TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

 TUTANAK DERGİSİ

 

 96’ncı Birleşim

 26 Haziran 2024 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, “Türkiyelilik” kavramının Türk milletinin varlığına yönelik bir tehdit içermesine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun’un, Iğdır’ın yerel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Amasya Milletvekili Hasan Çilez’in, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Amasya’yı teşrifleri ve Amasya Tamimi’nin ilan edilişinin 105’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Elâzığ Milletvekili Semih Işıkver’in, Elâzığ Çimento Fabrikasının il dışına kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’nın, TÜİK verilerine göre, bin kişiye düşen uzman doktor sayısının 52 ilde tehlikeli bir şekilde azaldığına ilişkin açıklaması

5.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Kamaç’ın, İnsan ve Özgürlük Partisi Eş Genel Başkanı Ahmet Kaya’nın serbest bırakılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

6.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, yurt dışı çıkış harcına yapılmak istenen artışa ilişkin açıklaması

7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Toprak Mahsulleri Ofisinin tüccar gibi davrandığına ilişkin açıklaması

8.- Tokat Milletvekili Cüneyt Aldemir’in, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 26 Haziran 1919’da Tokat’a gelişine ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’ın, Rusya’da “Türkiye” ibaresi yerine hâlâ “cezve” anlamına gelen “Turtsiya” ibaresinin kullanıldığına ilişkin açıklaması

10.- Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan’ın, Urfa’da günlerdir elektriklerin kesik olduğuna ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan’ın, Filistinlilerin gözlerindeki korkunun, titreyen bedenlerinin ve susturulmuş seslerinin işkencenin nasıl bir insanlık suçu olduğunu bir kez daha gözler önüne serdiğine ilişkin açıklaması

12.- Karaman Milletvekili Osman Sağlam’ın, Karaman’ın il oluşunun yıl dönümüne ilişkin açıklaması

13.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, Millî Eğitim Bakanının öğretmenlere ödenen ücretler için kullandığı “fonlama” ifadesine ve öğretmenlere gönderilen Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Ortak Metni İnceleme Formu’na ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Ali Gökçek’in, 30 Haziran Pazar günü saat 17.00’de düzenleyecekleri “Geçinemiyoruz Mitingi”ne ilişkin açıklaması

15.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, iktidarın yeni vergilerle engellilerin haklarına göz diktiğine ilişkin açıklaması

16.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, Taşovalı muhtarlarla gerçekleştirdikleri bayramlaşma programında AKP’nin köyleri ne kadar ihmal ettiği sonucuna bir kez daha vardıklarına ilişkin açıklaması

17.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, tarım sektörü desteklenmeden ülkenin gıda güvenliğinin ve ekonomik istikrarının sağlanamayacağına ve Adana’da aşırı sıcak ve kuraklıktan dolayı çiftçilerin hasatta zorlandığına ilişkin açıklaması

18.- Şırnak Milletvekili Mehmet Zeki İrmez’in, 26 Haziran Dünya İşkence Mağdurlarıyla Dayanışma Günü’ne ilişkin açıklaması

19.- Aydın Milletvekili Evrim Karakoz’un, Aydın’da hemen her gün yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin açıklaması

20.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, AKP iktidarının asgari ücrete zam yapmayarak milyonlarca insanı açlık sınırının altında bir ücrete mahkûm ettiğine ilişkin açıklaması

21.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Uşak’ta merkeze bağlı Muharremşah Mahallesi’nde her gün yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin açıklaması

22.- Bursa Milletvekili Hasan Öztürk’ün, yurt dışına çıkış harç puluna yapılacak zammın anayasal hakkın fahiş bir parayla vatandaşa satılması olduğuna ilişkin açıklaması

23.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Mersin Pamukluk Barajı İçme Suyu İsale Hattı ve Arıtma Tesisi Projelerine ilişkin açıklaması

24.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, AKP’nin yirmi iki yıllık Çorum karnesinin sıfırlarla dolu olduğuna ilişkin açıklaması

25.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, Kars Akyaka’daki Şahnalar Taburu ve Şehit İsmet Bulut Karakollarının su hattının köylerin su kaynağından ayrılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

26.- Bingöl Milletvekili Ömer Faruk Hülakü’nün, bu sabah Bingöl Karlıova’da meydana gelen depreme ilişkin açıklaması

27.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, Kayseri’nin Yahyalı ilçesine bağlı Dikme ve Avlağa Mahallelerindeki içme suyu sorununa ilişkin açıklaması

28.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, Hatay’da 2’nci etap TYP’nin 30 Haziranda sona ereceğine ve kent merkezinden 6,5 kilometre uzaklıktaki İskenderun Acil Durum Hastanesine ilişkin açıklaması

29.- Mersin Milletvekili Talat Dinçer’in, Hükûmetin tüm bakanlıklarıyla Mersin’in gelişmesini engellemek için ardı ardına çalışmalar yaptığına ilişkin açıklaması

30.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Ilıca Halk Plajı’ndaki ücretlere ilişkin açıklaması

31.- Kırklareli Milletvekili Fahri Özkan’ın, 4 Haziranda Kırklareli’de yaşanan aşırı yağmura ve dolu yağışına ilişkin açıklaması

32.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Amasya Tamimi’nin 105’inci yıl dönümüne, Mardin ve Diyarbakır’da meydana gelen yangınlara ve Hükûmetin bu konuda tedbir almadığına, yeni vergi paketinin yakında kanun teklifi olarak geleceğine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtikten sonra göreceli olarak Türkiye’nin kötü yönetildiğine, geçen gün Manisa Soma’da gerçekleşen depreme ve deprem gerçeğiyle iktidarın yirmi iki senedir yüzleşmediğine, bugün akşam A Millî Futbol Takımı’nın Çekya’yla yapacağı Avrupa Şampiyonası maçına ve verdikleri yazılı soru önergelerine makul, akli ve de mantıklı cevaplar beklediklerine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, 26 Haziran Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü’ne; 24 Haziranda, aynı günde 8 kadının katledildiğine; Genel Kurul gündemindeki 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne ve çıkarılmaya çalışılan kanunların hemen hemen tamamının ya Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ülkeyi uyumlandırmak için ya da yaratılmış olan tahribatı telafi etmek için getirildiğine, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mustafa Gültepe’nin bugünkü açıklamasına, polis intiharlarına ve intihar eden, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görevli Polis Memuru Şükrü Alantor’a, akşam oynanacak millî maça ilişkin açıklaması

34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Amasya Genelgesi’nin 105’inci yıl dönümüne; dünyanın olağanüstü nitelikli, siyasi, stratejik, ekonomik, ticari ve diplomatik taşkınlıkların yaşandığı bir dönemden geçtiğine; Dünya Denizcilik Günü’ne, Türkiye’nin savaş gemisi inşa eden ve idamesini gerçekleştiren 10 ülkeden 1’i olduğuna ve 3 Ocak 2024’te gerçekleştirilen Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısında alınan kararlara, bu akşam oynanacak Türkiye-Çekya maçına ilişkin açıklaması

35.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 20 Haziranda Çınar ve Mazıdağı’nda çıkan yangınlarla ilgili raporlara ve bu yangınlardan sonra bölgede başlayan diğer yangınlara, Türkiye’de yangınlara çok geç müdahale edildiğine, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara’da gerçekleşen patlamada hayatını kaybedenlerin adalet mücadelesinin devam ettiğine, son beş günde ülkede 10 kadının erkekler tarafından katledildiğine, 9 ve 22 Haziran tarihlerinde Diyarbakır’da gerçekleştirilen saldırılara ilişkin açıklaması

 

 

36.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, 10 Ekim 2015 Gar katliamının nihai karar duruşmasının bugün yapıldığına, mülkiye ve polis başmüfettişlerinin 25 Şubat 2016 tarihinde konuyla ilgili düzenledikleri rapora; Erdoğan’ın dün AKP’nin MYK toplantısı sonrasındaki açıklamasına, 15 Temmuz 2023 tarihinde Meclisten geçen ve 8 Eylülde Anayasa Mahkemesine götürdükleri torba kanuna ilişkin açıklaması

37.- Manisa Milletvekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu’nun, Filistin’de yaşanan soykırıma, Filistin meselesi zafere ulaşana kadar mazlumun feryadını duyurmaya ve mücahitlerin manevi bayrağını taşımaya devam edeceklerine; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Haziranda İtalya’da gerçekleşen G7 Zirvesi’nde önemli temaslarda bulunduğuna, 26 Haziran Azerbaycan Silahlı Kuvvetler Günü’ne, Cumhur İttifakı’na, ihanet çetelerinin alçak tetikçilerine rağmen bugün 85 milyon tek yürek olarak A Millî Futbol Takımı’nı Çekya karşısında gururla destekleyeceklerine ilişkin açıklaması

38.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in Saadet Partisi grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in Saadet Partisi grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in Saadet Partisi grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün yaptığı “Normalleşmesi gereken muhalefettir.” açıklamasına ilişkin açıklaması

43.- Ankara Milletvekili Semra Dinçer’in, Ankara’nın Kalecik ilçesine gelen mevsimlik tarım işçilerinin hâlen elektriğe ulaşamadığına ilişkin açıklaması

44.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, Gaziantep’in Nurdağı ilçesi Künesler mezrasında 270 dönüm orman alanının 6 Şubat depremlerinin ardından torba yasayla imara açıldığına ilişkin açıklaması

45.- Konya Milletvekili Ali Yüksel’in, gurbette çalışan ve emekli olmuş olanlara seçim öncesinde söz verilmesine rağmen araba getirme ve burada kullanma fırsatı verilmediğine ilişkin açıklaması

46.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Çanakkale’nin Biga ilçesindeki çiftçilerin perişan olduğuna ilişkin açıklaması

47.- Elâzığ Milletvekili Ejder Açıkkapı’nın, Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol’un 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

48.- Manisa Milletvekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu’nun, Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan’ın 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Manisa Milletvekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, ülkede aynı günde 8 kadının erkekler tarafından katledildiğine ilişkin açıklaması

51.- Mersin Milletvekili Faruk Dinç’in, Diyarbakır’ın Silvan ilçesinin Susa köyündeki camide ve Şırnak Tepeköy’de PKK militanlarının gerçekleştirdiği katliamların yıl dönümüne ilişkin açıklaması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, rezerv yapı alanı ilanı ve bu alanlarda yürütülen uygulamalarla ilgili olarak ortaya çıkan sorunların tespiti ve çözülebilmesi amacıyla 26/6/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Haziran 2024 Çarşamba günkü

2.- İYİ Parti Grubunun, Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın ve 19 milletvekili tarafından, uyuşturucu madde kullanımının sebeplerinin araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 29/1/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Haziran 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, asgari ücretin yeniden belirlenmesi için yapılacak çalışmaların belirlenmesi amacıyla 26/6/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Haziran 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- CHP Grubunun, Muğla Milletvekili Gizem Özcan ve arkadaşları tarafından, üniversitelerin bilimsel ve kurumsal özerkliğinde yaratılan tahribatın tespit edilmesi ve kurumsal özerkliğini güçlendirmek amacıyla 14/6/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Haziran 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 26 Haziran 2024 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde 27 Haziran 2024 Perşembe günü toplanmamasına ilişkin önerisi

 

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Ankara Milletvekilleri Ömer İleri ve Zeynep Yıldız ile 115 Milletvekilinin Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2162) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 126)

 

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde “kürdistan” diye bir bölge olmadığına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Avrupa Şampiyonası’nda birazdan sahaya çıkacak olan A Millî Futbol Takımı’na yürekten başarılar dilediklerine ilişkin konuşması

 

IX.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 126) Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol’un, Elâzığ Yeni Sanayi Sitesi Projesi’nin akıbetine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın cevabı (7/12750)

2.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Burdur iline yeni bir organize sanayi bölgesi kurulması talebine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın cevabı (7/12752)

3.- Elâzığ Milletvekili Semih Işıkver’in, Elâzığ’da Çamyatağı Sanayi Alanı olarak belirlenen alanda yapılacak olan projeye ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın cevabı (7/13033)

26 Haziran 2024 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Adil BİÇER (Kütahya), Sibel SUİÇMEZ (Trabzon)

----- 0 -----

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96'ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, “Türkiyelilik” kavramının Türk milletinin varlığına yönelik bir tehdit içermesi hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Türkoğlu.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, “Türkiyelilik” kavramının Türk milletinin varlığına yönelik bir tehdit içermesine ilişkin gündem dışı konuşması

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; memlekette bütün dertler, tasalar, sorunlar bitti, şimdi de “Türkiyelilik” diye absürt bir tartışma dayatılıyor. Duyduk duymadık demeyin, aslında “Türkiyelilik” kavramıyla birlikte adı konulmamış bir çözüm süreci başlatılmıştır. “Türkiyelilik” kavramını ortaya atanlar, gerçekte, Türkiye Cumhuriyeti devletini hedefe koymuşlardır. Bütün amaç, millet bilinci yerine “ümmet” kavramını yerleştirmek; sığınmacı, mülteci kılıfı altında çok uluslu bir toplum yapısı yaratmaktır. Nihai hedef de Türkiye’yi bölüp parçalamak, federal bir devlete dönüştürerek “Türk milleti” tanımlamasını yok etmektir. Bu nedenle, Türkiyelilik tartışması, en fazla da emperyalist ülkeler ile onun kırk küsur yıldır gönüllü maşası olan eli kanlı, bölücü terör örgütü için âdeta altın tepside sunulan fırsattır. Uluslararası paylaşım masalarında çizilen bu hain, sinsi oyun artık açığa çıkmış, bu toprakların asli unsuru olan Türklerin, sığınmacılar kullanılarak “ümmet” kavramını benimsemeleri ve bu yolla da asimilasyona tabi tutulmaları planlanmıştır; Türkiyelilik dayatması özet olarak budur ve bu noktadan sonra, bu anlamda, ülkemiz açısından resmen bir beka tartışmasıdır.

Türkiye Cumhuriyeti, Türk milletiyle kaim olup üniter ve ulusal bir devlettir; bu yapısını da her ne pahasına olursa olsun muhafaza edip devam ettirmelidir. Türklerin millet olma gerekçesi Türk milliyetçiliğine kayıtsız şartsız bağlı olmasıdır; tarih boyunca tek varoluş reçetesi de budur. Avrupa'da milliyetçilik kavramının yükseldiği bir dönemde ülkemize “Türkiyelilik” kavramının dayatılması tek kelimeyle abesle iştigaldir. Yazın bir kenara, bu hain planı uygulayamayacaksınız, asla da uygulatmayacağız. Bunun için değil Türkiye'de birkaç millî benliğini yitirmiş sözde aydın, gazeteci, sanatçı kimlikli insanları, bütün dünyanın en popüler karakterlerini de kullansanız Türk milletine asla boyun eğdiremeyeceksiniz.

Bu gerçeği Gürcistan maçından sonra "Bu galibiyeti Türk milletine armağan ediyorum, Türk milleti sürekli arkamızda." diyen Millî Futbol Takımı'mızın İtalyan hocası bile görmüşken sizin görmemenize şaşırdık mı? Tabii ki hayır. Çünkü siz meseleye "Kürt halkının statüsünü tanıyan Türkiyelilik tek çözüm yoludur. Bu, aynı zamanda Türkiye halklarının ortak talebidir." diyen DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan'ın zaviyesinden bakıyorsunuz. İşte, o nedenle de konuşmamın başında belirttiğim gibi “Türkiyelilik” tartışması, şimdilik adı konulmamış bir başka çözüm sürecinin başlangıcıdır. Nasıl ki Fransız "Fransalıyım." demiyorsa, bir Alman "Almanyalıyım.", İngiliz "İngiltereliyim." demiyorsa biz de "Türkiyeliyim." değil "Türk'üm." diyeceğiz. Nasıl ki "Türk Hava Yolları" yerine "Türkiyeli hava yolları" diyemeyecekseniz, "Türk Silahlı Kuvvetleri" yerine "Türkiyeli silahlı kuvvetleri" diyemeyecekseniz, "Türk milleti" yerine de "Türkiyeli milleti" diyemeyeceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlayayım efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - O nedenle, yeni anayasayla "Türk vatandaşı" yerine "Türkiye vatandaşlığı" ifadesini getirme sevdasından yol yakınken vazgeçin. "Türk" bu ülke insanlarının vazgeçilmez adıdır. "Türk" Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kahraman bir milletin ortak adıdır. "Türk" büyük Türk dünyasının en temel nişanesidir. Türk'ün adı Andımız'dır, yoluna her daim can koyduk ve yine koyarız. Türk olmayı en büyük şan, şeref saydık; sayarız. Bundan da hep gururlandık, onur duyduk; evvelallah duyarız. Ne mutlu Türk’üm diyene!

Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim, sağ olun.

Sayın Işıkver...

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan'ın da adını anarak grubumuza sataştı.

BAŞKAN - Buyurun, açayım oradan.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamam ama sataşma var.

BAŞKAN - Buyurun.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ben de Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

"Dakika 1 gol 1." dedikleri bu olsa gerek. Ya, maşallah, bu Mecliste özellikle de bazı muhalefet milletvekilleri bize sataşmadan cümle kuramıyorlar. Hani iktidar duruyor, iktidarın dünya kadar uygulaması duruyor, yolsuzluk duruyor, rant duruyor, hırsızlık duruyor, gırla, dünya kadar gündem var, asgari ücret var, yoksulluk var ama dönüp dönüp dolaşıp “DEM Parti, DEM Parti, DEM Parti...” Vallahi, DEM Parti kadar taş düşsün başınıza, DEM Parti kadar taş düşsün başınıza, belki uslanırsınız, başka bir şey diyemiyorum. (DEM Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, arkadaşım, biz bu ülkede yaşıyoruz, bu ülkede doğduk, burası bizim ana yurdumuz, vallahi, biz hiçbir yerden de gelmedik ama Kürt'üz. Şimdi, ben bir Kürt olarak "Türk'üm." mü diyeyim size? Kürt'üm ama Türkiyeliyim; Türkiyelilik bir üst kimlik.

Şimdi bir Roman'dan kendisini Türk olarak ifade etmesini mi bekliyorsunuz, bir Kürt'ün kendisini Türk olarak mı ifade etmesini bekliyorsunuz; ben anlamadım. Çerkez gelsin, burada "Türk'üm." mü desin? Hayır, değiliz, zorla bizi Türk mü yapacaksınız? Zaten yüz yıldır yapmaya çalışıyorsunuz. Biz de diyoruz ki: Gelin, halkların, inançların, kimliklerin eşit, özgür, demokratik ortamda yaşayacağı bir ülkeyi var edelim. Türkiyelilik ortak kimliğimiz, bunu inkâr etmiyoruz, burası ortak vatanımız, buna bir şey demiyoruz ama siz de bir zahmet sürekli bizi Türklüğe sıkıştırmayın, Türk yapmaya çalışmayın yani böyle bir dünya yok. Kürt'üz, bu kadar açık, ana dilimiz Kürtçe, doğduğumuz yer belli, binlerce yıl yaşadığımız yer belli. Bu sizi niye rahatsız ediyor arkadaşım? Niye rahatsız ediyor? Biz Türklere bir şey diyor muyuz? İsteyen herkes Türkçülüğünü yaşasın, isteyen Kürtlüğünü, isteyen Romanlığını, isteyen Çerkezliğini yaşasın yani. Nedir bu hazımsızlık? Nedir bu asimilasyon, ret, inkâr, yok etme politikası ya! Yeter artık ya, yeter! Bu cümleleri kurmayı, artık, bu Mecliste, 21'inci yüzyılda, 2024'te bu konularda konuşmayı zül sayıyoruz kendimize ya!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Dünya nereye gidiyor, siz neredesiniz ya! Yeter artık! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, müsaadenizle kürsüden cevap verebilir miyim efendim?

BAŞKAN - Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Başkan, ne dedim de verdiniz ki?

2.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Hayır, ben size ne dedim de size söz verdiyse aynı gerekçeyle verdi.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - İsmimizi andınız Beyefendi. Ne dediğinizin farkında değilsiniz herhâlde.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Siz Eş Başkanımızın adını andınız.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Evet, DEM kadar başımıza taş düşmesin ancak kim bölücüyse, kim bu ülkenin birliğinden, bütünlüğünden, kurucu değerlerinden, Türklüğümüzden rahatsızsa onun başına taş düşsün, yıkılsın! (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Efendim, kimse sizi zorla Türk yapmıyor. Türklük bir şereftir, kabul etmiyorsanız, olmayın zaten!

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Sana kalsın o şeref.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Niye bundan rahatsız oluyorsunuz?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Çünkü değiliz, değiliz. Değiliz ya!

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Bakın, ne dedim? Ya, bak, söylediğim şey şu…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Değiliz, Allah Allah! Zorla bizi Türk mü yapacaksın?

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Git, Allah’a derdini anlat, Kürt yaratmasın, olur mu?

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Söyleyebilir miyim? Söylediğimiz şey şu: “Kürt halkının statüsünü tanıyan Türkiyelilik tek çözüm yoludur.” Bu ifade Eş Başkanınız Tuncer Bakırhan’a ait. Söylemediği bir şeyi mi söyledim?

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Tekrar söyle.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Ve ben buna karşıyım. Bunun millî birliğimizi, bütünlüğümüzü, ulusal devletimizi, ülkemizi sıkıntıya, bölünmeye, götüreceği endişemi dile getiriyorum.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Niye “bölücü” diye…

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) –  “Türkiyelilik” kavramı aslında bir zamanlar birlikte yapmış olduğunuz açılım, ihanet sürecinin yeni vizyonudur diyorum.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Hakaret ediyorsunuz.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) –  Bu görüşümü paylaşıyor ve Türk milletini bu kürsülerden uyarıyorum, rahat olun.

Ve bir kez daha söylüyorum, rahmetli Elçibey’in söylediği gibi "Evet, Türklük bir şereftir, istemeyen de kabul etmesin."

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Sana kalsın o şeref. Şeref bir ırka ait bir şey değildir.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden söz vereyim.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Niye yerinden verdi, Allah Allah!

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Şimdi, Türklük bir şeref de Kürtlük bir şeref değil mi, Çerkezlik bir şeref değil mi, Arap olmak bir şeref değil mi, değil mi?

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Bu söylediğimden bu anlam mı çıkıyor? Ya, ne alakası var?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Her kimlik bir şereftir. Burada ırkçılık yapılamaz arkadaş.

BAŞKAN – Peki, teşekkürler.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Hayır, Başkan, bir dakika…

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Niye teşekkür ediyorsunuz ya, niye dinlemiyorsunuz?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Her kimlik bir şereftir, ben Kürtlüğümle onur duyuyorum, gurur duyuyorum. Bir Türk arkadaşım da Türklüğüyle onur duyar, gurur duyar, bir başkası da kendi milliyetiyle onur duyar, gurur duyar. Bizim burada ortak paydamız nedir? Ortak vatanda demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir yaşam sürmektir, biz bunun mücadelesini veriyoruz.

Açılım sürecine gelince, birileri için ihanet olabilir çünkü onların orada ekmeği kesiliyordu. Biz o gün de açılım sürecinin arkasındaydık, bugün de arkasındayız, yarın da başlarsa bir açılım süreci o açılım sürecinin, barış sürecinin arkasında olacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Çünkü bu ülkede daha fazla kan dökülsün istemiyoruz, daha fazla şiddet olsun istemiyoruz, daha fazla ret, inkâr politikasıyla yol alsın istemiyoruz. Bu ülkede 20 milyon Kürt var.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Şiddet yok, bölücü terör var!

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) – Senin dünyadan haberin yok sadece; mesele o.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Sizin dünyadan haberiniz yok!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Kalkıp bana, bu Meclisin kürsüsünden “Türklük şereftir.” deniliyor. Arkadaşım…

Böyle bir dil olabilir mi Sayın Başkan? Burası ortak Meclisse her kimliğe, her inanca saygı duyulacak. Biz, her kimliğe saygı duyuyoruz, kimliğimize saygı duyulmasını bekliyoruz. Bunun, Eş Genel Başkanımızın söylediği sözün de arkasındayız; Türkiyelilik üst kimliktir, onu demokratikleştirirsek o şemsiyenin altında herkese yer var; herkes yaşar, herkes özgür yaşar. Nedir bu ya!

BAŞKAN – Peki.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Yeter artık, kimse bizim üzerimizden gündem olmasın, popülizm yapmasın artık! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kavuncu, buyurun.

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Bursa Milletvekilimiz Selçuk Türkoğlu kendisini ifade etti. Ben polemiği devam ettirmek istemiyorum ama bu konu üzerinden bir provokasyon yapmaya gerek yok.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Provokasyonu sizin vekiliniz yapıyor.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – “Türk milleti” kelimesini ırki bir kavram olarak kullanmamıştır, bu ülke kurulduğundan beri bu milletin adı “Türk milleti”dir. Türk milletine mensup olmak bir şereftir. Bundan siz rahatsız oluyorsanız bizim buna diyecek bir şeyimiz yok; bizim kimsenin etnik kimliğinden dolayı duyduğumuz bir rahatsızlık da yok, kimseye “Sen böyle olacaksın, şöyle olacaksın.” diye bir zorlamamız da yok.

Burada kınadığım bir başka konu; bu tabirleri “ırkçılık”la itham etti Sayın Grup Başkan Vekili. Burada kimsenin ırkçılık yaptığı yok. “Türk milleti” bu milletin adıdır, biz de bunu vurguladık. Bundan rahatsız oluyorsanız bizim söyleyecek bir şeyimiz yok.

Teşekkür ediyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Biz “Türk milleti” adından, Türklerden rahatsız olmuyoruz ama ırkçı hezeyanlardan rahatsız oluyoruz.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Buna “ırkçılık” diyemezsiniz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Ortak vatanda eşit, özgür yaşam mücadelemizi de devam ettireceğiz. Bu kadar!

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Yaşayalım, yaşayalım ama buna “ırkçılık” diyemezsiniz.

BAŞKAN – Sayın Işıkver…

3.- Elâzığ Milletvekili Semih Işıkver’in, Elâzığ Çimento Fabrikasının il dışına kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

SEMİH IŞIKVER (Elâzığ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

1950'li yıllarda faaliyete geçen ve Aksaray Mahallesi’nde bulunarak o dönem il merkezi dışında kalan Elâzığ Çimento Fabrikasının bugünkü konumundan ötürü çevre ve insan sağlığına verdiği zarardan dolayı il dışına kaldırılması gerekmektedir. Elâzığ'ın coğrafi yapısının sadece belirli yönlerden hava akımına izin vermesinden ve bir çöküntü ovası olma özelliği taşımasından ötürü fabrika, günümüz şartlarında şehrin ortasında âdeta zehir saçmaktadır. Hava kirliliğini artıran ve yıllık ortalama 160 bin ton üretimiyle gece gündüz durmadan çalışarak hemşehrilerimizin yaşam kalitesini düşüren söz konusu fabrikanın kaldırılması hususu yaklaşık yirmi yılı aşkın süredir aziz şehrimiz Elâzığ'ın gündeminde bulunmaktadır. Milletimizin sağlığını tehlikeye atmamak ve bir şehrin geleceğini yok etmemek adına devletimizin bütün yetkililerinden Elâzığ Çimento Fabrikasının il dışına kaldırılması konusunda hemşehrilerim adına destek talep ediyor, Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

4.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’nın, TÜİK verilerine göre, bin kişiye düşen uzman doktor sayısının 52 ilde tehlikeli bir şekilde azaldığına ilişkin açıklaması

ASU KAYA (Osmaniye) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

İktidarı üzmemek için enflasyonu örten Türkiye İstatistik Kurumu ülkemize dair bir acı gerçeği örtememiş; TÜİK verilerine göre 52 ilde bin kişiye düşen uzman doktor sayısı tehlikeli bir şekilde azalıyor. Övündüğünüz sağlık sistemi sizin için kıpkırmızı bir utanca dönüştü. Bin hastaya düşen uzman doktor sayısının kritik noktaya indiği kentlerden biri de benim kentim Osmaniye. Tabip odaları, birçok bölgede hekimlerin çalışmalarının teşvik edilmediğini ve yeni mezun olan hekimlerin ise yurt dışına gitme hazırlığında olduğunu söylüyorlar; tabii, hekime şiddet olayları da cabası. Kentimden aylardır yüksek sesle söylediğim uzman hekim azlığı, sonunda bugün geldiğimiz noktada bölgesel eşitsizlik de giderek artıyor, devam ediyor. Bin kişiye düşen hekim sayısı Osmaniye’de yüzde 0,6; 1.000 kişiye 1 hekim düşmüyor.

Sağlık Bakanı Sayın Koca’ya sesleniyorum: Salt emek göçünün önüne acilen geçin ve bu kırmızı alarmı susturun.

BAŞKAN – Sayın Kamaç…

5.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Kamaç’ın, İnsan ve Özgürlük Partisi Eş Genel Başkanı Ahmet Kaya’nın serbest bırakılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

MEHMET KAMAÇ (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ahmet Kaya, İnsan ve Özgürlük Partisinin Eş Genel Başkanıdır, 2019 yılının yerel seçimlerinde HDP-İnsan ve Özgürlük Partisi İttifakı’ndan Ergani Belediye Eş Başkanıdır. Ahmet Kaya toplamda bir yıl belediye başkanlığı yaptı, yerine kayyum atandı. Yargılama süreçlerinden sonra Ahmet Kaya beraat etti, istinafta da davasından beraat etti ama görevine iade edilmedi. Ahmet Kaya son bir ay içerisinde eskiden yargılanıp beraat ettiği ya da takipsizlikle sonuçlanan davaların toplamından yeni oluşturulan bir iddiayla tekrar yakalanıp cezaevine konuldu. Diyoruz ki: İnsan ve Özgürlük Partisinin Eş Genel Başkanı derhâl serbest bırakılsın ve hukuk uygulansın. Eğer bu ülke demokratik bir ülkeyse, hukuk devletiyse hukuk uygulansın; hukuka göre Ahmet Kaya derhâl serbest bırakılsın.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aygun…

6.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, yurt dışı çıkış harcına yapılmak istenen artışa ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Başkanım.

Kasa tamtakır, kasa boş, kasada fareler cirit atıyor; kasa boş olunca “Milletin üzerine nasıl çökerim?” diyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Gözler garsonun bahşişinde, gözler yurt dışına çıkan vatandaşımızın cebinde; yazıklar olsun! Temmuz 2019 ile Şubat 2022 döneminde 50 lira olan çıkış harcı Mart 2022’de 150 liraya çıktı, şimdi akıllara durgunluk verecek rakamlar konuşuluyor. Hazine ve Maliye Bakanlığının yurt dışı çıkış harcını 150 liradan 1.500 liraya çıkarmayı istediği konuşuluyor, Gelir İdaresi ise 3.000 rakamından bahsediyor. 2023 yılında 8 milyon 743 bin 763 kişi yurt dışına çıkmış, altı aylık gelir etkisinin 12,5 milyar lira olacağı hesaplanıyor. İnsanların dolaşma özgürlüğünü haraca bağlayamazsınız. Uçuk rakamlarla aldığınız vergiler sizi iktidardan yolcu edecek, gideceksiniz. Bakalım, makamlarınızı kaybettikten sonra sizler yurt dışına çıkabilecek misiniz diye soruyorum.

Teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Gürer, buyurun.

7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Toprak Mahsulleri Ofisinin tüccar gibi davrandığına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanı, buğdaya maliyetin altında alım fiyatı vererek çiftçiye “Keşke ekmeseydim.” dedirtti. Toprak Mahsulleri Ofisi, bu yılbaşından beri ithal buğdayla depoları doldurdu; hasat başladı, düşük alım fiyatı yetmedi, randevulu alım uygulamasının yanında hasat ettiğin ürünü ayağıma getir diyor, kırk beş günde de ödeme yapıyor; çiftçiyi tüccara boğduruyor. Hasat bitecek, çiftçiden ürün çıkacak, tüccardayken fiyat artacak; bu gidiş, iyi gidiş değil. Toprak Mahsulleri Ofisi çiftçinin kara gün dostu olmaktan çıktı, tüccar gibi davranıyor. Bir an önce alım fiyatı 15 liraya çıkarılmalı. Toprak Mahsulleri Ofisi çiftçiyi ayağına çağırmak yerine çiftçinin tarlada ürününü almalı. Çiftçiler üretim nedeniyle bekledikleri fiyata eremeyince büyük sıkıntı içindeler. Bu anlamda düzenleme mutlak surette yapılmalı, çiftçiye destekleyici uygulamalar getirilmelidir.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.-Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun’un, Iğdır’ın yerel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz, Iğdır’ın yerel sorunları hakkında söz isteyen Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun’a aittir. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ HUN (Iğdır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Iğdır ilinde halk arasında “gelişmiş bir sağlık ocağı” olarak tanımlanan Iğdır Nevruz Erez Devlet Hastanesi yaklaşık 200 bin nüfusu bulunan bir il için yetersiz olması bir yana, hastane çatısı altında çalışan sağlık emekçilerinin sayısının düşük olması, tıbbi cihazlarının sayısının az olması ya da hiç bulunmaması, var olan cihazların sürekli bozulması Iğdır’da sağlık hizmetlerinin tamamen tıkanmasına neden olmaktadır. Iğdır halkı Iğdır Devlet Hastanesinden randevu alamamakta, aldığı randevu iptal edilmekte, çoğu defa da yoğunluk karşılanamadığı için randevu sistemi kapatılmaktadır. Devlet Hastanesinde birçok branş doktoru ya az sayıda olmakta ya da hiç branş doktoru bulunmamakta. Türkiye'nin oransal olarak kanser vakalarının en çok görüldüğü Iğdır ilinde onkoloji birimi bulunmamaktadır. Kanserden dolayı kemoterapi ve radyoterapi tedavisi gören hastalar tedavilerini devam ettirmek için araştırma hastanelerinin bulunduğu şehirlere gitmek zorunda kalmaktadırlar. Yanık tedavi ünitesi, ortopedi, kardiyoloji, cildiye, beyin cerrahi ünitesi gibi branşlarda doktor sayısının az olması ya da bulunmaması Iğdır halkının sağlık hizmetlerine ulaşmasını zorlaştırmaktadır. MR, ultrason randevuları aylar sonraya verilirken ayrıntılı alerjik tahliller, patolojik incelemeler için de başka şehirlere gitmek zorunda kalıyorlar. Bakanlığın bir an önce var olan bu eksiklikleri gidermesi, nitelikli, ulaşılabilir sağlık hizmetlerini Iğdır halkına sunması gerekmektedir.

2002'de iktidara gelen AKP Hükûmetinin uyguladığı yanlış tarım politikaları yüzünden buğday başta olmak üzere temel besin maddeleri olan birçok ürün ithal edilmektedir. Tarım ürünü yetiştiriciliği bakımından sahip olduğu endemik koşullar sayesinde, başta bölgenin olmak üzere ülke tarımına sebze ve meyve üretimiyle katkıda bulunan Iğdırlı tarım üreticisi de bu yanlış politikalardan nasibini almış bulunmaktadır. Uygulanan yanlış politikalar sonucu, Iğdır çiftçisi pamuk ve şeker pancarı gibi endüstriyel tarım ürünlerinin ekiminden tamamen vazgeçmiştir. Çiftçilerimizin emeklerinin karşılığını alabilmeleri için başta kozmetik, sağlık ve endüstriyel alanlara yönelik bitki tarımı için yeterince desteklenmeleri, bu alanlara yönelik eğitim almaları gerekli kurumlar üzerinden yapılmalıdır. Bilinçli tarım ve desteklemeler için tarım kooperatiflerinin az olması, akaryakıt, gübre, ilaç ve tarım aletlerinin yani girdilerinin yüksek olması çiftçileri zorlayan başka nedenlerdir. Iğdırlı çiftçilerimizin en çok mahsul aldığı kayısı, elma, şeftali ve yaş sebze gibi ürünleri, depolama ve nakliye gibi sıkıntılar yüzünden Iğdır çiftçisi bir hafta içinde hasat edip satmak zorunda kalıyor çünkü Iğdır'da soğuk hava deposu bulunmamakta, ürününü saklayabileceği bir imkânı yok. Bu mahsullerin nakliye aşamasında "thermo king" araçları bulunmadığından ürünlerin bozulması durumuyla karşı karşıya kalıyor. Yaş sebze ve meyve ürünlerine dair herhangi bir taban fiyat uygulaması olmadığı için tüccarlara zararına satmak zorunda kalıyorlar. Şimdilerde buğday, mısır ve yonca üretimine ağırlık veren Iğdırlı çiftçiler bir dahaki sene bunları dahi ekemeyecek duruma gelmiştir. TMO'nun ekmeklik buğday taban fiyatını 9,25 TL, arpa taban fiyatını 7,25 TL olarak açıklamasından sonra çiftçiler ektiği buğday ve arpadan da zarar edecek duruma gelmiştir. TMO'nun açıkladığı hububat fiyatları, maliyeti bile kurtaracak fiyatlar değildir. Tarımda sürdürülebilirliği sağlamak adına çiftçilerin üretim maliyetleri dikkate alınarak fiyatların revize edilmesi gerekmektedir.

Bir mevsimde tarlada 4 ürün alabilen Iğdır Ovası, sulama sıkıntısı sebebiyle mevsimde 1 ürün alabilir duruma gelmiştir. Iğdır Ovası'nın can suyu olan Aras Nehri üzerinde yapılan HES'ler Iğdır Ovası'nı kurutmuş durumdadır. Ayrıca sulama birliği çalışanlarının maaşlarında bir düzenleme yapılmadığı için mevsim başlangıcında sulama birliği çalışanları greve gitmiş, yaklaşık bir ay boyunca Iğdır Ovası'na sulama suyu verilememiş, ekinler tarlada yanmıştır, çiftçinin ürünü susuzluktan kavrulmuştur. Sulama birliğinde çalışan emekçi yurttaşlarımız, yıllardır verilen çalışma koşullarının düzeltilmesi sözünü tutmayan yönetime karşı haklı bir greve gitmişlerdir. Sulama birliğinde çalışanların çalışma koşulları bir an önce düzeltilmelidir. İktidarın yanlış tarım politikaları yetmezmiş gibi hayvancılığa dair politikası da maalesef hayvan üreticilerini de zor durumda bırakmaktadır.

Iğdır’da yayla oranının az olması sebebiyle yıllardan beridir Iğdırlı hayvan üreticileri, kışı Iğdır Ovası’nda, yazı Kars ve Ardahan yaylalarında geçirmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

YILMAZ HUN (Devamla) – Ancak Kars ve Ardahan Valiliklerince Kars ve Ardahan yaylalarına Iğdır’ın hayvanının girmesi yasaklanınca Iğdır’daki hayvanlar telef olma durumuna kadar gelmiştir. Yayla sayısının az olması ve yasaklanması birçok yerde yurttaşlar arasında tartışmalar, kavgalar, hatta sonu ölüme varan olaylara neden olmaktadır. Tüm bu nedenlerden dolayı hayvan üreticileri hayvanlarını satmakta, üretimden vazgeçmektedir.

Bu politikalardan bir an önce ve bir an evvel vazgeçilmesi; çiftçinin, hayvan üreticilerinin yararına politikalara dönülmesi gerekmektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aldemir…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

8.- Tokat Milletvekili Cüneyt Aldemir’in, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 26 Haziran 1919'da Tokat’a gelişine ilişkin açıklaması

CÜNEYT ALDEMİR (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

1919'da Samsun’da başlayan Millî Mücadele hareketi, Havza, Amasya, Tokat, Sivas ve Erzurum istikametinde devam etmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yüz beş yıl önce bugün 26 Haziranda Tokat’ı ziyaret ederek “Tarih bize vatan uğruna canını, malını esirgemeyen milletlerin asla ölmediklerini hâlâ yaşadıklarını göstermektedir. Ben hayatımı hiçbir zaman milletimizden üstün görmedim ve görmeyeceğim. Her an memleketim için şerefimle ölmeye hazırım.” diyerek sarsılmaz bir müdafaanın önemini vurgulamıştır. Yapılan toplantılar ve kongreler sonrasında ise Millî Mücadele hareketi Ankara'ya taşındı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atıldı. Millî Mücadele’nin önemli adımları gazilik mefkûresine bağlı Danişmendli topraklarında gerçekleşti. Bu vesileyle, 26 Haziran 1919'da Tokat'a gelerek istiklal meşalesini yakan Mustafa Kemal Paşa başta olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kocamaz…

Hacı, buyur Hacı…

9.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’ın, Rusya'da “Türkiye” ibaresi yerine hâlâ “cezve” anlamına gelen “Turtsiya” ibaresinin kullanıldığına ilişkin açıklaması

BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye markasını güçlendirme kapsamında resmî ilişkilerde olmak üzere her türlü faaliyet ve yazışmalarda “Turkey”, “Turkei” ve “Turquie” gibi ibareler yerine “Türkiye” ibaresinin kullanımı konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmesi amacıyla 4 Aralık 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı genelgesi yayımlanmıştı. Bu genelgeyle “Made in Turkey” yerine “Made in Türkiye” ibaresi kullanılmaya başlanmış ve böylece Türkiye, dünyada “hindi” anlamına gelen “Turkey” ibaresinden kurtulmuştu. Buna karşılık, Türkiye ne yazık ki Rusya'da “cezve” anlamına gelen “Turtsiya” ibaresinden bir türlü kurtulamamıştır. Rusya'da “Türkiye” ibaresi yerine hâlâ “cezve” anlamına gelen “Turtsiya” ibaresi kullanılmaktadır. Tataristan'ın başkenti Kazan'a yaptığımız ziyaret sırasında orada yaşayan vatandaşlarımız bizden ısrarla bu durumun düzeltilmesi için girişimde bulunmamızı talep etmiştir.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Amasya Milletvekili Hasan Çilez’in, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Amasya'yı teşrifleri ve Amasya Tamimi'nin ilan edilişinin 105’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Amasya'yı teşrifleri ve Amasya Tamimi'nin ilan edilişinin 105’inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Amasya Milletvekili Hasan Çilez’e aittir.

Buyurun Sayın Çilez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Atatürk ve arkadaşlarının Amasya'ya gelişi ve Amasya Tamimi'nin yayınlanışının 105’inci yılı vesilesiyle söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle aziz ve asil milletimizi, Gazi Meclisimizi saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Mardin'de ve Diyarbakır'da meydana gelen arazi yangınlarında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum. Yine bu yangınlarda yaralanan vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyor, geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amasya öyle bir şehir ki sekiz bin beş yüz yıllık tarihiyle yeryüzünün en kadim şehirlerinden bir tanesidir; 14 medeniyete ev sahipliği yapmış, Ferhat ile Şirin'in, aşkın, Osmanlı'ya şehzadeler yetiştirmiş şehzadeler şehridir. Osmanlı Fetret Devri’nden Amasya'dan çıkmış ve Osmanlı'nın ikinci kurucusu Amasya’mız olmuştur. Cumhuriyetin doğum belgesi olan Amasya Tamimi’yle de cumhuriyetin kuruluşu da Amasya’mızda olmuştur. 19 Mayısta Samsun’a çıkan Mustafa Kemal ve arkadaşları 25 Mayısta Havza’ya geldiler, Havza’da on yedi gün kaldılar ve 11 Haziran günü Mustafa Kemal Atatürk Amasya’ya bir telgraf çeker; Amasya’da ahalinin durumunu sorar. Amasya’ya çektikleri telgrafa Amasyalı Hacı Müftü Tevfik Efendi cevaben “Amasya halkı müdafaaivatan ve muhafazaidin ve devlet yolunda mücadele edenleri bağrına basmakla müftehir olacaktır.” der. Bu cevabı alan Atatürk ve arkadaşları ertesi gün 12 Haziranda Amasya’ya gelir, Amasya girişinde Cülus Tepe’de Mustafa Kemal ve arkadaşlarını Amasya halkı büyük bir kalabalıkla karşılar, araçtan inen Mustafa Kemal’e Hacı Müftü Tevfik Efendi “Paşam, bütün Amasya emrinizdedir, gazanız mübarek olsun.” diye seslenmiştir. Bu, aslında çok kıymetli ve değerli bir sözdür. Millî Mücadele’nin nasıl olacağının ilk emaresi Amasya girişindeki Cülus Tepe’de Amasyalılar tarafından bir gazayla, bir mücadeleyle olacağı o gün ortaya koyulmuştur. Saraydüzü Kışlasında çalışmalarına başlayan Mustafa Kemal ve arkadaşları 22 Haziran günü Amasya Tamimi’ni dünyaya ilan etmişlerdir. Anlatılmasının çok kıymetli olduğunu düşündüğüm Amasya Tamimi’nde vatanın bütünlüğünün ve milletin istiklalinin tehlikede olduğu tespiti yapılmış ve bugün içinde bulunduğumuz Meclisin temelleri, kurulacak yeni devletin yönetiminin nasıl olacağı bu tamimde zikredilmiştir. Orada Mustafa Kemal ve arkadaşları "Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır." diyerek millet iradesini ortaya koymuşlardır. Fakruzaruret içerisinde kurulan yeni cumhuriyetimiz demokrasisiyle bugün muasır medeniyetler liginin oyun kurucularından olmuştur, kurulan oyunlara figüranlık yapacak bir millet değiliz. Dâhilî ve haricî bedhahları biliyoruz. Demokrasi, insan hakları, kadın, çevre, insan sevgisi, özgürlük gibi bizlerin kutsiyet yüklediği, yaşam biçimimiz olarak belirlediğimiz tüm hassasiyetlerimizi istismar edenlerin de farkındayız. Bu değerleri dilinden düşürmeyip göz boyayanların, bu kavramların âdeta arkasından dolanarak vatanımızın ve milletimizin bölünmez bütünlüğüne, birlik ve dirliğine, geleceğin büyük ve güçlü Türkiyesi idealine nasıl kastetmek istediklerini biliyoruz. Bölgemizi kan gölüne çevirmiş, tek dişi kalmış canavarların ülkemiz üzerindeki emelleri ve iş birlikçileri aşikârdır. Bunlarla nasıl mücadele edeceğimiz de genetik kodlarımızda ve damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur. Biliriz ki "Tarih tekerrürden ibarettir." der ecdadımız. Neyin tekerrür ettirilmeye çalışıldığını biliyoruz. Biz ibretimizi aldık. Orta Asya'da Çin'den, Çin'in fitnelerinden; Selçuklu'da Haşhaşî sapkınlarından; Osmanlı'da tek dişi kalmış canavarlardan; Türkiye Cumhuriyeti’nde terörden, teröristten, değerlerimizin arkasından dolaşan sinsi planlardan; hepsini biliyoruz, hepsinin farkındayız. Geçmişten aldığımız ders ve şanlı ecdadımızdan miras öz güvenimizle bugün her alanda muasır medeniyetlerin zirvesine doğru emin adımlarla ilerliyoruz. Cumhurun gücü, aziz ve asil milletimizin dua ve desteğiyle önümüzdeki Kızılelmalara bir bir ulaşıyoruz. Yapılan ayak oyunları ve siyasi salvoları tebessümle izliyoruz. Eksik ve hatalarımızı görüyor, tespit ediyor ve bunları düzelterek yol alıyoruz. Şov yapmıyoruz, sorumluluklarımızın bilincinde milletimizin emanetine sahip çıkıyoruz. Hedefimiz büyük, gayemiz bir. Ortak geleceğimiz büyük ve güçlü Türkiye için durmadan, dinlenmeden çalışıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amasya öyle bir şehirdir ki vatanına, milletine, devletine, dinine sadakatle bağlı, engin hoşgörülü, üretken, ürettiğini dünyanın dört bir yanına ihraç eden, çalışkan insanların yaşadığı er yatağıdır. Hepinizi de Amasya'ya davet ediyorum.

