TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
20'nci Birleşim
19 Kasım 2024 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kayseri Milletvekili Şaban Çopuroğlu’nun, Kayseri’de yapılan çalışmalara ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyarbakır’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, Sivas’a ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
2.- Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı’nın, 19 Kasım Dünya Kadın Girişimciler Günü'ne ilişkin açıklaması
3.- Rize Milletvekili Harun Mertoğlu’nun, Rize’nin Çayeli ilçesinde meydana gelen heyelana ilişkin açıklaması
4.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, Millî Eğitim Bakanının açıklamalarına ilişkin açıklaması
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde Müzesine ilişkin açıklaması
6.- Kayseri Milletvekili Sayın Bayar Özsoy’un, Pınarbaşı ve Sarız ilçelerine doğal gaz verilmesine ilişkin açıklaması
7.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, engellilerin taleplerine ilişkin açıklaması
8.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, Erzincan-Gümüşhane-Trabzon Demir Yolu Projesi’ne ilişkin açıklaması
9.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, belediyelerin harcamalarına ilişkin açıklaması
10.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’nın, Osmaniye’deki rezerv alan çalışmalarına ilişkin açıklaması
11.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, Suud Krallığı’na ilişkin açıklaması
12.- Sivas Milletvekili Rukiye Toy’un, Millî Eğitim Bakanının açıklamalarına ilişkin açıklaması
13.- Muş Milletvekili Sümeyye Boz’un, Muş’un Korkut ilçesinde yaşananlara ilişkin açıklaması
14.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
15.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Sağlık Bakanına ilişkin açıklaması
16.- İstanbul Milletvekili Celal Fırat’ın, Alevi köylerinin yollarına ilişkin açıklaması
17.- İstanbul Milletvekili Burak Akburak’ın, yaz saati uygulamasına ilişkin açıklaması
18.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, DMD kas hastalarına ilişkin açıklaması
19.- Mersin Milletvekili Faruk Dinç’in, öğretmen adaylarının mülakat sonuçlarına ilişkin açıklaması
20.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, Konya Cemil Keleşoğlu Anadolu Lisesindeki uygulamaya ilişkin açıklaması
21.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
22.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Sağlık Bakanına ilişkin açıklaması
23.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, Adana’da yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
24.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
25.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Türk Silahlı Kuvvetlerinin dün yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması
26.- Konya Milletvekili Ali Yüksel’in, 14 Temmuz 2023’te yapılan KHK düzenlemesine ilişkin açıklaması
27.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
28.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Çömlekçi grup köy yoluna ilişkin açıklaması
29.- Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın, Van Çevre Yolu yapımına ilişkin açıklaması
30.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, ehliyet affına ilişkin açıklaması
31.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, Sivas-Erzincan arasındaki hızlı tren projesine ilişkin açıklaması
32.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
33.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne, yenidoğan çetesiyle ilgili yargılamaya, yoksul çocuk oranlarına, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’yla ilgili tartışmalara ilişkin açıklaması
34.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, yenidoğan çetesiyle ilgili davaya ve konuyla ilgili olarak topladığı bilgi ve belgelere ilişkin açıklaması
35.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ve 19 Kasım Dünya Çocuğa Yönelik İstismarı Önleme Günü’ne, Millî Halterci Naim Süleymanoğlu’nun 7’nci ve 23'üncü Dönem Milletvekili Gündüz Suphi Aktan'ın 16’ncı ölüm yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
36.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın ağabeyi Hüseyin Refet Yüksekdağ'ın vefatına; DİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ Başkanlarının bugün gruplarına yaptığı ziyarete, Recep Tayyip Erdoğan’ın açlık ve yoksullukla ilgili ifadelerine, yenidoğan çetesiyle ilgili iddianameye ilişkin açıklaması
37.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, 120 Cumhuriyet Halk Partili milletvekilinin 81 ilde yaptığı saha çalışmasına; TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK Genel Başkanlarının bugün kendilerine yaptığı ziyarete, OECD'nin yayınladığı yaşam raporuna, Ekrem İmamoğlu’nun 20 Kasımdaki ihale davasına ve Adana'dan yansıyan bir fotoğrafa ilişkin açıklaması
38.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, Rize’nin Çayeli ilçesinde meydana gelen heyelana, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yaptığı açıklamalara, ülkenin birlik ve beraberliğine, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin açıklaması
39.- Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün’ün, yenidoğan çetesi davasına ilişkin açıklaması
40.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, reddedilen grup önerilerine ilişkin açıklaması
41.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Suriyeli fırıncılara ilişkin açıklaması
43.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, yenidoğan çetesi davasına ilişkin açıklaması
44.- İstanbul Milletvekili Özgül Saki’nin, 20 Kasım trans kadınların nefret politikalarına karşı dayanışma gününe ilişkin açıklaması
45.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
46.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
47.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
50.- İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu’nun, İstanbul Esenyurt ilçe binasında yaşananlara ilişkin açıklaması
51.- Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan’ın, Şırnak-İdil-Midyat kara yoluna ilişkin açıklaması
52.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Elmalı-Akçay-Gömbe-Kaş ve Elmalı-Eskihisar-Göğübeli yoluna ilişkin açıklaması
53.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi’ne ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu ile 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamında düzenlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2023 yılı harcamalarına ait dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına ilişkin tezkeresi (3/966)
B) Önergeler
1.- Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın, (2/2249) esas numaralı Ekonomik ve Sosyal Konsey Kurulması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/84)
C) Duyurular
1.- Başkanlıkça, (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) esas numaralı Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuru
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkanı Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ tarafından, 2014-2024 yılları arasında büyükşehir belediyeleri ile il ve ilçe belediyeleri tarafından düzenlenen konser, kutlama, açılış ve benzeri eğlence içerikli etkinlikler ile organizasyon firmalarına ödenen meblağlar için ayrılan bütçe ve yapılan harcamaların tespit edilmesi amacıyla 19/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez tarafından, 2000 yılından bu yana belediyelerin bütçe harcamalarının incelenmesi, kamu kaynaklarının etkin, verimli ve şeffaf bir şekilde kullanılması, halkın yerel yönetimlere olan güveninin yeniden kazandırılarak şeffaf bir yönetim anlayışının sağlanması amacıyla 19/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- DEM PARTİ Grubunun, Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki ve arkadaşları tarafından, kayyumların yarattığı kültürel tahribatların araştırılması amacıyla 19/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Murat Emir, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır tarafından, Kara Harp Okulu Mezuniyet Töreni sonrasında teğmenlere açılan soruşturma hakkında 19/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
5.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerine, 166 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılabilmesine ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder’in, Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun Saadet Partisi grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki’nin, Ankara Milletvekili Murat Alparslan’ın DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğine seçim
B) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) esas numaralı Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Kocaeli Milletvekili Veysal Tipioğlu ve Çorum Milletvekili Yusuf Ahlatcı ile 85 Milletvekilinin Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2660) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 166)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun ağır hasta hükümlülerle ilgili yapmış olduğu çalışmalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Bekir Bozdağ'ın cevabı (7/18352)
2.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel'in, aşı tedarik sorununa ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun cevabı (7/18440)
3.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya'nın, Antalya'nın Gündoğmuş ilçesinin Ümitli Mahallesi'ndeki sağlık personeli eksikliğine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun cevabı (7/18443)
4.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya'nın, Antalya'nın Gündoğmuş ilçesinin Köprülü Mahallesi'ndeki sağlık personeli eksikliğine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun cevabı (7/18444)
5.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Şanlıurfa ilinde uyuşturucu bağımlılığı tedavisi gören kişi sayısına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun cevabı (7/18445)
6.- Bursa Milletvekili Kayıhan Pala'nın, Batı Nil Virüsü hastalığına karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun cevabı (7/18446)
7.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar'ın, KETEM'lere dair verilere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun cevabı (7/18452)
8.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan'ın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan doktorlara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler'in cevabı (7/18612)
9.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu'nun, Bursa'nın Nilüfer ilçesinde kaçak olarak faaliyet gösterdiği iddia edilen bir beton santraline ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun cevabı (7/18613)
10.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın'ın, kamuya elektronik uygulama yapan bir firmanın yabancılara satıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun cevabı (7/18617)
11.- Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu'nun, yenidoğan bebeklere sağlanan sağlık hizmetleri üzerinden haksız kazanç elde eden bir suç örgütüne ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun cevabı (7/18619)
12.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, yenidoğan bebeklere sağlanan sağlık hizmetleri üzerinden haksız kazanç elde eden bir suç örgütüne ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun cevabı (7/18621)
13.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız'ın, yenidoğan bebeklere sağlanan sağlık hizmetleri üzerinden haksız kazanç elde eden bir suç örgütüne ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun cevabı (7/18625)
14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, gıda işletmelerinde çalışanların portör muayenesinden geçmesi zorunluluğunun kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun cevabı (7/18637)
15.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, ülkemizde taşınmaz satın alan Suriye uyruklu kişilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/18668)
16.- İstanbul Milletvekili Elif Esen'in, yenidoğan bebeklere sağlanan sağlık hizmetleri üzerinden haksız kazanç elde eden bir suç örgütüne ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/18674)
17.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, sahte alkollü içki kaynaklı ölümlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun cevabı (7/18772)
18.- Ankara Milletvekili Murat Emir'in, 24-27 Eylül 2024 tarihleri arasında İstanbul'da düzenlenen bir sağlık konferansına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun cevabı (7/18780)
19.- Edirne Milletvekili Mehmet Akalın'ın, Rekabet Kurulu tarafından kesilen idari para cezalarına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın cevabı (7/18797)
20.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz'ın, Lübnan'dan gelme ihtimali olan mültecilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/18803)
21.- Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun'un, bir ihtisas komisyonu başkanı ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Bekir Bozdağ'ın cevabı (7/18935)
22.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer'in, 19-20 ve 26-27 Ekim 2024 tarihlerinde Eskişehir'de düzenlenen konferanslara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/18938)
23.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz'ın, yenidoğan bebeklere sağlanan sağlık hizmetleri üzerinden haksız kazanç elde eden bir suç örgütüne ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/18939)
24.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen'in, TBMM'de yapılan bir atama ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Bekir Bozdağ'ın cevabı (7/19142)
19 Kasım 2024 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Sırrı Süreyya ÖNDER
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Mahmut Atilla KAYA (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20'nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı birinci söz, Kayseri'de yapılan çalışmalar hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Şaban Çopuroğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Çopuroğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞABAN ÇOPUROĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz, haftamız hayırlı olsun.
Bugün burada, seçim bölgem olan, doğduğum, büyüdüğüm şehrimden bahsetmek üzere söz almış bulunuyorum. Beş dakikaya nasıl sığdırırım bilemiyorum ama Başkan belki ilave süre verir diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri...
(Başkanlık kürsüsü önünde toplanmalar)
BAŞKAN - Sayın Hatip, bir saniye, sürenizi kullandırtacağız ama...
Değerli arkadaşlar... Değerli arkadaşlar... Burası Vita yağ kuyruğu gibi oldu. Kürsüde hatip var, bu olmuyor yani!
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Başkanım, reklama girdi.
BAŞKAN - Sizi alalım lütfen, konuşmanız araya gitmesin. Kusura bakmayın, sessizlik sağlandığında şey edelim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Tabii ki ilk 20 kişiden başka kimseye söz vermeyeceğim yani siz yazdırıyorsunuz ama...
Kürsüye, lütfen, sessizce... Eğer talebi olan arkadaşlar olursa bir yığılma olmadan...
Sayın Çopuroğlu, buyurun lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A.- Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kayseri Milletvekili Şaban Çopuroğlu’nun, Kayseri’de yapılan çalışmalara ilişkin gündem dışı konuşması
ŞABAN ÇOPUROĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz, haftamız hayırlı olsun.
Bugün burada, seçim bölgem olan, doğduğum, büyüdüğüm şehrimden bahsetmek üzere söz almış bulunuyorum. Beş dakikaya nasıl sığdırırım bilmiyorum ama Başkan belki ilave süre verir diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, insan doğduğu şehri sever muhakkak ancak sevmek için sadece orada doğmak yetmez; tarihi olsun, iklimi olsun, insanları olsun birçok faktör onu etkiler. Bu sebepten olsa gerek Kayseri özel bir şehirdir, tarihî bir şehirdir; şehrin her tarafında tarihin izlerini görebilirsiniz. Öyle ki Cumhuriyet Meydanı'mızda yürüme mesafesinde beş farklı medeniyete ait eserleri ziyaret edebilirsiniz. Tüm bu eserlerle iç içe, şehrin hemen yanı başında büyük bir yeşil alanımız var; 1 milyon 260 bin metrekare büyüklüğüyle Türkiye'nin en büyük millet bahçelerinden olan Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçemiz kadar olmasa da hatırı sayılır bir yeşil alan şehrin tam kalbinde, sanki şehrin akciğeri olduğunu hissettirir. Aslında bir parktan öte bir lezzet durağıdır aynı zamanda; tarihi, yeşili ve gerçek belediyeciliğin dokunuşlarını orada hissedersiniz. Harika bir atmosferdir, aslında doğal bir yürüyüş parkurudur. Tarihin ve yeşilin iç içe olduğu meydandaki ziyaretlerinizden yorulduysanız dinlenip bir demli çay içebileceğiniz birçok mekân var elbette. Ha, bu arada, unutmadan, işini iyi yapan kurumlarımızdan KASKİ'mizin şehrin tamamına ulaştırdığı, Erciyes'in zirvesinden süzülerek gelen ve musluktan akan suları içebilirsiniz. Ancak benden söylemesi, meydanın orta yerinde Valilik binamız var; gönlü geniş, ikramı seven, halkla iç içe olan bir Valimiz var. Şehirde sayısı 40'ı aşan ERVA projelerini hayata geçiren, şehrin sevdiği Gökmen Çiçek Vali'mizle daha önce hiç tanışmasanız bile ona bir sürpriz yapıp uğrarsanız tahmin ediyorum size makamında bir kahve ikram etmeden bırakmaz.
Şehrin her yerinde bir hayli eser görebilirsiniz tabii. Ancak bunlar arasında yüzyıllar önce yapılmış eski eserler olduğu gibi, yeni eserler, şehrine sevdalı insanların yaptırdığı binalar da hiç dikkatinizden kaçmayacaktır. Talas yolu üzerinde büyük bir alana kurulu elli yılı aşkın geçmişi olan Erciyes Üniversitemizi şöyle bir gezdiğinizde hemen hemen tüm binaları hayırseverler tarafından yapılmış olan yemyeşil bir kampüs göreceksiniz. Tüm bu gayretler Erciyes Üniversitesini ve hastanesini Kayseri'nin bir markası hâline getirmiştir.
Tabii, şehrimizde sadece bir üniversite yok elbette. Şehrimizde tamı tamına 85 binden fazla öğrencisi olan tam 5 üniversite var. Öğrencilerimizin en yoğun olduğu ilçemiz Talas'ta yine AK PARTİ belediyeciliğini layıkıyla yapan Belediyemiz, Belediye Başkanımız Sayın Mustafa Yalçın var; israf etmeden, kültür sanat faaliyetlerine örnek olacak işlere imza atıyor. Kütüphane açılışları aldı başını gidiyor maşallah. Daha önce hiç Su Müzesini gezdiniz mi bilmiyorum ama orada gezebilirsiniz. Belediye Başkanımızı ararsanız güzel bir ev sahipliği yapacağından eminim. Çok şükür, Kayseri'de Belediye Başkanlarımızın hem kendileri hem de personeli hiç boş durmazlar, çalışırlar, tatil nedir bilmezler. Hep "Şehre ne katarım?" peşindeler, tıpkı Doçent Doktor Mustafa Palancıoğlu gibi. Allah nazarlardan saklasın, benim diyen -altını çiziyorum- benim diyen belediye başkanlarının yaptığı sosyal tesisleri toplasanız o sayıya ulaşamazsınız. Biraz önce bahsettiğim Mimar Sinan Parkı karşısında Kocasinan Belediyemiz var, 400 bin nüfuslu geniş coğrafyaya sahip bir Belediye; orası da işin ehli bir Belediye Başkanına emanet, Sayın Ahmet Çolakbayrakdar. Ben kendisini "sakin güç" olarak tarif etmek istiyorum. İlçenin tamamını karış karış bilir, her köşesine hizmet götürmek için çırpınır ama israf etmeden. Tabii, tüm bunlar bir uyum kültürü içinde yürütülüyor.
Nörolog olmasına rağmen Belediye Başkanlığını tercih etmiş bir Büyükşehir Belediye Başkanımız var, Doktor Memduh Büyükkılıç; hem tecrübesi hem yaşı itibarıyla diğer Başkanlarımızın ağabeyliğini yapan Büyükşehir Belediye Başkanımız doktor olmasa bence sosyolog olurmuş. Hiçbir detayı atlamadan gönül almayı bilen kişiliğiyle tüm Belediye Başkanlarımızı kucaklar. Bugünlerde büyük bir bulvar açılışıyla alakalı çalışmaları yürütmektedir.
Tabii, belediyelerimiz çalışken ticaret odalarımız, sanayi odalarımız çalışırlar, ihracat yaparlar. Üç ihraç edip bir ithal eden bir şehirde yaşıyoruz yani İslam'a ve ekonomiye katkıda bulunan bir şehirde yaşıyoruz. Tüm yöneticilerimizin ortaya koyduğu ufukla beraber yeni hedeflere ulaşmaya gayret ediyoruz.
Tabii, buradan şehrimizin bir fotoğrafını çektik ama şimdi söyleyeceklerim tüm bunların özeti olsa gerek. Zaman zaman esprilere konu olsak da Kayserili ikramı sever ama israfı sevmez. İsraf demişken, bugünlerde sıkça basında yer alan bazı belediyelerin milyonlarca lirayı sanatçılara ve teknik ekibe verdiğini duyuyor ve görüyoruz. Hep muhalefet soracak değil ya, şimdi ben soruyorum: Bu kadar büyük harcama yap...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Şimdi, Kayserinin meşhur bir lafı var, "Yiyin, için masarif etmeyin." derler. Bu düstur konuşma süresi için de geçerli olsa gerek. 16 tane ilçesi var, her birinin Belediye Başkanına bir güzelleme yapsan buna bir saat yetmez.
ŞABAN ÇOPUROĞLU (Devamla) - Diğer bölüme geçtim.
BAŞKAN - Sırasıyla bütün müdürlere, Belediye Başkanına, Valiye biz de teşekkür etmiş olalım.
Selamlama için size bir dakika daha süre vereyim, bitirin lütfen.
ŞABAN ÇOPUROĞLU (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
İsraf demişken, bugünlerde sıkça basında yer alan bazı belediyelerin milyonlarca lirayı sanatçılara, teknik ekibe verdiğini görüyor ve duyuyoruz. Hep muhalefet soracak değil ya, şimdi ben de size soruyorum: Bu kadar büyük harcama vicdanınızı sızlatmıyor mu? Konserleri illaki yapacaksınız, madem biraz pazarlık etseydiniz, "Biraz ikram et." deseydiniz bari. "Vatandaşa hizmet olarak götürebileceğiz o kadar iş varken neden bunlarla gündeme geliyorsunuz?" sorusunu sahada ben duyuyorum ki sizlere de ulaşıyordur sanırım. Benden söylemesi, beş yıl çabuk gelip geçer; israf etmeyin, eser bırakmaya gayret edin.
Şimdi, "Hizmet üretmek için kaynağımız yok." da diyemezsiniz; olur da "Kaynak yok." derseniz, vatandaş ne kadar inanır bilmem. Yaparsınız yapmazsınız, sizin bileceğiniz bir şey ama pazarlık konusunu ihmal etmeyin bence, seçimde söz verdiklerinizi yapmak için kaynak oluşturursunuz; benimki bir tavsiye tabii. Size bir tek sorum var: Altı yıldır yönettiğiniz belediyeler var, önünde hatıra fotoğrafı çektirebileceğiniz kaç eseriniz var?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çopuroğlu.
Gündem dışı ikinci söz, Diyarbakır'ın sorunları hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu'na aittir.
Sayın Tanrıkulu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyarbakır’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İlk defa şahsım adına söz aldım bu dönem.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Hayırlı olsun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, bütçe görüşülüyor. Bütçedeki bütün Bakanlıkların kalemlerine baktım. Diyarbakır'ın çok temel sorunları var. Diyarbakır kadim bir kent, tarihî bir kent; kimlik kenti, kültür kenti; nüfusu 2 milyona yaklaşmış ama bütçeden alması gereken payları almıyor maalesef. 2 milyonluk kent olup da kentin içerisinde raylı sistemi olmayan, ulaşım altyapısı olmayan başka bir kent yok. Soru sordum Bakanlığa, cevap verdiler. İşte, Bursa'da Bakanlığın yürüttüğü raylı sistemle ilgili çalışma var, Kocaeli'de var, başka illerde yapılmış daha önceden ama bunlar devam eden projeler, İstanbul'da var ama Diyarbakır'la ilgili olarak, raylı sistemle ilgili olarak bir yatırım programı yok, bu bütçede de yok.
En büyük sorunlarından bir tanesi otoban meselesi. Otoban Urfa'ya kadar geldi. Nüfusu 2 milyon olan başka bir şehirle ilgili, otobanla ilgili her çalışma yapılmış ama Diyarbakır'la ilgili çalışma yok. Onun da sorusunu sordum, 2034 yılına planlanmış Urfa'dan Diyarbakır'a otoban projesi, 2034 yılına; 2024 yılındayız, 2034 yılında ancak projelendirilecek. Şimdi, hem "Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır'dan geçer." diyorsunuz, "Demokrasinin yolu Diyarbakır'dan geçer." diyorsunuz ama hızlı tren geçmiyor, kara tren geçiyor; otoban geçmiyor, normal yollar berbat. Dolayısıyla eğer gerçekten Diyarbakır'ı Ankara'ya bağlamak istiyorsanız ilk önce bu projelerle bağlayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar) Orada yurttaşlarımız kendisini ayrı hissetmeyecekler, kimlik olarak da ayrı hissetmeyecekler, bu dışlanmışlığı da hissetmeyecekler.
Başka bir şey söyleyeceğim. En büyük projelerden bir tanesi, işte, sonuçta, GAP'ta sulama projeleri. 2 büyük baraj yapıldı Diyarbakır merkezde, Silvan ve Kralkızı Barajları. Barajlar bitti, enerjiyle ilgili kısım bitti, enerji üretiyorlar ama sulama kısmıyla ilgili hiçbir çalışma yok. Türkiye'de tarımda kullanılan enerjinin yüzde 50'si DEDAŞ'ın yetki sahibi olduğu 6 ilde kullanılıyor, diğer yüzde 50'si ise bütün Türkiye'de. Neden DEDAŞ'la ilgili yüzde 50 kullanılıyor? Bu sulama kanalları yapılmadığı için. Ve DEDAŞ'ın sizler üzerinde yaptığınız lobiyle bunlar yapılmıyor. Sulama kanallarına para ayrılmıyor DEDAŞ çiftçiye elektrik satsın, zulmetsin, oradan para kazansın diye. Oysa Diyarbakır'da ve bütün bölgede sulanabilir tarım arazilerinin ancak dörtte 1'i veya beşte 1'i şu anda sulanabiliyor ve yine, bu bütçede sulama kanallarına ayrılan herhangi bir bütçe yok.
Dicle Elektriği söyledim, bütün yaz boyunca onun zulmüyle Diyarbakırlılar ve bölgedeki bütün çiftçiler, esnaflar, sanayiciler zulüm gördüler. Diyarbakır'a tarihî kent dedik; surlar var, bin yıllık, on bin yıllık surlar var. Suriçi büyük bir yıkım yaşadı, Toledo olacaktı ama şehir olamadı. Kibirle bir proje yapmaya çalıştınız, kenti kendi kimliğinden uzaklaştırdınız ama şimdi gidelim, beraber Suriçi'ni gezelim; savaştan çıkmış görüntü hâlen orada duruyor aradan sekiz yıl, dokuz yıl geçmesine rağmen. Kentin dinamiklerinden yoksun bir biçimde proje yapmaya çalıştınız, onu da yarım bıraktınız. Kentin turizm potansiyeli bu bakımdan da kullanılamıyor, maalesef kullanılamıyor.
Keza, millî eğitimle ilgili projelerle, üniversiteyle ilgili yatırım projeleriyle ilgili olarak tek bir bütçe ayrılmış değil. Dicle Üniversitesi 1968'de kuruldu, daha sonra kurulan üniversitelerdeki altyapıyı biliyoruz. Dicle Üniversitesiyle ilgili olarak yatırım programında yine yatırımla ilgili herhangi bir şey yok ve hastane kullanılamaz durumda, Dicle Üniversitesi Araştırma Hastanesi yurttaşlarımıza hizmet veremez durumda.
Son olarak Amedspor'a geleceğim: Kentin takımı, milyonlarca taraftarı var; geçen yıl şampiyon oldu, 1. Lig'e çıktı; stadı yok, stad Bakanlığa ait. Saha onarıma alındı, sonuçta bir-bir buçuk ayda yapılması lazım bu onarım işlemlerinin ama öyle berbat yaptılar ki Amedspor'a tuzak kurdu bizzat Bakanlık ve Spor İl Müdürlüğü; ihale yaptılar. Bir dönem geçti, bir yarıyıl geçti, ilk yarı bitti, Amedspor sadece bir kez kendi seyircisi önünde o sahada oynayabildi; balçıktan kimse koşamadı, sahası kapalı şimdi. Hiç kimse de bunun hesabını sormuyor. Amaç, Amedspor'un taraftarlarının kendi kentinin takımına sahip çıkmasını engellemek aynı zamanda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bütün bunları niçin söylüyorum? Bunları söylememin amacı şu: Diyarbakır'ın sahipleri var, bizleriz, Diyarbakır halkıdır, kent halkıdır ama sonuçta Adalet ve Kalkınma Partisi yirmi iki yıldır iktidardadır; yirmi iki yıldır bu beklenen projelerin hepsi askıda bekliyor, indirilmedi. Diyarbakır'a karşı da bölgeye karşı da altyapı projeleri bakımından da ayrımcı politikalarınız bu bütçede devam ediyor maalesef. Bunları teşhir etmeye ve Diyarbakır için de bölge için de halkımız için de çalışmaya devam edeceğiz diyorum.
Hepinize saygı ve sevgilerimi iletiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.
Gündem dışı üçüncü söz, Sivas hakkında söz isteyen Sivas Milletvekili Sayın Ahmet Özyürek'e aittir.
Buyurun Sayın Özyürek. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, Sivas’a ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET ÖZYÜREK (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sivas'ımızla ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Zengin bir tarihî kültür mirasına sahip olan ilimizin yetiştirmiş olduğu değerlerden birisi olan, Türkiye'nin sanayileşme ve kalkınma tarihinde unutulmaz bir yere sahip olan Nuri Demirağ, demir yollarımızı inşa ederek ülkemizin ulaşım altyapısına büyük katkılar sağlamıştır; bu başarılarıyla Demirağ soyadını almıştır. Nuri Demirağ sadece demir yollarını değil Türkiye'nin ilk uçak fabrikasını kurarak yerli havacılık sanayisini başlatan bir vizyonerdi. Havacılık eğitimleri için Gök Okulunu kurmuş, tamamen yerli uçak ve planörler üretilmiştir. Onun çalışmaları millî sanayiye ve bağımsız bir Türkiye'ye olan inancının birer göstergesidir. Bugün, Sivas'ımızın yetiştirmiş olduğu bir değer olan Nuri Demirağ'ın cesareti ve girişimciliği hâlen konuşulmaktadır; kendisini saygıyla anıyoruz.
Değerli halk şairlerimiz sazları ve sözleriyle Anadolu'nun derin ruhunu ve insan sevgisini en güçlü şekilde dile getirmiştir. Âşık Veysel ise görme engeline rağmen yüreğiyle görebilmiş; doğayı, insanı ve yaşamı derin bir anlayışla yorumlamıştır; "Dostlar beni hatırlasın." diyerek insanlığa sevgiyi, barışı ve hoşgörüyü miras bırakmıştır. Onun sazından çıkan nameler halkın ruhunu yansıtan birer rehber olmuştur. Âşık Ruhsatî halk şiirine gönül vermiş; halkın dertlerini, yaşamın zorluklarını ve insan olmanın anlamını dizelerinde ustalıkla işlemiştir; dinî ve tasavvufi temaları sade ama derin bir bilgelikle anlatmış, Anadolu'nun sesini yüzyıllar sonrasına da ulaştırmıştır. Her iki ozanımız da Sivas'ımızın kültür ve sanat dünyasına armağan ettiği eşsiz değerlerdir; onları rahmet, sevgi ve saygıyla anıyor, bıraktıkları mirası yaşatmaya devam edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Sivas'ımız 6'ncı bölge özel teşvikten faydalanmaktadır ama hemen yakın illerimizin yaklaşık 8-10 tanesi de aynı şekilde 6'ncı bölgeden faydalanıyor fakat o illerin tamamına 6'ncı bölge özel teşvik verilmektedir, Sivas'ımızdaysa sadece Demirağ Organize Bölgesi'yle sınırlandırılmıştır. Biz de diyoruz ki nasıl örnek olarak diğer illerin tamamına 6'ncı bölge özel teşvik verilmişse başta Sivas'ımızın merkezi olmak üzere 16 ilçemize de aynı şekilde özel teşvikin verilmesini buradan talep ediyoruz.
Yine, sanayicilerimizin önemli bir problemi ve sorunu var özellikle lojistik anlamında, taşımacılıkta, raylı sistemde. Yani tren vagonuyla taşıma sistemini yapıyorlar, bunların da çok yüksek fiyatta olduğunu ve burada biraz iyileştirmenin yapılmasını bizlerden talep ettiler. Biz de buradan Ulaştırma Bakanlığımıza bunu iletmiş olalım.
Sivas'ımızda tarım, hayvancılık çok önemli, coğrafi olarak zaten başta tarım ve hayvancılık geliyor bizde. Tabii, en önemli sorunlarımızdan bir tanesi iklim şartları. Maalesef, bazen kuraklıktan, bazen doludan, yağmurdan ve selden etkilenen çiftçilerimizin bazıları ekonomik sorunları nedeniyle tarlalarına sigorta yaptıramıyor. Dolu vurduğunda veya kuraklık olduğunda... Daha iki gün önce yine Ulaş ilçemizin 7 köyündeki yağmur ve sel baskınlarıyla beraber çiftçilerimiz ciddi anlamda mağdur oldu ve hasarı oluştu. Bu yüzden de buradan, aynı şekilde hem AFAD'tan hem Tarım Bakanlığımızdan sigortasını yaptıramayan çiftçilerimizin zararlarının ve ziyanlarının mutlaka karşılanmasını istiyoruz. Aynı şekilde, geçmişte olduğu gibi gübrede, mazotta, tohumda, diğer vergi, kredi borçlarında da desteklenmesi ve çiftçilerimizin mutlaka ayakta kalması gerekiyor çünkü onlar üreten ve üretmeleri de mutlaka zorunlu hâle gelen çiftçilerimizdir, bizim baş tacımızdır.
Sivas'ımızın, yine, tarihî yerleri çok güzeldir. Buradan, aynı şekilde, Ankara-Sivas, Sivas-Ankara ve İstanbul-Sivas olarak hızlı trenlerimiz vardır. 16 ilçemizde ve Sivas'ımızın merkezinde tarihî yerler vardır. Mutlaka yerli ve yabancı turistlerimizi Sivas'ımıza bekliyoruz.
Çok teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özyürek.
Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim fakat bir mazeret var, ilk sözü o arkadaşımıza verdikten sonra listeyi uygulayacağım.
Sayın Yontar, buyurun lütfen.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in "Camileri ahırlara döndürdüler." sözü tam bir kara propaganda ve cehalet örneğidir. "Kurtuluş Savaşı'nı keşke Yunan kazansaydı." diyen cumhuriyet ve Atatürk düşmanı fesli deli Kadir'den öğrenen Yusuf Tekin'den alacak tarih dersimiz yoktur. Çok şükür, bizler Diyanetin Atatürk tarafından kurulduğunu ve Atatürk'ün herkesin okuyup anlayabilmesi için zamanında Kur'an'ı Türkçeye çevirttiğini biliyoruz.
Cumhuriyet rejimi hiçbir camiye kilit vurmadı, kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'i yasaklamadı ama AKP belediyeleri borçları karşılığında camileri mahsup etti. Okulları temizleyemediniz, çocuklara bir öğün yemek veremediniz, öğretmenleri atamadınız, millî eğitimi Orta Çağ karanlığına gömdünüz, tarikat ve cemaatlere teslim ettiniz.
Bir an önce istifa edin Sayın Yusuf Tekin!
BAŞKAN - Sayın Cevahir Asuman Yazmacı...
2.- Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı’nın, 19 Kasım Dünya Kadın Girişimciler Günü'ne ilişkin açıklaması
CEVAHİR ASUMAN YAZMACI (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Güçlü kadınlar, güçlü aileyi ve toplumu oluşturuyor. AK PARTİ olarak güçlü kadın, güçlü toplum düsturuyla yirmi iki yıldır kadınlarımıza yönelik politikalar yürütüyoruz. Her alanda kadınlarımızın gücü AK PARTİ öncesi tabloyla kıyaslanamayacak kadar arttı. Bu gücü Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde artırmaya da devam edeceğiz inşallah. Türkiye küresel bir lider ülke olma yolunda ilerlerken, bunun en önemli taşıyıcısı olan kadınlarımızın Türkiye Yüzyılı'nın da mimarı olacağına inancımla 19 Kasım Dünya Kadın Girişimciler Günü'nü kutluyorum.
Yaklaşık on yedi yıl faaliyetlerinde yer aldığım Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kadın Girişimciler kurullarının ülkemizin dört bir yanında kadın girişimcilere kattığı değeri ziyadesiyle biliyorum. TOBB Başkanımız Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu'na da teşekkür ediyor, kurul üyelerimize selamlarımı iletiyorum.
BAŞKAN - Sayın Harun Mertoğlu...
3.- Rize Milletvekili Harun Mertoğlu’nun, Rize’nin Çayeli ilçesinde meydana gelen heyelana ilişkin açıklaması
HARUN MERTOĞLU (Rize) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Geçen hafta meydana gelen depremin ardından artçı sarsıntılar devam ederken bu sabah Çayeli ilçemiz Eskipazar Mahallesi'nde meydana gelen heyelan felaketi bizi derinden üzmüştür. Heyelanda hayatını kaybeden kardeşimiz Yakup Ali Bayraktar'a Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve halkımıza başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza ise acil şifalar diliyorum. Tüm kurumlarımızın eş güdüm hâlinde bölgede yaraların sarılmasına yönelik çalışmaları devam etmektedir. Bu kapsamda 64 daire tedbir amaçlı tahliye edilmiştir.
Rize metrekareye 2.300 kilogramla en fazla yağış alan ildir. Geçtiğimiz ekim ayında on günde metrekareye 600 kilogram yağış almıştır. Bu da Anadolu'da 1 ilde bir yılda gerçekleşen yağış oranıdır. Bu durum vatandaşlarımızın ve bizlerin daha tedbirli olmasını gerektirmektedir. Rabb'im ülkemizi her türlü afetten korusun.
BAŞKAN - Sayın Mustafa Hakan Özer...
4.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, Millî Eğitim Bakanının açıklamalarına ilişkin açıklaması
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yıllardır "laiklik" adı altında insanlarımıza İslam karşıtlığını dayatan zihniyetin kalıntıları bugün hâlâ "Ben buradayım." diyor. Geçmişte başörtüsü yasağıyla binlerce insanımızın hayatını karartan, ikna odaları kuran, camilerin kapısına kilit vurup ahıra çeviren... (CHP sıralarından gürültüler)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yalan, yalan!
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - ...Kur'an eğitimini yasaklayan... (CHP sıralarından gürültüler)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yalan söylüyorsun!
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) - Dinle, dinle!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ayıp ya! Bilgisiz bilgisiz konuşuyorsun.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - ...imam-hatiplerin önünü kesen zihniyetin uzantıları bugün de... (CHP sıralarından gürültüler)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Tarih bilmiyorsunuz!
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Millî Eğitim Bakanımızın açıklamalarını bahane ederek gerçek niyetlerini ortaya koyuyor. (CHP sıralarından gürültüler)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yalan konuşuyorsun!
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) - Dinle, dinle! Sensin yalancı!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Tarih bilmiyorsunuz!
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Halkın arasına çık!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ayıp, ayıp; önce tarih okuyun!
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Şimdi ölü taklidi yaparak, geçmişte bu millete yaşatılanları unutturamazsınız. (CHP sıralarından gürültüler)
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Halkın arasına çık!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ayıp ya!
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Sayın Başkan, ben tekrar okumak istiyorum, bu şekilde tamamlayamam.
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Halkın arasına çıkın!
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Dinleyeceksiniz, biz sizi nasıl dinlediysek dinleyeceksiniz. (CHP sıralarından gürültüler)
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Ne dinlemesi, siz zaten yoktunuz ki!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yalan söylüyorsun!
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) - Sensin yalancı!
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Sensin!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Yalan söylüyorsunuz ya!
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) - Siz yalan söylüyorsunuz!
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Tekrar istiyorum Sayın Başkan.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Siz halkın arasına çıkın!
BAŞKAN - Buyurun, siz tamamlayın.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Dinleyin, itirazınız varsa itiraz edersiniz.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Bebeklerin hesabını verin, öldürülen bebeklerin hesabını verin!
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - İşinize gelmediği zaman istediğiniz gibi konuşamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Tecavüz edilen kadınların hesabını verin! Bu hesapları verin siz! Bu milletin yalana karnı tok.
BAŞKAN - Sayın Ömer Fethi Gürer...
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde Müzesine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Ülkemizde 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan deprem büyük acılar verdi. Bu depremin Niğde'de de önemli etkisi oldu. Niğde'de Niğde Müzesi depremden hasar görerek kapatıldı, 21 bin eser bulunan ve Avrupa'da yılın müzesine aday olacak kadar önemli müzemiz; yenisi yapılacaktı, hâlen müze kapalı, ne olacağı belirsiz kaldı.
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ya, yüz yıldır aynı yalanı söylemekten bıkmadınız mı ya? Yalan da mı değiştiremez adam ya?
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Nerede yalan söylüyorum?
RUKİYE TOY (Sivas) - Ama onun da bir dakika konuşma hakkı var, senin de var; niye engel oluyorsunuz?
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - İnsan yalan da mı değiştiremez ya? Yüz yıldır aynı yalan ya!
RUKİYE TOY (Sivas) - Hayır, niye konuşmasına engel oluyorsunuz?
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Benim konuşmama niye tahammül edemiyorsunuz?
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Tecavüz edilenlerin hesabını verin siz!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - İnsan bari yalanını değiştirir be!
RUKİYE TOY (Sivas) - İstediği konuda konuşabilir.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Boşverin o işleri, günümüze gelin!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Niğde 10 bin yıllık bilinen tarihin izlerini taşıyan, devam eden bilimsel kazılarıyla her yıl zenginleşen varlıklarının sergilenmesi için bir an önce yeni müzesine kavuşmalı ve yeni müze yapılmalıdır.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - İnsaf! Konuşmak değil, iftira o; konuşmak değil o, iftira, yüz yıllık iftira.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Yalan söylüyorsam çıkar söylersiniz.
RUKİYE TOY (Sivas) - Sana göre iftira, biz yaşadık.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ne oldu? Lozan'ın yüz yıllık saklı hükümleri devam ediyor mu hâlâ, hâlâ devam ediyor mu? Lozan'ın gizli hükümleri var mı hâlâ?
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Gelin ben size göstereyim.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Aynı yalanı yüz yıldır söylüyorsunuz be!
RUKİYE TOY (Sivas) - Kendi vekilinize bile saygınız yok.
ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) - Kendi vekilinize bile saygınız yok.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yeni müze yapılmadığı için turizmden yeterli pay alamayan Niğde bu bağlamda da eksik kalmıştır. Yeni binanın bir an önce yapılması, turizmden yeterli pay alması Niğde'miz için elzemdir. Yetkilileri bu konuda duyarlı olmaya...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Arkadaşlar, bu bir dakikalar burada yazılımla veriliyor, bizim uzatma ya da kesme şeyimiz yok. Onun için, hatiplerin bu süreyi kullanmasını öneriyorum. Lütfen... Diğer arkadaşlar da hatibe saygı duymalı çünkü aynı şey kendisi konuşurken de gerçekleşebilir.
Sayın Bayar Özsoy...
Buyurun.
6.- Kayseri Milletvekili Sayın Bayar Özsoy’un, Pınarbaşı ve Sarız ilçelerine doğal gaz verilmesine ilişkin açıklaması
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kayseri'mizde her hafta yeni yapılan çok güzel hizmetlere şahit oluyoruz. Dün Pınarbaşı ve Sarız ilçelerimiz de doğal gaza kavuştu. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanımız, SOCAR enerji yetkilileri ve vatandaşlarımızın yoğun katılımıyla ilk gaz verme törenini gerçekleştirdik. Her iki ilçemizde toplam 142 kilometre hat döşenerek 250 milyon TL yatırım yapılmıştır. Böylece, Kayseri'mizin 16 ilçesi de doğal gaza kavuşmuş oldu.
Ben buradan, bu hizmetlerin ilçelerimize gelmesinde emeği olan öncelikle Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımıza, SOCAR enerji yetkililerine, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanımız Doktor Memduh Büyükkılıç'a ve emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Doğal gazın Pınarbaşı ve Sarızlı hemşehrilerime hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - SOCAR, katillerin tedarikçisi, Kayseri'de işi yok.
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) - Necmettin, otur oturduğun yerde ya!
BAŞKAN - Sayın Reşat Karagöz...
7.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, engellilerin taleplerine ilişkin açıklaması
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
AKP hükûmetleri yıllar boyunca engelli kardeşlerimizi göz ardı etmiş, sosyal ve ekonomik anlamda birçok zorlukla karşı karşıya bırakmıştır. İstihdam fırsatlarının kısıtlılığı, erişilebilir bir çevre oluşturmak için yeterli çabanın gösterilememesi ve sosyal yardımların enflasyon karşısında yetersiz kalması engelli kardeşlerimizin başlıca sorunlarıdır. Milyonlarca kardeşimiz, Erdoğan'ın 17 Şubat 2022'de, Engelli Kamu Personeli Atama Töreni'nde verilen 12 bin engelli vatandaşımızın atanacağı müjdesinin gerçekleşmesini bekliyorken Bakan Şimşek'in kamu personel alımlarına kısıtlama getirmesiyle beraber, bu verilen söz de diğer sözler gibi tutulmamıştır.
Şunu kimse unutmamalıdır ki her birimiz potansiyel bir engelli adayıyız. Bu bilinçle, zor şartlar altında hayatlarını sürdürmeye çalışan engelli kardeşlerimize rahat ve huzurlu bir yaşam sunmak için taleplerine siyasetüstü bir noktadan yaklaşılmalı ve el birliğiyle sorunların çözümü için mesai harcamalıyız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Sibel Suiçmez...
8.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, Erzincan-Gümüşhane-Trabzon Demir Yolu Projesi’ne ilişkin açıklaması
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Trabzon'un hakkını gasbettirmeyeceğiz. Trabzon'un yıllardır umutla beklediği Erzincan-Gümüşhane-Trabzon Demir Yolu Projesi, maalesef, yeniden, siyasetin gölgesinde belirsizliğe sürüklenmiştir. Her seçim öncesi vadedilen ama seçim sonrası unutulan bu proje vadetmekten öteye geçememektedir. Şimdi de güzergâhın Rize'ye kaydırılacağı konuşuluyor. Bu, Trabzon'a yapılacak büyük bir haksızlıktır. Bu hattın Rize-Erzincan olarak değiştirilmesi, Trabzon'un tarihî İpek Yolu üzerinde olduğu gerçeğini, jeopolitik ve ekonomik potansiyelini yok saymaktır. Bu projeyi siyasetin oyuncağı hâline getirmekten, hemşehrilerimizin umutlarını sömürmekten derhâl vazgeçin. Erzincan-Gümüşhane-Trabzon hattı şehrimizin geleceğidir ve bu gelecekle oynanmasına asla izin vermeyeceğiz.
BAŞKAN - Sayın Mestan Özcan...
9.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, belediyelerin harcamalarına ilişkin açıklaması
MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belediyeler, kentlerin altyapısını iyileştirmek ve ihtiyaç duyulan hizmetleri sunmak amacıyla faaliyet gösteren kamu kuruluşlarıdır. Şehirlerimizin daha yaşanabilir, modern ve güvenli hâle gelmesi için öncelikli olarak eser üretilmesi, altyapı ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlara odaklanılması gerekir ancak son dönemde belediyelerin sanatçılara yüksek meblağlarda ödeme yapması kamuoyunda tartışmalara neden olmuştur. Kuşkusuz, kültür ve sanat toplumun gelişmesi ve zenginleşmesi için önemli alanlardır ama daha bu sabah Yenikapı İstasyonu'nda yangın çıktı, İstanbul metrolarının yürüyen merdivenlerinin neredeyse hepsi bozuk; özellikle yol, su, altyapı gibi temel hizmetlerde büyük eksiklikler yaşanırken, trafik çile hâline gelmişken, toplu metrobüsler her gün yanarken, ufak bir yağmurda şehir göl olurken, çöp dağları oluşmuşken bu harcamaların israf olarak algılanması kaçınılmazdır. Halkımız, belediyelerden yalnızca hizmet değil aynı zamanda şeffaf ve etkili bir kaynak yönetimi de bekliyor. Bilgilerinize.
Mağdur halkımızı Gazi Meclisten saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Asu Kaya...
10.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’nın, Osmaniye’deki rezerv alan çalışmalarına ilişkin açıklaması
ASU KAYA (Osmaniye) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Deprem ili şehrim Osmaniye'de yine rezerv alan söz konusu, yine yurttaşın mağduriyeti söz konusu. Bir yandan iddia odur ki korunan arsalar, binalar var. Kime göre, neye göre korunuyor? Vatandaş belirsizlik içerisinde ve endişe içerisinde. Daha önce Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı "Rezerv alanla ilgili vatandaşımızın istemediği hiçbir adımı atmayacağız." demişti. Buradan soruyorum tabii: Bu insanların onayı alınmış mıdır, acaba sorulmuş mudur? Sözü edilen binalar ve arsalar nasıl korunmaktadır? Aynı zamanda, dükkânlarının yakın zamanda yıkılacağı söylenen esnaf için onları koruyacak herhangi bir tedbir, önlem alınacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Biz teşekkür ederiz.
Sayın Mehmet Sait Yaz...
Buyurun.
11.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, Suud Krallığı’na ilişkin açıklaması
MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Suud Krallığı nereye savruluyor? Her geçen gün İslam inancına muhalif icraatlarla gündeme gelen Veliaht Prens'in son mahareti Amerika'dan getirilen iğrenç dans grubuyla Cidde'de -sözüm ona- konser verdirmesidir. Bu konserde Kâbe'yi andıran bir silüet etrafında dansçıların âdeta tavaf etmesi kabul edilemez bir hadsizliktir. Bunu hutbesinde eleştiren Kâbe imamının tutuklanması "Kâbe hâlâ Ebu Leheb'in tasallutu altındadır." dedirtiyor. Unutulmamalıdır ki Mekke ve Medine, Müslümanların vazgeçilmez iki kutsalıdır. Buraların muhafazası ve yönetimi de Suud'a değil Müslümanlara ait olmalıdır. Bugün Kudüs işgal altında ise Kâbe de dolaylı olarak işgal altındadır. Allah'tan dileğim, Kudüs'ün ve Kâbe'nin nöbetinin er geç aslına rücu etmesidir.
Teşekkür ediyorum.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Limanlarımız da işgal altında Hocam.
BAŞKAN - Sayın Rukiye Toy...
12.- Sivas Milletvekili Rukiye Toy’un, Millî Eğitim Bakanının açıklamalarına ilişkin açıklaması
RUKİYE TOY (Sivas) - İkna odaları, mobbing ve eziyetlerle başörtülü kardeşlerimizin eğitim hakkını ellerinden aldılar. İmam-hatiplerin orta bölümlerini kapattılar ve katsayı garabetiyle, ülkeyi ara elemansız bırakmak pahasına meslek liselerinin önünü kestiler. Mehmetçik analarını yavrularına hasret bıraktılar. Seçilmiş meşru hükûmeti türlü baskı ve dayatmalarla istifaya zorladılar. Hatırlayalım, tüm bunları "Demokrasiye balans ayarı yaptık." diyerek yaptılar ve toplumumuza çok ağır travmalar yaşattılar. O dönemi bizzat yaşayanlardan birisi olarak, yaşadığımız acılara "vasatlık" diyenler, vasatı bile yakalayamayan çukurlardır. Karartma yaparak, tahkir ve tezyif ederek bir davayı ve o dava uğruna ödenmiş bedelleri, çalınan hayalleri, söndürülen hayatları yok sayamaz, hafızalardan silemezsiniz. Bugün birçok eğitim sorununa kaynak teşkil eden, hâlâ açtığı yaraları sarmakla uğraştığımız bir konuda Sayın Millî Eğitim Bakanımızın haklı ve yerinde açıklamalarını destekliyorum.
