TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

49'uncu Birleşim

28 Ocak 2025 Salı

 

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun’un, Afyonkarahisar'a ve gündeme ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, depreme ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Bolu Milletvekili Yüksel Coşkunyürek’in, Bolu Kartalkaya'da Grand Kartal Otel'de meydana gelen ve 78 canın yitirildiği yangın faciasına ilişkin gündem dışı konuşması

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, Ankara Ulus Meydanı'nda Furkan Vakfı mensuplarının gördüğü tepkiye ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, yapılan operasyonlara ve tutuklamalara ilişkin açıklaması

3.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, çiftçiye ödenecek tarımsal desteklere ilişkin açıklaması

4.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, Bolu Kartalkaya'daki yangına ve Uşak Belediyesine ilişkin açıklaması

5.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, 2024-2028 KOP Eylem Planı'na ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ilişkin açıklaması

7.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ilişkin açıklaması

8.- Amasya Milletvekili Hasan Çilez’in, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen yangın faciasına ve Amasya Belediyesinde çalışan 35 belediye çalışanına ilişkin açıklaması

9.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, Bolu'daki ve Konya'daki felaketlere ilişkin açıklaması

10.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Antalya'nın Demre ilçesinin Beymelek Mahallesi'nde yaşanan dolu afetine ilişkin açıklaması

11.- Şırnak Milletvekili Mehmet Zeki İrmez’in, Şırnak'ın İdil ilçesindeki PTT Müdürlüğü binasına ilişkin açıklaması

12.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın'ın Söke ilçesindeki organize sanayi bölgesinin yarattığı mağduriyete ilişkin açıklaması

13.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ilişkin açıklaması

14.- Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan’ın, Avukat Fırat Epözdemir ile Ezilenlerin Sosyalist Partisi üyesi 34 kişiye ilişkin açıklaması

15.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, kamu emekçilerinin haklarını savunması gereken sendikaya ilişkin açıklaması

16.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, muhalif siyasetçileri hedef alan soruşturmalara ilişkin açıklaması

17.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ilişkin açıklaması

18.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, Kartalkaya'da meydana gelen yangın faciasına ve bağımsız yargının önemine ilişkin açıklaması

19.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ilişkin açıklaması

20.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, doğal gaz ve elektrik zamlarına ilişkin açıklaması

21.- Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun’un, JİTEM ana davasına ilişkin açıklaması

22.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, Evim şirketlerine ilişkin açıklaması

23.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Bolu'da hayatını kaybedenlere ve Çorum'da tabelalarda kalan yatırımlara ilişkin açıklaması

24.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Kartalkaya'da yaşanan faciaya ve kurulacak olan Meclis araştırması komisyonuna, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'a, ABD Başkanı Trump'ın Gazzelilere seslenişine ve devletlerin dininin adalet olduğuna ilişkin açıklaması

25.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Kartalkaya'da bir otelde meydana gelen yangına, şehit Piyade Komando Uzman Çavuş Ali Gümüş'e, "Haliç" isimli gemiye ve mavi vatana ilişkin açıklaması

26.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ve kurulacak olan Meclis araştırması komisyonuna, Yusufiyeli Cengiz Akyıldız'ın vefatının yıl dönümüne, Misakımillî'nin 105'inci yıl dönümüne ve terörle mücadeledeki kararlılıklarına ilişkin açıklaması

27.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Gezi olaylarına ilişkin açıklaması

28.- Bolu Milletvekili Türker Ateş’in, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ilişkin açıklaması

29.- Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit’in, Tişrin Barajı'nın ve çevresinin saldırı altında olduğuna ilişkin açıklaması

30.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen yangın faciasına, Suriye'de yaşananlara ve özgür basına ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Kartalkaya faciasına ve kurulacak olan Meclis araştırması komisyonuna, demokrasi krizine ilişkin açıklaması

32.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Bolu'da yaşanan yangın faciasına ve kurulacak olan Meclis araştırması komisyonuna, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Türkiye'nin Suriye'deki tutumuna ilişkin açıklaması

33.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, alacaklarını tahsil etmek için İsrail'e gitmek zorunda kalan Kırşehirli inşaat işçilerine ilişkin açıklaması

36.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ilişkin açıklaması

37.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Giresun'a 2025 yılı için ayrılan ödenek miktarına ilişkin açıklaması

38.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/2262, 2265, 2267, 2266, 2264, 2263) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin üzerinde İYİ Parti Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Kobani'nin Sırrin ilçesindeki bir pazar yerine bomba atıldığı haberine ilişkin açıklaması

46.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Gazeteci Barış Pehlivan'a ilişkin açıklaması

47.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, gazeteciler Barış Pehlivan, Serhan Asker ile Seda Selek'e ilişkin açıklaması

48.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, gazeteciler Barış Pehlivan, Serhan Asker ile Seda Selek'e ilişkin açıklaması

49.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

51.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, gazeteciler Barış Pehlivan, Serhan Asker ile Seda Selek'e ilişkin açıklaması

52.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, gazeteciler Barış Pehlivan, Serhan Asker ile Seda Selek'e ilişkin açıklaması

53.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ ile Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

54.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

55.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

56.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

57.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Balıkesir Milletvekili Belgin Uygur'un birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/2262, 2265, 2267, 2266, 2264, 2263) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin üzerinde AK PARTİ Parti Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Manisa'dan gelen heyete "Hoş geldiniz." denilmesi

B) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Bursa Milletvekili Kayıhan Pala'nın, Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden geri çekildiğine ilişkin yazısı 16 Ocak 2025 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/91)

2.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, (2/1666) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/90)

C) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi (AGİT PA) Başkanı Pia Kauma'nın beraberinde bir heyetle birlikte Türkiye'yi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1027)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) ve NATO Parlamenterler Asamblesi (NATO PA) heyetleri için YENİ YOL Grup Başkanlığınca aday gösterilen asil ve yedek üyelere ilişkin tezkeresi (3/1028)

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 28 Ocak 2025 Salı günkü (bugün) birleşiminde (10/2262), (10/2265), (10/2267), (10/2266), (10/2264) ve (10/2263) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına, bu görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların sürelerinin otuzar dakika olmasına -bu sürenin birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilmesine- ve bu birleşimde başkaca bir işin görüşülmemesine ilişkin önerisi

VII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- (10/696,1831,1862,1833,1834,1835) esas numaralı Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan üyeliğine seçim

2.- Dışişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğine seçim

VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Ön Görüşmeler

1.- AK PARTİ Grubu adına Grup Başkanı Sivas Milletvekili Abdullah Güler’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2262)

2.- YENİ YOL Grubu adına Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2263)

3.- İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2264)

4.- CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Ankara Milletvekili Murat Emir’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak sorumluluğu bulunanların tespit edilmesi ve benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2265)

5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2266)

6.- DEM PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Muş Milletvekili Sezai Temelli ve Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2267)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek'in birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/2262, 2265, 2267, 2266, 2264, 2263) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, 78 vatandaşın rahmete kavuştuğu olayla ilgili herkesin duyarlı olması ve bildiğini ortaya koyması gerektiğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek'in birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/2262, 2265, 2267, 2266, 2264, 2263) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever'in, 2023-2024 yılları arasında ihracatına izin verilmeyen ürünlere ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın cevabı (7/20875)

2.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç'in, Kara Harp Okulunun mezuniyet töreninde yaşanan bir olayla ilgili yürütülen disiplin sürecine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler'in cevabı (7/20983)

3.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, vicdani ret beyanında bulunan bir kişiye ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler'in cevabı (7/20984)

4.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların bünyesinde bulunan araçlara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler'in cevabı (7/20985)

5.- Adana Milletvekili Sadullah Kısacık'ın, Bakanlık ile Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları arasında yapılan koordinasyon toplantısı sayısına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler'in cevabı (7/20986)

6.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın'ın, TBMM'nin 2025 yılı bütçesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/21010)

7.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç'in, Kamuda Tasarruf Tedbirleri Genelgesi sonrasında alınan araç sayısına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler'in cevabı (7/21120)

8.- Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın'ın, atık su tesisinden alınan numunelerin analiz edilmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/21157)

9.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Sakarya ilinde yaşayan yardıma muhtaç bir kişiye destek sağlanması talebine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'ın cevabı (7/21174)

10.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Kocaeli'nin İzmit ilçesine bağlı Yahya Kaptan Mahallesi'nde yaşanan aydınlatma sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın cevabı (7/21362)

11.- Tunceli Milletvekili Ayten Kordu'nun, Tunceli'de yer alan KYK yurtlarının çevresinde yaşanan aydınlatma sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın cevabı (7/21363)

12.- Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca Demir'in, Munzur Üniversitesine yapılan bazı atamalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/21414)

13.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever'in, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren firmalarla ilgili çeşitli verilere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır'ın cevabı (7/21479)

14.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever'in, 2024 yılında sıfır araç satışlarından alınan vergilere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır'ın cevabı (7/21480)

15.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz'ın, Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi'nin kapsamının genişletilmesine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın cevabı (7/21490)

16.- İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek'in, toplatılan bazı yayınlara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/21500)

17.- Isparta Milletvekili Hikmet Yalım Halıcı'nın, ÖTV muafiyetinden yararlanarak araç satın almak için engelli raporu alan kişi sayısına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/21502)

18.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç'ın, alkollü içeceklerden alınan vergilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/21503)

19.- İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek'in, emekli maaşlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/21507)

20.- Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Karabük Üniversitesinde yapılan bir öğretim üyesi alımına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/21509)

21.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, işçi statüsündeki lisans mezunu personelin memur kadrosuna geçirilmesi talebine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/21512)

 

 

28 Ocak 2025 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Rümeysa KADAK (İstanbul)

----- 0 -----

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49'uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Afyonkarahisar ve gündem hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun'a aittir.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

 

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun’un, Afyonkarahisar'a ve gündeme ilişkin gündem dışı konuşması

 

HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Afyonkarahisar'ımızın sorunlarından bazılarını ve hepimizi derinden etkileyen güncel gündemi dile getirmek için söz almış bulunmaktayım.

Bolu Kartalkaya'da meydana gelen elim yangında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bugün konuyla ilgili araştırma önergeleri görüşüleceğinden bu konuya fazla girmesem de şu kadarını da söylemeden geçemeyeceğim: Tüm ülke ayakta, insanlar tutuklanıyor. Turizm belgeli bir tesis nedeniyle Turizm Bakanlığından tek bir kişi dahi ifadeye bile çağrılmıyor.

Seçim bölgemde yer alan Erkmen Belediyesi mücavir alanındaki yüksek katlı konut projeleri ve turizm tesislerinde yangın güvenliği konusundaki eksiklikler, son olayın ardından büyük bir endişe kaynağı hâline gelmiştir. Bu konuda İçişleri, Kültür ve Turizm Bakanlığına soru önergeleri verdim. Gelen cevapların geçiştirilen değil şeffaf bilgilerden ibaret olmasını umuyorum.

Değerli arkadaşlar, 2018 seçimlerinde büyük vaatlerle duyurulan, aradan geçen yedi yılda yamalı bohçaya dönen Çay-Karaadilli-Dinar yol projesi hâlâ tamamlanamadı. 57'nci Koalisyon Hükûmeti döneminde çalışmaları başlatılan bu yolun 2025 yılında yatırım programına alınmasını AKP milletvekilinin kendi başarısı gibi anlatmasını da siz hemşehrilerimin takdirlerine sunuyorum. Vatandaşımızın cebinden çıkan her kuruş vergiyle müjdelediğiniz hizmetlerin takibini yapmak ve sözünü tutmadığında iktidarın karşısına dikilmek de muhalefet olarak bizim sorumluluğumuzdur.

Değerli milletvekilleri, bugün, ülkemizin dört bir yanından yükselen isyana Afyonkarahisar'ımız da ortaktır. Akaryakıt fiyatları dolmuşçularımızı, kamyoncularımızı, seyahat acentelerini kontak kapatma noktasına getirmiştir. Akaryakıt zamları sadece taşımacılığı değil tüm sektörü vuruyor. Lojistik maliyetlerindeki artış temel ihtiyaç ürünlerine zam olarak yansıyor. Yüksek otoyol ve köprü ücretleri, sigorta ve kasko masraflarındaki artışlar ve sigorta şirketlerinin taksitlendirme yapmaması lojistik sektörünü darboğaza sürüklemektedir. Nakliyecilere aynı işi, aynı şartlarda, aynı paraya yapmaları dayatılıyor ancak gerçek şu ki büyük firmaların sahip olduğu maliyet avantajlarına rağmen küçük ölçekli nakliyeciler aynı şartlarda çalışamıyor. Aradaki bu eşitsizlik hem sektörü haksız rekabete sürüklüyor hem de bireysel nakliyecileri ayakta duramaz hâle getiriyor.

Organize sanayi bölgemizdeki arıtma ve doğal gaz da bir an önce çözülmeyi bekleyen sorunlar arasındadır. Afyonkarahisar stratejik konumu itibarıyla lojistik avantajlara sahip bir ildir. Yatırımcılar arıtma sorunu nedeniyle bölgede yatırıma yanaşmamaktadır. Buradan Ulaştırma Bakanlığına ve Sanayi Bakanlığına sesleniyorum: Teşvik mekanizmalarını devreye sokarak arıtma tesislerinin yaygınlaştırılması ve doğal gaz temini için daha güçlü adımlar bekliyoruz. Afyonkarahisar, maalesef, sadece tamamlanamayan projelerle değil ekonomik göstergelerle de hak ettiği yerde değildir. TÜİK'in son yayınladığı verilere göre, Ege Bölgesi'nde kişi başına düşen gayrisafi yurt içi hasıla bakımından 8.607 dolarla son sırada yer alarak Ege'nin en fakir ili olmuştur. Afyonkarahisar, Türkiye'nin merkezî konumunda yer almasına rağmen böyle bir tabloyla karşı karşıya kalıyorsa burada ciddi bir yönetim zafiyeti olduğunu kabul etmeliyiz. Her mikrofon gördüğünde "Müjde; büyüyoruz, gelişiyoruz." diyenlere soruyorum: Afyonkarahisar halkı bu büyümeden neden payını alamıyor? Neden bölgemiz fakirleşiyor?

Sayın milletvekilleri, Afyonkarahisar'ın yıllardır çözüm bekleyen onca sorunu varken devletin kurumları bir siyasi partinin arka bahçesine dönüştürülüyor. Geçtiğimiz günlerde Afyon İl Emniyet Müdürü hiçbir gerekçe sunulmadan görevden alındı; yerine kimin, hangi gerekçelerle getirildiği konusunda hâlâ bir açıklama yapılmadı. Görevde kalmak için biat edenlerin ödüllendirildiği, halkına hizmet edenlerin ise cezalandırıldığı bir düzenle karşı karşıyayız. Bir kaymakamın devletin tarafsızlığını bir kenara bırakıp siyasi sembollerle boy gösterdiği afişler de hepimizin hafızasında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKAN ŞEREF OLGUN (Devamla) - Bir cümle...

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

HAKAN ŞEREF OLGUN (Devamla) - Bu konuyu defalarca dile getirdim, buradan bir kez daha İçişleri Bakanını göreve davet ediyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyor, tüm hemşehrilerime selamlar sunuyorum efendim.

Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz, deprem hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara'ya ait.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

 

2.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, depreme ilişkin gündem dışı konuşması

 

NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sağlık ve esenlik diliyorum hepinize.

Önümüzdeki hafta depremin 2'nci yıl dönümünü anacağız, o gün itibarıyla dualar edeceğiz, buhurlar yakacağız ve dayanışarak iki yıl evvel hayatımızın ne kadar büyük bir trajediye döndüğü günü, o geceyi tekrar anacağız. 21'inci yüzyılda tüm dünyanın gözleri önünde denetimsizliğin, kâr hırsının insanları nasıl hayattan kopardığını tekrar anmış olacağız.

6 Şubat, evet, bir doğal afet, jeolojik bir mesele fakat depremin sonuçları itibarıyla siyasi tercihlerin bir sonucu olduğunu ifade etmek istiyorum. Ben ve milletvekili arkadaşlarım, bugüne kadar Hatay'daki her bir yurttaşımıza yardım götürebilmek ve seslerine ses olabilmek için her türlü müzakere edebilme ve konuşabilme zeminini aradık, bulmaya çalıştık fakat gördük ki daha dün yapılan kurada Çevre ve Şehircilik Bakanı bize, partimize dedi ki: "Evcilik oynuyorsunuz." Ben size evcilik nasıl oynanırmış Hatay'da, anlatayım o zaman: 201 bin konut dün itibarıyla çekilen son kurada teslim edildi, Hatay'da ise 45 bin fakat bu teslim edilen konutların yolu var mı, suyu var mı, altyapısı var mı? Yok, işçilik sıfır. Dolayısıyla bir yıl içerisinde verdiğiniz sözü tutmadınız. O bakımdan, size diyorum ki iyi ihtimalle ya çok ağırsınız, kötü ihtimalle de verdiğiniz hiçbir sözü tutmadınız. (CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, bakın, birçok konuda gerçek dışı beyanlarda bulunuyorsunuz; mücbir sebep... Hatay'da mücbir sebebi falan uzatmadınız, ben size anlatayım ne yaptığınızı: Altı aylık sürelerle, Bakanlığa verilen altı aylık uzatma yetkisi 2022 cirosu 2,5 milyonun altında kalan işletmeler içindir. Kaç tane 2,5 milyonluk işletme var Hatay'da, diğerlerinin durumu nedir? Peki, yirmi dört aylık rasyo ve teminat arayan, geçmiş dönem borçları uzatma fikrinize ne diyelim biz? Van depreminde beş yıl yedi ay yaptınız, Hatay'dan ne istiyorsunuz, buradan soruyorum size? Hatay'da hangi mükellefin teminat verme durumu var; hangisinin bilançosunda likidite oranı tutacak? Dolayısıyla bunları yanlış yapıyorsunuz; Van depreminde yaptığınız aynı şeyi bizler de istiyoruz.

Özellikle TOKİ'nin yapmış olduğu evlerde, Düğünyurdu'nda 3 çocuk, 1 anne hayatını kaybetti. Neden? Karbonmonoksit zehirlenmesi dolayısıyla. Bakanlıktan, Validen, Kaymakamdan ses yok; yetkililerin, sorumluların hiçbiri çıkıp da yurttaşlarımıza cevap vermedi. Sadece soruşturma açıldı; sonrası nedir, bilmiyoruz. Kalitesi düşük olan yapı standardı, yapı çeliği ve hazır betonla ilgili buradan yetkililere söylüyorum: Efendim, araştırın, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün sayfasında 48 firmaya ceza yazdınız; bunu yaptığınız bir denetimde mi buldunuz yoksa bir ihbar mı? Bakın, ne diyorum: Hazır beton ve yapı çeliği standart dışı. "Siz böyle mi yapıyorsunuz TOKİ'leri?" diye soracağız tabii ki.

Yerinde dönüşüm tam bir fiyasko. Yerinde dönüşümde verdiğiniz güçlendirme kredileri, yerinde dönüşüm için verdiğiniz 750 bin lira hibe ve kredi desteği maalesef olmaz. Kesinlikle müteahhitlerin eline bırakmayın depremzede yurttaşları. Bakın, yol da gösteriyoruz size; hibeyi artırmıyorsanız krediyi artırın, 750 bin lirayla kimse -evinde- yer, yol yapamaz. Özellikle, aylardır bekleyen, güçlendirme işini yapan yurttaşlarımız maalesef çok mağdur -aynı, söz verip de KOBİ desteğini yapmadığınız esnaf gibi- birçok yerinde dönüşüm ve güçlendirme yapan bu yurttaşlarımız maalesef çok zor durumda kalıyor. Hatay'da elektrik yok, siz Suriye'ye elektrik ihraç ediyorsunuz; Hatay'da telefonlar çekmiyor, baz istasyonları kötü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

NERMİN YILDIRIM KARA (Devamla) - Dolayısıyla Suriye'ye elektrik satmaktansa Hatay'ı karanlıktan kurtarın. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Suriye'yle ilgili de özellikle HTŞ güzellemesi ve Colani güzellemesi yapmayın. Oradaki Selefi milisler için, akademisyenleri kaçıranlar, ibadethaneleri yıkanlar ve silahlı gruplar için... Tekrar ediyorum: Eğer Türkiye'deki zafer çığlığınız, zafer sarhoşluğunuz bittiyse Suriye'deki tüm azınlıklar ve dinler için, ortak mutabakatla bir yönetim anlayışını tesis etmek için sizi buradan yeniden uyarıyoruz ve sizleri Hatay halkı adına kaygıyla ve endişeyle selamlıyorum.

Genel Kurula saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Çalışkan...

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, Ankara Ulus Meydanı'nda Furkan Vakfı mensuplarının gördüğü tepkiye ilişkin açıklaması

 

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, geçtiğimiz günlerde Ankara Ulus Meydanı'nda kadınlara sokak ortasında şiddet uygulanması, tekmelenmesi son derece üzücü bir durum olmuştur. Bu dönemde her protestonun şiddetle ve tutuklamayla sonlandırılması, âdeta 28 Şubatın yeniden hortladığını göstermektedir. Baskının ve şiddetin bu kadar normal hâle gelmesi, bütün kesimlere eşit derecede -muhaliflere- zulüm uygulanması artık adaletin ortadan kalktığını göstermektedir. Hükûmetin, Furkan mensuplarına yapılan bu olaya karşı net tavır almasını bekliyoruz. Bugün, bebek katliamları, şantaj, suç örgütleri, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları, eroin, kokain benzeri bütün suçlar dururken afiş asanlara, Miraç Gecesi'ni kutlamak isteyen her kim olursa olsun, bu tepki asla kabul edilemez.

BAŞKAN - Sayın Koca...

 

2.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, yapılan operasyonlara ve tutuklamalara ilişkin açıklaması

 

PERİHAN KOCA (Mersin) - Saray darbesiyle yağmur gibi yağdırılan tutuklama furyasını kabul etmiyoruz. Toplumsal her kesim yargı sopasıyla dövülmek isteniyor. Gezi isyanı gerekçe gösterilerek her türlü dizayn için tutuklamalar, operasyonlar yapılıyor. Sokakta açlığa, yoksulluğa isyan eden yurttaşlar tutuklanıyor. Halkın hakkını savunan avukatlar, hakikati halka ulaştıran gazeteciler, sinemacılar, sanatçılar soruşturmalarla, cezaevleriyle, tehditle, baskıyla, şiddetle biate zorlanıyor. İktidarın ülkeyi açık hava cezaevine dönüştürmesini kabul etmiyoruz. İktidarın kendinden olmayan herkesi "terörist", kendinden olmayan herkesi "darbeci" olarak ilan etmesini kabul etmiyoruz, kabul etmeyeceğiz.

BAŞKAN - Sayın Aygun...

 

3.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, çiftçiye ödenecek tarımsal desteklere ilişkin açıklaması

 

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Tarım Bakanına ve Hazine ve Maliye Bakanına sesleniyorum: Üretim yapan Türk çiftçisinin sesini duyun. 2025'in Ocak ayı bitmek üzere, hâlâ daha desteklemelerden tık yok. Biliyoruz hazine tamtakır, fareler geziyor ama çiftçinin yakasından düşün, çiftçimizin desteklerini bir an evvel ödeyin çünkü çiftçimiz size inandı, ekim yaptı; gübre alacak, ilaç alacak ve ondan sonra da üretimde kalacak ama siz ne yapıyorsunuz? Çiftçinin hak ettiği desteğin üzerine çöktünüz, bu desteklerin üzerinden kalkın, bir an evvel Türk çiftçisinin, üretimde kalan Türk çiftçisinin alın teri olan desteğini ödeyin diyorum ben buradan çünkü artık zengin-fakir kalmadı, bütün çiftçiler sesleniyor, bizi arıyorlar "Sayın Vekilim, desteklerden haber var mı?" diyorlar. Diyoruz ki: "Haber yok." Aynı Neyzen Tevfik'in dediği gibi, hazineye haramiler dadanmış ve hazine tamtakır; bu tamtakırdan zenginlere değil, fakir olan, kredisi olan çiftçiye destek olunmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

 

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Bolu Milletvekili Yüksel Coşkunyürek’in, Bolu Kartalkaya'da Grand Kartal Otel'de meydana gelen ve 78 canın yitirildiği yangın faciasına ilişkin gündem dışı konuşması

 

BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz, Bolu Kartalkaya'da Grand Kartal Otel'de meydana gelen ve 78 canın yitirildiği yangın faciası hakkında söz isteyen Bolu Milletvekili Yüksel Coşkunyürek'e aittir.

Buyurun Sayın Coşkunyürek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YÜKSEL COŞKUNYÜREK (Bolu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Bolu'muzun en müstesna bölgelerinden biri olan Kartalkaya'da 21 Ocak 2025 Pazartesi günü, sabahın erken saatlerinde meydana gelen ve hepimizin yüreğini dağlayan otel yangını faciasıyla ilgili düşüncelerimi paylaşmak için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, konuşmama başlarken bu elim kazada aramızdan ayrılan 78 canımıza Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve aziz vatandaşlarımıza sabırlar diliyorum, yaralılarımıza Cenab-ı Allah'tan acil şifalar temenni ediyorum.

Tüm ülkemizi derinden etkileyen ve her bir vatandaşımızın zihninde hangi sebeple böylesine bir olayı yaşamak zorunda kaldığımız sorusunun yankılanmasına yol açan bu olay elbette hepimiz için son derece sarsıcı olmuştur. Bu olayın şokunu milletçe atlatmaya çalıştığımız şu günlerde hangi sorunların, hangi hataların, hangi ihmallerinin bizleri bu derin acıya sürüklediğini günlerdir konuşmaktayız.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Soma'da 301 madenci ölürken önlem alsaydınız bunlar olmazdı.

 

YÜKSEL COŞKUNYÜREK (Devamla) - Savcılık makamının detaylı şekilde yürüteceği soruşturma devam ederken hepimizin gözleri bu soruşturmanın neticesinde ortaya çıkacak iddianame üzerinde olacaktır.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Tedbir alsanız insanlar ölmeyecek, yaşayacak.

YÜKSEL COŞKUNYÜREK (Devamla) - Bizler, olayda yaşanan ihmallerin ve sorumluların bir an önce tespit edilmesini ve adaletin en kısa sürede tecelli etmesini beklemek durumundayız.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Sorumlusu sizsiniz.

YÜKSEL COŞKUNYÜREK (Devamla) - Bu hususta gereken titizliğin gösterileceğine olan inancım tamdır ancak şu bir gerçektir ki bu tür faciaların tekrar yaşanmaması için yapılması gerekenler konusunda hepimize büyük görevler düşmektedir.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Sorumlu aşçı değil, Turizm Bakanı ve AKP iktidarı sorumludur. 100 bin insan ölmüş iktidarınızda.

YÜKSEL COŞKUNYÜREK (Devamla) - Olayla ilgili elde edilen ilk bulgular, otelde yangına ilişkin güvenlik önlemlerinin yeterli olmadığını gözler önüne sermiştir. Tüm bu süreç, vatandaşlarımızın toplu olarak bir arada vakit geçirdiği bu tür mekânlardaki güvenlik tedbirlerinin ilgili standartlara ve yönetmeliklere göre yeterliliğinin ve uygunluğunun geniş bir perspektiften kapsamlı olarak tekrar gözden geçirilmesi ve daha sıkı bir denetim sağlanmasına yönelik adımlar atılmasına ilişkin düzenlemeler yapılması sorumluluğu üzerimize önemle yüklemektedir.

Değerli milletvekilleri, hiçbir mazeret, hiçbir açıklama bu derin acıyı dindiremez, dindiremeyecektir. Sebebi her ne olursa olsun böyle vahim ihmallerle mücadele edilmesi ve bundan sonra asla fırsat verilmemesi gerekliliği hepimizin ortak sorumluluğudur.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Ya, yenidoğan çetesi olmuş, bebekleri öldürdünüz, hiçbir şey yapmadınız, istifa bile etmediniz! Arkasından otelde katliam oldu, yine sorumlu arıyorsunuz!

YÜKSEL COŞKUNYÜREK (Devamla) - Adalet Bakanlığımızca yürütülecek sürecin neticesinde atılacak adımlar, yapılacak düzenlemeler, ihmallere zemin oluşturan hususların üzerine kararlılıkla gidilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Teknik denetimlerin otellerimizde ve tüm kamuya açık olan tesislerimizde düzenli yapılmasının ve gerekli iyileştirme önlemlerinin gerektiği şekilde hayata geçirilmesinin öneminin yanı sıra bu elim olay bizlere bir kez daha göstermiştir ki başta otelcilik ve dâhil olmak üzere sektörel olarak çeşitli mesleki gelişim eğitimlerinin düzenli olarak verilmesi büyük önem taşımaktadır. Tüm meslek alanlarındaki faaliyetlerin ilgili yönetmeliklere uygun şekilde yürütülmesi bilincinin artırılması bakımından eğitimlerin ne kadar kritik bir önemde olduğu bir kez daha görülmüştür.

Diğer yandan, ülkemizin değerlerini tanıtmada çok önemli ve vazgeçilmez bir konuma sahip olan turizm alanında tüm tesislerimizin gerekli teknik emniyet altyapısına sahip olduğunu belgeleyen ve yönetimsel olarak bu konuda gerekli özenin eksiksiz olarak gösterildiğini, işletmecilik bakımından açık şekilde teminat altına alınan bir sistemsel yaklaşımı önceleyen bir bakış açısıyla, meslek alanlarında risk analizlerinin güncel tutulmasının hayati bir önemde olduğunu ifade etmek isterim.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından, elim hadisenin ardından ülkemizde bir günlük yas ilan edilmiş ve olayın tüm yönleriyle aydınlatılması ve sorumlulardan hesap sorulması için gerekli tüm adımların atılacağı belirtilmiştir.

Yangın faciasının tüm yönleriyle araştırılması, sorumluların tespit edilmesi ile mevzuat ve denetim mekanizmalarındaki aksaklıkların ortaya konularak olayın detaylı olarak tüm yönleriyle araştırılması gerekmektedir.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Sorumlu belli, belli; sorumlu, başta Turizm Bakanı ve AKP iktidarı.

YÜKSEL COŞKUNYÜREK (Devamla) - Bu kapsamda, Parlamentoda grubu bulunan tüm siyasi partilerin destek vereceği bir Meclis araştırması komisyonu kurulması önem arz etmektedir. Meclis araştırması önergesi veren AK PARTİ Grubumuz Başkanlığına ve diğer tüm siyasi parti grup başkanlarımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Yaşanan elim olayda yangının tüm boyutlarıyla araştırılması, ilgili kurum ve kuruluşların yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi, mevzuat ve denetim mekanizmaları ile uygulamadaki eksikliklerin tespiti ve bir daha böyle bir olayın yaşanmaması için cezaların da caydırıcılığının sağlanması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın.

YÜKSEL COŞKUNYÜREK (Devamla) - Tamam Başkanım.

İlk günden itibaren olayla yakından ilgilenen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a, değerli bakanlarımıza, çevre illerden gelen milletvekillerimize, kurtarma çalışmalarında özveriyle çalışan sağlık personelimize, AFAD'a, UMKE'ye, Jandarma Arama Kurtarmaya, sivil toplum örgütleri ve belediyelerimize teşekkürlerimi sunarım.

Konuşmama son verirken, hayatını kaybeden kıymetli vatandaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine ve aziz milletimize sabırlar temenni ediyor, bir daha böyle acılar yaşanmamasını canıyürekten diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - İstifadan haber var mı?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Öncü... Yok.

Sayın Güneş...

 

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, Bolu Kartalkaya'daki yangına ve Uşak Belediyesine ilişkin açıklaması

 

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bolu Kartalkaya yangınında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah'tan rahmet, kederli ailelerimize ve milletimize başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan her zaman esnafımızın yanında olmuş, Covid sürecinde esnafa düşük faizli kredi imkânı sağlamış, basit usuldeki esnafımıza vergi muafiyeti getirmiştir.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Esnaf 7200'ü bekliyor.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Uşak ilimizde otuz beş yıl aradan sonra yerel yönetimde iktidara gelen CHP, iş yeri açma ruhsatını 6 bin TL'den tam yüzde 1.100 artışla 70 bin TL'ye çıkararak Uşaklı esnafımıza resmen zulmetmektedir. Esnafımıza yapılan bu haksız uygulamaya karşı ne esnaf odasından ne CHP Uşak il örgütünden ne de milletvekilinden herhangi bir açıklama yapılmamıştır.

Esnafımız -Allah muhafaza- hayatını kaybederse CHP zulmü bitiyor mu? Hayır. Çünkü Uşak Belediyesi Uşak Şekerevleri Mezarlığı'na yüzde 300 zam yaparak 48 bin liraya çıkarmıştır.

Cenab-ı Allah hem bu dünyada hem de öbür dünyada esnafımızı CHP'nin zulmünden korusun diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Saygılı konuş, saygılı! Sen kendi grubuna bak, sen kendi grubuna bak!

MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Ayıptır, ayıp!

BAŞKAN - Sayın Özer...

 

5.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, 2024-2028 KOP Eylem Planı'na ilişkin açıklaması

 

MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Her seferinde böyle bir şey be! Bir konuşmanı da temiz bitir be! Bir konuşmanı da temiz bitir be adam ya!

MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Çok ayıp size, çok ayıp!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Doktorsun, fen bilimleri eğitimi almışsın yani düzgün bir dil kullanmak bu kadar zor mu ya?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Vatandaşa zulmetmeyin! Vatandaşa zulmetme, vatandaşa! Vatandaşa zulmedip de arkasından da konuşma! Vatandaşa zulmetme!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Sen zulmediyorsun, sen! Zulmeden sensin! Düzgün konuş!

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - 6 bin liradan 70 bin lira olur mu Allah aşkına?

ALİ KARAOBA (Uşak) - Emekliye verdiğiniz ortada Başkan ya!

MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Verdiğiniz sözleri yerine getirin; emekliye, işçiye...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ya, sen boş geç onu!

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ya, arkadaşınız konuşuyor, arkadaşınız.

MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Geçtiğimiz cuma günü Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısı Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Cevdet Yılmaz'ın başkanlığında Konya'mızda gerçekleşti ve toplantının önemli başlıklarından biri KOP Eylem Planı oldu. İlan edilen 2024-2028 KOP Eylem Planı'yla Türkiye Yüzyılı vizyonu ışığında bölgesel kalkınmayı hızlandırmayı hedefliyoruz. Bu planla bölgenin sosyoekonomik ve çevresel potansiyelini artırmayı, yerel unsurlar da dikkate alınarak su kaynaklarının etkin kullanımını, tarımda verimlilik artışını, tarıma dayalı sanayinin güçlendirilmesini ve kırsal dengeli kalkınmayı önceliyoruz. Bu alanlarda önümüzdeki dönemde 166 projeye 350 milyar lira kaynak aktaracağız. Bu büyük dönüşümün bölgemize ve ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Aksakal...

 

6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ilişkin açıklaması

 

MEHMET ÖNDER AKSAKAL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yakın tarihimizin en acı felaketlerinden birini Kartalkaya'da yaşadık ve 78 canımızı yitirdik. Öncelikle bu yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve metanet diliyorum, milletimizin başı sağ olsun, ateş düştüğü yeri yakıyor. Ancak hadise artık öyle boyutlara geldi ki siyaset mekanizmasının çirkin mahallesi olayı sen ben kavgası çukuruna kadar indirdi; bu, kabul edilemez.

Bu topraklar üzerinde yaşayan her canlının canı devletine emanettir. Vatandaş için devlet yerelde belediyedir, genelde bakanlıktır ve hangi siyasi yapı tarafından yönetiliyor olursa olsun, devlet, kendisine yasalarla tanımlanmış görevini eksiksiz yapmak zorundadır. Kamuoyundaki tartışmaların şekli ve içeriği insanlarımızın acısını katmerlemektedir; buna hiç kimsenin hakkı yoktur. Konu açık ve nettir; ortada pespaye bir otel vardır ve bu otelin turizm belgeli olarak faaliyet gösterdiği tartışmadan varestedir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın bu kasıtlı ve amacı belli tartışmaları daha fazla anlamsızlaşmadan nihayete erdirecek iradeyi ortaya koyacağına olan inancımı belirterek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

 BAŞKAN - Sayın Özcan...

 

7.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ilişkin açıklaması

 

MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bolu Kartalkaya'da meydana gelen elim olayda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet niyaz ediyor, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı dileklerimi iletiyorum; mekânları cennet, makamları ali olsun inşallah. Az sayıda kalan yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Yüreğimizin yandığı bu faciadan etkilenen bütün vatandaşlarımızın acısını derinden hissettiğimizi ifade ediyor, ailelerine sabır, aziz milletimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.

Siyasetçiler, medya, yerel yöneticiler dâhil herkesten vatandaşlarımızın acısına hürmet göstermelerini, kullanılan dile dikkat edilmesini bekliyorum. Her ne sıfatla olursa olsun böyle bir facianın yaşanmasına sebep olanlar, ihmali ve dahi kusuru olanlar hukuk önünde en ağır şekilde bu sorumsuzluğun hesabını mutlaka vereceklerdir. Gün, siyaset yapma değil dayanışma, birlik ve beraberlik içerisinde acıları hafifletme adına paylaşma günüdür.

Rabb'im ülkemizi ve milletimizi bu tür elim olaylardan muhafaza eylesin, bir daha böyle acılar yaşatmasın diyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Çilez...

 

8.- Amasya Milletvekili Hasan Çilez’in, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen yangın faciasına ve Amasya Belediyesinde çalışan 35 belediye çalışanına ilişkin açıklaması

 

HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Geçtiğimiz günlerde Bolu Kartalkaya'da meydana gelen yangın faciasında hayatını kaybeden 78 canımıza Allah'tan rahmet diliyor, bir daha böyle elim kazaların olmamasını Cenab-ı Allah'tan diliyorum.

Sayın Başkanım, geçtiğimiz günlerde Amasya Belediyesinde çalışan 35 belediye çalışanının iş akdinin, seçim döneminde hiçbir çalışanın çıkarılmayacağına dair verilen söze rağmen sonlandırılmasını üzüntüyle öğrendik. Daha önce belediyeye yapılan kontrolsüz işçi alımının karşısında olduğumuz gibi verilen sözlerden rücu edilerek işçi çıkarımı yapılmasını da doğru bulmuyoruz. Seçim beyannamelerinde tüm adaylar istisnasız belediye çalışanlarının görevlerine devam edeceğini beyan etti. Amasya Belediyesinin mevcut işçi durumu her adayın malumuydu ki kimse bilmediğini ileri süremez, buna rağmen bu vaatler verildi. Geçtiğimiz günlerde Amasya Belediyesinde aynı ailenin çalışan fertleri ve seçim sürecinde yapılan alımların verilen vaadi kapsamadığı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yaz...

 

9.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, Bolu'daki ve Konya'daki felaketlere ilişkin açıklaması

 

MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

"Başınıza gelen her musibet kendi ellerinizle yaptıklarınızın sonucudur. Üstelik o bir çoğunu da affeder." Millet olarak hepimizin ciğerini dağlayan Bolu Abant'taki otel yangını bir semavi afet değil, bir cinayettir; bir kader değil, kahır ve kederdir. Ölüm Allah'ın emridir fakat ehliyetsiz bir müteahhidin hırsı ve hırsızlığı sonucu bina enkazı altında kalarak can vermek Allah'ın emri değil veya bir otel işletmecisinin daha fazla kâr yapma hırsı sebebiyle yapılan ihmaller sonucu çıkan yangında yanarak can vermek de Allah'ın emri değil, taammüden cana kastetmektir. Bu sebeple buna sebep olanların bir an önce adaletin önünde hesap vermeleri gerekir. Bu nedenle Bolu ve Konya'daki felaketlerde şehit olanlara Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Teşekkür ediyorum

BAŞKAN - Sayın Kaya...

 

10.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Antalya'nın Demre ilçesinin Beymelek Mahallesi'nde yaşanan dolu afetine ilişkin açıklaması

 

AYKUT KAYA (Antalya) - Demre ilçemizin Beymelek Mahallesi'nde geçtiğimiz hafta çarşamba günü büyük bir dolu afeti yaşandı. Yaklaşık 180 dekar civarında alan zarar gördü. Bunun yaklaşık 35 dekarı cam seralardan oluşuyor ve oluşan afette cam seralar mahsulleriyle beraber yüzde 100 hasar gördü. Plastik seralarda ise çökmeler yaşandı. Çiftçilerimiz mahsullerini ve seralarını kaybettiler. Buradaki arazilerin yüzde 60'ı zeytinlik vasfında olduğu için çiftçilerimiz ÇKS ve ÖKS kaydı yaptıramıyorlar. Buna istinaden TARSİM sigortası yapılamıyor. Öncelikle bu alanların TARSİM sigortasına alınma çalışmaları bir an önce başlatılmalıdır. Çiftçilerimizin yaşadığı bu afetten dolayı zararları tanzim edilmelidir. Demre ilçemizdeki üreticilerimizin zeytinlik vasfında olan arazilerine TARSİM sigortası yaptırmalarının önü açılmalıdır. Zaten artan girdi maliyetlerinden dolayı binbir güçlükle üretimine devam eden çiftçilerimiz üretim yapamayacak hâle gelecektir.

BAŞKAN - Sayın İrmez...

 

11.- Şırnak Milletvekili Mehmet Zeki İrmez’in, Şırnak'ın İdil ilçesindeki PTT Müdürlüğü binasına ilişkin açıklaması

 

MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) - Türkiye'de denetimsizliğin ve usulsüzlüğün hangi facialara yol açtığını, nasıl felakete dönüştüğünü her seferinde can kayıplarıyla acı acı tecrübe ediyoruz. Gelin görün ki ortada ne bir tedbir ne de sorumluluk üstlenen bir yetkili görebiliyoruz.

Şırnak'ın İdil yani "Hezex" ilçesinde PTT İdil Müdürlüğünün bulunduğu yapının depreme dayanıklı olmadığı, binadan alınan karot örneği testinde olumsuz "riskli" derecesinde sonuç çıktığı, ilgili yapıya ilişkin boşaltma ve yıkım kararı olduğu iddiaları tarafımıza ulaşmıştır fakat söz konusu iddialara ve risklere rağmen İdil'deki PTT'nin mevcut yapıda hâlâ hizmete devam ettiği tanıklık ettiğimiz bir durumdur. Acilen İdil'deki PTT'nin boşaltılması ve başka bir yerde hizmet vermesi için yetkilileri sorumluluğa davet ediyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN - Sayın Bülbül...

 

12.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın'ın Söke ilçesindeki organize sanayi bölgesinin yarattığı mağduriyete ilişkin açıklaması

 

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Memleketim Aydın Söke'de bulunan organize sanayi bölgesinde çimento, gaz, beton, kâğıt, balık yemi ve diğer kimyasal madde üreten fabrikalardan çevreye ciddi anlamda koku ve duman yayılmaktadır. Söke halkı ciddi bir mağduriyetle karşı karşıyadır. Atık ve gazlar sebebiyle insan sağlığını tehlikeye düşürecek boyutta hava kirliliği meydana gelmektedir. Kirlilikte ev ve arabaların üzeri yapışkan bir maddeyle kaplanmaktadır; yağmur yağdıkça bu atıklar ve kimyasal gazlar toprağa karışmaktadır.

Temiz hava herkesin hakkıdır. Aydın'ın her ilçesinde, mahallesinde, sokağında, köyünde sağlıklı bir yaşam için temiz havaya ihtiyacımız vardır. Temiz Hava Hakkı Platformunun kara raporuna göre Aydın havası en kirli 10 il arasında yer almaktadır. Aydın bu tabloyu hak etmiyor. Sökeliler gökyüzüne baktığında kirlilik ve duman görmek istemiyor. Halk sağlığını etkileyen kirliliğe karşı acil önlem mutlaka alınmalıdır. Yapılan ölçümlerin denetimleri artırılmalı, zararın ortadan kaldırılması için harekete geçilmedir.

BAŞKAN - Sayın Bilici...

 

13.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ilişkin açıklaması

 

BİLAL BİLİCİ (Adana) - Geçtiğimiz hafta 21 Ocakta Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'nde maalesef 78 vatandaşımızı kaybettik, bunların 36'sı da çocuktu ve bununla beraber okul arkadaşım, çocukluk arkadaşım Mert Doğan ve ailesini de kaybettik; hepsine Allah'tan rahmet diliyorum buradan.

Ülkemizde bir otel yanıyor, 78 kişi can veriyor; diğer taraftan, Amerika Birleşik Devletleri Los Angeles'ta yangın oluyor, 14.500 hektar civarı alan yanıyor ama sadece 29 kişi can veriyor. Diğer taraftan Sırbistan'da ise geçen aylarda tren istasyonu faciası oluyor, Başbakan ve bakanlar istifa ediyor. Türkiye'de insan canının değerinin olmadığını da buradan ifade etmek istiyorum ve sözün bittiği yerdeyiz diyorum.

BAŞKAN - Sayın Kunt Ayan...

