TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
15’inci Birleşim
6 Kasım 2024 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’ın, Mersin’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Mersin Milletvekili Levent Uysal’ın, madde bağımlılığına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Kahramanmaraş’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’e ilişkin açıklaması
2.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, CHP’li belediyelerin düzenlediği konserlere ilişkin açıklaması
3.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, 31 Temmuz Covid yasasına ilişkin açıklaması
4.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, 12 Ekimde Çanakkale’nin Biga ilçesinde yaşanan dolu felaketine ilişkin açıklaması
5.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, asgari ücrete ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, yapılan konuşmalara sebep olmadan müdahale edilmesine ilişkin açıklaması
7.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
8.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, yirmi iki yıllık kesintisiz iktidarlarına ilişkin açıklaması
9.- Düzce Milletvekili Talih Özcan’ın, Düzce’nin hava kirliliği sorununa ilişkin açıklaması
10.- Adıyaman Milletvekili Mustafa Alkayış’ın, Adıyaman-Çelikhan yolu yapım ihalesine ilişkin açıklaması
11.- Kocaeli Milletvekili Sadettin Hülagü’nün, lösemiye ilişkin açıklaması
12.- Elâzığ Milletvekili Erol Keleş’in, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması
13.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Dubai çikolatasına ilişkin açıklaması
14.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Türkiye’deki böbrek nakillerine ilişkin açıklaması
15.- Şırnak Milletvekili Arslan Tatar’ın, petrolün başkenti Şırnak’a ilişkin açıklaması
16.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, Konya Büyükşehir Belediyesinin üniversiteye hazırlanan gençlere vereceği nakit desteğe ilişkin açıklaması
17.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’e ilişkin açıklaması
18.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Kemer ilçesindeki balıkçılara ve fiber tekne sahiplerine ilişkin açıklaması
19.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, Merzifon’un bazı köylerini kapsayan elektrik bakım çalışmalarına ilişkin açıklaması
20.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sonsuzluğa uğurlanışının 86’ncı yılına ve 9-10 Kasımda düzenlenecek olan yüzme yarışlarına ilişkin açıklaması
21.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın’daki işsizliğe ilişkin açıklaması
22.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması
23.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, Adana’daki kadına şiddet olaylarına ve uyuşturucu kullanımına ilişkin açıklaması
24.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, Konya Havalimanı’ndan gerçekleştirilen uçuşlara ilişkin açıklaması
25.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, emeklilerin taleplerine ilişkin açıklaması
26.- Bursa Milletvekili Ayhan Salman’ın, AK PARTİ iktidarının 22’nci yılına ve 8’inci olağan ilçe kongrelerine ilişkin açıklaması
27.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, Zonguldak’ın Alaplı ilçesinde bir madencilik şirketine maden arama ruhsatı verilmesine ilişkin açıklaması
28.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, ticari araçları yenilemede ÖTV muafiyetine ilişkin açıklaması
29.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, 31 Temmuz Covid yasasına ilişkin açıklaması
30.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, kayyum meselesine ve Amerikan’daki başkanlık seçiminin sonucuna ilişkin açıklaması
31.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kırgızistan ziyaretine, Türkiye’deki Duchenne musküler distrofi hastası çocuklara ve gıda güvenliğine ilişkin açıklaması
32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Konseyi 11’inci Zirvesi’ne ve 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması
33.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Kırgızistan’ın 62 milyon dolarlık borcuna, bireysel silahlanmaya ve 2023 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’ne ilişkin açıklaması
34.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, enerjide bağımsızlık yolunda atılan adımlara, Cumhurbaşkanının Kırgızistan ziyaretine, Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Konseyi 11’inci Zirvesi’ne ve Ticaret Bakanlığının açıkladığı verilere ilişkin açıklaması
35.- Çanakkale Milletvekili İsmet Güneşhan’ın, Kaz Dağları’na ilişkin açıklaması
36.- Mersin Milletvekili Talat Dinçer’in, belediye başkanlarının ve meclis üyelerinin yerlerine atama yapılmasına ilişkin açıklaması
37.- Yalova Milletvekili Tahsin Becan’ın, dokuzuncu yargı paketine ilişkin açıklaması
38.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, devletin vergi gelirlerindeki artışa ilişkin açıklaması
39.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, bireysel silahlanmaya ilişkin açıklaması
40.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, pazar günü partisinin ilçe gençlik kolları kongresinde konuşan AK PARTİ’li vekile ilişkin açıklaması
41.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, çölyak hastalarına ilişkin açıklaması
42.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu’nun 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu’nun 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
44.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
45.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Birol Aydın’ın 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
46.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
47.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
50.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
51.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Beşiktaş-Maccabi Tel Aviv takımları arasında oynanacak maça ilişkin açıklaması
52.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
53.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
54.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, İstanbul Milletvekili Bülent Kaya ile Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
55.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
56.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve bir dakikalık söz taleplerinin acil olarak istenilmesine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Sivas Asım Şahin İmam-Hatip Lisesi öğrencilerine “Hoş geldiniz.” denilmesi
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, ruhsatsız silahların yaygınlaşmasının önlenmesi, silah edinme süreçlerinin daha sıkı denetlenmesi ve bireysel silahlanmanın toplumsal sonuçlarının araştırılması amacıyla 22/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- İYİ Parti Grubunun, Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşcı ve 19 milletvekili tarafından, kalıcı yaz saati uygulamasının vatandaşlar üzerindeki etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi için bir Meclis araştırması açılması amacıyla 14/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol ve arkadaşları tarafından, deprem riski taşıyan bölgelerde araştırma yapılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 17/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2258) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 157)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal'ın, astsubayların özlük haklarının iyileştirmesi talebine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler'in cevabı (7/17546)
2.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan'ın, uzman çavuşların ve sözleşmeli erbaşların kamu kurum ve kuruluşlarına memur olarak atanmalarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler'in cevabı (7/17547)
3.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan'ın, son yirmi yılda Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde meydana gelen askeri araç kazalarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler'in cevabı (7/17548)
4.- İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın, sonradan Türk vatandaşlığı kazanan kişilerin isimlerinin Resmî Gazete'de yayımlanması talebine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/18354)
6 Kasım 2024 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Mersin’in sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’a ait. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’ın, Mersin’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, doğup büyüdüğüm ve tüm sorunlarıyla hemhâl olduğum Mersin’imizin yaşadığı sıkıntıları dile getirmek üzere söz aldım. Yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Mersin, genel bütçeye sunduğu katkılar ve merkezî Hükûmete ödediği vergiler bakımından 6’ncı sırada ancak genel bütçeden aldığı paylar ve yapılan yatırımlar açısından 24’üncü sırada. Yani bu ne demektir? Mersin, kendisinden ekonomik yönden geride olan 18 ili sübvanse ediyor yani Mersin kendi kaynaklarını yeterince kullanamıyor ve acilen yapılması gereken hizmetlere de zamanında erişemiyor.
Değerli milletvekilleri, Mersin, tüm ilçeleriyle birlikte tarihin derinliklerinden günümüze gelinceye kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış çok önemli ve stratejik bir yerleşim alanıdır. Son elli yıl içerisinde yurt içinden ve yurt dışından çok fazla göç almış, istihdama yönelik yeterli yatırımlar yapılamadığından işsizlik oranı Türkiye nüfusunun 2 katına çıkmış bir şehirdir. Her ne kadar uluslararası limanı ve serbest bölgesi nedeniyle organize sanayi bölgelerine yoğun bir ilgi olsa da nüfusun geometrik bir şekilde artmasından dolayı işsizliğe yeterince çare bulunamamaktadır. Zira, geçmişte tekstil sanayisinde öncü olan Mersin, Çin’in devreye girmesi nedeniyle maalesef bu alandaki tüm tesisleri kapanmış, ciddi bir gelir kaybına uğramış, işsizlik de içinden çıkılmaz bir hâle gelmiştir.
Mersin tüm Çukurova gibi sıcak iklim kuşağında yer alması ve verimli topraklarıyla da önemli bir tarım bölgesidir. Üretilen ürünlerle Türkiye'nin hatta yurt dışında birçok ülkenin gıda ihtiyacını karşılayacak kadar potansiyele sahiptir. Ancak, son yirmi iki yılda ülkeyi yöneten AKP iktidarının bilinçli bir şekilde uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle çiftçilerimiz canından bezmiş durumdadır.
Çiftçi yıllardır ürettiği ürünün ve emeğinin karşılığını alamamakta, yaptığı masrafları karşılayamamaktadır. Öyle ki başta pandemi olmak üzere, üretilen ürünlerin tam para edeceği dönemde ihracatı yasaklandığından fiyatlar düşmekte, çiftçi her yıl “inşallah seneye” türküsünü çağırmaya devam etmektedir. Maalesef, bu durum üretilen tüm ürünler için de böyledir.
Mesela Toprak Mahsulleri Ofisinin depoları Ukrayna'dan gelen buğdaylarla doldurulduğundan bizim çiftçilerin ürettiği buğdaylara yer kalmıyor, tüccar da bizim çiftçilerin ürettiği buğdayı fiyat kırarak âdeta yarı fiyatına almak istiyor. Yani Hükûmet kendi beceriksizliğinin cezasını çiftçiye ödetmekte, çiftçilere zorunlu olarak tüketiciyi sübvanse ettirmektedir.
Bu durum hayvancılıkta da farklı değildir; yem fiyatlarının çok fazla artması nedeniyle hayvancılık bitme noktasına gelmiş, bölgemizde yaşayan Yörüklerin hayvanlarını otlatacakları alanlar azalmış, meralar farklı amaçlarla kullanılmaya başlanmış, et ve canlı hayvan ithalatı dolayısıyla 2002'de 9 TL olan et şu anda 600 TL'ye ulaşmıştır. 2002 yılında 300 gram ekmek 25 kuruş iken şu anda 200 gram ekmek 10 TL’dir.
Değerli milletvekilleri, Çukurova’yı mekân tutan Akdeniz meyve sineği bölgede yetişen tüm ürünlere çok büyük zararlar vermektedir. Karadeniz'de fındığa zarar veren kokarca böceği gibi Çukurova’ya musallat olan Akdeniz meyve sineği artık Torosları aşarak Konya dâhil tüm İç Anadolu’yu da tehdit eder hâle gelmiştir. Bakanlık tarafından mücadele için bazı çalışmalar yapılıyor olsa da bu çalışmalar yeterli olmamakta, çok büyük ürün kayıplarına ve kalite düşüklüğüne neden olmaktadır. Bakanlık tarafından ciddi ve yeterli mücadele yapılmadığı takdirde bölgede yetiştirilen tüm ürünler tehdit altındadır. Bu konuda gerekirse -Akdeniz meyve sineği mücadelesine yönelik olarak- özel bir yasa çıkarılarak mücadelesi de bizzat devlet tarafından yapılacak bir düzenlemeye gidilmeli hatta bu musibete en fazla konakçılık yapan sebze ve meyvelerin ekimi, dikimi belli bir süre askıya alınmalı ve yasaklanmalıdır. Bu konuda Bakanlığı işi ciddiye almaya, alınan palyatif tedbirler dışında da kesin çözümler üretmeye davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
BURHANETTİN KOCAMAZ (Devamla) - Bu vesileyle, Mersin’in tüm problemlerine vâkıf birisi olarak Hükûmeti Mersin’e karşı sürdürülen haksızlıklara son vermeye; tarımda, turizmde, sanayi ve ticaret alanında ve çevre konusunda yaşanan sıkıntıların giderilmesi için sorumluluk almaya davet ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Tahtasız…
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’e ilişkin açıklaması
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Sayın Başkan, Sağlık Bakanlığı, yenidoğan çetesi gibi sağlık alanına çöreklenen cemaatler ve çeteler yerine, sağlık hizmetlerinin birinci basamağı olan ve özveriyle görev yapan aile hekimleriyle uğraşıyor. Geçtiğimiz günlerde Resmî Gazete'de yayımlanan “Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” hekimler tarafından tepkiyle karşılandı ve bugünden itibaren üç gün süreyle iş bırakma eylemi başlattılar. Yürürlüğe giren bu yönetmeliğin, sorunları çözmekten uzak, halkın sağlığına ve doktorların haklarına bir katkı sağlamayacağı açıktır. Yönetmelik kendi içinde taşıdığı çelişkili uygulamalarla doktorları ve hastaları karşı karşıya getirerek şiddete zemin hazırlamaktadır. Karmaşık hesaplamalarla ulaşılması mümkün olmayan, ulaşılsa bile halk sağlığı için faydasız performans kriterleri içermektedir; yapılan işin kalitesine değil sayısına değer vermektedir. Özellikle bu yönetmelik, aile hekimlerinin çalışma ve koşullarını eziyete dönüştürecek bir yönetmeliktir.
Sağlık Bakanına sesleniyorum: Yol yakınken bu yanlıştan dönün. Genç doktorlarımız gibi aile hekimlerimiz de mesleğine küsüp vatanını terk etmesin.
BAŞKAN – Sayın Baykan…
2.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, CHP’li belediyelerin düzenlediği konserlere ilişkin açıklaması
MEHMET BAYKAN (Konya) – Günlerdir gündemde olan, CHP'li belediyelerin yapılan konserlere ödediği para haberlerine değinmek istiyorum. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinliklerinde Ebru Gündeş’in 69 milyonluk konser maliyetine Sayın Başkan Mansur Yavaş “Henüz ödemedik. Soruşturma başlatıldı.” cevabını veriyor. Sünnet düğününe çağrılan davulcu bile parasını peşin alırken bu açıklama bize inandırıcı gelmedi. Diğer yandan, Kartal Belediyesinden Bengü’ye 3 milyon 500 bin TL, Konak Belediyesinden Şevval Sam’a 5 milyon 300 bin TL, İBB’den Hadise’ye 6 milyon TL ödenirken yılların sanatçısı Erol Evgin’e Bursa Büyükşehir Belediyesinden 2 milyon 500 bin TL, sizin ideolojinizin sanatçısı Suavi’ye Yenişehir Belediyesinden 1 milyon 400 bin TL ödeniyor. Merak ettim, Erol Evgin ve Suavi’nin başı kel mi? Konser yapılmasına karşı değiliz ama önce hizmet, daha sonra eğlence diyoruz ve sizleri selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Çalışkan…
3.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, 31 Temmuz Covid yasasına ilişkin açıklaması
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, kamuoyunda 31 Temmuz Covid yasası olarak bilinen 5275 sayılı İnfaz Kanunu’nda yapılan değişiklikle 31 Temmuz 2023 itibarıyla kapalı infaz kurumlarında bulunan insanlar için düzenleme yapıldı ve denetimli serbestlik hakkı tanınmıştı. Ne var ki aynı tarihte aynı suçu işlemiş 2 ayrı kişi hakkaniyeti zedeleyen bir kararla bundan yararlanamadı. Anayasa’nın eşitlik ilkesi gereği adalete ve devlete güvenin sağlanması açısından 1,5 milyon civarında insanın da mutlaka bundan yararlandırılması gereklidir. Aksi takdirde, binlerce aile mağdur olmaya devam edecek, hukuka olan güven sarsılacak, cezaevlerinde bu haktan yararlanmayı isteyen insanlar beklemeye devam edecektir. Bu konunun düzenlenmesi acilen gereklidir.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Levent Uysal’ın, madde bağımlılığına ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, madde bağımlılığı hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Levent Uysal’a aittir.
Buyurun Sayın Uysal. (MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
LEVENT UYSAL (Mersin) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; bugün sözlerime iki önemli kavramla başlamak istiyorum: Bağlılık ve maalesef, bağımlılık. Bizi ayakta tutan güçlü bağlar vardır. Bu bağlar, öncelikle, ailemize ve vatanımıza olan sevgimiz, değerlerimize olan inancımızdır. Bağımlılık ise değerlerimize, dengemize, ruhumuza zarar veren bir tuzaktır ve sosyal bir sorundur. Birliğimizi, beraberliğimizi, sevgimizi zedeleyen bu sorun en çok da gençlerimizi etkisi altında tutmaktadır.
Sayın milletvekilleri, dünya genelinde 300 milyona yakın uyuşturucu bağımlısı var ve son on yılda uyuşturucu kullanım oranı yüzde 20 artmıştır. Çalışma çağındaki 18 insandan 1’i maalesef uyuşturucuyla tanışmıştır. Ayrıca, 64 milyon kişi şu anda uyuşturucu tedavisi görmektedir. Geçtiğimiz yıl bu illet yüzünden, sadece Kuzey Amerika'da 100 bin kişi hayatını kaybetmiş ve tedavisi için 35 milyar dolar harcama yapılmıştır. Ülkemizde ise uyuşturucu tacirleri teröre kaynak aktarmak amacıyla üretimi kolay, erişimi kolay ve ucuz, sentetik bazlı uyuşturucu maddelerle faaliyet göstermektedir. Geçtiğimiz yıl, ülkemizde, maalesef, 1.000 kişi uyuşturucudan dolayı hayatını kaybetmiştir. Ne yazık ki uyuşturucuya başlama yaşı 21 ve ölüm yaşı 35'tir efendim. Maalesef, 300 binin üzerinde mültecinin yaşadığı Mersin'imizde uyuşturucu kullanma yaşı 18'in altına düşmüştür.
Bu illet, gençlerimizi zehirliyor, geleceğimizi tehdit ediyor, teröre finansal destek sağlıyor; sonuç olarak insanlığa ve ekonomiye zarar veriyor. Bu mücadele için devletimiz yılda 6 milyar lira harcıyor. Sayın milletvekilleri, bu korkunç tablo sorunun ne kadar vahim ve acil olduğunu göstermekte. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi'nin dediği gibi, uyuşturucu konusunda hepimiz kafa kafaya verip seri ve sert önlemler almak zorundayız zira bağımlılık bireysel bir sorun değil toplumsal bir meseledir ve küresel bir tehdittir. Elimizdeki en büyük güç ise aile bağı ve sevgimizdir.
Sayın milletvekilleri, gelin çözüm odaklı bir yol haritası için Meclis araştırma komisyonu kuralım. Aileler, gençler, ilgili bakanlıklar, üniversiteler, medya ve STK’ler çözüm ortağımız olsun ve birlikte çalışalım. Geleceğimiz için manevi değerleri yüksek, insani değerlere değer veren, devletini seven, milletini seven ve bağları yüksek yaşayan nesiller yetiştirelim. Aziz Atatürk’ün dediği gibi, çocuklarını sağlıklı ve bilgili yetiştirmeyen milletler, temeli çürük bir bina gibi çabuk yıkılırlar; biz birlikte güçlüyüz efendim.
Sağ olun, var olun, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Ceylan…
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, 12 Ekimde Çanakkale’nin Biga ilçesinde yaşanan dolu felaketine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, seçim bölgem Çanakkale’nin Biga ilçesinde 12 Ekim Cumartesi günü büyük bir dolu felaketi yaşandı. Tam 26 köyümüz ve 2 beldemizde büyük zarara yol açan bu felaket karşısında çiftçimiz çaresiz. Karabiga ve Gümüşçay beldelerimiz ile Karacaali, Kayapınar, Bekirli, Ayıtdere, Otlukdere, Kemer, Değirmencik, Güleç köyü, Adliye köyü, Yeniçiftlik, Tokatkırı, Hacı Hüseyin Yaylası, Kocagür, Örtülüce, Çınarköprü, Çeşmealtı, Bozlar, Sığırcık, Gerlengeç, Sinekçi, Güvemalan, Aşağıdemirci, Eğridere, Kanibey, Osmaniye ve Şirinköy bu felaketten etkilendiler. Bölgede çeltik ve sebze tarlaları, seralar, yer yer meyve ağaçları ve zeytinlikler ağır hasar aldı. Yetkililer gelip inceleme yaptılar ama hâlâ beklediğimiz sonuç çıkmadı. TARSİM'e kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın sosyal devletin bir gereği olarak bölge de acilen "afet bölgesi" olarak ilan edilmeli ve çiftçimizin yaraları sarılmalıdır.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın Yontar...
5.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, asgari ücrete ilişkin açıklaması
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Sayın Başkan, TÜİK ekim ayı verilerine göre enflasyon aylık 2,88; yıllık 48,58 oranında; ENAG'a göre ise aylık 5,57 olurken yıllık yüzde 89,77 oranında arttı. Bu da TÜİK marifetiyle milyonlarca memurun, işçinin, emeklinin hakkı yenecek, emekleri çalınacak demektir. 4 Ocaktan itibaren her kaleme en az yüzde 44 zam gelecek olup bu oran yüzde 66'ya kadar bile çıkabilir. 17 bin lira asgari ücrete temmuzda zam yapmadınız ve şimdi hedeflenen enflasyona göre zam yaparak asgari ücretliyi bir sene daha ezmek istiyorsunuz. Her şeye zam yapan sizler asgari ücrete de hak ettiği zammı verin. Asgari ücretlinin hak ettiği maaş 30 bin liradır. 30 bin liranın altını kabul etmiyoruz.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Kahramanmaraş’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Kahramanmaraş'ın sorunları hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç'a ait.
Buyurun Sayın Öztunç. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar, değerli milletvekillerimiz; sizleri saygıyla selamlıyorum.
6 Şubat depreminin üzerinden altı yüz kırk gün geçti, bugün itibarıyla 640’ıncı gün. Depremin hemen ardından deprem bölgesine, Kahramanmaraş'a, ilçelerimize gelen AK PARTİ'nin bakanları, yöneticileri, Cumhurbaşkanı beylik beylik laflar ettiler. "Bir yıl içerisinde hazırlayacağız. Herkes ev sahibi olacak. Hiç merak etmeyin, şunu yapacağız, bunu yapacağız." dediler, iki yıl geçti, hiçbir şey yapmadılar daha doğru düzgün. Bakın, Kahramanmaraş'ta yapılmış bina sayısı hâlâ yüzde 12-13 seviyesinde, vatandaş hâlâ konteynerde, rezerv alanı sorunu hâlâ çözülemedi. Elbistan ilçemizde 12 mahalleye rezerv alanı verin diyoruz. Çarşı olacak ki, ticaret olacak ki şehir gelişsin diyoruz. "Hayır, efendim, iki tanesine vereceğiz." diyorlar. Vatandaş dertli, millet dertli, rezerv alan ilan edilmesini STK'ler istiyor, AK PARTİ'ye oy veren seçmen istiyor; ama AK PARTİ'nin yönetimi istemiyor, yapmıyor. Neyi yapıyor biliyor musunuz? Bir cadde üzerinde "Rezerv alanına girdi." diye dört binayı yıkıyorlar, birini yıkmıyorlar; hasarsız. O biri kimin biliyor musunuz? AK PARTİ İstanbul il yöneticisinin. Elbistan'da dört binayı yık, birini yıkma, binanın sahibi AK PARTİ'li ya, il yöneticisi ya; onu yıkmıyorlar.
Bakan Murat Kurum geliyor Kahramanmaraş'a, toplantılar yapıyor, Valiyi çağırıyor, AK PARTİ milletvekillerini çağırıyor, belediye başkanlarını çağırıyor; bizi çağırmıyor. 100 binin üzerinde vatandaşın oyunu almış bir milletvekiliyim, herhâlde iki laf edecek hâlimiz var. Sayın Kurum niye çağırmıyorsun? Çağırdığı belediye başkanları da "Muhalefetin milletvekili niye burada yok Sayın Bakanım?" dediği zaman "Çık dışarı." diyor, kovuyor. Sen kimsin Murat Kurum? İstanbul'da aday oldun, belediye başkanlığını kaybettin; belediye başkanlarına alerjin mi var senin ey Murat Kurum? (CHP sıralarından alkışlar) Murat Kurum seçilmiş değil, atanmıştır. Seçilmiş belediye başkanlarına karşı haddini bilecektir.
Köy evleri; büyük problem, hâlâ köy evleri yapılabilmiş değil. Ekinözü ilçesini rezerv alanına almıyorlar. Turistik bir ilçe, "İçmeler" dediğimiz bir şifalı su var. İlçeyi rezerv alanı kapsamına almıyorlar. TOKİ konutları yapılıyor, gittim kendi gözlerimle gördüm, yapmışlar bitirmişler, eyvallah, az sayı da olsa, tuvalet var, kanalizasyon yok. Ya, olur mu böyle bir şey arkadaşlar? Mutfak dolabı koymuşlar, teyze gitmiş, mutfak dolabına elini atmış dolap kafasına düşmüş, ağır yaralanmış. Her şey yarım yamalak yapılmış, dostlar bizi alışverişte görsün diye yapmışlar, sorulduğu zaman "E, biz yaptık." diyecekler. Yaparsa AK PARTİ yapar, yaparsa böyle yanlışları AK PARTİ yapar, başka kimse yapmaz.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Sana gözlük lazım gözlük, gör diye.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Yok, benim gözlerim iyi de senin gözlerin belli görmüyor ki gözlüğü takmışsın. Gel beraber gidelim, gel beraber gidelim.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Ben oraların hepsini gezdim.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Nereyi gezdin?
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Hepsini gezdim. Malatya'yı da gezdim, Maraş'ı da gezdim, hepsini gezdim, her yeri gezdim.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Yahu, senin bildiğin yanıldığına yetmez Sayın Vekilim, bildiğin yanıldığına yetmez.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) – Her yeri gezdim.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Ey Kahramanmaraşlı "TOKİ, binaları yapmıyor." diyorum. AK PARTİ'nin vekili "Yaptık." diyor. "TOKİ'nin yaptığı binalar kötü." diyorum, AK PARTİ'nin vekili "Güzel." diyor. Sana havale ediyorum bunları ey Kahramanmaraşlı! (CHP sıralarından alkışlar) Kahramanmaraş'tan kamyon kamyon oy aldınız, milleti kandırdınız, aldattınız! Aldatanlar, kandıranlar partisisiniz ama...
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Yalancı sensin! Yalancısın!
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Bağırma yahu! Ne bağırıyorsun! Bir kendine gel! (AK PARTİ sıralarından laf atmalar)
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Sen kendi hâline bak!
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Yakışıyor mu milletin vekiline? Şu hâline bak yahu! Şu hâline bak yahu!
ADEM YILDIRIM (İstanbul) – Yalancısın!
BAŞKAN – Beyler bir dakika… Bir dakika arkadaşlar, niye bağırıyorsunuz?
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Bana laf yetiştireceğinize deprem konutlarını yetiştirin.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Bakın, depremden sonra paraları topladınız, paraları topladınız…
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) – Yalancı!
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Sayın Başkanım, siz mi gereğini yapacaksınız, ben mi yapayım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Sen bir şey yapamazsın, senin yaptığın bir şey yok zaten, yalandan başka bir şey yaptığın yok senin.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Dilimle yapacağım.
Sizin gibi fiziki kuvvet kullanmayız biz. Siz bu kürsüde konuşan vekillere saldıran bir grupsunuz, ne konuşuyorsunuz siz be! (AK PARTİ sıralarından laf atmalar)
ADEM YILDIRIM (İstanbul) – Yalandan başka bir şey yaptığın yok senin.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Hadi oradan! Hadi oradan!
Depremden sonra para topladılar. Televizyonlarda “Herkes şu kadar para versin.” dediler. AK PARTİ’nin müteahhitleri bağlandılar “50 milyon, 100 milyon, 200 milyon, 1 milyar…” Nerede bu paralar? Onlar da mı indiragandi oldu, hayırdır? Nerede bu paralar kardeşim? Niye kullanmıyorsunuz bu paraları? Vatandaşa kullanmak için topladığınız paraları ne yaptınız? Ya, Adalet ve Kalkınma Partisi üfürür, işkembeden sallıyorlar: “Şunu yapacağız, bunu yapacağız.”
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Gözü var, görmezler; kulağı var, duymazlar; ağzı var, doğruyu konuşmazlar.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Sonuç ne biliyor musunuz? Gideceksiniz, bakacaksınız…
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Gözün var ama görmüyorsun.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Ya, benim gözüm görüyor; bak, gözlük de yok gözümde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Görmüyor. Kulağın var, duymuyorsun; ağzın var, doğruyu söylemiyorsun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Seni Murat Emir’e bir göstereceğim ben.
BAŞKAN – Bir şey söyleyeyim, Allah aşkına, niye bağırıyorsunuz arkadaşlar ya? Bırakın, konuşsun.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Arkadaş bağırıyor, bağırarak konuşuyor. Hem yalan konuşuyor hem bağırıyor.
BAŞKAN – Grup Başkan Vekiliniz çıkar, cevabını verir ama siz konuşmak istiyorsanız biraz sonra Ali Bey yerine geçecek, beşer adım atın, gidin, konuşun kendisiyle.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Evet, konuşalım.
BAŞKAN – Bizi meşgul etmeyin, milletvekillerimizi yormayın. Şurada, beş adım, gidin, Ali Bey’le konuşun. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Öztunç.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum uyarılarınız için.
Velhasılıkelam, arkadaşlar, memlekette, deprem bölgesinde eksiklikler had safhada, bayağı bayağı eksiklik var ve bunların giderilmesi için çalışma da yapılmıyor; benim isyanım buna. Kahramanmaraşlı size oy veriyor yapın edin diye, siz Kahramanmaraş'ı çantada keklik görüyorsunuz. Çantada keklik gördüğünüz için de bu yerel seçimde gereği yapıldı; 11 ilçenin 9’u AK PARTİ’deydi, 3’e düştünüz, 4’ü CHP'ye geçti, siz de 3’e düştünüz. Bu gidişle sıfıra düşeceksiniz. 5 vekiliniz var ya, 1’e düşecek, 1’e. (CHP sıralarından alkışlar)
Tekrar teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kahramanmaraş halkına bir kez daha sesleniyorum: Sorunlarınızı biz dile getiriyoruz, AK PARTİ'liler öyle olmadığını iddia ediyorlar. AK PARTİ'lilerin gözü var, görmez; kulağa var, duymaz; bunlar sadece oy almayı bilir, oy aldıktan sonra da yan gelip yatmayı bilir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Başarır, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, yapılan konuşmalara sebep olmadan müdahale edilmesine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkanım, ben her şeyi anlayabiliyorum; tepki verebilirler, bir tartışma olabilir ama bir sebep varsa.
Şimdi, Mecliste dün Tip 1 diyabetli şeker hastalığını konuşuyoruz, “Uzaya çıktık.” diyorlar. Ya, depremi anlatıyor, deprem mağdurlarını anlatıyor; arkadaşlar bağırıyor. Sizlere laf söylemiyorum, bakın, içinizde mesleklerinize göre milletvekili listeleri oluşturulmuş bence ama bir de kadrolu laf atıcılar var. Sen, bak, kafa sallıyorsun; ağabey, niye bağırıyorsun, sen niye bağırıyorsun sürekli ama niye bağırıyorsun?
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) – Hatibin bağırdığı için bağırıyorum.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Olmaz ki olmaz; bak, yine, yine, yine...
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) – O, üslubu bozdu. Niye başkalarına bağırmıyorum?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sen laf atmak için buraya gelmişsin. Yapma, lütfen yapma; bak, rica ediyorum.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) – Niye başkalarına bağırmıyorum? Hep aynı kişilere laf atıyorum.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Depremi konuşuyor, şeker hastalarını konuşuyor, insani konuları konuşuyor. Laf atma; bu, doğru bir şey değil, lütfen.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) – Niye başkalarına laf atmıyorum, niye başkalarına bir şey söylemiyorum?
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve bir dakikalık söz taleplerinin acil olarak istenilmesine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Şimdi, değerli milletvekilleri, esasında, laf atarak Grup Başkan Vekillerimizin de yapacakları değerlendirmeye zarar verdiğinizi ifade etmek isterim. Grup Başkan Vekilleri zaten partileriyle ilgili yapılmış bir haksızlığı giderecek güçte, tecrübede. Bağırmanın ne size ne partiye ne memlekete faydası yok.
İkincisi, bir şeyi daha paylaşmak istiyorum: Bir dakika isteyen arkadaşlarımız... Ben bir dakikalara itibar ediyorum, buraya gelen bir milletvekiline söz vermemek, emin olun, mümkün değil fakat bir dakika isteyenin de herkesin önüne geçerek bir dakikayı acil istememesi lazım. Bir dakika konuşur konuşmaz da gidiyor, onları da tespit edip Genel Başkanlara göndereceğim. (CHP sıralarından alkışlar) Sabırlı olun, sabır içerisinde zaten yayıyorum, Grup Başkan Vekillerimizin de hoşgörülerine bakarak değerlendirmeye çalışıyorum.
Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şunu ifade edeyim: Hakikaten tarihin en büyük depremini yaşadık, 11 ilimizde 15 milyon insanımıza yakın vatandaşımız bundan doğrudan etkilendi. Biz, deprem bölgesini dünyanın en büyük şantiye alanına dönüştürdük; 1.900 şantiyede 160 bin mimar, mühendis ve işçi kardeşlerimizle canla başla çalışıyoruz. Bakanlık olarak 130 bin konutu hak sahibi depremzede kardeşlerimize teslim ettik. Bugüne kadar 331.160 konut ve 19.270 iş yeri olmak üzere toplam 350.430 bağımsız bölümün ihalesini de gerçekleştirdik. İnşallah, 2024 yılının sonuna kadar 11 ilimizde toplam 201.688 bağımsız bölümü afetzede kardeşlerimize teslim etmiş olacağız ve 2025 yılının sonuna geldiğimizde, deprem bölgemizin tamamında 453 bin konut ve iş yerini inşallah, tamamen hak sahiplerine teslim etmiş olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Kahramanmaraş’ımızda da Malatya'mızda da Hatay’ımızda da bütün 11 vilayetimizde canla başla çalışıyoruz. Bu konuda, oradaki depremzede kardeşlerimiz bizim nasıl çalıştığımızı da görüyorlar. Biz hak sahiplerinin haklarını, Allah’ın izniyle, kendilerine teslim etme noktasında samimi gayretimizi ortaya koyuyoruz; bu da görülmektedir.
Bunun dışında da burada konuşanlar, milletvekillerimiz her zaman birbirine laf atarlar, bu tek taraflı değil. Dolayısıyla, o da kendi mehabeti içerisinde devam ediyor.
Teşekkür ederim.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Ben tekrar edeyim: Laf atmanın ne milletvekilimize ne Meclisimize ne de partimize faydası yok, partilerimize de faydası yok.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Özcan…
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, yirmi iki yıllık kesintisiz iktidarlarına ilişkin açıklaması
MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kasım ayı Türk siyasal tarihinde demokrasi adına çok önemli bir ay; ak sevdamız yirmi iki yaşında. 3 Kasım 2002 tarihinde başlayan millete hizmet yolculuğumuz ile yirmi iki yıllık kesintisiz iktidarla dünya tarihinde bir rekora imza attık. Evet, tam yirmi iki yıldır Türkiye’ye büyük bir aşkla hizmet ediyoruz. İnşallah, daha nice yıllarımız, daha nice hizmetlerimiz, eserlerimiz ve nice rekorlarımız olacak. Bugünlerde hâlâ daha çöp dağlarıyla uğraşan, milletin rızkını sanatçılara dağıtan, terörle temas hâlinde olan, nepotizmin zirve yaptığı belediyelere hizmet ve eser belediyeciliği olan ak belediyeciliği örnek almalarını tavsiye ediyorum. Bizler ülkemizi sevgiyle, dayanışmayla, barış içinde büyütmeye devam edeceğiz, teröre inat birlik içinde dimdik ayakta kalacağız. Liderimiz, Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde tek yürek, tek vücut olmaya devam edeceğiz diyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Özcan…
9.- Düzce Milletvekili Talih Özcan’ın, Düzce’nin hava kirliliği sorununa ilişkin açıklaması
TALİH ÖZCAN (Düzce) – Sayın Başkan, Düzce’de yıllardır bilinen ve her geçen gün artarak devam eden hava kirliliği sorununu defalarca dile getirdik. İnsanlar feryat ediyor; akciğer kanseri ve göğüs hastalıkları sayısında artış var. Yayınlanan raporlarda Düzce hava kirliliğinde Avrupa'nın ilk 5 şehrinden biri. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı çözüm için daha neyi bekliyor? Düzce’ye üvey evlat muamelesi yaparak insanların ölmesini mi bekliyorsunuz? Hava kirliliğini azaltmak için sanayi kuruluşlarını acilen denetleyin. İki otoban arasında kalan Düzce’de şehirler arası araç trafiğini şehir dışına çıkarın. Kömür kullanımını yasaklayın, köyler dâhil bütün hanelerin doğal gaza ulaşımını sağlayın. Sayenizde Düzce ölüyor, Düzce ölüyor; Düzce’yi yaşatın. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Alkayış…
10.- Adıyaman Milletvekili Mustafa Alkayış’ın, Adıyaman-Çelikhan yolu yapım ihalesine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALKAYIŞ (Adıyaman) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekillerimiz; Adıyaman ilimiz ve bölgemiz için büyük öneme sahip olan Adıyaman ile Çelikhan ilçemiz arasındaki yolun yapım ihalesi 26 Ekimde yapıldı. Proje kapsamında farklı uzunluklara sahip 5 adet köprü ve toplam uzunlukları 7,5 kilometreyi bulan 2 adet tünelimiz bulunmaktadır. 53 kilometre olan yol uzunluğumuz bu projeyle beraber 14 kilometre kısalarak 39 kilometreye inmiş olacak. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızın “Türkiye Hızlanıyor” sloganıyla sürdürmüş olduğu politikaları gereğince ilimize kazandırılan bu ve benzeri yol çalışmalarımızı inşallah süratle tamamlayacağız.