Yine, EURO 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda A Millî Futbol Takımı’mıza başarılar diliyor, bu akşam Çekya karşısında güzel bir galibiyetle gruptan çıkacağına yürekten inanıyorum. Millî Takım’ımıza Portekiz maçı öncesi yakışıksız ifadeler kullananları ve bunlara destek verenleri kınıyor ve lanetliyorum. İçimizdeki İrlandalılar, Portekizliler vesaireler hiç bitmedi, bitmeyecek. Her şey oldular, millî olamadılar. Onlara karşı millî şuurumuz ve duruşumuz dimdik ayaktadır, tüm çabaları ve ihanetleri beyhudedir diyor, Gazi Meclisimizi ve asil milletimizi saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kunt Ayan…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

10.- Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan’ın, Urfa’da günlerdir elektriklerin kesik olduğuna ilişkin açıklaması

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Urfa’da günlerdir elektrik kesik. Merkez ilçeler dâhil olmak üzere Siverek, Viranşehir, Ceylanpınar gibi Urfa’nın büyük dış ilçelerine hem gündüz hem gece elektrik verilmiyor. AKP'nin sermayedarı olan DEDAŞ bölge halkına zulmetmeye devam ediyor. Bakın, Urfa’da sıcaklık 45 derecenin üstünde, halkın kliması çalışmıyor, halkın suyu yok, tarlada ekinler yandı, hayvanlar telef olmuş; hâlen buna dair tek bir çözüm üretemiyorsunuz. İktidar oy verme zamanında “DEDAŞ sorununu çözeceğiz.” diye kapı kapı gezdi; şimdi ise iktidarın vekilleri halkın telefonlarına dahi cevap vermiyor. Artık DEDAŞ zulmüne “Dur!” deyin. Halkı bu şekilde perişan etmekten, 21'inci yüzyılda elektriksiz bırakmaktan vazgeçin. DEDAŞ zulmü bitene kadar bu Meclis kürsüsünden halkın sesi olmaya devam edeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Yerebakan…

11.- İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan’ın, Filistinlilerin gözlerindeki korkunun, titreyen bedenlerinin ve susturulmuş seslerinin işkencenin nasıl bir insanlık suçu olduğunu bir kez daha gözler önüne serdiğine ilişkin açıklaması

HALİT YEREBAKAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarih boyunca işkence insanlığın karanlık yüzünü gösteren ve onurundan nasibini almamışların en âciz silahı olarak karşımıza çıkmıştır. Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği sözleşmeyle tüm dünyada sona erdirilmesi amaçlanmış ancak hâlen işgal altındaki topraklarda insan hakları ihlallerinin en ağır biçimlerinden biri olarak tanık oluyoruz. Filistinlilerin gözlerindeki korku, titreyen bedenleri ve susturulmuş sesleri işkencenin nasıl bir insanlık suçu olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Her bir olay bu karanlıkta umudu aydınlatmak için daha fazla çaba göstermemiz gerektiğini hatırlatmaktadır. Yüce Meclisimizin son yirmi yılda bu konuda yaptığı önemli düzenlemeler ile insanlık adına gösterdiği onurlu duruş sadece bugünün değil, aynı zamanda gelecek nesillerin de rehberi olmalıdır. Unutmayalım ki, insanlık merhamet üzerine kuruludur; işkence ise insanlık ağacına vurulan bir balta, ne dallar kalır ne de yapraklar.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Sağlam…

12.- Karaman Milletvekili Osman Sağlam’ın, Karaman’ın il oluşunun yıl dönümüne ilişkin açıklaması

OSMAN SAĞLAM (Karaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Karaman, otuz beş yıl önce, 21 Haziran 1989 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin 70'inci ili olmuştur. Karaman’ın il oluşunun bu anlamlı yıl dönümünde köklü geçmişimizle birlikte geleceğe dair vizyonumuzu paylaşmak istiyorum. Karamanoğlu Mehmet Bey’in fermanıyla Türkçenin resmiyet kazandığı bu topraklar dilin ve kültürün beşiği olarak bir medeniyet merkezi olma özelliğini her daim korumuştur. Bugünkü hedefimiz sadece tarihimizle övünmek değildir, bu mirası geleceğe taşımaktır. Karaman’ı tarımda ve sanayide katma değeri yüksek ürünler üreterek sürdürülebilir kalkınmanın öncüsü hâline getirmek, bilim, teknoloji ve inovasyonun merkezi yapmak en büyük idealimizdir

Bu duygu ve düşüncelerle Karaman'ımızın il oluşunun yıl dönümünü kutluyorum, aziz milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yontar…

13.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, Millî Eğitim Bakanının öğretmenlere ödenen ücretler için kullandığı “fonlama” ifadesine ve öğretmenlere gönderilen Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Ortak Metni İnceleme Formu’na ilişkin açıklaması

NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Sayın Başkan, öğretmenlere ödenen ücretler için "fonlanma" ifadesini kullanan Millî Eğitim Bakanı haddini iyice aşmıştır. Biz fonlananların öğretmenler değil, ödeme garantisi verdiğiniz yollar, köprüler, şehir hastaneleri, havalimanları, dört beş yerden maaş alan yandaşlar, tarikatlar, cemaatler olduğunu gayet iyi biliyoruz. Şimdi de Bakanlık, öğretmenlere Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Ortak Metni İnceleme Formu göndererek metne ilişkin görüş talep etmiştir. Bakanlık bu müfredata meşruluk kazandırmaya mı çalışmaktadır? Cumhurbaşkanının açıkladığı, Bakanlığın onayladığı, kitapların basıldığı bir ortamda öğretmenlerden neden görüş isteniyor? Bu uygulamaların tamamı Anayasa'ya, Cumhuriyet değerlerine ve laik eğitime aykırıdır. Eğitimdeki temel ihtiyaç Atatürk ilke ve devrimleri ışığında düşünen, sorgulayan, araştıran, üreten sorumlu gençler yetiştirmektir. Kamusal ve laik eğitimin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Sayın Gökçek...

14.- İstanbul Milletvekili Ali Gökçek’in, 30 Haziran Pazar günü saat 17.00’de düzenleyecekleri “Geçinemiyoruz Mitingi”ne ilişkin açıklaması

ALİ GÖKÇEK (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Asgari ücretle evini geçindirmeye çalışan annelerin, babaların sesi olmak için, çocuğu dondurma tezgâhındaki dondurmaları görür de canı çeker, parası yetmez diye yolunu değiştiren annelerin, babaların sesi olmak için, yıllarca bu devlete hizmet edip de bugün karı koca emekli maaşlarıyla kiralarını zar zor ödeyebilen büyüklerimizin sesi olmak için, ailesine yük olmamak için hem okuyup hem çalışan ama yine de geçinemeyen üniversiteli kardeşlerimizin sesi olmak için, akşamüzeri pazarı ucuzluğunda bile pazar torbasını dolduramayan dar gelirli vatandaşlarımızın sesi olmak için, geçim derdinden sevdiğine kavuşamayan sevenlerin sesi olmak için, "Geçinemiyoruz." diyen tüm vatandaşlarımızı 30 Haziran Pazar günü saat 17.00’de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Sayın Sarı...

15.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, iktidarın yeni vergilerle engellilerin haklarına göz diktiğine ilişkin açıklaması

SERKAN SARI (Balıkesir) – İktidar yeni vergilerle engellilerimizin haklarına göz dikti. Sarayda tasarruf etmek yerine engellilerimizin ÖTV'siz araç alma hakkına göz diken iktidara soruyorum: Bu düzenlemeyi hangi akla hizmetle Meclise getirip kabul ettireceksiniz? Hele hele engelli vatandaşlarımızın ölümünden sonra tüm vergilerin mirasçılarından alınması nasıl bir mantıktır? Önce engelli vatandaşlarımızın haklarına çöküyorsunuz, sonra da engelli ailelerine zulüm yapıyorsunuz. Siz kamuda araç saltanatıyla sefa sürerken engellilerimiz bir araç sahibi dahi olamayacak öyle mi? AKP iktidarına sesleniyorum: Anayasa’ya aykırı olan bu uygulamayı Meclise getirmeyi aklınızdan bile geçirmeyin. ÖTV muafiyetiyle alınan araçlar engellilerimiz için bir lüks değildir, bir ayrıcalık da değildir, yaşamsal bir zorunluluktur. İktidar, engellilerimizin hayatındaki engelleri kaldırmalıdır ve yeni mağduriyetler yaratmamalıdır. Engelli vatandaşlarımıza bir engel de siz olmayın.

BAŞKAN – Sayın Karagöz...

16.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, Taşovalı muhtarlarla gerçekleştirdikleri bayramlaşma programında AKP'nin köyleri ne kadar ihmal ettiği sonucuna bir kez daha vardıklarına ilişkin açıklaması

REŞAT KARAGÖZ (Amasya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Geçtiğimiz hafta Taşovalı muhtarlarımızla gerçekleştirdiğimiz bayramlaşma programında AKP'nin köylerimizi ne kadar ihmal ettiği sonucuna bir kez daha vardık. Tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan hemşehrilerimiz, köylerde ikamet eden yurttaşlarımız AKP'nin köylerimize en temel hizmetleri bile götürememesinden yana dertli. 2024 yılında köylerde içecek temiz su bulunamıyorsa, köy yollarının bozukluğu nedeniyle araçlar yolda kalıyorsa, tarlasını sulayacak sulama sistemlerine ulaşamadığı için mahsulü yanıyorsa yıllardır vergisini aksatmadan veren vatandaşlarımız AKP'nin bu bozuk düzeninden nasıl şikâyetçi olmasın? Sepetli, Çılkıdır, Özbaraklı, Andıran, Uluköy, Gökpınar, Esençay, Durucasu, Karabük, Şahinler, Kırkharman, Devre köylerimiz bu sorunu yaşayan köylerimizden yalnızca bir bölümü. Köylerde yaşayan yurttaşlarımızı ikinci sınıf bir hayata mahkûm eden AKP'nin dikkate alması gereken merci Körfez ülkelerinin para babaları değil, Ata'mızın bu milletin efendisi olarak gördüğü köylülerimiz olmalıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sümer...

17.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, tarım sektörü desteklenmeden ülkenin gıda güvenliğinin ve ekonomik istikrarının sağlanamayacağına ve Adana’da aşırı sıcak ve kuraklıktan dolayı çiftçilerin hasatta zorlandığına ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye'nin tarım sektörü ülkemizin ekonomik ve sosyal yapısının temel taşlarından biridir. Ancak ne yazık ki çiftçilerimiz yüksek maliyetler, düşük gelirler ve yeterli destekleri olmayışı gibi birçok sorunla boğuşmaktadır. Oysaki tarım sektörü desteklenmeden ülkemizde gıda güvenliği ve ekonomik istikrar sağlanamaz. Çiftçilerimize yönelik devlet desteklerinin artırılması, gübre, mazot, tohum gibi temel girdilerin fiyatlarının iktidar tarafından makul seviyelere çekilmesi gerekmektedir. Ayrıca, çiftçilerin doğal afetlere karşı korunması da büyük önem taşımaktadır. Adana'mızda aşırı sıcak ve kuraklıktan dolayı mısır, buğday, narenciye hasatlarımızda çiftçimiz zorlanmaktadır. Çukurova topraklarında ekilen mısır, buğday, ayçiçeği ithal üründen daha kalitelidir; iktidarın artık bunu anlaması ve ithal tarım ürünleri politikasından acilen vazgeçerek çiftçilerimizi desteklemesi gerekmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın İrmez...

18.- Şırnak Milletvekili Mehmet Zeki İrmez’in, 26 Haziran Dünya İşkence Mağdurlarıyla Dayanışma Günü'ne ilişkin açıklaması

MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) - 26 Haziran Dünya İşkence Mağdurlarıyla Dayanışma Günü'nde, öncelikle, Amed zindanlarında 5 no.lu'da işkenceye karşı mücadele eden, onurluca direnen devrimcileri saygıyla ve minnetle anıyorum. Geçmişte devreye konan işkence politikası bugün de devam etmektedir. Dünün darbecilerinin, 12 Eylülcülerinin yerini bugün AKP iktidarı almıştır. İşkence düzeni toplumun her alanına yayılmış ve AKP bu durumun bizzat uygulayıcısı olmuştur. Cezaevlerinde işkence uygulanmaktadır, “Nevroz” kutlayan Liceli çocuğa işkence uygulanmaktadır, hakkını hukukunu arayan emekçiye işkence uygulanmaktadır. Evde, sokakta, okulda, karakolda ve hapishanelerde işkence olağanlaştırılmak istenmektedir.

En yoğun işkenceye maruz kalan hasta tutsaklar bir an önce serbest bırakılmalı, bu zulüm ve işkence rejiminden vazgeçilmelidir. Dün olduğu gibi bugün de işkence düzenine karşı mücadele edeceğimizin, işkence mağdurlarının yanında olacağımızın sözünü veriyoruz.

BAŞKAN - Sayın Karakoz…

19.- Aydın Milletvekili Evrim Karakoz’un, Aydın’da hemen her gün yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin açıklaması

EVRİM KARAKOZ (Aydın) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Seçim bölgem Aydın’da sıcaklıklar 40 derecenin üzerinde seyrediyor. Sıcaktan bunalan vatandaşlarımız klima ve soğutuculara en çok ihtiyaç duydukları dönemde hemen her gün saatlerce süren elektrik kesintilerine maruz bırakılıyor. Evlerde, iş yerlerinde gıdalar bozuluyor, beyaz eşyalar arızalanıyor; esnaf, sanayici iş yapamıyor. “Sayaç dönsün, para gelsin.” mantığıyla iş yapan elektrik şirketleri sorunlara kalıcı çözümler üretmiyor. Örneğin, İncirliova Acarlar beldemizde on yıldır her yaz elektrikleri kesilen hemşehrilerimiz bu çilenin artık son bulmasını istiyor.

Milletimizi elektrik şirketlerinin insafına terk eden AKP'ye çağrımızdır. Dağıtım şirketlerini denetleyin ve uyarın, bu problemi çözün. Aksi hâlde, vatandaşı elektriksiz bırakan âciz bir iktidar olarak tarihe geçeceksiniz.

BAŞKAN – Sayın Bektaş…

20.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, AKP iktidarının asgari ücrete zam yapmayarak milyonlarca insanı açlık sınırının altında bir ücrete mahkûm ettiğine ilişkin açıklaması

BARIŞ BEKTAŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik krizin tek sorumlusu olan AKP iktidarı, bir yandan yeni vergiler uydurarak halkın sırtındaki yükü artırmakta, bir yandan da asgari ücrete zam yapmayarak milyonlarca insanı açlık sınırının altında bir ücrete mahkûm etmektedir. Asgari ücrete zam yapmamayı da “Asgari ücret zammı enflasyona neden oluyor.” gibi ekonomi bilimiyle bağdaşmayan bir mantıkla açıklamaktadır. Akıl ve bilimden uzak bu yaklaşımdan bir an önce dönülmesi şarttır. Milyonlarca asgari ücretlinin 17 bin lirayla hayatını idame etmesini beklemek büyük bir aymazlıktır. Temmuzda asgari ücrete zam yapılması ve milyonlarca asgari ücretlinin insan onuruna yaraşır bir ücrete kavuşması şarttır.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Karaoba…

21.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Uşak’ta merkeze bağlı Muharremşah Mahallesi’nde her gün yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin açıklaması

ALİ KARAOBA (Uşak) – Teşekkürler Sayın Başkan.

2024 yılında dünya ülkeleri Mars’a seyahati, yapay zekânın geliştirilmesini ve yeni enerji teknolojilerini konuşurken biz AKP sayesinde her yağmurda kesilen elektriği konuşuyoruz. Şehrim Uşak’ta merkeze bağlı Muharremşah Mahallesi’nde neredeyse elli yıllık hat ve yetersiz trafo yüzünden her gün üç beş saat elektrik kesilmektedir. Bu yetersiz ve eski teknolojiden dolayı çiftçimiz üretemiyor, hayvancılıkla uğraşan vatandaşımız rezil durumda. “Bizden önce mumla, gaz lambasıyla yaşıyordunuz.” diyen AKP Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: “Türkiye Yüzyılı” diyorsunuz ama Uşak Muharremşah’a kesintisiz elektrik bile veremiyorsunuz. Tarım için yağmur duasına çıkan köylüler yağmur duası yapalım mı yapmayalım mı, arada kalıyorlar. Yağmur yağsa dolaplarındaki malzeme bozulacak, elektrik gidecek. Bir an önce trafoları yenileyin, köylünün yağmur duası yapmasına engel olmayın.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

22.- Bursa Milletvekili Hasan Öztürk’ün, yurt dışına çıkış harç puluna yapılacak zammın anayasal hakkın fahiş bir parayla vatandaşa satılması olduğuna ilişkin açıklaması

HASAN ÖZTÜRK (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Seyahat özgürlüğü anayasal bir haktır ancak Anayasa'yı tanımayan ve ekonomide çuvallayan bir iktidar elbette vatandaşın anayasal hakkını vatandaşa parayla satmaya çalışır. Yurt dışı çıkış harç pulunun, ki 150 lirayken de doğru bulmadığımız bu rakamın ne ENAG’la ne TÜİK'le örtüşen bir rakam üzerinde, 3 bin lira, 1.500 lira gibi bir rakama çıkarılması anayasal hakkımızın göz göre göre fahiş bir parayla vatandaşa satılmasıdır. Dünyada İran ve Filipinler gibi ülkelerin biletler üzerinden uyguladığı bu çıkış harç pulu Türkiye'de uygulanmaktadır ama birçok ülke ülkemizden vize, yol kullanımı, ayakbastı parası alırken onlardan gelir hedeflemeyi amaçlamayan iktidar dolaylı vergileri artırarak sarayda tasarruf yapmak yerine vatandaşın vergi yükünü -bilançoya bakarak- nerede ne kadar artırır..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Sayın Kış...

23.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Mersin Pamukluk Barajı İçme Suyu İsale Hattı ve Arıtma Tesisi Projelerine ilişkin açıklaması

GÜLCAN KIŞ (Mersin) – Mersin'de depremler nedeniyle artan göç, sığınmacı sayısındaki artış, yaz aylarında artan nüfus kentimizde gelecek yıllarda ciddi su sıkıntısı yaşanacağının işaretidir. Mersin'in en önemli projelerinden olan Pamukluk Barajı'nın içme suyu isale hattı DSİ tarafından, arıtma tesisi ise Mersin Büyükşehir Belediyemiz tarafından yapılacaktır. İsale hattı sözleşme bedeli 3,2 milyar TL iken 2024 yılı için projeye sadece 100 milyon TL ödenek ayrılması anlaşılamamaktadır. Bu ödenekle bu proje kaç yılda biter, buyurun siz hesaplayın. Hükûmete çağrımdır: Bir an evvel isale hattı inşaatına hız verilmelidir, projenin bitirilmesi için gerekli bütçe sağlanmalıdır. Ayrıca, arıtma tesisinin yapımı için finansman temininde Mersin Büyükşehir Belediyemize gerekli destek verilmelidir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Tahtasız...

24.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, AKP'nin yirmi iki yıllık Çorum karnesinin sıfırlarla dolu olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP'nin yirmi iki yıllık Çorum karnesini okuyorum: Yirmi yedi yılda bitmeyen Çorum Havalimanı'ndan sıfır. Başlamayan Kırıkkale-Çorum- Samsun Hızlı Tren Projesi'nden sıfır. Başlamayan Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Güney Kampüsünden sıfır. İnşaat hâlinde çürüyen Polis Meslek Yüksekokulu işinden sıfır. Çürümeye terk edilen YBO’lardan sıfır. Yirmi iki yıldır bitmeyen Osmancık yolu ve Kırkdilim Tüneli’nden sıfır. Karneniz sıfırlarla dolu. 2023 yılında ara karne veren Çorum halkı size 2028 yılında tasdiknamenizi vereceği günü bekliyor.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Alp…

25.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, Kars Akyaka’daki Şahnalar Taburu ve Şehit İsmet Bulut Karakollarının su hattının köylerin su kaynağından ayrılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

İNAN AKGÜN ALP (Kars) – Sayın Başkanım, seçim bölgem Kars için önemli bir konuda talepte bulunacağım. Hudut ilçemiz Akyaka’daki Şahnalar Taburu ve Şehit İsmet Bulut Karakollarımız, Akyaka ilçemize bağlı Şahnalar, Camuşlu, Demirkent, Kayaköprü, Kalkandere, Çetindurak, Esenyayla ve Büyükpirveli köylerimizle aynı su kaynağını kullanmaktadır. Su yetersizliği nedeniyle hem askerî birliklerimize kısıtlı su gitmekte hem de köylerimiz sulu tarım imkânından mahrum kalmaktadır. Delaletinizle sayın bakanlardan bu askerî birliklerin su hattının köylerin su kaynağından ayrılması konusunda gereğini yapmalarını talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Hülakü…

26.- Bingöl Milletvekili Ömer Faruk Hülakü’nün, bu sabah Bingöl Karlıova’da meydana gelen depreme ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bu sabah Bingöl'ün Karlıova ilçesine bağlı Kaynak köyünde meydana gelen 4 şiddetindeki depremle bir kez daha sarsıldık. Bu deprem tüm tedbirlerin eksiksiz şekilde alınması gerektiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Ancak ne yazık ki iktidarın deprem konusunda yeterli tedbirler almadığını üzülerek görmekteyiz.

Bingöl gibi deprem riski yüksek olan bölgeler âdeta kaderine terk edilmiş durumda. Özellikle Bingöl ve benzeri yüksek riskli bölgelerde yapı denetimleri sıklaştırılmalı ve acil müdahale ekipmanları her an hazır bulundurulmalıdır.

Tüm Bingöl halkına geçmiş olsun diyor ve iktidarı olası yeni bir felakete karşı sorumluluk almaya davet ediyoruz.

BAŞKAN - Sayın Genç...

27.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, Kayseri'nin Yahyalı ilçesine bağlı Dikme ve Avlağa Mahallelerindeki içme suyu sorununa ilişkin açıklaması

AŞKIN GENÇ (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün sizlere Kayseri'nin güzel Yahyalı ilçesine bağlı Dikme ve Avlağa Mahallelerindeki vatandaşlarımızın içme suyu sorunundan bahsetmek istiyorum.

Biraz önce Avlağa Muhtarı Sayın Pazar Çelikkanat aradı, görüştük; yüce Meclisimize selamları var. Kendisi yıllardır devam eden su sorununun mahalle sakinlerimizin hayatını nasıl çekilmez hâle getirdiğini, âdeta bir yaşam mücadelesine dönüştüğünü dile getirdi. Dikme ve Avlağa Mahallelerinde yaşayan vatandaşlarımız içme suyu ihtiyaçlarını taşınan suyla karşılamak zorunda kalıyorlar. Türkiye'nin hiçbir köşesinde böyle bir çaresizlik kabul edilemez. Dikme ve Avlağa Mahallelerinde kalıcı ve sürdürülebilir bir içme suyu altyapısının bir an önce kurulması için gerekli adımlar atılmalı. Hiçbir vatandaşımız temiz ve sürekli bir su kaynağına erişmek için beklememeli.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım Kara...

28.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, Hatay’da 2’nci etap TYP’nin 30 Haziranda sona ereceğine ve kent merkezinden 6,5 kilometre uzaklıktaki İskenderun Acil Durum Hastanesine ilişkin açıklaması

NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Seçim bölgem Hatay'da 220 bin kişi şu anda konteyner kentlerde yaşıyor. Mayıs ayında 1’inci etap TYP sona erdi, 30 Haziranda da 2’nci etap sona erecek yani depremzedeler işsiz kaldı. Şimdi soruyorum: Başka bir yöntem geliştirdiniz mi, yoksa yine "Biz yaptık oldu." mu dediniz? Çünkü konteyner kentlerdeki bu kadar temizliği, hijyen, yardımcılık gibi tüm bu işlemleri kim yapacak?

Aynı zamanda, yine İskenderun Acil Durum Hastanesi kent merkezinden 6,5 kilometre uzakta. Yollar o kadar kötü ki toz, duman, pislik almış başını gitmiş ama sorarsanız "Hastane yaptık…" Aynı, konutların kurallarını çekip arkanıza bakmadan gittiğiniz gibi. Hastaneye minimum otuz üç dakikada ulaşıyorsunuz; dönüşte taksi dahi çağırsanız, paranız da olsa gelmiyor. Neden biliyor musunuz? Otuz ila kırk beş dakika mesafede olduğu için. Evet, hastane…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Sayın Dinçer…

29.- Mersin Milletvekili Talat Dinçer’in, Hükûmetin tüm bakanlıklarıyla Mersin’in gelişmesini engellemek için ardı ardına çalışmalar yaptığına ilişkin açıklaması

TALAT DİNÇER (Mersin) – Mersin 2 milyon civarında kendi nüfusu ve ilave 1 milyon depremzede ve sığınmacılara ev sahipliği yapan bir kenttir. Kentin gelişmesi için en önemli stratejik ayaklardan biri de turizmdir. Mersin halkı tüm bileşenleriyle bu konularda çalışma yaparken, Hükûmet tüm bakanlıklarıyla Mersin’in gelişmesini engellemek için ardı ardına çalışmalar yapmaktadır. Mersinlilerin her türlü itirazlarına rağmen turizm cenneti Büyükeceli Koyu’na nükleer santral inşaatını kurdular. Ana konteyner limanı yapımı beklenirken, mevcut limanın işletici şirket lehine genişletilmesine izin vererek tarihî Atatürk Parkı’nın doğal güzelliğinin bozulmasına neden oldular. Şimdi de tüm kent bileşenlerinin itirazlarına rağmen turizm bölgemiz Aydıncık ilçemize Edremit'ten sökülen balık çiftliklerinin kurulmasına izin vermişlerdir. Tüm Mersinliler olarak kurulmasına karar verilen balık çiftliklerine karşıyız. Şimdi soruyorum: Mersin'e olan kininizin sebebi nedir? Hiçbir yatırım yapmadığınız gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Sayın Kaya…

30.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Ilıca Halk Plajı’ndaki ücretlere ilişkin açıklaması

AYKUT KAYA (Antalya) – Vatandaşlarımızdan gelen tepkiler üzerine adı “ücretsiz” olan, kendisi ücretsiz olmayan Ilıca Halk Plajı meselesini konuşmak üzere söz aldım. Kültür ve Turizm Bakanlığının yaptığı Ilıca Halk Plajı’nın girişindeki tabelada “ücretsiz” yazıyor. Lakin 4 kişilik bir aile ağzının tadıyla halk plajında “Denizin tadını çıkaralım.” dese yalnızca şezlong ve otoparka ilk adımda 570 TL ücret ödüyor. Şimdi ben size soruyorum: Bunun adı ücretsiz halk plajı mı? Manavgat’ımıza bahşedilmiş tüm bu doğal zenginliklere Manavgat'ta yaşayan tüm vatandaşlarımızın ulaşmasının önünün açılması gerekirken görüyoruz ki yetkililer tam tersi bir eylem içerisinde. Turizm Bakanına ve ilgili tüm yetkililere sesleniyoruz: Özensiz, vizyonsuz ve halkın yararını gözetmeyen bu anlayışı, ülke turizmine çok büyük katkılar yapan Manavgat’ımız hak etmiyor. Bir an önce Kültür ve Turizm Bakanlığının Ilıca Halk Plajı’nı yapabiliyorlarsa ücretsiz, yapamıyorlarsa sembolik olarak 20-30 TL seviyelerine indirmelerini bekliyoruz.

BAŞKAN - Sayın Özkan…

31.- Kırklareli Milletvekili Fahri Özkan’ın, 4 Haziranda Kırklareli’de yaşanan aşırı yağmura ve dolu yağışına ilişkin açıklaması

FAHRİ ÖZKAN (Kırklareli) - Sayın Başkan teşekkür ederim.

4 Haziran tarihinde Kırklareli’de aşırı yağmur ve dolu yağışı oldu. Kızılcıkdere, Üsküpdere, Karıncak, Asılbeyli köyleri ve Kavakdere ve Üsküp beldelerinde ayçiçeği ve buğday ekicileri ciddi zarar görmüştür. Bunların bir kısmı sigortalı, sigortalarını yaptırmıştır -ekonomik anlamda güçlü olanlar- bir kısmı sigortalarını yaptırmamıştır. Bu anlamda, Tarım Bakanlığını göreve davet ediyorum. Oradaki çiftçilerimiz bir dahaki yıla tarlalarını boş bırakacaklar, ekecek güçleri yok. Yardıma ihtiyaçları var, sahip çıkılmasını istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Şimdi söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.

Sayın Özdağ, buyurun.

32.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Amasya Tamimi’nin 105'inci yıl dönümüne, Mardin ve Diyarbakır’da meydana gelen yangınlara ve Hükûmetin bu konuda tedbir almadığına, yeni vergi paketinin yakında kanun teklifi olarak geleceğine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtikten sonra göreceli olarak Türkiye'nin kötü yönetildiğine, geçen gün Manisa Soma'da gerçekleşen depreme ve deprem gerçeğiyle iktidarın yirmi iki senedir yüzleşmediğine, bugün akşam A Millî Futbol Takımı'nın Çekya'yla yapacağı Avrupa Şampiyonası maçına ve verdikleri yazılı soru önergelerine makul, akli ve de mantıklı cevaplar beklediklerine ilişkin açıklaması

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amasya Tamimi’nin 105'inci yıl dönümünü idrak etmiştik. Şöyle söylüyordu Ziya Paşa: “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini/Elbet bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.” ve Mustafa Kemal de cevap veriyordu: “Vatanın bağrına düşman dayamışsa hançerini/Elbet bulunur kurtaracak kara maderini.” Amasya’ya gittiklerinde Ali Fuatlarla, Kâzım Karabekirlerle, Mustafa Kemallerle beraber çıktılar. Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi, ardından Ankara'ya geliş ve bu Anadolu topraklarından bizi kovmak isteyenlere karşı “Burası bizim topraklarımızdır, vatanımızdır ve devletimiz olacaktır.” diyerek meydan okuyanlar sonunda başardılar ve yüz yıldır Anadolu topraklarındayız. Kendilerini, Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bütün kahramanları rahmetle anıyorum ve inşallah bundan sonra da kıyamete kadar da vatan topraklarında özgür yaşayacağız, hür yaşayacağız ve bu toprakların bizim olduğunu bütün dünyaya haykırmış olacağız.

Biliyorsunuz, son zamanlarda yangınlar meydana gelmeye başladı; bu, genellikle Ege Bölgesi’nde ve Akdeniz Bölgesi’nde oluyordu, birazcık da Marmara Bölgesi’nde ama son zamanlarda gerek anızlar nedeniyle gerekse de oradaki elektrik tellerinin birbirlerine temas etmesiyle orada yangınlar meydana geldi. Nerede? Mardin'de ve Diyarbakır'da yangınlar meydana geldi. Bununla ilgili olarak da dün burada bütün partiler grup önerilerini bu konuya tahsis etmişlerdi; kendilerine de teşekkür ediyorum. Orada özelleştirme yapılabilir, yapılıyor zaten özelleştirmeler. Ben Manisa Milletvekilliği yaparken de Manisa'da da bunlar, özelleştirmeler yapıldı. Ama bu özelleştirmeler yapılırken buraların denetim mekanizmalarının sağlam yapılmadığını, bu anlaşmaların doğru ve güzel yapılmadığını gözlemlemiştim ben, bunları gördük. Şöyle söylüyor özelleştirme firmaları, özelleştirilen yerlerle ilgili firmalar: “Biz az paralarla masrafımızı yaparız ama çok kâr elde etmek isteriz. Elektrik direklerini değiştirmeyiz, elektrik tellerini yerin altına almayız veya bunlarla ilgili yenileme çalışmaları yapmayız ve yapmasak da kimse bize hesap sormaz.” Sonra da yangınlar meydana gelir. Nerede gelir? Muğla'da gelir, Bodrum’da gelir, Milas’da gelir, Manisa'da gelir, Çanakkale'de gelir, şimdi de Mardin'de ve Diyarbakır'da geldi ve burada da 15 vatandaşımız Rahmetirahman’a kavuştu, aynı zamanda hayvanlar telef oldu. Önemli olan, olayların arkasından gitmek değil, burada bir araştırma önergesi verildikten sonra, soruşturma önergesi verildikten sonra bir komisyon kurulması değil; önemli olan, olaylar olmadan önce tedbir alabilmektir. Görüyoruz ki Hükûmet bu konuda tedbir almıyor. Buralarla ilgili helikopterlerin olması lazım, buralarla ilgili gece görüşlü uçakların olması lazım ve aynı zamanda geceleyin de faaliyette bulunabilecek uçakların ve helikopterlerin olması gerekiyor. Bundan iki buçuk sene önce ben Muğla'daydım ve yangınların olduğu zaman içerisinde üç gün boyunca benim bulunduğum yere helikopter gelmemişti. Hatta bazı yangınları ben söyledim yangınlar başladığında, bulunduğum yere dört saat, beş saat boyunca helikopter gelmemişti. Binlerce orman alanları yandı, bizim sedir ormanlarımız yandı, hayvanlarımız yandı, ekolojik dengemiz bozuldu, sularımız kayboldu; gelecek nesillere havamızı, suyumuzu, toprağımızı emanet edemedik. Bunlar elli yılda, hatta yüz yılda, hatta bazıları iki yüz yılda oluşan ormanlarımız. O nedenle çok ciddi tedbir almanız gerekiyor. Bir yandan “İklim değişikliği vardır." diyorsunuz, bir diğer yandan da bununla ilgili tedbirleri almıyorsunuz, orman yangınları olduktan sonra da seferberlik ilan ediyorsunuz. Bunu yaparken de şöyle yapıyorsunuz: Eğer Muğla’da olduysa yani muhalefet partilerinin olduğu yerde olduysa burada muhalefet partilerini suçluyorsunuz, “Buralarda itfaiyeler gitmedi." diyorsunuz. Ya itfaiye ormana gider mi? İtfaiye şehirde faaliyet gösterir. Ama bir sel felaketi Kastamonu’da olduğu zaman orada belediyeleri suçlamıyorsunuz, orada “kader” diyorsunuz. Bunlar da doğru şeyler değildi.

Şimdi, bir vergi geldi önümüze, yakında buraya bir kanun olarak getirecekler. Şimşekgiller ailesinden kurtarıcı Mehmet Şimşek IMF programını yapmaya devam ediyor kendisi. Burada yeni vergiler ihdas ediyorlar. Eğer utanmasalar “Niye baktın?” “Niye konuştun?” “Niye çocuk doğurdun?” “Niye çocuk doğurmadın?” “Sen niye selam verdin?” diyerek neredeyse buralardan da vergi alacaklar. Hani Türkiye’nin ekonomisi pik yapmıştı ve hatırlarsanız, sabık, eski Maliye Bakanı şöyle söylüyordu: “‘Biz uzaya, aya 2 gidiş, 2 geliş yol yapacağız.’ desek, herkes inanır ve yine bize oy verirler, bizim ekonomimiz pik yaptı.” Ama bu sırada 128 milyar dolar Merkez Bankasının arkasından birileri tarafından hiç ediliyordu. O nedenle gördüğümüz şu ki: Yeni vergi paketiyle beraber yine yırtılan Deli Bekir’in yakası olacak, vatandaşa olan olacak ama öbür tarafta ise bazı özel şirketlerin, büyük şirketlerin vergi borçları silinmiş olacak, bazılarına kamu-özel iş birliği anlaşması üzerinden özel imtiyazlar tanınacak. Bu imtiyazlar neler olacak? Bir yandan vergi istisnaları olacak, bir diğer yandan hesap sormayacağız. Soru önergeleri veriyoruz, bunlar “ticari sır anlaşması, ticari sır” diye değerlendiriliyor bakanlarınız tarafından. O nedenle utanılacak konular bunlar. Bu Hükûmetin özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtikten sonra göreceli olarak burada Türkiye'nin kötü yönetildiğini görebiliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Buyurun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Beğenmediğiniz o parlamenter sistemde Türkiye'de hakikaten çok önemli işler yapıldı. Birileri izafi olarak "Yok canım, iyi şeyler yapılmadı, eksik şeyler yapıldı." diyebilir ama bunu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde özellikle yedi seneyle kıyasladığımız zaman, Türkiye iflasın eşiğine gelmiş ve 35 milyar dolar alabilmek için burada anlaşmalarda Suriyelilerin işe girmesi, Suriyelilere istihdam yaratılması gibi dayatmalarla karşı karşıyayız, sanki Düyun-ı Umumiye'yle karşı karşıyayız. O nedenle, Türkiye'de vergiyle ilgili değişiklik yapılırken vatandaşları ezmek yerine, daha çok kazanandan daha çok vergi alarak, daha az kazanandan daha az vergi alarak bu konuyu halletmeniz gerekmektedir.

Bir diğer taraftan, deprem var, biliyorsunuz; geçen gün de Manisa Soma'da 4,8 şiddetinde bir deprem oldu. Türkiye'de deprem bir gerçek. Peki, bu gerçekle bu iktidar özellikle yirmi iki senedir yüzleşti mi? Hayır, yüzleşmedi. Daha önce bu kürsüde söyledim: Meksika dünyanın 50'nci büyük devleti yani ekonomik olarak 50'nci sırada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkanım, istirham ediyorum...

BAŞKAN - Bu 7'nci dakika.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - O kadar oldu mu Sayın Başkanım?

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Teşekkür ediyorum.

Bu depremle ilgili gerek Şili gerek Meksika çözümler buldular ki biri 40'ıncı sırada, biri 50'nci sırada dünyada ekonomik olarak. Türkiye ise 21'inci sırada veya 20'nci sırada, G20 ülkeleri arasındayız; bulabildik mi? Bulamadık ve 2003 ile 2014 yılları arasında 61 milyar para topladınız, çok büyük bir para bu; o günün parasıyla "deprem vergisi" diyerek. Peki, bu deprem vergisi nereye gitti? Sayın Mehmet Şimşek'in ifadesiyle yollara gitti ama Sayın Cumhurbaşkanın ifadesiyle depreme harcandı. Hangisi doğruydu, bunu da bilmiyorduk. O nedenle, bu depremle ilgili yüzleşmede iktidar ve muhalefet beraberce yüzleşmemiz gerekiyor.

Bugün akşamleyin A Millî Futbol Takımı'mızın Avrupa Şampiyonası'nda bir eleme maçı var, Çekya'yla yapacak ve bir beraberlik bile bize yetiyor. Ben temenni ederim ki bütün Türkiye'yi bir araya getirecek olan, yüreklerin hep beraber, topluca ve birlikte çarpacağı bir iklimi oluştururlar bizim futbolcularımız. Kendilerine başarılar diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Son bir cümle söyleyeyim efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Bir diğer taraftan da burada özellikle soru önergelerimizi, yazılı soru önergelerimizi veriyoruz. Bu yazılı soru önergelerimize, lütfen, Anayasa’nın 98'inci maddesini çiğnemeden işlem yapın. Keser döner sap döner, bir gün de hesap döner ve mutlaka ve mutlaka bir gün adaletin önüne çıkarsınız. Bakanlara sesleniyorum: Layüsel değilsiniz yani tartışılamaz değilsiniz. Sizler Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşısınız, bugün oradasınız, yarın başka yerde olabilirsiniz. Lütfen, soru önergemize makul, akli ve de mantıklı cevaplar verin. Vermediğiniz takdirde biz sizi milletimize şikâyet etmeye devam edeceğiz, hatta ben bazı bakanlıkların önüne giderek oralarda basın toplantıları yapacağım.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, anlayışınız için teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sağ olun, teşekkür ederim.

Sayın Kavuncu…

33.-İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, 26 Haziran Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü’ne; 24 Haziranda, aynı günde 8 kadının katledildiğine; Genel Kurul gündemindeki 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne ve çıkarılmaya çalışılan kanunların hemen hemen tamamının ya Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ülkeyi uyumlandırmak için ya da yaratılmış olan tahribatı telafi etmek için getirildiğine, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mustafa Gültepe’nin bugünkü açıklamasına, polis intiharlarına ve intihar eden, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görevli Polis Memuru Şükrü Alantor’a, akşam oynanacak millî maça ilişkin açıklaması

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 26 Haziran Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü, önemli bir gün. Maalesef, ülkemizde son yıllarda uyuşturucu kullanımı korkunç boyutlara ulaştı. Özellikle son 2 İçişleri Bakanının neredeyse haftada bir, bir uyuşturucu çetesini veya bir uyuşturucu mafyasının liderini yakaladığına şahit oluyoruz. Böyle anlamlı bir günde, geleceğimiz olan çocuklarımızı, Türk çocuklarını bu illetten koruyacak her türlü tedbirin alınması ve bu önemli konuya dikkat çekilmesi çok çok önemli. Erişilmesi çok kolaylaştı yani kullanımı yaygınlaştığı gibi, uyuşturucuya erişmek eskiye göre çok daha kolay. Tabii, burada en büyük sebep -aslında her şey birbirine bağlı- kötü giden bir ekonomide çıkarılan aflar, çıkarılan vergi aflarıyla yurt dışından getirilen kara para ve bununla beraber de gelen kirli insanlar ki bunların çoğu uyuşturucu ticaretiyle meşgul. Burayı âdeta bir kara para cenneti hâline çevirdiler, uyuşturucunun en fazla yaygınlaşma sebeplerinden bir tanesi bu ki dün de değinildi. Türkiye'nin gri listede olması gene bu ekonomik zafiyetlerle bire bir alakalı, bire bir doğru orantılı.

24 Haziranda -hepimizi üzen ve hepimizi yaralayan- 8 kadının aynı günde katledildiğini biz gördük. Ben biraz uluslararası rakamları taradım. Elbette her ülkede yaşanıyor bu cinayetler fakat oransal olarak bilmediğim bir şeyi öğrendim, OECD içerisinde kadın cinayetlerinin en fazla olduğu ülkeyiz. Bu, çok anormal bir durum. İzmir, Bursa, Sakarya, Erzurum, Denizli ve İstanbul'da tam 8 kadın erkekler tarafından katledildi. Bu şiddeti bir kez daha kınıyorum. Kullanılan dil, Mecliste yaşadığımız tartışmalar, zaman zaman Mecliste yaşadığımız polemikler, burada oluşturduğumuz bu iklim, inanın, vatandaş üzerinde de bir şekilde etkili oluyor. Onun için, kullanılacak olan dilin, özellikle siyasette kullanılacak olan dilin şiddetten arındırılmasına çok çok ihtiyacımız var hele ki böyle bir ortamda.

SPK, Sermaye Piyasası Kuruluyla alakalı kanunları konuşuyoruz; gereklidir, önemlidir, dün de bahsedildi, böyle bir kanuna elbette ki ihtiyaç vardır. Kripto piyasasının bu kadar geliştiği, bitcoinlerin bu kadar fazla kullanıldığı böyle bir ortamda böyle bir kanunun gelmiş olması doğrudur; gecikmiş bir kanundur, eksiklikleri vardır. Dün uzun uzun tartıştık, bugün de inşallah 19 maddenin bir kısmını görüşerek kanunla ilgili nihai neticeye ulaşacağız.

Tabii, burada dikkatinizi çekmek istediğim bir konu: Biz -ben özellikle Grup Başkan Vekili olduktan sonra daha aktif olarak katıldım- birçok çalışmada şunu görüyoruz: Mecliste tartıştığımız birçok kanun ya “Yirmi yıllık AK PARTİ iktidarının yaratmış olduğu sıkıntıları nasıl düzeltiriz”in kanunları ya da şu anda mevcut olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyumlu hâle getirecek kanunlar, hâlâ o düzenlemelerin peşindeyiz yani patinaj yapıyoruz yani Türkiye'yi ileri götürecek yeni kanun maddelerini konuşmuyoruz. 1876'da Kanun-ı Esasi'yle beraber parlamenter hayata geçmiş olan ülkemiz, 2017'de bu uzun ve meşakkatli demokratik yolculuğunu ucube Cumhurbaşkanlığı sistemiyle âdeta çöpe attı. O günden beri, dikkat edin, çıkarılmaya çalışılan kanunların hemen hemen tamamı -az önce de vurguladım- ya bu sistemle ülkeyi uyumlandırmak için ya da yaratılmış olan tahribatı telafi etmek için getirilmiş olan kanunlar.

Türk Silahlı Kuvvetleri Kanunu'nu konuştuk geçtiğimiz haftalarda. Bakıyorsunuz, 15 Temmuz hain darbe girişiminin, FETÖ darbe girişiminin yol açtığı ve beraberinde sistemin yol açtığı birtakım handikapları giderebilmek için konuştuğumuz, tartıştığımız bir kanun. Kripto yasasını tartışıyoruz ve kripto yasasını tartışırken en çok üzerinde durduğumuz konu bu kripto vasıtasıyla ülkeye gelen kara para ve Türkiye'nin gri listede olması. Bunu bu kadar uzun konuşmamızın sebebi, yine bakıyoruz, AK PARTİ döneminde yanlış yönetilen ekonomi politikalarının bizi böyle bir kanunu konuşmaya sevk etmiş olması.

Uyuşturucuyla alakalı da az önce zikrettim, birbiriyle o kadar alakalı ki bu konular, sürekli işte Sırbistan’ın, Arnavutluk’un, Gürcistan’ın mafya liderlerinin yakalandığıyla ilgili böyle bir de hani gurur duyacak şekilde birtakım açıklamalar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Evet, kahraman Emniyet mensuplarımız çabalıyordur, yakalıyordur, biz de bundan mutlu oluruz ama buradaki kıymetli soru şu: Ya, bu adamların burada ne işi var? Niye bu insanlar buraya geliyor? Türkiye âdeta kirli paranın rahatlıkla kullanılabildiği bir ülke hâline geldi. Onun için, dünyadaki birçok mafya liderinin Türkiye'ye geldiğini, burada rahatlıkla hareket ettiğini, parasını buraya rahatlıkla getirdiğini düşünüyoruz. Öyle olunca da tabii ki bitcoinden tutun da birçok alana bunun sirayet ettiğini görüyoruz.

Bugün Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mustafa Gültepe’nin bir açıklaması var. Yani ekonominin her alanda nasıl rahatsızlık yarattığını, anomalinin nasıl devam ettiğini göstermesi açısından haklı olarak çıktı, dedi ki: “Eğer kurla ilgili bir artış söz konusu olmazsa birçok ihracatçı dükkânını kapatacak çünkü hem pazarını hem piyasasını kaybetmeye başladı.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Tamamlıyorum Başkanım.

Dün de ifade ettim, ekonomideki yanlış politikaların bizi getirdiği noktadır bu.

Son olarak, polis intiharlarına değinmek istiyorum. Şimdi, TRT'de bir kamu spotu yayınlandı. Kamu spotunda deniliyor ki: “Polis intiharlarıyla ilgili iddialar Emniyet teşkilatının itibarını sarsmayı ve kamuoyunda olumsuz algı oluşturmayı amaçlıyor. İddiaların aksine polis intiharlarında artış değil düşüş var.” Şimdi, bu konuyu gündeme getirmekle biz Emniyet teşkilatını zafiyete uğratmış olmuyoruz. Açıklama başlı başına beter bir açıklama yani “İntihar vakalarında düşüş olması memnuniyet verici, intihar olmasında bir sıkıntı yok.” Emniyet mensuplarımız ki biri Türkiye Büyük Millet Meclisinde görevli Şükrü Alantor, 40 yaşında, Allah rahmet eylesin, o da intihar etti evinde beylik tabancasıyla. Gerekçelerine bakıyoruz, birçoğu ekonomik ya da mobbinge uğramış. Bu önemli bir konudur, Türkiye Büyük Millet Meclisi Millet Meclisinde polis intiharları araştırma komisyonu kurulmasını da destekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Son cümle, tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Evet, akşam millî maçımız var, “Yensen de yenilsen de taraftarın seninle.” bizim yaklaşımımız odur. Sonuç ne olursa olsun atacağımız mesaj, yapacağımız slogan bellidir, o da “Yaşasın Türkiye, yaşasın Türk milletidir.”

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akçay…

34.-Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Amasya Genelgesi’nin 105’inci yıl dönümüne; dünyanın olağanüstü nitelikli, siyasi, stratejik, ekonomik, ticari ve diplomatik taşkınlıkların yaşandığı bir dönemden geçtiğine; Dünya Denizcilik Günü’ne, Türkiye’nin savaş gemisi inşa eden ve idamesini gerçekleştiren 10 ülkeden 1’i olduğuna ve 3 Ocak 2024'te gerçekleştirilen Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısında alınan kararlara, bu akşam oynanacak Türkiye-Çekya maçına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Millî Mücadele’mizin en önemli süreçlerinden olan Amasya Genelgesi’nin 105’inci yıl dönümünü idrak ediyoruz. Amasya Genelgesi, 19 Mayısta Samsun’da başlayan millî mukavemetin yol haritası, tam bağımsız ve millî egemenliğe dayanan Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturan ilk belgedir. Amasya Genelgesi, işgal girişimlerine sahne olan vatan toprağında Kurtuluş Savaşı’nın gerekçesini, amaç ve yöntemini ortaya koyan Türk milletinin egemenliğine sahip çıkma çağrısıdır. “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” ilkesiyle istiklal ve istikbal mücadelesinin manifestosudur. “Ya istiklal ya ölüm!” parolasıyla Sakarya’da, Dumlupınar’da, Kocatepe’de ve nihayet İzmir’de netice vermiştir. Amasya Genelgesi’nde hâkim olan millî ruh Kurtuluş Savaşı’nı yürütmüş, bağımsız Türk devletini inşa etmiş, Türk milletinin medeniyet yürüyüşünün yol göstericisi olmuştur. Genelgeye hâkim olan temel felsefe geçmiş yüzyıla damga vururken gelecek yüzyılları da şekillendirilecektir. Bu görüşte asıl vurgu, millet ve millîlik üzerinedir. Genelgedeki temel bir hassasiyet olarak üniter ve millî yapının inşası ve muhafazası Türk milleti için millî bir ülküdür. Emperyalistlerin taşeronluğunu yaparak Türkiye'nin millî çıkarlarına karşı çıkanlar Amasya Genelgesi’nin ruhunu anlayamaz. Bu şuurla, Amasya Genelgesi’nin 105'inci yılını kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Kurtuluş Savaşı’mızın tüm kahramanlarını rahmet ve şükranla anıyoruz.