 

14.- Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan’ın, Avukat Fırat Epözdemir ile Ezilenlerin Sosyalist Partisi üyesi 34 kişiye ilişkin açıklaması

 

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Meslek hayatı boyunca insan haklarını savunmuş olan İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi değerli meslektaşımız Avukat Fırat Epözdemir somut hiçbir delil olmadan hukuka aykırı gerekçelerle tutuklandı. Yine, İstanbul'da Ezilenlerin Sosyalist Partisine yönelik yapılan gözaltılar sonrası 34 kişi özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesi yürüttükleri için tutuklandılar. Yargı, muhalefeti susturmak için iktidarın elinde bir sopaya dönüşmüş; hukuk siyasallaşmaya devam ettikçe İstanbul'da aylardır devam eden talimatlı tutuklama furyası tüm yurttaşları ve ülkeyi saracaktır. Halkı ve toplumsal muhalefeti baskılamaya dönük bu yargı saldırılarını kabul etmiyoruz. Tutuklu arkadaşlarımız derhâl serbest bırakılmalıdır.

BAŞKAN - Sayın Barut...

 

15.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, kamu emekçilerinin haklarını savunması gereken sendikaya ilişkin açıklaması

 

AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, AKP iktidarı, yalnızca emekliyi, işçiyi, çiftçiyi, esnafı değil kamuda çalışan memurları da mağdur ediyor. AKP döneminde Hükûmete yakın sendikalar da hızla büyüyor; yöneticileri ise sürekli yüksek maaş iddialarıyla gündemi meşgul ederken diğerlerinin üye sayısı azalıyor. Üye sayısı iktidarla birlikte artan bu sendika hep kayırmacılık, baskı ve ayrımcılıkla anılıyor. Kamu kurumlarında görevde yükselmelerden atamalara, nakillerden görevlendirmelere nedense hep bu sendika aktör olarak öne çıkıyor. Kamu emekçilerinin haklarını savunması gereken bir sendika, iktidar adına hareket etmesiyle tepki çekiyor. Memurlarımıza açlık ve yoksulluk dayatmasına ses etmeyen, emekçilerin gasbedilen haklarını savunmayanlar "Ya bize üye olursunuz ya da geçici görevlendirmelerle sizi başka yere göndeririz." diye baskı kuruyor; bu, kabul edilemez...

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Alp...

Buyurun.

 

16.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, muhalif siyasetçileri hedef alan soruşturmalara ilişkin açıklaması

 

İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın milletvekilleri, siyasi tarihimizde çokça örneği var ki yargı yoluyla muhaliflerini bertaraf etmekten medet umanların akıbetleri pek de hayırlı olmuyor. Bugün de muhalif siyasetçileri hedef alan soruşturmalardan medet umanların akıbetleri bizce pek farkı olmayacak. "Turpun büyüğü heybede." lafı güncel soruşturmalarda siyasi muhalifler aleyhine ikame edilen delillerin daha ileri sürüldükleri aşamada çürütülüyor olmasını perdeleme amacı güden boş bir laftır. Yarınlarda görülecektir ki heybeden medet umanlar ancak haybeden iş yapanlardır.

BAŞKAN - Sayın Aşıla...

 

17.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ilişkin açıklaması

 

 MEHMET AŞILA (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şu hâle bak, Bolu'da 78 can vermişiz ama hâlâ sorumluluğu kimse üzerine almıyor. Yazıklar olsun! Herkes yangından, yanan insanlar üzerinden siyaset yapmaya, birbirini karalayıp kendini aklamaya çalışıyor. Bir Allah'ın kulu da çıksın "Suç bende." desin, "Kusur bende, alın kellemi." desin, "Geceleri uyuyamıyorum; ölen insanların, üst katlardan atılan bebeklerin çığlıkları kulağımda." desin, "Yediğim yemek boğazımda, vicdanım peşimde." desin, "Ben ettim, siz etmeyin." desin. Demiyor ya, kimse "Ben sorumluyum." demiyor. Acaba biz mi sorumluyuz onca kötülükten, bunca duyarsızlıktan?

Yeter artık, yeter diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Meriç...

 

18.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, Kartalkaya'da meydana gelen yangın faciasına ve bağımsız yargının önemine ilişkin açıklaması

 

MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Sayın Başkan, Kartalkaya'da meydana gelen yangın faciasında vefat edenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. İhmali olanların en kısa sürede yargı önünde hesap vermelerini temenni ediyorum.

Bağımsız yargı, demokrasinin nefes borusudur. AKP iktidarı döneminde demokrasimizin nefes borusu tıkanmıştır. Keyfî kayyum uygulamaları kendilerinden olmayan herkese karşı cezalandırma aracı hâline getirilmiştir. Siyasi parti liderleri ve belediye başkanları tutuklanıyor, gazeteciler ayaklarında kelepçelerle ev hapsine konuyor, sanat camiasına "Konuşursanız hapse girersiniz." diye gözdağı veriliyor. AKP, Türkiye'deki adalet dağıtması beklenen kurumlar, adaletsizliğin simgesine dönüşmüştür.

Buradan yargıyı sopa gibi kullananlara sesleniyorum: 85 milyonu susturamazsınız, 85 milyonu hapse atamazsınız, 85 milyonu fişleyemezsiniz. Bozduğunuz adalet terazisini tamir edin çünkü hukuk bir gün herkese lazım olacaktır.

BAŞKAN - Sayın Çakır...

 

19.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ilişkin açıklaması

 

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sayın Başkan, Türkiye 21 Ocak sabahı Bolu Kartalkaya'da bir otelde meydana gelen yangın haberiyle uyandı. Uyanabildi mi? Bilmiyorum. Uyanabilir miyiz? Onu da bilmiyorum. Haber kanalları 78 kardeşimizin büyük bir felaketle, tarif edilemez bir acıyla aramızdan ayrıldığını, canımızın yandığını ifade ediyordu. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara acil şifalar diliyorum. Cenazelerinde ağladık, herkes ağladı; kimimiz gözyaşlarını içine akıttı, kimimiz dışarıya, duygularımızı birbirimizden saklama ihtiyacı duymadık. Bu yaşanan felaketin adli, idari soruşturmasının devam ettiği bugünlerde toplum olarak Bakanlık, Belediye, İl Özel İdaresi olarak "Ne yapmalıydık?" "Ne yapmalıyız?"ı oturup inceden inceye düşünmek, değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Takipler, gözaltı kararları, tutuklamalar; adalet mekanizması, bu faciayı, adalet terazisinde, o teraziye uygun tartmayı başarabilmelidir. Bu, toplumun genel beklentisidir diyor, Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Sümer...

 

20.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, doğal gaz ve elektrik zamlarına ilişkin açıklaması

 

ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

AKP iktidarı her geçen gün vatandaşı canından bezdirmeye devam ediyor. Son yapılan doğal gaz ve elektrik zamları hem vatandaşlar hem de orta ölçekli işletmeler için büyük bir yük hâline gelmiştir. Daha önce 1.050 liralık elektrik tüketimi için ödeme yapan birçok vatandaşımız artık aynı tüketim için 2 bin lira ödemek zorunda kalıyor. Bu artış yalnızca bir zam değil, aynı zamanda tüketim bedelinin yukarıya doğru saçma bir biçimde yuvarlanmasıyla vatandaşlar daha fazla mağdur edilmektedir. Orta ölçekli işletmeler için bu durum daha da vahimdir; zaten artan maliyetler ve ekonomik belirsizlikler arasında ayakta kalmaya çalışan işletmeler, bu fahiş enerji faturasıyla kapanma riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Vatandaş ve işletmelerin belini büken bu yanlış politikalardan geri adım atılmalı ve adil bir tarife düzenlemesine geçilmelidir.

BAŞKAN - Sayın Hun...

 

21.- Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun’un, JİTEM ana davasına ilişkin açıklaması

 

YILMAZ HUN (Iğdır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, dün 27 Ocak günü hukuk sisteminde yine bir garabete tanık olduk. JİTEM ana davası olarak bilinen, "17 kişinin faili meçhul..." denilen, bizce faili açık, belli olan dava, zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle düşürüldü. Aralarında gazeteci yazar, Kürt düşünür Musa Anter'in de yer aldığı kişilerin ölümlerinin üzerinden otuz yıl geçmesinden dolayı dava düşürüldü. Vartinis katliamı davasının düşürüldüğü gibi bu dava da düşürüldü. İnsanlığa karşı işlenen bu suçlarda zaman aşımı olamaz. Bu durum, iktidarın hukuk sisteminde Kürt'e karşı işlenen ölümlere, katliamlara uyguladığı cezasızlık politikasıdır. Hukuk sistemindeki bu garabet kararlardan kurtulunması için Meclisin bir an önce inisiyatif alması gereklidir. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olamaz, olmamalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Kanko...

 

22.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, Evim şirketlerine ilişkin açıklaması

 

MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kamuoyunda "Evim şirketleri" olarak bilinen tasarruf finansman şirketleri, faizsiz konut ve taşıt sahibi olma vaadiyle vatandaşlarımızı kandırmaktadır. Bu şirketlerle ilgili her geçen gün daha fazla şikâyet yağmaktadır. Örneğin 3 milyon TL'lik bir konut başvurusunda vatandaşlardan -yüzde 8 oranında kâr- organizasyon ücreti olarak 240 bin lira talep edilmektedir. Kanunen vatandaşlarımızın on dört gün içinde cayma hakkı olmasına rağmen bu şirketler süreci kasıtlı olarak geciktirerek mağduriyetlere neden olmaktadır. Üstelik söz verdikleri sürelerde vatandaşlar kurada çıkmadığından da bu mağduriyet katlanmaktadır. Hükûmet bu şirketlerin denetiminde yetersiz kalmakta ve vatandaşın hakkını koruyamamaktadır.

Buradan soruyorum: Vatandaşın hayallerini suistimal eden bu düzen karşısında Hükûmet ne yapmayı planlıyor? Halkımızın haklarını savunmak ve bu oyunları boşa çıkarmak için gerekli adımları ne zaman atacaksınız?

BAŞKAN - Sayın Tahtasız...

 

23.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Bolu'da hayatını kaybedenlere ve Çorum'da tabelalarda kalan yatırımlara ilişkin açıklaması

 

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Bolu'da hayatını kaybeden 78 vatandaşımıza Allah'tan rahmet diliyor, ailelerin yüreğinin biraz olsun soğuması için sorumluların acilen gerekli cezayı almasını beklediğimizi ifade ediyorum.

Sözde tasarruf tedbirleri çıkaran Cumhurbaşkanı, sarayda 2.750 emeklinin maaşına denk gelecek tutarda günlük 34 milyon TL harcayan Cumhurbaşkanı, kendi harcamalarından etmediği tasarrufu yatırımlardan ediyor. Çorum ilimizde birçok yatırım tabelalarda kalmış durumda. Uğurludağ ilçemizdeki Başkışla Göleti, Çorum merkezdeki Serban ve Harmancık Göletlerinin ihalesi yapıldı, tabelalar çakıldı ancak ödenek verilmediği için bir çivi dahi çakılamadı. Başkışla Göleti için yıllardır söz verildi ama ihalesi 2023 yılında yapıldı. Uğurludağ Belediye Başkanı da "İhale yapılsın, ilk kazma vurulsun deve keseceğim." diye söz verdi. Gelinen noktada Başkanın elinde deve kaldı. Yatırımları tabelalarda bırakan AKP'ye sesleniyorum: İlk genel seçimlerden sonra siz de tabela partisi olacaksınız.

BAŞKAN - Şimdi söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.

Sayın Özdağ, buyurun.

 

24.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Kartalkaya'da yaşanan faciaya ve kurulacak olan Meclis araştırması komisyonuna, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'a, ABD Başkanı Trump'ın Gazzelilere seslenişine ve devletlerin dininin adalet olduğuna ilişkin açıklaması

 

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kartalkaya'da bir facia yaşandı, oradan bir ses şöyle sesleniyordu babasına: "Baba, ölüyoruz, atlayayım mı yanayım mı?" Başka bir ses, bir kadın ailesine şöyle diyordu: "Ölüyoruz, hayat güzeldi." Ve çocuklarını attılar. Dürüst bir siyaset sadece yetkilerini değil, sorumluluklarını da kabul eder. 79 insan öldü, büyük bir trajedi; bu ne ilk ne de son. Onlarca trajedi yaşadık; Soma'da yaşadık, diğer maden ocaklarında yaşadık; insanların gelecekleri vardı, o çocukların, o kadınların, o erkeklerin gelecekle ilgili hayalleri vardı.

Devleti yönetenler insanların ölmelerine müsaade etmez, insanların yaşamasına müsaade eder. Şimdi, burada öyle bir trajediyle karşı karşıyayız ki burada birileri hiç sorumluluk almıyorlar. Bakın, bazı yerlerde sorumluluk alanlar var: Danimarka'da bir bakan 5 euroluk çikolatayı yanlışlıkla devletin banka kartıyla aldı diye özür diliyor ve istifa ediyor veyahut da bir çocuğun babasının laptopuyla iki saat oyun oynadığını sistem tespit ediyor ve o bakan istifa ediyor. Bu ülkede istifa müessesesi hiç işlemeyecek mi? Yani Soma'da facialar olacak, ormanlar yanacak; siz hep sebeplerle ilgileneceksiniz. Niye sonuçlarla ilgilenmiyorsunuz? Sonuçlarla ilgilenmeniz gerekiyor. Sonuçlar nedir? Sonuçlar görevlerini yapmayanlardır. Sonuçlar nedir, söyleyeyim size: Liyakatsiz, ehliyetsiz ve de bu noktada yeterli olmayan insanların görevlere gelmeleridir. Ve bu liyakatsiz ve ehliyetsiz insanların görevlere gelmeleri yetmiyormuş gibi, aynı zamanda, bu insanların yargının huzuruna çıkarılmamalarıdır; aynı zamanda, yargının bu insanlarla ilgili gereğini yapmamasıdır; aynı zamanda, kamu vicdanını kanatan bu olaylarla ilgili olarak cezalandırma müessesesinin işlememesidir. Bir cezalandırma, birisi suç işlediği zaman o kişiyi cezalandırmak değildir; başkaları da o suçu işlemesin diyerek o cezanın verilmesi demektir. O nedenle, bununla ilgili olarak, biraz sonra burada araştırma önergeleri verilecek ve bu araştırma önergeleriyle beraber bir komisyon kurulacak. Burada sorumlular kimse onlar hakkında gereği yapılmalıdır. Ama araştırma komisyonları kurulduktan sonra üç ay veya bir aylık uzatmalarla dört ay çalışılıyor, ardından da buraya komisyon raporları gelmiyor, genellikle orada askıda duruyor. Deniyor ki: "Tamamlamadı görevini." Tamamlasa dahi buraya indirilmiyor, indirilse dahi burada onunla ilgili olarak kanunlar çıkarılmıyor ve de herkesin yaptığı yanına kâr olarak kalıyor. O kadar kokuşmuşluk var ki rüşvetin, iltimasın, irtikabın, görevi kötüye kullanmanın, nüfuz ticaretinin veya siyaset kurumunu alet ederek burada hak etmedikleri kazançları elde edenlerin; otellerle ilgili, madenlerle ilgili, iş yerleriyle ilgili -hangisini söyleyelim ki- her tarafta büyük bir kokuşmuşluk var. O nedenle bu Meclis araştırması komisyonu çok önemlidir ama öncelikle sorumluları, kim sorumluysa, bir gün istifa etsinler, özür dilesinler ve yargılanmayı talep etsinler.

Bir diğer taraftan ise, burada, bir ilk defa olarak, darbeler dönemi haricinde, ülke tarihinde, askerî darbeler dönemi haricinde bir genel başkan tutuklandı. Fikirlerine katılırsınız, katılmazsınız; eleştiride bulunabilirsiniz, ağır eleştirilerde bulunabilirsiniz. Zaten siyaset ağır eleştirilere tahammül etme sanatının adıdır. Burada bununla ilgili olarak, bu arkadaşla ilgili olarak yani Ümit Özdağ'la ilgili olarak, bu kişiyle ilgili... Olay yeri Antalya, buradan, Ankara'dan alınarak İstanbul'a götürülmesi ve orada, aynı zamanda, sanki bir fezlekenin önceden hazırlandığı intibasının verilerek burada gözaltına alınması, önce "Cumhurbaşkanına hakaret" şeklinde polisler tarafından bir lokantada alınması ki daha önce de söyledim bunu burada yani Türkiye'de hukuk askıya alınıyor, keyfî olarak muamele yapılıyor. Birilerini susturmak adına zaman zaman kolluk, zaman zaman yargı, zaman zaman çeteler, mafyalar devreye sokuluyor. O nedenle bir siyasi parti genel başkanının bu şekilde gözaltına alınmasını kabul etmiyorum, etmemiz de mümkün değildir. Bir defa "Hata yaptık, üzgünüz." diyerek cevap vermesi gerekiyor iktidarın. Siyasetçi rahat konuşmalıdır, korku özgürlüğün düşmanıdır. Yargıyı ele geçirebilirsiniz ama milleti ve vicdanları ele geçiremezsiniz diyorum.

Aynı zamanda, Trump bir açıklama yaptı biliyorsunuz, dedi ki... Gazze'de zaten İsrail ile Amerika Birleşik Devletleri'nin büyük bir trajedisini yaşadık ve soykırımını yaşadık, katliamları yaşadık. Bu katliamlardan sonra şimdi ateşkes ilan ediliyor. Bu ateşkes şöyle bir ateşkes yani "Savaş durdu, bizim artık katliamlarımız durdu." şeklinde. Filistinlilerin bir sevinci var burada ve Filistinliler "67 sınırlarına çekilin İsrail." diyor. Çekilecekler mi? Çekilmeyecekler. Onları ne korkutabilir? Ancak güç korkutabilir, başka bir şey korkutmaz. Birleşmiş Milletler kararlarını da dinlemiyorlar bu insanlar ve şimdi Trump kalkmış şöyle sesleniyor Gazzelilere: "Gazzelilere, -Filistinliler de demiyor- Gazze'de yaşayanlara, Mısır'a sesleniyorum, Lübnan'a sesleniyorum..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözünüzü kesmeden beş dakika süre verdim.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlayacağım Sayın Başkanım, son bir dakika.

BAŞKAN - Beş dakikaya bağlı kalırsak sevinirim.

Buyurun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Son cümlem Başkanım.

Teşekkür ederim.

Ve diyor ki Filistinliler, Gazzeliler için: "Mısır, Lübnan ve Ürdün'e sesleniyorum: Gazzelileri daha çok alın." Gazze, Gazzelilerindir. Sen kimsin; niye karışıyorsun sen Mısır'ın iç işlerine? Sen Ürdün'ün, Lübnan'ın iç işlerine karışıyorsun. Herkese karışacaklar, tek kutuplu bir dünya inşa etmek istiyorlar. Orada Çin'den rahatsızlar, Rusya'dan rahatsızlar, Avrupa Birliğinden de -bakma, beraber hareket etseler de- rahatsızlar. O nedenle "Gazze, Gazzelilerin." diyerek özellikle Türkiye'deki Hükûmetin ve de muhalefetin daha yüksek sesle seslerini çıkarmaları gerekiyor.

Her konuda hukuka ihtiyacımız var, her konuda adalete ihtiyacımız var; devletlerin dini adalettir, adalet uygulayanlara selam olsun diyorum. Kartalkaya'da ölenlere rahmet olsun diyorum ve de diyorum ki: Geriye dönük olarak, bütün bu olaylarla ilgili, bu acılarla ilgili yargı gereğini yapsın, iktidar gereğini yapsın ve de bize sadece rahmet dilemek yetmesin, sadece başsağlığı dilemek yetmesin; bu, herkes için geçerli. Yaşatan bir Türkiye, öldüren bir Türkiye değil; yaşatan bir iktidar, öldüren bir iktidar değil; bu noktada hepimize görev düşüyor.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Çömez, buyurun.

 

25.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Kartalkaya'da bir otelde meydana gelen yangına, şehit Piyade Komando Uzman Çavuş Ali Gümüş'e, "Haliç" isimli gemiye ve mavi vatana ilişkin açıklaması

 

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz günlerde Kartalkaya'da bir otelde meydana gelen korkunç yangında hayatını kaybeden 36'sı çocuk 78 vatandaşımıza Allah'tan rahmet; yakınlarına, sevenlerine ve bütün Türkiye'ye başsağlığı diliyorum. Allah bir daha ülkemizi böylesi acı, böylesi ağır felaketlerle imtihan etmesin ve bize bu acıları tekrar yaşatmasın.

Tabii, buna "kader" diyerek geçmeyeceğiz, üzerine gideceğiz; arkasında kimin ihmali var, kimin aymazlığı var, kimin beceriksizliği var, kimin bu vatana ihaneti var, tek tek üzerine gideceğiz. Gidenler geri gelmeyecek ama bir daha böylesi olayların yaşanmaması için bütün Parlamento olarak, bütün partiler olarak hepimiz gayret edeceğiz ve bu işin üzerine kararlılıkla gideceğiz.

Bugün burada yapılacak olan konuşmalardan, bugün burada yapılacak değerlendirmelerden hepimizin bir ders çıkarmasını ve Türkiye'nin bundan bir anlam çıkarmasını ve nihayetinde bir daha böylesi olayların yaşanmaması için tedbir almasını temenni ediyorum.

28 Ocak 2018'de bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen Piyade Komando Uzman Çavuş Ali Gümüş'ü rahmet, saygı ve hürmetle anıyor, bu aziz vatan için gözünü kırpmadan ölüme koşan bütün şehitlerimizi, gazilerimizi ve ekranları başında Genel Kurulumuzu takip eden bütün şehit ailelerini ve yakınlarını saygı ve hürmetle selamlıyorum. Sizleri unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz yıl, 9 Ekim 2024 Çarşamba günü buradan bir konuşma yaptım ve o konuşmada dedim ki: "Türkiye maalesef, küresel uyuşturucu baronlarının bir merkezi hâline gelmiştir. Daha birkaç gün önce Türkiye'den ayrılmış bir gemide İspanya açıklarında 4 bin kilogram kokain bulundu. Geçen yıl yani 2023 yılında ortaya çıkan kokain Türkiye'den kaynaklanmış ve yurt dışında yakalanmış olan kokain miktarı 9 bin kiloyu bulmuş durumda, bu son derece vahim. Kokain kullanımı ve kokainin Türkiye üzerinden dünyaya dağıtımı konusunda da büyük risk ve tehditlerle karşı karşıyayız." Bunu bu kürsüden, buradan dillendirdim fakat buna dair bizlere herhangi bir bilgi verilmedi "Bu olmuştur, olmamıştır, Türkiye'den kalkan bu gemiyi biz denetledik, denetleyemedik." gibi hiçbir şey söylenmedi ve olayın üzeri kapatıldı fakat dün bir haber düştü, çok enteresan; yine Türkiye'den kalkan bir gemi -geminin adı da Haliç- okyanusu aştı ve -adanın adını da söyleyeceğim sizlere- Martinik Adası açıklarında Fransız Deniz Kuvvetleri tarafından yakalandı ve içerisinde 9 ton kokain var, piyasa değeri -kendi ifadeleriyle- 3 milyar dolar. Şimdi -ben burada merak ediyorum- daha birkaç ay önce İspanyolların Türkiye'den kalkan bir gemiyi yakaladığını burada, Meclis kürsüsünde ifade ettik ve ilan ettik. Daha birkaç gün önce aynı şeyin tekrar etmesi, sahibini henüz öğrenemediğimiz, ısrarla sormamıza rağmen sahibinin gizlendiği bu gemiye yüklenmiş olan bu kadar yoğun miktardaki kokainin Fransızlar tarafından yakalanması çok vahim bir durumdur. Acaba Türkiye dünyanın yeni bir kokain merkezi hâline mi geliyor, bir ticaret merkezi hâline mi geliyor? Yine, Fransızların geçtiğimiz üç yıl içerisinde Türkiye'den kalkmış 5 gemiye yaptığı operasyonda tam 10 ton kokain yakaladığı ve bunun milyarlarca dolar olduğu ifade ediliyor. Biz bunları takip edemeyecek miyiz, üstüne gidemeyecek miyiz?

Bakın, Parlamentoda konuşuldu, bütçe zamanlarında da görüşüldü: Türkiye'de kaynağı belli olmayan para miktarı giderek artıyor ve biz bunun bir türlü izahını yapamıyoruz. Geçtiğimiz günlerde yine burada konuştuk, ele aldık, net hata ve noksan 2023 yılında 25 milyar doları geçmiş; 2024 yılında, geçtiğimiz on ay içerisinde net hata ve noksan miktarı 15 milyar doları geçmiş. Yani Merkez Bankası diyor ki: "Bir para var orta yerde ama biz bunu bilmiyoruz; sahibi kim, Türkiye'ye nasıl girmiş?" Yani gemilerde nelerin taşındığı ortada, dünyada bunlar konuşuluyor, ayan beyan ortada. Türk limanlarından çıkmış gemiler var, sahiplerini soruyoruz, bu kadar yoğun uyuşturucu ticaretinin yapıldığı yerler var. Allah aşkına bu son derece ciddi bir konu. Buradan ilgililere, Ticaret Bakanlığına sesleniyorum, özellikle İçişleri Bakanlığına sesleniyorum: Bu gemilere bu yükler Türkiye'ye nereden geldi ve nasıl yüklendi? Dünya limanlarına nasıl yola çıktı, nasıl başka ülkenin gemileri tarafından yakalandı? Bunların üzerine gitmek, çocuklarımızı korumak ve ülkeyi korumak adına son derece önemli.

Değerli arkadaşlar, yine tarih vereceğim: 28 Mayıs.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Beş dakikanız doldu.

Buyurun Sayın Çömez.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Teşekkür ederim, uzatmamaya özen göstereceğim.

28 Mayıs 2024'te burada bir konuşma yaptım ve dedim ki: "Mavi vatan artık konuşulamaz olmuş, Doğu Akdeniz'deki sondaj gemilerimiz limanlarda çürümeye terk edilmiş, Avrupa Birliği mavi vatanı reddetmiş, buna mukabil Sevilla Haritası'nı dayatmış ve bizim deniz yetki alanlarımızın Yunanistan'a ait olduğunu söylemiştir. Buna itiraz edilmediği gibi ya da karşı durulmadığı gibi ne yazık ki aramalara da bu dayatma neticesinde son verilmiştir." Bunu bu kürsüden konuştum ve buradan ilan ettim. Evet, artık iktidar cephesinden bir "mavi vatan" lafını duymaz olduk, "Buraları bizimdir, buralarda enerji kaynağı arıyoruz, arayacağız." lafını duymaz olduk. Fakat geçtiğimiz günlerde ne oldu biliyor musunuz? "Bizim deniz yetki alanı." dediğimiz, "Kendimize ait." dediğimiz -işte harita burada- bu bölgede Kıbrıslı Rumların, Güney Kıbrıs Rum kesiminin sondaj yaptığını gördük ve orada sondajlı aramalar başlattığını gördük. Bizim karasularımızda, "Burası bizimdir." dediğimiz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - ...deniz yetki alanlarımızda Rumların sondaj yaptığını, petrol ve doğal gaz aradığını gördük. Buradan Dışişleri Bakanına sesleniyorum: Mavi vatan ne oldu? Mavi vatanla ilgili bugüne kadar söyledikleriniz ne oldu? Akdeniz'e milyonlarca dolar harcayarak gönderdiğimiz gemiler niye geri çekildi? "Bizim." dediğimiz kara sularımızda, Yunanlılar, Kıbrıslı Rumlar nasıl olur da bizim deniz yetki alanlarımızda petrol arar hâle geldi? Bunun lütfen peşini bırakmayın ve Türkiye'ye, Türk milletine, Parlamentoya bu konuda açık seçik bir açıklamada bulunun ve bu milleti aydınlatın.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Çok teşekkür ederim.

Sayın Kılıç, buyurun.

 

26.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ve kurulacak olan Meclis araştırması komisyonuna, Yusufiyeli Cengiz Akyıldız'ın vefatının yıl dönümüne, Misakımillî'nin 105'inci yıl dönümüne ve terörle mücadeledeki kararlılıklarına ilişkin açıklaması

 

FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri takip eden yüce Türk milleti; Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Grand Kartal Otel'de yaşanan ve 78 vatandaşımızın hayatını kaybettiği elim yangın faciası hepimizi derinden yaralamıştır. Bu yangında kimin, kimlerin sorumluluğu ve ihmali varsa bunun hesabını adalet önünde mutlaka vermelidirler. Sayın Genel Başkanımızın da ifade ettikleri gibi, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimat ve tensipleriyle Devlet Denetleme Kurulu devreye acilen girerek çok yönlü inceleme ve soruşturmayı bir an evvel ikmal etmelidir. Otel sahibinden İl Özel İdaresine, Valilikten Belediye ve ilgili Bakanlığa kadar 78 vatandaşımızın vebalini ya kurumsal veya kişisel olarak uhdesinde taşıyanlar millet, hukuk ve tarih önünde hesabını tek tek vermelidirler.

Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde de bir araştırma komisyonu kurulacaktır. Grubumuz da bu konuda bir soru önergesi vermiştir. Milliyetçi Hareket Partimiz komisyon üyeleri vasıtasıyla da konuyu yakinen takip edecektir. Tekrar başımız sağ olsun.

Bu vesileyle ifade etmek isterim ki acılardan ders çıkartmamız gerekmektedir. Seçim bölgem Nevşehir de Türkiye'nin, hatta dünyanın en önemli turizm destinasyonlarından biri olması hasebiyle pek çok otelin yer aldığı bir bölgedir. Nevşehir'imizdeki otel işletmelerimiz başta olmak üzere tüm Türkiye'deki otellerimizde başta yangın olmak üzere misafirlerinin can güvenliğinin emniyet altına alınması hususunda gereken tedbirleri almalarını, kurum ve kuruluşlarımıza bu noktada destek olmalarını özellikle istirham ediyorum. Öte yandan bu işletmeleri denetlemekle sorumlu kurum ve kuruluşların da görevlerini eksiksiz yerine getirmelerini önemle vurgulamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkücü gibi yaşayan, ülkücü olarak son nefesini veren, bilge liderimiz Devlet Bahçeli'nin ve onlarca ülküdaşının omuzlarında 24 Ocak 2014 günü son yolculuğuna yürüyen Yusufiyeli ülkücü şehidimiz Cengiz Akyıldız'ı vefatının yıl dönümünde rahmetle, minnetle anıyorum; Yüce Allah mekânını cennet etsin inşallah.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Misakımillî'nin 105'inci yıl dönümü. Son Osmanlı Mebusan Meclisinin mebusları, Türk milletinin meşru ve son direniş hattının hukuki belgesi olan Misakımillî'yi kabul ederek bizlere hem miras hem de emanet olarak tevdi etmişlerdir. Mebuslarımızı rahmetle, minnetle anıyor ve onların kaldırdığı sancak yere inmeyecektir diyorum.

Son olarak ifade etmek isterim ki Türkiye Cumhuriyeti, köklü tarihi ve güçlü iradesiyle her türlü zorluğun üstesinden gelme kudretine sahiptir. Birlik ve beraberlik içerisinde aydınlık yarınlara emin adımlarla yürüyeceğiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak milletimizin hizmetinde olmaya, millî ve manevi değerlerimizi korumaya devam edeceğiz.

Terörle mücadele hususunda kararlılığımızı bir kez daha vurgulamak isterim. Terör; özgürlüğün, hukukun ve demokrasinin en büyük düşmanıdır. Bu şuurla terörle mücadelemizi tavizsiz ve azimle sürdürecek, milletimizin huzur ve güvenliğini temin edeceğiz.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Sayın Türkoğlu...

 

27.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Gezi olaylarına ilişkin açıklaması

 

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; bugünlerde "kalkışma" olarak nitelendirdiğiniz Gezi olaylarını uyduruk gözaltılarla ısıtıp ısıtıp tekrar gündeme getiriyorsunuz. Niyetinizi biliyoruz, kazara sokakta hak aramak isteyecek geçim derdindeki toplumu peşin peşin baskılayıp korku imparatorluğunuzu korumak istiyorsunuz. Sizin "Üç beş ağaca sahip çıkma meselesi." dediğiniz, gerçekte neydi biliyor musunuz? Çıkar uğruna, rant uğruna, daha fazla çalıp çırpma uğruna bu ülkenin neyi var neyi yoksa satıp savmaya neredeyse ant içmiş bir arsız iktidara itiraz meselesiydi. Bugünlerde devleti de kullanarak sırf koltuk ömrünüzü uzatmak için zaman aşımına uğramış olaylardan bile medet ummanız hiç ama hiç masum değil.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Ateş...

 

28.- Bolu Milletvekili Türker Ateş’in, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ilişkin açıklaması

 

TÜRKER ATEŞ (Bolu) - Bolu'muzda 78 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği yangın faciasının üzüntüsünü yaşıyoruz. Yangında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum.

İktidar "Sorumlular ceza alacak." diyor ama denetlemeden sorumlu kurumlar es geçiliyor. Yangına müdahale eden Belediye personeli tutuklu; Turizm Bakanlığı başta olmak üzere diğer resmî kurumlar, denetim mekanizmasını işletmeyenler neden sorgulanmıyor? Sınırlı bir soruşturma gerçeği ortaya çıkaramaz, tüm yetkiyi kendine alan Turizm Bakanı sorumluluktan kaçamaz. Adalet tüm sorumluları ortaya çıkarmalı. Allah bir daha ülkemize böyle facia göstermesin.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Kaçmaz...

 

29.- Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit’in, Tişrin Barajı'nın ve çevresinin saldırı altında olduğuna ilişkin açıklaması

 

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Suriye'de Baas rejimi, halkları ve inançları tanımadı, herkese zulmetti. Özellikle Kürtler, acımasız katliam ve asimilasyon politikalarına maruz bırakıldı. Bugün Suriye topraklarında Esad yok ama yeni bir Baas hortlatılmak istenmekte çünkü AKP iktidarı Şam'a nüfuz ederek Kürtleri statüsüz kılmanın peşinde. Haftalardır Tişrin Barajı ve çevresi saldırı altında. Kürt gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan, "Bave Teyar" olarak akıllara kazınan tiyatro sanatçısı Cuma Halil ve 21 sivil katledildi. Rojava'ya düşmanlık, Kürt halkına bakışın da aynasıdır. Bugün Kobani dünya halklarının onur nişanesi iken buna karşı durmanın izahı olamaz. Rojava'ya yönelik saldırılar durdurulmalı, bir an önce bir diyalog zemini inşa edilmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, buyurun.

 

30.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen yangın faciasına, Suriye'de yaşananlara ve özgür basına ilişkin açıklaması

 

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bolu Kartalkaya'da meydana gelen yangın faciasında 36'sı çocuk 78 yurttaşımız yaşamını yitirdi. Ben, yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileklerimi buradan grubumuz adına da iletmek istiyorum; yaralılara acil şifalar diliyorum.

Bu acı olayı bugün ortak önergeyle araştırma komisyonu kurulması meselesi nedeniyle uzun uzun konuşacağız ama iki kelimeyle şunu ifade etmek isterim: Bu, asla bir kaza değildir; göz göre göre gelen ve 78 canımızın bu dünyadan kopup gitmesine vesile olan bir meseledir. Bu anlamıyla sorumluların bir an önce açığa çıkarılması, yargılanması meselesindeki hassasiyetimizin altını çizmek istiyorum. İktidarın sorumluluktan kaçan, sorumluluğu başka yere havale eden buradaki tutum ve davranışlarının yeni felaketlerin kapısını aralayacağını çok iyi biliyoruz. O anlamıyla, bir kez daha ifade etmek isterim ki bu tutumdan, sorumluluğu başka yere atan, başka yerlere adres gösteren bu pozisyondan bir an önce vazgeçilmeli. Bu konuda şeffaf bir süreç yürütülmesi gerektiğini de ifade edeyim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; Suriye'de Esad rejimi yıkıldı ama ne yazık ki orada yaşayan halklara, inançlara yönelik kırım devam ediyor. Son olarak Hama'nın El Enze köyünde 1'i çocuk 5 yurttaş, HTŞ'ye bağlı silahlı gruplar tarafından katledildi. Yine, Suriye'nin Humus kentinde insan hakları savunucusu ve akademisyen olan Doktor Rasha Al-Ali'nin kaçırıldığı ve katledildiğine dair bilgiler var. Bu bilgi henüz teyit edilmemiş olsa da işkence edildiği, parmaklarının kesildiğine dair kamuoyuna yansıyan bazı bilgiler var ama dediğim gibi, bilgiyi henüz teyit edemedik.

Şimdi, Alevilere yönelik bu sistematik ayırımcılığın Türkiye'de yaşayan Alevileri de kaygılandırdığının ve bu ülkede yaşayan Aleviler olarak aslında güvercin tedirginliğinde yaşamımızı sürdürmeye çalıştığımızın da altını çizmek istiyorum. Özellikle HTŞ'nin Suriye'de yönetimi ele geçirmesiyle beraber Türkiye'de de Alevilere yönelik çokça nefret suçu içeren paylaşımlar yapıldığını, Alevilerin hedef gösterildiğini görüyoruz. Bu konuda hâlihazırda hiçbir yetkili mercinin de harekete geçmediği bir açık. Bu anlamıyla, El Enze köyünde yaşamını yitiren canlarımızın, yalnızca bir köyün evlatları değil aynı zamanda halkların ortak vicdanı olduğunu ve bu katliama, bu dinci, gerici çetelerin, yapıların yapmaya çalıştığı inançları ve halkları katletme girişimine karşı da uluslararası toplumun bir an önce ses çıkarması gerektiğini, uluslararası toplumun ve kurumların derhâl harekete geçmesi çağrısını da buradan yenilemek istiyorum. Aleviler tarih boyunca susmadılar, asla diz çökmediler; çokça katliam yaşadılar, çokça acı yaşadılar ama ne inançlarını ne yollarını ne de itikatlarını terk etmediler. Ben bu vesileyle Suriye'deki bütün Alevi canların yanında olduğumuzu da ifade etmek istiyorum.

Yine, aynı şekilde, Tişrin Barajı'na yönelik sivil katliamları, Kobani'nin orada hedef gösterilmesini, SMO çeteleri eliyle -ki içerisinde birçok ülkeden yabancı savaşçı olduğunu biliyoruz- Kürtlerin topraklarının işgal edilmek istenmesini, Bave Teyar, Cihan Bilgin ve Nazım Daştan gibi gazetecilerin katledilmesini kınadığımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Talha bebek 8 aylıktı, annesi ve babası Tişrin'de SİHA'lar tarafından katledildi ve Talha hem öksüz kaldı hem yetim kaldı. Şimdi, burada her gün Filistin meselesi üzerinden sivil katliamları kınayanlara da bir çağrı yapmak istiyorum; Gazze'de ölenler, Gazze'de yaşamını yitiren siviller insan da Tişrin Barajı'nda yaşamını yitiren sivilleri neden görmüyorsunuz, oradaki sivil katliamına neden sessiz kalıyorsunuz, neden İHA'larla, SİHA'larla halklarımızı katlediyorsunuz sorusunu buradan sormak istiyorum ve Türkiye'yi derhâl bu çeteleri Kürtlerin topraklarına, halkların topraklarına saldırtma girişiminden geri adım atmaya davet ediyorum.

Sayın Başkan, sayın vekiller; biliyorsunuz, son günlerde özellikle özgür basına yönelik çok ciddi bir saldırı girişimi var. Her gün gazeteciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Temel nedeni, yaptıkları haberler ve halka hakikati ulaştırmış olmaları. Dicle Fırat Gazeteciler Derneğinin 2024 Yılı Raporu'na göre 26 gazeteci tutuklanmış, 43 gazeteci cezaevinde, 79 gazeteci tehdit edilmiş ve 5.260 habere erişim engeli gelmiş; gazetecilere toplam yüz elli yıl ceza verilmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.

Türkiye, 2024'te, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 158'inci sırada; şimdi, 2025'te son sıraya gitmeyi hedefliyor anladığımız kadarıyla. Bu anlamıyla, 17 Ocakta evleri basılan ve gözaltına alınan gazetecilerin yaptıkları haberler nedeniyle özellikle gözaltına alındıklarını, tutuklandıklarını biliyoruz. Yine, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in resimlerini taşıdıkları için protesto eyleminde gözaltına alınıp tutuklanan basın emekçisi arkadaşlarımız var. Buradan da onları selamladığımızı, onların mücadelesinin yanında olduğumuzu, özgür basının asla kalemini yere düşürmeyeceğimize olan inancımızla hakikatin susmayacağını ifade ediyorum ve AKP'yi de bu baskı politikalarına derhâl son vermeye davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Manisa'dan gelen heyete "Hoş geldiniz." denilmesi

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Manisa'dan bir heyet şu anda dinleyici locasından Genel Kurul çalışmalarını takip etmektedir. Kendilerine hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Gökhan Günaydın.

Buyurun Sayın Günaydın.

 

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Kartalkaya faciasına ve kurulacak olan Meclis araştırması komisyonuna, demokrasi krizine ilişkin açıklaması

 

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, 21 Ocak 2025 günü, sabah 03.14'te hepimizin canını yakan, 78 yurttaşımızı hayattan koparan, 36 çocuğumuzu bizden alan bir insanlık acısına tanık olduk. Ben, hayatlarını kaybeden tüm yurttaşlarıma Allah'tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum. 51 yurttaşımız yaralıdır, onlara da acil şifa diliyorum. Bu, bir kader değildir kuşkusuz; ortaya konulan üstünü örtme çabalarını görüyoruz. "Bunun siyasetle alakası yoktur." diyenlerin, suçlarını kapatma çabası içerisinde olduklarının da farkındayız. Buna karşın ortak bir komisyon kurulmasına kendi önergemizi muhafaza etmek suretiyle "evet" dedik çünkü burada derdimizi açıkça anlatacağız. Bu komisyona girecek arkadaşlarımız soruşturmanın etkinlikle yürütülmesi konusunda her türlü çabayı gösterecekler ancak bu Meclisin geçmişteki felaketlere karşı tutumu acaba umutlu olmayı gerektirir mi? 13 Şubat 2024'te İliç faciası meydana gelmişti, üzerinden bir yıl geçti. İliç faciası için de bir ortak Komisyon kurmuştuk. Bu Komisyon, çalışmalarını beş ay evvel tamamladı ancak Komisyon raporu yazılmıyor ve kamuoyuna açıklanmıyor. Komisyonun Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri, ilki ekim sonunda, ikincisi de 23 Ocakta olmak üzere hem Komisyon Başkanlığına hem Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına dilekçe verdiler; tık yok. Orada çocuklarımız öldü, orada büyük bir doğa felaketi yaşandı ama Meclis, üzerinden bir yıl geçmiş, hâlâ Komisyon raporunu tamamlayıp da kamuoyuyla paylaşamıyor, hâlâ "Sorumlu şudur." diyemiyor. Eğer Kartalkaya faciasının üstünü de böyle örtmeye çalışmaya niyetiniz varsa buna izin vermeyeceğimizi ifade etmek isterim.

Değerli arkadaşlar, Türkiye yalnızca bu insan eliyle yaratılan felaketlerle uğraşmıyor, bir de büyük demokrasi kriziyle karşı karşıya. Bakın, burada söyleyeyim: İYİ Parti Genel Başkanı, bir videoyla açıkça tehdit edildi. Herhangi bir işlem yapıldı mı? Yapılmadı. Zafer Partisinin Genel Başkanı, kendisine rakip olan bir başka partinin Genel Başkanını eleştirdiği için Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle gözaltına alındı ve tutuklandı. Selahattin Demirtaş, herhangi bir hüküm giymeden sekiz yılı aşkın süredir cezaevinde, tutuklu olarak sekiz yılı aşkın süredir cezaevinde.

Şimdi, on iki yıl sonra, Gezi direnişine katılanlara ve aslında tüm topluma gözdağı vermek için Gezi üzerinden adam toplamaya çalışıyorlar. Ayşe Barım, etki ajanlığı yasasına muhalefet etme gerekçesiyle gözaltına alındı, tutuklandı. Ya, biz, hepimiz, bu milletvekilleri, bu sandalyeleri paylaşıyoruz; etki ajanlığı yasası, hükmü, maddesi çıkarıldı mı bu Meclisten? Savcı diyor ki: "Ne önemi var? Kanun çıkmamış olsa bile Meclisten, ben bu kavramı kullanırım."

Gazeteciler ev hapsinde, âdeta halhal gibi taşıdıkları kelepçelerle ev hapsinde kalmaya devam ediyorlar.

Ekrem İmamoğlu'na karşı her hafta bir soruşturma açılıyor. Neymiş soruşturma? TCK 277-288 yani bilirkişinin bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunması için hukuka aykırı olarak bilirkişiyi etkilemek. Ya, sözü edilen bilirkişi, raporunu zaten çoktan teslim etmiş kardeşim. Neyine acaba etki edecek de hangi hukuka aykırı işlemde bir beyanda bulunmasına neden olacak? Siz o "Satılmış" denilen bilirkişinin bugüne kadar verdiği raporların nasıl yanlı olduğunu gören ve bunu HSK üzerinden soruşturan bir anlayış yerine bunu dile getiren insana "Hadi bakalım, ifadeye..." diyorsunuz. O ifade 2019 Martında, 2019 Haziranında verildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - O ifade 2024'ün Martında da verildi; çok meraklıysanız yakında bir kere daha o ifadeyi alacaksınız, hep beraber göreceğiz.

