TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

4’üncü Birleşim

8 Ekim 2024 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un, bir seneyi aşkın bir süredir İsrail’in Gazze'de gerçekleştirdiği katliam, soykırıma varan büyük insanlık suçları ve son günlerde özellikle Lübnan’a karşı neredeyse bütün dünyaya naklen seyrettirdiği saldırıları dolayısıyla bölgede yayılma ve büyük bir millî güvenlik tehdidi hâline gelen İsrail saldırganlığı konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgilendirilmesi için gerçekleştirilen özel oturuma ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca’nın, katledilerek susturulan tüm kadınlar ve çocuklar için bir kadın Meclis Başkan Vekili olarak tercihini bir dakika susmaktan yana kullandığına ilişkin konuşması

 

IV.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 8 Ekim 2024 Salı günkü (bugün) birleşiminde İç Tüzük’ün 59’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yürütme adına yapılacak konuşmaların süresinin otuzar, yürütme adına yapılacak gündem dışı konuşmayı müteakip siyasi parti grupları tarafından yapılacak konuşmaların süresinin yirmişer dakika olmasına (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir); aynı birleşiminde (10/1806), (10/1813), (10/1827), (10/1828), (10/1829) ve (10/1830) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına, bu görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin onar dakika olmasına ve bu birleşiminde başkaca bir işin görüşülmemesine ilişkin önerisi

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Genel Kurulun 8/10/2024 tarihli 4’üncü Birleşiminde İç Tüzük’ün 59’uncu maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde yapılacak görüşmelerin kapalı oturumda yapılmasına dair Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül tarafından İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre verilmiş olan önergesi

2.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, (2/1224) esas numaralı Günün Yirmi Dört Saate Taksimine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/73)

 

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş’un Rusya Federasyonu Federal Konsey Başkanı Valentina Matviyenko’nun vaki davetine icabetle Rusya Federasyonu’na 23-26 Eylül 2024 tarihleri arasında resmî bir ziyaret gerçekleştirdiğine ilişkin tezkeresi (3/926)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş ve beraberindeki heyetin Türkmenistan’da düzenlenecek olan Mahtumkulu Firaki’nin 300’üncü doğum günü vesilesiyle Uluslararası Zaman ve Uygarlıkların İlişkisi-Modern Dünya ve Kalkınmanın Temeli Forumu’na katılımına ilişkin tezkeresi (3/927)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş ve beraberindeki heyetin Cenevre’de düzenlenecek olan Parlamentolararası Birlik (PAB) 149’uncu Genel Kuruluna katılımına ilişkin tezkeresi (3/928)

 

VI.- KAPALI OTURUMLAR

İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Oturumlar

(Kapalıdır)

 

VII.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar’ın, İzmir’in sorunlarına ve ihtiyaçlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Niğde Milletvekili Cumali İnce’nin, Niğde’deki çiftçilere ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, 1-31 Ekim Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı’na ilişkin gündem dışı konuşması

 

 

VIII.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen Göl’ün, kadın ve çocuk cinayetlerine ilişkin açıklaması

3.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, artık hedef Türkiye’yse cevabını aradıkları sorulara ilişkin açıklaması

4.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, çeltik üreticisinin sorunlarına ilişkin açıklaması

5.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, aile hekimlerinin yaşadığı sorunlara ilişkin açıklaması

6.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Antalya’nın Kemer ilçesindeki Kındılçeşme Millî Park alanına ilişkin açıklaması

7.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, Amasya merkez ve ilçelerinde güçlendirme ve yenileme sebebiyle boşaltılan okullara ilişkin açıklaması

8.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, Konya’nın Ereğli ilçesinde sağlık alanında yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

9.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet olaylarındaki artışa ve bugün defnedilen Sıla bebeğe ilişkin açıklaması

10.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, Hatay halkının depremden bu yana yaşadığı mağduriyetlere ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili İskender Bayhan’ın, Türkiye’nin bütün Orta Doğu halklarının antiemperyalist, demokratik barış mücadelesinin üssü olması gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay’da sağlık alanında yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

13.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki randevu sorununa ilişkin açıklaması

14.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, AKP iktidarına sormak istediği sorulara ilişkin açıklaması

15.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, fındık üreticisinin kahverengi kokarca nedeniyle yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

16.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, öğrencilerin barınma sorununa ilişkin açıklaması

17.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, kadın ve çocuk cinayetlerine ilişkin açıklaması

18.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, kadın ve çocuk cinayetlerine ilişkin açıklaması

19.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, huzurevlerinde ve yaşlı bakım merkezlerinde oda fiyatlarına yapılan yüksek zamlara ilişkin açıklaması

20.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, Türkiye’nin 922 ilçesinden bir tek Kars’ın Digor ilçesinin girişinde trafik işareti olmadığına ilişkin açıklaması

21.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, Sakarya'nın kuzey ilçelerinde yaptığı çalışmalarda ön plana çıkan 2 soruna ilişkin açıklaması

22.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, İskenderun LimakPort’a gelen canlı hayvan sevkiyatlarına ilişkin açıklaması

 

 

23.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Bitki Koruma Ürünleri Bayilik ve Toptancılık Sınavı ücretindeki fahiş artışa ilişkin açıklaması

24.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Mersin’in Aydıncık ilçesine taşınması planlanan balık çiftliklerine ilişkin açıklaması

25.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, ürünleri para etmeyen çiftçilere ilişkin açıklaması

26.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi ilçesinde yapılmak istenen maden çalışmasına ilişkin açıklaması

27.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, gençlerin sosyal medya ve uyuşturucu bataklığından kurtarılmasının herkesin ortak mücadele alanı olması gerektiğine ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, vefat eden Saadet Partisinin kurucu Genel Başkanı Recai Kutan’a, Saadet-Gelecek Grubunun yer tahsisi talebine, bu sorun karşısında gösterdikleri siyasi nezaketten dolayı Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna ve lideri Devlet Bahçeli’ye teşekkür ettiklerine ilişkin açıklaması

30.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, vefat eden Recai Kutan’a ve İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 28’inci Dönem Üçüncü Yasama Yılına, vefat eden Saadet Partisinin kurucu Genel Başkanı Recai Kutan’a, siyasetçilerin ve milletvekillerinin bütün meselelere bir tarihî perspektifle bakmak mecburiyeti olduğuna, İsrail’in saldırganlığının Türkiye'yi tehdit edip etmediği tartışmasına, 8 Ekim 1912’deki Balkan Savaşı’nın 112’nci yılına ve vadedilmiş toprakların nihai hedefinin Anadolu coğrafyası olduğuna ilişkin açıklaması

32.- Muş Milletvekili Sezai Temelli’nin, 8 Ekim 1978'de Türkiye İşçi Partili 7 devrimcinin Ankara Bahçelievler’de katledildiğine, 8 Ekim 1980’de idam edilen Necdet Adalı’ya, Şırnaklı Süleyman Salğucak’a, Kobani kumpas davasına ve tutsak Günay Kubilay’ın yazdığı kitaba, cezaevlerindeki sorunlara, Kırşehir Cezaevinde tutuklu olan Mansur Zan’ın kendisine yazdığı mektubun engellendiğine, ekonomik krizin yükünü hâlâ ücretlilerin ve emeklilerin çektiğine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Millî Savunma ve Dışişleri Bakanlarının sunum yaptığı bugünkü kapalı oturuma, Cumhurbaşkanının 1 Ekimde Genel Kuruldaki ve iki ay evvel Rize İl Başkanlığı ziyaretindeki ifadelerine, İsrail’le yapılan ticarete ve Türkiye’nin onurlu bir dış politikaya acil ihtiyacı olduğuna ilişkin açıklaması

34.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, vefat eden Recai Kutan’a, bugün kapalı oturumda Gazi Meclisi bilgilendiren Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’e teşekkür ettiklerine ilişkin açıklaması

 

 

 

IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI (*)

A) Ön Görüşmeler

1.- DEM PARTİ Gubu adına Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli'nin, artan çocuk istismarı ve kaybolma vakalarının nedenlerinin tespit edilerek gerekli tedbirlerin alınabilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1806)

2.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya ve 21 Milletvekilinin, çocuk istismarlarının ve kayıp çocuk vakalarına yönelik tedbirlerin alınması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1813)

3.- Sivas Milletvekili Abdullah Güler ve 94 Milletvekilinin, çocukların korunmasına yönelik politikaların incelenmesi ve çocukları her türlü şiddet, ihmal ve istismardan koruyacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1827)

4.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili M. Satuk Buğra Kavuncu ve Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in, çocukların maruz kaldıkları sorunların tespit edilerek bu sorunlara yönelik önleyici tedbirlerin alınabilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1828)

5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, çocukların her türlü şiddet ve istismardan korunması ve koruma mekanizmalarının iyileştirilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1829)

6.- Saadet Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, çocukların korunmasına yönelik politikaların gözden geçirilerek etkin denetim mekanizmalarının oluşturulması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1830)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

 1.- İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın'ın, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavına ve hukuk fakültelerinin eğitim kalitesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/13940)

 2.- Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan'ın, Dumlu 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevinde bulunan bir mahkûmun sağlık hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/13960)

 3.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Kocaeli ilinde bir kişinin çalıştığı iş yerinde mobbinge maruz kaldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/13969)

 4.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen'in, bir elektrik şirketi lehine tarımsal desteklemelerden yapılan kesintilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/14043)

 5.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Dumlu 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan bir mahkûmun yaşadığı iddia edilen hak ihlallerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14069)

 6.- İzmir Milletvekili Seda Kâya Ösen'in, 29 Haziran 2024 tarihinde İzmir'in çeşitli ilçelerinde çıkan yangınlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/14146)

 7.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül'ün, yap-işlet-devret modeliyle inşa edilen tünel ve köprüler için yapılan garanti ödemelerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/14160)

 8.- Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan'ın, Şanlıurfa 1 Nolu T Tipi Cezaevinde bulunan bir mahkûmun intihar etmesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14182)

 9.- Hakkâri Milletvekili Öznur Bartin'in, Hakkâri ili Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca köyünün tarımsal üretim ve altyapı sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/14288)

 10.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, TMSF ile bir site yönetiminin usulsüzlük yaptığı iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/14313)

 11.- Hakkâri Milletvekili Öznur Bartin'in, Bakanlık tarafından orman yangınları ile mücadele için alınan önemlere ve yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/14430)

 12.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, İzmir'de Suriye uyruklu bir kişinin saldırıya uğradığı olaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14468)

 13.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Kocaeli ilindeki bazı belediyelerin Basın İlan Kurumuna olan borçlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/14577)

 14.- İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin'in, gıda fiyatlarındaki artışın önlenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/14705)

 15.- Muş Milletvekili Sezai Temelli'nin, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14736)

 16.- Şanlıurfa Milletvekili Ferit Şenyaşar'ın, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14737)

 17.- Bitlis Milletvekili Semra Çağlar Gökalp'ın, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14738)

 18.- Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan'ın, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14740)

 19.- Ağrı Milletvekili Heval Bozdağ'ın, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14742)

 20.- Hakkâri Milletvekili Öznur Bartin'in, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14752)

 21.- İstanbul Milletvekili Özgül Saki'nin, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14753)

 22.- Van Milletvekili Zülküf Uçar'ın, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14754)

 23.- Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın'ın, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14757)

 24.- Van Milletvekili Pervin Buldan'ın, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14761)

 25.- İstanbul Milletvekili Çiğdem Kılıçgün Uçar'ın, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14763)

 26.- Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan'ın, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14765)

 27.- Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz'in, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14766)

 28.- Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu'nun, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14772)

 29.- İzmir Milletvekili İbrahim Akın'ın, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14773)

 30.- Hakkâri Milletvekili Onur Düşünmez'in, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14775)

 31.- Tunceli Milletvekili Ayten Kordu'nun, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14776)

 32.- Hakkâri Milletvekili Vezir Coşkun Parlak'ın, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14777)

 33.- Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun'un, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14781)

 34.- İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk'un, Diyarbakır'da yaşanan bir cinsel istismar vakasıyla ilgili yargılama sürecine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14784)

 35.- Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren'in, 6 Temmuz 2024 tarihinde Batman'ın Gerçüş ilçesinde gözaltına alınan bazı kişilere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14820)

 36.- Bursa Milletvekili Kayıhan Pala'nın, bir sendikanın üye sayısının belirlenmesinde usulsüzlük yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/14853)

 37.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Elâzığ 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevinde bulunan bir mahkûmun nakil talebine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/14973)

 38.- İstanbul Milletvekili İskender Bayhan'ın, İstanbul'un Çatalca ilçesindeki bir fabrikada çalışan işçilerin işten çıkarılmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/14980)

 39.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba'nın, Uşak ilinde istihdam edilen yabancı uyruklu kişilere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/14981)

 40.- Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren'in, asgari ücrete ve emekli maaşlarına yapılan zamlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/14983)

41.-Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu'nun, kamuda engelli personel istihdamına,

Ziraat mühendisi atamalarına,

İlişkin soruları ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın cevabı (7/14986), (7/14987)

 42.- Ağrı Milletvekili Sırrı Sakik'in, Ağrı'daki okullara yapılan yönetici atamasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın cevabı (7/15021)

 43.- İstanbul Milletvekili Doğan Bekin'in, fındık taban alım fiyatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15050)

 44.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı'nın, 17 Mayıs 2024 tarihinde yayımlanan Tasarruf Tedbirleri Genelgesi kapsamında yapılacak kesintilere ve tasarruf miktarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/15065)

 45.- İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer'in, yargıya güven ve memnuniyet araştırmalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/15094)

 46.- Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bazı üretici ve tacirlerden yüksek miktarda teminat mektubu istenileceği iddiasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15199)

 47.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, 2018-2023 yılları arasında bütçeden yardım yapılan kamu kurum, kuruluş, dernek ve vakıflara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/15225)

 48.- İzmir Milletvekili Seda Kâya Ösen'in, domates üretimine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15349)

 49.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, antep fıstığı üretimindeki azalmaya ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15356)

 50.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, badem üretimindeki azalmaya ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15359)

 51.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, kamu tarafından üretilen buğday tohumu üretimi miktarındaki azalmaya ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15362)

 52.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, sert kabuklu meyve üretimine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15365)

 53.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, 2002'den bu yana ülkemizde tarım yapan çiftçilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15505)

 54.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu'nun, TMO'nun yulaf, çavdar ve tritikale alım fiyatlarını açıklamamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15506)

 55.- Antalya Milletvekili Cavit Arı'nın, Bakanlık tarafından süt üreticilerinin desteklenmesi talebine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15507)

 56.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara'nın, çiftçilerin sulama masraflarına katkı sunulması talebine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15512)

 57.- Edirne Milletvekili Ediz Ün'ün, ayçiçeği üretiminde yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15515)

 58.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız'ın, ipotek konulan tarım arazilerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15517)

 59.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız'ın, 5-8 Ağustos 2024 tarihinde gerçekleştirilen Tematik Çalıştaylar'a ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15518)

 60.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal'ın, isot biberi ve salça üreticilerine yapılacak desteklere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15520)

 61.- Aydın Milletvekili Evrim Karakoz'un, Aydın'ın Koçarlı ilçesinde üretilen çam fıstığına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15521)

 62.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel'in, Ordu ili Gürgentepe ilçesine bağlı Işıktepe köyünde yapılan ağaç kesimine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15522)

 63.- Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan'ın, Şırnak ilinde gerçekleştirilen ağaç kesimlerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15524)

 64.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde yaşayan bir depremzedenin konteyner talebine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un cevabı (7/15572)

 65.- Antalya Milletvekili Cavit Arı'nın, Antalya ilinde bulunan narenciye bahçelerinin tarım dışı alana dönüştürülmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15640)

 66.- Ağrı Milletvekili Nejla Demir'in, çiftçilerin yaşadığı sorunlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15642)

 67.- İstanbul Milletvekili Doğan Demir'in, çiftçilerin ürettiği ürünleri pazarlayabilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15643)

 68.- Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar'ın, tarım sektöründe üreticilerin desteklenmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15644)

 69.- İzmir Milletvekili İbrahim Akın'ın, kayısı üreticilerinin yaşadığı sorunlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15755)

 70.- Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, tarım ve hayvancılık alanındaki üretim düşüşüne ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15756)

 71.- Ardahan Milletvekili Özgür Erdem İncesu'nun, Ardahan'ın Göle ilçesinde yaşanan sel baskınlarının tarım alanlarına verdiği zarara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15759)

 72.- Ardahan Milletvekili Özgür Erdem İncesu'nun, Ardahan'ın Hanak ilçesinde yaşanan sel baskınlarının tarım alanlarına verdiği zarara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15760)

 73.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Kocaeli'nin Kandıra ilçesinde üretim yapan fındık üreticilerine yapılan desteklere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15766)

 74.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Şanlıurfa'da üretilen fıstığın Antep ve Siirt fıstığı olarak satışa çıkarılmasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15883)

 75.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, son üç yılda ormanlardan elde edilen oduna dair verilere ve ithal edilen orman ürünlerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15885)

 76.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, iki yıl süreyle işlenmeyen tarım arazilerinin Bakanlık tarafından tarımsal amaçlı kiraya verilmesi uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15886)

 77.- İstanbul Milletvekili Doğan Bekin'in, GAP kapsamında yapımına devam edilen Mardin Depolaması projesinin akıbetine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15890)

 78.- Ankara Milletvekili Yüksel Arslan'ın, orman yangınları ile mücadele kapsamında OGM'nin hava filosu ve ekipman sayısına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15891)

 79.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, dahilde işleme izni verilen firmalara ve bu kapsamdaki ithalat ve ihracat hacmine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın cevabı (7/15893)

 80.- Hakkâri Milletvekili Öznur Bartin'in, Hakkâri'nin Bağlar Mahallesi'nde bulunan dere yatağının ıslah edilmesi talebine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15989)

 81.- Hakkâri Milletvekili Öznur Bartin'in, Hakkâri'nin Berçelan yaylasındaki yaylacılık ve hayvancılık faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15990)

 82.- Şanlıurfa Milletvekili Ferit Şenyaşar'ın, mevsimlik tarım işçileri için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/15992)

 83.- İzmir Milletvekili Seda Kâya Ösen'in, yurt içinde satış yapan şirketler için tanınan kurumlar vergisi istisnasının kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın cevabı (7/15999)

 84.- Bingöl Milletvekili Ömer Faruk Hülakü'nün, Bingöl'ün Kiğı ilçesinde yapılan maden arama faaliyetlerinin tarım ve hayvancılığa verdiği zarara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/16104)

 85.- Edirne Milletvekili Ediz Ün'ün, Edirne ilindeki tarımsal sulama projelerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/16107)

 86.- İzmir Milletvekili İbrahim Akın'ın, Avrupa ülkeleri tarafından iade edilen tarım ürünlerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/16108)

 87.- Muş Milletvekili Sümeyye Boz’un, toy kuşlarının neslinin korunması talebine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/16110)

 88.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Muratlı Sınır Kapısının açılması talebine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın cevabı (7/16113)

 89.- Aydın Milletvekili Evrim Karakoz'un, lisanslı depoculuk faaliyetine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/16225)

 90.- Bingöl Milletvekili Ömer Faruk Hülakü'nün, Bingöl'ün bazı köylerinde yaşanan içme suyu sorununa ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/16230)

 91.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal'ın, kelaynak kuşlarının doğal yaşam alanlarının korunması için alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın cevabı (7/16231)

 92.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan bir mahkûmun kötü muameleye maruz kaldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/16244)

 93.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, istihdam politikalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/16375)

 94.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz'ın, Türkiye ile Mısır arasında imzalanan 17 mutabakat zaptının içeriğine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/16376)

 95.- Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde hayatını kaybeden bir kız çocuğu hakkında yürütülen soruşturma sürecine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/16377)

8 Ekim 2024 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.01

BAŞKAN: Numan KURTULMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Kurtcan ÇELEBİ (Ankara)

----- 0 -----

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4'ncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un, bir seneyi aşkın bir süredir İsrail’in Gazze'de gerçekleştirdiği katliam, soykırıma varan büyük insanlık suçları ve son günlerde özellikle Lübnan’a karşı neredeyse bütün dünyaya naklen seyrettirdiği saldırıları dolayısıyla bölgede yayılma ve büyük bir millî güvenlik tehdidi hâline gelen İsrail saldırganlığı konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgilendirilmesi için gerçekleştirilen özel oturuma ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, bugün özel bir oturum nedeniyle birlikteyiz. Bir seneyi aşkın bir süredir İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği katliam, soykırıma varan büyük insanlık suçları ve son günlerde özellikle Lübnan'a karşı neredeyse bütün dünyaya naklen seyrettirdiği saldırıları dolayısıyla bölgede yayılma ve büyük bir millî güvenlik tehdidi hâline gelen İsrail saldırganlığı konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgilendirilmesi için bugün bu özel oturumu birlikte gerçekleştireceğiz.

(Uğultular)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, oturumu başlattık. Lütfen, sükûnet sağlanırsa herhâlde oturum daha rahat bir şekilde takip edilir.

Öncelikle şunu söylemek isterim ki İsrail'in işgal, ilhak ve imha planları sadece geçen yıl başlamış değildir yani İsrail'in Gazze’yi ya da Filistin topraklarını ilhak, işgal ve imha planlarının bir yıllık bir geçmişe ait olduğunu düşünmek fevkalade yanıltıcı olur. Esasında, geçtiğimiz yıldan itibaren devam eden ve nerede duracağı henüz belli olmayan bu sürecin devam eden tarihsel bir sürecin üçüncü halkası olduğunu ifade etmek isterim.

Hepinizin bildiği gibi, bu senaryonun birinci perdesi 1917 yılında Osmanlı cihan devleti Filistin topraklarından çekilmek mecburiyetinde kaldığında orada ilan edilen İngiliz mandasıyla birlikte uygulamaya konulmuştu. İngiliz manda yönetiminin yaptığı ilk iş, Filistin topraklarına dünyanın dört bir tarafından ve özellikle Doğu Avrupa'dan getirdiği işgalcileri yerleştirmek, onlara yeni birtakım yerleşim alanlarını açmaktı. Bildiğiniz gibi, 1917'de başlayan bu süreç, 1957'de bölünme planıyla birlikte ve arkasından devam eden süreçlerle, savaşlarla, çatışmalarla birlikte İsrail her gün, her ay adım adım ilerleyerek Filistin topraklarının büyük bir kısmını ilhak, imha ve işgal projesini sürdürdü. Birinci perde son derece kanlı birtakım gelişmelere sahne olmuştu. İkinci perdenin yani Orta Doğu'da devam eden bu sürecin, bu oyunun, senaryonun ikinci perdesi ise 2003 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ı işgaliyle birlikte açılmıştı. Bu süreçte de Amerika'nın Irak’ı işgaliyle birlikte bölgedeki ülkelerin tamamı, neredeyse tamamı istikrarsızlaştırıldı, bölündü, parçalandı, siyaseten yönetilemez hâle getirildi. Irak’ın, Suriye'nin, Lübnan’ın, Yemen’in, Sudan’ın, Libya'nın durumu ortadadır. Dolayısıyla ikinci dönemde devam eden, ikinci perdede devam eden işler Orta Doğu ülkelerini ve halklarını tamamen bir çaresizlik içerisine, kararsızlık içerisine, bölünmüşlük içerisine sevk etti ve maalesef yirmi yıl gibi kısa bir süre içerisinde 2023'ün Ekim ayına gelinmiş oldu. 2023'ün Ekim ayında İsrail büyük bir askerî güçle Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Batı ülkelerinin de kendisine vermiş olduğu destekle birlikte bölgeye bütün gücüyle abanmaya başladı. Bu süre içerisinde ortaya konulan insanlık suçları herhâlde insanlık tarihî boyunca gerçekleştirilmiş en kanlı insanlık suçlarıdır. Bu suçlar karşısında Türkiye Büyük Millet Meclisinin, millî iradenin merkezi olarak ortaya koyduğu, bu insanlık suçlarına karşı geliştirdiği tavrı her türlü övgünün üstünde gördüğümüzü bir kere daha ifade etmek isterim. 2023’le birlikte başlayan süreçte ise İsrail, hazır bölge ülkelerini bu kadar inisiyatifsiz, parçalanmış ve bölünmüş bir hâlde bulmuşken, bazı dostlarını da burada koşulsuz bir şekilde yanında destek verir bir hâlde bulmuşken son adımı atmak, son vuruşu yapmak, altın vuruşu gerçekleştirmek istiyor. Böylece, bu durumdan istifade etmek isteyen İsrail'in, maalesef, adım adım işgal, imha ve ilhak planlarını gerçekleştirmekte olduğu ve yakmış olduğu bu büyük ateş çemberinin -tabiri caizse- bir ateş çukuruna dönüştürüldüğü aşikârdır. Şimdi Netanyahu ve yönetimi, yapmış oldukları, açmış oldukları bu ateş çukuruna bütün bölge halklarını atmaya çalışıyorlar. Mesele, Türkiye açısından da ülkemiz açısından da fevkalade hassas bir noktadadır. Onun için, bir millî güvenlik sorunu olarak gördüğümüz İsrail'in bölgedeki yayılmacı politikaları, özellikle Lübnan’a yapmış olduğu saldırılar sonrasında, zaten uluslararası sistemi, uluslararası hukuku yerle bir eden tavrının daha da azgınlaşacağının aşikâr olduğu bir ortamda, bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, birlik içerisinde, beraberlik içerisinde ve millî güvenliğimizi her şeyin üstünde tutan bir anlayışla, bölgedeki politikalara karşı emin adımlarla ilerlememiz gerekir.