Sayın Başkan, dünya olağanüstü nitelikli, siyasi, stratejik, ekonomik, ticari ve diplomatik taşkınlıkların yaşandığı bir dönemi yaşamaktadır. Bunlar, aynı zamanda, yeni bir dünya düzeninin de sancılarıdır. ABD ile Çin arasında gerilime sebep olan Hint Pasifik bölgesi kaynamakta ve kargaşa içerisine girmektedir. Türkiye'nin orta yerinde bulunduğu geniş coğrafyalarda fırtınalar kopmaktadır, Türkiye'nin kuzeyinde Ukrayna-Rusya savaşı devam etmektedir, Türkiye ve bölgemiz, tarihinin en kritik döneminden geçmektedir. Şark meselesi yeniden gündeme getirilmiş, asırlık plan ve projeler uygulamaya geçirilmiştir. Sözde müttefiklerimiz, güneyimizde terör örgütlerinin hamisi ve tedarikçisi olmuşlardır.

Sayın Başkan, bu ahval ve şerait içerisinde dün Dünya Denizcilik Günü’nü idrak ettik. Türkiye 1926'da yürürlüğe giren Kabotaj Yasası’yla kara sularında ve limanlarında egemenliğini ve bağımsızlığını elde etmiştir. Böylece, denizciliğimizin gelişmesi ve denizlerdeki hak ve hukukumuzun korunması adına önemli bir adım atılmıştır.

Türkiye, 8.334 kilometre kıyı şeridiyle bir yarımada ülkesidir. TÜİK verilerine göre, 2022 yılında ihracatın yüzde 59'u, ithalatının yüzde 54'ü deniz yoluyla gerçekleşmiştir. ABD ve AB destekli bazı ülkeler Türkiye'yi Akdeniz ve Ege’de karaya hapsetmeye çalışmaktadır. Türkiye bu haksız ve hukuksuz dayatmalara karşı mavi vatan doktrinini geliştirmiştir. Bu doktrin çerçevesinde, 2019 yılında Libya’yla Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması imzalanarak Birleşmiş Milletlere kaydettirmiştir. Türkiye mavi vatan doktriniyle 190 bin kilometrekaresi Doğu Akdeniz’de olmak üzere üç denizde toplam 462 bin kilometrekare alanda hak ve egemenliğini ilan etmiş ve savunmaktadır. Türkiye savaş gemisi inşa eden ve idamesini gerçekleştiren 10 ülkeden biridir. 10 Nisan 2023'te TCG ANADOLU gemisi Deniz Kuvvetlerine teslim edilmiştir. İnşallah, en kısa sürede TCG ANADOLU’nun bir üst versiyonu da mavi vatanla buluşacaktır. Millî Gemi Projesi kapsamında 5 adet ada sınıfı korvet üretilmiştir. Planlanan 4 adet istif sınıfı fırkateynin ilki olan TCG İstanbul Nisan 2023'te seyir testine çıkmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Yapımı devam eden 8 adet destroyerden ilki 2027 yılında hizmete girecektir.

Yine, MİLGEM kapsamında planlanan 10 adet açık deniz karakol gemisinden TCG AKHİSAR, KOÇHİSAR gemileri 2023 yılında mavi vatanla buluşmuştur. Yeni Tip Denizaltı Projesi kapsamında 6 adet reis sınıfı denizaltı önümüzdeki kısa süre içerisinde Deniz Kuvvetlerine teslim edilecektir. İnsansız deniz araçları ULAQ, SANCAR, SALVO, ALBATROS-S, MİR; Fatih, Yavuz, Kanuni, Abdülhamit Han sondaj gemilerimiz; Barbaros Hayrettin Paşa ve Oruç Reis sismik araştırma gemilerimiz gurur kaynağımızdır.

3 Ocak 2024'te gerçekleştirilen Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısında yerli uçak gemisinin tasarım faaliyetlerine başlanması...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN - Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - 8 adet İSTİF, 6 adet REİS, 10 adet HİSAR ve 10 adet de Türk Tipi Hücumbot Projeleri için karar alınmıştır ve bu projelerin hepsi Türkiye'nin gücüne güç katmaktadır. Mavi vatanımızın yılmaz bekçisi olan Deniz Kuvvetlerimizdeki gelişmeler göğsümüzü kabartmaktadır. Türk denizciliğinin gelişmesinde emeği geçen bütün vatan evlatlarına, mavi vatanımız için gece gündüz demeden görev yapan tüm kahramanlarımıza teşekkür ediyoruz.

Bu düşüncelerle Denizciler Günü'nü kutlarken zor günlerin görünmez kahramanları denizcilere takdir, şükran ve teşekkürlerimizi sunuyor ve denizciliğe emeği geçen herkesi saygıyla anıyorum.

Sayın Başkan, bu akşam oynanacak olan Türkiye-Çekya maçında da Millî Takım’ımıza başarılar diliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu millî maçın sonucu her ne olursa olsun her daim Millî Takım’ımızın yanındayız ve onlarla gurur duyuyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, buyurun.

35.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 20 Haziranda Çınar ve Mazıdağı’nda çıkan yangınlarla ilgili raporlara ve bu yangınlardan sonra bölgede başlayan diğer yangınlara, Türkiye'de yangınlara çok geç müdahale edildiğine, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara'da gerçekleşen patlamada hayatını kaybedenlerin adalet mücadelesinin devam ettiğine, son beş günde ülkede 10 kadının erkekler tarafından katledildiğine, 9 ve 22 Haziran tarihlerinde Diyarbakır’da gerçekleştirilen saldırılara ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, 20 Haziranda Çınar ve Mazıdağı’nda çıkan yangınların hem savcılık ön raporunda hem oradaki Elektrik Mühendisleri Odasının raporunda DEDAŞ’ın elektrik tellerinden çıktığı çok açık ve net yani anız yangını olmadığı ama buna rağmen ısrarla bir anız yangını ısrarı olduğunu görüyoruz. Tabii, burada, DEDAŞ’ın suçu üzerinden ve doğal olarak da aslında, iktidarın kendi üzerinden atmaya çalıştığını görüyoruz.

Şimdi, 15 kişinin öldüğü bir faciada en azından insan bekler ki gerçekten bir sorumluluk alınsın; geç müdahale nedeniyle insanların ve orada yaşayan diğer canlıların yaşamını yitirmesinden dolayı, toprağın çoraklaşmasından dolayı gerçek anlamda bir pişmanlık, bir üzüntü emaresi görelim istiyoruz ama ne yazık ki bunların hiçbiri görülmüyor.

Şimdi, şunu söyleyelim: Türkiye’de tabii, yangınlara müdahale meselesi genel olarak bir sorun; sadece bunu Çınar ve Mardin Mazıdağı’ndaki yangınlar için söyleyemeyiz, genel olarak zaten yangınlara çok geç müdahale ediliyor, etkili müdahale edilemiyor; neredeyse orman yanıp bittikten sonra bir bakıyorsunuz gelmişler, müdahale etmeye çalışıyorlar fakat bu, bölge illeri olunca çok daha vahim bir tablonun yaşandığını biz çok acı bir deneyimle, 15 canımızı kaybederek görmüş olduk. O anlamıyla, bu yangın meselesini ciddi ele almak ve bu meseleye yakından bakmak gerekiyor.

Diğer bir mesele de bu büyük yangından sonra, 15 kişinin yaşamını yitirdiği Çınar ve Mazıdağı yangınlarından sonra bölgede pıtrak gibi başlayan diğer yangınlar. Burada da aklımızda deli sorular var: Birileri bu yangını gerçekten körüklüyor mu, birileri buralarda özel olarak mı bu yangınları çıkarıyor; bütün bunları sormak zorundayız ve soruyoruz da. Şimdi, soralım, bir kez daha soralım, kamu adına soralım, yaşamını yitiren 15 canımız adına soralım, onların yakınları adına soralım: Neden bölgede gece görüşlü helikopter yok? Neden bölgedeki yangınlara etkin bir şekilde, hızlı bir şekilde müdahale edilmiyor? Neden bütün arazi yandıktan sonra, neredeyse köyün içine yangın geldikten sonra ve 15 insan yaşamını yitirdikten sonra yangın söndürüldü bölgede sorusunu buradan bir kez daha sormamız gerekiyor. Eğer provokasyon aranıyorsa, bu yangınların kaynağında aramak gerekiyor; eğer provokasyon aranıyorsa, kırk yıldır bakım onarım yapmayan DEDAŞ’ın sorumluluğunda aramak gerekiyor; eğer provokasyon aranıyorsa, açık ve net bir şekilde yangının sorumlusu olan DEDAŞ ortadayken hâlâ “anız” diye ısrar eden anlayışta aramak gerekiyor ve buna karşı tutum almak gerekiyor. Evet, biliyoruz, çok vatanseverler, felaketlerde de vatansever bir akılları var ama felaketlerde sorumluluk yarıştırmayan, ülkenin her karış toprağına eşit yaklaşan bir anlayışı ve sorumlu bir tutumu beklediğimizi de buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, sayın vekiller; 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara'da büyük bir patlama gerçekleştirildi, 104 canımızı yitirdik. Neydi o patlama? Bu ülkede barıştan yana, demokrasiden yana olan insanlar bir araya geldiler; akan kanın durması, savaşa karşı seslerini duyurmak için bir miting yapmak istediler ama eli kanlı IŞİD örgütü tarafından bu miting bombalandı, 104 canımızı yitirdik ama o gün bugündür bir adalet mücadelesi devam ediyor. Biz isterdik ki bu adalet mücadelesiyle, yaşamını yitirenlerin yakınları ve yaralılar bir nebze olsun nefes alabilsin ama ne yazık ki öyle olmadı, bütün dava boyunca şaşkınlık üzerine şaşkınlık yaşadık. Canlı bomba listesinin elinde olduğunu iddia edip hiçbir önlem almayan Başbakandan yargılamaya yanlış ifade veren emniyet müdürlüklerine, MİT’in istihbarat bilgilerini askıya almasından mahkemenin en önemli sanıklardan birini 2024 yılında dinlemeyi akıl etmesine kadar katliamın göz göre göre geldiğini, adaletin bile isteye geciktirildiğini hepimiz biliyoruz. Tabii ki bu durum öfkemizi artırıyor, gün geçtikçe öfkemizi biliyor; bunu söyleyelim. Bugün 26 sanıktan 10’u hakkında hüküm verilmesi bekleniyordu, 16 sanık hâlâ firari ama ne yazık ki, mahkemenin hukuksuz tutumunu protesto etmek için mahkemede avukatlar cübbelerini çıkardılar ve savunma yapmayacaklarını söylediler. Bu duruşma Türkiye açısından bir yol ayrımıdır. Burada adaletin tesis edilmesi ve gerçek faillerin açığa çıkması için etkin bir tutum alınması beklentimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, sayın vekiller; son beş günde bu ülkede 10 kadın, erkekler tarafından katledildi. Bu bir sayı değil, 10 kadından bahsediyoruz, 10 candan bahsediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bunlar sıradan, alelade rakamlar değil. Bu katliamları yaşayan kadınlar, yaşamını yitiren kadınlar, katledilen kadınlar ya boşanma aşamasındaydılar ya da boşanmışlardı; çoğu en yakınındaki erkekler tarafından katledildi fakat bu katliamlara yol verenin; İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden, 6284 sayılı Yasa’yı etkin bir şekilde uygulamayan ve kadınların yaşam alanlarını daraltan anlayıştan beslendiğini çok iyi biliyoruz. Bu bir vahşet, bu bir kadın kırımı, bu bir cins kırımı ve bu vahşete karşı etkin bir mekanizmanın, önleyici bir mekanizmanın gerçekleştirilmesi ve bunların, bu katliamların önüne geçilmesi gerekiyor. “Kadın cinayetleri politiktir.” diyoruz fakat ne yazık ki iktidar buna kulak asmıyor. “Kadın cinayetleri önlenebilir.” diyoruz, ne yazık ki buna kulak asmıyor, “6284’ü etkin uygulayın.” diyoruz ama bunu duyan yok, onun yerine 6284’ü etkin uygulamayıp bunu tartışmaya açan, medeni hukuktan doğan, Medeni Kanun’dan doğan haklarımızı tırpanlamaya çalışan ve İstanbul Sözleşmesi’ni, kadınların kazanımıyla imzalanan İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden bir anlayışla karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN - Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Biz tekrar buradan, Meclisten, kadın vekiller olarak, DEM Parti Grubundaki kadın vekiller ve bütün grubumuz adına şunu söylüyoruz: Katledilen her kadın isyanımızdır, bu katliamların etkin önlenmesi için mücadelemizi devam ettireceğiz.

Sayın Başkan, 9 Haziranda Diyarbakır'da bir dans etkinliğine Hizbulkontra tarafından 50 kişilik vahşice bir saldırı olmuştu. Yine, 22 Haziran akşamı da 16 kişilik bir güruh Starbucks ve Burger King’e saldırdı. Yalnız saldırıdan önce o Burger King ve Starbucks’ta bekçilerin olduğunu görürüz yani bizzat kolluğun gözetiminde 16 kişi bu mekânlara saldırdı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Gerekçesi de neymiş? İsrail’i protesto ediyorlarmış. Şimdi, burada söyleyeyim, amacın bir İsrail protestosu olmadığını, İstanbul'da İsrail’i protesto edenlerin gözaltına alınıp tutuklanmasından biliyoruz. İkincisi, bu meselenin hiç de tesadüfi olmadığını, Diyarbakır'ın pilot bölge seçildiğini, Diyarbakır'daki modern, seküler hayata, kadın özgürlükçü çizgiye, toplumsal barışa yönelik bir saldırı olduğunu açık ve net bir şekilde ifade edelim ama ne Diyarbakır halkı ne bölge halkı ne de Türkiye halkları IŞİD artıklarına da Hizbulkontra'ya da onların kirli ve karanlık emellerine de asla ama asla geçit vermeyecektir. Bu 16 kişi güya gözaltına alındı ama arka kapıdan hemen bırakıldı. Bunun bilinçli bir süreç olduğunun ve asla ama asla buna yol verenlerden, sırtını sıvazlayan anlayıştan bağımsız olmadığının, iktidardan bağımsız olmadığının altını çizmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Çekya'ya başarılar dilemediniz.

BAŞKAN - Sayın Günaydın…

36.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, 10 Ekim 2015 Gar katliamının nihai karar duruşmasının bugün yapıldığına, mülkiye ve polis başmüfettişlerinin 25 Şubat 2016 tarihinde konuyla ilgili düzenledikleri rapora; Erdoğan’ın dün AKP'nin MYK toplantısı sonrasındaki açıklamasına, 15 Temmuz 2023 tarihinde Meclisten geçen ve 8 Eylülde Anayasa Mahkemesine götürdükleri torba kanuna ilişkin açıklaması

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, evet, bugün 10 Ekim 2015 gar katliamının nihai karar duruşması yapılıyor yani 10 Ekimden dokuz yıl geçmiş, 104 canımız hayatını kaybetmiş, katledilmiş, aradan tam dokuz yıl geçmiş ve biz dokuz yıldır hâlâ bu katliamın, bu açık insanlık suçunun bir nihai karar duruşmasını yapamamışız ve sanıklar cezalandırılmamış. 2015 yılını hatırlayalım. 2015'te, 7 Haziran tarihinde, tek başına iktidar çıkamayan bir AKP vardı. Sonra 20 Temmuzda Suruç'ta bir saldırı oldu ve 33 kişi hayatını kaybetti. 10 Ekimde, gar katliamında -biraz evvel söylediğim gibi- 104 can yaşamlarını yitirdi ve Türkiye böylece 1 Kasıma getirildi. Bakın, ben burada subjektif değerlendirme yapmayayım. 25 Şubat 2016 tarihinde mülkiye ve polis başmüfettişleri konuyla ilgili bir rapor düzenlediler ve o raporda dediler ki: "10 Ekim tarihinde açıkça provokasyona konu edilebilecek bir miting var iken 9 Temmuz akşamı itibarıyla Gölbaşı'nda Ankara'ya girişlere yönelik emniyet kontrolleri kaldırılmıştır." Ben kendi öznel yaşamımdan biliyorum, ben Gölbaşı'nda oturuyorum, her sabah oradan geçerim, beni ya da ailemi polis orada durdurur ve aracı kontrol eder. Ben soruyorum: Bir Gölbaşı ve Ankara sakini olarak benim aracımı durduran polis, Gaziantep'ten 2 bagaj dolusu bombayı Ankara'ya elini kolunu sallaya sallaya getiren IŞİD katillerine yol vermek için o gece o polis barikatını, polis kontrol noktasını neden kaldırmıştır? Bu, mülkiye ve polis başmüfettişleri raporunda o kadar açıktır ki 4 görevli hakkında, Emniyet İstihbarat, TEM Daire Başkanlığı ve İstihbarat Daire Başkanlığının görevlileri hakkında soruşturma izni verilmesini talep etmişlerdir ama valilik soruşturma izni vermemiştir. Açıkça görülmüştür ki Emniyet İstihbarat, TEM Daire Başkanlığına, o günlerde Yunus Emre Alagöz'ün de içinde bulunduğu 3 kişinin sansasyonel eylem hazırlıkları içerisinde bulunduğuna ilişkin 10 Ekim sabahı TEM Daireye rapor göndermiştir ama hiçbir önlem alınmamıştır. O bombalar orada patlatılmış ve 104 insan hayattan koparılmıştır. Ne acı ki bir kez daha söylüyorum, üzerinden dokuz yıl geçmiş, biz bugün hâlâ orada avukat arkadaşlarımıza mikrofon verilmemesinden, yeterli iddia hakkı tanınmamasından söz ediyoruz. Bu, Türkiye'nin çok açık bir ayıbıdır. Burada hayatını kaybeden arkadaşlarımızı saygıyla andığımı ifade edeyim ve şunu da söyleyeyim ki: O IŞİD canilerinin elini kolunu sallaya sallaya Ankara’ya girişine izin verenler, üzerinden yalnızca bir yıl geçtikten sonra bu patlamanın anmasına giden arkadaşlarımızı biber gazına boğmuşlardır. Bu memleketin nasıl yönetildiğine ilişkin çok acı olaylardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Erdoğan dün MYK toplantısı sonrasında, AKP'nin MYK toplantısı sonrasında diyor ki: “Kibir ve kadrolaşma bize zarar verdi.” “Bize” diyerek kimi kastediyor? AKP'yi kastediyor yani memleketi değil; memlekete verilen zarar umurlarında değil. “Bize zarar verdi. AKP'ye zarar verdi. Maliyeti faydasından fazla olanlar gidecek.” Vallahi, kimi gönderirsiniz, kimi getirirsiniz, biz bilmeyiz ama ben size bir örnek paylaşayım, Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yazısı diyor ki: “Balıkesir Edremit Devlet Hastanesinde sağlık memuru olarak görev yapan bilmem kimin, verilen muvafakate istinaden Ticaret Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü 1’inci derece ve artı 4200 ek göstergeli daire başkanı kadrosuna naklen atamasının yapılması…” Yani bir sağlık memurunu Ticaret Bakanlığı Ticaret Daire Başkanı olarak atıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Yirmi iki yılda, kadrolaşmanın, yandaşlaşmanın, milletin hakkını yemenin tarihini yazdınız be kardeşim! Bu belge de sizi utandırmıyor mu? Hâlâ "Bize zarar veriyor…" Bu işlerden bahsediyorsunuz, memlekete zarar veriyor. Bunu atadığınız yerde, bir sağlık memurunun ticaret daire başkanı olarak görev yaptığı yerde hiç olmazsa memlekete verilen zarardan bir miktar endişe duyun, kaygı duyun, özür dileyin, öz eleştiri yapın.

Değerli arkadaşlar, bir başka konu... Bakın, 15 Temmuz 2023 tarihinde bu Mecliste bir torba kanun geçirdiniz ve dediniz ki: "31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle izinde bulunan ve ilgili mevzuat uyarınca cezalarında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına beş yıl ve daha az süre kalan hükümlüler talebi aranmaksızın koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının da denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına infaz hâkimi tarafından karar verilir."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Bunu çıkardınız, tarih 15 Temmuz. Biz bunu 8 Eylül tarihinde yani zamanında Anayasa Mahkemesine götürdük. Anayasa Mahkemesi 2023/143 esas sayılı dosyasına kaydetti. Sonra takip ettik, 28 Eylül 2023 tarihinde Anayasa Mahkemesi, Genel Kurul toplantısında bunun esastan incelenmesine, yürürlüğü durdurma talebinin bu aşamada karara bağlanmasına karar verdi. Bu tarihten itibaren Anayasa Mahkemesinin henüz bir kararı yok. Bu neye yol açıyor biliyor musunuz? Aynı tarihte, aynı suça sürüklenmiş, aynı cezayı almış iki ayrı mahkûmdan dosyası erken onanan ciddi bir indirimden yararlanıyor, kendi inisiyatifi dışında dosyası geç incelenip geç onanan ya da ilamata yine kendi inisiyatifi dışında geç gönderilen mahkûm ise faydalanamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Birkaç gün nedeniyle on beş yıl fazla yatan mahkûmlar var. Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi ne yapmış? Bunu Anayasa Mahkemesine götürmüş; yanlış bir karar, yanlış bir yasa, Anayasa Mahkemesine götürmüş. Mahkûm yakınları arıyorlar, bizi aradıkları gibi Cumhur İttifakı’nın üyelerini de arıyorlar. Cumhur İttifakı'nın üyeleri, milletvekilleri diyor ki: “Cumhuriyet Halk Partisi olumlu bakmadığı için biz bir kanuni düzenleme yapamıyoruz.” Arkadaşlar, bizim 130 milletvekilimiz var, sizin AKP-MHP-DSP-HÜDA PAR toplamınız 320 milletvekili; niye bir tane kanun çıkarıp da bu açık haksızlığı gidermiyorsunuz? Anayasa Mahkemesine götüren Cumhuriyet Halk Partisidir, CHP bu açık haksızlığı gidermek için her türlü önlemi Türkiye Büyük Millet Meclisinde uygulama kararı içerisindedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Başkanım, dokuzuncu dakikadayız.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Hemen bitiriyorum Başkanım, özür dilerim.

BAŞKAN – Buyurun.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Hiç olmazsa yurttaşa yalan söylemeyin de “Yurttaşın derdini nasıl beraber çözeriz?” diye kendinizi biraz bu işe memur hissedin.

Çok teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Yenişehirloğlu, buyurun.

37.-Manisa Milletvekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu’nun, Filistin’de yaşanan soykırıma, Filistin meselesi zafere ulaşana kadar mazlumun feryadını duyurmaya ve mücahitlerin manevi bayrağını taşımaya devam edeceklerine; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Haziranda İtalya'da gerçekleşen G7 Zirvesi’nde önemli temaslarda bulunduğuna, 26 Haziran Azerbaycan Silahlı Kuvvetler Günü’ne, Cumhur İttifakı’na, ihanet çetelerinin alçak tetikçilerine rağmen bugün 85 milyon tek yürek olarak A Millî Futbol Takımı’nı Çekya karşısında gururla destekleyeceklerine ilişkin açıklaması

BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, gün geçmiyor ki İsrail zulmüne zulüm eklenmemiş olsun, bugüne de yine Filistin'de yaşanan oldukça üzücü gelişmelerle uyandık. Gazze'deki katliam insanlık adına büyük bir utançtır. Filistin'de yaşanan soykırım yalnızca bölgesel bir sorun değil, küresel bir insan hakları ihlalidir. Bugün Filistin'de gökyüzü masmavi olsa da yeryüzünde acıdan başka herhangi bir renk yoktur. İnsanlığın ve merhametin esamesine hasret kalmış sokaklar acıyla kardeş olmuştur. Suçsuz ve günahsız insanları huzura muhtaç bırakmak, ölüme mahkûm etmek ancak bir terör devletinin sapkın tetikçilerine uygun bir davranış biçimidir. İsrail'in bağnazca fikirlerle yaptığı, yıktığı, sefil bir motivasyonla kasıp kavurduğu topraklardaki barbarlığını ucuz söylemlere sığınarak saklama çabası kurnaz olduğu kadar menfur bir hiledir. Her şey apaçık ortadadır; zalim artık durdurulmalı, mazlum ise hasret kaldığı huzura kavuşturulmalıdır.

Gazze'de zulüm denizinde çırpınan Filistinliler için yegâne umut dünyanın vicdan ipine sarılmaktır. Bugün mazlumların feryadı insanlığın ortak acısıdır. İsrail zulmünün karşısında tavizsiz bir şekilde durmaya devam edeceğiz. Filistin meselesi zafere ulaşana kadar mazlumun feryadını duyurmaya ve mücahitlerin manevi bayrağını taşımaya devam edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan 14 Haziranda İtalya'da gerçekleşen G7 Zirvesi’ne katılmış ve önemli temaslarda bulunarak dünyanın gündeminde olan birçok sorunu dile getirmiş, görmezden gelinen hususları cesaretle vurgulamıştır. Türkiye, uluslararası her platformu küresel sorunlara dikkat çekmek, bölgesel çatışmaları ortak akılla sona erdirmek için bir fırsat olarak değerlendirmektedir. Davet edildiği her platformda vicdanın sesi ve merhametin gücü olan Türkiye, daima zulüm, işgal ve barbarlıkla mücadelenin önemine dikkat çekmektedir. Adil, akılcı, kapsayıcı ve gerçekçi çözümlerle 21'inci yüzyıla yakışmayan savaşların, masum insanları mağdur eden çatışmaların, çocukların dahi katledildiği zalimliklerin son bulması için mücadele veren Türkiye'nin insanlıktan yana olan tavizsiz duruşunu desteklediğimizi ve bu duruşa liderlik eden Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'la gurur duyduğumuzu bir kez daha Gazi Meclis çatısı altında ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; bugün, 26 Haziran Azerbaycan Silahlı Kuvvetler Günü. Azerbaycan'ın bağımsızlığının ve Azerbaycan halkının refah ve huzurunun teminatı olan Tek Vatan Harekâtı'yla Karabağ'daki öz topraklarını işgalden kurtaran Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin kuruluş yıl dönümünü kutluyor, şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle yâd ediyoruz.

Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ordusuyla, halkıyla, toprağıyla, ilelebet payidar olmasını diliyoruz. "Tek millet, iki devlet" şiarıyla üst düzey stratejik ilişkilerimizi daha da güçlendirecek, iyi günde, kötü günde her daim kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhur İttifakı, devletimizin bekası için demokrasiyi koruma ruhunun rehberliğinde kurulmuş bir ittifaktır; sarsılmaz fikirlerin, adanmış yüreklerin ve engin cesaretin kuşatılarak fethedilmesi mümkün olmayan kalesidir. Surda gedik açmaya çalışan, demokrasi birliğini bozmayı amaçlayan, suni gündemlerin heyecanına kapılıp akıldan ve izandan uzak kalanların hevesleri bizleri yolumuzdan edemeyecektir. Kimse unutmamalıdır ki Cumhur İttifakı bugünlere çetin imtihanlardan geçmek ve karşılaştığı her engeli güçlenerek aşmak suretiyle gelmiştir. Bu birlik, Türkiye Yüzyılı istikametine bakmak temel mottosuyla kudret ve kabiliyetini tahkim ederek ilerlemeye devam ediyor. Şunu çok net bir şekilde ifade ediyoruz ki: Cumhur İttifakı olarak ülkemizin ve milletimizin huzur ve güvenliği için dünden daha kararlı, daha heyecanlı ve daha inançlı bir şekilde omuz omuza vermeyi sürdüreceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) – Tamamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) – Sayın Başkanım, son günlerde kimi çevrelerin spor müsabakalarını dahi ayrışmanın ve bölünmenin bir aracı olarak kullandıklarını müşahede ediyoruz. İhanet çetelerinin alçak tetikçilerine rağmen bugün 85 milyon tek yürek olarak A Millî Futbol Takımı’mızı Çekya karşısında gururla destekleyeceğiz.

Bizim Çocuklara üstün başarılar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Saadet Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.

Okutuyorum:

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, rezerv yapı alanı ilanı ve bu alanlarda yürütülen uygulamalarla ilgili olarak ortaya çıkan sorunların tespiti ve çözülebilmesi amacıyla 26/6/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Haziran 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

26/6/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 26/06/2024 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 Bülent Kaya

 İstanbul

 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Bülent Kaya tarafından rezerv yapı alanı ilanı ve bu alanlarda yürütülen uygulamalarla ilgili olarak ortaya çıkan sorunların tespiti ve çözülebilmesi amacıyla 26/6/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergemizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 26/6/2024 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Saadet Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Necmettin Çalışkan.

Buyurun Sayın Çalışkan. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) –Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz önemli bir deprem yaşadı, 15 milyon insanımız etkilendi, milyonlarca insanımız da hâlen risk altında. Böyle bir dönemde deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının çözülmesi beklenirken artçı sarsıntılarla, artçı depremlerle, idari felaketlerle karşı karşıyayız. Bu artçı felaket sayabileceğimiz idari hatalardan biri de rezerv alanıdır. İktidar mensubu arkadaşların ısrarla dikkatine şunu sunmak isterim, “rezerv alanı” denen şey şu: Deprem bölgesinde herhangi bir alan işaretlenip kamulaştırılıyor, orada bulunan hak sahiplerine ev, iş yeri yapılıp teslim ediliyor. Aslında düz mantıkla bakıldığında gayet olumlu bir icraat. Ne var ki, siz büyük miktarlarda kamu bütçesi harcayarak bir yerde ev yapıp vatandaşa teslim ediyorsunuz, vatandaş buna sevineceği yerde endişe duyuyor, tereddüt ediyor, çığlık atıyor. Böyle bir durumla karşı karşıya kalmak için bir insanın ya iyi niyetten yoksun olması lazım ya da çok beceriksiz olması lazım. İktidar mensubu arkadaşlar “Biz insana rezerv alanında ev teslim edeceğimiz hâlde insanlar tereddüt ediyor.” diye bunun sebebini bile anlamaktan âciz, gündeme getirmiyorlar. Bakın, önce deprem sonrası İçişleri Bakanlığı genelge yayınladı: “Orta ve az hasarlı ev sahipleri, binanızı imar edin, belediye ruhsat verecek, içine geçin.” dendi. İnsanlar da kredi kullandı, borç aldı, birikimlerini sattı, evini imar etti. Bir süre sonra dediniz ki: “Hayır, biz burayı rezerv alanı ilan ettik, çıkın.” Peki, vatandaşın mağduriyeti ne olacak? Belirsiz. Sonra, birtakım insanlar, bölgede yaşayan halk, “Bu bir asimilasyon politikasıdır, bu bir sosyolojik değişimdir.” şeklinde endişe duyuyor ama bunlara ikna edici bir cevap verilmiyor. Yani siz iş yapıyorsunuz, para harcıyorsunuz, vatandaş razı değil ama bu anlaşılmıyor.

Yine, önemli, rant geliri yüksek yerlerde vatandaşın orta hasarlı, hafif hasarlı yerleri var. Belki bir camı kırılmamış eve diyorsunuz ki: “Biz buraları yıkacağız.” Bu ülke bu kadar zengin değil, bu millî serveti boşa harcayacak kadar zengin değiliz. Ve başka bir belirsizlik şu: İnsan evine geçmiş “Tahliye edeceğiz, çık.” diyorsunuz. Sonra, sağlam binalar “Biz burayı yıkacağız.” Neye göre yıkacaksınız? Kime sordunuz? Böyle bir şeyde, Başkanım, öncelikle yapılması gereken şey, hangi alan istimlak edilecek ise oradaki ahaliye sorulur, onayı, fikri alınır. İstiyorsanız yapalım, istemiyorsanız canımıza minnet denmesi lazım. Pek çok yerde bu sorun yaşanıyor. Tabii, yönetim halktan kopuk olduğu için, “Biz istediğimizi yaparız.” dayatmasında olduğu için iş yapacakken olumlu bir icraatı bile nasıl kötü hâle getirdiğini açık bir şekilde görüyoruz.

Bugün rezerv alanındaki önemli başka bir sorun şu: Her sabah uyanan bir kimse “Şu bölgeyi rezerv alanı ilan ettim.” diyor. Ya, Allah'tan korkun, oturun, masa başında bir plan çizin “Şuralar rezerv alanı.” deyin bitsin ama her gün yeni yeni rezerv alanları ilan ediyor. Yarın, şu anda oturduğum evin rezerv alanı ilan edilip edilmeyeceğini bilmiyorum çünkü çok rahat, yarın, burada rezerv alan neye göre yapılıyor ortada bir şey yok. Onun için de bu rezerv alanı konusu bu kadar haftalardır, aylardır konuşuluyor, bölgedeki Samandağ’daki, Defne’deki, Antakya’daki vatandaşlarımız bas bas bağırıyor ve kamu yöneticileri bilgisiz; bir AFAD geliyor başka bir şey söylüyor, bakanlıktan gelen İçişleri Bakanlığı personeli başka bir şey söylüyor, TOKİ gelip başka bir şey söylüyor, tümüyle darmadağın; hiç kimsenin ne söylediği belli değil, onun için de bu konuda bir araştırma önergesi verdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Ve iktidar mensubu arkadaşlara diyoruz ki depremzedeye kulak verin. Bu insanlar acılı, bu insanlar tarihini, geçmişini, çevresini, birikimini, her şeyini kaybetti. Her şeye muhalefet gözüyle yaklaşmayın; gelin, imzaları değiştirelim, bu imza sizin olsun, araştıralım. Biz burada aslında bunu söylemekle size yardımcı oluyoruz. Bakın, siz iş yapacaksınız, halkın memnun olması lazım, millet tepki gösteriyor “Ya, bu millet niye tepki gösteriyor?” sorusunu sormaktan âcizsiniz, bunu anlamıyorsunuz. Onun için de bu rezerv alanı konusu deprem bölgesi için son derece önemli bir konu. Sadece deprem bölgesi değil, kentsel dönüşüm gündemde, Türkiye'nin her tarafında bu dönüşüm gerçekleşebilir. Bunun için de geniş bir şekilde araştırılması, vatandaşa güven telkin edilmesi, bu sorunların giderilmesi öncelikli olarak gündeme getirilmelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Saadet Partisinin grup önerisi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Deprem sonrası afet yönetiminde hızlı hareket edilmesi elbette ki büyük önem taşımaktadır. Ancak bu hız bazen gerekli değerlendirmeler yapılmadan kararlar alınmasına ve vatandaşlarımızın mağdur olmasına da sebep olabilmektedir. Öncelikle rezerv yapı alanlarının belirlenmesinde yapılan bazı hatalara değinmek istiyorum. Bu alanların seçimi genellikle aceleyle ve yeterli bilimsel incelemeler yapılmadan gerçekleştirilmiştir. Bazı rezerv yapı alanlarının deprem riski yüksek bölgelerde veya zemin yapısı inşaata uygun olmayan yerlerde seçilmiş olması vatandaşlarımızın güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Bu tür seçimlerin ardında bilimsel verilere dayanmayan kararlar ve yeterli jeolojik araştırmaların, zemin etütlerinin zamanında yapılmamış olması yatmaktadır. Daha açık söyleyeyim: Deprem sonrasında önce binayı, sonra zemin etüdünü yaptığınız yerler bile oldu. Bu durum sadece yeni felaketlerin kapısını aralamakla kalmayıp aynı zamanda vatandaşların güvenli konutlara erişim hakkını ihlal etmektedir. 6306 sayılı Kanun çerçevesinde rezerv yapı alanı ilan edilen bölgelerde vatandaşlarımızın tapulu arazileri ve evleri kamulaştırılmış, yerlerine yeni yapılar inşa edilmek üzere ellerinden alınmıştır. Bu süreçte vatandaşlara yeterli bilgi verilmemiş ve onların rızası alınmamıştır. Tapulu mülklerin bu şekilde zorla alınması mülkiyet hakkının ihlali anlamına gelmektedir ve vatandaşlarımızın büyük bir hak kaybına uğramasına neden olmuştur.

Rezerv yapı alanlarında karşılaşılan bir diğer büyük sorun ise altyapı eksiklikleridir. Su, elektrik ve kanalizasyon gibi temel hizmetlerin yeterli düzeyde sağlanamaması, hızlıca başını sokacak bir yer telaşı, yapı bitimi ardından altyapıda "Kervan yolda düzülür." zihniyeti depremzedelerin yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürmektedir. Hızlı ve etkin bir altyapı çalışması yapılması gerektiği hâlde planlama ve koordinasyon eksiklikleri nedeniyle süreç yavaş ilerlemekte ve sorunlar büyümektedir. Velhasıl, kaş yapalım derken göz çıkarıyorsunuz. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun sorunlara çözüm olmak yerine birçok yerde vatandaşlarımızı mağdur etmiştir. Bu durum Türkiye'nin deprem sonrası yeniden yapılanma sürecinde önemli dersler çıkarması gerektiğini göstermektedir. İlk olarak, rezerv yapı alanlarının belirlenmesinde jeolojik veriler ve bilimsel araştırmalar temel alınmalı, riskli bölgelerden kaçınılmalıdır. İkinci olarak, altyapı ve hizmetlerin eksiksiz bir şekilde sağlanması için daha etkin bir koordinasyon mekanizması oluşturulmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Başkanım, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Sosyal ve ekonomik destek programları genişletilmeli, özellikle işsizlik ve gelir kaybı gibi sorunlarla başa çıkmak için uzun vadeli çözümler üretilmelidir. İmar ve inşaat süreçlerinde kalite ve güvenlik denetimleri sıkılaştırılmalı, sürdürülebilir ve çevre dostu teknikler teşvik edilmelidir. Son olarak, bölge halkının katılımı ve bilgilendirilmesi süreçlerinin daha etkin bir şekilde yönetilmesi, depremzedelerin ihtiyaçlarına uygun ve tatmin edici çözümler üretilmesini sağlayacaktır.

Unutmayalım ki, deprem gibi doğal afetler karşısında en büyük güvencemiz bilimsel ve katılımcı bir yaklaşımla hareket etmek, felaket başımıza gelmeden önce gerekli önlem ve çalışmaları deprem bölgelerimizde yapmak ve insanlarımızın hakkını korumaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Perihan Koca.

Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA PERİHAN KOCA (Mersin) – Teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu bir kez daha saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Öncelikle, Diyarbakır ve Mardin’de katliama dönüşen yangınlarda yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımızı, tüm canlarımızı bir kez daha anarak başlamak istiyorum.

Aynı şekilde, rezerv alan yağmasına karşı Hatay'ın dört bir yanında yaşam alanlarını savunmak için mücadele eden Defne, Antakya, Samandağ, Kırıkhan halkının mücadelesini de buradan özel olarak selamlamak istiyorum.

Değerli hazırun, 6 Şubat depremlerinde de sonrasında da rezerv alan ilanları sürecinde de her daim Hatay halkıyla birlikte bu sorunlara tanıklık eden yurttaşlardan biriyim ve onlarla beraber mücadele vermeye çalışan vekillerden biriyim. Buradan doğru da şunu ifade etmek isterim ki üzerine konuştuğumuz, tartıştığımız rezerv alan sorunlarına ilişkin Meclis araştırması açılması konusu gerçekten çok yaşamsal bir yerde duruyor, gerçekten çok elzem bir yerde duruyor. Çünkü depremde ağır yıkım yaşamış bir halkın en temel yaşamsal ihtiyaçları söz konusu olan şey. Ve bugün, neredeyse Hatay'ın tüm mahallelerinde tüm yaşam alanları rezerv alan ilan edilmiş durumda ve halktan nerede, nasıl yaşayacağı söylenmeksizin âdeta bir sürgün politikasıyla evlerini, mahallelerini boşaltmaları isteniyor. Depremin yaraları henüz sarılmamışken, en temel insani ihtiyaçlardan yoksunluk söz konusuyken, devletin öncelikli ve asli yükümlülüğünün depremzede halka ücretsiz barınma sağlamak olması gerekirken, halkın en temel ihtiyaçlarını karşılamak olması gerekirken bir kez daha aslında siyasi iktidarın depremi, yıkımı, mağduriyeti yeni mağduriyetlerle, yeni mağduriyetler yaratarak bir fırsat kapısı olarak gördüğüne, bir rant kapısı olarak gördüğüne tanıklık ediyoruz ne yazık ki. Çünkü rezerv alan ilanlarıyla halka ait evlere, iş yerlerine, tarlalara, topraklara el koyuluyor, devlet-sermaye iş birliğiyle halkın yaşam alanlarına, tarihine, kültürüne, kimliğine, diline çökülüyor. Üstüne üstlük halkın evinden, yurdundan edildiği yetmezmiş gibi, bizzat devletin yetkilendirdiği kurumlar eliyle tadilattan geçirilmiş olan, güçlendirilmiş olan evlere, oturulabilir raporu verilen evlere yıkım kararı getirilerek halk fahiş fiyatlarla borçlandırılıyor değerli hazırun. Böylesi bir garabetle, böylesi bir karanlıkla, böylesi bir yağma ve rant düzlemiyle ne yazık ki karşı karşıyayız.

Bu süreç içerisinde ben Hatay'da birçok rezerv toplantısına katıldım, “Rezerve Hayır” buluşmalarına katıldım “Rezerv alan istemiyoruz.” şiarıyla gerçekleştirilen mitinglere katıldım. Halkın bu anlamıyla sözü de, eylemi de, talebi de, feryadı da oldukça net.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın.

PERİHAN KOCA (Devamla) – Halk bir an önce bu mağduriyetin, bu yağmanın, bu zulmün sonlandırılmasını istiyor; bunun için de görmüşsünüzdür, görmediyseniz de ben ifade edeyim; haftalardır sokaktalar, 2 kez Meclise geldiler bizim vesilemizle, grup toplantılarımıza katıldılar. Bizler defalarca bu kürsüden halkın feryadını ifade ettik. “Rezerve, ranta, yağmaya geçit vermeyeceğiz.” diyen bir halk gerçekliği var, bunu görmek zorundasınız. İktidara, Meclise seslerini iletmeye çalışıyorlar, duyurmaya çalışıyorlar ancak ne yazık ki seslerini duyan yok.

Ben bir kez daha onların, halkın feryadını bu kürsüden ifade etmek istiyorum, rezerv zulmüne karşı itirazlarını bir kez daha ifade ediyorum. Bu zulme son verin, halkın sesini duyun çünkü halk sizin sermaye birikim alanınız değil, halk sizin müşteriniz değil, halkın yaşadığı felaket sizin rant kapınız değildir.

Tekrardan Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Güzelmansur.

Buyurun Sayın Güzelmansur. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, rezerv alanı sorunu, iktidarın en önemli sıkıntısı hâline gelen bir sorun ama depremzede, iktidar milletvekillerinin umurunda olmadığı için AKP milletvekilleri yerine… Bakın, AKP'nin boş sıralarına sesleniyorum. Herhangi bir AKP vekilimizin on parmağını geçmeyecek kadar bir sayı var burada. Çünkü depremzede, AKP'nin umurunda değil, depremzede illerinin sorunları AKP'li milletvekillerinin hiç umurunda değil. (CHP sıralarından alkışlar) Dünyada vatandaşını ters köşe yapan, bir öyle bir böyle diyerek depremzede vatandaşını milyonlarca lira zarara uğratan başka bir iktidar yoktur. Vatandaşını, hem de depremzede vatandaşını milyonlarca lira zarara uğratan, bunun sorumluluğunu almayan, herhangi bir şekilde üstlenmeyen başka bir iktidar da dünyada yoktur. Neden mi? Çünkü rezerv alanı uygulamasındaki tezat kararlar bölgeyi, özellikle Hatay'daki depremzede insanı canından bezdirdi. Hatay’da her gün her mahalle de bir miting yapılıyor. Ne mitingi? Rezerve karşı mitingi. “Ya, vatandaşın istemediği bir alanı biz rezerv alanı ilan etmeyeceğiz.” dediniz ama hâlâ bu konuda ısrarcısınız.

Sayın iktidar milletvekilleri, boş sıradaki… Ben boş sıralara sesleniyorum.

Ne dediniz? “5 Nisan 2024'e kadar güçlendirme ruhsatı alın, az hasarlı ve orta hasarlı evlerinize güçlendirme ruhsatı alın, aksi hâlde ben bunları yıkacağım.” dediniz ama ne yaptınız?

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) – Beni dinleyin, beni, lütfen beni dinleyin.

5 Nisan 2024'e kadar bu verdiğiniz süreye vatandaş uydu, güçlendirme ruhsatını aldı; milyonlarca para harcayıp -ekmeğinden, giyiminden, kuşamından- borç alarak bu güçlendirmeyi yaptı. Bir sabah uyanıyor, diyor ki: “Ben bu güçlendirme yaptığın rezerv alandaki binayı yıkacağım.” Niye? “Efendim, bu bölgeyi ben rezerv alanı olarak ilan ettim." Peki, siz on yedi aydır neredeydiniz?

(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) - Beni dinleyin lütfen, beni dinleyin!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) - Evet, milyonlarca para harcadıktan sonra, on yedi ay geçtikten sonra, bu rezerv alanı uygulaması şimdi mi aklınıza geliyor? Peki, yıktınız, bu güçlendirme yapan vatandaşın parasını niye ödemiyorsunuz? “Bu güçlendirme yaptığı harcamaları vereceğim." diyorsunuz, "Fatura getir." diyorsunuz; deprem bölgesinde bir vatandaş bir işçiden nasıl fatura alabilir, bunun masraflarını size nasıl gösterebilir? Buyurun, heyet çıkartın, bu güçlendirmeye para çıkartın, bu şekilde siz o zaman bu parayı ödeyin, niye bunu yapmıyorsunuz? Şimdi de beş yüz yedi günden sonra diyorsunuz ki: "Biz Hatay'ı ve deprem bölgelerindeki evleri yapmaya başlayacağız." Bu konuda da vatandaşın sesini dinlemiyorsunuz. Ben bunu vatandaşın vicdanına bırakıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Demir.

Buyurun Sayın Demir.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

6 Şubattaki depremde vefat edenlere de Allah'tan rahmet diliyorum.

(Uğultular)

BAŞKAN - Sayın Milletvekilim, bir dakika.

Hatibi dinleyelim değerli milletvekilleri.

Buyurun.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Evet, değerli milletvekilleri, Bakanlığımızca depremden sonra hızla hasar tespitleri yapılmış ve bu tespitlerden sonra ihtiyaca binaen belirli bölgeler rezerv alanı olarak ilan edilmiştir.

Arkadaşlar, bakın, deminden beri bütün hatipler konuştular, evet bir kanun çıkardık ve rezerv alanlarını genişlettik ama 6 Şubat depreminden önce İzmir Bayraklı’da ve Elâzığ'daki rezerv alanı bu kanunla yapıldı. Bakın, nasıl yapıldı, söyleyeyim size; Bayraklı’daki alan rezerv alanı ilan edildi, Elâzığ'daki yer rezerv alanı ilan edildi ve oradaki bütün binalar yeniden yapıldı. Şimdi, aynı şekilde burada da yıkımın çok olduğu yerlerde tek tük sağlam binalar kalmış olabilir ama bu kadar büyük yıkımın olduğu yerlerde siz eğer yeniden bir şehir imar edecekseniz, bir şehir inşa edecekseniz, o şehrin içerisinde tek tük kalmış az hasarı veya orta hasarı olan binalar da eğer uygulayacağınız büyük mimari projelerde sizin önünüze engel olarak çıkıyorsa Bakanlığımız diyor ki: “Sizin şu anda mevcut binalarınızda asla kamulaştırma söz konusu değil.” Bakın, burada kamulaştırmalardan, el atmalardan bahsedildi; sizin binanızın, bağımsız bölümünüzün bir değeri var, bu bağımsız bölümün o günkü değeri bizim için esastır. Biz bu binanın yıkılıp yeni proje, altyapısı olan, çevresi olan, yeşil alanı olan, otoparkı olan bir proje yapıldıktan sonra inşaat maliyetini esas alıyoruz. Sizin depremden önceki evinizin maliyetini buradan düşürüyoruz. Bayraklı’da yapılanlar bunlardı ve ayrıca, Cumhurbaşkanlığımızın konuyla ilgili bir indirimi de vardı, onu da indirdikten sonra şu anda Bayraklı’daki arkadaşlarımız, depremzedelerimiz ne kadar ödüyorlar biliyor musunuz o evlerine? 1.200 lira ödüyorlar, Elâzığ'da 1.200 lira ödüyorlar. Arkadaşlar, bakın, bu deprem, burada asla siyaset aracı olacak yerler değil. Akif’in çok güzel bir sözü var, diyor ki: “İbret alınsaydı hiç tekrar eder miydi, tekerrür eder miydi?” Yapmayın, etmeyin, eylemeyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bakın, burada konuşan arkadaşlarımız Hatay milletvekilleriydi. Ya, arkadaşlar, Hatay’da Aksaray Mahallesi’ni siz benden çok daha iyi biliyorsunuz, Hatay'da Emek Mahallesi’ni siz bizden çok iyi biliyorsunuz. Eğer siz o gün bizim Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın uygulamak istediği kentsel dönüşüme müsaade etseydiniz, oraları, insanların duygularını provoke etmemiş olsaydınız, orada binlerce insan ölmemiş olacaktı.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Evet, her şeyi iyi yapıyorsunuz da bunu biz engelledik değil mi(!)

