriyeti Meclis Başkanı Yerlan Koshanov’un vaki davetine icabetle Kazakistan’a ve Özbekistan Ali Meclisi Başkanı Nurdinjon İsmailov’un vaki davetine icabetle Özbekistan’a resmî ziyaretlerde bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/880)

 

B) Önergeler

1.- Ankara Milletvekili Aylin Yaman’ın, (2/1960) esas numaralı Sosyal Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/53)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, İstanbul’a yapılan ve nüfus çeken yeni yatırımların, mega projelerin ve merkezi İstanbul’da bulunan kamu kurumlarının deprem riski çerçevesinde ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel açıdan incelenip alınacak acil eylem tedbirlerinin ve yöntemlerinin belirleneceği politikaların geliştirilmesi amacıyla 21/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu tarafından, Esnaf Kefalet Kredi Kooperatifleri aracılığıyla kullandırılan kredilere geriye dönük uygulanmak üzere yaklaşık yüzde 10 oranında ilave faiz ödenmesi talebiyle esnafın içine girdiği zorlu koşulların ve yaşanan tüm güncel sorunların araştırılması amacıyla 20/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, 6-8 Ekim Kobani olaylarının tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 21/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Murat Bakan ve arkadaşları tarafından, Emniyet teşkilatında görev yapan personelin yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla 10/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu’nun, İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, Kocaeli Milletvekili Veysal Tipioğlu’nun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklaması sırasında AK PARTİ Genel Başkanına ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

6.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

9.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

10.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

11.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

12.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, polisin, jandarmanın, uzman çavuşların Türkiye Büyük Millet Meclisinin göz bebeği olduğuna ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, geçenlerde rastladığı bir belgesele ilişkin konuşması

 

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kırşehir Milletvekili Necmettin Erkan ve Denizli Milletvekili Şahin Tin ile 86 Milletvekilinin Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2138) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 110)

2.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İş Birliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/34) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 63)

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimlerinde bazı polis ve askerlerin görev yerleri dışına geçici görevlendirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’in cevabı (7/11211)

2.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, bazı askerî personellerin ikamet adreslerinin değiştirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’in cevabı (7/11213)

3.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, emekli astsubayların özlük haklarının iyileştirilmesi talebine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’in cevabı (7/11215)

4.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleşen mahalli idareler seçimlerinde bazı polis ve askerlerin görev yerleri dışına geçici görevlendirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’in cevabı (7/11315)

21 Mayıs 2024 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)

-------0-------

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Afyonkarahisar’ın sorunları ve gündem hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun’a aittir.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun’nun, Afyonkarahisar’ın sorunlarına ve gündeme ilişkin gündem dışı konuşması

HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde siyaset arenasında bir anayasa değişikliği söylentisi almış başını gidiyor ancak ortada ne bir anayasa ne bir teklif ne de bir çalışma var ama gün geçmiyor ki anayasa değişikliği konuşulmasın. Bunun nedeni ise vatandaşın kendi hâliyle ilgilenmesini önleme, yolsuzlukla ve yoksullukla ilgili gündemini değiştirme çabasıdır. Genel Başkanımızın söylediği gibi, vatandaş ekmek yerine anayasa mı yiyecekti?

AK PARTİ Hükûmeti rantçı politikalarla yapmış olduğu yatırımlara karşı çıktığımızda her seferinde hizmetlere karşıymışız algısı yaratmaya çalışsa da biz vatandaşa dayatılan her türlü prangayı sizin yüzünüze vurmaya devam edeceğiz.

Türkiye'nin dört bir yanındaki yap-işlet-devret projeleri için 2024 yılında ödenecek ücret belli oldu. “Cebimizden tek kuruş çıkmayacak.” denilen geçiş garantili köprü ve otoyolları işleten şirketlere 2024 yılında 163 milyar TL ödeneceği konuşuluyor. Yetkililer yap-işlet-devret modeliyle yaptırdığı köprüler için devletin yüklenici firmalara ödeyeceği rakamı tam olarak açıklamaktan özenle kaçınıyorlar. Bu konuda Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına soru önergesi vermiş olup cevabı geldiğinde yine burada sizlerle paylaşacağım.

Bürokratlar 2014'te yayınlanan Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliği’ni ve tebliğini yok sayıyorlar. Bu mevzuata göre kamu kurumlarının muhasebe, bilanço tablolarında yapılan işlemlerin ve gelir gider ayrıntılarının raporlarda gösterilmesi gerekmektedir. 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu tüm işlemlerde hesap verilebilirliği vurguluyor. Kanun’un 5 ve 8’inci maddeleri özetle “Kamu maliyesi, kamu görevlilerinin hesap verebilmelerini sağlayacak şekilde uygulanır. Her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili organlar kaynakların verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden, kullanılmasından, muhasebeleştirilmesinden, raporlanmasından sorumludur ve hesap vermek zorundadır.” diyor. Sizler de bu mega projelerinizle ve devleti uğrattığınız zararlarla ilgili hesap vermek zorundasınız.

Geçiş garantili köprüler, hasta garantili hastaneler, yolcu garantili havaalanlarıyla ilgili ve de bu projelerde devamlı surette verilen süre uzatımları ve bedel artışlarıyla devletin kasasını nasıl boşalttığınızla ilgili hesap vereceksiniz. 5’li çetelere Danıştayın 2 kez ret kararı verdiği devlet arazilerinin nasıl peşkeş çekildiği, Cennet Koyu’nun nasıl cehennem koyuna çevrildiği, rant için, milyon dolar için ülkenin nasıl talan edildiği hakkında da hesap vereceksiniz.

Sayın milletvekilleri, iktidar politik tercihlerini müteahhitlerden yana kullanırken benim güzel ülkemde neler mi oluyor? Gelin, birkaç cümleyle özetleyeyim. Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri aracılığıyla Halkbank tarafından kullandırılan esnaf kefalet kredi faizleri yüzde 100'ü aşan oranlarda artırıldı. Yandaş müteahhitlerin milyonlarca liralık vergi borcunu bir gecede silen iktidar, her zaman olduğu gibi yine esnafımızın, işçimizin, memurumuzun kazancına göz dikti. Kamuda tasarruf yapmaya günlük maliyeti 33,6 milyon lira olan saraydan, lüks uçak filolarından başlayamayanlar ekonominin bütün yükünü esnafın, çiftçinin, memurun, kısacası emeğiyle geçinmeye çalışan tüm vatandaşlarımızın sırtına yükleyeceğini bir kez daha gösterdi.

Bir örnek de şehrim olan Afyonkarahisar’dan vereyim. Afyonkarahisar ilinde geçim kaynağı genel olarak tarım ve hayvancılığa dayanır. İktidarın yanlış politikaları ülkeyi tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı hâle getirdi. Kontrolsüz ithalat nedeniyle yerli üretim giderek azaldı. Girdi maliyetleri altında ezilen üreticiler borçlanarak üretim yapmaya çalışıyor. Tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeten ülke konumundaki Türkiye dışa bağımlı bir ülke konumuna düştü. Kontrolsüz ithalat nedeniyle zarar eden yerli üreticilerin büyük bir bölümü üretimden çekildi, ithal edilen et ise 3-5 kişinin rant kapısı oldu. Artan yem, gübre, mazot fiyatları ilimizde hem bitkisel üretimi hem de hayvansal üretimi bitirme noktasına getirdi. Kesimhane sayısının çok olduğu ilimizde süt fiyatı düşük olduğundan süt sığırları kesime gitmektedir ancak iktidar milletvekilleri ilimizde kapı kapı dolaşıp her gün müjdeli haberler vermektedirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

HAKAN ŞEREF OLGUN (Devamla) – Sayın vekiller, bu işlere karnımız tok, kaybettiğiniz belediyeler nedeniyle bozulan psikolojinizi benim Afyonkarahisarlı hemşehrilerimi kandırmaya devam ederek düzeltemezsiniz. Gençlerimiz iş bulamamakta, çocuklarımız okuldan aç dönmekte iken bırakın artık vatandaşa her gün boş vaatler, müjdeler vermeyi, vatandaşın derdine nasıl derman olunur ona bakın.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Türkoğlu, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, dün Bursa’da saldırıya uğrayan taksici Yunus Yüksel’e ilişkin açıklaması

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Gün geçmiyor ki bu ülkede bir vatandaşımız şiddet mağduru olmasın. İşte, dün de Bursa Mudanya’da bir taksici esnafımız bıçaklı saldırıya uğradı. Daha yirmi gün önce baba olan “Yunus Yüksel” adlı taksici kardeşimiz tam 20 yerinden hunharca bıçaklanarak gasbedildi. Aldığı acımasız bıçak darbeleriyle ağır yaralanan esnafımız maalesef hâlen hastanede hayat mücadelesi veriyor; Allah ailesine ve yeni doğmuş bebeğine bağışlasın. Milletimiz henüz daha, 26 yerinden bıçaklanarak haince katledilen motokuryenin şokundan çıkmadan, bir kadınımızın yol ortasında öldürülmesinin şaşkınlığı geçmeden Mudanya’da yaşanan taksici vahşeti şiddetin hangi boyutlarda yaşandığını ortaya koyuyor. Çok daha ciddi, caydırıcı önlemler almanız için daha kaç vatandaşımız vefat edecek?

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, Türk futbolunda gündeme gelen şike ve teşvik primi iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci konuşma, Türk futbolunda gündeme gelen şike ve teşvik primi iddiaları hakkında söz isteyen Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’a aittir.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye her alanda artan sıkıntılara, skandallara ve sarsıntılara sahne olmaktadır. Belirli aralıklarla gündeme gelen ve toplumsal vicdanı da etkileyen olaylar vatandaşlarımızı her geçen gün daha fazla kaygılandırmaktadır. Bunlardan biri de Türk futbolunda zaman zaman gündeme gelen şike ve teşvik primi iddialarıdır. Şike iddialarının bu kadar sıklıkla gündeme gelmesi Türk sporunun içinden çıkılmaz, tehlikeli bir alana girdiğini açıklıkla göz önüne sermektedir.

Bilindiği gibi futbol, artık, bir endüstri hâline gelmiştir. Sporun gelişmesi, kitleleri peşinden sürüklemesi, beraberinde birtakım sorunları da getirmiştir. Spor yozlaşmaya başlamıştır, başarıyı elde etmek için spor ahlakına uymayan birtakım davranışlar hem ulusal hem de uluslararası organizasyonlarda sahne almaktadır. Bunlar müsabakaların önüne geçmiş, günlerce kamuoyunu medya yoluyla oyalamış ve hâlen de oyalamaya devam etmektedir.

Günümüzde, Türkiye’de küçük bir ilçede oynanan amatör bir maç bile dünyanın her yerinden takip edilebilmekte ve bunlar üzerinde dahi bahis oynanabilmektedir ve sanal bahsin yaygınlaşmasıyla yasa dışı bahis de arttığından futbolda etik dışı olaylar daha fazla olmaya başlamıştır.

Sayın Genel Kurul, bildiğiniz gibi, şike bazen yedeklerden oluşan bir kadroyla sahaya çıkılmasıyla, bazen oyuncuların maç içindeki davranışlarıyla, bazen hakem oyunlarıyla, bazen de teşvik primi verilmesi suretiyle gerçekleşmektedir. Haftalardır bir şike iddiasını bizler de gündemde tutmaya çalışıyoruz. Zonguldak Kömürspor’un küme düşürülmesinden bahsediyorum. 2. Lig Beyaz Grup’ta 37'nci haftada oynanan Ankaraspor-Nazilli Belediyespor maçı tek bir şut dahi atılmadan bitti. Bu durumun futbolun olağan akışına asla uymadığına hepimiz hemfikiriz. Üstelik, maç esnasında rakip takımın bir oyuncusu gol atmak üzere atağa kalkıyor ancak kaleci ve diğer defans oyuncuları tarafından azarlanıyor “Sen ne yapıyorsun?” diye. Burada net bir şekilde kulüplerin beraberlik üzerine anlaştığı görülüyor ve bu beraberlikle alınan 1 puan nedeniyle Zonguldak Kömürspor da haksız yere küme düşmüş oluyor.

Bu maçla ilgili bahis sitelerinin verilerini incelediğimizde “ev sahibi kazanır” bahsine toplam 661 euro yatırılmış, “misafir takım kazanır” bahsine toplam 17 euro yatırılmış fakat “beraberlik” bahsine 30.954 euro yani 1 milyon liranın üzerinde bir para yatırılmış. Bu konuda çok ciddi bir kamuoyu oluştu, olay ulusal basında da yer aldı. Sayın milletvekilleri, yazık değil mi emek veren, ter döken futbolculara? Yazık değil mi kar, kış, yağmur demeden çile çeken cefakâr taraftarlara? Yazık değil mi Türk futboluna? Gerçekten çok yazık.

Sayın milletvekilleri, şike iddiaları daha önce de Mecliste gündeme getirildi, bazıları araştırma komisyonu şekline döndü fakat bir bölümü de reddedildiği için kadük kalan önergeler hâlinde kaldı. Ancak yolsuzluk gerçeğinin toplumsal adaleti gölgelediği bir dönemde Zonguldak Kömürspor’un düştüğü haksız durum da gözetilerek futboldaki bu olayların önüne geçilmesi şarttır. Türkiye profesyonel ve amatör futbol liglerinde teşvik primi ve şike olaylarının, özellikle de hatır şikesinin her dönemde olduğu bilinmektedir. Ancak ne yazık ki gerçekleşen teşvik primi ve şike olaylarının çok az bir bölümü cezalandırılmış ancak büyük bir bölümü cezasız kalmıştır çünkü Türk futbolu hiç olmadığı kadar siyasileştirilmiştir, kulüpler neredeyse siyasetin arkabahçesi hâline gelmiştir, bu da tüm camialara ve “fair play” ruhuna büyük zarar vermektedir. Federasyon, yakın geçmişe kadar spor ruhuyla yetişmiş, futbola katkı vermeyi amaçlamış, Başkanlık koltuğunu siyasi güç ve maddi kaynak olarak görmeyen idarecilerin yönetimindeydi ancak futbolun endüstrileşmesi federasyonun da siyasetin yörüngesine girmesini maalesef kaçınılmaz bir hâle getirmiştir. Buradaki asıl gerekçe ülkede futbolun geniş bir yer tutması ve siyasetin de futbolsever kitleyi oy potansiyeli olarak görmesidir. Örnek olarak, yakın geçmişte küme düşmesi gereken 3 takımın siyasetin talimatıyla ligde tutulmuş olmasını hepinize anımsatmak istiyorum.

Futbolseverler şeffaf bir federasyon istiyor, futbolseverler kurulların ahbap çavuş ilişkisiyle oluşturulmadığı bir federasyon istiyor. Şu anda da Zonguldak Kömürspor’un küme düşmesiyle sonuçlanan olaylarla ilgili iddialar Federasyon Etik Kuruluna sevk edilmiş durumdadır ve Etik Kuruldan tüm spor camiasının ve futbolseverlerin yüreğini soğutacak adil bir karar verilmesini bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Devamla) - Zonguldak Kömürspor yönetimi ve taraftarları seslerini duyurmak için 26 Mayıs Pazar günü saat üçte Zonguldak’ta bir futbolda adalet yürüyüşü gerçekleştirecekler. Adalet sadece futbol için değil, tüm spor dallarında ülkemizin ilerleyebilmesi için elzemdir. Her birimizin isteği ve ortak görüşü temiz futboldur. Hiçbir kulübün, sporcuların ve taraftarların emeklilerinin, haklarının yenmeden, bileklerinin gücüyle haklarını elde ettikleri bir ortam istiyoruz.

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Öztürkmen…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Hükûmetin hâlâ buğday taban fiyatını açıklamadığına ilişkin açıklaması

HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde buğday hasadının zamanı gelmiştir fakat Hükûmet hâlâ taban fiyatı açıklamadı. Ziraat Odaları Birliğinin hesaplamalarına göre 1 kilo buğdayın maliyeti 10 lira 87 kuruş. Ayrıca, Tarım Kredi Kooperatifleri üzerinden Ziraat Bankasından kullandırılan kredilerin de faizlerinin 6 kat artması göz önünde bulundurulduğunda buğday taban fiyatının en az 15 TL olması beklenmektedir.

Diğer yandan, buğday alımında geçen yıl Toprak Mahsulleri Ofisinde yaşanan randevu çilesinin bu yıl tekrarlanmaması ve ödemelerin hızlıca yapılması için gerekli önlemlerin alınması konusunda Hükûmeti göreve davet ediyoruz.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile Dışişleri Bakanı ve içinde bulunan heyetin helikopter kazasına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile Dışişleri Bakanı ve içinde bulunan heyetin helikopter kazası hakkında söz isteyen Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu'na ait.

Buyurun Sayın Türkmenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) - Değerli Başkan, kıymetli milletvekillerimiz; Türkiye-İran Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı olarak İran Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi’nin vefatı dolayısıyla duyduğumuz üzüntüyü, bu önemli kaybın etkilerini paylaşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kasrı Şirin Anlaşması’nın akabinde 534 kilometrelik sınırı dört yüz yıldır bir dostluk çerçevesi içerisinde koruyan 2 ülkenin, 2 halkın üzüntüsü bizleri de derinden üzmüştür. Azerbaycan-İran sınırında Aras Nehri üzerinde “Kızkalesi” adlı barajın açılışını yapmak üzere… 19 Mayısta Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le beraber bu açılışı gerçekleştiren İran Cumhurbaşkanı Reisi’yi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ı ve beraberindeki heyeti taşıyan helikopter Doğu Azerbaycan eyaletinin Verzigan kasabası yakınındaki Dizmar ormanlarına düşmüştür. Hadiseden kısa bir süre sonra İranlı yetkililer ülkemizden bir arama helikopteri talep etmiş; bunun üzerine bir helikopter, akabinde de Akıncı İHA’larımız arama çalışmalarını gerçekleştirmiş ve helikopterin izi, enkazı ilk olarak Akıncı İHA’mız tarafından tespit edilmiş, İranlı yetkililere, özellikle Kızılay birimine konum gönderilmiştir. İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve beraberindeki heyeti taşıyan helikopterin düşmesi sonucu Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Sayın Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın hayatlarını kaybettiğini büyük üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Türkiye olarak bu acı günde komşuluk ve kardeşliğin gereğini yerine getirmek adına hep İran’ın yanında olduk. Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi küresel sorunların yaşandığı zorlu günlerde göreve gelmiş ve göreve geldiği günden bugüne kadar da İran halkı için gayret göstermiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın İbrahim Reisi karşılıklı güven ve müşterek menfaatler temelinde ülkelerimiz arasında ikili ilişkilerin daha da geliştirilmesi çalışmalarını yürütmüştür. Son olarak 24 Ocak 2024 tarihinde Ankara’da gerçekleşen 8’inci Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısında önemli olan 10 tane anlaşmaya imza atılmış ve bu anlaşmalarla iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik iş birliği gelişmeleri iyi bir noktaya taşınmıştır.

Türkiye-İran dostluğunun ve iş birliğinin gelişmesi için önemli katkılar sağlayan Cumhurbaşkanı Reisi’nin ve Dışişleri Bakanı Abdullahiyan’ın vefatı ülkemizde de büyük bir üzüntüyle karşılanmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Dışişleri Bakanımız İran Hükûmeti ve İran halkına gerekli başsağlığı dileklerini iletmişlerdir, özellikle de önümüzdeki süreçte yaşanacak cenaze törenlerine Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız ve Dışişleri Bakanımızın da katılımı beklenmektedir.

Sayın milletvekilleri, barış ve istikrara hizmet eden Sayın Reisi’inin Rahmetirahman’a kavuşması yalnızca İran için değil bölgemiz için de büyük bir kayıp olmuştur. Dışişleri Bakanı Sayın Abdullahiyan da iki ülke arasında ilişkilerin gelişmesi için yoğun bir mesai harcamış, ülkemizi çeşitli vesilelerle ziyaret etmiş, Dışişleri Bakanımızla da önemli temaslarda bulunmuştur. Keza Türkiye-İran Parlamentolararası Dostluk Grubu heyetiyle, yakın zamanda, on gün önce gitmiş olduğumuz İran’da da merhum Bakanla çok verimli bir görüşme gerçekleştirmiş, kendileriyle ülkemiz arasındaki dostluğa katkı sağlayacak meseleler hakkında istişarelerde bulunmuştuk. Uzun yıllardır olduğu gibi yeni dönemde de Türkiye-İran ilişkilerinin güçlenerek ilerleyeceğine yürekten inanıyoruz. Bu vesileyle, tarihî ve kültürel olarak güçlü bağlara sahip olduğumuz komşumuz dost, kardeş İran halkına, hayatını kaybeden, vefat eden merhumlara ve ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum; mekânları cennet olsun.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Buyurun, Sayın Göka.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Konya Milletvekili Meryem Göka’nın, Nekbe’nin 76'ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MERYEM GÖKA (Konya) – Teşekkürler.

Nekbe’nin yani büyük felaketin 76'ncı yıl dönümü ve bizler yeniden korkunç bir vahşete tanıklık ediyoruz. Savaş suçları gözlerimizin önünde gerçek zamanlı olarak gerçekleşiyor. Modern zamanların en büyük katliamının işlendiği Gazze'de İsrail, bölgenin insansızlaştırılması için vahşi saldırılarını sürdürüyor. İnsan haklarından, özgürlükler ve demokrasiden bahsedenler ise üç maymunu oynarken uluslararası hukuku ve tüm insani değerleri ayaklar altına alan İsrail yönetimi, küresel vicdanda çoktan mahkûm edildi. Dünya, Gazze'de güvenli bir alanın yokluğundan ve açlığın bir savaş aracı olarak kullanılmasından utanmalı. Batılı ülkeler İsrail'in barbarlığını meşru müdafaa bahanesiyle savunurken Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Filistin'in ve mazlumların sesi olmaya devam ediyor. Bizler de Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde olduğu gibi tüm uluslararası platformlarda doğru bildiklerimizi cesaretle dile getirmeye devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yerebakan…

4.- İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan’ın, Dünya Çay Günü’ne ilişkin açıklaması

HALİT YEREBAKAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1938 yılında ilk hasadımızı alarak başlayan, yeşil yaprakların altında gizlenen kırmızı öykümüz, Karadeniz’in coşkulu namelerini dünyaya duyurmuştur. Bu toprakların bereketini her yudumda hissettiğimiz çay binlerce ailenin geçim kaynağı olmuş, tarih boyunca bölgemizin sosyoekonomik yapısını desteklemiştir. Ülkemizde ise yüz yıldır dostlukları demlemiş ve paylaşmanın simgesi olmuştur. Doğu Karadeniz Bölgemizde çayın bereketiyle yeşeren tarlalar ülkemizi dünya çay üretiminde 4’üncü sıraya ve verimlilikte ilk sıraya taşımış ve yıllık üretimimiz 1,5 milyon tona ulaşmıştır. Üreticilerimize adil bir kazanç sağlamak için desteklerimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Unutmayalım ki Türkiye'nin çay üretimindeki yükselişi sadece ekonomik bir başarı değil, aynı zamanda, kültürel bir mirasın sürdürülmesidir.

Dünya Çay Günü vesilesiyle bu toprakların bir evladı olarak bütün çay üreticilerimize bu başarı öyküsü için teşekkür ediyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Barut…

5.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, vize sorununa ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, halkımızın vize sorunu artarak sürüyor. Türk vatandaşlarının Avrupa seyahatleri için Schengen vizesi başvurularında 2019'da yüzde 9,7 olan ret oranı 2023 yılında yüzde 16,1'e yükseldi. Turistik gezilerin yanı sıra, iş için veya sanat, eğitim, spor veya kültürel amaçlı Avrupa'ya gitmek isteyenler hayal kırıklığı yaşıyor çünkü vize alınamıyor. Seyahat acenteleri de konsolosluk ve büyükelçilikler de vize işlemi yapan şirketlerden randevu alamıyor. İnternet üzerinden randevu açılsa da hemen doluyor, aylar sonraya atıyor. İltica talepleri, gri pasaport ve kaçakların da etkisiyle başvuruların büyük bir bölümü reddediliyor, ödenen ücretler yanıyor, insanların seyahat özgürlüğü elinden alınıyor. Ülkemizin itibarını zedeleyen, yurttaşlarımızı mağdur eden vize sorununa kayıtsız kalan AKP iktidarını kınıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Yaz…

6.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, helikopter kazasında hayatlarını kaybeden İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyete ilişkin açıklaması

MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

(Hatip tarafından Bakara suresinin 156'ncı ayetikerimesinin bir kısmının okunması)

MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) – “Şüphesiz, biz Allah'tan geldik ve hepimiz ona döneceğiz.”

19 Mayıs Pazar günü elim bir helikopter kazası sonucunda hayatını kaybeden İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Tebriz Cuma İmamı Ayetullah Ali Haşim’e, Doğu Azerbaycan Eyaleti Valisi Malik Rahmeti’ye Allah'tan rahmet, ailelerine ve kardeş İran halkına sabrıcemil diliyorum. Allah başta ülkemizi ve bütün İslam âleminin ülkelerini ve baştaki idarecileri böyle elim kaza ve belalardan muhafaza eylesin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

7.- İstanbul Milletvekili Ümmügülşen Öztürk’ün, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen bir davada mahkeme heyetindeki başkan ve üye hâkimin başörtülü olduğu gerekçesiyle yapılan reddihâkim talebine ilişkin açıklaması

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) – Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen bir davada sanık avukatının mahkeme heyetindeki başkan ve üye hâkimin başörtülü olduğu gerekçesiyle yaptığı reddihâkim talebi, geçmişin karanlık zihniyetinin bir yansımasıdır. Eski Türkiye’nin utançlarından biri olan başörtü yasaklarının kalkması ve yaygınlaşan üniversite eğitimiyle yükseköğrenim öğrencileri içinde kız çocuklarının oranı yüzde 50’yi aştı. Kamuda istihdam edilen kadınların oranı ise yüzde 40’ı aştı. Türk kadını, başı açık ya da kapalı olsun, yargı teşkilatımız da dâhil olmak üzere çalışma hayatının her alanında başarılarıyla kendini kanıtlamıştır. Son yirmi iki yılda, temel hak ve özgürlükleri genişlettiğimiz ülkemizde kadınlarımızın inanç ve çalışma özgürlüğüne yapılan bu incitici tavrı asla kabul etmiyoruz ve kınıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

8.- İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın, Cumhurbaşkanının affetmesiyle tahliye olan askerlere ilişkin açıklaması

ADEM YILDIRIM (İstanbul) – Kaderin cilvesine bakın ki 28 Şubat darbecilerini mahkûm olduğu hapishaneden çıkaran kişi, bu 28 Şubatçıların o dönemde kendilerine acımadığı, siyasi yasaklı hâle getirdikleri, “Muhtar dahi olamaz.” dedikleri Recep Tayyip Erdoğan tarafından affediliyor. Milletin vicdanında ve tarih önünde mahkûm edilen 28 Şubat darbesinin suçlusu bir kısım darbeci askerler yargılanarak hukuk önünde de mahkûm oldular. Ne var ki cezalarını çekmek üzere konuldukları cezaevinden Cumhurbaşkanımızın affetmesiyle tahliye oldular. Hiç kuşkusuz bu durum tarihin bir cilvesi olarak çok manidardır. Zira onlar suçsuz oldukları için değil, Sayın Cumhurbaşkanımızın yaşlılara duyduğu engin merhametin bir sonucu olarak serbest kalmışlardır.

SÜMEYYE BOZ (Muş) – Merhamete değil, adalete ihtiyaçları var.

ADEM YILDIRIM (İstanbul) – Milletimizin vicdanında ve tarih önünde mahkûmiyetleri devam edecek olan bu darbeci paşalar herkesin kendini güvende ve mutlu hissettiği, hukuk devletinin tüm kurumlarıyla oluşturduğu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karagöz…

9.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, Merzifon İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin taleplerine ilişkin açıklaması

REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Teşekkürler Sayın Başkan.

2014 yılında kurulan ve 2019 yılında eğitime başlayan Merzifon İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mevcut 3 bölümüyle eğitim hayatına devam etmektedir. Fakülteye muhasebe ve finans ile yönetim ve bilişim sistemleri bölümleri ve afet çalışmaları yüksek lisans programlarının açılması için YÖK’e başvuru yapılmıştır. Yeterli sınıf ve öğretim üyesi olan fakültemizin talepleri bir an evvel karşılanmalıdır. Ayrıca Merzifon’da Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve 5. Ana Jet Üssü’yle yapılan iş birliği çerçevesinde dört yıllık havacılık ve uzay bilimleri fakültesi açılması için dosya hazırlanmıştır. Yetmiş yıllık köklü bir havacılık kültürü bulunan Merzifon’da hâlihazırda sivil havacılık ve kabin hizmetleri bölümleri aktiftir. 5. Ana Jet Üssü’nde yaklaşık 2 bin teknik personelin bulunması açılacak havacılık ve uzay bilimleri fakültesiyle değerlendirilmelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Akbulut…

10.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, esnafların Esnaf Kefaletten geçmişte kullandıkları kredilerin ve çiftçilerin destekleme kredilerinin faizlerinin artmasına ilişkin açıklaması

İZZET AKBULUT (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esnaflarımız bu ülkenin belkemikleridir ama ne yazık ki tam anlamıyla istediklerini merkezî Hükûmetten alamıyorlar. Dolaylı ya da dolaysız ödedikleri vergilerle devletimize mali anlamda çok büyük destekleri oluyor. İşte, bu en son gelen… Esnaf kefaletten geçmişte kullandıkları kredilerin faizlerinin artmasından dolayı çok şikâyetçiler. Hafta sonu illerimizdeydik, birçok milletvekilimize de sanırım şikâyetleri ulaşmıştır. Oda başkanlarımız, bu anlamda, milletvekillerinden ses bekliyorlar, seslerine ses olmalarını bekliyorlar, bu yanlıştan geri dönülmesini bekliyorlar.

Yine, çiftçilerimizin destekleme kredilerinde yıllık yüzde 9,75 olan faizi de yüzde 55’e çıkarıyorlar; yıllık 110 bin lira ödeyecekleri taksiti 177 bin liraya çıkarmak demektir bu; çiftçilerimize büyük zulüm olur, zaten zor günlerden geçiyorlar. Bu anlamda, bu yanlıştan geri dönülmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Boz…

11.- Muş Milletvekili Sümeyye Boz’un, 7 Ekim 2014 tarihinde Muş Varto’da öldürülen Hakan Buksur’a ilişkin açıklaması

SÜMEYYE BOZ (Muş) - Hakan Buksur 7 Ekim 2014 tarihinde, Muş Varto’da, Kobane direnişine destek amacıyla yapılan gösteriler sırasında panzerden Özel Harekât polisi tarafından açılan ateş sonucunda vurularak öldürüldü. Buradan bir kez daha rahmetle anıyor ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Olayın ardından tanıkların ifadelerine rağmen bu dosya kapatıldı ve yıllarca yargılama dahi yapılmadı; bu durum, adaletin sağlanamadığını ve cezasızlığı gösteriyor. Buksur’un bir Özel Harekât polisi tarafından öldürüldüğüne dair tanık ifadeleri olmasına rağmen dosyanın neden kapatıldığını soruyoruz?

Kobane kumpas davasında, sadece konuşma yaptıkları için arkadaşlarımız yıllardır yargılanıyor, çok ağır cezalar veriliyor fakat faili belli davalarda tek bir yargılama dahi yapılmıyor. Davaların kapatılması Kürtlere karşı intikam duygularının bir yansımasıdır; bu adaletsizlik Kürt halkının hak arama mücadelesini engellemek ve baskı altına almak için kasıtlı olarak yapılmaktadır, buna dair mücadelemizi de sürdüreceğiz.

BAŞKAN – Sayın Hülakü…

12.- Bingöl Milletvekili Ömer Faruk Hülakü’nün, Kobani kumpas davasına ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) – Kobani IŞİD’in yenildiği bir direnişin sembolüdür. Eğer IŞİD Kobani’yi ele geçirmiş olsaydı Kobani kumpas davası hiç açılmayacaktı. Kobani kumpasıyla ortaya çıkan sonuç bizlere iktidarın gerçek yüzünü bir kez daha göstermiş oldu. İktidar aklı, Kürt halkının direnişinden, taleplerinden, dilinden ve özgür olmasından korkuyor. Bu kumpas davası bu korkunun açık bir ifadesidir. Kürt halkı tarih boyunca kendisini baskı altına almaya çalışan iktidarlara boyun eğmedi, mücadelesini iktidarın değil halkların ve hakikatin temeli üzerine kurdu ve bu temelde de mücadelesine devam edecektir. Kobani onurumuzdur.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

13.- Mardin Milletvekili Faruk Kılıç’ın, Dünya Kültürel Çeşitlilik Günü’ne ve Mardin’e ilişkin açıklaması

FARUK KILIÇ (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Dünya Kültürel Çeşitlilik Günü. Mardin ilimiz kültürel çeşitliliği anlamında dünyada örnek teşkil eden bir şehir olarak bilinmektedir. Mardin’imiz kelimenin tam manasıyla kültürler, diller ve dinler mozaiği. Dünyada gerçek anlamda çok kültürlü, çok dinli, çok dilli, çok etnik kökenli bir yer arıyorsanız Mardin’imizi ziyaret edip görmelisiniz. Türk, Kürt, Süryani, Arap, Müslüman, Hristiyan ve benzeri birçok etnik yapıya ev sahipliği yapan, farklı inanç gruplarının birlikte ve birbirinin hukukuna saygı göstererek bir arada yaşadığı çok dilli, çok dinli kültürel özellikleriyle dünya kültürel mirasının izlerini taşıyan hoşgörünün merkezi Mardin’imizin hoşgörü ruhunun Meclise, Meclisin Genel Kuruluna da yansımasını temenni ediyor, farklılarımızın ülkemiz için bir tehdit değil bir zenginlik olduğunu tekrar hatırlatıyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özcan…

14.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, helikopter kazasında hayatlarını kaybeden İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyete ilişkin açıklaması

MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta yaşanan elim helikopter kazasında hayatlarını kaybeden İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’a Rabb’imden rahmet, İran halkına başsağlığı diliyorum. Arama kurtarma faaliyetlerine katılan ve enkazı bulan Bayraktar Akıncı’yı da tebrik ediyorum. Çok tehlikeli şartlarda yoğun, sert ve hava muhalefeti altında bu faaliyeti gerçekleştiren Bayraktar Akıncı, rüzgârın saatte 160 kilometre hıza ulaştığı bölgede yağış, bulut, sis, fırtına, boran gibi koşullar altında uçuş ve tespitini yapmıştır. Türkiye sadece askerî operasyonlarla değil, başta keşif, gözetleme, istihbarat olmak üzere, bilhassa doğal afet ve kaza gibi durumlarda bu araçları en iyi kullanan ülke olarak öne çıkıyor diyor, bizlere bu ufku, Türkiye Yüzyılı yolunu açan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı ve bu teknolojiyi ülkemize kazandıran ekibi Gazi Meclisimizden saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

15.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, helikopter kazasında hayatlarını kaybeden İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyete ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi taşıyan helikopterin kaza haberi dünyayı bloke etmiş durumda. Kazada Reisi ve Dışişleri Bakanı dâhil helikopterde bulunanların tümü vefat etmiş bulunmaktadır. Bu kazanın arkasından herkesin her şeyi konuşuyor olması yanında gerçeğe ulaşmanın zor olacağını da tahmin edebiliyoruz. Kaza, suikast, sabotaj, hepsi gündemde olacak ve son zamanlarda yaşananlar çerçevesinde farklı fikirler, farklı tezler ortada dolaşacak. Teknolojinin bu kadar geliştiği, haberleşmenin uzaydan yapılır hâle geldiği, sinsi planların konuşulduğu bugünlerde en zor olan kazayı anlamak olacaktır. Bölgede her yer ateş çemberi, Irak, Suriye, İran, Filistin, Türkiye eksenli hesaplar, tezgâhlar dünden bugüne devam ediyor. Uyanık olmak, her şeyi yakından takip etmek ve dikkatli olmak geleceğe matuf bir devlet aklıyla hareket etmeyi zorunlu kılmaktadır. Dost İran halkının başı sağ olsun diyor, Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Sarı…

16.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, Çerkez sürgününün 160’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SERKAN SARI (Balıkesir) – Sayın Başkan, Tolstoy’un yazdığı gibi “Çerkezler temiz denizlerde yaşayan deniz kestaneleri gibidir, gidip üzerine basmadıkça dikenleri ayağınıza batmaz.” Bugün tarihin en büyük kitlesel nüfus hareketlerinden biri olan Çerkez sürgününün 160’ncı yıl dönümü. Kuzey Kafkas halklarının Osmanlı topraklarına zorunlu göçünde 1,5 milyonu aşkın Çerkez insanlık dramı yaşadı. Çerkezlerin 1862 ve 1864 yıllarında öldürülmeleri ve ana yurtlarından koparılmaları insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biriydi. Çerkez atasözü “İki ölüm olmadığına göre o tek ölüm yiğitçe olsun.” dese de Çerkezler için öyle olmadı. Bu dram yüzünden 500 bin Çerkez yaşamını yitirdi. Acı ve zulüm günlerinde Çerkezleri katleden bu sürgün, dinmeyen acılar bıraktı. İnsanlık bu zulmü asla unutmayacaktır.

Çerkez sürgününde yaşamını yitiren soydaşlarımı saygıyla anıyor, Allahtan rahmet diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yıldırım Kara…

17.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, Hatay’da deprem sonrası yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Seçim bölgem Hatay'da depremin üzerinden on beş ay geçti; hem barınma sorunlarımız hem altyapı, su ve kanalizasyonla ilgili sorunlarımız maalesef bitmedi. Hava sıcaklıklarının da bölgemiz açısından mevsim normallerinin üzerinde artış göstermeye başladığı şu günlerde yurttaşlarımız su kesintileri, arızalar, rögarların patlaması ve mahallelere akan kanalizasyon deşarjlarıyla her geçen gün daha zor şartlarda yaşamlarını idame ettirmek için çabalıyorlar; örneğin, dün itibarıyla Gültepe Mahallemizde 6 noktada kanalizasyon suları mahalleye akıyor. Yine, Cırtıman Mahallemizde içme suyu sorunu yaşanıyor, Suçıkan Mahallemizde yollar bozuk ve içme suyu problemimiz var. 2 bin metre boruyu bulabilmek için dahi beklemek zorundayız. Dolayısıyla sormak istiyoruz: Altyapı ve kanalizasyon işlemlerinde Hatay’ın 593 mahallesinde çalışmalarınız ne durumda? Hatay halkı bu yazı haşere, hijyen ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tanhan…

18.- Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan’ın, Irak Kürdistanı Güvenlik Konseyinin yaptığı açıklamayla ilgili habere ilişkin açıklaması

KAMURAN TANHAN (Mardin) – Bir AKP-IŞİD siyasi akrabalık örneği daha ortaya çıktı. Reuters tarafından yapılan haberde Irak Kürdistanı Güvenlik Konseyi cuma günü yaptığı açıklamada IŞİD’in son lideri Ebu Bekir El Bağdadi’nin sırdaşı olarak bilinen üst düzey isimlerden Socrates Khalil’i yakaladıklarını duyurdu. Yine, yapılan açıklamaya göre bu mevzuyu oldukça ilginç kılan şeyse Socrates Khalil isimli şahsın yakalanması değil burada asıl mevzu bu şahsın Türkiye'de beş yıl yaşayıp burada bu kadar uzun zaman geçirdikten sonra sahte bir pasaportla Irak Kürdistanı’na geçmesi ve oradan kısa süre sonra Irak Kürdistanı’nın güvenlik güçleri tarafından yakalanmış olmasıdır. Yine, yapılan açıklamada, bu şahsın IŞİD için bombalar yaptığı ve Bağdadi tarafından çeşitli büyük operasyonlarda görevlendirildiği, aynı zamanda, 2014 yılında IŞİD’in Musul’u ele geçirmesinde etkili olduğu ve Irak güçleri ile peşmergelere karşı birçok savaşta çatıştığı ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, AKP hâlâ utanmadan IŞİD’e karşı en büyük savaşı yürüttüğünü iddia ediyor ama intikamını da Kürtlerden almaya çalışıyor.

BAŞKAN – Sayın Karatutlu…

19.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, Kahramanmaraş’ın kara yolu ulaşımındaki sıkıntılara ilişkin açıklaması

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, depremden önce Kahramanmaraş'ın çevre illerle olan kara yolu ulaşımında sıkıntılar vardı, depremden sonra gerek şehir içi gerekse şehir dışı ulaşım sıkıntısı arttı.

Kahramanmaraş şehir içinde sanayi ve havaalanı kavşaklarına acil battıçıktı ihtiyacı vardır.

Kahramanmaraş Kuzey Çevre Yolu’nun giriş-çıkış bağlantıları henüz yapılmamıştır.

Türkiye'nin güneyini kuzeyine bağlayan Göksun tünellerinin çıkışı yıllardır yapılmamıştır, kazalara davet çıkarmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi’ni Çukurova ve Akdeniz’e bağlayan Pazarcık Çevre Yolu bir an önce yapılmalıdır.

Elbistan-Kahramanmaraş, Elbistan-Malatya yollarının çift şeritli hâle getirilmesi çalışmaları çok yavaş ilerlemektedir.

Akyar bölgesinde binlerce deprem konutu yapılmıştır, dolayısıyla Kahramanmaraş-Beşenli-Çağlayancerit yol yapımına bir an önce başlanmalıdır.

Son olarak Kahramanmaraş'ın güney çevre yoluna ihtiyacı vardır.

Ulaştırma Bakanlığından deprem illerine, özellikle Kahramanmaraş'a özel ihtimam göstermelerini bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Işıkver…

20.- Elâzığ Milletvekili Semih Işıkver’in, Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri aracılığıyla esnaflara kullandırılan kredilerin faiz oranlarının artırılmasına ilişkin açıklaması

SEMİH IŞIKVER (Elâzığ) – Teşekkür ederim Saygıdeğer Başkanım.

Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından Halk Bankasının esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri aracılığıyla esnaflara kullandırılan kredi faiz oranlarının artmasıyla sıkıntı yaşayan iş dünyası temsilcilerinin sesi olmak maksadıyla söz almış bulunmaktayım.

Türkiye'de esnafların ticari çalışmalarına destek olunması amacıyla esnaf kefalet kredi faizleri ilgili bakanlık tarafından hazine gelirlerinin artırılması hedefiyle yeniden düzenlenmiş bulunmaktadır. Yeni faiz oranlarının hâlihazırda kredi kullanmış mevcut esnaflarımızın kredisine de yansıtıldığını görmekteyiz. Eski faiz oranıyla kredi çeken bir esnafımız, yeni düzenlemeyle borcunu yüzde 10 kadar yüksek bir faiz oranıyla ödemiş olacaktır.

24 Ocak Elâzığ depreminin dahi yaralarını henüz tam manasıyla saramamış olan Elâzığlı esnaflarımız başta olmak üzere tüm esnaflarımızın sorunu bizim sorunumuzdur diyerek bu hususta yeniden bir düzenleme yapılacağı inancıyla sözlerime son veriyor, Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kasap…

21.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, mülakatlara ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Mülakat torpilin maskesidir; mülakatla değil, liyakatle kazanılması gerekiyor. Mülakat emeklerin düşmanıdır, emek çalmaktır. Mülakat liyakatin katilidir. Mülakat hırsızların yöntemidir. Mülakat hak gasbının en kirli yoludur. Mülakat emekçinin celladıdır. Mülakat yolsuzluğun simgesidir. Mülakat adaletin idam sehpasıdır. Mülakat hak yemeyi meşrulaştıran bir utançtır. Mülakat düzenbazlıktır. Bunlara Sayın Erdoğan da katılıyordu ki geçen sene attığı bir “tweet”te şöyle yazıyor: “Kamu atamalarında görevin niteliğinin gerektirdiği hâller dışında mülakat usulü kaldırılacak.” Erdoğan’ın bu sözünü tutmasını istiyoruz. 2023 seçim beyannamesinde -yine AK PARTİ'nin verdiği bir seçim beyannamesinde- diyor ki: “Mülakat kaldırılacak.” Ama şunu söyleyeyim: Kendileri de aynı yolu, söyledikleri sözün zıddını yapıyorlar.

Mülakat hırsızlıktır, mülakat hırsızlıktır, mülakat hırsızlıktır diyorum.

Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bozdağ…

22.- Ağrı Milletvekili Heval Bozdağ’ın, aile hekimliği çalışanlarının başlattığı eylemin 13’üncü haftasına ilişkin açıklaması

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) – Sayın milletvekilleri, aile hekimliği çalışanlarının, ücretlerinden yapılan haksız ve adaletsiz vergi kesintilerine karşı 21 Şubatta başlattıkları “Vergide adalet istiyoruz.” eylemleri 13'üncü haftasında devam ederken iktidar ise bu haklı talebe kayıtsızlığını sürdürmekte ısrar ediyor. Bu adaletsiz vergi kesintisinin yılın 2’nci yarısından itibaren yüzde 35 oranına varması nedeniyle aile hekimleri her gün iki saat, ebe hemşireler ise bir buçuk saat sadece vergi ödemek için çalışıyorlar. İktidarınızı sağlık emekçilerinin emeklerinin karşılığını vermeye, haksız ve adaletsiz vergi kesintilerinden vazgeçmeye çağırıyoruz. Aile hekimliği çalışanları için vergi kesintilerinin yıl içinde sabit kalması ve kesinti oranının yüzde 15’le sınırlandırılması talepleri karşılanmalıdır. Yine, tüm çalışanlardan ve gelir düzeyi düşük yurttaştan alınan, adil olmayan, ekonomik ve sosyal eşitsizliğin çarpıcı bir örneği olan bu adaletsiz vergilendirme sistemi sonlandırılmalıdır.

BAŞKAN – Şimdi, söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim. Kesmeden beşer dakika süre veriyoruz, sınırlayabilirseniz sevinirim.

Sayın Kaya, buyurun.

23.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Cumhurbaşkanının 16 Mayıs 2024’te verdiği af kararlarına, 28 Şubata ve mülakatlara ilişkin açıklaması

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1982 Anayasa’mız, elbette, Kenan Evren’in daima Cumhurbaşkanı kalacağına veya onun zihniyetinde olan bir kişinin Cumhurbaşkanı seçileceğine dair düzenlenmiş, parlamenter sistemde bir cumhurbaşkanına tanınmaması gereken geniş yetkileri tanınmıştı. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçince de bir partili cumhurbaşkanına, yürütmenin başındaki bir kişiye, günlük siyasi kaygılarla hareket etmemesi gereken bir devlet başkanına maalesef günlük siyasi kaygılarla hareket eden bir kısım yetkiler tanınmaya devam etti.

Anayasa'mızın 104'üncü maddesi Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini düzenliyor, bu yetkilerinden bir tanesi de “Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarını hafifletir veya kaldırır.” Elbette, Cumhurbaşkanına tanınan bu yetkinin objektif kriterlere göre, günlük kaygılardan uzak, toplum vicdanını rahatsız etmeyecek şekilde kullanılması gerekiyor. Maalesef, Sayın Cumhurbaşkanımız 16 Mayıs 2024'te bir dizi af kararını, daha doğrusu, cezalarının infazını kaldırmaya dair bir karar verdi. Bunlardan bir tanesi -bu 4 yetimin babaları olan 2 kişi- Adalet ve Kalkınma Partisi Pütürge Belediye Başkanı belediye başkanı seçilsin diye sandıklarda usulsüzlük yapılmasına müdahale eden Saadet Partili başmüşahitlerin, belediye başkanının babası tarafından katledilenlerin yetimleri bunlar. Sayın Cumhurbaşkanına sormak istiyorum: Siz, bu katilleri affederken “Devlet ancak kendisine karşı yapılan suçları affeder, kişilere karşı işlenen suçları affetmez.” sözünüzü nereye koyacaksınız? O katili affederken bu 4 masumun babalarının katili olan kişinin elini kolunu sallaya sallaya Pütürge’nin sokaklarında, caddelerinde gezmesini nasıl vicdanınıza sığdırabiliyorsunuz? Ve yine, bu çocuklardan helallik dilediniz mi? “Ben sizin babalarınızın katilini affediyorum ne düşünüyorsunuz?” diye bunların duygularını öğrendiniz mi? Öğrenmediyseniz kendi partinizin mensubu olan bir belediye başkanının sırf siyasi sebeplerle işlenmiş bir cinayetini affederken acaba “Ben bir devlet başkanıyım, günlük siyasi kaygılarla hareket etmemem gerekir.” düşüncesini bir saniye olsun düşündünüz mü? Eğer düşünmediyseniz bu yetimlerin yüzüne bakarken vicdan azabı çekmeyecek misiniz?

Dolayısıyla ben buradaki değerli milletvekillerine seslenmek istiyorum: Günlük politik kaygılarla bu yetkisini kullanan bir Cumhurbaşkanına asla ve asla cezaları infaz yetkisi tanınmamalı. Niye? Çünkü sizin Genel Başkanı olduğunuz bir partinin işlemiş olduğu bir suçu ortadan kaldıracak bir davranışın asla ve asla aracısı olmamanız gerekiyor. Ben bunun AK PARTİ'li arkadaşlarımın da vicdanlarını kanattığını düşünüyorum. Hepimiz kendimizi bu çocukların yerine koyalım: Bizim babamız katledilmiş olsaydı, onu katledenler beş sene sonra elini kolunu sallaya sallaya, üstelik mahkeme kararının hükmüne rağmen bir Cumhurbaşkanı tarafından affedilseydi o Cumhurbaşkanına karşı ne tür duygular beslerdik veya biz affetseydik bize karşı ne tür duygular beslenirdi? AK PARTİ'li arkadaşlarımızın ve Sayın Cumhurbaşkanımızın bir kez daha düşünmesini istiyorum. Bu çocuklar yıllarca babalarının katillerinin devlet tarafından, devlet başkanı tarafından affedildiği duygusuyla yaşamak zorunda kalacaklar. Bu duyguyu bizler yaşasaydık neler hissederdik; onu elbette değerlendirmemiz lazım.

Bir diğer husus, 28 Şubat. Elbette, 28 Şubat, sadece o günkü sözde irticayla ilgili bir müdahale değildi, bu ülkenin siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarında ve özellikle antiemperyalist, millî ve bağımsız çizgideki iktidarından rahatsız olan çevrelerin kendilerine teşne olabilecek bir siyasi süreci başlatmak için planladıkları bir darbeydi. O darbeden elbette sadece birkaç general yargılandı ama o darbenin siyasi ayağı vardı, o darbenin iş dünyasında ayakları vardı, sivil toplumda, medyada, içeride ve dışarıda birçok aktörü vardı. Maalesef, yirmi iki yıllık AK PARTİ iktidarında sadece birkaç generalin dışında o 28 Şubat sürecinin bu planlayıcılarından hiçbiri yargılanmadığı gibi, elini kolunu sallaya sallaya hatta o medya patronlarının bir kısmı da Adalet ve Kalkınma Partisinin açılışına katıldığı süreçlerde âdeta ödüllendirildiler. Dolayısıyla bu generaller mahkemeler tarafından kesinleşmiş hapis cezalarına mahkûm ettirildiler, müebbet hapis cezalarına mahkûm edildiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Şimdi, Sayın Erdoğan’a buradan bir kez daha seslenmek istiyorum: Sizin masanızda Adli Tıbbın bir yıl boyunca bu kişilerin yaş sebebiyle cezaevinde kalmasının sakıncalı olduğuna dair raporlar varken sadece objektif bir şekilde düşünüyor iseniz bir yıldır bunları niye beklettiniz? Bir yıl sonra bu kişileri affediyorsanız bugün affetmenizin siyasi beklentiyle bir alakası var mıdır? Bunları kamuoyuna açıklamak zorundasınız. Ve elbette kendinize karşı 28 Şubat sürecinde işlenmiş olan suçlar sebebiyle müşteki olmayabilirsiniz, şikâyetten de vazgeçebilirsiniz ama o süreçte mağdur olmuş olan binler, milyonlar adına, Devlet Başkanı olarak salt siyasi mülahazalarla bu generalleri affetme yetkisini siz kimden alıyorsunuz? Bu milletin affetmediğini siz Devlet Başkanı olarak elbette objektif şartlara göre affediyorsanız hiçbir itirazım yok ama bir yıl masanızda bekleyen dosyaları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Son bir dakikayla toparlayacağım Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Bir yıl masanızda beklettiğiniz bu kişilerin cezalarını tam da 16 Mayısta Kobani davasında kararlar açıklandığı bir gün… Ve medya kulislerine yansıdı, Özel Kalem Müdürünüz Hasan Doğan’ın “Biz ilgili generalleri affettik.” bilgisini başka siyasi mülahazalarla WhatsApp mesajı olarak gönderip göndermediğini bu millete açıklamak zorundasınız. Siz gerçekten 28 Şubat sürecinde kendi şahsi haklarınızı mı helal ettiniz yoksa bunu da bir siyasi pazarlık konusu hâline mi getirdiniz? Şayet salt sağlık sebepleriyle bunları affettiyseniz cezaevinde hâlâ yaşlılık sebebiyle bekleyen binlerce insan var; bunları da affetmeyi düşünüyor musunuz; yoksa siyasi getirisine göre hükümlüleri birbirinden ayıracak mısınız; yoksa bu yetkiyi hâlâ Adalet ve Kalkınma Partisi olarak günlük küçük çıkar hesaplarınız doğrultusunda kullanmaya devam edecek misiniz? Bu konuda millete bir özür…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Son bir dakikayla toparlayacağım Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Bu konuda milletteki bu vicdan azabını, bu milletin vicdan yaralanmasını Sayın Cumhurbaşkanının açıklığa kavuşturması gerekiyor ve haddizatında bu affetme yetkisinin bir objektif kritere bağlanması, bir siyasi partinin genel başkanının günlük siyasi politik kaygılarla ya da önümüzdeki süreçteki yumuşama beklentileriyle asla böyle bir yetkiyi kullanmaması gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla Malatya'da Saadet Partili başmüşahitleri katleden Adalet ve Kalkınma Partisi Belediye Başkanının babasının affedilmesi de kamu vicdanında sorgulanacaktır, bu aflar da hâlâ içeride olan, yaş sebebiyle cezaevinde kalamayacağına dair raporları olan kişilerin yakınlarını da üzecektir.

Bir diğer konu da, bugün -üç gün boyunca biz bu mülakat meselesinin üzerinde duracağız Saadet Grubu olarak- bizler de "Mülakat hırsızlıktır." diyoruz. Gençlerimizin emeğini çalmayın, geleceklerini çalmayın, bir an önce bu kayırmacılığa son verin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Kavuncu…

24.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na, 20 yaşında bir saldırı sonucu hayatını kaybeden Ata Emre Akman’a, yüz altmış yıl önce gerçekleşen Çerkez soykırımına, Kırım Tatarlarının sürgün edildiği tarih olan 18 Mayısta İstanbul’da planlanan Kızıl Ordu Korosu konserinin iptal edilmesine ve Kırım Tatarı İsmail Gaspıralı’ya, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin bir helikopter kazasıyla vefatına ve İran’da alınan seçim kararına, dokuzuncu yargı paketindeki etki ajanlığı meselesine ilişkin açıklaması

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz hafta pazar günü, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’ydı. 19 Mayıs, tabii, çok önemli bir gün, Millî Mücadele’nin başlangıcı, cumhuriyetimizin kuruluşunun temellerinin atıldığı bir gün. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, ülkemizin bağımsızlığı için, vatanımızın bağımsızlığı için mücadele etmiş, şehit olmuş tüm şehitlerimizi saygıyla, minnetle bu vesileyle anıyorum.

Gençlik Bayramı diyoruz, tabii, çok trajik ve hepimizi üzen bir olayla biz bu bayramı yaşadık ki bunun gibi menfur saldırılar artık çok fazla artmaya başladı. Ata Emre Akman, 20 yaşında, kuryelik yapıyor, hem katili hem de katilin babası âdeta bir suç makinesi. Ata Emre Akman’ın babası bir Türk subayı; binlerce, yüzlerce insan yetiştirmiş ancak evladını hunharca bir saldırıyla kaybetti. Saldırgan daha önce kasten adam yaralama ve tehdit gibi farklı pek çok suçtan sabıkası olan birisi olarak yakalanmış ve tutuklanmış. 17 yaşında; ilk sabıkasını 14 yaşında almış ve 6 suçtan sabıkası var. Şimdi, bu olaya münferit bir hadise deyip geçemeyiz. Bu olaydaki asli unsuru, bu olaydaki suçu oluşturan gerekçeleri çok dikkatli bir şekilde incelememiz lazım; erken tahliye ve şartlı salıverme, ceza indirimleri, cezaevlerindeki doluluk ve kapasite sorunları, cezaevlerinin ıslah edici fonksiyonlarının güncellenmesi gibi konuların muhakkak irdelenmesi, araştırılması lazım; aksi takdirde, bu ve benzeri hadiseleri tekrar yaşama ihtimalimiz çok yüksek. Konuyla ilgili de önümüzdeki haftalarda bir araştırma önergesini Gazi Meclise sunmayı düşünüyoruz.