Bu çerçevede, ümit ediyorum ki bugünkü bilgilendirme toplantımızda bir kez daha birlik ve beraberlik içerisinde ülke olarak, millet olarak kendimizi bu tehlikelerden nasıl koruyabileceğimizi gündeme getireceğiz ve gerçekten sınır tanımaz, herhangi bir şekilde uluslararası hukuku asla kabul etmeyen bu anlayışa karşı nasıl mücadele edilebileceğini burada bir kere daha konuşacağız.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, meselenin vahametini anlatmak için söylenebilecek çok cümle var ama bir tek şeyi söyleyerek sözlerimi tamamlayacağım: Bu kadar çok insan öldürülmüşken hatta ve hatta acı bir şekilde Gazze'de bir yıldır katledilen insanların sağlıklı bir istatistik verisi bile ortada yokken, Filistin topraklarının ardından İran’ın, Lübnan’ın ve Suriye'nin egemenlik hakları açıkça ihlal edilmişken hâlâ bazı ülkelerin İsrail'in bu saldırgan tavrına karşı sınırsız bir destek verdiğini görmek hepimizi yaralıyor. Çok açık söylüyorum; böylesine büyük, ağır bir insanlık suçuna rağmen hâlâ birileri kalkıp ölçülü bir cevaptan bahsediyorsa bunun bir tane anlamı vardır, bu bölgede daha fazla ateşin devam etmesine yeşil ışık yakmakta olduklarını ilan ediyorlar demektir.

Daha fazla dikkatli olmamızı gerektiren önemli hususlardan biri bu açıklamanın altında gizlidir, şifreleri burada gizlidir. Utanmadan bunu söyleyenlere buradan sizler adına bir kere daha söylemek istiyorum: Ölçülü bir cevap verme hakkı acaba kaç 10 bin insan öldükten sonra bir hak olarak ortaya çıkıyor? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ya da daha kaç 10 bin kişinin öldürülmesine yeşil ışık yakılıyor? Bütün bu meseleleri tamamıyla rasyonel planda, ülkemizin ve bölgemizin menfaatlerini düşünecek bir şekilde bugün burada konuşacağız ve zaten Türkiye Büyük Millet Meclisinin, zaten Türkiye siyasetinin ilk günden itibaren en önemli önceliklerinden biri olan bölgedeki bu ateşin söndürülmesi için üzerimize düşen her türlü sorumluluğu yerine getireceğiz.

Ben bu vesileyle açılışını yaptığımız bu oturumun hayırlı, bereketli, uğurlu olmasını temenni ediyorum. Biraz sonra sayın bakanlarımızı buraya çağıracağız.

Sayın milletvekilleri, yürütmenin İsrail'in Lübnan’ı işgal girişimi ve bölgede yaşanan gelişmeler hakkında İç Tüzük'ün 59'uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince gündem dışı söz istemi vardır. Bu istem, Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın ve Millî Savunma Bakanı Sayın Yaşar Güler’in gündem dışı konuşma yapması şeklindedir. Bu talebi yerine getireceğim.

Sayın Bakanları Genel Kurula davet ediyorum.

Sayın Bakanların açıklamasından sonra istemleri hâlinde siyasi parti gruplarına ve grubu bulunmayan 2 milletvekiline söz vereceğim.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

IV.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 8 Ekim 2024 Salı günkü (bugün) birleşiminde İç Tüzük’ün 59’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yürütme adına yapılacak konuşmaların süresinin otuzar, yürütme adına yapılacak gündem dışı konuşmayı müteakip siyasi parti grupları tarafından yapılacak konuşmaların süresinin yirmişer dakika olmasına (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir); aynı birleşiminde (10/1806), (10/1813), (10/1827), (10/1828), (10/1829) ve (10/1830) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına, bu görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin onar dakika olmasına ve bu birleşiminde başkaca bir işin görüşülmemesine ilişkin önerisi

No:38     8/10/2024

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 8/10/2024 Salı günü yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 Numan Kurtulmuş

 Türkiye Büyük Millet Meclisi

 Başkanı

 

 Abdulhamit Gül Gökhan Günaydın

 Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu

 Başkan Vekili Başkan Vekili

 

 Sezai Temelli Erkan Akçay

 Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu Milliyetçi Hareket Partisi Grubu

 Başkan Vekili  Başkan Vekili

 

 Turhan Çömez Bülent Kaya 

 İYİ Parti Grubu Saadet Partisi Grubu

 Başkan Vekili Başkan Vekili

 

Öneriler:

Genel Kurulun, 8 Ekim 2024 Salı günkü (bugün) birleşiminde İç Tüzük’ün 59’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yürütme adına yapılacak konuşmaların süresinin otuzar, yürütme adına yapılacak gündem dışı konuşmayı müteakip siyasi parti grupları tarafından yapılacak konuşmaların süresinin yirmişer dakika olması (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir), aynı birleşiminde (10/1806), (10/1813), (10/1827), (10/1828), (10/1829) ve (10/1830) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılması, bu görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin onar dakika olması ve bu birleşiminde başkaca bir işin görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Danışma Kurulunun bu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… İttifakla kabul edilmiştir.

Konuşma süreleri alınan karar gereğince Bakanlar için otuzar, siyasi parti grupları için yirmişer, grubu bulunmayan 2 milletvekili için ise beşer dakika olarak uygulanacaktır.

Alınan karar gereğince siyasi parti gruplarının konuşma süreleri birden fazla kişi tarafından kullanılabilecektir.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük'ün 70'inci maddesine göre verilmiş bir kapalı oturum önergesi vardır, onu okutarak oylarınıza sunacağım.

Buyurun.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Genel Kurulun 8/10/2024 tarihli 4’üncü Birleşiminde İç Tüzük’ün 59’uncu maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde yapılacak görüşmelerin kapalı oturumda yapılmasına dair Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül tarafından İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre verilmiş olan önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulun 8/10/2024 tarihli 4’üncü Birleşiminde İç Tüzük'ün 59'uncu maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde yapılacak görüşmelerin İç Tüzük'ün 70'inci maddesi doğrultusunda kapalı oturumda yapılmasını arz ve teklif ederim.

 Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu

 Başkan Vekili

 Abdulhamit Gül

BAŞKAN – Kapalı oturumda Genel Kurul salonunda bulunabilecek sayın üyeler dışındaki dinleyicilerin ve görevlilerin dışarıya çıkmaları gerekmektedir. Sayın idare amirlerinden salonun boşaltılmasını temin etmelerini rica ediyorum.

Yeminli stenografların ve yeminli görevlilerin salonda kalmalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Salonun ve kulislerin boşaltılması için birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:15.15

VI.- KAPALI OTURUMLAR

İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Oturumlar

(Kapalıdır)

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA

KÂTİP ÜYELER: Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Mahmut Atilla KAYA (İzmir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4’üncü Birleşiminin kapalı oturumdan sonra açık olarak yapılacak Beşinci Oturumunu açıyorum.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca’nın, katledilerek susturulan tüm kadınlar ve çocuklar için bir kadın Meclis Başkan Vekili olarak tercihini bir dakika susmaktan yana kullandığına ilişkin konuşması

(Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca’nın susarak beklemesi)

BAŞKAN- Sözcükler susar, adalet susar ama hafızalar direnir. Sıla, Narin, Şeyda, Pelin, İkbal, Ayşenur ve katledilerek susturulan tüm kadınlar ve çocuklar için bir kadın Meclis Başkan Vekili olarak tercihimi bir dakikalık susmaktan yana kullandım kadınlar yaşasın, çocuklar yaşasın diyerek. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, İzmir’in sorunları ve ihtiyaçları hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar’a aittir.

Buyurun Sayın Kırkpınar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar’ın, İzmir’in sorunlarına ve ihtiyaçlarına ilişkin gündem dışı konuşması

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir’imizin sorunlarıyla ilgili söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında dünyanın en büyük terör devleti İsrail’i ve onun başındaki katil Netanyahu’yu şiddetle kınadığımı ifade etmek istiyorum. Ayrıca, Gazzeli, Filistinli, Lübnanlı ve Beyrutlu kardeşlerimizle birlikteliğimizi de buradan tekrar bir kere daha ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, İzmir'de belediyelerin sorumluluğunda olan pek çok hizmet ve yatırım yapılmamaktadır. Şehrin altyapı, üstyapı, trafik, ulaşım ve deniz kirliliği gibi birçok sorunu ağırlaşarak devam etmektedir. Karadan gelen kirlilik nedeniyle ne yazık ki bugün körfez tehlike altındadır ve âdeta can çekişmektedir. İzmir Körfezi’nde kirlilik nedeniyle insanlar nefes alamıyor, toplu balık ölümleri yaşanıyor, deniz canlıları kıyıya vuruyor, kötü koku ve çevre kirliliği de hem öldürüyor hem de biz İzmirlileri utandırıyor. Şehri etkisi altına alan, tarifi mümkün olmayan bu kötü koku insanımızı âdeta canından bezdirmiş durumda.

Üzülerek belirtmek isterim ki denizdeki atık su kaynaklı amonyak miktarı olması gerekenden tam 50 kat daha fazla, denizdeki oksijene baktığımızda da benzer bir manzarayla karşılaşıyoruz; bu da beraberinde koku problemini getirmekte, insan sağlığını da ciddi anlamda tehdit etmektedir. Altını çizerek ifade etmek istiyorum ki şu anda körfezimizin çoğu bölgelerinde yaşam kalmamıştır. İç körfezde toplam fosfor, klorofil, amonyum ve azot gibi zararlı maddeler sınır değerlerinden tam 2-3 kat daha fazladır. Maalesef iç körfezimizde denizdeki su hareketliliği ve sirkülasyonu artık durma noktasına gelmiştir.

Denizin bu hâle gelmesinin sorumluları yirmi beş yıldan beri İzmir'i yöneten, seçim meydanlarında “Körfezi temizleyip burada yüzeceğiz.” diyen ama görevde iken tek bir adım bile atmayanlardır. Sorumlular şimdi suçlarını gizlemek için balıkların bize ait olmadığını iddia ederek kendilerini gülünç duruma düşürmüşlerdir. Bu kirliliğin sorumlusu yağmur suyu ve kanalizasyon kanallarını bile birbirinden ayıramayan, kurulu atık su tesislerini bile çalıştıramayan, dereleri dahi ıslah etmekten âciz olan yerel yönetimlerdir.

Çiğli Atık Su Arıtma Tesisi düzgün işletilemediği için İzmir Büyükşehir Belediyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız tarafından defalarca uyarılmış, son beş senede 13 ayrı ceza uygulanmıştır. Bu cezaların sebebi ise tesisin düzgün çalıştırılamaması, İzmir Körfezi’ni her gün bir önceki günden daha fazla kirletmesidir.

İzmir'de çok büyük sorun olan körfez kirliliğinin yanı sıra trafik, kentsel dönüşüm, çöp, kanalizasyon gibi birçok sorun var. Kısa süreli yağmurlarda bile İzmir'de baskınlar yaşanıyor. İzmir her yağmur yağışında sulara teslim olmakta, başta tarihî Kemeraltı Çarşısı olmak üzere birçok iş yerini ve evlerimizi su basmaktadır. Oluşan manzaralar maalesef içler acısıdır, bu zamana kadar bunlarla ilgili ön çalışmanın yapıldığını ne yazık ki görmedik. Bir belediyenin yapması gereken en temel işler de bunlardır ve bu temel sorunların hiçbiri bugüne kadar giderilmemiştir. Hâlen içme suyu meselesi çözülmemiş köylerimiz ve mahallelerimiz var, bunların hepsi Büyükşehir Belediyesinin görev alanındadır.

Bunlar İzmir'in uzun süredir süregelen sorunlarıdır. Yirmi beş yıldan beri yetersiz yatırımla sorunları derinleştiren yerel yönetimi sorumluluk almaya ve istişareye davet ediyoruz. 2000 öncesi Haliç nasıl temizlendiyse körfez de aynı şekilde temizlenmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – Ne yazık ki yerelde bu konuda sorumluluk almaktan kaçınanlar var. Biz üzerimize düşeni yapmaya hazırız ve herkesi bu sorumluluğa, ortak sorumluluğa davet ediyoruz. İzmir Körfezi’ni yeniden eski doğal güzelliğine kavuşturmak için kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Ben, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerimizin, İzmir'in Konak, Kordon, Alsancak ilçelerini ve körfeze kıyısı olan bölgelerinde gezmelerini; vatandaşlarımızla, esnafla birlikte olmalarını buradan bir kere daha rica ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün İzmir'de bir yönetim ve yönetememe sorunu var. Ben bu hâli Genel Kurulun dikkatine arz ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Niğde’deki çiftçiler hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili Cumali İnce’ye aittir.

Buyurun Sayın İnce. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Niğde Milletvekili Cumali İnce’nin, Niğde’deki çiftçilere ilişkin gündem dışı konuşması

CUMALİ İNCE (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Niğde ilimizdeki çiftçilerimizin sorunlarını dile getirmek için söz almış bulunmaktayım. Sizlerin şahsında yüce Türk milletimizi en derin saygılarımla selamlarken seçim bölgem olan değerli Niğdeli hemşehrilerimin de selamlarını iletiyorum.

Yeni yasama yılının hepimize ve kendilerini temsil etme onurunu bize veren aziz milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Öyle anlar ve öylesi durumlar vardır ki sözün bittiği yer olarak ifade edilir ama biz bunu artık reddediyoruz. Bugün burada, sözün bittiği yerde değil sözün başladığı yerdeyiz, zira bizim için sözün bitmesi gibi bir mazeret mümkün değildir. Biz buradan, bu kutsal kürsüden her daim hakkı haykırmaya, halkımızın sesi olmaya devam edeceğiz.

Malumunuz içinde bulunduğumuz mevsim sonbahar, ardından gelecek olan kış son hazırlıkların yapılıp unumuzun elenip eleğimizin de duvara asılması gereken mevsim ancak işler bizim oralarda unumuzun elenip eleğimizin de duvara asılabilecek bir durumda maalesef değil arkadaşlar. Niğdeli çiftçi hemşehrilerimiz gelecek olan kara kışı kara kara düşünmektedir. Bizden beklenen, bu kürsüden sorunları, sıkıntıları dile getirmekle beraber kafa kafaya verip bu sorunlara kalıcı çözümler üretmektir. Sayın Tarım Bakanımız ve Meclis Tarım Komisyonumuz, başta patates olmak üzere kuru fasulye ve diğer tarım ürünlerinde yaşanan pazarlama, daha doğrusu pazarlayamama kaynaklı darboğazın aşılması için bir dizi tedbiri hayata geçirmelidir.

Niğde’miz bilindiği üzere ülkemizin patates üretiminde önemli bir konumda yer almaktadır. 2023 TÜİK verilerine göre, Niğde genelinde 194.800 dekar alanda patates ekimi yapılmış olup 757.480 ton üretim gerçekleşmiştir. Türkiye’deki toplam patates üretiminin yüzde 13’ü Niğde’de üretilmekte olup ilimiz, ekim alanı ve üretimde 1’inci sırada yer almaktadır. 2024 İstatistik Veri Ağı tahmini verilerine göre 261.300 dekar alanda 1 milyon 45 bin ton patates üretimi beklenmektedir. Üretim maliyetlerindeki oransal artışa paralel bir satış rakamının oluşmaması üreticilerimizi zora sokmuştur. Söz konusu bu durumu ise patatesin maliyeti ile satışı arasındaki farktan anlayabiliriz. Patatesin tarladaki satış fiyatı 3 ile 4 TL iken çiftçimize maliyeti 7 TL’dir. Söz konusu bu duruma neden olan etkenlere baktığımızda ise birinci neden, şüphesiz, girdi maliyetlerinin yüksek olması olurken ikinci neden ise iç tüketim ve ihracat kapasitesinin üzerindeki üretim, arz fazlalığı olmaktadır.

Söz konusu bu durumların çözümü noktasında ise önerilerimiz şunlardır: Patatesin iç piyasada fiyatların düşük seyrettiği dönemlerde ihracatını artırmak için geçmiş yıllarda olduğu gibi ton başı teşvik primi uygulamasına devam edilmelidir. Ayrıca, önceki yıllarda nakliyede uygulanan navlun desteğinin devam etmesi ihracata önemli katkı sağlayacaktır. Patates tüketimine yönelik ulusal kampanyalar yapılmalıdır. İlgili bakanlıkların, patates tüketiminde farkındalığın artırılmasıyla ilgili talimatları kamu ve özel sektörde kararlılıkla uygulanmalıdır. Bölgemizde üretilen alt kademe patateslerin patates unu ve patates nişastası noktasında değerlendirilmesinin teşvik edilmesi sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

CUMALİ İNCE (Devamla) – Daha önce de yerel basın aracılığıyla ifade ettiğim gibi, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak da Cumhur İttifakı olarak da hiçbir zaman üreticimizi kaderine terk etmedik, etmeyeceğiz. Gerek patates gerekse fasulye, domates, kiraz, elma ve lahana gibi, ilimizde yetiştirilmekte olan tarım ürünlerimiz için yapılması gerekenlerle ilgili olarak ilgili kurum ve kuruluşların üzerine düşenin ivedilikle yapılması, yapılanların amaca dönük devam ettirilmesi için gerekli destek ve takibi yapacağız.

Buradan çağrım, bu sorunların depolardaki ürünlerle beraber çürümeden çözüme kavuşturulmasıdır. Değerli hemşehrilerimin gönlü müsterih olsun, dertleri bizim derdimiz; çözümü için elimizden geleni de dilimizin döndüğünce yapmaya gayret edeceğiz diyor, hepinizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, 1-31 Ekim Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı hakkında söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’a aittir.

Buyurun Sayın Yontar. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, 1-31 Ekim Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı’na ilişkin gündem dışı konuşması

NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı üzerine gündem dışı söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2004 yılından bu yana meme kanserinde erken teşhisin önemi ve meme kanseri farkındalığının vurgulanması amacıyla 1-31 Ekim Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı olarak belirlenmiştir, aynı zamanda da rengi pembedir. Meme kanseri ülkemizde ve dünyada kadınlarda en sık rastlanan kanser türlerindendir. Bir kadının yaşam süresi boyunca meme kanserine yakalanma riski yüzde 13’tür. Yani 8 kadından 1’inin meme kanserine yakalanma riski her zaman mevcuttur. Çevre kirliliği ve tağşiş gıdalar dolayısıyla bu sayı her gün giderek artmaktadır. Meme kanserinde risk teşkil eden faktörler olduğu gibi etmeyenler de mevcuttur, değiştirilemeyen faktörler de vardır. Hareketsiz yaşamımızı, beslenme düzenimizi, aşırı kiloyu, alkol ve sigara kullanmayı azaltarak, yağlı ve tatlı yiyeceklerle beslenmeyi bırakarak, hiç doğum yapmış olmamayı, 35 yaşından sonra anne olmayı, hiç bebek emzirmeme gibi bazı faktörleri değiştirebiliriz. Fakat değiştiremeyeceğimiz faktörler de var meme kanserinde, mesela kadın olmak fakat emin olun erkeklerde de meme kanseri riski vardır. Aynı zamanda yaş almak, aile geçmişi ve genetik faktörler, belirli gen mutasyonlarını taşıyor olmak, kişisel kanser öyküsüne sahip olmak, yoğun meme dokusuna sahip olmak gibi bazı faktörler de maalesef ki mevcut ve değiştirilemez. Memede ağrısız, zamanla büyüyen bir kitlenin ele gelmesi veya hissedilmesi meme kanserinin en sık rastlanılan belirtisidir. Bundan dolayı, kadınların meme dokularında meydana gelen değişikliği erkenden fark edebilmeleri için kendi kendilerini elle muayenenin önemi çok önemlidir. Önceden 40 yaş sonrası tavsiye edilen fakat bugün 30 yaşlarına indirgenen taramaların her yıl yapılması gerekiyor. Bu taramaların başında jinekolojik muayene ve klinik meme muayenesinin muhakkak yapılması gerekmekte, bunu takiben mamografi ve bunu da destekleyecek ultrasonografinin yapılmış olması gerekmekte. Erken tanıyla meme kanserine bağlı ölümlerin önüne geçilebilmekte ve hastalığın derecesine bağlı olarak da tedavi şekli daha hafif ve daha rahat geçmektedir. Bunun için Sağlık Bakanlığının yerel yönetimlerle, üniversitelerle, okullarla ve sağlık kuruluşlarıyla iş birliği yaparak kadınlarımızın meme kanseri konusunda farkındalığı artırılabilir ve taramaları yapılabilmelidir.

Bunun yanı sıra, rahim ağzı kanserine karşı yüksek düzeyde koruma sağlayan HPV aşısı ergenlikten itibaren yaş sınırı olmaksızın her kadına uygulanabilmelidir. HPV aşısını rutin olarak uygulayan ülkelerde yapılan araştırmalar aşının bu kanserden yüzde 80 oranında koruduğunu göstermiştir. Rahim ağzı kanserine yakalanmamak için HPV aşısının ücretsiz olarak Sağlık Bakanlığı tarafından karşılanması bu süreçte büyük önem kazanmaktadır. İktidar milletvekilleri, sakın “Bütçe yok. Tasarruf tedbirleri kapsamında bunları karşılayamıyoruz.” demeyin. Emin olun aşıların maliyeti yandaşlara ait sildiğiniz vergiden daha azdır. Bu arada, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu'na ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mansur Yavaş’a bu aşıları ücretsiz sağladıkları için huzurunuzda, tüm kadınlar adına çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Erken teşhisin ne kadar önemli olduğunu bu süreci yaşayan ve şu anda tedavisi devam eden biri olarak belirtmek istiyorum. Asla “Ben kansere yakalanmam.” demeyin, yılda bir defa yaptırmanız gereken tüm tetkikleri ücretsiz olarak KETEM’lerde yaptırabilirsiniz fakat KETEM’lerin sayılarının artırılması gerekmekte ve buralara da doktorların atanması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Yontar.

NURTEN YONTAR (Devamla) - Mamografinin aynı anda ultrasonografiyle tamamlanması gerekmekte. Mamografi cihazları daha çok özel sağlık sektöründe bulunmakta, bunu devlette de çoğaltmalıyız. Dikkatinizi çekerim, konu hakkında bilgilenmek için ayrıca MEMEDER’lere de başvurabilirsiniz. Bu hastalığın vücudunuzda yarattığı bazı değişiklikler var; ameliyat sonrası memenin küçülmesi veya tamamen alınması, vücut direncinin azalması, saç dökülmesi ama bunlardan asla korkmayın. Sizin vücudunuz her şeyden önemli, öncelikle vücudunuzu sevin. Biz kadınlar emin olun çok güçlüyüz. Yaşamak güzel fakat sağlıkla, sağlıklı yaşamak ve yaş almak her şeyden daha güzel diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Asla, asla, saçınızın dökülmesinden de asla korkmayın. (Alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günaydın.

VIII.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de sevgili Nurten Yontar Vekilimize yaptığı bu çok güzel konuşma için teşekkür ediyor ve sağlık diliyorum.

Efendim, biraz evvel gündem dışı konuşan AKP İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar; İzmir Büyükşehrin yatırım yapmadığını ve İzmir'in körfezinin çok kirli olduğunu, oysa çalışılsaydı Haliç gibi temiz olabileceğini, ayrıca sürekli su basmalarına muhatap olduğunu söyledi. Eğer burada bir AKP İstanbul Milletvekili olsaydı o da Haliç’in çok kötü olduğunu ve Haliç’in koktuğunu söyleyecekti. Dolayısıyla bu pislik atma politikası, gerçeğin üstünü siyasetle örtme politikası hiç kimsenin işine gelmez. Sebebini söyleyeyim: Evet, İzmir de dâhil olmak üzere tüm büyükşehirlerin çevreyle ilgili yatırımlarında büyükşehirlerin de Çevre ve Şehircilik Bakanlığının da sorumlulukları vardır, görevleri vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Günaydın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Siz o sorumluluğunuzu Bakanlık düzeyinde yerine getirdiniz mi? Madde bir. Madde iki: İller Bankasından koskoca İzmir'in alması gereken payı alabildiğini bir İzmir Milletvekili olarak denetlediniz mi, bunun için herhangi bir şey yaptınız mı? Sorulması gereken sorular bunlardır. Bir de bir şeye bakalım: İzmir'de Binali Yıldırım’ı gönderdiniz, sonra Nihat Zeybekçi’yi gönderdiniz, arkasından da Hamza Dağ’ı gönderdiniz; hepsini de İzmirli, İzmir Marşı’yla geri gönderdi. İzmir hak ettiği gibi yönetilmeye devam ediyor.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 30 milletvekiline yerlerinden birer dakikayla söz vereceğim.

İlk söz talebi, İzmir Milletvekili Sayın Gökçe Gökçen Göl’e aittir.

Buyurun Sayın Gökçe Gökçen.

2.- İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen Göl’ün, kadın ve çocuk cinayetlerine ilişkin açıklaması

GÖKÇE GÖKÇEN GÖL (İzmir) – Kadın ve çocuk cinayetleri siyasetüstü değil tam da siyasi bir konudur. İstanbul Sözleşmesi’ni feshettiniz; Lanzarote’ye, nafaka hakkına göz dikenlerle ortaksınız; katiller çoğaldı, sırtlarını sıvazladınız; erkekler kadınları tehdit etti, tehdit edilen kadınların adresini gidip o adamlara verdiniz, verilerini çaldırdınız; elektronik kelepçe taktığınız bir fail daha geçen ay Ankara’da katil oldu.

