TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

44'üncü Birleşim

7 Ocak 2025 Salı

 

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca’nın, 2024 yılında yaşananlara, halkın Meclisten beklentilerine ve 2025 yılı için temennilerine ilişkin konuşması

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili Emel Gözükara Durmaz’ın, Enerji Verimliliği Haftası ve Türkiye’ye ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Batman Milletvekili Zeynep Oduncu Kutevi’nin, Batman’ın yerel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, Enerji Verimliliği Haftası'na ilişkin açıklaması

2.- Kütahya Milletvekili Adil Biçer’in, Kur'an-ı Kerim'e yapılan saldırıya ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan’ın, millî teknoloji hamlelerine ilişkin açıklaması

4.- Rize Milletvekili Harun Mertoğlu’nun, AK PARTİ Rize İl Kongresi’ne ilişkin açıklaması

5.- Kahramanmaraş Milletvekili Zuhal Karakoç Dora’nın, Ülkü Ocaklarının faaliyetlerine ilişkin açıklaması

6.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, 1 Ocak sabahı gerçekleştirilen yürüyüşe ve üç aylara ilişkin açıklaması

7.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Ankara-Samsun hızlı tren projesine ilişkin açıklaması

8.- Sivas Milletvekili Rukiye Toy’un, 1 Ocakta gerçekleştirilen yürüyüşe ilişkin açıklaması

9.- Erzurum Milletvekili Fatma Öncü’nün, 7-14 Ocak Beyaz Baston Görme Engelliler Haftası'na ilişkin açıklaması

10.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, Adana'nın ve Ceyhan ilçesinin kurtuluş yıl dönümlerine, Ferdi Tayfur’un vefatına ilişkin açıklaması

11.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, Nurdağı’nın Yavuzselim Mahallesi'ndeki depremzedelerin mağduriyetine ilişkin açıklaması

12.- Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu’nun, Suriye'deki Alevilere yönelik uygulamalara ilişkin açıklaması

13.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay’daki mücbir sebep uygulamasına ilişkin açıklaması

14.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, 4 Ocakta Giresun Olimpik Yüzme Havuzu'nda meydana gelen olaya ilişkin açıklaması

15.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, Erciyes Üniversitesi kampüsündeki öğrenci yurdu projesine ilişkin açıklaması

16.- Şırnak Milletvekili Mehmet Zeki İrmez’in, yeni yılda yapılan zamlara ilişkin açıklaması

17.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, emekli maaşlarına yapılan zamma ilişkin açıklaması

18.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, emekli maaşlarına yapılan zamma ilişkin açıklaması

19.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, engelli bireyler için yapılması gerekenlere ilişkin açıklaması

20.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, İskenderun’un Düğünyurdu Mahallesi'nde yaşanan doğal gaz kazalarına ilişkin açıklaması

21.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, yeni yılda yapılan zamlara ilişkin açıklaması

22.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adana'daki tekstil sektörüne ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Elif Esen’in, 2025 yılının "Aile Yılı" olarak ilan edilmesine ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Burak Akburak’ın, Ferdi Tayfur’un vefatına ve İstanbul Havalimanı’ndaki yeme içme fiyatlarına ilişkin açıklaması

25.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, 7-14 Ocak Beyaz Baston Görme Engelliler Haftası'na ilişkin açıklaması

26.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, aile hekimlerinin iş bırakma eylemine ilişkin açıklaması

27.- Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya’nın, Diyarbakırlı çiftçilerin taleplerine ilişkin açıklaması

28.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, asgari ücrete, memur ve memur emeklilerine yapılan zamlara ilişkin açıklaması

29.- Batman Milletvekili Zeynep Oduncu Kutevi’nin, cezaevlerine ilişkin açıklaması

30.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, engelli, dul ve yetim aylıklarına ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in, 2025 yılı için temennilerine, Ferdi Tayfur’un vefatına, Yunus Emre Vakfıyla ilgili iddialara, gündemdeki çözüm iradesine ve yeni yılda yapılan zamlara ilişkin açıklaması

32.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, açıklanan en düşük emekli maaşına ve asgari ücrete, ekonomiye, tarıma ayrılan desteklere ilişkin açıklaması

33.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Ferdi Tayfur’un vefatına ve 2025 yılı hedeflerine ilişkin açıklaması

34.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, yeni yıla, heyetlerinin 28 Aralık’taki İmralı ziyaretine ve yayınlanan deklarasyona ilişkin açıklaması

35.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, yeni yıla, 2025 yılının “Aile Yılı” olarak ilan edilmesine ve 2025 zamlarına ilişkin açıklaması

36.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, yeni yıla, 2024 yılında yapılanlara, 2025 yılı için belirlenen hedeflere, 2025 yılının “Aile Yılı” olarak ilan edilmesine, Arif Nihat Asya'nın ölüm yıl dönümüne, üç aylara, 7-14 Ocak Görme Engelliler Haftası’na ve MİT'in kuruluşunun 98'inci yılına ilişkin açıklaması

37.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, iktidar cephesine sormak istedikleri sorulara ve DEM PARTİ milletvekillerinin yaptıkları açıklamalara ilişkin açıklaması

38.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Karabük Milletvekili Cevdet Akay’ın, Karabük’teki ıslah projelerine ilişkin açıklaması

42.- Denizli Milletvekili Şeref Arpacı’nın, 2021 yılında Spor Toto ile Denizli Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan reklam sözleşmesine ilişkin açıklaması

43.- Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın, kayıpların, faili meçhullerin ve şüpheli ölümlerin ailelerinin taleplerine ilişkin açıklaması

44.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Gaziantep'teki hastanelerin yoğun bakımlarına ilişkin açıklaması

45.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, Roblox’a ve Millî İstihbarat Teşkilatının 98'inci yılına ilişkin açıklaması

46.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın Saadet Partisi grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, 2025 yılının “Aile Yılı” olarak ilan edilmesine ilişkin açıklaması

48.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, Kepsut-Balıkesir kara yoluna ilişkin açıklaması

49.- Ankara Milletvekili Deniz Demir’in, 2025 yılının “Aile Yılı” olarak ilan edilmesine ilişkin açıklaması

50.- Bursa Milletvekili Hasan Öztürk’ün, kıdem tazminatına ilişkin açıklaması

51.- Ankara Milletvekili Aylin Yaman’ın, 2025 yılının “Aile Yılı” olarak ilan edilmesine ilişkin açıklaması

52.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Cihan Bilgin ve Nazım Daştan'ın cenazelerine ilişkin açıklaması

53.- Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki’nin, Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

54.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, maaş zamlarına ilişkin açıklaması

55.- İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu’nun, gıda güvenliği riskine ilişkin açıklaması

56.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Kaş’ın Gökçeyazı Mahallesi'nde yapılması planlanan mermer ocağına ilişkin açıklaması

57.- Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici’nin, Knidos Ören Yeri'nde bulunan ve tapusu Datça Belediyesine ait olan restorana ilişkin açıklaması

58.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, kapatılması düşünülen Malatya Kuluncak İlçe Mal Müdürlüğüne ilişkin açıklaması

59.- Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan’ın, yeni yılda yapılan zamlara ilişkin açıklaması

60.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

61.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

62.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

63.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır ile Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

64.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

65.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, Millî Eğitim Bakanlığının Ülkü Ocaklarıyla eğitim protokolü imzaladığına ilişkin açıklaması

66.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Sivrihisar Kaymaz'da kurulacak siyanürlü atık barajına ilişkin açıklaması

67.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, PIKTES öğretmenlerine ilişkin açıklaması

68.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, 2023 yılında Türkiye Taşkömürü Kurumunda madenci alımı için gerçekleştirilen kuraya ilişkin açıklaması

69.- Antalya Milletvekili Aliye Coşar’ın, Serik ilçesindeki Sanayi ve Karadayı Kavşaklarına ilişkin açıklaması

70.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Ülkü Ocaklarına ilişkin açıklaması

71.- Yalova Milletvekili Tahsin Becan’ın, teknolojideki dışa bağımlılığa ilişkin açıklaması

72.- Mersin Milletvekili Talat Dinçer’in, Mersin Serbest Bölgesi’nde faaliyet gösteren firmalara ilişkin açıklaması

73.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, 31 Temmuzda yürürlüğe giren Covid infaz yasasına ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Cumhurbaşkanlığının, Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan, İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt hakkında yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin tezkeresinin (3/959) Cumhurbaşkanlığına iade edildiğine ilişkin tezkeresi (3/1005)

B) Önergeler

1.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, (2/2479) esas numaralı Sosyal Hizmetler Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/88)

C) Duyurular

1.- Başkanlıkça, (10/235,837,1601,1602,1800,1801) esas numaralı Yapay Zekânın Kazanımlarına Yönelik Atılacak Adımların Belirlenmesi, Bu Alanda Hukuki Altyapının Oluşturulması ve Yapay Zekâ Kullanımının Barındırdığı Risklerin Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuru

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ tarafından, Yunus Emre Enstitüsünde yaşandığı iddia edilen yolsuzlukların ve bu süreçteki usulsüzlüklerin tüm boyutlarıyla araştırılması, sorunların tespit edilmesi ve ele alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 7/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Ocak 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez tarafından, gelir vergisi sisteminin adil bir şekilde yeniden düzenlenmesi, kamu çalışanları ve emeklilerin ekonomik kriz koşullarında ezilmesini önleyecek kalıcı politikaların geliştirilmesi, sendikaların önerilerinin dikkate alınarak bu anlamda başlatılacak bir sosyal diyalog sürecinin güçlendirilmesi, kamu çalışanlarının haklarının korunması ve ekonomik kriz koşullarında insanca yaşam sürdürebilecekleri koşulların oluşturulması amacıyla 7/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Ocak 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, yüksek enflasyonun yarattığı sorunların araştırılması amacıyla 7/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Ocak 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır tarafından, emeklilerin yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla 7/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Ocak 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

5.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2'nci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun çalışma saatlerine, 175 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılmasına ve 178 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

VIII.- SEÇİMLER

A) Başkanlık Divanında Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Başkanlık Divanında Boş Bulunan Üyeliğe Seçim

B) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/235,837,1601,1602,1800,1801) esas numaralı Yapay Zekânın Kazanımlarına Yönelik Atılacak Adımların Belirlenmesi, Bu Alanda Hukuki Altyapının Oluşturulması ve Yapay Zekâ Kullanımının Barındırdığı Risklerin Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı ve Sivas Milletvekili Hakan Aksu ile 77 Milletvekilinin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2717) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 175)

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut'un, sahte içki sebebiyle gerçekleşen ölümlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/20120)

2.- Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça Cupolo'nun, Bakanlığın 2025 yılında Diyarbakır'da yapmayı planladığı yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın cevabı (7/20366)

3.- Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar'ın, uzman erbaş istihdamına ve özlük haklarının iyileştirilmesi talebine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler'in cevabı (7/20422)

4.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever'in, Bakanlık ve Bakanlığa bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlar tarafından Ankara'da gerçekleştirilen yatırımlara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır'ın cevabı (7/20439)

5.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever'in, 2018'den bu yana Ankara'da kapanan fabrikalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır'ın cevabı (7/20441)

6.- Bolu Milletvekili Türker Ateş'in, Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği'nde yapılan değişikliklere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır'ın cevabı (7/20442)

7.- Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu'nun, Ankara'nın Haymana ilçesinde Bakanlığın yaptığı çalışmalara,

Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde Bakanlığın yaptığı çalışmalara,

Ankara'nın Akyurt ilçesinde Bakanlığın yaptığı çalışmalara,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in cevabı (7/20572), (7/20582), (7/20591)

8.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu'nun, Cumhurbaşkanı'nın bazı vergiler ile harç ve cezalarda indirim yapma yetkisine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/20760)

9.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever'in, 1994-2017 yılları arasında Ankara Büyükşehir Belediyesi ile ASKİ ve EGO Genel Müdürlüklerinin SGK'ya olan borçlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/20761)

10.- Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan'ın, 6 Şubat 2023 tarihli depremlerde Kızılay'a yapılan bazı bağışların çalındığı iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/20900)

11.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal'ın, bir bakanın geçmişte rektör olarak atanması sürecine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/20901)

12.- İstanbul Milletvekili Özgür Karabat'ın, yayın lisansı olmadığı iddia edilen bir kanala ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/20902)

13.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, kişisel verilerin çalındığı iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/20903)

14.- Adana Milletvekili Sadullah Kısacık'ın, Bakanlık ile Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları arasında yapılan koordinasyon toplantısı sayısına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın cevabı (7/20951)

15.- İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer'in, TBMM'ye sunulan Sayıştay Raporlarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Bekir Bozdağ'ın cevabı (7/21009)

7 Ocak 2025 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA

KÂTİP ÜYELER: Muhammed ADAK (Mardin), Kurtcan ÇELEBİ (Ankara)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44'üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

 

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca’nın, 2024 yılında yaşananlara, halkın Meclisten beklentilerine ve 2025 yılı için temennilerine ilişkin konuşması

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce 2025 yılının ilk Meclis birleşimi ve oturumu nedeniyle birkaç cümle kurmak isterim.

Sayın milletvekilleri, aziz milletim; 2025 yılının ilk birleşimini açarken sadece takvimlerde değil hayatlarımızda da yeni bir sayfa açılmasını umut ediyorum. Meclis kürsüsünde sadece bugüne değil, tarihe, geleceğe de konuşuyoruz. Bu yüzden, her birimizin sırtında halkımızın bize yüklediği ağır ama onurlu bir sorumluluk var.

2024 yılını geride bıraktık; geride bırakabildiklerimiz arasında ne yazık ki zulümden arınmış bir dünya, sorunların çözüme ulaştığı refah içinde bir toplum yok. Savaş, yıkım, emek sömürüsü ve doğa talanı insanlığı uçuruma sürüklemeye devam etti. Açlık, adaletsizlik, eşitsizlik insanların sırtına ağır bir yük olarak bindi. Başta Filistin olmak üzere savaşın karanlık gölgesi derinleşti. Yıkımın ve insan hakkı ihlallerinin derin yaralar açtığı bir dönemde bu trajediler sadece coğrafi sınırları değil, insanlığın ortak vicdanını da derinden sarstı. Ülkemizde de eşitsizlik, yoksulluk ve adaletsizlik halkımızı derinden etkiledi. Biliyoruz ki kadınlar toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yükünü taşırken, gençler başka topraklara umut bağlarken, çocuklar, yaşlılar, engelli bireyler hayatın her alanında ayrımcılıkla boğuşurken bu Meclis bu tablo karşısında suskun kalamaz.

Değerli milletvekilleri, tüm bu zor süreçlerde milletimizin her zaman gözünü çevirdiği, çözüm olarak umut bağladığı mecra, yer bu Gazi Meclistir çünkü bu Meclis, tarihsel sorumluluğu her zaman omuzlarında hissetmiş, halkın iradesini en yüksek sesle dile getirmiş bir Meclistir. Halkın bu Meclisten beklediği, 2025 yılında da büyük işler ve sorunlara kalıcı çözümlerdir. Halkın bu Meclisten beklediği, milletin geleceğini öncelemek, bu ülkenin çocuklarına daha iyi bir gelecek bırakmaktır. Bu kürsüye her çıktığımda arkamda yüz yıllık bir demokrasi tarihini, önümde ise tarihin bize yüklediği büyük bir sorumluluğun ağırlığını hissediyorum. Tarih bize bu dönüm noktalarında da alınan kararların yalnızca bugünü değil yarını da şekillendireceğini defalarca göstermiştir. Bizler kürsüde yalnızca milletin temsilcileri değil tarihin tanıkları ve dönüştürücüleri olarak bulunuyoruz.

Meclis sadece yasa yapan bir organ değil halkın sorunlarına çözüm üreten; adalet, barış, özgürlük taleplerinin karşılandığı ve tarihe yön verecek bir kurum olmak zorundadır. Bugün önümüzde bir seçim var, bir tercih var; ya sorunları sadece konuşacak bir Meclis olacağız ya da bu sorunlara kalıcı çözümler üreten bir Meclis olacağız. Halkın yüzünü çevirdiği bu yasama organının çözüm üreten bir Meclis olma sorumluluğunu hayata geçireceği bir 2025 yılı beklentimizi bir kez daha ifade etmek isterim. Halkımız bizden 2025 yılında da kutuplaşmayı değil uzlaşmayı, ayrılığı değil birlikteliği, çatışmayı değil çözüm beklemektedir. Gelin, bu yılı halkın umutlarını yükselttiğimiz, Meclisin saygınlığını yükselttiğimiz, yücelttiğimiz bir yıl yapalım; farklılıklarımız üzerinden değil ortak değerlerimiz üzerinden çözüm üretecek bir Meclis olalım; 2025 yılının adaletin, refahın, huzurun yılı olmasını hep birlikte sağlayalım.

Bu düşüncelerle, 2025 yılının halkın Meclisinde, halkın sorunlarına çözüm üreten, huzurun, barışın ve güzelliklerin yılı olmasını temenni ediyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı birinci söz, Enerji Verimliliği Haftası ve Türkiye hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Emel Gözükara Durmaz'a aittir.

Buyurun Sayın Gözükara Durmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili Emel Gözükara Durmaz’ın, Enerji Verimliliği Haftası ve Türkiye’ye ilişkin gündem dışı konuşması

 

EMEL GÖZÜKARA DURMAZ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6-10 Ocak Enerji Verimliliği Haftası nedeniyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları karşısında bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Bağımsız ve güçlü Türkiye hedefimiz için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde enerjiyi millî bir mesele görerek enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, sürdürülebilirliğin sağlanması, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerinde oluşturduğu baskının mümkün olduğunca hafifletilmesi konularına önem veren bir millî enerji politikası anlayışıyla yola çıktık. Bu yolda attığımız her adım ekonomik bir araç değil aynı zamanda ulusal egemenliğimiz, çevre sorumluluğumuz ve toplumsal refahımız içindir. Millî enerji politikamız çevresel sürdürülebilirlik ile ekonomik büyümeyi birleştiren bir vizyonun ürünüdür. Enerji verimliliği de bu vizyonun en stratejik unsurlarından biridir.

Ülkemizin elektrik talebi son yirmi yılda ortalama yüzde 4,4 artmıştır. Bu artan talebi karşılamak için uyguladığımız politika ve düzenlemelerle enerjide âdeta sessiz bir devrim gerçekleştirdik. Büyük bir dönüşüme imza atarak rüzgâr ve güneş enerjisi kurulu gücümüzü neredeyse sıfırdan 31 bin megavatın üzerine çıkardık. Bu santrallerden ürettiğimiz elektrikle ülkemizdeki tüm konutların yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabilir hâle geldik ve yaklaşık 11 milyar dolar doğal gaz ithalatını da önlemiş olduk. Yenilenebilir enerjinin mevcut kurulu gücümüz içindeki oranını yüzde 60'a, yerli kaynaklarımızın oranını ise yüzde 70'e çıkardık. Temiz enerji kaynaklarına yaptığımız yatırımlarla ülkemiz toplam yenilenebilir enerji kurulu gücüyle Avrupa'da 5'inci, dünya genelinde ise 11'inci sırada yer almaktadır. Enerji verimliliğini öne çıkaran projeleri kapsayan ülkemizin ilk Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı'nın uygulama döneminde 8,5 milyar dolar yatırım yaparak yaklaşık 70 milyon ton emisyon azaltımı sağladık, 45 bin yeni yeşil istihdam oluşturduk. Uluslararası Enerji Ajansının verilerine göre 2023 yılında enerji yoğunluğumuzu bir önceki yıla göre yüzde 4,5 azaltarak büyük bir gelişme sağladık. Enerji yoğunluğunu dünya da iki yıl üst üste en çok iyileştiren iki ülkeden biri olduk. Bu sayede hem enerji maliyetlerinde ciddi düşüşler elde ettik hem de çevresel etkilerimizi azalttık. Ülkemizin 2053 Net-Sıfır Emisyon Hedefi doğrultusunda sürdürülebilir ve çevreye duyarlı bir enerji politikası gereği İkinci Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı'mızı uygulamaya koyduk. Bu plan kapsamında 2030 yılına kadar birincil enerji tüketimimizi yüzde 16 düşürerek 100 milyon ton emisyon azaltımına katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Kamu ve özel sektör iş birliğiyle 2030 yılına kadar 20 milyar doların üzerinde enerji verimliliği yatırımı yaparak 46 milyar dolar değerinde enerji tasarrufu sağlamayı öngörüyoruz.

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; elbette bu başarılar sadece yapılan bu yatırımlarla değil, vizyoner bir enerji politikasıyla mümkün olmuştur. Her fırsatta enerji politikalarını eleştiren, enerji bağımsızlığını önemsemeyen, yenilenebilir enerji yatırımı yapmayı çöp, ölü yatırım ve maliyetli bulan muhalif yaklaşımların da olduğunu hatırlatmak gerekir. Biz AK PARTİ olarak bu eleştiri ve muhalif yaklaşımlara rağmen her türlü zorluğu göze alarak milletimize daha temiz, daha güvenli ve daha ekonomik yerli enerjiyi sağlamanın peşindeyiz. Bu uğurda engelleri değil çözümleri konuşmayı tercih eden bir iradeyle çalışıyoruz.

Biz, enerjide dışa bağımlılığı azaltmak, daha az enerjiyle daha fazlasını başarmak, milletimizin kaynaklarını en etkin şekilde kullanmak ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir Türkiye bırakmak için millî enerji politikalarımızla enerji verimliliği alanında öncü adımlar atmaya da devam edeceğiz çünkü biz biliyoruz ki, enerjide verimlilik ve sürdürülebilirlik Türkiye'nin geleceğidir. Enerji dönüşümü ve verimliliği sadece devlet politikalarıyla değil, toplumun tüm kesiminin katılımıyla mümkündür. Toplumumuzun eğitimden sanayiye, tarımdan ulaşıma kadar her alanda enerji verimliliği kültürünü benimsemesi, geleceğimize bırakacağımız en değerli mirastır.

Bu vesileyle, Enerji Verimliliği Haftası'nın, çevreye duyarlılığımız ve ekonomik kalkınmamız için ortak bir bilinç ve farkındalık oluşturmasında önemli bir fırsat olduğunu belirterek sözlerime son veriyor, "Yaşanabilir bir dünya için enerjiyi verimli kullan, enerjiyi koru, dünyayı koru." diyerek her bir vatandaşımızı enerjiyi verimli kullanmaya davet ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz, Batman'ın yerel sorunları hakkında söz isteyen Batman Milletvekili Zeynep Oduncu Kutevi'ne aittir.

Buyurun Sayın Oduncu Kutevi. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

 

2.- Batman Milletvekili Zeynep Oduncu Kutevi’nin, Batman’ın yerel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

ZEYNEP ODUNCU KUTEVİ (Batman) - Teşekkürler Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen sevgili halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün burada, defalarca dile getirdiğimiz, bu haksız, hukuksuz, adaletsiz uygulama olan kayyumların, şehirlerimizi nasıl talan ve rant alanına çevirdiğini bir daha anlatmak istiyoruz çünkü biliyorsunuz ki 2016 yılından bu yana şehirlerimize 3 dönemdir kayyum atanıyor. Peki, bu kayyumlar ne için atanıyor? Kayyumların artık bir talan rejimi olduğunu ve bir rant alanına dönüştürdükleri şehirlerden söz etmek istiyoruz. Bunların başında da Batman geliyor çünkü 3 dönemdir Batman'a kayyum atanıyor ve kayyumlar yüzünden maalesef şehirlerimiz geriledikçe geriliyor.

Bakın, size kayyum talanının sadece küçük bir örneğini vereceğim: Ben 2014 yılında Batman'ın Gercüş ilçesinin Belediye Eş Başkanıydım ve küçücük bir ilçeden söz ediyorum. Burada altyapı sorunu yoktu çünkü 2 dönemdir Belediye elimizdeydi; bütün mahalleler, sokaklar parke taşıyla döşenmişti. Peki, 2016'da bizim yerimize kayyum atandıktan sonra ne oldu? Bu kayyumlar parke taşı ihalesine çıktılar, şehrin içindeki bütün parke taşlarını kaldırdılar ve o hiçbir sorunu olmayan parke taşlarını bir daha döşediler. Peki, yeni alınan parke taşlarına ne oldu? Biliyorsunuz ki bunu yolsuzlukla, usulsüzlükle kendi ceplerine indirdiler, biz bunun adını biliyoruz. Bu sadece kayyumların şehirlerde yaptığı küçük bir örnektir, bunun dışında olan diğer uygulamaları biliyorsunuz çünkü kayyum rejimleri fıstık, baklava tepsileriyle, altın varaklı makam odalarıyla, banyolarıyla gündemlere oturdu ve bu yaptıkları usulsüzlükleri bütün basın dünyaya duyurdu hatta ülkeyi dünyaya rezil ettiler çünkü bir yolsuzluk, bir rant alanına dönüştürmüşlerdi.

Kayyum bunun dışında asimilasyon politikalarıyla da bir şehrin kültürüne, diline maalesef darbe indiriyor. Çok dilli belediyeciliği maalesef tek dilli belediyeciliklere indiriyorlar. Bakın, ülkede, Türkiye'nin dört bir yanında birçok şehirde insanların daha rahat bir yaşam sürmeleri için çok dilli tabelalar var; Arapça var, İngilizce var, farklı dillerde tabelalar var ve bunlara karşı çıkan hiç kimse yok. Biz Kürt halkı olarak bu tabelalardan da rahatsız değiliz çünkü insanların yaşam alanlarında bir rahatlamayı yerine getiriyor. Ama sizin kayyumlarınız ne yapıyor, biliyor musunuz? Şehirlerimizde ilk geldikleri zaman uyguladıkları ne oluyor? "Web" sitelerinden Kürtçeyi kaldırıyorlar, daha rahat bir şekilde hizmete erişim için kendi dillerinde olan tabelaları kaldırıyorlar, Kürtçenin içinde olduğu kadın spor kompleksinin hem içinden kadını kaldırıyorlar hem de Kürtçeyi kaldırıyorlar. Bu hem kadın kazanımlarına bir düşmanlıktır hem de Kürt diline karşı bir düşmanlıktır; bunun adını net koymak gerekiyor.

Bakın, şimdi, Batman'a atanan kayyumun yaptığı bir rezaletten size söz edeyim. Daha yeni atanan kayyum ne yaptı, biliyor musunuz? Emekçi kardeşlerimizi işten çıkarttılar ve üstüne bu emekçileri işten çıkarttıklarından bizim emekçi kardeşlerimizin haberi yok; onları bir de yıl sonuna kadar, bir hafta boyunca dahi çalıştırıyorlar yani bunlar işten çıkartılmış olduklarını bilmeden bir hafta da usulsüz bir şekilde belediyede çalışıyorlar. Şu an belediyeden çıkartılan işçiler Batman'da nöbet eylemindeler. Biz emekçi kardeşlerimizi buradan selamlıyoruz ve onlara dayanışma içerisinde olduğumuzu söylüyoruz ve bu talana karşı omuz omuza mücadele vereceğimizi buradan bir kez daha yeniliyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu sahtekârlıkla yetinmeyen kayyum bu kez de Batman halkının toprağına göz dikti. Önceki dönemde kayyuma ait yolun dahi satışını yapmak isteyen kayyum rejimi, bu kez 5 ayrı mahallede toplam 22 taşınmazı satma kararı aldı. Üstelik bu karar Belediye Meclisini yok sayarak, halkın iradesine açıkça sırt çevirerek alındı. Daha önceki kayyum döneminde belediyeleri borç batağına sürükleyen bu yaklaşım şimdi de halkın olan toprağı satmaya girişerek 327 milyon TL'lik bir gelirin hayalini kuruyor. Bu satış yalnızca halkın malına değil geleceğine de vurulmak istenen bir darbedir ancak Batman halkının bir karış toprağına dahi göz dikenlere, emeğine el uzatanlara biz bu Meclis kürsüsünden bir daha diyoruz ki sizin bu gaspçı anlayışınıza biz geçit vermeyeceğiz.

Ve iktidara buradan bir daha seslenmek istiyorum: Bu kayyum rejiminden bir an önce vazgeçin çünkü ekonominin geldiği noktada da sizin bu ekonomik politikalarınız da halkı yoksulluğa sürüklemeye devam ediyor. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz, Adana'nın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü nedeniyle söz isteyen Adana Milletvekili Ayhan Barut'a aittir.

Buyurun Sayın Barut. (CHP sıralarından alkışlar)

 

3.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen değerli yurttaşlarımız; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Yokluk, yoksunluk içindeki yurdumuzun ve halkımızın her şeye rağmen tam bağımsızlık uğruna büyük bir inanç, yıkılmaz bir azim ve destansı bir kararlılıkla tarihe yazdığı övüncün adıdır 5 Ocak 1922. 5 Ocak, işgalci güçlere karşı verilen görkemli mücadelenin eşsiz bir zaferle sonuçlandığı gurur ve onur günüdür. 5 Ocak 1922'de yazılan bu ölümsüz destan, aynı zamanda Ulu Önder Atatürk'ün yolunda ilerleyen, onun ilkelerine sıkıca sarılarak aydınlık bir gelecek ve tam bağımsız Türkiye ideali uğruna emek veren bizler için yolumuzu aydınlatan bir fenerdir. Ulu Önder'imiz Atatürk'e kurtuluş mücadelesinde ilham veren Adanalılar olarak onur ve gurur doluyuz. Güzel Adana'mızın düşman işgalinden kurtuluşunun 103'üncü yılı kutlu olsun. Bağımsızlık mücadelemizin önderi, ülkemizin kurtarıcısı, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi, yiğitlerimizi, kahraman hemşehrilerimizi rahmet ve özlemle anıyoruz. Bundan tam yüz üç yıl önce Adana'da ebediyete kadar sürecek bağımsızlık ateşi yakıldı, hiçbir kuvvet de bu ateşi asla söndüremeyecektir. "Bende bu vekayiin ilk hissi teşebbüsü bu güzel Adana'da, bu güzel memlekette vücut bulmuştur." sözüyle Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurtuluş mücadelesine ilham veren Adana'mızın aydınlık yarınlarına mutlaka kavuşacağı günler olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin kuruluşuna ilham veren Adana'mızın kuruluşunun ardından Türkiye Cumhuriyeti'nin de kuruluşuna, gelişip kalkınmasına, muasır medeniyetler hedefine kavuşmasında çok önemli katkıları olmuştur. (CHP sıralarından alkışlar) Ülkemizin sanayileşmesine öncülük etmiş, bereketli topraklarıyla değer üretip genç cumhuriyetimizin hızlıca koca çınarlar gibi kök salıp gelişmesine büyük katkılar yapmıştır. Varlığın, sanatın, edebiyatın, tarımın, sporun ve sanayinin başkenti olan Adana'mız ülkemizin dört büyük kentinden biri olarak gelişim ve kalkınmanın lokomotifi olmuştur. Ne yazık ki AKP iktidarı ve öncesinde işbaşına gelenlerin büyük yanlışlarıyla bir zamanlar filmlere, dizilere, romanlara konu olan Adana'mız görkemli geçmişini arar hâle gelmiştir. Zenginlik, bolluk, bereket ve varlığın simgesi olan Adana'mız işsizlik ve yoksullukla, sefaletle anılır duruma düşürülmüştür; sokaklarındaki olaylarıyla gündeme gelmiş, işsizlikte de neredeyse Türkiye'de rekor seviyede 1'inci sıralara oturmuştur. Kamu yatırımlarından gerekli payı alamayan, özellikle AKP iktidarı döneminde TEKEL'den ÇUKOBİRLİK'e, AKSANTAŞ'tan Sümerbanka kadar 60'tan fazla fabrikası yok edilen Adana'nın can damarları koparılmıştır. TRT'den Karayollarına kamu kurumlarının merkezleri Adana dışına çıkarılmış, yeni yatırımlardan uzak kalan Adana yaşanabilir kentler listesinde ise çok gerilere düşmüştür. Adana'ya üvey evlat muamelesi gibi bakan iktidar nedeniyle, 3 milyon nüfuslu Adana'nın 1937 yılından bu yana açık olan havalimanı uçuşlara kapatılmıştır. Nüfusu 300 bini geçmeyen şehirlere havalimanı yapılırken yılda 5 milyon yolcunun kullandığı havalimanımız bile yok edilmiştir. Çiftçilerimiz, kan eksen can bitecek bereketli topraklarımızda çile çekiyor. Maliyet yükü katlanıp artarken emektar çiftçilerimizin binbir çileyle ürettiği ürünler para etmiyor. Yılda 3 ürün alınan bu topraklara AKP iktidarı maalesef çiftçimizi gömdü, üreticilerimizin ocaklarını söndürdü. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadesiyle, her biri kale olan fabrikalarımız kapatılıp ülkemizin sanayileşmesine öncülük eden Adana'nın üretim ve istihdamı bitirildi; işsizlik rekoru kırılıyor. Say say sorunlar bitmez. Feryadımızı duyan yok. Nedir sizin bu Adana'yla ilgili alıp veremediğiniz, nedir Adana'ya garazınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 BAŞKAN - Lütfen tamamlayın Sayın Barut.

AYHAN BARUT (Devamla) - Güzel Adana'mıza niye böyle düşman gibi şaşı bakıyorsunuz? Heybetli Torosların, bereketli Çukurova'nın esmer tenli yüzleri, elleri nasırlı yiğitleri sizden bunun hesabını sandıkta soracak. Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmazmış. Ulusal Kurtuluş Mücadele'mizin büyük önderi Ata'mız işgalci düşmanları İstanbul'da, İstanbul Boğazı'nda görünce ne demişti? "Geldikleri gibi giderler." Hiç merak etmeyin, hakkını yediğiniz ve gün yüzü göstermediğiniz Adana'mızın yiğit insanları da sizi geldiği gibi gönderecek.

Bir yerde sorun varsa var bir çaresi, o da Cumhuriyet Halk Partisi.

 Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 30 milletvekili arkadaşımıza yerlerinden birer dakikayla söz vereceğim.

Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer...

Buyurun Sayın Özer.

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, Enerji Verimliliği Haftası'na ilişkin açıklaması

 

MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Enerji Verimliliği Haftası'nda enerji kaynaklarımızı verimli kullanmanın, çevremizi korumanın önemini bir kez daha hatırlatmak istiyor, Türkiye Yüzyılı'nda enerjide bağımsız ve güçlü bir gelecek için çalışıyoruz. Cumhuriyet tarihinde ilk defa kendi imkânlarımızla Karadeniz'de doğal gaz keşfettik ve çıkarmayı başardık. Yine, Gabar'da keşfedip çıkardığımız petrolle Türkiye'de üretilen günlük petrol kapasitesini 2'ye katladık. Yenilenebilir enerji kaynaklarımızı hızla geliştiriyoruz. Avrupa'nın en büyük güneş enerji santrali Konya Karapınar'da faaliyet göstermekte. Akkuyu Nükleer Santrali'yle enerji kaynaklarımızı çeşitlendiriyor, Türkiye'yi nükleer teknolojiyle buluşturuyor ve enerjide tam bağımsız Türkiye olabilmenin adımlarını atıyoruz.

Enerji verimliliği ve enerji israfı konusunda bireysel ve toplumsal olarak daha duyarlı olmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Kütahya Milletvekili Adil Biçer...

Buyurun Sayın Biçer.

 

2.- Kütahya Milletvekili Adil Biçer’in, Kur'an-ı Kerim'e yapılan saldırıya ilişkin açıklaması

 

ADİL BİÇER (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletimizin en kutsal değerlerinden biri olan Kur'an-ı Kerim'e yönelik yapılan alçakça saldırıyı en güçlü şekilde kınıyorum. Sosyal medyada yayılan görüntülerde, 17 yaşında bir gencin Kur'an-ı Kerim'in üzerine oturup hakaret etmesi hepimizin vicdanını derinden yaralamıştır. Bu çirkin eylem yalnızca kutsal kitabımıza değil, tarihimize, maneviyatımıza ve ortak vicdanımıza yönelik bir saldırıdır.

Kur'an-ı Kerim, insanlığa adaleti, sevgiyi ve kardeşliği öğreten bir nurdur. Bu saldırı bireysel bir densizlik gibi görünse de aslında toplumun inanç ve değerlerine yönelik sistematik bir provokasyonun parçasıdır. Adaletin gereği olarak bu şahsın tutuklanması önemli bir adımdır ancak burada durmamalı, gençlerimizi böylesi bir sapkınlığa sürükleyen her türlü çarpıklık ve manevi boşlukla da mücadele etmeliyiz.

Bizler kutsallarına sahip çıkan bir milletiz. Kur'an-ı Kerim'e uzanan her el bu milletin birlik ve beraberlik ruhuyla durdurulacaktır. Rabb'im milletimizi her türlü fitne ve fesattan korusun, Kur'an rehberliğinde huzur ve kardeşlik içinde yaşamayı bizlere nasip etsin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan...

Buyurun Sayın Yerebakan.

 

3.- İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan’ın, millî teknoloji hamlelerine ilişkin açıklaması

 

HALİT YEREBAKAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünü, sanayileşme dönemine geçişte büyük mücadeleler vererek geride bırakan Türkiye bugün küresel teknoloji yarışında iddialı bir konuma yükselmiştir. Bir zamanlar hayal gibi görünen inovasyon öyküleri Anadolu'nun kalbinde artık gerçeğe dönüşüyor. 1946'da, bugün, ilk hızlı bilgisayar ENIAC'la başlayan bilişim devriminin yetmiş dokuz yıl sonrasında açılışı yapılan kuantum bilgisayarımız QuanT teknoloji alanındaki liderlik hedefimizi daha da perçinlemektedir.

Son yirmi yılda savunma sanayisinden yapay zekâya, sağlık teknolojilerinden bilişimsel inovasyonlara kadar uzanan millî teknoloji hamleleri bizi, geleceği bekleyen değil onu tasarlayan bir ülkeye dönüştürmüştür. Girişimciden akademisyene, KOBİ'lerden araştırmacılara kadar herkesin heyecanı bu vizyonu besliyor. Türkiye, rotasını kendi çizen, yenilikçiliği rehber edinmiş ve medeniyet potansiyelinden güç alan bir ülke olarak geleceğe inançla, gururla ve kararlılıkla yürüyecektir.

 BAŞKAN - Rize Milletvekili Harun Mertoğlu...

Buyurun Sayın Mertoğlu.

 

4.- Rize Milletvekili Harun Mertoğlu’nun, AK PARTİ Rize İl Kongresi’ne ilişkin açıklaması

 

HARUN MERTOĞLU (Rize) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Hafta sonu Rize'de Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın teşrifleriyle İl Kongremizi gerçekleştirerek bir kez daha teşkilatımızın birlik ve beraberlik ruhunu güçlü bir şekilde ortaya koyduk. Bu vesileyle, yeniden Rize İl Başkanlığına seçilen kıymetli dava arkadaşımız Yılmaz Katmer'i ve ekibini tebrik ediyorum. Sayın Katmer'in Rize'mizdeki güçlü teşkilat yapımızı daha da ileriye taşıyacağına ve milletimize hizmet yolunda çalışmalarına tüm hızıyla devam edeceğine yürekten inanıyorum.

Âdeta bir düğün havasında geçen kongremizde bizleri yalnız bırakmayan tüm teşkilat mensuplarımıza, gönüldaşlarımıza ve coşkusuyla bizlere güç veren hemşehrilerimize teşekkür ediyor; Türkiye Yüzyılı hedefimiz doğrultusunda azimle çalışmaya, üretmeye devam edeceğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum.

BAŞKAN - Kahramanmaraş Milletvekili Zuhal Karakoç Dora...

Buyurun Sayın Dora.

 

5.- Kahramanmaraş Milletvekili Zuhal Karakoç Dora’nın, Ülkü Ocaklarının faaliyetlerine ilişkin açıklaması

 

ZUHAL KARAKOÇ DORA (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cennetmekân Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte iki büyük emanetinden biri olan Ülkü Ocakları, millî ve manevi değerleri haiz bir Türk gençliğinin yetişmesi için çalışmalar sürdürmektedir. Bu doğrultuda, Türk Büyükleri Okuma Serisi, dijital uzaktan eğitim platformu, hızlı okuma ve anlama yazılımı gibi projeleri hayata geçirmiş, gençlerimize ücretsiz bir şekilde ulaşmasını sağlamıştır. Bu projelerin, imzalanan protokolle, okullarda gençlerimize ulaşacak olmasından ve her alanda kendisini yetiştirmiş milliyetçi Türk gençliği fikriyle mutluluk ve kıvanç duyuyoruz. Ülkü Ocaklarının faaliyetlerinin karşısında duran Türk ve Türkiye düşmanlarına verilecek en güzel cevabın "Türk milliyetçiliği" fikriyle yetişmiş aydınlık nesiller olacağını biliyor, gençlerimize muvaffakiyetler diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan...

Buyurun Sayın Özcan.

 

6.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, 1 Ocak sabahı gerçekleştirilen yürüyüşe ve üç aylara ilişkin açıklaması

 

MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2024 yılındaki küresel ve bölgesel siyasetimize 2025 yılında da Allah'ın izniyle devam edeceğiz. Büyük umutlarla 2025 yılının ilk Genel Kurulunu gerçekleştirdiğimiz bugün, 1 Ocak sabahı "Bir Güneş Doğuyor." sloganıyla terörü lanetleyen yarım milyondan fazla vatandaşımıza teşekkür ediyorum.

1 Ocak itibarıyla müşerref olunan mübarek üç ayların İslam âlemi ve tüm insanlık için hayırlar getirmesini, özellikle mazlum Filistin halkının özgürlüğüne vesile olmasını temenni ediyorum.

Tercihini terörden ve şiddetten yana kullananların akıbetini Suriye'de gördük, Filistin'de de inşallah 2025'te göreceğiz. En nihayetinde kardeşliğin kazanacağına, birliğin, beraberliğin ve huzurun kazanacağına yürekten inanıyorum. Sırtını teröre ve teröriste yaslayarak bir yere varılmaz, siyaset de yapılmaz. Bugünlerde oluşan iklim iyi değerlendirilmeli, bu konudaki samimiyetimiz iyi anlaşılmalı, herkes yarınlar için üzerine düşeni hassasiyetle yapmalıdır. Terörsüz dünya ve terörsüz Türkiye hedeflerimizi bu yıl mutlaka gerçekleştireceğiz diyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Samsun Milletvekili Murat Çan...

Buyurun Sayın Çan.

 

7.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Ankara-Samsun hızlı tren projesine ilişkin açıklaması

 

MURAT ÇAN (Samsun) - Teşekkürler Sayın Başkan.

İktidar partisinin başı Erdoğan, hafta sonu geldiği Samsun'da partimizin Ankara-Samsun hızlı tren projesine karşı olduğunu ileri sürdü. Ankara-Samsun hızlı tren projesi on dört yıl önce şahsı tarafından vadedildi ve biz o günden beri "Bu proje neden tamamlanmıyor?" diyoruz. İktidarsa her defasında kulaklarını tıkıyor, kafasını kuma gömüyor. Hâl böyleyken, çıkıp da CHP'nin hızlı trene karşı olduğunu söylemek akıl tutulmasıdır, iftiradır. Yılın son günü yapılan ihale ise tam bir tezgâhtır; Delice-Çorum arasındaki ilk etap hat için yapılan ihalede oluşan fiyat o hattın Samsun'a kadar olan kısmını tamamlamaya yetecek bir bedeldir yani milletin cebinden maliyetinin 3 katı para çıkacak. Bizim karşı olduğumuz şey hızlı tren değil hızlı soygundur. Bu soyguna verilen para emekliye, çiftçiye verilsin diyoruz.

BAŞKAN - Sivas Milletvekili Rukiye Toy...

 Buyurun Sayın Toy.

 

8.- Sivas Milletvekili Rukiye Toy’un, 1 Ocakta gerçekleştirilen yürüyüşe ilişkin açıklaması

 

RUKİYE TOY (Sivas) - "Bir uyanış ki dağlar inliyor/Bir kıyam ki gökler gürlüyor/Bir cihat ki kalpler titriyor/Toprağına rahmet yağmuru yağdı/Filistin, Filistin, sabret, az kaldı."

1 Ocakta 450 bin kişi, tek yürek, Gazze'de devam eden zulme karşı bir araya geldik. Türkiye'nin ve Türk milletinin Filistinli kardeşlerimizin daima yanında ve destekçisi olduğunu tüm dünyaya en üst perdeden bir kez daha ilan ettik. İnsanlığın atan kalbi vicdanın başkenti İstanbul'da "Dün Ayasofya, bugün Emevî, yarın Aksâ." şiarıyla emperyalist Siyonist caniler ve destekçilerinin yüreklerine korku saldık. Zulüm ile âbad olma çabasındaki bu canilerin berbat ahileri Suriye'de olduğu gibi İsrail için de mukadderdir, kaçınılmazdır.

Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin duasıyla 2025 yılının Gazzeli kardeşlerimiz için barışa ve huzura vesile olmasını diliyorum.

BAŞKAN - Erzurum Milletvekili Fatma Öncü...

Buyurun Sayın Öncü.

 

9.- Erzurum Milletvekili Fatma Öncü’nün, 7-14 Ocak Beyaz Baston Görme Engelliler Haftası'na ilişkin açıklaması

 

FATMA ÖNCÜ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Beyaz baston yalnızca bir hareket aracı değil aynı zamanda, bağımsızlık ve özgürlüğün güçlü bir sembolüdür. Görme engelli bireylerin topluma katkılarını ve potansiyellerini simgeleyen bu değerli araç onların hayatlarında bir dönüm noktası olmuştur. Son yirmi üç yılda engelli vatandaşlarımızın potansiyellerini ortaya çıkarma ve yaşamlarını iyileştirmek konusunda büyük bir dönüşüme imza attık. Bu yıl bir ilki gerçekleştirerek görme engelli bir hâkimin atanmasını sağladık. Bu, eşitlikçi bir gelecek inşa etme yolunda attığımız önemli bir adımdır.

Bu anlamlı haftada görme engelli bireylerin hayatını daha erişebilir kılmak için hep birlikte çalışmaya devam edeceğimize yürekten inanıyorum. Beyaz Baston Görme Engelliler Haftası'nı en içten dileklerimle tebrik ediyorum.

Tüm görme engelli kardeşlerimize sağlıklı, mutlu ve başarı dolu bir yaşam diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Adana Milletvekili Bilal Bilici...

Buyurun Sayın Bilici.

 

10.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, Adana'nın ve Ceyhan ilçesinin kurtuluş yıl dönümlerine, Ferdi Tayfur’un vefatına ilişkin açıklaması

 

BİLAL BİLİCİ (Adana) - İki gün önce seçim bölgem ve memleketim Adana'nın kurtuluşunun yıl dönümü idi; dün ise yani 6 Ocak Ceyhan ilçemizin kurtuluşunun yıl dönümüydü. Buradan bir kez daha tüm gazi ve şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.

Ayrıca, geçen hafta Adana'mızın değeri, değerli sanatçı Ferdi Tayfur'u da kaybettik. Bu vesileyle, başta ailesi, sevenleri ve tüm Adanalılara başsağlığı diliyorum, kendisini rahmetle anıyorum.

BAŞKAN - Gaziantep Milletvekili Melih Meriç...

Buyurun Sayın Meriç.

 

11.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, Nurdağı’nın Yavuzselim Mahallesi'ndeki depremzedelerin mağduriyetine ilişkin açıklaması

 

MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Nurdağı Yavuzselim Mahallesi'nde depremzedeler mağduriyet yaşıyor, 6 Şubat depremlerinde ağır hasar gören Nurdağı Yavuzselim Mahallesi'nde rezerv alanı ilanı nedeniyle vatandaşlar mağdur ediliyor. 904 ve 907 numaralı caddelerdeki sakinlere Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü tarafından tahliye yazıları gönderilmiş ancak mahalle halkının itirazları sonucunda mahkeme yürütmeyi durdurma kararı almıştır. Buna rağmen tahliye baskıları sürüyor. Depremde dahi yıkılmayan evlerin bulunduğu mahallede, vatandaşların görüşleri alınmadan arazilerin kentsel dönüşüm alanı yapılmak istendiği belirtiliyor. Halk kendi imkânlarıyla evlerini yeniden inşa etmek istiyor ancak yetkililerden destek bulamıyor. Bu dayatmalar depremzedelerin haklarını gasbetmek anlamına geliyor.

Kalıcı ve adil çözümler için, halkın sesi duyulmalı, rant yerine vatandaşın refahı öncelikli olmalıdır. Bakanlığımızı bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu...

Buyurun Sayın Mullaoğlu.

 

12.- Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu’nun, Suriye'deki Alevilere yönelik uygulamalara ilişkin açıklaması

 

SERVET MULLAOĞLU (Hatay) - Suriye'de, özellikle Humus kentinde Alevilere yönelik katliamlar ve insanlık dışı uygulamalar yapılmakta ve insanlar zorla evlerinden göç ettirilmektedir. Bu yapılan zulmü "Geçmiş yönetim de zalimdi." diyerek hoş görmek asla insani bir yaklaşım değildir. Hükûmetin sahiplendiği HTŞ yönetimi isteyerek veya istemeyerek katliamlara engel olamamaktadır. Suriye'de siyasi istikrarsızlık ve belirsizlik sürmektedir. Suriye'den güçlü bir şekilde imdat sesleri yükselmektedir. Yardım isteyen bu insanların acı çığlıklarına daha ne kadar duyarsız kalacaksınız? Başta Hükûmetin ve uluslararası insan hakları kuruluşlarının ivedilikle gerekli girişimlerde bulunması ve bu zulme son vermeleri gerekmektedir. Bize ne denilirse denilsin, biz geçmişte olduğu gibi bugün de yarın da haksızlıklara, zulme karşı gelmeye devam edeceğiz ve inadına barış diyeceğiz, inadına kardeşlik diyeceğiz.

BAŞKAN - Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur...

Buyurun Sayın Güzelmansur.

 

13.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay’daki mücbir sebep uygulamasına ilişkin açıklaması

 

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yüce Meclisten iktidara sesleniyorum: Allah aşkına, Hatay için vicdanınız sızlamıyor mu? Van depreminde mücbir sebep beş yıl yedi ay uygulandı; bu süre sonunda yazılı müracaat, teminat zorunluluğu olmadan borçlar iki ayda bir otuz taksitle ödendi. Şimdi, gelelim asrın felaketinin yaşandığı Hatay'a. Mücbir sebep sadece bir yıl on ay sürdü, vergi ve SGK prim borçları yirmi dört ay taksitlendirildi, ödeme her ay olacak; bunun için depremzedenin yazılı müracaat etmesi gerekiyor, teminat isteniyor. 24 bin canını yitirmiş, yerle bir olmuş, 3.500 esnafı hâlâ konteynerde olan bu şehre bu reva mı? Depremzedeler arasında neden ayrım yapıyorsunuz? Bakanlığa sesleniyorum: Mücbir sebebi bir an önce uzatın, yazılı başvuruyu, teminatı kaldırın, ödemeyi iki ayda bir olacak şekilde en az otuz taksite çıkarın.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş...

Buyurun Sayın Işık Gezmiş.

 

14.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, 4 Ocakta Giresun Olimpik Yüzme Havuzu'nda meydana gelen olaya ilişkin açıklaması

 

ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

4 Ocak Cumartesi günü Giresun Olimpik Yüzme Havuzu'nda meydana gelen karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu çoğu çocuk 70'e yakın vatandaşımız mide bulantısı, baygınlık ve zehirlenme belirtileriyle hastaneye yatırılmıştır. Bu olay, memleketimde büyük bir endişe ve üzüntüye sebep olmuştur. Olay günü tesisteki olası bir ihmal ve denetimsizlikle ilgili doğal gaz sisteminde, havalandırmada, havuzdaki klor oranlarında, ayrıca çalışan kişilerin yeterlilikleri konusunda en ince detaya kadar adli ve idari soruşturmalar ivedilikle tamamlanmalı; kamuoyu bir an önce aydınlatılmalıdır. Vatandaşlarımızın sağlığı ve güvenliği şansa bırakılamaz.

Memleketimin güzel çocuklarına, ailelerine ve Giresun'uma geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, Giresun milletvekili olarak olayın takipçisi olacağımı belirtiyorum.

BAŞKAN - Kayseri Milletvekili Aşkın Genç...

Buyurun Sayın Genç.

 

15.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, Erciyes Üniversitesi kampüsündeki öğrenci yurdu projesine ilişkin açıklaması

 

AŞKIN GENÇ (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Seçim bölgem Kayseri'de Erciyes Üniversitesi kampüsünde 140 milyon TL bütçe ayrılarak 2021 yılında temeli atılan 5 bin kişilik KYK öğrenci yurdu 2023 yılında tamamlanacağı vaadiyle başlatılmıştı ancak 2025 yılına geldiğimiz hâlde bu proje hâlâ tamamlanamadı. İnşaatın yalnızca yüzde 20'si yapılmış, geri kalan kısmı ise aylardır terk edilmiş durumda. Her yıl öğrencilerimiz barınma kriziyle mücadele ederken bugün ortada ne bir çatı var ne de bir çözüm. Eğitim hayatına odaklanması gereken gençlerimiz bir yurt odası bulabilmek için çırpınıyor. Buradan Gençlik ve Spor Bakanlığına sesleniyorum: Barınma hakkı lüks değil, temel bir ihtiyaçtır; daha ne kadar bekleyeceksiniz? Gençlerimizin barınma hakkını ve geleceğini daha fazla geciktirmeden güvence altına alın. Bu ihmalkârlığın bir an önce giderilmesini ve bu projenin derhâl tamamlanmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Şırnak Milletvekili Mehmet Zeki İrmez...

Buyurun Sayın İrmez.

 

16.- Şırnak Milletvekili Mehmet Zeki İrmez’in, yeni yılda yapılan zamlara ilişkin açıklaması

 

MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Açlık sınırı 21 bin lirayı aştı, yoksulluk sınırı 69 bin TL'ye yaklaştı. Yeniden değerleme oranı yüzde 44 olarak tespit edildi; vergilere, harçlara ve cezalara bu oranda artış uygulandı. Yeni yılın ilk günlerinde zam gelmeyen ürün kalmadı; ekmek zamlandı, süt zamlandı, temel gıdaya erişimi imkânsız hâle geldi. Geçim derdinde olan yurttaşın sırtına yüklenen ağırlık gittikçe artıyor. TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranı yüzde 44,38; hakikat ise bunun 2 katı. İşçiye 22.100 TL, emekliye ise ölüm reva görülüyor. Biz bu rant ve talan düzenini kabul etmiyoruz; 1.001 asgari ücret kazananların emekçiye çok gördüğünü, hakkı olan ücreti talep ediyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN - Kırşehir Milletvekili Metin İlhan...

Buyurun Sayın İlhan.

 

17.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, emekli maaşlarına yapılan zamma ilişkin açıklaması

 

METİN İLHAN (Kırşehir) - Teşekkür ederim Başkanım.

Yirmi üç yıldır ülkemizi yöneten AK PARTİ, süregelen kötü ekonomi yönetimini faturasını garip gurebaya kesmekte ısrarlı gözükmektedir. Asgari ücrete yüzde 30, memur ve memur emeklisine yüzde 11, işçi ve BAĞKUR emeklisine ise 12.500 lira üzerinden yüzde 15 oranında bir artış yapıldı. Buna karşın 2025 bütçesinden zengine 701 milyar liralık vergi istisnası ve 1 trilyon 950 milyar liralık faiz geliri var ancak memurlara, asgari ücretlilere, emeklilere ve dar gelirlilere ise yüzde 59'luk kira artışı, yüzde 44'lük enflasyon ve yüzde 43 oranında vergi, ceza ve harç zammı var ne yazık ki. Emeklilerimize sanki sosyal bir yardım yapıyor havası oluşturan iktidar şunu bilsin ki: Emeklilerimiz yıllarca ödedikleri primlerin karşılığını hiç kimseye muhtaç olmamak için talep etmektedirler. Bu hakkın karşılığını vermek iktidarın görevidir, emeklilerimize sundukları bir destek, bir lütuf değildir diyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Mersin Milletvekili Perihan Koca...

Buyurun Sayın Koca.

 

18.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, emekli maaşlarına yapılan zamma ilişkin açıklaması

 

PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Emekliler tenceresinde taş kaynatırken "Emeklilerimizin yanındayız." hamasetiyle en düşük emekli maaşı 14.469 lira olarak açıklandı. "2024 yılı emekliler yılı" dediniz ama emeklilerin yıkım yılına dönüştürdünüz. 2025 yılında da aynı yıkım politikalarında ne yazık ki ısrar ediyorsunuz. Refah payını bile çok görüp 15 bin liraya bile yuvarlayamadığınız bu zam oranı emeklileri sefalete mahkûm etmenin, emeklinin haysiyetiyle oynamanın, emekliye savaş açmanın açık ilanıdır. Emeklilere reva gördüğünüz sefalet zamlarını kabul etmiyoruz. İnsan onuruna yaraşır bir yaşamda ısrar ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar...

Buyurun Sayın Yontar.

 

19.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, engelli bireyler için yapılması gerekenlere ilişkin açıklaması

 

NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - Sayın Başkan, AKP Hükûmeti tarafından ÖTV'siz araç alımı beş yıldan on yıla çıkarılmış ve yüzde 40 yerlilik oranı getirilerek engellilerin ulaşım hakkına darbe vurulmuştur. Sağlık Uygulama Tebliği Yasası acilen değişmeli, ortez, protez, evde bakım, hasta malzemeleri eskisi gibi ücretsiz olmalıdır. Engelli vatandaşlarımıza hastanede randevusuz tedavi önceliği sağlanmalıdır. Engelli bireylerin bakımında ailenin yükünü azaltmak ve aileye danışmanlık hizmeti sunmak üzere evde bakım hizmetlerinin planlanmasının ve yaygın şekilde hizmet verilmesinin, engelli bireylerin ailelerine psikolojik destek sağlanmasının, engelli ailelerin talep ettikleri zamanda engellilerin yatılı kalabilecekleri ve bakımlarının yapılabileceği bakımevlerinin açılması... Engelli vatandaşlarımız için gerekli olan fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezlerinin sayısı yetersiz olup acil bir şekilde sayılarının artırılması yerinde olacaktır.

BAŞKAN - Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara...

Buyurun Sayın Yıldırım Kara.

 

20.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, İskenderun’un Düğünyurdu Mahallesi'nde yaşanan doğal gaz kazalarına ilişkin açıklaması

 

NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

İskenderun Düğünyurdu Mahallesi'nde yapılan TOKİ konutlarında 12 Aralıkta 3 çocuk ve anne yaşamdan koparıldı. Sebep, karbonmonoksit zehirlenmesi. Ardından ikinci vaka 5 Ocak günü yaşandı, neyse ki ölüm olmadı. TOKİ konutlarında gaz dağıtım şirketi ile doğal gaz tesisatını yapan firma arasında yetki karmaşası var. O diyor ki: "Ben işimi yaptım." Diğeri diyor ki: "Benim sorumluluğum yok." Buradan AK PARTİ iktidarının Hatay milletvekillerine sesleniyorum, bilirkişi diyor ki: "Kalorifer kazanının ön koruma kapağı açık, içindeki yoğuşma kabının kırık olması nedeniyle karbonmonoksit gazı dış ortama teneffüs etmiş ve bu, havalandırmalardan kaynaklanarak dairelere girmiş." 3 can kaybımız çocuk, diğeri ise anne. Bu konuda yetkililerden açıklama bekliyorum.

BAŞKAN - Uşak Milletvekili Ali Karaoba...

Buyurun Sayın Karaoba.

 

21.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, yeni yılda yapılan zamlara ilişkin açıklaması

 

ALİ KARAOBA (Uşak) - Teşekkürler Sayın Başkan.

AKP bürokratları ve 40 haramiler sefa içinde yaşarken vatandaşlarımız sefalete mahkûm edilmiştir. Memura yüzde 11,5; emekliye yüzde 15,75; asgari ücretliye yüzde 30 oranında zam yapılırken yumurta yüzde 40, kuzu eti yüzde 62, zeytinyağı, tereyağı yüzde 50, dana eti yüzde 44, balık yüzde 75, taze sebze yüzde 70, doğal gaz hizmetleri yüzde 78, vergi ve harç cezaları yüzde 44 artmıştır. Millet maaşına gelen zamla bu ürünleri nasıl alacağını, nasıl ayakta kalacağını düşünürken AKP'li Cumhurbaşkanı vatandaşı boykota davet ediyor. Vatandaşa vermeniz gereken kamunun paralarını 5'li çetelere verip halkın aç kalmasını bekleyenler milletten kopmuştur. Çanakkale Köprüsü'nde geçiş garantili araçlara, Zafer Havalimanı'nda yolcu garantili uçuşlara değil, açlık sınırında yaşayan vatandaşlarımıza hakkını verin. Vatandaşlarımız hakkını alacak.

BAŞKAN - Adana Milletvekili Orhan Sümer...