Yine, bugün ve geçtiğimiz hafta, yaşanan iki büyük trajik olayla ilgili bir anma günü yaşadık. Bunlardan bir tanesi, yüz altmış yıl önce Çerkez soykırımı gerçekleşti ve 18 Mayıs 1944; Kırım Tatarlarının sürgün edildiği tarih. Tabii, ne acıdır ki Kırım Tatarlarının sürgün edildiği bu 18 Mayıs tarihinde Kızıl Ordu Korosu’nun Türkiye'de bir konser vermesi planlanmıştı fakat bu konuyla ilgili yapmış olduğumuz girişimlerle bu konserin bu trajedinin yaşandığı günde yapılmaması için yapmış olduğumuz başvurular değerlendirildi ve bu tarihte bu konserin yapılmasını engelledik. Elbette ki sanata, müziğe bir muhalefetimiz yok ama bu trajediyi yaşatan ve Sovyet döneminde yaşanan bu trajediyle ilgili o günde, 18 mayıs tarihinde Kızıl Ordu'nun İstanbul'da konser vermesi kabul edilebilecek bir yaklaşım değildi.

1944’te, 238 bin Kırım Tatarı üç gün içerisinde vagonlarla bütün eski Sovyet coğrafyasına dağıtılıyor, 35 bin kolluk gücü görevlendiriliyor ve 8 bine yakın soydaşımız -ki çoğu kadın ve çocuk- yollarda hayatlarını kaybediyorlar. Hepsine Allah'tan rahmet diliyoruz.

Kırım önemlidir. Türk dünyasının bugünkü hâline gelmesinde, bağımsızlıklarına kavuşan Türk Cumhuriyetlerinin millî devlet olabilme şuurunu elde etmesinde Kırım Tatarlarının, İsmail Gaspıralı gibi, Sultan Galiyev gibi daha nice tarihî şahsiyetlerin varlığı ve onların vermiş olduğu feyiz çok çok önemlidir. Dolayısıyla biz Türk tarihinde yaşanmış bu elim ve trajik hadiseleri ısrarla, sürekli anacağız ki gelecek nesillerimiz bunları görsün, gelecek nesillerimiz bunları bilsin ve bu şuur hiçbir zaman yok olmasın.

İsmail Gaspıralı "Dilde, fikirde, işte birlik” demiş ve biliyorsunuz, bir ceditçilik hareketi başlatmıştı kendi döneminde, eğitimle alakalı reform talep etmişti ki o zamanın şartlarında eski Sovyet coğrafyasında kentlerde, medreselerde, köylerde camilerin yanındaki Kur'an kurslarında eğitim görüyordu soydaşlarımız; İsmail Gaspıralı buna karşı çıktı. 19’uncu yüzyılın başlarında, daha o dönemde bunları anlamak, pozitif bilimle hareket etmeye teşvik etmek, bu yaklaşımda olmak çok kıymetli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Umarım, bu maarif müfredatıyla ilgili yapılan hazırlıklarda biraz olsun Gaspıralı İsmail'den de feyzalınır.

Ben buradan hem 1944 yılında Kırım Tatarlarına yapılan zulmü kınıyorum hem de bu vesileyle Sultan Galiyev gibi, Gaspıralı İsmail gibi tarihî şahsiyetlerimizi anıyor, buradan da Kırım Tatarlarının haklı davasını sürekli savunan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu'na da Gazi Meclisimizden selam iletiyorum, selam söylüyorum grubum ve partim adına.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin tabii, trajik bir helikopter kazasıyla vefatı hafta sonunun gündemi oldu. Buradan İran halkına başsağlığı dileklerimizi tekraren iletiyoruz. 23 Haziranda tekrar seçim yapılma kararı alındı. Tabii, İran bölgede önemli bir devlet, seçimin de bizler açısından yakından takip edilmesi gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Tamamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Bizler açısından İran’daki Azerbaycan Türkü kardeşlerimizin varlığı çok çok önemli. Tabii, İran'la İsrail arasındaki gerginlik, İran'la Azerbaycan arasındaki ilişkiler, İran'la Ermenistan arasındaki ilişkiler, bugün İsrail'in en büyük enerji ihracatçısının Azerbaycan olması bölgedeki gelişmelerin de çok yakından takip edilmesini beraberinde getiriyor.

Son bir konu, sözlerimi dokuzuncu yargı paketiyle birlikte anılan etki ajanlığı meselesiyle kapatmak istiyorum. Ben oluşturulan taslak metne baktım, orada özellikle bir iki cümle dikkatimi çekti. Mesela şöyle bir ifade var: Türkiye'de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Ben bu taslağı okuduğumda bir Türk vatandaşı olarak şu duyguyu yaşadım: Endişe duydum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Toparlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Yani âdeta, sanki ülkemizde, sonradan vatandaş olmuş yabancıları kollama altına alan ve muhalefet eden muhalif sesleri kısmaya yönelik bir adım. Rusya’da, biliyorsunuz, benzer bir yasa bundan yıllar önce çıkarılmıştı ve benzer yasa üzerinden Rusya’da, ne kadar muhalif varsa âdeta, bir baskı altında ve birçoğu da tutuklandı. Gürcistan’da gene benzer bir yasa çıkarıldı, Gürcistan Cumhurbaşkanı Zurabişvili bunu Rus yasası olarak nitelendirdi ve yasayı veto etti; iktidardan da bunu tekrar gündeme almamasını rica etti.

TÜGVA, TÜRGEV gibi iktidara yakın birçok vakfın, biz, Avrupa Birliği projelerinden hibe aldığını biliyoruz. Buradan iktidara soruyorum: “Bu yasa çıkarsa, bu uluslararası fonlardan yararlanan, sizin çok yakın gördüğünüz TÜGVA, TÜRGEV gibi kurumlar da acaba bu yasa kapsamında ‘etki ajanlığı’ başlığı altına alınacak mı?” diyorum.

Saygılar sunuyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kılıç…

25.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, son günlerde Türkiye'nin ortasında bulunduğu coğrafyada yine çok önemli gelişmeler meydana geldiğine, helikopter kazasında vefat eden İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Reisi ve beraberindeki heyete ilişkin açıklaması

FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde Türkiye'nin tam da ortasında bulunduğu coğrafyada yine çok önemli gelişmeler olmaktadır. Irak’la siyasi ve ticari açıdan olumlu gelişmelere sebep olacak Kalkınma Yolu Projesi’nin hayata geçmesi, Zengezur Koridoru’nun stratejik değerine binaen Bakü ve Tahran arasında kara ve demir yolu köprüsünün inşası konusunda İran ve Azerbaycan yönetimlerinin anlaşması; Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’de istikrar ve iş birliği çabaları; Netanyahu yönetiminin Filistinlilere uyguladığı katliama dünyadan gelen tepkilerin çığ gibi büyümesi ve Netanyahu Hükûmetinin yalnızlaştırılması; Türkiye, Rusya ve İran arasında Astana görüşmelerinin bölgesel barış ve istikrara destek veren sonuçları; hem Rusya’nın Batı dünyasıyla ilişkilerinde hem de Türkiye-Ermenistan, Azerbaycan-Ermenistan arasında stratejik önemi olan Laçın Koridoru; yıllardır suçsuz yere ciddi manada ithamlara maruz kaldığımız sözde Ermeni soykırımı iddialarına dair Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın “Türkler Ermenilere soykırım yapmamışlardır.” şeklindeki açıklaması; bütün bu olumlu gelişmelerin ardından İsrail'in Şam’da İran Konsolosluğuna saldırması ve 7 İran askerinin öldürülmesine karşılık İran’ın İsrail'e saldırıları; Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile merhum İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin açılışını yapmış oldukları barajın töreninden dönüşte Reisi’nin ve beraberindeki üst düzey yetkililerin bulunduğu helikopterin düşerek helikopterde bulunanların vefatı başta bölgesel olmak üzere küresel manada tedirginliğin tırmanmasına sebep olmuştur. Kazada vefat eden, başta İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Reisi ve diğer devlet ve siyaset insanlarına Allah'tan rahmet dilerken İran halkına da başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit…

26.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Kobani kumpas davasına ve 6-8 Ekim olaylarına, 16 Mayıs akşamı çıkan kararnameye, cezaevlerindeki hasta ve yaşlılara, Terörle Mücadelenin bilgi notuna ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir grubum ve grubumuzun da adı var, onu da ifade edeyim; DEM PARTİ Grup Başkan Vekiliyim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi…

BAŞKAN – Grupları söylemeden geldik.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Peki.

BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi adına Gülüstan Kılıç Koçyiğit.

Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tabii, Türkiye, tarihî önemdeki olaylara tanıklık ediyor, çok önemli sonuçlar doğuracak birçok olay yaşanıyor; bunlardan biri de 16 Mayıs tarihinde Kobani kumpas davasında verilen cezalardı. Arkadaşlarımıza dört yüz yılı aşkın cezalar verildi ve bu cezalar üzerinden de aslında hem HDP hem de siyasetçilerimiz bir şekilde mahkûm edilmeye çalışılıyor.

Ben kısaca Kobani kumpas davasının ne olduğunu hatırlatmak istiyorum. Hatırlarsınız, dün 20 Mayıstı ve 20 Mayıs 2016 tarihinde bu Meclis tarihî bir utanca imza atarak dokunulmazlıkları kaldırdı Anayasa’ya aykırı olduğu hâlde. O zaman, eş zamanlı olarak birçok milletvekilimiz, Eş Genel Başkanlarımız tutuklanıp cezaevine konuldular ve arkasından da işte, yaklaşık altı yıl sonra Kobani kumpas iddianamesi açığa çıktı ve arkadaşlarımıza bir kumpas kuruldu.

Tabii, şunu söylemek gerekiyor: Kobani kumpas davasını açtıran ortamın en temelinde ne vardı? HDP'nin 7 Haziran başarısı vardı. HDP 7 Haziranda zafer elde etti, AKP ilk defa iktidar olma -tek başına iktidar olma- yeteneğini kaybetti. 8 Haziran sabahı AKP-MHP ve Ergenekon bir ittifak kurdular ve o ittifakın sonucunda da HDP'ye karşı, Kürt halkına karşı, Türkiye demokrasi güçlerine karşı büyük bir siyaseti, büyük bir kumpas siyasetini devam ettirdiler. O anlamıyla Kobani kumpas davasının iktidarın ayakta kalma, kendi bekasını sağlamlaştırma, kendisini iktidardan düşüren, onlara muhalefetle tek başına iktidar olma yeteneğini kaybettiren partiye kurulmuş bir tuzak olduğunun, siyasi bir kumpas olduğunun altını çizmemiz gerekiyor.

Diğeri neydi? Hatırlarsınız, 2014 yılında IŞİD barbarları Kobani’yi kuşattılar, bu ülkedeki vicdan sahibi Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Alevi’si, kadını, erkeği, genci, milyonlarca insan sokağa çıktı ve “Kobani onurumuzdur.” dedi, Kobani’yi savundular.

Sonuç? Sonuç; Türkiye de mecbur kaldı, insani koridoru açtı, peşmergeler yardım götürdü, uluslararası koalisyon yukarıdan destek attı ve Kobani özgürleşti. 12 bin gencini kaybetti, 12 bin yiğidini, evladını toprağa verdi ama IŞİD barbarlarına topraklarını vermedi ve topraklarını özgürleştirdi.

İşte, Kobani kumpas davası aynı zamanda bu IŞİD barbarlarının intikamını alma davasıdır. Uluslararası bir temsilci açıklama yapmış, demiş ki: “Kobani savaşı devam ediyor Türkiye'de.” Evet, devam ediyor, iktidarın Kobani hıncı devam ediyor, iktidar Kobani düşmedi diye aslında bizlerden intikam alıyor ama şunu söyleyeyim: Bunların hiçbirinin bizim için bir önemi yok. Biz bu Kobani’yi bugün de savunuyoruz, yarın da savunacağız, “Kobani bizim onurumuzdur.” demeye de devam edeceğiz.

Diğer bir mesele, miting meydanlarında 6-8 Ekim olayları üzerinden koparılan kıyamet. Yasin Börü’yü dillerine doladılar. Oysaki 47’si HDP'li, 54 insan ölmüştü, 11 yaşında çocuklar dâhil, bir ikincisinin adını biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Ben size söyleyeyim, İzmir'de Ekrem Kaçaroğlu hayatını yitirdi, mahallede paramiliter güçler vardı, ben hemşireydim, üç gün yoğun bakımda yattı. Babası hâlâ bizim partimizde siyaset yapıyor. Biz şimdi oğlunu öldürdük ve babası bizimle yol mu yürüyor? Kim inanır buna? Ama Yasin Börü üzerinden dezenformasyon yaptınız, Yasin Börü üzerinden manipülasyon yaptınız, davayı böyle yürüttünüz; sonuç, mahkemeniz bile, kurduğunuz kumpas mahkemesinde bile -denildi ki- Yasin Börü ve diğer bütün suçlamalardan arkadaşlarımız beraat ettiler. Peki, neden ceza aldılar? Bakın, milletvekili olan arkadaşlarımızın fezlekeleri vardı, fezlekelerinden ceza aldılar; gittikleri mitinglerde yaptıkları konuşmalardan ceza aldılar; 8 Mart yürüyüşüne katılmışlar, başka bir eyleme gitmişler, ceza aldılar. Yani bu ülkede siyaset yaptıkları için, demokratik siyaseti yürüttükleri için, temel hak ve özgürlükleri savundukları için, demokratik cumhuriyeti savundukları için ceza aldılar. Ama hâlâ, hâlâ utanmadan sıkılmadan, 6-8 Ekimi getirip “Bunların intikamını aldık, hukuk önünde gereğini yaptık.” diyorsunuz. Ya, mahkeme bile “Böyle bir şey yok.” diyor, hâlâ niye yalan söylüyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Hâlâ niye bu toplumu kandırıyorsunuz? Çünkü bir amacınız var, böyle başladınız yola, yalanlarla yol ala ala bugüne geldiniz ve sanıyorsunuz ki böyle devam eder. Zulüm yapa yapa abat olmaya çalışıyorsunuz, zulümle ayakta kalmaya çalışıyorsunuz; mahkemeleri, yargıyı araçsallaştırmışsınız; yargıya yaslanarak iktidara tutunmaya çalışıyorsunuz ve siyaseti dizayn ediyorsunuz.

Bakın, manidardır -Saadet Partisinin Grup Başkan Vekili söyledi- 16 Mayısta bizim arkadaşlarımıza dört yüz yılı aşkın ceza veriyorsunuz, aynı günün akşamı kararname çıkarıyorsunuz, Ergenekoncuları bırakıyorsunuz. Ne diyorsunuz Kürtlere, ne diyorsunuz DEM PARTİ’lilere, HDP’lilere biliyor musunuz? “Siz hariç yumuşama ama Kürtler hariç normalleşme ama Kürtler hariç!” diyorsunuz. Darbeci mi? “Benim darbecim.” diyorsunuz, darbecinizi bile savunuyorsunuz ve Kürt halkını ve onunla beraber yol yürüyen devrimcileri, demokratları, ötekileştiriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şunu söyleyelim: Biz yaşı nedeniyle, kocaması nedeniyle, hastalığı nedeniyle ilkesel olarak insanların cezaevinde tutulmasını asla savunmuyoruz, kim olursa olsun ama ben size söyleyeyim: Makbule Özer, Hanife Arslan, Besra Erol, Hatice Yıldız, Muhlise Karagüzel, Abdulalim Kaya hâlâ cezaevinde. Kaç yaşındalar biliyor musunuz? 80 küsur yaşındalar. Birisi baypaslı, birisi yolda yürüyemiyor. Niye bırakmıyorsunuz, niye bırakmıyorsunuz? Sizden merhamet de dilenmiyoruz ama bu kadar vicdansız, bu kadar hukuksuz, bu kadar gözümüzün içine baka baka da ayrımcılık yapamazsınız ya, yapamazsınız! Biz bu ülkenin yurttaşlarıyız, buna hakkınız yok, hiç kimseye bu hakkı vermiyoruz. Kürt’ün sırtına vura vura yol alamazsınız, almayacaksınız. Kürt’ü istisna tuta tuta ayakta kalmaya çalışıyorsunuz, normalleşmeye çalışıyorsunuz. Sizin normaliniz ne, ben size söyleyeyim: Zulüm normaliniz, işkence normaliniz, hukuksuzluk normaliniz, adaletsizlik normaliniz; bunu normal yapmışsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Selamlayıp bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Son bir dakika vereyim de toparlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamam, teşekkür ederim.

Bu meseleyi çok konuşacağız ama şunu söyleyeyim son olarak: Bakın, elimde Terörle Mücadelenin notu var, bilgi notu var; ne diyor biliyor musunuz bu notta? Diyor ki: “Anayasal mevzuatımıza göre parti kapatma sonucunun da ortaya çıkacağı hukuken değerlendirilmektedir.” Önde değerlendirme yapmış. İsteyen Grup Başkan Vekiline, milletvekiline verebilirim. Kim kurdu bu kumpası? Siz kurdunuz. Kim yürüttü? Terörle Mücadele. Kim sonuçlandırdı? Saray. Kime karşı? HDP’ye karşı. Şimdi, siyasi meyvelerine yemek istiyorsunuz. Bu davayı sonuçlandırdınız, HDP kapatmasına gerekçe yapmak istiyorsunuz tıpkı terörle mücadelenin bilgi notunda olduğu gibi. Yani planınız işliyor ama hesap etmediğiniz bir şey var: Bu halk, bu mücadele, bu ruh bu planı elbette bozacak, elbette bozacak, elbette bozacağız. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Murat Emir.

Buyurun Sayın Emir.

27.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, geçen cumartesi Saraçhane’de düzenledikleri mitinge, İran Cumhurbaşkanının bir kaza sonucunda yaşamını kaybetmesine ve millî yas ilanı kararına, Kobani davasına, dün Samsun’da Cumhuriyet Halk Partisi MYK’si ve Gençlik Kolları MYK’si olarak 19 Mayısı büyük bir coşkuyla kutladıklarına, Çerkezlerin yüz altmış yıl önce maruz bırakıldıkları sürgüne, tasarruf tedbirlerinin göstermelik olduğuna ilişkin açıklaması

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, geçtiğimiz cumartesi on binlerce atanmayan öğretmenimizle birlikte, atanma bekleyen 1 milyon öğretmenimiz ve ailelerine ses vermek üzere Saraçhane’deydik. Seçimden önce atama sözü verdiler, Millî Eğitim Bakanlığı kayıtlarında bile 68 bin öğretmen ihtiyacı olduğu söyleniyor ama ala ala 20 bin öğretmeni alıyorlar, onu da mülakatla alacaklar. Oysa seçimden önce “Mülakatı kaldıracağız.” demişlerdi, söz vermişlerdi; gençlerimizin, öğretmen adaylarımızın, kamuda işe girmek isteyen gençlerimizin umuduyla oynamaya devam ediyorlar. Özellikle öğretmenlerimiz açısından bir yönetmelikle “yüzde 50 sınav, yüzde 50 mülakat” yöntemini seçtiler. Oysa biliyoruz ki uygulamalarından, yüzde 1 bile mülakat olsa bunun anlamı yüzde 100 torpildir, yüzde 100 kendi adamını almaktır, yüzde 100 nepotizmdir. Dolayısıyla öğretmenlerimizin sesine kulak verin. Türkiye'de işsizlik yüzde 20’ler seviyesinde -genç işsizliği- ve her 5 genç işsizden 2’si öğretmen. Bu öğretmenler atama bekliyorlar, seçimden önce verdiğiniz sözü tutun, 100 bin öğretmeni atayın ve atarken de mülakat falan yapmayın. Daha önce açıkladılar, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adı altında çağ dışı, gerici, ilkel bir modeli Türkiye’ye dayatmaya çalışıyorlar ve bu modeldeki vurguladıkları ana ilke de “erdem, değer, eylem”miş. Oysa erdemli olmak önce sözünü tutmayı gerektirir, önce yalan söylememeyi gerektirir. Eğer azıcık samimiyseniz, birazcık erdeminiz varsa sözünüze sahip çıkın ve öğretmenlerimizi atayın bir an evvel.

Değerli arkadaşlar, İran Cumhurbaşkanının bir kaza sonucunda yaşamını kaybetmesini üzüntüyle karşıladık, İran halkıyla dayanışma anlayışı içerisinde taziyelerimizi gönderiyoruz. Tabii, Reisi’nin kendi ülkesinde bir otokrat olduğunu ve isyan ediyor diye, fikir beyan ediyor diye, alanlarda başörtüsüne karşı çıkıyor diye yüzlerce genci idam ettirdiğini biliyoruz ve bu yönüyle de İran halkıyla dayanışıyoruz ve Sayın Cumhurbaşkanının, İran halkına ve Sayın Reisi’ye taziye bildirmesini de diplomatik teamül gereği doğru ve gerekli buluyoruz ancak niye burada durulmadığını, niye millî yas ilan edildiğini de buradan soruyoruz? Bakınız, Türkiye’de Gara'da 13 askerimiz şehit olduğunda, İdlib’de 36 askerimiz şehit olduğunda “Millî yas ilan edin.” dedik etmediler, yine Soma’da 301 işçimiz iş cinayetinde öldüğünde, Çorlu’da 25 vatandaşımız -8’i çocuk bir ihmal sonucunda kasten neredeyse- yaşamını yitirdiğinde ilan etmediler ama söz konusu olan Reisi olunca aynı gün yas ilan ediyorlar. Bunu da şiddetle kınıyoruz ve sizi tutarlı davranmaya davet ediyoruz. Bu milletin sevdiğini sevmediniz ama sarayları, saltanatları, diktatörleri seviyorsunuz. Bakınız, peki bizim yas ilan ettiğimiz İran ne yapmış? Depremde dahi yas ilan etmemiş, Van depreminde de 6 Şubat depreminde de yas ilan etmemiş, hiçbir Cumhurbaşkanımız vefat ettiğinde yas ilan etmemiş ama biz Pakistan'la, Lübnan'la, Irak’la birlikte hemen o gece yas ilan ediyoruz; bunu yanlış buluyoruz, özellikle de Dışişlerinin mütekabiliyet anlayışına uygun görmüyoruz ve bu karardan dönülmesini bekliyoruz.

Sayın Başkan, Kobani davası diye kamuoyunun bildiği davada açıkça hukuk katledilmiştir, adil yargılama ilkeleri yok sayılmıştır, adalet yoka sayılmıştır, adalet yerlerde süründürülmüştür ve ağır cezalar verilmiştir. Bu yargılamanın hukuki olmadığını hepimiz biliyoruz. Sadece yargılamanın safahatına baktığımızda olayların 2014’te olduğunu, ilk iddianamenin beş yıl sonra açıklandığını ama daha sonra 2021’de söz konusu iddianamenin kabul edildiğini ve üç yıl sonra yani daha yeni, on yıl sonra bu cezaların geldiğini görüyoruz. Bu yargılama tamamen siyasidir. Bakınız, şu Meclis kürsüsünde binlerce hatip çıktılar ve Yasin Börü’nün katilleri diye ilgili kişileri suçladılar, katil ilan ettiler ve hâlâ sanki bu kişiler katil olmaktan yargılanmış ve ceza almış gibi bir durum oluşturuluyor oysa böyle bir şey yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

MURAT EMİR (Ankara) - Mahkeme de açıkça ortaya koyuyor ki burada bir cinayet yok. Zaten Cumhurbaşkanı diyor ki: “Bu bir terör örgütünü övmedir, bu bir siyasi kalkışmadır.” Nerede diyor Sayın Cumhurbaşkanı bunu? Bin küsur yargıç ve savcı adayını saraya topluyor, bir siyasi parti lideri olarak ana muhalefete, muhalefet partilerine, sevmediği herkese laf yetiştiriyor bağımsız ve tarafsız olması gereken yargıç ve savcıların önünde ve orada da Kobani davasından duyduğu memnuiyeti ifade ediyor. Bu bile başlı başına Türkiye’deki yargının geldiği durumu apaçık ortaya koyuyor, yargının nasıl bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştırıldığını apaçık ortaya koyuyor ve bu kişi de aynı konuşması içerisinde sivil anayasadan bahsediyor, bu da yaşamın garip bir tezadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT EMİR (Ankara) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MURAT EMİR (Ankara) – Hem “sivil anayasa” diyeceksiniz, “Askerî anayasanın yükünü daha fazla taşıyamıyoruz.” diyeceksiniz ama aynı zamanda yargıçlara nasıl davranacağıyla ilgili ve bir parti Genel Başkanı olarak tarafsız olması gereken yargıçlara ve savcılara oradan mesajlar vereceksiniz; bu, kabul edilemez. Türkiye bu yükü, bu garabeti daha fazla taşıyamıyor, herkes bunu görsün.

Dün Samsun’da Cumhuriyet Halk Partisi MYK’si ve gençlik kolları MYK’si olarak 19 Mayısı büyük bir coşkuyla kutladık. 19 Mayıs 1919’da, yüz beş yıl önce bağımsızlık ateşi Samsun’da yakıldı ve bugün de gençlerimiz sayesinde bu bağımsızlık ateşi her tür zorluğa, her tür saldırıya karşın yanmaya devam ediyor ve edecek.

Yine, aynı şekilde, Çerkez kardeşlerimizin yüz altmış yıl önce maruz bırakıldıkları büyük sürgün dolayısıyla kendileriyle dayanışma duygumuzu paylaşıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT EMİR (Ankara) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Son bir dakika veriyorum.

Buyurun.

MURAT EMİR (Ankara) – Bu sürgünü yaratan ve insanların ölümüne neden olan böylesine bir sürgünü yaşatanları da şiddetle reddediyoruz Sayın Başkan.

Bakınız bu tasarruf tedbirlerinin de son derece göstermelik olduğunu ve özellikle de “Bakın, biz kamu olarak gerekeni yaptık.” deyip işçinin, memurun, asgari ücretlinin, atanmayı bekleyen öğretmenin, atanmayı bekleyen sağlıkçının, hekimin ve kamu görevlilerinin haklarını gasbetmek üzere yapıldığını biliyoruz. Çevre Bakanlığının daha dün itibarıyla Çukurambar’da 15 katlı bir binayı kiraladığını öğreniyoruz.

Eğer samimiyseniz buradan şu çağrıyı yapıyoruz: Tasarruf Tedbirleri Bilgi Sistemi’ni -yani ilgili genelgede “Bütün bu tasarruflar yapılacak, bize de bildireceksiniz.” dedikleri- kamuoyu denetimine açın, samimiyseniz açın, herkes bunu görsün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT EMİR (Ankara) – Toparlıyorum Sayın Başkan. Sabrınız için teşekkürler, toparlıyorum; son, son.

BAŞKAN – Buyurun.

MURAT EMİR (Ankara) – Türkiye'nin artık gerçekten savurganlığa tahammülü yok. Saraydaki lüksten, saltanattan, şatafattan başlayın ve biz de bunun takipçisi olalım.

Bir de ısrarla soruyoruz, yıllardır söylemiyorsunuz, sormaya devam edeceğiz: Kamu kaynaklarından Bilal oğlanın vakıflarına kaç lira aktarıyorsunuz, kaç lira aktardınız? Bunun da cevabını bekliyoruz.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Özlem Zengin.

Buyurun.

28.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, İYİ Parti ve Cumhuriyet Halk Partisinin yeni Grup Başkan Vekilleriyle ilk defa nöbet tutacaklarına, helikopter kazasında hayatını kaybeden İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyete, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Çerkez sürgününün 160’ıncı yılına, Kobani davasına ve 5-8 Ekim 2014’te yaşanan hadiselere, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün 2 yeni Grup Başkan Vekili arkadaşımla ilk defa nöbet tutacağız, onlara da başarılar diliyorum; hem İYİ Partiye hem Cumhuriyet Halk Partisine.

Ben de ilk önce taziyeyle başlamak istiyorum. Geçirdiği helikopter kazasında maalesef hayatını kaybeden, vefat eden İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi’yi Grubumuz adına rahmetle yâd ediyoruz, anıyor, Allah'tan rahmet diliyoruz. Merhum Reisi helikopterde yalnız değildi, kendisiyle beraber hayatını kaybedenler var; İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan da hayatını kaybetti. Bu kazada hayatını kaybeden herkese Allah'tan rahmet diliyoruz. Dost ve kardeş İran halkına, Hükûmetine ve elbette ki Sayın Reisi ve diğer merhumların ailelerine en derin taziyelerimizi grubumuz adına iletiyoruz.

Dünyadaki pek çok olayda zor durumda olanlara yardım eden bir ülke Türkiye ve bu zor günlerinde de İran’a yardım etti. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı liderliğinde yürütülen Akıncı Projesi kapsamında Baykar tarafından millî ve özgün olarak geliştirilen Baykar Akıncı İHA bu elim olayla alakalı olay yerinin bulunmasında çok büyük bir katkı verdi. Böyle bakıldığı zaman, böylesi zor bir zamanda bu yardımın ortaya konulmuş olmasının, diğer taraftan da Türkiye'nin geliştirmiş olduğu teknolojilerin sadece millî savunmada değil, hayatın akışı içerisinde karşılaşılan pek çok problemde ne kadar önemli bir katkı sağlamış olduğunu görmüş olduk.

Arkadaşlarımız bir günlük yasla ilgili isyanlarını, itirazlarını söylediler. Ülkeler zaman zaman karşılaştıkları olaylar karşısında karşılıklı olarak -bazen karşılıksız da olabilir bunlar- olayın vahametine binaen böyle şeyler yapabilir; daha evvel de yapmıştık, Genel Kurulda bunları pek çok kez paylaştık. Bir vefat hadisesinden sonra söylenecek olan rahmet dilemektir ve gerisini de Allah’a havale etmektir diye düşünüyorum.

Büyük Çerkez sürgünü son derece önemlidir bizim hayatlarımızda. Mustafa Arslan Bey -arkadaşım, Tokat Milletvekili- kendisi de Çerkez’dir. Ben Çerkez değilim ama ben de Kafkas sürgünüyle Anadolu’ya gelen bir ailenin çocuğuyum. Kendisinin bana aktardığına göre, Çerkezler yüz yıl balık bile yemek istememişlerdir çünkü neredeyse sekiz sene Karadeniz kafatasları, kemikler kusmuştur, deniz kusmuştur onları ve bu soykırımın 160’ıncı yılındayız. Üç yüz yıl boyunca büyük bir mücadele vermiştir Çerkezler, muazzam bir kahramanlık örneği sergilemişlerdir. 1861’de göçe zorlanmışlardır, çok zor şartlarda 2 milyon Çerkez halkı bu göç içerisinde 500 bin vatandaşını, insanını kaybetmiştir. 40'a yakın ülkeye dağılmışlardır ve yüzde 80'i bugün Türkiye'de yaşamaktadır, onların varlığıyla Türkiye güçlenmektedir. Tarihin en acı ve belki de “soykırım” kelimesinin ilk olarak kullanılabileceği, acılarla dolu, hüzün dolu, gözyaşı dolu çok önemli bir günü bugün yâd etmiş oluyoruz. Ben de hem vefat edenleri rahmetle anıyorum, yâd ediyorum hem de Türkiye'deki Çerkezlerimizin bu hüzünlü günlerinde onların yanında olduğumuzun altını çizmek istiyorum.

Şimdi Kobani davasıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. DEM Grubunun gün içerisinde görüşülecek önergesi de var; bu sebeple bir kez daha üstünden geçeceğiz, belki daha uzunca zaman da konuşacağız. Doğrusu, böyle olaylar olduğu zaman birinci soru sonundan başlamak değil de başa dönmek yani “Aslında ne oldu?” sorusunu tekrar sormanın anlamlı olduğunu düşünüyorum. 2014'te sadece 6-7-8 değil, bir evvelki gün de var yani 5-6-7-8 Ekim 2014 tarihlerinde Türkiye'de son derece vahim hadiseler oldu. Bu hadiselerle ilgili herhâlde en son kullanılacak kelime “kumpas”tır diye düşünüyorum çünkü şunu ifade etmek, okumak bile bunun bir kumpas olmadığını, hakikat olduğunu bize gösteriyor: “Bu olaylar tam 35 ilde, 96 ilçede gerçekleşti, 53 insanımız hayatını kaybetti, sadece Yasin Börü hayatını kaybetmedi, onun yaşlarında, ondan daha büyük, genç 53 insanımız hayatını kaybetti. 761 kişi yaralandı, bunlardan 326’sı güvenlik görevlisiydi. Sadece bununla kalmadı, okullar yıkıldı, 197 tane okul yıkıldı, 269 tane kamu binası tahrip edildi, 1.731 sade vatandaşın evi, iş yeri yağmalandı, 1.230 tane araç hasar gördü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Tüm bu olaylar karşısında, özellikle bölgede yaşayan insanlar kendileri isyan ettiler, “Yeter.” dediler yani zulmün bir parçası olmak istemediler. Bunlar olurken bütün bu yargılamalara baktığımız zaman, belki de okuduğunuz zaman sizin de aynı şeyi düşüneceğiniz… Mesela, ben çokça karar da okudum, Anayasa Mahkemesinin 2017'de verdiği tutuklamaya dair karara baktığımız zaman şunu görüyoruz: Mevcut kararda da… Hoş, Anayasa 138'e göre bunu şu an konuşmak gerekmiyor, konuşmamamız gerekiyor ama ona rağmen söyleyeceğim.

KAMURAN TANHAN (Mardin) – AİHM kararlarını yok saydınız. AİHM Büyük Daire, onun kararını da okusaydınız!

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Biz şunu gözlemliyoruz: 5 Ekim tarihinde terör örgütü isyan bayrağı açıyor ve herkesi sokaklara eyleme davet ediyor. Kullandığı özel kavramlar var, alan tutmaktan bahsediyor, alan tutmaktan ve tahrip etmekten bahsediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, toparlaması gerçekten zor.

Hemen ertesinde yani neredeyse terör örgütünün yöneticilerinin ifadelerinin bire bir aynısını kullanarak o dönem HDP'nin Eş Başkanı, başkanları ve yöneticileri çok benzer ifadelerle insanları sokağa çağırıyorlar. Sivil bir eyleme çağırmıyorlar, dağıtmaya, yıkmaya, kırmaya davet ediyorlar ve nihayetinde de bu iki gün boyunca bütün bu anlattığım şeyler oluyor; evler harap ediliyor, okullar yıkılıyor, insanlar öldürülüyor ve orada taş taş üzerinde kalsın istenmiyor. Yani buradan bakıldığı zaman bu eylemlerin sivil bir eylem olduğunu söylemek mümkün müdür? Tüm bu olanların PKK’nın çağrısından bağımsız olduğunu söylemek mümkün müdür? Zaten devletin birliği ve ülkenin bütünlüğünü bozmak suçlamasına yardım etmekten ceza aldılar, alınan ceza bundandır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bitireceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Şimdi deniliyor ki: “Efendim, siyasi bir dava.” Siyasi davalar hayatın içerisinde, dünyada var mıdır? Vardır fakat bunu söylerken bunun ispatı gerekir. Bir davanın siyasi bir dava olabilmesi için yargılananların siyasetçi olması bunun için kâfi değildir. Şuna üzülüyorum: Ben 2015’te milletvekili olan insanlardan biriyim. Siz o zaman… Hatırlayamıyorum ama iddia etmeyeyim. 2015’te bu ülke o dönem HDP’ye muazzam bir alan açtı, ilk defa HDP bir parti olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) – Siz mi açıyorsunuz arkadaşlar? Kim oluyorsunuz da açıyorsunuz?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Neden geldi? Vatandaşlarımız niye oy verdi? Hatta CHP’de oy verdiğini söyleyen yöneticiler vardı, niye verdiler? Şunun için verdiler: Gelsinler siyaset yapsınlar ve siyasetle çözüm üretsinler. Fakat maalesef, maalesef siz siyaseti araçsallaştırıyorsunuz. Eğer siyaset asli amaç ise biz burada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Başkanım, bitireceğim, son cümlem.

BAŞKAN – Dokuzuncu dakikadayız, toparlayın.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sonuç olarak, eğer siyasetle çözüm üreteceksek bizim yapmamız gereken… Burası bir şanstır, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir şanstır; siyaset tüm bu problemleri çözme kabiliyetine sahiptir, onu doğru kullanmak lazım; vatandaşın vermiş olduğu yetkiyi, iradeyi terör örgütlerinin arzusu istikametinde değil, vatandaşın yaşamak istediği hür, özgür, rahat ortamı sağlamak için kullanmak lazım.

Sayın Başkanım, bu konuyu daha fazla konuşacağımız için, şimdilik buraya ben de bir virgül koyarak sözümü bitiriyorum.

Teşekkür ederim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, buyurun.

29.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, ben Sayın Zengin’e sormak istiyorum: “Alan tutma, tahrip etme çağrısı var.” dedi. Bizim “tweet”imiz önümde duruyor, ben size HDP’nin attığı “tweet”i söyleyeyim: “Şu anda toplantı hâlinde olan HDP MYK’den halkımıza acil çağrı: Kobani’de durum son derece kritiktir. IŞİD saldırılarının ve AKP iktidarının Kobani’ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halkımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz.” Bunun neresinde alan tutma var? Bunun neresinde tahrip etme çağrısı var? Bunun neresinde şiddet var?

Sayın Başkan, şimdi biz gerçeğe “gerçek” demek zorundayız. Bakın, Sayın Zengin’in söylediği bütün iddialar mahkemenin kararlarıyla çökmüştür.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, ben de cevap hakkımı kullanacağım.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Mahkeme ne yağmadan ne şiddetten ne de ölümden hüküm kurmamıştır. Neden kurmuştur? 2019’a muhalefetten kurmuştur, diğer suçlamalardan, diğer iddialardan kurmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Burada PKK’nin yaptığı çağrıyı getirip HDP’ye mal etmek, PKK’nin çağrısı üzerinden HDP’lileri yargılamak, HDP’lilere ceza vermek, bir de bunu meşruymuş, doğruymuş gibi savunmak nasıl bir akıldır; ben bunu gerçekten anlamıyorum.

Siyaset ne içindir? Diyor ki: “Araçsallaştırıyorsunuz siyaseti.” Evet, siyaseti bu ülkenin sorunlarını çözmek için araç olarak görüyoruz ama siz de siyaseti bu ülkedeki insanları bastırmak, haklarını yok saymak üzerine kullanıyorsunuz. Bu, kabul edilebilir bir şey midir? Bütün demokratik haklarımızı yok sayıyorsunuz, sokağa çıkmışız, protesto etmişiz, ölen biz, öldürülen biz, kalkıyorsunuz bir de bize ceza veriyorsunuz ya. Kobani’de kim öldürülüyordu? Kürtler. Kim çıktı sokağa? Kürtler ve Türkiyeli sosyalistler, devrimciler, vicdan sahibi herkes. Keşke siz de çıksaydınız ya, keşke siz de o gün Kobani için sokaklara çıkan taraftan olsaydınız; Kobani’yi yargılayan, karşısında duran olmasaydınız.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Gündeme bu şekilde geçemeyeceğiz.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bir cümleyle tamamlayacağım.

BAŞKAN – Bir sataşmaya meydan vermeden, buyurun Sayın Zengin.

30.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Ben zaten hiç sataşmamıştım Sayın Başkanım yani çok sakin bir konuşma yaptığımı düşünüyorum.

Bakın, Sayın Başkanım, 5 Ekimde PKK'nın yaptığı açıklamanın son cümlesi şöyledir, son cümlesi: “Metropolleri işgal etmeye çağırıyoruz.”

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bize ne? Bize niye söylüyorsun?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Siz de aynısını…

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – İyi ki de size ne ya!

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Aynısı şurada tekrar ediliyor… Doğrusu bu ifadem bizi izleyen insanlar içindir, milletimiz içindir. Anayasa Mahkemesinin 21/12/2017’de verdiği kararın 24'üncü bölümünde Anayasa Mahkemesi bir illiyet bağı kuruyor, illiyet bağı, tutuklamaya ilişkin olarak, diyor ki: “Bu yapılan açıklama ile HDP'nin yapmış olduğu toplantıdan sonra yapılan açıklamalar arasında bir illiyet bağı vardır.” En son yargılamada Ankara'daki mahkeme de bu illiyet bağını kurarak karar veriyor. O yüzden yani burada sanki arada hiçbir bağ yokmuş gibi açıklama yapmayı ben de hakikaten sakil buluyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Son cümlem…

BAŞKAN – Nasıl yapacağız?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, olmaz ama! Bu, cevap verilmesi gereken bir şey yani.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Müsaade eder misiniz Başkanım, cümlem bitmedi.

BAŞKAN – Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – “İlliyet bağı” ne demek? Hatta kürsüden istiyorum.

BAŞKAN – Bir dakika, bitirsin.

Buyurun Sayın Zengin.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bakın, hâlâ şu anlaşılamıyor: Siyaseti araçsallaştırmak başka bir şeydir siyaseti asli unsur görmek başka bir şeydir. Ben ve arkadaşlarım, biz, siyaseti bir problem çözücü olarak görüyoruz, asli unsur olarak. Bakın, 28 Şubatla ilgili de söyleyeceklerim var ama artık onu biraz sonraya tehir ediyorum. Biz başörtüsü meselesini böyle çözdük, burası asli problem çözme yeridir, siz tali görüyorsunuz.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) – Kürt sorununu da burada çözelim, cezaevinde çözmeyin, operasyonda çözmeyin; buyurun, gelin, bu Mecliste çözelim. Kaçan, kaçınan sizsiniz.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sizin için Türkiye Büyük Millet Meclisi tali bir yerdir. Siz kendi propagandanızı yapacağınız bir yer olarak algılıyorsunuz. Oysa ki biz, problem çözücü yer olarak görüyoruz. Bu kararlar okunduğunda, tamamını okuduğunuzda -uzunca bir okuma yaptım binlerce sayfası olan bir duruşma için- şunu çok net söyleyebilirim: Tüm bu kararlarda -Anayasa Mahkemesi kararında da şimdi verilen kararda da- PKK'nın yaptığı eylemler ile HDP’nin aldığı kararlar ve yapılan açıklamalar arasındaki illiyet bağı çok net olarak kurulmuştur.

Teşekkür ediyorum.

KAMURAN TANHAN (Mardin) – Gerekçesi yok daha. Gerekçeyi siz mi yazıyorsunuz?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

31.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Zengin bir hukukçu ama sadece ülkede hukuk katledilmiyor, Sayın Zengin de burada algı yaratıyor ve hukuku katlediyor. Şimdi ne demek illiyet var? Şimdi, PKK “Allah bir.” dedi. Ne olacak? Hepiniz Allah’ı inkâr mı edeceksiniz?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Dalga mı geçiyorsun sen ya!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – İnkâr mı edeceksiniz?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Örnek bile verilemez Sayın Başkan, örnek değil o!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Yani PKK'nın yaptığı çağrı bambaşka bir şey, bizim yaptığımız çağrı bambaşka bir şey Sayın Başkan.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Hukukun temel kaidelerini bilmeyen insanların cevabına tahammül etmek zorlaşıyor.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Biz halka demişiz ki: Demokratik hakkınızı kullanın. Neye karşı? IŞİD’in Kobani’yi kuşatmasına karşı. Neye karşı? AKP'nin koridoru açmayıp oradaki Kürtlerin katliamına göz yummasına karşı biz halkımıza “Demokratik protesto hakkını kullanın.” demişiz. Buradaki hakikati nasıl illiyet bağına götürdünüz, ben anlamıyorum. Meclis için söyleyelim, Meclis sorun çözme yeri; onun için yıllardır bizi buradan tutuyorsunuz, tutukluyorsunuz, başımıza bastırarak DGM’lere, cezaevine gönderiyorsunuz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bu konuda, bana göre, söylediğinize ekleyeceğiniz çok şey yok.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamam, tamamlıyorum Sayın Başkan, cümlem yarım kaldı.

BAŞKAN – Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Cezaevlerine atıyorsunuz ama bakın biz burada ısrar ediyoruz, biz yine buraya geliyoruz. Önce kendinize sorun, siyaset ne içindir? Bizi cezaevine götürüp, buradan alıp cezaevine atan anlayış siyaseti ya bilmiyordur ya da kendisi için yapıyordur. Ama biz şunu söyleyelim: Bütün kumpas çökmüştür, AKP’nin bütün argümanları çökmüştür, Kobani halkına yönelik düşmanca tutumu mahkeme bile çöktürmüştür. Ama şunu da söyleyelim Sayın Başkan: Burada Anayasa Mahkemesinin illiyet bağı da yok hükmündedir; biz halka çağrı yaptık, yarın olsa yarın da o çağrıyı yaparız, hiçbir katliama göz yummuyoruz. Bugün Filistin için gözyaşı dökenlerin bizim Kobani için sokağa çıkmamızı yargılama hakkını, hukukunu kimseye vermiyoruz. Halkımıza yönelik her şeye göğsümüzü siper ederiz. Bedel mi? O bedeli de öderiz. Cezaevi mi? O cezaevinde de yatarız. Hiç problem değil.

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) – Çocukları öldürmenize biz de göz yummuyoruz.

BAŞKAN – Konuşmalar aynı çerçevede yürüyor.

Buyurun Sayın Zengin.

32.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkanım, bir cümle söylememiz lazım.

Bakın, burada bütün mesele şudur: Siyasetten bahsettiğimiz şey çözüm üretmektir, burada bulunarak çözüm üretmek, burada propaganda yapmak değildir. Buraya her kürsüye çıktığınızda, siz her kürsüye çıktığınızda hapishanelere selam gönderiyorsunuz, her seferinde. Kobani’yle ilgili olarak biz hiçbir insanın öldürülmesine asla tahammül edemeyiz, asla. Ama siz orayı bahane ederek bu ülkeyi bölmeye çalıştınız, bölmeye. (DEM PARTİ sıralarından gürültüler)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Nasıl bahane ettik? “Tweet”imiz ortada.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Eylemler yaparak, insanları sokağa… Ya, sokakları terörize…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Ya mahkeme kabul etmiyor ya, “tweet” ortada…

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Mahkeme kararını ben okudum, gerekçeli kararı da okuyacağız, bu konuyu daha fazla da konuşacağız.

KAMURAN TANHAN (Mardin) – Sayın Zengin, gerekçeyi oku, gerekçeyi.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Siz Kobani’yi suistimal ettiniz suistimal, Kobani’den yola çıkarak bu ülkeyi parçalamak istediniz.

SÜMEYYE BOZ (Muş) – Öküz altında buzağı aramak yetmiyor, buzağıyı getirip yerleştirdiniz; bu dava onun özeti.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – O yüzden, söylediğiniz şeyler, hele hukukla alakalı söylediğiniz şeyler ve verdiğiniz örnekler o kadar gülünç ki yani kusura bakmayın, hukuk bilmediğiniz çok belli oluyor.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Valla ortada gülünç olan bir şey yok, sizin açıklamanız gülünç.

BAŞKAN – Sayın Sarıgül, buyurun.

33.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, öğretmenlerin atama beklediğine ve Erzincan İliç’te 5 can için arama kurtarma çalışmalarının devam ettiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA SARIGÜL (Erzincan) – Özellikle benim meslektaşlarım, öğretmen arkadaşlarım atama beklemekte. Binlerce öğretmen arkadaşımız okullarını bitirdiler, öğrencileriyle buluşmak istiyorlar. O nedenle Sayın Bakandan özellikle ricamız; binlerce öğretmenimiz öğrencileriyle beraber olmak istiyor; anneleri, babaları artık öğretmenlerimizi sınıfta görmek istiyor.

Ayrıca, can Erzincan’da 5 canımız şu anda toprak altında, arama kurtarma çalışmaları yoğun olarak devam ediyor; İliç çalışma grubumuz da İliç Araştırma Komisyonu da bu konudaki değerlendirmeleri en üst düzeyde yapmaktadır. Can Erzincanlılar rahat olsun, sorunlarını, problemlerini Parlamentoda her fırsatta konuşmaya devam edeceğiz.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 3 tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

Buyurun.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, And Parlamentosu (Parlandino) Başkanı Cristina Reyes Hidalgo’nun beraberinde bir parlamento heyetiyle birlikte Türkiye’yi ziyaret etmesine ilişkin tezkeresi (3/877)

17/5/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

AND Parlamentosu (Parlandıno) Başkanı Sayın Cristina Reyes Hidalgo’nun beraberinde bir parlamento heyetiyle birlikte ülkemizi ziyaret etmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 17 Nisan 2024 tarih ve 23 sayılı Karar’ıyla uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 7’nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

 Numan Kurtulmuş

 Türkiye Büyük Millet Meclisi

 Başkanı

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Fildişi Sahili Ulusal Meclis Başkanı Adama Bictogo’nun beraberinde bir parlamento heyetiyle birlikte 24-27 Nisan 2024 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret etmesine ilişkin tezkeresi (3/878)

17/5/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Fildişi Sahili Ulusal Meclis Başkanı Sayın Adama Bictogo’nun beraberinde bir parlamento heyetiyle birlikte 24-27 Nisan 2024 tarihleri arasında ülkemizi ziyaret etmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 19 Nisan 2024 tarih ve 24 sayılı Kararı’yla uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyaretleri 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 7’nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

 Numan Kurtulmuş

 Türkiye Büyük Millet Meclisi

 Başkanı

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Namibya Ulusal Meclis Başkanı Peter Katjavivi’nin beraberinde bir parlamento heyetiyle birlikte 28 Mart-1 Nisan 2024 tarihleri arasında, Irak Temsilciler Meclisi Başkan Vekili Muhsin Mendelavi’nin beraberinde bir parlamento heyetiyle birlikte 17-19 Nisan 2024 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret etmelerine ilişkin tezkeresi (3/879)

17/5/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Namibya Ulusal Meclis Başkanı Sayın Peter Katjavivi’nin beraberinde bir parlamento heyetiyle birlikte 28 Mart-1 Nisan 2024 tarihleri arasında, Irak Temsilciler Meclisi Başkan Vekili Sayın Muhsin Mendelavi’nin beraberinde bir parlamento heyetiyle birlikte 17-19 Nisan 2024 tarihleri arasında ülkemizi ziyaret etmeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 21 Mart 2024 tarih ve 22 sayılı Kararı’yla uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetlerin ülkemizi ziyaretleri 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 7’nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

 Numan Kurtulmuş

 Türkiye Büyük Millet Meclisi

 Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın Aygun…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Tekirdağ’da GDO’lu mısır skandalı yaşandığına ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkanım, sınırlarımız kalbura dönmüştü ama son günlerde gümrüklerde limanlarımızın da kalbura döndüğünü gördük. Tekirdağ’ımızda GDO’lu mısır skandalı yaşıyoruz. Bakanlığın laboratuvar sonuçları değiştirilerek tonlarca mısırın ülkemize girdiğini öğrendik ve gözlerimiz şaşırdı. Türkiye'ye GDO’lu ürünlerin girmesi yasak olmasına rağmen, Bakanlığın şifreleri ele geçirilerek ülkeye sokulduğu ve tonlarca ürün olan -sadece bir gemi değil- gemilerin Türkiye'ye girdiğini görüyoruz. Ben buradan Cumhuriyet Başsavcılığına çağrıda bulunuyorum: Bir an evvel gerekli izlenimleri yaparak sorumluları bulmalarını ve nerelerde bu ürünlerin kullanıldığını tespit etmelerini, yine, Tarım İl Müdürlüğümüzün ve yetkili organların Tekirdağ'daki bu skandala bir an evvel çözüm bulmalarını buradan ifade ediyorum. Çünkü bizim Meclisimizin ve ülkemizin, Tarım Bakanlığımızın insanlarımıza, vatandaşlarımıza sağlıklı ürünler yedirmesi gerekirken GDO’lu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

35.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, 20 Mayıs Dünya Arı Günü’ne ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkürler Kıymetli Başkanım.

20 Mayıs Dünya Arı Günü. Bir kovan arı sadece bir günde 50 milyona yakın çiçeği ziyaret eder, böylece arılar tozlaşmaya büyük katkı sağlar ve sebze meyvelerin yüzde 80'inin üretiminde çok önemli rol alır. Einstein “Dünyada son arı öldüğünde insanoğlunun sadece dört yıl ömrü kalır.” demiştir. İnsanlık için çok faydalı olması nedeniyle bahçemizde, balkonumuzda arılara besin kaynağı olan bitkilere öncelik vererek arı sayısının artmasına ve daha önemlisi, ekosisteme katkı sağlayabiliriz. Arıcılıkta 75 bin arıcımız, 8,2 milyon arı kovanımız ve 12 bin bitki çeşidimizle dünyanın 3’üncü büyük ülkesiyiz. Arı varsa hayat vardır.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

36.- Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın’ın, esnafın kullandığı kredilerin faizinin artırılmasına ilişkin açıklaması

YAVUZ AYDIN (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet, esnafın Hükûmete güvenerek çektiği ve kullanmakta olduğu kredilerin faizini artırarak esnafın kalbine hançer saplamıştır. Kredilerin mevcut faizlerini yüzde 7,5’tan yüzde 17’ye, yüzde 8,5’tan yüzde 18'e, yüzde 9,5’tan yüzde 21’e yükselterek esnafı yok saydınız. Esnafın sorunlarını göz ardı edenler sandıkta emekliden ders aldığı gibi aynı dersi esnafımızdan da alacaktır. Esnafın üzerinden kurban kesmeye çalışanların yaşama şansı yoktur diyor, Genel Kurulu, yüce Türk milletini ve tüm esnaflarımızı saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çan…

37.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Samsun’da düzenlenen “Misafir Öğrenciler Kültür Buluşması” adlı etkinliğe ilişkin açıklaması

MURAT ÇAN (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu iktidar maalesef her fırsatta millî değerlerle bir sorunu olduğunu ortaya koyuyor. Bu hafta sonu, Büyük Önder’imiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’ni başlatmak üzere Samsun’a gelişinin 105’inci yılını bütün yurtta ve ulusça büyük bir coşkuyla kutladık. Ancak bu coşkuyu gölgeleyen, bayramımızın anlamı ve değeriyle uzaktan yakından alakası olmayan bir etkinlik düzenlendi Samsun’da. Etkinliğin adı “Misafir Öğrenciler Kültür Buluşması”; farklı kültürlerden, farklı dillerden ezgiler, danslar. 19 Mayıs ruhunu anlayamamış, kavrayamamış, içselleştirememiş idarecilerin uydurduğu bu tür ritüeller cumhuriyete hiç yakışmıyor, hele hele Samsun’a hiç yakışmadı. Ulusumuzun bayramı olan bu bayramın özünden koparılmasına asla göz yummamalıyız; buna yeltenenleri de affetmeyiz, affetmeyeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Tahtasız…

38.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, AKP iktidarının sözde tasarruf tedbirleriyle basına bir de ekonomik darbe vurduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yirmi iki yıldır basın ve ifade özgürlüğüne darbe üstüne darbe vuran AKP iktidarı, sözde tasarruf tedbirleriyle basına bir de ekonomik darbe vurdu. Tasarruf tedbirleri gerekçe gösterilerek basın organlarına reklam verilmesinin ve kamu kurumlarına günlük gazete alınmasının önü kesildi. Böyle bir kararı alsa alsa okumaya düşman, basından rahatsız, eleştiriden korkan AKP iktidarı alırdı. Alınan bu yanlış karar pandemiden bu yana ekonomik sıkıntıları atlatamayan yerel basının kapısına kilit vuracaktır. Yerel ve yaygın tüm gazetelere ve internet haber sitelerine 2024 yılında verilecek resmî ilanların toplam tutarı 4 milyar civarında. Bu rakamın tamamı kamudan çıkmadığı gibi büyük bir kısmı KDV, vergi ve sigorta gibi yollarla kamuya geri dönüyor. “İtibardan tasarruf olmaz.” diyen AKP iktidarı halkın haber alma özgürlüğünden tasarruf etmeye, gazeteleri kapatmaya ve işsiz gazeteciler ordusunu çoğaltmaya çalışıyor. Yerel basının idam fermanı niteliğindeki bu karardan vazgeçilmelidir. Yaşasın bağımsız, kalemini satmayan özgür basın.