Şimdi soruyoruz: infaz sistemindeki yanlışları, iyi hâl indirimini şimdi mi fark ettiniz? Öldürülen kadının bile ahlakını sorgulayan fail diline, bu kadın düşmanı savunmaları dikkate alan hâkimlere yeni mi şahit oldunuz? Katledilen kadınlar, serbest kalan katiller algı değil gerçek. Bizim, bu ülkede bir vahşet daha yaşanmasına tahammülümüz kalmadı; kaybedecek bir dakikamız, kaybedecek bir kardeşimiz daha yok. İstanbul Sözleşmesi’ni geri getireceğiz, kadın cinayetlerini durduracağız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla…

Buyurun Sayın Aşıla.

3.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, artık hedef Türkiye’yse cevabını aradıkları sorulara ilişkin açıklaması

MEHMET AŞILA (Kocaeli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Mademki artık hedef Türkiye’dir, öyleyse şu soruların cevabını arıyoruz: Suriye’yle neredeyse sınırları kaldıracağımız bir dönemde bu muazzam birlikteliği neden bozdunuz? Suriye ve İran sınır mayınlarını neden temizlettiniz? İsrail terör örgütü Gazze’ye saldırdığında değil de Lübnan ve İran’a saldırdığında mı asıl hedefin Türkiye olduğunu anladınız? Madem hedef Türkiye’dir, İsrail’le olan siyasi, iktisadi ve askerî ilişkileri neden sonlandırmıyorsunuz? Mademki “İsrail'in bir sonraki hedefi Türkiye.” diyorsunuz, diplomatik ilişkileri neden kesmiyorsunuz? Bakü-Ceyhan Boru Hattı’nı neden kapatmıyorsunuz? Kürecik ve İncirlik üslerini neden kapattırmıyorsunuz? İsrail’le dolaylı ticareti neden sonlandırmıyorsunuz? “Neden? Neden? Neden?” diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Samsun Milletvekili Murat Çan…

Buyurun Sayın Çan.

4.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, çeltik üreticisinin sorunlarına ilişkin açıklaması

MURAT ÇAN (Samsun) – Ülkemizin en verimli ovalarından ikisi Bafra ve Çarşamba Ovaları seçim bölgem Samsun’da yer almaktadır. Bu ovalar aynı zamanda ülkemizin 2’nci yoğunlukta çeltik üretim alanlarıdır. Bütün tarım ürünlerinde olduğu gibi, çeltikte de üreticimiz, girdi maliyetlerindeki büyük artışın ve iktidarın piyasayı ithalatla terbiye etme operasyonunun kurbanı oldu. Çeltik üreticimize ikinci bir darbe de kota uygulaması üzerinden vuruluyor bu aralar. Tarım Kredi Kooperatifleri ve benzeri kuruluşların uyguladığı kotalar çiftçilerimizin ürünlerini adil bir şekilde pazarlama ve serbest piyasa koşullarında fiyatlarını belirleme imkânını kısıtlıyor. Ofisin, Tarım Kredinin varlık sebebi çiftçimizdir. Bunların görevi çiftçimizi yaşatmaktır, siyasi iktidara taşeronluk yapmak değildir. Çeltik üreticilerimizin sesine biz de ortak oluyor ve kotaya hayır diyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Kırşehir Milletvekili Metin İlhan…

Buyurun Sayın İlhan.

5.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, aile hekimlerinin yaşadığı sorunlara ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Ülkemizdeki sağlık alanındaki mevcut durum incelendiği zaman birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerinin düzenli bir şekilde işlemesinin ziyadesiyle önemli olduğu görülecektir. Çünkü koruyucu sağlık hizmetleri iyi bir şekilde topluma verilmediği zaman sağlık alanında yaşanan sorunları çözmek çok zordur. Bu bağlamda, hâlihazırda aile hekimlerimizin yaşadığı sorunlara çözüm bulunamamışken taslak aşamasında olan yeni yönetmelikle sistemin işleyişi çok zor, daha zor duruma sürüklenecektir. Masa başında hazırlanan; tutarsız, sahadan kopuk ve hekimlerimize angaryalar yükleyen yeni düzenlemelere aile hekimlerimiz tepkilerini her geçen gün daha fazla yükseltmektedirler. Zaten aile sağlığı merkezlerinin tüm fiziki, idari ve mali sorumluluklarını üstlenen aile hekimleri, artan maliyetler ve kiralar karşısında büyük sorunlar yaşarken hak edişlerde kesinti yapılmasının planlanması kabul edilebilir değildir. Bu sebeple Bakanlığın konunun muhataplarıyla derhâl istişare süreci…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Antalya Milletvekili Aykut Kaya…

Buyurun Sayın Kaya.

6.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Antalya’nın Kemer ilçesindeki Kındılçeşme Millî Park alanına ilişkin açıklaması

AYKUT KAYA (Antalya) – Kemer ilçemizde Kındılçeşme Millî Park alanı daha Kemer bilinmezken Türkiye'de çadır kamp alanı olarak kullanılan, Kemerli ve Antalyalı hemşehrilerimizin günübirlik alan olarak kullandığı, denize girdiği güzel bir alandı. 2004 senesinde Millî Parklar 6’ncı Bölge Müdürlüğü burayı bir şirkete ihale etti. Yine aynı müdürlük uygunsuz kullanımdan dolayı 2016 yılında ihaleyi iptal etti ve gelen tepkiler üzerine de iktidar temsilcileri burayı vatandaşlarımızın kullanımına açacaklarını ifade ettiler. Lakin geçen bu sürede Kındılçeşme vatandaşlarımıza açılmadı. Aldığımız haberlere göre buranın bir yere verileceğini öğrendik. Sayın yetkililer, Kemerli hemşehrilerimizin soluk alacağı doğal alanlar kalmadı. Kındılçeşme’yi vatandaşlarımızın kullanımına açın. Kındılçeşme Kemerlilerindir, Kındılçeşme halkındır.

BAŞKAN – Amasya Milletvekili Reşat Karagöz…

Buyurun Sayın Karagöz.

7.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, Amasya merkez ve ilçelerinde güçlendirme ve yenileme sebebiyle boşaltılan okullara ilişkin açıklaması

REŞAT KARAGÖZ (Amasya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Amasya merkez ve ilçelerde güçlendirme ve yenilenme sebeplerinden boşaltılan okullarda okuyan öğrencilerimiz, maalesef tek bir okul binasında birden fazla okul öğrencisiyle sıkışık ve verimsiz bir şekilde eğitim görmektedir. Depreme dayanıksız okul binalarının boşaltılması elbette bir zorunluluktur. Çocuklarımızın güvenliği her şeyin önündedir fakat asıl sorun, bu binaların uzun süredir yenilenmemesi ve öğrencilerimizin taşımalı sistemle başka okullarda sıkışık koşullarda sabahçı ve öğlenci gruplar hâlinde eğitim almaya zorlanmalarıdır. Bir sınıfta çok sayıda öğrencinin yetersiz alan ve zorlu koşullarda ders görmesi hem çocuklarımızın eğitim kalitesini düşürmekte hem de psikolojik ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkilemektedir. Bu binaların harabeye dönmesini beklemek ve yapımlarını ertelemek çocuklarımızın eğitim haklarından ve güvenliğinden taviz vermek anlamına gelir. Bizler, geleceğimiz olan çocuklarımızın eğitim hayatından asla taviz vermeyeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Konya Milletvekili Barış Bektaş.

Buyurun Sayın Bektaş.

8.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, Konya’nın Ereğli ilçesinde sağlık alanında yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

BARIŞ BEKTAŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 150 bin nüfuslu Ereğli ilçemizde sağlık alanında sorunlar bitmek bilmiyor. Daha önce tahtakurularıyla gündeme gelen Ereğli Devlet Hastanesi şimdi de uyuz salgınıyla gündemde. İddiaya göre uyuz olduğu tespit edilen sağlık emekçisinin idare tarafından çalıştırılmaya devam edilmesiyle birlikte birçok sağlık emekçisi uyuz olmuş durumdadır. Hem sağlık emekçilerimizin hem de Ereğlili yurttaşlarımızın sağlığı ciddi tehdit altındadır.

Ayrıca, kalabalık bir nüfusa sahip olmasına rağmen birçok branşta yeterli sayıda uzman doktor olmaması nedeniyle Ereğlililer tedavi için 150 kilometre yol yaparak Konya merkeze gelmek zorunda kalmaktadır. Sağlık Bakanlığını, Ereğli’nin sorunlarını çözmeye, Ereğlili yurttaşlarımızı sosyal devletin gerekliliği olan hizmetlerle buluşturmaya davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar…

Buyurun Sayın Yontar.

9.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet olaylarındaki artışa ve bugün defnedilen Sıla bebeğe ilişkin açıklaması

NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Sayın Başkan, ülkemizde son dönemde birbiri ardına yaşanan ve kamuoyunda infial yaratan olaylarda çok sayıda kadın ve çocuk yaşamını yitirdi.

Yirmi iki yıllık AKP iktidarında, kadına ve çocuğa yönelik şiddet olayları cumhuriyet tarihinde örneği olmayan boyutlara ulaştı ve her gün çoğalarak ve vahşileşerek artmakta. Hükûmet, kadınlara ve çocuklara yönelik artan şiddet olaylarına ve cinayetlere karşı sessizliğini korurken katiller âdeta cezasızlıkla ödüllendiriliyor. İktidar üç maymunu oynuyor; bilmiyor, duymuyor, görmüyor, ses çıkartmıyor. Cinsel saldırı kapsamında açılan dosya sayısı 2023 itibarıyla 200 bine dayandı. Tek imzayla çıkılan İstanbul Sözleşmesi’nin amasız fakatsız hemen uygulamaya konmasını ve 6284 sayılı Yasa’nın etkin şekilde uygulanmasını istiyoruz.

Bugün defnedilen Sıla bebeğimize Allah’tan rahmet diliyorum. İnşallah küçük meleğimiz hakkını bize helal eder.

BAŞKAN – Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan...

Buyurun Sayın Çalışkan.

10.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, Hatay halkının depremden bu yana yaşadığı mağduriyetlere ilişkin açıklaması

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) – Sayın Başkan, Hatay halkı depremden beri hâlen büyük mağduriyet yaşamaya devam ediyor. Bu mağduriyetlerden biri de elektrik alanında yaşanıyor. Enerjisa kendi imkânlarıyla konteynerden ev, iş yeri veya depo yapan şahıslara mutlaka elektrik aboneliği vermelidir. Eğer bu yerler şehir planını bozmuyorsa, kamuya ait bir arazi değil, şahsın kendine ait bir arazi ise mağduriyet giderilmeli, derhâl elektrik aboneliği verilmelidir.

İkinci olarak, Hatay’da iletişim alanında büyük bir sıkıntı yaşanmaktadır. BTK ve Telekom devreye girip hem internet sorununu hem de altyapı sorunlarını tamamen çözmelidir.

Üçüncü olarak da TOKİ ve köy evlerinde de büyük bir altyapı, elektrik sorunu yaşanmaktadır. Acilen, bütün bu deprem problemleriyle beraber hiç olmazsa elektrik alanında bir sorun yaşanmasın, bu mağduriyet derhâl giderilsin çünkü Hatay halkı büyük bir mağduriyet yaşıyor, bu mağduriyetin giderilmesi…

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Celal Fırat…

Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan…

İstanbul Milletvekili İskender Bayhan…

Buyurun Sayın Bayhan.

11.- İstanbul Milletvekili İskender Bayhan’ın, Türkiye’nin bütün Orta Doğu halklarının antiemperyalist, demokratik barış mücadelesinin üssü olması gerektiğine ilişkin açıklaması

İSKENDER BAYHAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.

Gerçekleri altüst ederek hiçbir yere varamazsınız. Siyonist İsrail'in arkasında ABD emperyalizminin 2022 Ulusal Güvenlik Stratejisi var. “Dünya 5’ten büyüktür.” diyerek, Türkiye bölgenin lider ülkesi olacak hamasetiyle bu emperyalist-siyonist ittifaka karşı koyamazsınız. Yirmi yıldır İsrail burjuvazisiyle stratejik ortaksınız, hâlâ ticaret yapıyorsunuz. Şimdi sıkıştınız, geldiniz “Netanyahu, İsrail bize saldıracak.” diyorsunuz. Türkiye'nin bir beka sorunu varsa o da sizin bu iş birlikçi tüccar dış politikanızdır. Bir kez daha söylüyoruz: NATO'dan çıkın, yabancı üsleri kapatın, İsrail'le ticari ve diplomatik ilişkileri dondurun. Türkiye Türk-Kürt-Arap bütün Orta Doğu halklarının anti emperyalist, demokratik barış mücadelesinin üssü olmalıdır. Bunun dışındaki her politika Beştepe sarayını Vahdettin’in Dolmabahçesi yapmaktan öteye gitmez, gidemez ama şunu da unutmayın: Bu ülkenin sömüren ve ezilen halk kitleleri buna izin vermezler.

BAŞKAN – Hatay milletvekili Mehmet Güzelmansur…

Buyurun Sayın Güzelmansur.

12.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay’da sağlık alanında yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Depremin üzerinden yirmi ay geçti. Bu yirmi ayda Hatay'ın sağlık sorunları da 20 kat arttı. Hatay'da 100 bin insan koruyucu sağlık hizmetlerine ulaşamıyor. Yoğun bakım yatak sayısı yetersiz. Hastalar yatak olmadığı için ya çevre illere gönderiliyor ya da yirmi dört saat acil serviste bekletiliyor; bu sürede engelli kalan da oluyor, hayatını kaybeden de oluyor. Kamuda 1 tıbbi onkolog var, kamuda radyasyon onkoloji uzmanı yok. Nükleer tıp hizmeti sadece Mustafa Kemal Üniversitesinde var. Zamanla yarışan kanser hastaları için bunlar ölümcül sonuçlar yaratıyor.

Buradan Sağlık Bakanına sesleniyorum: Depremde en çok Hatay can kaybı verdi. Artık ölüm istemiyoruz. Hatay’a hak ettiği sağlık hizmetlerini bir an önce verin.

BAŞKAN – Uşak Milletvekili Ali Karaoba…

Buyurun Sayın Karaoba.

13.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki randevu sorununa ilişkin açıklaması

ALİ KARAOBA (Uşak) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Çözülene kadar, yüz kez de olsa, bin kez de olsa konuşacağımız büyük bir sorun var; Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanesinde randevu sorunu. Hemşehrilerimiz her gün bizi arıyor, şikâyetler çığ gibi büyüyor. Doktorlarımız perişan, hasta ve hasta yakınları ne yazık ki çaresiz ve perişan. Ultrason, MR randevuları beş aydan önce alınamıyor. Randevu süreleri çok kısa. Hekimlerimizin sayısı yetersiz. Şehrin tam ortasındaki 2 devlet hastanesini hesapsızca yıkanlar Uşaklıları kaderine terk ettiler. Buyurun, randevu kâğıtları, mesajları açıkça ortada; haziranda aralık ayına, eylül ayında ise Mart 2025 tarihine randevu veriliyor. Uşaklılar hak ettikleri sağlık hizmetlerine erişene kadar mücadelemiz sürecek. Susmayacağız, Uşak hakkını alacak.

BAŞKAN – Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız…

Buyurun Sayın Tahtasız.

14.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, AKP iktidarına sormak istediği sorulara ilişkin açıklaması

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Halkın derdinden anlamayan ve çözüm üretemeyen AKP iktidarına soruyorum: Yeni yasama yılında açlık sınırının altında maaşa mahkûm ettiğiniz emeklimizin maaşını asgari ücret seviyesine çıkaracak mısınız? Emeklimiz arasındaki maaş adaletsizliğini giderecek misiniz? Esnafımızın beklediği 7200 prim gün sözünü yerine getirecek misiniz? Bir günle on yedi yıl geç emekli olanların hakkını verecek misiniz? İnsan onuruna yakışır bir asgari ücret belirleyecek misiniz? Staj ve çıraklığı emeklilik başlangıcı olarak sayacak mısınız? Tüm memurlara 3600 ek gösterge verecek misiniz? Atama bekleyen 1 milyona yakın öğretmenimizi atayacak mısınız? Seçim bölgem Çorum ve Türkiye'nin tüm illerinde ihtiyaç kadar uzman doktor eksiğini giderecek misiniz? Hastanelerde aylarca sıra bulamayan, ameliyat olamayan vatandaşımızın sorunlarını çözecek misiniz? Otoyol ve köprülere döviz endeksli olarak ödediğiniz geçiş garantileri ödemelerini sonlandıracak mısınız? Perişan ettiğiniz, çiftçimizin hakkı olan millî gelirin yüzde 1’ini onlara verecek misiniz?

BAŞKAN – Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş…

Buyurun Sayın Işık Gezmiş.

15.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, fındık üreticisinin kahverengi kokarca nedeniyle yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Fındık üreticisinin sorunları her geçen gün derinleşmekte, düşük fındık fiyatıyla üretimde kalma mücadelesi veren üreticimiz şimdi de kahverengi kokarcayla mücadele ediyor. Kokarca nedeniyle bu yıl rekolte düşmüş, üretimde zayiat olmuş, üretici mağdur olmuştur. Gün geçtikçe kokarca sayısı artmakta, bahçelerde görülen kokarca artık evlere girmeye başlamıştır, üretimin yanı sıra insan sağlığını da tehdit etmektedir. Buradan yetkililere sesleniyorum: Kokarca, Karadeniz Bölgesi’nin doğası için, ürünü için korkunç boyutta bir istilaya dönüşmektedir. Kokarcayla biyolojik mücadele acilen devlet desteğiyle yapılmalı, her konuda sahipsiz bırakılan fındık üreticisine artık sahip çıkılmalıdır.

BAŞKAN – Kayseri Milletvekili Aşkın Genç…

Buyurun Sayın Genç.

16.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, öğrencilerin barınma sorununa ilişkin açıklaması

AŞKIN GENÇ (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye'de her yıl yüz binlerce öğrenci barınma sorunu yaşamaktadır. İktidarın ekonomi politikaları nedeniyle artan kiralar ve fahiş özel yurt ücretleri nedeniyle çocuklar başlarını sokacak bir yer bulamamaktadır. Devlet yurtlarının yetersizliğini konuşmaya kalksak süremiz yetmez, ben size başka bir şeyden söz edeceğim. Devlet yurtlarının bağlı olduğu Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi gençliğe değil vakıf ve derneklere saçılıyor. Üniversite öğrencilerinin barınma sorununu çözemeyen Bakanlık her yıl vakıflara yüz milyonlarca lira kaynak aktarıyor. 2022 yılında 287 milyon lira, 2023 yılında 522 milyon lira aktarılan bu vakıfların isimleri ise kamuoyuna açıklanmıyor. Buradan Sayın Bakana sesleniyorum: Gençliğin bütçesini gençlik için kullanalım. Her yıl yüz milyonlarca lira kaynak aktardığınız vakıfların isimlerini kamuoyuyla paylaşalım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez…

Buyurun Sayın Suiçmez.

17.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, kadın ve çocuk cinayetlerine ilişkin açıklaması

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Sayın Başkanım, siz susarak sözünüzü söylediniz, ben de haykırarak söylüyorum: Her geçen gün artan kadın ve çocuk katliamlarının nedeni bu iktidardır. İstanbul Sözleşmesi’nden hukuka aykırı bir şekilde çekildiklerinde her yerde haykırdık, “İstanbul sözleşmesi yaşatır.” dedik. Kadın ve çocuk kırımının sebebi onları koruyamayan, suçları engellemeyen, etkin ceza vermeyen, politika üretmeyen iktidardır. Kadın, çocuk cinayetlerinin sorumlusu demokratik, laik, sosyal devlet ilkesinden uzaklaşıp cumhuriyet devrimleriyle hesaplaşmak isteyenlere cesaret veren iktidardır. Bugün yine haykırıyoruz: Sebebi sizsiniz. Kadınların ve çocukların kanları üzerinizdedir. İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlüğe koymak için daha kaç çocuğun ve kadının öldürülmesini bekleyeceksiniz? İstanbul Sözleşmesi, hemen, şimdi! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adana Milletvekili Ayhan Barut…

Buyurun Sayın Barut.

18.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, kadın ve çocuk cinayetlerine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, kadınlarımız ve çocuklarımız vahşi katliamların, insanlık dışı saldırıların, taciz, istismar ve kötülüklerin kurbanı oluyor. Diyarbakır'da vahşice katledilen Narin yavrumuza ağlarken İstanbul'da 2 genç kadın daha katledildi. Sıla bebek insanlık dışı başka bir vahşetin kurbanı oldu. Minik yavrumuz Müslüme Yağal’dan Özgecan Aslan’a bu topraklarda kaç cana kıyıldı? Bu vahşet ortamında nice körpe fidanlarımızı toprağa vermek zorunda kaldık. Cezasızlıkla faillere ödül veren sistem, kadın düşmanı politikalar, bitmek bilmeyen çürümüş uygulamalar katliamcı ortamın baş sorumlusudur. Çetelere, katillere, mafyalara geçit verenler vahşetin sorumlularını sokağa salıyor. Çocukların ve kadınların yaşamlarına kasteden bu zalim düzen değişmelidir.

Kadın, çocuk, doğa ve hayvan katliamlarının yaşandığı bir Türkiye istemiyoruz. Bütün yaşamı savunuyoruz. Susmayacağız.

BAŞKAN – Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul…

Buyurun Sayın Ertuğrul.

19.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, huzurevlerinde ve yaşlı bakım merkezlerinde oda fiyatlarına yapılan yüksek zamlara ilişkin açıklaması

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son dönemde huzurevleri ve yaşlı bakım merkezlerinde oda fiyatlarına yapılan yüksek zamlar kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Genel olarak yüzde 300 ila yüzde 360 oranında zam uygulanan huzurevi fiyatları yaşlı bakım hizmetlerinin erişilebilirliğini ciddi anlamda tehlikeye soktu. Yükselen kira bedelleri, gıda fiyatlarındaki artış ve faturalara gelen zamlarla baş etmekte zorlanan yaşlılar huzurevlerine yönelmeye başlasalar da karşılaştıkları manzara iç açıcı değil. Devlete ait huzurevleri yüzde 360 zamlanmış, yoksulluk ve yoksunluk yaşayan binlerce yaşlı tedirgin. Örneğin babasından kalan maaşı 9 bin, huzurevine ödediği ücret 3 bin iken bugün 9 bin lira olmuş. Huzurevini beklerken ölen yaşlılar var. Ne olacak? O yaşlı insanlar sokağa mı atılacak? Yaşlılar ve kimsesizlerden tasarruf olmaz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Kars Milletvekili İnan Akgün Alp…

Buyurun Sayın Alp.

20.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, Türkiye’nin 922 ilçesinden bir tek Kars’ın Digor ilçesinin girişinde trafik işareti olmadığına ilişkin açıklaması

İNAN AKGÜN ALP (Kars) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, Türkiye’nin 922 ilçesi var, bir tek Kars'ın Digor ilçesinin girişinde trafik işareti yoktur. Onlarca ölümlü, yaralamalı trafik kazası gerçekleşmiştir ama bu saate kadar bir kişi bile çıkıp “Buraya bir kavşak yapalım.” dememiştir. Buradan Sayın Bakana sesleniyorum: Sadece trafik cezası kesmesini biliyorsunuz, trafik düzenine de bir tedbir alın; Kars’ın Digor ilçesinin girişine bir trafik ışığı ve bir kavşak yapın diyorum.

BAŞKAN - Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent…

Buyurun Sayın Taşkent.

21.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, Sakarya'nın kuzey ilçelerinde yaptığı çalışmalarda ön plana çıkan 2 soruna ilişkin açıklaması

AYÇA TAŞKENT (Sakarya) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sakarya'nın kuzey ilçelerinde yaptığım çalışmalarda iki sorun ön plana çıktı. İlk fındık alımlarında ödeme için kırk beş gün süre veren TMO yüzünden kırk beş gün beklemek istemeyen çünkü borcu olan küçük üretici fındığını erkenden tüccara çok ucuz vermek zorunda kaldı. Bu anlamda fındık üreticileri çok zor durumda olduklarını belirttiler. İkinci önemli sorun ise bir senede sayısı birden 3 bine çıkan kokarca böceği saldırısı. Havaların soğumasıyla kapalı ve sıcak alanlara kaçan bu böceklerle mücadelede nisan ayına kadar başarı elde etmeliyiz. Önümüzdeki üretim döneminde ürünlere zarar gelmemesi için bütün bu çalışmaları çok önemsemeliyiz fakat bu mücadelede üreticiler yalnız bırakılmamalı, topyekûn bir mücadeleye ihtiyaç var; Bakanlık, ziraat odaları, tarım il müdürlükleri hatta belediyelerle ortak çalışma yapılmalı. Bakanlığın Ordu ilinde verdiği destek gibi Sakarya'daki üreticilere de ücretsiz ilaç desteği sağlanmalıdır.

BAŞKAN – Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara…

Buyurun Sayın Yıldırım Kara.