Sanatçılara yönelik tehditler, kayyum uygulamaları, içeride tutuklu bulunan milletvekilleri... Ben söyleyeyim: 2014 ile 2020 yılları arasında Cumhurbaşkanlığına hakaretten 160 bin soruşturma var ve 35 bin ceza davası var. Bu memleketi bu sopayla yönetemezsiniz, bu millet sopayla yönetilebilecek bir millet değildir; bu millet demokrasiye âşık bir millettir, yaptığınız tüm uygulamalara rağmen ayakta kalmıştır ve ayakta kalmaya devam edecektir; bunu da hep beraber göreceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Leyla Şahin Usta.

Buyurun Sayın Usta.

 

32.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Bolu'da yaşanan yangın faciasına ve kurulacak olan Meclis araştırması komisyonuna, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Türkiye'nin Suriye'deki tutumuna ilişkin açıklaması

 

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Kıymetli Genel Kurulu, vekillerimizi selamlıyorum.

Evet, Bolu'da yaşanan yangın faciasında hayatını yitiren 78 vatandaşımıza ben de öncelikle Allah'tan rahmet diliyorum; ailelerine, sevenlerine başsağlığı diliyorum ve tüm milletimizin başı sağ olsun diyorum tabii ki. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Bu acı, içimizi yakan bir acı ve şu konuda kesin kararlıyız: Bu konuda yapılacak soruşturma, araştırma sonuna kadar her alanda ve her konuda kararlılıkla ve titizlikle devam edecektir. Bu konuda kimsenin endişesinin olmaması gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum çünkü varsa bir sorumlusu, bu facianın tekrar edilmemesi için ortaya çıkarılması, varsa eksiklerin tamamlanması elbette ki hepimizin görevi ve sorumluluğudur. Ancak bu konuyla ilgili yapılan çalışmalarla ilgili de kısa da bir bilgi vermek istiyorum çünkü iş adli ve idari soruşturma olarak da devam etmektedir. Ayrıca, bugün tüm siyasi grupların ortak önerileriyle birlikte bir Meclis araştırması komisyonunun kurulması için de grup önerisi değil ortak öneri verilecek birazdan ve bu öneri üzerinde de konuşmalarımızı yaparak konuyu ayrıntılı tartışacağız elbette ki. Bu ortak iradenin bu Mecliste sergilenmiş olması çok anlamlı ve toplumun bu konudaki hassasiyetine verilmiş bir cevap olduğunu düşünüyorum. Komisyonda da gerekli araştırmalar ve incelemeler yapılacak, özellikle mevzuat noktasında bir eksik ve açık varsa bu konunun tamamlanması için milletvekilleri olarak, birinci derecede kanun yapma, mevzuatı düzenleme konusunda yetkililer olarak bu konudaki eksikleri tamamlamak için büyük bir çaba ve gayret içerisinde olacağız tabii ki.

Yangın faciasıyla birlikte devlet kurumlarının tamamı alarma geçmiş, afet ve kurtarma çalışmalarının yanı sıra inceleme ve soruşturmalar da başlatılmıştır. Çalışma Bakanlığının 4 müfettişi, Adalet Bakanlığımız tarafından görevlendirilen 6 cumhuriyet savcısı, Turizm Bakanlığının 2 müfettişi ve yine Adalet Bakanlığımız tarafından görevlendirilen 8 kişilik bir bilirkişi heyetiyle araştırmalar yoğun bir şekilde devam etmektedir. Bu süreçte 19 kişi tutuklanmış, 100'ü aşkın kişinin de ifadesine başvurulmuştur; otel çalışanları, tanıklar ve müşteki beyanlarıyla beraber 100 kişiyi aşkın kişinin ifadesi alınmıştır. Özellikle, İstanbul Teknik Üniversitesinde görevli öğretim görevlileri ve her biri bu alanda yetkilendirilmiş Afet Yönetim Enstitüsünden inşaat mühendisi, makine mühendisi, kimya mühendisi, elektrik-elektronik mühendisi, Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi ve bir hukukçu olarak da yine Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesinden bir öğretim görevlisinin bulunduğu -yine mevzuatta konuyla ilgili araştırma yapması için- bir bilirkişi heyeti de oluşturulmuştur. Bunların hepsini yakından takip edeceğiz ve Meclis araştırma komisyonumuzun kurulmasıyla birlikte eşgüdümlü bir çalışma yürütülecektir diye düşünüyorum.

Tabii, burada, bu önemli süreçte yargının işini zorlaştıracak, yargıyı baskı ve töhmet altında bırakacak her türlü beyandan herkesin de imtina etmesi gerekmektedir diye düşünüyorum. Bu trajedinin de siyasiler tarafından bir kör dövüşüne alet edilmemesi kesinlikle doğru bir tutum olacaktır ve işin ve sorumluların tespiti açısından önemli bir nokta olacaktır diye düşünüyorum.

Bu faciaların tekrar edilmemesi için komisyonun kurulacak olmasının önemli olduğunu bildiriyor ve tekrar başınız sağ olsun diyerek burada sorumluluğu olan her kimse, her türlü makam ve mevkideki herkesin soruşturulabilir, araştırılabilir olduğunu özellikle tekrar vurgulamak istiyorum. Tabii, içimizi yakan en önemli olay ve düşüncemiz şu: Eğer ki araştırılmış ve eksiklikler tespit edilmiş olduktan sonra bunlar ilgili birimlere bildirilseydi bu otelde bu yangın olmadan önlemler alınabilir, bu otel kapatılabilirdi.

Sayın Turan Çömez'in "Bir Türk gemisinde 9 tonluk kokain yakalandı." iddiasıyla ilgili, ben de hemen gündemden baktığımda bu konuyla ilgili bugün saat 14.22'de Dezenformasyonla Mücadele Merkezinden yapılan bir açıklamayı paylaşmak istiyorum. Bu gemi Türk gemisi değil, 2024'te Panama'dan bir firmaya satılan Tanzanya bayraklı bir gemi. Gemiye 10 Aralıkta Batı Afrika ülkesi Gine Bissau'da yükleme yapılmış, 13 Aralıkta Gine Bissau'dan yola çıkmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Hemen tamamlıyorum, teşekkür ederim.

Güney Amerika açıklarında bulunan Martinik Adası civarında Fransız donanması tarafından durdurulmuş, bahse konu olayla ilgili de 3 Kolombiyalı ve 1 İspanyol vatandaşı da tutuklanmıştır. Bu olayla ne ülkemizin ne de Türk gemisinin hiçbir alakası yoktur. Bu iddiayla ilgili bu bilgilendirmeyi de paylaşmak istedim.

Yine, bizim kıta sahanlığımızda Güney Kıbrıs'ın yaptığı araştırmayla ilgili de... O alanın bizim değil Mısır kıta sahanlığı içerisinde olduğu ve mavi vatan haritamıza göre de Mısır'ın kıta sahanlığı içerisinde bir doğal gaz aramasının yapıldığı bilgisini de kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.

Türkiye'nin Suriye'deki tutumu çok net, bunu başından beri söylüyoruz; tek bir sivilin dahi artık zarar görmemesini, orada güven, huzur ve barışın hiçbir ayırım gözetilmeksizin herkes için sağlanmasını çok önemsiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Tamamlıyorum.

Bu konuda gerek diplomasi çalışmalarımızı gerekse siyasi olarak orada kurulacak olan yeni hükûmetin de desteklenmesi noktasında çaba ve gayretimizi ortaya koyuyoruz. Ben ümit ediyorum ki Suriye'de huzur ve güven Türkiye'nin de desteğiyle birlikte kurulacak ve oradaki herkes güven içerisinde, huzur içerisinde, barış içerisinde yaşayacaktır diyorum.

Tekrar başımız sağ olsun ve komisyonun kurulmasıyla ilgili ortak mutabakatın gösterilmesinden dolayı bütün siyasi gruplara teşekkür ediyor ve saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Çömez, buyurun.

 

33.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - AK PARTİ'nin Sayın Grup Başkan Vekiline teşekkür ediyorum yaptığı açıklamadan dolayı.

Tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Dezenformasyon Merkezinden gelecek açıklamaların okunacağı bir makam değildir; burası, millet iradesinin tecelli ettiği bir makamdır; muhataplarımız bakanlardır, bu konuda bakanlar açıklama yapmalıdır bize.

İkincisi: Sayın Şahin "Bu geminin Türkiye'yle hiç alakası yok." dediniz; Sayın Şahin, geminin adı "Haliç", geminin adı "Haliç." Peki, geminin ilk kalktığı noktayı biliyor musunuz? Bize diyorsunuz ki: "Tanzanya'dan, şuradan buradan kalktı." Hayır, geminin kalktığı noktayı ben size söyleyeyim, Filyos, İstanbul'dan kalktı; sahibi de bir Türk. Türk bandıralı değil, onu biz de biliyoruz ama sahibi Türk. Şimdi sizin bu geminin sahibinin kim olduğunu açıklama yükümlülüğünüz var. Kimdir bu geminin sahibi, tanıdık bildik birisi mi, kimdir? Bu Meclisin bunu bilme hakkı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Üçüncüsü: Geminin adı "Haliç", Türkiye'den kalkmış. Nasıl olur da Dezenformasyon Merkezinin açıklamalarını burada okursunuz? Bakanların bize bununla ilgili açıklama yapması lazım.

Diğer bir konu: "Kıbrıs, bizim sahamızda değil Mısır'ın sahasında arıyor." diyorsunuz. Hayır Sayın Başkan, doğru değil. Bakın, ben size haritayı gösteriyorum. Bizim ve Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kara suları olan bölgede yapıyor aramayı. Buyurun, size fotoğraflarını göstereyim, çarşaf çarşaf. Nerede bizim "mavi vatan" tezlerimiz ve iddialarımız -ki biz de arkasında durduk- hani, nerede bizim gemilerimiz? Bizim kara sularımızda, bize ait olduğunu iddia ettiğimiz ve yürekten savunduğumuz kara sularımızda bu sondajları niye göremiyoruz da Güney Kıbrıs'ın sondajlarını görüyoruz? Bize diyorsunuz ki: "Mısır'ın." Hayır, doğru söylemiyorsunuz, Mısır'a ait değil oralar -harita elimde- Türkiye'ye ait buralar. Bununla ilgili açıklamayı da yine Dışişleri Bakanından bekliyoruz. Mavi vatanı sonuna kadar savunan, arkasında duran ve bununla ilgili mücadele vermeye hazır olan bir parti olarak söylüyoruz; lütfen, kamuoyunu ve Parlamentoyu doğru bilgilendirin.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Şahin.

 

34.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bugün özel bir gündemle aslında Meclis Genel Kurulunu açtık, çok tartışmaya girmek istemiyorum ama birileri sosyal medyadaki birtakım iddiaları ve iftiraları gündeme getirirse ben de elbette ki sosyal medyadaki bu algı ve iddiaların düzeltildiği Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin yaptığı açıklamaları paylaşırım -ki devletin bir resmî kurumudur- bu iddiaların hiçbiri doğru değildir.

Yine, Sayın Çömez'in gösterdiği haritaları bilmiyorum -nereden, ne haritasıdır- ama şu bilgiyi de biliyorum: Güney Kıbrıs'ın yaptığı arama yerinin Mısır'ın kıta sahanlığı içerisinde olduğu bilgisi de bende vardır. Gerekirse ayrıntılı farklı haritaları çalışırız, gösteririz ama sizin gösterdiğiniz harita nedir, referansı kimdir; onu bilmiyorum. Siz nasıl burada sosyal medyadaki birtakım algılarla bir iddiada bulunuyorsanız ben de bu iddiaların cevaplarının olduğunu söylemek ihtiyacındayım.

Teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Bursa Milletvekili Kayıhan Pala'nın, Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden geri çekildiğine ilişkin yazısı 16 Ocak 2025 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/91)

 

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkanlığının İç Tüzük'ün 21'inci maddesi uyarınca Bursa Milletvekili Kayıhan Pala'nın Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden geri çekildiğine ilişkin yazısı 16 Ocak 2025 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Bilgilerinize sunulur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

İlk tezkereyi okutuyorum:

 

C) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi (AGİT PA) Başkanı Pia Kauma'nın beraberinde bir heyetle birlikte Türkiye'yi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1027)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi (AGİT PA) Başkanı Sayın Pia Kauma'nın beraberinde bir heyetle birlikte ülkemizi ziyaret etmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 10 Ocak 2025 tarih ve 50 sayılı Kararı'yla uygun bulunmuştur.

3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 7'nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

 

 

Numan Kurtulmuş

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

 

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) ve NATO Parlamenterler Asamblesi (NATO PA) heyetleri için YENİ YOL Grup Başkanlığınca aday gösterilen asil ve yedek üyelere ilişkin tezkeresi (3/1028)

 

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

YENİ YOL Grubunun kurulması üzerine 18 üyesi bulunan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) ve NATO Parlamenter Asamblesi (NATO PA) heyetlerinde mezkûr gruba üyelik düştüğü tespit edilmiştir. Bu çerçevede, YENİ YOL Grup Başkanlığınca AKPM asil üyeliğine Bursa Milletvekili Cemalettin Kani Torun, yedek üyeliğine İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya ve NATO PA asil üyeliğine İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya, yedek üyeliğine Bursa Milletvekili Cemalettin Kani Torun aday olarak bildirilmiştir.

28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 12'nci maddesinde öngörülen yabancı dil şartını karşıladığı 15 Ocak 2025 tarih ve 51 sayılı Başkanlık Divanı Kararı'yla tespit edilen adaylar Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

 

 

Numan Kurtulmuş

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

 

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 28 Ocak 2025 Salı günkü (bugün) birleşiminde (10/2262), (10/2265), (10/2267), (10/2266), (10/2264) ve (10/2263) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına, bu görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların sürelerinin otuzar dakika olmasına -bu sürenin birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilmesine- ve bu birleşimde başkaca bir işin görüşülmemesine ilişkin önerisi

 

No: 49

 

 28/1/2025

 

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 28/1/2025 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

 

Numan Kurtulmuş

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

 

Leyla Şahin Usta

Gökhan Günaydın

Gülüstan Kılıç Koçyiğit

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Başkan Vekili

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkan Vekili

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu Başkan Vekili

Filiz Kılıç

Turhan Çömez

Selçuk Özdağ

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Başkan Vekili

İYİ Parti Grubu Başkan Vekili

YENİ YOL Partisi Grubu Başkan Vekili

 

Öneri:

Genel Kurulun 28 Ocak 2025 Salı günkü (bugün) birleşiminde (10/2262), (10/2265), (10/2267), (10/2266), (10/2264) ve (10/2263) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılması, bu görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların sürelerinin otuzar dakika olması -bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir- ve bu birleşimde başkaca bir işin görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınması önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

2.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, (2/1666) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/90)

 30/9/2024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

6/10/2023 tarihinde Başkanlığınıza ulaşan ve (2/1666) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'mle ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 37'nci maddesine göre işlem yapılması için gereğinin yapılmasını bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

 

 

Serkan Sarı

 

 

Balıkesir

 BAŞKAN - Sayın Yontar... Yok.

Sayın İlhan...

 

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, alacaklarını tahsil etmek için İsrail'e gitmek zorunda kalan Kırşehirli inşaat işçilerine ilişkin açıklaması

 

METİN İLHAN (Kırşehir) - Kırşehirli inşaat işçileri hemşehrilerimiz Sezer Özdemir, Hüseyin Kaya ve Çınar Alp Baydenk alacaklarını tahsil etmek için 9 Ocakta İsrail'e gitmek zorunda kaldılar. Lübnan sınırından İsrail'e kaçak yollarla girmeye çalışırken bir anda aileleriyle iletişimleri kesilmiş ve on sekiz gündür de kendilerinden haber alınamamıştır. Ailelerine en son gönderdikleri mesajda ise tepelerinden "drone"ların uçtuğunu ve çok korktuklarını belirtmişler. Biz, durumu Dışişleri Bakanlığımıza ilettik ancak gittikleri günden beri hâlâ herhangi bir haber alınamadı. İsrail basınında, işçilerimizin kayboldukları gün Lübnan sınırını ihlal eden 3 Türk vatandaşıyla ilgili haberler de yer aldı. Dışişleri Bakanlığımız elbette konuyla ilgilenmekte ancak daha üst düzey girişimlerde bulunması gerekmektedir zira ailelerimizin tedirgin bekleyişi sürmekte ve umutla beklemektedirler.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Şevkin...

 

36.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangınına ilişkin açıklaması

 

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - 21 Ocakta Bolu Kartalkaya'dan bütün Türkiye'nin yüreğine ateş düştü. Onlarca insanın bir sömestirde çocuklarına bir haftalık tatil yaptırmak üzere gittikleri otel, maalesef, 78 cana mezar oldu. Yine ne yazık ki yetkisi sınırsız ama sorumluluğu sıfır yetkililerle karşı karşıyayız. Yine başsağlığı ve boy boy verilen fotolar... Artık bu ülke bunlardan yıldı. Cenazesine katıldığımız yok olan aileler ve maalesef yok olmuş yaşamlar... Bunların hesabını kim verecek? Tıpkı geçiştirilen maden facialarından, iş cinayetlerinden, depremlerden, selden, orman yangınlarından, yurt yangınlarından, otel yangınlarından sonra hiçbir sorumlunun bulunmadığı ve hiç cezalandırmanın olmadığı gibi yine bu olayı da kapatacaksınız. Yazıklar olsun diyorum! Biraz vicdan, biraz insaf, hukuk ve adalet diyorum!

BAŞKAN - Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 Kapanma Saati: 16.35

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Rümeysa KADAK (İstanbul)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49'uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

2.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, (2/1666) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/90) (Devam)

 

BAŞKAN - İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre verilen doğrudan gündeme alınması önergesi üzerinde teklif sahibi olarak Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı konuşacaktır.

Buyurun Sayın Sarı. (CHP sıralarından alkışlar)

SERKAN SARI (Balıkesir) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, BAĞ-KUR'lu esnafımızın 7200 prim günü talebiyle ilgili Meclise sunmuş olduğum kanun teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.

Bugün, burada, Sosyal Güvenlik Kurumunda 3 milyon 700 bini aşkın 4/B'li, BAĞ-KUR'lu esnafımız, çiftçimiz sizden, bizden güzel bir haber bekliyor. SGK'den 1 milyon 800 bin BAĞ-KUR emeklimiz şu anda maaş almakta. Bu teklif, nereden bakarsanız en az 1 milyon vatandaşımızın emeklilik hakkını teslim etmek üzere hazırlanmış bir tekliftir. Kanun teklifimiz yıllardır süren bir adaletsizliği gidermek üzere, hak edene hakkını vermek üzere hazırlanmış bir kanun teklifidir. Bu ülkede sosyal devlet anlayışının hayat bulabilmesi için norm birliğinin sağlanması lazım. Sigortalının, Emekli Sandığına bağlı vatandaşlarımızın primleri 7200 günde tamamlanırken -emeklilik hakkı- BAĞ-KUR'lu esnafımız, çiftçimiz ne yazık ki 9000 prim günü yatırmak zorunda. Bu, vicdani de değil, ahlaki de değil, sosyal devlet bilincine de yakışan bir tavır, durum değil. Bugün, 2008 yılında çıkarmış olduğunuz bu reformla ne yazık ki BAĞ-KUR'lu esnaf ve çiftçimiz mağdur oldu. Şimdi bunu düzeltmek için bir fırsat var elimizde; 7200 gün prim adaletini sağlayabileceğimiz teklifi Meclise sunmuş bulunuyorum. Esnafımız ekonomik zorluklar altında mücadele ediyor. Sabah ezanında kepengini açıp akşam ezanına kadar siftah yapmak için bekleyen esnafımız; yıllardır, yanında bir kişiye ekmek verebilmek için mücadele eden esnafımız bugün hakkı olanı sizlerden talep ediyor. Bir kişiye fazla ekmek verebilmek için elektriğini, suyunu, vergisini, kirasını ödeme mücadelesi verirken bir de ekstradan sırtına binen bu prim yüklerini ödeme mücadelesi içerisinde. Esnafımız, zanaatkârımız yalnız değildir; esnafımızın da zanaatkârımızın da yanında Cumhuriyet Halk Partili kadrolar vardır. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin vermediğiniz o hakkı alana kadar bu kadrolar mücadele etmeye devam edecek. Esnaf, neden daha uzun süre prim ödemek zorunda bırakılıyor, bunu anlamış değilim.

Gelelim verdiğiniz ama tutmadığınız sözlere. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın -Kayseri mitinginde- tabii seçimden önce, klasik vaatlerinden biri de bu prim sözüydü. Kayseri mitinginde çıkıp "Esnafa müjdeler olsun, 7200 prim gününüz hayırlı olsun." dedi. Aradan yirmi iki ay geçti, nerede bu sözün karşılığı, nerede bu kanun teklifi? Size soruyorum, bu konuşma montaj mıydı? Gene mi "montaj, montaj" deyip geçiştirip gideceksiniz yoksa sözünüzün arkasında durup esnafımızın bu talebini mi karşılayacaksınız? (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Aldatma ve kandırma partisi!

SERKAN SARI (Devamla) - Yirmi iki aydır sözünüzü tutmadınız; günler geçiyor, aylar geçiyor, esnafımız mağdur ediliyor. "Talimatımızı aldık." diyen Çalışma Bakanı var. Çalışma Bakanı ne talimat aldı, aldığı talimatı kendi biliyor mu acaba? Çıkıp, o zaman verilen bu talimatı yerine getirsin. Siz sözünüzü tutmadınız, esnafımız her gün mağdur oldu.

Bakın, şu kanun teklifi on beş aydır komisyonda bekletiliyor, bugün Meclise geldi bu kanun teklifi. Şimdi size söylüyorum: Fırsat bu fırsat, yapmadığınızı, yapamadıklarınızı gelin, hep birlikte çözelim. AKP'nin milletvekillerine söylüyorum, MHP'li milletvekillerine söylüyorum, Cumhur İttifakı'na çağrıda bulunuyorum: BAĞ-KUR'lu esnafımızın hakkını bir an evvel teslim edelim. Var mısınız bu Mecliste bunu oylayarak gündeme almaya? (CHP sıralarından alkışlar) Ama yok, size izin verilmediği sürece vatandaşın lehine de olsa bir tek oy dahi kullanamıyorsunuz. Sizin vermediğiniz bu kararlardan dolayı, sizin almadığınız bu cesaretten dolayı ne yazık ki esnaf mağdur. Buradan çağrıda bulunuyorum milletime, esnafıma, çiftçime: Size hakkınızı vermeyen, bu sıralarda oturan AKP'li, MHP'li milletvekilleridir. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Eğer farklıysa birazdan oylayacağız teklifi; buyurun, hep birlikte kararımızı gösterelim milletimize. Milletin iradesinin tecelli ettiği bu Mecliste, gelin, esnafımızın hakkı olan, alın teri olan, emeğinin hakkı olan... Sosyal devlet bilinciyle yönettiğimiz bu ülkede bu sosyal devleti gösterme fırsatı bugün Meclise gelmiş durumda. Göreceğiz, göreceğiz iradenizi birazdan yaptığımız oylamada. Siz, bu sebeple vatandaşlarımızı prim borcuna mahkûm ettiniz. O vatandaşlar yılbaşında, iki hafta boyunca, on yedi gün boyunca prim borçlarından dolayı sağlık hizmeti alamadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERKAN SARI (Devamla) - Bakın, hastanelere gittiler; "Prim borcunuz var." diye muayene ücretleri, tetkik ücretleri ödemek zorunda kaldılar. Niye? Cumhurbaşkanı yıl sonunda yayınlayacağı kararnameyi unutmuş; işte bu anlayış yönetiyor ülkeyi. Her yıl yıl sonunda yayınladığınız prim borcu erteleme kararnamesi, ne yazık ki on yedi gün gecikmeli yayınlandı. 2022'de, 2023'te yayınlamış olduğunuz bu kararnameyi unuttunuz; siz esnafı unuttunuz, siz vatandaşı unuttunuz. Sizin tek derdiniz yandaşınız, müteahhidiniz. Onlara bir ödemeyi unuttunuz mu bugüne kadar? Bir ödemesini eksik bıraktınız mı? Ama zulüm vatandaşa olunca çok cesursunuz, çok dalgınsınız, çok unutkansınız. On yedi gün boyunca vatandaşlarımızın bu ödediği paraları çıkardığınız kararname gereği geri ödeyin. Ödeyin vatandaşların parasını; çocuklarına, zor zahmet evine ekmek götüren bu vatandaşların parasını ödeyin.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Gezmiş...

 

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Giresun'a 2025 yılı için ayrılan ödenek miktarına ilişkin açıklaması

 

ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Seçim bölgem Giresun, iller arası gelişmişlik sıralamasında maalesef 54'üncü sırada yer alıyor. Hâl böyleyken, 2025 yılında hâlen Meclis kürsüsünden şehrimin yol, su, elektrik sıkıntısına çözüm bulunmasını beklerken 2025 yılında ayrılan ödenekler âdeta Giresun'umuzu kaderine terk etmiştir. 16 ilçe, 550 köy için 160 milyon bütçeyle, köy başına düşen ortalama 300 bin TL'yle köylerimizin yol sorununu mu, elektrik sorununu mu, su sorununu mu, altyapısını mı düzenlemeyi planlıyorsunuz? Giresun Milletvekili olarak bu bütçeye ek ödenek talep ediyorum ve Giresunlu hemşehrilerime sesleniyorum: Her sorunun takipçisi olmaya devam edeceğim.

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

2.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, (2/1666) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/90) (Devam)

 

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

 

VII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- (10/696,1831,1862,1833,1834,1835) esas numaralı Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan üyeliğine seçim

 

BAŞKAN - Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu aday gösterilmiştir.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

2.- Dışişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğine seçim

 

 BAŞKAN - Dışişleri Komisyonunda boş bulunan İYİ Parti Grubuna düşen bir üyelik için Ankara Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba aday gösterilmiştir.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

Bolu Kartalkaya mevkisinde bulunan bir otelde meydana gelen yangın faciasının tüm boyutlarıyla araştırılarak ilgili kurum ve kuruluşların sorumluluklarının tespit edilmesi ve benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan (10/2262), (10/2265), (10/2267), (10/2266), (10/2264), (10/2263) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin birlikte yapılacak görüşmelerine başlıyoruz.

 

VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI[1]

A) Ön Görüşmeler

1.- AK PARTİ Grubu adına Grup Başkanı Sivas Milletvekili Abdullah Güler’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2262)

2.- YENİ YOL Grubu adına Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2263)

3.- İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2264)

4.- CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Ankara Milletvekili Murat Emir’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak sorumluluğu bulunanların tespit edilmesi ve benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2265)

5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2266)

6.- DEM PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Muş Milletvekili Sezai Temelli ve Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2267)

 

BAŞKAN - İç Tüzük'e göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda sırasıyla siyasi parti gruplarının önergelerdeki birinci imza sahiplerine ve gösterecekleri bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri, alınan karar gereğince gruplar için otuzar dakika olacak ve bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilecektir. Önerge sahiplerinin konuşma süreleri ise onar dakikadır.

Gruplar adına yapılacak konuşmalara başlıyoruz.

YENİ YOL Partisi Grubu adına ilk söz, İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Kaya'ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)

YENİ YOL GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta 85 milyon olarak hepimizi derinden üzen çok vahim bir felaketi yaşadık. Maalesef bu felakette yarısı çocuk 78 vatandaşımız hayatını kaybetti, 51 vatandaşımız da yangında yaralandı. Özellikle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve sevenlerine başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.

Son olmasını diliyorum bu kürsüden yüksek bir sesle, tıpkı daha önce yaşanan birçok felakette son olmasını dilediğimiz ama maalesef son olmayan felaketlerde dediğimiz gibi. 2003 yılında Bingöl depreminde 176 vatandaşımız hayatını kaybetti. Son olmasını dilemiştik ama maalesef son olmadı, 2004 Pamukova tren kazasında, 2008 Kütahya tren kazasında da 50 vatandaşımız hayatını kaybetti. Maalesef son olmadı, ardından Marmara Ayamama sel felaketi, Karadon maden kazası... Van depreminde, 2011'de 644 vatandaşımız hayatını kaybetti. 2014 yılında Soma maden faciasında 301 vatandaşımız, Ermenek maden kazası, Şirvan maden kazası, Aladağ öğrenci yurdu yangını, Çorlu tren kazası, 11 ilimizdeki 6 Şubat depreminde 50 bin vatandaşımız... Son olarak da Kartalkaya'da otel yangınında 78 ölü. Bu ülkede her şey pahalı ama maalesef insan hayatının bir değeri yok. Son olmadı ve maalesef aynı tas, aynı hamam devam edersek bu son olmayacak çünkü hiç kimse sorumluluk üstlenmiyor; herkes kendi sorumluluklarına dikkat etmek yerine başkalarına suç atma yarışına giriyor. Dolayısıyla, sebep olanların istifa etmediği veya görevden azlinin bile düşünülmediği, hatta bırakın bunu bir sonraki yıllarda terfi ettirildiği bir sistemde bu felaket ve sorunları incelemek ve tavır almak yerine maalesef siyasi kamplara ve pozisyonlarımıza göre durumumuzu değerlendirmeye devam ediyoruz ve bu felaketleri de yaşamaya devam ediyoruz. Onun için bugün burada siyaset kurumunun artık bu gidişe bir "Dur!" demesi lazım, benzer örneklerin yeniden yaşanmaması lazım.

Değerli milletvekilleri, gelin, bugün parti aidiyetlerimizi, kurumsal menfaatlerimizi bir kenara bırakarak bu olayı hep beraber değerlendirelim. Meydana gelen felaketi iki ana başlık altında değerlendirmek mümkündür. 1'inci başlık; meydana gelen bu hadisede siyasi, ahlaki, vicdani, hukuki, cezai sorumluluğu olanların sorumluluk üstlenmesi, gerekli yasal süreçlerin hiçbir etki ve baskı altında kalmaksızın, ucu nereye kadar gidiyorsa gitsin, araştırılıp soruşturulmasıdır. Yangın yönetmeliğine aykırı bir şekilde işletilen bir turizm tesisinde 78 insanımız...

(Uğultular)

BÜLENT KAYA (Devamla) - Sayın Başkan, bir uğultu var, müdahale etmenizi istirham ederim.

 

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, konuşmacıyı dinleyemiyoruz, sohbet eden arkadaşlarımızın kuliste devam etmelerini rica ediyorum.

Buyurun.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

Yangın yönetmeliğine aykırı bir şekilde işletilen bir turizm tesisinde 78 insanımız feci şekilde yanarak, feryatlar içerisinde, diri diri yanarak hayatını kaybediyorsa Turizm Bakanı pişkin bir şekilde o koltukta utanmadan oturamaz arkadaşlar, oturamamalı. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bir hükûmet böyle bir felakette dahi kendi adamını koruma refleksiyle hareket edemez, etmemelidir, edememelidir. İstifa etmiyorsa ilgili Bakan, hiç olmazsa her zaman yaptığınız gibi "Görevden affı istendi." diye azil mekanizmasını harekete geçirmelisiniz, azledilmediği her gün topyekûn iktidarınızın tamamı bu vebalin ortağıdır. 161 oda, 350 yatak kapasiteli bir otelde sezonun en işlek, doluluk oranının en yüksek olduğu ve denetim sırasında dahi birçok müşterinin konakladığı bir yerde yangın ruhsatı için kendisine müracaat edilmiş bir Belediye Başkanı, yaptığı denetimde tahliye çıkışları, ışık yönlendirme levhaları, acil aydınlatma sistemi, söndürme gereçleri talimatı, algılama sistemi, yangın alarmı, duman sensörü gibi birçok yetersizlikleri tespit etmişken "Başvuru geri çekildi." deyip siyasi sorumluluktan kaçamaz ve o koltukta asla oturmamalıdır. Mevzuat açısından otelin açılıp işletilmesinde görev ve sorumluluğu vardır ya da yoktur ama böyle bir felakete yol açan eksiklikleri görmüş bir Belediye Başkanı, bunu savunmak için "İtfaiye müdürü korkmuş olabilir. 'Ben böyle bir otelle ilgili eksikleri savcılığa bildirirsem burası büyük bir işletme, yarın, beni karalıyorsun diye dava açabilirler.' korkusu yaşamış olabilir. Ben yangını sonradan öğrendim, daha öncesinde bu başvuruların yapıldığını, başvurunun geri çekildiğini bilmiyorum." diyerek kendi birimlerine hâkim olmadığını ortaya koyan bir Belediye Başkanı o koltukta siyasi sorumluluk gereği durmamalıdır; kendisinin istifa etmesi hem kendisine hem siyaset kurumuna hem de partisine yapacağı bir iyiliktir. Dayısının oğlunu belediye başkan yardımcısı olarak atayıp itfaiye birimini ona bağlayan ve gelen eleştirilere de "Damattan bakan oluyor, dayı oğlundan başkan yardımcısı olmuş çok mu? Cumhurbaşkanı damadını niçin atadıysa ben de dayı oğlunu bu şekilde atadım." diyerek savunma yapan kişi, 78 canını kaybeden ailelere ve milletin hatırasına saygısızlık yapmıştır. Dolayısıyla siz eğer eleştirdiklerinize benzeyecekseniz niçin bu muhalefeti yapıyorsunuz?

Yine, işletme ruhsatları, iskân belgeleri bir devletin namusudur. Vatandaş, verilen ve devletin namusu olan bu belgelere güvenerek o ruhsatlı işletmelerde kalıyor. Bu ruhsatlarda hile hurda yapanlar devlete ve millete ihanet ettikleri gibi, namussuzluk yapmaktadırlar. Valilik, il özel idaresi, Turizm Bakanlığı işletme ruhsatını verdiği ve "Güven içerisinde burada konaklayabilirsiniz." dediği bu tesislerin ruhsatta uygunluğunu ve bu uygunluğun sürdürülebilirliğini sağlamak zorundadır. Otel sahiplerinin bakan, otel sahiplerinin sertifikasyon kurumlarında yönetici ve üye olduğu bir sistem sağlıklı bir sistem, sağlıklı bir denetim sistemi değil. Hani meşhur bir söz: Tilkiye sormuşlar "Seni tavuk kümesine bekçi yaparsak ne dersin?" diye "Gülmekten cevap veremiyorum." demiş. Turizmde birçok oteli olan bir bakana "Seni Turizm Bakanı yapalım, otelleri de sen denetle." ya da otel sahiplerine "Seni bir ajansın yönetim kuruluna alalım, o denetimi de sen yap." dediğiniz zaman emin olun gülmekten cevap bile veremeyecektir. (YENİ YOL, CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Birçok bakanlık bünyesinde sertifikasyon kurumu kurdunuz ancak bu sertifikasyon kurumları birçok uygulamalarınızda olduğu gibi objektif değerlendirmelerle değil, tamamen duygusal sebeplerle sertifikasyon veriyorlar; örneğin, İstanbul'da onlarca çocuğun ölümüne sebep olan özel hastanelere verilen uluslararası yeterlilik sertifikaları gibi. Burada TÜSEB'de görevli yetkililer gidip araştırma yaptılar, 100 üzerinden 60 puan aldı, 100 alması lazımdı ilgili hastanenin. Hemen o denetimi yapanlarla ilgili mobbingler yapıldı; itirazlar, itirazlar; o 60 puan alan işletmeye daha sonra 100 puan verilerek hasta kabullerine kaldığı yerden devam etti, sonra da felaket oldu. Bu mudur sizin vicdanınız? Bu mudur, her şey duygusal mıdır? Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; biz buna "Yok." demeyeceksek, o duygusal ilişkilerin ortağı olmayacak mıyız? Yine, yargıyla otel çalışanlarını gözaltına alıyorsunuz, belediye başkan yardımcısını, itfaiye müdürünü gözaltına alıyorsunuz. Allah aşkına, turizmle ilgili bütün denetimleri yapan, ruhsatları veren Turizm Bakanlığının bir bürokratı, il özel idaresinin bir bürokratı, vali, vali yardımcısı gözaltına alınamaz mı? Yargıyı bir sopa olarak sadece muhalefetin kafasında Demokles'in kılıcı gibi kullanarak bu konularda millete maalesef ve maalesef dert anlatamazsınız.

Bir diğer başlık, ikinci başlık ise bu felaketlerden ders çıkarmamız lazım. Ders çıkarmadığımız için işte saydığım birçok felaketle maalesef felaket üstüne felaket yaşamaya devam ediyoruz. Birbirinize suç atma yarışına giriyorsunuz sorumlu olan kişiler olarak; belediye iktidara, iktidar belediyeye. Ya, bir taneniz de çıkıp "Hukuki ve cezai sorumluluğu olmasa bile vicdani, insani ve siyasi sorumluluğu var. 78 kişinin öldüğü bu ildeki felaketten dolayı hiç olmazsa ben artık bu görevi yapamıyorum." diye kenara çekilsin ama maalesef, bunu yapmaktan ziyade, pandemi olur maskeyi belediye mi dağıtacak, hükûmet mi dağıtacak yarışına girersiniz. Deprem olur; AFAD mı yapacak, belediye mi yapacak yarışına girersiniz. Okullar pislikten geçilmez; okulları belediyeler mi temizlesin, Millî Eğitim mi temizlesin yarışına girersiniz. Felaketlerde vatandaşın acısını dindirmek için yardım kampanyaları düzenlenir; İçişleri Bakanlığı mı toparlar bu paraları, yoksa belediyeler mi toparlar yarışına giriyorsunuz. Bu şekilde bu millete iyilik yapmıyorsunuz, sadece PR yaparak siyasi rant elde etmeye çalışıyorsunuz ve maalesef, bu konularda da siz millete sorumluluk yükleyerek kendiniz sorumluluktan kurtuluyorsunuz.

Daha önce birçok konuda araştırma önergesi verdik, hep reddettiniz, niye? Anayasa 138/3: Soruşturması devam eden bir konuyla ilgili bu Mecliste görüşme, beyan veya araştırma komisyonu kurulmasına dair teklif ve önerilerde bulunulamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Savcılık ve yargı harekete geçti. Ey Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlar, kamuoyu baskısından dolayı mı bu araştırma komisyonunu kuruyorsunuz? Benzerlerinde verip de reddettiğiniz gibi Anayasa 138/3'ü niye gerekçe göstermiyorsunuz? Demek ki siz sadece toplumun gazını almak için bu komisyonları kuruyorsunuz.

İliç Komisyonuyla ilgili araştırma önergesi nerede? Üzerinden kaç ay geçti hâlâ buraya getirmediniz. 15 Temmuz FETÖ darbe soruşturmasıyla ilgi rapor nerede? Buraya getirmediniz. Dolayısıyla, bundan sonra artık Anayasa 138/3'ü bahane edip sorumluluktan sıyrılmaya çalışmayın. Mikrofonları açık kalmıştı "Yenidoğan çetesiyle ilgili davaya gitmezsek millet bizi çok eleştirir." diyordu vekilleriniz. Millet sizi eleştirdiği için değil, vicdanen bu komisyonun kurulması gerektiği için buna "evet" deyin. (YENİ YOL sıralarından alkışlar) Ama siz, maalesef, sadece ve sadece milletten korktuğunuz kadar vicdanınızdan korkmuyorsunuz. Bunu da burada bir kez daha ifade eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Yeni Yol Partisi Grubu adına ikinci söz, İstanbul Milletvekili Sayın Elif Esen'e ait.

Buyurun Sayın Esen. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YENİ YOL GRUBU ADINA ELİF ESEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; YENİ YOL Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Kartalkaya'da meydana gelen, ailelerin öldüğü, yarıyıl tatili sebebiyle 36 çocuğun -söylerken içim parçalanıyor, evet, 36 çocuk- ve aileleriyle 78 vatandaşımızın öldüğü yangın bizlerin büyük bir acısıdır bugün. Biz aslında bugün başka hiçbir şeyi konuşmamalıydık, hepimizin vicdanı derinden yaralı çünkü. Kayıplarımıza Allah'tan rahmet, acılı yakınlarına sabırlar diliyorum; yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Bir kez daha gördük ki -hani son zamanlarda sıkça duyduğumuz- "Ülkemizde insanın hayatının kıymeti bu kadar." dedirtecek uygulama ve denetim eksiklikleri burada da başrolde. Otel ve kamu yetkilileri otel yangını ateşini körükleyecek uygulamaları birlikte görmezden gelmişler. Şimdi bize düşen, kaybettiğimiz her bir can ve kaybettiğimiz her bir çocuk için suçluların hak ettiği cezaları almaları ve bir daha böyle acılar yaşanmaması için, "-mış" gibi yapılan sorumsuz yetkililerin sorumluluklarını yerine getirmesi için takipçi olmaktır. Çünkü bu olayda, evet, otel yöneticilerinin ya da otelde çalışan kişilerin ihmalleri, suçları var elbette ama onun ötesinde Hükûmetin, bakanlıkların ve kamu kurumlarının işlerini gereği gibi yapmamaları, kendi aralarındaki kopukluklar, yetki ve sorumluluk karmaşası, ayrıca denetim mekanizmalarındaki ciddi aksaklıklar başrolde. Örneğin, biz burada Turizm Bakanının yetki sahibi olup sorumluluk sahibi olmadığını iddia ettiğine tanıklık ettik; gerçekten komik. Her yetki sorumluluğunu da beraberinde getirir oysa, bunu hepimiz biliriz.

Sayın milletvekilleri, söz konusu otelde yangın merdivenlerinden alarm sistemine kadar pek çok eksik bulunuyor ama aynı otel aynı zamanda tüm eksikleriyle Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) tarafından üst üste 2 kez Sürdürülebilir Turizm Programı Sertifikası'yla ödüllendiriliyor. Peki, nasıl oluyor bu iş? Otelin sahibi Halit Ergül TGA'nın Yönetim Kurulunda yer alıyor. Bu durumun otelin sertifikalandırılmasında ve denetimlerinde görülen eksiklerin göz ardı edilmesinde etkili olmadığını kim söyleyebilir? "Yok." deniliyorsa, bu denetimlerin objektifliği nasıl sağlanmış, mutlaka kamuoyuna açıklanmalıdır. Sayın Bakan Ersoy, televizyonda denetimlerin sıkı olduğunu ve çok sayıda oteli kapadıklarını söylemişti eksikler nedeniyle. Grand Kartal bunca eksiğine rağmen neden onlardan biri olmamıştır? Bu eksiklerin son anda oluşmadığı, yıllara yayıldığı bariz değil mi? Otelin sitesine göre, yangın eğitimi Haziran 2024'te verilmesi gerekirken verilmemiş, yıllık sözleşmelerle yapıldığı söylenen denetimlerde yangın merdivenlerinin mevzuata uygun olmadığı tespit edilmemiş; yangın alarmı çalışmıyor, yangın dedektörleri devreye girmiyor, yangın söndürme sistemi yok. Yahu, halı kaplı olduğu iddia edilen yangın merdiveni dünyanın neresinde kabul edilebilir? Üstelik, bu eksikliklerin görülmediği bir denetim sistemi hangi vicdana sığar? Ayrıca, itfaiye raporu olmadan ruhsat verilmesi yasal olarak mümkün değilken Bolu Belediyesinin 2007'den beri olumsuz rapor verdiği bir otele ruhsat verilmişse ve o ruhsat hâlâ devam ediyorsa buradaki yetkinin sorumluluğu nasıl paylaştırılabilir? Kartalkaya'nın ruhsat verme yetkisi Turizm Bakanlığında ama bu yetkiyle birlikte denetim ve yaptırım sorumluluğu da hangi bakanlıkta belli değil. Aynı Bakanlıkta değil midir? Aynı merci yetkiyi kullanırken sorumluluğu da üstlenmez mi? Bu soruları cevaplamadan kimse bu trajediden sorumluluğunu kurtaramaz.

Sayın milletvekilleri, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu gereği bu otelde hangi tedbirlerin alındığı kamuoyuna açıklanmış değil. Son iddia, yangının personelin yanan yağa su dökmesiyle çıktığına dair. Tamam da 300 insana çatı olan bu otelin sektörün normali hâline gelen sürekli personel değiştirme ve ucuza çalıştırma alışkanlığı nedeniyle, yeni gelen personel dâhil her birine acil yardım, afet, yangın önleme ve tahliye konularında bir eğitim vermeden yahut buna dair eğitimini kanıtlamadan iş verilmemesi, görev verilmemesi gerekmez mi? Bakanlık böyle bir koşulu neden koymaz? Koyuyorsa neden ve nasıl uygulanmaz?

Bir de İçişleri Bakanının kamu kurumları arasındaki yetki sorunlarını tespit etmek için on gün süre istemesi var ki bu durum trajedinin özeti gibi. Sayın Bakan, hukuk fakültelerinde en karmaşık derslerde somut bir olayı yorumlamak için öğrencilere sınavda üç saat süre verilir. Siz yetkiliyi tespit etmek için on gün istiyorsunuz. Bu, şu demek mi? "Burada o kadar karmaşık durumlar, sorumsuz yetkililer var ki bu kördüğümü nasıl çözeriz ya da Hükûmetin yetkili sorumsuzlarına ne deriz?" on günü mü oluyor bu?