BAŞKAN - Sayın Arslan…

39.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın, Çerkez sürgününün 160’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 21 Mayıs, büyük Çerkez sürgününün 160’ıncı yıl dönümü. 21 Mayıs, Çerkezlerin uğradığı soykırım ve sürgünün simgesidir. Çerkezler üç yüz yıl boyunca Kafkasya’da büyük bir özgürlük mücadelesi verdi, üç yüz yıl boyunca Çarlık Rusyasına karşı direndiler. Çarlık Rusyası Çerkezleri diri diri yaktı, kılıçtan geçirdi ama üç yüz yıl boyunca bu mücadele devam etti. 21 Mayıs 1864’te Çerkezler -bir ay içerisinde yaklaşık 1,5 milyon insan- sürgüne tabi tutuldu; bu insanların da büyük bir kısmı, yaklaşık 500 bini yolda açlıktan, susuzluktan, hastalıktan hayatlarını kaybetti. Karadeniz yaklaşık sekiz yıl boyunca insanların kafataslarının, insanların kemiklerinin kıyılarına vurduğu bir deniz olarak Çerkezlerin hatıralarında kaldı. Büyük Çerkez sürgünü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Tezkereler (Devam)

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Profesör Doktor Numan Kurtulmuş ve beraberindeki Parlamento heyetinin, Kazakistan Cumhuriyeti Meclis Başkanı Yerlan Koshanov’un vaki davetine icabetle Kazakistan’a ve Özbekistan Ali Meclisi Başkanı Nurdinjon İsmailov’un vaki davetine icabetle Özbekistan’a resmî ziyaretlerde bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/880)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

17/5/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Profesör Doktor Numan Kurtulmuş ve beraberindeki Parlamento heyetinin, Kazakistan Cumhuriyeti Meclis Başkanı Sayın Yerlan Koshanov’un vaki davetine icabetle Kazakistan’a ve Özbekistan Ali Meclisi Başkanı Sayın Nurdinjon İsmailov’un vaki davetine icabetle Özbekistan’a resmî ziyaretlerde bulunması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 Numan Kurtulmuş

 Türkiye Büyük Millet Meclisi

 Başkanı

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saadet Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.

Okutuyorum:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, İstanbul’a yapılan ve nüfus çeken yeni yatırımların, mega projelerin ve merkezi İstanbul’da bulunan kamu kurumlarının deprem riski çerçevesinde ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel açıdan incelenip alınacak acil eylem tedbirlerinin ve yöntemlerinin belirleneceği politikaların geliştirilmesi amacıyla 21/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

21/5/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 21/5/2024 Salı günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 Bülent Kaya

 İstanbul

 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Bülent Kaya tarafından, İstanbul’a yapılan ve nüfus çeken yeni yatırımların, mega projelerin ve merkezi İstanbul’da bulunan kamu kurumlarının deprem riski çerçevesinde ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel açıdan incelenip alınacak acil eylem tedbirlerinin ve yöntemlerinin belirleneceği politikaların geliştirilmesi amacıyla 21/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergemizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 21/5/2024 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Saadet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Kaya.

Buyurun Sayın Kaya. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MUSTAFA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Grup Başkan Vekilimizin de ifade ettiği gibi, bugün kürsüye çıkan arkadaşlarımız bu tabelayla burada Genel Kurula hitap edecekler: Mülakat, emeklerin düşmanıdır; mülakat, liyakatin katilidir; mülakat, gençleri ezen bir politikadır; mülakat, gençlerin kâbusudur. Bir an önce mülakattan vazgeçilmesini bir kere daha buradan hatırlatıyorum.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; “olası İstanbul depremi ve sonuçları” konulu Meclis araştırması önergemizi ifade etmek adına huzurlarınızdayım. İstanbul ülkemizin göz bebeği, dünya başkenti bir şehir ve bizlere emanet olan bir değerimizdir. Deprem kuşağında bulunan ülkemiz bu gerçekle 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerle yüzleşmek durumunda kalmıştır. 11 ilimizin etkilendiği, 14 milyon insanımızın hayatını değiştiren bu depremde 50 binin üzerinde insanımız hayatını kaybederken, 100 milyar doların üzerinde ekonomik bir maliyetin oluştuğuna dair veriler paylaşılmıştır. Bugün, sizlerin de takip ettiği gibi, hâlâ yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz.

Gelinen durum itibarıyla, 6 Şubat depremlerinin de etkisiyle, yaklaşan İstanbul depremiyle ilgili birçok uyarılar yapıldı, yazılar kaleme alındı, konuşmalara şahit olduk ama siyaset kurumunun bu uyarılardan alması gereken dersleri çıkarmadığına dair endişeyi maalesef hâlâ taşıyoruz. 1999 Marmara depremi aslında “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” kararlılığını göstermemiz gereken açık bir uyarıydı. Allah korusun, bir saat sonra deprem olsa “Niye bu kadar erken oldu?” diyemeyeceğimiz, on yıl sonra olsa “Niçin geç kaldı?” diyemeyeceğimiz bir ortamda İstanbul depremini konuşuyoruz. Ancak o günden sonra birtakım köklü mevzuat değişiklikleri yapılmasına rağmen İstanbul'un nüfus yoğunluğunun azaltılmasına dönük hiçbir adım atılmadı. Teoride iyi ama her zamanki gibi pratikte sınıfta kaldık.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; İstanbul 2021 yılı TÜİK verilerine göre 15 milyon 840 bin 900 nüfusa sahip. Dünyanın en büyük şehirleri sıralamasında 5’inci, kilometrekareye düşen 6.467 kişiyle ise ilk sırada yer almaktadır. Bu sayı ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 19’una denk gelmektedir. Bu orana şehirde yasal olarak ikamet eden 1 milyon 300 bin sığınmacı göçmen dâhil değildir, en az bu kadar da yasa dışı göçmenin İstanbul’da yaşadığına dair bilgiler yetkililer tarafından açıklanmıştır. Ayrıca, bu sayıya 6 Şubat depremlerinden sonra illerini terk eden ve İstanbul’da yaşamaya devam eden insanlarımız dâhil değildir yani İstanbul resmî olarak yaklaşık 20 milyon kişiye ev sahipliği yapmaktadır. Yerli, yabancı turist yoğunluğu da hesaba katılırsa İstanbul’un yükünün hangi boyutlarda olduğu ortadadır. 2019 yılı itibarıyla Türkiye ekonomisinin yüzde 31’ini İstanbul oluşturmaktadır. 2021 yılındaki istatistiklere göre Türkiye’nin gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 54,4’ünü karşılamaktadır. İstanbul Ticaret Odasının “İstanbul Ekonomisinin 100’ü” araştırmasına göre, 2022 yılı itibarıyla Türkiye’nin vergi gelirlerinin yüzde 48,2’si İstanbul’dan toplanmaktadır. Yine, İstanbul’un ülkemizin toplam dış ticaret hacminin yüzde 48,7’sini oluşturduğu açıklanmıştır. Ayrıca, yabancı sermayeli şirketlerin yüzde 62’sinin İstanbul'da faaliyet gösterdiği bilinmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, İstanbul için tehlike çanları çalmaktadır: İstanbul'a bir türlü durdurulamayan iç göç, diğer ülkelerden gelen düzensiz göçmenlerin varlığı, çarpık kentleşmenin doğurduğu sorunlar, trafiğin artık kronik bir soruna dönüşmüş olması maddi ve manevi açılardan İstanbul’u tehdit etmektedir.

Türkiye ile Almanya'nın ortalama nüfusları 85 milyon ise ve Almanya'nın en kalabalık şehri Berlin’in nüfusu 4 milyon, Türkiye'nin en kalabalık şehri İstanbul’un nüfusu 20 milyon ise buradaki, planlamadaki vahameti hep beraber dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, İstanbul için artık yolun sonudur. İstanbul için artık yarını beklemeyecek derecede, hatta şu an itibarıyla adımların atılması gerekiyor. İstanbul'da -Allah korusun- bir deprem vuku bulduğunda, bugüne kadar konuştuğumuz bütün gündemlerin anlamını yitireceği bir noktaya doğru hızla sürükleniyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KAYA (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA KAYA (Devamla) – O yüzden, bugün verdiğimiz Meclis araştırma önergemize sizlerin desteğinizi bekliyoruz. İstanbul gibi ortak değerimizi… İnşallah, İstanbul'da, Meclis araştırmasıyla beraber gerek merkezî hükûmet gerekse belediye, yerel yönetimlerin iş birliği yaparak… İstanbul'da olası bir depremin gerçek manada bir beka problemi olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda olduğumuzu buradan sizlere hatırlatmak istiyorum. Yarın çok geç olabilir, bir an önce… Bu Meclis araştırması buna vesile olsun; İstanbul depremi, olası sonuçları, İstanbul'un geleceğe sağlıklı bir şekilde taşınması adına Meclis olarak, yasama olarak üzerimize düşeni yapmaya sizleri davet ediyor, Meclis araştırmamıza desteğinizi bekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Burak Akburak.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BURAK AKBURAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Saadet Partisi grup önerisi üzerinde İYİ Parti Grubu olarak söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin yüzde 96’sının aktif deprem kuşağında bulunduğu, uzmanlar tarafından söylenilmektedir. İstanbul'u ve dolayısıyla ülkemizi ciddi şekilde tehdit eden olası bir deprem konusunda yapılması gerekenler için biz de benzer önergeler verdik. 6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve 11 ilde büyük yıkıma yol açan depremlerin ardından, gözler, 7 ve üzeri şiddette büyük bir depremin yaşanabileceğine kesin gözüyle bakılan İstanbul’a odaklandı. Hepimizin bildiği gibi, İstanbul'da meydana gelecek büyük bir depremin etkileri sadece şehirde yaşayan milyonlarca insanı değil tüm Türkiye'yi etkileyecektir. Bu nedenle, bu tehdide karşı acil ve kararlı adımlar atmamız gerekiyor. Peki, biz İstanbul depremine bugün ne kadar hazırlıklıyız? Belki de bu soruyu defalarca sorduk ancak konuyla alakalı yeterli çalışmaların olmadığını ülke olarak biliyoruz. Elbette bu önemli konuyla ilgili bizim de önerilerimiz var.

İstanbul kent nüfusu üstyapı ve altyapı unsurları olarak hızla büyümekte, gelişmekte ve değişmektedir. İstanbul bina stokunun yaklaşık yüzde 30’luk bir bölümü sadece 2000 yılı sonrası inşa edilmiş yeni yapılardan oluşmaktadır. Kentsel dönüşüm projeleri hızla devam etmektedir. Devam eden kentsel dönüşüm projeleri hızlandırılmalı ve etkin bir şekilde yönetilmelidir ancak bu süreç rant odaklı değil insan odaklı olmalıdır. Milletimizin can güvenliği her şeyden önce gelmelidir. Vatandaşlarımızın güvenli konutlarda yaşamasını sağlamak için gerekli tüm teşvikler ve destekler sunulmalıdır. Kentsel dönüşüm projelerinde vatandaşın en büyük endişesi metrekare kaybı yaşanacak olmasıdır, bunu da ortadan kaldırmak için yerel yönetim ve merkezî yönetim istişare içerisinde olmalı ve gerekli imar düzenlemeleri yapılmalıdır. Ayrıca, deprem anında ve sonrasında yapılacak müdahaleler için kapsamlı bir acil durum planı hazırlanmalıdır; bu plan yerel yönetimlerle, sivil toplum kuruluşlarıyla ve vatandaşlarla koordineli bir şekilde oluşturulmalıdır. Acil durum ekiplerinin eğitimleri sürekli olarak güncellenmeli ve toplumu bilinçlendirme çalışmaları artırılmalıdır. Hâlihazırda en çok sığınmacıyı barındıran İstanbul’da olası bir deprem sonrası ne gibi güvenlik problemlerinin yaşanacağı ve bununla ilgili yapılması gerekenler de ivedilikle tespit edilerek uygulamaya koyulmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

BURAK AKBURAK (Devamla) – Son olarak depreme karşı farkındalığı artırmak ve hazırlıklı olmak amacıyla okullarda ve toplumsal alanlarda düzenli olarak tatbikatlar yapılmalıdır, deprem eğitimi müfredatın ayrılmaz bir parçası hâline getirilmelidir.

Sayın milletvekilleri, İstanbul’da büyük bir depremin ne zaman gerçekleşeceğini bilemeyiz ancak hazırlıklı olma sorumluluğumuzdan kaçamayız. Şimdi, bir araya gelerek gelecekteki felaketleri önlemek ve vatandaşlarımızın can güvenliğini sağlamak için gerekli adımları atma zamanıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Kezban Konukçu.

Buyurun Sayın Konukçu. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) – Değerli milletvekilleri, ülkemizde ne olsa, mesela, bir işçi katliamı; kader… Deprem olur, on binlerce insanımızı kaybederiz; kader… Yağmur yağar -aslında “rahmet” der halkımız- sel olur, insanlar ölür; kader… Ben de sözlerime şöyle başlamak istiyorum: Önce tedbir, sonra tevekkül. Hepimizin anladığı dilden konuşabiliriz; tedbir almadan tevekkül edemeyiz, mutlaka tedbir almamız gerekiyor. Örneğin, “kader” dediğimiz depremi bilim keşfetmiş. Depreme dair önlenebilir tedbirler alınabilir; önceden tam olarak hangi saatte, hangi günde olacağını bilemeyebiliriz ancak olası bir zaman dilimini bilebiliriz, şiddetini bilebiliriz. Mesela, Japonya’da 7 şiddetinde, 7’nin üzerinde deprem olur, hiç kimse ölmez; belki en fazla korkudan, panikten birileri kalp krizi geçirip ölür ama bizde aynı şiddette bir deprem olduğunda on binlerce insanımızı kaybederiz ama deriz ki “kader”; hayır, bunu kabul etmiyoruz, bu kader değil. Tamamen rantçı yaklaşımlar sonucunda, insan odaklı olmayan, sermaye odaklı olan yaklaşımlar yüzünden biz on binlerce insanımızı kaybediyoruz ve maalesef ki olası bir İstanbul depreminde yüz binlerce insanımızı kaybetme olasılığı var. Bizler, örneğin, aslında ben bir sosyalist olarak insanların daha refah içinde, eşitlik içinde yaşaması için mücadele etmek istiyorum ama şu anda yaşam hakkı için mücadele ediyoruz, en temel hak olan insanların yaşama hakkı için mücadele ediyoruz. İşte, bu anlamda, deprem çok ciddi bir tehdit olarak karşımızda duruyor. Peki, depreme karşı ne yapılıyor? “Kentsel dönüşüm yapacağız.” diyorlar, bir bakıyoruz bu “rantsal dönüşüm”e dönüşmüş yani aslında hiçbir şekilde… Örneğin, İstanbul'da, Tahtakale’de, Sulukule’de ve Fikirtepe’de bunun modelleri, örnekleri hayata geçirildi, “kentsel dönüşüm” dendi; bir baktık ki orada yaşayan insanların mülklerine çok ucuza el koyuldu. Kiracı olanların zaten hiçbir hakkı yok. Genelde yoksul olan bu insanlar tamamen kentin dışına gitmek zorunda kaldılar, kendi yaşam alanlarını terk ettiler ve Sulukule, Fikirtepe, Tarlabaşı gibi yerlere çok zenginler için sermayenin kârı doğrultusunda yerler inşa edildi ve insanlar orada yaşayamaz hâle geldiler.

Biz, herkes için, bütün insanlar için, ülkemizdeki bütün yurttaşlar için sağlıklı, depreme dayanıklı konutlar inşa edilmesini istiyoruz; bunun yapılabileceğini de çok iyi biliyoruz. Bunun için buradan tekrar soralım: Bu deprem vergileri nerede? 2000 yılından bu zamana kadar yirmi dört yıl boyunca toplanan deprem vergilerinin reel olarak karşılığına baktığımızda 731,5 milyar liraya denk geliyor bu para.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEZBAN KONUKÇU (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

KEZBAN KONUKÇU (Devamla) – Nerede olduğunu bilmiyoruz. Gerçi bir ara, bir Maliye Bakanı demiş ki: “Yol yaptık, tünel yaptık, köprü yaptık.” E, ne olmuş bunlara? Bu yolların büyük bir kısmı, örneğin, son depremde çökmüş. Peki, insanlar tünelde mi yatacak, yolda mı yatacak, nerede yatacak? Böyle bir mantığı biz kesinlikle kabul etmiyoruz.

Örneğin, 99 depreminden sonra İstanbul'da deprem toplanma alanları belirlenmiş. 470 tane alanın hepsine bugün gökdelenler ve AVM’ler yapılmış. Kesinlikle bunu kabul etmiyoruz. İnsanlarımıza, halkımıza, ben buradan bir çağrı yapmak istiyorum: En temel hakkımız olan yaşam hakkımızı korumak için mutlaka ve mutlaka örgütlenelim, yaşam hakkı mücadelesinin içinde yer alalım. Merkezî yönetimden ve yerel yönetimlerden hakkımız olanı, sağlıklı barınma hakkımızı talep edelim; bunun için örgütlenip bir araya gelelim. Biz sizin her zaman yanınızdayız, bunu sakın unutmayın.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Nermin Yıldırım Kara.

Buyurun Sayın Yıldırım. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) – Kıymetli Başkanım, çok kıymetli arkadaşlar; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Bugünkü grup önerisi üzerinde konuşacak Hatay Milletvekili olarak eminim, bizden duymanız gereken veya tecrübelerimizi size aktarmamız noktasında iyi bir şeyler olacağını düşünüyorum. 6 Şubatta birçok büyük felaket yaşadık. Esasında bu doğal bir afetti fakat tedbirsizlik ve ön tedbirsizlik yüzünden felakete dönüştü. Köprüler yıkıldı, caddeler geçilemez hâle geldi -hiçbir ekipman, vinç- yolu geçebilecek şekilde hiçbir düzenleme asla yapılamadı. Barınmayla ilgili olarak bugün 11 ilde hepimiz aynı durumu yaşıyoruz çünkü insanlar o kadar zor bir zaman geçiriyor ki büyük bir göç verdik, ticari hayat maalesef sonlandı. Esnafın durumu içler acısı, gününü dahi kurtaramaz bir hâle geldi; elektrik faturasını ödeyemiyor maalesef, BAĞKUR primi gibi. Şimdi, bu akut dönemde yaşadığımız bu canhıraş kötü günleri İstanbul depremiyle endekslediğiniz zaman ya da bir kıyas yaptığınız zaman çok büyük bir felaketin boyutunu göreceksiniz. AFAD kendi sitesine göre, kendi sitesinde yayınladığı bilgiye göre “İstanbul'da 23 adet tahliye alanı bulundu.” diye ifade etmiş. Yeterli toplanma alanı var mı?

Bakın, Hatay'da, Maraş'ta, Malatya'da gördüğünüz bu yıkım, yarın endüstrinin, sanayinin, ticaret merkezinin kalbi olan, nüfusun en yüksek olduğu İstanbul'da geri dönülmez sonuçlara sebebiyet verecektir. Biz Hatay'da sizin çıkarmış olduğunuz yani iktidarın çıkarmış olduğu birtakım yasalarla bugün pençeleşiyoruz âdeta. Özellikle de rezerv alan statüsü kapsamında hasarsız ve az hasarlı konutlarda ne yaptığınızı gerçekten bilemez hâldesiniz. Buradan tekrar söylüyorum: Yerel yönetimlerle, STK’lerle, iş birliği içerisinde olmak isteyen paydaşlarla bu konuyu doğru ve sağlıklı bir zeminde konuşamıyorsunuz ama ben buradan Sayın Bakana teşekkür ediyorum. Sayın Özhaseki biz ne zaman ne dediysek, ne istediysek her zaman geldi ve bu masaya oturmamızı sağladı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama devletin kurumları, idarecileri -buradan eleştiriyorum- vatandaşın telefonuna bakmıyorsunuz. Bir milletvekili olarak benim telefonuma bakmayan bürokratı buradan da bu şekilde ifade ediyorum. Bakın, mahallelerde çok büyük sıkıntılar var. Antakya’da, İskenderun’da gelmelisiniz, oturmalısınız, halkın rızasını almadan hiçbir şey yapamazsınız. Bunu daha evvel de söylemiştim, bugünden de söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NERMİN YILDIRIM KARA (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

NERMİN YILDIRIM KARA (Devamla) – Afetle ilgili bir planlama yapmak zorundasınız -bunu neden söylüyorum- ama AK PARTİ iktidarı, siz yangın oldu, sel oldu, deprem oldu insanların vücut bütünlüğünü korumak için yani hayatını kaybetmiş insanları oradan çıkarmak için çalışıyorsunuz. Bu böyle bir şey değil. Bir stratejik planlama, bir afet planlaması olması lazım çünkü insan kaybedemeyiz, hele İstanbul'da. Hatay'da biz bunu yaşadık. Komşularımızın çığlıklarını duyduk; biz hiçbir şey yapamadık, siz de yapamadınız. AFAD gelmedi; bakın, buna kızıyorsunuz, üzülüyorsunuz ama maalesef, biz, depremin ilk dört gününde bir kuru ekmeğe, bir damla suya muhtaç bırakıldık. O bakımdan, İstanbul'daki yurttaşlarımız, hepimiz ağlayacağız; hepiniz soracaksınız: “Nasıllar?” “İyiler mi?” “Hatay düzeldi mi?” Hayır efendim, 15 ayın sonunda hiçbir şey olmadı. O bakımdan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NERMİN YILDIRIM KARA (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Saygılar sunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Hiç mi bir şey olmadı? Bir şeyler söylesene. Hiç mi bir şey olmadı?

NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) – 7.475 tane konut kurası çekti Cumhurbaşkanı…

YAHYA ÇELİK (İstanbul) – E söyleyin.

NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) – …ama hiçbiri evinde oturamıyor.

YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Hiçbir şey olmadı yani?

NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) – Hiçbir şey olmadı.

YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Yazık ya!

NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) – Bir gelin. Ya, burada değil, oraya geleceksin.

YAHYA ÇELİK (İstanbul) – İkinci gün ben oradaydım, ekmeğe muhtaç bir tane de kimse yoktu.

MURAT EMİR (Ankara) – Gel gör, gel gör.

NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) – Gelip göreceksiniz arkadaşlar.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Erdem.

Buyurun Sayın Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ERDEM (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygı, sevgi, muhabbetle selamlıyorum. Saadet Partisinin grup önerisi münasebetiyle AK PARTİ Grubumuz adına söz aldım.

Ülkemizdeki yapıları depreme dayanıklı hâle getirmek için İstanbul ve Marmaray’ı özel bir başlık altında ele alıyoruz. İstanbul'u olası bir deprem karşısında daha güçlü hâle getirmek için ilgili bakanlıklarımız, kuruluşlarımız ve tüm yerel yönetimlerle beraber ortaklaşa yol almaktayız. İstanbul'da bulunan 7,5 milyon bağımsız bölümden mühendislik hizmeti almamış veya heyelan, zemin sıvılaşması gibi zemin yapısı nedeniyle riskli durumda olan 1,5 milyon konut bulunmaktadır. 2012 yılında başlatılan “Türkiye'nin her yerinde kentsel dönüşüm” hamlesiyle on bir yıllık süreçte İstanbul'un 39 ilçesinde 323 farklı alanda yürütülen kentsel dönüşüm faaliyetlerinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız ve özel sektörle birlikte toplam 880.776 bağımsız bölümün dönüşümü tamamlanmış bulunmaktadır, 207.493 bağımsız bölümün dönüşüm süreci de devam etmektedir. İstanbul ilinde yürütülen kentsel dönüşüm faaliyetleri için 2012 yılından itibaren 15,5 milyar TL kira yardımı olmak üzere toplamda 131,4 milyar yatırım yapılmıştır. Mevcut yapı stokunun afetlere dirençli hâle getirilmesi amacıyla kentsel dönüşüm uygulamalarının ivedilikle başlatılması ve tamamlanmasını sağlayacak 6306 sayılı Kanun’da değişiklik yapılmasına yönelik düzenlemeler hayata geçmiştir. Kentsel dönüşümde yapım desteği kapsamında 26/4/2023 tarihinde “Kentsel Dönüşümde Yarısı Bizden” kampanyası başlatılmıştır. Bağımsız bölümler için 700 bin TL hibe, 700 bin TL kredi sağlanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, biz olası bir depreme karşı, siyasi parti gözetmeksizin seferberlik anlayışıyla hükûmet ve yerel yönetimlerle el ele vererek bu süreci iş birliği içerisinde yürütmek istiyoruz. İstanbul'da depreme karşı dayanaksız yapı kalmayana kadar dönüşüme devam edeceğiz. 2002 Kasım ayı itibarıyla ülke genelinde 1 milyon 320 bin konut TOKİ ve Emlak Konut vasıtasıyla yapılmıştır, 6 Şubat deprem bölgesinde yapılan yapılar hariç. Kentsel dönüşümde Bakanlık, ilgili kurumlar ve belediyelerin el birliğiyle çalışması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

İSMAİL ERDEM (Devamla) – Ülke geneli ve tüm şehirlerde imarsız alan kalmamalı, belediyeler de üzerine düşeni yapmalı diyoruz.

On yıl İstanbul'da belediye başkanlığı yapan bir milletvekili arkadaşınız olarak şunu ifade etmek isterim: İstanbul’umuzun 39 ilçe belediyesi var, 1 de büyükşehir belediyesi var. Yerel yönetimler Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla, ilgili kurumlarla iş birliği yaparsa kentsel dönüşümde önemli bir yol alınmaktadır ama burada yıllardır, geçmiş tarihe bakarsak belediyelerimiz bakanlıklarla iş birliği yaptığı an kendi bölgesindeki yapı stokunu yeniliyor. Ama rant kavgası, şu hesabı, bu hesabı yaparak Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ortaklaşma çalışmasına katkı vermeyen belediyelerimiz maalesef bu konuda geri kalmaktadır.

Burada da takdiri yüce Meclisimize ve saygıdeğer milletimize bırakıyor, Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum…

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım, karar yeter sayısı ararsanız, talebimizdir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyeler arasında ihtilaf var, elektronik cihazla oylama yaptıracağım.

Oylama için iki dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.13

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER : Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Saadet Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağız.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu tarafından, Esnaf Kefalet Kredi Kooperatifleri aracılığıyla kullandırılan kredilere geriye dönük uygulanmak üzere yaklaşık yüzde 10 oranında ilave faiz ödenmesi talebiyle esnafın içine girdiği zorlu koşulların ve yaşanan tüm güncel sorunların araştırılması amacıyla 20/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

21/5/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 21/5/2024 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 Mehmet Satuk Buğra Kavuncu

 İstanbul

 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu tarafından, Esnaf Kefalet Kredi Kooperatifleri aracılığıyla kullandırılan kredileri geriye dönük uygulanmak üzere yaklaşık yüzde 10 oranında ilave faiz ödemesi talebiyle esnafın içine girdiği zorlu koşulların ve yaşanan tüm güncel sorunların araştırılması amacıyla 20/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 21/5/2024 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Yüksel Selçuk Türkoğlu.

Buyurun Sayın Türkoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; son bir haftadır esnaflarımızın gündemini, tam anlamıyla son anda yani maçın 60’ıncı dakikasında değişen kuralla Esnaf Kredi Kooperatiflerinden kullanılan faizlerin artırılması işgal etmektedir. Zaten canı yanmış olan, piyasanın durgunluğu nedeniyle kan ağlamakta olan esnafımızın sırtına ağır bir yük yeni faiz oranlarıyla yüklenmiştir. Mesele şudur: Ekonomik krizin beraberinde getirdiği çok yönlü sorunları fedakârlıkla aşmaya çalışan esnafımız bütün bunların yanı sıra bir de kullanmakta olduğu ticari kredilere istenen ekstra faiz şokuyla karşı karşıya kalmıştır. Esnaflarımızın kahir ekseriyeti, neredeyse tamamına yakını bu Esnaf Kredi Kooperatiflerinden kredi kullanmaktadır. Bu krediler de aslında ticari bir kredi değil bir nevi devletin esnafı desteklemesiyle alakalı, özel kanunla kurulmuş Kefalet Kooperatifleri aracılığıyla verilen birer can suyu, birer destek kredisidir ancak gelen bir mesajla geçtiğimiz hafta şöyle yeni bir düzenleme yapılmış: Ne yapılmış? Yüzde 9,5 olanların yüzde 21’e, yüzde 8,5 olanların yüzde 17’ye, yüzde 12,5 olanların yüzde 24’e faiz oranları geriye dönük olarak da artırılmıştır. Kredi kullanmışsınız 500 bin lira yüzde 8,5’tan, daha bir taksit ödemişsiniz, bundan sonraki taksitlerini yüzde 17’den ödeyeceksiniz ve bu, aylık ortalama 5 ile 10 bin lira arası ağır bir yük esnafın sırtına yüklemiştir.

Tabii, bu süreç başladığında ben biraz da esnaf teşkilatının ve teşkilatın Genel Başkanı Sayın Bendevi Palandöken’in bu konuyla alakalı ne diyeceğini merak ettim, nasıl tepki göstereceğini, esnaf teşkilatlarının -Sayın Kefaret Başkanımız da burada- ortaya nasıl bir tepki koyacağını izledim. Sayın Bendevi Palandöken yaklaşık beş gün önce şöyle söylemiş: “Kredilerdeki faiz oranı ile bundan sonra kullanacağı kredilerdeki faiz oranı arasındaki fark çok önemli. Esnafımızın bu konudaki sıkıntılarının dile getirilmesi hususunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” Ben de “Çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” deyince eylem, yürüyüş, kepenk kapatma, protesto, sokağa çıkma, bir şey yapacak sandım. Çalışma şu: “Sayın Cumhurbaşkanımız ve Ticaret Bakanlığı, Maliye Bakanlığı gibi ilgili Bakanlıklarla birlikte mücadeleye devam edeceğiz.” Ne bu şimdi? Sen Hükûmetin temsilcisi misin yoksa esnafın temsilcisi misin? Görüştün de ne oldu, faizler eski oranlarına mı döndü? Yok. Efendim, böyle olmaz. Otuz dört yıldır o koltukta oturan bir Başkan var. Son yirmi beş yıldır Esnaf Kefalet Kooperatiflerinin kredilerinde böyle bir uygulama yok yani alınan kredinin sonradan faizi artırılmamış, şimdi artırılmış. Bugün sana ihtiyaç var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Tamamlayacağım efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Bugün esnaf zaten zor durumda. Daralan piyasa şartlarıyla birlikte can suyu lazım, esnafa uygun kredi lazım; sen, bir de yetmezmiş gibi, üzerine, omzuna bir yük daha yüklüyorsun.

Kıymetli AK PARTİ’liler, esnaflar isyan hâlinde. Temsilcilerinin, örgütlerinin, kuruluşlarının sessiz kaldığına bakmayın; çıkın sokağa esnafı biraz dinleyin, nasıl isyan hâlinde olduğunu göreceksiniz. Kuralları değiştirmeyin, oyunu bozmayın, maçın 50’nci dakikasında kural değişmez.

Hepinizi saygıyla selamlıyor, araştırma önergemize desteklerinizi bekliyorum efendim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Saadet Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ.

Buyurun Sayın Özdağ. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Partinin grup önerisi üzerine Gelecek-Saadet Grubu olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Mülakat torpilin maskesidir. Mülakatla değil, liyakatle kazanmalı insanlar. Mülakat emeklerin düşmanıdır, mülakat liyakatin katilidir.

Hazine ve Maliye Bakanı kurtarıcı Mehmet Şimşek Hükûmetin yeni tasarruf tedbirlerini kamuoyuyla paylaşmıştı biliyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin akabinde yapılan zamlardan sonra bu Meclisi olağanüstü toplantıya çağırmıştık, hatırladınız değil mi? O gün bu zamlarla halkın belini büktünüz. “Gelin, milletvekilleri olarak tatil yapmayalım, bu sorunları çözelim.” dediğimizde, alaylı bir şekilde “Her şey yolunda; ne toplanması, ne araştırması? Milletin ekonomik sorunları yok, olsa da biz bunları hallederiz, nasıl olsa Cumhurbaşkanlığını da kazandık.” diyordunuz.

Peki, ne oldu? Sayın Mehmet Şimşek kapı kapı dolaşıp para ve kaynak aramaya başladı. Hani durumumuz iyiydi, niye oradan buradan borç para bulmak için yollara revan oldunuz? Biz bunları sorunca ne dendi hatırlatayım mı? “Efendim, ülkemizin itibarı o kadar iyi ki uluslararası kredi kuruluşları ve yatırımcılar bize borç vermek istiyor. Hayır mı diyelim?” dediniz. Elbette borç falan veren de olmadı çünkü bahsettiğiniz ülke itibarının yerinde yeller esiyor sayenizde; bırakın yatırımcı gelmesini, ülkemizdeki yatırımcılar bile terk edip gidiyor. Sonra imdadınıza Dünya Bankası yetişti, 18 milyar dolarlık finansman sağlanacağı söylendi ama şartları vardı. Neydi? Başta Suriyeli sığınmacıların bazıları olmak üzere iş ve istihdam sağlamak. Sayın kurtarıcı Hazine ve Maliye Bakanının açıkladığı ve kaçıncısı olduğunu bizim dahi takip etmekte zorlandığımız tasarruf tedbirleriyle aslında ekonomik kriz, hatta çöküş bir yönüyle iktidar tarafından da itiraf edilmedi değil. O zaman ne olacaktı, söyleyeyim… Güya bu tasarruf tedbirlerini -kendi beceriksizlikleri değil de- depreme ihale edip yine teflon siyasetine başvurdular. Tüm bu beceriksizliklerinizin faturasını vatandaşa çıkaracağınızdan o kadar emindik ki bu yüzden “tasarruf tedbiri” “ekonomik iyileşme reçeteleri” gibi süslü lafların ardından Anadolu tabiriyle “Yırtılan yine deli Bekir’in yakası olacak.” demiştik ve nitekim de öyle oldu. Şimdi buradan soruyorum: Esnaf Kefalet Kredi Kooperatifleri aracılığıyla kullandırılan kredilere hem de geriye dönük olarak yüzde 10 ilave faiz ödemesi nasıl bir vicdansızlıktır? Bu kredilerin faiz oranlarını yüzde 7,5’tan yüzde 17'ye yükselttiğinizde eski kredilere de yüzde 120'ye varan oranlarda artış olduğunun farkında değil misiniz siz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Zaten pandemi sürecinde bir deri bir kemik kalmış esnaflarımıza bu hıncınız, düşmanlığınız nedir? Yahu, “kazanılmış hak” ya da “teamül”, onu da geçtim, “hukuk” diye bir şey duymadınız mı siz? Herkesin sizler gibi sağda solda meblağını sizin dahi hesap edemediğiniz paraları mı var zannediyorsunuz? Esnafa, daha doğrusu vatandaşımıza yüklediğiniz faiz oranlarının kendi içinde bile adalet yok; yüzde 4 ile yüzde 11,5 arasında değişkenlik göstermesi ne demek arkadaşlar? Bunun izahını neye göre yapacaksınız? Bütün bu çöküşten sonra, siz sayın devletlüler, ne yapacaksınız tasarruf adı altında? Sadece bu yıl, bu ülkenin insanından toplamda 7 trilyon 407 milyar lira vergi toplayacaksınız.

Faizlerle ilgili şunu söylemek istiyorum: Son yılları söyleyeceğim, sürem az kaldı. Şimdi, 30/10/2023-12/11/2023 tarihleri arasında bir esnaf kredi çekiyorsa esnaf payı yüzde 20 -ve yine aynı şekilde- bu yıl ödeyeceği ise yüzde 26’ya çıkmış vaziyette.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Son yılda, 1/12/2023-24/12/2023 tarihleri arasında kullandırılan kredilerde esnaf payı yüzde 24, bu yıl ise yani yeni yapılan işlemle esnaf payı yüzde 28; son dönemde yani bugün ise esnaf payı -geçmişte yüzde 25- yüzde 29’a çıkmış. Şimdi, siz esnafı mı düşünüyorsunuz yoksa esnafa kepenk kapatmayı mı işliyorsunuz? Siz, esnafı çaresiz bırakıp Türkiye'de esnafa “Kepenkleri kapatın.” diyorsunuz.

İYİ Partinin grup önerisine destek verdiğimizi açıklıyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Gülcan Kaçmaz Sayyiğit.

Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) – İYİ Parti Grubunun vermiş olduğu önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, cezaevlerinde faşizme ve hukuksuzluğa boyun eğmeyen yoldaşlarımızı, ekranları başında bizleri izleyen halklarımızı saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Önergenin içeriğine baktığımızda, AKP-MHP iktidarının ekonomide yarattığı yıkımı çok net bir şekilde görebiliyoruz, Türkiye halklarının ekonomik enkazın altında bırakıldığına şahit oluyoruz. Saray şatafat içindeyken emekçiye kesilen ağır fatura, yoksula yazılan acı reçete maalesef karşımıza çıkıyor. Siyasi iktidar mümessilleri iflah olmaz bir israf düzeni kurarken, "İtibardan tasarruf mu olur?" aymazlığıyla yaşarken işçiler, kadınlar, gençler, emekliler, emekçiler, çiftçiler maalesef unutuldular. 14 Mayıs seçimlerinden sonra “ekonomide rasyonel zemin” dediler, ardından vergi artışları ve zamlarla yurttaşı ezdiler. Bugün de Hükûmet tasarruf tedbirlerini açıkladı ama herkes biliyor ki huylu huyundan vazgeçmez.

İtibarını halkın üstünde tutanların siyasi bekaları söz konusu olduğunda “Benden sonrası tufan.” diyenlerin fedakârlık yaptığı nerede görülmüş ki biz şu an bu iktidardan bunu bekliyoruz. Hatta öyle kurnazlar ki ekonomik krizleri iliklerine kadar hisseden yurttaşları zamlara alıştırma peşindeler. Düşün artık bu yoksul halkın yakasından, bırakın artık bu halkların yakasını çünkü halklar artık sizin bu açığa çıkarmış olduğunuz sözde ekonomi politikalarından fazlasıyla rahatsız.

Sayın milletvekilleri, AKP-MHP blokunun ekonomi politiğinin bir mağduru da şüphesiz küçük işletmeler olarak karşımıza çıkıyor. Esnaf ciddi bir borç altında. Bakın, TESK’in açıkladığı verilere göre sadece 2023 yılında 111.576 esnaf kepenk kapatmak zorunda kalmış; bunu esnafın ailesi ve çalışanlarıyla birlikte düşündüğümüzde ortaya korkunç bir tablo çıkmakta. Henüz kepenk kapatmayanlar da kredilerle ayakta kalmaya çalışıyor ama şurası çok önemli: Bu krediyi işlerini daha da büyütmek için kullanmıyor, sadece borçlarını döndürebilmek için kullanıyor esnaflar. Buna rağmen Hükûmet ne yaptı? Önergede de belirtildiği üzere, kullanılmakta olan esnaf kredilerinin faiz oranlarını geçmiş ödemeleri de kapsayacak şekilde yüzde 40 ila yüzde 100 artırdı. Sosyal devlet böyle bir şey mi acaba? Bankayla anlaşılan oranlar hiçe sayılıyor, kazanılmış haklar dahi ortadan kaldırılıyor. Açık ve net söyleyelim: AKP-MHP, halkların düşmanıdır, siyasi bekaları dışında hiçbir şey umurlarında değil.

Adaletsizliği rutine çeviren, faşizmi bir rejim olarak benimseyen, antidemokratik bir normal yaratan, özgürlüklerden olabildiğince korkan bir zihniyetin yönettiği ülkede refah olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Devamla) – Böyle bir anlayışla kıtalar arası seyahatlerle ülkeye yatırım çekemezsiniz, para da bulamazsınız çünkü böyle bir sistemde hiç kimse kendini güvende hissetmiyor. Halklar söz konusu olduğunda cebinde akrep varmış gibi davranırken savaş mevzubahis olduğunda pek cömert davrandınız. Nasıl ki her şeyin bir sonu varsa sizin de sonunuz yakındır, hiçbir şey limitsiz değildir. Bize düşen de halklar, emekçiler için mücadelemizi büyütmek, umudu her koşul altında diri tutmaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mustafa Erdem.

Buyurun Sayın Erdem. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ERDEM (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu önerisi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepimizin bildiği gibi, esnaflarımız ülke ekonomisinin temel taşlarıdır. Geçtiğimiz hafta yaklaşık 1 milyon esnafımızı yakından ilgilendiren uygulamayla Halkbank tarafından Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kefalet Kooperatifleri aracılığıyla esnafımıza kullandırılan hazine destekli kredilerin devam eden taksit ödemelerine geriye dönük fahiş zam yapıldı. Bunu “Sözleşmede zaten var.” diye geçiştirmek bence çok haksızlık olur. İktidar özellikle esnafa tefeci gözüyle bakıyor. Bugün, ülkede çiftçi, esnaf, emekçi bu hâldeyse maalesef AKP iktidarının uyguladığı yanlış politikalar yüzündendir. “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” dediniz, “Ekonomistiz.” dediniz, ülkenin ekonomisini de kaynaklarını da maalesef bitirdiniz. Yarattığınız bu ekonomik tabloda kirasını, BAĞ-KUR’unu ödemek için zorunlu olarak borçlanan ve güç bela bu borçları ödemeye çalışan esnaflarımızın bu yükün altından kalkmaları maalesef mümkün değildir. Esnaf zaten borç yükü altında ezilmektedir.

Değerli arkadaşlar, bakın 2024 yılının ilk dört ayında 30.711 esnaf maalesef kepenk kapatmış, 266.412 KOBİ’nin de borcu maalesef takibe düşmüştür. Halkbankın verdiği kredilere baktığımızda, esnafa verilmesi gereken kredilerin maalesef hem de sabit faizle yandaşa verildiğini hepimiz biliyoruz. Bu faiz oranlarıyla bile esnafın şu anda kredi çekemez durumda olduğunu da biliyoruz. Geçtiğimiz hafta AKP iktidarı yirmi iki yıldır yarattığı ekonomik yıkıma çare olacağını düşündüğü bir tasarruf tedbirleri paketi açıkladı, bizim gibi tüm kamuoyu da yakından takip etti. Ne gördük bu tasarruf paketinde ekonomiyi düzeltecek? Maalesef koca bir hiç. Kelimenin tam anlamıyla dostlar alışverişte görsün tasarruf paketi. Ekonominin bu hâle gelmesine neden olan 5’li çetenin silinen vergi borçları yok bu pakette, sanayi şatafatı yok, yandaş müteahhitlere verilen teşvik yok, dolar garantili köprüler, otoyollar, hatta hasta garantili hastaneler yok, Diyanete harcanan milyonlar yok, yok da yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ERDEM (Devamla) – Peki ne var? İşçinin servisini kaldırma var, iş umudunu söndürme var. Yani, arkadaşlar, kamuda göstermelik tasarruf paketleri falan hikâye; iktidar ekonomiyi bitirsin, ülkeyi krize soksun, sonra gelsin, bunun faturasını ayakta kalmak için açlık sınırı altında yaşamaya çalışan esnafa kessin, çiftçiye kessin, çalışana kessin. Burada bir kez daha iktidarı uyarmak istiyorum: Yanlış ekonomi politikalarının yarattığı yükü esnafın, çiftçinin, işçi ve emekçinin sırtına yüklemekten vazgeçin. Ayakta kalmak, sabah dükkânının kapısını açıp evine ekmek götürmek için mücadele eden esnaf ve sanatkârlarımızı uçurumun kenarından itmeyin. Lütfen esnafa krediyi açın, zaten zor durumda kalan esnafın içinde bulunduğu finansal sıkıntıları da kredi borç yükünü de göz önüne alarak alınan yanlış karardan derhâl vazgeçin diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ERDEM (Devamla) – Bir de esnafın çektiği kredinin yüzde “1+1”lik ve kooperatife verilen payının da devlet tarafından karşılanması yerinde olacaktır diyor, öneriyi destekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Sayın Abdulkadir Akgül.

Buyurun Sayın Akgül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubunun vermiş olduğu önerge üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi ve milletimizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Esnaf ve sanatkârların meseleleriyle ilgili böyle bir önergeyi vermiş oldukları için tabii ki tüm gruplara, esnafa duyarlı oldukları için tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum, özellikle bunu dile getirmek istiyorum.

Tabii, bir konuda da bilgi vermek gerekirse bu konunun muhatabı biziz. Bu konunun içerisinde bulunan bir arkadaşınız olarak asıl mesele şudur: Esnafın gerçekten de meselesi vardır, bu meseleleri el birliğiyle çözmemiz gerekir çünkü herkesin bir esnaf dostu, bir esnaf geçmişi vardır. Esnafın BAĞ-KUR primlerinde inmesi gereken rakam vardır, süpermarket yasalarıyla ilgili meseleleri vardır, bunu inşallah hep beraber çözeriz ama bu konu öyle herkesin zannettiği gibi bir konu değil, bu konuda biraz bilgi eksikliği var, keşke herkese tek tek bunu bilgi olarak verseydim. Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilimiz Sayın Gökhan Günaydın Bey’i bu konuda bilgilendirdim, İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Müsavat Dervişoğlu’na bir hafta önce gittim, ziyaret ettim ve bu konuda bilgi verdim, tüm gruptaki arkadaşlarımıza, bana soran milletvekillerimizin hepsine bilgi verdim ama herkese yetişemediğimiz için belki bilgi kirliliği vardır. Şu anda bu ne Hazine ve Maliye Bakanlığının işidir ne de Hükûmetle bir alakası vardır; bu, sadece Esnaf ve Kefalet Kooperatifleri ile Halkbank arasındaki bir anlaşmaya dayalıdır. Normalde bizim faizlerimiz şudur, yüz senedir böyle kullanılır, 1950 yılından itibaren: Yapmış olduğumuz sözleşmeyle esnaf faizleri değişkendir. Esnaf alırken yazar altına, “Faizler arttıkça benim kredi faizim artar, indikçe iner.” diye sözleşmemiz vardır ama uygulamıyoruz.

YAVUZ AYDIN (Trabzon) – Bir önceki yıl neden olmadı Sayın Vekilim? 5’ten 7,5’a çıkınca öyle olmadı.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Esnafın hâli pirüpak o yüzden, o maddeyi…

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Anlatıyorum, bir dakika…

YAVUZ AYDIN (Trabzon) – Bunu da anlatırsanız seviniriz.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Yani Anayasa’yı dinlemiyorsunuz ama sözleşmeleri uygulatıyorsunuz. Tebrik ediyoruz!

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Anlatıyorum arkadaşım, ne olur, lütfen… Dinle de ondan…

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Tabii ki…

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Halkbankın milyarlarca batık kredisi var, milyarlarca; onları gitsin alsın, onların peşine düşsün.

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Neyi anlatıyoruz?

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Ya, biliyoruz biz onları, biliyoruz.

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Her şeyi böyle yapmayın, sizin içinizde 2 milletvekili arkadaşım var, şu anda Esnaf ve Kefalet Başkanı, onlardan sorun. Bu ayrı, öbür meseleler ayrı; onları niye karıştırıyorsunuz? Ben bilgi veriyorum size, diyorum ki: Normalde -bu faizler- şu anda Halk Bankası yüzde 60’la para topluyor; şu anda cebindeki parayı Halk Bankasına yatır, sana yüzde 58 faiz veriyor. Halk Bankası Merkez Bankasından yüzde 50’nin üzerinde faizle para alıyor…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Halk Bankasının yönetimi kimde? Kamuda değil mi?

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – …bunu 7,5’la esnafa kullandırıyor. Yapmayın, esnafa yanlış yaparak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Biz esnafa destek olunsun diyoruz. Bu söylediklerinizi biliyoruz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İktidarın kontrolünde değil mi Halk Bankası arkadaş? Kamuoyuna doğru bilgi verin ya! İktidarın bilgisi yokmuş(!)

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Normalde yüzde 60’la kullandırması gerekirken şu anda 7,5. Ya, sokaktan geçen bir arkadaşımıza…

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Ya, bunları biliyoruz, esnafa destek olalım diyoruz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ya, iktidarın bilgisi olmaz olur mu?

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Siz esnafın arasında gezmiyor musunuz Sayın Vekilim?

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Vicdanın alıyor mu senin? 7,5’u 15 yapmışız, 60 yapmamışız. Ben esnaf temsilcisiyim, işimizi ben iyi biliyorum.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Tabii, o yüzden…

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Şu ana kadar 900 bin esnaf ve sanatkârın hepsine ulaşıyorum.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Hepsi de “Tamam.” mı diyor?

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Ne diyorlar? “Çok memnunuz. Teşekkür ederiz.” mi dediler size?

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Şikâyet eden sadece esnaf odalarıdır ve bunlar da bilgi olmadığı için.

Değerli arkadaşlar, normalde faizlerin yüzde 60 olması lazım. Bakın, ne oldu? 7,5; 15’e çıktı, 17’ye çıktı yani şudur: 17’yi esnaf ödeyecek, 17’yi Hazine ve Maliye Bakanlığı ödeyecek, kalan 26’yı da Halk Bankası sinesine çekecek.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – 60 olacaksa Kefalet Kooperatifine ne ihtiyaç var?

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Bakın, ben size ne olduğunu söyleyeyim: İşte elimde bugünün ödeme planı var.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Esnaf ve Kefalet Kooperatifine ne ihtiyaç var? 60’la alabilecekse size niye gelsin?

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – 60’la mı alıyor şu anda?

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Hayır, 60’la almayacak zaten. Bu bir kredi değildir.

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Almıyor kardeşim şu anda, almıyor işte Esnaf ve Kefalet Kooperatifleri.

Bakın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AYDIN (Trabzon) – Ona mı sevinelim? 60’la almadığına mı sevinsin esnaf?

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Ya, 100 bin lira çeken bir kişinin şu anda ödediği parayı söyleyeyim size. Bakın, normalde 6’ncı ayda yani önümüzdeki günlerde gitse ayda 400 lira, 500 lira faiz ödeyecek, şimdi ise bin lira ödeyecek, en sonda kredi faizini 11 lira ödeyecek. Yani bu böyle abarttığınız gibi bir şey değil, yüzde 100 gelmiş değil.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Sayın Vekilim, 31 bin esnaf niye kepenk kapattı acaba?

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Bu esnafa kötülük yaparız, bunun üzerine gidersek krediler tamamen durur.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Onu da biliyoruz, açan da kapatıyor bir ay sonra, bir ay sonra onlar da kapatıyor. Son dört ayda 31 bin esnaf…

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Milletvekili, bitti süreniz. Bir dakika da uzatma verdik. Siz grupları biraz daha bilgilendirin yazılı olarak.

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Yani ben sizi bilgilendireyim, bu işler yanlış; başka yerde konuşalım.

SÜMEYYE BOZ (Muş) – Altı ay sonra yeniden bir zam almayacağı ne malum.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Spor yapıyorlar; açıyorlar, kapatıyorlar. Esnaf spor yapıyor, açıyor, kapatıyor.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Yani “Esnaf memnun.” diyorsunuz. Emekli memnun, esnaf memnun, öğretmen memnun; herkes memnun! Ondan mı 31 Martta bu oyu aldınız?

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Musluk gibi aç kapat, aç kapat!

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Suiçmez, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, Trabzon’da Araklı Pazarcık ve Yeşilyurt Yılantaş Yaylalarının Cumhurbaşkanı kararıyla turizm merkezi olmaktan çıkarılmasına ilişkin açıklaması

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Trabzon’da en çok oy aldığınız ilçelerden biri olan Araklı’da halk ayağa kalkıyor, haberiniz olsun. 1998 yılında turizm merkezi ilan edilen Araklı Pazarcık ve Yeşilyurt Yılantaş Yaylaları Cumhurbaşkanı kararıyla turizm merkezi olmaktan çıkarılarak siyaset, ticaret, rant çarkına teslim edilmiştir. Bir yandan doğayı korumaktan bahsediyorsunuz, diğer yandan doğal yaşam alanlarını sermayenin eline bırakıp yok olmasına göz yumuyorsunuz.

Sadece Araklı Karadere havzasının değil tüm bölgenin yaşamına can suyu olan toprakların maden işletmeciliğine açılmasının zararlarının telafisi mümkün değildir. Karadere Vadisi’nde turizm ve çevre katliamına neden olacak olan bu duruma Araklılı hemşehrilerimiz direnecek ve asla izin vermeyecektir. Araklı’nın eşsiz doğası ve yaşamı maden şirketlerine peşkeş çekilemez.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, buyurun.

41.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Çerkezlerin yüz altmış yıl önce sürgün edilişine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kafkasya’nın kadim halkı Çerkezler bundan yüz altmış yıl önce başta Anadolu olmak üzere dünyanın dört bir yanına sürgün edildiler. Çerkez nüfusunun yüzde 90'ı ana yurtlarından koparıldı ve dünyanın dört bir yanına gönderildi. Bu göç yollarında yaklaşık 500 binden fazla Çerkez yaşamını yitirdi yani tam bir soykırım yaşandı. Çerkezler sürgün edildikleri ülkelerde yoğun asimilasyona tabi tutuldular. Bugün Çerkezler yaşadıkları bütün ülkelerde demokrasi, özgürlük, adalet ve kimlik sorunlarının öncelikle eşitlik temelinde çözülmesini beklemekteler. Biz de DEM PARTİ olarak Çerkezlerin kimliklerini, ana dillerini, kültürlerini yaşayabilmek ve yaşatabilmek için talep ettikleri demokratik hak ve özgürlüklerinin kabul edilmesi çağrısında bulunuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Ana yurtlarından sürgün edilen ve kitlesel katliamlara tabi tutulan Çerkez halkının yüz altmış yıldır süren adalet arayışında yanlarında olduğumuzu, acılarını paylaştığımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Çerkezlerin haklı taleplerinin sonuna kadar takipçisiyiz. Çerkez halkına ve yitirdiklerinin her birine buradan saygılar sunuyoruz; onların mücadelesi mücadelemizdir.

Teşekkür ediyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, 6-8 Ekim Kobani olaylarının tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 21/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

21/5/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 21/5/2024 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 Gülüstan Kılıç Koçyiğit

 Kars

 Grup Başkan Vekili

Öneri:

21 Mayıs 2024 tarihinde Kars Milletvekili Grup Başkan Vekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Sezai Temelli tarafından (5557 grup numaralı) 6-8 Ekim Kobani olaylarının tüm yönleriyle araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 21/5/2024 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurun Sayın Beştaş. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bu 10’uncu önergemiz, onu öncelikle söyleyeyim. 10’uncu defadır bu kürsüde, bu Parlamentoda Kobani protestolarında yaşanan ölümlerin, suçların bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkarılması için talepte bulunuyoruz ama iktidar grubu ve ortağı tarafından bu önergelerimiz reddediliyor.

Tabii, konuya geçmeden önce -atlamak istemiyorum- Kobani kumpas davasında rehin tutulan ve haklarında dört yüz yılı aşkın -tırnak içinde söylüyorum- “ceza” verilen -“ceza” bölümü tırnak içinde- bütün arkadaşlarımı grubumuz adına, partimiz adına sevgiyle selamlıyorum. Hepsine kucak dolusu selamlarımızı gönderiyoruz ve kendileriyle onur duyuyoruz, direnişleri önünde de saygıyla eğiliyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Kobani’de ne oldu? 15 Eylülde IŞİD, Kobani’yi kuşattı ve Salih Müslim acil yardım talebinde bulundu, yüz binlerce insanın, 400 bin Kobanilinin ölüm tehdidi altında olduğunu ifade etti. Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Stefan de Mistura 7 Ekimde açıklama yaptı ve katliam riskine dikkat çekti, “Kobani halkını koruyalım.” çağrısında bulundu; Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun da Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri de aynı çağrıyı yaptı. Bütün dünyada bu çağrılar çığ gibi büyüdü ve 25 Eylülden sonra bütün dünyada, bütün kıtalarda Kobani halkıyla dayanışma eylemleri yapıldı ve IŞİD protesto edildi.

