TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
16’ncı Birleşim
7 Kasım 2024 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili Nail Çiler’in, Gebze’de meydana gelen doğal gaz patlamasına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, birlik ve beraberliğe ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’ın, 8 Kasım Azerbaycan Zafer Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, üniversite öğrencisi sayılarına ilişkin açıklaması
2.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, halk eğitimi merkezlerindeki kurslara ilişkin açıklaması
3.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, Karasu ilçesindeki sorunlara ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Ümmügülşen Öztürk’ün, Organ Bağışı Haftası’na ilişkin açıklaması
5.- Sakarya Milletvekili Ali İnci’nin, Dünya Şehircilik Günü’ne ilişkin açıklaması
6.- Rize Milletvekili Harun Mertoğlu’nun, Togg’un yeni rengine ilişkin açıklaması
7.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, ilk ve ortaöğretimde 1’inci dönemin 1’inci periyoduna ilişkin açıklaması
8.- Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı’nın, Şanlıurfa’da düzenlenen Dünya Neolitik Kongresi’ne ilişkin açıklaması
9.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesine ilişkin açıklaması
10.- Isparta Milletvekili Hikmet Yalım Halıcı’nın, Isparta’daki çiftçilere gelen su faturalarına ilişkin açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın, İçişleri Bakanlığınca, 4 Kasımda Mardin’de yapılan çağrı üzerine başlatılan soruşturmaya ilişkin açıklaması
12.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, öğretmen adaylarının mülakat sürecine ilişkin açıklaması
13.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, Kahramanmaraş’ta deprem sonrası yaşanan eğitim sorunlarına ilişkin açıklaması
14.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, aile hekimleriyle ilgili yeni yönetmeliğe ilişkin açıklaması
15.- İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan’ın, organ bağışına ilişkin açıklaması
16.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununa ilişkin açıklaması
17.- Bayburt Milletvekili Orhan Ateş’in, Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması
18.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, iş hayatındaki annelerin sosyal güvencelerine ilişkin açıklaması
19.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, kamudaki psikolog kadrolarına ilişkin açıklaması
20.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, Deprem bölgesindeki mücbir sebep uygulamasına ilişkin açıklaması
21.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Narin cinayeti davasına ilişkin açıklaması
22.- Kocaeli Milletvekili Harun Özgür Yıldızlı’nın, Azerbaycan Zafer Günü’ne ve Kocaeli İhsaniye Barajı’nın yapımına ilişkin açıklaması
23.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, 5 Kasım Amerikan seçimleri sonucuna ilişkin açıklaması
24.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, deprem bölgesindeki mücbir sebep uygulamasına ilişkin açıklaması
25.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin Ekim Ayı İş Cinayetleri Raporu’na ilişkin açıklaması
26.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Sungurlu’daki baraj inşaatlarına ilişkin açıklaması
27.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun Ekim Ayı Raporu’na ilişkin açıklaması
28.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, 8 Kasım Azerbaycan Zafer Günü’ne ilişkin açıklaması
29.- Ankara Milletvekili Okan Konuralp’ın, İlhan Erdost’un ölümünün 44’üncü yılına ilişkin açıklaması
30.- Bursa Milletvekili Hasan Öztürk’ün, Bursa’daki bir alışveriş merkezinin arazisine ilişkin açıklaması
31.- Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici’nin, Sarpege Rüzgâr Enerji Santrali Projesi’ne ilişkin açıklaması
32.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, kayyum atamalarına, TOKİ’ye, taşeron işçilerin kadro sorununa, Azerbaycan Zafer Günü’ne, enflasyon rakamlarına ve Beşiktaş-Maccabi Tel Aviv maçına ilişkin açıklaması
33.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Samsun’da Asarcık Kaymakamlığının açmış olduğu mülakata, dün akşam bir acil servisteki Afgan doktorla sohbetine, diyabetli çocuklara ve Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’na yöneltmek istediği sorulara ilişkin açıklaması
34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Azerbaycan’ın 8 Kasım Zafer Günü’ne ve 9 Kasım Bayrak Günü’ne, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete irtihalinin 86’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
35.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Esenyurt Belediyesinde yaşananlara, Narin Güran davasına ve Cumhurbaşkanlığı bütçesine ilişkin açıklaması
36.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanının AK PARTİ grup toplantısında kullandığı ifadelere ilişkin açıklaması
37.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ile Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan ile Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır ile Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
44.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
45.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
46.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
47.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, Pınarbaşı ilçesindeki kapalı sulama kanalı yapımına ilişkin açıklaması
48.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
50.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
51.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
52.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
53.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
54.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
55.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
56.- İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Çayırhan Termik Santrali’ne ilişkin açıklaması
57.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
58.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesine ilişkin açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Mustafa Kemal Atatürk’e ilişkin konuşması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, aile hekimliği uygulamalarındaki düzenlemelerin sağlık hizmetlerinin kalitesine, hekimlerin iş güvencelerine ve kamu sağlığına olumsuz etkilerinin tüm yönleriyle incelenmesi amacıyla 7/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Kasım 2024 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- İYİ Parti Grubunun, İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar ve 19 milletvekili tarafından, yap-işlet-devret modeliyle yapılan projelerin kamuya maliyetinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 11/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Kasım 2024 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul ve arkadaşları tarafından, Türkiye’ye ait bazı Ege adalarının Yunanistan tarafından işgal edildiğine dair iddiaların görüşülmesi amacıyla 6/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Kasım 2024 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine, daha önce haftalık çalışma günlerinin dışında çalışılmasına karar verilen 8 Kasım 2024 Cuma günü toplanmamasına; 164 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız’ın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2258) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 157)
IX.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 157) Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul'un, Zonguldak İl Özel İdaresine ait bir iş makinesinin şahsi kullanıma tahsis edildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/18356)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen'in, kur korumalı mevduat sistemine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/18357)
7 Kasım 2024 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Muhammed ADAK (Mardin), Mustafa BİLİCİ (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Gebze’de meydana gelen doğal gaz patlaması hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Nail Çiler’e ait.
Buyurun Sayın Çiler. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili Nail Çiler’in, Gebze’de meydana gelen doğal gaz patlamasına ilişkin gündem dışı konuşması
NAİL ÇİLER (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, bugünümüzün verimli geçmesini temenni ediyorum.
22 Ekim günü Kocaeli Gebze’de, Mevlana Mahallemizde bir apartman dairesinde meydana gelen doğal gaz patlamasının üzerinden on beş gün geçti. Patlamada 1 kişi yaşamını yitirdi, 1’i ağır 7 vatandaşımız yaralandı, birkaç dairede ve park hâlindeki araçlarda da maddi hasar oluştu; toplam 17 dairede yaşayan 59 kişi evlerinden tahliye edildi. Öncelikle, yaşamını yitiren vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Olayla ilgili soruşturma başlatıldığı belirtilmiştir, henüz patlama sebebi resmî olarak açıklanmamıştır.
Değerli milletvekilleri, resmî kurumlar soruşturmayı yürütüyor fakat bir de açıklanmayan gerçekler var. Bu patlamanın sebebi ihmaldir. Patlamanın hemen ardından mahalle sakinleriyle yaptığımız görüşmelerde patlamadan üç dört gün önce dağıtım firması PALGAZ’ı aradıklarını ve mahallede gaz kokusu olduğunu söylediklerini ifade ettiler. Peki, incelemeye gelen yetkililer ne yapmış? Ölçüm yaparak kokunun lavabodan ve rögardan geldiğini söylemişler. Başka bir ekibin geleceğini belirterek gazı kesip olay yerinden ayrılmışlardır. Ertesi gün gelen ekip ise “Camlarınızı açın, içerileri havalandırın, sonra da gazı kullanabilirsiniz.” diyerek gaz vanalarını açmış. Bu durumdan endişelen bazı sakinler can korkusu nedeniyle yakınlarının evlerine gitmiştir. Yani gaz kokusu evleri, mahalleyi sarınca vatandaşlar kendi imkânlarıyla evlerini boşaltıp yakınlarına gitmişler. Tekrar ediyorum: İmkânı olan vatandaşlar kendi aldıkları kararla evlerini boşaltmışlardır. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Bu insanların mağduriyetlerini, zararını kim ödeyecek henüz belli değil. Bakın, beş on günlük bir süreçte vatandaş PALGAZ’a neredeyse yalvarıyor “Koku var, bir facia yaşanacak.” diye uyarıyor ama kimse önlemini almıyor. Aynı bölgede, aynı günler Gaziler ve Mustafapaşa Mahallesi’nde de koku şikâyeti var. Önlem alındı mı? Hayır. Hafta başında Mevlana Mahallemizi tekrar ziyaret ettiğimde sakinler sorunun devam ettiğini, patlamadan sonra da kokuların geldiğini, gaz kokusunun giderilmediğini ve şikâyetlerin olduğunu, ellerinde belgelerin olduğunu söylediler ancak ilgili firma “Sorun yoktur, çözülmüştür.” diyerek bölgeden ayrılıyor. PALGAZ yine de önlem almıyor. “Yine bir facia mı bekleniyor?” diye düşünmeden edemiyoruz. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı, bu ihmaller artık son bulmalı.
Değerli milletvekilleri, Kocaeli, sanayinin başkenti. Kocaeli’nin vergideki tahakkuk miktarı 48,5 milyar TL, patlamanın olduğu bölgede yani Gebze’deki vergi tahakkuk miktarı ise 23,2 milyar TL'dir. Tahakkukta Türkiye 1’incisi, ihracatta Türkiye 2’ncisi, tahsilatta Türkiye 2’ncisi olan bir yer Kocaeli. Enerjiyi en çok kullanan bir kentimiz. Fakat PALGAZ gibi ihmalci davranan bir kurum da SEDAŞ. Her gün 6, 7, 10 ilçede aynı anda elektrikler kesilebiliyor. SEDAŞ, Kocaeli halkını canından bezdirdi. Son bir haftada, haftanın her günü en az 5 ilçede, en çok 10 ilçede olmak üzere elektrikler kesiliyor, buna artık son vermeliyiz. Kocaeli, Türkiye'de -tekrar ediyorum- enerjiyi en çok tüketen 5 ilden biri. Eğer Kocaeli'de bu kesintiler yaşanıyorsa diğer illeri hiç düşünemiyorum. Sanayinin en büyük sorunlarından biri de artık bölgemizde SEDAŞ olmuştur. SEDAŞ yatırım yapmıyor, Kocaeli’ni elektriksiz bırakıyor.
Bir diğer konu, bu Osman Hamdi Bey Müzesi. Değerli milletvekilleri, on yıl süreyle müze olarak kullanılmak şartıyla Gebze Belediyesi Başkanlığına tahsis edildi. Son yapılan değişiklikle Osman Hamdi Bey Müzesi İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne tahsis edilerek Kocaeli Müze Müdürlüğüne bağlı birim olarak işlevlendirildi. 2021 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı ise Osman Hamdi Bey Evinin prestij müzesi olarak hazırlanmasına karar verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
NAİL ÇİLER (Devamla) – Atıl durumda Osman Hamdi Bey Müzesi bekliyor. Gebze, Fatih Sultan Mehmet Han’a, Atatürk'ün izlerini taşıyan Yahyakaptan’a, Kartaca Komutanına ev sahipliği yapan endüstrinin başkenti bir yer. Takdiri sizlere ve yetkililere bırakıyorum.
Genel Kurulu saygı, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bülbül…
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, üniversite öğrencisi sayılarına ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Türkiye genelinde 2023-2024’te 111 bin 335 öğrenci üniversite eğitimini bıraktı, 14.760 öğrenci ise üniversite kaydını dondurarak eğitimden uzaklaştı; 2022-23’te 108.007 kişi okulu bıraktı, 20.571 kişi kaydını dondurdu. Son beş yılda üniversiteyi bırakmak isteyenlerin sayısı 100 binin altına düşmedi. Aydın’da Nazilli MYO ve Nazilli Sağlık Hizmetleri MYO’nun 2020'de 912 olan öğrenci sayısı 2024'te 548'e düştü. Ekonomik kriz üniversite öğrencilerini eğitimden uzaklaştırdı, geçim sıkıntısı nedeniyle öğrenciler eğitimini yarıda bıraktı. AKP iktidarının eğitimdeki plansızlığı öğrenci sayılarının düşmesine neden oldu. Üniversite öğrencileri eğitimde gelecek göremiyor, çözümü okulu yarıda bırakmakta buluyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Aygun…
2.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, halk eğitimi merkezlerindeki kurslara ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Tasarruf tedbirleri bahanesiyle özel gereksinimli bireylerin yaşam boyu öğrenme hakkı gasbedildi. Tasarruf tedbirleri konulu Cumhurbaşkanlığı genelgesi sonrasında halk eğitim merkezlerinde kısıtlamaya gidilmesini buradan esefle kınıyorum. Vatandaşlarımız halk eğitimlerdeki kurslara katılarak bir yıl süresince meslek edindirme süreciyle karşı karşıya kalırlarken şimdi bundan da mağdur edildi. Ya, yeter artık, insanlarımızın bu hakkını gasbetmeyelim! Tasarruf genelgesi bahanesi altında halk eğitimlerden vatandaşlarımızın eğitim alamamasını ve eğitmenlerimizin de o işten mağdur edilmesini buradan kınıyorum. Millî Eğitim Bakanını bu yanlıştan bir an evvel dönmeye çağırıyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Taşkent…
3.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, Karasu ilçesindeki sorunlara ilişkin açıklaması
AYÇA TAŞKENT (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Karasu ilçemizde daha önce de gündeme getirdiğim, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan, hukuksuz bir biçimde inşa edilen ve hâlâ yıktırılmayan ve yıkmamak için direnilen bir tatil köyü var. Bu tatil köyü Menzil tarikatına ait ve bir an önce yıktırılması gerekiyor. Yine tarikatlar, yine ders alınmayan hatalar…
Aynı ilçemizde bir diğer sorun ise eğer doğal gaz bağlatmak istiyorsanız bunun için belediyeye 15 bin lira gibi bir ücret ödemek zorundasınız. Genel belediye bütçesine yedirilerek çıkarılan bir kararla bu fahiş ücret bazı mahallelerde zorunlu tutulurken bazı mahallelerde uygulanmamış. İnsanların açlık ücretiyle yaşamaya çalıştığı bir dönemde neredeyse bir asgari ücret kadar bir bedel ödemeleri kabul edilemez.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, birlik ve beraberliğe ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, birlik ve beraberlik hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’a aittir.
Buyurun Sayın Yaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İslam kardeşliği hususunda şahsım adına gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Allah buyuruyor ki: “Ey insanlar, şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık. Tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız ona en fazla itaat edeninizdir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, her şeyden haberdardır. Eğer müminlerden 2 grup birbirleriyle kavgaya tutuşursa hemen aralarını düzeltin. İkisinden biri diğerinin hakkına tecavüz etmiş olursa Allah'ın emrine geri dönünceye kadar haksızlığa sapanlara karşı direnin. Dönerlerse aralarındaki anlaşmazlığı adaletle çözüme bağlayın ve herkese hakkını verin. Allah hakkı yerine getirenleri sever.” “Hep birlikte Allah’ın kitabına sımsıkı sarılın, bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size yaptığı nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirmişti ve İslam’ın sayesinde kardeş olmuştunuz.” “Gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması onun varlığının delillerindendir. Şüphesiz ki bunda gerçeği bilenler için dersler vardır.” Efendimiz de: “Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede ve birbirlerine şefkat göstermede bir vücut gibidirler. Vücudun bir organı rahatsızlandığında diğer organlar da bu rahatsızlığa sıtma ve ateşle ortak olur.”
Bu ilahi kelamın ışığında Türk ve Kürt kardeşliğini Yûsuf Sûresi’ndeki kuyu metaforu üzerinden anlatmak isterim. Her Müslüman’ın malumudur ki Yakup Peygamber’in oğulları babalarının sevgisine mazhar olmak için kardeşleri Yusuf’u ortadan kaldırmak üzere onu susuz ve derin bir kuyuya atmışlardı. Yusuf kuyuda günlerce çaresiz beklerken bir gün bir kervan gelip suya ulaşmak için kovalarını kuyuya sarkıtır. Bunu fırsat bilen Yusuf indirilen ipe tutunup kuyudan çıkar fakat kervan bunu fırsata çevirerek onu Mısır’a götürüp köle pazarında satar. Yusuf’un yüzündeki asaleti gören firavunun yaveri Potifar onu evlatlık olarak satın alır, daha sonra saraya farklı merhalelerden geçen Yusuf otuz üç yıl sonra mucizevi bir şekilde Mısır’da melik olur. Aynen buna benzer, emperyalist güçler yüzyıl önce Sykes-Picot projesiyle Orta Doğu’da bir işgal kuyusunu kazdı. Aynı baba ve anneden olan Kürt, Türk, Arap ve Fars kardeşlerden Kudüs’ün fatihi Salâhaddin’in evlatlarını mahrumiyet kuyusuna attılar. Kuyuda uzun bir müddet çaresiz bekleyen Kürt kardeş umutla ve hasretle diğer kardeş kervanının gelişini intizar etti ancak kardeşlerden hiçbirisi kuyunun başına gelip Yusuf’u çıkarmak için bir uğraş veremedi. Ne zaman ki küresel emperyalist güç kervanı Yusuf’u kuyudan çıkarmaya karar verince o zaman hesaplar karıştı. Kardeşler yüz yıllık uykudan uyanmaya başlasalar da kuyudaki kardeşi çıkarma konusunda ne yapacakları hususunda bir karara varamadılar. Evet, yüz yıl gecikmeli de olsa Yusuf’u mahrumiyet kuyusundan çıkarma zamanı gelmedi mi? Eğer Yusuf yani Salâhaddin’in torunları emperyalist ve siyonist güçleri kervanının ipiyle kuyudan çıkarılırsa vezir olma vaadiyle Davud koridorundan arzımevut içine alınarak istismar edileceği muhakkaktır. Yusuf buna asla rıza göstermeyecektir. Göstermelik bir kurtuluş, kardeşleri birleştiremeyeceği gibi sonu felaketle bitecek fitnelere de sebebiyet verecektir. Eğer bugün Türk, Arap ve Fars kardeşler bir araya gelir, Kürt kardeşlerini sahiplenir ve Batılı hain kervandan önce, bugün Sayın Devlet Bahçeli’nin kuyuya ip sarkıttığı gibi, Yusuf’u yani Kürt kardeşlerini kuyudan çıkararak geçmişteki ihmalleri telafi edecek, insani ve İslami kültürel haklarını iade edip kucaklaşarak helalleşseler, işte, o zaman özüne dönecek, aracısız kendi kendileriyle barışacak, birleşecek ve eski haşmetlerine kavuşacaklardır. Aksi takdirde birbirlerine güvenmez, kendi çıkarlarını ümmetin maslahatı önüne geçirirlerse arzımevut hayallerini gerçekleştirmek için pusuda bekleyen Yahuda kervanı Türk, Fars ve Arap kardeşleri de sırasıyla açtığı o kuyuya atacak ve Yakub’un, Salâhaddin’in yas tutması ve Yusuf’u bekleme hasreti devam edecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz, 8 Kasım Azerbaycan Zafer Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Şamil Ayrım’a aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’ın, 8 Kasım Azerbaycan Zafer Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
ŞAMİL AYRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; kardeş Azerbaycan'ın 8 Kasım Zafer Günü vesilesiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 8 Kasım 2020 Azerbaycan için tarihî bir dönüm noktasıdır. Bu zafer Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü sağlama yönünde attığı en önemli adımlardan biridir. Bilindiği gibi, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü 19 Eylül 2023 tarihinde başlayan antiterör hareketiyle sağladı ve o gün akabinde Karabağ'daki sözde Ermenistan devleti kendini feshetti.
Türkiye’nin Azerbaycan'a verdiği güçlü destek iki ülke arasındaki kardeşlik ve dostluk bağlarını bir kez daha pekiştirmiştir. “tek millet, iki devlet” sloganıyla ifade edilen bu birliktelik sadece savaş döneminde değil zaferin ardından yeniden inşa sürecinde de kendini göstermiştir.
Can Azerbaycan, bir taraftan işgalden kurtarılan topraklarında mayınları temizlerken diğer taraftan bölgeleri imara açarak akıllı köyler, akıllı şehirler, enerji santralleri, barajlar, havaalanları yapıyor; diğer taraftan da Kafkaslarda barışın kalıcı olması için Ermenistan’la görüşmelerini diyalog çerçevesinde devam ettiriyor.
Can Azerbaycan’ın Kafkaslarda barışın kalıcı olması için önerdiği iki husus var; bunlardan bir tanesi Ermenistan Anayasası’nın değişmesi, diğeri de Minsk Grubunun dağılması. Biliyorsunuz ki Ermenistan Anayasası’nda -şu anda yürürlükte olan Anayasa’da- Azerbaycan’ın Karabağ topraklarının Ermenistan’a ait olduğuna dair bir hüküm var. Tabii, başkasının topraklarında gözü olan bir devletle kalıcı barış anlaşmasını yapmak zor olabilir. Bu diyaloglar devam ediyor. Umuyoruz ki en kısa zamanda neticelenir.
Bu arada, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sınır görüşmeleri devam ediyor; bölge devletleriyle diyaloglar devam ediyor. En son, 18 Ekim 2024 tarihinde İstanbul’da Rusya, Ermenistan, Türkiye, İran ve Azerbaycan’ın olduğu beşli bir toplantı yapıldı. Bu diyalog ortamını çok kıymetli buluyoruz.
10 Kasım 2020 tarihinde imzalanan üçlü anlaşmada Azerbaycan’dan Nahçıvan’a bir koridor açılması gündemdeydi maalesef, bu koridorla ilgili -Zengezur Koridoru olarak ifade ediliyor- somut bir gelişme yok ama bu konuda da diyaloglar devam ediyor. Biz diyoruz ki: Kafkaslardaki kalıcı barışın bir önemli unsuru da bu koridorun açılmasıdır. Ta Londra’dan, İstanbul’dan arabasıyla bir vatandaşımız Çin’e kadar bu koridordan gidebilir diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarımız, bildiğiniz gibi, Kuzey Kıbrıs Türk devletini dünyada tanıyan ülke yok. Can Azerbaycan çok büyük bir jest yaptı, inşallah bu tanıma sürecine gidiyor. Azerbaycan Parlamentosunda Kuzey Kıbrıs Dostluk Grubu kuruldu ve bu dostluk grubunu biz Kıbrıs’a götürdük, orada üçlü toplantı yaptık. Ben, bu vesileyle Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev’e yürekten teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii, Kafkaslarda barış çok önemli, gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Ben, Azerbaycan-Türkiye Dostluk Grubu Başkanı olarak her vesilede kalıcı barışın olması için her platformda gerekli çalışmaları yapıyorum ancak şunu iyi bilinmesi lazım ki Ermenistan’la, Paşinyan ile Sayın Aliyev arasındaki görüşmeler, ikili görüşmeler çok olumlu geçiyor ama Sayın Paşinyan masadan kalktığı zaman birtakım devletlerin etkisinde kalabiliyor, bunu da yakından izliyoruz. Bugün Ermenistan üzerinde çeşitli oyunlar oynanıyor, silahlandırma yarışı devam ediyor; başta Fransa olmak üzere, diğer devletler de bu şeye katkı sunuyorlar.
Sözlerime son vermeden evvel, şanlı Karabağ zaferi Türkiye ve Azerbaycan'ın “tek millet, iki devlet” anlayışını bir kez daha dünyaya tanıtacak onur nişanıdır, adaletin zaferidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ŞAMİL AYRIM (Devamla) - Bu tarihî günde Azerbaycan halkının coşkusunu yürekten paylaşıyor, muhteşem zaferin dördüncü yıl dönümü dolayısıyla Azerbaycan ve Türk halkını en içten duygularımla tebrik ediyorum. Karabağ’a Azerbaycan Türkü’nün bayrağını asmak, zulme ve işgale son vermek için bağımsızlık uğruna şehadete koşan kahramanlarımızı saygı ve rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyorum.
Yaşasın Azerbaycan diyorum! Yaşasın Türkiye diyorum! Yaşasın Azerbaycan Türkiye dostluğu diyorum!
El bilir ki sen menimsen/Yurdum, yuvam, meskenimsen/Anam doğma vetenimsen/Ayrılar mı könül candan?
Azerbaycan, Türkiye!
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, grup önerileri üzerinde söz alan arkadaşlarımızın beş dakikayla veya kendilerine tanınan süre içerisinde konuşmalarını tamamlamaları, birer dakika artı verdiğimiz…
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Başkanım, şöyle uzlaştık takdir ederseniz…
BAŞKAN – Grup Başkan Vekillerimizin tamamının…
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Şöyle: Grup önerilerinde birer dakika verelim, kanun madde görüşmelerinde beş dakika olsun diye düşündük.
BAŞKAN – Hay hay, madde görüşmelerinde birer dakika vermeyeceğiz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Çünkü arkadaşlarımız önerilerde ona göre hazırlanmış.
BAŞKAN – Bir şey daha paylaşayım ben bu bir dakikalarla ilgili. Allah rahmet etsin, Maraş Milletvekili İmran Kılıç vardı; emin olun o kadar hazırlıklı bir dakikayı değerlendiriyordu ki bazen on dakika konuşandan daha verimli oluyordu. Beş dakika da az değil, üç dakika da az değil, yeter ki hazırlıklar güzel yapılsın. Bunu da sizinle paylaşıyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum.
Şimdi, sayın milletvekilleri, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Buyurun Sayın Öztürk.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Ümmügülşen Öztürk’ün, Organ Bağışı Haftası’na ilişkin açıklaması
ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) – Bu hafta insan hayatını kurtarmak için bir umut ışığı olan Organ Bağışı Haftası. Organ nakli hayatı tekrar başlatmanın, umudu yeşertmenin ve insanlığın en büyük bağışlarından biridir. Ülkemizde binlerce insan yaşama tutunmak için bir bağış bekliyor. bu bekleyiş bir kalp atışı kadar değerli, bir nefes kadar hayatidir. Toplum olarak bu sorumluluğu omuzlamalı, organ bağışını bir vicdani görev olarak kabul etmeliyiz. Unutmayalım ki bir gün bizim de sevdiklerimizin yaşama tutunması bir başkasının bağışına bağlı olabilir. Yaşamak için tek şansı organ bağışı olan hastalara yeni bir yaşam imkânı verebiliriz. Bu özel hafta vesilesiyle vatandaşlarımızı organ bağışı yapmaya davet ediyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Sayın İnci…
5.- Sakarya Milletvekili Ali İnci’nin, Dünya Şehircilik Günü’ne ilişkin açıklaması
ALİ İNCİ (Sakarya) – Sayın Başkan, Dünya Şehircilik Günü vesilesiyle şehirlerimizi geleceğe taşıma sorumluluğumuzun ne kadar büyük olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Şehirlerimiz yalnızca yaşam alanları değil aynı zamanda medeniyetimizin aynasıdır. Doğru şehir planlaması, sağlam altyapı ve geniş yeşil alanlara yapılan yatırımlar sürdürülebilir kalkınmanın temelidir.
AK PARTİ belediyeciliği, son yirmi iki yılda altyapıdan üstyapıya önemli yatırımlar ve yenilikler gerçekleştirdi, şehirciliğe yeni vizyonlar kazandırarak daha yaşanabilir şehirler oluşturdu, nüfus artışı ve iklim değişikliği gibi küresel zorluklarla karşı karşıya olduğumuz bu dönemlerde yerel yönetimler olarak insanı ve çevreyi merkeze alan çözümler üretti. Aynı azim ve kararlılıkla şehirlerimizi daha yaşanabilir hâle getirmek için çalışmaya devam edeceğimizi belirterek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Mertoğlu…
6.- Rize Milletvekili Harun Mertoğlu’nun, Togg’un yeni rengine ilişkin açıklaması
HARUN MERTOĞLU (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyetimizin Devrim ile başlayan otomobil serüvenini AK PARTİ döneminde yerli ve millî otomobilimiz Togg ile hayata geçirdik, 2022 yılında ilk yerli otomobilimizi ürettik. Yine, AK PARTİ döneminde yapılan 23.500 kilometre bölünmüş yolumuz, köprülerimiz, tünellerimizin üzerinde taçlandırdığımız millî aracımız, Ayder’imizin rengine bürünmüş, hizmetlerimize bir renk daha katmıştır. Geleceğin Davos’u yapmayı arzu ettiğimiz Ayder’in kendine özgü muhteşem doğasını simgeleyen Ayder yeşili biz Rizelileri ayrıca gururlandırmıştır.
Hayallerin gerçeğe dönüştüğü, millî otomobilimizin yeni renginin hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Çan…
7.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, ilk ve ortaöğretimde 1’inci dönemin 1’inci periyoduna ilişkin açıklaması
MURAT ÇAN (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İlk ve ortaöğretimde okulların açılmasından bu yana kırk beş gün geçti ve yarın itibarıyla birinci ara tatil başlıyor. Birinci dönemin ilk periyodunda okullar, öğrenciler, veliler büyük sorunlarla boğuştu. Okulların temizliğini bile beceremeyen iktidar, yavrularımıza bir öğün yemek vermeyi bile beceremeyen iktidar, şimdi bu Meclise bir taraftan da 2025 bütçesini yaptırıyor. Bakanlığın bütçe öngörüsü ve sergilediği yaklaşım gösteriyor ki eğitim sisteminde kronik hâle gelen fiziki altyapı yetersizlikleri, öğretmen, idari ve teknik personel açığı, kırtasiye ve araç gereç yetersizliği gibi sorunlar önümüzdeki süreçte de devam edecek.
Öğrencileri temel haklarından yoksun bırakan, eğitim emekçilerimizin haklarını gasbeden bu iktidardan bir an önce kurtulacağız çünkü her derdin var bir çaresi, onun da adı Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Yazmacı…
8.- Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı’nın, Şanlıurfa’da düzenlenen Dünya Neolitik Kongresi’ne ilişkin açıklaması
CEVAHİR ASUMAN YAZMACI (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu yıl ilk kez düzenlenen Dünya Neolitik Kongresi’ne Şanlıurfa’mızda ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığımız ve Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının desteklediği, İstanbul Üniversitesi ve Harran Üniversitesi iş birliğiyle şanlı şehrimizde düzenlenen dört günlük kongre yarın tamamlanacak. Dünya Neolitik Kongresi’nde 63 ülkeden 486 uluslararası kurumu temsilen akademisyen ve konusunda uzman yaklaşık bin kişi 45 farklı oturumda 687 sözlü, 62 de poster sunumu yaptı. Bu buluşma, Neolitik Dönem'e ait bulguların küresel ölçekte tartışılmasını sağlarken ilk bilimsel toplantı olması bakımından bölgemizde büyük öneme sahip. Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy'a ve kongrede emeği geçenlere teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Karaoba...
9.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesine ilişkin açıklaması
ALİ KARAOBA (Uşak) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Bir parçası olmaktan her zaman gurur duyduğum, Türkiye'ye binlerce başarılı hekim yetiştirmiş, Türkiye'nin en seçkin eğitim hastanelerinden biri olan Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin kapanacağını üzüntüyle öğrendik. Dr. Sami Ulus Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesiyle birlikte Türkiye'nin iki köklü hastanesi bir hiç uğruna yok ediliyor. İstanbul'da özel hastanelerde bebekleri öldüren yeni doğan çetesini henüz tamamen aydınlatamamışken; bebek, çocuk ve anneler için çok önemli olan bu iki köklü hastane için eski Sağlık Sayın Bakanı Fahrettin Koca, Ekim 2022'de hastaneleri kapatmama ve sağlık hizmetine devam sözü vermişti. Sağlık sisteminde yarattığınız kâr odaklı, açgözlülük, plansızlık yüzünden vatandaşlarımızı çetelere teslim ediyorsunuz. Sağlık Bakanlığını özel hastane sahiplerini değil sağlık emekçilerini ve halkı umursamaya davet ediyorum. Yönetemiyorsunuz!
BAŞKAN - Sayın Halıcı...
10.- Isparta Milletvekili Hikmet Yalım Halıcı’nın, Isparta’daki çiftçilere gelen su faturalarına ilişkin açıklaması
HİKMET YALIM HALICI (Isparta) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Isparta'da üreticiler bir su krizi yaşıyor. Sulama Birliği çiftçilere neredeyse hiç su vermemesine karşın onlardan dekar başına 1.100 lira civarında para istiyor. Bazı bölgelerde ise dekar başına istenen paranın 2.400 liraya kadar çıktığına yönelik tarafımıza şikâyetler geldi. Çiftçi zaten mazot, elektrik, yem, ilaç giderlerine gelen zamlardan üretimi bırakma noktasında; bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de onlardan kullanmadıkları suyun parası isteniyor. Bu hatalı ve acımasız faturalar derhâl iptal edilerek, bunun yerine kullanılan su miktarına uygun makul faturalarla bu yanlış son bulmalıdır. Bir su politikası belirlenerek üretim desteklenmelidir. Çiftçiye köstek değil destek olunmalıdır.
BAŞKAN – Sayın Aksakal…
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın, İçişleri Bakanlığınca, 4 Kasımda Mardin’de yapılan çağrı üzerine başlatılan soruşturmaya ilişkin açıklaması
MEHMET ÖNDER AKSAKAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
HDP Eş Başkanı ve PKK terör örgütünün yüce Meclisteki yandaşı vekilin 4 Kasımda, Mardin’de, kadim Türk devletine karşı bu topraklar üzerinde binlerce yıldır kardeşçe yaşamakta olan, birbirleriyle et tırnak olmuş Türk milletini bir kalkışmaya, ayaklanmaya açıkça çağırması üzerine İçişleri Bakanlığınca soruşturma başlatılmıştır. Karar yerindedir ancak yetersizdir, derhâl dokunulmazlık dosyası Meclis Genel Kuruluna indirilmeli ve bu zat yüce Türk adaletine hesap vermelidir. Bu terör yandaşları iyi bilmelidir ki cumhuriyet rejimine ve kadim Türk devletine karşı isyanları organize eden İngiliz ajanı ve tetikçileri, vatan hainleri Seyit Rıza ve Şeyh Said’in PKK teröristleri Mahsum’un, Sakine’nin akıbetleri ne olduysa buna tevessül edenlerin aynı kaderi paylaşacakları kaçınılmaz olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Karagöz…
12.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, öğretmen adaylarının mülakat sürecine ilişkin açıklaması
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
2023 yılında KPSS’ye giren öğretmenler bir yılı aşkın süredir umutla atama beklemektedir ancak süreç Millî Eğitim Bakanlığının plansız adımları nedeniyle öğretmenlerimizi hayal kırıklığına uğratmıştır. KPSS sonuçlarının açıklanmasından bu yana mülakat süreci büyük bir belirsizlik içinde yürütülmüştür. 19 Eylülde mülakat sonuçlarının yanlışlıkla e-devlete yüklenmesi ve ardından kaldırılması sürecin ne denli ciddiyetsiz yürütüldüğünü gözler önüne sermektedir. Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “Mülakat sonuçları sızdırıldı.” açıklaması sürecin güvenilirliğini tamamen sorgulatır hâle getirmiştir. Daha da vahimi, mülakat puanlarının şehirler arasında büyük farklılıklar göstermesi adalet ve eşitlik ilkelerinin çiğnendiğini açıkça ortaya koymaktadır. Gelecek nesillerimizi şekillendirecek olan öğretmenlerimize karşı gösterilen bu keyfî tutum kabul edilemez. 2018'den bu yana olduğu gibi KPSS puanları doğrultusunda düzenlenmiş bir şekilde mülakat sonuçları açıklanmalı ve bir an önce atamalar yapılmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Karatutlu…
13.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, Kahramanmaraş’ta deprem sonrası yaşanan eğitim sorunlarına ilişkin açıklaması
İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Deprem, Kahramanmaraş'ta eğitim hizmetlerini de vurdu. Deprem öncesi Kahramanmaraş, sosyoekonomik gelişmişlik il sıralamasında ekonomik verilerde 23'üncü iken eğitimde 60’ıncı sırada idi. Zaten deprem öncesi eğitim kötüydü. Deprem sonrası üniversitelerimiz iki yıldır uzaktan eğitimden örgün eğitime geçemedi. En önemli neden öğrenci yurtları sorununu idi. Depremde merkezde yüzlerce ilk, ortaokul ve lise yıkıldı ya da ağır hasar aldı. Bunlardan biri de kaliteli bir eğitim veren Gazi Ortaokulu idi. Gazi Ortaokulu öğrencileri hemen yakındaki Ayşe Gümüşer İlkokuluna alındı. Bugün, öğretim yılının ortasında yetkililer bu ilkokulun da rezerv alana alındığını ve öğrencilerin başka uzak ortaokullara gitmesi gerektiğini öğrenci velilerine tebliğ ettiler. Deprem şehrimizi yıktı, maalesef beceriksiz yönetim tarzıyla da halkımız bir kez daha mağdur ediliyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Kanko…
14.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, aile hekimleriyle ilgili yeni yönetmeliğe ilişkin açıklaması
MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aile hekimlerinin yeni yönetmelik isyanını dile getirmek istiyorum. Aile hekimleri sağlık sisteminin temel taşlarından biridir. Ancak son dönemde Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan yeni yönetmelik değişiklikleri aile hekimlerinin mesleki sorumluluklarını daha da zorlaştırırken aynı zamanda maddi ve profesyonel anlamda ciddi kayıplara neden olmaktadır. Aile hekimlerinin haklı isyanı özellikle yeni düzenlemelerin pratikte nasıl işlediğiyle ilgilidir. Yeni düzenlemeye göre, aile hekimlerine antibiyotik yazmak ya da yazmamak arasında kalmak gibi bir çıkmaz dayatılmaktadır. Hasta antibiyotik istediğinde ya da hekim endikasyon kodunu yazdığında bu tedaviye dair fazla yazım nedeniyle ceza alırken eğer antibiyotik yazmazsa hasta tarafından düşük puan verilmekte ve teşviki kesilerek ceza uygulanmaktadır. Her iki durumda da aile hekimi maddi kayıplara uğramaktadır. Bu durum aile hekimlerinin mesleki sorumluluklarını yerine getirirken halk sağlığı risklerini ortaya çıkarmaktadır. Bu yaptırımlar nedeniyle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yerebakan…
15.- İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan’ın, organ bağışına ilişkin açıklaması
HALİT YEREBAKAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; organ bağışı bir canın başka bir cana hayat olmasıdır, bazen sonun içinden doğan bir yaşam mucizesidir. Ülkemizde organ bağışıyla ikinci bir şansı bekleyen binlerce vatandaşımız bekleme listelerinde umutla yaşama tutunmaya çalışıyor fakat ne yazık ki organ bağışı oranlarımız ihtiyacın maalesef çok gerisindedir. Türkiye organ nakli alanında dünya çapında takdir edilen başarılara imza atmıştır ancak daha çok hayatı kurtarmak, bu başarılarımızı sürdürebilmek ve daha da ileriye taşıyabilmek için toplum olarak organ bağışı farkındalığını artırmak zorundayız. Devletimiz ve sağlık kurumlarımız bu konuda üzerine düşeni kararlı bir şekilde yapıyorlar ancak farkındalığı artırmak, bu vicdani meseleye yürekten sahip çıkmak ve yaymak hepimizin görevidir. Gelin, hep birlikte daha fazla hayatı kurtaracak ve daha çok aileye umut olacak politikaları ve reformları hayata geçirelim.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Biz de teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın Ateş…
Türker Ateş? Yok.
Sayın Sarı…
16.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununa ilişkin açıklaması
SERKAN SARI (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Bakanı Murat Kurum’a sesleniyorum: Balıkesir'de, Marmara Denizi’nde müsilaj sorunuyla yıllar sonra yeniden karşı karşıyayız. 7 ilin kıyısının olduğu, dünyada tek örnek olan, bir iç deniz olan Marmara Denizi’mizin ne yazık ki değerini bilmediğimiz için bugün yeniden bu krizle karşı karşıyayız. Çevre Bakanı, bundan üç yıl önce “Gerekli tedbirleri alacağız ve eski hâline döndüreceğiz.” dediği Marmara Denizi’mizdeki müsilaj sorunuyla ilgili o günden bugüne gerekli adımları atmadığı için bu krizle karşı karşıyayız. Bölge halkının ekonomisine zarar veren; balıkçılığı, turizmi sekteye uğratan, denizdeki ekolojik sistemi ve doğal yaşamı mahveden bu krizle karşı karşıya olduğumuz gerçeğini buradan haykırmak istiyorum. Bölgedeki fabrikaların ve tesislerin, buraya akan nehir etrafındaki işletmelerin sıkı bir şekilde denetlenerek ve biyolojik arıtma dönüşümünün acilen yapılması gerektiğini vurgulayarak bu bölgede yapılacak çalışmalara öncelik verilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Ateş…
Buyurun.