Bakın, iktidar son geldiği noktada gece üçlere, dörtlere kadar oy çokluğu sağlayarak, ellerini indirip kaldırarak muhalefetin yani bizlerin tüm muhalefet yapmasına, itirazlarına rağmen kanunları takır takır geçiriyor ama mesele bu kanunların uygulanması ve denetimlerini sağlamaya gelince herkes uykuda. Yasa yaparken bol bol yapalım ama denetlemeye ve uygulamaya gelince Allahualem, öyle mi?

Buradan soruyorum: Bu düzenlemelerin gereğini yerine getirmekle sorumlu değil midir iktidar yani Hükûmet? Denetim mekanizmalarını işletmek sizin sorumluluğunuz değil midir? Hangimiz gittiğimiz otellerde yangın merdivenini aradık, yangın alarmı var mı diye baktık, "Gerekli tedbirler alınmış mı acaba?" diye otel sorumlularını sorguya çektik? Bakmadık çünkü devletin bu yaşamsal kontrolleri kurumlarınca yapmış ve güvenli ortamı sağlamış olduğunu düşündük, değil mi? Öyle de düşünürüz.

Peki, çok daha önemli ve çarpıcı bir soruyu daha soruyorum: Ülkenin yönetildiği, kanunların geçtiği, yasama faaliyetlerinin icra edildiği yüce Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu tedbirleri gereğince almış mıdır ve güvende midir acaba? Ne yazık ki hayır çünkü bazı odalarda sigara içildiğini ve yangın dedektörlerinin iptal edildiğini hepimiz biliyoruz. Alın size tehlike altında yaklaşık 7 bin Meclis çalışanı, aynen Kartalkaya'daki otelde olduğu gibi. Ben yeri gelmişken Meclisin konuyla ilgili idaresine de bu güvenlik talebimi, bu 7 bin kişi adına bu kürsüden iletmek istiyorum. Unutmayın sayın iktidar yöneticileri, önce kapımızın önünü süpürmeliyiz ya da atalarımızın tabiriyle balık baştan kokmamalı.

Değerli milletvekilleri, bu trajedinin ardından sadece kayıpların yasını tutmak yetmez, bizlere yakışmaz; sorumlu kamu kurumlarının hesap vermesi, denetim mekanizmalarının şeffaf hâle getirilmesi ve işletilmesi ve ayrıca, en önemli konu, bakanlıklar arası yetki ve sorumluluk karmaşasının giderilmesi için ciddi adımlar atılması gerekiyor. Bu vahim olayın sorumlularının adalet önünde hesap vermesi, vicdanların bir nebze olsun rahatlatılması için şarttır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ELİF ESEN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

ELİF ESEN (Devamla) - Daha fazla can kaybını önlemek ve bu ülkede herkesin ama herkesin -bu herkesin içinde çocukları özellikle tırnak içinde tutuyorum- öncelikle çocukların ve bütün vatandaşlarımızın kendilerini güvende hissedebilmeleri için gerçek sorumluları istifaya çağırmak iktidarın görevidir.

Sizleri saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Nerede o haysiyetli insanlar, nerede!

BAŞKAN - YENİ YOL Partisi Grubu adına söz Muğla Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ'a ait.

Buyurun Sayın Özdağ. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)

YENİ YOL GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir cümle çınlar hep kulaklarımda: "Mesuldür dünyada herkes her şeyden." Ama herkes her şeyden mesulse insan olanlar mesuldür, vicdanı olanlar mesuldür ve hangi milletin iktidarı olduğunu anlayanlar ve idrak edenler mesuldür.

Değerli milletvekilleri, hesap vermemek için yetkisiz sorumlulardan "vicdani ama" diye hesap sorulan ancak yetkili sorumsuzlara ise surda gedik açtırmamak adına yol verilen bir siyasi zihniyetin cenderesi altında ezilen bir ülkede yaşıyoruz. Felaketlerden felaket, afetlerden afet, acılardan acı, zulümlerden zulüm seçmeye mecbur bırakılmış sahipsiz bir milletin çocuklarıyız artık.

21 Ocak 2025 tarihinde ülkemizi yasa boğan bir yangın meydana geldi ve resmî açıklamalara göre bugün itibarıyla maalesef, 78 vatandaşımız hayatını kaybetti, 50'den fazla da yaralı insanımız var. Bolu Kartalkaya'da bulunan söz konusu otelde meydana gelen yangın, cumhuriyet tarihimizin en çok can kaybına neden olan iş yeri yangınlarından biri olarak şimdiden kayıtlara geçti.

Söz konusu yangın ve meydana gelen büyük can kayıpları bir daha göstermiştir ki iktidar, sebepler yerine daima sonuçlarla ilgilenen yetkili ama sorumlu olmayan bir yönetim anlayışını topluma dayatmaktadır. Konunun ayrıntısına girmeden ifade etmek istiyorum: Bolu'daki yangın faciasında tutuklu sayısı bugün itibarıyla 20'ye yükseldi. 36'sı çocuk 78 insanın hayatını kaybettiği bu yangında tutuklanan değil ama tutuklanmayan bazı kişiler ise hayli manidar. Bolu Belediye Başkan Yardımcısı Sedat Gülener tutuklandı, Bolu İtfaiye Müdür Vekili Kenan Coşkun tutuklandı, otel sahibi Halit Ergül tutuklandı, otel müdürü Zeki Yılmaz tutuklandı, otel aşçısı Faysal Yaver tutuklandı, şirket müdürü Emir Aras tutuklandı, muhasebe müdürü Kadir Özdemir tutuklandı, elektrikçi Hüseyin Özer tutuklandı.

Peki, 2634 sayılı Kanun'a göre, işletmelerin denetiminden tutun da ruhsat ve çalışma izinlerine karar veren merci yani Turizm Bakanlığından tutuklu olan kimse var mı? Elbette yok. Niye? Çünkü onlar kanunlardan ve sorumluluklardan münezzeh, seçilmiş, layüsel kişilerdir de onun için.

Bakınız, Sırbistan'da 15 kişinin öldüğü -Sırbistan'da yeni oldu- tren kazasından sonra sırasıyla önce Başbakan, sonra Ulaştırma Bakanı, sonra Ticaret Bakanı ve demir yollarından sorumlu yöneticisi başta olmak üzere ilgili herkes istifa ediyor. Hani, bizi kıskanıyorlardı ya bu Avrupalılar! Bu Sırbistan da sıradan bir ülke ha, onu da söyleyeyim size ve burada herkes istifa ediyor. Bizde Hükûmetin ihmalleri ve sorumsuzlukları nedeniyle 80'e yakın insan yanarak, can çekişe çekişe, acı hatıralar bırakarak, kulaklarımızda çınlayan cümleleriyle beraber ölüyorlar, vefat ediyorlar. Hangi bakan istifa etti şimdiye kadar Allah aşkına, söyler misiniz? Sonra Avrupa Birliğinden bahsediyorsunuz. Avrupa Birliğine girecekmişiz, Avrupa Birliği ülkeleri bizi alacaklarmış. Siz önce vicdanlarınıza girin, öncelikle vicdanlarınıza seslenin "Biz nerede hata yapıyoruz?" diyerek.

Allah aşkına, rüşvetin girmediği yer mi kalmış? İrtikâbın olmadığı, iltimasın olmadığı, torpilin olmadığı bir yer mi kalmış bu ülkede, söyler misiniz bana? Oteller zincirini mi ararsınız, madenler zincirini mi ararsınız, nereyi ararsınız; herkes ruhsatını alabilmek için mutlaka bir adam arıyor, bir torpil arıyor ve de görevini doğru yapmamak için.

Bu otellerden bir tanesi Avrupa'da olsaydı bu yangın olur muydu? Olurdu bu yangın ama hemen söndürülürdü ve orada insanlar ölmezlerdi, çok az bir zayiat görürlerdi. Japonya'da deprem oluyor, trenler azıcık çalışmıyor; Japonya'da deprem oluyor, yollar azcık yıkılıyor; bakan istifa ediyor. Hatta Osmangazi Köprüsü'nde Türkiye'nin imal etmiş olduğu bir halat var, bizim ülkemizde imal ediliyor, kopuyor ve orada sorumlu Japon mühendisi harakiri yapıyor, kendisi intihar ediyor. Ya, Allah aşkına, böyle şerefli insanların olduğu dünyada, bu tür sorumsuzlukların olduğu yerlerde ne yapmamız lazım diye sormayalım mı biz burada?

Biraz önce söyledim, kadın orada babasına "Baba, yangın var, ölüyoruz; atlayayım mı, yanayım mı?" diye sesleniyor. Çocuklarını atıyorlar ya! Ya, birazcık vicdan ya! İstifa edin, ne olur! Özür dileyin. "Biz yaptık, yanlış yaptık." deyin. Ne olur, bir şey mi olur?

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı istifa ettirilir, niye istifa ettiğini bilmeyiz. O Bakana usulsüz bir şeyler mi yaptırmak istediniz de dayanamadı, istifa etti? Yoksa o Bakan mı bazı hırsızlıklara, yolsuzluklara, usulsüzlüklere karıştı? Biliyor muyuz? Bilmiyoruz.

Olmayacak arkadaşlar, bu zihniyet devam ettiği sürece Türkiye'de insanlar ölmeye devam edecekler, Türkiye'de istismarlar olmaya devam edecek, rüşvet devam edecek, iltimas devam edecek, irtikâp devam edecek.

Bakıyorsunuz, öbür tarafta Soma maden kazası; 301 kişi ölüyor, hiç hesap verilmiyor. Şimdi, "Burada araştırma komisyonu kuralım." diyoruz; kuracağız araştırma komisyonunu. Aslında, ben bu şekilde olmasını da istememiştim, söylemeyeceğim geri kalan kısmını. Peki, bu komisyon toplanacak dört ay boyunca, ne olacak? Ne olacak bu komisyon toplandıktan sonra? İliç ne oldu? Geçen sene İliç'te maden kazası oldu, aylar sonra o insanların naaşına ulaşabildik. Elbistan'da bir maden kazası oldu, hâlâ ulaşılamadı o insanların naaşlarına. Peki, İliç'le ilgili rapor nerede? Ya, 15 Temmuzun raporu nerede, 15 Temmuzun, söyler misiniz bana? Bu raporlar geldiği zaman Genel Kurula iniyor mu? İnmiyor ki Genel Kurula. İndiği zaman da ne oluyor, yeni kanunlar mı çıkarıyoruz, yeniden tedbirler mi alıyoruz? Kanunları çıkarmak önemli değil değerli milletvekilleri, o kanunları uygulayacak liyakatli, ehliyetli, vicdan sahibi, kimseden korkmadan karar verebilecek, Allah'tan korkacak, kuldan utanacak liyakatli idarecilere ihtiyacımız var. (YENİ YOL sıralarından alkışlar) Bizim ülkemizde liyakatli idareciler kalmış mı Allah aşkına! Kalmamış ki!

Değerli milletvekilleri, şimdi, buradan Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'a soruyorum: Siz bir iş insanısınız değil mi? Size ve aile bireylerinize ait oteller var değil mi? Bu otelleri kim, hangi kurum denetliyor acaba? Mesela -siz hem bir iş insanı hem de bu ülkenin bir Bakanı olarak- size ve aile bireylerinize bağlı bu otelleri yine size bağlı Bakanlık müfettişleri mi denetliyor? Otellerinizi Bakanlık müfettişleri bugüne kadar hiç denetledi mi ve bu denetlemelerde hiç ihmallere, kusurlara rastlanıldı mı, tespit edildi mi? Söz konusu raporları kamuoyuna açıklamayı düşünüyor musunuz?

Değerli milletvekilleri, ülkemiz yaşanan her felaketten sonra alınamayan tedbirler, ihmal ve yönetim acizliği gibi tartışmaları yapmaktan bıktı, usandı ama mevcut iktidar uzun yıllar bu konuda ciddi hiçbir somut adım atmamakta ısrar ediyor maalesef. Mesela hakkında araştırma önergesi verdiğimiz söz konusu otel yangını gibi, mesela orman yangınlarıyla mücadele ederken bu yangınları engelleme dışında söndürme konusunda yaşanan yetersizliği ve kimin yetkili olup olmadığı gibi yönetim zafiyetini gösteren tartışmalarla gerçek sorumlular hep gözlerden kaçırılmaktadır.

Mesela, 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli deprem sonrasında yaklaşık 60 bin kişi hayatını kaybetmiş, depremin ilk anından itibaren aciliyet arz eden arama kurtarma faaliyetlerinin geciktiği, AFAD başta olmak üzere kurumların zamanında müdahale edemediği, Türk Silahlı Kuvvetlerinin arama kurtarma faaliyetlerine geç dâhil edildiği, bu nedenlerle birçok vatandaşımızın hayatını kaybettiği ya da sakat kaldığı çok tartışılmıştı. Ama esasen depreme hazırlık açısından Hükûmet ve kurumların gerçek manada görevlerini yapmadığı, denetim ve ruhsat konularında ihmallerin olduğu ve bu nedenle can kayıplarının devasa boyutlara ulaştığı bilinen bir hakikattir.

Yine, Erzincan'ın İliç ilçesinde meydana gelen maden kazasında, hızlandırılmış tren kazalarında, sel felaketlerinde, Soma'da, Elbistan'da, Ermenek'te, Kozlu'da, Zonguldak'ta, yanan ormanlarımızda aynı ihmal, denetimsizlik ve iktidara yakın ve yandaş olanlara karşı gösterilen kurallardan münezzeh olma anlayışını görüyoruz.

Söz konusu otel yangınında otelin yangın alarm sistemleri ve duman dedektörlerinin çalışmaması, yangın merdiveni eksikliği, acil tahliye yollarının yetersizliği ve yangın söndürme sistemlerinin etkisiz kalması gibi felakete ortam hazırlayan bir dizi ihmalin yangının büyümesine ve can kayıplarının artmasına neden olduğu anlaşılmaktadır.

Yangın felaketinin ardından iktidar yetkilileri ve mensupları ile bazı gazeteci ve yorumcuların yetki ve sorumluluklar konusunda birçok iddiayı dillendirmeye başlayıp konuyu sulandırmaya çalıştıklarını görüyoruz. İktidar cenahı sorumluluğun belediyede olduğunu, denetim ve ruhsatlandırmanın belediyenin uhdesinde olduğunu söylerken, başkaları da söz konusu otelin turizm işletmesi olduğunu ve dolayısıyla her konuda tek yetkilinin Kültür ve Turizm Bakanlığı olduğunu ifade etmektedir.

Değerli milletvekilleri, bakınız, Kartalkaya Grand Kartal Otel için talep edilen itfaiye raporu dilekçesi geri çekiliyor ve ardından Kültür ve Turizm Bakanlığınca otele müfettiş gönderiliyor. 13 Aralıkta oteli incelemeye giden bakanlık müfettişinin raporu aradan bir ay geçmesine rağmen ne hikmetse bir türlü çıkarılamamış. Ben buradan Bakana bunun nedenini de soruyorum: Neden Sayın Bakan? Zira turizm sertifikalı bu otelin işletme ruhsatı, turistik tesis faaliyeti kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığına ait değil mi? Bakanlık söz konusu yetkilerini illerde valilik aracılığıyla yürüttüğüne göre, Bolu Valiliğinin buradaki sorumluluğunu konuşmayacak mısınız? İşin ilginç yanı, yapılan mevzuat değişikliğiyle bu türden turistik tesislerin yangın önleme ve müdahale konusunda alacağı önlemleri denetlemenin valiliğin sorumluluğunda olduğunu da hatırlatırım. Burada her ne kadar Bakanlık sorumlu ve yetkili olsa da belediyelerin de ilk elden olması gerekir, farklı yönlerden sorumlu olduğunu da ifade etmek gerekir. Nedir o konu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Belediyenin ruhsat verdiği 70 metrekarelik kafe meselesi. Bununla ilgili olarak da araştırma yapılması gerekmektedir.

Aslında, bu yangın bize iktidar zihniyetinin ne kadar çapsız, ülke ve millet hassasiyetinden ne kadar yoksun olduğunu çok açık gözler önüne sermiştir. Özel okulları olanı Millî Eğitim Bakanı, otelleri olanı Turizm Bakanı, inşaat işleri olanı Ulaştırma Bakanı, ticari işletmeleri olanı Ticaret Bakanı, hastaneleri olanı Sağlık Bakanı yapan bir zihniyetten ne beklenebilir ki tıpkı meşhur tilki hikâyesinde olduğu gibi.

Mehmet Nuri Ersoy'un bakan olduktan sonra ilk icraatlarından biri, kendi firmasında çalışan Neşe Çıldık'ı önce vekâleten, sonra asaleten Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürü olarak ataması. 2021'deki mevzuat değişikliğiyle belediyelerin elindeki yetki Bakanlığa devredildi. Bakan Ersoy 2021'de yani pandemi döneminde Bodrum Torba'da daha önce satın alıp yıktığı ve sonradan inşa ettiği otel için, eski itfaiye raporu üzerinden yeni tesise ruhsat almak için Muğla Büyükşehir Belediyesine başvurmuş ancak Belediye bu talebe uygun yanıt vermemiş ve yeni itfaiye raporu alınması şartını ortaya koymuş. Peki, ne oldu dersiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Sayın Başkanım, birkaç dakikanızı rica edeceğim, bir dakikanızı.

BAŞKAN - Tekrar süre vermiyoruz efendim.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Evet, bildiniz. Sayın Bakana ait otelin yasaya aykırı durumu özel olarak çıkarılan mevzuat değişikliğiyle aşıldı. Yani söz konusu yetki belediyelerin elinden alınarak başında bulunduğu Bakanlığın uhdesine alınıyor ve Bakan Bey'in firması yeni itfaiye raporu almadan Bodrum Belediyesinden aldığı eski işletme raporuyla tesislerini faaliyete geçiriyor.

Değerli milletvekilleri, inşallah bu araştırma komisyonu görevini tam ve layıkı veçhile yapar, ardından da buraya iner o rapor, tekrar tartışırız ve Türkiye'de bir daha iş kazalarının olmaması için ihmalleri olanlarla ilgili ne tür cezalar verileceğine, ne türden tedbirler alabileceğimize hep birlikte karar veririz ve Türkiye'yi demokratik, şeffaf, açık rejim olan demokrasiyle yönetilen bir ülke hâline getiririz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Turhan Çömez.

Buyurun Sayın Çömez. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz günlerde Kartalkaya'da bir otelde meydana gelen korkunç yangında hayatını kaybeden 36'sı çocuk 78 vatandaşımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına, sevenlerine ve tüm Türkiye'ye başsağlığı diliyorum. Allah ülkemize böylesi acıları bir daha yaşatmasın.

Tabii, bu duayı ederken, bu temennide bulunurken "Neden bu olay yaşandı?" "Neden engel olamadık?" "Kimlerin hatası var?" bunların sorgulamasını yapmamız lazım ve biz, bugün millet adına buradayız, millet adına görev yapıyoruz ve millet adına bunu sorgulamak mecburiyetindeyiz. Bugün inanıyorum ki bütün gruplar samimi olarak bu konunun üzerine eğilecek ve gerçekten ciddi bir ihmaller zinciri arkasından hayatını kaybeden insanlarımızla ilgili bütün ayrıntılar ortaya çıkacak ve bir daha böylesi olayların bu güzel ülkede olmaması için gereken adımlar atılacaktır diye düşünüyorum.

Süreci baştan sona irdelememiz lazım. Süreç nasıl çalıştı? Bakın, elimde 22 Kasım 2007 yılında yazılmış bir rapor var. Otel, 22 Kasım 2007 yılında zamanın AK PARTİ'li belediyesine müracaat eder, der ki: "Ben otelime bir yangın teftişi istiyorum. Bununla ilgili bana rapor verir misin?" Çok ilginç, belediye aynı gün, aynı gün bu raporu veriyor. Belediye ile otel arasında bu kadar uzun mesafe var, bu kadar devasa bir otel, incelenmesi gereken dünya kadar şey var fakat bakıyorsunuz, iki satır yazı yazılmış -rapor da elimde- "Yangın tüpleri vardır. Yanıcı, parlayıcı madde bulunmaması şartıyla otel güvenlidir." diye rapor verilmiş. Bu kadar uzak mesafede nasıl gittin aynı gün, neleri inceledin, yangın merdivenini gördün mü, havalandırma tertibatı var mıydı, diğer şeyleri inceledin mi? Hiçbiri yok. "Yangın tüpleri vardır, dolayısıyla güvenlidir." diye, o gün kendisine rapor verilmiş.

Peki, şimdi tartışıyoruz ya, sorumlu kim; Bolu İl Özel İdaresi mi, Belediye mi, Bakanlık mı, kim? Bakın, yine 3/3/2008 tarihinde Bolu İl Özel İdaresi buraya bir rapor vermiş, demiş ki: "Burası güvenlidir, sağlamdır." ve altında da Bolu İl Özel İdaresinin imzası var, Vali adına Genel Sekreter imzalamış bunu. Şimdi, teker teker, burayla ilgili verilmiş raporlar, bilgiler, belgeler, hepsi Meclisin kayıtlarına geçecek ki komisyonumuz neyin ne olduğunu daha iyi anlasın.

Bakıyorsunuz, otelin girişinde bir tabela var. Tabelada deniyor ki: "Burası güvenli bir oteldir. Turizm Bakanlığı tarafından denetlenmektedir." Yanan otelin duvarında Turizm Bakanlığı tarafından denetlendiğine dair bir tabela var. Peki, Turizm Bakanlığı ne zaman Kültür ve Turizm Bakanlığı oldu? 2003 yılında. Peki, 2003 yılından beri Kültür ve Turizm Bakanlığı burayı incelemeye gittiğinde "Hayır kardeşim, böyle bir bakanlık yok. Bu tabelayı kaldıralım, yerine Kültür ve Turizm Bakanlığı tabelası koyalım." demedi mi? Demek ki ya dikkat etmedi ya incelemedi ya da umurunda olmadı.

Bakın, bir başka konu daha. Elimde Kültür ve Turizm Bakanlığı belgeli konaklama tesisleri raporu var. Girerseniz siz de internetten bunu göreceksiniz. Üzerinde de Kültür ve Turizm Bakanlığı antetli bir logo var ve notlar var. Burada "Güvenli Turizm Sertifikalı Tesisler" diyor. Bunu ben söylemiyorum, bunu Bakanlık söylüyor. Oraya girip aradığınız zaman Bolu'daki Kartal Oteli, bakın, ne görüyorsunuz? Şirketin adı da var, rapor verilmiş "Güvenli oteldir." diyor. Yani mevcut yanmış otelle ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığının "Güvenli oteldir." dediği bir sertifikasyon var ve bu belgelerin hepsi Kültür ve Turizm Bakanlığının resmî sitesinden elde edilmiş belgeler.

Bir başka soru daha var üzerinde hiç konuşulmamış, tartışılmamış. Burası, hepimizin bildiği gibi, belediyenin mücavir alanı dışında bir orman arazisi. Araştırdım buranın orman arazisi vasfıyla otele ne zaman ve nasıl tahsis edildiğini. Bakın, 1971 yılından itibaren kırk dokuz yıllığına bu firmaya tahsis edilmiş bu arazi, orman arazisi. Ne zaman bitiyor? 2020 yılında. Peki, 2020 yılından sonra bu arazi kime tahsis edildi, hangi koşullarda tahsis edildi, bunun için ne yapıldı? Yok. Kültür ve Turizm Bakanlığının buna behemehâl cevap vermesi lazım. Siz mi verdiniz bu tahsisatı -çünkü sizin elinizden çıkmış- yoksa, bu tahsisat olmadığı hâlde 2020'den beri burası kaçak mı çalışıyor? Bunların cevabını vermeniz lazım.

Öte yandan, yine, olayın ardından Sayın Bakanın yaptığı açıklamalardan anlıyoruz ve Sayın Bakan "Biz burayı -kendi ağzından çıkan ifadeler bunlar- 2021'de ve 2024'te denetledik." diyor, bunu Sayın Bakan kendisi söylüyor. Buradan sesleniyorum -bizi izlediğinden eminim, şu anda koltuğundan, ekranları başında bizi izlediğinden eminim- Sayın Bakan, soruyorum sana, keşke burada olsaydın da burada sorsaydık: 2021'de ve 2024'te burayı denetledin, ne gördün, ne görmedin? O raporları bu Parlamentoyla sen paylaşmak zorundasın. Bu hataları gördün mü, görmedin mi, gördüysen neleri tespit ettin? Bu raporları kamuoyuyla ve yüce Türk milletiyle paylaşmak zorundasın. Bu ifadeler senin ağzından çıktı, dedin ki: "Biz burayı 2021'de ve 2024'te denetledik." Nerede bu raporlar? Günlerdir konuşuyoruz bu meseleyi. Sayın Bakan, nerede bu raporlar?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Savcılıkta.

TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Sayın Başkan, biz göreceğiz, biz; savcılığa vermiş olabilir, bu ülkenin Bakanıdır kendisi. Savcılığa verdiyse o zaman sizde de vardır, getirin, görelim bunu.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Almadık, savcılıkta.

TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Niye almadınız, siz bir partinin Grup Başkan Vekili değil misiniz? "Savcılığa verdi." diyorsunuz. Savcılığa verilen raporu biz de göreceğiz. Bu millet çatır çatır yanmış, 78 kişi.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Siz alın, talep edin.

TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Bu raporları bilmek zorundayız Sayın Bakan, ne yazdın sen bu raporların altına? "Güvenlidir." mi dedin? "Yangın tertibatı vardır." mı dedin?

Ve Sayın Başkan, diyorsunuz ki: "Savcılığa verdi." Biz bilmek istiyoruz bu raporları ve Bakan ortada yok. Günlerdir kıyamet kopuyor, Bakan ortada yok. Bir yandaş kanala çıktı, üç beş satır açıklama yaptı ve yaptığı bütün açıklamalar da kendisini bir anlamda yalanlıyordu. Herkesi suçladı Sayın Bakan, kendisi dışında herkesi suçladı. Fakat devlet kurumları, maalesef, o kadar çürümüş ki böyle vahim bir olayın ardından kurumlar arasında çatışma başladı. Bolu İl Özel İdaresi Genel Sekreteri -bakın, bir genel sekreter- kalktı, bir açıklama yaptı "Biz sorumlu değiliz. Bakan doğru söylemiyor, bu işten sorumlu Bakandır." dedi ve Sayın Bakan buna dahi cevap vermedi.

Şimdi, çok önemli bir şey paylaşacağım sizinle. Bakın, 7/12/2004 tarihinde çıkan bir genelge var ve daha sonra bu genelge bir yönetmelik olarak 2019'da değiştirilmiş. Turizm tesislerinin niteliklerine ilişkin bu yönetmelik diyor ki: "Bütün oteller 30/4/2024 tarihine kadar, yangın önlemlerinin yeterli olduğuna dair belgeleri Bakanlığa iletmek zorundadır." Bakın, burada. Yönetmelik çıkmış ve bu yönetmeliğe göre, az önce de söyledim, 30/4/2024'e kadar otellerin tamamının yangın güvenliğiyle ilgili belgeleri ve sertifikasyonları Bakanlığa ulaştırması lazım. Peki, bu otel bu yönetmeliğe uygun olarak bu sertifikasyonları ulaştırdı mı? Hayır. Burada da çok ciddi bir ihmaller zinciri görüyoruz. Buradan tekrar Bakanlığa döneceğim: Bu yönetmelik elinizdeyken bu otelleri niye denetlemediniz, niye hesap sormadınız? Hazır yönetmelik de var, bu yönetmeliği gerekçe tutarak bu otellere "Nerede sizin yangınla ilgili güvenlik sertifikasyonlarınız?" niye demediniz? Bunun da cevabını vermek zorundasınız.

Bakın, kamuoyunda çokça tartışıldı belediyenin vermiş olduğu bir rapor. 12/12/2024 tarihinde otel Bolu Belediyesine müracaat ediyor "Bana bir yangın sertifikasyonu ver." diyor; müracaat dilekçesi burada, çok konuşuldu kamuoyunda. Daha sonra Belediye bununla ilgili bir inceleme yapıyor ve 9 alanda yapmış olduğu incelemenin 8'inde çok ciddi yetersizlikler tespit ediyor; raporu da burada, altında da imzası var. Ve sonra kurumla veya otelle bu belgeyi paylaşınca otel "Aman, bir sürü eksiğim var, bir sürü yanlışım var, bir sürü yetersizliğim var; ben dilekçemden vazgeçtim, geri çekiyorum." diyor ve dilekçeyi geri çekiyor, geri çektiği dilekçe de burada. Keşke Belediye bu dilekçeyle ilgili geri çekim işleminden sonra "Biz böyle bir işlem yaptık ve çok ciddi zafiyetler tespit ettik." diyerek Bakanlığa ve Valiliğe bu konuda bir suç duyurusunda bulunsaydı. Yasal olarak böyle bir mecburiyeti var mı? Hukuken yok ama etik olarak Belediyenin mutlaka böyle bir şikâyette bulunması gerekiyordu.

Şimdi, otel dilekçesini geri çekti; asıl soru bundan sonra başlıyor. Bu otel belli ki başka bir yerden yangın sertifikasyonu almış. Nereden aldı bunu, bu sertifikasyonu kimden aldı? Bununla ilgili mutlaka ve mutlaka Bakanlığın bize açıklama yapması lazım. Yangınla ilgili sertifikasyon nereden geldi? Bu adam bu raporu geri çekti, dilekçesini geri çekti, daha sonra kimden aldı bu raporu? Bakın, otel sahibinin vermiş olduğu ifadeden çıkarıyoruz, otel sahibi Halit Ergül diyor ki: "Turizm Bakanlığı 15 Aralık 2024'te geldi, bizi teftiş etti, denetledi." Bakın, bir başka belge daha çıkıyor orta yere. Sayın Bakan, nerede bu inceleme raporu? Bizzat kendisi söylüyor otel sahibi "15 Aralıkta geldi Turizm Bakanlığı, bizi denetledi." diyor. 2021'de denetlemişsin raporu yok orta yerde; Sayın Başkan diyor ki: "Savcılığa verdi." 2024'te denetlemişsin, rapor yok orta yerde. 15 Aralıkta bir daha denetlemişsin, nerede bu rapor? Madem böyle bir rapor var, bu kadar eksikle -biraz sonra bahsedeceğim- acaba neden gerekeni yapıp bu oteli kapatmadın Sayın Bakan? Buna cevap vermen lazım.

Şimdi, bir başka sorumluluk belgesi daha geliyor size. Bakın, Turizmi Teşvik Kanunu'nun 30'uncu maddesi "Devletin, teşvik verdiği turizm kuruluşlarının denetlenmesiyle ilgili bir sorumluluğu vardır." diyor; 30'uncu madde, çok açık. "Sorumluluk yani o kurumların denetlenmesi, teftiş edilmesi sorumluluğu Bakanlığa aittir." diyor. Bir daha söylüyorum "Bakanlığa aittir." diyor. Açın madde 30'u, göreceksiniz. O da yetmiyor "Bakanlık bu yetkiyi isterse valilik marifetiyle de götürebilir." diyor. Dolayısıyla, ikinci bir sorumluluk valiliğe düşüyor. Biz Valiliğin soruşturulduğunu gördük mü? İfade verdiğini gördük mü? Bakanın ifade verdiğini gördük mü? Bakanlıktan herhangi birinin ifade verdiğini gördük mü? Yasa çok açık. Niye bunu söylüyorum biliyor musunuz? 2023 sonunda -yine resmî belgelerden çıkardım bunu- otele teşvik verilmiş ve teşvik verilen otellerin denetlenmesi Bakanlığa ait ya da Bakanlığın görevlendireceği valiliğe ait. Niye yapmadınız bu denetlemeyi? Yaptıysanız nerede bu teftiş, bu denetleme, bu inceleme raporu nerede? Nasıl geçtiler sınıftan? Devletin parasını bu kadar boca ettiğiniz bu şirket nasıl oldu da bu denetlemeden kaçabildi? Sen bu denetlemeyi eğer yaptıysan bu katliama, bu faciaya sebep olabilecek bu kadar eksiklikleri ve yetersizlikleri niye göremedin?

Şimdi, çok ilginç bir şey daha var. Bakın, teşvikler nereden veriliyor biliyor musunuz? Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansıyla veriliyor yani bu Ajansın iş birliğiyle veriliyor. Çok enteresan bir şey çıkıyor karşımıza: Bu Ajansın Yönetim Kurulunda kim var? Bu Ajansın Yönetim Kurulunda otelin sahibi Ergül var, Halit Ergül var. Bakar mısınız, denetlenecek, denetleyecek, parayı verecek, parayı alacak herkes karmakarışık olmuş. Allah aşkına, böyle bir düzen olur mu, böyle bir devlet anlayışı olur mu? Olaydan hemen sonra İçişleri Bakanı çıktı, açıklama yaptı "Hangi kurum sorumludur, on gün içerisinde tespit edeceğiz." dedi. Yahu, yirmi iki yıldır, yirmi üç yıldır bu ülkeyi idare ediyorsunuz siz, kimin sorumlu olduğunu bilmiyor musunuz? Kabile mi yönetiyorsunuz, aşiret mi yönetiyorsunuz? Böyle bir yapı olur mu? Koskoca otelde insanlar cayır cayır yanarak hayata veda etmişler. Yıllarca yanık tedavisi yapmış bir hekim olarak söylüyorum; yanık ünitelerinde, yoğun bakım ünitelerinde yüzlerce hastayı tedavi etmiş birisi olarak söylüyorum, ne kadar büyük bir acıdır, ne kadar büyük bir eziyettir, ne kadar büyük bir feryattır ve siz bunun denetimini yapmaktan acizsiniz. "Bir bakacağız, hangi kurum sorumlu, on güne kadar belli olur." diyorsunuz. Yirmi iki yıldır siz ne yapıyorsunuz Allah aşkına? Yirmi iki yıldır haberiniz mi yok kimin denetleyeceğinden?

Bir başka konu: Otelin sigortasıyla ilgili bilgilerin ve belgelerin yine Bakanlıkta olması lazım. Araştırdım, otel kendini sigortalatmak için 3 tane firmaya müracaat etmiş. Bunların hepsi tek tek, soruşturmada ve komisyonun yapacağı araştırmalarda çıkacak; aynı zamanda, eminim, mahkemede de çıkacak. Bu 3 tane firma diyor ki: "Sizin oteliniz güvenli değil, biz sizi sigortalamayız." 3 tane firma oteli reddediyor ve ondan sonra bu otel gidiyor, kredi ilişkilerinin olduğu bir bankanın sigorta firmasından kendini sigortalatıyor. Şimdi, bu sigorta firmasının da hesap vermesi lazım; bu otele nasıl onay verdin, neleri inceledin, uzmanların kimlerdi, eksperlerin kimlerdi, nelere baktılar, yangın güvenliğine baktılar mı? Bunların tek tek cevaplarının verilmesi lazım ve bu sigorta firmasının da bu işten sorumlu olması lazım.

Şimdi gelelim başka bir konuya: "Mutlu Misafir Oteli." Bakın, elimde bir sertifikasyon var: "Mutlu Misafir Oteli." İnsanların mutlu olduğu bir otelden bahsediliyor. Neresi biliyor musunuz? Yanan otel. 2018 yılında verilmiş. Peki, bu sertifikayı kim vermiş, altındaki imza kimin, biliyor musunuz? Etstur adına Mehmet Nuri Ersoy'un. Sayın Ersoy, kendi özel şirketinden bu otele "Mutlu Misafir Oteli Sertifikası" vermişsin, mutlu musun şimdi? 78 kişi feryat ede ede hayata veda etti, onlarca yavrumuz hayatlarının baharında dünyaya veda etti, annelerinin kucaklarında ölenler var; anlatacağım biraz sonra. Sen bu otele Etstur'un üzerinden, özel şirketin üzerinden "Mutlu Misafir Oteli Sertifikası" vermişsin. Nasıl verdin bu sertifikayı? Bu sertifika otelin kendi resmî sitesinde ve çarşaf çarşaf insanlara reklam yapılıyor.

Bir başka konu, Etstur meselesi; son derece önemli. Bu otelin rezervasyonların önemli bir kısmı Bakanın sahibi olduğu Etstur üzerinden yapılıyor. Şimdi, Sayın Bakana soruyorum, televizyon başında bizi izleyen Bakana: Bu otelin rezervasyonundan kaç milyon lira para kazandın Sayın Bakan? Yüzde 35 komisyon aldığını biliyorum, geceliğine 35-40 bin lira ödenen bu miktardan yüzde 35 komisyon aldığını biliyorum. Bu otelden ne kadar komisyon aldın Sayın Bakan? Sen, bu otelle ilgili "Çok iyidir." diyerek, 8,4 puan vererek, aynı şekilde cebini doldurarak, Allah aşkına, ne yaptığının farkında mısın? Bu insanlardan, oradan hayatları kurtulanlardan ve şu anda hastanede olanlardan, yanarak hayata veda edenlerden, parasını ödeyerek şu anda kalmaları gereken otelden alacak paraları olan insanlardan komisyon alan Bakan, hâlâ cebin bunların parasıyla dolarken senin vicdanın elveriyor mu? Senin verdiğin sertifikasyonlarla, senin verdiğin güvenceyle, senin verdiğin teminatla "Burası mutlu insanların otelidir, güvenli insanların otelidir." diyerek gönderdiğin insanlar sana para verdi, komisyon verdi, sen cebini doldurdun ve insanların 78'i şu anda hayatta değil.

Çok önemli bir konu daha: Bakın, Neşe Çıldık, kimdir Neşe Çıldık? Bakanın Etstur'unda danışmanlığını yapan bir hanımefendi. Sayın Bakan, Neşe Çıldık'ı Ets'den almışsın, getirip kendi Bakanlığına taşımışsın ve tüm turizm tesislerinin denetlenmesinden sorumlu Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürü yapmışsın, Allah aşkına, dünyanın neresinde böyle bir rezalet var? Böyle bir ülke olabilir mi? Bir Afrika ülkesinde bile karşılaşılmayacak bir manzara. Bakanımız kendi sahibi olduğu şirketten birisini getiriyor, götürüp bunu Bakanlığında genel müdür yapıyor, genel müdür yaptığı hanımefendi de otelleri denetliyor; aynı zamanda Bakanın otellerini denetlemekten de mesul. Böyle bir rezalet olur mu? Böyle bir devlet anlayışı olur mu? Nasıl yaptın bunu Sayın Bakan? Ha, biraz sonra bu hanımla ilgili başka şeyler söyleyeceğim, Tarım ve Orman Bakanlığından aldığın arazilere, aynı zamanda kendi Bakanlığından tahsis ettiğin arazilere bu bayanın nasıl imza attığını anlatacağım biraz sonra; daha zamanım var. Ama bu Neşe Çıldık burada da kalmamış, nepotizmin dibini yaşatmışsınız bu ülkeye; Ferudun Çıldık, ağabeyi, RTÜK'e daire başkan yardımcısı yapılmış; Burak Çıldık, yeğeni, az önce bahsettiğim Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansına yönetici atanmış. Bıkmadınız nepotizm yapmaya, bıkmadınız insan kayırmaya. Utanmıyor musunuz bu millet sokakta aç, sefil gezerken bu kadar derin bir nepotizm yapıp bu millete bu acıları yaşatmaya? (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)

Bitmedi, Grand Kartal Otel'in yanında bir Kartal Otel var. Kartal Otel de bu Bakanın Etstur'undan ve Bakanın firmalarından satılıyor ve Bakanın firması Etstur, Kartal Otel üzerinden de çok ciddi paralar kazanıyor, komisyonlar alıyor. Baktım, Kartal Otel'in detaylarına baktım, Kültür ve Turizm Bakanlığı Konaklama Belgesi koymuş oraya Bakan Bey, burada, numarası da var. Ben bunu Etstur'un resmî sitesinden aldım. Girin bakalım numaraya ne çıkıyor? Sayın Bakan, sahte evrak koymuş yahu! Bu ülkenin Bakanı Etstur'a sahte evrak koyarak insanları Kartal Otel'e yönlendiriyor. Bırakın hepsini, şu ana kadar konuştuğum her şeyi bir kenara bırakın, şu belge bile bir Bakanın, bir saat daha görevini yapamayacağının net bir açıklamasıdır. Sahte belge koymuş, Antalya'daki bir pansiyonun belgelerini almış, Kartal Otel'e koymuş. Yahu Sayın Bakan, devleti böyle idare ettiğini biliyorduk, utanmadın mı kendi şahsi şirketinde de sahte belgelerle milletin parasını cebine boca etmeye?

Başka bir konu daha: Bakın, Grand Kartal Otel'in bir şubesi, adının ne olduğunu da size söyleyeyim: Gazelle Resort. Sayın Bakan Gazelle Resort'u da burada tanıtıyor, ondan da para kazanıyor Sayın Bakan. Fakat bu teftiş esnasında Gazelle Resort'un da bir sürü eksiği ortaya çıkıyor, bir bakıyorsunuz, Bakan apar topar sitelerini kapatmış. Yahu Sayın Bakan, doymadın mı bütün bunları yapmaya? Bakanlığını yönetemiyorsun, şirketlerinle insanları yanlış yönlendirip sahte belgeler üzerinden cebine dünya kadar para boca ediyorsun; Allah aşkına, buna nasıl rıza gösteriyorsun?

Şimdi, çok önemli bir şey söyleyeceğim size. Yangın bu otelin 4'üncü katında çıktı, 4'üncü katında mutfakta çıktı, "plate" denen ızgarada çıktı. Burada kullanılan elektrikli malzemelerin sertifikasyonları, denetimleri var mı bilmiyoruz; eminim, raporları yoktur. Orada çalışan personelin eğitimi yok. Yangın tatbikatı yapılmamış, yangınla ilgili sertifikasyonları yok. "Plate" alev alınca oradaki şef ve bu işi yapan kişi onun üzerine bir yangın battaniyesi örtmek veya yangın tüpüyle o yangını söndürmek yerine kaçıyor. Buradan ortaya çıkan alevler önce havalandırma borularından -ki içerisinde yağ biriktiği için havalandırma boruları da alev alıyor- yukarıya doğru taşınıyor. Peki, niye otelin çatısında çıktı biliyor musunuz yangın? Çünkü "yangın merdiveni" diye iddia ettikleri betonarme merdivenin -ki dışarıya açılışı yok- içerisinden geçirmişler havalandırma borularını, havalandırma boruları o merdiven boşluğunda alev alıyor ve o merdiven boşluğu bir baca görevi görüp bütün oteli yukarıya doğru yakmaya başlıyor. Otelde yangın alarmı yok, yangın dedektörü yok, yangın tüpleri Hak getire. Öte yandan, kapıları açtığınız zaman salona gittiğinizde, koridorlara gittiğinizde o koridorlarda kesintisiz güç kaynağıyla çalışacak olan, yol gösteren ışıklı işaretler yok. Anons sistemi yok, insanları uyaracak anons tertibatı yok. Kapılar yangına dayanıklı değil çünkü yangına dayanıklı kapıların bir tanesi 1.800 dolar; beyefendi 100 dolar vermiş, ucuz kapılardan almış.

 Bir arkadaşımın ailesinin başına gelenlerden bahsedeceğim size. Bu otelin 7'nci katında kalıyorlardı, 2 tane oda kiraladılar -çocukları var- eşiyle beraber. Hanımefendi gece uyandı, saat üç, eşine dedi ki: "Odada is var, sis var, bir şeyler oluyor." Baba uyandı, yavrularını da uyandırdı, odada göz gözü görmüyor. "Hemen üzerimizi ıslatalım; başımıza, yüzümüze, gözümüze ıslak havlular koyalım." dedi. O arada pencereyi açtılar, pencereden hava almak istediler fakat pencere küçük olduğu için sadece eşi ile kızı hava alabildi oradan ve yanına çocuğunu alarak yan tarafa geçti; kapıdan çıktığında kapının da alev aldığını gördü çünkü kapılar yangına dayanıklı değildi. Koridorda göz gözü görmüyordu çünkü koridorda ışıklı yol gösterici bir levha yoktu, kesintisiz güç kaynağı yoktu. Yan odaya geçtiler; o arada, yan tarafta bir patlama duydu, döndüğünde bir alev topunun odayı yaktığını, karısının ve kızının hayata veda ettiğini gördü ve tekrar öbür odaya geçti çocuğuyla beraber; geçerken karşı odada insanların sisten öldüğünü fark etti, küçücük bir çocuk gördü yerde, kucağına aldı, 3-4 yaşında bir bebek, onun da hayata veda ettiğini fark etti. Sonra yandaki odaya geçti, yandaki odanın penceresini açtı, baktı ki aşağıda şu görmüş olduğunuz teras tipi bir çıkıntı var. "Oğlum, buraya sarkalım." dedi ve 2 kat aşağı atladılar. Bu terasın üzerinde beklemeye çalışırken meyilli olduğu için -çocuk gecenin o saatinde yorgun- "Tutunamıyorum baba, kayıyorum, yardım et." dedi ve çocuğun elleri kurtuldu, 5'inci kattan düştü. Üzerinde telefonu vardı, jandarma seslendi yukarıya, baba dedi ki: "Jandarma, oğlum yaşıyor mu?" "Maalesef, öldü oğlunuz." dedi. O da kendini bıraktı aşağıya, şu anda hastanede. Bu acının sebebi nedir Allah'ınızı severseniz? Bu ızdırabın faturasını kim ödeyecek Sayın Bakan? Bu gece sen evine gittiğinde çoluğuna çocuğuna huzurla sarılabilecek misin, vicdanın sızlamayacak mı?