Bu protestolar 25 Eylülde başladı, neden “6 Ekim” geçiyor; onu da bir soru olarak koyuyorum. 6-8 Ekimde genel kabul gören veri -çünkü iktidar soruşturmuyor, kovuşturmuyor, failleri bulmuyor, yakalamıyor, ceza vermiyor- 54 ölüm ve bunların 47’si partimizden, HDP’li, partimizin üyeleri, yöneticileri. Ve bundan sonra ne oldu, protestolar sırasında ne oldu gerçekten? Faşist, paramiliter, hizbulkontra güçleri destek aldılar, iktidar kışkırttı bunları ve engellemedi; engellemediğine dair yüz binlerce tanık gösterebiliriz, bu da kayıtlarda bulunsun. Araştırma önergelerimizi reddedenler, engellemeyenler aynı zamanda. Peki, ölüm, yaralama ve yağmalamayı kim yaptı? Bu hâlâ büyük bir soru işareti olarak duruyor çünkü iktidar peşine düşmedi; neden düşmedi, onu anlatacağım. Nasıl bir dönemdi? Gezi’den bir yıl sonraydı -Gezi isyanından sonra- çözüm süreci devam ediyordu, çöktürme planı da Eylül 2014'te Genelkurmaya sunulmuştu. AKP, çöktürme planına uygun olarak HDP'yi tasfiye etmek için protestoları aslında Allah'ın bir lütfu olarak gördü; tıpkı 15 Temmuz gibi, tıpkı işte kendi ortaklarından ayrılmaları sonrası lütuf olarak gördükleri meseleler gibi Kobani meselesine de aynı tarzda yaklaştı. Ama önce Allah'ın lütfu olarak gördüğünü ilan etmedi -yanlış ifadeler kullandılar kendilerince, sonra teyit ettiler- ve HDP'yi sorumlu tutmuyorlardı ta ki 7 Hazirana kadar; işte Davutoğlu’nun PYD’nin meşru bir yapılanma olduğunu söylemesiyle, Erdoğan’ın “Pensilvanya bu işin arkasındadır.” demesiyle ve bizzat Yeni Şafak manşetinde Selahattin Demirtaş takipçilerine “şapşik” dedi diye manşetler atılıyordu, aslında hiçbir sorun yoktu fakat ondan sonra, 7 Haziranda 80 milletvekiliyle girince iş değişti, çöktürme planı adım adım yaşama geçirildi ve HDP'yi tasfiye etmek için Kobani kumpas davası icat edildi. Ortada bir suç yok, bir delil yok, iddiayı destekleyecek hiçbir şey yok, 2 tane “tweet” var. Eğer arkadaşlarımız Kobani kumpas davasından bir “tweet”le sorumlu tutuluyorsa 15 Temmuzda yaşanan ölümlerin sorumlusu kimdir, bunu Türkiye'ye soruyoruz. İktidarı darbeye karşı ölümlerden nasıl sorumlu tutamazsak, Kobani kumpas davasında sivil yüz binlerce insanın katliam tehdidine karşı halkın protestosundan daha meşru hiçbir tepki olamaz ve şunu söylüyoruz: Biz, bu araştırma önergemizle, kesinlikle bu çöktürme planına uygun ve Allah’ın lütfu olarak gördükleri Kobani protestolarını ve IŞİD saldırılarını nasıl ördüklerinin, nasıl adım adım organize ettiklerinin açığa çıkarılabileceğini biliyoruz; yeter ki irade olsun

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Dört yüz yıl ceza mı verdiniz? Ya, o cezayı yarın öbür gün tabii ki arkadaşlarımız yatmayacak çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kapı gibi kararı var, altın değerinde. Siz tanımıyorsunuz ama… Şimdi, anayasa yapmaya çalışıyorsunuz, nasıl bir anayasa yapacaksınız, onu da bilmiyoruz.

Tabii, söyleyeceğim çok şey var bu araştırma önergesine. Kendinize güveniyorsanız katilleri neden yakalamıyorsunuz, katilleri siz mi sokağa saldınız, paramiliter güçleri iktidar mı sokağa saldı? Ki biz buna inanıyoruz; o ölümlerden sorumlu olan iktidardır. HDP’lileri kim öldürüyor? Yasin Börü’yü ağzınıza dolamaktan vazgeçin, yazıktır, günahtır. Daha dün bile propagandasını yaptınız. İnsan hakikaten insanlığından utanıyor. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Saadet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Kaya.

Buyurun Sayın Kaya.

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiği tarihlerden itibaren devlet içerisinde silah ve çatışmanın alternatif yollarla çözümüne dair bir kısım konuları gündemine aldı. 2009 yılında önce gizlenen, Oslo’da örgütle yapılan görüşmelerin kamuoyuna yansımasından sonra gizlenen ama 2014’ten itibaren “İmralı’da artık görüşüyorum, evet.” diyen bir Başbakanın etkisiyle başlayan, adına da “çözüm süreci” denen bir süreç yaşadık. Bu sürecin iki tarafı vardı; biri Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı. Onlar, hayır, bu sürecin sahibi devletti... İster devlet olsun ister Hükûmet olsun ama bir tarafta Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı var; diğer tarafta, İmralı ve Kandil’in kontrolünde olan örgüt var. Bir de bu işi kolaylaştırıcı bir rol alan HDP var. Şimdi -sanki biz bu süreçleri hiç yaşamamışız gibi- Adalet ve Kalkınma Partisinin o süreçlerden kendisini sütten çıkmış ak kaşık gibi yansıtması doğru bir şey değil, bu kayıkçı kavgasıyla bu süreçlerin üstünü örtemeyiz. Dolayısıyla bu süreçten Türkiye Cumhuriyeti devletinin, milletimizin, siyasi partilerin çıkardığı olumlu ve olumsuz dersler var. Bunlar elbette dünya genelinde denenmiş modeller fakat bu süreçleri zehirlemek isteyen insanlar olduğu gibi, bu süreçleri suistimal etmek isteyen kişi ve kurumlar da olmuştur. Dolayısıyla bugün, Adalet ve Kalkınma Partisi sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi çözüm sürecinden, o süreçlerde yaşanan olaylardan bir ders almazsa ya da sorumluluk almazsa bu işin içerisinden çıkamayız.

“5 Ekimde başlayan olay” diye Özlem Hanım başladı. Peki, 5 Ekimde başlayan olaylar tabiri caizse örgütün sokakları tahkim etmesi ise “İmralı’dan siz bir mesaj gönderseniz de bu olaylar sona erse.” diye devlet adına yardım isteyen kimdi? Adalet ve Kalkınma Partisi. İmralı’dan gelen mesaj WhatsApp üzerinden önce Sırrı Süreyya Önder Bey’e, ardından da Selahattin Demirtaş’a okutulup “Tamam, maksat hasıl oldu, eylemleri sona erdirin.” diye Öcalan’ın mesajı sizlerin aracılığıyla kamuoyuna duyurulmadı mı? Madem örgüt sokakları terörize ediyordu, ne diye örgütün lideriyle İmralı’da bu görüşmeleri yapıyorsunuz? Yetmedi, üç ay sonra oturdunuz Dolmabahçe’de, bu devletin Başbakanı ile ilgili partinin, kolaylaştırıcı olan partinin yöneticileriyle İmralı’dan gelen 10 maddelik çözüm sürecine dair paketi kamuoyuyla paylaştınız ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan da dedi ki: “Bu son derece olumlu bir adımdır, biz de bu adımı destekliyoruz.” Şimdi, 6-8 Ekim olaylarını sadece bir kesimin üzerine yıkacak bir şeyi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT KAYA (Devamla) – Bu süreçten, bu kayıkçı kavgasından ülkeye bir fayda gelmez, sadece birbirimize laf yetiştirmiş oluruz ama bu sürecin artıları eksileri var; gelin, hep beraber konuşalım.

Bu davaya ne davası dediniz? Kobani davası; hukuki gerekçeleri zayıf olan bir davaya psikolojik destek bulmak için “Kobani davası” dediniz. 36 vefatın ailelerini sömürmek için “Kobani davası” dediniz. İş yerleri yağmalanan, yakılan insanların duygularını sömürmek için “Onların katillerini yargılıyoruz.” dediniz. 2.700 civarında müşteki var değerli AK PARTİ'li milletvekilleri, 2.700 müştekiye karşı işlenen bütün suçlardan dolayı beraate dair 140 sayfalık karar elimde; 2.700 isim tek tek sayılıyor ve bütün suçlardan dolayı “beraat” diyor, siz hâlâ çıkmış “Yüreğimize su serpildi, Kobani’deki katiller cezalandırıldı.” diyorsunuz. Hâlâ algıyla, hâlâ operasyola uğraşıyorsunuz. Gelin, bu 36 kişinin duygularını, 2.700 kişinin duygularını sömürmekten vazgeçin, bu süreçleri bir kayıkçı kavgasıyla değil daha sağlıklı bir şekilde konuşalım.

Bu bir Kobani davası değil, AK PARTİ’nin siyasi kumpas davasıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Uğur Poyraz.

Buyurun Sayın Poyraz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) – Ölen insanlardan da bahsetseydin keşke.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Neden bahsedeyim Sayın Vekilim? Nereden bahsedeyim? Buyurun, söyleyin, bahsedeyim. Eksik ne bıraktım?

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) – 37 insandan, Yasin Börü’den, onlardan da bahsedin. (DEM PARTİ sıralarından gürültüler)

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Tamam.

Yasin Börü’nün katillerini ortaya çıkarmak sizin işiniz. Niye çıkarmıyorsunuz devlet olarak? Bakın, yargıladığınız kişiler Yasin Börü’nün katilleri değil diye beraat etti. Yasin Börü’nün annesine hangi yüzle bakacaksınız? Çıkarın katilleri ortaya, bu sizin göreviniz, benim görevim değil ki.

LATİF SELVİ (Konya) – Onları gel söyle. Sen bize hitap etme, senin yardımına ihtiyaçları yok.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Ben Yasin Börü’nün duygularını sömürmüyorum ama siz Yasin Börü’nün duyguları üzerinden psikolojik harp savaşı yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Poyraz.

LATİF SELVİ (Konya) – Sana ihtiyaçları yok, meramlarını anlatırlar.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Ben size hitap ediyorum, onlara değil, onlar kendilerini savunur zaten.

LATİF SELVİ (Konya) – Sen bize hitap etme, onlara…

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Ben sizin ikiyüzlülüğünüzü ifşa ediyorum.

LATİF SELVİ (Konya) – Senin yağcılığına ihtiyaçları yok.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Siz “çözüm süreci” adı altında bu millete yaşattıklarınızın hesabını mutlaka vereceksiniz ama elbette olumlu şeyler vardı, onlara da sahip çıkıyoruz, merak etmeyin.

ADEM YILDIRIM (İstanbul) – Sen burada HDP sözcülüğü yapma.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – HDP sözcülüğü yapmıyor, hakikat sözcülüğü yapıyor, hakikat! Gerçekleri herkes söyler, gerçek kimsenin tekelinde değildir.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Poyraz.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA UĞUR POYRAZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; DEM Grubunun vermiş olduğu önerge çerçevesinde… Ben aslında bu televizyonlarda “Kobani davası” olarak değerlendirilen ama aslında bizim Türk hukukumuzda “6-7-8 Ekim dosyası” olarak tanımlanan hususa ilişkin henüz gerekçeli karar yayınlanmadığı için ne kadar haklı bir ceza verilmiştir, eksik midir, fazla mıdır, bu cezaların gerekçeleri nedir, bunlarla ilgili bu kürsüden, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısının altındaki bu kürsüden ahkâm kesmeyeceğim. Bu hem Türk yargısı için hem Türkiye'deki tüm hukukçular için çok aşağılayıcı bir durum ama ben burada bir küçük hafıza oluşturacağım; şu “çözüm süreci” dediğimiz sürecin kronolojisini bir hatırlayalım: 16 Aralık 2012, MİT Müsteşarı İmralı’da bebek katili Öcalan’la görüştü; 29 Aralık 2012, o dönem Başbakan Erdoğan TRT’de İmralı’yla görüştüklerini açıkladı; 3 Ocak 2013, o zaman ilk BDP heyeti İmralı’ya gitti -atlaya atlaya gidiyorum süremi de efektif kullanmak için- 4 Nisan 2013, 63 kişilik akil insanlar heyeti kuruldu, Türkiye'yi dolaşmaya başladı akiller; 20 Nisan 2013, Milliyetçi Hareket Partisi lideri Sayın Doktor Devlet Bahçeli çözüm sürecine karşı mitinglere başladı, Cumhuriyet Halk Partisi lideri Sayın Kılıçdaroğlu çözüm sürecinde Hükûmeti inisiyatifi PKK’ya bırakmakla suçladı; 6 Mayıs 2013, TBMM’de toplumsal barış yollarının araştırılması ve çözüm sürecinin değerlendirilmesi amacıyla Meclis araştırması komisyonu kuruldu, CHP ve MHP üye vermedi; 7 Haziran, İmralı’da katil Öcalan’la görüşen Demirtaş “Abdullah Öcalan Gezi Parkı direnişçilerini selamlıyor, provokasyona dikkat edilmesi çağrısı yaptı, meydan Ergenekonculara bırakılmamalıdır.” dedi. Böyle devam ediyor. Evet, şimdi, en son ne oldu? 6-7-8 Ekimde olaylar oldu. 6-7-8 Ekimden dört ay sonra Dolmabahçe’de AK PARTİ’nin o dönem Grup Başkan Vekili, İçişleri Bakanı, çözüm sürecinden sorumlu Sayın Yalçın Akdoğan kamu görevlisi bir şahısla birlikte bugün 6-7-8 Ekim dosyasında yargılanan başşüphelilerle -beraat etmiş olmaları ayrı bir konu- karşılıklı oturdular. Bakın, 6-7-8 Ekimden dört ay sonra.

Sayın Başkanım, ben otuz saniye istiyorum çünkü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

UĞUR POYRAZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Dört ay sonra, 28 Şubatta… Bunu hatırladınız mı? Hatırlamadınız. Niye? Çünkü unutmak istiyorsunuz. 6, 7, 8 Ekimde -sayıları burada- 37 vatandaşımız, 2’si polis, 326’sı güvenlik güçlerinden oluşan toplamda 761 kişi; 197 okul, 269 kamu binası, bütün bunlar yerle yeksan edildi, bununla ilgili gerekli soruşturmalar güya başlatıldı.

Bakın, iddianame altı yıl sonra, dava yedi yıl sonra açıldı. Hatırlayın, 6, 7, 8 Ekimden sonra, dört ay sonra Dolmabahçe’de, beraber, AK PARTİ'nin ilgilileri ve yetkilileri o dönemin Başbakanının bilgisi, hatta talimatı doğrultusunda beraber çay içip kahve içtiler, devamında da bildiri açıkladı iki taraf da. O yüzden her olaydan şu elinizi yıkayıp çıkmayı bırakın, gelin, sorunları şu Mecliste çözelim.

Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Antalya Milletvekili Uğur Poyraz’ın DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Burada bir yasama faaliyeti yürütüyoruz, önergeler veriyoruz, önergeler üzerinde çokça, sıkça da konuşuyoruz ama burada özellikle de toplumsal hassasiyetleri daha fazla kaşıyacak şekilde topluma mal olmuş insanlara hakaret dili kullanılmasını kabul etmiyoruz, Sayın Başkan, çok açık ve net.

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) – Ne hakareti ya?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bunun kimseye yararı olmadığını, bunun doğru olmadığını, bunun toplumda çok önemli bir kesimi yaraladığını söyleyelim. Biz bunu kabul etmiyoruz, bunu çokça, sıkça burada söyledik. Bu konuda Divanın da Meclis Başkan Vekili olarak sizlerin de tutum alması beklentimizi tekrar ifade etmek istiyorum.

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) – Topluma mal olan…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Herkesi temiz bir dile davet ediyorum çünkü biz böyle konuşuyoruz.

Teşekkür ederim.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Kimi kastediyorsunuz, onu söyleyin.

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) – Söylediklerinizi uygulamanız lazım.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

43.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Tarım ve Orman Bakanlığında üst düzey bürokratlara lüks araç kiralandığına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kamuda tasarruf tedbirleri kapsamında personel servisleri dahi kaldırıldı, servis kullanan binlerce sivil araç sahibi de boşa düştü. Tarım yazarı Sadettin İnan önceki dönem Tarım Bakanlarına -Eşref Fakıbaba hariç- Jokey Kulübünce lüks araçlar tahsis edildiğini yazdı. 50’nin üzerinde lüks araç -Tarım ve Orman Bakanlığında Bakan, Bakan Yardımcısı, danışman- Jokey Kulübü üzerinden kiralanmış. Tasarruf kamuda Jokey Kulübünden -dernek olduğu için onun üzerinden- sağlanıyor ve vatandaşın tasarrufu artırması istenirken üst düzey bürokratlar şatafatlarından geri durmuyor. Kamuda özellikle personel üzerinden servis dahi kaldırılarak, tasarruf sağlanıyor, kamunun üst düzey bürokratları ise dernek üzerinden sağladıkları araçlarla lüks yaşamlarını sürdürüyor; bu bir haksızlık, adaletsizlik...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UĞUR POYRAZ (Antalya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Poyraz, buyurun

44.- Antalya Milletvekili Uğur Poyraz’ın, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

UĞUR POYRAZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Biraz önceki konuşmamda bir durum tespiti ortaya koydum; durum tespitinin içerisinde, aynı zamanda bugün hâlâ İmralı’da hükümlü olarak yatan bebek katili, teröristbaşı Abdullah Öcalan’la ilgili “katil Öcalan” dedim. Burada “katil Öcalan, teröristbaşı, bebek katili” kavramları… Kamuya mal olmuş bir kişiyse, eğer sizin “kamuya mal olma” anlayışınız ve kavram bunun üzerineyse bununla ilgili zaten tartışacak bir olay kalmamıştır.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – “Halkın hassasiyetleri” dedim Sayın Poyraz.

UĞUR POYRAZ (Antalya) – Burada, olaylara çok farklı alanlardan bakıyor… Bu süreci doğru algılama, bu süreci doğru yorumlama ve bu millete doğru hizmet etme amacı çok geride kalmış demektir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) – Niye? Kamu sadece Türklerden, milliyetçilerden mi oluşuyor? Kürtler kamuya dâhil değil mi?

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, 6-8 Ekim Kobani olaylarının tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 21/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Emre’ye söz veriyorum.

Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, bu durum size gerçekten garip gelmiyor mu? Yani neredeyse çeyrek yüzyıldır iktidarda olan bir parti var ve biz bu süre içerisinde sürekli yargıyı konuşuyoruz, toplu davaları konuşuyoruz, toplum bunun üzerinden ikiye bölünüyor -kim haklı, kim haksız- ve birçoğunun da kumpas olduğu sonra ortaya çıkıyor. İçinizde bu dosyaları okuyanlar var mı? Eminim vardır ama eminim en çok bağıran, dosya hakkında aslında hiç bilgi sahibi olmayan. Bakın, ben satır satır bu dosyayı da okudum tıpkı diğer dosyaları okuduğum gibi. Şimdi size bir iki tane soru soracağım, çok net: Değerli arkadaşlar, bu dosyadaki ana kurgu şunun üzerine kurulmuş, iddianamede “Abdullah Öcalan'dan aldıkları talimat üzerine sosyal medya paylaşımlarıyla, demeçlerle halk sokağa çağırıldı ve onlarca insanın ölümü, yaralanması, maddi, manevi zararlar ortaya çıktı, bundan ötürü bu insanlar cezalandırılmalıdır.” deniliyor değil mi? Burası net. Peki, değerli arkadaşlar, öyleyse Abdullah Öcalan niye bu dosyada sanık değil? Bakın, çok net bir soru soruyorum size. Öyleyse Abdullah Öcalan niye bu dosyada sanık değil? Niye biliyor musunuz? Cezaevinde olması engel değil yani bunu da mı biz söyleyelim. Çünkü yargının bir siyasi operasyon olarak kullanıldığının onlarca delilinden biri. Bakın, size bir şey daha söyleyeceğim; bunun cevabını veremeyeceksiniz, biliyorum, bir şey daha söyleyeceğim: Değerli arkadaşlar, bu dosyaya ilişkin kamuoyunda çok tartışma oldu ve bütün tartışmalarda “Yasin Börü’nün katilleri, katilleri…” dendi. Bakıyorsunuz, o, 40’a yakın ilde, o kadar vatandaşımız hayatını kaybetti, yaralandı, postaneler yakıldı, okullar yakıldı; bunlara ilişkin kurulan bir hüküm yok. Demokratik bir ülkede ne olması lazım? Bütün bunları yapanların faillerinin cezalandırılması lazım. Nerede? Suçun işlendiği yerde. Öyle değil mi? Yani demokratik bir ülkede olması gereken bu değil midir? Peki, değerli arkadaşlar, bunu da geçtik.

Mesela ben merak ettim, Ahmet Türk niye bu davada sanık, on yıl da ceza aldı? Niye, biliyor musunuz: İddianamede gerekçe olarak gösterdiği Abdullah Öcalan’a övgüsü… 2012’den başlayarak bazı tarihler vermiş, anı olarak da bunu koymuş. Peki, değerli arkadaşlar -bu doğru bir şey değil, yaptığı yanlış, tabii ki ben tasvip etmiyorum, çok yanlış ama- öte yandan şuna ne diyeceksiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Sayın Başkanım, açarsanız…

BAŞKAN – Buyurun.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Bakın, Tayyip Erdoğan 2012’de, aynı tarihlerde ne diyor? “PKK’yla görüşme talimatını bizzat ben verdim.” 2012’de AK PARTİ Milletvekili Galip Ensarioğlu: “Yerel yönetimlerin güçlendirildiği bir modelde PKK seçime girsin ve seçilsin, seçilerek gelsin.” 2013 Abdurrahim Boynukalın AK PARTİ Gençlik Kolları Başkanı “Şu anda binlerce Türk oğlu Türk Abdullah Öcalan'ın mesajıyla duygulanıyorsa artık gerçekten yeni bir dönem başlamış demektir.” Devam edelim: Yasin Aktay, Genel Başkan Yardımcısı: “Öcalan dünyanın geleceğini iyi okuyor.” Ya, devamını okumak istemiyorum ama bir mantık ortaya koyuyor. Ya, bir şey ya suçtur ya değildir. Suçsa buraya suç, buraya serbest olmaz. Madem bu olay suçtu, bütün bu gerçekleşenler de sorunlardı, hangi gerekçeyle aylar boyunca çözüm sürecine devam ettiniz ve Dolmabahçe mutabakatında o imzayı attınız?

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Cüneyt Yüksel.

Buyurun Sayın Yüksel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DEM PARTİ tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan 6-8 Ekim şiddet olayları hakkında Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, 6-8 Ekim 2014 tarihinde neler oldu, bunları kısaca özetlemek gerekiyor: Suriye'de yaşanan iç savaşı fırsat bilen terör örgütü DEAŞ’ın Kobani’ye saldırması üzerine HDP Merkez Yürütme Kurulu ve terör örgütü PKK elebaşları 6 Ekim 2014'te sokağa çıkma çağrısında bulunmuştur. HDP Genel Merkezinin resmî sosyal medya hesaplarından “Halklarımıza Acil Çağrı” başlıklı yazıda “Şu anda toplantı hâlinde olan HDP MYK’den Halklarımıza Acil Çağrı: Şu anda Kobani’de durum son derece kritiktir. IŞİD saldırılarını ve iktidarın Kobani’ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz.” denilmiştir. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş sosyal medya hesaplarından paylaşımlarda bulunarak bu çağrıyı tekrarlamıştır. Diğer yandan, bu süreçte, PKK'nın sözde üst düzey yöneticilerinden Murat Karayılan’ın sosyal medya hesabından “Gençleri, kadınları, yediden yetmişe herkesi Kobani’ye sahip çıkmaya, onurumuzu, namusumuzu korumaya, metropolleri işgal etmeye çağırıyoruz.” şeklinde bir açıklama yapılmıştır. Yine, örgütün propagandasını yapan birçok internet sitesinde benzer mahiyette şiddet çağrıları yapılmıştır. Bu çağrılar üzerine meydana gelen şiddet olaylarında terör örgütü YPG-PKK yandaşları tarafından Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki illerimiz başta olmak üzere 35 il, 96 ilçe ve 131 yerleşim yerinde barikatlar kurularak yollar kesilmiş, çıkan olaylarda uzun namlulu silah, molotofkokteyli, havai fişek, taş ve sopalarla kamu binalarına, vatandaşlarımızın evlerine, iş yerlerine ve araçlara zarar verilmiştir. Yaşanan olaylarda toplam 37 kişi hayatını kaybetmiştir; 435'i sivil, 326’sı güvenlik görevlisi, toplam 761 kişi yaralanmıştır. Diyarbakır'da Kurban Bayramı dolayısıyla yoksullara kurban eti dağıtan 16 yaşındaki Yasin Börü ile arkadaşları -Hasan Gökguz, Ahmet Dakak, Riyat Güneş- terörist bir grubun saldırısına uğramaları sonucu linç edilmiş, bu gençlerin cesetlerine işkence yapılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasilerde şiddet çağrısına yer yoktur. Gerek Anayasa'mızın 26'ncı maddesi gerek Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 19'uncu maddesi gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu ve 11'inci maddeleri şiddeti ve şiddet çağrısını reddetmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) – Bu olaylar Suriye'deki gelişmeleri bahane eden bölücü örgüt ve unsurları tarafından devletimizin bekasını hedef alan bir terör kalkışmasıdır. “Siyasi dava” denilerek terör kalkışması sebebiyle vefat eden 37 vatandaşımızın yok sayılarak olayların aklanmaya çalışılması hukuk ve demokrasiye aykırıdır.

MURAT EMİR (Ankara) – Sokağa çıkmayı yasaklayan bir madde var mı? İfade özgürlüğünü engelleyen bir madde var mı?

CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti, demokratik bir hukuk devletidir.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – O zaman araştıralım, araştıralım.

CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti hukuk ve adalet temelinde hedefine terör örgütlerini alan, vatandaşlarının huzur ve güvenliği konusunda terörle mücadele eden bir devlettir. Şiddet eylemleri dolayısıyla yaşanan süreç akabinde yürütülen soruşturma ve açılan kamu davası neticesinde bağımsız ve tarafsız mahkemelerimiz tarafından karar verilmiştir, verilen karar ilk derece mahkemesinin kararıdır, kararın istinaf ve temyiz süreçleri de takip edilecektir.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Araştıralım, niye korkuyorsunuz?

CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) – Bu itibarla, huzurda görüşülen araştırma önergesinin biraz önce açıkladığım gerekçelerle hukuki ve vicdani bir temeli bulunmamaktadır. Bu nedenle, söz konusu önergenin reddedilmesi gerektiğini düşünüyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, söz hakkı…

İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Vereceğim, söz vereceğim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan ama ben söz vereceksiniz diye…

BAŞKAN – Bir dakika, Sayın Şahin bir şey söylüyor, Sayın Şahin’e söz vereyim, sonra size söz vereyim.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Belki önerge kabul edilecek, arkadaşlar fikirlerini değiştirecek.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamam, o zaman başka bir şey söyleyeceğiz yani…

BAŞKAN – Tamam, söz vereceğim.

Buyurun Sayın Şahin.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in, Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Oylamadan sonra da söz alabilirdik ama söz verdiniz, meramımızı anlatalım.

Sayın Meral Danış Beştaş konuşmasında, Sayın Davutoğlu “PYD meşru bir yapıdır.” dedi gibi bir ifade kullandı. Bir düzeltme için söz hakkı aldım. Sayın Davutoğlu’nun PYD’yi meşru gören hiçbir ifadesi olmamıştır, bunu özellikle düzeltmek istiyorum, PYD’yle ilgili görüşü ise şudur: “Cenevre’de Suriye barış görüşmelerinde PYD değil, Suriyeli Kürtler yer almalıdır.” Yine, bir başka görüşü de şudur: “PKK ya da PYD’yi meşrulaştırma çabaları DEAŞ’ı meşrulaştırma çabalarından farklı değildir.” Sayın Davutoğlu’nun PYD’yle ilgili görüşü budur, bu düzeltme için söz aldım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sonrasında, direkt şahsıma sataşma var.

46.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sonrasında Meral Hanım’a sataşmadan söz istiyoruz.

BAŞKAN – Hayhay.

İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Hangi sataşma ya?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan ama öncesinde şunu söylememiz gerekiyor: Şimdi, burada çok konuşuyoruz yani süreci konuştuk; bir halk, soykırım tehdidi altında. Şimdi, Filistin'deki soykırımı konuşuyoruz. Bir kent kuşatılmış. Bakın, ben ayın 5’inde Suruç’taydım, o sınırdaydım. İlerlediklerini çıplak gözle göreceğimiz şekilde DAİŞ Kobani’ye ilerliyordu. Ambulans üzerine ambulans geliyordu o kapıya. Ben gidip o Suruç Devlet Hastanesinde oradaki savaşçılara dikiş atmış biriyim. Oradaki insanların, o sınırın öbür tarafında gözyaşları içerisinde, tedirginlikle nasıl beklediğini biliyorum. O kara gömlekli, kadınları pazarlarda satan o barbarların bir kenti, bir halkı yok etme tehdidi vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Şimdi, bu tehdide karşı partimiz demokratik bir çağrı yapmış, bir “tweet” atmış ve siz buradan “Bu kadar olayın sorumlusu sizsiniz.” diyorsunuz. Ya, el insaf, el vicdan, el vicdan! Sizin aklınız, mantığınız alıyor mu? Biz bir “tweet” attık, dünya yakıldı, yıkıldı; şimdi, ben gideyim genel merkezden bir “tweet” atayım, yanıp yıkılacak mı? Bu size mantıklı geliyor mu, buna inanıyor musunuz?

Bakın, gücümüzü küçümsediğimizden değil ama yaptığınız algı, yaptığınız manipülasyon! Ya, bugün, Filistin'i savunmayı meşru görüyorsunuz. Kobani’yi savunmayı niye meşru görünmüyorsunuz? Kobani de bizim bizim. Biz Kobani’yi savunduk, yarın olsa ayaklarımla gider, silah kuşanır, o IŞİD barbarlarına karşı ben gider Kobani’yi savunurum; bundan bir an bile tereddüt etmem.

SELMAN ÖZBOYACI (Konya) – PKK’ya da aynısını söyleyebiliyor musun?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Yüz binlerce Kürt bunu yaptı, yüz binlerce Kürt Kobani’yi savundu. Milyonlarca insan dünyanın kentlerinde sokağa çıktı ve savundu. Niye zorunuza gidiyor ya, niye zorunuza gidiyor! Böyle bir şey olabilir mi!

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, doğrudan şahsıma sataşma var.

İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, sataşmadım, sadece bir düzeltme hakkımı kullandım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Meşrulaştırma…

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Açıklama yaptı, Sayın Başkanım, bir şey yok bunda ya!

İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Hangi cümle sataşma onu da izah ederse Meral Hanım, gerçekten memnun olurum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – “Meşrulaştırma” dediniz, ona “sataşma” diyoruz biz.

İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Hangi cümle sataşma?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Siz örgütleri meşrulaştırdığımı söylediniz.

İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Hayır, asla öyle bir şey kullanmadım. Neyse siz söz almak için bir şey buldunuz, evet.

BAŞKAN – Buyurun.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) – Sayın Başkan, aslında cevap vermeye gerek yoktu ama olay çok önemli olduğu için, olay çok hayati olduğu için cevap verme ihtiyacı duydum.

Davutoğlu’nun -tarihe bakacağım- 25 Ocak 2015, Diyarbakır'da AK PARTİ İl Kongresinde “Kobani bize tarihin emanetidir. Onlara selam ediyorum, alınlarından öpüyorum.” gibi açıklamaları var. Davutoğlu Başbakanken Salih Müslim defalarca Türkiye'ye geldi, Asya Abdullah geldi. Asya Abdullah bizzat bu partide bizim grup toplantımıza katıldı, kayıtlarda mevcut. Daha önce de söylemiştik, Katar dışında PYD’yi terör örgütü olarak gören de yok, bizim kimseyi meşrulaştırdığımız yok. Meşruya “meşru” deriz, meşru olmayana da “gayrimeşru” deriz. Biz bu konuda böyle amalı, fakatlı konuşmayız, bu da iki olsun; yoksa daha çokça da var. Ben bunu bir suçlama olarak da söylemedim. O tarihteki iklimi anlatmak için söyledim, “şapşik” örneğini de verdim. Yoksa Sayın Davutoğlu’nu ya da başka bir siyasetçiyi eleştirmek istersek de hiçbir kaygımız yok; biz bu konuda düşüncelerimizi açıkça ifade ediyoruz.

Ben aslında başka bir şey daha söylemek istiyorum: Demin sayın hatip de söyledi -yarınki konuşmamda yanıt vereceğim ama- ya, şiddet çağrısı nerede gerçekten? Sevgili Türkiye yurttaşlarına söylüyorum: Ortada bir şiddet çağrısı yok, bu şiddeti ortaya çıkaran AKP iktidarı var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Kürtlere düşmanlığı… Kobani’ye gönderdi, ihraç etti, orada Kürtlerle diğer halkların IŞİD tarafından katledilmesini istedi. Öldürülmedikleri için IŞİD’in intikamını alıyorsunuz. Sizin tarihiniz gelgitlerle dolu. Bunu yapmayın bize ya! Bunu yapmayın! Artık yalanlarla bu siyaseti yürütmeyin. Yalan üzerine Kobani kumpas davasını cezaya kadar götürdünüz ama yalancının mumu yatsıya kadar! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Sayın Başkan…

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Zengin, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Biraz evvel Sayın Beştaş ilk konuşmasında Sayın Galip Ensarioğlu’na atfen bir konuşma yaptı, sayın vekilimiz de ona binaen bir cevap vermek istiyor. Fakat öncesinde ben şunu söylemek istiyorum: Doğrusu, bu tartışmalar, bu konuşmalar olurken Sayın Uğur Poyraz’ın konuşmasının hemen akabinde DEM Grup Başkan Vekili, isim zikretmeden, -malum yani bir teröristbaşı- mahkûm olmuş insanla ilgili derhâl açıklama yapma ihtiyacı duydu. Şimdi diyorlar ki: “Efendim, bizim sözümüzle insanlar böyle mi davranır, yakılır yıkılır mı?” Bakın, bir tek ifadeye bile dakikasında hemen cevap verme ihtiyacı duyuyorsunuz çünkü bunun bir maliyeti var sizin açınızdan. O yüzden, bakın, burada, okuduğumuz her şeyde siz “Gidip Kobani’yi kurtaralım.” demiyorsunuz. Siz “O bölgeyi, 35 ili yakalım yıkalım.” diyorsunuz. Eğer mesele Kobani’yse…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) – Kim demiş, kim? “Tweet”i okudu şimdi. Kim demiş?

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Burada işte, yazıyor. Bakın, mahkeme tutanaklarında yazıyor, aynen diyor ki: “6 Ekim 2014’te alan tutmak, harekete geçmek, sokak…”

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) – Önce “‘Tweet’te yazıyor.” dediniz, şimdi de çeviriyorsunuz.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Hâlâ amacınız algı oluşturmak ya.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bakın, buradaki bütün mesele şu: Kobani'de yapılan konusunda herkes size destek verir ama siz kendi içinde yaşadığınız şehirleri altüst etmeye davet ediyorsunuz.

SÜMEYYE BOZ (Muş) – İşte bu yüzden tutmaz, bu yüzden. Olmayanı oldurmaya çalışmak, bu yüzden tutmaz.

ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) – Onu yapanlar sizlersiniz.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - PKK'nın yaptığı davete icabet ediyorsunuz, üstelik el yükseltiyorsunuz. (DEM PARTİ sıralarından gürültüler) Lütfen, lütfen… Ne olur… Şu yaptığınız, bugünkü yaptığınız savunma tüm bunları teyit ediyor, maalesef teyit ediyor.

SÜMEYYE BOZ (Muş) – Biz savunma yapmıyoruz.

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – Mahkemede değiliz, savunma yapmıyoruz.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Siz algı yaratıyorsunuz.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sizin birinci meseleniz asla ve asla bu ülke değil, sizin meseleniz bu ülke değil. Siz Meclisi bir araç olarak kullanıyorsunuz, bir daha söylüyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – Mahkemeyi araç olarak kullanıyorsunuz.

ZEYNEP ODUNCU (Batman) - Bizim derdimiz bu ülke ama sizin derdiniz sadece rant, yandaşlık, başka da hiçbir şey değil.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Hiç değil, hiç değil maalesef.

Bir müsaade eder misiniz arkadaşımıza.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Ensarioğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu’nun, İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; az önce CHP’li hatip benim ismimi zikrederek çözüm sürecinde verdiğim bir beyanatı örnek gösterdi. Çözüm sürecinde aslında benim söylediğim sözler… O gün akil insanlar ve farklı birtakım araçların devreye girmesiyle toplumu ikna için Hükûmetin, devletin yürüttüğü bir süreç vardı, o süreçte de biz de bunun niçin gerekli olduğunu anlatmaya çalışıyorduk. Oradaki ifadem demokratik siyasetin önemine vurgu yapmaktı. Yani Türkiye'de biri hak arama yöntemi olarak eline silah almışsa, şiddet varsa bu şiddet son bulsun, kimse şiddet araçlarını kullanmasın, buyursun siyaset yapsın. Hangi örgüt olursa olsun eğer silahı bırakacaksa, demokratik siyaseti yöntem olarak kabul edecekse, siyaset yapacaksa bu kıymetli bir şeydir. Söylemek istediğimiz oydu.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Binlerce siyasetçi niye tutuklu?

MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) – O günkü beyanatımın da arkasındayım, bu suçlanacak bir şey değil. Her söylenen sözü kendi döneminde değerlendirmek lazım.

SÜMEYYE BOZ (Muş) – Bütün siyasileri zindanlara atarak mı bu konuyu siyasi bir zemine çekmeye çalışacaksınız?

MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) – Kobani meselesini de… Tabii ki Kobani meselesinde verilen cezaları değerlendirmek ayrıdır ama Kobani meselesi üzerinden özellikle o dönem Hükûmeti ve bizim AK PARTİ’yi, yaptıklarımızı görmezden gelerek, ters düz ederek anlatmak da apayrı bir şeydir. Kobani Tayyip Erdoğan olmasaydı kurtulmayacaktı, hiç kimse kusura bakmasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, DEM PARTİ sıralarından gürültüler) Asker göndermeyi teklif etti, asker göndermeye siz karşı çıktınız “Asker girmesin Kobani’ye” dediniz. Tayyip Erdoğan dedi ki: “Ben gerekirse asker göndereyim Kobani’ye.”

ZEYNEP ODUNCU (Batman) – “Kobani düşecek.” diyen kimdi? Ensarioğlu, “Kobani düştü, düşecek.” diyen Erdoğan’dan mı bahsediyorsunuz!

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – ÖSO’yu kim donattı?

MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) – Siz burada dediniz ki: “Hayır, gitmesin.” Daha sonra peşmergeleri ağır silahlarla oraya gönderen de o irade de Tayyip Erdoğan’ın iradesidir ve peşmergenin gidişinden sonra Kobani kurtuldu. O dönem 2.500 yaralı Diyarbakır, Urfa ve Antep…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) – …hastanelerinde tedavi gördüler.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – İyi ki o dönemin canlı tanığıyız, her şeyi biliyoruz.

KAMURAN TANHAN (Mardin) – Yardıma değil, öldürmeye gönderiyordu Erdoğan, yardıma değil, öldürmeye gönderiyordu.

MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Devamla) – 3.500 tane tır Kobani’ye yardım gitti. Bunları görmezden gelerek, burada ters düz ederek sadece suçlama üzerinden Kobani’yi ifade etmek çok komik geliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Biliyoruz, biliyoruz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkanım…

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi, müsaade edin, şu öneriyi bir oylatayım, sonra söz vereyim.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, öncesinde söz istiyoruz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, olmaz çünkü karar yeter sayısı isteyeceğiz.

Sayın Başkan, öncesinde söz istiyoruz.

BAŞKAN – Öneriyi oylatayım.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, lütfen.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, 6-8 Ekim Kobani olaylarının tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 21/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Öneri kabul mü edildi Başkanım?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koçyiğit.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

48.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Şimdi, Sayın Başkan, teknik olarak üzerinde tartıştığımız tartışmalar bitmeden oylamanız usule aykırı çünkü hâlâ öneri üzerine tartışma yürütüyoruz.

BAŞKAN – Ama bunu beş saat sürdüreceğiz.

Buyurun.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Sürebilir Başkanım, işimiz bu bizim. İşimiz bu, beş saat de sürer, on saat de sürer.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Yapacak bir şey yok, on saat de olsa tartışacağız. Şimdi, bakın -demin ifade ettim- şunu söyleyeyim: Ben o gün Suruç’taydım. Doğru diyor Sayın Galip Ensarioğlu; evet, Suruç Devlet Hastanesi ve bölge hastanelerine Kobani’de savaşan savaşçılar geliyordu. Bakın, ben oradaydım ve birçok gönüllü de oradaydı, ameliyata giriyorlardı, dikiş atıyorlardı, acil serviste hasta kabul ediyorlardı; biz de o hastayı kabul edenler… Urfa ve bölge illerine de gönderiliyordu bu hastalar ama onun öncesi var Sayın Başkan. Bakın, IŞİD Kobani’yi almak üzereydi. Dünya çağrı yapıyor, BM çağrı yapıyor, herkes çağrı yapıyor, diyorlar ki: “Koridoru açın, peşmerge göndersin silahları.” Ama çıt çıkmıyor. Olaylar ne zaman patladı, biliyor musunuz? Tayyip Erdoğan'ın Antep'te yaptığı “Zaten Kobani düştü düşecek.”ten sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Yapmayın ya, yapmayın.

BAŞKAN – Ne kadar süre vereyim, onu söyleyin siz.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Başkan, işimiz bu bizim burada ya. Allah Allah!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Yani anlatacağımız kadar.

BAŞKAN – Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Ondan sonra olaylar çıktı.

Ha, Sayın Zengin’in söylediği meseleye gelince…

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Başkanım, işimiz bu burada, beş saat de otururuz, altı saat de…

BAŞKAN – Ya, bir susun ya…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Biz Kobani kurtulsun diye mücadele ettik...

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Hiç alakası yok.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – …37 kenti yakmak ve yıkmak için değil.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Hiç alakası yok.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bu algı oluşturmaktan vazgeçin, manipülasyon yapmaktan vazgeçin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Siz yapıyorsunuz, sizin amacınız o değil zaten.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Biz Kobani’yi savunduk, halkımızı savunduk. Bugün olsa bugün de savunuruz, yarın da savunuruz, bundan vazgeçmeyiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – 35 tane ili yakmış yıkmışsınız. 35 il…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bakın, sizin zorunuza giden ne, biliyor musunuz? Türkiye'de, dünyada insanlar ayağa kalktı, insanlık onuru Kobani için ayağa kalktı ya. İnsanlık onuru dedi ki: “Kobani düşmemeli.” Dünya dedi ki: “Kobani düşmemeli.” Ve düşmedi.

ÇİĞDEM ERDOĞAN (Sakarya) – Hep aynı şeyleri söylüyorsunuz, yeter artık ya!

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bunun için 35 tane ili yakmanız gerekmiyordu!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Size dert olan; Kobani’nin düşmemesidir.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Binlerce okulu yakmanız gerekmiyordu!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Size dert olan; Kürtlerin zafer kazanmasıdır. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Her yeri yaktınız, yıktınız!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Size dert olan; IŞİD’in yenilmesidir. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Bu dertle sonsuza kadar yaşayabilirsiniz çünkü biz mutluyuz.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Her yeri yaktınız yıktınız. Sizin memleketle bir derdiniz yok.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Emir, buyurun.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Ensarioğlu bizim hatibimizin sataşması üzerine söz aldı.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Başkanım, bizden de söz talebi var.

MURAT EMİR (Ankara) – Yalnız, hatibimizin konuşmasını tahrif etti, ona ait olmayan görüşleri ifade etti ve kendisi -aslında söyleneni kabul etmiş oldu- her sözün zamanına göre değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Bu durumda sayın hatibimiz için 69’a göre söz istiyoruz.

BAŞKAN – Kim kullanacak?

MURAT EMİR (Ankara) – Zeynel Emre kullanacak.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Başkanım, bizim hatibimiz de söz istiyor, görmenizi rica ediyorum.

BAŞKAN – Konuyu kapatacağız, bu gündemi kapatacağız.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Başkanım, Cüneyt Bey’den sonra…

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, hakikaten usul açısından belki de Parlamentoda pek görülmedik bir şey oldu. Ben burada konuştum Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, benim bir sataşmada bulunduğum iddiasıyla bir hatip kalktı söz aldı.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Hayır, size değil, size değil sataşma.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Benim söylediklerimi doğruladı “Evet ama o ortam böyle bir ortamdı.” dedi.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Size değil, Meral Hanım’dan dolayı söz aldı.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Hayır, bakılırsa tutanaklara…

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Meral Hanım’dan dolayı söz aldı.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Şimdi, sonuçta bizim söylediğimiz ifadeyi doğrulayan bir şey yaptı.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bence dışardaydınız galiba.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Bakın, Sayın Başkan, ben size çok açık bir soru sordum.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Buyurun.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Aslında keşke bu soruya cevap verebilseydiniz, bu mesele belki o zaman çözülme yoluna girerdi. Demiştim ki: “İddianamenin ana gövdesine göre tüm bu iş ve işlemler Öcalan'ın talimatıyla oluyor. Peki, öyleyse Öcalan niye bu dosyada sanık değil?” Niye değil biliyor musunuz? Çünkü gelse diyecek ki: “Ya, arkadaşlar, çözüm sürecinde geldiniz, bunları konuştuk, işte, şöyle bir süreç işleyecekti, belki şu insanlar affedilecekti, böyle bir hayat işleyecekti.” Değil mi?

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Hikâye yazıyorsunuz, hikâye. Fazla hikâye yazıyorsunuz.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Yani eğer ki bu iddianızda, bu tezinizde ısrarlıysanız tutarlılık adına bunun olması lazım.

İkincisi, ikincisi de çok basit bir soruydu. O gün olan bitene, o sürece ilişkin bizim zaten Cumhuriyet Halk Partisi olarak eleştirilerimiz var ama ikinci soru da çok basitti. Ya, hemen hemen aynı konuşmaları yapan 2 insandan birinin suçlanıp diğerinin suçlanmaması hakkaniyete, adalete sığıyor mu?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bu, konuşmanızda yoktu. (CHP sıralarından “Vardı.” sesleri)

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir sataşma olmadan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

49.- İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Sayın Başkanım, tabii, sokakları kan gölüne çevirerek bu ülkede siyaset yapılmayacağını artık herkesin anlaması gerekmektedir.

SÜMEYYE BOZ (Muş) – Ya, bir vazgeçin bundan, mahkeme bile karar verdi, siz hâlâ aynı şeyin peşini tutmuşsunuz, tekrar ediyorsunuz. Kendi kararınızı bile tanımıyorsunuz, kendi yargınızın kararını.

CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – 6-8 Ekim olaylarını kışkırtanlar, yönlendirenler, azmettirenler, milletimize böyle bir acıyı yaşatanlar da belli, hukuk elbette bunlardan hesap soracak. “Siyasi dava” denilerek terör kalkışmasının alkışlanmaya çalışılması her şeyden önce hukuka ve demokrasiye hakarettir. (DEM Parti sıralarından “Ya, siz hukuktan en son söz edecek partisiniz. Hukuk nedir sizin yanınızda ya, ne hukukundan bahsediyorsunuz?” sesi)

Burada terörün her türlüsüyle mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu anlamda Türkiye'yi huzurlu bir geleceğe kavuşturmaya, birlik ve beraberliğimizi bozmaya yönelik, çocuklarımızın geleceğini tehdit eden, Türkiye'nin huzurunu bozmaya dönük faaliyetlere hiçbir zaman müsaade edilmeyecektir; bunu böyle bilesiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ne diye?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Ama bu kabul edilir mi Sayın Başkan?

BAŞKAN – Ya, parti olarak sizden bahsetti mi, bilmiyorum.

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) – Bunu niye üzerinize alınıyorsunuz ki?

SELMAN ÖZBOYACI (Konya) – Ya, yeter artık, bu kaçıncı oldu? Bu kaçıncı oldu, böyle bir şey var mı? Ya, sataşma yok.

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) – Sizinle hiç alakası yok zaten, kime bu şeyiniz?

SELMAN ÖZBOYACI (Konya) – Ya, sataşma yok.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, bize bakıyor!

BAŞKAN – Buyurun.

50.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Şimdi, Sayın Başkan yani önerge bizim önergemiz, konuşmayı yapan biziz, siyasi dava olduğunu söyleyen biziz ki zaten siyasi dava, kalkıp oradan… (AK PARTİ sıralarından “Ya, siz bu ülkenin huzurunu istemiyor musunuz, niye cevap veriyorsunuz?” sesi)

Ya, ben soruyorum sayın hatibe: Kim sokakları kan gölüne çevirdi? (AK PARTİ sıralarından “Siz.” sesleri) Mesela hizbulkontra çevirdi, değil mi? Çevirdi.

CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Belli, belli, yapanlar belli.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Mesela, İzmir'de Ekrem Kaçeroğlu’nu katleden paramiliter güçler delilli, ispatlı, sokakları kana çevirdi mi? Çevirdi.

CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Yapanlar belli.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Ben soruyorum: Polis neredeydi, güvenlik güçleri neredeydi? Efkan Ala’nın “Bizim kontrol edemediğimiz güçler var.” dediği o güçler kim? O güçlerin arkasında kim var? Siz kimi kolladınız, kimi savundunuz, kimin üstünü kapattınız, hangi olayın üstünü kapattınız? Burada gerçeği çarpıtmayın. Biz “tweet” attık, “tweet”imizin arkasındayız bugün de, yarın da, sonsuza kadar da ama biz söyleyelim; o ölümlerin sorumlusu sizsiniz, bu kadar açık ve net!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Ya, sizin demokrasi anlayışınız böyle mi? Demokrasi anlayışınızda şiddet mi var?

SÜMEYYE BOZ (Muş) – Demokrasiyi sizden mi öğreneceğiz? AKP’nin faşizmini “demokrasi” diye yutturamazsınız! AKP’nin faşizmini “demokrasi” diye yutturamazsınız!

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Murat Bakan ve arkadaşları tarafından, Emniyet teşkilatında görev yapan personelin yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla 10/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, önergemizi oylamadınız, önergemizi oylamadınız.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Oylandı, oylandı.

(DEM PARTİ sıralarından gürültüler)

SÜMEYYE BOZ (Muş) – Oylamadınız, oylamadınız.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) – Oldubittiye getiremezsiniz bu şekilde.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Demokrasi bu mu? Demokrasi bu mu? Oylamıyor bile ya! Oylatmadınız bile! Demokrasi bu mu?

SELMAN ÖZBOYACI (Konya) – Oylandı, oylandı.

BAŞKAN – …okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

(DEM PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Okutuyorum:

21/5/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 21/5/2024 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 Murat Emir

 Ankara

 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İzmir Milletvekili Murat Bakan ve arkadaşları tarafından “Emniyet Teşkilatında görev yapan personelin yaşadığı sorunların araştırılması” amacıyla 10/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (590 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 21/5/2024 Salı günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

(DEM PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Demokrasiden anladığınız bu kadar işte.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Önergemiz oylanmadı Sayın Başkan. Önergemizin oylanmasını istiyoruz. Olmaz. Önergemizi oylamadınız. Oldubittiye getirerek önerge oylanmaz.

BAŞKAN – Bir dakika…

Sayın Grup Başkan Vekillerimiz, her Grup Başkan Vekili elbette kendi siyasi partisini temsil etmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde de biz bütün Grup Başkan Vekillerine saygı duyarak bir işlem yapıyoruz. Bu süreci devam ettirdiğimiz zaman bu oylamaya yarın sabah bile gidemeyeceğimizi gördük. Her lafa cevap verilince gecikti.

SÜMEYYE BOZ (Muş) – Gerekirse sabaha kadar tartışılır Sayın Başkan.

BAŞKAN - Dolayısıyla siz her zaman söz istediğinizde verdim ve hiç sözünüzü kesmedim, söz vereceğimi söyledim ama gündeme de girmemiz lazım, saat yedi oldu.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bunu tartışmıyoruz Sayın Başkan.

Sayın Başkan, biz önergemize oy kullanamadık.

SELMAN ÖZBOYACI (Konya) – Takip edin, takip edin!

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Başkanım, öyle bir şey olmaz! Biz kullandık, olmaz Başkanım!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bakın, biz daha tartışmayı devam ettiriyoruz, siz oldubittiye getirdiniz. Sonuçta, bir Başkan… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Çocuk parkı mı burası!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Divanla konuşuyorum bir müsaade edin, Divanla konuşuyorum!

CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Ya, hep sen konuşuyorsun zaten!

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Takip etseydiniz, takip etseydiniz!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, biz önergemizin oylanmasını istiyoruz çünkü tartışma bitmedi ve siz oldubittiye getirdiniz; olmaz!

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Her şeye cevap vermek zorunda mısınız! Takip etseydiniz!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Böyle bir şey kabul edilemez Sayın Başkanım, yaptığınız hukuksuz, İç Tüzük’e de aykırı, tartışma devam ederken oylama yapamazsınız.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat Bakan’a söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Daha verdiğin önergeyi oylayamıyorsun!

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bağırmaktan oy vermeye sıra gelmiyor, ondan oluyor bu işler!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Ya, ne alakası var! Tartışma bitmeden oylama mı yapılır?

CHP GRUBU ADINA MURAT BAKAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Ya, Sayın Başkan, böyle bir şey olur mu?

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Bu ne? Müdahale edecek misiniz?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Hangi önergenin tartışması bitmeden oylanıyor, ben soruyorum ya, böyle bir usul var mı? Tartışma bitmeden önerge sunulur mu? Lütfen yani böyle bir şey var mı!

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Sizin tutumunuzdan kaynaklı bu söyleniyor, sizin tutumunuzdan kaynaklı bu söyleniyor!

MURAT BAKAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, değerli arkadaşlar…

Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir dakika…

Değerli milletvekilleri, bir dakika…

Sayın milletvekilleri, çok rica ediyorum… Söz atan milletvekili on adım atınca diğer milletvekilinin yanına gitme şansına sahip.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Yanlı davranmasanız böyle söyleyemez!

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – Neye çağrı yapıyorsunuz?

BAŞKAN – Oradan bağırarak gündemimizi bize uygun olmayan, Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmayan bir tavırdan dolayı kimseyi uyarmak istemiyorum.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Demokratik davranmaya çağırıyoruz sizi!

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Başkanım, size bağırıyorlar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Milletvekili.

MURAT BAKAN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Polisler intihar ediyor, Türkiye’de tüm meslek grupları içerisinde en çok intihar vakası olan -ve daha da dramatik- en çok cinnet vakası olan meslek grubu polislik mesleği. Bizim elimizdeki verilere göre beş ayda 25 tane polis intihar etti. Geriye doğru baktım, daha önce ne zaman Meclis gündemine getirmişiz diye? 2015'ten bugüne defalarca bu konuyu Meclis gündemine getirmişiz. Bundan üç yıl önce, 23 Haziran 2021'de yaptığım konuşmada diyorum ki: “Eğer bu Meclis araştırması önergesini reddederseniz bundan sonra intihar eden, intihara teşebbüs eden tüm polislerin sorumlusu siz olursunuz.” Önerge o zaman AKP-MHP oylarıyla reddedildi. Daha sonra 2022 yılında 2 ayrı önerge, yine “Birlikte araştıralım, çözelim.” dememize rağmen reddedildi.

Kimse sormuyor “Bu polisler neden intihar ediyor?” diye. Hayatının baharında, delikanlı çağında bu mesleğe severek, isteyerek girmiş bir polis memuru neden intihar eder? Peki, emekliliği gelmiş, yirmi beş yıl görev yapmış, artık çocuklarının mürüvvetini göreceği yaşta bir emniyet müdürü neden intihar eder? Geçmişte intihar oranı en çok genç polis memurlarındaydı, şimdi genci yaşlısı, son zamanlarda emniyet müdürleri de intihar ediyor. Hiç mi merak etmiyorsunuz arkadaşlar bu insanların derdi ne diye? Polis ya şehit olduğunda haber olacak ya intihar ettiğinde. Vatanı için canını vermekte tereddüt etmeyen, ülkesine bu kadar bağlı bu çocuklar neden kendi canlarına kıyıyorlar? 23 yaşında bir polis memuruydu Halil, intihar etmeden önce yaptığı bir paylaşımda “İntiharın eşiğine geldim, aile düzenim kalmadı. Büro amiri hakkında 6 sayfa rapor tuttu bir abimiz, yapılan tüm mobbingleri anlattı ama hiçbir şey değişmedi. CİMER’e defalarca yazı yazıldı, bir şey değişmedi. 12/12 çalıştığımızla alakalı mahkemeye dava açtı bir arkadaşımız, bir şey değişmedi. Biz de insanız ve insanca çalışmak istiyoruz. Ben intihar edince cenazeme ne İlçe Emniyet Müdürü gelsin ne İstanbul Emniyet Müdürü gelsin ne de İçişleri Bakanı gelsin, hepsinin vebali boynunadır.” diyordu.