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Hayır.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Buna inanmamı mı bekliyorsun sen? İnsaf be kardeşim! İnsaf ya!

MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bakın, bu bir somut örnek.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Canının istediğini yapıyorsun, bunu yapamadın öyle mi? İnsaf be!

MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, bir şey daha söyleyelim, kentsel dönüşüm yaptığımız alanları söylüyorum. Kentsel dönüşümün yanı başında kalan bölgeler kentsel dönüşüm bittikten sonra gelip bize müracaat ettiler.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Rant peşine düşme de iş peşine düş, rant peşine düşme, iş peşine düş.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Dediler ki: “Lütfen gelin, kendi alanımızı da kentsel dönüşüme alalım.”

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Daha yüzde 10 bile değil teslim ettiğiniz ev, yüzde 10 değil daha. Ne anlatıyorsun!

MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Sizden ricam, bunu asla siyaset malzemesi yapmayalım.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Daha yüzde 10 değil teslim ettiğiniz ev. İnsanlar konteynerlerde oturuyorlar, insanlar konteynerlerde yaşıyorlar, tuzunuz kuru.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Buradan sizler zararlı çıkıyorsunuz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkanım…

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkanım, söz istiyorum. Sayın Başkanım, bir dakika lütfen.

BAŞKAN - Kabul etmeyenler…

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkanım, yanlış bilgi verdi.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkanım, bir düzeltme, oyladık ama yine de söyleyeyim de.

BAŞKAN - Kabul edilmemiştir.

Sayın Özdağ, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in Saadet Partisi grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Değerli Milletvekili, biraz önce Elâzığ'daki ve İzmir’deki rezerv alanlarıyla ilgili “Bu kanunla ilgili yapıldı.” dediniz, açıklığa kavuşturur musunuz? Rezerv alanlarıyla ilgili bu kanun yeni çıktı. O nedenle bir izah yaparsanız memnun olurum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demir.

39.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkanım, şimdi, biz bu rezerv alanıyla ilgili bir kanun çıkardık yakın zamanda. Bunu niçin çıkardık biliyor musunuz? Çünkü rezerv alanıyla ilgili 6306 sayılı Yasa çıkarılmışken “şehir çeperlerinde” deniyordu fakat Bayraklı’da ve Elâzığ'da şehrin tam da merkezinde yıkıma uğramış olan yerleri ve onun çeperlerini, bazı yerlerde şehir merkezlerini rezerv alanı yaparak hemen bu binaları yapmak durumunda kaldık ve çok şükür bitirdik onu. Daha sonra, bu yapılan yerler mahkeme konusu oldu yani mahkemeye gidildi. Bundan sonra, özellikle 6 Şubat depreminden sonra önümüzde çok büyük bir probleme dönüşeceği için biz bu rezerv alanıyla ilgili yeni bir kanuni süreç başlattık ve geçirdik buradan. Çok şükür onu yaptık da şu anda bunları yapabiliyoruz. Eğer onu yapamamış olsaydık bir de… Şimdi arkadaşlar diyorlar ki “Rastgele yerleri rezerv alanı ilan ediyorsunuz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Bakın, bir şey söyleyeyim: Bu rezer alanlarını rastgele yapamıyoruz çünkü burada esas olan maliyet söz konusu. Biz 600 bin tane konut yapmak zorundayız ve bunu mümkün olduğunca en az maliyetle yapmak zorundayız. Dolayısıyla binaların hemen yapılması gerekiyor.

1) Bu alanların kent merkezinde olmaları gerekiyor. Mesela dediler ki: “Sürgün ediyorsunuz.” Hayır, siz bu rezerv alanı yapmazsanız insanlar başka yere gitmek zorunda kalacaklar çünkü insanların yüzyıllardır şehrin içerisinde yaşadığı yerleri siz eğer yapılaşmaya kapatırsanız bunu beceremezsiniz.

PERİHAN KOCA (Mersin) – Yerinde dönüşüm yapın o zaman.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – 2) Kentin tarihî, sosyokültürel ve ekonomik birikimlerine yakınlığı olmalı bu rezerv alanların.

3) Yıkım ve hasarların çok yoğun olmuş olması gerekiyor ama işin içerisinde bir iki tane bina durmuş olabilir, az hasarlı olabilir, orta hasarlı olabilir.

Neticede eğer onunla ilgili yapılmış bir güçlendirme maliyeti varsa onu da şöyle yapıyoruz: Bakın bir masraf varsa bunun proje bütünlüğü açısından...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Başkanım, bu soruya bir tek cevabım var.

BAŞKAN – Sayın Demir, buyurun, tamamlayın.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Şimdi, bir de rezerv alanlarıyla ilgili mikrobölgeleme etüt çalışmaları sonucunda sağlam zemine yapılmak zorunda, ondan da kimsenin endişesi olmasın. Bir de bu projelerin uygulamaya uygunluğunun olması gerekir diyoruz.

Bir de sizin DEM PARTİ’li milletvekilinin endişelerini gidermek açısından söylüyorum: Şimdi, proje bütünlüğü açısından bu binalar yani güçlendirilmiş binalar eğer korunamayacaksa güçlendirme için yaptığı masraflar yüzünden zarara uğramayacaklar çünkü bir, bu deprem öncesi durumuna göre binaların değerleri var; iki, günümüz piyasa koşullarına göre binaların değerleri olacak. Dolayısıyla günümüz piyasa koşulları içerisinde eğer o binaya herhangi bir masraf yapılmışsa o da göz önünde bulundurulup vatandaşın mağduriyetinin önüne geçilecek.

Teşekkür ederim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Niye masraf ettirdiniz, kamu kaynaklarını niye boşa harcadınız? Yazık değil mi bu ülkenin kaynaklarına?

BAŞKAN – Sayın Günaydın, buyurun.

40.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in Saadet Partisi grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

6 Şubatta çok büyük bir deprem oldu ve gerçekten, 650 bin bağımsız bölüm yıkıldı. Bugün 26 Haziran, üzerinden on altı ay geçmiş. Hatay'da 260 bin bağımsız bölüm yıkıldı ve yapılması gerekiyor, şu ana kadar teslim edilebilen bağımsız bölüm sayısı 10.400. İnsan biraz öz eleştiri yapmaz mı?

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Yıl sonu 200 bin olacak, yıl sonu 200 bin bağımsız konutu teslim edeceğiz. 70 bin konut teslim edildi şu ana kadar.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – İnsan biraz utanmaz mı? "Bir yıl içerisinde tamamını teslim edeceğim." denildikten sonra, on altı ay geçtikten sonra yüzde 4'ü teslim edilebilmiş; insanların yüzde 95'i konteynerlerde yaşıyor; insan biraz utanmaz mı? (CHP sıralarından alkışlar) İlave bir şey söyleyeceğim: On altı ay geçmiş, rezerv alanı ilan edeceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Bir ay içerisinde, bir buçuk ay içerisinde bunları yaparsınız, kent halkıyla da paylaşımcı bir şekilde yaparsınız, herkes ona göre işine bakar. Adama demişsiniz ki: "Sen az hasarlı evini güçlendirebilirsin." Adam az hasarlı evini güçlendirmiş, şimdi diyorsun ki: "Orayı rezerv alanı ilan ettim, oradan çık." Sonra, bu iftiralar nereye kadar varacak? Biz kentsel dönüşüme karşı çıkmışız da yapamamışlar! Belirttiği -beyefendi biliyor mu, bilmiyorum- Emek Mahallesi, Aksaray Mahallesi Antakya sınırları içerisinde. Antakya AKP’li bir belediye ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının başında da AKP’li bir Bakan var. Hepimiz biliyoruz ki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı resen yetki kullanarak kentsel dönüşümde her şeyi yapıyor. Belediye senin, Bakanlık senin; iftira da senin! Yeter be kardeşim! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Çalışkan, buyurun.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) – Teşekkür ediyorum.

Başkanım, Mustafa Demir Başkanımız değerli bir…

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Yaptığın nümayişler ortada, Allah aşkına yapmayın şunu ya!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Beyefendi, bir insan demokratik olarak reaksiyon gösterebilir. Sen hangisini demokratik reaksiyon nedeniyle yapmadın bugüne kadar öyle mi? Ben nümayiş yaptım da sen vazgeçtin öyle mi yani?

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – İnsanların ölümüne sebep oldunuz, insanların ölümüne. Orada Bakanımızı yuhaladınız ve oradan gönderdiniz. Yapmayın Allah aşkına!

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Kentsel dönüşümü mahkemeye kim götürdü, kentsel dönüşümü orada mahkemeye kim götürdü?

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri…

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Mahkemeye götürürüm, hukuk var. Eğer ben haksızsam mahkeme bana “Hayır.” der. Mahkemeye götürmekle mi ben haksız oluyorum?

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Yaptığınız yanlış, yanlış.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Tabii, tabii! Zeytinyağı gibisiniz, zeytinyağı gibi üste çıkıyorsunuz.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Yahu, siz bu kafayla Mecliste otuyorsunuz, öyle mi yani?

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Yapmayın ya, yapmayın, yapmayın!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Bu kafayla Mecliste mi otuyorsun sen ya?

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – O kentsel dönüşüme engel olarak binlerce insanın ölümüne sebep oldunuz, binlerce insanın ölümüne siz sebep oldunuz orada. Yapmayın. Algı oluşturuyorsunuz.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Sen yargıya başvurma hakkını anormal bir şey görüyorsun öyle mi? Sonra gözlükleri, kravatı takıp orada oturuyorsun öyle mi? Yazık ya, vallahi yazık ya! İnsan biraz eğitir kendini be!

BAŞKAN – Sayın Günaydın, Sayın Çalışkan’a söz verdim.

Buyurun Sayın Çalışkan.

41.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in Saadet Partisi grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Keşke Hatay veya deprem bölgesinden bir milletvekili söz alsaydı da meselelere daha vâkıf olsaydı. Değerli Mustafa Bey Başkanımız “Emek Mahallesi’ndeki yıkıma engel oldunuz.” dedi ama zannediyorum, konuyla ilgili yeterli bilgi almamış. O kentsel dönüşümün iptalinin başka bir sebebi var ama burada açıklamam uygun olmaz. Bizim meselemiz de zaten burada mağduriyetlerin giderilmesi. Binalar yıkılacak ama karşılığında ne kadar ücret ödeneceği belli değil, yeni tapu sahiplerinin ne kadar ücret alacağı henüz belli değil. Hak sahibinin vefatı hâlinde mirasçılarına geçip geçmeyeceği hususunda belirsizlikler var.

Söylemek istediğimiz şu: Rezerv hadisesi bütünüyle yanlış bir şey değil, mesele haklıyken haksız duruma düşebilmek. Bu konudaki kapalılığın giderilmesi, mağduriyetin giderilmesi, insanların ikna edilmesi lazım.

Teşekkür ederim.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- İYİ Parti Grubunun, Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın ve 19 milletvekili tarafından, uyuşturucu madde kullanımının sebeplerinin araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 29/1/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Haziran 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – İYİ Parti Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.

26/6/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 26/6/2024 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 Mehmet Satuk Buğra Kavuncu

 İstanbul

 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın ve 19 milletvekili tarafından uyuşturucu madde kullanımının sebeplerinin araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 29/1/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 26/6/2024 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın.

Buyurun Sayın Aydın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AYDIN (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına uyuşturucu madde kullanımının sebeplerinin araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğum araştırma önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Günümüzde ülkemizi, hatta dünyamızı saran en büyük tehlike uyuşturucudur. Bu nedenle, 26 Haziran Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü'nde dikkatinizi bu konuya çekmek istiyorum. Gençleri zararlı alışkanlıklardan koruyabilmek veya kurtarabilmek için başta aileler olmak üzere İçişleri Bakanlığına, Adalet Bakanlığına, Millî Eğitim Bakanlığına ve Sağlık Bakanlığına önemli görevler düşmektedir. İçişleri Bakanlığı olarak son on yılda uyuşturucu kullanıcılarının kaçına işlem yapılmıştır? Adalet Bakanlığı olarak son on yılda uyuşturucu kullanmak suçundan kaç kişi ceza almıştır? Son on yılda kaç kişiye denetim uygulanmıştır? Bu sorulara cevap vermek zorundasınız. Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Uyuşturucu Raporu'na göre 2022 yılında Türk Ceza Kanunu'nun 191'inci maddesi uyarınca 246.237 kişinin uyuşturucu suçlarına karıştığı görülmektedir. Aynı raporda, 2022 yılında 109.021 kişinin denetim uygulamasına tabi tutulduğu bildirilmiştir. Geriye kalan 137.216 kişinin akıbeti ne olmuştur? Doğrusu merak ediyorum, bu kişiler ceza almış mıdır, denetim uygulamasına tabi tutulmuş mudur? Unutulmamalıdır ki uyuşturucu madde, kullananlara esaret, ailelerine felaket, çevresindekilere ise eziyet etmektedir.

Kıymetli milletvekilleri, Türk Ceza Kanunu'nun 191'inci maddesine göre, uyuşturucu kullanmak, kullanmak için bulundurmak, kabul etmek, taşımak veya satın almak suç teşkil etmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi 2014 yılında bu maddede değişiklik yapılmasını neden uygun görmüştür? 2014 yılına kadar bir kişi Türk Ceza Kanunu’nun 191'inci maddesi uyarınca suç işlerse cumhuriyet savcılarımız tarafından değerlendirilerek hakkında iddianame düzenlenir ve ardından hâkim karşısına çıkarılırdı fakat sistem o günden bugüne değiştirildi. İşte, film tam da bu noktada kopmaktadır. Uyuşturucu kullanımı suçuyla ilgili 191'inci maddedeki değişiklikle, kişiler hakkında kamu davası açılmadan denetim uygulamasına tabi tutulmasını, yargılama ve karşılığında bir ceza almadan serbest kalmasını sağlamaktadır. Denetim uygulamaları da bu suçun ortadan kaldırılması için yeterli olmamaktadır. Dolayısıyla, 191'inci maddenin yeniden düzenlenmesi, uyuşturucu kullanımı noktasında caydırıcı bir hâle getirilmesi vazgeçilmez bir gerçektir. Uyuşturucu kullanımının cezalandırılması gerektiğini vurgulamakla birlikte, uyuşturucu ticareti suçu açısından asıl uyuşturucu tedarikçilerinin ve baronlarının üzerine gerektiği kadar gidilmediğini de dikkatlerinize sunmak istiyorum. 2014 yılında 191'inci madde üzerinde yapılan çalışmanın 17-25 Aralık sürecinden önce başlatıldığı ve FETÖ mensuplarının bu sistemde parmak izlerinin olduğu aşikârdır.

Sayın milletvekilleri, uyuşturucu kullananları görüp polise ihbar eden duyarlı vatandaş suçluların yakalandığını görmekte fakat iki üç saat sonra ise serbest bırakıldığına şahit olmaktadır. Bu durum vatandaşın devlete olan güvenine balta vurmaktadır. Kötü niyetli kişiler daha önce hiç uyuşturucu kullanmamış ama tereddüt eden arkadaşını “Ben yakalandım, hiçbir şey olmuyor.” şeklinde madde kullanımına teşvik edebilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

YAVUZ AYDIN (Devamla) – Sağ olun Sayın Başkanım.

İYİ Parti olarak önceliğimiz gençlerimizin bu bataklığa düşmesine engel olmaktır. Bununla birlikte, kullanıcıların bu illetten kurtulması, ailelerin yaşamakta olduğu bu zorlu süreci hep birlikte göğüs gererek atlatacağımızı belirtmek istiyorum.

Bu sebeple, Meclisteki tüm siyasi parti gruplarından önergemize destek olmalarını diliyor, Genel Kurulu ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Saadet Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ.

Buyurun Sayın Özdağ. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Partinin grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çarpıcı bir bilgiyle başlamak istiyorum. 10 Mayıs 2024 tarihi itibarıyla ülkemizdeki tutuklu ve hükümlülerin suç kategorisine göre sayıları: Hırsızlık suçundan hükümlü sayısı 80.206, tutuklu sayısı ise 2.250’dir. Hırsızlık suçundan dolayı hükümlü sayısının oldukça fazlalığına nazaran tutuklu sayısı azdır. Kasten yaralama suçundan hükümlü sayısı 47.727, tutuklu sayısı ise 2.806’dır. Kasten öldürme suçundan hükümlü sayısı 28.941, tutuklu sayısı ise 6.547’dir. Dolandırıcılık suçundan hükümlü sayısı 18 bin, tutuklu sayısı ise 2.060. Çocuğa cinsel istismar suçundan hükümlü sayısı 12 bin, tutuklu sayısı ise 1.764. FETÖ 10.608 hükümlü, 2.975 tutuklu; toplam 13.500 kişi. PKK terör örgütü 4.382 hükümlü, 1.444 tutuklu; toplam 5.776 kişi. Dinle ilişkilendirilmiş sair terör örgütleri 445 hükümlü, 663 tutuklu; toplam 1.108 kişi. Buraya dikkat buyurun lütfen sayın milletvekilleri, uyuşturucu madde suçlarından ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü sayısı 106 bin kişi, tutuklu sayısı ise 19.483. Bu sayılar bize ne anlatıyor biliyor musunuz? Ülkemizin hızla uyuşturulduğunu anlatıyor. Okullarda uyuşturucu kullanımı 10 ile 12 yaş sınırına dayanmış vaziyette. "Şu kadar operasyon yaptık. Bu kadar torbacı yakaladık." Bataklık büyüdükçe büyüyor ama muhteremler sinek avlamakla meşguller. Eskiden "Amerikan ve Batı gençliği uyuşturucu bataklığında debeleniyor." derdik; şimdi, bizim çocuklarımız maalesef bu illetin pençesindeler. Bakanın biri "Bunların ayaklarını kırın." diye talimatlar veriyordu. Birkaç sene önce de "Türkiye tarihinin en büyük uyuşturucu çetesini yakaladık, şu kadar ton eroin, kokain falan yakaladık." diyordu. Hani nerede bu adamlar? Tek biri bile cezaevinde değil artık. Türkiye 193 ülke arasında 12'nci sırada uyuşturucu kullanımında ve Uluslararası Örgütlü Suçlara Karşı Küresel Girişim Raporu'na göre de burada mafya, suç örgütleri, devlet görevlileri, yabancı suç aktörleri kategorilerinde karnesini çıkarmış, devlet görevlilerinin suç örgütleriyle ilişkilerinde Afganistan, Suriye, İran, Kongo, Venezuela, Mozambik, Güney Sudan, Libya, Rusya, Azerbaycan gibi ülkelerle aynı kategorideyiz. Ülkemiz, uyuşturucu madde konusunda son zamanlarda hızla pazar ülke hâline geliyor yani bir transit ülkeydi geçmişte, şimdi ise pazar ülkesi hâline dönüştürülmeye başlandı. Türkiye’de, yakın zamanda, elektronik sigara şeklinde tüketilen sentetik esrar hâlâ en çok yakalanan uyuşturucu, ucuz ve kolay ulaşılabilir olduğu için.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Bununla birlikte, Türkiye’nin sentetik esrar yakalama sayıları 2001 yılına kadar yüzde 53 oranında düştü; 2001’de yaklaşık 2,2 ton iken 2002’de ise yaklaşık 1 ton oldu; bunları bu şekilde dile getirebilirim.

Bakın, milletvekilleri, Türkiye’de tam tamına 500 bin kişi uyuşturucu müptelasına yakalanmış vaziyette; bu çocukları kurtarmamız lazım. Peki, AMATEM’ler ve ÇAMATEM’ler yeterli mi? Yeterli değil burada. Bunlara ayrılan kaynaklar da oldukça düşük. Baronların sahip olduğu şirketlere kredi ya da vergi aflarıyla aktarılıyor bu paralar ve torbacı yakalamakla milletimiz avutuluyor. Baronlar nerede peki? Madem başarılısınız, çocuklarımız uyuşturucu ve çetelerin eline nasıl düşüyor? Tedavi değil önleyici sağlık hizmetlerine niye ağırlık vermiyorsunuz? Hazine ve hasta garantili işler işinize geldiği için mi? Okulların önlerinde açıktan satılan uyuşturucular gökten zembille mi indiriliyor? Ve bakıyorsunuz “Bu kadar uyuşturucu baronunu yakaladık, bu kadar çeteyi yakaladık.” Kim getirdi bunları? Bunlar UFO’lu değil mi; bunlar uzaylı, aydan geldiler. Ya, sizin iktidarınızda oluştu bunların hepsi. Süleyman Soylu Bakandı, ondan önce Efkan Âlâ Bakandı, ondan önce bir başkası Bakandı; bu Bakanlar döneminde Türkiye’yi uyuşturucu cenneti hâline getirdiniz -tırnak içinde söylüyorum- ve çocuklarımızın da -bugün 500 bin kişiyi kaybettik- tedavi olmaları mümkün değildir.

Lütfen duyarlı olmaya davet ediyorum ve İYİ Parti’nin de grup önerisini destekliyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Nejla Demir.

Buyurun Sayın Demir. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA NEJLA DEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce Kürt halkının canına ve malına kasteden ihmaller sonucunda çıkan yangında hayatını kaybeden yurttaşlarımıza, insanlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyorum.

Bu yılki Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü’nü de maalesef, ülkede uyuşturucu madde kullanımının her zamankinden daha fazla arttığı, gençler başta olmak üzere, tüm toplumu tehdit ettiği bir süreçte karşılıyoruz. Tabii, tüm dünyada uyuşturucu madde kullanımı ve dağıtımının uluslararası ve ulusal ağlarının giderek genişlediğine dair çok sayıda bilgi kamuoyuna yansımaya devam ediyor. Ancak Türkiye'nin uzun yıllardır bu alanda, özellikle yayılım ve geçiş merkezlerinden biri hâline geldiğini sanırım kimse inkâr etmez. Bunun başlıca nedenlerinden biri de kolluk kuvvetleri içerisinde konumlanmış bazı şahısların bizatihi uyuşturucuyu sektör hâline getirip ve bu sektörün içerisinde bulunuyor olmasıdır. Nitekim, son dönemlerde Türkiye'de medyaya yansıyan birçok olay bu tespiti doğruluyor.

Sayın milletvekilleri, basit bir basın taraması yaptığınızda demokratik tercihlerini partimizden yana kullanan illerde uyuşturucu kullanımının özellikle engellenmediğine ilişkin iddiaları güçlendiren onlarca vakayla karşılaşırsınız. Ağrı’da uyuşturucu karşısında çaresiz kalan bir babayla aramızda geçen bir diyalogdan aslında bahsetmek istiyorum sizlere: “Bir oğlum var.” dedi, ağlayarak şunu söyledi: “Çocuklarımız nasıl oluyor da çok rahat bir şekilde uyuşturucuyu temin edebiliyor, nasıl oluyor da bir şekilde ulaşabiliyor? Uçan kuştan haberi olan devlet nasıl oluyor da çocuklarımıza uyuşturucu satan bu kişileri tespit edemiyor? En çok da isyanımız buna." Yani seçim bölgemizden bize ulaşan aileler mahallelerinde, sokaklarında uyuşturucu satışının artık olağan bir hâl aldığından şikâyet ediyorlar. Güvenlik güçlerinin bu bölgelerde her gün devriye gezmesine rağmen söz konusu duruma tepkisiz kaldıklarını belirtiyorlar. Bildiğiniz gibi Diyarbakır, Bingöl, Batman, Şırnak, Hakkâri gibi kentlerde bir mahalleden diğer mahalleye giderken ve çıkarken dahi kontrol noktaları kuruluyor, arama ve GBT yapılıyor ancak buna rağmen uyuşturucu maddelerinin gözle görülür şekilde dolaşımının ve satışının gerçekleşmesi kabul edilemez bir ihmalkârlığın ve kasıtlı politikaların sonucu olduğunu gözler önüne seriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın.

NEJLA DEMİR (Devamla) – Bir kez daha altını çizerek ifade edecek olursak bölgemizde uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasında, satışında fail konumundaki kişilere uygulanan cezasızlık politikalarıyla ne amaçlandığının farkındayız. Bu kapsamda, kadınlar öncülüğünde bir bütün toplum olarak mücadelemizi büyütüp bu kirli politikaları boşa çıkaracağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Eylem Ertuğ Ertuğrul.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Uyuşturucu dört bir yanımızı sardı, AKP'nin yirmi iki yıllık iktidarları döneminde uyuşturucuyla mücadele konusunda ne kadar samimiyetsiz ve başarısız olduğunu hep beraber görüyoruz. AKP iktidarında uyuşturucu da uyuşturucunun getirdiği sorunlar da giderek arttı. Mecliste defalarca kez “Bu konuyu araştıralım.” dedik ancak her seferinde iktidarın oylarıyla reddedildi. Neden çocuk yaşlara kadar indi? Neden okulların önüne kadar geldi? Siyasi bağlantıları nelerdir? Bu kadar çeşitli uyuşturucuyu ülkeye kim sokuyor, kim ürettiriyor, kim izin veriyor, kim sattırıyor, paralar nereye gidiyor?” Tüm bu soruların ve sorunların temelinde, maalesef, ülkemizin yaşadığı ekonomik ve toplumsal koşullar yer almakta. İktidarınız dönemlerinde bu koşulları değiştirmeye niyetiniz olmadığı gibi, bu koşulları yaratan ana aktörlerden biri oldunuz. Nasıl mı oldunuz? Dün burada Türkiye'de yakalanan uluslararası suç örgütlerinin, uyuşturucu baronlarının ve çetelerin 20,5 metre uzunluğunda listesi paylaşıldı. Evet, bunlar yakalansın; iyi, güzel ancak yakalanan kişi ve madde miktarının artması marifet mi? Hayır, değil. Asıl soru, bunları bu ülkeyi kim getirdi, kim cirit attırdı, kim bunların kolayca ülkeye girmesini sağladı? İşte, bu soruların cevabı doğrudan kendinize dokunacağından araştırmaya ve engellemeye yanaşmadınız, yanaşmıyorsunuz. Çok yakın zamana kadar Genel Merkezinizde büro çalışanı olan bir kişi pudra şekeri skandalıyla gündeme gelmişti. Bu olaydan kısa bir süre sonra da bu kişiye çakarlı araç tahsis edildiğini gördük. Ne âlâ memleket değil mi, ne kadar güzel! Mersin Limanı’nı mesken ettiniz, bir de yakalanan miktarlarla övünüyorsunuz. Acaba, daha yakalanamayan veya yakalanmayan ne kadar miktar var, hangi maddeler var; bunların araştırılması gerekir. Geçtiğimiz günlerde bir hâkimin adli emanetten edindiği uyuşturucu maddelerle diğer yargı mensuplarıyla birlikte parti yaptığını gördük maalesef. Eğer bunu bir yargı mensubu yapabiliyorsa bu iş yargıya bile çoktan sıçramış demektir. Bir başka örneği de Emniyette yaşadık. Daha önce uyuşturucuyla mücadelede başarı nedeniyle ödüllendirilen bir Emniyet mensubu bu sefer uyuşturucu madde kuryeliği yaparken yakalandı yani bu işin yargı ayağını görüyoruz, Emniyet ayağını görüyoruz, bir de suçlularla şüpheli ilişkiler içerisinde olan siyasiler var, iktidarın ilçe başkanları var, madde bulundurduğu için iş yeri mühürlenen iktidarın il genel meclisi adayları var ve uyuşturucu davasında rüşvetten ceza alan eski bir iktidar vekilinin eşi olan savcılar var; gelin de bu işin bu kadrolarla çözüleceğine inanın.

Değerli milletvekilleri, sosyal medyada, her gün kullandığı madde nedeniyle ayakta duramayan gencecik çocukları görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Devamla) - Bu konuda hem uluslararası veriler hem de Emniyet Genel Müdürlüğünün kendi verileri tehlikenin boyutunun ne duruma geldiğini açıkça ortaya koyuyor. 11, 12, hatta 10 yaşında bile madde bağımlılığı nedeniyle hastanelere başvuranlar var ve işin en kötüsü ne biliyor musunuz? Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde, Birleşmiş Milletlerin verilerine göre, uyuşturucu madde nedeniyle en çok ölüm olan ülke biziz, 1’inci sıradayız ve uyuşturucu tacirleri artık zengin ailelere değil, daha ucuz sentetik maddelerle fakir fukaraya da sarmış durumda.

Ülkemizde uyuşturucu madde kullanımındaki tablo bu kadar vahimleşmişken iktidarın bu konuda da başarısız olduğu gün gibi ortadadır. Madde bağımlılığıyla mücadele bir ekip işidir ancak devletin tüm kurumlarının koordineli ve etkin bir şekilde mücadelesiyle aşılabilecek olan bir sorundur. Bu nedenle, bu araştırmanın Meclis çatısı altında açılmasını Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destekliyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Elâzığ Milletvekili Sayın Erol Keleş.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA EROL KELEŞ (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1987 yılında, uyuşturucuyla mücadele konusunda uluslararası alanda eylem ve iş birliğini güçlendirmek için 26 Haziran tarihini yani bugünü Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü olarak kabul etmiştir. Bu önemli gün vesilesiyle devletimizin uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığıyla mücadelesini en üst düzeyde ve kararlı bir şekilde sürdürdüğünü belirtmek isterim. Bu çerçevede, kolluk kuvvetlerimiz gece gündüz demeden çalışmaktadır. Aynı zamanda, uyuşturucunun ülkemize girişinin önlenmesi amacıyla gümrük kapılarımız, sınır kapılarımız teknik donanım, insan gücü kapasitesi ve narkotik dedektör köpek sayısı yönünden güçlendirilmiştir. 81 ilde yaygınlaştırılan Narkotimlerin kurulmasıyla sokak bazlı mücadelede önemli mesafeler katedilmiştir.

Kıymetli milletvekilleri, sağlık boyutunda ise uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele eden bireylerimize destek olmak amacıyla çeşitli tedavi ve rehabilitasyon merkezleri kurulmuştur. Bu merkezlerde bağımlıların yeniden topluma kazandırılması için çalışmalar yürütülmektedir. Sağlık Bakanlığımızın AMATEM ve ÇEMATEM gibi merkezlerde bu süreçleri yakından takip ettiğini ve bağımlı bireylere en iyi hizmeti sunmak için elinden gelen bütün gayreti gösterdiğini görmekteyiz. Ayrıca, bağımlılık tedavisi sonrası sosyal entegrasyon programlarıyla bağımlı bireylerin topluma kazandırılması sağlanmaktadır. Alo 191 Uyuşturucu ile Mücadele Danışma ve Destek Hattı 8 Temmuz 2015 tarihinde hizmete girmiş olup bugüne kadar 681.814 çağrı karşılanmış ve bu çağrılardan 502.286'sına bağımlılıkla ilgili danışmanlık hizmeti verilmiştir. Bağımlılık yapıcı madde kullanan kişinin toplum içinden izole edilmeden tedavi edilmesini sağlamak amacıyla dünyada da yaygın olarak uygulanan hem ayakta hem de yatarak tedavi programları hayata geçirilmiştir. Tedavi sonrası rehabilitasyon programları güçlendirilmiş, bağımlı hastalar için danışmanlık, tedavi, rehabilitasyon ve sosyal uyum süreçlerinin tamamını kapsayacak şekilde bütüncül bir anlayışla Bağımlı Hastalar İçin Rehabilitasyon Modeli (BAHAR) oluşturulmuş, bu modelin ayakta ve yataklı olarak uygulandığı 18 merkez hizmete geçirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, eğitim alanında da önemli adımlar atılmış, okullarımızda ve üniversitelerimizde uyuşturucunun zararları hakkında bilinçlendirme faaliyetleri yürütülmekte ve gençlerimize sağlıklı yaşamın önemi anlatılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN - Buyurun.

EROL KELEŞ (Devamla) – Her yaş grubuna özel modüllerden oluşan Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı hayata geçirilmiş, bu kapsamda 33.389 rehber öğretmene eğitim verilmiştir. Bu kapsamda her yıl yaklaşık 10 milyon öğrenciye, 3 milyon yetişkine eğitim verilmektedir. Devletimizin ve Hükûmetimizin bu konudaki kararlılığı atılan adımlar ve yürütülen çalışmalarla açıkça görülmektedir. Uyuşturucuyla mücadele yalnızca devletin değil, toplumun her kesiminin ortak sorumluluğudur. Bu sorumluluğun bilinciyle hareket eden tüm kurum ve kuruluşlarımıza teşekkür ediyor, hep birlikte gençlerimize sağlıklı bir gelecek inşa etmek için kararlı adımlar atmaya devam edeceğimizi vurgulamak istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.

3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, asgari ücretin yeniden belirlenmesi için yapılacak çalışmaların belirlenmesi amacıyla 26/6/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Haziran 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

26/6/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 26/6/2024 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 Gülüstan Kılıç Koçyiğit

 Kars

 Grup Başkan Vekili

Öneri:

26 Haziran 2024 tarihinde Kars Milletvekili Grup Başkan Vekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Sezai Temelli tarafından verilen, (6029) grup numaralı, asgari ücretin yeniden belirlenmesi için yapılacak çalışmaların belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 26/6/2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Mehmet Zeki İrmez.

Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) – Değerli milletvekilleri, cezaevinde ekranları başında bizleri izleyen tüm siyasi tutsakları selamlıyorum.

Sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim: Öncelikle, Meclisin emekçinin sömürülmesine, emekliye yaşam hakkı tanınmamasına, asgari ücretlinin kuru ekmeğe muhtaç hâle getirilmesine karşı çıkması; yurttaşa karşı, halka karşı sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmektedir.

İktidarın, AKP-MHP ortaklığının toplumu uçuruma sürükleyen bilinçli ekonomi politik tercihlerine, politikalarına ve kararlarına bağlı olarak yaşanan ekonomik sorunlar gün geçtikçe artmakta, yapısal sorunlar dayanılmaz bir hâl almaktadır. Düne kadar "yüksek döviz, düşük TL" diyenler, hani ne oldu bu ekonomi modelinize? Tezgâhınızda argüman tabii ki çok; yarattığınız her toplumsal probleme, sebebi olduğunuz her krize ve felakete yüzünüz kızarmadan bahaneler uydurabiliyorsunuz çünkü ideolojiniz, fikriniz ve zihniniz bu tür dönüşlere güç buluyor, kandırmayla yaşamda tutunabiliyorsunuz. Türkiye'nin sayenizde otoriterleşmede sınır tanımaması, yargının siyasi iktidarın emir eri gibi davranması, vereceği kararlarda iktidarın çıkarlarına göre hizalanması, temel hak ve özgürlüklerin rafa kaldırılması, Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı güvenlik ve savaş politikası sonucu harcamalarda yaşanan devasa artış ülke ekonomisini çökertmiştir. Türkiye ekonomisindeki bu çürüme hâli emekçi halklarımızı büyük bir yoksulluğa ve açlığa mahkûm etmiştir. Emeğiyle, alın teriyle geçinen milyonlarca yurttaş için hayat çok daha zorlu bir hâle gelmiştir. TL pul olmuştur, yok olmuştur. Halkın emeği, vergisi şirketlere peşkeş çekilmiştir. Devletin kasası emekçinin maaşına yapılan zamlarla değil, şirketlere ödenen ücretlerle boşaltılmıştır.

Sayın milletvekilleri, bakınız, 2002 yılında bir asgari ücretli, bir aylık maaşıyla 7 çeyrek altın alabiliyorken bugün bir asgari ücretle ancak 4 çeyrek altın alabilmektedir. 2002'de asgari ücret altında ücret alanların oranı yaklaşık yüzde 25 iken 2024'te bu oran yüzde 50'ye kadar çıkmıştır. AKP'li yıllarda, yirmi iki yılda Türkiye'de asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 40 oranında artış göstermiştir. Mayıs ayında, açlık sınırının 18.969 liraya çıktığı bu süreçte iktidarın haziran ayında asgari ücrete zam yapmaması akılla, vicdanla açıklanabilecek bir durum değildir. Yoksulluk sınırı 61.788 lira olmuştur. Asgari ücretle çalışan milyonlarca emekçi yoksulluk sınırının yaklaşık dörtte 1'i maaşla açlığa mahkûm edilmiştir. Ocak-Mayıs dönemini kapsayan beş ayda asgari ücretli maaşından 3.148 lira kaybetmişken asgari ücretli zamlanmayan, eriyen maaşıyla ev mi geçindirebilecek, kira mı ödeyecek, çocuklarına mı bakacak, tedavi mi olacak, pazara mı gidebilecek, et mi alacak, insan içine mi çıkabilecek? Hayat pahalılığının her geçen gün daha da arttığı, enflasyonun resmî rakamlara göre yaklaşık yüzde 75, bağımsız araştırmacılara göre ise yüzde 120'lere vardığı bir ortamda Sayın Bakana sormak istiyorum: Asgari ücretli ocak ayına kadar zamsız nasıl dayanayabilecek, ailesini nasıl geçindirebilecek, nasıl? Emeğiyle geçinen yurttaşların sürekli artan enflasyona, bu canavara yem edilmesi, asgari ücretin yılda sadece bir kere yapılacak zamla belirlenmesi asla kabul edilemez. AKP-MHP iktidarının sermaye yanlısı ekonomi politik tercihleri sebebiyle enflasyon, işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı, açlık sorunu her geçen gün daha da büyümektedir. Neredeyse her gün iğneden ipliğe gelen zamlar nedeniyle yapılan ücret artışları da anlamını yitirmekte, artan hayat pahalılığı yurttaşların alım gücünü gün geçtikçe daha da düşürmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

MEHMET ZEKİ İRMEZ (Devamla) - Tüm bu gerekçelerle toplumun önemli bir çoğunluğunun hayatını doğrudan etkilediğinden asgari ücretin insan onuruna yaraşır bir oranda belirlenmesi, asgari ücretin Türkiye'de temel ücret olmaktan çıkarılması için Mecliste bir araştırma komisyonu kurulması elzemdir, gerekliliktir, zorunluluktur. Hepinizi komisyonun kurulması oylamasında oy verirken bu hakikatlere uygun, onurluca davranmaya çağırıyorum.

Teşekkürler.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Derici.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün yaptığı “Normalleşmesi gereken muhalefettir.” açıklamasına ilişkin açıklaması

SÜREYYA ÖNEŞ DERİCİ (Muğla) - Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün “Normalleşmesi gereken muhalefettir.” açıklamaları uzun zamandır toplumdan kopuk olan AKP'nin artık siyasi analiz yeteneğini kaybettiğini de ortaya koymaktadır. Asgari ücrete zam yapmayacağız, emekli, işçi, çiftçi, öğretmen, doktor, esnaf umurumuzda değil, depremzedenin çektiği sıkıntıyla ilgilenmiyoruz çünkü kendi saltanatımızla meşgulüz dediğiniz her gün, milletin bekasının temeli olarak ittifakınızı gösterdiğiniz her gün bu ülkeyi yönetemediğinizi ispat ediyorsunuz. Bu milletin bir tek beka sorunu vardır, o da Cumhur İttifakı’dır ve bu beka sorunu ilk seçimde Türk milletinin oylarıyla, aklıyla dalga geçtiğiniz milletin oylarıyla tarihin tozlu sayfalarına elbet gönderilecektir.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, asgari ücretin yeniden belirlenmesi için yapılacak çalışmaların belirlenmesi amacıyla 26/6/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Haziran 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Saadet Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Bilici.

Buyurun Sayın Bilici. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MUSTAFA BİLİCİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DEM PARTİ önerisi üzerine Gelecek-Saadet Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, ülkemizin uzun bir süredir içinde bulunduğu enflasyon ve hayat pahalılığı ortamı hız kesmeden devam etmektedir. TÜRK-İŞ verilerine göre Mayıs 2024 açlık sınırı 18.969 liraya ulaşarak her geçen ay rekor tazelemektedir. Özellikle asgari ücretin 17.002 lira olduğu göz önüne alındığında asgari ücretin üzerinde seyreden bir açlık sınırıyla karşılaşılmaktadır. İnsanlarımız uzun yıllardır görmedikleri bir yoksulluk ortamına mahkûm bırakılmışlardır. İktidar, çocuklarımızın bu yoksulluk ortamında dünyaya gelmesine engel olamazken gençlerimizi, çalışanlarımızı ve emeklilerimizi gördüğünden geri bırakmıştır. Temmuz ayında emeklilerimize ve asgari ücretle çalışan vatandaşlarımıza açlık sınırının üstünde bir güncelleme zammı yapılmalıdır.

"Enflasyonla mücadele" adı altında yıllardır piyasayı tarumar eden fakat herhangi bir pozitif sonuç alamayan iktidar Arjantin, Suriye ve Lübnan'dan sonra dünya enflasyon sıralamasında 4’üncü sıradadır. Yıllardır "Enflasyonla mücadele ediyoruz." diyerek kendilerine özgü ekonomik yaklaşımlarla bu soruna çözüm arayanlar, bugün isimlerini dahi zor telaffuz ettiğimiz Zimbabve’den, Kongo'dan, Myanmar'dan, Malavi'den daha yüksek enflasyon rakamlarına ulaşmayı başarmışlardır. Enflasyonun çözümünü vatandaşın aşında, asgari ücretlinin, emeklinin maaşında, ev sahiplerinin evinde arayanlar bu tutumlarından vazgeçmelidirler. Milletin cebinden değil, itibarınızdan tasarruf etmelisiniz. Millet sizin irrasyonel politikalarınız yüzünden porsiyonlarını küçültmeyecek. Eğer birisi porsiyonlarını küçültecek ise bu da siz olmalısınız. Vatandaşlarımızı son yıllarda tasarruf uzmanına dönüştürenler, kamu harcamalarından, huzur haklarından, kıymetli ihalelerden tasarruf edecek, etmek zorunda çünkü vatandaşlarımızın tasarruf edecek gücü kalmadı. İnsanlarımız bu sene kurban dahi kesemedi. Vatandaş dinî vecibesinden tasarruf edecek fakat siz itibardan tasarruf etmeyeceksiniz. Bu, hak mıdır; bu, nasıl bir anlayıştır, nasıl bir adalettir?

Ülkemizin gelir dağılımı istatistiklerinde en üst kesim ile alt kesim arasındaki uçurum her geçen yıl artmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

MUSTAFA BİLİCİ (Devamla) – Türkiye gelir dağılımı eşitsizliğinde Avrupa'da ne yazık ki ilk sıradadır. İşçinin, emeklinin millî gelirden aldığı pay her yıl azalırken belli bir kesimin aldığı pay artmaktadır. En yüksek gelire sahip yüzde 20'lik kesim toplam gelirin yarısını alırken kalan yüzde 80'lik kesim diğer yarısını almaktadır. Huzurlu toplum, gelir eşitsizliğinin en az olduğu toplumdur; huzurlu toplum, enflasyonun düşük seyrettiği toplumdur; huzurlu toplum, adaletle yönetilen toplumdur.

Bu huzursuzluk ortamı içerisinde huzur dolu günlere yeniden dönmeyi temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Hüsmen Kırkpınar.

Buyurunuz Sayın Kırkpınar. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan grup önerisi üzerine partim adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Emekli sayısıyla ilgili hep söylenen bir ifade vardır: “16 milyon.” Oysa 8 milyonu SGK, 1 milyon civarı BAĞ-KUR, 1,5 milyondan biraz fazla Emekli Sandığı olmak üzere toplam 11 milyon civarında emekli vardır. Geriye kalan 4,5 milyon ise dul ve yetim aylığı, malul aylığı, sürekli iş görmezlik aylığı alan kişilerdir. İktidar geldiği gün yani 2002’de en düşük emekli maaşıyla 8 çeyrek altın alınırken bugün şimdi 10 bin lirayla 2,5 çeyrek altın dahi alınamıyor.

Asgari ücret konusuna geldiğimizde, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 4 civarında olan asgari ücret kapsamı ülkemizde yüzde 50 civarındadır. Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde en düşük asgari ücrete sahip 5’inci ülke konumunda yer alıyor. 2013'te Avrupa'da, Türkiye'den düşük asgari ücretli 14 ülke varken 2023 yılı sonunda sadece 4 ülke var. Asgari ücret yasal olarak ödenebilecek en düşük ücret olması gerekirken 2024 yılı itibarıyla asgari ücret altında ücret alanların oranı yüzde 40’tır.

Değerli milletvekilleri, dünya genelinde gerileyen gıda fiyatları Türkiye'de aralıksız olarak artıyor. Gıda fiyatlarında on iki aylık dönemde toplamda yüzde 99,9 oranında artış gerçekleşti. On iki aylık dönemde oranlar, ekmek, pirinç, un, bulgur, makarna fiyatlarında yüzde 57,6 iken et ve balık fiyatlarında yüzde 109 olmuştur. Süt, süt ürünleri ve yumurta fiyatları yüzde 56,8 artmıştır. Yağ fiyatları ise yüzde 82,4 artmıştır. Vergiler konusuna baktığımızda, Anayasa’mızda “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Bu hükümden hareketle, herkesten mali gücüne göre vergi alınması, dar gelirliden vergi alınmaması, emekten ziyade sermayeden daha fazla vergi alınması, gelir vergileri üzerinden artan oranlı tarife uygulanması gibi ilkelerin göz önüne alınması gerekir. Hep söylediğimiz “vergiyi tabana yaymak”tan kastımız, kayıt dışılığın önlenmesi, vergi adaletinin sağlanması, vergi politikalarında ülke ekonomisinin gelişmesi yönünde adımlar atılması, teşvik politikasının adil olması, vergi bilincinin artırılmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

HÜSMEN KIRKPINAR (Devamla) – İşsizlik oranına baktığınızda, 2019'da işsizlik oranı yüzde 13,7 iken 2023'te yüzde 9,4'e düştüğü ifade ediliyor. İşsizlik oranı hesabını nasıl yapıyorsunuz, gerçekten merak ediyoruz. İş aramaktan vazgeçen milyonları yok saydığınız belli.

Değerli milletvekilleri, bu akşam saat 22.00'de, 11 aslanımız sahaya çıkacak ve Avrupa Futbol Şampiyonası'ndaki gruptaki son maçını oynayacaktır. Cenab-ı Allah ayaklarını taşa değdirmesin, kafa vursun, gol olsun; ayakla atsın, gol olsun diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, yaşasın Türkiye diyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ali Öztunç.

Buyurun Sayın Öztunç. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Vekilimizin dediği gibi, vurdukları gol olsun; emekli de son seçimde vurmuştu, gol oldu, AK PARTİ’yi aşağı çekti, gayet de güzel oldu.

