TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
51'inci Birleşim
30 Ocak 2025 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz’in, Mardin'in yerel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, dünyada ve Türkiye'de sosyal medya alanında gelişen konulara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, Diyarbakır'a yapılan yatırımlara ve hizmetlere ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'a ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, Kocaeli'de yaşanan elektrik kesintisine ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'a ilişkin açıklaması
4.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Selanik kökenli vatandaşların sorunlarına ilişkin açıklaması
5.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, Ankara Milletvekili Murat Emir'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
6.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Konya Milletvekili Mehmet Baykan'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
7.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, terörden ülkeyi kurtarma konusundaki kararlılıklarına ilişkin açıklaması
8.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır'ın yaptığı paylaşıma ilişkin açıklaması
9.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Gazzelilerin evlerine dönüşüne ilişkin açıklaması
10.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, adaletin tekrar sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, yeni nesil ödeme kaydedici cihazlara ilişkin açıklaması
12.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, amatör spor kulüplerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
13.- Kırıkkale Milletvekili Mustafa Kaplan’ın, Makine ve Kimya Endüstrisi AŞ'nin Karadeniz Bölgesi'nde attığı büyük adıma ilişkin açıklaması
14.- Karabük Milletvekili Cevdet Akay’ın, Karabük'e yatırım için ayrılan ödeneğe ilişkin açıklaması
15.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, kırsal mahallelerin bütünşehir yasası kaynaklı sorunlarına ilişkin açıklaması
16.- Ağrı Milletvekili Heval Bozdağ’ın, muayene katılım payına ilişkin açıklaması
17.- Şırnak Milletvekili Mehmet Zeki İrmez’in, Cizre'de anjiyografi merkezi bulunmadığına ilişkin açıklaması
18.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, çiftçilerin sorunlarına ve zirai kredi limitlerinin artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Mersin Milletvekili Talat Dinçer’in, Çeşmeli-Kızkalesi Otoyol Projesi'ne ilişkin açıklaması
20.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Side Antik Kenti'nde uygulamaya konulan koruma imar planına ilişkin açıklaması
21.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, demokrasinin önemine ilişkin açıklaması
22.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, Burdur'un Akpınar Yaylası'na yapılması düşünülen güneş enerjisi santraline ilişkin açıklaması
23.- Denizli Milletvekili Şeref Arpacı’nın, Denizli'nin Pamukkale ilçesi Irlıganlı Mahallesi'ndeki kazaya ve Buldan ilçesindeki bir ilkokul müdürüne ilişkin açıklaması
24.- Van Milletvekili Zülküf Uçar’ın, Tişrin Barajı'na yapılan saldırılara ilişkin açıklaması
25.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, elektrik faturalarındaki yeni uygulamaya ilişkin açıklaması
26.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, küçük esnafı korumak için yapılması gereken düzenlemelere ilişkin açıklaması
27.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Gazeteci Suat Toktaş'a, çıkarılan kanunlara, kayyum atamalarına, bağımsız yargıya ve Kur'an kursu öğreticilerine verilen söze ilişkin açıklaması
28.- Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın, Van'ın Bahçesaray ilçesinin ulaşım ve yol sorununa ilişkin açıklaması
29.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, mahkûm ve cezaevi sayısındaki artışa, Gazeteci Suat Toktaş'a, Özel Hastaneler Yönetmeliği'ne ve özelleştirmeye ilişkin açıklaması
30.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Selçuk Paker'in şehadetinin yıl dönümüne, yardımcı hizmetler sınıfı personelinin yaşadığı mağduriyete, taşeron ve Karayolları işçilerinin kadro hakkına, atanamayan öğretmenlere ve çeşitli nedenlerle tayin hakkı bekleyen öğretmenlerin taleplerine ilişkin açıklaması
31.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 27'nci Dönem Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ'a, cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluklara, hasta tutsaklara, tutuklu ve hükümlü sayısına, Siirt'te kayyum atandıktan sonra yaşananlara ve Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'a ilişkin açıklaması
32.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'a, Türkiye yargısının içinde bulunduğu durumu ortaya koyan olaylara ve Sağlık Bakanlığının yayımladığı yönetmeliğe ilişkin açıklaması
33.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Denizli'nin Pamukkale ilçesinde meydana gelen kazaya, son günlerde "gazetecilik faaliyeti" adı altında yapılanlara, İsrail'in ateşkes sürecindeki tavrına, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Genel Kurulda görüşmelerine başlanan 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne ilişkin açıklaması
34.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
35.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
36.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ile Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç ile Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- Bursa Milletvekili Kayıhan Pala’nın, İçişleri Bakanlığının Eskişehir'de biber gazı kullanımıyla ilgili yayımladığı belgeye ilişkin açıklaması
42.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Rize Milletvekili Harun Mertoğlu'nun YENİ YOL grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- Şanlıurfa Milletvekili Dilek Kunt Ayan’ın, kuzeydoğu Suriye'ye yapılan saldırıların hedefine ilişkin açıklaması
44.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay'da teslim edilen evlere ilişkin açıklaması
45.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Barak Ovası'yla ilgili taleplerine ilişkin açıklaması
46.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, çölyak hastalarına ödenen desteğe ilişkin açıklaması
47.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Özel Hastaneler Yönetmeliği'ne ilişkin açıklaması
48.- İstanbul Milletvekili Burak Akburak’ın, masa ücreti uygulamasına ilişkin açıklaması
49.- Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun’un, emeklilerin ekonomik durumuna ilişkin açıklaması
50.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, Gazze direnişine ilişkin açıklaması
51.- Antalya Milletvekili Aliye Coşar’ın, Antalya'nın Gündoğmuş ilçesinde Cumhuriyet Meydanı'na yapılan elektrik trafosuna ilişkin açıklaması