22.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, İskenderun LimakPort’a gelen canlı hayvan sevkiyatlarına ilişkin açıklaması

NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Özellikle Brezilya, Uruguay gibi ülkelerden takriben 2017 yılından bu yana İskenderun LimakPort’a gelen canlı hayvan sevkiyatları âdeta insanları canından bezdirdi. Özellikle getirdikleri sineklerin olası bulaşıcı hastalık riskleriyle ilgili yüzlerce açıklama yapıldı fakat kimse bizi duymadı. İskenderun kimin, kimlerin babasının çiftliği gerçekten biz bunu biliyoruz ama Hatay Valiliği, Bakanlık ve Hatay İl Sağlık Müdürlüğü sanırım bilmiyor. Canlı hayvan sevkiyatlarında ilgili mevzuatla ilgili hangi garantileri karşılıyor, biz bunları da bilmiyoruz. Klinik muayeneler nasıl yapılıyor? Halk sağlığını ve çevreyi etkileyen bu faaliyet İskenderun halkını canından bezdirdi; çocukların elleri, kolları, yüzleri kaşıntılar, sinekler ve yara bere içinde, hastanelere başvuruyorlar. O bakımdan tekrar yineliyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer…

Buyurun Sayın Gürer.

23.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Bitki Koruma Ürünleri Bayilik ve Toptancılık Sınavı ücretindeki fahiş artışa ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ticaret Bakanı fahiş fiyatlarla ilgili açıklama yapıyor ve bunlarla mücadele edeceğini belirtiyor. Ben sizin vasıtanızla Sayın Bakana bir ihbarda bulunmak istiyorum. Bitki Koruma Ürünleri Bayilik ve Toptancılık Sınavı 24 Kasım 2024’te yapılacak, 9 Ekimde başvurular alınıyor. Bu başvurular için alınan sınav ücreti 1.700 lira, 2022 yılında bu rakam 210 liraydı. 210 liradan iki yılda bu kadar fahiş biçimde fiyatın artması nasıl gerçekleşiyor? Ne enflasyona uyuyor ne krize uyuyor. Bu konuda bayi arkadaşlar… Ayrıca, bayi sınavına gelecekler yol parası, konaklama gideriyle birlikte bu fahiş fiyatın indirilmesini talep ediyorlar. Sizin vasıtanızla bunu da size bildirmek istiyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Mersin Milletvekili Gülcan Kış…

Buyurun Sayın Kış.

24.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Mersin’in Aydıncık ilçesine taşınması planlanan balık çiftliklerine ilişkin açıklaması

GÜLCAN KIŞ (Mersin) – Mersin Aydıncık ilçemize taşınması planlanan balık çiftliklerine tüm itirazlarımıza rağmen “ÇED olumlu” raporu verilmesi çevresel ve hukuki açıdan ciddi sorunlar yaşatacaktır. 2017’den bu yana Aydıncık’ta 36 balık çiftliği için ÇED başvurusu yapılmıştır. Bölgemiz turizmi ve ekosistemi balık çiftlikleriyle büyük bir tehlike altındadır. Balık çiftliklerini neden taşımak istiyorsunuz Aydıncık’a? Balıkesir Edremit’te turizme zarar vereceği gerekçesiyle reddedilen bir projenin aynı zararı vereceği kesin bilinmesine rağmen Aydıncık’ta uygulanmak istenmesini Mersinliler olarak asla kabul etmiyoruz. Mersin’in turizmine ve denizine zarar verecek bu projeyi, Mersin halkını ve çevrenin korunmasını göz ardı eden bu kararı halkın iradesine saygısızlık olarak görüyoruz. Mersin Büyükşehir Belediyemizin başlattığı hukuki süreci yakından takip edeceğiz ve Mersin’i korumak için gerekli tüm adımları atacağız.

BAŞKAN – Tokat Milletvekili Kadim Durmaz…

Buyurun Sayın Durmaz.

25.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, ürünleri para etmeyen çiftçilere ilişkin açıklaması

KADİM DURMAZ (Tokat) – Tokat Erbaa ilçemiz Tosunlar köyünde genç çiftçi Cihan Aydın hevesle 60 dönüm arazisine soğan ekti ancak artan işçilik, gübre, sulama, mazot maliyetleri ve ürün hasadında fiyatların para etmeyişiyle çiftçi perişan oldu. 3,5 lirayı geçmeyen soğan fiyatlarını görünce genç çiftçi tarlayı sosyal medyada paylaşıp 300 ton soğanı ihtiyaç sahiplerine ücretsiz dağıtarak vicdanı bir muhasebeye itti. Çiftçilerin giderleri sonucu ilimiz Tokat’ta 1 milyon dönüm tarım arazisinin ekilmediği gerçeği ortadayken yirmi iki yıldır ülkeyi yöneten AK PARTİ ve onun Tarım Bakanları vicdanen rahatsızlık duyuyorlar mı diyorum.

Yine, bir çiftçimiz para etmeyen karpuzu tarladan, çiftçiden alıp 3-4 ilçede tırlarla insanlara ücretsiz dağıttı. Bundan ibret almasını istiyorum AK PARTİ’nin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan...

Buyurun Sayın Bayraktutan.

26.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi ilçesinde yapılmak istenen maden çalışmasına ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. 

Artvinliler, Arhavi ilçesinde 10 köyü kapsayan 1.900 hektarlık alanda yapılmak istenen maden çalışması nedeniyle büyük bir tedirginlik içerisindedirler. Cengiz Holdingin sahibi olduğu Eti Bakır AŞ Arhavi’deki maden arama faaliyet ihalesini 27 Temmuzda 5 milyon lira bedelle almıştır. Söz konusu ihaleye ilişkin olarak ilgili yerde, proje bölgesinde yerleşim yerleri, tarım alanları, sulama alanları çevresel etki açısından büyük bir zarar görmektedir. Arhavililer bu maden çalışması nedeniyle su kaynaklarının kirleneceği, tarım alanlarının tahrip edileceği ve ekosistemin büyük zarar göreceği kaygısını taşımaktadırlar. Mevcut hidroelektrik santralleri ve taş ocakları sebebiyle bölgede yaşanan faaliyetlerin arkasından bu şekildeki bir maden çalışması hem Arhavi halkını hem de aynı zamanda Cerattepe’deki maden çalışması Artvin halkını tedirgin etmektedir. Bugün, Arhavililer ve Artvinliler maden işletmeleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konya Milletvekili Mehmet Baykan…

Buyurun Sayın Baykan.

27.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET BAYKAN (Konya) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Biraz önce salona girerken arkadaşımızın ifade ettiği, Millî Eğitim bütçesinden STK’lere para aktarıldığına dair haberle ilgili Millî Eğitim Bakanlığı geçen hafta açıklama yaptı, bu haber yayınlandı. Haberde geçen “Protokol imzalanarak kaynak aktarıldı.” şeklinde ifadeler dezenformasyondur. Kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferler kapsamında, 5 milyar 895 milyon TL'den 31 milyon 727 bin lirası Avrupa Birliği Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü Uluslararası Eğitim İş Birlikleri Yurt Dışı Eğitim Programı UNESCO Türkiye Millî Komisyonu, 364 bin TL'si Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü, 161 milyon TL'si Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yönetim Destek… Şimdi, bir haber çıkıyor, yalanlanıyor ama burada kullanıyoruz. Balıkesir'de toprağın altında hâlâ 250 bin ton buğday aranıyor, Türkiye'den Almanya'ya kaçak gitmiş 13.500 Türk’ün Almanya'dan sınır dışı edildiğine dair haberler yalanlanıyor, hâlâ kullanılıyor. Atakum Belediyesinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer…

Buyurun Sayın Özer.

28.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, gençlerin sosyal medya ve uyuşturucu bataklığından kurtarılmasının herkesin ortak mücadele alanı olması gerektiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ülkemizde son günlerde yaşanan acı hadiseler hepimizi çok üzdü. Bizler yaşanan bu vahşete “Dur!” diyebilmek adına birlikte mücadele etmek zorundayız. Beraber hareket edemediğimizde kaybeden gelecek nesillerimiz olacaktır.

Gençlerimizin sosyal medya ve uyuşturucu bataklığından kurtarılması hepimizin ortak mücadele alanı olmalıdır. Bu konu artık ülkemizin geleceğiyle ilgili en önemli tehditlerden biridir. Yapılacak çalışmalara tüm partilerin katkı vermesi gerekmektedir. İstiyoruz ki gençlerimiz bilimle, ilimle geleceklerini inşa etsinler, tıpkı geçtiğimiz hafta sonu Adana'da gerçekleşen TEKNOFEST gibi. Bu tip organizasyonların en değerli yanı, gençlerin olumsuz alışkanlıklara yönelimini engellemesi ve zihinsel dönüşümlerine de katkı sağlamasıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz talebi, Saadet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Bülent Kaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya.

29.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, vefat eden Saadet Partisinin kurucu Genel Başkanı Recai Kutan’a, Saadet-Gelecek Grubunun yer tahsisi talebine, bu sorun karşısında gösterdikleri siyasi nezaketten dolayı Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna ve lideri Devlet Bahçeli’ye teşekkür ettiklerine ilişkin açıklaması

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kapalı oturum sebebiyle Meclis çalışmalarının ilerlediği bu gecenin geç saatlerinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bugün bir kapalı oturum oldu. Bir de kurucu Genel Başkanımız, Türkiye siyasetinin çok önemli kişiliklerinden Recai Kutan Bey’i kaybettik, cenaze namazı sonrası bugün defnedildi. Ben tekrar, başta millî görüş camiası olmak üzere Saadet Partimize ve bütün Türkiye'ye başsağlığı diliyorum. Gerçekten siyasette nezaketin, saygının, diyaloğun timsali olan, çok kıymetli bir devlet ve siyaset adamıydı. Türkiye'de de bu tarz devlet ve siyaset adamları maalesef yetişmiyor. Hele hele son zamanlarda siyasetin içine girdiği durumu görünce Recai Kutan Bey ve onun gibi insanları çok arayacağımızı buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Bu sebeple, bugün bu tartışmanın içerisine çok girmek istemedik ama Sayın Başkanım, 6 Temmuzda Saadet-Gelecek Partileri olarak biz Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir grup kurduk. Ardından, bize İç Tüzük ve daha doğrusu Meclis teamülleri gereği, bütün siyasi partilerin eşitliği ilkesi gereğince, hem Meclis Başkanıyla rahat iletişim kurmamız hem de Meclis çalışmalarına rahat katılabilmemiz açısından grup bütünlüğümüzü sağlayacak bir yer tahsisini Sayın Meclis Başkanından talep etmiştik. 6 Temmuzdan 1 Ekime kadar “Bugün yarın, bugün yarın…” İşte “Yaz dönemi, tadilat çalışmaları…” diyerek 1 Ekim günü geçen sene “Ya, bu konuyla ilgili ben bir komisyon kurdum, bu işi çözeceğiz. Perşembe gününe kadar bana sabredin.” dedi. Biz de kendisine perşembe günü çözecekse sorun olmadığını söyledik. Perşembe günü topu taca atar gibi bir komisyon kurdu Başkanlık Divanında. O komisyon yer çalışması yaptı, bir türlü Saadet ve Gelecek Partisini yere göğe sığdıramadılar, yer bulamadılar. Ardından, hemen arka taraftaki başkan vekillerinin kullandığı kuliste grup başkan vekillerini toplayarak Sayın Meclis Başkanı -burada diğer grup başkan vekilleri de şahittir- aynen şunu ifade etti: “Meclis Başkanı olarak bizim herhangi bir yetkimiz yok. Başkanlık Divanı olarak bizim bunu çözme imkânımız yok. Ancak siyasi parti grupları kendi aralarında anlaşırsa bu konuda bir sonuç alınabilir, değilse bizim yapabileceğimiz bir şey yok.” Ama bugün gördük ki bize herhangi bir yazılı tebligat yapılmadan, gruplarla görüşülmeden… Sayın Meclis Başkanı geçen sene olmadığını söylediği bir yetkiyi… Anayasa aynı yasa, İç Tüzük aynı İç Tüzük, Meclis Başkanımıza bir vahiy de gelmediğine göre, değişen hukuki ve başka bir durum da yok. Peki, ne oldu da Meclis Başkanı, parti gruplarıyla bu konuyu müzakere etme ihtiyacı hissetmeden, sadece ve sadece Adalet ve Kalkınma Partisinin sayısal çoğunluğuna güvenerek bu konuyu Başkanlık Divanında çözmeye kalktı? Orada hem Saadet Partisi hem de İYİ Partimizin kâtip üyelerinin “Ya, bu konu, parti gruplarını ilgilendiren bir konu. Başkanlık Divanı olarak bizim konuşmamız doğru değil.” itirazlarına rağmen bir parmak hesabıyla burada demokrasi inşa etmeye çalıştı. Burada, tabii, dediğim gibi, bu oldubittiyi İYİ Partiyle beraber değerlendirmiş olacağız ama diğer grupların da vicdanına sunuyorum.

Bakın, şurada Adalet ve Kalkınma Partisi 260 civarında milletvekiliyle 12 sıra kullanıyor. “Eşitlik ve adalet” deniliyorsa Cumhuriyet Halk Partisi 130 milletvekiliyle 4 sıra kullanıyor. Bu, eşit ve adil bir dağılımsa Sayın Meclis Başkanı istediği kadar her yerde övünebilir, “Ben adilim.” desin. Değilse bütün muhalefet gruplarına 4 sıra oturacak yer verirken İYİ Parti ve Saadet Partisine niçin sadece 2 sıra yer veriliyor? Bugün gördük, özel bir oturum vardı, AK PARTİ sıraları genelde boştu ama biz İYİ Partiyle burada sığamadık, grup bütünlüğümüzü sağlayamadık.

Bu arada, geçen sene bu kriz çözülemediği zaman, Sayın Devlet Bahçeli Grup Başkan Vekilimiz Erkan Bey’e “Meclis bunu çözemiyorsa yani Meclis Başkanlığı bu konuda bir adım atamıyorsa Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz 2 sıranın Saadet Partisi tarafından kullanılmasını teklif ediyoruz. Eğer onlar da uygun görürse burayı birlikte kullanabiliriz.” demişlerdi. Bu bir yıllık süreç içerisinde göstermiş oldukları nezaket ve siyasi hoşgörüden dolayı Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna ve lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye teşekkürden başka söylenecek hiçbir söz yoktur. Biz bile zaman zaman utanıyorduk Sayın Bahçeli Genel Kurula gelip kendi grubuyla oturmak istediği zaman -Sayın Meclis Başkan Vekilimiz Celal Adan Bey var, 2 grup başkan vekilleri var- arka taraflarda oturduklarında biz sıkılıyorduk ama karşı sırada oturan arkadaşlar sıkılıyor muydu bilmiyorum. Dolayısıyla biz bunun mahcubiyetiyle bir sene aslında burayı kullandık ama kendileri de sağ olsun hiçbir zaman bu konuyla ilgili en ufak bir rahatsızlık hissetmediler ve hissettirmediler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaya.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Dolayısıyla bu komşuluk hukukundan, göstermiş oldukları bu siyasi nezaketten dolayı ben tekrar Milliyetçi Hareket Partisine teşekkür ediyorum. Ama bu, bizim burada bitireceğimiz bir konu değil. Meclis Başkanının niçin sadece Adalet ve Kalkınma Partisinin ihtiyaçlarına göre bir durum tespiti yapıp sonra da gerekçe bulmaya çalıştığını bu Meclise izah etmek zorunluluğu var. “Milletvekili sayısına göre” diyor. Siz grup personellerini milletvekili sayısına göre mi dağıtıyorsunuz? Grup Başkan Vekillerinden niçin 20 Milletvekili olan bir parti ile 50-60 milletvekili olan bir partiye 2 grup başkan vekilliği veriyorsunuz? Niçin her parti her kanun teklifiyle ilgili eşit sayıda önerge veriyor? Çünkü Parlamento hukuku grupların eşitliği ilkesi üzerine yürüyor. Siz belli grubu bir alana sıkıştırıp başka gruplara geniş alanlar sağlayarak eşitlik ve adalet sağlayamazsınız. Ha, bu arada, son olarak şunu da söyleyeyim: Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşlardan o genişçe yayıldıkları sıraların hakkını vermelerini sık sık talep edeceğiz ve davet edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Kaya.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Öyle o koltukları boş bırakarak bu Meclisin çalışabileceğini asla ve asla akıllarına getirmesinler. Madem o sıralar kendilerine yetmiyor, o zaman yetmediğini bize de bu Meclise de ara ara göstermeleri gerektiğini biz de onlara hatırlatmış olacağız.

Ben, bugünkü oturum uzadığı için daha fazla sözlerimi uzatmak istemiyor ama bu konudaki durumun burada bitmediğini, bu adalet ve eşitlik arayışımızın devam edeceğini buradan bir kez daha ifade ediyor, Milliyetçi Hareket Partisine ve Sayın Devlet Bahçeli’ye de bu bir yıllık hoşgörüsü için tekrar teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sıradaki söz talebi, İYİ Parti Grubu adına Balıkesir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Turhan Çömez’e aittir.

Buyurun Sayın Çömez.

30.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, vefat eden Recai Kutan’a ve İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk siyasetine bir dönem damgasını vurmuş; bilgisi, birikimi, donanımı, tevazu ve samimi mücadelesiyle pek çok insanın muhabbetini kazanmış, millî görüş hareketinin önemli isimlerinden Recai Kutan Bey’i dün kaybettik. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Bülent Bey az önce ifade etti, söylediklerinin tamamına katılıyorum ve altına imzamı atıyorum. Bakın, bu Meclis millet iradesinin tecelli ettiği yüce bir makam ve burası bir çözüm makamı ve adilce bir çözüm üretmesi gereken bir makam ve millet adına hareket eden yüce bir çatı. Bakın, burada bir koltuk veya sıra değişikliği yapıldı, Grup Başkan Vekilleri olarak bizim haberimiz yok. Önce, bir kere, Meclisin nezaketine uymaz; Meclis Başkanlığı nezaketen bizim görüşümüzü alır, biz bunun olup olamayacağını, olamayacaksa neden olamayacağını samimi bir şekilde ifade ederiz. Fakat böyle bir şeye lütfedip tenezzül etmediler ve biz geldiğimizde koltukların ayrılmış olduğunu ve kendi takdirlerine göre bir dizayn yapılmış olduğunu gördük; bu, son derece mahzurlu.

Öte yandan, bugün önemli bir toplantı vardı, herkesin katılması önemliydi. Sanki Türkiye, büyük bir işgal riski altındaymış gibi çok ciddi bir kapalı toplantı yapıldı. Tabiatıyla bütün milletvekillerimiz de son derece iyi niyetle burada bulunmak istediler. Bizim 30 milletvekilimiz var, dönün arka tarafa bakın, burada 14 tane sıra var, 14 tane koltuk var. Arkadaşlarımızın birçoğu başka yerlere oturmak zorunda kaldılar. Ben buradan Sayın Meclis Başkanına sesleniyorum: Meclis Başkanlığı taraf tutma makamı değildir, çözüm makamıdır, rasyonel olma makamıdır ve nezaketli olmayı gerektiren bir makamdır. Sizin şahsınızda kendisine sesleniyorum: Bu, bizim için bir sorun değil. Biz sokaklarda siyaset yaparak geldik -özellikle kendi adıma söyleyeyim, sokaklarda yatmış, cezaevlerinde kalmış, banklarda uyumuş bir insanım ben- koltuk bizim için önemli değil ama burası bir temsil makamıdır. Milletvekillerine bu şekilde bir davranışı münasip gören Meclis Başkanını burada kınıyorum ve buna bir çözüm üretmesini hassasiyetle rica ediyorum.

Konuşacak çok konum vardı ama bugün uzadı, o sebeple bugünkü konuşma hakkımı burada bitirip yarın gündeme dair önemli değerlendirmeler yapmak üzere teşekkürlerimi sunuyorum.

Sağ olunuz.

BAŞKAN – Sıradaki söz talebi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Erkan Akçay’a aittir.

Buyurun Sayın Akçay.

31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 28’inci Dönem Üçüncü Yasama Yılına, vefat eden Saadet Partisinin kurucu Genel Başkanı Recai Kutan’a, siyasetçilerin ve milletvekillerinin bütün meselelere bir tarihî perspektifle bakmak mecburiyeti olduğuna, İsrail’in saldırganlığının Türkiye'yi tehdit edip etmediği tartışmasına, 8 Ekim 1912’deki Balkan Savaşı’nın 112’nci yılına ve vadedilmiş toprakların nihai hedefinin Anadolu coğrafyası olduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım; 1 Ekim 2024 tarihi itibarıyla Gazi Meclisimizin 28’inci Dönem Üçüncü Yasama Yılı çalışmalarına başladık. Gazi Meclisimizin Üçüncü Yasama Yılının bütün milletvekili arkadaşlarımıza, Meclis çalışanlarımıza, siyaset ve demokrasi hayatımıza, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, başarılar diliyorum.

Saadet Partisinin kurucu Genel Başkanı, İmar ve İskân ve Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı, 16’ncı, 20’nci ve 21’inci Dönem Malatya Milletvekili, Türk siyaset ve devlet hayatının mümtaz şahsiyeti Recai Kutan Bey’in vefatını büyük bir üzüntüyle öğrendik. Merhum Recai Kutan Beyefendi’ye Allah’tan rahmet niyaz ediyor; ailesine, sevenlerine, Saadet Partisi camiasına ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii, biz siyasetçilerin ve milletvekillerinin bütün meselelere bir tarihî perspektifle dün, bugün, yarın bakış açısıyla, bir tarih bilinciyle; coğrafya, jeopolitik ve stratejik düşünceyle bakmak mecburiyetimiz vardır. Son yıllarda ve son aylarda bölgemizde yaşanan o elim hadiselere ve İsrail'in katliamcı, siyonist ve saldırgan davranışlarına, saldırılarına bu perspektiften bakma ihtiyacımız vardır. Mehmet Akif Ersoy bu konuda çok veciz ifadeyle şunları söylemişti ki bütün arkadaşlarımız da hatırlayacaklardır: “Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!/Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?/Tarihi ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar/Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?”

Bugün 8 Ekim, biz Gazze’ye yönelik katliamları, İsrail'in saldırganlığını ve bu saldırganlığın Türkiye'yi tehdit edip etmediğini, nasıl tehdit ettiğini tartışırken 8 Ekimin aynı zamanda 1912 Balkan Savaşı’nın başlangıç günü olduğunu da hatırlamamızda fayda var diye düşünüyorum. 8 Ekim 1912 Balkan Savaşı’nın başlama tarihidir ve 112'nci yılını idrak ediyoruz. O zaman Rusya ile Avusturya arasındaki rekabet ve Rusya’nın Panslavizm siyasetinin etkisiyle Karadağ 8 Ekim 1912’de Osmanlı Devleti’ne savaş açtı ve Balkan Savaşı’nı başlattı ki yanında Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan da Karadağ’la birlikte Balkanların ittifakını kurmuştu. Balkan Savaşlarının başladığı dönemde Osmanlı Devleti buhranlı günler yaşıyordu; 1911’de başlayan Trablusgarp Savaşı devam ediyordu, İtalyanlar On İki Ada’yı işgal etmiş, Çanakkale’ye dayanıp İstanbul’u tehdit etmeye başlamıştı ve 1910’da çıkan Arnavutluk’taki isyan da yeniden alevlenmişti. Sultan II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesiyle 1909’da başlayan siyasi kargaşa, ordu içindeki siyasi gruplaşmalar, Balkan Savaşı öncesinde bir kısım askerlerin terhis edilmesi, Balkan ülkelerinin silahlanmasına göz yumulması, devleti yönetenlerin gelişen olayları idrak edemeyip gereken tedbirleri zamanında almamaları nedeniyle Birinci Balkan Savaşı tam bir hezimetle ve büyük bir felaketle sonuçlanmıştır. 30 Mayıs 1913’te Osmanlı Devleti ile Balkan devletleri arasında imzalanan Londra Konferansı’yla Birinci Balkan Savaşı sona erdi ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …Osmanlı Devleti de bu savaş neticesinde 182 bin kilometrekarelik bir Balkan toprağını -ki vatan coğrafyası da- maalesef kaybetmişti. 7 milyona yakın muhacirin yollara düşmesiyle özellikle Trakya ve İstanbul âdeta bir can pazarı hâline gelmişti. 1 milyondan fazla Müslüman Türk yollarda hastalıktan, açlıktan ve zor şartlardan dolayı hayatını kaybetmişti. Zamanın yöneticileri Balkanlarda bir karışıklığın meydana gelmeyeceği fikrine kendilerini o kadar şartlandırmışlardı ki bölgede yaklaşık 75 bin kişilik askerî birliği de terhis etmişlerdi. Politika tüm askerî birliklere sirayet etmiş, bunun neticesinde sivil ve askerî bürokrasi arasındaki çekişmeler en üst düzeye çıkmıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – İttihat ve Terakki Fırkası ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası taraftarları siyasi görüş ayrılıkları nedeniyle düşmanla değil âdeta birbirleriyle savaşmışlardır.

Değerli milletvekilleri, o dönemi bizzat yaşayan, tanık olan, gözlemleyen zamanın gazetecisi ve çok değerli Türk aydını Falih Rıfkı Atay o dönemi “Batış Yılları” kitabıyla çok güzel bir şekilde özetlemiştir ve bu anlatımlardan çıkaracağımız çok büyük dersler vardır.