Bu önemli yolun kazandırılmasında katkısı olan başta Ulaştırma ve Altyapı Bakanımıza ve Karayolları Genel Müdürümüze teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Hülagü…
11.- Kocaeli Milletvekili Sadettin Hülagü’nün, lösemiye ilişkin açıklaması
SADETTİN HÜLAGÜ (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; lösemi, özellikle çocukları ve gençleri etkileyen, kan hücrelerinin çoğalması ile kendini gösteren ve aileleri derinden sarsan bir kanser hastalığıdır. Lösemiye karşı toplum bilincinin artırılması ve farkındalığın oluşturulması çok önemlidir. Löseminin tıbbi tedavisi aynı zamanda sosyal bir sorumluluk da gerektirir. Erken teşhis ve tedavi sürecinde toplumun bilinçli olması tedavi başarısını arttırır. Hastalık süreci yalnızca hasta doktor ilişkisiyle sınırlı değil, arkadaş, aile, toplum ve tüm sağlık çalışanlarının desteğiyle mümkün olabilmektedir. Lösemi hastalarına umut ışığı olmak için toplumda kan ve kök hücre bağışının önemi anlatılmalıdır. Çocukların iyileşme süreçlerinde morallerini yüksek tutmak, onlarla dayanışma içinde olmamız büyük önem taşır. Lösemiyle mücadele eden tüm kuruluşların yanında olduğumuzu tekrar vurgulamak isterken Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN – Sayın Keleş…
12.- Elâzığ Milletvekili Erol Keleş’in, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması
EROL KELEŞ (Elâzığ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizde ve dünyada her yıl binlerce çocuk lösemi hastalığına yani kan kanserine yakalanmaktadır. Lösemi, çocuklarda en yaygın görülen kanser türlerinden biridir. Erken teşhis tedavinin başarısı için hayati öneme sahiptir. Lösemi tedavisinde kan ve kök hücre bağışları hastaların yaşamlarını kurtarmada kritik rol oynamaktadır. Ayrıca, tedavi gören çocuklarımızın moral ve motivasyonlarının yüksek tutulması tedavi sürecinin en önemli unsurlarından biridir çünkü lösemili çocuklarımızın en temel ihtiyacı sevgi ve umuttur. 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’nda minicik bedenlerdeki kocaman yüreklerin sevgiyle kucaklaşmasını ve toplumumuzda farkındalık oluşturulmasını diliyor, lösemiyle mücadele eden tüm yavrularımıza acil şifalar temenni ediyorum.
Bu vesileyle, lösemiyle mücadelede emeği geçen tüm sağlık çalışanlarına, gönüllülere ve bağışçılara teşekkürlerimi sunuyorum. Toplumumuzun bu konuda daha bilinçli ve duyarlı olmasını temenni ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Barut…
13.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Dubai çikolatasına ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, ülkemizde ve dünya genelinde son dönemde âdeta bir Dubai çikolatası çılgınlığı yaşanıyor, sürekli reklam ve tanıtımlarla pompalanan bu çılgınlık lüks tüketimi özendirip halkımızı derin bir çıkmaza sürüklüyor. Özellikle, çocuklar arasında yayılan bu durum hem yavrularımızın hem de halkımızın sağlığını da riske atıyor. Uzmanlar, Dubai çikolatası içeriğiyle ilgili, oluşabilecek küfün ve aflatoksinin insan sağlığı üzerinde ciddi tehlikeler oluşturduğunu belirtiyor. Bakın, uzmanlar diyor ki: “Aflatoksin mağduriyeti akut ve kronik zehirlenmelere yol açabilir, karaciğer hasarı, sarılık, sindirim sistemi rahatsızlıkları ve ölüme kadar varabilen sonuçlar ortaya çıkabilir, karaciğer kanseri riskini artırır.” Gelin, bu sesi duyun, lüks ve aşırı tüketim çılgınlığına karşı halk sağlığının korunması için iktidarın harekete geçmesi gerekiyor.
BAŞKAN – Sayın Şevkin…
14.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Türkiye’deki böbrek nakillerine ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan
İstanbul'da bir hastanede görevli bazı doktorlar Adanalı Feyyaz Sevimli isimli böbrek hastasını, eşi Sonay Sevimli’nin böbreğinin uygun olmasına rağmen çapraz ameliyata zorluyor. Hastaya başkasının yüzde 7 oranında çalışan böbreği nakledilirken, eşinden alınan ve yüzde 100 çalışan böbrek ise başka bir hastaya naklediliyor. Feyyaz Sevimli sonra bir ameliyat daha geçiriyor ancak son durumu çok kötü.
Türkiye'de sağlık sisteminin geldiği nokta ortada; bir taraftan bebekler öldürülüyor, diğer taraftan bazı profesörler eliyle hastanın ne olduğunu bilmediği çapraz nakiller gerçekleşiyor.
Sağlık Bakanını acilen göreve davet ediyorum. Böbrek nakilleri nasıl gerçekleşiyor? Çapraz nakil nedir, yasal mıdır? Sağlığı yitip giden insanlara kim, nasıl hesap verecek?
BAŞKAN – Sayın Tatar…
15.- Şırnak Milletvekili Arslan Tatar’ın, petrolün başkenti Şırnak’a ilişkin açıklaması
ARSLAN TATAR (Şırnak) – Sayın milletvekilleri, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Petrolün başkenti Şırnak, enerji alanında ülkemizin dışa bağımlılığını azaltmaya devam ediyor. Gabar'da 57 kuyudan 56 bin varil günlük üretime ulaşılmış olup son üç yılda bölgemizde 17,1 milyon varil petrol üretildi. 37 sondaj kulemizde faaliyetlerimiz hızla devam etmekte ve üretimi artırmak için çalışmalarımız yedi gün yirmi dört saat durmadan devam ediyor. 2025 yılında günlük ham petrol üretimini 172 bin varile ve yıllık doğal gaz üretimini 3 milyar metreküpe yükseltmeyi hedefliyoruz.
Projemizin desteklenmesinde Sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımızı sunuyoruz, emek ve katkıda bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımıza ve ekibine teşekkür ediyoruz.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Sivas Asım Şahin İmam-Hatip Lisesi öğrencilerine “Hoş geldiniz.” denilmesi
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri Sivas Asım Şahin İmam-Hatip Lisesinden öğrencilerimiz Genel Kurulumuzu ziyaret etmektedir. Öğrencilerimize hoş geldiniz diyor, eğitim hayatlarında başarılar diliyorum. (Alkışlar)
Sayın Özer…
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, Konya Büyükşehir Belediyesinin üniversiteye hazırlanan gençlere vereceği nakit desteğe ilişkin açıklaması
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Son günlerde asli görevi mazeret değil hizmet üretmek olan belediyeler, maalesef, siyasi algı ve polemiklerin veya kişisel kariyer planlamalarının birer aracı olarak gündemimizi meşgul ediyor. Bizim bunlarla kaybedecek vaktimiz yok, ülkemizi ve gençlerimizi geleceğe hazırlamaya odaklanıyoruz. Bu çerçevede, Konya Büyükşehir Belediyemiz bu yıl da üniversiteye hazırlanan 25 bin öğrencimize 4 bin lira nakit destek verecek. Konya'da sadece Büyükşehir Belediyemiz yalnızca 12'nci sınıf öğrencilerine son iki yılda 107 milyon lira eğitim desteği verdi.
Hemşehrilerimizin ihtiyaç duyduğu her şeyi kendisi için görev alanı olarak tanımlayan ve mazeretlerin arkasına sığınmak yerine ülke ebadındaki bir coğrafyaya hizmete odaklanan Başkanımız Uğur İbrahim Altay’a bir kere daha teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Karaoba…
17.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’e ilişkin açıklaması
ALİ KARAOBA (Uşak) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Aile hekimlerimiz kendi işleri dışında birçok sorunla uğraştığı gibi, Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’le, bir ceza yönetmeliğiyle karşı karşıya bırakıldılar. Bakanlığın hekimlere değil sarayın arka koridorlarında hazırlanan bu girişim karşısında hekimlerimiz iş bıraktılar. Yarattığınız sağlık sistemi çeteleri korurken aile hekimlerini ve vatandaşlarımızı mağdur ediyor. Hekimleri beş dakikada bir muayeneye mecbur eden, sağlıklı olduğu için aile sağlığı merkezlerine gitmeyen kişiler için hekimi cezalandırıyorsunuz, sağlıkta şiddeti önleyemiyorsunuz. Yılda 7 kez sağlık kuruluşuna başvuran kişiler için de aile hekimlerinden para kesiyor, cezalandırıyorsunuz. Vatandaş ile hekimi her fırsatta karşı karşıya getirecek yönetmelikler ve kurallar çıkarıyorsunuz. Aile hekimlerimizin can güvenliği, mesleğe yaraşır çalışma şartları için bir an önce çalışmanızı istiyoruz. Çetelerin değil hekimlerin yanında olun, hekimlerin yakasından düşün.
BAŞKAN - Sayın Kaya…
18.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Kemer ilçesindeki balıkçılara ve fiber tekne sahiplerine ilişkin açıklaması
AYKUT KAYA (Antalya) - Kemer ilçemizdeki balıkçılarımızın ve fiber tekne sahiplerinin sorunlarını dile getirmemizin ardından Tarım İl Müdürlüğü vatandaşlarımıza elimde gördüğünüz yazıyla geri dönüş yaptı fakat gelen ilgili yazıda görüyoruz ki onlara Kemer ilçe sınırları dışında, Finike’de ve Antalya’da yer önermişler. Tarım ve Orman Bakanlığını bu konudaki kararlarını yeniden değerlendirmeye davet ediyorum. Alnının teriyle denizden ekmeğini kazanan Kemerli balıkçılarımıza daha da zorluk çıkarmamamız gerekiyor. Antalya Milletvekili olarak, Antalyalı hemşehrilerimiz adına Tarım ve Orman Bakanlığından Kemerli balıkçılarımıza ve fiber tekne sahiplerine Kemer ilçe sınırları içerisinden yer göstermelerini talep ediyoruz. Emekleriyle sofralarımıza zenginlik katan, mavi vatanımızın gönüllü bekçileri tüm balıkçılarımızın da her daim yanlarında olacağımızı şahsım ve partim adına buradan beyan ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Karagöz…
19.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, Merzifon’un bazı köylerini kapsayan elektrik bakım çalışmalarına ilişkin açıklaması
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Merzifon ilçemizin Karamağara, Sarıköy, Karatepe, Hanköy, Alıcık, Karacakaya, Elmayolu, Demirpınar, Küçükçay, Büyükçay, Bulak, Diphacı, Koçköy ve Eymir köylerini kapsayan elektrik bakım çalışmalarında gerçekleştirilen kesintiler ne yazık ki kontrolsüz şekilde sürmekte ve köylerimizde yaşayan hemşehrilerimizin hayatını olumsuz olarak etkilemektedir. Elektrik dağıtım şirketi her ne kadar bakım çalışmaları için kesinti yapılacağı saatleri önceden bildiriyor olsa da bu bilgilere genel anlamda riayet etmemekte ve kesintileri sık sık plansızca gerçekleştirmektedir. Vatandaşlarımızın günlük yaşantıları, tarımsal ve hayvancılık faaliyetleri bu kesintiler yüzünden aksamaktadır. 2024 yılında elektrik artık lüks değil, temel bir ihtiyaçtır. Köylerde yaşayan vatandaşlarımızın talepleri doğrultusunda Hükûmeti ve ilgili elektrik şirketini bu soruna çözüm bulmaya ve gerekli denetimleri yapmaya davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Çan…
20.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sonsuzluğa uğurlanışının 86’ncı yılına ve 9-10 Kasımda düzenlenecek olan yüzme yarışlarına ilişkin açıklaması
MURAT ÇAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum.
10 Kasım, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün sonsuzluğa uğurlanışının 86’ncı yılı; rahmetle, minnetle, saygıyla anıyorum.
Kurduğu cumhuriyeti bugün idare edenler ve sözde yerel bürokratları, onun adına 9-10 Kasımda düzenlenen yüzme yarışlarını sözüm ona tasarruf bahanesiyle iptal etmişlerdir. Ankara’dan gidecek Çukurambarlı sporcular tüm masrafları karşılamayı taahhüt etseler de çözüm bulamamışlardır; kendilerine teşekkür ediyorum.
Biz, yozlaşmış zihniyetin gerçek amacını biliyoruz. Ata’mızı, kuruluşun ve kurtuluşun şehri ve ilk adımını attığı Samsunluların ve vatandaşlarımızın belleklerinden silmek istiyorlar; başaramayacaklar, unutturamayacaklar. Her derdin var bir çaresi, onun da adı Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi.
BAŞKAN - Sayın Bülbül…
21.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın’daki işsizliğe ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - AKP'nin kötü ekonomi yönetimi, ülkenin her yerinde işsizlik olarak kendini gösteriyor. Vatandaşın açlık sınırı 20 bin liranın üzerinde; 12.500 lira emekli maaşı ve asgari ücret bu rakamın altında. Geniş tanımlı işçi sayısı 11 milyonu geçti. Memleketim Aydın'da bu kötü yönetimden nasibini aldı. TÜİK'e göre ülke genelinde geçtiğimiz yıl yüzde 9,4 olarak seyreden işsizlik, Aydın’da ise yüzde 10,1’e dayandı. Sorumlusu olduğunuz krizin faturasını çalışanlara işsizlik olarak ödetemezsiniz. Aydın, Ege Bölgesi’ndeki diğer illerin bile gerisinde kaldı. Halkı kaderine terk eden ekonomik krizin faturasını vatandaşın sırtına yükleyen AKP'nin politikaları işsizler ordusunu büyüttü. Kara kış yaklaşırken artan enflasyon ve hayat pahalılığı altında çiftçi, emekli, işçi, esnaf, memur ezildi. Çözüm açık; yalnızca vatandaşın kemer sıkmasına yönelik politikalar terk edilecek, istihdam öncelenecek, ekonomik büyüme ve kalkınma hedeflenecek, demokrasi ve özgürlükler, hukuk devleti yeniden inşa edilecek. Çare var, CHP iktidar.
BAŞKAN – Sayın Sarı…
22.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması
SERKAN SARI (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası. Bu vesileyle çok önemli bir konuya parmak basmak istiyorum: LÖSEV, Lösemili Çocuklar Vakfı tarafından yapılan ve 82 milyon vatandaşımızın desteğiyle kurulan LÖSANTE Hastanesine aradan yedi yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ bir ruhsat, tam ruhsat verilmiş değil. Yüzde 94 başarı oranına sahip olan bu hastaneye tam ruhsat verilmemesi sebebiyle birçok yatağı boş durumda beklemekte ve çocuklarımız tedaviden mahrum kalmaktadır.
Sağlık Bakanımıza buradan sesleniyorum: Bu yenidoğan çetesinin Sosyal Güvenlik Kurumunu özel hastaneler üzerinden dolandırmasına göz yumacağına, burada can kaybıyla karşı karşıya kalan lösemili çocuklarımıza destek olmasını bekliyoruz.
Ayrıyeten de bu konuda ilik naklinin önemine vurgu yapmak istiyorum: Kızılaya verilecek bir kan örneğiyle donör olunabilir ve basit bir iğneyle alınan kök hücreler çocuklarımıza aktarılarak hayatları kurtarılabilir. Bu anlamda toplumumuzu bilinçli olmaya ve Kızılaya örnek vererek donör olmaya davet ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Demir? Yok.
Sayın Bilici…
23.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, Adana’daki kadına şiddet olaylarına ve uyuşturucu kullanımına ilişkin açıklaması
BİLAL BİLİCİ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgem Adana maalesef kötü ve üzücü konularla gündeme gelmekte; artan silahla yaralama, cinayet vakaları derken kadına şiddet çoğalmış durumda. Mesela birkaç hafta önce, yirmi dört saat daha dolmadan 5 kadın cinayeti Adana il sınırları içerisinde gerçekleşti. Gençler uyuşturucu batağının içine çekilmekte, uyuşturucu kullanımı ve vakalar giderek artmakta. Başta uyuşturucu kullanan bireyler şantaj, haraç kesme, gözdağı verme, kurşunlama, yaralama gibi mafyavari işler içine girmekte. Yetkili kurum ve görevlilere buradan çağrı yapıp aksiyon almaya davet ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bektaş...
24.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, Konya Havalimanı’ndan gerçekleştirilen uçuşlara ilişkin açıklaması
BARIŞ BEKTAŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya Havalimanı’ndan gerçekleştirilen uçuşların yetersizliği hem kentimizin hem de bölgenin ulaşım ihtiyaçlarını karşılayamaz bir durumdadır. Konya, kültürel ve turistik cazibesi yüksek olmakla birlikte sanayileşmenin yoğun yaşandığı ve ekonomisi hızla gelişen bir kenttir ancak sınırlı uçak seferleri nedeniyle bilhassa ticaret ve turizm hareketliliği kısıtlanmaktadır. Özellikle iç hat seferlerinin artırılması Konyalıların büyük şehirlerle daha hızlı bağlantı kurmasını sağlayacak, ekonomik büyümeye katkı sunacaktır. Aynı zamanda, Konya Havalimanı’ndan dış hatlara yönelik gerçekleştirilecek uçak seferlerinin artırılması, Konya'nın diğer ülkelerle ticari ve kültürel etkileşimini de yükseltmek adına büyük bir önem taşımaktadır. Ulaştırma Bakanlığını Konya Havaalanı’nda yaşanan bu sorunun çözülmesi için tüm Konyalılar adına göreve davet ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Akbulut...
25.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, emeklilerin taleplerine ilişkin açıklaması
İZZET AKBULUT (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün milletvekilleri olarak genelde hafta sonlarını illerimizde geçiriyoruz ve illerimizdeki hemşehrilerimiz, emekli büyüklerimiz bizleri gördüğünde hep “Ne olacak bu emeklilerin hâli?” diye soruyorlar, 2024 yılının emekliler yılı olacağını sürekli hatırlatıyorlar ama şu anda birçoğu açlık sınırının altında -yoksulluk sınırını söylemiyoruz bile- maaş almak durumunda kalıyorlar. 2000 sonrası emeklilerimiz intibak yasası ne zaman uygulamaya geçilecek, onu soruyorlar. Şimdi kış ayları başlıyor, doğal gaz faturaları gelecek, elektrik fiyatları gelecek -zaten pazar harcamaları çok yükselmişti- en azından açlık sınırının altında maaş alan emeklilerimiz doğal gaz, elektrik, su ve evlerinde kullanmış oldukları haberleşme, internet giderlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkaracağımız bir kanunla karşılanmasını talep ediyorlar.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Sayın Salman…
26.- Bursa Milletvekili Ayhan Salman’ın, AK PARTİ iktidarının 22’nci yılına ve 8’inci olağan ilçe kongrelerine ilişkin açıklaması
AYHAN SALMAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde 3 Kasım 2002'de çıktığımız kutlu yolculuğumuzun 22'nci yılını idrak ettiğimiz şu günlerde, ülkemizin tüm ilçelerinde 8’inci olağan ilçe kongrelerimizi büyük bir coşku ve heyecanla gerçekleştiriyoruz. Kadim şehir Bursa’mızda da Osmangazi, Gemlik ve Orhangazi ilçelerimizin kongrelerini tamamladık. Dünyaya örnek olacak nitelikte gerçekleşen kongrelerimizde yumruklar değil, fikirler ve demokrasi konuşuyor; masa ve sandalyeler değil, heyecan sloganları havaya atılıyor. Bir şölen havasında gerçekleşen kongrelerimizde göreve seçilen tüm ilçe başkanlarımızı tebrik ediyorum. Terörle arasına mesafe koyamayanlara, destekçilerine ve savunucularına hiçbir zaman fırsat vermeyen, Türkiye sevdasıyla görev yapacak olan tüm ak kadrolarımıza başarılar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Ertuğrul…
27.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, Zonguldak’ın Alaplı ilçesinde bir madencilik şirketine maden arama ruhsatı verilmesine ilişkin açıklaması
EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak ili Alaplı ilçesinin Fındıklı, Belen, Kasımlı, Kocaman köylerinde Mavera Madencilik şirketine maden arama izni ruhsatı verildi. Maden aranacak olan ormanlık alanlarımız tarihî ormanlar olarak biliniyor. Basına ve kamuoyuna yansıyan çeşitli haberlerde, birçok bitki türünün bulunduğu bu alanlarda bilinmeyen bazı değerlerin ortaya çıktığı, bu alanların birinci ve üçüncü derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edildiği bildirilmektedir. Özellikle birinci ve üçüncü derece arkeolojik sit alanlarını kapsayan bu bölge, birçok kültürel miras ve biyolojik çeşitliliği barındırmaktadır. Mavera Madenciliğin maden arama ruhsatı aldığı alan Karadeniz Bölgesi’nin nem oranı en düşük bölgelerinden biri olan Alaplı’nın yüksek kesimlerindeki ormanlarda yer alıyor. Ormanlarımızdan, doğamızdan, tarihimizden elinizi çekin!
BAŞKAN – Sayın Meriç…
28.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, ticari araçları yenilemede ÖTV muafiyetine ilişkin açıklaması
MELİH MERİÇ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İktidarın seçim zamanı bol keseden dağıttığı vaatler çok çabuk unutuldu. Bu konuya en güzel örneklerden biri de ticari araçlarını yenilemek isteyen esnafımıza söz verilen ÖTV muafiyetidir. Nisan 2023'te yapılan bir açıklamada “Birçok tipteki araçlarla yük taşımacılığı yapan esnaf aynı cins taşıtlarını yenileyerek ÖTV ödemeyecek.” denilmişti ancak aradan geçen bir buçuk yıla rağmen hiçbir somut çalışma yapılmadı. Ben de bunun üzerine konuyu Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’e sordum. Sayın Bakan önergeme verdiği cevapta, özetle “Ekonomi politikamızın önceliği enflasyonu tek haneye düşürmek ve alım gücünü korumak.” diyor ve vergi tabanının genişletilmesi, vergilemede gönüllü uyumun artırılmasına yönelik çalışmalar yapıldığını söylüyor. Bu itiraftan da anlaşılacağı üzere, bırakın esnafa araç yenilemede ÖTV’nin muaf olmasını, yeni vergilerin yolda olduğunu anlatmaktadır.
BAŞKAN – Sayın Türkoğlu…
29.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, 31 Temmuz Covid yasasına ilişkin açıklaması
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.
31 Temmuz Covid yasasıyla ilgili telafisi imkânsız mağduriyetler yaşanmaktadır. Aynı tarihte aynı suça sürüklenmiş, aynı cezayı almış iki ayrı kişi arasında infazda farklı uygulamalarla adaletsizlik oluşturan bu yasanın muhatap sayısı da sanıldığından çok fazladır. Şu an hükümlülerden yaklaşık 200 bin, denetimli serbestlik altındakilerden 400 bin ve Yargıtayda derdest olan dosyalardan on binlerce kişi doğrudan mağdurdur. 5275 sayılı 31 Temmuz Covid yasası geçici 10’uncu maddesindeki “hükümlü bulunma” ibaresi acilen kaldırılmalıdır ve suç tarihi esas olarak değiştirilmelidir. Aynı haktan bir kesimin faydalanıp diğer kesimin faydalanmaması Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi Grup Başkan Vekillerimize söz vereceğim istekleri hâlinde.
Grup Başkan Vekillerimizin dikkatine: Beş dakika kesmeden veriyoruz, süreyi iyi değerlendirebilirsek sevinirim.
Hayırlı çalışmalar diliyorum.
Sayın Kaya, buyurun.
30.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, kayyum meselesine ve Amerikan’daki başkanlık seçiminin sonucuna ilişkin açıklaması
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayyum meselesi ülkemizin bir demokrasi problemi olarak gündemimizde yer almaya devam ediyor. 15 Temmuz 2016 yılındaki darbe girişiminden bir ay sonra, 15 Ağustos 2016 tarihinde çıkarılan 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 38’inci maddesinde Belediyeler Kanunu’nun 45’inci maddesine ek bir fıkra eklenerek aslında sekiz yıldır yaşadığımız bu demokrasi problemi ortaya çıkmış oldu. Öncesinde, diğer suçlardan dolayı herhangi bir düzenlemede belediye başkanları yerine meclis üyeleri içerisinden atama yapılıyorken burada, maalesef, bırakın tutuklanmayı ya da gözaltına alınmayı, herhangi bir cumhuriyet başsavcısının terörle ilgili bir iltisak veya benzeri bir sebeple soruşturma numarası vermesi dahi bir millet tarafından seçilen belediye başkanının görevden alınarak, belediye meclisinin yetkilerinin lağvedilerek atanmış olan bir memur ve atanmış olan 5 memur encümeniyle beraber koca bir ilçenin bütün sorunlarını çözmeyle ilgili bir görevi almasına imkân sağlıyor. Bu konu, madem kanun hükmünde kararnameyle olağanüstü hâl şartlarında getirildi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde de dönemin iktidar partisi Adalet ve Kalkınma Partisinin Meclis çoğunluğuyla, demokrasiye ve hukuka aykırı olan bu kanun buradan geçti; o hâlde, bu sorunun kaynağı Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkarılan bir yasaysa bu sorunun çözümü de yine sokaklar değil Türkiye Büyük Millet Meclisi olmalı. Dolayısıyla, başta olağanüstü hâl şartlarında bu düzenlemeyi getiren Adalet ve Kalkınma Partisi olmak üzere bütün parti gruplarına bir görev düştüğünü düşünüyorum. Bu, demokrasiye aykırı olan, millî iradeyi yok sayan kayyum uygulamalarına vatandaşlarımızın kamu güvenliği hassasiyetini, vatandaşlarımızın terörle mücadele hassasiyetlerini de dikkate alarak ama partizanca, siyasal bir yaklaşım içerisinde olmadan bir çözüm bulmamız gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, sadece birkaç gün önce kayyum atadığınız 3 tane belediyeye aslında 1 Nisan 2024 tarihinde de kayyum atayabilirdiniz çünkü ortaya koymuş olduğunuz gerekçelerin hiçbir tanesi kayyum atadığınız güne dair gerekçeler değil, geçmiş tarihli gerekçeler. Dolayısıyla, şayet bunlar hukuki gerekçeler idiyse 1 Nisan 2024'ten 4 Kasım 2024'e kadar niye beklediniz? Yok, bunlar hukuki değil, siyasi gerekçelerse işte, tam da itiraz ettiğimiz nokta burası, seçilmiş bir belediye başkanının siyasal gerekçelerle görevden alınması ne millî iradeye ne demokrasiye ne de hukuk devletine uygun olan bir tavırdır. Dolayısıyla, bu sorunu biz Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözemediğimiz zaman bu sorun maalesef sokaklara taşınmak zorunda kalıyor, vatandaşlarımızın devlete karşı olan aidiyet duygusunda zayıflamalara yol açıyor ve insanların demokrasiye olan inancı zedeleniyor. Onun için, buradan Adalet ve Kalkınma Partisine bu hukuksuz olan yasal düzenlemeyi savunmaktan vazgeçmelerini, sekiz yıldır kayyum politikalarıyla, bir ülkenin önemli bir nüfusunun sahip olduğu bölgeleri kayyumla yönetmelerinin sonuçlarının bizi bugün getirdiği noktanın bir iflas olduğunu, dolayısıyla onların da bunu görerek, 3 kez bu kayyum politikalarının yüzlerine çarpılmış olmasını da dikkate alarak, gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu konuyu milletvekilleri olarak hep beraber değerlendirip bir çözüm bulalım. “Yok, biz siyasi sebeplerle bu atamaları yapmaya devam ediyoruz.” diyorsanız hem kendinize hem de bu memlekete kötülük yapmaya devam etmiş olursunuz.
Dün yapılmış olan Amerikan başkanlık seçimlerinde Trump’ın başkanlığı kazandığına dair sabah saatlerinde veriler gelmeye başladı. İster Trump ister Kamala fark etmiyor çünkü Amerika Orta Doğu’ya savaş, kan ve gözyaşından başka hiçbir şey vadetmiyor. Beyaz Amerikalıların haklarını savunan, daha doğrusu onların üstün millet olarak Amerika'yı ve bütün dünyayı kendilerine köle yapmaya çalışan bir sistem Trump tarafından savunularak işbaşına getirildi. Dediğim gibi, Amerika'da kimin başkan seçildiğinin bizim için bir önemi yok çünkü kim seçilirse seçilsin Amerika ülkemize ve Orta Doğu’ya savaş, kaos ve gözyaşından başka bir şey getiremez. Dolayısıyla, bu kapsamda Amerika’yla ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmemiz stratejik bir ortak olarak görme gafletinden bir an önce kurtulmamız gerektiğini buradan bir kez daha ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Tam beş dakikada bitti, çok teşekkür ediyorum Bülent Bey.
Sayın Çömez, buyurun.
31.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kırgızistan ziyaretine, Türkiye’deki Duchenne musküler distrofi hastası çocuklara ve gıda güvenliğine ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün Sayın Erdoğan’ın Kırgızistan’da yapmış olduğu ziyarette, bu ülkenin bize olan 62,3 milyon dolarlık borcunu sildiğine dair haberler basına yansıdı, daha sonra da teyit edildi Kırgız cephesinden. Açıkçası, merak ediyorum -ki dün çok önemli bir konuyu burada, hepinizin huzurunda tartıştık, konuştuk, ele aldık; diyabetik çocuklar- diyabetik çocukların sensörlerinin parası dahi verilemezken bu kadar yüksek bir meblağ, bu bahse konu 62,3 milyon dolarlık para, Kırgızistan’ın bize olan borcu neden iptal edilmiştir, neden bağışlanmıştır, neden silinmiştir? Ben bunun Parlamentoya izah edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Keza, buna benzer bir af veya borç bağışlanma meselesi yine Somali’de olmuştu. Dolayısıyla, bunlar niye yapılmaktadır? Bu ülkenin ekonomisi bu kadar derin bir kriz içerisindeyken, bu kadar ciddi problemler varken neden buna benzer örnekler yaşanmaktadır? Bunun arkasındaki sebebi, açıkçası, bilmek isteriz.
Öte yandan, yine Kırgızistan’la ilgili alınmış bir karar Kırgız hastaların Türkiye’de ücretsiz tedavi edilecekleri yönünde; bunun da bir açıklamasını bekliyoruz. Bu ülkenin işsiz insanları -2 milyondan fazla işsiz insanı- SGK, daha doğrusu GSS -genel sağlık sigortası- primlerini veya borçlarını ödeyemedikleri için hastanelerde tedavi olamazken niye başka ülkelerin insanlarına ücretsiz tedavi imkânları sağlanmaktadır? Biz bunun da arkasındaki sebebi bilmek istiyoruz.
Bakın, dün de ifade ettim, bir kere daha altını çizerek, teyiden söylemek istiyorum: Kızılay 1,8 milyon kişiye -ki 62 ülkeden insan var bu grubun içerisinde- her ay düzenli maaş ödemektedir Kızılay Kartı marifetiyle fakat Türkiye’de, ne yazık ki işsiz kalıp da genel sağlık sigortasını ödeyemeyen, o primini ödeyemeyen kendi vatandaşımız -ki sayısı 2 milyondan fazla- hastanelerde tedavi alamamaktadır. Bu, son derece vahim bir durum; iktidarın bunun izahını mutlaka yapması gerekir diye düşünüyorum.
Şimdi, bir başka konuya değineceğim, dünkü vahim tabloya benzer bir tablo: Türkiye’de “Duchenne musküler distrofi” denilen hasta sayısı, çocuk sayısı 6.500. Bu çocuklar genetik bir rahatsızlığa sahipler ve ne yazık ki tedavisi de çok kolay olmayan bir rahatsızlık. Aileye de büyük ızdırap, çocuklara daha büyük ızdırap ve 6.500 civarında, bu sayıda çocuğumuzun olduğu tahmin ediliyor. Bunlara yapılacak tedavi belli; fizik tedavi yapılıyor, steroid tedavisi yapılıyor. Araştırdım, sordum, yeterince fizik tedavi imkânı veriliyor mu devlet tarafından diye, verildiğini ifade ettiler. Az önce içeride Sayın Akbaşoğlu’na da söyledim, bunun için teşekkür ediyorum yani bu çocukların fizik tedavisiyle ilgili bir eksiğinin olmadığı ifade edildi ancak ortada daha vahim bir tablo var. Dünyanın yeni kabul ettiği bir yeni ilaç var. Tabii, bu ilaç büyük ölçüde umut olmuş durumda; Amerika'da, Rusya’da, diğer ülkelerde uygulanmaya başlanmış. Aileler bundan iki ay önce toplandılar ve Sağlık Bakanlığının önüne giderek bir talepte bulundular, günlerce o çocuklar tekerlekli sandalyelerin üzerinde Sağlık Bakanlığından bir talepte bulundular “Bu ilacı lütfen bize verir misiniz?” diye. İki ay önce yapmış oldukları bu gösteri neticesinde, o dönemde Sağlık Bakan Yardımcısı Şuayıp Birinci onlarla görüşerek söz verdi ve dedi ki: “Kırk beş gün içerisinde bu meseleyi neticelendireceğiz ve bu ilacın sizin tarafınızdan kullanılması için adımları atacağız.” Aradan iki ay geçti, maalesef bununla ilgili hiçbir adım atılmadı; aileler yine perişan, aileler Sağlık Bakanlığının önünde şu anda ızdırap içerisinde neticeyi bekliyorlar. Bunu bütün Türkiye'ye ilan etmek istiyorum, bu görüntü Sağlık Bakanlığının önünden alınmış bir görüntüdür. Bakın, bu, Türkiye'ye yakışmıyor. Küçücük yavrular, 4-5 yaşında, yürüme imkânı olmayan yavrular tekerlekli sandalyeleri üzerinde, şu anda, şu dakikada -ve bizi de izliyorlar- Sağlık Bakanlığının önünde netice almak istiyorlar. Ben illa ve illa bugün karar verilsin demiyorum ama Sağlık Bakanlığı yetkililerinin Bakanlığın önünde bu yavrulara bu ızdırabı yaşatmaya hakları yok, bu soğukta bu çocukları tekerlekli sandalye üzerinde Sağlık Bakanlığının önünde bekletmeye kimsenin hakkı yok. Lütfen, sorumlular üstüne düşen vazifeyi yerine getirsinler diyorum.
Bir başka konuyla ilgili de bir değerlendirme yapmak istiyorum. Son zamanlarda Türkiye'de gıda güvenliği konusunda ciddi tartışmalar yaşanıyor. Avrupa Birliğinin sistemine girdim, RASFF bildirimlerine girdim ve bu bildirimlerde yılbaşından bugüne kadar Türkiye'den gıda olarak Avrupa'ya ihraç edilmiş ürünlerle ilgili raporları analiz ettim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Uzatmayacağım Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Ne yazık ki şu ana kadar, yılbaşından beri 380 parti malın maalesef, Avrupa gümrüğünde, güvenlik problemi olduğu için, sağlığa zararlı olduğu için raporlanarak çoğunun geri gönderildiğinin bilgileri Avrupa Birliğinin kayıtlarına geçmiş durumda. Bunların içerisinde kanserojen olanlar var, toksik olanlar var, ağır metaller var. Tabiatıyla defalarca Tarım Bakanına sordum, eğer Sayın Akbaşoğlu bugün de Sayın Bakana sorup bilgi alır ve yüce Meclisi bilgilendirirse memnun olurum; bu geri dönmüş, Avrupa Birliği sınırlarından geri gönderilmiş bu gıdalar -ki bu, resmî Avrupa Birliği raporlarında vardır, kendi resmî sitesinde vardır, girmek isteyen herkes şu anda girer ve benim ortaya koyduğum bu belgeye ulaşabilir- neden bu ürünler Avrupa Birliği sınırlarına kadar denetlenmeden gidiyor ve bu ürünler Türkiye'de acaba kimlere satılıyor ve denetlenmeden yediriliyor ve bu ürünler geri döndükten sonra da sınırdan içeriye alındıktan sonra da imha edilmeden kimlere satılıyor? Bunu da üzerinde durulması son derece önemli bir konu olarak kayda geçirmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Bu konuda sayın iktidar yetkililerinin özellikle Tarım Bakanlığından ve az önce altını çizdiğim konuyla ilgili Sağlık Bakanlığından detay bilgi alıp Meclisi bilgilendirmelerini arz ediyorum ve teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çömez.
Sayın Akçay, buyurun.
32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Konseyi 11’inci Zirvesi’ne ve 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Muhterem milletvekili arkadaşlarım, Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları 11'inci Zirvesi bugün “Türk Dünyasının Güçlendirilmesi: Ekonomik Entegrasyon, Sürdürülebilir Kalkınma, Dijital Gelecek ve Herkes İçin Güvenlik” sloganıyla kardeş ülke Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te toplandı.
Türk Devletleri Teşkilatı Türk devletleri arasında kapsamlı iş birliğini teşvik etmek amacıyla 3 Ekim 2009'da Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye tarafından imzalanan Nahçıvan Anlaşması’yla “Türk Konseyi” adı altında kurulmuştur. Türk Devletleri Teşkilatı gücünü dil, kültür ve ortak geçmişindeki ortaklıklardan almaktadır. Türk Devletleri Teşkilatı on beş yılda, yaklaşık 5 milyon kilometrekare toprağa sahip üye ülkeleriyle, Türk dünyasının jeopolitik konumunu güçlendiren uluslararası bir teşkilat hâline gelmiştir. Türk Konseyi 12 Kasım 2021 tarihindeki İstanbul Zirvesi’nde Türk Devletleri Teşkilatına dönüşmüştür. İstanbul Zirvesi’nde Türk dünyasının birlik ve beraberliği yönünde çok önemli kararlar alınmıştır. Bu kararların en önemlisi, her alanda Türk dünyasının gelecekteki iş birliği ve birlikteliğini sağlayacak maddeler içeren 2040 Türk Dünyası Vizyon Belgesi’nin kabulüdür. Şayet 2040'a kadar hayatın her alanını kapsayan bu ayrıntılı vizyon hayata geçirilebilirse Türk dünyasının entegrasyonu da sağlanmış olacaktır. 2040 Vizyon Belgesi kapsamında oluşturulan Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu 9-11 Eylül 2024 tarihleri arasında Bakü’de yaptığı toplantıda 34 harften oluşan ortak Türk alfabesi önerisi üzerinde uzlaşmıştır. Ortak Türk alfabesinde mutabakata varılması, ortak tarihî geleceğimize yönelik atılan büyük bir adımdır. 2040 Vizyon Belgesi’ndeki hedeflerden biri de dilde, fikirde, işte, iradede birlik hedefidir. Türk Devletleri Teşkilatı, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine emin adımlarla yürümektedir.