52.- Antalya Milletvekili Cavit Arı’nın, çiftçinin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
53.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Siirt'te kayyum atandıktan sonra yaşananlara ilişkin açıklaması
54.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve yapılan sosyal yardımlara ilişkin açıklaması
55.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
56.- Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
57.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz ile Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
58.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
59.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Mardin Milletvekili George Aslan'ın 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 6'ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ sıralarından sarf edilen ifadelere ilişkin açıklaması
60.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, televizyon programcısı Çiğdem Bayraktar Ör'e ilişkin açıklaması
61.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Mardin Milletvekili George Aslan'ın 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 6'ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
62.- Mardin Milletvekili George Aslan’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
63.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Mardin Milletvekili George Aslan ile Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
64.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ ile Mardin Milletvekili George Aslan'ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
65.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Kamaç'ın 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Konya Milletvekili Mehmet Baykan'ın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, kayyum atamalarının demokrasiye verdiği zararların araştırılması, uygulamalarının hukuki ve siyasi sonuçlarının değerlendirilmesi ve gelecekte benzer müdahalelerin önlenmesi için gerekli yasal düzenlemelerin tespit edilmesi amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- İYİ Parti Grubunun, Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu ve 19 milletvekili tarafından, özel okulların uyguladığı fahiş fiyat politikası ve Millî Eğitim Bakanlığının belirlediği ücret artış oranlarına aykırı uygulamalar ile ortaya çıkan ek hizmet ücretlerinin toplumsal etkilerinin araştırılması amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, demokratik muhalefete yönelik hukuksuzlukların bütün boyutlarıyla araştırılması amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, gazetecilik faaliyetlerinin suç sayılmasının toplumda yarattığı olumsuzlukların tespit edilmesi amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Anayasa Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
2.- Adalet Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
3.- Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
4.- İçişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
5.- Dışişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
6.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
7.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
8.- Çevre Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
9.- Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
10.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
11.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
12.- Dilekçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
13.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
14.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
15.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
16.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
17.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
18.- Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
19.- Dijital Mecralar Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
20.- (10/235, 837, 1601, 1602, 1800, 1801) esas numaralı Yapay Zekânın Kazanımlarına Yönelik Atılacak Adımların Belirlenmesi, O Anlamda Hukuki Altyapının Oluşturulması ve Yapay Zekâ Kullanımının Barındırdığı Risklerin Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
21.- (10/1806, 1813, 1827, 1828, 1829, 1830) esas numaralı Çocukların Her Türlü Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunarak Akıl, Ruh ve Beden Sağlıklarının Gelişimi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
22.- (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) esas numaralı Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
23.- (10/1899, 1900, 1901, 1902, 1903, 1904) esas numaralı Bazı Özel Sağlık Kuruluşlarında Yaşanan Bebek Ölümlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılması, Özel Sağlık Kuruluşlarının Yenidoğan, Çocuk, Engelli ve Yaşlılarla İlgili Bakım Servislerindeki Uygulamalarının ve Mevzuatın İncelenerek Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ve Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ile 74 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2858) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 191)
2.- Ankara Milletvekili Murat Alparslan ve Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt ile 102 Milletvekilinin Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi (2/2793) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 178)
3.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal Gaz Alanına İlişkin İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2845) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 179)
4.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hükümlülerin Nakli Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1645) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 81)
X.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 191) Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, İBB tarafından düzenlenen eczane destek personeli sertifika programına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/21511)
2.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Diyarbakır'da yaşayan hasta bir vatandaşın ilaç temininde yaşadığı sorunlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in cevabı (7/21784)
30 Ocak 2025 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Rümeysa KADAK (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51'inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Mardin'in yerel sorunları hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz'e ait.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz’in, Mardin'in yerel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; televizyonları başında bizi izleyen halklarımızı saygıyla selamlıyorum.