Buyurun Sayın Sümer.

 

22.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adana'daki tekstil sektörüne ilişkin açıklaması

 

ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Adana, Türkiye'nin tekstil sektörü açısından önemli bir üretim merkezi konumundadır. Ancak son yıllarda Adana'daki tekstil sektöründe ekonomik sorunlar ciddi tehditler oluşturmaktadır. Tekstil sektörü, artan maliyetler, enerji fiyatlarındaki yükseliş, küresel rekabet ve finansman erişimi zorlukları nedeniyle ciddi ekonomik baskılarla karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin bu zorlukları aşamaması, sektörde istihdamın azalmasına ve iş güvencesinin zayıflamasına neden olmaktadır.

Adana'da 500 ile bin kişi çalıştıran 300'den fazla; 50 ile 400 kişi çalıştıran binden fazla iş yeri kapanmayla karşı karşıyadır. Sektörün sorunlarının ele alınması, devlet desteğinin artması ve yeni teşviklerin sağlanması hem işçi hem işverenin mutlu olacağı yöntemin belirlenmesi binlerce kişinin ekmek yediği bu sektör için kaçınılmazdır. Zaten işsizlikte birinci sırada olan Adana'mız yine işsizler ordusuna katılacaktır; bunun çaresine bir an önce Hükûmet bakmalıdır.

BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Elif Esen...

Buyurun Sayın Esen.

 

23.- İstanbul Milletvekili Elif Esen’in, 2025 yılının "Aile Yılı" olarak ilan edilmesine ilişkin açıklaması

 

ELİF ESEN (İstanbul) - Sayın Başkan, 2024 emekli yılı, kendi evi, birikmişi olmayan emekliler için sefalet yılıydı. Öyle ki emekliler bu yılı, ardından helva kavurarak coşkuyla uğurladılar. 2025 "Aile Yılı" ilan edilince ise tüyler diken diken oldu; sosyal medyada "Sıra aileye mi geldi?" serzenişleri yankılandı. Sembolik ilanlarla, müjde iddialarıyla toplumun temel taşının en temel sorunlarına çözüm olamazsınız. Yoksulluk sınırının altında yaşayan milyonlarca aile var. Eğitim, sağlık ve barınma gibi temel haklara ulaşmak bile sorun hâline geldi. Bugün bir çocuğun iyi bir eğitim alması, sağlıklı koşullarda büyümesi, sadece güzel sloganlarla değil kapsamlı sosyal politika uygulamalarıyla mümkündür. Aileyi ancak kendi aileniz gibi gördüğünüzde gerçek çözümler üretebilirsiniz.

BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Burak Akburak...

Buyurun Sayın Akburak.

 

24.- İstanbul Milletvekili Burak Akburak’ın, Ferdi Tayfur’un vefatına ve İstanbul Havalimanı’ndaki yeme içme fiyatlarına ilişkin açıklaması

 

BURAK AKBURAK (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkürler.

Konuşmama başlamadan önce, benim de hayranı olduğum Sayın Ferdi Tayfur'a Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun.

Ülkemizin gurur kaynağı olarak sunulan İstanbul Havalimanı'ndaki fahiş yeme içme fiyatlarından bahsetmek istiyorum: Yeme içme alanında Avrupa'nın en pahalı havalimanı sıralamasında birinci olan İstanbul Havalimanı'nda bir hamburgerin fiyatı 600 TL, Londra Heathrow Havalimanı'nda 256 TL. Londra'da kişi başı millî gelir bizim yaklaşık 4 katımız olmasına rağmen oradaki fiyatlar makul seviyelerde. Bu durum sadece ekonomik bir sorun değil aynı zamanda bir yönetim ve denetim sorunudur. Havalimanını işleten firmalar dünya standartlarının çok üzerinde fiyatlarla kiralamalar yaptığından mevcut işletmeler çözümü fiyat artırmakta bulmuş, ilgili otoriteler bu duruma seyirci kalmakta. Bu, kabul edilebilir bir durum değil. Buradan iktidara sesleniyorum: En pahalı havalimanı unvanını almak bir övünç kaynağı değil, önlem alınması gereken bir sistem sorunudur.

BAŞKAN - Uşak Milletvekili İsmail Güneş...

Buyurun Sayın Güneş.

 

25.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, 7-14 Ocak Beyaz Baston Görme Engelliler Haftası'na ilişkin açıklaması

 

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görmek ve görebilmek Cenab-ı Allah'ın biz insanlara bahşettiği en önemli nimetlerden biridir. Bazılarımız doğuştan, bazılarımız çeşitli nedenlerden dolayı görme yeteneğimizi kaybedebilmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, şimdi sizlerden bir dakika gözlerinizi kapatmanızı ve hayatı bu şekilde sürdürmeniz gerektiğini düşünmenizi istiyorum. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, görme yeteneğini kaybetmiş kardeşlerimiz hayata dair umut ve yaşam sevinçlerini hiç kaybetmeden hayatlarını ve mesleklerini icra etmektedirler. Bu kardeşlerimizi tebrik ediyorum. AK PARTİ iktidarlarında engelli kardeşlerimizle ilgili önemli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Hem belediyeler hem de vatandaşlarımız engelli kardeşlerimizin hayatını kolaylaştırmak için üzerimize düşenleri yapmalıyız. Bu vesileyle 7-14 Ocak Beyaz Baston Görme Engelliler Haftası'nı tebrik ediyorum, mutlu ve sağlıklı bir yaşam diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun...

Buyurun Sayın Aygun.

 

26.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, aile hekimlerinin iş bırakma eylemine ilişkin açıklaması

 

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Başkanım.

Aile hekimlerimize sahip çıkalım. Dün 3'üncü kez iş bırakma eylemlerine başladılar. Bu eylem bile hastanelerde onların önemini ortaya koydu. Sayısız aile hekimi yurt dışına gitti, bu hekimlerimizi de kaybetmeyelim. Aile hekimine bir buçuk dakikada hasta muayenesi yaptırmak hem hastaya hem de hekime büyük haksızlıktır. Hekim başına düşen nüfus 2 bini aşmayacak şekilde düzenleme yapılmalı, her hastaya yeterli zamanı ayıracak şekilde muayene süresi yaratılmalıdır.

Sağlık alanı rant ve ticaret alanı değildir. Aile sağlık merkezlerini ticarethane hâline dönüştürmeyin. İktidarın rant tutkusundan tüm ülke yoruldu, bıktı, usandı ve mağdur oldu. Hekimleri performansa bağlamak, buna göre ödeme sistemi yaratmak insani değildir. Aile hekimlerimizin yanındayız ve destek olmaya devam edeceğiz. Ayrı bir yeni sistemle de kayıt yaptırmak acaba birilerine yeni bir şeyi de peşkeş çekmek midir diyorum. Bu yanlıştan dönün, bakın, hekimlerimizi ikinci bir işe yönlendirmeyin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya...

Buyurun Sayın Kaya.

 

27.- Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya’nın, Diyarbakırlı çiftçilerin taleplerine ilişkin açıklaması

 

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

2024 yılı tarım açısından da maliyet artışları ve düşük fiyatlar nedeniyle çiftçiler açısından kriz yılı olarak geride kaldı. Kasım ve aralıkta ödenmesi gereken hububat prim desteğinden Diyarbakırlı çiftçiler mahrum kaldı. Çiftçiler buğday ve arpa için gübre almak üzere acil bir şekilde desteğe ihtiyaç duyuyor. Çiftçilerin bankalara ve Tarım Kredi Kooperatifine borçlu olduğu için desteğin ödenmemesi durumunda gübre kullanımı azalabilir ve rekoltede düşüşe yol açar. Diyarbakır da Maraş merkezli depremlerden en çok etkilenen illerden biri; diğer illerdeki depremzede çiftçilere sağlanan yardımdan Diyarbakırlı çiftçiler yararlanamadı.

Ayrıca, mısırdaki ithalat vergisinin sıfırlanması yerli üretim yapan çiftçinin zararına yol açtı. Mısır ithalatında gümrük vergisini kaldıran kararnamenin yayınlandığı günün sabahında ithal mısır gemileri limanlara yanaştı. Diyarbakırlı çiftçiler desteklerin biran önce ödenmesini ve haksız rekabete...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Amasya Milletvekili Reşat Karagöz...

Buyurun Sayın Karagöz.

 

28.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, asgari ücrete, memur ve memur emeklilerine yapılan zamlara ilişkin açıklaması

 

REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün Türkiye, tek adam rejiminin ülkeyi sürüklediği ekonomik bir yıkımla karşı karşıyadır. Yıllardır izlenen yanlış politikalar halkımızı enflasyon, işsizlik ve yoksulluk sarmalına hapsetmiştir. ENAG'a göre yüzde 84, İTO'ya göre yüzde 55 olan yıllık enflasyonu TÜİK, eğip büktüğü rakamlarla bile yüzde 44 olarak açıklamıştır. Ancak asgari ücrete yapılan zam sadece yüzde 30'da, memur ve memur emeklilerine sadece yüzde 11,54'te kalmıştır. Ancak bugün vatandaşlarımız, pazarda, markette temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle gelmiş, "İşçiyi enflasyona ezdirmeyeceğiz." diyenlerdeyse zerre utanma kalmamıştır. Önümüzdeki ilk seçimde, halkın sofrasından lokmalarını çalan, emekçiyi açlığa, işsizi umutsuzluğa, çiftçiyi borç batağına sürükleyen bu düzene son vereceğiz.

Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında adaleti, refahı ve halkın alın terinin karşılığını alacağı bir düzeni yeniden kuracağız. Geçim yoksa erken seçim var.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Batman Milletvekili Zeynep Oduncu Kutevi...

Buyurun Sayın Kutevi.

 

29.- Batman Milletvekili Zeynep Oduncu Kutevi’nin, cezaevlerine ilişkin açıklaması

 

ZEYNEP ODUNCU KUTEVİ (Batman) - Teşekkürler Başkan.

Cezaevleri, insan haklarının sistematik ihlallerine sahne olan karanlık yapılar olarak hak gasplarının merkezi olmaya devam ediyor. Her yönüyle hak ihlallerinin yaşandığı cezaevindeki binlerce insanın gözü kulağı Mecliste yani bizde. Kamuoyunda 4 artı 4 ya da mükerrer suç mağduru olarak bilinen sorunla ilgili olarak, her yargı paketi öncesinde gündeme gelmesine rağmen, bugüne kadar Meclis tarafından somut bir adım atılmadı. Adaletsiz infaz rejimi mağdurlarının mağduriyetlerinin giderilmesi ve cezaevinde yaşanan sorunların çözümü için gelin, hep birlikte elimizi taşın altına koyalım ve çözümü üretelim.

Teşekkürler.

BAŞKAN - Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız...

Buyurun Sayın Tahtasız.

 

30.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, engelli, dul ve yetim aylıklarına ilişkin açıklaması

 

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Sayın Başkan, hafta sonu ziyaret ettiğim 7 bin lira dul ve yetim maaşıyla geçinmeye çalışan milyonlardan birisi olan Bedriye annemiz "Cumhurbaşkanına söyle oğlum, 2024 yılını emekli yılı ilan eden Cumhurbaşkanı emeklilerimizi pestil gibi ezdi, limon gibi sıktı. 2025 yılını da aile yılı ilan etti, ailelere Allah sabır versin, onları ne yapacak bilemiyorum." dedi. Aile bütünlüğünü önemsemeyen, ailelerin geçiminden bihaber olan iktidar dul ve yetimleri de yok saymaya devam ediyor. Ocak ayında dul ve yetim aylıklarına yüzde 15,75 oranında zam yapıldı, yüzde 25 hisse oranına göre dul ve yetim maaşı 3.647 lira oldu. İktidarın yarattığı zenginlerin bir öğlen yemek parası olan bu maaşı dul ve yetimlere reva görenlere yazıklar olsun! İktidara sesleniyoruz: Halkı daha fazla kandırmayın. Engelli, dul ve yetim maaşlarını en düşük emekli maaşıyla birlikte asgari ücret seviyesine eşitleyin, asgari ücreti de en az 30 bin liraya çıkarın. 2025 bizim için mücadelenin, emeğin ve emekçinin yanında olma zamanıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz talebi, Saadet Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın İsa Mesih Şahin'e aittir.

Buyurun Sayın Şahin.

 

31.- İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in, 2025 yılı için temennilerine, Ferdi Tayfur’un vefatına, Yunus Emre Vakfıyla ilgili iddialara, gündemdeki çözüm iradesine ve yeni yılda yapılan zamlara ilişkin açıklaması

 

İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, milletimizin 2025 yılını tebrik ediyorum. Yeni yılın Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletimizin beklentisi olan kanunları çıkardığımız, birbirimizi kucakladığımız, ekonomik krizi aştığımız, enflasyon belasından kurtulduğumuz, adaletin hâkim olduğu, huzurun, barışın, birlik ve beraberliğin hâkim olduğu bir yıl olmasını temenni ediyorum.

Tabii, yeni yıla girerken arabesk dünyasının efsane ismi Ferdi Tayfur'u, milyonların Ferdi Baba'sını kaybettik; Allah'tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun. Biz onu mütevazı dünyasıyla, vatansever duruşuyla ve milyonların sevgilisi olarak hatırlayacağız ve onun ardından "Bir gün gitsen bile hatıran yeter." diyorum. Saygıyla, rahmetle anıyorum.

Evet, vakıf kültürü bizim medeniyetimizin en köklü ve en değerli geleneklerinden birisidir, Yunus Emre Vakfında yaşanan konuları bu anlamda vahim bir durum olarak karşılıyoruz. Asırlardır süregelen vakıf geleneğimiz toplumumuzun vicdanını ve ahlaki değerlerini yansıtan bir aynadır. İsmini gönül dünyamızın ulu çınarı Yunus Emre'den alan ve kültürümüzü bütün dünyaya tanıtmayı hedefleyen Yunus Emre Vakfı gibi önemli bir kurumda yaşanan yolsuzluk iddiaları vakıf kültürünün özüne ve ruhuna tamamen aykırıdır ve canımızı acıtan bir şeydir. Bu tür olaylar sadece bir kurumu yıpratmakla kalmıyor, aynı zamanda, toplumun devlete olan güvenini zedeliyor ve inancını zedeliyor. Dolayısıyla bu vahim iddialar ne asırlık vakıf kültürümüze ne de "Mal da yalan, mülk de yalan/Var gel biraz da sen oyalan." diyerek asırlar öncesinden günümüze seslenen Yunus Emre üstadın ismini taşıyan bir kültüre yakışmamıştır. Bu tür olayların tekrar yaşanmaması için tüm yasal işlemlerin eksiksiz bir şekilde yürütülmesi, şeffaflık ilkesinin her zaman ön planda tutulması büyük bir önem taşımaktadır.

Gündemimizde bir çözüm iradesi var, bunu değerli buluyoruz. Biz bin yıldır bu topraklarda omuz omuza, kardeşçe yaşıyoruz. Bu kardeşlik, tarih boyunca en zor zamanlarda bizi ayakta tutmuş ve en büyük servetimiz olmuştur, bugün de bu kardeşliğimiz sorunlarımızı çözmek için elimizdeki en kıymetli hazinedir. Toplumsal barış ihtimali taşıyan her irade, her adım bizim için anlamlıdır. Burada üzerinde önemle durmamız gereken bir husus, bu kucaklaşmanın adresinin ve toplumsal barışın merkezinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olmasıdır. Nasıl ki İstiklal Savaşı'mızı bu çatı altında omuz omuza birlikte verdiysek bugün de aynı iradeyi bu çatı altında, Gazi Meclis çatısı altında göstermeliyiz. Çözüm ayrışmada değil kucaklaşmada, çözüm çatışmada, kavgada değil uzlaşmada, çözüm "Önce Türkiye" diyebilmekte, birlikte Türkiye olabilmekte, çözüm barışta, kardeşlikte ve ortak geleceğimizdedir. Çözüm, gençlerimizin hayallerinin gerçekleştirilebildiği, anaların gözyaşı dökmediği, herkesin huzur içinde yaşadığı bir Türkiye'dedir. Tabii, bu kıymetli iradeyi destekleyecek en temel iki unsurun tam demokrasi ve eksiksiz kamu düzeni olduğu gerçeğinin de altını çizmek isterim. Adaletin, özgürlüğün, toplumsal barışın ve güvenliğin bir arada olduğu bir Türkiye hepimizin ortak hedefi olmalıdır. Gelin, bu hedefe ulaşmak için elimizi taşın altına birlikte koyalım ve hep birlikte başaralım diyorum.

Bir yılı daha zam tartışmalarıyla tamamladık. On iki aylık ortalamalara göre kira artış oranı yüzde 58,51; yeniden değerleme oranı yani devletin vatandaştan alacağı yüzde 43,93; 2024 yılı enflasyon oranı yüzde 44,38 ama buna rağmen asgari ücrete yapılan zam oranı yüzde 30, memura yapılan zam oranı yüzde 11,5; emekliye yapılan zam oranı yüzde 15,75; en düşük emekli maaşı 14.469 TL. Allah aşkına emeklimiz, asgari ücretlimiz bu maaşlarla nasıl ayakta kalacak? Bırakın ayakta kalmayı, nefes alması bile imkânsız diyorum.

Dolayısıyla emeklimizin, asgari ücretlimizin, dar gelirlilerimizin yaşam standartlarını iyileştirmek zorundayız, bu zam oranlarını iyileştirmek zorundayız diyorum, Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, İYİ Parti Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Turhan Çömez'e aittir.

 Buyurun Sayın Çömez.

 

32.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, açıklanan en düşük emekli maaşına ve asgari ücrete, ekonomiye, tarıma ayrılan desteklere ilişkin açıklaması

 

 TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sokaklarda derin bir sefalet var, derin bir yoksulluk var ve bizim temel gündemimizin bu olması gerektiğini hassasiyetle vurgulamak istiyorum. En düşük emekli maaşı açıklandı 14.469, asgari ücret de 22.104. Hakikaten, bu paranın yeteceğini AK PARTİ milletvekilleri ve iktidar cephesi gerçekten düşünüyorlar mı ve buna inanıyorlar mı? Bu parayla insanların sefalet sınırında bile yaşamaları mümkün değil. Sokaklardayım sürekli, çarşıyı pazarı dolaşıyorum, birçok kereler iktidar partisinden milletvekili arkadaşlarımı da davet ettim; Allah aşkına, gelin beraber dolaşalım, çarşıyı pazarı beraber gezelim, bizim dediklerimizi değil milletin dediklerini dinleyin diye davette bulundum. Derin bir yoksulluk, derin bir açlık ve korkarım ki bu sene daha da derinleşecek bir sefaletle karşı karşıyayız.

Bakın, geçtiğimiz günlerde Balıkesir'de emeklilerle bir araya geldim. Balıkesir'de toplam 430 bin emekli var ve bunların yarıdan fazlası şu anda açlık sınırının altında yaşamak mecburiyetinde. Ve ne yapmışlar biliyor musunuz Balıkesir'deki emekliler? Kendi aralarında WhatsApp grupları kurmuşlar, kurdukları bu gruplarda Balıkesir'de lokma hayrı yapılan neresi varsa, hangi caminin önünde bir hayır varsa birbirlerine haber veriyorlar "Aman orada bir hayır varmış, gidelim karnımızı doyuralım." diyorlar. Yıllarca bu ülkeye emek etmiş, hizmet etmiş, alın teri dökmüş, primlerini ödemiş emekliye, hele hele "Emekliler Yılı" ilan ettiğiniz 2024'ten sonra reva gördüğünüz bu mudur?

Tabii, bu neyin karşılığında oldu, hangi bedeli ödedik de bu ortaya çıktı? Bakın, iktidara geldiğinizde 130 milyar dolar borcu vardı bu ülkenin, şimdi 540 milyar dolara yaklaştı. Öte yandan, yer altında, yer üstünde ne var ne yoksa satıldı. Cumhuriyet dönemindeki bütün kazanımlar haraç mezat Varlık Fonu marifetiyle satıldı.

Toplanan vergiyi de hesap edelim. Siz diyorsunuz ki: "2 trilyon 750 milyar dolar vergi toplandı." Bizim hesaplarımıza göre de 4,5 trilyon dolar vergi toplandı. Ama bu millet hâlâ açlığın ve sefaletin pençesinde. Bunun sebebini araştırmamız ve bulmamız lazım. Ben size söyleyeyim, bunun çok net bir sebebi var: Siz ekonomiyi yönetemiyorsunuz, siz ekonomiyi beceremiyorsunuz ama en az bunun kadar önemlisi, maalesef Türkiye derin bir yolsuzluk batağına batmış durumda.

Bakın, 5 tane şirkete, 5'li çeteye tam 240 milyar dolarlık ihale verdiniz ve bunun karşılığında da tam 128 kere de vergi indirimi yaptınız; kasa boşaldı, şimdi tefecilere mahkûm ettiniz hazineyi. Her ne kadar Sayın Erdoğan "Hazinemiz doludur. Şu kadar milyar dolar para vardır." dese de bu para Türkiye'nin parası değil, dışarıdan gelen tefecilerin parası ve biz tefecilere her ay 3,5-4 milyar dolar faiz ödemek durumundayız. İşte onun içindir ki bütçeye 1 trilyon 950 milyar liralık bir faiz ödemesi koyduk 2025'te ve eğer bu faizi ödememiş olsaydık -hani diyordu ya Sayın Erdoğan "Nas var, nas." diye- hakikaten bu konuda samimi olup, nas konusunda iyi niyetli olup faize karşı durabilmiş olsaydık ve bu faizi tefecilere ödememiş olsaydık, bugün biz bu parayı sadece emekliye vermiş olsaydık, 16 milyon emekliye vermiş olsaydık her ay ceplerine 10.500 lira daha ekstra para girmiş olacaktı. Dolayısıyla bunun sürdürülebilir olma şansı yok. Türkiye'nin yeniden üretime dönmesi lazım, yeniden istihdama dönmesi lazım ve yeniden ihracata dönmesi lazım.

Öte yandan, tabii, tefeci parasını buraya boşuna getirmiyor, diyor ki: "Ben size bu parayı veririm ama düşük kur, yüksek faiz olacak, ben faizden para kazanacağım." E, öyle olduğu zaman sanayi çöküyor; sadece sokakta, çarşıda, pazarda esnafı, köylüyü, emekliyi dinlemeyin, bir taraftan da sanayiciyle konuşun, bakın, size ne söyleyecekler. Milyarlarca dolarlık sanayi tesisleri söküldü, Doğu Avrupa'ya gitti, Mısır'a gitti, orada istihdam üretiyorlar, ihracat yapıyorlar ve maalesef önümüzdeki sene Türkiye'yi ciddi bir işsizlik bekliyor; bunun altını hassasiyetle çizmek istiyorum.

Peki, köylünün durumu ne? Bakın, Anayasa 45'e ve Tarım Kanunu 21'e göre Türkiye'de tarıma ayrılan desteğin gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 1'i kadar olması öngörülüyor. Bu itibarla 2025'te 615 milyar liralık bir destek verilmesi gerekiyordu. Peki, biz ne kadar ayırdık? 135 milyar lira ayırdık. Yani olması gerekenin, yasal kaidelerin çok altında bir destek veriyoruz. Peki, bunu ödeyebiliyor muyuz?

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim.

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın Sayın Çömez.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bakın, bundan altı ay önce Tarım Bakanlığı ilan etti, dedi ki: "Ton başına buğday üreticisine 1.750 lira destek vereceğiz." Köylü şu anda derin bir borç batağında, tarlasını, traktörünü satılığa çıkarmış. Az önce dediğim gibi, Anayasa’nın amir hükmüne uyulmadan, onu kabul etmeden ve olması gereken teşvikleri vermediğiniz gibi, vermek zorunda olduğunuz veya ilan ettiğiniz destekleri de vermiyorsunuz. 1.750 liralık desteği maalesef vermediniz, şu anda köylü ciddi manada kan ağlıyor.

Özetle söyleyeceğim şu: Bu ülkenin ekonomisini batırdınız, köylüyü batırdınız, çiftçiyi batırdınız, esnafı batırdınız, emekliyi batırdınız, millet açlık ve sefalet içerisinde. Koruduğunuz, kolladığınız bir tek kesim var, onlar da yandaşlarınız ve çeteler. Umuyorum, bir an önce bundan vazgeçersiniz; vazgeçmezseniz de millet sizi zaten sandıkta vazgeçirecektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Filiz Kılıç'a aittir.

Buyurun Sayın Kılıç.

 

33.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Ferdi Tayfur’un vefatına ve 2025 yılı hedeflerine ilişkin açıklaması

 

FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri takip eden yüce Türk milleti; sözlerime halka mal olmuş sanatçı Ferdi Tayfur'u rahmetle anarak başlamak istiyorum. Cenab-ı Allah'ın rahmet, merhamet ve mağfiretine müstahak olabilmeyi niyaz ettiğimiz mübarek üç aylar ile Regaip Kandili'ni idrak ettiğimiz bir günde, Türk halk ve arabesk müziğinin müstesna sanatçısı Ferdi Tayfur'u kaybettik. Gönül diyarımıza tercüman olan ses ve söz ustasıydı. Adana'nın pamuk tarlalarında döktüğü teriyle helal rızkını kazanan, ardından da Türk müziğinin zirvelerine tırmanıp milyonların kalbine taht kuran cefakâr, fedakâr ve vatan sevdalısı bir sanatçımızdı.

Sayın Genel Başkanımızın cenaze törenine bizzat katılarak "Emmi oğlu şimdi yetim kaldı. Meleşir kuzuların sesiyle, ölen bir garibin yasına gelen Çukurova'nın yanık ve yakıcı sesi ne yazık ki sevenlerini hüzne boğdu. Hakikaten kelimeler boğazıma düğümleniyor. Üzüntümü tarif ve telif edecek kelime bulamıyorum. Ferdi Tayfur'un vefatı bir parçamı alıp götürdü. Yerinde huzur bulsun." dediği usta sanatçı Ferdi Tayfur'a Cenab-ı Allah rahmetiyle muamele etsin. Aziz milletimizin, sevdalıların ve hepimizin başı sağ olsun diyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2024 yılını geride bırakırken Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni yüzyılına adım attık. Bu yıl, büyük hedeflerin, yenilikçi vizyonların ve umutların şekilleneceği önemli bir eşik olacak. Geçmişten çıkarılacak derslerle, millî değerlerimize sadık kalarak ülkemizin iç barışını sağlamayı ve dış baskılara karşı daha da güçlenmeyi hedefliyoruz. 2024, Türkiye'nin Türk ve Türkiye Yüzyılı vizyonunun ilk adımının atılacağı bir yıl olarak tarihe geçmiştir. 2025 yılı yalnızca geçmişin muhasebesiyle değil, geleceğe yönelik sağlam temeller atarak daha güçlü bir Türkiye inşa etme hedefleriyle dolu olmalıdır.

Türkiye'nin iç ve dış güvenliği, kalkınma vizyonu, sosyal ve ekonomik kalkınma gibi her alanda atılacak adımlar büyük bir öneme sahiptir. Türkiye'nin büyüme yolunda geçmişte yaşanan zorluklardan ders alarak siyasi kutuplaşmayı aşması, millî birlik ve kardeşliği pekiştirmesi, iç huzurunu koruması gerekmektedir. Suriye'deki gelişmeler ve bölgesel istikrar da Türkiye'nin öncelikleri arasında yer alacaktır. Suriye'nin siyasi bütünlüğü, barışçıl bir ortam yaratmak bölgedeki tüm ülkelerin ortak yararına olacak şekilde tesis edilmelidir. Türkiye bölgesel ve küresel anlamda önemli bir aktör olarak bu tür krizlere karşı sağlam bir duruş sergilemeli ve her türlü provokasyona karşı dikkatli olmalıdır.

2025 yılı Türk ve Türkiye Yüzyılı'nın barış, huzur ve kalkınma sayfasının güçlü bir şekilde açılacağı bir yıl olacaktır. Terörle mücadele edilmesi ve bölücü unsurların yok edilmesi adına önemli adımlar atılacaktır. Türk milleti birlik ve beraberlik içinde hareket ederek tarih boyunca olduğu gibi her türlü zorluğun üstesinden gelecektir. Türk milletinin büyük hedeflerine doğru emin adımlarla ilerlerken 2025 yılı bu yeni yüzyılın en parlak yılı olacaktır. Bu süreç yalnızca ülkemiz için değil, Türk dünyası ve insanlık için de büyük bir umut kaynağı olacaktır diyor; Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit'e aittir.

Buyurun Sayın Kılıç Koçyiğit.

 

34.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, yeni yıla, heyetlerinin 28 Aralık’taki İmralı ziyaretine ve yayınlanan deklarasyona ilişkin açıklaması

 

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yeni bir yılın ilk Genel Kurul günündeyiz, ben de bütün Türkiye halklarının yeni yılını buradan tebrik ediyorum. Yeni yılın gerçekten barışa, eşitliğe, özgürlüğe ve demokratik cumhuriyetin inşasına vesile olmasını temenni ediyorum.

Tabii, tarihsel bir eşikten geçiyoruz, 2024 yılının son günleri oldukça hareketliydi, 28 Aralık tarihinde neredeyse on yıl aradan sonra ilk defa heyetimiz İmralı'ya gitti ve orada Sayın Öcalan'la bir görüşme gerçekleştirdiler. Bu görüşmenin ardından kamuoyuna deklare edilen 7 maddelik bir deklarasyon yayınlandı, ki bunun içeriğinin bütün Türkiye halklarına bir davet, aslında bütün Meclise bir davet olduğunu ve bir sorumluluk yüklediğini, barış ve çözüm için bir sorumluluk yüklediğini de ifade edelim. Bizler de farklı siyasi partilerden milletvekilleriyiz ve Mecliste bir arada bulunuyoruz. Bu Parlamentonun çatısı altında bulunan her bir milletvekilinin de aslında çözüm ve barış için sorumluluk alması gerektiğinin ve sorumlu davranması gerektiğinin de altını çizmek istiyorum.

Bugün her zamankinden fazla İmralı kapılarının açılması, Sayın Öcalan'la diyalog yollarının geliştirilmesinin hem Türkiye halklarının hem de bölge halklarının yararına olacağını ifade etmek gerekiyor. Gerçekten Kürt sorununun demokratik çözümü, Türkiye'nin demokratikleşmesi; eşit, özgür ve demokratik bir yaşamın sağlanmasının kapısı aralanmış ve tarihî bir fırsat da önümüze çıkmış durumda. Yeniden bu tarihî fırsatın akamete uğramaması ve gerçek anlamda çözüm ve barışın engellenmemesi adına herkesi sorumlu davranmaya davet ettiğimizi de ifade edelim. Nasıl bir sorumluluktan bahsediyoruz? Öncelikle aslında dilin değişmesi, dilin dönüşmesinden bahsediyoruz. Bu sorumluluğun ilk adımı olarak gerçekten inkârcı, yok sayıcı ve tehditkâr bir dil yerine barışa, özgürlüğe, eşitliğe dayalı bir dilin bütün ülkeye ve kamuoyuna egemen olması gerektiğini savunuyoruz. DEM PARTİ olarak bu çağrıyı tabii ki sadece politik değil, toplumsal bir sorumluluk olarak da ele alıyoruz ve aynı zamanda tüm Meclisi ve Türkiye halklarını da aynı sorumluluğu paylaşmaya da davet ediyoruz. Türkiye'nin demokratikleşmesi, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözülmesi hepimizin ortak meselesidir, bu noktada tüm siyasi partilerin bu tarihî fırsatta gerçek anlamda elini taşın altına koyması ve eşit duyarlılıkla sürece yaklaşması gerektiğinin de altını çizmek istiyorum. Bu, bizim açımızdan sadece siyasi bir çözüm değil, aynı zamanda toplumsal bir ihtiyaçtır ve bu toplumsal ihtiyacın da ertelenmemesi gerektiğini yanı başımızdaki yakıcı gelişmeler de bize açık ve net bir şekilde göstermiştir.

Sayın Öcalan'la yapılan görüşmede ortaya koyduğu 7 maddelik deklarasyonu bugün Meclisin ilk günü olması vesilesiyle buradan da paylaşmak istiyorum: "Kürt-Türk kardeşliğini yeniden güçlendirmek tarihî bir sorumluluk olduğu kadar tüm halklar için de kader belirleyici bir önem ve aciliyet kazanmıştır. Sürecin başarısı için Türkiye'deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir, bu katkıların en önemli zeminlerinden biri şüphesiz Türkiye Büyük Millet Meclisi olacaktır. Gazze ve Suriye'de yaşanan hadiseler göstermiştir ki dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye çalışılan bu sorunun çözümü artık ertelenemez bir hâl almıştır, bunun ciddiyetiyle doğru orantılı bir çalışmayı başarıya ulaştırmak için muhalefetin de katkı ve önerileri değerlidir."

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Tebrik ediyorum yani bebek katilinin mesajını okuttunuz ya burada helal olsun!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - "Sayın Bahçeli'nin ve Sayın Erdoğan'ın güç verdiği yeni paradigmaya ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim."

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Bizde bebek katiline "bebek katili" denir. O, bebek katilidir, istediği kadar okuyun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - "Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım."

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Ayıptır!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - "Bütün bu çabalarımız, ülkeyi hak ettiği düzeye taşıyacak, aynı zamanda demokratik bir dönüşüm için de çok kıymetli bir kılavuz olacaktır. Devir Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik devridir."

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Bir dinleyin.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Okuyorsunuz zaten, ben de söylüyorum.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Saygılı olun.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Kürsüde de söyleyeceğim, bütün millet de duyacak!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Evet, devir Türkiye için de bölge için de demokrasi, kardeşlik devridir ve bu devirde herkesin emeğine, herkesin katkısına, herkesin yapıcı eleştirisine, herkesin önerisine yer olduğunu bizler de buradan, Meclis çatısı altından ifade etmek istiyoruz. Bu süreçte hiç kimsenin kendisini dışında hissetmeyeceği, Meclisin gerçekten tarihî olan bu süreçte rol alacağı bir eşikteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Allah'a şükür, milletin verdiği yetkiyi hakkıyla kullanacağız.

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Her bir milletvekili arkadaşımı, her bir siyasi partiyi, her çevreyi bu sürece pozitif katkı koymaya, eleştirilerini, önerilerini en demokratik zeminde dile getirmeye; süreci akamete uğratmamak, ülkede akan kanı durdurmak, gerçek bir demokrasiyi tesis etmek ve ortak gelecekte, ortak vatanda, ortak bir gelecek tahayyülünü geliştirmek için de pozitif katkıya davet ettiğimizi ifade etmek istiyorum.

Genel Kurulu selamlıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Ali Mahir Başarır'a aittir.

Buyurun Sayın Başarır.

 

35.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, yeni yıla, 2025 yılının “Aile Yılı” olarak ilan edilmesine ve 2025 zamlarına ilişkin açıklaması

 

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni yılda Meclisteki ilk çalışma günümüz, tüm yurttaşlarımızın yeni yılını kutluyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yeni yılda işçinin, emeklinin, emekçinin, çiftçinin, gençlerin, kadınların, hak arayanların çok daha fazla yanında olacağımızı ve onların haklarını savunmaya devam edeceğimizi tüm yurttaşlarımıza söylüyorum. Zor bir yıl geçirdik ama 2025'in çok daha zor olacağını görüyoruz.

Şimdi, Sayın Erdoğan 2025'i Aile Yılı ilan etti "Eyvah ki eyvah." dedik, Allah ailelerimizi korusun çünkü 2024'ü Emekliler Yılı ilan etmişti, emekli şu anda yiyecek ekmeğe muhtaç. Emekliye yapılan zammı gördüğümüz zaman emeklinin durumunu hepimiz hissediyoruz. Emekliyi dinlediğimiz zaman ailelerimizin durumunu 2025'te düşünemiyorum. Peki, Sayın Erdoğan neden Aile Yılı ilan etti? Türkiye'de doğurganlık oranı düşmüş. Oysa bu ülkede iktidara geldiklerinde bakın, rakamları söyleyeyim, doğurganlık hızı 2,38'di, bugün 1,51; niye düştü? Çünkü insanlar bu ülkede, bu ülkeyi yönetenlere güvenmiyor. Evlendikleri zaman, bir çocuk dünyaya getirdikleri zaman eğitimini karşılayabileceklerine, mamasını alabileceklerine, çocuk bezi alabileceklerine, onlara bir gelecek verebileceklerine inanmıyor. Peki, bunun sorumlusu kim? Sağ tarafta oturan parti ve iktidar. Şimdi, çok kolay, çocuk yapın, 3 çocuk yapın ama o çocuğa dokunmuyorsan, o çocuğa bakmıyorsan, o çocuğun geleceği için adımlar atmıyorsan; onun babasına asgari ücret olarak verdiğin zam enflasyonunun yüzde 50 altındaysa bunu söylemeyeceksin ve 2025'i de Aile Yılı ilan etmeyeceksin.

 Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye'nin yüzde 60'ı tatile çıkamıyor. Tatile çıkabilen ailelere baktığımız zaman Avrupa'da sonuncuyuz. Çok ilginç bir şey söyleyeceğim, İstanbul Esenler'de yaşayan çocukların neredeyse yüzde 50'si hayatı boyunca denizi görmemiş yani 5 kilometre ilerideki Bakırköy sahiline, Beşiktaş sahiline gidememiş. Ha, Türkiye'de Aile Yılı ilan ediyoruz 2025'i, bu kadar kolay ama bunu ilan etmekle, söylemekle olmuyor.

Geliyorum 2025 zamlarına. Emekliye, asgari ücretliye, memurlara zamlar ortaya çıktı, 2025'in ne kadar zor geçeceğini gördük. Şimdi, asgari ücrete yüzde 30 zam yapıldı, Sayın Cumhurbaşkanı çıktığı toplantıların hepsinde belediyeleri suçluyor. Değerli arkadaşlar, bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin belediyelerinde çalışan işçiler en düşük 35 bin lira ila 45 bin lira maaş alıyorlar. Biz buna rağmen bu işçiler bu parayla geçinebilir mi diye endişe duyarken bu iktidar utanmadan, sıkılmadan 22.104 lira asgari ücret belirledi ve Cumhuriyet Halk Partisini suçluyor; olacak şey değil bu. Ben bir parça vicdanı olan tüm milletvekillerine sesleniyorum: Bugün 22.104 lirayla geçinebilecek bir aile var mı? Ve Türkiye'nin yüzde 58'i asgari ücretle geçiniyor. "Battı." dediğimiz Romanya'da "Battı." dediğimiz Bulgaristan'da, Polonya'da, Avrupa'nın en fakir ülkelerinde bu oran ortalama yüzde 9, yüzde 12, yüzde 13'lerde.

 Geliyorum emeklilere. Üzülerek söylüyorum, yahu, TÜİK bir enflasyon oranı açıkladı, herkes sahte olduğunu biliyor, sipariş olduğunu biliyor, yalan olduğunu biliyor, ona göre maaş belirlendi. Şimdi, ben söylemek isterim, bu ülkede ortalama en düşük emekli maaşı -Meclisi hiçe sayarak, Meclis iradesini hiçe sayarak- ne kadar olarak belirlendi? 14.469 lira. Oysa Meclisin yetkisinde olan, düzenleme gerektiren bir konuda böyle bir adım attılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın Sayın Başarır.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Şimdi, geliyorum diğer zamlara. Emekliye, memura yapılan zamlara bakıyorum, utanç verici. Şimdi, Aile Yılı ilan edelim 2025'i. Almanya'daki bir emekli tatil için uçak sırasında, İngiliz bir emekli sinema kuyruğunda sinema sırasında, Fransız yine, bu ülkede uçakta dünyada nereyi gezmek için bir sıra kuyruğunda; benim emeklim ucuz et kuyruğunda, bayat ekmek kuyruğunda, pazarda çürük sebze, meyve toplamak zorunda ve biz Aile Yılı ilan ediyoruz. Arkadaşlar, bu verilerle nasıl olacak? Soruyorum değerli milletvekillerine soruyorum, AKP'li milletvekillerine soruyorum 14.500 lirayla olacak şey mi?

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın Sayın Başarır.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bakın, asgari ücrete yüzde 30, memura yüzde 11, işçi emeklisine yüzde 15 zam yaptık. Yahu, geçen yıl 40 lira olan beyaz mercimek 70 lira olmuş, 7,5 lira olan lahana 20 lira olmuş, 100 lira olan beyaz peynir 250 lira olmuş, çocuk devam sütü 380 lirayken 750 lira olmuş, ayçiçek yağı 150 lirayken 290 lira olmuş, nohut 125 lirayken 250 lira olmuş; her şeye ortalama yüzde 100 zam gelmiş. Dünyada gıda enflasyonunda 1'inciyiz; işçi, emekli, asgari ücret ortalaması yüzde 25, Türkiye'de "Aile Yılı." Vallahi, bu, söylemekle olmuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Son cümlelerim.

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Başarır, son kez açıyorum.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Son olarak; "Aile Yılı" ilan ediyorlar, işçiye, emekliye zorla zam yapıyorlar ama bakıyorum ki Demirören ailesinin hâlâ Vakıfbanka, Ziraat Bankasına faizleriyle 60 milyar lira borcu var ve icraya koyan yok. Arkadaşlar, bakın, bu 60 milyarı Demirören'den alsaydınız 4,5 milyon emekliye bir maaş ikramiye vermiştiniz, bugün en düşük emekli maaşı olan 3,5 milyon kişiye 1,5'ar maaş vermiştiniz, 2 milyon 714 bin kişiye asgari ücret vermiştiniz, bir yılda yaptığınız deprem konutlarının yarısını yapmıştınız -daha bunları sayabilirim- 3 tane Çukurova Havaalanı yapmıştınız, yapmıştınız, yapmıştınız... 60 milyar orada ama emekliye yaptığınız zam orada. O yüzden, 2025'in çok zor geçeceğini söylüyorum. Öyle beyefendinin "Aile Yılı" ilan etmesiyle olmuyor, vereceksin kardeşim, vereceksin.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Akbaşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

36.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, yeni yıla, 2024 yılında yapılanlara, 2025 yılı için belirlenen hedeflere, 2025 yılının “Aile Yılı” olarak ilan edilmesine, Arif Nihat Asya'nın ölüm yıl dönümüne, üç aylara, 7-14 Ocak Görme Engelliler Haftası’na ve MİT'in kuruluşunun 98'inci yılına ilişkin açıklaması

 

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 7 Ocak 2025 Salı. Yeni yılın ilk çalışma gününde hem Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün değerli mensuplarını hem de aziz ve asil milletimizin bütün fertlerini hürmetle muhabbetle selamlıyorum ve yeni yılın ülkemize, milletimize, bölgemize, insanlığa nice hayırlar getirmesini niyaz ediyorum.

2024 yılı AK PARTİ ve Cumhur İttifakı için Türkiye'nin kararlılıkla yoluna devam ettiği, istikrarını koruduğu ve büyük projelere imza attığı bir yıl olmuştur.

YUNUS EMRE (İstanbul) - Emeklilere soralım isterseniz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - 2024 yılında küresel ekonomideki çalkantılara ve bölgesel sorunlara rağmen ülkemiz ekonomisini büyütmeye devam ettik. Bu büyüme oranı aziz milletimizin emeği, çalışkanlığı ve üretkenliği sayesinde mümkün olmuştur. Tarımdan sanayiye, hizmet sektöründen ihracata, savunma sanayisine kadar her alanda gelişme kaydettik. Kendi mühendislerimiz tarafından geliştirdiğimiz yerli ve millî teknolojiler hem ordumuzun gücünü artırdı hem de küresel pazarlarda ülkemize yeni kapılar açtı. Yerli savunma projelerimiz dünya çapında büyük bir ilgi görmeye devam ediyor. Eğitim ve sağlık alanlarında da önemli reformlar gerçekleştirdik. Yeni hastanelerimizi, eğitim kurumlarımızı halkımızın, öğrencilerimizin hizmetine sunduk. Gençlerimizin daha nitelikli eğitim alabilmesi için teknolojiyi sınıflarımıza entegre etmeye devam ediyoruz. Şimdi, önümüzde yeni bir yıl, yeni fırsatlar ve büyük hedefler var. 2025 yılı Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye Yüzyılı hedeflerimizin önemli bir aşamasını oluşturacaktır. Bu kapsamda 2025 yılında belirlediğimiz başlıca hedeflerimiz şunlardır: İhracatımızı rekor seviyelere çıkarmaya devam etmek, sanayi ve teknoloji alanında yatırımlarımızı artırmak, daha fazla katma değer üreten bir ekonomi oluşturmak, emeklimizin, çiftçimizin, işçimizin, sanayicimizin, toplumun bütün kesimlerinin alım gücünü daha yukarılara çıkarmaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yaptığımız yatırımları artırarak 2025 yılında enerji ihtiyacımızı güneş, rüzgâr ve diğer yeşil enerji kaynaklarından karşılamayı hedefliyoruz. Çevre dostu şehir projelerimizi hızlandıracağız. Gençlerimiz için daha fazla kaynak sağlayarak üniversitelerimizin bilimsel araştırma kapasitelerini artıracağız. Türkiye'yi bilim ve teknolojide lider ülkeler arasına taşıyacağız.

Türkiye 2025 yılında da mazlumların sesi olmaya, hakkı savunmaya devam edecektir. Bölgesel ve küresel sorunlara çözüm üreten bir ülke olarak diplomasi masasında da sahada da güçlü olmaya devam edeceğiz.

Dün Kabine toplantısının ardından milletimize seslenen Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan 2025 yılını "Aile Yılı" olarak ilan etti. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Sayın Mahinur Özdemir Göktaş ise Sayın Cumhurbaşkanımızın 13 Ocakta Aile Yılı'yla ilgili detayları açıklayacağını ve vatandaşlarımıza çeşitli müjdeler vereceğini müjdeledi

CAVİT ARI (Antalya) - Emekliyi mahvettiniz, sıra ailelerde.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - 2025 yılını milletimizin temel taşı olan aileye adıyoruz. Cumhuriyetimizin 2'nci yüzyılında 2025'i Aile Yılı olarak ilan etmek köklü medeniyetimizin bize miras bıraktığı en önemli değerlerden biri olan aile kurumunu daha da güçlendirme kararlılığımızın bir ifadesi ve nişanesidir.

YUNUS EMRE (İstanbul) - Yandık, yandık, mahvolduk.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Aile, sadece toplumun çekirdeği değil aynı zamanda insanlığın huzurunun, mutluluğunun ve geleceğinin teminatıdır.

CAVİT ARI (Antalya) - Boşanma sayılarını, oranlarını bilmiyorsunuz galiba Sayın Başkan.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Aile, bizi biz yapan değerlerin yeşerdiği, sevgi, saygı ve merhametin filizlendiği ilk mekteptir.

CAVİT ARI (Antalya) - Boşanma oranları 2'ye katladı sizin döneminizde, aile bırakmadınız, aile! Boşanma oranları 2'ye katladı sayenizde, 80 binden 160 bine çıktı oran.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bugün tüm dünyada aile kurumunun çeşitli tehditlerle karşı karşıya olduğu bir dönemde bu kadim yapıyı muhafaza etmek ve gelecek nesillere güçlü bir şekilde taşımak hepimizin ortak sorumluluğudur.

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Dul ve yetime 3 bin küsur lira maaş veriyorsunuz ya! Dul ve yetimler sesleniyor, az önce okudum.

CAVİT ARI (Antalya) - Boşanma oranları 2'ye katladı sayenizde Sayın Başkan, neden bahsediyorsunuz? Daha da artırmak için Aile Yılı ilan ettiniz, daha da çökertmek için. Boşanmalar arttı sayenizde.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Zira ailelerimiz sığınacağımız limanlarımızdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, tamamlayın lütfen.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - 2025 Aile Yılı kapsamında aile bağlarını kuvvetlendirecek, gençlerimizi aile kurumuna hazırlayacak, kadınlarımızı, çocuklarımızı ve yaşlılarımızı koruyacak, aile birliğini tehdit eden unsurlara karşı farkındalık oluşturacak adımları kararlılıkla atacağız.

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Dul ve yetimler açlıktan ölüyor, ölüyor.

CAVİT ARI (Antalya) - Boşanmalar 2'ye katladı yarattığınız tabloyla.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Eğitimden sosyal politikalara, kültürel projelerden hukuki düzenlemelere kadar her alanda aileye dair desteklerimizi artıracağız.

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - En yüksek dul ve yetim maaşı 7 bin lira.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Unutmayalım ki güçlü bir millet sağlam temeller üzerine inşa edilmiş güçlü ailelerle mümkündür. Türkiye Yüzyılı vizyonumuza ulaşmanın yolu önce aileyi korumaktan ve yaşatmak için çabalamaktan geçmektedir.

CAVİT ARI (Antalya) - Yirmi üç yılda yeni aklınıza geldi. Aileleri dağıtıyorsunuz uygulamalarınızla.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Rabbim ailelerimizi her türlü kötülükten muhafaza eylesin, birliğimizi, dirliğimizi daim kılsın.

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - AK PARTİ'den korusun Rabbim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - 2025 Aile Yılının aziz milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Bu önemli yılda aileyi yücelten çalışmalara...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, tamamlayın lütfen.

CAVİT ARI (Antalya) - Emekliyi bitirdiniz, gözü ailelere diktiniz.

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - İşçi bitti, çiftçi bitti, emekli bitti, dul ve yetim de bitti.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Her bir vatandaşımızın bu önemli yılda aileyi yücelten çalışmalara katkı sunacağına yürekten inanıyor, tüm ailelerimize sevgi, huzur, mutluluk ve refah dolu bir yıl diliyorum.

Bugün Arif Nihat Asya'yı ölüm yıl dönümü münasebetiyle rahmetle ve minnetle yâd ediyorum. O, sadece bir şair değil aynı zamanda medeniyetimizin değerlerine, vatan ve millet sevdasına sımsıkı sarılmış bir öğretmendi. Kaleme aldığı...

“Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,

Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,

Işık ışık, dalga dalga bayrağım,

Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim,

Yeryüzünde yer beğen!

Nereye dikilmek istersen,

Söyle, seni oraya dikeyim!” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUNUS EMRE (İstanbul) - Şiir okumak yerine emekliden bahset, emekliden; ilkokul çocuğu gibi şiir okuyorsun burada!

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

Son defa açıyorum Sayın Akbaşoğlu.

YUNUS EMRE (İstanbul) - 23 Nisan müsameresine çevirdiniz; emekliden bahset, emekliden!

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Ya, millet aç, aç; millet aç!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bayrak şiiri, milletimizin bağımsızlık aşkını ve istiklaline olan sarsılmaz bağını anlatan bir abide olarak hafızalarımıza kazınmıştır.

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Ya, okuldaki gençler öğün atlıyor, emekli evdeki tek odanın sobasını zor yakıyor; sen bize şiir okuyorsun!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bu vesileyle, Arif Nihat Asya'nın yine bir dörtlüğüyle üç aylarını da aziz milletimizin tebrik ediyorum: “Konsun yine pervazlara güvercinler/Hu Hu’lara karışsın âminler/Mübarek akşamdır, gelin ey Fatihalar, Yasinler.”

 Son olarak, 7 Ocak Görme Engelliler Haftası. Görme Engelliler Haftası vesilesiyle azim ve kararlılıklarıyla hepimize örnek olan görme engelli kardeşlerimizi sevgiyle ve muhabbetle selamlıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlenizi alayım Sayın Akbaşoğlu lütfen.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bitiriyorum, bu son.

Onlar hayatın karşılarına çıkardığı engelleri aşarken sergiledikleri mücadele ruhuyla toplumumuzun ayrılmaz bir parçası ve âdeta birer ilham kaynağı olmuşlardır. Bizler AK PARTİ hükûmetleri olarak, Meclis olarak "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." anlayışıyla tüm vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştırmak ve fırsat eşitliği sunmak için çalışmaya devam ediyoruz. Engelli kardeşlerimizin eğitime, istihdama, sosyal hayata ve teknolojiye erişimlerini artırmak amacıyla hayata geçirdiğimiz projelerle engelleri birer birer ortadan kaldırmayı sürdürüyoruz. Tüm engelli vatandaşlarımızı bu vesileyle selam ve hürmetle, muhabbetle, saygıyla yâd ediyorum.

MİT'in kuruluşunun 98'inci yılı münasebetiyle de milletçe yeniden büyük Türkiye, büyük ve güçlü Türkiye'nin sessiz kahramanları olan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bitiriyorum, son cümlem.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Biz şimdi beşer dakika daha konuşacağız.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Yok, yok.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Yok, yok, konuşalım.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, hakkaniyetsizsiniz; ben de uzatırdım, üç tane gündemim vardı.

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Diğer grup başkan vekilleri de şiir okuyacaklar Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, siz lütfen tamamlayın, son cümleniz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Yeniden büyük Türkiye, büyük ve güçlü Türkiye ideallerimizi milletçe ve devletçe ortaya koyan ve bunun sessiz kahramanları olan Millî İstihbarat Teşkilatımız hem sınırlarımız içinde hem de ötesinde sergilediği özverili çalışmalarla dünyaya örnek olmaya devam etmektedir. Doksan sekiz yıllık köklü birikimiyle Türkiye'nin istiklalini ve istikbalini koruyan bu şanlı teşkilatımızın her bir mensubuna ve güvenlik görevlilerimize teşekkür ediyor, buradan, Meclisten her bir üyesine üstün başarılar diliyor, yüce Meclisi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Son cümleniz bayağı uzunmuş Sayın Akbaşoğlu.

HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Reklamları dinledik, reklamları.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çömez.

 

37.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, iktidar cephesine sormak istedikleri sorulara ve DEM PARTİ milletvekillerinin yaptıkları açıklamalara ilişkin açıklaması

 

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye'de yaşayan her bir bireyin az ya da çok problemi var ve ben samimiyetimle inanıyorum ki bu problemlerin çözümünün formülü demokrasidir, hukuk devleti kimliğidir, insan haklarıdır, özgürlüklerdir, şeffaf ve denetlenebilir bir devlet anlayışıdır ve bugün yaşadığımız birçok sorunun temelinde de bu anlattığım parametrelerin yetersiz oluşu vardır. Şimdi iktidar cephesi "Çok büyük bir çare ve formül bulduk." diyerek terörü bitirme azmini ortaya koydu ve diyor ki: "Ya silahları gömün ya da biz sizi gömeriz." Elhak doğrudur. Soruyorum size: Yirmi iki yıldır niye silahları gömdürmediniz ve neden yirmi iki yıldır bu teröristleri gömmediniz? Bir kere çıkın, millete bunu açık yüreklilikle anlatın. Yirmi iki senedir terörü bitirmek için hangi adımları attınız, hangi adımları atamadınız? Bunları millete anlatın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bana müsaade edin Sayın Başkanım. Bitireceğim, uzatmayacağım ama konuşmam lazım.

BAŞKAN - Son kez açıyorum.

Buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Son kez açmayın lütfen çünkü bu Parlamentoda sadece bizim partimiz dışında yürüyen bir süreç var. Dolayısıyla buna partimiz adına cevap vermek zorundayım. Lütfen müsaade edin bana, bunu bitirmek durumundayım, bir daha konuşmayacağım. Bakın, diğer Grup Başkan Vekiline 5 kez uzattınız; ben bizi ilgilendiren bir konuda da konuşmak durumundayım, istirham ediyorum sizden.

İktidar cephesi, yirmi iki yıl boyunca terörü bitirmek için hangi adımları attığını, hangilerini atmadığını anlatmak zorundadır. Demokratik adımları attınız mı? Hukuki adımları attınız mı? Ekonomik adımları attınız mı? Diplomatik adımları attınız mı? İstihbari, askerî adımları attınız mı? Bugüne kadar bu adımları atmadan şimdi deniliyor ki: "Terör bitecek." Elhak bitsin, itirazımız yok; bu ülkede terörün bitmesini istemeyen vatan hainidir, bu ülkede terörden medet uman, arkasına terörü alan herkes vatan hainidir ama bu milleti hiç kimse istismar etmesin ve etmemelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Gelelim DEM PARTİ'nin saygıdeğer milletvekillerine ve yapmış oldukları açıklamalara. Bu kürsüde, Meclisin bu kürsüsünde DEM PARTİ'nin yetkilileri dediler ki: "Biz bin yıldır çok huzurluyduk, yüz yıldır bu topraklarda zulüm görüyoruz, eziyet görüyoruz." Ve sonra dediler ki: "Bu yüz yıllık parantezi -yani cumhuriyeti- kapatmamız lazım." Ve sonra da bir çözüm önerisi ortaya koydular, neydi bu çözüm önerisi? Filipinlerin Moro tipi çözüm önerisi; özerk bir yapı, her şeyinde bağımsız; eğitiminde, sağlığında, ekonomisinde, her şeyinde bağımsız ama diplomaside ve askerî yöntemlerinde merkezî hükûmete bağlı; "Bunu istiyoruz." dediler. Sonra bir başka milletvekili çıktı, dedi ki: "Bizim topraklarımıza gelip barajlar kuruyorsunuz, sonra bu topraklardaki barajlardan elde ettiğiniz elektriği bize parayla satıyorsunuz." Allah aşkına siz kimsiniz, hangi yetkiyle bunu söylüyorsunuz? Bu ülkenin topraklarındaki baraj bu ülkenin bütün vatandaşlarına aittir. Nasıl böyle bir ayrımcılığı yapabilirsiniz? Ve şimdi diyorsunuz ki: "Teröristbaşından medet umun."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim Sayın Başkanım, istirham ediyorum.

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletini yirmi iki yıl sonra terörist başından gelecek bir mesaja mahkûm ettiniz ve ondan medet umar hâle geldiniz. Niye görüşmedik biliyor musunuz? Bu memleket, bu millet teröristbaşından gelecek bir mesaja mahkûm edilemez. Parlamento teröristbaşından, bebek katilinden, kadın katilinden, öğretmen katilinden, asker ve polis katilinden getirilecek bir mesajın okunacağı ve o mesajın alınacağı bir yer değildir. Elbette sorun var bu ülkede, elbette problem var ama bunun çözümü demokrasidir, insan haklarıdır, özgürlüklerdir. Burada ayrımcı bir dil, terörü savunan bir dil, terörden medet uman bir dil; hele hele Kandil'den ve teröristbaşından medet uman bir dili şiddetle reddediyoruz.

Biz bu ülkede barış olsun istiyoruz, huzur olsun istiyoruz, dostluk olsun istiyoruz, kardeşlik olsun istiyoruz, refah olsun istiyoruz, herkes eşit ve birinci sınıf vatandaş olsun istiyoruz; hırsızlık olmasın, yolsuzluk olmasın istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Son bir cümle, bitiriyorum.

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Ama bunun yolunu, bunun çaresini İmralı'da görenlere, teröristbaşında görenlere de şiddetle itiraz ediyoruz. Bu ülkede demokrasi yeniden hâkim olduğunda, demokrasinin kurum ve kuralları işlediğinde, bir hukuk devleti olduğunda, özgürlükler tesis edildiğinde, devlet şeffaf ve denetlenebilir bir şekilde yönetildiğinde ve o ceberut teröristbaşına dönüp bakmadığında bu ülkeye huzur ve refah gelecektir.

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.

 

38.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, aynı ezberler, aynı cümleler, aynı retorik ve farklı bir sonuç bekleniyor; gerçekten anlamakta güçlük çekiyoruz. Sayın Çömez'in ilk söyledikleri... Yani son söyledikleri "Barış istiyoruz, kardeşlik istiyoruz." ilk söylediklerini dışlıyor, ilk söyledikleri son söylediklerini dışlıyor.

Şimdi, ülkede bir sorun var mı? Var.

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Algılamada hata var.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Adı ne? Adı Kürt sorunu. Peki, bu Kürt sorunu bir sonuç mu? Bir sonuç, değil mi? Yüzyıllık Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokratik olmaması, tekçi bir yapıda olması nedeniyle ortaya çıkmış bir sorun. Son kırk beş yılı çatışmalı geçmiş; 50 bin insanın, yurttaşın yaşamına mal olmuş; dünya kadar ekonomik, politik, toplumsal maliyetleri olan bir sorundan bahsediyoruz. Ha "Bu sorun bir kırk yıl daha devam etsin, bir 50 bin insanımız daha ölsün." deniliyorsa bence çıksınlar bunu açık ve net bir şekilde söylesinler. Yok, gerçekten barış isteniliyorsa, kardeşlik isteniliyorsa bu, bu dille olacak bir şey değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Sizin amacınız farklı.

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, lütfen tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Aynı hoşgörüyü bana da göstereceğinizi düşünüyorum Sayın Başkan.

Şimdi, çok açık ve net. Bir örgüt var değil mi? Var. Örgütün de lideri var mı? Var. Şimdi, elinde silah tutanın, kırk yıldır bu süreci yürütenin... Gerçek anlamda bir demokratik dönüşüm, yasal ve anayasal bir çerçeve ortaya konulduktan sonra, Kürt halkının eşitlik, özgürlük talepleri karşılandıktan sonra, gerçek anlamda demokratik cumhuriyetin inşası sağlandıktan sonra bu sorunu köklü bir şekilde gündemimizden çıkarmak gibi bir seçenek var mı? Var. Peki, bunun yolu ne? Bunun yolu en nihayetinde muhataplarla görüşmek değil mi?