BAŞKAN - Sayın Sümeyye Boz Çakı...
13.- Muş Milletvekili Sümeyye Boz’un, Muş’un Korkut ilçesinde yaşananlara ilişkin açıklaması
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Muş'un Korkut ilçesinde Ayşe İnceyol'un Cihan Oral tarafından kaçırılıp tecavüze uğramasının ardından eril devletin aymazlığı bir katliama zemin hazırlamıştır. Mahkeme, kuvvetli suç şüphesi ve Adli Tıp raporuna rağmen Oral'ı serbest bıraktı. Ayşe'yi ve ailesini korumak yerine faile dokunmayan bu sistem, bir gece yarısı uzun namlulu silahla işlenen vahşi bir cinayetin ortak suçlusudur. Fail, Ayşe'yi, babasını ve 2 ağabeyini öldürmüş, annesini ise ağır yaralamış, ardından elini kolunu sallayarak kaçmıştır. Bu katliamın ardından devletin tek hamlesi, göstermelik bir yakalama kararı çıkartmak olmuştur. Erkek şiddetini görmezden gelen bu düzen kadın düşmanlığını kurumsallaştırmıştır, kadın kırımına yol açmıştır. Ayşe'nin ve ailesinin kanı sadece failin değil, onları korumayan devletin de elindedir. Bu politikalar, kadınların canını hiçe sayan bir rejimin utanç vesikasıdır. Ayşe İnceyol isyanımızdır.
BAŞKAN - Sayın Müzeyyen Şevkin...
14.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Eğitimi kıt Millî Eğitim Bakanına sesleniyorum: Ey Millî Eğitim Bakanı, laiklik ve cumhuriyetle ilgili tarihî gerçekleri çarpıtıp yalan yanlış konuşmalar yapacağına otur da işini yap. Millî eğitim, tarihinin en kötü dönemini yaşarken, PISA sınavlarında çocuklar 79 ülke içinde fen bilimlerinde en gerilerde yer alırken, okulları pislik götürüp çocuklar aç biilaç kör karanlıkta gidip gelirken, okullarda güvenlik sağlanamazken, geçinemeyen öğretmenler bir tarafta dururken, onların kıyafetleri ve çay içtikleri su ısıtıcılarla uğraşırken okulları tarikat ve cemaatlere teslim ediyorsun, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli müfredatıyla kafanın arkasında ne olduğunu Türkiye'ye gösteriyorsun.
Saltanat sevdalısı Bakan, derhâl istifa et. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın İlhami Özcan Aygun...
15.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Sağlık Bakanına ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Bugün Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşülüyor. İstanbul İl Sağlık Müdürüyken yenidoğan çetesini görmeyen, bütçesinin yaklaşık yüzde 10,5'unu şehir hastanelerine ayırmış; doktorlarına, sağlık çalışanlarına sahip çıkmayan, atama bekleyen sağlık eğitimi almış meslektaşlarını görmeyen, randevu sistemiyle halkına zulmeden; vatandaşlarına bir yıl, iki yıl sonrasına MR, ultrason, ameliyat günü veren bir Bakanlığın başındaki zatı istifaya davet ediyorum.
Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! Sağlık Bakanı istifa! (CHP sıralarından alkışlar) Sağlık Bakanı istifa...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Celal Fırat...
16.- İstanbul Milletvekili Celal Fırat’ın, Alevi köylerinin yollarına ilişkin açıklaması
CELAL FIRAT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Alevi köy yollarının sorunları hâlen devam ediyor. Malatya, Adıyaman, Maraş, Dersim, Tokat, Afyon, Çorum, Bingöl, Sivas başta olmak üzere Alevi köy ve yerleşim yerlerinin yol, içme suyu, elektrik, eğitim, sağlık gibi temel hizmetlerden yeterince hizmet alamadığını burada sürekli anlatmaya çalışıyorum. İktidar ve yerel yetkililer ise bu konuda ayrımcılık yapmaya devam ediyor. Örnek vermek gerekirse Malatya'nın Darende ilçesine bağlı Alevi köyleri dışındaki çevre köylerinin yollarına asfalt yapılmışken Ağılbaşı Mahallesi'nin Engüzek, Nalköy, Kerimli yolları çamurdan geçilmiyor.
Yetkililere çağrıda bulunuyorum: Partizanlık ve inanç ayrımı yapmayın, Alevi-Sünni ayrımı yapmayın; yapmak zorunda olduğunuz köy yollarının temel hizmetlerini ayrımsız bir çerçevede yerine getirin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Burak Akburak...
17.- İstanbul Milletvekili Burak Akburak’ın, yaz saati uygulamasına ilişkin açıklaması
BURAK AKBURAK (İstanbul) - 2016 yılından bu yana sürekli yaz saati uygulaması nedeniyle milyonlarca vatandaşımız kış aylarında büyük sıkıntılar yaşıyor. Özellikle sabah saatlerinde yaşanan karanlık, çalışanlardan öğrencilere kadar geniş bir kesim üzerinde olumsuz etkiler yaratmakta. Çocuklarımız karanlıkta okula gitmek zorunda kalıyor, bu durum hem onların güvenliğini hem de eğitim verimliliğini olumsuz etkiliyor. Çalışanlar için iş güvenliği riskleri artarken trafik kazalarında gözle görülür bir yükseliş yaşanmakta, biyolojik ritim bozuklukları, uyku problemleri ve depresyon gibi birçok sağlık problemini de beraberinde getirmektedir. Uygulamanın enerji tasarrufu sağladığına dair herhangi bir bilimsel veri var mı? Varsa paylaşılsın, biz de bilelim. Ayrıca, bazı araştırmalar, bu uygulamanın daha yüksek enerji tüketimine neden olabileceğini ortaya koymaktadır. Vatandaşlarımızın yaygın şikâyetlerine rağmen bu uygulamada ısrar edilmesini anlamak mümkün değil. Bu konuda rasyonel ve bilimsel bir değerlendirme yapılması, uygulamanın fayda ve zararlarının objektif şekilde ele alınması gerekmektedir. İktidar, halkımızın günlük hayatını kolaylaştıracak talep ve ihtiyaçları dikkate alan düzenlemeleri yapmak zorundadır.
BAŞKAN - Sayın Melih Meriç...
18.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, DMD kas hastalarına ilişkin açıklaması
MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
DMD kas hastaları yardım bekliyor. 3 ila 5 yaş arasındaki çocuklarımızda görülen ve ölümcül olan bu kas hastalıkları evlatlarımızı küçük yaşta hayattan koparıyor. Anne babalar çaresizlik içinde feryat ediyor. Hastaların ilaçları devlet tarafından ödeme kapsamına alınmıyor. Seçim bölgem Gaziantep'te de sayıları 40'a yaklaşan DMD hastalarının yıllık tedavi maliyeti yaklaşık 3,5 milyon dolardır. Sağlık Bakanlığına Gazi Meclisimizden sormak istiyorum: Ekonominin can çekiştiği, vatandaşın evine ekmek götüremediği bir ortamda hangi aile bu maliyeti karşılayabilir? Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, DMD hastalığının tedavisinde kullanılan ilaçları zaman kaybetmeden yurt dışı ilaç kayıt sistemine dâhil etmeli, evlatlarını yaşatmak isteyen ailelere daha fazla mağdurluk yaşatmamalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Faruk Dinç...
19.- Mersin Milletvekili Faruk Dinç’in, öğretmen adaylarının mülakat sonuçlarına ilişkin açıklaması
FARUK DİNÇ (Mersin) - Bismillah.
Öğretmen atamalarında uygulanan mülakat uygulaması öğretmen adaylarımızı mağdur etmeye devam ediyor. Çok sayıda öğretmen KPSS puanıyla atama kontenjanı içinde yer aldıkları hâlde mülakat puanının eklenmesi sonrası sıralamanın gerisinde kaldı ve atanma hakkını kaybetti. 25 Ekimde mülakat sonuçları açıklandıktan sonra öğretmen adaylarının tepkileri çeşitli vesilelerle kamuoyunda duyuldu.
Bugün Meclis kapısında basın açıklaması yapan öğretmen adayları da vardı. Görüldüğü üzere binlerce kişi mülakat puanından etkilendi. Millî Eğitim Bakanına göre 1.100 kişinin sıralaması mülakat puanı nedeniyle değişti. Bu yönüyle açılacak birkaç yüz kontenjanla kamuoyundaki infial ve mağduriyetler giderilmiş olacak. HÜDA PAR olarak "Mülakat değil liyakat." diyoruz. Hem öğretmenlerimizin kafasındaki soru işaretinin kalmaması hem de hakkaniyetin sağlanması için mülakattan kaynaklı kontenjan dışı kalanlara ek bir kontenjan atamasıyla mağduriyetler giderilmelidir diyoruz.
BAŞKAN - Sayın Barış Bektaş...
20.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, Konya Cemil Keleşoğlu Anadolu Lisesindeki uygulamaya ilişkin açıklaması
BARIŞ BEKTAŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki günlerde Öğretmenler Günü'nü kutlayacağız. Ancak öğretmenlerin içinde bulunduğu koşullar öğretmenlere kutlama yapmadan önce özür dilememiz gerektiğini gösteriyor. Konya Cemil Keleşoğlu Anadolu Lisesinde "tasarruf tedbirleri" adı altında öğretmenler odasında çay, kahve ve su makinelerinin kullanımının yasaklanması eğitim emekçilerimize reva görülen muamelenin üzücü bir örneğidir. Kırk beş dakika boyunca kesintisiz bir şekilde ders anlatan öğretmenlerimize bir bardak suyu çok gören bir iktidarla karşı karşıyayız. Kamuda tasarruf öğretmenin içeceği çaydan değil kamu kaynaklarını hoyratça harcayan iktidar harcamalarından yapılmalıdır. Kapatılması gereken, öğretmenler odasındaki kahve makinesi değil yirmi iki yıldır Türkiye'nin başında yanan ampuldür.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Sayın Murat Çan...
21.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
MURAT ÇAN (Samsun) - Okulları temizlemekten âciz, evlatlarımıza bir öğün yemek vermeyi bile beceremeyen Bakan, FETÖ artıklarından öğrendiği yalanlarla, iftiralarla laik cumhuriyeti hedef alacak kadar alçalmayı başarmıştır. Cumhuriyetimizi kâfir ve dinsizlik imasıyla ve diktatörce bir laiklik uygulamasıyla suçlamak cehalet ve nankörlükten öte başka hiçbir anlam taşımaz. Bu zihniyet, cumhuriyetin millî eğitimini yönetemez; bu düşüncelerle yönetebileceği tek yer, el altından koruyup kolladığı, paravan vakıflar üzerinden para transfer ettiği cumhuriyet düşmanı şebekelerin merdiven altı tekkeleridir. Bu zihniyetin barınacağı tek yer cihannümalardır. On yıl kadar önce Karaman'da onlarca öğrenciye taciz ve tecavüzden hapse giren "öğretmen" sıfatlı sapık gibi, onu koruyup kollayan dönemin İl Millî Eğitim Müdürü gibi; cumhuriyetin kavgası işte bunlarladır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Ali Karaoba...
22.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Sağlık Bakanına ilişkin açıklaması
ALİ KARAOBA (Uşak) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığının bütçesi görüşülüyor. Bir tarafta İl Sağlık Müdürlüğü yaptığı dönemde yenidoğan çetesi gibi bir yapının güçlendiği yeni Sağlık Bakanı, diğer tarafta özveriyle eğitim almış ve kendilerine verilen kadro sözlerini bekleyen, çalışma şartlarının iyileşmesini isteyen meslek grupları; aile hekimleri, psikologlar, diyetisyenler, hemşireler, eczacı teknikerleri, aile sağlığı merkezi çalışanları, diyaliz teknikerleri, sağlık yönetimi mezunları, diş hekimleri, TUS öğrencileri. Şehir hastanelerine toplamda 320 milyar euro harcayanlar, hekimlerine "Giderse gitsin." diyenler, seçim zamanı verdiği sözlerin hiçbirini tutmayanlar, vatandaşına doğru sağlık hizmeti ulaştıramayanlar, kamu hastanelerini yıkıp sekiz ay sonraya ultrason randevusu verenler; çete ve sermaye yanlısı Bakanın bütçesini değil istifasını bekliyoruz. Bakan istifa etmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Bilal Bilici, buyurun.
23.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, Adana’da yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
BİLAL BİLİCİ (Adana) - Adana'da şiddet, adam yaralama, haraç kesme, yağmalama, silahla yaralama, tehdit ve şantaj gibi olaylar tüm hızla devam etmekte. Dönercisinden fırıncısına, diş hekiminden doktoruna, lokantacısından müteahhidine, esnafından imalatçısına herkes mağdur durumda ve tehdit edilmekte. Bir iki gün önce ulusal kanallar cezaevinden çıkan bir şahsın taramalı tüfekler ve silahlarla nasıl kutlama yaptığını gösterdi. Bu tür eylemler Adana'yı ciddi anlamda yaralamakta ve kayıplar yaratmakta. Ne yeni bir dışarıdan yatırım ne de mevcut iş insanları işlerini devam ettirip, geliştirip büyütmeyi düşünmektedir.
Yetkili makamlara, buradan, daha hızlı ve efektif aksiyon almaları için çağrıda bulunuyor, kendileriyle ileriki günlerde toplantı talep edeceğimi belirtiyorum.
BAŞKAN - Sayın Mehmet Tahtasız...
Sayın Selçuk Türkoğlu...
24.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yusuf Tekin iyi dinlesin: Yetmiş iki buçuk milletten bahsediyor, "İttihatçılar gelene kadar barış içinde yaşıyorlardı." diyorsun. Navarin'de, Tripoliçe'de, Özi'de, Harmanlı'da, Yemen'de Türkleri boğazlayanlar kimlerdi; Türkleri bırak, birbirlerine saldırıp katliam yapanlar kimlerdi? Osmanlı bir yandan cephede savaşırken diğer yanda binlerce şehit veriyordu. İttihatçılar bu hengâmede Türk'ün istikbalini düşünmüşler, Türk'ün kanını boş yere akıtan bu anlayışa son vermişlerdi. İlhamlarını Kuzey Türklüğünün münevverlerinden aldılar, ta Doğu Türkistan'a kadar her coğrafyada Türkler için savaştılar. Türk köylerini basanların, Türk ordusunun lojistik hatlarını vuranların, Türk düşmanlarıyla ittifak yapanların soyundan gelmiyorsan bu ittihatçılık düşmanlığı niye?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Profesör olmuşsun, Bakan olmuşsun ama tarihi öğrenememişsin!
BAŞKAN - Sayın Hasan Öztürkmen...
25.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Türk Silahlı Kuvvetlerinin dün yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması
HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Türk Silahlı Kuvvetleri dün yaptığı açıklamada, silah çatarak "Atatürk'ün askerleriyiz!" diyen teğmenlerin TSK'nin itibarını zedelediğini söyledi; oysa gördüğümüz gibi, sarıklı, cüppeli amiral hakkında herhangi bir soruşturma açılmadı; taltif edildi, ikramiyesi verildi ve orduevlerinde keyif çatıyor.
Bir başka kişi, bakınız, burada; tümamiral rütbesi giymiş bu kişi aslında tüm dünyada kırmızı bültenle aranan ve Sayın Soylu zamanında Türk vatandaşlığı verilen Botir Rahimov.
Türk ordusunun itibarını bunlar zedelemiyor ancak genç teğmenlerimizin itibarı zedelediğini söylüyorlar. Bu nedenle de genç teğmenlerimizin yanındayız, genç teğmenlerimizi destekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Ali Yüksel...
26.- Konya Milletvekili Ali Yüksel’in, 14 Temmuz 2023’te yapılan KHK düzenlemesine ilişkin açıklaması
ALİ YÜKSEL (Konya) - Değerli Başkan, kıymetli vekiller; hepinizi saygıyla selamlarım.
Memur ile memur emeklilerinin maaşları arasında yasalarla korunan oranlar cumhuriyet tarihinde ilk kez 14 Temmuz 2023 günü yapılan hukuksuz KHK (275/40) düzenlemesiyle ayrıştırılmış, memurlara yapılan seyyanen ilave ödeme artışı hukuka, yasalara, Anayasa ve devlet sözü olan Cumhurbaşkanlığının sözüne aykırı olarak memur emeklilerine verilmemiştir. Emeklilik sistemi, popülist bir şekilde iki dudağın arasına bakılan, seçime kurban edilen bu durumundan çıkarılmalıdır. Devlet memurluğunda eğitim kriteri başta olmak üzere derece, kademe ilerlemesine göre belirlenen aylık bağlama oranları mevcut durumda ortadan kalkmış, diğer emekli gruplarının eğitim kriterinden bağımsız, düşük yıl ve prim ödemiş emeklileriyle neredeyse bir eşitleme yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gülcan Kış...
27.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
GÜLCAN KIŞ (Mersin) - Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, laik eğitimi hedef alan açıklamalarıyla bulunduğu makamı hak etmediğini açıkça göstermiştir. Tarihi çarpıtarak dini siyasete alet eden bu anlayış eğitim sistemimizi karanlığa sürüklemektedir. Bu çürümüş düzenin sorumlusu, Tekin gibi ideolojik saplantılarla hareket edenlerdir. Bu zihniyet, laikliği düşman ilan ederek Türkiye'nin geleceğini baltalamaktadır. Okullardaki öğretmen açığı, okula aç giden çocuklar, temizlenmeyen sınıflar gibi temel sorunlar unutularak gündem ideolojik hedeflere çekilmiştir. Eğitimi tarikatların kucağına atan bir Bakanın millî değil ancak toplumun kutuplaşmasından beslenen bir anlayışın temsilcisi olduğu açıktır. Laik ve bilimsel eğitim özgür bir toplumun teminatıdır. Yusuf Tekin derhâl istifa etmelidir; eğitimi, akıl ve bilim ışığında yönetmek isteyenlere bırakmalıdır.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Elvan Işık Gezmiş, buyurun.
28.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Çömlekçi grup köy yoluna ilişkin açıklaması
ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem Giresun'un Görele ilçesinin en önemli grup köy yollarından olan, bölge halkımız tarafından "Atatürk yolu" olarak bilinen Çömlekçi yolu, tarihî bir yol olmasının yanı sıra, 20'den fazla köy ve mahalleyi birbirine bağlayan stratejik bir yoldur. Çömlekçi grup köy yolu bölgedeki vatandaşlar tarafından yoğun olarak kullanılmaktadır ancak yolun dar, virajlı ve bakımsız olması özellikle yağışlı havalarda kazalara davetiye çıkarmakta ve halkımızın ulaşım güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Bölgede meydana gelen kazaların önlenmesi, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması için bu yolun genişletme ve iyileştirme çalışmalarının acilen yapılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Mahmut Dindar...
29.- Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın, Van Çevre Yolu yapımına ilişkin açıklaması
MAHMUT DİNDAR (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Van'da çevre yolu yapımı yılan hikâyesine, yalan hikâyesine dönmüştür. Van'da çevre ve trafik düzeni bu yol nedeniyle sorunlu hâldedir. Yapımı on yılı aşkın süredir devam ettiği söylenen bu çevre yolu için her seçim dönemi öncesinde "Seneye bitecek." denilmektedir. Hangi seneye bitecek Van Çevre Yolu, bu durum netleştirilmelidir.
Öte yandan, bu çevre yolu yapımı sürecinde 18'inci madde kapsamında keyfî, hukuk dışı, kamulaştırmasız halkın arazileri gasbedilmiş ve Türkiye'de birçok yerde yapılmayan uygulama Van'da yapılmıştır. Halkın arazilerinin bedeli ödenerek kamulaştırma yapılmalıdır. Halkın arazilerinin parçalanarak anlamsız, değersiz hâle getirilmesinin önüne geçilmelidir. Bu konuda bürokrasi ve yargı halkın lehine hızlandırılmalıdır. Bu yolun yapımı için ödenekler merkezî Bakanlık bütçesinden artırılarak hızlandırılmalıdır.
Teşekkürler Başkanım.
BAŞKAN - Biz teşekkür ederiz.
Sayın Hüseyin Olan...
Sayın Serkan Sarı....
Nihayet Sayın Necmettin Çalışkan...
30.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, ehliyet affına ilişkin açıklaması
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Teşekkür ederim.
Başkanım, bugün yaklaşık 1 milyon sürücünün ehliyetine el konulmuş durumdadır. Bunların büyük kısmı ekmeğini direksiyon sallayarak kazanan vatandaşlarımızdan oluşuyor. Bunlar işlerini yapamadıkları için kendileriyle beraber aileleri de mağdur durumdadır. Bu kişilerden herhangi bir can ve mal güvenliği riskini sağlamamış olanlar yeniden gözden geçirilmelidir. Ayrıca, bazı hataların cezasının daha makul ve öngörülebilir olması gerekir. Nitekim, bazı trafik uygulamalarında vatandaşın tuzağa düşürülmesi gibi bir durum söz konusudur; şehir içi-şehir dışı, yerleşim yeri-yerleşim dışı belirsizliğiyle radar cezalarında olduğu gibi. Bu açıdan ölümlü ve yaralamalı kazaya sebebiyet vermemiş olanlar ile madde bağımlılığı, uyuşturucu kullanımı, alkol kullanımı olanlar hariç, bir defaya mahsus kamu vicdanını yaralamayacak şekilde bir af getirilmesi kamu yararı açısından önemlidir.
BAŞKAN - Sayın Mustafa Sarıgül...
Buyurun.
31.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, Sivas-Erzincan arasındaki hızlı tren projesine ilişkin açıklaması
MUSTAFA SARIGÜL (Erzincan) - Sayın Meclis Başkan Vekilim Sırrı Süreyya Önder Başkanım, değerli milletvekillerimiz; can Erzincan'dan yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Can Erzincanlılar olarak Ulaştırma Bakanımıza sesleniyorum: Hızlı tren Sivas'ta kaldı. Belli ki tren hızlı ama proje can Erzincan'a gelince neden yavaşlıyor? Biz Erzincanlıyız, aynı zamanda da Sayın Başkan, son derece heyecanlıyız. Hızlı trenin can Erzincan'a bir an önce gelmesini bekliyoruz, hızlı trenin yollarını gözlüyoruz. Sayın Bakanımızın bu noktada, hızlı trenin Erzincan'a gelmesi konusunda aksiyon almasını önemle rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler.
Sayın Aliye Timisi Ersever...
32.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Teşekkürler.
Öğretmenler açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşam mücadelesi veriyor, mülakat mağdurları perişan, okullarda temizlik ve güvenlik görevlisi yok, öğrencilerin beslenme çantaları boş, müfredat çağ dışı, cemaat ve tarikatlar okullarda cirit atıyor. Tüm bunlar olurken Bakan ne yapıyor? Nutuk çekiyor, çamur ve iftira siyaseti yapıyor, cumhuriyetin kurucu kadrolarına saldırıyor. Sayın Tekin, ülkeyi Orta Çağ karanlığına götüremeyeceksiniz, bilimin ışığında boğulacaksınız. Derdiniz laiklik ve Atatürk devrimleri ise bunları yok etmeye gücünüz yetmeyecek. Bugün varsınız, yarın yoksunuz. Size, bu kürsüden ettiğiniz Anayasa'ya bağlılık yeminini hatırlatalım. Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisini ağzınıza alırken bin düşünüp bir söyleyeceksiniz. Laiklik anlayışınız da buysa hemen istifa edeceksiniz, istifa edeceksiniz!
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler arkadaşlar.
Bütün söz taleplerini karşılamış olduk.
Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İlk söz, Saadet Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Bülent Kaya'ya ait.
Buyurun Sayın Kaya.
33.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne, yenidoğan çetesiyle ilgili yargılamaya, yoksul çocuk oranlarına, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’yla ilgili tartışmalara ilişkin açıklaması
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Maalesef, Dünya Çocuk Hakları Günü'nün içerisinde bulunduğumuz haftada olmamıza rağmen yenidoğan yoğun bakım ünitesindeki çocuklarımızın sağlıkları üzerinden bir rant devşirmeye çalışan bir çetenin yargılandığı günlerde yine çocuk cinayetlerinin, çocuğa karşı şiddetin, çocuğa karşı cinsel istismar vakalarının arttığı bir süreçte Dünya Çocuk Hakları Günü ne kadar kutlanabiliyorsa o kadar kutlayabileceğimiz bir durumdayız. Bu yenidoğan yoğun bakım ünitesindeki sanıkların yargılanıyor olması elbette önemlidir ve kamu vicdanını tatmin etme noktasında önemli bir adımdır ama yıllardır sağlık çevrelerinde konuşulan böyle bir vakanın ilgili sağlık bürokrasisi tarafından, bakanından il sağlık müdürüne kadar, önlenememiş olmasının bir idari sorumluluk gerektirdiği noktasındaki hassasiyetimizi tekrar vurgulamak istiyoruz. Elbette iki türlü ihmal vardır: Biri idari sorumluluk gerektiren ihmallerdir, biri de cezai. Ceza yönüyle bugün sanıklar mahkemede yargılanıyor ve bu yargılamaların sonunda hak ettikleri cezalara uğrayacaklarından şüphemiz yok ama idari sorumluların -hâlâ elini kolunu sallaya sallaya- hiçbir şey yokmuş gibi, en azından vicdan azabıyla toplumdan özür dilemek için istifa etmeyi dahi göze alamıyor olmaları idari sorumluluk noktasında ülkemizin hâlâ ne kadar gerilerde olduğunun bir işaretidir. Bakan ve sağlık bürokrasisinde sorumlu olan kişilerin hiç olmazsa bu çocuklardan özür dileme adına, bu çocukların vicdanıyla hesaplaşma adına istifa etmelerini buradan bir kez daha dile getirmek istiyorum.
Yine, Dünya Çocuk Hakları Günü'nde 2 milyon çocuğun derin yoksulluk yaşadığı, 7 milyon çocuğun ise yoksul olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Yine, bir araştırma şirketinin yaptığı veriye göre, 0-17 yaş grubunda 7 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşıyor, yoksul çocuk oranı sürekli olarak maalesef artıyor. Yaş gruplarına göre ayrım yapıldığında ise 0-2 yaş bebekler ve 3-14 yaşındaki çocukların oranının yükseliş eğilimi devam ediyor. 2017'de yoksul bebek oranı yüzde 36,8 iken maalesef 2022'de bu oran yüzde 41,4'e yükseldi. 2024 verisi henüz elimizde yok, herhâlde bu oranın çok daha yükseldiği bir süreci yaşamış olacağız. Yani neredeyse bu ülkede her 2 bebekten 1'i yoksul olarak doğuyor maalesef. Yine, aynı tarihlere göre, yoksul çocuk oranı ise yüzde 40,8'den yüzde 43,8'e çıktı. Aynı araştırmaya göre, 2 milyon çocuğun derin yoksulluk içinde yaşadığını da ifade etmiştim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin lütfen.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Bu Meclisin, devletin, iktidarın ve tüm siyasi erkin bu çocuklara umut olmasıyla ilgili bir gelecek oluşturması gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum.
Yine, geçen hafta Mecliste de dile getirildi Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı'yla ilgili tartışmalar. Güney Afrika'nın bir müracaatı üzerine Uluslararası Adalet Divanı bir tedbir kararı verdi ve orada kendi görüşünü net ortaya koydu; tüm devletlerin İsrail'in Filistin'deki yasa dışı varlığından kaynaklanan durumunu yasal olarak tanımaması, destek vermemesi gibi bir yükümlülük altında olduğunu ifade ediyor. Bu destek vermeme, tanımama yükümlülüğü bütün devletleri olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti'ni de bir mecburiyet altına sokuyor. Hani "Bununla ilgili uluslararası bir sözleşme var; canım, ne yapalım, bizden önce olmuştu bu sözleşme." diyorlarsa da her ne kadar Mavi Marmara gemisinde 10 vatandaşımızı katleden İsrail'in uluslararası ceza mahkemelerinde yargılanmamasını bu iktidar kendi döneminde getirmiş olsa da...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun lütfen.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - ...buradaki acziyetini sadece "Bu uluslararası sözleşme bizden önce yapıldı, elimiz kolumuz bağlı, hiçbir şey yapamayız." şeklinde izah edemez çünkü uluslararası hukuktan kaynaklanan, İsrail'in bu saldırgan, bu işgalci, bu terörist tavrına karşı ülkelerin bunu tanımama ve destek vermeme yükümlülüğünü dikkate alarak bu uluslararası anlaşmaların İsrail boyutuyla askıya alınması her zaman uluslararası hukuktan kaynaklanan bir haktır. Siz, uluslararası hukuk buna cevaz vermediği için mi yoksa ekonomik olarak cesaret etmediğiniz için mi; uluslararası hukuk cevaz vermediği için mi yoksa varil başına 1 dolar 27 sente bu ülkeyi muhtaç ettiğiniz için mi bu petrol boru hattından İsrail'e hâlâ akaryakıt taşınmasına imkân sağlıyorsunuz? Öyle "Biz işletiyoruz ama petrolle ilgilenmiyoruz." diyerek vebal ve sorumluluktan kurtulamazsınız. Biz burada devletimizi eleştirmek için söylemiyoruz, bu aziz devleti yöneten iktidar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, bitirelim lütfen.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Bizim bu konudaki hassasiyetlerimiz devletimizi acziyet içerisinde göstermek değil, bu devleti yöneten iktidar sahiplerinin gaflet ve delaletle bu millete bu acziyeti yaşatmaması için bu konuları dile getiriyoruz.
Uluslararası hukuk açık, bu işgalci devletin bütün desteklerinin kesilmesi uluslararası hukuktan kaynaklanan bir haktır; bu hakkı bu milletten esirgemeyin. Bu İsrail'i, yok Maccabi Tel Aviv'i tarafsız sahaya alalım, aman üzülmesinler; yok petrol boru hattıyla petrol taşımaya devam edelim diyerek aklayamayız, köşeye sıkıştırmak zorundayız çünkü İsrail ister diplomatik ister askerî bir güç ve zorlama görmediği müddetçe bu tavırlarından vazgeçmeyeceğini ifade ediyor. İktidarımızın bu konuda atacağı her türlü olumlu adımın da yanında olacağımızı buradan bir kez daha destekliyoruz. Gerekiyorsa bu millet o 1 dolar 27 senti kendi cebinden çıkarıp vermesini de bilir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kaya.
İYİ Parti adına Grup Başkan Vekili Sayın Turhan Çömez konuşacaklar.
Buyurun Sayın Çömez.
34.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, yenidoğan çetesiyle ilgili davaya ve konuyla ilgili olarak topladığı bilgi ve belgelere ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, yenidoğan çetesiyle ilgili davayı takip etmek üzere dün Bakırköy Adliyesindeydik ve bir talepte bulunduk, bir müracaatta bulunduk, dedik ki: Bu dava dosyası eksik, burada çok ciddi bilgi eksikliği var; sanılandan çok daha önemli bilgiler ve belgeler var. Haftalardır üzerinde çalıştığım bir konuydu ve birçok bilgi ve belge topladım. Dedik ki: Müsaade edin, bunları mahkemeye sunalım ve hakikat ortaya çıksın, gerçek ortaya çıksın. Hatta altı ay önce yüce Meclise bir soru önergesi vererek bu çetenin detaylarıyla ilgili, bütün ayrıntılarıyla ilgili bilgiyi Sağlık Bakanına sorduk ve hâlâ cevap gelmedi. Bu kez mahkemeye gittik ve ne olursunuz, bu bilgileri alın kullanın, bu çetenin arkası çok derin; bu çete sadece devleti sömürmekle, soymakla kalmamış, sadece bu ülkenin evlatlarını katletmekle kalmamış, arkasına aldığı o devasa güçle ülkenin istikbalini tehdit eder hâle gelmiş, ne olursunuz kabul edin dedik ve mahkeme kabul etmedi. Dedi ki: "Hayır, sizin müdahil olma talebinizi kabul etmiyoruz." Oysa o kadar ciddi belgeler sunacaktım ki, oradaki çete mensuplarına o kadar ciddi sorular soracaktım ki Türkiye ayağa kalkacaktı. Meclis kayıtlarına geçsin diye söylüyorum; burada, bizim bu talebimizin reddedilmesi kabul edilemez ama yarın kurulacak olan bu çalışma grubunun veya araştırma komisyonunun vereceğim bütün bu belgeleri ciddiyetle takip edeceğine ve bu konunun üstüne gideceğine samimiyetimle inanıyorum.
Tabii, çeteleri konuşuyoruz; devlet bütçesinden, SGK bütçesinden yılda 50 milyar liradan fazla hastanelere boca edilmiş o korkunç rantı konuşuyoruz. Ama asıl konuşmamız gereken şudur: Bizim nerede eksiğimiz var? Bakın, her şeyi açık yüreklilikle bu Mecliste konuşabilmemiz lazım. Ne dedi Sayın Bakan? Bütçe Komisyonunda şuraya oturacak ve tek tek bu soruları kendisine soracağız. Ne demişti? "Biz bunu 2023 Mart ayında CİMER'e yapılmış olan bir şikâyetle öğrendik." dedi. Sayın Bakana buradan meydan okuyorum; doğru söylemiyorsun Sayın Bakan, kamuoyunu yanlış yönlendiriyorsun. Elimde bir belge var. Bu belge ne zaman ortaya çıkmış biliyor musunuz? Sayın Bakanın İstanbul İl Sağlık Müdürü olmasından hemen sonra bu rapor yazılmış ki İl Sağlık Müdürü olarak Sayın Bakanın bilgisi olan bir rapor bu, kendisine takdim edilmiş, Müdürlüğüne takdim edilmiş bir rapor. Burada deniliyor ki: "SGK hortumlanıyor, bu ülkenin çocukları yanlış tedavi ediliyor, bu ülkenin çocukları katlediliyor; bazı eğitim hastanelerinde çeteler var, bazı hastanelerde çeteler var, işin içerisinde 112 var, buna müdahale edin, bununla ilgili suç duyurusu yapın." SGK'ye aynı rapor gönderiliyor, sessiz kalınıyor; Sağlık Bakanlığına aynı rapor gönderiliyor, sessiz kalınıyor. Dolayısıyla olaydan çok önce, sekiz yıl önce yazılmış rapor burada. Meclisin kayıtlarına geçsin; çok derin bir ihmal, derin bir aymazlık, bunun ötesinde derin bir ihanet var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin lütfen.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Gelelim ikinci belgeye. Dedi ya Sayın Bakan "Haberimiz yok." diye, nereden haberinin olduğunu söyleyeceğim. Kendisinin İstanbul İl Sağlık Müdürü olduğu dönemde, yine, memuru olarak çalıştırdığı bir doktor gidiyor, bu hastanelerde bir soruşturma yapıyor. Bakanın o zaman İstanbul İl Sağlık Müdürü olarak her şeyden haberi var ve o raporda da her şey bütün detaylarıyla tek tek yazılıyor, soygun yazılıyor, katliam yazılıyor, devletin bütçesinden çetelerin cebine boca edilen paralar yazılıyor ama maalesef Sayın Bakan o zaman İl Sağlık Müdürü olarak bunlara da kayıtsız kalıyor ve aynı tarihte, hemen bir süre sonra Sayın Bakan bir hastaneyi ziyaret ediyor. Kimdir bu ziyaret ettiği hastane? Medilife Hastanesi. Yanında "Benim arkadaşımdır, dostumdur." dediği kim? Şu anda Bakırköy Adliyesinde hakkında soruşturma yürütülen bir davalı. Peki, ne yapmış? İnanılmaz şeyler olmuş. O hastanede günlerce çalıştım ve akıl almaz belgeler topladım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Başkanım, ne olur müsaade edin, bir iki bir şey paylaşmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Devletin ilaçlarının oradan çeteler tarafından koli koli nasıl çalınıp dışarıya satıldığını, her bir kolinin 1 milyon lira olduğunu belgeledim. Onun ötesinde, bakın, daha bugün mahkemede ifşaat geldi, oradaki suçlananlardan bir tanesi "Biz devlete ayrı belge sunuyorduk, hastanede ayrı belge tutuyorduk." diyor. Yaptığı sahtekârlıkları ayrıca belgeledim, ayrı epikriz raporları tuttuğunu belgeledim. Öte yandan, orada çalışanların 112'yle nasıl hasta transfer ettiklerini ve nasıl bu transfer neticesinde ahlaksızca devleti sömürdüklerini belgeledim.
İki üç vakadan bahsedeceğim size. Bakın, Mayıs 2023... Yok; bu, davada yok; davanın belgelerinde yok. Dedik ki: Ne olursunuz bunları sunalım. Bakın, 2023 yılında H.C.K. hemşire "Gönder bana bir hasta." diyor, çocuk geliyor, hastanede doktor yok ve maalesef, doktor olmayan hastanede o bebeği bir hemşire entübe ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim Sayın Bakanım, lütfen, izin verin, istirham ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun lütfen, bitirelim.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Hemşire bebeği entübe ederken ciğerleri parçalanıyor ve o çocuk korkunç ızdıraplar yaşıyor ve ameliyata alınıyor; dava dosyasında yok.
Başka bir olay, Opara bebek. Bebek hastaneye geliyor, hastanede yoğun bakım ünitesi pediyatrik değil, yenidoğan yoğun bakım ünitesi. Çocuğun boyu büyük, pediyatrik üniteye alınması gerekirken bunu alıyorlar yenidoğan yoğun bakıma. Yatakların boyu yetmiyor, ne yapıyorlar? Götürüp bir beşiğin üzerine koyuyorlar ve sonra bir hemşire bunu entübe ediyor. Peki, sonra? Gece yarısı sağlık müdürlüğü diyor ki: "Biz sizi denetlemeye geleceğiz, haberiniz olsun." Çocuğu apar topar oradan kaçırıyorlar. Nereye götürüyorlar? Grubun bir başka hastanesine, birinci hastanesine. Orada da pediyatrik yoğun bakım yok. Peki, ne yapıyorlar? Yine, oradaki bir beşiğin üzerine çocuğu alıyorlar ve o gece doktor yok. Doktorun olmadığı o hastanede hemşire yorgun ve uyuya kalıyor. Sonra ne oluyor biliyor musunuz? Çocuk çırpınırken boğazındaki hortumu çıkarıp söküp atıyor ve ardından bir süre sonra çocuk yatağında ve beşiğinde ölü olarak bulunuyor. Size bunun gibi onlarca örnek sunabilirim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Son bir cümlem Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN - Lütfen, buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Allah aşkına, bütün bu gerçeklerin Türkiye tarafından duyulmasını, mahkeme tarafından ele alınmasını niye engelliyorsunuz? Alın, bütün hastanenin yazışmalarını çıkarttım, kahrolursunuz, içiniz parçalanır. Diyor ki: "Çocuğun testisleri çürümüş." Doktor da diyor ki: "Ne yaptın? Sıktın mı, sıkıştırdın mı?" Öte yandan "Çocuk çok bağırıyordu, bastım susturucuyu, uyuşturucu verdim, nefesini kestim." diyor. Bunun gibi size daha yüzlerce örnek sayabilirim ve bunların hiçbirisini maalesef mahkemeye sunma imkânımız olmadı.
Açık yüreklilikle söylüyorum: Allah aşkına, bu meselenin iktidar-muhalefet meselesi yok, bu konuştuklarımın iktidar mensubu arkadaşlarımın da vicdanlarını sızlattığını biliyorum. Ne olursunuz, hep beraber bu konunun üzerine gidelim ve bu kahrolası çetelerle hep birlikte mücadele edelim diyorum.
Çok teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çömez.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurun Sayın Başkan.
35.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ve 19 Kasım Dünya Çocuğa Yönelik İstismarı Önleme Günü’ne, Millî Halterci Naim Süleymanoğlu’nun 7’nci ve 23'üncü Dönem Milletvekili Gündüz Suphi Aktan'ın 16’ncı ölüm yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından çocuk haklarına dair sözleşme imzalanmış ve 20 Kasım "Dünya Çocuk Hakları Günü" olarak ilan edilmiştir. 2000 yılında, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi'nde yer alan 19'uncu ve 34'üncü maddelere istinaden 19 Kasım günü de "Dünya Çocuğa Yönelik Cinsel İstismarı Önleme Günü" olarak ilan edilmiştir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre çocuklarımızın da tıpkı yetişkinler gibi yaşam, eğitim, sağlık, vatandaşlık gibi konular başta olmak üzere pek çok temel hakları vardır. Yetişkinlerin himayesindeki çocukları her türlü şiddet ve istismardan, ayrımcılıktan uzak tutmak, onların çocukluklarını yaşamalarına imkân sağlamak, her türlü haktan eşit olarak istifadelerine zemin hazırlamak gerekmektedir. Toplumlardaki en küçük, savunmasız ve korunmaya muhtaç bireyler olan masumiyetin simgesi çocuklarımız, geleceğimizin teminatıdır.
Çocukluk çağı insan gelişiminin ve varoluşunun biçimlendiği bir dönemdir. Bu dönemde yaşanacak her türlü olumsuzluklar ileriki yaşantılarında onarılması mümkün olmayan hasarlar bırakmaktadır. Çocukların sağlıklı gelişmesi, eğitimi, korunup gözetilmesi için çocuğa yönelik geliştirilen stratejilerin de hayata geçirilmesi gerekmektedir. 19 Kasım Çocuğa Yönelik Cinsel İstismarı Önleme Günü ve 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle yarının umudu olan çocuklarımızın, gençlerimizin haklarının korunması, çocuklara yönelik her türlü istismara karşı toplumun farkındalığını artırmak maksadıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak da üzerimize düşeni yapmak mecburiyetindeyiz. Bu kapsamda, çocuklara yönelik istismar ve şiddet olaylarında cezaların artırılmasına yönelik düzenlemeleri de bu Meclisten çıkarmıştık. 27'nci Yasama Döneminde, 3 Ocak 2023'te, her türlü çocuk istismarının önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla da bir Meclis araştırması komisyonu kurulmuştu. Bu yasama döneminde, 8 Ekim 2024 tarihinde, çocukların her türlü şiddet, ihmal ve istismardan korunarak akıl, ruh ve beden sağlıklarının gelişimi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla da yine bir Meclis araştırması komisyonu kuruldu ve çalışmalarına da devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu, dünyanın en büyük spor insanlardan birisi olarak tarihe geçen Naim Süleymanoğlu 18 Kasım 2017'de 50 yaşında vefat etmişti. 3 olimpiyat, 7 dünya, 6 Avrupa şampiyonluğu kazanan Naim Süleymanoğlu 46 kez dünya rekoru kırarak tarihe geçmiştir. Naim Süleymanoğlu, spor alanında destansı zaferler kazanmakla birlikte Bulgaristan'da yaşayan Türklere yapılan zulme dikkat çekmiş, bu zulümleri bütün dünyaya duyurmuştur. Türk Bayrağı’nı büyük bir gurur ve özveriyle zirveye çıkaran "Cep Herkülü" lakaplı dünya ve olimpiyat rekortmeni millî haltercimiz Naim Süleymanoğlu'nu rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun lütfen
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Yine, 19 Kasım 2008'de hayatını kaybeden; şahsiyeti, bilgisi, tecrübesi ve millî bakış açısıyla Türk düşünce ve siyaset dünyasında kıymetli izler bırakan 23'üncü Dönem Milletvekilimiz merhum Gündüz Suphi Aktan'ı da rahmetle ve minnetle anıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Akçay.
Şimdi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit konuşacak.
Buyurun.
36.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın ağabeyi Hüseyin Refet Yüksekdağ'ın vefatına; DİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ Başkanlarının bugün gruplarına yaptığı ziyarete, Recep Tayyip Erdoğan’ın açlık ve yoksullukla ilgili ifadelerine, yenidoğan çetesiyle ilgili iddianameye ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı, sevgili yoldaşımız Figen Yüksekdağ'ın abisi Hüseyin Refet Yüksekdağ'ın vefatını dün öğrendik büyük bir üzüntüyle. Öncelikle şunu söyleyelim: Haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulan Figen yoldaşımız cezaevindeyken babasını ve 2 abisini kaybetti. Cezaevinde bu kayıpları yaşamasının ne kadar büyük bir travma olduğunu ayrıca biliyoruz, acısını paylaşıyoruz. Hüseyin Refet Yüksekdağ'a Allah'tan rahmet, bütün Yüksekdağ ailesine de başsağlığı dileklerimizi buradan grubumuz adına ilettiğimi ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, sayın vekiller; bugün DİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ Başkanları grubumuzu ziyaret ettiler. Tabii, DEM PARTİ olarak her zaman işçi sınıfının yanında olduğumuzu ifade etmemiz gerekiyor. En büyük mücadele başlıklarımızdan biri emeğin hak ettiği değeri alması ve bu anlamıyla da aslında işçilerin, emekçilerin gerçekten insan onuruna yaraşır bir ücretle bir yaşam sürmeleri temel taleplerimizden biri. Oldukça verimli bir görüşmeydi; asgari ücretten vergideki adaletsizliğe kadar birçok başlıkta görüş alışverişinde bulunduk ve onların taleplerini de dinleme şansımız oldu. Buradan tekrar ifade etmek istiyoruz: Asgari ücretin, bugün, bütün ülkenin bir yıl boyunca konuştuğu bir mesele olmasının gerçek anlamda sorun olduğunu ifade etmek istiyoruz. Sadece asgari ücretin miktar olarak ne olduğu değil, bir ortalama ücret olmasını, bir temel ücret olmasını tartışmaya açmak ve hızla buradan uzaklaşmak gerekiyor. Bu anlamıyla, asgari ücret, geçim ücreti olmaktan çıkarılmalıdır. Asgari ücret, en azından yoksulluk sınırının yarısı olacak şekilde belirlenmeli ve yılda en az 4 defa artırılmalıdır. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, demokratik, katılımcı, çoğulcu olacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Vergi dilimleri en az yeniden değerleme oranı kadar düzenlenmelidir. Emeklilik sistemi, çalışanlar lehine baştan aşağıya yeniden yapılandırılmalıdır. Özellikle emekli aylıklarının bağlanma katsayılarındaki adaletsizliklere dikkat çekmek istiyoruz ve tabii ki sendikalaşmanın önündeki engeller kaldırılmalı, toplu sözleşme temsiliyeti çoğunluğun taleplerini yansıtacak şekilde demokratikleşmelidir. Bu taleplerin her birisi 3 konfederasyonun da talebiydi; bizim de bu talepleri sahiplendiğimizi, bu taleplerin arkasında olduğumuzu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, sayın vekiller; Tayyip Erdoğan Brezilya'da, Brezilya'daki G20 zirvesinde açlık ve yoksullukla mücadele oturumuna katıldı. Orada, Türkiye'nin açlık ve yoksullukla mücadele konusunda dünyaya örnek olduğunu ifade etmiş. Gerçekten pes doğrusu, söyleyecek bir şey bulamıyoruz. Bugün, bu ülkede açlık ve yoksulluk almış başını gidiyor ve neredeyse dokunduğumuz herkesin açlıktan, yoksulluktan, işsizlikten yakındığı bir ülke tablosu var ama ne yazık ki bütün bundan bihaber bir tablo olduğunu görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bugün Türkiye olsa olsa halk nasıl yoksullaştırılır, nasıl sefalet ücretleriyle yaşamaya mahkûm edilir konularında ancak acı bir örnek olabilir. Her 5 çocuktan 1'inin yoksul olduğu, her 4 çocuktan 2'sinin okula aç gidip aç geldiği, yoksulluk sınırının 75 bin TL'ye dayandığı, emeklilerin 12.500 TL'ye mahkûm edildiği, 4 milyon hanenin sosyal yardımlarla ayakta kalmaya çalıştığı; açlıktan, işsizlikten intihar edenlerin olduğu bu ülkede açlık ve yoksulluk konusunda ders vermeye kalkmak gerçekten söylenecek çok sözü hak ediyor ama ben bunu halkımızın vicdanına havale ediyorum.
Biz buradan tavsiye ediyoruz Sayın Erdoğan'a: Siz yoksullukla mücadele, açlıkla mücadele konusunda gerçekten ders vermeye değil ama örneğin, DEM PARTİ Grubundan açlık ve yoksullukla mücadalede özellikle 101 dersi almanız gerektiğini düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım.
BAŞKAN - Buyurun, devam edin lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Gelin, size bu dersi ücretsiz bir şekilde verelim.