Değerli vekiller, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Kendisini ekonomist zanneden Sayın Cumhurbaşkanının uyguladığı yanlış ekonomi politikaları Türkiye'de ciddi bir ekonomik krize sebep oldu. Yaşanan bu krizden en fazla etkilenen ise maalesef emekliler oldu. Emekliler ilk kez, cumhuriyet tarihinde ilk kez bu kadar garipler, bu kadar perişanlık yaşıyorlar, bu kadar sefalet yaşıyorlar. Emekli garip, emekli mahzun, emeklinin başı önüne eğilmiş durumda saygıdeğer AK PARTİ milletvekilleri. Emekli… Bir âdetti, bir gelenekti; bayramdan önce, Kurban Bayramı’ndan önce emekliye maaşı verilirdi, emekli de giderdi o maaşıyla kurbanını alırdı, dinî vecibelerini yerine getirirdi. Yine, sizin döneminizde emekliye Kurban Bayramı’ndan önce maaş vermediniz, onu çok gördünüz. Gerçi, verseniz de fark etmezdi, üç kuruş, beş kuruş para veriyorsunuz zaten, değil kurban almak, emekli o parayla gidip birkaç kilo et dahi maalesef alamaz hâle geldi. Emekliyi emekler hâle getirdiniz, emekli AK PARTİ yüzünden emekler vaziyette. Bakın, Türkiye bu yılın ilk dört ayında 6,8 milyar dolar dış faiz ödemiş. 2023 yılında 18 milyar dolar -muhtemelen 24 olacak bu yıl sonuna kadar- ve 2003'ten bugüne kadar yirmi yılda da 234 milyar dolar faize para ödemiş. Faize bu kadar para ödeyen bir hükûmet emekli maaşına zam yapabilir mi? Yapamaz. 5'li çeteye vergi affı yapan, AKP'nin yandaş iş adamlarına, müteahhitlere hortumlatan, milletin parasını çarçur eden, kendi yandaşlarına milletin parasını aktaran hükûmet emekliye maaş zammı yapamaz. Saraylarda oturup bir eli yağda bir eli balda olanlar, yüzlerce korumayla gezenler, milyon liralık arabalara binenler emeklinin maaşına zam yapamazlar. Devletin, milletin fabrikalarını, ırmaklarını, denizlerini, sahilleri, dağı taşı, madenleri satanlar, çarçur edenler, sonra çıkıp “vergi” adı altında milletin cebine göz diken vicdansızlar bu milletin emeklisine maalesef zam yapamazlar, maaşını artıramazlar. (CHP sıralarından alkışlar) Yaşlılık aylığı alan emeklilerin yüzde 60'ı ya ikinci bir işte çalışıyor ya da ikinci bir iş arıyor. Bakın, bu ayıp size yeter! Emeklinin yüzde 60'ı ya ikinci bir işte çalışıyor ya da ikinci bir iş arıyor yani 2 milyon emekli şu anda resmî kayıtlara göre ikinci bir işte çalışıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Peki, emeklilik sistemi nasıl? Yıllarca "SGK batırıldı, şu oldu, bu oldu." diye üfürdünüz durdunuz, üfürdünüz durdunuz. SGK hiç olmadığı kadar, yine, cumhuriyet tarihindeki en yüksek açığı bu yıl veriyor, sizin dönemizde veriyor. Emeklilik sisteminde Türkiye 4'üncü sırada. Nerede biliyor musunuz? Başarısızlıkta, kötü yönetimde. Bir, Hindistan; iki, Filipinler; üç, Arjantin; dört, Türkiye. Türkiye'nin emeklilik sistemini, SGK'yi getirdiğiniz hâliniz bu işte sizin. Siz bu ülkenin emeklisine, işçisine, emekçisine, öğrencisine, memuruna maalesef ve maalesef hiçbir şey vermiyorsunuz. Siz daha çok cukka, müteahhit, AK PARTİ'nin yandaşı, "Yahu, malı nasıl götürürüz?" hesabında olanlara akıttıkça akıtıyorsunuz, verdikçe veriyorsunuz ama herkesin bir hesabı var, Allah'ın da bir hesabı var, seçmenin de bir hesabı var. Seçmen 31 Martta size güzel bir tokat attı. İnşallah, 2028'de en geç sizi yollayacak.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ETHEM TAŞ (Antalya) – İktidarı rüyanızda göremezsiniz. Yirmi üç yıldır göremediniz iktidarı, hayalinizde göremediniz.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – İktidarı hayal ediyorsunuz, hayal etmek de güzel sizin için.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Nilgün Ök.

Buyurun Sayın Ök. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NİLGÜN ÖK (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ olarak iktidara geldiğimiz günden beri toplumumuzun her kesimine dokunacak, her kesiminin refahını artıracak, hayatını kolaylaştıracak, insan odaklı, devrim niteliğinde adımlar attık. Öyle ki bu adımlar kolay zamanlarda atılmadı. Bir ülke düşünün, dört bir tarafı ateş çemberi, içinde ise, içeride ise milletin kanını ve kaynaklarını emen, yok eden bölücü bir terör belası.

DEM PARTİ grup önerisinde "Türkiye'de başta enflasyon olmak üzere işsizlik, borçluluk gibi sorunlar gün geçtikçe büyümekte, güvenlik ve savaş harcamalarında harcanan devasa artış ülke ekonomisini çökertmekte." denilmektedir. Biz geçtiğimiz yirmi iki yıllık süreçte hem terör ve darbelerle mücadele ettik hem de sağlıktan ulaşıma, eğitimden çalışma hayatına, savunma sanayisinden ekonomiye kadar her alanda reformları hayata geçirdik. Sadece savunma sanayisinde yüzde 20 olan yerli ve millîleşme oranımızı bugün yüzde 80'lere ulaştırdık, üstelik ihracatçı bir ülke konumuna geldik. Dünyada kendi helikopterini üretebilen 6 ülke, İHA ve SİHA’sını üreten ilk 4 ülke arasındayız bununla da gurur duyuyoruz.

Geçtiğimiz süreçte salgın, savaşlar, küresel krizler gibi sebeplerle tekrar nükseden enflasyon sorununun yol açtığı sıkıntıların farkındayız, bundan da özellikle ücretli kesimdeki vatandaşlarımızın daha yoğun etkilendiğini de biliyoruz. Hayat pahalılığı başta olmak üzere ekonomik dengeleri yeniden düzenlemek için güçlü bir ekonomik program uyguluyoruz. Bu konuda tavrımız popülist, palyatif tedbirlerle günü kurtarmak yerine enflasyonu düşürecek kalıcı refah artışını sağlamaktır. Hatta 31 Mart seçimlerinde dahi, yaşadığımız baskılara rağmen, milletimizin ve gelecek nesillerin refahına bedel ödetecek popülist adımlardan uzak durduk. Enflasyonla mücadele ederken bir yandan da büyümeyi ve istihdamı sürdürme çabasındayız. Nisan 2024 sonu itibarıyla istihdamımız 32.266’ya ulaştı, işsizlik oranı ise yüzde 8,5’lara gerilemiştir. Uyguladığımız program sayesinde cari açık ve bütçe açığında önemli düşüşler sağlandı.

Biliyorsunuz, 2023 yılında cari açığın millî gelire oranı yüzde 4 civarındaydı, bu yıl herhangi bir olumsuzluk olmazsa yüzde 2,5 civarında gerçekleşecek. Biliyorsunuz, deprem bütçede çok büyük bir açık oluşturdu. 2023 yılı bütçe açığını orta vadeli programda yüzde 6,4 olarak öngörmüştük fakat uyguladığımız politikalarla birlikte yüzde 5,2 olarak gerçekleşti. Depremi düştüğümüz zaman bu oran yüzde 1,6 civarında, bu da çok önemli bir performanstır. Yine, 2024 yılı için orta vadeli programda depremin yükünden dolayı yüzde 6,4 bütçe açığı öngörmekteyiz ancak son dönemlerde almış olduğumuz sıkı harcama kontrolleri gibi tedbirlerle, öyle görünüyor ki bu yıl da belirlediğimiz hedefin altında bir gerçekleşmeyi sağlayacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – CDS verilerine baktığımız zaman da 700 puanlardan 200 puanlara geriledik, bu gelişme de Türkiye'nin daha güven veren bir finansal ortama sahip olduğunun en güçlü göstergesidir.

Sonuç olarak, enflasyonu kontrol altına almak için gerekli tüm araçları kullanıyoruz. Şimdi dezenflasyon sürecindeyiz, yıl sonu enflasyonunu yüzde 38 olarak öngörmekteyiz. Milletimiz bize inansın, geçmişte nasıl çözdüysek bugün de çözeceğiz; milletimizin refahını tesis etmek için, tekrar fiyat istikrarını sağlamak için önemli adımlar atacağız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Sayın Dinçer, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

43.- Ankara Milletvekili Semra Dinçer’in, Ankara’nın Kalecik ilçesine gelen mevsimlik tarım işçilerinin hâlen elektriğe ulaşamadığına ilişkin açıklaması

SEMRA DİNÇER (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkemizde her yaz aileleriyle birlikte göç eden mevsimlik tarım işçileri çalıştıkları yerlerde barınma, beslenme, güvenlik, sağlık, ulaşım gibi birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Mevsimlik Tarım İşçileri Genelgesi’ne göre, geçici barınma alanlarına yerleştirilen tarım işçilerinin su, elektrik gibi altyapı hizmetlerinin sağlanması gerekmektedir ancak Ankara'nın Kalecik ilçesine gelen tarım işçileri bu en temel şartlardan mahrum bırakılmıştır. Kalecik’teki tarım işçileri yerleştikleri alanda Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından su hattı çekilmesine rağmen hâlen elektriğe ulaşamamaktadır. Mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklar nedeniyle zor şartlarda çalışan tarım işçilerinin şu anda en temel ihtiyacı elektriktir. Tarım işçileri temel gıda ürünlerini hatta çocuklarının mamalarını dahi saklayacak şartlardan mahrumdur. Buradan ilgililere sesleniyorum: Kalecik’teki tarım işçilerinin elektrik hatlarının bir an önce çekilmesini diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Meriç, buyur kardeşim.

44.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, Gaziantep'in Nurdağı ilçesi Künesler mezrasında 270 dönüm orman alanının 6 Şubat depremlerinin ardından torba yasayla imara açıldığına ilişkin açıklaması

MELİH MERİÇ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Gaziantep'in Nurdağı ilçesinde Künesler mezrasında 270 dönüm orman alanı 6 Şubat depremlerinin ardından torba yasayla imara açıldı. Orman arazisine Künesler mezrasına 1 kilometre mesafede bulunan ve depremde hasar gören Hisar köyü için konut yapılmasına karar verildi. Bu girişim ekosistemimize, su kaynaklarımıza ve biyolojik çeşitliliğe geri dönülmez zarar vermektedir. Ormanlarımız iklim değişikliğiyle mücadelede hayati bir rol oynamakta ve yerel halkın geçim kaynağını oluşturmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ormanlık alanlar korunurken bizde durum tam tersidir. Ormanlarımızı korumak ve sürdürülebilir kalkınma modellerine yönelmemiz gerekiyor.

Yetkililere buradan çağrıda bulunuyorum: Köylerimiz can damarları olan ormanlarının yok olmamasını istiyor, lütfen bu sese kulak veriniz.

Çok teşekkür ediyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- CHP Grubunun, Muğla Milletvekili Gizem Özcan ve arkadaşları tarafından, üniversitelerin bilimsel ve kurumsal özerkliğinde yaratılan tahribatın tespit edilmesi ve kurumsal özerkliğini güçlendirmek amacıyla 14/6/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Haziran 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutuyorum:

26/6/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 26/6/2024 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 Gökhan Günaydın

 İstanbul

 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Muğla Milletvekili Gizem Özcan ve arkadaşları tarafından üniversitelerin bilimsel ve kurumsal özerkliğinde yaratılan tahribatın tespit edilmesi ve kurumsal özerkliğini güçlendirmek amacıyla 14/6/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (654 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 26/6/2024 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Suat Özçağdaş.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan değerli milletvekilleri, üniversitelerin kurumsal özerkliğinde yaratılan tahribatların araştırılması üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına verilmiş olan önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Kocaeli'de öldürülen Müdür Yardımcımız, Mahir Çoğaç Öğretmenimize Allah'tan rahmet diliyorum. Kederli ailesine ve tüm eğitim camiamıza da yine başsağlığı diliyorum.

Son dönemlerde burada da Türkiye'nin dört bir yanında da eğitimde şiddetle ilgili çok konuştuk. Bu konular maalesef iktidarın ilgi alanına girmediği için müdürlerimizi, müdür yardımcılarımızı kaybediyoruz, öğretmenlerimizin şiddete maruz kalmasını engelleyemiyoruz. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun, muhtemelen biraz da bu olayın etkisiyle, bugün itibarıyla Meclise getirildiğini görüyoruz. Bu şiddet konusunun ayrı bir ceza kanununda düzenlenmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Ancak Millî Eğitim Bakanımız velilere, öğrencilere, eğitimin diğer paydaşlarına sürekli görev vermekle birlikte kendisinin sorumlu olduğu alanlarda bir sorumluluk aldığını görmüyoruz. Benzer bir şekilde “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nde de hiçbir eleştiriyi ciddiye almadan yoluna devam ettiğini görüyoruz. Bunu hep beraber Meclis olarak konuşacağız.

Yine, Anayasa Mahkemesi bu önergenin konusu olan yükseköğretimle ilgili konularda 10 Mayıs 2018 tarihli 703 sayılı Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 135'inci maddesiyle 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nda yapılan değişikliklerin -yine CHP'nin başvurusu üzerine altı yıl sonra aldığı kararla- KHK'yle düzenlenemeyeceğini belirterek bu konuda yasal düzenleme yapılması için bir yıl süre verdi.

Değerli vekillerimiz, burada iki tane konu var: Birincisi, Üniversitelerarası Kurul tarafından belirlenen 7 üyenin benzer bir şekilde… Biliyorsunuz, 21 üye seçiliyor YÖK Yasası’na göre YÖK yönetimine, bunun 7’si Cumhurbaşkanı tarafından, 7’si Bakanlar Kurulu tarafından, 7’si de ÜAK tarafından seçiliyor ve eğer ÜAK’ın seçmiş oldukları Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmazsa ve on beş gün içinde yenilenmezse bu da Cumhurbaşkanlığı tarafından yönetiliyor. Yani aslında 21 kişinin tamamı bir tek kişi tarafından seçiliyor, Anayasa Mahkemesi buna “Dur!” dedi.

İkincisi, rektör atamalarının kararnameyle düzenlenemeyeceğini, bu kararnameyle yapılamayacak bir iş olduğunu Anayasa Mahkemesi çok gecikmiş bir şekilde de olsa altı yıl sonra karara bağladı. Bu ikisinin karara bağlanmasıyla birlikte aslında ne anlamış olduk? YÖK Yasası’nda KHK’yle yapılan değişiklik, üniversitelerin bilimsel özerkliğe sahip kamu tüzel kişilikleri olduğuna dair Anayasa maddesine esastan aykırıdır. Söz konusu KHK çerçevesinde yapılan rektör atamalarında, YÖK’ün aday gösterme kriterleri ve süreci kamuoyuna açık olmamıştır. Atanan rektörlerin çoğu zaman bilimsel liyakate sahip olmadıkları, atandıkları kurumda geçmişte öğretim üyesi olarak çalışmadıkları ve yönetim tecrübelerinin olmadığı görülmektedir. Bu atamalar, Anadolu'da yeni kurulan, henüz kurumsallaşmasını tamamlamamış, yeterli öğretim üyesi dahi bulunmayan üniversitelere uygulanmaktaydı geçmişte ancak aynı uygulamanın, kurum geçmişi, kültürü olan, başarısını kanıtlamış Boğaziçi Üniversitesi gibi üniversitelere de uygulanması, üniversitelerin kurumsal değerlerini yok eden bir kayyum atamasıdır; bunun adını açık olarak koyalım, üniversitelere yönelik bir kayyum atamasıdır.

Ayrıca, Anayasa Mahkemesi, yükseköğretimin, üniversitelerin tek bir kişinin kararıyla, akademik ilkelerden uzak, üniversite bileşenlerini dışlayarak ve kamu yararını hiçe sayarak keyfî kararlara maruz kalmayacağına karar vermiştir. Bu durumda en vahim olanı, son altı yıldır atanan YÖK üyeleri ve rektörlerin Anayasa’ya aykırı olarak göreve getirildikleri de karara bağlanmıştır. Hatta bu doğrudan atamalarda Cumhurbaşkanının siyasal tercihi dışında bir şart aranmadığının en vahim örneği 13 Eylül 2018 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 17 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’dir. Bildiğiniz üzere, Sayın Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin örneğinde olduğu gibi, üç yıl dahi profesörlük yapmayanların rektör atamaları için hülle yoluyla önü açılmıştır; sonra, tekrar eski kural geriye getirilmiştir. Böylece, rektör, temsilcisi olduğu kuruma değil bir parti aidiyeti olan Cumhurbaşkanına karşı sorumlu hâle getirilmiştir. Bu niteliğiyle bu düzenlemeler üniversitenin bilimsel ve kurumsal özerkliğine vurulan bir darbedir. Bütün bu süreç sonunda üniversitenin kurumsal ve bilimsel özerkliğine gölge düşüren uygulamalar çoğalmıştır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak üniversitelerimizin eğitim öğretim ve araştırma süreçlerinde kendi kararlarını verebilecek yetkinlikte olduğuna inanıyoruz. Bu sıralarda oturan herhangi bir partiye mensup milletvekilinin üniversitelerin bu yetkinliklerinin olmadığını düşündüğünü zannetmiyorum. Öyleyse bu kararları üniversitelere bırakalım, sadece ideolojik ve siyasi kararlar almayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun.

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (Devamla) – Şimdi, bizlere düşen şey şu sayın milletvekilleri: Önümüze Anayasa Mahkemesi on iki ay süre bırakmış bulunuyor. En acil şekilde, başta ODTÜ, Hacettepe gibi üniversiteler olmak üzere rektör ataması yapılacak tüm üniversiteleri bir kanunla belirlemeliyiz, bu atamaların bir kanun çerçevesinde yapılmasını sağlamalıyız; iktidarın her zaman yaptığı gibi, on iki ay beklememeliyiz, sona bırakmamalıyız. Ancak bugün düşen haberlerde, Anayasa Mahkemesinin bu kararına rağmen, iktidarın, aralarında Ankara Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi; Dicle, Fırat, Çukurova, Gazi, İnönü, İTÜ, Karadeniz Teknik, ODTÜ gibi, Trakya gibi üniversitelerin olduğu 16 üniversitede aynı usullerle belirlenmesi yönünde ilanların çıktığını görüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak iktidarı uyarıyoruz: Anayasa’yı ihlal etmeye devam etmeyin, Anayasa Mahkemesi kararlarına direnmeyin. Bu araştırma önergesini kabul ederek üniversite özerkliğimize hep beraber katkı yapalım.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Saadet Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Serap Yazıcı Özbudun.

Buyurun Sayın Özbudun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri üniversitelerin akademik ve bilimsel özerkliğe sahip olamamaları. Aslında bu, Türkiye için yeni bir olay değil, Türkiye bu problemle ilk kez ne zaman tanıştı? 6 Kasım 1981 tarihinde Yükseköğretim Kanunu’nun yürürlüğe konulmasıyla. Yani 12 Eylül müdahalesini gerçekleştiren Millî Güvenlik Konseyinin bir uygulaması olarak bu sorun karşımıza çıktı ve ilerleyen yıllarda da derinleşerek günümüze kadar devam etmiş oldu.

Şimdi, ben bu vesileyle Adalet ve Kalkınma Partisinin önceki yıllardaki tutumunu sizlere hatırlatmak istiyorum. 2002 yılında, 2002 Genel Seçimleri öncesinde Adalet ve Kalkınma Partisi, seçim beyannamesinin 79 ve 80’inci sayfalarını bu konuya ayırmış, üniversitelerin özerkliği meselesine ayırmış ve çok isabetli olarak da yükseköğretim kurumlarının akademik ve bilimsel özerkliğe kavuşturulması gerektiğinden söz etmiş, bunu vadetmiş ve dahası üniversitelere rektör seçme, fakültelere dekan atama yöntemlerinin değiştirilmesi gerektiğini ve bu değişikliğin yapılabilmesi için de bir dizi yasal değişikliğin gerekli olduğunu belirterek burada aslında, üniversitelerin kendi seçimlerini yapabilmesi gerektiğinden bahsetmiş, ayrıntıları inceleyebilirsiniz. Şimdi, bu, tabii, çok değerli bir vaat ve biz de o yıllarda bu tür vaatleri yakından destekledik, derinden destekledik ama sonraki yıllarda, maalesef, Hükûmetin izlediği politikalar bunun tam aksine bir seyir izledi. Bir kere Yükseköğretim Kurulunun kendisi başlı başına bir vesayet kurumudur. Kimler üzerinde kurulmuştur? Gençler üzerinde ve akademisyenler üzerinde. Kim tarafından? Askerî yönetim tarafından. Neden? Çünkü böylelikle bir toplum tasarımı yapılmak istenmiştir ve bunun araçlarından biri olarak da Yükseköğretim Kurulu tercih edilmiştir. Fakat bugün geldiğimiz noktada tablo çok daha vahim çünkü 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle aslında öyle hükümler getirilmiş ki rektör atama yetkisi hem vakıf üniversitelerinde hem devlet üniversitelerinde tamamen Cumhurbaşkanına bırakılmıştır. Şimdi, yanlış anlaşılmasın, Cumhurbaşkanlığı makamı siyasi bir makamdır ve siyasi bir makamın üniversiteler üzerinde böyle bir yetkiye sahip olması düşünülemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Devamla) – Teşekkürler.

Neyse ki Anayasa Mahkemesi bu 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin pek çok hükmünü ve bu hükmünü de iptal etti ve bize on iki aylık bir süre verdi. Dolayısıyla bu süre içinde biz mahkeme kararına uygun olarak burada birtakım mevzuat değişiklikleri yapacağız ama ben buradan Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşlarımıza seslenmek istiyorum: 2002 yılındaki seçim beyannamesi taahhütlerine uygun olarak bir formül üzerinde uzlaşalım, üniversitelere özerklik sunalım. Bakın, bu hangi açıdan çok önemli? Türkiye büyük bir beyin göçü yaşıyor, akademisyenlerimiz ve gençlerimiz Türkiye'yi terk edip gidiyorlar ve dünyanın içinde bulunduğu bu rekabet düzeninde eğer biz gençlerimizi ve akademisyenlerimizi kaybedersek bu rekabet düzeninde yenilgiyi baştan kabul etmiş oluruz. Dolayısıyla biz CHP önergesini Saadet-Gelecek Grubu olarak destekliyoruz, kurulacak bir komisyonun bize sunacağı verilerle çok sağlıklı bir düzenleme yapabileceğimize inanıyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Ayyüce Türkeş Taş.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan grup önerisiyle ilgili partim adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Güçlü ve bağımsız Türkiye'nin olmazsa olmazlarından biri de bağımsız bilgi, ilim ve teknoloji üreten üniversitelerdir. Bu, tartışma götürmez bir konudur. “Üniversite” dediğimiz kurum taze, öğrenmeye, üretmeye, sorgulamaya ve dünyaya yön vermeye açık hazır beyinlerin yoğrulup şekillendiği ve mensubu olduğu millete katkı sağlayacak hâle geldiği yerdir. Şunu da hepimiz çok iyi biliyor ve idrak ediyoruz ki bir devletin büyüklüğünün en önemli göstergelerinden biri de ilim ve teknikteki gelişmişlik seviyesi ve bu alanlarda dünyaya yön verme gücüdür. Hepimizin artık eli, kolu gibi olmazsa olmazımız hâline gelen akıllı telefonlar bunun en güzel örneğidir. Bu gerçekler ışığında ülkemizin hem millî beka açısından hem gelişmişlik açısından önemli kurumlarının başında gelen üniversitelerin gerçek bilim yuvası hâline gelmeleri kaçınılmaz bir durumdur. Bunun en önemli yolu da bağımsız ve liyakatli, vizyonu geniş ve gerekli adımları atabilecek ekibi kurup yönetebilecek rektörlerdir. Rektörün kim olacağından önce, üniversitenin misyonu, bulunduğu durum ve hedeflerin belirlenmesi de önemli ve gereklidir. Bunu doğal olarak en iyi yapabilecek kurum üniversitenin kendisi olsa da bir denetim mekanizmasının çalıştırılması da gerekmektedir. “Stratejik plan” olarak adlandırdığımız çalışma sırasında üniversite mensupları, yönetim ve gerekirse üniversite dışı paydaşların hem fikir birliğine doğru ilerlemeleri hem de küçük bir grubun bütün kararları almasına engel olmaları beklenir. Dikkat edilirse katılımcı bir sürecin gerekliliğinin önemini vurgulamaktayız ve sonuçta ulaşılması hedeflenen bir fikir birliği söz konusudur. Şunu da belirtmekte fayda var: En az biz milletvekilleri kadar dokunulmaz olması gereken rektörlerin seçimi bir kişinin altından kalkabileceği bir iş değildir. Bu süreçte çoğunluğun katkıda bulunabileceği bir sistemin olmasının gerekliliği çok açıktır. Bir kişinin Türkiye'deki bütün üniversiteler için hem üniversite misyonunu anlayacak, hatta değişmesine yol açacak öngörüleri getirmesi hem de bunları gerçekleştirilebilecek adayları bulup aralarından en iyisini seçmesi en azından zaman açısından bile mümkün değildir. Tek bir kişinin böyle bir yetkinliğe sahip olması da bu seçimin fikir birliğiyle kabul edilmesi ve benimsenmesi de mümkün görünmemektedir.

Bu vesileyle, bugün Kırım Tatarlarının Bayrak Günü’nü de kutluyor, Mustafa Cemil Kırımoğlu’na selam olsun, Giray Han’ın torunlarına selam olsun diyorum.

“Ben bu yerde yaşalmadım,

Yaşlığıma toyalmadım,

Vatanıma hasret kaldım,

Ey, güzel Kırım.” diyerek sözlerime son veriyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yüksel, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Konya Milletvekili Ali Yüksel’in, gurbette çalışan ve emekli olmuş olanlara seçim öncesinde söz verilmesine rağmen araba getirme ve burada kullanma fırsatı verilmediğine ilişkin açıklaması

ALİ YÜKSEL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Seçim öncesi verilmiş sözlere rağmen, gurbette çalışan ve emekli olmuş olanlara araba getirme ve burada kullanma fırsatı verilmemektedir. Çalışanlara ve emekli olanlara bir yıl içerisinde yüz seksen beş gün yurt dışında ikamet şartı koşulmaktadır. Çalışanlar için makul olan bu şartın emekliler için niçin istendiği anlaşılamamaktadır. Emeklilerimizin aldığı maaşı yurt dışında harcamaları mı isteniliyor? Emekliler için yurt dışında ikamet şartı olmaksızın araba getirip burada kullanabilmelerini, verilen sözlerin yerine getirilmesini iktidardan talep ediyoruz. Yoksa iktidarın araba satan sermayedarların emrinde hareket edip yıllarca ülkemize döviz getiren vatandaşlarımızı hiçe saydığı ve vefasızlık...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- CHP Grubunun, Muğla Milletvekili Gizem Özcan ve arkadaşları tarafından, üniversitelerin bilimsel ve kurumsal özerkliğinde yaratılan tahribatın tespit edilmesi ve kurumsal özerkliğini güçlendirmek amacıyla 14/6/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Haziran 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Sevilay Çelenk.

Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP’nin üniversitenin kurumsal özerkliğinde yaşanan tahribatla ilgili önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sevgili Serap Yazıcı Hoca bize bugün darbe rejimi ürünü olan YÖK’ün o dönemki yapısını bile mumla aratan tarihsel gelişmeleri iki dakika gibi kısa bir sürede çok güzel anlattı ve rektör seçimlerinden bugün atanmış rektörlere gelirken üniversitenin nasıl kan kaybettiğini de çok iyi değerlendirdi; oradan devam etmek istiyorum, o kısmını tekrar etmeyeceğim, süre sınırlı.

AKP’nin çeyrek yüzyıllık iktidarında bu ülkeye ve bu ülkenin toplum hayatına verdiği zarardan zaman zaman kuşkuya düşerseniz, “Acaba hata mı yapıyoruz?” derseniz, eğitim alanına bakmak yeterli. Gerçekten de okul öncesi eğitimden başlayarak eğitimin her kademesine çok ağır bir zarar verildi, ağır bir tahribat yaşatıldı ve bundan en büyük payı da üniversiteler aldı elbette. Bir üniversitenin yetkin, dünya ölçeğinde, nitelikli bir biçimde bir üniversite ortamı ve eğitim hayatı sağlamasının en önemli koşulu bilimsel özerklik ve akademik özgürlüktür ve AKP buna sistematik biçimde saldırdı. Bu ikisi, üniversitede eğitimin siyasi manipülasyondan korunması, akademisyenlerin bir kaygı duymadan kendi çalışma alanlarında özgürce çalışma yapabilmelerinin teminatıydı. Elbette ki üniversitenin idari ve mali örgütlenmesinin özerklik temelinde yapılandırılması da sağlanmaksızın özgür bir üniversiteden söz edilmesi mümkün değil.

Bilimsel özerklik ve akademik özgürlükler belki hiçbir zaman bizlerin hayal ettiği, tahayyül ettiği kadar iyi olmadı, ideal olmadı fakat burada, bu, AKP'nin yirmi iki yıllık iktidar döneminde olan şey, üniversite idealinin ve üniversite nosyonunun kökünden sarsılmasıydı. Artık, hani, sadece böyle bir ideal, bir hayal yerini bulmuyor diye değil; o hayal yok ediliyor, artık böyle bir inanç kalmıyor. Bunu her türlü yaptılar, bunların hangi birinden söz edeceğimi bilmiyorum ve bu konu üzerine aslında sık sık da söz alıyorum. Rektörlük seçimleri, dekanlık seçimleri iptal edildi; bölüm başkanlarının seçimleri atanmış ibiş rektörler eliyle manipüle edildi; sistematik biçimde manipüle edildi; teamüller gereği, bölüm kurullarında yer alan asistan temsilcileri, öğrenci temsilcileri bu kurullardan dışlandı, atanma, yükseltme kriterleri bir geceden diğerine ihtiyaçları çerçevesinde değiştirildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Buyurun.

SEVİLAY ÇELENK (Devamla) - İşte, az evvel başka bir değerli konuşmacı rektör olarak atanmak için üç yıl gerekirken Yusuf Tekin’in bunu yerine getirmeden atandığını ve bu koşulun nasıl değiştirildiğini söyledi.

Belki şu örnek de anlamlı olacaktır: En ağır darbe tasfiyeyle, bu KHK’lerle yaşatıldı bize ve Ankara Üniversitesinde bir gecede 100 kişinin atıldığı o tasfiyeden sonra Ankara Üniversitesi Rektörü kendi oğlunu Başkent Üniversitesinden Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesine yatay geçişle geçirebilmek için yine bir gecede kontenjanı 4’ten 8’e çıkardı. Bütün bunlar, işte bu iş birlikçi rektörler eliyle yaratılan üniversite AKP'nin o ne idiği belirsiz olan kültürel iktidar davasının sonucudur. Ama bu dava çoktan elden kaçırılmış bir davadır. Kültürel iktidar böyle sağlanamaz. İşte, görüyorsunuz, Boğaziçi direniyor, ODTÜ direniyor, festivaller direniyor, Devrim Statları direniyor; bu da size dert olsun. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Sadettin Hülagü.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SADETTİN HÜLAGÜ (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerisi üzerine AK PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Anayasa Mahkemesinin (2018/117) esas, (2023/212) karar ve 7/12/2023 tarihli iptal Kararı incelendiğinde iptal gerekçelerinin genel olarak usule ilişkin olduğu görülmektedir. Bilindiği gibi Anayasa’nın 130'uncu maddesi gereği “Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanır.” Görüldüğü gibi, adayların tespiti usulü dışında rektör atama konusunda Cumhurbaşkanının yetkisiyle ilgili herhangi bir tereddüt söz konusu değildir. Yine, iddia edildiği gibi Yükseköğretim Kurulu üyelerinden bir kısmının Üniversitelerarası Kurul tarafından seçilmesi usulünde esasa ilişkin bir değişiklik de yapılmamıştır. Dekan atamaları konusunda da cari usul hâlen geçerlidir.

2000 öncesi dönemde… 2004 yılında eski yöntemle seçime girerek en fazla oy alan ilk 6 aday içerisinde önce YÖK'e giden, YÖK'ten de ilk 3 aday içerisinde 1'inci sırada atanmış bir rektör olarak o dönemdeki yaşanan sıkıntıları çok iyi biliyorum. Belirli siyasi görüşlü grupların aday çıkardığı, siyah-beyaz tercihi gibi atanan rektörlerin “Ya bendensin ya kara toprak” gibi uygulamalarının oy vermeyenlere ciddi mobbingler yaşattığı dönemleri çok çok iyi biliyoruz. Şu anda herhangi bir siyasi gruba üye/mensup olmayan, profesör unvanını almış, isteyen her bir öğretim üyesi rektörlük için YÖK'e müracaat edebilmektedir. YÖK'te adayın rektör aday özelliği taşıyıp taşımadığı, akademik unvanları, idari görev ve deneyimleri, sicil ve disiplin dosyaları değerlendirilip raporlama yapılarak Cumhurbaşkanına sunulmaktadır, vakıflarda ise mütevelli heyet tarafından belirlenen aday atanmaktadır. Dekan atamaları rektörün teklif etmiş olduğu 3 aday üzerinden, bunların eğitim, bilimsel aktivite, bütün özellikleri gözden geçirildikten sonra YÖK tarafından gizli oylamayla yapılmaktadır. Bizzat YÖK'te görev yapmış bir kişi olarak bunun böyle olduğunu çok iyi biliyorum. Üniversitelerarası Kurulun YÖK için belirlediği aday tespitinin, müracaat eden, aday gösterilenler arasında yine gizli oylamayla yapıldığını açıkça belirtmek gerekir; bunlarda da herhangi bir değişiklik yoktur. "Üniversitelerarası Kurulca seçilenlerden bir ay içerisinde Cumhurbaşkanı tarafından atanmayanların yerine yeni adayların seçimleri iki hafta içinde yapılmadığı takdirde, Cumhurbaşkanınca doğrudan atama yapılır." hükmü daha önce de vardı, bunda da herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Bu konuyu açıklamak üzere söz almıştım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

SADETTİN HÜLAGÜ (Devamla) - Bu arada Çayırova bölgesinde Müdür Yardımcımız Mahir Çoğaç'a yapılan saldırıyı kınıyorum ve kendisine Allah'tan rahmet diliyorum.

Bu akşam yapılacak millî maçta futbolcularımıza başarılar dilerken onların her zaman gönlümüzde müstesna yeri olduğunu belirterek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Sayın Ceylan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Çanakkale’nin Biga ilçesindeki çiftçilerin perişan olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, seçim bölgem Çanakkale'de Biga ilçemizde 5 sulama tesisi toplam 11.523 hektar alana hizmet vermektedir, pompajlı alan 1.316 hektardır. Bu tesislerin işletme, bakım ve onarım sorumluluğunu üstlenen Biga Sulama Birliğinin 2023 yılında metreküpünü 60 kuruştan verdiği suyun 30 kuruşunu çiftçilerimiz karşılıyordu. Mazot, gübre, işçilik maliyetleri yetmezmiş gibi 2024 yılı için sulama ücretini yüzde 146 artışla 1,5 lira olarak açıkladılar. Çiftçilerimizin itirazı üzerine bakım onarımla ilgili acil olmayan giderleri erteleyerek 1 lira 20 kuruşa düşürdüklerini müjde olarak veriyorlar: Çiftçi perişan, bu maliyetlerle para kazanması mümkün değil. Öyle anlaşılıyor ki önümüzdeki günlerde mısır ve çeltik üreticilerimizi daha zor günler bekliyor. Etmeyin, eylemeyin, çiftçinin sırtına binmekten vazgeçin.

BAŞKAN - Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.34

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Adil BİÇER (Kütahya), Sibel SUİÇMEZ (Trabzon)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96'ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 26 Haziran 2024 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 126 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde 27 Haziran 2024 Perşembe günü toplanmamasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

Önergeyi okutuyorum:

No:29 26/6/2024             

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 26 Haziran 2024 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda, Genel Kurulun 26 Haziran 2024 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 126 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde 27 Haziran 2024 Perşembe günü toplanmaması önerisinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

 Numan Kurtulmuş

 Türkiye Büyük Millet Meclisi

 Başkanı

 

 Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu Gökhan Günaydın Gülüstan Kılıç Koçyiğit

 AK PARTİ Grubu CHP Grubu DEM PARTİ Grubu

 Başkan Vekili Başkan Vekili Başkan Vekili

 

 Erkan Akçay Mehmet Satuk Buğra Kavuncu Bülent Kaya

 MHP Grubu İYİ Parti Grubu Saadet Partisi Grubu

 Başkan Vekili Başkan Vekili Başkan Vekili

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, konuşmalarını yapan sayın milletvekillerine konuşmasını bitirdikten sonra bir dakika süre tanıyoruz, bugünkü program sebebiyle bir dakikalık süreyi tanımayacağız. Dolayısıyla, milletvekillerimizin dikkatine sunuyorum, kendi zamanlarını iyi değerlendirerek konuşmalarını yapmalarında fayda var.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Ankara Milletvekilleri Ömer İleri ve Zeynep Yıldız ile 115 Milletvekilinin Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Ankara Milletvekilleri Ömer İleri ve Zeynep Yıldız ile 115 Milletvekilinin Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2162) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 126) [(*) ]

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 Bülent Kaya Selçuk Özdağ İsa Mesih Şahin

 İstanbul Muğla İstanbul

 Mehmet Karaman Mustafa Kaya Ali Fazıl Kasap

 Samsun İstanbul Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap.

Buyurun Sayın Kasap. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

“Kripto” Latince’de “gizli” demek, “saklı” demek, “bilinmeyen” demek. Şimdi, Türkiye'de de kripto parayla ilgili, kripto “currency”le ilgili bu bilinmeyen muamma sürecinin yaklaşık altı buçuk yıllık bir geçmişi var. Türkiye, bu dönem zarfında kripto işlem hacminde dünya sıralamasında 4’üncü sırada ve dönen meblağ 170 milyar dolar. Burada ilk 4’e giren ülkelerden 1’incisi ABD, 2’ncisi Hindistan, 3’üncüsü İngiltere, 4’üncüsü de Türkiye.

Genç işsizlik oranlarının yüzde 30'lara, yüzde 40'lara vardığı 18-35-40 yaş periyodundaki insanlarımızın yarınlarından umudu kestiği -sayenizde yirmi yıldır artık umut kesildi ve Türkiye'de yıllık 500 bine yakın insan göçü olduğu, 100 bininin üniversite mezunu olduğu- bir ülkede insanlar maalesef büyük umutlarla bu kripto para piyasasına girmek zorunda kaldılar. Bunun bir kumar olarak, bir kumar türü olarak kullanılmasına izin verildi. Reklamları televizyonlarda yayınlandı ve milyarlarca lira… Bakın, 170 milyar dolar; Türkiye'den kripto para için çıkan meblağ bu kadar. Bu çok ciddi bir para ve bu paranın geri dönüşü de imkânsız. Altı buçuk yıldır neredeydiniz? Ha, şu anda çıkarmış olduğunuz kanunla da hiçbir şeyi engelleyemeyeceksiniz, ben onu da söyleyeyim çünkü giden gitti ve bu paraların geri dönmesi mümkün değil.

Sosyal medya hesaplarından küçük yatırımcıya çok cazip gösterildi. Yüksek enflasyonun, işsizliğin olduğu, umudun kesildiği bir ülkede emeklilerin evini satıp, emeklilik ikramiyesini verip kriptoya girmesine sebep oldunuz. Neden? Çünkü Türkiye’deki emeklinin, işçinin, işsizin yarın güvencesi yok oldu sayenizde ve kriptoya girildi. Bu kripto parayla giren paralar… Skandal bir şekilde soygunlar da oldu bu arada onu da söyleyeyim. En son bir iki hafta önce -ismini vermeyeceğim- bir platform üzerinden milyonlarca dolar Türkiye'nin kaybı oldu, hesaplar ele geçirildi çünkü güvenlik sistemi de yoktu ve bu insanlar perişan oldu. Vergilendirme zaten yapılmadı, yapılması da çok zor. Güvenlik yoktu. Sosyal medya platformunu eline geçiren Amerikalı meçhul şahıs tarafından sosyal medyadan sürekli olarak bu "şaka coin" denilen, "meme coin" denilen ve karşılığı olmayan değişik para birimleri üzerinden yapılan ticaret ve bu işlemler vasıtasıyla 1'e 40, 1'e 50 gibi farklı şekilde bu paralar dolandırıldı ve siz uyudunuz. Uyuduğunuz bu periyotta milyonlarca insanımız da soyuldu, mağdur oldu, kredileri bitti, her şeyi bitti, elinde hiçbir şey kalmadı ve o platformları da engellemediniz, şirketlerin reklamına izin verdiniz. Bu, mevcut getirilen yasa teklifinde de yok. Kaldıraçlı işlemler de dâhil olmak üzere… Biliyorsunuz, BİST'te, Menkul Kıymetler Borsasında bir seansta yüzde 10'luk falan artış ve eksilmelerin dışında işlem yapamıyorsunuz ama burada sınır yok. Bir günde 40 kat artan şeylerde, artı kaldıraçlı işlemlerde Türk insanı soyuldu ve siz altı buçuk yıldır neredesiniz? Altı buçuk yıldır bu konuda hiçbir yasal düzenleme yapmadınız ama şimdi neden yapılıyor ben de merak ediyorum, hepimiz merak ediyoruz; gerekçesini söyleyemiyorsunuz.

Sayın Başkanım, buradaki “influencer”lar olmak üzere yasal düzenlemeyi yerine getirmedikleri için ben şöyle diyorum: Gelin, hep birlikte bunları torba yasaların içine… Veya bu kanun tekliflerinin hiçbir maddesini değiştirmeden, virgülünü bile değiştirmeden çıkarıyorsunuz; gelin, daha kapsamlı bir çalışma yapın. Bu kanun teklifiyle hiçbir şey gerçekleşmeyecektir ve soyguna engel olmayacaksınız. Kaldıraçlı işlem dâhil hiçbirine engel olmayan bir madde yok.

O bir dakikayı da ben Meclise veriyorum Başkanım.

Teşekkür ediyorum. (Saadet Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 126 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Madde 1- 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 3 üncü maddesine aşağıdaki bentler ilave edilmiştir.

aa) Cüzdan: Kripto varlıklarının transfer edilebilmesini ve bu varlıkların ya da bu varlıklara ilişkin özel ve açık anahtarların çevirim içi veya çevrim dışı olarak depolanmasını sağlayan yazılım, donanım, sistem ya da uygulamaları,

bb) Kripto varlık: Dağıtık defter teknolojisi veya benzer bir teknoloji kullanılarak elektronik olarak oluşturulup saklanabilen, dijital ağlar üzerinden dağıtımı yapılan ve değer veya hak ifade edebilen gayri maddi varlıkları,

cc) Kripto varlık hizmet sağlayıcı: Platformları, kripto varlık saklama hizmeti sağlayan kuruluşları ve bu Kanuna dayanarak yapılacak düzenlemelerde kripto varlıkların ilk satış ya da dağıtımı dâhil olmak üzere kripto varlıklarla ilgili olarak hizmet sağlamak üzere belirlenmiş diğer kuruluşları,

çç) Kripto varlık saklama hizmeti: Platform müşterilerinin kripto varlıklarının veya bu varlıklara ilişkin cüzdandan transfer hakkı sağlayan özel anahtarlarının saklanmasını, yönetimini veya Kurulca belirlenecek diğer saklama hizmetlerini,

dd) Platform: Kripto varlık alım satım, ilk satış ya da dağıtım, takas, transfer, bunların gerektirdiği saklama ve belirlenebilecek diğer işlemlerin bir veya daha fazlasının gerçekleştirildiği kuruluşları,

ee) TÜBİTAK: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunu,”

 Ali Karaoba Orhan Sümer Evrim Karakoz

 Uşak Adana Aydın

 Mehmet Tahtasız Cevdet Akay  Ömer Fethi Gürer

 Çorum Karabük Niğde

 Harun Özgür Yıldızlı   Mahmut Tanal

 Kocaeli  Şanlıurfa

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Trakya çiftçisi, Trakya üreticisi, milletin efendisi köylümüz, tek adam rejimi nedeniyle şu anda en kötü günlerini yaşıyor. Yirmi iki yıllık AKP iktidarları üreticiyi âdeta verimli toprağına gömmüş vaziyette. Üretici can çekişiyor, yaşamak içinse çırpınıyor. TMO, 2024 hububat alım fiyatlarını ekmeklik buğdayda ton başına 9.250 lira olarak açıkladı. Geçen yıl 8.250 lira olan fiyat 9.250 liraya yükselmiş, artış ise sadece yüzde 12'de kalmıştır; bu, üreticinin ölüm fermanıdır. Ziraat Odaları Birliği, 1 kilo buğdayın üretim maliyetini 10 lira 87 kuruş açıklamışken bu alım fiyatları üreticiyle dalga geçmekten başka hiçbir şey değildir.

Türkiye İstatistik Kurumuna göre Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi nisan ayında yüzde 52,20 artmıştır; bu, son on dört ayın da en yüksek artışı olmuştur. Girdi fiyatları yüzde 52,20 artarken Toprak Mahsulleri Ofisinin buğday alım fiyatı sadece yüzde 12 arttı; arpada ise artış -inanın- sadece yüzde 3'te kalmış vaziyettedir. Fiyatın düşük olması hem de ödemenin geç olması TMO'nun buğday almama politikasının da bir parçasıdır, yani şudur: “Tüccara git kardeşim, 7 liradan buğdayını ver.” demektir. Sayın Bakan “Ben üreticiden değil, sanayiciden yanayım.” diyor. Üreticiye “Sen artık toprağını ekme.” diyor. Sayın Bakan “Biz yurt dışındaki üreticinin, sanayicinin yanındayız.” demektedir. Bu gayrimillî anlayışı, bu sanayiciyi koruyan politikaları üreticilerimiz ellerinin tersiyle itmektedir, yok saymaktadır. AKP ve MHP sayesinde çalışırken, üretirken batan tek çiftçi inanın Türk çiftçisidir. Trakya'da, Kırklareli'de, ülkemizin dört bir köşesinde alın terini verimli toprağa akıtan, üretmekten vazgeçmeyen, toprağına âşık, ülkesine âşık, milletine yürekten bağlı üreticileriyle milletin kürsüsünden Sayın Bakana fiyatların yeniden belirlenmesi için bir çağrıda bulunuyoruz: Acilen buğday alım fiyatlarını yeniden belirleyin, üreticinin yüzünü güldürecek bir fiyat açıklayın. Bu fiyat da en az 15 lira olmalıdır.

Üreticilerimize AKP ve MHP hükûmetinin yaşattığı bu karanlık günler, sefalet günleri yetmezmiş gibi Kırklareli çiftçisi bir büyük yıkımı da afet nedeniyle yaşamaktadır. Kırklareli merkez ve çevresinde 14 Haziran 2024 tarihinde meydana gelen şiddetli dolu yağışı ciddi zararlara neden olmuştur. Özellikle Kırklareli merkeze bağlı Kavaklı, Üsküp; Vize ilçemize bağlı Sergen beldemizde, Kızılcıkdere, Üsküpdere, Asılbeyli, Karıncak, Dokuzhöyük, Arizbaba ve Bayramdere köylerimizde etkili olan dolu yağışı vatandaşlarımızın evlerine, iş yerlerine, çatılarına, ekipmanlarına ve aynı zamanda araçlarına ciddi zararlar vermiştir. Afet sonucu bölgemizde özellikle ayçiçeği, buğday, arpa tarlaları, meyve ve sebze bahçeleri, kanatlı hayvanlar zarar görmüş, vatandaşlarımız ve üreticilerimiz de perişan olmuştur. Afet sonrası tek tesellimiz insan kaybının olmamasıdır. Afetin hemen ardından Grup Başkan Vekilimiz Sayın Gökhan Günaydın’la birlikte afetin yaşandığı bölgeyi ziyaret ederek vatandaşlarımızın yaşadığı afeti yerinde inceledik, geçmiş olsun dileklerimizi sunduk; yapılması gerekenler ve acil tedbirler konusunda da yetkilileri uyardık. Afetten bugüne on iki gün geçmesine rağmen vatandaşlarımızın sorunları çözülmemiş ve çözüm konusunda da rahatlatıcı herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Kırklareli’de afetten etkilenen vatandaşlarımızın ve üreticilerimizin zararlarının tespit çalışmaları en kısa sürede tamamlanmalı ve bölgemiz afet bölgesi olarak ilan edilmelidir. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne dâhil olsun veya olmasın tüm üreticilerimizin, vatandaşlarımızın zararları en kısa sürede karşılanmalıdır. Üreticilerimizin bankalara, Tarım Kredi Kooperatiflerine, vergi dairelerine, sosyal güvenlik kuruluşlarına olan tüm borçları faizsiz olarak ertelenmelidir.

Değerli milletvekilleri, unutmayın, üretici yoksa üretim yoktur, üretim yoksa emin olun ki yaşam da yoktur.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Zülküf Uçar  Nejla Demir  Sırrı Sakik

 Van  Ağrı  Ağrı

 Perihan Koca  Hüseyin Olan  Yılmaz Hun

 Mersin Bitlis Iğdır

 Burcugül Çubuk

 İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Ağrı Milletvekili Sırrı Sakik.

Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKİK (Ağrı) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Daha birkaç gün önce Mardin ve Diyarbakır'da bir felaket yaşadık, orada 15 can yaşamını yitirdi. Yaşamını yitiren bu arkadaşlarımıza rahmet diliyorum, ailelerine sabır diliyorum; acıları acımız. Bu sorunun araştırılması için dünden bugüne kadar birçok konuşmacının birçok Meclis araştırma önergesiyle ilgili talepleri oldu ama ne hikmet ki burada bu vahim olayda bile bu Parlamento ortaklaşamıyor. Eğer bu olayda ortaklaşamıyorsak nasıl bir arada yaşayacağız, nasıl bir ortak kültür bulacağız? "..."[(*)]

(Mikrofon kapatıldı)

SIRRI SAKİK (Devamla) – Bakın, ses kesildi.