17.- Bayburt Milletvekili Orhan Ateş’in, Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması
ORHAN ATEŞ (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün ülkemizde yüzlerce çocuğumuz ve ailenin yaşadığı büyük bir zorluk olan lösemiye dikkat çekmek amacıyla Lösemili Çocuklar Haftası’nı anıyoruz. Çocukluk çağı kanserleri arasında en çok görülen kanser türü lösemidir ve çocukluk kanserlerinin yüzde 30’unu oluşturmaktadır. Lösemi sadece çocuklarımızı değil ailelerini ve toplumu derinden etkileyen bir hastalıktır. Türkiye'de her yıl 16 yaş altında 1.200 ila 1.500 arası yeni lösemili çocuk vakası bildirilmektedir. Sağlık Bakanlığımız lösemi tedavisinde erken teşhis, tedavi imkânlarının yaygınlaştırılması ve yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi için çok önemli adımlar atmaktadır. Yine, çocuk onkoloji merkezi sayılarının artırılması ve yeni tedavi yöntemleriyle birlikte iyileşme oranı bu hastalıkta yüzde 90'lara çıkmıştır. Sağlık Bakanlığımız ve sivil toplum kuruluşları olarak lösemili çocuklarımızın ve ailelerinin yanında olmaya devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Sümer…
18.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, iş hayatındaki annelerin sosyal güvencelerine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Anneler iş hayatında ve sosyal güvenceler de çifte mağduriyet yaşıyor. Çocuklarını büyütmek, yaşlı ve engellilere bakmak için çalışmaya geç başlıyor ya da işten ayrılmak zorunda kalıyorlar. Sigortalı çalışmaya başlamadan önceki doğumlar sosyal güvenlik sisteminde dikkate alınmıyor. Almanya'daki Türk kadınlar doğumlarını işe başlama tarihi saydırabilirken Türkiye'deki anneler bu haktan mahrum. Annelerin talebi, ilk doğum yapılan gün sigortalı sayılmak ya da askerlik borçlanmasında olduğu gibi SGK girişini geri çekerek 3 çocuğa kadar çalışma öncesi doğum borçlanması yapabilmek. Bu, kadınlarımızın emekli olmasını kolaylaştıracak, sosyal güvenlik sistemine kaynak sağlayacak ve istihdama katkı sunacaktır. Kadınlar adil ve eşit sosyal güvence talep ediyor.
BAŞKAN – Sayın Bektaş…
19.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, kamudaki psikolog kadrolarına ilişkin açıklaması
BARIŞ BEKTAŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde her yıl 125 psikoloji bölümünden 12.500 mezun veriliyor ve şu an 250 binden fazla psikoloji mezunumuz var, buna rağmen kamuda psikolog kadroları son derece yetersiz. Mezunlarımızın yüzde 50'ye yakını KPSS’ye en az 2 kez girmiş, iş bulmak için büyük bir mücadele içindeler. Oysa ekonomik kriz, işsizlik ve belirsizlik ortamında yurttaşlarımızın ruh sağlığı desteğine her zamankinden fazla ihtiyacı var. Okullarda, hastanelerde ve öğrenci yurtlarında başta olmak üzere sosyal hizmet veren kamu kurum ve kuruluşlarında daha fazla psikolog çalıştırılması hem yurttaşlarımızın ihtiyaç duyduğu desteği karşılayacak hem de psikologlarımızın istihdamını sağlayacaktır.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Sayın Çalışkan…
20.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, Deprem bölgesindeki mücbir sebep uygulamasına ilişkin açıklaması
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) – Deprem bölgesindeki esnafımız mücbir sebep problemiyle karşı karşıyadır. Hâlen, kasım sonunda sona erecek olan bu sürenin belirsizliği insanımızı tedirgin etmektedir. Daha önce Düzce ve Kocaeli depremlerinde çıkarılan 4731 sayılı Yasa benzeri bir yasanın çıkarılması elzemdir. Bu kapsamda, vergi borcunun affı, gelir ve kurumlar vergisi, KDV ve damga vergilerinin bir defaya mahsus kaldırılması önemlidir. Bu konudaki yapılacak çalışmalar ilçe bazlı olmalıdır; Hassa-Samandağ arası Hatay'da deprem bölgesi bütün ilçelerimiz bu konuda büyük mağduriyet içerisindedir, zararını kamuya bildirmiş olan insanların bu konuda mağduriyetinin giderilmesi gerekir. Henüz Hatay'da ve diğer deprem bölgelerinde hayat normale geçmiş değildir. Bu insanların bir de yeni bir vergi yüküyle karşı karşıya kalması, hele biriken borçları bir defa ödemesi mümkün değildir.
BAŞKAN – Sayın Kış…
21.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Narin cinayeti davasına ilişkin açıklaması
GÜLCAN KIŞ (Mersin) – Bugün Diyarbakır'da Narin cinayetinin davası görülüyor. Bir çocuğun hayatının organize kötülük karşısında yitip gitmesi hepimizi derinden yaraladı. On dokuz gün boyunca tüm Türkiye Narin’in akıbetini öğrenmek için bekledi ancak olayın aydınlatılmasına dair yetkililerin açıklamaları ne zihinlerimizdeki soruları yanıtlayabildi ne de kamuoyuna güven verebildi. Bizler, burada, Narin gibi çocukların karanlık odakların elinde kaybolmaması için adaletin tam olarak sağlanması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz. Çocuklarımızı hedef alan bu tip vahşi suçlar karşısında toplum olarak sessiz kalmamalıyız. Her çocuğun güvenle büyümeye hakkı vardır. Bu davanın yalnızca Narin için değil tüm çocuklarımızın geleceği için emsal niteliğinde bir sonuç doğurmasını bekliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu davanın sonuna kadar takipçisi olacağız. Yarının umutları çocuklarımızın sesi olacağız.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Yıldızlı…
22.- Kocaeli Milletvekili Harun Özgür Yıldızlı’nın, Azerbaycan Zafer Günü’ne ve Kocaeli İhsaniye Barajı’nın yapımına ilişkin açıklaması
HARUN ÖZGÜR YILDIZLI (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Azerbaycan'ın Zafer Günü’nü kutluyoruz.
Evet, Kocaeli’de projeler bir türlü bitmiyor. Kocaeli İhsaniye Barajı’nın yapımına 2016'da başlandı, "2019'da bitecek." denildi, 2021'de gövdesi tamamlandı; 2023'te Cumhurbaşkanı tarafından açılış yapıldı. Bitti mi? Bitmedi. Baraj üç yıldır su tutuyor; isale hatları ve arıtma tamamlanmadığı için üç yıldır su verilemiyor, barajda tutulan su buharlaşıyor. Dört yıldır "İsale hatları yapılıyor." deniliyor. Bu sebeple Sapanca Gölü'nden su almak zorunda kalıyoruz. Sapanca Gölü'nden 4 pompayla su almanın aylık maliyeti 20 milyon. Daha biz kentimizdeki esnafa, işçiye, emekçiye elektrik veremiyoruz. Bu baraj ne zaman bitecek? Su ne zaman verilmeye başlanacak?
BAŞKAN - Sayın Bilici...
23.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, 5 Kasım Amerikan seçimleri sonucuna ilişkin açıklaması
BİLAL BİLİCİ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Kasım Amerikan seçimleri sonucu Başkan Trump ve Cumhuriyetçiler galip geldi. Ümit ediyorum ki yeni dönemde ABD ilişkileri ideoloji ve maceralardan uzak, sağduyulu ve akılcı bir yöne oturur. Ülkemize karşı uygulanan CAATSA yaptırımları ve Türk menşeli ürünlere uygulanan kota sınırı ve anlamsız ilave gümrük vergileri son bulur. Stratejik ortaklık sözde kalmaz, icraata dökülür.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım Kara...
24.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, deprem bölgesindeki mücbir sebep uygulamasına ilişkin açıklaması
NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Hatay ve diğer deprem illerinde olduğu gibi mücbir sebep uygulaması 30 Kasım itibarıyla sonlanacak fakat mücbir sebebin daha da süre uzatımına ilerlemesine ihtiyaç var. Mücbir sebebin uzatıldığı bölgelerde bir başka konu da mükelleflerin geçmiş dönem borçları, bunlar amme borçları; SSK'ye, belediyelere, il özel idarelerine olan geçmiş dönem borçlar. Şimdi, bununla ilgili, kırk sekiz ay veya altmış ayla ilgili olarak mükellefin kendi irade beyanıyla idareye, defterdarlığa giderek bu süre uzatımlarının eşit taksitlerle altmış aya kadar bölünmesiyle ilgili bir talebimiz var çünkü Hatay'da henüz ekonomik canlanma, sanayi ve endüstri açısından mükellefler istenilen noktada değil. Bu konuda idareden beklentimiz süre uzatımının yapılmasıdır.
BAŞKAN - Sayın Ersever…
Buyurun.
25.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin Ekim Ayı İş Cinayetleri Raporu’na ilişkin açıklaması
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ülkemizde milyonlarca vatandaşımız 17 bin lirayla geçim mücadelesi veriyor. Hükûmet sadece çalışanı düşük ücrete mahkûm etmekle kalmıyor, iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda da önlem almıyor, gerekli denetimleri yapmıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin ekim ayı İş Cinayetleri Raporu bu durumu bir kez daha açık bir şekilde ortaya koyuyor. Açıklanan veriler acı, düşündürücü ve kaygı verici. Rapora göre, iş cinayetlerinde sadece ekim ayında 164 işçi yaşamını yitirdi. Hayatını kaybedenlerin 11'i kadın, 2'si 14 yaş altında çocuk işçi, 9 işçi ise 65 yaş ve üzerinde yani emekli olup dinlenmeleri gereken yaşta çalışmak zorunda bıraktıklarınız. İşte Türkiye Yüzyılı'nız!
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Tahtasız, buyurun.
26.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Sungurlu’daki baraj inşaatlarına ilişkin açıklaması
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Sayın Başkan, Sungurlu Kırankışla Barajı’nın inşaatına 2017 yılında başlanacağı, iki yıl içerisinde bitirileceği açıklanmıştı. Baraj bitirilseydi 31.740 dekar alan sulanacak, Sungurlu ilçe merkezine yılda 6,3 milyon metreküp su verilecekti. O dönem yatırım bedeli 30 milyon olan barajın ekonomiye yıllık katkısı 22 milyon lira olacaktı. Üzerinden yedi yıl geçti, ne baraj bitti ne Kırankışla toprakları suyla buluştu ne de Sungurlu halkı temiz içme suyuna kavuştu. Barajın yapımında kamulaştırma konusunda ağır aksak işler yapıldı. Kırankışla Barajı’nın isale hattı projesi de söz verilmesine rağmen ihalesi yapılmadı. Sungurlu’da diğer söz verilen Diği Barajı da yıllardır bitirilmedi. 2017 yılında 5-6 dönüm arazisi kamulaştırılan köylülerimiz o dönemde bir daire satın alabiliyordu, 2024 yılında 60 dönüm yeri kamulaştırılsa bile köylümüz maalesef bir ev alamayacak. Burada köylümüzün, çiftçimizin arazisini yok pahasına satın almayın, hakkını verin.
BAŞKAN – Sayın Yontar…
27.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun Ekim Ayı Raporu’na ilişkin açıklaması
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Sayın Başkan, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Ekim Ayı Raporu’na göre, 71 kadın hayatını kaybetti; bu kadınların 48'i erkekler tarafından katledilirken 23'ü ise şüpheli şekilde ölü bulundu. Öldürülen 48 kadından 31'inin hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemezken 10’u boşanmayı istediği, barışmayı reddettiği bahanesiyle hayattan koparıldı. Kadınlar, en yakınındaki erkekler tarafından öldürülüyor. İktidarın günden güne büyüttüğü gerici politikaların sonucunu kadınlarımız ve çocuklarımız üzerinde görüyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden, 6284 ve Medeni Kanun’a saldıran, dokuzuncu yargı paketi marifetiyle kadının soyadına tartıştırarak toplumdaki varlığını eş ve çocuk üzerinden dizayn etmeye çalışan, kadının kıyafetine ve kahkahasına kafayı takmış AKP politikalarını ve zihniyetini tümden reddediyorum.
BAŞKAN – Sayın Akgün Alp…
28.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, 8 Kasım Azerbaycan Zafer Günü’ne ilişkin açıklaması
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Sayın Başkanım, 8 Kasım Azerbaycan’ın Zafer Günü’nü kutluyorum, Kafkaslarda kalıcı bir barışa vesile olmasını temenni ediyorum. Azerbaycan’ın Respublikasının Muhterem Prezidenti Sayın Aliyev’in şahsında dost ve kardeş Azerbaycan halkına bu vesileyle saygılarımı iletiyorum.
BAŞKAN – Sayın Konuralp…
29.- Ankara Milletvekili Okan Konuralp’ın, İlhan Erdost’un ölümünün 44’üncü yılına ilişkin açıklaması
OKAN KONURALP (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Onur Yayınları sahibi İlhan Erdost 7 Kasım 1980'de gözaltına alındı, ağabeyi Muzaffer Erdost’la birlikte götürüldüğü Mamak Askerî Cezaevinde aynı gün dövülerek öldürüldü. O tarihten itibaren Muzaffer Erdost kardeşinin ismini kendi ismine ekledi, ömrünü Muzaffer İlhan Erdost olarak sürdürdü. Ağabeyinin güvercini İlhan Erdost’un son sözlerinden biri “Küçük kızımı uyandırmaya kıyamadan buraya geldim, dövdürmeyin bizi.” olmuştur. Evlatlarının hayatından onları uyandırmaya kıyamadan ayrılmak zorunda bırakılan 12 Eylülün tüm kurbanlarını ve İlhan Erdost’u ölümünün 44'üncü yılında saygıyla, özlemle anıyorum.
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
30.- Bursa Milletvekili Hasan Öztürk’ün, Bursa’daki bir alışveriş merkezinin arazisine ilişkin açıklaması
HASAN ÖZTÜRK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa'nın en kıymetli arazisi, üzerindeki CarrefourSA Alışveriş Merkezi çürük bahanesiyle rant odaklarının kucağına bırakıldı. 150 esnafın ekmeğiyle oynanıp Bursa Büyükşehir ve Nilüfer Belediyeleri sürecin dışına itildi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı devreye sokuldu. Erdoğan ailesine yakın Katılımevim ve çevre katliamı emsal artışlarıyla tanınan Atış Yapı ise bu işin başında; bu bir tesadüf mü? Tabii ki değil. Katılımevim burada sanki sosyal konut yaparak yirmi yıl vadeyle insanlara konut mu satacak? Bu nasıl bir yönetim ki halkın malı bir avuç yandaşa peşkeş çekilirken hesap vermek bir yana, yandaşa destek olmak için çabalıyor! Sormak zorundayız, Bursa'nın kalbini kimlerin çıkarları uğruna heba ediyorsunuz? Bursa halkı sizin rant sofranıza meze olacak değil. Bu düzeni, yağmayı asla kabul etmeyeceğiz. Halkın hakkını gasbedenlere hesap sormaya…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Derici…
31.- Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici’nin, Sarpege Rüzgâr Enerji Santrali Projesi’ne ilişkin açıklaması
SÜREYYA ÖNEŞ DERİCİ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hafta, Bodrum Mazı’da yapılması planlanan Sarpege Rüzgâr Enerji Santrali Projesi için halkın bilgilendirilmesi ve sürece katılım toplantısı gerçekleştirildi; Mazı köylüleri, çevre platformları ve tüm bölge halkı doğa tahribatına yol açacağı gerekçesiyle bu projenin karşısında olduklarını ifade ettiler. Muğla’da Akbelen, Deştin ve birçok örnekte olduğu gibi burada da aynı şeyi savunuyoruz. Toprağımıza, suyumuza zarar verecek her projenin karşısında olduğumuzu ifade ediyor, sürecin yakın takipçisi olduğumuzu bir kez daha vurguluyorum.
BAŞKAN – Şimdi, söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.
Sayın Grup Başkan Vekillerimizin beş dakikayla düşüncelerini ifade etmelerini rica ediyorum.
Sayın Özdağ, buyurun.
32.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, kayyum atamalarına, TOKİ’ye, taşeron işçilerin kadro sorununa, Azerbaycan Zafer Günü’ne, enflasyon rakamlarına ve Beşiktaş-Maccabi Tel Aviv maçına ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum.
Kayyum ataması Türkiye'nin ciddi bir problemi. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra kanun hükmünde kararnamenin burada yasalaşmasıyla bir kayyum atamaları meydana geldi. Bu, Türkiye'de millî birlik ve beraberliği zedeleyen bir husus. Neden zedeliyor? Çünkü idarede çifte standart var, yargıda çifte standart var; bunun sonucunda da burada çok ciddi şekilde problemler meydana gelmektedir. O nedenle, gelin, hep beraber, birlikte bu kanunu değiştirelim, yeni bir kanun çıkaralım. Belediye başkanları hangi şekilde görevden alınır ve ne şekilde belediye başkanlarının yerine kişiler atanır, bu belli zaten kanunda. Yeni bir kanuna ihtiyaç yoktu, o günkü şartlarda vardı ama bugün gerek yok. Bu kanunun bir an önce değiştirilmesi gerekmektedir. Çünkü eğer Ahmet Türk ve diğerleri AK PARTİ’den olsaydılar veya bir başka partiye geçmiş olsaydılar bunlara bu muameleler yapılmayacaktı, yapıldığı için de doğru bir şey değil; o nedenle doğru kabul etmiyoruz.
Recep Tayyip Erdoğan Bey’den de örnek vermek isterim kısaca hemen. Sayın Erdoğan’ın mahkemesi onaylandıktan sonra cezası onaylanıncaya kadar bekledi, onaylanır onaylanmaz Valilik Ali Müfit Gürtuna’yı Belediye Başkanı olarak atadı, ardından da seçim yapıldı Belediye Meclisinde, o seçimde de çoğunlukta olmamalarına rağmen, orada muhalefet bir centilmenlik yaparak Sayın Ali Müfit Gürtuna’yı Belediye Başkanı seçmişti. O nedenle, gelin, bu kanunu değiştirelim.
Diğer bir konuya gelince, TOKİ kanayan bir yara. TOKİ çok önemli hizmetler yapıyor, doğru işler yaptı. Ama 2019 yılında 100 bin konut yapacağınızı söylediniz, şu ana kadar bu konutları tamamlayamadınız; insanlar mağdur ve bunlarla ilgili de problemler var. Nedir problemler? Bunlarla ilgili, eğer müteahhitler zamanında teslim etmediyse veyahut da onlarla ilgili Tuzla’da olduğu gibi, zamanında temeller atılmamışsa… Yüzde 1 KDV bir anda yüzde 18'lere çıkarılmış, iki yüz kırk ayda ödeyecekleri paralar yüz seksen aya indirilmiş ve aynı zamanda 2 bin lira olan taksitler de 20-22 bin lira gibi bir rakamlara ulaştırılmış vaziyette. Burada da bir çifte standart var. Ben, burada Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına hatırlatıyorum: Lütfen bu problemi giderin. 2022 yılında da 500 bin konut -İlk Evim Arsa- ve 50 bin de bina yapacağınızı söylediniz, dükkân yapacağını söylediniz. Bunlarla ilgili de bir rakam yok elimizde. Deprem konutlarıyla ilgili de şu ana kadar TOKİ başka şey söylüyor, TÜİK başka şey söylüyor, Sayın Cumhurbaşkanı başka şey söylüyor, eski Bakan başka bir rakam veriyordu. Bunlarla ilgili de şunu yapmalarını istiyoruz: Gelin, Türkiye'de bir güven iklimini oluşturalım. Bu güven ikliminde ne yapmamız gerekiyor? Söyleyeyim size: Kimin evini teslim ettiyseniz Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bunu sitelerinde yayımlasın; “Ahmet” “Mehmet” “Ayşe” “Hasan” “Hüseyin” diyerek yayımlasın ve kaç bin konut teslim ettiğinizi de siz rahatlıkla, göğsünüzü gere gere söyleyin; böylece millete karşı da mahcubiyetten kurtulun. Bir iklim değişikliğini yapmanız gerekmektedir.
Taşeron işçilerle ilgili ciddi problemler var. KİT’lerle ilgili… 2016 yılında Türkiye'de bütün taşeron işçilere kadro verilmişti, KİT’lerde bulunanlara verilmedi. O günden beri bu insanlar ciddi şekilde problemlerini dile getiriyorlar fakat duymuyor iktidar bir türlü, duymak istemiyorsunuz. Şimdi de yine aynı şekilde. O zaman şöyle denmişti: “Bir daha Türkiye'de belediyelere veya kamuya taşeron işçi alınmayacak.” Alındı, 800 bin kişi bu şekilde, bunlar da kadro bekliyorlar. Gelin, bir kanun çıkaralım, bunların tamamına bir kadro verelim ve aynı zamanda da “Bir daha da taşeron işçi olarak kimse alınmayacak.” diyelim. Neden? Bakın, burada konuşmalar yapılıyor; burada Grup Başkan Vekilleri, milletvekilleri konuşuyor. Belediye başkanları kazanıyor, belediye başkanlığını kazandıktan sonra bu işçileri çıkarıyorlar, bir başkalarını alıyor; diğer belediye başkanı geliyor, başkalarını çıkarıyor hatta aynı partiden de olsa bu problem dile getiriliyor. O nedenle, belediye başkanlarının işçi almalarını, işçi çıkarmalarını engellemek için bir kanuna ihtiyacımız var. Bu kanunu birlikte yaparsak eğer -birlikte yaptığımız kanunlar da oldu burada- bu da çok önemli şekilde bir problemi giderir. Hem buradaki taşeron işçilerle ilgili kadro vermiş oluruz hem de belediye başkanlarını da bu şekilde ilzam etmekten veya belediye başkanlarının geldiklerinde keyfî olarak işlem yapmalarına karşı da bir engel çıkarmış oluruz.
Bir diğer husus: “Azerbaycan'ın Zafer Günü” denildi. Evet, Azerbaycan “iki devlet, tek millet” olarak andığımız bir devlet ve Azerbaycan geçmişte de çok ciddi sıkıntılar yaşadı. Zeynelabidin Tağıyev’den bir örnek vermek istiyorum. Kendisi Azerbaycan'ın petrol kralıydı, çok zengindi fakat ölüm döşeğinde şunu söylemişti -bin odalı bir sarayı vardı- burada “Nuri Paşa gelecek ve benim duvarlarımı yıkın bahçelerimin.” demişti. “Türk atları, Osmanlı atları geçtiği zaman ben mezarımdan duyacağım, o zaman Azerbaycan bağımsız olacak.” ifadesini kullanmıştı. Azerbaycan bağımsız, Azerbaycan daha güçlü olsun istiyoruz. Zafer Günü’nü kutluyorum ama Azerbaycan'ın da Kıbrıs’ı tanımasını bekliyoruz. Bununla ilgili çalışmaların da çok hızlı bir şekilde artırılması gerekmektedir.
Diğer bir hususa gelince; İTO, TÜİK ve ENAG enflasyon rakamlarını açıkladı biliyorsunuz. TÜİK enflasyon rakamını yüzde 48,58 olarak açıkladı, İTO yüzde 59 olarak açıkladı, ENAG ise yüzde 89,77 olarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Beş dakikamız doldu.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Bir dakika daha…
BAŞKAN – Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Teşekkür ederim.
Şimdi, enflasyon yüzde 48,58’se eğer TÜİK’e göre, asgari ücret zammı yüzde 25, kira artışı yüzde 62; nasıl oluyor bu? Bunu birilerinin bana izah etmesi lazım.
Bir diğer konumuz da Beşiktaş-Tel Aviv maçı var biliyorsunuz. UEFA, bu maçı İstanbul'dan aldı, başka bir şehre verecek. Burada baktık ki bizim Futbol Federasyonumuzun, bizim Hükûmetimizin çok ciddi şekilde bir ağırlığı yokmuş. Bunun için ne yapması gerekiyordu? Bastırması gerekiyordu. Eğer Türkiye'de oynanmasını sakıncalı görüyorsa, gidilen şehirde, maçın oynanacağı şehirde Beşiktaş seyircisinin orada olması gerekiyordu. Doğrusu buydu, hakkaniyeti buydu. Çarşı ne yapacağını bilir, kavga etmezdi, asla orada terörist faaliyetlerde bulunmazdı ama bütün dünyaya, İsrail'in yapmış olduğu zulümlere karşı Türkiye'nin nasıl bir tavır takınacağını; Türk milletinin, Türk insanının nasıl bir tavır takınacağını gösterir, çok ince mesajlar verirdi ama bunu da yapamıyor hem Futbol Federasyonu hem de Hükûmetimiz olarak. Kendilerini kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, kurallara uyuyorum.
BAŞKAN – Peki, çok teşekkürler.
Sayın Çömez, buyurun.
33.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Samsun’da Asarcık Kaymakamlığının açmış olduğu mülakata, dün akşam bir acil servisteki Afgan doktorla sohbetine, diyabetli çocuklara ve Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’na yöneltmek istediği sorulara ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Doğuş Can Kavaklı, 22 yaşında, birkaç gün önce maalesef Samsun’da intihar etti. İntiharından da birkaç gün önce Samsun’da bir kaymakamlığın, Asarcık Kaymakamlığının açmış olduğu bir mülakata girmişti, kadro arıyordu. Kendisi KPSS’den 82 almış olmasına rağmen mülakatta sadece “Hangi takımı tutuyorsun? diye soruldu ve elendi ve ardından gelen kendinden çok daha az puan almış birisi o kadroya yerleştirildi. Bu kardeşimiz, bu delikanlı, o müracaat eden 5 kişi içerisinde en yüksek puanı almış olmasına rağmen bu haksızlığa dayanamadı, tahammül edemedi ve canına kıydı. Çok vahim bir durum. Gençlerin umutlarını ve hayallerini kaybettiği bir ülkede, devletin ve devlet kurumlarının bu adalet duygusunu yerle bir ettiği bir dönemde, artık bunlar maalesef kaçınılmaz bir fotoğraf hâline geldi. Hele hele Sayın Erdoğan’ın 2023 Mart-Nisan ayında söylemiş olduğu gibi “Mülakat kaldırılacak.” sözünün ardından hâlâ mülakat zulmünün devam ediyor olması Türkiye'nin hakikaten büyük bir ayıbıdır, büyük bir kaybıdır. Bu arada herhâlde bunun böyle olduğu anlaşıldı ve bundan dolayı da Kaymakamlık rahatsız olduğu için bütün bu kayıtlar Kaymakamlığın resmî sitesinden silindi. Belli ki Sayın İçişleri Bakanı da durumdan rahatsız ve tabiatıyla Kaymakamı da açığa almış. Türkiye bu manzaraları hak etmiyor, Türkiye bunlarla mücadele etmeli ve hakkaniyetli bir yönetime kavuşmalı diyorum.
Bir başka konu, dün akşam bir acil serviste yaşadığım manzara, bunu paylaşmak istiyorum, bu son derece önemli. Bir sağlık problemi münasebetiyle dün gece geç saatlerde Ankara'da bir hastanenin acil servisine gittim. Muayene eden doktorun aksanı biraz farklıydı, kendisiyle biraz sohbet ettik. “Nerelisin?” dedim, “Afganistanlıyım.” dedi. “Nerede okudun?” dedim, “GATA’da okudum.” dedi. “Peki, nasıl eğitim aldın, nasıl okudun, sınavlara nasıl girdin?” dedim, “Sınavlara ben Kâbil’de girdim.” dedi. “Peki, nasıl oldu, hangi dilde girdin?” dedim, “Sorular Türkiye'den geldi ve benim ana dilime çevrilmiş sorulardı bunlar. Ben Peştuca’dan Afganistan’da bir merkezde sınava girdim.” dedi. “Peki, nasıl bir projeydi bu?” dedim, “Aslında bu projenin arkasında Amerika varmış. Benim ağabeyim burada, Afganistan’da generaldi, Amerika’yla birlikte çalışıyordu; zaten şimdi ülkeyi terk etti, Amerika'da çalışıyor, iltica etti oraya, orada kalıyor. Bu projenin parasını da Amerika vermiş. Ben oradan çıktım, Türkiye'ye geldim.” dedi. “Sonra?” dedim, “Sonra ben burada üsteğmen oldum.” dedi. “Peki, vatandaşlığın var mı?” dedim, çıkarttı hüviyetini gösterdi, “Ben Türk vatandaşı oldum.” dedi.
Şimdi, karşımda hekim arkadaşlarım var, kendilerini takdirle ve saygıyla izlediğim arkadaşlarım var, bu anlattığımın ne anlama geldiğini en iyi anlayacak olan sizlersiniz. Ben, burada sizleri eleştirmek istemiyorum, sizleri de kırmak istemiyorum ama Türkiye bu manzarayı hak etmiyor; böyle bir hakkaniyetsiz tutumu, böyle bir davranışı, böyle bir fotoğrafı Türkiye hak etmiyor. Benim bunu kabullenmem, benim bunu tolere etmem, buna tolerans göstermem mümkün değil.
Yine, geçtiğimiz günlerde burada diyabetli çocuklarımızla ilgili bir tartışma yaşandı. Ben, 30 bin yavrumuza, Tip 1 diyabetli çocuğumuza iktidarın mutlaka sensör ve pompa vermesi gerektiğini söyledim. Tabii, iktidar cephesinden buna itirazlar geldi, “Veriyoruz.” dendi, ben verilenlerin listesini istedim, şu ana kadar herhangi bir liste gelmedi.
Yine, bu arada çocukların şeker ölçümlerini yapan çubuklarla ilgili masrafların olduğunu söyledim “Hayır.” dendi “Tabii ki bu çubuklar da bedava veriliyor, iğneler de bedava veriliyor.” dendi. Bütün bilgiler ve belgeler burada. Yine AK PARTİ'nin doktor milletvekillerine açık çağrı yapıyorum: Gelin, bu belgeleri inceleyelim; bunların sadece yüzde 30’unun parasını devlet veriyor, geri kalanı vatandaşın cebinden çıkıyor. Zavallı çocuklar, zaten sensörleri yok, zaten pompaları yok, maalesef striplerin bile parasını vermek zorunda kalıyorlar. Bu, Türkiye için kabul edilebilir bir durum değil.
Şimdi, Sayın Akbaşoğlu’na yöneltmek istediğim bazı sorular var. Geçtiğimiz Mayıs ayının 28’inde bu kürsüde bir konuşma yaptım ve bu konuşmada Sayın Akbaşoğlu’na “Yaptığımız araştırmalarda gördük ki Washington’da AK PARTİ'nin 2 tane binası varmış. Bu binalara yaklaşık 500 milyon lira civarında para ödenmiş ve bu binalar aslında gerçekten ihtiyaç mıydı, değil miydi?” diye sordum, kendisi dedi ki: “Evet, doğrudur, biz bu binaları aldık, bu binalar partimizin binalarıdır ama ihtiyacımız olduğu için aldık. Washington’da böyle bir siyasi faaliyet yürütmemiz gerekiyordu, onun için aldık ve birini de zaten satışa çıkarttık.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Beş dakikamız doldu.
Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Şu bölümü bitireceğim, müsaadenizle efendim, bitireceğim bu kısımları.
28 Mayıs 2024'te Sayın Akbaşoğlu’nun kendi tutanaklarında söylediği ifade bu. “Satışa çıkarttık.” dedi. Ben Amerikan sitelerinden araştırdım, bunlar satışa çıkmamış, herhangi bir satış da gerçekleşmemiş. Dolayısıyla iki bina da hâlâ AK PARTİ'nin üstünde duruyor.
Şimdi, arkadan, maalesef, tartışılması gereken daha vahim gerçekler geliyor. Ben, Amerikan Adalet Bakanlığının sitesinde bu binaları araştırdım, oradaki bilgiler kamuya açık yani bana özel değil, herkes girip araştırabilir. Bu binalara yaklaşık 500 milyon lira civarında para ödenmiş. AK PARTİ'nin 600 oy aldığı Washington’a yapmış olduğu korkunç bir yatırım, 500 milyon lira civarında para bu iki binaya verilmiş. Arkadan daha vahim şeyler geliyor: Bu paranın nasıl transfer edildiği soru işareti yani Ankara'daki AK PARTİ Genel Merkezinden mi gitti bu para yoksa Amerika'daki iş adamları tarafından mı verildi; Sayın Başkan, bunun mutlaka ve mutlaka Halil Mutlu’ya sorulup belgelerinin bu Meclise ibraz edilmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Bitireceğim, son bir cümlem.
BAŞKAN - Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bu, son derece önemli. Yani AK PARTİ'nin Washington’daki binalarının parası AK PARTİ Genel Merkezinden mi gitti? Gittiyse bunun dekontunu görmek isteriz çünkü bu para AK PARTİ'nin parası değil, Türk milletinin parası ve denetime açık. Bunun belgesini görmek isteriz ama bana ulaşan bilgiler bu paranın Amerika'dan verildiği şeklinde.
Daha vahim bir şey daha var: Bu iki binanın yıllık vergisi aşağı yukarı 6 milyon lira civarında. Sayın Başkan, bunlar ödenmemiş, AK PARTİ'nin binalarının vergileri ödenmemiş ve AK PARTİ'nin binalarının 6,5 milyon lira civarında vergi borcu var ve zamanında ödenmediği için yüzde 10 da bunlara faiz ekleniyor şimdi. Dolayısıyla 500 milyon lira vermişsiniz, 6,5-7 milyon lira vergi borcu var, ödememişsiniz, yüzde 10 da faiz binecek; bunların hepsi Türk milletinin parasıdır. Ha, diyebilirsiniz “Bizim iş adamlarımız verdi Amerika'dan.” O zaman bu, hukuka aykırı, Anayasa’ya aykırı. Bu konuda bize net, ikna edici bilgileri ve belgeleri sunmanızı arzu ediyoruz Sayın Başkanım. Halil Mutlu’ya sorarsanız ve belgeleri bizimle paylaşırsanız çok memnun oluruz.
Teşekkür ederim. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çömez.
Sayın Akçay, buyurun
34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Azerbaycan’ın 8 Kasım Zafer Günü’ne ve 9 Kasım Bayrak Günü’ne, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete irtihalinin 86’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
8 Kasım Karabağ’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 4’üncü yıl dönümüdür. Ermenistan, 28 Aralık 1991'de Azerbaycan'ın Karabağ bölgesini işgal etmişti. Ermenistan’ın saldırıları üzerine kardeş ülke Azerbaycan 27 Eylül 2020 tarihinde Karabağ’ı geri almak için düğmeye basmıştır. Kırk dört gün süren İkinci Karabağ Savaşı’nda 8 Kasım 2020'de Şuşa’nın işgalden kurtarılmasıyla zafer perçinlenmiştir, Azerbaycanlıların “vatan muharebesi” dediği İkinci Karabağ Savaşı 10 Kasım 2020'de zaferle sonuçlanmıştır. Türkiye, hem savaş esnasında hem de sonrasında dost ve kardeş Azerbaycan'ın yanında yer almıştır. İkinci Karabağ Savaşı’ndan yenilgiyle ayrılan Ermenistan, Karabağ'da kurduğu yasa dışı rejimle Azerbaycan'daki askerî varlığını sürdürmüş, bölgeye silah sevkine devam etmiştir. Yasa dışı Ermeni güçlerin saldırıları nedeniyle Azerbaycan Karabağ'da anayasal yapıyı yeniden tesis etmek amacıyla 19 Eylül 2023'te antiterör operasyonu başlatmıştır. Yirmi dört saat süren antiterör operasyonunda Karabağ'daki Ermenistanlı silahlı birlikler ve yasa dışı silahlı güçler teslim olmuştur. Azerbaycan eş zamanlı olarak Karabağ Ermenilerinin temsilcileriyle entegrasyon görüşmelerine başlamıştır, böylece Karabağ'da Azerbaycan egemenliği tam olarak sağlanmıştır. Karabağ Türk’tür, Karabağ artık özgürdür ve Karabağ Azerbaycan’dır. Bu vesileyle, Azerbaycanlı kardeşlerimizin 8 Kasım Zafer Günü’nü ve 9 Kasım Bayrak Günü’nü kutluyor, şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Sayın Başkan, önümüzdeki pazar günü 10 Kasım. İstiklal mücadelemizin lideri, cumhuriyetimizin kurucusu, Türk milletinin birlik ve beraberliğinin simgesi ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete irtihalinin 86'ncı yıl dönümüdür. Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarihe yön veren, yaşadığı zamanın dışına çıkıp ülkesinin ve milletinin yolbaşçısı olan büyük bir kumandan, imrenilecek örnek bir devlet adamı, eşsiz bir siyaset ve dava insanıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin iftiharı olmakla birlikte, ortak değerimiz ve irademizdir. Atatürk demek Millî Mücadele’nin başı, Türkiye'nin banisi demektir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk az zamanda çok ve büyük işler yapmıştır, bu işlerin en büyüğü Türkiye Cumhuriyeti’dir. Atatürk'ü anmak ve anlamak; onun fikirlerini, ufkunu, azmini, cesaretini ve Türk milletine armağan ettiği Türkiye Cumhuriyeti’ni anlamak demektir. Bugün iftiharla söyleyebiliriz ki Türkiye Atatürk'ün açtığı yolda gösterdiği hedefe kararlı bir şekilde ilerlemekte, Türk ve Türkiye Yüzyılı'na emin adımlarla yürümektedir.
Aziz Atatürk büyük bir komutan, üstün meziyetleri olan bir devlet ve siyaset adamı olarak Türk milletinin kalbinde taht kurmuştur. Vefatının ardından geçen seksen altı yıllık zaman diliminde, Türk milletinin ona duyduğu hürmet ve bağlılık hiç azalmamış, aksine her geçen gün daha da artmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün fikirlerine ve “en büyük eserim” dediği Türkiye Cumhuriyeti’ne bugün de aynı yüksek ruh ve şuurla sahip çıkarak cumhuriyetimizi daha yükseklere, nice yüzyıllara taşımaya kararlıyız.
Bu düşüncelerle, ebediyete irtihalinin 86’ncı yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, silah arkadaşlarını ve bu vatan için şehit düşmüş, gazi olmuş tüm kahramanlarımızı bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Başarır, buyurun.
35.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Esenyurt Belediyesinde yaşananlara, Narin Güran davasına ve Cumhurbaşkanlığı bütçesine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Esenyurt’ta bir kayyum atama kararı verildi ve o tarihten bugüne kadar hukuksuz, yanlış işler yapılmaya devam ediliyor. Bugün sabah saatlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş’la bir telefon konuşması yaptım. Sayın Başkanın birinci görevi bu Parlamentonun milletvekillerinin hukukunu korumak; Parlamentonun duruşunu, önemini, tarihini bilip insanlara anlatmak. Şimdi, Esenyurt’ta Belediyeye Beyoğlu Kaymakamı kayyum olarak atandı. Üzülerek söylüyorum ki grup odaları boşaltıldı, meclis üyeleri belediyeye alınmıyor, vatandaş belediyeye alınmıyor, gazeteciler belediyeye alınmıyor ama milletvekilleri de maalesef ki maalesef belediyeye alınmıyor. Ben sormak isterim Meclis Başkanına: Türkiye Cumhuriyeti’nde halkın seçtiği milletvekilleri nasıl olur da bir belediyeye alınmaz? Bunun gerekçesini bize söyleyebilir misiniz?
Şimdi, Ali Yerlikaya bütçe görüşmelerinde buraya gelecek, eğer bir parça saygı görmek istiyorsa bu rezalete son versin. Ali Yerlikaya bu Meclise gelip bütçesini anlatacak, bütçesi için bu milletvekillerinden oy isteyecek. Peki, bu beyefendiye bu milletvekilleri “Sen hangi hakla, hangi hukukla beni Esenyurt Belediyesine sokturmuyorsun?” dediğinde yüzü kızarmayacak mı? Sonra, Sayın Ali Yerlikaya, sen neden milletvekilleri ile polisimizi karşı karşıya getiriyorsun? Neden milletvekillerine karşı polisi bir direnç noktası olarak gösteriyorsun ve emir veriyorsun?
Ben bir kez daha AKP Grubuna söylüyorum, Meclis Başkanına söylüyorum: Bu rezalete son verin; milletvekillerinin bir devlet kurumuna alınmaması utanç verici bir olaydır, tarihte hiç yaşanmamıştır. Bakın, Grup Başkan Vekilleri, Genel Başkan Yardımcıları, milletvekilleri belediyenin kapısında ve aralarında polis barikatı var; bu utanca son verin.