Polisin çalışma koşulları çok ağır değerli arkadaşlar. Angaryası, ek görevi, 12/12, 12/24, onlarca mesai düzeni var, “İkinci bir emre kadar…” anonsuyla başlayan, bitmek bilmeyen çalışma temposu var polisin. Ağır mobbing, amir tahakkümü, atama, tayin ve terfilerin hatırlı kişiler aracılığıyla yapılması, daha da vahimi tarikat-cemaat dengesi gözetilerek o aidiyete göre yapılması; haftada 40 saat çalışması gereken polisin tek kuruş fazla mesai ücreti almadan haftada 59-60 saat çalışması, 130 bin polis 1’inci şarkını yapmamışken 2’nci şark zulmü… “Emekli polis” dersen perişan, çaresiz; karnını zor doyuruyor.

Devletin kamu denetçisi on yıl önce rapor yazdı, dokuz yıldır da bu kürsüden biz haykırıyoruz, “Polisin çığlığını, feryadını duyun.” diyoruz; sesimizi duyan yok, polisin derdiyle dertlenen yok. Polis garip, polis kimsesiz, polis sahipsiz; kurumsal olarak sahipsiz, sendikası yok, başı sıkıştığında ona sahip çıkacak bir mekanizma yok. Tüm gelişmiş ülkelerde polis sendikası var; Kongo’da yok, Moritanya’da yok, Mozambik’te yok, bir de bizde yok.

Arkadaşlar “Ben mesleğime âşıktım. Küçük düşürdüler. Tükendim, ruhumu erittiler. Allah’ım sen yardım et.” diyen ve canına kıyan Semanur’u ben unutmadım; babasına sözüm var, size de unutturmayacağım. (CHP sıralarından alkışlar)

Arkadaşının yerine AKP Mezitli İlçe Başkanlığında görevliyken “Sen sokak kadını gibi sokak kadını ağzıyla konuşuyorsun.” denilerek amiri tarafından hakaret edilen, AKP ilçe sekreterinden özür diletilen, sonrasında Şube Müdürüne “Müdürüm, ben ay yıldızlı üniforma taşıyan şerefli bir Türk polisiyim.” diye karşılık verince İlçe Başkan Yardımcısı “Bunların başını ezeceksin ki karşılık veremesinler.” dedikten kısa bir süre sonra hayatına son veren Nagihan’ı da unutmadık, unutturmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar) Personelini aşağılamak, tehdit etmek, meslekten etmek, küçük düşürmek, yalancı konumuna koymak en iyi yaptığınız iş olsa gerek. “Her insanın bir gururu vardır. Ben o lafları kaldıramadım.” diyen Mehmet Ali, biz seni unutmadık; meslektaşlarına, arkadaşlarına sözüm var, unutturmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar) “Ben aç susuz yaşarım ama onuruma, şerefime, davama yapılan aşağılamayla yaşayamam.” diyen, canına kıyan Alpaslan’ı unutmadık; babasına, annesine, kardeşlerine sözüm var, unutturmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MURAT BAKAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, polis intiharları sayıdan ibaret değil, polis intiharları istatistik değil, her biri bir can, bizim evlatlarımız, bizim kızlarımız, bizim oğullarımız, yeğenlerimiz; işçi çocuğu, memur çocuğu, esnaf çocuğu, çiftçi çocuğu, içlerinden birinin anası, babası villada, yalıda oturmuyor. Bu işin vebali var, bu vebale ortak olmayın, hiçbiriniz bu vebale ortak olmayın. Az önce görüşülen öneride AK PARTİ'li arkadaşımız dedi ki: “Hukuk ve vicdana göre ret oyu kullanıyoruz.” Şu konuda hukuk ve vicdana göre hep beraber bir olumlu oy kullanalım, şu polislerin sorunlarını birlikte çözelim.

Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel’in bir sözü var: “Yalnız değilsiniz, karıncanın kardeşi var.” Ben de buradan polislere sesleniyorum: Yalnız değilsiniz, karıncanın kardeşi var; polisin kardeşi var, o da Cumhuriyet Halk Partisidir.

Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Saadet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Hasan Ekici.

Buyurun Sayın Ekici. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA HASAN EKİCİ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Mülakat, torpilin maskesidir. Mülakatla değil, liyakatle kazandır. Mülakat, emeklerin düşmanıdır. Mülakat, liyakatin katilidir. Mülakat, adaletin kara lekesidir.

Değerli milletvekilleri, Emniyet teşkilatında görev yapan personellerin yaşadığı sorunlara dair Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği grup önerisi üzerine Gelecek-Saadet Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Konuşmama başlamadan önce, bundan yüz altmış yıl önce 21 Mayıs 1864’te ana vatanlarından sürgün edilen Çerkez kardeşlerimizin acısını paylaştığımızı ifade etmek istiyor, sürgün sırasında hayatını kaybeden kardeşlerimizi rahmetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, her bir meslek kesimini yalnızca özel günlerinde anarak ve özel günlerini tebrik ederek onları anlamış olmuyoruz. Maalesef, özel günlerinde tebrik edilmeleri onların sorunlarını çözmüyor. Avukatlar Günü’nü kutluyoruz, avukatların yarısı yoksullukla mücadele ediyor. Tıp Bayramı’nı kutluyoruz, doktorlarımız şiddete maruz kalıyor, yurt dışına gitmek için fırsat arıyor. Öğretmenler Günü’nü kutluyoruz, bu ülkede öğretmen öldürülüyor. Polis Haftası’nı kutluyoruz, polisler intihar ediyor.

Değerli milletvekilleri, can güvenliğimizin teminatı olan, sokaklarda rahatça yürüyebilmemiz ve kendimizi güvende hissedebilmemiz için canını hiçe sayan polislerimiz canlarına kıyıyor. Peki, polislerimizin geride eşlerini, evlatlarını, analarını, babalarını bırakıp kendi canlarına kıymasının sebepleri neler? Bunları konuşmamız ve artık bu sorunları çözmemiz gerekiyor. Size geçtiğimiz aylarda basına yansıyan bir haberin bazı kısımlarını aktarmak istiyorum. Emniyet Teşkilatı Sendikası Genel Başkanı, dün akşam saatlerinde, İstanbul'da henüz üç aylık polis memuru E.G.’nin, beylik tabancasıyla görevi başında intihar ettiğini söyledi. Genel Başkan, E.G.’yle birlikte son bir haftada intihar eden polis sayısının 6’ya çıktığını ifade etti. Emniyet Teşkilatı Sendikası, son günlerde anormal bir şekilde artan polis intiharlarıyla ilgili olarak TBMM Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığına polis intiharlarının araştırılmasına dair talep yazısı gönderdi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise yaptığı açıklamada polis intiharlarıyla ilgili olarak meslek dışı sorunları gerekçe gösterdi. Bakın, haber böyle.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HASAN EKİCİ (Devamla) - Haberden bir bölüm daha okuyacağım müsaadenizle: “Hâlen aktif olarak görev yapan 5 polis memuru adlarının açıklanmaması kaydıyla, hukuki boşluk, sendikasızlık ya da toplumda yalnızlaştırılan bir meslek grubu olma gibi sebeplerle idarecilerin usulsüzlüklerine, amir baskısına ya da insanca yaşamı engelleyen çalışma saatlerine itiraz edemediklerini ifade etti.”

Şimdi, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya soruyorum: Siz, polislerimizin sesini duydunuz mu? Ağır çalışma koşullarını düzeltmek ve polislerimizin yaşadığı diğer sorunları çözmek için gerekli adımları attınız mı veyahut atıyor musunuz? Siz, canına kıyan polislerimizin yaşadığı acıdan kendinizi sorumlu tutuyor musunuz? Eğer Sayın Soylu, bu intiharların hâlâ meslek dışı sorunlardan kaynaklandığını düşünüyorsa ve Sayın Yerlikaya da aynı görüşteyse onlara Fırat'ın kenarında bir kuzuyu kurt kapsa kuzunun hesabının Ömer'den sorulacağına dair sözü hatırlatmak istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Meriç, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

51.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, kamu çalışanlarının sorunlarına ilişkin açıklaması

MELİH MERİÇ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tüm çağrılarımıza rağmen kamu çalışanlarımızın sorunları kalıcı bir çözüme ulaştırılamıyor. Üniversitelerdeki memurlara yönelik tayin yönetmeliği, görev puan sistemi talebi göz ardı edilmektedir. AKP Hükûmeti taşeron işçilerin özlük haklarına yönelik hiçbir çalışma yapmadan kadro vermiş ancak taşeron çalışanları sorunlarla baş başa bırakılmıştır. Devlet memuru statüsündeki koruma ve güvenlik personeli çelişkili biçimde “özel güvenlik” olarak adlandırılmakta, memur güvenlik personelinin başına memur olmayan kadroda amirler tayin edilmektedir. AKP iktidarı kamuda çalışma barışını tamamen bozmuştur. Bu sebeplerden ötürü kamu çalışanlarımız verimli olamıyor, huzur bulamıyor. “Bir olacağız” diyenler kamuda birliği zedelemiştir, “diri olacağız” diyenler diriliği bozmuştur.

Buradan sesleniyorum: Kamu çalışanlarımızın sorunlarını kalıcı biçimde çözün, mağduriyetlerin önüne geçin.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Murat Bakan ve arkadaşları tarafından, Emniyet teşkilatında görev yapan personelin yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla 10/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Ayyüce Türkeş Taş...

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; ben de İYİ Parti adına, polis intiharlarının önlenmesi amacıyla sendika hakkı politikaların belirlenmesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce de hem bundan seksen yıl önce yaşanan Kırım Tatarları sürgününü hem de Çerkez sürgününü kınadığımızı bir kere daha tekrar etmek istiyorum.

Yaşadığımız toplum içinde her sokakta veya caddede görmeye alıştığımız polisin sık sık intihar olaylarıyla basında gündeme gelmesi hiç şüphesiz ki üzücü ve toplum nezdinde çözülmesi gereken çok önemli bir problemdir. Açıklanan rakamlara göre 2020'de 35; 2021’de 109; 2022’de ise 105 polisin çeşitli nedenlerle intihar ettiği görülmektedir. Bu rakam 2023 yılında biraz gerilemiş olarak karşımıza çıkmaktadır. 2024 yılının ilk dört ayında 24 polisin intihar ettiğini basından öğrenmiş bulunmaktayız. Basına yansıyan rakamlara göre son beş yılda 450; son yirmi yılda ise binin üzerinde polisin intihar ettiği görülmektedir. Bu intiharların temel sebepleri mesleğin getirdiği zorluk, adaletsizlik, başarının ödüllendirilememesi, iş yükü ve değersizlik hissidir. Yine, personel alımında adil davranılmayarak personel kaynağının referanslı personelden seçilmesi de sorunlu bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Atama ve terfilerde de başarı ve liyakat kriterleri dikkate alınmamaktadır.

Polislerimizin düzenli bir çalışma sistemleri de yoktur. Amirin inisiyatifine bağlı bir çalışma düzenine sahip olan polislerimizin tüm yapılanlara karşı ek mesai ücretleri de yoktur. Bayramlarda ve diğer tatil günlerinde polis memurları yirmi dört saat esaslı çalışmalarından dolayı görev başındadır. Tatil günlerindeki çalışmaları yıllık iznine eklenmeli, diğer günlerdeki fazla çalışmaları için de saatlik ek mesai ücretleri ödenmelidir. Aynı durum rütbeli polislerimiz için de geçerlidir. Emniyet görevlilerimiz ne yazık ki harcadıkları emek ve gösterdikleri fedakârlığın karşılığında da adaletli ücret alamamaktadır.

Millet ve devlet olarak ne zaman bir sıkıntıya düşsek canını ortaya koyarak hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan polisimiz, kendisine bir şey talep ettiğinde sahipsiz ve yalnız bırakılmamalıdır. Bu sahipsizlik, polislerimizin yaşadığı diğer sorunlarla ve eksikliklerle de birleşerek maalesef intihar olaylarının da başlıca sebepleri arasında yer almaktadır. Devletin kişilere ulaşan ve otoriter eli olan polisin intihar etmesi görmezlikten gelinmeyecek kadar önemli bir vakadır diyoruz. Bu sebepten ötürü verilen önergeyi destekliyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Heval Bozdağ.

Buyurun Sayın Bozdağ. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) – Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikli olarak, intiharlar politiktir. Kapitalist sömürü düzeni ve iktidar ilişkileri, bürokratik yozlaşma ve beraberindeki çürüme işçi, emekçi, öğrenci, geniş toplum kesimlerini, ekonomi başta olmak üzere, her türlü baskı altında tutmaya çalışmanın intiharların sebebi olduğunu biliyoruz. “İntiharlar psikolojiktir.” denilerek meşrulaştırılmaya, kişiyi intihara yönelten toplumsal ve maddi koşullar göz ardı edilerek hedef şaşırtılmaya çalışılsa da intiharların sebebi çürümüş sistemdir. İntihar nedenli ölümlerin yüzde 75’inden fazlası düşük ve orta gelirli ülkelerde ve genç nüfusta görülmektedir. Ekonomik kriz ve durgunluk dönemlerinde intihar oranları artmaktadır. Sınıfsal eşitsizliğin, yoksulluğun, ayrımcılığın, adaletsizliğin, yalnızlığın daha derin olduğu, hak arama kültürünün, sosyal destek ağlarının yeterli olmadığı toplumlarda oranlar yüksektir. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre 2013-2022 yılları arası 649 işçi borçları, mobbing ve işsizliğin de içinde olduğu nedenler dolayısıyla yaşamına son verdi. İktidarınız boyunca güvenlik yasaları ve baskılarla iktidarınızı korumaya çalışarak yükselen toplumsal muhalefete, sendikal örgütlenmelere, iktidarınıza yönelik her protestoya, hak arayışına saldırıp anlamak ve çözüm önerileri sunmak yerine toplumu daralttınız. Emekçilere, gençlere, kadınlara ve bir bütün olarak toplumun her kesimine ve muhalefete karşı topyekûn saldırı içerisinde oldunuz. Sonuçta bir polis devleti yarattınız. Bu görevi yapan polislik meslek üyeleri de toplumsallıktan ayrı değil ve onlar da bu durumun sonuçlarından etkilendiler. 2024’ün ilk beş ayında 24 polis intihar etmiş, son yirmi yılda ise binin üzerinde.

Sayın vekiller, intihar bir halk sağlığı sorunudur. Öncelikle bu sömürü düzeninin ortadan kalkması gerekir. Toplumu intihara sürükleyen tüm sosyal ve ekonomik risk etmenleri ortadan kaldırılmalıdır, çalışma ve yaşam koşullarında düzeltmeler sağlanmalıdır. İntiharlar düzene tepki içermesi itibarıyla politiktir. Örgütlü toplum, örgütlü mücadele ve sendikalaşmayla çıkış yolu mümkündür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HEVAL BOZDAĞ (Devamla) – Toplum yalnız olmadığını, birlikte mücadelenin mümkünlüğünü ve değiştirici potansiyelini deneyimlerse, sınıfsal tepki bireysel tepkilerin yerini alabilirse, gittikçe ağırlaşan yaşam ve çalışma koşullarına karşı yapıcı, onarıcı toplumsal ve sosyolojik bir karşı güç oluşacaktır.

Teşekkürler. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Veysal Tipioğlu.

Buyurun Sayın Tipioğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun vermiş olduğu önerge üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türk polisi ülkemizin göz bebeğidir. Bu çerçevede, Emniyet teşkilatımız çağdaş Türkiye Cumhuriyeti devletinin insan haklarına ve insan onuruna dayalı yapısını korumakla görevli en temel teşkilatlarından bir tanesidir. Bu özelliğini koruması için de AK PARTİ hükûmetleri tarafından yaptığımız reformlar ve iyileştirmelerle bu husustaki hassasiyetimizi her zaman ortaya koyduk ve koymaya devam ediyoruz. AK PARTİ iktidara geldiğinde 189 bin olan personel sayısını ikiye katlayıp araç, ekipman, kullandığı teknoloji ve silahlarla Emniyet teşkilatımızı daha aktif, daha etkin, daha rahat hareket edebilen bir teşkilat hâline getirdik. Hükûmetlerimiz döneminde Emniyet teşkilatımız dünya standartlarının üzerine çıkartılmış olup çoğu ülkelere eğitim verecek seviyeye gelmiştir. Bütün bunlar Emniyet personelimizin günlük hayatlarını en iyi şekilde idame ettirebilmeleri, milletimize en güzel şekilde hizmet etmelerini sağlamak için yapılmaktadır ve yapılmaya da devam edilecektir.

Değerli milletvekilleri, sizlerle polis intiharlarıyla ilgili uluslararası verileri kısaca paylaşmak istiyorum: Dünya ülkelerine baktığımızda 2009-2018 yılları arasında yüz binde Fransa'da 34,92; Portekiz'de yüz binde 19,4; Avustralya’da yüz binde 16,1; Amerika Birleşik Devletleri’nde yüz binde 16; Türkiye'de yüz binde 15,7'dir. Yapılan çalışmalar sonucunda ülkemizde yaşanan polis… (CHP sıralarından gürültüler)

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Yani intihar etmeye devam ederlerse mi ancak araştırma komisyonu kuracaksın.

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) - Dinlersen anlatacağım! Müsaade et, bir dinle! Dinle!

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Yani, intihara devam mı diyorsun?

MURAT BAKAN (İzmir) – Matematik bilmiyorsun.

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Önce dinlemesini öğren, dinle! Anlatacağım, anlatacağım. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – “İntihara devam” diyorsanız sözüm yok!

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Meşru mu görüyorsun, meşru mu?

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Yapılan çalışmalar sonucunda ülkemizde yaşanan polis intiharlarının oranı Avrupa ülkelerinden azdır ancak her bir polisimizin canının çok kıymetli olduğunu, tek bir canımızı bile kaybetmeyi kabul etmediğimizi üzülerek ifade etmek istiyorum.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Az olmasından mutluluk mu duyuyorsun? Az olmasına seviniyor musun Başkan?

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, gönül isterdi ki muhalefet partisi bu verdiği önergede samimi olsun, bu yapılanlara gerçekten katkı sunma düşüncesi taşısın, siyasi rant uğruna yapmasın ama size bir tavsiyede bulunacağım…

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – “Gelin, araştıralım.” diyoruz ya!

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Yiğitler otağı, vatan-millet sevdalısı serdengeçtilerin yatağı Emniyet teşkilatından size prim çıkmaz, bunu böyle bilin! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Bağırmana gerek yok!

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Sizler her gün yazılanları okumuyorsunuz!

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Ama siz sözde başka özde başka olmaya devam ediyorsunuz. Bugün toplumun her kesiminde olabilecek…

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – “Gel, araştıralım.” diyoruz ya! “Bir polis bile ölmesin.” diyoruz biz!

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Bize gelen mesajları gönderelim size. Siz farklı bir Türkiye’desiniz!

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Lütfen dinleyin, lütfen dinleyin! Bakın, biz sizin hatibinizi dinledik kardeşim, siz de bizi dinleyin.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – “Gel, araştıralım, bir polisimiz ölmesin.” diyoruz.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Farklı bir Türkiye’desiniz siz, farklı bir Türkiye’de yaşıyorsunuz!

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Ama bu toplumun her kesiminde olabilecek bazı acı vakaları gerekçe göstererek Emniyet teşkilatımıza kara çalmaya çalışmaktan, Emniyet teşkilatımıza ve milletimize şirin gözükmeye çalışmaktan öte başka bir şey değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Kimse kara çalmaz!

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – “Gelin, araştıralım.” diyoruz ya! “Gelin, araştıralım, bir polisimiz bile intihar etmesin.” diyoruz.

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Sözüm ona, Emniyet teşkilatımızın sorunlarıyla gerçekten ilgileniyor, polis kardeşlerimizin hayatına değer veriyorsanız biz sizin böyle olmadığınızı çok net biliyoruz.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Gelin, önergeye “evet” deyin! Önergeye “evet” de, hadi bakalım!

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Nereden biliyorsunuz, pardon? Pardon, nereden biliyorsunuz? Nereden biliyorsunuz?

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Güvenlik güçlerimizi şehit eden terör örgütleriyle arasına mesafe koyamayanlar, bu partilerle iş birliğini sorgulamayanlar, tam tersine, onların kalbi kırılmasın diye ağzını açmayanlar sizlersiniz!

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) – Ya, nereden nereye bağladın! Ne alaka? Ne alaka? Polis intiharlarının bizimle ne alakası var? Ya, bir kere gerçekleri konuşun, çarpıtmayın!

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Hodri meydan! Önergeye parmağınızı kaldırın, görelim samimi misiniz!

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Bunun yerine, Emniyet teşkilatının çalışma şartlarının kötülüğünden dem vuranlar, 1 Mayısta İstanbul’da polise taş atan, sopa atan, ortalığı yakıp yıkan terör sevicilerinin arkasında saf tuttunuz! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Emniyet teşkilatı başımızın tacı! Terör sevicisi sizsiniz!

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Piyon gibi öne sürdüğünüz bu tiplere destek verdiniz. Bu nedenle sizin verdiğiniz önergenin de tavsiyenin de gerçek olmadığını biliyoruz.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Terör sevicisi sizsiniz. Açılım saçılımın hesabını daha vermediniz, terör sevicisi sizsiniz, aynen iade ediyorum size.

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Sokakta hangi tarafta olduğunuzu bildiğimizden burada da sosyal medyada da değiştirmenize kanmıyoruz, kandıramayacaksınız. Siz gerçekten Emniyet teşkilatına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Aynen iade ediyorum, terör sevici bizatihi sizsiniz. Terör sevicisi sizsiniz, aynen iade ediyorum size.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Önergeye “evet” de. Bir polisimiz daha intihar etmesin diyoruz biz.

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – …değer veriyorsanız terör sevici dostlarınızla aranıza mesafe koyun. Bu kapsamda 12/36 çalışma sistemini bütün memlekette uygulamaya başlattık.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Kozmik odalara soktunuz, binlerce polisimiz şehit oldu orada, onun hesabını ver önce.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Önergeye “evet” de.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Kozmik odalara nasıl soktunuz o insanları? Terör örgütlerini kozmik odalara nasıl soktunuz? Nasıl soktunuz, onun hesabını verin.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Bir dakika…

VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Ayrıca, Emniyet teşkilatının bütün sorunlarını çözmek için -otuz beş sene, otuz beş sene onlara hizmet eden, onların içinden çıkan biri olarak; Emniyet teşkilatının, polis teşkilatının bütün sorunlarıyla beraber- AK PARTİ teşkilatları olarak da bizler elimizden geleni yapacağız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Tipioğlu.

MURAT BAKAN (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Önergeye “evet” de.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Öyle kolay değil, binlerce korucu sizin yüzünüzden öldü. Binlerce korucu öldürüldü sizin yüzünüzden, polislerimiz öldürüldü.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Samimiysen önergeye “evet” de. Samimiysen önergeye “evet” de. “Gelin, araştıralım, bir tane polis intihar etmesin.” diyoruz. Samimiysen “evet” de. Önergeye niye “hayır” diyeceksin? Gel önergeye “evet” de, araştıralım; bir polisimiz dahi şehit olmasın, intihar etmesin.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, Kocaeli Milletvekili Veysal Tipioğlu’nun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MURAT BAKAN (İzmir) – Sayın Başkan, inanın yani hayretle, esefle dinledim şu konuşmayı. Dokuz yıldır milletvekiliyim, bu Parlamentoda benimle beraber vekillik yapan arkadaşlarım bilir, ben şu kürsünün erdemine hiç halel getirmemiş milletvekiliyim, neredeyse hiç söz atılmamış bir milletvekiliyim. Dokuz yıldır bu Parlamentoda ben askerin, polisin haklarını savunurum; Millî Savunma Komisyonunda astsubayın, uzman çavuşun hakkını savunurum. (CHP sıralarından alkışlar) Astsubayın tazminatıyla ilgili kanun teklifini ben verdim, uzman çavuşun kadrosuyla ilgili kanun teklifini ben verdim, polislerin özlük haklarıyla ilgili kanun teklifini ben verdim. Her intihar eden polisin ulaşabildiğim ailesiyle telefonda görüşürüm ve görüşmeye devam ederim. Hem şehit asker, polislerin hem de aynı şekilde, intihar eden polis, askerin, uzman jandarmanın derdiyle dertlenen bir milletvekiliyim. Yani bu mevzuda bile ortak bir karar alabileceğimiz, hepimizin vicdanını yaralayan polis intiharlarıyla ilgili bir siyasal polemik yaratmak, bunun üzerinden “Sen teröristsin, sen bilmem nesin…” Ben seninle aynı üslubu kullanmayacağım. Kimseye burada yok “terör sevici, terörist…” Eğer siz samimiyseniz söylediklerinizde…

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) – Biz samimiyiz kardeşim, bu konuda netiz.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Kaldırın ellerinizi ya, kaldırın; çok zor değil.

MURAT BAKAN (Devamla) – Samimiyseniz gelin, beraber polis intiharlarının sebeplerini araştıran bir Meclis araştırma…

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) – Samimi olmayanlar belli, samimi olmayanlar belli. 1 Mayısta polise taş atılırken neredeydin kardeşim?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Dinle, dinle!

MURAT BAKAN (Devamla) – Bağırma oturduğun yerden. Gelirsin, kürsüden konuşursun. Sesin çok çıkıyor diye haklı değilsin.

Değerli arkadaşlar, Sayın Grup Başkan Vekili, Özlem Hanım; beraber çözelim.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Yer çekimini yenebilirsiniz, kaldırın kollarınızı.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Birazdan ne kadar samimisin göreceğiz.

BAŞKAN – Bir dakika, bir dakika, bir dakika…

MURAT BAKAN (Devamla) – Polis intiharlarıyla ilgili madem bu kadar arkadaşımız da hassas, sizin grubunuz da alkışladı, polis intiharlarıyla ilgili bizim Meclis araştırması önergemizi hep beraber kabul edelim, birlikte mücadele edelim, polisin sorununu beraber çözelim eğer siz de dertleniyorsanız polisin sorunuyla.

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ya, buna ne cevap vereceksin? Bir şey dediği yok.

MURAT BAKAN (Devamla) – Kaç tane polis ailesini aradın, kaç tane intihar eden polis ailesini aradın bugüne kadar? Bir tane var mı? (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz.

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) – Otuz beş yıldır ben bu işin içindeyim.

Sayın Başkanım, sataşma var. (AK PARTİ sıralarından “Sataşma var.” sesleri)

BAŞKAN – Ya, ne cevabı verecek, ne söyledi? Polisle ilgili çıkacak bir meseleyi şekillendiren…

Sayın Zengin, buyurun.

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkanım, bu söz üzerine benim almam lazım.

BAŞKAN – Şimdi, değerli milletvekilleri, Sayın Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan milletvekili hiç kimseye sataşmadı.

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) – Sataştı efendim, “Aradın mı?” diye sordu, bana sordu, kişisel olarak sataştı. “İntihar eden polislerden bir tanesinin ailesini aradın mı?” diye sordu efendim.

BAŞKAN – Bu meseleyle ilgili anlayışlı bir tutum sergiledi. Özlem Hanım’dan da destek istedi.

Buyurun Özlem Hanım.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – “İntihar eden polisi aradın mı?” diye sordu Başkanım.

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) – “İntihar eden polisi aradın mı?” diye sordu. Otuz beş senelik bu hizmetim var.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

52.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkanım, bakın, şöyle oluyor: Murat Bey, güzel, sakin sakin konuştu; problem o konuşurken değil, problem bizim arkadaşımız konuşurken atılan laflarda. Bakın, hiç durmadan laf…

BAŞKAN – Nedir onlar?

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – E, artık “Terör seviciliği”ni iade ettim kendisine, eğer oysa; seve seve.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, bakın, işte böyle.

Şimdi, bu laflar atılırken kürsüdeki hatibin bunlara cevap vermesinden daha tabii bir şey olamaz.

Şimdi, Murat Bakan Bey bana bir öneride bulundu. Ben şunu öneriyorum: Bakın, biz bu Mecliste ortak çok iyi işler yaptık ama o işi yapmanın bir raconu var, bir tarzı, bir üslubu var. Biz bunu kendi aramızda konuşalım, beraber ortak bir önergeyle bir şey yapacaksak bütün arkadaşlarımızla, elbette biz bunu yaparız ama şunu kabul edemeyiz: “Biz en fazla savunanız; askeri, polisi en iyi biz anlıyoruz.” Bunu kabul etmemizi kimse beklemesin. Biz askerimizi, polisimizi hiç kimseye bırakmayacak kadar, sonuna kadar savunan bir partiyiz. O yüzden, yapacaksak böyle yapalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MURAT BAKAN (İzmir) – Hep beraber sahip çıkalım, hep beraber.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Siz verin.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Siz verin, biz destekleyelim. Vallahi, bakın, siz verin, biz destekleyelim.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Beraber yapalım, çalışalım, gruplarımızda değerlendirelim, seve seve.

MURAT BAKAN (İzmir) – Tamam, memnuniyetle.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Ama böyle değil yani.

CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Sataşma vardı efendim.

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) – Sataşma var…

BAŞKAN – Buyurun.

53.- Kocaeli Milletvekili Veysal Tipioğlu’nun, İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkanım, öncelikle, ben otuz beş sene üniformasını giydiğim, şanla şerefle hizmet ettiğim, Emniyet teşkilatının haklarını savunma noktasında zannediyorum ki… Önergeyi veren Sayın Bakan -gölge bakan, soyadı gibi, gölge içişleri bakanı- bunu bir oyun zannediyor.

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Yine söz hakkı doğdu; küçümsedi.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Ya, biz burada konuştuk, ortalığı karıştırmayın.

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) – Şimdi, tabii, niye zannediyor? Twitter’da teşkilat dizisinin silahlarını gerçek zannedip Emniyet teşkilatını göreve davet ediyor. Bu bir oyun değil, Behzat Ç. değil, Behzat Ç.’ler yok poliste, bu ülkede yiğitler var, yiğitler otağı var. Tekrar söylüyorum size: Bu yiğitler otağından, vatan için, bayrak için serden geçen yiğitler otağından size siyasi prim çıkmaz, bunlar vatansever evlatlardır; bunları şey yapamazsınız.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Konuşuyor işte, konuşuyor.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Ya, o işleri siyasi prim kullanma alışkanlığı sizde var. O alışkanlık sizde var.

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) – Siz önce 1 Mayısta taşlayanların arkasında niye durdunuz; onu söyleyin.

BAŞKAN – Evet…

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Sayın Hatip, biz anlaştık, karşılıklı ortak olarak bir önerge vereceğiz, merak etmeyin, araştıracağız yani.

CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Behzat Ç’yi de çağır, Behzat Ç’yi çağırın da birlikte oynayın.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Beraber şimdi konuştular, ortak…

CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Tamam işte, onu da çağırın, birlikte oynayın.

MURAT BAKAN (İzmir) – Sayın Başkanım, sadece tutanaklara geçsin diye söylüyorum: Özlem Hanım bizim verdiğimiz mesajı aldı, biz birlikte çalışacağız. Daha önce de biz bunu Millî Savunma Komisyonunda, İçişleri Komisyonunda yaptık. İş birliği içinde polis intiharlarıyla ilgili bir çalışma yapacağız; bizim için yeterli.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, polisin, jandarmanın, uzman çavuşların Türkiye Büyük Millet Meclisinin göz bebeği olduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Polisimiz, jandarmamız, uzman çavuşumuz Türkiye Büyük Millet Meclisinin göz bebeğidir; Allah onlara yardım etsin, sağlıklı hizmetler nasip etsin. (AK PARTİ, CHP, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Emir, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

54.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin ile Kocaeli Milletvekili Veysal Tipioğlu’nun yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkanım, sizin de isabetle söylediğiniz gibi, elbette askerimiz, polisimiz, kolluk güçlerimiz göz bebeğimizdir, ayaklarına taş değmesin ve bu çatı altında da bunun aksini düşünecek kimse yoktur; ona inanıyoruz. (AK PARTİ sıralarından “Var, var” sesleri) Dolayısıyla bunun bir siyasi prim malzemesi gibi görülmesini asla kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Eğer, bu bizim grup önerimizde bir yanlışlık var ise söyleyin. Eğer birlikte çalışıp yani bizim önergemizi oylamakta zorluk çekiyorsanız, biz ona da varız, yeter ki bunu bir siyasi prim elde etmek gibi veya racon kesmek gibi algılamak yerine askerimizin, polisimizin güncel sorunlarını ve özellikle intihar gibi yakıcı sorunlarını çözmek noktasına bu Meclis el koysun.

Teşekkür ederim.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Murat Bakan ve arkadaşları tarafından, Emniyet teşkilatında görev yapan personelin yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla 10/5/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- Ankara Milletvekili Aylin Yaman’ın, (2/1960) esas numaralı Sosyal Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/53)

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2/5/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/1960) esas numaralı Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan gündeme alınması hususunu saygılarımla arz ederim.

 Aylin Yaman

 Ankara

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi olarak Ankara Milletvekili Aylin Yaman’a söz veriyorum.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

AYLİN YAMAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünya nüfusu, uzayan ömür ve düşen doğurganlık sonucu toplam nüfus içinde genç nüfus oranının azalması ve yaşlı nüfusun payının görece artmasıyla yaşlanma sürecine girmiş, Türkiye’de de yaşlı nüfus oran ve sayı olarak artmıştır. Ülkemiz artık nüfus artış hızının yavaşladığı -ki binde 7,1’dir- doğurganlık hızının azaldığı -1,51’dir- doğuşta beklenen yaşam süresinin ortalama yetmiş yedi buçuk yıl olduğu bir ülkedir. Son yirmi yılda 65 yaş üstü nüfus sayısal olarak tam 2 katına çıkmış, yaklaşık 8,5 milyon vatandaşımıza ulaşmıştır; en büyük artış ise 75 yaş üstü yani esas olarak bakım ihtiyacı olan vatandaşlarımızda gerçekleşmiştir. Bugün 3 milyonu geçen 75 yaş üstü vatandaşımızın 18 bini Aile Bakanlığına, 18 bini özele ve yaklaşık 3 bini Millî Eğitim Bakanlığı ve belediyelere ait olmak üzere yaklaşık 40 bin yatakla ya da aile ortamında bakım ihtiyacı sağlanmaya çalışılmaktadır. Tekrar vurgulayalım: Bizlerin de istediği yaşlının ev ortamında, hijyenik ve şefkatli koşullarda bakılmasıdır fakat günümüz koşullarında bakım ekonomisi aileyi desteklememekte, bakım vermek için istihdamdan kopan aile bireyi -ki bu çoğu zaman kadın olmakta- bakımın finansmanını karşılayamamaktadır. 15-64 yaş grubundaki her 100 kişi için 65 yaş ve üzeri kişi sayısı demek olan yaşlı bağımlılık oranımız 2000’li yılların başında yüzde 8,8 iken bugün yüzde 14,5’e yükselmiştir. Bu durum, yaşlısına en iyi koşullarda bakmak isteyen aileler için derin bir endişe nedeni, yaşlımızın kendisine ise onurlu bir yaşam sürebilme kaygısını getirmektedir. Sadece 75 yaş üstünün bile yüzde 1,3'üne yetecek kadar yatak bulunmakta o da özeldeki yatakları da sayar isek. Fakat bugün yatak sayısındaki azlığa değinmeyeceğim. Bugün, kanun değişikliği gerektiren, hepimizin yaşlısını ilgilendiren başka bir konudan bahsetmek istiyorum.

Ülkemizde huzurevleri, bakım ve rehabilitasyon merkezleri ve aktif yaşam merkezleri, kısacası, yaşlının hizmetine sunulan tüm sosyal hizmet kuruluşları Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Oysa bu yaş grubunun ortalama yüzde 80’inde hipertansiyon, diyabet, kalp hastalıkları, böbrek yetmezliği, astım gibi kronik hastalıklar bulunmaktadır. Fiziksel sorunlarla beraber psişik sorunlar da bakım sürecini son derece kompleks hâle getirmektedir. Bu yaş grubunun bakım süreçlerini sağlık profesyonelleriyle yürütülmesi, yataklı tedavinin âdeta palyatif bakım yaklaşımıyla hatta mümkünse aynı kampüste ve medikal altyapıyla sürdürülmesi hayati önem taşımaktadır. Özellikle 85 yaş üstünde demansa, diyabete, kardiyovasküler ve akciğer hastalıklarına, depresyona, uyku bozukluklarına, beslenme sorunlarına, kas, iskelet zayıflıklarına bağlı düşmelere çok sık rastlanmaktadır. Bu yaş grubunda çok sayıda kullanılan ilaçlar ve yan etkileri, ağız ve diş sağlığı, işitme problemleri, görme problemleriyle hayata yeterince katılamama gibi sorunlar ancak profesyonel sağlık ekibi desteğiyle çözülebilir. Kısacası, yaşlılarımızın bakımında ve kaliteli yaşamında aslında bu bakımevlerinin Aile Bakanlığı değil, Sağlık Bakanlığı kontrolünde olması gerekmektedir. Aile Bakanlığının yaşlı bakımına bakışı daha çok tesis ve fiziksel güvenlik üzerinedir. Tüm denetim formlarından ve bütçe döneminde konulan kurumsal hedeflerden de görebilirsiniz bunu. Oysa bir yaşlı bakım merkezinde ve tüm uzun süreli bakım sistemlerinde denetimlerinizi tesis güvenliği kadar yaşlının sağlık koşulları üzerine de kurgulamalısınız. Uluslararası kabul gören bası yarası oranları, yaşlı düşme oranları, kas kitlesi takibi, kognitif değerlendirmeler, polifarmasiye bağlı yan etkiler, yaşlı beslenme endeksi, öz bakım endeksi gibi tıbbi kriterlerle yaşlınızı takip etmelisiniz ve bunu Sağlık Bakanlığı bünyesindeki sağlık profesyonelleriyle yapmalısınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLİN YAMAN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

AYLİN YAMAN (Devamla) – Bu durum, aynı zamanda Aile Bakanlığı yetkililerinin bilgi sahibi olmadıkları konuda riskli bir sorumluluğu almalarına da neden olmaktadır. Bu nedenle, huzurevleri, bakım ve rehabilitasyon merkezleri ve aktif yaşam merkezlerinin Sağlık Bakanlığına devrini sağlayacak bu kanun teklifinin kabul edilmesi tüm yaşlılarımız için hayati önem taşımaktadır.

Dün, Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye'deki doğurganlık hızına vurgu yapmış ve 2023 yılında hesaplanan 1,51'in milletimiz için bir varoluşsal tehdit olduğunu belirtmiştir. Doğurganlık hızının azalmasında çok değişik nedenler olmakla birlikte en önemlisi derin yoksulluktur. Değil 3 çocuk, 1 çocuğun bile layığıyla büyütülmesi mümkün değildir. 3 çocuk için harcanan çaba, mutlaka yaşlı nüfusumuzun kaliteli bakımına da harcanmalıdır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Sayın Taşkent, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

55.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, kamuda tasarruf paketi kapsamındaki kısıtlamalarla yerel basının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığına ilişkin açıklaması

AYÇA TAŞKENT (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, yerel basınımız, pandemiden bu yana ekonomik darboğaz içinde, şimdi de kamuda tasarruf paketi kapsamındaki kısıtlamalarla tamamen yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Yerel basının tek geliri, gazete abone satışları, reklamlar ve resmî ilanlardır. Şimdi getirilen kısıtlamalarla yerel basının bu gelirlerinde ciddi azalma yaşanacaktır. Kâğıt, kalıp ve mürekkep gibi malzemelerin döviz cinsinden fiyatları artmış, medya kuruluşlarının girdileri dolar bazında yüzde 50'ye varan oranlarda yükselmiş, genel giderlerdeki artışın da etkisiyle yüzlerce yerel medya kuruluşu kapanma noktasına gelmiştir. Bu ortamda uygulamaya konulan kamuda tasarruf paketi âdeta yerel basının idam fermanıdır. Yerel basının yaşatılması için tüm bu olumsuz uygulamaların iptal edilmesiyle ilgili… (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Birleşime yirmi dakika ara vereyim.

Kapanma Saati: 19.31

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER : Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor, gündemin “Kanun Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Kırşehir Milletvekili Necmettin Erkan ve Denizli Milletvekili Şahin Tin ile 86 Milletvekilinin Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine devam edeceğiz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kırşehir Milletvekili Necmettin Erkan ve Denizli Milletvekili Şahin Tin ile 86 Milletvekilinin Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2138) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 110) [(*)]

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

15 Mayıs 2024 tarihli 82’nci Birleşimde İçtüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan 4’üncü maddenin son önergesinin oylama işleminde kalınmıştı.

Önergeyi hatırlatmak amacıyla tekrar okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinde geçen “aşağıdaki şekilde” ibaresinin “aşağıdaki biçimde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Ali Bozan Nejla Demir Nevroz Uysal Aslan

 Mersin Ağrı Şırnak

 Zülküf Uçar Mehmet Kamaç Onur Düşünmez

 Van Diyarbakır Hakkâri

  Heval Bozdağ

  Ağrı

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Şimdi, 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 İsa Mesih Şahin Necmettin Çalışkan Mehmet Atmaca

 İstanbul Hatay Bursa

 Sema Silkin Ün Doğan Demir Hasan Ekici

 Denizli İstanbul Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ADEM ÇALKIN (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Konya Milletvekili Hasan Ekici.

Buyurun Sayın Ekici. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

HASAN EKİCİ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz torba kanun teklifiyle ilgili olarak Gelecek-Saadet Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, iktidarın değişmeyen klasiği torba kanun düzenlemelerinin yeni bir versiyonuyla daha karşı karşıyayız. Torbaya attığınız kanuni düzenlemeleri muhalefetin teker teker çekip o torbadan çıkarması, her defasında da “Acaba bu sefer torbadan hangi düzenlemeler çıkacak, şapkadan kaç tavşan çıkacak?” diye düşünmesi âdeta iktidarın hobisi hâline geldi.

Yürürlük ve yürütme maddelerini çıkarırsak bu kez 21 tavşan çıktı bu torbadan. 9 farklı kanunla ilgili düzenlemeleri içeren 21 madde üzerinde milletvekilleri sadece beş dakika konuşabilecek, öyle mi? Dahası, siz iktidar vekilleri Genel Kurula geleceksiniz, konuşmalarımızı dinleyeceksiniz, notlarınızı alacaksınız, muhalefetin önerilerini dikkate alacaksınız, öyle mi? Öyle diyorsanız buyurun, sizi samimiyet testine alalım.

Şimdi, biz size 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’yla ilgili olan torba kanun teklifindeki ilk 2 maddenin vatandaşlarımızı hak kaybına uğratabileceğini, üstelik bu hak kaybının müsebbibi olan kişileri cezadan kurtarabileceğini, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’la ilgili olan 3’üncü, 4’üncü ve 5’inci maddenin uygulamada keyfiyete yol açabileceğini ve düzenlemedeki “haklı gerekçeler” ifadesinin muğlak bir ifade olduğunu ve uygulamada sorun yaratabileceğini, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’yla ilgili olan 6’ncı maddenin içeriğinde hem ciddi belirsizlikler olduğunu hem de yürürlük tarihinin gözden geçirilmesi gerektiğini söylesek bu düzenlemeler üzerinde tekrar çalışacak mısınız?

5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu’yla ilgili düzenleme getiren 7’nci maddeye ilişkin olarak gerekli denetim yapılmadığı için lisanslı depolara koyulan ürünlerin analiz, sınıflandırma, şahit numune gibi uygulamada yaşanan yanlışlıkların sebebi olduğunuzu kabul edecek misiniz?

5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’la ilgili düzenleme yaptığınız 8’inci, 9’uncu, 10’uncu ve 11’inci maddeler için size soruyorum: Komisyona sunulmayan kiralama usulünden dolayı fiyata ne kadar artışın yansıdığına ilişkin analizleri paylaşacak mısınız? Hal Yasası’yla ilgili adım atacak mısınız?

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’yla ilgili düzenlemeler içeren 12’nci, 13’üncü, 14’üncü, 15’inci ve 16’ncı maddelerle ilgili tek bir soru soracağım: Yaklaşık altı ay önce karar aldığınız bir konuda tekrar düzenleme yapma ihtiyacı duymanız devlet yönetiminde var olması gereken ciddiyet ve öngörülebilirlikle çelişmiyor mu?

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’la ilgili düzenlemeler getiren 17’nci, 18’inci ve 19’uncu maddelerde yer alan bir husus üzerine sizlere şu soruyu sormak istiyorum: Reklam Kurulunun internet ortamında oluşan aykırılıklarla ilgili vermiş olduğu içeriğin kaldırılması, erişimin engellenmesi gibi kararlara karşı sulh ceza hâkimliğine başvurarak itirazda bulunma hakkının kaldırılmasının gerekçesi mahkemeye başvurma hakkının ihlalini haklı kılar mı?

6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da değişiklik yapan 20’nci maddeyle ilgili olarak fahiş fiyat ve stokçuluğun doğru tanımlanmamasından kaynaklanan vahim hatalar olabileceği uyarısında bulunuyor ve iktidara “stokçuluk” adı altında yapılan denetimleri hatırlatıyoruz.

Değerli milletvekilleri, torba kanun anlayışını artık terk edelim. İktidarı tüm düzenlemeleri bir pakete koyalım, zaten ittifak olarak yeterli sayıda oyumuz var, tek bir torba kanunun içinde istediğimiz düzenlemeleri Meclisten geçiririz anlayışını terk etmeye davet ediyoruz. Getireceğiniz düzenlemelerin Genel Kurulda hakkıyla tartışılabilmesi için milletvekillerini onlarca maddeye ilişkin eleştirilerini beş dakika içerisinde yapmak zorunda bırakmayın.

Sözlerime son verirken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım, karar yeter sayısı talep ediyoruz önergemizle ilgili.

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) – Senin arkanda kaç kişi var, sayabiliyor musun?

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Fark etmez Sayın Vekilim; usule, içtihada, İç Tüzük’e bir bakın.

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) – Tek derdin o, değil mi? Saklambaç oynamayı… Küçükken hiç saklambaç oynamadın herhâlde; ebe, sobe.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Neyse… Peki, Sayın Vekilim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.19

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER : Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

5’inci madde üzerinde Konya Milletvekili Hasan Ekici ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Elektronik cihazla oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:20.29

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER : Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

5’inci madde üzerinde Konya Milletvekili Hasan Ekici ve arkadaşları tarafından verilen önergenin 2’nci oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Divanda ihtilaf olduğu için oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

Elektronik cihazla oylama işlemini başlatıyorum ve iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Şimdi 5’inci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 5’inci maddesiyle değiştirilen 4054 sayılı Kanun’un 45’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Taraflara,” kelimesinden sonra gelmek üzere “ikinci” kelimesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 Şenol Sunat Dursun Ataş Yavuz Aydın

 Manisa Kayseri Trabzon

 Yasin Öztürk Ayyüce Türkeş Taş Yüksel Selçuk Türkoğlu

 Denizli Adana Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın.

Buyurun Sayın Aydın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YAVUZ AYDIN (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış buluyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şirketlerin soruşturma sürelerinin kısaltılması adaletin hızlı sağlanması açısından yararlı görülmektedir fakat ceza uygulanması riskiyle karşı karşıya kalan şirketlere uygun bir süre tanınması göz ardı edilmemelidir. İdarenin yaklaşımı bir an evvel soruşturmayı tamamlayıp cezai müeyyideyi uygulamak olmamalıdır. Bu yaklaşım hukuk devleti ilkesine uygun değildir. Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 5’inci maddesinde şerhimiz olduğunu ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, küçük çapta ticaretle uğraşarak hayatını idame ettiren esnaflarımız bugünlerde ekonomik sıkıntıyı iliklerine kadar hissederken hükûmet olarak şartları daha da zorlaştırıp esnafı çıkmaza soktunuz. Dalgalı döviz kuru ve enflasyon sarmalı arasına sıkışıp kalmış esnaflarımızın ne zaman yanında olacaksınız? Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Bölge Birliklerine gönderdiğiniz genelgeyle esnaflarımızın kullanmakta olduğu kredilerin faizlerini artırarak esnafın can suyunu kestiniz. Genelgede bulunan “Hazine ve Maliye Bakanlığı faiz destekli kredilerin faiz oranlarında banka tarafından bir miktar faiz güncellemesi yapılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır.” ibaresi çok manidardır. Faizlerin artırılması zorunluluğunun ana sebebi AK PARTİ Hükûmetinin iş bilmez ekonomi politikasıdır. Ülke ekonomisini mahvettiğiniz yetmiyormuş gibi, bunun faturasını esnafa kesemezsiniz. Kullanılmakta olan kredinin faizlerini hangi kriter ve ölçülere göre artırdınız? Esnaflarımızın başa çıkmaya çalıştığı sorunlar yetmezmiş gibi, üzerine bir darbe de siz vurdunuz. Teşbihte hata olmaz; can çekişen esnafın derdine çare olacağınız yerde resmen ateşe körükle gittiniz. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek gelecek adına umut dolu açıklamalar yapar, güzel temennilerde bulunurken alınan bu karardan hiç söz etmemiştir. Güzel haberleri neredeyse davulla zurnayla cümle âleme duyurur gibi açıklarken, zam ve fiyatların artışları konusundaki açıklamaları aba altından sopa gösterir gibi yaptınız. Esnaflarımızın kullanmakta olduğu kredilerin mevcut faizlerini yüzde 7,5’tan yüzde 17’ye, yüzde 8,5’tan yüzde 18’e, yüzde 9,5’tan yüzde 21’e ve her kredi bandında yüzde 10’a yakın faiz artırımına giderek esnafımıza kan ağlattınız. Hazine ve Maliye Bakanlığının esnafı koruması ve desteklemesi gerekirken esnafın çarkına çomak sokması anlaşılabilir bir durum değildir. Hata bir kere yapılır fakat siz esnafa, emekliye, gençlere ve memura yanlış üzerine yanlış yapmaya devam ediyorsunuz. İktidara hatalarından ders çıkarması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor, faiz oranlarının yeniden gözden geçirilerek yapılandırılmasını acilen talep ediyorum.

Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; yaptığı hatalardan ders almayan Hükûmet, açıkladığı kamuda tasarruf tedbirleriyle iyi niyetli bir yönetim anlayışına sahip olmadığını cümle âleme göstermiş oldu. Sarayın masraflarına, 5’li çeteye aktarılan paralara, israf ve savurganlık düzenine dokunmayıp gariban memura gözünüzü diktiniz. Bir tarafta yandaş ve candaş şirketlere, 5’li çeteye vergi indirimi sağlıyorsunuz, diğer tarafta geçimini kıt kanaat sağlayan esnafın kullandığı faizi artırıyorsunuz. Bu yapılan tasarruf tedbiri değildir, insanların hayatını zorlaştırmaktır. Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu’nun söylediği gibi, AK PARTİ iktidarında ne zaman bir Anayasa konusu açılsa peşine tasarruf tedbirleri konusunu açıyorsunuz. Her defasında aynı numaraya başvurdunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

YAVUZ AYDIN (Devamla) - Memurun servislerine göz diktiniz, kamudaki istihdamı ve araç sayısını azaltıyorsunuz, sağlıkta ve eğitimde kesintiye gidiyorsunuz. Fotokopi kâğıtlarını önlü arkalı kullanarak tasarruf sağlayamazsınız.

Bu millet en büyük tasarrufu mevcut iktidara son vererek yapacaktır diyor; Genel Kurulu, esnaflarımızı ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 5’inci maddesinde geçen “kereye” ibaresinin “defaya” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Talat Dinçer Türker Ateş Nail Çiler

 Mersin  Bolu Kocaeli

 Ömer Fethi Gürer Tahsin Becan Şeref Arpacı

 Niğde Yalova Denizli

 Mehmet Tahtasız  Nurten Yontar

 Çorum  Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Yalova Milletvekili Tahsin Becan.

Buyurun Sayın Becan. (CHP sıralarından alkışlar)

TAHSİN BECAN (Yalova) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fahiş fiyat artışı ve stokçuluk cezalarının artırılmasını da içeren Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde söz aldım. Gazi Meclisimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir iktidar klasiğiyle karşı karşıyayız. Yirmi iki yıldır ülkemizi çıkmaza, milletimizi sefalete sürükleyen koşulları bizzat siz yarattınız. Bugün hayat pahalılığı varsa, ekonomik darboğaz nefes almamızı engelliyorsa, ölüm sınırında yaşayan emekliler feryat ediyorsa, emekçiler güvencesizse, piyasalar tedirginse, sosyal güvenlik sistemi çökmüşse, sağlık sistemi piyasanın insafına bırakılmışsa, eğitim sistemi tarikat ve cemaatlere teslim edilmişse bu düzen maalesef iktidarınızın eseridir. Adına “istikrar” dediğiniz bu düzenle yüzyılın çöküşüne imza attınız. Bakın, bugün görüştüğümüz kanunla fahiş fiyat ve stokçulukla mücadele edeceğinizi iddia ediyorsunuz. Peki, biz bu duruma nasıl geldik? Hangi kıstasa göre “stokçuluk” diyeceksiniz? Örneğin, arsalarına arsa katan, dövizlerine döviz katanlara da “stokçu” mu diyeceksiniz yoksa ticaretini yürütmek için enflasyonla mücadele etmek adına yaptığı ticaretin mamulüne üç beş tane mal aldığı zaman buna “stokçuluk” deyip ceza mı vereceksiniz? İktidarınız yıllarca ekonomiyi canlandırmak ve büyümeyi teşvik etmek için üretime değil maalesef tüketime yöneldi. Netice, tüketerek büyüyen hormonlu bir ekonomiyle bugün sıfırı tükettik. Ne yaptık? Para arzını artırdınız, faiz oranlarını düşürdünüz ama yetmedi, enflasyon maalesef kontrolden çıktı; durmadınız “Büyüme, istihdam artışı, fiyat istikrarı.” dediniz. Açıkladığınız orta vadeli programlarla hayatı sattınız, hayalimizi sattınız; tablo ortada, yılın ortasına gelmeden enflasyon tahminini yine yukarıya doğru yuvarladık. “Ekonomide yeniden dengelenme sürecine girdik.” dediniz. On İkinci Kalkınma Planı’yla bütün yükü ücretlinin, dar gelirlinin, fakirin ve fukaranın sırtına yıktık. Geldiğimiz noktada enflasyonist politikaların en açık sonucu olan fahiş fiyat gerçeğiyle yüzleştik.

Bildiğiniz gibi, fahiş fiyat, bir mal veya hizmetin olağan piyasa değerinin çok üzerinde, abartılı derecede yüksek bir fiyattan satılması durumunu ifade eder. Örneğin, doğal afetlerde temel gıda ve sağlık ürünlerine olan talep artar. Kahramanmaraş merkezli depremler ve pandemiler de fahiş fiyatlara yol açtı mı? Açtı tabii. Peki, siz o koşullarda bu gibi engelleri kaldırabildiniz mi? Hayır. Salgın hastalıklar sırasında, bildiğiniz gibi, çatışmaların getirdiği kaotik ortamda üretimde ve tedarik zincirlerinde yaşanan sıkıntılar hepimizin malumu. Hatırlayın, gittiğimiz hiçbir yerde maske bulamadık.