(Uğultular)
SALİHE AYDENİZ (Devamla) - Başkanım, uğultu çok fazla ya.
Sayın Başkan... Sayın Başkan... Başkan da duymuyor beni. Başkanım, uğultu çok fazla.
BAŞKAN - Hayhay, baştan alalım.
Değerli milletvekilleri, gerçekten çok ciddi uğultu var, sayın milletvekilimizi dinleyelim lütfen.
Buyurun Sayın Aydeniz.
SALİHE AYDENİZ (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, her bir sokağı tarih kokan, her köşesi binlerce yıllık hikâyelerle dolu Mardin şehri Mezopotamya'nın kalbi, barışın ve kardeşliğin sembolüdür. Mardin tarih boyunca farklı inançları, farklı dilleri, farklı halkları aynı sofrada bir araya getirmiş, hoşgörünün şehri olarak dünyaya örnek olan bir şehirdir. Ne var ki iktidarın her konuşmasında benzer cümlelerle andığı Mardin'e yaklaşımının ne olduğuna, halkların neyle karşılaştığına, neye maruz kaldığına bakmak gerekiyor.
Mardin'in sağlık sorunlarıyla ilgili bir sağlık raporunu geçen haftalarda Sağlık Bakanlığına sunduk ve orada da görüldü ki Mardin'in ve ilçelerinin bütün hastanelerinin sorunları neredeyse aynı. Doktor ve hemşire sayısında ciddi yetersizlikler, birçok branşta yeterince uzman doktorun olmaması; eski, yetersiz ve geçici yapılar; hijyen ve yemek sorunları, ana dilinde sağlık hizmetinin olmaması, acil hizmetlerdeki yetersizlik, sağlık çalışanlarının kötü çalışma koşulları; yine hastanelerde ciddi ekipman ve klinik eksiklikleri maalesef had safhada. Mesela, Mardin büyükşehir olmasına rağmen hâlâ bir yanık ünitesi yok. Bütün bu yetersizlikler halkı ve sağlık çalışanlarını karşı karşıya getiriyor. Bakın, sadece iki hafta içerisinde 5 sağlık çalışanı şiddetle karşı karşıya kaldı. Bütün bu sorunlar yaşanırken verdiğimiz sağlık raporuna ilişkin de henüz bir geri dönüş olmadı.
Ayrıca, ilaç fiyat kararnamelerinin güncellenmemesi nedeniyle eczacıların artan maliyet karşısında çok zorluk yaşadıkları, yine eczanedeki ilaçların yeterince olmamasından kaynaklı hem sağlık çalışanlarının hem de halkın bu konuda zorlanmaları had safhada. Neredeyse tüm eczanelerde veresiye defteriyle ilaç verilmek zorunda.