Bugün Narin Güran davası başladı, büyük bir dava. 8 yaşında bir kızımız katledildi. On dokuz gün cansız bedenine ulaşmak istedik, herkes dikkatle Diyarbakır'dan gelecek iyi bir haberi bekledi ama on dokuz gün sonra cansız bedenine ulaşıldı. Seksen gün sonra bir iddianame ortaya çıktı. Herkes bu olayın tüm çıplaklığıyla çözülmesini, katillerin kim olduğunu öğrenmek istiyordu.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi sivil toplum örgütlerini, baroları, birçok avukatı salona almadı. O dava, o küçük çocuğun davası, herkesin içini yakan o dava maalesef ki küçücük bir adliye salonuna sığdırıldı. Ya, neden? Orada herkes adalet arıyor, herkes suçluları arıyor. Baro başkanlarının, sivil toplum kuruluşlarının, birçok avukatın duruşma salonuna alınmamasının bir izahı olabilir mi?
Nerede Adalet Bakanı? “Adaleti iddianamede, davada göreceksiniz.” dedi. Soruşturma safhasında göremedik ama maalesef ki iddianamede de bu alçak cinayeti kimin işlediğini bilemiyoruz. Küçücük köyde işlenen bir cinayet. Maalesef ki o küçücük köyde katilin kim olduğunu hâlâ tam olarak öğrenemedik. Ama böyle bir dava, Türkiye'yi ilgilendiren bir dava, başka Narinlerin ölmemesi için örnek teşkil edecek bir dava, bir karar için insanları küçücük bir salona sığdırmak utanç verici bir olaydır.
Değerli milletvekilleri, dün bir krizden bahsettik…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Beş dakikamız bitti.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Toparlayacağım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Dün bir krizden bahsettik; emeklinin, işçinin, insanların, 86 milyonun yaşadıklarını anlattık ve kamuda israfı anlattık. Gerçekten, bakın, özellikle bakanların seyahatlerinde kullandığı uçakları gündeme getirmiştik; kullanılan araçları, konvoyları gündeme getirmiştik, bunları bütçede tartışacağımızı söylemiştik. Bir kez daha söylüyorum: 2023 yılı kesin hesabında, Cumhurbaşkanlığının bütçesinde hava taşıtları için 2023 yılında kullanılan para, kullanılması gereken para 1 milyar liraydı; öyle öngörüldü, buradan öyle çıktı ama yıl sonuna baktığımız zaman Sayın Cumhurbaşkanının hava taşıtları için 4,5 milyar harcadığını gördük.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Bitireceğim Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Şimdi, bir kez daha söylüyorum AKP Grubuna: 3,5 milyar para büyük bir para. 8, 13 ya da 10 ama Cumhurbaşkanının 8’in üzerinde uçağı olduğu bir gerçek. Bu parayla ne aldı? Bütçede olmayan, bütçede belirtilen rakamı kat kat aşan 3,5 milyarlık bir fark var; bununla ne aldı? Bu para nerede? Bu para nereye kullanıldı? Bunu ben söylemiyorum, bunu Sayıştay söylüyor, 2023 yılı kesin hesabı söylüyor. Emekli, işçi insanlar, çiftçiler bu hâldeyken eğer gerçekten bir uçak daha alındıysa ya da bu para böyle bir şeye harcandıysa -ki öyle gözüküyor “hava taşıtları” diyor- bu bir utanmazlıktır, bu bir rezalettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Son cümlelerim Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, muhalefet partisi olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bunun hesabını sormak bizim hakkımız. Biz bu soruyu soruyoruz, AKP Grubu bunu cevaplandırsın. Bu para nerede? Bu paraya ne alındı? Bu paranın hesabını versinler çünkü burada tüyü bitmemiş yetimin hakkı var, pazardan çürük sebze toplayan emeklilerin hakkı var, evine ekmek götüremeyen işçinin hakkı var, kirasını ödeyemeyen milyonlarca vatandaşın hakkı var; yurt bulamayan gençlerin, öğrencinin hakkı var. Bu para nerede; lütfen söyleyin, açıklayın.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Başarır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Muhammet Emin Akbaşoğlu.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
36.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanının AK PARTİ grup toplantısında kullandığı ifadelere ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Tabii, Meclisimizde bu haftaya kayyum tartışmalarıyla başladık, tekrar o hususlara değinildi. O konuyla ilgili kanaatlerimizi daha önce, salı günü paylaştık; net bir şekilde Anayasa'yı uyguluyoruz, ilgili mevzuatı uyguluyoruz. Anayasa’nın 127'nci maddesinde, mahallî idare organlarınca, belediye başkanlarınca suç işlenmesi durumunda, bu konuyla ilgili şüphe oluşması durumunda, tıpkı 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda olduğu gibi, disiplin soruşturması veya yargısal anlamda soruşturma veya kovuşturma söz konusu olduğunda açığa almak olduğu gibi, belediye başkanlarıyla ilgili de gerek Anayasa’da gerekse Belediye Kanunu’nun 45’inci, 46’ncı ve 47'nci maddelerinde bu durum sarahaten açıklanmış ve bu konuda İçişleri Bakanının yetkili ve görevli olduğu belirlenmiş. Öncelikli olarak, bir kere, samimi olmak lazım ve suç işleyen, suç işlemiş olduğu hâlde henüz kesinleşmemiş olduğundan dolayı sabıka kaydına girmemiş olduğu için aday olabilme imkânı hukuken mümkün olan kişilerle ilgili siyasi partilerin onları aday göstermesi durumunda bu konuların kesinleşmiş hükme geldiği takdirde veya haklarında yeni bir soruşturma açıldığı takdirde bunların açığa alınabileceğini bütün herkes, bütün partiler biliyor. Buna rağmen, bile bile lades yapılarak bu kişiler aday gösteriliyorsa ilgili mevzuatın uygulanmasından daha tabii ne olabilir? Bunu herkesin kendince cevaplandırması gerekir; bu hususu açıklığa kavuşturmuştuk, tekrar hatırlatıyorum.
Sayın Turhan Çömez bazı konulara değindi, “Sayın Akbaşoğlu şöyle demişti.” diye atıfta bulundu. Tabii, Amerikan hafiyeliğine soyunmanıza gerek yok yani orada ne olup ne bittiğiyle ilgili birtakım meseleleri çarpıtarak anlatmak… Ve oradaki emlak değerleriyle ilgili, bize ait olan, AK PARTİ'ye ait olan mülkle ilgili elinizde ne belge varsa lütfen paylaşın, iddia sahibi sizsiniz. Meseleleri çarpıtmaya ve ajitatif, provokatif bir noktaya çekmeye asla gerek yok; dolayısıyla elinizde ne belge varsa paylaşın. Suç duyurusunda bulunmak gerekiyorsa hem Türkiye'de hem Amerika'da her türlü suç duyurusunda bulunma imkânına sahipsiniz. İspat mükellefiyetini tersine işletmek dünyanın hiçbir tarafında söz konusu değildir. Sizin, İYİ Partinin kendi stopaj vergileri, çalıştırdığınız işçiler, kiralarınız vesairelerle ilgili belki birtakım değerlendirmeler yapmanız daha doğru olur. Bu konuda söylediğimiz gibi, daha önce tarihine atıf yaptığınız gibi, evet, ihtiyaç doğrultusunda siyasi faaliyetlerimizi Amerika'da da kuvvetli bir şekilde Türk vatandaşlarıyla ilgili, Amerikan makamlarıyla ilgili, Türkiye-Amerikan ilişkileri ve özellikle Türkiye'nin küresel bir güç olma noktasındaki gelişimi münasebetiyle orada AK PARTİ'nin siyasi faaliyet yürütebileceği mekânları elde ettik, meşru bir şekilde elde ettik, aleni bir şekilde elde ettik; Amerikan makamlarına da açıktır, her türlü makama da açıktır. Bu konuyla ilgili kanuna bir aykırılık varsa her türlü delili ortaya koyabilirsiniz.
Bu “Afgan vatandaşı” dediğiniz kimseyle ilgili de bilgi aldım. GATA Askeri Hastanesinde, Afganistan ile Türkiye arasında ikili münasebetler çerçevesinde, daha önceki uluslararası sözleşmeler ve ikili anlaşmalar çerçevesinde, karşılıklılık ilkesi çerçevesinde oluşan ve orada, Afgan ordusunda görev yapmak üzere yetiştirilen; Türkiye'de, daha sonra oradaki değişiklikler nedeniyle, Afganistan’daki değişiklikler nedeniyle on yıla yakındır burada kalmış olan ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Beş dakikamız bitti, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Efendim, şunlara cevap vereyim. Ben gündeme girmedim, giremedim, o sebeple cevap vermemi istediğiniz için ben de cevap verdim.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Tabii, tabii, lütfen, lütfen, memnuniyetle.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Benim gündemim bambaşkaydı; ben gündemime döneceğim hemen kısaca, onu zapta geçirmek istiyorum.
Ancak bu kişi, usulü dairesinde, kanunlar çerçevesinde, ikili anlaşmalar çerçevesinde doktor sıfatını haiz olmuş, daha önce de burada konuşlanmış, burada ikametini almış, Türk vatandaşlığına geçmiş ve özel bir hastanede şu anda doktor olarak çalışan bir insan, Türk vatandaşı.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Teyit ettiririz, teyit ettiririz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Dolayısıyla sanki ortada böyle hukuksuz bir durum varmış gibi bir meseleyi çarpıtmak ve o noktaya bağlamak noktasında benim itirazım. Dolayısıyla bunların asla doğru olmadığını, bu tür yaklaşımları değiştirmek gerektiğini ben samimi bir şekilde kendi kanaatim olarak ifade ediyorum; tabii ki bunun değerlendirmesi de size aittir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hemen bitiriyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ben buradan, özellikle terörsüz siyaset ve terörsüz Türkiye’yle ilgili bir mesaj vermek istiyorum; 85 milyon insanımıza bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadeleriyle Gazi Meclisin Genel Kurulundan seslenmek istiyorum: “Türkler ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dinî hem de siyasi bir farzdır. Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir, Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir. Bu millet hiçbir ayrım yapmaksızın fertlerinin tamamıyla dünyanın en imanlı, en sarsılmaz, en yenilmez gücüdür; işte, bunu bozmaya, bunu dağıtmaya, bunu zayıflatmaya, bunu içeriden çökertmeye çalışıyorlar.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Ya, Başkanım, bizim derdimiz Urfa’da eğitim, sağlık, öğretmen, yol; Başkan biraz da bunlardan bahsetsin.
BAŞKAN – Toparlayalım.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Kardeşlerim, biz bu tuzağa düşmeyeceğiz, ortak düşmanı sevindirmeyeceğiz, kardeşliğimizi bozmaya çalışanlara geçit vermeyeceğiz, hasımların açtığı husumet parantezini kapatacağız, geçmişin yaralarını birlikte saracağız, tarihi yine birlikte yazmaya devam edeceğiz.”
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Ya, sen bize elektriği getir de tarihi yaz. Elektriği getir, millî eğitimi getir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Biz bunca yıldır Türkiye’deki her kesimin özgürlüğü için, en çok da Kürt kardeşlerimizin istiklali, onuru, namusu için mücadele verdik. Allah’a hamdolsun, pek çok alanda hayal dahi edilemeyecek yerlere geldik. Şu ana kadar birçok meseleyi birlikte, ortak akılla çözüme kavuşturduk.
Şunu lütfen unutmayınız: 85 milyon olarak aşımız bir, ekmeğimiz bir, kıblemiz bir; vatanımız, toprağımız bir; bayrağımız, marşımız bir; devletimiz bir, en önemlisi de mazimiz bir, istikbalimiz bir, kaderimiz birdir.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Hiç de bir değil, siz daha zenginleştiniz, biz fakirleştik; hiç kusura bakmayın.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Bu konuda size katkı sağlamak için söylüyorum, müthiş bir şey söylendi. Türk’ü sevmeyen Kürt, Kürt değildir; Kürt’ü sevmeyen Türk, Türk değildir; bunun içine hepsi giriyor.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Başkanım, bize bir de okul getirsinler, elektrik getirsinler.
BAŞKAN – Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanının AK PARTİ grup toplantısında kullandığı ifadelere ilişkin açıklaması (Devam)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ediyorum.
“Buradan, Gazi Meclisimizden, milletin kürsüsünden sesleniyorum: Sevgili Kürt kardeşlerim, senden bu eli samimiyetle tutmanı, sımsıkı tutmanı bekliyoruz. Siyonist İsrail'in aparatlığını, emperyalizmin uşaklığını, Türkiye düşmanlarının maşalığını yapanları aradan çekip çıkarmanı istiyoruz. Sevgili Kürt kardeşim; imanına, İslam’ına, ezanına, vatanına, toprağına, kardeşlik hukukuna sahip çıkmanı istiyoruz. Gel, Türkiye Yüzyılı’nı…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Onuncu dakika, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Son efendim.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Başkanım, her gün bunları söylüyor yani olmuyor ki her gün aynı şeyi söylüyor.
BAŞKAN – Yirmi dakikayla sınırlayalım, samimi söylüyorum, bizde sabır yüksek yani.
Şimdi, Sayın Akbaşoğlu…
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Son.
BAŞKAN – Buyurun.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Her gün aynı şeyi dinliyoruz Başkanım biz burada.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Gel, cumhuriyeti birlikte hepimiz için bir esenlik yurdu yapalım. Gel, yumruklarını sıkanları aradan çıkartalım diyoruz. Gel, terörü meşrulaştıranların, sırtını dağa verenlerin altındaki zemini boşaltalım diyoruz. Gel, milletin verdiği yetkiyi terör baronlarına peşkeş çekenlere o yetkinin asıl sahibinin kim olduğunu hep beraber gösterelim diyoruz.
Sözlerimi bitirirken Rabb’imden şunları diliyorum: Ey Türk’ü ve Kürt’ü İslam’ın şanlı ordusu kılan Allah’ım, sen Türk’ün ve Kürt’ün kardeşliğini koru, muhabbetimizi çoğalt, imanımızı arttır, bize güç ver, bizi tekrar bu kadim coğrafyanın huzur ve barış ordusu yap, senin her şeye gücün yeter. Âmin! Âmin! Âmin!” (CHP ve İYİ Parti sıralarından “Âmin! Âmin!” sesleri)
Hepinizi muhabbetle kucaklıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, CHP ve İYİ PARTİ sıralarından “Âmin!” sesleri, alkışlar)
NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) – Bugün cuma da değil. Cuma hutbesi mi var? Cuma değil bugün ya, Cuma da değil yani. Cuma hutbesi mi var acaba?
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Başkanım, anlaşılmadı, bir daha tekrar etsin ne olur! Valla anlaşılmadı, bir daha tekrar etsin! (Gülüşmeler)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun.
37.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın Başkanım, şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili bir metin okudu. Aslında metinden okuduğu cümlelerin birçoğu bu ülkenin muradıdır. Devletin bütünlüğü, bayrağın kutsallığı, bu toprakların önemi… Bakın, pazar günü büyük bir lideri, dünyanın en büyük liderini, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölüm yıl dönümünde anacağız; gururla, rahmetle, özlemle anacağız. Zaten o büyük adam Misakımillî sınırları içerisinde bu toprağı bize, bu toprakları bize armağan etti, bu bayrağı armağan etti.
BAŞKAN – Allah rahmet eylesin.
NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) – Âmin.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Bizim en büyük muradımız o. Ama dediniz ki…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Bitireceğim Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – “Terörsüz bir Türkiye için mesaj vermek istiyorum.” 1999, 2000, 2001, 2002 yıllarında 50 evladımız şehit olmuş sadece ama bugün binlerce evladımız şehit oluyor bu topraklarda. Değerli Grup Başkan Vekili, sıfır terörle aldığınız bir ülkeyi getirdiğiniz nokta bu. Sınır güvenliğimiz vardı, 30 bin sığınmacı bile yoktu. Suriye’yle, Irak’la, sınır komşularımızla barış içerisindeydik. Bu ülkeyi terör yuvası hâline getiren, sığınmacı yuvası hâline getiren kim? Yahu bunu söylüyorsunuz da terörsüz bir Türkiye’yi terörlü bir Türkiye’ye getiren kim yirmi iki yılda? 2002'nin rakamlarına bakalım, bugünün rakamlarına bakalım. Niye benim topraklarımda 8 milyon Suriyeli var? Niye 1 milyona yakın Afgan var?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Başarır, toparlayalım.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Toparlıyorum.
Niye Lübnan’dan o kadar insanı hâlâ çağırıyorsunuz?
Bakın, olmaz. Bu Meclisteki herkes toprak bütünlüğünü savunur, savunmayan zaten bana göre milletvekili olamaz. Bu bayrağı savunur, bu ülkenin huzurunu savunur, hepimizin muradı o ama bunları söylerken 2002'nin Türkiyesi ile bugünün Türkiyesine bakalım. Sıfır terörle aldınız bu ülkeyi, bir daha söylüyorum, sıfır terörle aldınız yani mesajlarınız güzel ama bu ülkeyi nereden alıp nereye götürdüğünüzü de görmemiz lazım. Bunları söylemek Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak en önemli görevimiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Çömez, buyurun.
38.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Akbaşoğlu, size de çok teşekkür ediyorum. Öncelikle, Afgan doktorun hatta doktorların Türkiye'de hangi şartlarda çalışmış olduğuna dair yapmış olduğum eleştiriyi teyit ettiğiniz için teşekkür ediyorum.
Bakın, ben bu ülkede yabancı hekimlerin çalışmasına karşı değilim. Türk doktorlarla aynı sınavlara girerler; Türkçe, bilim sınavı, yazılı, sözlü; aynı standartlarda yarışırlar ve geçerlerse yoluna devam ederler. Benim itiraz ettiğim, bir Afgan doktora Türkiye'den Peştuca sınav soruları hazırlanıp buradan Afganistan’a gönderiliyor. Adam Kabil’de sınava giriyor, Peştuca giriyor ve oradan Amerika'nın vermiş olduğu bütçeyle geliyor, burada okuyor, doktor oluyor, üsteğmen oluyor ve ifade ediyorsunuz “Kendi ülkesinin ordusuna katılacaktı.” diyorsunuz ama adam katılmıyor ve burada üsteğmen -Türk üsteğmen- ve vatandaşlık veriliyor; itiraz ettiğim bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Ve “karşılıklılık ilkesi” diyorsunuz Sayın Akbaşoğlu, bana bir tane örnek gösterir misiniz? Afganistan’dan, Afganistan’daki tıp fakültesinin müfredatıyla ilgili bir sınav düzenlenmiş; Türkiye'den Türk doktorları girmiş, adaylar girmiş; sınav Ankara'da yapılmış, Türkçe yapılmış ve benim buradan doktorum veya adayım gitmiş, Afganistan’da okumuş, hekim olmuş; oradan da Afgan ordusundan general olmuş, üsteğmen olmuş, gelmiş buraya. Bir tane örnek gösterir misiniz? Karşılıklılık ilkesi budur. Dolayısıyla eğer siz bir konuyu savunup eleştirecekseniz lütfen altını doldurun.
İkinci konuya geleceğim: Bakın, bu Meclisin mehabetine de bu Meclisin saygınlığına da yakışmaz bir milletvekiline “hafiyelik yapmak” demek. Ne demektir Allah’ınızı severseniz hafiyelik yapmak? Ben milletin hakkını hukukunu korumak için bunları söylüyorum, belgeleriyle konuşuyorum, şimdi hepsini göstereceğim size. Siz de “Sayın Çömez, o belgeler doğru değildir, doğrusu budur.” dersiniz, kaldırırsınız. Yani diyorsunuz ki “ajitatif, provokatif” Ben neyi ajite ettim, neyi provoke ettim?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Bitireceğim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Son derece net sorular soruyorum. Bunlara ulaşmak için de öyle hafiyelik falan yapmaya gerek yok. Hafiyeliği de bu ülkede kimlerin yaptığını iyi bilirsiniz siz çünkü FETÖ’cülerin yaptığı dönemlere de tanık olduk; onlara ithafen söylüyorum, yanlış anlaşılmasın.
Dolayısıyla bakın, bu bilgilerin -az önce size bahsettiğim bu bilgilerin- ve belgelerin hepsi Amerikan Adalet Bakanlığının. Hemen kulise çıkalım, gireyim internete, size bu belgeleri buradan göstereyim, Adalet Bakanlığından göstereyim. İki tane bina almışsınız ve bugünkü parasıyla bu binalar 500 milyon lira. Bu ülkede insanlar açken, çocuklar akşam yatağa aç girerken, yavrular sabah aç kalkarken, emekliler ellerinde poşetleri pazardan, çarşıdan boş dönerken 500 milyon lira bu ülkenin parasını götürüp Washington’a gömmüşsünüz; itirazım buna. 28 Mayısta size söyledim, dedim ki: Sayın Akbaşoğlu, bunlar doğru mudur? İşte burada tutanak; bunu, bu cümleleri siz kullandınız. “Doğrudur, şimdi bilgi aldım, 2 binamız var ama birini satacağız.” dediniz ve altı ay geçti aradan, orada ne bir ilana çıkmış ne de satış gerçekleşmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Bitireceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun, bitirin Sayın Çömez.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – “Satacağız.” demenize rağmen niye satmadınız, bunun cevabını vermenizi bekliyorum. 500 milyon liralık bir bütçeyi niye oraya verdiniz? Para buradan, partinizin genel merkezinden mi gitti, Amerika'dan mı verildi; onu soruyorum. Belgeler var, hepsi var.
Öte yandan, bakın, sadece bu 2 binanın vergi borcu, bir daha söylüyorum, vergisi 6,5 milyon lira. İşte, ödememişsiniz Sayın Başkan; burada, ödenmediğine dair belgeler burada. Ben samimi olarak size bir fırsat tanıyorum, bütün bunların doğru olmadığını, bütün bunların yanlış olduğunu ispatlayacak bir fırsat sunuyorum. Belgelerini sunun, ben size belgelerini sunuyorum ama kalkıp da “ajitatif” “provokatif” “hafiyelik” falan… Bunlar ne size yakışır ne Parlamentoya yakışır. Ben, bu milletin 500 milyon lirasının neden götürülüp Beyaz Sarayın dibine gömüldüğünün hesabını sormak istiyorum, milletin parası bu çünkü. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ha, diyorsanız “Bu para oradan gelmedi, Amerika'daki iş adamlarından verildi.” Yarın onlar da çıkabilir. Ha, o zaman diyecek bir şeyim yok, o zaman onu izah etmeniz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Bir cümleyle bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.
Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Dolayısıyla bu Meclisin saygınlığına uygun bir şekilde bilgiyle, belgeyle, hesap verilmesi gerekiyorsa hesap vererek, hesap sorulması gerekiyorsa da bizim yaptığımız gibi hesap sorarak bu Meclisin çalışma düzenini birlikte ayağa kaldırmamız lazım. Yoksa “Hafiyelik yapıyorsun.” “Provokasyon yapıyorsun.” “Ajitasyon yapıyorsun.” Bunların içerisinde hiçbir ajitasyon yok. Hafiyelik bu ülkede nasıl yapılır, 15 Temmuzda gördük; onlara bu ülkenin zeminini kimlerin hazırladığını da biliyoruz. Girin Amerikan Adalet Bakanlığının sitesine, bunların hepsini göreceksiniz; vergi dairesinin sitesine girin, bu belgelerin hepsini göreceksiniz.
Tabiatıyla, özellikle bu kullandığınız ifadeleri geri almanızı sizden istirham ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özdağ, buyurun.
39.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; söz almayacaktım ama Sayın Akbaşoğlu on bir dakika konuştu. 6’ncı dakikada ise kurala uyayım diyerek sözlerimi tamamlamıştım, konuşacaklarım vardı hem duchenne hastalığıyla ilgili hem SMA hastalarıyla ilgili hem bu vergi yüzsüzlerini açıkladınız, bunlarla ilgili söyleyeceklerim vardı, bunları söylemeyeceğim, sadece şunu söyleyeceğim: "Kayyum atamayla ilgili Anayasa'yı uyguluyoruz." dediniz, kanun hükmünde kararnameyi burada yasalaştırdınız, "Bunu uyguluyoruz." dediniz; uygulamayın demiyoruz size, kayyum atamayın diyoruz; birisi suç işlediği zaman ona göz yumun demiyoruz size, alın görevden onu. Kim alacak? Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı bunu görevden alacaklar ama lütfen yerine belediye meclis üyelerinden birini atayın diyoruz, seçim olsun istiyoruz. Nasıl ki AK PARTİ'li bir belediye başkanı suç işlediğinde; CHP'li birisi, Gelecek Partili, İYİ Partili biri suç işlediğinde hangi muameleye tabi tutuluyorsa aynı muameleyi de burada, herhangi bir terör suçu nedeniyle ceza almış birisi veya yüz kızartıcı bir suç nedeniyle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Tamamlayayım Sayın Başkan.
Bunu böyle yapın istiyoruz, lütfen. Türkiye'de millî birlik ve beraberlikten bahsediyorsunuz, diğer taraftan ise kalkıyorsunuz kayyum atama gibi bir sakil mantıkla Türkiye'yi yönetmeye çalışıyorsunuz ve bu sakil mantık da Türkiye'de kamplaşmayı, kutuplaşmayı ve ötekileştirmeyi meydana getiriyor. O nedenle, bir kez daha Meclisimizin dikkatini çekmek istiyorum, dikkatine havale ediyorum.
Diğer bir konu ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kendisini, ölüm yıl dönümünü anacağız. İmparatorluğumuz dünyanın en uzun imparatorluğuydu biliyorsunuz, dünyada en uzun imparatorluk Osmanlı İmparatorluğu'ydu. 1300 yılında kurulduktan itibaren yıkılıncaya kadar her şeyi kayıt altına almış olan tek imparatorluktur dünya içerisinde. İbni Haldun bütün imparatorlukları insanlara benzetir, "Doğarlar, büyürler ve ölürler." der. İmparatorluğumuz da doğdu, büyüdü ve ölmek üzereydi. Sakarya önlerinde Türkiye'nin ve Türklerin talih ve tarih sarkacını bir kişinin önderliğinde bir millet yeniden ayağa kaldırdı; Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarıydı, bir yarbaydı, geldi; anlı şanlı paşalarla, anlı şanlı din adamları, anlı şanlı âlimler arasında, aydınlar arasında, askerler arasında temayüz etti, kendisi çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Çok özür diliyorum Başkanım… Çok teşekkür ederim.
Bir dehaydı ve imparatorluğumuz yıkılırken, Osmanlı yıkılırken de dehaları doğurmuştu.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e rahmet diliyorum, arkadaşlarına rahmet diliyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti, inşallah, demokrasisini, bir yandan liyakatini, ehliyetini, hukukunu da inşa edecek ve özlediğimiz muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkacaktır diyor, bir kez daha kendisini rahmetle anıyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti ilelebet payidar olacaktır diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Evet, buyurun, Sayın Akbaşoğlu.
40.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ile Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, farklı değerlendirmelerde bulunuldu, onlara istinaden şunu söyleyeceğim: AK PARTİ'nin Amerika'da satın aldığı yerle ilgili… Ne zaman satacağı oradaki piyasa şartlarıyla doğrudan ilintilidir.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Bu, partinin kapatılma nedenidir Sayın Başkanım. Bir parti yurt dışında niye gayrimenkul edinir?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu konuda, yurt dışında alınan yerle ilgili, efendim, şu an 2 tane olan binanın biri satıştadır; uygun zamanda, uygun piyasa şartlarında satışı gerçekleşecektir. Diğer hususlarla ilgili de orada terettüp eden, efendim, ne vergisi varsa onlarla ilgili, bunlar ödenecektir. O konuda, bahsettiğim gibi, kendi ödemelerinize yoğunlaşmanızı salık vermek bakımından ben bunları ifade ettim. Kendi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Efendim, yurt dışında bir siyasi parti mal edinemez ki.
BAŞKAN – Ya, sataşmadan götürelim. “Ödenecektir.” dediniz.
Evet, buyurun.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Başkanım, yurt dışında bir siyasi parti nasıl mal edinir? Yasak.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şunu ifade ediyorum: Müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Kim bir iddiada bulunuyorsa kendiniz ispat edeceksiniz. Efendim, bunu karşı tarafa yüklemek hukukun genel kaidelerine aykırıdır; birinci olarak bunu ifadeyim.
İkinci olarak şunu ifade edeyim: Bakın, bu kayyımla ilgili meselelerde mevzuat çok açık. Sayın Başkanım, mevzuata göre eğer bir hüküm kesinleşmişse…
BAŞKAN – Bu kayyum şeyi epey tartışıldığı için…
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tabii…
…belediye başkanıyla ilgili kesinleşmiş hüküm varsa belediye meclis üyeleri arasından seçilir ve zamanını tamamlar ama kişi açığa alınmışsa belediye meclis üyeleri arasından yapılmaz. Niye? Çünkü geri gelir, geri gelebilir.
SEYİT TORUN (Ordu) – Yanlış biliyorsunuz, yanlış biliyorsunuz. Sadece terörle iltisaklı olduğu için atadınız, yanlış biliyorsunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Onu açıkça, Belediye Kanunu’nun 47'nci maddesi çok açık bir şekilde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYİT TORUN (Ordu) – Yanlış biliyorsunuz.
BAŞKAN – Ya, şöyle: Mesela Mahir Ünal aklıma geldi de o şöyle derdi “Sizin söylediklerinizin hepsi yanlış, doğru değil.” ve gündeme girerdik. Ya, bu da iyi bir tarif.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Farklı tarzlarımız var, evet.
BAŞKAN – Peki, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tabii, tabii, bitiriyorum.
BAŞKAN – Basın toplantısı yapmıyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hiç kimseye sataşmadan bitiriyorum.
MAHMUT TANAL (ŞANLIURFA) – Efendim, akşamları milletvekilleri gelmiyorlar, Meclis kapanıyor, gündüz de bloke ediyor Sayın Akbaşoğlu; ne yapacağız biz?
BAŞKAN – Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şunu ifade ediyorum: Eğer belediye başkanının kesin hükümle belediye başkanlığı sona ermişse belediye meclis üyelerinden birisi arasından seçilir, devam eder, süresini tamamlar. Açığa alınmışsa, geri gelme ihtimali olduğu için, o nedenle birisi görevlendirilir.
SEYİT TORUN (Ordu) – Sayın Başkanım, yanlış biliyorsunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bunun dışında, şunu ifade etmek isterim: 10 Kasımı hep beraber yaşayacağız, hep beraber idrak edeceğiz. 10 Kasım Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün yıl dönümü.
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – İnşallah, Diyanet Başkanınız da bu hususu dile getirir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bir Osmanlı paşası olarak yetişen ve Kuvayımilliyeyle, Millî Mücadele’yle, bütün bir milletimizle bağımsızlık mücadelesi vererek istiklalitam ve muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkma hedefini gösteren Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla minnetle AK PARTİ Grubu olarak yâd ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum, son…
BAŞKAN – Evet, buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – AK PARTİ Grubu olarak şunu da ifade ediyoruz ki Mustafa Kemal Atatürk’ün istiklalitam ve muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkma hedefini gerçekleştiren liderin adı da Recep Tayyip Erdoğan’dır elhamdülillah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Vallaha öyle bir şey yok maalesef.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Mustafa Kemal Atatürk’e ilişkin konuşması
BAŞKAN – Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili bir cümle ifade etmek istiyorum. Üç yüz yılda bir, dört yüz yılda bir ancak çok büyük milletlerin bağrından çıkabilecek bir liderdi Mustafa Kemal Atatürk. (Alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Manisa) – Mukayese kabul etmez başkasıyla, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kesinlikle, kesinlikle!
Mustafa Kemal Atatürk bir güneş gibi doğmuş ve böyle bir lider olduğu için de hepimiz çok mutluyuz. Allah rahmet etsin.
BAŞKAN – Sayın Başarır, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan ile Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Şimdi öncelikle şunu söyleyeyim: Gazi Mustafa Kemal Atatürk, dediğimiz gibi, dünyanın en büyük lideridir; liderlerinden birisi bile demiyorum, dünyanın en büyük lideridir. Onu kıyaslayabileceğim Türkiye’de ya da dünyada bir lider de yoktur. Şunu beklerdim Sayın Başkanım, Değerli Grup Başkan Vekili: Gazi Mustafa Kemal Atatürk, duruşuyla, bir devlet adamı kişiliğiyle her zaman Türkiye'deki tüm liderlere örnek olmuştur; İsmet Paşa’ya olmuştur, Sayın Bülent Ecevit’e olmuştur, Süleyman Demirel'e, Sayın Necmettin Erbakan’a olmuştur ama bir şey beni çok üzdü, söylemeyeyim diyordum ama bir konuyu gündeme getirdiniz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun izinden ilerleyen liderlerin birine bir ülkenin devlet başkanı bir mektup yazıp “budala” deseydi onu sinek gibi ezmişti. Bu, bir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Bitiriyorum.
BAŞKAN – Toparlayalım.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Tabii.
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – ABD seçimleri daha resmî olarak açıklanmadan, resmî bir açıklama Türkiye'den geldi, “Dostum Trump’ı kutluyorum.” dedi Sayın Cumhurbaşkanı. Amerika'da resmî seçim sonuçları açıklanmamıştı ama resmî olan bir şey vardı; o iğrenç mektup, utanç duyduğum mektup ve o kutladığı, “dostum” dediği Trump, Trump Tower’da, otelinde, çerçevedeki o mektubu hâlâ insanlarla, dünyayla paylaşıyor. Eğer Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün izindeyse önce diyecek ki: “O mektubu kaldır, kaldırmazsan bu ülke sana haddini bildirir.” Kutlamayacak. O yüzden, bu kıyaslamayı yaparken o mektuba, o otele, o görüntülere bakın… O videoyu Adana Milletvekilimiz Bilal Bilici daha yeni paylaştı, ben utandım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Son cümlem…
BAŞKAN – Televizyonlardaki tartışmalara döndük.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Yok, son cümlem, bitiriyorum Başkanım, haklısınız.
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – O yüzden, bugün bayraktan, bütünlükten, güzel şeylerden bahsettiniz, 10 Kasım andınız, mademki Ata’mızın izinde devam ediyor, bunlara dikkat edin çünkü Türkiye'yi hiçbir lider bu duruma düşürmemişti.
Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bir tek cümleyle efendim, bir tek cümleyle…
BAŞKAN - Sayın Çömez’e önce söz verelim, o bir kelime -veya bir cümle diyelim- söyleyecek galiba.
Buyurun.
42.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkanım, Atatürk için söylediğiniz o güzel sözlere yürekten katılıyorum. Muhteşem bir liderdi, muazzam bir kahramandı bize imparatorluğun külleri üzerinden yeniden kurulmuş mükemmel ve muhteşem bir vatan bıraktı; medyunuşükranız.
Öte yandan, Sayın Akbaşoğlu’na çok teşekkür ediyorum. Aslında bu tartışma, bu müzakere, karşılıklı konuşma çok da iyi oldu çünkü gerçeklere ulaşabildik hep beraber. Amerika’da o 2 binanın olduğu tescil edilmiş oldu ve aynı zamanda o binaların vergi borcunun da ödeneceği teyit edilmiş oldu; bunun için bir kere teşekkür ediyoruz.
Az önce Sayın Başarır yeni seçim sonuçlarıyla ilgili bir değerlendirme yaptı. Muhtemelen Trump’ın gelmesiyle beraber Amerika'da emlak fiyatları da artar, dolayısıyla biraz da kârlı olarak satarsınız, parti de bundan kâr eder; bundan da biz memnun oluruz; hiç olmazsa bu cezalar, vesaireler buradan kapatılmış olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Bitireceğim, küçücük bir cümle…
BAŞKAN – Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Öte yandan, sizin az önce bahsettiğiniz o mektupla ilgili, yine burada Sayın Akbaşoğlu’yla o zaman milletvekili olarak kürsüden yaptığım konuşmada aramızda bir karşılıklı değerlendirme olmuştu. Ben bu mektuba atıf yaptığımda Sayın Akbaşoğlu aynen -ki Meclis kayıtlarında da vardır- “Biz o mektubu yırttık, çöpe attık efendim.” demişti ama sonradan bu mektup çıka çıka Trump Tower'da karşımıza çıktı, videoları da var. Dolayısıyla ben Sayın Başarır’a katılıyorum bu mektubunu oradan kaldırılması için topyekûn mücadele edelim çünkü Erdoğan’a yazılmış olan o mektupta kullanılan ifadeler hepimiz için önemlidir, sadece Sayın Erdoğan için değil.
Teşekkür ediyorum Sayın Akbaşoğlu.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
43.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır ile Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Evet, daha önce Amerikan Başkanı Biden muhalefeti desteklemek suretiyle “Erdoğan’ı devireceğiz.” demişti ama 5 Kasım seçimlerinde kendisi ve ekibi gitmek durumunda kaldı; Erdoğan yerli yerinde, milletin iradesiyle duruyor elhamdülillah. Şunu da söylemiştim, hâlâ aynı şeydeyim ve ben de o mektubun bir örneğini, burada, fotokopisini yırtıp çöp sepetine atmıştım…
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Beraber yırtalım! Bravo!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – O mektubu yırtıp attık dedim. O sözü söyledikten sonra Türkiye Cumhuriyeti devleti ne yaptı?
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Akbaşoğlu, yırtıp atmayacaksınız, onu aynen iade edeceksiniz, Trump’a iade edeceksiniz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Terörü ininde vurdu; anında, gecesinde harekâtı başlattı Allah’ın izniyle. İşte, Türkiye, tam bağımsız Türkiye Erdoğan’ın iradesiyle dünyaya meydan okur hâle geldi. Atatürk’ün “Tam bağımsızlık karakterim.” sözü bu şekilde ete kemiğe büründü. Hakikat budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kim nereye çarpıtmaya çalışıyorsa çalışsın, bunun gerçeklikle alakası olmadığını milletimiz de biliyor ve görüyor.
Teşekkür ediyorum.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Uzatmak istemiyorum da…
BAŞKAN – Sayın Başarır, buyurun.
44.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Bakın, inanın uzatmak istemiyorum da konu konuyu açıyor.
Şunu bilin Sayın Akbaşoğlu: Amerika’nın bir devlet başkanı -herhangi birisi olabilir- “Muhalefeti destekliyorum, iktidarı düşürecek.” dediği zaman ne olur biliyor musunuz? Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı ona bir mektup yazar; hani, size yazdı ya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yazsaydınız.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Aynen der ki: “Budala olma.”
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yazsaydınız, dedi.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Bu ülkede Amerika’dan izin, icazet alacak bir muhalefet partisi yok, bak buraya ama sana şunu söyleyeyim: “O ‘budala’ kelimesinden sonra harekât başladı.” dediniz. Washington’a falan bir şey mi oldu, sevkiyat mı yapıldı? Ben bilmiyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Büyük İsrail, teröristan…
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Ya, tepki veremediniz, tepki! Tepki veremediniz!
BAŞKAN – Peki, peki.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – O “budala” kelimesine karşı tepki veremediniz, utanmadan sıkılmadan “Dostum Trump, hoş geldin...” Bu mu?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, ara vereceğim.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Ara verelim, verelim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum, bitiriyorum Sayın Başkanım.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Efendim, 60’a göre kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN – Sana söz vermeden ara vermeyeceğim Tanal, otur.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Biz de söz isteyeceğiz. Başkanım, ara verin ki bu iş bitsin yoksa geriden geliyoruz.
BAŞKAN – Buyurun.
45.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, bakın, evet, madem öyle bunları söyledi, bunları Biden kamuoyuna söyledi, “Hadi oradan Biden!” diyen oldu mu? Olmadı. Mektup yazıldı, mektup yazıldı, büyükelçilere yazıldı. “Gelin, Kanal İstanbul'u hep beraber engelleyelim.” diye Genel Başkanları mektup yazmıştı. Bunu hatırlamak gerekir.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şunu ifade edeceğim bakın, şunu ifade edeceğim: Aslında, tabii ki, hakikaten, hep beraber nezaketle, nezahetle ama hakikatle yol yürümemiz lazım, hakikatle.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Tabii, tabii.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hiçbir zaman bu hakikatleri çarpıtmamak gerekir, bunu ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Başarır, Grup Başkan Vekillerini kesiyoruz, tamam.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Tamam efendim.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Tanal, toparlayıcı bir konuşma yap bakalım, hadi.
46.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Yani cumhuriyet 1923'te kuruldu, bugüne kadar Türk siyasi tarihinde yurt dışında ilk olarak gayrimenkul alan parti AK PARTİ oldu. Kendi ülkesine yatırım yapmıyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – CHP’nin de yok mu? Temsilcilikleri yok mu?
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Gayrimenkulü yok, yalan söylüyorsun; gayrimenkulü yok, gayrimenkulü yok!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – CHP’nin temsilcilikleri yok mu? Var. CHP’nin temsilcilikleri yok mu? Partilerin yok mu?
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Utanmıyorsunuz! Bu ülkeye yatırım yapmıyorsunuz, parayı götürüp Amerika’ya yatırıyorsunuz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Var, temsilcilikleriniz var, temsilcilikleriniz var.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Niye bu ülkeye yatırım yapmıyorsunuz, Amerika’ya yatırım yapıyorsunuz? Utanmıyor musunuz! Utanmıyor musunuz siz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Siz yalan söylüyorsunuz!