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; Türk Devletleri Teşkilatıyla ilgili olarak çok önemli bir husus da şudur: Türk Devletleri Teşkilatı binlerce yıllık Türk tarihinin en önemli ve en muhteşem hadisesi ve kuruluşudur. Binlerce yıllık Türk tarihi içinde her yüzyılda en az 3-4, hatta daha fazla Türk devleti çeşitli coğrafyalarda hükümran olmuştur. 21'inci yüzyılın başında olduğumuz şu anda da 2’si gözlemci olmak üzere toplam 8 ülke, Türk Devletleri Teşkilatını taçlandırmaktadır; Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Macaristan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. 21'inci yüzyıl, aynı zamanda Türk dünyasının birliğiyle taçlanacak, dilde, fikirde, işte birlik kesinlikle gerçekleşecektir. Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere Türk Devri’nin mimarları olan Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanlarına şükranlarımızı sunuyor, 6 Kasım Bişkek Zirvesi’nin Türk Milletine ve Türk devletlerine hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Sayın Başkanım, 2 ve 8 Kasım tarihleri arası lösemiyle mücadele ve farkındalık oluşturulması amacıyla Lösemili Çocuklar Haftası’dır. Lösemi, her yaşta görülmemektedir; en sık çocukluk çağında, 1 ila 5 yaşlarında görülmektedir. Ülkemizde her yıl, 15 yaşın altında ortalama 1.500 yeni lösemili çocuk hasta vakası bildirilmektedir. Lösemi, çocukluk çağında en sık görülen kanser türüdür. Ülkemizde tüm çocukluk çağı kanserlerinin yaklaşık üçte 1’ini lösemililer oluşturmaktadır. Günümüzde, çocukluk çağı lösemilerinde çoklu tedavi yöntemleriyle iyileşme oranı yüzde 80 civarına ulaşsa da bu rakam löseminin değişik biyolojik alt tipleri olması nedeniyle yüzde 10 ile yüzde 90 arasında çok büyük fark gösteren sonuçları maskelemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Erken teşhis edildiğinde löseminin de etkili tedaviye yanıt verme olasılığı yüksektir. Çocukluk çağı kanseri önemli bir halk sağlığı ve toplumsal bir sorunudur. Bu nedenle, lösemi hakkında farkındalık oluşturularak aileler lösemi hakkında bilgilendirilmektedir ve bilgilendirmenin artırılması gerekmektedir. Lösemili çocuklarımızın en temel ihtiyacı sevgi ve umuttur çünkü lösemi tedavisinde moral ve motivasyon çok önemlidir. Bu çerçevede, lösemili çocuklarımıza her türlü desteği vermeliyiz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sağ olun, ben teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Başarır, buyurun.
33.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Kırgızistan’ın 62 milyon dolarlık borcuna, bireysel silahlanmaya ve 2023 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’ne ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün aldığımız bir haber, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kırgızistan’ın 62 milyon dolarlık borcunu tek cümle ve tek imzayla siliyor. Kırgızistan kardeş bir ülkemiz, kardeş ülkelerimize yardım yapılması, destek olunması bizleri de mutlu eder, bunda hiç sıkıntı yok; tarihsel bir bağımız var, kan bağımız var, bunlarla ilgili hiç sıkıntı yok ama biz bir hukuk devletiyiz, hukuk devletlerinde böyle şeyler olmaz. Hukuk devletlerinde tek adam gidip imzayla 2 milyar -Türk parasıyla söylüyorum- parayı “Sildim.” demez, diyemez. Bir sefer, kimin parasını bu kadar ani ve tek kalemde silme hakkını kendinde görüyorsun? Arkadaşlar “TİKA” diye bir kurum var, TİKA’nın harcamaları, ödemeleri, planlamaları Meclis bütçesinde tartışılıyor, Mecliste tartışılıyor. Niye TİKA bunu planlayıp, yapıp da burada tartışmıyoruz, bu Meclis kararı almıyor da Recep Tayyip Erdoğan gidiyor “Sildim…”
Olaya biraz da şuradan bakalım: Bakın, bugün, milyonlarca emekli pazarda akşam saatlerinde yere dökülen sebze ve meyveleri topluyor; milyonlarca işçi gece vardiyasında çalıştıktan sonra gece çıkan yemeği sabah naylon poşetlere doldurup -ki bizzat gördüm- çocuklarına götürüyor. Milyonlarca öğrencimize, çocuklarımıza okulda bir dilim ekmek veremiyoruz ama bir imzayla Somali’nin, bir imzayla Kırgızistan’ın borcunu siliyor. Bu para senin değil ki beyefendi, bu para 86 milyonun. Somali’yi sil, Kırgızistan’ı sil, diğer ülkeleri sil; Suriyeli, Afgan, Iraklı milyonlarca sığınmacıyı ülkeye getir. Bence düşünmediği, göremediği, beraberlik hissetmediği, ezilenler tek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları; bu olacak şey değil. Yardım edelim, bunda hiçbir sıkıntı yok ama bu Parlamentoda konuşmayacağız! “Ben alırım. Ben veririm. Ben karar veririm.” Hayır, hayır, hayır, hayır, bu hepimize bir hakaret; bunu söylemek isterim.
Şimdi, aylardan, yıllardan sonra -bakın, yedi yılda bu Mecliste 14 araştırma önergesi verilmiş, bu Mecliste 12 soru önergesi verilmiş, 2 tane kanun teklifini bizim grup vermiş, diğer partiler vermiş- bireysel silahlanmayla ilgili, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’da değişikliğe gidiyorlar. Yahu, o tarihten bugüne kadar son on yılda 34.197 silahla şiddet olayı olmuş, 3.773 vatandaşımız ölmüş, muhalefet defalarca “Bu cezaları artıralım.” demiş, elinizin tersiyle itmişsiniz; bugün bu cezalar artacak. Bence iktidarın bir idrak problemi var, çok ciddi anlamda bir idrak problemi var. Her parti bu konuyu gündeme getirdi. “Bireysel silahlanmaya hayır!” Cezaların alt sınırı bir yıl, üst sınırı üç yıl. Adam silahı beline takıyor, trafiğe çıkıyor. “Bu cezalar artsın.” dedik, beyefendiler kulak tıkadı, bugün bunların artırılması için Meclise kanun teklifi geliyor. Ya, olacak şey mi bu? Peki, artan bu kadar silahla ölen insanların üzerinizde, ailelerinin üzerinizde ahı yok mu? Biz yani muhalefet makul, mantıklı bir durum, bir tespit, bir kanun teklifi, bir araştırma önergesi getirdiği zaman niye kabul etmiyorsunuz? Bugüne kadar reddettiniz, bugün kabul ettiniz. Arada yaşananlar... Dün de anlatmaya çalıştığım konu buydu, bugün de söylediğim konu bu. Maalesef ki insani konularda, hayati konularda, bu ülkeyi ilgilendiren çok temel meselelerde Parlamentoda birbirimize karşı kulaklarımızı tıkamışız, bu normal bir durum değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Son olarak, bütçeyi görüşüyoruz. Bütçeyi inceledikçe üzüntü verici olaylar ortaya çıkıyor. Bakın, bu, 2023 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi. Biz burada, 2023 yılında paramızın neye, nasıl ödendiğini görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı bütçesinde 2023 yılında hava taşıtları için 1 milyarlık bütçe ayrılmıştı. 2023 yılının sonunda 4,5 milyar harcandığını görüyoruz yani Cumhurbaşkanlığının hava giderleriyle ilgili 3,5 milyarlık bir fazlalık var, 150 milyon dolar; kurlara bölüp bugüne göre hesapladığımız zaman. AKP Grup Başkan Vekiline ve milletvekillerine soruyorum… Belli ki bir hava aracı alınmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Son cümlelerim.
BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Başkan Vekili.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – 8 ile 13 arasında uçağı olduğu söyleniliyor beyefendinin, tam sayıyı biz de bilmiyoruz ama bu herkesi rahatsız ediyor. Bu harcama niye yapıldı? Hakikaten, bakın, bütçede bunları konuşacağız, arkadaşlarımız konuşacak, komisyonda konuşuyorlar ama soruyorum, bir uçağa daha, bir hava gerecine daha ihtiyaç var mıydı? Yahu yazık değil mi? Gerçekten, ülke yangın yeri, milyonlarca insan icrada, bireysel kredi borçları artmış, artmış, artmış, artmış; 1 milyar gözüken 2023 yılındaki hava araçlarıyla ilgili giderimiz 4,5 milyara çıkmış, kimse bilmiyor. Normal bir ülkede var ya iktidar sallanır. Bu uçuş merakı nedir, bu uçak merakı nedir? Ben anlıyorum, çok kıymetli Genel Başkanınızın antika araba koleksiyonu merakı var, güzel bir merak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Son cümlem.
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Kiminin tespih merakı var, güzel bir merak ama beyefendinin bu uçak merakı iki yakamızı bir araya getirmedi gerçekten. Bunu açıklayın, biz de bilelim ama en hafif tabirle, bu gideri görmezden gelmek hepimiz için utanmazlıktır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
34.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, enerjide bağımsızlık yolunda atılan adımlara, Cumhurbaşkanının Kırgızistan ziyaretine, Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Konseyi 11’inci Zirvesi’ne ve Ticaret Bakanlığının açıkladığı verilere ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Bugün milletimizle paylaşmaktan gurur duyduğum bir başarıyı ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum. Müjdeli haberi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Alparslan Bayraktar Bey paylaştılar. Ekim ayı itibarıyla ham petrolde günlük 111.280 varil, aylık 3 milyon 361 bin 725 varil; doğal gaz üretiminde ise günlük 7 milyon 908 bin 44 metreküp, aylık 234 milyon 384 bin 44 metreküple yeni bir rekora imza attık. Bu vesileyle, bu başarıda emeği geçen Sayın Bakanımızı, önceki bakanlarımızı, bakanlık çalışanlarını, tüm mühendislerimizi, teknisyenlerimizi ve sahada gece gündüz demeden çalışan kardeşlerimizi yürekten tebrik ediyorum. Enerjide bağımsızlık yolunda attığımız bu adımlar Türkiye Yüzyılı’nı daha da güçlü kılacaktır. Allah'ın izniyle Türkiye'yi her alanda bağımsız, güçlü ve kendi kendine yeten bir ülke yapma hedefimizden asla sapmayacağız.
Sayın Cumhurbaşkanımız malumunuz Bişkek’te, Kırgızistan’da. Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov ve Sayın Cumhurbaşkanımız arasında iki ülkeyi temsilen Türkiye Cumhuriyeti ile Kırgız Cumhuriyeti arasında stratejik ortaklık ilişkilerinin kapsamlı stratejik ortaklık düzeyine çıkarılmasına ilişkin ortak bildiri imzalandı. Böylece ikili ticaret hedefi 5 milyar dolar seviyesine çıkarıldı. İmzalanan 19 anlaşmanın başta ülkemize, milletimize ve Kırgızistan’a hayırlı olmasını diliyor, Kırgızistan-Türkiye kardeşliğinin ebediyen güçlü kalmasını temenni ediyorum.
Aynı zamanda, bugün Bişkek’te Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Konseyi 11'inci Zirvesi gerçekleşiyor. Bu konuda ekonomiden ticarete, eğitimden kültüre kadar her alanda iş birliğimizi derinleştiriyoruz; birlikte güçleniyor, güçlendikçe de daha büyük hedeflere emin adımlarla yürüyoruz. Bilhassa ulaştırma koridorları, enerji projeleri ve dijital ekonomi alanlarında gerçekleştirdiğimiz iş birlikleri Türk dünyasının küresel arenadaki gücünü artıracaktır. Türk devletleri arasında güçlü bir ekonomik entegrasyon tesis etmek, bölgeyi refah, istikrar ve kalkınmanın merkezi hâline getirecektir. Bu anlamda başlattığımız projeler gelecekteki ortak hedeflerimize ulaşmamızın temel taşlarını oluşturmaktadır. Türk dünyasının sesi artık daha gür ve etkin çıkmaktadır. Barışın, istikrarın ve adaletin savunucusu olarak küresel meselelerde ortak duruş sergilemekten onur duyuyoruz. Birlik ve beraberlik ruhuyla hareket ettiğimiz sürece önümüzdeki hiçbir engelin bizi durduramayacağını ifade ediyoruz. Alınan tüm kararların milletimiz, ülkemiz, bölgemiz, Türk dünyası ve bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum.
Ticaret Bakanlığımız yeni verilerini açıkladı. 2024 yılının Ocak-Ekim döneminde 29 ilimizin 1 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştirdiğini büyük bir memnuniyetle ifade etmek istiyorum. Bu başarı Türkiye'nin üretim gücünün ve ekonomik potansiyelinin her bir köşeye yayıldığının en somut göstergesidir. Artık sadece belli bölgeler değil Anadolu'nun dört bir yanı ihracat ve üretimle ayağa kalkıyor, ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunuyor. Türkiye'nin ihracat odaklı büyüme modelinin meyvelerini topladığımızı görmek bize geleceğe dair gerçekten güçlü bir güven veriyor. İhracat yapan illerimizin sayısının ve katkısının artması Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığını güçlendirirken ihracat gelirleriyle refah seviyesini de yükseltmektedir. Bu yolda ilerlerken Hükûmet olarak ihracatçılarımızın yanında olmaya, yeni pazarlar bulmaları için destek sağlamaya, her daim onların yanında olmaya devam edeceğiz. Bizleri gururlandıran bu rakamlar Türkiye'nin dünyadaki gücünü ve itibarını daha da pekiştirmektedir. Bu süreçte emeği geçen tüm insanlarımızı, sanayicilerimizi, emekçi kardeşlerimizi yürekten tebrik ediyorum. Türkiye, üretimi ve ihracatıyla büyüyecek, istikrar ve güvenle emin adımlarla hedeflerine, Türkiye Yüzyılı hedeflerine mutlaka ulaşacaktır. Hep birlikte daha büyük hedeflere ulaşacağımıza inancım tamdır. Rabb'im bu başarılarımızı daim kılsın diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akbaşoğlu.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Saadet Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, ruhsatsız silahların yaygınlaşmasının önlenmesi, silah edinme süreçlerinin daha sıkı denetlenmesi ve bireysel silahlanmanın toplumsal sonuçlarının araştırılması amacıyla 22/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
6/11/2024
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/11/2024 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Bülent Kaya
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Bülent Kaya tarafından, ruhsatsız silahların yaygınlaşmasının önlenmesi, silah edinme süreçlerinin daha sıkı denetlenmesi ve bireysel silahlanmanın toplumsal sonuçlarının araştırılması amacıyla 22/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergemizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 6/11/2024 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Saadet Partisi Grubu...
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, konuşmacımız hazır değil.
BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.26
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Saadet Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Saadet Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’a söz veriyorum.
Buyurun Sayın Özdağ. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerimiz üzerine Gelecek-Saadet Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimizin konusu, hepinizin malumu olduğu gibi, bir kez daha tekrarlıyorum: Ruhsatsız silahların yaygınlaşmasının önlenmesi, silah edinme süreçlerinin daha sıkı denetlenmesi ve bireysel silahlanmanın toplumsal sonuçlarının araştırılması.
Bir toplumsal yarayla karşı karşıyayız. Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; özellikle son bir yıldır hemen her tarafta, her hafta kan donduran cinayetlere, yürek burkan haberlere şahit oluyoruz. Toplumumuz gündelik yaşamın sıradanlığı içinde artık güvensizliği ve endişeyi neredeyse kabullenmiş durumda. İnsanımız tehlikelere karşı devletin ne adaletine ne de idaresine güveniyor. Oysa devlet kurumu insanların güvenli ve huzur içinde yaşayabilmeleri için kendi haklarını devrettiği bir sözleşmeden doğar. Eğer bir ülkede insanlar kendilerini güvende hissetmiyorlarsa, orada o sözleşmenin hükmü kalmamış, devlet üzerine düşen vazifeyi yapmıyor demektir. Ne yazık ki son zamanlarda ülkemizde giderek herkes için tehdit hâline gelen şiddet dalgası devletin asli vazifesini unuttuğunu, yaptırım gücünün kalmadığını göstermektedir. Bugün ülkemizde her bir vatandaşımıza kasteden bir şiddet ve cinnet hâli yaşamaktayız. Bu cinnet, suçluları görmezden gelen adalet sisteminden, nesillerimizi kaybetmemize neden olan eğitim sisteminden, bireyleri travmalarıyla yalnız başına bırakan yetersiz sosyal destek mekanizmalarından, gençlerimizi ve çocuklarımızı zararlı akımların karşısında savunmasız bırakan ahlaki ve manevi değer eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Devletin yaptırım gücünü kaybetmesi, bu şiddet dalgasını büyütmekte, her bir vatandaşımızın güvenliğini tehdit etmektedir. Çocuklar, kadınlar, aileler, toplumumuzun her bir ferdi aramızda dolaşan şiddet ve dehşetin tedirginliğiyle yaşamaktadır. Bilinmelidir ki huzurunu kaybeden bir toplum ortak bir geleceğe güvenle bakamaz.
Değerli milletvekilleri, bireysel silahlanmadaki kontrolsüz artış, her gün basına yansıyan şiddet haberleri, her biri ardına işlenen cinayetler toplumun güven duygusunun giderek erimesine yol açmakta, topluma ve huzuruna kastetmektedir. Bugün Türkiye'de, Umut Vakfının verilerine göre, 36 milyon kaçak silah bulunmaktadır; Emniyet kayıtlarına göre ruhsatlı silah ise sadece 1,36 milyon. Bu, her ruhsatlı silaha karşılık 9 ruhsatsız silahın Türkiye'de insanların belinde ve elinde dolaştığını göstermektedir.
Bireysel silahlanmadaki artış yalnızca bir güvenlik sorunu değil, aynı zamanda bir toplumsal hastalığın belirtisidir. Ekonomik sıkıntıların ve güvensiz bir geleceğin hâkim olduğu bir ortamda özellikle yoksul kesimlerin, iş bulamayan gençlerin, sosyal yardımlara muhtaç hanelerin umudunu kaybettiği bir dönemdeyiz. Çaresizlik içindeki bireylerin şiddete yönelmesi ve suça karışması elbette şaşırtıcı değildir. Ekonomik kriz ne yazık ki sadece insanların geçim kaynaklarını değil, aynı zamanda ahlaki değerlerini de erozyona uğratmaktadır. Yoksulluk içinde, işsizliğin pençesinde kıvranan gençler, hayatın kendilerine bir çıkış yolu sunmadığını gördüğünde suça yönelme ihtimalleri artmaktadır. Bugün, bireysel silahlanmanın önüne geçmek yalnızca ruhsat vermek ya da denetimleri artırmakla değil, insanımıza eğitim, iş imkânı ve sağlıklı bir gelecek sunmakla mümkündür.
Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye'de özellikle cezaevlerinde 400 bine yakın insan yaşamaktadır, 400 bin ve çıkarılan infaz yasalarıyla beraber de 70 bine yakın insan da iki sene içerisinde dışarı çıkarılmış vaziyettedir. Peki, bu insanlar cezaevlerinden çıktıktan sonra kanunlarımızın onlara tanımış olduğu yüzde 4’lük hak özel sektörde ve kamu sektöründe işe yerleştirme konusunda tam ve kâmil manada uygulanmakta mıdır? Hayır, uygulanmamaktadır. Peki, bu insanlar cezaevindeyken tekrar, yeniden topluma kazandırılmak için orada rehabilite edilmekte midir? Suçlardan imtina etmek veya bir daha işlememek noktasında bir çalışma var mıdır buralarda? Maalesef yoktur. İşte bunun sonucunda, cezaevinden çıkan insanlar tekrar, yeniden topluma kazandırılamadığı için, iş imkânı bulamadıkları için tekrar, yeniden suça bulaşmakta ve ellerinde silahlarla dolaşmaktadırlar.
Peki, bu kadar silahı nerede buluyorlar bu insanlar? Yani, Türkiye'de 36 milyon kaçak silah varsa bu silahlar nereden girmektedir? Aynen kaçak göçmenler gibi, sığınmacılar gibi insanlar girerken… Türkiye'de böyle bir sektör vardır. Eğer Türkiye'de İçişleri Bakanlığı, devletin bütün kurumları ve Hükûmet görevini tam ve kâmil manada yapmış olsaydı bu kadar ruhsatsız silah dolaşabilir miydi?
Ruhsatlı silahlarla ilgili de problem vardır. Bu ruhsatlı silahlarla ilgili de burada, aynı zamanda, referanslar devreye girmektedir, referanslar üzerinden ruhsatlı silahlar alınmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Allah aşkına, hangi Avrupa ülkesinde böyle silahla dolaşmalar vardır? Kaçak silah zaten olmaz Avrupa ülkelerinde. Avrupa Birliği ülkeleri bizim kriterlerimizdi bir zamanlar için, değil mi? Öyle diyordunuz, “Hedef Avrupa Birliğine girmek.” diyordunuz. Peki, orada ruhsatlı silahlar var mıdır? Hayır, ruhsatlı silahlar da yoktur. Niye Türkiye'de var? Neden bu şekilde herkes silahla dolaşma lüzumunu hissediyor, silahla da beraber insanlar niye insanları öldürüyorlar ve bizim sokaklarda can güvenliğimiz niye yok? Bunların hepsini sorgulamamız gerekiyor.
Şimdi, getirmişsiniz, bir kanun teklifi sunuyorsunuz. Biz burada bir araştırma önergesi verdik. Bugüne kadar kaç tane soru önergesiyle muhatap oldu Bakanlık bunlarla ilgili, ruhsatlı ve ruhsatsız silahlarla ilgili? Kaç kanun teklifine muhatap oldu bu Meclis? Aynı zamanda, burada kaç defa grup önerisi verildi? Niye bunlara bigâne kaldınız? Toplumsal olaylara niye bigâne kalıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Bakıyorsunuz ki iş çığırından çıkıyor, artık kontrol edemiyorsunuz. Sonuçta da diyorsunuz ki: Bir kanun çıkaralım ve de toplumun arkasından yürüyorsunuz. Sonuçta, yine yırtılan Deli Bekir’in yakası oluyor, olan vatandaşa oluyor, ölen öldüğüyle kalıyor, yaralanan yaralandığıyla, hürriyetinden mahrum olan da hürriyetsizliğiyle kalıyor. O nedenle bu grup önerisine destek istiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar.
Buyurun Sayın Kırkpınar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Saadet Partisi grup önerisi üzerine partim adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ekonomik kriz, hukuki yetersizlik ve yasadaki boşluklar yüzünden şiddet olayları tırmanışa geçerken silaha erişim kolaylaşmış, ateşli silahların şiddet olaylarında kullanım oranı artmıştır. Yaşamımızın her alanında görülen ve gün geçtikçe sayıları artan şiddet olaylarında kadın, erkek, çocuk, hatta hayvanlar bile hedef olarak karşımıza çıkıyor. Basında, sosyal mecrada ve film ve dizilerde sıklıkla yer alan vakalarda şiddet normalleştirilmeye çalışılıyor. Özellikle son zamanlarda kasten öldürme, yaralama, maganda cinayetleri, kazayla ve şakalaşma sonucu olduğu öne sürülen olaylar ve intiharlarda insanlar çoğunlukla ateşli silah şiddetinden dolayı hayatını kaybediyor; birçoğu ruhsatsız silahlarla gerçekleştiriliyor. İçişleri Bakanlığının verilerine göre 2024'ün ilk dokuz ayında Türkiye genelinde 70 bin ruhsatsız silah ele geçirildi. Ruhsatsız silahlar içinse kesin bir sayı söylemek mümkün değil ancak Emniyet Genel Müdürlüğü ile İstatistik Kurumu verilerine göre ruhsatlı-ruhsatsız silah kullanım oranı 10’a 90’dır. Resmî rakamlara göre Türkiye'de 3,5-4 milyon civarında ruhsatlı silah bulunuyor. Yani bunun 9 katı, 36 milyon ruhsatsız silah olduğunu söylemek mümkün.
Değerli milletvekilleri, hukukun üstünlüğünün yok sayıldığı, adaletin tahsis edilmediği, anlaşmazlıkların uzlaşmayla ve barışçıl yollarla çözülemediği ve silahsızlanma politikasının es geçildiği bir ortamda silah bir hak alıcı materyal hâlini almıştır. Türkiye'deki cezaevlerine bakıldığında, kapasitenin üzerinde bir doluluğa sahip olduğunu görüyoruz. Avrupa Konseyinin 2023 yılı cezaevi raporuna göre, nüfusa göre en fazla mahkûm ve tutuklu bulunan ülke sıralamasında 100 bin kişi içinde 408 mahkûmla Türkiye yine ilk sırayı almış durumda. Nüfusu 500 binin üzerinde olan ülkelerde 2005'ten 2023'e kadar cezaevlerindeki tutuklu ve mahkûm sayısında en yüksek yüzde değişimi gösteren ülke yine Türkiye olmuştur. Bu süre içinde Türkiye'de mahkûm ve tutuklu sayısı yüzde 493 artmıştır. Bireysel silahlanmanın ürküten tırmanışı, tehlikenin vardığı boyutu bir kez daha ortaya koyuyor. Ruhsat alınması için devlet tarafından düzenlemeler yapılsa da -talebin- ruhsat altına alınma çözüme kavuşturulmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
HÜSMEN KIRKPINAR (Devamla) – Ateşli Silahlar Kanunu’nda yeni düzenlemeler yapılması gerekiyor.
Silaha ergen yaştaki çocukların bile ulaşabildiği bir ortamda artan toplumsal şiddet olaylarının önüne geçilmesi ve bireysel silahlanmanın azaltılması yönünde düzenlemelerin yapılabilmesi için önergeyi desteklediğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Güneşhan...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Çanakkale Milletvekili İsmet Güneşhan’ın, Kaz Dağları’na ilişkin açıklaması
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Binlerce yıldır yerinde duran, çocuklarımıza ve geleceğe bırakacağımız en önemli miraslardan biri olan Kaz Dağları, iktidar tarafından yirmi yıldan beri talan edilmeye devam ediliyor. Bakın, yandaş Cengiz Holding tarafından Kaz Dağları’nda yürütülen Halilağa Bakır Madeni Projesi gerçekleşirse 6 bin hektarlık ormanlık ve mera alanı yok edilecek, 1 milyondan fazla ağaç kesilecek, bölgenin ekosistemi zarar görecek, yer altı ve yer üstü kaynakları tahrip edilecek, tarımla geçimini sağlayan bölge halkı işsiz kalacak, en önemlisi de insanlığın nefesi kesilecek, milyonlarca canlı evinden barkından, yurdundan olacak.
Peki, buna izin verecek miyiz? Elbette hayır. 8 Kasım Cuma günü milletvekillerimizden oluşan heyetimizle birlikte Kaz Dağları nöbetinde olacağız. 9 Kasım Cumartesi günü de tüm çevrecilerle birlikte bu katliama tepki göstermek için yine Kaz Dağları’nda bir arada olacağız.
BAŞKAN – Sayın Dinçer...
36.- Mersin Milletvekili Talat Dinçer’in, belediye başkanlarının ve meclis üyelerinin yerlerine atama yapılmasına ilişkin açıklaması
TALAT DİNÇER (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ülkemizi idare eden AK PARTİ Hükûmeti, yaptığı icraatlarla her geçen gün yeni bir hukuksuz uygulamayı ortaya koymaktadır. Halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarını, meclis üyelerini tanımayarak ve yerlerine atama yaparak halk iradesini yok saymışlardır; bu, aynı zamanda demokrasiyi yok saymak anlamına gelmektedir. Yaptıkları hukuksuzluklar, sadece halk iradesini yok saymak değil halkın eşit yurttaşlık ve eşit haklarını da yok saymak anlamına gelmektedir. Belediye başkanlarının ve meclis üyelerinin hakları ellerinden alınıyor. KPSS’ye giren öğretmenlerin hakları mülakat uydurmasıyla ellerinden alınıyor. EYT ve çırak mağdurlarının hakları olmasına rağmen gelecekleri ellerinden alınıyor. Adaletsiz vergi mevzuatıyla milyonlarca çalışan, işçi, memur ve işverenin hakları gasbediliyor. Emekliler, asgari ücretliler geçim sıkıntısı çekiyor, hakları verilmiyor. Çiftçiler ürettiğinin karşılığını alamıyor, hakları verilmiyor. Adaletsizlik ve hak gaspı hız kesmiyor.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, ruhsatsız silahların yaygınlaşmasının önlenmesi, silah edinme süreçlerinin daha sıkı denetlenmesi ve bireysel silahlanmanın toplumsal sonuçlarının araştırılması amacıyla 22/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Orhan Sümer.
Buyurun Sayın Sümer. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN SÜMER (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Saadet Partisinin bireysel silahlanmanın artışıyla ilgili verdiği araştırma önergesinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de bireysel silahlanmanın hızla artması, toplumun huzur ve güvenliğini tehdit eden önemli bir sorun hâline gelmiştir. Ruhsatlı ve ruhsatsız silahların yaygınlaşması, günlük yaşamda adli vakaların artmasına da sebep olmaktadır. Bireysel silahlanmanın kontrolsüz bir şekilde artması, toplumdaki öfke ve gerginlik hâllerini ölümcül sonuçlara dönüştürmektedir. Artık tartışmalar silahlı çatışmalara ve geri dönülmez trajedilere yol açmaktadır. Türkiye'de her yıl yüzlerce insan bireysel silahlanma sonucu yaşanan olaylarda hayatını kaybetmekte veya yaralanmaktadır. Bu durum sadece mağdurları değil, onların yakınlarını ve toplumun geri kalanını da derinden etkileyen bir travma yaratmaktadır.
Değerli milletvekilleri, geçen senenin rakamlarına göre Türkiye'de yaklaşık 4 milyon ruhsatlı, 36 milyon da ruhsatsız yani toplam 40 milyon silah bulunmaktadır. 85 milyon olan Türkiye nüfusunun neredeyse yarısı bireysel silahlı olarak bulunmaktadır. Bazı evlerde birden fazla silah bulunuyor, silah alma sayısı da her yıl yüzde 4 oranında artmaktadır. 2023 yılında 3.773 silahlı silahlı şiddet olayı basına yansıdı; basına yansıyan bu olaylarda 2.318 kişi öldü, 3.820 kişi de yaralandı. Eylül 2023’ten Eylül 2024’e kadar işlenen cinayet sayısı 1.388; bu cinayetlerin 969’unda silah kullanıldı.
Değerli milletvekilleri, silahsızlanmayı istiyorsak vatandaşlara önce kendisini güvende hissettirmemiz gerekir. Afganlısı, Iraklısı, Pakistanlısı, Suriyelisi yani bunların içinde IŞİD’lisi, Talibanlısı -sınırlarımızdan elini kolunu sallayarak ne geçirdiği belli olmadığı için- şehirlerimizde gezerken maalesef vatandaşlarımız da tedirgin hâlde. Vatandaşa sokakta yürürken 30 ayrı suçtan aranan bir katil tarafından öldürülmeyeceğinin güvencesini vermek zorundayız. Bugün Türkiye mafyaların hesaplaşma yerine döndüyse, adliyelerde hukuk değil para konuşulur olmuşsa; uyuşturucu baronları, katiller, silah tüccarları sokaklarda cirit atıyorsa, vatandaşın devletinin kendisini koruyacağına olan inancı kalmadıysa, maalesef, üzülerek söylüyorum, bu durumun sorumlusu yirmi üç yıllık AKP iktidarıdır. Bireysel silahlanmayı sadece yasal bir sorun olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir sağlık ve güvenlik meselesi olarak görmek zorundayız. Daha güvenli ve barış içinde bir toplum için silahlandırmayı kontrol altına alacak, toplumdaki şiddet eğilimlerini azaltacak politikalar geliştirmek zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.
ORHAN SÜMER (Devamla) - Maalesef AKP iktidarının kutuplaştırma politikasının bir etkeni olan bireysel silahlanma sorununu Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında çözeceğimizin sözünü veriyor, önergeyi desteklediğimizi bildiriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Becan…
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Yalova Milletvekili Tahsin Becan’ın, dokuzuncu yargı paketine ilişkin açıklaması
TAHSİN BECAN (Yalova) - Sayın Başkan, dokuzuncu yargı paketinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyum olarak atanmasına ilişkin yeni bir madde getiriliyor. Kapsamıyla süresi uzatılarak yasa yoluyla OHAL'i sürekli kılmaya yönelik bu maddeyle, TMSF bir şirkete kayyum olarak atandığında geçici bir yönetici olarak değil şirket üzerinde mutlak tasarruf yetkisine sahip olarak işlem yapacaktır. Böylelikle el koyduğu şirketleri kurdurduğu paravan şirketler yoluyla eşe dosta, yandaşa dağıtarak sermaye transferi merkezi gibi çalışmaya devam edecek. Üstelik bunu TMSF'ye dokunulmazlık zırhı vererek yine yapıyorlar. Ancak OHAL, Anayasa’nın ve hukukun rafa kaldırıldığı bu keyfîlik düzeni değil yürütme organına daha fazla yetki tanıyan bir anayasal hukuki rejimdir.
Genel Kurulu selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Kanko...
38.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, devletin vergi gelirlerindeki artışa ilişkin açıklaması
MÜHİP KANKO (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2020 yılına kıyasla 2025 yılında devletin vergi gelirlerindeki artış yüzde 1.241 oranında gerçekleşecektir. Beş yıl içinde vergi yükü 12 kat artarken bu yükün altında ezilenler yine dar gelirli vatandaşlar olacaktır. Bu vergi artışı, Hükûmetin uzun yıllardır izlediği yanlış ekonomi ve maliye politikalarının açık göstergesidir. AKP hükûmetlerinin devletin elindeki gelir getiren kamu işletmelerini birer birer özelleştirmesi sonucu devletin tek gelir kaynağı neredeyse sadece vergiler hâline gelmiştir. Bu özelleştirme dalgasının ardından devletin vergi gelirlerine bu kadar bağımlı hâle gelmesi vatandaşların omuzlarına daha fazla yük bindirmiştir. Bu yanlış mali politikaların faturası temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanan vatandaşlara kesilirken zenginler ve sermaye sahipleri vergi avantajları ve muafiyetlerle korunmaktadır. Bu adaletsiz düzenin sürdürülemez olduğu açıktır. Hükûmetin derhâl...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sarıgül...
39.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, bireysel silahlanmaya ilişkin açıklaması
MUSTAFA SARIGÜL (Erzincan) – Sayın Başkanım, can Erzincan'dan sayısız telefon alıyorum. 40 milyon adet silahın yurttaşlarımızda bulunması gerçekten doğru değil. Bütün Parlamento olarak, bütün Grup Başkan Vekilleri bir araya gelip... Düğüne gidiyorsunuz, silah atılıyor; sokakta bakıyorsunuz ki gece on ikiden sonra aşırı bir şekilde silah atılıyor ve bu atılan silahlar toplumun huzurunu alabildiğine bozuyor. Bir yere gidiyorsunuz, bir kafeye gidiyorsunuz, bir restorana gidiyorsunuz; adam oraya oturuyor, silahını çıkarıyor ve gösteriyor. Bu, gerçekten, toplumsal bir gerginliğe sebebiyet veriyor. Türkiye'nin ve dünyanın her noktasında silahlar gitmeli, mutlaka barış gelmeli.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, ruhsatsız silahların yaygınlaşmasının önlenmesi, silah edinme süreçlerinin daha sıkı denetlenmesi ve bireysel silahlanmanın toplumsal sonuçlarının araştırılması amacıyla 22/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Veysal Tipioğlu.
Buyurun Sayın Tipioğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bugün burada Saadet Partisinin grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; suç tarihin her döneminde olmuştur. Suçun sıfır olduğu, hiç işlenmediği ne bir zaman dilimi ne bir sistem ne de bir ülke olmuştur. Suç her zaman vardır, Rabb’im insanların fıtratına koymuştur. Esas olan bunu kontrol edebilmektir ve esas olan da devletlerin suçu kamu vicdanını rahatsız edecek boyuta gelmeden engelleyebilmeleridir. Bugün, Türk güvenlik kuvvetleri Jandarmasıyla, Emniyet teşkilatıyla, polisiyle olağanüstü bir gayretle her türlü suçla ciddi oranda mücadele etmektedir; uyuşturucu suçları, terör suçları, mal varlığına karşı işlenen suçlar, şahsa karşı işlenen suçlar başta olmak üzere bütün suçlarla olağanüstü bir gayretle mücadele etmekte, hatta bütün dünyada kabul edilen, özellikle suçun işlenmeden engellenmesi noktasındaki çalışmalar büyük bir gayretle ve başarıyla yapılmaktadır. Yani suç işlendikten sonra elbette ki adli görev yapılacak ama esas olan, suçun işlenmeden önce engellenmesidir. Bu konuda da Türk güvenlik kuvvetlerine; Emniyet teşkilatına, bütün polislerimize; Jandarma teşkilatımıza, adli teşkilatlarımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Tabii, şimdi, 6136 sayılı Kanun’la ilgili toplumda ciddi bir cezasızlık algısı var. Biz Meclis Başkanlığına benim de 1‘inci imzacı olduğum 6136 sayılı Kanun’un cezalarının artırılmasıyla ilgili bir kanun teklifini Meclis Başkanlığımıza sunduk, yarın inşallah İçişleri Komisyonunda görüşülecek. Burada ne görüşülecek? Burada ruhsatsız silahlarla ilgili verilen cezalar artırılacak. Ne olacak? Silah parçaları, tek başına bir emtia olarak değerlendirilen sürgü, kabza, tetik tertibatı, çekici, tırnak gibi şeylerin hepsi 6136 sayılı Kanun kapsamına alınacak. Dolayısıyla cezalar artacak ve kurusıkının dönüştürülüp suçlarda kullanılmasıyla alakalı ciddi yaptırımlar gelecek. Önümüzdeki günlerde Genel Kurula geldiğinde hep birlikte bunun oylamasını yapacağız.
Ülkemiz, tabii, özellikle ruhsatsız silahla çok ciddi mücadele eden, ruhsatlı silahlarla ilgili de en sıkı denetimin olduğu ülkelerin başında gelir. Ben sahadan geliyorum, otuz beş yıl bu işle uğraştım. Şimdi bütün ülkelerde silah var, nüfusa göre oranlarını kısaca vermek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Bütün ülkelerde silah var, bütün ülke halklarında silah var, mesela İtalya’da silahlanma oranı yüzde 11,5 yani nüfusun yüzde 11,5’unda ruhsatlı silah var. Yunanistan’ta bu oran yüzde 9,42; Çek Cumhuriyeti’nde yüzde 8,3; Almanya’da yüzde 6,6; İspanya’da yüzde 6,3; Fransa'da yüzde 4,8; Türkiye'de ise bu oran yüzde 1,2'dir. Ne demek bu? Bütün dünyada, bütün Avrupa ülkelerinde de insanlar silahlanıyor.