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) – Herhâlde kesilecek.

SIRRI SAKİK (Devamla) – Kürtçe bir rahmet okumaya bile tahammülü olmayan bir Parlamento ve bir ülkeden bahsediyoruz ve sonra dönüp diyorlar ki: "Ya, siz ne istiyorsunuz?" Herkes buraya çıkıyor "Herkes Türk’tür." Bunun üzerine siyaseti inşa etmeye çalışıyorsunuz. Kardeşim, siz Türk olabilirsiniz. Bakın, biz de Kürt’üz, bir dilimiz, bir kültürümüz var. Biz sizin kimliğinize saygı duyuyoruz, siz de bizim kimliğimize saygı duyun. Bunu en çok tetikleyenler aslında Türk de değil; gelmiş, bu topraklarda kimliğini unutmuş ama başka kimliklere düşmanlık ediyor. Bu sizin tercihiniz ama diğer halkların kimliklerine, inançlarına saygılı olun.

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) – Mecliste konuşuyorsun.

SIRRI SAKİK (Devamla) – Şimdi, bugün Sayın Cumhurbaşkanının konuşmalarını dinledik. Bir taraftan muhalefete söylemediği sözü bırakmıyor ve suçu, Mardin'deki bu felaketi günah keçisi olan DEM PARTİ'sine yüklemeye çalışıyor ve ne diyor? Diyor ki: "Oradaki belediyeler..." Sayın Cumhurbaşkanı, siz beş gün, altı gün sonra bir başsağlığı... Bu topraklardaki bu insanların eğer Cumhurbaşkanıysanız ilk gün çıkıp bu acıyı paylaşmalısınız. Batıda yangınla ilgili farklı bir politikanız olacak ama Kürt coğrafyasında on yıldır kayyum atadığınız belediyeleri sorumlu tutacaksınız.

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) – Ne alakası var? Sinan Ateş'e de başsağlığı dilemedi...

SIRRI SAKİK (Devamla) – Bana elinizi açmayınız, ben Sayın Cumhurbaşkanının söylediklerini söylüyorum.

Bu belediyeleri on yıldır talan ettiniz. O kayyumlar oralarda bir araç bırakmadı, orada bir gayrimenkul bırakmadı, giderken de hepsini bir yerlere hibe ederek gittiler. Asıl oturup konuşmamız gereken bunlar. Siz bu topraklarda Kürt'e farklı bir hukuk uyguluyorsunuz, Kürt'ün iradesine saygı göstermiyorsunuz. Dönüp muhalefete diyorsunuz ki: "Elinizdeki hançerleri bırakın." Valla, muhalefetin elinde hiçbir gün hançer olmadı. "Sıkılan yumruklarınızı açacaksınız." diyor. Muhalefetin hiçbir gün sıkılan bir yumruğu olmadı, uzlaşıdan bahsetti.

Bakın, yerel seçimlerden çıktık, ana muhalefetin lideri sizden randevu talep etti ama bugün ne söylediniz? “Biz sizinle ortaklaşmayız.” Peki, ne yapacaksınız? Türkiye toplumuyla ortaklaşmadan nasıl bir hukuk oluşturacaksınız, nasıl bir anayasa yapacaksınız, nasıl sorunlarımızı çözeceksiniz? Ve dönüyorsunuz, diyorsunuz ki… Ya “adalet” kavramını yerle bir ettiniz, muhaliflerinizi tutukladınız, Kürt coğrafyasında göstermelik seçimler yapıyorsunuz. Gönderdiğiniz polisler, askerler geliyor; orada halk diyor ki: “Hayır kardeşim, benim irademe ipotek koyamazsınız.” ve askerlere bakın… Ağrı gibi bir yere 7 bin asker geldi, Şırnak’a 9-10 bin asker gönderdiniz ama insanlar “hayır” dedi, siz sonra Hakkâri’ye kayyum atadınız, yeni kayyumlar arayışı içerisindesiniz. Böyle bir demokrasi olmaz. Bu halkın iradesine herkesin saygı göstermesi gerekir. Eğer seçimler yapılıyorsa seçimlerden çıkan her sonuç başımızın tacı olmalıdır ama ne hikmetse Kürt coğrafyasında çıkan sonuçlar AKP iktidarını ilgilendirmiyor, Parlamentoyu da ilgilendirmiyor. Aslında biz, hepimiz bu noktada halkın iradesine saygı göstermeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

SIRRI SAKİK (Devamla) – Türkiye'nin, evet, bir uzlaşıya ihtiyacı var.

Sayın Başkan…

Neyse… Teşekkür ediyoruz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 Bülent Kaya Selçuk Özdağ Mehmet Karaman

 İstanbul Muğla Samsun

 Mustafa Kaya Mehmet Salih Uzun

 İstanbul İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden İzmir Milletvekili Mehmet Salih Uzun.

Buyurun Sayın Uzun.

MEHMET SALİH UZUN (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Elbette çok önemli bir gündemimiz var, onu konuşuyoruz ama benim arzım bambaşka bir konuyla ilgili olacak. Esasen gündem dışı konuşmak için şansımı denemiştim ama sağ olsun, grubu bulunan milletvekili arkadaşlar onları da sürekli doldurduğu için grubu bulunmayan milletvekillerine de işte böyle dolambaçlı yollar kalıyor.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz bayram tatili boyunca 25-30 yaşlarında genç bir agnostik yazar Peygamber Efendimiz’le ilgili birtakım sözler etti. Onlar çok tartışıldı, sosyal medyada tepkiler büyüdü, Adalet Bakanı işin içerisine girdi, yakalama kararına kadar iş götürüldü yani olacak iş değildi. Ben o tartışmayı burada yeniden açmak niyetinde falan değilim, ben bambaşka bir şekilde meseleye yaklaşmak istiyorum. Bu nedenle de öncelikle de muhafazakâr siyaset çizgisinden gelen arkadaşlara, sadece muhafazakâr siyaset de değil, merkez sağ siyasetten gelen birisi olarak, kendimi de işin içine katarak sağ siyasetin bütün damarlarından gelen arkadaşlara, hatta ayrımsız bütün siyasete çok samimi bir şekilde bir çağrıda bulunmak istiyorum. Şayet biz çocuklarımızın dinle ilişkisini önemsiyorsak, çocuklarımızın, gençlerimizin dinden uzaklaşmasını dert ediyorsak o zaman agnostik yahut deist yahut ateist yani kendi kişisel pozisyonlarını açıklamış olan kişilerin dinimizle ilgili söyledikleri sözlerden endişe etmeyin. Asıl zarar onlardan gelmiyor; asıl zarar din adına konuşanlardan geliyor, asıl zarar din adına iş görenlerden geliyor; gerçekten asıl sıkıntımız bu. Türkiye'de öyle bir güruh var ki tasavvuftaki anlamından çok uzak, dinimizin temel ilkelerinden çok uzak tarikat yapıları cirit atıyor. Yahu “Ancak sana kulluk ederiz ve ancak senden yardım isteriz.” diye temel bir düsturu olan bir dinde ve bu düsturunu beş vakit namazda günde toplam 40 kere tekrar edilmesini isteyen bir dinde müritlerinden koşulsuz sadakat bekleyen tarikat şeyhlerinin yeri olabilir mi? (CHP, DEM PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ama varlar, hem de çoklar, hem de çoğalıyorlar, hem de çok konuşuyorlar. Onlar konuştukça çocuklarımız dinden, imandan soğuyorlar, onlar konuştukça gençlerimiz deist oluyorlar, ateist oluyorlar.

Değerli milletvekilleri, bakın, dikkatinizi çekti mi Türkiye'de Ateizm Derneği diye bir dernek var ama son zamanlarda hiç onun faaliyetini gördünüz mü, işittiniz mi? Ben işitmedim çünkü onlara ihtiyaç yok ki, Türkiye'de Ateizm Derneğinin faaliyet göstermesine ihtiyaç yok ki. Neden olsun? “Annenizin diz kapağına fazla bakmayın hâllenirirsiniz.” diye vaaz veren şeyhler varken Türkiye'de Ateizm Derneğine ne ihtiyaç var?

Sadece onlar mı? Resmî din görevlileri var. Cami kürsülerinde sıcak siyasete girip her gün siyasetçilere ayar veren, bu yüzden de toplumun en az yarısının nefretini kazanan sosyal medya fenomeni olmaya hevesli din görevlileri varken Türkiye'de Ateizm Derneğine ne ihtiyaç var?

Dahası var. İsrafa ve şatafata düşkünlüğüyle Diyaneti dolayısıyla dinimizi sürekli tartışma konusu hâline getiren Ali Erbaş varken Türkiye'de Ateizm Derneğine ne ihtiyaç var? (CHP, DEM PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Biri daha var ve ben onu çok daha tehlikeli görüyorum. Müfredatın her yerine, olur olmaz her yerine din bilgisi sokuşturarak dindar nesil yetiştireceğini zanneden ama işin sonunda -iddiayla söylüyorum- hem bilgisiz hem dinsiz nesiller yetişmesine sebep olacak olan Yusuf Tekin varken Türkiye'de Ateizm Derneğine ne ihtiyaç var? (CHP, DEM PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Gerçekten çocuklarımızı dinden bunlar soğutuyorlar, bunlara karşı çıkmalıyız, en önce de muhafazakâr siyaset karşı çıkmalıdır, sağ siyaset karşı çıkmalıdır, biz karşı çıkmalıyız.

Teşekkür ediyorum. (CHP, DEM PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 126 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

“MADDE 2- 6362 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümleler ilave edilmiştir.

‘Kurul, sermaye piyasası araçlarının bu madde hükümlerine göre kayden ihraç edilerek MKK tarafından izlenmesi yerine, kripto varlık olarak ihracına ve bunların oluşturulup saklandıkları hizmet sağlayıcılar tarafından sunulan elektronik ortam nezdinde kayden izlenmesine ilişkin esaslar belirleyebilir. Sermaye piyasası araçlarının kripto varlık olarak ihracı hâlinde; hakların izlenmesi, üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesi ve devredilmesinde, bunların oluşturulup saklandıkları elektronik ortamdaki kayıtlar esas alınır. Kurul bu elektronik ortamdaki kayıtlarla MKK sistemi arasında entegrasyon sağlanmasını zorunlu tutabilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurul tarafından belirlenir.’”

 Ali Karaoba Harun Özgür Yıldızlı Orhan Sümer

 Uşak Kocaeli Adana

 Evrim Karakoz Mahmut Tanal Mehmet Tahtasız

 Aydın Şanlıurfa Çorum

 Ömer Fethi Gürer Cevdet Akay Gürsel Erol

 Niğde Karabük Elâzığ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol.

Buyurun Sayın Erol. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önergeyle ilgili söz aldım ama konuşma içeriğim aslında önergeyle ilgili değil, Elâzığ’ımızın Maden ilçesinde yaşanan bir sorunla ilgili hem Meclisimizi hem kamuoyumuzu bilgilendirmek amaçlı bir konuşma olacak. Defalarca bu konuyu gündeme getirmiştim burada fotoğraflar göstererek, teknik olarak orada tutulan raporlarla ilgili, vatandaşların sorunlarıyla ilgili, beklentileriyle ilgili süreci anlatarak defalarca bu kürsüde Maden’i konuştum ama geldiğimiz noktada, bu konuşmalar, bu görüşmeler neticesinde, Maden’le ilgili süreci anlattığımız ve Maden’deki beklentileri anlattığımız süreçte ne yazık ki Maden’deki sorunun çözümüyle ilgili değil, tam tersine -yeni mağduriyetlerin- orada yaşayan vatandaşlarımızın yeni mağduriyetlerle karşı karşıya kaldığı bir süreç yaşıyoruz. Şimdi, karşımda AK PARTİ’li 2 Elâzığ milletvekilimiz oturuyor -Erol Hocam, Ejder Bey- onlar da geçtiğimiz günlerde bu konuyla ilgilendiler. Eğer benim buradaki konuşmamda ve vatandaşlarımızın oradaki beklentileriyle ilgili yanlış bir değerlendirme varsa oturdukları yerden de müdahale edebilirler; bu kadar da açık ve net konuşuyorum.

Maden ilçesi, aslında, Maden Bakır İşletmesiyle var olan bir ilçe. Öyle değil mi Ejder Bey, öyle değil mi Hocam? Geçmişte de binlerce insanın çalıştığı Bakır İşletmesi ilçenin hem ekonomisini hem sosyal yaşantısını destekleyen bir işletme ve Elâzığ'da açık hava sinemaları, tiyatrolar yokken, tenis kortları yokken sosyal yaşantı anlamında da çok farklılık gösteren bir ilçemiz. Ama ne yazık ki daha sonradan, Maden Bakır İşletmesinin özelleştirilmesinden sonra binlerce kişiyle çalışan o Bakır İşletmesi yüzlerce kişiye düştü ve oradaki yanlış madencilik anlayışından kaynaklı, maden pasasının yanlış stoklanmasından kaynaklı o bölgede sorunlar yaşanmaya başlandı ve 2019 yılında Sayın Cumhurbaşkanının kararnamesiyle o alan riskli alan ilan edildi. Riskli alan ilan edilmesinden sonra 2019'dan 2024 yılına kadar yapılan tek şey, devlet tarafından, kamu tarafından yapılan tek şey geçtiğimiz günlerde oradaki hak sahiplerine, mülkiyet sahiplerine, konut sahiplerine, iş yeri sahiplerine tebligat gönderilerek, belli bir süre verilerek “Evlerinizi boşaltın.” dediniz. 2019-2024, bu beş yıl içerisinde vatandaşın barınabileceği bir mesken, bir konut, bir yerleşim alanı gösterilmedi, iş yerleriyle ilgili yeni bir çalışma yapılmadı, iş yerleriyle ilgili yeni bir düzenleme yapılmadı.

Ben geçen hafta Maden’deydim. Maden halkının üç ana başlıkta talep ettiği konu var. Hocam, size de; Ejder Bey, sizin de bilginize sunuyorum ayrıca Genel Kurulumuzun bilgisine sunuyorum. Bir: Bu pasadan kaynaklı riskin giderilmesi için oraya Maden Bakır İşletmesinin hafriyat olarak, pasa olarak yığdığı ve Diyarbakır-Elâzığ kara yolunu tehdit eden pasanın oradan mutlaka kaldırılması veya gerekli teknik önlemlerin alınması.

Doğru mudur Ejder Bey? Hocam, doğru mudur, böyle bir talep var mıdır? Vardır.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Sayın Vekilim, iki görüş var orada, iki görüş var.

GÜRSEL EROL (Devamla) – İkinci görüş: Riskli alan ilan edilen bölgede teknik ekiplerce, üniversitelerce yeniden sondajlar yapılarak, teknik çalışmalar yapılarak riskli alan ilan edilen bölgenin yeniden değerlendirilmesi. Çünkü bununla ilgili de şöyle bir şey var: “Riskli alan, tam anlamıyla teknik olarak incelenmeden harita üzerinden belirlenmiş bir bölge olabilir.” kaygısı ve endişesinin olmasından kaynaklı riskli alanın yeniden tespitiyle ilgili bir beklenti var. Üç: Konut sahipleri "Kardeşim, benim evim yıkılacak. Peki, ben nereye gideceğim, nerede yaşayacağım? Aradan geçti beş yıl, bu beş yıl süre içerisinde bana başımı sokacağım bir alan, bir mekân vermediniz." diyor. Öyle değil mi Ejder Bey? Hocam, öyle değil mi? Ve bunlar kendi kaderlerine orada terk edilir duruma geldiler.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Tam değil Başkanım.

GÜRSEL EROL (Devamla) – iş yerleriyle ilgili “Boşalt.” diyorsun ama iş yerleriyle ilgili de yine iş yeri sahiplerine yeni bir alan, bir mekân göstermiyorsun. Yani insanlara diyorsun ki: “Sen burayı boşalt, ben burayı yıkacağım, ben seni kendi kaderine terk ediyorum, ne hâlin varsa gör.” Bunun aksini savunuyorsanız o zaman bu kürsüden, çıkın “Eksik, yanlış bilgi verdin; biz Maden’le ilgili şu, şu, şu girişimlerde bulunduk, Maden’in sorunlarının çözümüyle ilgili şu taahhütlerde bulunduk.” deyin, ben de size buradan teşekkür edeyim.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Bence biraz eksik var.

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Tamamlayın, buyurun. Tabii, tabii… Buyurun.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – İzin verirlerse çıkarım.

Sayın Başkan…

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Buyurun, eksikleri tamamlayın, memnun olurum.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Hemen, izin verirlerse…

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Eksikleri tamamlayın, memnun olurum.

EROL KELEŞ (Elâzığ) – Ben de tamamlayacağım.

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Tabii, memnun olurum.

EROL KELEŞ (Elâzığ) – Eksikler var söylediğinizde. Mesela, birinci maddede…

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Eksikler varsa tamamlayın, memnun olurum.

EROL KELEŞ (Elâzığ) – Sayın Başkan…

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Ben zaten tamamlamanızı istiyorum.

BAŞKAN – Gürsel Bey güzel bir şey yapıyor; ille ilgili, dayanışma içerisinde, örnek bir mücadele veriyorsunuz valla.

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Sayın Başkanım, ben sataşmadım ama…

BAŞKAN – Olsun, olsun; eksik varsa tamamlasınlar.

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – …arkadaşlarımızın eğer benim eksiklerimle ilgili tamamlayıcı bilgileri varsa ayrıca onları da dinlemek isterim, açıklamalarında da yarar görüyorum ayrıca.

BAŞKAN – Ejder Bey, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- Elâzığ Milletvekili Ejder Açıkkapı’nın, Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol’un 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Çok teşekkür ediyorum Başkanım.

Ben öncelikle, tabii, milletvekilimize teşekkür ediyorum. Aslında, biz Elâzığ'da tüm siyasi partilerin milletvekilleri olarak Maden konusunda aynı hassasiyeti taşıyoruz. Ben Gürsel Bey’in tabii ki çok iyi niyetlerle burada Maden’in konusunu gündeme getirdiğini düşünüyorum. Tabii, 26'ncı Dönemde biz yine vardık, Maden’le ilgili, heyelanla alakalı o dönemde de çeşitli sıkıntılar olmuştu ve biz o günden bugüne aslında heyelan bölgesinde yaşayan kardeşlerimize tam 3 kez hak sahipliği anlamında bir süre açmıştık; altmış gün, altmış gün ve otuz gün. Tabii, o dönemde maalesef Madenli kardeşlerim hak sahipliği noktasında fazla bir yaklaşım göstermedikleri için daha sonra 2019'daki afete maruz bölge ve riskli alan ilan edilmesinden sonra...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - ...aslında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle çok önemli bir iş yapılmıştı. Afete maruz bölgeyle birlikte riskli alan ilan edilerek oradaki hem iş yerlerinin hem mülklerin karşılığını, bir bedel olarak istenildiği takdirde vatandaşımız onun bedelini alabilecekti, isterse yine hak sahipliği noktasında da kentsel dönüşüm anlamında da bir çalışma yapılabilirdi.

GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Ama ortada bir şey yok, sonuç orada, ortada bir şey yok. Kâğıt üstünde var, ortada bir şey yok.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Ama bu süreçte, şu anda bu irade tüm siyasi partilerde var; bizde de var, sizde de var. Tabii ki Maden dediğiniz gibi çok kıymetli bir ilçemiz, Elâzığ'da sosyal, kültürel anlamda geçmiş yıllarda belki en önemli ilçemizdi; tenis kortlarıyla, sinemalarıyla kültürel anlamda en önemli ilçemizdi. Orada 32 milyon tonun üzerinde bir bakır madeni biliyorsunuz tespit ettik, ilgili firma şu anda yine Maden'i eski...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN - Peki, bu dayanışma işi çözer yani.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Son, son olarak...

BAŞKAN - Anladım yani şimdi yeni bir...

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Hocam, sen de söz istiyorsun.

EROL KELEŞ (Elâzığ) - Evet.

BAŞKAN - Siz gayet iyi anlaşmışsınız, birbirinizi övdünüz, tebrik ediyorum. İşe hâkimsiniz.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Bitireceğim ben Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Elâzığ Türkiye'nin çimentosudur, Maden'de problem çözülecektir.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Ankara Milletvekilleri Ömer İleri ve Zeynep Yıldız ile 115 Milletvekilinin Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2162) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 126) (Devam)

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2162) esas numaralı Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesinin çerçeve hükmüyle 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 13'üncü maddesinin (1)’inci fıkrasına eklenen cümlelerin birinci cümlesinde yer alan "esaslar belirleyebilir" ibaresinin "esasları belirler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Mehmet Satuk Buğra Kavuncu Nimet Özdemir Burhanettin Kocamaz

 İstanbul İstanbul Mersin

 Hüsmen Kırkpınar Turan Yaldır Ayyüce Türkeş Taş

 İzmir Aksaray Adana

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz.(İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 126 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubumuz adına söz aldım. Yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, teklifin 2'nci maddesiyle sermaye piyasası araçlarının Merkezi Kayıt Kuruluşu sistemine dâhil olmadan kripto varlık olarak ihraç edilebilmesi için esaslar belirlenmesine yönelik Sermaye Piyasası Kuruluna yetki verilmesi istenmektedir. Merkezi Kayıt Kuruluşu Türk sermaye piyasalarının merkezî saklama kuruluşu olarak üyelerine saklama, veri depolama ve raporlama, kurumsal yönetim ve yatırımcı hizmetlerini zaten sunmaktadır. Merkezi Kayıt Kuruluşu ayrıca AR-GE merkezi kimliğiyle kendi iç kaynaklarını kullanarak geliştirdiği yazılım, sistem ve platformlarla yerli ve yabancı sermaye ve finans kuruluşlarına veri ve teknoloji hizmetleri sunmaktadır. Merkezi Kayıt Kuruluşu, sermaye piyasası araçlarının kayden ihracının yapıldığı, hak sahibi bazında açılan hesaplarda sermaye piyasası araçlarının kaydedildiği, bunlar üzerindeki hakların izlendiği, kayıtlarına hukuki sonuçlar bağlandığı, kanunla bu görevi üstlenmiş bir merkezî yapıdır. Bir başka deyişle, menkul kıymetlerin ihraç edildiği, hak sahibi bazında hesaplarda tutulduğu, el değiştirdiği, bunlara ilişkin hakların tesis edildiği merkezî bir sistemdir. Burada görüldüğü gibi, kripto varlıklar, Türkiye'nin merkezî saklama kuruluşu olan Merkezi Kayıt Kuruluşundan ayrı bir yapıda kayıt altında tutulmak istenilmektedir.

Yine, Sermaye Piyasası Kurulunun, Merkezi Kayıt Kuruluşu ile bu ayrı yapı arasındaki entegrasyonu sağlayabileceği belirtilmiş, bunlara ilişkin usul ve esasların Kurul tarafından belirleneceği ifade edilmiştir.

Teklif metninde, kripto varlıkların kaydının nasıl tutulacağına ilişkin bilimsel bir dayanak ne yazık ki sunulmamıştır. Her ne kadar bu varlıkların ayrı bir yapıda kayıt altında tutulacağı belirtilmişse de bunun sağlanması, teknolojik gelişmeler düşünüldüğünde oldukça zor olacaktır.

Ayrıca, yine bu varlıkları kayıt altında tutacak mekanizmanın bunu sağlayıp sağlayamayacağı, teknolojik altyapıya sahip olup olmayacağı da bir başka sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kayıt sistemleri için Merkezi Kayıt Kuruluşunun gerek personel gücünden gerek teknolojik altyapısından ve kurum hafızasından yararlanılması büyük bir zorunluluk arz etmektedir.

Ayrıca, yine bu kripto varlıkların kayıt altında tutulacağı mekanizma ile Merkezi Kayıt Kuruluşu entegrasyonu Sermaye Piyasası Kurulunun takdirine bırakılmamalı, zorunlu olmalıdır. Öyle ki her ne kadar kripto varlıklar sermaye piyasası aracı olarak nitelendirilmeseler de benzer işlevler gerçekleştirebilmektedir. Bundan dolayı kripto varlıklar mutlaka kayıt altında tutulmalı ve yapılan işlemler sıkı kurallara bağlanmalıdır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, kripto varlıkların kayıt altına alınması için daha nitelikli bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kripto varlıklar arasında yer alan kripto paraya burada ayrı bir parantez açmamız gerekmektedir. 2009 yılında piyasaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan kripto varlıklar ülkemizde de çok sayıda yatırımcı bulmuştur. Türkiye bugün kripto varlıklara ilginin en yoğun olduğu ülkeler arasındadır. Şu anda kripto varlıkların parasal hacmi ve yatırımcı sayısı ülkemizde ciddi boyutlara ulaşmıştır. Kripto varlıklar piyasasında riskler ve mali kayıplar artmıştır. Yaşanan ekonomik kriz ve gelecek kaygısı ülkemizde insanlarımızı kolay yoldan para kazanma yollarına sevk etmektedir. Bu kapsamda, özellikle, kripto para piyasasında ortaya çıkan büyük mali kayıplar her yaştan çok sayıda insanımızı bir gecede mağdur etmiş ve intihara kadar sürüklemiştir. Üzülerek belirtmeliyim ki kripto para kayıplarında bugüne kadar çok ocaklar sönmüştür. Bu nedenle, kripto varlıklara yönelik düzenlemeleri eksik bulmakla birlikte olumlu karşıladığımızı belirtiyor, yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Zülküf Uçar Perihan Koca Sinan Çiftyürek

 Van Mersin Van

 Nejla Demir Hüseyin Olan Yılmaz Hun

 Ağrı Bitlis Iğdır

 Sırrı Sakik Burcugül Çubuk Dilan Kunt Ayan

 Ağrı İzmir  Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Van Milletvekili Sinan Çiftyürek.

Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Başkan, bir yer değişikliğiyle gelmiştik ama…

BAŞKAN – İsim, isim…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Dilan Hanım geliyor.

BAŞKAN – Sayın Kunt Ayan, buyurun.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce Diyarbakır ve Mardin illerimizde yaşanan yangın felaketinde yaşamını kaybeden yurttaşlara Allah’tan rahmet, sevenlerine sabır, hâlâ yaralı olup tedavisi devam eden hastalara ise acil şifalar diliyorum.

Bildiğiniz gibi, büyük bir felaket yaşadık. Çınar’da ve Mazıdağı’nda 15 yurttaşımız yanarak can verdi, binlerce hayvan yaralandı, telef oldu, ekinler telef oldu; bunu hepimiz gördük ve canlı bir şekilde yaşadık. İktidar yaşanan felaketlere dair hiçbir sorumluluk almadan suçu kendinden atmaya alışmış zaten ama usanmadan bu kürsülerden suçların faillerini anlatmaya devam edeceğiz. Bu yangının müsebbibi, can kayıplarının sebebi önce bu iktidarın kendisidir ve sonrası ise sermayedarı olduğu DEDAŞ’tır.

Değerli milletvekilleri, yangının başladığı andan itibaren arazinin kurak ve geniş olduğunu bilen bütün bölge halkı, sivil toplum kuruluşları, bizler açık açık çağrı yaptık, acil bir şekilde “Oraya helikopter gönderilmesi gerekiyor.” dedik fakat ne oldu? Aklımızla alay eder gibi ertesi gün AKP'li bir vekil çıkıp şunu dedi: “Karanlıktı yollayamadık.” Ya, peki, soruyorum: Siz değil misiniz NATO'nun en büyük ordusu olmakla övünen; siz değil misiniz yerli, millî İHA’larla, SİHA’larla gece gündüz uçmakla övünen? Yine, daha iki ay önce burada “‘KAAN’ isimli 5’inci nesil bir uçak üretebiliyoruz.” deyip “KAAN” isimli uçağın reklamlarını buraya koyan sizler değil miydiniz? Fakat 2 tane küçük ilçeye 1 yangın uçağı gönderemediniz sizler. Maalesef ki göz göre göre bu yangına sizler müdahale etmediniz, bunun vebali de AKP'nin tam da üstündedir.

Siz sadece bölgede çıkan yangına değil, daha iki yıl önce Muğla’da, Ege’de çıkan yangına da müdahale edemediniz. Neden peki? Çünkü siz doğaya düşmansınız, siz ekolojiye düşmansınız, siz ötekine düşmansınız, siz halklara düşmansınız. Bu politikalarınızla varsa yoksa sermaye, varsa yoksa peşkeş çekmelerle günün sonunda bu halk sizleri mahkûm edecek.

Peki, bu duruma ilişkin açıklamanız ne oldu? Daha hayatını kaybeden insanları toprağa vermeden AKP sermayedarı DEDAŞ ve AKP'nin Valisi “Köylüler yaktı.” dedi, “Anız yakılması sonucu bu yangın çıktı.” dedi. Utanmadan, daha cenazeler yerdeyken böylesi bir açıklama yapabildi çünkü siz alışmışsınız zaten hem kendiniz yapıp hem de suçu halkın üzerine atmaya. Peki, ne oldu? Savcılık bilirkişi raporunu açıkladı “Yangının çıkma sebebi elektrik telleridir.” dedi. Fakat sizin buna dair bir açıklamanız oldu mu? Hâlen buna ilişkin bir açıklamanız olmadı. Ezcümle, yaşamını yitirenlerin vebali sizin üzerinizdedir. Geride bıraktıkları aileleri, evlatları sizleri utançla anacaklar, bu katliamın faili olarak anacaklar.

Peki, DEDAŞ bununla bitiyor mu; 15 insanın yaşamını yitirmesine, ailesinden bir sürü insanı geride bırakmasına sebep olan bu zulümle yetiniyor mu? Bu zulümle de yetinmiyor. Yıllardır bölge halkının başına bela olmuş.

Seçim bölgem olan Urfa... Ben buradan AKP'nin Urfa Milletvekillerine sataşıyorum. Gelsinler, söz alsınlar, burada DEDAŞ'la ilgili tek bir kelime etsinler, nasıl bir politika ürettiğine dair, karşılığında ne yaptıklarına dair tek bir kelime etsinler; hiçbir şey diyemezler. 45 derece sıcakta Urfa'da elektrik yok ya, 21'inci yüzyıldayız. Telefonlarımız susmuyor, bölge halkı bizi arıyor "Ekinlerimiz yandı, tarlada telef oldu, sıcaktan hastalarımız yaşamını yitiriyor." diyor. Fakat siz ne yapıyorsunuz? Tek bir açıklama yapmıyorsunuz. Neden peki? Sataşıyorum, gelin, cevap verin burada. Neden peki? Çünkü DEDAŞ kim? Erdoğan'ın varisi, prensi; müdahale edebilir misiniz? Edemezsiniz. "Padişahım çok yaşa!" demekten, el pençe olmaktan başka yaptığınız hiçbir şey yok. Bölge halkını bu şekilde sefalete sürüklediğiniz için biz sizi burada teşhir etmeye, bu politikalarınızdan vazgeçene kadar DEDAŞ'ın başına bela olduğu Urfa halkının her zaman yanında olacağımızı, bu politikalarınızı da teşhir etmeye devam edeceğimizi ifade ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) – Başkanım...

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

48.- Manisa Milletvekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu’nun, Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan’ın 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) – Şimdi hatip düşmanlıktan, ötekileştirmekten bahsetti. Oysaki ölümler üzerinden düşmanlık ve ötekileştirmek ve bunu siyasete alet etmek hiç de hoş bir tavır değil, uygun bir dil de değil. Şunu belirtmek isterim: “Düşmanlık” denince, ekmeğini yediği bu ülkenin Millî Takımı’nı dahi kabullenemeyen açıklamalara bakması gerekir eğer düşmanlığı görmek istiyorsa. O yüzden, sözleri aynen kendisine iade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun.

49.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Manisa Milletvekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Şimdi, bu Millî Takım tartışmalarına aslında dün açıklık getirdik ama pişirip pişirip önümüze getiriyorlar, açıkçası yadırgadığımı belirtmek istiyorum. Sayın Encu'nun açıklamaları üzerinden bu gündemimize geliyor. Dün de söyledim, tekrar söyleyeyim: Ferhat Encu önceki dönem HDP milletvekili, 34 köylüsünü, ailesinden birçok insanı kaybetmiş ve bu ülkenin Türk Silahlı Kuvvetlerinin jetleri tarafından köyü bombalanmış biridir. Ben size bir dakikalık şu soruyu kendinize sormanızı istiyorum, yaptığını doğru bulup yanlış bulmak üzerinden konuşmuyorum bunu: Sizin köyünüzden 34 insan uçaklarla bombalansaydı, köyünüze katır sırtında cenazeleri getirilseydi ve sonra o bombalamayı yapanlar terfi ettirilseydi, süreç akamete uğrasaydı, acaba siz o ülkenin Millî Takımı’nı tutar mıydınız? Bu soruyu bütün herkesin vicdanına soruyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Değil 34 kişiyi, tek bir kardeşinizi, tek bir evladınızı kaybetseniz nasıl bir aidiyet duygusu hissederseniz?

ÖMER KARAKAŞ (Aydın) – O zaman Portekiz'e gitsin ya!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – O anlamıyla, bence yargılamadan önce birazcık empati yapın, birazcık anlamaya çalışın. Gerçekten, bu ülkede yaşayan herkesin Millî Takım’ı tutmasını istiyor musunuz? Çok güzel, ben de isterim. Herkes ister değil mi, yaşadığı ülkenin Millî Takım’ını tutmayı ister. O zaman onarın, onarın; o zaman barışı sağlayın. O zaman Kürtlere kendisini bu ülkeye ait hissedeceği bir demokrasiyi, bir hukuku, bir eşitliği, bir özgürlüğü inşa edin.

ÖMER KARAKAŞ (Aydın) – O zaman Portekiz’e git.

NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) – Portekiz’de yaşayabilirler.

ÖMER KARAKAŞ (Aydın) – Portekiz’e gidin.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – O zaman herkes dönsün, bu Millî Takım’ı canıgönülden tutsun ama tutmadı diye de hiç kimseyi linç etmeye hakkınız yok.

ÖMER KARAKAŞ (Aydın) – Portekiz’e gitsin.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Benim bildiğim, Millî Takım’ı tutmak diye bir zorunluluk da yok. Böyle bir hukuk mu var? Böyle bir kanun mu var? Böyle bir hüküm mü var?

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) – Burada bulunduğun sürece var. Türkiye Cumhuriyeti çatısı altındasın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Böyle bir şey var mı? Yeter artık yani! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Kendisi kendi görüşünü ifade etmiş, bu görüşün üzerinden de bize şey yapmayın yani. Yeter!

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Ankara Milletvekilleri Ömer İleri ve Zeynep Yıldız ile 115 Milletvekilinin Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2162) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 126) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2162) esas numaralı Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin çerçeve hükmüyle 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’na eklenen 35/B maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederim.

“11) Kripto varlık hizmet sağlayıcıların başlangıç sermayesi bir milyar Türk Lirasından aşağı olamaz. Bu en az sermaye tutarı Cumhurbaşkanınca artırılabilir.”

 Mehmet Satuk Buğra Kavuncu Hüsmen Kırkpınar Nimet Özdemir

 İstanbul İzmir İstanbul

 Turan Yaldır Ayyüce Türkeş Taş

 Aksaray Adana

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, görüşülmekte olan kanun teklifinin 3’ncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çağımızın gerçeklerini, hayatın her alanına yerleşen teknolojiyle birlikte değişen kavramları ve sanal yapıya dönüşen para sistemini konuşuyoruz. İktidar sıralarındaki arkadaşlarımın neler düşündüğünü çok merak ediyorum, ister istemez de sormak istiyorum: Nasıl bir Türkiye düşünüyorsunuz? Neden mi bahsediyorum? Elbette maarif müfredatından. Merak etmeyin, kripto parayla değişen dünyamızın gerçeklerine de değineceğim. Aklın, bilimin, teknolojinin, üretmenin ne anlama geldiğini, değerlerimizi, geçmişimizi, bugünümüzü, yarınımızı, en önemlisi de geleceğimizi... Kafanızda olan dünyayla geleceğimizi, çocuklarımızı, gençlerimizi yetiştirmekteki çağ dışı modeliniz, iyi de nasıl olacak arkadaşlar? Bu müfredatla yetiştireceğiniz gençlerin, kripto paranın şekillendirdiği dünyada varlığını, gücünü nasıl tesis edeceksiniz? Değerlerini, damarlarında, ruhlarında, tüm benliklerinde var olan ulus bilincini, Türk olmanın kıvancını yaşatmadan, hissettirmeden, kazandırmadan mümkün mü bu? Bilimi, çağdaşlığı, gelişmeyi, özgür düşünmeyi çocuklarımıza hangi sistemle nasıl kazandıracağız, kocaman bir soru işareti.

Sayın milletvekilleri, kripto varlıkların küresel parasal hacmi yaklaşık 2 trilyon dolar ama biz bu düzenlemeyi yeni yapıyoruz. Türkiye'de de çok popülerlik kazanmış olan sistem 2009 yılından itibaren günlük hayatımızda yer almaktadır. 2023 rakamlarıyla dünyada 435 milyon yatırımcının aktif olduğundan bahsediliyor. Büyük bir yatırım hacmi ve biz bununla ilgili kuralları yeni koymaya başlıyoruz.

Maddede kripto varlık hizmet sağlayıcılarıyla ilgili düzenleme getirilmekte, sistemin genel yapısı oluşturulmaktadır ama ne hikmetse sermaye şartı istenmiyor. Başlangıç sermayesi, şirketlerin yatırımlarını güvence altına alır, teşvik eder. Böylece faaliyetleri genişleyebilir, gelirleri artabilir. Kripto sistemine geçtim, Türk hukuk mevzusuna göre herhangi bir anonim ve limitet şirket kurabilmek için bile belli şartlar vardır. Anlaşılan o ki kripto sektöründeki işletmelerde diğer şirketler için zorunlu kılınan en düşük sermaye tutarı yeterli görünüyor. Milyarlarca dolarlık işlem hacmine ulaşacak şirketler için oluşabilecek risklere uygun azami bir sermaye tutarı şartının getirilmesi elzemdir. Ama tasarruf genelgesiyle meşgul olan Hazine ve Maliye Bakanlığımız böyle bir kurala ihtiyaç duymamış, kimsenin elini bağlamak istememiş anlaşılan “Her isteyen piyasada -tırnak içinde söylemek istiyorum- at koştursun, ben alacağım vergiye bakarım.” demiş. Avrupa Birliği kripto varlık piyasalarını bir tüzükle düzenlemiş. Bu kanuna göre bizde böyle bir şey var mı? Yok ama sizi anlayabiliyoruz. Maarif müfredatıyla geleceğimizi, Avrupa Birliği bahanesiyle şanlı Silahlı Kuvvetlerimizin yapısıyla oynayarak yüzyılların kadim geleneklerini, güvenliğimizi, "Türkiyelilik" gibi kimler tarafından piyasaya sürüldüğü belli olmayan boş tartışmalarla Türklüğümüzü sorgulamayı riske atmaya kalkıyoruz.

Uyutmaya ne kadar meyilli olduğunuzu unutmadan başka gerekçelerin de altını çizmek istiyorum: Lozan Anlaşması. Lozan Anlaşması'yla azınlık statüsünde olan Rum vatandaşlarımızın sadece dinî meselelerle ilgilenmek, siyasete karışmamak şartıyla... (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Sayın Suiçmez, sizin mazeretiniz var, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

50.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, ülkede aynı günde 8 kadının erkekler tarafından katledildiğine ilişkin açıklaması

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Yirmi dört saatte tam 8 kadın -İzmir'de Fatma Kahraman, Gülsüm Mertoğlu, Adana'da Şükran Eba, Leyla Arat, Balıkesir'de Maizer Gökyıldız, Diyarbakır'da Hilal Kar, Antalya'da Ayten Çağıran, Antep'te Fatma Mercandağı- bu 8 kadın birlikte diploma almadılar, işe başlamadılar, ehliyet almadılar, seyahat etmediler; bu 8 kadın bu ülkede aynı gün, evli oldukları ya da boşandıkları erkekler tarafından katledildiler. Peki, iktidar ne yapmaktadır? Rahat rahat uyumaktadır. Kadın cinayetleri politiktir. Bu ülkede kadın cinayetleri cins kırımı seviyesine ulaşmıştır. İstanbul Sözleşmesi’ni hukuka aykırı olarak kaldıran iktidarın üzerinde, öldürülen her kadının kanı, perişan ailelerinin gözyaşları vardır.

Teşekkür ederim Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Ankara Milletvekilleri Ömer İleri ve Zeynep Yıldız ile 115 Milletvekilinin Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2162) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 126) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Zülküf Uçar Perihan Koca Nejla Demir

 Van Mersin Ağrı

 Hüseyin Olan Dilan Kunt Ayan Sevilay Çelenk

 Bitlis Şanlıurfa Diyarbakır

 Yılmaz Hun Burcugül Çubuk Osman Cengiz Çandar

 Iğdır İzmir Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Diyarbakır Milletvekili Osman Cengiz Çandar. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN CENGİZ ÇANDAR (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sermaye Piyasası Kanunu’nun 3’üncü maddesi üzerinde şu sırada konuşma yapmak bana bu, Bizans’ın kuşatılmış olduğu sırada meleklerin cinsiyetini tartışmak gibi geliyor. Muazzam bir felaket yaşadık, büyük bir yangın yaşadık, 15 can kaybı oldu, binlerce hayvan telef oldu, evlere ateş düştü. Bu vesileyle, hemşehrilerime, Diyarbakır halkına, Mardin halkına, bölge halkına başsağlığı diliyorum.

Bugün Cumhurbaşkanını dinledik. Cumhurbaşkanı bu büyük felaketten neredeyse bir hafta sonra Diyarbakır ve Mardin’i hatırladı ve konuşmasında başsağlığı diledi ama hatırlarken yanlış bir hatırlama yaptı. Konuşmasına girerken “20 Haziran Perşembe günü Diyarbakır Çınar ve Mardin Mazıdağı’nda çıkan anız yangını milletçe hepimizin yüreğini yakmıştır.” dedi. Anız olduğunu tespit etti. Ortağı da dün o da anız yangını olarak tespit etmişti. Herkesin, savcılık dâhil olmak üzere, DEDAŞ’ı tespit ettiği bir yerde Cumhurbaşkanı da ortağı da nedense anızda ısrar ediyor. Bir süre sonra, birkaç cümle sonra Cumhurbaşkanı diyor ki: “Adli ve idari tahkikat neticesinde yangının çıkış nedenleri hiçbir soru işaretine mahal bırakmayacak şekilde ortaya konacaktır.” E, ortaya konmuş zaten, “anız” denmiş. Adli makamlar neyin tahkikatını yapacaklar? Cumhurbaşkanı “anız” demiş bitirmiş olayı.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kullanılan cümleyi anlamamışsın Cengiz Bey sen. Elektrik kontağından çıkan yangın anızı da yakar, ormanı da yakar, evi de yakar.

OSMAN CENGİZ ÇANDAR (Devamla) – Devam ediyor Cumhurbaşkanı, konuşmasının bir yerinde diyor ki: “Yangına müdahale öncelikle büyükşehir belediyelerinin sorumluluğunda olmasına ve bunlar görevlerini yapmamalarına rağmen…” Cümle bu. Şimdi, dolayısıyla -bu kadar- 68 kilometreye yayılmış olan yangının sorumluluğu belediyelerin üstüne yıkılmış durumda.

Cumhurbaşkanının bu cümlelerini okuyunca ben dün Galip Ensarioğlu’nun burada AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmanın mazur görülmesi gerektiği kanısındayım çünkü onun konuşmasında ileri sürdüğü bütün iddialar bizzat Cumhurbaşkanı tarafından üstlenilmiş durumda.

Gelgelelim dünkü AK PARTİ Sözcüsünün konuşmasına. Bugün Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bir açıklama yaptı ve başlangıcında “Galip Ensarioğlu’nun iddia ve ithamları manipülasyondan ibarettir.” diye rakam rakam çürütüyor, dünkü konuşmada ileri sürülen her bir iddiayı ve cümleyi çürütüyor. Vakit darlığı nedeniyle sadece son cümleyi okuyacağım, dünkü konuşmayı kastederek “Milletvekilinin konuşmasının devamında, İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığımız bünyesinde görevli bir müdürün eşine ait arsasında imar değişikliği yapıldığına dair iddiası da ‘çamur at izi kalsın’ deyiminden öteye geçmemektedir. 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nu asgari düzeyde bilen herkes bilir ki imar değişikliği ancak seçilmiş Meclis kararıyla alınmaktadır. Dolayısıyla Büyükşehir Belediyesinin Meclis kararları incelendiğinde böylesi bir kararın olmadığı görülmektedir.”

Dün belediyelere yönelik yapılan bütün ithamlar ve eleştiriler, olmayan şeyler üzerinden, muhal şeyler üzerinden yapılmıştır. Bunu bir kez Diyarbakır Milletvekili olarak Diyarbakır Büyükşehir açıklaması üzerinden size dile getirmiş olayım.

Bu arada, Sayın Cumhurbaşkanının “Belediyeler görevini yapmamıştır.” dediği noktaya tekrar dönerek şunu söyleyeyim. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı olayın hemen ertesinde bir rapor yayınladı ve raporda şu söyleniyor: Saat 22.09’da olay günü, yangının başladığı gün ihbar alınıyor. 22.10’da ilk araç, itfaiye aracı yola çıkıyor, hareket ediyor. Saat 22.25’te bu, Çınar ilçesinde gerçekleşiyor; on altı dakika sonra işbaşında, olay yerinde müdahale yapılmış durumda. Bütün itfaiyeler, Mardin itfaiyesi, Diyarbakır itfaiyesi ve bölge itfaiyeleri yangına koşmuş durumdalar, canla başla hâlâ çalışmaktalar ve bugün Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk bir açıklama yaptı, afet bölgesi ilan edilmesini istedi. Aynı isteği Diyarbakır Belediye Başkanı Serra Bucak da yapmıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

OSMAN CENGİZ ÇANDAR (Devamla) – Lafı, polemiği bırakın ve bir an önce o bölgeyi afet bölgesi olarak ilan edin.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 Bülent Kaya Selçuk Özdağ İsa Mesih Şahin

 İstanbul Muğla İstanbul

 Mustafa Kaya Mehmet Karaman Necmettin Çalışkan

 İstanbul Samsun Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan.

Buyurun Sayın Çalışkan. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İsrail insanlık tarihinde görülmemiş vahşi cinayetler işlemeye, insanlık suçu soykırım uygulamaya devam ediyor. Bütün dünya bu cinayetler, soykırım karşısında sessiz, seyirci. Herkes tek taraflı olarak sanki sıranın kendisine gelmesini bekliyor. Bilelim ki İsrail Devleti, haritasında da gösterdiği üzere Nil ile Fırat arasının kendi toprakları olduğunu iddia ediyor. Bu açıdan da ülkemizde de dillendirildiği üzere ateşin Lübnan’a yayıldığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bundan daha ötesi, sayın bakanlar tarafından da dillendirildiği üzere artık yeni bir dünya savaşının konuşulduğu bir dönemdeyiz.

Elbette hepimiz üzülüyoruz, dünyada belki milyarlarca insan üzülüyor ama bu noktada şunu belirtmek isterim ki iktidar mensubu arkadaşların hemen hepsi bu konuda üzüntülerini belirttiler, kendilerine teşekkür ediyoruz ama şunu bilelim ki artık ateş yerinde durmuyor; 40 bin insan öldü, 1 milyon insan açlık sınırıyla karşı karşıya. Onun için de bu mesele buradan protestolarla geçirilecek bir mesele asla değildir. “Nil’den Fırat’a kadar arzımevut bizim hedefimiz.” diyen katillere karşı Hatay elden gittikten sonra mı harekete geçilecek? Gaziantep’e, Diyarbakır'a ateş sıçradıktan sonra mı anlaşılacak, müdahale edilecek? Anlaşılamıyor.