Devleti yönetenler, Atina Maslahatgüzarı Galip Kemali Bey’in uyarılarına rağmen Balkan ittifakının kurulacağına bir türlü inanmıyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hariciye Nazırı Asım Bey 15 Temmuz 1912'de Meclis-i Mebusanda yaptığı konuşmada aynen şunları söyleyerek, “Balkanlardan ve bu devletin atisinden -yani Osmanlı Devleti’nin geleceğinden- imanım kadar eminim.” diyerek Balkanlarda Osmanlı Devleti’ne karşı bir ittifakın kurulamayacağını, Osmanlı’ya saldırılamayacağını söylüyordu ve ayrıca, bu düşünceler içinde bulunan Hükûmet, Sırbistan’ın Avrupa’dan aldığı silahların Selanik Limanı’ndan Belgrad’a sevk edilmesine bile izin vermişlerdi. Ayrıca, bazı Avrupa devletleri de bir deklarasyon yayınlayarak muhtemel bir savaşta sınırların değişmesine müsaade etmeyeceklerini, rıza göstermeyeceklerini de söylemişlerdir çünkü böyle bir savaşta Osmanlı Devleti’nin mağlup olacağını, dünyanın en büyük ordularından birine sahip olan Osmanlı Devleti’nin gücüne inanarak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay, mikrofonu son kez açıyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, tamamlıyorum ben de olabildiğince süratle.

Avrupa devletleri de bu deklarasyonu yayınlayarak herhangi bir sınır değişikliğine razı gelmeyeceklerini açıklamışlardı. Dün “Balkanlarda ittifak kurulamaz, Balkan devletleri Osmanlı’ya saldıramaz.” diyerek gereken tedbirleri almayanlar nedeniyle maalesef Balkanları kaybettik.

İsrailli yöneticiler tarafından arzımevut yani büyük İsrail politikası defalarca bizzat kendileri tarafından kamuoyuyla paylaşılmışken “İsrail bize mi saldıracak?” diyerek gaflete düşmemek lazımdır, tedbirli olmak gerekir. “‘Olmaz, olmaz’ deme; olmaz, olmaz.” diye de bir özdeyiş vardır. Vadedilmiş toprakların nihai hedefi Anadolu coğrafyasıdır. Bu kapsamda, Filistin’in, Lübnan’ın, Suriye’nin güvenliği Türkiye’nin güvenliğidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Son cümlem Sayın Başkan.

BAŞKAN – Mikrofonu son kez açıyorum Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Devletimiz bu kapsamda gerekli önlemleri almaktadır veya alacaktır, İsrail'in arzımevut hayalleri hüsranla sonuçlanacaktır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sıradaki söz talebi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sezai Temelli’ye aittir.

Buyurun Sayın Temelli.

32.- Muş Milletvekili Sezai Temelli’nin, 8 Ekim 1978'de Türkiye İşçi Partili 7 devrimcinin Ankara Bahçelievler’de katledildiğine, 8 Ekim 1980’de idam edilen Necdet Adalı’ya, Şırnaklı Süleyman Salğucak’a, Kobani kumpas davasına ve tutsak Günay Kubilay’ın yazdığı kitaba, cezaevlerindeki sorunlara, Kırşehir Cezaevinde tutuklu olan Mansur Zan’ın kendisine yazdığı mektubun engellendiğine, ekonomik krizin yükünü hâlâ ücretlilerin ve emeklilerin çektiğine ilişkin açıklaması

SEZAİ TEMELLİ (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, bugün 8 Ekim. 8 Ekim 1978'de Türkiye İşçi Partili 7 devrimci Ankara Bahçelievler’de katledildi. Kendilerini saygıyla anıyorum ve isimlerini buradan tek tek zikretmek istiyorum: Katledilen devrimciler Latif Can, Efraim Ezgin, Hürcan Gürses, Osman Nuri Uzunlar, Serdar Alten, Faruk Ersan ve Salih Gevenci. Evet, bu devrimcileri katledenler cezasızlık politikası sonucu yargılanmadılar ve hatta, siyasetin kollamasının ötesinde, bizatihi siyasetin içinde bile yer aldılar. Bu cezasızlık politikalarının bugün de devam ettiğini çok net görüyoruz ve izliyoruz ve bu cezasızlık politikalarının sonucunda da aslında bugün siyasetin nasıl darbelendiğine de hep birlikte tanık oluyoruz.

7 devrimcinin katledilmesi gibi, yine 8 Ekimde, bu kez 1980 tarihinde Necdet Adalı Ankara’da, Ulucanlar Cezaevinde idam edildi. 1980 faşist cuntasının ilk idamıydı Necdet Adalı. Necdet Adalı gibi, katledilen, askerî cuntanın katlettiği bütün devrimcileri de yine saygıyla anıyorum. Necdet Adalı idam kürsüsüne çıktığında şöyle haykırdı faşistlerin yüzüne: “Yaşasın Kürt ve Türk halklarının kardeşliği! Kahrolsun sömürgecilik, kahrolsun faşizm, kahrolsun emperyalizm!” Evet, kendisini bir kez daha saygıyla anıyorum. Faşizme karşı mücadelemiz aynı kararlılıkla devam ediyor.

Süleyman Salğucak’ı tanıyorsunuz. Süleyman Salğucak Şırnaklı. Şırnak'ta yerel seçimler sırasında Şırnak halkının iradesini gasbetmeye yönelik oraya gelenlerin yüzüne sürekli haykırdı: “Konuş, nerelisin? Konuş, nerelisin?” Süleyman Salğucak maalesef yargılanıyor ve neden yargılanıyor biliyor musunuz? Seçim Kanunu’na muhalefetten yargılanıyor yani bir halkın iradesini gasbetmeye yönelik, bir seçime yönelik hırsızlığa karşı çıktığı için, oy hırsızlığına karşı çıktığı için Seçim Kanunu’na muhalefetten yargılanıyor. Yüksek Seçim Kurulu, Seçim Kanunu’na muhalefetin, belki de seçim yasalarının en önemli hak gasbının ortaya çıktığı yere müdahale edeceğine, bırakın müdahale etmeyi, savcılar eliyle, Seçim Kanunu’na muhalefetten Süleyman Salğucak’ın yargılanmasına neden oluyor. Evet, sevgili arkadaşımız Alp Altınörs -Kobani kumpas davasından dolayı şu anda Sincan’da tutsak olan Alp- “Sözdür, söylenmiştir.” demişti, Süleyman Salğucak’ınki de sözdür, söylenmiştir.

“8 Ekim” deyince aklımıza tabii 6-8 Ekim Kobani direnişi, dayanışması geliyor. Bu direniş, bu dayanışma nedeniyle aslında Kobani’deki DAİŞ çeteleri durdurulmuştu ve biz de bu dayanışmaya, bu direnişe o zamanki HDP olarak katılmıştık. Tüm dünyanın çağrısı gibi biz de bir çağrıda bulunmuştuk fakat maalesef yıllar sonra Kobani kumpas davasıyla karşılaştık. Bu Kobani kumpas davası sonucunda da Eş Başkanlarımız, MYK üyelerimiz yargılanmaya devam ediyorlar ve şu anda hâlâ tutsaklar. O tutsaklardan biri de Günay Kubilay arkadaşımız. Kendisi bir kitap yazdı, bu kitap “Bir Kumpas Davasının Anatomisi” adıyla kitapçılarda yer aldı. Bakın, oradan bir şey aktarmak istiyorum size: “HDP MYK, Kürtler dâhil bölge halklarının ‘barbarlık mı, insanlık mı’ ikilemiyle karşı karşıya olduğu bir kritik eşikte tercihini insanlıktan yana yapmış, Türkiye halklarını IŞİD barbarlığına karşı sokakta destek ve dayanışmaya çağırmıştır. Dolayısıyla ortada bir ceza davasına konu edilebilecek bir MYK çağrısı yoktur; ortada, insanlık değerlerine sahip çıkan ve ‘insanım’ diyen herkesçe onuru savunabilecek demokratik bir protesto çağrısı vardır.”

Evet, sevgili Günay Kubilay savunmasında bunları dile getirdi. İnsanlık onuruna sahip çıktıkları için arkadaşlarımız hâlâ tutsak. İnsanlık onuru bugün hâlâ DAİŞ’e karşı, o zihniyete karşı mücadele etmeye devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Temelli.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Ve arkadaşlarımız da onurlu bir şekilde, nerede olurlarsa olsun, bu mücadeleyi sürdürmeye devam ediyorlar.

Biz buradan, bir kez daha hem tüm topluma çağrıda bulunuyoruz hem de bir kez daha yargının bu adaletsiz gidişe, bu hukuk tanımazlığa bir son vermesi için bu çağrımızı yineliyoruz ve tüm arkadaşlarımızın, Kobani kumpas davasından dolayı -bir kumpastır çünkü- tutsak edilen tüm arkadaşlarımızın bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını diliyoruz. Tabii, bunun için, her şeyden önce yargının bağımsızlığı en önemli, en kritik belirleyicidir. “Hukuk devleti” dediğiniz şeyin belki de en önemli fotoğraflarından biri yargının tarafsız ve bağımsızlığı olması gerekirken, kuvvetler ayrılığının çalışması gerekirken bugün kuvvetler ayrılığının, kuvvetler ayrılığına bağlı olarak da denge denetleme mekanizmalarının çalışmadığına bir kez daha tanıklık ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Temelli.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) – Evet, yargı bu durumda; tabii, buna bağlı olarak cezaevlerindeki sorunlar da devam ediyor. Cezaevlerindeki sorunları burada sık sık dile getiriyoruz ve cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin nerelere ulaştığını özellikle hasta tutsaklar konusunda dile getirdik.

Bunun dışında, son olarak, Kırşehir Cezaevinde tutuklu olan Mansur Zan bir mektup yazmış. Kime yazmış? Bana yazmış. Bana yazdığı mektuba cezaevi idaresi, cezaevi müdürü engel olmuş, bana gelmesini engellemiş. Peki, mektupta ne varmış? Mektupta cezaevinde yaşanan sıkıntıları kaleme almış Mansur Zan ve cezaevi idaresi üzerine şunu yazıp mektuba el koyuyor: “Sakıncalı.” Bu “sakıncalı” sözcüğünü nereden hatırlıyoruz biliyor musunuz? 12 Mart 71 darbecilerinden hatırlıyoruz. Mektupların, kitapların, dergilerin üzerine tam da bu sözcüğü yazarlardı: “Sakıncalı.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Temelli.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bu cezaevi idaresinin zihniyeti işte darbeci zihniyettir. Bu darbeci zihniyete izin veren, yol verenler de işte aslında darbe mekaniğinden beslenmeye devam edenlerdir. Dolayısıyla cezaevlerinde sorunlar büyüktür, bu sorunlar tabii ki kamuoyuyla bizim aracılığımızla paylaşılmalıdır; Meclisin iradesi bu sorunları gidermek yönünde olmalıdır yoksa bu sakıncalı aklın görev başında olmasına yol vererek değil.

Son olarak, tabii ki bugün ekonomik kriz ciddi boyutlarda ve bu ekonomik krizin yükünü hâlâ ücretliler ve emekliler çekiyor. Bu yükün bir an önce hafifletilmesi için hiç bütçeyi beklemeden asgari ücrete ve emekli maaşlarına bir ara zam yapmak artık kaçınılmaz bir hâle gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Temelli.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Çünkü asgari ücretin satın alma gücü, emeklilerin satın alma gücü hızla erimiştir. Bugün, hem Merkez Bankasının hem Hazine ve Maliye Bakanlığının hiçbir tahmini tutmamaktadır. Enflasyon için "Sene sonu hesapları yüzde 38." diyorlar, yüzde 48'e revize ettiler, şimdiden neredeyse yüzde 60 gerçekleşecek çünkü tüm anketler bunu gösteriyor fakat asgari ücretin satın alma gücü ve emeklilerin satın alma gücü hızla eridi. Bütçeyi ve yılbaşını beklemeden hızla bir iyileştirmeye ihtiyaç vardır deyip bu konuda da Hazine ve Maliye Bakanlığının artık bu emeklileri ve emekçileri hedef alan anlayıştan bir an önce kurtulması gerektiği çağrısını buradan bir kez daha yineliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın'a aittir.

Buyurun Sayın Günaydın.

33.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Millî Savunma ve Dışişleri Bakanlarının sunum yaptığı bugünkü kapalı oturuma, Cumhurbaşkanının 1 Ekimde Genel Kuruldaki ve iki ay evvel Rize İl Başkanlığı ziyaretindeki ifadelerine, İsrail’le yapılan ticarete ve Türkiye’nin onurlu bir dış politikaya acil ihtiyacı olduğuna ilişkin açıklaması

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de gecenin bu saatinde herkesi selamlıyorum.

Bugün bir kapalı oturum yaptık. Bu kapalı oturumda Millî Savunma Bakanı ve Dışişleri Bakanı geldiler, birer sunum yaptılar. Elbette İç Tüzük uyarınca bu tutanaklar on yıl süreyle gizli olmaya devam edecek ancak on yıl sonra bu tutanakları okuyanlar ve bugünkü medyayı da hatırlayanlar, bugünkü medyada yazılan çizilenin dışında Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda söylenmiş yeni bir tek sözün olmadığını görecekler, biz de öyle gördük. Ne demiştik? Burada söylenenleri elbette tekrar etmeyeceğiz ama söylenmeyenlerin peşine düşeceğiz. İddia neydi? 1 Ekim tarihinde buraya Cumhurbaşkanı geldi, dedi ki: "İsrail savaşı bölgeye yaymaya çalışıyor, bundan sonraki hedef de Türkiye’dir." Biz de bu çerçevede, Millî Savunma Bakanından ve Dışişleri Bakanından, Türkiye'nin nasıl ve hangi yöntemlerle hedefte olduğuna ilişkin yaygın medyada konuşulmayan bir tek sözcük duymak için konuşmaları cankulağıyla dinledik. Bir de önüme beyaz bir kâğıt aldım, not alayım diye. Gün sonu baktım ki beyaz sayfada yazılanların içerisinde bir tane yeni husus yok. Peki, ne demişti iki ay evvel Erdoğan Rize İl Başkanlığını ziyarette? Aynen okuyorum: "Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da İsrail'e de yaparız, yapmamak için hiçbir şey yok." Yahu, iki ay evvel Rize'de İsrail'e giriyordun da ne oldu 1 Ekimde birdenbire "Türkiye, İsrail'in en büyük hedefi hâline geldi." dedi. Bir Cumhurbaşkanı böyle bir ifadede bulunur mu? Böyle bir ifadede bulunup da Türkiye Büyük Millet Meclisini bunun için kapalı oturuma davet ediyor ise o zaman, bu önemli tehdidin herhâlde altını çizerek gerekçeleriyle bize sunmaları lazım. Ne yaptılar? Sadece hamaset yaptılar ve bu hamaset sonrasında zaman tükendi. Şimdi soralım: Eğer Nil’den Fırat’a kadar vadedilmiş topraklar varsa ve İsrail bu teolojik temelde, bu tarihsel temelde bir devletin temsilcisiyse, devletin kendisiyse sen daha İsrail'in bölgeye saldırmasından, Gazze'ye saldırmasından yalnızca bir ay evvel Netanyahu’yla New York’ta görüşmedin mi? O Netanyahu İsrail Devleti’nin, o vadedilmiş topraklar üzerinde çalışan İsrail Devleti’nin o zamanki Başbakanı değil miydi? Demek ki bütün bunlar “İş o zaman olunca öyle anlatırım, bu zaman olunca böyle anlatırım.” yani Makyavelizmin önde giden örnekleri.

Peki, ilave edelim; bugün için Türkiye Cumhuriyeti’nin bir güvenlik sorunu var mıdır? Ben size altını çizerek söylüyorum: Yirmi iki yılda Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterine girebilen F-16 sayısı yalnızca 30’dur. Açık kaynaklardan öğrendiğimiz bilgilere göre Türkiye'nin muharip uçak sayısı toplamda 220, buna karşılık bizim yalnızca bir vilayetimizi coğrafi olarak tutabilen İsrail'in uçak sayısı 270’tir. Üstelik de onlarda F-16’ların çok daha gelişmiş versiyonları ve F-35’leri var. O hâlde bunun hesabını ver: Sen neden Türk Silahlı Kuvvetlerinin hava kuvvetleri unsurunu tarihinin böylesine bir noktasına getirdin? Türkiye'de S-400 alındı değil mi Ruslardan? 2 milyar dolar verildi. Ya, ambalajından çıkartabildiniz mi? Türkiye'nin bugün itibarıyla hava savunmasını organize edebilecek bir gücü var mı? Bununla ilgili bir sisteminiz var mı? İşte o zaman, sen bir beka sorununu kendi elinle nasıl yarattığının hesabını geleceksin, bu Meclise öyle vereceksin yoksa yerel seçimlerden aldığın mağlubiyeti, ekonomiyi bir türlü düzeltememeni İsrail tehdidi üzerinden “Gelin, arkama sıralanın.” diyerek herhâlde çok ucuz bir politikaya alet edemezsin.

İlave söyleyelim: Ticaretiniz devam ediyor. Biz bunları söylediğimiz zaman sıra kapaklarına vuruyordunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günaydın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ekimde başladı savaş, ta nisan ayında güya yasakladınız. “Güya yasakladınız.” diyorum çünkü İsrail’in dış ticaret kayıtlarına baktığınızda Türkiye’yle olan ticaretin bal gibi devam ettiğini görüyorsunuz. Filistin’e yaptığınızı söylediğiniz ihracatın Filistin’in ihtiyacının çok üzerinde olduğunu hepimiz biliyoruz.

Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’ndan İsrail petrol almaya devam ediyor mu, etmiyor mu? Bu kadar basit. Kürecik Radar Üssü’nden İsrail sinyal alıyor mu, almıyor mu? “O, NATO'nun güney kanadıyla alakalı bir şey. İsrail neden alsın?” diyebilirsiniz. NATO'ya gidiyor, Amerika'ya gidiyor ama İsrail'e gitmiyor öyle mi? Siz kendinizi bununla kandırabilirsiniz ama açık olan şudur: 6 Ekim, 7 Ekimden bu yana orada bir vahşet sergileniyor, 44 bin masum sivil hayatını kaybetti ve siz hamasetten başka hiçbir şey yapmadınız. Ha, bir de miting yaptınız, onu söyleyeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günaydın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Tabii, şunu söyleyelim: Türkiye eskiden ne yapardı? Mesela, Oslo’da İsrail ile Filistin arasında iki devletli görüşmeler olmuştu ve o görüşmeleri Türkiye ara bulucu olarak organize etmişti oysa bugün Mısır’ın ve Katar’ın ara buluculuğunu seyretmekle meşgulsünüz. Sebebi ne? Çünkü dış politikanızı dinci, mezhepçi bir çizgiye dayandırdınız; artık dünyada saygın ve ara bulucu olma rolünü maalesef kaybetti Türkiye. Şimdi, Gazze'ye bomba yağarken, Lübnan’a bomba yağarken diyor ki: “Asıl tehlike bende.” Ya, insan, gerçekten oralarda insanlar ölürken, oralara yardım edemezken “Asıl tehlike bende.” naraları atmaktan biraz hicap eder. Ben bu çerçevede Türkiye'nin onurlu bir dış politikaya acil ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Günaydın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Bu düşüncelerle sevgili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi, Gaziantep Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Abdulhamit Gül’e aittir.

Buyurun Sayın Gül.

34.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, vefat eden Recai Kutan’a, bugün kapalı oturumda Gazi Meclisi bilgilendiren Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’e teşekkür ettiklerine ilişkin açıklaması

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, bugün Hakk’a uğurladığımız millî görüşün çınarlarından, kurucularından Recai Kutan ağabeye Allah'tan rahmet diliyorum. Recai Kutan Bey, 12 Eylülde Kirazlıdere’de uğramış olduğu hapis hayatıyla darbenin mağdurlarından; öncesinde, sonrasında siyasi hayatıyla, millî bir duruşla, hayatında her zaman nezaketiyle, kibarlığıyla tüm topluma, Türk siyasetine ve bizlere, hepimize örneklik, ağabeylik yapmış çok büyük bir devlet adamı, bir dava adamı, bir siyaset adamıydı. Çok bereketli bir ömür yaşadı. Hem Bakanlığı hem Genel Başkanlığı döneminde, siyaset ve devlet hayatında her zaman milletin yanında, hakkın, adaletin, iyinin yanında yer aldı; her zaman hayırla anacağız.

Recai Kutan Bey’e Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine, yakınlarına, millî görüş camiasına başsağlığı diliyorum.

Bugün kapalı oturumda Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan, Millî Savunma Bakanımız Sayın Yaşar Güler Bey Gazi Meclisimizi bilgilendirdi, kendilerine teşekkür ediyoruz.

Vakit çok ilerlediği için diğer konuları da -Genel Kurulda da diğer çalışmaya geçeceğiz- yarın ayrıntılı olarak değerlendireceğiz.

Ben tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş’un Rusya Federasyonu Federal Konsey Başkanı Valentina Matviyenko’nun vaki davetine icabetle Rusya Federasyonu’na 23-26 Eylül 2024 tarihleri arasında resmî bir ziyaret gerçekleştirdiğine ilişkin tezkeresi (3/926)

6/10/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş Rusya Federasyonu Federal Konsey Başkanı Sayın Valentina Matviyenko’nun vaki davetine icabetle 20/9/2024 tarih ve 1498107 sayılı Karar uyarınca Rusya Federasyonu’na 23-26 Eylül 2024 tarihleri arasında resmî bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Söz konusu ziyaret 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 11'inci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgisine sunulur.

 Numan Kurtulmuş

 Türkiye Büyük Millet Meclisi

 Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş ve beraberindeki heyetin Türkmenistan’da düzenlenecek olan Mahtumkulu Firaki’nin 300’üncü doğum günü vesilesiyle Uluslararası Zaman ve Uygarlıkların İlişkisi-Modern Dünya ve Kalkınmanın Temeli Forumu’na katılımına ilişkin tezkeresi (3/927)

6/10/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş ve beraberindeki heyetin Türkmenistan’da düzenlenecek olan Mahtumkulu Firagi’nin 300’üncü doğum günü vesilesiyle Uluslararası Zaman ve Uygarlıkların İlişkisi-Modern Dünya ve Kalkınmanın Temeli Forumu’na katılımı hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 Numan Kurtulmuş

 Türkiye Büyük Millet Meclisi

 Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş ve beraberindeki heyetin Cenevre’de düzenlenecek olan Parlamentolararası Birlik (PAB) 149’uncu Genel Kuruluna katılımına ilişkin tezkeresi (3/928)

7/10/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş ve beraberindeki heyetin Cenevre’de düzenlenecek olan Parlamentolararası Birlik (PAB) 149’uncu Genel Kuruluna katılımı hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 Numan Kurtulmuş

 Türkiye Büyük Millet Meclisi

 Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

A) Önergeler (Devam)

2.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, (2/1224) esas numaralı Günün Yirmi Dört Saate Taksimine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/73)

3/10/2024

Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına

İç Tüzük 37’ye göre (2/1224) esas numaralı Kanun Teklifi’min doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

 Ayhan Barut

 Adana

BAŞKAN – Önerge üzerine teklif sahibi olarak Adana Milletvekili Ayhan Barut konuşacaktır.

Süreniz beş dakika.

Buyurun Sayın Barut. (CHP sıralarından alkışlar)

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, ekranları başında bizleri izleyen -gerçi bu saatte artık televizyon da kapalı- değerli yurttaşlarımız; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Günün yirmi dört saatinin taksimine dair bir kanun değişikliği yani diğer bir adıyla yaz saati uygulamasının kalıcı hâlden çıkarılıp değişikliği hakkındaki bir kanun teklifini vermiş oluyorum değerli arkadaşlar. Malum, teşbihte hata olmaz, atalarımız boşa da laf konuşmaz; bir deli bir kuyuya taş atar, kırk akıllı eder eder, uğraşır çıkaramaz; bu uygulama tam da böyle. Bu uygulama yürürlüğe girdiği andan itibaren ben ve birçok sayıda arkadaşımız bu konuyla ilgili kanun teklifleri verdik, soru önergeleri verdik, araştırma önergeleri verdik, basın açıklamaları yaptık. Maalesef, bu ucube uygulamayı bir türlü değiştirme fırsatımız olmadı. Yüce Mecliste ısrarla bu itirazlarımızı yükselttik ama hiç oralı olmadı AKP iktidarı. Eminim, aslında iktidar partisinin milletvekilleri de içinden bu kanunun değişmesini istiyor ama iş uygulamaya gelince değişiklik lehine maalesef “evet” oyu kullanmıyorlar. Ben değerli arkadaşlarıma, değerli milletvekillerime diyorum ki: Elimizde bir fırsat var. Gelin, bu kanun teklifine “evet” diyelim, tüm toplum kesimlerinin üzerine titrediği ve üzerinde hassasiyetle durduğu bu kanunu değiştirelim ve kış saati uygulamasına geçelim. Bu uygulamadan, kalıcı yaz saati uygulamasından toplumun tüm kesimleri rahatsız, herkes rahatsız. İnanın ki şu anda çok çeşitli kampanyalar düzenlenmiş ve önümüzdeki günlerde uygulama tam başladığı anda, havalar daha da karardığında bu şikâyetler daha da artacaktır, tarafınıza gelecektir. Bakın, şöyle uygulamalar var, “hashtag”ler açılmış, kampanyalar açılmış, deniliyor ki: “Karanlıkta okula ve işe giden, karanlıkta işten ve okuldan dönen kızlarımız ve çocuklarımız sapıkların açık hedefidir. Kış saati uygulamasına acilen dönülmelidir.” Değerli arkadaşlar, evet, biraz önce de söylediğim gibi, lütfen bu uygulamayı, kalıcı yaz saati uygulamasını artık kaldıralım ve kış saati uygulamasına geçelim.