Şimdi, burada dünya kadar laf söyleniyor; gerçek anlamda söyleyelim, çok incitici, ben bu sözlere cevap vermek istemiyorum ama burada söylenen her sözden milyonlarca insanın incindiğini Sayın Çömez'in bilmesi gerekir, bunu dikkate alması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, tamamlayın lütfen.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bunun sorumluluğuyla burada cümle kurması gerektiğinin, her bir milletvekilinin bu sorumlulukla burada cümle kurması gerektiğinin altını tekrar çiziyoruz.

Eğer gerçekten menzilimiz, varacağımız yer barışsa, gerçekten demokratik bir ülke kurmak istiyorsak, gerçekten bu ülkede eşit, özgür ve birlikte yaşamak istiyorsak bunun yolunu ve yöntemini bulacağız. Eleştirileri dinlemeye hazırız dedik, önerileri dinlemeye hazırız dedik ama yeniden, kırk yıldır aynı ezberle, aynı zehirli dille sürece yaklaşmanın hiç kimseye bir faydası yok.

Bu arada, cumhuriyeti bir parantez olarak görmüyoruz, bin yıllık bir tarihten bahsediyoruz, bu bin yıllık tarihin son yüz yılının sorunlu geçtiğinden bahsediyoruz; cumhuriyetin demokratikleşmesinden, Kürt halkının haklarının tesis edilmesinden bahsediyoruz yani bahsettiğimiz, bir parantezi kapatmak değil, bir cumhuriyeti paranteze almak değil; demokratik olmayan, bu ülkede yaşayan halkların, inançların kendini içinde hissetmediği sistemi demokratikleştirmekten bahsediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, mikrofonu son defa açıyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - İşte, Meclis bunun için var. Bugün, biz siyaset kurumuyuz, biz milletvekiliyiz, biz acıların üzerinde tepinemeyiz; çok açık ve net. Sayın Sırrı Süreyya Önder demişti, helva başkasının evinde kavrulunca kokusu hoş, tadı güzel olur; bu ülkede milyonlarca insanın evinde helva kavruluyorsa bu sorun nedeniyle, artık buna "Dur!" demenin zamanı gelmiştir. Herkesin elini vicdanına koyacağı, herkesin bu sorunu kalıcı bir şekilde çözmek için söz söyleyeceği, sözünü eyleyeceği, sorumluluk alacağı bir tarihsel dönemdeyiz. Çok rahat, dışlamak çok rahat, çözümsüzlüğü dayatmak çok rahat, "Devam etsin." demek çok rahat; zor olan, barış istemek; zor olan, barışa aklımızı yatırmak; zor olan, çözümde ısrar etmek. İşte, biz o zorda ısrar ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - O zorda ısrar etme çağrısını bütün milletvekillerine ve bütün Meclise de yapıyoruz.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çömez.

 

39.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Koçyiğit, konuşma üslubuma "zehirli bir dil" diyemezsiniz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Kavramsallaştırmanıza dedim.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Ben, milletin bir temsilcisi olarak burada kürsü dokunulmazlığı ve konuşma dokunulmazlığı olan birisiyim. Demokrasiyi, insan haklarını ve özgürlükleri savunan birisi olarak benim dilime "zehirli" demenizi şiddetle reddediyorum! Terörü savunanların dilidir zehirli dil! Terörün arkasında olanlarındır zehirli dil! (İYİ Parti sıralarından alkışlar) İmralı'dan, teröristbaşından medet umanların dili zehirli dildir! Ve siz bu Parlamentonun çatısı altında "Bu iş böyle devam ederse 50 bin kişi daha ölecek." diyorsunuz. Nasıl söylersiniz bir milletvekili olarak bu lafı? Ölümden medet umar mı insan, terörden medet umar mı? Ve "örgüt" diyorsunuz, 50 bin kişinin katili bir terör örgütüne hâlâ "örgüt" diyorsunuz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Çarpıtmayın, sözümü çarpıtmayın. Hiç yakışmıyor size. Sözümü çarpıtıyorsunuz.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Ve buna "örgüt" derken de yüreğinizden söylüyorsunuz. O bir terör örgütüdür, 50 bin kişiyi katletmiş bir terör örgütüdür ve onun arkasına sığınarak bu milleti ve bu milletin iradesinin tecelli ettiği bu çatıyı tehdit edemezsiniz!

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Biz istiyoruz ki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim, bir cümle Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Çömez.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Biz demokrasiyi savunurken, insan haklarını savunurken, özgürlükleri savunurken "Terör bitsin." derken, siz bana "zehir dil" derken, biz "Terör artık son bulsun ve o silahları teslim etsinler, etmiyorlarsa yok olsunlar." derken siz kalkıyorsunuz, bu Parlamentoda "50 bin kişi daha ölür." diyerek tehdit ediyorsunuz. Terör örgütünden medet mi umuyorsunuz? Bu insanların, bu alçakların katlettiği insanları hiç mi düşünmüyorsunuz? Diyorsunuz ki "Milyonlarca insan acı çekiyor." Hiçbir şehit ailesinin evine gittiniz mi? 50 bin kişi katledilmiş, şehit edilmiş, gidip onların çocuklarını kucağınıza aldınız mı? O analarla kucaklaştınız mı? Onlardan haberiniz var mı? Onların evinde helva kavuracak imkân dahi yok, onlardan haberiniz var mı sizin? Dolayısıyla bu dilinizi reddediyorum. Size "zehirli dil" demiyorum çünkü Meclisin mehabetine yakışmaz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tam da onları kastediyorum Sayın Çömez.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Ama benim dilim milletin dili, benim dilim bu ülkenin dili; benim dilim Türk Bayrağı'nın, Türk milletinin dili ve bu toprakların dilidir. Anlamıyorsanız, bu dilin ne söylediğini anlamıyorsanız o sizin sorununuzdur! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bugün dil bilgisinde cümlenin tanımı değişti, oldukça uzun cümleler.

 Buyurun, Sayın Koçyiğit.

 

40.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, öncelikle Sayın Çömez söylediğimi çarpıtıyor, çok açık ve net. Ben "50 bin kişi daha ölsün istiyoruz." demedim.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - "Ölür." dedin, "Ölür." bunu dediniz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Dedim ki: "Bu sorunun çözümsüzlüğü 50 bin kişinin yaşamına; siyasal, toplumsal ve ekonomik, dünya kadar maliyete neden oldu." Bugün çözümsüzlükte ısrar etmek, insanların ölmesini...

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - "Olur." dediniz, "Tekrar olur." dediniz. Herhâlde konuştuğunuzun farkında değilsiniz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Çok iyi biliyorum, ben aynen ne söylediğimi biliyorum.

"Siz hâlâ bu konuda çözümsüzlükte ısrar ederek 'Bu insanların ölmesi devam etsin.' mi diyorsunuz?" Aynen soruyu böyle sordum.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Onu kendiniz söylediniz az önce, "Böyle devam ederse 50 bin kişi daha ölür." dediniz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, diğer bir mesele, zehirli dil. Evet, zehirli bir dil, bence çözüm istememek zehirli bir dil.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Terörün arkasında olanların dili zehirlidir! Terörü kutsayanların dili zehirlidir!

SERHAT EREN (Diyarbakır) - Hele bir dinle, dinle! Biz seni dinledik, biz dinledik, siz de durun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Barıştan yana olmamak zehirli bir dil! İnsanları ayrıştırmak zehirli bir dil! Bugün çözümün karşısında tam da bu refleksleri göstererek çözümsüzlükte ısrar etmek zehirli bir dil!

BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) - Devlet teröristle oturup müzakere etmez.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu bir kavramsallaştırma, bunu bir hakaret olarak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın, süreyi bir daha uzatmayacağım.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bunu bir hakaret anlamında söylemediğimizi Sayın Çömez de çok iyi biliyor. Biz tam da Meclise çağrı yapıyoruz Sayın Başkan, tam da Meclisten çağrı yapıyoruz. Niye? Çünkü bu sorun bizim sorunumuz, bu sorun bu ülkenin sorunu; bu sorun sadece DEM PARTİ'nin sorunu değil burada bulunan 600 milletvekilinin de sorunu. Ya yaraya merhem olacağız ya da yara kanamaya devam edecek. İşte, çağrımız bunadır, biz yarayı sarmak istiyoruz. Türk'üyle Kürt'üyle ölen, çocuklarını kaybeden Türk'ün acısı da bizim, Kürt'ün acısı da bizim. Bunu ayrıştırarak, bunu karşı karşıya koyarak gideceğimiz bir yol yok, bunu görmemiz gerekiyor. 21'inci yüzyılda, 2025 yılında hâlâ çözümsüzlükte ısrar etmenin Türkiye halklarına, Türkiye'ye, bölgeye bir faydası yok. Bunu daha nasıl anlatalım, hangi cümleyle anlatalım, nasıl söyleyelim biz de bilmiyoruz ama şu açık ve net...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlayacağım Sayın Başkan, mikrofonu açmasanız da olur, tutanağa geçireyim.

Şu çok açık ve net; durduğumuz yer bellidir, bir yerden medet ummuyoruz ama bu Meclis tarihî rolünü ya oynamalıdır ya oynamalıdır, bu kadar açık ve net!

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Akay, buyurun.

 

41.- Karabük Milletvekili Cevdet Akay’ın, Karabük’teki ıslah projelerine ilişkin açıklaması

 

CEVDET AKAY (Karabük) - Teşekkürler Başkanım.

Karabük ilimiz birinci derece heyelan bölgesi, gerekli ödeneklerin ayrılması ve ilgili yatırımların hızla hayata geçirilmesi için iktidarı defalarca uyardık. Buna rağmen ilimiz ne yazık ki hâlâ gerekli yatırımları alamıyor ve üvey evlat muamelesi görüyor. İktidara sesleniyoruz: Karabük merkezde Soğanlı Çayı ıslahı, Cumayanı köyü Kızıldere ıslahı, Çukurca ve Burunsuz köyleri Eskipazar Çayı ıslahı, Safranbolu ilçesinde Navsaklar köyü Araç Çayı ıslahı, Geren köyü Kurudere ıslahı, Eskipazar ilçesinde Başpınar köyü Köyiçi Deresi ıslahı, Karahasanlar köyü Köyiçi ıslahı, Yenice ilçesinde Kadıoğlu Deresi ıslahı, Şimşir Deresi ıslahı, Kayadibi Karaçakıl Deresi ıslahı; bu projeler ödenek bekliyor. Gerekli ödenekleri ayırın ve hemşehrilerimizi oluşabilecek tehlikelere karşı koruyun.

BAŞKAN - Sayın Arpacı, buyurun.

 

42.- Denizli Milletvekili Şeref Arpacı’nın, 2021 yılında Spor Toto ile Denizli Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan reklam sözleşmesine ilişkin açıklaması

 

ŞEREF ARPACI (Denizli) - Her fırsatta "SGK'ye olan borçlarınızı ödeyin." diyenlere sesleniyorum. Denizli Büyükşehir Belediyemize olan borcunuzu ödeyin. 2021 yılında Spor Toto ile Denizli Büyükşehir Belediyesi arasında bir reklam sözleşmesi imzalandı. Bu sözleşme gereği, Spor Toto'nun reklamlarının Denizli Engelsiz Spor ve Yaşam Merkezi'nde yer alması karşılığında Belediyemize 45 milyon lira ödenek aktarılması taahhüt edildi. Ancak 31 Mart seçimi sonrası Denizli Büyükşehir Belediyesini çok büyük farkla kaybeden AKP devreye girerek ana protokole aykırı ek bir protokol gönderdi ve Belediyemizin tesislerini ücretsiz kullanma hakkı istedi, bu maddeler kabul edilemez. Denizlililerin hakkı olan Büyükşehir Belediyemizin 45 milyon lira alacağı derhâl ödenmelidir. Belediyelerimizin halkımıza hizmet etmesi engellenemez. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Dindar, buyurun.

 

43.- Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın, kayıpların, faili meçhullerin ve şüpheli ölümlerin ailelerinin taleplerine ilişkin açıklaması

 

MAHMUT DİNDAR (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Toplumsal barışı tartışmaya başladığımız bugünlerde kayıpların, faili meçhullerin -şüpheli ölümlerin- ailelerinin taleplerine kulak vermemiz gerekiyor. Maalesef, Türkiye tarihî kayıplar, faili meçhuller ve şüpheli ölümlerle doludur. Bu iktidar, Cumartesi Annelerine henüz adil bir yanıt veremedi. Gülistan Doku Dersim'de beş yıl önce kaybedildi, ailesi ve tüm halkımız adalet arayışına devam ediyor. Bir insanın göz göre göre kaybolmuş olması ve bu kadar sürede bulunamaması hiçbir şekilde izah edilemez. Rojin Kabaiş okumak için geldiği Van'da yine şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi, hem arama çalışmaları geç başlatıldı hem de dosyaya gizlilik kararı getirildi. Alelacele "İntihar etti." denildi ama gün gün açığa çıkan deliller aksini söylemektedir. Bizler gerçek açığa çıkana kadar bu davanın takipçisi olacağız.

Teşekkür ederim Başkan.

BAŞKAN - Sayın Öztürkmen, buyurun.

 

44.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Gaziantep'teki hastanelerin yoğun bakımlarına ilişkin açıklaması

 

HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Gaziantep'teki hastanelerin yoğun bakımına gitmek zorunda kalan vatandaşlar büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Devlet hastanelerinin yoğun bakım üniteleri tamamen dolu, gelen hastalar özel hastanelere sevk ediliyor, sigortası olmayan hastalar bile özele yönlendiriliyor. Özel hastanelerin fahiş fiyatları vatandaşın belini büküyor. Gaziantep'teki sayısı belirsiz sığınmacılar sağlık sistemimizin üzerinde büyük bir yük oluşturmaktadır. Devlet hastaneleri sahipsiz. Acil servislerde onlarca hasta saatlerce sıra bekliyor. "Giderlerse gitsinler." denilerek âdeta ülkeden kovulan uzman hekim açığı nedeniyle acil servislerde büyük sıkıntılar yaşanıyor. Yoğun bakım gerektirmeyen palyatif bakım hastalarının çoğu bu alanda yer olmadığı için yoğun bakıma yatırılıyor. Hastaneler en fazla ödeneği üçüncü basamak yoğun bakım hastalarından aldığı için birinci ve ikinci basamak yoğun bakım ünitelerindeki yatak sayısı çok düşük tutuluyor. Sağlık rant hâline getirildiği için hastaneler ticarethane gibi çalışıp hastaya müşteri gözüyle bakılıyor.

BAŞKAN - Sayın Sarıgül, buyurun.

 

45.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, Roblox’a ve Millî İstihbarat Teşkilatının 98'inci yılına ilişkin açıklaması

 

MUSTAFA SARIGÜL (Erzincan) - Sayın Başkan, Can Erzincan'ı saygıyla selamlıyorum.

Şu an itibarıyla binlerce çocuğumuz ve binlerce evladımız tatile girmek üzere. Almanya'da, Fransa'da, İngiltere'de Roblox açık ama Türkiye'de binlerce evladımız bunu beklemekte. Anneler babalar özellikle çocuklarımızın oynayacağı oyunu seçebilir. Bakanlığımız örfümüzü, töremizi, geleneklerimizi koruyacak şekilde düzenleme yapabilir ama Roblox açılmalı, çocuklarımız mutlaka sevinmeli.

Bayrağımızı koruyan, toprağımızı koruyan, ulusal birliğimizden ayrılmayan, büyük mücadele veren İstihbarat mensuplarını, şehit olanları rahmetle anıyorum. 98'inci yılında Millî İstihbarat Teşkilatımızı kutluyorum, başarılarının devamını diliyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Cumhurbaşkanlığının, Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan, İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt hakkında yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin tezkeresinin (3/959) Cumhurbaşkanlığına iade edildiğine ilişkin tezkeresi (3/1005)

 

BAŞKAN - Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonda bulunan, İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt'a ait (3/959) esas numaralı Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına İlişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi Cumhurbaşkanlığının 24/12/2024 tarihli yazısı doğrultusunda Cumhurbaşkanlığına iade edilmiştir.

Bilgilerinize sunuyoruz.

 Saadet Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ tarafından, Yunus Emre Enstitüsünde yaşandığı iddia edilen yolsuzlukların ve bu süreçteki usulsüzlüklerin tüm boyutlarıyla araştırılması, sorunların tespit edilmesi ve ele alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 7/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Ocak 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

7/1/2025

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 7/1/2025 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 

 

İsa Mesih Şahin

 

 

İstanbul

 

 

Grup Başkan Vekili

 

 Öneri:

Muğla Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Selçuk Özdağ tarafından, Yunus Emre Enstitüsünde yaşandığı iddia edilen yolsuzlukların ve bu süreçteki usulsüzlüklerin tüm boyutlarıyla araştırılması, sorumluların tespit edilmesi ve ele alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 7/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergemizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 7/1/2025 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Saadet Partisi Grubu adına söz talebi Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ'a aittir.

Buyurun Sayın Özdağ. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelecek-Saadet Grubu adına grup önerimiz üzerine konuşma yapacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yunus Emre Enstitüsü nereye bağlı? Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı.

Siz Yunus Emre'siniz ama sizden bahsetmiyorum, bir enstitüden bahsediyorum Sayın Vekilim.

Bu Enstitü Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı ve Türkiye'nin, Türklerin Türk kültürünü tanıtmak adına, dilimizi tanıtmak adına, değerlerimizi tanıtmak adına hem Türkiye'de faaliyet gösteriyor hem de dünyanın çeşitli ülkelerinde faaliyette bulunuyor. Ne kadar güzel; aynen Almanların Goethe Enstitüsü gibi bir enstitü kurulmuş ve bu enstitü Türkiye'nin değerlerini başka ülkelere taşıyacakmış. Evet, taşıyormuş ama bu sırada bir yolsuzluk ortaya çıkmış.

Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye'de, özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden sonra bütün yolsuzlukların, hırsızlıkların ve de suistimallerin, aynı zamanda yasaların çiğnenmesinin ortaya çıkması tesadüflere bağlıdır, kazara ortaya çıkmaktadır. "Neden?" diyeceksiniz. Biz sizin yollar yapmanıza veyahut da sizin savunma sanayisinde İHA'ları, SİHA'ları yapmanıza; barajlar, köprüler yapmanıza, havaalanları yapmanıza karşı değiliz ki! Biz diyoruz ki bunları yapın; milletimizin, insanlarımızın neye ihtiyacı varsa ekonomik olarak, sosyal olarak, kültürel olarak bunları yapın ama bunları yaparken ne olur açık olun, şeffaf olun istiyoruz sizden. Doğru bir şey istemiyor muyuz? Liyakatli insanlarla yapın bunları, ehliyetli insanlarla yapın, zeki insanlarla yapın, ahlaklı insanlarla yapın ve hukukla kaim olun diyoruz. Doğru şeyler söylüyoruz ama siz doğru şeyler yapmıyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçerken diyordunuz ki: "Her şey şeffaf olacak." Oldu mu Allah aşkına? Hani, şu Sayıştay doğru bir şekilde raporlarını yazabiliyor mu? Geçen gün bütçeyi konuşurken burada söyledim sizlere; eskiden Sayıştay denetçileri, başdenetçiler raporlarını bilgisayar üzerinden gönderiyordu ve bunlar bilgisayar üzerinden gönderdikten sonra da üstte bir komisyon bunları inceliyordu -ona "kuşa çevirme" diyormuşsunuz- ardından da daha sonra, tekrar, yeniden o denetçiye geliyor, o denetçi bilgisayar üzerinden o kırpılmış hâliyle tekrar gönderiyordu ama ilk gönderdiği rapor orada kalıyordu; şimdi bunu yapmıyorlar.

Ben Sayıştay Başkanına kaç defa seslendim, şimdi size sesleniyorum: Elinizi vicdanınıza koyun, eğer Müslümansak hepimiz, gelin, Müslümanca hareket edelim. Ne diyordu Peygamber'imiz: “Ben mekarimiahlakı tamamlamak için gönderildim.” Nedir mekarimiahlakı tamamlamak? "En üstün ahlakı tamamlamak üzere gönderildim." Allah aşkına, en üstün ahlakı tamamlamak bu mu olacaktı? Ve yaptıklarınızın hesabını vermeyecek misiniz siz?

Bakın, o kadar çok yolsuzluk çıktı ki bu ülkede, tesadüfen çıktı diyorum. Sedat Peker bir şeyler söylüyordu, ardından birileri bunu yalanladı. "Beni yalanlamayın, yalanlarsanız ispat ederim." dedi. Etti mi? Etti. Peki, savcılar niye işlem yapmadı? Bugün Türkiye'deki savcılar resen soruşturma açma hakkına sahip mi? Değiller ancak başsavcı izin verirse açabilirsiniz.

Şimdi, bir enstitü var burada. Bu Enstitüde 17 milyon dolarlık bir istismardan bahsediliyor, yolsuzluktan bahsediliyor, hırsızlıktan bahsediliyor ve bununla ilgili olarak da güya görevliler yani güya oradaki soruşturmalar için Kültür ve Turizm Bakanlığındaki Teftiş Kurulu ve müfettişler devreye girmiş. Ya, Allah aşkına, ne zaman bu Teftiş Kurulu üyeleri veyahut da bu Teftiş Kurulu Başkanı doğru bir karar verebilir ki! 15 Temmuzdan sonra Türkiye bir noktada korku imparatorluğu hâline dönüştürüldü yani bürokrasi korkuyor, medya korkuyor, siyaset kurumu korkuyor, vatandaş korkuyor, herkes korkuyor. Neden korkuyor? Açık ve net olarak tehdit ediliyorlar bunlar. Gelin, şeffaf olalım. Bir gün keser döner, hesap döner, bakın, inanın, döner bunlar ve bir gün hesap vermek zorunda kalırsınız.

Doğru işler yapmıyorsunuz. Sayıştayı kendi hâline bırakın, bırakın bu Sayıştayı. Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum buradan: Sayın Cumhurbaşkanım, lütfen şöyle seslenmeyin; "Sayıştay, Sayıştay ince eleyip sık dokuma!" demeyin. Minareyi çalmış adamı bulun; minareyi çalmış, kılıfını hazırlamış, tevil etmiş adamları da yakalayın ve bunlarla ilgili olarak işlem yapın.

Gelin, bu medyadan elinizi çekin. Bu medya objektif olsun, bu medya tarafsız olsun, bu medya kararlarını versin.

Bu yargıdan da elinizi çekin. Yargıyı kim arkabahçesi yapmak istediyse eline yüzüne bulaştırdı; zaman zaman etnisite geçmek istedi, zaman zaman mezhepler, zaman zaman ideolojiler, zaman zaman partiler. FETÖ diye bir olgu vardı, bir olay vardı karşımızda; bu FETÖ yargıyı ele geçirmek istedi, sonra eline yüzüne bulaştırdı. Zaman zaman sizler de burada yanlışlar yaptınız. Şimdi, yine aynı şekilde, bu yargıyı bağımsız yapın. Bu yargı perisinin gözleri kapalı olsun, elindeki terazi doğruyu tartsın. Bırakın, bu Mecliste, bu Parlamentoda milletvekillerinin soru önergelerine cevap verin ve denetleme vazifemizi tam yapmamıza vesile olun Sayın Bakanlar. Yapmıyorsunuz, Anayasa'ya uymuyorsunuz, "Uyun." diyoruz biz sizlere.

Şimdi, bu Yunus Emre Enstitüsünde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdağ, tamamlayın lütfen.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Burayla ilgili Bakan Bey burada bir cümle sarf etti mi? Hayır, sarf etmedi. Kültür ve Turizm Bakanı, hemen gereğini yapmalısın, çıkmalısın... Ve burada yetimin hakkı var. Ne diyordu Peygamber'imiz? "Yetim hakkına tecavüz etmeyin." diyordu, değil mi? Eğer burası hukuk devleti olacaksa bu hukuk devletinde denetleme mekanizması olacak. Yetmez denetleme mekanizması, denetleme mekanizmasının ortaya çıkarmış olduğu tüm yolsuzluklara ve hırsızlıklara karşı mutlaka hesap verme mekanizmaları oluşacak. Hesap verme yerleri de mahkemeler olacak, sadece vicdanlar olmayacak; sadece "ben yaptım oldu" mantığıyla hareket etmeyeceksiniz. O nedenle, Yunus Emre Enstitüsünde meydana gelen olay devede tüydür, devede kulaktır. Gelin, hep beraber bununla ilgili bir Meclis araştırması önergesi verelim ve bu araştırma önergemize "evet" oyu verin ve bu bir başlangıç olsun, bu başlangıçla beraber... Tutanın elinde kalan bir devlet değil Türkiye. Türkiye'yi herkesin devleti olacağı, aidiyet duygusunun güçlü oluşabileceği, zenginliğin herkese paylaştırılabileceği, yetenek ve zekâyla insanların devlet kademelerinde yer alabileceği bir ülke hâline getirelim diyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz talebi Manisa Milletvekili Şenol Sunat'a aittir.

Buyurun Sayın Sunat.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Saadet Partisi grup önerisi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Yunus Emre Vakfı 2007 yılında ülkemizin kültürel mirasını, Türk dilini, kültürünü ve sanatını tanıtmak amacıyla kuruldu. Vakfa bağlı olarak Yunus Emre Enstitüsü ise Türk dili, kültürü ve sanatı alanlarında eğitim almak isteyenlere yurt dışında hizmet vermek, yurt dışında Yunus Emre Kültür Merkezleri açmak üzere kuruldu. 66 ülke, 88 noktada faaliyet gösterildiği biliniyor. Vakfın Mütevelli Heyet Başkanı Kültür Bakanı, merkezî yönetim bütçesinden 2023 yılında 1 milyar 396 milyon, 2024 yılında 1 milyar 554 milyon almış; giderek artan bir bütçesi var. Bizler vakıftan ülke itibarını büyütmesini beklerken meğerse enstitü yöneticileri -bir kısmı diyelim- vakfın kasasını hortumlamakla meşgulmüş.

Sayın milletvekilleri, vakfa bağlı kurulan Yunus Emre Enstitüsünün bir kısım çalışanının ticari faaliyeti bulunmayan, sahte fatura kesen tabela şirketleriyle kurumun kasasını naylon faturalarla boşalttıkları vergi müfettişlerinin raporlarıyla ortaya çıktı. Vakfın ödeme yaptığı şirketler incelendiğinde gördüklerimiz soygunun ne boyutta olduğunu gösteriyor. Yunus Emre Vakfına kesilen faturalar sahte fatura, kesen şirketler ise paravan. Kısaca, tabela şirketlerinden alınan sahte faturalarla vakfın kasası boşaltılmış. Zimmet, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma, edimin ifasına fesat karıştırma, sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık ve suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarından başlatılan soruşturma neticesinde aralarında eski kurum çalışanlarının da olduğu 8 kişi tutuklandı. Eski enstitü başkanı yurt dışında, kendi ifadesiyle sağlık nedeniyle ya da başka iddiaya göre firarda. Başkan yardımcıları -biri Bakan eşi, diğeri bir siyasinin oğlu- istifa etti veya ettirildi.

Değerli milletvekilleri, bu vahim tablo iktidarın yandaş, kayırma ve liyakatsiz atamalarla nasıl bir çürüme yarattığının açık bir göstergesidir. Yunus Emre Vakfı gibi millî bir değeri temsil etmesi gereken bir kurumun bu denli büyük bir yolsuzluk skandalıyla anılması sadece vakfa değil, Türkiye Cumhuriyeti devletine vurulmuş ağır bir darbedir. Bu yolsuzluk zinciri sadece maddi bir kayıp değil, aynı zamanda manevi bir yıkımdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

ŞENOL SUNAT (Devamla) - Yunus Emre'nin hoşgörü, sevgi ve birlik felsefesini dünyaya yaymakla görevli bir kurumun, yolsuzluk ve usulsüzlükle anılması milletimizin vicdanını karartmıştır. Bu yapılanlar sadece birkaç kişinin değil, bu sisteme göz yuman, bu çarkın dönmesine izin veren herkesin sorumluluğundadır. Bu nedenle, bu yolsuzluğun tüm boyutlarıyla açığa çıkarılması, sorumluların en ağır şekilde cezalandırılması, adaletin tecelli etmesi elzemdir. Buradan iktidara açıkça sesleniyorum: Liyakatsiz atamalara artık son verin, kamu kaynaklarını yağmalamayın artık. Bir gün gelecek, yolsuzluğa bulaşmış herkes hesap verecek ki o günler çok yakın. Biz İYİ Parti olarak bu meselenin sonuna kadar takipçisi olacağız.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerine Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk'a aittir.

Buyurun Sayın Çubuk. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Teşekkürler Başkan.

Şimdi, bu yolsuzluğun Yunus Emre Enstitüsünde yapılmış olması tarihen de çok ilginç. Kimdir Yunus Emre? Bir lokma, bir hırka yaşamış bir derviş; Antik Yunan filozofları gibi bir diyalektik filozof; tarihen sadece dil adına değil düşünür olarak birçok anlamda katkı yapmış bir isim ve temel mesele, ilkeleriyle yaşamış, ilkelerini savunmuş, bunların dışına çıkmamak için mücadele etmiş; kendinden ve inancından, fikirlerinden ödün vermemiş bir insan.

Ne oluyor? Adına bir enstitü kuruluyor. Geçen ay, aralıkta taa Şam'da bir şube açtı. Ne yapıyor Şam'da bir fikrimiz yok yani fikirlerimiz var da neyse... Açıkçası Yunus Emre Enstitüsünde yolsuzluk yapmak da AKP iktidarına yakışırdı, tam onlara göreydi, tam yerini buldu yani bu. Hiç şaşırdık mı peki? Ben mesela şaşırmadım, haberi ilk gördüğüm anda hiç şaşırmadım; sadece çok ironikti benim açımdan. Düşünün, Mehmet Şimşek'le ilgili şöyle bir mesel anlatılıyor; çorbacı-limon hikâyesi, okumuşsunuzdur, kısaca anlatayım: Pehlivanın sıktığı limonun bile suyunu çıkaracak kadar halkın boğazından geçeni kısmış, sıkmış yani patronların cebinden çıkan asgari ücreti bile kısmış bir iktidarın Bakanı var, Mehmet Şimşek; onunla ilgili halkın bir sürü esprisi var, biri de bu. Böyle bir dönemde Yunus Emre Enstitüsünden hamuduyla götürülüyor. Kimin parası? Kemer sıkması gereken halkın parası. Halk kemer sıksın, halka "Et yemeseniz ne olacak? Protein başka şeylerde de var." densin, çocuklar suyla karın doyurmaya çalışsın; Yunus Emre Enstitüsünden, bir lokma, bir hırka yaşamış bir insanın adına kurulmuş bir enstitüden milyonlar çalınsın! Bakın, iki yıl önce 2 enstitü çalışanı yurt dışına para kaçırırken yakalanmış -bu bir iddia tabii ama ben gayet emin konuşuyorum, bu kesin olmuştur, inanıyoruz çünkü bunlara; aksi hiç olmadı, kanıtlanmadı- ve soruşturma yürütülmemiş.

İki sözle ben bunu bitirmek istiyorum, Yunus Emre'ye ait iki söz. Dergâh için şunu diyor; Tapduk Emre bakıyor ki Yunus Emre yıllarca odun taşıyor dergâha, bir tanesinde bir küçük eğrilik bile yok. "Yunus sen ne yapıyorsun?" diyor, o da diyor ki: "Burası öyle bir hak ve doğruluk kapısıdır ki buraya değil eğri adam, eğri odun bile giremez." Biz de diyoruz ki: Siz değil yirmi yıl, değil üzerine on yıl, değil kırk yıl, Türkiye Yüzyılı boyunca şu Meclisin kapısından odun taşısanız bir Yunus Emre etmezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Çubuk.

BURCUGÜL ÇUBUK (Devamla) - Bir sözü de hep çok hoşuma gitmiştir, çok doğrudur, ne yaptığımızı belirleyen bir sözdür, bizi belirleyen bir sözdür bence: "Cümleler doğrudur sen doğru isen, doğruluk bulunmaz sen eğri isen." Bence Yunus Emre Enstitüsünü kapatın, size yakışmıyor; Yunus Emre'nin adını kirletiyorsunuz. Yolsuzluklarla anılan bir enstitünün adını "Yunus Emre" yapmak da ayıptır, günahtır, yazıktır, büyük saygısızlıktır; bu coğrafyanın tarihine, bu coğrafyanın değerlerine saygısızlıktır. Yunus Emre mezarından kalksa size edecek laf bulamaz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi İstanbul Milletvekili Yunus Emre'ye aittir.

Buyurun Sayın Yunus Emre. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

 Bu yolsuzluk haberlerini okuduğumda açıkçası hiç şaşırmadım çünkü Türkiye'de öyle bir iktidar döneminde bulunuyoruz ki değerli arkadaşlarım, Covid koşullarında kendi Bakanlığına dezenfektan satan bir Bakan vardı AK PARTİ bünyesinde. Kızılayın deprem koşullarında deposunda çadır tuttuğunu ve bu çadırları deprem koşullarında sattığını gördük AK PARTİ iktidarı döneminde. Bebek yoğun bakım çetesi gördük arkadaşlar, bebeklerin para için öldürüldüğü bir dönemi yaşadık AK PARTİ döneminde. Kıbrıs'a büyükelçi olarak gönderdiğiniz kişinin geçmişte Kıbrıs'ta mafya babasıyla ortaklığının olduğunu gördük AK PARTİ döneminde. O yüzden, Yunus Emre Enstitüsünde bu yolsuzlukların olduğu haberine tabii ki şaşırmıyoruz. Bugün içinde bulunduğumuz dönemin ibretlik bir vesikasıyla karşı karşıya bulunduğumuzu tespit etmek gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, tabii, Gelecek-Saadet Grubunun önerisi çok önemli, kendilerini tebrik ediyorum ama değerli arkadaşlarım yani boşuna kendinizi yormayın. Burada Yunus Emre Enstitüsündeki yolsuzluk olaylarıyla ilgili çok açık bir siyasi koruma kalkanı olduğunu lütfen görelim. O yüzden de emin olunuz, birazdan oylama yapıldığında değerli AK PARTİ milletvekillerinin oylarıyla bu önerge reddedilecektir maalesef. Niye bunu söylüyorum, niye "Bir siyasi koruma kalkanı var." diyorum? Bakın, hepiniz gördünüz; Sayın Aile Bakanının eşinin bu Enstitünün Başkan Yardımcısı olduğunu biliyoruz, Milliyetçi Hareket Partili bir milletvekilinin oğlunun bu Enstitünün Başkan Yardımcısı olduğunu biliyoruz. Soruyorum size: Acaba, bu kişiler bu makama sınavda başarılı olarak mı geldiler, kendilerini ispat ederek mi geldiler? Hayır, siyasi atamayla oraya görevlendirilerek geldiler ve bunun anlamı da şuydu: Bakın, siyasilerin en yakınları, eşleri, çocukları oraya konularak "Bu kuruma dokunamazsınız, bu kurumu inceleyemezsiniz; teftiş elemanları, yargı içerisinde bulunan kişiler; ayağınızı denk alın, burası, bu kurum bir siyasi koruma altındadır, bakanın eşinin görevli olduğu, bir milletvekilinin oğlunun görevli olduğu bir kuruluştur burası, ayağınızı denk alın, bu kuruma dokunamazsınız." mesajını vermek için bu kişiler orada görevlendirilmiştir. Tekrar ifade ediyorum: Bir şeyi başararak, sınavda başarılı olarak, kendilerini ispat ederek, bir kariyer patikası içerisinde yol alarak oraya gelmemişlerdir; siyasi amaçlarla oraya konulmuşlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Emre, tamamlayın lütfen.

Buyurun.

YUNUS EMRE (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; bunun yanında, Enstitünün önceki Sayın Başkanının, şu anda firarda olduğu söylenen Başkanının bir açıklaması var. Bu açıklamasında çok önemli bir cümle var, bunları unutmayalım, bunu hatırlatmamız gerekiyor. "Tüm siyasilerin, bürokratların ve basın mensuplarının son on yıllık mal varlıkları şeffaf bir şekilde açıklanmalıdır." diyor. Bunu şu anda yurt dışında bulunan Enstitüsü Başkanı söylüyor, bu yolsuzluklarla itham edilen kişi söylüyor sizin iktidar döneminizde yani adam "Benimle uğraşmayın, o milletvekillerine bakın, o bakanlara bakın, o iktidarın mensuplarına, o siyasilere bakın, bürokratlara bakın. Cesaretleri varsa herkesin on yıllık mal bildirimlerini açıklayın." diyor. Şimdi, bu sözler ortadayken birazdan oy vereceksiniz ve Saadet-Gelecek Grubunun önerisini reddedeceksiniz. Peki, değerli milletvekilleri, bundan hiç utanmıyor musunuz?

Teşekkür ederim. (CHP, DEM PARTİ, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi Tokat Milletvekili Mustafa Arslan'a aittir.

Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Saadet Partisi grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Yunus Emre Enstitüsü, Yunus Emre Vakfına bağlı olarak çalışan eğitim ve kültür kuruluşudur. Yunus Emre Enstitüsü 68 ülkede, 92 ofiste yaptığı çalışmalarla 2024 yılında 91 bin kişiye Türkçe öğretmiştir. Dünyanın her yerinde Türkiye'yle bağ kuran ve Türkiye'ye dost insan sayısını artırma vizyonuyla, Türkiye'nin uluslararası alanda bilinirliğini, güvenilirliğini ve itibarını artıran misyonuyla faaliyet gösterdiği ülkelerde Türk dilinin yaygınlaştırılması ve öğretilmesi, Türk kültürünün tanıtılması, akademik ve kültürel etkinliklerin icrası, Yunus Emre'nin evrensel mesajlarının yayılması amacıyla yabancı ülkelerde insanımıza ve Türkiye'ye ilgi duyanların ihtiyacı olan kültür merkezleri kurulmuştur.

Enstitü, Türkçe sertifika ve diploma programları düzenleyerek uluslararası iş birlikleri ve projelerle Türkiye'nin etki alanını geliştirmek için çalışmalar yapmıştır. Yunus Emre Vakfı, Türk kültürünü ve Yunus Emre'nin tasavvufi öğretilerini hem yerel hem de uluslararasında yaymak, eğitim ve kültürel programlarla bu değerleri yaşatmak adına önemli bir platformdur. Yunus Emre'nin insanlık için sunduğu hoşgörü, sevgi ve barış mesajları Vakfın tüm faaliyetlerinde temel bir rehber olarak kabul edilmektedir.

Yunus Emre Enstitüsünde mali konulara ilişkin bazı işlemlerle ilgili şüpheler ortaya çıktığında Bakanlık resen bir inceleme süreci başlatmış, bu kapsamda Vakıf mütevelli heyeti tarafından 2024 yılı Haziran ayında, başta eski Enstitü Başkanı olmak üzere ilgili Vakıf personeli görevden alınmış, ardından Temmuz 2024 itibarıyla teftiş süreci başlatılmıştır. Teftiş aşamalarının ardından sürecin şeffaf ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesine katkı sağlamak amacıyla başkan yardımcıları kendi isteğiyle görevden ayrılmıştır. Yürütülen teftiş sonucunda, elde edilen bulgular doğrultusunda 23 Aralık 2024 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Soruşturma hâlen devam etmektedir. Anayasa'mızın 138'inci maddesine göre "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

MUSTAFA ARSLAN (Devamla) - Anayasa'mızın 138'inci maddesi çok açık hükümler ifade etmektedir. Soruşturma devam etmektedir, adaletin tecellisine olan inancımız da tamdır. Biz mahkemelere intikal eden, savcılıklara intikal eden dolayısıyla yargıya intikal edilen konularda Mecliste araştırma önergesi açılmasının mümkün olmadığını daha önceki önergelerde defaatle arz ettik. Dolayısıyla, bu konuda bir Meclis çalışması yapılması Anayasa'ya göre mümkün değildir.

Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özdağ.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın Saadet Partisi grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Değerli konuşmacı "Yargıya intikal etmiş konularla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde araştırma komisyonu kurulamaz." dedi. Bu, yanlış bir beyan; bu, sadece kâğıt üzerinde kalan bir beyan. "Neden?" diyeceksiniz. İliç'te bir kaza oldu ve yargıya intikal etti, biz burada beraberce, bütün partiler birlikte İliç'le ilgili bir Komisyon kurduk. İkinci olarak, aynı zamanda, yenidoğan bebek ölümleriyle ilgili olarak, özel hastanelerdeki bu trajediyle ilgili de aynı şekilde bütün partiler beraberce grup önerisi vererek birlikte bir araştırma komisyonu kuralım demiştik. Aynı şekilde, burada, FETÖ darbesinden sonra, FETÖ darbe girişiminden sonra... Yine yargıya intikal etmişti, ben de o Komisyonun Başkan Vekilliğini yaptım yedi ay kadar uzun bir süre. Demek ki zaman zaman burada teamüllerle de bunlar yapılabiliyordu. Bugün de bir teamülle, kâğıt üzerinde yazılanların dışında bir gerekçeyle de aynı şekilde bir komisyon kurulabilir çünkü çok önemli, Türkiye'de yolsuzluk artık ayyuka çıkmıştır, arşıâlâya ulaşmıştır.

Teşekkür ediyorum.

 

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- Saadet Partisi Grubunun, Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ tarafından, Yunus Emre Enstitüsünde yaşandığı iddia edilen yolsuzlukların ve bu süreçteki usulsüzlüklerin tüm boyutlarıyla araştırılması, sorunların tespit edilmesi ve ele alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 7/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Ocak 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi bulunmaktadır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

2.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez tarafından, gelir vergisi sisteminin adil bir şekilde yeniden düzenlenmesi, kamu çalışanları ve emeklilerin ekonomik kriz koşullarında ezilmesini önleyecek kalıcı politikaların geliştirilmesi, sendikaların önerilerinin dikkate alınarak bu anlamda başlatılacak bir sosyal diyalog sürecinin güçlendirilmesi, kamu çalışanlarının haklarının korunması ve ekonomik kriz koşullarında insanca yaşam sürdürebilecekleri koşulların oluşturulması amacıyla 7/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Ocak 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

7/1/2025

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 7/1/2025 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 

 

 

Turhan Çömez

 

 

Balıkesir

 

 

Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

Grup Başkan Vekili, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez tarafından, gelir vergisi sisteminin adil bir şekilde yeniden düzenlenmesi, kamu çalışanları ve emeklilerin ekonomik kriz koşullarında ezilmesini önleyecek kalıcı politikaların geliştirilmesi, sendikaların önerilerinin dikkate alınarak bu anlamda başlatılacak bir sosyal diyalog sürecinin güçlendirilmesi, kamu çalışanlarının haklarının korunması ve ekonomik kriz koşullarında insanca yaşam sürdürebilecekleri koşulların oluşturulması amacıyla 7/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 7/1/2025 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere söz talebi Bursa Milletvekili Sayın Yüksel Selçuk Türkoğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Türkoğlu. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; ülkemizde bir taraftan kira artışları yüzde 60'lara dayanıyor, üniversite harçlarına yüzde 44 zam yapılıyor, temel ihtiyaç maddeleri başta olmak üzere her şey sürekli artıyor; buna karşın, asgari ücrete yüzde 30, memur ve emeklilerine yüzde 11, işçi emeklisine de yüzde 15 küsur zam reva görülüyor. Bu rakamlar neyin göstergesi, biliyor musunuz? Bu rakamlar vatandaşın insanca yaşama hakkının hiçe sayıldığının en net göstergesi.

TÜİK'in açıkladığı yıllık enflasyon yüzde 44,38 ama ENAG'ın burada yaptığı araştırma yüzde 83,40; arada tam yüzde 40'lık fark var. Çarşıya, pazara, markete giden herkes biliyor ki yalancı TÜİK'in açıkladığı rakamlar vatandaşın gerçeğiyle bağdaşmıyor; memur ve emeklilere verilen zamlar bu sahte rakamlar üzerinden belirleniyor ve insanlarımız enflasyon karşısında her geçen gün daha da yoksullaşıyor.

2025 yılı vergi, harç ve cezalardaki yeniden değerleme oranını yüzde 44 açıkladınız. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 21 bini, yoksulluk sınırı 72.500'ü geçti. Hâl böyleyken, bugün lisans mezunu, 9'un 1'indeki en düşük memurun 2024 maaşı 40 bin lira, zamlardan sonra 45.531 liraya yükselecek. 17.500 lira olan en düşük emekli aylığı ise yüzde 11,55 artışla 19 bin liraya çıkacak. Bunlar yaşanabilecek ücretler değildir. Bu konuyla alakalı araştırma önergemiz kabul edilmeli ve beraberinde insanca yaşayacak zamlar verilmelidir. Buradan sendikalara da seslenmek istiyorum: Yetkili sendika MEMUR-SEN ve TÜRKİYE KAMU-SEN ne yapıyorlar? Bakanlığın önünde basın açıklaması. Böyle sendikacılık olmaz. Eğer bugün temsil ettiğiniz kitleler açlığa, yokluğa, yoksulluğa mahkûm edilirken yasal hakkınız olan iş bırakmayı kullanmayacaksanız, söyleyin, ne zaman kullanacaksınız?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu fotoğrafta gördüğünüz bebek şehit, adı Bedirhan Mustafa Karakaya. Evet, biz cezaevindeki cani Abdullah Öcalan'a "bebek katili" diyoruz çünkü bizim orada bebek katiline "bebek katili" denir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Sadece bebek katili de değildir, öğretmen katilidir, çocuk katilidir; mühendis katili, imam katili, korucu katili, polis katili, binlerce Mehmetçik'imizin katili "Abdullah Öcalan" denen ve ellerinden on binlerce askerimizin kanı damlayan caniyi affetmeye çalışıyorsunuz. Affettirmeyeceğiz! Bilin ki bizler, işte bu fotoğraftaki masumun ailesinin gözlerindeki yaşız, gözlerindeki kinin ta kendisiyiz. Siz, dağdaki teröristlerin ayakkabı numaralarına kadar bildiğinizi söylüyordunuz. Suriye'de PKK'nın bittiğini söyleyen de yine sizsiniz. "Halep fatihi" diye ortalıkta dolaşan da sizsiniz. Madem ayakkabı numaralarına kadar biliyorsunuz, madem PKK'yı bitirdiniz, madem Halep fatihisiniz, neden İmralı'daki caniye muhtaçsınız? Onun kanlı ayakkabılarının numarasını bilmiyor musunuz? Sizin asıl derdiniz PKK değil, bunu artık cümle âlem biliyor. Sizin derdiniz, terör bitsin, kan akmasın değil; bunu da cümle âlem biliyor. Sizin kahrınız, şehitler ve geride bıraktığı aileleri değil; bunu da cümle âlem biliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, tamamlayın Sayın Türkoğlu.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Sizin derdiniz, Suriye'de ticarete devam ettiğiniz İsrail için mıntıka temizliği yapılırken BOP planına sadık kalmak; bunu da cümle âlem biliyor. Sizin derdiniz, Türk düşmanlığına hizmet etmek, etnik bölücülerin önünü açmak ve bu ülkeyi Yugoslavya yapmak; bunu da cümle âlem biliyor. Unutmayın, Türkiye Türklerindir; unutmayın, bu ülkenin adı "Türkiye Cumhuriyeti"dir; unutmayın, bu ülkenin tek resmî dili Türkçedir. "Ne mutlu Türk'üm diyene." sedası Türkiye'nin göklerinden asla eksilmeyecektir. Türkiye Türk'tür, Türk kalacak; Apo, bebek katilidir, öyle kalacak.

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerine Saadet Partisi Grubu adına söz talebi Gaziantep Milletvekili Ertuğrul Kaya'ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA ERTUĞRUL KAYA (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İYİ Parti tarafından teklif edilen öneri son derece kıymetlidir. Bu ülkede, çalışanların ücretlerine yapılan zamlar, güvenilirliği kalmamış TÜİK verilerine göre yapılıyor maalesef. Hükûmet, rotasından çıkardığı ekonomiyi rakamlarla oynayarak yeniden rayına sokmaya çalışıyor ama hayal görüyorlar, rüyanızda bile düzeltemezsiniz. TÜİK verilerinin güvenilirliğinden eminseniz buyurun, önergeye destek verin. Geçtiğimiz ay, maalesef, cumhuriyet tarihimizin en büyük faiz bütçesi Meclisten geçti. 2025 yılında 1 trilyon 950 milyar lira faiz ödeyecek bu ülke. Emeklilerimizin, memurlarımızın, esnaflarımızın cebinden alınan paralar tefecilerin cebine gidecek maalesef. 85 milyon vatandaşımızın alın teri, maalesef, bir avuç zenginin havuzuna akıtılacak. Çok uyardık, bu noktaya gelineceği ayan beyan ortadaydı. Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan "Yapmayın, yazık ediyorsunuz bu ülkeye." diye sayısız kere uyardı. Peki, bu noktaya nasıl gelindi? Türkiye gündemine ilk olarak Sayın Ali Babacan döneminde getirilen Merkez Bankasının 128 milyar dolar döviz rezervinin cayır cayır satılması meselesi var. Bu konuları asla unutturmayacağız, ekranları başında bizleri izleyen kıymetli vatandaşlarımıza hatırlatmakta yeniden fayda var. Kayınbaba ile damadın el ele ekonomiyi ateşe verdiği dönemde 1 Ocak 2019'da başlayıp 2020'nin Eylülüne kadar sırf 2019 Yerel Seçimlerini kazanmak için, bu ülkede "Biz ekonomiyi çok iyi yönetiyoruz, bakın, dolar yerinde sayıyor." algısını milletimizin zihninde oluşturmak için hepimizin, 85 milyon vatandaşımızın paralarını cayır cayır yaktılar. Uyardık, kâr etmedi; durdular mı? Durmadılar. Bu 128 milyar doların üstüne 2 kere daha 128 milyar doları cayır cayır sattılar. Arka kapıdan satılan dolarlar 400 milyar dolara yakın bir rezerv; hakikaten yazıktır, günahtır diyoruz. Bu paralar Sayın Ali Babacan'ın döneminde, ekonomi yönetiminin başında olduğu dönemde tasarrufla, binbir emekle kuruş kuruş biriktirilen paralardı. Ortada Beştepe yapımı yerli ve millî bir kriz var.

Başka bir hatırlatma: 2015, manşetlerde Sayın Erdoğan ne diyor: "Vatanını satmak yüksek faizle olur." Şimdi, bu açıklamanın yapıldığı dönemde Merkez Bankası faizi yüzde 12,25'ti kıymetli milletvekilleri; bugün faiz oranı, Merkez Bankasının faiz oranı yüzde 47,5. Ne diyeceğiz şimdi? Buyurun, adını siz koyun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaya, tamamlayın lütfen.

ERTUĞRUL KAYA (Devamla) - Sayın Ali Babacan'ın ekonominin başında olduğu on bir yıl boyunca yıllık bütçeden faize ayrılan ortalama tutar 50 milyar lira. Bugün, on bir yılda ödenen faizin 4 katını, 1 trilyon 950 milyar lirayı tek bir yılda, 2025 yılında ödeyecek bu ülke.

Buradan yine soruyoruz: Eğer 50 milyar lira faiz ödemek vatana ihanetse 1 trilyon 950 milyar lira faiz ödemek nedir? Sayın Erdoğan adını koysun; buyursun, söylesin.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerine Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi İzmir Milletvekili İbrahim Akın'a aittir.

Buyurun Sayın Akın. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM AKIN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2025 yılının ilk oturumunda tüm halkımız için eşitlik, demokrasi, barış yılı olması dileğiyle herkesi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

TÜİK'le ilgili çok önemli bir konuyu konuşuyoruz ancak önergeyi veren partimiz, maalesef, TÜİK'le ilgili konuşmak yerine başka konuları konuştu ama önemsediğimiz için biz bu konuyu konuşacağız, başka konuları konuşmayacağız. TÜİK meselesi Türkiye'de çok önemli bir konudur çünkü şu anda -en son söyleyeceğimi en başta söylemek isterim ki- TÜİK, şu andaki mevcut iktidarın halkın cebindeki parayı çalma makinası hâline gelmiş bir olgudur çünkü TÜİK, şu aşamada gerçekten yaptığı bütün araştırma ve tespitlerle gerçekleri saklamaktadır ve Türkiye halkları, sokağa çıktığımızda, siyasi tercihleri ne olursa olsun asla TÜİK'in belirlediği enflasyon rakamlarına inanmamaktadır. Enflasyon rakamları konusunda mevcut koşullarda 2 tane kurumun yüzde 100 farklı rakamları vardır; birisi yüzde 44, diğeri de yüzde 84 rakamları vardır. Halkımız şu andaki bu kadar devlet kurumuna inanmamakta haklıdır çünkü bütün devlet kurumları neredeyse bir siyasi partinin kurumları hâline gelmiştir. Dolayısıyla inandırıcılığını yitirmiş durumdadır. Biz devletleşmiş bu partinin aynı zamanda yürüttüğü bütün politikaların halkımız nezdinde geçerliliğini yitirdiğini görüyoruz ve yirmi üç yıla yakındır iktidardaki yarattığı süreç açısından da bunun çok somut örneklerini görüyoruz.

Sevgili halkımız ve değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, özellikle önergenin içerisinde memurlarla ilgili bir öneri vardır. Memurların iki yılda bir sendikalarla yapılan sözleşmelerle maaşları belirlenmektedir ve eksik aldığında da TÜİK'in belirlediği enflasyon rakamlarına göre artırılmaktadır. Dolayısıyla, bu koşullarda belirlenen rakamlar zaten gerçeği yansıtmamaktadır. Biz açıkça şunu söylüyoruz: Birincisi, TÜİK'in mevcut koşullarda özellikle düşük ve orta gelirli vatandaşlarımızın tükettikleri değerler üzerinden yapması gerekir, aksi takdirde doğru bir tercih yapılmamaktadır. Bunun için şeffaf olması, açık olması gerekir ve aynı zamanda bir kıyaslama yaptığımızda çok açık bir şeyi görüyoruz ki bu gerçeklerle bağlantılı olarak değerlendirdiğimizde 2022 yılında, asgari ücretle -ekmeğin birim fiyatı açısından bakıldığında- 1.833 tane ekmek alınabiliyorken 2024 yılında bu rakam 1.360'a düşmüştür yani halkımızın cebindeki hırsızlık 473 tane ekmeğin çalınmasına tekabül etmektedir. Dolayısıyla, hırsızlık makinesi hâline gelen bu kurumun şu andaki mevcut hâliyle sürdürülmesi doğru değildir çünkü iktidarın siparişi üzerine rakamlar belirlenmiş, halkın cebindeki paralar fiilen çalınmaktadır. Bu çalma meselesinin artık tüketilmesi lazım, açık denetlenmesi ve takip edilmesi lazım ve kimler üzerinden, nasıl tespit edildiğinin, hangi ürünlerin fiyatlarına göre bunun yapıldığının da belirlenmesi lazım.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

İBRAHİM AKIN (Devamla) - Çünkü 2022 yılından bu yana TÜİK yapmış olduğu araştırmaların verilerini saklamaktadır, gizlemektedir. Açıkça bunu söylese, hangi rakamlar üzerinden, hangi fiyatlar üzerinden, hangi tüketim üzerinden yapıldığını söylese bu gerçeklik açığa çıkacaktır çünkü bu gerçekten açığa çıktığında da enflasyonun yüzde 44 değil yüzde 84 olduğu gerçekliği vardır. O nedenle, bu araştırma önergesi değerlidir ve biz acilen sermaye transferine sebep olan bu uygulamanın ortadan kaldırılmasını; bir an önce halkın çalınan parasının iade edilmesini; emeklinin, çalışanın ve bütün ücretlilerin bu koşullarda yoksulluğa, açlığa mahkum edilmemesini ve bunun da bir an önce düzeltilmesini istiyoruz. Başka türlü, açlık sınırının altında kalan emekli parası ve memur parasının gerçekten sürdürülebilir olması mümkün değildir. 2025 yılının bütün bunlarla sürdürülecek bir mücadele yılı olacağını düşünüyoruz.

Herkese teşekkür ediyorum, sağ olun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi Antalya Milletvekili Aykut Kaya'ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYKUT KAYA (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bu seneye kadar ücret artışlarında yıllık enflasyonu baz alan iktidar, bu sene bir anda yeni bir fikir icat etti "Hedef enflasyona göre zam yapalım." dedi. Yıllık enflasyon TÜİK'e göre yüzde 44,4; İTO'ya göre yüzde 55,3 oldu ama AK PARTİ'nin asgari ücretliye reva gördüğü artış yüzde 30'da kaldı. Memurlar ile emeklilere ise yüzde 11,5 ve yüzde 15,75 yeterli görüldü. Sayın Yılmaz "Emekliler için düzenleme yapacağız." demişti ama bu açıklamadan pek kısa süre sonra gördük ki dağ yine fare doğurdu. Bu artışların yeterli olduğunu düşünmek için zamdan önceki düzeylerin de yeterli olduğuna inanmak lazım. Belli ki AK PARTİ kurmaylarına parti binasında "Pollyanna" kıvamında bir film izletiyorlar ve bu filmde, geçen sene halkın aylık 12.500 TL ya da 17.002 TL'yle süper bir hayat yaşadığı anlatılıyor. Halka karışmayıp masa başında politika yapınca böyle oluyor işte. Daha geçen hafta Antalya Döşemealtı Pazarı'nda 2 emekli büyüğüm bana, hayatlarındaki en büyük lüksün ayda 1 kere gözleme yemek olduğunu söylediler. Sokağa inseniz bunları göreceksiniz işte. Aslında masa başında da görebileceğiniz gerçekler var; mesela, açlık seviyesinin 23.256 lira, ülkedeki ortalama kiranın 19.922 lira olduğunu da bileceksiniz; 2 emekli aylığıyla kirada bir evde yaşamak isteyenlerin kirayı ödedikten sonra kalan gelirleriyle gıda masrafını sadece yirmi üç gün karşılayabileceğini ve ayda yedi gün aç kalacaklarını da bileceksiniz. Emeklilere âdeta sırtınızı döndünüz. 2009-2024 döneminde, on beş yıllık dönemde emekli sayısı yüzde 85,3 arttı. Bunun en önemli şekilde arttığı dönem EYT dönemi. Ancak emekli sayısı artmasına rağmen emeklilerin bütçe içerisinden aldığı pay yüzde 2,7 düştü yani daha çok emekli artık daha az pay alıyor. Emeklilerin hakkını yok sayıyorsunuz.

Genel enflasyonun her hanenin gerçeğini yansıtmadığını da unutmamalıyız. Örneğin, TÜİK'in 2023 verilerine göre, en az bir kamu çalışanının bulunduğu hanelerin yüzde 36'sı kiracı statüsünde ve bunların yüzde 81'i "Konut masrafları bize yük getiriyor." diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaya, tamamlayın lütfen.

AYKUT KAYA (Devamla) - Bunlar, 2023 verisi. Peki, ülkedeki ortalama kira ne kadar artmış 2024'te? Yüzde 105,8. Sayın milletvekilleri, ev kiraları yüzde 100'ün üzerinde artarken, insanların gelirlerini yüzde 12 ile 30 arasında artırmak, konut krizinin daha da derinleşmesini tetiklemekten başka bir işe yaramaz. İktidar, düşük ücret ve aylık artışlarına gerekçe olarak enflasyonla mücadeleyi öne çıkarıyor ama insan gibi yaşayabilmek, ekonomiyi düzeltme anlayışlarının hiçbir yerinde yok. "Ücretlerini yeterince artıramadığım insanlar başlarını sokacakları bir ev bulabilecekler mi?" diye soran yok. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel'in de ifade ettiği gibi, emekçilerimiz adına, emeklilerimiz adına, esnaflarımız adına, çiftçilerimiz adına, öğrencilerimiz, gençlerimiz adına iktidarınıza kırmızı kart gösteriyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy'a aittir.