Daha önce Mazıdağı'nda ve bağlı köylerinde maden patlamalarına ilişkin ilgili Bakanlığa soru sormuştuk ve Bakanlık tarafımıza şöyle bir cevap vermişti: 18/10/2024 tarihindeki patlama sırasında yapılan denetimde titreşimin hissedilmediği, bir hasar oluşmadığı, ayrıca bu durumlarda kurumların faaliyetlerinin süreli veya süresiz durdurulduğu tarafımıza genel bir cevap olarak iletildi ama biz o gün de söyledik, bugün de tekrardan söylüyoruz: Bu tür denetimlerin kurumların haberdar edilerek yapıldığını ve patlama şiddetinin denetim sırasında düşük gerçekleştiğini ifade etmiştik. Buradan tekrarlıyoruz: Bu kurumlara denetimlerin daha sık ve haber verilmeden yapılması gerektiğini söylüyoruz. Ayrıca, faaliyetlerin durdurulduğuna ilişkin de çelişkili bir cevap var çünkü oradaki bölge halkına verilen bilgide patlamaların hava koşullarından dolayı durdurulduğu ifade edilmiştir. Biz buradan tekrar söyleyelim: Maden arama faaliyetlerinin neden olduğu toz ve atıklar, yaşamı, doğayı ve canlıları hâlâ etkiliyor, etkilemeye de devam ediyor.
Yine, Dargeçit'in birçok köyünün yolu olan Kısmetli köy yolu 2016'dan beri kapalı ve bu yolun kapalı olmasının nedenini hiçbir resmî kurum da henüz açıklayamadı. İlçenin en çok kullanılan yollarından biri olan Kısmetli köy yolu hem hastaneye gidiş için hem ambulansların kullanımı açısından kritik önemde bir yol. 31 Mart yerel seçimlerinde o dönemin AKP'li Belediye Başkanı ve aynı zamanda adayı seçim vaadi olarak bu yolu trafiğe açtı ama seçimden sonra burayı kaybedince tekrardan kapattırdı yani halkın DEM PARTİ'yi seçmesi açıkça bir cezalandırma politikasına dönüştürüldü.
Buradan soruyoruz: Devlet partiye göre mi halka hizmet ediyor? Türkiye'de çevre yolu olmayan tek büyükşehir Mardin. Daha önce Derik ve Kızıltepe'de 90 trafo söküldü. İnsanlar kazandıkları mahkeme kararları ellerinde olmasına rağmen karanlığa mahkûm bırakıldılar. Tarım yaptırmama politikasının yanında, Mardinlilerin kendi topraklarında doyması engelleniyor yani halk nanın topraklarında nansız bırakılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SALİHE AYDENİZ (Devamla) - Yine, bununla beraber, Artuklu'ya bağlı Dara ve Ambar kırsal mahallelerinde de trafolar söküldü. İnsanlıktan uzak bir yaklaşım sergileyen DEDAŞ itibarsızlaştırmanın yöntemi olarak kaçak elektrik algısı yaratıyor ve borç bahanesiyle jandarma eşliğinde işlem yapıyor. Herkes de biliyor, DEDAŞ da çok iyi biliyor ki bu borçların çoğu sayaçlar okunmadan keyfî bir şekilde yazılmıştır. Yurttaşların emekleriyle satın aldıkları trafoların sökülmesini kabul etmiyoruz.
Bir de 3'üncü kez Mardin halkına kayyum olarak atanan kayyum zulmü var. Çiftçinin emeğine tarlada el koyanlar belediyede emekçilerin emeğine el koyuyor. İşte bununla yetinmiyor, belediyede kadınların nasıl konuşacağını, nasıl giyineceğini dizayn etmenin derdinde. Yangında görünür olmayan valinin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakikadan fazla söz vermiyorum.
SALİHE AYDENİZ (Devamla) - Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Alp...
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'a ilişkin açıklaması
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Son dönemlerde muhalif gazetecilere yönelik gözaltı ve tutuklamayla sonuçlanan baskıcı uygulamalar bir hayli arttı. Dün de Halk TV'nin Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'ın tutuklanmasını beraberce yaşadık. Ben bu tutuklama ve gözaltıları protesto ediyorum. Bunların benzeri ancak otoriter yönetimlerde görülebilir. AK PARTİ Hükûmetini de demokratik değerlere geri dönmeye ve bu tür tutuklamalara, gazeteciler üzerindeki baskılara son vermeye davet ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Kanko...