Olay burada da bitmiyor Sayın Bakan, keşke sürem daha uzun olsa aslında daha çok şey söyleyeceğim ama birkaç not da geçmek istiyorum, tarihe not düşmek istiyorum. Senin sahip olduğun, başında olduğun Yunus Emre Vakfı... Yunus Emre Vakfının Kızılay'da bir binası var, Kızılay'daki bu binanın -Yunus Emre Vakfının ne kadar büyük rezilliklere sahne olduğunu biliyorsunuz- dışında bir yangın merdiveni var. Sayın Bakan, sen bu yangın merdivenini kapatıp buraya kaçak kafeterya yaptın, belediye sana izin vermedi, kaçak yaptın bunu. Sadece bu bile senin bir gün dahi görevde kalamayacağının bir göstergesi.

Başka bir şey daha... Yine, gittim, yerinde inceleme yaptım; Balıklı Rum Hastanesi iki sene önce yandı, orada da aynı eksiklikler var, orada da dâhiliye servisinin hemen önündeki acil ünitesinin yangın merdivenlerini kapatıp oda yapmışlar ve bu da yine Sağlık Bakanlığına bağlı.

Şimdi, Sayın Bakana verdiğim soru önergelerinden bahsedeceğim. Ayasofya Müzesi, Kariye Müzesi; buraların bilet işlemlerini yapan, bilet satan şirket kimdir Sayın Bakan? Bana bir söyler misin, merak ediyorum, kimdir bunlar? Bakın, bir yılı geçmiş Sayın Bakanım, 26/1/2024'te vermişim bu soru önergesini. Ayıptır yahu! Parlamentodan sana bir soru soruyorlar: "Bu şirket kimdir?" Cevap verme lütfunda bile bulunmuyor beyefendi. Ben sana söyleyeyim, senin bacanağın... Yahu, doymadınız mı bu milletin hakkını, hukukunu gasbetmeye? Bacanağına bu şirketleri veriyorsun, bir milletvekili millet adına sana soru soruyor "Cevap ver buna." diye Meclis antetli kâğıtla sana soru gönderiyor, cevap bile vermiyorsun.

Bir başka konu... Bakın, Bodrum Kissebükü Adalıyalı dünyanın en güzel koyudur, Halikarnas Balıkçısı'nın mavi turu başlattığı körfezdir burası. Gittim, teker teker orada yerinde incelemeler yaptım. Bakın, bu koyda 95 bin metrekarelik bir alan AKP iktidara geldikten birkaç yıl sonra Sayın Bakanın şirketine Orman Bakanlığı tarafından tahsis edilmiş ve orada bekliyor. Sayın Bakan, bakan olduktan sonra bu araziye yakın 4 dönümlük bir arazi satın almış, o arada durmamış, Orman Bakanlığına gitmiş, demiş ki: "Şurada 25 bin dönüm arazi var, bana bitişik, sen şunu benim Bakanlığıma tahsis et de, ben de Bakanlığıma tahsis ettiğin bu araziyi kendi şirketime tahsis edeyim." Orman Bakanlığı 25 bin dönüm araziyi Turizm Bakanlığına tahsis ediyor, Turizm Bakanlığına tahsis edilmiş olan bu arazi de Turizm Bakanı tarafından Turizm Bakanının otellerine tahsis ediliyor. Peki, altında kimin imzası var? Neşe Çıldık. Kim bu? Etstur'dan Bakanın getirdiği. O da yetmiyor, oradan, Valilikten bir yazı alıyorlar "ÇED raporuna gerek yoktur." diye, mahkemeye veriliyor, mahkeme reddediyor. Ondan sonra, imar planları olmamasına rağmen, bir garip gureba ÇED raporu hazırlayarak otelin altyapısını hazırlıyorlar ve ben bir soru önergesi verdim ağustos ayında "Sayın Bakan, kendi Bakanlığından 25 bin metrekare araziyi alıp kendi şirketine nasıl tahsis ettin, bir cevap versene bana?" dedim. Bir gün telefonum çaldı "Ben Sayın Bakanın danışmanıyım. Bakanlığa gelir misiniz? Sizinle bir konuşalım, size bir kahve ısmarlayayım." dedi. "Senin kahveni içmek için yazmadım bu soru önergesini, bu soru önergesini sana hesap sormak için yazdım, millet adına yazdım, cevap ver!" dedim ve cevap veremedi Sayın Bakan! (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)

Bakın, çok vahim günlerden geçiyoruz. Gece yarısı yangın olmuş, sabah ilk açıklama "3 ölü" ardından "10 ölü" ve bütün bilgiler kesiliyor. O esnada AKP'nin kongresi devam ediyor, devşirilmiş milletvekillerinin rozetleri takılıyor ve hiçbir açıklama yok, kıyamet kopuyor. Ben Bolu'ya telefon ediyorum, Belediye Başkanına, oradaki teşkilatımıza "Durum nedir?" diye "Kıyamet kopuyor Vekilim, çok sayıda ölü var burada." diyorlar ve yetkililerden tek bir kelime cevap yok. O arada Sayın Erdoğan konuşmasını tamamlıyor, konuşma bitiyor, alkışlar, Bakanlar boy boy resim veriyor orada ve Turizm Bakanı, olay yerinde olması gereken bütün bunların sorumlusu Turizm Bakanı tek bir kelime laf etmiyor ve ondan sonra kongre biter bitmez diyorlar ki: "Ölü sayısı maalesef 66." Ondan sonra da 78'e çıkıyor ve o saatlerde yani hepsinin grantuvalet olduğu ve kongrede mesajlar verdiği, gülücükler verdiği bir dönemde otelin önünde bir piliç firmasına ait tırın dorsesi, buz gibi dorsesi yanarak el kadar olmuş cesetleri istifleyen bir dorse hâline geliyor. Diyorum ki: Yazıklar olsun! Bunun hesabının sorulması lazım.

Ben bugün hiç kimseyi suçlamıyorum, ben bugün bu ceberut düzeni suçluyorum, yirmi iki yıldır bu ülkeyi yönetenleri suçluyorum, yirmi iki yıldan sonra "Türkiye Yüzyılı" diye bu millete masal okuyanları suçluyorum ve o 78 canın tek tek hesabının verilmesi gerektiğini söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Yıllarca yanık tedavisi yapmış, yanan bir insanın acısını yüreğinde hisseden, buna yüzlerce kere tanık olmuş birisi olarak söylüyorum: Biz bugün bu hesabı sormazsak, biz bugün milletin hakkını, hukukunu aramazsak, biz gencecik yaşında hayata veda etmiş, maalesef göreceği daha uzun yıllar varken birilerinin ihmali nedeniyle hayata gözlerini yummuş bu çocukların, bu pırıl pırıl Türk evlatlarının hakkını, hukukunu savunamazsak yarın bu millet bize bunun hesabını sorar. Burada yanan vicdanlardır, burada yanan Türk milletinin vicdanıdır. Hepimize düşen sorumluluk var ve buradan açık bir şekilde Bakana son bir çağrıda bulunuyorum: Bu felaketin altından kalkamazsın Sayın Bakan, bu felaketin altından kalkamazsın, bu ortaya koyduğum belgelerin altından kalkamazsın; bugünden tezi yok, istifa et ve kendini git, adalete teslim et!

Çok teşekkür ediyorum. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Şahin, buyurun.

 

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/2262, 2265, 2267, 2266, 2264, 2263) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin üzerinde İYİ Parti Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Çömez, evet, kongreyle ilgili bir şeyler söyledi, buna bir açıklık getirmek lazım. Evet, o kongre için hazırlık yapılmıştı, her siyasi partinin yaptığı gibi, misafirlerle beraber görseller, müzikle ilgili pek çok çalışma yapılmıştı ama bu facianın olması sebebiyle de bunların hepsi iptal edildi, ertelendi bakın. Şimdi, burada farklı bir siyasi... Dokunmuş olabilir size sizin partinizden bir başkasının geçmiş olması ama bu acının üzerine burada, bu kürsüde sanki bu kongrede yanlış bir şey yapılmış gibi konuşulması doğru bir usul değil ve Sayın Cumhurbaşkanımız da konuşmasına "Acımız büyük, içimiz çok yanıyor." diyerek başlamış ve bu faciadan başka bir şey konuşmadan, konuşmasını kısa tutarak da kongre bitirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Tamamlayacağım Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

RIDVAN UZ (Çanakkale) - Millet de sizi bitirecek inşallah.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Burada bu acıyı paylaştığımızı tekrar tekrar söylemek artık hoş değil yani, ne yapacağımızı konuşmak durumundayız bundan sonra bu acıların yaşanmaması için.

Ha, o, tavuk, piliçli görünen tırı da getirenin Belediye Başkanı olduğunu öğrendikten sonra sosyal medyada bununla ilgili eleştirilerini silenleri de gördük.

RIDVAN UZ (Çanakkale) - Devlet olmayınca ne yapsın?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Artık bunun üzerinden, acılar üzerinden insanların kendilerine siyasi bir menfaat veya PR yapma çalışmalarından vazgeçmesi lazım.

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Gereği yapılsın, gereği yapılsın; Bakan istifa etsin!

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Burada suçlu kimse, sekiz tane eksik olmasına rağmen o raporu yok eden kimse, onun da ölen 78 kişide suçu var; bunu ihmal etmemek, unutmamak gerekir.

BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) - Bakanın hiç suçu yok mu?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bakan Bey, sizin az önce bulunduğunuz o iddialarla ilgili size defalarca açıklamada bulunmuş; komisyonda anlatmış, Plan ve Bütçe Komisyonunda siz yine, konuşmuşsunuz, bunlarla ilgili bütün doğruları anlatmış, Bakanlığı öncesinde yapılan işlemlerle ilgili olduğunu, 2005'te, 2006'da yapılan işlemler olduğunu söylemiş ama siz inatla aynı şeyi söylüyorsunuz. Devam edebilirsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım.

Buyurun.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bir de otel sahibi, acımasız, insafsız bu insanın Turizm Geliştirme Ajansındaki üyeliğiyle ilgili doğru bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Bu üyeliği Bakanlık veya resmî kurumlar seçmiyor, orada bulunan işletme ve otel sahipleri kendi aralarında seçim yaparak üyeyi gönderiyorlar; bu kişi de o seçimle gelmiş birisi, maalesef bu kadar vicdansız, bu kadar acımasız. Ve otel yanarken de personeline "Hiç kimseye duyurmayın." diye talimat veren, hatta kendi dayı oğlunu da Belediye Başkan Yardımcısı yapıp o Belediye Başkan Yardımcısını da her şeyi örtbas etmek için kullanan bir adamdan bahsediyoruz. Bu adamın kendi camiası içerisinden seçilip geldiğini ve Bakanlığımızın, Hükûmetimizin veya bizim -hiç kimsenin, irade olarak- bu konuda böyle bir tercihimizin olmadığını kamuoyuyla paylaşmak isterim.

Teşekkür ederim.

RIDVAN UZ (Çanakkale) - Yananlar suçlu yani! Vay arkadaş, vay!

BAŞKAN - Sayın Çömez, buyurun.

 

39.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, hakikaten hayretle dinledim sizi. Allah aşkına, şu konuşmanın içerisinde nerede bir PR çalışması var? PR çalışmasını siz bilirsiniz, biz anlamayız o işlerden; biz milletin vicdanının sesi olduk burada, hesap soruyoruz ve ilgililerin cevap vermesini istediğimiz onlarca soru ortaya koyduk ve diyorsunuz ki: "PR çalışması."

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Ortalığı karıştırıp karıştırıp...

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Ortalığı karıştırdığımız yok! Bunların hiçbirine cevap veremediğiniz için söylediğiniz bu.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Gerçekleri konuşun!

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Ben size birtakım rakamlar verdim, o gün bakanların kongrede olmasının yanlış olduğunu söyledim. O Bakanın o gün yangın yerinde olması gerekiyordu.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Zaten oradaydı. Yalan söylüyorsun!

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Genel Başkanınızın konuşmasının bittiği saate kadar hiçbir açıklama yapmadınız.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Turizm Bakanı zaten yangın yerindeydi.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Umurumda değil kimi devşirdiğiniz, umurumda değil kimi aldığınız! O devşirdiğiniz ve rozet taktığınız kişi hak ettiği yerdedir şu anda, sizin yanınızdadır.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Ya, Başkanım, böyle bir usul mü var ya?

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Ama sizin benim tam yarım saat boyunca sorusunu sorduğum, tek tek belgeleriyle ortaya koyduğum bütün konulara açıklama yapmanız gerekiyorken diyorsunuz ki: "PR çalışması." Ben böyle bir felaketin yaşandığı gün o Bakanların orada olmasını kabul edemiyorum, içim kabul etmiyor. Ha, orada, orada...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sayın Başkanım...

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Orada...

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Açık değil, konuşuyorsunuz zaten.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Dinlerseniz hepsini duyacaksınız zaten, merak etmeyin, yürekten konuşuyorum ben, içimden konuşuyorum, içim yanıyor çünkü.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bizim de...

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - İçim yandığı için konuşuyorum.

 Ben oradaki piliç firmasının tırını eleştirdim, neredesiniz siz Allah'ınızı severseniz? O piliç firması tırının arkasına yanık cesetler, küçücük olmuş o cesetler istiflenirken sizin Bakanlarınız orada poz veriyordu. Ben onu eleştirdim ve diyorsunuz ki: "Bizim değil o, belediyenin." Siz neredeydiniz Allah'ınızı severseniz, o saatte siz neredeydiniz, devlet neredeydi, Türkiye Yüzyılı'nız neredeydi?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Şahin.

 

40.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - 4 Bakanın orada olduğunu kendisi çok iyi biliyor, Turizm Bakanının orada olduğunu kendisi de çok iyi biliyor, açıklamalar da yapıldığını çok iyi biliyor ama buna rağmen "Neredeydiniz?" diye... Hatta, ben sanki Turhan Bey'in Turizm Bakanının kongrede olduğu gibi bir iddiasını anlıyorum ama Turizm Bakanı kongrede değildi, yangın yerindeydi, geceden gittiler, 4 Bakanımız; Çalışma Bakanımız, İçişleri Bakanımız, Sağlık Bakanımız ve Turizm Bakanımızın 4'ü de oradaydılar. Yaklaşık 260'dan fazla AFAD ekibi -sadece ekip sayısını söylüyorum, içindeki personel sayısını söylemiyorum- hepsi oradaydılar, itfaiye ekipleri oradaydılar, çevre bölgeden itfaiye ekipleri oradaydılar. Ama şunu da sormuyorsunuz: İtfaiye bir buçuk saat geç geliyor. Bizim AK PARTİ'li meclis üyemiz Tanju Özcan'a diyor ki: "Biz buraya yakın bir yere bir itfaiye kuralım, yakın bir yaylada itfaiye kuralım, ihtiyaç olduğunda kullanılsın." Belediye Başkanı ne diyor? "Her şeyi benden mi bekleyeceksiniz?" diyor. Bu kadar...

Teşekkür ederim.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan...

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, bir cümle söyleyeceğim ve sonra bırakacağım.

BAŞKAN - Buyurun.

 

41.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Onunla ilgili cevabı yani Belediyeyle ilgili cevabı sanıyorum Sayın Başkan verecektir.

Yalnız, ben "Bakan oradaydı." ifadenize dair bir açıklama yapma ihtiyacı hissediyorum. En son yapılan açıklama 08.44'te; 08.44'ten 15.15'e kadar bir tek kelime açıklama yapılmamış ve 15.15'te niye yapıldı biliyor musunuz? Çünkü kongreniz bitti, beş dakika sonra açıklama yaptınız. İtiraz ettiğim bu, itiraz ettiğim bu.

Sayın Başkan, birçok belge ortaya koydum, birçok bilgiyi de sizinle paylaştım. Şimdi, bundan sonra Meclisin vazifesi vardır, bundan sonra savcılığın vazifesi vardır. Sizden derhâl, bu toplantı bitmeden "Savcılığa teslim edildi." dediğiniz raporları bekliyorum Sayın Başkan. Dediniz ya "Turizm Bakanlığı savcılığa teslim etti." diye, ben millet adına burada yasama ve denetleme yapan bir milletvekili olarak o raporları görmek istiyorum, bakalım altında kimin imzası var?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Siz isteyin, versinler, sizin sekreteriniz değilim! Herkes istediğini alır.

BAŞKAN - Sayın Günaydın, buyurun.

 

42.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP Grup Başkan Vekili, Bolu İtfaiyesinin bir buçuk saat sonra gittiğini söyledi. Hani en nazik bir şekilde "Bilgi doğru değil." demekle yetineyim. İnsanların emeklerine yazık. İnsanların verdiği yangın mücadelesine saygı duyma gereğini hatırlatırım. Burada olay yeri yangın raporu belgesi var. 03.30'da alınıyor ihbar; ihbarı "0551..."le devam eden bir telefon numarası veriyor. Varış ve müdahale saati 04.24 yani Bolu İtfaiyesi, 11 araç ve 30 personeliyle ihbarı aldıktan elli dört dakika sonra orada oluyor. Araçların tamamının plakaları belli, kullanılan su miktarı belli, kullanılan deterjan ve protein esaslı deterjan miktarı belli.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Belediye Başkanımız hemen itfaiyeyle birlikte olay yerinde oluyor. Sözü edilen Bakanlar özel helikopterle beraber saat on bir civarında olay yerine intikal ediyorlar ve evet, arkadaşımızın söylediği gibi "6-10" diye vefat sayısını bildirdikten sonra AKP'nin kongresinin bitmesini bekledikten sonra, saat 15.15'ten sonra vefat sayısını 66 olarak belirtiyorlar. Yani hiç olmazsa şöyle bir günde olayları ve gerçekleri çarpıtmaktan vazgeçelim. Zaten kürsüde hepsini açıklayacağız.

RIDVAN UZ (Çanakkale) - AK PARTİ istifa!

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Başkanım, bir bilgi paylaşmak istiyorum, polemik değil.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ama böyle olmaz ki Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Şahin.

 

43.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bir buçuk saat -söylediğim- itfaiyenin geç ulaşması meselesi... Bu binanın, otelin yanan bir cephesi var. O cephede insanlar bir buçuk saat itfaiye gelir diye beklediler, itfaiye oraya hiç geçemedi bile.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ya yazıklar olsun, gerçekten yazıklar olsun!

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sonrasında, gündüz biraz ışık gelince biz oraya bir itfaiyenin geçtiğini de gördük. Bir buçuk saat o insanlar, o camlarda, o itfaiyeyi beklediler, o tarafa geçemediler.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bu ayrıntıyı da unutmamak lazım ama canhıraş çalışan itfaiyecilerimizin hakkını elbette ki yemiyoruz.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Onlar sayesinde pek çok insan kurtuldu, pek çok insanın çabası ve gayretiyle, birbirine desteğiyle kurtuldu. Orada canhıraş çalışan itfaiyecilerimizden bahsetmiyorum, itfaiyenin bu kapasitesini geliştirmek için oraya yakın bir itfaiye kurmak "Her şeyi benden beklemeyin." diyen Belediye Başkanının sorumluluğudur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Günaydın, buyurun.

 

44.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - İnsan "Yazıklar olsun!" demekten başka söz bulamıyor. Çünkü oraya gidiyor itfaiye 04.24'te, itfaiye binanın ön cephesine merdiveni dayıyor -rapordan belli- 50 kişiyi ulaştırıyor, 50 kişiyi yapıyor.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Arka cephe, arka cephe...

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Arka cephe çukura, uçuruma baktığı için oraya araç girmiyor. İnsafınız kurusun ya, vicdanınız kurusun be! O bina 1997 yılında yapılmış.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Artık kimin sorumluluğunda, ona bakmak lazım; geçmişi bırakın!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ve oraya aracın giremediği bu itfaiye raporunda yazılıyor, oraya da arkadaşlarımız yatak açarak atlayanları kurtarmaya çalışıyorlar.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sonradan...

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Yani bir olayın bu kadar çarpıtılabilmesi, böyle bir günde böylesine çarpıtılabilmesi... Yazıklar olsun gerçekten, yazıklar olsun!

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Asıl size yazıklar olsun!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Yazıklar olsun!

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Asıl size yazıklar olsun!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Yazıklar olsun!

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Olgunluk gösterin, sorumluluk alın ya!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Yazıklar olsun!

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Sorumluluk alın ya!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - "Olgunluk gösterin, sorumluluk alın." diyene bak ya!

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Ya, sorumluluğu siz mi alacaksınız ya!

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Hiç de olgunluk...

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Utanma yok, utanma! Ya valla utanma yok ya!

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Utanmaktan bahsediyorsun...

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Biraz sonra anlatacağım sana; biraz sonra anlatacağım kimin sorumluluk göstereceğini, biraz sonra anlatacağım sana!

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Her şeyi niye düşünmüyorsun! Tedbirini sen alacaksın!

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Utanma olsun insanda, utanma!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Utanma lazım, utanma!

 

VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- AK PARTİ Grubu adına Grup Başkanı Sivas Milletvekili Abdullah Güler’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2262) (Devam)

2.- YENİ YOL Grubu adına Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2263) (Devam)

3.- İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2264) (Devam)

4.- CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Ankara Milletvekili Murat Emir’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak sorumluluğu bulunanların tespit edilmesi ve benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2265) (Devam)

5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2266) (Devam)

6.- DEM PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Muş Milletvekili Sezai Temelli ve Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2267) (Devam)

 

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ilk söz, Ordu Milletvekili Naci Şanlıtürk'e ait.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA NACİ ŞANLITÜRK (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangın felaketi için verilen Meclis araştırması açılması önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Mültecilerle uğraşacağına...

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - 97'de yapılmış otel, sen ne anlatıyorsun ya! Akıl yok mu, izan yok mu ya! 97'de yapılmış o otel diyorum, 97; tarihi biliyor musun?

NACİ ŞANLITÜRK (Devamla) - Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen necip Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.

Öncelikle, Bolu Kartalkaya'daki yangın faciasında hayatını kaybeden 78 vatandaşımıza Allah'tan rahmet diliyorum; kederli ailelerine ve tüm milletimize Allah'tan sabır diliyorum. Yaralılarımız var, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. İlimizden de Orduspor eski Kulüp Başkanımız Nedim Türkmen eşi ve 2 çocuğuyla birlikte hayatını kaybetmiştir, onlara da ayrıca Allah'tan rahmet diliyorum.

Bolu'daki yangın sadece 78 insanımızın bedenlerini değil 85 milyon insanımızın yüreklerini de yakmıştır. Yüreklerdeki bu yangını ne yağan kar ne de farklı bir teselli söndürebilir. Ateş sadece düştüğü yeri yakmamıştır, tüm insanlığı yakmıştır. Bu yangında 8 aile yok olmuş, 36 çocuğumuz hayatını kaybetmiştir. Tüm Türkiye yasa boğulmuştur. Rabb'im bir daha böyle acı veren, tüm milletimizi hüzne sevk eden elim olaylarla karşılaştırmasın.

Sayın Genel Başkanımızın bugünkü grup toplantısında söylediği gibi, bir haftadır yapılan tartışmalardan bir sonuç çıkmamıştır. Grand Kartal Otel yangınında kimin sorumluluğu bulunuyorsa hesabını vermesi kaçınılmaz bir adalet ve hukukun gereğidir. Sönmüş ocaklar üzerinden kutuplaşma sahnesi kurmak namertliktir. Facianın dumanları tütüyorken, henüz hayatını kaybeden masumlar yanmış otelden çıkarılmamışken onu bunu suçlayıp işin içinden sıyrılma telaşına kapılmak narsistliktir. Ahlaklı olmanın ilk şartı esasen sorumlu olmaktır. Gerçekleri bastırmak veya baltalamak ahlakın değil adaletin ilgi ve iştigal sahasındadır. Sürekli karşı tarafı suçlayarak bir yere varamayız, suç ve suçluları arkalayıp saklayarak girdiğimiz hiçbir mücadelede başarılı olamayız. Mevzuat ve vicdan çemberinde el ele vererek bu felaketin ince ayrıntılarına kadar nüfuz edemezsek, sorumluları adaletin önüne çıkaramazsak gerçek anlamıyla hiçbir sorunu çözemeyiz, hiçbir ağırlığı kaldıramayız. Grand Kartal Otel yangınıyla ilgili bırakalım yargı görevini yapsın, hatta Sayın Cumhurbaşkanımızın talimat ve tensipleriyle Devlet Denetleme Kurulu acilen devreye girerek çok yönlü inceleme ve soruşturmayı bir an evvel ikmal etsin. Otel sahibinden il özel idaresine, valilikten belediyeye ve ilgili bakanlığa kadar 78 vatandaşımızın vebalini ya kurumsal veya kişisel olarak uhdesinde taşıyanlar millet, hukuk ve tarih önünde hesabını tek tek versinler. Sayın Cumhurbaşkanımız açıklamasında "Böyle bir trajedinin siyasetçiler arasında kör dövüşüne dönüşmesini, empati ve duygudan yoksun bir tartışmaya alet edilmesini doğru bulmuyoruz. Biz milletimize bu acıyı yaşatanların yargı önünde hesap vermesi için çalışmaya devam edeceğiz." demiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın belirttiği gibi, bu faciada sorumluluğu olan, ihmali olan kim varsa en ağır şekilde cezalandırılacağına olan inancımız tamdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak böyle acıların bir daha yaşanmaması adına gerekli kanuni düzenlemeleri ivedi bir şekilde yapmamızın zarureti ortadadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde yapılan tüm binalar 3194 sayılı İmar Kanunu'na ve Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği gibi ilgili mevzuat hükümlerine göre yapılır. Bir yere bina yapılırken daha çizim aşamasında binada yaşayacak insanların yoğunluğuna göre koridorlar, yangın merdivenleri, kaçış alanları gibi hayati kısımlar oluşturulur. 2012 yılına kadar çizilen mimari projeler ilgili belediyenin itfaiye birimlerine gönderilerek yangın yönetmeliğine uygun olup olmadığı denetleniyor, eksik varsa düzeltilmesi için proje geri veriliyordu. Düzeltildikten sonra binanın diğer projeleri tamamlanıp ilgili belediyelerin ya da özel idarelerin vermiş olduğu inşaat ruhsatıyla birlikte inşaata başlanıyordu. 13 Mart 2012'den sonra projelerin itfaiyeye gönderilmesi ilçe ve belde belediyelerinde yeterli teknik elemanın olmaması nedeniyle kaldırıldı. Ruhsatı ilgili belediyelerin veya özel idarelerin imar müdürlükleri veriyor. İnşaatın her aşaması yapı denetim kurumları ve belediyeler tarafından kontrol edilerek yapılmaktadır. Bina, proje müelliflerinin hazırladığı projeye göre yapıldıktan sonra yine ilgili belediye veya özel idareye iskân yani yapı kullanma belgesi için müracaat edilmektedir. Gerekli kontroller imar müdürlüğü ve yangın açısından itfaiye birimleri tarafından yapıldıktan sonra, yangın yönetmeliğine uygun yapıldığına dair yangın ruhsatı ve diğer istenilen belgeler tamamlandıktan sonra iskân yani yapı kullanma izin belgesi verilmektedir. Yangın yeterlilik raporu sadece ilgili mahallî itfaiye teşkilatı tarafından verilebilmektedir. Yangına karşı önlemler yönünden denetlemek, bunlara rapor vermek, görüş bildirmek, belediyelerin itfaiye müdürlüğünün görev ve yetki alanı içerisindedir. Kaldı ki Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelik'in 131'inci maddesinde de özel yapı, bina, tesis ve işletmelerin mahallî itfaiye teşkilatı ile bunların bağlı veya ilgili olduğu bakanlık ve kamu kurum ve kuruluşları tarafından denetleneceği hüküm altına alınmıştır. Yürürlükte olan Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelik'te mevcut binalar hakkında alınacak ilave tedbirleri kontrol etme ve denetim yükümlülüğü iş yeri açma ve çalışma ruhsatını veren idarededir. Bina yapıldıktan sonra iş yeri açma ruhsatı için yine ilgili belediyeye ya da özel idareye müracaat edilir. Binanın bu aşamasından sonra bu bina otel olarak yapılmışsa Turizm Bakanlığı devreye girer ve binaya turizm işletme belgesi verir. Turizm Bakanlığının inşaat ruhsatı, iskân, yangın belgesi, binada uygun kaçış koridorları, yangın merdiveni, yangın söndürme sprinkler sistemleri, yangın alarm sistemleri, acil çağrı butonları vesaire gibi binayla ilgili hiçbir denetleme yetkisi yoktur.

Başta otel olmak üzere konaklama tesisi bulunan turizm işletmelerinin açılabilmesi ve faaliyette bulunulabilmesi için gerekli prosedür ise 10 Ağustos 2005 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik'in 4'üncü maddesi otelleri umuma açık istirahat ve eğlence yeri olarak tanımlamakta olup, 5'inci maddesi iş yerlerinde aranacak genel şartları, 32'nci maddesi ise umuma açık istirahat ve eğlence yerlerine özel şartları düzenlemektedir.

Kültür ve Turizm Bakanlığının iş yeri açma ve çalışma ruhsatı verme yetkisi bulunmamaktadır. Buna göre, otellerin ilgili belediyelerden veya özel idareden iş yeri açma ve çalışma ruhsatı alabilmeleri için yapı kullanma izin belgesinin alınmış olması, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili olarak mevzuatta öngörülen tedbirlerin alınmış olması, genel asayiş ve güvenlik yönünden yetkili kolluk kuvvetlerinin görüşünün alınmış olması, işletmenin patlayıcı, parlayıcı, yanıcı ve benzeri tehlikeli maddeler üretilen, satılan, kullanılan, depolanan yerler ile gaz dolum tesislerine mevzuatın öngördüğü uzaklıkta bulunması, iş yerlerinde yangına karşı gerekli önlemlerin alındığını gösteren itfaiye raporunun alınması zorunludur. Söz konusu yönetmelik, normal işletmeler için dosya üzerinden beyan esas alınarak iş yeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlemesini öngörürken umuma açık istirahat ve eğlence yerleri için bu kural istisna getirmiş, bu kriterlerin iş yeri açma ve çalışma ruhsatı verilmeden önce yerinde kontrol edilmesini hükme bağlamıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığınca yetkili idare yani belediye ya da özel idare tarafından düzenlenen iş yeri açma ve çalışma ruhsatı esas alınarak turizm işletme belgesi düzenlenmektedir. Turizm işletme belgesi bir kalite belgesi niteliğinde olup iş yeri açma ve çalışma ruhsatı olmayan hiçbir işletme ve otelin turizm işletme belgesi alması mümkün değildir. İş yeri açma ve çalışma ruhsatı almış olması demek, o otelin yürürlükteki tüm mevzuat kurallarına yani imar, çevre, yangın, iş sağlığı ve güvenliği, gıda güvenliği gibi bütün kurallara uygun olarak inşa edilip işletmeye açıldığına dair hukuki bir belgedir. Yani yukarıda sayılan yetkili makamlar tarafından kendi mevzuatlarına göre gerekli inceleme ve denetimlerin yapıldığının ve sorun tespit edilmediğinin bir kanıtıdır. 2634 sayılı Kanun’un 34'üncü maddesine göre de yetkili idare yani ilgili belediye veya özel idare tarafından iş yeri açma ve çalışma ruhsatı iptal edilen otellerin turizm işletme belgeleri de ayrıca bir denetim veya incelemeye bakılmaksızın dosya üzerinden iptal edilmektedir. Bunun nedeni de tesisin yürürlükteki mevzuata uygun olduğunu kanıtlayan temel belge olan iş yeri açma ve çalışma ruhsatını kaybetmiş olmasıdır. Bu manada 2022 yılına kadar 100 otel kapatılırken 2022'den bugüne 4.380 tesis yeterlilikleri oluşturmadığı için kapatılmıştır. Bolu'da yanan otelle ilgili olarak Turizm Bakanlığına ilgili belediye veya özel idare tarafından herhangi bir bildirim yapılmamıştır. Grand Kartal Otel 1998 yılında inşa edilmiştir, otel 2007 yılında hizmete açılırken Bolu Belediyesinden yangına karşı yeterlilik belgesi almıştır. Ondan sonra il özel idaresinden iş yeri açma ve çalışma ruhsatı almıştır. 2007'den sonra herhangi bir yangın yeterlilik belgesi alınmamıştır. 2013'te lokantasına, 2014'te büfesine, 2015'te de farklı bir bölümüne il özel idaresinden ruhsat almıştır. İş yeri açma ve çalışma ruhsatını 29 Aralık 2015'te yenilemiştir. En son, Grand Kartal AŞ, 12 Aralık 2024'te Bolu Belediyesine özel bir başvuruda bulunarak yangın yeterlilik belgesi için otelde inceleme talep etmiştir. 16 Aralık 2024 tarihinde yapılan incelemede yangınla ilgili hayati önemi haiz 8 ana eksik tespit edilmiştir. Bu eksiklikler; yangın için tahliye çıkışlarının olmadığı, ışıklı yönlendirme levhalarının olmadığı, bina acil aydınlatmalarının olmadığı, elektrik tesisatının yangına uygun olmadığı, yangın söndürme gereçleri talimatlarının olmadığı, yangın algılama sistemleri ve yangın alarmı olmadığı, paratonerin olmadığı, duman dedektörleri, havalandırma ve tahliye sistemlerinin olmadığı görülmüştür. Muhtemelen müracaatçıya bunlar bildirildiği için müracaatçı otel müracaatını 24 Aralık 2024 tarihinde bir dilekçeyle geri çekmiştir. Aynı belediye otelin yangın talimatına uygun olmadığı konusunda eksiklikleri tespit etmiş fakat aynı oteldeki 70 metrekarelik restoran için yangın yeterlilik ruhsatı vermiştir. Eğer bu bina yangına uygun değilse içindeki restoran da yangın yönetmeliğine uygun değildir. Yapılması gereken, bahse konu otel kendi belediyelerinin sorumluluk sahasında olmadığından iş yeri açma ve çalışma ruhsatını veren Bolu İl Özel İdaresine bu eksiklikleri tespit ettiklerini ve giderilmesi için ek süre verilmesini, eğer bu ek süre sürede de bu eksiklikler giderilmezse Bolu İl Özel İdaresinin kendisine bildirilen otelin iş yeri açma ve çalışma ruhsatını iptal edip Turizm Bakanlığına bildirmesiydi. Müracaatın geri çekilmesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Turizm Bakanlığının da kendi vermiş olduğu turizm işletme belgesini iptal edip az önce söylediğim 4.300 tesisi nasıl kapattıysa bu oteli de eksiklerini giderinceye kadar kapatmasıydı. İş yeri açma ve çalışma ruhsatı olmadığı için bu otel kapatılır, iş yeri açma ve çalışma ruhsatı aldıktan sonra tekrar faaliyetine müsaade edilir; normal şartlarda prosedür böyle işlemeliydi. Bir haftadır yapılan tartışmalarda görüyoruz ki bu olayda özel idarenin yetkisi yok, belediyenin yetkisi yok, Turizm Bakanlığının yetkisi yok, o zaman yetkili kim? Bu otel nasıl yandı? Genel Başkanımızın dediği gibi, "Beni ilgilendirmiyor, benim yetki alanımda değil." demek en başta ülkemizin demokratik hukuk imajını, ahlaki sorumluluk iradesini gasbetmek ve çiğnemektir. Ne yapacağız? Bu yangının faturasını Köroğlu Dağı'ndaki yaban hayvanlarına mı çıkaracağız?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili kanuni düzenlemeler ve mevzuatlar, yönetmeliklerdeki düzenlemeler değiştirilerek en ağır yaptırımlar getirilmelidir. Yine, Bolu Belediyesinde Bolu Belediye Başkanının, dayı oğlunu Belediye Başkan Yardımcısı yapmasını ve kritik önem arz eden itfaiye gibi kritik bir kurumu dayı oğluna bağlamasını da doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Özellikle iktidar-muhalefet ayrımı gözetmeden bütün belediyeler denetlenmelidir. Belediyelerde oluşturulan çıkar grupları dağıtılmalıdır. Belediye başkanlarının kendi akrabalarını önemli ve kritik görevlere getirmelerinin önüne geçilmelidir. Akraba, eş dost kayırmacılığına son verilmelidir. Görevlendirmeler liyakat esasına göre yapılmalıdır. Çalışma saatlerinin uygunluğu ve cazip olması nedeniyle itfaiye birimine eş dost, akrabaların doldurulması olası yangınlarda müdahaleyi güçleştirmektedir. Belediye başkanları kendi çalışma arkadaşlarını ve yönetim kadrosunu kendileri seçip oluşturuyor ve nedense bütün belediye başkanlarının akrabaları en iyi görevlere getiriliyor. İtfaiyede çalışanlara gerekli eğitimler verilmelidir. Belli bir eğitimden sonra sertifikaya göre göreve başlatılmalıdır. Binada yangın güvenliğinin sağlanıp sağlanmadığının denetlenmesi ve bu denetim yetkisinin hangi idari mercide olduğu kesin olarak belirlenmelidir. İtfaiye teşkilatları binaların proje aşamasından iskân aşamasına kadar, iş yeri açma ve çalışma ruhsatının verilmesine kadar bütün süreçlere dâhil edilmelidir. Yangın güvenliği denetimlerinin üç yıl, beş yıl gibi belli aralıklarla yapılması gerekmektedir. Bu tür binalar özellikli binalardır. Bu binalar inşa edilirken kullanılan halı, perde, kapı gibi malzemeler yangına dayanıklı olanlardan seçilmelidir. Özellikle binaların dış cephelerinde kullanılan, yanıcı olan petrokimya ürünleri yasaklanmalıdır. Dış cephelerde dekoratif amaçlı kullanılan malzemeler yangına dayanıklı olanlardan seçilmelidir. Işıklı yönlendirme tabelalarının, elektrik kesildiğinde kullanılacak aydınlatmaların, oda kapılarının arkaları ve genel alanlarda yangın kaçış planı görsellerinin, mutfaklarda davlumbaz ve havalandırma sistemlerinin haftalık veya periyodik bakımlarının, temizlenmesinin ve kontrollerinin yapılması gerekmektedir. Herhangi bir yağ yanması veya parlaması gibi durumlarda davlumbaz içinde kurulmuş söndürme sistemi ve uçlarındaki nozullar konulmalıdır, yangın başlar başlamaz bu nozullar otomatik olarak çalışacak ve yangının büyümesini engelleyecektir. Elektrik panolarının içinde otomatik söndürme sistemleri olması gerekmektedir. Elektrikten doğacak herhangi bir yangında karbondioksit gazı sistemi otomatik olarak verileceği için yangın daha başlamadan kısa sürede söndürülecektir. Otel personeline gerekli eğitimler verilmeli ve görev dağılımları yapılmalıdır. Herhangi bir kötü senaryoya karşı herkes ne yapacağını bilmelidir.

Turizm merkezleri gibi insanların yoğun olarak yaşadığı yerlere kesinlikle itfaiye birimleri kurulmalıdır. Son yıllarda yaşadığımız depremlerden dolayı bütün binalarımızı nasıl depreme dayanıklı hâle getirmeye çalışıyorsak hastane, okul, yurt, AVM gibi, insanların yoğun olarak kullandığı umumi binaların da yangına dayanıklı hâle getirilmesi gerekmektedir. Hangi tarihte yapılırsa yapılsın, yürürlükteki son kanun, kural ve yönetmeliklere göre kendini yenilemeyen işletmelere eksikliklerini tamamlamaları için belli bir süre verilmeli, bu süre içerisinde eksikliklerini gidermeyen işletmelerin faaliyetleri durdurulmalıdır. Bu elim olay da göstermiştir ki insan hayatını ilgilendiren konulardan hiç taviz verilmeden gerekli kanuni düzenlemeler yapılmalıdır. Olay adalete intikal etmiştir, gerekli yargılamaların adil bir şekilde yapılarak sorumluların en ağır şekilde cezalandırılacağına olan inancım tamdır. Bu konuyla ilgili Meclis araştırması önergesini destekliyoruz.

Bu vesileyle, yangın faciasında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza tekrar Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Tüm milletimizin başı sağ olsun.

Ekranları başında bizleri izleyen necip Türk milletine ve Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ikinci söz, Elâzığ Milletvekili Sayın Semih Işıkver'in.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA SEMİH IŞIKVER (Elâzığ) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Bolu ili Kartalkaya mevkisinde bulunan bir otelde meydana gelen yangın felaketi için verilen Meclis araştırması açılması önergesi üzerine konuşma yapmak için söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi en derin saygı ve hürmetlerimle selamlarım.

Değerli hazırun, Bolu Kartalkaya kayak merkezindeki Grand Kartal Otel'de 21 Ocak 2025 günü sabaha karşı çıkan yangında 78 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 51 vatandaşımız maalesef yaralanmıştır. Yaşanan bu elim hadisede hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum. Tedavileri devam eden tüm vatandaşlarımıza da Rabb'imden acil şifalar dilerim.

 Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; yaşamış olduğumuz bu gibi afetlerin yıkıcı etkilerinin yüksek veya düşük olmasının temelinde tedbirsel ve yönetimsel zafiyetlerin yer aldığını maalesef yüreğimiz yanarak farklı farklı afet türlerinde müşahede ve tecrübe etmeye devam etmekteyiz. Bolu Kartalkaya bölgesinde bulunan Grand Kartal Oteli'nde yaşanan yangının otelin 4'üncü katında bulunan mutfak kısmında kahvaltıya hazırlık yapılması amacıyla gece saatlerinde çalıştırılan elektrikli ızgaradaki kızartma yağının alev alması sonucunda, mutfakta bulunan aşçı ve 3 mutfak çalışanı mutfak ekipmanlarında ve mahalde gerekli yangın tedbirleri alınmadığı için alevlere suyla müdahale etmeye çalışmışlar, suyla reaksiyona giren yağın alevlenmesi sonucunda ızgara ve fırının üzerindeki davlumbazda herhangi bir yangın tertibatı bulunmadığı için, ayrıca bacanın ve davlumbazın temizlenmemiş olması sebebiyle, bir nevi yangın iletkenine dönüşmesi sebebiyle teras ve çatı katına sıçraması sonucunda meydana geldiği kamuoyuna basın aracılığıyla paylaşımda bulunulmuştur. Çok büyük ihmal ve denetim tartışmalarının artarak sürdüğünü, devam ettiğini gözlemlediğimiz bu yangına ilişkin bütün hususların aydınlatılması gerekmektedir. Yaşanan bu faciaya dair adli ve idari tahkikat başlatılmış olsa da ihmal, denetim ve sorumluluklara ilişkin araştırma yapılması ve tekrar bu tür olayların yaşanmasının önüne geçilmesinin sağlanması Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından da vicdani bir sorumluluktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Genel Başkanımızın bugünkü grup toplantımızda ifade ettikleri gibi, aslında, Grand Kartal Oteli yangını, bir faciadan daha fazlası, tamı tamına bir cinayettir. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı, cinayette parmak izi olanlara bedel ödetmeye kudret ve muktedirlik anlamında yeterlidir. Kan donduran ifadeleri medyaya kadar yansıyan pişkin otel sahibinin suçu ve sorumluluğu alenen sabitken, eksikliklerin tespitinden on yedi gün sonra oteldeki restorana uygunluk belgesi veren ve müşahede edilen eksiklerle ilgili hukuki ihbar görevinden kaçınan Bolu Belediyesinin yangını siyasi karambole getirme arayışını, bahse konu belediyenin siyasi sorumlusu olan şahsın günbegün polemik çarkı döndürüp orayı burayı hedef alarak çamur atmasını, ilgili Bakanlığın hiçbir şey olmamış gibi hareket ederek öz eleştiriden imtina etmesini, valiliğin ve il özel idaresinin sorumluluk alanından ısrarla uzak duruşunu isabetli ve doğru bulmadığımızı huzurlarınızda açıklamak mecburiyetindeyim. İnsan hayatımız bu denli ucuz olmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, bölgede bulunan otellerinden her ay milyonlarca lira kazanç sağladığı apaçık ortadayken "Aylık gelirim 100 bin TL'dir." diye utanıp sıkılmadan ifade veren, yangın raporu almak maksadıyla Bolu Belediyesine başvurup akabinde tespit edilen eksiklerin giderilmesinin maliyetini fazla bulması sebebiyle Belediyeye yaptığı işlemleri iptal yoluna giden, yangın merdivenini halıfleksle kaplayan, 200 yatak ve üzerinde olan bütün otellerde bulunması gereken yangın söndürme sisteminin, yağmurlama, sprinkler sisteminin yapılmasını sağlamayan, mutfakta bir yangın tüpü bulundurma zahmetine dahi girmeyen ve girmediği hâlde sorumluluğu aşçıya, bekçiye, işçiye, elektrikçiye, Bakanlığa ve özel firmalara izafe etmeye çalışan otel sahibinin bu faciada birinci sorumlu olduğu gerçeği gün gibi karşımızdadır.