ORHAN SÜMER (Adana) – Ölümler nereden oluyor, havadan mı oluyor ölümlerin hepsi? Adana'da bir haftadır insanlar takır takır öldürülüyor, tam bir haftadır.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Çıkarmayalım o zaman bu kanunu, getirmeyin kanunu.
VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) - Bu kanun geldiğinde bu kanun çıkacak, bu kanun çıktığında hem Emniyet teşkilatının hem Jandarma teşkilatının ciddi mücadelesi desteklenecektir ve ümit ediyorum ki hep birlikte -sadece emniyet tedbiriyle kanun olmaz- toplumu oluşturan bütün katmanlar da bir araya gelerek, herkes evladına sahip olarak, eğitimi de devreye sokarak bu işin önüne geçebiliriz diye düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN SÜMER (Adana) – Veysal Başkanım, Adana’da bir hafta içinde tam 30 tane iş yeri kurşunlandı, 30 tane.
VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Beyefendi, müsaade ederseniz ben size anlatayım ne olduğunu.
ORHAN SÜMER (Adana) – Bakın, Adana'da bir haftada 30 tane iş yeri kurşunlandı, 30 tane; tek tek, isim isim verebilirim.
VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Güzel kardeşim, gelirsen ben sana anlatırım, ciddi mücadele ediliyor.
ORHAN SÜMER (Adana) – Ya, yirmi üç senedir siz yönetiyorsunuz, ben mi yönetiyorum?
VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) – Bu işle mücadele edenlerin hakkını yemeyin; Emniyet teşkilatının, Jandarma teşkilatının hakkını yemeyin.
ORHAN SÜMER (Adana) – İnsanlar sokağa çıkamıyor, sen Türkiye’nin kaçıncı sırada olduğunu söylüyorsun.
BAŞKAN - Saadet Partisi grup önerisinin oylamasından önce Başkanlığımıza yoklama yapılmasına yönelik bir önerge gelmiştir.
Şimdi önergeyi okutup imza sahiplerini tespit edeceğim.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
6/11/2024 tarihli birleşimde Saadet Partisinin grup önerisinin oylanmasından önce toplantı yeter sayısı aranmasını ekteki milletvekilleri olarak talep ederiz.
BAŞKAN – Bülent Kaya? Burada.
Mehmet Karaman? Burada.
Necmettin Çalışkan? Burada.
Hasan Ekici? Burada.
Kani Torun? Burada.
Mehmet Atmaca? Burada.
Selçuk Özdağ? Burada.
Haydar Altıntaş? Burada.
Burak Akburak? Burada.
Buğra Kavuncu? Yok.
Hüsmen Kırkpınar? Yok.
Yüksel Selçuk Türkoğlu? Yok.
Turan Yaldır? Yok.
Süleyman Bülbül? Burada.
Aliye Coşar? Burada.
İsmet Güneşhan? Burada.
Gülcan Kış? Burada.
Tahsin Becan? Burada.
Orhan Sümer? Burada.
Talat Dinçer? Burada.
Mustafa Sarıgül? Burada.
Mühip Kanko? Burada.
Hasan Öztürk? Burada.
Sururi Çorabatır? Burada.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Saadet Partisi grup önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, ruhsatsız silahların yaygınlaşmasının önlenmesi, silah edinme süreçlerinin daha sıkı denetlenmesi ve bireysel silahlanmanın toplumsal sonuçlarının araştırılması amacıyla 22/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Saadet Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- İYİ Parti Grubunun, Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşcı ve 19 milletvekili tarafından, kalıcı yaz saati uygulamasının vatandaşlar üzerindeki etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi için bir Meclis araştırması açılması amacıyla 14/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
6/11/2024
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/11/2024 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Turhan Çömez
Balıkesir
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşcı ve 19 milletvekili tarafından, kalıcı yaz saati uygulamasının vatandaşlar üzerindeki etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi için bir Meclis araştırması açılması amacıyla 14/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 6/11/2024 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşcı.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilemiyorum, bir türlü profesyonel siyasetçi olamadığımız için böyle oluyor herhâlde, milletin vekili sıfatıyla geldiğimiz bu çatı altında milletin yaşamsal sorunlarına karşı sergilenen direnci anlamakta gerçekten çok zorlanıyoruz biz. Dünkü grup önerimizde çözümüne çalışalım dediğimiz Tip 1 diyabet hastası çocukların sensör ihtiyacı mesela neden reddedildi? Bugün hâlâ anlamakta güçlük çekiyoruz. Keza, şimdiki önergemizin konusu kalıcı yaz saati uygulaması. 26 Ekimi 27 Ekime bağlayan gece dünya genelinde kış saati uygulamasına geçildi, Türkiye'de ise iş dünyasına, tıp dünyasına ve akademisyenlere, kadınlara, çocuklara, çalışanlara, herkese rağmen dayatmada ısrar edildi.
(Uğultular)
SELCAN TAŞCI (Devamla) – Başkanım…
BURAK AKBURAK (İstanbul) – Bekle bence, bekle, otursunlar bekle; bekle, oturmadan başlama.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şu anda sohbet eden arkadaşlarımızı kulise davet ediyorum; sayın milletvekilimizi duyamıyoruz.
SELCAN TAŞCI (Devamla) – Ben duyamıyorum kendimi.
BAŞKAN – Sürenizi başa alıyorum.
Buyurun.
SELCAN TAŞCI (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce de söylediğim gibi, herhâlde profesyonel siyasetçi olmadığımız için, biz burada milletin yaşamsal sorunlarına karşı sergilenen direnci anlamakta gerçekten güçlük çekiyoruz. Dün, mesela, partimizin grup önerisinde Tip 1 diyabet hastası çocukların sensör ihtiyacıyla ilgili çözüme çalışalım dedik; neden reddedildi, hâlâ anlayabilmiş değiliz, hayretler içerisinde izledik tartışmayı. Keza, bugünkü önerge konumuz da aslında öyle, kalıcı yaz saati uygulaması. 26 Ekimi 27 Ekime bağlayan gece dünya genelinde kış saati uygulamasına geçildi. Türkiye'de ise iş dünyasına, tıp dünyasına, akademisyenlere, kadınlara, çocuklara, çalışanlara yani aslında toplumun bütün kesimlerine rağmen dayatmada ısrar ediliyor. Karanlıkta uyanıp uyuduğumuz, karanlıkta çalıştığımız, aslında karanlıkta yaşadığımız bir düzende tasarruf edecekmişiz; gerekçe bu. Bu eşsiz tasarruf rejimine rağmen, her gün daha da derinleşen sefaleti görünce Allah aşkına bir salın bizi demek istiyoruz çünkü böyle fantastik tasarruf girişimlerine heves edilmeyen zamanlarda biz gerçekten çok daha iyiydik. Bizi bir salın, biz güneşin müsrifi olmak istiyoruz, bu hakkımızı kullanmak, hesapsız kitapsız aydınlanmak istiyoruz. Bu Zihni Sinir projeye kaynak gösterilen bir İTÜ raporu var, adı var ama önergelerimizde gelen cevaplarda verileri var ama kendi yok, sebebi “bilimsel gizlilik”miş; sanırsınız Galileo, engizisyondan koruyoruz biz bu mucitleri. Oysa diğer taraftan Elektrik Mühendisleri Odası “Yok böyle bir tasarruf.” diyor, kalıcı yaz saati uygulamasının enerji verimliliğini sağlamadığını ifade ediyor. Petrol Mühendisleri Odası “Yok böyle bir tasarruf.” diyor. İTÜ’de dâhil olmak üzere bu iddia olunan raporun müellifleri dışındaki bütün bilim insanları “Yok böyle bir tasarruf, olamaz.” diyor. İş dünyası istemiyor, finans dünyası istemiyor çünkü bu dayatma Orta Avrupa’yla farkı iki, İngiltere’yle üç saate çıkarıyor ve birçok işlemde senkronizasyon sorununa yol açıyor çünkü bu dayatma bizi Suudi Arabistan'la aynı saat dilimine sıkıştırıyor ama bizim Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Fas gibi ülkelerle ihracatımızın toplamı tek başına Almanya kadar etmiyor. Psikologlar uyarıyor “Biyolojik saatimize uygun değil.” diyorlar. Motivasyonu yok ediyor, konsantrasyon sorununa, dikkat eksikliğine yol açıyor, depresyonu, intiharları tetikliyor, kısaca ruh sağlığını bozuyor, âdeta bir mutsuzluk salgını virüsü görevi görüyor. Doktorlar uyarıyor, D vitamini alımını engelliyor, kanser riskini artırıyor. Çalışanlar isyan ediyor, karanlıkta yürümenin taciz, tecavüz, şiddeti meşrulaştırmakta bile kullanılabildiği bir kötülük işgali altındayız nicedir. Dolayısıyla kadınlar işe giderken korkuyor, işten gelirken korkuyor. Korkuta korkuta mı el çektirilmek isteniyorlar istihdamdan, biz de merak ediyoruz bu durumu aslında. Aileler kaygılı, çocuklar zaten feryat figan hâlde okula gidiyorlar. Devlet okullarında ağırlıklı ikili eğitim verilen bir ülkeyiz biz, taşımalı eğitim veren bir ülkeyiz. Akademik başarıya, sağlığa olumsuz etkileri bir yana aynı zamanda çok ciddi güvenlik riski oluşturuyor bu durum; hem sokakta hem de öğrenci servisleri, motorlu araç kazalarında. Hukukçular tepkili, bir Danıştay kararı var aslında bunla ilgili, biliyorsunuz. Bu kadar isyana, itiraza rağmen neden bu ısrar? Bir aydınlık korkusu mu var? Bu karanlık aşkını neyle açıklayabiliriz? Biz gerçekten merak ediyoruz. Aslında kendimizden siyaseten bir güneş fobisi olduğunu biliyoruz ama tıbbi olarak da gerçekten böyle bir fobi mi var, bir helyofobi mi var bu kararı alanlar da merak ediyoruz ama varsa da onun çözümü de konuşmak aslında. Gelin, bir komisyon kuralım, araştıralım; son sekiz yılda yani bu uygulama başladığından beri servis kazalarında belirgin bir artış olmuş mu, kanser vakalarında olmuş mu, D vitamini eksikliğine bağlı hastalıklar da olmuş mu, suç oranlarında olmuş mu -Bakanlığın açıklamalarındaki verileri biliyorum, onlar değil ama- hedeflenen tasarruf, kâr neyse eğer hedeflenene ulaşılmış mı, velev ki ulaşılmış, bu, toplum sağlığına verilen zararı karşılıyor mu bunları bir konuşalım. Diyor ki Ahmet Hamdi Tanpınar: “Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır.” Bu iş ruhen de bedenen de insana uyumuyor, insanın ayarını bozuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELCAN TAŞCI (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun.
SELCAN TAŞCI (Devamla) – Dolayısıyla, biz uzun vadede çözümün aslında saatleri ayarlama enstitüsünü değiştirmekten geçtiğini biliyoruz ama o kadar vaktimiz yok çünkü bu arada, kısa vadede millet de bizden hem ruh hem de beden sağlıklarını korunmasını sağlayacak bir çözüm bekliyor. Dolayısıyla, biz araştırmaya desteğinizi bekliyoruz.
Teşekkürler. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Saadet Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan.
Buyurun Sayın Çalışkan. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kaç kez oldu, yaz saati-kış saati uygulaması sürekli gündemi meşgul ediyor. İktidar, bütün sorunların böyle konuşulmasını, gündemi meşgul etmesini, bazı şeyleri örtbas etmesini ama böylece sonuca ulaşmadan da devamını istiyor. Malum olduğu üzere kamuoyunda pek çok platformda yaz ve kış saati uygulaması tartışılıyor; faydalı yönleri var, zararlı yönleri var. Burada esasen sorunun özü şu: Artık sokaklar güvensiz. Eskiden biz ilkokula tek başına gider, gelirdik; şimdi, kimse kapının önündeki servise güvenip çocuğunu gönderemiyor, her an, her şey başına gelebilir diye. Bu açıdan, ikinci olarak da çalışma saatleri artık çok uzun. Sanayide on iki saat, on dört saat çalışıyor insanlar. Sabahtan gece yarılarına, ta geç saatlere kadar çalışıyor insanlar. Şehirlerde trafik yoğun, keşmekeş. Artık yaşanabilecek bir durum her geçen gün biraz daha azalıyor. Böyle bir durumda insanlar kriz içerisinde, kredi kartı borcu var, işsiz, her gün işten atılma korkusu yaşıyor. Bütün bu problemlerle hayattan bezmiş olan insanın da doğal olarak işe gidiş saati de geliş saati de önemli. Burada, belki “enerji tasarrufu” gibi cümleler sarf ediliyor, bu mümkün olabilir ama mesele şu: Madem defalarca bu konu kamuoyunun gündemine geldi, insanlar bunu tartışıyor, gelin inattan vazgeçin, bir defa da “Acaba bu iddialar doğru mu?” diye araştıralım. Bir komisyon kurulsun, incelesin, faydalarını zararlarını ortaya koysun, eğer faydalı değilse vazgeçilsin, faydalıysa devam etsin ama mesele herhangi bir konu vuzuha kavuşsun, neticelensin, aydınlansın, bitsin. Ama biliyoruz ki sadece gündem değiştirmek için işler geliyor. Bakın, bu hafta bazı belediyelere kayyım atandı, herkes farklı yaklaşıyor, ben de size şunu ifade edeyim: Bu kayyımların atanmasının zamanlaması çok manidar çünkü Türkiye'den İsrail'e patlayıcı taşıyan geminin limana yanaştığı görüldü, anlaşıldı, bütün halk infial içerisindeydi, bunu bir örtbas etmeniz gerekiyordu ama kuvvetli bir tahrikle gündemi meşgul etmek için muhtemelen zamanlama, kayyım atamasının zamanlaması İsrail'le bu suç ortaklığını örtbas etmek üzere öyle bir zamanda geldi. Bu açıdan da meselelere ülkede milletimizin menfaati düşünülerek yaklaşılmalı, “Partimizi bu tehlikelerden bertaraf edelim, partimiz zarar görmesin de milletin ne hâli varsa görsün.” anlayışından artık vazgeçelim. Burada aylardan beri, yasama döneminin başından -geçen dönemde de dâhil- yüzlerce konu aziz milletimizin menfaatine huzurunuza getirildi, hepsini reddettiniz. Çünkü robotik bir sistem, iktidar ne söylerse “Evet.” denilecek, muhalefet ne söylerse “Yok.” denilecek, böyle bir anlayış içerisinde. Evet, bu önerge doğrudur, yanlıştır, gündeme getirilmelidir, araştırılmalıdır; ortadan kaldırılmalı, artık milletimizi bir daha meşgul etmekten vazgeçilmelidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Şeref Arpacı.
Buyurun Sayın Arpacı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞEREF ARPACI (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımız; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Çok önemli bir önerge üzerine söz aldım. Kalıcı yaz saati uygulamasıyla halkımıza dayatılan bu karanlık sabahları her gün hepimiz yaşıyoruz ve hepimiz şikâyetçiyiz. 2016'dan bu yana sabahın zifiri karanlığında uyanmak zorunda kalan çocuklarımız, işlerine gitmek için mücadele eden vatandaşlarımız, hatta ihracat yapan firmalarımız bu uygulamanın bedelini ödüyor. Hep yaptığınız gibi, zaten, bedeli her zaman halka ödetiyorsunuz.
O yıllarda Bakan Berat Albayrak’ın ısrarıyla başlayan bu sistem 2018'de Cumhurbaşkanlığı kararıyla kalıcı hâle getirildi. Şimdi Avrupa'nın büyük kısmıyla kışın iki saat zaman farkına sahibiz. Şimdiki Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar da kalıcı yaz saati uygulamasında ısrar ediyor ve 2016'dan 2024'e kadar 10 milyar kilovatsaat enerji tasarrufu sağlandığını iddia ediyor ancak bu rakamın doğruluğu teyide muhtaç çünkü bilim sizin söylediğiniz gibi söylemiyor. Elektrik Mühendisleri Odası ve bilim insanları Bakanlık tarafından kamuoyuyla paylaşılmayan, belirsiz dayanaklarla desteklenen bu iddiaların bilimsel temele oturmadığını defalarca dile getirdiler. Bakınız, Elektrik Mühendisleri Odasının çalışmasına göre kalıcı yaz saati uygulaması başladığında yani Kasım 2016'da elektrik tüketimi bir önceki yıla göre yüzde 6,5 oranında arttı ve bu, o döneme kadar kaydedilen en yüksek seviyeye ulaştı. Bu artışa rağmen Bakanlık iddia edilen tasarrufu nasıl açıklayabiliyor? En önemlisi de karanlık ve güvensiz sabahlarda evlatlarımızın, kadınların çektiği sıkıntı kâğıt üzerinde tasarruf rakamlarıyla açıklanamaz. Sayın Bakan sabahın karanlığında “Anne, sabah olmadı ki biraz daha uyuyabilir miyim?” diyen çocuklarımızın sesini duyuyor mu? Bu uygulama sadece enerjiyi verimsiz değil, aynı zamanda halkımızın ruh sağlığı ve yaşam kalitesi üzerinde de ciddi baskı yapıyor. Avrupa'nın büyük kısmında yaz-kış saati varken biz neden bunu uygulamıyoruz?
Değerli milletvekilleri, kalıcı yaz saati uygulaması halk sağlığımızı da derinden etkiliyor. Sabahın karanlığında evden çıkan çocuklarımız ve emekçilerimiz gün boyu kapalı alanlarda çalışıyor ya da eğitim görüyor, akşam işten veya okuldan çıktıklarında ise yine karanlıkla karşılaşıyorlar, yeterli miktarda gün ışığından faydalanamıyorlar, D vitamini eksikliği gibi ciddi sağlık sorunlarıyla yüzleşiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞEREF ARPACI (Devamla) - Tamamlıyorum
BAŞKAN – Buyurun.
ŞEREF ARPACI (Devamla) – Yetersiz gün ışığı alımı sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruh sağlığı üzerinde de ağır etkiler yaratıyor. Milletimiz karanlığa hapsedilerek sağlığı tehlikeye atılıyor. Bu uygulama halkımıza yalnızca enerji değil, aynı zamanda sağlık açısından da büyük yük getirmektedir. Halkımızın karanlığa mahkûm edilmesine son verilmeli, bu inattan artık dönülmelidir diyor, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak önergeye olumlu oy vereceğimizi beyan ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Fatih Dönmez.
Buyurun Sayın Dönmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FATİH DÖNMEZ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde yaz saati uygulamasına Günün Yirmi Dört Saate Taksimine Dair Kanun’a göre bütün yurtta uygulanan mevcut ileri saat uygulamasının her yıl ve yıl boyu sürdürülmesi yönünde 2016 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla geçilmişti. Ülkemizde saatlerin değiştirilmeden sürekli yaz saati diliminde kalınmasıyla gün ışığından azami derecede faydalanmak hedeflenmiştir. Dünyada saat değişikliklerini uygulayan ülkeler olduğu gibi, uygulamayan ve yıllar içerisinde bu ikili saat uygulamasından vazgeçen birçok ülke de bulunmaktadır. Yaz-kış saati uygulamasından vazgeçip sabit saat uygulamasına geçen ülkeler arasında Japonya, Güney Kore, Hindistan, Pakistan, Libya, Çin, Cezayir, Peru, Arjantin, Orta Asya ülkeleri, Avustralya, Orta ve Güney Amerika Kıtası’nda yer alan bazı ülkeler bulunmaktadır. Saat değişikliğini hiç uygulamayan ülkeler de var bu arada; Venezuela, Tayland, Arap Yarımadası, Orta Afrika Kıtası’nın bir bölümü, Güney Amerika'nın bazı ülkeleri ve bazı Uzak Doğu ülkeleri de sabit saat uygulamasına devam etmektedir. Bunun yanı sıra, ikili yani yaz ve kış saati uygulaması yapan ülkeler de var; Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, İngiltere, Meksika, Şili, Mısır gibi ülkelerde yaz-kış saati uygulamasına devam edilmektedir. Avrupa Komisyonu 2018 yılında parlamentoda 2018/332 sayılı direktif değişikliği teklifiyle sabit saat uygulamasına geçilmesini önermiş fakat pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi gelişmelerden dolayı henüz uygulamaya alınamamıştır. Komisyonun 2018 yılında -burada dikkatinizi çekmek istiyorum- Avrupa genelinde tam 4,6 milyon kişiyle yaptığı anket çalışmalarında katılımcıların yüzde 84’ü sabit saat uygulamasına geçilmesinin taraftarı olduklarını belirtmişlerdir.
Uygulamalarda ülkelerin mümkün olduğunca en doğusundan geçen meridyen saatini tercih ettikleri görülmektedir. Bu itibarla, ülkemize en uygun saat diliminin belirlenmesinde ülkemizin coğrafi konumu, kentleşme oranı ve gün ışığından daha fazla yararlanılması hedeflenmiştir. Bu kapsamda Enerji Bakanlığımız ve İTÜ arasında imzalanan bir protokolle ülkemizde uygulanan yaz ve kış saati uygulamalarının etkilerinin bilimsel olarak incelenmesi yapılmış ve rapora bağlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATİH DÖNMEZ (Devamla) – Bilimsel araştırma sonuçları ülkemizin jeopolitik konumu, ülkemizin batısındaki sanayileşme, kentleşme, enerji yoğunluğu ile doğusu ve batısı arasındaki doğal saat farkı da -ki bir saat on altı dakika- dikkate alındığında uygulanmakta olan saat diliminin sürekli Greenwich Mean Time +3’te kalmasının elde edilecek enerji verimliliği kazanımları ile psikolojik, sosyolojik etkilerinin yaratacağı olumsuzlukların da azaltılmasına neden olacağını göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, iklim değişikliği gibi önem taşıyan süreçler de dikkate alındığında kış ve yaz saati uygulamasından dolayı ilave elektrik tüketim değerlerinin karbon üretim karşılıkları düşünüldüğünde aslında ekonomik zararın daha yüksek olacağı aşikârdır. Ekim 2016'dan günümüze 11 milyar kilovatsaat bir enerji tasarrufu sağlanmıştır, tasarrufun parasal karşılığı 19,7 milyar liradır. Ayrıca, geçtiğimiz haftalarda Millî Eğitim Bakanlığımızca illere gönderilen genelgelerle, il bazlı ders saati başlangıç saatlerini belirlemeye valiliklerin yetkili olduğu hatırlatılarak okullardaki ders saatleri planlanırken gün doğumu ve batımı saatleri ile toplumsal şartların göz önünde bulundurulması gerekliliği vurgulanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATİH DÖNMEZ (Devamla) – Böylelikle, illerimizde eğitim ve mesai saatlerinde düzenlemeler getirerek sadece parasal anlamda tasarruf değil, gün ışığından faydalanma konusunda sosyoekonomik açıdan da yaşam kalitemizi artırmayı planlamaktayız.
Dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol ve arkadaşları tarafından, deprem riski taşıyan bölgelerde araştırma yapılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 17/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2024 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
6/11/2024
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/11/2024 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ali Mahir Başarır
Mersin
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol ve arkadaşları tarafından deprem riski taşıyan bölgelerde araştırma yapılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 17/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (835 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 6/11/2024 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Elâzığ Milletvekili Sayın Gürsel Erol.
Buyurun Sayın Erol. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜRSEL EROL (Elazığ) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Araştırma önergemizin içeriğine girmeden önce, kendi ilimin bir milletvekilinin başarısından buradan bahsetmek isterim. Erol Keleş Hocam burada mı, AK PARTİ Milletvekilimiz? Genel Kurulda yok herhâlde. Bizim muhteşem bir milletvekilimiz var, Erol Keleş, AK PARTİ 1’inci sıra Milletvekili. İlimizin Milletvekili de o, ilimizin Valisi de o, ilimizin Belediye Başkanı da o, ilimizin Kolordu Komutanı da o, ilimizin Karayolları Bölge Müdürü de o, Devlet Su İşleri Bölge Müdürü de o, Kanalizasyon Müdürü de o, ilimizin Müftüsü de o; kendisine teşekkür ederim, Allah razı olsun yani Elâzığ'da böyle bir milletvekili olmasaydı ne emekliler maaş alabilirdi ne de kamu görevlileri, memurlar maaş alabilirdi. (CHP sıralarından alkışlar) Yani, memurların maaşı bile bu milletvekilimizin sayesinde geliyor; bu kadar başarılı bir milletvekilimiz var. Ayrıca, AK PARTİ'nin diğer milletvekillerinden burada olan kimse var mı bilmiyorum ama Semih Bey Cumhurbaşkanıyla Kırgızistan’daymış. Biz de milletvekili diye ortalıkta geziyoruz orada. Yani bütün Parlamentoya önerim; gelin, Elâzığ’ı gezin görün de “Erol Keleş” denilen bir milletvekilinin toplum üzerinde yarattığı etkiyi, oradaki saygınlığını, kamu hizmetlerini nasıl doğru kullandığını, toplum karşısındaki itibarının ne olduğunu görün. Önce bunu bir ifade edeyim, sonra depremle ilgili araştırma önergesinin içeriğiyle ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşayım.
Sayın milletvekilleri, biz 2020 yılında Elâzığ'da bir deprem yaşadık. Belki de bu deprem, Elâzığ için 2023 depreminde yaşanacak olumsuzlukları engellemek adına bir şans oldu. Bizde topu topu 3 tane bina yıkıldı 2020 depreminde. Bu depremden sonra TOKİ inanılmaz şekilde bölgeye konutlar yaptı, yatırımlar getirdi ve o konutların hızlı bir şekilde yapılmış olması 2023’teki Maraş merkezli depremde Elâzığ’da can ve mal kaybını engelledi ama şöyle bir durum var şu anda: 2023 depreminde, Maraş merkezli depremde Malatya’ya can suyu olan Elâzığ’ımız. Elâzığ depreme hazır bir kent hâline dönüştü. 2023 depreminde yıkıntı olmadığı için, binalar çökmediği için, yıkılmadığı için ve can kaybı olmadığı için gerçekten -Malatya Milletvekilimiz Veli Ağbaba da burada- Elâzığ, halkıyla, kamu kuruluşlarıyla, bürokrasisiyle Malatya için -Sayın Milletvekilim, siz de iyi bilirsiniz- can suyu oldu. Bunu niye anlatıyorum? Şimdi, bilim adamları sürekli televizyon programlarında açıklıyorlar ve yorumluyorlar, diyorlar ki: “Bölgede fay hatlarında hareketlilik var, yeni fay hatları var. Özellikle Tunceli-Bingöl fay hattı hareketli olabilir ve bu deprem 7 büyüklüğünde olabilir. Bölge bu depremlerden kaynaklı risk altında.” Burada, Elâzığ eğer depreme tam anlamıyla hazır hâle getirilirse ki büyük bir oranda getirilmiş durumda… Çünkü bizim avantajlarımız var; mesela, Karayolları Bölge Müdürlüğünün, Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğünün, kamu kuruluşlarının bölge müdürlüklerinin Elâzığ’da olması nedeniyle kamu yatırımlarının Elâzığ’a gelmesinde dönem dönem ayrıcalık tanınmış. Bizim, mesela, yollarımız, çevre bağlantı yollarımız, illerle bağlantılı olan yollarımız duble yol ve ulaşım sorunu yok. Kara yolu ağımız son derece sağlıklı ve duble yol. Demir yolu ağımızda bir sorun yok; Devlet Demiryollarının ağı var, ulaşılabilir, kolay. Artı, havaalanımızın 2 pisti var; havaalanına ulaşımın sıkıntısı ve sorunu yok. Artı, Keban Barajı’ndan dolayı Elâzığ yarımada; yani, deniz yolunu da kullanarak aslında olası bir depreme karadan, havadan, sudan ve denizden, her yerden müdahale etme şansın var. Biz, bu tedbiri alır; Elâzığ’ı depreme dirençli bir hâle getirir; oranın bürokratik yapılanmasını, depreme yönelik altyapıyı doğru oluşturursak komşu illerimizde olacak olası bir depremde Elâzığ pilot il olur. Yani hem lojistik sevkiyatıyla ilgili hem depreme müdahale edecek teknik ekiplerin sevkiyatıyla ilgili Elâzığ bu bölgede önem taşıyan bir il hâline geldi. Bizim önerimiz şu: Elâzığ'ı depreme dayanıklı kent hâline getirecek eksiklikler giderildikten sonra lojistik merkezi hâline getirilmesi yani Kızılay orada çadır üretimi yapılacaksa Elâzığ'da yapsın, konteyner üretimi yapılacaksa Elâzığ'da yapsın.
AFAD bölge müdürlüğü kurulmalı. AFAD bölge müdürlüğü personel sayısı yeterli hâle getirilmeli, olası bir deprem sürecinde anlık müdahale edebilmeli. Bu, hem şehrin ekonomisini canlandıracak hem şehre yeni değer katacak hem de sınır illerimizde olacak olası depremlerde anında müdahale etme şansımız olacak. Bu anlamda ben, bütün Meclisin… Bunu Çevre Bakanlığının bütçesinde de gündeme getireceğim ama bu konuyu Sayın Başkanım, sizin ve Parlamentomuzun bilgisine de sunmak isterim. Elâzığ gerçekten, her anlamda depreme hazır bir kent hâlinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
GÜRSEL EROL (Devamla) – Eksikliklerimizi giderirsek, biz o bölgede yaşanacak bir depreme yönelik anlık müdahale edebilecek her türlü fiziki koşulları sağlayabilirsek o bölgede yaşayan insanlarımız için de bir şans olur.
Ayrıca, eğer o bölgelere anlık müdahale edemezsek Elâzığ, Tunceli’den ve Bingöl'den düzensiz göç alacak. 2023 depreminde yaşadık, Malatya depreminden sonra Elâzığ'a günübirlik gelen giden ve geçici mesken tutanların sayısı 80 bin yani ilin nüfusu ve altyapısı da onu kaldırmıyor. Onun için, yerinde çözüm, yerinde sorunların giderilmesine yönelik Elâzığ’la ilgili talebimiz; Elâzığ lojistik merkezi olsun, Elâzığ’da AFAD bölge müdürlüğü kurulsun.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Saadet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin.
Buyurun Sayın Şahin. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin depreme hazırlıkla ilgili vermiş olduğu bir grup önerisi var, bununla ilgili grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Deprem konusunu İstanbul Milletvekili olarak ben çok önemsiyorum, bu Mecliste dile getirdiğim ilk konu İstanbul depremine hazırlık konusuydu. Tabii ki deprem konusu Türkiye’nin en önemli gerçeklerinden biri. Tabii, deprem konusunda geçtiğimiz yıllarda çok büyük bir yaramız var. Kahramanmaraş, Hatay depremleriyle Türkiye'de büyük bir yara yaşadık. Tabii, bu konuyu konuşurken siyasetüstü olarak konuyu ele almak önemli, bıçağın iki ucunun da keskin olduğunu hatırlatmak önemli, hem nalına hem de mıhına dokunmak önemli. Neyi kastediyorum? Burada hem merkezî yönetimin hem de yerel yönetimin önemli sorumlulukları var, konuya bu açıdan bakmakta fayda görüyorum.
(Uğultular)
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri, hatip konuşmasını yapamıyor.
Buyurun.
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) – Evet, geçtiğimiz dönemde Kahramanmaraş depremini yaşadık. Deprem bölgesinin sorunlarını burada konuşuyoruz, ben de deprem bölgesinin bir evladı olarak ara ara deprem bölgesine ziyaretler yapıyorum. Önemli eksiklikler var, konutla ilgili, konut sorunuyla ilgili önemli eksiklikler var. Elbette ki yapılan şeyler değerlidir, bunlardan dolayı iktidarı tebrik ediyoruz ama önemli eksiklikleri de burada gündeme getirmeye çalışıyoruz.
Bakın, değerli milletvekilleri, burada önemli olan husus şudur: “Kader” diye niteleyen arkadaşlarımız oldu bu konuyu, bu konu kader değildir. TOKİ binaları yıkılmayınca bununla övünüyoruz, işte kader budur. Biz üzerimize düşen önlemleri almak zorundayız, ondan sonrasını kadere bırakmak zorundayız; bizim olaya bakış açımız bu.
Bir de şöyle bir konu var; bakın, ben bunu bu kürsüden ifade ettim, bir kere daha ifade edeyim yani konunun özüne dokunma açısından: Sayın Cumhurbaşkanımız yirmi yılda 20 kere Kahramanmaraş'a gitmiştir, Hatay’a gitmiştir. Bakın, yirmi yılda 20 kere Maraş'a gittiğinde Maraşlı kardeşlerimizin, dostlarımızın gönlünü hoş edecek sözler söyleyeceğine, “edeler” “Sütçü İmam’ın torunları” gibi böyle, gönüle hoş gelecek sözler söyleyeceğine Kahramanmaraş'ın Belediye Başkanını sahneye çıkarıp vatandaşın önünde bir kere hesap sorsaydı, “Söyle bakalım, Maraş depremine hazırlıkla ilgili ne yaptın?” diye bir kere hesap sorsaydı emin olun, Maraş'ın kaderi de bütün illerimizin kaderi de farklı olurdu. Bu konunun dert edilmemesini, bu konuda hazırlık yapılmamasını eleştirmek istiyorum.
Bunun yanında, gelelim İstanbul'a…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) - İstanbul Milletvekili olarak İstanbul depremine hazırlıkla ilgili çok sık gündem yapmaya çalıştım burada. Bakın, İstanbul depreme hazır değildir. Bu anlamda merkezî yönetimin de eksiklikleri vardır ama yerel yönetimin, İstanbul'u yöneten Belediye Başkanının da eksikliği vardır.
Ekrem İmamoğlu 2019'da seçilirken 100 bin konut vadetmişti; geldiğimiz noktada, altı yıl geçti, arkadaşlar, bırakın 100 bin konutu, İstanbul'da 10 bin konut bile yapılmadı. Bakın, bununla biz İstanbul’u depreme hazırlayamayız. Bakın, İstanbul'da siyasetüstü bir konu olarak bu konuyu ele almak zorundayız; merkezî yönetim, yerel yönetimler birlikte bu sorunu koordine etmek zorundayız, İstanbul'u depreme hazır hâle getirmek zorundayız. Biz şuna inanıyoruz: “İstanbul Türkiye'nin lokomotifidir, İstanbul yıkılırsa Türkiye yıkılır.” Bu gerçeği de aklımızdan çıkarmayalım diyorum.
İstanbul'u yönetenlere de Türkiye'yi yönetenlere de İstanbul depremi konusunda da Türkiye'nin birçok yerindeki deprem konusunda da sorumluluklarını bir kere daha hatırlatıyor, bu komisyona da destek vereceğimizi ifade ediyor, sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Burak Akburak.
Buyurun Sayın Akburak. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BURAK AKBURAK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimiz biliyoruz, 6 Şubatta çok büyük bir afetle karşı karşıya kaldık. Ben o dönem, partimin Afet Koordinasyon Merkezi Başkanıydım. AFAD'la beraber, birlikte çok güzel çalışma yaparak bölgeye 720 yardım tırı gönderdik. Sayın Turhan Çömez’in önderliğinde İskenderun’da bir hastane açtık, sahra hastanesi açtık; ufak operasyonlar bile yapıldı o hastanede. Elimizden geldiğince yaraları sarmaya çalıştık fakat tabii ki bu yeterli olmadı. Şu anda hâlâ bölgede binlerce insanımız konteynerlerde yaşıyor ve kalıcı konutu haiz değiller. Allah muhafaza, bu depremin biraz daha şiddetlisi İstanbul'da yaşanırsa sadece İstanbul'u veya Marmara Bölgesi’ni değil, Türkiye'yi çok derinden etkileyecek bir durum söz konusu olabilir fakat biz bu 6 Şubat depreminden ders aldık mı? Maalesef almadık; sadece, başımıza yeni yeni 5 şiddetli depremler geldiği zaman, sosyal medyamız üzerinden o bölgedeki insanların acısını paylaşarak durumu idare ettik.
Şu anda İstanbul'da büyük bir sıkıntı var. Maalesef, konut stokunun 2/3’ü 2000 öncesine ait; toplam 6,8 milyon konutun 1/3’ü de sorunlu konutlar. Dolayısıyla, acil bir şekilde bunların kentsel dönüşüme girmesi gerekiyor fakat maalesef İstanbul'da kentsel dönüşüme giren konutların çoğu Bağdat Caddesi gibi, Beşiktaş gibi İstanbul'un en lüks semtleri. Bu konuyla ilgili ne yerel yönetimler ne de merkezî yönetim ortak bir çözümde bir araya gelemediler. Vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğu mevcut imar yapısı sebebiyle evlerinin yıkılması durumunda mevcut metrekareye kavuşamayacakları için evlerinin yıkılmasını istemiyorlar ve buna direniyorlar. Eğer bu şekilde devam ederse de maalesef İstanbul'daki bu sorunu çözme şansımız yok. Buradan Büyükşehir Belediye Başkanımıza sesleniyorum, Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanımıza sesleniyorum: Lütfen, acil bir şekilde, ivedilikle bir araya gelin, bu sorunu ortadan kaldıralım, imar sorununu ortadan kaldıralım; birlikte, el ele vererek İstanbul'un bu önemli sorununu çözelim.
İstanbul'da herhangi bir deprem olursa bu sadece ev kaybına yol açmayacak. İstanbul bir merkez sistem, ekonominin olduğu yer, lokomotifi; fabrikalar var, bankaların merkezleri var ve birçok kuruluş burada. Sadece finansal sıkıntı mı yaşarız? Hayır. İstanbul'da maalesef sığınmacılar var; yaklaşık 3 milyon, belki daha fazla sığınmacı İstanbul'da yaşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
BURAK AKBURAK (Devamla) – Bu, aynı zamanda bir millî güvenlik sorunudur. İstanbul'da olası bir depremde büyük bir toplumsal kargaşa olabilir.