Yine, yakın zamanda Tayyip Erdoğan "Yoksul ve yoksullukların olduğu eski günler artık bir daha geri gelmemek üzere tamamen geride kaldı." demiş. Keşke öyle olsaydı, keşke bu beyan doğru olsaydı ama ne yazık ki bu beyan doğru değil. Fildişi kulelerinde oturanlar halkın ne açlığını ne yoksulluğunu ne de sefaletini görmüyorlar, oysaki bu ülkede sadece geçen hafta 5 çocuk, yoksul olduğu için, ailesi, annesi çalışmak zorunda olduğu için yanarak can verdi. Biz bir kez daha bu hakikati Türkiye toplumuna anlatmayı da borç biliyoruz.
Sayın Başkan, sayın vekiller; kamuoyunda yenidoğan çetesi olarak bilinen bir çete var. Az önce mevkidaşım detaylı bir şekilde raporları anlattı; müfettiş raporları var, gerçekten çok korkunç raporlar. Örneğin, 2007'den bu yana yalnızca Şafak Hastanesi Grubu kamudan 200 milyon dolar haksız kazanç elde etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun hastanesi olan Özel Avcılar Hospital Hastanesinin SGK'yi 3 milyon liradan fazla zarara uğrattığı, yine zincirleme usulsüzlüklerle kamunun zarara uğratıldığı, örneğin göz ameliyatı yapılmayan binlerce hasta için sahte epikriz raporları düzenlendiği, 16 binden fazla kişinin sağlıklı gözlerine lazer operasyonu yapıldığı iddiasıyla fatura kesildiği, yoğun bakım hizmetleri ve kalp stentleri gibi kritik sağlık hizmetlerinde bile sistematik olarak dolandırıcılık yapıldığı, SGK'ye fatura edildiği sadece birkaç usulsüzlük başlığı.
Peki, bütün bu süreçlerde ne oldu? Şu anda ki Sağlık Bakanlığı koltuğunda oturan İl Sağlık Müdürü orada bütün bu süreci seyretti, bütün bu yolsuzlukların üzerini örttü ve bugün de istifa etmek yerine ne yazık ki hâlâ Mecliste, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığı gibi çok kritik bir bakanlığın bütçesini anlatıyor; bunu kabul etmiyoruz, bunu doğru bulmuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Selamlayıp bitireceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, bitirelim lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu anlamıyla, yazılan iddianamede hiçbir kamu görevlisinin görevi suistimalden adının geçmemesini, dönemin İl Sağlık Müdüründen tutalım da dönemin Sağlık Bakanlığının bu soruşturma, kovuşturma sürecine dâhil edilmemiş olmasını, kamunun bu konudaki, özellikle bürokratların tutumuna dair hiç kimsenin görevden alınmamış olmasını kabul etmiyoruz. Bu bir çürümedir, bu düzen çürümüştür. Bu toplumsal çürüme sosyal çürümeyi de beraberinde getiren korkunç bir çete, mafya yapılanmasıdır. Sağlıkta dönüşüm olduğu zaman bunu söyledik; insan hayatı üzerinden para kazanılmaz, insan hayatı, insan sağlığı, ticarete konu olmaz dedik; kulaklarını tıkadılar. Alladılar pulladılar, günün sonunda, bebekleri katleden bir sistemi inşa ettiler. Şimdi, bu sistemi yaşatmaya, ayakta tutmaya ve o göstermelik mahkemeyle de aklamaya çalışıyorlar; bunu asla kabul etmeyeceğimizi bütün Türkiye halklarına buradan ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Koçyiğit.
Cumhuriyet Halk Partisi adına Grup Başkan Vekili Sayın Gökhan Günaydın konuşacaklar.
Buyurun Sayın Günaydın.
37.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, 120 Cumhuriyet Halk Partili milletvekilinin 81 ilde yaptığı saha çalışmasına; TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK Genel Başkanlarının bugün kendilerine yaptığı ziyarete, OECD'nin yayınladığı yaşam raporuna, Ekrem İmamoğlu’nun 20 Kasımdaki ihale davasına ve Adana'dan yansıyan bir fotoğrafa ilişkin açıklaması
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, geçtiğimiz hafta sonunda cumartesi ve pazar günlerinde 120 Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili 81 ilde alan saha çalışması yaptı; pazarları dolaştılar, esnafı ziyaret ettiler, sanayi sitelerine girdiler, çocuklarla, gençlerle ev kadınlarıyla konuştular. Ortaya çıkan tablo açlık, yoksulluk, işsizlik ve memleketin geleceğine olan güven duygusunu tamamen kaybetme.
Sokağın gündemi ile Meclisin gündeminin, iktidar partisinin gündeminin bu kadar farklı olması aslında Türkiye'nin geldiği ve getirildiği noktayı gördüğümüzde sürpriz değil.
Bugün TÜRK-İŞ'in Genel Başkanı Sayın Ergün Atalay, HAK-İŞ Genel Başkanı Sayın Mahmut Arslan, DİSK Genel Başkanı Sayın Arzu Çerkezoğlu bizi ziyaret ettiler. 16 milyon çalışanın yalnızca 2,5 milyonu sendikalı. Türkiye'de ocak ayından beri 17.002 liraya mahkûm ettiğiniz asgari ücretliler toplam çalışanların yarısı. "Emeklilere 33 milyar lira ilave para aktarıyoruz." diyerek verdiğiniz 12.500 lirayla emeklilerimizin yarısı sefalet içerisinde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar ama ne gam, siz bu turuncu koltuklarda gününüzü gün etmeye, halkın gündemini saptırmaya devam ediyorsunuz.
Bakın, OECD'nin yaşam raporu yayınlandı. Buna göre, Türkiye, gelir dağılımının en bozuk olduğu 4'üncü ülke. OECD diyor ki: "Türkiye'de bazıları zenginleşiyor, bir kısmı da yoksullaşıyor." Dediğim gibi, sizin için ne gam!
2019'dan sonra yaşam koşullarının en çok zorlaştığı ilk ülke OECD sıralamasında 1'inci Türkiye. Son dört yılda geçimini sağlamakta zorlanıyor insanlar. Aç öğrenci sıralaması... O, entelektüel cehaletini ve ihanetini buradan ortaya koyan Millî Eğitim Bakanına sesleniyorum: Türkiye'de yeterli parası olmadığı için son otuz gün içerisinde yemek yiyemeden okula gidenlerin oranı yüzde 20. Umursuyor musun, bunun için bir önlem alıyor musun yoksa sağda solda saçma ideolojik düşüncelerini kasmaya devam mı ediyorsun?
Isınamıyor yurttaşlarımız. Türkiye'de yurttaşlarımızın yüzde 20'si evini ısıtamıyor ve bundan muzdarip. İstihdam, eğitim ve öğretimde olmayan gençlerin oranı OECD'de yüzde 10, bu memlekette yüzde 25. Bu bir utanma vesilesi olabilir mi? Bu acaba biraz utanmak ve susmak vesilesi olabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin lütfen.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Bakın, kamu kuruluşlarında ve tüm memlekette yolsuzluk 100 üzerinden 66 olmuş yani OECD'nin yolsuzluk sıralamasında Türkiye 1'inci sıraya geçmiş. Ne gam! Bunların tamamı utanmayı, bir miktar susmayı ve istifa etmeyi gerektiren işlerdir ama hiç durmaksızın konuşma gibi bir hastalığınız var.
Gelelim adaletin durumuna. Bakın, Ekrem İmamoğlu'nun yarın, 20 Kasım günü Büyükçekmece Adliyesinde bir başka davası vardı; bu "ahmak davası" değil, bu da ihale davası. 2014 ile 2019 yılları arasında Belediye Başkanlığı yaptı Ekrem İmamoğlu. 2019'da İstanbul'u kazandı, 2020'de inceleme başlattınız ve 2015'te yapılmış ihalenin 2020 yılında soruşturmasını başlatmaya niyetlendiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin lütfen.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Danıştay dedi ki: "Ortada zarar yok ve Belediye Başkanının sorumluluğu yok." İzin vermedi, ona rağmen soruşturmayı sürdürdünüz. İddianameyi yedi yıl sonra, 2022'de düzenlediniz; davayı 2023'te, sekiz yıl sonra açtınız. Bunun ilk 6 duruşmasını yaptık, son duruşma 2 Ekim 2024 tarihindeydi. 2 tane bilirkişi raporu geldi; kamu zararı yok, tam tersine kamu yarara uğratılmıştır. İlk derece mahkemesinde bilirkişi dedi ki: "Belediye Başkanının bu işte zaten dahli yok." Döndü, hâkim, savcıya sordu: "Mütalaanız hazır mı?" Savcı dedi ki: "Mütalaamız hazır değil, süre istiyorum." 20 Kasıma duruşma verdi. Şimdi, o savcı ne yapmış biliyor musunuz? 19 ve 20 Kasım tarihlerinde rapor almış, rapor yani yeniden mütalaa vermeyecek. Ben soruyorum; derdiniz ne, bu hâkimi de mi değiştireceksiniz yani ilk derece mahkemesinde yaptığınız gibi, istinafta yaptığınız gibi burada da mı hâkimi değiştireceksiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayalım lütfen.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ben söyleyeyim size; adliye koridorlarında mahkemeyi, savcıyı araçsallaştırarak, hukuku kullanarak siyaseti dizayn edemeyeceksiniz. Bu memleket, Esenyurt'ta olduğu gibi, Türkiye'nin her yerinde, en son 2024'ün 31 Martında yaptığı gibi size dersinizi verecek. Kaçmayın, gelin erken seçime, bir an evvel bunun hesabını yapalım, memleketi kurtaralım. (CHP sıralarından alkışlar)
Son sözüm, Adana'dan yansıyan bir fotoğraf, yanımda Mersin Milletvekilimiz Gülcan Kış arkadaşım var. Adana'da görevliydi, pazarda bir domates tezgâhına gidiyor, domates tezgâhında bir fiyat olur değil mi? Hayır, 3 tane fiyat var; biri 30 lira, biri 15 lira, biri 5 lira. Vatandaşı çürük domates yemeye mahkûm ettiniz, hâlâ utanmadan konuşuyorsunuz! Yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Günaydın.
Adalet ve Kalkınma Partisi adına Grup Başkan Vekili Sayın Abdulhamit Gül konuşacaklar.
Buyurun Sayın Gül.
38.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, Rize’nin Çayeli ilçesinde meydana gelen heyelana, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yaptığı açıklamalara, ülkenin birlik ve beraberliğine, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin açıklaması
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Rize Çayeli'nde meydana gelen heyelan neticesinde vefat eden vatandaşımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yaralı vatandaşlarımıza da Allah'tan acil şifalar diliyorum. Rize'mize büyük geçmiş olsun, Rabb'im ülkemizi afetlerden muhafaza eylesin.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya küresel bağlamda ve bölgesel olarak bakıldığında çok büyük bir küresel adaletsizlikle karşı karşıya. Elbette, ülkemiz de Türkiye de bu meydan okumalarla karşılaşmaktadır ama bizim en önemli gücümüz Türkiye'nin, milletimizin birliğidir, beraberliğidir. Malazgirt'ten Çanakkale'ye kadar bir arada olmuş, omuz omuza mücadele etmiş, bu vatan için, İstiklal Marşı için bir arada olmuş 85 milyonun varlığı, birliği, dirliği elbette bu meydan okumalara karşı Türkiye'nin en büyük gücüdür. Türkiye, iç cephesini güçlendirdikçe kendisine yönelik, ülkemize yönelik bu tür taarruzları, saldırıları bertaraf edebilecek güçtedir. Bizim bin yıllık birlikteliğimizi, Malazgirt'ten başlayan bu birlikteliğimizi kıyamete kadar ilelebet muhafaza etme yönünde bir kararlılığımız vardır. Bu vatanda aynı bayrağın altında, aynı evin içerisindeyiz ve bizim el birliğiyle üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun elbette yoktur.
Özellikle yaşanan küresel gelişmelerle de beraber hem Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın yapmış olduğu açıklamalar hem de Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin yapmış olduğu açıklamalar çok kıymetli ve değerlidir. Özellikle Türkiye'nin hiçbir meselesi çözülemeyecek bir mesele değildir ve siyaset kurumu, milletin oylarıyla, helal oylarıyla seçilmiş milletvekilleri, Gazi Meclisimiz Türkiye'nin hangi meselesi varsa bu meseleyi çözebilecek güçte ve kudrettedir. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın iç cepheyi güçlendirmeye yönelik açıklamaları ve çağrıları, Sayın Devlet Bahçeli'nin yine bu anlamda yapmış olduğu çok değerli açıklamaları; ülkemize, özellikle siyaset kurumuna çok değer vermesi, bu anlamda buradan Türkiye lehine önemli bir netice alma yönünde bir fırsat ortaya koymaktadır.
Ben, özellikle Türkiye'de terörsüz bir Türkiye konusunda birliğimizi muhafaza ederek, koruyarak Türkiye'ye kırk yıllık bela olmuş bu terör meselesini de ortadan kaldıracak önemli bir süreç ve dönemeçte olduğumuzu düşünüyorum. Bu anlamda Cumhur İttifakı olarak da kararlı bir şekilde bu ortak kararlılık ve niyet çerçevesinde yolumuzda emin adımlarla bir ve beraber olarak yürümekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun devam edin lütfen.
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - AK PARTİ olarak, Cumhur İttifakı olarak bizim temel meselemiz gelecek seçimlerde alınacak sonuç değil -gelecek nesillere vereceğimiz- huzuruyla, birliğiyle, beraberliğiyle, terörsüz bir Türkiye'yle gelecek nesillere devredeceğimiz bir Türkiye'nin hayali için ve gayreti için çabalıyoruz. Ülkemizin birlik ve beraberlik, kardeşlik siyasetini bozmak isteyen çok uygulamalar oldu. Yer yer bürokrasiden, yer yer yargı bürokrasisinden, yer yer farklı bürokrasiden, farklı uygulamalardan yanlış uygulamalar oldu; ötekileştiren, düşmanlaştıran anlayışlar elbette bu ülkede maalesef yaşandı. Yeri geldi, "Dindarlar, PKK'dan daha tehlikelidir bu dindarlar." diye meydan okumalar oldu. Kendi vatandaşına düşman hukukuyla, anlayışıyla yaklaşan birtakım anlayışlar, yaklaşımlar oldu. "Bu dindardır, bunu ötekileştirelim." anlayışı oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin lütfen.
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - "Bu Kürttür hatta hem de dindar Kürttür, 2 defa dayak atalım." diye uygulamalar olmadı mı? Oldu, bunlar yaşandı; ötekileştirme siyaseti. Yeri geldi, Alevidir "Bu bizim şablona uymaz." diye, devlet bir cetvel alarak bir şablon çizdi, bu şablona uymayanların ötekileştirildiği bir anlayış oldu. Elbette, bunu yapan genel bir anlayış değil, bürokrasi içerisinde ya da siyasetin o dönemki yanlış okumalarından kaynaklanan anlayışlar oldu belki. Ama bugün siyaset tüm bu uygulamaları reddederek, herkesi birinci sınıf vatandaş görerek bu ülkede "Doğuda da batıda da nerede doğmuş olursa olsun, doğar doğmaz bu ülkenin tapusu senin elindedir kardeşim." anlayışıyla... Bizim siyaseten birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi korumaya gücümüz vardır, imkânımız vardır.
NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Kayyum bu siyasetin neresinde?
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - Biz, özellikle Cumhurbaşkanımız liderliğinde tüm bu uygulamalarda ret politikalarını...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayalım lütfen.
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - ...inkâr politikalarını ortadan kaldırdık ve reddettik, bununla mücadelemizi sürdürüyoruz.
Türkiye'de özellikle demokrasiyle şiddetin, terörün bir arada olamayacağını bir kez daha vurguluyoruz. Demokrasi şiddetle, demokrasi terörle, silahla bir arada olamaz ve demokrasi milletimizin temel arzusudur. Siyaset alanını şiddetle, terörle enfekte eden tüm anlayışların da sona ermesi lazım. Özellikle daha önceki süreçlerde de sabote edilen tüm bu iyi niyet çabalarının; birlik, beraberlik siyasetine yönelik bu çağrıların dikkate alınarak öncelikle siyasetin bu sorunları çözmesini ben çok önemli buluyorum, inanıyorum. Hangi mesele siyasetin önünde bir engeldir? Hangi mesele burada 85 milyonu -Türk'üyle Kürt'ü, Alevi'si, Sünni'si, Çerkez'i, Laz'ı, Arap'ı- hangi vatandaşımızı ötekileştiriyorsa gelin bu yasama döneminde Anayasa'da buna dokunalım, Anayasa'yı değiştirelim, yeni ve sivil bir anayasayı hep beraber yapalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bitirelim lütfen
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - 85 milyondan, hangi vatandaştan "Bu anayasa beni dışlıyor, bu anayasada benim kültürüm, benim geleceğim, benim iradem, benim dilim, benim yaşantım, yaşam biçimim, yaşam tarzım güvence altına alınmıyor ya da daha da güvence altına alınmalı." diyen her kim varsa bu anayasayı onlar için yapalım ve bunu yapabilecek güçte olduğumuza inanıyorum. Türkiye, üzerinde tezgâhla oyun oynanarak çizilen, geleceği tayin edilen bir ülke değil. Türkiye, nasıl bin yıl beraber yaşadıysa... Çanakkale'de omuz omuza verip beraber yatan şehitlerimiz bu ülke için can verdiler. Ben diyorum ki: Gelin, hep beraber, Türk'üyle, Kürt'üyle, bu sefer hep beraber yaşatmak için omuz omuza verelim, yeni anayasayı yapalım. Siyasi Partiler Kanunu'nu, Seçim Kanunu'nu daha demokratikleştirelim;Türkiye'nin geleceğini, ortak gelecek olarak, kıyamete kadar birlik, kardeşlik üzerine iç cephemizi güçlendirelim diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Gül.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2023 yılı harcamalarına ait dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına ilişkin tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A.- Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu ile 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamında düzenlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2023 yılı harcamalarına ait dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına ilişkin tezkeresi (3/966)
14/11/2024
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu'nun 37'nci maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 69'uncu maddesi kapsamında düzenlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2023 yılı harcamalarına ilişkin dış denetim raporları Başkanlık Divanının 3 Ekim 2024 tarihli toplantısında üst yöneticilerin cevapları da dikkate alınarak görüşülmüş ve ekteki inceleme sonuçlarının Genel Kurulun bilgisine sunulmasına karar verilmiştir.
Bilgilerinize sunulur.
|
| Numan Kurtulmuş |
|
| Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
| Başkanı |
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay Başkanlığının 2023 Yılı Dış Denetim Raporları İnceleme Sonuçları
1. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış Denetim Raporu İnceleme Sonuçları
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2023 mali yılı hesaplarının dış denetimini yapmak üzere görevlendirilen Sayıştay uzman denetçileri tarafından düzenlenen 16/9/2024 tarihli dış denetim raporunda 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'yla tahsis edilen ödeneklerin harcama birimleri tarafından kullanımı sırasında düzenlenen harcama belgelerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığı, hazırlanan mali tabloların doğruluğu, denkliği ve güvenilirliği hususunda incelendiği belirtilmiştir.
Ayrıca, yapılan inceleme sırasında 2023 yılına ait cetvel ve tablolarda gösterilen gider rakamlarının doğru ve denk olarak kaydedilip kaydedilmediği; toplamlarının doğru, denk ve tutarlı olup olmadıkları ve hesapların birbirleriyle mutabık bulunup bulunmadıklarına bakıldığı; bütçede tahmini olarak yer alan kullanılabilir ödenek rakamlarıyla kesin hesap sonuç rakamları karşılaştırılmak suretiyle gerçekleşme oranlarının ve uygunluk durumlarının kontrol edildiği, programa alınan yatırımların gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin araştırıldığı, kesin hesap cetvelindeki rakamların dayanağını oluşturan ödeme emirleri ve eki sarf belgelerin ilgili mevzuata uygunluğunun örnekleme yoluyla denetlendiği ifade edilmiştir.
Raporda özetle;
TBMM Başkanlığı 2023 yılı başlangıç ödeneğinin 5.480.588.000 (5 milyar 480 milyon 588 bin) TL olduğu, yıl içinde yapılan aktarmalar ve eklemelerle birlikte 5.723.865.000 (5 milyar 723 milyon 865 bin) TL'ye çıktığı, 31.12.2023 tarihi itibarıyla bu ödeneğin 5.702.359.671,54 (5 milyar 702 milyon 359 bin 671 lira 54 kuruş) başka bir deyişle yüzde 99,6'sının harcandığı,
Ekonomik sınıflandırmaya göre harcamalara bakıldığında; Personel giderleri için ayrılan ödeneğin yüzde 99,9 oranında kullanıldığı, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Ödemelerine ayrılan ödeneğin yüzde 97,3 oranında kullanıldığı, Mal ve Hizmet Alımları ödeneğinin yüzde 98,6 oranında kullanıldığı, Cari Transferler ödeneğinin yüzde 99,9 oranında kullanıldığı, Sermaye Giderleri ödeneğinin yüzde 99,9 oranında kullanıldığı, Sermaye Transferlerine ayrılan ödeneğin ise yüzde 100 oranında kullanıldığı,
TBMM Başkanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığınca arşivlenen 2023 yılı harcamalarına ait ödeme emri belgeleri ve muhasebe işlem fişleri tutarlarıyla bunların kaydedildiği ilgili hesaplardaki tutarların mutabık olduğu,
2023 yılı kesin hesap cetvellerinde gösterilen gelir-gider rakamlarının doğru ve denk olduğu, harcama evrakıyla tevsik edildiği, ödenek üstü harcama yapılmadığı,
Strateji Geliştirme Başkanı, harcama birimleri başkanları ve diğer personelin, mali işlemlerin yürütülmesine ilişkin harcama belgelerinin düzenlenmesinde ve muhasebe kaydında, ilgili mevzuatta öngörülen usul ve esaslara uygun şekilde işlem yaptıkları,
Üst yöneticinin; kalkınma planına, yıllık programa, Kurumun stratejik plan hedefleri ile hizmet gereklerine uygun olarak bütçe hazırlanması ve uygulanmasına, kaynakların etkili, ekonomik ve verimli şekilde elde edilmesini ve kullanımını sağlamaya özen gösterildiği ifade edilmiş ve
Harcama belgelerinin ve eklerinin incelenmesi neticesinde iş ve işlemlerin mevzuata uygun şekilde gerçekleştirildiğinden bahisle herhangi bir bulgu ve tenkite yer verilmemiştir.
Dış denetim raporuna istinaden verilen üst yönetici cevabında;
2023 yılına ait 5.723.865.000 (5 milyar 723 milyon 865 bin) TL kullanılabilir ödenekten, 5.702.359.671,54 (5 milyar 702 milyon 359 bin 671 lira 54 kuruş) harcamanın yapıldığı, bütçe gerçekleşmesinin yüzde 99,6 olduğu tespitine yer verilerek, Kurumun plan ve programında gösterilen alım ve yapım hizmetlerinde kullanılmak amacıyla öngörülen ve 2023 yılı bütçesine konulan ödeneğin aynı yıl içinde kullanıldığı; böylece kurumun amaç, hedef ve planına uygun harcama yapıldığı,
Bu çerçevede komisyon tarafından düzenlenen dış denetim raporunda harcama belgeleri ve ekli belgelerin incelenmesi neticesinde, iş ve işlemlerin mevzuata uygun gerçekleştirildiğinden bahisle herhangi bir bulgu ve tenkitte bulunulmadığı,
Dış Denetim Raporu'nun "Sonuç" bölümünden de belirtildiği üzere;
İdarenin mali faaliyet, karar ve işlemlerinin 5018 sayılı Kanun ve diğer yasal mevzuat hükümleri çerçevesinde yürütülmekte olduğu,
Bundan sonraki süreçte de yasal çerçeve içinde faaliyet sürdürürken Kurum kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılmasına azami gayret ve özen gösterileceği ifade edilmiştir.
Sayıştay Başkanlığının Dış Denetim Raporu İnceleme Sonuçları
Sayıştay Başkanlığının 2023 mali yılı hesaplarının dış denetimini yapmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanınca görevlendirilen İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişleri tarafından düzenlenen 29/8/2024 tarihli Dış Denetim Raporu'nda; 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'yla tahsis edilen ödenekler kapsamında yapılan harcamalar ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak, bu ödeneklerin kullanımı sırasında düzenlenen harcama belgelerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığı, kamu kaynaklarının ekonomik, etkili ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığı, yapılan harcamaları gösteren mali tabloların güvenilirliği ve doğruluğu hususlarının incelendiği belirtilmiştir.
Raporda özetle;
Sayıştay Başkanlığına 2023 yılı bütçesinde 1.358.044.000 (1 milyar 358 milyon 44 bin) TL ödenek tahsis edildiği, 31.12.2023 tarihi itibarıyla bu ödeneğin 1.349.928.351,17 (1 milyar 349 milyon 928 bin 351 lira 17 kuruş) harcandığı, oransal olarak yüzde 99,40 olduğu,
Ekonomik sınıflandırmaya göre harcamalara bakıldığında; Personel Giderleri için ayrılan ödeneğin yüzde 99,8 oranında kullanıldığı, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Ödemelerine ayrılan ödeneğin yüzde 99,68 oranında kullanıldığı, Mal ve Hizmet Alımları ödeneğinin yüzde 96,77 oranında kullanıldığı, Cari Transferler ödeneğinin yüzde 99,43 oranında kullanıldığı, sermaye giderleri ödeneğinin yüzde 97,58 oranında kullanıldığı ifade edilmiştir.
Dış Denetim Raporu'nun "Sonuç" bölümünde;
Sayıştay Başkanlığının ödeme emirlerinin muhasebe işlem fişlerine dayalı olarak tahakkuk ettirildiği ödemelerle banka hesap dökümlerinin mutabık olduğu,
Kesin hesap cetvellerinde gösterilen gelir-gider rakamlarının denk olduğu, ödenek üstü harcama yapılmadığı,
Mal ve hizmet alımı ile yapım ihalelerinin; saydamlık, rekabet ve eşit muamele ilkeleri gözetilerek elektronik ihale (e-ihale) yöntemiyle gerçekleştirilmiş olduğu,
Harcama yetkilisi, gerçekleştirme görevlisi, mali hizmetler birimi yöneticisi ve muhasebe yetkilisinin mali mevzuatın uygulanmasında ve gerekli tedbirlerin alınmasında çaba sarf ettikleri; Kurumun mali işlemlerinin, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde yürütülmesine özen gösterildiği,
Sayıştay Başkanının üst yönetici olarak, bütçeyle verilen kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılmasını temin edecek mali tedbirlerin alınmasında, 5018 sayılı Kanun'da öngörülen mali yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesinde, görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinde üstün gayret gösterildiği belirtilmiştir.
Dış Denetim Raporu'na istinaden verilen üst yönetici cevabında;
Sayıştay Başkanlığınca yapılan iş ve işlemlerle ilgili, hukuka aykırılık yönünde herhangi bir tespit bulunulmamakla birlikte; ödeme emirlerinin muhasebe işlem fişlerine dayalı olarak tahakkuk ettirildiği ödemelerle banka hesap dökümlerinin mutabık olduğu; kesin hesap cetvellerinde gösterilen gelir-gider rakamlarının denk olduğu, ödenek üstü harcama yapılmadığı; mal ve hizmet alımı ile yapım ihalelerinin saydamlık, rekabet ve eşit muamele ilkeleri gözetilerek elektronik ihale (e-ihale) yöntemiyle gerçekleştirilmiş olduğu,
Harcama yetkilisi, gerçekleştirme görevlisi, mali hizmetler birimi yöneticisi ve muhasebe yetkilisinin mali mevzuatın uygulanmasında ve gerekli tedbirlerin alınmasında çaba sarf ettikleri; Kurumun mali işlemlerinin Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde yürütülmesine özen gösterildiği,
Sayıştay Başkanının üst yönetici olarak bütçe ile verilen kamu kaynaklarının etkili ve ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılmasını temin edecek mali tedbirlerin alınmasında, 5018 sayılı Kanun'da öngörülen mali yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesinde, görev ve sorumluluklarının yerine getirilmesinde üstün gayret gösterildiği ifade edilmiştir.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, bilgilerinize sunulmuştur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:16.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Sırrı Süreyya ÖNDER
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Mahmut Atilla KAYA (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20'nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Saadet Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A.- Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkanı Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ tarafından, 2014-2024 yılları arasında büyükşehir belediyeleri ile il ve ilçe belediyeleri tarafından düzenlenen konser, kutlama, açılış ve benzeri eğlence içerikli etkinlikler ile organizasyon firmalarına ödenen meblağlar için ayrılan bütçe ve yapılan harcamaların tespit edilmesi amacıyla 19/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
19/11/2024
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 19/11/2024 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Bülent Kaya |
|
| İstanbul |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
Muğla Milletvekili ve Grup Başkanı Selçuk Özdağ tarafından, 2014-2024 yılları arasında büyükşehir belediyeleri ile il ve ilçe belediyeleri tarafından düzenlenen konser, kutlama, açılış ve benzeri eğlence içerikli etkinlikler ile organizasyon firmalarına ödenen meblağlar için ayrılan bütçe ve yapılan harcamaların tespit edilmesi amacıyla 19/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergemizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 19/11/2024 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Saadet Partisi Grubu adına Grup Başkanı Sayın Selçuk Özdağ konuşacaklar.
Süreniz beş dakikadır Sayın Başkan.
Buyurun. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, Parlamentoda bulunan milletvekillerimiz ve ekranları başında beni dinleyen çok değerli milletvekilleri; bugün grup önerimiz üzerine söz almış bulunuyorum. [Saadet Partisi sıralarından alkışlar(!)]
Grup önerimiz nedir? 2014-2024 yılları arasında büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve ilçe belediyeleri başta olmak üzere, bütün belediyelerdeki sosyal faaliyetlerin, organizasyonların, müzik faaliyetlerinin ve de aynı zamanda sanatsal faaliyetlerin bütün bütçelerinin araştırılması üzerine bir grup önerisi verdik. Şimdi, burada hemen hemen her partinin belediye başkanları var. Biliyorsunuz, birkaç haftadır bu belediye başkanlarıyla ilgili, iki belediye başkanıyla ilgili olarak da spekülasyonlar var, iddialar var; birisi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş, birisi de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu'yla ilgili. Bütün milletvekillerinin veya partililerin alınmadan bu önergemize "evet" oyu vermelerini istirham ediyoruz.
Neden "evet" oyu vermenizi istirham ediyoruz? Şundan dolayı: Biliyorsunuz, 2019 yılında belediye başkanlıkları el değiştirmişti, İstanbul, Ankara, Mersin, Adana, Antalya gibi belediye başkanlıkları. Bu İstanbul ve Ankara'yla ilgili Belediye Başkanları geçmişle ilgili araştırmalar yaptılar ve teftiş kurullarını devreye soktular; teftiş kurulları, müfettişler bunu incelemeye başladılar. İncelemede İstanbul Büyükşehir Belediyesinde 34 dosyanın incelenmesi gerektiğine hükmettiler ve bu 34 dosyayla ilgili inceleme başlayınca dönemin İçişleri Bakanı -sabık Bakan- Sayın Süleyman Soylu bu dosyalara el koydu, "Siz bunları inceleyemezsiniz." dedi, "Biz inceleriz." dedi ve İçişleri Bakanlığına dosyalar getirildi ve bu dosyalardan sadece 4 tanesi incelendi, onlara da takipsizlik kararı verildi, diğer dosyaların akıbeti ise meçhul. İçişleri Bakanına buradan sormuştum, "Sizin bir turnusol kâğıdınız bu olsun." demiştim, "Gelin, demokrasiyi beraberce inşa edelim; gelin, şeffaflığı beraberce inşa edelim." demiştimhatta şunu söyledim, "Biliyorsunuz, İtalya'da Temiz Eller operasyonu yapıldı, Antonio Di Pietro diye bir savcı bütün incelemeleri yaptı çünkü arkasında hükûmet vardı; burada da arkasında hükûmet olsun ve bütün belediyeleri inceleyelim." dedim ama maalesef bugüne kadar ses çıkmadı. Ankara Belediyesinin de aynı şekilde bunlarla ilgili dosyaları savcılığa intikal ettiklerini biliyoruz ve Ankara Belediyesinde bu devletin zarara uğratılmasının tahmini bütçesi 3 milyar, eski parayla 3 katrilyon. Peki, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin oluşturmuş olduğu tahmini bütçe nedir? 90 milyar arkadaşlar, 90 katrilyon; çok büyük bir rakam bu. Gelin, bunlarla ilgili hep beraber inceleme yapalım. Yani burada şunu söylemeyelim; -Anadolu'da bir tabir vardır, tabirimi mazur görün: "Tencere dibin kara, seninki benden kara." Bu şekilde kullanmayalım. Gelin, bunlarla ilgili olarak hep beraber araştırma önergemizi kabul edin, bir araştırma komisyonu kuralım. Diyeceksiniz ki: "Sayıştay var." Sayıştay var, doğru. Eskiden Sayıştay denetçileri veya başdenetçileri raporlarını nereye yazıyorlardı? Bilgisayarlara yazıyorlardı. Bu bilgisayarlar herhangi bir olağanüstü dönemde, bir depremde, bir yangında, bir felaketle, bir savaşta asla yakılmayan veya bir hırsızlıkla, yolsuzlukta mutlaka tekrar yeniden döndürülen bilgisayarlardı. Sonra, Sayıştay Başkanına sordum ben: "Siz bunları bundan böyle ajandalara mı yazıyorsunuz?" Bunlarla ilgili cevap vermemişti bana ve ben soru önergelerimi de verdim, bu kürsüde de sordum; Sayıştay Başkanı şu ana kadar bana bir cevap verebilmiş değil. Bu Sayıştay var ama yok ve belediyelerle ilgili çifte standart var. Hep söylüyorum bu kürsüden: "Yargıda çifte standart olmaz; yargı perisinin gözleri kapalıdır, elindeki terazi doğruyu tartar." İdarede çifte standart olmaz. Devleti yönetenler asla ve asla "senden ve benden" "bizden ve onlardan" diyerek bir tasnife girişemezler; hepsi Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşlarıdır, hepsine eşit mesafede yaklaşacaksınız. Üniversitelerdeki rektörleriniz herhangi bir teftişte yanlış yaptılarsa gereğini yapacaksınız ama yapılmıyor. Türkiye'de partiler amaç hâline dönüştürülmüştür ve genel başkanlar da genellikle -burada beni, sözlerimi bağışlayın, bir noktada tenzih de ediyorum onların bir kısmını- yarı tanrı hâline dönüştürülmüş vaziyette. Partiler de kocaman bir kışla olarak...
O nedenle diyoruz ki biz, gelin, hep beraber, bugün Türkiye'de yeni bir sayfa açalım, birlikte açalım. Bakın, nedir bu: Bugün hem bir yandan kendi belediyelerinizle ilgili olarak ilzamları, istismarları, iddiaları ortadan kaldırmış olalım hem de diğer belediyelerle ilgili kaldırmış olalım. Bir milat olsun burada. Bakın, partileri araç hâline getirelim, amaç hâlinden çıkartalım ve bugün gelin, Türkiye'de yeni bir işe imza atalım. "İçişleri Bakanlığının teftiş kurulları var." diyorsunuz. Yemin ederim, vallahi, billahi, tallahi çifte standartla yapıyorlar. Bazen korkuyorlar, 15 Temmuz nedeniyle, bazen de bunlar korkunun dışında, kendi ideolojik duygularıyla, parti taassubuyla hareket ediyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, bitirelim.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Peki, yargı var mı? Yargı da yok maalesef bazı davalarda. Yok ve bazı davalarda siyaset kurumu Demokles'in kılıcı gibi yargıya müdahale etmektedir; hatta, yürütme zaman zaman yasamaya dahi müdahale etmektedir, bununla ilgili örnekler veririm veya yargıya da müdahale etmektedir, bununla ilgili de örnekler veririm. Hani ne diyordunuz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde? "Yargı, yürütme ve yasama ayrı ayrı olacak ve Türkiye'de kuvvetler ayrılığı ilkesini hayata geçireceğiz." diyordunuz.
Gelin, lütfen, istirham ediyorum, bu grup önerimize hep beraber "evet" oyu verelim. Sayıştayın yapamadığını, İçişleri Bakanlığının teftiş kurullarının yapamadığını, müfettişlerin yapamadığını, yargının yapamadığını biz hep beraber yapalım. Gelin, bu belediyelerdeki -bakın, özellikle sadece spesifik diyoruz, alanı daraltıyorum- müzik faaliyetlerinin, sanat faaliyetlerinin, sosyal faaliyetlerin, organizasyonların bütçelerini araştıralım. Kim kime vermiş? Minareyi çalmış mı? Çalmış. Gereğini yapalım. Minareyi çalmış, kılıfını hazırlamış mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Gereğini yapalım. Kör kuruşun hesabını soralım çünkü bir yandan hukuk bir gün bize hesap soracak, millet soracak, tarih soracak ve dahası Allah soracak diyoruz. İnşallah hepiniz "evet" oyu verirsiniz ve bugün de bir milat olur.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özdağ.
İYİ Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Yüksel Selçuk Türkoğlu konuşacaklar.
Süreniz üç dakikadır.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; yerel yönetimlerin kamu kaynaklarını en rantabl ve en etkili biçimde kullanmaları hem bir yasal zorunluluk, aynı zamanda da bir etik meselesidir. Her ikisine de riayet edilmediği takdirde ortaya kul hakkı çıkar ki bu vebalin altından kolay kolay kimse kalkamaz. Üstelik, buradaki hak bireysel bir kul hakkı değil toplu hâlde bütün bir toplumu ilgilendiren kamu hakkına girer ki buna sebep olan onun altında fena hâlde ezilir.
Ankara Belediyesi ve İstanbul Belediyesinin düzenlediği konserlere ödenen rakamlar üzerinden gündeme getirilen keyfî harcamalar konulu tartışmanın aslında sadece bugünün konusu olmadığını hepimiz biliyoruz. İşte, tam bu noktada biz İYİ Parti olarak yirmi iki yıllık AK PARTİ iktidarında yerel yönetimlerle ilgili geriye dönük sorgulamaları da kapsayan bir arınma dönemi öneriyoruz. Hatta Saadet Partisinin bu önergesini destekliyor, el yükseltiyor, on yıllık dönemin değil topyekûn yirmi iki yıllık dönemin araştırılmasını talep ediyoruz.
Efendim, diğer taraftan, Sayın Yusuf Tekin iyi dinlesin; 72,5 milletten bahsediyor, "İttihatçılar gelene kadar barış içinde yaşıyorlardı." diyorsun. Navarin'de, Tripoliçe'de, Özi'de, Harmanlı'da, Yemen'de Türkleri boğazlayanlar kimlerdi? Bırak Türkleri, birbirlerine saldırıp birbirleri arasında da katliam yapıyorlardı. Osmanlı bir yandan cephelerde savaşırken bir yandan da bu 70 bilmem kaç unsur birbirini boğazlamasın diye şehit veriyordu. İttihatçılar bu hengamede Türk'ün istikbalini düşünmüşler, Türk'ün kanını boş yere akıtan bu anlayışa son vermişlerdi. İlhamlarını kuzey Türklüğünün münevverlerinden aldılar, ta Doğu Türkistan'a kadar her coğrafyada Türkler için savaştılar. Türk köylerini basanların, Türk ordusunun lojistik hatlarını vuranların, Türk düşmanlarıyla ittifak yapanların soyundan gelmiyorsan bu ittihatçılık düşmanlığı niye? Profesör olmuşsun, Bakan olmuşsun ama ilkokul öğrencisinin bildiği kadar bile tarih bilmiyorsun.
O nedenle, ittihatçılar ölür, ittihatçılık ölmez.
Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder’in, Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun Saadet Partisi grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Galatımeşhur olmuş ama bizim de görev tarifimiz içinde temiz bir dil meselesi var. İnanıyorum ki Sayın Hatibin böyle bir derdi yok. Belki de naklen kullandı, ben kaçırdım. Bu "buçuk millet" hiç hoş bir şey değil. Galatımeşhur olmuş ama bununla kastedilen, çingene yurttaşlarımızdır.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Bakanın sözüydü Başkanım.
BAŞKAN - Yani biliyorum. Her kim ederse etsin...
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Tabii, doğrudur.
BAŞKAN - Sayın Bakan bile etse burada o kötülüğü çoğaltmamak da önemli.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Cumhurbaşkanının da bir sözünü söyledik diye başımıza gelmeyen kalmadı.
BAŞKAN - Yanlış, "buçuk" diye bir millet olmaz; bütün halklar, bütün milletler eştir; bunu belirtmiş olayım.
Teşekkür ederim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A.- Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkanı Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ tarafından, 2014-2024 yılları arasında büyükşehir belediyeleri ile il ve ilçe belediyeleri tarafından düzenlenen konser, kutlama, açılış ve benzeri eğlence içerikli etkinlikler ile organizasyon firmalarına ödenen meblağlar için ayrılan bütçe ve yapılan harcamaların tespit edilmesi amacıyla 19/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Celal Fırat konuşacaklar.
Süreniz üç dakikadır.
Buyurunuz Sayın Fırat. (DEM Parti sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA CELAL FIRAT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde İstanbul ve Ankara'da özellikle bazı belediyelerin düzenlemiş olduğu konserlerle ilgili partimiz adına söz almış bulunmaktayım.
Tabii, kamuoyunda yaratılmak istenen bu algıyla öncelikle muhalif belediyeleri bir cendere altına almak istendiği herkes tarafından biliniyor, kayyum uygulamalarıyla toplumu manipüle etmekten başka bir anlam da bizim için taşımıyor. Burada başka bir vurgu yapmak gerekiyor: Halkımızın büyük birçoğunluğunun yaşadığı bu yoksulluk ortamında kültür, sanat etkinliklerine gidebilecek bütçeleri ayırmakta zorluk çektiğini hepimiz biliyoruz. Elbette ki astronomik, gereksiz harcamalara karşı olduğumuzu söylemeye gerek yok, bunlarla ilgili komisyon kurulsun, kimin kime kaç para verdiği, ne alıp ne vermediği de belli olsun diyoruz. Ancak belediyelerin, halkın sanatçılarının halka ücretsiz konser vermesinden daha doğal ne olabilir? Bizim gözümüzde sanatçı, toplumun dertlerine derman olan, toplumsal görev üstlenen, toplumun dertlerini dizeleriyle halka anlatandır. Maalesef birçok belediye, özellikle sanatçı arkadaşlarımızın konserlerini hatta kendi kiraladıkları yerleri sadece Kürtçe türkü söyledikleri, kılam söyledikleri için iptal ediliyor. Âşık Serdari der ya:
"Nesini söyleyim canım efendim?
Gayri düzen tutmaz telimiz bizim
Arzuhâl eylesem yâr deftere sığmaz
Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim."
Sayın Başkan, seçme seçilme hakkına yönelik açıkça müdahale olan partimizin belediyelerine dönük kayyım atamaları sonucunda kayyımların yaptığı usulsüz harcamalar dudak uçuklatmaktadır. Seçimden önce, basına yansıdığı üzere, kayyımların içerisinde belediyeler başta olmak üzere, özellikle partimizin kazandığı belediyelerde taşınır taşınmaz mallar seçimden hemen önce satışa çıkarılmıştır. Ayrıca, kayyımlar halka hiçbir hizmet götürmediği gibi, belediyeleri çalışamaz hâle getirmek için astronomik borç içinde de bırakmıştır. Bu talancı anlayışı somutlaştırmak gerekirse, Van Belediyesinin borcu 9 milyar TL, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin borcu ise 3 milyar TL'dir. Yine, Cizre Belediyesi kayyımının, belediye eş başkanlarının mazbatalarını almasına bir saat kala 30 milyon TL harcama yapması bu belediyelerde yaşananları açıkça ortaya koymaktadır. Ceylânpınar Belediyesinde belediyeye ait araçların motorları sökülerek 85 araçtan 75'i kullanılamaz hâle getirilmiştir. Cizre Belediyespor Erkek Voleybol Takımı'nın kazandığı kupa dâhil belediyeden götürülmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, bitirelim lütfen.
CELAL FIRAT (Devamla) - Ayrıca, belediyede bulunan saksı, şeker, çay gibi malzemeleri dahi götürdükleri tespit edilmiştir. Tüm bu yapılanlar Türk Ceza Kanunu'na göre suç olmasına rağmen kamu görevlileri hakkında herhangi bir soruşturma açılmamıştır. Dolayısıyla özellikle kayyum döneminde belediyelerde yaşanan yolsuzlukların, hırsızlıkların, usulsüzlüklerin araştırılması önem arz etmektedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Fırat.
Yunus Emre vaktinde noktayı koymuş bu konuda "72 millet dahi elin yüzün yumaz değil." diyerek; buçuğu sonradan eklenmiş, nereden gelmişse...
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün konuşacaklar.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Saadet Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin lehinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında Türkiye'nin gündemi işsizlik, Türkiye'nin gündemi yoksulluk, Türkiye'nin gündemi fakirlik, Türkiye'nin gündemi emekli maaşları, Türkiye'nin gündemi asgari ücret.
Siyasi iktidarınızda böylesine profesyonelce yaptığınız çalışmalarınıza bir yenisini daha eklediniz; hemen alternatif olarak, cumhuriyetimizin 100'üncü yıl dönümünde Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin cumhuriyete sahip çıkma duygularıyla yapmış olduğu etkinliklere gölge düşürecek çalışmaları ilk fırsatta başlattınız. Nedir yani alıp veremediğiniz? Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında bu tür etkinliklerin yapılmasında ne sakınca olduğunu söylüyorsunuz?
Eğer 2004-2024 yılları arasında yirmi yıllık -bakın, altını çizerek söylemek istiyorum- bir araştırma yapılacaksa tüm belediyelere yapılsın, biz buna hazırız; hodri meydan, hodri meydan! (CHP sıralarından alkışlar) Yani AKP'li milletvekili arkadaşlarım, ittifak bileşenleri arkadaşlarım, buyurun, yirmi yıldır bütün belediyelerin hesaplarını inceleyelim. Hangi etkinliği yapmış, kim nereye para harcamış, bunları belirleyelim ve 86 milyonun huzuruna çıkaralım. Yoksunuz.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Dinozorlar dâhil.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Ankara Büyükşehir Belediyesi 68 ayda 426 tane etkinlik yapmış, buna karşılık 800 milyon TL ödeme yapmış. Bütçesinin binde 6'sı arkadaşlar yani Ankara Büyükşehir Belediyesinin bütçesinin binde 6'sına tekabül ediyor.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - SGK borçlarını niye ödemediler Sayın Vekilim?
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Siz ne yapmışsınız? Çok değil, 2017'de görevden aldığınız Belediye başkanlarını, daha doğrusu istifa ettirdiğiniz belediye başkanlarını, İstanbul'u, Ankara'yı... O dönemin İçişleri Bakanı "Partisi ne olursa olsun hiçbir şekilde araştırmadan, soruşturmadan ve incelemeden kaçamayacaklar." dedi. İstifa ettirdiğiniz belediyelere hangi incelemeyi yaptınız, hangi soruşturmayı yaptınız, hangi araştırmayı yaptınız? Peki, bu insanlar FETÖ'cü müydü, görevi kötüye mi kullandı, ihaleye fesat mı karıştırdı; neydi suçları da 2017 yılında bu belediye başkanlarını istifa ettirdiniz arkadaşlar? Niye hesap soramadınız? "Hesap soracağız." dediniz de niye inceleme başlatmadınız? Şimdi kalkmışsınız, cumhuriyetin 100'üncü yılında bir etkinlik yapılıyor "Vay bu paralar nereden gidiyor?" Gidecek kardeşim, bütçenin binde 6'sının altmış sekiz ayda yapılacağından ve bu masrafların yapılmasında bir sakınca olmadığını söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sonuç olarak, Türkiye'nin gündemi bu değil. Türkiye'nin gündemi yoksulluk, işsizlik; Türkiye'nin gündemi Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerinin halkçı belediyecilik, sosyal demokrat belediyeciliği yapmasına engel olmanız; başka bir niyetiniz olmadığını düşünüyorum.
Saadet Partisinin vermiş olduğu bu grup önerisini Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destekliyoruz. Kabul yönünde oy vereceğimi bildiriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tüzün.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Murat Cahid Cıngı konuşacaklar.
Sayın Cıngı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MURAT CAHİD CINGI (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Saadet Partisinin araştırma önergesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyor, bizleri ekranları başında takip eden vatandaşlarımıza da hürmetlerimi sunuyorum.
Öncelikle, geçtiğimiz cumartesi günü Kayseri Kadir Has Stadyumu'nda yapılan Türkiye-Galler maçında gole ulaşamasak da başarılı futbolundan dolayı A Millî Futbol Takımı'mızı tebrik ediyor, bu akşam Karadağ'la yapacağı maçta başarılar diliyorum.
Ayrıca, Kayseri'de misafir ettiğimiz Galler Takımı'na ve Teknik Direktörü'ne hem ülkemiz hem de Kayseri için söylemiş olduğu güzel ifadelerden dolayı ve centilmen oyunlarından dolayı teşekkür ediyorum.