Burada iktidar partisinin İslam âlemini kınadığına yönelik haberler medyaya düştü, bu konuda bir tavzih, açıklama bekliyoruz. Acaba bu arkadaşlar kendilerini İslam âleminin bir parçası olarak görmüyorlar, başka bir âlemde, başka bir fezada mı yaşıyorlar? Tabii, buradaki protestolar belki birilerinin vicdanını rahatlatmaya yönelik olabilir ama rahat bir şekilde ellerinizle yapacağınız işler var. Bakın, şu anda cari kanunlarımıza göre 5901 sayılı Kanun’u uygulasanız en azından icraat yapmış olursunuz. Sekiz ayı aşkın bir süreden beri protesto etmekten, konuşmaktan, telin etmekten başka en küçük bir adım atılmadı. Bugün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının uygulanmasına yönelik girişim yapabilirsiniz, insani yardım nasıl girer bunu sağlayabilirsiniz, ilişkileri en azından kesebilirsiniz ve hepsinden önemlisi… O dezenformasyonla mücadele ettiği söylenen İletişim Başkanlığı yalanlamadığına göre sükût ikrardandır; ülkemiz vatandaşı olduğu hâlde siyonist, katil İsrail ordusunda savaşan insanlara karşı en küçük bir yaptırım uygulanmadı. Yiğitseniz bu adamları yargılayın, ceza verin. Türkiye Cumhuriyeti devletinin menfaatleri haricinde başka bir ülke savaşında savaşıyor bu insanlar ama bunların hiçbirisi yok çünkü mesele İsrail'in yaptığı katliamlara üzülmek falan değil, içeride kamuoyunun tepkisini dindirmek, bu konuyu da bir siyaset malzemesi hâline getirmek -protestoları önleyerek- burada konuşma yapmak. Evet, “Davada taraf olacağız.” dediniz, olmadınız, ilişkileri hâlen kesmediniz, kamuoyunda çıkan bilgilere göre “Gemiler durdu.” dediğiniz hâlde başka kanallar üzerinden alışveriş de devam ediyor. Hepsinden vazgeçtik, şu anda cari kanunları uygulasanız bile gerçekliğinize, iddianızda samimi olduğunuza inanacağız.

Bunun dışında, Genel Kurul gündeminde bekleyen bir kanun teklifi var. Buradaki teklif, bu orduda savaşan siyonist soykırım suçu işleyen insanların vatandaşlıktan çıkarılmasına yönelik. Samimiyseniz buyurun onu getirin. “Başkasının imzasıyla olursa en doğru şeyi bile kabul etmiyoruz.” diyorsanız, kendi imzanızla getirin ama samimi olun, ciddi adım atın.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2162) esas numaralı Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin çerçeve hükmü ile 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’na eklenen 35/C maddesinin 6’ncı fıkrasının üçüncü cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Kurul, her bir kripto varlık için veya bunların dayandığı teknolojik özellikler ya da kripto varlıkların nitelik ve nicelikleri kapsamında saklama konusunda bu kanundaki temel esaslara bağlı kalmak şartıyla ikincil esaslar belirlemeye yetkilidir.”

 Mehmet Satuk Buğra Kavuncu Nimet Özdemir Hüsmen Kırkpınar

 İstanbul İstanbul  İzmir

 Turan Yaldır Ayyüce Türkeş Taş Ömer Karakaş

 Aksaray Adana Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Aydın milletvekili Ömer Karakaş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ÖMER KARAKAŞ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada getirilen kanun teklifinin 4’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Kripto varlıklar ve blok zinciri teknolojisi Türkiye'nin finansal geleceğini derinden etkileyebilecek önemli bir konudur. Bu yeni teknoloji doğru yönetildiğinde ülkemiz için büyük fırsatlar sunabilir ve kalkınmamıza katkıda bulanabilir. 2009 yılında ortaya çıkan kripto varlıklar hızla popüler bir yatırım aracı hâline gelmiş durumda. Ülkemizde 5 milyon ile 10 milyon arasında vatandaşımızın bu varlıklara yatırım yaptığı tahmin edilmektedir. Ancak yasal çerçevesinin belirsizliği geçmişte çok büyük mağduriyetlere ve dolandırıcılık vakalarına yol açmıştır. Bu kanun teklifi kripto varlıkların gözetimi, denetimi ve piyasa faaliyetlerini düzenlemeyi amaçlamaktadır. Bu düzenlemenin başlaması olumlu bir adım olsa da yasal süreç ve içeriğinde büyük eksiklikler vardır. Kripto varlıkların yasal çerçevesini belirlemek için ilk olarak kripto para tanımının netleştirilmesi gerekmektedir. Kripto paraların sermaye piyasası araçları olarak kabul edilip edilmeyeceği konusunda bir netlik sağlanmalıdır. Bu hem yatırımcılarımızın hem de düzenleyici kurumların kripto paralarla ilgili hak ve yükümlülüklerini belirlemek için de önemli bir adımdır.

İkinci olarak, kripto para borsalarının düzenlenmesi, denetlenmesi ve lisanslanması büyük bir önem taşımaktadır. Kripto para borsalarının lisanslanması bu borsaların faaliyetlerinin şeffaf ve güvenli bir şekilde yürütülmesini sağlayacaktır. Yeni ve mevcut platformların lisanslama sürecinde geçmişteki faaliyetlerinin de denetlenmesi büyük önem taşımaktadır. Geçmişte kripto para platformları kullanıcıları ciddi bir şekilde mağdur etmiştir. Bu platformlar kullanıcıların varlıklarını riskli yatırımlar için kullanmış, bu da zarar anında büyük kayıplara neden olmuştur. Birçok ailenin ocağı sönmüş, birçok insanımızsa intihar etmiştir. Devletin asli görevlerinden bir tanesi ise milletinin mal ve can güvenliğini korumaktır. Bu nedenle kripto para platformlarının sıkı denetlenmesi ve işletmecilere ağır mali ve cezai sorumluluklar yüklenmesi şarttır. Kripto varlık hizmetleri sağlayıcıları ile yatırımcılar arasında imzalanacak sözleşmelerin şartlarını belirleyecek Sermaye Piyasası Kuruluna büyük görevler düşmektedir. Ancak bu sözleşmelerin içeriği henüz netleşmemiştir. Kripto yatırımcılarının itiraz ve şikâyetleri için etkin çözüm mekanizmaları oluşturulmalı ve yatırımcıların mağdur olmamaları için sigorta düzenlemeleri getirilmelidir. Kripto para platformları ve ortaklarının işlem kayıtları TÜBİTAK'ın da desteğiyle Sermaye Piyasası Kurulu tarafından detaylı bir şekilde incelenmelidir. Bu teknolojilerin milletimiz için büyük bir ihtiyaç olduğu açıktır ve dar bir bakış açısıyla sınırlı düzenlemeler yetersiz kalacaktır. Blok zinciri teknolojisi ve varlıklarının “token”laştırılması yani dijital pay sertifikalarının oluşturulması, dijital para birimleri yaratmanın ötesinde, ekonomimizi dönüştürme noktasında da büyük pay sahibi olacaktır; enerji santralleri, yollar, hastaneler gibi büyük altyapı yatırımlarımızı finanse etmek için de kullanabileceğimiz bir araçtır. Kısacası, yasal çerçevenin çizilmesi olumlu bir adım olsa da yapılacak olan eksik ve hatalı düzenlemeler yeni teknolojilerin büyüme potansiyelini kısıtlayacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Perihan Koca Hüseyin Olan Nejla Demir

 Mersin Bitlis Ağrı

 Yılmaz Hun Zülküf Uçar Burcugül Çubuk

 Iğdır Van İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Van Milletvekili Zülküf Uçar.

Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

ZÜLKÜF UÇAR (Van) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Genel Kurul, değerli halklarımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Kanun Teklifi’nin 4'üncü maddesi üzerine söz aldım ancak konuşmamı yangın sürecinde Kürt halkına yönelik ırkçı ve ayrımcı pratiklere ayırmak istiyorum.

Öncelikle, DEDAŞ'ın ağır ihmalleri üzerine başlayan ve büyük bir yıkıma yol açan yangında hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine ve halkımıza başsağlığı diliyorum. Yıllardır halkın hayatını felç eden uygulamaların sebebi olan DEDAŞ bu yangının tek sorumlusu iken Hükûmet ilk günden itibaren bu suçu "anız yangını" şeklinde kodlayarak yurttaşları yangının faili olarak göstermeye çalıştı. Hayatını kaybedenler, yangından zarar görenler Kürt olduğu için yürütülen soruşturmanın sonucu dahi beklenmedi, faili Kürt olarak ilan etmekte ise bir an bile tereddüt edilmedi. Bu tavır yeni değil, yıllardır DEDAŞ'ın sebep olduğu enerji kaybı "Kürt halkı kaçak elektrik kullanıyor."şeklinde ters yüz edildi. Bu büyük enerji kaybı Kürt halkına yüklenmeye çalışıldığı gibi, yangının sebebi olarak da şimdi yine Kürtler gösteriliyor. Egemen olanın suçlarını ezilene yüklemesi bilinen bir sömürge taktiğidir. Aynı egemenlik tarzının toplumsal algıya etkisi ise ırkçılık şeklinde ve nefret şeklinde ortaya çıkmaktadır. Amed ve Mardin yangınlarında yapılan ırkçı paylaşımlar ise bunun kanıtıdır. Yüz yıl önce ayrımcı şekilde temeli atılan bu düzen, mevcut Hükûmet döneminde en pervasız hâlini yaşıyor.Başta Kürt halkı olmak üzere Türklük dairesinin dışında kalan bütün kimlikler nefret objesine dönüştürülmüş hâldedir. Altını çizerek söyleyelim ki bu siyasetin mayasını ırkçı saikler oluşturuyor. Yangın devam ederken, 15 yurttaş hayatını kaybetmiş, onlarca yaralı yaşam mücadelesi verirken, sayısız canlı feci şekilde ölmüş ve halk maddi manevi büyük bir yıkım hâlindeyken sosyal medyada vahşi, insanlık dışı, alçakça ırkçı yorumlar yapılmış, Kürt halkının bu tarifsiz acısıyla alay edilmiş ve bütün bunlar yaşanırken iktidar kulağının üstüne yatmaya devam etmiştir. Bununla yetinilmemiş, Amed Barosunun yaptığı suç duyurusuna karşı hükûmet ortağı Amed Barosunu tehdit etmiştir. Irkçı paylaşım ve söylemlere karşı hukuki sürecin işletilmesine dahi tahammül edilememektedir. Bu ırkçı paylaşımları hiçbir inanç sisteminde açıklayamazsınız. Sessiz kalmak, sahiplenmek bir yana bunun yaşanmış olması dahi kıyameti koparma sebebi olmalıdır. Gerçekliğe bakmayı bilenler için bu durum insanlığın iflasıdır, ahlaki çürümedir, vicdan yoksunluğudur, insanlıktan çıkmadır. Öğretmeninden avukatına, yazarından çizerine, işsizinden zenginine kadar geniş bir toplumsal alana yayılmış hâlde olan bir ırkçılık söz konusu, öyle birkaç meczuptan ibaret değil. Irkçılık ve Kürt düşmanlığı bu toplumun en esaslı harcına dönüştürüldü. Açıkça söyleyelim ki bu vahşeti ve vicdansızlığı siz yarattınız. 15 Kürt’ün hayatını kaybetmesine sevinen yüzlerce mahlukatı bu ayrımcı siyasetinizle siz beslediniz. Siz "tek millet" diye avaz avaz bağırdıkça toplumda Türk'ü yüceltip geri kalan bütün halkları nefret objesine dönüştürdünüz.

Elbette, son sözlerimi AKP bünyesinde yer alan Kürtlere yönelik söyleyeceğim. Bu yangında katledilenler gibi siz de Kürt’sünüz. Kürt’ün yanarak can vermesi karşısında bu denli duyarsızsanız dönün bir vicdanınıza bakın. Kürtler yanarak can verirken buna sevinen, bununla alay edenler sizin dâhil olduğunuz siyasetin eseridir. Bu sizi biraz olsun utandırmıyorsa insanlığımız nerede diye dönüp kendinize bir bakın.

Son olarak, bu ırkçılık rüzgârı karşısında sizin için bir yol ayrımı daha var şimdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN – Uzatmıyoruz.

ZÜLKÜF UÇAR (Devamla) – Öyle bir karar mı aldınız?

BAŞKAN – Grup Başkan Vekiliniz biliyor, uzatmaları vermiyoruz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Sayın Dinç, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

51.- Mersin Milletvekili Faruk Dinç’in, Diyarbakır’ın Silvan ilçesinin Susa köyündeki camide ve Şırnak Tepeköy’de PKK militanlarının gerçekleştirdiği katliamların yıl dönümüne ilişkin açıklaması

FARUK DİNÇ (Mersin) – Bismillahirrahmanirrahim.

Bugün 26 Haziran, otuz iki yıl önce Diyarbakır’ın Silvan ilçesinin Susa köyünde PKK militanlarının gerçekleştirdiği cami katliamının yıl dönümü. 90'lı yıllarda şehir ve köylerde hâkimiyet kurmaya çalışan PKK ve yandaşları kendileri gibi düşünmeyen veya boyun eğmeyen bütün Kürtleri hain ilan edip hedef hâline getirmişti. PKK'ye boyun eğmeyenlerin payına önce iftiralara uğramak, sonra da saldırılara maruz kalmak düşüyordu. Şırnak Tepeköy ve Silvan Susa katliamı bu saldırıların en acı olanlarındandır. Bu katliamlarda şehit olan 3 çocuktan birisi de kız çocuğuydu. Susa'da camide ibadet eden insanlar kurşuna dizilmiştir. Sırpların Bosna'da, siyonist İsrail'in El Halil'de camide yaptığı gibi, yaralıların hastaneye taşınmasına bile imkân bırakmamışlardı. Şehadet yıl dönümünde Susa ve Tepeköy şehitlerini rahmetle anıyorum. Canları pahasına zulme ve zalime boyun eğmeyen tüm azizlerimizi selamlıyorum.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Ankara Milletvekilleri Ömer İleri ve Zeynep Yıldız ile 115 Milletvekilinin Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2162) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 126) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 126 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesi ile 6362 sayılı Kanun'a eklenen 35/C maddesinin 6'ncı fıkrasına 2'nci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Bankalar nezdinde saklanan kripto varlıklar ile müşterilere ait bu kapsamdaki nakitler 5411 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinde düzenlenen mevduat ve katılım fonunun sigortalanması hükümlerine tabi değildir."

 Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu Halil Eldemir Ayhan Salman

 Manisa Bilecik Bursa

 Abdürrahim Dusak  Cem Şahin

 Şanlıurfa  Karabük

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

6362 sayılı Kanun’a eklenen 35/C maddesinin 6'ncı fıkrasına önergeyle cümle eklenerek bankalar nezdinde saklanan kripto varlıkları ile müşteri müşterilere ait yatırım amaçlı tutulan nakitlerin mevduat ve katılım formunun sigortalanması hükümlerine tabi olmadığı açıkça belirtilmekte ve böylelikle uygulamada yaşanabilecek tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Başkanım… Başkanım...

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Başkanım, söz talep ettim oylamadan evvel.

BAŞKAN – Göremedim, buyurun.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, burada, hem dil açısından hem de düzenlemenin esası açısından sorun var. Bir kere, yurttaşın hangi nitelikte olursa olsun tasarrufunun sigortalanması bir sosyal devletin ana görevlerindendir. Dolayısıyla, kripto ya da nakit olarak ayırmadan tüm varlıkların sigortalanması esasından bir ayrılma söz konusu.

İkincisi, bakınız “kripto varlıklar ile” diye başlıyor, sonra maddede “bu kapsamdaki nakitler” diyor yani ne demek, kripto varlıkların tutulmasından kaynaklanan, üretilen nakitleri mi kastediyor? Gerekçeye bakıyorsunuz, gerekçede de “müşterilere ait yatırım amaçlı tutulan nakitler” diyor. Burada da dil açısından murat anlatılamıyor yani açıkçası hem esas hem de dil açısından sorunlu bir düzenlemedir.

Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun buraya olumlu oy kullanmayacağını kayda geçirmek için söz aldım.

Teşekkür ederim.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Başkanım, söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Ben vakti fazla almamak için çok uzatmayacağım, Grup Başkan Vekilinin söylediklerini tekrar etmek istemiyorum. Gerekçelerimiz benzerdir. Dolayısıyla, biz de bu maddedeki değişiklikle ilgili Komisyonda da zaten ilgili konuda bir reaksiyon vermiştik. Olumlu oy kullanmayacağımızı beyan etmek istiyorum.

BAŞKAN – Kabul edilen önerge doğrultusunda 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde 1 önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Zülküf Uçar Perihan Koca Osman Cengiz Çandar

 Van Mersin Diyarbakır

 Nejla Demir Hüseyin Olan Yılmaz Hun

 Ağrı Bitlis Iğdır

 Burcugül Çubuk

 İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN OLAN (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen değerli halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, bir hafta önce Diyarbakır'ın Çınar ve Mardin'in Mazıdağı ilçeleri arasında bulunan bölgede bir yangın çıktı. Yangın çıkar çıkmaz arkadaşlarımız ve belediyelerimiz yangın alanındaydı. Ancak yangın alanında olmayan 6 Şubat depreminde olduğu gibi yine iktidardı, yine devletti. Bu yangında 15 yurttaşımız vefat etti. Vefat edenlerin ailelerine başsağlığı diliyoruz, Allah rahmet etsin diyoruz, yaralılara da acil şifalar diliyoruz. Ancak önemli olan, bu yangındaki devletin ve iktidarın tavrıydı. Burada, bildiğiniz gibi, Mardin'de devlet hastanesi var ancak ne yazık ki bu devlet hastanesinde bir yanık tedavi ünitesi yok. Yanık tedavi ünitesinin olmayışından kaynaklı belki birçok yurttaşımız vefat etti. Bunun sorumlusu iktidardır. Devlet, iktidar, bugüne kadar sağlığı hep ticarileştirdi, hep bir AVM mantığıyla baktı. Bu bölgede -ki Türkiye'nin en sıcak bölgesi, yangın ihtimalinin en fazla olduğu bir bölge- burada bunu düşünmeyişlerinin nedeni acaba "Burada yangın olmaz." düşüncesi mi veya yangın ünitesi yine AVM'lerde olduğu gibi verimli bir reyon değil mi? Çünkü iktidar hep sağlığı ticarileştirildi, sağlığa âdeta bir AVM gibi baktı. Burada aslında önemli olan, iktidarın sağlık konusundaki politikasıdır. Bu politikasının sonucunda birçok yurttaşımız vefat etti. Bunun sorumlusu iktidardır.

Yine bununla birlikte, bu bölgede onlarca canlı, börtü böcek, doğa tahrip edildi. 55 dekarlık bir alandır. Bu alanda bu yangından artakalan küller vardır, partiküller vardır. İleriki süreçlerde bu küllerden, partiküllerden etkilenecek olan vatandaşlarımız olacaktır; kronik hastalığı olanlar, risk altında olan hamile kadınlar, çocuklar... Bununla ilgili acaba Sağlık Bakanlığının ileriye dönük bir eylem planı var mıdır, ben pek inanmıyorum. Elbette ki bu tür doğal afetler önlenemez ancak önlem alınarak, önceden tedbir alınarak zarar en aza indirgenebilir. Bu anlamda, en büyük sorun aslında yangın süresince devletin, iktidarın burada olmayışı. Dağ başında bir çoban göründüğünde anında, dakikalar içinde onlarca ölüm kusan araç havalanır. Ancak saatlerce 55 dönümlük bir arazide insanlar cayır cayır yanarken ne yazık ki iktidar bir tek gece görüşlü yangın helikopterini kaldırmamıştır. Bunun da sebebini aslında iktidar sıralarında oturan sayın vekillerimize sormak gerekiyor. Gerçekten gece görüşlü helikopter yok muydu yoksa bölgenin konumu itibarıyla ihtiyaç duyulmadı mı? Tabii, bunlar bizim aslında en büyük sıkıntılarımız.

Bu anlamda, baktığımızda, en önemli şey, aslında demin vekilimizin de gündeme getirdiği sosyal medyadaki paylaşımlardır. Bir şekilde yaralar onarılır ancak yürek yaraları hiçbir şekilde onarılmaz, duygudaki kopuşluk kalıcı olur. Bu noktada, o kötü paylaşımlardan kaynaklı hiçbir savcının harekete geçmemesi, bu noktada bunu yapanlarla ilgili bir soruşturma açmaması da elbette ki halkımızın yüreğinde kalıcı bir yara bırakmıştır. Halkımız bunu hiçbir zaman, asla ve asla unutmayacaktır. Bu sebeple, umudum odur ki ileriki süreçlerde bu tür şeyler yaşanmasın ve iktidar, devlet üzerine düşeni yapsın; bu noktada devlet olma gereğini de yerine getirsin.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde 1 önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinde yer alan “gelmek üzere” ibaresinin “gelecek şekilde” değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Zülküf Uçar Perihan Koca Burcugül Çubuk

 Van Mersin İzmir

 Nejla Demir Hüseyin Olan Yılmaz Hun

 Ağrı Bitlis Iğdır

 Mehmet Kamaç

 Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Diyarbakır Milletvekili Mehmet Kamaç. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

MEHMET KAMAÇ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bir haftadır iktidar partisi bizi acıların üzerinde tepinmekle suçluyor fakat bizim böyle bir şey yaptığımız yok. Biz sadece şunu söylüyoruz: Biz yapmadıklarınızı söylüyoruz, siz yaptıklarınızı dile getirin. Bu konuyu da bu şekilde kapatmış olalım. Bu vesileyle, tekrar, hayatını kaybetmiş vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Buradan şuraya geçmek istiyorum: Ergani Belediyesi özel bir pilot belediye olarak seçilmiş sanırım. 8 Haziranda, 2009'da seçilmiş, 2014'te seçilmiş ve 2019'da seçilmiş 3 belediye başkanına yönelik bir operasyon gerçekleştirildi. Bu operasyon sonucunda, belediye başkanlarımızın 3’ü hukuksuz bir şekilde tutuklandı. Neden “hukuksuz” diyoruz? Fesih Yalçın 2009-2014 dönemi Belediye Eş Başkanıdır; onun hakkında hiçbir iddia söz konusu değildi. Nedense üzerinden on yıl geçtikten sonra birtakım düzmece iddialar ortaya konuldu ve Fesih Yalçın tutuklandı. Ramazan Kartalmış 2014-2019 dönemi Belediye Eş Başkanıydı -kayyum da atanmamış bir belediyedir- hakkındaki bazı iddialardan dolayı yargılanmıştır, dosyası Yargıtaydadır. Yine tekerrür iddialarla Ramazan Kartalmış da cezaevine atıldı. 3’üncüsü 2019-2024 dönemi Belediye Eş Başkanı Ahmet Kaya'dır. Ahmet Kaya'nın farklı bir özelliği de var aslında. Ahmet Kaya kayyum hukuksuzluğunun sembol ismiydi. Neden sembol ismiydi? Çünkü Ahmet Kaya kendisi hakkındaki iddiaların tamamından yargılanmış, kimisinden beraat almış, kimisinde de takipsizlik almış dolayısıyla hukuki süreçler sonuçlanmıştı. Yine, bu iddiaların tekerrüründen dolayı yeni bir soruşturma açıldı ve Ahmet Kaya gözaltına alınıp tutuklandı.

Peki, kimdir Ahmet Kaya? Ahmet Kaya'nın farklı bir özelliği var. Ahmet Kaya İnsan ve Özgürlük Partisinin Eş Genel Başkanıdır aynı zamanda. 2019'da HDP ittifakından Ergani Belediye Eş Başkanıydı ama 2024'ün ocak ayından itibaren İnsan ve Özgürlük Partisinin Eş Genel Başkanıydı.

Peki, İnsan ve Özgürlük Partisi nedir? Türkiye tarihinde yaşanan bir ilktir aslında İnsan ve Özgürlük Partisi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir siyasi partinin kuruluşu engelleniyordu yani darbe dönemlerini yaşadı bu ülke, partiler kapatıldı, siyasi yasaklar getirildi ama darbeler döneminde dahi bir siyasi partinin kuruluşu engellenmedi. Bu süreç yine AK PARTİ iktidarına denk geldi. Şöyle bir kitapçık basıldı İnsan ve Özgürlük Partisi tarafından. Ne diyor kitapçıkta? "Türk tipi Cumhurbaşkanlığının röntgenini çekiyoruz." diyor kurulacak parti İnsan ve Özgürlük Partisi. Şimdi, buradan şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Ahmet Kaya bir siyasi partinin Eş Genel Başkanıdır. Ahmet Kaya geçen dönemlerde yargılanmış, beraat etmiş ya da takipsizlikle sonuçlanmış dosyaların tekerrüründen dolayı tutuklanmış, cezaevine atılmıştır. Eğer bu ülke demokratik bir hukuk devleti ise bir siyasi partinin Eş Genel Başkanı eften püften nedenlerle tutuklanıp cezaevine atılamaz. Herkes bu ülkede hukuk karşısında eşitse eğer, evet, herkes eşit olmalı, herkes yargılanabilir ama yargılamanın da bir usulü vardır, yargılamanın da bir adabı vardır. Bu açıdan buradan şunu tekrarlıyorum, diyorum ki: Bakınız, neden “Kayyum hukuksuzluğunun sembol ismi.” dedim? Ahmet Kaya üç yüz altmış dört gün Belediye Eş Başkanlığı yapmış, bir sene yargılandıktan sonra beraat etmiş, aradan iki sene geçtikten sonra istinaftan beraat almış ama Ahmet Kaya yapılan başvurulara rağmen görevine iade edilmemiş.

Şimdi, burada temel amaçlar var. Birincisi, kayyum hukuksuzluğunun sembol ismini bir şekilde suçlamanız gerekiyordu; bunu yaptınız.

İkincisi, demokratik siyasetin önünü kapatmak istiyorsunuz; bunu yapıyorsunuz.

Üçüncüsü, yeni bir süreçte bazı politikalarınıza zemin hazırlamak için yine böyle bir adım atıyorsunuz. Yoksa 2009 yılında suç işlemiş Fesih Yalçın neden 2014'te yargılansın? Ve biz şunu biliyoruz: Bu dava siyasi bir davadır, talimatlı bir davadır. Dosyayı hepinizin, bütün hukukçuların önüne koyalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

MEHMET KAMAÇ (Devamla) – Bir tek hukukçu “Bu dosyada tutuklama çıkabilir.” derse biz de bunun gereğini milletvekillerimizin onayına sunacağız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 11 ila 19’uncu maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde Saadet Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ konuşacaktır.

Buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kripto yasayla ve ekümenik meselesiyle ilgili huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, huzura getirilen mevzu yasa hakkında herkes bir şeyler söylüyor ve söyleyecekler tabii ki. Bizler de milletvekili olarak burada özünde yapılması gereken bu düzenleme hakkında “Ne yapılmalıydı ama ne yapılıyor? Ne zaman yapılmalıydı ama niye yapılmadı? Kim için yapılıyor?” gibi konulara dikkat çekiyoruz.

Kripto varlıklara ilişkin düzenlemeler içeren kanun teklifi uzun zamandır konuşuluyordu. Yukarıda dediğim gibi esasen söz konusu kanun teklifinin olması gereken ama gecikmiş bir düzenleme olduğunu söylüyoruz. Mesela, Hazine ve Maliye Bakanlığının bu konunun vergilendirilmesi konusundaki düşüncesi tam olarak nedir? Yine, mesela, Merkez Bankası kripto parayı ödemelerde kullanacak mı? MASAK’a bildirilen şüpheli işlem ve kişiler hakkında ne gibi işlemler yapıldı?

Bakınız, sonuçlarla ilgilenen bir iktidar zihniyetiyle karşı karşıyayız. Sebeplerinin ne olduğu, bunun müsebbiplerinin de kim olduğu hep unutturuluyor. Doğruları dile getirenlere karşı devasa bir medya ambargosu ve algı operasyonlarıyla bu konular unutturuluyor. “Millet nasıl olsa balık hafızalı, unuturlar.” diye düşünüyorlar. İktidarlarının neredeyse çeyrek yüzyıla yaklaştığı bu aşamada ülkemiz âdeta uluslararası mafya ve çetelerin cirit attığı, uyuşturucu ve insan kaçakçılarının mesken tuttuğu bir ülke hâline getirildi. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye Cumhuriyeti bir kara para ülkesi hâline geldi; bunu ben söylemiyorum, Mehmet Şimşek söylüyor. Nasıl söylüyor peki? Tüm dünyayı dolaşarak aradığı kaynak ve kredileri alabilmek için uluslararası raporlara yansımış bu kara para gri listesinden çıkmamız gerektiğini söylüyor. Ali Yerlikaya'nın güya yaptığı operasyonlarda Sayın Şimşek'in huzuruna getirdiği mevzu, yasa teklifinin de amacı budur.

Tüm dünyada aranan organize suç çetelerinin lider ve mensuplarına, mafya liderlerine ve parasının kaynağı belli olmayan yabancılara parayla Türk vatandaşlığı satan bu iktidar, şimdi kalkmış "Bu kadar çeteye operasyon yaptık, şu kadar uyuşturucu, kara para aklayıcısı yakaladık." diyor. Aklımızla alay etmeyin artık. Son birkaç yılda Thodex'in 2 milyar dolar vurgunuyla yüzlerce kripto para dolandırıcılığı uzaylıların iktidar olduğu dönemde mi oldu? Yahu, insanların canı yakıldı, intihar edenler oldu, cezaevlerine girenler oldu, toplumun akıl sağlığıyla oynandı ve yüz binlerce mağdur feryat etti ama sanırım, o günlerde bazı kişiler bu işlere yol verilmesini düşünüyordu. Dedim ya, hep sonuçlarla ilgilenen ve topluma dayatılan bu zihniyetle karşı karşıyayız.

Elbette bu yasa teklifinin huzura getirilmesi de sadece bununla ilgili değil. Yani vatandaşın mağdur olması, feryat etmesi umurlarında değil; buna mecbur kaldılar da ondan getirdiler bu yasayı. Aslında bu konuda dışarının yani uluslararası kurum ve devletlerin bir dayatması bu, "Ya kara paraya ve hatta terörün finansmanına olanak sağlayan bu konuyu çözersiniz ya da size para falan yok." dediler. Yani bizim vatandaşımızın, ülkemizin çıkarını ve mağduriyetlerin çözümünü düşündüklerinden değil, kara para aklama mekanizmasının "çözüm" diye yabancıların isteği doğrultusunda huzura getirilmesidir. Hasılı, hep sonuçlarla muhatap olan, sebeplerin müsebbibi olan, kendilerini hayalet pozisyonuna sokup asla sorumluluk almayan bu anlayışın bize getirdiği yer, yaşadığımız siyasi ve ekonomik çöküştür, götüreceği yer ise bu çöküşün katmerlisi kara bir gelecektir. Aslında bu iktidarın kendine has bir tarzı, siyaseti var. Nasıl mı? Tüm seçenekler içinde en olmayacak yolu tercih edip, bunu istikrarlı dik duruş olarak pazarlayıp ardından bilinçli bir kaos yaratıyorlar. İşler kontrolden çıkıp sorunlar başlayınca krizi inkâr politikasına sarılıyorlar. Sorunu dile getirenleri birilerinin maşası olarak düşmanlaştırıp ötekileştiriyorlar. Homurtular, şikâyetler artınca bir kriz, sorun olduğunu kabul eder gibi yapmaya başlıyor ama bunun sebebinin iç-dış güçler, muhalefet olduğu propagandasına başlıyorlar. Kriz kendi seçmen tabanını da etkilemeye başladığında “Bir sorun olduğunun farkındayız ama bunu yine biz çözeriz.” diyerek umut dağıtmaya başlıyorlar. “Biz yaptık, yine yaparız.” diyorlar ama herhangi bir krizi çözmek yerine sorunları zamana yayarak kanıksatma moduna geçiyorlar. Tüm bunları yaparken bir başka yakıcı meseleyi ülkenin gündemine boca ediyorlar, bu kısır döngüyü sahip olduğu medya ve trolleriyle sürekli hâle getiriyorlar. İyi giden her şeyi lidere, olumsuz her olayı ise çevresine havale ederek bu kutsal hâle getiriliyor. Bugüne kadar bu siyaset tarzı, daha doğrusu ikiyüzlü omurgasız siyaset anlayışı çalıştı, bu yüzden aynısını bugün de yapmaya çalışıyorlar.

Değerli milletvekilleri, dayatma ve milletimizi balık hafızalı olarak görme konusunda hem içeride hem dışarıda master seviyesinde temsil eden başka siyasetçilerimiz de var. Bunlardan birisi hâlen Dışişleri Bakanı olarak görev yapan efsane MİT Başkanı Hakan Fidan. Kendisi ülkemizi temsilen 15-16 Haziran 2024 tarihlerinde İsviçre'de düzenlenen Ukrayna Barış Konferansı’na katılmıştı. Aynı toplantıya Fener Rum Patriği Bartholomeos’un “ekümenik” sıfatıyla katıldığı basına yansımış, deklare edilen imzacılar arasında söz konusu kişinin olduğu kamuoyuna açıklanmıştı. Patrik Bartholomeos’un zirve sürecinde bu sıfatla birtakım görüşmeler yaptığı, en dikkat çeken görüşmesinin ise Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis olduğu basına yansımıştı. Bu görüşmede ağırlıklı olarak Heybeliada Ruhban Okulunun yeniden açılması konusunun ele alındığı ve Miçotakis’in önümüzdeki süreçte bu gündemle Türkiye'ye bir ziyarette bulunacağı da ifade edilmiştir. Fener Rum Patriği Bartholomeos’un zirveye ekümenik yani Vatikan benzeri bir din devleti lideri sıfatıyla katılması Türkiye devleti açısından ulusal ve uluslararası manada ciddi bir skandal olarak kayıtlara geçmiştir. Katoliklerin merkezi olan Vatikan’ın, devlet tüzel kişiliği olmasına rağmen gözlemci statüsüyle katıldığı konferansta Fatih Kaymakamlığına bağlı bir kurum olan Fener Rum Patrikhanesi’nin Başpapazı Bartholomeos'a imza yetkisi verilmesi ise şayanıdikkat bir durumdur. Dışişleri Bakanlığı ise kamuoyundan gelen tepkilerin ardından bildiriye Fener Rum Patrikhanesi’nin isminin de imzacı olarak eklendiğine dair bir açıklama yapmış, zirvenin organizatörleri İsviçre ve Ukrayna'dan izahat istendiğini açıklamıştır; aklımızla alay ediyorlar!

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine ve millî değerlere karşı son yıllarda ortaya çıkan gayrimillî uygulama ve politikalar, hamaset yüklü yerli ve millî söylemlerin esasen bir mana ifade etmediğini göstermektedir. Halkımızın Türkiye Cumhuriyeti’ne olan aidiyet duygusunu örseleyen bu ve benzeri tüm politik süreçler esasen kurucu ilkelere olan muarızlarının yanında Anayasa ve kanunların çiğnenerek ülkeyi bir anayasasızlaştırma girdabına sokmaktan ibarettir; Montrö ve Lozan tartışmalarıyla, birer birer kaybedilen kazanımlarımızın bir yansımasıdır. Türkiye Cumhuriyeti devletini temsilen söz konusu konferansta bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın tam da yanında, hiçbir tüzel kişiliği olmaksızın, yalnızca Fatih Kaymakamlığına bağlı bir azınlık kilisesi olan Fener Rum Kilisesi Başpapazı Bartholomeos “Ekümenik Patrik” sıfatıyla gözlemci olması ve barış konferansında kabul edilen karara imza atması en baştan ifade etmek gerekirse kanunlarımıza göre suç teşkil etmektedir. Konferansa "Ekümenik Patriği" sıfatıyla katılan Fener Rum patriği aynı toplantıya Türkiye'yi temsilen katılan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın yanında, tam da karşısında bu sıfatını kullanmış ve Sayın Fidan bu durumdan herhangi bir rahatsızlık duymamıştır. Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden Dışişleri yetkilileri, Türk devletinin bütünlüğünü tehdit eden bu çirkin skandalı görmezden gelmiş, "Sükût ikrardan gelir." sözünü tasdik eden bir tavırla sessiz kalmışlardır. Aslında birkaç yıl önce dönemin Başbakanı Binali Yıldırım bizzat söz konusu patriği "ekümenik" olarak tanımlamış ve bu sözünü tashih eden bir açıklamada şu ana kadar yapmamıştır. Esasen ekümenik patriklik müessesesi bu ülkenin tarihinde hiç de hayırla anılan bir kurum olmamıştır. Bugün İstanbul'daki Fener Rum Patrikhanesi'nde hâlen "Kin Kapısı" adı verilen bir kapı bulunmaktadır ki bu kapı patrikhane tarafından kapalı tutulmaktadır. Patrikhane bu kapının önünde bir Türk padişahını -günümüzde Cumhurbaşkanını- idam etmeye yemin etmiş ve bu durumun aksini ifade eden herhangi bir düzeltme veya bugüne kadar özür ifade edilmemiştir. Aslında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın toplantıda rahatsızlık duymadığı, onayladığı "ekümenik patriklik" tam olarak budur. Rum patriğinin bu kadar pervasız bir şekilde ekümenik sıfatıyla ulusal ve uluslararası toplantılarda arzıendam etmesinin sebebi kendisine yerli ve millî bir libas giydiren AK PARTİ iktidarının uyguladığı millî olmayan politikalardır. Millî olan her şeye neredeyse savaş açan bu iktidar şayet yerli ve millî olsaydı ekümenik iddiasına ve ona yol veren politikalar yerine Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin yanında dururdu. Bakın, Dışişleri Bakanlığının sözünü söylüyorum -sürem az kaldı- bu konuyla ilgili bir açıklama gönderiyor: "Fener Rum Patrikhanesi'nin, 15-16 Haziran 2024 tarihlerinde İsviçre'de düzenlenen Ukrayna Barış Zirvesi’ne devlet statüsünde katıldığı ve Sayın Bakanımızın Zirve marjında Fener Rum Patriği Bartholomeos‘la resmi bir ikili görüşme yaptığı yönündeki haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Zirve sonunda kabul edilen ve kamuoyuyla paylaşılan Ortak Bildiri’ye bilahare Fener Rum Patrikhanesi’nin isminin de imzacı olarak eklendiğine dair iddialarla ilgili olarak Zirve’nin organizatörleri İsviçre ve Ukrayna’dan izahat istenmiştir.” Ya, yapmayın Allah aşkına bunları; yanlışlar yapıyorsunuz, doğrular yapmıyorsunuz. Niçin yapıyorsunuz bu yanlışları? Neden? Ekonomik meseleden dolayı mı? Herhâlde ekonomik meseleden size bir şeyleri dayatıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Siz onlarla anlaşacağınıza gelin bu muhalefetle oturup konuşun, gelin bütün milleti beraberce kucaklayın iktidar olarak. “Taç giyen baş uslanır.” diyerek o zaman hiç kimseye, paraya ihtiyacınız olmaz, Türkiye’de hukuku ihdas edersiniz ve Türkiye de onlara eyvallah etmez. Rum Patrikhanesi’ne ve Bartholomeos’a da bunu yapmazsınız.

Teşekkür ediyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Erhan Usta.

Buyurun Sayın Usta. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 126 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde konuşacağım, İYİ Parti Grubumuz adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, konu aslında epeyce konuşuldu, hepimiz biliyoruz ki kripto varlıklar hem Türkiye’de hem de bütün dünyada çok hızlı bir şekilde yayılıyor dolayısıyla bir düzenleme ihtiyacı da ortada. Dünyada ülkeler münferit olarak düzenlemeler yapmaya çalışıyor, uluslararası kuruluşlar yeknesak bir düzenleme peşinde koşuyorlar. Tabii, burada yapılması gereken şey, kripto varlıkların hem üretilmesi, alımı, satımı ve saklanmasının düzenlenmesi ihtiyacı. Zor bir alan olduğunu hepimiz biliyoruz. Yaygınlaşan bir alan, yaygınlaşma nedenleri aynı zamanda düzenleme yapılmasını da zorlaştıran nedenler oluyor. Ne demek istiyorum? Mesela, bu işte kripto varlıklar, anonim varlıklar, gizli, takibi yapılamıyor, bir merkeze bağlı değil; bu sıfatlarından, bu özelliklerinden dolayı çok hızlı bir şekilde yaygınlaşıyor ama yine bu özelliklerinden dolayı düzenleme yapılması da son derece zor. Dünyadaki uygulamalara baktığımızda -uluslararası kuruluşlar yeknesak bir uygulama peşinde koşuyorlar dedik- aslında üç amaca yönelik olarak burada düzenlemelerin yapıldığını görüyoruz. Bunlardan birincisi: Kara parayla mücadele veya terörizmin finansmanıyla mücadele anlamında burada düzenlemeler yapılıyor. İkincisi: Tabii, her ülke kendi tüketicilerini korumak istiyor. Üçüncüsü ise: Birtakım çevresel olumsuz etkilerin en aza indirilmesi amacıyla bu alan düzenlenmeye çalışılıyor. “Bizdeki düzenlemenin gerekçesi nedir?” diye baktığımızda maalesef bunu çok net bir şekilde göremiyoruz aslında. Yapılan yorumlardan ve işin gerekçesinden bakıldığında, aslında, biliyorsunuz, biz Mali Eylem Görev Gücünün gri listesindeyiz, gri listeden çıkma amacının önemli bir motivasyon olduğu anlaşılıyor burada, yapılan düzenlemede. Bir de tabii ki işte, bir düzenleme yapılması ihtiyacı var, biraz da aslında düzenleme yapmış olmak için düzenleme yapılıyor.

Tabii, geç kalmış bir düzenleme, onu söyleyelim. Yani ilk kripto para yaklaşık altı buçuk yıl önce girdi Türkiye’ye, altı buçuk yıldır düzenlenmemiş bir alan, bu düzenlemenin yapılması lazımdı. Ne kadar denetlenebilir, ayrı bir hikâye ancak düzenleme eksikliğini, düzenlemede geç kalınmış olmasını da vurgulamak lazım. Mesela, belki Thodex vurgunu olmayabilirdi zamanında bu alan düzenlenmiş olsaydı.

Tabii, yapılan düzenlemelerin önceki yapılanlarla da bağlantısına ve uyumuna bakmak gerekiyor. Sadece bir örnek olsun diye söyleyeceğim, 2021 yılında bir yönetmelik çıkarıyor Merkez Bankası, bu yönetmelikte biliyorsunuz, kripto paraların, daha doğrusu, kripto varlıkların ödeme aracı olarak kullanılması yasaklanıyor. Şimdi bu kanun teklifinde bir belirsizlik var, bu kanundan sonra kripto varlıklar ödeme aracı olarak kullanılacak mı, kullanılmayacak mı, bu belirsizliğin giderilmesi gerekiyor. Bu da dolayısıyla kanunun kalitesiyle ilgili bir sorunu ortaya koyuyor. Şimdi, kripto varlıkların -az önce söyledik- ödeme aracı olarak kullanıldığını biliyoruz, değişim aracı olarak ve yatırım aracı olarak kullanıldığını biliyoruz. Ülkeden ülkeye, geçmişe doğru baktığımızda kimi ülkeler tamamını sınırlandırmış, yasaklamış, kimisi tamamını serbest bırakmış, kimi önce yasaklamış, sonra serbest bırakmış, dolayısıyla çok hızlı bir şekilde bu alan genişliyor, gelişiyor, değişiyor. Dolayısıyla biz sürekli kanun çıkaramayacağımıza göre, aslında kanuni düzenleme yapılırken de bu gelişmeleri de içerecek şekilde kanununun biraz daha esnek tutulmasının -eleştirilere rağmen- bence faydalı olacağını düşünüyorum. Bir kısım meselelerin ikincil düzenlemelere bırakılması gerekir. Çok kısa bir süre içerisinde dahi neyle karşılaşacağımızı şu anda bilmiyoruz değerli arkadaşlar, burası maalesef öyle bir alan.

Milletimiz bu kripto para meselesini veya kripto varlıkları çok sevdi. İşte, gerekçeye bakıyorsunuz, 10 milyon insanın en az burada yatırım yaptığı… 18 milyon hesap var, işte, tek, mükerrerlikleri çıkarırsak burada 10 milyon ferdî hesap olduğu görülüyor. “Bu nedir?” diye bakıyorsunuz yani Türkiye bunun benimsenme endeksinde, küresel endekste 12'nci sırada. Yani baktığınızda, bunun herhâlde bu kadar yaygın olmasının, insanların bu işe yönelmesinin, bu kadar riskli bir alana yönelmesinin temel nedeni herhâlde yaşadığımız ekonomik zorluklar olsa gerek. Yani insanlar çalışarak bir ev, araba sahibi olmasının ne kadar zor olduğunu görüyor ve insanlar böyle riskli alanlara yöneliyorlar gibi geliyor bana. Ama diğer daha önemili bir neden, hacim açısından Türkiye 4’üncü sırada değerli arkadaşlar. Yani biz 20'nci büyük ekonomiysek aslında her şeyde 20'nci sırada olmamız belki beklenir ama burada hacim olarak 170 milyar dolar rakamı konuşuluyor. Doğru mudur, değil midir bilmiyorum ancak bu çok büyük bir rakam. 170 milyar dolarlık bir paranın Türkiye'den bu alana kaydırılmış olması Türkiye gibi finansman sıkıntısı çeken bir ülke açısından çok büyük bir rakamdır. Bunun temelinde de büyük ihtimal olan şey -yani kaynağı açıklanamayan bir gelir var ortada- insanlar bu gelirlerinin çok fazla izlenmesini istemiyorlar; belki terörizmin finansmanıyla ilgili hususlar var, kaygılar var. Dolayısıyla bu rakamın çok yüksek olduğunu ifade etmemiz gerekiyor Türkiye açısından.

Şimdi, değerli arkadaşlar, baktığımızda, kanun teklifinin aslında kabaca getirdiği şey bu kripto varlık hizmet sağlayıcılarına yönelik. Bu da aslında gri listeden çıkmaya yönelik, bize FATF’in eleştirilerinde de hep bu hizmet sağlayıcıları üzerinden bu eleştiriler yapıldığı için o yüzden söyledim yani FATF’in gri listesinden çıkmaya yönelik bir kaygıyla düzenleme yapılmış olabilir diye. Bu kısmı daha çok mesela ihracı yani bu kripto varlıkların üretilmesi konusu bu kanunun çok fazla konusuna girmiyor, sadece kripto varlık hizmet sağlayıcılarıyla ilgili hususlar daha fazla burada yer alıyor.

Şimdi, tabii, burada bir ikazı mutlak surette yapmamız gerekiyor, bunu şununla da ilişkilendireceğim: 2018 yılında Finansal İstikrar Komitesi duyuru yapıyor, vatandaşı uyarıyor, diyor ki orada: “Kripto varlıkların ülkemizde yasal bir dayanağı bulunmadığı, bu kapsamda gerçekleştirilen işlemlerin herhangi bir resmî otoritenin güvencesi altında olmadığı ifade ediliyor.” E, şimdi bir yasal dayanak var, o zaman bir güvence getiriliyor mu? Hâlbuki, kanun teklifi, bir güvence getirilmediğini, bir tazminatın olmayacağını, efendim, devletin bir kefaletinin olmayacağını da ifade ediyor. Dolayısıyla yarın bu platformlar -işte bilmem ne Türk falan şeklindeki bu platformlar- “SPK onaylı, SPK güvencesiyle çalışıyoruz biz.” şeklinde bir kısım algılar yaratarak bu alanda -finansal okuryazarlığımızın da son derece sınırlı olduğu düşünülürse- çok daha fazla insanı burada yatırımcı olarak çekmeye çalışabilirler. Bu konuda ikaz edilmesi gerekir çünkü bu yasal dayanağın yapılması devletin herhangi bir kefaletini de bir tazminatını da beraberinde getirmiyor fakat bunu yatırımcının bilmesi lazım. Bu anlamda da milletimizin yapılan duyurularla veya kamu spotlarıyla bu anlamda uyarılmasının çok ciddi bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum çünkü hakikaten bizim milletimiz ya yeniliklere açık ya da az önce ifade ettiğim gibi, işte, gelecek kaygısından dolayı böyle riskli alanlarda yatırım yapmayı seven bir milletiz. Dolayısıyla, kaynaklarımızın buralarda çarçur olmasını engellemek gerekir veya en azından finansal okuryazarlığı olmadan yani bu konuda bilinçli olmadan insanların buralara para yatırmasının önüne geçilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Şimdi, önümüzde, tabii, temel sorun, bu alan... Artık, bu, hayatın bir gerçeği, Türkiye hızlı bir şekilde bu alanda, Türk yatırımcıların da bu alanda olduğunu söyledik... Şimdi, SPK'ye birtakım görevler veriliyor fakat tabii, kamuyu da biraz bilen birisi olarak söylüyorum, SPK'nin ne teknolojik altyapısı ne uzman altyapısı bu işleri yapmaya yetecek düzeyde değerli arkadaşlar. Sermaye Piyasası Kurulu değerli bir kuruluşumuzdur bizim ama oranın da diğer kamu kurumlarında olduğu gibi kan kaybeden bir kurum olduğunu da mutlak surette göz önünde bulundurmamız lazım yani bu ücretlerle artık kamuda nitelikli personel tutma imkânımız yok. Dolayısıyla bu, tabii, topyekûn bakılması gereken bir husus, Türkiye'nin ciddi bir sıkıntısı yani nitelikli uzmanların kamuda çalışmadığı bir ortamda Sermaye Piyasası Kurulu bu denetimleri, bu düzenlemeleri veya buradaki işleri veya TÜBİTAK aynı şekilde... Yani TÜBİTAK'ta böyle bir kurumsal altyapı var mı, onu çok fazla bilemiyorum ama çok da olduğunu düşünmüyorum. Buraların çok hızlı bir şekilde geliştirilmesi lazım. Yani sadece kripto para değil, bu “blockchain” meselesi zaten bundan sonra bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’nin de çok fazla gündeminde ve bizim çalışmamız gereken bir alan olarak duruyor.