Ben tüm paydaşlara buradaki vatandaşlarımıza destek vermek, İstanbul'un sorununu çözmek için bir araya gelmeleri için tekrar çağrıda bulunuyorum ve olası bir depremi önlemek için de gerekli çalışmaların yapılmasını istiyorum. Lafla değil, icraatla vatandaşın yanında olmamız gerektiğini hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Erdem.
Buyurun Sayın Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ERDEM (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi sevgi, saygı, muhabbetle selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi münasebetiyle AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Anadolu toprakları, hepimizce malum, çok sayıda deprem fay hatlarıyla dolu. Bu gerçeklerin ışığında tüm hazırlıkların yapılması, tedbirlerin alınması gerekmektedir. 1999 depreminden sonra çıkarılan depremle ilgili yönetmelikler doğrultusunda şu an yapılanmalar devam ediyor. Yapıların dayanıklılığı için belirlenen yeni standartlar zorunlu hâle getirilirken denetimler de sıklaştırılmış durumda. 1/5.000’lik, 1/1.000’lik planlar yapılırken jeolojik araştırmalar ve toprak analizleri yapılıyor. İnşaat ruhsatları verilirken mutlak zemin etüt raporları gerekmektedir. Afet eğitimleri ve farkındalık çalışmalarıyla halkın deprem konusunda bilinçlenmesi amacıyla eğitim çalışmaları yoğunlaştırıldı. AFAD ile ilgili kurumlar tarafından düzenlenen eğitimler vatandaşların afetlere hazırlıklı olması için önemli bir yer tutuyor. Deprem erken uyarı sistemleri, deprem anında halkın zamanında haberdar edilmesi amacıyla kuruldu. Özellikle sanayi tesisleri, büyük kentler ve riskli bölgelerde bu sistemler devreye alınarak depremin etkilerinin azaltılması da hedefleniyor. Arama kurtarma çalışmalarının artırılması için AFAD ve diğer arama kurtarma birimlerinin kapasiteleri güçlendirildi, modern ekipmanlar sağladı ve personel sayısı artırıldı. Bu sayede, deprem sonrasında hızlı ve etkili müdahale edebilme imkânları artırılmış oldu.
Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli, topraklarının büyük bir kısmı deprem riski altında olan Türkiye'nin, başta depremler olmak üzere sel, heyelan, yangın gibi iklim krizinden kaynaklanan diğer bütün afetlere karşı hazırlıklı olması ve afetlerle mücadele kapasitesinin her anlamda geliştirilmesi, afetlere dirençli şehirlerin ve toplumsal yapının oluşturulması amacıyla, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bünyesinde hayata geçirilmiştir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve belediyeler tarafından kentsel dönüşüm alanları hızla tespit edilerek çok sayıda il ve ilçede dönüşümler sağlanmaktadır. Deprem konutları ve depremden etkilenen bölgelerde kalıcı konut projeleri hızla tamamlanıyor. Bu projelerle, afet sonrasında güvenli yaşam alanları oluşturularak vatandaşların hızlı bir şekilde güvenli konutlara taşınmaları sağlanıyor.
Son olarak, burada yüce Meclisimize bir konuyu daha ifade etmek isterim. Burada, belediye başkanlığı yapan arkadaşlarımız da var milletvekili olarak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
İSMAİL ERDEM (Devamla) – Elbette Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı gereken tedbirleri ve önlemleri alacak, yasal düzenlemeler Meclisimizden geçecek ve geçmiştir. Ancak il ve ilçe belediyelerimiz dâhil, büyükşehirlerimizle beraber, eşgüdümle beraber hareket edilerek netice alınacağını ifade eder, yüce Gazi Meclisimizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2258) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 157) [(*)]
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan 1’inci maddenin ilk önergesinin oylama işleminde kalınmıştı.
Önergeyi hatırlatmak amacıyla tekrar okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent Kaya Şerafettin Kılıç Hasan Ekici
İstanbul Antalya Konya
Mustafa Bilici Sema Silkin Ün Necmettin Çalışkan
İzmir Denizli Hatay
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi, 1’inci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesiyle değiştirilmek istenen 2004 sayılı Kanun’un 111/b maddesinin altıncı fıkrasının son cümlesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Turhan Çömez Yavuz Aydın Burhanettin Kocamaz
Balıkesir Trabzon Mersin
Yüksel Selçuk Türkoğlu Mehmet Satuk Buğra Kavuncu
Bursa İstanbul
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NURETTİN ALAN (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz…
Sayın Çömez…
Grup Başkan Vekillerinin uzlaşısıyla bu önergeyi bir sonraki önergeden sonra işleme alacağım.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde yer alan “duyurulur” ibaresinin “ilan olunur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Bülbül İsmail Atakan Ünver Yaşar Tüzün
Aydın Karaman Bilecik
Cumhur Uzun Gizem Özcan İnan Akgün Alp
Muğla Muğla Kars
Turan Taşkın Özer
İstanbul
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NURETTİN ALAN (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün.
Buyurun Sayın Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; sıra sayısı 157 olan bu Kanun Teklifi’yle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önergenin lehinde söz aldım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifini veren, 133 imzası bulunan milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu kanun teklifinin arkasında durmadığının en somut örneğini bugün burada görüyoruz. İşte, 133 milletvekili arkadaşımız bu teklife imza atıyor ama bakıyorum, iktidar grubundan 20-25 milletvekili bu teklifi takip ediyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Rica ederiz, 20-25 olur mu, burada en az 60-70 kişi var. Siz kendi sayınızın daha da düşük olduğunu görün lütfen.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifinin hem teknik açıdan hem yapım açısından hem de usul açısından yasaya ve Anayasa’ya aykırı olduğunu hepimiz biliyoruz. Kuşkusuz, bu teklifin 1’inci maddesindeki metni sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakınız, metin diyor ki: “Uzama sürelerinin toplamı bir saati geçemez. Bir saatlik süre Adalet Bakanının kararıyla kısaltılabilir, uzatılabilir veya kaldırılabilir.” Böyle bir keyfî maddeyi bu kanun teklifinin içerisine koyuyorsunuz yani sadece Adalet Bakanına değil, tüm bakanlara uyguladığınız bu keyfî uygulamanın son derece yanlış olduğunu anlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, evet, bizler sizleri ne kadar uyarsak da aslında doğru bir kanun yapma tekniğini ne kadar söylesek de sizler bu inadınızdan vazgeçmiyorsunuz. Yargı paketi olarak baktığımız zaman, dokuzuncu yargı paketini getirdiniz; yargı paketi çıkara çıkara adaleti, yargıyı gerçekten paketlediniz. Türkiye'nin gündeminde olan kayyum atamalarıyla ilgili günlerdir burada konuşuyoruz, alanlarda konuşuyoruz, meydanlarda konuşuyoruz ama bu yaptığınız hatadan bir türlü vazgeçmiyorsunuz. Örneğin, 15 Aralık 2017 tarihinde sizin Adalet ve Kalkınma Partisinden belediye başkanı seçilmiş Esenyurt Belediye Başkanını görevden aldınız; yetmedi, İstanbul ve Ankara Belediye Başkanlarınızı görevden aldınız ama bir buçuk yıl sonra yapılan seçimlerde halk size dedi ki: "Benim seçtiğime karışma." Yani vatandaşımız, halkımız kendi seçtiği belediye başkanını makamda görmek istiyor. Eğer zaten yanlış bir uygulama var ise bir sonraki seçimde de onun faturasını keseceğini bilmeniz gerekiyor. Ve ne yaptınız? Esenyurt Belediye Başkanını, kendi Belediye Başkanınızı görevden aldınız. Yine, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını görevden aldınız, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanını 2017 yılında görevden aldınız. Çok değil bir buçuk yıl sonra yapılan seçimlerde bu 3 belediyede Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar kazanmış oldu.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, 3 dönemdir Türkiye'nin barış elçisi olarak gördüğümüz Mardin Büyükşehir Belediye Başkanımızı 2014 yılında seçilmiş, görevden aldınız; 2019 yılında seçilmiş, görevden aldınız; 2024 yılında seçildi, yine görevden aldınız. Eğer gerçekten görevden almanıza sebep olan, iddianamede bulunan sözler var ise bu on beş yıllık dilimde bu hukuki işlemi, süreci niye başlatmadınız? Bu keyfî uygulamanızın karşılığı olmadığını toplum zaten her defasında bize gösteriyor ve anlatıyor. Ayarını bozduğunuz kantar, gün gelir sizi de tartar. Bu hukuksuz uygulamanızdan, gasp şeklindeki bu uygulamanızdan vazgeçmenizi bir kez daha uyarı olarak söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, evet, Esenyurt Belediyesinde böyle bir uygulamayı gerçekleştirdiniz. Yani Sayın Başkanın iddianamede geçen sözlerini burada hatip arkadaşlarımız gündeme getiriyor. Peki, ben şimdi buradan soruyorum: Belediye Meclis üyelerimizin suçu ne? Cumhuriyet Halk Partisinden seçilmiş 25 belediye meclis üyemiz var, onları hâlâ belediye binasına sokmuyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Ve yetmedi “Cumhuriyet Halk Partisi Grubu” yazan tabelayı oradan söktürüyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Bu tabelayı oradan söktürüyorsunuz, aradan beş gün geçti, hâlâ o tabelayı taktırmıyorsunuz.
Şunu bilmenizi isteriz ki halkımızın helal oylarıyla seçilmiş siyasetçilere yapılan hiçbir hukuksuzluğu ve kayyum gerekçelerini asla kabul etmeyeceğiz, etmiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Aslında uzanmak istediğiniz yer şurası, bunu da çok iyi biliyoruz: Esenyurt'tan İstanbul Büyükşehir Belediyesine bir tünel açmak istiyorsunuz ama ben son uyarımı yapayım: Size buradan ekmek çıkmaz, İstanbul Belediye Başkanımıza asla ama asla ulaşamayacaksınız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesiyle değiştirilmek istenen 2004 sayılı Kanun’un 111/b maddesinin altıncı fıkrasının son cümlesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Turhan Çömez Yavuz Aydın Burhanettin Kocamaz
Balıkesir Trabzon Mersin
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu Yüksel Selçuk Türkoğlu
İstanbul Bursa
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NURETTİN ALAN (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 157 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubumuz adına söz aldım. Yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 1’inci maddesiyle İcra ve İflas Kanunu’nda değişiklik yapılmaktadır. Açık artırmaların fiziki ortamda yapılması usulü kaldırılmakta ve açık artırmaların tamamen elektronik ortamda yapılması öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı aradan geçen yirmi üç yıl içinde sosyal ve ekonomik kalkınmayı sağlayamamış, ülkeyi refah seviyesine ulaştıramamış, apalama döneminden sonra bırakın koşmayı, bir türlü yürüme dönemine bile geçememiştir. Gelinen noktada ekonomik krizle ve hayat pahalılığıyla boğuşan vatandaşlarımız ve işletmeler borçlarını ödeyemez duruma düşmüştür, ülkemizde icra ve iflaslar artmıştır. 2024 yılında icra ve iflas dosyası sayısı 39 milyona yükselmiştir. 2023 yılında 850 bin kişi bankalara olan kredi borcunu, 865 bin kişi de kredi kartı borcunu ödeyememiştir. Aynı yıl içinde 13 milyon çek karşılıksız çıkmış, 18 bin senet de protesto olmuştur. Şu anda ülkemizde yediemin depoları dolmuş, taşmaya başlamıştır; böylece icradan satışlarının elektronik ortamda satışları kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada dokuzuncu yargı paketini görüşüyoruz. Bundan önce bu Meclisten tam 8 ayrı yargı paketi geçmiş ve kanunlaşmıştır. Kanunlaşan bu 8 yargı paketinin kime ne faydası olmuştur? Buradan iktidara soruyor ve cevabını da kendim veriyorum: Maalesef, vatandaşların dışında hiç kimseye faydası olmamıştır; hâkimlerin, savcıların önlerindeki dosya sayısı azalmamış, suça ve suçluya verilen cezalar kamu vicdanını rahatlatmamıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında 2023 yılından yani geçen yıldan 765 bin dosya bu yıla devredilmiş, istinaf mahkemelerinin önündeki dosya sayısı 647 bine, adli yargı ilk derece mahkemelerindeki dosya sayısı 8 milyona yükselmiştir. Kiracı ev sahibi uyuşmazlıkları istinafta en erken beş yılda karara bağlanabilmektedir. Çeteler sokaklarda cirit atmakta, 26 suç kaydı bulunan caniler sokaklarda elini kolunu sallayarak gezebilmekte, polislerimizi şehit edebilmektedir; ülkemizde her gün kadın cinayetleri işlenmekte, gençler ve çocuklar öldürülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
BURHANETTİN KOCAMAZ (Devamla) – “Bu suçun yatarı yok.” sözünü içinizde duymayanınız kalmamıştır. Bu sözü hemen hemen her suçludan duyabilirsiniz. Bu nasıl bir yargı sistemidir ki işlenen suçun yatarı olmuyor? Ortada bir suç varsa elbette yatarı da olmalıdır. Ülkemizde “yatarı yok” ya da “yatarı az” diye diye suç işlemek neredeyse sıradan hâle gelmiştir. Sürekli olarak çıkarılan aflar suçluları cesaretlendirmekte ve suçu teşvik etmektedir. Mesela, Cumhur İttifakı geçmişten ders almadan, el birliğiyle Türkiye'nin en büyük eli kanlı katiline, bir terör örgütü elebaşına dahi af getirmeye cüret edebilmektedir. Ben, bu talihsiz girişimi büyük Türk milletinin ve şehit analarının vicdanına bırakıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BURHANETTİN KOCAMAZ (Devamla) – Suçlular infaz indiriminden yararlanarak kısa sürede dışarı çıkmakta ve yine benzer suçları işlemekte ve arkalarında da acılı aileler bırakmaktadır. Bu nedenle infaz indirimlerine bir an önce son verilmeli, verilen cezalar mutlaka yatılmalıdır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent Kaya Şerafettin Kılıç Hasan Ekici
İstanbul Antalya Konya
Mustafa Bilici Sema Silkin Ün Necmettin Çalışkan
İzmir Denizli Hatay
Selçuk Özdağ
Muğla
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NURETTİN ALAN (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ.
Buyurun Sayın Özdağ. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar, uzunca bir süredir bazen toplumun farklı kesimlerine, bazen de tüm ülkeye dayattığı siyasi mühendislikleriyle planlı bir PR faaliyeti yürütmektedir. Ülkenin yakıcı sorunları konuşulmasın diye ortaya attığı yapay gündemlerin bir türlü sonu gelmiyor. Bu sorunlar kimi zaman geçen yüzyıldan bugüne aktarılan sorunlar, kimi zaman da bizzat kendilerinin imal ettiği sorunlardır. Üzerinde tepinmek için, bile isteye çözümsüz bırakıp büyüttüğü sorunları birilerine ihale etmek konusunda da hayli mahirler. İşlerine geldiğinde mesela bir gece yarısı kanun hükmünde kararnamelerle, Cumhurbaşkanı kararlarıyla, kararnamelerle ve üstelik noter muamelesi yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisinde yalap şalap çıkardıkları kanunlarla her düzenlemeyi kimseye sormadan yapıyorlar ama lakin işlerine gelmeyen ve siyasi olarak kullanmaya müsait konuları ise toplumun önüne atıp tartıştırıyor, kavga ettiriyor, ayrıştırıyor ve toplumu kamplaştırıyorlar. Bunlardan biri de yine ülke gündemine sokulan kayyım meselesidir. Yargıyı bir silah gibi kullanan iktidar ve güç sahipleri ne kadar antidemokratik ve çağ dışı ise buna ram olan bazı yargı mensupları da bir o kadar çağ dışıdır.
Uzun süredir ülkemiz “Vatanı en çok biz severiz, bizim dışımızdakileri de ‘hain’, ‘terörist’ ilan ederiz.” diyenler ile “Vatanı sevmek kimsenin tekelinde değil.” diyen demokrat, ilkeli ve dürüst vatanseverlerin mücadelesine tanık olmaktadır. Hâlbuki yargının adalet dağıtmadığı bir sistemde ülke ve vatanı sevmenin ölçüsü ne sözlerdir ne çalışmaktır ne de üretmektir; sadece ve sadece biat kaynaklıdır. Biat ediyorsan “vatansever” etmiyorsan “vatan haini” ilan edilmek an meselesidir; akşam “hain” ve “terörist” olarak yatıp sabah “vatansever” olarak kalkabilirsiniz yeter ki biat edin, ram olun; gerisi teferruattır. İdeolojileri, inanç ve mahalle aidiyetini odak alan adalet talepleri ise bunu dile getirenleri iktidarın istediği alana çeker ve hatta icra ettiği hukuksuzlara meşruiyet sağlar.
Bizler, sadece hukuku ve adaleti talep etmekle yükümlüyüz ve hatta mecburuz. Suçu olana ceza verecek olan da hiçbir suçu olmayanın masumiyetine sahip çıkacak olan da yargıdır. Ama bu yargı gerçek manada bağımsız, tarafsız, objektif, siyasetin ve çıkar gruplarının güdümünde olmayan bir yargı olmalıdır. Peki, öyle mi? Öyle olsaydı, bugün bunları konuşuyor mu olurduk? Hukuka, adalete ve masumiyet karinesine sahip çıkmak, kimseyi bir kişinin, bir kesimin ya da birilerinin adamı yapmaz, yapmamalı da lakin her bir vatandaşımız için hukuku ve adaleti talep etmek, bunun için mücadele etmek onu gerçek bir vatansever yapar. Kimse ayarı bozulan terazide tartılmak istemez. Gün gelir o terazide tartılmak birileri için de geçerli olur. Sadece kendi taraflarına, yakınına, inanç ve düşünce mensubiyeti olanlarımıza özel bir hukuk ve adalet talep ettiğimizde ülkede mevcut olan bu kayyum uygulaması sadece bir sonuç olur. Evet, sadece bir sonuçla karşı karşıyayız. Sebepler ortadan kalkmadan farklı bir netice elde edilemeyeceği gibi sebep arayanlara da malzeme vermek bir hak arama tarzı olamaz. Birkaç gündür görevden alınan siyasetçilerin kimliği öne çıkarılarak konunun bir etnik ayrımcılıktan kaynaklandığı konuşuluyor; bazıları öyle olduğunu, bazıları da kesinlikle öyle olmadığını söylüyor. Peki, ben de burada bir şey sormak istiyorum: Mesela Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ahmet Türk bir gece önce AK PARTİ'ye katılmış olsaydı bu muameleye maruz kalır mıydı? Kalmazdı ki. Örnekleri var; bir gece önce DEM PARTİ’den belediye başkanı olanlar sabahleyin Adalet ve Kalkınma Partisine katıldığında onlara herhangi bir muamele yapılmamıştı. Ahmet Türk’e de herhangi bir muamele yapılmaz ve buralara da kayyum atanmaz, hatta o belediyelere ummadıkları iklimlerde de yardımlar yapılabilirdi.
O zaman sorunun ne olduğu açıktır. Sorun, demokrasi sorunudur; hukuk ve yargının adalet dağıtmaması sorunudur. Vatandaşlık aidiyetine değer veren değil, biat kaynaklı bir zihniyetin ülkemizi esir aldığı bir ilgidir. Sorun, siyasal iktidara ram olunmasıdır; iktidarın da tüm bu yaşananları bizzat istemesi ve planlamasıdır. “Tavşana kaç, tazıya tut; ipleri gevşet, arada sıkıla ve pazarlıkla elini güçlendir.” Bu kurgudan ne demokrasi ne de adalet tecelli eder; sadece birinin yeniden seçilmek için havuç-sopa siyasetini dayattığı yeni Türkiye gerçeği çıkar.
Peki, sonuçta ne oluyor? Biz, yargının adalet dağıtmadığı bir sistemde kayyum uygulaması bir sonuç; sebebi ise özetle hukuksuzluk, yargının tarafsız ve bağımsız olmaması, siyasal iktidara ram olması derken bir duruş ve ilkeye vurgu yapıyoruz ama aynı zamanda biat kaynaklı hak mücadelesinin de bir aldatmacadan ibaret olduğunu anlatıp duruyoruz.
Burada biatin sadece iktidar için olduğunu düşünenlere de bir hatırlatma yapmadan da geçemeyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Teşekkür ederim.
İdeolojilerine, inanç ve mahalle aidiyetlerine, etnik mensubiyetlerine olan biatların da iktidara olan biattan hiçbir farkı yoktur. Aşırılık aşırılığı beslediği gibi, ırkçılık da karşı ırkçılığı besler ve büyütür. Haksızlıkla mücadele ettiğini söyleyenlerin bu mücadeleyi başka zeminlere taşımasının kime ve neye hizmet ettiğini analiz edecek kadar siyasi bir tecrübeye sahip olduklarını ummak istiyorum ama maalesef öyle olmuyor. Peki, ne mi oluyor? Hak mücadelesini hukuk ve adalet üzerinden destekleyen farklı toplum kesimlerinin bu ilkeli duruşu, yüksek perdeden serdedilen etnik ve tarihî olayları odak alan meydan okumalarla zehirleniyor. Üstelik söz konusu bu nutuk ve beyanlar, haklı olduğuna inanılan her mücadele ve adalet talepleri belli bir odağın meselesi gibi sunuluyor ki bunun böyle algılanmadığını kimse iddia edemez. Bizler, sadece hukuku ve adaleti talep etmekle yükümlüyüz hatta mecburuz derken birileri geçmişte yaşanmış olayları bugüne taşıyarak hatta “Mazlumlar” diyerek, “Sakineler” diyerek bu süreci de zehirlemek istiyorlar. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Bize hak, hukuk, adalet talepleriyle gelip “Destek olmayın, bizler başka hesaplar içindeyiz.” demektir.
Sonuç olarak sadece kendi taraflarına, yakınına, inanç ve düşünce mensubiyeti olanlarına hak talep ederken başkalarına meydan okuyan bir üslupla kan ve gözyaşı vadetmek bir hak mücadelesi tarzı olamaz.
Bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve bu kanun teklifine de “ret” oyu vereceğimi şimdiden açıklıyorum.
Teşekkür ederim. (Saadet Partisi ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde yer alan “esas alınır” ibaresinin “dikkate alınır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Bülbül İsmail Atakan Ünver Cumhur Uzun
Aydın Karaman Muğla
Turan Taşkın Özer Semra Dinçer Gizem Özcan
İstanbul Ankara Muğla
İnan Akgün Alp
Kars
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NURETTİN ALAN (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Semra Dinçer.
Buyurun Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)
SEMRA DİNÇER (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Peşin peşin söyleyelim: Önce Esenyurt, ardından Mardin, Batman ve Halfeti Belediyelerine hukuksuz bir şekilde atanan kayyumlar halkın iradesine vurulan bir darbedir. AKP iktidarı da en büyük darbecidir. AKP kayyumlarla halkın iradesine darbe vurduğu gibi, bu kanun teklifiyle de kadınların iradesine darbe vurmak istemektedir. Halkın seçtiği kişileri yok sayan kayyum zihniyeti gibi kadınların kendi kimlikleriyle varolma hakkını da yok sayan bu düzenleme, kadınların özgür iradesine ve bireysel haklarına vurulmuş bir darbedir. Daha önce verilen kanun teklifini Anayasa Mahkemesi, Anayasa’ya ve eşitlik ilkelerine aykırı olması nedeniyle iptal etmiştir. Şimdi getirilen bu kanun teklifi Anayasa Mahkemesi kararına ve uluslararası sözleşmelere açıkça aykırıdır.
Kadınların kendi soyadını kullanmasını engelleyen 15'inci maddenin gerekçesi “aile bağlarının korunması” olarak gösterilmiş. Kadınlar kendi soyadlarını kullandığında aile bağları gerçekten zayıflamakta mıdır? Birey olarak kadının var olması ve kendi soyadını kullanması aile bağlarını elbette zayıflatmaz ancak erkeklerin kadınlar üzerinde kurduğu tahakkümü zayıflatabilir. Sizin derdiniz aile bağları falan değildir, sizin derdiniz kadınlar üzerinde tahakkümünüzün devam etmesidir; sizin derdiniz kadını yalnızca eş olarak tanımlamak, onu ailenin uzantısı olarak göstermektir. “Sen ancak bir erkeğin soyadıyla tanımlanabilirsin.” diyen bu zihniyet hem çağ dışıdır hem de toplumumuzun yarısını oluşturan kadınlara çok büyük bir saygısızlıktır, bırakın kadınlar artık özgür kalsınlar.
Değerli milletvekilleri, sizlere soruyorum: Bu ülkede kocalarının soyadını alan kadınlar eften püften sebeplerle katledilmiyorlar mı? Aile kurumu bu ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle zaten çökmüş bir durumda değil mi? Bugüne kadar kadınlar evlendikten sonra eşinin soyadını alıyordu da her şey güllük gülistanlık mıydı? Eğer bu ülkede aile birliği bozulmuşsa bunun sebebi AKP iktidarıdır. AKP'nin uyguladığı akıl dışı ekonomi ve sosyal politikalar bugün toplumu baştan aşağı tahribata uğratmıştır. Aile birliğinden bahseden siz, önce vatandaşın insan onuruna yakışır bir şekilde yaşayabileceği bir ortamı hazırlayın; sonra bakın bakalım aile bağını soyadı mı kurtarıyor yoksa insanların refah ve huzur içerisinde yaşaması mı kurtarıyor.
Değerli arkadaşlar, kadını bir mülk olarak gören, kadını birey olarak tanımayan, onu erkeğe tabi kılmaya çalışan bu zihniyetin kayyum atamalarıyla halkın iradesini hiçe sayan zihniyetten hiçbir farkı yoktur. Kayyumlarla yaratmaya çalıştığınız bu darbe düzenini nasıl ki milletin kendisi yıkacaksa, soyadı kullanımıyla kadınlar üzerinde kurmaya çalıştığınız tahakküm düzenini de kadınlar yerle bir edecektir. Siz her ne kadar istemeseniz de kadınlar birey olarak yaşamın her alanında kendi soyadı ve kimlikleriyle var olacak. Bu ülkenin geleceğinde kadınlar özgür olacak, milletin iradesi ve demokrasi de var olacak, özgürlük ve barış da var olacak. Ancak gelecekte var olmayacak bir tek bir şey var, o da sizin AK PARTİ iktidarınız var olmayacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turhan Çömez Burhanettin Kocamaz Mehmet Satuk Buğra Kavuncu
Balıkesir Mersin İstanbul
Yüksel Selçuk Türkoğlu Turan Yaldır Yavuz Aydın
Bursa Aksaray Trabzon
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NURETTİN ALAN (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray Milletvekili Turan Yaldır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
TURAN YALDIR (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet sisteminin suçlulara caydırıcılığı sağlayamamasından dolayı dışarıda her geçen gün bir kadın daha katledilirken, bir çocuk daha karanlık ve utanç verici bir istismarın pençesine düşerken, dışarıda masum insanların yaşam haklarına saldırılırken biz milletvekilleri olarak bu vahşetleri neden kınamaktan ya da anmaktan öteye gidemiyoruz? Lafa gelince hep birlikte “Cezalar caydırıcı olmalı.” diyoruz ama soruyorum size: Bu kanunları çıkaran biz milletvekillerinin, kanunları uygulayan hâkim ve savcılarımızın ya da nüfuzlu büyüklerin başına mı gelmeli ki böylesi elim olaylar, bu tabloyu değiştirecek adımları hep birlikte atabilelim? Sokaklarımızda sicilleri kabarık suç makineleri kol gezerken, bu ülkenin kadınları, çocukları ve masum insanlarımız korkuyla yaşarken biz milletvekilleri sadece seyirci mi kalacağız? Suçluların sokaklarda rahatça dolaşmasına izin veren bir düzene göz yummak bu vebale ve günaha ortak olmak değil midir? Polisin yakaladığını adliyenin serbest bıraktığı bir sistem bu memlekete yapılmış bir kötülük değil midir? Eğer burada caydırıcı yasalar çıkarmıyorsak, eğer mahkemelerde bu suçlara gereken cezaları veremiyorsak bu topluma karşı görevimizi yapmıyor, hatta bu suça ortak oluyoruz demektir. Cezaların caydırıcı olmadığı bir ülkede adalet suçlulara hizmet eder hâle gelir; mağdurlar, katledilenler ve istismara uğrayan kadın ve çocuklar ise yalnızca istatistik olarak anılır; bu, bizim utancımızdır. Adalet toplumun vicdanıdır ama o vicdan katillere ve istismarcılara cesaret veriyorsa burada bir eksik, bir yanlış yok mudur? Bu eksikliği gidermek, bu yanlışları düzeltmek, başta iktidar milletvekilleri olmak üzere bizlerin görevi değilse kimin görevidir?
Sayın milletvekilleri, çıkardığımız kanunlarla kadınların, çocukların ve insanımızın güvenliğini sağlamak bizim namus borcumuzdur. Bizler milletin vekilleriyiz ve millet bizden adalet bekliyor. Tıpkı gelişmiş toplumlardaki gibi her bir vatandaşımız devletin onları koruyacağına inanmalı ve bu güveni hissetmeli. Başta kadınlarımız ve çocuklarımız için gerçek bir güven ortamı kurmak zorundayız. Bu kürsüden Narin için, Özgecan Aslan için, taksici Oğuz Erge için, şehit Polisimiz Şeyda Yılmaz için yüreği yanan bir evlat, bir baba, bir kardeş ve nicelerinin sesi olarak sesleniyorum: Biz burada yasaları çıkarmakla yükümlüyüz ama yetmez, cezalar sadece kâğıt üstünde kaldığında adalet yerini bulmuş olmuyor. Suçlular mahkemelerde “iyi hâl” adı altında ödüllendirilirken bir annenin feryadı sokaklarda yankılanıyor; bu, adalet midir? Biz milletvekilleri olarak mağdurların sesi, milletimizin vicdanı olmalıyız. Kanunları öyle çıkarmalıyız ki bir daha hiçbir kadın kâbusla, hiçbir çocuk korkuyla, hiçbir vatandaşımız da kaygıyla yaşamamalı. Göz göre göre gelen bu acıların önüne geçmek için buradayız. Caydırıcı cezalar için gerçek bir adalet seferberliğini, bu milletin hakkını savunmak için bu milletin oyuyla milletvekili seçilen bizler başlatmalıyız; bu bizim onurumuz, bu bizim sorumluluğumuz. Aziz milletimiz bizden merhamet değil güçlü bir adalet bekliyor. Adalet öyle işleyecek ki bu toplumdaki her birey suçluların cezasız kalmayacağına ve masumların hakkının her koşulda korunacağına inanacak. Laf değil, icraat zamanı.
Kıymetli milletvekilleri, malum partinin eş başkanı, bin yıllık Türk devletini vatan hainleriyle, Saitlerle Rızalarla tehdit etme gafletinde bulunmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
TURAN YALDIR (Devamla) – Buradan açıkça ilan ediyorum: Hendek operasyonlarında Polis Özel Harekât ve Jandarma Özel Harekât ne yaptıysa, ASALA’yı bitiren astsubaylarımız ne yaptıysa, devlete isyan ve ihanet edenlere Sabiha Gökçen ne yaptıysa biz de aynılarını yapacağız; siz merak etmeyin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Karabekir Paşa içimizde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ruhumuzdadır. Devlete isyan ve ihanet edenlere Sabiha Gökçen ne yaptıysa -dediğim gibi- bizler de aynısını yapacağız. Size bu vatanda yaşayan yüce Türk milletini böldürtmeyeceğiz, kutuplaştırmayacağız.
Teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Grup Başkan Vekillerimiz bir çalışma yürüttükleri için birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.53
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15'inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
157 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
3’üncü madde üzerinde 2’si aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Okutacağım ilk 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 3’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent Kaya Şerafettin Kılıç Hasan Ekici
İstanbul Antalya Konya
Mustafa Bilici Sema Silkin Ün Necmettin Çalışkan
İzmir Denizli Hatay
Serap Yazıcı Özbudun
Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Turhan Çömez Mehmet Satuk Buğra Kavuncu Yüksel Selçuk Türkoğlu
Balıkesir İstanbul Bursa
Hakan Şeref Olgun Burhanettin Kocamaz Yavuz Aydın
Afyonkarahisar Mersin Trabzon
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargı paketinin 3’üncü maddesinde yapılan düzenlemeyle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 180'inci maddesinin dördüncü fıkrasında bir düzenlemeye gidiliyor. Aslında bu hususla ilgili bir düzenlemeye daha önce de gitmiştiniz. Yaptığınız düzenlemede adli yardım ödeneğinin aynı ilde birden fazla baro bulunması hâlinde ilk önce yüzde 40'ının barolar arasında eşit bir şekilde avukat sayısına bakılmaksızın paylaştırılmasını, geri kalan rakamın ise avukat sayısına göre bölünmesini önermiştiniz ve kanunlaştırmıştınız. Anayasa Mahkemesi, getirmiş olduğunuz bu düzenlemeyi, o ilde bulunan barolar arasında eşit olarak dağıtılacağına ilişkin hükümde yer alan oranın, bu baroların giderlerinin karşılanabilmesi bakımından aralarındaki mali dengeyi sağlamadığı sonucuna vararak iptal etti. Siz şimdi ne yapıyorsunuz? "Yüzde 40'ı yüzde 30'a indirdik." diyorsunuz. Örneğin, İstanbul'da bir 1 Nolu Baro var, bir de 2 Nolu Baro var. 80 bin, 90 bin üyesi olan 1 Nolu Baroya 30 milyona yakın bir para vereceksiniz, 3 bin mensubu olan 2 Nolu Baroya ise 6 milyon civarında bir para vereceksiniz. Kaç kat? 5 kat. Peki, avukat sayısı olarak aralarında kaç kat fark var? Yaklaşık 30 kat. Şimdi, burada, bunu niçin yapıyorsunuz? Çünkü siz 2 Nolu Baroyu… Barolarda yeterince kendi siyasi görüşlerinizi hâkim kılamadığınız için, hatta baroları bir partinin arkabahçesi olmakla suçladığınız için çoklu baroya gittiniz. Peki, çoklu baroya gittik de ne oldu? Başka bir partinin arkabahçesi olan barolar oldu, bir de sizin arkabahçeniz olan yeni barolar oldu. Siz sistemi değiştirmiyorsunuz, sadece buradan "Onlar partizanlık yapıyorsa biz de yapalım." diye yeni barolar kuruyorsunuz. Eğer gerçekten sizin barolardaki nispi temsil oranıyla ilgili bir derdiniz olmuş olsaydı, baroların başkanlarının veya yönetimlerinin aldıkları oy oranında temsiline dair düzenlemeyi getirirdiniz ama bunu yapmadınız, yeni barolar kurdunuz ve asgari 2 bin sayısı getirdiniz. Daha sonra bu 2 bin sayısını bulmak için ne yaptınız? Kamuda çalışan avukatları telefonla arayıp tehdit ettiniz: "Bu baroya geçmezsen seninle ilgili işlem yaparız." Ziraat Bankasından, kamu bankalarından, başka yerlerden, dışarıdan dosya alan avukatları telefonla arayıp tehdit ettiniz, "Bak, diğer baroya geçmezsen senin dosyalarını keserim." diyerek insanları rızıklarıyla korkuttunuz. Bu mudur sizin adalet anlayışınız, bu mudur sizin baroları bir partinin arkabahçesi olmaktan kurtarma düşünceniz? Bu düzenlemeyi getirerek siz şunu yapıyorsunuz: Telefonla arayarak tehdit edemediğiniz, dosyalarını keserek tehdit edemediğiniz avukatların oraya geçişini sağlayamadınız, şimdi barolara bir rant alanı devşirerek bu siyasi rüşvet karşılığında insanların rızık endişesiyle baroları değiştirmesine imkân sağlıyorsunuz. Keşke bu, baroların yaşaması, büyümesiyle ilgili bir hassasiyetinizden kaynaklanmış olsaydı. Eğer bu, bu hassasiyetinizden kaynaklanıyor olsaydı Meclis tatile girmeden önce sendikayla ilgili getirdiğiniz bir madde vardı. Ne diyordunuz orada? "Bir kişinin toplu iş sözleşmesinden kaynaklı aylık ödeneği alabilmesi için asgari yüzde 2 barajını aşmış olan sendika üyeleri ancak bundan yararlanabilir." Niçin böyle bir sınırlama getiriyordunuz? Çünkü var olan memur sendikası neredeyse sizin arkabahçeniz de ona karşı başka sendikalar kurulamasın, mücadele edemesin diye onlara karşı mevcut sendikanızı korumak için o düzenlemeyi getirdiniz. Burada, bütün muhalefet partileri olarak Anayasa Mahkemesinin daha önce iptal ettiği bu maddenin çıkmaması için gerekli çabayı gösterdik ve siz de o yasayı geri çekmek durumunda kaldınız ya da siz de o kanaatte ikna oldunuz diyelim, hep beraber Anayasa'ya aykırı olanı çektik.
Şimdi ne yapıyorsunuz? Bırakın, barolar kendi aralarında yarışsın. Kim daha fazla avukatı kendi baro bünyesinde bulunduruyorsa fazla ödeneği o alsın ama siz ne yapıyorsunuz? Kendi barolarınıza daha fazla imkânlar sağlayarak insanların kendi barolarınıza geçmesini sağlamaya çalışıyorsunuz. Bu adil değil. Bugün siz kendi barolarınız olarak gördüğünüz barolara kaynak aktarmaya çalışırsanız, yarın da başkaları kendi baroları olarak gördüğü barolara kaynak aktarmaya çalışır. Bizim için Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre kurulmuş her sendika, her baro meşrudur ve eşitlik ve adalet çerçevesinde hak ettiğini mutlaka almalıdır ama siz, bu yüzde 30 oranıyla, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bu oranı da karşılamadan bir düzenlemeyi kendi yandaş avukatlarınıza bu yasa teklifiyle götürmeye çalışırsanız, kusura bakmayın, biz buna alet olamayız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
BÜLENT KAYA (Devamla) - …bu yasa teklifine de sonuna kadar karşı çıkarız. Avukatlar sizin emir eriniz değil değerli vekil arkadaşlarım veya bu yasa teklifini getiren arkadaşlarım, avukatların bağımsızlığını sağlamak lazım. Hani, cübbelerimizde düğme yok. Niye? Çünkü hukukçular hiç kimsenin önünde düğme iliklemez. Siz rızık endişesiyle düğme ilikleyen avukatlar arıyorsunuz, biz ise düğmelerini hiç kimsenin önünde iliklemeyecek, sadece hukuka bağlı avukatlar olsun istiyoruz.