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Mahmut Bey, toparla diye söz verdi Başkan, toparlasana ya. Lütfen toparlayalım Mahmut Bey.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Şimdi, Değerli Başkanım, özür dilerim. Yani Akbaşoğlu, maalesef, kalktı, açıkladı, dedi ki: “AKP, Amerika’da gayrimenkul almış.” Bu ülkeye kendileri güvenmiyorlar, bu vatandaş nasıl güvensin? Yazık günah değil mi bu ülkeye?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çarpıklık bu işte, bak! Çarpık zihin bu!
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Şimdi yani çarpık zihnin ta kendisisin! Utanmaz herif!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Utanmaz sensin, sensin!
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Öyle ama! Nasıl “çarpık zihniyet” diyorsun!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Utanmaz!
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Çarpık zihniyet kime denir? Yalan söyleyene denir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çarpıtıyorsun, sen çarpıtıyorsun.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Çarpık zihniyet kime denir? Gidip Amerika’da gayrimenkul alana denir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bak, Grup Başkan Vekilin orada. Çarpıtıyorsun!
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Bu kadar açık ve net söylüyorum.
Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sen çarpık zihin sahibisin! Terbiyesiz!
VELİ AĞBABA (Malatya) – Mahmut Tanal’da çarpıklık olmaz! Mahmut Tanal’da çarpıklık olmaz!
BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Saadet Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, aile hekimliği uygulamalarındaki düzenlemelerin sağlık hizmetlerinin kalitesine, hekimlerin iş güvencelerine ve kamu sağlığına olumsuz etkilerinin tüm yönleriyle incelenmesi amacıyla 7/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Kasım 2024 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
7/11/2024
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 7/11/2024 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Bülent Kaya
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Bülent Kaya tarafından aile hekimliği uygulamalarındaki düzenlemelerin sağlık hizmetlerinin kalitesine, hekimlerin iş güvencelerine ve kamu sağlığına olumsuz etkilerini tüm yönleriyle incelenmesi amacıyla 7/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergemizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 7/11/2024 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Saadet Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Ali Fazıl Kasap. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
Buyurun.
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Türkiye’nin asıl gündeminde olması gereken şeyler sağlıktı, eğitimdi ve ekonomiydi, halkın açlığıydı. Sayın Akbaşoğlu ve AK PARTİ’li milletvekillerine şu formülü göstermek istiyordum özellikle -çok önemli- limit, türe, integral vesaire, hepsi var. Bu formülle ne hesaplanıyor biliyor musunuz arkadaşlar? Değerli milletvekilleri -halkımız da duysun- bu formülle aile hekimlerinin performansı ölçülüyor, aile hekimlerinin alacağı maaş bu formüle bağlı. Bu da herhâlde daha detaylı bir formül, dünyada böyle bir şey yok Kamu personel rejiminde Türkiye’de hiçbir kamu çalışanına bu şekilde bir performans değerlendirmesi yapılamıyor, yapmıyorlar. Milletvekilleri de dâhil, AK PARTİ milletvekilleri de dâhil böyle bir performans sistemine dâhil değil. Sayın Akbaşoğlu çözer bunu büyük bir ihtimalle ama ben çözemedim, sağlık sisteminde de çözülecek gibi değil.
Şimdi, Türkiye’de hiçbir kamu personeli bu şekilde bir performans ve cezalandırma sistemine tabi değil. Peki, aile hekimlerine 30 Ekimde çıkardığınız yönetmelikte; şu şaibeli Bakanınızın, hani beş yıl İstanbul Sağlık Müdürlüğü yapıp da yenidoğanların ölümlerinden, cinayetlerden haberi olmayan şimdiki Sağlık Bakanınızın çıkarmış olduğu yönetmelikte neler var bakın Hastaya istediği ilacı yazmadığı zaman hekim tehdit altında kalacak, şiddete maruz kalacak, ilacı yazacaksınız. Ama yeni sistemde, yönetmelikte diyor ki: “İlaçlarda kısıtlamaya tabi tutacaksınız, bazı ilaçları yazmayacaksınız -antibiyotik kullanımı ve diğer hastanın istediği ilacı yazmayacaksınız.” Hekim ile hastayı yüz yüze getiriyorsunuz. Yazmayan doktor… Ben yıllarca hekimlik yaptım, sağlık ocağı hekimliği de yaptım.
Sağlıkta dönüşüm diye 2008’de pilot uygulamasını çıkardığınız sistemden birinci gün vazgeçtiniz Burdur, Isparta, Düzce'de; pilot uygulamada sevk sistemini getirmiştiniz ve birinci gün geri adım attınız. Neden? Politik saiklerle ve tamamen tribüne oynadığınız için. Yeni sistemde neler getirmişsiniz? Bakın, değerli arkadaşlar, lohusa kontrolünde yüzde 98 performans istiyorlar yani doğum yapan kadını kırk gün içinde mutlaka aile hekimliğine getireceksiniz, getirmediğiniz takdirde maaşınızdan neredeyse on binlerce rakam düşecek. Böyle bir sistem yok. Zaten lohusa bizde, Türkiye'de kırkı çıkmadan dışarı çıkmaz. Doğumlar hastanede yapılıyor, aile hekimine gelmez; sadece ve sadece doğum yaptığı hastaneye kontrole gider. Burada da yine zulüm yapıyorsunuz.
Sonra müşteri memnuniyeti çıkartmışsınız. Ne kadar ekmek, o kadar köfte. Ne kadar çok hasta baktınız, o kadar çok performans; ne kadar az şikâyete maruz kaldınız, o kadar siz performans gösteriyorsunuz, ne kadar çok şikâyete maruz kalırsanız maaşınızdan o kadar kesiliyor? Sizlerin memnuniyetinizle ilgili acaba halkın tepkisi nasıl olurdu? Eğer size, AK PARTİ’ye memnuniyet sorsalardı… Şu anda zaten en son seçimler de göstergedir; kaybettiniz.
Burada çok ilginç şeyler var aile hekimliği sistemiyle ilgili, işe geç geldiğinizde veya izne çıktığınızda… İşe geç geldiğinizde de yine aynı şekilde Demokles’in kılıcı altındasınız; maaşınız kesiliyor, artı, işe geç geldiğiniz zaman sözleşmeniz feshedilebiliyor. Hiçbir kamu personeli Türkiye'de işe geç geldiği için -süreklilik arz etmezse- uyarıdır, kınamadır vesaire, o cezalara tabidir, 657 sayılı Kanun’a tabidir ama mümkün değil.
Yine bir örnek daha var: İzne çıktığında on iki gün ve üzeri izne çıkarsa maaşı kesiliyor. Türkiye'de herhangi bir kamu personeli, kamuda çalışan memur on iki gün üzeri izne çıktığında; bir hâkim, bir savcı, bir öğretmen çıktığında bu şekilde bir uygulama yoktur. Ve şunu da söyleyeyim: Aile hekimleri, maalesef, diğer arkadaşına bırakıyor; normalde olmaması gereken ve şu andaki sistemde yasaklanan şey.
Şimdi, artık yeni sistemde acil servislerde de nöbet tutturuluyor; aile hekimleri acilde nöbet tutacak. Ya, acil hekimi mi bunlar, aile hekimi mi? Acil hekimliği ayrı bir branş, aile hekimliği ayrı bir branş. Şöyle söyleyeyim: Mevcut sistemde performans ve bu cezalandırma sisteminin kaldırılması gerekiyor, yoktu sağlık ocağı sisteminde. ASM'lerin binası, bakımı vesaire her türlü şeyi ve çalışanlar aile hekiminin maddi yükümlülüğü altında; binayla ilgili her şeyi aile hekiminin sorumluluğunda. Bu sistem, karman çorman bir sistemdir. Sizin çıkardığınız bu sistem, maalesef, bu çözümsüzlüğü, bu çok bilinmeyenli denklemi getirmiştir ve biten bir sistemin ürünüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ FAZIL KASAP (Devamla) - Bu Bakanın istifa etmesi gerekiyor ve karman çorman sistemin düzeltilmesi gerekiyor. Bu şekilde sağlık sunamazsınız. İkinci basamak ve üçüncü basamağa sevki kolaylaştıracak veya sevksiz bir şekilde birinci basamağı onore edecek sistemler var, kanun teklifim de var. Gelin, birinci basamaktaki tedavi ve ilaç katkılarını sıfır yapın ve bu sistem kurtulsun. Ve hekim arkadaşları bu şekilde cezalandırma… Demokles'in kılıcı gibi sürekli hasta memnuniyeti, hasta şikâyetleri üzerinden bu sistemin yürümemesi gerekiyor. Kamuda hiçbir meslek grubunda olmayan cezalandırma sistemini getirdiniz. Bu yönetmeliğin derhâl ve acilen kaldırılması gerekiyor, iş barışını bozacaktır. Yarın çocuklarınıza baktıracak çocuk hekimi bu sistemde bulamayacaksınız, kontenjanların yüzde 30'u dolmadı.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AHMET EŞREF FAKIBABA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Saadet Partisi grup önerisi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Hekim arkadaşlarımız için özlük hakkı ve maddi kayıplar içeren bu yönetmeliğe karşı olduğumuzu özellikle belirtmek istiyorum. Yani bu yönetmelik doktor arkadaşlarımızdan ne istiyor? “Antibiyotik, mide, ağrı kesici gibi ilaçları ortalamanın üzerinde yazmayın.” diyor. Yani “Ben size şu ortalamayı veriyorum ve bunun üzerine çıkmayacaksınız.” diyor ve ilave ediyor: “Hasta size puan verecek.” Yani düşünün, burada çok değerli hekim arkadaşlarım var, hasta geldi, dedi ki “Bana yedi gün rapor ver.” veya “Bana şu antibiyotiği yaz.” Yazmadınız, bu hasta size nasıl iyi puan verir, verir mi? Vermez. Ne olacak? Puanınız düşecek. Ne olacak? Alacağınız ücret azalacak.
Ne diyor yine? “Hastaların mutlaka altı ayda bir size gelmesi lazım.” Ki bu uluslararası arenada genelde bir yıl olmasına rağmen burada altı ay hükmü getiriliyor. Yani, mesela, ben bir arkadaşımla konuştum, diyor ki: “Sayın Ağabeyim, benim 1.400 hastam var ve 1.200’ü çalışan.” Yani bu 1.200 çalışanın hiçbir şikâyeti olmadan bunu siz ASM’ye davet ettiğiniz zaman ortalama 8-10 kişi mutlaka işini gücünü bırakacak ve ASM’ye gelmek zorunda kalacak.
Ne diyor yine yeni yönetmelik? Diyor ki: “Belirli ASM’lerde 75 hasta bakacaksınız. 75 hastanın altına baktığın zaman senin maaşını düşüreceğim.” Yani 75 hasta tam böyle dakikası dakikasına vurduğunuzda altı dakika eder; Allah aşkına, altı dakikada bir hekim ne yapabilir arkadaşlar? Anamnez mi alsın, adını soyadını mı sorsun, geçmişine baksın, hastayı mı dinlesin, hastaya güven mi versin? Bunların hangi birisini yapacak? Ve arkasından ne diyor? Diyor ki: “Bir hastanız en fazla 7 tane başka sağlık kuruluşuna gidebilir, onun dışında yani sekiz olursa yine ücretinden keseceğim.” Bu ne demek? Şu anda ortalaması 11. Bir hekim 11’den 7’ye nasıl düşürebilsin? Yani hem diyorsunuz ki: ”75 hastaya bakmak zorundasın; kalitesiz bak, yeter ki bak.” Hem de diyorsun ki: “Bunlar 7’den fazla gitmesin.” Zaten şu anda bu sayı 11.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) – Hemen bitiriyorum.
Yani onun için hekim arkadaşlarımıza şunu söylüyorlar: “Siz yapay zekâ gibi çalışacaksınız, yapay zekâ gibi hareket edeceksiniz.”
Oysa, ben hatırlıyorum, ilk çalıştığım yer Edirne'nin Enez ilçesiydi. Gittiğim sağlık merkezinin çok güzel bir bahçesi vardı, binası vardı. Doktorun ve hemşirenin lojmanı vardı. İnsanlar saygı duyuyordu. Gelen hastalarla bizim aramızda şiddetle veya herhangi bir şeyle hiçbir ilişkimiz yoktu. Geldiğimiz şu noktaya baktığımız zaman diyorum ki: İlk basamak ne kadar önemli, eğer ilk basamak olmazsa, sevk zinciri olmazsa emin olun bu sistemi düzeltmek mümkün değil. Çözüm nedir? Tüm samimiyetimle söylüyorum ve üzülerek söylüyorum: Lütfen, 70’li yıllardaki sağlık ocaklarını bir inceleyelim, oraya bir bakalım. Orada neler varmış, kimler çalışıyormuş? Bir hekim hastaya ne kadar… Benim bakmış olduğum Enez’de bir hekim arkadaşım vardı, bir diş hekimi arkadaşım vardı ve hastalarla aile gibiydik.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Aylin Yaman.
Buyurun Sayın Yaman. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYLİN YAMAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, 1 Kasım itibarıyla yeni Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği yürürlüğe girdi. Zaten güvencesiz çalıştığını düşündüğümüz aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanları daha da güvencesiz ve keyfiyete dayalı bir düzeni dayatan yeni bir yönetmelikle karşı karşıya. Aile hekiminin sözleşmesi, gebelik, lohusalık, bebek ve çocuk izlemleri, bağışıklama, kronik hastalık ve kanser taramaları kapsamında Bakanlıkça belirlenecek ve her sözleşme dönemi öncesinde ilan edilecek hedef puana eşit ya da geçerse yenilenecek ancak. Hangi kriterlere dayanarak hesaplandığı belli olmayan hedef puan dayatması zaten başlı başına güvencesiz çalışmanın bir belgesi âdeta. Örneğin, ihalesini yapıp da alamadığınız temel aşıların bulunamaması nedeniyle yapılamayan bağışıklamadaki hedef puanı tutturamamanın sorumlusu Sağlık Bakanı mı yoksa aile hekimi mi? Teşvik katsayıları neye göre verildi acaba? Örneğin, gebeler ve lohusalar için verilen 3 katsayısı 65 yaş ve üstü nüfus için 1,6 olarak verilmiş. Bu katsayı uygulaması, artan yaşlı nüfus ve beraberindeki kronik hastalıklar ve sizin yaşlı nüfus eylem planınızla uyumlu mu acaba? Yaşlı nüfus için tüm dünya önceliklendirme yaparken bu katsayıyla siz daha baştan konuya verdiğiniz önemi göstermiyor musunuz? Birinci basamağa yılda 4,9 kez geliyor vatandaşlar, bunun büyük bir kısmını yaşlı nüfus oluşturuyor. Dolayısıyla yaşlıya verdiğiniz önem ortada. Bu yönetmelik bir disiplin yönetmeliği, her türlü verilecek ceza konmuş; yazdığı antibiyotik sayısı, tutulmayan nöbet sayısı, ikinci basamağa giden ve gitmeyen hastalar; hepsi birer ceza nedeni. Âdeta Sağlık Bakanı kendi yapması gereken işlerin sorumluluğunu aile hekimlerine yüklemiş. Bu işler verilecek cezalarla değil; basamaklandırma, sağlık okuryazarlığını artırma, gereksiz ve fazla ilaç kullanımını engelleyici politikalar ve ülke demografik verisini doğru yorumlayıp sistem kurma işidir ve aslen Sağlık Bakanının işidir.
Hasta memnuniyeti konusuna gelecek olursak, subjektif kriterlere dayalı olan bu durum çoğu zaman bilimsel gerçeklerle çelişmektedir. Memnuniyet oranına dayalı teşvik uygulaması asla kabul edilemez. Şiddetle itiraz ettiğimiz hekimin kirasını, bakım onarımını, malzeme teminini sağladığı cari ödenekte planlanan yüzde 12'ye kadar çıkabilecek kesinti inanılmaz bir uygulamadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
AYLİN YAMAN (Devamla) – Biz, binalar kamuya ait olsun, hekim bu ödeme yükümlülüğünün altına girmesin derken verilen paranın da kesileceğini görüyoruz. Doğru yöntem, kamuya ait binalarda, kamu kadrolarında, tek kalemde emekliliğe yansıyan yüksek özlük haklarıyla ve meslek ilke ve etiğine uygun bir çalışma modelidir.
Kısacası, biz, antibiyotiği hedefi tutturmak için az yazan aile hekimi değil hastasına neden daha az yazılması gerektiğini açıklayacak bir zamanı olan aile hekimliği sistemi talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Genç…
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, Pınarbaşı ilçesindeki kapalı sulama kanalı yapımına ilişkin açıklaması
AŞKIN GENÇ (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Pınarbaşı ilçemizdeki üreticilerimiz beni aradılar, görüştük. Altıkesek, Karaboğaz, Kılıçmehmet hattına yapılan kapalı sulama kanalı bölge çiftçimizin tarım arazilerine ciddi zarar vermiş durumda. Bu zararlar Devlet Su İşleri tarafından tespit edildi ancak aradan geçen bunca zamana rağmen çiftçilerimize ödeme yapılmadı. Üstelik hattın yapımı da uzun süredir durmuş durumda. Eskiden açık sulama yapılan bu bölgede kapalı kanala geçilecekti fakat ortada tamamlanmış bir proje yok. Çalışmalar geç de olsa yeniden başladı ama 2025 yılına yetişip yetişmeyeceği belirsiz. Oysa çiftçilerimizin ekim dönemi geldi, sulama ihtiyacı çok büyük. Buradan yetkililere sesleniyorum: Artık daha fazla oyalanmadan hem çiftçimize zarar ödemelerini yapın hem de bu hattın inşasını biran önce tamamlayın, çiftçilerimizin mağduriyetine son verin.
Teşekkür ederim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, aile hekimliği uygulamalarındaki düzenlemelerin sağlık hizmetlerinin kalitesine, hekimlerin iş güvencelerine ve kamu sağlığına olumsuz etkilerinin tüm yönleriyle incelenmesi amacıyla 7/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Kasım 2024 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Hasan Arslan.
Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN ARSLAN (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Saadet Partisinin aile hekimliği uygulamalarındaki düzenlemelerin sağlık hizmetlerinin kalitesinin, hekimlerin iş güvencelerinin ve kamu sağlığının olumsuz etkilerinin tüm yönleriyle incelenmesi amacıyla Meclis araştırması açılması hususundaki önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.
AK PARTİ iktidarında doğumda beklenen yaşam süresi 78'lere çıkmış, anne ölüm hızı yüz binde 56'dan 9,2'ye gerilemiş, hasta memnuniyeti yüzde 39'dan yüzde 68'lere çıkmıştır yani Sağlık Bakanlığımızın koruyucu sağlık hizmetlerindeki başarıları dünya da parmakla gösterilebilir seviyelerdedir. Merak etmeyin, bundan sonra da hep daha iyiye gidecektir; sadece güvenin, yaptıklarımız yapacaklarımızın delilidir.
Yeni yönetmelikle aile hekimliği çalışanlarının sözleşmelerinin yenilenmeyeceği hâller objektif ve ölçülebilir kriterlere bağlanmıştır. Sözleşme yenilememe sürecinin aile hekimliği çalışanları tarafından da değerlendirebildiği bir çerçevede gerçekleştirilmesi sağlanacaktır. Bugün itibarıyla yaklaşık 15 bin TL olan teşvik ödemesi bu yönetmelikte sadece 5 parametreyle 42 bin TL'ye yükseltilmiştir yani gelirlerin azalması değil aslında, hedefler tutturulduğu zaman gelirler daha da yükselecektir. Yani aile hekiminden istenen parametrelerle ilgili aslında toplamda baktığımızda pozitif performans getirilmiştir.
Saadet Partisi Grup Başkanlığı, aile hekimlerinin maaşlarının hasta memnuniyetine dayalı olarak kesintiye uğraması mesleğin bilimsel esaslarına aykırıdır demekte, keyfî kriterlere dayanarak hedef puanlar belirlemekte olduğundan bahsetmektedir. Ancak yeni teşvik ayrıntılarıyla durum şöyledir, bundan 5 parametrede bahsedeceğim: Birincisi, hasta memnuniyet oranı. İldeki aile hekimlerinin memnuniyet oranı ortalamasından yüksek ise 2 bin TL olarak öngörülmektedir. Aile hekimliği sistemi büyük bir hizmet sistemidir. Hizmetin vatandaş odaklı yapıldığı böyle büyük sistemlerde memnuniyetin ölçülmesi iyileştirmeler yapabilmeniz için elzemdir. Bunu ölçmenin tek yolu da vatandaşa sormaktır. Hizmetinizin vatandaşa sorulmasından lütfen korkmayın. 100 kişiden belki 5’i, belki 10’u uç noktalarda cevap verecektir ki bu durumda yüzde 90-95 oranında doğru cevap veren vatandaşın sistem hakkındaki geri dönüşünü ve sisteme olabilecek katkısını ihmal etmemeliyiz yani yüzde 5 ya da 10 olabilecek bir olumsuzluk bizim sistemimize ket vurmamalıdır değerli dostlar.
İkinci konu, akılcı ilaç kullanımı parametrelerine uygun ise 2 bin TL. Ülkemizde ilaç kullanım oranlarının Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre yüksek olması sebebiyle -ki antibiyotik kullanımında dünya 1'incisiyiz, dikkatinizi çekerim- Sağlık Bakanlığımız akılcı ilaç kullanımına yönelik çalışmalar yapmaktadır. Akılcı ilaç uygulamalarımızın amacı, hastalarımızın tanısına göre en uygun ilacı en uygun doz ve sürede kullanmasını teşvik ederek halkın sağlığını korumaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
HASAN ARSLAN (Devamla) - Akılcı ilaç kullanımına yönelik düzenlemeler bilimsel veriler ışığında hazırlanmış olup hekimlerimizin reçete içeriğine herhangi bir müdahale ve kısıtlama getirmemekte, aksine akılcı ilaç uygulamalarına katkı sağlayan hekimlerimiz Bakanlığımızca desteklenmektedir. Hangi ilacı yazıp yazmadığının sorgusu sorulmamaktadır, bilimsel kriterler üzerinden hareket ediliyor.
Üçüncü, konu kayıtlı nüfusun belli bir oranda muayenesi yapıldıysa -ki bu oran öncekine göre azaltılmıştır- 15 bin TL teşvik ödemesi.
Dördüncü konu, Kronik Hasta Yönetim Platformu’nda hedeflenen taramaları yaptı, hedeflere uydu ise 12 bin TL. Bizim bilimsel verilerde diyabet hastasına nasıl davranılacağı belirlenmiştir. Buna göre aile hekimliği uygulamasını yaptı ise 12 bin TL'lik bir teşvik alacak demektir bu.
Beşincisi ise, kendisine kayıtlı hastaların bir önceki yıl ikinci ve üçüncü basamak hastanelere gidiş sayısında 1 kişi bile azalsa 12 bin TL teşvik alacaktır değerli dostlar. Sonuçta artış sağlanacaktır. Yani hep beraber bir sonraki maaş bordrosunu gördüğümüz zaman anlayacağız.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş önerisi vardır, okutup işleme alacağım.
2.- İYİ Parti Grubunun, İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar ve 19 milletvekili tarafından, yap-işlet-devret modeliyle yapılan projelerin kamuya maliyetinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 11/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Kasım 2024 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
7/11/2024
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 7/11/2024 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Turhan Çömez
Balıkesir
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar ve 19 milletvekili tarafından, yap-işlet-devret modeliyle yapılan projelerin kamuya maliyetinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin 11/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 7/11/2024 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, İYİ Parti Grubu adına İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar.
Buyurun Sayın Kırkpınar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu olarak vermiş olduğumuz önerinin gerekçesini açıklamak üzere söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
İktidarın görevleri arasında ihtiyaç duyulan ulaştırma ve altyapı konularında başarılı işler yapmak gelmektedir. Esas olan, bütün yatırımların bilimsel metotlarla, yasal yollara uygun, yerinde, zamanında ve en uygun bedellerle yapılmış olmasıdır. Yap-işlet-devret ve doğrudan kamu kaynaklarıyla yapılan yatırımlarda yıllardan beri kayırmacılık yapıldığı ve devletin soyulduğu iddiaları artarak devam etmektedir. Sayıştayın 2023 denetim raporuna baktığımızda 2023 yılı ödeneğinden en yüksek payın sermaye giderleri için ayrıldığını göreceksiniz. Sermaye giderlerini ise cari transferlerin takip ettiği raporda belirtiliyor. Cari transferler kapsamında yapılan 56,9 milyar tutarındaki harcamanın 56,8 milyar lirası ise yap-işlet-devret projeleri için yapılan garanti ödemelerinden oluşuyor. Sayıştayın yayınladığı Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından bazı yıllarda yapılan garanti ödeme tutarları ise sırasıyla 2019 yılında 5,1 milyar, 2020 yılı için 10,1 milyar, 2021 yılı için 14,3 milyar ve 2022 yılı içinse 36,4 milyar lira olmuştur. İktidarınızın “Bütçeden bir kuruş çıkmadan yaptırıyoruz.” diyerek övündüğü ama milletimizin geleceğini karartan garantili ödemelerden kurtulmak için herhangi bir çözüm arayışınız var mı, gerçekten merak ediyoruz. Siz garantili ödemelerle gelecek yılların bütçesini bile şimdiden faiz batağına sokarak mı ekonomiyi düzlüğe çıkarmayı düşünüyorsunuz? 2024 yılında başlangıç olarak şirketlere ödenmesi öngörülen tutar sadece otoyol, köprü ve tünel projeleri için 78,7 milyar liradır. Projelerin yapım maliyetleri oldukça yüksek ve garantiler yine maalesef döviz üzerinden verilmeye devam ediliyor. Kurdaki değişimler ise enflasyona bağlı olarak yıl içindeki artışlar da göz önüne alındığında yap-işlet-devret modeliyle gelecek nesillere bırakacağınız tek şey borç mirası olacaktır. Bu projelerin ihaleleri şeffaflıktan ve denetimden uzak, yatırımlarda getiri analizi yapılmadan süreç müteahhitlerin talepleri ve yönlendirmeleriyle yürütülmüştür. Bu açık ancak Osmangazi Köprüsü’nün bulunduğu, İzmir-İstanbul Otoyolu, Kuzey Marmara Otoyolu, Avrasya Tüneli, Menemen-Çandarlı-Aliağa Projesi, Ankara-Niğde Otoyolu ve Çanakkale Köprüsü gibi yap-işlet-devret projeleri yüzünden hazinenin yükü her geçen gün ağırlaştırılmaktadır. Vergi toplandığı hâlde vatandaşlardan kamu hizmetleri için hâlâ ücret talep ediyorsunuz. Yaratılan algıyla bizlerin projelerinize karşı çıktığını iddia ediyorsunuz, öyle zannediyorsunuz. Oysa biz projeye değil, ranta karşıyız. Göz yummak, sahtekârlıklara veya yolsuzluklara yol vermek gibi bir duruma düşmemek için aşırı pahalı olan bu projelerin ülkeye zararını şirketlerle yapılacak müzakerelerle hafifletmelisiniz. Devletin ödediği işletme ücretlerini düşürmeli, şirket ortaklarının kârlarını makul seviyeye getirmelisiniz. Bütçede öngörülebilirliği ortadan kaldıran garanti ödemelerinde yabancı para uygulamasına son vermelisiniz. Geçiş ücretleri Türk lirası olarak yeniden düzenlenmelidir. Mali sürdürülebilirlik açısından riskli olan kamu-özel işletmeleri projelerinden kaçınılmalıdır. Devriiktidarınız sonlandığında sorumlu olan herkesin hesap vereceği unutulmamalıdır.
Yatırımların kamuya getirdiği yükün araştırılması ve sözleşmeden kaynaklanan haksız kazancın ortaya çıkarılması için konunun Meclis çatısı altında bir komisyon kurularak araştırılmasının önem arz ettiğini ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Saadet Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Necmettin Çalışkan.
Buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çoktandır kamuoyunun gündemini meşgul eden önemli konulardan biri de yap-işlet-devret modeliyle yapılan işler. Herhâlde kamunun en ucube işlerinden birisi bu. Başlangıçta halka hizmet gibi görünse de bütçenin en önemli kara deliklerinden birisi. Sadece tasarruf tedbiri kapsamında üç yılda 100 milyar hedeflenirken 2024 yılında bu rakamın neredeyse 2 katı rakam sadece garantilere ödeniyor. Burada elbette niyet sorgulayacak değiliz ama iyi niyetli bir durumda da şunu gözetmek gerekir: Şayet bir hesap baştan yanlış yapılmışsa tashih edilir. Burada ikinci olarak da bu ihaleleri kimlerin aldığı, bu şirketlerin yöneticilerinin kimler olduğu da ayrı bir muamma.
Değerli milletvekilleri, geçiş garantili köprü, otoyol, hasta garantili hastane; bunların ne kadar ucube şeyler olduğu yıllardır söyleniyor, konuşuluyor, pek çok rakam da kamuoyunun önünde. Mesela, bir Zafer Havaalanı’ndan 670 bin yolcu garantisi verildiği hâlde sadece 15 bin yolcunun geçtiği aşikâr. Bir kere, bir insanın hedefte bu kadar şaşması için ya zırcahil olması gerekir veya iyi niyetten yoksun olması gerekir; bunlar nereye oturtulur bilemiyorum.
Burada başka bir ucube şu: Biz “TL kullanımını artıralım, ihracat yapan firma bile dolarla satış yapmışsa da gelsin, bankaya parasını bozdursun, TL'ye dönsün; kira verenler TL'yle versin.” derken kamunun kendi işini dolar cinsinden, euro cinsinden vermesinin altındaki hikmeti anlamak mümkün değil. Derhâl bunun düzeltilmesi, hem rakamın revize edilmesi hem de cinsinin TL'ye çevrilmesi zaruridir.
Burada başka bir ucube şu: Diyoruz ki: “Yap-işlet-devret modeliyle kamu, kaynak kullanmadan hizmet alacak.” Oysa mesela, Osmangazi Köprüsü’nün yapımında gördük ki -1 milyar dolar civarında bir rakam- kamu bankalarından, Halkbanktan, Vakıfbanktan, Ziraat Bankasından kaynak kullanılıyor. Kaynak kamudan, işletme işleticinden, sıfır risk…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Bir kere, bu, Hükûmetin kafasının sadece faize çalıştığının en bariz göstergelerinden biri. Bir yerde iş yapılıyorsa ticarette kâr da zarar da kardeştir. Yüklenici firmanın da mutlaka riski olması gerekir. Devletten krediyi al, işlet, zararının tamamını da kamu karşılasın. Ya, siz bu milletin menfaatine mi iş yapıyorsunuz yoksa sadece müteahhitleri zengin etmek için mi? İstanbul'da üçüncü köprü yapıldı, trafiği hiç hafifletmedi. Bir de maksimum, havsalanın almayacağı yükseklikte rakamlar konuluyor ortaya. Onun için de ne bu geçiş garantisi verilmesi ne de bu kadar uzun süre bu garantinin devam etmesi makul değil. Otuz yıl, ya otuz yıl sonra siz var mısınız Allah aşkına? Üç yıl garanti verirsin, olmadı, düzeltirsin. Onun için de bu konunun derhâl araştırılması, kamu yararına, aziz milletimizin yararına olan işlerin yapılması zaruridir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Akbaşoğlu, mektubu buldum, mektubu. Hani burada demiştiniz ya, “Trump’ın mektubunu buruşturup elimizle yere attık.” demişsiniz ya, vallahi mektubu buldum, mektup burada. Mektup nerede biliyor musunuz? Bizim Adana Milletvekili Bilal Bilici Amerika'ya gitmiş, New York’a gitmiş, aramış, aramış, Trump Tower’da mektubu asılı olarak bulmuş. Ne diyor? Biliyorsunuz ne dediğini, Cumhurbaşkanına, bizim de onurumuza dokundu, Cumhurbaşkanımıza hakaret ediyor bu Trump. Sayın Akbaşoğlu, mektubu buldum yani buruşturup çöpe atmamışsın, New York’ta asılı bu mektup.
Şimdi, ayrıca, sizleri kutluyorum, hayırlı olsun çünkü yürekten desteklediğiniz Amerika Devlet Başkanı Trump seçildi, gözleriniz aydın, kutluyorum. Sayın Recep Tayyip Erdoğan da bir “tweet” attı, “Aziz dostum büyük mücadele sonunda Amerika Devlet Başkanı oldu.” dedi. Tabii, başka “tweet” atanlar da var, “tweet” atanlardan birisi de yüzyılın katili Netanyahu. O da ne diyor? Benzer sözleri söylüyor. “Beyaz Saray’a tarihî dönüşünüzü kutluyoruz.” diyor. O da “tweet” atıyor yani Sayın Erdoğan ile Sayın Netanyahu –“Sayın” demeyeyim- Netanyahu Trump’ı kutluyor.
Bu Trump kim? Bir Trump’ı hatırlatayım size. Zaman zaman milleti motive etmek için, oy almak için diyorsunuz ya: “Kudüs bizim kırmızı çizgimiz.” Bu Trump var ya, aziz dostunuz Trump, Kudüs’ü İsrail'in başkenti olmasını yapan ve tanıyan ilk Devlet Başkanı. Başka ne yapmış? İsrail'in işgal etmiş olduğu Suriye topraklarına işgalci “İsrail'in.” demiş.
Başka ne yapmış değerli arkadaşlar, başka ne yapmış? Kampanyasının en önemli başlığı şuydu: “Siz merak etmeyin İsrailliler, iyi katliam yapıyorsunuz, Gazze'deki çocukları öldürüyorsunuz ama ben, daha fazla çocuk öldürmeniz için, daha fazla Gazzeliyi öldürmeniz için size destek vereceğim.” Değerli arkadaşlar, işte Trump bu. Sizin dostunuz olabilir ama katliama, mazlumlara silah satanlar, kurşun satanlar bizim dostumuz değil. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar, konu yap-işlet-devret modeli. Şimdi “Milletin cebinden bir kuruş çıkmayacak.” diyordunuz hatta dev projelerde “Devlete gelir, millete konfor.” diyordunuz ama arkadaşlar, öyle bir şey oldu ki milletin kanını emiyorlar, âdeta vampir! Biraz önce değerli hemşehrim, değerli milletvekili, Saadet Partisi milletvekili Sayın Çalışkan söyledi. Ya, milletin bir yılını, beş yılını, on yılını değil geleceğini ipotek altına almış durumdasınız. Tam bir vampir! Bakın, 2025 yılında 202 milyar, 2025, 2026, 2027'de toplam 668 milyar TL bu garanti yap-işlet-devret modeline para ödeniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) – Son sözüm Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Ye-iç-devret! Bakın, bu yaptığınızı var ya baba oğula yapmaz, baba oğula yapmaz! Ya, kime veriyorsunuz? Benzer müteahhitler. Bir taraftan fakir fukara yoksulluk içerisinde kıvranırken aynı isimler; Avrasya aynı isimler, yeni havalimanı aynı isimler, hastaneler aynı isimler. Devletin, milletin, fakirin fukaranın kanını içen tam bir vampir modeli.
Değerli arkadaşlar, 202 milyar ne anlama geliyor, onu anlatayım. 202 milyar, 11 milyon 882 bin asgari ücretlinin maaşına denk, 16 milyon 160 bin emeklinin maaşına denk yani toplam emeklilere verdiğimizden daha fazla parayı bunlara veriyoruz. Sadece para vermekle de kalmıyor, ne yapıyorsunuz? Vergi affediyorsunuz, vergi muafiyeti getiriyorsunuz. Kapitülasyonu geçti ama söyleyeyim: Eğer bunda sizin ortaklığınız yoksa ben de hiçbir şey bilmiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ben daha önce de cevabı verdim. Biz o mektubu buruşturup çöp tenekesine attık.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Nerede? Nerede?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kuzeyimizden bize doğru gelen bütün tehlikeyi bertaraf etme noktasında, güney koridorlarımızı oluşturup bir terör yapılanması noktasında PKK’sıyla, DAEŞ’iyle, PYD’siyle, YPG’siyle, SDG’siyle; hepsiyle bu konuda mücadelemizi ortaya koyduk ve Amerika'nın siyonist planlarını çöp tenekesine attık.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Dostunuzun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ben sadece, bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanının Amerikan Büyükelçisine ve büyükelçilere yazdığı mektubu hatırlatırım…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …ve “Kanal İstanbul’u gelin beraber engelleyelim.” dediğini hatırlatırım.
Teşekkür ederim.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ne diyor?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Hayır, öyle demiyor.
BAŞKAN – Sayın Başarır, buyurun.
49.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Şimdi, bir şey söyleyeyim: Bu koskocaman bir yalan. Kanal İstanbul’la ilgili Türkiye’deki -ki o bir katliam, doğa katliamı- herkes bunu söylüyor, kendileri de vazgeçti, öyle bir şey yok. Kanal İstanbul onların sıkıştıkça Türkiye'yi karıştırmak için, gündem yaratmak için ortaya atıp sonra geri çektikleri bir proje. Aynen şunu söyledik: “Hiç kimse bu projeye para yatırmasın. Bu, İstanbul’u, doğayı katleden bir proje. Biz geldiğimizde bu projeye son vereceğiz.” Bu bir yalan. Amerika'dan medet uman, “siyonist” dediğin Amerika'ya “dostum” diyen, terörü desteklediğini bile bile onlarla görüşen parti Adalet ve Kalkınma Partisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Son cümlem.
BAŞKAN – Toparlayın, buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Ayrıca, size bir şey söyleyeyim, daha kuruluşunuzda Genel Başkanınız Sayın Necmettin Erbakan “Amerikan Büyükelçisiyle görüşüp, toplantı yapıp icazet aldıktan sonra kurulan bir parti.” demişti, önce ona cevap verin siz. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bir de Trump’ın mektubunda bir başka şey de var.
BAŞKAN – Buyurun Akbaşoğlu.
50.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, bu konuyla ilgili bütün gereken her şeyi söyledik ancak mektup ortada, herkes okuyabilir; Cumhuriyet Halk Partisinin mektubuna kamuoyundan da herkes erişebilir, burada büyükelçilere yazılan metni rahat bir şekilde okuyabilirler. Biz, herkesle görüşüp Türkiye'nin millî dış politikasını Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin hak, alaka ve menfaatlerini gözeterek icra eden bir partiyiz, dış politikamızdaki bu proaktif ekseni de bütün milletimiz takdir ettiği için biz buradayız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Başarır.
51.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı, Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel İsrail'in katliamı, katil İsrail için, Filistin'e yaptıkları için tüm dünya liderlerine mektup yazdı, tepkiye çağırdı. Siz ise bu katliamın baş sorumlusu size mektup yazıp hakaret eden Trump’ı “dostum” deyip tebrik ettiniz. Aramızdaki fark bu, aramızdaki fark bu! (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, Burada algı yapmayın. Çıkın, Amerika'ya açıkça söyleyin, “İsrail’in arkasında olma.” deyin. Diyemezsiniz çünkü siz beraber yürüyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) – İşin içinde para var, para da var.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Tabii.
BAŞKAN - Buyurun.
52.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bütün dünya biliyor…
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Neyi biliyor?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biden da Trump da Netanyahu da Tayyip Erdoğan’ı çok iyi tanıyor.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Ben de onu diyorum zaten.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu konuda Amerika’ya da Rusya'ya da bütün dünyaya da Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda “İsrail'e destek vermeyin, İsrail'in katliamını durdurun, buna ortaksınız!” diye onların yüzlerine hakkı haykıran liderin adıdır Recep Tayyip Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ticarete gel, ticarete.
BAŞKAN - Sayın Başarır, son kez söz veriyorum. Yeni söz talebi olursa ara vereceğim.
Buyurun.
53.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Son.
Çok güzel bir şey söylediniz: “Netanyahu, ABD Başkanı, Recep Tayyip Erdoğan’ı tanıyor.” Ben de bunu söylüyorum zaten, siz de onları tanıyorsunuz ama onları tanımayan bir parti varsa Cumhuriyet Halk Partisi, bunu unutma sen! (CHP sıralarından alkışlar)
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- İYİ Parti Grubunun, İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar ve 19 milletvekili tarafından, yap-işlet-devret modeliyle yapılan projelerin kamuya maliyetinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 11/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Kasım 2024 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Ziya Altunyaldız konuşacak.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Malumunuz, konumuz kamu-özel iş birliği konusu.
Değerli arkadaşlar, hepinizin çok iyi bildiği gibi iktisada girişin ilk dersi ya da ilk kuralı şudur…
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Çalma! (CHP sıralarından gülüşmeler)
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) - Kıt kaynaklarla sonsuz ihtiyaçları karşılamak.
Değerli arkadaşlar, gülümseyin, ağlamayın, gülümseyin.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ali Mahir Bey diyor ki: “İktisadın ilk kuralı, çalma.”