Buyurun Sayın Altınsoy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ALTINSOY (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Resmî istatistiklerin üretimi ve organizasyonuna ilişkin temel ilkeleri ve standartları belirleyen, ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlarda gerekli veri ve bilgileri derleyen, değerlendiren ve kullanıcılara sunan bilimsel ve teknik bir kurum olan Türkiye İstatistik Kurumu faaliyetlerini özveriyle sürdürmektedir. TÜİK, Avrupa Birliği ve dünya genelinde geçerli olan uluslararası kurumlar tarafından tavsiye edilen yöntem, tanım ve kavramları kullanarak uluslararası standartlarda istatistikler üretmektedir. Üretilen tüm istatistikler ilgili kurum ve uzmanların değerlendirmelerine açık olduğu gibi en ayrıntılı düzeyde de kamuoyuyla paylaşılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, TÜFE veri derleme, işleme ve dağıtım süreçlerine ilişkin tüm detaylar erişilebilirlik ve açıklık ilkeleri kapsamında internet sayfasında yayımlanmaktadır. Avrupa Birliği İstatistik Ofisi tarafından yapılan denetlemelere göre TÜFE, Eurostat standartlarına yüksek derecede uyumludur. Hane halklarının en çok tükettikleri mal ve hizmetlerden oluşan ve Türkiye genelindeki hane halklarının ortalama tüketim alışkanlıklarını yansıtan standart bir sepet kullanılmaktadır. TÜFE kapsamında yayınlanmakta olan bazı tabloların sunum şekli ve içeriği konusunda piyasadaki fiyat hareketlerinin kullanıcılar tarafından doğru okunmasına ve takip edilmesine imkân verecek bazı düzenlemeler yapılmıştır.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Memur maaş zamlarına da gelecek misiniz Sayın Vekil?

HÜSEYİN ALTINSOY (Devamla) - Aylık bazda yayınlanmakta olan ortalama madde fiyatlarına ilişkin tablonun, kamuoyunda yanlış anlaşılmalara ve yanıltıcı değerlendirmelere sebebiyet verdiği için Mayıs 2022 TÜFE sonuçlarının yayımlandığı tarihten itibaren güncellenmemesine karar verilmiştir.

TÜİK, uzun yıllardır ülkemizin resmî istatistiklerini üretmekte ve sistemin koordinasyonunu sağlamakta olup böylesine köklü bir kurumun kamuoyunda yanlış ve temelsiz algılar oluşturularak yıpratılması, konusunda uzmanlığı Avrupa Birliği tarafından da kabul edilen TÜİK'e ve çalışanlarına yapılan büyük bir haksızlıktır.

Milletimizin en büyük derdinin hayat pahalılığı olduğunun farkındayız. Enflasyonu kalıcı olarak düşürmek, tekrar tek haneli rakamlara indirmek için bütün kurumlarımızca çalışmalarımıza kararlılıkla devam etmekteyiz.

Asgari ücretin enflasyon karşısındaki alım gücünü koruduğumuzu birkaç örnekle ifade etmek istiyorum: 2002 yılında 184 TL asgari ücret alan bir çalışanımız bu ücretle 136 litre akaryakıt alabilirken 2025 yılında 514 litre akaryakıt alabilmekte, 24 kilogram et alabilirken bugün 34 kilogram et alabilmekte, 1.967 adet yumurta alabilirken bugün 3.684 adet yumurta alabilmekte, yine, 865 adet ekmek alabilirken bugün 1.842 adet ekmek alabilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

HÜSEYİN ALTINSOY (Devamla) - Bu veriler de gösteriyor ki biz, çalışanlarımızı, emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik, bundan sonra da ezdirmeyeceğiz ve her zaman onların yanında olacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hükûmetler olarak bu konuda bütün imkânlarımızı kullanıyor ve elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.

Bu düşüncelerle, Meclis araştırması önergesine katılmadığımızı bildirir, Genel Kurulu saygıyla selamlarız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın Çalışkan, söz talebiniz var sanırım.

Buyurun.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, 2025 yılının “Aile Yılı” olarak ilan edilmesine ilişkin açıklaması

 

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, Hükûmet 2024 yılını Emekli Yılı ilan etmişti ve emeklileri sefalete mahkûm etti; 2025'i Aile Yılı ilan ettiler, korkarız ki bu da sanki ailelerin yok olması anlamına gelecek, anlaşılan o ki ekonomideki başarısızlığın bedeli aileye yıkılacak. Asgari ücretliye, emekliye ve memura alay edercesine yapılan zamlar karşısında aile bütçesini eriten fahiş kiralar, temel ihtiyaç maddeleri artık her aileyi geçim savaşı verir hâle getirmiştir. Yaşadığımız bugünlerde boşanma oranındaki yükseklik, doğurganlık hızının düşüşü, yuvaların dağılması aileleri topyekûn çöküşe sürüklemekte, böylece de hane halkının huzuru ve güveni ortadan kalkmaktadır. Aileyi koruma iddiasıyla atılan adımın gerçekçi, samimi olması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sarı, buyurun

 

48.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, Kepsut-Balıkesir kara yoluna ilişkin açıklaması

 

SERKAN SARI (Balıkesir) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 3 Ocak günü Kepsut-Balıkesir kara yolunda yaşanan bir trafik kazasında 2 vefat ve 21 yaralı vatandaşımız ne yazık ki mağdur oldu. Geçen yıl tam da bu zamanda yine bu bölgede yaşanan trafik kazasından dolayı sizlerin, AKP iktidarının, Başbakanın, Cumhurbaşkanının, Ulaştırma Bakanının söz vermiş olduğu bu yolla ilgili hatırlatmada bulunmuştum. Yaklaşık yirmi beş yıl oldu, çeyrek asırdır bu yolu bitiremediniz, bitiremiyorsunuz. "Yol yaptık, köprü yaptık, tünel yaptık." derken vatandaşlarımız Balıkesir'de sizin vurdumduymazlığınızdan dolayı bir bir canlarından oluyor. Geçen sene 3 Ocakta 2 vefat, 21 yaralı; 23 Ocakta 1 vefat, 7 yaralı; nisan ayında 1 vefat, 2 yaralı olmak üzere sadece geçtiğimiz bir yıl içerisinde 4 vatandaşımız bu yolda yaşamını yitirdi. Sizlerden Balıkesirli hemşehrilerimizin hakkına sahip çıkmanızı, verdiğiniz sözleri tutmanızı bekliyoruz.

BAŞKAN - Sayın Demir, buyurun.

 

49.- Ankara Milletvekili Deniz Demir’in, 2025 yılının “Aile Yılı” olarak ilan edilmesine ilişkin açıklaması

 

DENİZ DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, emeklilerin yaşam kalitesini artırmak iddiasıyla 2024 yılını Emekli Yılı ilan eden AK PARTİ Hükûmeti emeklileri perişan etmiş, 31 Mart seçimlerinde sandıktan büyük ders almıştı. Anlaşılan bu ders yetmemiş, gerekli mesaj alınmamış olacak ki 2025'i de Aile Yılı olarak ilan ettiler. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı, 2025'in Aile Yılı ilan edilmesine ilişkin "Aile Yılı'nda vatandaşlarımızın hayatına doğrudan dokunacak müjdelerimiz olacak." demiş. Sayın Bakana çağrım şu: Vatandaşa masal anlatıp yıllara isim koyacağınıza aileleri yoksulluğa, çocukları açlığa, kadınları ölüme mahkûm eden politikalarınızı değiştirin. Milletin gerçek sorunlarını çözmek yerine slogan siyasetiyle bu ülke insanını daha fazla açlığa ve yoksulluğa itmeyin. Emekliler Yılı'nda perişan ettiğiniz emekliler sizlere haklarını helal etmiyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Öztürk, buyurun.

 

50.- Bursa Milletvekili Hasan Öztürk’ün, kıdem tazminatına ilişkin açıklaması

 

HASAN ÖZTÜRK (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkan.

AKP'nin yirmi iki yıllık iktidarının çalışan ve emekçi özeti emeğe ve alın terine ihanetle doludur. Bunlardan bir tanesi de kıdem tazminatı tavanı. 2002 yılında kıdem tazminatı tavanı asgari ücretin tam 4,8 katıydı, bugün bu oran 1,8'e kadar düşmüştür. Bu ne demektir? Yirmi beş yıllık bir yönetici, bir memur 2002'de emekli olsaydı 3,2 milyon lira kıdem tazminatı alacaktı ama bugün 1,2 milyon lira kıdem tazminatı alıyor; emekçinin yıllarca döktüğü alın terini çalmak demektir bu kısaca. Milletin emeğine çöken, kıdem tazminatını budayan bu düzen herkesin hakkını gasbetmektedir. Kısacası, AKP herkesi fakirlikte birleştirmiş ve fakir bir, yoksul bir yaşama mahkûm etmiştir.

BAŞKAN - Sayın Yaman, buyurun.

 

51.- Ankara Milletvekili Aylin Yaman’ın, 2025 yılının “Aile Yılı” olarak ilan edilmesine ilişkin açıklaması

 

AYLİN YAMAN (Ankara) - Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan 2025 yılını Aile Yılı olarak ilan etti. Hane içinde çocuk, yaşlı, hasta ya da engelli bireylerin bakımını, temizliği ve genel ihtiyaçların giderilmesini kapsayan bakım ekonomisi ve ev içi emek kavramlarının merkezinde kadın emeği yer almaktadır. Kişilerin doğrudan bakımıyla ilişkili bir kavram olan bakım emeği, çoğu durumda kadının doğal bir görevi gibidir ve ücretsiz emek olarak algılanmaktadır. Ev içinde ücretsiz ve kadın emeğine dayanan bu anlayış kadınları yalnızca iş gücünden ve güvenceli bir çalışma modelinden uzak tutmakla kalmaz, eğitim ve sosyal hayattan da çekilmesine yol açar. Eğer 2025 Aile Yılı olacak ise kadının bu bakım emeği mutlaka güvence altına alınmalı ve kadın ekonomik olarak güçlendirilmelidir.

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, buyurun.

 

52.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Cihan Bilgin ve Nazım Daştan'ın cenazelerine ilişkin açıklaması

 

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

20 Aralık 2024 tarihinde Rojava'da SİHA'larla katledilen Cihan Bilgin ve Nazım Daştan'ın cenazelerini almak için aileleri dün akşam saat 16.00 civarında Habur Sınır Kapısı'ndan Erbil'e geçmek için sınıra gittiler. Yaklaşık yirmi dört saati aşkın bir süredir sınır kapısında tutuluyorlar ve geçişlerine izin verilmiyor. Bütün araçların trafiğine açıldı, tırlar geçiyor, binek araçlar geçiyor ama orada bulunan aileler, avukatlar ve Mardin Milletvekilimizin geçişine hiçbir şekilde izin verilmiyor. Hiçbir yasal dayanağı olmayan fiilî bir abluka altındalar, tam anlamıyla aslında fiilî bir gözaltı yaşanıyor ve hiçbir hukuksal dayanağı olmayan bir durumla karşı karşıyayız. Yaklaşık yirmi güne yakın bir süredir cenazeler defnedilmek için bekliyor ama ne yazık ki cenazelerini alıp Türkiye'ye getirmek ve defnetmek isteyen aileler şu anda sınır kapısında hukuksuz bir şekilde bekletiliyorlar. Bunu kabul etmediğimizi, bunun insanlığa, ahlaka, vicdana, hukuka sığmadığını ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Koçyiğit.

Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - En temel haklardan biridir gömülme hakkının kendisi; bu, dinen de böyledir, vicdanen de böyledir, hukuken de böyledir. Şu anda aileler cenazelerini Semelka Sınır Kapısı'ndan geçirip oradan da Türkiye'ye getirmek istiyorlar ve memleketlerine götürüp defnetmek istiyorlar. Bu konuda çeşitli görüşmeler yaptık ama hâlihazırda sorunu aşabilmiş değiliz. Aileler çok açık ve net söylüyorlar: "Biz ne olursa olsun cenazelerimizi alacağız ve cenazelerimizi getirip kendi memleketimizde defnedeceğiz." diyorlar. Buradan da Hükûmete, ilgili bütün bakanlıklara çağrı yapmak istiyorum: Bu hukuksuz tutumdan derhâl vazgeçmeye davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

 

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, yüksek enflasyonun yarattığı sorunların araştırılması amacıyla 7/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Ocak 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi bulunmaktadır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

7/1/2025

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 7/1/2025 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 

 

 

Gülüstan Kılıç Koçyiğit

 

 

Kars

 

 

Grup Başkan Vekili

 Öneri:

7 Ocak 2025 tarihinde Kars Milletvekili Grup Başkan Vekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Sezai Temelli tarafından, yüksek enflasyonun yarattığı sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (9876 grup numaralı) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 7/1/2025 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere söz talebi Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki'ye aittir.

Buyurun Sayın Tiryaki. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İktidarın son yıllarda uyguladığı ekonomi politikaları nedeniyle enflasyon her geçen gün yükseliyor, işsizlik yükseliyor, yoksulluk artıyor, gelir dağılımında büyük bir adaletsizlik var ve yine, vergide adaletsizlik var. Bunun karşısında, asgari ücrete zammın ne kadar olacağını belirledi siyasi iktidar; memur ve emekli maaş zamlarını açıkladı, enflasyona ezdirmediğini söyledi. Başka bir hikâye anlatıyor, biz de başka bir şey anlatıyoruz. Gelin, gerçekten, çalışanların, emeklilerin, asgari ücretlilerin aldıkları ücretler reel mi, gerçek mi, enflasyona ezdirmiş misiniz, ezdirmemiş misiniz; bunu araştıralım diyoruz, bir araştırma komisyonu kuralım, bu konuda mutabakata varalım istiyoruz.

Şimdi, biliyorsunuz, enflasyon konusunda Türkiye'de ciddi bir anlaşmazlık var. Bunun nedeni de bu konuda yapılan araştırmaların ve yapılan açıklamaların birbirini tutmaması. ENAG bir açıklama yapıyor, diyor ki: "2024 yılında Türkiye'deki enflasyon yüzde 83,4." İstanbul Ticaret Odası (İTO) bir açıklama yapıyor, diyor ki: "Türkiye'deki enflasyon yüzde 50,27." Yine, TÜİK bir açıklama yapıyor, diyor ki: "2024 yılı enflasyon oranı yüzde 44,38." Biz ENAG'ın değil, İstanbul Ticaret Odasının değil, TÜİK'in verilerini esas alarak dünyadaki durum ile Türkiye'yi karşılaştıralım istiyoruz. Ben şimdi sizinle birkaç tane veri paylaşacağım. Avrupa'da enflasyonun açık ara en yüksek olduğu ülke Türkiye; bakın, TÜİK'e göre Türkiye'deki enflasyon yüzde 44 küsur. Bütün Avrupa'da enflasyonun yüzde 10'un üzerinde olduğu 1 tane ülke var, savaş içerisindeki Ukrayna; onun dışında yüzde 1, 2, 3, 5. Bütün Avrupa'da en yüksek enflasyona sahibiz. Afrika'da enflasyonun yüzde 10'un üzerinde olduğu 11 tane ülke var, sadece 11 ülkede enflasyon yüzde 10'un üzerinde, bunlardan sadece 2'sinde enflasyon Türkiye'den daha yüksek. Bütün Afrika'da, yoksulluğun en yüksek olduğu Afrika Kıtası'nda sadece 2 ülkenin enflasyonu Türkiye'den yüksek: Güney Sudan ve Zimbabve. Asya'da enflasyonun Türkiye'den yüksek olduğu yalnızca 2 tane ülke var; bir tanesi Suriye, bir tanesi varlık yokluk mücadelesi veren işgal altındaki Filistin. Türkiye'den daha yüksek enflasyona sahip olan ülkeler bunlar. Amerika Kıtası'nda enflasyonun Türkiye'den yüksek olduğu tek bir ülke var, Arjantin, onlar da toparlanma içerisine girmişler. Şimdi, bütün dünyadaki enflasyonla karşılaştırıldığında enflasyonun en yüksek olduğu birkaç ülkeden bir tanesiyiz -bizden yüksek olanlar da savaş hâlindeki ülkeler- hâlâ "Türkiye'de çalışanları enflasyona ezdirmedik, enflasyonu toparlıyoruz." diyorsunuz.

Bakın, emeklilerin durumu çalışanlardan çok daha kötü durumda. İktidara geldiğiniz 2002 yılında 4/A'lı işçilerin emekli aylığı asgari ücretin 1,47 katıydı yani yaklaşık 1,5 katıydı, şu anda ne kadar? 0,61'i kadar yani 4/A'lı çalışanın ücretinin üçte 2'si oranında yoksullaştırmışsınız. İktidara geldiğinizde 4/B'lilerin katsayısı -BAĞ-KUR'lular için söylüyorum, tarım dışı BAĞ-KUR'lular için söylüyorum- 0,96'ydı yani bir BAĞ-KUR'lunun emekli aylığı ile asgari ücret yaklaşık olarak birbirine denk idi, şu anda 0,59'u kadar. Yani ne demek? Üçte 1'i kadar BAĞ-KUR emeklisini de yoksullaştırmışsınız. Memurların emekli aylığı asgari ücretin 1,87 katı kadardı yani neredeyse 2 katı kadardı, şu anda ne kadar? 0,8 katı kadar. Yani memurları neredeyse yüzde 50 oranında yoksullaştırmışsınız. Türkiye'yi soktuğunuz durum tam olarak bu. Şimdi, karşılaştırma yapıyorsunuz, satın alma gücü falan; bütün dünyada karşılaştırılan 1 tane şey var: Altın. Gelirinizle ne kadar altın alabiliyorsunuz? Herkes ulaşabilir, telefonlarınızdan bakabilirsiniz. İktidara geldiğiniz Ekim 2002'de çeyrek altın 24 küsur TL'ydi.

 EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Ons altın ne kadardı?

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - 2002'de siz iktidara geldiğinizde 9/1'den maaş alan bir öğretmen 635 TL alıyordu yani 25 tane çeyrek altın alabiliyordu. Şimdi öğretmen maaşı ne kadar? 47 bin TL. Çeyrek altın ne kadar? 4.985 TL. Kaç tane altın alabiliyor? 9,5 tane çeyrek altın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Müsaade ederseniz tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Tiryaki.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Yani siz iktidara geldiğinizde bir öğretmen maaşıyla 25 çeyrek altın alabiliyordu, şimdi 9,5 tane çeyrek altın alıyor.

Yani hasılıkelam, Türkiye'de refah falan yok, Türkiye'de gerçekten refahtan çalışanların pay aldığı falan yok; reel olarak her geçen gün yoksullaşma var, çalışanları da emeklileri de reel olarak yoksullaştırmış durumdasınız. Gelin, bunu araştıralım diyoruz. Gerçek anlamda emeklilerin hak ettiği ücret ne kadardır, gerçek anlamda asgari ücretin ne olması gerekir, gerçek anlamda memurların maaşı ne olması gerekir; hep birlikte araştıralım, kamuoyunu da bilgilendirelim diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz talebi Konya Milletvekili Hasan Ekici'ye aittir.

Buyurun Sayın Ekici. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA HASAN EKİCİ (Konya) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; DEM PARTİ'nin grup önerisi üzerine Gelecek-Saadet Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'de 16 milyon kişi toplam servetin yüzde 81'ine sahip. Bu servetlerin yüzde 77'si gayrimenkulde, yaklaşık yüzde 13'ü döviz yatırımlarında, geri kalan yüzde 10'luk dilim de mevduatta; kur korumalı mevduatla yapılan servet transferlerini de bir kenara yazın lütfen. Bu, Türkiye'nin bir yüzü. Madalyonun diğer yüzünde milyonlarca işçinin 28,5 puanlık zammı gasbedildi, memur emeklileri ve memurların zam oranı yüzde 11,5'la resmî enflasyonun 4,2 puan altında kaldı. Zaten TÜİK verileri tam bir muamma. TÜİK hesaplamaları, İstanbul Ticaret Odası verilerinin 11 puan altında ve ENAG verilerinin neredeyse yarısı seviyesinde. Aralık ayı enflasyon oranının 1,03 olarak nasıl hesaplandığı da başka bir muamma. Belli ki profesyonel bürokratlarımız on iki aylık sürede 4 kere revize edilen enflasyon hedefi tutsun diye epey uğraşmışlar, lakin hâlâ "Vatandaş hedeflerimize inanmıyor." diye vatandaşa kızıyorlar. Pazarın, çarşının kapanma saatini bekleyen, "Acaba ev sahibi bu yıl yüzde kaç zam yapacak?" diye titreyen, "Çocuğumun artan eğitim masraflarını nasıl karşılayacağım?" diye kâbuslar gören vatandaş ise "Halkımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz." avuntularına ram olmaya davet ediliyor, geçen yılın hangi sebeple Emekliler Yılı ilan edildiğini de kendi kendine soruyor. Evet, arkadaşlar, var mı bu soruya bir cevabımız? Sahi geçen yıl neden Emekliler Yılı ilan edilmişti; 1 Nisan şakası mıydı, yıl bittiğinde emeklilerimiz bir oh çeksin diye miydi? Yıl bitti, emekliler de emekçiler de gelecek yılın müjdelerinden korkar hâle geldi.

Bugün iktidar en düşük emekli maaş alanlara bir müjde daha verdi ve en düşük emekli maaşını 14.469 TL olarak açıkladı. Hadi 22 bin TL olan asgari ücreti geçtik, 21 bin TL olan açlık sınırını da geçtik, 15 bin TL'ye de düzleyemediniz mi? Anlaşılan emeklilerimize 531 TL daha veremeyecek durumdasınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN EKİCİ (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

HASAN EKİCİ (Devamla) - Haklısınız tabii; şimdi, emeklilerimize 531 TL fazla verirseniz enflasyon patlar, sonra ne yaparız? Her yeni gün bir öncekine rahmet okutur vaziyete geldi. Vatandaş yeniden muhatap olduğu "Faiz inecek ki enflasyon da insin." sözleri karşısında "Eyvah, yine mi, yeniden mi?" diye kendi kendine sormaya başladı. Zira, 300 bin liralık evin 3 milyona çıkması bu anlayış yüzünden olmuştu. Milletin evinin kirasını, faturasını ödeyemez hâle gelmesinin sebebi, bu "Nas var." anlayışıydı. Sadece "Nas var." zikri çekilmiyordu o dönemlerde, bir de eleştirenlere "Mandacı, hain!" deniyordu hatırlarsanız. Oysa, mesela 2016'da, Sayın Davutoğlu'nun Başbakanlığında 50 milyar olan borç faizleri bu dönem 1 trilyon 950 milyara ulaştı.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz talebi Muğla Milletvekili Metin Ergun'a aittir.

Buyurun Sayın Ergun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN ERGUN (Muğla) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; görüşülmekte olan önerge üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Muhterem milletvekilleri, Türkiye, iktidarın sebep olduğu derin bir sosyoekonomik buhran yaşamaktadır. Bu derin buhranın bedelini toplumun çok geniş kesimleri birlikte ödemektedir. İktidarın sayısını dahi açıklamaktan imtina ettiği asgari ücretliler açlığa mahkûm edilmiştir. Sayısı 16 milyona yaklaşan emekliler açlığa mahkûm edilmiştir. Çalışanların büyük bir kısmı yoksulluk sınırının altında ücretlere mahkûm edilmiştir. Milyonlarca vatandaşımız ise asgari ücretin dahi altında sigortasız, güvencesiz ve âdeta kölelik şartlarında çalışmaya mahkûm edilmiştir. Yani vatandaşlarımızın çok büyük bir kısmı temel insani ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hâle getirilmiş durumdadır. Vatandaşlarımız enflasyonun altında ezilmiştir, orta sınıf yok edilmiş, Türkiye zenginlerden ve fakirlerden oluşan bir ülke hâline getirilmiştir. AK PARTİ oligarşisinin servetleri büyürken milyonlarca insanımıza açlık ve sefalet reva görülmüştür. Bu acı tablo, AK PARTİ iktidarının bilerek ve isteyerek sebep olduğu keyfî politikaların doğrudan bir sonucudur. Açıkçası, iktidarın bu derin sosyoekonomik krizi bitirme niyeti de pek görülmemektedir.

Muhterem milletvekilleri, ülkemizin son birkaç yılına damga vuran bu krizin önümüzdeki yıllarda da ağırlaşarak devam edeceğine şüphe yoktur. Bu krizi bitirmenin ve milletin yaralarını sarmanın ne yazık ki tek bir şartı kalmış durumdadır; o da demokratik seçimler sonucunda bu iktidarın görevini yeni bir iktidara devretmesidir. Türkiye çaresiz değildir, Türkiye bu vurdumduymaz, sorumsuz ve beceriksiz iktidardan bir gün mutlaka kurtulacaktır. İYİ Parti olarak milletimize açlığı, yoksulluğu ve sefaleti reva gören bu iktidarı seçimle göndermek için elimizden gelen gayreti ortaya koyacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken bir kez daha yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko'ya aittir.

Buyurun Sayın Kanko. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bugün DEM PARTİ grup önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bugün yirmi iki yıllık AK PARTİ hükûmetlerinin vatandaşımızı, özellikle emekliyi, memuru ve emekçiyi getirdiği durumdan bahsetmek istiyorum. Biliyorsunuz, geçen hafta asgari ücret açıklandı. Asgari ücret 22 bin lira gibi bir rakam açıklandı. Dolayısıyla asgari ücrete baktığınızda, sizin kendi Türkiye İstatistik Kurumunuzun hazırladığı oranda bile zam vermediniz. Yeniden değerleme oranlarının bu kadar arttığı bir dönemde maalesef yine bu asgari ücretlileri siz bir geçinme krizinin içine bile bile ittirdiniz.

Emeklilere geldiğinizde, emekliler... Tabii, emeklilik şöyle bir şey: Yani insanoğlu çalışıyor, özellikle hayat uzadığı için, ömür süresi uzadığı için geniş bir emeklilik süresi oluyor. İşte bu dönemde insanlar daha rahat yaşamak istiyorlar. Maalesef, sizin getirdiğiniz sistemde, özellikle 2008 yılında çıkardığınız sosyal güvenlik ve genel sağlık sigortasıyla ilgili olarak bu vatandaşların hepsini mağdur duruma getirdiniz yani şu anda en düşük emekli maaşı 14 bin lira. Eğer siz o gün o düzenlemeyi yapmamış olsaydınız bugün en düşük emekli maaşı 30 bin liranın üzerinde olacaktı. Emekliler artık sokağa çıkamaz duruma geldiler. Yani bugün gidin İzmit yürüyüş yolunda bir yürüyün, emekliler artık sadece güneş altında oturuyorlar, hiçbirinin kahvehaneye, çayhaneye gidecek hiçbir şeyi kalmadı çünkü artık gerçekten geçinemiyorlar, beslenemiyorlar, torunlarına en ufak bir harçlığı bile verebilecek durumda değiller artık.

Emeklilikte bilimsel olarak bir evre var. Bu evre şu: Erken emeklilik öncesi denilen bir evre vardır; insanlar heyecan duyarlar, "Emekli olacağız." derler, sonra emekli olduğunun ilk aylarına da "balayı dönemi" derler fakat geldiğimiz dönemde şimdi artık emekli balayı dönemine geldiğinde -nasıl bir fırtınanın içine atıldığını görerek- maalesef balayını depresyon ayına dönüştürmüş bulunmaktasınız. İşte, geldiğimiz noktada biz diyoruz ki açık, şeffaf, vergi adaletinin olduğu, vatandaşlarımızın vergi yükü altında ezilmediği ve herkesin emeklilik döneminde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kanko, tamamlayın lütfen.

MÜHİP KANKO (Devamla) - ...ve çalıştığı dönemde geçinebileceği, refah seviyesinin yüksek olduğu bir Türkiye özlemini Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı en kısa sürede getirecektir. Yüce Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi Elâzığ Milletvekili Ejder Açıkkapı'ya aittir.

Buyurun Sayın Açıkkapı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Merak ediyorum, ne diyeceksin?

AK PARTİ GRUBU ADINA EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DEM PARTİ grup önerisi üzerine AK PARTİ'miz adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

5 Ocak 2017 tarihinde İzmir'de teröristlerle, hain PKK'yla girmiş olduğu çatışmada hayatını kaybeden hemşehrim Fethi Sekin'e Allah'tan rahmet diliyorum. Yine, Musa Can'a Allah'tan rahmet diliyorum.

Yine, 3 Ocak 2025 tarihinde kırk dokuz gün yaşam mücadelesi veren, ilimizin Kanal Fırat televizyonunun muhabiri Semra Demirelli'yi kaybettik. Ben buradan Semra Demirelli kardeşimize Allah'tan rahmet, Kanal Fırat ailesine ve Elâzığlı hemşehrilerime başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Tabii, dar gelirlilerin sıkıntılarını hiçbir zaman AK PARTİ hükûmetleri olarak liderimizle birlikte görmezden gelmedik, bu sıkıntılara "Yok." demedik ve her daim, kuruluşundan bugüne yirmi üç yıldır AK PARTİ iktidarlarıyla birlikte her bir çalışan kesimin -dar gelirliler başta olmak üzere- hayatlarını kolaylaştırmak için bir mücadele verdik. Keşke bu sıkıntıları dile getirirken kıymetli kardeşlerimiz, milletvekillerimiz, aynı zamanda Türkiye'de yaşanan farklı sıkıntıları da görerek bu eleştirileri yapsalar. Evet, biz eleştirilere saygı duyuyoruz ve bu eleştirileri de her daim dikkate alıyoruz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Biz para vermiyoruz ama hele sor niye(!)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - "Para yok, vicdanım var." diyorsun(!)

EJDER AÇIKKAPI (Devamla) - Türkiye'de bugün milletimizin geleceğini şekillendiren, refah ve huzurunu arttıran köklü politikaları yirmi üç yıldır AK PARTİ olarak ülkemizin vatandaşlarına, aziz milletimize sunduk, sunmaya devam ediyoruz. AK PARTİ'nin kuruluşundan bugüne kadar ekonominin tüm katmanlarını kapsayan politikalarımızla aziz milletimizin yanında olduk, yanında olmaya devam edeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi Allah'ın izniyle 2025 yılında enflasyon rakamları yüzde 20'ler seviyesine ve daha altına inecek ve aziz milletimizle ilgili çok daha güzel hizmetleri yapmış olacağız. Aziz milletimize...

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Yirmi yıldır aynı vaat, yirmi yıldır; her yıl düşecek bu enflasyon!

EJDER AÇIKKAPI (Devamla) - Evet, bakın Sayın Milletvekili, 2002 yılında iktidara gelen AK PARTİ'mizle birlikte biz çok güzel işleri başardık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Bir de şahlanma var, tablolar gösteriyor(!)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

Buyurun.

EJDER AÇIKKAPI (Devamla) - 2013 yılına geldiğimizde bu ülke yüzde 5'ler seviyesinde enflasyon gördü ancak şunu da görmeniz lazım: Türkiye'nin yaşadığı sıkıntılar, terör olayları ve AK PARTİ hükûmetlerine, seçilmişlere karşı vesayet odaklarının çalışmalarını görmezden gelirseniz bu eksik kalır.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Bir vesayet var, o da saray vesayetidir.

EJDER AÇIKKAPI (Devamla) - Bugün Türkiye'de yaşanan sıkıntılar ve terör olayları Avrupa'nın herhangi bir ülkesinde bugüne kadar yaşanmış olsaydı o Avrupa ülkelerinin örnek verdiğiniz ekonomik verilerinden asla bahsedemezsiniz.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sıfır terörle aldınız ya, sıfır terör. 2002'de sıfır terör vardı.

EJDER AÇIKKAPI (Devamla) - Bakın, Türkiye bütün sıkıntılarla mücadele ederken, deprem bölgesinde yaşayan insanlarımıza hak ettikleri barınma ihtiyaçlarını sağlamaya çalışırken ekonomik verilerin de düzelmesi için büyük bir mücadele veriyor.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Fazlasıyla vergisini koydunuz depremin.

EJDER AÇIKKAPI (Devamla) - Ve şunu görüyoruz ki: 2025 yılından itibaren inşallah Türkiye'de özlediğimiz o tabloya yeniden ulaşacağız diyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Demek ki ulaşamadınız.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi bulunmaktadır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır tarafından, emeklilerin yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla 7/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Ocak 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

7/1/2025

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 7/1/2025 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 

 

 

Ali Mahir Başarır

 

 

Mersin

 

 

Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır tarafından, emeklilerin yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla 7/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan 995 sıra no.lu Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 7/1/2025 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere söz talebi Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer'e aittir.

Buyurun Sayın Taşcıer. (CHP sıralarından alkışlar)

 CHP GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emeklilik bir insanın ömrünün en üretken yıllarında ülkesine çalışarak kattığı değerin karşılığıdır. Dolayısıyla lütuf değil anayasal bir haktır. Ne yazık ki cumhuriyetimizin 2'nci yüzyılının ilk sayfası emekliler için sefaletin yüzyılıdır. İktidarın büyüme hedefi içerisinde yer alamayan emekliler içselleştirilmiş yoksullukla hayata tutunmaya çalışıyor çünkü AKP yoksulluğu bir yönetim aracı hâline getirdi. Öyle bir düzen inşa edildi ki kamu kaynakları sosyal adaleti ve refah devletini inşa etmek yerine yandaşa, candaşa transfer edildi ve öyle bir iktidarla karşı karşıyayız ki 2024 yılında köprü ve otoyollara yüzde 200, kiralara yüzde 62, yeniden değerleme oranına yüzde 43, doğal gaz ve elektriğe yüzde 38, eğitim harcamalarına yüzde 300, yakıta yüzde 42 zam yaptı. İş, memura, emekliye, dar gelirliye yapılacak ücret artışını gelince TÜİK'in modern iktisat literatürüne armağanı olan tamamen yerli ve millî hayalflasyonu devreye girdi. AKP iktidarının enflasyonla mücadelesi hayal olunca hayat pahalılığı altında geçim zorluğuyla hayatta kalmaya çalışan milyonlarca emekliye de insan onuruna yaraşır bir hayat hayal oldu.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı biraz önce yaptığı açıklamayla en düşük emekli maaşını 14.469 liraya yükselttiğini müjdeledi. Oysa 1 Ocak 2024'te 10 bin lira olan en düşük emekli aylığını Temmuzda 12.500 liraya tamamladınız ve o günden bugüne emeklinin alım gücü 8.500 liraya düştü. Biz, ısrarla "En düşük emekli aylığı en azından bir asgari ücrete eşitlensin." derken siz, yeni güncellemeyle aylıkları tekrar 10 bin liraya çektiniz. Yani bırakın zam yapmayı, 2024'te verdiğiniz 2.500 lirayı da geri aldınız. "Emekli aylıkları sadece enflasyona değil, ekonomik büyümeye de endekslenmeli." derken siz 16 milyonu Erdoğan'ın IMF'ye kaptırdığı gönül endeksine mahkûm ettiniz. Biz "Kademeli emeklilik, staj ve çıraklık mağdurları, taşeronlar, atanamayan öğretmenlerin sorunları çözülsün." derken siz yeni mağduriyetler yaşattınız. Ve 2008'de çıkarılan 5510 sayılı Yasa'yla aylık bağlama oranını yüzde 70'ten 35'e, büyümeden verilen refah payını da yüzde 100'den 30'a siz düşürdünüz. Millî gelirden gelen aslan payını yüzde 20'lik imtiyazlı bir kesime siz teslim ettiniz. Bu ülkenin yüzde 80'ini derin yoksulluğa siz mahkûm ettiniz. Adında adalet olan Adalet ve Kalkınma Partisi bu yıl bir avuç imtiyazlıdan alması gereken 3 trilyon liralık vergiden vazgeçmeseydi her bir emekliye aylık en az 30 bin lira verecekti. Bugün, sabit gelirli milyonlar temel ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma düşmüşse sorumlusu elbette başekonomist Erdoğan ve onun bilimden, vicdandan, gerçeklikten uzak olan ekonomi politikasıdır. Gününü dolar bazında hesaplayanlar, yandaşlarına milyarlarca lira değerinde ihaleler verenler iş emeklinin, emekçinin, ücretlinin yaşamına, geçimine, geleceğine gelince sabır öğütlüyorlar. Bugün yirmi beş yıl çalışıp emekliliğe hak kazanan bir devlet memuru sabır taşı olsa çatlar; alacağı 720 bin lira emekli ikramiyesiyle Ankara'da bırakın bir sıfır daireyi yirmi beş yıllık 50 metrekare bodrum katı sahibi olması bile mümkün değil. Zira, 1 milyon kredi çekse on yıl boyunca aylık 30 bin lira ödemesi gerekir ancak emekli olduğunda sadece 25 bin lira alacak. Yani yirmi beş yıllık bir memurun, her bir yıl emeğinin karşılığı sadece bin lira. Dolayısıyla yirmi beş yıllık bir memur profesör olsa hatta Nobel ödüllü ekonomist olsa bu şartlarda yaşayabilmesi mümkün değil.

Değerli milletvekilleri, sözün özü emekliye reva görülen bu sefalet düzeni bilinçli bir tercihtir. Gelirinin tümünü harcadığı hâlde minimum gıda, barınma ve sağlık gereksinimini karşılayamayan milyonlarca emekli sosyal ölüdür. Hangi vicdan bir ömrü çalışarak geçiren insanımızı elektrik faturasını ödemekle ısınma arasında bir tercih yapmaya zorlayabilir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Taşcıer.

GAMZE TAŞCIER (Devamla) - Hangi adalet anlayışı emeklilikte onurlu bir yaşam sürmek yerine pazarda artık toplamak zorunda kalan yurttaşlarımızı görmezden gelebilir? Bu halk hakkını istiyor. Emekçiler, memurlar, emekliler hak ettikleri onurlu bir yaşamı istiyor. Biz de onların sesi olmaya devam edeceğiz. "Vergide adalet" diyorsak "Gelirde adalet" diyorsak "Ülkede adalet" diyorsak bu adaleti Cumhuriyet Halk Partisi sağlayacak.

Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerine İYİ Parti Grubu adına söz talebi Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın'a aittir.

Buyurun Sayın Aydın. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi hakkında söz aldım fakat DEM PARTİ Grup Başkan Vekilinin, bebek katili Öcalan'ın 7 maddelik açıklamasını bu yüce Mecliste okuduktan sonra, Türk milleti adına iki kelam etmeyi partim ve milletim adına bir borç biliyorum. Hatırlatmak isterim ki Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yasama organıdır; bebek katili Öcalan'ın mesajının okunacağı bir yer değildir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bu saygısızlığı Türk milletinin son kalesi İYİ Parti olarak kabul etmiyoruz ve reddediyoruz. Burası Türk milletinin sabrının test edileceği bir arena değildir. DEM PARTİ'yi ve onun yandaşlarını şiddetle kınıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Son günlerde kamuoyunu sıklıkla meşgul eden bir süreçten geçmekteyiz. Bebek katili Öcalan'ı bu süreçte başrole koymak isteyenlerin de farkındayız. Bizler, bu sürecin muhataplarıyla asla ve asla muhataplaşmayacağız; "yeni paradigma" adı altında tekrar tedavüle sokulan ihanet planına asla alet olmayacağız ve sonuna kadar da bu sürecin karşısında olmaya devam edeceğiz. İYİ PARTİ olarak, Türk milletinin duygularına tercüman olan Meclisteki tek parti olmanın gururunu ve onurunu yaşamaya devam edeceğiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bizim, cumhuriyet düşmanlarıyla müzakere edecek hiçbir konumuz yoktur. Tekraren ifade ediyorum: Türk milletinin onurunu zedeleyecek her girişimin karşısında dimdik duracağız. Bizler Türk milletinin aklı, hakkı ve hukuku için buradayız. İYİ Parti bu karanlık planları bozmak ve Türk milletini aydınlık bir geleceğe taşımak için vardır. Türkiye'yi Türksüzleştirmeyeceğiz, cumhuriyeti yıktırmayacağız. Türk milletinin bağrında, omuz omuza ve gönül birliğiyle başlattığımız bu kutsal mücadeleyi kararlılıkla devam ettireceğiz. "Terörsüz Türkiye" maskesiyle ortaya konulan onursuz politikalara karşı duracak ve milletimizin bir kez daha aldatılmasına müsaade etmeyeceğiz.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydın, tamamlayın lütfen.

YAVUZ AYDIN (Devamla) - Bitiriyorum.

Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki İYİ Parti tarih sahnesindeki onurlu yerini korumaya devam edecektir. Sorumluluğumuzun bilincindeyiz, süreci vakur bir şekilde takip eden milletimizin hislerine tercüman olmaya devam edeceğiz. İYİ Parti, Türklüğün son kalesinin sönmesine izin vermeyecektir. İYİ Parti, Türk milletinin vicdanını da hakkını da adaletini de her koşulda ve ne pahasına olursa olsun savunmaya onurla ve gururla devam edecektir. Neferi olduğumuz Türk milleti adına varlığımızı Türk varlığına armağan etmeye devam edeceğimizi belirtiyor, Genel Kurulu ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Konuşmalar tamamlandıktan sonra sataşmadan söz vereceğim.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Şöyle Sayın Başkan yani çok uzatmadan hemen kısa bir şey söyleyeceğim eğer müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Buyurun.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

53.- Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki’nin, Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, Türkiye'de henüz adı konulmamış bir gelişme yaşanıyor, Kürt sorununun barışçıl yollarla çözülmesi konusunda bir girişim var. Cumhur İttifakı'nın bir biçimde desteklediği, muhalefet partilerinin bu konuda destek verdiği bir yaklaşım söz konusu. Şu anda Türkiye'de aktif 164 tane siyasi parti var, Mecliste grubu bulunan siyasi parti sayısı 6 ve bundan daha fazla siyasi parti de bir biçimde Parlamentoda temsil ediliyor. Bu siyasi partilerin tamamı aynı konu etrafında mutabık olmak zorunda değil yani farklı düşüncelere sahibiz, farklı siyasi yaklaşımlarımız var, ideolojilerimiz var; İYİ Partinin de farklı bir yaklaşımı olmasını anlayışla karşılarız. Belki de gelecekte yaşanacak şey her ne ise bu konuda dikkatli olunmasını sağlayacak bir girişim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Tamamlıyorum, çok özür diliyorum Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Tiryaki, açmıyorum, kayda geçsin.

Buyurun.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Ya, biz buna da değer veririz yani bu eleştirilere de değer veririz. Tek ölçütümüz şu: Hakaret içermeden, ilzam etmeden bir değerlendirme yapsınlar. Herkes bu yaşananlara "evet" demek zorunda değil; eleştirel yaklaşımlar olabilir, bunlar belki de yapılabilecek muhtemel hataların, yanlışların önüne geçebilir. Tek ölçütümüz, hakaret edilmesin istiyoruz.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Tiryaki.

 

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır tarafından, emeklilerin yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla 7/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Ocak 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN - Öneri üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz talebi Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen'e aittir.

Buyurun Sayın Ekmen. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen kıymetli vatandaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu, asgari ücretlinin veya emeklinin ekonomik durumunun konuşulduğu bir oturumda iktidar partisi sıralarının daha dolu olmasını, hiç olmazsa vatandaştan buraya yansıyan şikâyetleri, sitemleri daha kulağı açık bir şekilde dinlemelerini beklerdik. Ancak öyle gözüküyor ki uzunca bir süredir ekonomi politikalarını sadece finans ve makro politikaları düzenlemek var sayan bir yaklaşımla Dünya Bankası ya da IMF Türkiye'ye bir program dayatacak olsa asgari ücretliye, emekliye, en alt gelir grubuna daha merhametli ve şefkatli yaklaşacağı bir programla, bu yıl bir önceki dönemlere göre hem rakamsal olarak hem de oransal olarak cumhuriyet tarihinin en yüksek faiz bütçesine karar verilmişken emeklinin ve asgari ücretlinin değil taleplerinin karşılanması, seslerinin bile duyulmasına mecaliniz yok. En son, bir emeklinin sofrasına ne zaman konuk oldunuz? Bir asgari ücretlinin aldığı maaşla nasıl geçindiğini, çoluğunun çocuğunun en temel gıda ihtiyacını, minimum giysi ihtiyacını, okula gidiyorsa servis ücretini, işe gidiyorsa yine dolmuş ya da minibüs, otobüs ücretini nasıl karşıladığını en son ne zaman dinlediniz bilmiyorum ama gerçekten bugün emeklinin de asgari ücretlinin de derdini size anlatacak kadar dahi bir mecali kalmamış durumda. Bütün bu yokluk, bütün bu yanlış tercihler yani bütçeyi faize, faizciye, tefeciye, o çok sevdiğiniz ifadeyle Londra tefecilerine özgüleyen ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını yok sayan bu bütçeyi takip eden günlerde daha dün açıklanan emekliye zam oranları da bir kez daha bu yıl emekli için yokluk, sefalet ve açlık yılı olarak kayda geçecektir. Türkiye Emekliler Derneği Başkanı Kazım Ergün dün yapmış olduğu bir açıklamada feryadını şöyle ifade ediyor: "2018 yılından bugüne her yıl 'Biraz daha sabır, seneye bu iş düzelecek.' dediniz, bu yıl da aynı şeyi duyduk. Emeklinin sabretmeye niyeti olsa da böyle bir şey söz konusu değil ama bu kadar vakti ve ömrü de yok. Eskiden emeklilik yaşı yükseltildiğinde mezarda emeklilik derdik, şimdi ise mezarda zam diyoruz. Emekli herhâlde ancak öldükten sonra zammı görecek."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Ekmen.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Teşekkür ederim.

 Aslında bu ironiye baktığımızda geçen yıl ölenlerden sonra -Allah hepsine rahmet eylesin- bu yıl kalanların da bir zam görmediğini görüyoruz. Emekli artık sağlık giderlerini dahi yani sağlıklı bir yaşamın gereği olan beslenmeyi dahi karşılayamamaktadır.

(AK PARTİ sıralarından "Ayıp oluyor." sesi)

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Burada bir arkadaşımız "Ayıp oluyor." diyor ama bence, evet, ayıp oluyor ama bu ayıp benim sözlerimde değil, bu ayıp emekliye yapılan ayıp, bu ayıp asgari ücretliye yapılan ayıp.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sana demiyorum, burada aramızda konuşuyoruz Mehmet Emin Bey, çarpıtıyorsun.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Efendim, ben kimsenin ismini vermedim, sadece iktidar sıralarından böyle bir cümlenin telaffuz edildiğini söyledim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hayırlı olsun bu arada yeni parti grubunuz.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Bugün emekli için, asgari ücretli için eğer gözlerinin içine bakarak konuşacak, eğer sofralarına konuk olarak bir çorbayı paylaşacak bir mecaliniz varsa buyurunuz, emekliyle, asgari ücretliyle buluşunuz, değilse burada söylenenlere kulaklarınızı tıkamayınız diyorum, saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerinde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi Van Milletvekili Mahmut Dindar'a aittir.

Buyurun Sayın Dindar. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT DİNDAR (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Artan enflasyon, ülke genelinde yaşanan ekonomik dalgalanmalar ve gıdadan barınmaya gelen zamlarla kirasını ödeyemeyen emekliler, düşük maaşları nedeniyle kirasını ödeyemez duruma gelmiştir. Türkiye'de yaşlılar ve emekliler barınma taleplerinde bulunmakta ancak belediyeler bu başvurulara yetişememektedir. Türkiye'de en düşük emekli maaşı 12.500 liraydı, şimdi yapılan zamsa günlük 100 TL'nin altındadır. Emekliler bu 100 lirayla ne yapabilir ki? Bu mudur yaşlılara, emektarlara duyduğunuz saygı?

Dünyada, emekliler için hükûmet harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 7,9'ken Türkiye'de bu oran 4,3'tür. Emekliler için Doğu Avrupa ülkelerinde gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 9,3'ü, Batı Avrupa ülkelerinde yüzde 11,3'ü oranında kamu harcaması yapılmaktadır. Türkiye, Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında en düşük ortalama emekli ve hak sahibi aylığına sahip 2'nci ülkedir, bununla övünün. 2002'de ortalama emekli aylığının kişi başına gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 46,4'ken 2024'te yüzde 27,7'ye geriledi. 2002 yılında yüzde 36,6 olan çalışan ve iş arayan emeklilerin oranı Aralık 2023'te yüzde 55,3'e yükselmiştir. Bütçede emeklilerin payı düştü, 2008-2024 yılları arasında SSK'ye yapılan bütçe transferlerinin oranı yüzde 5,2 azalmıştır. 2008'de yapılan sosyal güvenlik düzenlemeleri sonucunda emekli aylık ve gelirlerinin giderek düşmesi emeklileri daha fazla çalışmaya yöneltmektedir. Çalışan veya iş arayan emeklilerin oranı yüzde 60'a yaklaşmıştır sayın AKP'liler. Türkiye, emekli harcamalarına en az kaynak ayıran ülkeler arasında yer almaktadır, bununla da utanın. Türkiye'de neoliberal yaklaşımlar özellikle Hükûmet çevreleri ve sosyal güvenlik sisteminin bütçeye yük olduğundan, sosyal güvenliğin bir kara delik olduğundan söz etmektedir. Emekli aylıkları ve emeklilik yaşı söz konusu olduğunda en çok gündeme gelen itirazlardan biri "Kaynak yok." ve "Sosyal güvenlik sistemi açık veriyor." şeklindedir.

Değerli milletvekilleri, bugün emekli maaşları açlık sınırının ve asgari ücretin altında kalmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

MAHMUT DİNDAR (Devamla) - Türkiye'de emeklilerin bugün yaşadığı sorunların büyük bölümü 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'ndan kaynaklanmaktadır. 5510 sayılı Yasa'yla yapılan değişiklikler emekli aylıklarının ciddi biçimde düşmesine yol açmıştır. Aynı sayılı yasaya göre güncelleme katsayısı TÜFE ile büyümenin yüzde 30'unun toplamından oluşmaktadır. Daha önce büyümenin yüzde 100'ü hesaba katılırken artık yüzde 30'u hesaba katılmaktadır. Ekonomik büyümedeki artış emekli aylıkları artışında dikkate alınmamaktadır. 5510 sayılı Yasa'nın 55'inci maddesi emekli aylıklarının her yıl ocak ve temmuz aylarında TÜİK tarafından açıklanacak Tüketici Fiyat Endeksi yıllık değişim oranında artırılmasını öngörmektedir. Enflasyon ve büyüme oranları emekli aylıkları açısından yaşamsal öneme sahiptir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT DİNDAR (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi Adıyaman Milletvekili Resul Kurt'a aittir.

Buyurun Sayın Kurt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RESUL KURT (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi ve aziz vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sosyal güvenlik sistemimiz nesiller arası dayanışma ilkesi üzerine kuruludur. Sosyal güvenlik sistemlerinin temelini oluşturan nesiller arası dayanışma, çalışan nesillerin primleriyle emekli olan nesillerin aylıklarının finanse edilmesi ilkesidir. Basitçe çalışanlar bugünkü emeklilerin yaşam standartlarını korurken gelecekte kendileri emekli olduğunda da aynı güvenceyi beklemektedir. Birçok ülkede emeklilik sistemleri yaşlanan nüfus nedeniyle baskı altındadır. Emeklilerin sorunları hem Türkiye'de hem de dünyada önemli bir mesele olarak öne çıkmaktadır. Emeklilik sistemleri yaşlanan nüfus, artan sosyal sigorta ve sağlık giderleri, buna mukabil prim gelirlerinin düşmesi nedeniyle baskı ve risk altındadır. Bugün 16,5 milyona yaklaşan emekli olmak üzere ülkemizdeki tüm vatandaşlarımız sosyal güvenlik şemsiyesi altında ve sağlık güvencesinden de eşit şekilde faydalanmaktadır. Hâlen SGK'den gelir ve aylık alanların sayısı yaklaşık 16,5 milyon kişidir yani her 5 kişiden 1 vatandaşımız emekli aylığı almaktadır.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Primini yatırmış, emekli olmuş yani bağ mı bağışladınız?

RESUL KURT (Devamla) - Özellikle belirtmek isteriz ki tüm emeklilerin emekli aylıkları ödenen prim gün sayısına ve prime esas kazanca göre farklılık göstermektedir. Şu an en yüksek SSK emekli aylığı 94.235 TL'dir.

İBRAHİM ARSLAN (Eskişehir) - Kaç kişi alıyor onu, kaç kişi?

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Ya, en düşük kaç, en düşük? Yüzde kaçı o?

RESUL KURT (Devamla) - En düşük emekli aylığının 12.500 TL, en yüksek emekli aylığının 94.235 TL olmasının temel sebebi, ödenen prim gün sayısı ve pirim masraf farklılıklarından kaynaklanmaktadır.

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Oranları değiştirmiş olmanız değil yani!

RESUL KURT (Devamla) - Değerli milletvekilleri, 2002 yılında, 58'inci Hükûmet göreve başladığında ilk yaptığı düzenlemelerden biri, emekli aylıklarının seyyanen artırılması olmuştur. Emekli aylıklarına 75 ila 100 lira civarında yapılan o dönemki artışlar yüzde 200, yüzde 300 artışlara karşılık gelmektedir. 35 lira, 45 lira, 50 lira, 60 lira emekli aylığı alan vatandaşlarımız, bugün bu anlamda, en azından Hükûmetin bütçe ilkeleri çerçevesinde ödenebilecek tüm iyileştirmeleri almaktadır.

Tabii ki emeklilerin en önemli sorunlarından biri barınma sorunudur. Bakın, buradan iktidarıyla, muhalefetiyle el birliği yapalım. Belediyelerde, kamu kurumlarında atıl durumda arsalar var, ev sahibi olmayan emeklilere bunları sosyal konut olarak kullanabilmesi için kat karşılığı verelim. Kamunun cebinden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RESUL KURT (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlayacağım.

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Kurt.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Ya, şu 14.500 liraya söyleyecek bir sözünüz yok mu? 14.500 lirayla nasıl yaşayacak?

RESUL KURT (Devamla) - Ev sahibi olmayan emekliler kira artışları karşısında zorlanmaktadır. Bu nedenle, emekliler için atıl durumdaki belediyelere veya kamu kurumlarına ait arsaların kat karşılığı projelerle müteahhitlerle sözleşmesinin yapılması, sosyal konutların da o belediyeler uhdesinde emeklilere, sadece düşük gelirli emeklilere düşük kiralarla karşılık verilmesi, düşük kiralarla tahsis edilmesi emeklilerin barınma sorunlarını önemli ölçüde çözecektir.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Yirmi iki yıldır iktidarsınız, yapsaydınız.

RESUL KURT (Devamla) - Emeklilerin toplumda saygın bir yere sahip olması, yaşlılığa dair olumsuz algıların değişmesi önemli bir beklentidir. Bütçe imkânları zorlanarak 2002 yılından bu yana her zaman emeklilerimizin artışlarını enflasyon üzerinde yaptık ve yapmaya devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Ya, enflasyon yüzde 44; siz yüzde 11,5...

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Yalan, yalan, yalan!

BAŞKAN - Sayın Aşıla, buyurun.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

54.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, maaş zamlarına ilişkin açıklaması

 

MEHMET AŞILA (Kocaeli) - 2024 yıl sonu itibarıyla kira artışı yüzde 58. 2023-2024 yıllarında vergilere yapılan yüzde 200 artışın ardından 2025 yılında vergi artışları yüzde 44,5. TÜİK'e göre 2024 yılı enflasyonu yıllık 44,38 ve on iki aylık ortalama yüzde 58,51. ENAG'a göre 2024 yılı enflasyonu yüzde 83,4. 2025 yılı orta vadeli enflasyon hedefi yüzde 17,5 ve beklenen enflasyon yüzde 21,5. Buna karşın, 2025 yılının tamamı için belirlenen asgari ücret 22.104 TL. SGK ve BAĞ-KUR emeklilerine yapılan zam yüzde 15,75, memur ve memur emeklisine yapılan zam ise yüzde 11,54.

Adaletin bu mu dünya demekten kendimizi alamıyoruz. Bu haksız ve paylaşımda adaletten yoksun maaş zamlarıyla 2025 yılı henüz başlamadan bitmiştir diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Rızvanoğlu, buyurun.

 

55.- İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu’nun, gıda güvenliği riskine ilişkin açıklaması

 

EVRİM RIZVANOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye ne yazık ki gıda güvenliği riskinde Avrupa'da zirveye oturdu. 2023 yılında Avrupa Birliğine ihraç edilen gıda ürünlerimiz tam 408 kez alarm verdi. Neden mi? Meyve ve sebzelerimizdeki aşırı pestisit kalıntıları yüzünden. 2025'in daha ilk günlerinde bile üzüm yaprağı ve limon zehirli tarım ilaçları yüzünden geri çevrildi. Bu tehlikeli pestisitler sadece ihracatımızı baltalamıyor, halk sağlığımızı ve çevremizi de tehdit ediyor; toprağımızı, suyumuzu, havamızı zehirliyor. Sağlıklı gıdaya erişim, sağlıklı bir çevrede yaşamak her birimizin temel hakkıdır. Buradan Tarım ve Orman Bakanlığına sesleniyorum: Yönetmelik değişikliği yetmez, taklit ve tağşiş listelerinde yayınladığınız gibi aşırı pestisit kullananları da ifşa edin. Gümrükten dönen ürünler iç piyasaya sürülüyor mu, bunu açıklayın; halkın gıdası zehir olmasın.

BAŞKAN - Sayın Kaya, buyurun.

 

56.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Kaş’ın Gökçeyazı Mahallesi'nde yapılması planlanan mermer ocağına ilişkin açıklaması

 

AYKUT KAYA (Antalya) - Kaş ilçemizin Gökçeyazı Mahallesi'nde bir mermer ocağı yapılması planlanmakta. Mahallemiz tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlamaktadır. Bu mermer ocağı yapıldığında oluşacak tozlanmadan dolayı insan sağlığı, tarım alanları ve ekolojik sistem ciddi anlamda olumsuz etkilenecektir. Sadece Gökçeyazı Mahallemiz değil; Sarılar, Çerler, Dirgenler ve Belkonak Mahallelerimiz de bu mermer ocağından olumsuz derecede etkilenecektir. Sormak istiyorum: Buraya yapılacak mermer ocağının kime ne faydası olacak? Mahallemiz mi kalkınacak? Buradaki çocuklarımız daha iyi bir eğitim mi alacak? Sadece bir firma zenginleşmiş olacak.

Kaş ilçemiz butik turizmde dünyanın nadide yerlerinden bir tanesi, bunu da doğal zenginliklerine borçludur ve bizim bunlara sahip çıkmamız gerekiyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünün vermiş olduğu "ÇED raporuna gerek yoktur." kararını biz kabul etmiyoruz. Buraya mermer ocağı yapılmasını istemiyoruz.

BAŞKAN - Sayın Öneş Derici, buyurun.

 

57.- Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici’nin, Knidos Ören Yeri'nde bulunan ve tapusu Datça Belediyesine ait olan restorana ilişkin açıklaması

 

SÜREYYA ÖNEŞ DERİCİ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla Datça ilçemizde Knidos Ören Yeri'nde bulunan, 60'lı yıllarda köylülerce imece usulü yapılmış olan, yıllardır vatandaşlarımızca kullanılan ve tapusu Datça Belediyemize ait restoran çevre düzenlemesi bahanesiyle Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilmek istenmektedir. Belediyemiz, elbette konuya ilişkin yürütmeyi durdurma kararı için dava açmış, bahse konu devirde kamu yararı olmadığını bildirmiştir. Datça halkına, STK'lere ve belediyelere rağmen bu devrin gerekçesinin belediyeleri silkelemek vizyonu çerçevesinde olduğunu görüyor, anlıyor ve kesinlikle kabul etmiyoruz. İktidar şunu bilmelidir ki halkının menfaatlerine karşı gözünü bu denli karartanlara milletimiz ilk seçimde gerekli cevabı verecektir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Fendoğlu, buyurun.

 

58.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, kapatılması düşünülen Malatya Kuluncak İlçe Mal Müdürlüğüne ilişkin açıklaması

 

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tasarruf tedbirleri kapsamında kapatılması düşünülen mal müdürlükleri içerisinde adı geçen Malatya Kuluncak İlçe Mal Müdürlüğünün kapatılıp Darende'ye bağlanması ilçemizin gelişimini engelleyeceği düşüncesi ve ilave olarak da 6 Şubat depreminde yaşananlar dikkate alındığında sağlam kalan ve vatandaşın yaşamak için talep ettiği bu güzel ilçemiz Kuluncak'a haksızlık olacaktır. Kapatılması düşünülen Kuluncak İlçe Mal Müdürlüğümüzle ilgili kararın yeniden gözden geçirilmesi hususunu Sayın Maliye Bakanımızdan Malatya'mız adına talep ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Arslan, buyurun.