Onun için, bu siyasi gerekçelerle getirmiş olduğunuz bu maddeyi kanun teklifinden çıkarmanızı, önergemize destek vermenizi bütün Genel Kuruldan talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Hakan Şeref Olgun.
Buyurun Sayın Olgun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maddeyle, Türkiye Barolar Birliği tarafından barolara dağıtılacak adli yardım ödeneğinin, her 5 bin nüfus için tespit edilecek toplam puanın yüzde 30'unun, o ilde birden fazla baro bulunması durumunda bu barolar arasında eşit olarak dağıtılması öngörülmektedir. Bu konuda daha önce yapılan düzenlemede eşit dağıtılacak olan oran yüzde 40 olarak yer almış ve bu düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararında, yüzde 40 gibi yüksek oranda bir bölümün eşit şekilde dağıtılmasının üye sayısı fazla olan baroların adli yardım hizmetini sunmada maddi güçlükle karşılaşmasına yol açabileceği belirtilmişti. Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen eşit dağıtılması öngörülen yüzde 40 oranının biraz azaltılarak dalga geçer gibi yüzde 30 şeklinde yeniden teklif edilmesinin absürtlüğü ortadadır.
Türkiye Barolar Birliği tarafından yayınlanan 2023 avukat sayıları verilerine göre, 31/12/2023 tarihi itibarıyla Ankara Barosuna kayıtlı 23.684 avukat varken Ankara 2 Nolu Barosunda 2.295 avukat bulunmaktadır. İstanbul Barosunda 62.584 avukat kayıtlıyken İstanbul 2 Nolu Barosunda sadece 3.116 avukat bulunmaktadır.
Hâl böyle iken Ankara Barosuna 2024 yılı sonuna kadar 26 milyon 628 bin 308 TL ödenek ödenecek olup Ankara 2 Nolu Barosuna 6 milyon 312 bin 605 TL ödenek ödenecekti. İstanbul Barosuna 67 milyon 206 bin 371 TL adli yardım ödeneği, İstanbul 2 Nolu Baroya ise 14 milyon 326 bin 868 TL ödenecekti. Yani Ankara ilindeki toplam avukat sayısının yüzde 91’ine sahip 1 Nolu Baroya toplam ödeneğin yüzde 79,5’u ödenecek, toplam avukat sayısının yüzde 9 kadar üyesi olan 2 Nolu Baroya ise toplam ödeneğin yüzde 20,5’i ödenecekti. Yine, İstanbul ilindeki toplam avukat sayısının yüzde 96’sına sahip 1 Nolu Baroya toplam ödeneğin yüzde 83'ü ödenecek, toplam avukat sayısının yüzde 4’ü kadar üyesi olan 2 Nolu Baroya toplam ödeneğin yüzde 17’si ödenecektir.
Ben buradan bu kanunu hazırlayan Adalet Bakanına sesleniyorum: Allah aşkına, adı üstünde “adalet” olan kurumun hazırladığı taslakta böyle bir adalet olabilir mi? İktidarın sadece kendi tasarruflarını destekleyen barolar peydahlama saiki yargının savunma ayağını da zedelemiştir. Kamuda çalışan, kurum avukatlığı yapan veya hâkim, savcı olmak isteyen genç avukatlar iktidara yakın olan barolara geçiş yapmak zorunda kalmıştır. Adalet arayan vatandaşlarımızın bir kısmı da avukatların hangi baroya kayıtlı olduğuna bakarak avukatların baskı altında bırakıldığı bir sisteme dâhil edilmek zorunda kalmıştır. Bir başka deyişle, barolar hâlihazırda siyasi olarak bölünmüştür. Bu tehlike, baroların etnik kökene, ideolojisine, hatta inanç farklarına göre dahi ayrışmasına neden olabilecektir.
Tüm bu işaret ettiğim tehlikelerin ışığında buradan Adalet Bakanına tekrar sormak istiyorum: İstanbul 2 Nolu Barosunun Genel Kuruluna, Ankara 2 Nolu Barosunun adli yıl açılış programına katılıp diğer baroları yok saymanızın gerekçesi nedir? Sizin göreviniz yargının ve baroların bağımsızlıklarını güvence altına almak değil midir? Barolar bağımsız yargının teminatıdır, barolar hukukun savunucusudur ancak siz sadece 2 nolu baroların programlarına katılarak sadece baroları değil, tüm ülkenin hukuk sistemini siyasetin emrine amade kılmaya çalışmaktasınız. Öyleyse, siz Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanı değil, Türkiye Cumhuriyeti 2 no.lu baroların Adalet Bakanı ünvanını almalısınız. Bu davranışınız baroların iradesine ipotek koymak, yargıyı siyasi bir araca dönüştürmek demektir. Adalet Bakanı bu tavrıyla hem kendi makamına hem de hukukun üstünlüğüne büyük ayıp işlemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
HAKAN ŞEREF OLGUN (Devamla) – Bir yandan “hukuk reformu” adı altında topluma yeni vaatlerde bulunmaya çalışıyorken diğer yandan hukukun teminatı olan bağımsız barolar aleyhine taraf tutmak en hafif tabirle takiye yapmaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, karar yeter sayısı talep ediyoruz.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kâtip Üyeler arasında ihtilaf olduğundan dolayı elektronik cihazla oylama yapılacaktır.
Oylama için üç dakikalık süre vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:18.33
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde verilen aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı…
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Divan bu konuda ihtilaf hâlinde Başkanım.
BAŞKAN – Divanda ihtilaf var.
İki dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde yer alan “yüzde otuzu” ibaresinin “yüzde beşi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Bülbül İsmail Atakan Ünver Cumhur Uzun
Aydın Karaman Muğla
Turan Taşkın Özer Gizem Özcan İnan Akgün Alp
İstanbul Muğla Kars
Umut Akdoğan
Ankara
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Umut Akdoğan.
Buyurun Sayın Akdoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
UMUT AKDOĞAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkesi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ sıralarını bu kadar kalabalık bulmuşken kendilerine sokaktan haber getirdim, onu ileteyim. Zira artık sokakla, alanla, meydanla bağları kopmuş bir AK PARTİ Grubu var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli milletvekilleri, bakın, dinleyin, bu ülkede hâlâ çıldırmamış insanlar, hâlâ psikolojisini koruyan insanlar varsa ya bu topraklardaki evliyanın, enbiyanın yüzü suyu hürmetine ya da son bir yılda kullanımı yüzde 75 artan antidepresanlar nedeniyledir.
Değerli milletvekilleri, bizim bir ay içerisinde yaşadıklarımızı herhangi bir Kuzey Avrupa ülkesinde on yılda yaşasalar bu ülkedeki bütün insanlar çıldırıp çıkarlar ancak AK PARTİ sıralarına bakıyorum, getirdikleri durum, geldiğimiz sonuç zerrece kimsenin umurunda değil.
Değerli arkadaşlar, eskiden kasetçalarlarda bir “pause” tuşu vardı, “pause” basardınız, durdururdunuz, basıp durdurduktan sonra istediğiniz zaman devam ettirirdiniz. Size önerim şudur: Basalım, üç gün dursun üç gün, üç gün dursun, üç gün durup düşünelim, gerekirse sokağa çıkma yasağı ilan edelim, gerekirse interneti keselim, gerekirse elektriği keselim ama düşünelim.
Bakın, günlerdir trol ordunuz bağırıp duruyor, günlerdir bağıran trol ordunuz Ankara Büyükşehir Belediyesinin bir kutlamasını -günlerce süren- gündem yapıyor. Bir rakam söylüyor, söyledikleri rakamın gerçekle alakası yok, sonra yetinmiyor, başka bir organizasyonla ilgili yalan söylüyor, yine alakası yok ama ben size söyleyeyim: Bakın, Ümraniye Belediyeniz bir konser yapıyor, bu konsere 85 milyon lira para harcıyor; attığınız iftiranın nedeni bu. Zeytinburnu Belediyesi bir konser yapıyor, 69 buçuk milyon lira para harcıyor, Sultangazi Belediyesi 39 milyon 803 bin lira para harcıyor; siz hâlâ Ankara Büyükşehir Belediyesine, Mansur Yavaş’a çamur atmakla uğraşıyorsunuz. Önceki dönemde, biz Bursa Büyükşehir Belediyesini kazanmadan önce 39 milyon 900 bin liraya konser yapmışsınız, hiç kimse bundan bahsetmiyor, hiç kimse bu rakamları çıkartmıyor. Değerli arkadaşlar, 2022 yılında Malatya Büyükşehir Belediyesinin 33 milyon 556 bin liraya yaptığı bir konser var. Siz niye kaybettiniz biliyor musunuz? Siz niye sandığa gömüldünüz biliyor musunuz? Siz niye sokaktan koptunuz biliyor musunuz? İşte, bu harcadığınız paralar yüzünden; işte, bu yüzden sokağa çıkamaz hâle geldiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, en son da Kırgızistan’a 2-2,5 milyar lira para bağışlıyorsunuz. Biraz vicdan olsa, biraz sokağın hâlini görseniz, gelen bu kış aylarında evinde doğal gaz yakamayacak olan, çocuğunun beslenme çantasını dolduramayacak olan insanları görseniz bunları yapmazsınız, bunlardan ar edersiniz.
Değerli milletvekilleri, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in bir şiiri var, gerçekten durum bu. “Eti geçti, duydun mu? Bıçak kemikte/Duymadınsa duy artık behey Allah’ın kulu/Bıçak kemikte.” diyor şair. (CHP sıralarından alkışlar) Duymadığınız, duymazdan geldiğiniz, saraya gitmeyen o sesler insanların kulaklarında inliyor. Bu ülkede çocuklar var, okulunda bir meyve suyu içemeyen; bu ülkede çocuklar var, beslenme çantasını dolduramayan; bu ülkede çocuklar var, evinde öğün atlamak zorunda kalan. Maalesef bunların hiçbirinden haberiniz yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UMUT AKDOĞAN (Devamla) – Sayın Başkanım, hemen tamamlıyorum.
BAŞKAN – Buyurun, devam edin.
UMUT AKDOĞAN (Devamla) – Ve -üzülerek ifade ediyorum- bunları duymayan sizler sanki bir sonraki seçimi kazanacakmışçasına, sanki vatandaşın size bir teveccühü varmışçasına, buralarda muhalefete de kulak tıkıyorsunuz. Muhalefet sizi yanıltmıyor ancak muhalefet dayanacak gücümüz olmadığını bilerek size doğru uyarılar yapıyor.
Bu iftiralardan, bu yalanlardan uzak durmanız, sokağın sesini, sokağın gerçeğini dinlemeniz gerektiğini söylüyor, sizleri selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergenin oylamasından önce, Başkanlığımıza yoklama yapılmasına yönelik bir önerge gelmiştir.
Şimdi önergeyi okutup imza sahiplerini tespit edeceğiz.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
6/11/2024 tarihli birleşimde 3’üncü maddenin CHP önergesinin oylanması sırasında toplantı yeter sayısı aranmasını ekli listedeki milletvekilleri olarak talep ederiz.
BAŞKAN – Bülent Kaya? Burada.
İsa Mesih Şahin? Burada
Serap Yazıcı Özbudun? Burada.
Birol Aydın? Burada.
Selçuk Özdağ? Burada.
Mustafa Kaya? Burada.
Nurten Yontar? Burada.
Cumhur Uzun? Burada.
Mustafa Sarıgül? Burada.
Aliye Coşar? Burada.
Murat Çan? Burada.
Süleyman Bülbül? Burada.
Nermin Yıldırım Kara? Burada.
Barış Bektaş? Burada.
Sevda Erdan Kılıç? Burada.
İzzet Akbulut? Burada.
Yüksel Selçuk Türkoğlu? Burada.
Mehmet Akalın? Yok.
Hüsmen Kırkpınar? Burada.
Şenol Sunat? Burada.
Lütfullah Kayalar? Yok.
Lütfü Türkkan? Yok.
Veli Ağbaba? Burada.
Turhan Çömez? Burada.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.59
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde Ankara Milletvekili Umut Akdoğan ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2258) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 157) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Celal Fendoğlu Hasan Basri Sönmez Ertuğrul Gazi Konal
Malatya Isparta Giresun
Kamil Aydın Naci Şanlıtürk Fevzi Zırhlıoğlu
Erzurum Ordu Bursa
İbrahim Ethem Sedef
Yozgat
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu.
Buyurun Sayın Fendoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerine partim adına söz almış bulunmaktayım. Kanun teklifinin tümüne olumlu oy vereceğimizi ifade ederim.
6 Şubat depremiyle deprem bölgesinde uygulanan mücbir sebep hâlinin uzatılmasına ilişkin mali müşavir odası, iş insanları dernekleri, STK’lerin, küçük ve büyük ölçekli esnaflarımızın ve tüccarlarımızın taleplerini dile getirmek için bugün söz almış bulunmaktayım.
11 ilimizi etkileyen, büyük yıkıma ve acıya sebebiyet veren 6 Şubat tarihli deprem felaketi ülkemizi ve bölgemizi derinden etkilemiştir. 11 ilimizde 14,5 milyon kişiyi doğrudan etkilediği düşünülen deprem sonrasında, Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre deprem bölgesinde 817 bin civarında faal mükellef bulunmaktadır. Vergi hukuku bakımından mücbir sebep, mükelleflerin, vergi sorumlularının ve ceza muhataplarının kendi çabaları ve iradeleriyle önüne geçemeyecekleri, oluşunu ve sonuçlarını engelleyemeyecekleri, öngöremeyecekleri beklenmedik olaylardır. Malatya'da 2022 Aralık ile 2024 Ocak arası çalışan sayısında yüzde 14,1'lik bir düşüş yaşandı. Bu durum, Malatya'yı 6 Şubat depremlerinde etkilenen iller arasında istihdamı en çok azalan 2’nci il konumuna getirdi.
Sonuç ve öneriler olarak, yukarıda kısaca izah edilen sorun ve problemleri aşabilmek için acil olarak yapılması gerekenler vardır. 31 Ağustos 2024 tarihinde sona eren mücbir sebep, üç aylığına yani 30 Kasım 2024 tarihine kadar uzatılmıştır. Aradan geçen üç ayda mücbir sebebe yol açan şartlarda değişiklik olmamıştır. Yıkılmış iş yerleri ve konutlar büyük ölçüde tamamlanana kadar mücbir sebep uygulaması uzatılmalıdır. Deprem nedeniyle iş yeri ya da evi yıkılmış olan vergi mükelleflerinin vergi ve prim borçlarının tamamının terkin edilerek desteklenmesi gerekmektedir. Yıkıma uğramadığı hâlde deprem bölgesinde faaliyetine devam etmek isteyen mükelleflerin mücbir sebep sonucunda ödenmeyen ve gittikçe artan vergi ve sigorta borçlarına 6183 sayılı Yasa’ya göre taksitlendirme yapmak çözüm değildir. Taksitlendirme şartları ve teminat zorunluluğu deprem bölgesi için aranmamalıdır. 4 il ve 2 ilçe için kanun düzenlemesi yapılarak taksitlendirme için rasyolardan yani oransal göstergelerden bağımsız, teminat ve faizsiz olarak taksit süresi en az kırk sekiz ay olmalıdır. Mücbir sebep süresi içerisinde birikmiş vergilerini ve primlerini ödemek isteyen esnaf ve vergi mükelleflerine vergi anaparasında terkin, indirim ya da vergi oranında makul oranlarda indirim olanağı getirilmelidir. SGK borçları özellikle küçük esnaf için ödenemeyecek noktada olup çalışan sayısına göre kademeli olarak 5 işçiye kadar çalışanı olan işverenlerin mücbir sebep süresinde oluşmuş SGK prim borçlarının yüzde 80'i, 10 işçiye kadar çalışanı olan işverenlerin mücbir sebep süresinde oluşmuş SGK prim borçlarının yüzde 50'si, 20 işçiye kadar çalışanı olan işverenlerin mücbir sebep süresinde oluşmuş SGK prim borçlarının yüzde 30'unun işveren hisseleri hazinemiz tarafından karşılanmalıdır. Deprem illerindeki oda aidatları bağlı bulunulan birlikler tarafından karşılanmalı ve il odalarına faaliyetlerinin devamı için meslek örgütleri ve birlikler tarafından ödenmelidir. KOSGEB desteklerinin ödenmesi mutlaka yapılmalıdır. Özellikle deprem sonrasında KOSGEB tarafından ilan edilen ve başvuruları alınarak ödeme yapılacağı söylenmesine rağmen hâlâ söz konusu desteklere ulaşamamış esnaf ve ticaret erbaplarımız mevcuttur. Yeni KOSGEB destek programlarında serbest meslek sektörü dâhil sektör ayrımı yapılmaksızın depremden etkilenen tüm mükelleflerin KOSGEB ve benzeri destek programlarından yararlanmaları sağlanmalıdır. Zayi olan defter ve belgelerin Noterler Birliği tarafından mücbir sebep süresi içerisinde yıl belirtilmeden tasdik edilmesi hususunda yaşanan sorunların giderilmesi, bölgemizdeki nitelikli göçün önlenmesini sağlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, devam edin.
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Devamla) – Bu vesileyle, mücbir hâlin öyle üç aylık, beş aylık değil uzun süreli uzatılması Malatya ve 4 il, 2 ilçemizin talebidir.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sağ olun, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Çan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, pazar günü partisinin ilçe gençlik kolları kongresinde konuşan AK PARTİ’li vekile ilişkin açıklaması
MURAT ÇAN (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Pazar günü partisinin ilçe gençlik kolları kongresinde AK PARTİ'li bir vekil, partimizi ve Genel Başkanımızı darbeci ve FETÖ’cü olarak suçlamıştır; bu sözleri kendisine aynen iade ediyorum. Genel Başkanımız 15 Temmuz gecesi bu ışıkların yanması için ilk ayağa kalkan, ilk buraya gelen milletvekilidir, o dönemde Grup Başkan Vekilimizdir. Samsun şehri, kuruluşa ve kurtuluşa ilham olan şehirdir. Peki, bu genç kimdir? Bu genç, Gediz Üniversitesinden mezun olmuş, FETÖ’cülükle ünlü bir üniversiteden mezun olmuş bir gençtir. Samsun şehri, bu gence bayram hediye eden, cumhuriyetimizin ilham aldığı bir şehirdir. Sözlerini kendisine ve partisine iade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Işık Gezmiş…
41.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, çölyak hastalarına ilişkin açıklaması
ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2023 yılı itibarıyla sayıları 166 bin olarak belirlenen çölyak hastaları glütensiz beslenme zorunluluğuyla hayatlarını sürdürmek zorunda olup her geçen gün artan gıda fiyatları nedeniyle büyük zorluk yaşamaktadır. Çölyak hastalarımız glütensiz beslenemediklerinde kemik erimesinden kansere kadar birçok hastalık tetiklenebilmektedir. Bugün normal unun kilosu 20-30 TL iken glütensiz un 200 TL civarındadır. Maalesef devletin çölyak hastaları için ödediği aylık ödeme 450 TL’dir, bu destekle vatandaş nasıl beslensin?
Yeni bütçede sağlık politikalarının gözden geçirilmesini, sağlık alanındaki pek çok sorun gibi çölyak hastalarının sorunlarının da çözülmesini bekliyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2258) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 157) (Devam)
BAŞKAN – 4’üncü madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent Kaya Şerafettin Kılıç Hasan Ekici
İstanbul Antalya Konya
Mustafa Bilici Sema Silkin Ün Necmettin Çalışkan
İzmir Denizli Hatay
Serap Yazıcı Özbudun
Antalya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Serap Yazıcı Özbudun.
Buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Değerli milletvekilleri, Saadet-Gelecek Grubu adına teklifin 4’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Teklifin bu maddesini incelediğimde sözüm ona hukuk mesleğinin icrasındaki kalite sorununu çözmeye çalışan, kaliteyi yükseltmeyi amaçlayan bir hükme yer verildiğini anlıyorum. Doğrudur, Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri gerçekten adaletin tecelli edememesidir, hukuksuzluktur ve hukukun tam anlamıyla göz ardı edilmesidir ama tabii, bu, böyle ufak tefek kanun hükümleriyle düzelecek bir sorun değildir çünkü rakamsal veriler gerçekten vahim bir tabloya işaret etmektedir.
Bugün, Türkiye'de, 9’u Kıbrıs’ta olmak kaydıyla 92 hukuk fakültesi vardır, 76 bin küsur öğrenci bu fakültelere kayıtlıdır. Dolayısıyla, bütün bu fakültelerin zaten hukuk mesleğinin kalitesine uygun akademik kadroya sahip olmaları imkânsızdır.
Bakınız, değerli milletvekilleri, Amerika Birleşik Devletleri’nde hukuk ve tıp gibi doğrudan doğruya insan hayatıyla ilgili olan fakültelere girebilmek için adayların önceden bir fakülte derecesine sahip olmaları gerekmektedir. Neden? Çünkü her 2 fakülteyi bitiren kişiler de aslında kötü niyetle kullanılması veya bilgisizlikle kullanılması hâlinde ellerinde bir silahla dolaşmaktadır. Dolayısıyla, böyle ufak tefek kanun hükümleriyle oynamak suretiyle hukuk mesleğinin kalitesinin yükseleceğini hayal etmek gerçek anlamda bir hayaldir.
Bakınız, bu vesileyle bir hususa işaret etmek istiyorum: Yirmi yıldan beri süregelen Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri köşebaşına üniversite açtılar ve bu üniversitelerde gençlere hayal sattılar. Doğru dürüst öğretim kadrosu olmadan, kütüphane imkânı, laboratuvarı olmadan öğrencilere pul değerinde diploma verdiler. Şimdi o diplomalar hiçbir işe yaramıyor. Böylece öğrenciler kâbus geçiriyorlar.
Bugün, seçim bölgem olan Antalya’dan iş adamları ziyaretime geldiler ve hukuk mezunlarının artık asgari ücretle dahi iş bulamadıklarını ifade ederek asıl amaçlarının ara meslek gruplarına ilişkin eleman olduğunu söylediler, asıl ihtiyacın bu noktada odaklandığını söylediler. Herkese hayal ürünü olan ve piyasada hiçbir karşılığı olmayan diploma satmak yerine, toplumun ihtiyacı olan üretim alanlarında ara meslek elemanlarını yetiştirecek tedbirlere başvurmak gerekir; aksi hâlde, Türkiye'nin adalet sorunu, hukuksuzluk sorunu devam eder, gider. Tabii, buna sağlıkla ilgili bütün fakültelerin de problemlerinin aynı durumda olduğunu eklememiz gerekiyor.
Dolayısıyla, biz Saadet-Gelecek Grubu olarak bu maddenin tekliften çıkarılması gerektiğini söylüyoruz. Buna benzer yüzlerce madde de kabul edilse Türkiye'de adalet sorunu çözülmez, Türkiye'de hukuksuzluk sorunu çözülmez. Öncelikle hukukun üstünlüğüne inanmak ve her şeyden önemlisi, 2011'de kapattığınız Devlet Planlama Teşkilatını yeniden kurmak gerekiyor. Böylece insanlara hayal satmazsınız, ülkenin gerçeklerine uygun planlamalar yapar, ülkenin siyasal, sosyal, kültürel hayatını ve iktisadi hayatını bilimsel bir biçimde planlama imkânı bulursunuz; aksi hâlde, hiçbir sorunumuzun çözüm bulmayacağını ifade etmek isterim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Şimdi işleme alacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesiyle 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun ek 41’inci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarına eklenmek istenilen “ihtiyaç duyulması halinde bu alanlara, yönetmelikle yeni hukuk alanları eklenebilir.” ibarelerinin madde metninden çıkarılması arz ve teklif olunur.
Turhan Çömez Burhanettin Kocamaz Şenol Sunat
Balıkesir Mersin Manisa
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu Yavuz Aydın Yüksel Selçuk Türkoğlu
İstanbul Trabzon Bursa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman Bülbül İsmail Atakan Ünver Cumhur Uzun
Aydın Karaman Muğla
Turan Taşkın Özer Gizem Özcan İnan Akgün Alp
İstanbul Muğla Kars
Umut Akdoğan Servet Mullaoğlu
Ankara Hatay
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Manisa Milletvekili Sayın Şenol Sunat.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “dokuzuncu yargı paketi” olarak bilinen kanun teklifinin 4’üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Evet, paketle getirilen düzenlemeler -vatandaşlarımızın beklentilerini karşılamayan, yargının sorunlarını çözmeyen, iktidarın ihtiyacı olan düzenlemeleri yapan ve apar topar geçirilmeye çalışılan- sorunları gidermekten ziyade Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarıyla doğan boşlukları kapatmaya yöneliktir. Hâl böyleyken bile getirilen maddelerin büyük çoğunluğu Anayasa'ya aykırı olarak düzenlenmiştir.
4'üncü maddeyle Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı ve İdari Yargı Ön Sınavı’nda soru sayısı 100'den 120'ye çıkarılıyor ve sınav müfredatına milletlerarası hukuk, milletlerarası özel hukuk, genel kamu hukuku ve sosyal güvenlik hukuku alanları ekleniyor. Ancak tahdidi olarak belirlenen alanlardan sonra fıkrada “İhtiyaç duyulması hâlinde bu alanlara yönetmelikle yeni hukuk alanları eklenebilir." denilmektedir. Münhasıran kanunla düzenlenen alana yönetmelikle müdahale edilmesi hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz sayın milletvekilleri. Buna ilişkin verdiğimiz önergeler reddedilmiştir. Zaten maalesef, Genel Kurulda doğru söylenilen hiçbir madde düzenlemesi burada yapılmamaktadır.
Sayın milletvekilleri, şimdi ise karşımızda yine adaletsizliği ve iktidarın göz bebeği olan üstünlerin hukuku ilkesini perçinleyecek, ülkenin hiçbir yapısal derdine derman olmayacak bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Bu teklif, birçok alanda olduğu gibi hukuk alanında da yeni sorunlar yaratma potansiyeli taşıyor. Bugün burada yargı sistemimizdeki çarpıklıkları ve adaletsiz uygulamaları bir kez daha dile getirmek, hukukun üstünlüğü ilkesinden ne kadar uzaklaştığımızı haykırmak için kürsüdeyim.
Değerli vekiller, yargı, toplumun adalete olan inancının teminatıdır ancak ne yazık ki Türk yargısı bağımsızlığını büyük oranda kaybetmiş, siyasi iradenin ve ortaklarının güdümüne girmiştir. Keyfî uygulamalar, siyasi müdahaleler ve liyakatsiz atamalar, yargıyı esir almış durumdadır. Adalet terazisinin dengesi bozulmuştur. Terazinin bozulan dengesi devletin ayarlarını da milletin hayatını da yok etmek üzeredir. Adaletin yok olma eşiğine geldiği ülkemizde hakkaniyet liyakat, eşitlik, dürüstlük gibi kavramlar tedavülden kalkmak üzere. Adaletsizliğin 22'nci yılında ülke olarak yoksulluk, sefalet, korku ve cinnet geçiriyoruz.
Değerli milletvekilleri, toplumsal çürüme nedir, biliyor musunuz? Devletin adaletten uzaklaşması, genelin refahı yerine küçük bir grubun çıkarlarını korumasıyla başlayan bir süreçtir. Yandaşların zenginleştirilmesinin, liyakatsizliğin ve adaletsizliğin yayılmasının bir bedeli vardır. Bu bedel toplum genelinde yoksullukla başlar; huzursuzluk, mutsuzluk ve umutsuzlukla devam eder. Şiddet, cinnet ve vahşetle toplum uçurumun eşiğine gelir. Sürecin son aşaması ise toplumsal çürümedir değerli milletvekilleri. Maalesef ülke olarak bir uçurumdan düşüyoruz, çürüyoruz. Montaigne diyor ki: “Adaletin olmadığı yerde ahlak da yoktur.” Bu ülkede artık şiddetin, cinnetin haber değeri bile yok sayın milletvekilleri. Yargıdan, adaletten bahseden, adaleti sağlamakla yükümlü iktidar mensuplarına sormak istiyorum: Yoksulluğu, sefaleti, öldürülen çocukları, sokak ortasında taciz, tecavüzleri, kafa kesenleri, bebek katleden ve bebek satanları; ben bu yaşananları düşünürken beynim yanıyor, izlerken kanım donuyor, konuşamıyorum, boğazım düğümleniyor. Siz kadim Türk milletini yirmi yılda çürütenler, bu ülkeyi yirmi yıldır yönetenler…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Hani dedi ya Sayın Akbaşoğlu dün: “Yaparsa AK PARTİ yapar.” Evet, bu ülkeyi yöneten, yirmi yıldır yöneten ve çürüten siz iktidar mensupları hiçbir rahatsızlık duymuyor musunuz? Siz hiç vicdan muhasebesi yapmıyor musunuz içinde bulunduğumuz durumla ilgili? Sadi Şirazi diyor ki: “Adaletin küçüldüğü ülkelerde büyük olan artık suçlulardır.”
Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
SERVET MULLAOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Halkın beklentilerini karşılayacak, başta Covid infaz yasasını, KHK mağdurlarını, mükerrer suçların infazını, ehliyet, disiplin ve sicil cezalarının affını, kamuya personel alımlarında mülakatın kaldırılmasını içeren hükümleri açıkçası bu pakette sizden bekliyorduk ancak getirilen pakette bu hükümlerin çözüme kavuşturulmadığını görmekteyiz. Buralarda çok ciddi bir mağduriyet oluşmuştur. Bu mağduriyetlerin giderilmesi için bu hususlarda çözüm getirilmesini talep ediyoruz.
Bizim bildiğimiz, bir yasa çıkarıldığı zaman ülkenin her yerinde ve bütün vatandaşlara eşit bir şekilde uygulanır ama 31 Temmuz Covid yasası ülkenin her yerinde ve hukuki durumu aynı olan herkese eşit şekilde uygulanmamıştır çünkü burada suçun işlendiği tarih değil, kesinleştiği tarih esas alınmıştır. Dolayısıyla, aynı suçu aynı tarihte işlemiş olanlardan birinin dosyası 31 Temmuz 2023 tarihinden önce incelenip kesinleşmişse doğrudan tahliye edilmiştir, diğeri ise mahkeme geç incelediği için, dosyası 31 Temmuz 2023 tarihinden sonra kesinleştiği için tahliye olamamıştır yani mahkemenin dosyayı inceleme süresinde geç kalmasında fatura hükümlüye kesilmiş ve maalesef, içeride kalmıştır.
Hepimizin bildiği gibi, mahkemelerce suç işlediklerine dair kesin karar olmadıkça hiç kimse suçlu sayılmaz; biz buna “masumiyet karinesi” diyoruz. İşte, bu ilke ve demokraside halkın iradesi göz ardı edilerek şen ortakların kendi siyasi ikballeri için darbe hukukunu uygulayarak yani hukuku askıya alarak belediyelere kayyum atamaları asla kabul edilemez. Halkın iradesiyle seçilen belediye başkanlarını uydurma gerekçelerle görevden almak, haksız yere tutuklamak ve onların yerine kayyum atamak hukukla, insanlıkla, vicdanla ve demokrasiyle asla bağdaşamaz. Yine, uydurma gerekçelerle siyasi rakip olarak gördüğünüz siyasetçileri yargı eliyle siyaset dışına itmeye çalışmak en hafif deyimle ahmaklıktır.
Kurtuluş Savaşı sırasında Saray Hükûmeti 23 Nisan 1920'de yani bu yüce Meclisin açıldığı günde bir kararnameyle uydurma bir mahkeme kurmuş ve başına Nemrut Mustafa Paşa’yı getirmiştir yani o dönemin Saray Hükûmeti Millî Mücadele’ye karşı yargıyı silah gibi kullanmıştır. Bu düzmece mahkeme hemen Millî Mücadele’nin büyük kahramanlarını, başta Atatürk ve silah arkadaşlarını idama mahkûm etmiştir. Bugünün saray hükûmeti de yargıyı bir silah gibi kullanmakta, bağımsızlık ve demokrasi mücadelesi veren onurlu insanlara siyaseten idam kararı vermektedir. O dönemin Mahkeme Başkanı olan Mustafa Paşa’ya “Nemrut” unvanı İngilizlerle iş birliği yaptığı için halk tarafından verilmiştir, bugün Nemrut Mustafa Paşa’nın görevini yapan hâkimler de hiç korkmasınlar, tarih onlara da gerekli ünvanları verecektir.
Bütün bu hukuk katliamlarının tek nedeninin Erdoğan’ı seçtirmek olduğu şen ortakların küçüğü tarafından açıkça itiraf edilmiştir. Daha önce, İstanbul seçimlerini kazanmak için kırmızı bültenle aranan birini getirip İmralı’dan gelen mektubu TRT 1’de okutanlar, şimdi büyük bir bilgelikle mektubu yazan kişiyi Meclise getirmekten bahsetmeye başlamışlardır. Şimdi biz hangi Devlet’e inanacağız “Erdoğan’dan asla Cumhurbaşkanı olmaz.” diyene mi, yoksa “Bütün memlekette Erdoğan dışında adam yok, o nedenle Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı olmalı.” diyen Devlet’e mi, meydanlarda ip atan Devlet’e mi, yoksa İmralı’yı Meclise çağırarak ipi ayağına dolayan Devlet’e mi inanacağız? Aynı cümlede devlette devamlılık esastır ilkesini söyleyene mi, yoksa neredeyse “Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olmalıdır.” diyerek monarşi yönetimlerindeki kişilerin devamlılığı esastır ilkesini söyleyen Devlet’e mi inanacağız? Biz hangi Devlet’e inanacağız, bahçeli olan Devlet’e mi bahçesiz olan Devlet’e mi inanacağız?
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ayıp, ayıp!
MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Devletin her zaman bahçesi vardır yavrum!
SERVET MULLAOĞLU (Devamla) – Sayın Bahçeli, anlaşılan bütün bunları yine siyaseten söylüyorsunuz, keşke bir gün de Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığına dertlendiğiniz kadar halkımızın yoksulluğuyla dertlenseydiniz. Partimizin yükselişini bu köhnemiş, eski zamanlardan kalma, siyaseten yapılan siyasetinizle, bir türlü ritim tutturamadığınız ayak oyunlarınızla engelleyemeyeceksiniz çünkü biz halkımızın gerçek dertleriyle dertlenmişiz ve halkımızın geçim sıkıntılarını gidermek için büyük bir mücadele veriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
SERVET MULLAOĞLU (Devamla) – Bir taraftan İmralı’yı Meclise siz çağırıyorsunuz, diğer taraftan da partimizin Sayın Genel Başkanına ve onun şahsında partimize, bizlere iftira atarak bizleri terörle ilişkilendirme cüretinde bulunuyorsunuz. Siz ve ortağınızı yüce milletin takdirine bırakıyoruz; Nemrut Mustafa Paşa gibi değil, Mustafa Kemal Paşa gibi olun!
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu’nun 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim.
Bu konuşmacı arkadaşın konuşmalarına cevap vermeyeceğim fakat üslubunu biraz daha düzgün tutmasında fayda var yani bu kadar seviye sorunlu bir konuşma ve kendi partisinden ve Sayın Genel Başkanının politikalarından, sözlerinden haberinin olmadığı da anlaşılıyor. Dolayısıyla, “El yükseltiyorum.” denilirken bir taraftan biraz da kendi partisinin politikalarına dikkat etmesinde fayda görüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Akbaşoğlu, buyurun.
43.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu’nun 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biraz evvel kürsüde konuşan hatip kendi sıfatlarını ve ünvanlarını kendilerine hatırlatmıştır; aynen kendilerine hayırlı olsun diyorum.
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı aramanızı talep ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın Başarır, buyurun.
44.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Şimdi, Sayın Başkanım, sayın Hatay milletvekilimizin konuşmalarını dikkatle dinledim; eleştiri çerçevesinde, inandığı, düşündüğü cümleleri kürsüden sarf etti. Ben bir hakaret görmedim, ben bir sataşma da görmedim. Benzer konuşmalar sürekli olarak yapılıyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Seviyesizlik var canım yani…
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Ama kim… Şimdi, el yükseltmeden bahsediliyor. Ben üzülerek şunu söyleyeyim ki mesela Ahmet Türk, kayyum atandı belediyesine, Batman Belediyesine, Esenyurt Belediyesine… Bu belediye başkanlarının beş altı yıllık konuşmalarına, söylemlerine bakarsanız ki dikkatle baktım hiçbiri Öcalan’ı Meclise davet etme gafletinde bulunmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – O yüzden, burada eleştiri olacak, düşüncelerini söyleyecek insanlar; hakaret olmadığı sürece ben bir sıkıntı görmüyorum.
Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2258) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 157) (Devam)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Divanda ihtilaf vardır, elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime yarım saat yemek arası veriyorum.
Kapanma Saati: 19.52
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kâtip Üyeler arasında ihtilaf var, elektronik cihazla oylama yapacağım.
Üç dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesiyle 2547 sayılı Kanun’un ek 41'inci maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen cümlede yer alan “eklenebilir” ibaresinin “ilave edilebilir” şeklinde, dördüncü fıkrasına eklenen cümlede yer alan “eklenebilir” ibaresinin “ilave edilebilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Basri Sönmez Musa Küçük Ertuğrul Gazi Konal
Isparta Gümüşhane Giresun
Cumali İnce Fevzi Zırhlıoğlu Ahmet Özyürek
Niğde Bursa Sivas
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) –Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Musa Küçük.
Buyurun Sayın Küçük.(MHP sıralarından alkışlar)
Musa, alkış fena değil.