Bahsi geçen önerge, özellikle Ankara Büyükşehir Belediyesinin 29 Ekimde düzenlediği konserde şarkıcı ve teknik işlere ödenen 69 milyon lira gibi büyük harcamanın açığa çıkarılmasıyla başlayan bir süreci işaret etmektedir. Tasarruf tedbirlerine sıkı sıkıya uymamız gereken bir dönemde belediye ve genelde de kamu kaynaklarının bu şekilde çarçur edilmesi elbette hepimizin vicdanını kanatmış, halkımızın dikkatini celbetmiştir.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Kayseri'deki sucuk partisini kim ödedi?
MURAT CAHİD CINGI (Devamla) - Bu durum, tabiatıyla parti veya görüş fark etmeksizin hiç kimsenin tasvip edebileceği bir harcama olamaz.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Önergeyi kabul edelim, araştıralım, buyurun.
MURAT CAHİD CINGI (Devamla) - Bu özel hadiseden yola çıkarak prensipte belediyelerin sosyal ve kültürel sahada yapabilecekleri etkinlikleri doğru planlamaları ve abartılı harcamalardan kaçınmaları gerektiği hepimizin kabul edebileceği bir gerçektir.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Demek ki "kabul" oyu vereceksiniz.
MURAT CAHİD CINGI (Devamla) - Zira belediyeler çok daha küçük bütçelerle verimli, sosyal ve sanatsal faaliyetler yürüterek halkın yaşam kalitesini artırabilme kapasitesine ve kabiliyetine sahiptir. Belediyeler, milyonlarca lira servetleri olan bazı şarkıcıların servetlerine katkıda bulunmak yerine kendi topraklarından çıkan mahallî sanatçılara ve sokak sanatçılarına destek olduklarında mahallî kültür ve sanatı canlandıracaklar, sanat ve sanatçıya erişimi çok daha rahatlatacaklar, bölgesel turizmi ve ekonomiyi desteklemiş olacaklar, ayrıca maddi imkânsızlıklar içinde sanatını icra edemeyen mahallî sanatçıları da ekonomik olarak desteklemiş olacaklardır. Bunun yanında, o bölgedeki gençlere de ilham vererek onların da sanata daha fazla yapışmalarına vesile olacaklardır.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Çok doğru, aynen öyle. Hep beraber araştıralım, devam edelim. Siz de "kabul" oyu verin.
MURAT CAHİD CINGI (Devamla) - Eğer hedefimiz sanat ve kültürü halka yaymak, çocuk ve gençlerimizin hayatına estetik katmaksa o zaman belediyeler milyonlarca lirayı usulsüzce birilerine ödemek yerine yetişkinler, gençler ve çocuklar için ücretsiz eğitim kursları, etüt merkezleri, kütüphaneler ve gençlik merkezleri açabilirler; çok sayıda programlar, sanat ve bilim atölyeleri organize edebilirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Siz öyle mi yapıyorsunuz Murat Bey, yirmi yıldır öyle mi yaptınız?
MURAT CAHİD CINGI (Devamla) - Evet, aynen öyle.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Milyar verdiniz, milyar. Milyar harcadınız, milyon değil, milyar.
MURAT CAHİD CINGI (Devamla) - Çok şükür ki ülkemizde, bazı kötü örneklerin yanında, halkın parasını çarçur etmeyen, büyük bir mesuliyet duygusu içinde doğru hizmete kanalize eden, çok güzel sosyal faaliyetler düzenleyen birçok belediyemiz de var.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Kayseri Belediyesinin konserlerine gelelim.
MURAT CAHİD CINGI (Devamla) - Ben yakinen bildiğim için kendi Kayseri Büyükşehir Belediyemizden örnekler vereceğim. 1,5 milyonluk şehrin Kültür İşleri Daire Başkanlığının 2024 bütçesi 50 milyon lira iken şimdiye kadar hem Büyükşehir hem de ilçe belediyelerimiz hemen her gün bir sanatsal faaliyet yapmalarının yanı sıra, harcadıkları bütçe yaklaşık 22 milyon liradır. Geçtiğimiz ay 7'ncisi düzenlenen ve on gün boyunca 1 milyon 85 bin insanın ziyaret ettiği muhteşem kitap fuarının Belediye bütçesine maliyeti, belediyeden aldığı pay sadece 2 milyon 722 bin lira olmuştur. Sponsorluklarla, kaşe bedeli istemeyen sanatçılarla bu faaliyetler yürütülmekte, dolayısıyla eğer istenirse yolsuzluğa, arsızlığa, rüşvete bulaşmadan kamu hakkı sorumluluğuyla Belediyelerimiz hizmet yapma yollarını bulabiliyorlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Bu konuşmaya göre kabul oyu verecek AK PARTİ Grubu, bu konuşmaya göre kabul oyu verecek; kutluyoruz! "Araştırılsın." diyor arkadaşımız, Sevgili Vekilimiz, hep beraber kabul edelim oy birliğiyle.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Öneriyi oylatayım, sonra söz vereceğim.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Öneriden önce olsa iyi olurdu.
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Kabul Başkanım, kabul.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Kabul Başkanım, kabul.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Kabul çıktı Başkanım, çoğunluk var.
BAŞKAN - Divan arasında ihtilaf çıktı, elektronik cihazla oylama yapacağız.
Sayın Başkan ne yapsın Divan uzlaşamayınca? Tek adam yönetimi yok burada.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Kabul, yolsuzluklar araştırılsın, kabul! Yetim hakkına sahip çıkalım, yolsuzluklar araştırılsın, kabul!
BAŞKAN - Süreniz iki dakikadır.
Buyurun.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Öneri kabul edilmemiştir.
Arkadaşlar, bu oylamada İç Tüzük gereği pusula kabul edemiyoruz, bilginiz olsun.
Sayın Sema Silkin Ün Hanımefendi'nin bir söz talebi var.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkanım, söz istemiştim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün’ün, yenidoğan çetesi davasına ilişkin açıklaması
SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Bugün yenidoğan çetesi davası görülüyor. Genel Başkanımız Ahmet Davutoğlu da bu duruşmaya katıldı. Başbakanlığı döneminde duyarlı bir kadın doktorun Sare Davutoğlu'na gönderdiği e-mail mesajı üzerine Sayın Başbakanımızın Mayıs 2016'da talimatıyla denetleme başlatılmıştı. Kasım 2016'da hazırlanan teftiş raporuna rağmen Bakanlığın konuyu ufak tefek para cezalarıyla kapattığını gördüğümüzde anlıyoruz ki çürük elmalar sadece çetede değilmiş, Bakanlıklar kılını kıpırdatmamışlar ve o günlerde cenin hâlinde olan bir çete bugüne geldiğimizde devasa bir canavara dönüşmüş. Sayın Davutoğlu davada tanık olarak dinlenmeyi, yargılamaların 2022'den değil 2016'dan başlatılmasını ve tüm sorumluları kapsamasını isteyecek; belki bu sayede kamuda insanlıktan nasibini almayanları da ortaya çıkarmış olacak.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ün.
Sayın Özdağ, bir söz talebiniz vardı.
Buyurun.
40.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, reddedilen grup önerilerine ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri tarihî bir anı kaçırdılar. Gönül isterdi ki, gelin bir milat olsun bugün, bu dakika, bu saniye; bu oylamaya hep beraber "evet" oyu verelim ve belediyelerin on yıllık yapmış olduğu müzik, sanat ve organizasyon faaliyetlerini inceleyelim dedik ve iddialarla ilgili, sizin iddialarınız da eğer doğruysa gereğini yapalım; Sayıştay yapsın, İçişleri Bakanlığının müfettişleri yapsın, yargı yapsın ama bugün bu oylamaya "hayır" oyu verdiğiniz için bundan sonra söyleyeceğiniz her söz butlandır, her söz yok hükmündedir ve doğru yapmadınız.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Belediyeler muhalefetin elinde çıkarsınlar ortaya, daha ne konuşuyorsun ya. Altı yıldır yönetiyorlar, çıkarsınlar, her şey ellerinde.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Bakın, size bir şey söyleyeyim: 14 milyar lira kamu yararına çalışan bazı dernek ve vakıflara yardım yapılmış. Ben soru önergesiyle bu vakıf ve derneklerin isimlerini istedim ve bana verilen cevap neydi biliyor musunuz? "Devlet sırrı ve ticari sır." diye cevap verdiler. Gönül isterdi ki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Bakın, 14 milyar, 14 katrilyon... Bütün partilere yapılan yardımlar 3 milyar civarında. O nedenle tarihî bir fırsatı kaçırdınız, keşke kaçırmasaydınız. Hep beraber, hep birlikte "evet" oyu verseydik de hem Sayıştayı temizleseydik hem aynı zamanda teftiş kurullarını da ortadan temizlemiş olacaktık onlarla ilgili ilzamları ortadan kaldırmış olsaydık hem de Türkiye'de, araştırma komisyonuyla beraber, kim hırsızlık yapmış, kim yolsuzluk yapmış, kim de istismarlara kapı açmış, bunu da öğrenmiş olsaydık keşke diyorum ama maalesef kaçırdınız. O nedenle sizin adınıza çok üzülüyorum.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özdağ.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkanım, kayıtlara geçsin diye...
BAŞKAN - Yerinizden söz vereyim, buyurun yerinize geçin.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Buradan söyleyeyim.
Şunu söylemek istiyorum: Bu yapılan oylamayla bundan böyle iktidar partisi hiç bir muhalefet partisi belediye başkanını suçlayamaz, inceleme yapılamaz.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Belediyeler sizde altı yıldır.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Yani fahiş fiyata konser vermeye devam mı edeceksiniz?
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Çünkü biz "Bunu araştıralım, komisyon kuralım." dedik ama AKP ve MHP oylarıyla bu reddedildi.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Altı yıldır belediyeler sizde, bakın arkadaşlar yani her şey sizde.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Fahiş fiyata konsere devam yani.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Bundan böyle siyasi iktidar, muhalefet partili hiçbir belediye başkanını suçlayamaz.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Kayıtlara geçsin, altı yıldır belediyeler bunlarda, baksınlar, çıkarsınlar, her şeyi ortaya döksünler; engel mi var, tutan mı var ya!
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Bu, tutanaklara geçsin istedim.(CHP sıralarından alkışlar)
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - SGK prim borcu ödememeye devam yani.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Engel mi var, tutan mı var, gidin bakın; altı yıldır yönetiyorsunuz.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Araştıralım, hadi araştıralım, hadi gelin araştıralım.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Engel mi var ya, komisyona "evet" de!
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Hangi konsere kim ne kadar vermiş, çıkarın ortaya.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ya, bir de konuşuyorsun hâlâ ya!
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - 10 milyar SGK borcu yapacağınıza...
BAŞKAN - Sayın Tüzün, "Tutanaklara geçsin." dediniz ama mikrofon açmama izin vermediniz, dolayısıyla ne kadar duyarlarsa o kadar geçecek.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Neyse, bizim söylediklerimiz geçti. Geçti değil mi?
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Yok, yok, Adem'le ilgili yazmayın, geçersiz konuşma.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A.- Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez tarafından, 2000 yılından bu yana belediyelerin bütçe harcamalarının incelenmesi, kamu kaynaklarının etkin, verimli ve şeffaf bir şekilde kullanılması, halkın yerel yönetimlere olan güveninin yeniden kazandırılarak şeffaf bir yönetim anlayışının sağlanması amacıyla 19/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN - İYİ Parti Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
19/11/2024
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 19/11/2024 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Turhan Çömez |
|
| Balıkesir |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
Balıkesir Milletvekili Grup Başkan Vekili Turhan Çömez tarafından, 2000 yılından bu yana belediyelerin bütçe harcamalarının incelenebilmesi, kamu kaynaklarının etkin, verimli ve şeffaf bir şekilde kullanılması, halkın yerel yönetimlere olan güveninin yeniden kazanılarak şeffaf bir yönetim anlayışının sağlanması amacıyla 19/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 19/11/2024 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, İYİ Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Burhanettin Kocamaz konuşacaklar.
Buyurun lütfen. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır Sayın Kocamaz.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut belediyeler ile geçmiş dönem tüm partilere ait belediyelerin, başta konser harcamaları olmak üzere, harcamalarının araştırılmasına ilişkin vermiş olduğumuz öneri üzerinde İYİ Parti Grubumuz adına söz aldım. Yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Son günlerde, başta Ankara ve İstanbul olmak üzere, büyükşehir belediyelerinin Cumhuriyet Bayramı nedeniyle düzenledikleri konserlerde yapılan masraflar özellikle iktidar tarafından hatta Sayın Cumhurbaşkanı ve Bakanlar tarafından dillendirilmekte, gündem sürekli meşgul edilmektedir. Bu tür bir yaklaşım, halk arasında halkın devasa sorunlarla cebelleştiği, ekonomik sorunlar nedeniyle yaşamaktan bizar düştüğü bir dönemde gündemin bu tür konularla meşgul edilmesi, gündemin sık sık değiştirilmesi, dolayısıyla da enflasyon ve hayat pahalılığının konuşturulmaması amacıyla yapıldığı şeklinde değerlendirilmektedir. Ben de yirmi beş yıl üst üste ve kesintisiz belediye başkanlığı yapmış bir arkadaşınız olarak bu durumdan oldukça rahatsızlık duymaktayım. Halkın desteğiyle göreve gelmiş ve halka hizmetle görevlendirilmiş belediyelerin özel günlerde halkı bir araya toplayıp sanatçılarla buluşturması, konserler verdirmesi kadar doğal bir şey olamaz. Belediye başkanlıklarının sırf muhalefete geçtiği gerekçesiyle bu şekilde töhmet altında bırakılması asla doğru bir yaklaşım değildir. Kaldı ki bu tür konserler daha önceki yönetimler tarafından hatta mitinglerde ya da açılışlarda Sayın Cumhurbaşkanı tarafından da yapılıyordu.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belediye başkanları şehreminidir; belediye başkanlarının görevi sadece şehrin eksik hizmetlerini gidermek, şehrin altyapısını yapmak, yolunu, suyunu getirmek, park, bahçe yapmak, çöpünü toplamaktan ibaret değildir. Bana göre...
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Aynı zamanda SGK borcu ödemektir!
BURHANETTİN KOCAMAZ (Devamla) - Bunu konuşturma, Melih Gökçek bir toplantıda kendisi "Ben devlete niye ödeyeyim; o da devlet, ben de devletim." dedi.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - 200 milyondan 8 milyar TL'ye çıktı!
BURHANETTİN KOCAMAZ (Devamla) - Laf atma oradan!
Bana göre belediye başkanlarının kentte yaşayan insanları zaman zaman bir araya getirerek barış, huzur ve kardeşlik duygularını geliştirmek, mutluluklarını artırmak, insanların aidiyet duygusunu pekiştirmek gibi Belediye Yasası'nda yazılmayan görevleri de vardır ve bu görevler aslında yapılan fiziki hizmetlerden çok daha önemlidir. "Sosyal belediyecilik" denildiğinde sadece dar gelirli vatandaşlara para ya da gıda yardımı yapmak anlaşılmamalıdır, bu konserler de bir sosyal belediyecilik hizmetidir. Bu konuda, Tarsus Belediye Başkanlığı yaptığım dönemde -ki bildiğiniz gibi, Tarsus çok yoğun göç almış bir yerleşim alanı- zaman zaman bizler de değişik etkinlikler yaparak halkı bir araya getiriyor, konserler düzenliyorduk. Allah rahmet eylesin, Tarsus'ta Fatih Öztürk diye bir Emniyet Müdürümüz vardı ve bir gün bana şunu söyledi: "Başkanım, bu etkinlikleri on beş günde bir yapın." Nedenini sorduğumda "Her etkinlikten sonra on beş gün kentte herhangi bir asayiş olayı olmuyor ama 16'ncı gün asayiş olayları başlıyor." diye bana dikkat çekmemi söylemişti. Yani bu yönüyle de yapılan etkinlik ya da konserlerin suça meyilli gençler için bir rehabilitasyon sağladığını da unutmamak gerekir.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; konserler ve belediye hizmetleri üzerinden belediyelerimizin töhmet altında bırakılması, iktidar ve muhalefet arasındaki karşılıklı atışmalarla belediyelerimizin yıpratılması doğru bir davranış değildir. O nedenle, İYİ Parti olarak yüce Meclise buradan bir çağrı yapmak istiyor, biraz evvel verdiğiniz kararı bir kez daha gözden geçirin diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BURHANETTİN KOCAMAZ (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika...
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
BURHANETTİN KOCAMAZ (Devamla) - Bu anlamsız tartışmaları bitirelim ve bu konuyu önerimize destek vererek bir an önce ülke gündeminden hep birlikte çıkaralım diyorum.
Gelin, mevcut belediyeler ile geçmiş dönemlerdeki -gerek AKP'li gerek CHP'li gerek MHP'li gerek DEM'li ya da İYİ Partili ayrımı yapmadan- tüm büyükşehir il ve ilçe belediyelerinin yaptığı ihaleleri, kaynaklarını nasıl ve nerelere harcadıklarını, har vurup harman savurup savurmadıklarını konserler de dâhil olmak üzere araştıralım. Belediyelerimizi bu töhmetten kurtaralım ve oluşturulan suni gündemi hep birlikte bitirelim diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kocamaz.
Saadet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Doğan Demir konuşacaklar.
Süreniz üç dakikadır.
Buyurun Sayın Demir. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA DOĞAN DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, burada, İYİ Partinin vermiş olduğu öneri kapsamında, ülkemizin yerel yönetimlerinde yıllardan beri çözülemeyen ve her geçen gün derinleşen sorunlara dikkat çekmek, bu sorunların temelinde yatan nedenleri ortaya koymak ve çözüm yollarımızı detaylandırmak amacıyla Gelecek-Saadet Grubu adına söz almış bulunuyor, sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Belediyeler demokrasinin temel taşıdır. Bu kurumlar halkın günlük yaşamını doğrudan etkileyen kararların alındığı, yerel sorunların çözümünün sağlandığı ve halkın taleplerine en hızlı yanıtın verilmesi gereken yerlerdir. Ancak ne yazık ki bir süredir yoğun bir şekilde belediyelerin bu asli görevlerinden uzaklaştığı, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin yerini rant odaklı bir anlayışa bıraktığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu bağlamda, şunu ifade etmek istiyorum: Gelecek Partimizin parti programında kamu maliyesi, vatandaşların devlete emaneti olarak telakki edilmiştir. Bu noktada, belediyelerin işleyişine ilişkin sorunları ele alarak, gelin, hep birlikte bu sorunların temel başlıklarını ve çözüm yollarını tartışalım.
Değerli milletvekilleri, belediyelerdeki ihale süreçleri halkın en çok dikkatini çeken ve kamu kaynaklarının etkin kullanımı açısından kritik önem taşıyan bir alandır ancak bugün ülkemizde birçok belediyede ihale süreçlerinin şeffaf, adil ve rekabetçi bir biçimde yürütülmediğini üzülerek görmekteyiz. İhalelerin belirli kişi veya gruplara avantaj sağlayacak şekilde düzenlenmesi yalnızca kamu kaynaklarını israf edilmesine değil aynı zamanda yerel yönetimlere olan güvenin sarsılmasına neden olmaktadır. Çözüm önerileri olarak birkaç hususu ifade etmek isterim: Elektronik ihale sistemleri zorunlu hâle getirilmeli ve her aşama kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılmalıdır. İhalelere ilişkin raporlar bağımsız denetim mekanizmaları tarafından düzenli olarak incelenmeli ve sonuçları halka açıklanmalıdır. İhalelerde rekabeti artıracak yasal düzenlemeler hayata geçirilmeli, keyfî uygulamalara son verilmelidir. Bunları hayata geçirmeden, yerel yönetimlerde şeffaflık ve hesap verilebilirlik kültürünü tesis etmemiz takdir edersiniz ki pek mümkün değildir.
Bir diğer önemli konu, belediyelerin "temsil, tanıtım ve ağırlama giderleri" adı altında lüks otellerde düzenlenen toplantılara, gereksiz protokol masraflarına, şatafatlı açılış törenlerine ve kamu kaynaklarının şov amaçlı kullanılmasına artık son vermeliyiz. Bu harcamalar yalnızca belediyelerin bütçelerini gereksiz yere tüketmekle kalmıyor, aynı zamanda halkın yerel yönetimlere duyduğu güveni de zedeliyor; geçim sıkıntısı çeken bir toplumda belediyenin lükse ve gösterişe dayalı harcamalar yapması kabul edilemez. Bu konuda önerilerimiz açıktır: Temsil ve tanıtım harcamaları detaylı ve düzenli olarak halkla paylaşılmalıdır. Bu süreçlerin denetimi yalnızca Sayıştayın değil aynı zamanda vatandaşların da gözetimine açık olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
DOĞAN DEMİR (Devamla) - Gereksiz organizasyonlara ve etkinliklere ayrılan bütçeler halkın temel ihtiyaçlarını karşılayacak projelere yönlendirilmelidir. Bu harcamalar kesin kriterlere bağlanmalı ve halkın vergileriyle oluşturulan bütçelerin keyfî şekilde kullanılmasının önüne geçilmelidir. Belediyelerimizin karşı karşıya olduğu en büyük problemlerden biri liyakatsiz atamalardır. Yerel yönetimlerde partizanlık ve adam kayırma etkin bir hizmet sunumunun önündeki en büyük engeldir. Bu sorunların çözümü için liyakata dayalı bir personel yönetim sistemi oluşturulmalı, atamalar şeffaf kriterlere göre yapılmalıdır. Yüksek maaşlı danışmanlık sözleşmelerine sınırlamalar getirilmeli ve bu tür sözleşmelerin gerçek bir ihtiyaç analizi yapılarak düzenlenmesi sağlanmalıdır.
Belediyeler halkın en yakın olduğu yönetim biçimleridir, bu nedenle katılımcı bir belediye yönetimi için önerilerimiz şunlardır: Belediye meclisi toplantıları halka açık yapılmalı ve alınan kararlar gerekçeleriyle birlikte açıklanmalıdır. Katılımcı bütçe uygulamaları yaygınlaştırılmalı, mahalle toplantıları ve halk forumları gibi mekanizmalarla vatandaşların fikirleri alınmalı ve buna göre işlem yapılmalı diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Demir.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Sinan Çiftyürek konuşacaklar.
Sayın Çiftyürek, buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
DEM PARTİ GRUBU ADINA SİNAN ÇİFTYÜREK (Van) - Sayın Başkan, sayın vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum. İYİ Partinin önerisi üzerine söz almış bulunuyorum.
Önergenin araştırma konusu yaptığı yolsuzluğa, rüşvete ya da kaynakların kural dışı kullanımına bir şey daha eklenmesini öneriyoruz; bu zaman zarfında atanmış olan kayyumların hangi gerekçeyle atandığının, görevden alınan belediye eş başkanlarının hangi yolsuzluk, hangi rüşvet, hangi kaynağı yasa dışı kullanması nedeniyle görevden alındığının ve aynı zamanda yerine atanmış olan kayyumların bu zaman zarfında neler yaptığının; hangi yolsuzluğa, hangi rüşvete bulaşıp yasa dışı kaynak aktarımına katılıp katılmadıklarının da araştırılmasını öneriyoruz.
Bunu belirttikten sonra somut olarak bir şey üzerinde durmak istiyorum. Yerel yönetimlerin yüzleştiği ana sorun ne? Bunların başında katı merkeziyetçilik geliyor. Daha önce de burada dile getirmiştim, İstanbul ile İzmir, Diyarbakır'ın, Van'ın, Urfa'nın ağır bedelini ödüyor, son otuz yıldır Urfa, Diyarbakır, Van ise katı merkeziyetçilğin ağır bedelini ödüyor. Sayın Bahçeli ile Sayın Erdoğan son bir aydır tartışıyorlar, adını koymasalar bile tartıştıkları Kürt meselesidir, kürdistan meselesidir. Aslında bu katı merkeziyetçiliğin altında yatan neden de o meseledir. Dolayısıyla Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Şartı'na konulan şerhin hâlâ 21'inci yüzyılda devam ediyor olması kabul edilemez bir şeydir. Çağırımız, hiç olmazsa -onca şey söylendi- bari 21'inci yüzyılda, yerel yönetimlerin belirleyici olduğu, yerelleşmenin tarihsel trend olduğu bir süreçte şu Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Şartı'na konulan şerhin kaldırılmasıdır. Şimdi, bununla bağlantılı bir şey daha belirteyim. Sayın vekiller, "Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Şartı'na konulan şerhin kaldırılması" deyince akla üniter devlet geliyor ve Türk milliyetçisi siyasetin tüyleri diken diken oluyor. Bir şeyi sizinle açıkça paylaşmak istiyorum: Kalıcı ve kadim olan, öncesiz ve sonsuz olan devletler değil milletlerdir. Her millet gibi Türk milleti de köleci devlet kurdu, imparatorluk kurdu, ulus devlet kurdu. Ulus devlet kalıcı ve sonsuz değildir, kalıcı ve sonsuz olan -demin dediğim gibi- her millet gibi Türk milletidir, Türk milleti de ulus devletini aşacaktır her millet gibi; Avrupa Birliği şimdi aşma sancısını yaşıyor. Bu nedenle, bu katı merkeziyetçiliğin aşılması gerektiğine inanıyoruz. Bunun zamanının çoktan geldiği, sadece yerel yönetimleri değil kendisini de nefessiz bıraktığı kanaatindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) - Çünkü eğer yerel yönetimler şartına konulan şerh kaldırılırsa İstanbul ve Diyarbakır kendi kaynaklarını özgürce kullanabilecek, aynı zamanda bu özgürce kaynak kullanımı hem kendileri için hem merkezî iktidar için çok daha ciddi zengin kaynak aktarımını sağlayacak.
Burada bir şeyi daha belirteyim bu yerel yönetimlere ilişkin olarak: Son dokuz yıldır, on yıldır, malumdur, kürdistan belediyelerine kayyum atanıyor yani bu artık hakikaten küf kokmaya başladı. Dolayısıyla tam da bu girilen süreçte İran-İsrail savaşı üzerinden algılanan tehditten hareketle Sayın Bahçeli'ye de Sayın Putin'e de Sayın Erdoğan'a da bizim çağrımız şudur: Ne Putin, ne Erdoğan. Demin Sayın Gül bir şeyden bahsetti, bin yıllık kardeşlikten bahsetti, biz diyoruz ki: Evet, ne Putin, ne Trump. Kürt halkıyla bin yıllık kardeşliğin gereği olarak adımlar atılsın, Kürt halkının varlığı Anayasa'da kabul edilsin. O zaman, hakikaten halkların kardeşliğine büyük şeyler katmış oluruz.
Sağ olun, var olun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çiftyürek.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Gülcan Kış.
Süreniz üç dakikadır Sayın Kış. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA GÜLCAN KIŞ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubunun önerisi üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Önergenin ana konusu, 2000 yılından bu yana belediyelerde gerçekleşen usulsüzlükler, şeffaflıktan uzak ihaleler ve kamu kaynaklarının israf edilmesi üzerine ancak bu sürece tarihsel bir perspektiften bakmadan bu sorunları ve nedenlerini anlamamız mümkün değildir. 2002 yılında iktidara gelen AKP'nin belediyecilik anlayışını hepimiz yakından biliyoruz. AKP'nin iktidara gelir gelmez oluşturduğu sistem halkın ihtiyaçlarını değil belirli bir zümrenin çıkarlarını öncelemiştir. Kamu ihaleleri şeffaflıktan uzak bir şekilde yönetilmiş, yandaş firmalar kayrılarak yerel yönetimlerde rant ekonomisinin önü açılmıştır. Belediyeler âdeta partizanlık ve kişisel çıkarların arenası hâline getirilmiştir ancak bu çarpık sistemin etkilerini daha net görmemizi sağlayan bir dönüm noktası yaşandı, o da 2019 yerel seçimleri. 2019 yerel seçimlerinde AKP ve MHP'nin yönetiminden kazandığımız belediyelerde halkımız Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarına fırsat vererek farklı bir yönetim anlayışının da mümkün olduğunu gösterdi. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerimiz ilk günden itibaren israfa "Dur!" dedi. Şeffaflık, hesap verilebilirlik ve halk odaklı hizmet anlayışıyla AKP'nin yıllarca süregelen belediyecilik anlayışını tersine çevirdi. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerimizin,AKP döneminden kalan borç batağına ve her türlü engellemelere rağmen halkın refahını önceleyen projeler geliştirdiğini, sosyal yardımları arttırdığını, toplu taşımadan altyapıya kadar birçok alanda önemli hizmetler sunduğunu hepimiz gördük. Bu başarı halkın Cumhuriyet Halk Partisine olan güvenini arttırmış ve 414 belediyeyi kazandırarak 2024 Yerel Seçimlerinde partimizi yerelde iktidar yapmıştır. Özellikle 11 büyükşehir belediyemiz bu başarının temel taşını oluşturmuştur.
Değerli milletvekilleri, AKP'nin büyükşehirleri kaybetmesi sadece bir yerel seçim yenilgisi değil, aynı zamanda bir yönetim modelinin de çöküşünün başlangıcı olmuştur çünkü AKP'nin belediyeler üzerinde kurduğu rant düzeni büyükşehirlerin kaybıyla sarsılmıştır. İhaleler artık yandaş firmalar için kolayca erişilebilir bir kaynak olmaktan çıkmış, CHP'li belediyelerimizle halkın kaynakları halkın ihtiyaçlarına yönlendirilmiştir. Bu durum AKP'nin kendi içindeki çözülmeyi de hızlandırmıştır çünkü sizin için belediyeler hizmet değil, bir gelir kapısıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
GÜLCAN KIŞ (Devamla) - Bu kapı kapanınca iktidarlarının çürük temelleri de ortaya çıkmıştır. Bugün AKP iktidarının ekonomiden sosyal politikalara kadar her alanda içine düştüğü çıkmaz büyükşehirlerde kaybettiği rant düzeninin yansımasıdır. Yıllarca halkın kaynaklarını israf eden, halktan kopuk bir yönetim anlayışının artık sonuna gelinmiştir. Halkımız bunu yerel seçimlerde gösterdiği gibi yapılacak ilk genel seçimlerde de net olarak gösterecektir.
Buradan bir kez daha söylemek istiyorum: Tarih sizi zaten israfçı ve rantçı bir iktidar olarak hatırlayacak. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim iktidarımızda halkın güvenine layık bir yönetim anlayışıyla, yaptığınız tüm yolsuzlukların hesabını halk adına soracağız ve ülkemizin geleceğini adaletle yeniden inşa edeceğiz.
Bu vesileyle, İYİ Parti Grubunun önergesini destekliyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kış.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Demir konuşacaklar.
Buyurun Sayın Demir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, bir önceki araştırma komisyonuna ret oyu verdiğimiz için CHP'den arkadaşımız, bir hatip dedi ki: "Bundan sonra CHP'li belediyeler sütten çıkmış ak kaşıktır. Dolayısıyla söyleyecek bir şeyiniz yok."
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Öyle demedi, "Araştırmadan kaçmayın." dedi.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, talep edilen araştırma komisyonudur. Şimdi, araştırma komisyonu aslında sürecin doğru yönetilmesi ve alınacak tedbirlerin, atılacak adımların tespitidir; yoksa bir karar mercisi değildir. Söz konusu olaylarda tabii ki müfettişler soruşturmayı yaparlar, tabii ki savcılar iddianame hazırlarlar ve demokratik ülkelerde, hukuk devletinde kararı hâkimler verir. Dolayısıyla kimse yolsuzluğun, usulsüzlüğün önüne geçemez; tabii, varsa eğer.
Değerli arkadaşlar, şimdi, AK PARTİ belediyeleri olarak biz ilk günden bu yana halkımızın refahı ve mutluluğu için çalıştık; hizmet odaklı bir yönetim anlayışıyla çalışmalarımızı sürdürdük, sürdürmeye devam ediyoruz. Belediyelerimiz sosyal hizmetler alanında örnek projeler gerçekleştirmişlerdir. İhtiyaç sahibi vatandaşlarımıza yönelik sosyal yardım projeleri, aşevleri, yaşlı bakım merkezleri ve engelli bireyler için de... Toplumun bütün kesimlerine hizmet edecek önemli işler yapıyoruz.
Burada yine CHP'ye değinmek istiyorum. Aslında bizim yıllardır Üsküdar'da bir aşevimiz vardı, fakir fukaraya ücretsiz oradan günde 2 defa yemek dağıtıyorduk, kapalı kaplar içerisinde sıcak bir şekilde evlerine götürüyorduk. Ne oldu biliyor musunuz? Siz geldiniz, onu kent lokantalarınıza parayla yemek yapan bir mutfağa dönüştürdünüz; hizmet anlayışı burada!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Kapattık değil mi? Ya, yazık ya, yazık; gerçekten yazık ya, yazık! Yani yıllarca belediye başkanlığı yaptınız ya.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, AK PARTİ'li belediye...
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Gerçek bu kadar mı çarpıtılır?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Ben somut şeylerden bahsediyorum.
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) - Dinlemesini öğren.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Gerçekten yazık, yazık, yazık!
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, halkın gerçek ihtiyaçlarını görmezden gelerek gösterişli organizasyonlarıyla övünen bu zihniyet maalesef hizmeti ikinci plana atmıştır. Belediyecilik şov yapmak, sahnelerde boy göstermek değil sokaklarda halkla beraber olmak ve halkın sorunlarını gidermekten geçer.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Daha altı ay önce vatandaş söyledi kimin şov yaptığını. Daha altı ay oldu ya, daha altı ay oldu; ne çabuk unuttunuz ya?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, AK PARTİ olarak tabii biz de kültür hizmetleri yapıyoruz, biz sanat etkinlikleri yapıyoruz ancak vatandaşlarımızın bu ihtiyaçlarını karşılarken bunu yüksek bütçelerle değil, gereksiz harcamalarla değil toplumun yararına olacak şekilde yapıyoruz.
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Ya, Ankara'yı parsel parsel sattınız!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Araştıralım, çıksın ortaya.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Şimdi, size soru soruyorum, arkadaşlar, İBB 2021'den bu yana -hepinize soruyorum- düzenlenen eğlencelere ne kadar para harcadı? Zorlanmayın, tam 6 milyar lira para harcadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Ben, biraz fazla...
BAŞKAN - Biraz fazla...
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - SGK borçlarını ödeyin. (CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Evet, arkadaşlar, 29 Ekim için...
Bak, 29 Ekim hepimizin bayramı, hepimizin onuru ve gururudur. Siz 29 Ekim için 840 milyon lira parayı nasıl harcarsınız arkadaşlar ya? İnsanlar İETT'ye binmek için bilet bulamazken siz 840 milyonu nasıl, kime, niçin, hangi gerekçeyle harcarsınız?
Bir şey daha, Ankara Büyükşehir Belediyesi 69 milyon lira parayı bir konserde harcıyor. PR için bir yılda harcadığınız para -bir büyükşehir için söylüyorum- sadece 1 milyar Türk lirası. Tenis oynamak için kort yapıldı biliyor musunuz bu ülkede ve o kort daha sonra çürüdü, paslandı. O kortu duyan, bilen olmadı; işin tuhaf tarafı, o korta ödenen paradan da kimsenin haberi yok.
ASU KAYA (Osmaniye) - Türkiye'de havaalanları çürüyor, ona ne diyorsunuz?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Şimdi, eş...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ya, açın, açın, konuşsun, vallahi konuşsun. Açın, açın, açın konuşsun. Hepsi lehimize, sen konuş ki bize şey dönsün.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Peki arkadaşlar, bir şey Paris için söyleyeceğim.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Paris'i bir dahaki sefere anlat.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bakın, arkadaşlar, hızınızı alamadınız, eğlence için Paris'in gecelerine aktınız. Bakın, biz de yaptık olimpiyatları, olimpiyat için çalışmalar yaptık. Biz olimpiyatlarda gidip gece eğlencesi yapmadık.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - İftira etme, iftira etme! Oradaydım ben. Gece eğlencesini sen yaparsın!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Niye iftira etsin? Niye iftira etsin ha?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Olimpiyatı talep eden ve olimpiyatları yapan şehirlerde yapılacak projeleri tartıştık.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - İftira etme! Ben oradaydım, iftira etme! İşin gücün iftira!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Murat Ongun demedi mi "Sponsorlar karşıladı." diye? Para çıkmadı mı ortaya? 10,5 milyon para harcamadınız mı ha?
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Demir.
Sayın Günaydın, bir söz talebiniz var.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Evet, hatibi gerçekten büyük bir üzüntüyle izledim. İstanbul Belediyesini 1994'ten 2019'a kadar yirmi beş yıl boyunca yönettiler.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Hani Paris toplantısını sponsorla yapmıştınız! Hani sponsordu! Hani? Sponsordu hani!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ankara Büyükşehir de aynı süre boyunca yönetildi. Burada İstanbul Belediyesi kent lokantası açtı, bütün belediyelerimiz kent lokantası açmaya devam ediyor. Kent lokantasını "Köftecilik mi yapar belediyeler?" diye suçladılar.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Hani sponsorlukla yapmıştınız!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Vatandaş oranın önünde yedi ve "Allah razı olsun." dedi.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Aşevi niye kapandı?
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Allah razı olsun lafını bilmezler.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Sen belediye arabalarına binerken "Allah razı olsun" mu diyordun? Belediye arabasına nasıl biniyorsun? Sana nasıl verdiler belediye arabasını bir anlat.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Gelelim aşevlerine. Aşevlerine vatandaşın verdiği mali ve nakdî yardımları engellemeye kalkıştılar ve buradan dolayı da vatandaş "Allah sizi kahretmesin!" dedi.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Belediye arabalarına binerken nasıldı?
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Aşevlerine verilen ayni ve nakdî yardımı engellemeye çalışan bir vatandaş... "İETT bilet bulamıyormuş." Yaptığınız mazot zamları nedeniyle İstanbul Belediyesinin İETT'ye aktardığı yıllık sübvansiyon 10 milyar TL'nin üzerinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Bitireceğim Başkanım.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Hakkı hukuku düşünüyor, belediye arabasına biniyor niye? İyi biniyorsun belediye arabasına.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Ya, İSKİ'ye yüzde 800 zam yapan sizsiniz.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ama belediye arabasını sana peşkeş çekiyorlar. Bedava biniyorsun arabaya; oh, oh! Belediye arabasına iyi biniyor.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Günaydın.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Gelelim şuna: Neden korkuyorsunuz arkadaş? İYİ Parti diyor ki: "2000 yılından bu yana..." Saadet Partisi de diyor ki: "2014 yılından bu yana belediyeler ne yapmış araştıralım." 2000 yılından bu yana araştırılsın ki Melih Gökçek ne yapmış ortaya çıksın.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Kaç kere bindin belediye arabasına buraya gelirken?
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - 2014 yılından bu yana araştırılsın ki AKP'liler ne yapmış ortaya çıksın.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Belediye arabasına nasıl biniyorsun, belediye arabasına? İyi biniyor musun ha?
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Niye kaçıyorsunuz? Gelin, bütün araştırmaları yapalım.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ekrem İmamoğlu sana araba verdi mi belediyeden?
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Kim üçkâğıtçıymış, kim alçakmış, kim belediyenin evinde otururmuş, kim belediyenin aracıyla caka satarmış hepsini ortaya çıkartalım.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Bak, burada bu kadar milletvekili arkadaşın var, onlara vermiyor, niye sana veriyor?
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Var mısınız? Korkmayın, gelin, hesabını verin. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Belediyenin arabasına nasıl bindin? Nasıl bindin belediye arabasına bir anlat Gökhan Bey ya!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Oradan konuşma, konuşma! Ulan "evet" oyu ver de gör, "evet" oyu ver de... Onu şöyle yapacağız da... Onu sana söyleyeyim.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Belediye arabalarına nasıl bindin? Anlat, anlat, belediye arabalarını anlat. İyi biniyor musun? İyi biniyor musun arabalara? İyi biniyorsun arabalara. Helal olsun sana!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - O direksiyonu var ya, o direksiyonu var ya, o direksiyonu "evet" oyu ver göstereceğim sana. O kadar alçaksın işte!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Hadi gel, hadi! Sen, belediye arabasını sana tahsis ettiler mi etmediler mi, bir anlat. Bak, milletvekili arkadaşlarına niye vermiyorlar, sana veriyorlar; senin ne ayrıcalığın var?
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - O senin iftiran. İftirayı atanla beraber mahkemede seni gömeceğim.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Olmaz! Belediye arabasına binmeyeceksin Gökhancığım. Yok, yok, yok; öyle yok.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A.- Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez tarafından, 2000 yılından bu yana belediyelerin bütçe harcamalarının incelenmesi, kamu kaynaklarının etkin, verimli ve şeffaf bir şekilde kullanılması, halkın yerel yönetimlere olan güveninin yeniden kazandırılarak şeffaf bir yönetim anlayışının sağlanması amacıyla 19/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Arkadaşlar, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
AYHAN BARUT (Adana) - Osman, başlayalım, babandan başlayalım araştırmaya!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Mahkemede gömeceğim seni, mahkemede!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Göreceğiz, göreceğiz!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Mahkemede gömeceğim seni; yalancı tanıklarınla beraber gömeceğim seni, yalancı tanıklarınla!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Meclisten isteyeceğiz o arabanın buraya kaç kere girdiğini, isteyeceğiz, evet!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Hırsızlığını ortaya koyacağım senin! İnsan içine çıkamazsın da o zaman hiç çıkamayacaksın! Utanmaz, utanmaz herif!
BAŞKAN - Arkadaşlar, biraz sessiz...
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ya, belediye arabasına biniyor, sana niye vermiyorlar araba!
BAŞKAN - Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.11
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Sırrı Süreyya ÖNDER
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Mahmut Atilla KAYA (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20'nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın Orhan Sümer...
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Suriyeli fırıncılara ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adana'da Fırıncılar Odamız maalesef çok dertli. Açıkladıkları verilere göre, Adana'da Suriyeli sığınmacılara ait hiçbir kontrol yapılmayan 12 fırın faaliyet göstermekte, ayrıca bunlara yenileri de eklenmek üzere. Günlük 360 bin ekmek üreten bu işletmeler piyasa dinamiklerinde önemli rol oynamaktadır ancak bu durum, ülkemizdeki ekonomik rekabetin adil olup olmadığı ve Türkiye'nin kendi vatandaşlarına sağladığı imkânlar bağlamında ciddi bir tartışmayı gündeme getirmektedir. Bu eleştiri, Suriyeli sığınmacıların yaşam hakkına veya Türkiye'nin insani sorumluluklarına yönelik bir itiraz değil adil, ekonomik düzen taleplerinin bir yansımasıdır. Adaletin sağlanmadığı bir ekonomik sistem toplumsal huzuru ve sosyal uyumu tehlikeye atar. Suriyeli işletmelerin artışıyla ilgili bu tartışmalar ekonomik ve sosyal politikaların daha kapsamlı bir şekilde ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Ayrıca, Adanalı Türk fırıncılara her türlü kontrol yapılırken Suriyeli fırıncılar hiçbir kontrol yapılmadan işlerine devam etmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Mehmet Aşıla...
43.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, yenidoğan çetesi davasına ilişkin açıklaması
MEHMET AŞILA (Kocaeli) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Yenidoğan çetesi davası başladı ve dikkatimizi çeken, yargılanan 47 kişi arasında 1 kamu görevlisi bile yok yani bu çetenin yaptıklarına göz yumanlar, bakanlar, il sağlık müdürleri, Sağlık Bakanlığı taşra teşkilatı, 2021 senesinden beri denetim görevini yapanlar, yapmayanlar; kimse sanık listesinde yok, yargılanmıyor. Mahkemede bir kez daha görüldü ki ülkede sağlık sistemi çökmüş, sistem çetelere teslim olmuş. Mağdur aileleri duruşma salonuna almamaya çalışarak meseleyi gözü dönmüş birkaç kişinin eylemi olarak göstermeye çalışıyorlar. Onlar yargılanacaklar, ceza alacaklar ve konu kapanacak. Bakın, bir kez daha söylüyoruz: Bu dava ülkenin en karanlık davalarından biridir ve biz Yeniden Refah Partisi olarak, insanlıktan nasibini almamış bu mahluklar en ağır şekilde cezalandırılana kadar bu davanın takipçisi olmaya devam edeceğiz. Yenidoğan çetesi sağlık sisteminin Susurluk olayıdır diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkürler.
Sayın Saki...
44.- İstanbul Milletvekili Özgül Saki’nin, 20 Kasım trans kadınların nefret politikalarına karşı dayanışma gününe ilişkin açıklaması
ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Merhaba.
Yarın 20 Kasım, yarın trans kadınların nefret politikalarına karşı dayanışma günü. Ben, buradan, nefret politikalarına karşı, yarın 20 Kasımda translara karşı olan nefreti kınayalım hep birlikte diyorum çünkü en çok görmezden gelinen durum budur. O yüzden, tekrar Mecliste de cinsel yönelim, cinsiyet kimliği düşmanlığını terk edip LGBTİ+'ların da bu ülkede bir politik mücadele verdiğini görerek yarın 20 Kasımda, Mecliste, translara yönelik nefrete karşı bir kınama metni çıkaralım diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkürler.
Sayın Mehmet Tahtasız...
45.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Sayın Başkan, hülle yoluyla göreve geldiği Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü iken adrese teslim kadro ilanları, hülle atamaları ve çeşitli usulsüzlüklerle adından söz ettiren hülleci Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in karnesini açıklıyorum: Öğretmen atamaları, sıfır; öğretmenlerin özlük hakları, sıfır; öğretmenleri mülakatsız ve liyakatle görevlendirme, sıfır; okulların temizliği, sıfır; okulların güvenliği, sıfır; eğitim müfredatı, sıfır; eğitimde ulusal ve uluslararası başarı, sıfır; saraya yaranma çabası, 10; dedikodu üretme, 10; iftira atma, 10. Karnesi kırıklarla dolu Millî Eğitim Bakanı bu yaşa kadar öğrenemediği "laiklik" kavramını iftira ve dedikodu siyaseti üreterek anlatmaya çalışmış. Kahvehane ağzıyla konuşan, dedikodu üreten ve iftiradan öteye gidemeyen hülleci Bakanın laik eğitim sisteminin yetiştirdiği çocuklarımıza ve öğretmenlere biraz olsun saygısı varsa derhâl istifa etmelidir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Aşkın Genç ve Sayın Çiçek Otlu'ya da bu turun sonunda söz hakkı vereceğim, bilgileri olsun.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A.- Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- DEM PARTİ Grubunun, Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki ve arkadaşları tarafından, kayyumların yarattığı kültürel tahribatların araştırılması amacıyla 19/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
19/11/2024
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 19/11/2024 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Gülüstan Kılıç Koçyiğit |
|
| Kars |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
19 Kasım 2024 tarihinde Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki ve arkadaşları tarafından, kayyumların yarattığı kültürel tahribatların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (9088 grup numaralı) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 19/11/2024 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Rüştü Tiryaki konuşacaklar.
Buyurun Sayın Tiryaki.