Peki, bu niye çıktı? Bir zamanlar bir bakanımız vardı -şu anda mumla arasan bulamadığımız bir bakan- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanıydı, onun dayatmasıyla bu kanun Bakanlar Kurulunun kararıyla çıktı, daha sonra bir velinin itirazı nedeniyle bunun yasaya aykırı olduğu tespit edildi. Danıştay veliyi haklı buldu, karar iptal edildi. 28 Kasım 2017 tarihinde bir torba yasayla tekrar kabul edildi. Peki, tasarruf sağlandı mı? Bu uygulama ne zaten kriz içerisindeki ekonomimize ne psikolojimize ne ticaretimize ne de prestijimize bir katkı koydu hatta tam tersine büyük zararlar verdi, özellikle psikolojimizi bozdu. Şunun için: Bu düzenlemeyle birlikte birçok şehirde okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise öğrencileri ve erken saatte işe gitmek zorunda olan emekçilerimiz zorluk yaşıyor ve bunların gerçekten psikolojileri şu anda bozuluyor.

Yine, bununla birlikte, prestijimiz sarsılıyor, ülke prestiji sarsılıyor. Ülkemiz aslında bu uygulamayla Avrupa’dan uzaklaşarak Somali, Tanzanya, Sudan, Uganda, Cibuti, Etiyopya gibi ülkelerle aynı saat dilimine yani bir başka deyişle, Arap ülkeleri kategorisine giriyor. Ülkemiz saat tanımlamasında ise elektronik ortamlarda artık Orta Doğu ülkesi olarak görünüyor.

Yine, öte yandan, değerli arkadaşlar, ekonomimize ve ticaretimize çok büyük zararı var. Batı’dan hızla uzaklaştık, İngiltere’yle olan zaman dilimi farkımız üç saate çıktı; Almanya, İspanya, Fransa gibi ülkelerle iki saat zaman dilimi farkına çıktı. Bu durumdan bir örnek vermek istiyorum: Hazır giyim ve konfeksiyon ihracatımızın 21 milyar dolar olduğunu düşünürsek, bunun da yüzde 75’ini Avrupa ülkelerine yaptığımız düşünüldüğünde bu zaman farkının, ticari zaman farkının uyuşmadığını, burada ticaretin saat 14.00’te başladığını, Avrupa ülkeleriyle ticarette büyük zorluklar yaşandığını da belirtmek isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Barut.

AYHAN BARUT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, peki, neden ısrar? Çünkü ülkemizde enerjinin yüzde 80’den fazlasını özel sektör üretiyor, dağıtımının da yüzde 100’ünü yine özel sektör yapıyor. Alışık mıyız bu konuya? Evet çünkü bu işte rant var, talan var, çıkar var ve çıkar peşindeler. Madem iktidar bu konuda ısrarcı, bu yasa enerji tasarrufu sağlamıyor, Elektrik Mühendisleri Odası bunu açık açık söylüyor, “Bu tüketim israftır.” diyor, “2 katına çıkmıştır.” diyor, “6 ve 9 milyardan 15 milyara çıkmış yani yaklaşık 7 milyar kilovatsaat artmıştır.” diyor, “Niye bunda bu kadar ısrar ediyorsunuz?” diyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayın lütfen.

AYHAN BARUT (Devamla) – Eğer Elektrik Mühendisleri Odasının raporlarına dayanmıyorsanız, sizin söylediğiniz akademik kurulların raporları varsa da onu lütfen açıklayın; tüm Türkiye toplumu, tüm kamuoyu bu raporu bilsin. Neden bu uygulamayı yapıyorsunuz? Neden bu uygulamada ısrar ediyorsunuz? Hangi akademik kurulsa bu raporu bir kamuoyuyla paylaşın. Altı senedir bu raporun ne olduğunu bilmiyoruz, hepimiz kulaktan duyuyoruz “Akademik kurulların raporları var.” diye. Nedir arkadaşlar? TMMOB’a bağlı bir oda diyor ki: “Bu uygulamadan enerji tasarrufu yapılmıyor, net.” “2 kat üzerinde de israf oluyor.” deniyor, hâlâ bilimsel verilere ve bilimsel açıklamalara güvenmiyoruz, inanmıyoruz.

Artık toplumun sesini duyun, bu yanlıştan vazgeçin; bu kanun teklifine “evet” deyin diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Kâtip üyeler arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Oylamayı elektronik yöntemle yapacağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Önerge reddedilmiştir.

Alınan karar gereğince gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmına geçiyoruz.

Çocukların her türlü şiddet, ihmal ve istismardan korunarak akıl, ruh ve beden sağlıklarının gelişimi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan (10/1806), (10/1813), (10/1827), (10/1828), (10/1829) ve (10/1830) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin alınan karar gereğince birlikte yapılacak görüşmelerine başlıyoruz.

IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI [(*)]

A) Ön Görüşmeler

1.- DEM PARTİ Gubu adına Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli'nin, artan çocuk istismarı ve kaybolma vakalarının nedenlerinin tespit edilerek gerekli tedbirlerin alınabilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1806)

2.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya ve 21 Milletvekilinin, çocuk istismarlarının ve kayıp çocuk vakalarına yönelik tedbirlerin alınması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1813)

3.- Sivas Milletvekili Abdullah Güler ve 94 Milletvekilinin, çocukların korunmasına yönelik politikaların incelenmesi ve çocukları her türlü şiddet, ihmal ve istismardan koruyacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1827)

4.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili M. Satuk Buğra Kavuncu ve Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in, çocukların maruz kaldıkları sorunların tespit edilerek bu sorunlara yönelik önleyici tedbirlerin alınabilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1828)

5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, çocukların her türlü şiddet ve istismardan korunması ve koruma mekanizmalarının iyileştirilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1829)

6.- Saadet Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, çocukların korunmasına yönelik politikaların gözden geçirilerek etkin denetim mekanizmalarının oluşturulması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1830)

BAŞKAN - İç Tüzük’ümüze göre Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda sırasıyla siyasi parti gruplarına ve önergedeki birinci imza sahiplerine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir. Konuşma süreleri, alınan karar gereğince gruplar için onar dakika olacaktır. Aynı şekilde, önerge sahiplerinin konuşma süreleri de onar dakikadır.

Gruplar adına ilk söz, Saadet Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’a aittir.

Buyurun Sayın Kasap. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, önümüzde Narin yavrumuz var. Bir sembol olarak ortaya çıkmıştı o ama daha önce bu şekilde benzeri kadın cinayetleri, çocuk cinayetleri, istismarlarıyla ilgili -sosyal medyanın da biraz aktive etmesiyle- gündeme getirmiştik Genel Kurulda. Bu SMA’lı çocuklar için bir Meclis araştırması önergesi verilmişti, komisyon kurulmuştu, onun raporu vardı; o rapor nasıl uygulamaya geçmediyse aynı şekilde bunun da havada kalmaması gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de çocukların mağduriyeti doğumla birlikte başlıyor. Türkiye'de yeni doğan çocuklar için alınan bezden yüzde 20 KDV alıyorsunuz. Mamayı aileler alabilir, alamaz, çok çok pahalı; devletin sübvansiyonu yok, desteği yok. Orada yüzde 20 KDV alıyorsunuz; dünyanın en pahalı mamasını veriyorsunuz, dünyanın en pahalı bezini çocuklara veriyorsunuz. Anne ve aile yoksulluğu açlık sınırının altında. Anneler iyi beslenemediği için çocuklar da gelişiminde mağdur oluyorlar; büyümesi, beslenmesi, barınmasıyla ilgili sıkıntılar var.

Bakın, değerli arkadaşlar, sizin yirmi yıllık AK PARTİ iktidarında çocuklara vermiş olduğunuz değersizlik diyeyim. Rahim ağzı kanseri için yapılacak olan aşıyı hâlâ ne SGK ne Sağlık Bakanlığı onaylamadı. SMA hastaları için -işte 110 çocuk var SMA Tip 1- SGK tedaviyi onaylamadı, Sağlık Bakanlığı kabul etmedi. “Şov yapıyorsunuz.” dendi. Dünyanın onayladığı tedaviyi siz onaylamadınız henüz. Ben burada bir siyasi oluşumu veya bundan bir siyasi malzeme çıkarma değil… Çocuklar siyasete alet edilmemeli, çocuklar için yapılması gereken en iyi şey, en üst düzey şey ne varsa o yapılmalı ama çocukları nerede mağdur ediyorsunuz? Her şeyde. Diyabet sensörleri buraya geldi, Meclis Başkanının yakını da vardı, Başkan Vekilinin, Sayın Sırrı Bey’in, o da “Gündeme getirelim.” dedi defalarca. Çok basit şeylerdi, 1.000-2.000 liralık şeylerdi ama siz onaylamadınız. Buradan yine geçmedi. Neden? Bu konsensüsle, mutabakatla buraya kadar gelmiş, amenna, güzel bir şey ama eğitim de dâhil olmak üzere çocuklara nerede kötülük yapıyoruz? Şehir merkezlerinde çocukların kreşlere ulaşması çok zor; belediyelerdeki kreşlere ulaşması için hangi partiden, hangi oluşumdan olursa olsun daha uygun diye belediye kreşlerine müracaat ediyorlar ya da konu komşu bakıyor ya da bakıcılar bakıyor. Eğitimin diğer kademesine geldiğinizde; 1’inci sınıfta çocuklar okullara aç gidiyor, öğlenleri mağdur oluyorlar, beslenme desteği yok, ailelere ekonomik destek yok; o konuda da sıkıntı var. Çocuklar ne yapıyorlar? 2024 Türkiyesinde konuşulmaması gereken şeyi niye konuşuyoruz? 40-50 kişilik sınıflarda sözde eğitim görüyorlar. Taşımalı eğitim var; çocuklar bir saat, bir buçuk-iki saat yerine göre, her gün o araçlarla okula gidiyor, geliyor toplama; köyde veya mahallesindeki okula gidemiyor, orada da sıkıntı var. Okudunuz o sınıflarda, o okullarda bitirdiniz; dışarıda iş bulamıyorsunuz, çocuk işçiliği var.

Sağlık konusuna gelince tekrar oraya geleceğim, sağlıkla ilgili çocukların önceliği ve bir pozitif ayrımcılığı olması gerekiyor. Sayın Recep Akdağ geçen dönem buradaydı, ben Komisyonda da sormuştum; “Bir çocuk muayenesi veya anneye çocuk beslenmesinin anlatılması için sizce Sayın Bakanım, beş dakika yeter mi?” dedim. “Ne demek beş dakika; on dakika, yirmi dakika, otuz dakika bile yetmez.” dedi ve Bakandınız. Ve şu anda da öyle, siz muayeneleri beş dakikaya şey yaptınız, çocuklar beş dakikada nasıl muayene olur ya! Ve sizin iktidarınız döneminde bu oldu: Çocuklar da yetişkinler de beş dakikada muayene oldu ve çocuklar aşıya ulaşamadı, bazı aşılara; çocuklar mamaya ulaşamıyor, çocuklar eğitimden mahrum kalıyor.

Bakın, çocuk işçiliğiyle ilgili, iş sağlığı ve güvenliği… Geçen hafta ölen, daha önceki haftalarda ölen ve çok olumsuz şartlarda çalışan çocuklar var. OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunun en yüksek olduğu ülkelerden biri.

Bazı veriler var, onların tamamını söyleyip sizleri sayısal değerlere boğmak istemiyorum ama şöyle söyleyeyim: Ben yaklaşık yirmi beş-otuz yıl kadar çocuk hekimliği yaptım, “çocuk istismarı” diye yumuşatılmış olan o kesimle ilgili -çocuk tacizi diyeyim- çok vaka gelmiştir ama bunlar adliyeye intikal etmemiştir, aile içinde kalmıştır; bunlar önemli ama Türkiye’de gündeme gelmiyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, çocuk hakları ve sorumlulukları kapsamında, özellikle çocuk hakları kapsamında olayı şöyle değerlendirmek gerekiyor: Şimdi, “çocuk hakları” denince UNICEF’in çocuk haklarıyla ilgili deklarasyonu var, madde madde bazı şeyleri okumak istiyorum özellikle. Çocuklar ne hakkına sahiptir? Bir tanesi, eğitim hakkına, kişiliklerinin gelişmesi hakkına ve bazı konularda da desteklenme haklarına sahiptir. Kendilerine sağlıklı içme suyu, sağlıklı gıda, sağlıklı, uygun giyim şartları ve barınma şartları temin edilmesi gerekiyor. Bizde açlık sınırının altında olan insanlar çok fazla olduğu için bu konuda -Birleşmiş Milletlerin deklarasyonu, UNICEF’in deklarasyonu- çocukların ne hakları olması gerekiyor? Çocukların dillerini konuşabilmeleri gerekiyor ve kesinlikle engellenmemesi gerekiyor. Daima çocukların yarının büyükleri olduğunun, toplumumuzun bekasının çocuklar olduğunun belirtilmesi gerekiyor. Çocukların yaşama haklarının sağlıklı ve güvenli ortamda sağlanması gerekiyor. Ailelerinin saygı duyması gerekiyor. Çocukların kesinlikle her türlü incinmeden ve travmadan korunması gerekiyor. Çocukların her türlü tıbbi, medikal ve sosyal haklardan en üst düzeyde yararlanmasını sağlamamız gerekiyor. Bakın, sağlık şartlarından yararlanması demiyor. En iyi sağlık hizmetini almasını temin etmesi sosyal devletin görevidir ve Türkiye'de bu uygulanmıyor, ben size onu söyleyeyim. Çocukların en temel hakkı olan standart bir yaşama ortamının neleri içermesi gerekiyor? Bir tanesi gıda, bir tanesi giyinme, bir tanesi de güvenli yaşama ortamı sağlanması gerekiyor çocuklar için. Bir tanesi kendi kültürü, dini, vesairelerinin çocuklar için ayrımcılık unsuru veya farklılık unsuru olarak görülmemesi gerekiyor dışarıdan, toplum tarafından ve devlet tarafından. Her türlü tehlikeden çocukların muaf tutulması gerekiyor çocuk işçiliğine göz yumulan bir Türkiye'de. İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili de sıkıntı var. Aynı şekilde, çocukların her türlü ihmalden ve kötü muameleden devlet tarafından korunması gerekiyor. Çocukların ve ailesinin ekonomik olarak desteklenmesi gerekiyor çocukların okula aç gitmemesi için. Çocukların konuşma, yazma ve diğer becerilerinin geliştirilmesi gerekiyor. Yine, çocukların her türlü -okul öncesi dönem de dâhil olmak üzere- bakımı ve diğer eğitiminin sağlanması gerekiyor. Gruplara katılmasıyla ilgili önerileri var. Hükûmetin, çocukların ihtiyacı olan gıda konusunda, beslenme konusunda, giyim konusunda ve okuma konusunda -yapılamıyorsa eğer- devletin karşılaması gerekiyor. Çocukların dinlenme, oyun ve rahatlama imkânının sağlanması gerekiyor; şehirlerimizin de o şekilde inşa edilmesi gerekiyor. Şimdi, diğerlerine saygı duymanın okulda eğitim olarak verilmesi gerekiyor. Değerli arkadaşlar, diğerlerine saygı duymazsanız çocuklarınız saldırgan ve eğer yarından umutlarını yitirmiş olarak okullarda 40-50 kişilik sınıflarda okutulursa, yarını olmayan endüstri meslek lisesi ve bazı meslek liselerinde olursa, işsiz kalacağını bilirse, devletin uyuşturucuyla mücadelesinde uyuşturucu baronlarıyla beraber gezen bakanlar vesaire olursa, fotoğraflar olursa o çocuklar yarın birilerinin boğazını keser, yarın birilerini kaleden atar; yarın kapalı ortamda, aile içinde o “ensest” dediğimiz olaylar gerçekleşir ve kindar bir nesil yetiştirirsiniz bugünkü Türkiye'de olduğu gibi. Türkiye'nin asıl beka sorunu… Bakın, bir çocuk hekimi olarak söylüyorum: 0-18 yaş grubuna verilen değer eğer yeterli düzeyde olmazsa bu faciaları daha çok yaşamak zorunda kalırız.

Bu komisyonun kurulması, araştırma komisyonunun kurulması bence önemli ama şöyle söyleyeyim: Daha önce kurulan komisyon ve komisyon raporları gibi bu da Meclisin tozlu raflarında kalmasın diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına söz talebi, Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşcı’ya aittir.

Buyurun Sayın Taşcı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sıla’ya, İkbal’e, Ayşenur’a, Efecan’a; günlerdir her türlü sapıklığa, sapkınlığa, caniliğe kurban verdiğimiz bütün evlatlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve sabır dileyerek başlamak istiyorum.

Korkunç günler. Aslında Batı'yı kınayıp “Bizde yaşanmadı.” diye kıvandığımız o karanlık çağı yaşıyor gibiyiz uzun süredir. Narin, korunağı olması gereken kendi evinde öldürüldü. Katili, fiilen bu suçu işlemiş olanı, tanığı, susanıyla topyekûn öz ailesiydi. Tekirdağ'da 2 yaşındaki Sıla’yı olmayan hakkımızı helal ederek defnettik bugün. Madde bağımlısı annesi teslim etti onu tecavüzcülerine ve tecavüzü gördü, bildi, gizledi.

Pelda’yı hatırlar mısınız bilmiyorum, çabuk unutuyoruz çünkü. 12 yaşında dayı oğlu tarafından kaçırıldı; 18 yaşındayken birisi 7 aylık, birisi 4 yaşında 2 çocuklu bir çocuk anne olarak kalbinde bir kurşunla ölü bulundu. Tıpkı Sıla gibi “Düştü.” denilen 3 yaşındaki Arda’nın, annesinin gözü önünde işkence gördüğü anlaşıldı. İstismara uğrayan çocukların yüzde 30'u 2 ila 5, yüzde 40'ı 6 ila 10 yaş arasında ve istismarcıların yüzde 80'i tanıdık; o tanıdıkların yüzde 90'ı da o çocukların kendi ailelerinden birileri; 13 yaşında öz kardeşini doğurmak zorunda kalan A.A’nın gibi kendi öz babası mesela. Demek ki bizim çocuklarımızı ailelerinden de koruyacak bir sistem inşa etmemiz gerekiyor.

Ailelerden koruduk diyelim. Nasıl? Devletin kurumları aracılığıyla. Oraya bakıyoruz; orada da mesela Hatay'da öğrencilerini istismar etmiş, hatta pazarlamış öğretmen sıfatlıları görüyoruz. Sair zamanda öğretmen “hık” dese soruşturma açan idarenin ruhu duymamış yıllarca. 14 yaşında çocuğa zorla uyuşturucu verip tecavüz eden bekçileri görüyoruz. Koruma altındayken bir inşaatta ölü bulunan 17 yaşındaki Yasemin Cemre’yi, Beykoz ÇODEM’de M.K.’yı, Beylikdüzü ÇODEM’de F.U.’yu, Kemerburgaz ÇODEM’de K.C.’yi, Florya ÇODEM’de C.D.’yi yani koruma altındayken uyuşturucu ve fuhşa sürüklenmiş çocuklarımızı görüyoruz.

Grup Başkan Vekilimiz defalarca ifşa etti burada; yuvalardan kaçırılıp leş ortamlarda pazarlanmış çocukları, 30 yatak kapasiteli ama 50 çocuğun yaşına, suça karışma durumuna bakılmaksızın tıkıştırıldığı yuvaları, yuvadan kaçıp terör örgütlerinin eline düşen çocukları, velhasıl “Kadıyı kime şikâyet edeceğiz?” durumunu görüyoruz. Demek ki bizim çocuklarımızı devlet zırhının arkasına saklanan alçaklardan da koruyacak, kadıyı da şikâyet edebileceğimiz, onu da ve kayırmadan denetleyecek bir sistem inşa etmemiz gerekiyor.

Çocuklarını kendi maneviyatları uyarınca yetiştireceğine inandıkları yapılara veren aileler var; oralara dönüyoruz, orada da 10 çocuğun tecavüze uğradığı Karaman’daki o malum ünlü yurdu görüyoruz. Konya'da kaçak kursta can veren, ailelerinin “Cennete gittiler.” diye susturulduğu 17 kız çocuğunun acı hatırasını görüyoruz. Başka şansları olmadığı için -oysa devlet o şansı sunmalıydı onlara- kaldıkları Aladağ’daki yurtta diri diri yanan evlatlarımızı görüyoruz. 6 yaşında sözde evlendirilen H.K.G’yi görüyoruz ki ne ilk ne son kurbanı bu kapalı ve nedense bir türlü dokunulamayan yapıların.

2002-2018 arasında 18 yaş altı 440 bin çocuk doğum yaptı, bunların 15.937’si 15 yaşın altında ve tecavüz sonucu. 2007-2017 arası devlet izniyle evlendirilen çocuk sayısı 482.908. Demek ki çocuk istismarının inanç istismarıyla mazur hâle gelemeyeceği, kimsenin hiçbir saikle bu kepazeliğe kol kanat germeyeceği bir sistem inşa etmemiz gerekiyor. Keza, diğer tarafa bakıyoruz; bir köyün, bir mahallenin, onlarca kişinin tecavüz sırasına girdiği çocuklarımız var bizim; herkes bilmiş ama kimse bildirmemiş. Ayrıca, burada hiç komik şeylerden de söz etmiyoruz, çok trajik şeylerden söz ediyoruz; bilmiyorum ne kadar umurunuzda.

(Uğultular)

SELCAN TAŞCI (Devamla) – Başkanım, uyarır mısınız.

Yani gerçekten içimizin yandığınızı söylüyoruz, kahkahalar atılıyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Size söylüyor arkadaşlar.

NURTEN YONTAR (Tekirdağ) – Arkadaşlar, hatip konuşuyor.

SELCAN TAŞCI (Devamla) – 2016'da 3 yaşındaki Irmak’a tecavüz eden komşusu çocukken kendisinin de tecavüze uğradığını söylemişti. Keza, Sıla’nın tecavüzcülerinden birisi de bebekken ailesi tarafından satılmış bir çocuk aslında.

TÜİK’e göre 2023 yılında yarım milyondan fazla çocuk bir olaya karışmış ve bunların 178.834'ü gasp, hırsızlık, yaralama, uyuşturucu gibi suçlar işlemiş. 2020'den bu yana mağdur çocuk sayısında yüzde 42, suça sürüklenen çocuk sayısındaysa yüzde 57 artış olmuş. Neden? Anlamak ve o neden her neyse ortadan kaldırmak zorundayız. Bu çürümeyi de onaracak, yeni baştan bir toplum ama kimsenin rövanş hevesine hizmet etmeyecek, her nevi taassuptan arınmış bir toplum da inşa etmek zorundayız.

Geçen gün, okul tuvaletlerinde uyuşturucu komasına girmiş çocuklar bulunduğunu söylemiş ve demiştim ki: “Gizleniyor.” Aman okulun adı kirlenmesin. İşte, dün teyit edildi aslında, katledilen 2 evladımızı anmak isteyen arkadaşları okulun adı kirlenmesin diye engellendi. O surlardan oluk gibi kan aktı ya, daha ne kiri olacak? En kutsallarımız kirletildi bizim ama tabelalar kirlenmesin tabii! Narin’in evi gibi onca günah, suç, hiç işlenmemiş gibi; işlenmemiş gibi yapmak için kırklayıp duralım biz tabelalarımızı. Bir bataklıkta yaşayalım ama kapısı pırıl pırıl olsun, kendimizi buna inandıralım.

OECD’ye göre Türkiye’de açlık sınırında yaşayan çocuk oranı yüzde 22,4. Her 4 çocuktan 1’i aç. 6 altı aylık bebek ekmek ıslatılarak şekerli suyla beslenir mi? Yıl 2024, savaşta değiliz, işgal ülkesi değiliz ama beslenmeye çalışılıyor bizim ülkemizde. Altı ayda 33 çocuk çalışırken öldü. Biz mesleki eğitimi destekliyoruz ama MESEM’lerin çocuk işçiliğini himaye merkezlerine dönmesini asla. Altı ayda 8 çocuk MESEM’ler aracılığıyla yerleştirildikleri işyerlerinde feci şekilde can verdi. Demek ki bizim refahı da istismar ölçülerinden biri olarak kabul edecek bir sistemi inşa etmemiz gerekiyor. İnsan kaçakçılığı mağdurlarının yüzde 28’i çocuk. Demek ki veri gizlemekten daha akılcı metotlar bulmamız gerekiyor. Zira, birbirimizi kandırmak çocuklarımızı geri getirmiyor. Bir de küresel salgın var; dijital istismar. Pandemiden sonra 7-10 yaş arası çocukların çevrim içi cinsel eylemlere yönlendirilişi yüzde binden fazla artmış. Demek ki bizim -ama bunu sansür fırsatına dönüştürmeden- çocuklarımızı ceplerindeki tehditlerden de koruyacak bir sistem inşa etmemiz gerekiyor.

Ceza almamış ilk suçtan daha cesaret verici bir şey yok. 8 yaşındaki Eylül’ü işkenceyle öldüren sapık, ondan önce 2 sokak köpeğine tecavüz edip telle boğarak öldürmüş ve hiçbir ceza almamıştı. 12 yaşındaki çocuğa tecavüz eden sapık “18 gözüküyordu.” dediği için serbest bırakıldı. Zihinsel engelli genç kıza tecavüz eden 5 kişi genç kız bağırmadığı için serbest bırakıldı, “Rızası var.”a girmiyorum bile, midem kaldırmıyor.