Peki, ne yaptınız? “Türkiye Yüzyılı” dediniz, dertli esnafı, depremzedenin çaresizliğini, ölüm aylığına mahkûm edilen emekliyi, borç batağındaki üreticiyi, işsiz üniversiteliyi, kadınları istihdam dışına gönderdiniz. Şimdi tasarruf tedbirleriyle yaraya merhem olmaya çalışıyorsunuz. Tedbirler çok konuşuldu ama biraz yakından bakalım, halkın yarasına ne kadar derman olabileceksiniz? Bir laf vardır: “Para harcamazsanız para kazanamazsınız.” Zira neyi tasarruf edeceğimizin iyi planlamasını yapmak zorundayız. Malumunuz üzere, tasarruf tedbirleri paketi kapsamında, belediyeler başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarınca gazetelere abone ve reklam verilmemesi karara bağlandı. Tedbir paketinde “kurum faaliyetleriyle doğrudan ilgili olan tanıtım giderleri hariç” şeklinde muğlak bir ifade yer aldı. Tabii, bunu anlamak mümkün değil çünkü ucu açık. Buradan şunu çıkarıyor muyuz? Örneğin, bir belediye herhangi bir alanda ürettiği hizmet ve yatırımı bu kapsama sokup istediğinde reklam verebilecek mi acaba?

Değerli milletvekilleri, bir belediye icraatlarını basın aracılığıyla kamuoyuyla paylaşır, icraatlarını halka duyuran basına abone yasağı getirmek neyin nesi anlamak mümkün değil. Özellikle yerel basının kaynakları zaten yok denecek kadar sınırlıyken, dahası pandemi döneminde gazetelerin özel ilan, reklam ve abonelikleri büyük yara almışken “tasarruf tedbiri” adı altında üç beş gazete aboneliğini ve birkaç reklamı kısıtlamak vicdanlara sığar mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

TAHSİN BECAN (Devamla) – Bir genelgeyle mevcut birçok haber portalı ve yerel gazete kapanacağı gibi, kadrolu çalışan fikir işçileri de büyük ölçüde işsiz kalacak, işten çıkarılacak, bu da hızla artacaktır. Ayrıca, siz eğer gazetelere böylesine örtülü ambargo uygularsanız başka yanlışların da önünü açarsınız. Zira belediyelere ve kamu kurumlarına kesilen faturaların hepsinin kurumlar vergisi, stopajı, katma değer vergisi ödenmektedir. Bunu yapmadığınız sürece işin kaçak yolunu açmış oluyorsunuz. Bu uygulamayla, devlete gelecek vergiyi de yok ediyorsunuz; gazetecileri de yanlış yollara sürüklemek durumundasınız.

Bu vesileyle, alınan yanlış ve haksız kararın düzeltilmesini, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı yıllarındaki mücadelesinden ötürü “fazilet adaları” olarak tanımladığı Anadolu basınının üzerindeki baskının ortadan kaldırılmasını talep ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinde geçen “aşağıdaki şekilde” ibaresinin “aşağıdaki biçimde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Ali Bozan Nejla Demir Mehmet Kamaç

 Mersin Ağrı Diyarbakır

 Nevroz Uysal Aslan Onur Düşünmez Zülküf Uçar

 Şırnak Hakkâri Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ADEM ÇALKIN (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Diyarbakır Milletvekili Mehmet Kamaç.

Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET KAMAÇ (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Hepinizin de bildiği gibi 16 Mayısta Sincan kampüsünde “Kobani davası” adı altında bir duruşma yapıldı ve orada arkadaşlarımız yüzlerce yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Aslında, buraya götüren, giden süreci biraz konuşmak lazım. IŞİD neydi, ne yapıyordu? Doğrusu, Orta Doğu’nun tam da kalbinde bütün insanlığın gözü önünde IŞİD’in bütün insani değerleri ayaklar altına alan faaliyetlerine medeni dünyanın sessiz kaldığı bir zeminde tam da şunlar yaşanıyordu: Ezidiler 73'üncü fermanla karşı karşıya kalıyordu ve bütün dünya buna sessizdi. Gördüğünüz bu resimde çoluk çocuk, kadın, yaşlı Şengal’den çıkarılmış, dağlara sığınmış, susuzluktan ve açlıktan ölümle karşı karşıya kalmış. Doğrusu, bu durum son değildi, Orta Doğu'da IŞİD Musul’u, Tikrit’i ve Irak’ın büyük bir bölümünü altı günde ele geçirdiği bir vasatı yaşarken bu ülkenin içinde de çok ciddi katliamlara imza attı. Şu gördüğünüz resimdekiler Suruç katliamında hayatını kaybedenlerdi. Bununla yetindi mi? Tabii, değil. Şurası -doğrusu bunun resimleri vardı ama ekran başında bizi izleyen halkımız var, sonuçta insan vicdanını çok ağır yaralayan görüntüler olduğu için şu şekilde getirdik- 100 insanımızın canını verdiği Gar katliamı. Peki, bu sürece doğru giderken, bütün dünyada sivil toplum kuruluşları, medeni dünya bu vahşete karşı sağduyu çağrısı yaparken burada siyaset yapan insanların sessiz kalması mümkün müydü? Değildi tabii ki. Peki, ne oldu? Bütün dünyada sivil toplum kuruluşları, siyasetçiler, devletler, Birleşmiş Milletler Genel Kurulundan tutun da Avrupa Birliğine kadar herkes sağduyu çağrısı yaparken evet, biz de sağduyu çağrısı yaptık çünkü bununla karşı karşıya kalanlar bizim de soydaşlarımızdı. Dünyanın herhangi bir yerinde kendi soydaşı için adım atan bu devlet, ben de bu devletin vatandaşıysam eğer, benim soydaşım için de adım atmalıydı. Biz de bu adımı attık ve çağrımızı yineledik. Bunun üzerinden başlayan bir Kobani davası vardı. Zaten mahkeme… Kobani davasının sonucunda dağ fare doğurdu, davanın Kobani davası olmadığı ortaya çıktı, davanın bir siyasi operasyon davası olduğu söylendi.

Şimdi, şuradaki Alp Altınörs -belki aynı ideolojiyi hiç taşımadım, belki aynı etnik kimliği hiç taşımadım- mahkeme ona son sözünü soruyor. Ne diyor Alp Altınörs? “Şengal ne ise Filistin de odur, Kobani ne ise Gazze de odur; benim için hiçbir farkı yoktur. Son sözümü soruyorsunuz, sözdür söylenmiştir, tarihin önündedir; çağrıdır yapılmıştır, halkın belleğindedir, biz sözümüzden dönmeyiz.” diyor, olan ondan sonra oluyor zaten. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Ne oluyor? Arkadaşlarımız Kobani üzerinden savunmalar yaparken mahkeme arkadan dolanıyor, siyasi söylemlerden dolayı arkadaşlarımızı yüzlerce yıl hapis cezasıyla cezalandırıyor.

Peki, bu ilk miydi bu ülkede? Hayır. Şeyh Abdusselam Barzani 1914’te asılırken de aynı şey yaşandı, Seyit Rıza 1937 yılında asılırken de aynı şey yaşandı, aynı hukuksuzluklar işlendi. 75 yaşındaki Seyit Rıza’nın yaşı 67’ye düşürüldü, 18 yaşındaki Fındık Ağa’nın yaşı 21’e çıkarıldı ve idam edildiler. Bu mahkeme kararıyla aslında hukuk şunu söyledi: “2’nci yüzyılında Türkiye Cumhuriyeti kendi 1’inci yüzyılını tekrar edecek.” dedi. Oysa biz diyorduk ki: Hukuk gereğini yapacak, burası özgürlükler ülkesi olacak, burası hepimizin ortak vatanı olacak.

Kürtlerin ünlü bir dengbeji vardır, Şivan Perwer, 4 dilde söylediği şarkısında diyor ki: “Bu ülke ateş altındayken Türkler Kürtlere hitaben dediler ki ‘Ülke ateş altında ve özgürlüğümüz paramparçadır. Biz birlikte hareket edersek kazanabiliriz.’” Sonra Kürtçe diyor ki “…”[(*)]

(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)

MEHMET KAMAÇ (Devamla) – Sayın Başkan, sadece tek bir cümleydi.

Hep beraber çalıştılar ve cumhuriyet kuruldu. Sonra ne oldu?

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) – Artık Türkçe konuşuyor.

MEHMET KAMAÇ (Devamla) – “Kardeşlerimiz dediler ki: ‘Tek millet, tek dil’ dediler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

MEHMET KAMAÇ (Devamla) – …buna karşı çıkanlar da elbette ki ceza, ölüm, sürgün ve işkencelerle karşı karşıya kaldılar. Kardeş halk bu hâle mi düşürülmeliydi?” diyor kendisi. “Yeter artık! Nice güzellikleri ölümlere verdik. Gel be; ey, eşit dil, din, kültür ve toprak kardeşliği; ey özgürce yaşam!” Bizim siyasetçilerimiz tam da bunu söylerken, ozanlarımız tam da bunu söylerken, tarihimiz bu söylemlerle doluyken siyaseti kriminalize etmek için açılan siyasi kumpas davaları bu ülkeye zarar veriyor, bu ülkenin geleceğine zarar veriyor.

Ama ne yaparsanız yapın, biz demokratik siyasetten asla vazgeçmeyeceğiz. Ne yaparsanız yapın, bu ülke bizim de ülkemizdir, sahip çıkacağız. Şu bayraktaki renk eğer kansa orada benim dedemin de kanı vardır, benim atalarımın da kanı vardır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 İsa Mesih Şahin  Necmettin Çalışkan  Mehmet Atmaca

 İstanbul  Hatay  Bursa

 Sema Silkin Ün  Doğan Demir  Mehmet Salih Uzun

 Denizli  İstanbul  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ADEM ÇALKIN (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden İzmir Milletvekili Mehmet Salih Uzun.

Buyurun Sayın Uzun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

MEHMET SALİH UZUN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz teklifin Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu’nda değişiklik öneren maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği denince benim aklıma Türkiye'de sivil siyaset alanları, sivil toplum, sivil örgütlenmeler ve onların başkanları geliyor. Öyle olunca da içimi bir sıkıntıdır alıyor, sormayın gitsin. Değerli milletvekilleri, sizden bir ricam var; bir boş zamanınızda Google’a “Rifat Hisarcıklıoğlu” yazın -“i”yle yazacaksınız, Rifat- ben yazdım, beyefendi yirmi üç yıldır TOBB Başkanı, iki yıla yakın da Başkan Yardımcılığı var, yirmi beş; dört yıl daha görev yapacak, etti yirmi dokuz, yirmi dokuz yıl… Şöyle düşünün, babanızdan bir şirket miras kalsa yirmi dokuz yıl kesintisiz yönetemezsiniz, babanızdan miras kalsa yönetemezsiniz; aşağıdan çocuklar gelir, ortak olurlar yönetime. Sadece o mu, sadece TOBB Başkanı mı? TÜRK-İŞ Başkanı da öyle, Ziraat Odaları Birliği Başkanı da öyle, Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu Başkanı da öyle, hepsi yirmi beşer, otuzar yıl. Peki, nasıl duruyorlar oralarda, nasıl koruyorlar koltuklarını? İktidarla iyi geçinerek. İşte, geçen hafta gördük, şirinlikler yapıyorlardı, o “yeşil pasaport” lafını duyar duymaz alkışlarken elleri patlayacaktı beyefendinin. Biz, hepimiz, Türkiye, bütün toplum kesimleri şimdi şunu bekleyeceğiz öyle mi yani iktidarla iyi geçinerek koltuklarını koruyan başkanlardan o iktidara karşı o toplum kesimlerinin haklarını korumalarını bekleyeceğiz, öyle mi? Öyle mi? Korudular mı şimdiye kadar? Bu ülkede bir buçuk yıl bilim dışı, akıl dışı bir ekonomi modeli uygulandı; 193 ülke var dünyada, 192’sinin tersine bir ekonomi modeli uygulandı, bu arkadaşların gıkı çıkmadı. Bu politikalar yüzünden iş adamları iflas etti, iş yerleri kapandı, TOBB Başkanının gıkı çıkmadı. Bu politikalar yüzünden işçiler sefalet ücretlerine mahkûm kaldı, sendika başkanının gıkı çıkmadı. Bu politikalar yüzünden çiftçilerin mahsulü tarlada kaldı, Ziraat Odaları Birliği Başkanının gıkı çıkmadı; tam tersine, bu kurumların başkanları bu sözüm ona millî ekonomi modeline destek açıklaması yapmak için sıraya girdiler, sıraya.

Değerli milletvekilleri, bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum; Türkiye'de sürekli siyaset kurumunun -iktidarıyla muhalefetiyle topyekûn siyaset kurumunun- verimsizliğinden şikâyet edilir, siyasi partilerden şikâyet edilir, siyasi aktörlerden şikâyet edilir. Elbette haklı şikâyetlerdir bunlar yani yirmi beş otuz yıl koltuk koruma meselesi, problemi siyasette de var; ben bir kalemde siyaseti topyekûn temize çekecek değilim. Ama o şikâyet ettiğimiz siyaset, ama o düzelmesini istediğimiz siyaset nereden beslenecek, nereden güç devşirecek? İki yerden; bir, “academia”; iki, sivil toplum. “Academia” ne zamandır çürümüş zaten, ne zamandır çoraklaşmış; geriye kalıyor sivil toplum. İşte, sivil toplum da böyle. Bütün araziyi kapatmışlar, bütün araziyi. Siyasetin güç devşireceği araziyi 4 kişi kapatmış. İsim veriyorum: TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Başkanı Bendevi Palandöken. 4’ü siyasetin besleneceği sivil toplum tarlasına beton döktüler, beton! Sivil toplumu kuruttular, toplumsal direnci törpülediler, sivil alanı bütünüyle iğdiş ettiler! Gördünüz mü hiç on-on beş senedir etkili bir eylem? Göremezsiniz. Sonra bize, muhalif siyasetçilere diyorlar ki “Bu sivil toplum örgütleriyle, bu sendikalarla, bu odalarla iş birliği yapın.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET SALİH UZUN (Devamla) - Aman ha, bunlarla iş birliği yapılmaz, bunlarla mücadele edilir. Hani, şimdi, son zamanlarda bu “Müzakere mi edeceğiz, mücadele mi?” lafı var ya, moda; işte, tam da bu 4 kişiyle mücadele edilir, bunlarla iş birliği yapılmaz. Bu 4 kişi bu kurumların başında kaldığı müddetçe bunlarla mücadele edilir. Benim kanaatim budur, bu kanaatimi sizlerle paylaşıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım, karar yeter sayısı talebimiz var önergemizle ilgili.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Elektronik oylama yapacağım.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.18

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER : Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Muhammed ADAK (Mardin)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

6’ncı madde üzerinde İzmir Milletvekili Mehmet Salih Uzun ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Kâtip Üyeler arasında ihtilaf olduğundan dolayı elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

6’ncı madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle değiştirilmek istenen 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 53’üncü maddesinin altıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

“Ürün senetleri ve alivre sözleşmelere ilişkin işlemlerde; devir ile bedelin ödenmesi, alıcı ve satıcının diğer yükümlülüklerinin ürün ihtisas borsalarında alım satımına aracılık edenlerce veya takas ve saklama hizmeti aldıkları kuruluşlarca yerine getirilmesi, alım satımın tescili ve alım satıma ilişkin diğer hususlar bu kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak ürün ihtisas borsası tarafından yürütülür ve bu işlemlerden dolayı doğan zararlar borsa tarafından tazmin edilir.”

 Ali Bozan Nejla Demir Mehmet Kamaç

 Mersin Ağrı Diyarbakır

 Nevroz Uysal Aslan Onur Düşünmez Zülküf Uçar

 Şırnak Hakkâri Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET EYUP ÖZKEÇECİ (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Mersin Milletvekili Ali Bozan.

Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ BOZAN (Mersin) - Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Selahattin Başkanın fotoğrafıyla başlayacağım. Biliyorum, Selahattin Başkanın fotoğrafını bu kürsüde görmek bir kısmınızın zoruna gidiyor, bir kısmınıza dert oluyor ama içten içe Selahattin Başkana sempati duyan, dik duruşuna hayran olan AKP'li milletvekillerinin olduğundan da şüphem yok.

Bugün sizlere HDP önceki dönem Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş’ın savunmasından bir mesajını okuyacağım. Selahattin Demirtaş şöyle diyor: “Biz Kürt halkı olarak yüz elli yıldır çözüm arıyor ve ağır bedeller ödüyoruz. Bu dava da bunlardan biriydi. Şimdi artık davanın sonuna doğru gelinirken bir kez daha bütün kalbimle şunu söylemek isterim: Bizim ödediğimiz bedeller barışa vesile olsun. Biz canımızdan bile vazgeçeriz. İnşallah, herkes bütün bu yaşananlardan doğru dersler çıkarır ve müzakere yöntemine, masaya geri dönülür ve halkımıza söz verdiğimiz onurlu barışı sağlamış oluruz.” İşte bunları söyledi sevgili Demirtaş. Bunları söylerken çözüm ve diyalog çağrısı yaptı ama sarayın kin ve öfkesi bitmedi, bitmiyor ve saray ne yaptı? Kobani direnişi ve dayanışması, saraya Kobani kumpas davasını açtırdı. Arkadaşlarımız IŞİD’e karşı yürüttükleri mücadele için yıllarca yargılandı. O IŞİD ki Ankara Gar katliamında güzel canlarımızı katletti; o IŞİD ki Suruç’ta dünyanın en masum yüzlü gençlerini katletti; o IŞİD ki Reyhanlı’da, Amed’de, Antep’te nice insanları katletti; o IŞİD ki 2 Türk askerini katletti, 2 Türk askerini diri diri yaktı. İşte, bunlar unutulmayacak.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – PKK’lılar kaç tane öldürdü, bir de onu söyle sen!

ALİ BOZAN (Devamla) – Halk sizin kirliliklerinizi bu kumpas davasıyla daha net gördü.

Siz, IŞİD’den yana taraf tutarak “Kobane düştü düşüyor.” dediniz, IŞİD’i bahçenizde büyüttünüz, IŞİD’i sofranızda ağırladınız.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – El-Kureyşi’yi kim öldürdü ya? Millî İstihbarat Teşkilatı öldürdü el-Kureyşi’yi. Onları anlat. El-Kureyşi’yi kim öldürdü, IŞİD’in liderini? El-Kureyşi’yi kim öldürdü? Allah Allah! Hayret bir şey ya!

ALİ BOZAN (Devamla) – Kumpas davasında verdiğiniz kararla, bahçenizde büyüttüğünüz IŞİD’i, sofranızda ağırladığınız barbar IŞİD çetelerini ve taraflarını sevindirdiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yalan söyleme! Yalan söyleme! Doğru söyle! Doğru söyle!

ALİ BOZAN (Devamla) – Öncelikle, bağıranlar, boş yapmayın, boş yapmayın! Konuşmak için saraydan izin aldınız mı?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Doğruyu söyle!

ALİ BOZAN (Devamla) – Önce saraydan izin alın, ondan sonra konuşun! Önce saraydan izin alın, ondan sonra konuşun! Telefonlarınıza “Konuşabilirsiniz.” diye mesaj gelmedi.

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Adam gibi konuş!

ALİ BOZAN (Devamla) – Telefonlarınıza “Konuşabilirsiniz.” diye mesaj gelmedi!

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Terbiyesiz, ahlaksızsın!

ALİ BOZAN (Devamla) – Terbiyesiz, ahlaksız sensin! Terbiyesiz, ahlaksız sensin!

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Sensin terbiyesiz, ahlaksız!

ALİ BOZAN (Devamla) – Burada algı yaratmaya çalışıyorsunuz! Grup Başkan Vekiliniz burada algı yarattı, ne dedi? Konuştuklarını ciddiye aldım, ciddiye almaz olaydım.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Anlat! Yaktığınız çocukları anlatın, öldürdüğünüz kadınları anlatın, hadi!

ALİ BOZAN (Devamla) – Dedi ki: “Okudum.” Ya okumamış ya okuduğunu anlamıyor ya da gerekçeli kararı görmüş.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – El-Kureyşi’yi kim öldürdü? El-Kureyşi’yi kim öldürdü?

ALİ BOZAN (Devamla) – Gerekçeli kararı görmeseydiniz illiyet bağından nerede bahsederdiniz? Mahkemenin kısa kararı 147 sayfa.

Dediniz ki: “Bu davayı daha çok konuşacağız.” Madem bu davayı daha çok konuşacağız, bir dahakine dersinize çalışarak gelin.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Sen de öyle! PKK’nın yaktığı çocukları da anlat, öldürdüğü kadınları da anlat burada!

ALİ BOZAN (Devamla) – Ne yapın, biliyor musunuz? Söyleyeyim: Kısa kararın 114’üncü sayfasından 140’ıncı sayfasına kadar okuyun. Tam da sizin anlayacağınız dilde yazmış, il il, olay olay saymış, sonra demiş ki…

RESUL KURT (Adıyaman) – İyi çalış, çalışmamışsın, öğrenmemişsin, iyi öğren.

ALİ BOZAN (Devamla) – …“Tüm yargılanan siyasetçilerin beraatine…” Dedim ya, ciddiye aldım, almaz olaydım ama okuyun.

Bir diğeri ne? Diyorsunuz ki: “Kobani olayları 5-6-7-8 Ekim”i uydurdunuz bir de, 5’i geldi ama unuttuğunuz bir şey var. İlk ölüm olayı ne zaman meydana geldi? 7 Ekim, Muş Varto’da. Umurunuzda mı? Değil. Ne zamandan sonra meydana geldi? Erdoğan'ın “Kobani düştü düşüyor.” demesinden sonra. İşte, tam da bu nedenle Kobani olaylarını tahrik eden kişi Erdoğan'ın ta kendisidir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RESUL KURT (Adıyaman) – Hadi oradan! Hadi oradan!

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Hadi oradan!

ALİ BOZAN (Devamla) – İşte, bu gerçeğin burada söylenmesi zorunuza gidiyor. Sizin bir defa Kobani olaylarında kaç kişinin yaşamını yitirdiğinden haberiniz yok. Grup Başkan Vekili, kayıtlara bakın, Grup Başkan Vekili ne dedi? Ne dediniz?

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Hadi oradan!

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Rezil!

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – PKK propagandası yapma burada.

ALİ BOZAN (Devamla) – “37 kişi” dediniz.

(AK PARTİ sıralarından “53! 53!” sesi)

ALİ BOZAN (Devamla) – Siz “53” dediniz, doğru, düzelteyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ BOZAN (Devamla) – Adalet Komisyonu Başkanınız ne dedi? “37 kişi” dedi.

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Adam gibi konuş, PKK propagandası yapma.

RESUL KURT (Adıyaman) – Yasin Börü nasıl öldü onu anlat; anlatamazsın, yüreğin yetmez.

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Bu ne ya! Bu nasıl konuşma ya!

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ BOZAN (Devamla) – Şimdi, hanginiz doğru söylüyor, hanginiz?

RESUL KURT (Adıyaman) – Yasin Börü nasıl öldü onu anlat.

ALİ BOZAN (Devamla) – “53” mü doğru, “37” mi doğru? Ne Yasin Börü sizin umurunuzda ne Muş Varto’da 7 Ekimde yaşamını yitiren 17 yaşındaki genç sizin umurunuzda.

Son olarak şunu söyleyelim: Sizin zulmünüz açık, sizin Allah’tan korkunuz yok ama biz hep söyledik.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Senin yok Allah’tan korkun.

RESUL KURT (Adıyaman) – Senin yok, senin.

ALİ BOZAN (Devamla) – Biz, Seyit Rıza’nın, Şeyh Sait’in torunlarıyız. Size boyun eğen namerttir, bir adım geri atan namerttir.

RESUL KURT (Adıyaman) – Hadi oradan! Hadi oradan! Hadi oradan!

ALİ BOZAN (Devamla) – Elinizden geleni ardınıza koymayın.

RESUL KURT (Adıyaman) – Hadi bakalım, yürü!

ALİ BOZAN (Devamla) – Zulmünüz büyüktür, biz biliyoruz. Bizim de koca yürekler taşıyan onurlu mücadelemiz var.

RESUL KURT (Adıyaman) – Onur ne gezer!

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Sen de mi onur var?

ALİ BOZAN (Devamla) – Bu da içinize dert olsun, bu da içinize dert olsun, bu da içinize dert olsun! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Zengin, buyurun...

RESUL KURT (Adıyaman) – Hadi oradan!

EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) – Bizim de terörle mücadelemiz var, her gün içine dert olsun.

BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar...

ALİ KIRATLI (Mersin) – Kobani olayları 37 vatandaşın…

ALİ BOZAN (Mersin) – 37 mi 53 mü kararlaştırın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Hadi geç otur yerine!

ALİ BOZAN (Mersin) – Adalet Komisyonu Başkanı ile AKP Grup Başkan Vekili farklı…

RESUL KURT (Adıyaman) – İyi çalış! Çalışmamışsın.

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Otur yerine! Yeter!

ALİ BOZAN (Mersin) – Kayıtlara bakın. 37 mi 53 mü umurunuzda değil, umurunuzda değil?

RESUL KURT (Adıyaman) – Hadi oradan! Hadi oradan!

ALİ BOZAN (Mersin) – Tutanaklara bakın.

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Terbiyesiz, hadsiz!

ALİ BOZAN (Mersin) – Edepsizsiniz edepsiz! Zorunuza gidiyor, ağırınıza gidiyor. Gerçeklerin bu kürsüden söylenmesi ağırınıza gidiyor.

RESUL KURT (Adıyaman) – İyi çalış, iyi çalış, çalışmamışsın, çalışmamışsın, fırça yiyeceksin, fırça.

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Hadi oradan! Terör seviciler sizi! PKK destekçileri. Arkanızı yaslayacakmışsınız PKK/YPG’ye.

ALİ BOZAN (Mersin) – Gerçekler her yerde yüzünüze çarpacak.

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Hadi oradan hadi! Yallah müebbet! Yallah müebbet!

ALİ BOZAN (Mersin) – Bugün sizi mi görevlendirdiler?

ALİ KIRATLI (Mersin) – Terbiyeni takın! Sen kimsin ki Tayyip Erdoğan’a laf ediyorsun!

ALİ BOZAN (Mersin) – Vay vay vay! Sen de çıkmışsın ortaya. Sen de hoş gelmişsin! Sen de hoş gelmişsin!

ALİ KIRATLI (Mersin) – Kobani olayları bu ülkede 37 vatandaşımızın katledildiği bir terör eylemidir, terör eylemidir.

ALİ BOZAN (Mersin) – Otur yerine! Yerine otur! Yerine otur!

ALİ KIRATLI (Mersin) – Sen kim, Tayyip Bey’e laf etmek kim! Sen kimsin ya!

ALİ BOZAN (Mersin) – Yerine otur! Ağırınıza mı gitti! Grup Başkan Vekiliniz cevap versin, 37 kişi mi yaşamını yitirdi, 53 mü?

(AK PARTİ ve DEM PARTİ sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Bir dakika sayın milletvekilleri…

Değerli milletvekilleri…

ALİ BOZAN (Mersin) – Adalet Komisyonu Başkanı kaç dedi? 37. Özlem Hanım kaç dedi? 53. Kaç kişinin yaşamını yitirdiğinden haberiniz yok. O kadar ki umurunuzda değil.

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Otur yerine otur! Otur, otur, indir elini otur. Bak herkes sakin, oturuyor. Hadi otur hadi.

(AK PARTİ ve DEM PARTİ sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

ALİ KIRATLI (Mersin) – Kobani olayları bu ülkede 37 vatandaşımızın katledildiği bir terör eylemidir. Terör eylemidir! Sen kim, Tayyip Bey’e laf etmek kim! Sen kimsin ya, sen kimsin! Geçeceksin o işleri.

ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) – Tamam, bir dahaki dönem de vekil olacaksın, tamam.

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Otur yerine!

ALİ BOZAN (Mersin) – Ben de senin kim olduğunu iyi biliyorum.

ALİ KIRATLI (Mersin) – Sen geçeceksin o işleri!

ALİ BOZAN (Mersin) – Saraya yaranmaya çalışmayın! Saraya yaranmaya çalışmayın!

ALİ KIRATLI (Mersin) – Terbiyesizlik yapmayacaksın!

ALİ BOZAN (Mersin) – Saraya yaranmıyor musunuz? Saraya yaranmıyor musunuz?

ALİ KIRATLI (Mersin) – Biz kimseye yaranmıyoruz, sen Kandil’e yaranmaya çalışma! Sen Kandil’e yaranmaya çalışma! Geçeceksin o işleri! Terbiyesiz herif!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) – Sayı üzerinden siyaset yapma!

ZEYNEP ODUNCU (Batman) – Aldığınız ihaleler olmasa bu Meclise gelmezsiniz! Hepinizin aldığı ihaleler var!

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Kandil’in soytarısısın sen! Sen Kandil’in soytarısısın!

ALİ BOZAN (Mersin) – Grup Başkan Vekiliniz cevap versin; onun söylediği mi doğru, Adalet Komisyonu Başkanının söylediği mi doğru?

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Otur yerine, otur! Otur be yerine adam, otur! İki saattir konuşuyorsun, otur yerine!

ALİ BOZAN (Mersin) – İkisi de hukukçu, hadi bakalım! Hadi bakalım!

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Yeter ya, otur!

ALİ BOZAN (Mersin) – Tutanaklara bakın!

(AK PARTİ ve DEM PARTİ sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Bozan…

ZEYNEP ODUNCU (Batman) – Kürsüde üç kelime konuşamazsınız, oradan sesiniz çıkıyor diye bağıra bağıra konuşuyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu bağırtı çağırtıyla elde edilen netice nedir? Sıfır. Oradan bağırıyorsunuz, buradan bağırıyorsunuz. Birbirinize yaklaştığınız zaman da 10-15 kişi araya girecek, yarım saatimize mal olacak. Ya, dövüşmenin yolu da bu değil, mücadele etmenin yolu da bu değil. Grup Başkan Vekiliniz söz istemiş, söz veremiyorum, buradan bağırıyorsunuz, buradan bağırıyorsunuz. Bağırmaya gerek yok; milletvekili geldi, düşüncelerini ortaya koydu.

Sayın Grup Başkan Vekili, Sayın Zengin, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

56.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Mersin Milletvekili Ali Bozan’ın 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, her zaman düşünmüşümdür yani geceler belli bir saatten sonra tehlike arz ediyor, bunun pek çok sebebi var. Bir defa, bir, yoruluyoruz; ikincisi, gereksiz yoklamalar vesair... Bir defa, şu işi yaparken şu agresyonu artırmayacak işler yapmamız lazım.

Şimdi, Mersin Milletvekili kürsüye geldiğinde beklediğimiz şey… Bu kanunla alakalı bir önerge; okuduğunuz önerge ile yapılan konuşma arasında en ufak bir illiyet bağı yok.

Bir defa şunu bir hatırlatmak istiyorum: Şimdi, Anayasa’nın 138'inci maddesi aslında Türkiye Büyük Millet Meclisinde, devam eden bir yargılamayla alakalı konuşmayı yasaklıyor. Bakın, başka yerler için söylemiyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi için söylüyor. Fakat bu konunun Türkiye'deki önemine binaen biz aslında kararı -içimizde çok hukukçu arkadaş var- kalem kalem analiz etmiyoruz yani genel anlamda, bu konuyla alakalı, kendi tezlerimizi anlatmak için kısa bir özet ortaya koyuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Fakat şunu bilmemiz lazım: Bakın, başından itibaren, 5 Ekimden itibaren terör örgütü zaten bu çağrıyı yaparken AK PARTİ’yle beraber DEAŞ’ı yan yana kullanarak, bilerek yapıyor. Bu davada AK PARTİ müdahillik talebinde bulunmuştur ve kabul edilmiştir. Siz, aslında kendi fikriyatınızı, sizi destekleyen veya sizin desteklediğiniz terör örgütünün kampanyasını Meclis kürsüsüne taşıyorsunuz. Bugün belki siz konuşmamda yoktunuz, hatırlatmak istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi çözüm üretilecek bir yerdir. Siz, tam tersine, burada müthiş bir gerginliğe sebebiyet veriyorsunuz. Konuyla hiç alakası olmadığı hâlde Sayın Cumhurbaşkanımızı bu konuda müsebbip ilan ediyorsunuz; bunu reddediyoruz. Bunun müsebbibi, bu çağrıyı yapan terör örgütüdür ve maalesef, siyasette kendi aklını kullanmak yerine, terör aklını, terörün fikriyatını öne çıkaran siyasilerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Son cümlem.

Bence, sizin kendi siyasetinizin gücünü fark etmeniz lazım, millet sizden bunu istiyor, bunu; terör örgütlerinin fikirlerini anlatmanızı istemiyor. Biz bunu istiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu nedir gecenin bu saatinde? Niçin hakaret ediyorsunuz, niçin; bunu anlayamıyoruz, gerçekten anlayamıyorum. (DEM PARTİ sıralarından “Hakaret için kayıtlara bakın.” sesi) Bu hakaretin sebebi nedir, bunun sebebi nedir? Burada korkak…

(AK PARTİ ve DEM PARTİ sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Değerli arkadaşlarım, değerli arkadaşlarım; bak, bizi buraya getiren bizim de fikriyatımızdır, bizi buraya getiren davamızdır, bizi buraya getiren yaptığımız fedakârlıklardır. Hepimiz fikirlerimizin arkasındayız, hukukun arkasındayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O yüzden, fikirlerinizi savunacaksanız nezaketle, hukuk içinde kalarak ve Meclis adabına uygun olarak savunmanızı sizden hassaten rica ediyorum gecenin bu saatinde.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) – Nezaketi sizden mi öğreneceğiz ya!

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, buyurun.

57.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Evet, tabii, biz, burada bu yüksek tonlamalarla konuşmaktan çok memnun değiliz Sayın Başkan, öncelikle onu söyleyelim.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Kim yapıyor o zaman bunları ya!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tabii ki biz burada devam eden bir yargılamayla ilgili konuşmak da istemezdik ama eğer yapılan yargılama olsaydı.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Kim yapıyor, kim tehdit ediyor, kim burada ciyak ciyak bağırıyor? Bu nedir ya!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Eğer bir hukuksal süreçten bahsetseydik, bir adalet sürecinden bahsetseydik bugün biz burada konuşmuyor olacaktık ama arkadaşlarımız da tek tek anlattılar, ben de anlattım, başından sonuna siyasi bir davayla karşı karşıyayız.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Reddediyoruz bunu biz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Siyasi bir davanın, siyasi bir yargılamanın ve sonuçlarının, sonuçları üzerinden de yeni bir siyaset mühendisliği yapılacak bir dava üzerinde siyaset kurumu konuşmayacak, milletvekili konuşmayacak da kim konuşacak? Siz, bu halkın vekillerini, bu Meclisten 26’ncı Dönemde çıkardınız, cezaevine gönderdiniz eş zamanlı operasyonlarla.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Biz kimin vekili oluyoruz ya! Biz kimin vekili oluyoruz?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Toparlayın, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Biz kimin vekili oluyoruz?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Ben Sayın Grup Başkan Vekilini dinledim, dinlerse sevinirim.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Vallahi ben dinliyorum, normal şartlarda dinliyorum ama geceler tehlikeli, artık doz aşımı oldu yani, doz aşımı! Artık yeter!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Buradan alıp hapishaneye gönderdiniz; yetmedi, yedi yıl haksız hukuksuz içeride tuttunuz; yetmedi, dünya kadar usul hatası yaptınız.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Artık yeter!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Yargılama adil değildi; hiçbir hukuk müeyyidesine, hiçbir usul hukukuna uymadınız ve şimdi kalkmışsınız burada diyorsunuz ki: “Ya, siyasi yürüyen bir dava üzerinden konuşmayalım.”

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bunları mahkemede söyleyeceksiniz, burası mahkeme mi? Anayasa’yı ihlal ediyorsunuz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Biz, siyasetimizin gücünün farkındayız ama birileri daha bizim siyasetimizin gücünün farkında.

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Özgür siyaset yapın istiyoruz, Kandil’e dayalı değil. Özgür siyaset yapın istiyoruz biz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Siyasetimizin gücünün farkında oldukları için bizi siyasetten, Meclisten, demokratik siyasetten yargı sopasıyla tasfiye etmeye çalışıyorlar. Yoksa biz siyasi gücümüzle, halkımızın gücüyle buradayız.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – “Bebek katili” lafına bile tahammül edemeyip cevap vermeye gerek duyuyorsunuz ya, cevap veriyorsunuz ya!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bitiriyorum Sayın Başkan, susturursanız!

BAŞKAN – Bir dakika…

KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) – Özlem Hanım, işine gelince çok kibarsın ama…

BAŞKAN – Ya, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor, laf atıyorsunuz ya!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Diğer bir mesele…

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Olmaz artık Sayın Başkan, böyle bir şey olmaz.

BAŞKAN – Laf atmayın arkadaşlar ya, ayıp ya!

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Laf atılırsa laf atarız, atılmazsa atmayız.

KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) – Ama sabahtan beri susmuyorsunuz.

BAŞKAN – Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Şimdi, diğer bir mesele, Sayın Zengin söyledi “Biz davamızla buraya geldik.” Vallahi, keşke o davaya sadık kalsaydınız.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Öyleyiz, elhamdülillah, davamıza sadığız.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Siz davayı yolda bırakalı çok oldu, çok!

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Elhamdülillah, davamıza sadığız.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Siz o davayı yolda değiştireli çok oldu.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Hiç alakası yok! Siz onları anlayamazsınız, anlayamazsınız.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – 16 Mayıs akşamında Ergenekoncuları, 28 Şubatçıları bırakıp Kürtlere yüzlerce yıl daha ceza vererek davanızın Kürt düşmanlığı olduğunu açık ve net ortaya koydunuz.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Hiç alakası yok!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Onun için kimse bize dava edebiyatı yapmasın, kimse bize burada siyaset dersi vermesin.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Siz de bize veremezseniz, önce siz vermeyeceksiniz, önce siz vermeyeceksiniz!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Siyasetimizi de yolumuzu da mücadelemizi de iyi biliyoruz, bu konuda da hiç kimseye açıklama yapmak zorunda değiliz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, söz isteğim var.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Başkanım, bir saniye…

BAŞKAN – Bir dakika…

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, söz istemiştim ben de.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Emir, söz mü istiyorsunuz?

MURAT EMİR (Ankara) – Evet efendim.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Ben de istiyorum.

HALUK İPEK (Amasya) – Başkan, böyle bir yönetim var mı?

BAŞKAN – Nedir senin yönetim tarzın? Bir gelin bakalım. Şuradan buraya gel sen. Ne yönetim tarzı? Ne yapacağız yani sen bize yönetim tarzını mı öğreteceksin?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Yok Başkanım, yanlış anlaşılma oldu herhâlde.

HALUK İPEK (Amasya) – Başkanım, İç Tüzük’e göre sürekli Grup Başkan Vekillerinin bu tarz konuşmasını…

BAŞKAN – Grup Başkan Vekillerinin söz almasını istemiyor musun?

HALUK İPEK (Amasya) – Hayır…

BAŞKAN – Söyle söyle, yüreğinden söyle.

HALUK İPEK (Amasya) – Hayır, Grup Başkan Vekilleri söz alabilir ama burası bir müsamere yeri…

BAŞKAN – Sayın Emir, buyurun.

58.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Zengin önemli bir parantez açtı, bu konu gerçekten önemli, Anayasa 138’i anımsattı ve Anayasa 138'e göre “Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde soruşturma yapılamaz, soru önergesi verilemez ve oturum yapılamaz.” Bu, doğru. Bu, adil yargılamayı etkilemeyelim diyedir ama kendisine Türk Ceza Kanunu’nun 288'inci maddesini de hatırlatırım. O ne? Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu. Bunu kim işliyor? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan işliyor. Nerede? Sarayda. Kimin karşısında? 1.044 hâkim, savcı adayının karşısında. Orada diyor ki: “Biz bu karardan memnunuz.” Cinayet iddiasından, katillik iddiasından, öldürmeye teşebbüs etme iddiasından vazgeçiyor. “Bu, bir isyan girişimidir.” diyor.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Siz bu tartışmadan bunu mu anladınız? Bravo!

MURAT EMİR (Ankara) – Yani Yasin Börü’den vazgeçiyor çünkü o da okumuş kısa kararı, vazgeçiyor ve HSK'nin başındaki kişi sarayına yargıçları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ya, biraz evvel aynı şeyi söylediniz, biliyor musunuz. Yani aynı şeyleri tekrar etmenin bir anlamı yok.

MURAT EMİR (Ankara) – Toparlıyorum Başkanım, tamam.

BAŞKAN – Buyurun.

MURAT EMİR (Ankara) – Yani aynı kişinin… Bu, yargıya bir talimattır.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – DEM PARTİ’ye destek için fırsat kolluyorsunuz ya!

MURAT EMİR (Ankara) – Bırakın etkilemeyi, teşebbüsü direkt talimat noktasında yapan bir Cumhurbaşkanı var ve onun Grup Başkan Vekili buradan bize “Soruşturma yapmayın, görüşme yapmayın.” diyor, bunu kınıyorum. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Zengin.

Buraya gelin, buyurun kürsüye gelin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklaması sırasında AK PARTİ Genel Başkanına ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Doğrusu, dün akşam hazırlığımı yaparken Murat Bey, 138'inci maddeyi bir kez daha okudum ve prensip olarak burada onu gündem yapmamayı düşündüm çünkü bu konu Türkiye'yi etkileyen bir mesele. Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı konuşmayı ben de dinledim, konuşmada şunu söylüyor. Bakın, bugün Genel Kurulda en çok söylenen ifadelerden bir tanesi “Bu, bir siyasi davadır, siyasi davadır.”

SÜMEYYE BOZ (Muş) – Darbedir darbe.

ÖZLEM ZENGİN (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanımız, bunun bir siyasi dava olmadığını söyledi; bu, bu saldırılar karşısında verilmesi gereken cevaptır. Ben bugün grubumuz adına bize yapılan saldırılara cevap verdim. Yani ben bu davayla ilgili çok daha uzun, çok daha detaylı şeyler söyleyebilirdim her açıdan ama nihayetinde biz, bize yapılan, bize söylenen, hacmini aşan saldırılara, hukuken vermemiz gereken cevabı verdik. Bu kürsüden şunu söylemek istiyorum: -belki kürsüden söylemenin ayrıca bir anlamı vardır, daha evvel de defaatle söyledik- Bakın, bizim bu ülkede Kürt kardeşlerimizle hiçbir zaman sorunumuz olmamıştır. AK PARTİ, Kürtlerden en çok oy alan partilerden biridir ve bugüne kadar da bizim Meclisimizde, milletvekillerimizden, grubumuzda milletvekillerimiz, bakanlarımız, Cumhurbaşkanı yardımcılarımız, Kürt arkadaşlarımız var. Buradaki problem, buradaki problem, sizin “Kürt, Kürt” diye diye bu ülkeyi bölmeye çalışanlara destek vermenizdir, buradaki problem budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, DEM PARTİ sıralarından gürültüler) Buradaki problem budur.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) – Bölücü sizsiniz.

ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) – Burada milyonların iradesi var, milyonların.

ÖZLEM ZENGİN (Devamla) – Bakın, yaptığınız tartışmalarda da var. Biz söylüyor muyuz arkadaşım, biz söylüyor muyuz “Türk, Türk, Türk” diye? Bakın, yanı başınızda arkadaşlarınız oturuyor.

SÜMEYYE BOZ (Muş) – “Tek millet, tek devlet” mi diyeceğiz?

ÖZLEM ZENGİN (Devamla) – Beraber siyaset yapıyorsunuz, fikriyatınızda ortak noktalar var. Sürekli 28 Şubattan bahsettiniz. Yani siz şimdi 28 Şubatla ilgili olarak… (DEM PARTİ sıralarından gürültüler) Neden böyle bir ayrışmayı tercih ediyorsunuz? Neden, neden? Bakın, 28 Şubatta biz çok canı yanan insanlarız, çok. O insanların ne yaptığını gayet iyi biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (Devamla) – Aynı… (DEM PARTİ sıralarından gürültüler)

RESUL KURT (Adıyaman) – Dinle, dinle!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ya, ne yapacağız şimdi?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – “Saldırı” dedi Sayın Başkan. Olur mu?

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Lütfen yani sataştı, Sayın Başkan, olur mu yani?

ÖZLEM ZENGİN (Devamla) – Sayın Başkan…(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Bitti süre. Ek süre vermiyorum, uzatmıyorum.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkanım…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bize saldıranlar… Yani “Son sözü Özlem Hanım söyleyecek.” diye bir kural mı var?

BAŞKAN – Ne söyleyeceksiniz merak ediyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan, kürsüden dünya kadar grubumuza laf söylendi.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Hep siz söylüyorsunuz ya! Ne söyledik ya?

BAŞKAN – Ya, laf atmayın arkadaşlar, bak, toparlayacağız bu işi.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Başkanım, olmaz böyle bir şey ya. Laf olursa veririz cevabı.

BAŞKAN - Biz nasıl yöneteceğimizi biliyoruz. Hiç kimseye de söz vermem ben. Bir saygı duyuyoruz Türkiye Büyük Millet Meclisine.

6.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Şimdi, birincisi, siyasi tespitler yapıyoruz, kimseye saldırmıyoruz. Hakikatler acıtır her zaman ama hakikati söylemek de bizim boynumuzun borcudur. Hiç kimsenin karşısında hakikati yutmadık, bundan sonra da yutmayız.

Şimdi sorumuza cevap verin: Siz, bizim milletvekillerimizin dokunulmazlığını kaldırıp cezaevine gönderen parti değil misiniz? Evet.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – CHP’ye niye söylemiyorsunuz?

BAŞKAN – Laf atmayın, herkes görüşlerini belirtiyor ya.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Siz, talimat verip altı yıl sonra…

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – CHP’ye niye söylemiyorsunuz?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Ben sizi dinledim Özlem Hanım.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Ben de sizi dinliyorum, hâlâ sizi dinliyorum. Pervasızca laf atıyorsunuz. Bundan sonra nasıl yaparsanız öyle cevap vereceğim size. Aynısını yapacağım.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Altı yıl sonra, yedi yıl sonra talimat verip Kobani kumpas davasını açtıran parti değil misiniz? Evet. Siz AİHM’de Demirtaş kararı geldiği zaman sizin Genel Başkanınız "Gereğini yaparız, işimize bakarız." deyip AİHM kararını boşa çıkarmadı mı? Evet. Ortağınız, bu davanın mübaşiri olan ortağınız daha bugün bize Kobani cezalarından sonra HDP’nin, DEM’in kapatılması üzerinden parmak sallamıyor mu? Ona da evet. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) IŞİD Kobani'ye saldırdığında bu ülkedeki herkes "Koridoru açın, katliamı durdurun." dediğinde bunun için sokağa çıktığında, siz buna " Ya, evet, bir katliam oluyor, durduralım." demek yerine "Kobani düştü düşecek." diyen Genel Başkanın partisinde misiniz? O da evet. Ya, o zaman dönüp aynaya bakın. Bize niye laf söylüyorsunuz?

Şimdi, terörle mücadele evrakını koymuş savcının dosyasının içine, diyor ki: "Efendim, şu şu maddeden dava açarsanız, sonucunda bunu parti kapatmaya götürürüz." Niyetiniz belli, amacınız belli. Terörle mücadele sizin değil mi? Siz yönetmiyor musunuz? Siz yönetiyorsunuz. Kimdi Bahtiyar Çolak? Ata Dedeler suç örgütünün lideri çıktı değil mi? Bütün kurduğu ara kararları ortadan kaldırdınız mı? Hayır. Peki, nasıl oluyor da biz size saldırıyoruz? Valla, kusura bakmayın, biz size saldırmıyoruz, biz size ayna tutuyoruz kendinizi görün diye. Bu kadar! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Emir.

Hukuki bir analiz yapın.

7.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkanın da haklı uyarısıyla aslında nitelikli bir hukuki tartışma yürütmeye çalışıyoruz ama bir cümleyle Sayın Zengin’in sözlerine cevap vereceğim: Biz doğruda, gerçekte, adalette, herkesle yan yana gelebiliriz. Bizim kimseyle birlikte siyaset yapma durumumuz yok, sadece Cumhuriyet Halk Partililerle siyaset yapıyoruz ama hepinizin tabanından da oy alıyoruz, hepinizin tabanına talibiz, 31 Mart seçimleri bunu gösterdi. (CHP sıralarından alkışlar) Bir defa orayı geçelim.

Değerli arkadaşlar, iddiamız şu: Bu dava, siyasi bir dava. Niye? Çünkü olaylar olduktan sonra AKP’lilerden hiç ses çıkmamış, çözüm süreci devam etmiş, kimsenin aklına “Yasin Börü’nün katili kim?” diye gelmemiş, ondan sonra Dolmabahçe’de masalar kurulmuş, o masalarda görüşmeler yapılmış, yıllar sonra bu olayların katillerinin HDP’liler olduğu fark edilmiş…

KADEM METE (Muğla) – Sen inanmıyor musun buna?

MURAT EMİR (Devamla) – …sonrasında yıllarca iddianame, tutukluluk süreçleri; iddianame, ilk iddianame beş yıl sonra; ikincisi 2021'de yedi yıl sonra…

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Ya, CHP niye Ahmet Türk’ün evini bombaladı ya? Asıl bir anlatsanıza şu işleri ya.

MURAT EMİR (Devamla) – …karar da on yıl sonra çıkmış ve asıl üstünde duracağımız konu; Sayın Zengin, bakın, adalet mi istiyoruz…

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Şu Kanco aşiretini niye bombaladı CHP? Bir anlatın ya, anlatsanıza; şimdi savunuyorsunuz ya, o zaman niye bombaladınız, bir anlatın bakalım.

BAŞKAN – Devam edin, devam edin.

MURAT EMİR (Devamla) – …hukuk mu istiyoruz, adil yargılanmaya müdahale olmasın mı istiyoruz; o zaman parti genel başkanlarının yani Sayın Cumhurbaşkanının da meydanlardan birilerini katil ilan etmesine…

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Anlat, anlat!

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bugün Genel Başkanınızın konuşmasında var, bugün Genel Başkanınızı dinlediniz mi?

MURAT EMİR (Devamla) – …birilerinin bütün olayların müsebbibi olduğunu ilan etmesine karşı çıkacaksınız. Üstelik de o kişi herhangi bir Genel Başkan değil, o kişi Hâkimler Savcılar Kurulunu atayan kişi…

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bugün Genel Başkanınızı dinlediniz mi?

MURAT EMİR (Devamla) – …o kişi buradaki AKP Grubunu atayan kişi, o kişi yürütmenin başında dolayısıyla bütün yargı onun ağzının içine bakıyor. O kadar kudretli ki hâkim adaylarını sarayına çağırıp onlara nasıl davranacaklarını söylüyor ve herkes biliyor ki Tayyip Erdoğan'ın kabul etmeyeceği, beğenmeyeceği hiçbir kararı hiçbir hâkim, savcı veremez. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Külliyen yalan…

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırşehir Milletvekili Necmettin Erkan ve Denizli Milletvekili Şahin Tin ile 86 Milletvekilinin Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2138) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 110) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Zaten biraz daha devam etseydiniz Veli babayı çağıracaktım buraya.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Başkanım, asıl kavga geliyor, Veli Bey gelsin, büyük kavga çıkacak. Veli Bey’i bekliyorum ben büyük kavga için. Arkadaşlar, gitmeyin, hazırlık var.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 6’ncı maddesinde yer alan “müşterinin verdiği” ibaresinin “müşteri tarafından verilmiş” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Talat Dinçer  Türker Ateş  Nail Çiler

 Mersin  Bolu  Kocaeli

 Şeref Arpacı  Mehmet Tahtasız  Ömer Fethi Gürer

 Denizli  Çorum  Niğde

 Veli Ağbaba   Kadim Durmaz

 Malatya   Tokat

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYON BAŞKANI MEHMET EYUP ÖZKEÇECİ (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Malatya Milletvekili Veli Ağbaba.

Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Başkanım, ben bu AK PARTİ’lilere, Özlem Yıldız’a uymam, merak etmeyin; sakin bir konuşma yapacağım bu akşam.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Özlem Yıldız değilim ama… Özlem Zengin… Veli Bey, önce adımı doğru öğrenin siz!

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Özlem Yıldız kim?

EMRE ÇALIŞKAN (Nevşehir) – Özlem Yıldız kim?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Efendim, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülen bu yasa teklifiyle yüksek fiyat artışları için kapatma ve para cezası geliyor. Arkadaşlar, eğer fiyat artışının sebeplerini hâlâ göremiyorsanız esnafı kapatmayı bırakın idam etseniz sonuç alamazsınız. Fiyat artışlarının sebebi ne? Kime sorarsan sor, enflasyon. Siz de bilirsiniz, Özlem Hanım da bilir, herkes bilir.

Bakın, OECD Gıda Enflasyonu Raporu’na göre Türkiye yüzde 71,1’le 38 OECD ülkesi arasında 1’inci sırada; OECD ülkelerinde gıda enflasyonu ortalaması yüzde 5,3, Avrupa ülkelerinde gıda enflasyonu ortalaması yüzde 3,3, Türkiye'de yüzde 71. Bu enflasyonda kimi getirirseniz getirin artmaya devam edecek. Dünya ülkelerinde farklı değiliz, enflasyonda 4’üncü sıradayız; 1’inci Arjantin, 2’nci Suriye, 3’üncü Lübnan, 4’üncü Türkiye, arkamızda Venezuela, Sudan ve Zimbabve var. Enflasyon liginde üçüncü dünya ülkelerinin tam da ortasındayız. Enflasyonun sebebi ne değerli arkadaşlar? Enflasyonun sebebini bulursak fiyat artışlarının sebebini buluruz. Enflasyonun sebebi tek adam yönetimi, ülkeyi yöneten Hükûmet; hiç uzağa gitmeyin. Neydi teori? “Faiz sebep, enflasyon netice.” diyen bir kişi. Eğer birine ceza verecekseniz, eğer birini kapatacaksanız sarayı kapatın, o büyük ekonomisti bir susturun, her şey düzelir. (CHP sıralarından alkışlar)

Tabii, değerli arkadaşlar, ancak sizleri kutlamak lazım, manipülasyon ustasısınız. Bakın, öyle manipülasyonlar yapıyorsunuz ki hiçbir şey üzerinize yapışmıyor; iyi şeyleri AK PARTİ yapıyor, kötü şeyleri başkaları yapıyor. Bakın, ben size söyleyeyim: Faiz artar “faiz lobisi”, dolar artar “dolar lobisi”, sebze fiyatları artar “sebze lobisi”, ülkede demokrasi biter “üst akıl”; “iç güçler” “dış güçler” “yumurta lobisi” -yakında yumurta fiyatları artarsa “yumurta lobisi”- “tavuk lobisi” “civciv lobisi” “inek lobisi”; bir tek sizin suçunuz yok. Vallahi, değerli arkadaşlar, kutluyoruz. Bakın, geçtiğimiz yıllarda, hatırlayın 2018 seçim kampanyasını; sebze fiyatları arttı, suçlu kim? O hıyar var ya, salatalık, suçlu o. Suçlu kim? Domates. Suçlu kim? Patlıcan. Suçlu kim? Çiftçi. Arkadaşlar, başka bir düşman daha vardı ülkenin bekasına kasteden, kimdi? Kuru soğan. Ne yaptınız? Soğan depolarını bastınız. Şaka gibi… Şaka gibi, değerli arkadaşlar… Ya, dolar artınca… Hatırlayın, o dolarları yakıyorlardı ya, dolarları yakıyorlardı… Millete doları 3 liraya bozdurdunuz, dolar oldu 33 lira, fakir fukaraya yazık. Ama bir AK PARTİ'li vekil dolar bozdurmuyor, niye? O da inanmıyor çünkü… Doları bozdurmuyor ama berber bozduruyor, kampanya yapıyor vesaire.

Şimdi, arkadaşlar, fahiş fiyatların sorumlusu kim? Üç harfliler. O üç harfliler de sizin kurucunuzun eseri, o ülkeye getirdi. Ya da bakkallar… Yakında mahalle bakkallarını kovalarsanız ona da şaşmayız; sizin hiç suçunuz, günahınız yok. Ya bakkal ya çiftçi ya esnaf… Sizin hiç suçunuz günahınız yok değerli arkadaşlar.

Ya, bakın, 14 Mayıs seçimleri öncesi dolar 19 lira, şimdi 32,5 lira; gübre 3 kat artmış, zirai ilaç 2 kat artmış, mazot 19 liradan olmuş 42 lira; fiyat durur mu? Ne tedbir alırsanız alın durmaz. Bakın, bakkal, market kapatabilirsiniz. Tek bir tedbir var, ben size söyleyeyim: Tek adam düzenini yıkmak lazım; tek adam düzenini yıkın, her şey düzelir. (CHP sıralarından alkışlar) Ceza yazacaksan -burada mı bilmiyorum- gözleri ışıltılı bir Bakan vardı ya, Nebati, ona bir ceza yazın bakalım ya da eski Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu, ona yazın bakalım.