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) - Değerli Başkan, şimdi olay şu: Bizim yaptıklarımızı, bizim vizyonumuzu, bizim hayata geçirdiklerimizi, gerçekten hayallerinizin algılamasına imkân yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Biz seni tanıyoruz, biz seni tanıyoruz; geçen yıl gizli kapaklı bütçeyi getirdiğini de biliyoruz! Biz seni tanıyoruz!
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) - Hayalleriniz algılayamaz çünkü biz inşa edicileriz, biz yapanlarız, biz hizmet edenleriz, biz Türkiye'yi küresel anlamda dünyanın üretim merkezi yapmaya çalışıyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ne zaman? Türkiye’nin haberi yok!
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) - Biz Türkiye'yi küresel anlamda dünyanın lojistik merkezi yapmaya çalışıyoruz. Bunları yapmadan, otoyolları yapmadan, limanları yapmadan, üretim yerleriyle, üretim alanları ile limanları, demir yollarını bağlamadan, dünyanın kapasitesi en yüksek havalimanlarını ve dünyanın en fazla uçuş noktalarına giden hava yollarını yapmadan bunları gerçekleştiremezsiniz değerli arkadaşlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Liman mı kaldı, satmadığınız liman mı kaldı?
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) - Lütfen oturun bir düşünün, bir düşünün, kabul edeceksiniz ama düşünmüyorsunuz, akıl etmiyorsunuz, lütfen düşünün.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Şeyi unuttun, “Ezan dinmez, bayrak inmez, vatan bölünmez.”i unuttun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ziya Bey, Niğde-Ankara arası 800 lira otoyol. İki saatlik yola 800 lira geliş-gidiş parası ödeniyor.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) - Şimdi değerli arkadaşlar, hadise şu: Bu tüm dünyada uygulanan bir metot, sadece Türkiye uygulamıyor. Bu, yarının hizmetlerini bugüne alma metodu; bu, vatandaşımıza ve Türkiye'mize hizmetleri bir an önce ulaştırma metodu. Bu, esasen, tüm beş yıllık kalkınma planlarımızda, orta vadeli programlarımızda, yıllık programlarımızda olduğu şekliyle tüm kamu kurumlarımız tarafından gözden geçirilen ve sonunda da yapımına karar verilen projeler. Bu projeleri esasen tüm dünya takdir ediyor değerli arkadaşlar, siz etmeyebilirsiniz ama milletimiz de ediyor, dünya da ediyor.
Bakın, ben Gümrük Müsteşarlığı yaptım. 15 sınır gümrüğümüzü ve iç gümrüklerimizi, gümrük idaremizi, kapımızı yüz ağartacak şekilde yaptık ve dünyanın en iyi, en etkin hizmet veren kapıları hâline getirdik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Dünya kabul etmez mi bunu? Bu sözleşmelerde Türk mahkemelerinin yetkisi yok, Türk mahkemelerinin. Yerli ve millî… İngiliz mahkemeleri yetkili bu davalarda.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) – Birleşmiş Milletlerin övgüsüne layık olduk ama siz bilmezsiniz çünkü düşünmezsiniz değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ama bak, millî ve yerli. Kim yetkili? İngiliz mahkemeleri. Kaç lira ödüyorsun?
BAŞKAN – Buyurun.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) – Şimdi, diğer taraftan, şehir hastaneleri… Pandemide şehir hastanelerinin fonksiyonlarını izlediniz mi? Tüm dünya maskeye muhtaçken vatandaşlarımızın şehir hastanelerinde güvenli bir şekilde hizmet aldıklarını akıl ettiniz mi?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Maskeyi biz dağıttık, biz dağıttık. Paraya bak, paraya, paraya bak.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) – Ayrıca değerli arkadaşlar, kıtaları birleştiren tüm projelerimizin hayata geçirilmesini gördünüz mü? Kullandınız mı, kullanmadınız mı? Kullanılırken takdir ettiniz mi, etmediniz mi?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Biz diyoruz ki yapılsın ama hırsızlık yapmayın, peşkeş yapmayın.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) – Lütfen takdir edin. Yapamadığınız şeyleri takdir edin, inkâr etmeyin.
Değerli arkadaşlar, bakın, dolayısıyla bütün bunların yanında 2024 yılında Birleşmiş Milletler Ekonomik Konseyi Kamu-Özel İş Birliği Forumu’nu Türkiye'de yaptı Türkiye'nin tecrübesine binaen.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Çünkü bizden başka yapan yok, bizden başka yapan yok ki. Bizden başka dolar garantili yapan yok ki.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) – Bir de şunu söyleyeyim, siz bir şeyi de takdir etmiyorsunuz: Dünyada en fazla… Bakın, değerli arkadaşlar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Verdim bir dakika size, verdim; uzatmıyoruz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın Başkanım…
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) – Müsaadenizle tamamlamak istiyorum Başkanım.
BAŞKAN – Yok, verdim bir dakika.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) – O zaman selamlayayım.
BAŞKAN – Bitti yani sizin sürenizi verdim.
ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Bir, hayallerimizle ilgili; bir de “Anlattıklarımı düşündünüz mü, düşünmez misiniz?” dedi. Ben buna bir cevap vermek istiyorum izniniz varsa.
NURETTİN ALAN (İstanbul) – “Düşündük.” deyin ya, bir şey olmaz. “Sabiha Gökçen’e havaalanı yapmak, Tuz Gölü’ne balık tesisi yapmak.” diyenler bunu düşünemezler mi?
BAŞKAN – Buyurun, nasıl isterseniz, burada ya da orada.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız’ın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Şimdi çok güzel bir soru sordunuz “Bizim yaptıklarımızı siz hayal ettiniz mi?” dediniz.
NURETTİN ALAN (İstanbul) – Edemezsiniz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Vallahi edemeyiz.
Mesela, benim 2 tane evladım var, bana der ki: “Baba bana şu ayakkabıyı alır mısın?” “Ay sonu alabilirim.” derim. O ayakkabıyı hayal eder, ben o kutuyu götürdüğüm zaman onun içerisinden bir ayakkabı çıkar. Ama bir de öyle evlatlar var ki, bir Bilal var, o ayakkabı kutusu içerisinden 7-8 milyon euro çıkıyor; biz bunu hayal edemeyiz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NURETTİN ALAN (İstanbul) – Laf olsun… Sabiha Gökçen’e havaalanı yapmak…
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – İki, öyle evlatlar var ki… Benim çocuklarım, benim evlatlarım, Veli Bey’in evlatları, Müzeyyen Hanım’ın evlatları neyi hayal ediyor? “İyi bir okul kazanalım, okuyalım, göreve gelelim.” diyor. Ama öyle evlatlar var ki mesela taş ocağı kurmayı, fabrika kurmayı ya da danışman olmayı ya da iyi görevlere gelmeyi hayal ediyor. Sizin hayalleriniz ile bizim hayallerimiz farklı. Bizim hayallerimizde namuslu bir Türkiye var; bizim hayallerimizde bu halkı, emekliyi, işçiyi, insanları düşünen bir ülke var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Siz kendinizi düşünüyorsunuz, ailenizi düşünüyorsunuz, çevrenizi düşürüyorsunuz, müteahhitleri düşünüyorsunuz.
NURETTİN ALAN (İstanbul) – Milleti düşünüyoruz, milleti; mazlumları düşünüyoruz, herkesi düşünüyoruz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Siz bu nesli değil, 86 milyonu değil kendi akrabalarınızı düşünüyorsunuz. Ya, baksanıza, atanan büyükelçilere bakın, atanan banka genel müdürlerine bakın, yönetim kurulu üyelerine bakın; siz her zaman bunları hayal edersiniz ama bizim hayallerimiz çok çok küçük.
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) – Sizin hayalleriniz olmaz, olmaz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Biz 86 milyonun hayallerini gerçekleştirmek için bu ülke yönetimine gelmek istiyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) – Grevleri hayal etmeyiz, grevleri.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – A, seni arıyordum nerede diye, hoş geldin(!)
BAŞKAN – Buyurun.
2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Evet, AK PARTİ hayalleri gerçekleştiren parti, onun lideri Recep Tayyip Erdoğan ve yol arkadaşları da Türkiye’yi çağdaş medeniyetler seviyesinin üstüne çıkartan bir kadro; bununla ne kadar övünsek azdır. Kimileri iftira atarlar, kimileri her meseleyi çarpıtırlar, yalan dolanla çarpık bir zihnin yansıması olarak, hakikatle bağlarını kopartarak sadece iftira atarlar, suçlarlar ancak bazıları da iş yapar, milleti bir yerden bir başka noktaya taşır, tıpkı Fatih Sultan Mehmet gibi.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Aman kendinizi ona benzetmeyin ha, adama hakaret etmeyin, Fatih Sultan Mehmet’e hakaret etmeyin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Hayali gerçekleştirmişti ve İstanbul’u fethederek Peygamber Efendimiz’in müjdesine nail olmuştu, karadan yürütmüştü gemileri. Onun torunu olan Tayyip Erdoğan…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Eyvah eyvah! Eyvah eyvah!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – …ve arkadaşları da trenleri ve arabaları denizin altından karşı kıyıya geçirerek bir hayali gerçekleştirdi, elhamdülillah.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bravo(!)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bizim hayalimize başkaları erişemediği gibi bizim gerçeklerimize hayallerini dahi ulaştıramazlar. Ak kadroların farkı tam da burada. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, seksen yılda 6 bin kilometre bölünmüş yol yapmış; herkese teşekkür ediyoruz, emeği geçenlere, seksen yılda. Biz yirmi yılda 24 bin kilometre ilave ederek 30 bin kilometreye çıkarmışız.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Parasını vatandaştan alıp köprüleri bedavaya…
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Beşte 1 zaman süresinde 5 kat daha fazla iş yapan, hayalleri gerçekleştiren kadroya ak kadrolar denir arkadaşlar! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Anca gidersin!
BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim, süre doldu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kendin, sizler anca gidersiniz diyorum, teşekkür ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Anca gidersin!
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza…
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın Başkan, yerimden…
BAŞKAN – Sataşma yok.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sataşma yok, yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sataşmam yok.
BAŞKAN – Buyurun, bir dakika vereyim size.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
54.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Muhammet Emin Akbaşoğlu bugün güne güzel uyanmış.
BAŞKAN – Peki, oldu, teşekkür ederim.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Çok güzel uyanmış; Recep Tayyip Erdoğan’ı bir Fatih Sultan Mehmet’le, bir Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le kıyaslıyor; ikisinin de kemiklerini sızlatıyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yok, yok.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Neden? Bir: Fatih Sultan Mehmet -gurur duyuyoruz- İstanbul’u bize armağan etmiş, çağ değişmiş.
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – İstanbul’un fethini yıllarca kutlamadınız, AK PARTİ…
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu güzel toprakları bize armağan etmiş. Sen ve partin ise Süleyman Şah Türbesi’ne bile sahip çıkamamış bir partisiniz, neyi konuşuyorsunuz siz hâlâ? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Bu mevzu, uzun mevzu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, son olarak…
BAŞKAN – Buyurun, bir cümleyle…
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Son olmaz.
55.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Efendim, biz hayalleri gerçekleştirdik ve daha dün Türk Devletleri Teşkilatının, o Turan’ın muazzam gelişimine hep beraber imza attık. “Türkiye Yüzyılı” mottosuyla yepyeni şahlanış dönemini…
BAŞKAN – Tamam, peki, teşekkür ederim.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Başkan sabredemiyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …büyük ve güçlü Türkiye’yi, yeniden büyük Türkiye’yi…
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Başkan sabredemiyor valla.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde gerçekleştirdik, gerçekleştirdik, gerçekleştiriyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Alkış, alkış!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tayyip Erdoğan’ın tıpkı Fatih Sultan Mehmet gibi, tıpkı Mustafa Kemal Paşa gibi devrimci bir lider olduğunun şahidi tam da budur. Yeniden Türkiye Yüzyılı’nı başlatan liderin adıdır Recep Tayyip Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Atatürk’e ve Fatih Sultan Mehmet’e sataşmadan söz istiyorum.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın Başkan, bence özür dilesin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Başkan, canın sıkılmıyor mu senin ya!
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- İYİ Parti Grubunun, İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar ve 19 milletvekili tarafından, yap-işlet-devret modeliyle yapılan projelerin kamuya maliyetinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 11/10/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Kasım 2024 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın Enginyurt…
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
56.- İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Çayırhan Termik Santrali’ne ilişkin açıklaması
CEMAL ENGİNYURT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
2.200 işçinin çalıştığı Çayırhan Termik Santrali Ankara'nın 2’nci, Türkiye'nin 12'nci büyük termik santralidir. Burası satışa çıkarıldı, adres teslimi satılıyor. Bu özelleştirme halka karşı bir özelleştirmedir, işçi düşmanı bir özelleştirmedir. TELEKOM'u “Oger” diye bir adama sattık, bizi dolandırıp gitti. Çayırhan Termik Santrali’ne sahip çıkalım, bu özelleştirmeye “Dur!” diyelim diyor, teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul ve arkadaşları tarafından, Türkiye’ye ait bazı Ege adalarının Yunanistan tarafından işgal edildiğine dair iddiaların görüşülmesi amacıyla 6/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Kasım 2024 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.
7/11/2024
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 7/11/2024 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ali Mahir Başarır
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul ve arkadaşları tarafından, Türkiye'ye ait bazı Ege adalarının Yunanistan tarafından işgal edildiğine dair iddiaların görüşülmesi amacıyla 6/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (22 sıra no.lu) genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 7/11/2024 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Eylem Ertuğ Ertuğrul. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz ile Yunanistan arasında yıllardır süregelen Ege Adaları sorunu siyasi boyutları çok geniş ve kapsamlı bir konudur. Kardak krizinin Ege’de birçok aidiyeti ve egemenliği tartışmalı ada, adacık ve kayalığın varlığını gözler önünde sermesiyle hukuksal ve politik alanda yapılacak çalışmalar daha da fazla önem kazanmıştır.
Yunanistan Doğu Ege adalarındaki silahlandırma faaliyetleriyle açık şekilde uluslararası hukuku çiğnemektedir iddialara göre ki bu iddiaların büyük bölümü farklı dönemlerde iktidar yetkilileri tarafından doğrulanmıştır. Bu iddiaların iktidar tarafından cevaplandırılması ve kamuoyunun aydınlatılması elzemdir.
1912'de başlayan süreçte Uşi Anlaşması ve takip eden uluslararası anlaşmalar sonucunda gayriaskerî statüde kalmak koşuluyla Yunanistan’ın kullanımına verilen 23 adadan bazılarına ne oldu? Midilli Adası’na bir mekanize tümen; Limni, Sakız ve Sisam adalarına da birer mekanize tugay konuşlandırıldı. Taşoz, Semadirek, Bozbaba, İpsara ve Ahikerya Adaları’na da tabur ve alay seviyesinde askerî birlikler yerleştirildi. Limni ve Midilli adasına hava alanları inşa edildi ve buralara savaş uçakları yerleştirildi. Diğer pek çok adaya da tabur ve alay seviyesinde askerî birlikler yerleştirildi. Ayrıca, Yunanistan, egemenliği kendisine devredilmemiş olan adalarda belediyeler kurmakta, seçim yapmakta, vergi toplamaktadır. Geçen yıl ekim ayında İzmir Koyun Adası, Aydın Hurşit Adası, Aydın Eşek Adası, Küçük Çuha Adası ve Gavdos Adası’nda seçim yapılmıştır ve Yunanistan İçişleri Bakanlığının resmî sitesinde bu seçimlerin sonuçları yayınlanmıştır. Göz göre göre gerçekleşen bu ihlaller karşısında AKP iktidarlarının tavrı ne oldu? 2015 yılında bu konu Meclise taşındığında dönemin Millî Savunma Bakanı bu durumu doğruladı. 2017’de bu konu bir kez daha gündeme geliyor, bu dönemde de AKP iktidarları döneminde Ege Adaları’ndan tek bir çakıl taşının dahi gitmediği öne sürülüyor ama şöyle resme bir baktığımızda, işgal edilen ada sayısının giderek arttığını gözlemliyoruz. Yıl 2020, dönemin Millî Savunma Bakanı, o dönemki sayısı 18 olan adada anlaşmalara aykırı bir şekilde silahlandırma ve asker konuşlandırması olduğunu kendisi itiraf ediyor. 2022’de Cumhurbaşkanı Erdoğan Yunanistan Başbakanı için “Artık benim için Miçotakis diye biri yok, onu defterden sildim.” diyor, Yunanistan’a da diyor ki: “Aklını başına al, bir gece ansızın gelebiliriz.” Sonra ne oluyor? Bakıyoruz, seçimler geçiyor, seçimlerden sonra bir anda Yunanistan’la barışıyoruz, “Bardağın dolu tarafına bakalım, bu sayfayı kapatalım.” diyoruz. Biz “Bu sayfayı kapatalım.” diyoruz ama bu barışmanın gerçekleştiği günlerde Yunanistan Dedeağaç ve Gökçeada’nın hemen bitişiğindeki Zürafa Adamızı da sahiplendiğine dair açıklamalar yapıyor. Yunanistan Dışişleri Bakanı tam da bugünlerde Erdoğan’ın Atina’ya gerçekleştirdiği ziyarette bu adalar üzerindeki egemenliğin asla tartışmaya açık olmadığını, bu konunun gündeme gelmediğini, zaten bu konunun gündeme gelmesine de asla müsaade etmeyeceklerini kendisi açıklıyor yani biz defterleri kapataduralım, Yunanistan hiçbir zaman bu adalar üzerindeki egemenlik iddiasından vazgeçmiş ve o defterleri kapatmış değil. Erdoğan önce “Ey Yunan, tarihe bak, İzmir'i hatırla, bir gece ansızın gelebiliriz.” diyor, sonra “Biz barıştık, bu defter kapansın.” diyor. Böyle bir politika anlayışını kabul etmemiz mümkün değil. Bizim bu konudaki tavrımız nettir. Bizim için mavi vatan, denizlerimizdeki meşru çıkarlarımızdan bir adım bile geri atmamaktadır; sizin gibi sadece seçim dönemlerinde hatırlanacak, iç politikaya malzeme edilecek bir kavram asla değildir. Ege Denizi’nde balıkçılarımıza yönelik Yunanistan’ın yaptığı sistemli tacizlere sessiz kalmamaktır mavi vatan, Ege Denizi’ndeki gayri askerî statüdeki adaların silahlandırılması ve egemenliği tartışmalı ada ve adacıklara Yunanistan tarafından el atılmasına tepki göstermektir, uluslararası hukuktan doğan haklar çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin denizlerdeki meşru hak ve menfaatlerinin korunmasının savunucusu olmaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikası “yurtta barış, dünyada barış” ilkesi üzerine kurulmuştur. Bizim kimsenin egemenlik hakkında ve toprağında asla gözümüz yoktur ancak kimseye de egemenliğimizi tartıştırmayız, kimseye de bir karış toprağımızı vermeyiz. Türkiye Cumhuriyeti ve Misakımillî sınırları içerisinde yer alan bu adalarımız ve kayalıklarımıza 2004 yılından beri Yunanistan’ın el attığından, Türk resmî makamlarının tüm bu gelişmeler karşısında tepkisiz kaldığından hareketle bu konunun kapsamlı bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Ele alınması gerekmektedir çünkü bu kamuoyunu rahatsız etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.
EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Devamla) – Bu iddiaların araştırılması şarttır ve bu ihlaller karşısında Türkiye Cumhuriyeti makamlarının neden yeterli tepki göstermediğinin anlaşılması lazım, araştırılması lazım. Yunanistan’ın artan faaliyetleri karşısında Türkiye'nin atabileceği adımların değerlendirmesi gerekmektedir. Şuna da inanıyoruz: İktidarın yapacağı bu açıklamalar bu iki ülke arasındaki barışa da mutlaka pozitif anlamda katkıda bulunacaktır ama kamuoyunun aydınlatılması şarttır. Gelin, bir genel görüşme önerisini kabul edin ve bu konuyla ilgili yüce Meclisimize bilgi verilsin, kamuoyu da aydınlansın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Saadet Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Cemalettin Kani Torun, buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerine Gelecek-Saadet Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet tarihinden bu yana Türkiye'nin en kritik uluslararası meselelerinden biri Ege Denizi olmuştur. Ege’de Yunanistan’la hâkimiyet çekişmesinin bugün hâlen devam etmesi uluslararası hukuk alanında yetkin isimlerle etki etme kapasitemizin bir türlü geliştirilemediğini de göstermektedir. Hakkımız olan kara sularının, deniz yetki alanlarının ve bize ait adaların savunulması için tesirsiz kalışımız, bugün konuştuğumuz problemi büyütmektedir. Lozan ve Paris Anlaşmalarından bugüne, yüzyıllık çözümsüz bu sorundaki rolümüz için öz eleştiri yapabilmeliyiz. Burada en önemli sorun, bazı coğrafi formasyonların hukuki formasyonunun 1923 Lozan ve 1947 Paris Antlaşması’nda yasal statüsünün açık olmamasıyla ilgilidir. Ancak adaların silahlandırılması bu anlaşmalara açıkça aykırıdır. Bu adaların silahlandırılmasının ciddi bir beka sorunu olduğunun kendi müttefiklerimize yeterince anlatılamadığını görüyoruz. Son dönemdeki ABD-Yunanistan yakınlaşması ve Rusya’yı çevreleme bahanesiyle Dedeağaç’a kurduğu üs, Ege’deki anlaşmazlıklarımıza ABD’nin duyarsız bir tavır aldığını gözler önüne seriyor.
Çanakkale Boğazı’na bu kadar yakın, Türkiye sınırına 45 kilometre mesafedeki Dedeağaç, ABD’nin doğrudan kullandığı 9’uncu askerî üstür. Yunanistan’ın da Türkiye’nin de NATO üyesi olmasına rağmen ABD’nin Yunanistan’la bu yakınlaşması Türkiye’ye karşı Yunanistan’ın yanında yer aldığını göstermektedir. ABD’nin bu üsten Yunan adalarına zırhlı araç sevkiyatı yaparak Ege’de ateşe odun taşıdığını görmekteyiz; bu, yalnızca iki ülkeyi ilgilendiren bir sorun değil, artık bölgesel etkileri olabilecek bir konudur. Ülkemizin sorunun çözümü için yürüttüğü müzakere süreçlerinin neticesiz kaldığını, Yunanistan’ın da geçmişten bugüne Batıyla aramızdaki her gerginlikten istifade ederek bir adım daha ileri gittiğini görüyoruz.
Silahlanmanın had safhaya çıktığı bir zamanda bu kadar yakınımızda bulunan adaların uluslararası hukuk ihlal edilerek silahlandırılması kabul edilemez; bu konu, Hükûmetin çözmesi gereken en öncelikli meselelerin başında gelmektedir. Bu noktada, hukuki haklarımızı aramak anlamında daha proaktif bir dış siyaset belirlenmeli ve sorunun kesin bir şekilde çözümü üzerine konu Dışişleri ve Millî Savunma Komisyonlarımızda detaylı bir şekilde görüşülerek yapılan planlamalar kararlılıkla hayata geçirilmelidir.
Heyetimizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Şenol Sunat.
Buyurun Sayın Sunat. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Evet, sayın milletvekilleri, bu konu çok önemli, mutlaka bir araştırma komisyonu kurulmasının anlamı ülkemiz için çok büyük; onun için, ben veren arkadaşımızı kutluyorum.
Yunanistan 2004 yılından itibaren Ege ve Akdeniz’deki adalarımızı işgal etmeye başlamış, 2009'dan itibaren de bu işgalleri ilhaka dönüştürmüştür. Evet, bu konuyu ilk gündeme getiren emekli Albay Ümit Yalım hiç ciddiye alınmamıştır ve bugün büyükelçiler bu konuyla ilgili farklı şeyler söylemekte, Türk Silahlı Kuvvetleri farklı konulara değinmekte ve vatandaşın kafası karıştırılmaktadır. Bugün için bilinen 2’si kayalık, 22 ada, adacık işgal altındadır. Yine, Yunanistan, Lozan Antlaşması’na göre gayri askerî statüde olması gereken adalarda silahlanmaya gitmiştir. Lozan Antlaşması’yla belirlenen sınırlarımız ve haklarımız ortada iken Yunanistan’ın bu anlaşmayı hiçe sayarak adalarımızı işgal etmesi uluslararası hukukun açık bir ihlalidir.
Değerli milletvekilleri, bu durum, sadece egemenlik haklarımızın ihlali değil aynı zamanda Türkiye'nin güvenliğine yönelik açık bir tehdittir. Peki, bu işgaller karşısında Hükûmetimiz ne yaptı? İlk zaman, Avrupa Birliği üyeliği uğruna görmezden gelindi, belki AB’ye girme uğruna bu adalar gözden çıkarıldı. Muhalefetin sorduğu hiçbir soruya, önergeye cevap verilmedi. 2015 yılında dönemin Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz Ege ada ve adacıklarının hukuken Türkiye Cumhuriyeti egemenliğinde olduğunu ve mevcut Yunan uygulamalarının hukuki statüyü değiştirmediğini söylemekle yetindi, yani işgali doğruladı ama hiçbir adım atılmadı. 2016 yılında Erdoğan bu adaların Lozan’da verildiğini söyledi. Ya bir bilgi eksikliğindendi ya da konuyu saptırmak istemişti. Dönemin Başbakanı Binali Bey Ege adalarından tek bir çakıl taşının dahi gitmediğini iddia etti. Bu açıklamalar hükûmetin konunun ciddiyetini kavrayamadığını ve millî çıkarlarımızı koruma konusunda ne kadar isteksiz olduğunu göstermiyor mu sayın milletvekilleri?
2020’de dönemin Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar 18 adanın Yunanistan tarafından anlaşmalara aykırı şekilde silahlandırıldığını ve asker konuşlandırıldığını itiraf etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
ŞENOL SUNAT (Devamla) – 9 Haziran 2022’de asrın lideri yine kükredi “Adaları işgal etmeniz falan bizi bağlamaz, vakti geldiğinde gereğini yaparız. Bir gece ansızın gelebiliriz.” dedi(!) Sayın milletvekilleri, Lozan Antlaşması belli, Lozan Antlaşması’nın 12’nci maddesindeki “Asya kıyısından üç milden az uzaklıkta bulunan Adalar, işbu Andlaşmada tersine hüküm olmadıkça, Türkiye egemenliği altında kalacaktır.” açık hükmünden istifadeyle, Ege Denizi’nde anlaşmalarla Yunanistan’a devredilmeyen ada, adacık ve kayalıklarla birlikte asgari 153 ada ve adacıktan oluşan coğrafi formasyonların Türkiye’ye ait olduğu, Yunanistan tarafınca söz konusu formasyonlardan imara açılanların ve silahlandırılanların belli bir süre içinde Türkiye’ye devredilmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞENOL SUNAT (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin böyle bir durumda Anayasa’nın 82’nci ve 97’nci maddelerine göre savaş ilanı bile gerekir bu konuda. O yüzden, araştırma komisyonu kurularak bu konunun çok detaylı bir şekilde değerlendirilerek konunun tekrar gündeme getirilmesi gerekmektedir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Abdurrahman Babacan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDURRAHMAN BABACAN (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz aldım.
Birinci Dünya Savaşı sonrası imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın 13'üncü maddesinde “Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adalarında hiçbir deniz üssü kurulmayacak ve askerî faaliyetler sınırlandırılacak.” hükümleri getirilmişti. Doğu Ege adalarının geriye kalanlarını oluşturan 12 Ada için ise 1947 Paris Antlaşması’nın 14'üncü maddesiyle “Askerden arındırılacak ve öyle kalacaktır.” şartı getirilmişti. Ege’deki hukuki ve fiilî durum bu şekilde tahkim ediliyordu.
Aradan geçen yetmiş yıllık süreçte inişli çıkışlı bir seyirde birçoğu Yunanistan’ın iç siyasi motivasyonlarıyla bezeli bir Yunanistan politikasıyla karşı karşıyaydık. Türk dış politikasının partilerüstü bu meseleye ise her zaman barışçıl ve aktif müdahilliğini gördük, yaşadık. Şimdi de temel izlek ve yöntem aynı doğrultuda izlenmekte; aktif, diplomatik, barışçıl ve kararlı.
Hükûmetlerimiz döneminde yeni dönemin birtakım ayırt edici kodlarına ise müteyakkız bir dış politikadan pekâlâ bahsetmemiz mümkündür diye düşünüyorum. Özellikle 2020 Amerika Başkanlık seçimleri sonrası Joe Biden'ın gelişi ve transatlantik hattının ABD çıkarları merkezli olarak yeniden canlandırılması politikası, bölgemizde ve Ege-Doğu Akdeniz hattında ABD açısından daha ihtiraslı ve daha geniş bir ekonomi politik ajanda şeklinde tezahür etmeye başladı. Özellikle son sekiz yıldır bölgede oluşan yeni dinamikler ve Türkiye'nin bu dönemde attığı proaktif dış politika adımlarıyla yeni bir fiilî durum ve yeni bir gerçeklik oluşmaya başladı. Yunanistan da tıpkı 1960'lar ve 1970'lerde olduğu gibi ilgili ülkeler tarafından Türkiye'nin bu aktif müdahilliğini bölgede dizginlemekle işlevli bir aktör olarak boy göstermeye çalışıyor.
Bu bağlamda, Türkiye'nin Libya, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Mısır denkleminde son yıllarda attığı adımların bölgedeki statükonun değişimini icbar etmesi durumudur esasında yaşadıklarımız. Daha geniş resimde, Amerika politikası açısından Yunanistan'ın desteklenmesi, Ukrayna'dan Libya'ya uzanan bir hatta Balkanlar, Güneydoğu Avrupa ve Doğu Akdeniz'deki transatlantik hattının devamı için jeopolitik anlamda önemli ve kritik hem de hiç olmadığı kadar.
Konumuz bağlamındaysa özellikle mavi vatan doktrini çerçevesinde Türkiye'nin Libya Deniz Yetki Alanları Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması kritik ve stratejik konumda olan Kıbrıs ve Girit başta olmak üzere Doğu Akdeniz ve Ege meselesini bambaşka ve farklı bir boyuta taşımış durumda. Zira bu adım, temelde Yunanistan'ın tarihsel olarak iddia ettiği karasularını Libya'ya ait kılan ve buradaki hidrokarbon rezervlerine ilişkin sismik araştırma ve sondaj faaliyet yetkisini Libya uhdesinde bırakan hukuki ve bağlayıcı bir metindir. Libya'da buralardaki keşfedilmemiş yüzde 40 rezervin olduğu yerin haklarını Türkiye'ye sunmak suretiyle Türkiye açısından oldukça kritik önemde bir kazanım ve adım atılmış oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDURRAHMAN BABACAN (Devamla) – Bitiriyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
ABDURRAHMAN BABACAN (Devamla) – Yani tahminî 122 trilyon metreküplük bir hidrokarbon rezervinden bahsettiğimiz büyük bir ekonomi politik mücadele süreci işliyor ki şu an Mısır’la yürütülen yeni süreç de Türkiye'nin meseleye aynı zamanda bu zaviyeden bakmasıyla da ilişkili.
Bu bağlamda, önergedeki spesifik mesele de dâhil olmak üzere, adacıkların, kayalıkların aidiyeti meselesi de dâhil olmak üzere sürecin bütün parçaları bu geniş fotoğraftan ayrı düşünülmüyor ve ciddiyetle ve hassasiyetle ele alınarak diplomatik ve siyasi süreçler buna göre işletiliyor. Özelde ise bu spesifik meseleye ilişkin şunu belirtmek isterim: Adalarımızın Yunanistan tarafından işgali söz konusu değildir. Türkiye ile Yunanistan arasında Ege’de birbiriyle bağlantılı bir dizi sorun var. Ege’de bazı adacık ve kayalıkların aidiyeti ve bununla bağlantılı olarak Türkiye ile Yunanistan arasında geçerli bir uluslararası anlaşmayla tespit edilmiş deniz sınırlarının olmaması da bu sorunlar arasında. Türkiye ise bu sorunların tümüne tarihsel olarak ülkemizin hak ve menfaatleri temelli diyalog ve barışçıl diplomasi yoluyla mukavelede bulunmaya devam edecektir. Ege’de meselenin çözümünde izlenen bu politika, denizlerdeki güvenlik sorunlarının… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine, daha önce haftalık çalışma günlerinin dışında çalışılmasına karar verilen 8 Kasım 2024 Cuma günü toplanmamasına; 164 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
07/11/2024
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 7/11/2024 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Muhammet Emin Akbaşoğlu
Çankırı
AK PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 164 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin aynı kısmın 2’nci sırasına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun 7 Kasım 2024 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar; 12 Kasım 2024 Salı günkü birleşiminde, Anayasa’nın 74’üncü ve 6328 sayılı Kanun’un 11’inci maddeleri gereğince Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyelerinden oluşan Karma Komisyonca belirlenen 3 aday arasından kamu başdenetçiliği seçiminin yapılması, birinci oylamada seçimin tamamlanamaması hâlinde diğer oylamaların art arda aynı birleşimde yapılarak seçimin bu birleşimde tamamlanması ve aynı birleşimde başkaca bir işin görüşülmemesi; 13 Kasım 2024 Çarşamba günkü birleşiminde, 164 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar; 14 Kasım 2024 Perşembe günkü birleşiminde, 164 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi; daha önce haftalık çalışma günlerinin dışında çalışılmasına karar verilen 8 Kasım 2024 Cuma günü toplanmaması,
164 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
164 Sıra Sayılı Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2616) | ||
1. Bölüm | 1 ila 12’nci Maddeler | 12 |
2. Bölüm | 13 ila 23’üncü Maddeler | 11 |
Toplam Madde Sayısı | 23 |
BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Hakan Şeref Olgun.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Günlerdir AKP'li milletvekilleri Genel Kurulda bulunmuyor, Meclise saygı duymuyor, Türk halkına karşı sorumluluklarını yerine getirmiyor; 5 Ekimde 2 madde, 6 Ekimde 3 madde görüşüldü ve çoğunluk bulunmadığından Meclis tatil edildi. Niye? 134 milletvekilinin imzasıyla verdiğiniz kanun teklifini bu sıralarda beş-on kişiyle takip ettiğiniz için. Yeterli çoğunluğun sağlanamaması nedeniyle dokuzuncu yargı paketi görüşmeleri bir türlü ilerleyemedi ancak tam da bu noktada, iktidar partisi bugün Meclisin olağan çalışma saatleri dışında da çalışması için bir önerge vermiştir. Şu soruyu soruyorum: Bu nasıl bir yaman çelişkidir? Meclisi işlevsiz hâle getiren, halkın iradesine saygısızlık yapan, Meclisin yükümlülüklerini yerine getiremeyen bir iktidar partisi şimdi de bu Meclisi mesai saatleri dışında çalıştırmayı hedefliyor. İktidar, Meclisi âdeta kendi çıkarlarına uygun bir emir eri hâline getirmeye çalışıyor.
Şimdi, bu milletvekillerine çağrıda bulunuyorum: Eğer gerçekten Meclisi çalıştırmak istiyorsanız önce burada olup sorumluluklarınızı yerine getirin. Meclisin gündemini tartacak yeterli çoğunluğu sağlamak bu kadar mı zor yoksa Meclisi sadece bir kukla olarak mı görmek istiyorsunuz? Eğer gerçekten bu ülkenin geleceğini önemsiyorsanız adaletin tesisi için burada olmalı ve sorumluluğunuzu yerine getirmelisiniz Bu önerinin altında yatan gerçek niyet, bu Meclisin işlevini gerçekten hızlandırmak değil muhalefet partilerinin kanunları tartışmasını engellemek ve iktidarın keyfî ve çıkarcı düzenlemelerini hızla geçirmek için bir fırsat yaratmaktır. Meclisin asıl görevi yasa yapma sürecinde tartışmak, müzakere etmek ve farklı görüşleri dinlemek yerine, öngörüsüz ve aceleci bir şekilde, halkın iradesini hiçe sayarak kararlar almak amacı güdülmektedir.
Şu anda görüşmekte olduğumuz kanun teklifi 20 farklı kanunda değişiklik yapmakta ancak bunun yarıya yakını da Anayasa Mahkemesi kararlarını yerine getirmekten ibarettir. Bu yaklaşımın tek amacı muhalefetin sesini kısmak ve kendi çıkarlarına uygun yasaları hiçbir tartışmaya, hiçbir eleştiriye fırsat vermeden geçirmektir. Meclisin çalışma saatlerinin dışında yani gece yarısı ve hafta sonu gibi zaman dilimlerinde çalıştırmak istenmesi tamamen yolsuzluk ve kayırmacılığın perde arkasına saklanması için tasarlanmış bir planın parçasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKAN ŞEREF OLGUN (Devamla) – Yani kanun teklifi bugün tamamlanıncaya kadar çalışıp bizi test ediyorsanız buyurun, biz buradayız, sabaha kadar da çalışacağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mahmut Tanal.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Aslında, İç Tüzük “Salı, çarşamba, perşembe günleri çalışılır.” diyor. Bence, bu yetersiz; pazartesi ve cumayı da dâhil edelim, haftanın beş günü çalışmak lazım. Mademki milletvekiliyiz, devlet bizimle ilgili tüm özlük haklarını düzenlemiş durumda; bunu yapmak lazım ama aslında, bu önergeleri geçmişte veren de AK PARTİ Grubu, şimdi veren de AK PARTİ Grubu. Biz burada sıralarda dururken maalesef, Meclise gelmiyorsunuz yani demokratik bir oylamayı da istediğimiz zaman Meclis kapanıyor. Bu Meclis AK PARTİ milletvekilleri bu sıralara gelmediği için kapanıyor. Yazık günah! Yani milletvekili seçilmeniz için…
ZEYNEP YILDIZ (Ankara) – Oylama istemiyor musunuz?
MAHMUT TANAL (Devamla) – Hanımefendi, oylamayı istemek demokratik bir hak yani siz buraya gelesiniz diye o yoklamayı istiyoruz. Milletvekili seçilmek için “Aman Tayyip Bey, Tayyip Bey.” diyorsunuz, 50 tane kapıyı aşındırıyorsunuz, seçildikten sonra bu Meclise gelmiyorsunuz. Yazıktır, günahtır. Onun için, benim sizden ricam; burada çalışmak için önerge verilmez, asıl olan çalışmaktır, asıl olan bu Meclise gelmektir, AK PARTİ grubu… Bu elektriklere yazık günah arkadaşlar! Burada tüketilen bu elektrikle bizim Şanlıurfa'daki Bozova ilçemiz, Ceylânpınar ilçemiz, Halfeti ilçemiz, Hilvan ilçemiz aydınlanıyor. Bu sizin yüzünüzden… Ne oluyor? E, Meclise gelmiyorsunuz, boşu boşuna hem burada bu elektrikler yanıyor, bu mesai… Yazık günahtır buna. Yani ne diyoruz biz: Emek-nimet karşılığı. Vallahi aldığınız maaşı hak etmiyorsunuz ya! Hak etmiyorsunuz!
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) – Sana mı soracağız ne yapacağımızı?
MAHMUT TANAL (Devamla) – Hak etmiyorsunuz! Yerinden bağıracağına gel, bölgenle ilgili burada konuş! Bölgenle ilgili gel burada konuş! O aldığınız maaş haramdır, haram!
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) – Sen mi biliyorsun?
MAHMUT TANAL (Devamla) – Haramdır, vallahi haramdır! Boğazınızdan, burnunuzdan fitil fitil gelsin! Sen burada konuşmayacaksın… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Burnundan fitil fitil gelsin!
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) – Senin burnundan fitil fitil gelsin!
MAHMUT TANAL (Devamla) – Burada bölgenle ilgili konuşmayacaksın, halkın sorunlarıyla ilgilenmeyeceksin, Meclise gelmeyeceksin, devam etmeyeceksin…
FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) – Ya, biz buradayız Mahmut Bey.
MAHMUT TANAL (Devamla) – …efendim, ben “Bu maaşı hak etmiyorsunuz.” dediğim zaman da orada yerinden bağıracaksın.
NURETTİN ALAN (İstanbul) – Buradayız biz, herkes burada.
FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) – Biz buradayız, burada.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Ya, kaç kişi buradasınız? Kaç kişi buradasınız? Oradan buraya geliyorsunuz.
FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) – Grubuna bak, grubuna.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Onun için, Sayın AK PARTİ Grup Başkan Vekiline sesleniyorum: Sizden istirhamım, sizin nöbetinizde milletvekili arkadaşlarınız gelmiyor, diğer Grup Başkan Vekillerinizin nöbetinde geliyorlar. Yani bu grubunuz ya size yönelik bir eylem yapıyor… Bunu dikkatinize sunmuş olayım. Bu konuda aslında sorun bir yönden de… Bakın, bugüne kadar AK PARTİ Grubunda ne zaman devamsızlık olmuş? Sayın Akbaşoğlu’nun nöbetinde hep kapanıyor mu Meclis. Yazık günah yahu arkadaş! Yani iç sorunlarınıza bizi alet etmeyin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
57.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, doğrusu, aslında tabii, bu konuyla ilgili şunu ifade edeyim: Burada parti grupları olarak hep beraber çalışma süreleriyle ilgili istişarelerimizi yapıyoruz, ona göre bir karar alıyoruz. Bugün de yaptığımız istişareler neticesinde böyle bir teklifi getirmek suretiyle, inşallah bugün kanunu tümüyle oylayarak tamamlayacağımız için yarınki çalışma süresini ortadan kaldırma noktasında teknik anlamda böyle bir öneri gerektiği için bu öneriyi verdik. Bu konuda kanunun tümüyle ilgili partiler görüşlerini ortaya koyup neticelendirecekleri için yarın tekrar aç-kapa olmasın diye bu teklifimizi, önerimizi getirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun toparlayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Aynı zamanda, grubumuz her daim burada, bu Meclisi biz çalıştırıyoruz, bu kanunları hep beraber çıkarıyoruz ancak bazen komisyonlarda bulunan arkadaşlarımız yerlerini terk edemedikleri için -araştırma komisyonlarında, bakanlıklarda oradan buraya gelememeleri nedeniyle- dün 2 kişinin eksikliğiyle mesela yoklama nedeniyle kapanmak durumunda kaldı ama o arkadaşlar yoldayken kendi pusulalarını verme imkânı bulamadıkları için kapandı. On buçuk gibi de Genel Kurul kendi çalışmasını tamamlayarak nihayetlendi, işin özü ve özeti budur.
Teşekkür ederim.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Çok kısa bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN – Buyurun.
58.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Şimdi, Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; aslında bu kanunun en sıkıntılı maddesi 15'inci maddeydi. Birçok kadın yurttaşımız, dernekler bizleri aradı: “Kadının soy ismi…” Biz şunu söyledik: “Kadın istediği soy ismi kullanır, ister salt kendi soy ismini kullanır ister eşinin soy ismiyle birlikte kendi soy ismini kullanır ister eşinin soy ismini kullanır ama bu konuda bir sınır çizmek bir partinin ya da Meclisin, yasanın haddi değil.” Bu madde yasadan çıkarıldı. Bunu biz takdirle karşılıyoruz. Buradan da bu müjdeyi tüm kadınlara veriyoruz. Bunu söylemek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.21
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Muhammed ADAK (Mardin), Mustafa BİLİCİ (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2258) ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 157)[(*) ]
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan 6’ncı madde üzerinde verilen aynı mahiyetteki 4 önergenin oylama işleminde kalınmıştı.
Önergeleri hatırlatmak amacıyla tekrar okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent Kaya Şerafettin Kılıç Hasan Ekici
İstanbul Antalya Konya
Necmettin Çalışkan Sema Silkin Ün Mustafa Bilici
Hatay Denizli İzmir
Selçuk Özdağ
Muğla
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Turhan Çömez Yavuz Aydın Mehmet Satuk Buğra Kavuncu
Balıkesir Trabzon İstanbul
Yüksel Selçuk Türkoğlu Burhanettin Kocamaz
Bursa Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman Bülbül Gülcan Kış Aliye Coşar
Aydın Mersin Antalya
Mustafa Sarıgül Ayça Taşkent Ömer Fethi Gürer
Erzincan Sakarya Niğde
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Muhammet Emin Akbaşoğlu Derya Yanık Süleyman Şahan
Çankırı Osmaniye Yozgat
Mehmet Ali Çelebi Mustafa Hulki Cevizoğlu
İzmir İstanbul
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen önergeler doğrultusunda 6’ncı madde teklif metninden çıkarılmıştır. Herhangi bir karışıklığa mahal vermemek için bundan sonra maddeler üzerindeki önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden devam edilecek, kanun yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.
Bu açıklama, bugün kanun teklifinden çıkarılması muhtemel diğer maddeler için de geçerli olacaktır.
7’nci madde üzerinde hepsi aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır. Bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu Yüksel Selçuk Türkoğlu
İstanbul Bursa
Burhanettin Kocamaz Yavuz Aydın
Mersin Trabzon
Burak Akburak Turhan Çömez Lütfü Türkkan
İstanbul Balıkesir Kocaeli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Bülent Kaya Şerafettin Kılıç Hasan Ekici
İstanbul Antalya Konya
Necmettin Çalışkan Sema Silkin Ün Mustafa Bilici
Hatay Denizli İzmir
Cemalettin Kani Torun
Bursa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman Bülbül Gülcan Kış Aliye Coşar
Aydın Mersin Antalya
Barış Karadeniz Mustafa Sarıgül Ayça Taşkent
Sinop Erzincan Sakarya
Ali Karaoba Reşat Karagöz Uğur Bayraktutan
Uşak Amasya Artvin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Derya Yanık Muhammet Emin Akbaşoğlu Süleyman Şahan
Osmaniye Çankırı Yozgat
Mehmet Ali Çelebi Mustafa Hulki Cevizoğlu
İzmir İstanbul
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de devamlı arıza yapan bir konu hakkında konuşacağız. “Yargı” denilen bir mesele var; devamlı arıza hâlinde, devamlı kırmızı ışık yanıyor. Paketler yetmemiş, bu kadar suçsuz, günahsız adamı sadece “muhalefet” diye içeriye paket ettikten sonra yeni bir yargı paketiyle karşımızda iktidar. Bu konuda size konuşacağım.
Bundan önce bir yargı paketi daha vardı. O yargı paketi, sekizinci yargı paketinden sonra Türkiye şeffaflık, denetim gibi meselelerin ortadan kaldırıldığı bir ülke hâline geldi. Bu listenin en dibine düşmesine çok az kaldı. 14 basamak aşağıya düştü o sekizinci yargı paketinden sonra. Bundan sonra ne yapacağız bilmiyorum. Yani dokuz ay geçmiş aradan. Yargıda değil, Anayasa’da aykırılık. Temel hak ve hürriyetlerin ihlali, idari yetkilerin aşırı genişletilmesi ve cezai sorumsuzluklarda reform yapmışlar bu yargı paketinde. Dışarıdan birisi bu paketi görse “Bu ülkeyi herhâlde bir suç örgütü yönetiyor.” der, normal bir iktidarın yapabileceği bir düzenleme değil. Daha paketin ilk maddesinde hukuksuzluk çorap söküğü gibi başlamış. 5’li çete gibi Türkiye'yi götüren, dolandıran adamlar yetmemiş, bir de şimdi küçükçülerin önünü açmışlar. 2023 yılından itibaren yeni bir kanun getirdiler, elektronik ortamda açık artırma suretiyle satışlar. Şimdi, bu satışlara bir süre konulmuş, demişler ki: “Bu süre bir saatten fazla uzatılamaz.” Eyvallah, tamam ama Adalet Bakanının talebiyle veya oluruyla bu kısaltılabilir, uzatılabilir, kaldırılabilir. Yani kanunun yerine yetkiyi idareye bırakmışsınız. O zaman bu kanunu niye çıkardınız ya, niye bir saat koydunuz? Adalet Bakanı istediği kadar uzatabiliyor, istediği zaman kaldırıyor, istediği kadar azaltıyor süreyi. Bu kanun niye? Niye biliyor musunuz? Bu memleketin malına çökmeye alıştınız siz, çökmeye alıştınız. Nereden biliyorum? Bu kayyum sistemi var ya, kayyumlar atadınız, KHK’lerle, daha sonra bu 15 Temmuzdan sonra. Kayyum meselesiyle malına çökülen bir arkadaş beraat etti, çıktı, malını iade etmeye çağırmışlar, şirketini. “Alayım.” demiş “Ama 52 milyon dolar borcun var.” “Yahu, benim 52 milyon dolar borcum yoktu ki.” “Alacaksan 52 milyon dolar borçla alacaksın.” Ya, bunu dünyanın bütün mafya çetelerinin olduğu ülkelerde bile göremezsiniz, emin olun yok. Dünyanın en ileri mafyasının hüküm sürdüğü ülkelerde böyle bir sistem yok.
Şimdi çökmenin içine başka bir şey gelmiş. Muhalefete devam eden birtakım iş insanlarının malına haciz yoluyla çökecekler, satışta da Adalet Bakanının dediği yerde Fethi Gürer aldıysa “Orada durun.” diyecek, kesecek. “Çünkü bizim işimiz Fethi Gürer alsın diyeydi. Son Fethi Gürer’se orada bitirin.” Yani bu madde onu söylüyor. Yani milletin malına çökme maddesi bu ama zannediyor musunuz ki bu çöktüğünüz mallar yarın öbür gün sizin olacak? Vallahi öyle bir alıştırdınız ki sizden sonra gelenler de sizin malınıza çökecek. Ha, bunu da buradan söylüyorum: Hiçbiriniz bu malların sahibi olamayacaksınız, çocuklarınıza devredemeyeceksiniz, bu malların sahibi beytülmal olarak devlete gidecek, siz sahibi olmayacaksınız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ne yaparsan onu yapacaklar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Evet, aynen öyledir.
Bir de şimdi kaldıracaklarını söylediler ama başka bir şey daha var, henüz kaldırılmadan, size çok güven olmaz; 36'ncı madde var, kayyumlara dokunulmazlık meselesi; kayyumlarla beraber kayyumların atadığı yöneticilere dokunulmazlık. Nesine… Hem kişisel dokunulmazlık getiriyor kişilerle ilgili hem de yapıyla alakalı. Sen istediğin kadar götür, istediğin kadar çal, istediğin kadar yanlış yap, yarın öbür gün seni yargılayamayacaklar. Öyle mi? Mümkün mü öyle bir şey? Otuz sene sonra Kenan Evren yargılandı bu ülkede. Bu kanunla siz bu hırsızlıkların önüne geçemeyeceksiniz, mümkün değil. Bu çalan… O kayyumlar var ya, aralarında iyi niyetli olanlar var, onu da söyleyeyim, samimi, Allah rızası için “devletin malı” diye bunları yönetenler de var, onları sarfınazar ediyorum ama kayyum atandıkları o kurumları boşaltan, yiyen, içen, mal yapan ne kadar namussuz varsa onlara burada garanti verilmiş. Günah değil mi ya, yazık değil mi ya, hiç mi vicdanınız acımıyor? Zannediyor musunuz ki Allah'ın hukuku bu konuda geri duracak? Bunun da hesabı verilecek, mutlaka ve mutlaka, hem bu dünya da hem öbür tarafta. Eğer öbür tarafa inanıyorsanız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – O konuda da şüphelerim var. Kıyamet gününe inanan, Allah'ın varlığına inanan, hesap gününe inanan hiçbir insan bu kadar zulmü, bu kadar yolsuzluğu, bu kadar hırsızlığı yapmaz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Bursa Milletvekili Cemalettin Kani Torun.
Buyurun Sayın Torun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda "dokuzuncu yargı paketi" olarak bilinen 157 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde Gelecek-Saadet Grubu adına söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önümüze getirilen torba kanunun birçok maddesinde Anayasa'ya ve hukuka aykırılıkların olduğu komisyon ve Genel Kurul görüşmelerinde dile getirildi. Ben bu konuşmamda teklifin 36'ncı maddesinde yer alan, kayyum uygulamasının uzatılması konusundaki eleştirilerimi dile getireceğim.
Kıymetli milletvekilleri, mülkiyet hakkı ve mülkiyetin korunması tüm uluslararası sözleşmelerin ilk ve esas maddelerinden biri olmakla birlikte Anayasa'mızda da güvence altına alınmıştır. Modern hukukun doğuşunda rol oynayan tartışmaların başında da mülkiyet hakkı üzerine yapılan tartışmalar olduğunu birçoğumuz biliyoruz. İslamiyet’te de "zaruratıdiniyye" diye tabir edilen, korunmasının emredildiği 5 temel hak vardır; bunlar canın korunması, aklın korunması, neslin korunması, dinin korunması ve malın korunmasıdır. Yani Müslüman bir toplum birbirlerinin mallarını korumakla mükelleftir. Mefhumumuhaliften bakıldığında da mülkiyet hakkına yapılacak bir saldırı açık bir şekilde yasaklanmıştır. Sonuç olarak, modern hukukta da İslam hukukunda da mülkiyetin korunması en temel kuralların başında gelmektedir.
15 Temmuz 2016'da gerçekleşen hain darbe girişiminin ardından başlatılan şirketlere kayyum ataması, bilahare "FETÖ borsası" adı verilen ve ucu birtakım yerlere kadar giden yolsuzluk iddiaları kamuoyunda devlet kurumlarına olan güveni zayıflatmıştır. Sekiz yıldır uzatılarak bugüne kadar getirilen, TMSF eliyle kayyum görevlendirme yetkisi beş yıl daha devam ettirilmek isteniyor. Bir de hukuksuzluğun kanunileşmesi amacıyla, lastik gibi nereye çekersen oraya gidecek şu cümleler ekleniyor: “Suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı hâlinde…”
Değerli milletvekilleri, bu madde ne anlama geliyor? Mahkeme süreçlerini baypas eden, masumiyet karinesini ortadan kaldıran, keyfîliğin sınırlarını genişleten bu cümleleri bu Meclisten nasıl geçireceksiniz? Keyfî yönetimlere, yasaklara ve yolsuzluklara karşı mücadele vererek göreve gelen bir iktidarın, yirmi iki yılın sonunda keyfî yönetimi kanunlaştırmak için Türkiye Büyük Millet Meclisine teklif vermesi yeterince yüz kızartıcı değil mi? Genel seçimlerden sonra Sayın Mehmet Şimşek’in görevlendirilmesiyle ekonomide IMF politikaları uygulanmakta, vatandaşımız yanlış uygulanan ekonomik politikaların ceremesini maalesef çekmektedir. Peki, bu teklifi getiren arkadaşlara soruyorum: Sudan sebeplerle şirketlere kayyumların atandığı, soruşturulması izne bağlı olan sorumsuz kayyumların şirketlerin satışı dâhil keyfî uygulamalar yapabildiği bir ülkeye kim yatırım yapar?
Diğer taraftan, bu teklifi getiren arkadaşlara veya hazırlayanlara soruyorum: Zaten hukuksuz yargı kararlarıyla, siyasi cezalandırmalarla sarsılan ülkemizin uluslararası itibarını bu şekilde mi tamir edeceksiniz? Kayyum uygulaması sadece mülkiyet hakkına yönelik bir sopa olarak mı kaldı? Hayır, yine AK PARTİ iktidarının en büyük sloganlarından biri olan ve iktidarını üzerine inşa ettiği millî iradeye karşı da kayyum uygulaması bir sopa olarak kullanılıyor. İrtibat, iltisak ve şüphe gibi aleyhte kullanılmak istenirse AK PARTİ sıralarında oturan milletvekili arkadaşlarımızın da masum kalamayacağı ithamlarla özellikle DEM PARTİ’li belediyelere dokuz yıldır kayyumlar atanmakta ve insanlarımızın seçme ve seçilme hakkı âdeta gasbedilmektedir.
Değerli arkadaşlar, hiçbir iktidar baki değildir. Türkiye'ye gelen her iktidarın rövanşist eylemlerle hukuksuzluk yarıştırdığı bir kısır döngüden çıkılmalıdır. Her zaman söylenen bir özdeyişi tekrar etmek istiyorum: Bozduğunuz kantar gün gelir sizi de tartar. Yarın başka bir iktidarın bu kanunu kullanarak FETÖ örgütü lideriyle fotoğraf çektirdiği ya da onların Türkçe olimpiyatları gibi toplantılarına katıldığı için birçok AK PARTİ'linin malına çökmeyeceğinin garantisi var mı? Hukuka, demokrasiye her bireyin her zaman ihtiyacı vardır. Ebediyen muktedir olacak gibi, muhalifini ezen antidemokratik kanuni düzenlemelere de uygulamalara da karşı olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum. Barışın ve kardeşliğin konuşulmaya başlandığı bu iklimde son günlerde yaşanan kayyum uygulamalarını da Meclis kürsüsünden bir daha kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) – Seçme, seçilme, ifade ve mülkiyet hakları başta olmak üzere, her hakkın koşulsuz ve şartsız korunduğu, demokratik ve müreffeh bir Türkiye için hep beraber çalışmaya sizleri davet ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü konuşmacı Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
157 sıra sayılı Kanun Teklifi -burada dokuzuncu yargı paketi olarak anılıyor- 20 kanunda değişiklik yapıyor.
Değerli arkadaşlarım, bir siyasal iktidarın yirmi iki yıl sonra “dokuzuncu yargı paketi” veya “reform” diye bahsedilen bir paketi 9’uncu kere getirmesi başlı başına düşündürücü bir şey. Ben, yargı yoluyla bir olayın nasıl dizayn edildiğine, bir çevre mücadelesine yargı yoluyla nasıl bariyer konulduğuna ilişkin bir örnek anlatacağım size; bu Parlamentoda daha önce de anlattım.
Değerli arkadaşlarım, 2012 yılında Artvin’de, Cerattepe’de bir maden çıkartma işlemi uygulandı ve biz, milletvekili olmadan önce de o maden çıkartma işlemine ilişkin bütün davalarda taraf olarak bulunuyorduk ama buraya geldikten sonra bütün yargı kararlarıyla ilgili firmalar da pes ettiklerini ifade etmelerine rağmen ve yargı kararları karşısında “Biz artık burada çalışma yapmayacağız.” demelerine rağmen Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 2013 yılında bir ihale şartnamesi yayınlandı değerli arkadaşlar. Bakın, ihale şartnamesi burada. Bunu, daha önce birçok milletvekili arkadaşım -Gürsel Erol’a bakıyorum, o da yaşadı- bu uyarıları yaptı. Değerli Başkanım, olay şu; 8’inci maddede dediler ki: “Bir ihale yapacağız Cerattepe’de, bu ihaleye girecek olan firmanın yılda 10 bin ton metal bakır, 500 bin ton tüvenan malzeme işleyecek olan bir tesise sahip olması gerekir.” Ben bunu anlamadım önce. Maden İşleri Genel Müdürlüğünden bir yurtsever, eski müdürlerden birisi beni ziyaret etti, dedi ki: “Bakın, bu ihale şartnamesinde tarif edilen bir tane firma var Türkiye'de. Sen ilgili Bakana, o dönemin Bakanı Taner Yıldız’a bir soru sor bakalım. ‘Türkiye'de yılda 10 bin ton metal bakır üretecek, 500 bin ton tüvenan malzeme üretecek kaç tane firma var; kime aittir?’ diye sorun.” Ben de ihale şartnamesindeki bu bilgilere göre, 8’inci maddeye göre dönemin Bakanına bir soru sordum, dedim ki: “Sayın Bakan, şu tarihte yapılacak olan ihalenin 8’inci maddesinde tarif edilen 10 bin ton metal bakırı, 500 bin ton tüvenan malzemeyi işleyecek Türkiye'de kaç tane firma vardır?” Bakan bana cevap verdi değerli arkadaşlar. Bakın, altında yazıyor, altında imzası var; ben soruyu sordum, ihaleden önce, Taner Yıldız imzalı, bana dediler ki: “Türkiye'de bu koşullara uyan 1 tane firma var. Eti Bakır’dır, Mehmet Cengiz’e aittir, Cengiz Gruba aittir.” Dedim ki: “Yahu arkadaşlar, 1 tane firmanın girdiği ihale, ihale olur mu? Hani sizin beğenmediğiniz o eski Türkiye'de ihaleye kişiler fesat karıştırırdı. Ya, şimdi ‘devlet’ demiyorum, aldığım terbiyede o yok; ya, ihaleye Hükûmet fesat karıştırıyor. Böyle ihale olur mu?” (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, ihale gerçekten de yapıldı, ihaleyi o firma almadı. Dönemin Bakanı buraya çıktı, dedi ki: “Uğur Bey yanıldı. Bakın, ihaleyi o firma almadı.” Ben de çıktım, dedim ki: “Yahu tamam, peki, bu madeni nerede işleyeceksiniz?” İhaleyi bu almadı, başka bir firma aldı, onun adını vermeyeyim. O firma aldı, aradan iki üç ay geçti, benim yanıma geldiler, dediler ki: “Ya, bunu fazla konuşma, fazla köpürtme, o ihaleyi o firma ona redevansla devretsin. Sen de milletvekili olarak bu Parlamentoda konuşma.”
Değerli arkadaşlarım, bakın, nasıl işler dönüyor, nasıl yapılıyor, Türkiye nasıl işgal ediliyor; yargı, iktidarın ve siyasal iktidarın sopası olarak nasıl kullanılıyor; bundan çarpıcı bir örnek yoktur. Biz, bu ihaleye karşı, burada alınmış olan karara karşı kalktık dava açtık. Hem redevansın iptali için hem buradaki ihaleye ilişkin olan cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundum. Savcılık, tahmin edeceğimiz üzere takipsizlik kararı verdi. Buna ilişkin, ÇED iptaline ilişkin olarak Rize İdare Mahkemesine dava açtık; idare mahkemesi ÇED iptaline ilişkin olumlu kararı verdi. Ben de gittim, o davada konuştum. Arkasından, Danıştay dizayn edildi. Hani 138 diyor ya: “Hiçbir makam, organ veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında hâkimlere talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz, emir veremez.” Her şey hikâye değerli arkadaşlarım. “Türkiye'de yargı bağımsız.” diyorlar ya gülüp geçiyorum. Ne yargı bağımsızı? Talimat da veriliyor, telkinde de bulunuluyor, tavsiyede de bulunuluyor, her şey yapılıyor. Ne yaptılar? Kalktılar, Danıştayda Rize İdare Mahkemesinin “siyah.” dediği kararı bozdurdular değerli arkadaşlarım. Bozulduktan sonra ne oldu? Mecburen Danıştayın vermiş olduğu karara, hukuka aykırı karara Rize İdare Mahkemesi uydu. Rize İdare Mahkemesi -arkasından yeniden bir başvuru oldu- daha önce “Siyah.” dediği karara “Beyaz.” dedi arkadaşlar. Niye? Çünkü hâkimler değiştirildi. Daha önce olumlu kararı veren hâkimlere ilişkin olarak Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu bir tasarrufta bulundu, hâkimleri değiştirdiler. Bunu niye yaptılar? Mahkemeler yoluyla şeyi dizayn etmeye çalışıyorlar çünkü pasta 10 milyar dolar, çok büyük bir pasta var.
Değerli arkadaşlarım, burada iş adamının arkasında siyasi uzantı olmadan bu işi halledemezsiniz. Buna karşı biz durmadık, her türlü yollara başvurduk, Danıştaya gittik, en sonunda Anayasa Mahkemesine hak ihlalinden dolayı başvuru yaptık; gene, bakın, Anayasa Mahkemesi, sağ olsunlar, burada özel hayatın ihlaline ilişkin verdi. Bu kararın uygulanmasına ilişkin olarak Rize İdare Mahkemesi lütfen de olsa o karara uydu. Yani dedi ki: “Burada, Artvin’de, Cerattepe’de yapılmış olan bu maden faaliyeti bir kenti yok eder.” Anayasa Mahkemesinin kararı doğrultusunda Rize İdare Mahkemesi iptal verdi, arkasından yeniden bir ÇED başvurusu yaptılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Başkanım.
Şimdi ne yapıyor ilgili şirket? Arka taraftan dolanıyor, arka taraftan işlemi yapmaya çalışıyor. Bunun yanında orayla da doymadı, ora da yetmedi, Artvin yetmedi, bu sefer Arhavi’ye geldiler. Değerli arkadaşlarım, bakın, bugün Arhavi’de 2.704 futbol sahası büyüklüğünde bir alana ilişkin olarak 5 milyon lira bedel vererek Cengiz Grup maden arama başvurusunda bulundu. Bu arama marama değil; bu, şirketler aracılığıyla vatanımızın, güzel ülkemizin yağmalanması; buna karşı çıkıyoruz. Eskiden diyorduk ki: “Türkiye bir hukuk devletidir.” Arkasından “Olmadı.” dedik, “Türkiye bir kanun devleti.” diyorduk, şimdi Türkiye kanun devleti bile değil, mevcut yasalara bile uymuyoruz, bunları göz ardı ediyoruz. Bu çarpıcı örneği niye anlattım? Yargı yoluyla çevre mücadelelerini sekteye uğratan bir fiilî durumla karşı karşıyayız. Buna direnmeye devam edeceğiz diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum.
Gerekçe:
Maddeyle yapılması öngörülen düzenleme 28/7/2024 tarihli ve 7524 sayılı Kanun’la yasalaştığından maddenin teklif metninden çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeyle 7’inci madde teklif metninden çıkarılmıştır.
8’inci madde üzerinde hepsi aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent Kaya Şerafettin Kılıç Hasan Ekici
İstanbul Antalya Konya
Necmettin Çalışkan Sema Silkin Ün İsa Mesih Şahin
Hatay Denizli İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu Yavuz Aydın Burhanettin Kocamaz
İstanbul Trabzon Mersin
Yüksel Selçuk Türkoğlu Şenol Sunat Turhan Çömez
Bursa Manisa Balıkesir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman Bülbül Cemal Enginyurt Gülcan Kış
Aydın İstanbul Mersin
Barış Karadeniz Aliye Coşar Ayça Taşkent
Sinop Antalya Sakarya
Hasan Öztürkmen Ali Karaoba Mehmet Tahtasız
Gaziantep Uşak Çorum
Reşat Karagöz Amasya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Muhammet Emin Akbaşoğlu Derya Yanık Süleyman Şahan
Çankırı Osmaniye Yozgat
Mehmet Ali Çelebi Mustafa Hulki Cevizoğlu
İzmir İstanbul
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin.
Buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Esasında 8’inci madde için çıktım ama 14'üncü madde için konuşacağım. Malum, gruplar arasında bir uzlaşma oldu. Bu uzlaşmadan dolayı 14'üncü maddede bir konuşma olmayacağı için ben 14'üncü maddeyle ilgili şimdiden konuşmak istiyorum.
Teklifin 14'üncü maddesinde, Anayasa Mahkemesinin daha önce iptal ettiği 221 sayılı Kanun’la ilgili yeni bir düzenleme var. Ne var 221 sayılı Kanun’da? 1961 yılında yürürlüğe girmiş bir kanun 221 sayılı Kanun; kamulaştırmayla ilgili, mülkiyet hakkıyla ilgili bir kanun. Malum, ilk istimlak yasamız 1956 yılında çıkmıştı. 1956 yılından önceki dönemde fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş ancak usulünce kamulaştırıldığı ortaya konulamayan taşınmazların tabi olacağı usul ve esasları düzenliyor 221 sayılı Kanun. Vatandaşa iki yıllık süre veriliyor, iki yıl içinde dava açmayanların bedel alma hakkı ortadan kalkıyor. Şöyle bir çelişki var: 1963 yılında bu süre geçiyor, 1963'ten sonra da açılan kamulaştırma davaları yine 221 sayılı Kanun’a dayandırılarak açılıyor yani vatandaşın mülkiyet hakkı burada da yok sayılıyor. Anayasa Mahkemesi bu kanunu neden iptal etti? Mülkiyet hakkının ihlali gerekçesiyle iptal etti. Doğru, isabetli bir karar, bunun altını çizelim. Bu iptal kararı üzerine şimdi siz iktidar partisi olarak yeni bir düzenleme yapıyorsunuz ama bam teli şu: Değerli milletvekilleri, iptal edilen kanun ile yeni getirdiğiniz teklif arasında hiçbir fark yok yani Anayasa Mahkemesi ihlal gerekçesiyle bir kanunu iptal ediyor ama siz, aynı kanunun aynı metnini, bakın, belki de hiçbir cümlesini çıkarmadan tekrar getiriyorsunuz; itiraz ettiğimiz nokta burası. Peki, buradaki amacınız ne? Onu da ben size söyleyeyim: Vatandaşa, kanundan kaynaklanan ödenecek olan bedelleri ödememek istiyorsunuz; temel mesele bu. Şimdi soruyorum: Yazık değil mi bu vatandaşa, vatandaşın hakkını yok saymak değil midir bu? Anayasa Mahkemesi kararlarını eğer yok sayacaksak Anayasa Mahkemesi ne işe yarayacak? Hukuk güvenliği ilkesine sebep olmayacak mı bu uygulamanız? Bunları size soruyoruz.
Arkadaşlar, mesele şu: Siz, bedeli ödememek için bu haksız düzenlemeyi yapıyorsunuz. “Efendim, devleti düşünmek zorundayız.” diyorsunuz. Eğer devleti düşünecekseniz önce adaleti sağlayacaksınız, önce hukukun gereğini sağlayacaksınız. Şöyle bir AK PARTİ'nin ilk kurulduğu yıllara gidelim. O zaman babacan tavrınızla İmar Bankası zedelerini, bankazedeleri, nemaları ödenmeyen vatandaşların parasını bir bir ödüyordunuz. Sayın Cumhurbaşkanı o babacan tavrıyla “Ben vatandaşımın parasını öderim.” diyordu. İşte, AK PARTİ’yi büyüten anlayış buydu. Şimdi de devletleşen bir akılla, devletin o baba rolünü alıyorsunuz hep, o çatık kaşlı rolünü alıyorsunuz. Arkadaşlar, hatırlatırım, devletin bir de ana rolü vardır; merhamet eden, şefkat gösteren, kucaklayan, uzlaşan bu rolünü de size hatırlatırım.
Bir şeyi daha hatırlatırım: Devlet ne için vardır? Devlet, vatandaşı için vardır. Sizin de parti programınızın sonuç bölümünde -belki hiç okumamış milletvekilleriniz vardır- medeniyetimizin temel bir felsefesi yazar. Ne yazar? “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Devlet insan için vardır, vatandaşımız için vardır. Onun için, ben size bu felsefeleri bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Buradaki mesele şu değerli milletvekilleri: Eğer gerçekten kaygımız devletse, eğer gerçekten devleti ayakta tutmak istiyorsak önce adaleti sağlayacağız, önce hukukun gereğini sağlayacağız. Biz onun için “Adalet mülkün temelidir.” diyoruz. Biz onun için “Adalet varsa her şeyi ayakta tutarsınız; devleti ayakta tutarsınız, toplumsal barışı ayakta tutarsınız, ekonomik istikrarı da ayakta tutarsınız.” diyoruz. Eğer bütün bu saydığımız değerleri Türkiye’de korumak istiyorsanız, gerçekten kaygınız devletse -ki ben bu samimiyete inanıyorum- yanlış bir noktadan bakmayalım; devleti hukuksuzlukta değil hukukla, adaletle sağlayalım diyorum. Size şu çağrıda da bulunmak istiyorum: Şimdi, bu kanun maddesini çektiniz, muhalefetin direnmesi üzerine -bir haftadır direniyoruz- çektiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) – Toparlıyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sizden istirhamımız şudur: Bu anlattığımız noktadan hareketle “Devleti adaletle, hukukla ayakta tutarız.” felsefesinden hareketle “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” felsefesinden hareketle bu kanun maddesini lütfen tekrar bu Meclise getirmeyin. Bunu bu millet için getirmeyin, ayakta tutmaya çalıştığınız devlet kurumu için getirmeyin diyoruz. Eğer tekrar gelirse biz adalet için, Anayasa’nın temel bir hakkı olan mülkiyet hakkı için ve bu hakkın karşılığı olan milletimiz için bu maddeye itiraz edeceğimizi tekrar ifade ediyorum. Kanun teklifinden bu maddenin çıkarılmasını olumlu buluyor, tekrar getirilmemesi gerektiği uyarısını sizlere yaparak Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Manisa Milletvekili Şenol Sunat.
Buyurun Sayın Sunat. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Son yıllarda yargı paketi modası var ülkemizde. Bu paketler yargıyı değil günü kurtarıyor. Yargının bağımsızlığını hasretle beklerken her bir paketle adaletten ve yargı bağımsızlığından daha çok uzaklaşıyoruz. Ülkemizde yargı paketleri değil sayın milletvekilleri, paketleme yargısı tıkır tıkır işliyor. Sistemle uyum sağlayamayanlar, iktidara karşı gelenler, yanlışa “Dur!” demek isteyenler, dayısı olmayanlar, biat etmeyenler bir bir paketleniyor maşallah. Farkında mısınız, insanlarımızın son yıllarda en çok kullandığı kavram adalet; dizilere, filmlere konu oluyor adalet. Adına “yargı paketi” denilen paketlerden daha kaç tane göreceğiz bilmem ama bu iktidarla adaleti, huzuru, refahı göremeyeceğimizden artık eminiz.
Günlerdir Türkiye neleri tartışıyor sayın vekiller? Siyaset akıl tutulması yaşıyor. Bu kadar çok problemi olan, çözüm bekleyen konular varken ülkemizde millet ümidini, umudunu giderek kaybediyor. Devamlı korkutulan, hiçbir derdine çare üretilmeyen bu millet artık yoruldu sayın milletvekilleri. Bu aziz millete artık oyun oynamayın. Dün söylediklerinizin tamamen zıddını söyleyerek veya yaparak aziz Türk milletinin kafasını karıştırmayın. Siyasete ve siyasetçiye güveni yok ettiniz. Ülkenin tek derdi, sayın milletvekilleri, Recep Tayyip Erdoğan’ın 2028’de tekrar Cumhurbaşkanı olması mı? Mevcut Anayasa’ya göre süresi dolduğunda bir daha Cumhurbaşkanı adayı olması mümkün olmayan Recep Tayyip Erdoğan’ı tekrar Cumhurbaşkanı adayı yapabilmek uğruna Anayasa değişikliği için ne dolaplar çevriliyor; ne tavizler, vaatler, teklifler veya şantajlar havada uçuşuyor; biz bu filmi çok seyrettik sayın milletvekilleri.
Ya, Meclis Başkanı Sayın Kurtulmuş, Gazi Üniversitesinde devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün doğru bir ifade olmadığını söylüyor, sonra “İlk 3 maddeyi tartışmıyorum.” diyor tepki üzerine. Güya dönüyor bu işten ama o yetmiyor, Hacettepe Üniversitesinde eşit yurttaşlıktan bahsediyor. Atatürk’ün kurduğu partinin Genel Başkanı Kürtlere devlet vadediyor, eşit yurttaşlıktan söz ediyor; CHP’li vekiller kürsüye zaman zaman çıkıp eşit yurttaşlıktan söz ediyor. Ya, kayyum atanması için CHP ve DEM’in parti ortak mitinginde DEM Eş Başkanı çıkıyor, coşarak Şeyh Saitlerden, Seyit Rızalardan, Sakinelerden bahsedip “Onlar ne yaptıysa onu yapacağız.” diyor. Bu nasıl kabul edilebilir sayın milletvekilleri?
Değerli vekiller, bölücüler, ayrılıkçılar ve terör örgütü eşit yurttaşlıktan ne murat ediyor anlatayım size. Eşit vatandaşlıktan anladıkları bireyler arasında eşitlik, vatandaşların eşitliği değildir; istedikleri, etnik toplulukların Anayasa’da kimlik olarak tanınması, etnik ana dillerin ulusal ve bölgesel resmî dil hâline gelmesidir yani kolektif haklardır, Türk vatandaşlığının Anayasa’dan silinmesidir. Mevcut Anayasa'mızın 66'ncı maddesinde “Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” denilmesinin sebebi etnik, dinsel ve mezhepsel ayrımın ortadan kaldırılması içindir. Anayasa’nın 10’uncu maddesi “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” diyor yani bireysel haklar açısından herkes eşittir ülkemizde; uygulamalar farklı olabilir.
Evet, sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti millî ve üniter bir devlettir, Türkiye Cumhuriyeti devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Aziz Türk milletini çözüm sürecinde 36 etnik gruba ayırıp, meydan meydan gezip tek tek sayan o zamanın Başbakanı maalesef Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü konuşmacı İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt.
Buyurun.
CEMAL ENGİNYURT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dokuzuncu yargı paketi üzerine söz almış bulunmaktayım.
İnşallah yakın zamanda on altıncısına kadar gideceksiniz çünkü bir yaptığınızı tekrar bozmak gibi bir huyunuz var, bu huyunuzu yine devam ettiriyorsunuz. Ne çıkardığını bilmeyen, liyakate dayalı değil sadakate dayalı kadrolarla ülkenin bütün değerlerini, bütün bilgi birikimini yerle bir ettiniz.
Şimdi, dokuzuncu yargı paketi… Ben eminim ki AK PARTİ'li arkadaşları da sürekli arıyorlar, bizi arayanlar sizi de ararlar: “Af var mı?” “Ceza indirimi var mı?” Hele MHP’liler, en çok siz sıkıntıdasınız; Feti Yıldız, zamanında “Beş yıl ceza indirimi.” dedi, hâlâ arıyorlar. Ne oldu ceza indirimi? Ama baktığınızda, dokuzuncu yargı paketiyle de artık bir şey yok. Geçenlerde Edirne Cezaevine ziyarete gittim Sayın Adalet Bakanlığı yetkilileri, 18 kişilik koğuşta 55 kişi yatıyor. Dolayısıyla ülkeyi getirdiğiniz yer hapishane değil tımarhaneye döndü. Dört çarpı dört, mükerrer; bir karar verin. Ya bu cezayı baştan verin, cezasını yatsın ya da “Cezayı erteledim, yeni bir ceza alırsan sen tamamını yatacaksın.” diyerek… Şu an insanların hayatını topyekûn karartmış durumdasınız. Kader mahkûmları “Bir umut.” diyor. Ehliyet affı bekleyen 1 milyona yakın insan var ama duymazlıktan geliyorsunuz, görmezlikten geliyorsunuz. Seçim meydanlarına, bölgenize gittiğinizde size de soruyorlar, insanlar “Bir umut.” diyor ama maalesef insanlar yine dokuzuncu yargı paketiyle büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. Kendi kendinize, kendi geleceğinizi teminat altına almak için araya maddeler sıkıştırıyorsunuz, sonra toplumsal tepki gelince geri adım atıyorsunuz. Geri adım atacağınıza otursak hep birlikte bir karar alsak, konuşsak, birlikte yapsak kanunları; saraydan gelen kanunlarla değil hakikaten milletvekillerinin kendi aralarında konuşarak yaptığı kanunlarla bu ülkeyi yönetsek; işte millete karşı sorumluluğumuzu daha fazlasıyla yerine getiririz ama maalesef böyle bir şey yok.
Şimdi, bakıyoruz, yargı paketi… Yargı mı dağıtıyorsunuz? Hayır. Her taraf yargısızlık dolu, adaletsizlik dolu yani kayyum atamaları… Kayyum atamasına karşıyım. Neden karşıyım? Millet İttifakı olarak hazırladığımız metinde “Yargı, kararını verdikten sonra kayyum atanmalıdır.” diyoruz. Yargı kararını verdikten sonra kayyum atanmalı ama siz ne yapıyorsunuz? Hüseyin Yayman, Remzi Kartal denen kanlı teröristle yemek yiyor, fotoğraf çektiriyor, hiç sesiniz çıkmıyor; akademisyen kimliğiyle yemek yemiş. Ahmet Özer, Remzi Kartal’ı aradı diye kayyum atıyorsunuz ve buna “hukuk” diyorsunuz; olmaz böyle bir hukuk. Hukuk nedir biliyor musunuz? Hele son günlerin umut hukuku nedir biliyor musunuz? Umut hukuku, bu memlekette SMA’lı çocukların haklarının verilmesidir. Umut hukuku, EYT’linin 5000 günle hakkının gasbedilmemesidir. Umut hukuku, kademelinin on yedi yılla emekliliğini vermenizdir. Umut hakkı, 7200 prim günü söz verdiniz, sözünüzü yerine getirmenizdir. Umut hakkı, mülakat hakkıdır. Umut hakkı, nedir biliyor musunuz? Üç gün önce Rizeli bir delikanlı KPSS sınavında 1’inci olmasına rağmen mülakatta elediniz ve intihar etti; işte, umut hakkı o delikanlının hakkını yemeyişinizdir. Esas bu hakları veriniz ama yok, rahatsınız, niye? Çünkü sorumluluğunuz yok, kendinizi saraya bağlı göndere çektiniz, diyorsunuz nasıl olsa Recep Tayyip Erdoğan… Hele bir Muhammet Akbaşoğlu var; Beşiktaş'a, Galatasaray'a amigo olsa maşallah iyi gider; “Recep Tayyip Erdoğan” başka bildiği yok. Yahu, Allah'tan kork kardeşim! Biz burada “hak” “hukuk” diyoruz, biz burada “devlet” “millet” diyoruz, biz burada insanların hakkını savunuyoruz ama bakıyorsun bu konuda sessiziz; sürekli tahrik, sürekli hakaret.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – Bu arada şunu da söylemek istiyorum: Hani, olur ya derseniz “Niye DEM’e bir şey demediniz?” Keşke burada olsalardı, keşke burada olsalardı. Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı, Mardin’e kayyum atandı diye oraya gidiyor, ziyaret ediyor ama DEM’in Eş Başkanı denilen Tuncer Bakırhan çıkıp diyor ki: “Şeyh Saitler, Seyit Rızalar ne yaptıysa aynısını yapacağız.” Ben de diyorum ki: Tuncer Bakırhan, zerre kadar adamlığın olsaydı misafirinin Genel Başkanı Mustafa Atatürk’e, kurucu partisi CHP'ye, misafir olarak geldiği yerde bu sözleri edemezdin. Çok merak ediyor musun ne yapacağımızı? Mustafa Kemal Atatürk ne yaptıysa Şeyh Sait’in çocuklarına aynısını yapacağız. Ne mutlu Türk’üm diyene! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
NURETTİN ALAN (İstanbul) – Sayın Enginyurt, senden de iyi amigo olur, onu söyleyelim.