Elbette bu faciayla ilgili bütün kurumların sorumluluğu vardır fakat hadise bir yangın faciası olduğu için konuyu yangına uygunluk ve alınan tedbirlerin değerlendirilmesi açısından yorumlamak kadar mantığa ve tekniğe uygun başka bir yaklaşım olamaz. Özellikle 2024 yılı Aralık ayı içerisinde oteli işleten firma adına Bolu Belediyesine yapılan başvurular âdeta bir ay öncesinden facia gününe ışık tutmaktadır. Uzun yıllar "inşaat mühendisi" sıfatıyla otel, hastane ve özellikli devlet yapılarının inşasında görev almış bir milletvekili olarak otelin ve otelin altındaki işletmede olan restoranın yangına uygunluk anlamında denetlenerek bir itfaiye raporu düzenlenmesini talep eden otel yönetiminin, Bolu İtfaiyesinin otel kısmında yaptığı inceleme sonucunda yangın yönetmeliğine göre 8 adet kusuru tespit etmesi ve taraflarınca eksiklerin giderilmesinin aşırı maliyetli olduğunun değerlendirilmesi üzerine otel için yaptığı başvurusunu Belediyeye yazı yazmak suretiyle geri çekmesinin oteldeki işletme sahiplerinin art niyetine apaçık bir şekilde delalet ettiğini açıkça ifade etmek isterim. Burada Bolu Belediyesi İtfaiyesinin otel için veremediği yangına uygunluk raporunu aynı binanın zemin katında yer alan restoran-kafeterya işletmesi için tanzim ederek vermesi de titizlikle incelenmesi gereken bir durum ve başlı başına teknik bir faciadır.

Teknik yorumlar, hepsi bir tarafa, otel yönetimi tarafından Bolu Belediyesine yapılan ve Bolu Belediyesi tarafından verilmeyen yangına uygunluk raporunun verilmesine ilişkin işletme sahipleri tarafından yapılan talebin geri çekilmesi durumu yani Bolu Belediyesi tarafından bahse konu otelde alınması gereken yangın tedbirlerinin otel yönetimince alınmadığı bilgisinin Bakanlıklara ve savcılığa bildirilmemesi, kasıtlı olduğu kanaatini uyandıran akıl almaz derecede büyük bir ihmal ve zafiyettir.

Sayın Milletvekilleri, olay esnasında orada bulunan vatandaşlarımız ve basın mensupları, AFAD, Jandarma ve ambulansların olay yerine itfaiyeden önce geldiğini, itfaiye ekiplerinin ise yangın ihbarından yaklaşık bir saat sonra ancak olay yerine ulaşabildiğini ifade etmişlerdir. Otelde mahsur kalan vatandaşların çoğu aradan geçen bir saatlik sürenin ardından kendi çabalarıyla kurtulmaya çalışmışlardır. Bu sürede bazı vatandaşlarımız yangının ilk anlarında otelin normal merdivenlerinden dışarı çıkarken kimisi de pencerelerden sarkıttıkları çarşaflarla kurtulmaya çalışmışlardır. Arama kurtarma ekipleri kahramanca mücadele vermiş ve çok sayıda insanı teleskopik merdivenlerle tahliye etmişlerdir. Yaşanan hadise, ayrıca bölgede konuşlu bir itfaiye aracı dahi olsa belki de can kaybı bile yaşanmayacağı gerçeğini kayda geçirmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millî yas ilan edilmiş ve tüm vatandaşlarımızın yüreğini yakan elim bir olayda daha taziyelerin bile tamamlanmadığı bir süreçte yaşanan acılar yakınlarının yüreğini kor gibi yakarken yetki ve yetkisizlik tartışmaları yüreklerimizi incitse de Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde araştırma komisyonu kurarak gerekli çalışmanın yapılmasını sağlamak hepimizin asli görevidir. Yaşamış olduğumuz ve geçmişte benzeri hadiseler de dikkate alındığında 21 Ocak tarihinde yaşanan yangın felaketinin tüm yönleriyle araştırılması, denetim mekanizmalarıyla uygulamadaki eksikliklerin belirlenmesi ve giderilmesi, ilgili kurum ve kuruluşların yetki ve sorumluluklarının tespitiyle ülkemizi yasa boğan bu tip olayların tekrar yaşanmaması için gereken tedbirlerin belirlenmesi maksadıyla Anayasa’nın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz etmekteyiz. Konunun bütün yönleriyle aydınlanacağına ve yaşadığımız bu elim faciadan gerekli bütün dersleri çıkararak kanun ve yönetmeliklerde yapacağımız düzenlemelerle gelecekte yaşanması muhtemel bu tip felaketlerin önüne geçeceğimize olan inancımız tamdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, böylesine elim faciaların bir daha yaşanmaması temennisiyle Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi en derin saygılarımla selamlarım.

Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Söz talebiniz mi var?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Evet Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

 

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Kobani'nin Sırrin ilçesindeki bir pazar yerine bomba atıldığı haberine ilişkin açıklaması

 

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Az önce 60'a göre konuşurken de dile getirmiştim, Türkiye'nin bir taraftan SMO çeteleriyle Kürt yerleşim yerlerine Suriye'de saldırması, bir taraftan SİHA'larla yukarıdan bombardıman yaparak sivil yerleşim yerlerini bombalaması ve en nihayetinde Tişrin Barajı'ndaki sivil kayıpları dile getirmiştim. Orada 1 tiyatrocu, 28'e yakın sivil insan katledildi ama bütün bunları söylüyoruz da kim duyuyor sorusunu da buradan sormak istiyorum.

Bakın, az önce bir haber düştü, yine Türkiye'nin SİHA'ları Kobani'nin Sırrin ilçesinde bir pazar yerini vurmuş ve 6 sivil insan yaşamını yitirmiş. Şimdi soruyoruz, AKP Hükûmetine buradan sormak istiyoruz: Ne yapmaya çalışıyorsunuz, ne yapmaya çalışıyorsunuz? Kürtlerin yaşam alanlarını bombalayarak, sivil insanları, masum insanları katlederek, yukardan bombalar yağdırarak ne yapmaya çalışıyorsunuz?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Böyle bir şey yok ya!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Barışı böyle mi inşa edeceksiniz? Kürt-Türk kardeşliğini böyle mi inşa edeceksiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Böyle nasıl yol alacaksınız ya? Bu, savaş hukukuna göre suçtur. Savaşta bile sivil yerleşim yerleri bombalanamaz, yaşam alanları bombalanamaz, sivil insanlar hedef alınamaz. Nasıl bir pazar yerine bomba atarsınız, nasıl sivil insanların üzerine bomba yağdırırsınız? Günlerdir orada insanlar katlediliyor, burada bu Meclisten tek bir kişi ses çıkarmıyor. Böyle olabilir mi? Böyle Kürt'ün başına vura vura, bomba yağdıra yağdıra burada tarihsel Kürt-Türk ittifakını nasıl inşa edeceksiniz ya? Orada yaşamını yitirenler bizim insanlarımız, bu ülkede yaşayan milyonlarca insanın kardeşi; bombayı bize yağdırıyorsunuz, bize! Ha beni vurmuşsun ha oradaki Elif'i vurmuşsun ya; ne farkı var? Ama yok, dinleyen yok, anlayan yok. Biz bunu kınıyoruz, bu bir insanlık suçudur, bu savaş suçudur ve ne olursa olsun bunu Türkiye'nin durdurması gerekiyor. Kobani'deki Kürtler de Suriye'deki Kürtler de düşman değildir, bunu anlayın artık; bir güvenlik tehdidi değildir. Sivilleri bombalamaktan vazgeçin, yaşam alanlarını bombalamaktan vazgeçin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

Sayın Günaydın, buyurun.

 

46.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Gazeteci Barış Pehlivan'a ilişkin açıklaması

 

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

An geçmiyor ki bir başka olumsuz haberle içimiz kabarmasın. Barış Pehlivan, bir gazeteci arkadaşımız gözaltına alınmış. Sebebi ne Barış Pehlivan'ın gözaltına alınmasının? Bir bilirkişiyle yaptığı görüşmeyi televizyonda anlatması.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ses kaydını yayınladı Gökhan Bey.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Peki, kimdir bu bilirkişi? Bu bilirkişi elverişli bir bilirkişidir, ne zaman ihtiyaç olur ise orada bulunuyor.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ses kaydı yayınladı ya!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Esenyurt'ta, Esenyurt soruşturmasında 3 kişilik bir bilirkişi raporu istiyor savcı; bu bir kişi imzalıyor raporu, veriyor, geriye kalan 2 kişi "Ben bu raporu imzalamam, biz başka bir rapor hazırlayacağız ve onu vereceğiz." diyorlar. Dolayısıyla, savcıya bir bu "Satılmış" diye adı verilen, ismi geçen kişinin raporu gidiyor, bir de diğer 2 kişinin raporu gidiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Bu diğer 2 kişinin raporunda Ahmet Özer'in suçlu olmadığı söyleniyor, Satılmış'ın raporunda ise Ahmet Özer'in suçlu olduğu söyleniyor. Savcı bu rapora dayanak teşkil ederek ikinci tutuklamayı alıyor ve bunu deşifre edenler, bu açık hukuksuzluğu, bu kullanışlılığı deşifre edenler, bilirkişiyle konuşup da bunu ekranlarda paylaşan gazeteci tutuklanıyor.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Evinin adresini niye soruyor?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Bu mudur modern hukuk?

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Evinin adresini niye söylüyor?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Yazıklar olsun!

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Evinin adresini niye soruyorsunuz?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Bunu savunanlara da yazıklar olsun! Bunun düzenine de yazıklar olsun!

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Bilirkişinin evinin adresini soruyorsun.

BAŞKAN - Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.52

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Adil BİÇER (Kütahya)

----- 0 -----

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49'uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

 

VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- AK PARTİ Grubu adına Grup Başkanı Sivas Milletvekili Abdullah Güler’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2262) (Devam)

2.- YENİ YOL Grubu adına Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2263) (Devam)

3.- İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2264) (Devam)

4.- CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Ankara Milletvekili Murat Emir’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak sorumluluğu bulunanların tespit edilmesi ve benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2265) (Devam)

5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2266) (Devam)

6.- DEM PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Muş Milletvekili Sezai Temelli ve Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2267) (Devam)

 

BAŞKAN - Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerine devam ediyoruz.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına ilk söz, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'e ait.

Buyurun Sayın Koçyiğit. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Genel Kurulu ben de saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, zor bir meseleyi konuşuyoruz. Acıların üzerine konuşmanın, yaşamı yitip gidenin ardından konuşmanın ve bütün bunların, aslında alınmayan önlemler nedeniyle olduğunu konuşmanın kendisi gerçekten büyük bir acı. Ben, öncelikle, Bolu Grand Kartal Otel'de yaşamını yitiren 78 canımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına yeniden başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum ve hastanede yaralı olarak bulunanlara da acil şifalar dileklerimi iletmek istiyorum.

Şunu bilelim: 36s'ı çocuk, 78 canın yaşamını yitirmesinin birinci derecede müsebbibi AKP iktidarının kendisidir. Hiç suçu başka bir yere atmaya, başka yerlerde fail aramaya, sorumluluğu başka yerlere atarak işin içinden sıyrılmaya çalışmanızı kabul etmiyoruz. Öncelikle, bu işin siyasi, ahlaki, vicdani ve hukuki sorumluluğunu almanızı beklediğimizi ifade etmek istiyoruz. Bir kez olsun, gerçek anlamda bir kez olsun çıkın ve yaşanan kayıplar nedeniyle sorumlu olduğunuzu kamuoyuna ifade edin ama nerede o basiret, nerede o erdemli duruş? Gerçekten bunu görmeyeceğimizi çok iyi biliyoruz.

Şimdi, 78 insandan bahsediyoruz. 78 insan bir sayı olarak ifade ediliyor; oysaki her biri bir can, her biri bir kardeş, evlat, anne, baba, her biri bu ülkede yaşayan, geleceğe umutla bakan insanlardı. 78 insanın her birinin bu yaşama dair bir düşüncesi vardı. Ve düşünün ki bu ülkede zor koşullar altında kırk yılda bir gittiğiniz bir tatilde can veriyorsunuz. Bir ülkede insanların nasıl öldüğü aslında o ülkedeki sistemin çürümüşlüğünü ya da demokratik olup olmadığını da gösterir. Bizim ülkemizde insanlar normal koşullarda çok hafif gelen kazalar nedeniyle bile yaşamını yitiriyorlar. Yolda yürürken ölebilirsiniz, deprem olur ölürsünüz, sel olur ölürsünüz, tren kazalarında ölürsünüz, maden facialarında ölürsünüz. Neden? Çünkü önlem alması gerekenler önlem almıyorlar, önlem alması gerekenler her kazadan sonra, her katliamdan sonra "takdiriilahi" diyorlar, "Bu işin fıtratında bu var." diyorlar, "Ne yapalım, her yerde bu kazalar oluyor." diyorlar ve sorumluluğu başka bir yere atıyorlar. Bakın, 6 Şubat depreminin seneidevriyesine çok az zaman kaldı. Resmî rakamlara göre bile 50 binden fazla insanımızı yitirdik, oysaki gerçek rakamlar 100 binin üzerindeydi. Niye öldü bu insanlar? Japonya'da deprem olmuyor mu? Başka ülkelerde deprem olmuyor mu? Niye kimsenin burnu bile kanamıyor? Niye binalar, kentler yerle bir olmuyor? Burada bir sorun yok mu? Burada, bu ülkeyi yöneten yirmi iki yıllık iktidarınızın hiç mi sorumluluğu yok? Sizin yapmadıklarınız nedeniyle bu ülkede insanlar yaşamını yitiriyor ama siz gayet rahatsınız maşallah.

Bir de, daha kötüsü, bütün bunlar oluyor; bütün bunlar sizin almadığınız önlemler nedeniyle oluyor; bütün bunlar çürüttüğünüz sistem nedeniyle oluyor; bütün bunlar merkezîleştirdiğiniz yetkiler nedeniyle oluyor; bütün bunlar sermaye yanlısı otel sahiplerini Bakan yaptığınız için, hastane sahiplerini Sağlık Bakanı yaptığınız için, okul zinciri sahiplerini Millî Eğitim Bakanı yaptığınız için oluyor ama siz sürekli sorumluluğu başka yerlere atıyorsunuz, sürekli topu taca atarak sorumluluktan kurtulmaya çalışıyorsunuz. Çürüttünüz, bu toplumu çürüttünüz. Bu çürümenin bedelini halkımız canıyla ödüyor ama hiçbirinizin umurunda olmadığını görüyoruz.

Şimdi, bakın, 2007 yılında bir yönetmelik çıkarmışsınız, belediyelerin yetkilerini kısıtlıyorsunuz, belediyelerin yangın denetleme yetkisini kısıtlıyorsunuz. Niye? TMMOB'un yetkilerini tırpanladınız, niye? Niye? Soruyoruz. Çünkü işinize gelmiyor. Her şeyi tek elde tutmak istiyorsunuz. Her şey sizin denetiminizde olsun istiyorsunuz. O zaman çünkü rantın, talanın, yangının, sömürünün önünü açacaksınız.

Bakın, sizin Turizm Bakanınız kendi şirketinde çalışan kişiyi getirmiş, müdür yapmış. Ne güzel, değil mi? Bu müdür ne yapıyor? Aynı zamanda yetki veriyor, imza atıyor. Sizin Bakanınız yirmi yıldır Bodrum'u yağmalamak için elinden geleni ardına koymuyor. Mahkeme kararlarına rağmen, ÇED raporlarına rağmen, halkın direnişine rağmen Bodrum'da parsel parsel otel yapıp orada para kazanmak için canhıraş bir çalışmanın içerisinde, bunu bilmiyor musunuz? Biliyorsunuz ama zaten istediğiniz tam da böyle bir düzen.

Patronlardan müteşekkil bir sistem kurmuşsunuz, ülkeyi şirket mantığıyla yönetiyorsunuz. Kamu yönetiminin başına, bakanlıkların başına cebini dolduran kelli felli adamları, müteahhitleri, şirket sahiplerini koymuşsunuz, sonra da kaza olunca, yangın olunca, deprem olunca, sel olunca "Efendim, bunu siyasete malzeme etmeyelim; bu, siyasetüstü bir konu." diyorsunuz. Hayır efendim; bu, siyasete ilişkin bir mesele; tam da siyasetin meselesi bu. Siyaset nedir? Siyaset tercihlerdir. Sizin tercihiniz patrondan yana, sizin tercihiniz sermayeden yana, sizin tercihiniz o Grand Kartal Otel'in cebini doldurmaktan yana. Tercihiniz halktan yana olsaydı önlem alırdınız.

Oteli denetlemişsiniz. Nerede denetim raporları? 2021 ve 2024 yıllarında denetimden geçmiş. Peki, nasıl tekrar uygunluk verdiniz? E, verirsiniz. Kim denetlemiş? Turizm Bakanlığı. E, kim pazarlıyor bu oteli? Turizm Bakanının başında bulunduğu tur şirketi. Şimdi, Turizm Bakanı odasını her sattığında yüzde 30 komisyon aldığı otele uygunluk vermeyecek mi? "Yangına uygun değil, buraya gelmeyin ey yurttaşlar!" mı diyecek? Kapısına mühür mü vuracak? Tabii ki hayır çünkü onun tek bir derdi var; daha fazla para kazanmak, daha fazla kâr elde etmek. Bunu neye rağmen yapıyor? İnsan yaşamına rağmen. Maliyeti can bunun, can ama siz bunu görmüyorsunuz.

Bakın, Çorlu tren kazası, Aladağ'daki yurt yangını, 6 Şubattaki depremin kendisi ve bununla beraber Elâzığ depreminin kendisi, Soma, Ermenek, Şirvan maden kazalarının her biri, Adıyaman, Batı Karadeniz ve Şanlıurfa sellerinin her biri, bunların hepsi önlenemez miydi? Her biri önlenebilirdi, her birinin tedbiri alınabilirdi ama yapmıyorsunuz. Neden? Çünkü bütün yetkileri merkezîleştirdiniz, maşallah, yangın yerine bile Cumhurbaşkanının emri olmadan gitmeyen, gidemeyen bakanlıklar inşa ettiniz. Ne diyor bakanlarınız? "Cumhurbaşkanımızın talimatıyla yangın yerine geldik." "Cumhurbaşkanımızın talimatıyla deprem yerine geldik." Talimat vermese, talimat ulaşmasa bakanlar demek ki evinde oturacak, yangını seyredecek. Böyle bir şey olabilir mi? Bugün temel sorun -belediyeye atıyorsunuz ya suçu- demokratik bir ilişki geliştiremiyorsunuz, yetki, sorumluluk çerçevesini belirleyen bir yerel ve merkez ilişkisini belirleyememişsiniz. Çelme takmaya çalışıyorsunuz bütün yerel yönetimlere, suç olduğunda maşallah, bütün suçu yerel yönetimlere yıkmakta mahirsiniz ama gerçek anlamda yerel yönetimi güçlendirecek bir politik hattınız yok. Aksine, yerel yönetimlerin yetkisini tırpanlayarak gittikçe ucube, gittikçe merkezîleşmiş, tek bir kişinin bütün ülkenin kaderine karar vereceği bir sistemi kurmak istiyorsunuz. Meclisi meclis olmaktan çıkardınız, bütün yetkilerini budadınız, bakanlık bürokratlarının hazırladığı kanun tekliflerini getirip toplum karşıtı yasaları burada geçiriyorsunuz. "Hayır" dediğimizde, itiraz ettiğimizde "Bu halk düşmanı yasaları getirmeyin." dediğimizde bir de bize laf söylüyorsunuz. İşte, zamanında yaptıklarınızın bedelini kim ödüyor? Halkımız ödüyor. İş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almış mısınız? Hayır. İş sağlığı ve güvenliği birimleri kurdunuz, zorunluluk getirdiniz; iş sağlığı ve güvenliği uzmanlarının parasını, firmalarının parasını kim veriyor? Denetlediği kurum veriyor. Peki, bu insanlar gerçek anlamda o kurumları denetleyebilir mi, o iş yerlerini denetleyip eksikliklerini kaydedebilir mi? Burada onlarca defa söyledik; bakanlıklardan bağımsız, merkezî bir bütçeden buraya pay ayrılmalıdır dedik ama hâlâ dinlemiyorsunuz, hâlâ dinlemiyorsunuz ve dinlemeyeceksiniz de. Şimdi, burada ortak bir komisyon kurarak sorumluluğu üzerinizden atamazsınız, bu işin sorumlusu sizsiniz. Sizin Bakanınız derhâl istifa etmelidir, il özel idaresindekiler görevden alınmalıdır, valiliğin sorumluluğu açığa çıkarılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Topu taca atarak bu işin içinden kurtulamazsınız, bu kadar açık ve net söylüyoruz: Toplumsal alanda infial yaratan her olayda gelip "Ortak komisyon kuralım, bu işi de siyasetüstü ele alalım." diyerek işin içinden çıkamazsınız, açık ve net. Komisyonları nasıl sulandırdığınızı da biliyoruz. Yenidoğan çetesine dair Komisyon sabah beşe kadar mesai yapıyor, ertesi gün gidecek aileler ile mağdur yakınlarıyla görüşecek, siz burada yoklama sayısını tutturun diye iptal ediyorsunuz ya. Bu kadar ciddiyetsizsiniz, bu kadar ciddiyetsizsiniz. Sizi ciddiyete davet ediyoruz, sorumluluk almaya davet ediyoruz, insan hayatına saygıya davet ediyoruz, adalete davet ediyoruz ama biliyoruz ki bütün bu davetlerin hiçbirine icabet etmeyeceksiniz. Onun için, bizler bu ülkede yaşayan halklar olarak da siyasi parti olarak da sizden hesap soruyoruz; hesap soracağız, hesap soracağız! (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına ikinci söz, İzmir Milletvekili İbrahim Akın'a ait.

Buyurun Sayın Akın. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM AKIN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bütün halkımız; sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Konuşmaya başlamadan önce ben de Bolu Kartalkaya'da gerçekleşmiş olan yangında kaybettiğimiz bütün canların ailelerine ve yaralı olan bütün yurttaşlarımıza sabır diliyorum ve geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum.

Bu konunun, sadece siyasetin konusu değil aynı zamanda insanlığımızı sorguladığımız bir konu olduğunun farkında olarak bu görüşmenin yapılmasını arzu ediyorum. Bugün, bu görüşmeyi birilerini kurtarmak için değil, isterseniz gelin, bu meseleyi insanlığımızı kurtarmak için yürütülen bir tartışma olarak değerlendirelim ama maalesef şu aşamaya kadar geldiğimizde özellikle iktidarın tavırları bir savunma siyasetiyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

Evet, değerli milletvekilleri, günlerdir televizyonda açık oturumlarda, meydanda "Sorumluluk kimin?" tartışması yapılıyor ya; kimin olduğunu biz biliyoruz. Bu facianın sorumlusu da bundan önceki bütün faciaların sorumlusu da toplu katliamların yirmi iki yıldır sorumlusu da bizce bu iktidarın kendisidir. Sağda solda, orada burada sorumlu aramayın; sorumlu sizsiniz sayın milletvekilleri, sorumlu sizsiniz Sayın Bakanlar, sorumlu sizsiniz sayın vali, sorumlu sizsiniz aşağıdan yukarıya sorumlu olan bütün yetkililer ve aynı zamanda liyakatsiz bürokratlar. Aşağıdan yukarıya bütün yetkililerin bu sorumluluktan kaçma şansı yoktur. Sorumlu; yarattığınız, canla başla çalıştığınız tek adam rejimidir aslına bakarsanız.

Sayın milletvekilleri, ölümler göz göre göre geliyor. Gerçekleşen şey nedir? Ne kazadır ne de afettir; böylesi olaylarda gerçekleşen ölümler de aslında birer cinayettir. Her cinayetin de bir faili vardır. Bazı cinayetlerse kolektif olarak işleniyor. Kolektif olarak işlenen cinayetlerden biri de budur. O kolektif cinayetlerin tüm failleri eşit derecede sorumludur. Daha önce Soma'da, Davutpaşa'da, Ostim'de, Torunlar İş Merkezi'nde, Isparta'da, Düzce'de, Ermenek'te, Esenyurt'ta, Erzurum'da, Samsun'da, Elbistan'da, Şırnak'ta, Dursunbey'de, Hendek'te, üçüncü havalimanında, turizm tesislerinde, Tuzla tesislerinde, Ankara Gar katliamında, Diyarbakır'da, Suruç'ta, İliç'te ve adını sayamadığım birçok yerde yaşanan katliamların benzerini 21 Ocak günü Kartalkaya'da kolektif bir cinayetle gerçekleştirdiniz. Sorumlu; bu ülkedeki hukuk dışı, insanlık dışı, akıl dışı, çürümüş sistemin kendisidir. Tüm bu katliamların failleri koltuklarına sıkı sıkıya sarılmışlar, sorumsuz görünmeye çalışmaktadırlar ama onlar sorumludurlar.

Sayın milletvekilleri, yangında onlarca insanımız alevler arasında hayatını kaybederken ya da dumandan boğulurken asıl sorumlular ne yapıyordu biliyor musunuz? Ankara'da, kongresinde birilerine rozet takıyordu. Tören kesilmesin diye saatler boyunca yayın yasağı getirilerek açıklama bile yaptırılmadı. Başımıza gelen bu belaların sorumlusu, onlarca yurttaşın canını ve acısını önemsemeyen bu kibirli yönetimin kendisidir. Nasıl ki Soma'da can veren madencinin yakınlarını yerlerde süründürüp tekmelediler, bu katliamda da onlarca insanımız yaşamını yitirirken -rozet takma töreni kesilmesin diye- onlar partilerine katılım kutlamaları yaptılar. Ülkeyi bir cehenneme çeviren ne varsa sorumlusu ve vicdansız sorumluları bunlardır.

Sayın milletvekilleri, nasıl bir rejimle karşı karşıya kaldığımızın özeti aslında şöyledir: Erdoğan ne demişti? "Devleti şirket gibi yöneteceğiz." demişti. Dediğini yaptı, patronları bakan yaptı. Özel hastane patronunu Sağlık Bakanı yaptı. Peki, ne oldu? Sağlık Bakanının gözünün önünde onlarca bebek öldürüldü. Yenidoğan çetesi, bir yandan onlarca bebeğimizi öldürürken bir yandan da devleti soydu. Özel okul patronunu Millî Eğitim Bakanı yaptı. Ne oldu? Eğitim kitlesi ve dünyadaki sarsılmaz durumumuz ortada. Milletin çocukları devlet okullarından kaçmaya çalışıyor, patır patır özel okullar kuruluyor. Ve ne oldu arkasından? Tur şirketi yöneticisi ve aynı zamanda patronu Turizm Bakanı yapıldı. Ne oldu? Turizm Bakanlığının en gözde turizm beldelerinden birinde, bu Bakanlığın denetimindeki bir otelde onlarca insan cayır cayır yanarak can verdi. Bakan, sorumluluktan kaçmak için sağa sola kıvırıyor. Biz diyoruz ki: Utanmasa sorumluluğu gerçekten otelde yanan insanlara gönderecek. Sayın Bakan, sağa sola kıvırmaya gerek yok; sorumlusu, astlarınla ve üstlerinle birlikte sensin, sizsiniz.

Sayın milletvekilleri, sokakta bir kişi iktidara karşı bir cümle kursa o kişi daha eve bile varmadan polisler çağrılıyor ve kapısında hemen gözaltına alınıyor; böylesi bir devletimiz var. Bu devletin polislerinden sorumlu Bakanı ne dedi? "On güne kadar sorumluyu tespit edeceğiz." diyor İçişleri Bakanı. Devletin, otelin kim tarafından denetlenmesi gerektiğini on günde ancak bulabileceğini söylüyor. Aklımızla alay eder gibi Sayın İçişleri Bakanı on gün boyunca sağa sola kıvırmaya çalışıyor ve neredeyse açık açık şu andaki mevkidaşını korumaya çalışıyor. Sayın İçişleri Bakanı Türkiye'de bir oteli denetlemekle yükümlü mekânın neresi olduğunu bilmiyorsa lütfen o koltukta oturmasın, hemen istifa etsin. Gerçek niyetinizi biz de biliyoruz, tüm ülke de bunu görüyor; amacınızın asıl sorumluyu kurtarma çabası olduğunu burada da yaşayarak görüyoruz.

Sayın milletvekilleri, bugünkü toplantımızda konunun hukuki, teknik boyutları hakkında birçok vekilimiz söz kurdu, gerekli açıklamalar yapıldı ama birkaç şeyin altını çizmek istiyorum. Turizm Bakanı, ilk gün yaptığı açıklamada bu otelin en son 2024 yılında denetlendiğini söylemişti. Her türlü belgeyi basına sızdıran Turizm Bakanı, her ne hikmetse bu otelin 2024'te denetlendiğinin belgesini bir türlü vermiyor. Sayın Bakan, geçen aralık ayında o oteli denetlediniz mi, denetlemediniz mi? Geçen gün bir televizyon kanalında "Bolu Belediyesi, gördüğü eksiklikleri bildirmeliydi." dediniz. Evet, bildirmeliydi, Bolu Belediyesi de sorumluluğunu yerine getirmeliydi. Peki, siz zaten orayı denetlemişseniz itfaiyenin gördüğü bu eksiklikleri neden görmediniz? Sizin o eksiklikleri görmeniz için birisinin size işaret etmesi mi gerekiyor? Bu kadar yıldır Bakansınız, bir otelin nasıl denetleneceğini bile daha bilmiyorsanız ne yapmamız gerekiyor? İlla da birileri size bu eksik belgeleri gösterdiğinde mi sizin kabul etmeniz lazım? Turizm Bakanı, âdeta bir saatli zincir kurmuş gibi kendini kurtarmaya çalışıyor. Tur şirketinde çalıştığı şahsa Bakanlıkta en üst yerde yetki veriyor ve onun vasıtasıyla Bakanlığı yönetmeye çalışıyor. Yangın çıkan oteli, Bakanın şirketi pazarlıyor; Bakanın pazarladığı otel yanıyor, 78 yurttaşımız hayatını kaybediyor ve Bakan, sağa sola çamur atmaya çalışıp kendini kurtarmaya çalışıyor. Sayın Bakan, vicdanınızın sızlamadığını anlıyoruz ama yüzünüz de mi kızarmıyor?

Sayın milletvekilleri, dün itibarıyla, bu yangınla ilgili 19 kişi tutuklanmış durumda; gözaltına alınanlar ve serbest bırakılanlar var. Açıkçası aşçısı, otelin çalışanı, itfaiye çalışanı gözaltına alınmış ve tutuklanmış durumda. Peki, oteli denetlemekle görevli olan bürokratlardan ve bürokratik mekanizmadan herhangi bir kimsenin ifadesi alınmış mıdır? Hayır, alınmamış; bildiğimiz kadarıyla böyle bir şeye de başvurulmamış durumda. Sıralı tüm sorumlular derhâl görevden alınmalıdır, hiç kimse sorumluluğunu bir iki kişiye yükleyerek kenara çekilmemelidir; aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya tüm sorumlular derhâl görevden çektirilmelidir.

Biz bir şeyi hatırlatmak istiyoruz: Gerçekten en azından Sırbistan kadar olamadık mı? Sırbistan'da 1 Kasımda bir tren kazası oluyor, bu tren kazasında 15 yurttaş ölüyor ve Başbakan diyor ki: "Ben bu ülkenin Başbakanı olarak bu sorumluluğu alıyorum ve istifa ediyorum." Gerçekten Sırbistan kadar olamadınız mı? En azından vicdanınızla yüzleştiğinizde bu duyguyu yaşamıyor musunuz? Biz, bu sorumluların istifa etmesi gerektiğini düşünüyoruz ve artık yetmez, bu istifalar sonrası mutlaka bu süreçte alttan yukarıya sorumlu olan herkesin yargılanmasını istiyoruz; aksi takdirde, ülkedeki mevcut yaşamın asla vicdanlar nezdinde aklanabilmesinin mümkün olmadığını düşünüyoruz. Gerçek anlamda bir hukuk sistemi olduğunda, bunun olmamasının önünde hiçbir engel yok. Bu kadar vahşetin arka arkaya yaşandığı bir ortamda hiç kimsenin yarın başına ne geleceği konusunda güvencesi yok. İnsanların yaşam güvencesi olmadığı yerde bu ülkenin mevcut devletinin de kendisi bakımından durup düşünmesi gerekiyor. Altını çizerek söyleyelim: Gerçekten, şu anda yaşadığımız tablo, bir ülkenin her bakımdan sapır sapır döküldüğünü, çürüdüğünü ve aynı zamanda yönetilemez hâle geldiğini gösteriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

İBRAHİM AKIN (Devamla) - Geçen gün, pazar günü, biliyorsunuz, biz bir Kaz Dağları ziyareti yaptık; bir cümleyle de onu ifade etmek isterim. Kaz Dağları'ndaki yurttaşlarımız, köylülerimiz ne diyorlar biliyor musunuz? "Ya, bu ülkede hukuk var mı? Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti mi yoksa burada Cengiz Holdingin hukuku mu geçerli?" diyorlar. Nedeni açık, bir yargı kararı var, Kaz Dağları'nda şu andaki kesimlerin durdurulması gerekiyor. Yargı tebliğini yapmış, vali gecikmeli de olsa tebliğini şirkete bildiriyor ama şirket tam hız bir şekilde hatta daha fazlasıyla kesmeye devam ediyor. Biz tekrar oraya gideceğiz ve o ormanların kesilmesini engellemeye çalışacağız ama buradan sesleniyorum, Adalet Bakanına sesleniyorum, İçişleri Bakanına sesleniyorum: Şu andaki mevcut yaşanan katliamın benzerini siz her yerde yapıyorsunuz, orman katliamı da yapıyorsunuz. Bu katliamların meşrulaştırılmasını kabul etmeyeceğiz, asla bu normalleşmeyi kabul etmeyeceğiz, biz bunların karşısında mücadele etmeye devam edeceğiz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına son söz...

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, söz taleplerimiz var.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Başkanım, söz talebimiz var.

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, buyurun.

 

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, gazeteciler Barış Pehlivan, Serhan Asker ile Seda Selek'e ilişkin açıklaması

 

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, her gün bir garabet yaşıyoruz ama tabii, AKP iktidarında garabetin sonu gelmiyor. Şimdi, az önce basına da yansıdı, Halk TV'de program sunan, programa katılan gazeteci Barış Pehlivan, Serhan Asker ve Seda Selek gözaltına alınmış. Şimdi sormak istiyoruz: Gerçekten sınırınız nedir yani nedir, nerede duracaksınız? Bütün ülkeyi mi gözaltına alacaksınız; sizin aleyhinize söz kuran, cümle kuran, görüşünü ifade eden, haber yapan bütün gazetecileri mi tutuklayacaksınız? Nerede duracaksınız ya! Nerede hukuka, evrensel normlara birazcık saygınız olacak? Ya, sabah akşam operasyon çekiliyor bu ülkeye Sayın Başkan; özgür basın çalışanları alınıyor, Kürt gazeteciler alınıyor, muhalif gazeteciler alınıyor, muhalif olan sinemacılar alınıyor. On iki yıl önce olmuş olaydan on iki yıl sonra gözaltı yapıp tutuklama çıkaracak kadar akla ziyan bir sistemi bize "normal" diye "hukuk" diye anlatıyorlar ya!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım.

BAŞKAN - Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Nedir yani! Nerede, hani nerede bu operasyon odağınız ya! Nerede kurdunuz bu operasyon odağını? Atıyorsunuz saraydan talimatlı savcıları, talimatlandırıyorsunuz. Maşallah, ne kadar da kişi hürriyetine, haklara saygınız var! Sabah akşam bütün ülkeyi dinliyorsunuz, sonra, bilmem ne olmuş diye de gazetecileri gözaltına alıyorsunuz, insanları tutukluyorsunuz. Yeter artık ya, yeter! Bu ülkede insanların haber alma hakkına kastediyorsunuz. Basın özgürlüğünü yerle bir ettiniz. Size biat etmeyen, sizin lehinize cümle kurmayan herkesi cezaevine doldurmak istiyorsunuz. Nedir ya, nedir yani?

BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Herkes AKP'li olmak zorunda mı? Herkes AKP'ye biat etmek zorunda mı? Herkes sizin kalemşorunuz olmak zorunda mı? Herkes kalemini satmak zorunda mı ya! Nedir yani!

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

Sayın Günaydın, buyurun.

 

48.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, gazeteciler Barış Pehlivan, Serhan Asker ile Seda Selek'e ilişkin açıklaması

 

 GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dünyada çok bilinen bir kuraldır: Eğer bir iktidar vatandaşın rızasını kazanamamaya başlar ise bir süre de vatandaşı zor suretiyle elinde tutmaya gayret eder. Artık vatandaştan rıza alamayan, çarşıya pazara çıkamayanlar; kendini ifade etme ve anayasal haber verme, haber alma özgürlüğüne açıkça ihlalde bulunmakta, kastetmekte ve gazetecileri peş peşe gözaltına almaktadır. Bir de hayırlı bir haber alalım, bir de iyi bir haber alalım.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Telefon kaydı...

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Beyaz TV'de program yapmaya benzemiyor bu işler tamam mı! Saygısız!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ben söylüyorum: Barış Pehlivan, Serhan Asker, Seda Selek onurumuzdur, hepsi benim arkadaşımdır. FETÖ'nün kanallarında program yapmaya benzemez.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ses kaydetmekle olmaz bu işler.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu, Beyaz TV değil.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Kaydetmeyin, ses kaydetmeyin.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Bunlar özgür gazetecilerdir, özgür gazeteciler susturulamayacaktır; bunu açıkça ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ses kaydetmeyi bırakın.

BAŞKAN - Sayın Şahin, buyurun.

 

49.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, daha önce Türk SİHA'larının bir pazar yerini vurduğu iddiası olmuştu. Bakanlıkla da görüştüm, hiçbir zaman bizim Türk SİHA'larımızın bir sivil unsuru vurmadığını, burada da yine böyle bir SİHA'nın bombalamasının olmadığını biliyoruz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Şahin, fotoğraflarını atayım size.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Onu bombalasa bombalasa PKK yapar veya terör örgütleri yapar.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - SİHA'ları varsa bilemiyorum artık yani kendi yaşam alanını bombalıyorsa.

SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Türkiye'den gidiyor onlar, PKK'nın eline Türkiye'den gidiyor.

VEZİR COŞKUN PARLAK (Hakkari) - Biz burada bir resim sergisi açalım, yaptıklarınızı gelin görün.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Vardır, siz daha iyi bilirsiniz, PKK'nın elinde ne silah olduğunu siz daha iyi bilirsiniz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ya, Allah akıl fikir versin, daha nasıl manipülasyon yapacaksınız acaba!

SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Türkiye'den gidiyor vallahi; artık bilmiyorum, eğer siz besliyorsanız...

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - O konuda Silahlı Kuvvetlerimize laf söylenmesine müsaade etmiyoruz. Bizim SİHA'larımız hiçbir zaman sivil unsurları bombalamamıştır.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ya evet, hiç bombalamıyor ya, hiç bombalamıyor; 2 gazeteciyi ben öldürdüm(!)

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - İkinci konu, Sayın Barış Pehlivan ve diğer gazetecilerle ilgili sınırın ne olduğunu sordular. Türk Ceza Kanunu'nun 132'nci maddesinin (3)'üncü fıkrasıyla, haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu düzenlenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - "Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.” Tekrar ediyorum: "Kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayınlanması hâlinde de ayrı ceza hükmü uygulanır." Bakın, burada, Barış Pehlivan, yaptığı görüşmeyi televizyon programında paylaştığından dolayı değil, bizzat ses kaydını alıp bu ses kaydını rızası olmadığı hâlde yayınladığı için, Türk Ceza Kanunu'na aykırı bir yayın yaptığı için gözaltına alınmıştır. Sınırımız hukuktur, Türk Ceza Kanunu'dur, her şey ortadadır. Savunmasını yapar, anlatır.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Trol medyası her gün yalan haber yapıyor ya, yalan haber yapıyor! Milletin görüntülerini çekip yayınlıyorsunuz ya!

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Korkmayın, gazetecilik yapan hiç kimse tutuklanmaz, gözaltına alınmaz.

Teşekkür ederim.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Kahrolsun istibdat!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, gündeme dönme fırsatı da bulalım.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Gündemimiz bu Sayın Başkan, bundan önemli gündem mi var?

BAŞKAN - Buyurun.

 

50.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu ülkede gazetecilere operasyon çekiliyor, özgür basının kalemi kırılıyor, yetmedi, merkez medya pozisyonuna gelen bir televizyona şu anda operasyon çekiliyor; bir de Sayın Usta, bunu getiriyor, hiç alakası olmayan hukuki gerekçelerle ifade ediyor.

Bakın, ben bugün 60'ta söyledim, son bir hafta içerisinde, on gün içerisinde 15 gazeteci tutuklandı. Sayın Başkan, ilk 7 kişi niye tutuklandı biliyor musunuz? Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in ölümünü protesto eyleminde onların fotoğrafını taşıdıkları için. Bu ülkede 2 gazetecinin SİHA'yla öldürülmesini protesto edip sosyal medyada paylaşım yapan insanları gözaltına aldınız, onlara soruşturma açtınız. Hangi hukuktan bahsediyorsunuz? Siz insanları katlediyorsunuz, ortada yaşam hakkı yok, ortada hukuk yok ama insanlar bunu protesto ediyor, yaşamı savunuyor, yaşam hakkını savunuyor, o zaman hukuk var, gözaltına alıyorsunuz, tutukluyorsunuz. Ben size söyleyeyim: Siz, tek sesli bir Türkiye inşa etmek istiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tek sesli bir ülke, hoşunuza gitmeyen hiçbir haberin yayınlanmadığı, hiçbir muhalifin konuşmadığı, hiçbir muhalifin sokağa çıkmadığı, hiçbir politikanızın eleştirilmediği bir ülke yaratmak istiyorsunuz; çok açık ve net.

Hukuk mu? 78 insan ölmüş, senin Bakanın niye yerinde oturuyor ya!

BAŞKAN - Evet, peki.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Hangi hukuktan, hangi etikten, hangi ahlaktan bahsediyorsunuz? Bütün bu kavramları aşındırmayın, içini boşaltmayın. Hukuk değil bu; bu, varsa yoksa garabet. Hukuku araçsallaştırdınız, yargıyı Demokles'in kılıcı gibi toplumun başında, muhaliflerin başında sallıyorsunuz ama söyleyelim: Size biat etmeyeceğiz, sizin bu politikalarınıza rıza göstermeyeceğiz, her koşulda mücadele edeceğiz ve bu ülkeyi demokratikleştireceğiz Sayın Leyla Usta. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Çömez...

 

51.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, gazeteciler Barış Pehlivan, Serhan Asker ile Seda Selek'e ilişkin açıklaması

 

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu ülkenin gerçek bir demokrasiye ihtiyacı var; demokrasinin kurum ve kurallarının işler hâle dönmesine ihtiyacı var; bu ülkenin hukukun üstünlüğüne ihtiyacı var; bu ülkenin insan haklarına, özgürlüklere ihtiyacı var; şeffaflığa ihtiyacı var ve devlet kurumlarının denetlenebilmesine ihtiyacı var ve şüphesiz, özgür bir medyaya ihtiyacı var. Ne olmuştur da Barış Pehlivan, Serhan Asker, Seda Selek kurumlarından apar topar alınıp gözaltına alınmışlardır?

İktidara sesleniyorum: Ergenekon döneminde çarşaf çarşaf bütün dosyaları gazetecilere verip servis ettiriyordunuz, o gazetecilerin birisini tutukladınız mı? Eğer basın etiğine aykırı bir şey yapmışsa gerekeni yaparsınız. Ne oluyor, kanalı basıp da insanları alıp götürüyorsunuz! Bu kadar korkmayın muhalefet edilmesinden, bu kadar korkmayın sizi eleştirmelerinden; demokrasinin vazgeçilmez özelliklerinden bir tanesidir, elbette eleştirecekler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ya, adamın evinin adresini soruyor, lütfen ya!

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Elbette eleştirecekler; eleştiriden ders çıkarın, eleştiriden ibret alın ve kendinizi toparlamaya çalışın, "Biz nerede hata yaptık?" deyin. Allah aşkına, dünyanın neresinde basın özgürlüğü bu kadar kısıtlanır? Korkmayın insanların konuşmasından; onlar orada konuşmaya devam edecek, biz de Parlamentoda konuşmaya devam edeceğiz, siz de becerebiliyorsanız hakkınızı savunmaya devam edersiniz.

BAŞKAN - Sayın Özdağ, buyurun.