Şimdi, konunun vergisel boyutu var, tabii, burada vergiye ilişkin herhangi bir hüküm yok. Önümüzde bir vergi paketinden bahsediliyor, orada bunun olup olmayacağı hususunu da tam biliyor değiliz; vergisel düzenleme yok şu ana kadar ama bunun olabilmesi için de tabii, bir defa, hukuken tanımlanması gerekiyor. Bu tanımlama yapılırken de bu kripto varlıklar bir emtia mıdır Vergi Kanunu açısından baktığımızda, efendim, bir elektronik para mıdır, bir menkul kıymet midir; bu belirlemelerin yapılması lazım. Uzmanlarının düşüncelerine baktığımızda bunların hiçbirinin olmadığı şeklinde de birtakım yaygın kanaatler var.

Vergiye ilişkin düzenlemelerde ülkeden ülkeye farklılıkların olduğunu görüyoruz, birçok ülke hiçbir vergisel düzenleme yapmamış zaten ama mesela Birleşik Krallık'a bakıyorsunuz, burada bireylerden sermaye kazanç vergisi alınıyor, kurumlardan da kurumlar vergisi alınıyor, Amerika Birleşik Devletleri, Arjantin, İspanya, Danimarka gelir vergisi alıyor, buradaki kazançları vergilendiriyor, İsrail buradan bir varlık vergisi alıyor, Almanya yine belli bir miktarın üzerinde olanlardan kazanç vergisi alıyor; Türkiye, Portekiz, Singapur gibi ülkelerde de vergisel herhangi bir düzenleme yok. Bu konunun iyi çalışılması lazım vergi açısından da yani tepeden tırnağa, uçan sinekten vergi alınmaya çalışılan bir ortamda buradaki kazançların da tabii Türkiye açısından da vergilendirilmesi gerekir, onu da mutlak suretle ıskalamamak gerekiyor.

Sürem azalıyor. Son konu olarak bu hizmet sağlayıcılardan alınacak yüzde 1 SPK, yüzde 1 TÜBİTAK payları meselesi var. Burada bunlar biraz eleştiriliyor ama böyle bir aktarımın yapılmasının ben çok yanlış olmayacağını düşünüyorum.

Bir de tabii, yapılan çok katı düzenlemeler var, denetim düzenlemeleri. Bu kadar katı olmaya başlangıç itibarıyla çok gerek olmadığını düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

ERHAN USTA (Devamla) - Ama bütün her şeye rağmen düzenlemenin Türkiye için bir ihtiyaç olduğunu ama daha iyi çalışılarak bu düzenlemenin yapılması ihtiyacının da ortada olduğunu söylemek istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoy.

Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 126 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine konuşma yapmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen yüce Türk milletinin tüm fertlerini saygılarımla selamlıyorum.

Günümüzde insanlık tarihindeki en büyük dönüşümlerden birini yaşayan teknoloji, hayatımızın her alanında olduğu gibi, finansal piyasalarda da etkisini hissettirmektedir; bu doğrultuda Sermaye Piyasası Kanunu'nda değişiklik yapılması ihtiyacı hasıl olmuştur. Teklifin konuşmama konu ikinci bölümünde brüt satış hasılatı ile vergi öncesi kârın belirlenmesi yetkisinin SPK'ya verilmesiyle ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Bu düzenleme kapsamında Sermaye Piyasası Kanunu'na dayanılarak yapılan düzenlemelerde aykırılıkların tespitinde ve uygulanacak yaptırımlarda dikkate alınacak finansal tablolar belirtilmekte, ceza üst sınırının tespitinde esas alınacak brüt satış hasılatı ile vergi öncesi kârın belirlenmesine ilişkin usul ve esasları düzenleme yetkisi Sermaye Piyasası Kuruluna tanınmaktadır.

Öte yandan, izinsiz kripto varlık hizmet sağlayıcılığı faaliyetine uygulanacak cezalar belirlenmektedir. Bu kapsamda, izin almaksızın kripto varlık hizmet sağlayıcısı olarak faaliyet yürüttüğü tespit edilen gerçek kişiler ve tüzel kişilerin yetkilileri üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin günden on bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılmaları öngörülmektedir. Teklifle kripto varlık hizmet sağlayıcılarda hizmet uygulaması yürürlüğe girecektir. Böylece, kripto varlık hizmet sağlayıcılarında görevi nedeniyle kendisine tevdi edilmiş olan veya koruma, saklama ve gözetimiyle yükümlü olduğu para veya para yerine geçen evrak veya senetleri, diğer malları veya kripto varlıkları kendisinin ya da başkasının zimmetine geçiren kişilere yönelik olarak uygulanacak hapis ve para cezaları belirlenmektedir. Kripto varlıklara ilişkin şahsi sorumlulukla ilgili yapılacak düzenlemelerle kripto varlık hizmet sağlayıcılarında zimmetine para geçiren yönetim kurulu başkan ve üyeleri, diğer mensupları, hukuken veya fiilen yönetim veya kontrolü elinde bulundurmuş olan gerçek kişi ortaklarının şahsi sorumlulukları yoluna gidilmesi ve mahkemeden iflaslarının istenmesi düzenlenmektedir. Bu düzenlemeyle, iflasına karar verilen kişilerin mal varlıklarının, öncelikle zarara uğratılan müşterilerin zararlarının ödenmesinde kullanılacağı belirtilmektedir.

Bir diğer maddede kripto varlıkların zimmet suçuna özel soruşturma usulü düzenlenmektedir. Böylece, kripto varlıkların zimmet suçunun niteliği ve neden olabileceği mağduriyetler dikkate alınarak, hâlihazırda kanunda bulunan soruşturma usullerinden farklı, özel bir soruşturma usulüne tabi olması sağlanmaktadır.

Platformların gelirlerinden SPK ve TÜBİTAK'a ayrılacak paylarla ilgili yapılacak olan düzenlemeyle, kripto varlık alım satım platformlarının bir önceki yılki faiz gelirleri hariç tüm gelirlerinin yüzde 1'inin SPK ve yüzde 1'inin TÜBİTAK bütçelerine ilgili yılın mayıs ayı sonuna kadar gelir olarak kaydedilmesi sağlanacaktır.

Son olarak, kripto varlık hizmet sağlayıcılarına ilişkin geçiş hükümleriyle ilgili yapılacak değişikliklerle, bu maddeyi ihdas eden kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte kripto varlık hizmet sağlayıcılarının yetkilendirilme süreçleri ve başvuru süreleri, süresi içerisinde başvurmayan kuruluşlar hakkında uygulanacak hükümler ile ikincil düzenlemelerin yürürlüğüne yönelik geçiş hükümlerinin düzenlenmesi sağlanacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nakit ekonomimiz için büyük önem arz eden serbest bölgelerle ilgili birkaç hususa değinmek istiyorum. Seçim bölgem olan Kayseri ili dâhil olmak üzere Türkiye'deki 19 serbest bölgede faaliyet gösteren, 550'si yabancı sermayeli olmak üzere 2.108 adet şirket 2023 yılı içerisinde yaklaşık 100 bin kişilik iş gücüyle 12,7 milyar doları ihracattan sağlanmak üzere 37 milyar dolar ticaret hacmi gerçekleştirerek ülkemiz ekonomisine çok önemli katkılarda bulunmuştur. Serbest bölgelerin toplam ticaret hacmindeki ihracat payı yüzde 78'in üzerine çıkmıştır, 2024 yılı hedefi yüzde 80'in üzerine çıkmaktır. Serbest bölgelerde yapılan yatırımlar gerek işletmeciler tarafından gerekse yatırımcılar tarafından kırk beş yıl süre sonunda Hazineye intikal etmektedir. Serbest bölgelerdeki faaliyetlerin artarak devam etmesi, yerli ve yabancı yatırımların artması için istikrar, güven ve öngörülebilirliğin sağlanması gerekmektedir. Son zamanlarda çeşitli mercilerde gündeme gelen Serbest Bölgeler Kanunu'nda değişiklik yapılacağı ve vergi uygulanacağı söylentileri sektördeki yatırımcıları tedirgin etmiştir. Türkiye'deki serbest bölgelerde bulunan şirketlerin, Serbest Bölgeler Kanunu'ndaki amaca ve kapsama uygun şekilde hareket ettikleri ve serbest bölgeler mevzuatıyla ilgili paralel şekilde düzenlenmiş vergi mevzuatı dikkate alınarak yatırım yapmayı tercih ettikleri açıktır. Bireylerin ve firmaların kazanılmış haklarını korumak ya da en azından gerekli yatırımların ve ticari hamlelerin yeniden yapılabilmesi için gerekli sürenin tanınmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Bu kapsamda, mevcut kanun ve yönetmelik kapsamında yapılan sözleşmelerle yirmi, otuz, kırk beş yıllık faaliyet ruhsatları verilen yatırımcıların ruhsatlarının, ruhsatın alındığı zamanın şartlarındaki haklarının korunması talep edilmektedir. Son olarak, bu sebeplerle görüşmüş olduğumuz STK'lerin ve yatırımcılarımızın devletimizin imkânları doğrultusunda serbest bölgelerdeki yatırımlarının desteklenmesi için uygulanan teşviklerin artırılmasının, öngörülecek değişiklikler için sektör temsilcileriyle birlikte hareket edilmesi kanaatimizce uygun olacaktır.

Sözlerime son vermeden önce, Kayserili çiftçilerimizin tarafımıza iletmiş oldukları birkaç hususa daha değinmek istiyorum. Çiftçilerimiz tarımsal sulamada geçen sene verilen yüzde 50 enerji desteğinin bu yıl için de verilmesini talep etmektedirler. Bunun yanı sıra, dolu yağışından etkilenen bölgelerde gerekli tespitler yapılarak destek ödeneği çıkarılması, çiftçimizin elinde kalan ay çekirdeği için Toprak Mahsulleri Ofisinin alım yapması, hububat ödemelerinin erken tarihe çekilmesi, girdi maliyetlerinden dolayı ek teşvikler uygulanması ve hububat fiyatlarında mevcut imkânlar doğrultusunda revize yapılması diğer talepleri arasındadır. Gerekli makamların imkânlarımız çerçevesinde emekçi çiftçi kardeşlerimizi mağdur etmeyeceğine inancımız tamdır.

Ayrıca, bugün Avrupa Şampiyonası’nda ilk 16'ya kalabilmek adına Çekya’ya karşı mücadele verecek olan Türk Millî Futbol Takımı’mıza gönülden başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle Milliyetçi Hareket Partisi olarak söz konusu teklifi olumlu değerlendiriyor, destekliyor, vatanımıza ve milletimize hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyor, Genel Kurulumuzu saygılarımla selamlıyorum.

Sağ olun Başkanım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Vezir Coşkun Parlak.

Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA VEZİR COŞKUN PARLAK (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle geçen hafta Mardin’in Şemrex ve Diyarbakır’ın Xana Axpar ilçelerinde meydana gelen yangınlarda hayatını kaybeden 15 yurttaşımızı rahmetle anıyorum. Bu yangınlar doğal nedenlerle ya da vatandaşın dikkatsizliği sonucu çıkmadı. Hem geçtiğimiz yıllarda hem de son yangından sonra yapılan bilimsel çalışmalar, yangınların en büyük sebebinin bağımsız elektrik telleri olduğunu ortaya koymuştur. Bu elektrik telleri DEDAŞ’ın sorumluluğundadır. Bölge halkı için bir zulüm aracı hâline gelen DEDAŞ insan hayatını hiçe saymanın hesabını vermelidir.

Değerli milletvekilleri, bu kanunun neden alelacele çıkarılmak istendiğini anlatabilmek için size kısa bir tarihçe vermek istiyorum. 7 Haziran 2015'ten sonra AKP Türkiye’yi siyasi olarak gittikçe otoriterleşen bir rotaya soktu; başta partimiz olmak üzere birçok toplumsal muhalefet kurumu baskı altına alındı, mensupları hapsedildi, düşünce ve ifade özgürlüğü yok edildi; siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler ve daha birçok kesim baskıyla susturuldu, susmayanlar cezalandırıldı. Bu otoriter siyasi atmosfer kaçınılmaz olarak ekonomi alanında da etkisini sürdürdü. Saray rejiminin ve sermayenin çıkarlarını önceleyen politikalar ülke ekonomisini âdeta çökertti. Bu çöküş yalnızca milyonlarca insanın yoksullaşmasına neden olmakla kalmadı, yıllar içinde kurulan yolsuzluk çarkının dönmeye devam etmesi için dünyanın her yerinde uyuşturucu paraları, yasa dışı bahis paraları ve daha nice karanlık paralar Türkiye'ye akın etti. Türkiye âdeta bir kara para aklama cenneti hâline getirildi. Yine, aynı dönemde, Türkiye küresel terörün finanse edildiği merkezlerden biri hâline geldi. Orta Doğu'yu kan gölüne çeviren IŞİD ve El Kaide gibi örgütler finansman kaynaklarını Türkiye üzerinden elde ettiler. Bazılarınız bütün bunların bizim iddiamız olduğunu söyleyebilir ama öyle olmadığını sizler de biliyorsunuz. Bakın, küresel düzeyde kara para aklanmasına karşı kurulmuş olan ve Türkiye'nin de üyesi olduğu Mali Eylem Görev Gücü Başkanı Marcus Pleyer şöyle söylemişti: "Türkiye, karmaşık kara para aklama vakalarıyla etkin bir şekilde başa çıktığını ve Birleşmiş Milletlerin ‘terör organizasyonu’ olarak tanımladığı IŞİD ve El Kaide gibi örgütlerin mali finansmanına soruşturma açmakta kararlı olduğunu göstermelidir." Türkiye'den finanse edilmesine izin verilen IŞİD bu ülkeyi defalarca kana buladı. Diyarbakır'da, Suruç'ta, Gaziantep'te, Ankara'da yüzlerce masum insan IŞİD'in vahşi saldırılarında hayatını kaybetti. Bu katliamlardan biri olan 10 Ekim Ankara Gar katliamının karar duruşması bugün görüldü. Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamlarından biri olan 10 Ekim katliamını unutmayacağımızı, kamu görevlileri dahil bütün sorumluların yargı önünde hesap vereceği güne kadar peşini bırakmayacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, az önce değindiğim gibi, Mali Eylem Görev Gücü Türkiye'nin kara para aklama ile terörün finansmanı konularında yeterince önlem almadığını söylüyor. Zaten bu nedenle de Türkiye, bu kuruluş tarafından 21 Ekim 2021'de gri listeye alındı. Gri listeye girmek demek, o ülkenin uluslararası anlamda ciddi itibar kaybetmesi anlamına geliyor. İşte, bu anda üzerinde konuştuğumuz kanun teklifi dâhil birçok girişim Türkiye'nin gri listeden çıkması için yapılıyor. Göreve geldiği günden beri emekçilerin sırtına vergi üzerine vergi bindiren ekonomi bakanı bugünlerde Singapur'da bu işin lobisini yapmakla meşgul, ancak Türkiye gri listeden çıksa bile ortaya çıkan tahribatın giderilmesi yıllar alacak ve fatura yine işçiye, memura, esnafa yani emeğiyle geçinmeye çalışan milyonlarca insana kesilecek.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisinin son yıllarda dibe vurması tesadüf değildir. Türkiye'nin bütün kaynakları, her metrekare toprağı, her ağacı, her akarsuyu, bütün zenginlikleri bir avuç sermaye grubunun emrine verilirken halka milliyetçilik ve militarizm masalları anlatıldı. Kürtlerin doğası talan edilirken, temsilcileri esir alınırken, belediyeleri gasbedilirken ülkenin batısında İHA, SİHA güzellemeleri yapıldı. 3 Haziranda Milletvekili olduğum Hakkâri Belediyesine zorbalıkla el konuldu. Belediye Eş Başkanımız Mehmet Sıddık Akış tutuklandı. Sekiz yıldır bitmez bir iştahla atanan kayyumlarla ilgili bu kürsüde çok şey konuşuldu. Kayyumun yolsuzluk, talan, kayırmacılıktan başka bir sonuç getirmediğini defalarca gördük. Yüz binlerce insanın yaşadığı kentlerin yolları köy yollarından beter durumdayken kayyumlar AKP'lileri belediyelere doldurmakla meşguldü. 21'inci yüzyılda milyonlarca insan içilebilir şebeke suyuna erişemezken kayyumlar milyon liralık ihaleleri yandaşlara dağıtıyorlardı. Şehirlerimiz arıtma, kanalizasyon gibi altyapı yatırımlarına ihtiyaç duyarken kayyumlar milyonlarca liralık çerez, baklava alıp haramzade sofraları kuruyorlardı. Üstelik bunları yaparken her bir belediyemizi yüz milyonlarca liralık borç altına soktular. Örneğin, bugün Yüksekova’da doğan her çocuk 15 bin lira belediye borcuyla doğuyor. Sekiz yıllık kayyum bilançosu bu iken Hakkâri’ye tekrardan kayyum atanmış olması, düşman hukukundan başka bir gerekçeyle açıklanamaz. Halkımız ağır vergiler ve ekonomik kriz koşulları altında ezilirken kayyum politikasına devam etmek, iktidarın ajandasında Kürt düşmanlığının her zaman en üst gündem olduğunu kanıtlıyor. Bu öyle bir düşmanlık ki Kürtler dünyanın neresinde bir kazanım elde edecek olsa canhıraş şekilde bu kazanım engellenmek isteniyor. Bu yaklaşım irrasyoneldir. Ortada sıfır toplamlı bir oyun yok, Kürtler bir hak elde ettiğinde sizlerin hakları azalmış olmuyor.

Sayın milletvekilleri, değerli halklarımız; şu anda çatısı altında bulunduğumuz Meclis, yüz dört yıl önce kuruldu yani Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları yüz dört yıldır kendi temsilcilerini ve yöneticilerini seçme hakkına sahipler ki bu tarih daha da eskiye dayanıyor. Bu topraklarda seçme ve seçilme hakkı yüz elli yıldır, dünyada ise yaklaşık iki yüz elli yıldır mevcut fakat Fransız Devrimi’nden iki yüz elli yıl, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan yüz yıl sonra hâlâ Kürtlerin seçme ve seçilme hakkı ellerinden alınmak isteniyor, temsilcileri hapse atılıyor, belediyelerine el konuluyor. Kürtlerin iradesinin tanınmadığı bir yerde ne demokrasiden ne de cumhuriyetten bahsedilemez. Biz hiçbir hakkın muktedirlerin lütfuyla verilmediğini bilen bir siyasi hareketin mensuplarıyız. Ne seçme seçilme hakkımızı ne de Kürt halkının ulusal haysiyetini size çiğnetmeyeceğimizi bir daha buradan belirtmek istiyoruz.

Türkiye'nin batısında normalleşmeden bahsederken kayyum rejimini kürdistanın normali hâline getirmenize izin vermeyeceğiz. Kayyum rejiminize karşı ilk günden başlayan demokratik mücadelemiz hız kesmeden devam edecek ve belediyelerimizi tekrar halkın evi hâline getirene kadar durmayacağız. Bu mücadelede bizim yanımızda duran bütün toplumsal kesimlere ve kuruluşlara, bütün demokratik kurumlara tekrardan buradan teşekkür ediyoruz. Burada sabah akşam kardeşlikten bahsedenlere de iki çift sözümüz var: Kardeşlik istiyorsanız önce Kürt'ün hakkını tanıyacaksınız, Kürt'ün canına kastetmeyeceksiniz, belediyesine el koymayacaksınız, tarlasını, bahçesini yakmayacaksınız, doğasını talan etmeyeceksiniz, dilini kültürünü yok saymayacaksınız. Üç kuruş para için yedi düvel dolaşıp o parayla Kürt'ün tepesine bomba yağdırmayacaksınız, ondan sonra oturup kardeşlikten söz edebiliriz.

Şundan da şüpheniz olmasın: Kürtler barışsever bir halktır. Siz Kürtlere bir adım yaklaşırsanız Kürt halkı da sizlere iki adım yaklaşmaya hazırdır.

Hakkâri'de kayyumu gönderene kadar da durmaksızın mücadele edeceğimizi tekrar vurguluyor, halkımıza saygı ve selamlarımı gönderiyorum. Genel Kurulu da tekrardan saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde “kürdistan” diye bir bölge olmadığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde “kürdistan” diye bir bölge yoktur.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Ankara Milletvekilleri Ömer İleri ve Zeynep Yıldız ile 115 Milletvekilinin Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2162) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 126) (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mustafa Erdem.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ERDEM (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kripto varlıklarla ilgili faaliyetlerin düzenlendiği uzun süredir beklenen bu kanun teklifi geç kalınmış önemli bir düzenlemedir. Bu alandaki yasal düzenlemelerin en az bundan üç yıl öncesinde düzenlenmiş olması gerekirdi. Üç yıl derken Thodex uygulamasının ardından geçen süreden bahsediyorum. Tabii, teklif bu hâliyle de tam olarak düzenlenmiş değil, gri listeden bir an önce çıkma hayaliyle hızlıca hazırlanmış eksik bir düzenleme olarak görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, kripto para piyasasında internete ulaşılabilen her yerde işlem yapılabilir, regülasyonu zordur, uluslararası iş birliği gerektirir. En önemlisi, kara para aklama ya da terörizmin finansmanı gibi eylemler için de kullanıldığı bilinmektedir. Terör örgütleri kripto paraları fiziksel veya dijital kartlara yükleyerek harcanabilir hâle gelen kartlarla nakde çevirebilmektedir. Karanlık ağ üzerinde kripto paralarla silah ve malzeme satın alabilmektedir. “Dark web” diye adlandırılan karanlık ağ, internetin gizli ve erişimi zor olan bölümüdür. Karanlık ağ üzerinde uyuşturucu, silah, sahte belge gibi yasa dışı ürün ve hizmetler satılmaktadır. Yine, kripto paralarla silah ve malzeme alımı yapmak için gizli anlaşmalar yapılabilmektedir. Bu anlaşmalar terör örgütlerinin diğer suç örgütleri veya devlet destekli aktörleriyle iş birliği yapmasını da içerebilmektedir. Bu açıdan mutlaka yasal düzenlemeye tabi olması gereken bir alandır. Böyle önemli bir konuda düzenleme yapılırken bir taslak oluşturuyorcasına alelacele Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunun gündemine alınıp hızlı bir şekilde Komisyondan geçmesinin sağlanmasını, alt komisyon kurulmadan, tali komisyonlarda uzun uzadıya tüm boyutlarıyla tartışılmadan Genel Kurula getirilmesini de doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, 2018 yılının başında Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi toplantısında Hükûmet tarafından bu meseleyle ilgili uyarılar yapıldığının da altını çizmek isterim. Bu kapsamda gerçekleştirilen işlemlerin yasal bir dayanağı bulunmadığına ve resmî bir otoritenin güvencesinin olmadığına dair bir bilgilendirme yapıldı. Dolayısıyla hani dijital cüzdanlar çalınırsa, kaybolursa veya sahiplerinin bilgisi dışında usulsüz kullanılırsa bu durumlarda işlemlerin geri dönülemez nitelikte olması nedeniyle de kötü niyetli kişilerin suistimallerinden kaynaklanan zararların düzeltilmesinin söz konusu olmadığı uyarısı yapıldı. Bu gerçekten çok ilginç bir uyarıydı çünkü hükûmetin görevi vatandaşları tehlikelere karşı uyarmak değil, hükûmetin görevi vatandaşını korumaktır. Gerekli yasal düzenlemeleri yaparak o dönem önlem alsaydınız Thodex olayı başta olmak üzere kripto para piyasasında yaşanan birçok mağduriyeti belki bugün önlemiş olacaktınız. Yani bu geç gelen düzenlemenin açıklaması "Bilmiyorduk, yeni ihtiyaç oldu." olamaz çünkü 2018'de yapılan bu uyarılar, 2021'de dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın kripto paraya ilişkin yasal düzenlemelerin kısa sürede tamamlanacağına dair yaptığı açıklamalar gösteriyor ki uzun bir süredir bu konunun yasal çerçeveye alınmasına ve oluşabilecek risklere karşı her türlü önlemin alınmasına ihtiyaç vardı ve yapılması gerekenler de belliydi. Tabii, bir süredir sürekli Bakan değiştiği için bunu söyleyen Bakan gitti, başka Bakan geldi, konu unutuldu gitti. İşte, AKP'nin hâli. Malum, Cumhurbaşkanının beğenmediği Bakan değişiyor ve o Bakanla ilgili uygulamalar da raftan kalkıyor. Bakalım, Sayın Şimşek ne kadar süre ikna edici olacak? Düşünün, Mehmet Şimşek şu anda görevden alınsa bu kadar kritik bir dönemde yine her şeye baştan başlayacağız. Gerçi, kendisi de zenginin yediğini fakirin sırtına yükleyerek bu krizden çıkma derdinde. Gerçek olan şu ki AKP iktidarında işçisi, çiftçisi, doktoru, öğretmeni, emeklisi rahata ereceği konusunda hayal bile kuramaz durumda.

Gelelim kripto paradan alınacak vergiye. Değerli milletvekilleri, içtiğimiz sudan, işçinin, emekçinin üç kuruş maaşından, temel ihtiyaç demeden her şeyden vergi alıp koca şirketlerin vergi borçlarını silen AKP iktidarı "Kripto para piyasasından vergi alınmalı mı?" diye düşünmüyor bile. Bu teklifte vergi namına bir yüzde 2 var, onun da yüzde 1'i SPK'ye, yüzde 1'i TÜBİTAK'a gidiyor. Teklifin en önemli eksiklerinden biri de sigorta sisteminin kripto para piyasasına güven ve yatırımcıların mağduriyetlerinin önlenmesi açısından çok önemli bir konu olmasına rağmen düzenlemeye dâhil edilmemesidir, hatta kripto hizmet sağlayıcılarının cirolarından yapılacak yüzde 2'lik tahsilata ilave olarak tutarın binde 5'i oranında artırılması ve bu tutarın da kurulacak sigorta teminat sistemine aktarılması yönündeki önerimiz de maalesef Plan ve Bütçe Komisyonunda reddedilmiştir.

Değerli milletvekilleri, kripto varlık piyasasında bu işlemleri yürütecek hizmet sağlayıcılarının mali gücünün, moralitesinin ve ticari ahlakının araştırılması gerektiğinin de altını çizmek isterim. Önceki yıllarda bu konuda birçok olumsuzluk yaşandığı bilinmektedir fakat teklifte bu konuda da bir düzenleme bulunmamaktadır. Ayrıca, güçlü sermaye yapısının oluşturulması kripto piyasası için kritik öneme sahiptir. Avrupa Komisyonu tarafından çıkarılan Kripto Varlık Piyasaları Yönetmeliği ile kripto hizmet sağlayıcılar üç ayrı sınıfa ayrılmış ve her sınıf için farklı asgari sermaye öngörülmüştür. Bizim teklifte buna rağmen asgari sermaye koşulu öngörülmemiştir.

Yine, dünya örneklerine baktığımızda blok zinciri meselesi çok kapsamlıdır. Gittikçe yaygınlaşan dijital paranın artık daha çok öne çıktığı bir dönemdeyiz. İleride bu durum daha da gelişecek, yeni ürünler ortaya çıkacaktır. Buna ilişkin olarak, Almanya başta olmak üzere bazı ülkeler strateji belgesi hazırlamaktadır. Bizim böyle bir strateji belgemiz yok. SPK, Merkez Bankası, BDDK, Hazine ve Maliye Bakanlığı iş birliğinde hedefleri, sınırları, riskleri belirleyen, yol gösterici bir belge hazırlanması çok da zor değildir ve bunun çok anlamlı olacağını düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarının akıl almaz uygulamaları maalesef devam ediyor. Dün yapılan bir ihaleyle memleketim Antalya’nın Demre ilçesi, Üçağız mevkisinde, Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde bulunan, üstelik sit alanı olan yaklaşık 13 bin metrekarelik alanın işletmesi özel bir şirkete verildi. Neresi bu alan? Orada yaşayan köylülerin kullandığı köy meydanı. Artık insaf diyorum, artık insaf! Halkın kullandığı köy meydanı 3-5 şirketi zengin etmek için halkın elinden alınıp kiraya verilir mi değerli arkadaşlar? O meydanı kullanmadan insanlar evine de komşusuna da maalesef gidemez. Buradan Antalya ve Demre halkı adına Sayın Bakana sesleniyorum: Bu kabul edilemez bir durumdur, ihaleyi lütfen iptal edin diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Resul Kurt.

Buyurun Sayın Kurt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RESUL KURT (Adıyaman) – Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne ilişkin söz almış bulunmaktayım.

Para binlerce yıl boyunca ekonomik faaliyetleri kolaylaştırmış, toplumların gelişiminde kritik bir rol oynamıştır. Milattan önce 7’nci yüzyılda Lidyalılar ilk madenî paraları icat ettiler. Bu paralar altın ve gümüş gibi değerli metallerden yapılmış, belli bir ağırlık ve değere sahipti. Yine, daha sonra madenî paraların yanında kâğıt paralar da kullanıma girmiştir. İlk defa dünyada 7’nci yüzyılda Çin’de, 17'nci yüzyılda Avrupa'da kâğıt paralar kullanıma sokulmuştur. Aynı yüzyılda modern bankacılık sisteminin temelleri atılmış, merkez bankaları ve ticaret bankaları kâğıt paraların basımını ve dolaşımını düzenlemeye başlamıştır.

Paranın kullanılması insanlık tarihinin en önemli ekonomik gelişmelerinden biridir. Bu süreç, ilk takas sistemlerinden günümüzün dijital para sistemlerine kadar uzanan uzun ve evrimsel bir yolculuktur. Kripto varlıklar son yıllarda büyük bir ilgi uyandırmış, ekonominin geleceğini şekillendiren önemli bir unsur hâline gelmiştir. Takas sistemlerinden başlayarak değerli metaller, kâğıt paralar ve dijital paralara kadar uzanan bu evrim, ticaretin ve ekonominin gelişiminde kritik bir rol oynamıştır. 21'inci yüzyılda dijital teknolojik paranın kullanımı yeniden şekillendirilmiş; elektronik para, kredi kartları ve mobil ödeme sistemleri günümüzün önemli bir ekonomik parçası hâline gelmiştir.

Kripto varlıklar dünya genelinde giderek artan bir ilgi görmektedir. Bu ilgi, kripto varlıkların düzenlenmesi konusunu da önemli hâle getirmiş, her ülke kripto varlıklarla ilgili kendi yasal düzenlemelerini oluşturmakta veya oluşturmaya çalışmaktadır. Bu düzenlemeler, ülkelerin ekonomik ve finansal politikalarına, güvenlik kaygılarına, yenilikçiliği teşvik etme isteklerine göre farklılık göstermektedir. Paranın geleceği, dijitalleşme ve yenileşmeyle şekillenmeye devam ediyor. Merkez bankaları kendi dijital para birimlerini geliştirmekte, "blockchain" teknolojisi finansal işlemlerde daha fazla güvenlik ve şeffaflık sağlamaktadır.

"Kripto varlık" genel bir kavram olarak kullanılmakta ve esasen çok geniş bir ürün kümesini kapsamaktadır. Kripto varlıkların farklı türleri bulunmaktadır. Kripto varlıklar son yıllarda büyük ilgi gören, giderek daha fazla insan tarafından benimsenen dijital varlıklardır. Kripto varlıklar merkezî bir otorite tarafından kontrol edilmeyen, dijital ve şifrelenmiş para birimidir. Birçok ülke kendi dijital para birimlerini çıkarmayı planlamakta, “blockchain” teknolojisini finansal sistemlerine entegre etmeye çalışmaktadır. Kripto varlıklar elektronik ödeme sistemleri aracılığıyla işlem görebilir, genellikle banka hesapları, mobil cüzdanlar ve çeşitli ödeme platformları üzerinden kullanılabilir. Merkez bankaları tarafından çıkarılan dijital paralarsa merkez bankası dijital para birimleri olarak adlandırılır. Kripto varlıkların temelini oluşturan blok zincir işlemlerin kaydedildiği ve doğrulandığı dağıtık bir defterdir. Bu teknoloji her bir işlemin bir blok hâlinde kaydedildiği ve bu blokların birbirine zincir şeklinde bağlandığı bir sistemdir. Blok zincir merkezî olmayan yapısı ve şeffaflığı sayesinde güvenli ve doğrulanabilir işlemler sağlar. Bu sayede işlemler şeffaf, güvenli ve değiştirilemez hâle gelir. Herkesin erişebileceği bu defter dolandırıcılığı ve sahtekârlığı önler. Kripto varlıklar merkezî bir otoriteye bağlı olmadıkları için kullanıcılarına daha fazla kontrol ve özgürlük sağlar. Geleneksel bankacılık sistemlerine kıyasla kripto varlık işlemleri genellikle daha düşük maliyetlidir, dünyanın her yerinde hızlı ve sınır tanımayan işlemler yapılmasını mümkün kılar. “Blockchain” teknolojisi sayesinde işlemler son derece güvenlidir ve değiştirilemez. Banka hesabı olmayan milyonlarca insan için finansal hizmetlere erişim imkânı sağlar. Elbette kripto paraların avantajlarının yanı sıra, bazı dezavantaj ve riskleri de bulunmaktadır. Kripto varlıkların değeri büyük ölçüde dalgalanabilir, bu da yatırımcılar için risk oluşturur. Birçok ülkede kripto varlıklarla ilgili yasal düzenlemeler henüz netleşmemiştir, bu da belirsizlik yaratmaktadır. Her ne kadar “blockchain” teknolojisi güvenli olsa da kripto para borsaları ve cüzdanları siber saldırılara karşı savunmasız olabilir, anonimlik kötü niyetli kişilerin kara para aklama ve dolandırıcılık yapmalarına olanak tanıyabilir.

Kripto varlıkların ekonomik etkileri geniş kapsamlıdır. Ödeme sistemlerinin daha verimli hâle gelmesi, finansal katılımın artması ve sınır ötesi işlemlerin kolaylaşması gibi birçok olumlu etkisi de bulunmaktadır ancak bu teknolojilerin düzenlenmesi ve güvenliğinin sağlanması olası riskleri minimize etmek için kritik öneme sahiptir.

Kripto varlıklar ve “blockchain” teknolojisi finans dünyasında önemli bir dönüşüm yaratma potansiyeline sahiptir. Bu teknolojiler daha adil, şeffaf ve erişilebilir bir finansal sistemin kapılarını aralayabilir ancak bu süreçte dikkatli olmak ve riskleri göz önünde bulundurmak da çok önemlidir.

Bu kanun teklifiyle kripto varlık hizmet sağlayıcıları, kripto varlık platformlarının faaliyetleri, kripto varlıkların saklanması, Türkiye'de yerleşik kripto varlıkların platformları nezdinde yapılabilecek iş, kripto varlık alım satım ve transfer işlemleri düzenlenmektedir. Böylece, yapılmakta olan bu düzenlemelerle kripto varlıklara ilişkin ilke ve esaslar belirlenmektedir.

Saygıdeğer Genel Kurul, sözlerime son verirken özellikle dünyada birçok ülkeden çok daha önce bu kanun teklifini hazırlayarak yüce meclisimize sunan sayın milletvekillerimize teşekkür ediyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına ikinci bölüm üzerinde yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahsı adına ilk söz, Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı’ya aittir.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TAHSİN OCAKLI (Rize) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum. Ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımızı da hürmetle selamlayalım.

Sermaye Piyasası Kurulu ve kripto varlıklar üzerine ben de biraz, ayrıca, özellikle vatandaşlarımızın anlayacağı biçimde açıklama yapmak istiyorum. Nedir bu kripto para meselesi? 2009 yılında hayatımıza girmiş, bir kısım vatandaşlar buradan para kazanmış gerçekten, bir kısım vatandaşlar kaybetmişler ama bu sistemi özellikle şu açıdan bilmenizi isterim: Nedir bu sistem? Şimdi, kripto varlıklar meselesinde hikâye şu: Bir dijital piyasa yaratılmak isteniyor, bu dijital piyasa üzerinden de emeklinin, çalışanın yani Türkiye’de elinde para bulunan herkesin sermayesinin çok uluslu şirketler eliyle bir yere aktarılması bekleniyor. Peki, buradaki amaç nedir? Burada çok ilginç olan şey şudur: Türkiye’de On İkinci Kalkınma Planı’nda da anlatıldığı gibi bir dijitalleşme, işte, bir değişim dönüşüm vaadiyle başlayan, aslında tarımın tamamen geçim kaynağı olmasının bitirilmesini hedef koyup tarım toprakları üzerinde madencilik faaliyetinin yapılmasına ön açılmak üzere hazırlanmış olan bir düzeneğin parçası bu. Nasıl yapılacak bu? Örneğin, Karadeniz’de, arkadaşlar, Artvin ilinin yüzde 70’ine, bir ilin yüzde 70’ine maden ruhsatının verildiği bilgisi size korkunç gelmiyor mu? Burada yapılan tarım faaliyetleriyle ilgili insanlara direkt göç yolu açılmış oluyor.

Biraz evvel AK PARTİ Grup Başkan Vekili kendine ait söz sırası geldiğinde, Azerbaycan'a ait silahlı kuvvetlerin kuruluşunun yıl dönümünü kutlayarak, Millî Takım’ımıza başarılar dileyerek veya bizim ihtiyacımız olan şeyleri konuşmanın dışında vaktini geçirerek aslında bu Meclise haksızlık etti. Bizim onca sorunumuz var. Daha siz yani garsonların aldığı bahşişlerden yüzde 10 vergi toplamak üzere planlamalar yapıyorsunuz, onca şirketin 1,5 trilyondan fazla almaktan vazgeçtiğiniz vergileri ortada. Dolayısıyla, şimdi, arkadaşlar, biraz kanunun özüyle ilgili de söylemek istersem, bu kanun teklifinde önemli olan şey şu: Kripto varlıkları emeksiz para kazanmak için ya da borcu çok olduğu için “Bu yolla en azından borcumu kapatırım.” diyerek heves edip varlık sahibi olmak isteyen vatandaşları koruyan herhangi bir düzenleme bu teklifte yok. Yani bankacılık… Elindeki parayı götürdü, bankasına yatırdı, varlık aldı, banka iflas etti; kripto para sağlayıcısı kurum, çok uluslu şirket yok oldu veya dijital şifresini kaybetti, o para gitti. Peki, en azından bankaya faizle para yatırdığında -bankacılık piyasasında 650 bin lira olması lazım, yanlış bilgi olabilir, oraya kadar- hiç olmazsa vatandaşların batan paralarıyla ilgili bir sigorta varken bu sigorta düzenlemesi bu kanun teklifinde yok. O zaman, burada vatandaşları koruyan, kollayan bir şey yoktur diyemiyorum.

Özet: Sevgili vatandaşlar, bu kripto para hikâyesi meselesi cebinizdeki parayı almak içindir, AKP iktidarına inanmayın. (CHP sıralarından alkışlar) Bu AKP iktidarı -şu anda size keşke gösterebilseydim- sıralarında az sayıda insan oturur ama biraz sonra gelecekler, oylamada, gelen talimatla bu oylamaya, bu teklife “evet” diyecekler ama biz biliyoruz, halkı kandıramayacaksınız.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Sen kendi sıralarına bak! Sen kendi sıralarına bak!

TAHSİN OCAKLI (Devamla) – Halkımız bu kripto varlıklardan uzak dursun. Çok uluslu şirketlere kaynak sağlayıp bu çok uluslu şirketlerin madencilik faaliyetlerini sizin kaynaklarınızla yapmasına izin vermeyin.

Türkiye'de büyük tehlike madencilik tehlikesidir. Bakın, Enerji Bakanına 21/5/2024'te sordum “Türkiye'de nerelere, kaç tane maden ruhsatı verdiniz?” diye, hâlâ cevap vermedi, anayasal süresi içinde vermedi. Birçok arkadaşımın söylediği gibi, siz cevap vermemeye, bakanlarınız cevap vermemeye devam edecek, biz de halkı aydınlatmaya devam edeceğiz ve eninde sonunda kazanan biz olacağız; sizi buradan göndereceğiz!

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci konuşmacı Balıkesir Milletvekili Burak Dalgın.

BURAK DALGIN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri şahsım ve DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.

Birazdan Avrupa Futbol Şampiyonası’nda ülkemizi temsil edecek Millî Takım’ımıza başarılar diliyorum; Türkiye tek yürek Millî Takım’ımızla beraber.

İnsanlık tarihinde büyük dönüşümler her zaman teknolojiyle başlar, bunu ekonomi ve finans takip eder, onu toplumsal yapı izler, nihayet hukuk ve siyaset buna ayak uydurmaya çalışır. Bitcoin on altı sene önce ortaya çıktı, tam da bu bahsettiğim döngüye uygun bir şekilde vatandaşımız ve hür teşebbüsümüz bu yeniliği hızlı bir şekilde benimsedi. Binance firmasının araştırmasına göre Türkiye'deki 5 yetişkinden 2'sinin kripto parası var. Chainalysis firmasına göre Türkiye dünyadaki 4'üncü büyük işlem hacmine sahip, Amerika'nın, Hindistan'ın ve İngiltere'nin hemen arkasından.

Şimdi, tabii, kripto varlıkların doğası itibarıyla bu rakamlara birazcık temkinle yaklaşmakta yarar var ama sektörün ülkemizde ciddi bir yaygınlığa ulaştığı da aşikâr. Bunun bir olumlu bir olumsuz nedeni var. Olumlu neden şu: Genç, yeniliklere açık ve teknolojiyi benimsemeye hazır bir toplumumuz var ama bir de olumsuz nedeni var çünkü Hükûmetin ekonomi politikaları neticesinde vatandaşımız artık alın teriyle çalışarak kendine iyi bir hayat kurma ümidini kaybetmiş durumda; hızlı bir şekilde, kolay bir şekilde para kazanmaya gayret ediyor, böyle bir heves içinde.

Şimdi, bitcoinin çıkışından on altı sene sonra artık bizim bu alanda bir düzenleme yapmamız şart. Önümüzdeki kanun önemli bir ilk adım atıyor, tüketiciyi koruma ve borsaları düzenleme anlamında bu adımı olumlu buluyoruz ancak maalesef, bu çok gecikmiş, çok yetersiz ve vizyonsuz bir adım.

Şimdi, kripto kanunu 2021'den beri gündemde, bu üç senede dünya boş durmuyor. Birleşik Arap Emirlikleri'ni düşünelim; yenilikçi bir kanun çıkardılar, kripto varlıklara odaklanan özerk bir kurum kurdular, farklı tip lisanslar oluşturdular, küresel borsalarla daha ufak şirketlere farklı standartlar getirdiler, neticede dünyadaki pek çok blok zincir faaliyetini de çekmeyi başardılar. Maalesef, önümüzdeki kanun teklifi SPK Kanunu'na basit bir ilaveden ibaret. Açık söyleyeyim; Türkiye bu konularda ağır ağır ilerleyerek, dar bürokratik yaklaşımlara hapsolarak ve yabancı ülkeleri takip ederek refah yaratamaz, Türkiye takiple değil ancak bir sıçrama yaparak refah yaratabilir. Blok zincir, Türkiye'ye bu fırsatı veriyor. Biz tahvil ve hisse senedinde New York ve Londra'yı yakalayamayız bugün itibarıyla ama yenilikçi finansla bir sıçrama yapma imkânımız var. Bunun için cesur adımlar atmalıyız. Gelin, blok zincir geliştirmesi için farklı regülasyona sahip test bölgelerini tanımlayalım. Bazıları reel, bazıları sanal olabilir. Gelin, bazı pilot ilçelerde blok zincirle, bitcoinle ödemeyi kabul edelim. Gelin, uluslararası ödeme sistemlerinin ve FinTech sektörünün önünü açalım. Bunları yapmazsak İstanbul Finans Merkezi sadece bir gayrimenkul projesinden ibaret kalır. Unutmayalım, değişim rüzgârı esmeye başladıktan sonra kimisi duvar inşa eder, kimisi yel değirmeni; karar bizim.

Değerli arkadaşlar, konuşmamı tamamlarken gündemdeki vergi paketine de değinmek istiyorum. Teklifi henüz görmedik ama perşembenin gelişi çarşambadan belli. Buradan Hükûmeti ikaz ediyorum: Sakın karşımıza tahsildar edasıyla, bir Düyun-ı Umumiye komiseri edasıyla gelmeyin. Zaten tarıma bir yılda ödediğiniz, sanayiye bir yılda ödediğiniz teşviki bir ayda faiz olarak ödüyorsunuz; bu milletten daha fazla bir şey istemeyin. Sakın karşımıza yine bir tersine Robin Hood paketiyle gelmeyin. Kuryenin ücretinden, garsonun bahşişinden, özel sektör maaşından bütçenin kanını emen parazit şirketlere para aktarmak için, birtakım kodaman şirketlerin vergilerini affetmek için daha fazla para emmeyin. Sakın karşımıza orta direğe, çalışana, KOBİ'ye harp ilan etmek için gelmeyin; bir türlü yapamadığınız tasarrufu bu milletin sırtına yüklemeyin. En önemlisi, sakın bu milleti sahipsiz zannetmeyin çünkü sizin New York’u düşündüğünüz kadar biz Balıkesir’i düşünüyoruz, sizin Londra’yı düşündüğünüz kadar biz Konya'yı düşünüyoruz, sizin Hong Kong’u düşündüğünüz kadar biz Diyarbakır’ı düşünüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetler için maharet her gün yeni vergiler salmak değil vatandaş için hayatı ucuzlatmak ve fırsatların önünü açmaktır. Bunun yolu makroriskleri azaltmak ve vergileri düşürmektir, bunun yolu adil rekabeti tesis etmek ve regülasyonları basitleştirmektir, bunun yolu girişimcinin prangalarını çözmek ve teknolojiyi etkin kullanmaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsao maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

11'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16'ncı madde üzerinde 1 önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 126 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16'ncı maddesiyle 6362 sayılı Kanun’un 130'uncu maddesine eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(5) Her yıl platformların bir önceki yıl faiz gelirleri hariç tüm gelirlerinin yüzde biri Kurul, yüzde biri de blokzincir ve ilgili bilişim teknolojilerinin geliştirilmesinde kullanılmak üzere TÜBİTAK bütçesine ilgili yılın mayıs ayı sonuna kadar ödenerek gelir olarak kaydedilir. Bu fıkraya göre yapılacak tahakkuk ve ödemelerle ilgili diğer esaslar Kurulca belirlenir.”

 Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu Halil Eldemir Ayhan Salman

 Manisa Bilecik Bursa

 Abdürrahim Dusak Cem Şahin

 Şanlıurfa Karabük

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERSAN AKSU (Samsun) – Başkanım, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle yapılan değişikle platformların bir önceki yıl faiz hariç tüm gelirlerinden TÜBİTAK’a yapacakları yüzde 1’lik ödemenin münhasıran blok zincir ve ilgili bilişim teknolojilerinin geliştirilmesinde kullanılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Tasnif tutanağı gelmiştir, okuyorum:

126 sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı

:

305

 

 

Kabul

:

231

 

 

Ret

:

74

[(x)]

 

 

Kâtip Üye

Adil Biçer

Kütahya

Kâtip Üye

Sibel Suiçmez

Trabzon”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Avrupa Şampiyonası’nda birazdan sahaya çıkacak olan A Millî Futbol Takımı’na yürekten başarılar dilediklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Avrupa Şampiyonası’nda birazdan sahaya çıkacak olan A Millî Futbol Takımı’mıza yürekten başarılar diliyoruz. Gazi Meclisimizin milletvekilleri olarak tüm futbolcularımızın yanında olduğumuzu belirtiyor, bugün alacakları güzel sonuçla aziz milletimizi sevince boğacaklarına inanıyoruz. Yaşasın Türkiye! (AK PARTİ, CHP, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

Gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 2 Temmuz 2024 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.59


[(*) ](*) 126 S.Sayılı Basmayazı 25/6/2024 tarihli 95’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

[(*)] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi

[(x)] Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.