Süreniz beş dakikadır. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Teşekkkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, kayyum bu ülkede çok şeyi yıprattı, çok şeyi bozdu, çok şeye zarar verdi; bunları uzun uzun anlattık ama bir tür kültürel soykırıma dönmüş olan uygulamaları da ben bugün burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Önce herkesin aklından çıkarmaması gereken bir şey var: Bakın, bu kayyum rejimi Anayasa'ya açıkça aykırı bir uygulama. Burada önemli oranda hukukçu milletvekili var. Açsın, herkes Anayasa’nın 127'nci maddesini okusun. Anayasa’nın 127'nci maddesinde yerel yönetimlere seçilmiş organların hangi koşullar altında görevlerinden uzaklaştırılabileceği açıkça belirtilmiş. Bir belediye eş başkanını, bir belediye başkanını veya meclis üyesini sadece ve sadece göreviyle ilgili bir suçlama nedeniyle görevden uzaklaştırabilirsiniz; bunun dışında hiçbir gerekçeyle hiçbir belediye başkanını görevden uzaklaştıramazsınız. "Bu, darbe anayasası" diyorsunuz ya, "Değiştirelim." diyorsunuz ya, bu hâldeki bir Anayasa’nın bu hükmünü bile uygulamıyorsunuz. Bakın, kayyum rejimi gayrimeşru bir rejimdir. Ben adım gibi eminim, Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermiş seçmenlerin önemli bir bölümü de kayyum rejimini doğru bulmuyor çünkü doğrudan seçme ve seçilme hakkının ihlali anlamına gelen bir uygulamadır. Bu yüzden gayrimeşru bir uygulama. Bugün bir halk oylaması yapsanız, kayyum atadığınız yerlerdeki halka sorsanız önemli bir bölümünün buna "hayır" diyeceğini hepiniz göreceksiniz. Üçüncü şey, başta da söyledim, gerçekten kayyum artık kültürel bir soykırıma dönmüş durumda. Neden kültürel soykırım diyorum? Bakın, biz belediyelerde çok şey yaptık. Ben, sabahlara kadar, 1999'dan 2016'ya kadar neler yaptığımızı anlatabilirim; örneği yoktur, örneği yoktur. Nüfusu 2 milyonluk bir şehir ve biz her musluktan temiz içme suyu veriyoruz Diyarbakır'da, 2 milyonluk bir şehir. Bu, şu anlama geliyor: O şehrin bütün altyapı sorunlarını çözdüğümüz anlamına geliyor. Elli yıl sonrasına bile yetecek park ve bahçeler yaptık biz şehirlerimize. Kadınların eli değdi ilk defa belediyelerimize. Daire başkanlıkları kurduk. Kadın çalışmalarıyla yüz yıllık fark yarattık bu ülkede belediyelerde. Çok dilli belediyecilik anlayışı geliştirdik; ilk kez kendi ana dillerinde eğitim görebilecekleri fırsatlar, olanaklar yarattık belediyelerde. Tandır evlerine kadar aklınıza gelebilecek her konuda halkın yaşamını kolaylaştıracak işler yaptık. "Çok dilli belediyecilik" derken her belediyemizin üzerine Kürtçe, Türkçe, Arapça, Süryanice tabelalar koyduk; kendi ana dilinde istedikleri gibi konuşma fırsatı yarattık. Peki, sizin kayyumlarınız ne yaptı? Açıkça söylüyorum, saatlerce anlatabilirim, tartışabilirim; kimse bize öyle "Farklı dil ve lehçelerde eğitime olanak verdik. TRT Şeş'i açtık." falan demesin. Kürt düşmanlığı yaptınız, Kürt düşmanlığı! Kayyumların yaptığı en büyük şey Kürt düşmanlığı, saatlerce anlatabilirim. Bakın, ben birkaç tane örneği okuyayım size: 14 il ve ilçe merkezinde kurulu 21 kültür sanat merkezimiz vardı, hepsini kapattınız, hepsinin faaliyetlerini engellediniz. 3.166 kursiyer vardı, bunların hepsini kapının önüne koydunuz. 220'ye yakın sergi, eğitim, film gösterimi ve tiyatro etkinliğini iptal ettiniz. Her yıl 1.000-1.200 civarında öğrenciye kültür ve sanat eğitimi veriyordu Van Büyükşehir Belediye Başkanımız, bu çalışmaya anında son verdiniz. Yılmaz Güney Sineması'nı kapattınız. Cizre'de Berivan Kültür Merkezi'ni, Diyarbakır'da Aram Tigran Kent Konservatuvarı'nı kapattınız. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Tiyatrosu başta olmak üzere belediyeler bünyesinde faaliyet yürüten tiyatro hizmetlerinin hepsini sonlandırdınız; çalışanları işten çıkardınız, faaliyetlerini yürütemeyeceği birimlere gönderdiniz. Gürpınar Belediyesi kayyumu önce kütüphanenin adını kaldırdı, sonra da kütüphaneyi kapattı. Van'ın Çaldıran ilçesine bağlı mahallelerin isimlerinin yer aldığı Kürtçe ve Türkçe yön levhalarını söktünüz. Siirt Belediyesine ait Celadet Ali Bedirhan Kütüphanesi'ni önce boşalttınız, sonra da yıktınız. Kayapınar Belediyesi Cegerxwin Kültür ve Sanat Merkezi'ni 2012'de kurduk, on binlerce kitap vardı. Kayyumlarınızın yaptığı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan, müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Kayapınar'daki Ahmed-i Hani Cegerxwin Kültür ve Sanat Merkezi'nin kütüphanesinde 10 bin kitap vardı, 10 bin kitabı -başka bir kavram bulamıyorum- yediniz; 9.700 tanesini kaybettiniz, sadece 300 tane kitap bıraktınız, ardından da o Kültür Merkezi'ni belediyeden alıp halk eğitim merkezine iade ettiniz. Cizre Belediyesi kayyımı kültürel amaçlı olarak kullandığımız 10 tane binayı, 2 parkı bedelsiz olarak başka kurumlara devretti.
Bakın, on beş gün önce Batman Belediyesine kayyum atandı. Ne yaptı biliyor musunuz? İlk iş, belediyenin resmî internet sitesinin Kürtçe yayınını kaldırdı; ilk yaptığı icraat bu, ilk gece. O akşam yatmadılar, kalkmadılar, belediyenin resmî "web" sitesindeki Kürtçeye tahammül edemediler.
Bunların hepsini üst üste koyun, okuryazar olan olmayan herhangi bir vatandaşa anlatın. Bunun ismi Kürt düşmanlığıdır ve kayyumlarla Kürt kültürüne karşı soykırım yaptınız diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tiryaki.
Saadet Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Necmettin Çalışkan.
Buyurun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır Sayın Çalışkan.
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yine bir kayyum gündemiyle karşı karşıyayız; tabii, ülkemiz alışkın. AK PARTİ kendi Belediye Başkanlarına kayyım atadı; Ankara, İstanbul, Balıkesir Belediye Başkanlarına. Burada esasen doğu illerinden önce Türkiye'nin bu metropol belediyelerinin durumunu ele almak gerekiyor. Gerçekten o Başkanlar suça bulaşmıştı, görevden alınmaları gerekiyordu, bunun için mi alındılar yoksa sebepsiz yere başka bir hadise mi var? Eğer bu Başkanların görevden alınmasını gerektirecek bir durum olmadığı hâlde kayyum atanmış, halkın iradesiyle seçilmiş Belediye Başkanlarına görevden el çektirilmişse haksızlık yapılmış, ah alınmış, zulmedilmiş. Yok, eğer gerçekten o Başkanlar bazı suçlara karışmış, görevden el çektirilmelerini gerektiren bir durum varsa, eğer bu da millete açıklanmamışsa o zaman bütün milletin vebali AK PARTİ'nin, AK PARTİ yetkililerinin üzerinedir; önce bunun açıklanması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, hemen her gün bunu konuşuyoruz, kayyum ataması direkt hukukun çiğnenmesidir. Bugün sizin kendi seçemediğiniz bir yerde, halkın seçtiği, on binlerce insanın gayret gösterdiği bir yerde bir imzayla, bir genelgeyle başkanı görevden almanız başkanın şahsına saygısızlıktır ama ondan çok daha ötesi, hem meclisine saygısızlıktır hem de ona oy veren halka saygısızlıktır. Ne acı tecellidir ki siyasi kariyerlerini seçilmişlerin atanmışların üzerinde olduğunu söyleyerek geliştirenlerin seçilmişlere yaptığı baskıyı anlamak hiçbir şekilde mümkün değil. Bir taraftan millî irade sloganları atacaksınız, bir taraftan da millî iradeyi gasbederek başkanı alacaksınız. Eğer bu belediye başkan adayları seçim kurullarına başvurduğu zaman adaylıkları veto edilseydi inanın bugünküne göre çok daha demokratik bir durum ortaya çıkabilirdi. Bu yaptığınız uygulamalar ülkede darbe sisteminin, vesayet döneminin, baskı rejiminin devamının, bu rejimin ayakta kalmasının bir unsurudur, devamıdır. Âdeta bunun devamı için uğraşıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin lütfen.
Tamamlayalım.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Başkanların ne yaptığı çok önemli değil; yerine gelen başkanlar işten eleman atmış, yasaklar koymuş, engellemeler, bunlar tartışılır ama bilesiniz ki milletin ekmeğiyle oynamaya kimsenin hakkı yoktur. Eğer bir şahıs seçilmiş, aday olmuş ise bunun yöntemleri bellidir; adli merciler işler, mahkeme kararıyla gereken yapılır ama bugün bu tasarruf iktidarın kendi ayağına kurşun sıkmasıdır, halkı devlete düşman etmesidir.
Şunu merak ediyoruz; bu arkadaşlar gerçekten iş yapmak peşindeyse, bu halkı düşünüyorsa ben sıralayayım size: Hastaneler rezalet, mezun öğrenciler felaket, işçiler asgari ücrete zam bekliyor, emekliler inliyor, halk geçim derdinde; cinayetler, intiharlar, uyuşturucu, KHK'liler... Herkes sizden çözüm bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Arkadaşlar, meşgul olacak iş arıyorsanız memleketin bir dünya sorunu var, gerçek sorunlara el atın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çalışkan.
İYİ Parti Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Mehmet Akalın konuşacaklar.
Süreniz üç dakikadır.
Buyurun Sayın Akalın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET AKALIN (Edirne) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, DEM PARTİ grup önerisi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kayyum meselesi yalnızca hukuki bir mesele değil, aynı zamanda siyasi, toplumsal ve insani bir meseledir. Bir belediye başkanının tutuklanması ve ardından yerine kayyum atanması bizlere Türkiye'deki yönetim anlayışının demokrasi, hukuk ve adalet ilkeleri üzerinden ne denli sarsıldığını bir kez daha göstermektedir.
İYİ Parti olarak, Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu'nun da ifade ettiği gibi, kayyum politikalarına her zaman karşı olduk. Kayyum, bir yerel yönetimin halk tarafından seçilmiş temsilcisinin yerine, hukuki ve demokratik zeminlerde gerekçe gösterilmeden atanan bir müdahaledir. İster belediye başkanı olsun ister başka bir kamu görevlisi, kanunlar neyi gerektiriyorsa o yapılmalıdır. Ancak kayyum, bir nevi hukukun etrafından dolaşarak siyasi sonuçlar elde etme çabasıdır. Bizler kayyumun hiçbir durumda ve hiçbir biçimde kabul edilemeyeceğini savunuyoruz. Çünkü kayyum, demokrasiyi ve halkın iradesini hiçe sayan, siyasetin elinden alınması gereken bir güçtür. Eğer bir belediye başkanını görevden alıyorsanız bunu hukukun çizdiği sınırlar içerisinde yapmalısınız. Ancak bizde görülen, kayyumlar üzerinden siyasetin şekillendirilmesidir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki demokratik sistemlerin temeli halkın iradesinin saygı görmesidir. Belediye başkanlığı gibi yerel yönetim pozisyonları doğrudan halk tarafından seçilen kişilere emanet edilmiştir. Bu nedenle, halkın seçimle görevlendirdiği bir belediye başkanının görevden alınması siyasi değil ancak hukuki bir dayanağa sahip olmalıdır. Bir belediye başkanının görevden alınmasının ardından en doğru çözüm, belediye meclisinin içinden seçilecek bir meclis üyesinin halkın iradesine saygı göstererek belediye başkanlığı görevini devralmasıdır.
Bir adayın seçim öncesinde terörle irtibatının olmadığı söyleniyorsa, bu tür iddiaların seçim sonrası birdenbire gündeme gelmesi kamuoyunda önemli bir güven sorunu yaratır. Seçim öncesinde adaylar hakkında bu tür ciddi iddialar varsa bunlar seçim sürecinin başlangıcında açıkça ortaya konulmalı ve yargı organlarına taşınmalıdır; aksi takdirde, seçimi kazanan kişi veya partiye karşı yapılan bu tür ithamlar toplum tarafından kuşkuyla karşılanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MEHMET AKALIN (Devamla) - Son olarak, bir çağrıda bulunuyorum: Kayyum, operasyon ve benzeri uygulamalarla toplumu kutuplaştırmak, siyasetin malzemesi hâline getirmek yerine, ülkenin gerçek sorunlarına odaklanarak halkımızın yaşam kalitesini artıracak adımlar atılmalıdır. Türkiye'nin gerçek gündemi ve sorunları yoksulluk, yolsuzluk, ahlak, liyakat ve adalet sisteminin bozulmasıdır. Yapılması gereken de ülkenin bu gerçek sorunlarına odaklanıp hukukun, demokrasinin ve adaletin tam anlamıyla işlemesini sağlamaktır diyor, yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Akalın.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Özgür Karabat.
Buyurun Sayın Karabat. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu söylemek isterim: Kayyum hangi partinin belediye başkanına nereden ve nasıl gelirse gelsin tamamına karşı olduğumuzu buradan belirtmek isterim çünkü biliyoruz ki esas olan ve kutsal olan millet iradesi, biliyoruz ki egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Dolayısıyla kayyumlara tümden karşı olduğumuzu belirtmek isterim ve bugün aslında kayyumla karşı karşıya olduğumuz kanun maddesinin de yine FETÖ'ye karşı çıkarılan bir kanun maddesi olduğuna ve bütün partilere uygulandığına tanıklık ediyoruz. Anayasa'ya aykırı olan madde, geçici olarak Fethullah Gülen'le mücadele için çıkarılmış madde bugün bütün belediye başkanlarına uygulanır hâldedir; bunu buradan belirtmek isterim.
Şimdi, Esenyurt meselesine bir girizgâh yapmak isterim. Değerli milletvekilleri, Esenyurt Belediye Başkanı gözaltına alındığında gizli bir soruşturmadan bahsedildi ama gördük ki soruşturma gizli değildi çünkü basına olabildiğince fazla açıklama yapılmıştı. Ahmet Özer savcı karşısına çıktı, iddiaları yanıtladı ve herkes gördü ki iddianameler fos, iddialar boştu ve bunun peşinden tutukluluğa itiraz edildi. Hepimiz o tutukluluğa itiraz kararını okuduk, ben de okudum. Okurken sandım ki savcının bütün iddialarını reddeden bir hâkim var. "Aslında o doğru değil, aslında bu da doğru değil. Vallahi bu da doğru değil. Bu aramaların bir kısmı insani mülahazalarla yapılmış." diyen, "Sonuçta bunlar suç kabul edilmese bile bir gizli tanık var ortada." diyen, "Ama gizli tanığın iddiası da tek başına delil olamaz. Fakat yine de bu gizli tanıkla beraber bir de delil bulursak o zaman bir şey oluşabilir." diyen bir kararla tutukluluğun devamına karar verdi. Ben sandım ki bu kadar yazdıktan sonra tahliye edecek. Ve değerli arkadaşlar, şunu söylemek isterim: Bugün Ahmet Özer içeride nasıl tutuluyor biliyor musunuz? "Ben senin suçlu olabilme ihtimalinin ihtimalini sevdim." diyerek içeride tutuluyor, içi boş iddialarla içeride tutuluyor.
Sonra bir gizli tanıktan bahsediliyor. Değerli arkadaşlar, gizli tanık 2002 yılında Ahmet Özer'i tanımış, bahsettiği kişi 2012 yılında ölmüş. Şimdi diyoruz ki: "Gizli tanık nerede?" "Suya gitti." "Bahsettiği kişi nerede?" "Dağa kaçtı." "Su nerede?" "İnek içti." "E, demokrasi nerede?" "Yandı, bitti, kül oldu." diyorlar bize. Böyle bir durumla karşı karşıyayız ve sonra ne çıktı? Belgeler açıklayacaklar. Belge 1: AKP kendisine seminer verdirmiş, Süleyman Soylu Başkanlığında. Belge 2: Cemil Çiçek Meclise çağırmış, Uzlaşma Komisyonuna çağırmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ÖZGÜR KARABAT (Devamla) - Belge: Naci Bostancı Anayasa Komisyonuna çağırmış. Belge: Sayın Recep Tayyip Erdoğan -herhâlde herkesin Kurban Bayramı'nı tebrik etmiyor- Kurban Bayramı'nı tebrik etmiş. Külliyede fotoğraf verilmiş, AKP binalarında fotoğraf verilmiş, AKP'yle seminer verirken "devlet adamı" ama şimdi CHP'den seçildi "terörist" yaptılar. Buradan bir kez daha hatırlatıyorum; Ahmet Özer, Profesör Doktor Ahmet Özer'dir ve sorunu söyleyeyim: Dün giden avukatına söyledi. Münir Karaloğlu kim? İçişleri Bakan Yardımcısı. Peki, o Bakana verdikleri raporları Abdullah Gül'e ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a ulaştırdı mı? Evet, ulaştırdı. Yalanlayın şimdi. Tayyip Erdoğan da Abdullah Gül de kendisinden ayrıca rapor istedi bu konunun çözümüyle ilgili.
Son olarak, bir kayyum atadınız, kayyumu 30 Ekimde atadınız; Vali Yardımcısını da 2 Kasımda atadınız. İşte, böyle yönetiyorsunuz, savruluyorsunuz. O yüzden erken seçim, erken seçim, erken seçim! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Karabat.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Murat Alparslan.
Buyurun Sayın Alparslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MURAT ALPARSLAN (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
DEM PARTİ grup önerisinde partimizin ve kayyum uygulamalarının kültürel soykırım ve Kürt düşmanlığıyla ilintilendirilmesi en basit tabiriyle bir akıl tutulmasıdır ve kavramsal bir hezeyandır; peşinen reddediyoruz.
Değerli milletvekilleri, partimiz kurulduğu günden itibaren milletin tüm unsurlarını bünyesinde barındıran ve her türlü etnik kimliğe, değere bir zenginlik olarak bakan bir siyasi harekettir. Yol haritasının temel referansını da hak ve özgürlükler ve demokratik seçimler teşkil eder. Hiç tereddütsüz, halkın seçtiği idareler, belediyeler devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü içerisinde halkın ve kentin yaşam kalitesini artırmak için faaliyette bulunmak durumundadır.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Belediye eş başkanlarını da Kürt halkı seçti.
MURAT ALPARSLAN (Devamla) - Ancak hem yakında hem de geçmiş hafızamızda, seçilen bu kişilerin, maalesef, terörün finansmanında, teröre insan kaynağı oluşturmada, terörün propagandasını yapmada, pek çok askerî birliğe yapılan saldırılarda araçlarını kullandırmada...
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Bir tane somut belgen var mı?
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Hangi finansman ya? Nasıl rantçı olduğunuzu görüyoruz yenidoğan çetesinde.
MURAT ALPARSLAN (Devamla) - ...kazılan çukurlarda belediye araçlarının var olduğunu da hepimiz üzülerek gördük ve millet hafızamıza kazındı.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Ya, siz üzülür müsünüz ya! Öyle bir duygunuz var mı sizin?
MURAT ALPARSLAN (Devamla) - İşte, bu sebeple, dünyanın hiçbir yerinde devletler, demokrasinin bir kalkan olarak, paravan olarak kullanılmasına müsaade etmez. (DEM PARTİ sıralarından gürültüler) Hiçbir devlet, siyaseti, demokrasiyi ve seçimleri, millet iradesine pusu kurmaya ve demokrasiyi kundaklamaya fırsata dönüştürecek bir niyete, eyleme fırsat vermez.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Tam olarak onu siz yapıyorsunuz!
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Halkın iradesini gasbediyorsunuz!
MURAT ALPARSLAN (Devamla) - O sebeple, bu gibi durumlarda devletin oralara bir müdahale etmesi bir takdir hakkı değil bilakis bir zarurettir ve bu yapılmıştır. (DEM PARTİ sıralarından gürültüler)
MAHMUT DİNDAR (Van) - Demokrasiye müdahale, demokrasiye!
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Sizin müdahaleniz Kürt düşmanlığıdır, rantı yandaşa verme müdahalesidir.
MURAT ALPARSLAN (Devamla) - Onun haricinde, burada kayyum atanan yerlerdeki halkımızın her türlü ihtiyaçları ziyadesiyle karşılanmış ve her türlü çalışmalar, belediye faaliyetleri bihakkın yerine getirilmiştir.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Ya, Sayıştay raporlarını açıkladınız ya! Tüm kayyumlarınız yemiş, bitirmiş!
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Kayyumların talanlarını araştırdınız mı?
MURAT ALPARSLAN (Devamla) - O sebeple, burada bir şekilde kültürel soykırımdan bahsetmek ve bu uygulamaları bir Kürt düşmanlığına indirgemek doğru değildir. Bu uygulama Anayasa ve mevzuat gereği geçici bir tedbirdir ve tüm aşamaları hukuk çerçevesinde, aleni bir şekilde yapılmaktadır ve itirazları da mümkündür. İşte bu sebeple, sadece belli bir bölgeye ait olmayan bu uygulamaların belli bir etnik kimlikle de ilintilendirilmesi mümkün değildir. Bu suçlarla ve bu iddialarla, ithamlarla karşı karşıya gelen her belediyenin, her bölgenin bu tür uygulamalarla muhatap olması mümkündür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Hangi suç ya? Hangi suç? Hangi suç? Ya, hırsıza bir şey yapmıyorsunuz, katile bir şey yapmıyorsunuz; eşit ve özgür yaşamı savunmayı suç sayıyorsunuz ya! Kadın cinayeti mi olsun, çocuk cinayeti mi olsun?
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MURAT ALPARSLAN (Devamla) - Buradaki uygulama, aslında millet iradesine ve demokrasiye yapılmış bir eylem değil; tam tersine, millet iradesini ve egemenliğini muhafaza etmek için, onun üzerinde bir vesayet kurma heveslilerinin heveslerini kursaklarında bırakmak için yapılan bir eylemdir.
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Sen seç o zaman.
MURAT ALPARSLAN (Devamla) - Burada Türk-Kürt kardeşliği üzerindeki beyanlarımız herkes tarafından malumdur.
NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Millet seçim yapmayı bilmiyor mu? O seçmen o sandığa gittiğinde oy vermeyi beceremiyor mu?
MURAT ALPARSLAN (Devamla) - Bu kadim medeniyetin, bu zengin kültürün ve şanlı tarihin Türk-Kürt kardeşliği üzerinde inşa edildiği hepimizce bilinmektedir.
NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - İşte, kayyum bu kardeşliğe zarardır zaten, hem "kardeşlik" deyip hem kayyumu savunamazsınız.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Bu kardeşlik değil; gasp, gasp, gasp!
MURAT ALPARSLAN (Devamla) - İşte, bu süreçte de bu kardeşliğimizin değerini bilmek ve bunu daha da güçlendirmek ve tahkim etmek için bugünlerde Sayın Devlet Bahçeli'nin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın uzattığı elin, irade beyanlarının ve niyetlerinin kıymeti bilinerek hep beraber bu devleti ilelebet payidar etmek ve milletimizi de ilelebet bahtiyar etmek için kucaklaşalım diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Sayın Başkan...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıç.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Yani sataşma zaten çok açık; bizim belediyelerimizin parayı başka yerlere gönderdiği, belediye araçlarının başka yerlerde kullanıldığına dair. Takdir ederseniz grubumuz adına konuşmacı olan Mehmet Rüştü Vekilimiz kürsüden cevap versin. Aynı zamanda grup adına da yerimden cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - İkinizden biriniz konuşun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamam o zaman, Mehmet Vekilimiz kürsüden...
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - Sayın Başkan, bir sataşma olmadı. O yüzden burada sataşmadan verilmesini uygun bulmuyoruz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Hayır Başkanım, direkt sataşma var Sayın Başkanım, direkt sataşma var.
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - Cevap vermiş oldu, cevap verdi.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Ben sataşmayı da anlatırım.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Belediye araçlarının kullanılmasına ilişkin direkt var; demokrasinin kalkan yapılması, terörün finansmanı var, belediyelerimizi terörün finansmanıyla suçladı. Daha nasıl sataşsın bilemiyorum Sayın Başkan.
Onun için kürsüden söz istiyoruz.
BAŞKAN - Bir arkadaş kürsüye gelsin.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki’nin, Ankara Milletvekili Murat Alparslan’ın DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Başkan.
Şimdi, Murat Bey Adalet ve Kalkınma Partisi adına söz aldı. Bizim bazı iddialarımız var, bu iddialara cevap vermesini bekleriz.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Verdi zaten!
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Ben, her ille, her ilçeyle ilgili olarak tek tek anlattım, ne yaptığınızı anlattım, kayyumun ne yaptığını anlattım. Bunların tek bir tanesine cevap vermedi Murat Bey; gene alışılmış şeyler, terör, terör terör, terör... Bunun dışında söyleyecek bir hikâyeniz yok çünkü.(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bu terör meselesini anlatalım size, bir daha anlatalım size defalarca. Bakın, bize "Finanse ediyorsunuz -tırnak içerisinde- terörü finanse ediyorsunuz." diyorsunuz. Bir tane belge var mı? 149 kez kayyum atadınız, tek bir tane belge var mı? Yok. "Eleman kazandırdınız." diyorsunuz. 149 tane kayyum atadınız. Tek bir tane belge var mı, tek bir kişi var mı? Yok. Bunların hepsi çok büyük bir iftira. Biz demokrasiyi paravan olarak kullanıyormuşuz, öyle mi? Biz oraya tombaladan gelmedik; biz oraya seçilerek geldik, milyonlarca insanın oyunu alarak geldik. Siz ne yaptınız? Kayyum atadınız. 31 Mart tarihinde seçim oldu, 1 Nisan tarihinde başvurdunuz, dediniz ki: "Bunları görevden alın." Daha henüz mazbatalarımızı almadan yaptınız.
Bakın, size neler yaptığınızı söyleyeyim. Halfeti'ye kayyum atadınız, Halfeti'ye; aylık geliri 8 milyon. Ne kadar borç bıraktı biliyor musunuz kayyum? 1 milyar. On sene boyunca, yüz yirmi ay bütün gelirini verse 960 milyon lira yapar; on yıl boyunca bütün gelirini verse karşılayamayacak. O kaymakam kayyum o kadar çok hileli işlere imza atmış ki onu aday yaptınız. Kaymakamlığı bıraktı, aday yaptınız, kaybettiniz; kazandık, kayyumla el koymaya çalıştınız.
Bakın, Batman'a kayyum atadınız, Batman'a; Gülistan Başkana kayyum atadınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Bitiriyorum, çok özür dilerim Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun, bitirin lütfen.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Batman'da 20 kadın arkadaşımız gözaltına alınmıştı, 20 kadın arkadaşımız; tutuklanmadılar, hepsi serbest bırakıldı; haklarında soruşturma başlatıldı, 8 kadın arkadaşımız teker teker sırayla mahkemeye çıktılar, hepsi beraat etti, 8 arkadaşımız, 20 kadından 8'i. 9'uncusu Gülistan Sönük'tü, Batman Belediye Başkanı, Belediye Başkan adayımızdı. Mahkeme anında ceza verdi, aynı soruşturma kapsamında 8 kişi beraat etti, Gülistan Başkan aday olduğunda gelecekte kayyum atamak için ona bir ceza verdirdiniz. Şimdi de o mahkeme kararını kullanarak diyorsunuz ki: "Yok efendim -tırnak içerisinde- terörle iltisaklıymış da terörle irtibatlıymış." Sadece 8 Martlara katıldığı için, 25 Martlara katıldığı için, parti etkinliklerine katıldığı için bu davaları açıyorsunuz. Dolayısıyla anlattığınız şeylerin hiçbirisi doğru değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Hiçbir arkadaşımız, dünyada terörizm olarak adlandırılacak tek bir işin içerisinde yer almamıştır ama eğer terörizm arıyorsanız, bir gün iktidardan gittiğinizde sizin yöneticilerinizi Orta Doğu'daki terörizm dolayısıyla nasıl yargılayacaklar göreceksiniz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler.
SÜLEYMAN ŞAHAN (Yozgat) - Buradayız, buradayız...
ŞAHİN TİN (Denizli) - Tehdit etme, tehdit etme.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Ben etmiyorum ama Ruslar bir gün sizden de hesap sorar görürsünüz. Biz o zaman savunuruz sizi.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A.- Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- DEM PARTİ Grubunun, Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki ve arkadaşları tarafından, kayyumların yarattığı kültürel tahribatların araştırılması amacıyla 19/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Murat Emir, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır tarafından, Kara Harp Okulu Mezuniyet Töreni sonrasında teğmenlere açılan soruşturma hakkında 19/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
19/11/2024
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 19/11/2024 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Gökhan Günaydın |
|
| İstanbul |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Murat Emir, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır tarafından, Kara Harp Okulu Mezuniyet Töreni sonrasında teğmenlere açılan soruşturma hakkında 19/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan -25 sıra no.lu- genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 19/11/2024 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat Bakan konuşacaklar.
Sayın Bakan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Mezuniyet töreninde "Mustafa Kemal Atatürk'ün askerleriyiz." diyen teğmenler ordudan ayırma cezası verilmesi istemiyle Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edildi. Çok üzgünüz, çok kırgınız ve öfkeliyiz. Bu öfke sadece Murat Bakan'ın ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili grubunun öfkesi değildir, bu kırgınlık ve öfke Türk milletinin öfkesi ve kırgınlığıdır değerli arkadaşlar.
Subay Andı'nın okunduğu tarih 30 Ağustos; resmî mezuniyet töreni bittikten sonra, içlerindeki coşku ve heyecanla, 2022 yılına kadar resmî olarak okudukları andı okudular ve "Mustafa Kemal'in askeriyiz." dediler. Bu gençlerin ihraç istemli olarak Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmesinin sebebi nedir, tek tek ele alalım.
Harp Okulları 1995 yılından 2023 yılına kadar bu yemin metnini okumuşlar. Bu anttan kim, neden rahatsız olur? Asıl sorulması gereken soru şu arkadaşlar: Rektör Erhan Afyoncu tüm harp okullarında okunan yemin metninden "Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti" kısmını neden çıkarmıştır? Metin yönergeden çıkarılmış ancak yazılı bir emirle yasaklama var mıdır? Eğer bu yemin metni yasak ise bu törenden sadece on beş gün önce Özel Kuvvetler Komutanlığı mezuniyet töreninde neden okunmuştur? O zaman, Millî Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı neden o yemini eden subay ve astsubayları alkışlayıp tebrik etmiştir? Yemin metniyle sorunu olanın cumhuriyetle sorunu vardır arkadaşlar.
Yandaş medyanın bu gençleri linç etmesinin sebeplerinden biri de Cumhurbaşkanının malum mezuniyet töreninde "Bazı istismarcılar ortaya çıkmak suretiyle kılıçlar çektiler, siz bu kılıçları kime çekiyorsunuz?" demesi üzerine yandaş medyanın harekete geçmesidir. Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler'e sesleniyorum: Kılıç çatmanın subayların tören seremonilerinin bir parçası olduğunu kimse sizden iyi bilemez, siz de kılıç çattınız. Bu teğmenler kılıçlarını geçmişte FETÖ'cülerin yaptığı gibi bir cemaat liderine teslim etmediler; ülkenin kurucu liderine, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e bağlılıklarını dile getirdiler. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Atatürk'e "Maymun." diyeni niye danışman yaptınız ya!
MURAT BAKAN (Devamla) - Yeminin içeriğine uygun olarak yeminlerinin arkasında durduklarını göstermek için kılıç çattıkları çok açık; kendi teğmenlerinizin arkasında durmadınız, duramadınız.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Atatürk'e "Maymun." diyeni danışman yaptınız, niye danışman yaptınız Kılıçdaroğlu'na?
MURAT BAKAN (Devamla) - Sevgili arkadaşlar, teğmenleri ihraç talepli olarak Yüksek Disiplin Kuruluna taşımaktaki amaç teğmenlere bir an evvel ceza vermektir ve alınmış talimata bağlı olarak bir an evvel meslekle ilişkilerinin kesilmesidir.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Atatürk'e "Maymun." dedi, danışman yaptınız ya! Yapmasanız iyiydi, niye yaptınız?
MURAT BAKAN (Devamla) - Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli üniforması ki o üniforma yeri geldiğinde o askerin kefenidir. Onun üzerine bilmem ne tarikatının cübbesini giyen, sarığını saran amirale bir yılda disiplin cezası vermediniz değerli arkadaşlar.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Atatürk'e "Maymun." diyeni niye danışman yaptınız?
MURAT BAKAN (Devamla) - 22 yaşındaki teğmenlere iki buçuk ay gibi kısa bir sürede en ağır cezayı verecek şekilde işlem tesis ettiniz. Sarıklı amiralle ilgili Hulusi Akar'a 8 tane soru önergesi verdim, dedim ki: "Sayın Hulusi Akar, bu amiralle ilgili bir yıl içinde ceza vermezseniz disiplin cezası zaman aşımına uğrayacak." Soru önergesine 2 defa cevap verdi, o amiralin de cezasını zaman aşımına uğrattı. Sarıklı amirale gösterilen hoşgörü, vatana ve Anayasa'ya bağlılığı tartışılmaz olan teğmenlere gösterilmedi. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Atatürk'e "Maymun." diyeni niye danışman yaptınız o zaman?
MURAT BAKAN (Devamla) - Bu yemin töreninin TSK'nin itibarına zarar verdiği iddiası da palavradır. Anlaşılan o ki Yunan ordusu tarafından Ege Denizi'ndeki işgal edilen adacıklarımız ve silahlanması mümkün olmadığı hâlde silahlandırılan adalar Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar vermemiştir. Anlaşılan o ki Yunan sahil güvenlik botunun Datça'da ana karamıza çıkması da TSK'nin itibarını zedelememiştir. Anlaşılan o ki 40 bin kişinin katili, terör örgütü lideri Meclisin bu kutsal çatısı altına davet edildiğinde binlerce şehit veren Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarı zedelenmemiştir. Ancak, ordusuna, devletine, Anayasa'sına bağlı genç teğmenlerin yemin töreni TSK'nin itibarına zarar vermiştir. Hadi oradan, hadi oradan! Bilakis, bu gençleri görmek kamuoyunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını en yüksek seviyeye çıkarmıştır. (CHP sıralarından alkışlar) Bu görüntüden cumhuriyet düşmanlarından başka rahatsız olabilecek tek bir yurttaşımız yoktur.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Atatürk'e "Maymun." diyeni niye danışman yaptınız?
MURAT BAKAN (Devamla) - Soruyorum: Tören sonrasında vatansever genç teğmenlere yönelik haysiyet cellatlığı yapanlara, ahlaksızca hakaret edenlere karşı TSK'nin itibarını neden düşünmediniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MURAT BAKAN (Devamla) - Subay yemini sadece genç teğmenlerin değil bu ülkenin kurucusuna ve Anayasa'sına bağlı her yurttaşın gururla, onurla okuyacağı metindir. Bu bakımdan, tüm gruplara sesleniyorum: Gelin, genel görüşmelerimizi birlikte konuşalım, tartışalım. Bu yeminin okunmasından rahatsız olan, telefonla konuşan şahsa da buradan şöyle bir mesajım var: Sizi rahatsız etmeye devam edeceğiz. Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizleri bulacak, kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler, Türk istikbalinin evlatlarıyız, şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız ve şerefimizle öleceğiz. "Ne mutlu Türk'üm diyene!" (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Sayın Başkanım, cevap verme hakkım var mı?
BAŞKAN - Niçin Sayın Gökçek?
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - "Elinde cep telefonu olan arkadaş." diyerek bana hitap etti, elimde telefon var.
BAŞKAN - Belki yanınızdaki arkadaşı kastetti.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Kimi kastettiğini söylesin efendim yani o açıdan söylüyorum. Beni kastettiniz mi Murat Bey?
MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan, elinde cep telefonu olan bu kadar arkadaş kendi üstüne alınmadı, Osman Gökçek, "Cumhuriyet düşmanı." lafını kendi üstüne alındı.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şimdi doğdu, şimdi doğdu bak, söz hakkınız doğdu; buyur gel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Mustafa Kemal Atatürk'ü maymuna benzeten kişiyi danışman yapan Sayın Kılıçdaroğlu'ydu; bir kere, öncelikli olarak bunu size hatırlatmak isterim. (CHP sıralarından gürültüler) Mustafa Kemal Atatürk'le alakalı olarak bu kelimeyi çok militarist olarak bulan kişi kimdi? Sayın Canan Kaftancıoğlu'ydu değil mi? (CHP sıralarından gürültüler)
İşinize gelince Atatürkçüsünüz, işinize gelince Atatürkçü değilsiniz. Dün Sayın Murat Bakan Bey ne dedi? "Türkiye'de konserlere devam edilmesi lazım. Niye biliyor musunuz?" dedi. Biz oradaki vurgunları sorduk, "Çünkü biz Mustafa Kemal'in yolundan gidiyoruz." dedi. (CHP sıralarından gürültüler)
ORHAN SÜMER (Adana) - Babanın vurgunları ne olacak?
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Ya, arkadaşlar, biz sanatçılara karşı değiliz, konsere karşı değiliz; biz aradaki yapılan vurgunlara karşıyız.
ORHAN SÜMER (Adana) - Babanın vurgunları ne olacak?
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Bunu söylemek istedik.
ORHAN SÜMER (Adana) - Parsel parsel sattığınız vurgunlar ne olacak?
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - O yüzden, Mustafa Kemal Atatürk'ü maymuna benzetenleri danışman yapanları sonuna kadar kınıyoruz, bunun doğru olmadığını söylüyoruz. (CHP sıralarından gürültüler) Sizin de buna göre hareket etmeniz gerektiğine inanıyorum. Bir kere, oradaki teğmen meselesi şudur: Oradaki teğmenlerimizle ilgili olan meselede bir disiplinsizlik vardır. (CHP sıralarından gürültüler) Sayın Murat Bakan Bey askerlik yaptıysanız bilirsiniz, bir içtimada kafanıza göre çıkıp böyle bağırma hakkınız var mıdır? Yoktur. Mustafa Kemal Atatürk hepimizin değeridir; işinize geldiği zaman Mustafa Kemalci olup işinize geldiği zaman Mustafa Kemal'i maymuna benzetenlere laf etmezseniz o da burada sizinle alakalı bir sıkıntıya yol açar diyor, saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Çok komik, çok komik! Öğrendiniz ya, Mustafa Kemal'i savunmayı da öğrendiniz, helal olsun!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Teşekkürler.
Buyurun Sayın Günaydın.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Başkanım, şöyle söyleyeyim: Bu Meclisin bir tartışma düzlemi ve tartışma düzlemini götürebilecek bir entelektüel, bir ahlaki düzleminin olması lazım. Konuşmacının her iki düzlemden de eksik olduğunu görüyoruz; dolayısıyla sözlerinin, iftiralarının hepsini kendisine iade ediyoruz. Konuya gelememesini anlayışla karşılıyoruz çünkü konuya gelebilmek için konuyu bilmek, konuyu karşılayabilecek bir ahlaki cesarete ve aydın namusuna sahip olmak lazım. Buna sahip olmayanların bunu yapamaması son derece açıktır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Efendim, cevap verebilme hakkım var mı?
ŞENOL SUNAT (Manisa) - Ya, nedir bu ya! Bunu dinlemek zorunda mıyız!
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım, nöbetlerinizde artık arkaya jelibon getirin, Osman'a jelibon getirin, başka çaresi yok.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Kürsüden mi, buradan mı efendim?
BAŞKAN - Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Bana ahlaktan en son söz edecek kişi Gökhan Günaydın'dır. Niye? İstanbul Büyükşehir Belediyesinin arabasını kendisine tahsis etmiş, 200'ün üstünde defa buraya girmiş bir adamdır; bir. (CHP sıralarından gürültüler) İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yardım kartlarıyla kendi başına jöle alan Gökhan Günaydın'dır, bu iki. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ORHAN SÜMER (Adana) - Ya, bunları söyleyecek en son şahıssın sen! Bunları söyleyecek en son şahıs sensin!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Evet, şimdi, Gökhan Günaydın bize ahlakı öğretecek son adamdır. Tabii, Gökhan Günaydın... Bakın, burada bu kadar CHP'li milletvekili var.
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Parsel parsel sattınız be!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Değerli CHP'li milletvekilleri, size araba vermiyor Ekrem İmamoğlu ama Gökhan Bey'e araba veriyor. Bakın, aslında ben sizin hakkınızı da savunuyorum yani bu konudan dolayı beni alkışlamanız lazım, bunu da söyleyeyim. (CHP sıralarından gürültüler)
Gökhan Bey, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin arabalarını kullandığınızdan dolayı kendinizi ahlaklı olarak görüyorsanız size diyebilecek bir laf bulamıyorum. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen ve orada garibin gurebanın hakkını yiyen bir kişi olarak oturuyorsunuz; bana burada kalkıp da ahlaktan, namustan bahsetmeye kalkıyorsunuz. Bu konuda da tüm fikirlerimi söylemiş oldum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Sen Ankara Büyükşehrin arabasında büyüdün Osman! Ankara Büyükşehrin arabasında büyüdün!
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Belediyenin evinden polis zoruyla çıkardılar sizi!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Günaydın, yeni bir sataşmaya mahal vermeden...
4.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Teşekkür ederim arkadaşlar.
O direksiyonu, satın aldığın yalancı tanıkla beraber sana ilk mahkemede yutturacağım Osman Gökçek, ilk mahkemede yutturacağım!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Göreceğiz! Ama ben verdim seni mahkemeye; sen beni vermedin ki, ben verdim.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Seninle ilgili olarak -yalan söylüyorsun- savcılığa defalarca suç duyurusunda bulundum. İnşallah, milletvekilliğin bittikten sonra suçlamaya yönelik ceza davasını da göreceğiz.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - E, trafik cezası var hakkında, arabanın içinde olduğuna dair.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Tazminat davalarını da açtık. Avukatın mahkemeye verdiği beyanda "Siyasi nedenlerle söylenmiş sözlerdir." diyor.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Öyle bir şey yok! Yalandır bu! Yalandır! Hayatta böyle bir şey yok!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Şimdi sana bir şey daha söyleyeceğim, bunu da göstereceğim...
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yalandır! Yalan söylüyorsun!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - 60 yaşına geldim, Gökhan Günaydın'ın ağzından ve boğazından bir tek haram lokma gitmez.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yalan söylüyorsun! Belediyenin arabasına bindiğini ispatladım, arkasındayız!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Ha, sana söyleyeyim. Kimileri diyor ki: "Ya, babası için bir şey söyleme."
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ben senin o arabaya bindiğini ispatlayamayım milletvekilliğinden istifa ederim, istifa; geçeceksin o işleri.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Ben de diyorum ki: Benim babam için de bir şey söylenebilir çünkü benim babam da aynı benim gibi namuslu bir adamdı. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Evet, evet!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Siz beraber Ankara'yı parsel parsel boşalttınız. Eğer bu memlekette yargı olsaydı sen de baban da asla dışarıya çıkamazdınız.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Belediyenin arabasına iyi biniyorsun ama ha Gökhan! Oh,oh!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Şunu ifade edeyim: Benim rüşvet aldığımı söyledin, yalancı tanıkla beraber boğazına sokacağım o iddiayı; bunu söyleyeyim. İBB'nin arabasını kullandığımı söyledin. Onun direksiyonuyla beraber senin boğazına sokacağım, onu da söyleyeceğim.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Kullanmadın mı? Kullanmadın mı? Kullanmadın mı?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Jöle meselesine gelince; jöleyi sen bilirsin oğlum, ben değil, ben jöle möle kullanmam.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Kullanmadın mı? Kullanmadın mı?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Senin gibi adamlar jöle kullanır, senin gibi adamlar onları kullanır.
Şunu söyleyeyim: Türkiye Büyük Millet Meclisinin...
BAŞKAN - Sayın Günaydın, bir saniye.
"Oğlum" falan gibi bir hitap buraya uygun bir hitap değil, düzeltmenizi rica ediyorum.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Teşekkür ederim Başkan.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Tabii, benim oğlum Devrim Çınar Günaydın; tabii ki söyleyemem çünkü alakası yok yani.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Allah size bağışlasın Gökhan Bey.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Şunu söyleyeyim: Allah seni de babana bağışlasın, inşallah oğlun senin gibi olmaz çünkü bu memleketin onurlu milletvekillerine ihtiyacı var. (CHP sıralarından alkışlar) Bu memleketin, FETÖ'cülerle beraber kurduğu televizyon kanalından her gün insanlara iftira eden, sonra da utanmadan buralarda dolaşan, kendi arkadaşlarını bile mahcup eden...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - ...arkadaşlarının senin arkandan "Ya, kusura bakma, bu da böyle ama ne yapalım?" dedikleri, babanı görevden aldıkları ama yargılayamadıkları bir düzenin içerisindeyiz.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Sayın Başkanım, cevap verebiliyor muyuz, keseyim mi?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Her zaman söylüyoruz: AKP'li, MHP'li, CHP'li bütün milletvekilleri benim gözümde saygındır ama açıkça yıllarca hırsızlık yapmış ve hiçbir şey olmadan burada şakır şakır dolaşıp üstelik de Mecliste konuşmak ancak bu döneme özgüdür.
BAŞKAN - Teşekkürler.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Sana bunların hepsini yutturacağım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Günaydın.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Sayın Başkanım... Sayın Başkanım...
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Bir saniye...
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Bunların hepsini yutturacağım, sen kimsin Gökhan Günaydın'ın onuruna laf ediyorsun? Sen kimsin! Hırsız herifler!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Vay, yürü be!
BAŞKAN - Sayın Gül, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
47.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - Sayın Başkanım, her meseleyi tartışabiliriz elbette ama hem çocuklar hem oğullar, babalar; bunlar siyasetin konusu değil. Hepimizin yani... Kendi fiillerinden herkes kendisi sorumludur.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Kardeşim tutuklandı diye bir sürü suçlama yaptınız.
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - Dolayısıyla bu anlamda bu kullanılan dilin doğru olmadığını ve yakışmadığını tekrar Genel Kurula ifade etmek isterim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Müsaade eder misiniz efendim?
BAŞKAN - Yerinizden, yeni bir sataşmaya mahal vermeden lütfen, son defa...
48.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Şimdi, Sayın Başkanım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Gökçek, yeni bir sataşma olursa tekrar size söz vermeyeceğim ona göre.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Ya, o mümkün mü Başkanım?
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Peki efendim.
Ankara Anıttepe'de bir trafik kazası oluyor; İstanbul Büyükşehir Belediyesinin arabası, arabada çakar var ve bu arabayı durduruyorlar, kendi şoförünün beyanatıdır, tutanaklara düşmüştür; arabanın içinde Gökhan Günaydın'ın olduğunu söylüyor. Şimdi buradan herkese sesleniyorum: İstanbul Büyükşehir Belediyesinin benim vereceğim araç plakası eğer ki Türkiye Büyük Millet Meclisine 200'den fazla giriş yapmadıysa ben milletvekilliğinden istifa ediyorum. Senin eğer o arabaya bindiğini ispatlarsak -o arabayı kullandığını- sadece Grup Başkan Vekilliğinden istifa ediyor musun? Hadi gel göreyim seni; hadi, hadi! Hadi, aha işte meydan; hadi bakalım buyur, hadi! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Gökçek.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Gürültü yapmasına engel oluyorsunuz değil mi?
BAŞKAN - Buyurun.
49.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ben söyleyeyim, çok açık bir şekilde söyleyeyim, önce tartışmadan kaçmadan söyleyeyim: Sen belediyenin tahsis ettiği zırhlı aracı yıllarca kullanan...
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yok, öyle bir şey yok. Nerede, nerede, nerede?
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - ...ve bütün o şeylere rağmen vermeyen, belediyenin size tahsis ettiği evleri asla boşaltmayan insanlarsınız. Hırsızlığın tarihini yazmışsınız, madde 1. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ya, mahkemeye ver o zaman beni. Bak, ben seninle ilgili söylüyorum. Hadi, hadi, hadi!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Madde 2: O -satın aldığım- benim eski şoförüm, bir araçla trafik kazasına karışmıştır, araç bana ait değildir. Araçta benim olduğuma ilişkin beyanda bulunmuştur. Yalan beyanda bulunduğu için ben onu işten çıkardım, sen onu satın aldın.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - O araba buraya girdi mi 200 kere, girmedi mi bu Meclise! Meclise kaç kere girdi!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Sen satın almayı bilirsin.
(AK PARTİ sıralarından "Oo!" sesleri, gülüşmeler)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Oo, yalan beyan, dolan beyan! Olacak iş mi!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Senin o verdiğin parayı da senin boğazından teker teker çıkarmazsam Gökhan Günaydın değilim!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - E, hadi bakalım!
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Bu kadar açık söylüyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Sen kimsin lan!
BAŞKAN - Birleşime otuz beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Sırrı Süreyya ÖNDER
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Mahmut Atilla KAYA (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20'nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A.- Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Murat Emir, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır tarafından, Kara Harp Okulu Mezuniyet Töreni sonrasında teğmenlere açılan soruşturma hakkında 19/11/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 19 Kasım 2024 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Saadet Partisi Grubu adına Sayın Selçuk Özdağ konuşacaklar.
Süreniz üç dakikadır.