MUSA KÜÇÜK (Gümüşhane) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizin 28'inci Dönem Üçüncü Yasama Yılının bütün milletvekili arkadaşlarımıza, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi önergemiz için söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar Gümüşhane ilimize hizmet eden bütün siyasetçilerimize teşekkür ediyor ve seçim bölgem olan Gümüşhane’mizle ilgili bazı konuları gündeme getirmek istiyorum. Diğer illerde yaşayan hemşehrilerimizin yaz aylarında memleketimize gelmesiyle birlikte özellikle köylerde büyük bir nüfus artışı yaşanmakta, Gümüşhane ilimizin nüfusu 150 binden 400 binlere kadar çıkmaktadır. Bu durum içme suyu gibi temel altyapı sorunlarına neden olmaktadır. Gümüşhane'deki su kaynaklarının içme suyu temininde sürdürülebilir çözümlerinin geliştirilmesi ve mevcut su altyapısının iyileştirilmesi gereklidir. İçme suyu ile sulama suyu yatırımlarının desteklenmesi gelişmekte olan bölgelerde büyük önem taşımaktadır. Bu tür yatırımların sağlanması hem toplum sağlığı açısından hem de tarımsal üretkenlik açısından kritik bir rol oynamaktadır.
Gümüşhane ilimiz zengin yer altı kaynaklarıyla bilinen bir maden şehridir. Madencilik faaliyetleri şehrimize ekonomik açıdan önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu sektörün çevre üzerinde olumsuz etkileri olabileceği için doğayı kirletmeden çağdaş madencilik yapılması büyük bir gerekliliktir. Gümüşhane’nin yer altı kaynaklarının doğru yönetilmesi ekonomik kalkınma sağlarken çevreyi koruma hedeflerinin gözetilmesi, vatandaşlarımızın yaşam kalitesinin artırılması açısından hayati öneme sahiptir. Çağdaş madencilik prensiplerinin uygulanması gelecekte sürdürülebilir bir gelişim için kritik bir rol oynamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündeme getirmek istediğim diğer bir konu da yatırım teşvik sistemidir. Yatırım teşvik sistemi Türkiye’deki illerin sosyoekonomik gelişmişlik düzeylerine göre düzenlenmiş bir teşvik mekanizmasıdır. Bu sistem genel anlamda yatırımcıların ülkenin farklı bölgelerinde yatırım yapmalarını teşvik etmeyi amaçlar. Gümüşhane’miz 5’inci bölge desteklerinden yararlandığından yatırımcılar ilimize gelerek yatırım yapmaktan imtina ediyorlar. Buradan ilgili kurullara sesleniyorum: İlimiz bir an önce 6’ncı bölge destekleri kapsamında değerlendirilmeli, özellikle çok az gelişmiş veya büyük yatırımlara ihtiyaç duyan iller arasına alınmalıdır. Gümüşhane’nin 6’ncı bölge teşviklerinden yararlanmasının daha fazla yatırım çekmesi, bölgedeki istihdamı artırması ve ekonomik kalkınmayı desteklemesi açısından kritik bir önem taşıdığına inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, Gümüşhane turizm açısından büyük bir potansiyele sahiptir ancak bu potansiyelimiz tam anlamıyla değerlendirilememiştir. Yine, Tirebolu-Kürtün Yolu’nun yapılması, Köse Dağı Tüneli’nin yapılması, Tersun Dağı Tüneli’nin yapılması, Pekün yolu ve en önemlisi Bayburt-Gümüşhane Havaalanı’nın bir an önce yapılmasını değerli Hükûmetimizin yetkililerinden bekliyoruz.
İlimizde, köylerimizde özellikle baz istasyonları çekmiyor. Telefonlarımız çekmediğinden dolayı özellikle öğrencilerimiz çok mağdur. Bu konuda Ulaştırma Bakanlığının yatırımlarını bekliyoruz.
OSB’lerle ilgili de mutlaka Bakanlığımızın Gümüşhane’de yatırımcıyı destekleyecek OSB’lere, Kelkit, Şiran ve Gümüşhane merkezdeki OSB’lere desteklerini bekliyoruz.
Konuşmamı bitirirken Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Musa; CHP, AK PARTİ, Milliyetçi Hareket Partisi, İYİ Parti, herkes alkışladı ya. (AK PARTİ, CHP, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent Kaya Şerafettin Kılıç Hasan Ekici
İstanbul Antalya Konya
Necmettin Çalışkan Sema Silkin Ün Birol Aydın
Hatay Denizli İstanbul
Mustafa Bilici
Konya
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Birol Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BİROL AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, ülkemizde baş döndürücü, şaşırtıcı gündem değişiklikleri oluyor yani iktidar cenahı kuyuya bir taş atıyor, topyekûn herkes bu taşı çıkarma çabası içerisinde oluyor ama biz Saadet Partisi olarak bu taşı çıkarmak için uğraşmayacağız. Ülkemizin temel beş meselesi var. Bu beş meselenin gündemden düşmemesi için ve gerçek gündem olduğunu her zaman kürsülerde, konuşmalarımızda siyasetimizin merkezinde tutacağız. Dış politika faciamız var, ekonomik yıkım var. İşte, iki ay süreyle asgari ücreti tartışıyoruz, insanca yaşamı bir türlü insanımıza veremiyoruz, gerekçeleri şunlardır bunlardır. Başka… Ahlaki tahribatımız var, bunun bütün topluma, her bir kesime yansımaları var. Öbür taraftan hukukta, yargıda keyfîlik var, hoyratlık var; işte, kayyım uygulamaları bunların bir yansımasıdır. Maalesef, güç sahipleri, iktidar sahipleri, yargıyı, hukuku ellerinde bir kılıç gibi kullanmaktadırlar; bu, ülkemizin en temel meselelerinden biridir.
Bir diğer unutmayacağımız ve unutturulmak istense bile, perdelenmek istese bile unutulmaması gereken bir mesele de dört yüz günlük Gazze işgalidir, saldırısıdır, soykırımıdır. Değerli dostlar, değerli arkadaşlar; tam dört yüz gün oldu ve bu dört yüz günde Türkiye'miz, AK PARTİ iktidarı İsrail’i durdurmaya dönük, Gazze’yi rahatlatmaya dönük somut hiçbir adım atmadı, şu kadarcık bir adım atmadı. Üstüne üstlük, bunu yapmadığı gibi limanlarımızdan önce doğrudan, sonra dolaylı yollardan ticaretin devam ettiği vakıasıyla yaşamaktayız. Bir taraftan Gazze, bir taraftan vicdan sahibi gençlerimiz, iktidarı bazen gemilerde, bazen limanlarda, bazen kamyonlarda suçüstü yaptılar. Maalesef, iktidar bu sınavı doğru vermedi, veremiyor. Bakınız, Yahya Sinvar…
HÜSEYİN ÖZHAN (Adıyaman) – İhracat durdu.
BİROL AYDIN (Devamla) – Buradan değerli bir arkadaşımız “Durdu.” diyor, Sayın Cumhurbaşkanımız da İSEDAK toplantısında dedi ki: “Sırf İsrail'le ticaret yapmadık diye 9,5 milyar dolar kaybımız var.” Ya, bu büyük yanılmadır, milleti yanıltmaktır. Arkadaşlar, ticaret, sevkiyat ha bire devam ediyor hem de her çeşidinden.
Bakınız, Yahya Sinvar, Hamas’ın son şehidi, lideri 7 Ekimden önce ne demiş? “Gazze, İsrail’le normalleşen herkesi ifşa edecek ve tüm iş birlikçileri rezil edecek, Filistin davasını satıp taviz veren herkesin hakiki yüzünü ortaya çıkaracak.” Evet, Gazze tüm maskeleri ortaya çıkarmıştır. Bu dört yüz günde kim Gazze'den yana, Filistin'den yana kim adam kim değil olduğu gibi ortaya çıkmıştır.
Şimdi, değerli dostlar, arkadaşlar, tarih şunu yazacak: “Gazze'de katliamlar devam ederken siyonistlerle ticaret yapan iktidar.” “Gazze için eylem yapanları gözaltına alan, mahkemelere sevk eden iktidar.” Yine, değerli arkadaşlar, tarih tekrar şunu yazacak: İsrail tehdidi karşısında iç cepheyi güçlendirelim diyenlerin hukuk tanımazlığını, kayyum uygulamalarını yazacak. Ve tarih şunu yazacak: Ülkemiz için tehdit olan terör rejimine limanlarımızdan mühimmat taşıyan iktidarın varlığını yazacak.
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) – Yalan söyleme!
BİROL AYDIN (Devamla) – Ne diplomasiniz ne hukukunuz ne ticaretiniz; tarih sizi maalesef İsrail'in varlığına güvence bir iktidar olarak yazacak.
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) – Yalan! Yalan!
BİROL AYDIN (Devamla) – Emin olunuz değerli dostlar, kardeşler, arkadaşlar, emin olunuz. Bir yıldır, biriniz çıksın şuradan “Somut şu adımı attık.” desin; lütfen, lütfen, lütfen!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) – Yalan konuşuyorsun!
REFİK ÖZEN (Bursa) – Senin gözün görmüyor, kulağın duymuyor!
BİROL AYDIN (Devamla) – Ticaret devam ediyor, sevkiyat devam ediyor.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Yalan söylemeye devam ediyorsunuz.
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
BİROL AYDIN (Devamla) – Bakınız, sevkiyat devam ediyor, maskeniz düştü, suçüstü yakalandınız.
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) – Yalan söylüyorsun, yalan!
BİROL AYDIN (Devamla) – Dört yüz gün oldu, bütün bu gündem değişmeleri…
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Beşinci kol faaliyeti yapıyorsun, beşinci kol.
BİROL AYDIN (Devamla) - …Türkiye'de 1 ekimden bugüne yapılan bütün gündem değişiklikleri, gerçekte, Gazze'deki soykırımın örtülmesi ve Türkiye iktidarının hiçbir şey yapamadığının gösterilmemesi içindir aynı zamanda.
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) – Yalan söylüyor, yalan!
BİROL AYDIN (Devamla) – Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Bu gidişatın gidişat olmadığını, Gazze'de kan, zulüm ve gözyaşının devam ettiğini, bir tek somut adımın Türkiye iktidarı tarafından atılmadığını hançerem yırtılırcasına haykırıyorum.
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) – Yalan söylüyor, yalan!
REFİK ÖZEN (Bursa) – Senin gözün görmüyor, kulağın duymuyor!
BİROL AYDIN (Devamla) - Yüreği yeten de burada gelsin, “Hayır, ticaret durmadı, sevkiyatlar yapılmadı.” desin, bir kişi gelsin şurada söylesin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİROL AYDIN (Devamla) – Ama tescilli, tescilli…
YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Ya, 100 kere söylendi, 100 kere!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…
BİROL AYDIN (Devamla) – İşte gemiler, işte Ticaret Bakanlığının rakamları, işte ithalat, ihracat rakamları…
YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Sen tescilli yalan söylüyorsun!
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) – Otur yerine!
BİROL AYDIN (Devamla) - …işte gerçekte İsrail’e gittiği hâlde Filistin’e gitti diye itham edilen rakamlar.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler.
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) – Otur yerine!
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) –Beşinci kol faaliyeti yapıyorsun, beşinci kol.
BAŞKAN – Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Birol Aydın’ın 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel kürsüde konuşan hatip baştan aşağı iftiralarla, yalan ve dolanlarla kendi seviyesini aşağıya düşürmüştür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani bu konuşmacılara, bu tür yaklaşımlara Filistin Ulusal Ekonomi Bakanı El Amur “Asılsız iddialar ancak İsrail hükûmetine hizmet eder.” diye en güzel cevabı vermiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunun dışında bir şey söylenmesi gerçekten zaittir, gereksizdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kaya, buyurun.
46.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, bundan tam bir sene önce Kocaeli Milletvekilimiz Hasan Bitmez bu kürsüde konuşurken bir kısım arkadaşlarımız “Yalan söylüyorsunuz!” diyerek sıra kapaklarına vuruyorlardı. 31 Mart seçimlerinden sonra Sayın Cumhurbaşkanımız “İsrail'le ticareti kesiyoruz.” diyerek burada “Yalan söylüyorsunuz!” diyenlerin aslında yalan ve iftira attığını net bir şekilde tescil etmiş oldu. Dolayısıyla buradan “Yalan söylüyorsunuz!” diye bağırmakla… Dost acı söyler. Ya, bu arkadaşımız bir şeyler söylüyor.
REFİK ÖZEN (Bursa) – Yalan söylüyorsunuz!
HÜSEYİN ÖZHAN (Adıyaman) – Ya, var mı somut bir şey elinizde?
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Bir müsaade edin arkadaşlar, müsaade edin.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Beşinci kol faaliyeti yapıyorsunuz, beşinci kol!
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Hâlâ aynı şeyi yapıyorsunuz, müsaade edin!
HÜSEYİN ÖZHAN (Adıyaman) – Herkes aklına geleni söylüyor ya!
REFİK ÖZEN (Bursa) – Hâlâ yalan söylüyorsunuz!
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım, bakın, biz iktidar partisinin avcı kahvehanelerinde ne anlattığına bakmıyoruz, ne yaptıklarına bakıyoruz. Bakın, daha iki gün önce Haydarpaşa Limanı’nda siyonist İsrail'e silah taşıyan geminin demirlediğini kamuoyuna ifşa ettik. Ya, çıkın bunun cevabını verin. Biz sizin düşmanınız değiliz, dostunuz olduğumuz için acı söylüyoruz ama siz hiçbir şeyi dinlemeden sıra kapaklarına vurarak “Yalan söylüyorsunuz!” diyerek aslında…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REFİK ÖZEN (Bursa) – Yalan söylüyorsunuz!
ŞENOL SUNAT (Manisa) – Suç bastırıyorlar, suç!
BAŞKAN – Buyurun.
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Tarih kimin yalan kimin de ezbere cevap verdiğini elbette yazıyor. Tam bir sene önce bu kürsüde, burada utanmadan “Yalan söylüyorsunuz!” diye bağıranların yalan söylediğini Sayın Cumhurbaşkanı 31 Mart seçimlerinden sonra ortaya koydu. Dolayısıyla bir şeyi “yalan” “iftira” “dolandırıcı” diyerek örtbas etmeye çalışmayın, ne yaptığınızı delillerini ortaya koyun. Çıkın Haydarpaşa Limanı’ndaki geminin niçin orada olduğunu söyleyin? Çıkın, ZIM firmasının gemilerinin burada ne aradığını söyleyin; bunu biz mi ispat edeceğiz? Çıkın, Maccabi Tel Aviv maçının niçin tarafsız bir sahada -bu maçın- oynandığını ve güvenlik kuvvetlerimizin niçin buna çanak tuttuğunu açıklayın.
BAŞKAN – Teşekkür ederim…
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Dolayısıyla bunların hepsi gerçek, gerçekler acıtır ama “iftira” “yalan” diyerek kendinize haksızlık yapmayın diyorum.
BİROL AYDIN (İstanbul) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Bülent Bey açıkladı ya...
Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
47.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, bir sene önce de yalan söyleniyordu, şimdi de yalan söyleniyor; bunda değişiklik yok. Sayın Cumhurbaşkanımızın bunu ikrar ettiği, mefhumumuhalifinden çıkarılmaya çalışıldığı anlam tam manasıyla bir çarpık zihniyetin yansıması olarak karşımıza çıkıyor.
Şunu söylüyorum: Bakınız, o zaman da “İsrail’e silah sevkiyatı yapılıyor.” deniyordu. Bunlar, bu ülkeye, bu millete, Türkiye Cumhuriyeti devletine; ömrü Filistin davasıyla, Gazze’yle, Kudüs’ün özgürlüğüyle geçmiş Recep Tayyip Erdoğan’a ve onun dava arkadaşlarına atılmış en büyük iftiradır ve ancak siyonist İsrail ağzıdır! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BİROL AYDIN (İstanbul) – Başkanım, söz istiyorum.
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili söz istiyor, sizin adınıza da açıklama yaptı zaten Sayın Grup Başkan Vekili.
Buyurun.
48.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkanım, ben Sayın Akbaşoğlu’na “Siyonizmin ağzıyla konuşuyorsun.” demeyi kendime zül addediyorum.
HÜSEYİN ÖZHAN (Adıyaman) – Yalan!
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Ama Sayın Akbaşoğlu’na tavsiyem şu…
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Onu Filistin Ekonomi Bakanı söylüyor!
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkanım, Haydarpaşa’daki gemiyi açıkla, gemiyi!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Filistin Bakanı söylüyor!
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, ben Sayın Akbaşoğlu’nu muhatap almayacağım, Genel Kurula hitap edeceğim.
Bakın, bağırarak çağırarak suçluluğunuzu örtemezsiniz. Biz Sayın Erdoğan’ın Filistin'le ilgili yürek yangınına bir şey demiyoruz. Kalbi “Ali” söyleyenlerin dilinin “Muaviye” söylememesini tavsiye ediyoruz sadece, başka bir şey söylemiyoruz. Kalple ilgilenmiyoruz, yaptığınız icraatlarla ilgileniyoruz.
İsrail'in OECD üyesi olmasına kim onay verdi? NATO'da daimî gözlemci olmasına kim onay verdi? Mavi Marmara gemisindeki katil İsraillilerin Türkiye'de ve uluslararası mahkemelerde yargılanmamasına dair kanunu kim buradan geçirdi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.
“31 Marta kadar ticaret yok.” diyenler 31 Marttan sonra ticareti niçin yasakladı? Ya Sayın Akbaşoğlu yalan söylüyor… Yakıştıramıyorum, Sayın Cumhurbaşkanımız yalan söylemez; 31 Martta kendisi zaten bu gerçeği itiraf etmiş oldu.
Onun için, AK PARTİ'lilere tavsiyem, bir şey yapamıyorsanız gerçekler karşısında hiç olmazsa susun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
HÜSEYİN ÖZHAN (Adıyaman) – Bence buna cevap bile vermeyin.
REFİK ÖZEN (Bursa) – Burada tek yalancı var; sizsiniz!
BİROL AYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili Bülent Bey sizin adınıza çok net ifade koydu.
REFİK ÖZEN (Bursa) – Otur yerine!
BİROL AYDIN (İstanbul) – Siz kimsiniz ya? Siz kimsiniz kardeşim? “Otur yerine!” diyor; kim o arkadaşımız ya?
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Kendi milletvekillerinizle karıştırmayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
49.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her şey milletimizin ve dünyanın gözü önünde cereyan ediyor. İsrail’e “one minute” diyen ve bütün dünyanın gözü önünde, Birleşmiş Milletlerde İsrail'in soykırımını lanetleyen ve bütün insanlığı bunu kınamaya, İsrail'e karşı durmaya davet eden ve Berlin’de, Brüksel’de, Washington’da, bütün dünyanın dört bir yanında halkların İsrail'in vahşetine, soykırımına karşı ayaklanmasına vesile olan liderin adı Recep Tayyip Erdoğan’dır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şunu ifade edeceğim: Sayın Erdoğan’ın geçmişi de şu anı da herkesin malumudur. Güneşin ispatına nasıl gerek yoksa Sayın Erdoğan’ın bu konudaki imanına…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, toparlayalım.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu konuda Gazze’nin Filistin’in, Kudüs’ün yanında yer aldığı gerçeğini, şehit İsmail Haniye de Sinvar da bütün Filistin davasının liderleri de Erdoğan’a teşekkürle ortaya koymuşlardır. Müddei, iddiasını ispatla mükelleftir. İspat etmeyen de hukuk önünde çok açık bir şekilde müfteridir. İspat yükü, iddia edene aittir, dünyanın genel kuralı da budur.
BÜLENT KAYA (İstanbul) – İspatı iki gün önce çıktı, iki gün önce, ispat ettik. Cevap ver!
BİROL AYDIN (İstanbul) – Belgeler, belgeler!
BÜLENT KAYA (İstanbul) – 31 Martta ispat etti Sayın Cumhurbaşkanı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bunun dışında, Sayın Cumhurbaşkanımız ifade etmişlerdir ki “Dünyada tek başıma da kalsam Kudüs davasının, Gazze’nin yanında olmaya devam edeceğim.” demiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Helal, helal, helal!
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2258) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 157) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinde yer alan “esas alınır” ibaresinin “dikkate alınır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Bülbül İsmail Atakan Ünver Cumhur Uzun
Aydın Karaman Muğla
Turan Taşkın Özer Gizem Özcan İnan Akgün Alp
İstanbul Muğla Kars
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk devletinde belirli kurumlar, bazı sözcükler vardır, çok önemlidir. Bunların en önemlilerinden biri, masumiyet karinesidir. Masumiyet karinesi, Mecelle’de “Beraatizimmet asıldır.” der. Masumiyet karinesi, “Beyyine, hilafızahirî ispat içindir.” der yani ispat, iddia edene düşer. Buradan yola çıkarak masumiyet karinesinin bir özelliği daha var, evrensel bir yargı doktrini olarak da İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde yer alır, 11’inci madde, masumiyet karinesi: “Hiç kimse, işlendiği sırada ulusal veya uluslararası hukuka göre cezai bir suç oluşturmayan herhangi bir fiil, ihmalden dolayı herhangi bir cezai suçtan suçlu sayılamaz.” der. Bir de Anayasa’mız var yani rafa kaldırılan bir Anayasa’mız var, Anayasa’mızın 38’inci maddesinde de “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” der.
Buradan yola çıkıyoruz, güncelimiz ortada. Güncelimiz ne? Suçluluğu kanıtlanmamış yani hüküm giymemiş birisinin seçilme hakkı gasbedildi. Kim? Esenyurt, Mardin, Urfa, Batman. Bunun dışında da halkın seçme hakkı gasbedildi. Düşünebiliyor musunuz, İstanbul’da -1 milyon nüfuslu bir şehrimiz- Esenyurt’ta Belediye Başkanının görevine son veriliyor, tutuklama kararı veriliyor ve Belediye Meclisi üyeleri ise aynı şekilde görevlerinden azlediliyor? 1 milyon nüfuslu, İstanbul’un göbeğinde, Esenyurt'ta belediye Meclisi üyeleri Belediyeye giremiyor, düşünebiliyor musunuz? Mecliste ikinci parti bulunan Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkan Vekili belediyeye sokulmuyor, düşünebiliyor musunuz? Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat belediyeye sokulmuyor. Milletvekilinin belediyeye giremediği, grup başkan vekilinin belediyeye giremediği bir ülkede hukuk devleti yok, demokrasi yok, özgürlükler yok. Bu Anayasa ise açıkça, tam anlamıyla rafa kalkmış oluyor.
Bakınız arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı Yargı Reformu Strateji Belgesi adı altında 2019'da, daha sonra İnsan Hakları Eylem Planı adı altında ise 9 amaç ve birçok hedef ortaya koydu. Bu hedeflerden, amaçlardan en önemlisi şuydu; tutuklama konusunda, geceleyin evlere yapılan baskınlar ve gözaltına alınmalar konusunda yani kişi hak ve özgürlükleri konusunda… İnsan Hakları Eylem Planı'nın birinci cümlesi şuydu: "Özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye." Daha demokratik bir Türkiye'yi görüyorsunuz arkadaşlar; belediye başkanlarını görüyorsunuz, belediye meclisi üyelerini görüyorsunuz ve milletvekillerinin belediyeye girmediği görüntüleri görüyorsunuz ama en önemlisi şu: Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını barışçıl bir şekilde kullanmak isteyen Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul il örgütünün kendi ilçe binasına girilmesine engel olunuyor arkadaşlar, kendi ilçe binasına. (CHP sıralarından alkışlar) İlçe binası kuşatılıyor. İlçe binasına girilmesine engel olucu, 2911 sayılı Yasa'yı ihlal edici, Anayasa’nın 34'üncü maddesini ihlal edici bir çalışma içerisindeler. Amaç ne? Daha güçlü bir insan hakları koruma sistemi. Nerede? Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde. Amaç ne? 9 tane yargı paketi. Bugün 9'uncusu. İnsan haklarının en iyi şekilde kullanılması, hak ve özgürlüklerin, anayasal hak ve özgürlüklerin toplumda etkin bir şekilde kullanılması. Nerede? Türkiye'de. Nerede yaşıyoruz? Bugün yaşıyoruz. Yaşıyor muyuz? Yaşamıyoruz. Neler oluyor? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, açıkça, ifade özgürlüğünde en fazla dava açılan bir ülke durumuna geldik. Nerede? Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkında, açıkça, yüz binlere ulaştık. Nerede? Avrupa Konseyine üye ülkeler arasında 350 bin kişi olan cezaevi mevcudu, şu anda, bugün itibarıyla 362 bin kişiye çıktı. Nerede? OECD ülkeleri arasında ifade özgürlüğü bakımından 149 ülke arasında, açıkça, 129’uncu sırada yer aldık. AİHM’e giden her 100 başvurunun 35’i Türkiye'den gidiyor. 124 emsal dava var arkadaşlar Türkiye kararı olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde.
Nereden nereye geldik! Hukuk devleti mi? Hukuk devletinde mi yaşıyoruz? Demokrasi ve özgürlüklerin yaşandığı bir ülke mi? Anayasa’nın hak ve özgürlüklerinin kullanıldığı bir ülke mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Milletvekilinin giremediği bir belediyede, Grup Başkan Vekilinin giremediği bir belediyede, bir parti örgütünün kendi ilçe başkanı ve il başkanının giremediği bir ilçe binasında Türkiye’de hak ve özgürlüklerden bahsedilemez, açık ve net budur. (CHP sıralarından alkışlar) Bir de yargıdan bahsediyoruz; yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı! Nerede yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı? Yargı siyasallaşmış, saraydan talimatlı hâkimlerin verdiği kararlar, tepeden hâkim ve savcıların “Acaba ne karar versem ne olurum?” diye düşündüğü davalar; sonra çıkıyoruz “Yargıya müdahale etmeyin.” “Yargıya güvenin.” Hangi yargıya güveneceğiz? OECD ülkelerinde yapılan araştırmada -2023’te- “Bir Bakışta Hükûmet” araştırmasında Türkiye 38 ülkenin 36’ncısı yargıya güvende. Bakınız, geldiğimiz noktada yargıya güven 2022'de yüzde 33. Demokrasi diyoruz, özgürlükler diyoruz, hukuk devleti diyoruz, çare CHP diyoruz.
Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Yoklama talebimiz var Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama talebi var.
Sayın Başarır, Sayın Tahtasız, Sayın Coşar, Sayın Bülbül, Sayın Karadeniz, Sayın Karagöz, Sayın Öztürkmen, Sayın Sarıgül, Sayın Taşkent, Sayın Karaoba, Sayın Yıldızlı, Sayın Genç, Sayın Sümer, Sayın Alp, Sayın Gürer, Sayın Kanko, Sayın Bayraktutan, Sayın Kış, Sayın Konuralp, Sayın Erdan Kılıç.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Evet, arkadaşlar şu anda buradalar mı diye pusulaları okuyorum:
Mehmet Eyup Özkeçeci? Burada.
İbrahim Özyavuz? Burada.
Hüseyin Altınsoy? Yok.
Erkan Akçay? Burada.
Ahmet Kılıç, Bursa? Yok.
Yaşar Kırkpınar, İzmir? Yok.
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.01
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2258) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 157) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Görüşmelere devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turhan Çömez Yavuz Aydın Mehmet Mustafa Gürban
Balıkesir Trabzon Gaziantep
Yüksel Selçuk Türkoğlu Mehmet Satuk Buğra Kavuncu Burhanettin Kocamaz
Bursa İstanbul Mersin
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılamıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Mehmet Mustafa Gürban.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bugün aslında Borsa İstanbulda yapılan dolandırıcılıklardan isim isim bahsedecektim ancak bugün görüyorum ki adalet konusunda da söylememiz gereken mesajlar var. Bu nedenle, 5’inci madde üzerine konuşma yapacağım.
Siz adaleti, büyükelçiliğe namzet yiğitler varken Bakara suresiyle makara yapan eski bakanınızı büyükelçi yaptığınızda bitirdiniz. Siz adaleti, cumhuriyetimizin 100’üncü yaşında dünyanın bir numarası olan Kadın Millî Voleybol Takımı’mızı ekonomide uçurup cemaatlere, tarikatlara bedava uçak bileti verdiğinizde bitirdiniz. Siz adaleti, diplomalı işsiz ordularımız varken çocuklarınızı Mecliste işe başlatarak bitirdiniz. Siz adaleti, rant çetelerinin affedilen vergilerini esnafın boğazına çökerek aldığınızda bitirdiniz. Siz adaleti, kur korumalı mevduat safsatasıyla fakirden alıp zengini daha zengin ettiğinizde bitirdiniz. Siz adaleti, memurumuzun servis araçları gözünüze batıp Amerika'ya uçak dolusu arabayla gittiğinizde bitirdiniz. Siz adaleti, ihale rantını peşkeş çektiğiniz firmalar sürekli değiştiği için yaklaşık 200 kere revize ettiğiniz Kamu İhale Kanunu’yla bitirdiniz. Siz adaleti, düşüncelerini dile getiren insanları hapse atıp cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk’e sürekli hakaret eden, ne başı olduğu belli olmayan kişiyi kollamakla bitirdiniz. Siz adaleti, kurum atamalarında yapılan mülakatlarda hakkın yanında değil torpilli olanın yanında olduğunuzda bitirdiniz. Siz adaleti, sığınmacılara sürekli kapı açıp doktorlara kapıyı gösterdiğinizde bitirdiniz. Siz adaleti, hain PKK terör örgütünden hüküm giymiş kişileri çalıştırıp “Mustafa Kemal’in askerleriyiz.” diyen teğmenleri ordudan atarak bitirdiniz. Siz adaleti, vatandaşlarımız hastane randevularını aylar sonrasına alırken Suriyelilerin elini kolunu sallayarak gelip hastanelerde tedavi olmasıyla bitirdiniz. Siz adaleti, vatandaşlarımızın sigorta borcu varken, tedavi olamazken, Suriyeliler bedava sağlık hizmeti alırken bitirdiniz. Siz adaleti, Suriyelilerin doğum oranı fazla olduğu için onlara özel kadın doğum hastanesi yaptığınızda bitirdiniz. Siz adaleti, şanlı Türk ordusu içeride ve dışarıda terörle mücadele ederken teröristleri Habur’da davulla zurnayla karşıladığınızda bitirdiniz. Siz adaleti, teröristler kınalı kuzularımıza mayın patlatırken teröristleri konfeti patlatarak karşıladığınızda bitirdiniz. Siz adaleti, Mehmetçik’imiz karda kışta, dağda konserve yerken teröristlere valilik bütçesinden sıcak lahmacun ısmarladığınızda bitirdiniz. Siz adaleti, Türkiye Cumhuriyeti devletinin en mahrem yeri kozmik odasına girildiğinde bitirdiniz. Siz adaleti, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin mahremi FETÖ’nün mahrem yapılanmasına benzemez.” deyip hesap sormadığınızda bitirdiniz. Siz adaleti, Suriyelilerin nereden alındığı bile belli olmayan diplomalarını Türk gencinin tırnaklarıyla kazıyarak, alın teri dökerek aldığı diplomasına denk saydığınızda bitirdiniz. Siz adaleti, teröristleri Türk adaletinde yargılamak yerine Habur’da seyyar mahkeme kurduğunuzda bitirdiniz. Siz adaleti, deprem bölgesinde bile “Merkezî yönetim ile yerel yönetim el ele vermezse o şehre bir şey gelmez.” dediğinizde bitirdiniz. Siz adaleti “Türk futbolu temiz olacak.” deyip telefonunda byLock çıkan kişiyi Federasyon Başkanı yaptığınızda bitirdiniz. Siz adaleti “FETÖ’yle mücadele ediyoruz.” deyip boy boy fotoğrafları olan, ilişkileri olan kişileri milletvekili yaptığınızda bitirdiniz. Siz adaleti “FETÖ’yle mücadele ediyoruz.” deyip ”FETÖ hepimizin beynini üç harflilerle ele geçirip istediğini yaptırdı.” diyen Büyükşehir Belediye Başkanını yargılamayarak bitirdiniz. Siz adaleti “FETÖ’yle mücadele ediyoruz.” deyip FETÖ okullarından mezun olan kişileri vekil yaparak bitirdiniz. Siz adaleti, Bank Asyaya para yatıran kişileri yargılayıp Bank Asya yöneticilerini SPK’ye, Merkez Bankasına atadığınız da bitirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Devamla) - Siz adaleti “Cemaat devlete sızmış, buna kargalar bile güler.” diyen Millî Eğitim düşman Bakan eskinize dokunmayarak bitirdiniz. Siz adaleti, biz cemaatle mücadele edin dediğimizde siz “Sıla hasreti bitmelidir.” dediğinizde bitirdiniz. Siz adaleti, soğan-ekmek yiyen vatan evlatlarına maklube yiyen vatansız şeref yoksunlarını tercih ettiğinizde bitirdiniz. Siz adaleti, acımasız, gaddar, zulümkâr olduktan sonra “Kandırıldım.” dediğinizde bitirdiniz.
Konuşmama Fatih Sultan Mehmet Han’ın sözleriyle son veriyorum: “Aklı öldürürsen ahlak da ölür, akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür.”
Yüce Türk milletini ve adalet mücadelesi veren yargı mensuplarını saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tüm iddiaları reddettiğimizi belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6’ncı madde üzerinde hepsi aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent Kaya Necmettin Çalışkan Mustafa Bilici
İstanbul Hatay İzmir
Sema Silkin Ün Şerafettin Kılıç Hasan Ekici
Denizli Antalya Konya
Selçuk Özdağ
Muğla
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Turhan Çömez Yavuz Aydın Yüksel Selçuk Türkoğlu
Balıkesir Trabzon Bursa
Burhanettin Kocamaz Mehmet Satuk Buğra Kavuncu
Mersin İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman Bülbül Gülcan Kış Mustafa Sarıgül
Aydın Mersin Erzincan
Ömer Fethi Gürer Ayça Taşkent Aliye Coşar
Niğde Sakarya Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Muhammet Emin Akbaşoğlu Derya Yanık Mustafa Hulki Cevizoğlu
Çankırı Osmaniye İstanbul
Mehmet Ali Çelebi Süleyman Şahan
İzmir Yozgat
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Muğla Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ.
Buyurun Sayın Özdağ. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin tamamına sesleniyorum: Sabırla, sükûnetle dinlerseniz eğer çok memnun olurum ama siz dinlemezseniz milletime sesleniyorum buradan: Şimdi, Almanya, Hitler Reichstag yangınını bahane ederek nasıl bir soykırım yaptıysa İsrail de bu Reichstag yangını gibi 7 Ekim saldırısını bahane ederek büyük bir soykırıma imza attı ve buradan bir gazeteci haber yaptı biliyorsunuz, ismini söylemeyeyim. Hasan Bitmez şu sıralardan kalktı ve buraya geldi, konuşmasında bir gazeteciye atıfta bulunarak bizim limanlarımızdan ve bizim limanlarımızı transit olarak kullanan gemilerden İsrail’e yiyeceklerin, iaşelerin, malzemelerin gittiğini söyledi. Buradan sesleniyordunuz, “Yalan söylüyorsunuz!” diyordunuz; ardından bağırıyordunuz, “Yalancı!” diyordunuz, değil mi? Bunu söylüyordunuz. Peki, daha sonra ne dediniz? “Biz bunları Filistin'e gönderiyoruz. Filistin'in limanı olmadığı için İsrail limanlarına gönderiyoruz.” Ne kadar merhametli bir devlet değil mi bu İsrail, ne kadar insancıl; hem öldürüyor hem de sizin göndermiş olduğunuz malzemeleri Filistinlilere ulaştırıyor, değil mi? Ne kadar insancıl bir devlet(!) Bu devlet 50 bin kişiyi öldürdü, bu devlet oraları işgal ediyor. Ardından şöyle söylediniz: “Yok, devletimiz yapmıyor.” Tamam. Kim yapıyor? “Özel sektör yapıyor ve özel sektör buralarla ilgili tazminat olduğu için de tazminat ödemek istemiyor, devam ediyor.” dediniz. Ardından bir bakan çıktı... Bu bakan CHP'li bakandı(!)
Sizin bakanınız var mı?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Yok daha; seneye olacak, seneye.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – İYİ Partili, Gelecek-Saadetli bakan olabilir mi? Bu bakan -sizin bakanınızdı sizin, CHP'nin bakanıydı, Gelecek Partisinin bakanıydı(!)- şöyle söyledi: “Biz İsrail'e şu ana kadar 1,9 milyon ton, 1 milyon 900 bin ton malzeme gönderdik.” Kim söyledi bunu? Ulaştırma ve Altyapı Bakanı söyledi. Yalancı mı, Bakanınız yalancı mı? Değil, değil mi? Bakan söyledi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Bakanı söyledi. Ardından, gazeteciler sordular “Ne gönderdiniz, içinde ne vardı? Demir mi, çelik mi, yiyecek mi, ne malzemeler vardı?” Ulaştırma Bakanı dedi ki: “Bunu bana sormayın.” “Kime soralım?” “Bunu Ticaret Bakanına sorun.” dedi. Ticaret Bakanına sordular. Cevap var mı? Ben onlarca soru önergesi verdim Ticaret Bakanına, ya Ulaştırma Bakanı için “yalancı” de veyahut da bana bunları tadat et, kalem kalem söyle dedim. Şu ana kadar söylemediler ve ardından siz dediniz ki: “Bu ticaretle ilgili kısıtlama getiriyoruz.” Nereye kısıtlama getiriyorsunuz? Filistin'e giden malzemelere. Hani Filistin'e gidiyordu? Filistin'e giden malzemelere niye kısıtlama getiriyorsunuz? Siz Filistinlileri sevmiyor musunuz, Gazzelileri sevmiyor musunuz, Müslümanları sevmiyor musunuz siz? Seviyorsunuz. Peki, niye kısıtlama getirdiniz? Yalan söylüyordunuz, kısıtlama getirmediniz, daha önceden İsrail'e yaptığınız ticarete kısıtlama getirdiniz, Filistinlilere değil.
Ardından, bu sefer Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki “İsrail'e olan ticareti kesiyoruz.” Hani Hasan Bitmez yalan söylüyordu burada? Hani Hasan Bitmez yalan söylüyordu, yalancıydı Hasan Bitmez? Sayın Cumhurbaşkanı mı yalancı? Bir Cumhurbaşkanı yalan söyler mi? Söylemez ki. Evet, doğruyu söylüyordu, ticareti o gün durdurdunuz.