2.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, Kocaeli'de yaşanan elektrik kesintisine ilişkin açıklaması
MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kocaeli seçim bölgem ve çok büyük bir sanayi bölgesi fakat Kocaeli'nin 13 ilçesinin bugün itibarıyla 8 ilçesinde elektrik kesintisi var. Bu ilçelerimizde evler, iş yerleri, sanayi tesisleri elektriksiz. Kocaeli'ye hizmet vermekle yükümlü Sakarya Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi kenti karanlıkta bırakmaya devam ediyor. Elektrik altyapısına gerekli yatırımlar yapılmıyor, planlama eksiklikleri giderilmiyor. Vatandaşlarımızın günlük yaşamı, esnafımızın kazancı, sanayicimizin üretimi bu kesintiler nedeniyle ciddi şekilde zarar görüyor. Unutulmamalıdır ki Kocaeli sadece Kocaeli halkı için değil, ülkemizin tamamı için büyük bir öneme sahiptir. Elektrik gibi temel bir hizmet nedeniyle büyük sorunlar yaşanması Kocaeli halkına yapılmış bir haksızlıktır.
BAŞKAN - Sayın Koca...
3.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'a ilişkin açıklaması
PERİHAN KOCA (Mersin) - Sözüm ona popülasyon kontrolü için altı ay önce bu Meclisten AKP, MHP oylarıyla geçirilen hayvan katliamı yasası tüm Türkiye'yi kana buladı. Ankara'dan Afyon'a, Hakkâri'den İstanbul'a, ülkenin her yerinde toplu hayvan katliamları yapılıyor bugün. Saray talimatıyla Meclisten çıkarılan ölüm fermanına karşı, kanlı yasaya karşı "Yasayı iptal et." diyerek, "Barınaklar ölüm kampıdır." diyerek halk katliam yasasına karşı aylardır mücadele ediyor ve bugün AYM'ye yasanın iptali için 100 bin imza teslim edildi ve tüm Türkiye'de 40 ilde eş zamanlı olarak bugün "AYM yasayı iptal et." diyerek halk sokaklara çıkarak eylemde olacak. Biz de buradan bir kez daha AYM'nin yasayı iptal etmesi talebini yükseltiyoruz. Katliam yasasının derhâl geri çekilmesini ve tüm canlıların yaşam hakkını güvence altına alacak bir yasa için harekete geçilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu...
4.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Selanik kökenli vatandaşların sorunlarına ilişkin açıklaması
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Lozan -mübadelesi- Antlaşması'nın 102'nci yıl dönümünde tarihin derin acılarını hatırlarken mübadillerin Türk milletinin ayrılmaz bir parçası olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Ancak üzülerek görüyoruz ki son dönemde Selanik kökenli vatandaşlarımıza yönelik ayrımcı söylemler yaygınlaşmakta, sosyal medya başta olmak üzere bazı çevrelerde ayrımcı bir dil kullanılmaktadır. Mübadiller bu ülkeye olan bağlılıklarını tarih boyunca defalarca kanıtlamış, kendi canımızdan, kendi kanımızdan has ve öz kardeşlerimizdir. Ayrıca, mübadil torunlarının, dedelerinin doğdukları toprakları ziyaret ederken vize, yüksek ücret ve ret kararlarıyla karşılaşması kabul edilemez. İktidar konuyu Avrupa Birliğine taşıyamadığı için bu konuda da sınıfta kalmıştır.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, dünyada ve Türkiye'de sosyal medya alanında gelişen konulara ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz, dünyada ve ülkemizde sosyal medya alanında gelişen konular hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Mehmet Baykan'a ait.
Buyurun Sayın Baykan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET BAYKAN (Konya) - Sayın Başkanım, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; gün geçmiyor ki bizim doğru olmayan haberler ajansının (DOHA) gündemine yine yalan bir haber düşmesin. Geçen hafta CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem'in olmayan Iğdır Şeker Fabrikası özelleştirmesiyle ilgili açıklamaları üzerine söz almıştım. Sayın Adem, Iğdır'da TÜRKŞEKER'e ait pancar depolamada kullanılan 1.911 metrekare arsanın satışı üzerinde yeterince araştırma yapmadan "Iğdır Şeker Fabrikasını sattınız, peşkeş çektiniz, çiftçiyi de sattınız." gibi iddialarda bulundu ancak ortada satılmış bir fabrika yoktu.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yalan!