CEMAL ENGİNYURT (İstanbul) – Senden daha iyi amigo mu var! Hemen savun, başla, amigoluk senin görevin.
NURETTİN ALAN (İstanbul) – Kayda geçsin, geçsin.
CEMAL ENGİNYURT (İstanbul) – İşine bak! İşine bak!
NURETTİN ALAN (İstanbul) – Sen de işine bak!
CEMAL ENGİNYURT (İstanbul) – Hadi, işine bak! Çık konuş oradan.
NURETTİN ALAN (İstanbul) – Tamam, söyledim, yeter. En azından diyelim ki…
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önergelerin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle yapılması öngörülen düzenleme 28/7/2024 tarihli ve 7524 sayılı Kanun’la yasalaştığından maddenin teklif metninden çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeyle 8’inci madde teklif metninden çıkarılmıştır.
9’uncu madde üzerinde hepsi aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Karaman Bülent Kaya Şerafettin Kılıç
Samsun İstanbul Antalya
Necmettin Çalışkan Sema Silkin Ün Hasan Ekinci
Hatay Denizli Konya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Burak Akburak Mehmet Satuk Buğra Kavuncu Turhan Çömez
İstanbul İstanbul Balıkesir
Rıdvan Uz Burhanettin Kocamaz Yavuz Aydın
Çanakkale Mersin Trabzon
Yüksel Selçuk Türkoğlu
Bursa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman Bülbül Gülcan Kış Aliye Coşar
Aydın Mersin Antalya
Barış Karadeniz Hasan Öztürkmen Mustafa Sarıgül
Sinop Gaziantep Erzincan
Mehmet Tahtasız Ömer Fethi Gürer İnan Akgün Alp
Çorum Niğde Kars
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Muhammet Emin Akbaşoğlu Derya Yanık Süleyman Şahan
Çankırı Osmaniye Yozgat
Mehmet Ali Çelebi Mustafa Hulki Cevizoğlu
İzmir İstanbul
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) –Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Samsun Milletvekili Sayın Mehmet Karaman.
Buyurun Sayın Karaman. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
MEHMET KARAMAN (Samsun) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hani derler ya “Yeni bir gün, yeni bir heyecan.” Biz Mecliste diyoruz ki: Yeni bir kanun, yeni bir facia. Neden bunu söylüyoruz? Çünkü bu Mecliste ne devlet adabına ne de hukuk devletine yaraşır bir şekilde yasama faaliyetlerini icra edemiyoruz maalesef. “Bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına” ibaresi yine karşımıza geldi. Adına da ne konuluyor? Yargı paketi. İstenilen ne? Paket, kurye gibi hızlı bir şekilde geçirilsin. Bunun neresi sağlıklı? Sadece bu kısmı değil süreç tamamen sağlıksız.
Kıymetli milletvekilleri, burası neresi? Gazi Meclis. Ne iş yapar? Yasama ama her kanun çalışmasında bu Gazi Meclise ve misyonuna yakışmayan şeyler duyuyoruz. Gerek bu yargı paketinde gerek diğer torbalarda ve kanunlarda hep yürütme organları tarafından yasama çalışmalarıyla ilgili ilanlar yapılıyor ve müjdeler veriliyor. Siz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde ne vadetmiştiniz? Kesin bir kuvvetler ayrılığı ama geldiğimiz noktada yürütme tamamen yasamayı domine etmiş durumda ve sizin saray korkunuz buna çanak tutmaktadır.
Arkadaşlar, siz, sizi o koltuğa oturtan millî iradeye bağlısınız, saraya ve sarayın bürokratlarına değil. Milletimiz sizi bu koltuklara oturttu ve siz bir yemin ettiniz, o hâlde ahdinize uyunuz ve milletimizin faydasına olanları lütfen önceleyiniz.
Görüşmekte olduğumuz yargı paketi 20 kanunda değişiklik yapmaktadır. Bunların her birinin mevcut durumunun ve muhtemel sonucunun az önce ifade etmiş olduğum çalışmayla hesaplanması mümkün değildir; bu durum ise hukuki belirlilik ilkesinin ihlal edilmesi bakımından hukuk devletine ters düşmektedir ve bu yüzden Anayasa’mıza da aykırıdır. Genel hukuk ilkelerinden biri olan, belirlilik için aranan şartlardan olan açık, net, anlaşılır ve benzeri şartlar önümüzdeki kanunda mevcut mudur, sormak istiyorum. Milletimiz hangi kanunun neyi etkilediğini nasıl anlayacak ve öngörülebilirlik nasıl sağlanacak? Bu kanunlar bir şeye fayda sağlıyor aslında. Burada milletimize seslenmek istiyorum: Yeni çıkan kanunları da etki ettiği kanunları da kâğıda çıktı olarak alın ve oturun, önünüze koyun çünkü bu kanunlar yapboz gibi artık. Kanunlardan bir şey anlamasanız bile en azından yapboz oynamış olursunuz, bu da en azından alzaymır ve demansa yakalanmamanıza yarar.
Kıymetli milletvekilleri, mevcut kanun maddesindeki hâkim ve savcılık sınavlarındaki konu çeşitliliğin artırılmasını ve özellikle uzun yıllardır uluslararası hukuk ve ilgili nosyonların gerek hukuk lisans eğitiminde gerekse lisansüstü eğitim ve hukuk mesleklerinde geri planda bırakılmasını doğru bulmasak da bu yapılan düzenlemeleri müspet buluyoruz. Umuyoruz ki adaylara fayda sağlar. Mülakata çağrılan aday sayılarının azaltılması inşallah torpil vakalarının önüne geçer diye ümit ediyoruz. Herkesin hakkının karşılığını kazandığı bir ülkede yaşamayı diliyoruz. Bu hakkın tesisinde herkesin rolü olsa da özellikle bağımsız yargı organlarımızın ve unsurlarının yeri çok önemlidir. Torba içindeki bu kanunun 9’uncu maddesine ben “evet” diyeceğim ama bu maddeyi başka yanlış maddelerle örtmeye çalışıp çürük elma ile sağlam armudu karıştırdığınız için kanunun tamamına “hayır” diyeceğim. Elma ile armut toplanmaz. Hele hele çürükleri karıştırırsanız sağlamları da çürütürsünüz. Ayrı kanunlar hâlinde getirseniz çoğunun ittifakla geçeceğini de göreceksiniz.
Kıymetli arkadaşlar, hukukun tesisi en kutsal meselelerden biridir. Öyleyse bunu icra edenlerin en iyi şekilde bunun bilincinde ve yeterliliğinde olması gerekmektedir. Yakın zamanda gerçekleştirilen hukuk mesleklerine giriş sınavında sınava giren adayların neredeyse yarısının başarısız olduğunu üzülerek gördük. Bu bizlerin üzerine ciddiyetle eğilmesi gerektiği bir konudur. Burada suç en başta bu Parlamentonundur. Evet, o sınava adaylar girdi ama kötü sonuç hepimizindir, balık baştan kokar arkadaşlar.
Muhalefetin verdiği önergeleri dinlemiyorsunuz ama hepsini reddediyorsunuz. Hiç mi uygun önerge vermiyoruz? Kendi getirdiğiniz ve çabuk geçirmeyi arzu ettiğiniz kanunlarda da bu koltuklarda oturmuyorsunuz, yoklama isteyince de kızıyorsunuz. Her konuştuğumuzu reddediyorsunuz. Sorduğumuz sorulara cevap verme yerine “Siyonizme destek veriyorsunuz.” diyerek bizi suçluyorsunuz, sorunun cevabından da kaçıyorsunuz. Burada siyonizme destekle suçlanacak parti varsa siz kendi iktidarınıza ve onların yaptıklarına bakacaksınız, söylediklerine değil. Sizin oturduğunuz koltuklarda bilmediğimiz bir şey mi var, anlamıyorum? Yoklamaya katılıp hemen çıkıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
MEHMET KARAMAN (Devamla) – Otuz dakika sonra yeter sayıya bile ulaşamıyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde çıkarmak istediğiniz kanunlardan daha önemli başka görevleriniz mi var? Onu da anlayamıyorum.
Şimdi, bir uzlaşma sağlandı, şurada görüyorum ki yeter sayı bile yok. Yani bunu hiç olmazsa karar yeter sayısını şurada bulundurarak bu kanunları geçirirseniz çok iyi olacak.
Bütün milletvekili arkadaşlarımızı sorumluluğa davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dokuzuncu yargı paketinin Adalet Komisyonu görüşmelerine gidip izledim. Tabii, toplum, “dokuzuncu yargı paketi” deyince, infaz dâhil, içinde yargıyla ilgili düzenlemeler olabileceği umuduyla bizleri de arıyordu ama öyle bir şey olmadı. Dokuzuncu yargı paketi yine bir torba kanun teklifiydi ve içinde yok yoktu.
Değerli arkadaşlar, bu bağlamda Adalet Komisyonu, adı üzerinde… Adalet ne demek? Hak gözetmektir, dengeli olmaktır, adil olmaktır, eşit davranmaktır ve ahlaki doğruluktur. Adalet tanımının içini boşaltıp manasız kılmanın bu ülkenin hayrına olmadığını bir kez daha ifade etmek istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin devlet hâlinde varlığı kabul edilemez.” Bu kadar net.
Adalet, devletin ana eksenidir, orta direğidir. Adaleti desteklemek Meclisin asli görevidir. Kanun yapma yetkisi Meclisindir ancak kanun yapma yetkisi Anayasa’yla sınırlandırılmıştır. Kanun teklifinde çok sayıda madde Anayasa Mahkemesinden geri gelmiş, Anayasa Mahkemesi bu kanun tekliflerini reddetmiş ve Meclis aynı konuyu yeniden tekrar görüşüyor, bazılarında da ısrarcı oluyor. İptal ettiği için yeniden Komisyona, oradan da Meclise gelen bu torba yasada yer alan teklifleri düşündüm, bu teklifleri milletvekili getiriyor ama Adalet Bakanlığındaki bürokratlar hazırlıyor. Yani bunlar Anayasa’ya rağmen nasıl oluyor da böyle kanun tekliflerini Meclise getiriyorlar? Buradan geçince Anayasa’nın iptaline de yol açacak süreci başlatıyorlar, Meclisi de farklı konularda çalışması gerekirken engelliyorlar. Kanun yapma yetkisindeki sürekli bu yanlışlıklarla da biz Mecliste dön baba dönelim, aynı konuları tekrar tekrar görüşüyoruz, muhalefetin eleştirileri de dikkate alınmıyor. Oysa Meclisten beklentisi olan çok kesim var. Örneğin, staj ve çıraklara işe başladıkları gün ellerine bir sigorta kartı veriliyor ama bu, emekliliğe esas başlangıç kabul edilmiyor, 18 yaşından sonra çalıştıkları süre emekliliğe sayılıyor. Bununla ilgili biz kanun teklifi veriyoruz, reddediyorsunuz. Binlerce insan staj ve çırak olarak işe başladığı gün emeklilik hakkının tanınmasını istiyor. TÜİK sayarken bunları işçi sayıyor, Bakanlık bunlara bakarken stajyerleri öğrenci olarak tanımlıyor. Keza emeklilikle ilgili yapılan düzenlemede EYT nedeniyle bir günle on yedi yıl kaybedenler var. “Bir kademeli geçişi olsun, bununla ilgili düzenleme yapılsın.” deniyor. Yine bu Mecliste bununla ilgili bir kanun teklifi getirdiğimizde reddediliyor, iktidar bu konularda duyarsız kalıyor.
Ayrıca, emeklilikte adalet arayanların dışında bir de taşeronda kalanlar var. 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle bir kısım taşerona kadro verildi ama kamuda hâlâ binlerce taşeron var. Gelin, bunlarla ilgili kanun teklifi getirin, destek verelim, çıksın. İnsanların bu haklarını ellerine teslim edelim; adaletli olalım, hakkaniyetli olalım, adil olalım. Milletvekili olarak asli görevimiz bunları sağlamak değil mi? Keza 12 bin 500 lira emekli maaşıyla geçinmesini beklediğimiz insanlar var, bunları açlıkla sınıyorsunuz. Bu insanlar yoksulluk sınırının, açlık sınırının altında; artık sokağa çıkarken hesap kitap yaparak hatta araçla bile bir yere gitmeden evinin en yakın noktasına kadar gidip gelmek durumunda bıraktığınız, ikinci çayı içemez duruma düşürdüğünüz emekliler. Bunların maaşlarıyla ilgili bir kanun teklifi getirin, bunu konuşalım, Meclisten bunu geçirelim.
“Esnaflar için prim gün sayısı 9.000’den 7.200 güne düşürülecek.” diye verilen bir söz var. Bununla ilgili hâlihazırda bir kanun teklifi de Meclise gelmedi; bunu getirin, bunu konuşalım. Adaletli olalım, hakkaniyetli olalım, hak gözetelim, ezilenlerin yanında duralım. Yani mutlaka vergi affını büyük şirketlere çıkaracağımıza çalışanlar için de vergide hakkaniyeti ve adaleti sağlayacak düzenlemeler yapalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Meclis halkın umudu olmalı. Bugün Meclise toplumsal bakış her geçen gün olumsuzlaşıyor. Bunda temel neden şu: Milyonların beklediklerini değil; azınlık, mutlu, rant içinde yaşayanların istediklerini gerçekleştiren bir Meclis imajı doğuyor. İktidar, bu davranış ve anlayış biçiminden vazgeçmeli, Meclis her kesimin sorunlarına çözüm üreten yer olmalı diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü konuşmacı İstanbul Milletvekili Burak Akburak.
Buyurun Sayın Akburak. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BURAK AKBURAK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu teklifte 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda adalet müfettişlerinin görev ve yetkilerinin düzenlenmesi hedeflenmiştir ancak bu düzenlemenin Anayasa’ya ve hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil eden önemli unsurlar içerdiğini görmekteyiz. Anayasa’nın 104'üncü maddesi münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmasına izin vermemektedir yani adalet müfettişlerinin görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin düzenlemeler kanunla yapılmalıdır. Anayasa, Adalet Bakanlığınca yapılacak denetim işlemlerinin adalet müfettişleri eliyle yürütüleceğini ve bu sürecin usul ve esaslarının kanunla belirlenmesi gerektiğini açıkça belirttiği hâlde, teklifin ilk fıkrasının (f) bendinde yer alan “veya Bakan tarafından verilen benzeri görevler” ifadesi ve ikinci fıkradaki denetim, araştırma, inceleme ve soruşturma usullerinin yönetmelikle düzenlenecek olması Anayasa’nın bu açık hükmüne aykırıdır. İYİ Parti olarak Komisyon sürecinde teklifin Anayasa’ya aykırılık teşkil eden bu maddelerinin metinden çıkarılması için verdiğimiz önerge AKP ve MHP oylarıyla reddedilmiştir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin hukuk ve adalet sisteminde yaşanan büyük sorunlara da dikkat çekmek istiyorum. İktidar, hukuku siyasi hedefleri doğrultusunda şekillendirmiş, adaleti gerçek işlevinden uzaklaştırmıştır. Özellikle, 2010 referandumuyla başlayan ve 2018'de partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle zirveye çıkan bu değişim, hukuk sistemimizi bağımsız bir yapı iken tamamen siyasetin kontrolünde bir noktaya getirmiştir. Ülkemizde adaleti tesis etmekle görevli olan hâkim ve savcıların bir kısmı siyasi bağlantılarına güvenerek suça ortak olmaktadır. Bu sistemin kuralsızlığından güç olan suç örgütleri yeni doğan bebekleri dahi katletmekten geri durmamıştır.
Türkiye'nin hukuk devleti konusunda karnesi de maalesef kötüdür. Bugün Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 142 ülke arasında 117'nci sıradadır. Bu durum Türkiye'nin dünyada en baskıcı rejimler olan Rusya ve Çin gibi ülkelerin bile gerisinde kaldığını göstermektedir. Yargının siyasallaşması modern devletin temel ilkelerinden olan kuvvetler ayrılığını zayıflatmış, halkımızın adalete olan inancını ciddi anlamda sarsmıştır. Adalet sisteminin siyasallaştırılması sadece bireylerin değil, toplumun da huzurunun bozulmasına neden olmuştur. Özgür bir toplumun temeli olan adalet, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı kavramları bugün ülkemizde sadece sözde kalmıştır. Gazeteciler ve düşünürler hukukun baskısıyla ya da suç örgütlerinin tehditleriyle susturulmaktadır. Adaletin siyasallaşması toplumun huzurunu bozmakta, “hukukun üstünlüğü” ve “insan haklarına saygı” gibi kavramlar bugün ülkemizde yalnızca sözde kalmaktadır. Bu ortam ülkemize refah değil, daha fazla huzursuzluk getirmiştir.
Sözlerime son verirken kanun teklifinin 9’uncu maddesiyle ilgili gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğini hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki diğer önergelerin gerekçesini okutuyorum:
Maddeyle yapılması öngörülen düzenleme 28/7/2024 tarihli ve 7524 sayılı Kanun’la yasalaştığından maddenin teklif metninden çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergelerle 9’uncu madde teklif metninden çıkarılmıştır.
10’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz:
Bülent Kaya Şerafettin Kılıç Hasan Ekici
İstanbul Antalya Konya
Sema Silkin Ün Necmettin Çalışkan
Denizli Hatay
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan.
Buyurun Sayın Çalışkan. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kısmi bir uzlaşma var, onun için fazla uzatılmayacak belli ki ama şunu söylemek isterim: Maalesef halkımız büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor, dağ fare doğurdu. “Dokuzuncu Yargı Paketi” dediniz, “yargı paketi” deyince cezaevlerindeki insanlar “Acaba bize af geliyor mu?” diye bekledi. Yine, insanlar “Acaba KHK’lilere bir umut ışığı olur mu?” diye bekledi. Covid yasası mağdurları bekledi. Şartlı tahliye bekleyenler; binlerce, on binlerce insan bugün büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor.
Tabii, bununla beraber, bu umut tacirliği içerisinde, idarenin -elini rahatlatma açısından, hâkimlerin görevi, müfettişlerin tebliğiyle- yapılacak işleri nedir, o ortaya çıkıyor. Tabii, burada, esasen AK PARTİ'li arkadaşlarda bir akıl tutulması olduğu da net, açık. Mesela, yasanın içerisinde terörün finansmanı var. Ya, Allah aşkına, bu terörün finansmanı meselesi siyonizmin bir oyunu. Dünyada direniş gruplarına yapılan yardımları önlemek üzere uydurulmuş bir terim. El koymak, çökmek istedikleri şirketle ilgili bir yasa, bunu getiriyorsunuz başımıza.
Kayyum meselesi yani söyleyecek söz yok. Eğer bir şirketin yöneticisinin -kuvvetli şüpheyle- bir suç işleme ihtimali varsa el koyacaksınız yani akıl tutulmasından başka bir şey… Anlamak mümkün değil.
Yine, mesela, barolarla ilgili, çoklu baroya ödenek… Ya, Allah aşkına, avukatlık sınavına giren adayların yüzde 47’si başarısız olmuş. Mantar biter gibi 100’e yakın hukuk fakültesi var, eskiden… Ki aranızda da birçok avukat… Grup başkan vekilliği de dâhil yapıyor, yanlış meslek seçimiyle. Ha, bugün avukatlar işsiz, avukatlar asgari ücretle iş arıyor; buna çözüm yok. Siz eğer baroyu düşünecekseniz önce asgari ücretle bile iş bulamayan avukatlara bir çözüm bulun. Bu açıdan, maalesef ki bu paket, yargı paketi filan değil. Aziz milletim, AK PARTİ kelime oyunlarıyla oynamakta, duyguları istismar etmekte, sömürüde bir numara. Adı “yargı paketi.” Yargı paketi dediği şey, yalnızca hâkimlerin belli iç düzenlemesi ama bu, ülkede yargıyla ilgili beklentilerin hiçbirisine cevap verir nitelikte değil. Hâlen burada siyonist askerliğe katılan çifte vatandaşlarla ilgili bir sorun var, mülakat problemi var; hiçbirisi yok. Zaten -belki de şaşmamak gerekir- Meclis açılalı iki ay oldu, 9-10'uncu haftadayız, iki kere iki dört, elde var sıfır. Bu milletimizin yararına beklentilerin hiçbirisi de maalesef gerçekleşmedi.
İşte, bir taraftan da orta vadeli program dedi ki: “Enflasyon hedefi yüzde 17.” TÜİK açıklıyor ki yüzde 44. Bunu neye oturtacaksınız, anlamak mümkün değil. Bu açıdan, bu yasa baştan sona, baştan sona büyük bir felaketle dolu bir yasa. Evet, 1, 2, 3 tane madde -işte, Soyadı Kanunu gibi, kayyum meselesi gibi, belli hususlar, kamulaştırma gibi- aslında belki de ön plana çıkarıldı ki hedefleri başka yöne çekelim diye. Evet, onların 3’ü fecaat ama çok daha büyük fecaati kanun baştan sona bomboş bir içerikle dolu. Ya, bir tane de ironi yapayım; bugün susup da şu kanunun savunacak bir şeylerini bulayım diye bakan bir insan hiçbir şey bulamaz. Yani gerçekten bu kadar, aylarca “yargı paketi” diye konuşacaksınız, sonuçta böyle bir hüsran ancak şimdi çıkardı ortaya. Tabii, ne oldu? Pes ettiniz, Meclisi bile çalıştırmadınız. Sayın Cumhurbaşkanına hakaret edildiği vesaire söyleniyor. Esas, Sayın Cumhurbaşkanının elini de zorlayan sizlersiniz arkadaşlar. Şuraya gelip dursanız belki yasalar görüşülecek ama katkınız da yok, her oylamada da ne hâlde olduğumuz ortada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) – Bu açıdan, yasanın içerisinde idari tasarruf olduğu itibarla birkaç tane müspet durum var gibi görünse de bütünüyle fecaat. Hele de etki ajanlığı meselesi; korktunuz, noterliğin içerisine attınız. Yani belli ki bu yasalar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları; devletini, milletini seven insanlar tarafından değil gizli bir el tarafından âdeta ülkede adaleti dinamitlemek üzere, âdeta ülkede huzuru bozmak üzere ısrarla bir el buna çalışıyor. Bu yasaları, bu maddeleri görünce bundan başka hiçbir şey insanın aklına gelmiyor.
Cezaevlerinde aylardan beri umutla bekleyen vatandaşlarımız, onların yakınları, üzgünüz sizin adınıza; maalesef, bu yasanın sadece adı “yargı paketi” baştan sona hukuksuzlukla dolu, insana huzur vermeyecek bir yasa.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 2802 sayılı Kanun’un 100’üncü maddesinin ikinci fıkrasının teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman Bülbül İsmail Atakan Ünver Gülcan Kış
Aydın Karaman Mersin
Turan Taşkın Özer Gizem Özcan İnan Akgün Alp
İstanbul Muğla Kars
Cumhur Uzun Ömer Fethi Gürer
Muğla Niğde
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Gülcan Kış.
Buyurun Sayın Kış. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜLCAN KIŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir yargı paketini tartışıyoruz ancak ülkemizde hukukun üstünlüğünün derinden sarsıldığı, adaletin siyasal güçlerin elinde oyuncak hâline getirildiği bir ortamda yargı reformundan bahsetmek ancak suya yazı yazmaktır. Ülkemizde hukuksuzluğun kol gezdiği, mahkemelerin iktidar sopası olarak kullanıldığı, adaletin halktan kaçırıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Son bir haftada 4 belediyeye kayyum atanması bu hukuksuzluğun en çarpıcı örneklerinden biridir. Halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanları birer birer devre dışı bırakılıyor. Kendinden olmayanı yok sayan, halkın iradesini ayaklar altına alan bir yönetim anlayışıyla demokrasiye vurulan darbe her geçen gün daha da derinleşiyor. AKP iktidarı, bu kayyum uygulamalarıyla sadece seçilmişleri değil milyonlarca vatandaşın iradesini de hiçe sayıyor. Bu hukuksuzlukları asla kabul etmiyoruz. Kayyum uygulamalarını da reddediyoruz.
Değerli milletvekilleri, henüz dokuzuncu yargı paketi kanunlaşmadan Adalet Bakanının onuncu yargı paketi için çalışmalara başladığını duyurması, iktidarın yargı sistemine ne denli yüzeysel yaklaştığını, bu konuyu nasıl bir acelecilik ve ciddiyetsizlikle ele aldığını açıkça göstermektedir. AKP iktidarı, 20 farklı kanunda değişiklik yaparak yasalar arasındaki uyumu altüst eden kopuk ve çarpıcı düzenlemeleri önümüze koyuyor. Adaletin temel ilkelerine uygun, kapsamlı, dengeli ve sürdürülebilir yasa yerine, yargının sorunlarını çözmekten uzak, yüzeysel ve içi boş değişikliklerle karşı karşıyayız. Türk Ceza Kanunu, İdari Yargılama Usulü Kanunu, Türk Medeni Kanunu, Karayolları Trafik Kanunu ve Çocuk Koruma Kanunu gibi temel yasaları bile aceleyle değiştirmeye çalışıyorlar. Hukukun temellerini yerinden oynatan, toplumda güvensizlik yaratan böylesi aceleci yaklaşımlar kabul edilemez.
Değerli milletvekilleri, iktidarın sürekli olarak sözde “reform” adı altında ortaya koyduğu bu düzenlemeler ne adaleti hızlandırıyor ne de yargının bağımsızlığını sağlamlaştırıyor. Tam tersine yargının bağımsızlığını daha da zayıflatıyor, hukukun üstünlüğünü yerle bir ediyor.
AKP iktidarı yargıyı kendi siyasi amaçlarına hizmet eden bir araç hâline getirmiştir. Anayasa Mahkemesinin Can Atalay hakkında verdiği hak ihlali kararı, Gezi davasında beraat kararlarının yok sayılması, hukukun üstünlüğünün nasıl ayaklar altına alındığını, iktidarın nasıl bir hukuk tanımazlıkla hareket ettiğini göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesinin kadının bekârlık soyadını kullanabilmesine yönelik kararına rağmen İstanbul 8. Aile Mahkemesinin kararı da yok sayılarak kadınlar birey olarak değil, bir erkeğin soyadı üzerinden kimliklendirilmeye zorlanıyor. Çocukların anne ve baba soyadı üzerinden zarar göreceği iddiası, kadını birey olarak görmeyen olsa olsa AKP zihniyetinin bahanesidir. Kadınları sadece bir soyadı kimliğine bağımlı kılmaya çalışan bu anlayış çağ dışı bir bakış açısının yansımasıdır. Kadınların kimliği bir soyadına indirgenemez. Şunu bilmelisiniz ki gerçek bir aile bütünlüğü soyadı kısıtlamalarıyla değil şiddetsiz ve eşitlikçi bir toplumla sağlanabilir.
Değerli milletvekilleri, 2017 referandumuyla birlikte yargı tek adam rejiminin pençesine düşmüş ve siyasallaştırılmıştır. AKP'yi eleştiren gazeteciler ve düşüncelerini ifade eden vatandaşlar hemen alınmaktadır ve hedef alınmaktadır. Soruyorum: Hangi demokratik ülkede ifade özgürlüğü suç teşkil etmektedir? Siz, muhalefeti bastırmak için yasaları bir silah gibi kullanıyorsunuz. Düşünceleri yasaklayarak, özgürlüğü boğarak bu ülkenin vicdanını susturamazsınız. Bu, hukuk devleti değil, olsa olsa otoriter bir yönetimdir. Tarih bu utanç dönemini unutmayacaktır. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu hukuksuzluklara, bu yargı erozyonuna son vermeye kararlıyız. 31 Mart 2024'te nasıl 1’inci parti olduysak yapılacak ilk genel seçimde de iktidar olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
GÜLCAN KIŞ (Devamla) – Teşekkür ederim.
Bizim iktidarımızda Anayasa’ya uygun, bağımsız ve adil bir yargı sistemini kuracağız; topluma gerçek adaleti sağlayacak, yargıya bağımsızlık kazandıracak ve halkımıza hukukun üstünlüğünü getireceğiz. Bugüne kadar yaptıklarınız için de tüm hukuksuzluklar için de siz de hesap vereceksiniz.
Bu kanun teklifinin bu hâliyle yasalaşmasına karşı olduğumuzu bildiriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına.
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesiyle değiştirilmek istenen 2802 sayılı Kanun’un 100’üncü maddesinin (f) bendinde yer alan “veya bakan tarafından verilen benzeri” ibaresinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Turhan Çömez Burhanettin Kocamaz Mehmet Satuk Buğra Kavuncu
Balıkesir Mersin İstanbul
Yavuz Aydın Yüksel Selçuk Türkoğlu
Trabzon Bursa
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu.
Buyurun. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; bir zamanlar “yeşil Bursa” olarak anılan ancak hiç abartısız beton köy hâline getirilen Bursa bugünlerde maalesef yeni bir kent suçuyla karşı karşıya. Şehrin tam ortasına 3 bin küsur konutluk bir beton heyulası daha kondurulmak isteniyor ve Bursa'nın bir kez daha canına okuyacak bu proje her yönden şaibe, talan ve rant içeriyor. Nilüfer ilçesinin en merkezi yerinde ki 100 bin metrekarelik CarrefourSA AVM’ye ait olan bu cazip alana kimin ağzı sulanmış? Sayın Cumhurbaşkanımızın ailesiyle de ilişkilendirilen Katılımevim firmasının, taşeronluğunu da Bursa'da daha önce tartışmalı projelere imza atan Atış Yapı yapıyor. Şimdi, sıkı durun. Önce ne yapılması lazım? Tabii ki AVM’nin yıkım kararı için çürük raporu ve ranta cevaz verecek ek bir imar planı lazım. Bakıyorlar ki bu alengirli işi bu dönemde Bursa'dan kotarmak mümkün değil çünkü -gerek akademik odaların raporları gerekse teknik uzmanların verileri- tamamı çelik yapı olarak inşa edilen, kontrollerini dünyaca ünlü firmaların yaptığı, temelindeki beton dolguların sıkışma oranı yüzde 99,9 olan, betona katılan suyun tuz oranının bile hassas aletlerle ölçüldüğü, 2 kat üzerine kurulu olan CarrefourSA binasına çürük raporunun Bursa'dan alınabilmesi ve ek imar çıkartılabilmesi mümkün değil. Peki, ne yapmak lazım? Tabii ki işi yukarıdan bitirmek lazım. Zaten de öyle yapılıyor, iş bitirici sihirli eller devreye giriyor, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına gerekli sufle derhâl veriliyor. Âdeta yıldırım hızıyla hazırlanan çürük raporuyla rant kokan ek imar talebi “Emriniz olur.” denilerek yerine getiriliyor.
Evet, ben şimdi buradan Sayın Bakan Murat Kurum’a soruyorum: Bursa'da -Allah muhafaza- bir deprem olsa, bütün Bursa yıkılsa herhâlde en son ayakta kalacak olan yapı budur. Buna bu raporu neye göre ve nasıl verdiniz? 100 bin metrekarelik alanda yapılacak 3 binin üzerindeki konut, otel, AVM, yaşam ve eğlence merkezi niteliğindeki devasa projenin bölgeye getireceği nüfus, trafik, sosyal yoğunluk acaba dikkate alındı mı? Allah aşkına, Bursa'ya artık kıymayın efendiler diyorum.
Efendim, 2024 yılında yapılan sözleşmeli öğretmen mülakatları tarihin en rezil, en dramatik ve en travmatik mülakatlarıdır. Bu ülkenin gençleri üniversitelerin öğretmen olmaya esas bölümlerinden mezun olmuş, KPSS’de başvuru yapmak için yeterli puanı almış ama mülakat komisyonları marifetiyle resmen kıyıma uğratılmıştır. Sonuçlar incelendiğinde aynı yeterliliğe sahip adaylara farklı mülakat komisyonlarında farklı puanların verildiği net olarak görülmektedir. 245 farklı mülakat komisyonundan her yönüyle objektif ve adil bir değerlendirme ve puanlama çıkmaz, zaten de çıkmamıştır. Aksini beklemek eşyanın tabiatına, ölçme, değerlendirme sisteminin de doğasına aykırıdır. Önce İletişim Başkanlığı, ardından TRT maşallah görevini çok iyi yapıyor. Anlayacağınız, ülke millî eğitimine kâbus gibi çöken Sayın Yusuf Tekin lobisi manipülasyona devam ediyor. Ben de buradan meydan okuyorum: Yüreğiniz yetiyorsa mülakata giren tüm öğretmenlerin KPSS puanları ile mülakat puanlarını kamuoyunun erişimine açın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN – Buyurun.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Yapamazsınız çünkü siz öğretmenlerin atamaya esas başarı sırasını bile açıklayamıyorsunuz. Hadi bir kez daha hodri meydan, korkunuz yoksa tüm sonuçları şeffaf bir şekilde açın da millet bu çelişkiyi görsün. Ben de bunun sonuçları var burada: İzmir'de 5,80; İstanbul'da 1,20; Eskişehir'de 4,49; Antalya’da ortalama 3,14; Erzurum'da 4,43 -her il için var- puan farkları oluşmuş. Allah'tan korkun, kuldan utanın!
Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11'inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11'inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent Kaya Şerafettin Kılıç Hasan Ekici
İstanbul Antalya Konya
Necmettin Çalışkan Sema Silkin Ün Mustafa Kaya
Hatay Denizli İstanbul
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) –Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Kaya.
Buyurun Sayın Kaya.
MUSTAFA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Saadet-Gelecek Grubu adına dokuzuncu yargı paketinin 11'inci maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kaçıncı kanun teklifi olduğunu hatırlamıyorum ama şunu net olarak söyleyeyim: Daha önce getirdiğiniz bir teklifin içerisinde o veya bu gerekçeyle kayyum atanan şirketlerin yöneticilerine, o kişilere mali, hukuki, cezai hiçbir sorumluluk olmadığına dair bir teklifi getirmiştiniz ve burada biz muhalefet milletvekilleri olarak bunun ne kadar sakıncalı olduğuna dair kanaatlerimizi ifade ederek bunun çekilmesini temin etmiştik. Şimdi, aynı şekilde, yine aynı minvalde farklı boyutlarıyla bir teklif getirdiniz ve sonra bu kılıcın kimi keseceği bile belli olmayacak şekilde şüphe üzerine şirketlere kayyum atanmasının önünü açmak istediniz. Tabii, bu mantıkla kanun teklifi getirildiğinde, doğal olarak, muhalefet olarak biz diyoruz ki: “Bakın, böyle kanun teklifleriyle ülkenin problemlerini çözemeyiz, böyle sıkıntılı meselelerle ülkemizin önünü açamayız.” Ama bir türlü bundan vazgeçmiyor ve ısrarla bu noktada devam ediyorsunuz.
Ve şunu ifade etmek istiyorum: Ben bugün aslında hukuk fakültelerindeki olumsuzlukları buradan ifade etmek için buraya çıktım ama adaletin su gibi, hava gibi bir ihtiyaç olduğunu hep beraber biliyoruz. Bir insan bir boğulma hissi yaşıyorsa, eğer bir suyun altında boğulma, hayatını kaybetme riskiyle karşı karşıyaysa adaletsizlik aynı anlamda bir değer, bir sonuç ifade eder. Dolayısıyla bizim “adalet” denildiğinde kılı kırk yaran, insanların problemlerini çözmeye gayret eden, halkın birliğinin ve huzurunun ancak adaletle sağlanacağına inanan bir anlayışı hayata geçirmemiz gerekir.
Adalet soyut bir kavram yani “adalet” denildiğinde herkesin bir adalet çağrısı var ama adaleti ete kemiğe büründüren hukuk ve yargı, hukuk ve yargıyı da aslında besleyen hukuk fakülteleri. Dolayısıyla hukuk fakülteleri üzerinden yapılan değerlendirmeler, onların kalitesi, artan veya eksilen durumları muhakkak bizi bir kanaate götürür. Mesela, ben bazı kanaatleri burada sizinle paylaşmak istiyorum. 2024 yılı itibarıyla Türkiye'de 92 hukuk fakültesi mevcut; bunların 38'i vakıf, 45'i devlet, 9’u da KKTC üniversitelerinde yer alıyor değerli arkadaşlar ve her geçen yıl hukuk fakültelerindeki kalite düştüğü için biz aslında yeni bir sınavla beraber hukuk fakültesi mezunu olmasına rağmen hâkim olacaksa, savcı olacaksa, avukat olacaksa mutlaka yeni bir sınava tabi tutuyoruz. Bunun gerekçesi ne? Fotoğraf aslında burada çok açık. Burada 10 tane üniversite var değerli arkadaşlar. Bu 10 üniversite Çankırı Karatekin Üniversitesinden başlıyor, Necmettin Erbakan Üniversitesine kadar devam ediyor. Arkadaşlar, bunların içerisinde, mesela Çankırı Karatekin Üniversitesi Hukuk Fakültesinde sadece 3 doktor öğretim üyesi var, Karatay Üniversitesinde 1 profesör, 6 öğretim üyesi var. Mesela İnönü Üniversitesinde hiç profesör yok, 9 öğretim üyesi var. Mesela Necmettin Erbakan Üniversitesinde 9 öğretim üyesi var; 1’i doçent, 8’i normal doktor öğretim üyesi. Şimdi, ben bu insanların, bu öğretim üyelerinin verdikleri emeklere karşı bir saygısızlık yapmak istemem ama son tahlilde yani üniversitedeki eğitim kalitesinin yüksekliği aynı zamanda akademik kadronun zenginliğiyle doğru orantılıdır ama biz burada bunu göremiyoruz. Şimdi, sonrasında, bu üniversitelerin puanlarını biliyor musunuz? Bu şekilde kadroya sahip üniversitelerin puanları maalesef bazı vakıf üniversitelerinden yüksek yani vakıf üniversitesine giden, parasını ödeyerek vakıf üniversitesinde hukuk fakültesi okuyan gencimiz bu üniversitelerden daha kaliteli eğitim alabiliyor. Niye? Çünkü bir plansızlık var, bir düzensizlik var. Bu düzensizlik neticesinde dokuzuncu yargı paketi, onuncu yargı paketi, on birinci yargı paketi; birçok yargı paketini konuşabiliriz ama konuşamayacağımız bir tek şey olur, insanların adalete duyduğu özlem hiçbir zaman eksilmez; sürekli adaleti arayan, sürekli adaletle ilgili endişelerini dile getiren ve neticesinde de her seferinde bizleri burada karşı karşıya getiren, insanlarımızın sorunlarını çözemediğimiz, çözemediğimiz gibi daha karmaşık hâle getirdiğimiz sorunlarla karşı karşıya kalırız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.
MUSTAFA KAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, sizler de milletvekilisiniz, elbette nasıl hareket edeceğinizi, partiniz içerisinde nasıl davranacağınızı tabii ki bilirsiniz ama sizlerden bir arkadaşınız olarak rica ediyorum: Lütfen, önünüze gelen kanun teklifinin toplumdaki karşılığı nedir, toplumun buna ihtiyacı nedir? Yukarıdan gelen, Külliye’den gelen bir kanun teklifini hazırlayanların da insan olduğunu, onların da bu toplumun tam anlamıyla problemini çözemeyeceklerini… Netice itibarıyla, sizin katkılarınızla birlikte son kararın verilmesini sağlayın. Aksi takdirde, bu tür müzakerelerle karşı karşıya gelir ve hem zaman kaybı olur hem de milletimizin huzurunda maalesef olumsuz sonuçlar alırız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11'inci maddesinde yer alan “yükümlüdür” ibaresinin “mükelleftir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Bülbül İsmail Atakan Ünver Mustafa Sarıgül
Aydın Karaman Erzincan
Turan Taşkın Özer Mahmut Tanal Gizem Özcan
İstanbul Şanlıurfa Muğla
Ömer Fethi Gürer İnan Akgün Alp Cumhur Uzun
Niğde Kars Muğla
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) – Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Tabii, dokuzuncu yargı paketi hakikaten halkın umutla beklediği bir paketti. Öncelikle, benden önce söz alan arkadaşlarımız cezaevlerinin olumsuz koşullarını anlattılar ve hazır umut hakkı da gündemdeyken değerli Adalet Bakanlığı temsilcileri, bürokratları ve Bakan Yardımcımız, şunu istirham ediyorum: İnfial yaratacak olan suçlar hariç olmak üzere Türkiye'de bir affa ihtiyaç var. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar 10’uncu yılında oldu, 25'inci yılında oldu, 50'nci yılında oldu, 75'inci yılında oldu; 100’üncü yılında böyle bir af gündeme gelmedi. Bu sebepten dolayı altını kalın bir çizgiyle çiziyoruz, infial yaratacak suçlar hariç olmak üzere af ilan edilmelidir diyoruz.