Buyurun Sayın Özdağ. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Nur topu gibi bir krizimiz daha oldu. Şimdi, Kara Harp Akademilerinin mezuniyet töreninde bir yemin yapıldı. Normal olarak, 1999 yılından itibaren 2023 yılına kadar yapılan bir yemin var. Bu yeminle ilgili olarak da normal yeminlerini yaptıktan sonra, diplomalarını aldıktan sonra, brövelerini aldıktan sonra bazı teğmenlerin burada bir yemin yaptıkları gözüküyor. Açık ve net söyleyelim: Ne Türk Silahlı Kuvvetleri burada siyasete karşı bir vesayetçiliğe soyunsun ne de siyaset kurumu Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı bir vesayetçiliğe soyunsun. Bunun acılarını çok yaşadık biz. Biliyorsunuz, 1960'ta yaşadık, 1962'de Talat Aydemir olayıyla yaşadık, 1971'de yaşadık, 1980'de yaşadık, 1997 postmodern darbede yaşadık, 27 Nisan e-muhtırasında ve en son da 15 Temmuz 2016 yılındaki FETÖ darbesinde yaşamıştık. Bununla ilgili olarak şunu açık ve net söylemek isterim: Bakın, ordu siyasete karışmamalıdır ama siyaset kurumu da orduyu zapturapt altına almak veyahut da "Benim arkabahçem yapacağım." demekten de imtina etmelidir. Görüyoruz ki birileri yıllardır Türk Silahlı Kuvvetlerini arkabahçesi yapmak istedi gerek şu nedenle gerek bu nedenle, gerek şu ideoloji nedeniyle gerek bu ideoloji nedeniyle; sonuçta da ağır bedeller ödedik.
Şimdi, burada, bir yemin töreninden sonra Sayın Cumhurbaşkanının ihsasıreyde bulunması doğru değildi. Ne dedi? "Birileri kılıç çektiler." Hatta daha önce Ömer Çelik başka konuştu, daha sonra Sayın Devlet Bahçeli başka bir ifadede bulundu, ardından da Sayın Cumhurbaşkanı şöyle bir şey söyledi; "Bunlar, bu kılıçları kime çekiyorlar?" beyanında bulundu. Elbette ki Türk Silahlı Kuvvetleri disiplin üzerine bina edilmiştir, disipline uyacaklar, herkes uyacak; Anayasa'ya uyacağız, yasalara uyacağız; bir yandan yönetmeliklere, mevzuatlara, teamüllere uyacağız ve aynı zamanda da disiplin kurallarına uymuş olacağız. Ama şunu açık ve net söylüyorum: Bakın, burada birilerine karşı sessiz kalmak, birilerinin yapmış olduğu eylemler üzerine onları görmezlikten gelmek veyahut da ipe un sermek, arabayı yokuşa sürmek veyahut da zamana yaymak ama birilerine gelince de "Ben acımasız olurum." demek doğru değildir.
Türkiye çok insan kaybetti arkadaşlar. Türkiye, hatırlarsanız, 1960 darbesinde Demokrat Partilileri kaybetti, 1971'de sağcıları ve solcuları kaybetti, 1980'de sağcıları ve solcuları kaybetti, 1997 postmodern darbede İslamcıları ve millî görüşçüleri kaybetti, daha sonra FETÖ'nün çocuklarını kaybettik -bak, FETÖ, bizim çocuklarımızı alıp götürdü- PKK da bizim çocuklarımızı alıp götürdü, onlar da Türkiye'nin çocuklarıydı; o nedenle, biz çok fazla insanımızı kaybettik. Zaten Birinci Cihan Harbi'nde kaybettik, Kurtuluş Savaşı'nda kaybettik; aynı zamanda da beyin göçüyle kaybediyoruz.
Şimdi, eğer bu çocuklara, bu genç teğmenlere bir ceza verilecekse bu, ordudan atılma olmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Gelin, hep beraber bu çocukları, bu gençleri kazanmanın yollarını araştıralım, öz eleştiri yapmayı öğrenelim; zaman içerisinde öğrenecekler.
Hatırlayın lütfen, bakın, Mustafa Kemal Paşa, Enver Paşa ve Ali Fuat Cebesoy Libya'da 7 bin kişiyle 70 bin kişilik bir İtalyan ordusunu durdurdular. Niye? Çünkü ordu siyasete ram olmamıştı ama bir yıl sonra, 100 bin kişilik bir ordumuz vardı, Bulgarlar 30 bin kişiyle Çatalca'ya kadar geldiler çünkü ordu siyasete karışmıştı, neticede ağır bedeller ödedik. Ne ordu siyasete karışsın, ram olsun ne de öbür tarafta siyaset kurumu da arkabahçesi yapmak için gayret sarf etsin; bu doğru değildir.
Ben her zaman söylüyorum, bu topraklar çok stratejik topraklardır. Bir, büyük ordularla ayakta kalırsınız ama ordu demokrasiye ram olacak. İki, büyük ekonomilerle ayakta kalırsınız ama o ekonomi gelir dağılımını, adaleti sağlayacak. Üç, bu coğrafyada demokrasiyle ayakta kalırsınız, şeffaflıkla, açıklıkla kalırsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - O nedenle, ben Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi üzerinde...
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihsasırey yapmamasını ve bu konuda da dikkatli olmalarını istirham ediyorum.
Ben 3 defa üniversiteden uzaklaştırıldım ve o zaman hâkimler ihsasırey de yapmadılar, daha sonra da Danıştay Daireler Kurulu beni üniversiteye döndürmüştü; ben şimdi terörist miyim, ben Türkiye Cumhuriyeti devletini sevmiyor muyum? Onlar da severler, onlar da bu ülkenin vatandaşı olduklarını unutmazlar. O nedenle, daha dikkatli olmaya davet ediyorum herkesi.
İktidar partisi, taç giyen baş uslanırmış; lütfen usla hareket edin, akılla hareket edin diyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özdağ.
İYİ Parti Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Selcan Taşçı konuşacaklar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mustafa Kemal Atatürk ve askerleri tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nde Mustafa Kemal'in askeri olmakla suçlanmayı bir şeref madalyası olarak taşıyacak olan teğmenlerimizi selamlıyor, onları yetiştirenlerin ellerinden öpüyor, evlatlarımıza Harbiyenin ana ilkesi doğrultusunda Atatürk'ün askeri olarak yetiştikleri için zulmeden mankurtlaşmış zihniyeti de kınıyorum.
"Mesele disiplinsizlik." diyorlar. Bu fotoğraf bugün çok da konuşuldu, 16 Ağustos 2024'te yani teğmenlerin yemininden sadece günler önce çekildi. Neresi burası? Mevzubahis eğer disiplinse onun herhâlde en tavizsiz uygulanacağı Özel Kuvvetler Komutanlığı. Fotoğraftakiler kimler? Sayın Millî Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı. Ne yapıyorlar peki? Kahraman bordo berelilerimizin mezuniyet töreninde mevzuattan çıkarıldığı hâlde okunan yemini alkışlıyorlar. Şimdi, mesele disiplinsizlikse yemin aynı yemin, üstelik törende edilmiş; bu yemini edenler hakkında ihraç talebinde bulunulmuş mu? Bulunulsun diye söylemiyorum, çifte stantardı ifşa etmek için söylüyorum; hayır, bulunulmamış. Buna izin veren komutan hakkında? Hayır. Bu disiplinsizliği alkışlayan Bakan ve Genelkurmay Başkanı hakkında? Hayır. Bu meselenin ikinci susturucusu, devam eden bir hukuki sürecin var olduğu; aslında o da yok arkadaşlar. Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakanlığı döneminde ve ne manidar bir tesadüftür ki yine Türk ordusunun kahraman subaylarının sanık yapıldığı bir süreçte, yine hedefte Mustafa Kemal'in askerleri varken yaptığı gibi, bu davanın da âdeta savcılığına soyunduğu anda masumiyet karinesini yok sayarak, yargısız infaz edercesine, hepimizin gözü önünde "Bunlar temizlenecek." dediği anda bu işin hukuki boyutu bitti. Genç bir kadının fotoğrafının altında yazılan tecavüz tehdidi takipsizlikle sonuçlandığı anda bitti. Neymiş? Ebru Teğmenin adını vermeden tecavüz edeceğini bildirmiş sapık. Elinizi, zerresi kaldıysa, vicdanınıza koyun. Peki, o teğmenler birinin adını vererek mi kılıç çattılar? Onlar sadece Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak ellere karşı kılıçlarının keskin olacağını söylediler. Asıl soruyu bunu üstüne alınanlara sormak gerekmez mi? Milletin namus ve şerefine, vatan toprağına el mi uzattınız da böyle gocundunuz bu yeminden? Farkındayız, Şehit Yarbayımız Songül Yakut'u ordudan atabilmek için ne yaptılarsa aynısını yapmak istiyorlar. İffetsizlik iftirasıyla intihara sürükledikleri Üsteğmen Nazlıgül Daştanoğlu'na ne yaptılarsa aynısını yapmak istiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin lütfen.
SELCAN TAŞCI (Devamla) - İhraç yetmez, isterlerse -Ankara'ya getirmek için bir yarış da var nasıl olsa- o caninin yerine İmralı'ya göndersinler, vız gelir. Biz, milattan önce 209'dan beri Metehan'ın, 1063'ten beri Alparslan'ın ve 1919'dan beri de Mustafa Kemal'in askerleriyiz. "Sayılmayız parmak ile, tükenmeyiz kırmak ile." Bu konuda bir genel görüşme açılmasını destekliyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Taşcı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Sevilay Çelenk. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, saygıdeğer yurttaşlar; maalesef Türkiye'de pek çok konuyu kendi içinde, kendi ehemmiyeti dairesinde ele alma imkânımız yok. İşte bugün olduğu gibi, bir yanda askerî vesayeti samimiyetle ortadan kaldırma iddiasında olmayan, bunun yerine bu meseleleri popülist saiklerle istismar eden bir iktidar var. Diğer tarafta ise demokratikleşmeyi ya da güvenlik politikalarını barış ve özgürlükler ekseninde ele almakta neredeyse ilelebet yetersiz kalacağı umutsuzluğunu yayan çeşitli muhalefet anlayışları var. Meseleleri ağır biçimde kutuplaştırarak özgürlükçü ve demokrat bir zeminde eleştirme imkânı elimizden alınıyor. İktidarın da muhalefetin bir kesiminin de maalesef kaçamadığı bir zaaf bu. Biz meseleleri etraflıca konuşma imkânının önüne geçen "Ya o, ya bu." diye dayatan bütün bütün söylemlere mesafeli bir partiyiz. Meseleleri bu şekilde ele almayı doğru bulmuyoruz. Her şeyden evvel, partimizin üçüncü yol yaklaşımı ve felsefesi bunu gerektiriyor. Bu sıkışmayı kabul etmiyoruz. Bu sıkışmışlık Türkiye'nin demokratikleşme çabalarını baltalıyor ve toplumsal meselelerin çözümünü zorlaştırıyor. Evet, maalesef belirli toplumsal dinamikler ve aktüel güncel olaylar üzerinden sahte bir özgürlük retoriği üreten bir iktidarla karşı karşıyayız. Sözüm ona askeri vesayet karşıtı bir iktidar fakat kayyım politikaları etrafında bütün dünyanın gördüğü gibi darbeci bir anlayışı ve bu yöndeki müdahaleleri toplum hayatında süreklileştirmek için ne gerekirse yapıyor, bu ülkeyi mahvetmiş olan darbeci anlayışı yerleşik hâle getiriyor.
Bu noktada hepimize düşen görev açıktır. Türkiye'nin tarihî ve toplumsal meselelerini sahici bir demokrasi ve barış perspektifiyle ele almak, hakları ve özgürlükleri öncelemek, tarihin hatalarıyla yüzleşmek. Bu yapılmadığı müddetçe geçmişin hataları da hayaletleri de etrafımızda dolaşmaya devam ediyor. Oysa böylesine kadim bir geçmişe, halklara ve zengin kaynaklara sahip bir coğrafyada hem demokratik kurumları güçlendirebilir hem de kendi tarihsel, sosyolojik ve toplumsal hakikatimizi dikkate alarak, geçmişin hatalarıyla yüzleşerek barış içinde bir gelecek inşa edebiliriz; bunu sadece Türkiye'de değil yakın coğrafyamızda da gerçekleştirmeye katkı sunabiliriz. Demokratikleşme, yalnızca belli hakların verilmesi ya da belli yapıların tasfiye edilmesiyle sınırlı bir süreç değildir. Bu anlayışla bir yere varmak mümkün de değildir. Ancak böyle bir perspektifle, bunun dışına çıkan bir perspektifle tarihten ders alabilir ve geleceği hep birlikte inşa edebiliriz.
Teşekkür ederim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çelenk.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Refik Özen konuşacaklar.
Buyurun Sayın Özen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA REFİK ÖZEN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi diğer toplumlardan ayıran bazı muazzam vasıflar vardır. Bunların en başında âdeta bizimle özdeşleşmiş olan "ordu-millet" kavramı gelir. "Her Türk asker doğar." sözü bunun en büyük ispatıdır. Bu söz, milletimizin bu topraklarda yürüttüğü varlık-yokluk mücadelesiyle özdeşleşmiştir. Nesilden nesile aktarılan askerlik, milletimiz için bir meslekten ziyade din için, vatan için, devlet ve bayrak için namus borcu olarak görülmüştür. Nitekim, iki bin iki yüz yılı aşkın köklü bir maziye sahip Türk Silahlı Kuvvetlerimizin kodlarında hep bu anlayış hâkim olmuştur. Bugün de milletimizin ta kendisi olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz bağımsızlığımızın, vatanımızın bölünmez bütünlüğünün, millî birlik ve beraberliğimizin güvencesi olmuş ve inşallah ilelebet olmaya devam edecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bağlamda, 30 Ağustos 2024 tarihinde Kara Harp Okulu mezuniyet töreni sırasında yaşanan ve ilk kez 29 Ocak 1999'da yönergeye dâhil olup 29 Mart 2023'te yapılan değişiklikle kaldırılan metni, izin verilmemesine ve birim amirlerinin ikazlarına rağmen bazı teğmenlerin âdeta alternatif bir tören icra ederek okuması temeli disiplin olan askerlik müessesesi açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Yapılan inceleme ve soruşturmanın ne okunan metinle ne de içeriğiyle hiçbir ilgisi yoktur. Yemin metnini okuyan onlarca teğmenden sadece eylemi organize edenlerin Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmeleri, okunan metnin içeriğiyle ilgili bir tartışma olmadığının en büyük göstergesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerimizin millî, manevi ve mesleki değerleri bir bütündür ve ayrıştırmaya çalışmak tehlikelidir.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Günaydın!
REFİK ÖZEN (Devamla) - Eylemin önceden planlanarak organize şekilde yapılması Türk Silahlı Kuvvetlerinde ayrılık varmış algısı yaratmış, böylece Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikte tutum ve davranış olarak ortaya çıkmıştır.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Yo, itibarı arttı vallaha, itibarı arttı.
UMUT AKDOĞAN (Ankara) - İtibara kimin zarar verdiği malum.
REFİK ÖZEN (Devamla) - Burada önemli olan diğer bir husus ise kadın subaylarımızın tarihte ilk defa 3 harp okulumuzu da 1'incilikle bitirmesinin gururunu yaşatmak yerine Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını zedeleyecek şekilde tartışmaların içerisine çekilmesine neden olunmasıdır.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Yaşatın işte.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Biz yaşadık vallaha. Biz yaşadık, yaşamayanlar düşünsün.
UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Ondan rahatsız oldunuz, ondan.
REFİK ÖZEN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; askerliğin temeli disiplindir, disiplinin özü mutlak itaattir. Disiplin de binlerce yıllık şanlı tarihimizden süzülüp gelen millî, manevi ve mesleki değerlerimizden oluşan kurallardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Tabii, tarikata giderse çok disiplin oluyor da herkesin gözü önünde yemin etti mi disiplinsizlik oluyor; keşke tarikatlara gitselerdi!
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Mustafa Kemal Atatürk'e bağlı olmak itaatsizlik değildir!
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
REFİK ÖZEN (Devamla) - Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu tüm personel bu kararları bilir ve uygulamakla yükümlüdür.
UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e itaat ediyorlar.
REFİK ÖZEN (Devamla) - Türk Silahlı Kuvvetlerinde müesses disiplinin muhafazası ve idamesi olmazsa olmazdır. Üstün disiplin anlayışıyla temayüz eden ordumuzun tüm tehdit ve tehlikelere karşı İstiklal Harbi'mizden bu yana en yoğun, en kapsamlı ve en etkili faaliyetlerini icra ettiği süreçte, kazanılan istikrarlı başarı ve kalıcı etkinliğin daha üst noktalara taşındığı bir dönemde yıpratılmaması konusunda herkesin daha duyarlı ve dikkatli olması, olayı bağlamından koparma çabaları ve dezenformasyona itibar edilmemesi gerektiğini ifade ediyor; bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu ve aziz milletimizi bir kez daha en kalbî duygularımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özen.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Halkın vicdanı yargılar!
BAŞKAN - Neyi yargılar efendim? Beni mi?
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Yok.
BAŞKAN - Beni yargılamıyorsa boş ver!
Sayın Aşkın Genç burada mı? Yok.
Sayın Çiçek Otlu burada mı?
Buyurun Sayın Otlu.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
50.- İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu’nun, İstanbul Esenyurt ilçe binasında yaşananlara ilişkin açıklaması
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Sayın Başkan, İstanbul'da Esenyurt ilçe binamızın -bir şafak operasyonuyla- sabah altıda İstanbul Emniyetine bağlı Terörle Mücadele ekibi tarafından kapısı kırılarak içine girildi. İçeri girildiğinde ilçe Eş Başkanlarımız ya da parti yöneticilerimiz ya da partimizin avukatlarından herhangi birisi yoktu. İçerde bulunan bilgisayarları, kitapları, alınmış herhangi notları ve partimize ait olan bütün dokümanları alarak götürdüler. Daha sonra İlçe Eş Başkanlarımız Rojda Yılmaz ve Abdullah Arınan'ı Vatan Emniyetine ifade için çağırdılar ve gözaltına aldılar. Yirmi dört saat kısıtlılık süresi verildi. Biz ilçe binamızın bu tarzda basılmasının son dönemdeki Esenyurt'a atanan kayyum gasbıyla alakalı olduğunu düşünüyoruz; bu baskın ve gözaltılara artık son verilmesi gerektiğini belirtiyoruz, İlçe Eş Başkanlarımızın da serbest bırakılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Nevroz Uysal Aslan...
51.- Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan’ın, Şırnak-İdil-Midyat kara yoluna ilişkin açıklaması
NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Teşekkürler.
Şırnak-İdil-Midyat kara yolunda her yıl onlarca ölümlü, yaralamalı kazalar yaşanmaktadır. 13 Kasım 2024 tarihinde de 3 yaşındaki Erdem Özdemir araç çarpması sonucu yaşamını yitirdi. Burada defalarca dile getirdik, dikkate alınmadı, önergelerimiz cevapsız. Bakanlığından Karayollarına, Valilikten Kaymakamlığa kadar yetkililer çözeceğini ifade etse de bu ihmaller yıllardır sürüyor. Bu ihmalin kasta dönüştüğü yerde İdil halkına, yaşamını yitiren çocuğun ailesinin de olduğu halka demokratik, meşru, haklı protestosu sırasında İdil Kaymakamlığı ve Emniyetince gazlı ve tazyikli suyla müdahale edilmiştir. Halka saldırmakla, sürücüleri suçlamakla sorumluluk örtülemez. Derhâl, ivedilikle ilgili kara yolunda EDS sistemi kurulmalı, trafik işaretleri sunulmalı ve üst geçit çalışmaları başlatılmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Aykut Kaya...
52.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Elmalı-Akçay-Gömbe-Kaş ve Elmalı-Eskihisar-Göğübeli yoluna ilişkin açıklaması
AYKUT KAYA (Antalya) - Elmalı ve Kaş ilçelerimizde yaşayan vatandaşlarımız meydana gelen trafik kazaları nedeniyle kamuoyunda "ölüm yolu" olarak adlandırılan Elmalı-Akçay-Gömbe-Kaş yolunun genişletilmesini uzunca bir süredir talep etmektedir. Buna rağmen iktidar tarafından herhangi bir somut adım atılmamıştır. Bu yolu yapmanız için daha kaç vatandaşımız yaralanacak ya da hayatını kaybedecek? Benzer şekilde, hemşehrilerimizin sıklıkla kullandıkları Elmalı-Eskihisar-Göğübeli yolunun da genişletilmesi gerekmektedir. Bu kadar işlek bir yolun dar olması büyük sıkıntılara ve kaza risklerine yol açmaktadır. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı daha fazla can kaybı yaşanmadan bir an önce harekete geçmelidir. Bu iki yolun genişletilmesi hem kaza riskini azaltarak hemşehrilerimizin hayatını kurtaracak hem de ilçemizin ve şehrimizin tarım ve turizm alanında ekonomik hareketliliğini destekleyecektir.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A.- Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
5.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerine, 166 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılabilmesine ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
19/11/2024
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 19/11/2024 Salı günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
|
| Abdulhamit Gül |
|
| Gaziantep |
|
| AK PARTİ Grubu Başkan Vekili |
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 166 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1'inci sırasına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
19 Kasım 2024 Salı günkü (bugün) birleşiminde 166 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 1'inci bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar,
20 Kasım 2024 Çarşamba günkü birleşiminde 166 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
20 Kasım 2024 Çarşamba günkü birleşiminde 166 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde, 21 Kasım 2024 Perşembe günkü birleşiminde 166 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
26 Kasım 2024 Salı günkü birleşiminde 55 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
27 Kasım 2024 Çarşamba günkü birleşiminde 61 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
27 Kasım 2024 Çarşamba günkü birleşiminde 61 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde, 28 Kasım 2024 Perşembe günkü birleşiminde 61 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
çalışmalarını sürdürmesi;
166 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde yapılacak görüşmelerde gruplar adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılabilmesi ve İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
166 sıra sayılı Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2660) | ||
1.Bölüm | 1 ila 24'üncü maddeler | 24 |
2.Bölüm | 25 ila 48'inci maddeler | 24 |
Toplam Madde Sayısı | 48 |
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B.- Önergeler
1.- Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın, (2/2249) esas numaralı Ekonomik ve Sosyal Konsey Kurulması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/84)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgili komisyonda kırk beş gün içinde görüşülmeyen (2/2249) esas numaralı Ekonomik ve Sosyal Konsey Kurulması Hakkında Kanun Teklifi'min İç Tüzük'ün 37'nci maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunda bilgilerinizi ve gereğini saygılarımla arz ederim.
|
| Umut Akdoğan |
|
| Ankara |
BAŞKAN - Önerge üzerinde, teklif sahibi olarak Ankara Milletvekili Sayın Umut Akdoğan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Akdoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anadolu'da çeşit çeşit değirmen var, bu değirmenlerin de çeşit çeşit şakşakları var. Bunlardan bir tanesi, buğdayın yukardan geldiği, herhangi bir kovadan veya çuvaldan döküldüğü, altında da taş arasında buğdayın ezildiği değirmen. Bunun şakşağı şöyle işliyor: Çuvalın veya o kutunun içine, buğdayın olduğu yerin içine bir nal koyuyorlar, bir ip bağlıyorlar, ipin altında da bir nal var; buğday aktıkça, buğday eridikçe, buğday azaldıkça alttaki nal da yere doğru çöküyor. Alttaki nal ne zaman değirmen taşına değiyor? Buğday bittiğinde. Şimdi, artık bizim memlekette bu değirmen taşının şakşağı zırıl zırıl ötmekte. Niye? Buğday bitmekte. Değirmen bu devletin mekanizması, buğday ekonomi, bu şakşak da sokaklar. Siz maalesef buğdayın bittiğinden haberdar değilsiniz çünkü sokaktan artık çok uzaktasınız. Biz tüm milletvekillerimizle bu hafta sonu sokaktaydık, alandaydık. İki şey var. Bir: Ekonomi niye böyle? İki: İktidar partisinin temsilcileri, milletvekilleri, belediye başkanları, yöneticileri niye insan içine çıkmıyorlar, vatandaşla bir araya gelemiyorlar. Bunun sebebi şu...
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Nereden çıkarıyorsun!
UMUT AKDOĞAN (Devamla) - Her yerde, her yerde. İlinizi söyleyin...
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Konya Milletvekiliyim.
UMUT AKDOĞAN (Devamla) - Ben Samsun'daydım, Samsun'da; ben Samsun'da kulaklarımla duydum, Ankara'da duydum. Bunun sebebi yok edilen kurumlar, kurullar. Hiç inkâr etmeyin, sokağa çıkacak hâliniz, sokağa çıkacak yüzünüz yok; karnenizi düzelteceksiniz, ondan sonra sokağa çıkacaksınız, bu kadar basit. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, ortadan kaldırdığınız kurumlardan bir tanesi Ekonomik ve Sosyal Konsey. Düşündünüz "Biz bu Anayasa'yı nasıl çiğneyebiliriz?" diye; atlayarak Anayasa çiğniyorsunuz, zıplayarak Anayasa çiğniyorsunuz, hoplayarak Anayasa çiğniyorsunuz; dediniz bir de kıtlayarak Anayasa çiğneyelim. Nasıl? Ya, bir Ekonomik ve Sosyal Konsey var, 1995'te bir genelgeyle kurulmuş, 2001 yılında yasayla kurulmuş. Daha sonra bir Anayasa yapmışsınız, bu Anayasa'yı yapan sizsiniz. 2010 yılında, FETÖ'nün size en çok destek verdiği yıllarda bir Anayasa yaptınız, buna bir madde yazdınız "166'ncı madde" 166'ncı maddede bir sürü şeyden bahsediyorsunuz. Niye bu maddeyi yazdınız ben de anlamadım çünkü maddede bahsedilenler ile sizin hiç alakanız yok; "Ekonomik, sosyal, kültürel kalkınma" yanınızdan geçmez, "Sanayi ve tarımdaki gelişim" vallahi sizde yok, "Ülke kaynaklarının verimli kullanımı" katiyen sizin kenarınızdan, köşenizden geçmiyor. Ama yazmışsınız buraya: "Cumhurbaşkanına istişari nitelikte görüş bildirmek amacıyla bir konsey toplanır." Estağfurullah, estağfurullah! Cumhurbaşkanına kim görüş bildirebilir, hem de istişari amaçla? Cumhurbaşkanı büyük ekonomist(!) Daron Acemoğlu, Erinç Yeldan, Güven Sak, Özgür Demirtaş, Selin Sayek Böke, Ümit Özlale, Şükrü Kızılot, Yalçın Karatepe; işinize bakın, bu ülkenin büyük ekonomisti var! Kim? Recep Tayyip Erdoğan. Niye alkışlamadığınızı bilmiyorum.
Şimdi, ortaklık yok, bu kurulu toplamıyorsunuz. Ekonomik ve Sosyal Konseyi daha gelişmiş hâle getirmek zorundasınız. En son ne zaman toplamışsınız? Bakın, 1999'da, 2000'de, 2001'de toplanmış. Siz göreve gelmişsiniz, 2002'de toplanmış, 2003'te 3 kere toplanmış; 2005'te, 2009'da toplanmış. Sonra 2010'da Anayasa'ya yazdıktan sonra toplamama kararı almışsınız. Toplamayacaktınız, ha buraya niye yazdınız? Buraya yazdınız, niye toplamıyorsunuz? Bakın, en son 2009'da toplamışsınız, o zaman TÜFE 6,5; bugün TÜFE 48,5. 2009'da en son toplamışsınız, dolar 1,8; bugün dolar 34,5. O gün en son topladığınızda euro 2,3; bugün euro 36,5.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UMUT AKDOĞAN (Devamla) - Hemen toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
UMUT AKDOĞAN (Devamla) - O gün Ekonomik Sosyal Konseyi topladığınızda -buradan kastım sadece bu değil- kurumlara, kurallara önem verdiğinizde, bastığınız 200 TL'yle o gün 500 ekmek alınıyordu, bugün 20 ekmek alınıyor. O gün bu kurullara, kurallara -tırnak içinde- önem verdiğiniz dönemde 200 TL'yle 3 çeyrek altın alıyordunuz, bugün 1 çeyrek altınla 25 tane 200 lira alıyorsunuz. Sokağa çıkamıyorsunuz, çıkamazsınız çünkü bir yıl içerisinde domatese yüzde 180 zam gelmiş, sivri bibere yüzde 181 zam gelmiş, salatalığa yüzde 200 zam gelmiş. Asgari ücrete yüzde 25, BAĞ-KUR'luya, SGK'liye yüzde 15 zam yapmaya kalkıyorsunuz; yapmayın, bu sokak, bu çarşı, bu pazar gök kubbeyi başınıza yıkar, yapmayın. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
Aç millet, aç; sokakta insanlar açlıktan sürünüyorlar ya, gülüyor milletvekili de burada.
AYHAN SALMAN (Bursa) - Şov yapıyor, şov!
UMUT AKDOĞAN (Devamla) - İnsanlar çocuklarının beslenme çantasını dolduramıyor Beyefendi, neyine gülüyorsun sen?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UMUT AKDOĞAN (Devamla) - Dolduramıyor, dolduramıyor; neyine gülüyorsun!
AYHAN SALMAN (Bursa) - Az önce sen gülüyordun, az önce sen gülüyordun!
UMUT AKDOĞAN (Devamla) - Yarın gel, Altındağ'da, Keçiören'de, Mamak'ta, Yenimahalle'de, Etimesgut'ta seninle birlikte sokağa çıkalım; var mısınız, var mısınız, var mısınız? İşte, yoksunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Akdoğan.
AYHAN SALMAN (Bursa) - Tamam, gidelim.
NAZIM ELMAS (Giresun) - Tamam, beraber gidelim, gel!
UMUT AKDOĞAN (Devamla) - İşte, bu kadarsınız, saraya sığınmışlar sizi!
NAZIM ELMAS (Giresun) - Giresun'a gel, beraber gezelim, Giresun'a gel!
UMUT AKDOĞAN (Devamla) - Sokaktan bihabersiniz, siz saraya sığının ancak! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
NAZIM ELMAS (Giresun) - Gel Giresun'a götüreyim seni.
UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Hadi gidelim, Allah aşkına gidelim, vallahi varım.
BAŞKAN - Arkadaşlar, biraz sessizlik.
Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A.- Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğine seçim
BAŞKAN - Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Kayseri Milletvekili Dursun Ataş aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
B.- Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) esas numaralı Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim
BAŞKAN - Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi yapılacaktır.
Komisyon üyelikleri için siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesini okutup oylarınıza sunacağım.
Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Adı Soyadı | Seçim Çevresi |
Adalet ve Kalkınma Partisi (11) | |
Mustafa Alkayış | Adıyaman |
Asuman Erdoğan | Ankara |
Yusuf Ahlatcı | Çorum |
Suna Kepolu Ataman | Diyarbakır |
Mesut Bozatlı | Gaziantep |
Nilhan Ayan | İstanbul |
Mustafa Hulki Cevizoğlu | İstanbul |
Müşerref Pervin Tuba Durgut | İstanbul |
Fatma Serap Ekmekci | Kastamonu |
Rukiye Toy | Sivas |
Cevahir Asuman Yazmacı | Şanlıurfa |
Cumhuriyet Halk Partisi (4) | |
Aliye Timisi Ersever | Ankara |
Aliye Çoşar | Antalya |
Kayıhan Pala | Bursa |
Sevda Erdan Kılıç | İzmir |
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (2) | |
Adalet Kaya | Diyarbakır |
Özgül Saki | İstanbul |
Milliyetçi Hareket Partisi (2) | |
Ayşe Sibel Ersoy | Adana |
Zuhal Karakoç Dora | Kahramanmaraş |
İYİ Parti (1) | |
Selcan Taşcı | Tekirdağ |
Saadet Partisi (1) | |
Serap Yazıcı Özbudun | Antalya |
BAŞKAN - Okunan listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C.- Duyurular
1.- Başkanlıkça, (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) esas numaralı Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuru
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin 21 Kasım 2024 Perşembe günü saat 12.30'da Halkla İlişkiler Binası Komisyonlar Bloku'nun alt zemin 2 numaralı toplantı salonunda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun toplantı gün, saat ve yeri ayrıca elektronik ilan panosunda ilan edilecektir.
Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor, gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sıraya alınan, Kocaeli Milletvekili Veysal Tipioğlu ve Çorum Milletvekili Yusuf Ahlatcı ile 85 Milletvekilinin Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A.- Kanun Teklifleri
1.- Kocaeli Milletvekili Veysal Tipioğlu ve Çorum Milletvekili Yusuf Ahlatcı ile 85 Milletvekilinin Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2660) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 166) [1]
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 166 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Alınan karar gereğince, teklifin tümü üzerinde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmalar en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılabilecektir.
Saadet Partisi Grubu adına ilk söz, İstanbul Milletvekili Sayın İsa Mesih Şahin'e aittir.
Buyurun Sayın Şahin. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun teklifiyle ilgili Gelecek-Saadet Meclis Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Kanun teklifiyle bozulan kamu düzeninin yeniden tesis edilmeye çalışıldığını görüyoruz. En sonda söyleyeceğimi en başta söylemek isterim: Bozulan kamu düzenini torba yasaların içine atılmış parça parça çözümlerle değil konuyu bütüncül olarak ele alarak çözebiliriz, gerçek reformlarla çözebiliriz, bunun altını özellikle çizmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, huzur içinde bir yaşam sürdürebilmek her vatandaşımızın en temel hakkıdır ancak son yıllarda bu hakkı mumla arar hâle geldik, ekmeğe muhtaç olduğumuz gibi huzura da muhtaç hâle geldik. Bir vatandaşımız bütün günün stresiyle akşam eve döndüğünde televizyonda haberleri izlemekten, telefonunu eline aldığında ise sosyal medyaya girmekten korkar hâle geldi. Her haber kanalında bir cinayet, her sosyal medya platformunda bir felaket. Değerli milletvekilleri, kafamızı kuma gömdüğümüzde, maalesef, gerçeklerden kaçamıyoruz. Bakın, daha dün Üsküdar'da ticari bir araç sürücüsü yaya geçidinden karşıya geçen genci "Hızımı nasıl kesersin!" diye darbetmeye kalkıştı. İzmir'de kendisini mecburen baba olarak adlandırmak zorunda kaldığımız bir insan müsveddesi boşanma aşamasında olduğu eşini görüntülü aradı ve küçük çocuğunun boğazına bıçak dayayarak tehdit etti. Arnavutköy'de bir özel okul, Beylikdüzü'nde bir kuyumcu kimliği belirsiz kişiler tarafından kurşunlandı. Şiddet sokaklarda, evlerde, iş yerlerinde maalesef bir virüs gibi yayılıyor. İnsan ilişkilerinde hoşgörüsüzlük, toplumda tahammülsüzlük ve öfke maalesef giderek artıyor.
Değerli milletvekilleri, silahlanma konusu maalesef korkunç boyutlara ulaşmış durumda. Burada önlem almaya çalışıyorsunuz bu konuyla ilgili, güzel ama şu soruyu sormak isterim: Vatandaş silaha nasıl bu kadar kolay ulaşabiliyor? Bakın, en temel soru bu: Vatandaş silahla nasıl bu kadar kolay ulaşabiliyor? Bu ülkenin dürüst, namuslu, güvenilir insanlarına haram olan, yasak olan bakıyorsunuz sicili bozuk insanlara helal olabiliyor. Bir soru daha, bakın, burası çok önemli, iktidar partisindeki arkadaşlarımızın bu konuyu araştırmalarını özellikle istirham ediyorum: Son yıllarda silah ruhsatlarında bir artış var mıdır yok mudur? Silah ruhsatı vermenin şartı bellidir, yerel siyasetçilere -bakın, bunu özellikle altını çizerek söylüyorum- şartları tutmadığı hâlde silah ruhsatı verildiği haberleri doğru mudur? Bu konuyu, madem bu konuda samimisiniz, bu soruyu da bir araştırmanızı sizlerden istirham ediyorum.
Bu yasayla tam bireysel silahlanmayı engelleyen bazı değişiklikler oluyor diye sevineceğiz derken bir bakıyoruz, devlet büyükleri tarafından armağan edilen silahların harçtan muaf olması maddesi de yasaya eklenmiş. Değerli milletvekilleri, işte bu tutarsızlıklara itiraz ediyoruz. Devlet artık silahlanmayı bir armağan, bir hediye olarak görmemeli. Bireysel silahlanmayı engellemek istiyorsak bu işe en yukarıdan başlamak zorundayız. Vakayıadiyeden olayları gördüğümüz zaman artık cinayet olmadığına seviniyoruz. Peki, bu kadar cinayeti, toplumsal ve ahlaki çöküşü nereye koyacağız? Daha bir ay önce hepimizi derin bir kedere boğan İstanbul'daki Sur cinayetini; yüzüne bakmaya kıyamadığımız, doyamadığımız Narin'imizin katledilmesini; gündüz kuşağı programlarında yaşanan onca rezilliği Allah aşkına nereye koyacağız? Bunları nasıl yok sayacağız?
Buraya da ayrı bir parantez açmak istiyorum: Türk ahlak yapısıyla hiç bağdaşmayan, her türlü millî ve manevi duygularımızı istismar eden, en büyük hazinemiz millî birlik ve ahlakımızı dinamitleyen bu programlara ne yapacağız? Bu soruyu özellikle sormak istiyorum.
Şunu da soruyorum: Allah aşkına, bu ülkede RTÜK ne iş yapar? RTÜK, siyasi saiklerle hareket edeceğine, kararlar vereceğine önce gerçek işine, bu konulara odaklansın diyoruz. Bir düzenleme gerekiyorsa buradan biz de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak yapalım ama bu konuyu çözelim. Çeteleşme almış başını gitmiş, her köşebaşında yer almasına şaşırmadığımız torbacıların gençlerimizi uyuşturucu bataklığına çektiğini üzülerek görüyoruz.
Her cep telefonu bir kumarhaneye dönmüş durumda. Evet, değerli milletvekilleri, maalesef, gençlerimizin, vatandaşlarımızın cebinde artık bir kumarhane geziyor. Üzülerek söylüyoruz, sanal kumar belası gençlerimizi maalesef bir borç sarmalının içine çekiyor. Öte yandan, saçma sapan mafya dizilerinde suç örgütlerinin ve elebaşlarının romantikleştirilmesi, liderlik pozları, güç, servet ve kaygı kazanmanın kolay yolları olarak gösterilmesi yine bu suç örgütlerinin gençler arasında "Bize kimse dokunamaz." algısını oluşturarak pervasızca hareket etmeleri, hukuk sisteminin aciz kalması, cezaların caydırıcı olamayışı bu tehlikeli döngünün sürmesine neden olmaktadır. Daha evvelki gün uluslararası bir suç baronu İstanbul'da yakalandı. Şurası yanlış anlaşılmasın lütfen, biz "Yakalamıyorsunuz." demiyoruz; biz, bütün bu kriminal insanlar yurda nasıl giriyor, bunu soruyoruz. Biz "Bütün bu kriminal tipler neden özellikle Türkiye'ye geliyor?" diyoruz. Nasıl geliyor? Alın size kamu düzeninin bozulmasına bir örnek.
Evet, bakın, yaşadığımız ülke eskiden de gül bahçesi değildi; eskiden de çeteler, mafyalar, organize suç örgütleri faaliyet gösterirdi ama bir şekilde hesap verebilirlik algısı toplumun tamamına hâkimdi. Şimdi maalesef, her sektörün ayrı bir çetesi var; evet, maalesef her sektörün ayrı bir çetesi var. "Çocuğum doğacak." diye seviniyorsunuz; bir telaşla, bir heyecanla hastaneye gidiyorsunuz, hop yenidoğan çetesinin kucağına düşüyorsunuz. Vatandaş devletine nasıl güvenecek, soru burada. Bakın, yenidoğan çetesiyle ilgili dava başladı. Dün, bugün bir gelişmeyi sizlerle paylaştım. Dönemin Başbakanı 2016 Ocak ayında Sayın Ahmet Davutoğlu'na bir ihbar geliyor yani bu konuyla ilgili, doğrudan bu konuyla ilgili bir ihbar geliyor ve Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu bu konuyla ilgili bir inceleme emri veriyor, inceleme raporu düzenleniyor ve mayıs ayında da bu konuyla ilgili bir soruşturma talimatı veriyor. Bakın, inceleme emrinde geçen detay "Yenidoğan alanındaki güncel tıbbi bilgilerle tanı ve tedavilerin uyumlu olmadığı, bu durumun bebeklere zarar verebileceği ve hastanede yatış sürelerini uzatabileceği, bu nedenle SGK'ye yüksek fatura çıkarılabileceği..." Yani bugünkü davayla aynı konu; bakın, 2016 yılına kadar gidiyor, Sayın Davutoğlu bununla ilgili bir soruşturma başlatıyor, tam da bu işin yarım kaldığı gibi onun hikâyesi de yarım kalıyor. Maalesef, Türkiye'de 2016 Mayıs birçok şeyin de yarım kalması anlamına geliyor.
Şimdi, bundan sonra ne olmuş bu soruşturma? Maalesef bu soruşturmanın gereği gibi üzerine gidilmediği ve buradan hastanelerin bir şekilde kolayca sıyrılabildiğini görüyoruz ve ondan yedi sekiz yıl sonra hepimizi derinden sarsan bu olayla karşılaşıyoruz. Biz şimdi diyoruz ki: Bu soruşturmanın, bu davanın seyri 2016 yılına kadar gitmelidir, geriye kadar bütün olaylar araştırılmalıdır.
Evet, üç kuruş birikim yapıyorsunuz, başımı sokacak bir ev alacağım diye seviniyorsunuz, sonra karşınıza gayrimenkul tapu çetesi çıkıyor. Gözünden sakınarak evlat yetiştiriyorsunuz, bir gün bir öğreniyorsunuz ki evladınız pusuya düşürülüp müptela olmuş uyuşturucu çetelerinin maalesef tuzağına düşüyor. Devletin vicdanlı savcılarına koşuyorsunuz; bir araştırılıyor, yöneticisi emniyet mensubu olan bir tablo ortaya çıkıyor. Organ çetesi, bahis çetesi, otopark çetesi, çete, çete, çete; uzayıp gidiyor değerli milletvekilleri. Bu kamu düzeni sorununun, bu ahlaki çözülmenin hangi birini sayalım? Ahlakı düzeltmeden adaleti nasıl tesis edeceğiz? Kapsamlı bir adalet reformu yapmadan, siyasi ahlakı tesis etmeden kamu düzenini nasıl inşa edeceğiz? Her düzenlemeyi torba yasanın içine atmayı alışkanlık hâline getiren iktidara sormak istiyorum: Kamu düzenimizi korumak için daha kaç torba yasa getireceksiniz? Bekçilere üst aramasından başka yetkiler de mi vereceğiz? Allah aşkına, kamu düzeni sorununu böyle mi çözeceğiz? Kamu müfettişlerine süper yetkiler mi tanımlayacağız? Ya da en iyisi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, bitirelim lütfen.
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) - "Evet, ülkenin göçmen sorunu var, kuralım bir göç vakfı." Böyle mi çözeceğiz sorunları arkadaşlar? Evet, bu sorun var, Türkiye'nin böyle önemli bir sorunu var. O zaman gelin, göç vakfı değil bir göç bakanlığı kuralım.
Arkadaşlar, sorun ciddi, sorun tahmin ettiğimizden de ciddi. Bakın, bugün eleştirel bir tonda bahsettiğimiz eski Türkiye, eski Türk filmleri gibiydi, belki fakirdi, belki garibandı ama dışarıdan bir felaket geldiğinde bütün aile bir arada olurdu. Biz bugün bizi biz yapan hasletlerimizi aşındırıyoruz; birliğimizi, dirliğimizi, beraberliğimizi gözümüzü kırpmadan harcıyoruz. Bu gidişle evlatlarımıza sosyal patlamanın eşiğinde bir ülke miras bırakacağız. Gelin, bu torba yasaları bir kenara bırakalım, gerçek bir adalet reformu üzerinde çalışalım. Gerçekten, kamu düzenini bu ülkede birlikte tesis edelim.
Çetelerin başını birlikte ezelim, sorunları birlikte çözelim diyor; dün yaptık, yine yapabiliriz diyor, bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Şahin.
Saadet Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Kaya.
Süreniz on dakikadır.
Buyurun Sayın Kaya. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin işlevinin her geçen gün etkisizleştirildiği ve Adalet ve Kalkınma Partisindeki milletvekili arkadaşların imza sürecini tamamladığı bir kanun teklifini, daha doğrusu yürütmenin göndermiş olduğu teknik bir çalışmayı burada yasallaştırmak için bir araya gelmiş bulunuyoruz.
Torba yasayla ilgili hemen hemen getirdiğiniz her kanun teklifinde aynı eleştirileri yapmaya devam ettik ama maalesef bir istisna olarak tanınan torba yasayı siz asıl bir yasa şeklinde her kanun teklifinde getirmeye devam ediyorsunuz.
Bakın, bu dahiliye memurlarıyla ilgili kanun teklifinizde 17 ayrı kanunda ve 1 kanun hükmünde kararnamede bir düzenleme meydana getiriyorsunuz. Yani birbirinden farklı komisyonların konusunu, birbirinden farklı kanunların işlevini içeren bir torba yasayı âdeta her yerden torbanın içerisine bir yasa atarak bütünlükten uzak, yasama kalitesi açısından son derece sorunlu bir şekilde buraya getiriyorsunuz ve getirmeye devam ediyorsunuz. Siz bundan bıkmadığınız müddetçe biz de sizin yaptığınız bu uygulamaların yanlış olduğunu buradan haykırmaya devam edeceğiz. Herhâlde bir gün mutlaka ve mutlaka hakikat karşılık bulacaktır diye düşünüyoruz.
Şimdi, torba yasayla ilgili bu kanun teklifi nerede görüşüldü? İçişleri Bakanlığıyla ilgili İçişleri Komisyonunda görüşüldü ama bu kanun teklifi aynı zamanda hem Adalet Komisyonunu hem Millî Savunma Komisyonunu hem Plan ve Bütçe Komisyonunu hem de Dışişleri Komisyonunu ilgilendiren maddeleri ihtiva ediyor. Yani burada yapılması gereken şey, bu ihtisas komisyonlarında bu kanunların enine boyuna tartışılması gerekirken siz ne yapıyorsunuz? Bir an önce komisyondan geçirelim, Genel Kurul aşamasında da aman gruplar çok fazla söz almasın, bir an önce bunu yasalaştıralım, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak biz de kurtulalım; ey muhalefet, siz de fazla yorulmayın, nasıl olsa bunu öyle talep ettiler, bu yasayı çıkaralım şeklinde bir çaba içerisindesiniz. Oysa, kaliteli bir yasama faaliyeti açısından, İç Tüzük'ün 23, 34 ve 37'nci maddelerinin emirleri doğrultusunda yapmamız gereken şey, ilgili kanun maddesi hangi komisyonu ilgilendiriyorsa -ki burada Adalet, Millî Savunma, Plan Bütçe ve Dışişleri var- bu maddelerin oradaki uzman milletvekili arkadaşlarımız tarafından tartışılması ve değerlendirilmesi gerekiyor. Siz ne yapıyorsunuz? İçişleri Komisyonunda bulunan arkadaşlara "süper komisyon üyesi" vasfı yüklüyorsunuz, "Bu maddelerle ilgili bütün görüşleri sen burada izah et." diyorsunuz ve dolayısıyla kaliteli bir yasama tekniğinin de önüne geçmiş oluyorsunuz. Bu yetmedi, kanunu buraya getirirken de "İç Tüzük'ün 91'inci maddesi gereğince bu bir temel kanundur." diyorsunuz. Temel kanunu İç Tüzük 91'inci madde tanımlıyor "...düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların korunması zorunluluğunun bulunması..." diye. Az evvel bahsettim, 17 tane kanun, 1 kanun hükmünde kararnameyle ilgili madde var ve siz bütünlüğü olmayan bu torba yasayı buraya sırf İç Tüzük'teki bazı hükümlerden istifade etmek için temel kanun diye getiriyorsunuz ve bunun adına da yasama kuvvetinin yürütmeye karşı bağımsızlığını gerekçe göstererek "Burası Meclis, bunları çalışacak." diyorsunuz. Oysa, biz biliyoruz ki bu, yürütmenin ısmarlama hatta yürütmeyi geçtim, Külliye'deki bürokratların teknik olarak hazırladığı ihtiyaçlar doğrultusundaki maddeleri burada yasalaştırmayla ilgili bir çalışma içerisinde geçiyor.
Bir diğer önemli husus, daha önce de oluyordu ama 2018'den sonra... Ben 2023'teki yasama döneminde, 28'inci Dönemde milletvekili oldum. Herhâlde "Daha önceleri de böyle miydi?" diye tutanaklara bakmak lazım ama bizim 28'inci Dönemdeki mesaimizin büyük kısmı Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kanun ya da kanun hükmündeki kararnamelerin yeniden Mecliste yasalaştırılmasıyla ilgili süreçleri tamamlamakla geçiyor.
Peki, Anayasa Mahkemesinin işaret ettiği itirazları karşılayan bir çalışma yapıyor muyuz? Hayır. Sadece teknik yönden Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti, bir kanun çıkarmamız lazım; aynı kanunu tekrar çıkarıyoruz, kararnameyle yaptığımız işi, Anayasa Mahkemesi bunu iptal edinceye kadar iki üç yıl geçer, ondan sonra da kim öle, kim kala?