 

59.- Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan’ın, yeni yılda yapılan zamlara ilişkin açıklaması

 

İBRAHİM ARSLAN (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yeni yılla birlikte AKP iktidarı bir yanıyla "mış" gibi yaparak bizim kabul etmediğimiz, milyonlarca insanımızın kabul etmediği düşük oranlı ücret artışlarını gerçekleştirirken öte yandan bütçeye koymuş olduğu yeniden değerleme oranı kapsamında vergilerde, harçlarda yaklaşık yüzde 44'lük bir artışa imza attı ve yeni yılda da derhâl bunu uygulamaya koydu. Bugün akaryakıta yapılan zamla 1 litre benzinin fiyatı 46 lira oldu, muhtemelen akşam da motorine zam yapılması bekleniyor. EPDK verilerine göre ürünün maliyeti 20 lira, bayi kâr marjı 6 lira; 26 liraya verilmesi gereken 1 litre akaryakıt bugün 46 lira. Neden? İktidarın uyguladığı adaletsiz, vahşi vergi politikaları nedeniyle. Bunu kabul etmediğimizi, orta yerde dolar kurunda herhangi bir artış yokken, Brent petrolün fiyatında herhangi bir değişiklik yokken bu zamları kabul etmediğimizi buradan seslendirmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

 

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

5.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2'nci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun çalışma saatlerine, 175 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılmasına ve 178 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi bulunmaktadır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

7/1/2025

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 7/1/2025 Salı günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

 

 

 

Muhammet Emin Akbaşoğlu

 

 

Çankırı

 

 

Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

Bastırılarak dağıtılan 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2'nci sırasına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

7 Ocak 2025 Salı günkü (bugün) birleşiminde 175 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar,

8 Ocak 2025 Çarşamba günkü birleşiminde 175 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

8 Ocak 2025 Çarşamba günkü birleşiminde 175 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde, 9 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde 175 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

14 Ocak 2025 Salı günkü birleşiminde 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar,

15 Ocak 2025 Çarşamba günkü birleşiminde 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

15 Ocak 2025 Çarşamba günkü birleşiminde 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde, 16 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

Çalışmalarını sürdürmesi;

175 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılması,

178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,

 Önerilmiştir.

 

178 sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi (2/2793)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki Madde Sayısı

1.Bölüm

1 ila 10'uncu maddeler

10

2.Bölüm

11 ila 20'nci maddeler (Geçici 1'inci madde dâhil)

11

Toplam Madde Sayısı

21

 

BAŞKAN - Öneri üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz talebi Edirne Milletvekili Mehmet Akalın'a aittir.

Buyurun Sayın Akalın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET AKALIN (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, buraya gelmeden önce okuduğum bir haber bu kürsüden yapacağım konuşmanın konusunu belirledi. Haber şöyle: Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneğinin verilerine göre 2024 yılında Türkiye'de Bentley, Ferrari ve Lamborghini gibi lüks otomobil satışlarında yeni bir rekor kırılmış. Habere göre, özellikle 2018'den itibaren bu satışlar her yıl artış göstermiş. Şimdi sizlere şu soruyu sormak istiyorum: Bu tablo bizleri düşündürmüyor mu? Bir yanda rekor seviyelerde lüks otomobil satışları, diğer yanda ise geçim sıkıntısı çeken milyonlarca vatandaşımız. İşte bu manzara ülkemiz gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir göstergesi ve vergi sistemimizdeki çarpıklığın bir özeti değil midir?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bu ülkede asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonlarca insan var ama bir noktayı düzeltmek istiyorum. Bu insanlar maalesef geçinmeye çalışmıyor, onlar artık umudunu kaybetmiş bir şekilde nefes almaya çalışıyor. İşte, bizim öncelikli meselemiz budur. Bu düzeni besleyenlerden biri maalesef ki adaletsiz vergi sistemidir. Şimdi, bakıyoruz, çiftçi ürününü yetiştirirken vergisini ödüyor, işçi maaşını almadan vergisini ödüyor, esnaf kepengini açarken vergisini ödüyor; peki, büyük servet sahipleri ne ödüyor? Bakın, dolaylı vergilerin yani vatandaştan alınan verginin toplam vergilere oranı yüzde 70-80'lere ulaşmış yani zenginden aldığınız vergiler geri kalan yüzde 20-30'luk kesimin içerisinde kalıyor. Dolaylı vergilerin oranı, Avrupa Birliği ve OECD ülkelerinde yüzde 30'lar civarındadır; bizde ise -dediğim gibi- yüzde 70 ve 80'lerde.

Değerli milletvekilleri, bir toplumda gelir dağılımı adil olmadıkça, o ülkede refah sağlanamaz. Bu dengeyi kurmadığımız sürece, sadece zenginlerin daha zenginleştiği, fakirlerin ise daha da umutsuz hâle geldiği bir geleceğe doğru ilerleriz.

Bakın, en fazla gelire sahip yüzde 20'lik kesimin millî gelirden aldığı pay neredeyse yüzde 50 civarındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Milletvekili, buyurun.

MEHMET AKALIN (Devamla) - Bu konuyla ilgili başka bir veri daha paylaşayım: En yüksek gelire sahip yüzde 20'lik kesim, en düşük gelire sahip yüzde 20'lik kesime göre neredeyse 9 kat daha fazla gelir elde etmektedir. Bir tarafta evine ekmek götürebilmek için gece gündüz çalışanlar, diğer tarafta lüks araba satışlarında rekorlara imza atanlar. İşte, adına "Türk tipi" dedikleri bu sistemin ülkemizi getirdiği nokta tam olarak da budur diyor yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır'a aittir.

Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Aslında Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi üzerine söz almayacaktım ama konu süreler. Ben bugün beklerdim ki AKP'nin grup önerisi en düşük emekli maaşı olsun. Neden?

Şimdi, Çalışma Bakanı çıktı, en düşük emekli maaşını 14.469 TL olarak açıkladı. Arkadaşlar, bu, Meclise yapılabilecek en büyük hakaret çünkü böyle bir maaşın belirlenebilme yetkisi Meclise ait; bir düzenleme yapılmak zorunda, burada yapılmak zorunda. Sonra "Ne işe yarıyorsunuz?" burada diyorlar, "Meclis işlevini yitirdi." diyorlar, "Görevinizi yapmıyorsunuz." diyorlar. Gerçekten biz ne işe yarıyoruz, bunu bir düşünelim. Eğer ki bu Parlamento en düşük emekli maaşını bile yasayla, kanunla belirleyemiyorsa, görüşemiyorsa; Bakan onların iradesine el koyuyorsa sözün bittiği yerdeyiz.

Şimdi, sabahtan beri emekli maaşı konuşuluyor. Yahu, ben size soruyorum: 14.469 lira emekli maaşı vicdanlarınızı zedelemiyor mu? Herkes emekli maaşını burada söylüyor, asgari ücreti söylüyor. Arkadaşlar, bu bir rezalet, bu bir felaket.

Bakın, ne acıdır ki Sayın Cumhurbaşkanı sürekli bizden çeyrek altınla örnek istiyor. Çok acı bir şey söyleyeyim: 2002'de bir emekli maaşıyla 8 çeyrek altın alınırken bugün en düşük emekli maaşıyla 4 kasa domates alınabiliyor arkadaşlar. Bundan daha acı, daha aşağılayıcı bir durum var mı? Ve bunun çözüm yeri olan Meclis bunu konuşup, tartışıp düzenleme yapamıyor, Bakan "Ben açıkladım." diyor. Arkadaşlar, bakın, bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bugün bitti, yandı dediğimiz Bulgaristan, Bulgaristan'ın emeklisi arabasına atlıyor, Edirne'ye geliyor, pazara gidiyor, filesini dolduruyor "Oh, ne güzel, ucuz aldım." diyor; benim emeklim saat dokuzdan sonra, pazarı bekliyor, ondan arta kalanları topluyor ve biz bunu Mecliste konuşamıyoruz.

HALUK İPEK (Amasya) - Konuşuyorsun ya, şu an konuşuyorsun.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Bak, diyor ki: "Konuşuyorsun ya." Bak, oradan bir laf geliyor. Bunu 120 bin lira emekli maaşı alan arkadaşımız söylüyor. Arkadaşlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Başarır, buyurun.

HALUK İPEK (Amasya) - Sen konuşmuyor musun şu anda?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Ben şu anda konuşuyorum, eleştiriyorum, maalesef ki en düşük emekli maaşının ne kadar olması gerektiği konusunda önümüzde bir teklif yok; ben bunu söylüyorum. Ben konuşuyorum, istersen konuşma hakkımı da al, fermuar bağla, sustur insanları. Konuşuyorsun ya... Tabii ki konuşacağız ama konuşmaktan daha çok burada icraat yapacağız. Eminim o teklif geldiğinde, görüşüldüğünde burada bazı arkadaşlarımız, içinizdeki arkadaşlarımız vicdanen "Ya, bir dakika, 14.469 lirayla geçinebilecek bir insan yok." der.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Demez.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Demez mi? Bakın "Demez." diyor.

HALİL ELDEMİR (Bilecik) - Sizin arkadaşınız söylüyor, bizim adımıza konuşuyor.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Peki. Sizin adınıza konuşuyor, doğru, demez o zaman.

Yani arkadaşlar, Meclisin itibarını düşünün, çalışma saatlerinden öte burada emekliyi konuşmak zorundaydım.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

HALİL ELDEMİR (Bilecik) - Seni yalanlıyor arkadaşın.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

60.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Tabii, AK PARTİ grup önerimiz bu hafta ve gelecek haftayla ilgili kanun tekliflerine dair çalışma sürelerine ilişkin. Bu konuda Meclis gündemine hâkim olarak, önüne gelecek bütün konuları kendi içerisinde, usulü dairesinde, İç Tüzük içerisinde konuşup karara bağlama yetkisine haiz. Bu konuyla ilgili, emeklilerin en düşük emekli maaşıyla ilgili, 14.469 liraya ilişkin grubumuzla, Bakanlığımızın ve bütün ilgili, yetkili arkadaşlarımızın da hep beraber değerlendirmeleri neticesinde hem asgari ücrette işverenlere desteğin bin liraya çıkartılarak bu konuda bütün işçi kardeşlerimizin istihdamının devamı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN - Tamamlayın, Sayın Akbaşoğlu.

Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - İstihdamı devam ettirebilmek, bu konuda bir mağduriyet oluşmamasını sağlamak adına hem asgari ücretle ilgili düzenlemeye dair, işverenlere yönelik desteğin bu konuda bin liraya çıkarılmasına ilişkin düzenlemeyi hem de en düşük emekli maaşının SSK ve BAĞ-KUR emeklileriyle ilgili enflasyon oranında artırılmasına ilişkin, daha üstten, altı aylık olarak, altı aylık farkı en üst noktadan alarak bu konuyla ilgili düzenlemeyi inşallah biz teklif olarak getireceğiz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Enflasyon yüzde 44 Sayın Akbaşoğlu, yıllık enflasyon yüzde 44,3.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Aynı zamanda asgari ücret şu demek: Asgari ücretin belirlenmesi, işveren ve işçi sendikalarının kendi aralarındaki görüşmelerine Hükûmet olarak ara buluculuk görevi çerçevesinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bitiriyorum sözümü.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akbaşoğlu, son defa açıyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Ara buluculuk noktasında işçi ve işveren sendikalarının bir noktada buluşmalarına ilişkin, orada ara bulucu rolünde olan Hükûmetimiz en düşük asgari ücreti belirleme noktasında bir konsensüse varmalarına vesile oldu.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Hep işverenle buluştu, biraz da işçiyle buluşsaydınız.

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Asgari ücret norm ücret oldu, norm.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - İmza yetkisi var ya, imza yetkisi; ara bulucu ne ya!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bu, şu demek: Asgari ücret; bu fiyatın, bu ücretin aşağısında kimse çalıştırılamaz demek.

BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Çalışıyor ama!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bunun üstünde çalışılabilme imkânını elde etmek demek. Bunu da yerli yerince belirlemek gerekiyor. Bu hususta da Meclisimizin, takdirine bu tekliflerimizi sunacağımızı bildiriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başarır.

 

61.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili olarak tam da Sayın Başkanın dediği konuda söz aldım. Aynen şu cümleleri kullandı, "14.469 TL en düşük emekli maaşı belirlenirken milletvekillerimiz, Grubumuz tam bir fikir hâlinde istişare yaparak belirlendi." dediniz herhâlde, değil mi? O zaman Meclisin bu tarafını biz kapatalım, muhalefetin görüşünü almayalım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bütçe imkânlarında belirleme... Bunu belirlemek Hükûmetin zaten, yürütmenin.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ben de tam şunu söylüyorum: Bu konu Mecliste tartışılmalı, fikirler alınmalı, önerge verilmeli. Belki DEM, İYİ Parti, MHP "22 bin lira olacak." dedi, içinizden bazı arkadaşlar "evet" diyecek. Hayır, beyler istişare yapmış...

İki: Asgari ücretin asgari ücret olduğunu hepimiz bilecek akıl ve zekâdayız ama acı olan şu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bitiriyorum Başkanım

BAŞKAN - Sayın Başarır, tamamlayın lütfen.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Romanya'da, Polonya'da yani en fakir Avrupa ülkelerinde asgari ücretle çalışma oranı ortalama yüzde 9, yüzde 10, yüzde 11; Türkiye'de yüzde 58. Bu gerçeği görmeksizin burada "Asgari ücret en aşağı alacağı maaş zaten, üstünü herkes verebilir." demek toplumdan bir kopmuşluğu, toplumdan uzaklaşmayı; sahada, pazarda, çarşıda, dükkânda, fabrikada insanları tanımamayı, yabancılaşmayı anlatıyor; biz de bunu söylüyoruz. "Biz en düşük emekli maaşını belirleyelim, Mecliste sonra onaylansın." demek bu millete, bu Meclise yapılan en büyük hakarettir.

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, buyurun.

 

62.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İnsan Sayın Akbaşoğlu'nu dinleyince gerçekten "Vay be! Ne güzel bir ülke." diyor yani. Arkadaşlar düşünüyorlar, taşınıyorlar, her şeyi de biliyorlar, bizim yerimize de yoksulun yerine de emekçinin yerine de karar veriyorlar. Hani biz burada niye konuşuyoruz diye söylemek gerekiyor. Ya, TÜİK'e göre enflasyon yüzde 44,33 Sayın Akbaşoğlu. Sizin asgari ücret zammınız ne kadar? Yüzde 30. Şu anda en düşük emekli maaşının 14.469 lira olması oran olarak neye tekabül ediyor? Yüzde 15,75. Neyi konuşuyoruz ya? Siz ayda 14 bin lirayla geçinebilir misiniz? Şurada herhangi bir arkadaşımız ayda 14 bin lirayla geçinebilir mi? Kiralara yüzde 58 zam yapılmış. Siz niye o zaman vergileri, harçları yüzde 44 oranında topluyorsunuz, yeniden değerleme oranı niye yüzde 44? O yüzde 44, kendi alacağını devlet yüzde 44 zam oranıyla alacak ama vereceğine gelince yüzde 15 verecek, yüzde 30 verecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Böyle bir şey hak mı, reva mı ya? Bir et kaç para Sayın Akbaşoğlu? Alınabiliyor mu? Emekli 1 kilo et alabiliyor mu? Çocuğuna 1 litre süt alabiliyor mu bir asgari ücretli çalışan?

Bir de neymiş, istihdamın devamından yana tercihte bulunmuşlar. Ya, siz zaten patronların sırtını sıvazlaya sıvazlaya sıvazlaya kölelik düzeni kurdunuz. "Asgari ücret" dediğiniz kölelik düzeni. Bu ülkede çalışan sınıfın, çalışan işçinin, emekçinin yüzde 60'ı asgari ücretle çalışıyor, asgari ücret bir genel ücret olmuş durumda ve siz onu en aşağıya çekmiş durumdasınız. Arkadaşlarımız kürsüden altın hesabını, ekmek hesabını yaptılar, daha nasıl anlatalım yani size bu zulüm düzeninizi? Ya, bir dönün, bir çarşıya bakın, pazara bakın, bir Ayşe teyzeyle konuşun, bir gün gidin 1 kilo sebze alın pazardan. İnsaf yani. Yüzde 44'e ben alacağımı tahsil ederim, yüzde 30'u da işçiye, emekçiye reva görürüm. Böyle bir şey olur mu? Bir de niye Meclisten kaçırıyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Son kez açıyorum Sayın Koçyiğit.

Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, niye getirip Mecliste yasalaştırmıyorsunuz? Niye Meclisteki milletvekilleriyle müzakere etmiyorsunuz? Ya, bu kadar, hani, bütçesini, şuyunu, buyunu, her şeyi de artık işi resmen dediniz, ben... Oldu bittiye geliyor her şey. Bu ülkenin Meclisi niçin var? Bu 600 milletvekili niye seçildi? Madem siz her şeyi biliyorsunuz, her şeye karar verecekseniz biz niye burada oturuyoruz? Böyle bir şey olabilir mi? Yani bunlar asla kabul edilebilir şeyler değil. İnsanlar inim inim inliyorlar. Emekli aç, işçi aç, yoksullar aç. İnsanlar açlıktan artık... Ya, anlatıyor işte, gidip pazarda çöp toplayan bir halk gerçeğiyle karşı karşıyayız. Ya, gelmiş burada "İstihdamı artırıyorum." diye savunuyor. İşsizlik oranlarına bakın diye tavsiye etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

 

63.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır ile Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tabii, yasamanın ve yürütmenin ayrı ayrı yetkileri ve görevleri söz konusu. Bütçeyle ilgili, maaşlarla ilgili, memur ve emekli maaşlarıyla ilgili bütçe imkânları çerçevesinde bu tasarruf yetkisi, bunu belirleme yetkisi yürütmede, kanun çıkarma yetkisi Meclistedir. Bu konuda da yasama ve yürütme anlamında da içimizde Hükûmet olarak AK PARTİ ve milletvekilleri anlamında da bu istişareleri yaptığımızı ve bu teklifimizi de yasamanın önüne getireceğimizi ifade ettik. Çalışma usulünü herkes gayet iyi biliyor, burada bir polemik oluşturmanın anlamı yok diye düşünüyorum. Teklifimizi de getirdiğimizde zaten bütün gruplar bu konuyla ilgili değerlendirmelerini kamuoyu nezdinde de ortaya koyacaklar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Asgari ücretle ilgili yıllık bazda, memur ve emeklilerle ilgili altışar aylık bazda enflasyon oranı da dikkate almak suretiyle...

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Harçlar niye yüzde 44 arttı Sayın Akbaşoğlu? Harçlar niye yüzde 44 arttı, buna cevap verir misiniz?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - ...değerlendirme yapıldığı hususunu milletin ve Meclisin bilgisine sunmuş oldum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Asgari ücret niye yüzde 30 arttı, harçlar niye yüzde 44 arttı? Buna cevap verirseniz sorunumuzu çözeceğiz. Soru çok açık, niye yüzde 44 arttı?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Teşekkürlerimi sunuyorum, hayırlı çalışmalar diliyorum.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Çömez, buyurun.

 

64.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Akbaşoğlu; çok açık ve samimi bir çağrıda bulunacağım, dediniz ki: "Biz parti grubumuzda milletvekilleriyle istişare ettik, yürütmeye de tavsiyede bulunduk, onlar da gereğini yaptılar." Zaten bütçe görüşmelerinde de ilgili bakanlar geldi ama birçok bürokrat gelmedi -sağ olsun, Sayın Cumhurbaşkanı da gelmedi- ve bütçeyle ilgili bizim ortaya koyduğumuz eleştirilerin hiçbiri de dikkate alınmadı. O hâlde gelin, millete gidelim. Ben açıkça buradaki bütün Grup Başkan Vekili arkadaşlarla beraber, başta siz olmak üzere, gelin, çarşıya pazara çıkalım diyorum. Gidelim, bir esnafla konuşalım ve emeklilerle konuşalım ve onları bir dinleyin bakalım, 14 bin lirayla emekli nasıl karnını doyuruyor? Bakın, son iki aydır yüzlerce emekliyle görüştüm, sizi temin ederim, birisi dahi "Evime et alabildim." demedi bana. Böyle bir atmosferde diyorsunuz ki: "Biz düşündük, karar verdik, öyle öyle karar verdik."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum, bitiriyorum.

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Çömez.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Akbaşoğlu, sadece emekliler değil, sadece yaşlılar değil, bu ülkede çocuklar ölüyor. 2022'den 2023'e 0-5 yaş arası çocuk ölümlerinde yüzde 30 artış var. Sebebi ne biliyor musunuz? Sebebi açlık çünkü hastalıklara karşı çocukların direnci kalmadı. Allah aşkına, memleketin meselelerini gelin, burada konuşalım. Korkmayın, gerektiği zaman size yardımcı da oluruz, destek de oluruz ama gerçekleri milletin gözünden kaçırmaya çalışmayın. Cesaretiniz varsa açık çağrım, diğer Grup Başkan Vekillerine de aynı şeyi söylüyorum; gelin, hep beraber, Parlamentoda grubu olan partilerin Grup Başkan Vekilleri, çıkalım çarşıya, pazara. Bakın, ne söyleyecekler size.

Teşekkür ediyorum.

 

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

5.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2'nci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun çalışma saatlerine, 175 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılmasına ve 178 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime yirmi beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.05

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA

KÂTİP ÜYELER: Muhammed ADAK (Mardin), Kurtcan ÇELEBİ (Ankara)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44'üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, (2/2479) esas numaralı Sosyal Hizmetler Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/88)

 

BAŞKAN - İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/2479) esas numaralı Kanun Teklifi'min TBMM İçtüzüğü'nün 37'nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.

 

 

Melih Meriç

 

 

Gaziantep

 

BAŞKAN - Önerge üzerinde teklif sahibi olarak Gaziantep Milletvekili Melih Meriç konuşacaktır.

Buyurun Sayın Meriç. (CHP sıralarından alkışlar)

MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye yaşlanıyor, bunu ben değil Türkiye İstatistik Kurumu 2023 yılı doğum verileri söylüyor. Ülkemizdeki doğurganlık hızı 1,51'le tarihimizin en dip seviyesine düştü. Bin nüfus başına düşen canlı doğum sayısı yani kaba doğum hızı binde 11,2'ye kadar geriledi yani 1965 yılından itibaren bugüne kadarki en düşük doğum hızı. Sizlerle paylaştığım alarm verici bu durumun sebepleri üzerine detaylıca düşünmemiz gerekiyor, çok hızlı bir şekilde çözüm yolu üretmemiz gerekiyor.

Şimdi, en bilinen, göz önünde olan gerçeklerden birkaçını sizlere sunmak istiyorum: Genç nüfus gelecek kaygısından ötürü çocuk yapmak istemiyor çünkü kendini ülkesinde güvende hissedemiyor ve müthiş bir şekilde gelecek kaygısı görüyor. Yaşadığımız ağır ekonomik krizden ötürü iş gücüne özellikle genç çağın katılım oranı çok düşük. Suni büyüme rakamları ile verilen ücretler arasında müthiş uçurumlar var. Sosyal güvenlik sistemi karman çorman hâle geldi. Özellikle sığınmacıların bu sisteme bindirdiği yük Türk vatandaşlarının -başta olmak üzere- birçok hizmete ulaşmasını engelliyor. En önemlisi de milyonlarca Suriyeli sığınmacının demografik açıdan yarattıkları tehlikedir. Dünyada en fazla Suriyeliye geçici koruma sağlayan ülkelerin başında olan ülkemizde, Suriyeliler bu durumla alakalı müthiş bir tehdit oluşturmaktadır. Suriyeli kadınların doğum yaşı ve hızı, yakın gelecekte, Türk vatandaşlarının nüfusuna eşitliğini bile sağlayacak durumdadır. Örnek vermek gerekirse, Türk kadınının, doğum yapan annelerin ortalama yaşı 29 iken, Suriyeli sığınmacıların ortalama doğum yaşı 15; hem büyük bir yaş aralığı mevcut hem de kanunlarımıza tamamen aykırı biçimde çocuk yaşta doğumlar gerçekleşiyor. Daha da açık örneklemek gerekirse, bir Türk kadını ile ilk evladını kucağına alan Suriyeli bir sığınmacı kadın arasında 6 çocuk kadar bir fark oluşuyor. Paylaştığım veriler yalnızca kayıtlı sığınmacılarla alakalı değil. Kayıtsız olanların verilerini de hesaba katarsak, Türkiye Cumhuriyeti açısından deyim yerindeyse bir beka sorunu ortaya çıkacak. Kayıtlı-kayıtsız sığınmacıların doğum oranı bu şekilde devam ederse on yıla kalmadan Türkiye nüfusunun yüzde 50'si sığınmacılardan oluşacak.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; ülkemizin güvenlik, ekonomi ve sosyal anlamda kaosa sürüklenmesi muhtemel bir tablo karşısında AKP hükûmetleri ne yapıyor peki? Elle tutulur hiçbir şey.

Hafızamızı geriye doğru tazeleyelim: Hükûmet 15 Mayıs 2015'te yani dokuz sene önce doğum yardımı açıklıyor, "Canlı doğumlar için ilk altın devletten." diye bir proje geliştiriyor; 1'inci çocuk için 300 lira, 2'nci çocuk için 400 lira, 3'üncü çocuk için de 600 lira yardım yapıyor. İşin garip tarafı, daha doğrusu komedi tarafı: 2015 enflasyonu yüzde 10 bile değilken belirlenen sözde çocuk teşvikleri reel enflasyonun yüzde 100'leri aştığı 2024 yılında aynı oranda. 2015'in son iş gününde gram altın 99 lira iken 2024'ün sonunda, bugün 2.963 liradır. Konuşmaya hazırlanırken "100'lü bebek bezi ne kadar?" diye baktım, minimum 500 liradan başlıyor yani ilk çocuğunu dünyaya getiren bir anne, AKP'nin verdiği 1'inci çocuk teşvikiyle sadece 1 çocuk bezi dahi alamıyor. "Halkla dalga mı geçiyorsunuz?" diye sormak içimden geliyor.

Ekonomiyi batırdığınız, ülkeyi sığınmacılarla doldurduğunuz yetmiyor gibi bir de dokuz sene öncenin alım gücüne göre -sözde- teşvik veriyorsunuz. Geçtiğimiz aylarda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bu konuyla ilgili bir soru önergesi vermiştim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MELİH MERİÇ (Devamla) - Gelen cevapta "Doğum yardımı yönetmeliğinde artış ancak kanun değişikliğiyle mümkündür." deniyordu. Şimdi, kanun teklifiyle karşı karşıyasınız. Diyoruz ki: Bu sözde teşvikleri birinci çocuk için 30 bin lira, ikinci çocuk için 40 bin lira, üçüncü ve sonraki çocuklar için de 60 bin liraya çıkaralım. Gerçekten gariban halkın yanındaysanız, samimiyseniz, Türkiye'nin ve Türk milletinin nüfus artışını yani geleceğimizi düşünüyorsanız bu kanun teklifine "evet" demenizi bekliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

 

VIII.- SEÇİMLER

A) Başkanlık Divanında Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Başkanlık Divanında Boş Bulunan Üyeliğe Seçim

 

BAŞKAN - Başkanlık Divanında boş bulunan ve Saadet Partisi Grubuna düşen kâtip üyeliğe İzmir Milletvekili Mustafa Bilici aday gösterilmiştir.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

B) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/235,837,1601,1602,1800,1801) esas numaralı Yapay Zekânın Kazanımlarına Yönelik Atılacak Adımların Belirlenmesi, Bu Alanda Hukuki Altyapının Oluşturulması ve Yapay Zekâ Kullanımının Barındırdığı Risklerin Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim

 

BAŞKAN - Yapay Zekânın Kazanımlarına Yönelik Atılacak Adımların Belirlenmesi, Bu Alanda Hukuki Altyapının Oluşturulması ve Yapay Zekâ Kullanımının Barındırdığı Risklerin Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üye seçimi yapılacaktır.

Komisyon üyelikleri için siyasi parti gruplarınca gösterilen adaylar listesini okutup oylarınıza sunacağım.

 Adı Soyadı Seçim Çevresi

 AK PARTİ (11)

Lütfiye Selva Çam Ankara

Jülide Sarıeroğlu Ankara

Zeynep Yıldız Ankara

Cahit Özkan Denizli

Şahin Tin Denizli

Fatih Dönmez Eskişehir

Tuğba Işık Ercan İstanbul

Büşra Paker İstanbul

Mehmet Ali Çelebi İzmir

Ayşe Böhürler Kayseri

Selman Özboyacı Konya

 CHP (5)

Hasan Öztürk Bursa

Utku Çakırözer Eskişehir

Yunus Emre İstanbul

Ednan Arslan İzmir

Gizem Özcan Muğla

 DEM PARTİ (2)

Sevilay Çelenk Özen Diyarbakır

Zülküf Uçar Van

 MHP (2)

Levent Uysal Mersin

İbrahim Ethem Sedef Yozgat

 İYİ Parti (1)

Ayyüce Türkeş Taş Adana

 

BAŞKAN - Okunan listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Duyurular

1.- Başkanlıkça, (10/235,837,1601,1602,1800,1801) esas numaralı Yapay Zekânın Kazanımlarına Yönelik Atılacak Adımların Belirlenmesi, Bu Alanda Hukuki Altyapının Oluşturulması ve Yapay Zekâ Kullanımının Barındırdığı Risklerin Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuru

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin 14 Ocak 2025 Salı günü saat 15.30'da Halkla İlişkiler Binası Alt Zemin 1 Numaralı Toplantı Salonu'nda toplanarak başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmaları rica olunur. Komisyonun toplantı gün, saat ve yeri ayrıca elektronik ilan panosunda ilan edilecektir.

Sayın Timisi Ersever, buyurun.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

65.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, Millî Eğitim Bakanlığının Ülkü Ocaklarıyla eğitim protokolü imzaladığına ilişkin açıklaması

 

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Teşekkür ederim Başkanım.

Bilimsel, laik ve çağdaş eğitimi Diyanete teslim eden Millî Eğitim Bakanlığının Ülkü Ocaklarıyla da eğitim protokolü imzaladığı ortaya çıktı. Bu protokolle Ülkü Ocakları tüm okullarda kurs açıp etkinlik düzenleyebilecek. İktidarı ve Millî Eğitim Bakanını uyarıyoruz: Orduya, camiye siyaseti soktunuz, eğitimden siyaseti uzak tutun. Bu protokol, okullarda kutuplaşmaya, zorbalığa, şiddete yol açar. Bakanlık bu işleri bırakıp asli görevini yapsın. Millî Eğitim Bakanlığı eğitime destek sağlayacak sivil toplum kuruluşu arıyorsa, yıllardır özveriyle kız çocuklarının eğitimine destek veren Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğiyle protokol imzalasın. Hiç değilse ülke ve gelecek adına güzel bir iş yapmış olursunuz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Utku Çakırözer...

 

66.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Sivrihisar Kaymaz'da kurulacak siyanürlü atık barajına ilişkin açıklaması

 

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Devletin elindeki Koza AŞ dibimizdeki Sivrihisar Kaymaz'da dev bir siyanürlü atık barajı kuruyor. Yılların talanı yetmemiş, şimdi Türkiye'nin dört bir yanından getireceği altını siyanürle ayrıştıracak. 1 milyon Eskişehirli karşı, çevreciler, belediyelerimiz karşı. Hukuk mücadelemizi kazandık. Yürütmeyi durdurma, sonra da ÇED'in iptali çıktı. Katliam durdu sandık ama hukuku yok saymış, inşaatı bitirmişler. Çevre Bakanlığı "8 denetim yaptık, inşaat yoktu." diyor ama işte uydudan çekilmiş belgesi apaçık gösteriyor. Mahkeme kararını yok sayarak adım adım bitirmişler. Kozanın da Bakanlığın da yaptığı suçtur, hukuk tanımazlıktır, Eskişehir halkını bile bile zehirlemektir. Aynı Bakana soruyoruz: Neyin karşılığında Eskişehirlilerin hayatıyla oynuyorsunuz? Bu işi bitirdik sanmayın. Eskişehir'i zehirleyenlerden ve buna göz yumanlardan mutlaka hesap soracağız. Eskişehir'i zehir çöplüğü, yeni bir İliç yaptırmayacağız.

BAŞKAN - Sayın Mühip Kanko...

 

67.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, PIKTES öğretmenlerine ilişkin açıklaması

 

MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Yıllardır büyük bir özveriyle çalışan ancak emeklerinin karşılığını alamayan PIKTES öğretmenlerinin sesi olmak için söz aldım.

Bu öğretmenler ülkemizin en dezavantajlı bölgelerinde ve zor şartlar altında görev yaparak hem mülteci çocukların eğitimi için çaba harcamakta hem de toplumsal barışa katkı sağlamaktadır. Ancak onların emekleri görmezden gelinmekte, güvencesiz sözleşmelerle çalıştırılarak hak ettikleri kadrolardan mahrum bırakılmaktadırlar. Bir öğretmenin emeği geleceğin teminatıdır. PIKTES öğretmenleri neden ayrıştırılmaktadır? Onların da insanca bir yaşam sürebilmesi gerekmektedir.

Buradan Millî Eğitim Bakanlığına ve Hükûmete açıkça sesleniyorum: PIKTES öğretmenleri yalnızca bir proje değil, bu ülkenin geleceğine yapılan bir yatırımdır. Bu ayrımcılığa son verin ve PIKTES öğretmenlerini kadroya alın. Meclisin asil görevi emekçilerin haklarını korumaktır.

BAŞKAN - Sayın Eylem Ertuğ Ertuğrul...

 

68.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, 2023 yılında Türkiye Taşkömürü Kurumunda madenci alımı için gerçekleştirilen kuraya ilişkin açıklaması

 

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2023 yılı Ekim ayında Türkiye Taş Kömürü Kurumuna 2 bin madenci alımı için bir kura gerçekleşmişti. Enerji Bakanının bizzat katılımıyla noter huzurunda yapılan kura çekiminde isim tabloları aktarılırken ortaya çıktığı söylenen bir liste kayması sonucunda, kurayı kazanan adayların bazılarında aday sıra numarası ve T.C. kimlik numaraları arasında uyuşmazlık meydana geldi. Kimlik numaraları ve sıra numaralarının farklı olması sonucu mağdur olan vatandaşlarımız TTK ve İŞKUR'a dilekçelerle başvurdu ancak dilekçelerinden sonuç alamadılar. Yaklaşık 120 sayısında olan bu vatandaşlarımızın hak arama mücadelelerini buradan tekrar duyuruyoruz: Bu hak kaybına bağlı mağduriyet giderilmelidir, Sayın Enerji Bakanı bu mağduriyeti gidermelidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Aliye Coşar...

 

69.- Antalya Milletvekili Aliye Coşar’ın, Serik ilçesindeki Sanayi ve Karadayı Kavşaklarına ilişkin açıklaması

 

ALİYE COŞAR (Antalya) - AKP iktidarı her seçim döneminde vaat ediyor ama her zamanki gibi vaatlerini yine yerine getirmiyor. Serik ilçemizde D400 Karayolu üzerindeki Sanayi ve Karadayı kavşakları Serik'in en önemli sorunlarından biridir. Trafik yoğunluğunun her geçen gün arttığı bu kavşaklarda kazalar olmaya ve insanlarımızın hayatı riske atılmaya devam ediyor. İktidar yetkilileri akıllı kavşak uygulamalarıyla trafik sorununu çözeceklerini belirtiyorlar. Bu uygulama Serik ilçemizdeki trafik sorununu çözmeyecektir. Geçici çözümlerle kamu kaynakları boşa harcanmamalıdır. Sanayi Kavşağı'nda akıllı kavşak yerine daha kalıcı çözüm olan köprülü kavşağın bir an önce yapılması son derece önemlidir. Serikli hemşehrilerimizin bu haklı taleplerini sonuna kadar takip etmeye devam edeceğiz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Birinci sırada yer alan, İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı ve Sivas Milletvekili Hakan Aksu ile 77 milletvekilinin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı ve Sivas Milletvekili Hakan Aksu ile 77 Milletvekilinin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2717) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 175)[1]

 

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 175 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki görüşmelerin tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Alınan karar gereğince teklifin tümü üzerindeki siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süreleri en fazla iki konuşmacı tarafından kullanılacaktır.

Teklifin tümü üzerinde ilk söz talebi, Saadet Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ'a aittir.

Buyurun Sayın Özdağ. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında Gelecek-Saadet Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu yasa teklifiyle yabancılara sunulan hizmetlerden mesai dışında sunulan geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarına, aile hekimlerinin verdiği bazı raporların ücretli hâle getirilmesinden yine aile hekimlerinin mesai saatleri dışında ücretli hasta bakabilmelerine, daha fazla klinik araştırma yapılmasından ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi için katılım payının artırılmasına, özel sektör işverenlerinin Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeyecekleri malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi için sağlanan 5 puanlık sigorta prim indiriminin 4 puan olarak uygulanmasına, sigortalılığı 31 Aralık 2008'den önce başlayanlardan çalışma gücü kayıp oranı yüzde 40 ila yüzde 49 olanlara, on sekiz yıl sigortalılık süresi ve 4100 gün prim ödemelerinden yüzde 50 ila yüzde 59 olanlara, on altı yıl sigortalılık süresi ve 3700 gün prim ödemeleri şartıyla yaşlılık aylığından yararlanmasına kadar bir dizi değişiklik yapılmasını düzenlemektedir.

Değerli milletvekilleri, huzurdaki yasa teklifinin 19'uncu maddesinde 1/1/2015 öncesine ait olup ödenmemiş genel sağlık sigortası primleri ile gecikme cezası ve gecikme zammı gibi alacakların tamamının tahsilinden vazgeçileceği ifade edilmektedir. Yani, teklifle, 1 Ocak 2015 öncesinde genel sağlık sigortası prim borcunu ödemeyenlerin tüm borçlarının faiziyle silineceği, böylece devletin 2 milyar Türk lirası değerindeki Sosyal Güvenlik Kurumu prim borcundan vazgeçeceği belirtilmektedir. Ki, bundan önce görüşülen memurlar yasası nedeniyle, onun içerisine konularak orada bu madde geçirildi ve bu maddeden dolayı da 2014 yılı içerisinde borcu olanlar bu borçlardan kurtulmuş oldular ama 2014'ten bugüne kadar da borcu olanlar yine hastanelere giderek orada perişan oluyorlar; işsiz olanlar için söylüyorum. Bu konunun uygulamada vatandaşlarımızı nasıl bir cenderenin içine soktuğuna birazdan değineceğim lakin önce bu genel sağlık sigortası konusunun serencamına dair bir çift söz söylemek istiyorum.

Genel sağlık sigortası esasen 1 Ekim 2008'de yürürlüğe girmiş, sonradan 1 Ocak 2012 tarihi itibarıyla zorunlu hâle getirilmiştir. İlkesel olarak cüzi bir bedel karşılığında Türkiye'de ikamet eden herkesi kapsayan bir sigorta türü olarak düşünülen genel sağlık sigortası sistemi herkesin sağlık hizmetlerine eşit erişimini amaçlamaktaydı, uygulamada ise maalesef halk arasında "işsiz evlat vergisi" olarak adlandırılan bir travmaya dönüşmüştür. 2025 yılı itibarıyla 781 lira olan, hiç de az olmayan bir miktar parayı işi gücü olmayan vatandaşlarımıza zorla ödetmek ne insani ne vicdani ne de sosyal devlet anlayışına yakışan bir uygulamadır. Zaten uygulamada faiz ve cezalarla da biriken bu borçların ödenemediğini görüyoruz. Bu sebeple, bazı yıllar bu borçların affedildiğini biliyoruz. Mesela, 2003 döneminde ödenmeyen genel sağlık sigortası prim borçları affedilmişti fakat 1 Ocak 2014'ten sonrasına ait genel sağlık sigortası prim borçlarına ilişkin olarak vatandaşların telefonlarına SMS'le -yaklaşık 9 milyon 400 bin kişiye- borçlu olduklarına dair mesajlar gönderilmiştir. Yani bir kişi hem işsiz hem de yararlanıp yararlanmayacağı belli olmayan bir sisteme devlet tarafından zorla dâhil edilip borçlandırılıyor, ardından da gecikme zammı ve faizleriyle birlikte tüm bu borçlar tahsil edilmeye çalışılıyor. Tam bir Deli Dumrul hikâyesiyle karşı karşıyayız. Tıpkı kamu-özel iş birliği projeleriyle yapılan modern soygun düzeninin işlevsel aparatları; yol, köprü, tünel, hastane, havaalanı uygulamaları gibi. Geçenden 5 geçmeyenden 15 akçe, hasta olandan 5 olmayandan 15 akçe; ne güzel ticaret değil mi?

 Değerli milletvekilleri, genel sağlık sigortası borcu olanlar normal koşullarda sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor ancak 7977 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı'yla 31/12/2024'e kadar sağlık hizmetlerinden yararlanabilecekleri kararı alınmıştı. Bir başka ifadeyle, yeni bir Cumhurbaşkanı kararı yayımlanmazsa 2025 yılında genel sağlık sigortası borcu olanlar sağlık hizmetlerinden yararlanamayacak ve nitekim şu anda vatandaşlarımız tam da bu gerçeklikle karşı karşıyadır. Borcu olan vatandaşlarımıza SMS mesajları, sonrası ödeme emri gönderilmektedir. Genel sağlık sigortası prim borcunun ödenememesi durumunda 6183 sayılı Yasa'ya göre haciz işlemi uygulanmaktadır. Yukarıda da bahsettiğim gibi, genellikle hayata yeni adım atmaya başlamış gençlerimiz ile zaten geliri ve bir işi olmayan vatandaşlarımızın sorunu olan bu borç yükü esasen söz konusu bu kitleye sosyolojik ve psikolojik olarak olumsuz etki bırakan bir travmaya sebep olmaktadır. Eş dost, ahbap, yanaşma düzeninin devamı için tırnak içinde "hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan iktidar" sosyal devlet olma özelliğini bu durumlarda hep kulak arkası yapmaktadır. Yandaşlara sağladığı milyarlarca dolarlık vergi afları, hibe ve teşvikler, ihaleler, aktarılan kamu kaynakları gariban vatandaşa gelince bir anda gözünün üstünde kaşın var vergisine dönüşmektedir. Kurtarıcı Mehmet Şimşek'e verilen bir görev var. Nedir o? "Seçimlere belli bir süre kalıncaya kadar vatandaşın boğazını mı sıkarsın, kafasını mı ezersin, mutfağındaki tenceresine mi göz dikersin, sofrasındaki ekmeğine mi ortak olursun, beni ilgilendirmez, seçim sathımailine girmeden evvel toplayabildiğin kadar parayı milletten topla. Bunun için 2 kere motorlu taşıtlar vergisi de alabilirsin; harçları, vergileri memurlara yaptığın zammın 4-5 katından fazla mı artırırsın, asgari ücretliyi ve emekliyi süründüren bir maaş zammını mı layık görürsün, umurumda bile değil. Yeter ki seçimlerde güya bol kepçe dağıtabileceğim bir parayı hazineye depo et. O zaman geldiğinde ben seni 'kötü adam' ilan eder, kapının önüne koyarım. Tekrar nas ekonomisine mi geçerim, pas ekonomisine mi, o zaman düşünürüz." Aslında Mehmet Şimşek, kötü polis rolünü oynayan ve kendisine verilen görevi yerine getiren bir tahsildardır; zamanı gelince yaptıklarının karşılığı olarak kendisine güzel bir emeklilik ve imkân verilecek bir haciz memurudur. O zaman sorulduğunda muhtemelen "Ben de bir emir kuluydum." diyecektir mutlaka ki. Diyecektir demesine de garip gurebanın, yoksul ve çaresiz halkımızın hâli nice olacaktır? Onu bu tahsildarın düşündüğü yok elbette, onlar sadece talimatları yerine getiren birer kurşun askerdir; içinde vicdan olmayan, duygularından arındırılmış birer Saygon savaşçısı gibiler, halkımızın sırtına yükledikleri vergi ve zamlar sayesinde enerjisiz de kalmamaktadırlar. Bir devlet vatandaşını yolunacak kaz gibi görür mü? Bu devlet sosyal bir devlet olur mu? Sadece gelir elde etmek için vatandaşların ve aslında toplumun sosyolojik, psikolojik durumlarında tahribata yol açacak bu tip uygulamalara tevessül eder mi? Söz konusu bu iktidar ise katmerlisini yapar ve yapmaktadır da.

Bitirmeden, huzurdaki yasa teklifiyle 1 Ocak 2015 öncesinde genel sağlık sigortası prim borcunu ödemeyenlerin tüm borçlarının faiziyle birlikte silineceği konusunda gerçekte ne yaşandığına ilişkin bir şeyler söyleyeyim. İktidar yetkilileri, sözcüleri, devletin yayın kanalları ve güya özel medya kanallarıyla öyle bir propaganda yapıyor ki vatandaşlarımız sanki genel sağlık sigortası borçlarının silindiğini zannediyor. Hep söylediğim gibi, bu iktidar "mış" ve "miş" iktidarıdır. Propagandasını yaptığı her uygulama sadece kandırmacadır. Bunlar vatandaşın iyiliğine bir iş yapmazlar, sadece yapıyormuş gibi bir algı oluştururlar. Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdikleri her kanun düzenlemesinin içine, mutlaka, elma şekeri içine bir zehir koyuyorlar. Bunlardan sonuncusu da söz konusu bu yasa teklifiyle güya genel sağlık sigortası borçlarının silindiği hususu. Öyle bir propaganda yapıyorlar ki halkımız gerçekten de genel sağlık sigortası borçlarının silindiğini zannediyor, hastaneye gittiklerinde ise acı gerçekle karşılaşıyorlar. Kendilerine genel sağlık sigortası borcu olduğu için provizyon verilmiyor yani muayene yapmıyorlar. Sebebi çok açık aslında; bu iktidar zaten tahsil edemeyeceği on yıl öncesinin genel sağlık sigortası borçlarını siliyor sadece yani resmen milletimizi kandırıyor, milletimizle alay ediyorlar maalesef. Suriyeli sığınmacıların -ki konumuz "Suriyelilere niye yapılıyor?" değildir- sorgusuz sualsiz muayene olabildiği hastaneler, işsiz ve parasız olduğu hâlde kendilerine otomatik borç yazılan ve faiz üstüne faiz bindirilen genel sağlık sigortası saçmalığıyla resmen kapı duvar olmuş ve milletimize ikinci sınıf insan muamelesi yapılmaktadır. "Bu saçmalığa ve ayrımcılığa hemen şimdi son verin." dedikçe iyice umursamaz oldunuz.

Değerli milletvekilleri, bakınız, devlet hastaneleri genel sağlık sigortası borçlularına kesinlikle bakmıyor, onlara borç çıkarıyor ve bugün bu saatte bunlar yaşanmaya devam ediyor maalesef. Muayene için ayrı, istenen her bir tetkik için ayrı bir ücret ödemesi talep ediliyor, ödemesi isteniyor. Ne zamandan beri bakmıyor? 1 Ocaktan itibaren. Ve bu arada vatandaşın birikmiş borçlarına faiz işlemeye devam ediyor. Yahu, bu insanlar bizim vatandaşımız değil mi? Bırakın vatandaş olmalarını insan değil mi? Bu insanlar ölsün mü? Bu nedenle hiç değilse bir Cumhurbaşkanı kararıyla 2025 yılında genel sağlık sigortası borcu olanların sağlık hizmetlerinden yararlanmalarına olanak sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın Sayın Özdağ.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

 Bu meselenin bugün burada şimdi çözümü için ne yapılması gerekiyorsa yapalım ve vatandaşlarımızın hastane kapılarında deva ararken dert sahibi olmasının önüne geçelim diyorum.

Ayrıca, değerli milletvekilleri, burada, milletvekilleri olarak geliyoruz, bu Siyasi Partiler Kanunu'nda bir değişiklik yapmamız gerekmektedir. Milletvekilleri seçildiği partiden ayrılabilir, istifa edebilirler, parti programlarına uygun olmayan davranışları görebilirler veya ilkesel olarak orada ilkeselliği görmeyebilirler ama ayrıldıktan sonra başka partiye geçmiş olmak, bunu bir siyasi ahlakla bağdaştıramıyorum. Başka nedenlerle geçebilirsiniz, sistemin azizliği nedeniyle ama burada sistemin azizliğinin dışına çıkarak "Ben muhalefetteyim, o zaman ben muhalefetten ayrılırım, iktidara geçerim ve iktidarla beraber de milletvekilliğimi devam ettiririm." demek doğru değildir. Burada otursun bağımsız bir milletvekili olarak, gelecek dönemde hangi partiye geçiyorsa geçsin, oradan milletvekili olsun diyor, saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Saadet Partisi Grubu adına ikinci söz talebi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün'e aittir.

Buyurun Sayın Ün. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis gündemimize ne zaman Çalışma Bakanlığımızı ilgilendiren bir mesele gelse, bir yasa teklifi gelse 86 milyon vatandaşımızın gözü, kulağı hayatına dokunan, olumlu manada dokunan bir maddenin varlığını arıyor. Biz de Komisyona teklif geldiğinde 86 milyon vatandaşımız için, onlar adına bu olumlu maddeyi aradık ama gelin görün ki bulamadık. Mesela neyi aradı gözlerimiz? Emekli aylıklarındaki yüzde 30'luk kaybı giderecek bir düzenlemeyi aradı, emekli aylıklarındaki adaletsizliği kaldıracak intibak düzenlemesini aradı, en düşük emekli maaşının insanca yaşanılabilecek bir seviyeye çıkarılmasını aradı, emeklilik yaşındaki adaletsizliklerin çözümünü aradı, aylık bağlama oranlarındaki düzensizliklerin giderilmesini aradı, BAĞ-KUR'luların prim gün sayılarındaki eşitsizliğin giderilmesini aradı, işçilerin üzerindeki ağır vergi yükünün hafifletilmesini aradı, memur emekli aylıklarının ciddi biçimde düşmesine neden olan düzenlemenin değiştirilmesini aradı ama göremedi. Ezcümle, halkın yıllardır kangrenleşmiş sorunlarına kalıcı çözümler üretecek o güçlü iradeyi aradık bu teklifte, ne yazık ki bulamadık. Bulamadık çünkü o reformist ruhun fersah fersah çok uzağında bir vizyonda olduğunuzu hep söylüyoruz. Şimdi, on milyonlar adına soruyorum: İnsanların adalet ve eşitlik taleplerini daha ne kadar görmezden geleceksiniz? Bu halk sosyal güvenlikte reform bekliyor, kırıntı değil köklü çözüm bekliyor. Mevlâna'nın dediği gibi; adalet, ağaçları sulamak; zulüm, dikene su vermektir. Bu yasa teklifi de maalesef dikene su vermekten öteye gitmemektedir.

Değerli milletvekilleri, bugün Mecliste siyasi parti gruplarımız verdikleri önergelerle, rakamlarla oynanılan, ayarlanan enflasyonu, enflasyona ezdirilen maaş zamlarını, açlık ve yoksulluk sınırında kalan milyonların mahkûm edildikleri maaşları konuştular ama gelin görün ki "kellim kellim lâyenfa" konuş konuş ne fayda! Onca konuşmadan sonra, İTO'ya göre yüzde 55,27; ENAG'a göre yüzde 83,40 olan enflasyon TÜİK'te de benzer olmuş mu? Hayır. TÜİK, yüzde 44,38'i ayarlamak için çaba sarf etmiş, ENAG'la arasına tam 39 puanlık bir uçurum yerleştirmiş. Bu fark teknik bir hesaplama sorunu değildir, halkın gerçek kaybını saklama çabasıdır. Bu fark, enflasyonu kontrol etmek yerine rakamlarla oynayarak halkın aklıyla dalga geçme çabasıdır. Artık o kadar haddi aştılar ki MEMUR-SEN'i bile isyan ettirdiler. MEMUR-SEN diyor ki: "Daha yılın ilk haftasında ekmeğe yüzde 25, son bir yıl içinde kiralara yüzde 60, doğal gaza yüzde 60; markete, pazara yüzde 100; elektriğe, akaryakıta yüzde 40 enflasyon yansıtmışsın. Açıkladığınız enflasyon ile yaşanan enflasyonun aynı olduğuna nasıl inanmamızı bekliyorsunuz? Milyonlarca vatandaşın hayatının gerçekliklerini bu rakamların içine nasıl sıkıştırıyorsunuz?" Eğer açıklayamıyorsanız bu açık bir haksızlık, hatta halkın emeğini, cebindeki parayı gasbetmektir; gasp ise Kur'an'la da sünnetle de icmayla da haramdır.

Milyonlarca işçinin maaşı enflasyon farkı dahi hesaplanmadan 28,5 puanlık bir kayıpla bırakılmış. Doğru söylemiyorsunuz ama açıkladığınız resmî enflasyon kadar bile zam yapmıyorsunuz. Memur emeklilerinin zam oranı sadece yüzde 11,54; son altı ayın resmî enflasyonunun bile yüzde 4,2 puan altında. Asgari ücret yıl sonu enflasyonunun 14,4 puan, yıllık ortalama enflasyonunun ise 28,5 puan altında kaldı. 16 milyondan fazla emeklinin büyük kısmı 14.469 lira seviyesinde maaş alacak, o da bugünden sonra. Bu maaşla bırakın geçinmeyi, yaşamanın asgari şartlarını bile karşılamak mümkün değil. En az 13 milyon emekli, dul, yetim asgari ücretin altında bir maaşa mahkûm ediliyor. Hükûmet, TÜİK'in şaibeli oranlarını bile uygulamıyor. Fatura asgari ücretliye, emekliye, memura kesilmiş oluyor. Sorunca "ekonomik yük" deniyor. Peki, hangi ekonomik yük? EYT ve emeklilerin sosyal güvenlik harcamalarını bahane ediyorsunuz ama rakamlar bu bahanelerinizi de çürütüyor. 2019'da emeklilerin gayrisafi yurt içi hasıladan aldığı pay yüzde 6,1 iken bu oran 2023'te yüzde 4,4'e düştü. Devletin borcu ise sadece bir yılda yüzde 37 artarak 9 trilyon liraya ulaştı. 1 trilyon 950 milyar liralık faiz borcu yapmışsınız ve bunun bedelini işçiye, memura, emekliye ödetmişsiniz. Bir yandan halkın maaşlarını ezip geçiyorsunuz ama diğer yandan İstanbul Havalimanı'nın 1,2 milyar euroluk kirasını 2042 yılına erteleyerek 5 müteahhidi mutlu ediyorsunuz. Biz de "Bu adalet anlayışı bizim bilmediğimiz hangi değerden miras kaldı?" diye sormak durumunda kalıyoruz.

Değerli milletvekilleri, Bakanlık yetkilileri buradayken üniversitelerde ve kamu kurumlarında çeşitli branşlarda görev yapan kamu işçilerimizin hepimizin malumu olduğu bir sorununa değinmek istiyorum. Her gün memleketin dört bir tarafından gelen bu yakarışın burada tercümanı olmak, çözümünü zorlamak durumundayız. Kamu işçilerinin vergi dilimindeki adaletsizlik sorunu... Brüt maaş üzerinden vergiye tabi olan çalışanlar gelirlerinden ciddi kayıplar yaşıyorlar. Şu enflasyonist ortamda ağırlaşan bu yük nedeniyle yaşanılan ekonomik sıkıntılar da katmerleniyor. Maalesef, aynı kurumda ayrı yasalarla dengesiz vergi mükellefliğiyle çalışanlar adaletsiz bir uygulamanın muhatabı oluyorlar. Kamu işçileri bu haklı vergi dilimi taleplerinde Meclisimizden, yürütmeden bir adım bekliyor. 2025 yılı için açıklanan gelir vergisi dilimleri emekçilerin sırtındaki adaletsiz yükü bir kez daha gözler önüne seriyor. 158 bin liraya kadar yüzde 15, 330 bin liraya kadar yüzde 20 ve 330 bin liradan sonrası için yüzde 27 olarak belirlenen bu oranlar artan enflasyon karşısında alım gücünü hızla yok ediyor. Biraz etrafınıza bakarsanız bu uygulamanın mağduru insanlarımızın sizin de çevrenizde olacağını göreceksiniz. Talep nettir; vergi oranlarının yüzde 15'e sabitlenmesi, ücretliler lehine bir güncelleme yapılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, yasa teklifiyle iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin kalitesinin artırılması hedeflense de uygulamada karşılaşılan sorunlar teklifin yetersizliğini maalesef ortaya koyuyor. Ülkemizde çalışma hayatını ilgilendiren uluslararası endekslerde maalesef en sorunlu olduğumuz alan iş kazaları. ILO üyesi 35 ülkeden yüksek riskli sektörlerde, her 100 bin çalışan için ortaya çıkan ölümlü iş kazalarında, madencilikte Mısır'dan sonra 52,3 kişiyle 2'nci sıradayız. İnşaat sektöründe Mısır ve İsrail'den sonra 20,8 ölümlü kazayla 3'üncü sıradayız maalesef. Bu hayati meselede ilerleme kaydedemeyişimizin en önemli sebeplerinin başında -hatta en önemlisi diyebiliriz- bağımsızlaşma sorunu geliyor. Mevcut durumda iş yeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları işverenle doğrudan finansal ilişki içinde olduklarından bağımsız hareket edemiyorlar ve bu durum güvenlik standartlarına aykırılık tespit edildiğinde uzmanların durumu raporlamakta çekimser davranmalarına yol açıyor maalesef, raporlasalar dahi bunu işverene uygulatacak zaten bir yaptırımları yok. Önerilen düzenleme de ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin bağımsızlığını artırmak yerine mevcut sistemin sorunlarını daha da derinleştirme riski taşıyor. Bu meselenin çözümü iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürüten uzmanların bağımsız karar alma yetkilerinin güçlendirilmesinin sağlanmasından başkası değildir.

Kurulması teklif edilen ÇASMER'in OSGB'lerin yerine geçmesi veya onların tamamlanması amacıyla geliştirildiği ifade edilse de uygulama aşamasında ciddi belirsizlikler görünüyor. ÇASMER'in yapısı ve yetki sınırlarının net olarak belirlenmesi gerekir. Sistemin bağımsız çalışabilirliği ve işlevselliği konularındaki şüphelerin giderilmesi gerekir. ÇASMER'in finansmanı, denetimi ve organizasyonu konusunda eksiklikler uygulamada yeni sorunlara yol açma potansiyeli taşıyor. İş sağlığı ve güvenliği alanında yerel ihtiyaçlara uygun çözümler geliştirilmesi gerekirken "Merkezî bir yapı işlevsel olacak mı?" sorusunun cevaplanması gerekiyor. OSGB ve ÇASMER arasındaki iş bölümünün açıkça belirtilmesi, süreçlerin şeffaf bir şekilde kamuoyuna açıklanması gerekir. Bu çalışmaların esaslı şekilde yapılması için İSG alanında aktif çalışma yürüten sivil toplumun ve sendikaların yer aldığı bir İSG konseyinin devrede olması sağlanmalıdır. İş güvenliği uzmanlarının örgütlenmesi önündeki engeller kaldırılmalı, hatta uzmanların bir yapıya bağlanması zorunlu tutulmalıdır. On iki yıldır çeşitli sebeplerle ertelenen İSG Yasası revizyonu artık yasanın tüm maddelerini devreye alacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Ün.

SEMA SİLKİN ÜN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Umarım, bir sonraki kanunumuzu, Meclisimizden umudunu kesmeyen emeklinin, işçinin, memurun, milyonlarca vatandaşımızın beklentilerine karşılık vermek üzere, onların beklentilerine çözüm bulmak üzere burada konuşuruz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kılıç, buyurun.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

70.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Ülkü Ocaklarına ilişkin açıklaması

 

FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Ülkü Ocakları yarım asrı aşkın süredir gençlerimizi millî ve manevi değerlerle donatmayı, bu maksatla eğitim ve kültür alanında faaliyetler yürütmeyi amaçlayan, milyonların gönül verdiği, dünyanın en büyük gençlik organizasyonu ve Türk gençliğinin köklü bir kurumudur. Millî Eğitim Bakanlığının millî ve manevi değerlerimizi gelecek nesillere aktarma hedefini paylaşan bir eğitim ve kültür vakfıyla iş birliği yapmasını yadırgamak ya cahillikten ya da hazımsızlıktandır. Eğitim, milletimizin ortak geleceğinin altyapısını oluşturur; bu misyon, Ülkü Ocaklarının varlık sebebidir. Ülkü Ocakları eğitim faaliyetleriyle gençlerimize millî bilinci aşılayan, onları bilim, teknoloji, sanat ve spor gibi alanlarda destekleyen, rüşdünü ispat etmiş bir eğitim ve kültür vakfıdır. Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Uzaktan Eğitim Merkezi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıç, tamamlayın lütfen.

FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - ...eğitim programları ve burs desteği, yapay zekâ çalışmaları, teknoloji atölyeleri, sürdürülebilir tarım projeleri, ekran bağımlılığıyla mücadele projeleri, çok farklı alanlarda sosyal sorumluluk projeleri; tarih, kültür ve edebiyat çalışmaları gibi çok sayıda değerli faaliyetleri bulunan, Türk gençliğinin ilim ve irfan yuvasıdır. Ülkü Ocakları, depremde sahadaydı, selde vatandaşlarımızın elini tutan kurumdu, yangında ormanlarımıza su taşıyan yürekti. Ülkü Ocakları, Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaşta nice Fatihler yetiştirmeye adanmış mukaddes bir yuvadır; anaların yarın kaygısı, babaların hayır duasıdır; Türk gençlerinin hür yarınlarını temin ve muhafaza edecektir.