2015-2023 arasında çocuğa cinsel istismar dosyaları ikiye katlanmış, vaka sayısı artıyor ancak kovuşturma ve mahkûmiyet oranları azalıyor; demek ki bizim ilk suçta ikinci suçu işleme cesaretini kıracak bir sistem inşa etmemiz gerekiyor, bir kereden neler olabileceğini bütün zihinlere nakşetmemiz gerekiyor. Anayasa 41 var, TCK 77 var; geçen hafta da söyledim, bizim bir Çocuk Koruma Kanunu’muz var ama o kanunu ihlal edip tecavüzcüsüyle karşı karşıya getirdiğimiz için ölen çocuğumuz da var, demek ki bizim yasaları uygulamak konusunda bir ahlaki devrim yapmamız gerekiyor. Altı ayda 343 çocuk önlenebilir sebeplerden ölmüş. Çok endişelenmemiz gereken başka bir veri, altı ayda 31 çocuk intihar etti. 2022 yılındaki 4.146 intihar vakasının 81'i 15 yaş altı, 410'u ise 15-19 yaş arası çocuklar. 8 yaşında bir çocuk neden intihar eder arkadaşlar? Ne yaşamış olabilir veya neleri yaşayamamış olabilir şu hayatta? Biz bunları algılayabilecek hassasiyette sensörlere sahip bir koruma sistemi inşa edilsin istiyoruz. İYİ Parti olarak, Lanzarote Sözleşmesi’nin yükümlülüklerine uyulmasını, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin her kanunun çocuğa dönük hazırlanışında temel alınmasını -az önceki hatip de söyledi- taşımalı sistemin sonlanmasını, okulların fiziki koşullarının iyileştirilmesini, köy okullarının yeniden açılmasını aslında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELCAN TAŞCI (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Taşcı.

SELCAN TAŞCI (Devamla) – … toplumsal dil ve yargılara dair doğru bilinçlendirmenin müfredata alınmasını, doğum öncesinden başlayarak zorunlu ebeveynlik programı başlatılmasını, özellikle denetimsiz göçün dejenerasyondaki payının araştırılmasını ve özellikle uyuşturucunun bu şiddet sarmalı ve yozlaşmadaki payının araştırılmasını ama en önemlisi de çocuk gibi partilerüstü konularda burada, Genel Kuruldaki el kaldırma, indirme işleminin sadece ama sadece vicdanla şekillenmesini istiyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz talebi, Çankırı Milletvekili Pelin Yılık’a aittir.

Buyurun Sayın Yılık. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA PELİN YILIK (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocukların korunmasıyla ilgili Meclis araştırması önergeleri konusunda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Şiddet olgusu en temel hâliyle bir kişiye güç veya baskı uygulayarak istenen bir şeyi yapmaya zorlama şeklinde tanımlanmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca bireysel ve toplumsal düzeyde farklı boyutlarda gözlenen şiddet olgusu ne yazık ki yaşamın silinememiş bir gerçeği olarak karşımıza çıkmaya devam etmektedir. Şiddete karşı sıfır toleransla mücadele kapsamında birey olarak hepimizin üzerine büyük sorumluluklar düşmektedir. Vicdani sorumlulukla hareket ederek şiddetle mücadele için aksiyon almalıyız. Toplumumuzu korumak, geleceğe güvenle bakan nesiller yetiştirmek için şiddetin karşısında kalkan olmak en önemli görevimiz olmalıdır. Şiddet karşısında sessiz kalamayız. Şiddetle mücadelede yaşadığımız sıkıntıları aşmak için toplumsal dönüşüme ihtiyacımız var. Bunu bir toplumsal yapı problemi olmaktan çıkarmak için vicdani sorumlulukla hareket ederek el ele vermek zorundayız. Ne yazık ki toplumumuzun iki hassas değeri olan kadınlar ve çocuklar bir insan hakkı ihlali olan şiddet kavramının en mağdur tarafı oluyorlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumlarda çocuklara verilen değer gelişmişlik düzeyiyle doğru orantılıdır. Geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz çocuklarımızın yetişmesi ve gelişmesinde eğitimin yanında bu kavramların düzenlenmesinde atılacak adımların gerekli hukuki çerçeveye dâhil edilmesi gereklidir. Çocuklarımızın kendilerini güvende hissettikleri ve korundukları bir ortamda yetişmeye hakları vardır. Çocuklarımız için güvenli ve koruyucu bir ortam onları hem fiziksel hem de zihinsel açıdan sağlıklı, kendilerine öz güvenli ve saygın bireyler olarak yetiştirebileceğimiz bir ortamdır. Çocuklarımızın bakım, beslenme, eğitim, sosyal ve duygusal gelişimi için gerekli olanakların yaratılması, çocukların hakları konusunda toplumsal bilincin tesis edilmesi, yasal ve yönetimsel altyapının daha da güçlendirilmesi ve uygulamaların bunlara göre gerçekleştirilmesinin güvence altına alınması; istismar, ihmal gibi kabulü asla mümkün olmayan durumların zamanında takibi, müdahalesi için gerekli mekanizmaların oluşturulması ve bunların tümünde kararlı bir yaklaşımın izlenmesi geleceğimizin temel taşı olan çocuklarımızın ileride toplumumuzun önemli bir parçası olması için atılması gereken adımlar arasındadır. Çocuklarımızın her türlü istismardan korunması, ayrımcılığa uğramaması; eğitim, sağlık ve barınma gibi temel haklarının güvence altına alınması devletimizin asli görevlerindendir. Anayasa’mızın 41’inci maddesinde “Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.” hükmü ve 61'inci maddesinde de “Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır.” hükmü yer almaktadır. Aynı zamanda, iç hukukumuzda yer alan, korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usul ve esasları düzenleyen 5395 sayılı Kanun’un yanı sıra, uluslararası hukuk anlamında ülkemiz başta Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi olmak üzere, çocuklarla ilgili neredeyse bütün uluslararası sözleşmelerin de tarafıdır. Gerek uluslararası mevzuat gerekse iç hukuk düzenlemelerimizde ve bunların uygulanmasında ilerlemeler sağlanmasına rağmen dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de çocuğa yönelik kötü muamele ve istismar bütünüyle önlenememiştir.

Devlet, ana babanın çocuğa karşı görevleri ve çocuğun ana babasına karşı haklarını düzenler ve ana babayı bu görevini gerçekleştirirken destekler, gerçekleştirilmesini denetler ve suç teşkil eden durumlarda kendiliğinden devreye girer. Devletin bir diğer görevi de çocukların yetenekleri doğrultusunda gelişmelerini güvence altına almak, onların ekonomik ve sosyal refahını sağlamaktır. Ancak alınan tüm bu önlemlere rağmen çocuklara yönelik şiddet, istismar ve ihmal gün geçtikçe artmaktadır. Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde canice katledilen Narin kızımız ile Tekirdağ’da utanç verici bir şekilde istismar ve şiddete maruz kalarak hayattan koparılan minik bebeğimiz, psikopat bir cani tarafından İstanbul Fatih ve Eyüpsultan’da peş peşe işlenen tasarlanmış cinayetler, Beyoğlu’nda görülen taciz olayı yüreklerimize tarifi imkânsız yaralar açmış, acısı vicdanlarımızdan asla geçmeyecek izler bırakmıştır. Ülkemizde her gün bir yenisine şahit olduğumuz cinayet, taciz ve şiddet vakalarının artması toplumsal endişeyi ve infiali tırmandırmaktadır.

Çocukların ihmal ve istismarının, çocuklara yönelik şiddetin kadına yönelik şiddetten ayrı düşünülemeyeceği bir gerçektir. Çocuklar özellikle istismara ve sömürüye karşı savunmasızdırlar. Çocuklar yetişkinlere göre fiziksel ve olumsuz deneyimlere karşı duygusal olarak daha hassastırlar. Her türlü istismar çocukta ömür boyu geçmeyecek duygusal yaralanmalara neden olabilir.

Son dönemlerde, her türlü sosyal medya platformunda, dijital mecralarda, televizyon filmlerinde ve bilgisayar oyunlarında şiddetin ve her türlü cinsel sapkınlığın özendirildiğini ve artırıldığını görüyoruz. Bu konuda denetim mekanizmasının daha sert tedbirler alması gerektiğini, özellikle televizyon programlarının ve dizilerinin Türk aile yapısına uygun duruma getirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Bu şiddeti ve her türlü cinsel sapkınlığı özendiren olaylar kültürel erozyona, toplumsal değerlerin aşınmasına ve aile kurumu hedef alınarak neslin devamının akamete uğratılmasını amaçlayan yaklaşımlara neden olmaktadır.

Aile, bireylerin maddi ve manevi olarak karşılaştığı her türlü sorunun ilk elden paylaşıldığı bir sığınaktır, burada sorunlara çözümler üretilir. Bu bakımdan aile, bireyin en güçlü sosyal güvencesidir. Aile bütün toplumlar için varlığın temel unsuru olarak kabul edilmekte; aile yapısını desteklemek ve korumak biz siyasetçilerin, hukukun olduğu kadar sivil toplum kuruluşlarının ve toplumun görev ve sorumlulukları arasındadır. Aile, bireyi ve toplumu etkileyen bir kurum olduğu gibi, aynı zamanda bireyden ve toplumdan da etkilenen bir sosyal kurumdur. Dolayısıyla aile yapısını korumak, kuvvetlendirmek çocuklarımızın geleceğinin de sağlam temeller üzerine şekillenmesini sağlayacaktır.

Evlatlarımızın geleceğe güvenle bakabildikleri; şiddet, ihmal ve hak ihlallerinin korunduğu yarınları inşa edebilmek için gerekli önlemlerin alınması, mevcut uygulamaların daha da güçlendirilmesi ertelenemez bir gerçektir. Son dönemlerde birçok tehdit unsuruyla hedef alınan aile kavramının ve çocuklarımızın korunması için her türlü platformda gerekli tedbirlerin alınması, gerekli hassasiyetin ve duyarlılığın gösterilmesi bir zarurettir.

Devletimiz çocuklarımızın korunması için birçok hukuki tedbir ve yargısal mekanizmayı uygulamaya geçirmiştir. Tüm bu gayretlere rağmen yaşanan, vicdanlarımızın hiçbir şekilde kabul etmeyeceği insanlık dışı olaylar neticesinde aile yapısını ve çocuklarımızı koruyucu mekanizmaların tekrar gözden geçirilip iyileştirilmesi gereği hasıl olmuştur.

Bu vesileyle, çocukların her türlü şiddet, ihmal ve istismardan korunması ve sağlıklı gelişimlerini destekleyici tedbirlerin belirlenmesi, çocukların korunmasına yönelik mevcut koruma mekanizmalarının incelenmesi ve iyileştirilmesi ile kurumların, toplumun ve ailenin çocukların korunması üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi amacıyla Anayasa’nın 98'inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'ünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi olarak teklif ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sıradaki söz talebi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz’e aittir.

Buyurun Sayın Aydeniz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; televizyonları başında bizi izleyen halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Bu çatı altında, bu ülkenin yaşam standartlarını, halkların refahını, toplumsal gelişimini nasıl sağlayabileceğimizi, ekonomisini, iç ve dış barışını konuşmalıydık ama bir çocuğun katledilmesini, bir çocuğun cenazesinin on dokuz gün boyunca nasıl bulunmayışını konuşmak için ve bunun üzerine bir komisyon kurmak için buradayız. Ne yazık ki Diyarbakır Surları ile İstanbul Surları birbirine kadın cinayetleriyle, çocuk cinayetleriyle bağlandı, böyle bir durumdayız. Narin 8 yaşındaydı, yaşayacak bir hayatı, gerçekleşecek hayalleri vardı ama tüm hayalleri üç dakika içerisinde sona erdirildi. En son 15.15’te köy okulunun kamerasında görüldü, oradan camideki kurstan çıktı, 15.18’de buradan arkadaşlarına el salladı ve on dokuz gün sonra evinin içinde, yatağında, güven ve huzur içinde uyuması gereken Narin’in cenazesi evinden 3 kilometre uzakta, dere yatağında gizlenmiş olarak bulundu. Neredeyse tüm köy suça ortaktı. Aile hemen telefonların hepsini kapattı; bütün mesajlarını sildiler, âdeta organize bir şekilde hareket ettiler. Saklanan neyse artık… Kendilerini koruyan yalnızca avukat ordusu değil; kim bilir daha hangi aparatlar, kimler kimler -kırk yıl boyunca tanıyor- koruyorlardı ki aile en başından beri şok edici bir şekilde, özgüvenle hareket ediyordu. Daha önce de söyledik, bugün burada yeniden söyleyelim: Narin olayı, Narin davası ikinci Susurluk davasıdır. Eğer iktidar milletvekilleri 8 yaşında bir çocuğun katledilmesinde “Aile arasıdır.” diyorsa o aile bizim bildiğimiz ailelerden değildir, eğer odak değişsin diye aile mitingleri yapılıyorsa orada üstünün örtülmesi gereken konular vardır. Narin cinayetine dair, konuyu hasır altı etmeye yönelik her açıklama soruşturma konusudur, soruşturmamak ise bir suçtur. Bütün bunlar devletin özel savaş politikalarının bir parçasıdır. Organize cinayetler de kolluk ellerinde uygulanan cinayetler de çocuklara yönelik cinsel istismarlar da -her türlü- devletin özel savaş politikalarının bir parçasıdır ve ona hizmet ediyor. Cezasızlık politikalarıyla bugün nefes alınabilecek bir alan bırakılmamışken şiddet verilerini kamuoyuyla paylaşmamak da bunun başka bir göstergesidir. Âdeta toplumu felç etmek istenen politikalar yürütülmektedir.

Bugün gelinen durumda çözümlenmeyen her katliam, verilmeyen her ceza toplumun çürümesinin sebebidir. İktidar, kadın ve çocuk düşmanı, savaş yanlısı politikalarıyla toplumun günden güne çürümesine sebep olmaktadır. Bu ülkede çocuklar bile hayatta kalma mücadelesi vermek zorundalar. Bugün bir çocuğun öldürülmesinden bahsediyoruz ama bu çocuk sadece Narin değil… Mesele, Türkiye'de katledilen çocukların yanı sıra her gün can güvenliği tehdidi altında olan çocukların meselesidir. Çocukların can güvenliğini sağlayamayacak, sağlamayacak bir iktidarın varlığı hiçbir anlam da ifade etmiyor.

Bakın, 2006 yılında dönemin Başbakanının “Çocuk da olsa, kadın da olsa gereği yapılacaktır.” söyleminin bu katliamların önünü nasıl açtığını ve nasıl normalleştirmeye çalıştığını unutmamak gerekiyor. Bu söylemlerin ardından, Enes Ata’yla beraber 6 çocuk katledildi.

Ülkemizde 2016’dan bu yana çocuklara yönelik şiddet güncel verilerle paylaşılmıyor. Birkaç örnekle hafızalarımızı tazeleyelim. Sadece kürdistanda on altı yılda zırhlı araçların karıştığı 82 kaza oldu ve bu 82 kazada 22 çocuk katledildi, 23 çocuk da yaralandı. Rabia Naz’ın katledilmesi, Silopi’de Muhammed ve Furkan Yıldırım kardeşlerin evlerine zırhlı aracın girmesiyle katledilmeleri; dava uzun süre devam etti, hâlâ tutuklu yargılanan yok. Helin, Uğur, Cemile polis kurşunuyla katledildi ve cezasızlıkla devam etti, failler cezasız kaldı. Ceylan Önkol yaşam alanına atılan bir havan topuyla katledildi ve annesi parçalarını eteğinde topladı. Berkin Elvan 14 yaşında gaz fişeğiyle yaralandı, uzun süre hayat mücadelesi verdi ve 15 yaşında yaşamını yitirdi. Roboski’de çocuklar bombalarla katledildiler. Diğer yandan, Afrin’de kaçırılan kız çocukları Ankara’da çıktı. IŞİD’i sarıp sarmalayanlar, bu coğrafyanın çocuklarına kan kusturdular. Deprem bölgesinde kaybolan çocukların akıbeti ve sayısı hiç belli değil zaten. İsmailağa tarikatında çocuk istismarı, Aladağ’da yurt yangınında üzerine yangın kapısı kilitlendiği için yanarak can veren kız çocukları, Ensar Vakfı davası ve karşımızda “Bir kereden bir şey olmaz.” diyen Bakan ve gülerek oy kullanmalar. İşte, Türkiye'nin çocuk politikası tam da bu. Keşke bugün barınma, beslenme, eğitim sorunlarını nasıl çözebileceğimizi konuşsaydık. Çocuklar uluslararası sözleşmelerle haklarından yoksun bırakılıyorlar, çocuk olma kimliğini tanımadan hayatlarını kaybediyorlar ve katlediliyorlar. Veriler saklanabildiği kadar saklansın ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Her bir yurttaş artık güne “Ya sıra bende ya da çocuğumda.” diye uyanıyor.

Narin için Diyarbakır'da yaptığımız bir eylemde polislerin eylemi engellemesi sırasında vatandaşın cümlesi şuydu, “Bugün Narin ise yarın benim çocuğum ya da benim kardeşim olacak. O yüzden eylemimi yapacağım.” diye tepki göstermişti. Bu sistematik şiddet ve cezasızlık politikası sadece bireyleri değil, tüm toplumu bir özel savaş stratejisi altında ezme politikasıdır. Yürütülen bu politikalar toplumda korku, güvensizlik ortamı yaratmak, insanların birbirine yabancılaşmasını sağlamak üzere kurgulanıyor ancak tüm çabalara rağmen halkın direnme iradesinin kırılmayacağını… Haftalardır Narin için ayakta olan kamuoyu ve halklar var.

Yine, dün, Diyarbakır'da birkaç gün önce katledilen kadın için ve İstanbul'da katledilen kadınlar için binlerce kadının Diyarbakır sokaklarında, ayakta “Bunu kabul etmiyoruz.” diye haykırışları da bunu saklayamayacağınızın bir göstergesi.

Yaşanan her zulüm, her haksızlık, her katliam karşısında başta kadınlar olmak üzere çocukların her yerde kendi öz savunmasını ve örgütlülüğünü güçlendirmesi gerekiyor. Öz savunmasız ve örgütsüz her çocuk, her kadın bu katliamla karşı karşıya kalacak. O yüzden biz de buradan kadınlar ve çocuklar olarak öz savunmamızı ve örgütlülüğümüzü büyüteceğimizi belirtmek istiyoruz. Çocukların yaşam hakkını korumak için örgütlü bir direniş şarttır. Burada Narin için konuşuyoruz ancak bu ses kaybedilen her çocuk için yükseliyor. Bugün bu araştırma komisyonunu Narin cinayetinin araştırılması için kuruyoruz ama biliyoruz ki bu, bir çocuğun değil katledilen ve kaybedilen bütün çocukların, bütün toplumun meselesidir. Demokratik bir toplum, demokratik bir yaşam, demokratik bir aile inşa edilmeden çocukların güvenliğini sağlamak mümkün değildir. “Öyleymiş gibi yapmak” bu devlet aklının en kadim geleneklerindendir. Gözünü kırpmadan çocukları koruyan sözleşmeleri feshedenlerin dertlerinin çocuk olmadığını çok iyi biliyoruz. Özellikle Narin cinayetine dair şaibeler sürerken hiç inandırıcı olmayan senaryolarla odak değiştirme tam da AKP-MHP iktidarına yaraşır bir yöntem. Türkiye bilinçli politikalarla koca bir kadın ve çocuk mezarlığına çevrilmiş durumda.

Bir şey daha ifade etmek istiyorum: Bu araştırma komisyonunun, daha önce Rabia Naz ve Furkan, Muhammet kardeşlerin davalarında olduğu gibi yalnızca halkın öfkesini yatıştırmak amacıyla kurulan, gerçek bir sonuca ulaşmayan bir yapı hâline gelmesine asla izin vermeyeceğiz. Bugün Narin için başlatılan bu süreç bir formalite olmamalı çünkü bu sadece Narin’in değil, kaybettiğimiz, adalet aradığımız tüm çocukların, tüm toplumun meselesidir. Yıllardır çözüme kavuşmayan davalar, karanlıkta bırakılan gerçekler ve üstü örtülen cinayetlerle çocukların hayatı göz ardı ediliyor. Bizler bu kez gerçek bir adaletin sağlanması için buradayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Aydeniz.

SALİHE AYDENİZ (Devamla) – Bu komisyonun amacının saptırılmasına, faillerin korunmasına ya da olayın unutturulmasına asla izin vermeyeceğiz. Katledilen bütün çocuklar için adalet talebimiz bitmeyecek çünkü bu mesele sadece bir çocuğun hayatı değil toplumun vicdanı ve bugünümüz olan çocukların geleceği içindir diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sıradaki söz talebi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya. (CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ASU KAYA (Osmaniye) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Konuşmaya aslında nasıl başlasam diye düşündüm çünkü çok üzgünüz, çok öfkeliyiz. Hiçbiri tesadüf olmayan, aksine sizin yerle bir ettiğiniz hukuk sisteminin sonucu olan bir karanlıkla karşı karşıyayız aslında. Bu ülkede tüm kız çocukları ve kadınlar tek bir ağızdan sesleniyorlar “Can güvenliğimiz yok.” diye ama maalesef duyan yok AKP sıralarında.

Bu yüce Mecliste daha önce, içinde “çocuk” kelimesi geçen ve bugün yaşadığımız tüm bu çocuk istismarlarının, cinayetlerinin önüne geçebilecek tüm tedbirleri, önlemleri tek tek anlatan, devletin tüm kurumlarına aslında tüm yükümlülüklerini hatırlatan ve de raporları bu Genel Kurulda görüşülmüş olan 8 komisyon kurulmuş. Bugün biz 9’uncu komisyon kurulsun diye burada konuşuyoruz; tarih tekerrür ediyor ama maalesef bu yüce Meclis, iktidar hiçbir zaman için ders çıkaramamış; ne acı. Geçen hafta çocukları mağdur eden tüm sorunları ortadan kaldırarak hak ihlallerinin önlenmesine yönelik araştırma önergemizi vermiştik, bu kürsüden size seslenmiştik ve reddetmiştiniz ama görüyoruz ki geç de olsa bizim sesimizi duydunuz; hepinizin içinde aklın, vicdanın olduğunu biliyoruz.

Siz sustunuz ama sokaklar susmadı elbette. Siz sessizce mezar başlarına geldiniz ama Türkiye’nin her yerinden çocuklar şiirler, notalar okumaya devam etti, susmadı. Siz sokakları sonunda duymak zorunda kaldınız çünkü halk isyanda; kadınlar, erkekler, çocuklar, gençler isyanda. Hayattayken dirisine sahip çıkamadığınız, okula gitmesi gerekirken bugün ufacık bedenleri toprakta yatan kız çocuklarımızın ahı maalesef görevini yapmayanların boynunda.

Bugün bu ülkede biz 2 yaşındaki çocuğu, Sıla bebeği içimizde öfkemizle, gözümüzde ise acıyla, hakikaten gözyaşıyla toprağa verdik. Bugün insanlığımızı, vicdanımızı, merhametimizi toprağa verdik; zaten adalet çoktan toprağa gömülmüş durumda. 2 yaşında bir bebekti Sıla, cinsel istismar sonucu hayatını kaybetti Türkiye’de; utanıyoruz. Ülkemiz bu hâle mi geldi, ne zaman oldu? “Amasız fakatsız, şiddete sıfır tolerans.” diye “tweet”ler atanları; sürekli her cinayette, her şiddette aynı cümlelerle “tweet” atanları hiçbir zaman için göremiyoruz; tabii, bundan da utanmıyor değiliz.

Çocuklarımız cinsel istismardan ölürken, İstanbul’da vahşi kadın cinayetleri -annesinin gözünün önünde- işlenirken siz neredeydiniz? Günlerdir bu ülkenin Bakanının sesi hiç çıkmadı; tabii, sesi çıkmayan çok kimse var iktidardan ama bu hakikaten dehşete düşürüyor. Bu taciz haberleri gelirken maalesef seyrediyorsunuz. Önceki bakanlarınız ile kadın bakanlarınız aynı cümleleri kurmaya devam ediyor. Canileri; çocuklara, hayvanlara düşman olanları cesaretlendiren bu adaletsizlik iklimini maalesef AKP iktidarı yarattı. Hâlâ apaçık olan gerçeklere dahi “algı” diyenlere soruyorum: Günlerdir seyirci kaldınız olan bitene; neden bu korku ikliminin, şiddetin yaygınlaşmasına göz yumdunuz, şiddet sarmalının büyümesine göz yumdunuz? Sonradan anlıyoruz, adım atmadınız, bilerek atmamışsınız, atamamışsınız. Bakanlıklarınız birbirlerini şikâyet ediyorlar “Şiddet faillerini polis yakalıyor, yargı bırakıyor.” deniliyor. 2 Bakanınız arasında soğuk savaş var maalesef, biz bunu izliyoruz. Çocuklarımız, kadınlarımız katledilirken, bebekler öldürülürken; İstanbul'da Şeyda Polise, Ayşenur Halil’e ve İkbal Uzuner’e ve dahi isimlerini takip edemeyeceğiniz kadar çok olan, katledilen kadınlara… Siz de farkındasınız son aylarda ne kadar da arttığının. Aslında sizin de içiniz acıyor ama elinizden bir şey gelmediğine inanıyorsunuz, hâlbuki çok şey yapabilirsiniz, iktidarsınız. Sadece mezar taşları olan, erkek şiddeti mağduru kız çocuklarımıza oldu her şey, olmaya da devam ediyor ama kime bir şey olmuyor biliyor musunuz? Burası hakikaten önemli; yıllar önce, aylar önce internette ölüm videoları çekip yayınlayanlara, dijital mesajlaşma sistemlerinin üzerinden küçücük kız çocuklarını tehdit edenlere hakikaten bir şey olmuyor. Polis yakalıyor, yargı denetimli serbestlikle salıveriyor bu psikopatları, canileri; hiçbir şey olmuyor ama sanki birileri göz yumuyor buna. Bugüne kadar tüm bu olan bitene göz yummuş olanlar ne olduysa dün akşam tabii bir anda karar verdiler, aynı İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmaya bir anda karar verdikleri gibi. Çocuklarımızın her türlü şiddet, ihmal ve istismardan korunmasına yönelik tedbirleri belirlemek için ortak Meclis araştırması açılması önergesi verilmesini ne hikmetse kabul etmişler ama tabii, biz biliyoruz etraftaki huzursuz anneler, babalar, insanlar baskı yaptı, onlar uyandırdı.