 

52.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, gazeteciler Barış Pehlivan, Serhan Asker ile Seda Selek'e ilişkin açıklaması

 

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkanım, Adalet ve Kalkınma Partisinde milletvekilliği yaparken o zamanlar gazetecilerin tutuklu yargılanması, milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması meselesi gündemdeydi ve partinin kurmaylarına şöyle söylemiştim: "Gazeteciler tutuksuz yargılansın ve milletvekillerinin de dokunulmazlığını kaldırmayalım." Suç işlemesinler mi? "İşlesinler, suç işlerlerse zaten zamanaşımı yok bizlerde." demiştim. Gazetecilerle ilgili hür bir basına ihtiyacımız var. Bugün Türkiye'de "Yoksulluğu ortadan kaldıracağız, yasakları ortadan kaldıracağız, yolsuzluğu ortadan kaldıracağız." diyenler, her geçen gün yasakları artırıyorlar. Çimlere basmanın yasak olmadığını gösteriyorsunuz ve yasak olmayınca çimlere basmak, çimler daha gür çıkınca da bu sefer insanların başına, kafasına basmayı düşünüyorsunuz. Bakın, Demirci Mehmet Efe var, Halide Edib Adıvar kendisine gider, şöyle söyler: "Niye bu kadar halka zulmediyorsun?" "Halide Edib Adıvar, bak, insanlar iki şeyle yönetilir: Bir, ilimle yönetilir; iki, korkuyla yönetilir. Bende ilim yok, ben korkuyla yönetiyorum." der.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Acaba diyorum, iktidarda ilim mi yok, feraset mi yok, öngörü mü yok? Yapmayın, bu gazeteciler suç da işleyebilirler ama bunları gözaltına almayın, tutuksuz yargılayın. Bu insanların ifadeleri alınsın, getirilsin; savcı çağırsın, kolluk çağırsın bu insanları. Türkiye'nin her geçen gün imajını sarsıyorsunuz, itibarını sarsıyorsunuz. Denetlemenin olmadığı bir ülkeye turist gelmez, orada yatırımcı olmaz; şeffaf olmayan bir yere "demokratik" denilmez, "otokratik" denilir. Onun için, Türkiye'de şeffaflık ortadan kalkıyor, artık idare bir fikir hürriyetine, teşebbüs hürriyetine ve inanç hürriyetine karşı da çok ciddi şekilde müsamahalı davranmıyor. Onun için, ben iktidar partisini uyarıyorum: Keser döner, sap döner, bir gün de hesap döner ve bir gün bu yargı başka türlü de muamele yapabilir; o gün de sizi savunanlar olacaktır, o savunanlar yine aynı şekilde demokratlar olacak, asla otokratlar olmayacaklar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - O nedenle, bırakın bu gazeteciler konuşsunlar, bu siyasetçiler konuşsunlar. Siyasetçilerin ve gazetecilerin muhatabı yargı olmamalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Şahin, buyurun.

 

53.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ ile Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sayın Başkanım, bu kişinin gazetecilik yaptığı için veya konuştuğu için gözaltına alınmadığını tekrar söylüyorum. Yaptığı bir görüşmeyi kasten gizli kayda alıyor ve bu kaydı da direkt yayınlıyor.

OKAN KONURALP (Ankara) - Barış Bey de bir gazeteci.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Gazetecilerin suç işleme özgürlüğü mü var veya kanun önünde herkes gibi eşit değiller mi, ayrıcalıkları mı var? Kanundan, hukuktan, normlardan bahsedenlerin "Gazetecileri tutuksuz yargılayalım, suç işlese bile tutuksuz yargılayalım." demesi Meclisin Genel Kurulunda bile söyleyecek bir cümle değil diye düşünüyorum. Bu insanlar... Biz operasyon yapmıyoruz; tam tersine, onlar bu gizli kayıtlarını yayınlayarak birilerine operasyon yapmaya çalışıyorlar; hukuk da görevini yerine getiriyor, yargı da yerine getiriyor.

Teşekkür ederim.

YÜKSEL TAŞKIN (İzmir) - Hangi hukuk ya bu, hangi hukuk?

 

VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- AK PARTİ Grubu adına Grup Başkanı Sivas Milletvekili Abdullah Güler’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2262) (Devam)

2.- YENİ YOL Grubu adına Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2263) (Devam)

3.- İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2264) (Devam)

4.- CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Ankara Milletvekili Murat Emir’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak sorumluluğu bulunanların tespit edilmesi ve benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2265) (Devam)

5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2266) (Devam)

6.- DEM PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Muş Milletvekili Sezai Temelli ve Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2267) (Devam)

 

BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına son söz Hakkâri Milletvekili Vezir Coşkun Parlak'a ait.

Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA VEZİR COŞKUN PARLAK (Hakkâri) - Sayın Başkan değerli milletvekilleri, değerli halklarımız; Bolu Grand Kartal Otel'deki yangın faciasında 36'sı çocuk 78 kişi yaşamını kaybetti. Öncelikle, hayatını kaybeden insanlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum; yakınlarına ve sevenlerine de başsağlığı dileklerimi iletiyorum, böyle bir felaketten sonra sabretmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum ama yine de kendilerine sabırlar diliyorum. Umarım, yaralanan yurttaşlar da bir an önce sağlıklarına kavuşurlar.

78 kişinin hayatını kaybetmesi bazıları için sadece bir istatistik olabilir, belli bir yerden sonra ölümler kimileri tarafından televizyonların alt yazılarında akan birer sayıdan ibaret olarak görülebilir oysa o sayıların her birinin altında bir hayat hikâyesi var, kaybedilmiş bir anne, baba, evlat, kardeş var.

İktidar mensupları dâhil hemen herkes Kartalkaya yangınının önlenebilir bir felaket olduğunu kabul ediyor. Peki, âdeta "Kırmızı Pazartesi" romanında olduğu gibi göz göre göre gelen bu felaket neden engellenemedi? Cevabı çok basit: Felaketin gerçekleşmemesi için gereken önlemler alınmadı. Bu tür felaketleri en az kayıpla atlatmanın yolu önleyici düzenlemeler ve faaliyetler yapmaktan geçer. Binalarınızı sağlam yaparsanız, binayı inşa ettiğiniz zemini iyi analiz ederseniz depremin etkilerini azaltabilirsiniz. Yüksek miktarda suyu tahliye edecek sistemler kurarsanız sel felaketlerinden kurtulup korunabilirsiniz. Aynı şekilde, yangın merdivenlerini düzgün yaparsanız, erken uyarı sistemlerini iyi kurarsanız, iyi bir tahliye planı yaparsanız, personele gerekli eğitimi verirseniz yangınlar da felaket boyutuna ulaşmaz fakat maalesef Bolu'daki felakette bu önlemlerin hiçbiri yoktu. Hiçbir can kaybı olmadan durdurulabilecek bir yangın büyük bir faciaya dönüştü.

Sözünü ettiğim önleyici düzenlemeleri yapmak ve gerekli tedbirleri almak kamu otoritelerinin işidir fakat yangından sonra öğrendik ki iktidar sahipleri bırakın önleyici tedbirleri artırmayı onları ortadan kaldırmış, inşaat sermayesinin önünü açmak için itfaiyelerin yetkilerini azaltmış. Bu ülkenin dürüst gazetecileri ortaya çıkardı. Daha önce ruhsat aşamasında belediyelerin itfaiye birimlerine verilmiş olan yetkiler 2012'de dönemin Bakanlar Kurulu tarafından ortadan kaldırılmış, bir yönetmeliğin bir maddesi değiştirilmiş ve bir gecede inşaat sermayesinin derdine çare bulunmuş. Böylece itfaiyelerin 3 temel görev ve yetki alanı olan önleme, kurtarma ve söndürmeden bir tanesi ellerinden alınmış oldu. 2012'de yapılan bu değişikliğin altında bugünkü Cumhurbaşkanının, Cumhurbaşkanı Yardımcısının, Maliye Bakanın da imzası var yani sorumlu arıyorsak aslında adres çok uzakta değil.

Yine, Turizm Bakanlığının kendi verilerinden öğreniyoruz ki Bakanlık yapması gereken denetimlerin çok azını yapmış. Örneğin, 2023 yılında turizm tesislerinin sadece yüzde 10'u denetlenmiş. Daha iki ay önce bu Meclisten geçen bütçe teklifine göre Bakanlık önümüzdeki yıllarda da yüzde 10'luk denetim oranına devam edecekmiş. İş kendi oteline ruhsat vermeye gelince bürokrasiyi ışık hızıyla çalıştıran Turizm Bakanı sıra denetime gelince kurumunu âdeta kaplumbağaya çeviriyormuş.

Değerli milletvekilleri, felaketin yaşandığı gün bakanlar bölgeye akın ettiler, biz de şöyle düşündük: Herhâlde ilk defa halkın acısını paylaşacaklar, halkın derdiyle hemhâl olacaklar ancak kısa sürede, böyle bir niyetlerinin olmadığını gördük. Böylesine büyük bir acı yaşadığımız günde bile İçişleri Bakanı açıklama yapmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ankara AKP İl Kongresi'ndeki konuşmasının bitmesini bekledi. Cumhurbaşkanının bir yakaya takacağı bir rozet, televizyonlarının başında haber bekleyen milyonlardan daha değerli görüldü, sevdiklerinden bir haber almaya çalışan insanların acısı bir kongre şovuna kurban edildi. Bir kez daha anladık ki Bakanlar halka karşı sorumluluk duymuyorlar ama tek bir kişiye ölümüne sadakat duyuyorlar. Felaket mahalline gidip kameralara çok üzgünmüş gibi poz veren Bakanlar, sanki Bakanlıkları değil de birer düşünce kuruluşunu yönetir gibi davranıyorlar; meseleye dair dışarıdan analizler yapıyor, televizyona çıkıp muhalefet partileriyle laf dalaşına giriyorlar.

Sayın Bakanlar, siz yorumlama makamı değilsiniz; siz o koltuklarda halkın sorunlarına çözüm bulmak için oturuyorsunuz, görevinizin hakkını veremediğinizde de o koltuktan kalkmanız gerekir.

Bakanlar Kurulu âdeta patronlar kulübüne dönüşmüş durumda. Bakanların hepsi ya kendileri patron ya da patronların çıkarlarına hizmet ediyorlar; öyle kapalı devre bir sistem kurmuşlar ki kendileri yapıyor, kendileri denetliyor, kendileri de onaylıyorlar. Tabii ki bütün bu süreçler sermayenin yararına oluyor. Kendisi de otel patronu olan Turizm Bakanı tereyağından kıl çeker gibi meseleden sıyrılmaya çalışıyor.

Açık söyleyelim Sayın Bakan, sıyrılamazsınız, 78 canın hesabını vermeden bu katliamın da üstünü kapatamazsınız.

Göreve geldiği günden bu yana her Allah'ın günü sosyal medyada şov videoları yayınlayan İçişleri Bakanı, bu felaketi sanki küçük bir trafik kazasıymış gibi geçiştirmeye çalışıyor.

Sayın Yerlikaya, siz sosyal medya fenomeni değilsiniz, Türkiye sınırlarında yaşayan her bir insanın canı size emanettir, o canları koruyamıyorsanız koltuğunuzda bir dakika dahi oturmamanız gerekir.

Bu nasıl bir devlettir ki halay çeken Kürtleri gözaltına almak için jet hızıyla düğün salonunu basabiliyor da yanan otele saatlerce ulaşamıyor? Bu nasıl bir devlettir ki Kürt köylüleri bombalamak için dakikalar içinde savaş uçaklarını kaldırabiliyor da yanan bir otelde mahsur kalan vatandaşlarını kurtaramıyor? Bu nasıl bir devlettir ki iktidarı eleştirmeyi aklından geçirenleri bile tutuklamaya cevaz veren kanunları çıkarabiliyor da vatandaşın canını koruyacak bir yönetmelik çıkaramıyor? Vatandaşın siyasi iradesine ipotek koymaya gelince aslan kesilenler, bir otele 2 müfettiş gönderip bir yangın alarmı taktıramıyor. Vatandaşlar yanan otelin penceresinden çarşaf sarkıtıp canını kurtarmaya çalışırken o yangını söndüremeyen, çoluğun çocuğun canını kurtaramayan devlet büyük devlet olabilir mi? Tanka, tüfeğe para harcayarak, insanları havadan bombalayarak, ağzını açanı tutuklayarak, öldürerek değil ancak ve ancak yaşatarak büyük bir devlet olunabilir.

Türkiye'yi önlenebilir felaketlerin, iş cinayetlerinin, basit ölümlerin memleketi hâline getirdiniz; Soma'da, Ermenek'te, Şirvan'da yüzlerce madenci can verirken sorumluluk almadınız; Çorlu tren katliamında yağmur bulutlarını, Çınar-Mazıdağı yangınında rüzgârı suçladınız; bir hafta sonra 2'nci yılını dolduracak olan Kahramanmaraş depremlerinde 50 binden fazla insan yaşamını yitirdi, onda bile sorumluluk almadınız. Yağmur, rüzgâr, güneş, toprak suçlu oldu ama bir iktidar mensubu suçlu olmadı. Yirmi üç yıldır bütün önlenebilir felaketlerde sorumluları korumaya aldınız, bu katliamları bürokrasinin karanlık dehlizlerinde unutulmaya terk ettiniz. Kartalkaya yangın katliamında da aynı taktiği uygulamaya çalışıyorsunuz. Halkın tepkisini soğurmak için birkaç kişiyi göstermelik olarak tutukladınız.

Her toplumsal felakette sorumluluktan kaçan, dikkatleri başka yere yönelten AKP şimdi Mecliste bir araştırma komisyonu kurmak istiyor, Meclis çatısında bir komisyon kurarak topluma meseleyi ciddiye aldığı mesajı vermek istiyor. Oysa komisyona havale ettikleri nice mesele yine onların iradesiyle unutulmaya terk edildi. Olaylar sıcakken televizyon şovuna çevirdikleri yargılama süreçleri cezasızlıkla sonuçlandı. "Nasıl olsa bir süre sonra her şey unutulur, biz de eski tas eski hamam devam ederiz." diye düşünüyorlar fakat öyle olmayacak, bu devran böyle gelmiş olsa da böyle devam etmeyecek; biz DEM PARTİ olarak bu işin peşini bırakmayacağız, bu katliamın hesabını soracağız, hem siyasi olarak hem de yargı önünde üzerimize düşen bütün sorumluluğu yerine getireceğiz. Rojava'dan Çorlu'ya, Cizre'den Bolu'ya ölüm siyaseti yürüten, halklara ölümden başka bir şey vadetmeyen bu iktidar eninde sonunda hem halka hem de yargıya hesap verecek.

 Genel Kurulu ve halklarımızı saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk söz, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın'ın.

 Buyurun Sayın Günaydın. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, evet, 21 Ocak 2025 yani bundan tam bir hafta evvel saat 03.21'de çıkan bir yangın ve bu yangında 78 yurttaşımızın yaşamdan kopartılması... Bir an için kendinizi şöyle düşünün: Çocuğunuzu, küçük çocuğunuzu almışsınız ve pazartesi günü bir tatil bölgesine konaklama amacıyla gidiyorsunuz. O gün yatıyorsunuz, saat 03.21'de bir yangın çıkıyor. Yangın size haber verilemiyor çünkü memleketin otelinde yangın alarm sistemi çalışmıyor. Yaklaşık yarım saat, kırk dakika, bir saat sonra artık dumanlar içeriye dolmaya başlayınca artan gürültülerden uyanıyorsunuz ve dışarıya çıkıyorsunuz, dışarıda elektriklerin çalışmadığını görüyorsunuz çünkü acil durum aydınlatma sistemi yok; zifiri karanlık koridorlar, koridorlar duman dolu, bir yere gidemiyorsunuz, bir şey göremiyorsunuz çünkü yönlendirme işaretleri de yok ve böylece siz, nereye gideceğinizi bilmeden bir o tarafa bir bu tarafa koşarak yanınızda küçük çocuğunuzla beraber "Acaba bir pencereden azıcık hava alabilir miyim?" diye bakıyorsunuz; sonra o 12'nci kata kadar ulaşmış yangını görüyorsunuz "Acaba atlasam mı, çocuğumla beraber mi atlasam?" veya "Çocuğumu atsam onu kurtarabilir miyim?" diye bakıyorsunuz. Otelin boyu 43 metre arkadaşlar!

Ben soruyorum: Bu çocukların, bu insanların; 36'sı çocuk olmak üzere 78 insanın ne suçu vardı? Bu insanları, bundan tam bir hafta evvel hayattan koparan sisteme çağdaş bir hukuk sistemi ve güvenilebilecek bir yönetim sistemi denilebilir mi? Bu otelin çalışabilmesi mümkün mü arkadaşlar?

Şimdi, ben size bu otelin bulunduğu konumdan biraz bahsedeyim; ben Bolu'da öğretim üyesi olarak üç buçuk yıl çalıştım, çok iyi bildiğim bir coğrafyadır. Orası, Bolu merkeze 42 kilometre mesafede, 2 bin metre yükseklikte oteller var. Otellerin toplam yatak sayısı 1.600 ancak yılbaşı ve sömestirlerde bu yatak sayısının üzerine çıkıldığı söyleniyor. Bu kadar insan, burada yüzde 100 dolulukla oturuyor; bir yangın çıkıyor, otelde yangınla ilgili hiçbir sistem yok, yağmurlama sistemi yok, alarm sistemi yok ama sıkı durun, orada yangına müdahale edecek 1 tane itfaiye bile yok, 1 tek itfaiye bile yok!

Şimdi, AKP Grup Başkan Vekili diyor ki: "Bolu Belediye Başkanı oraya neden itfaiye tesisi kurmamış?" Arkadaşlar, hukuk bilmiyor olabilirsiniz de hukuku öğrenme gibi bir sorumluluğunuz var. Bu memlekette 30 il büyükşehir, Büyükşehir Yasası'yla yönetiliyor; oralarda mücavir alanlar ile belediye sınırları çakıştırılmış durumda. Geriye kalan, içlerinde Bolu'nun da bulunduğu 51 il büyükşehir kapasitesinde ve statüsünde değil, dolayısıyla Bolu İl Belediyesinin sınırı merkez ilçe belediyesiyle sınırlandırılmış durumda. Kartalkaya, Seben'e yakın, Bolu'ya 42 kilometre mesafede ve Bolu Belediyesinin orayla ilgili hiçbir yönetim sorumluluğu yoktur. Peki, kimin vardır biliyor musunuz?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Hiç hukuk bilmiyorsunuz, hiç hukuk bilmiyorsunuz Gökhan Bey, hiç hukuk öğrenmemişsiniz.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Kimin vardır biliyor musunuz? Sizin saklamaya çalıştığınız, her gün açıkça yalan söyleyen Turizm Bakanın vardır. (CHP sıralarından alkışlar) Azıcık vicdana, azıcık bilgiye davet ediyorum sizi. Gelin, kim ne yapmış, açıkça iftiralarınıza konu, kim ne yapmış ona bakalım. Saat 03.21'de yangın çıkıyor, saat 03.30'da bu ihbar ediliyor "0551..." no.lu bir telefondan.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Hukuk öğren; hukuk, hukuk!

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Eğer dinlersen öğrenme şansın var ama zor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sizin öğrenme şansınız var!

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Saat 03.30'da buraya ihbar geliyor. 03.30'da geldikten sonra ne oluyor? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yalnızca elli dört dakika, sonra 04.24'te Bolu Belediyesi 11 aracıyla beraber yangın mahalline geliyor, 11 aracıyla beraber.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Raporu niye iptal etti, raporu?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Bu 11 araçla beraber merdivenlerini dayıyor ve buradan -işte raporda da görüyoruz- 50 kişiyi Bolu İtfaiyesinin neferleri kahramanca kurtarıyorlar, onları alınlarından öpüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Gökhan Bey, niye raporu iptal ettiler? Gökhan Bey, raporu niye iptal ettiler? Raporu niye iptal etti, raporu?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Sonra, buradan arka tarafa doğru geçemiyorlar. Sebebi ne biliyor musunuz? Orada arka tarafta o itfaiyenin geçebileceği hiçbir alan yok.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Var, var; fotoğraf var.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - O itfaiyenin oradan dolanabileceği bir alanın olmadığını da bilmiyorsanız cahilin önde gidenisiniz! (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Peki, raporu niye iptal ettiniz, tespit ettiğiniz raporu niye iptal ettiniz?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Bundan bu kadar cahillik olmaz.

Şimdi buraya bakalım, ne diyorlar biliyor musunuz?

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Nasıl oldu, rüşvet mi alındı, ne oldu da bu rapor iptal oldu?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - "Ön tarafa gidemiyoruz ancak ön tarafa da yataklarımızla beraber gidiyoruz ve orada yataklarımızla atlayanları kurtarıyoruz." diyorlar, atlayanları da kurtarıyorlar.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Niye iptal etti bu raporu?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - O saat itibarıyla Bolu Belediyesinin itfaiye erlerinden başka orada hiç kimse yok.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Basit bir soru: Yahu, Bolu Belediyesi raporu niye iptal etti?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Başkanım, bu vatandaşı susturacak mısın, ben mi susturayım? Ben susturayım mı yoksa?

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Rapor, rapor... Raporla ilgili bir soru soruyoruz Gökhan Bey, bizi bilgilendirir misiniz?

BAŞKAN - Değerli...

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Bu konuda bilgilendirir misiniz, raporu niye iptal etti Bolu Belediyesi?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Peki, Başkan seninle ilgileniyor şimdi.

BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika...

Sayın Gökçek, ben söz vereyim size, buyurun gelin, konuşun; Gökhan Bey sustu.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Çok iyi olur Başkanım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun Gökhan Bey. (CHP sıralarından alkışlar)

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Ahlak başka bir şey, ahlak ve bilgi genellikle aynı adamda bulunur, tersi de mümkün.

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) - Edep de başka bir şey!

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Şimdi devam edelim.

Burada, Bolu Belediyesiyle beraber orada olan kim? Bolu Belediye Başkanı yani sizin yatıp kalkıp suçladığınız adam iki gün boyunca hiç uyumadan Bolu Belediyesi itfaiye ekipleriyle beraber yangından insan kurtarmaya çalışıyor. Sizin 4 Bakanınız saat kaçta geliyorlar? Özel helikopterle saat on birde geliyorlar. On birde geliyorlar, on dakikalık bir açıklama yapıyorlar. Açıklama 6 kişinin öldüğü yolunda, an itibarıyla bize "En az 50 vefat var Başkanım." diye bilgi geliyor. An itibarıyla siz 6 derken bize 50 vefatın olduğu bilgisi geliyor. Vefatı bile saklıyorsunuz, sebebinin Ankara il kongresini yapma ve o rozet töreni olduğunu hepimiz biliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yalan söylüyorsun! Yalan söylüyorsun!

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Birbirinize gülerek sohbet ediyorsunuz.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yalan söylüyorsun!

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - İnsanlar orada cayır cayır yanarken siz orada birbirinize gülerek muhabbet ediyorsunuz.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yalan söylüyorsunuz!

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - İşte, tablo bu kadar açık maalesef.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yalan söylüyorsun!

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Gelelim şu bilirkişi raporuna. Hani Adalet Bakanınız diyor ya "Böyle bir rapor falan yoktur, uydurmadır, korsan rapordur." diye, bakın, bilirkişi raporu burada, 7 kişi, adlarını okuyorum: Sedat Altındaş, Adnan Yalçındağ, Ömer Taş, Fazıl Şolpan, Hasan Uygur, Alper Kodaz, Cem Gül; kimisi mimar kimisi makine mühendisi. Soruşturmanın numarası: 2025/962. Bu soruşturma numarasıyla 7 bilirkişi oraya görevlendiriliyor. Bu çocukların da alınlarından öperim çünkü bu çocuklar da yedi buçukta otelin önündeler, yedi buçukta. (CHP sıralarından alkışlar) Siz kongre yaparken bu çocuklar yanan otele 5'inci kattan giriyorlar; 21 Ocak günü -bilirkişi raporunu- keşfi, gözlemi yapmaya başlıyorlar; saat 18.00'e kadar çalışıyorlar; yangın söndürülemediği için ve daha fazla çalışma imkânı olmadığı için bırakıyorlar, ertesi sabah onda aynı otele tekrar giriyorlar. O otelde yeniden bir keşif yapıyorlar ve 22 Ocak günü keşfi bitirdikten sonra 23 Ocakta da imzalarıyla bu raporu yayımlıyorlar, hani sizin Adalet Bakanınızın "korsan rapor" dediği. Bu kahramanları bir selamlayalım mı arkadaşlar? Bu kahramanları bir selamlayalım. (CHP sıralarından alkışlar)

Peki, Adalet Bakanınız doğru mu söylemiş? Bırakın, benim sözlerimin bir anlamı yok. Bakın, Abdullah Güler imzasıyla sizin verdiğiniz araştırma önergesi. Rapor kimin? Abdullah Güler imzasını taşıyor. Abdullah Güler -bu imzada- ne diyor? "Facianın hemen akabinde, Bolu Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında 6 cumhuriyet savcısı görevlendirilmiş ve olayı yerinde incelemek üzere 1 iş güvenliği uzmanı, 2 makine mühendisi, 2 mimar, 1 inşaat... 7 kişilik bilirkişi heyeti oluşturulmuştur." Senin Adalet Bakanının "korsan" dediğine Abdullah Güler "Bunları cumhuriyet başsavcılığı oluşturdu." diyor. Bu kadar yalanla bu kadar iftirayla mı devam edeceksiniz? (CHP sıralarından alkışlar)

Bunların raporunu niye beğenmiyorsunuz biliyor musunuz? Bunların raporu diyor ki: "Otel 1997'de yapıldı, 2007'de AKP'li Bolu Belediyesi yangın uygun raporu verdi. 2007'den 2024'e kadar başka bir yangın uygun belgesi yok...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Ve siz, 2024'e kadar başka bir yangın belgesi sormadınız, niye?

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - E, müracaat var, müracaat.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Turizm Bakanının kendi oteli var. Turizm Bakanı o otele Etstur üzerinden adam gönderiyor. Turizm Bakanı oteller denetlensin istemiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Turizm Bakanı para peşinde ve Turizm Bakanı "Ben bilmiyorum." diye bir televizyon programında 21 kez sözcük kuruyor, "Bence..." diyerek de Bolu Belediyesini suçluyor.

Şunu ifade edeyim çok açık bir şekilde: Bu soruşturmayı adil yürütelim; kime uzanıyorsa ona kadar uzansın, kime uzanıyorsa. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER İLERİ (Ankara) - Aynen öyle! Aynen öyle!

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - İnsanlar öldü! Ayıp! Ayıp! Ayıp!

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Aynen öyle, aynen!

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Eğer, o Turizm Bakanında birazcık vicdan olsa, birazcık insan onuru olsa uyuyamaz ve ertesi sabah istifa eder.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Tanju için ne diyorsun?

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Çünkü bu hatalar 78 insanı yaşamından koparttı ve ben asıl şunu söylüyorum: Bu andan itibaren başka bir otelde, başka bir yangın çıkmaz diyemiyorum çünkü bu Turizm Bakanıyla hiçbir şey yönetilemez. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Biraz sonra, biraz sonra...

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci söz, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek'e ait.

Buyurun Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

 Türkiye Büyük Millet Meclisinde basın görevini yapan bir televizyonun genel yayın yönetmeni Mecliste gözaltına alındı. Bu da tarihe geçti, övünebilirsiniz eserinizle, övünebilirsiniz yani bunu da yaptınız ya, bunu da başardınız ya! Artık Meclise gazetecilerin girebileceğini ama çıkarken başına ne geleceğini de sizin iktidarınız döneminde öğrenmiş olduk. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, şimdi bir başka fasıldan olaya yaklaşalım. Şu gördüğünüz o otelin ilk hâli; küçük bir kayak oteli, bu otel zamanında yapılıyor. Turizm bölgesi ilan edilmiş olan bu bölgenin imar planlarını yapma yetkisi Turizm Bakanlığında çünkü burası özel alan, mücavir alan; plan yapma yetkisi Turizm Bakanlığında. Turizm Bakanlığı buraya plan yapıyor. Yapılmış olan bu plana göre de ruhsatı kim veriyor? İl Özel İdaresi yani Çevre, Şehircilik İl Müdürlüğü, eski Bayındırlık İl Müdürlüğü.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biraz önce Sayın Günaydın söyledi; yangın yeterlilik raporu 2007 yılında AK PARTİ'li Belediye Başkanı tarafından verildi. Daha sonra burasının -2011 ve 2015 yıllarında- Çevre, Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından tadilat projeleri yapıldı. Bu grubun içinde mimar, mühendisler var. Bir binaya yapı kullanma izninin verilebilmesi için imar planına uygun projesine göre yapılmış olması lazım; iskân alabilmesi için de projeye uygun yapılmış olan yapının fiiliyatta da projeyle benzerlik göstermesi lazım. Bilirkişi raporu diyor ki: "Bu binanın 2 katı kaçak." Yani 2 kez tadilat projesi görmüş olmasına rağmen bu binanın son 2 katı sonraki dönemlerde kaçak olarak yapılmış. Kim yetkili? Bolu Valiliği. Yetkili organ kim? Çevre, Şehircilik Bolu İl Müdürlüğü. Değerli arkadaşlar, tek bir soruşturmaya dâhil olmuş isim yok. Buranın imar planına uygun yapıldığını denetleyen Bolu Çevre, Şehircilik İl Müdürlüğünün müdüründen memuruna, raportöründen bu binaya yapı kullanma iznini veren kişiye kadar sürecin içinde ifadesi alınmış tek kişi yok.

Sayın Demir, belediye başkanlığı yaptınız. Yapı kullanma belgesi verebilmeniz için... İtfaiye raporu olmadan yapı kullanma belgesi verilebilir mi? Peki, 2007 yılından sonra yapı kullanma belgesini değiştirmemiş, itfaiye yeterlilik raporunu almamışsa bu binaya işletme ruhsatını nasıl verdiniz? (CHP sıralarından alkışlar) Nasıl verdiniz? Lazım olan belgelerden... Bir işletmenin işletme ruhsatı alması için lazım olan belgelerden bir tanesi itfaiye yeterlilik belgesi.

JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) - Siz verdiniz.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Ama itfaiye yeterlilik belgesinin verilebilmesi için yapı kullanma izni gerekir yani iskân müsaadesi gerekir yani tapunun şerhler hanesine bu binanın iskânlı bir bina olduğunun işlenmesi gerekir. İskân müsaadesinin alınabilmesi için de itfaiye raporunun alınmış olması gerekir.

Şimdi, çok açık bir biçimiyle sermaye, yönetim ve rant arasında kurulmuş kirli bir ilişki burada ortaya çıkmıştır.

Değerli arkadaşlar, bu işler rüşvetsiz olmaz, bu işler rüşvetsiz asla olmaz. Şöyle bir otel binasını, şöyle bir binaya getirebilmek yirmi üç yıllık iktidarınızın her döneminde Çevre, Şehircilik İl Müdürlüğünün muhtelif müdürlerinin ve raportörlerinin gözetiminde gerçekleşiyor ve siz bundan bir tek kişiyi bile sorumlu tutmuyorsunuz. Bugün Bolu Valisinin, bugün Çevre, Şehircilik İl Müdürünün, bugün Turizm Bakanının görevde olması, Turizm İl Müdürünün görevde olması demokrasimiz tarihi açısından utanç vericidir, utanç vericidir! (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, daha da ileri, daha da ileri... 2/7/2024, Neşe Çıldık seyahat acentelerine bir yazı gönderiyor, diyor ki: "Şu, şu, şu nedenlerle Bakanlık tarafından yetkilendirilmemiş olan toplam 2.426 tesis -tüm Türkiye'ye gönderiliyor- eksiklerini tamamlamazlarsa... Tamamlamadıkları için "Ey Türkiye Seyahat Acentaları Birliği, bunlarla ilgili tanıtım, reklam, pazarlama ve satış yapamazsın." diyor.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Grand Kartal.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Bunlardan bir tanesi de Kartal Otel ve bu Kartalkaya'daki Grand Kartal ve Kartal Otel'in ikisi de. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, değerli arkadaşlar, peki niye bunlar oluyor? Bakın, şimdi çürüme, yapıda çürüme var ya. Biz geçen dönem şu Parlamentoda, bu kürsüde Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansıyla ilgili buradan elde edilecek olan gelirlerden belediyelere pay aktarılmasını, bu turizm tanıtımındaki en büyük yükü çekecek olan belediyelerin de pay almasını söyledik. 100 milyonlarca dolarlık bir kaynağı Bakanlık eliyle yönetiyorsunuz. Yönetim kurulu üyelerini seçtiniz, bir kez daha seçtiniz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Biz seçmedik, çarpıtmayın.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Karadeniz Bölgesi'ni temsilen Grand Kartal Otel'in sahibi seçiliyor. "Biz seçmedik." diyen Grup Başkan Vekiline söylüyorum: Siz bu ülkede okul aile birliği başkanlarını bile kendiniz seçiyorsunuz be! (CHP sıralarından alkışlar) Mümkün mü sizde...

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Mimarlar Odası Başkanı kim?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Hiç karışmazlar, hiç karışmazlar(!)

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Şimdi devam ediyorum.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Hadi onları da anlat Gökan Bey, Mimarlar Odası Başkanı kim?

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Turizm Tanıtım Ajansının Yönetim Kurulu Üyesi... İşletme belgesi olmayan, yasal zorunluluklarını yerine getirmediği bu tesisle ilgili kim bunu denetleyecek? Bakan Yardımcısı Nadir Alpaslan. Kim Nadir Alpaslan? Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının Başkanı. Bir tarafta Başkan var denetliyor, bir tarafta 78 canın ölümüne yol açan otel sahibi Ajansın Yönetim Kurulunda.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Yok öyle bir şey. Ajansın yetkisi falan yok öyle.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Şimdi, siz, kalkacaksınız burada, Türk milletinin önünde, kurduğunuz çürümüş, kokuşmuş ve lime lime olmuş bu turizm yapılanmasıyla ilgili açıkça özür dileyeceksiniz.

Şimdi size başka bir şey söylüyorum...

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bolu Milletvekilinizin fotoğrafı var daha yeni çekilmiş.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Başka bir şey söylüyorum.

BAŞKAN - Bir dakika, bir dakika...

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Çok açık başka bir şey söylüyorum.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Böyle bir konuşma yapılamaz.

BAŞKAN - Sayın Zeybek, bir dakika...

Şimdi, yani kusura bakmayın da şu tarafa bakıp söyleyeyim: Grup Başkan Vekili söz atar mı ya? Bekleyin, size söz vereyim ya. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun, devam edin.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Gerçeklerin can acıttığını biliyorum.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Can acısıyla konuşuyorsun.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Şimdi size bir başka soru: 2.426 tane tesisten 1 tanesi de Bakanın gidip açıklama yaptığı Kartal Otel, Grand Kartal değil Kartal Otel; eksiklerini tamamlamadı, nereden biliyoruz? Çünkü "Eksiklerini tamamla, benden belge al." diyor. Bolu Belediyesinden Kartal Otel bugüne kadar yangın yeterlilik belgesi almadığı hâlde nasıl oluyor da hâlâ açık duruyor ve hizmet yapmaya devam ediyor? (CHP sıralarından alkışlar)

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Onu Belediye Başkanına sor.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Şimdi, Türkiye'de turizm yatırımları yapanlar ile Bakanlık arasında kurulmuş olan bu çarkın mutlak suretle ortadan kaldırılması gerekir. Bir yanda otel sahipleri, bir yandan yönetici olacaklar, bir yandan Bakanla aynı kurul içinde olacaklar, diğer yandan Turizm Bakanının şirketinin, ETS'nin kendi otellerinde oda satmasına müsaade edecekler; sonra buradan bir denetim mekanizmasının çıkmasını düşüneceksiniz.

Bakın, şunu da ifade edeyim değerli arkadaşlar: Bu bölge, turizm bölgesi. Şimdi buradan çağrı yapıyorum: İl belediyelerinin sınırlarının dışında olan organize sanayi bölgelerindeki yangını önleme yetkisi kimde? Limanlarınki kimde? Otoyolların kimde? Turizm bölgelerinin yangını önleme yetkisi kimde?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Şimdi, ortada görmediğiniz, bugüne kadar bilmediğiniz, hissetmediğiniz büyük bir açık var. Bu açığı gidermek için ısrarla ve inatla burada deprem konusu gündeme geldiğinde afet işleri bakanlığının kurulmasını ve Türkiye'de artık kriz yönetiminden risk yönetimine geçilmesini, riskin bütünüyle ortadan kaldırılması için kurumlar arasında eş güdüm ve hiyerarşik bir yapılanmanın kurulması gerektiğini ben bu kürsülerde onlarca kez söyledim. Neden yanlış yaptığınızı kabul etmiyorsunuz? Yanlış yaptığınızı kabul etmezseniz yarın herhangi bir büyükşehir olmayan ilin organize sanayi bölgesinde meydana gelecek olan bir kimyasal... İşte, Kırıkkale'de havai fişek fabrikasında, bir başka yerde yangın ve patlayıcı üreten bir tesiste meydana gelen yangınlardan dolayı kimi sorumlu tutacağız? (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Şahin, buradan söz vereyim, sataşmadan size söz vereyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek'in birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/2262, 2265, 2267, 2266, 2264, 2263) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Genel Kurul; böylesi bir günde bunları tartışmayı arzu etmiyorduk ancak çıkıp ahlaktan bahsediyorsunuz. Canımızın yandığını, içimizin yandığını çok iyi biliyoruz ancak nasıl oluyor da itfaiyenin bulduğu 8 kusurlu bir tutanak, on beş gün süre verilmesine rağmen sizin çok kıymetli Belediye Başkanınızın dayı oğlu Belediye Başkan Yardımcısı dönüyor, otel sahibine, müdürüne bilgi veriyor.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Ya, siz damadınızı Bakan yaptınız, damadınızı.

LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) - "Bak, senin raporun böyle kusurlu. Benim bunu normalde yukarıya, İl Özel İdaresine bildirmem, onun da Bakanlığa bildirmesi gerekir. Ben ne yapayım bu tutanağı?" diye otel sahibinin müdürüne soruyor. Müdür de yetkili otel müdürüne tekrar soruyor: "Ne yapabiliriz?" diyorlar. Aklı veren kim? Belediye Başkan Yardımcısı diyor ki: "Bunu çekin geri." Hani ahlak, hani vicdan, nerede? Sıfır. Belediye Başkanınız sokaklarda sigara izmariti toplasın. Belediye Başkan Yardımcısı dayı oğlu eksikleri tespit etmiş, otel müdürüyle anlaşmış, muhtemelen tamamen duygusal bir ilişki üzerinden o rapor yok sayılmış. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Nasıl yapı kullanma izni verdiniz? Bu binaya nasıl yapı kullanma izni verdiniz?

LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) - Ne İl Özel İdaresine bildirilmiş ne Bakanlığa bildirilmiş, sümen altı edilmiş, sonra da yangın çıkmış, sonra da itfaiye sorumlu değilmiş efendim, Bolu Belediyesi sorumlu değilmiş. Uygunluk belgesi olmayan bir yerin raporunu alıp eğer yok sayıyorsanız tabii ki de sorumlusunuz. Mevzuatta açık var mı? Var. Bu Belediye Başkanı bunu bildirmediği için, keyfî davrandığı için mevzuatta bir yaptırımı yoksa en büyük açık buradadır işte. Bunu bile bile çıkıp da bu kürsüden Belediye Başkanınızın hiçbir kusurunu görmeyip ahlaktan bahsediyorsanız, para alıp bu işleri yapanları aklamaya çalışıyorsanız sizi bu milletin bu vicdanına havale ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Yapı kullanma iznini nasıl verdiniz? Aldılar cukkayı, verdiler iskânı.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Başkanım, bana da oradan mı, buradan mı söz vereceksiniz?

BAŞKAN - Nasıl isterseniz.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Peki, ben isterseniz buradan alayım.

BAŞKAN - Şimdi, bir dakika, bir şey söyleyeyim ben Sayın Grup Başkan Vekilim.

Ben Sayın Şahin'i çok eski yıllardan beri tanıyorum, bir mücadele karakteri de olduğunu biliyorum; buna rağmen laf atınca müdahale ettim.

Değerli milletvekilleri, Grup Başkan Vekillerimiz, yetişmiş, partilerimizin yetkili organlarının yetkilendirdiği, Genel Başkanları ve partiyi temsil eden arkadaşlarımız. Onlar partisinin haysiyetini, partinin haklılığını koruyacak güçte insanlardır. Bu laf atmalardan vazgeçin, herkes için söylüyorum.

Buyurun Sayın Günaydın.

 

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

54.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Leyla Şahin Usta'yı dinledim. Otel 1997 yılında yapılmış. 2002'den bu yana AKP iktidarı bu memleketi yönetiyor. 2007 yılında bu otele, yetersiz otele verilmiş tek yangın uygunluk belgesi Bolu Belediye Başkanı AKP'li Alaaddin Bey tarafından verilmiş, üstelik de başvurulduğu gün verilmiş. 2007'den sonra bu otel hiçbir yangın yeterlilik belgesi almadan çalışmış. Benim arabam iki yılda bir muayene istasyonuna gitmek zorunda ama bu otellerden herhangi bir yeni yangın uygunluk belgesi istemiyorlar. Sebep ne?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ya, sen onun başına otel ticaretiyle çalışan, bunlarla beraber olan bir adamı koyarsan, o adam kendi otellerini de bunlardan korumak isterse bir düzenleme yapar mı burada? Suçladığınız adam kim? Bugüne kadar bu otele yangın yeterlilik belgesi vermeyen tek insan, Bolu Belediyesi Başkanı Tanju Özcan; gözlerinden öpüyorum onu. Vermeyen tek insan, vermeyen. (CHP sıralarından alkışlar)

Eğer Leyla Şahin Usta'nın söylediği gibi cukka ilişkisi olsaydı uygun olarak o raporu verirdi, o rapor üzerinden de işlem tesis ederlerdi. Dolayısıyla, burada yalan yanlış bilgilerle kamuoyunu yönlendirmenin hiçbir anlamı yoktur. Ha, o raporun verilmemesine rağmen o otel çalışmaya devam ediyor ise dönüp Bakanınıza bakacaksınız, Bakanınıza; hukuk bunu söylüyor.

Teşekkür ederim.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Başkanım, ben de söz istiyorum.

BAŞKAN - Osman Gökçek, hakkımı kullanarak sana söz vermiyorum.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Vermiyor musunuz efendim?

BAŞKAN - Vermiyorum.

OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Saygılar sunuyorum, baş üstüne.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bir şey söylemek istiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Şahin.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Başkanım, bir şey...

 

X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, 78 vatandaşın rahmete kavuştuğu olayla ilgili herkesin duyarlı olması ve bildiğini ortaya koyması gerektiğine ilişkin konuşması

 

BAŞKAN - Şimdi, kusura bakmayın, bir şey söyleyeyim, 78 vatandaşımız rahmete kavuştu. Hangi birimiz -her biriniz adına söylüyorum- kendi çocuklarıyla bir tatil yaparken yakalandığını hayal etmedi? Şimdi bir eksiklik var -78 vatandaşımız rahmete kavuşmuş- bu eksiği bulma konusunda hepimiz elimizden geleni yapalım, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu meseleyi çözsün. Bütün Türkiye'de bu tip faaliyet yapanların denetleneceği, bir daha hiç kimsenin yanmayacağı bir Türkiye'ye öncülük yapalım hep beraber. Dolayısıyla ciddi bir eksiklik var, bu eksikliği ortadan kaldıran sohbetlerden son derece büyük üzüntü duyuyorum ben. Eksikliğin üzerine gidelim hep beraber, el birliğiyle. Bu eksiklik çünkü Türkiye'yi de çok güç durumda bıraktı hem rahmete kavuşan insanlarımız oldu hem de İspanya'da, Yunanistan'da Türk turizmini batırmak için korkunç bir propaganda yapılmakta şu anda. Dolayısıyla duyarlı olmamız gerekiyor ve herkes bildiğini -gerçekler neyse- ortaya koymalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı da aynı şeyleri söylüyor, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey bugün net bir şekilde ifade etti; kim sorumluysa hesabını versin. Bu duyarlılığı sizinle paylaşıyorum ben.

Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Buyurun Sayın Şahin.

 

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

55.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Başkanım, ben de bunları söylemek için söz istemiştim. Bize, bu Meclise yakışan, bu konunun hiçbir baskıya, hiçbir müdahaleye gerek kalmaksızın, imkân verilmeden kimse suçlu ortaya çıkması için bir komisyon kurulmasını tartışıyoruz, biz bunun çabasındayız ama şunu da unutmayalım: Dediğiniz çok önemli; bir daha bunun tekrar etmemesi için ister belediye olsun ister il özel idaresi olsun, varsa bir açık bunun tespit edilmesi ve bunun düzeltilmesi...

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Bakanlık... Bakanlık demeye diliniz varmıyor.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bakanlık da. İl özel idaresi zaten Bakanlığa bağlı, Bakanlık da olur.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - İl özel idaresi İçişleri Bakanlığına bağlı.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Ama Beşiktaş'ta da 29 kişinin canlı canlı yanarak öldüğü bir olaya da şahit oldu bu ülke.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - İçişleri Bakanlığına bağlı değil mi, ne?

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Ne fark eder?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Kültür Bakanlığından bahsediyoruz biz, fark eden o oluyor işte.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Orada da yine Belediye Başkanının, itfaiyenin bir sorunu var; bunları çözmek durumundayız.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Beşiktaş nereye bağlı, Beşiktaş?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - İki ayrı Bakanlık oluyor, fark etmiyor mu?

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Beşiktaş nereye bağlıydı? 29 adam öldü.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bize düşen çözmek.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ya, Beşiktaş'ta -elinde- soruşturma devam ediyor, ne anlatıyorsun!

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Beşiktaş neredeydi, nereye bağlı?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Elinde, soruşturma devam ediyor.