Şimdi muvazaalı bir iş daha yapıyorsunuz, söyleyeyim size; kim yapıyorsa ister şirketler ister devlet eliyle ister yabancı şirketler ister limanlarımızı kullanarak -bakın, gemicilikle uğraşan arkadaşınız var içinizde- şunu unutmayın: Bu gemiler nereden ne taşıyorsa hepsi tadat edilir, bütün dünya seyreder bunu, içinde ne varsa bilinir; silahsa silah, yiyecekse yiyecek, demirse demir, bunlar vardır. Ve ardından şimdi Filistin'e gönderiyorsunuz bunları. Nereye gönderiyorsunuz? Filistin ile İsrail’in arasında ara buluculuk yapan yerlere gönderiyorsunuz. Filistin'e doğru, çimento gönderiyorsunuz; doğru, demir gönderiyorsunuz; çelik gönderiyorsunuz. Ateşkes oldu değil mi orada? Filistinliler evlerini yapacaklar, değil mi? Mimarları kaldı, değil mi? İnşaat mühendisleri kaldı, değil mi? Hiçbir şey kalmadı orada! Açık ve net söylüyorum, bunların hepsi İsrail'e gidiyor, değerli arkadaşlar, İsrail'e gidiyor! (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Ve unutmayın şunu, aziz dostlar, unutmayın şunu: Hakikatlerin şöyle bir özelliği vardır: Kardelen çiçekleri gibidir. Bir gün o dağların zirvesinde, karların arasından başını çıkarır; beyaz, ak bir şey çıkarır. Adınız “ak” ama o çiçek gibi olmazsınız; o çiçek ak olur, der ki: “Hakikat budur.” Kim söyler bunu biliyor musunuz? Tarih söyler, tarih ve o zaman mahcup olursunuz. Lütfen şunu söyleyin: “Yapıyoruz.” deyin, “Yapıyoruz, ticaret yapıyoruz. Bunu özel sektör yapıyor.” deyiniz. Daha anlamlı olur, daha erdemli olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Onun için değerli milletvekilleri, gelin, öncelikle bir özeleştiri yapın ve bunları itiraf edin. Zaten çıkıyor ortaya, çıkacak bak göreceksiniz hem de birkaç ay sonra, ateşkes olduktan sonra bu gemilerle Filistin'e gönderdiğiniz ne varsa bunların hepsi ortaya çıkacak.
Son cümle, bir epilog yapayım: Oraya gönderilen, Filistin'e gönderilen ve İsrail'e giden bütün malzemeler ne kadar artmış biliyor musunuz? Yüzde 100 mü? Yüzde 200 mü? Yüzde 300 mü? Yüzde 400 mü? Yok, yok; yüzde 1 milyon 200 artmış, yüzde 1 milyon 200! Bu Filistinlerin ne kadar çok parası varmış be(!) Bu demirler için para ödüyorlar Türkiye'ye, bu çimentolar için ödüyorlar, bu dikenli teller için ödüyorlar(!) Doğru, Gazze’nin sınırlarını yeniden çizecekler; doğru, 1967 sınırlarına çekilecek İsrail; doğru, böyle bir ateşkes(!) Onun için böyle şeyler yok. Lütfen, sözlerinize dikkat edin, en azından susun ve sükût edin çünkü sükût etmek bir erdemdir, aksi takdirde “yalancı” demeyin, bunu Bakanlarınız söyledi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Ve göreceksiniz iki ay sonra, üç ay sonra orada bir anlaşma olacak ve ardından da utanacaksınız, lütfen utanacağınız işler yapmayın. (AK PARTİ sıralarından “Yalan söylüyorsun, yalan, yalan!” sesi) Kendinize yakışır işler yapın, Sayın Cumhurbaşkanını da yalanlamayın diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum, milletime sesleniyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
50.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımız da Bakanlarımız da bütün Hükûmetimiz de Filistin’in, Gazze’nin, özgür Kudüs'ün yanında ve uluslararası hukuk çerçevesinde de bütün dünyanın İsrail zulmünü, vahşetini, soykırımını önlemeye, önüne geçmeye dönük büyük bir gayretin, büyük bir çabanın içerisinde. Bu hakikatten hareketle, daha önce de burada zikredilen Haydarpaşa Limanı’ndaki gemiyle ilgili kamuoyunu da Mecliste bilgilendirmek istiyorum, bu konuda birçok yalan ve iftira atıldığı da bu şekliyle ortaya çıkmış olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Kathrin” isimli Almanya bayraklı Alman Lubeca Marine şirketinin işlettiği yük konteyner gemisi Mısır El İskenderiye Limanı’ndan kalkıp 3 Kasım 2024 günü saat 13.55’te Haydarpaşa Limanı 6 no.lu rıhtıma yanaşmıştır. Gemi limana ENKA şirketinin ithalat yükünü boşaltmıştır, Haydarpaşa Limanı’ndan Derince’ye trafo yükü yüklemek için liman çıkış belgesi beklemektedir. Gemi acente beyanına göre Derince’den yükleme sonrası Antalya’dan yük alacak gemi, Derince’den yüklediği yükü Kamerun’a, Antalya’dan yüklediği yükü Angola’ya götürecektir. Gemide 2 Rusya Federasyonu vatandaşı, 1 Ukrayna vatandaşı, 10 Filipinler vatandaşı olmak üzere toplam 13 personel bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hakikat bu iken Filistin’in yanında; soykırımcı, katil İsrail’in, Netanyahu’nun karşısında bütün dünyayı ayağa kaldıran Türkiye Cumhuriyeti devletinin tüzel kişiliğine, bu aziz ve asil milletin 85 milyonuyla tamamına ve onun seçilmiş lideri Recep Tayyip Erdoğan’a iftirayla, yalan dolanlarla ve siyasi saiklerle saldırmak -biraz evvel ifade ettiğim gibi, Filistin Ulusal Ekonomi Bakanı El Amur'un ifadesiyle- asılsız iddialarda bulunmak İsrail Hükûmetine hizmet etmekten başka hiçbir netice doğurmaz. Tarih bunun da şahidi olacaktır.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan…
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Başarır daha önceden söz istemişti.
Buyurun Sayın Başarır.
51.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Beşiktaş-Maccabi Tel Aviv takımları arasında oynanacak maça ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın Başkanım, dünkü konuşmamda söyledim, Beşiktaş-Maccabi takımları arasındaki maçın İstanbul’da oynanması gerekirken, UEFA İstanbul’da bu maçın oynanabileceğine karar vermişken Türkiye “Biz güvenliği sağlayamıyoruz, yabancı bir ülkede oynansın.” dedi. Bunu eleştirdik, bir kez daha eleştiriyoruz. Ama şimdi aldığımız duyumlara göre, yabancı bir sahada, ülkede oynanacak bu maç seyircisiz oynanacakmış. Bakın, bu utanç verici olayın sebebi bu iktidardır. Eğer İsrail'in güvenliğini düşünüyorsan, o takımın güvenliğini düşünüyorsan ve “Güvenliği sağlayamayacağım, benim takımım başka bir ülkeye gitsin.” diyorsan bu koltukta oturmayın, bu koltukta oturmayın!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Şimdi, diyelim ki Portekiz'de oynanacak, Beşiktaş seyircisi oraya da gidemeyecek. Niye? İsrail takımının güvenliği. İsrail takımının güvenliğini düşünmek size düşmez. Çıkmasınlar, “3-0” mağlup olsunlar, bari oradan bir ceza alsınlar ya! Bu nasıl bir akıl? Eğer ki yabancı sahada o maç seyircisiz oynanırsa bunun altında kalırsınız. Bakın, söylüyorum; ihracat, ithalat yapmadığınızı diyorsunuz -ki öyle değil, konuşmayacağım o konuda, arkadaşlar konuştu- ama bu maçla ilgili vebaliniz çok, yapmayın bunu. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.
Sayın Kaya, buyurun.
Lütfen, sataşmadan…
52.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Tabii, tabii; ben genel konuşuyorum, herhangi bir şahsı hedef almıyorum.
Sayın Başkan, gerçekler yüzüne haykırıldığı zaman hâlâ “Yalan söylüyorsunuz.” diyen yalancıya laf anlatmak dünyanın en zor şeyidir. Onun için, Mısır İskenderiye Limanı’ndan kalkan bu gemi Haydarpaşa Limanı’na gittiği zaman ilgili gazeteler manşet atmıştı “Bu geminin orada ne işi var?” diye. Almanya’da izin verenler hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Bu suça karışmış geminin Türkiye kara sularına girmesine niçin engel olamıyoruz? Hadi onu da geçtim, bu savaş suçunu işlemiş gemiyi Mavi Marmara gemisinin dışında başka bir yer yoktu da oraya mı demirliyorsunuz? Çıkın, bunu anlatın. Bu cevabı vermek için niçin üç gün bekliyorsunuz?
Değerli Başkanım, bir diğeri de iktidar partileri devlet değildir, hükûmettir dolayısıyla her dış politik tercih aynı zamanda siyasal bir tercihtir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Geçmişte de “Kıbrıs’tan toprak verebiliriz.” dedikleri zaman da Kıbrıs politikalarını eleştirdik bu arkadaşlarımızın; 1 Mart tezkeresinde, Amerikalı askerlerin Türkiye topraklarına gelmelerine imkân tanıyan tezkereyi getirdikleri zaman da bunu eleştirdik; dediğim gibi, İsrail'in OECD ülkesi olarak kabulüne onay verdikleri zaman da eleştirdik; 20 milyon dolar karşılığında İsrailleri aklayan kanun teklifini verdiklerinde -ki Milliyetçi Hareket Partisi de o dönemde milletin vicdanını dinleyerek buna ret oyu vermiştir- yine onları eleştirmiştik. Bugün, Netanyahu’yu “Yaptığın yanlıştır.” diye binlerce insan eleştiriyor ama kimse de “Sen, Türkiye'nin ağzıyla konuşuyorsun.” demiyor. Milletler, kendi devletlerinin itibarını korumak için iktidarları eleştirirler; bizim eleştirilerimiz, devlete değil gaflet içerisinde olan iktidar sahiplerinedir. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Çömez, buyurun.
53.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; İsrail katil bir devlettir, İsrail soykırım yapmaktadır, İsrail insanlık suçu işlemektedir ve İsrail'in bu soykırımcı tutumuna karşı direnmek, mücadele etmek, ona engel olmak bir insanlık sorumluluğudur. Ben burada eleştirilere cevap veren AKP yetkililerinin samimi olduğuna inanıyorum, iyi niyetli olduğuna da inanıyorum fakat kafamızdaki sizlere yöneltilmiş olan soruların cevaplarını net, aydınlatıcı bir şekilde veremediğinizi de görüyorum.
Bakın, 7 Ekim tarihinden itibaren başlamış olan savaşın ardından mayıs ayına kadar müteaddit defalar dedik ki: “Ticaret yapılıyor.” Hep reddettiniz ve nihayetinde mayıs ayında dediniz ki: “Evet, ticaret var, biz bunu engelliyoruz.” O zamana kadar verdiğim onlarca soru önergesi var -bilgisiyle, belgesiyle- bir tanesine dahi cevap verilmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Çömez.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Teşekkür ederim Başkanım.
Mayıs 2024'ten sonra, çok ilginç bir hülle metodu başladı; Türkiye'den kalkan gemilerin Mısır’a gittiği, oradan da İsrail'e gittiği yönünde çok ciddi soru işaretleri başladı. Türkiye ile Mısır arasındaki ticaret 2 kat artmış, Mısır ile İsrail arasındaki ticaret 3 kat artmış.
Şimdi, geleceğim Türkiye İhracatçılar Meclisinin raporuna. Bu rapor, TİM’in kendi resmî sitesinden alınmış rapordur. Allah aşkına, siz geçen yıl İsrail'e 91 milyon dolarlık çeliği göndermişsiniz ve yasaktan sonra sıfır görünüyor fakat ondan önce bir tek çelik göndermediğiniz, 1 dolarlık çelik göndermediğiniz Filistin'e 48 milyon dolarlık çelik göndermişsiniz. Soruyorum: Bu çeliğin Filistin'e gittiğine dair bir belge gösterebilir misiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Son bir dakika, toparlayın.
Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Bitireceğim Sayın Başkanım.
Bu çeliğin İsrail'in savaş araçlarında, bombalarında kullanılmadığını; yerle yeksan olmuş, insanları katledilmiş, insanları şehit edilmiş Filistin'e gittiğini gösterebilir misiniz? “Dikenli teller gidiyor.” diyorsunuz, “Mermer gidiyor.” diyorsunuz, “Güzellik malzemeleri gitti.” diyorsunuz, “Çimento gitti.” diyorsunuz; bunların hiçbiri Filistin'e gitmedi.
Bir başka sorum daha size… “Buradan yardım gönderdik.” diyorsunuz, bu yardımların El Ariş Limanı’na gittiğini, orada bekletildiğini ve önemli bir kısmının da sınırı geçerek, Refah sınırını geçerek Gazze'ye gidemediğini biliyoruz. Diyorum ki -her 2 Bakana da söyledim- Allah aşkına, bu yardımların dağıtıldığına dair bize bir tek belge gösterin, bir tek görüntü gösterin; bunu dahi gösteremediniz. Tabiatıyla, bu çok ciddi soru işaretlerine cevap vermeniz lazım.
Son bir şey daha söyleyeceğim Başkanım, son derece önemli. Bakın, şu anda Türkiye'den İsrail'in TÜİK'ine girme şansımız yok çünkü yasakladınız. İsrail'in datalarının, verilerinin verildiği, ticari detaylarının verildiği sisteme Türkiye'den girme yasağı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Bitiriyorum, son bir dakika daha…
BAŞKAN – Buyurun, bitirin.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – VPN'yle girdiğinizde, yurt dışından girdiğinizde, İngiltere'den veya bir başka ülkeden girdiğinizde bütün raporlar ortaya çıkıyor. Eylül ayında da ekim ayında da İsrail'e dünya kadar mal gitmiş. Sizin Filistin diye buraya koyduğunuz, TÜİK'in detaylarına koyduğunuz ürünlerin hepsinin kayıtları burada var ve İsrail'in sisteminde "Bize geldi." diyor. Allah aşkına, siz engellediniz de biz size mâni mi olduk? Siz İsrail'e tavır koydunuz da engel mi olduk? Sadece istiyoruz ki samimi olun ve Gazzelilere yapılan bu zulüm karşısında hakikatin yanında olun.
Son bir şey daha… Ukrayna'ya gönderdiğiniz SİHA'ları İHA'ları… Allah aşkına, madem bu kadar Filistin'e ticaret yapabiliyorsunuz neden bir tane İHA'yı SİHA'yı Filistin'e göndermediniz? Bunun cevabını verin de hepimiz öğrenelim. (İYİ Parti, CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
54.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, İstanbul Milletvekili Bülent Kaya ile Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, defaatle kamuoyuyla paylaşılan bir hakikati tekrar Meclisin tutanaklarına da geçirmek üzere söz aldım.
Bakınız, Filistin Ulusal Ekonomi Bakanı El Amur'un açıklamasını aynen okuyorum: "Halkımızın yaşaması için Türkiye'nin ürünlerine ihtiyacımız var." Filistin bir devlet; onun Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve bakanları var. Gazze, Batı Şeria, Ramallah, bütün bu bölgelerde de bir yönetim söz konusu. Filistin Ulusal Ekonomi Bakanı El Amur Filistin'in maruz kaldığı savaşın gölgesinde ülke ekonomisinin hayatta kalmasını sağlayacak unsurları sağlamak için Arap ve Müslümanların desteklerine ihtiyaçlarının bulunduğunu belirterek "Biz uzun süreden beri Türkiye'yle ticaret yapıyoruz ve halkımızın yaşaması...”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Başkan, sizin söylediğinize inanırız ya. Onları örnek...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Efendim, ben bizzat Ekonomi Bakanı...
BAŞKAN - Siz yaptıysanız "Yaptık." deyin.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Hüsnüniyetiniz ve itimadınız için ayrıca teşekkür ederim ancak doğrudan kendi beyanını okuyorum, Filistin Ekonomi Bakanının doğrudan beyanını: "Biz uzun süreden beri Türkiye'yle ticaret yapıyoruz ve halkımızın yaşaması için Türkiye'nin ürünlerine ihtiyacımız var.” El Amur, Ticaret Bakanı Ömer Bolat'a Bakanlığın uygulama ve talimatlarıyla Filistin'e ihracatı sürekli desteklediği için teşekkür etti. Önceden İsrail üzerinden alınan ürünler artık doğrudan ithal edilmeye başlandı. Bakan El Amur Filistin ile Türkiye arasındaki ticaretin savaştan ve Türkiye'nin yeni uygulamalarından önce İsrail üzerinden gerçekleştiğini belirterek şu açıklamalarda bulundu: "Ancak Türkiye'nin İsrail'e ihracatı yasaklamasının ardından bu ticaret sadece Filistin'le sınırlı kaldı ve böylece Türkiye'nin Filistin'e ihracatında artış oldu.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bitiriyorum efendim.
“Çünkü Türkiye'den ithalatımızın bir kısmı İsrail pazarından ve İsrailli tüccarlar üzerinden yapılıyordu. Bunun yasaklanmasının ardından Filistin pazarındaki tüm işlemler Filistinli tüccarlar aracılığıyla yapılmaya başlandı ve dolayısıyla rakamlar arttı. Bu nedenle de Türkiye ile Filistin arasındaki ticari ilişkilerde gözle görülür bir yükseliş oldu.” El Amur, bugün de Ticaret Bakanı Ömer Bolat’la tüm detayları etraflıca ele alma fırsatı bulduklarını kaydederek hayata geçirilen yeni mekanizmaları teyit ettiklerini, Türk ürünlerinin Filistin pazarında sadece Filistinli tüketiciye ulaşması için söz konusu mekanizmaların caydırıcılığını ele aldıklarını aktardı. “Bu ürünler sıkı ve kesin prosedürler çerçevesinde Filistin pazarına ulaşıyor.” dedi ve şöyle bitirdi…
Bakın, bitiriyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum, bizzat kayda girsin diye okuyorum açık kaynaklardan.
BAŞKAN – Şöyle, ben size yardımcı olmak için söylüyorum. Emin olun, o bakanların açıklamasından daha çok sizin söylediklerinize arkadaşlarımız itibar ederler.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Allah razı olsun, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Anladım yani onlar metin.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Kendi devletinin bakanlarına, kendi devletinin Cumhurbaşkanına inanmayanlar için Filistin devletinin bizzat kendi ikrarını okumak durumunda kalıyorum.
“Türkiye’nin İsrail’e ihracatı yasaklama kararından önce İsrail için 624, Filistinliler için de 625 kodu vardı, ithalatımızın bir kısmı İsrail koduyla yapılıyordu daha önceden. Türkiye’nin aldığı önlemlerden sonra İsrail kodu durduruldu ve Türkiye’nin Filistin’e yaptığı tüm ihracatlar sadece Filistin kodu üzerinden yapıldı ve biz de bu mekanizmayla konuyu kontrol altına aldık. Bizim de Ekonomi Bakanlığında Filistinli ithalatçıyla ilgili iç prosedürlerimiz var.”
MEHMET BAYKAN (Konya) – Bülent, bir de Hamas terör örgütü mü, değil mi; onu sor.
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Ömer Çelik’e sordum, o cevap versin, onlara da sorarım.
MEHMET BAYKAN (Konya) – Hamas terör örgütü mü, değil mi; onu sor.
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sen git, Ömer Çelik’e sor!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Bu prosedürlerin öncelikli ve nihai amacı, Filistinli tüccarlar aracılığıyla Türkiye’den çıkan malların Filistin topraklarına ulaşıp tüketilmesini sağlamak. Uygulanan prosedürlerin amacı budur.” Asılsız iddialar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BAYKAN (Konya) – Hamas terör örgütü mü, değil mi onu sor?
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Ömer Çelik’e sor, dostunuz mu İsrail? Sen bir Ömer Çelik’e sor bakalım, İsrail dostunuz mu?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Son söz…
BAŞKAN – İsterseniz, Filistin gündemiyle yeni bir gündem yapalım, herkes yirmişer dakika konuşsun; başka bir çare kalmadı yani. (CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Son söz efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Filistin Ekonomi Bakanı El-Amur diyor ki: “Asılsız iddialar ancak İsrail Hükûmetine hizmet eder.” Sözlerini böyle bitiriyor, kamuoyunun ve Meclisin takdirine sunuyorum.
Teşekkürlerimi arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Başarır, buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ben bu tartışmaya girmeyecektim.
BAŞKAN - Kendi gündemimize de girme imkânı tanıyın.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Gireceğiz.
BAŞKAN – Buyurun.
55.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Bakın, ben bu tartışmaya girmeyecektim ama bakın, gönderici firma StarGrup Cam. İstanbul'dan Mersin’e yolluyor. Kimin deposunda bekliyor? Merter Salt, AKP eski İl Başkanı Mekin Merter Salt. Nereye gidiyor? Camın üzerinde tesadüf unutuyorlar, İsrailli bir şirkete gidiyor. Nerenin üzerinden gidiyor? Yunanistan üzerinden gidiyor. Daha sonra İsrailli o şirketin sosyal medyadaki bilgilerine girdiğimde inşaat yapıyor ve cam giydirmeler; o camlar gidiyor. Bakın, bugün Türkiye'de İsrail'e yapılan ihracatın büyük çoğunluğu Ürdün ve Yunanistan üzerinden yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Peki, bu ihracat, İsrail'e yapılan ticaret gerçeğini… Yunanistan üzerinden gitmesi, Ürdün üzerinden gitmesi aynı şey değil mi? Bana diyorsun ki: “Bu ülkede Cumhurbaşkanına, bakanlara inanmayan birileri varsa…” İnanmıyorum. Dün Sisi’ye hakaret edip onunla seçimlerde “Sisi ile Ekrem Bey arasında tercih yapacaksın.” diyenler sonra Sisi’ye sarılıyorsa… Ben inanmıyorum. Siz de biliyorsunuz ki İsrail'le ticaret yapılıyor, Yunanistan üzerinden İsrail'e gidiyor, Ürdün üzerinden gidiyor; ben belgeleriyle açıkladım, Star Cam da açıkladı, sizin eski il başkanınız da açıkladı. İsterseniz vereyim evrakları. Yani burada inkâr etmeyin bunu, bununla ilgili çıkın, topluma izahat verin. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biz işin doğrusunu söyledik.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başarır.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Çömez, gündeme girmemize fırsat verin.
Buyurun Sayın Çömez.
56.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Teşekkür ederim.
Sayın Akbaşoğlu, doğru söylediğinize samimiyetimizle inanmak istiyoruz ve takdir etmek istiyoruz. Bunların doğru olmasını en az sizin kadar biz de arzu ediyoruz ama bu soru işaretlerini gidermek zorundasınız. Coğrafyayı çok iyi bilen, Gazze’ye, Batı Şeria’ya gitmiş, Golan Tepeleri’nde bulunmuş, İsrail’i karış karış bilen, Lübnan’ı karış karış bilen, Orta Doğu’yu karış karış bilen biri olarak söylüyorum: Bu ticaret Filistin'e nereden yapılıyor? 2 bölümü var Filistin'in; Gazze ve Batı Şeria. Refah sınırı kapalı, Refah’a zaten ancak uçakla gidiliyor. Peki, Türkiye'den kalkan gemiler yani Filistin'e gittiğini iddia ettiğiniz gemiler nereye gidiyor Allah’ınızı severseniz? İsrail limanlarına gidiyor. Peki, İsrail limanlarından bu gemilerle inmiş olan dikenli teller, mermerler, çelikler savaş hâlindeki Filistin'e nasıl gitti? Allah aşkına, bir tane sizden belge istiyorum, bir tane görüntü istiyorum bunların Filistinliler tarafından kullanıldığına dair!
Son bir şey daha, Ukrayna'ya NATO'nun talimatıyla ve isteğiyle İHA’ları, SİHA’ları gönderiyorsunuz ve bununla da gurur duyuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Bitireceğim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Soruyorum Sayın Akbaşoğlu: Orada katliam yapılıyor, orada Holokost yapılıyor, soykırım yapılıyor. Burada İHA’larımızla, SİHA’larımızla gurur duyduğunuzu ifade ediyorsunuz. Madem bu kadar ticaret yapıyorsunuz, dikenli telleri sokabiliyorsunuz, mermerleri sokabiliyorsunuz; çimentoyu sokuyorsunuz, tonlarca çeliği sokuyorsunuz, neden İHA’yı ve SİHA’yı sokmuyorsunuz? Onun cevabını verin Allah aşkına!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çömez.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Türkiye, her yönüyle, her şeyiyle Filistin’in yanındadır, yanında olmaya devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Ya, bir de yanında olmasaydın. Bu artı bir özellik mi, anlamıyorum ben. Sayın Akbaşoğlu, bir de yanında olmasaydın; ya 86 milyon yanında.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Halid Meşal’e sorun! Halid Meşal’e sorun Türkiye’yi. Hamas’ın lideri Halid Meşal’e sorun Türkiye’yi.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2258) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 157) (Devam)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu.
Buyurun Sayın Türkoğlu.(İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; iki gündür, malum 3 Kasım 2002 seçimlerinden bugüne, yirmi iki yılı kastederek AK PARTİ'li milletvekillerimiz bir güzelleme yapıyorlar “yeni Türkiye” adı altında. Madem yeni Türkiye'den bahsediliyor, ben de biraz eski Türkiye'yi hatırlatayım dedim.
Evet, o beğenmediğiniz eski Türkiye'de belki ilaç kuyruğu vardı ama sekiz ay sonraya MR randevusu kuyruğu yoktu, rant kuyruğu yoktu.
SAFFET BOZKURT (Zonguldak) – MR mı vardı?
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Yolsuzluk kuyruğu yoktu, hırsızlık kuyruğu yoktu. O beğenmediğiniz Türkiye'de belki yağ kuyruğu, tüp kuyruğu, ekmek kuyruğu vardı ama yoksulluk kuyruğu, fakirlik kuyruğu, ucuz et kuyruğu, ucuz ekmek kuyruğu yoktu. O eski Türkiye'de emekli olanlar ister tazminatları ister ikramiyeleriyle 3 artı 1 ev alır, bir de mütevazı araba alabilirdi. İşte, sizin bu yeni Türkiye'de bırakınız ev almayı, kirasını ödeyemez oldu emekliler.
O eski Türkiye'de en düşük emekli aylığı asgari ücretin 1,3 katıydı, şimdi emekli aylıkları açlık sınırının yarısı seviyesinde. Evet, o beğenmediğiniz Türkiye'de asgari ücret o zamanlar 7 tane çeyrek altın ediyordu, şimdi 3 tane çeyrek altını ancak ediyor. Evet, o beğenmediğiniz eski Türkiye'de biz üniversite sınavlarına, askerî okul sınavlarına girerken aklımızın ucuna “Sorular acaba çalınır mı?” diye gelmezdi. İşte, bu sizin yeni Türkiye'de kimsenin sınava herhangi bir güveni kalmadı. İşte, bu yeni Türkiye'de gençler vatanlarıyla alakalı bir gelecek hayali kuramıyorlar; yalnızca geçen sene 200 binin üzerinde gencimizin vize başvurusunu reddetti büyükelçilikler.
Evet, o beğenmediğiniz Türkiye'de şeker fabrikaları vardı, dev gibi kâğıt fabrikaları vardı, maden fabrikaları, çimento fabrikaları vardı, cam fabrikaları, demir çelik fabrikaları, TÜPRAŞ vardı, PETKİM vardı, TEKEL vardı, OYAK Bank vardı, sigara fabrikaları vardı, TELEKOM vardı. Siz o TELEKOM'u bile Hariri ailesine… 4,5 milyar dolar dolandırılmak suretiyle devleti zarara soktunuz. Alüminyum, pamuk, halı, yün, iplik fabrikaları vardı, limanlarımız vardı toplam 278 adet. Şimdi ne kaldı elde? Toplasanız 71 adet kamu tesisi kaldı.
O beğenmediğiniz Türkiye'de “Bir gece ansızın geliriz.” deyip de icraat yapmaktan korkan ucuz kabadayılar yoktu. Bir sabah ansızın gelerek Rum mezalimi altındaki Kıbrıs’ı Türk yurdu yapan gerçek kahramanlar vardı. O beğenmediğiniz eski Türkiye'de 18 adasına el konulurken, Datça’ya, Bodrum’a, sahillerimize Yunan Sahil Güvenliği çıkarken kılını kıpırdatmayan korkaklar yoktu o Türkiye'de; sıradan kayalıklara bile bir gece ansızın çıkıp bayrağı diken kahramanlar vardı. O beğenmediğiniz eski Türkiye'de, markete gittiğinde raflarda gözleri ucuz etiket arayan insanlar yoktu. Gelir seviyesi ne olursa olsun şekeri, unu çuvalla, gazozu kasayla alabilen insanlarımız vardı. Zengin fakir ayrımı olmadan ekmeği fazlasıyla; domatesi, patatesi, soğanı filesiyle; karpuzu kucağıyla alabilen insanlar vardı. O beğenmediğiniz Türkiye'de teröristbaşını, bebek katilini Mecliste konuşmaya cüret eden, yetinmeyip el yükseltip devlet vadedenler de yoktu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – O beğenmediğiniz eski Türkiye'de analarımız, bacılarımız, kadınlarımız caddelerde, sokaklarda başıma bir iş gelecek mi diye korkmaz, ölüm korkusu taşımazdı. İşte o beğenmediğiniz eski Türkiye’de beğenmesek de demokrasi vardı, hukuk vardı, adalet vardı, hürriyet ve özgürlük vardı; dönemin Başbakanına yazar kasa atabilir, sabahın beşinde evinin kapısının çalınmayacağından emin bir şekilde uyuyabilirdi insanlar.
FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) – Şu Mecliste başörtüsü…
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Onun eylemini en çok ben yaptım, geçeceksin onları.
FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) – Onu da söyle, onu da söyle!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Yeni Türkiye'de en vahşi cinayetlere kurban giden kadınlarımız, sayenizde sokağa çıkamaz oldu. O beğenmediğiniz Türkiye…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Tamamlayacağım efendim.
YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Hadi, hadi!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – O beğenmediğiniz Türkiye’de villalara…
MUSA KÜÇÜK (Gümüşhane) – Ya yeter be kardeşim, in aşağı be! Terbiyesize bak ya!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – …balya balya dolar yığanlar, kamu arazilerini zimmetlerine geçirenler, evdeki paraları sıfırlarken haysiyet ve inandırıcılıktan bahsedenler yoktu.
MUSA KÜÇÜK (Gümüşhane) – Allah, Allah!
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz, teşekkür ederiz.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde Cumhuriyet Halk Partisine söz vereceğim.
Buyurun Sayın…
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Efendim, yirmi iki yıllık iktidarınızı hatırlattım. Hayırdır, ne oldu? Hoşunuza mı gitmedi? (AK PARTİ sıralarından “Hadi, hadi!” sesleri) Yalan mı söyleyeceğim? Geçeceksin.
YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Hadi, hadi, hadi!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Yirmi iki yılda millete çektirdiğinize bakacaksın.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde…
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Ya, hadi ya, hadi!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Ne oldu, beğenmedin mi Fethan? Gerçekler acı mı geldi?
MUSA KÜÇÜK (Gümüşhane) – Ya bana bak, bana! Ya Başkanım, vallahi döveceğim bunu, böyle bir şey yok ya! Terbiyesize bak!
YAHYA ÇELİK (İstanbul) – Hadi, hadi!
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Küçük enişte!
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü konuşmacı Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSA KÜÇÜK (Gümüşhane) – Böyle bir şey yok. Sözüne dikkat edeceksin. Bak kardeşim, seni son kez uyarıyorum. Bak, seni elimden kimse alamaz. Sözüne dikkat edeceksin. Sözüne dikkat et, seni elimden feriştahı alamaz!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Bu nasıl bir laf ya, tehdit ediyor!
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Dayak arsızı!
OSMAN SAĞLAM (Karaman) – Dayak arsızı, dayak!
MUSA KÜÇÜK (Gümüşhane) – Liderle ilgili konuşurken dikkat et!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Biz bir şey demedik!
BAŞKAN – Milletvekilim, buyurun siz, Genel Kurula hitap edin.
MUSTAFA SARIGÜL (Erzincan) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; yargı paketleri buraya geliyor, bunları hep beraber konuşuyoruz. Meclisimiz çok gerildi, ben siyasi bir konuşma yapmayacağım, vicdani bir konuşmayı yapacağım; yapacağım konuşmayla bütün Grup Başkan Vekillerimizin vicdanlarına seslenmek istiyorum.
Özellikle, can Erzincan’dan arayan binlerce yurttaşımız var. 2,5 milyon yurttaşımızın ehliyeti alındı. 2,5 milyon yurttaşımız taksileriyle, kamyonlarıyla, tırlarıyla ve otobüsleriyle buluşamıyor; onlar Parlamentodan güzel bir haber bekliyorlar.
Özellikle, pandemi koşulları münasebetiyle hızlı yargılamalar oldu, gözden kaçan konular oldu; binlerce kader mahkûmu Parlamentodan çıkacak güzel bir haberi beklemektedir.
Özellikle, pandemi koşulları münasebetiyle çeklerini, senetlerini ödeyemeyen esnafımız var, bunlar içeride; esnafımız suçlu değil Sayın Başkanım, esnafımız borçlu. Allah’ım devletimizin ışığını ve esnafımızın ışığını söndürmesin. Binlerce esnafımız Parlamentodan çıkacak hayırlı haberi beklemektedir.
İnsan canına kastetmemiş, yaralamamış binlerce, maalesef, madde bağımlısı olan evladımız var; bunlar Parlamentodan çıkacak güzel bir haberi beklemekte. Bunlar maalesef bu batağa kavuşmuşlar. Hollanda'ya gittim, baktım, orada bunlara reçete veriyorlar; sonra doktorlarla birlikte 100 gramdı, 10 gramdı, 5 gramdı, onları ıslah etmeye çalışıyorlar ama… Binlerce, 90 binin üzerinde, Sayın Başkanım, şu anda cezaevlerinde var, bunlar Parlamentodan çıkacak, inşallah, hayırlı haberi beklemekte.
Ekonomik şartlar nedeniyle esnafımız ciddi sıkıntılar çekti, Kredi Kooperatiflerinden bir sürü krediler aldılar, onları ödeyememekteler ve Parlamentodan çıkacak hayırlı haberi beklemekteler. Gelin, dörde dörtler var, bunlara bakalım, bunları inşallah iyi bir noktaya getirelim. Toplumsal barış için, kardeşlik hukuku için, binlerce kader mahkûmu, Parlamentodan çıkacak güzel bir haberi, hayırlı bir haberi beklemekte.
Aynı zamanda, Sayın Başkanlarım, çocuklar var, bu çocuklar... Ben bilmem, ben oynamadım, ben bakmadım ama Roblox diye bir oyun grubu varmış; bununla ilgili olarak devletimiz her türlü yasal düzenlemeyi alsın, orada, Allah korusun, çocuklarımızı sıkıntıya sokacak içerikler olmasın ama gelin, bu çocuklarımızın Roblox oyununu açalım, bunların kafaları ve gönülleri gerçekten orada.
Sayın Başkanım, özellikle emeklilerimiz, asgari ücretle geçinen binlerce yurttaşımız, özellikle esnafımız bir can suyu kredisi beklemekte. Çiftçilerimiz alabildiğine mağdur, besicilerimiz alabildiğine mağdur; bunlar da inşallah önümüzdeki hafta müjdeli haberi beklemekteler.
Ben kardeşlik hukuku için, toplumsal barış için, anneler için, babalar için istiyorum ki kader mahkûmlarının da sesini yüce Parlamento duysun.
Sayın Başkanım, son sözüm size efendim: Hoşgörünüze, özellikle hiçbir siyasi parti farkı gözetmeden bir dakikalık söz vermenize çok teşekkür ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle yapılması öngörülen düzenleme 28/7/2024 tarihli ve 7524 sayılı Kanun’la yasalaştığından maddenin teklif metninden çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN - 6’ncı madde üzerinde verilen aynı mahiyetteki önergelerin oylamasından önce Başkanlığımıza yoklama talebi gelmiştir.
Şimdi, önergeyi okutup imza sahiplerini tespit edeceğim.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
6/11/2024 tarihinde görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin ve aynı mahiyetteki önergenin oylanması esnasında ekli listedeki milletvekillerimizle beraber toplantı yeter sayısı (yoklama) aranmasını talep ederiz.
BAŞKAN - İsa Mesih Şahin? Burada.
Selçuk Özdağ? Burada.
Sema Silkin Ün? Burada.
Birol Aydın? Burada.
Mustafa Kaya? Burada.
Mehmet Atmaca? Burada.
Mehmet Karaman? Burada.
Bülent Kaya? Burada.
Necmettin Çalışkan? Burada.
Mahmut Arıkan? Burada.
Cemalettin Kani Torun? Burada.
Mehmet Tahtasız? Burada.
Reşat Karagöz? Burada.
Nail Çiler? Burada.
Nurten Yontar? Burada.
Eylem Ertuğ Ertuğrul? Burada.
Aliye Timisi Ersever? Burada.
Aliye Coşar? Burada.
Süleyman Bülbül? Burada.
Mustafa Sarıgül? Burada.
Cumhur Uzun? Burada.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Birol Aydın nerede?
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Birol Aydın yok efendim.
BÜLENT KAYA (İstanbul) – Yeterince isim var.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Var, var, yeterince isim var.
BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, itiraz mı var?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Olmayan kişilerden de "Burada." denildi, onlara itiraz oldu.
BAŞKAN – Onu doldurdular Cumhuriyet Halk Partisinden.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Evet.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.07
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Muhammed ADAK (Mardin)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde verilen aynı mahiyetteki önergelerin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunmamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Yapılan ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı bulunamadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 7 Kasım 2024 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.23
[(*)] 157 S. Sayılı Basmayazı 30/10/2024 tarihli 13’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.