Narin’in kaybolmasından sonra 2 defa Diyarbakır’a gittim, Narin’in günlerce bulunamadığı o küçücük köyü gördüm ben. Ağustos ayı başından beridir de tüm illerdeki, Türkiye’nin dört bir yanındaki tüm kadın cinayetlerini, cinayetleri bire bir takip ettim. Önce kız çocuklarının, sonra kadınların, bugünün kadınlarının tabutlarını omzumda taşıdım. Parke taşlarıyla öldürülen kadınların -tabii, buradan söylemesi kolay ama o an onu yaşamak çok zor- parke taşlarıyla kafası kaldırımda ezilen, kafası parçalanan kadınların yanına gittim. İşte o çocukları, o kadınları siz korumadınız; şiddetten korumaya çalıştınız ama toplumda her geçen gün artan şiddetin bir şekilde mağduru olmaya devam ediyorlar. Bunun da sebebi sizin cezasızlığınız, cezasızlığı hüküm kıldınız çünkü ama artık insanlar isyan ediyor, her geçen gün biz daha çok sesimizi yükselteceğiz.

Bir kadın milletvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları Başkanı olarak günlerdir bu Meclisteki bütün siyasi partilerin kadın kollarına, milletvekillerine, hepsine çağrıda bulundum; gelin, hep beraber çocuk istismarlarını, kadın ve çocuk cinayetlerini konuşalım, ortak bir masa etrafında birleşelim, neler yapabilirizi konuşalım, ortak bir noktada buluşalım dedik ama bir kısım siyasi partiden yanıt geldi fakat maalesef belli bir kesimden yanıt gelmedi. Biz yine de tabii, İstanbul Sözleşmesi’ni hatırlatmaya, imzaya tekrar çağırmaya devam edeceğiz fakat bu çağrımın bugün -kısmen de olsa- bir kısmı yani bu araştırma önergesiyle bu komisyonun kurulması çok önemli. Umarım bu komisyon kurulup istediğimiz sonuca da ulaşır ve ülkemizde çocuklar ve kadınlar biraz huzur bulabilirler çünkü bugün gelinen noktada biz biliyoruz ki çocukların haklarını koruyan, taraf olduğumuz Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmeleri uygulamıyorsunuz. Kız çocuklarını da kadınları da koruyan ve 6284’e temel olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıktınız, 6284’ün de maalesef gereklerini yerine getirmiyorsunuz. Koruma tedbirleri yerine gelmiyor. Parke taşıyla kafatası parçalanan kadın koruma talebinde bulunmuştu ama maalesef bilirkişiye sevk edilip yanıt gelmemişti, o kadın da katledildi.

Kayıp çocukların sayısı günden güne artarken onların üstün yararını korumak için var olan kanunlar hayata geçirilmiyor. Çocuklarımızı hâlâ karanlık tarikatlara, cemaatlere teslim ediyorsunuz; bunun yolunu yapıyorsunuz, âdeta teşvik ediyorsunuz. Sizin teşvik ettiğiniz bu tarikatlar da cemaatler de bu kız çocuklarını, erkek çocuklarını istismar ediyorlar. Geçtiğimiz yıl -çok iyi hatırlıyorum- Adıyaman'da bir kursta bir çocuğumuz kendine özkıyımda bulunmuştu.

Bunların nihayetinde 2024 yılının ilk altı ayında 343, son iki buçuk yılda ise 3.364 çocuğumuz önlenebilir sebeplerden dolayı hayatını kaybetti. Adalet Bakanlığının verilerine göre çocuk istismarı dosyaları da -daha önceki hatiplerin belirttiği gibi- artmış durumda. Şu anda bir yılda görülen istismar dosyası sayısı 40 bin. Yine, Bakanlığın verilerine göre çocuk istismarı suçları da 2 kat artmış durumda sekiz yılda. 2023’te başsavcılıkta yürütülen 66 binden fazla kovuşturmaya konu olmuş dosyanın her birinde en az 1 çocuk maalesef mağdur. Bu rakamların sıkıcı geldiğini biliyorum ama maalesef gerçek bunlar; kendiniz yaşamayınca tabii, o gerçekliği algılayamıyorsunuz.

Geçen hafta burada bir hatip “Çocuk istismarları üzerinden siyasi prim yapıyorsunuz, çocuklarımızı siyasi malzeme yapıyorsunuz.” diyordu ama biz çocuklarımız için ortak aklı, vicdanı harekete geçirmenin ne kadar önemli olduğunu söylüyorduk. Geç de olsa hatırladınız bunu, bunun için dahi olsa mutlu olabiliyoruz. 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASU KAYA (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlamak üzereyim.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Kaya.

ASU KAYA (Devamla) – Biliyoruz ki bir kız çocuğu değişir, dünya değişir. Kız-erkek tüm çocukların, maalesef, eğitimden uzaklaştırılması değil tam tersine, hak ettikleri eğitime ulaşmaları için bu yüce Mecliste de bu Meclis araştırmasını açmalıyız çünkü bugün mezralarda, köylerde çocuklar taşımalı eğitimden yoksun bırakılıyor sizin tasarruf tedbirlerinizden dolayı. Tasarrufu taşımalı eğitimden değil itibardan yapmanızı bir daha hatırlatıyoruz. Her bir çocuğu geleceğin insanı yapmak için, öz güvenli bireyler, yarının güzel insanları olmaları için bu Mecliste yine bir araştırma açmalıyız. “Bir çocuk, bir kadın bir erkek şiddetine uğramasın.” diye bu Mecliste daha çok çaba sarf etmeliyiz. Bu kadim topraklarda doğumdan ölüme kadar her bir çocuğun ve kadının güvenle ve huzurla yaşaması için artık bir somut adım atılması lazım, harekete geçelim diyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu önergeyi destekliyor, tüm milletvekillerine bu önemli araştırma önergelerinin tümüne destek çağrısında bulunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi, Osmaniye Milletvekili Derya Yanık’a aittir.

Buyurun Sayın Yanık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA DERYA YANIK (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında -ki oldukça aslında geç bir saat oldu- bizleri izleyen kıymetli vatandaşlarımız; hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Çocukların korunmasına ve üstün yararına yönelik mevcut politikalar ve stratejilerin incelenerek ailenin, toplumun ve kurumların çocukların korunması üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi, çocukların her türlü şiddet, ihmal ve istismardan korunarak akıl, ruh ve beden sağlıklarının gelişimlerini destekleyici tedbirlerin belirlenmesi, mevcut koruma mekanizmalarının güçlendirilmesi, yeni önerilerin geliştirilmesi amacıyla Anayasa’nın 98'inci ve İç Tüzük’ümüzün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması önergesi için AK PARTİ adına huzurlarınızdayım.

Tabii, benden önceki hatiplerden bir kısmı Yasin Börü’den bahsetmeden diğer katledilen veya çeşitli sebeplerle ölen çocukların adlarından bahsettiler.

ASU KAYA (Osmaniye) – Hepsinden bahsediyoruz Kıymetli Hatip, hepsinden bahsediyoruz. Bugüne gelelim. Hepsi bizim çocuğumuz.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Yasin’le beraber kaç kişi katledildi, sayısını biliyor musunuz?

DERYA YANIK (Devamla) – Kadına ve çocuğa yönelik şiddete karşı suskun kaldığımızdan bahseden hatipler oldu.

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Bu karşılaştırmayı yaptınız ya, bravo size!

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Yasin’le beraber aynı gün kaç kişi katledildi onların sayısını biliyor musunuz?

DERYA YANIK (Devamla) – Bunları, bu konuşma süresi içerisinde maalesef cevaplayabilecek durumda değilim ama…

ASU KAYA (Osmaniye) – Siz o dönemin Bakanıydınız, cevaplayın lütfen!

DERYA YANIK (Devamla) – …her birine ayrı ayrı vereceğimiz cevabımız son derece keskin ve haklı bir biçimde var.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Niye sadece Yasin’den bahsediyorsunuz? Bu kadar manipüle etmenin bir anlamı var mı?

DERYA YANIK (Devamla) – Ancak on dakika süre içerisinde sadece grubum adına, bu önergeyle alakalı ve geçmişte yaptıklarımızla alakalı açıklamalarımızı yapabileceğimiz için bu tartışmalara milletimizden de af dileyerek girmeyeceğimi ama girdiğimizde de son derece haklı gerekçelerle, Kandil’e çıkarılan çocukların, parti mensupları tarafından iğfal edilen çocukların…

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – IŞİD’e gönderilenleri de söylesene!

KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) – Toplumun basıncıyla önerge getirdiniz.

DERYA YANIK (Devamla) – …niye kendi aralarında konuşulmadığını her bir hatibe, ilgili hatiplere tek tek sorabileceğimizi de bu kürsüden -onların hepsini ben geçmişte paylaşmıştım- gayet tabii ki hatırlatıyorum.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) – Bir kere de çocukları savunun ya! Bir kere de siyaset, hamaset yapma; çocukları savun.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Hâlâ istismar ediyorsunuz!

DERYA YANIK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güvenli ve huzurlu bir toplumda yaşamanın ilk koşulu bireyin çocukken maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Anayasa’mızın 41’inci maddesinde yer alan “Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.” hükmü; eğitimden sağlığa, güvenlikten ailelerin desteklenmesine kadar her alanda geleceğimizin teminatı çocuklarımız için devletimizin ve ailelerimizin hak ve yükümlülüklerini belirlemektedir.

Yine, 2004 yılında, Anayasa’nın 90’ıncı maddesine göre iç hukukta yerini alan, iç hukuk mevzuatı hâline dönüştürdüğümüz ve çocuk hakları alanında temel düzenlemelerden biri olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de çocuk haklarının özü şu şekilde tanımlanır: “Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde çocuğun yüksek yararı temel düşüncedir.”

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Deprem çocukları ne oldu, deprem çocukları?

DERYA YANIK (Devamla) - Ülkemizin toplam nüfusu yaklaşık 85,5 milyon civarında, çocuk nüfusumuzsa 22 milyon, dolayısıyla ülke toplam nüfusunun yüzde 26’sını çocuklar oluşturuyor.

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – MESEM’ler çocukların yüksek yararına değil mi?

DERYA YANIK (Devamla) - Çocuklarımızın beden ve ruh sağlıklarını koruyarak güven içinde geleceğe hazırlamak bizim en büyük görevimiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde, 2002 yılından bu yana, AK PARTİ iktidarlarımız boyunca çocuklarımızın yüksek yararını gözeterek onların iyiliği ve esenliği için destek mekanizmaları geliştirdik ve geliştirmeye devam ediyoruz.

ASU KAYA (Osmaniye) – Osmaniye’nin Düziçi’nin Yeşilköy’ünden 40 çocuk taşımalı eğitimde servisi iptal ettiğiniz için ortaokula gidemiyor.

DERYA YANIK (Devamla) - Dinleme kültürünüz olursa benim söylediklerimi daha iyi duyacaksınız.

ASU KAYA (Osmaniye) – Her türlü kültürümüz var ama milletvekili olduğunuz ilde çocuklar eğitime gidemiyorlar, servislerini kaldırdınız.

DERYA YANIK (Devamla) - Yerel siyasete selam göndermek için burada gelip kendi komplekslerinizle hareket etmeyin; dinleyin, dinleyin, öğreneceksiniz! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ASU KAYA (Osmaniye) – Parmak sallayamazsınız orada!

DERYA YANIK (Devamla) - AK PARTİ olarak yirmi iki yıldır kadın ve çocuklar noktasında yapılabilecek her şeyi hem dünyadaki örnekleri hem kendi iyi uygulama örneklerimizi geliştirerek yaptık. Bu konuda asla yüksüneceğimiz…

ASU KAYA (Osmaniye) – O 40 çocuğa siz önce bir servis verin!

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Bu kadar katledilen çocuk o yüzden mi arttı?

ASU KAYA (Osmaniye) – Osmaniye’nin Düziçi ilçesinin köyündeki 40 çocuğa servis verin önce! Çocuklara servis vermek bu kadar mı zor?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyin.

ASU KAYA (Osmaniye) – Düziçi’nde çocukların servisini iptal ettiniz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyin.

DERYA YANIK (Devamla) - Bu konuda, kadına yönelik şiddetle mücadele, çocuklara şiddetle mücadele, sokak çocuklarının…

KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) – Üç cümle de dinlenecek bir şey söyleyin gerçekten ya!

DERYA YANIK (Devamla) - Ki örneklerini hatırlıyoruz, iktidarımızın ilk yıllarında sokak çocuklarının korunmasına, çocuğa yönelik şiddet ve çocuk istismarına karşı mücadeleyle alakalı her türlü tedbiri almaya, çalışmaları yapmaya devam ettik ve ediyoruz; bu konuda yüksüneceğimiz tek bir husus yoktur.

SEMRA DİNÇER (Ankara) – “Sokak çocuğu” ne ya!

ASU KAYA (Osmaniye) – “Sokak çocuğu” diye bir şey yok, sokak çocuğunu bir açıklar mısınız?

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Daha onu bilmiyorsunuz, “sokak çocuğu” demiyoruz.

DERYA YANIK (Devamla) - Kandil’e çıkarılan çocukları burada konuşamayanlar, kendi parti mensupları tarafından tecavüz ve tacize uğrayan çocukları burada konuşamayanlar AK PARTİ'nin yirmi iki yıllık birikimine…

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Komisyonu kuralım hep beraber, hepsini konuşalım!

KEZBAN KONUKCU (İstanbul) – Ne ağrınıza gitti, saçmalıyorsunuz.

ASU KAYA (Osmaniye) – Çocuklara sahip çıkıyoruz sadece.

DERYA YANIK (Devamla) - …AK PARTİ'nin yirmi iki yıllık emeğine söz edemez, edemez; bunu bir tarafa yazalım. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) – Narin’e ne oldu, onu anlatın öncelikle. Milletvekiliniz nereden tanıyormuş o aileyi, onu anlatın önce siz.

DERYA YANIK (Devamla) - Biz çocuklarımız için elimizden geleni yaptık ve yapmaya devam ediyoruz; evet, yapmaya devam ediyoruz.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Vekiliniz o aileyi nereden tanıyor, onu anlatın.

DERYA YANIK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sevgi ve merhamet kaynağımız evlatlarımız için koruyucu ve önleyici hizmetlere ağırlık veriyor, çocuklara yönelik riskleri öngören ve gerekli adımları atabilecek mekanizmaları kuruyoruz.

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) – Yaptığınız konuşma kadın cinayetleri devam etsin konuşması, çocuk istismarları devam etsin konuşması!

KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) – Gerçekten ya!

ASU KAYA (Osmaniye) – Yirmi iki yıldır neden kuramadınız?

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) – Sizi dinlemek zorunda değiliz.

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Başka bir şey söyleyin!

DERYA YANIK (Devamla) - 2002 yılından bu yana sağlıktan eğitime, sosyal hizmetlerden güvenliğe her alanda, çocuk haklarının temelini oluşturan…

ASU KAYA (Osmaniye) – Yirmi iki yıldır neden kuramadınız, günde en az 2-3 kadın katlediliyor!

KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) – İnsan biraz çıkar, özür diler ya; “Çocukları, kadınları koruyamadık, özür dileriz.” der.

ASU KAYA (Osmaniye) – Sayın Bakan, Bakanlığınız ne oldu?

DERYA YANIK (Devamla) - …ve Anayasa’mızda yer alan çocuğun yüksek yararı ilkesini gözeterek pek çok alanda devrim niteliğinde uygulamaya imza atsak da bu çalışmaları hiçbir zaman yeterli görmedik.

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Her on günde 2 çocuk ölüyor MESEM’lerde, haberiniz var mı Sayın Yanık?

DERYA YANIK (Devamla) - İşte, bugün kurduğumuz komisyon da aslında bu anlamda “İhtiyaçların, güncel gelişmelerin ışığında yapılabilecek ne var?” sorusunun peşinde koştuğumuz bir çalışmadır.

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Biz bir üzüntü cümlesi duyamadık sizden!

DERYA YANIK (Devamla) - Dolayısıyla yaptığımız hiçbir çalışmayı yeterli görmedik ve görmeyeceğiz, bunu da zaten milletimize her seferinde taahhüt ediyoruz.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Köylüyle fotoğraf çekiyorsunuz değil mi?

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Bu kadar çocuk ölüyor her gün, bir üzüntü cümlesi yok!

SEZAİ TEMELLİ (Muş) – Gittiniz fotoğraf çektiniz, fotoğraf!

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Gittiniz fotoğraf çektiniz Narin’in köyünde, ne yaptınız?

DERYA YANIK (Devamla) - Bu süreçte yaptığımız çalışmaların tümüne gayet tabii ki bu konuşmanın sınırları içerisinde, süre içerisinde -ki çok az kaldı sürem- yer vermem mümkün değil. Birkaç başlığı sizlerle paylaşacağım yirmi iki yıl içerisinde çocuk meselesine bakışın nasıl değiştiğini, temel bakış açısının nasıl değiştiğini göstermek bakımından.

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırdınız siz, bunlar böyle bu hâle geldi.

KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) – Neyi araştıracaksınız acaba çok merak ediyorum o zaman, her şey yolundaymış.

DERYA YANIK (Devamla) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; 2010 yılında “Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları” başlıklı 41'inci madde hükmüyle çocuk hakları ilk kez ayrı bir hak olarak, bir başlık olarak Anayasa'mızda yer aldı.

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – İstanbul Sözleşmesi’nden söz edin birkaç cümle.

DERYA YANIK (Devamla) – Yine, 2010 yılındaki Anayasa değişikliğiyle çocuklar için yapılan destek ve yardımların pozitif ayrımcılık kapsamından çıkarıldığını değerli milletvekillerimiz ve kamuoyu hatırlayacaklardır. 2012 yılında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesine bireysel başvuruları inceleme yetkisini tanıyan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye Ek Bireysel Başvuru Protokolü yine bizim tarafımızdan imzalandı.

Engelli evlatlarımızın en iyi şartlarda yaşaması için 2005 yılında 5378 sayılı Engelliler Kanunu'nu hayata geçirdik ve böylelikle engelli çocuklarımıza yönelik özel eğitim, sosyal yardımlar, evde bakım, özel bakım hizmeti, erişilebilirlik gibi temel hak alanlarında da kazanımlar sağladık.

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – MESEM’lerde ölen çocuklara baktınız mı, rakamlara?

DERYA YANIK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her açıdan tavizsiz bir şekilde mücadele ettiğimiz konulardan biri de çocuklara karşı her türlü ihmal ve istismarın önlenmesidir. Bu kapsamda etkin mekanizmalar tesis edilerek idari ve yargısal tedbirler hayata geçirilmiştir. On beş yaşın altındaki çocukların cinsel istismarının rıza kapsamından çıkarılmış olup çocuğun cinsel istismar suçunun Ceza Kanunu'muzda alt ve üst sınır cezalarının artırıldığı yine sizler tarafından gayet iyi biliniyor.

İstismara uğrayan ya da uğradığı düşünülen çocukların ikincil örselenmelerini önlemek amacıyla adli görüşmeleriyle adli ve psikiyatrik muayenelerinin yapıldığı, sosyal gereksinimlerinin karşılandığı Sağlık Bakanlığımıza bağlı çocuk izlem merkezleri yine bizim dönemimizde, bizim tarafımızdan oluşturuldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DERYA YANIK (Devamla) – Sayın Başkanım, bitireceğim.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Yanık.

Buyurun.

DERYA YANIK (Devamla) - Yine, 2007 yılında ülkemiz tarafından Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi imzalanmış, 2012 yılında da yürürlüğe girmiştir.

Yine, maalesef sosyal mecraların kontrolsüz kullanımı çocuklarımız ve ailelerimiz için ciddi bir risk oluşturmaktadır ve çocuklarımızı dijital dünyanın risklerinden korumaya çalışırken bu mecraların sorumlu bir şekilde kullanılması da aynı ölçüde hayati bir öneme sahiptir. Nitekim bu araştırma komisyonunun da inceleme konuları arasında olacağını tahmin ettiğimiz ve maalesef dört gün önce İstanbul Fatih'te ve Eyüpsultan'da -ki dün ailelerine ben de taziye ziyaretinde bulundum ve Sayın Cumhurbaşkanımız da konuyu çok yakından takip ediyor ve ailelerden birisiyle görüştürme imkânımız da oldu, biz de çok yakından takip edeceğiz süreci bu anlamda- İkbal ve Ayşenur kardeşlerimizin vahşi bir cinayete…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Kaldırdığınız sözleşme bunlara cesaret verdi, siz cesaret verdiniz.

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) – Ya, ne olur takip etmeyin. Her takip ettiğinizde aklıyorsunuz. Bütün kadın cinayeti davalarına müdahil oluyorsunuz ve aklıyorsunuz.

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Narin’den bugüne 20 kadın öldürülmüş, Narin’den bugüne sadece.

BAŞKAN - Selamlayın lütfen.

DERYA YANIK (Devamla) - …kurban gitmelerine baktığımızda katilin dijital ortamlardaki birtakım sapkın gruplara dâhil olduğu ileri sürülmektedir.

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak bunun yolunu açtınız, bu cesareti verdiniz.

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Sayın Başkanım, anlamıyoruz müdahalelerden dolayı, lütfen!

DERYA YANIK (Devamla) - Bu anlamda İçişleri Bakanlığımızın, çocuklarımızın dijital risklerden korunması için siber zorbalık ve suçlarla, sanal ortamlarda işlenen suçlarla yoğun bir mücadelesi var.

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Bu cesareti siz verdiniz, cezasızlıklarla verdiniz.

DERYA YANIK (Devamla) - Narin konusuna geleceğim, bu komisyonun kurulma gerekçesi. Grupların ortak mutabakatıyla böyle bir komisyonun kuruluyor olmasını biz önemsiyoruz.

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Narin’den bugüne 20 kadın daha öldürüldü; 20 kadın, çocuk.

DERYA YANIK (Devamla) - Daha önceden verilen önergeleri reddedip sonradan aklımız başımıza gelmiş falan değil; bu konulardaki tavrımız son derece açıktır, nettir ve muhalefet milletvekilleri de ortak mutabakatla yapılmayan önergelere iktidarın nasıl yaklaştığını çok iyi bilir.

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Açık ve net değil, yirmi iki yılın bilançosu ortada.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) – Veriler niye paylaşılmıyor, veriler?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DERYA YANIK (Devamla) – Kendini reddettirmek ve bunun üzerinden bir siyaset üretmek için yapılan çalışmaları kamuoyu da biz de gayet iyi biliyoruz.

KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) – E, yirmi dakika daha konuş, yetmedi yani!

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Bir tane hakiki bir üzüntü cümlesi duyamıyoruz sizden, rakamlarla konuşuyorsunuz...

DERYA YANIK (Devamla) - Dolayısıyla bu kapsamda çocuklara yönelik hizmetlerin ve buna bağlı mevzuatın doğası gereği sürekli yenilenmesi, güncellenmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir.

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Sayın Başkanım, müdahaleden dolayı ilave bir süreyle tamamlamasına izin verirseniz…

SEZAİ TEMELLİ (Muş) – Efendim, kaçıncı ilave süre bu? Polemik yapacağına sözünü bitirseydi. Ne ilave süresi? Bir saat Genel Kurula laf attı, ne ilave süresiymiş? Bir saattir bize laf atıyor.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Siz de diyalektik yapmayın o zaman.

DERYA YANIK (Devamla) – Sayın Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN – Lütfen, son cümlelerinizi alalım.

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Kürsüye yürüyüp vekil dövülüyor burada. Biz yerimizden itirazımızı medeni bir şekilde gösteriyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

SEZAİ TEMELLİ (Muş) – Sözünü söyleseydi, tamamlasaydı. Kaçıncı uzatmadır bu?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yani biraz saygılı olun arkadaşlar, saygılı olun biraz. Saygılı olun, saygılı.

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Biz medeni bir şekilde itirazımızı dile getiriyoruz. Yirmi iki yılda kadınlarla ilgili gelinen noktayı “Anıt Sayaç”ı açın, bakın.

DERYA YANIK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocuklara yönelik hizmetlerin ve buna bağlı mevzuatın doğası gereği sürekli yenilenmesi, güncellenmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir. Böyle olduğu için son derece dinamik, ihtiyaçları sürekli artan ve değişen bir alanı konuştuğumuz için bu kapsamda araştırma komisyonu kurulmasını AK PARTİ Grubu adına teklif ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Meclis araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 22 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemdeki konular tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile Komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 9 Ekim 2024 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.29


[(*)] Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/1806, 1813, 1827, 1828, 1829, 1830) esas numaralı Meclis Araştırması Önergeleri tutanağa eklidir.