Ülkü Ocaklarından vatan haini çıkmaz; çıkarsa vatan sevdalısı adamlar çıkar, Nobel Ödüllü Aziz Sancar çıkar, bilge lider Devlet Bahçeli çıkar diyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın, lütfen

FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - ...Ülkü Ocakları Genel Başkanımız Ahmet Yiğit Yıldırım nezdinde her bir Ülkü Ocaklı yiğidimize ve Asenalarımıza selamlarımı gönderiyorum.

Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Niye? T.C.'de yok mu, Türkiye Cumhuriyeti'nde yok mu, Millî Eğitim Bakanlığında yok mu tüm bu yetenekler?

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı ve Sivas Milletvekili Hakan Aksu ile 77 Milletvekilinin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2717) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 175) (Devam)

 

BAŞKAN - Kanun teklifinin geneli üzerinde ikinci söz talebi, İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba'ya aittir.

Buyurun Sayın Fakıbaba. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET EŞREF FAKIBABA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin geneli üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İYİ Parti olarak 2024 yılından sonra emekli olacak vatandaşlarımızın uğrayacağı ve ömür boyu sürecek hak kayıplarının giderilmesi amacıyla sunduğumuz ek madde talebimiz maalesef Komisyonda kabul edilmemiştir. "Yüzde 30'a varan maaş kaybının yaşanmaması için geçici düzenleme yapılması" veya "güncelleme katsayısının ilgili yıl içinde emekli aylıklarına yapılan toplam artıştan düşük olmayacağı" şeklinde kalıcı bir çözüm getirilmesi teklifimiz ise ne yazık ki görüşülmesi dahi gerek görülmeden reddedilmiştir. Bu durum, emekli vatandaşlarımızın ekonomik güvenliğini ve yaşam standartlarını iyileştirmeye yönelik önemli bir fırsatın göz ardı edilmesi anlamına gelmektedir. Maalesef, Hükûmetin bu talepleri dikkate almaması milyonlarca emeklinin hak kaybına uğramasına yol açacaktır. Bu kanun teklifinin bazı maddelerini destekliyoruz ancak bazı hükümler vatandaşlarımız için olumsuz sonuçlar doğuracak, adaletsizliğe yol açacak ve sağlık sisteminde ciddi aksamalara sebep olacaktır.

Genel olarak 2, 4, 5, 9 ve 12'nci maddeler üzerinde Komisyonda çıkarma önergelerimiz ve üstte belirttiğim gibi, yüzde 30'luk maaş kaybının yaşanmaması için bir ek madde talebimiz maalesef reddedilmiştir.

Teklifin 2'nci maddesi, özetle, Sağlık Bakanlığının muayene ve tedavi ettiği tüm hastaların bilgisini bir çatı altında toplamayı hedeflemektedir. Bu madde Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılmış ancak Anayasa Mahkemesi bunun kararnameyle değil kanunla yapılması gerektiğine karar vermiş ve bu nedenle yasalaşması için Komisyona sevk edilmiştir.

Sağlık verileri bireyin fiziksel, psikolojik ve genetik özellikleri hakkında son derece kişisel bilgiler içermektedir. Bu bilgiler yalnızca bireyin tedavi sürecinde değil aynı zamanda iş başvurularında, sigorta poliçelerinde ve hatta sosyal ilişkilerinde dahi önemli etkilere sahiptir. Bu madde hasta tedavi ve bakımının iyileştirilmesi, tetkiklerin tekrarından kaçınma ve zamandan kazanma, yasal bilgi ve belge oluşturulmasında kolaylık sağlama açısından olumludur ancak hastanın gizli bilgilerinin ihlali kişilerin hem maddi hem de manevi açıdan büyük zararlara uğramasına yol açabilir. Dahası, toplanan verilerin ticari amaçla alınıp satılma riski de söz konusudur ancak bu düzenlemede bu tehlikenin nasıl önleneceğine dair hiçbir somut çözüm bulunmamaktadır.

Teklifin 4'üncü maddesi, özetle, ülkemizde bulunmayan bazı tıbbi ürünlerin ve yenilikçi tedavilerin yurt dışından getirilerek hastaya ulaştırılmasını amaçlıyor ancak teklif SGK'yi yurt dışında ilaç alımlarında Kamu İhale Kanunu'nun temel ilkelerinden muaf tutmayı amaçlamaktadır. Bu durum, yapılmak istenen işlemlerin belirli bir düzen ve şeffaflık içinde yapılacağı konusunda soru işaretleri yaratmaktadır. İhalesiz ilaç alımında fiyat kadar kalitenin de önemli olduğu unutulmamalıdır. Madde taslağı gerekçede belirtilen maddeler için 984 sayılı ecza depolarına mahsus kanunun tamamından yetki istemektedir ancak gerekçede belirtilen yalnızca 984 sayılı Kanun’un 11'inci maddesinin ikinci fıkrasıdır. Bu maddenin, 11'inci maddenin ikinci fıkrasını değiştirmek gerekirken 984 sayılı Kanun’un tamamından yetki talep edilmesi, eski SSK'de ilaç satımları ve depolanması gibi arka planda farklı amaçların olabileceği şüphesini doğurmaktadır. Eğer mutlaka bir düzenleme yapılacaksa şeffaflığı ve rekabeti sağlayacak bir sistemin getirilmesi elzemdir. Teklifin 5'inci maddesi özetle, geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının mesai dışında ve aile hekimliği biriminde yapılmasını sağlamak ve ikinci olarak da ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında ücretli olarak verilen sürücü, sporcu, işe giriş gibi sağlık raporlarının daha düşük bedelle ASM'lerde görev yapan hekimler tarafından verilmesini içermektedir. Bu yöntemle ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında yaşanan başvuru yoğunluğunun önüne geçilmesi ve gereksiz başvuruların yapılmaması amaçlanmaktadır ancak ASM'de çalışan hekim arkadaşlarımla görüştüm, aynen şöyle diyorlar: "Biz raporları bilirkişi değerlendirmesi olarak kabul ediyoruz. Bunun da birinci basamakta değil, ikinci ve üçüncü basamakta verilmesini uygun görüyoruz. Hekimlik mesleği öncelikle para kazanmak için değil, insanlara hizmet için vardır, hekimlik bir yaşam tarzıdır." Bu bağlamda, biz para alacağız diye bilirkişi kararı olan raporların sorumluluğunun verilmesini kabul etmiyoruz. Biz birinci basamakta istirahat raporları dışında hiçbir şekilde rapor verilmesini uygun görmüyoruz. GETAT uygulamaları için Bakanlığın bu konuyu sıkı bir şekilde denetleyip ehil ellerde bilimsel bir şekilde uygulamasını ve takip etmesini istiyoruz. Aile hekimlerinin ASM'lerde mesai dışı bu uygulamaları ücretli bir şekilde yapmasını uygun görmüyoruz. Hekimlerimizin asıl amaçları fazla para kazanmak değil gerçekten halkımıza sağlık konusunda gerekli önemi ve hizmeti sunmaktır. GETAT uygulamaları yapmak isteyen aile hekimlerinin bununla ilgili merkezlerde iş birliği içerisinde ASM'den bağımsız olarak Bakanlığın belirlediği ücretlerle yapılmasını istiyoruz. Bizim İYİ Parti olarak isteğimiz:

1) Birinci basamak sağlık hizmetleri tamamen kamulaştırılmalı ve hizmet verilen binalar mutlaka standart projelerle inşa edilmiş, devletin kendi mülkü olmalıdır. Üzülerek belirtmek isterim ki merdiven altlarında bile ASM'ler bulunuyor. Bu durum, kabul edilmez bir sağlık hizmeti standardına işaret etmektedir.

2) ASM'de çalışan, başta doktor arkadaşlarımız olmak üzere, tüm çalışanların kamu personeli olması gereklidir.

3) GETAT geleneksel ve tamamlayıcı tıp ruhsatlarının belediyeler tarafından verilmesi yerine Sağlık Bakanlığı tarafından verilmesi ve sıkı şekilde denetlenmesi uygundur.

4) GETAT uygulamalarının bazıları cerrahi müdahale niteliği taşımaktadır ve hijyen açısından ASM'lerin mevcut koşulları buna uygun değildir. Bu durum ciddi enfeksiyon riski taşımaktadır.

Son olarak, ASM'ler, birinci basamak sağlık hizmetinin temel taşıdır. Bu hizmetlerin niteliğini korumak son derece önemlidir. Özellikle altını çizmek isterim ki bu basamağın GETAT veya başka şeylerle sulandırılmaması gereklidir.

Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesinde bu düzenlemenin tanı, tedavi ve ilaç teknolojilerinin uygulanması için üzerinde deney yapılacak hastalara yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu deneylerin hangi hastalıkların tedavisine yönelik yapılacağı, tıbbi ilaç ve cihazların geliştirilmesinde kullanım amacı ve maliyet gibi önemli faktörlerin önceden belirlenmesi gereklidir. Topluma faydalı klinik araştırmalara, yerli ilaç, tıbbi cihaz ve malzeme sektörlerinin geliştirilmesine yönelik her olumlu düzenlemeye İYİ Parti olarak destek veriyoruz ancak bol miktarda yaşanabilecek olası sorunlarla ilgili endişelerimizi de özellikle belirtmek istiyoruz. Teklif bu hâliyle belirli ve öngörülebilir değildir.

Teklifin 12'nci maddesi 21'inci maddeyle birlikte değerlendirilmiştir. Özel sektör işverenlerinin SGK'ye ödeyecekleri primde uygulanan indirim oranı 5 puandan 4 puana düşmektedir ancak teklifin 21'inci maddesi yalnızca imalat sektörünü bu düzenlemenin dışında tutmaktadır. Bize göre devlet desteğinin şartlarını yerine getiren imalat sektörünün dışındaki diğer özel sektörün 5 puanını 4'e indirmek doğru değildir. Zaten iş insanlarının büyük bir kısmı kriz içindeler, bu, mevcut krizi daha da derinleştirecektir. İmalat sektöründe olduğu gibi şartlarını yerine getiren tüm iş insanlarına bu 5 puanlık desteğin verilmesi gerekir diye düşünüyoruz.

Bu kanun teklifinin içeriğinde öncelikle şu maddeler olmasını beklerdik:

1) 2024 sonrası emekli olacakların aylıklarındaki yüzde 30'luk kaybı giderecek düzenleme.

2) Emekli aylıklarındaki adaletsizliği giderecek kalıcı düzenleme.

3) İntibak düzenlemesi.

4) En düşük emekli aylığının insan onuruna yakışır şekilde düzenlenmesi.

5) Kademeli emeklilikteki adaletsizliğin giderilmesi.

6) Aylık bağlama oranlarının yeniden düzenlenmesiyle emekli aylıklarının yükseltilmesi.

7) BAĞ-KUR'luların yaşlılık aylığına esas prim gün sayılarının diğer sigortalılarla eşitlenmesi.

8) İşçilerin vergi yükünü azaltacak düzenlemeler içermesini isterdik.

9) Kamu görevlisi emekli aylıklarının düşmesine yol açan ilave ödemenin yaşlılık aylığında dikkate alınmaması uygulamasının değişmesini beklerdik.

10) Staj ve çıraklık mağdurları hakkında herhangi bir çözüm önerisi olmalıydı.

11) Kasımda yürürlüğe giren tartışmalı Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği'nin geri çekilmesini umut ederdik.

12) Özellikle kanser hastaları için ciddi tehlike oluşturan sahte ilaç piyasasına karşı ilaç güvenliğinin sağlanmasını beklerdik.

13) SMA, DMD hastası çocukların Türkiye'de ruhsatlandırılmış ilaçlara dahi erişiminde yaşadıkları sorunların çözülmesini ve bu gibi nadir görülen hastalıklar ve kapsam dışı olan bazı onkolojik ilaçların geri ödeme kapsamına alınması ve bu tür hastalıklar için nadir hastalıklar fonu kurulmasını beklerdik.

14) Yenidoğan çetesi skandalı olarak bilinen ve maddi menfaat sağlamak amacıyla hastanelerde doktor, hemşire ve sağlık çalışanları eliyle işlendiği ortaya çıkan cinayetlerin gölgesinde özel hastanelere dönük idari düzenlemeler yapmasını beklerdik.

Sonuç olarak, teklif, çalışanlar, emekliler, hastalar ve işverenler açısından adil olmayan düzenlemeler içermektedir. Aile sağlığı merkezlerinde uygulanması planlanan geleneksel ve tamamlayıcı tıp -GETAT- uygulamalarının merdiven altı ve hijyenik olmayan ASM'lerde yapılması enfeksiyon riskine yol açacak ve doktor ile hastayı karşı karşıya getirecektir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin anayasal güvenceler ve Anayasa Mahkemesi kararları görmezden gelinerek bu verilerin işlenmesi yetkisinin Bakanlığa bırakılması, kötüye kullanım riskini artırmakta ve açık bir şekilde Anayasa'ya aykırılık teşkil etmektedir. Bunun yanı sıra, Kamu İhale Kanunu kapsamındaki istisnaların genişletilmesi, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik, verimli ve şeffaf bir şekilde kullanılması amacını zedeleyecektir.

Ülkemizde açlık sınırı 21 bin lira, yoksulluk sınırı 72 bin lira seviyesine ulaşmıştır. Bu tablo halkımızın içinde bulunduğu zor durumu açıkça ortaya koymaktadır. 16 milyon emeklimizden 4 milyonu en düşük emekli maaşı olan 12.500 liradan 14.469 liraya çıkarılmıştır ancak bu rakam gerçekten çok yetersizdir. Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu'nun da vurguladığı gibi, en düşük emekli maaşı ve asgari ücret acilen en az 28 bin liraya çıkarılmalıdır. Asgari ücretli sayısı yaklaşık 8 milyon kişiye dayanmakta ve onlara reva görülen maaş, yapılan son zamla birlikte yalnızca 22.104 lira olmuştur. İşsizlik ise yaklaşık 11 milyon kişiye ulaşmış durumdadır.

Toparlayacak olursam, 16 milyon emekliyi 2'yle çarptığımızda 32 milyon insan eder. Asgari ücretli 8 milyon kişiyi 3'le çarptığımızda 24 milyon insan eder. Bunun üzerine bir de 11 milyon işsizi koyduğumuzda ortalama 70 milyon insan eder. Yani bu 70 milyon insan gerçekten açlık sınırında veya açlık sınırının altında yaşamaktadır. 10 milyon insan ise orta düzeyde yaşamak için mücadele veriyor, 10 milyon. Geriye kalan 5 milyon insan ise hiçbir fiyat artışından etkilenmeden rahatça hayat sürdürüyor. Yani 80 milyon insan 5 milyon insana hizmet etmektedir. Bu tabloya baktığımızda ilk önce vatandaşlarımızın bu ciddi ekonomik sorunlarına çözüm üretmemiz gerekmez mi?

70 milyon insan açlık sınırının altında veya açlık sınırında yaşıyor, 10 milyon insan yaşayabilmek için büyük mücadele veriyor ve 5 milyon insan enflasyondan etkilenmeden hayatını çok rahat bir şekilde idame ettiriyor. Bazen insanlar diyor ki: "Ya, lokantalar dolu Ankara'da." Tabii, Ankara'nın nüfusu 6 milyon, müsaade edin de bunun içerisinde 300 bin insan zengin olsun ve o lokantaları doldursun, aynen Türkiye örneğinde olduğu gibi. Dolayısıyla, teklifin bazı maddeleri toplumun taleplerini karşılar gibi görünse de ayrıntılı olarak ortaya koyduğumuz gerekçeler doğrultusunda bu düzenlemelerin vatandaşlarımızın ana sorunlarını halletmeyeceği ortadadır. Bu nedenle, teklifin belirli maddelerinin yeniden gözden geçirilmesini ve toplumun tüm kesimlerini gözeten, vatandaşın beklentilerini karşılayan daha adil düzenlemelerin yapılmasını talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Çankırı Milletvekili Pelin Yılık'a aittir.

Buyurun Sayın Yılık.

Süreniz yirmi dakika. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA PELİN YILIK (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Türkler tarih sahnesine çıktığı andan bugüne sürdürdükleri devlet geleneği ve anlayışıyla her zaman mazlumun ve masumun yanında olmuş, Türk milleti de devleti için her türlü fedakârlığı yapmaktan kaçınmamıştır. Sahip olduğumuz sosyal devlet anlayışı gereği milletimizin her bir ferdi ayrı ayrı kucaklanmakta, kimin nerede, neye ihtiyacı varsa devletin şefkat ve yardım eli uzanmaktadır. Köklerini tarihinin derinliklerinden alan bu anlayış, bugün de çağın kendine has şartları altında kendini geliştirmeye, imkânlarını genişletmeye devam etmektedir. Bu kapsamda yürütülen çalışmalar arasında genel sağlık sigortası uygulaması, özellikle de vatandaşlarımızın sağlık riskleri hasıl olduğunda uygun tedaviye eşit şartlarda ulaşabilmesi açısından önem arz eden konular arasındadır. Devletler, toplumun sağlık koşullarını iyileştirme, sağlığı olumsuz etkileyecek etmenleri yok etme, koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerini etkin ve sürdürülebilir kılma süreçlerinde önemli bir rol üstlenmektedir. Bu süreçte, sağlık hizmetinin boyutunun ve kalitesinin artması aynı zamanda harcamaların da artması demektir. Artışın dengeli ve kontrollü dağılımı için finansmanının hangi kaynaklardan ve hangi şekilde karşılanacağı konusu elzemdir. İnsanı yaşatmak hedefini sağlıklı toplum vizyonuyla değerlendirecek olursak, etkili sağlık politikalarını ve bu politikaların finansmanını oluşturmak atılacak adımların başında gelmektedir. Sağlık hizmetlerinin özelliklerinden en temel olanı toplumsal bir nitelik taşıyor olması ve nüfusun tamamını ilgilendiriyor olmasıdır. Kişilerin bir şekilde sağlığını etkileyen, hastalığı tedavi eden, koruyan ve rehabilite eden her faaliyet sağlık hizmetidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik, toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren muhtaçlığın giderilmesi, sosyal adaletin sağlanmasında etkili olan bir politika aracıdır. Sosyal güvenlik sistemi toplumsal barışın sağlanması, yoksulluğun azaltılması ve gelirin yeniden dağıtılmasında önemli bir rol üstlenmektedir. Toplum içerisinde sosyal farklılıkların ortadan kaldırılmasını hedefleyen sosyal devlet anlayışı sosyal dışlanma yaşanmaması ve sosyal alanda adaletli bir toplum oluşturulması için çağdaş norm ve değerlere uygun bir sosyal güvenlik sistemi kuracak gerekli altyapıyı hazırlamaktadır. Her bir kişi için hayatının herhangi bir aşamasında karşılaşabileceği hastalık, işsizlik, yaşlılık, analık, iş kazası gibi sosyal risklere karşı koruma sağlanmasını hedefleyen sosyal güvenlik politikalarını insanlık tarihinin başlangıcından itibaren her dönemde görmek mümkündür. Sosyal sigortalar hukukunun temel hedeflerinden biri, sosyal riskle karşılaşan bireye ve hak sahiplerine insan onuruna yaraşır bir hayat standardı sunmaktır.

Değerli milletvekilleri, sağlık hizmetlerinin finansmanı, hem hizmet kalitesine hem de temel sağlık hizmetlerinin tabanının genişlemesine doğrudan etki etmesi nedeniyle önemlidir. Türkiye'de sağlık hizmetlerinin finansmanı değişik dönemlerde farklı yöntemlerle yerine getirilmiş olup, uzun bir süre parçalı bir yapıyla sistem sürdürülmüştür. Genel sağlık sigortası ve Sosyal Güvenlik Kurumu oluşturulana dek farklı kurumlarca sağlık hizmetlerinin finansmanı sağlanmış, karışıklıkların giderilip, kontrolün sağlanabilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumu oluşturulmuştur. Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye'de çalışan ve emeklilerimizin ekonomik ve sosyal haklarını düzenlemektedir. Tek çatı uygulamasıyla birlikte başarılı bir dönüşüm sağlanmıştır ve dolayısıyla, yaptığı hizmetler toplumsal yaşamın olmazsa olmazıdır.

Sağlık hizmetine erişimde politikalar yapılırken ve sağlıklı toplum inşa edebilmek için finansman oluşturulurken reformlarda hakkaniyet gözetilmelidir. Sağlıklı toplumu oluşturabilmek için bir anlamda sistem dışında kimseyi bırakmamayı hedefleyen genel sağlık sigortası uygulaması Türkiye sağlık sisteminin önemli bir dönüm noktası niteliğindedir. Bu dönüşümle birlikte 2012 Ocak ayından itibaren vatandaşlarımızın katılımı zorunlu kılınmış, işsizler ve yeşil kartlılar dâhil tüm bireyler sağlık hizmetlerinden yararlanmak adına sigortalanmış, sosyal güvence altına alınmıştır. Bu anlamda Türkiye'de sosyal sigorta uygulamalarını sunan kurumların bir araya getirilmesi sağlanmış ve sağlık sigortası alanında köklü bir değişiklik yaşanmıştır.

Bugün Türkiye'de tek sigorta kurumundan oluşmuş bir yapı söz konusudur. Tüm nüfusu sosyal sağlık sigortası kapsamı altına alan bu uygulama "genel sağlık sigortası" olarak adlandırılmaktadır. Nitekim, genel sağlık sigortası, 5510 sayılı Kanun'da, kişilerin öncelikle sağlıklarının korunmasını, sağlık riskleriyle karşılaşmaları durumunda ise oluşan harcamaların finansmanını sağlayan sigorta olarak tanımlanmıştır. Eşit ve sağlıklı bir toplumu oluşturabilmenin yolu güçlü bir sağlık sistemi oluşturmaktan geçmektedir. Devletler erişilebilir olan bir sağlık hizmeti sağlamak, mevcut kaynakları etkin bir şekilde kullanabilmek ve tüm bunların asıl hedefi olan kişilerin sağlıklı yaşama hakkını teminat altına alabilmek için farklı sağlık sistemi modelleri geliştirmişlerdir. Bu anlamda GSS prim borçlarını ödeyemeyen sigortalılara yönelik kamuya olan borç yüklerini hafifletmek ve sağlık hizmetlerine erişimlerini kolaylaştırmak amacıyla 1 Ocak 2015 öncesine ait olup ödenmemiş GSS primleri ile gecikme cezası ve gecikme zammı gibi ferî alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilmesinin kısa bir süre önce kanunlaşmasını da önemli bulmaktayız. Türk GSS sisteminin yasal kurgusu ve işleyişi ile finansman kaynakları, sistemin sosyal güvenliğin karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma ilkesini güçlendiren özelliklere sahiptir. GSS reformunun başında planlanan hasta sevk sisteminin kurulması, ilk basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi ve sağlık hizmetleri arzı bakımından yapılacak planlamalar ile istismar ve suistimali önlemeye yönelik tedbirler GSS'nin sosyal yardımlaşma ilkesini güçlendirmeye katkıda bulunacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çalışma hayatı, işçi ile işveren haklarının dengeli bir şekilde korunmasının yanında işin korunmasını da dikkate alan politikalar çerçevesinde düzenlenmelidir. Bir toplumda sosyal refahın sağlanması, adil gelir dağılımı ve gelir düzeyinin yükselmesiyle yakından ilişkilidir. Gayrisafi millî hasıladan kişi başına düşen payın seviyesi ekonomik gelişmişlik ve refah düzeyini gösterir. İnsanların istihdam edilmesi ve iş hayatında aktif rol alması iş gücü piyasasını canlandırıcı, işsizliği azaltıcı, alım gücünü artırıp ihtiyaçların kolayca teminine zemin oluşturacak etkiye sahiptir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak çalışma hayatına ilişkin politikamızın temeli, toplumun tüm kesimlerine insana yaraşır iş fırsatlarının sunulduğu, iş gücünün niteliğinin yükseltilip etkin kullanıldığı, iş sağlığı ve güvenliği şartlarının iyileştirildiği bir iş gücü piyasasının oluşturulmasına dayanmaktadır. İş kazası ve meslek hastalıklarının tespiti ve bildirimi süreçlerinin iyileştirilmesini, iş sağlığı ve güvenliği alanında koruyucu ve önleyici faaliyetlerin artırılmasını, bu alanda yürütülen hizmetlerin nitelik ve verimliliğinin artırılmasını ve denetimlerin daha da etkinleştirilmesini gerekli bulmaktayız.

Kıymetli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifiyle birlikte, ağırlıklı kısmı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmakla birlikte Sağlık Bakanlığına ait 2 maddeyle toplamda 7 farklı kanunda düzenleme yapılması öngörülmektedir. Engelli kardeşlerimiz için 5510 sayılı Kanun kapsamında çalışma gücü kaybına göre belirleme yapılması ve tüm uygulamanın SGK tarafından yürütülmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda emeklilik haklarının sağlanmasında sigortacılık ilkelerinin dikkate alınması ve sigortalılar arasında norm ve standart birliği sağlanarak 2008 yılı Ekim ayından önce sigortalı olan engelliler için vergi indirimi belgesi esas alınarak yürütülen emeklilik işlemlerinin 5510 sayılı Kanun kapsamında çalışma gücü kaybına göre belirlenmesi ve tüm uygulamanın SGK tarafından yürütülmesi amaçlanmaktadır.

Yine bu kanun teklifiyle, yabancılara sunulan birinci basamak sağlık hizmetlerinin ücretlendirme kriterlerinin belirlenmesini, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında ücretli olarak verilmekte olan özel amaçlı sağlık raporlarının daha düşük bedelle aile hekimliği birimleri üzerinden düzenlenecek olmasını önemli bulmaktayız.

Ayrıca, 506 sayılı Kanun kapsamındaki sandıklar ile SGK arasında veri paylaşımının yapılacak olması sistemde yeknesaklığın sağlanması için gerekli bir değişiklik olacaktır. 506 sayılı Kanun’un geçici 20'nci maddesi kapsamında kurulan sandıklar tarafından sandıkların iştirakçileri ile aylık ve gelir bağlanmış olanlar ile bunların hak sahiplerinin sosyal güvenlik hak ve yükümlülükleri SGK dışında yürütülmektedir. Ancak SGK'nin kişisel veri paylaşımı yapacağı kurum ve kuruluşlar arasında bu sandıklara yer verilmemiş olması hukuki ihtilaflara neden olmaktadır. Bu durum, aylık bağlama dâhil pek çok işlemlerini SGK mevzuatına göre yapan söz konusu sandıkların işlem süreçlerini uzatmaktadır. Yapılan bu düzenlemeyle sigortalılara yönelik iş ve işlemlerin hızlandırılması ve özellikle yersiz ödemeler yapılmasına neden olunmaması amacıyla bu sandıklar ile SGK arasında veri paylaşımının yapılabilmesi amaçlanmaktadır.

Yabancı uyruklu öğrencilerin herhangi bir eğitim öğretim yılında talepte bulunarak genel sağlık sigortalısı olmasına olanak tanıyan değişiklikle, Uluslararası Öğrenciler Değerlendirme Kurulu kararıyla veya Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından burs imkânı tanınmış yabancı uyruklu öğrencilerin genel sağlık sigortası tescil ve prim ödeme süreçlerinin düzenlenmesi de öngörülmektedir. Yabancı uyruklu öğrencilerin genel sağlık sigortasından yararlanabilmeleri için ilk kayıt tarihinden itibaren öngörülen başvuru süresinin üç ayla sınırlı olması bu sürede başvuruda bulunmayan öğrencilerin bir daha talepte bulunarak genel sağlık sigortalısı olmalarına engel olduğundan, yapılan bu düzenlemeyle söz konusu öğrencilerin -kayıtlarının devam etmesi şartıyla- herhangi bir eğitim öğretim yılının başlangıç tarihinden itibaren üç ay içinde talepte bulunarak genel sağlık sigortalısı olmalarına imkân tanınması sağlanmaktadır.

5434 sayılı Kanun'a tabi yetim aylığı almaktayken astsubay ya da polislik eğitimine tabi tutulanlar ile Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi ile fakülte ve yüksekokullarda subay ve astsubaylık eğitimine tabi tutulanların öğrenimleri süresince yetim aylıklarının kesilmemesinin sağlanması, Emekli Sandığına tabi yetim aylığı alanların bu aylıkları kesilmeden ikinci üniversite veya yüksek lisans eğitimi görmeleri ve böylece diğer statülerde aylık alanlarla norm ve standart birliğinin amaçlandığını görmekteyiz.

Yurt dışından temin edilen tıbbi ürün istisnasına açıklık getirilerek temin kanallarının artması, hastaların ilaca erişimini kolaylaştıracak değişiklik maddesiyle genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler için gerekli görülen ancak yurt içinden sağlanması mümkün olmayan beşerî tıbbi ürünlerin, vatandaşlarımızın yenilikçi tedavilere hızlı bir biçimde erişiminin sağlanması için Sağlık Bakanlığı onayıyla SGK tarafından yurt dışından temin edilerek hastalara ulaştırılması amaçlanmaktadır. SGK tarafından ilaç temin işlemlerinin gerçekleştirilmesi temin kaynaklarının çeşitlenmesini sağlayarak rekabeti arttırıcı etki yaratacak ve ilaç temin maliyetlerinde düşüşü ve kamu mali yararını sağlayacaktır.

Klinik araştırmalar, hastaların yaşam kalitesini iyileştirmede ve özellikle ölümcül hastalıklarda yaşam süresini artırmada önemli bir rol oynamaktadır. Hastaların klinik araştırmaya katılması durumunda yeni geliştirilen tedavi yöntemlerinden öncelikli olarak faydalanma imkânı oluşmaktadır. Bu yönüyle değerlendirildiğinde, yapılacak düzenlemeyle hastaların yeni tanı ve tedavi ürünlerine daha fazla erişim imkânına sahip olması, SGK'nin uzun vadede üzerindeki mali yükün görece azalması; yerli ilaç, tıbbi cihaz ve tıbbi malzeme sektörünün yeni ürünler geliştirmesinin teşvik edilmesi; ülkemizde daha fazla klinik araştırma yapılmasının sağlanması amaçlanmaktadır.

Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı tarafından desteklenen ve Sağlık Bakanlığınca izin ve onay verilen klinik araştırmalara kamu hastaneleri ve devlet üniversitelerinde olmak kaydıyla SGK tarafından finansman desteğinin verilecek olması Türk sağlık sisteminde AR-GE çalışmalarının gelişmesi bağlamında büyük önem taşımaktadır. Her fırsatta ifade ettiğimiz gibi, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığının Türk sağlık sisteminin TÜBİTAK'ı olması yolunda atılan önemli bir adım olarak değerlendirmekteyiz.

10 kişiden az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işletmelerin bağlı bulunduğu kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşundan iş sağlığı ve güvenliği hizmeti alması düzenlenmektedir. İş yerlerinde acil ve hayati tehlike arz eden durumlarda işveren tarafından gerekli tedbirlerin alınmaması hâlinde OSGB'lere de Bakanlığa bildirim yükümlülüğü getirilmektedir. Sağlık raporu alınacak yerlere, çalışan sağlığı merkezleri ve diğer kamu sağlık hizmeti sunucuları da eklenmektedir.

50'den az çalışanı bulunan ve az tehlikeli iş yerleri için kanun kapsamında alınması gereken raporların ÇASMER'lerden de alınabileceği ifade edilmiştir. Bu düzenlemeyle hem aile hekimlerinin ve diğer kamu sağlık hizmeti sunucularının mevcut durumdaki iş yükünün azaltılması hem de bu hizmet sunucuları arasında isteğe bağlı olarak tercih yapma imkânı söz konusu olacaktır.

Sağlık Bakanlığının kişisel verileri hukuka uygun, etkin ve güvenli şekilde işlemesi, sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılması, kamu sağlığının korunması ve sağlık sisteminin sürdürülebilirliği açısından önem arz etmektedir. Her hastanın müracaat, şikâyet ve dava hakkını kullanabilmesi, sağlık hizmeti sunumunda yer alan paydaşların savunma hakkını etkin bir şekilde kullanması için tıbbi kayıtların doğru ve eksiksiz tutulması büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, sağlık personelinin hareketliliği ve istihdam durumlarının bildirilmesi, sağlık hizmetinin verimli bir şekilde planlanmasını ve yürütülmesini sağlayacaktır. Bu açıdan değerlendirildiğinde, SGK'nin en yüksek gider kalemleri arasında yer alan sağlık giderlerinin disipline edilmesi, gelir-gider arasındaki dengenin sağlanması temel politika alanlarından biridir.

SGK'nin stratejik amaçlarına uygun olarak sağlık hizmetlerine erişimi kısıtlamadan sağlık harcamalarının sürdürülebilirliğini sağlamak, tıp uygulamalarının sürekli gelişen ve değişen dinamiğine uygun bir şekilde sağlık hizmetlerinin hızlı ve kesintisiz şekilde yürütülmesine ve finansmanına katkıda bulunmak amacıyla 5510 sayılı Kanun’da yapılması teklif edilen değişiklikleri Milliyetçi Hareket Partisi olarak yerinde bulmaktayız ve desteklediğimizi ifade ediyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Tahsin Becan, söz talebiniz var sanırım.

Buyurun Sayın Becan.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

71.- Yalova Milletvekili Tahsin Becan’ın, teknolojideki dışa bağımlılığa ilişkin açıklaması

 

TAHSİN BECAN (Yalova) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye, bir taraftan katma değeri yüksek ürün ve hizmet üretmekte zorlanan, diğer taraftan da katma değeri düşük teknolojilere sıkışmış bir ülke görüntüsüne sahiptir. Hemen hemen her alanındaki teknoloji için dışa bağımlılık artarak devam etmektedir. Ayrıca, Türkiye sanayisi uzun göçmen emeğiyle ayakta durabilen, vasıfsız kaçak göçmen işçi istihdam eden merdiven altı kayıt dışı bir atölyeye dönüşmüştür. Maalesef, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2025 bütçesine baktığımızda planları da öncelikleri de hedefleri de ülkemizin potansiyeline, sanayimizin ihtiyaçlarına ve değişen jeopolitik denklemlere uygun gözükmemektedir. İller bazında farklı dinamikler olması dolayısıyla her ile farklı sektörel destekler verilmesi gerekmektedir. Tarımda da konu aynıdır. İklim ve yapısına göre hangi ilde hangi ürünün veriminden fayda sağlanıyorsa o ilde o...

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Talat Dinçer...

Buyurun Sayın Dinçer.

 

72.- Mersin Milletvekili Talat Dinçer’in, Mersin Serbest Bölgesi’nde faaliyet gösteren firmalara ilişkin açıklaması

 

TALAT DİNÇER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Özellikle tekstil sektöründe inanılmaz bir sıkıntı yaşanmakta bu son günlerde. Mersin'de serbest bölgede faaliyet gösteren firmaların büyük bir bölümü maliyet yüksekliğinden dolayı Mersin'i terk etmekte. Bir an önce, bu serbest bölgede yaşanan sıkıntıların dikkate alınarak bir çözüm getirilmesi ve serbest bölgede faaliyet gösteren firmaların desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Melih Meriç...

Buyurun Sayın Meriç.

 

73.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, 31 Temmuzda yürürlüğe giren Covid infaz yasasına ilişkin açıklaması

 

MELİH MERİÇ (Gaziantep) - 31 Temmuzda yürürlüğe giren Covid infaz yasası, hukuk devleti ilkelerine aykırı bir düzenlemedir. Bu yasa, suçun niteliğini göz ardı ederek bireyler arasında eşitsizlik yaratmış, suç tarihi yerine hükümlü olma kriteri getirilmiştir. Adli yargılama hakkı ihlal edilmiştir. Ceza hukukunun temel prensibi olan bireyselleştirme ilkesi çiğnenmiş, yargı süreçlerindeki gecikmelerin faturası vatandaşlara kesilmiştir. Devlet kendi eksikliklerinden doğan sorunları vatandaşın omzuna yüklemiştir. Bu yasa toplumsal vicdanı yaralamış ve vatandaşlar arasında derin bir adaletsizlik duygusu yaratmıştır. Adaletin eşitlik ve hakkaniyet ilkelerine zarar veren bu düzenleme gerçek bir hukuk devleti anlayışına ters düşmektedir. Hukukun üstünlüğüne dayalı bir düzenin sağlanması için bu yanlıştan bir an önce dönülmelidir. Bakanlığı bu yanlış uygulamaya karşı duyarlı olmaya davet ediyorum.

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı ve Sivas Milletvekili Hakan Aksu ile 77 Milletvekilinin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2717) ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 175) (Devam)

 

BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk'e aittir.

Buyurun Sayın Çelenk. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer yurttaşlar; yasa teklifi üzerine DEM PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Kanun teklifi, aslında baktığımız zaman ilk etapta sosyal sigortaları, sosyal güvenliği, genel sağlık sistemini bir norma oturtmak, bir standarda oturtmak ve mevzuattan kaynaklanan uyumsuzlukları gidermek, önceden yapılmış ve AYM tarafından iptal edilmiş düzenlemeleri anayasal hak ihlali olmaksızın yeniden düzenlemek gibi gerekçelerde temellendiriliyor ve bu anlamda da aslında baktığınızda bu gerekçeler gerçekten de önemli. Fakat yine alelacele bir yasama faaliyetinin sonucunda karşımıza geliyor; yukarıdan aşağıya, müzakereci olmayan bir yasama faaliyeti ve bu gerekçelerin, bu kendini temellendirdiği gerekçelerin hiçbirine de aslında karşılık üretemiyor. Bakıyorsunuz, aslında ilk etapta karşı olmayacağımız, işte, dezavantajlı grupların, gençlerin iş gücüne katılımını teşvik etmek, bu teşvikleri sürdürmek, çalışma gücü kaybı oranına göre engellileri emeklilik süreçlerinde daha adil -tırnak içinde- bir düzene kavuşturmak, yabancı uyruklu öğrencilerin genel sağlık sigortasından daha kolay faydalanmalarına yardımcı olmak, klinik araştırmaları teşvik etmek, hastaların yeni tedavi imkânlarına, şansına, yöntemlerine erişimini sağlamak gibi amaçları var. Yine, baktığınız zaman, ziraat odalarının geçmişteki üye kayıt hatalarının düzenlenmesi, tarım alanındaki kayıtların bir elektronik ortama taşınması gibi somut ve olumlu görebileceğimiz yönleri var ancak bütün bu düzenlemeler yurttaş lehine görülemeyecek bir parçalılıkta karşımıza geliyor, bir bütünlüklü politika içinden karşımıza gelmiyor. Bütünlüklü bir perspektiften baktığımızda, önümüze gelen sorular aslında çok yakıcı sorunlara tekabül etmeliydi. İşte, emeklilik, ekonomik anlamda çok ciddi, çok yakıcı sorunlarla boğuşan emekliler; engelliler, istihdamdan ciddi biçimde dışlanan engelliler; yabancı uyruklu öğrenciler, 25 yaşından sonra yükseköğrenimlerini sürdürmeye çalışanlar; bunların, ikinci eğitimi alanların hiç olmazsa yaş bakımından diğerleriyle eşitlenmesi gibi birçok önemli konu var fakat nedense biz bu kanuna baktığımız zaman hiçbir derdimize deva olacak bir şey göremiyoruz.

Bugün bir arkadaşımla grup toplantısı sonrasında bir yemek yedik, diyor ki: "2015'te 1.700 TL emekli maaşı alıyordum ve o zaman asgari ücret 950 liraydı, neredeyse onun 2 katıydı." Bugün gelinen süreçte aldığı aslında 11 bin küsur olan şey, en düşük emekli maaşı olan 12.500'e eşitlenmiş ve buradan da kendisi, eşi ve iki çocuğu için 3 bin liralık sağlık gideri kesintisi uygulanıyor, elinde kalıyor 9 bin lira. 9 bin lira, dört kişilik bir aile, işte, yeni düzenlemeyle herhâlde en düşük 16'ya çıktıysa bu kesintilerle beraber eline 11 bin-12 bin lira geçecek. Günümüzün ağır enflasyon koşulları da vahim bir tablo. Bütün bunların içinde, bu yasa teklifine biz, olumlu gibi olacak şeylere bile, oturduğu sağlık politikası ve sağlık anlayışı bütünlüklü bir politika olmadığı için güven duyamıyoruz çünkü sağlık aslında yalnızca fiziksel bir olgu değil. Sağlık, bireyin psikolojik, sosyal, kültürel bütün yönlerini kapsayan bir bütünlük hâli, bir bütünlük kapsamındaki bir iyilik hâli. Bu anlamda da aslında politikada bir iyilik hâli olmaksızın... "Politikada iyilik hâli" derken şu anda ne demek istiyorum, çok daha geniş tanımlanabilir: Hangi ideolojiden, hangi dünya görüşünden gelirsek gelelim toplum yararını önceleyen ve bu doğrultuda birlikte çalışmaya, müzakere etmeye açık olma hâlini anlatmaya çalışıyorum. Politikada bir iyilik hâli olmadıkça sağlıkta bir iyilik hâli olamıyor. Bundan da öte Türkiye'de biz çok çok uzun yıllardır, bazılarınızın, burada bulunan bazı vekil arkadaşlarımızın yaşı kadar bir süre içinde bir çatışma, bir savaş hâli içinde yaşıyoruz ve bu ortamda zaten kendini gerçekleştirme anlamında bütünlüklü bir sağlık hâli de mümkün değil, ne fiziksel ne psikolojik ne toplumsal olarak bu anlamda sağlıklı olamıyoruz.

Örneğin birkaç daha somut... Yasanın maddelerine geçmeden önce bunu da söylemek isterim: Geçtiğimiz günlerde Amerika Birleşik Devletleri'nde Las Vegas'ta -biliyorsunuz- bir saldırı oldu. Trump'ın oteline bir saldırgan Tesla marka aracıyla saldırdı ve patlattı orayı. Daha sonra, bir iki gün önce bunun Afganistan'da 2 kez görev almış bir Amerikalı asker olduğunu öğrendik. Aslında kimse bunu beklemiyordu. Buradan da görüyoruz ki savaşlar sadece orada yıkıma uğrayanlarda, ailesini kaybedenlerde, evini kaybedenlerde, toprağını kaybedenlerde travma yaratmıyor. Aslında birçok film bize Afganistan Savaşı sonrası, Irak Savaşı sonrası yaşanan posttravmatik stres bozukluğu meselelerini anlatır ve savaşanların, gidip oralarda kendi varlığını ortaya koyanların da nasıl ağır biçimde travmatize olduğunu gösterir. Dolayısıyla, sağlık hâlini böyle bir bütünlük çerçevesinde düşündüğümüz zaman, sadece savaşa ayrılan bütçe sağlığa ayrılmıyor değil, bu nedenlerle de aslında barış içinde bir toplum hayatı inşa edilmeden sağlık, ne bireysel ne ailesel ne toplumsal düzeyde bir şeye oturamıyor. Bireysel sağlık, aile sağlığı, toplum sağlığı, bütün bunların hepsi birbiriyle iç içedir ve barış iklimi olmaksızın buralarda bir gelişim, standart oluşturma ve sorunları köklü ve derinden ele alma imkânı da bulunmuyor; öncelikle bunu söylemek isterim.

Kanun maddesinin ayrıntılarını benden sonraki konuşmacı milletvekili arkadaşım daha ayrıntılı ele alacak; onun için, ben daha çok, partimizin bu bütünlüklü sağlık politikasını, barışla birlikte düşünme perspektifini burada paylaşmak istedim. Bunu aslında biz izlediğimiz sinema filmlerinden, romanlardan, öykülerden biliyoruz; bir yerde barış yoksa hiçbir şey yoktur. Yani bütün mesele sadece savaş, kamu kaynaklarının savaşa aktarılması değildir, psikolojik kapasitenin, kendini gerçekleştirme kapasitesinin de buralara aktarılmasıdır.

Nitekim somut maddelere baktığımız zaman burada birçok sorun görüyoruz. İşte, bir bakıyorsunuz, birden bire karşınıza bu aile sağlık merkezlerine "GETAT uygulamaları" adı altında geleneksel yaklaşımların taşınması geliyor. Buna bir yakınlık hissedebiliriz, aslında her şey bilim değildir yani bizim kültürümüzde böyle kökleşmiş şifacılık gelenekleri vesaire de o kadar hakir gördüğümüz konular değil ama bugünkü sağlık sisteminde bu GETAT uygulamalarının nasıl aslında geçmişin o bilgece şifacılığının uzağında, tamamen ticari bir şeye oturacağını görebiliyoruz. Aile sağlık merkezinde saat beşten sonra bu uygulamalar başladığında bugüne kadar olan sorunların katmerleneceğini biliyoruz.

Bu birinci basamak sağlık hizmetleri alanında Türkiye'de yüzde 40 oranında bir yığılma var ve burada ancak yüzde 15 oranında bir hekim istihdam edilmiş durumda. Çok ağır bir yük burada birinci basamak sağlık kuruluşlarının üzerindeyken buradaki hekim sayısı çok az, çok yetersiz; çok dar koşullarda, çok az maaşlarla çalışıyorlar ve aile hekimleri, işte, görüyorsunuz ki ülkeyi terk ediyorlar, işlerini terk ediyorlar, daha doğrusu genel olarak hekimler ülkeyi terk ediyorlar. Sadece 2023'te 3 bin hekim Türkiye'yi terk etti. Benim seçim bölgem Diyarbakır'da her hafta 5 hekim yurt dışında çalışmak üzere, gitmek için alınması gereken iyi hâl belgesi alıyor, sürekli olarak iyi hâl belgesi başvuruları yapılıyor; bir düzeltme yapmak istiyorum, az önce verdiğim rakam da daha çok onunla ilişkiliydi.

Bakıyorsunuz, katılım payları artırılıyor. İşte, bu katılım paylarının artırılmasıyla sağlık hizmetinden gereksiz yararlanmanın önüne geçilmek isteniyor. Oysaki bunun çaresi vatandaşın cebinden bu parayı almak değil sevk zincirini kuvvetlendirmek ve bu doğrultuda önlemleri almak. Hiçbir konu kendi içinde olması gereken derinliğiyle kavranmıyor, böyle geçici, palyatif çözümlerle meseleler ele alınmaya çalışılıyor.

Başka birçok konu var ve bütün bu sistemin bu şekilde bir türlü düze çıkarılamaması, böyle parçalı çözümler sonucunda karşımıza gelen, işte, bu, sağlık alanındaki skandallar ve şiddet olayları var. Çok ciddi şiddet olayları yaşanıyor, son on yılda 110 bin şiddet vakası yaşanmış durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Çelenk.

SEVİLAY ÇELENK (Devamla) - Sağlık sisteminde bir çeteleşme var ve bu çeteleşme sağlık alanındaki birkaç kötü adamın işi değil aslında. Bir gazeteci arkadaşımızın, Bahadır Özgür'ün çok iyi tespit ettiği gibi, bu alandaki çeteleşme esasen müesses nizamın çeteleşmesinin yansımasıdır yani birkaç kötü doktor, birkaç kötü hemşire, birkaç ambulans şoförü değil mesele; müesses nizam çeteleşmiştir, agresif bir biçimde ticarileşen sağlık sektörü de bunun en vahim tezahürlerinin yaşandığı bir yer olmuştur.

Bütün bu genel bakış altında, baktığımız zaman, bu kanun teklifinin hiçbir derdimize, hiçbir yaramıza merhem olmayacağı açıktır. Bunun yeniden ele alınması; bütün tarafların, bütün partilerin -yasama faaliyetinin olması gerektiği gibi- birlikte değerlendirdiği bir çalışma içinde yeniden düzenlenmesi ve bu yakıcı sorunlara çözüm üretilmesi gerekiyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına ikinci söz talebi Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan'a aittir.

Buyurun Sayın Olan. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

DEM PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN OLAN (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada, toplumun temel taleplerini görmezden gelen, kronikleşmiş sorunları çözmek yerine mevcut sorunların daha da katmerlenerek büyümesine vesile olacak bir kanun teklifini görüşüyoruz ve ne yazık ki her zaman olduğu gibi, iktidar sıraları bomboş; tıpkı peşin satan esnaf gibi, işleri garanti ya, parmak sayıları fazla olunca böyle oluyor.

Burada kaleme aldığınız her bir madde toplumun ayrı bir yerinde ayrı bir yara olarak yer etmekte ve bu çürümüşlük hâli artık derin bir kokuşmuşluğa ve derin bir karanlığa dönüşmektedir.

Kanunun asıl amacı, dezavantajlı olan ve korunması gereken halkı korumak değil iktidarın menfaatlerini korumaktır. Burada yapılan tüm kanunlar ya kurduğunuz bu sistemin sürdürülebilir olmasına ya da ayrıcalıklı sınıfların korunup kollanmasına vesile olmaktadır. Bugün dezavantajlı gruplar; kadınlar, gençler, emekçiler, çocuklar, işsizler, işçiler açlığı ve yoksulluğu, sefaleti en üst sınırda yaşamaktadırlar. İşte bu durumun oluşmasının temel nedeni de sizin yaptığınız değil yapmakla yükümlü olup yapmadığınız kanunlardan kaynaklanmaktadır; kanun yapma yetisini ve hakkını size veren Türkiye halklarını unutarak bu yetkiyi aldığınız halkı ezme çabası ve sonunda ne yaparsak yapalım bize oy veriyorlar mantığıdır.

Bakınız, aile hekimleri Türkiye'nin her yerinde eylemdedirler. Hangi iktidar yetkilisi aile hekimlerinin yanına gidip onların sorunlarını birinci ağızdan dinlemiştir ya da en son ne zaman sorun yaşayan bir yurttaşın yanına gittiniz? Konforlu makamlarımızda halkın hediyesiyle beraber ayağınıza gelmesini beklemek dışında ne yaptınız?

Bugün bir kanun teklifi getiriliyor ve bu kanun teklifi, alelacele, bir an önce yasalaştırılmak amacıyla toplumun ilgili kesimleri olan meslek odaları, dernekler, sendikalar, aile hekimleriyle görüşülmeden oldubittiyle Meclis gündemine getiriliyor. Kanunun geneli üzerine konuşmak değil sorunların çözümü üzerine konuşmamız gerekirken bize dayatılan bu mantıksız, akılsız ve günün sonunda vicdansız yasama yöntemini reddediyoruz. Bakanlıklar ve Bakanlıklarda çalışan onlarca bürokrat aylarca, belki de yıllarca toplumun değişik alanlarını ilgilendiren ve değişik sorunlar hakkında hazırlanan kanun maddelerini bir araya getirecek ve bizim önümüze sunacak, bunun karşılığında bizler ise kırk sekiz saat bile dolmadan onlarca madde hakkında fikir sahibi olarak kamuoyunun bilgisine sunacağız. İşte vicdansızlık dediğimiz konu tam da budur, işte bunun tam olarak karşılığı kurnazlıktır; sizin yaptığınız da yasama kurnazlığıdır.

İşçiler sokaklarda eylemde, emekliler haklarını alabilmek için isyanda, ezilenler polis ablukasında iktidarın inkâr ettiği gerçekleri duyurmaya çalışıyorlar. İktidar bunları görmezden gelirken konforlu alanlarda bir sonraki sene cebini dolduracağı sermaye sahiplerinin bütçesini yapmaktadır. Esnafa yük getireceksiniz, aile hekimliğini metalaştıracaksınız, toplumun temel problem alanlarından uzak duracaksınız, emekliliği engelliler açısından zorlaştıracaksınız, eczanede hastanın cebinden çıkan miktarı muayene ücretiyle katmerleştireceksiniz, sonunda dönüp dolaşıp diyeceksiniz ki: "Gözünüz aydın, genel sağlık sigortasının borçlarının bir yıllığını siliyoruz."

Değerli milletvekilleri, görüşeceğimiz yasanın 1'inci maddesiyle engelli aylığına son veriliyor. 2018 yılı Ekim ayından önce sigortalı olan engelliler için vergi indirim belgesi esas alınarak yürütülen emeklilik işlemleri, bu teklif kanunlaştığında engelli statüsünden emekli olabilmek için müracaatlar yalnızca SGK'ye yapılacaktır. SGK'nin hâli de ortada. Engellilik tespiti için Maliye Bakanlığına müracaat edilmesinin önü kesiliyor. Çalışma gücü kayıp oranı SGK Sağlık Kurulu tarafından yapılacak. Bu yönde yapılacak değişiklikle SGK, çalışma gücü kayıp oranını esas alarak engelli aylığı bağlanmasını zorlaştırıyor.

2'nci ve 6'ncı maddeler ise Anayasa Mahkemesinin iptal kararları doğrultusunda hazırlanmış yani kişisel verilerin işlenmesi hususu Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle değil yasayla yapılması gerekiyor. Yıllardır kanuna aykırı bir şekilde milyonlarca kişinin verisini işlediniz. Hani bir bakan diyordu ya: "Siz yapacağınızı yapın, yasa nasıl olsa arkadan geliyor." İşte o cümlenin uygulama hâllerinden biri de bu durumdur.

Bu maddeyle yeri gelmişken bir noktaya da değinmek gerekir. Muhalefet vekilleri tarafından "dark web" üzerinden kişisel verilerin satıldığını söylediğimizde Sağlık Bakan Yardımcısı bakınız ne demişti: "Getirin, ben 2 katını vereyim." Kişisel veri hırsızlarına duyurmuş olalım: Bilgileri "dark web"de ucuza satmayın, Bakanlık kişisel verilere doğrudan taliptir.

Değerli milletvekilleri, birinci basamak sağlık hizmetleri bireylerin sağlık sistemine ilk başvuru noktası olarak kabul edilen ve toplumun sağlığını koruma, hastalıkları önleme, erken teşhis ve tedaviye yönlendirme işlevi gören hizmetlerdir. Bu hizmetler, bireylerin sağlık sorunlarını erken aşamada çözmeyi amaçlamakta ve aynı zamanda sağlık eğitimiyle toplumda sağlıklı yaşam alışkanlıklarını geliştirmeyi hedeflemektedir. Aile hekimliği sistemi, ilk kez bu kapsamda 2005 yılında Düzce'de pilot uygulamayla başlatılmış oldu, 2010 yılı itibarıyla tüm Türkiye'ye yaygınlaştırılmıştır ancak AKP iktidarı tarafından başlatılan Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla Sağlık Bakanlığı yeniden yapılandırmayla sağlık hizmeti üreten kurum olmaktan çıkartılmış, neoliberal sağlık politikalarıyla sağlığın piyasalaşmasını hızlandıran bir kuruma dönüştürülmüştür. Hızlandırılan bu sağlık kurumlarında, halk sağlığı açısından zorunlu olan koruyucu sağlık hizmetleri yerine halkın sağlığı hiçe sayılarak sağlık piyasalaştırılmış, kâr ve rant merkezi hâline getirilmiştir. Aile hekimliği sistemiyle birinci basamakta özelleştirmenin önü açılmış, koruyucu sağlık hizmetleri tasfiye edilmiş, hekimler işletmeciye, sağlık emekçileri iş güvencesiz işçilere, hastalar da müşteriye dönüştürülmüştür, esnek ve performansa dayalı ücretlendirme sistemiyle de sağlık emekçilerine yönelik sömürü derinleşmiştir. Aile hekimlerinin gereğinden fazla hastayla ilgilenmek zorunda kalması, uzun çalışma saatleri ve yönetimsel iş yükü, iş koşullarının zorlaşmasına sebep olmaktadır. Bu durum, sağlık hizmeti kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir.

Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi, bu iktidar döneminde kurulan aile hekimliği sistemi, iktidarın sağlığı ticarileştirmesinden kaynaklı olarak amacına ulaşmamıştır. AKP'nin aile hekimliği uygulamasıyla başlattığı koruyucu sağlık ticari sağlığa dönüştürüldüğünden bu politika iflas etmiştir. Bugün de bu yasadaki maddelere baktığımızda, bunlardan özellikle iki maddenin iflas eden aile hekimliği uygulamasının kurtarılmasına yönelik olduğunu görmekteyiz. Bunlardan 5'inci maddede, aile sağlık merkezlerinde aile hekimlerine, mesai dışında, henüz bilimselliği ispatlanmayan geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının, bu tedavi yönteminin yetkisi verilmektedir. Bu tedavi yönteminden gelecek olan gelir, sağlık müdürlükleri bünyesinde oluşturulacak döner sermayeye aktarılacak, oluşan bu bütçe de sözüm ona ASM'lerin iyileştirilmesi için kullanılacaktır. Bizim orada buna "..."[2] diyorlar. Vatandaşın sağlığını tehlikeye attığı gibi, iflas eden aile hekimliği uygulaması, ekonomik darboğazda olan yurttaşın cebine göz dikerek düzeltmeye çalışmaktadır.

Yine, 21'inci maddede, SGK'ye borcu olmayan ve yanında çalışanların sigorta primlerini zamanında ödeyen üreticiler ve iş yerlerine yapılan 5 puanlık indirim 4 puana indirilmektedir. Buradan soruyorum: Gerçekten, devlet 1 puanlık indirime muhtaç mıdır? Yani bir yandan "Primleri zamanında ödeyemeyen belediyeleri silkeleyin." diyen anlayış, öte taraftan prim ödemesini zamanında ödeyen esnafı âdeta cezalandırırcasına 1 puan aşağı indirmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Olan, buyurun, tamamlayın lütfen.

HÜSEYİN OLAN (Devamla) - Oysa tam tersine, buranın daha da teşvik edilmesi, bu rakamın daha da yükseltilmesi gerekmektedir. Bu durum, hakkaniyet ve eşitlik ilkeleriyle örtüşmemektedir. Gerçekten ya bu iktidar bu halkı hak etmiyor ya da bu halk bu iktidarı. Bu iktidarın elini halkın cebinden çıkartabilmek mümkün görünmüyor. Buradan halklarımıza sesleniyorum: Ticarileştirilen, metalaştırılan bu sağlık sistemine karşı hep birlikte sesimizi yükseltelim diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Kayıhan Pala'ya aittir.

Buyurun Sayın Pala. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

CHP GRUBU ADINA KAYIHAN PALA (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım.

İlgili maddeler geldiğinde partimiz adına görevlendirilen milletvekilleri her bir maddeye ilişkin kapsamlı değerlendirmede bulunacaklar, ben kanunun geneli üzerine bir çerçeve çizmeye çalışacağım. İlk olarak şunu söylemek isterim: Kanun teklifinin genel gerekçesinde çalışma ve sosyal güvenlik mevzuatı bakımından ortaya çıkan ihtiyaçların karşılanması için böyle bir teklifin Meclise getirildiği söyleniyor ancak şunu en başta söylemek zorundayız ki: Bu kanun teklifiyle çalışma yaşamı açısından emekçilerin, işsizlerin, emeklilerin, ev kadınlarının, öğrencilerin ihtiyaçlarının karşılanması söz konusu değil. Bu nedenle, kanun, gerekçesinde açıklanan amaca ulaşabilmek açısından büyük bir sınırlılık içeriyor.

Birkaç örnek vereyim isterseniz. Örneğin, biliyorsunuz, Komisyonda da tartıştık; Çalışma Bakanlığı İŞKUR'la bir iş gücü uyum programı düzenliyor ama burada sigortasız işçi çalıştırıyor. Örneğin, bu kanun teklifi buna ilişkin bir düzenlemeyi karşımıza getirebiliyor değil. Yine, genel sağlık sigortası prim borcu olanların ilaca erişimlerinin önünde büyük bir engel var, bu kanun teklifi bu engeli ortadan kaldırmıyor. Geri ödeme kapsamına alınması gereken sağlıkla ilgili ihtiyaçlar var. Örneğin, nadir hastalıklar için kullanılması gereken yetim ilaçlar, kanser hastalarının gereksinim duyduğu akıllı ilaçlar, HPV aşısı. Örnekler çoğaltılabilir. Bu kanun teklifi bu gereksinimlerin hiçbirisini karşılamıyor.

Öte yandan, çeteleşme dendiğinde yalnızca yenidoğan çetesi değil, Sosyal Güvenlik Kurumunun zarara uğratılmasına ilişkin pek çok çetenin varlığını ortaya koyan Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişleri tarafından önümüze konmuş birtakım teftiş dosyaları var. O dosyalardaki sıkıntıları çözmeye dönük herhangi bir düzenlemenin de bu kanun teklifi içerisinde yer almadığını görüyoruz. İki örnek; örneğin, uygun olmayan bir tıbbi malzemenin SUT kodlarına eşlenmesi nedeniyle on yıl içerisinde kamunun 15 milyar TL zarara uğratıldığının hesaplandığı bir müfettişler raporu ya da bir ilaç söz konusu olduğunda onun endikasyon dışı kullanımının kabul edilmesi nedeniyle yine rapora göre kurumun 819 milyon lira zarara uğratılmış olması gibi.