 

VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- AK PARTİ Grubu adına Grup Başkanı Sivas Milletvekili Abdullah Güler’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2262) (Devam)

2.- YENİ YOL Grubu adına Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2263) (Devam)

3.- İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2264) (Devam)

4.- CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Ankara Milletvekili Murat Emir’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak sorumluluğu bulunanların tespit edilmesi ve benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2265) (Devam)

5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2266) (Devam)

6.- DEM PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Muş Milletvekili Sezai Temelli ve Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2267) (Devam)

 

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son söz Bursa Milletvekili Kayıhan Pala'ya ait. (CHP sıralarından alkışlar)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Pardon, konuşmadan sonra vereyim, görmedim Selçuk Bey.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Sen bana "kuş beyinli" mi diyorsun? Ya, sana "İade ediyorum." demek bile gerekmez biliyor musun?

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Öyle bir şey yok, öyle bir şey yok.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Bana mı söyledin sen onu?

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Hayır.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Bana mı söyledin sen o lafı?

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Hayır, size bir şey demedim, size bir şey demeye gerek yok çünkü.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Sen bana bir şey diyemezsin. Sen kimsin bana bir şey diyeceksin!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hadi oradan!

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) - Böyle bir usul doğru değil ya!

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Adam bana küfrediyor, ben duyuyorum, duyuyorum.

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) - Size öyle bir şey demedi, demedi.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Duyuyorum, ne dediğini ben duyuyorum. Bakacağım şimdi kürsüden.

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) - Ben şahidim kardeşim, böyle bir şey demedi, doğru üslupla konuş.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Bakacağım ben, duyuyorum.

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) - Doğru üslupla konuşun. Ben burada şahidim, öyle bir şey demedi.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ben duyuyorum ne dediğini, duyuyorum.

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) - Söylemedi, ben buradayım, duymadım.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Beyni 250 gram olan adam bana "kuş beyinli" diyor, öyle mi yani?

VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) - Demedi kardeşim, demedi, sen iftira atıyorsun ve doğru konuş.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Demedi ya, demedi!

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, tekrar bir şey söyleyeceğim ama ayıp olacak. Arada 5 metre var yani yaklaşıp sessiz bir şekilde konuşulursa daha iyi olur.

Buyurun Sayın Pala.

CHP GRUBU ADINA KAYIHAN PALA (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bakın, bu sorunu konuşurken kök nedenler üzerinden tartışmakta büyük yarar var. Bugün Türkiye'de öyle bir anı yaşıyoruz ki mutlu bir azınlık dışında neredeyse hiçbir yurttaş kendini güvende hissetmiyor.

 Ben sözlerime başlarken o 36'sı çocuk 78 yurttaşımızın kaybından duyduğum üzüntüyü bir kez daha dile getiriyorum; yakınlarına, sevdiklerine başsağlığı diliyorum ve bundan sonra böylesine olaylar yaşanmaması için ne yapılması gerektiğine kök nedenler üzerinden bakmamız gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Şimdi, biliyorsunuz, Anayasa’nın 17'nci maddesine göre devletin bir sorumluluğu var, diyor ki Anayasa: "Herkes yaşama hakkına sahiptir." Eğer bir şey haksa onun önüne hiçbir engel koymamamız gerekir ama maalesef devletin bu yurttaşlarımızın 78'ini bu olguda koruyamadığı, o haklarını elinden aldığı anlaşılıyor.

Görüyorsunuz, yalnızca onlar değil, niye kimse kendini güvende hissedemiyor diyorum; ülke öyle bir noktadaki sokağa çıkın, kadınlara sorun, en az üçte 2'si "Kendimizi güvende hissetmiyoruz." diyor; çocuklar öldürülüyor, kadınlar öldürülüyor, emekçiler iş cinayetlerinde hayatlarını kaybediyor.

Bakın, size bir rakam vereyim, dünyada şöyle bir gösterge var: Önlenebilir ölümlere bağlı ölüm hızı. Bu hız 2021 yılında Türkiye'de 100 binde 226. Almanya'yı bir tek örnek vereceğim; 171. Yani her 100 bin kişide Türkiye'de Almanya'ya göre 55 daha fazla kişi önlenebilir ölümler nedeniyle hayatını kaybediyor. Çok açık söyleyeyim, bu, Türkiye'nin utancıdır. Bu utancı ortadan kaldırmak için herkesin çaba göstermesi lazım.

Bugün öyle bir hâldeyiz ki ne çalışırken ne sokakta gezerken ne de bir otelde konaklarken güvendesiniz. Bu Bolu'daki Kartalkaya Grand Kartal Otel'de çıkan ve 36'sı çocuk 78 kişinin ölümüyle sonuçlanan yangın aslında bu güvensiz durumu ortaya koyması bakımından çok dramatik. Bazı konuşmacılar "kaza" kavramından söz ediyorlar. Bu, asla bir kaza değil; bu, bir sosyal cinayet çünkü kaza öngörülemeyen olaylara verilir, burada -birazdan söyleyeceğim- öngörüldüğü ve buna rağmen bunun meydana geldiği çok açık. Eğer kamu işlevini yerine getirebilseydi -burada "kamu" derken hem merkezî yönetimi söylüyorum hem yerel yönetimi söylüyorum, bütün önlenebilir ölümler açısından söylüyorum- Türkiye'nin bu utançtan kurtulması mümkün olabilirdi. Bakın, uzun uzun tartışmaya ihtiyaç yok, komisyon çok netleştirecek ama bu olguda 2 temel sorumlu var; biri yapı sahibi, diğeri de denetim işlevini yerine getirmeyen Kültür ve Turizm Bakanlığı. Eğer bu 2 temel sorumlu sorumluluklarını bilse -"vicdan" filan demiyorum çünkü vicdan insanları korumaya yetmiyor- yasal duruma uygun o sorumluluklarını yerine getirseydi, bugün o 78 yurttaş hayattaydı; ne dedeler torunları için, ne ana-babalar çocukları için gözyaşı döküyor olacaklardı.

Biliyorsunuz, söz konusu alan daha önce millî parktı, millî parktan kış turizm merkezi statüsüne geçiriliyor ve Turizmi Teşvik Kanunu hükümlerine göre hem planlama hem denetim yetkisi tamamen Kültür ve Turizm Bakanlığında. Peki, soru şu: Bakanlık bu oteli kaç kez denetledi? Denetim raporları ortada yok. O denetim raporlarında hangi uygunsuzluklar ortaya kondu ve bu uygunsuzlukların ortadan kaldırılması için ne yapıldı? Aslında yine kök nedene gelelim. Benim gördüğüm kadarıyla buradaki temel sorun, devleti bir şirket gibi yönetmeyi düşünen anlayışın dışa vurumudur. Burada eğer Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanları Bakanlığı bir şirket gibi değil, Bakanlığı doğru düzgün işleyen bir kamu kurumu olarak yönetmeyi düşünselerdi bugün bu vahim tabloyla karşı karşıya kalmayacaktık. Bu, aslında tamamen kamu yönetiminin nasıl çöktüğünün bir dışa vurumu olduğu gibi, devleti şirket gibi yönetmeyi seçen Kültür ve Turizm Bakanlığının maalesef yurttaşların yaşam hakkını hiçe saydığının da bir göstergesi. Bu, sermayenin yanındaki duruşu mutlaka ortadan kaldırmak zorundayız ama siz otel zinciri sahibi bir kişiyi eğer o Bakanlıkta Bakan olarak görevlendiriyorsanız bu zincirin ortadan çıkarılması ve sermaye yararına düzenlemelerin önüne geçilmesi maalesef mümkün değil. (CHP sıralarından alkışlar)

Dünyanın diğer ülkelerinde ne oluyor? Amerika'ya bakın, Birleşik Krallık'a bakın, Avrupa Birliğine bakın. Bir tek örnek vereyim: Avrupa Birliği 1986'da bir konsey direktifi çıkarıyor ve alev ile dumanın yayılmasını önlemek, güvenli bir şekilde tahliye de içinde olmak üzere oteller için düzenleme yapıyor. Peki, biz, Avrupa Birliğine aday bir ülke olarak, ta uzun yıllar önce böyle bir direktif varken buna ilişkin ne yapıyoruz? Aslında "Hiçbir şey yapmıyoruz." dersek haksızlık etmiş oluruz. Bakın, elimde bir yönetmelik var. Bu yönetmelik Adalet ve Kalkınma Partisi zamanında, 2007'nin 12'nci ayında Resmî Gazete'de yayınlanmış; Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik. Çok fazla maddesi var, ben yalnızca size 2 maddesinden söz edeceğim. Madde 6'da diyor ki: "Bu Yönetmeliğin uygulanmasından yapı sahipleri, işveren ve işveren temsilcileri sorumlu." Bir de 96'ncı maddesi var, şu ana kadar konuşulmadı, özellikle söylemek isterim, çok önemli bulduğum bir madde. 96'ncı maddesinde yağmurlama sisteminden söz ediyor, diyor ki yönetmelik: "Aşağıda belirtilen yerlerde otomatik yağmurlama sistemi kurulması zorunludur..." Bu yerlerden bir tanesini sayıyorum: "Birden fazla katlı bir bina içerisindeki yatılan oda sayısı 100'ü veya yatak sayısı 200'ü geçen otellerde..." Geri kalanına devam etmiyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, böyle bir yönetmelik çıkarılmış hem de 2007 yılında, on sekiz yıl önce. Bu otelin mutlaka yağmurlama sistemine sahip olması zorunlu tutulmuş. Peki, bu yağmurlama sistemi olmadığı hâlde bu otelin açık kalmasına, hizmet sunmaya devam etmesine kim izin vermiş? Bu, gerçekten kabul edilemez. Biraz vicdan sahibi, biraz hukuktan yana insanlar, buna uymayan ve bunu denetlemeyen herkes hakkında mutlaka işlem yapmalıdır.

Bu arada, sorumluluk tek başına Kültür ve Turizm Bakanlığıyla sınırlı değil. Yine bizim mevzuatımıza göre, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının da özellikle iş sağlığı ve güvenliği kapsamında sorumluluğu var. Bu sorumluluk üzerinden bakacak olursak, bu otelde bir acil durum hazırlama planı yapılmalı ve bu uygulanmalıydı, şu ana kadar böyle bir planın varlığını görmüyoruz. Bu oteldeki iş güvenliği uzmanları, bu oteldeki iş yeri hekimleri acaba bu otelin işleyişi konusunda, yangın güvenliği olmadığı için nasıl bir bildirimde bulunmuşlardır, buna karşı ne yapılmıştır, bunu bilmiyoruz. Bu arada şunu da söylemek zorundayım: Bu 78 kişi içerisinde, o otelde çalışan emekçiler de hayatlarını kaybettiler, bunu unutmayalım. Bu yüzden, Çalışma Bakanlığının sorumluluğu da mutlaka dile getirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, bakın, önümüzde böylesi yangınların çıkma ihtimalinin olduğu birçok yer var. Seçim bölgem Bursa'dan, Uludağ'dan size örnek vereyim: Biliyorsunuz, Uludağ oteller bölgesinin bütün sorumluluğu Uludağ Alan Başkanlığına verildi. Bugün edindiğimiz bütün bilgiler Uludağ'daki 37 konaklama tesisinin yarısından fazlasında yangın güvenliğiyle ilgili bazı sorunlar olduğunu net olarak ortaya koyuyor. Bizim Büyükşehir Belediyemiz orada üç tane itfaiye aracını ve her bir vardiyada 6 görevliyi orada görevlendiriyor ama bu yetmez, yangında temel mesele koruyucu önlemleri almaktır; yangın çıktıktan sonra yangını söndürmek değil mesele, koruyucu önlemleri alabilmek. Dolayısıyla buradan söylüyorum, yalnızca Uludağ Alan Başkanlığı ya da Uludağ değil Türkiye'de ne kadar konaklama tesisi varsa, ne kadar hastane varsa, ne kadar okul varsa her birinin yangın güvenliği açısından ne durumda olduğunun ortaya konulması gerekir.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, Albert Camus "Bir yeri tanımanın en kolay yolu içindeki insanların nasıl çalıştıklarını, nasıl sevdiklerini ve nasıl öldüklerini öğrenmektir." diyor. Maalesef biz insanların ölüm nedenlerine baktığımızda, bugün önlenebilir ölümlerin her tarafımızı sardığını ve çocuk yaştaki yurttaşlarımızın dahi maalesef kaybedildiklerini görüyoruz ve bugün geldiğimiz noktada hâlen Kültür ve Turizm Bakanı istifa etmedi, aynen Sağlık Bakanında olduğu gibi. Ben şöyle diyorum: Utanmak değer olmaktan çıkınca istifa söz konusu olmuyor ama emin olun ki bu toplum bu sorumluluğu taşıyanların ne kadar vicdansız ve ne kadar sorumlu olduklarını ömür boyunca unutmayacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP, DEM PARTİ, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ilk söz, Antalya Milletvekili Atay Uslu'ya ait.

Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ATAY USLU (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılması, benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması komisyonu kurulmasına ilişkin önergede AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bolu Kartalkaya'da meydana gelen otel yangını hepimizi ve milletimizi derinden üzmüştür, Türkiye'yi derinden yaralamıştır. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz; ailelerine, yakınlarına sabır ve başsağlığı temenni ediyoruz. Şu bilinmelidir ki bu olayın sorumluları mutlaka ortaya çıkarılacaktır ve gerekli cezalar verilecektir. AK PARTİ olarak, milletvekili olarak bu konunun takipçisi olacağız. Otel yangınında hatası, ihmali, usulsüzlüğü bulunan kim varsa, hangi kurumsa mutlaka yargıya hesabını verecektir.

Değerli milletvekilleri, 21 Ocak tarihinde saat 03.27'de Bolu merkez ilçeye bağlı Kartalkaya Kayak Merkezi'nde bulunan Grand Kartal Otel'de bir yangın olduğu ihbarı 112'ye düşüyor. Yangında ilk müdahale 04.15'te Bolu İtfaiyesi, Bolu AFAD Müdürlüğü ve Jandarma Komutanlığı tarafından gerçekleştiriliyor. Bolu Valisi de yaklaşık olarak 04.40 sularında yangın mahalline geliyor. Otelde 238'i misafir, 100'ü otel çalışanı olmak üzere toplamda 338 kişi konaklamaktadır olay zamanında, anında. Hepimizin içini yakan, çok derinden üzen yangın sonucunda 78 vatandaşımız hayatını kaybetti, 50 kişi yaralı olarak kurtarıldı, 6 vatandaşımızın tedavisi hastanelerde devam ediyor. Hayatını kaybedenlere tekrar Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza tekrar acil şifalar diliyorum. Yangın esnasında yaralılara ilk müdahale için il dışından ve il içinden 38 acil yardım ambulansı, 14 UMKE ekibiyle birlikte 168 sağlık personeli görevlendirilmiştir ve bölgede bir de sahra hastanesi oluşturulmuştur. Kurtarma ve söndürme için Bolu'dan ve yakın illerden AFAD ekipleri, itfaiye ekipleri, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı ekipler bölgeye intikal etmişler; 171 araç, 553 personelle olaya müdahale edilmiştir. Adli açıdan da olayın ilk saatlerinden itibaren Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 6 cumhuriyet savcısı soruşturma için görevlendirilmiştir ve cumhuriyet savcıları olay yeri inceleme çalışmalarını hemen başlatmışlardır. Devam eden soruşturma, yapılan tespitler ve araştırmalar çerçevesinde otel sahibinin, otel müdürünün, şirket müdürünün, Bolu Belediye Başkan Yardımcısının da içinde bulunduğu 26 kişi gözaltına alınmıştır. Savcılık aşamasından sonra çıkarılan mahkemelerce 19 kişi tutuklanmış, 6'sı da adli kontrol altına alınmıştır. Kusur ve sorumluluk süreciyle ilgili İstanbul Teknik Üniversitesinden 7, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1 olmak üzere 8 bilirkişi görevlendirilmiştir. Bilirkişilerin raporlarını hazırlama süreçleri devam etmektedir. Bilirkişiler hukuk, afet yönetimi, inşaat mühendisliği, makine mühendisliği, kimya mühendisliği, elektrik ve elektronik mühendisliği ve mimarlık alanında uzmanlardan oluşmaktadır.

Sayın milletvekilleri, biz bu sürecin tüm şeffaflığıyla açıklığa kavuşmasını istiyoruz. Bu amaçla, çok yönlü adli ve idari süreç başlatıldı. Cumhuriyet savcılarının yanında, 2 mülkiye başmüfettişi, 4 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişi de konuyla ilgili idari incelemeler yapmak üzere görevlendirildi. Yargıda da idari makamlarda da titiz ve çok boyutlu bir şekilde tahkikatlar devam ediyor. Kartalkaya'daki otel yangınında gereken tedbirleri almayanlar, görevini ihmal edenler, hata yapanlar, usulsüzlük yapanlar, milletimize bu büyük acıyı yaşatanlar kim olursa olsun, hangi kurumda olursa olsun, hangi bakanlıkta olursa olsun yargıya hesap vereceklerdir, gereken cezaya çarptırılacaklardır. Hiçbir şekilde biz bu meselenin üstünün örtülmesine müsaade etmeyeceğiz, her ne olursa olsun tüm boyutlarıyla açığa çıkarılması için yüksek bir hassasiyetle sürecin takipçisi olacağız.

Sayın milletvekilleri, bizlerin bu araştırmaya zarar verecek popülist tartışmalardan uzak durmamız gerekiyor. Bu tür olayların hemen ilk dakikalarında suçlama yapmak, suçluyu bulmak yerine acıyı hafifletecek, müdahaleyi kolaylaştıracak çalışmalar yapmamız daha önemlidir. Hepimizi derinden yaralayan bu olay ve buna benzer trajedilerde, bu olaylar popülist tartışmaların kurbanı yapılmasın ve objektif olarak tartışılsın istiyoruz. 78 canımızın gitmesine sebep olanlar yargı önünde tek tek hesabını vereceklerdir.

Yasama organı olarak bizim de bu konuda bir asli görevimiz var. Bu komisyonu kurarak hem sürecin tüm yönleriyle ortaya çıkmasını hem de bundan sonra bu tür olayların olmaması için yapılması gerekenleri tespit etmek, atılması gereken adımları belirlemek, mevzuatın yeterliliğini kontrol etmek, gerekiyorsa kural koymak, gerekiyorsa mevzuat değişikliği yapmak bizim de Meclis olarak görevimizdir. Ben, oy birliğiyle böyle bir komisyonun oluşturulmasını önemsiyorum.

Değerli milletvekilleri, itfaiyecilik mesleği önemli bir meslektir, bu olayda bunu bir kez daha gördük. Benden önce konuşan CHP'li hatip de ifade etti, itfaiye hizmetleri 4 ana unsuru üzerine kurulur: Bir, önleme; iki, eğitim; üç, kurtarma; dört, söndürme. Maalesef, bizde itfaiye hizmetleri genellikle söndürme kısmıyla ön plana çıkıyor, son yıllarda da önemli bir gelişme kurtarma kısmında oldu ancak itfaiyecilik hizmetlerinin söndürme kısmını ön plana çıkarmak Tulumbacı Ocağı döneminden kalma, eskimiş, eksik bir bakış açısıdır; bu olay da gösterdi ki itfaiyeciliğe bakışımızı da daha geniş bir perspektife oturtmamız gerekiyor.

İtfaiye hizmetlerine tarihsel olarak bakacak olursak, kurumsal olarak itfaiye teşkilatı 1700'lü yıllarda Tulumbacı Ocağı olarak kuruluyor Yeniçeri Ocağına bağlı olarak, Yeniçeri Ocağı 1826'da kaldırılınca "Yangın Taburu" diye bir itfaiye teşkilatı oluşturuluyor, 23 Eylül 1923'te de tüm itfaiye hizmetleri belediyelere devrediliyor. Bugün yangın süreçleri konusunda ana yetkili kurum, belediyelere bağlı itfaiye teşkilatlarıdır.

Doğru itfaiye hizmeti yangın önleme tedbirlerini almak ve aldırmakla başlar, kurtarmak ve yangını söndürmekle devam eder. Yangın olaylarında asıl üzerinde durmamız gereken şey bu yangını nasıl önleyeceğimiz olmalıdır; asli unsur, asli konu, asli görev yangını önlemektir. Tabii ki eğitim de çok önemlidir. İtfaiye hizmetlerinin daha etkin olabilmesi için halkın yangın güvenliği konusunda eğitilmesi, önleyici tedbirlerin alınması konusunda bilinçlendirilmesi önemlidir, okullarda bu eğitimin verilmesi önemlidir, kamu kurumlarında belli büyüklüğü geçen binalarda tatbikatların yapılması mühimdir ancak esas konu, esas unsur önlemektir arkadaşlar.

Sayın milletvekilleri, bazen birkaç yeni itfaiye aracı aldıktan sonra itfaiyecilik hizmetlerinin çağdaş seviyeye yükseldiğini söyleyenleri de duyuyoruz. Birkaç itfaiye aracıyla ideal itfaiye süreci oluşturulamaz, esas olan insana yatırımdır. İtfaiye hizmetlerinin öznesi itfaiyecilerimizdir. İtfaiyeci olmak özveri isteyen, bilgi ve tecrübe isteyen stresli bir meslektir; ateş savaşçılarıdır onlar. Yangına karşı can ve mal güvenliğini koruma görevini yerine getiren itfaiyecilerimize fedakârlıkları için buradan teşekkür ediyorum. O günkü yangında da itfaiyecilerimiz görevlerini fedakârca yerine getirmişlerdir.

Bir binada "bina güvenliği" denilince akla ilk gelen binanın mekanik ve statik dayanıklılığıdır yani depreme dayanıklılığı akla gelir, ikinci olarak da yangına dayanıklılık yani yangına dirençlilik akla gelmelidir.

Binalarda yangına karşı dayanıklılık için doğru malzemenin seçilmesi, tahliye yollarının uygunluğu, hızlı kaçış yollarının ve kaçış merdivenlerinin standartlara uygun olması, yangın algılama ve uyarma sistemlerinin varlığı, söndürme araç ve gereçlerinin varlığı, yağmurlama sistemi gibi etkili sistemlerin varlığı binanın yangına dirençliliği açısından çok önemlidir. Standartlar, sistemler kadar bu konuda, yangın tedbirleri konusunda -biraz önce de ifade ettim- eğitim de çok önemlidir. Tüm bu çerçevede tekrar ifade etmek istiyorum, yalnızca söndürmeyi amaçlayan Tulumbacı Ocağı dar bakışından bu konu daha geniş bir bakışa intikal ettirilmeli, yangınla ilgili Türkiye'deki mevzuat gözden geçirilmeli ve gerekirse düzeltilmelidir değerli milletvekillerim.

Değerli milletvekilleri, Kartalkaya'daki yangında, işletmede temel yangın tedbirlerinin eksik olduğu görülmüştür, aşikârdır. Kaçış yollarının eksikliği, yangın uyarı, yangın algılama sistemlerinin çalışmadığı, duman kontrol sisteminin eksikliği, otomatik yağmurlama gibi sistemin olmadığı ve yangın önleme tedbirlerinin alınmadığı aşikârdır, Bolu İtfaiye raporunda da bu tespit edilmiştir.

Kartalkaya, biliyorsunuz bir turizm bölgesi. Ben otelle ilgili ve bölgeyle ilgili de birkaç bilgi vermek istiyorum bu aşamada. Burada, yangının bulunduğu otelin yeri 1971 yılında Orman Bakanlığınca kırk dokuz yıllığına otel tesisi yapılmak üzere tahsis edilir. 1970'te Turizm Bakanlığınca Turizm İşletmesi Belgesi verilir. Bolu Bayındırlık ve İskan Müdürlüğünce 1997'de yapı ruhsatı, 1999'da da yapı kullanma izni verilir. 2005'te, İl Özel İdaresi Kanunu gereği "Önceki belgeler iş yeri açma ve çalışma ruhsatı yerine geçer." hükmü gereğince iş yeri çalışma ruhsatı da almış olur daha sonraki düzenlemelerde.

2007'de tesisin niteliğinin değişmesi... Bizden önceki vekillerimiz de ifade etti, işletmenin otele dönüştürülmesi vesaire sebebiyle, 2007 tarihinde Bolu Özel İdaresine iş yeri açma ve çalışma ruhsatı başvurusunda bulunulur. Bolu Belediyesi o tarihte, 22 Kasım 2007'de uygunluk belgesini verir, Bolu Özel İdaresi de iş yeri açma ve çalışma ruhsatını düzenler. Bu süreç böyledir.

Gelelim Aralık 2024'e. 28 Kasım 2024'te oteldeki bir lokanta işletmesi bir yıllığına başka bir firmaya devredilir. Grand Otel Muhasebe Müdürü tarafından 12 Aralık tarihinde Bolu İtfaiyesine başvuru yapılır. Başvuru üzerine 16 Aralık tarihinde itfaiye denetim elemanları tarafından denetim yapılır. Yapılan denetimde 19 başlıktan 8'inde yetersizlik olduğu tespit edilir. Tahliye çıkışları, ışıklı yönlendirme levhaları, acil aydınlatma, elektrik tesisatı, söndürme gereçleri, alarm algılaması durumu, duman kontrolü, paratoner gibi yetersizlikler tespit edilir ve yağmurlama sisteminin olmadığı da söylenir. Bu eksiklerin ortaya çıkması üzerine Bolu Belediye Başkan Yardımcısıyla görüşülür, talep geri çekilir. Bolu Belediye Başkan Yardımcısı imzasıyla otelin başvurusu iptal edilir. Ardından, hemen 25 Aralık tarihinde 70 metrekare kafe, restoran için yangın denetleme ve inceleme başvurusunda bulunulur. 2 Ocak 2025 tarihinde, Bolu Belediye Başkan Yardımcısının imzasıyla, şirkete işletmenin Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik'e uygun olduğu bildirilir. İlgili firma lokanta için 13 Ocak tarihinde Bolu İl Özel İdaresine başvurur ancak tabii ki bu süre içerisinde yangın çıktığı için bu başvuru sonuçlandırılmamıştır.

Değerli arkadaşlarım, 12 Aralıkta 3 bin metrekare otel için başvurulan yangın yeterlilik belgesinin incelemesinde hayati eksiklikler ve kusurlar bulunuyor, durum da otele bildiriliyor. Otel -bakın, burası önemli- Belediyenin yol göstermesiyle talebini geri çekiyor, ardından otelin içinde bulunan lokanta için yangın yeterlilik belgesi alınıyor. Belki de bu konunun en can alıcı noktalarından bir tanesi burası, yangında güvenli olmayan bir binanın içindeki bir lokantaya yangın güvende olduğu belgesi nasıl verilebilir? Yangında güvenli olmayan bir binanın içindeki bir lokantaya yangında güvenli olduğu belgesi nasıl verilebilir? Binaya ait eksiklikler var, nasıl oluyor da binanın içindeki bir bölüm bundan etkilenmiyor?

Arkadaşlar, bakın, işin ilginç tarafı yangın bir restoranda başlamış, evet, o restoranda başlamamış ama başka bir restoranda başlamış. Bir restorana izin veriyorsunuz ve restoranda yangın başlıyor.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Restoran değil, kafe, kafe! Aynı şey mi?

ATAY USLU (Devamla) - Başka bir restoran da olsa bunun dikkatlice incelenmesi lazım. İtfaiye hizmetleri teknik hizmetlerdir, hayati hizmetlerdir değerli arkadaşlarım. Seçimle gelmiş belediye başkanları, evet, belli görevlere atama yapmalıdır ancak yeterli bilgisi olmayan, uzmanlığı olmayan, tecrübesi olmayan kişilerin bu tür hayati görevlere atanması doğru değildir; eş dost, akraba belediyeciliği doğru bir iş değildir.

İlk rapor çok düzgün. Rapor ne diyor? "Her şey vahim, çok kötü." ama bu rapor yok sayılıyor ve o raporda yazan eksiklikler nedeniyle kahreden bu facia yaşanıyor arkadaşlar, hepimizi kahreden facia yaşanıyor, 78 insanımızı kaybediyoruz. Eğer o rapor Valiliğe, Bakanlığa, cumhuriyet savcılığına bildirilseydi belki yanan canlarımız kurtarılmış olacaktı. Bu içerikteki bir raporu -ben de kamu yöneticiliği yaptım geçmişte değerli arkadaşlarım- bir suçu görürseniz, kamu yöneticisi olarak eksikliği görürseniz ilgililere bildirmekle mükellefsiniz, Türk Ceza Kanunu bunu gerektirir; bununla ilgili düzenlemelerimiz var. Keşke o eksiklikler ilgili yerlere bildirilseydi de bu facia olmasaydı.

Netice itibarıyla, değerli milletvekilleri, orada o acıyı milletimize, bize yaşatanlar yargının huzurunda hesap verecek ve cezalandırılacaktır. Kimler sebep olmuşsa olsun, kimlerin ihmali varsa, kimlerin kusuru varsa, kimlerin denetleme sorumluluğunda ihmali varsa soruşturma neticesinde netlik kazanacaktır. Biz de bu sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi için elimizden gelen katkıyı sağlayacağız. İnşallah kurulacak komisyon da bundan sonra benzer faciaların önlenmesi için yapılacak çalışmalarda yol gösterici olacak ve bu konuda önemli adımların atılmasına vesile olacaktır diyorum.

Büyük bir acı, Rabb'im bu türlü acıları milletimize ve bizlere bir daha yaşatmasın.

Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek'in birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/2262, 2265, 2267, 2266, 2264, 2263) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması

 

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, biraz evvel Gökan Zeybek Bey Serhan Asker'in Mecliste gözaltına alındığını söylemişti. Doğrudur, kendisi Meclisteymiş ama Meclis dışında gözaltına alınmış yani Meclisin içerisinde gözaltına alınmamış; onu düzeltmek istedim.

 

VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- AK PARTİ Grubu adına Grup Başkanı Sivas Milletvekili Abdullah Güler’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2262) (Devam)

2.- YENİ YOL Grubu adına Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2263) (Devam)

3.- İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2264) (Devam)

4.- CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Ankara Milletvekili Murat Emir’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak sorumluluğu bulunanların tespit edilmesi ve benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2265) (Devam)

5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2266) (Devam)

6.- DEM PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Muş Milletvekili Sezai Temelli ve Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2267) (Devam)

 

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına son söz Balıkesir Milletvekili Belgin Uygur'a ait.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BELGİN UYGUR (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bolu Kartalkaya mevkisinde çıkan otel yangınının tüm boyutlarıyla araştırılması ve aydınlatılması, ilgili kurum ve kuruluşların yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi, mevzuat ve denetim mekanizmaları ile uygulamadaki eksikliklerin tespiti, bir daha böyle elim bir olayın yaşanmaması ve cezalarda caydırıcılığın sağlanabilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair verilen önerge üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Kartalkaya'da vuku bulan elim yangın hadisesi yüreklerimizi dağlamış, milletimizin her bir ferdini derin bir hüzne boğmuştur. Bu felakette Rahmetirahman'a kavuşan 78 canımızın aziz hatırasını yâd ederek Cenab-ı Hak'tan hepsine rahmet, kederli ailelerine sabrıcemil niyaz ediyorum. Milletçe başımız sağ olsun. Yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Rabb'im ülkemizi ve milletimizi bu tür elim olaylardan muhafaza eylesin.

Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın da ilk andan beri yakından takip ettiği bu acı hadisede, yangın haberiyle birlikte 5 Bakanımız Sayın Cumhurbaşkanımızın da talimatlarıyla hemen olay yerine intikal etti. Yapılan ilk müdahaleler ve arama kurtarma çalışmalarının ardından, Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere Bakanlarımız, Genel Başkan Yardımcılarımız ve milletvekillerimizle birlikte hayatını kaybeden vatandaşlarımızın Bolu ve diğer illerimizdeki cenazelerine katılarak kederlerine ortak olduk; taziye ve hastane ziyaretleriyle ailelerimizi acılı zamanlarında bir an olsun yalnız bırakmadık, bırakmayacağız. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ilan edilen bir günlük millî yasla vefat eden kardeşlerimizin yakınlarının acısını bütün bir milletçe paylaştık.

Yaşananlar bizlere bir kez daha insanoğlunun ihmalinin, tedbirsizliğinin ve kusurunun nelere mal olabileceğini ihtar etmiştir. Ateş düştüğü yeri yakar lakin bu yangın yalnızca orada değil milletimizin her bir ferdinin yüreğinde kor olmuştur. Milletimizin asırlardır süregelen vakar ve irfanıyla bize düşen görev, geçmişten ders alarak ihmal ve gaflete asla meydan vermemektir. Zira her bir can bize emanettir, Allah'ın lütfudur, milletin istikbalidir. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." diyen ecdadımızın kutlu nasihatini rehber edinerek, bu tür faciaların tekrar etmemesi adına ne gerekiyorsa muhakkak yapacağız.

Bu minvalde, grubumuz, bu elim hadiseyi bütün yönleriyle ele alacak, sebeplerini titizlikle araştıracak bir Meclis araştırması önergesi sunmuş bulunmaktadır. Zira bu tür felaketler, denetim mekanizmalarının işlerliği, tedbirlerin uygulanabilirliği ve afet yönetiminin ihtiyaç duyduğu güncellemelerin de masaya yatırılmasını zaruri kılmaktadır. Bu nedenle, bugün burada ele alacağımız Meclis araştırması önergesi benzer felaketlerin bir daha yaşanmaması adına atılacak önemli adımlardan biridir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elim hadise ihbar edildiği ilk andan itibaren, yangına Jandarma, AFAD, 112 Acil ve UMKE ekiplerimiz gibi farklı kurumlarımızdan toplam 156 araç ve 428 personelle müdahale edilmiştir. Bölgeye ivedilikle 112 acil yardım ambulansları sevk edilmiş, yaralılar hızlıca hastanelere nakledilmiş, olay yerinde il içinden ve il dışından 38 acil yardım ambulansı ve 14 UMKE timi olarak toplamda 168 sağlık personeli görevlendirilmiştir. Aynı zamanda, UMKE personeli tarafından 2 adet mobil tip sahra hastanesi kurulup sağlık hizmeti sunulmuştur ancak yapılan bütün bu canhıraş müdahalelere, mücadeleye ve çabalara rağmen, maalesef 78 canımızı kaybettik. Yangından etkilenip hastanelerde tedavisi sürdürülen 50 vatandaşımızdan 46'sı taburcu edilmiş olup hâlen 4 vatandaşımızın hastanelerde tedavileri devam etmektedir.

Bu acı tablo karşısında hepimiz derinden sarsıldık ancak bizlere düşen bu tür faciaların bir daha yaşanmaması için gerekli adımları kararlılıkla atmaktır. Gerek yangının çıkış sebebini gerekse olayda sorumluluğu olanları tespit etmek amacıyla idari ve adli soruşturmalar olayın hemen akabinde başlatılmış, 6 cumhuriyet savcımız, 2 mülkiye başmüfettişimiz ile Çalışma Bakanlığımızdan 4 başmüfettişimiz, 5 kişilik bilirkişi heyetiyle birlikte tüm detayları araştırmaktadır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın da net bir şekilde ifade ettiği gibi, ucu nereye giderse gitsin, ihmali ya da kusuru olan kim olursa olsun yargı önünde muhakkak hesabını verecektir. Bu bağlamda, olay sonrasında yapılan ilk tespitler ve araştırmalar doğrultusunda otel sahibi, otel ve şirket müdürü ile Belediye Başkan Yardımcısının da aralarında bulunduğu toplam 28 kişi gözaltına alınmıştır. Şüphelilerin cumhuriyet başsavcılığındaki ifadelerinin ardından 19 kişi tutuklanmış, 7 kişi adli kontrol altına alınmış, 1 kişi ise hâlen gözaltında bulunmaktadır.

Yangının meydana gelmesinde kusurlu olan kişilerin ve kusur durumlarının tespiti konusunda, alanında uzman İstanbul Teknik Üniversitesinde görevli Afet Yönetimi Enstitüsü Yönetim Kurulu üyesi, inşaat mühendisi, makine mühendisi, kimya mühendisi, elektrik-elektronik mühendisi, mimarlık fakültesi öğretim üyesi olmak üzere 7 öğretim görevlisi ile Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi 1 kişi olmak üzere toplam 8 kişi bilirkişi olarak görevlendirilmiştir. Raporun hazırlanma süreci devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tür felaketlerde siyasi mülahazaları bir kenara bırakmalı, milletimizin acısına odaklanmalıyız. Yakınlarını kaybeden ailelerimizin yürek yangını henüz sönmemişken siyasi tartışmalarla bu acıyı değersizleştirmek milletimizin vicdanını yaralamaktadır; yine, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, onların ailelerine ve milletimize haksızlıktır. Bize düşen, bu elim hadiseden ders çıkararak yakınlarını kaybeden ailelerin acısını, yitip giden küçücük yavrularımızın, canlarımızın, evlatlarımızın acısını bir an olsun unutmayarak sorumluların tespit edilip cezalandırılmalarını sağlamak ve bir daha böyle hadiselerin yaşanmasının önüne geçmektir.

Buradan bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum. Bu olayda sorumluluğu olan herkes yargı önünde hesap verecek, adalet muhakkak tecelli edecektir. Bu hadise tüm yönleriyle ele alınacak ve neticesi en şeffaf, en net hâliyle bütün kamuoyuyla paylaşılacaktır ancak bu süreçte yargıyı baskı altına alacak, süreci töhmet altında bırakacak her türlü beyandan da uzak durmak bizim sorumluluğumuzdur.

Belirttiğimiz gibi, sorumluların tespiti için adli ve idari soruşturma kararlılıkla ve titizlikle sürdürülmektedir fakat burada sadece bu olayın sorumlularını değil, aynı zamanda bu tür felaketlerin bir daha yaşanmaması için gerekli olan adımları da konuşmak zorundayız. Meclis araştırması önergemizin de amacı, Kartalkaya'daki yangın faciasının tüm boyutlarını araştırarak mevzuat ve denetim mekanizmalarındaki eksikleri tespit etmek, daha etkin bir denetim sistemi oluşturmak, bir daha böylesine acı bir olayın yaşanmaması ve cezasızlık algısının önüne geçilebilmesi için öneriler geliştirmektir. Bu olaydan alınacak derslerle ülkemizdeki tüm otellerin ve toplu yaşam alanlarının güvenlik standartlarını yeniden değerlendirmek zorundayız. Turizm sektörünün gelişimi sadece ekonomik büyümeyi değil, aynı zamanda can güvenliğini de önceleyen bir yaklaşımı gerektirir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kartalkaya'da yaşanan bu facia hepimiz için bir ikazdır. Milletimizin bizden beklentisi, bu tür olayların tekrar yaşanmaması için gerekli olan her türlü önlemi almamızdır. Meclisimizde grubu bulunan bütün siyasi partilerin siyasetüstü yaklaşımıyla bu olayın tüm boyutlarıyla aydınlatılması gerekmektedir. Bu nedenle, ortak önergenin kabul edilerek komisyon çalışmalarının bir an önce başlaması elzemdir. Bu meselenin açıklığa kavuşması ve benzer hadiselerin bir daha yaşanmaması adına gerekli olan tüm adımları atacağımıza, bu konuda parti ayrımı gözetmeksizin el birliğiyle çalışacağımıza yürekten inanıyorum çünkü bu bir siyasi mesele değil, bu, insan hayatını her şeyin üzerinde tutma sorumluluğudur.

Bu vesileyle, vefat eden canlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet, ailelerine, bütün milletimize sabırlar diliyor, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özdağ, buyurun.

 

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

56.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; biraz önce Grup Başkan Vekili Leyla Şahin Usta şöyle söylemişti: "O gazeteciler gazeteci oldukları için değil, onlar bazı kanunların maddelerini çiğnedikleri için buradalar, bu nedenle gözaltına alındılar." Şöyle söyleyeyim: Bakın, hatırlarsanız eğer, Millî İstihbarat Teşkilatının mensuplarından birkaç kişi vefat etmişti, Manisa'da defnedilmişlerdi. 2 gazeteci arkadaş isimlerini yazdılar ve onlar hakkında dava açıldı, ceza aldılar, uzun süre cezaevinde yattılar. Ümit Özdağ da milletvekiliyken bu insanları kürsüde dile getirdi burada, basın toplantısında; onun hakkında da dava açılmıştı ve milletvekilliği düştükten sonra da bu dava devam ediyordu, devam ediyor hâlâ o dava. Peki, ne oldu daha sonra? Bu Millî İstihbarat Teşkilatı yöneticileri ile Sayın Cumhurbaşkanı, aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı Külliye'de bir toplantı yaptı. Bu toplantıdan sonra da burada resimler yayınlandı.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Onlar ifşa edildiler, daha sonra bu resim silindi. Peki, bu yargıçlar Trump'ın evine giriyorlar da kraliçenin evine giriyorlar da polisler inceliyorlar da Sayın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nden bu resimler yayınlandıktan sonra niye Sayın Cumhurbaşkanı hakkında o savcılar bir işlem başlatmıyorlar? Bakın, bizim meselemiz şu: Kimse suç işlemesin, suç işleyenler hakkında yargı gereğini yapsın ama o yargı tarafsız olsun, bağımsız olsun; bazı davalarda bağımsız değil, tarafsız değil ve objektif değil. Siyaset kurumu yargı üzerinde vesayet kurmak istiyor. Bizim meselemiz bu, buna itiraz ediyoruz, çifte standarda itiraz ediyoruz. O nedenle, lütfen, konuşurken dikkatli konuşalım. Toplantıdan sonra, bu görüşmelerden sonra Grup Başkan Vekillerine söz verilecek. Şimdi arkadaşlarınız konuşma yaptılar, onları da biraz sonra cevaplandıracağım burada vermiş oldukları konuşmayla ilgili. İliç üzerinden cevap vereceğim size, İliç Komisyonu üzerinden; bu komisyonun akıbeti de İliç Komisyonunun akıbetine benzemesin diyerek sıra sıra örnekler vereceğim size.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.

 

57.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Balıkesir Milletvekili Belgin Uygur'un birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/2262, 2265, 2267, 2266, 2264, 2263) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin üzerinde AK PARTİ Parti Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi AKP'li hatip şunu söyledi: "Siyasi olarak bu konuyu konuşmak, yaşamını yitirenlerin yakınlarının acılarına saygısızlık." Aksine, bizim buradaki her bir konuşmamız, tam da bu acılara, bu kayıplara duyduğumuz saygı nedeniyledir, bu acıyı yüreğimizde hissettiğimiz içindir ve siyasetin bunu konuşması gerektiği içindir çünkü siyaset konuşursa çözüm üretebilir, siyaset sorumluluk üstlenirse çözüm üretebilir. Herkesin de bu sorumlulukla konuştuğuna inanıyoruz ama kalkıp bu meselenin siyaset dışı, bu meseleyi konuşmanın da sanki acılara saygısızlıkmış gibi yansıtılmasını da kabul etmiyoruz. Acıyı hissederseniz gereğini yaparsınız, acıyı hissederseniz adım atarsınız, acıyı hissederseniz bir dahakinin olmaması için sorumluluk üstlenirsiniz. Gelip burada yazılmış metinler üzerinden "Şöyle olmalı, böyle olmalı..." Tamam da kim yapacak arkadaşım, kim?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BELGİN UYGUR (Balıkesir) - Biz yapacağız, hep birlikte, el birliğiyle.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Biz mi iktidarız? Yirmi iki yıldır iktidardasınız, yirmi iki yıldır yönetmelik çıkarıyorsunuz; yirmi iki yıldır bu kurumları, bu otelleri, bu işletmeleri denetleme yetkisi sizde. Yirmi iki yıldır deprem için bir şey yapmadınız, yirmi iki yıldır bu otelleri siz denetlemediniz. Yetmedi pazarladınız, üzerine para kazandınız. Şimdi bunları söylemeyelim mi?

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Hayır Sayın Başkan.

Bunları bu sorumlulukla söylüyoruz. Ya şöyle bir şey hayal edebiliyor musunuz? Sayın Başkan söyledi, on beş tatil gelmiş, hayal kuruyorsunuz, çocuğunuzun çantasını hazırlayıp tatile gidiyorsunuz.

BAŞKAN - Peki, teşekkürler.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Eve cenazesi geliyor ya, cenazesi geliyor! Bir an hissedin ya, hissedin! Ve hissettiğiniz o acıyla konuşun, deyin ki: "Evet, sorumluyuz, suçluyuz, gereğini yapacağız." Genelleştirmeyin, sizsiniz sorumlu, bu kadar açık ve net!

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, teşekkür ederim.

 

VIII.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- AK PARTİ Grubu adına Grup Başkanı Sivas Milletvekili Abdullah Güler’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2262) (Devam)

2.- YENİ YOL Grubu adına Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2263) (Devam)

3.- İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2264) (Devam)

4.- CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın ve Ankara Milletvekili Murat Emir’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak sorumluluğu bulunanların tespit edilmesi ve benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2265) (Devam)

5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2266) (Devam)

6.- DEM PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Muş Milletvekili Sezai Temelli ve Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 21 Ocak 2025 tarihinde Bolu Kartalkaya'da bulunan bir otelde meydana gelen yangının tüm boyutlarıyla araştırılarak benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2267) (Devam)

 

BAŞKAN - Meclis araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

 Meclis araştırması açılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 22 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 29 Ocak 2025 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.07


[1] Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/2262, 2263, 2264, 2265, 2266, 2267) esas numaralı Meclis Araştırması Önergeleri tutanağa eklidir.