Değerli arkadaşlar, bir de ne yapın, biliyor musunuz? Artık yeter, şatafattan ve israftan vazgeçin, bu milletin aklıyla dalga geçmeyin. Şimdi, bakanlar çıkmış, bakanlar illerde minibüsle geziyorlar. Geçen Malatya’ya gitmiş bakanın birisi, Malatya’ya nasıl gitmiş? Özel uçakla, özel uçakla.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – İmamoğlu da uçakla gitti.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Sen sus! Bak, karşımda bir trolün oğlu var.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – İmamoğlu Roma’ya uçakla gitti.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bak, karşımda bir trol çocuğu var, bir trol çocuğuyla muhatap olmuyorum ben.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – İmamoğlu da Roma’ya gitti.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bak, trollük yapma, trollük yapma yavrum, trollük yapma! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından laf atmalar, gürültüler)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – İmamoğlu tarifeli uçakla gitti, parasıyla gitti.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Şarapların parasını İstanbul’a nasıl ödettiğinizi anlat.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Ergen trolü, trollük yapma!

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Anlat, anlat!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Sen trollsün! Bak, trollük yapma!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bakanlar illerde minibüse biniyorlar; Malatya’ya özel uçakla gidiyorlar, Hatay'da minibüse biniyorlar. Ne yapıyorlar? Buradan özel uçakla gidiyorlar. Allah'tan korkmazlar.

EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) – Ekrem İmamoğlu da özel uçakla gidiyor.

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) – Günde 15 sefer olan Roma’ya İmamoğlu niye özel…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethetti, çağı değiştirdi. Şimdi kalksa yatağından, mezarından, görse Manisa Şehzadeler Belediyesini, der ki: “Yahu, ben mi padişahım, Şehzadeler Belediye Başkanı mı?” ya da Abdülhamit Han mezarından kalksa baksa…

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – 15 milyon dolarlık İmamoğlu’nun evini görse.

VELİ AĞBABA (Devamla) – …Sancaktepe Belediyesine, vallahi “Padişah ben değilim, padişah AK PARTİ'liler.” der.

EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) – Parsellediğiniz İzmir’deki ilçe belediyelerine baksın.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Şatafat, israf sizin ahlakınız olmuş. Tedbir ne? Fakir fukara. Tedbir ne? Bakın, yolsuzluğu, hırsızlığı, şatafatı bırakın, bu ülke bir günde düzelir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) – Parsellediğiniz İzmir’deki ilçe belediyelerine bakın.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Eğer israf varsa israf burada, şatafat varsa şatafat burada, yolsuzluk varsa burada. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Önergeyi…

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Sayın Başkanım…

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Senin ismini verdi mi Osman?

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Verdi, verdi.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Sayın Zengin, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, milletvekilimize aleni bir sataşma var fakat ben de bir cevap vermek istiyorum.

Teşekkür ederim.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Kürsüden alabilir miyim Başkanım?

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

8.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Saygıdeğer Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bir Roma gezisi oldu Sayın Ekrem İmamoğlu’nun, biliyorsunuz gazetecileri götürdü; bu götürdüğü uçağın parasını İstanbul Büyükşehir Belediyesinden ödediniz. Daha sonra “Orada gazetecilere yemek verdik.” dediniz, şaraplar açtınız, şarabın parasını İstanbullulara ödettiniz; şimdi geldiniz bize tasarruftan bahsediyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, öncelikli olarak sizin hesap vermeniz gereken durum şu: Siz, balya balya paraların, lastiklenen euroların önce bir hesabını vereceksiniz; ondan sonra kalkacaksınız bize tasarruftan bahsedeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Şimdi, gelelim başka bir duruma daha: Evet, şimdi, biliyorsunuz Sayın Ekrem…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kime diyorsun, kime? Kime diyorsun?

YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Bağırma, bağırma! Dinle, dinle!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kime diyorsun, kime?

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Veli Bey, hem orada sen bağırıyorsun hem burada.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kime diyorsun?

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Tabii ki Veli Bey, hemen cevap vereyim: Ekrem Bey’in, Ekrem İmamoğlu’nun -biliyorsunuz- kendi şirketinin Genel Müdürü -isim veriyorum- Tuncay Yılmaz.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Ekrem İmamoğlu dert mi oldu size, dert?

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Tuncay Yılmaz’a para taşıma işlemlerini yaptırdınız. Balya balya paraları kim taşıdı?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Baban! Baban taşıdı, baban!

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Baban!

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Tuncay Yılmaz taşıdı. Tuncay Yılmaz kimdi? Ekrem İmamoğlu’nun şirketinin Genel Müdürüydü.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Baban taşıdı, baban!

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bak, doğru; bu, birincisi.

İkincisi: Gelelim… (CHP sıralarından gürültüler)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Ya, senin babanın yaptıklarının yanında lafı olmaz, lafı!

YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Bağırın, bağırın, sizi de götürür, bağırın. Bağırın, sizi de götürsün!

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bakın, şimdi, bana şunun bir cevabını vermeniz lazım…

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – “Sıfırlayalım.” diyordunuz.

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – İki: Şimdi, bize ahlaktan bahsedecek olanlar… Analarını, bacılarını, kardeşlerini, teyze oğullarını, amca oğullarını sabahtan akşama kadar belediyelere yerleştiriyorsunuz.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Ya, damadınızı Bakan yaptınız be! Damadını Bakan yaptı, Bakan!

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Ya, siz kimsiniz de bize ahlakı öğreteceksiniz Allah aşkına! (CHP sıralarından gürültüler)

Evet, devam edelim… Devam edelim…

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Ekonomiyi teslim ettiğiniz damadınıza toz kondurmuyorsunuz! Allah Allah!

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bir dakika ya! Hemen kızma, bak, bu kadar kızma!

Şimdi, İstanbul Büyükşehir Belediyesini 173 milyar TL borca sokanlar bize kalkmışlar burada tasarruftan bahsediyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Allah’ınızı severseniz… Ben şimdi bir şey diyeceğim: Yahu, Melih Gökçek döneminde Ankara Büyükşehir Belediyesinin SGK borcu 195 bin TL'ydi, 47 milyar TL'ye çıkarttınız.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Görevi bitmeden görevine son verdirildi be! Görevine son verdirildi babanın.

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Hadi, gel anlat bakayım bunu da bir Veli Ağbaba, gel bir anlat bakayım.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan…

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Görevine son verdirilmedi mi? Bir buçuk yılı vardı babanın.

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bu çıkarttığım borçlarını da bir anlat, bunları da bir dinleyelim.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Melih Gökçek’in bir buçuk yılı vardı. Son verdirilmedi mi babana?

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Neden iki yıl önce istifa etti? İki yıl önceden neden istifa etti baban, onun hesabını ver.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

9.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MURAT EMİR (Ankara) – Değerli arkadaşlar, şimdi böyle sanki cevap verecekmiş gibi gelip oraya buraya saldırınca haklı olamıyorsunuz. Biz sabaha kadar anlatırız, sorunumuz yok.

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) – Doğruları söyleyince öyle mi oluyor?

MURAT EMİR (Devamla) – Bakın, Ekrem İmamoğlu Roma’ya gitti. Roma’ya giderken öyle sizin gibi tek tek yandaş gazetecileri seçmedi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) – Günde 15 sefer olan Roma’ya niye…

BAŞKAN – Bir dakika…

MURAT EMİR (Devamla) – 37 gazeteci seçti, onların hiçbirisinin yandaşlık aidiyeti yok hiçbir yere ve çok daha önemlisi özel uçakla gidilmedi, Türk Hava Yollarının charter seferiyle gidildi, bütün biletler ekonomi alındı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Peki, niye gidildi oraya?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Hiç o konuşulmadı zaten.

MURAT EMİR (Devamla) – Bakın, orada Avrupa oyunlarının EOC’yle anlaşması imzalandı.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Amaç o değildi zaten, amaç o değildi.

MURAT EMİR (Devamla) – Bunlardan övünün, övünün, mutlu olun.

AHMET KILIÇ (Bursa) – Neden spor gazetecilerini götürmedi?

MURAT EMİR (Devamla) – Bu, 2036 Olimpiyat Oyunları’nın İstanbul'da yapılması için bir hamle oldu, bunlar çok kıymetli.

ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Özgür Özel’e saldıracak gazetecileri götürdü; bakın, görürsünüz iki sene sonra.

MURAT EMİR (Devamla) – İstanbul'u bir dünya başkenti yapmaya çalışıyor, İstanbul’u kültürün, sporun başkenti yapmaya çalışıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Zaten dünya başkenti.

YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Bir İstanbul’a gel…

MURAT EMİR (Devamla) – Peki, orada ne yaptılar? Bir gece kaldılar, bir gece, duyuyor musunuz?

YAHYA ÇELİK (İstanbul) – İstanbul’a gel, bir gör.

MURAT EMİR (Devamla) – Benden korkuyorsunuz değil mi haksızlığınız ortaya çıkacak diye. Bir gece kaldılar, bir akşam yemeği yediler. Nerede yediler biliyor musunuz? Olimpiyat Komitesi yemek verdi, onu yediler, haberiniz var mı? Yani orada bir masraf yok, orada çok önemli tarihî bir hizmet var; tarihi herkes duysun diye, tüm dünya görsün diye, tüm dünyanın gözü önünde Avrupa oyunları İstanbul’da oynansın diye yapıldı bu. Bu bir başarıdır, bununla övünün becerebiliyorsanız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Murat Bey, Cumhurbaşkanıyla giden…

MURAT EMİR (Ankara) - Sen sus, senin FETÖ’yle ilişkini açıklarım buradan, altta kalırsın, haddin değil, sen kimsin! (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Açıklamazsan namertsin!

EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) – Açıklamazsan namertsin!

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Açıkla! Açıkla!

EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) – İlişkisini açıklamazsan namertsin!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir kere…

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Başkanım…

YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Erkeklik yap, açıklasana!

BAŞKAN - Bir dakika, bir dakika…

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Başkanım…

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet…

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Sayın Başkanım…

HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) – Beyaz TV’yi hangi parayla kurdun Osman!

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Bir dakika, anlatacağım!

BAŞKAN - Bir dakika ya, bir dakika, bir dakika…

HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) – Beyaz TV’yi hangi parayla kurdun, onu açıkla, buyur!

BAŞKAN - Ya, bir dakika, bir şey söyleyeceğiz arkadaş!

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Efendim, benim FETÖ’yle ilişkilerimi anlatacağını söyledi, müsaade istiyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Başkan…

BAŞKAN - Bir dakika Veli baba, bir dakika…

Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisini yöneten bir arkadaşınız olarak, her milletvekiline de saygı duyan birisi olarak, sizin bağırmalarınızın tamamını bana hakaret olarak görüyorum; ayıp ediyorsunuz bir kere, dinleyin.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Estağfurullah!

BAŞKAN - Grup Başkan Vekili burada, tecrübeli, cevabını verir; Cumhuriyet Halk Partisi de verir, Bülent Bey de verir, Sayın Koçyiğit de verir, Sayın Kavuncu da verir. Ayıptır ya, ben yönetiyorum ya, her birinize saygı duyan biri olarak; ayıp değil mi ya bağırma mağırma… Ben “Bağırmayın.” deyince utanıyorum, çoğunuz da çocuğumun yaşındasınız. Ayıptır ya, bağırıyorsunuz oradan “80 doğumlu” bilmem neler… Üzülüyorum bakınız, ben size söyleyeyim.

Şimdi, gel, buyur Veli Bey.

Veli baba sataşmadan işi toparla.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yani tarihe geç, sataşmadan.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Efendim, daha evvel Murat Bey bana bir laf etti ama…

10.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Başkanım, öncelikle sizden hakikaten özür diliyorum.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Nasıl sataşmayacak ya!

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Mümkün değil Başkanım ya, mümkün değil ya!

BAŞKAN – Bir dakika bekleyin ya, dinleyin arkadaşı ya!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Böyle bir ortamda birisiyle muhatap olduğum için… Ama ben muhatap olmadım, ben isim vermedim; Osman sen niye alındın, isim vermedim ki ben, isim vermedim.

Şimdi, arkadaşlar, birkaç şeyi hatırlatayım ben, bağırmadan çağırmadan. Melih Gökçek iki yıl önce istifa etti, niye istifa etti arkadaşlar?

NİLGÜN ÖK (Denizli) – İsim verdiniz.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Niye istifa ettirdiniz Özlem Hanım? İstifa ettirdiğiniz zaman alkışlıyordunuz, oğlunu milletvekili yaptınız; neden istifa ettirdiniz, söyleyin neden?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Hesap yapamıyorsunuz ya!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Neden, neden istifa etti?

MURAT EMİR (Ankara) – Parsel parsel… Parsel parsel…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Parsel parsel Ankara’yı sattığı için istifa ettirdiniz.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Hesap da yapamıyorsunuz!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Şimdi adama sorarlar, bak adama sorarlar… Senin baban 1984’ten beri devlet memuru, Çocuk Esirgeme Genel Müdürlüğü yapmış, Keçiören Belediye Başkanlığı yapmış, milletvekilliği yapmış, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış. Beyaz TV mi? Beyaz TV’yi hangi parayla aldı ya, hangi parayla aldı? Beyaz TV’yi hangi parayla aldı, o kanalı hangi parayla aldı, spor kulübünü hangi parayla aldı? Bak, ben size bir şey söyleyeyim: AK PARTİ’li olabilir, CHP’li olabilir, DEM’li, Saadetli, İYİ Partili, MHP’li olabilir; kim milletvekilliğinden zengin oluyorsa hırsızdır, bu kadar, bu kadar. (CHP sıralarından alkışlar)

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Siz kendi partinizdeki hırsızlara bakın!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Onun için konuşurken haddini bileceksin, haddini!

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Sen Ekrem İmamoğlu’nun servetine bak!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Sen bu yaşta koca, hesaplanamaz servet sahibi olmuşsun, gelmiş yemek lafı ediyorsun. Bizim burada söylediğimiz şey açık ve net: Hodri meydan! Veli Ağbaba’nın da mal varlığı araştırılsın, senin de araştırılsın, babanın da araştırılsın, olur mu, hodri meydan! (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Olur olur, hepsi olur.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – İmamoğlu’nun da araştırılsın! Beylikdüzü Belediye Başkanıyken 950 tane konut… Nasıl olmuş?

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Sayın Başkan, müsaade alabilir miyim.

BAŞKAN – Şimdi biraz evvel Sayın Gökçek çıktı, kendi düşüncelerini çok net bir şekilde ortaya koydu, suçlayıcı birtakım ifadeler kullandı. Bunun üstüne ne söyleyecek de söz vereyim ya?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Ama Başkanım, bir saniye…

BAŞKAN – Hayır, ne söyleyecek? Mesela, ne söyleyecek?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Saçmalayacak.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Efendim… Müsaade edebilir misiniz efendim…

BAŞKAN – Hayır, söz vereceğim de ne söyleyecek?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Yani o zaman Veli Ağbaba çok acayip bir geniş alan açtı. Buna cevap vermemek…

BAŞKAN – Ya, buyur, sabaha kadar devam edecek.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

11.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Veli Bey, Veli Bey…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Söyle…

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bütün ticari sicil gazetelerine bakabilirsiniz, Beyaz TV benim değil, bunu anlamakta zorlanıyorsunuz; bu bir. Burası…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Maaşlı mı çalışıyorsun? Maaşlı mı çalışıyorsun?

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Lütfen dinler misiniz…

Bakın, sizin sayenizde anlatabilme fırsatı bulduğum için teşekkür ediyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Maaşlı mı çalışıyorsun?

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bakın, dinleyin, burası Ses TV’ydi.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Maaşlı mı çalışıyorsun? Maaşlı çalışıyorsun herhâlde.

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bakın, dinleyin lütfen, rica ediyorum.

Burası Ses TV’ydi. Ben Ses TV'nin başına geçtikten sonra bütün ulusal firmalardan -Türkiye'deki Halk TV veya diğer televizyonlar dâhil olmak üzere, onlar belediyelerden de reklam alır- kamudan en az reklamı alarak bugün Beyaz TV'yi bu hâle getirdim. Bir kere, bundan dolayı, profesyonel yaşantımda bir anlamda bir başarı elde ettim. Yani bundan dolayı takdir etmeniz lazım.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Ben sana plaket vereceğim!

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bakın, mesela, siz daha demin parsel parsel meselesini söylediniz. Sizin kendi Toros Belediye Başkanınız…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Toros mu?

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Sizin Toroslar Belediye Başkanınız, görevden ayrılan, aday yapmadığınız; sizin için ne dedi? “Ta geliyor oralardan, bizim buranın rantlarını yemek için buralarda geziyor.” dedi mi demedi mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bizde Toroslar yok.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Toroslar Belediyesi bizde değil.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Anladım, anladım, tamam.

MURAT EMİR (Ankara) - Yalancısın yalancı!

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bir anlat, anlat canım benim.

İki; bak, Sevgili Ali Mahir Başarır, senin kendi Milletvekilin Hasan Bey diyor ki: “Kızlarının ve çocuklarının üstüne hayatımda bu kadar yalan yere yemin eden bir adam görmedim.” “Bunun lafına inanmayın.” diyorsun, ben sana inanacağım(!) Ya, olacak iş mi bu? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi, bir kere bunu da bilmemiz lazım.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Bence şahsi noktaya götürüyorsunuz.

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Ha, gelelim üçüncü mevzuya. Bak, Veli Bey, kim hırsızlık yaptıysa şerefsizdir, kim kamu malı yediyse namussuzdur.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Aynen, namussuzdur.

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bakın, açık ve net olarak söylüyorum ama kim de bu lafları söyleyip ispat edemiyorsa bu laf aynen o kişi için geçerlidir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hodri meydan, hodri meydan!

OSMAN GÖKÇEK (Devamla) – Bunu da söylemek istiyorum, teşekkür ediyorum.

Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

12.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Şimdi, Veli Bey konuşurken “Sus trol!” dedi, Osman söz aldı. Demek ki sen bir trolsün, bu bir gerçek Osman. İki, çok net bir soru: Gerçekten o üzerindeki ceketin bile hesabını verebilir misin sen, verebilir misin?

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Allah Allah.

YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Niye veremesin?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – “Beyaz TV'yi ben bu hâle getirdim…”

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Evet.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Medya patronu! Vallahi, Mehmet Ali Birand’ın kemiklerini sızlatır senin zekândaki bir adamın o kanalı bu hâle getirmesi, vallahi sızlatır.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Başkanım, nasıl bir üslup bu?

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Yahu, arkadaş, sana ispatlarım. Bana resmiyetten bahsedeceksin! Elinde belgen var mı?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Bak kardeşim, sen de utanma olsa bir milletvekilinin eşini, çocuklarını ağzına almazsın.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Ben demedim, Hasan Bey dedi.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Benim eşim de çocuklarım da helal ekmek yiyor.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Ben demedim, Hasan Bey dedi.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Senin boğazından bir dilim helal ekmek geçti mi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Ali Mahir Bey, Hasan Bey dedi, Hasan.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Geçti mi? Sen eğer ki burada milletvekiliysen, şu koltukta oturuyorsan arkadaşlarına en büyük hakaret.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) – Ben demedim, Hasan Bey dedi.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Kişi karşısındakini kendi gibi bilirmiş.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Senin baban niye görevden alındı biliyor musun?

EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) – Ayıp ya! Ne alakası var?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Senin baban niye görevden alındı biliyor musun? Yolsuzluk yaptığı için, FETÖ’cü olduğu için, bir sürü pisliğe bulaştığı için. Siz daha Ankara’daki bir parka yatırılan milyarların hesabını vermeyen bir ailesiniz ama babanda, sende utanma yok. Niye yok biliyor musun? Daha bu seçimden önce çıkmışsın, “Baba aramızda kalsın, kazanıyoruz…” Siz ancak kirli para kazanırsınız, seçim falan kazanamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)

YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Niye sizinkiler yapıyor ya! Mansur, Ekrem, Kemal, hepsi yapıyor ya!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Kazanamazsınız ve ben bu gruba söylüyorum, bu zavallı aileyi grubunuzdan, yanınızdan temizleyin; bunlar kirli insanlar, aranızda hâlâ temiz insanlar olduğuna inanıyorum, bununla aynı sıralarda oturmayın, töhmet altında kalıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Yapma ya, yapmayın Ali Mahir Bey ya!

YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Kemal Kılıçdaroğlu da senin için aynısını söylüyor.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Başkanım, bir nokta cümlesi…

BAŞKAN – Vereceğim söz, bir dakika…

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, geçenlerde rastladığı bir belgesele ilişkin konuşması

BAŞKAN – Geçenlerde bir belgesele rastladım. Bir köyde oturan Turgut Efendi diye bir vatandaş, şapkalı bir vatandaş evin önünde oturuyor. Bir araba geliyor evin önüne, kravatlı 3 kişi iniyor. Turgut Efendi ayağa kalkıyor, kendilerine yer gösteriyor, kendisi de karşıdaki bir taburenin üzerine oturuyor. Birisi “Ben vali muaviniyim, bu kaymakam, bu da paşa, tuğgeneral; sizi ziyarete geldik Turgut amca.” diyor. Turgut amca da “Devletin bir sürü işi var. Bana haber verseydiniz ben gelirdim.” diyor. “Turgut amca, sen bir şehit babasısın, dokuz ay evvel evladını kaybettin.” “Vatan sağ olsun, ne yapalım, şehit babasıyız.” diyor. “Ama şehit babası olduğun için bankaya para yatırıyoruz, onu da çekmemişsin.” diyor. Adam dönüp diyor ki: “Devletin paraya ihtiyacı var. Benim 850 lira gelirim var, bu bize, karı kocaya yetiyor.” Şimdi, Turgut Efendi’nin olduğu bir ülkede kim hırsızsa şerefsizdir. Kimin yetimin parasında gözü varsa alçaktır. (AK PARTİ, CHP, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

Bu konuyu kapatmak istiyorum beyler. Yeter, kapatalım bu konuyu.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Başkanım, ben bir cümle söyleyeceğim.

BAŞKAN – Son sözü veriyorum, kapatacağım.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

59.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Ben saldırmayacağım, ben usulle ilgili bir şey söyleyeceğim.

Bakın, Sayın Başkanım…

MURAT ÇAN (Samsun) – Osman’a cevap hakkı doğdu.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Hiç cevap hakkı falan değil, lütfen; ben daha evvel söz istedim, Başkanım bana söz hakkı yeni veriyor.

Mesela, Cumhurbaşkanımızla ilgili… Hem 14 Mayısta hem 28 Mayısta Cumhurbaşkanımız kazanmış, paşalar gibi gelmiş. Neymiş? Külliye kapanacakmış! Ya vatandaş kapatmıyor, millet kapatmıyor, millet veriyor bu oyu ya, millet veriyor bu oyu! Şimdi, milletin verdiği reye saygınız yok ancak siz kendinize verilen reyleri rey zannediyorsunuz.

Sayın Başkanım, buradaki mesele şununla alakalı: Bakın, bu kürsüde bu laflar söylendikten sonra bunu geri almak mümkün değil. Benim önerim şudur: Böylesine hakaretamiz konuşulduğunda mecburen muhatapları cevap vermek zorunda kalıyor. En iyisi, bu laflar başladığında “Arkadaşım, bir dakika, bu kürsüde bunları söyleyemezsin.” demek lazım. Bu denmediği takdirde, çok tabii olarak, bu laflara şimdi Osman arkadaşım cevap vermeyecek mi? Bizim AK PARTİ Grubunun bütün milletvekilleri kıymetlidir, biz hiçbir vekilimize...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Ne olur versin, Allah aşkına versin, Osman cevap versin!

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bizim bütün milletvekillerimiz kıymetli. Bizim vekillerimizle alakalı tartıyı biz kendimiz yaparız, akla ihtiyacımız yok. Hâlâ Türkiye’nin en güçlü partisiyiz, Meclisin bir numaralı partisiyiz ve nihayetinde biz...

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Halk yapar, halk!

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bak arkadaşım, bize nasihat ediyorsun, diyorsun ki: “Kendinize bakın.” Biz kendimize bakarız, herkes dönsün kendine baksın. Nasihat istemiyoruz, arkadaşlarımızla ilgili böyle çirkin laf da istemiyoruz. Bu Mecliste sakin sakin, efendi efendi işimizi yapmak istiyoruz özellikle gecenin bu saatinde. Her seferinde de Sayın Ağbaba’nın bunu yapmasını kınıyorum, her seferinde burayı trollüyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, ben yerimden bir cümle...

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırşehir Milletvekili Necmettin Erkan ve Denizli Milletvekili Şahin Tin ile 86 Milletvekilinin Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2138) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 110) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin çerçeve hükmünde yer alan “değiştirilmiş” ibaresinin “yeniden düzenlenmiş” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Şenol Sunat Dursun Ataş Mehmet Mustafa Gürban

 Manisa Kayseri Gaziantep

 Ayyüce Türkeş Taş Yasin Öztürk Yüksel Selçuk Türkoğlu

 Adana Denizli Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ADEM ÇALKIN (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Gaziantep Milletvekili Mehmet Mustafa Gürban.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 6’ncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Milletin sesi olma görevini yerine getirmek için bugün milletimizin esas problemlerini dile getireceğim. Buradan sizlere sormak istiyorum: Vatandaşımızın şu an en önemli sorunu anayasa mı? Anayasa mı yiyeceğiz?

Değerli milletvekilleri, önceden bu kürsüde derdik ki “İnsanlarımız geçinemiyor.” Gelinen noktada, bugün insanlarımız karnını doyuramıyor, bugün insanlarımız barınamıyor, bugün anneler çocuklarının beslenme çantasına yemek koyamıyor, bugün babalar bayramda dahi çocuklarına kıyafet alamıyor, bırakın kıyafet almayı, çocukları karnı aç yatağa giriyor. Hatırlarsanız, Sayın Cumhurbaşkanı “Aç kalan var mı Allah aşkına?” demişti. Ben de sormak istiyorum: Hiç aç kalan yok mu Allah aşkına?

Sayın milletvekilleri, çok ağır ekonomik şartların yaşandığı ülkemizde şehit ailelerimizin aldığı maaş yaklaşık 12 bin TL’dir. Şehitlerimizin anne-babası başımızın tacı, eş ve çocukları en değerli emanetimizdir. Bizlere yakışan şekilde maaşlarını düzenleyelim. Şehit ailelerimizi kendi ailelerimiz gibi kabul edip açlık sınırı altındaki maaşlarını en düşük memur maaşı düzeyine getirmeliyiz.

Hepimizin malumu, iki hafta önce Irak uyruklu bir kişi tarafından okul müdürümüz katledildi. Okul müdürümüze Allah'tan rahmet, ailesine sabırlar diliyorum.

Bu vahim olayın iki yönü var. Birinci yönü; soru önergesiyle Sayın İçişleri Bakanımıza sordum, huzurlarınızda tekrar soruyorum: Iraklı şahsın taksirle yaralama ve 6136 sayılı Kanun’dan suçları bulunmasına rağmen Türk vatandaşlığı verilmiş midir? Eğer vatandaşlık verilmemişse ülkemizde bu şahsın bulunma statüsü nedir? Iraklı şahsın, kendisinin ve yakınlarının ev ve iş yerlerinde arama yapılmış mıdır? Silahı nasıl temin etmiştir? Oturma izni verilen yabancıların suç kayıtlarına ilişkin tahkikat yapılmakta mıdır? Bu sorularıma şahsım ve kamuoyu vicdanı olarak ivedilikle cevap bekliyorum.

Hadisenin diğer yönü ise 74 yaşındaki bir eğitimciyi çalışmak zorunda bıraktığınız gerçeğidir. Esasında bu durum ülkemizin acı gerçeğidir. Memurlarımız emekli olamıyor. Örneğin, bir öğretmen emekli olduğunda maaşı yaklaşık yarısından daha fazla kesintiye uğruyor. Hâlihazırda maaşıyla bile geçinemeyen memur, emekli maaşıyla nasıl geçinecek? Emekli olunsa bile ikinci bir iş yapılmak zorunda kalınıyor. Son zamanlarda yaş haddinden emekli olanların sayısında da artış görülmektedir. Ayrıca, alınan emekli ikramiyeleriyle önceden ev, yazlık alınabiliyordu. Bugün ise bir öğretmen emekli olmak isterse yaklaşık 600-700 bin lira arasında ikramiye almaktadır. Bugün bir çocuğun düğün masrafı ortalama 1 milyon TL'ye yaklaşmış durumdadır.

İktidar olarak kime umut oluyorsunuz, kime ümit oluyorsunuz? Emekli perişan, memurun hâli içler acısı, işçimizin alın terinin karşılığı yok, esnaf siftahsız kepenk kapatıyor, çiftçiyi zaten yıllardır bitirdiniz; gençlerimiz yabancı ülkelere gidebilmek için vize kuyruğunda, üniversiteli işsiz ordularımız oluştu, pırıl pırıl vatan evlatları bunu hak etmiyor, istihdam yaratamıyorsunuz, binbir emekle üniversite bitiren gençlerimizin umudunu mülakat sarmalıyla kuşatıyorsunuz. Yetmedi mi gençlerimizin hayallerini çalmanız? Ne yapacak bu gençler? Bakanın iki dudağının arasına mı bakacak? Bunun için mi okudular? Anneler-babalar yıllarca boşuna mı zahmet çekti. Bir bakanın mülakat inadı yüzünden… Ayrıca bir not daha bırakmak istiyorum. Bakan Bey mülakat konularında çok mahirdir. Eğitim camiası müsteşarlık yıllarından kendisini çok iyi tanır, özellikle yönetici atamalarında yapmış olduklarını çok iyi bilir. İstisnai durumlar haricinde hemen hemen bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi eğitim yöneticilerini görevden aldığı dün gibi aklımızda. Kendisi yaptıklarını unutsa da biz unutmadık. Kendisi “Liyakat mı, mülakat mı?” sorusuna hep “mülakat” cevabını vermiştir. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz, mülakatın olduğu yerde adalet sağlanmaz.

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MURAT EMİR (Ankara) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Emir, Sayın Ağbaba, Sayın Şevkin, Sayın Tahtasız, Sayın Öztürk, Sayın Akay, Sayın Timisi, Sayın Gürer, Sayın İlhan, Sayın Sümer, Sayın Çan, Sayın Konuralp, Sayın Durmaz, Sayın Ertuğrul, Sayın Akdoğan, Sayın Kılınç, Sayın Arslan, Sayın Kara, Sayın Zeybek, Sayın Güneşhan.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırşehir Milletvekili Necmettin Erkan ve Denizli Milletvekili Şahin Tin ile 86 Milletvekilinin Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2138) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 110) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 İsa Mesih Şahin Necmettin Çalışkan Mehmet Atmaca

 İstanbul Hatay Bursa

 Doğan Demir Sema Silkin Ün Mustafa Bilici

 İstanbul Denizli  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İRFAN ÇELİKASLAN (Gaziantep) –Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden İzmir Milletvekili Mustafa Bilici.

Buyurun Sayın Bilici. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

MUSTAFA BİLİCİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Türk Ticaret Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni görüşüyoruz. Bugün kanun teklifi dışında her şey konuşuldu ama ben kanun teklifinin 7’nci maddesi üzerine konuşmaya gayret edeceğim. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Dünya Çiftçiler Günü’nü geride bıraktık. Tüm çiftçilerimizin Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyor, kendilerine yeni sezonda Allah’tan bol kazançlar niyaz ediyorum.

7’nci maddede yapılan değişiklikle çiftçilerimiz aleyhine gerçekleştirilen usulsüz işlemlerde uygulanacak müeyyidenin alt sınırı 5 bin liradan 200 bin liraya çıkarılırken üst sınır idari para cezası ise 25 bin liradan 1 milyon liraya çıkarılıyor. Günümüzde yaşadığımız gıda enflasyonunun durdurulabilmesi için çiftçilerimizi korumakla mükellef olduğumuz gibi çiftçilerimiz lehine düzenlemeler yapmakla da mükellefiz. Aksi takdirde, bir tarım ülkesi olan ülkemizde gıda enflasyonunun önünü kesmeyi başaramayacağız. Peki, bunu nasıl başaracağız? Yalnızca LİDAŞ’lara uygulanan cezaları artırarak bu başarılabilir mi? Şüphesiz ki başarılamaz. İlgili değişiklik ilk bakışta çiftçilerimiz lehine bir durum olarak görülse de tam anlamıyla yeterli sayılamaz. Lisanslı depoların usulsüz işlemlerine getirilen para cezasını artırmak çiftçilerimizi koruyacak nitelikte bir adım değildir.

Değerli arkadaşlar, üreticilerimiz lisanslı depolardan birçok farklı sebeplerden dolayı şikâyetçi durumdalar. Bu nedenler arasında öne çıkan husus, numune ve analiz sürecinde yaşanan şaibe ve aksaklıklardır. Ürünün kalitesi ve niteliğini belirleyen analiz süreci birçok çiftçimizin canını yakmaya devam etmektedir. Ülkemizin farklı bölgelerinden birçok çiftçi analiz süreçlerinde şaibe ve tutarsızlık bulunduğunu yıllardır her ortamda dile getirmektedir. Ürününü lisanslı depoya götürmeden ticaret borsalarında ve fabrikalarda analize sokan üreticilerimiz LİDAŞ’lardaki sonuçların ellerindeki sonuçlarla alakasız olduğunu, LİDAŞ’larda alınan numunenin sağlıklı veriler içermediğini ve bu durumun çiftçi aleyhine bir sonuç doğurduğundan yakınmaktadırlar. Özellikle geçtiğimiz yıl mısırda ve ayçiçeğinde yaşanan nem sorunu birçok üreticimizin ürününün 2022 yılından daha ucuza satılmasıyla sonuçlanmıştır. Üreticilerimiz, aynı kamyondan alınan numunelerin rutubet oranının yüzde 2-3 puan oynadığından bu oranın ise ürünün fiyatını yaklaşık yüzde 20 civarında düşürdüğünden dolayı dert yanmaktadırlar. Numune ve analiz meselesiyle ilgili olarak Ekim 2023’te Tarım ve Orman Bakanı Sayın Yumaklı’ya yazılı soru önergesi verdik. Numune alma sürecinde yaşanan şaibe ve aksaklıkları sorduk, maalesef, şeffaf, açıklayıcı bir cevap alamadık.

Değerli arkadaşlar, ne hikmetse, son yıllarda, ülkemizde buğday ve arpayı koyacak yer bulunamamaktadır. Lisanslı depolarda yaşanan doluluk sorunu, LİDAŞ’ların çiftçinin ürününü kabul etmemek için çeşitli bahanelere başvurmasına sebebiyet vermiştir. Birçok çiftçimizin ürünü, yabancı madde oranı yüksekliği, nem oranının uygun olmaması, depoda aynı cinste ürün bulunmaması gibi gerekçelerle LİDAŞ’lar tarafından geri çevrilmektedir. Kısıtlı boş alan, anlaşmalı kişi ve kurumlara tahsis edilirken çiftçilerimiz hububatlarını yere dökmüş, şehir şehir, ilçe ilçe malını kabul edecek lisanslı depo arar olmuşlardır.

Tüm bu sebeplerden dolayı lisanslı depolara ilişkin mevzuat baştan aşağı değiştirilmeli, üreticiye zorluk çıkaran uygulamalar ivedilikle kaldırılmalıdır. Lisanslı depoların denetimi sık, kararlı ve objektif bir şekilde yapılmalıdır. Yine, bu meseleyle ilgili olarak 15 Kasım 2023 tarihinde Ticaret Bakanı Sayın Bolat’a, lisanslı depoların denetiminde uygulanan usul ve esaslara uyulup uyulmadığını, lisanslı depoların denetim sıklığını ve uygulanan cezalara dair istatistikleri sorduk, maalesef yine yeterli ve kesin bir cevap alamadık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA BİLİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, unutulmamalıdır ki gün çiftçinin işini zorlaştıracak gün değildir. Gıda enflasyonu meselesi ülkemizin derhâl üstesinden gelmesi gereken en önemli sorundur. Bu sorun şüphesiz çiftçinin işini zorlaştırarak çözülemeyecektir. Çiftçilerimizin önündeki engellerin bir an önce kaldırılmasını diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 7’nci maddesiyle 5300 sayılı Kanun’un 28’inci maddesine eklenmesi öngörülen fıkrada geçen “ödenen” ibaresinin “ödenecek” biçiminde, “askı süresi” ibaresinin “askıda kalınan süre” biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Talat Dinçer Türker Ateş Nail Çiler

 Mersin Bolu Kocaeli

 Sibel Suiçmez Ömer Fethi Gürer Mehmet Tahtasız

 Trabzon Niğde Çorum

 Şeref Arpacı Ediz Ün Kadim Durmaz

 Denizli Edirne Tokat

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İRFAN ÇELİKASLAN (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Edirne Milletvekili Sayın Ediz Ün.

Buyurun Sayın Ün. (CHP sıralarından alkışlar)

EDİZ ÜN (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Lisanslı depoculuğun çiftçilere olan faydalarını saymakla bitiremeyiz, sadece çiftçilere de değil; tüccarlara, sanayicilere, hatta finans sektörüne de büyük faydaları olan bir sistem. Bu maddede de lisanslı depoculuğun verimli hâle gelebilmesi için bazı düzenlemeler öngörülmüş. Evet, bazı tedbirler alalım, bazı cezaları da düzenleyelim ama bu maddede lisanlı depoculuğun gelişmesi adına, teşviklerin artırılması adına bir hükme rastlayamadım. Sadece ceza verelim diye bir sektörü geliştiremeyiz. Lisanlı depoculuğun teşviklerinin artırılması ve bürokratik engellerin ortadan kaldırılarak geliştirilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, tek sorunumuz keşke tarım ürünlerini depolayamamak olsa. Sektörün o kadar çok sorunu var ki yakında depolayacak ürünü yetiştirecek çiftçi bulamayacağız. “Çiftçi” demişken bir teşekkürü de kendilerine borç bilirim. 85 milyon vatandaşımızın, 60 milyon yabancı turistin ve hatta 13 milyon sığınmacının beslenmesi adına yaz kış demeden, soğuk sıcak demeden fedakârca üretim yapan çiftçilerimizin tek tek hepsine teşekkür ediyorum, hepsine saygılarımı sunuyorum.

Şimdi, tarım sektörü ne hâlde, çiftçi ne hâlde biraz sizlerle paylaşmak isterim: AKP iktidara gelmeden önce çiftçilerimizin millî gelirden aldığı pay 10,2 idi ama şimdi 6,2’ye düştü; yarı yarıya bir azalma var. Siz iktidara gelmeden önce 900 bin kişi BAĞ-KUR’luydu, bu sayı 460 bine düştü; yine yarı yarıya azalma var. ÇKS’ye kayıtlı çiftçi sayısı 2,8 milyondu, şimdi 2,3 milyona düştü. Ya, iktidarınızda tarım alanları bile yüzde 12 azalmış. 2002 yılında tam 7,5 milyon kişi sektörde çalışırken, tarım sektöründe çalışan kişi sayısı 4,6 milyona düşmüş. 3 milyon kişiye, aileleriyle birlikte hesaplarsak 15 milyon kişiye “Siz şehre gidin, tarım yapmayın.” demişsiniz. Sizin tarım sektörüne bakış açınız şudur, net söylüyorum: Çiftçiye “Sen tarım yapma, sen şehre git, benim belirlediğim asgari ücretle çalış, benim belirlediğim emekli maaşıyla yaşa. Ben dışarıdan ithal ederim, senin çiftçilik yapmana gerek yok.” Tarım maalesef bu hâlde.

İktidarınız boyunca tam 103 milyon ton buğday ithal etmişsiniz ki siz iktidara gelmeden önce kendi kendine yeten 7 ülkeden bir tanesiydik. Sadece 2023 yılında tam 12 milyon ton buğday ithal etmişsiniz. Sayenizde en çok buğday ithal eden ülke konumundayız. Beceriksiz tarım ve ekonomi politikalarınız sayesinde gıda enflasyonunda Avrupa'da 1’inci sıradayız, dünyada 4’üncü sıradayız. “2023 yılında 63 milyar destek verdik.” diye burada böbürlene böbürlene anlattınız. Siz 2005 yılında “Millî gelirin yüzde 1’ini tarımı desteklemek için vereceğim.” dememiş miydiniz? Demiştiniz. Peki, millî gelirin yüzde 1’i kaç? 263 milyar TL. Siz çiftçiye 200 milyar eksik ödediğiniz için burada geldiniz, böbürlene böbürlene anlattınız; çok yazık.

Değerli milletvekilleri, bir başka konu, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ve birçok bölgede buğday hasadı tamamlandı. Yakında tüm Türkiye'de buğday hasadı başlayacak ve çok kısa bir süre içerisinde bitecek ama hâlâ bir fiyat açıklayamadınız, hâlâ bir fiyat yok. Bakın, Türkiye Ziraat Odaları Birliği kilo başına buğday üretim maliyetini hesaplamış: 10 lira 87 kuruş. Şu an borsalarda 9 TL'ye buğday satılıyor, kilosu 9 TL. Çiftçi fiyatı açıklamadığınız için zararına satış yapmak zorunda kalıyor. Bakan çıktı, çay fiyatını açıklarken şunu söyledi: “Maliyet artı makul kâr.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

EDİZ ÜN (Devamla) – Hadi, maliyet 10 lira 87 kuruş -buğday yılda bir hasat edilen bir ürün- yıllık enflasyon da yüzde 70'se hadi, 18 lira açıklayın o zaman. Ama ben eminim 15 lira bile açıklayamayacaksınız çünkü Türk tarımını yok etmek gibi bir misyonunuz var. Emeklileri yok ettiniz, işçileri yok ettiniz, çiftçileri yok ettiniz, şimdi sıra esnaflara geldi. Halkbank aracılığıyla verdiğiniz hazine destekli faizleri artırdınız, 2 katından fazlaya çıkardınız, esnafları da yok etme yolundasınız. En son yerel basını da yok etme kararı aldınız. Yerel basına “5 kişi istihdam et.” diye zorunluluk getiriyorsunuz ama şimdi diyorsunuz ki: “Ben size resmî ilan vermeyeceğim, ben sizin aboneliklerimizi ortadan kaldıracağım.” Yerel basına bu zulmü etmeyin. Bakın, yerel seçimlerden bir ders çıkaramadınız. Sayın Murat Kurum köftecilere sataştı, Ekrem İmamoğlu tarihî bir zafer elde etti. Siz şimdi bütün sektörlere sataşıyorsunuz ama emin olun ki hepinizi 2028’de bu millet sandığa gömecek.

Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Şenol Sunat Dursun Ataş Ayyüce Türkeş Taş

 Manisa Kayseri Adana

 Yüksel Selçuk Türkoğlu Nimet Özdemir Yasin Öztürk

 Bursa İstanbul Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İRFAN ÇELİKASLAN (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 7’nci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maddede, faaliyeti durdurulan veya askıya alınan lisanslı depoculuk yapılan işletmelerde kısıtlanan süre boyunca kira bedeli talep edilmeyeceği yönünde düzenleme yapılmaktadır. Uygun bulduğumuzu belirterek başka bir konuya geçmek istiyorum.

Son yıllarda vatandaşın en önemli gündemi hepimizin bildiği gibi ağır ekonomik sorunlar. Türkiye ne yazık ki partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte açlık, işsizlik, yüksek enflasyon, iç-dış borç batağına düşmüş bir ülkeye dönüştü. İş bulabilirse açlık sınırının altında kalan bir ücrete mahkûm çalışanlar, kuyruklarda sabahlayan emekliler, ikinci el eşya pazarını arşınlayan yeni evlenmeye çalışan çaresiz gençlerimiz, vatandaşlarımız, yetersiz beslenme sonucu gelişim bozukluğu geçiren çocuklarımız, geleceğimiz… Bakanlık verilerine göre yedi aylık merkezî yönetim borç stoku 1 trilyon 780 milyar lira, döviz borcu yaklaşık 4 trilyon lira. Naslara kurban edilmiş düşük faiz politikalarının ülkemizi getirdiği son nokta, büyük bir yıkım. Bu yaşananların sorumlusu sanki başkalarıymış gibi, şatafatlı mekânlarda lüks arabalarıyla sefa süren duyarsız bir iktidar. Bize kalan uzun yıllar altından kalkamayacağımız bir yük, borç yükü. Peki, kim ödeyecek? Maaş artışından ziyade “Nasıl daha fazla vergisini keserim.” denilen çalışanlar, az maaş alıp çok vergi ödeyenler. Peki, çok kazanıp az, daha az ödeyenler hatta ödemeyenler; onlara geçiş, müşteri garantili beş yıldızlı ihaleler. Diğer yandan milyonlarca işçinin, memurun alın terinden alınan vergilere karşılık emeklilerin, çalışanların ücretlerine insan onuruna yakışmayan, uyduruk iyileştirmeler. Hayatta kalabilmek adına çaresizce düşük ücretlerle çalışıp ömrünü ülkeye hizmet ederek geçirenlere, geçici işçi alımı kuyruklarına, ucuz ekmek ve gıda yardımı bekleyenlere, sosyal yardıma muhtaç milyonlara çare olmayacak “tasarruf” diye açıklanan, göstermelik tedbirler; diğer yandan, milletin gözüne sokulan Rolex’ler, ıstakozlar. Milletle alay eder gibi açıklanan tedbirlerle yapılacak tasarruf 100 milyar lira. Yalnızca şehir hastanelerine ödeyeceğimiz garanti bedeli 1 trilyondan fazla; geçiş garantili, uçuş garantili diğer projeleri söylemiyorum bile. Merkez Bankasının bir yıllık zararı 818 milyar lira. Saraylardan, uçaklardan vazgeçmeyenlerin, az maaşa rağmen çok vergi ödeyen memurların servislerini kaldırarak yapacakları tasarruf ne kadar inandırıcı?

Adaletin, eşitliğin, kalkınmanın olmadığı; yoksullukla, yolsuzlukla mücadele edilmeyen bir ülkede tasarruf hikâyesi anlatmaya çalışmak hamaset olduğu kadar büyük bir trajedi ama gündemimize bakarsak bunun bir önemi yok. Kurallarına, kararlarına uymadığınız bir hukuk düzeninde yeni anayasa yapmaya çalışıyorsunuz. Peki, bahsettiğimiz sıkıntılara, dertlere çözüm mü, derman mı? Hepimiz biliyoruz ki bu garabet sistemin sorumlularını biraz daha koltukta tutabilmek; yoksulluğu, yolsuzluğu gözden kaçırma çabası. Çanakkale’yi geçilmez kılan, yedi düvele karşı kurtuluş mücadelesi veren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını neredeyse yok sayan; bilimi, kültürü, sanatı, felsefeyi temel hedef almak yerine üçüncü dünya modeline özlemi ifade eden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

NİMET ÖZDEMİR (Devamla) – …yeni maarif müfredatı, yeni anayasa zihniyetine zemin hazırlamanın adımları mı? Ulusal kahramanlarını, kurucu iradeyi görmezden gelen, toplumun temeli olan laiklik ilkesini kaldırmaya, yok saymaya yönelik bir girişim mi? Yok sayanı bu millet de yok sayar.

Peki, sadece bunlar mı? Elbette hayır, devamı var.

Saygılarımla. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde geçen “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda yer alan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Ali Bozan Mehmet Kamaç Onur Düşünmez

 Mersin Diyarbakır Hakkâri

 Nejla Demir Nevroz Uysal Aslan Zülküf Uçar

 Ağrı Şırnak Van

  Sümeyye Boz

  Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İRFAN ÇELİKASLAN (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Muş Milletvekili Sümeyye Boz.

Buyurun Sayın Boz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

SÜMEYYE BOZ (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle ekranları başında bizi izleyen değerli halklarımızı ve cezaevlerinde bulunan, direnen yoldaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Şöyle ki: Bugün sanki her şey çok yolundaymış gibi, sanki her şey olağan seyrindeymiş gibi gelip burada madde üzerinde konuşmak istemedim. Bu yüzden, kendi gündemimle, Kürt halkının gündemiyle, sol sosyalistlerin gündemiyle geldim. Gündem, Kobani kumpas davası ve orada yargılanan arkadaşlarımız. Bu dava, Kürt halkının ve Kürt halkına karşı yürütülen sistematik yok etme politikasının bir ürünüdür. Verilen cezalar, Kürt halkı ve Türkiye'nin tüm demokratik kesimleri için tamamen bir utanç belgesi ve zulüm belgesinden başka hiçbir şey değildir. İktidar, en temel hakları bile yargı sopasıyla ezmekte ancak unutulmamalıdır ki gün gelecek adaletin tecellisi herkes tarafından adil yargılanmayla talep edilecektir; bugünün iktidarı da dâhil.

Değerli arkadaşlar, konuşmama devam ederken, bugün yargılanan, adil yargılama süreçlerinin hiçbir şekilde işletilmediği yoldaşlarımızdan biri olan Zeynep Ölbeci’nin savunmalarından birkaç pasaja yer vereceğim. Şöyle diyor Sayın Zeynep Ölbeci: “1990’lı yıllar Kürt halkı için ateşte sınanma yıllarıydı. Bu süreçte hizbulkontraların katliamları ve faili meçhul cinayetlerle karşı karşıya kalındı ancak biz bunların faillerinin belli olduğunu biliyoruz. Türkiye sistemi bunları açığa çıkarmak istemedi. Nasıl ki Kobani sürecinde vahşi bir biçimde insanlar katledildi, o dönemde de insanlar katledildi bununla halkın gözünü korkutmak istediler.” Kurulan bağlantının ne kadar anlamlı olduğunu eminim fark etmişsinizdir çünkü biz de bu olaya tamamen böyle bakıyoruz; çok önemli ve çok benzer dönemler. Ve şöyle devam ediyor: “Kadınların yaşamı DAİŞ vahşetiyle cehenneme döndü. Hangi kanun bu zebanilerin katliamına karşı durmanın suç olduğunu söyleyebilir? Kürt kadınlara yapmış olduğu vahşeti protesto etmek nasıl suç sayılabilir? Kobani düşseydi bu dava açılmayacaktı. Bu dava DAİŞ başarılı olmadığı için açılmıştır, DAİŞ’in başarısızlığının intikamı bizden alınıyor.” Tek kelimesinde yanlış, tek yerinde hata yok, tamamen baştan sona olanlar budur. Kürtler ne zaman demokrasi için bir araya gelirlerse, bir güç hâline gelirlerse sistemin baskılarıyla karşı karşıya kaldılar. Siyaset alanları kapatıldı, Cumhuriyet tarihinde de bu böyle oldu. HEP, 1990'da Kürt sorunu yasal ve demokratik bir şekilde çözülsün diye açılmıştı. Ancak bu parti süreci çok uzun sürmedi, siyaseti de terörize ettiler ve HEP’i ortadan kaldırmak istediler. Nitekim “Kapatıldı.” diyerek aslında o dönemlerde Mehmet Sincar ve Vedat Aydın gibi, katledilen siyasilerin olaylarını hatırlatarak sözlerine şöyle devam etti: “Bu katliamlarla Kürt siyasi örgütlenmelerin önünü kesmek istediler. Binlerce Kürdün kanına girenlere o dönemde Hizbullah, bugün de DAİŞ deniliyor. Devlet bu derin odakları devreye soktu. Mart 1994'te DEP milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı ve Orhan Doğan ile Hatip Dicle Mecliste gözaltına alındı. Onlarca parlamenter ve siyasi zindanlara atıldı.” Şimdi baktığımızda bu bağlamda HDP'nin kapatma davasıyla devlet aklının o günden bugüne nasıl tekerrür ettiğini, nasıl kendini var etmeye çalıştığını, parti kapatma meselesini nasıl olağanlaştırmaya çalıştıklarını bize gösteriyor yani hikâye benzer ilerliyor.

“Kobane direnişi, azınlık halklar ve kadınlar için yeniden birlikte yaşam umuduna döndü. Şengal ve Kobane direnişleri AKP-MHP iktidarının planlarını boşa düşürdü, bu yüzden yargılanıyoruz, iktidarın kızgınlığı o yüzden o günden beri çok büyük; yüz yıldır yok saydığı bu halk nasıl olur da varlığını savunabilir, nasıl olur da böylesine bir başarı elde edebilir? Kobane direnişi insanlık tarihinde onurlu bir sayfada yerini aldı, bu sayfada küçük bir yerim varsa benim için onurdur.” diyor Zeynep Ölbeci. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Biz de tabii ki Zeynep Ölbeci’nin bu sözlerinden sonra “Kobane bizim onurumuzdur, bunu savunmaya devam edeceğiz.” diyeceğiz.

Ayrıca, Zeynep Ölbeci bugün avukatları aracılığıyla bütün topluma, bütün halklara bir mesaj gönderdi, o mesajı da aktarmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

SÜMEYYE BOZ (Devamla) – Verilen bu cezalardan, hukuksuz tutuklamalardan ve siyasi tavırlardan sonra gönderdiği mesaj şu: “Rehin olarak tutuluyorum. Kürt halkının demokratik talepleri hapsedilmiştir, hayatlarımız gasbedilmektedir. Bu dosya bir siyasi mühendislik eseridir, hukuki bir temeli ve dayanağı yoktur; örgütlü, sistemli bir kötülük hâlidir. Dayanışma bizi bu süreçte ayakta tutacak en önemli ve yegâne şeydir. Muhalefetin ve tüm ezilenlerin gözünü açması gerekiyor. Demokratik tepkilerde geç kalınmış olsa da son dönemlerde muhalefet kanadının tepkileri ve dayanışması olumludur.” Aslında tıpkı Zeynep’in söylediği gibi, muhalefetin bu karara karşı nasıl bir duruş sergileyeceği ülkenin demokratik geleceğini belirleyecektir. Bu yalan iddialarla onursuzlaştırmak ve karalamak isteyenlere karşı biz de diyoruz ki: Kobane onurumuzdur, demokratik siyaset yargılanamaz. İmralı’dan Kobane’ye adalet ve özgürlük mücadelesi devam edecek. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Karar yeter sayısı arayalım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarken karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Divanda ihtilaf olduğu için elektronik cihazla oylama yapılacaktır.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.07

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER : Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

7’nci madde üzerinde Muş Milletvekili Sümeyye Boz ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Divanda ihtilaf olduğundan oylamayı cihazla yapacağız.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7’nci madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 İsa Mesih Şahin Necmettin Çalışkan Mehmet Atmaca

 İstanbul Hatay Bursa

 Sema Silkin Ün  Doğan Demir

 Denizli  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ADEM ÇALKIN (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan.

Buyurun.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ticaret Kanunu hususunda görüşmeye devam ediyoruz. Seçim bitti; seçimden sonra, önce patronların isteği üzerine turizm yasasını görüştük, tamamlandı. Yine, başka patronların talebini yerine getirmek üzere Maden ve Enerji Yasası’nı görüştük, şimdi de sırada büyük işverenlerin hayatını ilgilendiren Ticaret Kanunu’nu görüşüyoruz. Belli ki burada halk, emekliler, asgari ücretliler, dar gelirliler hiçbir şekilde gündemde yok; sadece “Kodamanlara nasıl hizmet ederiz?” peş peşe bunlar var. Muhtemelen bundan sonra da benzer bir gündem de karşımıza gelecek.

Değerli milletvekilleri, tasarruf tedbirlerinden söz ediliyor. Sayın Maliye Bakanı açıkladığı paketle üç yıl içerisinde 100 milyarlık tasarruf edileceğini belirtti. Üç yılın hedefi 100 milyar. Peki, bizim 100 milyar ne anlam ifade ediyor? 100 milyar şu: Bugün her gün bütçe giderimiz, 33 milyar günlük giderimiz. Bizim her gün faize ödediğimiz para 3 milyar yani benim iktidara tavsiyem şudur: Grev yapın arkadaşlar, faiz lobisine deyin ki: “Biz grev yapıyoruz, otuz gün süreyle size faiz ödemeyeceğiz.” Otuz gün süreyle faiz ödemezseniz toplam 100 milyar tasarruf etmiş olursunuz. Zaten üç yılda kemer sıkarak elde edilecek rakam 100 milyar, faizcilere bir ay içerisinde ödenecek rakam da 100 milyar. Burada -bayram geliyor- bayram ikramiyesi 3 bin lira olarak açıklandı. Kurban fiyatlarının 15 ile 25 bin lira arasında olduğu bir yerde artık ibadetleri de engellemeye başladınız, bu vebal size yeter. Hiç olmazsa emekli ikramiyesi olarak verilecek rakam en azından bir kurban almalı.