Karşılanmayan başka ihtiyaçlar da var. Örnek; 2024 sonrasında emekli olanların aylıklarında meydana geleceği bilinen kaybın giderilmemiş olması, en düşük emekli aylığının yaşanabilir bir emekli aylığı biçimine dönüştürülmemiş olması, emekli aylıklarındaki adaletsizliğin giderilmemiş olması, intibak düzenlemesinin yapılmaması, emeklilik yaşındaki adaletsizliğin giderilmemesi, aylık bağlama oranlarının yeniden düzenlenmemesi, BAĞKUR sigortalılarının yaşlılık aylığına esas prim gün sayılarının diğer sigortalılarla eşitlenmemesi, işçilerin, emekçilerin vergi yükünün azaltılmaması gibi birçok gereksinimin bu kanun teklifiyle karşılanmadığını görüyoruz. Birazdan söyleyeceğim, bu kanun teklifiyle toplam 8 kanunda değişiklik yapılıyor olmasına rağmen -sağlık ve sosyal güvenlikle ilgili- bu gereksinimlerin hiçbirisi maalesef karşılanmamış durumdadır. Ayrıca, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından da kadınlar için önce sigorta kuralı kaldırılarak bir doğum borçlanması da yine karşımıza getirilmemiş durumda. Oysa, biliyorsunuz, erkekler için askerlik borçlanması önce sigorta koşulu aranmadan yapılabilmekte ama kadınlar bu haktan mahrum bırakılmaktadır. Yine, bu kanun bu düzenlemeyi de maalesef getirmiyor.

Şimdi, hatırlayın, bütçe görüşmeleri sırasında Sayın Çalışma Bakanı 2024 yılı sonu itibarıyla SGK açığının gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki oranının yüzde 0,39'a kadar düşürüleceğinden söz etmişti. Bu kadar büyük bir düşüklük yerine aslında bizim yapacağımız düzenlemelerle emekçileri, emeklileri, işsizleri, ev kadınlarını, öğrencileri ve dezavantajlı grupları destekleyecek birtakım sosyal koruma programlarını hayata geçirmemiz mümkündü. Bütçe görüşmelerinde de söyledik, aslında Türkiye'deki sorun kaynak sınırlılığı değil, mevcut kaynakların dağıtımındaki tercihlerin yanlışlığı. Bu yanlışlık bu 8 kanunda değişiklik yapılırken emekçiler yararına düzeltilebilirdi, burada bunu maalesef görmüyoruz.

Komisyonda yapıcı katkılarımızı sunduk ancak maalesef virgülüne bile dokunulmasını sağlayamadık. Bütün komisyon toplantılarında bunu görmüş olduğumuzu da bir kez daha burada söylemek isterim ama geneline baktığımızda toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak, bireylerin değil, kurumların ihtiyaçlarına odaklanmış bir kanun teklifi olduğunu söylememiz gerekir. Oysa Türkiye'de çok ağır bir ekonomik kriz var biliyorsunuz ve bu krizin de ağırlıklı olarak yükünü hem emekçiler hem de emekliler çekmek zorunda. Birkaç rakamı burada verme ihtiyacı duyuyorum sosyal güvenlikle ilgili bir düzenleme olduğu için. Bakın, geniş tanımlı işsiz sayısı 11 milyonu geçti, açlık sınırı 21 bin liranın üstünde, yoksulluk sınırı 69 bin liraya geldi, asgari ücret ise bir yıl boyunca yalnızca 22 bin lira civarında. Çok değil, önümüzdeki ay içerisinde asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığına hep birlikte maalesef tanıklık edeceğiz. En düşük emekli maaşı 14.479 liraya yükseltilecek ilk altı ay için yani 5 tane emekli bir araya gelse yoksulluk sınırının altında yaşayabilecek bir gelire sahip olmayan bir tablo maalesef bize dayatılıyor. SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin maaşındaki yüzde 15'lik artış ve memur ve memur emeklisi maaşındaki yüzde 11'lik artış ise hayatı karşılamaya asla yeterli değil.

Gelinen politikalar aslında bize emeğin değersizleştirildiği ve bunun yerine hak değil muhtaçlığı ön plana koyan, muhtaçlık temelli bir düzenlemenin yapıldığını açık olarak gösteriyor. Buradan değerli milletvekillerine sormak isterim: Bu Türkiye tablosunda emekliler, emekçiler, işsizler, asgari ücretle yaşamak zorunda kalanlar gerçekten yaşamlarını nasıl sürdürecekler? Oysa böyle bir düzenleme yapılırken bu toplumun büyük kesimini oluşturan emekliler, emekçiler için birtakım düzenlemeler yapmak mümkündü. Kaynakları faize ve müteahhitlere vererek ve geliri vergilendirmeyerek sermayeye sürekli katkıda bulunmak yerine o kaynakları emekliler, emekçiler, öğrenciler, ev kadınları ve dezavantajlı gruplar için kullanmak mümkündü, maalesef bu tercih hayata geçmemiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Bu tercihi hayata geçirecek bir iktidara duyulan ihtiyacı bir kez daha buradan söylemek isterim.

Bu kanun teklifiyle 8 ayrı kanunda değişiklik yapılıyor. Bu kanunların adlarını tek tek saymayacağım ama bu kadar birbiriyle ilişkisiz düzenleme yapılacağı yerde şimdi söyleyeceğim birkaç kanuna ilişkin temel değişiklikler yapılsaydı toplumun ihtiyaçlarını karşılamak çok daha kolay olacaktı. Örnek, Aile Hekimliği Kanunu; örnek, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu; örnek, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu. Ne demek istiyorum? Biliyorsunuz, aile hekimleri ve aile sağlığı merkezlerinde çalışanlar bu kez üçüncü kez iş bırakıyorlar. Bu hafta boyunca iş bırakma eyleminde karşımıza çıkıyorlar. Neden iş bırakıyorlar? Neden Sağlık Bakanlığı onların ihtiyaçlarını karşılamak için herhangi bir düzenleme yapmıyor ve hatta onların bütün taleplerine kulaklarını tıkıyor? Buradan bunu sormak gerekir. Yeri gelmişken bakın, 5 tane temel talepleri var, kısaca söyleyeyim: Birincisi, diyorlar ki: "Kamucu bir birinci basamağa ihtiyaç var. Aile sağlığı merkezlerinin ihtiyaçları Sağlık Bakanlığı tarafından karşılansın." İkincisi, "Biz hastalarımıza yeterli zaman ayırmak istiyoruz. Bu nedenle de aile hekimi başına düşen nüfus 2 binle sınırlansın." diyorlar. Aile hekimliğinde güvencesiz ve kadrosuz istihdamı kabul etmiyorlar, insanca yaşamaya yetecek bir maaş istiyorlar ve sağlıkta şiddete son verilmesine ilişkin etkili bir kanunun bir an önce hayata geçmesini istiyorlar ki hatırlarsanız şiddetle ilgili daha önce de konuşmuştuk; Türkiye'nin çok önemli bir kanayan yarasıdır sağlıkta şiddet. Umarım bir gün bunu da çok ayrıntılı konuşma fırsatı buluruz. Benzer bir durum Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu için de geçerlidir. Bu arada söyleyeyim: Biliyorsunuz, bu kanun teklifindeki 28 maddenin 4 tanesi aralık ayındaki son kanun teklifine eklendi ama bu 28 maddenin 9 tanesi Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırıdır. Bunu Komisyonda dile getirdik, kanıtlarıyla ortaya koyduk ama maalesef bir değişiklik sağlayamadık.

Ayrıca, her defasında söylüyoruz, bu kanun teklifleri önümüze geldiğinde etki analizleri yok. Oysa bunların etki analizlerinin yapılmış olması ve komisyon üyelerine bu etki analizlerinin de sunulmuş olması gerekirdi çünkü bazılarının kamu bütçesine etkileri var ve o etkilerin de bu etki analizinde ortaya konulması çok büyük önem taşıyordu.

Sonunda söyleyeceğimi şimdi söyleyeyim: Bu kanun teklifinde Anayasa'ya aykırılıklar var. Bu kanun teklifinde sosyal devlet ilkesiyle uyumsuzluk var. Bu kanun teklifinde bazı maddelerin uygulanabilirliğiyle ilgili sıkıntılar var. Özellikle engelli yurttaşlarla ilgili düzenlemelerin çok sorunlu olduğunu burada bir kez daha söylemek isterim. Ayrıca, dezavantajlı kesimler üzerinde olumsuz etki yaratma potansiyeli olan düzenlemeler var. Bu nedenle de biz bu kanun teklifinin en baştan geri çekilip tekrar değerlendirilmesi gerektiğini burada bir kez daha söylemiş olalım. Özellikle kanun teklifinin 1'inci, 14'üncü, 16'ncı ve 17'nci maddelerinde engelli yurttaşlar ve onların haklarıyla ilgili düzenleme yapılırken bazı hakların kaybedilmesine dönük düzenlemeler yapıldığının burada vurgulanmış olmasını çok önemli buluyorum. Engelli yurttaşların endişelerini ortadan kaldıracak düzenlemeler eğer buraya getirilmezse bu, gerçekten zaten hayata karşı dezavantajlı durumda olan insanları daha da üzecek bir düzenlemenin karşılarına dayatılması anlamına gelecek ki ayrıca, engelli yurttaşlarla ilgili bir düzenleme yapılırken engellilerin herhangi bir örgütüyle bunun tartışılmamış olması, onların temsilcilerinin komisyona çağrılmamış olması da çok önemli bir sorundur diye burada özellikle vurgulamak isterim.

Bir başka önemli sorun, Sağlık Bakanlığına kişisel verilerin korunmasıyla ilgili kanunun ötesinde bazı hakların verilmesine ilişkin düzenlemeler var; bunu da doğru bulmuyoruz.

Bu kanun teklifinde 5'inci maddede karşımıza getirilen aile hekimliğiyle ilgili düzenleme ise başlı başına sorunlar içermektedir. İlk olarak aile hekimliği sisteminde bazı hizmetlerin ücretlendirilmesi söz konusudur ki bakın, bu birinci basamak sağlık hizmetlerinin felsefesine aykırıdır. Sağlık en temel insan haklarından biridir ve tüm insanların bu haklara erişmesinin en önemli aracısı bütün dünyada birinci basamak sağlık hizmetleridir. Bu nedenle birinci basamak sağlık hizmetlerini ücretlendirecek bir uygulamadan tamamen vazgeçmek gerekir.

Ayrıca, bu teklifte "GETAT" diye kısaltılmış geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının aile sağlığı merkezlerinde yapılabilmesi de asla kabul edilemez. Kamu niteliğinde bir birinci basamak kurumunun dünyada kabul edilmiş birinci basamak sağlık hizmeti sunumu ilkelerine göre çalışması gerekir. Geleneksel tıp denilen yaklaşımlar uzun bir geçmişe sahiptir, odağında bilimsel bilgi söz konusu değildir. İnançlara dayanan beceri ve uygulamaların çağdaş tıpta yeri yoktur. Tamamlayıcı tıp ise çağdaş sağlık hizmetleri içerisinde yer almaz. Dolayısıyla çağdaş sağlık hizmetleri içerisinde yer almayan geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının birinci basamağa eklemlendirilip orada uygulanabilir hâle getirilmesi doğru bir yaklaşım değil. Geleneksel tıp, sağlık okuryazarlığı düşük kişiler tarafından genellikle kullanılan ilk tedavi yaklaşımıdır ve geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının hastaları bilimsel bilgiye göre sunulan çağdaş sağlık hizmetlerinden uzaklaştırdığı da bilinmektedir. Bakın, Avrupalı Hekimler Daimi Komitesi geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarıyla ilgili bunun tıp içerisinde bir uzmanlık alanı olmadığının mutlaka toplumla paylaşılması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Bu nedenle bu GETAT denilen uygulamanın ASM'lerde uygulanması yaklaşımına itiraz ediyoruz, bunun mutlaka ortadan kaldırılması gerekir.

Ayrıca, aile hekimliği sisteminde onlara gelir getirecek bir düzenleme yaparken bunun yönetmeliğe bırakılmasının geçmişte Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini de bir kez daha burada vurgulayalım.

Bu kanun teklifindeki çok sorunlu maddelerden bir tanesi de madde 11'de karşımıza getirilen hekim ve diş hekimi muayenesinde mevcut olarak ayakta tedavide 2 lira olan katılım payının 10 kat artırılarak 20 liraya çıkarılmış olmasıdır. Tekrar ediyorum, 2 lira 10 kat artırılarak 20 liraya çıkarılıyor. Şimdi, 20 lira çok küçük bir para gibi görünebilir ama 5510 sayılı Kanun’u bilenler bu 20 lirayı 10 kat artırma yetkisinin de kurumda olduğunu bileceklerdir. Dolayısıyla, bugün için 5 lira, 7 lira, 15 lira gibi görünen rakamlar 2 liranın çarpımıyla elde edilmiştir. Bunu 20 liraya çıkardığınızda 200 liraya kadar varabilecek bir katkı payının hastalardan alınması söz konusu olabilecektir ki yoksulluğu bırakın, açlık sınırlarının altında yaşamak zorunda kalan insanlar için bu asla kabul edilemez. Üstelik buradan nasıl bir yarar beklendiği de belli değildir. Bakın, resmî rakamlar katılım paylarının Genel Sağlık Sigortası Fonu içerisindeki oranının yalnızca yüzde 0,47 olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla buraya ciddi bir katkıları yok. Deniyor ki: Böyle bir para vermek zorunda kalırlarsa birinci basamağı tercih ederler. Bunun da doğru olmadığını aslında Sağlık Bakanlığının kendi uygulamaları gösterdi. Nasıl gösterdi? Dünyada örneği olmayan, acil servislerde bir yeşil alan uygulaması hayata geçirildi ve acil olmayan vakalar elenerek yeşil alanda hizmet almaları sağlandı, yeşil alandan da katkı payı alınmaya başlandı. Buradan Sağlık Bakanlığı yetkililerine sormak lazım: Bu uygulamada yeşil alana katkı payı getirdiniz diye acil servislere başvuru sayısı azaldı mı? Hayır, her yıl daha fazla artıyor. Sağlık Bakanlığının kendi verisi, 2023 yılında 154 milyondan fazla acil servis başvurusu var. Neden? İnsanlar rutin sağlık hizmetlerinde gereksinimlerini karşılayamıyorlar ve nüfus başına Avrupa Birliği ortalamasından 6,5 kat daha fazla acil servise başvurmak zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla katkı payındaki bu 10 kat artışı kesinlikle reddediyoruz, bunun asla hayata geçirilmemesi gerekir.

Bu kanun teklifinde önemli düzenlemelerden bir tanesi de üniversitelerle ilgili. Üniversite tıp fakültelerinin sağlık hizmeti sunucusu olarak bugüne kadarki borçlarının terkin edilmesi yani ortadan kaldırılması uygulaması var. Bu uygulama doğru bir uygulama, geçen yıllarda da olmuştu. Ama bakın, kök nedene inmemiz lazım. Her yıl tıp fakültelerinin borçlarının terkin edilmesini yasalaştırmak yerine tıp fakülteleri hastanelerini destekleyecek bir düzenlemeyi hayata geçirmeliyiz. Burada da bunu özellikle vurgulamak isterim.

Kanunda, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'na ilişkin de bazı düzenlemeler var. İlk olarak şunu söyleyeyim: Bu Kanun 2012'de çıktıktan sonra temel iki beklenti vardı. Bir, iş kazaları azalacaktı; iki, meslek hastalıklarına tanı konulması artacaktı. Konunun uzmanları bilirler, ikisi de gerçekleşmedi. Maalesef ölümlü iş kazaları başta olmak üzere iş kazalarında ciddi bir artış oldu. Meslek hastalıklarına tanı koyma süreci de istendiği gibi gelişmedi. Türkiye'de aslında her yıl 40 binden fazla meslek hastalığı tanısı konulması beklenirken bu rakamlar binli sayılarla sınırlı kaldı ve her yıl binlerce insan maalesef iş kazaları nedeniyle -hatta artık bunlara iş cinayetleri demek lazım- hayatını kaybetmeye başladı. Niye "iş cinayeti" diyoruz? Bakın, Uluslararası Çalışma Örgütünün iş kazası tanımına göre iş kazasının beklenmeyen ve öngörülmeyen bir olay olması lazım ama son "iş kazası" adı altında karşımıza çıkan, özellikle madenlerde hayatını yitirenlerin raporlarına baktığımızda aslında orada öngörülen ve beklenen bir durum var. Bu nedenle, İliç de içinde olmak üzere, hatta bizim görebildiğimiz kadarıyla Balıkesir'deki fişek fabrikasındaki patlama da içinde olmak üzere bunlar beklenen ve öngörülen olaylar. Bu nedenle, bunlara kaza dememiz mümkün değil. O zaman bizim 6331 sayılı Kanun’da köklü değişiklikler yapacak düzenlemelere ihtiyacımız var. Bunu birkaç kez söyledim, tekrar söylüyorum, bu sene Plan ve Bütçe Komisyonunda Adalet ve Kalkınma Partisinden bir milletvekilimiz de bizimle aynı görüşteydi, geçen yıl da aynı şey olmuştu: Bakın, iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, iş yeri hemşiresi ücretini patrondan aldığı müddetçe patronun hatalarına karşı bir şey yapma ihtimali yok. O yüzden, onları özerk bir hâle getirecek bir özerk kamu kurumuna ihtiyaç var. Bütün iş yeri hekimlerini, iş güvenliği mühendislerini, iş güvenliği uzmanlarını, bu alanda çalışan bütün profesyonelleri özerk bir kamu kurumunda istihdam edip işverenin oradan onları alabileceği, ücretini de işverenin oraya yatıracağı, gerekirse devletin de katkıda bulunabileceği bir yapıya ihtiyacımız var. Aksi hâlde ücretini aldığı patrona karşı birtakım düzenlemeleri dile getirmesini beklemek çok gerçekçi değil, maalesef karşılaştığımız durumlar da bunu gösteriyor. O yüzden, bir kez daha bu düzenlemeye duyulan ihtiyacı tanımlamak isterim.

Burada önemli bir düzenleme yapılıyor, Sağlık Bakanlığına bağlı bir kurum "ÇASMER" adıyla hayata geçirilmeye çalışılıyor. Biz bu düzenlemenin doğru olduğunu düşünüyoruz. Kamunun çalışan sağlığı ve güvenliği alanında hizmet alanını genişletmesi çok doğru. Yıllardır eleştirdiğimiz bir şey var: Sağlık Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı çalışan sağlığı ve güvenliği konusunda bir arada, eş güdüm içinde yıllardır çalışmıyorlar. Bu ÇASMER'lerin kurulmasıyla birlikte bu eş güdüm de sağlanabilirse Türkiye'deki emekçiler için çalışan sağlığı ve güvenliği alanında önemli bir adım atılabilmiş olur.

24'üncü maddedeki düzenlemenin yanlış olduğu kanısındayız, bunu Komisyonda da söylemeye çalışmıştık. Eğer bir iş yerinde işi durdurmayı zorunlu kılan bir durum varsa ve o iş yerinde OSGB yetkiliyse, o iş yerindeki iş yeri hekiminin ve iş güvenliği uzmanının bunu OSGB'ye bildirmesi, OSGB yönetiminin de işverene bildirmesi biçiminde bir düzenlemeye çevirmek gerekir. Bu hâliyle ihtiyacı maalesef karşılamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Pala, tamamlayın lütfen.

KAYIHAN PALA (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saydığım gerekçelerle bu kanun günümüzün çalışma hayatı ve sağlık alanındaki ihtiyaçlarını karşılamaktan maalesef çok uzaktır. Burada hem sosyal adalet hem eşitlik hem de hukukun üstünlüğü ilkelerine aykırılık teşkil eden bazı maddeler var, bunları hem Komisyonda söyledik hem karşı oy yazımızda dile getirdik. Burada, özellikle, bizi telaşla izleyen engelli yurttaşlar açısından düzenlemelerin onların hak kaybına uğramayacağı biçime dönüştürülmesinin büyük önem taşıdığını, bu kadar ciddi bir ekonomik kriz ortamında 2 liralık bu katkı payının asla yükseltilmemesi gerektiğini ve aile hekimliğiyle ilgili düzenlemenin mutlaka bu kanun metninden çıkarılması gerektiğini bir kez daha söylemek isterim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP, DEM PARTİ ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına ilk söz talebi İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi'ye aittir.

Buyurun Sayın Akkuş İlgezdi. (CHP sıralarından alkışlar)

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli vekiller; kanun teklifi üzerine söz aldım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken kamucu sağlık sistemini terk ederek daha derin yaralar açtığınızı ifade etmek isterim baştan. Sağlık hizmetlerinde aksama ve erişim kısıtlaması çok büyük sorunlara, acılara neden olmakta; kâr hırsıyla sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinin yaşam hakkının yok edilmesine neden olacağını en son yenidoğan çetesinde gördük ama inatla ve ısrarla bu mantığa devam ediyorsunuz.

Görüştüğümüz teklifle "Sağlıkta Dönüşüm" anlayışıyla işlemez hâle gelen sistemi hep birlikte yaşıyoruz. Sorunlu yeni alanlar açılıyor. Bugünkü teklif, sağlığı özelleştirme çabanızın yeni ürünü aslında. Kanun teklifiyle aile sağlığı merkezlerindeki sağlık hizmetlerini ücretli yapma amacınız için ilk düzenlemeleri yaptığınızı görüyoruz maalesef. Aslında gerçeği rakamlar ortaya koyuyor, amacınızın ne olduğu bu tablodan görülebiliyor. Geçtiğimiz yıl yurttaşlarımız devlet hastanelerinde randevu bulamadığı için özel hastanelere 112 milyar 18 milyon lira harcadı yani halkımızın özel hastanelere harcadığı para bir yılda yüzde 98 arttı. Şu bir gerçek ki sağlığı özelleştirmeye emin adımlarla ilerliyorsunuz. Yine aynı hedef doğrultusunda halkımızı özel sağlık sigortasına da zorluyorsunuz. Özel sağlık sigortası denen garabet sistemle halkımızın ekmeğine, aşına göz dikip onları paralı sağlık sistemine mahkûm ediyorsunuz. Başarılı bir sistem kurduğunuzu ifade etseniz de durumun böyle olmadığını, randevu bulamayan hastalar nedeniyle acil servislerin poliklinik hizmeti vermek zorunda kaldığını görüyoruz.

Bakın, özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum: 2023'te 150 milyon 523 bin kişi acil servise başvurmuş yani bugün biz ülke nüfusundan daha fazla acil servis başvurusu olan tek ülkeyiz. Aslında sistemin çöktüğünün en büyük kanıtı da bu başvuru sayıları. İnsanlar tedavi imkânı bulabilmek için acil servisleri dolduruyorlar. Oysa sağlık, eğitim gibi alanlar temel haktır ve ülkeyi yönetenler bu hakları gasbetmemelidir.

Teklifte özelleştirme var da bir de neler yok onlara bakalım. Sosyal güvenlikle ve çalışma sorunlarıyla ilgili hayati meselelerin hiçbirinde çözüm yok. Hekimlerin, aile hekimlerinin, sağlıkçıların, hastaların menfaatine hiçbir düzenleme yok. Sağlıkta şiddeti önlemek için göstermelik de olsa bir düzenleme yok. Vatandaşlarımızın randevu bulamadığı için sağlığa erişememesine bir çözüm yok, vatandaşa şifa yok. Evet, sorunların çözümü olan kamucu sağlık anlayışı yok yani neresine baksak yok, yok, yok!

Evet, eserinizle övünün; Türkiye'nin OECD ülkeleri arasında en az sağlık harcaması yapan ülke olduğunu hatırlatıyorum; bu nedenle sevinin işte. Bu nedenle halk ilaca erişemiyor, derdine çare bulamıyor. "Giderlerse gitsin." diyerek hekimlik mesleğini de itibarsızlaştırdınız, artık buna söylenecek söz de yok. Halkımız ile hekimlerimizi karşı karşıya getiriyorsunuz. Şu bir gerçek ki sağlıktaki şiddetin en önemli sebebi sizsiniz yani AKP. Her alanda huzur bozduğunuz gibi sağlık alanında da halkımızın huzurunu bozdunuz. Teklif ne mi getiriyor? Daha doğrusu, teklif ne götürüyor, esas ona bakmak lazım. Bu teklif aile sağlığı merkezlerini ticarethaneye dönüştürüyor, amacınızın son süratle devam etmesini görüyoruz. Bu teklifle aile hekimliğinde mesai sonrası verilecek yeni bazı hizmetler ile mesai içerisinde verilecek özel amaçlı raporların ücretli hâle getirilmesini öngörüyorsunuz. Buna göre "Mesai sonrası Türk vatandaşı olmayanlara sunulan hizmetler ücretli olacak." diyorsunuz. Ayrıca, Bakanlıkça belirlenecek geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının da ücretli olması anlamında bir karar alıyorsunuz. Böylece aile hekimliğine ilk defa "geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları" kavramını da getirmiş oluyorsunuz. Bu şekilde aile hekimliği merkezleri, başta biyoenerji olmak üzere akupunktur gibi çeşitli tamamlayıcı tıp uygulama merkezleri hâline dönecek gibi görünüyor. Buradan anlaşılıyor ki biz aile hekimlerinin çalışmalarını engelleyen ceza yönetmeliğiyle ilgili bir düzenleme beklerken siz "Sağlık hizmetlerini nasıl daha ücretli hâle getirebiliriz?" derdindesiniz. Asıl konuşulması gereken konuların başında Aile Hekimliği Ceza Yönetmeliği varken bu yasa bununla ilgili hiçbir olumlu düzenleme getirilmemesi... Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğine karşı aile sağlığı merkezleri 6-10 Ocak tarihleri arasında iş bırakma eylemi yapıyor. İkinci ve üçüncü basamak sağlık çalışanları da 8 Ocak Çarşamba günü yarın yani bir gün süreyle iş bırakma eylemi yapacak, aile hekimlerine destek verecekler. Aile hekimleri ASM'nin hem fiziki hem tıbbi ihtiyaçlarının kamu tarafından sağlanmasını talep ediyor. Aile hekimleri neden mi greve gidiyor? Çünkü insanca çalışma şartları istiyorlar; mesleklerini korkmadan, özgürce yapmak istiyorlar. Doğru tedavi uygulayabilmek, hastalarıyla ilgilenebilmek için hekim başına 2 bin hasta ortalaması talep ediyorlar ama ne yazık ki bunun çok üstünde bir durum söz konusu; sağlık sistemi çökmüyor, bilinçli bir şekilde çöktürülüyor âdeta. Hatırlatmak isterim ki yeterli personel, ekipman ve bütçe istemek sağlık emekçilerinin en doğal talebi ve hakkıdır. Haklı mücadelelerinde aile hekimlerinin yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isterim. Sağlık Bakanlığı bu süreçte ne yapıyor peki? Bebek ölümlerini engelleyecek denetimleri yapacak eleman bulamayan müdürlükler her gün aile sağlık merkezlerini günde 2 defa dolaşarak tutanak tutuyor, hukuksuz bir şekilde cezalar vererek sağlık emekçilerinin eylemlerini engellemeye çalışıyor. Oysa, anayasal haklarını kullanıyorlar çünkü sağlık sistemini büyük sorunlar yumağı hâline getirdiğiniz için buna mecburlar. Aile sağlık merkezlerinde çalışan hekimleri, sağlık emekçilerini âdeta tükettiniz; sağlık kurumlarımızı ticarethaneye, hastalarımızı müşteriye çevirdiniz, hâlâ duymuyor musunuz bunu merak ediyoruz. Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla yarattığınız sistem kimseyi mutlu etmiyor.

Kanun teklifiyle hasta katılım payını 2 TL'den 20 TL'ye yükseltiyorsunuz. Böylece, her türlü ayakta tedavide ve ilaç yazımında vatandaşlarımız her seferinde 20 TL katılım payı ödemek zorunda kalacak yani, bu miktarın arttırılması yetkisi de kuruma ve Cumhurbaşkanlığına veriliyor. İstediğiniz sürece katılım payını artırabileceksiniz, bu da yetmiyormuş gibi birinci basamaktan yapılan sevkler için 10 TL katılım payı alacaksınız. Yani kanun teklifi bu hâliyle vatandaştan daha fazla katkı ve katılım payı almayı öngörüyor. Aile hekimliği merkezlerine gelince, onlar da ücretli muayenehaneler olma yolunda emin olun, bu adımlarla yürüyorlar, ilerlemek zorunda bırakılıyorlar daha doğrusu.

Teklifin madde gerekçesi ise tam bir trajikomedi, amaç dışı ve gereksiz sağlık hizmetini engellemek. Bu gerekçe için katılım payının artırılması yani kamusal sağlığın daha da paralı hâle getirilmesi planlanıyor. Ayrıca, katkı paylarıyla birlikte raporlardan da para alınmaya başlanması da cabası işin yani aile hekimlerine reçete kotası getirenler halktan rapor parası toplamaya çalışıyor. ASM'den rapor almak mı? Evet, mümkün ama önce ücreti ödeyin. Hani şu ücretsiz sağlık hizmeti vardı ya, işte o hayalinizi evde bırakıp gelin, paranız varsa sağlık hizmetiniz var. Vatandaşlarımızın alması gereken kimi sağlık raporlarının ücretli olması yani bir ek sağlık vergisi anlamına geliyor âdeta, bunu kabul etmemeniz mümkün değil. Ayrıca, vatandaş genel sağlık sigortası primlerini ödeyemiyor. Önceki torba yasasıyla 2015 yılı öncesi genel sağlık sigortası borçlarını sildiniz yani bu borçların ödenemediğini siz de kabul ediyorsunuz aslında. Her yılın sonunda prim borçlarını silmek zorunda kalmanız, işsiz vatandaştan sağlığa erişimi için para isteyen zihniyetinizin tam da aslında iflasıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu kabul edin artık.

Teklifteki bir diğer değişiklik, SGK'ye borcu bulunmayan işverenlere uygulanan 5 puanlık indirimin 4'e düşürülmesi. Bu destek azaltıldığı için istihdam kaybı olacak mı, en büyük çekincemiz bu. Zaten asgari ücretle sefalet yaşıyor halkımız bir de bu onun üzerine eklenmek üzere. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın İlgezdi.

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) - Üzerine bir de istihdam azaltıcı etkisi olabilecek düzenlemeler yapıyorsunuz.

Engellilere gelince, bu yasa, engellilerin haklarını tırpanlayan, zor bir yaşam sürmesine neden olacak düzenlemeler içeriyor, engellilerin kazanılmış haklarını yok ediyor. Getirilen teklifin maddeleri, kurum aleyhine açılan davalarda alınabilecek olumsuz dava sonuçlarını engellemek için hazırlanmış âdeta baktığımızda. Bu durum, engelli sigortalıların aleyhine olan bir tablo. Teklifle, 2008 öncesi sigortalı olan engellilerin almış oldukları sakatlık raporlarının bu bağlamda yeniden değerlendirilmesi ve engellilik derecesinin yeniden belirlenmesiyle ilgili açılacak davalarda kurum lehine, engelli aleyhine çıkacak yargı kararlarının zeminini hazırlıyorsunuz âdeta. Yine, 2008 öncesi sigortalı olan engellilerin engellilik oranları da değiştirilmek isteniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) - Değişikliklerdeki asıl sorun, engellilik raporunun değiştirilmesi. Böylece 2008 öncesi sigortalı olan engellilerin hak kaybına uğrayacaklarını ifade etmek isterim.

Bir otuz saniye daha alabilir miyim?

BAŞKAN - Selamlayın lütfen

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) - Peki, teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına ikinci söz talebi Sivas Milletvekili Hakan Aksu'ya aittir.

Buyurun Sayın Aksu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAKAN AKSU (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine görüşmelerimizi yapmak üzere toplanmış bulunmaktayız.

Bu teklif, sosyal güvenlik sistemimizi güçlendirmek ve vatandaşlarımızın yaşam kalitesini artırmak amacıyla önemli değişiklikler öngörmektedir. Bu değişikliklerin ülkemizin sosyal güvenlik ve sağlık sistemine uzun vadede olumlu katkılar sağlayacağını düşündüğümüzü ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut durumda 2008 Ekim ayı öncesinde SSK'li olanlara engellilik oranı esas alınarak Gelir İdaresi Başkanlığının Merkez Sağlık Kurulunca engelli indiriminden yararlanma belgesi verilenlere yaş şartı aranmaksızın aylık bağlanmaktadır. Ancak 2008 Ekim ayından sonra ilk kez işçi olanlar ile kamu görevlileri ve esnaflar için vergi indirim belgesiyle emeklilik hakkı sağlanamamakta, bunun yerine SSK sağlık kurulları tarafından tespit edilecek en az yüzde 40 çalışma gücü kaybı oranına göre emeklilik hakkı bulunmaktadır. Bugün gündemimizde olan düzenlemeyle emeklilik haklarının sağlanmasında sigortacılık ilkelerinin dikkate alınması ve sigortalılar arasında norm ve standart birliği sağlanarak 2008 yılı Ekim öncesi sigortalılar için vergi indirimi belgesine göre yürütülen emeklilik işlemlerinin 5510 sayılı Kanun kapsamında çalışma gücü kaybına göre belirlenmesi ve tüm uygulamanın SSK tarafından yürütülmesi amaçlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5034 sayılı Kanun kapsamında öğrencilerle ilgili olarak yapılacak düzenlemelerde ise 5510 sayılı Kanun kapsamında aylık almakta olan yetimlerden astsubay meslek yüksekokulları, Polis Meslek Eğitim Merkezinde polislik eğitimine tabi tutulan adaylar, Polis Akademisi ile Harp Okullarında okuyan öğrenciler, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi ile fakülte ve yüksekokullarda temel askerlik eğitimine tabi tutulan adaylar arasında olması durumunda öğrenim gördükleri süre içerisinde yetim aylıkları 25 yaşını doldurana kadar ödenmektedir. 5434 sayılı Kanun kapsamında ise sadece Polis Akademisi ile Harp Okullarında okuyan öğrencilerimizin yetim aylıkları ödenmektedir. Gündemimizde olan düzenlemeyle bu farklılığın ortadan kaldırılmasıyla norm ve standart birliğinin sağlanmasını amaçlamaktayız.

Değerli milletvekilleri, banka sandıklarının kendi iştirakçileri ile emekli ve hak sahiplerinin sosyal güvenlik hak yükümlülükleri Sosyal Güvenlik Kurumu dışında yürütülmektedir ancak Sosyal Güvenlik Kurumunun kişisel veri paylaşımı yapacağı kurum ve kuruluşlar arasında banka sandıklarına yer verilmemiştir. Bu durumda aylık bağlama dâhil pek çok işlemi Sosyal Güvenlik Kurumu mevzuatına göre yapan söz konusu sandıkların işlem süreçleri uzamaktadır. Veri paylaşımının gerçekleşmesi sigortalılara yönelik iş ve işlemleri hızlandıracağından özellikle yersiz sağlık ve sigorta yardımlarının yapılmasının önüne geçilecek, ayrıca veri paylaşımının hukuki dayanağı oluşacağından bu konudaki hukuki ihtilaflar ortadan kalkacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı çalıştıran özel sektör iş yeri işverenlerine yönelik kayıtlı istihdamın artırılması, gönüllülük uyumu ve düzenli prim ödeme kültürünün yaygınlaştırılması, kadınlar, gençler ve engelliler gibi dezavantajlı grupların istihdamının artırılması ve bölgesel gelişmişlik farklılıklarının azaltılması gibi amaçlarla 13 sigorta prim teşviki uygulanmaktadır. Bu teşviklerin en önemlilerinden biri de 2008 yılından beri uygulanan malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası işveren hissesinin 5 puanlık prim indirimidir.

Yaptığımız düzenlemeyle, kamu harcamalarının gözden geçirilmesi ve kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması amacıyla özel sektör işverenlerinin Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeyecekleri malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi için sağlanan 5 puanlık sigorta primi indirimini 4 puana düşürüyoruz. Burada tasarruf edilen miktarla imalat sektörünü desteklemeyi düşünüyoruz. 5510 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeyle, imalat sektöründe faaliyet gösteren iş yerlerinde işsizliği önlemek, istihdamı ve üretimi korumak amacıyla bu sektörde faaliyet gösteren iş yerlerinde 5 puan indiriminin devam etmesini düşünüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaptığımız düzenlemeyle ülkemizde öğrenim gören yabancı öğrencilerin genel sağlık sigortalısı olabilmeleri için tek seferliğine aranan okula ilk kayıt tarihinden üç ay içerisinde başvuru şartını, her eğitim öğretim başlangıç tarihinden itibaren üç ay olacak şekilde değiştiriyoruz. Bu sayede genel sağlık sigortalısı olmak isteyen yabancı öğrencilerimiz için aranan şarta esneklik getirerek genel sağlık sigortalısı olabilme noktasında önemli bir kolaylık getiriyoruz.

Değerli milletvekilleri, klinik araştırmalara yönelik yapılan düzenlemeyle, araştırmaya katılan genel sağlık sigortalısı kapsamında hastaların Anayasa'yla teminat altına alınan sosyal güvenlik ve sağlık haklarının devamının klinik araştırmalar sürecinde de sağlanması hedeflenmiştir. Bu yönüyle değerlendirildiğinde, yapılacak düzenlemeyle, hastaların sağlanan sağlık hizmetlerinde ve yaşam kalitesinde iyileşme ve yeni tanı ve tedavi ürünlerinde daha fazla ve erken erişim imkânına sahip olacağı, kurumun uzun süredir üzerindeki mali yükün azalacağı, yerli ilaç, tıbbi cihaz ve tıbbi malzeme sektörünün yeni ürünler geliştirmesinin teşvik edileceği düşünülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; katılım payına ilişkin düzenlemelerle ilgili hususlarda ise genel sağlık sigortası kapsamında sağlanacak sağlık hizmetlerinin amaç dışı ve gereksiz kullanımının azaltılması, hizmet kalitesinin artırılması, sevk zincirinin daha işlevsel ve sağlıklı hâle getirilmesi amacıyla 5510 sayılı Kanun’da belirtilen sağlık hizmetleri için genel sağlık sigortası kapsamındaki kişilerden katılım payı alınmaktadır. Bu kapsamda, ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi ile reçete katılım payları tutarlarında 2016 yılından bu tarihe kadar güncelleme yapılmamıştır. Genel sağlık sigortası kapsamında vatandaşların sağlık hizmeti sunucusuna başvuru alışkanlıklarını değiştirerek sağlık hizmetinden etkin yararlanabilmesini, sağlık hizmet talebinin öncelikle birinci basamağa yapılmasını teşvike yönelik düzenleme planlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklif ayrıca yurt dışı ilaç teminiyle ilgili düzenleyici bir madde içermektedir. Genellikle çığır açan tedavi niteliğindeki ilaçlar veya nadir hastalıkların tedavisinde kullanılan yetim ilaçlar ülkemizde ruhsatlı olmadıkları süreçte Sağlık Bakanlığının izniyle yurt dışından temin edilebilmekte olup Sosyal Güvenlik Kurumu bu kapsamda yaklaşık 400 kalem ilacın finansmanını sağlamaktadır.

Bilindiği üzere, Sosyal Güvenlik Kurumunca sağlanan sağlık hizmeti, ilaç ve tıbbi cihazların 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu çerçevesinde temini mümkün olmadığından bu faaliyetlere anılan kanunun istisna hükümleri içerisinde yer verilmiştir. Ancak 4737 sayılı Kanun’un bahse konu istisnai hükümlerinin kabul edildiği tarihte Sosyal Güvenlik Kurumu henüz yurt dışı ilaç temini için yetkilendirilmiş olmadığından, anılan hükümlerin güncel durum ve ihtiyacı karşılayacak şekilde revizyonu gereği doğmuştur. Yapılacak düzenlemeyle, vatandaşlarımızın dünya çapında kullanılan her türlü ilaç tedavisine erişiminin hızlı ve zahmetsiz şekilde sağlanması, finansmanını sağlayan Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından aracısız teminine bağlı olarak maliyet avantajı sağlaması, ülkemizde ruhsatlı beşerî, tıbbi ürünlere ve ülkemizde faaliyet gösteren firmalara bağımlı kalınmaması gibi stratejik öneme sahip pek çok yarar sağlanması amaçlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının mesai dışında aile hekimliği birimlerinde sunulması, yabancılara yönelik birinci basamak sağlık hizmetlerinin ücretlendirilmesi, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında ücretli düzenlenen özel amaçlı raporların daha düşük maliyetle aile hekimliği birimlerinde hazırlanması hedeflenmektedir. Bu düzenlemelerle ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarındaki yoğunluğun azaltılması ve gereksiz başvuruların önlenmesi amaçlanmaktadır. Aile hekimliği birimlerinde geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarına yer verilmesi, sağlık hizmetlerinin çeşitlendirilmesine katkı sağlayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Aksu.

HAKAN AKSU (Devamla) - Böylelikle sağlık kuruluşlarındaki yük hafifletilecek ve hizmet sunumunda etkinlik artacaktır. Tekrarla belirtmem gerekirse, hayata geçirilecek bu düzenlemeler vatandaşlarımızın hayat kalitesini artırmayı, sosyal adaleti sağlamayı ve toplumsal güvenliği güçlendirmeyi hedeflemektedir. Büyük bir mutabakatla Gazi Meclisimizden geçeceğine inandığımız kanun teklifimizle birlikte daha sağlıklı ve güvenilir bir çalışma hayatını tüm vatandaşlarımıza armağan edeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Soru-cevap işlemini başlatıyorum.

Sayın Çan, buyurun.

MURAT ÇAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Seçim bölgem Samsun'un Tekkeköy ilçesinde bir devlet hastanesi inşa ediliyor. Yer teslimi 2018 yılında yapıldı, Sayın Cumhurbaşkanı o dönem, orada, gece yarısı bir miting yapıp müteahhitle pazarlığa tutuştu "600 günde bitecek." dedi. Tekkeköy Hastanesi hâlâ yapılamadı, bitmedi. "2021 yılında hizmete girecek." denildi, bitmedi. 2022'de "Bitecek." denildi, yine olmadı. 2024'te "Kesin bitiyor." denildi. Geçen gittik, baktık; harç bitmiş, yapı paydos. Sorum şu: Bu hastane ne zaman bitecek? Tekkeköy, hastanesine ne zaman kavuşacak? Ve daha önemlisi, bu hastane projelendirilirken kaça mal olacağı hesaplanmıştı? Bu kadar yıllık gecikmeden sonra bu hastane kaça mal olmuş olacak? Tekkeköy halkının mağduriyeti ne zaman bitecek?

BAŞKAN - Sayın Ertuğrul...

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yaptığımız saha gezilerinde eczanelerde ilaçların artık ağırlıklı olarak veresiye alınmaya başlandığını ve eczanelerde ciddi veresiye ilaç borçları biriktiğini gördük ve bu borçların da ağırlıklı olarak emekliler tarafından yapıldığını gözlemledik; bu uygulama bizi gerçekten çok üzdü. Yıllarca çalışmış olan emekliler maalesef ancak veresiye olarak ilaç alabiliyorlar; acaba yakında askıda ilaç uygulamasına da başlamak zorunda mı kalınacak? 2024 yılını iktidar Emekliler Yılı olarak ilan etti, gelinen nokta ortada. 2025 içinse Aile Yılı olduğu ilan edildi; aileleri ne gibi ekonomik zorluklar bekliyor, merak ediyoruz. Bence hiçbir yılı hiçbiri zümreye, kesime ait olarak ilan etmesinler ve bir an önce erken seçime giderek yönetimi bıraksınlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Kanko...

MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Yıllardır adaletsiz bir düzenle mağdur edilen staj ve çıraklık sigortalıların sesi olmak istiyorum. Bu insanlar henüz çocuk yaşta çalışmaya başlayarak hem meslek öğrenmiş hem de ülkemizin üretimine katkı sunmuşlardır ancak ne yazık ki emeklilik hakları ellerinden alınarak büyük bir haksızlıkla karşı karşıya bırakılmışlardır. Staj ve çıraklık dönemlerinde yapılan sigorta girişlerinin emekliliğe sayılmaması yalnızca bir hukuk sorunu değil, aynı zamanda bir vicdan meselesidir. Bu gençlerimiz devletin kendilerine "Siz çalışın, geleceğiniz güvende." dediği bir sistemde şimdi "Sigorta girişin sayılmaz." denilerek mağdur edilmektedirler. Soruyorum: Bu insanlar neden yok sayılıyor? Bu hak kaybını gidermek bu Meclisin sorumluluğu değil midir? Hükûmet bu çığlıkları ne zaman duyacak? Buradan açıkça çağrı yapıyorum; gelin, bu adaletsizliği hep birlikte giderelim, adaletin bir an önce tecelli etmesi için bu insanların haklarını verelim.

BAŞKAN - Sayın Türkoğlu...

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Efendim, ismi Ömer Kara -Sayın Bakanlık yetkilileri buradayken bir kez daha söyleyelim- bundan önceki özrü tekraren kontrol muayenesinde ortadan kalktığı söyleniyor ve tabii ki engellilik hakları elinden alınıyor. Efendim, şu fotoğrafa bir bakar mısınız, bunu görüyor mu sayın yetkililer? Evet, işte bu Ömer Kara Beyefendi bu saatten sonra malul değilmiş ve çalışabilir raporu verilmiş. Ben bunu buradan dikkatlerinize sunacağım, evrakları da buraya teslim edeceğim.

 Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Tahtasız...

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Sayın Başkan, Sağlık Bakanına seslenmek istiyorum: Çorum Kanser Tanı ve Tedavi Merkezi Nisan 2023 yılında açıldı. Merkezimize ikinci el 2013 yılı edinimli PET-CT cihazı -hastanemize- getirildi. Kurulum esnasında cihazın arızalı olduğu tespit edildi. Cihaz -yüz yirmi gün bekledi- arızası giderildikten sonra tekrar çalışmaya başladı fakat cihaz 2024 Haziran ayında tekrar arızalandı. 12 Aralık 2024 yılında tekrar bir arıza daha veren cihazımız maalesef bir ileri bir geri çalışıyor. Biz Sağlık Bakanından acilen bu arızalı cihazın geri alınmasını ve yenisiyle değiştirilmesini talep ediyoruz.

Ve Bakanımıza soruyorum: BAĞ-KUR prim borcu olan esnaf sayımız kaçtır? Toplam borç ne kadardır? İcraya verilen esnaf sayısı kaçtır? Engelli maaşı ve evde bakım hizmeti alan kişi sayısı kaçtır? 12 bin TL geliri olduğu için kaç engellimizin maaşı kesilmiştir?

BAŞKAN - Sayın Kaya...

AYKUT KAYA (Antalya) - Pazartesi günü Antalya Fatih Polis Merkezine şikâyetçi olmak için müvekkilleriyle giriş yapmak isteyen ve avukat olduğunu beyan edip kimliğini gösteren bir avukatımızın girişte bekçi tarafından çantası aranmak istenmiş ve karakola alınmamıştır. Avukatlık Kanunu'nun 58'inci maddesine göre avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararıyla ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılımıyla aranabilir. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hâli dışında avukatın üzeri aranamaz. Avukatlar kamu görevi yapmakta olup yargının üç sacayağından birisidir. Savunma hakkının kutsallığına riayet edilmesi gerekir. Bahsi geçen olayın münferit olduğuna ve İl Emniyet Müdürlüğümüzce söz konusu kanuna aykırı olayla ilgili gerekli soruşturma ve tahkikatın yapılacağına inanıyorum. Sürecin kamuoyu ve Antalya Baromuzla şeffaf bir şekilde paylaşılması...

BAŞKAN - Sayın Sümer...

Sayın Ateş...

Sayın Aygun...

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Başkanım.

Emeklilik hakkı gasbedilemez, emeklilik yılların emeğinin karşılığıdır. 2000-2008 arası sigorta girişliler kapsam dışı kalmıştır. İşte bir gün geç girmenin karşılığı on yedi-yirmi yıl geç emeklilik demektir. Emeklilikte kademe sistemi bu mağduriyetin giderilmesi için tek çözümdür. Adaletin yerini bulması gerekiyor. Bunla ilgili 12 Ocak Pazar günü saat 14.00'te İstanbul Kadıköy Atatürk Heykeli önünde emeklilikte kademeli emeklilik için hakkını arayan vatandaşlarımız basın açıklaması yapacak diyorum. Buradan onların sesini duyalım, bir an evvel kademeli emeklilik sistemini getirelim, vatandaşlarımızın mağduriyetini giderelim.

Yine, aynı şekilde aile hekimlerimiz 3'üncü defa grevdeler; Ankara onların sesini duymuyor, Sağlık Bakanı duymuyor. Aile hekimlerimiz de diğer doktorlarımızla beraber Avrupa'ya gittiği zaman aklımız başımıza gelecek diyoruz. Bu insanların sesini duyalım, aile hekimlerini mağdur etmeyelim.

BAŞKAN - Sayın Yontar...

NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - Engellilerin eğitime, istihdama, sağlığa ve tüm insan haklarına erişimi ve toplumsal yaşama aktif katılımları bir hak olarak kabul edilmeli, kapsamlı bir erişilebilirlik yasası çıkarılmalıdır. Buna bağlı olarak, engellilerin araç alım süresini neden beş yıldan on yıla çıkarttınız, ÖTV kaybını mı düşündünüz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Gergerlioğlu...

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Aile sağlık merkezlerinde aile hekimleri grevde. Haklılar, vatandaş mağdur ama "Hekimlerin hakkı çiğneniyorsa grev yapsınlar." diyor. Maaşlarını düşürüp etik olmayan yönetmelikle işi yokuşa süren Sağlık Bakanlığı, aklınca aile hekimlerine mesai dışı GETAT uygulaması; konuştuğumuz bu yasayı vererek yani rüşvet vererek sorunu çözmek istiyor. Sağlıkta özelleştirilmeyen tek yer emeklilerin, asgari ücretlilerin gidebildiği aile sağlık merkezleriydi. Etik dışı uygulamalara yol açabilecek, mesai içi tedaviyi aksatacak bu yeni yasa teklifine "Hayır!" diyoruz.

BAŞKAN - Sayın Arı...

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Yangınlarla, düz kesimlerle, mermer ocaklarıyla, taş ocaklarıyla, HES'lerle ormanlarımız yeterince zarar görmekte. Bununla birlikte, öncelikle Kumluca, Mavikent ve Beykonak olmak üzere birçok bölgede, Antalya'da, ormanlarda ortaya çıkan hastalık nedeniyle orman ağaçlarının kuruduğu görülmektedir. Yetkililere sesleniyorum: Bir an evvel sorun tespit edilerek acilen çözüme kavuşturulmalı ve ormanlarımız korunmalıdır.

BAŞKAN - Sayın Çalışkan...

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Teşekkür ederim.

Yasa içerisinde aile hekimlerinin hedefe konulacağı anlaşılıyor. Bundan sonra hekimler eğer zoraki sevk yapmazlarsa hedefe konulacağı yönünde bir öngörü söz konusu, bununla ilgili Bakanlığın herhangi bir tedbiri var mıdır? Zaten son dönemde hekimlere yönelik ciddi bir baskı söz konusu.

Bunun dışında, bu yasa içerisinde kademeli emeklilikle ilgili, EYT mağdurlarına yönelik herhangi bir çalışma yapılması düşünülmekte midir? Çünkü kamuoyunda ciddi bir talep söz konusudur. Bunu da belki kademeli olarak, on yedi yıl, yavaş yavaş düşürülerek çözüm bulunabilir.

Üçüncü olarak da öğrencilerin staj dönemindeki yaptığı sigortalar... Madem bunlara sigorta yapılıyor, o sigorta yapıldığına göre sigortalarının da geçerli olması gerekir; bu mağduriyet de giderilmelidir. Bu konuda Bakanlığın herhangi bir çalışması var mıdır?

BAŞKAN - Sayın Komisyon, cevaplar için buyurun lütfen.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ORHAN ATEŞ (Bayburt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

1'inci, 14'üncü, 16'ncı, 17'nci maddelerle ilgili soruların cevabını şimdi arz edeceğim. Bu maddelerde yapılan düzenlemeyle, engelli bireylerin emeklilik süreçlerinde standartların birleştirilmesi sosyal adaleti güçlendirecek ve engelli bireylerin karşılaştığı sorunlar büyük ölçüde çözüme kavuşturulacaktır. Bu düzenleme mevcut sorunların çözümünde önemli bir başlangıç olacaktır. Ayrıca, iş gücüne katılımı artırmak için gelecekte kapsamlı bir çalışma yapılması planlanmaktadır.

Yine, engelli raporlarıyla ilgili bir soru vardı. 2008 öncesi raporlarda herhangi bir hak kaybı olmayacaktır. Yine, rapor alan fakat emeklilik gibi herhangi bir hakkı olmayan yurttaşlarımızda da bir hak kaybı oluşturmayacaktır.

4'üncü maddeyle ilgili, yurt dışından temin edilecek tıbbi ürünlerle ilgili soruya cevaben... Bu teklif, nadir hastalıklar için gerekli ilaçların yurt dışından temin sürecini hızlandırmayı ve bu ilaçları geri ödeme kapsamına almayı amaçlamaktadır. Kamu İhale Kanunu'ndaki prosedürler, özellikle pandemi gibi acil durumlarda hızlı hareket etmeyi zorlaştırmaktadır. Bu düzenlemenin amacı ilaçları hızlı, ekonomik ve aracı olmadan ilgililerine ulaştırmaktır. Alımlar ise belli kurallar ve kamu denetimi altında olacaktır.

Beşinci soru GETAT'la ilgiliydi. Şu anda 14 bin aile hekimimiz GETAT uygulama sertifikasına sahiptir. İsteğe bağlı tamamlayıcı tıp uygulamaları yasal olarak düzenlenmediğinden bu maddeyle düzenlendiğinde aile hekimlerine ek gelir sağlayarak motivasyonlarını artıracak ve hastaların talepleri de yerine getirilmiş olacak. Bu düzenleme aynı zamanda etik sorunları ve merdiven altı uygulamaları da engelleyecek ve denetleme imkânı sağlayacaktır. Nitekim geleneksel ve tamamlayıcı tıp insanlık tarihi kadar eski bir yöntemdir, milattan önce 2500 ile 3000 yılları arasında hekim ve çırak ilişkisiyle geliştirilen ve aktarılan bilgi ve deneyimlerle yüzyıllar boyunca birikerek günümüze ulaşmıştır. Yine, geleneksel tedavi yöntemleri halk hekimliği olarak bilinir ve dinî inanışlar, kültürel yapılar, deneyimler ve felsefeden şekillenerek günümüz modern tıbbından farklılıklar göstermektedir. Geleneksel ve tamamlayıcı tıp insanlık tarihi kadar eski bir yöntem olmakla birlikte, 21'inci yüzyılın başlarında dünya genelinde yeniden popülerlik kazanmıştır. Bu yöntemler sadece gelişmekte olan ülkelerde değil Batı tıbbının baskın olduğu gelişmiş ülkelerde de yaygındır. Geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın artan kullanımı, tedavi standartlarının belirlenmemiş olması ve denetim eksikliğinden dolayı birtakım sıkıntılar yaşanmıştır dünya genelinde. Dünya Sağlık Örgütü 2000 yılında Geleneksel Tıp Araştırma ve Değerlendirme Metodolojileri Rehberi'ni, 2014 yılında ise geleneksel tıbbın güvenli ve etkili kullanımını teşvik eden Pekin Deklarasyonu'nu yayınlamıştır. Türkiye'de 2014 yılında Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği yürürlüğe konularak dünyayla paralel bir adım atılmıştır. Bu yönetmelik, yalnızca hekimlere ve kendi alanında diş hekimlerine geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulama yetkisi vermektedir. Dünyada ve Türkiye'de geleneksel ve tamamlayıcı tıp, küresel sağlık sisteminin vazgeçilmez bir parçası hâline gelmiştir. Nitekim, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Japonya, Küba ve Şili gibi ülkelerde nüfusun yüzde 40'ından fazlası tamamlayıcı tıp yöntemlerinden yılda en az 1 kere yararlanmaktadır. Bu da tedavi yöntemlerinin yaygınlığını ve güvenliğini gösteren bir vurgudur.

Ülkemizde tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamaları uzun bir geçmişe sahiptir ve son yıllarda daha fazla yaygınlaşmıştır. 1991'de Türkiye'de ilk düzenleme akupunktur tedavi yöntemleriyle yapılmıştır. Bu tamamlayıcı tıbbın bilimsel temele dayalı olarak uygulanmasının sağlanması hedeflenmektedir. Yine, 2012 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Daire Başkanlığı kurulmuştur. 2014'te usulsüz uygulamaların önüne geçilmesi amacıyla, Sağlık Bakanlığı tarafından 27 Ekim 2014'te kapsamlı bir yönetmelik yayımlanmıştır.

Sonuç olarak, tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamaları, modern tıbbı destekleyen önemli bir alan olarak halk sağlığını güçlendirme ve bireylerin yaşam kalitesini artırma konusunda potansiyel bir tedavi yöntemidir. AK PARTİ hükûmetlerimiz olarak Dünya Sağlık Örgütü kriterleri bağlamında bu uygulamaların yasal zeminde düzenlenerek daha güvenilir ve daha etkin hâle gelmesini amaçlamaktayız. Şu an 14 bin aile hekimimizin GETAT Uygulama Sertifikası bulunmaktadır. Yapılacak olan bu düzenlemeyle GETAT'ın eğitimini almış hekimlerimiz tarafından isteğe bağlı olarak yapılması ve aile hekimlerimize ek gelir sağlayacak bir modelin uygulanması planlanmaktadır. Böylece bu düzenleme hem vatandaşlarımızın güvenli sağlık hizmetine erişimini artıracak hem de bu alanın kayıt dışı uygulamalardan arındırılmasını sağlayacak.

Yine bu düzenlemeyle uygulama esnasında gelişebilecek komplikasyonlara karşı hastaya malpraktis kapsamında hukuki güvence sağlanmış olacaktır ve etik sorunları da ortadan kaldırmış olacaktır.

Yine bu madde kapsamında koruyucu ve geliştirici hizmetleri içeren birinci basamak sağlık hizmetinin ücretli olmasının bu hizmetin ruhuna aykırı olduğu iddiasıyla bir soru vardır. Bu düzenlemeyle aile hekimlerimiz üzerinde artan ve ücretsiz olan durum raporları asimetrik bir baskı oluşturmaktadır; bu raporların ücretli hâle getirilmesi ve bir kısmının e-Nabız üzerinden alınmasıyla hekimlerimizin üzerindeki bu baskı azaltılacaktır.

6'ncı madde üzerinde sorularımız vardı. Bu maddeyle birlikte -Anayasa Mahkemesinin iptal kararının verilerin paylaşımıyla ilgili olmadığı maddede belirtilmiştir- sağlık sektöründe dijitalleşme ve veri güvenliği düzenlemesi sağlık hizmetinin kalitesini artıracaktır. Ayrıca, Sosyal Sigortalar Kurumu çıkmadan önce bankalar, borsalar, reasürans şirketleri ve emeklilik sistemi gibi sandıklar kurulmuş ve bu sandıklar SGK gibi emeklilikle ilgili işlemleri yapmaktadır. Bu nedenle, SGK'yle ilgili paylaşımı yapmak bu sandıklardaki işlemleri kolaylaştıracak, yine vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştıracaktır.

9'uncu maddede yapılan düzenlemeyle, üniversite hastanelerimize sağlanan mali destek hastanelerin ekonomik yükünü hafifleştirecek, aynı zamanda eğitim ve araştırma süreçlerini de destekleyecektir.

11'inci maddede yapılan düzenleme, katkı ve katkı paylarına ilişkin yapılan bu düzenleme de sağlık sistemine gereksiz şekilde aşırı yüklenilmesini engellemek amacıyla dolaylı bir sevk zincirinin önemli olduğunu göstermektedir. Bu düzenlemeyle aile sağlığı merkezine yapılan gereksiz başvurular azaltılacaktır. Aile hekimlerine öncelikle randevu imkânı sunacak ve ikinci basamağa aile hekimi üzerinden gidildiğinde muayene katkı payı daha düşük olacaktır. Yine, bu sayede, ikinci basamaktaki özellikle yan dalda yük hafifleyecek ve MHRS'deki yoğunluk azalacaktır. Ayrıca, birinci basamak sağlık hizmetleri dâhil olmak üzere, sağlık sistemi daha işlevsel hâle gelecektir.

12'nci ve 21'inci maddeyle ilgili sorular da imalat sektörüyle ilgili. Sektörel bazda mukayeseli olarak ortaya konulan rakamlarında sanayi sektörünün içinde imalat sanayisinin istihdam yaratma kabiliyeti rakamsal olarak daha fazla tespit edildiğinden, prim teşvikleri özellikle imalat sektöründe 5 puan sigorta primi indirimi yoluyla ekonomik büyümeyi destekleyecek ve istihdamın arttırılması bu yolla sağlanmış olacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.23

 

 ÜÇÜNCÜ OTURUM

 Açılma Saati: 22.39

 BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA

 KÂTİP ÜYELER: Muhammed ADAK (Mardin), Kurtcan ÇELEBİ (Ankara)

 ----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44'üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

175 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 14'üncü maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde ilk söz talebi, Saadet Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan'a aittir.