Şimdi, bir iktidarın, bir Meclisin Anayasa'ya karşı, üzerine yemin içtiği Anayasa'ya karşı saygısı, sadakati buysa hep beraber o yeminimizi gözden geçirmek gibi bir mecburiyetimiz var. Dolayısıyla burada "Nasıl olsa iki üç sene sonra Anayasa Mahkemesi iptal edinceye kadar bu kanunu çıkaralım da iş görelim." yaklaşımı iki üç sene sonraki yasamaya aynı yükü devretmek gibi bir durumla karşı karşıya bırakıyor.
Birkaç konu var maddelerle ilgili de esaslı itiraz yaptığımız, onlara da değinmiş olayım. 2'nci maddesinde, 2018 öncesi sadece belli bölüm, fakülte mezunlarının girebildiği kaymakamlık sınavına neredeyse ülkedeki herkesin girmesine imkân sağlayacak geniş düzenlemeler yapıyorsunuz. Topu topu, yılda aldığınız kaymakam sayısı değerli vekil arkadaşlarım, 60; 60 makam için 60 bin tane umut satıyorsunuz. Ne oluyor? Sosyoloji mezunu, tarih mezunu, mühendislik mezunu, hukuk mezunu, iktisat, işletme, maliye mezunu herkes 60 kişilik kaymakam kontenjanına girebilmek için günlerce çalışıyor; o umutla yatıyor, o umutla kalkıyor ve siz yaklaşık 60 bin kişiye, 70 bin kişiye -sınava girenlerin şu an son sayısı elimde değil ama- umut dağıtıyorsunuz. Halbuki bunlar kariyer meslekleri ve dolayısıyla belli bölümlerden mezun olanların ancak buna girmesi lazım. Aksi takdirde -dediğim gibi- sadece 60 kaymakam alırken binlerce kişiye millî piyango bileti dağıtıyorsunuz ve insanlar sınav gününe kadar o piyango biletine bakarak uyuyor, bakarak kalkıyor. Bu, doğru bir uygulama değil. Yetmezmiş gibi 60 kişilik bir sınav için mülakata 4 katı kadar kişi çağırıyorsunuz. Niye bu kadar geniş takdir yetkisi almak istiyorsunuz? Çünkü olaki o sınavda sınavı kazanmasını istediğiniz isimler olabilir dolayısıyla -genelde 2 katı kadar alınır- 4 katı olursa bizim orada inisiyatif kullanma imkânımız daha fazla olur diyorsunuz ve bu sefer de sınavı kazanan, yazılıyı kazanan o kişilerin o mülakat süresince yaklaşık bir buçuk-iki ay umutlarıyla yeniden oynamaya devam ediyorsunuz. Bu sizin iktidar olmadığınız ama muhalefette olduğunuz bir iktidarda sizin çocuklarınız da olabilir, sizin yeğenleriniz de olabilir; sizin eşiniz, dostunuz, akrabalarınız da olabilir; empati yapın, kendinizi onların yerine koyun, o çocuklar sınava hazırlanırken neler hissediyor? Yazılıyı kazandıktan sonra, hem de dereceyle kazandıktan sonra mülakatta elediğiniz o gençlerin sizin hakkınızda neler düşündüğünü lütfen gece yatarken, başınızı yastığa koyarken iyice bir düşünün; emin olun, hiç de iyi şeyler düşünmediğini sizler de görmüş olacaksınız.
3'üncü maddeyle mülkiye müfettişlerine özellikle belediyelerle ilgili çok geniş yetkiler tanıyorsunuz. Değerli AK PARTİ'li vekil arkadaşlarım, 1994 yılında Türkiye'de âdeta "millî görüş belediyeciliği" diye bir devrim oldu ve gerçekten yerel yönetimlerde bir çıta yükseldi. Aramızda o dönemde belediye başkanlığı yapan ya da siyaset yapan değerli ağabeylerimiz var. 1997, 28 Şubat sürecinden sonra mülkiye müfettişlerinin sadece Refah Partili belediyelerin kapısında yatıp orada uyandığı günleri herhâlde unutmadınız. Allah'ınızı severseniz, AK PARTİ belediyelerinde hiç mi yolsuzluk yok? Görevden aldığınız Ankara, İstanbul, Balıkesir, Bursa Belediye Başkanlarının hiç mi bir yolsuzluk veya yanlış işi yoktu? Yanlış işi yoksa niye görevden aldınız? Yanlış işi varsa oraya niye müfettiş göndermiyorsunuz? Ankara, İstanbul Belediyesi 2019 yılından önce niçin müfettişler tarafından denetlenmiyordu? Ya da çıkın deyin ki: "2019'dan önce de İstanbul Büyükşehir Belediyesine, Ankara Büyükşehir Belediyesine yılda şu kadar müfettiş gidiyordu; artış yok, muhalefet partileri kazandığı zaman da aynı denetimleri yapıyoruz." Peki, bu denetimleri kayyum atadığınız ve tespihlerini bile Belediye kasasından ödettirdiğiniz Mardin Belediyesinde yaptınız mı? Resmî gider altında tonlarca kadayıf alan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine gönderip soruşturma açtınız mı? Açmıyorsunuz. Dolayısıyla partizanca davranırsanız, bakın, şu an birçok yerde hem belediyeleri kaybettiniz hem de belediye meclisindeki çoğunluğu kaybettiniz. Etme bulma dünyası veya demokrasi, milletin takdiri. Yarın gelecek, bu sıralardan farklı sıralara geçeceksiniz. O zaman sizin kapılarınıza da müfettişler yatıp kalkmaya devam ederse yine itiraz eden bizler olacağız. Onun için, gelin, iktidarlara göre bir devlet düzeni inşa etmeyelim. İktidarlara göre bir mülkiye, iktidarlara göre bir kamu düzeni inşa etmeyelim çünkü "devlet" dediğimiz şey yasama, yürütme, yargı ve bütün kurumlarıyla beraber bir bütündür. Siz bu devlet yapısının içerisinde sadece iktidarı temsil ediyorsunuz ama sadece iktidarı temsil etmekle birlikte, kendiniz dışındaki herkesi devletin dışında bir aygıt olarak görüyorsunuz ve kendilerini denetleme hakkını kendinizde görüyorsunuz. Kendiniz devlet, sizin dışınızdaki herkes gayridevlet gibi bir yaklaşım içerisindesiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun lütfen.
BÜLENT KAYA (Devamla) - Dolayısıyla herhangi bir belediyedeki memur neyse o da bu ülkenin devlet yapısının bir parçasıdır. İster iktidar partisindeki bir belediye olsun ister muhalefet partisindeki bir belediye ya da Adalet ve Kalkınma Partisindeki bir belediye; merkezi hükûmetin yani yürütme organının kurumlarından bir farkı yok ama öyle bir yapıyla hareket ediyorsunuz ki Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine kayyum atayınca oradan baştan aşağı bir ay yıldızlı bayrağı hemen sarkıtıyorsunuz. Arkadaşlar, kayyum atandığı gün o belediye Türkiye Cumhuriyeti'nin belediyesi olmadı, kurulduğu günden bu yana Türkiye Cumhuriyeti'nin belediyesi. Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Olur mu öyle şey? Esenyurt Belediyesine kayyum olarak atadığınız Vali Yardımcısı gidip oraya oturuyor, Vali tebrik etmeye gidiyor, sanki bir yeri fethetmiş gibi. Ne yapmaya çalışıyorsunuz Allah'ınızı severseniz? Belediyeler de bu devletin bir parçası, sizler de bu devletin parçasısınız. Lütfen bu millete bunu, bu kötülüğü yapmayın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kaya.
İYİ Parti Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Ömer Karakaş konuşacaklar.
Buyurun Sayın Karakaş. (İY Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÖMER KARAKAŞ (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her zamanki gibi torba kanun tekniği kullanılarak günü kurtarıcı, kanun maddeleri arasında bütünlük olmayan bir kanun teklifi Komisyona sunuldu. Kanun teklifi Komisyona 4 Kasım tarihinde sunuldu, 7 Kasımda, üç gün içerisinde alelacele görüşüldü ve Genel Kurula geldi. Bu kanun tekliflerini, maalesef, İçişleri Bakanlığı bürokratları değil saray bürokratları hazırladılar; buradaki bazı milletvekili arkadaşlarımız da gözden geçirip, imzalarını atıp önümüze getirdiler. Şöyle ki: Şimdi, gelen bu kanun teklifi, aslında 2018 yılından bugüne Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yürürlükte olan, uygulanan kanunlar için Anayasa Mahkemesi tarafından "Ya, bu, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle olmaz, bunu Meclisten kanunlaştırın, getirin." dendi, siz de bizim önümüze getirdiniz ve bunu kanunlaştırıyoruz. Yani yanlış bir şey söylemiyorum, saray bürokrasisinin hazırladığı kanun teklifini milletvekili arkadaşlarımız getirdi sanki İçişleri Bakanlığının hazırladığı bir kanun gibi.
Sizler, sürekli, Meclise etki analizi olmayan, tali komisyonlarda görüşülmeyen, alelacele, günü kurtarmak için hazırlanmış, suistimallere açık, net ifadeler olmayan kanunlar getiriyorsunuz. Üç ay önce Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nda da yer alması gereken maddeler bugün önümüze geliyor veya bir hafta önce Noterlik Kanunu'nda geçirdiğimiz madde yine bu kanun teklifiyle önümüze getiriliyor. Biz artık şaşırmıyoruz çünkü sizler bu durumu artık alışkanlık hâline getirdiniz. Baktığınızda, bu torba kanunda, 48 maddelik kanun teklifinin içerisinde gerçekten olması gereken, doğru, makul birçok madde var ancak bunlardan 6-7 madde var ki bunlar hiçbir şart altında bu Meclisten çıkmaması gereken sıkıntılı maddelerdir.
Şimdi, biz İçişleri Komisyonu olarak ciddi anlamda ilk defa toplandık. Komisyon Başkanı bizi toplantıya davet ettiğinde kendi kendime dedim ki: "Oh be, ne güzel! Yıllardır Emniyet teşkilatının sorunları vardı, bunu dile getiriyordu arkadaşlarımız. Biz şimdi bir araya gelip Emniyet teşkilatının sorunlarını çözeceğiz." Ama bir de baktık ki Emniyet teşkilatıyla ilgili bu kanunda hiçbir şey yok. Burada başka bakanlıklara ait, başka komisyonlara ait maddeler varken, öncelik verilmesi gereken, Emniyet teşkilatımızın çalışma şartlarının düzenlenmesiyle ilgili, polis intiharlarına sebep olan nedenlerle ilgili, mobbinglerle ilgili, bunların çalışma şartlarıyla ilgili hiçbir düzenleme maalesef ki yok. Noterlik hizmetiyle alakalı madde var ancak insanların ocağını söndüren, cinnetlere, intiharlara sebep olan yasa dışı bahis ve kumar oynama ve oynatılmasıyla ilgili hiçbir düzenleme yok. Şimdi, diyeceksiniz ki bu, Adalet Bakanlığının konusu. Diğerleri de Millî Savunma Bakanlığının konusu, Noterlik... Kendi içinizde bu koordinasyonu kurup insanların acıyan yaralarını çözmeniz lazım.
Şimdi, arkadaşlar, İçişleri Komisyonuna bir torba kanun getiriyorsunuz, bu kanunun içinde... Emniyet teşkilatı ve Jandarma Genel Komutanlığı çalışanlarımız yıllardır sorunlarını dile getiriyorlar. Maalesef, Emniyet teşkilatında -bakın, maalesef- liyakat esaslı değil tarikat esaslı atamalar yapılıyor. Milliyetçi, vatansever emniyet müdürleri tasfiye edilirken Erzincan merkezli bir tarikatın mensupları Emniyet teşkilatında kadrolaşıyorlar. Sayın Bakanın bu tarikatla herhangi bir ilgisinin olduğunu asla düşünmüyorum ancak tarikat mensubu bir bürokrat tarafından bu atamalar yapılıyor. Her ne kadar biz mezhepçiliğe, mezhep ayrımcılığına karşı olsak da bu ülkede neden bir Alevi il emniyet müdürümüz yok? Gerçekten başarısız oldukları için mi yoksa ayırımcılık yapıldığı için mi? Doğru cevap: Siz ayrımcılık yapıyorsunuz arkadaşlar.
Bu torba kanunda şunlar da olmalıydı: Polislerimizin ikinci şark hizmeti aile birliklerinin korunması için mutlaka kaldırılmalıydı. Haftalık mesai saatleri 4 gruplu, 12-36 olarak düzenlenmeli, amirlerin inisiyatifine bırakılmamalıydı ve kırk saati aşan mesai için mesai ücreti ödenmesi gerekir. Bayramlarda çalışan polislerimizin çalıştıkları gün sayısı kadar izinlerine ilave edilmeli. Diğer kamu görevlilerimizden aylık en az yüz saat daha fazla çalışan polis memurlarımızın özel hizmet tazminatlarının yükseltilmesi gerekiyordu. Polis memurlarımız üstlerinden mobbing ve psikolojik şiddet görüyor, bunların ortadan kaldırılmasıyla ilgili çalışmalar yapılması gerekiyordu. Kiraların yüksek olduğu büyük şehirlerde polislerimiz aldıkları maaşla ancak kirayı karşılıyorlar, bunlarla ilgili kira yardımı düzenlemesi getirilmesi gerekiyordu. Polis Meslek Kanunu ve yetki kullanımına dair daha açık, daha net bir yasa hazırlanmalıydı. Jandarma uzman çavuşlarımıza kadroları verilmeli, artık sözleşmeli uzman çavuş olmamalı. Bunların çalışma saatleri 24/24 olmamalı, buna mutlaka bir düzenleme getirilmelidir. Diğer kamu çalışanlarının dahi yararlandığı il jandarma komutanlığına ait misafirhanelerden jandarma uzman çavuşlarımız neden yararlanamıyorlar?
Her ikisi de İçişleri Bakanlığına bağlı olan ve ikisi de iç güvenlik ve asayişi sağlayan Emniyet teşkilatı ve Jandarma teşkilatı arasındaki maaş adaletsizliği mutlaka ortadan kaldırılmalıdır. Düşünün arkadaşlar, bir örnek vereceğim size: Seçim bölgem Aydın'da İl Emniyet Müdürü yaklaşık 75 bin lira maaş alırken İl Jandarma Alay Komutanı 100-105 bin lira maaş alıyor yani baktığınızda yüzde 25 fark demektir. Dolayısıyla bu tarz adaletsizliklerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Emniyet teşkilatının maaşlarının da bir an önce jandarma teşkilatımızın düzeyine getirilmesi lazım. Jandarmanın maaşını indirelim demiyoruz, onların da o düzeye getirilmesi gerekiyor.
48 maddelik bu teklifin, benim gördüğüm, 7 maddesi gerçekten sıkıntılı ve karşı çıktığımız maddeler. Şimdi, bunlara baktığımızda, kanun teklifinin 1'inci maddesinde üniversitelerin mühendislik, tarih, sosyoloji, halkla ilişkiler ve tanıtım, psikoloji bölümlerinden mezun olanlar tezli yüksek lisans yapma şartıyla kaymakamlık sınavına girebiliyorlar. Arkadaşlar, kaymakamlık yalnızca yönetsel bir pozisyon olmanın ötesinde, hukuki bilgi birikimi, kamu yönetimi ve kamu ilişkileri konusunda derin bilgi ve beceri gerektiren bir meslektir. Kaymakamlık mesleğine, mesleğin ihtiyaçları ve özellikleriyle örtüşmeyen bölümlerden mezun olan kişilerin sadece tezli lisansüstü eğitim alarak bu sınava girmeleri doğru bir uygulama değildir. Şimdi, mühendislik, tarih, sosyoloji, psikoloji, halkla ilişkiler mezunları tezli yüksek lisans yapınca kaymakam olabiliyormuş. Arkadaşlar, zaten apartman binalarını üniversite yaptınız, apartman daireleri üniversite oldu. Yurt dışında ne olduğu belli olmayan, uyduruktan üniversitelere denklik verdiniz. Şimdi, parayı bastıran diploma alıyor, parayı bastıran yüksek lisans alıyor. Böyle bir uygulama olur mu arkadaşlar? Şimdi, tabii, bu bölümleri sayarken dedim ki: "Pazarlama da olsaydı da bari kaymakamlarımız ürün pazarlasaydı." Şimdi, arkadaşlar, bir ilçede kaymakam devletin temsilcisidir; her şeyi bozdunuz, bari lütfen bu geleneği bozmayın.
Özellikle 3'üncü madde var arkadaşlar. 3'üncü maddede müfettişler her türlü gizlilik derecesini haiz, kasa, depo, ambar, dolap, bilgisayar, bilgisayar programları ve kütükleri, diğer dijital materyalleri, kamera kayıtları vesaire vesaire -inanın, burada sayamayacağım- her şeye el koyma, mühürleme hakkına sahiptir. Ya, siz bir belediyeye gittiniz, belediyenin bütün bilgisayarlarını mühürlediniz; nasıl hizmet verecek, nasıl su parasını alacak? Bu madde, sınırsız yetki verdiğiniz müfettişleri tek adam rejiminin silahşorları hâline getirecektir. İnanın bana, cumhuriyet savcılarımızda bile böyle bir yetki yok. Savcılarımız bir operasyonda arama ve el koyma işlemi yaparken mahkeme kararı alıyorlar ama mülkiye müfettişlerimiz sınırsız yetkileriyle her şeyi yapabiliyorlar.
Hatta, bakın, maddeye öyle bir şey yazmışsınız ki müfettiş, vali veya kaymakamdan talep ettiği durumda o vali ve kaymakam gecikmeksizin, derhâl yerine getirmelidir. Ya, böyle bir madde olur mu ya? Ya, bir müfettiş, vali ve kaymakama talimat mı veriyor arkadaşlar? Bu, benim valim ve kaymakamım için büyük bir züldür. Bu, demokratik seçimlerle seçilen belediyeler üzerinde de çok ciddi sıkıntılar doğuracaktır. Müfettişler İstihbarat Teşkilatı dâhil her yeri denetliyorlar. Şimdi, istihbaratta bu ülkenin her vatandaşına ait bilgiler, belgeler var; görevli müfettiş gidecek, her türlü bilgiye, belgeye el koyacak; böyle bir şey olabilir mi, böyle bir hukuk devleti olur mu? Biz bu ülkede kozmik oda hadisesini yaşadık. Kozmik odaya girdiler, tüm bilgilerimiz okyanus ötesine gitti. Bu, gerçekten çok sıkıntılı bir maddedir.
16'ncı maddede yer alan noterlikle ilgili bir şey var. Burada da deniliyor ki: Eskiden noterin bağlı olduğu mülki idare amirinden imza alınıyordu, diğer illerden de alınsın. Kişi yetki vermediği sürece noterler kendi sistemleri içerisinde başka bir noterin vekâletnamesini bile göremezken başka illerdeki mülki amirlerin onay vermesi de yine yanlış bir düzenlemedir.
Evet, şimdi, bir de 17'nci maddemiz var. 17'nci madde diyor ki arkadaşlar: Bu araç kiralama firmaları, "rent a car"lar, kiralanan araçlarla ilgili -ilk getirdikleri maddeye göre- beş yıl süreyle tüm konum bilgilerini saklamak zorunda. Şimdi -sağ olsun- Komisyondaki arkadaşlarımız, ilgili Bakan Yardımcısı arkadaşımız ve Komisyon Başkanımız benim ısrarlı muhalefetim üzerine bunu beş yıldan üç yıla indirdiler, burada kendilerine de teşekkür ediyorum ancak bunu da yine yüksek buluyorum çünkü bu, ileride gerçekten yeni çetelerin, yeni şantaj çetelerinin oluşmasına sebep olacaktır arkadaşlar. Evet, terörle mücadelede güvenliğimizi artırmak için tabii ki araç kiralama bilgileri, konum bilgileri çok önemli ancak bu madde çok hassas bir durum yani Sağlık Bakanlığımızdan, e-devletten bile birçok verimiz çalınmışken bu özel firmalarda bunların güvenli bir şekilde saklanabileceği, korunacağı yönünde endişelerimiz var. Bu maddenin de yanlış olduğunu düşünüyoruz.
Yine, bu torba kanunda bir 33'üncü madde var. Şimdi, 33'üncü madde diyor ki: İçişleri Bakanlığınca Türk vatandaşları tarafından yurt dışında kurulan derneklere idari, mali ve teknik destek sağlanır. Şimdi, bu sıkıntılı bir madde. Nasıl sıkıntılı bir madde? Ben bunu Komisyonda da söyledim, dedim ki: Evet, idari ve teknik destek verelim ancak mali destek yanlıştır. Niye yanlıştır? Çünkü bu yurt dışına para çıkartmak için suistimallere açık bir maddedir. Yarın bir başkası gelir, bir dernek kurdurur ve oraya para aktarımı yapar. Başka biri gelir, PKK'ya orada bir dernek kurdurur, PKK'ya para aktarımı yapar. Eğer gerçekten ülkemizin menfaati için bu dernekler orada faaliyet gösterip ülkemize katkı sağlayacaklarsa bunun yolu da vardır yani gerekirse değişik yollarla, işte, örtülü ödenek gibi değişik yollarla bu kaynak zaten sağlanabilir. Bununla ilgili ayrıca İçişleri Bakanlığının yurt dışına para çıkışını sağlamasını doğru bulmuyoruz.
Şimdi, bir 35'inci madde var, bu madde diyor ki: Yabancılara kısa dönem ikamet izni verilmesine esas olacak taşınmazların niteliği ve değeri Bakanlıkça belirlenir. Arkadaşlar, niye biz kanunları net yapmıyoruz, niye muğlak yapıyoruz? Bakın, aylar önce burada hepimizin onay vererek Genel Kuruldan geçirdiğimiz vatandaşlıkla ilgili bir yasa var. Vatandaşlıkla ilgili yasada dedik ki: Toprak satışı kaldırılsın ve 400 bin dolar karşılığında konut ve iş yerine döndürülsün. Önceden, biliyorsunuz, dönüm dönüm, binlerce dönüm arazimiz, toprağımız satılarak vatandaşlık verdik. Günaydın, aklımız başımıza geldi, yanlıştan döndünüz, teşekkür ediyorum ve bu kanunu değiştirip sadece konut ve iş yeri artı 400 bin olarak çıkardınız. İyi de peki, burada bu yetkiyi biz niye Bakanlığa veriyoruz? Çok zor mu, burada da şu meblağda -aynen vatandaşlıkta olduğu için- konut ve iş yeri diyelim. "Bakanlık toprak satmaz." Kardeşim, sen satmazsın, bir başkası gelir satar. Niye net yapmıyoruz? Yani kanunlar kişilerin inisiyatifine göre mi yapılır? Kanunlar kişilerin iyi niyetine göre mi yapılır? Biz kanunları net yapacağız ki kanunlar herkesi bağlasın.
Şimdi, yine, değerli arkadaşlar, bir 37'nci madde var. Bu 37'nci madde de çok ilginç bir madde, diyor ki: Türkiye'nin göç yönetimini geliştirmek, göç politikalarını desteklemek için bir Göç Vakfı kuruyoruz. Şimdi, "Göç Vakfı kuruyoruz." derken aslında bu Göç Vakfı kuruldu, hâlihazırda var ama şimdi bizden yetki isteniyor yani bunu kanunlaştırmamızı istiyorlar, emrivaki yapıyorlar, zaten aylar önce kurulmuş. Peki, arkadaşlar, biz bu Göç Vakfını niye kuruyoruz? Şimdi, Komisyonda arkadaşlarımız dedi ki bana: "Evet, bu Göç Vakfını kuruyoruz çünkü yurt dışından gelen fonları alabilmek için, diğer özel sektörlere komisyon vermemek için böyle bir vakfa ihtiyacımız var." Tamam, bunu anlayabilirim, bu konu makul gözükebilir. Ancak, şimdi, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfında olan tüm yetkiler Göç Vakfında da var. Nasıl yetkiler? Her şeyi alır satar, Sayıştay denetimine tabi değildir, Kamu İhale Kanunu'na tabi değildir, hiçbir denetime tabi değildir; istediğini yapabilir, istediğini alabilir, istediğini satabilir. Arkadaşlar, biz Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfına bu yetkileri verirken Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı ülkemiz için gerçekten çok önemli işler yapmıştır. Bakınız, hatırlayın, 1974'te Kıbrıs Harekâtı yaptığımızda tüm dünya Türkiye'ye ambargo koymuştu. İşte o zaman, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfının öncülüğünde ASELSAN'ı kurduk; akabinde TUSAŞ'ı, TAI'yi, ROKETSAN'ı, HAVELSAN'ı, birçok savunma sanayisi şirketini kurduk ve ülkemize çok ciddi hizmetler ediyor.
Peki, bu Göç Vakfı ne yapacak? Arkadaşlar, Bakanlık var, Göç İdaresi Başkanı var, bürokratlar var, hepsi var; peki, bunların yapamadığını Göç Vakfı mı yapacak? O zaman siz ne iş yapıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER KARAKAŞ (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, lütfen.
ÖMER KARAKAŞ (Devamla) - O yüzden, bu Göç Vakfıyla ilgili konu da çok hassastır. Özellikle ülkemizde sığınmacıların had safhaya geldiği bir zamanda, ülkemiz açısından sıkıntı olan böyle bir konuda Göç Vakfı kurup göç politikalarının güçlendirilmesi ve desteklenmesi yanlıştır. Sığınmacılar konusuna bakıldığında, siz kendinizi ensar, onları muhacir görüyor olabilirsiniz ancak bizim için sığınmacılar meselesi ülkemizin gerçek beka meselesidir arkadaşlar. Dikkat edin, her konuşmamda söylüyorum, bugünün 10-12 milyon sığınmacısı otuz sene sonra 35-40 milyon... Ya, insaf! Bizim çocuklarımıza bu iç savaşı yaşatmayın, bizlere evlat acısı tattırmayın; yazıktır, günahtır. Bizim çocuklarımızı Anadolu'yu yeniden fethetmek zorunda bırakmayın.
Tüm Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Karakaş.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Erbaş konuşacaklar.
Buyurun Sayın Erbaş. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET ERBAŞ (Kütahya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; gündemimizde yer alan Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tümü üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Ülkemizde yaşanan toplumsal, ekonomik ve teknolojik gelişmeler göz önüne alınarak İçişleri Bakanlığının görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin hususlarda hukuki düzenlemeler yapılması ihtiyacı hasıl olmuştur. Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu çeşitli iptal kararlarının sonucunda ortaya çıkan hukuki boşluğun doldurulması gereği doğmuştur. Bunların yanı sıra kamuoyunda bazı hususlarda çeşitli hassasiyetler de günümüzde oluşmuştur. Ateşli silahlarla işlenen suçlara ilişkin toplum nezdinde oluşan hassasiyet, bu hassasiyete duyarlı hareket etmek için Bakanlığın yaptığı çalışmalar, yine çakarlı araçlarla ilgili hassasiyetler üzerine yapılan idari çalışmalar, bu çerçevede hazırlanıp Meclis Başkanlığımıza sunulan söz konusu teklifle toplam 17 kanun ve 1 kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılmıştır. Söz konusu kanun teklifinin ilk hâli yürürlük ve yürütme maddeleri dâhil toplam 46 maddeden oluşmaktaydı. Komisyon görüşmelerinde 2 yeni madde daha ihdas edilmiş, Komisyonun kabul ettiği metinle 48 madde olarak huzurlarınıza gelmiştir.
Söz konusu kanun teklifiyle, başta Dahiliye Memurları Kanunu, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun, Dernekler Kanunu, Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu olmak üzere; Emniyet Teşkilatı Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetlerinde Istihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun, Noterlik Kanunu, Kimlik Bildirme Kanunu, Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu, Jandarma Genel Komutanlığı Kanunu, Karayolları Trafik Kanunu, Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun, Ceza Muhakemesi Kanunu, Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında KHK'nin Kabul Edilmesine Dair Kanun ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de değişiklikler yapılmaktadır. Görüldüğü üzere, görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle son derece önemli kanunlarda değişiklikler yapıldıktan sonra kapsamlı düzenlemeler de gelecektir.
Anayasa Mahkemesi iptal kararı doğrultusunda kaymakam adaylığı eğitim şartları düzenlenmektedir. Anayasa Mahkemesi, kaymakam adaylarının eğitim şartlarının Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemeyeceğine hükmederek ilgili düzenlemeyi iptal etmiştir; bunun üzerine, bu eğitim şartları burada kanunla düzenlenerek Anayasa Mahkemesinin kararının gereği yerine getirilmiştir. Ayrıca, getirilen düzenlemeyle mühendislik fakülteleri ile tarih, sosyoloji, halkla ilişkiler ve tanıtım, psikoloji bölümlerinden mezun olanlar için tezli lisansüstü eğitim şartı getirilmiştir.
Yine, müfettişlerin 1700 sayılı Kanun’un 8/a maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendindeki yetkilerinin dosya kapsamıyla sınırlandırılması sağlanmıştır. Birinci sınıf mülki idare amirlerinin tespiti amacıyla yapılacak değerlendirmenin her yıl en fazla 2 defa yapılacağı düzenlenmekte ve birinci sınıf mülki idare amirliğine yükseltilmeyenlerin karar tarihinden itibaren yapılacak ilk değerlendirmede tekrar birinci sınıf incelemesine tabi tutulmasının önü açılmaktadır. İl valiliği yapmış olanların genel müdürlüğe atanması durumunda, valilik maaşını almaya devam etmesi sağlanmaktadır. Böylece bir hak kaybının da önüne geçilmiştir.
Yine, Polis Bakım ve Yardım Sandığı yeniden düzenlenmekte, böylece mevcut çalışan Emniyet teşkilatı mensuplarına sandığın öz kaynaklarıyla sağlanan emeklilik, ölüm ve maluliyet yardımlarının yanı sıra, emeklilik sonrası isteğe bağlı üyelik ve katılım payı sistemi adı altında ikinci bir emekli maaşı ve ölüm yardımından yararlanabilme imkânı getirilmiştir. Ayrıca, Komisyona verilen önergeyle yeni madde ihdası yapılmış ve Jandarma ve Sahil Güvenlik için getirilen madalya düzenlemesi Emniyet Genel Müdürlüğü personeli için de getirilmiştir. Böylece, kendisine tevdi edilen görevleri cesaret, feragat ve kahramanlık veya üstün başarıyla yerine getiren Emniyet Genel Müdürlüğü personeline Emniyet Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası yanında Emniyet Şeref Madalyası ve Emniyet Üstün Hizmet Madalyası verilebilmesi amacıyla Emniyet Teşkilatı Kanunu'nda değişiklik yapılmıştır.
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'da yapılan değişiklikle ateşli silah parçaları kanun kapsamına alınmakta, devlet büyükleri tarafından hediye edilen silahlar vergi, resim, harç ve süreden muaf tutulmakta; ayrıca, Komisyonda kabul edilen önergeyle gaziler ve hak sahipleri yakınlarının silahlı ruhsatlarında süre kaybı aranmaksızın ruhsatların devamı yenilenmiştir. Ruhsatlı silahını 2'nci, 3'üncü kez kaybeden veya çaldıran kişiler için müeyyideler öngörülmekte; böylece kayıp veya çalıntı olduğu beyan edilen ruhsata bağlanmış silahların suistimal edilerek silah ruhsatı almasında engeli bulunan kişilere, terör örgütlerine veya organize suç örgütlerine gayriresmî yollarla satılması engellenmeye çalışılmaktadır, ruhsatlı silahların yasa dışı kullanım alanına çıkarılmasına engel olunması amaçlanmaktadır. Ateşli silah parçaları madde kapsamına alınarak satışı ve bulundurulması suç sayılmakta ve kurusıkı silahların gerçek silah hâline getirilmesi suçu için de yüksek cezalar getirilmektedir. Ateşli silahlar ile bunlara ait parçaları ve aksam satın alan, taşıyan ve bulunduranlara ilişkin cezalar artırılmaktadır. Böylelikle, ruhsatsız silah taşıyan, satın alan ve bulunduranlara verilen hapis cezalarında bir yıl olan alt sınır iki yıla, üç yıl olan üst sınır da dört yıla çıkarılmıştır. Bunun sonucunda, ruhsatsız silah taşıyan, satın alan ve bulunduranlar iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasıyla yargılanacaktır.
Devlet Memurları Kanunu'nda yapılan değişiklikle AFAD Başkanı ve yardımcısının ek göstergeleri yükseltilmekte, böylece ek göstergesi 5400 olan AFAD Başkan Yardımcısının ek göstergesi 7000'e çıkarılmaktadır.
Noterlik Kanunu'nda yapılan değişiklikle yabancı memleketlere gönderilecek noterlik işlemlerinin tüm valilik ve kaymakamlıklarca onaylanabilmesi sağlanmıştır. Böylece, söz konusu düzenlemeyle teknolojik gelişmelere uyumlu hâle getirilmiştir.
Kimlik Bildirme Kanunu'nda yapılan değişiklikle, araç kiralama faaliyetlerini yürüten gerçek ve tüzel kişilere bilgi ve belgeleri tutmak, kayıtları kolluğa bildirmek ve gereken sistemi kayıt altına almak, saklamak yükümlülükleri getirilmekte, bu yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde verilecek idari para cezaları düzenlenmektedir. Böylece, suç ve suçlularla etkin mücadele edebilmek, kiralık araçların yasa dışı olarak kullanılmasını önlemek amacıyla araç kiralayan müşterilerle ilgili bilgilerin tam ve eksiksiz biçimde toplanması, değerlendirilmesi ve denetimlerinin süratle yapılarak yasa dışı eylemlerin engellenmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca, Komisyonda kabul edilen önergeyle araçlara ait konum bilgilerine ilişkin kayıtların beş yıl saklanması üç yıl olarak değiştirilmiştir.
Karayolları Trafik Kanunu'nda yapılan değişiklikle, araçlarda "çakar" olarak adlandırılan usulsüz ışıklı ve sesli uyarı sistemi kullanılması hâlinde uygulanacak yaptırımlar ağırlaştırılmıştır. Böylelikle, yetkisiz çakar ve tepe lambası kullananlara yönelik ceza 6.439 liradan 96 bin liraya çıkmıştır. Ayrıca, sürücü belgeleri otuz gün süreyle geri alınacaktır ve araçlar da trafikten men edilecektir. Türkiye Noterler Birliğince tutulan araçların sicil ve tescil sistemleri veri tabanında yer alan bilgilerin Jandarma Genel Komutanlığıyla anlık olarak da paylaşılması bu yasayla sağlanmaktadır.
Ateşli silahları ve parçalarını satın alma, bulundurma suçu ile kuru sıkı silahların kanun kapsamında silaha dönüştürülmesi suçu seri muhakeme usulüne tabi suçlardan çıkarılmaktadır. Böylece, bu suçlara verilen öneme binaen, bunların hızlı bir muhakeme sürecine tabi tutulmasının önü açılmıştır.
Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu'nda yapılan değişiklik... Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla çarşı ve mahalle bekçileriyle ilgili değişiklikler yapılmakta. Anayasa Mahkemesi çarşı ve mahalle bekçilerine ilişkin düzenlemelerin yönetmelikle değil, kanunla yapılması gerekçesiyle iptal kararı vermiştir. Bu karar doğrultusunda, çarşı ve mahalle bekçilerinin üstü ve amirleri belirlenmekte, adaylarda aranacak nitelikler ile istihdam için yapılacak sınavlara ilişkin hususlar belirlenmekte, kişiler üzerinde ve araçlarda nasıl arama yapacakları da bu yasayla belirlenmektedir.
Şimdiden bu kanun teklifinin hayırlı uğurlu olmasını dilerim.
Sözlerimi bitirmeden önce, Yüce Atatürk'ün dediği gibi "Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir." "Yurt sevgisi ona hizmetle ölçülür."
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Erbaş.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Çiçek Otlu.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
DEM PARTİ GRUBU ADINA ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın izleyiciler; eğer "Yirmi iki yıllık iktidarı boyunca AKP yasama tarihine nasıl geçti?" diye sorarsanız bu soruyu "AKP, torba yasa partisi" olarak yanıtlayabiliriz. Bu yasa yöntemine dair yıllardır muhalefet ediyoruz ama değişen hiçbir şey yok. Ne yazık ki AKP çağ dışı bir torba partisidir. Son yirmi iki yılda ne kadar adaletsiz yasa çıkardıysa bu yöntemle çıkarmaya devam etmiştir.
Roma hukuku henüz milattan önce 89 yılından bu yana bu tür düzenlemelere itiraz etmiş ve kaldırmışken AKP 21'inci yüzyılda dahi binlerce yasayı böyle geçirmiştir. Buyurun size AKP'nin çağdaşlığı. Ancak AKP yalnızca çağ dışı değil aynı zamanda yasaya aykırı bir şekilde hatta yaptığı düzenlemelerle yasa dışı bir şekilde kanunları çıkarmaktadır. Bakınız, bizim itiraz ettiğimiz 12 Eylül darbe anayasasının 11'inci maddesinde bile diyor ki: "Kanunlar Anayasa'ya aykırı olamaz." Fakat AKP ve MHP ortaklığıyla yıllardır bu madde fiilen bile ortadan kaldırılmış, yasa dışı bir şekilde bütün kanunlar çıkarılmıştır. Gayrimeşru uygulamalarla mızrak çuvala sığdırılmayınca hukuk, yargı paketlerine sığdırılmıştır. AKP önce uygular, sonra hukuku yerine getirmeye çalışır, şimdi de bu yasada aynı şekilde yapmaktadır. Mülkiye müfettişliği yasasını önce kayyumlarla uygulatıyor, şimdi de hukuki bir şekilde uygulatmaya çalışıyor. Önce Göç Vakfı kuruyor, sonra hukuki olarak uygulatmaya çalışıyor. Süleyman Soylu döneminde bir sürü çakarlı araç dağıttırdı, şimdi de bunu yasa dışı ilan ediyor ve hukuklaştırmaya çalışıyor. Biz baktığımızda 153'üncü maddede AYM kararları için "Yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar." diyor ama bu maddeye baktığımızda da saray iktidarı yıllardır fiilen "AKP ve MHP iktidarı hariç" kelimesini oturtmuştur. Evet, iktidarın yasa dışı davranışı bu torba kanun teklifinde de yer alan mülkiye müfettişleri düzenlemesinde kendini açıkça gösteriyor. Mülkiye müfettişleri düzenlemesi aslında 2016 yılından beri bu topraklarda uygulanıyor, Kürt halkının seçme ve seçilme hakkı gasbedilerek uygulanıyor, zorla kayyum atanarak, eş başkanlık sistemimiz gasbedilerek uygulanıyor. Tarihe de baktığımızda çok kötü örnekleri var: Takrir-i Sükûn kararları, Şark Islahat Planı, umumi müfettişlikler, sıkıyönetim ve OHAL uygulamalarının tamamı esasen Kürt halkının varlığını hedef alan pratiklerdir ve inkârı ve asimilasyonu üzerine kurulmuş yasalardır. Bu yasaların hepsine baktığımızda sömürge hukukunu görürüz. Şimdi de aynı şekilde Kürt halkı olunca ikili hukuk işletilmek istenmekte, rejimin kodlarına göre de bu yasal düzenlemeyle yeniden güncellenmektedir. 2016 yılından bu yana genelgelerle bizim seçilmiş eş başkanlarımız görevden alındı; yerlerine valiler, kaymakamlar atandı; kayyumlarla halka hizmet engellendi. Bu bütün politikalara baktığımızda yerel yönetimlerdeki her şey gasbedildi, AKP ve MHP iktidarı için rantçı, yolsuzluk yandaşları kendileri iktidara geçti. Bütün bu bütçelere baktığımızda AKP iktidar yandaşlarına ve tarikatlarına bir sürü olanak sundu. 18'inci ve 19'uncu yüzyıldaki -dünyadaki- sömürge valilerinin aynısını kayyumlarla yaptılar.
Şimdi, taşınmazları her türlü haraç mezat hâlinde satılıyor belediyelerin, hesap makinelerinin bile hesaplamakta zorlanacağı devasa vurgunlar vuruldu. Kayyum rejimi elbette yalnızca bir rant ve vurgun rejimi değildir, aynı zamanda ideolojik bir uygulamadır ve kökeninde Kürt halkının varlığını yüzyıllardır inkâr eden politikası vardır. Sadece ekonomik sömürgecilik değil, aynı zamanda politik sömürgecilik de kayyum rejimi eliyle uygulanmıştır. Van, Hakkâri, Diyarbakır, Yüksekova, Cizre, Ceylânpınar'da kayyumla gasbedilen daha onlarca belediyedeki uygulamalar, yolsuzluklar, rüşvet politikaları incelendiğinde bu rejimin halk düşmanı karakteri görülecektir. AKP ve MHP sıralarında oturanlar, bu partilerde üst düzey yöneticilik yapan, belediye başkanlığı yapan siyasetçiler, bürokratlar çok iyi bilirler; bunu size anlatmamıza gerek yoktur.
Şimdi, bu kayyum rejimini mülkiye müfettişliği uygulamasıyla daha sıkılaştırmak ve yasallaştırmak istiyorsunuz. Aslında bu düzenlemeyle mülkiye müfettişlerine kayyum yetkisi vermek istiyorsunuz. Ayrıca, savcılarda bile olmayan bir yetkiyle, bilgisayarlara girip mühürleme, bütün kasaları mühürleme yetkisi veriyorsunuz. Kısaca soruyoruz ki... Bu halkın kazanımlarını gaspçı, rantçı, sömürgeci çıkarlara hızlı kurban etmek için asıl amaç kayyum rejimini yasallaştırmaktır.
Şimdi, bekçi yasasına baktığımızda da aslında, özünde -halkın güvenliğini- iktidarın güvenliğini nasıl korumaya çalıştığınızı görüyoruz. Saray rejimi söz konusu olduğunda iktidarın halkın güvenliğini sağlamak için hiçbir derdi olmadığını görüyoruz. Aslında bir milis gücü ve paramiliter kuvvetler örgütlenmek isteniyor. Dert halkın güvenliği değil siyasi rejimin ve iktidarın güvenliğidir. Eğer halkın güvenliği dert edilseydi sokaklarda kadınlar her gün göz göre göre katledilmez, kadın katillerine ve şiddete cezasızlık politikası verilmezdi. Halkın güvenliği dert edilseydi dünyanın büyük uyuşturucu baronları, mafya liderleri Türkiye'de cirit atmaz; çeteleşme, toplumu bir ahtapot gibi sarmaz, her mahallenin bir çetesi olmazdı. Eğer halkın güvenliği dert edilseydi maden ocaklarında, fabrikalarda, inşaat şantiyelerinde, MESEM'lerde işçiler her gün patronların kârı için iş cinayetlerine kurban edilmezdi. Eğer halkın güvenliği gerçekten dert edilseydi Batman'da, Şırnak'ta, Hakkâri'de Kürt çocukları zırhlı polis araçlarının altında can vermezdi. Eğer halkın güvenliği gerçekten dert edilseydi uyuşturucu kullanım yaşı 10-12 yaşına inmezdi, kadın bedeni ticareti bu kadar yaygınlaşmaz, yozlaşma toplumun tüm dokularına ve böylesine derin işlemezdi. Dolayısıyla kanun teklifinin halkın güvenliğini esas alan hiçbir yanı yoktur. Halkı kandırmaya da gerek yoktur. Neyse adını koyalım ve burada tartışalım. AKP ve MHP ilçe teşkilatlarını, tarikatları bekçi alımının kadro yatağı yapacaksınız; güvenlik alanında da kendinize gerçekten resmî, yasallaşmış milis gücü yaratacaksınız, sonra da halkın güvenliğinden söz edeceksiniz. Bütün özel güvenlik şirketlerine baktığımızda 90'lı yılların kirli savaş politikalarında görev almış eski askerî emeklileri görürüz, siz güvenlik ihalelerini ve bekçiliği bu yandaşlarınıza vereceksiniz. Evet, Alevilere, bu ülkedeki Hristiyanlara, başka inançlarını yapmak isteyenlere karşı da ırkçı, şoven, egemen, ulusçu politikalarınızı bu bekçilik yasasıyla uygulamaya çalışacaksınız. Evet, daha önce de halkın güvenliği için olmadığının, AKP-MHP devletinin kendi egemen sermayesini ve büyük patronlarını korumak için bu yasaları hayata geçirmeye çalıştığınızın farkındayız. Kime karşı, kimi korumaya çalışıyorsunuz diye soruyoruz. Adil bir ücret ve çalışma koşulları için greve çıkan işçilerin karşısına kararlı bir şekilde özel güvenlik ihtiyacını mı duyuyorsunuz? Kürtlerin ve Alevilerin yaşadığı mahallelerdeki polis ablukası ve baskılar yetmediği için sayısı, yetkisi daha da genişletilmiş bekçiler mi istiyorsunuz? Eşit ve özgür bir yaşamı isteyen, erkek egemen düzene karşı isyan eden kadınların isyanından korktuğunuz için mi tamamı erkeklerden oluşan bekçi ordusunu oluşturuyorsunuz? Evet, biz bunları, Mısır'da, İran'da bu tarz bekçileri nasıl yasallaştırdıklarını gördük. O nedenle de AYM tarafından reddedilen ve bu düzenlemelere itiraz eden ve kendiniz bakımından da yeniden yeniden oluşturarak getirdiğiniz bu yasayı, bu torba yasayı DEM PARTİ olarak reddediyoruz. Bizim için bu soruların ve tüm sorduğumuz soruların yanıtı açık: AKP; işçileri, emekçileri, Kürtleri, Alevileri, kadınları, gençleri yani bir bütün olarak ezilenleri kendisine güvenlik tehdidi olarak görüyor ki buna karşı güvenlik düzenlemelerinde ısrar ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
ÇİÇEK OTLU (Devamla) - Açık ki aşırı güvenlikçi bir faşizm yansımasıdır. Halkı kendinize tehdit görürseniz doğal olarak yapacağınız ilk şey "kolluk kuvveti" denilen silahlı güçlerin sayısını ve etkilerini artırırsınız. Batı Avrupa'da da 20'nci yüzyılda faşizm kurulurken aynen böyle olmuştu. Ya demokratik yasalarla halkın güvenliğini sağlarsınız ya da güvenlikçi yasalarla rejimin güvenliğini esas alırsınız. AKP ve MHP iktidarı ise ikincisini yapıyor. Halkın güvenliği için yapılması gereken ilk şey, faşist yasa ve yasakları ortadan kaldırmak, bu yasalara dayanarak oluşturulan -resmîsi ve özeliyle de- sözde güvenlik aygıtlarını lağvetmektir. Ne var ki bu iktidarın demokratik düzenlemeler yapmasını beklemek horozdan yumurtlamasını beklemek kadar akıl dışıdır. O nedenle, halkın güvenliğini hedef alan bu kanun düzenlemeleri tekliften çıkarılmalı, yol yakınken bu yanlıştan dönülmelidir. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Otlu.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Mardin Milletvekili Sayın Kamuran Tanhan.
Süreniz on dakikadır.
Buyurun Sayın Tanhan. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA KAMURAN TANHAN (Mardin) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen tüm yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Evet -yine bir AKP klasiği- iktidar blokunun geçen hafta İçişleri Komisyonuna getirdiği ve apar topar geçirmeye çalıştığı bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Benden önceki arkadaşım değindi, evet, torba kanun yasaları milattan önce 90'lı yıllarda Roma hukukunda Roma mantığıyla yapılmıştır. Torba yasalar Roma hukukunda siyasi birer rüşvet olarak görülüyordu. Dolayısıyla AKP'nin aslında bugün yaşamış olduğu yer milattan önce 90'lı yıllar yani iki bin yüz yıl geriden gelmektedir.
Yine, süreklileşmiş bir güvenlik inovasyonu ihtiyacı olduğunu ileri sürerek bu kanunlardan muradına ermeye çalışıyorlar, güvenlikçi düzenlemeler getirilmeye çalışılıyor. Türkiye'de iktidar bloku anayasal hak ve özgürlüklerin genişletilmesi yerine güvenlik politikaları nedeniyle özgürlükleri daraltan düzenlemeler getirmektedir. Bu kanun teklifiyle 48 maddelik bir düzenleme getirilmeye çalışılıyor. Bekçilerden başlanarak özel güvenlik görevlilerine, kişisel verilerin araç kiralama şirketlerinde saklanmasına kadar birçok güvenlik başlığını içermektedir. Aslında bu, bizi kaygılandırması gereken bir durum değildir çünkü ülkede yaşayan herkesin kimlik bilgilerinin tamamı yurt dışına, belirli şirketlere satılmış durumda. Dolayısıyla AKP bu yasayla, bu kanuni düzenlemeyle var olan bir durumu hukuki bir zemine çekmeye çalışmaktadır.