İkinci husus: Şimdi, yargı paketiyle ilgili… Değerli Bakan Yardımcımız, siz yargıdan gelen bir kişisiniz. Yargıtay ile istinaf arasında bir sıkıntı var. Yerel mahkemeler Yargıtayın kararına karşı direnebiliyor, istinafın kararına karşı direnemiyor; böyle bir yaman çelişki olamaz, bu çelişkiyi bir an önce gidermek lazım; bir. İki, istinaf mahkemeleri Türkiye'de niçin kuruldu? Yargıtayın iş yükü bitsin diye kuruldu. Şimdi, Yargıtaydan kararlar altı ayda geliyor, çok kısa sürede geliyor; İstinaftan kararlar iki yıl, üç yıl, dört yılda yani istinaf şişti. Peki, istinafta raportör hâkim yok, Yargıtayda var; yazık günah, hiç olmazsa istinafa da raportör hâkim vermek lazım, bu şişkinliği gidermek lazım.
Üçüncü bir konu: Kâtip alımı yapıyorsunuz. Sadece 10 parmak daktilo veya bilgisayar bileni işe alıyorsunuz. Allah rızası için ya, adalet meslek liseleri var, adalet meslek yüksekokulları var, bunlardan en azından alın; dil ve tarih-coğrafya fakültesinden alınmış, değişik değişik, hiç alakası olmayan başka fakültelerden alınmış. Oradaki hâkimler, savcılar bu konuda büyük bir sıkıntı çekiyor.
Bir başka konu pasaportla ilgili, yeşil pasaport. Kişi, belediye başkanı oluyor veya hemen kaymakam olarak tayin oluyor ve yeşil pasaport alıyor. Peki, hâkim, aynı protokolde, devletin protokolünde aynı sırada olduğu hâlde alamıyor, diğeri gidip pasaport alabiliyor; yazık günah. Yani Türk yargıcını veya Türk savcısını orada aniden belediye başkanı olan ve kaymakam olanla aynı statüye getirmiyorsunuz. Bu ayrımcılığa son verin.
İşte, terfiyle ilgili, not almayla ilgili şey getirdiniz. Değerli arkadaşlar, asliye ceza hâkimlerinin gayet rahat, dosyası çok hızlı biter; asliye hukuk hâkimlerinin… Yani hesap edin, tapu iptal, tescil davasından, delilden vesaireden… Yani burada çekilen meşakkat ile oradaki tayin, terfi arasında büyük bir fark var. Asliye cezada tanığı dinlersiniz, süreci altı aydır; zaten yargının o azami dava bitirilme süresine baktığınız zaman o süreler dahi bunda bir eşitsizlik olduğunu gösteriyor.
Gelelim lojman sorununa. Lojman sorunu en büyük yara. Şimdi, bakın, şu anda Yargıtayda olup Yargıtay lojmanlarında oturuyor; aynı sitede o Yargıtay üyesinin evi var, dairesi var. Yazık günah! Yani bu şekilde… Kanun teklifi verdik, kişinin eğer İstanbul'da kendisine veya ailesine ait evi varsa lütfen ama lütfen lojmanı olmayan yargıca, savcıya bu daireyi tahsis edin. Yazık günah! Bunu yapamıyorsanız, büyük şehirlerde en azından kira yardımı olarak 20 bin lira, diğer şehirlerde de 10 bin lira veya 15 bin lira kira yardımı yapın.
Bir başka sorun yani en büyük sorunlardan bir tanesi, bu disiplin soruşturmasıyla ilgili. HSK hâkim ve savcıların disipliniyle ilgili soruşturma yapıyor. O daire içerisinde avukat var. Peki, avukatların disiplin soruşturmasında hâkim var mı? Yok. Yani bu şekildeki absürt eşitsizlikleri… Sizden rica ediyorum; bu yapıcı, eğitici, öğretici önerilerimizi dikkate almanızı istirham ediyorum.
Selam ve saygılar iletiyorum. (CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11'inci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayyüce Türkeş Taş Turhan Çömez Mehmet Satuk Buğra Kavuncu
Adana Balıkesir İstanbul
Burhanettin Kocamaz Yüksel Selçuk Türkoğlu Yavuz Aydın
Mersin Bursa Trabzon
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Ayyüce Türkeş Taş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu kanunun 11’inci maddesiyle ilgili yani adalet müfettişlerinin yetkileri üzerine konuşmak için İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım.
Bu kanunun 11’inci maddesi adalet müfettişlerine kapsamlı yetkiler tanımlıyor; araştırma, inceleme ve soruşturma gibi görevleri sırasında kamu kurumlarından doğrudan bilgi toplama, kişileri yeminle dinleme, gerektiğinde istinabe yoluyla delil toplama yetkisi gibi önemli yetkiler veriyor. Bu düzenlemenin adaletin tecellisi için gerekli görünen bir denetim mekanizması sağlama amacı taşıdığını anlıyoruz ancak burada bazı kritik noktalara değinmek istiyorum.
Öncelikle, madde 11’de tanımlanan geniş yetkiler adalet müfettişlerinin görev tanımlarını açık ve kapsamlı bir şekilde düzenlemiştir ancak bu yetkiler aynı zamanda bakanlık ve müfettişlerin kamu görevlileri üzerindeki denetim gücünü artırmakta, bu da uygulamada keyfîlik ve belirsizlik riskini doğurmaktadır. Özellikle, teklifte yer alan “Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.” ifadesi denetim süreçlerinde sınırların net olmamasına yol açabilecektir. Bu tür belirsizlikler müfettişlerin denetim gücünü aşan taleplerle karşılaşmasına veya denetim yetkilerinin kötüye kullanımına neden olabilir.
Adalet müfettişlerine tanınan geniş yetkilerde hukukun temel prensibi olan belirlilik ilkesinin gözetilmesi gerekmektedir. Yetkiler net sınırlarla çizilmediği takdirde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlık ilkelerine gölge düşebilir. Yargı sisteminde müfettişlerin adil, objektif ve bağımsız olarak denetim yapabilmesi esastır. Bu sebeple, Bakanlık yetkisinin sınırlarının net çizilmesi, müfettişlerin sadece yasayla tanımlanmış çerçevede çalışabilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca, bu düzenlemeler müfettişlerin görevlerini yürütürken UYAP ve SEGBİS gibi bilişim sistemlerini kullanmalarına da imkân tanımaktadır. Bu adım, teknolojinin etkin kullanımı açısından olumlu bir gelişme olarak görünse de müfettişlerin elde ettiği verilerin ne derece güvenli ve denetime tabi tutulduğu konusunda endişeler taşımaktayız. Yargı sistemimizde güvenlik ve gizlilik esaslarının sağlanması, bu yetkilerin genişlemesiyle daha da kritik hâle gelmektedir. Adalet müfettişlerinin kanun ve mevzuat çerçevesinde bağımsız, adil ve tarafsız bir denetim yapabilmeleri büyük önem arz etmektedir. Aksi hâlde, yargının bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkesi ciddi yara alabilir. Bu nedenle, maddeye yönelik belirsizlik içeren ifadelerin yeniden gözden geçirilmesi, müfettişlerin görev tanımlarıyla yetkilerinin net bir şekilde belirlenmesi ve keyfîlik riskinin önlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. İYİ Parti olarak, bu maddenin daha kapsamlı bir şekilde tartışılması, adil ve bağımsız bir denetim mekanizmasının sağlanabilmesi adına revize edilmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu şekilde de bu maddeyi kabul edemeyeceğimizi beyan ediyoruz.
Sözlerime son vermeden önce, birkaç gün sonra vefatının 86'ncı yılını idrak edeceğimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü de minnet ve rahmetle anıyorum. Bizlere bıraktığı bu kutlu cumhuriyetin, onun millî ve üniter yapısının, Türk dilinin, Türk kimliğinin, Türk Bayrağı’nın dâhilî ve haricî tüm düşmanlarına karşı sonsuza dek koruyucusu ve kollayıcısı olacağız. Ruhu şad olsun. Türk ili ve Türk devleti sonsuza dek var olsun. Ne mutlu Türk’üm diyene!
Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12’nci madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere 3 önerge vardır, önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Turhan Çömez Burhanettin Kocamaz Yavuz Aydın Balıkesir Mersin Trabzon Yüksel Selçuk Türkoğlu Selcan Taşcı Mehmet Satuk Buğra Kavuncu Bursa Tekirdağ İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman Bülbül Aliye Coşar Hasan Öztürkmen Aydın Antalya Gaziantep
Barış Karadeniz Mehmet Tahtasız Ali Karaoba Sinop Çorum Uşak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Muhammet Emin Akbaşoğlu Derya Yanık Süleyman Şahan Çankırı Osmaniye Yozgat
Mehmet Ali Çelebi Mustafa Hulki Cevizoğlu İzmir İstanbul
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşcı.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adalet sadece yasallığın tesisiyle değil, adil olanın ne olduğu konusunda şüpheye yer bırakmayarak meşruiyetle sağlanabilir. Sadık baba -Sadık Yalçın- öğretmen kızı Aybüke’yi ilk görev yeri Batman’da katledildiği günden bu yana PKK terör örgütünün kökünün kurutulmasını bekliyor vakarla. Yolu kesilen, aracı yakılan ve cansız bedenine günler sonra ulaşılan Necmettin Öğretmenin babası Hamit Baba oğlunun hatıralarına sarılıyor her 24 Kasımda. Şaban baba 11 yaşında şüpheli şekilde can veren kızı Rabia Naz’ın öldürüldüğünü ispata çalışırken katillerin oturması gereken sanık sandalyesinde bulmuştu kendini. Hantepe baskını şehitlerimizden Ayhan Say’ın babasının bütün şehit aileleri gibi öfkesi de vardı, acısı da sitemi de ama hepsini 3 kelimeye sığdırdı: “Helal etmiyorum hakkımı.” Hediye 5 yaşındaydı, evinin önünde araba çarptı. Tıbbi ihmalle hem zihinsel hem bedensel engelli kaldı. Çarpan sürücü cezasız bırakılmaya çalışıldı. Tam 5 defa bozuldu davasının kararı, 20'den fazla hâkim değişti. On beş yıllık ızdıraptan sonra 20 yaşında can verince kızı arşa çıktı Alican babanın feryadı. Dünyanın bütün sığınmacılara kucak açan ülkesinin hukukuna sığınamamış olmaktan yorgun hâlde yaşamına başka bir ülkede devam kararı aldı. Oğlu Halis Hendek’teki havai fişek fabrikasındaki patlamada ölen Muammer Babanın yürek yangınını söndürmek imkânsızdı. “3-5 kodaman daha fazla para kazanacak diye ben oğlumu 18 parça kemik olarak aldım. Lanet olsun sizlerin vereceği paraya.” diye haykırdı bedduasını. İddianamesi üç koca yıl boyunca yazılmayan Çorlu tren kazası davasında canlarından can kopanlar, Soma’da kayırmacı düzenin kurbanı olanlar, Aladağ’da denetimsiz yurtta diri diri yanan çocuklar… Kuddusi Okkır var mesela, sağlam girdiği Silivri’den ölümüne beş gün kala bir deri bir kemik, çökmüş avurtlarının üzerinden bize âdeta tokat atan o gözlerle mezara tahliye edilen. Mehmet Haberal var, yirmi bir ay yoğun bakımda tutuklu tutulup da tahliye edilmeyen, yılları sadece onun şahsından değil aslında insanlıktan çalınan. “Baba” diye bir soğuk mermer parçasına sarılan çocuklar; bayramdan bayrama sırf adet yerini bulsun diye hatırlanan hatta o kadar bile hatırlanmayan millî hafıza kaybımız olan çocuklar. Babası altı aylıkken katledilen Yağız Bulut altı yaşında cenaze kaldıran Eymen; babaları kumpas hukuku şehidi olan Duru, Batuhan, Gökçen ve Kanije Hablemitoğlu’nun birkaç yıl önce paylaştığı satırları: “Yirmi yıldır Necip Hablemitoğlu ve ailesi olarak sadece obje muamelesi görüyoruz. İnsan değilmişiz; simgeymişiz, malzemeymişiz gibi.” Ve Sinan Ateş, katli ve sonrasında yaşananlar; torbacılara eskort olduğu iddia edilen memurlar, tetikçilere bilgi verdiği iddia edilen amirler, adaletten iddianame kaçırma rezaletiyle aslında yeni Türkiye'nin kokuşmuşluk vesikası olan. Uzaklarda aramaya gerek yok, oturduğumuz sıralarda dolaşıyor varsa ahı. Anayasa Mahkemesinin iki hak ihlali kararına rağmen Meclisin kapılarının açılma ihtimali İmralı’daki cani için belirdiği kadar onun için belirlemeyen Can Atalay.
Bu insanların tamamı adaletsizliğe, tamamı zulme uğradı. Aileleri, eşleri, dostları, camiaları, cemiyetleri zulme uğradı ama hiçbiri yaşadıkları yüzünden Türkiye Cumhuriyeti’ne Şeyh Sait ne yaptıysa onu yapmayı akıllarından geçirmedi; zira ihanet değil adaletti mücadeleleri. Şeyh Sait haksızlığa, hukuksuzluğa karşı değil cumhuriyet rejimine karşı ayaklanmış bir hain, bir iş birlikçidir. Bunların mahzunu da katildir, mazlumu da katildir, teröristtir. Mevzubahis vatansa hangi kılıfa sokulursa sokulsun merhamet adalet değil, ihanettir. Mevzubahis hukuksa da hukukta ihanetin de cinayetin de karşılığı bellidir ve o karşılık zinhar onu normalleştirmek, meşrulaştırmak, hazmetmek değildir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 12'nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu madde, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda bir düzenleme öngörüyor. Hatay Milletvekili Can Atalay kararında olduğu gibi, Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu kürsüye çıkarak Anayasa’ya sadakat yemini edenler, Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmamasına dair karar alanlar da aynı milletvekilleri değil midir? Can Atalay’ı tutsak eden, halkın iradesine darbe yapan, belediyelere kayyum atayan, Anayasa Mahkemesinin kararlarını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını da yok sayan aynı Hükûmet değil midir? Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki bu iktidar döneminde tuz koktu, yargı çürüdü, hukuk rafa kaldırıldı.
Değerli milletvekilleri, dün bir milletvekili arkadaşımız İsrail'in Gazze saldırısına ilişkin iktidarın yapamadıklarını sıraladı ve İsrail’le ticaretin devam ettiğini vurguladı. Hep bir ağızdan AKP sıralarından “Yalan! Yalan!” sözleri duyuldu. AKP milletvekillerine sesleniyorum: “Faiz sebep, enflasyon sonuç. Nas neyi emrediyorsa onu yapacağız." dedikten sonra faizlerin yüzde 50'yi aştığı yalan mı? 2024 bütçesinde faize 1 trilyon 254 milyar lira, son yirmi yılda ise faize 563 milyar dolar ödendiği yalan mı? Türkiye'nin toplam dış borcunun 500 milyar doları aştığı yalan mı? Gerçek enflasyonunun yüzde 50'nin üzerinde olduğu yalan mı? Vatandaşın geçmediği köprüye, otoyola, binmediği uçağa para ödediği yalan mı? Ülkede 11 milyon işsizin olduğu yalan mı? 12.500 lira maaş alan emeklilerin, asgari ücret alan işçimizin açlık sınırının altında yaşam savaşı verdiği yalan mı? Asgari ücretin ocak ayından bu yana enflasyon karşısında yüzde 40 eridiği yalan mı? İktidarın yönetemediği ekonomi sayesinde ev, araba almanın hayal olduğu yalan mı? Köy okullarının kapatıldığı, eğitim sisteminin yapboza döndüğü, atanamayan 1 milyon öğretmenin olduğu yalan mı? Pahalılık nedeniyle içinde ne olduğu bilinmeyen gıdalar üretildiği, söz verdiğiniz hâlde gıda mühendislerini, veteriner hekimleri, ziraat mühendislerini atamadığınız yalan mı? Seçimden önce esnafa "Prim gün sayısını 7200'e düşüreceğiz." diye söz verdiğiniz, sonrasında da bu sözünüzü ağzınıza dahi almadığınız yalan mı? İnsanların bir günle on yedi yıl sonrasında emekli olmaya mahkûm ettiniz, bu da yalan mı? Hastanelerde randevu almanın zor, MR, ultrason sırasının altı ay sonrasına verildiği, ameliyat sırasının sekiz ay sonrasına alındığı yalan mı? Diyabet hastası çocuklarımıza verilmeyen kitler; kanser hastalarının, epilepsi hastalarının, SMA’lı hastaların ilaç alamadığı, tedavi olamadıkları yalan mı? DMD’li çocuklar aileleriyle birlikte ilaçlarının ödenmesi için Sağlık Bakanlığı önünde dört gündür eylem yapıyor, bu da mı yalan? Ucuz ekmek ve ucuz et kuyrukları yalan mı? Geçinemeyen halkın akşam pazarlarında sebze meyve topladıkları yalan mı? “Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi” diye seçim öncesi reklamını yaptığınız ve bu yıl sonunda teslim etmeyi taahhüt ettiğiniz 250 bin İlk Evim, 100 bin konut projesi ve 20 bin iş yeri arsasında yüzde 5’ini dahi yapamadığınız yalan mı?
Değerli arkadaşlar, nerede bu tablo, nerede bu gülen yüzler? Çocuklar okullarda aç, gençler işsiz, emekliler mutsuz. Hayaller İlk Evim Projesi, gerçekler ise evsiz barksız, işsiz kiracılar oldu. İşte, sizin yalan Türkiye tablonuz bu. Değerli arkadaşlar, bunlarda yalan çok ancak hepsini anlatacak vakit yok. Ancak iktidardakilerin ilk seçimde gideceklerinden haberi de yok.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle yapılması öngörülen düzenleme 28/7/2024 tarihli ve 7524 sayılı Kanun’la yasalaştığından maddenin teklif metninden çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergelerle 12’nci madde teklif metninden çıkmıştır.
13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14’üncü madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet Emin Akbaşoğlu Osman Sağlam Atay Uslu
Çankırı Karaman Antalya
Ayhan Salman Behiye Eker Ali Taylan Öztaylan
Bursa İstanbul Balıkesir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanun’una eklenen geçici 20’nci maddenin teklif metninden çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeyle 14’üncü madde teklif metninden çıkarılmıştır.
15’inci madde üzerinde hepsi aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır. Bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent Kaya Şerafettin Kılıç Hasan Ekici
İstanbul Antalya Konya
Necmettin Çalışkan Sema Silkin Ün
Hatay Denizli
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman Bülbül Aliye Coşar Aliye Timisi Ersever
Aydın Antalya Ankara
Nurten Yontar Gülcan Kış Aysu Bankoğlu
Tekirdağ Mersin Bartın
Ayça Taşkent Müzeyyen Şevkin Süreyya Öneş Derici
Sakarya Adana Muğla
Gizem Özcan
Muğla
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Turhan Çömez Mehmet Satuk Buğra Kavuncu Selcan Taşcı
Balıkesir İstanbul Tekirdağ
Burhanettin Kocamaz Yüksel Selçuk Türkoğlu Yavuz Aydın
Mersin Bursa Trabzon
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Muhammet Emin Akbaşoğlu Osman Sağlam Atay Uslu
Çankırı Karaman Antalya
Ayhan Salman Behiye Eker Ali Taylan Öztaylan
Bursa İstanbul Balıkesir
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Antalya Milletvekili Sayın Serap Yazıcı Özbudun.
Buyurun. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) – Değerli milletvekilleri, teklifin 15'inci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum Saadet-Gelecek Grubu adına.
Bu madde, aslında kamuoyunun gözünün kulağının Genel Kurulumuzda olmasına sebep olan bir madde. Elbette bu dokuzuncu yargı paketinin tamamı kamuoyunda çok ciddi bir biçimde izleniyor çünkü içeriğinde pek çok Anayasa’ya aykırılık sorunu var ama özellikle teklifin 15'inci maddesi nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınlar tarafından büyük bir dikkatle ve hassasiyetle izleniyor. Peki, nedir bu madde? Bu madde, evli kadının soyadı hakkını düzenleyen bir madde. Neden bu pakette yer almıştı? Çünkü Türk Medeni Kanunu’nun konuya ilişkin hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti ve bu karar 28 Nisan 2023'te verilmişti fakat yüksek mahkeme “Bir hukuk boşluğu ortaya çıkmasın.” diye kararın 28 Ocak 2024 itibarıyla yürürlüğe gireceğini hükme bağlamıştı. Bakınız, bu teklif bizim Adalet Komisyonumuzun önüne geldiğinde tarih 11-12 Temmuz 2024’tü yani hâlen zaten ortada bir hukuk boşluğu mevcuttu. Peki, neden çok tartıştık biz bunu Adalet Komisyonunda? Çünkü Anayasa Mahkemesinin iptal kararını okuduğumuz zaman, getirilen bu 15'inci maddenin iptal kararına konu teşkil eden maddeyle neredeyse anlam bakımından bire bir örtüştüğünü gördük. Küçük kelime oyunlarıyla yüksek mahkeme kararının gereği yerine getirilmek isteniyordu. Oysa, değerli milletvekilleri, Anayasa'mızın 153'üncü maddesi Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idari makamları bağladığı yönünde bir hükme yer veriyor. Anayasa’mızda böyle bir hüküm olmasaydı dahi hukuk devleti ilkesinin gereği nedir? Yargı kararlarının gereklerini yerine getirmektir.
Şimdi, verdiğimiz bu büyük mücadele neticesinde şükürler ediyoruz ki teklifin bu maddesi geri çekildi. Biz, muhalefet olarak böylesine yoğun bir mücadele vermeseydik bu, metinden geri çekilmiş olmayacaktı fakat ben bu vesileyle yüce Meclisimizi bir konuda uyarmak istiyorum: Türkiye çok büyük bir hukuksuzluk kıskacında. Bakınız, bugün Nobel Ödülü sahibi Daron Acemoğlu’nun bir röportajı var ve haklı olarak diyor ki: “Türkiye hukuksuzluk kıskacından çıkmadıkça ekonomik krizi çözemez.” Evet, bunu bilmemiz için Daron Acemoğlu olmamıza gerek yok. Bu, aklın emrettiği bir konu. Peki, Türkiye ne yapıyor? Bir taraftan Beştepe’de, sarayda Anayasa’ya aykırı Cumhurbaşkanlığı kararnameleri hazırlanıyor, bunlar Anayasa Mahkemesi tarafından iptal ediliyor; bir taraftan önümüze Anayasa’ya aykırı teklifler geliyor, bunlar Anayasa Mahkemesi tarafından iptal ediliyor ve tekrar önümüze Anayasa Mahkemesi kararlarıyla çelişen birtakım yasal tasarruflara ilişkin teklifler getiriliyor. Böylece, aslında boş yere Anayasa Mahkemesini ve Türkiye Büyük Millet Meclisini meşgul etmiş oluyoruz.
Değerli milletvekilleri, eğer hepimiz iktidar ve muhalefet partileri olarak ve sivil toplum olarak, Anayasa’nın üstünlüğü ilkesine titizlikle riayet etmek konusunda ortak bir çaba sarf edersek bundan hepimiz toplum olarak kazanacağız; Türkiye önünü görerek yol alacak ve bütün vatandaşları geleceğe güvenle bakacak ve tabii. aynı zamanda Türkiye müreffeh bir ülke olacak, açlığın ve yoksulluğun pençesinden kurtulacak.
Ben, tekrar, bizim çabamızı dikkate alan çoğunluk partisine teşekkür etmek istiyorum. Evet, bu teklifin tamamı üzerinde aslında etkili olmak isterdik ama bu hüküm üzerinde etkili olmak da bizi çok mutlu etti. Tekrar teşekkürlerimi sunuyorum, Genel Kurulumuzu ve bütün Türkiye'yi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Muğla Milletvekili Gizem Özcan.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
GİZEM ÖZCAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama seçmen iradesini hiçe sayan kayyum uygulamasını kınayarak başlamak istiyorum. Madem adalet paketi konuşuyoruz; seçme, seçilme hakkını da eşit yurttaşlığı da bir temenniler manzumesinden gerçek birer ilkeye ancak partimizin dönüştüreceğini de ısrarla bir kez daha vurgulamak istiyorum. Biz “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün izinde yürüyoruz. Zor kullanmayı siyaset belleyenleri, böyle yaparak hukuk devletinin köküne kibrit suyu dökenleri tarihin tozlu sayfalarına demokratik mücadelemizle göndereceğiz.
Değerli milletvekilleri, kadının soyadı hakkını ilgilendiren, üzerinde konuştuğumuz 15'inci madde için Komisyonda yoğun tartışmalar oldu. Kadın örgütleri eylemleriyle, açıklamalarıyla protesto ettiler, direndik; iktidar, teklifin Komisyon aşamasında kadın örgütlerinin demokratik muhalefetinin tepkileriyle baş edemedi. İşte, bugün madde geri çekiliyor. Bu başarı, kadınların, kadın örgütlerinin, kadın hakları için direnen herkesin başarısıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, madde geri çekildi çekilmesine ancak garabet, en başta Anayasa Mahkemesi kararını yok sayan bir maddenin önümüze getirilmesiydi. Biz de sorduk: Ey iktidar vekilleri, böyle yaparak neyin zamanını kazanıyorsunuz? Bu ülkede yaşayan kadınların demokratik taleplerine bariyer olmak mı istiyorsunuz? Zaman geçtikçe kadınlar siner mi sanıyorsunuz? O ataerkil düzeni ayakta tutan dili, düzenleri değiştirmek sizin de boynunuzun borcu değil mi? Bugün baktığımızda Anayasa Mahkemesinin antidemokratik bulduğu düzenlemeyi yeniden dayatırken hangi yüzle “Demokratik Anayasa'yı biz yapacağız.” diye biliyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesinin verdiği süre doldu, yeni bir düzenleme yapılması gerekiyor, kadının yalnızca kendi soyadını kullanabilme hakkına sahip olması gerekmekte. Kadınlar, kendi soyadını kullanabilmek için dava açmak zorunda kalıyor ki bu da eşitlik ilkesine açık şekilde aykırıdır. Kadının soyadına kadından başka kimse karar veremez. (CHP sıralarından alkışlar) Mevcut teknoloji nüfus kayıtlarının tespiti ve soy bağının karışmamasına da aynı zamanda elverişlidir yani tek yol evlenince kadının soyadının değiştirilmesi değildir; zaten Anayasa Mahkemesi de bunu söylüyor, kadının kimliğinin ve kişiliğinin bir parçası olan soyadını eşitlik temelinde yeniden düzenleniyor, “Cinsiyet temelinde farklı muamele olmaz.” diyor. Konu bu kadar açık ve net; çıkıp da kadın haklarına el uzatmak için aileyi de bahane etmeyin, çocuğu da bahane etmeyin. Büyük kentler mafyanın çatışma alanına döndü, uyuşturucu okulların önüne kadar indi, çocuklarımız yenidoğan ünitelerinde organize şebekeler eliyle öldürülüyor. Bunlarla mücadele edeyim, “Aile önemli.” diyen yok; ne zaman kadın hakları gündeme gelse iktidar cenahından lafa başlayanlar “aile, çocuk” diye başlıyorlar. Siz hiç merak etmeyin; bir aile, bir çocuk eşitlik temelinde her durumdan daha iyi korunur. Kadınlara akıl vereceğinize üzerinize düşeni yapın, kadın cinayetlerini önleyin. (CHP sıralarından alkışlar) Kadına şiddeti, tacizi, tecavüzü, mobbingi bitirin; uyuşturucuyu bitirin, çocuk işçiliğini önleyin, çocuklarımızın canına kasteden alçakları engelleyin. Bütün bunlar aileyi güçlendirir, bütün bunlar çocuğu korur. Buradan iktidar vekillerine sesleniyorum: Anayasa Mahkemesi kararlarının arkasından Meclis yoluyla dolanmaya son verin, şöyle anayasa yapacağız, böyle demokratik olacak demeyi de bırakın, milletvekili yemininizin arkasında durun ve Anayasa’ya sadakat gösterin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
GİZEM ÖZCAN (Devamla) – Teşekkürler.
Bundan sonra getireceğiniz düzenlemede de kadının soyadı hakkına riayet edin yoksa onun da akıbeti yine aynı şekilde olacaktır.
Herkesi, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü konuşmacı Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; öncelikle, maddenin çekilmesini olumlu karşılıyoruz.
Diğer taraftan, kabul etmek gerekir ki hekim olmayı hedefleyen gençlerimizin almak zorunda oldukları altı yıllık tıp eğitimi zor ve meşakkatli bir yoldur. Tıp fakültesini bitirme başarısı gösteren çocuklarımızı hemen sonrasında kısa adı “TUS” olan sınavlar bekliyor. Pratisyen hekimliğin ötesinde akademik kariyerine asistanlıkla başlayan bir süreçle devam etmek isteyenler ile doktorluk hizmetini insanlığa uzman sıfatıyla sunmayı hedefleyen gençlerimizin geçmek zorunda olduğu zorlu sınavın adıdır TUS. İçinde bulunduğumuz dönemde, işte bu TUS sınavına girecekler arasında Türk-yabancı ayırımcılığının yapıldığı, bu noktada yabancı öğrenciler lehine tercihlerde bulunulduğu iddia ediliyor. Örneğin, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Hastalıkları Bölümünde Türk öğrenciler için 2, yabancı öğrenciler için 3; aynı şekilde, İstanbul Aydın Üniversitesi İç Hastalıkları Bölümünde Türk öğrenciler için 1, yabancılar için 3; devamla, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Bölümü için Türk öğrencilere 1, yabancı öğrenciler için 6 kontenjan ayrıldığına işaret ediliyor.
Bütün bu bilgiler ışığında, şimdi biz de Sayın Bakan Kemal Memişoğlu’na milletin kürsüsünden soruyoruz: Tıpta Uzmanlık Sınavı için duyurulan ikinci dönem uzmanlık öğrenci kontenjanlarının dağılımıyla ilgili olarak rakamsal veriler net olarak nedir? Bu konuda vatandaşların kafasındaki istifhamlar giderilecek midir? İkinci dönem uzmanlık sınavlarında yabancı kökenli öğrencilere Türk öğrencilere oranla neredeyse 2 hatta daha fazla kat kontenjan tanınmasıyla ilgili bu gerçeği teyit ediyor musunuz? Yılda 10 bin olan asistan kontenjanının 5 bine düşürülmesi ve akademik kariyer imkânının daraltıldığı bilgisi gerçek midir? TUS duyurularında yabancı öğrencileri bilgilendirmek için yalnızca Arapça dilinin kullanıldığı iddiaları doğru mudur? En son, Türk öğrenciler için başarı kriterinin 70, yabancı öğrenciler için 55 barajı olduğu noktasındaki tespitlerin doğruluğu açıklanmalıdır.
Diğer taraftan, sayın milletvekilleri, bakınız, 10 Ağustos 2010 tarihinden beri memlekette banka promosyonu var ve çalışanlar banka promosyonu alıyor. Türkiye'de çalışanlarına banka promosyonu vermeyen bir tek banka var, o da PTT Bank. Maaşlarını PTT Banktan alan çalışanlara, emeklilere bugüne kadar bir tek kuruş banka promosyonu ödemesi yapılmamıştır. Örneğin, PTT Bank kendisinden maaş alan emeklileri Aktif Banka yönlendirip 100 bin liraya kadar kredi alabilmelerinde aracılık ediyor. Dolayısıyla maaşların haricinde bu kredileri de kullanma imkânını elde ediyor ancak buna karşılık bu kredileri kullananlara ya da maaş alanlara her ne hikmetse bir promosyon ödemesi yapmayı ne yazık ki çok görüyor.
Şimdi, ben de buradan Sayın Abdülkadir Uraloğlu’na sorayım: Kurumunuzdan maaş alan emekli veya hâlen çalışan vatandaşlarımıza promosyon ödemesi neden yapılmamaktadır? Kurumunuzdan maaş alan emekli veya hâlen çalışan vatandaşlarımıza ne zaman promosyon ödemesi yapılacak ve geriye doğru da bu promosyon ödemelerini yapacak mısınız? PTT Banktan size özel yüzde 3,19'dan başlayan faizlerle 100 bin liraya kadar “Aktif Bank Emekli Kredisi” adıyla uyguladığınız kampanyadan bugüne kadar kaç çalışan veya emekli vatandaşımız faydalanmıştır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN – Buyurun.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Bankanızın teşviki ve kampanyasıyla Aktif Banktan bu tüketici kredisini alan vatandaşların -ki bunlar ziyadesiyle emekliler- kredi borçları bitmeden PTT Banktan ayrılamadıkları doğru mudur?
Son soru da şu olsun: Tüm vatandaşlarımızın faydalandığı bir gelir hakkından aynı haklara sahip olan vatandaşlarımızın bir kısmının yararlanmaması Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı değil midir?
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 180'inci maddesinde düzenleme yapılmasını öngören teklifin 15'inci maddesi teklif metninden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergelerle 15'inci madde teklif metninden çıkmıştır.
16'ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
17'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
19'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
20'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm geçici madde 1 dâhil 21 ila 32’nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz talebi yok.
İkinci bölüm üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25’inci madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesiyle 5271 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen geçici 7’nci maddenin (2)’nci fıkrasında yer alan “Soruşturma veya kovuşturma evresinde olup da bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla uzlaşmanın sağlanmış olduğu” ibaresinin “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresinde bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet Emin Akbaşoğlu Osman Sağlam Atay Uslu
Çankırı Karaman Antalya
Behiye Eker Ayhan Salman Ali Taylan Öztaylan
İstanbul Bursa Balıkesir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, uygulamada yaşanabilecek sorunların önüne geçmek amacıyla bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresine başlanmış dosyalar bakımından bu maddeyi ihdas eden kanunla 5271 sayılı Kanun’un 253’üncü maddesinin (3)’üncü fıkrasında yapılan değişikliğin ve 5237 sayılı Kanun’un 75’inci maddesinin (6)’ncı fıkrasında yapılan değişikliğin uygulanmaması amaçlanmaktadır. Böylelikle bu dosyalar bakımından uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasına devam edilecek ve uzlaştırma hükümlerine göre sonuçlandırılacaktır. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra başlatılan soruşturmalarda ise doğrudan ön ödeme hükümleri uygulanacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
26'ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
27'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28'inci maddeyi oylamadan önce Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.
Buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Sayın Başkan, teklifin çerçeve 28'inci maddesiyle 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’na bir ek madde ve kadro cetveli eklenmektedir. Söz konusu kadro cetvelinin kanuna değil de maddeye ekli olacağı şeklinde bir yanlış anlamaya yol açmamak, bu anlamda cetvelin işleneceği yeri netleştirmek için 28'inci maddenin çerçeve hükmüne “aşağıdaki ek madde” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve cetvel” ibaresinin, işlenecek hükmüne ise “iç denetçi kadroları” ibaresinden sonra gelmek üzere “bu kanuna” ibaresinin eklenmesi ve işlenecek madde hükmü ile kadro cetvelinin ayrı tırnak işaretleri içine alınması yönündeki redaksiyon talebimizi takdirlerinize arz ediyorum.
BAŞKAN – Maddeyi Komisyonun redaksiyon talebi doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Redaksiyon işlemi Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.
29'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
30'uncu maddeyi oylamadan önce Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.
Buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Sayın Başkanım, 30'uncu madde için öngördüğümüz redaksiyon istemi 28'inci maddede yaptığımız redaksiyonla aynı gerekçeye dayanmaktadır. Bu çerçevede, 30'uncu maddenin çerçeve hükmüne “aşağıdaki ek madde” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve cetvel” ibaresinin, işlenecek hükmüne ise “iç denetçi kadroları” ibaresinden sonra gelmek üzere “bu kanuna” ibaresinin eklenmesi ve işlenecek madde hükmü ile kadro cetvelinin ayrı tırnak işaretleri içine alınması yönündeki redaksiyon talebimizi takdirlerinize arz ediyorum.
BAŞKAN - Maddeyi Komisyonun redaksiyon talebi doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Redaksiyon işlemi Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.
31'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
32'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
33'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
34'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
35'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
36'ncı madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 36'ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muhammet Emin Akbaşoğlu Osman Sağlam Atay Uslu
Çankırı Karaman Antalya
Behiye Eker Ayhan Salman Ali Taylan Öztaylan
İstanbul Bursa Balıkesir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, 7145 sayılı Kanun’a eklenen geçici 2’nci maddenin teklif metninden çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeyle 36'ncı madde teklif metninden çıkarılmıştır.
Geçici 1’nci madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geçici 1’inci maddesinin birinci, dördüncü ve beşinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(1) Bu kanunla 2004 sayılı Kanunun 111/b maddesinde yapılan değişiklik, söz konusu değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı yapılmış ve açık artırma süresi sona ermemiş olan açık artırmalar hakkında da uygulanır.
(4) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar baroların yerine getirdiği adli yardım hizmetleri nedeniyle tahakkuk etmiş olup da 1136 sayılı Kanununun 180 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ayrılan ödeneğin yetersiz kalması nedeniyle ödenemeyen giderler için Hazine ve Maliye Bakanlığınca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on beş gün içinde Türkiye Barolar Birliği hesabına ödenek aktarılır.
(5) 4721 sayılı Kanunun 289 uncu maddesinin birinci fıkrasında koca için öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre, 20/7/2004 tarihi ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasında dolmuş ise bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde 286 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca koca tarafından soybağının reddi davası açılabilir.”
Muhammet Emin Akbaşoğlu Osman Sağlam Behiye Eker
Çankırı Karaman İstanbul
Ali Taylan Öztaylan Ayhan Salman
Balıkesir Bursa
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifle, 2004 sayılı Kanun’un 111/b maddesinde yapılan değişikliğin, söz konusu değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı yapılmış ve açık artırma süresi sona ermemiş olan açık artırmalar hakkında da uygulanmasını sağlamak amacıyla maddenin birinci fıkrasında değişiklik yapılması öngörülmektedir.
Ayrıca, maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarında yapılması öngörülen düzenlemeler 28/7/2024 tarihli ve 7524 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la yasalaştığından bu hükümlere ihtiyaç kalmamıştır.
Baroların yerine getirdiği adli yardım hizmetleri nedeniyle bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar tahakkuk eden ve 1136 sayılı Kanun’un 180'inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ayrılan ödeneğin yetersiz kalması nedeniyle ödenemeyen giderler için Hazine ve Maliye Bakanlığınca on beş gün içinde Türkiye Barolar Birliği hesabına ödenek aktarılmasını sağlamak amacıyla maddenin dördüncü fıkrası yeniden düzenlenmektedir.
4721 sayılı Kanun’un 286'ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca koca tarafından açılan soy bağının reddi davasında 289'uncu maddenin birinci fıkrasında öngörülen bir yıllık dava açma süresinin Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yürürlüğe girdiği tarih (20/7/2024) ile maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasında dolmuş olması hâlinde oluşabilecek hak kayıplarının önlenmesi için bu davanın maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde açılabilmesini sağlamak amacıyla maddenin beşinci fıkrası yeniden düzenlenmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
37’nci madde üzerinde 1 önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 157 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 37’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“MADDE 37- (1) Bu Kanunun;
a) 21 inci maddesi 29/6/2024 tarihinden, 23 üncü maddesi ise 12/9/2024 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.”
Muhammet Emin Akbaşoğlu Osman Sağlam Atay Uslu
Çankırı Karaman Antalya
Behiye Eker Ayhan Salman Ali Taylan Öztaylan
İstanbul Bursa Balıkesir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) – Takdirlerinize bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Önergeyle, teklifin Genel Kurul gündemine alındığı tarih nazara alınarak yürürlük maddesinde değişiklik yapılması öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Açık oylama tutanağı gelmiştir.
Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
“Oy Sayısı : 343
Kabul : 255
Ret : 88[(x)]
Kâtip Üye Kâtip Üye
Muhammed Adak Mustafa Bilici
Mardin İzmir”
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince Kamu Başdenetçisi seçimini yapmak için 12 Kasım 2024 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.13
[(*) ](*) 157 S. Sayılı Basmayazı 30/10/2024 tarihli 13’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
[(x)] Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.