Buyurun Sayın Çalışkan. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün "sosyal güvenlik yasası" olarak adlandırılmış ama aslında kanunun ismini değiştirmek gerekir, sosyal daraltma yasasını görüşüyoruz. "Vatandaşı ne kadar daha çok baskı altına alırız, ne kadar daha abluka altına alırız?" üzerine bir yasa görüşülüyor. Birkaç madde, birkaç kanun görüşülmüş ama "Gerekçesi ne?" dediğimizde gerekçesi şu: Bu yasanın çıkarılmasının birinci gerekçesi Anayasa Mahkemesinin iptalleri. Buradan şunu sormak gerekir: Arkadaşlar, biraz ciddi iş yapalım, getirdiğiniz yasa bir defa Anayasa Mahkemesinden dönebilir ama bütün maddeler Anayasa Mahkemesinden dönüyorsa o zaman yasanın yapım tekniğinde bir sorun var demektir. İkinci olarak, yasa "kurumlar arası uyum" olarak adlandırılmış. Belli ki idari düzenlemeler açısından, bakanlıklar arası koordinasyonlar açısından hâlen daha eksiklikler var. "Uygulama bütünlüğü" denerek yasa çıkarılıyor ama "Yasanın esas gerekçesi ne?" derseniz esas gerekçesi bütçe giderlerini kısmak. "Vatandaşı nereden biraz daha kaz gibi yolarız?" bunun hesabına düşülüyor. Bir taraftan "Hasta katkı paylarını nasıl artırırız?" bir taraftan "Vergilerde nasıl indirimleri azaltırız?" bunun hesabı yapılmış. Ama bu yasa içerisinde beklerdik ki -bugün yılbaşındayız, emekli maaşlarının 14 bin lira olduğu ve yüz kızarmadan bu rakamın savunulduğu bir dönemdeyiz- yasaya şöyle bir madde gelsin: "Devletin ödediği hiçbir ücret asla asgari ücretten az olamaz. Ne ücretli öğretmenlere ne fahri Kur'an kursu öğreticilerine ne de emeklilere, hiç kimseye asgari ücretten daha az ödeme yapılamaz." Bunun olması gerekirdi, bu yok ve "Bu yasa içeriğinden kim memnun olacak?" diye baktığımızda, aile hekimlerini memnun edecek bir şey yok, iş güvenliği uzmanlarını sevindirecek bir şey yok, vatandaşı sevindirecek, hastaları rahatlatacak bir şey yok ama bugüne kadar kanunun bazı yerleri açık, boş kalmış, vatandaşın elastikiyetini, onu da oraları kapatalım... Bunun çalışması yapılmış ve tabii, burada en önemlisi de şu: Geçtiğimiz aylarda en fazla sağlıkta çeteden bahsettik, bu konuları önleyecek tedbir yok. "Acaba vatandaşın katkı payını nasıl artırırız?" "Acaba filan hastaneye, doktora gitmeden nasıl enseleriz?"in hesabı yapılıyor ama büyük çetelere yönelik bir tedbir hiçbir şekilde alınmıyor.

Yasanın içerisinde ne var? Yasanın içerisinde ithal ilaç getirme var. Ya, tabii, detaylar belli değil, maalesef ki bu dönemde bu tür doğrudan alımlarda ne kadar olumsuzlukların yaşandığını hepimiz biliyoruz. "Biz yerli üretimi, yerli ilaç sanayisini destekleyeceğiz." diye bir madde yok ama ithal ilacı nasıl getiririz, o var. Onu da gecikmesin diye doğrudan alımla, çok alışkınlar pek çok alanda yapmaya; burada da bunun aynen tekrar edildiğini görüyoruz.

Tabii, burada başka önemli bir sorun şu: Yasa içerisinde, primlerini zamanında tam ödeyen işletmelere tanınan yüzde 5 indirim, iskonto yüzde 4'e indiriliyor. Allah için, normal şartlarda bu ülkede herkes sigortalı çalışsın, işverenin alnından öpmek lazım, devletin sosyal yükünü üstleniyor diye bu rakamı artırmak gerekirken çaktırmadan 4'e indirilmiş; bir süre sonra belki onu da tümden kaldıracaklar. Bir taraftan büyük büyük müteahhitlerin dev dev rakamları affedilirken, vergi borçları adı altında silinirken zamanında ücretini ödediği için iskonto alan vatandaşın o bir kuruşuna nasılsa tenezzül ediliyor.

Başka bir olumsuzluk genel sağlık sigortasıyla ilgili. Şu anda bir vatandaşımız işsiz. İşsiz, herhangi bir iş yerinde çalışmıyor. Bundan dolayı, yokluğundan dolayı genel sağlık sigortası kapsamında sigortası var. Bundan 2025 yılında 789 lira aylık para alınacak. Ya, insan utanır biraz. Bu bir acziyettir. Sosyal devlet işsiz vatandaşına sahip çıkar, gidip o işsiz, boş gezen adamdan da bir de para almak nasıl bir anlayışsa anlamak mümkün değil.

Bakın, hani meşhur bir hikâye anlatılır: Çocuk, atın önündeki yemleri çekiyormuş, babası da dermiş ki: "Oğlum, çekme, at duyar." Bir gün, iki gün, üç gün; biraz daha fazla çekmiş, çekmiş, 10'uncu gün geldiğinde at ölmüş. Çocuk diyormuş ki: "Baba, tam at açlığa alıştı, öldü." Hâlbuki baba da diyor ki: "Oğlum, sana dedim duyar." diye.

Siz bugün vatandaşı böyle kıstırır, kıstırırsınız, Allah korusun, bir gün at ölürse ortada hiçbir şey kalmamış olur. Ve bu dönem içerisinde nelerle... Gönül isterdi ki bu yasada engellileri mutlu edecek düzenlemeler yapılsın, ücretli öğretmenler güvence altına alınarak "Siz şu kadar gün çalıştınız ama yine, biz, devlet olarak, sosyal devlet olmanın gereği olarak sizi tam sigortalı yapacağız." densin; bunların hiçbiri yok çünkü bu dönem en büyük tahribatın yaşandığı alanlardan biri sosyal güvenlik alanı. Yazboz; her geçen gün yeni yeni şeyler ortaya çıkıyor. Tabii, bu suçu örtbas etmek için de otuz yıl önceki televizyon videolarıyla bugün, maalesef, geçiştirilmeye çalışılıyor.

İşte, aile hekimlerinin durumu ortada. Bir başörtülü doktor hanım -hani, başörtüsü tartışması yapıldığı için- bu yasa içerisindeki olumsuzluğu paylaştı diye sürgüne gidiyor. Hiçbir eleştiriye, farklı görüşe tahammül yok. "Her şey biz ne dediysek öyle olacak..." Ve tabii, onun için de karman çorman yasanın içerisinde mesela ne getirilmiş? Bundan sonra, 2017 yılında yapılması planlanan Ahilik Sandığı için bir daha öteleme. Ya, Allah aşkına, devlet ciddiyet ister. Siz bir yasayı 2017'de yapmaya karar verdiniz, 2028'e... Her yıl bir iki yıl daha erteleniyor. Madem bu yasa gerekli, niye erteleniyor; yok, yararsızsa niye var? Hani, deniyordu ki: Bu yasayla esnafa yeni bir yük binmeyecek çünkü bu yasa işsiz kalan esnafa İşsizlik Fonu'ndan maaş ödenmesini sağlayacaktı; bu, ortadan kaldırılıyor.

Tabii, yasanın içerisindeki en acıklı yönlerden biri, hani 2024 yılı Emekliler Yılı ilan edilmişti ya, 2025 yılı da Aile Yılı ilan edildi. Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 2025 yılının ilk oturumunda aileyi tahrip ediyor. Yasada analık iznine çıkan çalışanın ödeneği, alacağı ücret kesintiye uğruyor. Bu mu sizin aileyi desteklemeniz? İlk gün aile tahribatıyla başlıyor. İstiyorsunuz ki kadın her ne zorlukta olursa olsun analık vasfından uzaklaşsın, çocuğuna bakmasın, gelip ne yapıp yapıp çalışsın. Aile anlayışınız bu. Ondan sonra da doğum oranlarının düştüğünden de bahsediyorsunuz çünkü az önce arz etmeye çalıştığım gibi, nereden kısarız... Bu, kısma yasası, daraltma yasası, vatandaşı biraz daha fazla abluka altına alma yasası.

Bütün bunlarla beraber, yabancı öğrencilerle ilgili maddeler var. Niçin, nasıl konmuşsa... Burada şu düşünülmeliydi: Yabancı öğrenci, zaten gözü açık olan işini rahat görür. Çoğunlukla buraya gelen bir insan hangi ülkeden gelirse gelsin, eğer işlerini takip edememişse o sıkıntıya düşer. Bu açıdan da bir öğrencinin yeniden başvuru yapmasından öte, okula kayıt yaptığı gün sigortayla ilgili başvuru da tamamlanmış olsun. Aksi takdirde, bu süre gecikiyor, zaten ödeyebilecek durumda değil, bir dünya meşgale, meşguliyet ortaya çıkıyor. Yani sözün özü şu: Bir yasa çıkarılıyor, yasa baştan sona her tarafı dökük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Çalışkan.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Bir taraftan, 2008'den öncesi ve sonrası emeklilikle ilgili yasama yapılmış, bir taraftan Ahilik Sandığı iptal ediliyor, bir taraftan yurt dışından kolay ilaç getirme peşine düşürülüyor, bir taraftan aile hekimleri baskı altına alınıyor, bir taraftan analık ödeneği kesintiye uğruyor; görüyorsunuz, her taraftan kısma var, her taraftan ablukayı daraltma var ama aziz milletimizin beklentilerine çare olacak, yaralarına merhem olacak bir düzenleme şu koca yasanın içerisinde görünmüyor. Hemen hepsi de idari düzenlemeler, kanunla bürokrasinin zor durumda kaldığı maddelerin düzeltilmesi, bir de vatandaşı abluka altına almak. Bu açıdan yasalar biraz daha temkinli çıkarılmalı, vatandaşın lehine olmalı, aziz milletimizin yararına olmayan yasayı görüşmek bu millete yaramaz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, İYİ Parti Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşçı'ya aittir.

Buyurun Sayın Taşçı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim, aslında bütün diğer muhalefet partilerinin de öyle, bu kanun teklifine, bu torba kanun teklifine, aslında bütün torba kanun tekliflerine içeriklerinde yer alan Anayasa'ya ve Anayasa'yla korunan hak ve hürriyetlerimize aykırı düzenlemeler dışında bir de hiç değişmeyen, aslında her görüşmede tekrarladığımız bir şekil itirazımız var biliyorsunuz. Nedir bu itirazımızın temeli? Türkiye Büyük Millet Meclisinin yani Türk milletinin iradesinin yok sayılıyor olması. İtiraz ediyoruz çünkü yasa teklifleri birbirleriyle alakasız düzenlemelerden oluşan torbalar hâlinde getirilip de esas komisyonlarından kaçırılırken Meclis iradesi kimsenin aklına gelmiyor, Meclis, evet, yok sayılıyor. "Tali komisyonlarda görüşülsün." diyoruz, kimse "Meclis bunun için var." demiyor, Meclis yine yok sayılıyor. Son örneği bu kanun teklifi. Yürürlük maddeleri dışında 26 madde olarak gelmişti Komisyona. Tamamı teknik, ayrı ayrı uzmanlıklar gerektiren, üzerinde enikonu çalışılması gereken konular. Ne kadar süre tanındı muhalefete? İki gün. "İlgili bakanlıkların bürokratları bir ön bilgilendirme toplantısı yapsın." diyoruz. Yok, Meclis bunun için yok. İlgili STK'leri dinleyelim. Engelli vatandaşlarımızın mesela kazanılmış haklarını etkileyecek maddeler var bu teklifte. Bir engelli hukuku uzmanını dinleyelim, barodan bu konuda bir temsilci gelsin. Hayır, Meclis bunun için yok. Tarımsal faaliyetleri kayıt altına almakla ilgili bir madde var. Ziraat Odası da dinleyelim, çiftçi de dinleyelim. Yok, Meclis bunun için yok. Bakın, tek bir toplantıda her biri ayrı teknik, bilgi, araştırma, dolayısıyla da mesai gerektiren 26 madde, bir gece vakti Genel Kurulda da başka bir kanunun görüşülmesi devam ederken, o sırada muhalefet milletvekilleri buradaki konuşmalarına, iktidar milletvekilleri de yine buradaki yoklamaya yetişme telaşında 2 bina arasında gide gele son derece de özensiz bir şekilde tek gecede "Oldu da bitti, maşallah." şeklinde geçirildi bu kanun teklifi. "Bu ciddiyetsizliği ortadan kaldıralım. Her defasında Anayasa Mahkemesinden dönmeyecek titizlikte yasa yapalım." diyoruz. Yok, Meclis bunun için de yok. Defaatle talep ettik "Mali boyutu olan, Plan ve Bütçenin de konusu olan çok fazla madde var, etki analizi bize gelmedi, görmek istiyoruz." diye. Bakın, bu, ne bizim açımızdan bir rica, ne de iktidar açısından bir lütuf; kanuni bir zorunluluk. Kaç kişiyi etkileyecek bu teklif, kamu harcaması ne olacak; ortaya konmak zorunda. Dediğim gibi, bir lütuf değil bunun bize verilmesi ama Meclis, bunun için, bunun muhalefetle paylaşılması için de yok. Biliyorsunuz, 2024 yılında emekli olan vatandaşlarımız ile 2025 yılında emekli olacak vatandaşlarımız arasında yüzde 30'a varan bir maaş farkı oluşuyor. Dedik ki: "Hazır SGK'de düzenleme yapılıyorken gelin, bu mağduriyeti giderecek bir madde ekleyelim bu teklife, 2024 yılı için ya bir geçici düzenleme yapalım ya da güncelleme katsayısının ilgili yıl içinde emekli aylıklarına yapılan toplam artıştan düşük olamayacağı şeklinde kalıcı bir çözüm getirelim." "Komisyonda madde ihdası yapılamaz." dendi bize yani eski köye yeni âdet, emeklilerimiz mağdur olmasın diye verdiğimiz bu madde ihdası önergesi konuşturulmadı bile bakın, bize. Bunun çözüm yeri Meclis değil mi peki? Bu eşitsizliği, bir grup emeklinin ömür boyu sancısını hissedeceği bu adaletsizliği gidermek söz konusu olunca yok, çözüm yeri Meclis olamıyor.

Başka konulara hiç girmeyeceğim, sadece bu kanun teklifi kapsamında aslında değerlendirilebilecek, pekâlâ değerlendirilebilecek başlıklar: "Emeklilikte kademe düzenlemesi yapalım." diyoruz, bunun çözüm yeri Meclis olamıyor. "İntibak düzenlemesi" diyoruz, çözüm yeri Meclis olamıyor. "En düşük emekli aylığını asgari ücret seviyesine çıkaralım." diyoruz, çözüm yeri Meclis olamıyor. "Asgari ücreti açlık sınırıyla atbaşı yarıştırmayalım, yoksulluk sınırının üzerine çıkaramıyoruz, bari açlık sınırının üzerine çıkaralım." diyoruz, çözüm yeri Meclis olamıyor. "Aylık bağlama oranlarını yeniden düzenleyelim." diyoruz, Meclis bunun için yok. "BAĞ-KUR'luların yaşlılık aylığına esas prim gün sayılarını düzenleyelim." diyoruz, Meclis bunun için de yok. "İşçilerin vergi yükünü azaltalım." diyoruz, Meclis bunun için de yok. Bu kanunda var, prim indirim puanlarının 5'ten 4'e düşürülmesi söz konusu. Bu bağlamda, işveren bunu ya işçiye yansıtacak ya da kayıt dışına yönelecek. "Bütün yükümlülüklerini yerine getiren işverenler bu indirimden faydalanmaya devam etsinler." diyoruz, Meclis bunun için de yok. "Staj ve çıraklık sigortası başlangıcını SGK başlangıcı kabul edelim." diyoruz, bunun için de yok. "Kamu görevlilerinin emekli aylıklarında düşmeye yol açan ilave ödemenin yaşlılık aylığında dikkate alınmasını, bu uygulamayı değiştirelim." diyoruz, bunun için yok. Yine, pekâlâ, bu kanun kapsamında değerlendirilebilecek "Tip 1 diyabet hastası çocukların sensör ve pompalarını, DMD gibi nadir görülen hastalıkların ilaçlarını, kapsam dışı olan bazı onkoloji ilaçlarını geri ödeme kapsamına alalım." diyoruz, bunlar da Mecliste çözülemiyor. "SMA hastası çocukların feryadını duyalım." diyoruz, bu da Mecliste duyulamıyor. "Özellikle, kanser hastaları için yakın zamanda ciddi tehlike oluşturduğu görülen sahte ilaç piyasasına karşı ilaç güvenliğini sağlayalım." diyoruz, inadına yapar gibi bir de yurt dışından ilaç alımını SGK üzerinden Kamu İhale Kanunu dışına çıkarmaya çalışıyorsunuz; Meclis ilaç güvenliğinin de çözüm yeri olamıyor. "1 Kasımda yürürlüğe giren tartışmalı Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği'ni geri çekelim." diyoruz, bunun da çözüm yeri olamıyor. Buna benzer daha birçok şey var; Türk milletinin aç uyuyan evlatlarını doyurmak, yokları var kılmak, yaralarını sarmak, onlara çaresiz olmadıklarını, sosyal bir devletin vatandaşı olduklarını, dolayısıyla eğitim gibi, sağlık gibi, barınma gibi, beslenme gibi, haberleşme gibi, ulaşım gibi, yaşamak gibi aslında, onurları kırılmadan yaşayabilmek gibi en temel hak ve özgürlükleri söz konusu olduğunda onları çaresiz kılmayacak bir devlete sahip olduklarını hatırlatalım diye verdiğimiz hiçbir teklifte, önergede işlevi uyarınca çalıştırılmayan Meclis; toplumun mağdur olan, muhtaç olan, darda, zorda, aç açıkta olan bütün kesimleri için "Aradığınız millet iradesine şu anda ulaşılamıyor." sesi verdirilen Meclis meğer ne için varmış biliyor musunuz? Ben demiyorum, bugün burada söylendi; PKK terör örgütü başı, bebek katili, on binlerce insanın dökülen kanının, kıyılan canının sebebi, katil ve dahi cani ve dahi bölücü Öcalan'ın mesajı okunsun diye varmış. Yazıklar olsun! (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Yok efendim, kimse Öcalan'ı affetmekten, Meclise getirmekten söz etmiyormuş da biz çarpıtıyormuşuz. Ya, daha nasıl getireceksiniz Allah aşkına? Bugün, bu Genel Kurulda, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu karargâhı olan Gazi Meclisin Genel Kurulunda Türkiye Cumhuriyeti'ni bölmeye kast ve azmetmiş bir teröristin mesajları okundu ve trajik bir sessizlikle dinlendi. Ben, bu arada haklarını yemek istemiyorum, bu sıralarda, İYİ Parti sıralarında oturan bütün milletvekili arkadaşlarıma sessiz kalmadıkları için teşekkür ediyorum. Şehitlerimizin, o kanlı kuzuların ardından burada ortak bir taziye, ortak bir birlik beraberlik mesajı yayımlamakta uzlaşamayanlar şehitlerimizin katillerinin mesajının okunmasında uzlaştılar burada bugün. Suskunluklarıyla bu cüretin zeminini hazırlayan, çağrılarıyla, buluşmalarıyla günlerdir devam eden bu zemini hazırlayanlara da bir kere daha yazıklar olsun! Kimse bu apaçık gerçeği gözden kaçırabileceğini zannetmesin, kimse bu tepkinin bizim marjinal... Böyle oldu ya; cumhuriyeti kuran, Atatürk'ün sahip olmakla övündüğü fikrin sıfatı marjinal oldu bu ülkede. Kimse bu tepkiyi "marjinal" diye yaftalayarak geçiştirebileceklerini zannetmesin, dileyen dilediği bütün toplum mühendisliklerine başvursun. Bugün burada hiç öyle hak, hukuk, demokrasi falan değil; düpedüz Atatürk yargılandı, "Atatürkçüyüm." deyip de Atatürkçülerin oylarıyla buraya gelip susan kim varsa onlara da yazıklar olsun. Bugün burada cumhuriyet yargılandı, 1923 cumhuriyeti yargılandı; buna susacaksak o zaman ne anlamı var bizim "Damat Ferit" yakınmalarımızın? Ne farkımız kalır Atatürk'ün katline ferman yayınlayan Mustafa Sabrilerden? Cumhuriyetin katline ferman yazılırken susmak hatta "devlet aklı" diye üste çıkmaya çalışmak değiştirecek mi sanıyorsunuz gerçeği? Metin Ergun Hocamın çok yerinde bir tespiti var; Atatürk ve silah arkadaşları mütarekeye "devlet aklı" deseydi eğer Millî Mücadele verilemez, Türkiye Cumhuriyeti de asla ilan edilemezdi. Bu sebeple, "cumhuriyetçiyim" deyip de bu kepazeliğe ortak olan, olacak olan kim varsa da yazıklar olsun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi birçok şey için vardır, var olmuştur, var olacaktır ama bir terör örgütünün eli kanlı katillerinin elini yıkamak için asla yoktur, olmayacaktır diyor; Genel Kurulu, hâlâ ümit taşıdığım kimlikleriyle ilgili bütün vekil arkadaşlarımı da saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Fevzi Zırhlıoğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Zırhlıoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA FEVZİ ZIRHLIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım.

 Türkiye'deki sosyal güvenlik sistemindeki çeşitli değişiklikleri öngören kanun teklifi 28 maddeden oluşmaktadır. Teklifle toplamda 8 tane kanunda değişiklik yapılması öngörülmektedir. Kanun teklifiyle, sosyal güvenlik kurumları arasındaki veri paylaşımının iyileştirilmesi, sağlık harcamalarının sürdürülebilirliğinin sağlanması ve yurt dışı ilaç temininin düzenlenmesi, yabancı uyruklu öğrencilerin sağlık sigortasına erişiminin kolaylaştırılması, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerine erişim ve kapasitesinin genişletilmesi gibi uygulamada yaşanan sorunların çözümü hedeflenmektedir.

Kanun teklifinin 1'inci maddesiyle, Sosyal Sigortalar Kanunu'nda yapılacak değişiklikle engellilere yönelik emeklilikteki norm ve standart birliği sağlanarak 2008 Ekim ayı öncesinde sigortalılar için vergi indirim belgesine göre yürütülen emeklilik işlemlerinin 5510 sayılı Kanun kapsamında çalışma gücü kaybına göre belirlenmesi ve tüm uygulamanın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından tek elden yürütülmesi amaçlanmaktadır.

Yine, kanun teklifindeki 1'inci maddeyle ilintili olan 14, 16 ve 17'nci maddelerde 2008 öncesi sigortalı olup 4/A kapsamındaki vatandaşlarımızın haklarının eşitlenmesi ve bu konuda yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmıştır.

Teklifin içerisinde, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gereği, 2'nci, 6'ncı ve 7'nci maddelerde yasal düzenlemeye gidilmiştir. 2'nci maddeyle, kanunilik ilkesi gereğince 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'na ek madde eklenmektedir. 7'nci maddeyle, Anayasa Mahkemesinin iptal kararındaki gereklilik ve orantılılık koşullarına uyulmaması gerekçesi doğrultusunda düzenlemeye gidilmiştir. Eşitlik ilkesi gözetilerek geçici iş göremezlik ödeneklerinin hesaplanmasında son on iki aylık sürenin dikkate alınması ve son on iki ayda yüz seksen günden az hizmeti olanların geçici iş göremezlik ödeneklerine ilişkin üst sınırın korunması hedeflenmiştir.

Değerli milletvekilleri, 3'üncü madde, işçi ve işveren örgütleri gibi sosyal tarafların talepleri doğrultusunda iş ve iş gücü piyasasının genel durumuyla sürdürülebilir gelişimi için 31 Aralık 2024 tarihinde yürürlüğe girecek olan Esnaf Ahilik Sandığının yürürlük tarihinin 1 Ocak 2028 tarihinden itibaren uygulanması şeklinde değiştirilmesini içermektedir.

Mevcut teklifin 5'inci maddesiyle, özel amaçlı raporların daha düşük bedelle aile hekimliği birimleri üzerinden düzenlenmesi ve bahsi geçen ücretlerin döner sermayeye aktarılarak aile sağlığı merkezlerinde kullanılması hedeflenmiştir. Ayrıca, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında yaşanan başvuru yoğunluğunun da azaltılması amaçlanmaktadır.

Yine 6'ncı maddeyle -Sosyal Güvenlik Kurumunun görev alanının düzenlenmesiyle ilgili olup- iptal kararıyla oluşacak yasal boşluğun giderilmesi amaçlanmaktadır.

Bir diğer husus, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun geçici 20'nci maddesi kapsamında kurulan sandıklar tarafından sandıkların iştirakçileri aylık ve gelir bağlanmış olanlar ile bunların hak sahiplerinin sosyal güvenlik ve yükümlülükleri SGK dışında yürütülmektedir. Ancak SGK bu sözü edilen sandıkların veri paylaşımı yapabileceği kurumlardan sayılmadığından hukuki ihtilaflara sebep olmaktadır. Yapılan düzenlemeyle sigortalılara yönelik işlemlerin hızlandırılması ve gereksiz ödemeler yapılmasına neden olunmaması amacıyla bu sandıklar ile SGK arasında veri paylaşımının yapılabilmesi sağlanacaktır.

Bir başka önemli konu, hepimizin malumu, yurt dışından beşerî tıbbi ürün temininde karşılaşılan bazı güçlüklerdir. Ülkemizde yurt dışından ilaç temini gereken hasta sayılarının öngörülemez şekilde değişmesi planlama ve tedarik süreçlerini zorlaştırmaktadır. Diğer yandan, yurt dışından temin edilen ilaçların ambalaj formlarındaki değişiklikler lojistik ve stok yönetimi açısından zorluklar yaratabilmektedir. Farklı ülkelerden ve tedarikçilerden ilaç temin edilmesi süreçleri karmaşık hâle getirmekte ve standardizasyonu zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla tedarik zincirindeki aksamalar ilaçların zamanında ve eksiksiz olarak temin edilmesini engellemektedir. Bu sorunlar, Sosyal Güvenlik Kurumunun yurt dışı ilaç temini süreçlerini olumsuz etkilemekte ve hastaların ilaca erişiminde gecikmelere ve maliyet artışlarına neden olmaktadır. Yurt içinde ruhsatlı olmayan ve temini sağlanamayan beşerî tıbbi ürünlere erişimin sağlanması, bunların Sağlık Bakanlığı onayıyla Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yurt dışından temin edilmesi amaçlanmıştır. Bu sayede ilaç temin işlemlerinin kaynak çeşitliliği sağlanarak rekabetin artırılması, ilaç temin maliyetlerinde düşüş ve kamu mali yararı sağlanması hedeflenmiştir. Ayrıca, temin kanallarının artırılmasıyla hastaların ilaca erişimi kolaylaşacak ve hasta mağduriyetlerinin önüne geçilmiş olacaktır.

8'inci, 10'uncu ve 13'üncü maddelerle yabancı uyruklu öğrencilerin eğitim süresinde genel sağlık sigortalısı olabilmeleri için başvuru şartları kolaylaşacak ve Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından burs verilen öğrencilerin bildirim ve prim ödemelerine ilişkin sorunlar çözüme kavuşacaktır. Ayrıca, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı tarafından desteklenen ve Sağlık Bakanlığınca izin ve onay verilen klinik araştırmaların Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından finanse edilmesi sağlanarak hastaların yeni tedavi ürünlerine erişimi artacak ve uzun vadede mali yük azalmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çalışma hayatına ilişkin politikamızın esası, toplumun tüm kesimlerine insana yaraşır iş fırsatlarının sunulduğu, iş gücünün niteliğinin yükseltilip etkin kullanıldığı, iş sağlığı ve güvenliği şartlarının iyileştirildiği bir iş gücü piyasasının oluşturulmasına dayanmaktadır. Özellikle iş sağlığı ve güvenliğinin çağdaş normlarda sağlanması için her türlü teknik ve hukuki tedbirlerin alınmasına devam etmeliyiz. Sosyal güvenlik sisteminin hukuki olarak uygulanabilir, mali olarak sürdürülebilir, taraflarca da kabul edilebilir bir hâlde olması için hep birlikte çalışma gayretinde olmalıyız.

Bu düşüncelerle sözlerime son verirken kanun değişikliğinin vatanımıza ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki yasa teklifi engellilere, emeklilere, esnafa ağır yükler getiren, onları üzecek bir teklifler manzumesi. 28 maddede ne var biliyor musunuz? Ekonomiyi daha da kötüleştiren iktidarın pansuman tedbirleri var, halka getirdiği ağır yükler var ve aile hekimleriyle ilgili teklifleri var. Şimdi, bakın, aile sağlık merkezlerine gittiğiniz zaman kapalı olduğunu göreceksiniz. Vatandaşlar kapıda, doktorlar kapatıp gitmiş. Neden? Çünkü sağlık sistemini mahveden iktidarın uygulamalarını protesto ediyorlar. Geçtiğimiz gün Kocaeli'nde bir aile sağlığı merkezine gittim, vatandaşlar da oradaydı ve şunu söylediler: "Gerçekten hekimlere haksızlık yapılıyorsa dirensinler, grev yapsınlar; biz halk olarak mağduruz ama doktorların yanındayız." Şimdi, bütün bunlarla ilgili sorunları gidermek için aklınca bir yasa teklifi getirmiş ve çözüm bulmaya çalışıyor. Aile hekimlerinin maaşını azaltıp getirdiği yeni yönetmelikle birtakım etik olmayan teklifler sunan iktidar, aile hekimlerine bu yasa teklifiyle âdeta bir rüşvet teklifi sunuyor. "Seni mağdur ettim, getirdiğim yönetmelikle zor durumdasın biliyorum ama işte sana GETAT uygulaması getireyim ve mesai dışı birtakım uygulamalardan para kazan, sus." diyor ama aile hekimleri susmuyorlar. Biliyorsunuz, şu anda bu yasa teklifinden de bilgileri var ama grev devam ediyor, milyonlarca insan şu anda muayene olamıyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, madde madde incelediğimiz zaman bakalım bu yasa teklifinde ne var.

Şimdi, 1'inci maddesinde, vergi indirimi belgesiyle engellilik belirleniyordu, şu anda da çalışma gücü kaybına göre belirlenmesi esas alınıyor ve engellilerin emeklilikleri zorlaştırılıyor.

2'nci maddede ne var? Şimdi, bu iktidarın hep yaptığı bir şey var; Cumhurbaşkanı kararnameleriyle Kişisel Verileri Koruma Kanunu'na müdahale ediyorlardı ve Anayasa Mahkemesi birçok kez olduğu gibi bu kararnameyi iptal etti. Şimdi, iptal etmemesi mümkün değildi. Bu kararname niye çıkar? Şimdi, öyle alışmışlar ki Anayasa'yı böyle ayaklarının altında eze eze, çiğneye çiğneye yol alıyorlar. Anayasa madde 20'ye göre Cumhurbaşkanı kararnamesiyle belirlenemeyecek Kişisel Verileri Koruma Kanunu'nu kararnameyle belirlemeye çalışıyorlar. Yıllar kaybedildi, şu anda getirip yasa maddesiyle çıkarmaya çalışıyorlar. Halka, Meclise büyük bir kayıp bu.

Yine, bakın, 3'üncü maddede Esnaf Ahilik Sandığını tekrar 2028'e kadar erteliyorlar. Şimdi, bu Esnaf Ahilik Sandığı neydi? 2017 yılında burada vekil olan varsa bilir, iktidar, işte "Esnafa büyük bir iyilik, müthiş bir destek getiriyoruz." dedi ve Esnaf Ahilik Sandığıyla ilgili bir yasa çıktı. Peki, uygulandı mı? Hayır, uygulanmadı. 2018'de uygulanmadı, 2021'e uzatıldı, 2023'e uzatıldı; şimdi de 2028'e uzatılıyor. Şimdi, bu Esnaf Ahilik Sandığı esnafın iflas ettiği, durumunun zorlaştığı anda esnafa bir fon ayrılmasıyla ilgili bir maddeydi. Ekonomiyi mahvetmiş bir iktidar bu yasayı çıkardı, çok övündü fakat uygulayamadı. Nasıl uygulasın? Çünkü ekonomi perişan bir durumda ve çıkardığı yasayı bile yedi yıldır uygulayamayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Ta erteliyor şimdi bu 3'üncü maddeyle 2028 yılına. Bakın, biz teknik ve belgeli konuşuyoruz.

Yine, 4'üncü maddede SGK'ye ilaç alım yetkisi veriliyor ve fakat burada özel sektörün ihya edilip edilmeyeceği hâlen net değil. Bu konuda bu iktidarın çok yaptıkları vardır, biliyorsunuz, bu da tedirgin edici.

5'inci madde çok tartışmalıydı, çok tartıştık bunu. Bahsettiğimiz gibi, aile sağlığı merkezlerinde aile hekimlerine mesai bittikten sonra, mesai dışı GETAT uygulaması teklif ediyor bu madde; belki şimdi biraz geri adım attılar. Fakat bir kamu kurumunda, resmî kurumda "Vatandaş, sana şimdi bir muayene yapamıyorum, mesai sonrası gel, farklı bir muayene yapacağım." demek doğru bir iş mi? Bu kabul edilecek bir durum değil arkadaşlar. İflas etmiş bir sağlık sistemi var.

Bakın, 1970'li yıllarda Türkiye'de köyden kente bir göç vardı. Şu anda ne oluyor? Şu anda da Türkiye'den yurt dışına bir göç var. Neden? Mühendisi, avukatı, doktoru, herkes bu ülkeden göç ediyor çünkü sistemler çöktü. Bu sene 3 binden fazla hekim yurt dışına gitti, bu ülkeden umudunu keserek gitti arkadaşlar. Şimdi böyle bir yerde siz sağlık sistemini kurtarmak için palyatif, pansuman tedbirlerle yol almaya çalışıyorsunuz.

Şimdi, mesela bu eleştirilen, aile hekimlerinin grev yaptığı yönetmelikte ne var? Aile hekimi şaşırmış durumda inanın ki; hastaya baksa mı iyi, bakmasa mı iyi! Birtakım ilaçları yazsa puanı düşüyor, alacağı para azalıyor. Yine, bilim dışı birtakım metotlar kendisine öneriliyor ve "Hasta sana gelmezse ücretinden düşüş sağlayacağız." deniliyor. Yani insanlar hasta olmayabilir, doktora gitme ihtiyacı hissetmeyebilir ama getirdikleri teklif bu maalesef. Şimdi, GETAT uygulamasıyla neyi eksik bıraktı ki aile hekimleri tamamlayacaklar? Bunun cevabı yok. Yine, bilim karşıtlığının yoğun olduğu, aşı karşıtlığının yoğun olduğu bir dönemde... Tıp fakültelerinin müfredatında olmayan... Ben bir hekimim, okuduğum tıp fakültesinde GETAT'la ilgili bir bilgi yoktu, bir müfredat yoktu, şu anda da yok. Peki, bunu pratikte niye uyguluyor bu iktidar? Bunun cevabını da kendileri veremiyor değerli arkadaşlar.

Evet, devam ediyoruz. 6'ncı maddede yine Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle sosyal güvenliğin düzenlenemeyeceği anayasal bir ilke fakat bunu da Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapmışlar, şimdi yasayla bunu yapmaya çalışıyorlar. Yıllarca ülke zaman kaybediyor, Anayasa Mahkemesi boş yere uğraşıyor, Meclis boş yere yasa çıkarıyor. İktidarın işi gücü bu "Ben yaptım, oldu." mantığı ama bakın, dönüp dönüp bu... Mecliste yıllardır bulunuyorum, kaç kez söyledik, bu yasayı... Mesela, SGK yetkililerine yasal zırh getiren bir yasa getirmişlerdi, "Bu yasayı çıkarmayın." dediğimizde dayattılar ve Anayasa Mahkemesi iptal etti. Bunun gibi çok yasa var.

Yine, 7'nci maddede de hastalık ve analık ödeneğinde gereklilik ve orantılılığa riayet edilmediğine dair Anayasa Mahkemesinin iptalinden sonra tekrar bir yasa çıkarılıyor; üç yıl önce çıkarılmış yasayı tekrar çıkarıyorlar, ülkeye önemli bir zaman kaybı yaşatılıyor.

11'inci madde burada yine son derece halkı üzecek bir madde. Şimdi, düşünün, Hacı Ahmet amca gitti, muayene oldu, ilacını almak için eczaneye gidecek, katılım payı 2 lira verirken şu anda bu 11'inci maddeyle 20 liraya çıkarılıyor hatta 10 katı daha arttırılma durumu var, arttırabilir; kurum ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle 10 katı da artırılabilir. Biz buradan şimdi halkımıza sesleniyoruz: Öyle bir yasa çıkıyor ve biz bunun karşısındayız. Tüm emekliler, asgari ücretliler, esnaf, işçi emeklisi, memur emeklisi, memurlar herkes duysun; 2 lira olan katılım payı 20 liraya çıkıyor ve 10 katına kadar arttırılma durumu var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Gergerlioğlu.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Yani asgari ücrete yüzde 25 zam yaptınız, 22.104; emeklinin ücreti yüzde 11 arttı, işçi emeklisinin ücreti yüzde 15 arttı ama burada, bakın, 2 liralık bir katılım payının 200 lira olma ihtimali var. Geçen sene ocak ayında ekmek Kocaeli'de 7,5 liraydı, şimdi 15 lira oldu yani yüzde 100 zam. Gerçek enflasyonun yüzde 100 olduğu bir yerde işte yapılanlar bunlar; hep halktan almak, halkı soymak ve batmış ekonomiyi kurtarmak için birtakım geçici yöntemlere başvurmak.

 Yine, 12'nci maddede de özel sektör işverenlerinin SGK'ye ödeyecekleri sigorta prim indirimi 5'ten 4'e iniyor ve burada da esnafın yine bir kaybı oluyor. Bunları kabul etmiyoruz ve doğru bulmuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Ve bu yüzden bu yasa teklifine karşıyız.

Teşekkürler. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Ali Karaoba'ya aittir.

 Buyurun Sayın Karaoba. (CHP sıralarından alkışlar)

 Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA ALİ KARAOBA (Uşak) - Sayın Başkan, Genel Kurulu ve milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

Yine bir AKP klasiğiyle karşı karşıyayız. Bakın, bu kanun teklifini Komisyonda saatlerce konuştuk, Komisyon Başkanımızın nezaketi sayesinde 28 maddenin sadece bir tanesine "veya" kelimesi ekletebildik; onun için kendilerine teşekkür ediyorum.

Şunu gördük ki halkın derdiyle dertlenen bir kanun teklifi değil; kurum ve bürokratların ihtiyaçları için hazırlanmış, emek ve sömürünün derinleşmesi ve yaygınlaşması için hazırlanmış bir yasa teklifi. Bakın, açlık sınırı ülkede 21.083 lira olmuş, yoksulluk sınırı 69 bin lira olmuş; ekonomik kriz derinleşiyor, kiralar almış başını gidiyor. Temel gıdalara bakıyoruz, yumurta yüzde 40, dana eti yüzde 45, zeytinyağı yüzde 50, taze sebze yüzde 75 zamlanırken vergi, harç cezaları yüzde 44, doğal gaz hizmetleri yüzde 78 artarken peki siz memura ne yapmışsınız? Yüzde 11,5; emekliye yüzde 15, asgari ücretliye yüzde 30 zam yaparak aklımızla dalga geçmişsiniz. Bakın, bir avuç zengin yandaş hariç kimsenin umurunda olmayan, derdine derman olmayan bir kanun teklifi var. Kısaca sizin nas kapitalizminiz çökmüştür. (CHP sıralarından alkışlar)

 Sayın milletvekilleri, dört beş maddemiz engellilerle ilgili. Engellilerimize her seçim öncesi söz veriyorsunuz ama diğer sözleriniz gibi tutmuyorsunuz. Bu maddelerde de engellilerimizi düşünen hiçbir şey yok. 2023 yılında yaşanan felaketten sonra, depremden sonra engelli sayımızın arttığını da düşünürseniz, soruyorum size; neden EKPSS'yle yapılan alım sayılarını artırmıyorsunuz? Bir an önce kamudaki yüzde 3'lük kotanın güncellenmesini, EKPSS sonrası kurayla alım yapılmasını ve ayrıca engelli vatandaşlarımızın kamuda istihdamının kotasını yüzde 6'ya çıkarmanızı istiyoruz. Peki, siz yapıyor musunuz? Hayır. Engelli vatandaşlarımıza yıllardır söz verip tutmadığınız eğitimde istihdam, sağlığa erişim çok zor durumda. Tüm kalkınma planlarında biz mutlaka engellilere ve cinsiyete duyarlı bir sistem getirmenizi istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, 2'nci maddeye bakıyoruz: Hastaların adından başlayarak her türlü verinin Bakanlık tarafından kullanılabileceği anlamını taşıdığı için özel hayatın gizliliğini ihlal etmektedir. Düzenlemede herhangi bir ölçüt, bir kriter yoktur. Hastalara ait özel, kişisel bilgilerin Bakanlıkça oluşturulan sistemlere aktarılması kabul ediliyor. Ya, soruyorum size: E-devletimiz, e-nabızımız -internete girdiğinizde belli rakamlarla alabiliyorsunuz da- bunları koruyabildiniz de mi bu yetkiyi istiyorsunuz? Sizlere bu konuda güvenmiyoruz.

Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin 5'inci maddesi sağlık sistemi ve aile hekimleri üzerinde çok ciddi sıkıntılara sebep olmaktadır. Bu maddeyle aile hekimlerinin iş yükünü artırarak sistemi daha da çıkmaz hâle sokuyorsunuz. Sağlık raporları bilirkişi raporlarıdır, birinci basamak tedavide verilecek raporlar değildir. Geleneksel ve tamamlayıcı tıp -Dünya Sağlık Örgütünün tanımlamasına bakıyoruz- genel anlamda "Bir ülkenin yürürlükte olan sağlık sistemi içinde yer almayan, geleneklerin ya da modern tıbbın bir parçası olmayan grup sağlık hizmetleri uygulaması." olarak tanımlanmaktadır. Yani Dünya Sağlık Örgütü GETAT'ı kabul etmiyor arkadaşlar, geleneksel tıp tedavisini kabul etmemektedir, siz bunu ısrarla getirmeye çalışıyorsunuz. Bakın "Yasal, öyleyse güvenli." ya da "Doğal, öyleyse zararsız." noktasıyla vatandaşlarımızın sağlığıyla oynuyorsunuz. Aile sağlığı merkezleri koruyucu hekimlik ve birinci basamak sağlık hizmetleri amacı için kurulmuştur, aile sağlığı merkezleri geleneksel ve tamamlayıcı tıp için kurulmamıştır.

İkinci olarak, bu tür tedaviler için bir standart gerekmektedir yani standardize etmeniz gerekmektedir. Peki, ben size soruyorum: Getirmek istediğiniz yöntemde sülükleri nasıl standardize edeceksiniz? Kan emen bu sülükleri daha sonra terör örgütü üyesi ilan edecek misiniz? "Sağcı, solcu sülük" diye ayıracak mısınız? (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, 10 tanesi 850 TL'ye satılan sülükleri Sosyal Güvenlik Kurumu üzerinden toplu alımlar alarak yandaşınızı sülük zengini yapacak mısınız? (CHP sıralarından alkışlar) Ben acıyorum, 2025 Türkiyesinde bize bu çatı altında sülüğü konuşturmanızdan hicap duyuyorum. Yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, madde 11'le katılım paylarının artırılmasından bahsediliyor. Birinci basamağa başvuran vatandaşımız 2 TL öderken bunu 10 kat artırarak 20 TL'ye çıkarıyorsunuz, bir de yetmezmiş gibi Sayın Cumhurbaşkanına bunu 10 kat artırma hakkı veriyorsunuz. Bunu yaparak sağlığa kimin ulaşmasına engel oluyorsunuz? Dar gelirli vatandaşlarımızın ulaşmasına engel oluyorsunuz. İkinci ve üçüncü derece sağlık kuruluşlarına doğrudan müracaatları, katılım payını artırarak ya da azaltarak çözemezsiniz. Ayrıca, katılım payı sadece dar gelirliyi etkiler. Bu nedenle, bu palyatif çözümleri, tamamen sorumluluğu sigortalı vatandaşlarımıza yükleyen bu yöntemleri kabul etmiyoruz. Parasallaştırmış olduğunuz sağlık sisteminiz, sağlıkta dönüşüm sisteminiz çökmüştür.

Bakın, Türkiye'nin en çok okumuş kesimi olan doktorlar iş bırakıyor, vallahi umurunuzda değil; işçi grev yapıyor, işini bırakıyor, umurunuzda değil; memur, asgari ücretli, emekli ağlıyor, "Ben açım." diyor, umurunuzda değil; gençler intihar ediyor, polislerimiz intihar ediyor, sizin umurunuzda değil; ülkenin parası 5'li çetelere açıktan peşkeş çekiliyor, umurunuzda değil. Vallahi merak ediyorum, sizin ne umurunuzda arkadaşlar? Bu sıralarda niye oturuyorsunuz? Vatandaşın derdini çözmeyecekseniz biz burada niye maaş alıyoruz? (CHP sıralarından alkışlar)

Aile hekimleri 3'üncü defa iş bırakıyor. Peki, soruyor musunuz "Niye iş bırakıyorlar?" diye? Hayır. Bakın, aile hekimleri bundan sonra ağrı kesici, antibiyotik veya mide koruyucu ilaçları yazamayacak, yazarsa maaşı kesilecek; hasta eğer yılda 7'den fazla devlet hastanesine, eğitim araştırma hastanesine giderse maaşı kesilecek; son altı ayda hasta aile hekimine başvurmazsa maaşı kesilecek yani hasta olup aile hekimine gitmesi de suç, hasta olup devlet hastanesine gitmesi de suç. Ben size soruyorum: Hasta gelmedi diye maaşını kesiyorsunuz; peki, cuma namazına gelmeyince cemaat imamın maaşını kesiyor musunuz? Aklımızla dalga geçmeyin! (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, artık aile hekimlerimizi paspas etmekten vazgeçin. Az mı hasta baksın, çok mu hasta baksın? Ya, ilaç yazsın mı, yazmasın mı? Tedavi etsin mi, etmesin mi? Vallahi, bence sizin de kafanız karışık, bu konuda netleşin.

Bu yetmiyormuş gibi baskıyla aile hekimlerini bastırmaya çalışıyorsunuz. Bakın, İstanbul'da genç bir kızımız, aile hekimimiz derdini anlatıyor, sosyal medyada paylaşıyor; kendisi Şişli'de ikamet ederken Silivri'ye ifadeye çağırıyorsunuz. Korku yayarak bu sorunu çözemezsiniz, sizden korkan sizin gibi olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, çözüm ortada; aile hekimlerine düşen kişi sayısını 2 bine indirmediğimiz sürece, aile sağlığı merkezlerinin fiziki ve lojistik altyapısını düzeltmediğimiz sürece, ASM'leri ticari işletme mantığından çıkarmadığımız sürece ve ASM'lerde çalışan elemanlarımızı kamu elemanı olarak atamadığımız sürece bu sorunları çözemezsiniz.

Yine, kanun teklifinde diyor ki: "Aile hekimleri en az kırk saat çalışır." Üst limiti belirtmiyorsunuz. Az önceki hatip de söyledi -bir rüşvetle- aile hekimlerine GETAT uygulamasıyla para kazandırarak rüşvet vermeye çalışıyorsunuz. Ya, her şeyi bu kadar güzel yapıyorsunuz da Türkiye'nin en çok okumuş meslek grubu neden 3'üncü defa iş bırakıyor? Bir de bunu sorun, Allah için bir de bunu sorun; sorduğunuz yok. Siz ancak bildiklerinizi yapmaya devam edin. Biz, aile hekimlerine yapılan bu baskıları kabul etmiyoruz.

Bakın, bu yasa teklifinde, 2024 sonrası emekli olacakların aylıklarındaki yüzde 30'luk kaybı düzeltmeye yönelik bir çaba yok, bir cevap da yok. Emekli aylıklarındaki dengesizlikleri düzenlemek yok, intibak yasası yok; taşeron işçilere, psikologlara, hemşirelere, veterinerlere, eczane teknikerlerine, acil tıp teknisyenlerine, diş protez teknikerlerine, sağlık teknikerlerine bir düzenleme yok. Varsa yoksa para kazanmanın yolu var.

Kısaca, bu yasa teklifinin içinde insanımız yok, halkımız yok ama geneline baktığımızda bu yasa teklifinde sizin beceriksizliğiniz var, bir de sülük tedavisi var, başka bir şey yok.

Son olarak şöyle tamamlamak istiyorum: Bakın, emekliler hep dert yanıyor, ben de size bir tekerleme yazdım, "Vatandaşın tenceresinde et değil dert kaynıyor. AKP sıralarında yeller esiyor. Cumhurbaşkanı boykot çağrısı yaparak bu halkla dalga geçiyor." diyor Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına ilk söz Samsun Milletvekili Murat Çan'a aittir.

Buyurun Sayın Çan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MURAT ÇAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin birinci bölümü üzerine şahsım adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Yeni yılda önümüze gelen ilk teklif bu. Bugün emeklilere zammı açıkladı bir Bakan, Meclisin görevi olmasına rağmen Bakan açıkladı ama Mecliste iktidar partisi tarafından önümüze getirilen ilk teklif maalesef bu. Teklife bakıyoruz, yeni olan hiçbir şey yok. Torba işi tarafınızdan bu yıl da maalesef devam ediyor.

Teklifin gerekçesinden yola çıkalım, ne deniliyor? "Çalışma ve sosyal güvenlik mevzuatı bakımından ortaya çıkan ihtiyaçların karşılanması." Çalışma hayatının, sosyal güvenlik sisteminin en acil sorunu olarak bunu görüyorsunuz; sizin "ihtiyaç"tan anladığınız sadece bu. Asgari ücretlinin idam fermanı imzalanmış, emekli sefalete mahkûm edilmiş, sosyal güvenlik sistemi felç olmuş, sigortalılıkta bir günlük fark yüzünden on yedi yıl fazla çalışmak zorunda bırakılan insanlar isyan bayrağı açmış, esnafımız 7200 prim günü yalanıyla aldatılmış, emekliye nefes aldıracak intibak yasası çöpe atılmış ama bunların hiçbiri iktidarın gözünde sorun değil, ihtiyaç hiç değil; ben de "Yazıklar olsun sizlere!" diyorum. İktidara göre tek mesele, en yakıcı ihtiyaç, en acil sorun Komisyonun elindeki torbada bulunan şu maddeler çünkü iktidarın gündeminde milletin derdine derman olmak diye bir şey yine maalesef yok. Emekçiler, işsizler, emekliler gündemde hiç yok.

Değerli milletvekilleri, iktidar sebep olduğu krizin faturasını emeklilere, emekçilere, yoksullara ödetmeye yemin etmiş. Açlık ve yoksulluk sınırının altında asgari ücretle, yüksek emeklilik yaşıyla, kayıt dışılıkla, güvencesizlikle emek sömürüsü yaygınlaşmış, yoksulluk derinleşmiş; toplumun geniş kesimleri için karın doyurmak, barınmak artık neredeyse imkânsız.

İktidar geçen yılı "Emekliler Yılı" ilan etmişti. O 2024 yılı emeklilere tarihin en büyük zulmünün yapıldığı yıl olarak kayda geçti. İktidar şimdi 2025'i "Aile Yılı" ilan etti. Demek oluyor ki iktidar bu kez de aileleri perişan etmenin tezgâhını kurmuş, derdine düşmüş. İktidar, faili olduğu bu ekonomik kaosla zaten üç yıldır aile kurumunu hedef tahtasına oturtmuş durumda. Bir ailede kadın-erkek çalışıyor, evine ekmek getirmek için çırpınıyor ama elde ettikleri ücret hiçbir şekilde yetmiyor. Soruyorum size: O evde, o ailede huzur kalır mı, o ocak ayakta kalır mı, o evde çocuklar için umut kalır mı?

İktidar 2025'te nasıl ki aileleri ateşe atıyorsa "aile" kelimesini görünce hedef ayırmıyor, aile hekimlerini de ateşe atıyor. Aile hekimleri birkaç ay önce yayınlanan eziyet yönetmeliğiyle zaten hedef alınmıştı; şimdi, bu torbanın içinde de aile hekimliği hizmetlerinin bazılarının ücretli olarak sunulmasını öngören düzenleme var, çok sayıda çalışma koşulları kısıtlaması var, özellikle raporla ilgili ilave ücret ödemeleri var, ilave yükler var. Aileleri perişan eden, aile hekimlerine zulmeden iktidar, utanmadan sıkılmadan 2025'i "Aile Yılı" ilan ediyor, bu milletle resmen alay ediyor.

İktidarın alay ettiği bir başka kesim daha var, esnafımız. Seçim meydanlarında esnafa emeklilik için 7200 iş günü indirme sözü verildi. "Seçimden sonra ilk işimiz bu." diye meydan meydan dolaştınız, boy boy afişler astınız; tutmayacaksanız o sözleri vermeyeceksiniz, esnafın aklıyla alay etmeyeceksiniz, millete yalan söylemeyeceksiniz. Seçimden sonra bir buçuk yıl içerisinde bu Mecliste kaç tane kanun çıkardık, 7200'le ilgili verilmiş onlarca kanun teklifi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Çan.

MURAT ÇAN (Devamla) - Bu kanun tekliflerinin Genel Kurulda gündeme alınmasına engel oldunuz, esnafa verdiğiniz o sözü tutmadınız, Meclisin önüne sosyal güvenlikle ilgili başka mevzuat düzenlemeleri getiriyorsunuz. Özetle, ülkenin gerçeklerinden kopmuş, milletin derdini tasasını umursamayan, o sorunu çözmek için kılını dahi kıpırdatmayan bir iktidar bugün işbaşındadır.

Bu iktidar 2024'ü emekliye, emekçiye, yoksula zehir etti; 2025'i de zehir etmeye devam edecek. Bu millet de "Geçim yoksa seçim var." diyerek, "Çare Cumhuriyet Halk Partisinde." diyerek bu gamsızları yolcu edecek.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına ikinci söz talebi Bingöl Milletvekili Zeki Korkutata'ya aittir.

Buyurun Sayın Korkutata. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZEKİ KORKUTATA (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanımıyla vatandaşlarımızın refahını artırmak için önemli bir kanun teklifimizi görüşmek üzere buradayız.

Bu teklif çok yönlü bir bakış açısıyla hazırlanmış, sağlık, sosyal güvenlik, çalışma hayatı ve ekonomi gibi farklı alanlarda önemli düzenlemeler içermektedir. Bu düzenleme sadece teknik değişikliklerden ibaret değildir, teklifimiz birkaç temel stratejik hedefi merkeze almaktadır.

Bir: Kamu kaynaklarının verimli kullanımı. Özellikle ekonomik zorluklara rağmen kaynakların daha etkili bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Bu teklif, kamu maliyesine yük oluşturmadan vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına daha hızlı cevap verecek bir sistem öngörmektedir.

İki: Sosyal güvenlik sisteminin güçlendirilmesi. Her bireyin sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerine erişimini kolaylaştırmak sosyal adaleti sağlamanın temel yollarından biridir. Bu teklifte bununla ilgili düzenlemeler mevcuttur.

Üç: Hizmetlerde etkinlik ve erişimin sağlanması. Bilişim, sağlık, çalışma ve sosyal güvenlik alanlarında vatandaşlarımızın günlük ihtiyaçlarını, hayatını kolaylaştıracak, aynı zamanda ülkemizin uzun vadeli kalkınma hedeflerine katkı sağlayacak düzenlemeler öngörülmüştür.

Dört: Anayasa Mahkemesi kararlarına uyum. Hukukun üstünlüğü ve yargı kararlarının uygulanması ilkesine bağlılık gösterilerek, toplumsal güveni artıracak adımlar atılmıştır.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifimizde özellikle SGK tarafından yurt dışından getirilecek ilaçlar ve klinik araştırmaların SGK kapsamına alınması sadece bireylerin tedaviye erişimini kolaylaştırmakla kalmayacak, aynı zamanda sağlık sistemimizin uluslararası standartlara uygunluğunu artıracaktır. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi kapsamında yabancılara sağlanan sağlık hizmetlerinin ücretlendirilmesi, aile hekimlerinin çeşitli raporları verebilmesi ve dolayısıyla ücretlendirilmesiyle hastaların gereksinimlerine göre sağlık hizmetlerinden faydalanırken yapacakları katkıları da düzenlemektedir.

SGK'nin aktif katılımıyla yurt dışından ilaçların getirilmesi düzenlemesiyle özellikle nadir hastalıkların tedavisinde yaşanan gecikmeler önlenecek, hastalarımızın ihtiyaç duyduğu ilaçlara daha hızlı erişimleri sağlanacaktır. Klinik araştırmaların Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından geri ödeme kapsamına alınmasıyla hem bilimsel çalışmaların desteklenmesi hem de vatandaşlarımızın modern tedavi yöntemlerine erişimi kolaylaştırılmış olacaktır. Engellilerle ilgili olarak yürütülen emeklilik işlemlerinin 5510 sayılı Kanun'a göre yürütülerek daha adil hâle getirilmesi amaçlanmıştır. Bu düzenleme sadece bireysel borçlarının hafifletilmesi değil aynı zamanda sosyal güvenlik sistemine katılımı artırmayı hedeflemektedir.

Değerli milletvekilleri, işveren primi indirimi ile imalat sektörü dışındaki işverenlerin prim indirim oranlarının 4 puana düşürülmesi kaynakların daha etkin kullanımını sağlayacaktır. Bu adım, ekonominin diğer sektörlerde istihdamın korunmasını teşvik ederken kaynak israfını önleme adına stratejik bir tercih olmuştur.

AK PARTİ olarak, çalışanlarımızın sağlığını ve güvenliğini her zaman önceliğimiz hâline getirdik. Bu kapsamda, iş kazalarının önlenmesi ve iş yerlerindeki risklerin azaltılmasına yönelik yeni düzenlemeler getirilmiştir. Daha güvenli bir çalışma ortamı sadece çalışanların değil, işverenlerin de faydasına olacak ve üretkenliği artıracaktır. Ziraat odalarının bildirim yükümlülüğü çerçevesinde verilmiş olan idari para cezalarının terkini ile tarım sektöründeki kayıt dışılığın azaltılması tarım sektörüne yönelik önemli bir destektir. Bu düzenlemeyle vatandaşlarımızın sigortalılık iş, işlemlerinin doğru ve hızlı yürütülmesi sağlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeler bir yandan vatandaşlarımızın günlük hayatını kolaylaştırırken, diğer yandan ülkemizin uzun vadeli ekonomik ve sosyal hedeflerine katkı sağlayacaktır. Özellikle, sağlık sistemindeki yenilikler bireylerin sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştıracak, bu da toplum genelinde yaşam kalitesini artıracaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Korkutata, tamamlayın lütfen.

ZEKİ KORKUTATA (Devamla) - Teşekkür ederim.

Ekonomik düzenlemeler işletmelerin maliyetlerini azaltarak yatırımları teşvik edecek, bu da sürdürülebilir büyümeyi destekleyecektir. İş sağlığı ve güvenliği konusundaki reformlar sadece bireysel güvenliği değil üretim süreçlerinin güvenliğini ve verimliliğini de artıracaktır.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemelerle hizmet kalitesini artırmayı, vatandaşlarımızın refah seviyesini yükseltirken, Türkiye'yi daha güçlü, daha adil ve daha kalkınmış bir ülke hâline getirmeyi amaçlıyoruz. Bu nedenlerle, kanun teklifimizin milletimizin yararına olacağına yürekten inanıyor, sizleri bu düzenlemelere destek olmaya davet ediyorum.

Genel Kurulu saygılarla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Sayın Ateş, söz talebiniz vardı.

Buyurun.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ORHAN ATEŞ (Bayburt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

1, 14, 16, 17'nci maddelerde yer alan, özellikle vergi indiriminden emeklilikle ilgili konuyla alakalı açıklık getirmek istiyorum: Teklifte yer alan düzenlemelerde 2008 öncesi vergi indirimi raporu olanlar değil aylık almakta olanların kazanılmış haklarının korunacağı ve bunlar hakkında eski hükümlerin uygulanacağını ifade etmek istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:23.45

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 23.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA

KÂTİP ÜYELER: Muhammed ADAK (Mardin), Kurtcan ÇELEBİ (Ankara)

----- 0 -----

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44'üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

175 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yok.

Ertelenmiştir.

Gündemde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 8 Ocak 2025 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.47

 


[1] 175 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

[2] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.