Değerli milletvekilleri, burada kanun düzenlenirken şu düşünülmeli ki kanun terzi gibi değil konfeksiyon üretimi gibi olmalı yani kişiye özel kanunlar çıkarılmamalı, konfeksiyon ürünü, herkesin yararlanabileceği kanunlar olmalı. Zaten böyle dendiği için “Türk tipi ekonomi modeli” dediniz, ekonomiyi perişan ettiniz. Beş yıldan beri yaşadıklarımızı önceyle kıyasladığımızda çok daha vahim olduğunu hepimiz yaşayarak görüyoruz. “Türk tipi başkanlık sistemi” dediniz, kurumların hepsi birbirine girdi. Bakanlıklar gerçek bakanlık mı, Külliye’nin içerisinde bir bakanlık mı, kim yetkili, hangi kurum, ne altta ne üstte; bunların hiçbirisi belli değil.

Tabii, böyle sınırsız yetki olduğu için de kişiye özel af da çıkmaya başladı. Bildiğiniz gibi, Sayın Cumhurbaşkanımızın seçim döneminde bir cinayet işlemiş olan sandık müşahidini affı kamu vicdanını yaralamıştır. Zaten inanç esaslarımıza göre de kişiye yapılan suçu bir başkası affedemez. Burada öyle bir durum ortaya çıktı ki sanki eskiden “Hırsız bizim hırsızımızsa sahip çıkacağız.” denmişti; şimdi “level” atlanmış “Katil bizim katilimizse sahip çıkacağız.” gibi bir mantık ortaya çıkıyor.

Burada, yine, şunu da arz edeyim ki bir Ticaret Kanunu görüşüyoruz, elbette kanundan başka her şey konuşuluyor. Bu da çok tabii çünkü konuşulan hiçbir sözün bir anlamı yok. Bakın burada önerge getirildi, Komisyon üyeleri dediler ki: “Biz katılamıyoruz.” Ya, Allah aşkına, içeriğini mi beğenmediniz yoksa böyle bir itiraz yetkiniz mi yok, merak ediyorum. Şimdiye kadar, yani insan en azından onurunu düşünür, papağan gibi bütün cümleler “Katılamıyoruz.”la tekrar ediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, fahiş fiyattan, stokçuluktan bahsediyoruz. Acaba bu yasa çıktıktan sonra Türk Hava Yollarının ofisleri basılacak mı? 7 bin liraya, 8 bin liraya bilet satan kurumun ofisi mi basılacak yoksa yine market baskınları mı devam edecek? Bu yasanın içerisinde nereden ele alırsak alalım, nasıl bir durumda olduğu hepimizin malumu.

Ben sözlerimi kapatırken, TYP’ye temas etmek isterim. Seçim öncesi duygu sömürüsü yaparak, sırf oy avcılığıyla altı ay süreyle eleman işe alındı deprem bölgesinde; seçim bitti, bu adamların işine son veriliyor. Allah'tan korkun, insaf edin! Deprem yaralarının böyle hâlen devam ettiği bir dönemde ne olur bir, bir yıl daha bu insanlarımıza acıyın ki deprem yarası sarılsın.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 8’inci maddesiyle 5300 sayılı Kanun’un 34'üncü maddesinin değiştirilmesini öngören “b)” bendinde geçen “mevzuata aykırı şekilde” ibaresinin “mevzuata aykırı biçimde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Ednan Arslan  Talat Dinçer  Türker Ateş

 İzmir  Mersin  Bolu

 Ömer Fethi Gürer  Mehmet Tahtasız  Şeref Arpacı

 Niğde  Çorum  Denizli

 Kadim Durmaz   Nail Çiler

 Tokat   Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ADEM ÇALKIN (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden İzmir Milletvekili Ednan Arslan Bey.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

EDNAN ARSLAN (İzmir) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili kanunun 8’inci maddesi üzerine parti grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu görüştüğümüz torba kanun teklifi, 9 farklı kanunda düzenleme içeren, 24 maddeden oluşan bir teklif. Bu teklifi Komisyonda görüşmeye başladığımızda Değerli Komisyon Başkanımız “Milletin gözü kulağı bu kanunda, bu Komisyondan çıkacak kararlarda.” falan demişti. Ben önce bir şaşırdım çünkü elimizdeki metin mi farklıydı, yanlış komisyona mı geldik diye düşündüm çünkü bizim elimizdeki bu 24 maddelik teklifte maalesef milleti ilgilendiren hiçbir şey yok, vatandaşı ilgilendiren, esnafı ilgilendiren hiçbir şey yok; varsa varsa cezaları artırmak var, varsa varsa süre uzatımları var, varsa varsa Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş birtakım düzenlemelerin tekrar Anayasa’ya uygun hâle getirilmesi var yani teknik birtakım maddeler vardı.

Bir kere, bu torba kanun tekniğinden vazgeçmek lazım. Bakın, ne diyoruz? Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bazı maddelerde tekrar düzenleme yapacağız diyoruz. Yani bir kere, yasama faaliyetinin ne kadar kalitesizleştiğini gösteriyor; bir kere, Meclisimizin itibarını düşürüyor bu. Yani biz burada bir kanun yapıyoruz, 600 kişi bir araya geliyoruz ama bu işi beceremiyoruz, Anayasa Mahkemesi bunu bozuyor; bize diyor ki: “Düzeltin.” Yani bu, aslında Meclisin de itibarını aşağı çeken bir durum.

Bu kanun teklifinde Kooperatifler Kanunu’yla ilgili düzenlemeler var, Rekabetin Korunması Kanunu’yla ilgili düzenlemeler var, odalar ve borsalarla ilgili düzenlemeler var, var oğlu var ama ne yok burada? Burada AVM’lerle ilgili bir düzenleme yok, zincir marketlerle ilgili bir düzenleme yok; bu zincir marketlerin esnaf üzerinde yaratmış olduğu sıkıntılarla ilgili herhangi bir düzenleme yok; hal yasası yok, perakende ticaret alanında kapsamlı yasal düzenleme yok. Üç yıldır raflarda bekliyor bu yasa; bir türlü ne hikmetse, bu yasa bu Meclise, bu Genel Kurula gelmiyor. İşte, vatandaşın gözünün, kulağının olduğu yasalar, aslında bu yasalar. Biz burada AVM’leri konuşmayacaksak, zincir marketleri konuşmayacaksak, hal yasasını konuşmayacaksak, Perakende Yasası’nı konuşmayacaksak ne konuşacağız? (CHP sıralarından alkışlar) Ne konuşuyoruz biz burada: “Cezaları nasıl artırırız?” Neymiş? Fahiş fiyatla, stokçulukla mücadele edecekmişiz. Önce, stokçulukla mücadele edecekseniz bu saray stoklarından başlasanıza. Yazlık saray, kışlık saray, uçan saray, yüzen saray, gezen saray… Önce bu saray stokçuluğuyla bir mücadele edin ya, önce bu saray stokçuluğuyla. (CHP sıralarından alkışlar) Bir uçak stokçuluğu var değil mi? Sarayın bir de uçaklarında stok var, 13 tane benim bildiğim kadarıyla. Bu uçak stokuyla bir mücadele etsek, araç stoklarıyla mücadele etsek, israfla mücadele etsek ama bunlar yok.

CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Roma gezisinden bahset, Roma.

EDNAN ARSLAN (Devamla) – “Fahiş fiyatla mücadele edeceğiz, stokçulukla mücadele edeceğiz.” diyoruz ama fahiş fiyatın tanımı tam net değil, stokçuluğun tanımı tam net değil. Lütfen, önce bunların tarifini, önce bunların…

ADEM YILDIRIM (İstanbul) – Roma’ya git, gel, Roma’ya.

CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Roma’dan bahsetsene.

EDNAN ARSLAN (Devamla) – Ya, Sayın Vekilim, ben kimseye laf atmam buradan, siz de atmayın. Gel konuş ya! Ben yapmam oradan öyle şey ama lütfen, insicamımızı bozuyorsunuz, rica ediyorum. Çıkar cevap verirsiniz. Sayın Bakan, üslubumuzu bilir, Komisyonda uyumlu uyumlu çalışırız.

ADEM YILDIRIM (İstanbul) – Konuşurken hep laf atıyorsunuz.

EDNAN ARSLAN (Devamla) – Güzel kardeşim, ben arkadayım, sen benim laf attığımı nereden gördün.

ADEM YILDIRIM (İstanbul) – Konuşurken her zaman laf atıyorsunuz, her zaman.

BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin, buyurun.

EDNAN ARSLAN (Devamla) – Sayın Başkanım, bu arkadaş…

BAŞKAN – Ben size ilave süre vereyim.

Söz atmayın diyorum, atmayın arkadaş, laf atmayın ya!

EDNAN ARSLAN (Devamla) – Gerek yok ya!

BAŞKAN – Ayıp değil mi benim bunu söylemem, bir milletvekiline “laf atma” demem?

EDNAN ARSLAN (Devamla) – Neyse Sayın Başkanım.

Şimdi, neye göre stokçuluk, neye göre fahiş fiyat? Bunların kanunda tam olarak tanımlarını yapmazsak uygulayıcılar yanlış birtakım uygulamalarla namuslu insanları mağdur edebilirler.

Bakın, şöyle bir örnek vereyim: Bir esnafın rafında 3-5 tane ürün vardır, bunu sürekli satıyordur ama enflasyonun yarattığı ekonomik birtakım kaygılarla deposunda fazla ürünü olabilir. Bu adama stokçuluk muamelesi yaparsak onun ticaretini zedelemiş oluruz. Fahiş fiyatla mücadele etmek istiyorsak üreteceğiz öncelikle. Bir ürün çok olursa, bir ürün bol miktarda olursa fiyatı uygun hâle gelir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

EDNAN ARSLAN (Devamla) – Ama biz çiftçiye olan borcumuzu bile ödemiyoruz. Bakın, çiftçinin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borcu 700 milyar ama 400 milyar civarında alacağı var; çiftçi alacağını alamıyor, mağdur oluyor. Mazot, fahiş fiyat; gübre, fahiş fiyat; enerji, fahiş fiyat; tohum, fahiş fiyat; siz ondan ucuz üretim yapmasını bekliyorsunuz! Önce, girdi maliyetlerini düşüreceksiniz, o da üretecek, ondan sonra da bunlar tezgâha ucuz olarak gelecek.

Pazar tezgâhlarıyla uğraşıyoruz; Komisyonda da söyledim, Komisyonda da anlattık, 14 tane kapalı pazar yerindeki pazar tezgâhının kiralama usulünü değiştirdiğimiz zaman fahiş fiyatla mücadele etmiş mi oluyoruz? 16 bin-17 bin tezgâhın tamamını bedava yapsak, ya o pazarda ucuzlar mı o ürün! Siz hal yasasını getirmedikten sonra, perakende yasasını getirmedikten sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EDNAN ARSLAN (Devamla) – Başkanım, ben bir dakika istiyorum bir daha, sizden rica ediyorum çünkü bizi böldüler. Bir dakika daha, tamamlayayım en azından şunu ya.

BAŞKAN – Vermedim şimdiye kadar kimseye.

EDNAN ARSLAN (Devamla) – Sayın Başkanım, en azından selamlayayım ya.

BAŞKAN – Buyurun, devam edin, bir dakika verelim.

EDNAN ARSLAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Siz AVM’yle mücadele etmezseniz, zincir marketlerle mücadele etmezseniz, hal yasasını getirmezseniz, sadece cezayla ne stokçulukla ne de fahiş fiyatla mücadele edemeyiz. O yüzden hem Komisyonumuzun gündemine hem bu Meclisin gündemine, Genel Kurula bir an önce gelmesi gereken yasalar bunlardır. Bu yasaların etrafında artık dolaşmayalım, bu kanunları bir an önce bu Mecliste, hep birlikte, oy birliğiyle çıkaralım ve fahiş fiyatla, stokçulukla nasıl mücadele edileceğini hep beraber gösterelim diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Şenol Sunat Yasin Öztürk Ayyüce Türkeş Taş

 Manisa Denizli Adana

 Dursun Ataş  Yüksel Selçuk Türkoğlu

 Kayseri  Bursa

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ADEM ÇALKIN (Kars) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge hakkında söz talep eden Kayseri Milletvekili Dursun Ataş.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün kamuoyuna “fahiş fiyatla mücadele” diyerek tanıtılan ama aslında toplam 24 maddelik 9 farklı kanunda değişiklik öngören torba kanun teklifi görüşüyoruz. Söz konusu 24 maddenin sadece 1 maddesi fahiş fiyat uygulayanlara yönelik ilave ceza öngörmekte, 4 madde ise pazar yerlerinde pazarcı esnafının satış yerlerini daha ucuza temin etmesine yöneliktir. Ancak söz konusu bu maddelerin kapsamına giren tüm Türkiye'de sadece 14 adet pazar yeri vardır yani söz konusu teklif yasalaşsa dahi çok az sayıda satış yerinin daha düşük maliyete temin edilmesini sağlayacaktır.

Görüldüğü üzere, söz konusu teklif, kamuoyuna aksettirildiği fahiş fiyatla mücadele ya da pazarcı esnafına kolaylık gibi nedenler sadece göstermelik olup AKP iktidarında alıştığımız gibi, bu konular dışında başka birçok alanda düzenlemeyi içeren, vatandaşın derdine derman olmayan ama öyleymiş gibi anlatılan bir torba kanun teklifinden ibarettir. Dolayısıyla teklifin vatandaşa aktarıldığı şeklinden bile bir yanılmaca olduğu, AKP iktidarının her zaman yaptığı gibi bu kanun teklifinde de yine milletimizi aldatma çabasına giriştiği görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, Dünya Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre, dünyada son bir yılda gıda fiyatları yüzde 7,4 oranında düşerken ülkemizde TÜİK'in gerçeğin çok altında olan verilerine göre bile yüzde 68,4 oranında artmıştır. “Dünyada kendi kendine yeten ülkelerden biriyiz.” diye övünürken, ithal etmediği gıda maddesi kalmayan bir ülke hâline geldik. Samanın dahi ithal edildiğini eleştirdiğimizde “Ne var yani? Paramız var, alıyoruz.” diyenler bugün bu kanun teklifiyle vatandaşı aldatma peşine düşmüştür. AKP iktidarının hatalı politikaları yüzünden ülkemizde köyler boşalmış, kentte yaşayan nüfus toplam nüfusun yüzde 76’sına çıkmıştır. Bugün Çiftçi Kayıt Sistemi’ne bakıldığında kayıtlı çiftçi sayısı 2,2 milyon görülse de gerçek anlamda çiftçilik yapan çiftçi sayısı 550 bine düşmüştür. Bu kişilerin yaş ortalaması ise 60’a dayanmıştır.

Diğer yandan, Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesine göre, gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 1’inin tarımı desteklemek için kullanılması gerekirken bu yasa hükmüne AKP iktidarı bir kere dahi uymamıştır. Özetlemek gerekirse, AKP iktidarı durdurulamayan gıda enflasyonunu kendi elleriyle hazırlamış, göstermelik önlem ve kanun teklifleriyle de vatandaşı avutmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz gıda enflasyonunda dünyada açık ara lider konumdadır. Çalışanların aldığı ücret, memurun aldığı maaş, emeklinin geçinmeye dahi yetmeyen maaşı; pazarcının, marketçinin, esnafın kârı enflasyonun suçlusu olarak gösterilmektedir. Asgari ücret enflasyon nedeniyle son yıllarda yılda 2 kez belirlenmişti, bu yıl temmuz ayında asgari ücret artışı yapılmayacağı açıklandı. Yine, 16 milyon emekli gerçek enflasyonun çok altında TÜFE oranında altı ayda bir zam alacaktır. En düşük emekli maaşı olan 9 milyon emeklinin maaşı ortalama bir ev kirasının bile altında 10 bin lira olarak kalmıştır. Biz söylemeye utanıyoruz, iktidar sahipleriyse yapmaya utanmıyor ama efendiler, yirmi iki yıldır yönettiğiniz bu ülkede bugün emekli maaşı ve asgari ücret açlık sınırının altındadır. 57.736 lira olan yoksulluk sınırının yaklaşık 25 bin lira altında yani 33 bin lira olan en düşük memur maaşı da gerçek enflasyonun çok altında ve altı ayda bir zam alacaktır. Bu ücretlere gerçek enflasyon oranında zam yapmamak, milletimizi açlıkla terbiye etmeye çalışmaktır. AKP iktidarı göstermelik kanun teklifleriyle milleti oyalamaktan, kendi yarattığı ekonomik krizin faturasını vatandaşa kesmekten vazgeçip reformist ve akılcı politikalarla başta gıda enflasyonu olmak üzere her alanda kendini gösteren hayat pahalılığına çözüm bulmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde geçen “aşağıdaki” ibarelerinin “aşağıda bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Ali Bozan Nejla Demir  Nevroz Uysal Aslan

 Mersin Ağrı Şırnak

 Mehmet Kamaç Zülküf Uçar Sevilay Çelenk

 Diyarbakır Van Diyarbakır

  Onur Düşünmez

  Hakkâri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ADEM ÇALKIN (Kars) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge hakkında söz talep eden Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk.

Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de söz hakkımı Kobani kumpas davasıyla ilişkili olarak kullanmak istiyorum. Ama başlarken izin verin, şunu da -bu üzerinde konuşmakta olduğumuz Ticaret Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nden alakasız bir şey değil- belirteyim: Bir ülkede ekonomi çökmüşse; fahiş fiyatlardan, stokçuluktan, derin yoksulluktan, yüksek enflasyondan söz ediliyorsa bunun elbette en ilişkili olduğu yer adalettir, ülkede adalete ve hukuka olan güvendir. Ekonominin düze çıkması ancak bunun sağlanmasıyla mümkündür, yoksa önümüze getirilen bu torba mı, çorba mı olduğunu bilmediğimiz kanunlarla değil; bunu söyleyerek başlamak istedim.

Şimdi, partimizin vekillerinin oturduğu sıralardaki yoldaşlarımızın resimlerine bakın, onların aydınlık ve güzel yüzlerine bakın. Bir tarafta onlar var, bir tarafta da aslında bu yüzyılın görüp göreceği en dehşetengiz, en vahşi suç örgütlenmesi, terör örgütlenmesi IŞİD ve onun müsebbibi olduğu Kobani olayları var. Ne yazıktır ki siyasi iktidar partisi, partinin milletvekilleri partimizin milletvekillerine iştahla yönelttikleri ithamları hiçbir zaman bu suç örgütüne karşı bu kadar iştahla yöneltmediler, daha doğrusu hiç yöneltmediler. IŞİD’in açıkça sahiplendiği katliamlarda bile IŞİD yerine “kokteyl örgüt” ve adını duymadığımız, daha önce benzerine rastlamadığımız kavramları kullanmayı tercih ettiler. Elbette ki ne arkadaşlarımız, ne yoldaşlarımız, ne bizler ne terörle iltisaklıyız ne şiddetle bir ilişkimiz var. Bunu bizden de iyi siz biliyorsunuz ama açık olan başka bir şey var ki bütün otoriter rejimler gibi, sizin dehşetengiz bir biçimde teröriste, şiddete ihtiyacınız var, siyaset alanını daraltmaya ihtiyacınız var; başımıza gelen şeyler bununla ilişkilidir.

2014-2015 yıllarındaki olayları hatırlattı bütün arkadaşlarım, aslında onlardan söz edecektim ama başka bir yerden başlamayı tercih ettim. O tarihlerde sadece HDP değil, birçok siyasi partiden milletvekilleri, AKP'li bakanlar, DİSK’ten TÜSİAD’a sivil toplum kuruluşları, ulusal ve uluslararası bütün ilgili kurum ve kuruluşlar bu türden çağrılar yapıyordu çünkü IŞİD sınırın öte yanında görüp görebileceğimiz en barbar, en cinai eylemleri gerçekleştiriyordu, kafesler içine kapattığı insanları canlı canlı yakıp dünyaya seyrettiriyordu. Yanı başınızda böyle bir katliam sürerken elbette ki sınırın öte yanında ülkenin çeşitli biçimlerde karışması da doğaldır ancak bu çağrıyı o tarihte herkes yaptı, o tarihte Diyanet İşleri Başkanı bile yaptı; bu olayların, IŞİD’in durdurulması yönündeki çağrıyı ve olayların müsebbibi bu değil.

Kobani davası kapsamında on yedi yıla mahkûm edilen Ali Ürküt’ün resmini tutuyorum elimde. Ali Ürküt’ün oğlu bugün soruyor: “68 yaşında, bir karıncayı bile incitmemiş olan bir insan on yedi yıl ceza almak için ne yapmış olabilir?” Ali Ürküt sendikal faaliyetlerinden sonra HADEP, DEHAP, HDP, BDP, bütün partilerde çalışmış ve 2019 yılında da partimiz kontenjanından RTÜK üyesi olmuştu. Sadece onun savunmalarına baksak bile aslında nasıl haklı bir davayla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Ali Ürküt savunmalarında, kendine biat etmeyen herkesi, bütün halkları soykırımla tehdit eden IŞİD’den söz ediyor.

IŞİD’in hep yurt içindeki eylemlerinden söz ediyoruz, işte, ardı ardınca hepsi sayıldı; Diyarbakır HDP mitingi, Suruç saldırısı, 10 Ekim Sultanahmet Meydanı saldırısı, İstiklal Caddesi, Atatürk Havalimanı saldırısı fakat bundan ibaret değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEVİLAY ÇELENK (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

SEVİLAY ÇELENK (Devamla) – IŞİD aynı tarihlerde, 2015-17 yılları arasında Avrupa'da ve Rusya’da da birçok katliama imza attı. Bu katliamları hatırlayalım: 2015'te Paris saldırıları, yüzlerce kişi konser salonunda, barlarda, stadyumlarda öldürüldü. Nice saldırısı; bir kamyon kalabalığın içine daldı ve 186 kişi öldü. Berlin Noel Pazarı saldırısı, Saint Petersburg saldırısı, 2017 yılında Manchester saldırısı; bunların her birinde yüzlerce masum sivil insan katledildi. Kobani’de gösterilen ve tarihin en haklı direnişi olan direniş aslında IŞİD’e karşı küresel mücadelenin onur duyduğumuz bir parçasıdır; öyle olmaya, öyle kalmaya devam edecektir. Kobani’yi savunduk, savunuyoruz; arkadaşlarımız onurumuzdur. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde 2’si aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır.

Aynı mahiyetteki 2 önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 İsa Mesih Şahin Necmettin Çalışkan Mehmet Atmaca

 İstanbul Hatay Bursa

 Doğan Demir Sema Silkin Ün Şerafettin Kılıç

 İstanbul Denizli Antalya

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 Şenol Sunat Dursun Ataş Yüksel Selçuk Türkoğlu

 Manisa  Kayseri  Bursa

 Ayyüce Türkeş Taş Yasin Öztürk Mehmet Akalın

 Adana Denizli Edirne

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ADEM ÇALKIN (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden, Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç.

Buyurun Sayın Kılıç. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

ŞERAFETTİN KILIÇ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerine grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Önceki gün geçirdikleri helikopter kazası sonucu vefat eden dost ve kardeş ülke İran Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi’yi ve Dışişleri Bakanı Sayın Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın ve helikopterde bulunan heyetin vefatını büyük bir üzüntüyle karşıladık. Dost ve kardeş İran devleti ve halkının acısını yürekten paylaşıyor, başsağlığı ve sabır dileklerimi iletiyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmelerini yapmakta olduğumuz kanun teklifinin 9’uncu maddesiyle Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 7’nci maddesinde değişiklik teklif edilmiştir. Bu teklifle pazar yerlerinin kiralama usulünden tahsis usulüne geçilmesiyle giderlerin azaltılarak ürünlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçilmesinin amaçlandığı ifade edilmektedir. Bu maddenin pazarcı esnafımız açısından müspet olduğunu düşünmekle birlikte, fiyat artışlarının önlenmesi açısından yetersiz olacağını değerlendiriyoruz. Nitekim yapılan bu değişikliğin pratikte maliyetleri azaltıp azaltamayacağı da kesin değildir çünkü pazar yerlerinin denetimi belediyelerin sorumluluğundadır, uygulamada farklılıkların oluşacağı aşikârdır. Eğer, maliyetlerin azaltılması ve böylelikle fiyatlarda düşüşün sağlanması hedefleniyorsa öncelikle toptancı hallerindeki hal rüsum bedellerinin azaltılması gerekmektedir. Özellikle, sebze ve meyve hallerinde malların sevkiyat sonrasında hale girmesi zorunluluğundan dolayı ödenen rüsum bedeli maliyetleri artırmaktadır. Ayrıca, maliyetleri artıran sadece rüsum bedeli de değildir, hallerde ve ürünlerin üreticiden tüketiciye ulaşıncaya kadarki tüm süreçlerde var olan komisyonculuk da ürün fiyatlarını artırmaktadır. Bugün, bu problemlerin çözümü için bir an evvel hal yasasıyla ilgili gerekli adımların atılması gerekmektedir. Bu, iktidar olarak sizin vazifenizdir. Şimdi, burada, birtakım detaylarda boğularak, fahiş fiyat artışlarının kaynağını tali meselelere dayandırarak güya çözüm için bir uğraş verilmektedir. Burada, Erbakan Hocamızın geçmişte ifade ettiği gibi, kökü çürümüş ağacın yapraklarındaki tozları almak gibi yaraya merhem olmayacak bir çabanın içerisine girildiğini üzülerek görüyoruz. Zira, fahiş fiyat artışlarının sebepleri daha görünür hâlden çok daha temel meselelerdir. Sürekli temel sorunların etrafında dolaşarak, temas edilmesi gereken noktaları atlayarak, en bariz hususları görmezden gelerek fahiş fiyat sorunu çözülemez.

Değerli milletvekilleri, bir sorunun çözülebilmesi için öncelikle o sorunun doğru teşhis edilmesi gerekir. Türkiye'de yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı günlük yaşantının her alanında ve her anında varlığı hissedilen ciddi bir sorundur. Bu sorunun teşhisi için tarım ve ticaret politikası, faiz ve ithalat politikası, hatalı teşvikler ve yetersiz desteklemeler, keyfî uygulamalar ve denetimsizlik gibi hususları bütünüyle irdelemek gerekir. Ancak bütün bu hususlarla ilgili ihtiyaç duyulan yasa değişiklikleri bekletilirken para cezalarını artırarak, daha önce denenmiş ancak çözüm olmamış yöntemleri yeniden uygulayarak bir yere varılamaz, varılamıyor. Para cezası, hukukun işletilmediği yerde hiçbir anlam ifade etmiyor, suç işleyen ya cezayı bir defaya mahsus ödeyip suç işlemeye devam ediyor ya da cezadan kaçmanın bir yolunu buluyor. Tüketicinin güvenliğini sağlamak ve ürünler arasında kalite standardını korumak için yapılan denetimler de yetersiz olunca ne yazık ki komisyoncunun da stokçunun da dilediği gibi at koşturduğu bir alanda para cezalarının çözüm olmadığı görüldü ve görülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞERAFETTİN KILIÇ (Devamla) – Gelin artık pansuman tedbirlerden vazgeçin. Gelin artık sorunların gerçek kaynaklarını görmezden gelmekten ve sorumlu iktidar olarak kendinizi aklama gayretinden vazgeçin. Gelin artık daha önce denenmiş ancak çözüm olmamış yöntemleri uygulamaktan vazgeçin. Gelin artık üretici ve tüketici bütün vatandaşlarımızın menfaatine olacak yasal değişiklikleri bu Meclisin çatısı altında birlikte yapmanın gayreti içerisinde olalım. Hal ve perakende ticaret yasalarıyla ilgili ihtiyaç duyulan değişiklikleri daha fazla bekletmeden, gelin burada konuşup yasalaştıralım. Bu doğrultuda, şu an görüştüğümüz bu torba teklifin sorunları çözecek mahiyette değişiklikler içermediği ortadadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞERAFETTİN KILIÇ (Devamla) – Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki diğer önergenin geri çekildiği Divana bildirilmiştir.

Şimdi Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde geçen “fıkrasında yer alan” ibaresinin “fıkrasındaki” biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Talat Dinçer  Türker Ateş  Nail Çiler

 Mersin  Bolu  Kocaeli

 Şeref Arpacı Mehmet Tahtasız  İsmet Güneşhan

 Denizli  Çorum  Çanakkale

 Ömer Fethi Gürer   Kadim Durmaz

 Niğde   Tokat

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEVAHİR UZKURT (Niğde) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Çanakkale Milletvekili İsmet Güneşhan’dır.

Buyurun Sayın Güneşhan. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu’nda değişiklik öngören teklifin 9’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Herkesi saygıyla selamlıyorum.

Ticarette ve alışverişteki gerçek sorunlara, maliyetlere ve zamlara çare olamayan bu iktidar yine “Dostlar alışverişte görsün.” torbası getirdi. Bu torba teklif, açıkça “Cambaza bak.” düzenlemesidir. Neden böyle söylüyorum değerli arkadaşlar? Çünkü iktidara ne zaman “Bu zamların sorumlusu kim?” diye sorduğumuzda dediğiniz cevap: “Vallahi billahi biz yapmadık.” “Peki, kim?” diye soruyoruz; “Soğan depocuları.” diyorsunuz, “Patates depocuları.” diyorsunuz, “Zincir marketler.” diyorsunuz. Kendi karnenizdeki zayıfları gizlemek, örtbas etmek için, enflasyon canavarından kaçmak için hepimizin çok iyi bildiği o 3 harfli mağazaları işaret ediyorsunuz. Yine, vatandaşla dalga geçer gibi, aklımızla oynar gibi tanzim satış kuyruklarına hiç utanmadan, sıkılmadan “varlık kuyruğu” ismini veriyorsunuz. Bu tür torba düzenlemeyle yine hesap vermekten kaçmaya devam ediyorsunuz. Biz bu filmi defalarca gördük, yaşadık değerli arkadaşlar. Soruna ceza artırmakla, firmalara sopa göstermekle çare olunsaydı geçtiğimiz yıllarda soğan deposu baskınlarıyla zincir marketlere milyarlık cezalar kesildiğinde sorun giderilmiş olurdu. Siz şu an özellikle gençlerimiz arasında çok revaçta olan, çokça bilinen Gibi dizisindeki -iki önemli karakter olan Yılmaz ile İlkkan- Yılmaz’ın İlkkan’a dediği hâldesiniz. Ne diyor Yılmaz İlkkan’a: “Yaşanan süreçlerde yoksunuz. Olaylar yaşanırken gıkınız çıkmıyor, süreçte hiç yoksunuz. Sonuçlar üzerinden sorumlu belirlemeye, günah keçisi ilan etmeye kalkıyorsunuz.” Değerli arkadaşlar, bakın, dünyada gıda fiyatları son bir yılda yüzde 7,4 gerilerken ülkemizde yüzde 68,4 artmış durumda. Hâl böyleyken öyle bir teklif getiriyorsunuz ki üreticinin, tüketicinin ve esnafın bildiği gerçeklere yine kulak tıkanmış. İktidar kapsamlı bir teknik düzenlemeyi yine gündemine almamış ve cezaları artırmak için de bürokrasiyi ve yasama organını alet etmiştir. Kapalı pazar yerleriyle sınırlı olan bu madde -Komisyonda verilen bilgiye göre- toplamda 14 pazar yerini ve 16.725 tezgâhı etkilemektedir. Ancak, yirmi bir yıl boyunca kapalı pazar yerlerinde pazarcı olmadığı hâlde buradan rant devşiren ya da pazar tezgâhını yüksek kirayla pazarcılara satanların kimler olduğuna dair net bir bilgi yok, bunların gıda enflasyonunu ne kadar etkilediklerine dair bir açıklama da yok. Anlıyoruz ki bugüne kadar pazarcı esnafına çok yüksek kira bedelleri ödetilmiş. Biz pazarcılarımızın herhangi bir aracıya gerek olmadan tezgâhlarını doğrudan belediyeden kiralayabilmelerini savunuyoruz. Ayrıca, Komisyonda belirttiğimiz gibi, yeni usulde pazar yerlerinin yine bir tekelleşmeye ve yeni bir ranta konu olmaması için kanunda açık sınırlamaların yapılmadığını görüyoruz ve bu sınırlamaların yapılmasını istiyoruz.

Tabii, biz bugün Ticaret Kanunu ve ilgili bazı düzenlemeleri ve pazarcı esnafımızın sorunlarını konuşuyoruz ama maalesef bugün vatandaşlarımızın sorunları bitmek bilmiyor. Yirmi iki yıllık AKP iktidarlarında toplumun her kesiminde sorunların katlanarak arttığını ve vatandaşlarımızın bu sorunlar altında inim inim inlediğini görüyoruz. Esnafımızın ayrı, işçimizin ayrı, memurumuzun ayrı, emeklimizin ayrı birçok sorunu var. Özellikle geçtiğimiz hafta öğretmenlerimizle ilgili sorunları konuştuk. Yine geçtiğimiz hafta Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifimiz aracılığıyla Halk Bankası tarafından esnaf ve sanatkârlarımıza kullandırılmış olan hazine destekli kredilerin devam eden taksit ödemeleri Halkbank Genel Müdürlüğünce faiz güncellemesi yapılarak kademeli olarak yüzde 10-15 puan artırmıştır. Kullanılan krediler her ne kadar değişken faizli kredi olarak verilmiş olsa da bu uygulama ekonomik anlamda gerçekten çok zor durumda olan esnaf ve sanatkârlarımızın üstüne daha da ağır bir yük getirecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

İSMET GÜNEŞHAN (Devamla) - Böylesine bir faiz yükünü esnaf ve sanatkârlarımızın kesinlikle kaldıramayacağını özellikle belirtmek isterim.

Esnaf ve sanatkârlarımızı zora sokacak bu faiz artışının yeniden değerlendirilerek kaldırılması gereklidir; artık, bu değerlendirmenin sonucunda kaldırılması zorunlu bir hâle gelmiştir. Tabii, tüm bu konuşmalarımızdan yola çıkarak söylemek isterim ki eğer bu şekilde devam edecek olursanız 31 Mart seçimlerinde nasıl ki başta emeklilerimiz, işçilerimiz, memurlarımız sildi, süpürdü, limon gibi sıktıysa ve bu yaptıklarınızın hesabını en sert şekilde sorduysa ilk yapılacak seçimlerde de bunun hesabını yine en ağır şekilde soracaktır. Benden söylemesi, öyle bir tokat yiyeceksiniz ki siz de neye uğradığınızı şaşıracaksınız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde geçen “yer alan” ibaresinin “geçen” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Ali Bozan Nejla Demir Nevroz Uysal Aslan

 Mersin Ağrı Şırnak

 Mehmet Kamaç Zülküf Uçar Onur Düşünmez

 Diyarbakır Van Hakkâri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEVAHİR UZKURT (Niğde) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden, Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan.

Buyurun Sayın Aslan. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) – Değerli milletvekilleri, sorunların çözümünde çözüm yerinin demokratik siyaset alanı olarak Meclis olduğunu ifade ettiniz ancak ne partimizin ne sivil toplumun ne herhangi bir kesimin çözüm çağrılarını görmüyor, çözüm politikaları üretmiyor; çözümü siyasette değil, askerî operasyonlarda, çatışmada, hukuksuzluklarda, ekonomik krizlerde, insan hakları ihlallerinde, tecritte, gözaltılarda, tutuklamalarda, kumpaslarda arıyorsunuz. Öncelikle demokratik siyasi çözümü cezaevlerine, mahkeme salonlara sıkıştırıp, soykırımı dayatıp çözümü değil, tam tersine sorunu büyütüyor, sorunu daha da katmerleştiriyorsunuz; sonra da var olan soykırımı örtmek için burada bizlere kardeşlik edebiyatı yapıyorsunuz. Evet, kardeşiz, tarihsel olarak da kardeşiz ama biz gerçek, karşılıklı, eşit, birlikte bir kardeşliği istiyoruz; lafta, sözde bir kardeşliği, gerçekten soykırımı örtecek, politikaları örtecek bir kardeşliği istemiyoruz. Tam da Kobane dosyası, tam da kumpas dosyası… Kobane olayları, Süleyman Şah Türbesi’nin taşınmasında, dönemin Eşme ruhunda tam da kardeşlik, tam da birliktelik ruhunu açığa çıkaran bir sembol iken onu getirip parçalama, onu getirip bir kumpas hâline getiren tam da sizin siyasetiniz. Buraya çıkan herkes kendisine göre bir hafıza tazeledi, bizim hatiplerimiz de hem ülkede hem kürdistanda hem de dünyadaki hafızayı iletti. Eğer ki o tarihlerde Kobani ve Rakka’da IŞİD durdurulmasaydı sınırdan başlayacak bir biçimde kadınlar kölelikle, tecavüzle, insanlar katliamla beraber kalacaktı. İşte, siz tam da Kobani’de IŞİD’i yenen bu güçle birliktelik yapmak yerine kumpasla, darbeyle kalkışma olarak ifade ettiniz. Şunu ifade edeyim: Eğer ki bir kalkışma, eğer ki bir isyan ve darbe varsa 5, 6, 7 Ekim olaylarında, bu darbeyi yapanlar HDP, Kürt siyaseti, Kürtler, devrimciler, sol ve sosyalistler değil tam da o tarihlerde sizin önünüze konulan çöktürme planını hazırlayanlardır; strateji belgeleriyle Kürt şehirlerini paramparça etmekten parti kapatmalarına kadar, kaç bin insanın öleceğine kadar tek tek düzenleyenlerdir. Şark Islahat Planı’ndan, Şark Islahat yargılamalarından İmralı yargılamalarına, KCK yargılamalarına kadar bu çözümden, bu kumpastan, bu siyasi soykırım yargılamalarından sonuç alınamayacağını tarih bize gösterdi. Gerçekten bir çözüm, gerçekten bir irade beyanı çıkacaksa, gerçekten yeri buraysa gelin, demokratik ulus, demokratik cumhuriyet temelinde bir şey ortaya çıkarmak için biz, ne yargılanan arkadaşlarımız ne de mevcut siyaset üreten hiçbir siyaset aklımız bundan geri durmayacaktır.

Bakın, yargılanan arkadaşlarımızın savunmalarından kimi kesitler okuduk, kimileri kitap yapıldı, kimileri kitapçık olarak dağıtıldı. Figen Yüksekdağ, HDP eski Eş Genel Başkanımız; hepiniz bu sıralardan onun sesini, kadın mücadelesini, devrimci duruşunu, Kürtlerle gerçek kardeşlik temelinde nasıl hareket ettiğini gördünüz, savunmasından bir kesit: “Tarihin sesi olmaya, gerçeğin sesi olmaya gayret edeceğiz. Doğrular bu kadar yok ediliyorsa bizlerin hangi koşullarda olursa olsun gerçeklere sahip çıkması gerekir. Bizler derin bir haksızlıkla karşı karşıyayız ama bu yaşadığımız zulüm düzeni karşısında hiçbir zaman yılmayı, geri adım atmayı tercih etmedik. Tercih ettiğimiz yoldan, demokratik direnişten vazgeçmeyeceğiz. Bu ülkenin bütün dürüst, namuslu insanlarının direnci olmaya devam edeceğiz.” Bu dava yani Kobani kumpas davası sizin açınızdan bir ceza davası, bir yargılama gibi görünebilir ama bizler açısından bir hak ve adalet davasıdır, bir halk davasıdır, Kobani’nin dünyaca kabul edilmiş sembolize ettiği halkların özgürlük davasıdır. İşte, burada, bu davada gerçekten sizin kardeşlik edebiyatınızı çöktüğünün en temel yansıma biçimlerinden bir tanesidir. Devam eden bir yargılamayla ilgili söz kurmaktan çekinmemiz gerektiğini söylediniz ancak kararı beklerken, kararın çıkıp çıkmayacağı bile belli değilken Van Valiliğinden, Şırnak Valiliğinden eylem, etkinlik yasağı almayı biliyorsunuz, duruşma günü duruşmanın yapılacağı yere binlerce polis ve güvenlik yığmayı biliyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Devamla) – Talimat verdiğiniz yargı da -biraz önce burada söylediğiniz kimi ifadelerden, AİHM kararlarında, tıpkı Saadet Partisinin ifade ettiği gibi- siyasi rant elde etme üzerinden kimi kararları tanıyıp kimi kararları tanımama üzerinden yaptığınız siyaset AYM ve AİHM kararlarıyla çökmüştür. Bir yargılama çıktı, 5 binden fazla suç iddiasında bulunuldu yargılanan arkadaşlarımız için ancak beraat kararı verildi. Bir yandan bir yargının bir kararını görüp bir yandan beraat kararını görmeyip olayı algı ve özel savaş politikasıyla, özel savaş algılarıyla yönetmeye çalıştığınız algıya, ne yargılanan arkadaşlarımız ne toplum, hiç kimse buna boyun eğmeyecek, buna aldanmayacaktır.

Yine, Sayın Yüksekdağ’ın dediği gibi, tarihi direnenler yazacaktır. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde 2’si aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır. Aynı mahiyetteki 2 önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 İsa Mesih Şahin Necmettin Çalışkan Mehmet Atmaca

 İstanbul Hatay Bursa

 Sema Silkin Ün  Doğan Demir

 Denizli  İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 Şenol Sunat Dursun Ataş Burhanettin Kocamaz

 Manisa Kayseri Mersin

 Ayyüce Türkeş Taş Yasin Öztürk Yüksel Selçuk Türkoğlu

 Adana Denizli Bursa

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEVAHİR UZKURT (Niğde) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden İstanbul Milletvekili Doğan Demir.

Buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

DOĞAN DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde son yıllarda esnaflarımızın darboğazdan geçtiğini, hem alıcının hem de satıcının ne kadar ağır ekonomik koşullardan geçtiğini görmek için çarşıda pazarda sadece beş dakika vakit geçirmek yeterlidir. Pandemi sürecinde esnafımız çok zor zamanlar yaşadı. Sonrasında, tam pandemi sona erdi, işler açıldı derken ülkece ekonomik olarak bir kriz ortamı başladı, enflasyon aldı başını gitti, paramızın alım gücü düştü. Tüm bu zor koşullara rağmen yazın geliyor olmasıyla birlikte yeni bir umut yeşerdi esnaflarımızın içinde. Bu kez de esnaflarımızın geçmişte kullanmış olduğu kredilerin faiz oranlarına yapılan ciddi artışlar geldi vurdu esnafı. Değerli milletvekilleri, bu duruma bir an önce müdahale etmemiz şart. “Kamuda tasarruf” diye yola çıkıp bu kötü gidişatı esnafın, vatandaşın sırtına yüklemek vicdana sığmaz. Empati yapın, bir düşünün: Devlet bankası size bir kredi veriyor, faiz oranına, ödeyeceğiniz taksit tutarına göre hesap kitap yapıp kredi çekiyorsunuz, aradan belli bir zaman geçiyor, bir sabah uyanıyorsunuz, kredi çektiğiniz kamu bankası size diyor ki: “Çektiğin kredinin faizini yükselttim.” Dönüp sorun kendinize, ne düşünürsünüz? Bir günde alınan karar sonucu yapılan bu artış, esnafın çoğunun beslenme çantasını etkiliyor, bir iş yerinin kepenginin bir daha açılıp açılmayacağını belirliyor. “Önce Halk, Sonra Banka” sloganı kullanan bu bankanın halktan kastı kim? Esnaf halktan değil mi? Bundan sonraki süreçte esnaf kredilerini değişken veya yüksek faizli yapabilirsiniz, bu ayrı bir tartışma konusudur fakat geçmişe dönük borçlara faiz artırımı yapmak esnafın kepengini kapatmaktır. Bu karardan dönülmesi için de “Milletin vekiliyim.” diyebilen herkesin elini taşın altına koyması şarttır.

Bankaların faizleri, Hükûmetin bu faiz politikası insanlarımızın artık canına yetti. Adına “kamuda tasarruf” diye yola çıkıp esnafın ve vatandaşın sırtına yük yükleyeceğinize israfı kendine yol edinmiş Diyanetten başlayın mesela. Diyanet İşleri Başkanlığının yılın ilk dört ayında yapmış olduğu harcama 31 milyar TL. Bu harcamaya göre Diyanet İşleri Başkanlığının günlük gideri 250 milyon TL'yi geçiyor. Biz insaf dedikçe Diyanet israf ediyor. Bir şey daha belirteyim buradan: Diyanet İşleri Başkanımız yedi yılda 42 ülke gezmiş ama Anıtkabir'e bir kere gitmemiş yani Diyaneti kuran Atatürk'e düşmanlığını da biliyoruz özellikle.

Değerli arkadaşlar, öte yandan, konut kredilerinin faizi aldı başını gidiyor. Bugün yüz yirmi ay taksitle 3 milyon liralık bir konut kredisi kullanacak vatandaşımız yüz yirmi ayın yani on yılın sonunda toplam 11,5 milyon TL geri ödeme yapmak zorunda kalacak. Orana bakar mısınız? Vatandaş on yılda ana paranın tam 4 katına yakın bir toplam geri ödeme yapmak zorunda kalıyor. Aylık taksit tutarı yaklaşık 100 bin liraya denk geliyor. Bu ülkede kaç kişinin evine aylık 100 bin lira para giriyor? Ev almak isteyen vatandaşlarımız, özellikle gençlerimiz nasıl ev alacak, nasıl yuva kuracak? Bu gidişat, gidişat değil. Bu ülkenin insanları bunları yaşamayı hak etmiyor. Ülkede esnaf kan ağlıyor, çiftçiler, hayvancılar, emekliler, memurlar kan ağlıyor. Vatandaşlarımız bu ağır ekonomik şartlardan artık bıkmış durumda. Bir yanda çifte maaş alıp gününü gün edenler var, diğer yanda asgari ücretin altında özel okullarda öğretmenlik yapmak zorunda kalan atanamayan öğretmenlerimiz var. Bir yanda günlük 250 milyon lira harcayan Diyanet var, diğer yanda sabah çocuğunun beslenme çantasına ne koyacağını düşünürken uykusu kaçan anneler var. Ülkeye saman ithal ediliyor, hayvan ithal geliyor. İki yıl önce 200 bin lira olan traktör bugün tam 2 milyon lira olmuş, siz hâlâ yükü vatandaşın omzuna yüklüyorsunuz.

Bir an evvel vatandaşlarımızı rahatlatacak şekilde tasarruf tedbirlerinin alınmasının kaçınılmaz son olduğunu bildiriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz talep eden, Mersin Milletvekili Hacı Burhanettin Kocamaz.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 110 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerine grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, elim bir helikopter kazasında hayatını kaybeden İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’ye, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’a ve hayatını kaybeden tüm heyete Cenab-ı Allah’tan rahmet, İran halkına da başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 10’uncu maddesinde, kapalı pazar yerlerindeki satış yerlerinin sınırlı ayni hak yöntemiyle kiralanması yerine yalnızca tahsis usulüyle pazarcı esnafına sunulması düzenlenmektedir.

Pazarcılık mesleği en zor mesleklerden biridir; kışı ayrı bir dert, yazı ayrı bir derttir. Pazarcılar, hiç kimsenin sokağa çıkmak istemediği soğuk havalarda bile günün erken saatlerinden itibaren pazar yerlerinde tezgâh açarak zor şartlarda evlerine ekmek götürmeye çalışırlar.

Semt pazarları özellikle dar gelirli ve emekli vatandaşlarımızın ucuz sebze ve meyveye ulaşmasında çok büyük önem taşımaktadır. Semt pazarları AKP iktidarı dönemine kadar dar gelirli vatandaşlarımızın ucuz sebze ve meyve alabildikleri, pazar filelerini rahatlıkla doldurabildikleri yerlerdi. Bugün, tarım üretici enflasyonunun yüzde 55,66; gıda enflasyonunun 68,4; tüketici enflasyonunun da yüzde 68,80 olduğu ülkemizde semt pazarları tezgâhları da tıpkı market tezgâhları gibi âdeta yangın yerine dönmüştür. Bu durum karşısında dar gelirli vatandaşlar bırakın filelerini gönüllerince doldurmayı, kilo kilo almayı bile bırakmış, semt pazarlarından taneyle almaya başlamışlardır. Başta nakliye olmak üzere yüksek girdi fiyatları semt pazarlarında etiketleri âdeta kuyumcu vitrinine dönüştürmüştür. Bir tarafta çarşı pazarda bu yüksek pahalılık yaşanırken, diğer tarafta tarlada maliyetlerin altında satışlar çiftçileri perişan hâle getirmiştir. Hükûmet yirmi iki yıldır ne yazık ki bu duruma herhangi bir çözüm üretememiştir. Hâlbuki dünyada, ülkemizin tam tersine bir yılda gıda fiyatları yüzde 7,4 oranında düşüş göstermiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde her meslek grubunda olduğu gibi pazarcı esnafımızın da acil çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır. Pazarcı esnafımız yüksek işgaliye ve rutin kantar muayene ücretlerinden de rahatsız durumdadır. Haldeki kasa başı hamaliye ücreti, poşet masrafı bile pazarcı esnafı için büyük bir yük hâline gelmiştir. Pazarcı esnafı yüksek sosyal güvenlik primlerini ödeme konusunda da zorlanmaktadır. 9000 iş gününde ancak emekli olabilen pazarcı esnafı Hükûmet tarafından verilen sözlerin tutulmasını ve 7200 iş gününde emekli olmayı beklemektedir. Bunları da buradan Hükûmetin takdirine bırakıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüden seçim bölgem Mersin’le ilgili önemli bir sorunu da dile getirmek istiyorum. 6 Şubat 2023 yılında meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremden etkilenen Tarsus Spor Salonu yıkılma tehlikesi nedeniyle kapatılmış, ne yazık ki yerine de henüz bir salon yapılamamıştır. Tarsus’ta faaliyet gösteren spor kulüpleri 6 Şubat 2023 tarihinden bu yana hem antrenmanlarını hem de resmî müsabakalarını Tarsus’a 30 kilometre uzaklıktaki Mersin merkezdeki salonlarda yapmaktadır. Türkiye basketbol ve voleybol liglerinde Mersin’i başarıyla temsil eden kulüplerimiz Hükûmetten herhangi bir destek göremedikleri gibi Mersin merkeze ulaşım konusunda da maddi zorluklar yaşamaktadır. Yıkılma tehlikesi nedeniyle spor faaliyetlerine kapatılan spor salonunun yerine Tarsus'a ve Tarsus gençliğine yakışan yeni bir spor salonu bir an evvel yapılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

BURHANETTİN KOCAMAZ (Devamla) – Bu konuyu Tarsuslular ve Tarsus gençliği adına Hükûmete iletiyor, yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde geçen “yer alan” ibarelerinin “geçen” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Ali Bozan Mehmet Kamaç Nejla Demir

 Mersin  Diyarbakır Ağrı

 Nevroz Uysal Aslan Onur Düşünmez Zülküf Uçar

 Şırnak Hakkâri Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEVAHİR UZKURT (Niğde) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Gerekçeyi okutalım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metninin daha anlaşılır olması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde geçen “kaldırılmış ve” ibaresinin “kaldırılmış;” biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Talat Dinçer Türker Ateş Nail Çiler

 Mersin Bolu Kocaeli

 Şeref Arpacı Mehmet Tahtasız Ömer Fethi Gürer

 Denizli Çorum Niğde

  Aliye Timisi Ersever

  Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEVAHİR UZKURT (Niğde) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 10’uncu maddesi üzerine parti grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

2010 yılında kabul edilen 5957 sayılı Kanun’da değişiklik yapan bir teklifle karşımızdasınız. Her zaman olduğu gibi o tarihte de konunun paydaşlarının ve ilgili odaların görüşlerini almadan alelacele bir düzenleme yapmıştınız. 23'üncü Yasama Döneminde çıkartılan bu kanunla ilgili partimizin karşı oy yazısını sizlere tekrar hatırlatmak isterim. Karşı oy yazımızda, getirdiğiniz düzenlemenin et ve süt ürünleri ile yumurta fiyatlarını arttıracağını ısrarla ifade etmiştik, çıkartılan kanunun nihai anlamda tüketicinin zararına olacağını söylemiştik. Uyarılarımızı dikkate almadınız. Sonuç ortada; gıda fiyatlarında yaşanan artışın önüne geçemiyorsunuz.

Üzerine söz aldığım 10’uncu madde ile 2010 yılında çıkardığınız 5957 sayılı Kanun’un “Toptancı hallerinde bulunan işyerleri ile pazar yerlerindeki satış yerlerinin işletilmesi” başlıklı 11'inci maddesinde değişiklik yapıyorsunuz, yaptığınız yanlışı düzeltmeye çalışıyorsunuz. Öngörülen bu değişiklikle kapalı pazarlardaki satış yerlerinin aracılara, bu işi rant olarak görenlere verilmesinin önüne geçilecek, bu satış yerlerinin pazarcı esnafı tarafından doğrudan işletilmesi sağlanacak. Bu değişiklikleri yapmakta geç kalmadınız mı? 5957 sayılı Kanun sizin eseriniz. Bu kanunla hal sisteminde bir rant düzeni yarattınız, tekelleşmenin önünü açtınız. Bunun bir sonucu olan gıda enflasyonuyla baş edemeyince geri adım atmak zorunda kaldınız. Gerçi görüşmekte olduğumuz teklifin de biriken sorunları çözemeyeceği ortada.

AK PARTİ iktidarları bugüne kadar yaptığı her düzenlemede üretimin yerine rantı koydu; üretimi değil, üretmeden kazanmayı destekledi. Şimdi olduğu gibi ne zaman iş çığırından çıkıyor, işte o zaman ek bir düzenlemeyle buraya geliyorsunuz. Değerli milletvekilleri, başta et ürünleri olmak üzere gıda fiyatlarındaki yüksek artışın asıl nedeni iktidarın kolay yoldan kazanç elde edenlere kapılarını açması, ithalatı sonuna kadar serbest bırakmasıdır. Şunun altını yeniden önemle çizelim: Palyatif tedbirlerle tarım ürünlerindeki fiyat artışını önleyemezsiniz.

Geçtiğimiz hafta Dünya Çiftçiler Günü’ydü. Ülkemiz son otuz yılda tarım arazilerinin yüzde 13’ünü kaybetti, son yirmi yılda 520 bin çiftçi üretimden çekildi. 2023 yılının ilk üç ayında 30 milyon dolar et ithal ettik, 2024 yılının ilk çeyreğinde bu ithalat 5 kat artarak 150 milyon dolara dayandı, yıl sonunda ne olur bilinmez.

Değerli milletvekilleri, bir yandan üretimi artıran önlemleri almayacaksınız, piyasaları enflasyona teslim edeceksiniz, sonra zor şartlarda rekabet eden firmalara sopa sallayacaksınız. Stokçulukla ve yüksek fiyatlarla mücadele etmek istiyorsanız çiftçiyi, hayvancılığı ve kooperatifçiliği destekleyin, aracıyı ortadan kaldırın, ülkeyi ithalat cenneti olmaktan çıkaracak gerçekçi önlemleri bir an önce alın; ticari hayatın vazgeçilmez unsurları olan çiftçiyi, iyi niyetli esnafı ve tüccarı “stokçu” “fırsatçı” diye yaftalamak yerine önlem alın. Size göre soğan üreticisi “gıda teröristi” patates üreticisi “stokçu” enflasyonun tek sebebi ise bakkallar ve marketler.

İktidar milletvekillerine sormak istiyorum: 10 bin lira maaş alan emeklinin 2 lira daha ucuza gıda almak için market market dolaştığını biliyor musunuz? Tarlasını süren çiftçi traktörünün deposunu kaça dolduruyor; haberiniz var mı? Tarladan 5 liraya alınan ürün pazarda 50 liraya satılıyor; bunun nedenini hiç düşündünüz mü?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Devamla) – Yirmi iki yıldır iktidardasınız, vatandaşın ucuz ve sağlıklı gıdaya erişimi için ne yaptınız? Bunlara verilecek bir yanıtınızın olduğunu düşünmüyoruz ama bizim yanıtımız belli; dar gelirliyi ayağa kaldırmak, üretene sonuna kadar destek vermek.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…. Kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime bir dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:00.29

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER : Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)

-------0-------

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

110 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan 63 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlayacağız.

2.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İş Birliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/34) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 63)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 22 Mayıs 2024 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 00.31


[(*)] 110 S. Sayılı Basmayazı 14/5/2024 tarihli 81’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

[(*)] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.