Sayın vekiller, Türkiye'de güvenlik politikalarının şekillenmesinde başat rol oynayan İçişleri Bakanlığı toplumsal denetim, kontrol ve müdahale süreçlerinin merkezindedir. Güvenlik söylemi iktidar için bir yönetim stratejisine dönüşmüş, tehditlerin gerçekliğinden çok, tehditlerin inşası önem kazanmaktadır. Bu söylem, toplumu sürekli tehdit altında hissettirerek devletin müdahale yetkisini artırmakta, bireyleri izlenebilir ve potansiyel tehdit olarak damgalanabilir hâle getirmektedir. Çatışma ve şiddet zemini nedeniyle zorla yerinden edilen insanların sayısı küresel ölçekte rekor düzeye ulaşırken Türkiye de iç ve dış politikaları sonucunda dünyanın en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülkelerin başında olmayı sürdürmektedir. Türkiye de 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşının ardından bölgede yürüttüğü yayılmacı ve güvenlikçi politikalar nedeniyle çatışmalara dâhil olmuştur. Suriye'deki savaş, milyonlarca insanı yerinden yurdundan etmiş, göç etmek zorunda kalmışlardır. Türkiye'de yaşayan göçmen ve mülteciler bir taraftan iktidarın dayattığı koşulları en ağır biçimde yaşamaya devam ederken, öte yandan özellikle sığınmacı düşmanlığı üzerinden yapılan siyaset ve nefret söylemleri toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmektedir. Bir yandan bu kutuplaşmanın bir sonucu olarak sığınmacılara yönelik insanlık dışı saldırılar da meydana gelmektedir ve bu saldırılara zemin hazırlamaktadır.
Türkiye'de mülteci ve göçmenlerin hakları sıkça ihlal edilmektedir. Mültecilerin yaşadığı ekonomik zorluklar, güvensiz işler, barınma sorunları ve ayrımcılık gibi sorunlar her geçen gün artmaktadır. Geri gönderme merkezlerinde mülteciler insanlık dışı koşullarda tutulmakta, hak ihlalleri yaygın hâle gelmektedir ve buralarda bazıları katledilmekte, yaşamlarını yitirmektedir. Bu sorunun çözülmesi için göçmenlerin temel haklarına saygı gösteren bir politika izlenmeli, uluslararası sözleşmelere ve insan haklarına uygun bir göç yönetimi yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de hâkim yerel yönetim anlayışı, halkın kendi yaşam alanlarını yönetmesi olarak değil, egemen sınıfın çıkarları ve devletin bekası için merkezin yerele nüfuz etmesi olarak kabul edilmektedir. Bunun en bariz örneği Kürt coğrafyasında görülür. Sadece cumhuriyet döneminde değil Osmanlı'da 19'uncu yüzyılın başlarından itibaren başlatılan bir süreçtir bu aslında. Son kayyum darbeleri bu yönetim biçiminin sürdürüldüğünün en somut örneğidir. Özellikle Kürt nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde kayyumlar, halkın seçtiği yerel yöneticilerin yerine atanmakta ve bu uygulama, yerel demokrasiye büyük bir darbe vurmaktadır. Kayyum rejimi, yalnızca hukuksuz bir uygulama olmakla kalmayıp aynı zamanda ekonomik rantları ve siyasi çıkarları besleyen bir mekanizma hâline gelmiştir. Kayyumlar belediyelerin kaynaklarını kişisel çıkarlar için kullanmakta ve halkın ihtiyaç duyduğu kamu hizmetini engellemektedir. Belediye hizmetlerinin yetersizliği halkın yaşam koşullarını her geçen gün daha fazla zorlaştırmaktadır. 15 Temmuzun ardından ilan edilen OHAL'le başlatılan kayyum uygulamaları bugün yeni bir aşamaya ulaşmış durumdadır. Görünüşte OHAL 2018'de sona ermiş olsa da AKP iktidarı olağanüstü hâlin olağanlaşmasını sağlayarak sürekli bir baskı rejimi kurmuştur aslında. Bu uygulamalar Kürt halkının seçme ve seçilme hakkını, yerel demokrasi ve eşit yurttaşlık haklarını ihlal etmektedir, hukuku hiçe saymaktadır, iktidarı sürdürme dışında herhangi bir amacı bulunmamaktadır.
Yine bu durum, umumi müfettişliklerin bugünkü hâli olan kayyum siyasetidir. AKP ve saray iktidarı 31 Mart seçimlerinde Kürt halkının iradesine ipotek koymak için başka bir yol denedi. DEM PARTİ'nin kazanacağı belli olan birçok il ve ilçelerde taşıma seçmenlerle AKP'nin seçimi almasını sağlamaya çalışmıştır. Bedeli son derece ağır olsa da Kürt halkı kendi yönetme iradesini zorbalıkla, sahtekârlıkla kırma çabalarına yüzyıllardır direnmektedir ve direnmeye devam edecektir. Bu direnç, Kürt kentlerinde ve Kürtlerin göç etmek zorunda bırakıldıkları Anadolu kentlerinde de sermayenin çıkarları ve siyasi iktidarın bekası için oynanan oyunları boşa çıkarmıştır.
Kayyumlar talandır, kayyumlar talan talimatıdır, yıkım talimatıdır. Bakın, Mardin Büyükşehir Belediyesi kayyum yönetiminden kalan borç 3 milyar 502 milyon TL. 2023 Sayıştay raporuna göre kayyum yönetiminde Mardin Büyükşehir bütçesinden Kırklareli'ne 4 milyon TL para harcanmış, yol yapılmış. Yine, kendi memleketine 2023 yılında 15 milyon ödenek ayrılmış ve yol yapılmıştı. Aslında belediye mevzuatına baktığımız zaman, 5393 sayılı Yasa'nın 18'inci maddesine baktığımız zaman, evet, kardeş belediyecilik durumu var ama bu ancak iş, kültür, sanat ve spor gibi alanlarda olabilir. Bir yol yapmanın neresi iş olur, neresi kültür olur, neresi spor olur, neresi sanat olur? Demek ki kayyumların bundan anladığı nokta, kardeş belediyecilikten anladığı nokta yol yapmakmış.
Kayyum uygulamaları yalnızca bir idari düzenleme değil AKP'nin Kürt halkına yönelik ideolojik saldırılarının en belirgin araçlarından biridir. Bu uygulamalar Kürt halkının demokratik iradesini gasbetmekle kalmamakta, aynı zamanda yerel demokrasiyi yok ederek halkın kimlik ve kültürlerine en ağır darbeleri vurmaktadır. AKP'nin yerel yönetimlerde halkın iradesine tahammülsüzlüğü, Kürt halkının özgürlük ve eşitlik taleplerine karşı geliştirdiği baskıcı politikaların bir parçasıdır. Bu süreçte kadın dayanışma merkezlerinden gençlik projelerine, kültürel etkinliklerden dil çalışmalarına kadar birçok alan kapatılmış, Kürt halkının toplumsal direniş noktaları hedef alınmıştır. Kayyum rejimi devletin Kürtleri siyaset dışı bırakma çabasının güncel tezahürüdür. Umumi müfettişliklerden OHAL'e, oradan kayyumlara kadar uzanan bu tahakküm politikası, Kürt halkının demokratik ve siyasal taleplerine duyulan tahammülsüzlüğün devam ettiğinin göstergesidir. Bu tahakküm yalnızca bir siyasi mesele değil aynı zamanda Kürt halkının tarihsel, toplumsal ve kültürel varlığına yönelik bir saldırıdır. Mardin için ele alacak olursak, Dargeçit'te Orhan Doğan Parkı'na saldırıyor, Kızıltepe'de Uğur Kaymaz'ın heykeline saldırıyor, Nusaybin'de Musa Anter Parkı'na saldırıyor, Derik'te Kürt şair Kadri Can Caddesi'ne saldırıyor. İşte, bu yüzden Kürt kültürüne ve değerine saldırıdır kayyumlar. Halkın Emek Partisinden bugüne kadar gelen otuz dört yıllık Kürt siyasi mücadelesi her daim devletin baskı ve saldırılarıyla karşı karşıya kalmıştır. HEP'le başlayan DEP'le ve HDP'yle devam eden Kürt siyasi hareketi emekçilerin, ezilenlerin ve tüm halkların özgürlük talebini esas almış, bu yönüyle iktidarın tekçi ve milliyetçi politikalarının hedefi hâline gelmiştir. Özellikle, 7 Hazirandan sonra HDP'nin barajı aşarak büyük bir başarı elde etmesi AKP iktidarının hesaplarını altüst etmiş ve bu tarihten itibaren şiddet ve baskı politikaları yoğunlaşmıştır. AKP, HDP'yi siyaset sahnesinden silmek için türlü hukuksuzluk yöntemlerine başvurmuştur; kayyumlar atamış, Kürtçe tabelalar kaldırılmış, binlerce siyasetçi, aktivist ve yurttaş gözaltına alınıp tutuklanmıştır. Baskılara rağmen HDP ve Kürt halkı demokratik mücadeleden geri adım atmamış, halkla bir arada olarak mücadelesini büyütmüştür ve büyütmeye de devam ediyordur. Bugün, DEM PARTİ'ye yönelik baskılar geçmişte olduğu gibi sonuçsuz kalacaktır ve sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Kayyum rejimi ve baskı politikaları halkın iradesini ve demokrasi talebini yok edemeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
KAMURAN TANHAN (Devamla) - Yine, bu kanunla, yurt dışında kurulan derneklere "mali, idari, teknik destek sağlanması" adı altında teknik ve mali destek sağlama oldukça muğlak ve belirsiz bir ifadedir. Destek türünün ne olduğu belli değil, destek süresinin ne kadar olacağı belli değil; dolayısıyla hukuk devletinin temel unsurlarından biri olan belirlilik ilkesine aykırı bir yasal düzenlemedir bu yasa.
Sonuç olarak, son söz olarak, Kürt halkı geçmişten bugüne mücadeleyle ördüğü direnişlerini kararlılıkla sürdürmekte ve haklılığın gururunu taşımaktadır. Bu mücadelenin sonunda kazanan, halklar olacaktır; kazanan, özgürlük ve eşitlik talebi olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tanhan.
Sayın Güzelmansur...
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi’ne ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1 Ocak 2025 tarihinden itibaren "Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi" diye bir uygulamayla iktidar vatandaşa yeni bir mali yük getiriyor. Aracına bu sistemi taktırmak için her vatandaşın cebinden 2.200 liraya yakın bir para çıkacak, 20 milyon araç sahibi 43,4 milyar lira ödeyecek; akaryakıt istasyonu başına da harcanacak para yaklaşık 800 bin lira, 8.000 istasyon 6,4 milyar lira harcamak zorunda bırakılacak. Vatandaşa, akaryakıt istasyonlarına niye böyle bir yük getiriliyor? Bu iş bir firmaya verilmiş; bu sistemden kim, ne kadar kâr elde edecek? Bu şekilde, bu firmaya hangi kriterler altında ne verildi? Bu hususlar kamuoyuna derhâl açıklanmalı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.05
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Sırrı Süreyya ÖNDER
KÂTİP ÜYELER: Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Mahmut Atilla KAYA (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20'nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A.- Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Kocaeli Milletvekili Veysal Tipioğlu ve Çorum Milletvekili Yusuf Ahlatcı ile 85 Milletvekilinin Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2660) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 166) (Devam)
BAŞKAN - 166 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmalarda kalmıştık.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk konuşmacı Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır Sayın Tüzün.
CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum diyecektim, baktım ki boş koltuklar oldukça fazla, bu koltukları sevgiyle, hoşgörüyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık yirmi aya yakın süredir Parlamentoda, 28'inci Dönem Parlamentosunda görev yapıyoruz. On sekiz aydır İçişleri Komisyonu, böylesine önemli durumda olan Bakanlığın Komisyon toplantısı ilk defa gerçekleşti. İçişleri Bakanlığı bünyesinde yer alan başta Sahil Güvenlik Komutanlığı olmak üzere gerek Emniyet Genel Müdürlüğü gerek Jandarma Genel Komutanlığıyla çok önemli bir Bakanlıktır. Bu Bakanlık, 2 Bakan arasında halef selef noktasındaki çekişmelere feda edilecek kadar küçük bir bakanlık, küçük bir makam değildir. Dolayısıyla on sekiz aydır İçişleri Komisyonu, ilgili tali komisyon bugüne kadar hiçbir şekilde toplanmamışsa bunun cevabını Komisyon Başkanı ve iktidar partisi mensupları gelip buradan vermelidirler. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifinde 85'e yakın iktidar partisi milletvekilinin imzası var. İktidar partisi milletvekilleri kendi imzalarına dahi sahip çıkamayacak noktaya gelmiştir. Bakıyorum, iktidar partisi mensubu milletvekillerinden 1, 2, 3, 4, 5, 6 milletvekili vardır. Bu mudur kanun yapmak, bu mudur teklife imza atmak, bu mudur arkadaşlar? Genel Kurulu yönetiyorsunuz. Milletvekilinin Anayasa'da iki temel görevi var; bunlardan bir tanesi yasama, diğeri denetim. Yasama ve denetim görevi yerine getirilmeyecekse o zaman milletvekili olmanın anlamını ne?
Bu ilgili teklifte... Biz, geçmişten bugüne kadar gerek İçişleri Komisyonunda gerekse Genel Kurulda "Bu kanun metnini, bu maddeleri böyle hazırlamayın, bunu bu şekilde hazırlarsanız Anayasa Mahkemesinden geri döner." diye defalarca uyarılarda bulunduk; dinlemediniz, direttiniz, "Biz ne dersek o olur." dediniz. Önceki dönem Parlamentosunda ve bu 28'inci Dönem Parlamentosunda çıkan kanunlar için Cumhuriyet Halk Partisi olarak AYM'ye müracaatımızı yaptık. Bu teklifin içerisinde 13 tane madde Anayasa Mahkemesinden iade edilmiştir. Niye bu Meclisi yoruyorsunuz, niye bu Genel Kurulu yoruyorsunuz? Eğer Anayasa'ya aykırı bir kanun yapıyorsanız bunun sorumluluğuna da siz katlanacaksınız.
Şimdi, birtakım müzakereler oluyor. Biz Komisyonda defalarca gündeme getirdik. Geçtiğimiz salı günü İçişleri Komisyonuna bağlı bir bürokrat bize mail yöntemiyle bu kanun teklifini gönderdi, salı günü saat 15.00 itibarıyla da Komisyon Başkanı bize yazılı metni gönderdi ve alelacele, kırk sekiz saat sonra perşembe günü saat 15.00'te İçişleri Komisyonunun toplanma kararı verildi.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak dersimize çalıştık, kanun teklifinin ne getirdiğini, ne götürdüğünü çok iyi inceledik ve inanmanızı istiyorum, belki de tarihte ilk defadır, bir komisyon, İçişleri Komisyonu 6 maddeyi Komisyon aşamasında değiştirmek zorunda kaldı çünkü madde metni ile gerekçe metni birbirine uymuyordu. Bizim uyarılarımızı dikkate alan oradaki Komisyon Başkanı ve bürokratlar ara verip 6 maddeyi değiştirmek zorunda kaldı. Bu mudur arkadaşlar kanun yapma tekniği?
Bu kanunu torba kanun olarak Meclisin ve Komisyonun gündemine getirdiniz. Bu kanunun içerisinde 17 farklı kanunu ilgilendiren madde metni var, bir de kanun hükmünde kararnameyle toplam 18 tane birbiriyle uyuşmayan, birbiriyle ilgili olmayan madde söz konusu. Yetmedi, yetmedi, aynı zamanda İçişleri Komisyonunun dışında Millî Savunma Komisyonunu ilgilendiren konular var, Adalet Komisyonunu ilgilendiren konular var, Dışişleri Komisyonunu ilgilendiren konular var ve bunların hepsini bir araya getirdiniz, torba kanun yaptınız. O da yetmedi, 48 maddelik kanun teklifini Yüce Meclise temel kanun olarak getirdiniz. Temel kanundaki amacınız ne? Efendim, maddeler üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi başta olmak üzere, parti grupları konuşmasın, milletvekilleri konuşmasın. İç Tüzük'ün verdiği bu yetkiyi istismar ettiniz arkadaşlar, etmeye de devam ediyorsunuz. Bu, kanun yapma tekniğine uygun bir davranış biçimi değildir ve bugüne kadar nasıl davrandıysanız biz de siyaseten aynı şekilde size davranmaya devam edeceğiz çünkü yasa yapma tekniğine hiç uymadınız. Yarın veya önümüzdeki günlerde bu kanun teklifi bu şekilde kabul edilirse Anayasa Mahkemesi tekrar bu teklifin birçok maddesini geri gönderecek.
Değerli arkadaşlarım, bu teklifin 1'inci maddesi, 2'nci maddesi, 3'üncü maddesi, 4'üncü maddesi, 31'inci maddesi ve 35'inci maddesi Anayasa'ya tam aykırı maddelerdir. Söylüyoruz, 3'üncü maddeyi geri çekiniz, 31'inci maddeyi geri çekiniz; görüşmeler daha devam ediyor ama ne noktaya geldiğini henüz kesinleşmiş olarak bizler de bilmiyoruz.
Şimdi, geldiğimiz noktada bu sürecin daha sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için İçişleri Komisyonundan önce bir alt komisyonun kurulup bunların yeniden değerlendirilmesi gerekiyordu. Bundan üç ay sonra, altı ay sonra tekrar gelip AYM'nin geri gönderdiği bu teklifi burada konuşursak bu ayıp iktidarın ayıbı olacaktır, bunu bilmenizi istiyorum.
Bu teklifte 6 madde direkt Anayasa'ya aykırı. Şu huyunuzdan vazgeçmiyorsunuz, bunu açık yüreklilikle itiraf etmek istiyorum: İllaki 10 kilo dana etinin içerisine 1 kilo domuz eti karıştırıyorsunuz arkadaşlar; yapmayın bunu ya, yapmayın. (CHP sıralarından alkışlar) 48 maddelik kanun teklifinin içerisinde 6 madde gerçekten Anayasa'ya tam aykırı. Yani özellikle teklifin 3'üncü maddesi, CMK'de savcıya verilmeyen yetkileri siz müfettişe veriyorsunuz arkadaşlar, mülkiye müfettişine bu hakkınızı devrediyorsunuz. Yani buradaki amacınız ne? Eğer, bugüne kadar, son haftalarda, son aylarda uyguladığınız siyasi politikaya Esenyurt Belediyesinden başlayıp İstanbul Büyükşehir Belediyesine bu maddeyle, bu teklifle bir tünel açmak istiyorsanız bu nafile bir girişimdir. Buradan size ekmek çıkmaz, amacınız bu ise gerçekten buradan size bir şey çıkmaz. Diyoruz ki savcıda bulunmayan yetkiyi bir müfettişe nasıl verirsiniz? Bugün iktidarda sizsiniz, yarın Cumhuriyet Halk Partisi iktidarda olacak; onun gönderdiği müfettişler de aynı uygulamayı yaparsa bu teklife "kabul" oyu veren arkadaşların şimdiden zan altında kalacaklarını ifade etmek isterim.
Değerli arkadaşlarım, iktidar partisi milletvekilleri, aslında bugün tarihî bir fırsatı kaçırdınız, gerçekten tarihî bir fırsatı kaçırdınız. Bugün grup önerilerimiz vardı, grup önerimizde 2014-2024 arası, başta görevden alınan belediye başkanları, görevden istifa ettirilen belediye başkanları ve Ankara, İstanbul, Bursa, Balıkesir gibi -hani o ağlayarak belediye başkanlığından istifa eden belediye başkanınız vardı ya- belediyelerin başkanlarının son on yılda yaptığı tüm etkinlikleri, tüm organizasyonları, tüm konserleri inceleyelim, bir inceleyelim; hakikaten kim ne kadar harcamış, kim ne kadar bütçe ayırmış, biz bunu Meclis olarak belirleyelim ve 86 milyon insanın karşısına çıkaralım dedik. Evet, iktidar partisinden temsilci bir arkadaşımız öyle bir konuşma yaptı ki "Aa, ne güzel. Bizim Saadet Partisiyle birlikte desteklediğimiz bu teklifi iktidar da destekleyecek, bu konuyla ilgili bir komisyon kurulacak ve gerçekten zan altında bıraktığınız, iddia ettiğiniz, itham altında bıraktığınız belediye başkanları bu konuda kendilerini ispatlayacaklar ve halkın huzuruna çıkacaklar." diye düşündük. Oylamaya geçildi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, bitirin lütfen.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Oylamada her zaman olduğu gibi, Cumhur İttifakı bileşenleri milletvekilleri olarak "ret" oyu verdiniz ve 5 oyla kabul edilmedi bizim önergemiz. Aslında ne yaptınız biliyor musunuz? Bugün sizin dışınızda itham ettiğiniz, iddia ettiğiniz, her türlü partiden seçilmiş belediye başkanımızı akladınız, gerçekten akladınız. Bu saatten sonra, bugünden sonra, bu dakikadan sonra hiçbir belediye başkanımıza, özellikle Cumhuriyet Halk Partili hiçbir belediye başkanımıza ithamda bulunamazsınız, yapmış olduğu görevlerinden dolayı da soruşturma açamazsınız, inceleme yapamazsınız diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tüzün.
Bu arada, ihtilaflı birçok maddede belli bir uzlaşma sağlandı, konuşmacıların da dikkatine sunmuş olayım.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Uygulamada göreceğiz, değil mi Başkanım?
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Aydın Milletvekili Sayın Süleyman Bülbül.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Teklif ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin bazı maddelerine karşı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına çıktım, görüşlerimi ortaya koyacağım.
Değerli arkadaşlar, Dahiliye Memurları Kanunu dediğimiz zaman ne anlıyoruz? Kaymakam, vali. Yani bakıyorum, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden sonra artık devletin valisi, kaymakamı yani hangi durumda devletin valisi ve kaymakamı? Yani şu anda, Cumhurbaşkanlığı sisteminde Cumhurbaşkanı parti başkanı. Artık öyle bir hâl aldı ki kaymakam ve valilerin -partinin etkin olduğu bir devlet yapısında- devletin valisi, kaymakamı mı yoksa parti kaymakamı, valisi mi olduğu konusunda şüphelerimiz var. Bakıyoruz kaymakamlara, talimatları nereden alıyorlar? Bakıyoruz valilere, talimatları nereden alıyorlar? İstanbul Valisi, Sayın İçişleri Bakanı Yerlikaya.
Şimdi, AKP'nin seçim vaatleri arasında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'yla ilgili, güvenlik memurlarının hizmet içi eğitimden geçmesi var. Ya, 2024 1 Mayısının 1 Mayıs meydanında, Taksim'de kutlanmasıyla ilgili Anayasa Mahkemesinin kararı var; açıkça, Anayasa 34, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na ilişkin, bir haktır, barışçıl bir haktır diyor. Bir bakıyoruz, İstanbul Valisi ve İçişleri Bakanı çıkmış, orada barışçıl bir toplantı yapılmasını; emekçilerin, işçilerin 1 Mayıs Emek Bayramı'nı kutlamasını engelliyorlar. Bakıyoruz vali, devletin valisi mi yoksa Anayasa'dan gücünü alıp da yetkilerini kullanan vali mi? Kaymakamlara bakıyoruz, kaymakamların da -parti işlerinden soyutlanmış bazı kaymakamları kenara koyuyorum- birçok sorunları var, açıklamaları var. Bundan sonra, bakıyoruz hâkim ve savcılara -Adalet Komisyonu grup sözcüsüyüm- geçen dönemlerde alınan hâkim ve savcılardan parti üyesi olan, partinin yönetim kadrolarında ve belediye meclis üyeliklerinde görev yapanlar hâkim, savcı olmuş, onların da partiyle bağlantısı var. Arkadaşlar, Cumhurbaşkanı hükûmet sistemi açıkça devleti parti devleti hâline getirmiştir. Cumhurbaşkanı hükûmet sistemiyle devletin valilerini, devletin kaymakamlarını, devletin mülki idare amirlerini aramak hayal olmuştur.
Yeni gelen düzenleme, Dahiliye Memurları Kanunu madde 3, madde 4; mülki idare müfettişleri... Yahu, arkadaşlar, bu yetkileri hâkimlerde de bulamazsınız, savcılarda da bulamazsınız. Ne demek bu kamuya yararlı derneklerin bilgi, belge ve birçok kaynağını isteme yetkisi? Ne demek ambar, depo ya da başka birçok yerel yönetimlerin yetkilerinde bulunan yerlere el koyulması, muhafaza altına alınması? Yani bu nedir? Açıkça, korku ikliminin ortaya koyduğu, güvenlik politikalarının ortaya koyduğu, devletin parti devleti olduğu bir açıklamadır. Bakıyoruz, kaymakamlar, mülki idare amiri olması gereken, hukuk ve kamu idaresinden gelmesi gereken kaymakamlar nereden geliyor? Sosyolog, psikolog ve mühendislerden gelebilecek. Yani söz mü verdiniz belirli yerlere, mülki idareden gelecek ya da kamu yönetiminden, hukuktan anlayan, eğitimden geçmişler gelmeyecek de? Yani her şey bir yere endeksli, parti devletine endeksli.
Bakıyoruz, bekçi; mahalle ve çarşı bekçilerinin alınmasıyla ilgili Anayasa Mahkemesinin iptal kararı var, kanunla düzenlenmesi gerekiyor. Bir bakıyorsunuz, onlara da mülakat getiriyorsunuz. Yani bekçi fiziki yeterlilik sınavına girecek, yazılı sınava girecek, bir de sözlü sınava girecek, mülakata girecek. Mülakat nereden çıktı? Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Bey söz vermişti, 2023 seçimlerinde mülakat kalkacaktı. Mahalle ve çarşı bekçilerine mi kaldınız devlette örgütlenme, kadrolaşma açısından? Yani mülakatı niçin getiriyorsunuz? Mülakat nedir? Nesnellikten uzak bir şeydir, subjektif bir olaydır. Neyini araştıracaksınız? Yine bu kanunda getirilen kaçıncı madde? 42'nci madde. Bu kanunda getirilen 43'üncü madde çarşı ve mahalle bekçileriyle ilgili.
Bir bakıyorsunuz, özgürlüklerle ilgili, 20'nci madde; insanın, kişinin kişisel dokunulmazlığı var. 20'nci maddede kişisel verilerin korunması var. Siz bekçilere elle arama yetkisi veriyorsunuz, bekçilere tedbir alma kararı yetkisi veriyorsunuz, kabahat suçlarını engelleme yetkisi veriyorsunuz. Ya, böyle bir şey olabilir mi? Çarşı bekçilerine, siz mahalle bekçilerine nasıl bir arama yetkisi verirsiniz? Nasıl kabahat suçlarını engelleme yetkisi ya da tedbir verirsiniz?
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - AYM neden geri gönderdi?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Yani AYM'nin vermiş olduğu karar, Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar açıkça belliyken nasıl böyle bir yetki verirsiniz? Yani hep güvenlikçi yasa teklifleri; kaymakam, vali, bekçi... Yani böyle şey olmaz.
Bakıyoruz, AKP'nin getirdiği kanun tekliflerinde her konuşmamızda, komisyonlarda olsun, Genel Kurulda olsun "Anayasa'ya aykırılık, Anayasa'ya aykırılık..." Yahu, arkadaşlar, bu Anayasa'yı okuya okuya; okuya okuya bir hâl olduk ama siz bu Anayasa'yı rafa kaldırdınız, Anayasa'ya aykırılıklarla siz bir hâl oldunuz.
Ya, Anayasa’nın 2'nci maddesi, Anayasa’nın 7'nci maddesi, 9'uncu maddesi, 10'uncu maddesi, Anayasa’nın 88'inci maddesi, 125, 128... Ya, okuyun şunları; kanunilik prensibini okuyun, yönetmelikle bu işlerin olmayacağını okuyun; Anayasa’nın 104'üncü maddesine aykırı tekliflerle, Cumhurbaşkanı kararnameleriyle hak ve özgürlükleri yapamayacağınızı okuyun; 13'üncü maddede hak ve özgürlüklerin sınırlanamayacağını okuyun. Biz mi okutacağız sizleri? Hukuk fakültesi 1'inci sınıftan mı başlayacağız okutmaya? (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir kanun tekniği mi olur?
Değerli arkadaşlar, bir de dernekler var. Hiç unutmam, 2022 yılında derneklerle ilgili Adalet Komisyonuna kanun teklifleri gelmişti yani dernekler konusunda da çok uzmanlar arkadaşlar. Yurt dışında bulunan dernekler, kurulan dernekler yaptıkları faaliyetlerde teknik, mali ve idari yardım alacaklar. Ya, bu dernekler kimlerdir? Bu derneklere verilecek idari, mali, teknik yardım nedir? Bu derneklere verilecek idari, mali, teknik yardımın süresi nedir? Bu derneklere verilecek idari, mali, teknik yardımın miktarı nedir? Böyle belirsizlik olabilir mi? Böyle kanun yapma tekniği olabilir mi? Böyle hukuki belirsizlik olabilir mi? Anayasa’nın 2'nci maddesi açık değil mi? Ölçülülük yok, hukuki belirlilik yok yani siz ne yapıyorsunuz burada? Kanun mu yapıyoruz biz?
Değerli arkadaşlar, Anayasa'ya aykırılık konusunda uzmanlaştınız ama biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak da bu rafa kaldırdığınız Anayasa'ya uyma konusunda komisyonlarda, Genel Kurulda ve Anayasa Mahkemesinde sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
Değerli arkadaşlar, İçişleri Bakanlığı... İçişleri Bakanlığının görevi nedir? İçişleri Bakanlığı, devletin güvenliğinden, vatandaşın huzurundan, sınırların korunmasından, suçla etkin mücadeleden sorumlu bakanlıktır. Gerçekte öyle mi, uygulama böyle mi? İçişleri Bakanlığının görevi uygulamada nasıldır? Uygulamada, toplumsal ve siyasi muhalefeti bastırmak, birinci göreviniz bu. Şimdi, İçişleri Bakanlığının görevlerine ve yaptıklarına bakıyorum: Biraz önce söyledim, AYM kararlarına rağmen 1 Mayısı engellediniz, Taksim'e çıkılamadı. FERNAS işçilerini, sadece insanca çalışma koşullarını talep ettikleri için Ankara'nın göbeğinde, Kurtuluş Parkı'nda yaka paça gözaltına aldınız. Sendikaya üye oldukları için işten atılan Polonez işçileri ters kelepçeyle gözaltına alındı. Akbelen ormanında kömür ocağı için direnen, nöbet alanında bulunan vatandaşları ne yaptınız? Darbedildi ve oradan çıkışına izin verilmedi. İsrail'le ticari ilişkilerin kesilmesi konusunda İstiklal Caddesi'nde yürüyüş yapan gençler darbedilerek gözaltına alındı. Esenyurt'ta kayyıma karşı mücadele eden Esenyurt halkına ise polis barikatlarıyla engel oldunuz. Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekillerinin belediyeye girişine, belediye meclis üyelerinin grup toplantısına girişine engel oldunuz.
Daha devam ediyorum. Bu kadar engellemeler varken ülkede neler oldu? Sadece bu yıl ekim ayı sonuna kadar 397 kadın öldürüldü. 2023 yılında çocuklar toplamda 537.583 adli olaya karıştı. Çocuğun Yaşam Hakkı Raporu'na göre 2024 Ocak-Haziran ayında, yalnızca altı ay içinde 343 çocuk, önlenebilir sebeplerden dolayı hayatını kaybetti yani önlenebilseydi 343 çocuk şu anda hayatta olacaktı. Bireysel silahlanma sonucu 8 çocuk vefat etti. Son on yılda 34.197 silahlı şiddet olayı ortaya çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Bu silahlı şiddet olaylarında toplam 21.434 kişi öldü. Ruhsatsız silah sayısında ise Türkiye dünyada 7'nci, Avrupa'da da ilk sırada. Ama biz ne yapıyoruz? Yine torba yasada 8'inci maddeden 13'üncü maddeye kadar 6136 sayılı düzenlemeyle silahla ilgili, şiddetle ilgili artırım cezaları getiriyoruz. Ben Komisyonda "Bu konuda etki analizi yapıldı mı? Seri muhakeme usulü getirildi, düzenleme yapıldı mı?" diye sordum. O konuda bir cevap alamadım. Yirmi iki yıllık AKP iktidarında kadına, çocuğa ve vatandaşa yönelik şiddet bu kadar varsa, bunu çözemediyse, bu memlekette demokrasi, özgürlükler, insan hakları ve anayasal hak ve özgürlükler yaşanmıyor demektir. Bunun çaresi basittir. Hukuk devletini inşa edemiyorsunuz. Yirmi iki yılda geldiğimiz nokta, geldiğimiz nokta bu. Eski İçişleri Bakanımız fotoğraf çekiyordu, yeni Bakanımız kayyum atıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Bu hususa son vereceğiz, hep birlikte son vereceğiz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bülbül.
Gruplar adına konuşmalar bitti.
Şahıslar adına ilk konuşma Aydın Milletvekili Sayın Evrim Karakoz'a ait (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
EVRİM KARAKOZ (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmelerine başladığımız kanun teklifinin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulumuzu ve bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
17 kanun ve 1 KHK'yi ilgilendiren toplam 48 maddelik bir torba yasayla karşı karşıyayız. Teklifte bulunan pek çok madde, öncesinde tarafımızdan Anayasa Mahkemesine götürülmüş ve Mahkemece iptal kararları verilmişti. Ancak bu torba yasa teklifindeki pek çok maddenin yine Anayasa Mahkemesi kararlarının iptal gerekçelerini karşılamadığı ve Anayasa'ya aykırı hususlar içerdiği de ortadadır. Birazdan maddeler üzerinde görüşmeye başladığımızda bu husus açık bir şekilde ortaya çıkacaktır. Teklifin özellikle 1'inci, 2'nci, 3'üncü, 31'inci 40'ıncı ve 42'nci maddelerinde ciddi sıkıntılar ve Anayasa'ya aykırı hususlar bulunmaktadır.
Kanun teklifi öylesine hızlı ve kanun yapım tekniğinden uzak hazırlanmıştır ki Komisyon çalışmaları esnasında AKP Grubu kendi hazırladığı kanun teklifinde düzeltme yapılması için pek çok değişiklik önergesi vermiş ve yeni maddeler eklenmiştir. Bu durum, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye Büyük Millet Meclisini ne kadar işlevsiz hâle getirdiğinin ve yasa yapma sürecini olumsuz etkilediğinin bir göstergesidir.
Söz konusu teklifin çeşitli hükümleri Anayasa'ya aykırı olduğu için teklif metninden çıkarılmasına ya da Anayasa'ya uygun hâle getirilmesine yönelik önergelerimiz Komisyon görüşmeleri esnasında AKP'li ve MHP'li üyeler tarafından reddedilmiştir.
Bu kanun teklifi Komisyonda görüşülürken teklifin geneli ve maddeleri üzerinde AKP Grubunun Komisyon üyesi olan milletvekilleri değil Bakanlık görevlileri ve Komisyon Başkanı açıklama yapmıştır. Teklifin sahibi yasama organı değil yürütme organıdır ve her zaman olduğu gibi yürütme, yasama üzerinde tahakküm kurmuştur. (CHP sıralarından alkışlar)
Emniyet ve Jandarmamızın büyük fedakârlıklarla çalıştığını hepimiz biliyoruz. Her zaman ifade ettiğimiz gibi, Emniyet personellerimizin ciddi sıkıntıları var. Örneğin, polislerimizin baskı, mobbing ve aşırı mesai yükünden, mali zorluklardan dolayı mesleği bıraktığını hatta intihar ettiğini hepimiz biliyoruz. Kamuoyunun ve emniyet güçlerinin bu yöndeki yoğun beklentisine rağmen ne emniyet güçlerimizin ve jandarmamızın özlük hakları, mali durumları konusunda olumlu bir ilerleme kaydedilmemiş, sıkıntılar ve sorunlar yine iktidar tarafından görmezden gelinmiştir.
İktidar her fırsatta mülakatı kaldırmaktan bahsetmektedir ancak bu teklifte de görüldüğü üzere mülakat uygulaması tüm hızıyla devam etmektedir.
Maddeler görüşülmeye başlandığında açıkça görülecektir ki yine kervan yolda düzülür mantığıyla yapılmış bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Örneğin, teklifin 3'üncü maddesi, mülkiye müfettişlerinin denetim esnasında sahip olacakları yetkileri düzenlemektedir. Mülkiye müfettişlerine pek çok kurumu denetleme yetkisi verilmiştir ancak özellikle son on yılda en çok belediyeler ve özellikle Cumhuriyet Halk Partili belediyeler denetlenmiştir. Elbette bir hukuk devletinde bir idarenin her türlü iş ve işlemi denetlenmelidir ancak bu husus iktidar tarafından kötüye kullanılmıştır ve kötüye kullanılmaya da devam edilmektedir. Örneğin, 2017 yılına gittiğimizde muhalif belediyelere o dönemde müfettiş üzerine müfettiş gönderilirken ve muhalif belediye başkanları hakkında yüzlerce dava açılırken AKP belediyeleri denetlenmemiş, suça karışan, suçlu olduğu iddia edilen belediye başkanları istifa ettirilmiştir. Örneğin, İstanbul Büyükşehir, Ankara Büyükşehir, Bursa Büyükşehir, Balıkesir Büyükşehir, Düzce ve Niğde'de belediye başkanları istifa ettirilmiştir. Muhalif belediyelerin a'dan z'ye tüm iş ve işlemleri denetlenirken iktidar belediyeleri denetlenmemiştir.
Anayasa'mız açıktır; kanunlar karşısında herkes eşittir ve kanunlar herkesi bağlar. Bugün ise geldiğimiz noktada hukuka, demokrasiye, millî iradeye aykırı olarak belediyelere kayyum atıyorsunuz, belediye başkanlarını görevden uzaklaştırıyor, görevden uzaklaştırma kararı olmamasına rağmen belediye meclislerinin de çalışmasını engelliyorsunuz. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." anlayışına aykırı işler yapıyorsunuz. Sandıkta kazanamayınca hukuku eğip büküyorsunuz, milletin iradesine ve demokrasiye asla ve asla saygı duymuyorsunuz. İktidar ülkeyi öyle bir duruma getirdi ki mevcut mahkeme kararlarına uyulmadığı gibi haricî mahkemeler de kurulmaya başlandı. Nasıl mı? Biz daha önce bu filmi izlemiştik, daha önce de bu olayları hep birlikte yaşamıştık.
Sayın milletvekilleri, AKP iktidarının davaların savcısı olduğu, beraber maklubeye kaşık salladığı ortaklarıyla daha mahkeme kararları açıklanmadan hükümler verildiği, insanların haksız ve hukuksuz bir şekilde hapsedildiği, mahkeme kararlarının henüz mahkemeler karar vermeden ve kararlarını açıklamadan yayınlandığı günleri unutmadık, hatırlıyoruz, hatırlamaya ve hatırlatmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi de bugünlerde maalesef aynı durumu yaşıyoruz; daha mahkemede yargılama yapılıp hüküm vermeyi bırakın, savcılık soruşturma başlatmadan insanları suçlu ilan ediyor, hükümler veriyorsunuz. Sözcüleriniz ve medyanız Emniyet mensubu olup yakalıyor, savcı olup iddianame düzenliyor, mahkeme olup karar veriyor, hatta yüksek yargı organı olup verilen kararları onaylıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Delil yoksa çarpıtıyor ya da eskiden olduğu gibi gizli tanıklarla iş yürütüyor. Lekelenmeme hakkı, hukuk devleti, adil yargılanma hakkı sizin iktidarınızda rafa kalkmış durumda. Ne hak tanıyorsunuz ne hukuk tanıyorsunuz ne Anayasa tanıyorsunuz. Bu teklifte "Muhalefeti yargı yoluyla nasıl engelleriz, nasıl baskı altına alırız?" çaba ve gayretini görüyoruz. Örneğin, soruşturma yetkisi, mevzuatta tartışmasız bir şekilde belirtildiği gibi cumhuriyet savcılarınındır fakat bu düzenlemeyle mülkiye müfettişlerine neredeyse cumhuriyet savcılarının da sahibi olduğu yetkilerin üzerinde, herhangi bir izne ya da mahkeme kararına dayanmaksızın el koyma yetkisi veriyorsunuz, muhafaza yetkisi veriyorsunuz. Örneğin, dijital materyallere de el koyma yetkisi veriyorsunuz. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 134'üncü maddesi çok açık: "Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma." Bir, madde şöyle diyor: "Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde cumhuriyet savcısı tarafından bu işlemler yapılır. Acil durumlarda cumhuriyet savcısı karar verir, daha sonra cumhuriyet savcısı yaptığı işlemi yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunar." Ancak, teklif bu hâliyle kabul edilirse müfettiş tarafından el koyma ve muhafaza işlemleri neticesinde belediyeler hizmet göremez hâle getirilebilecektir. Hâkime, savcıya yasayla bir sınır çiziyoruz ancak bu teklifte bu maddeyle müfettişe "Ne istersen yap." diyoruz. Müfettiş sahip olduğu bu olağan dışı ve Anayasa'ya aykırı yetkileriyle soruşturma yürütecek; örneğin, tanık dinleyecek, bilirkişi incelemesi yapacak, arama ve el koyma yapacak ancak müfettişin topladığı tüm bu deliller idareye tebliğ edilmeksizin silahların eşitliği ilkesine ve hukuk devleti ilkesine aykırı bu durumla idare hakkındaki tespit ve iddiaları daha idare bilmeden, idareye tebliğ edilmeden basından öğrenilecek. 31 Mart seçimleri sonrasında ilk genel seçimde iktidarı kaybedeceğini anlayan AKP'nin bu kanun teklifinde amacı çok açık; sürekli olarak muhaliflere dönük soruşturma yapmak, muhalif belediyeleri baskı altına almak, belediye başkanlarına dava açtırmak, görevden uzaklaştırmak ve hatta gerekirse kayyum atamak. İşte bu yüzden diyoruz ki: Bu teklifteki Anayasa'ya aykırı düzenlemeleri geri çekin, hukuka ve Anayasa'ya uygun davranın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
EVRİM KARAKOZ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, iktidarın tüm bu baskı, yıldırma ve yargıyı sopa gibi kullanma çabalarına rağmen CHP'li belediyeler halkın yararına, hukuka bağlı olarak hizmet etmeye, vatandaşlarımızın yüzünü güldürmeye, vatandaşlarımızın dertlerine derman olmaya devam edecek ve Cumhuriyet Halk Partisi ilk genel seçimde iktidara gelecek, herkesin hukuk karşısında eşit olduğu, hukuk devleti ilkesinin tam uygulandığı, hakkın, hukukun ve adaletin egemen olduğu bir ülkeyi hepimize ulaştıracaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Karakoz.
Şahıslar adına son konuşmacı Antalya Milletvekili Sayın Kemal Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
KEMAL ÇELİK (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin iç güvenliği ve asayişini sağlamak, kamu düzeni ve kamu güvenliğini muhafaza etmek, suç işlenmesini önlemek ve suçlularla mücadele etmek, kaçakçılığı önlemek, vatandaşlık hizmetlerini yürütmek amacıyla ülkemizde yaşanan toplumsal, ekonomik ve teknolojik gelişmeler göz önüne alınarak İçişleri Bakanlığımızın görev, yetki ve sorumluluklarında hukuki düzenleme yapılmasına ihtiyaç doğmuştur.
Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığımızın görev tanımına giren bütün işleri bir anlamda, yaşayan organizmalara benzetebiliriz çünkü burada gelişen, değişen ve dış etkilere göre yeni ihtiyaçların ortaya çıktığı bir konudan söz ediyoruz. Dolayısıyla bu alana yönelik atılacak her adımın ülkemizin geleceğini şekillendireceği, doğru proje ve uygulamalar için de birer itici güç özelliği taşıyacağı açık bir gerçektir.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye'nin başarı hızını artırmamız, dünya sahnesinde daha güçlü ve etkin bir pozisyon almamız gerekmektedir. Bu nedenle emniyet ve asayiş hizmetlerinde atılacak her adım milletimizin huzurunu ve toplumsal düzeni daha da güçlendirecektir.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi görüşülürken İçişleri Komisyonu olarak gerçekten muhalefetimizin de eleştirilerinden faydalanarak bize göre çok güzel bir kanun teklifi ortaya çıktı. Burada özellikle belirtmek istiyorum ki söz konusu kanun teklifiyle İçişleri Bakanlığını ilgilendiren ve başta Anayasa Mahkemesinin iptalleri sonucunda ortaya çıkan hususlarda bazı mevzuat değişiklikleri yapılmaktadır, bunlar başlıca şöyledir: Dâhiliye memurları, göç, afet yönetimi, mülkiye müfettişliği, POLSAN, ateşli silahlar ve bıçaklarla ilgili düzenlemeler, Dernekler Kanunu ve Mahalle Bekçileri Kanunu olmak üzere 17 adet kanun ve 1 adet kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılması öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, başta kaymakam adaylarının eğitim şartları ve mülkiye müfettişlerinin yetkilerinin belirlenmesi konuları olmak üzere Dahiliye Memurları Kanunu'nda yapılan değişikliklerle Anayasa Mahkemesi iptal kararı doğrultusunda kaymakam adaylığı eğitim şartları düzenlenmektedir. Emniyet teşkilatında yapılan kanun değişikliğiyle Polis Bakım ve Yardım Sandığı yeniden düzenlenmektedir. Ateşli silah parçalarının kanun kapsamına alınması ve ateşli silahlara yönelik cezaların artırılmasına ilişkin Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'da da düzenlemeler yapılmaktadır. Ruhsatlı silahını 2'nci ve 3'üncü kez kaybeden veya çaldıran kişiler için de yeni müeyyideler öngörülmektedir.
Ateşli silah parçaları madde kapsamına alınarak satışı ve bulundurulması suç sayılmakta ve kurusıkı silahların gerçek silah hâline getirilmesi suçu için daha ağır cezalar getirilmektedir. Bu da ülkemizdeki bazı olayların aydınlatılması açısından da son derece önemlidir.
Devlet Memurları Kanunu'nda yapılan değişiklikle AFAD Başkan Yardımcısının ek göstergesi yükseltilmektedir. Sözleşmeliyken muvazzaf olan astsubaylar lehine eşitsizliği önlemek üzere Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun'da da değişiklik yapılmaktadır. İç güvenlik birimleri de bu kapsamda düzenlenmektedir.
Noterlik Kanunu'nda yapılan değişiklikle yabancı ülkelere gönderilecek noterlik işlemlerinin tüm valilik ve kaymakamlıklarca onaylanabilmesi sağlanmaktadır.
Araç kiralama şirketlerine yükümlülük getirmek üzere Kimlik Bildirme Kanunu'nda da bazı değişiklikler yapılmaktadır.
Madalya çeşitlerinin artırılması, kantin giderlerinin genel bütçeden karşılanması ve tazminat yükümlülükleri konusunda Sahil Güvenlik Komutanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı Kanunu'nda değişiklikler yapılmaktadır.
Başta usulsüz çakarlı araçlara ilişkin yaptırımlar ağırlaştırılmakta ve bu doğrultuda Karayolları Trafik Kanunu'nda değişiklikler yapılmaktadır.
Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun'da değişiklikler yapılarak devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar hariç olmak üzere kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla hapis cezasına mahkûm olanlardan haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilenlerin özel güvenlik görevlisi olabilmesi sağlanmaktadır.
Dernekler Kanunu'nda Anayasa Mahkemesi iptal kararları doğrultusunda dernek lokalleriyle ilgili maddelerde de değişiklik yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, yargılama süreçlerinin hızlandırılması ve Göç Vakfının düzenlenmesi konusunda Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nda yapılan değişikliklerle kısa dönem ikamet izni verilmesine esas olacak taşınmazın niteliği ve değerinin Bakanlıkça belirlenmesi ve kısa dönem ikamet izninin reddi veya iptaline ilişkin yargılama sürecinin hızlandırılması sağlanmaktadır. Sınır dışı etme kararına ilişkin yargılama süreci de kısaltılmaktadır.
Yine, sayın milletvekilleri, Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu'nda Anayasa Mahkemesi iptal kararı doğrultusunda çarşı ve mahalle bekçileriyle ilgili değişiklikle çarşı ve mahalle bekçilerinin üstü ve amiri belirlenmekte, adaylarda aranacak nitelikler ve istihdam için yapılacak sınava ilişkin hususlar düzenlenmekte, kişiler üzerinde ve araçlarda kontrol usulü netleştirilmekte ve çalışma saatleri belirlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye için günümüzün gerçekleriyle barışık bir çalışmanın öncelikli ihtiyaçlardan biri olduğu çok açıktır. Bu noktada geçmişin dar kalıplarını kırarak geleceğe daha güçlü adımlarla yürümek zorunda olduğumuzu, huzur ve güven içinde yaşayan bir ülke konumumuzu sürdürmemiz gerektiğini ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.07
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Sırrı Süreyya ÖNDER
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Mahmut Atilla KAYA (İzmir)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20'nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
166 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 20 Kasım 2024 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.11
[1] 166 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.