MEHMET BAYKAN (Devamla) - Açıklama hâlâ CHP sitesinde duruyor.
Biz de o gün bunu dile getirerek sormuştuk. Sayın Emir cevap verdi, sağ olsun. Doğru olmayan bu açıklamalara hiç değinmeden özelleştirme uygulamaları üzerinden cümle cümle şu cümleleri kurarak "Sayın milletvekili burada yoktu, genel müdürlük görevi yapıyordu, 2018'de şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kanunu burada çıkarıldı ve bunun üzerine bütün şeker fabrikaları özelleştirildi, hem de yok pahasına özelleştirildi." dedi. Baştan söyleyeyim, özelleştirme karşıtı bir milletvekili değilim, devletin bez üretmesine daha karşıyız. 2018'de şeker fabrikalarının özelleştirilmesine dair bir kanun çıkmadığını hatırlıyorum. Hoş, genel müdürlük yapsak da Meclis gündemiyle yakından ilgiliydik ama yine de tutanaklarda Şeker Kanunu ve ne varsa inceledim. 2018'de bazı maddeler var ama özelleştirme adına bir şey yok. Özelleştirmenin ülke gündemine girdiği tarih 1986 ve şeker fabrikalarının da özelleştirilmesine dayanak teşkil eden Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun -dikkat buyurun- 1994 yılında 4046 sayısıyla çıkmış. İktidar ortağı kim? O günün CHP'si SHP.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Peki, kim özelleştirmiş? Sen onu boş ver, kimin döneminde özelleştirilmiş?
MEHMET BAYKAN (Devamla) - Peki, Sayın Emir'in söylediği gibi şeker fabrikalarının hepsi mi özelleştirilmiş? Hayır, külliyen yanlış. Daha önce 6 fabrika pancar kooperatiflerine özelleştirilmiş, 10 fabrika Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından 2018'de kapsama alınıp tamamı yerli şirketlere satılmış, 15 fabrika TÜRKŞEKER bünyesinde faaliyetine devam etmekte. (CHP sıralarından gürültüler)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - OHAL KHK'siyle Şeker Kurumunu kapatan kim ya?
MEHMET BAYKAN (Devamla) - Barım barım bağırmayın, dinleyin.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - "FETÖ'yle mücadele" adı altında Şeker Kurumunu kapattınız be!
MEHMET BAYKAN (Devamla) - 2 tane de özel fabrika var.
Bu arada, TÜRKŞEKER AK PARTİ hükûmetlerinden önce Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararıyla 20 Aralık 2020 tarihinde özelleştirme kapsamına alınmış. Yine, koalisyonda sizin zihniyetiniz var.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Şeker Kurumu da FETÖ'cü müydü, kapattınız? Şeker Kurumunu niye kapattınız KHK'yle?
SERKAN SARI (Balıkesir) - Ya kim yaptı söyle, boş ver!
MEHMET BAYKAN (Devamla) - Dersinize iyi çalışmıyorsunuz, üfürüp geçiyorsunuz. Bu arada, bakın, size başka özelleştirilen kamu kurumlarını da okumak istiyorum.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Yağma, yağma!
MEHMET BAYKAN (Devamla) - İpragaz, TürkTraktör, Çukurova Elektrik, Şekerbank, Kepez Elektrik, Sümer Holding...
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Cargill'e özel kanunu kim çıkardı, Cargill'e? Cargill, Cargill!
MEHMET BAYKAN (Devamla) - ...91'den sonra SHP'nin koalisyon ortağı olduğu Hükûmet zamanında özelleştiriliyor.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Cargill'e özel kanunu kim çıkardı? Şeker Kurumunu kim kapattı?
MEHMET BAYKAN (Devamla) - Devam ediyorum. Murat Karayalçın, Çiller Hükûmetinin sattıkları: AEG, ETİ AŞ, İstanbul Demir Çelik, Çanakkale Seramik; Gaziantep, İskenderun, Trabzon, Şanlıurfa, daha birçok çimento fabrikaları...
SERKAN SARI (Balıkesir) - AKP döneminde bankaları, fabrikaları, yolları, köprüleri, hastaneleri, hepsini sattınız!
MEHMET BAYKAN (Devamla) - Yahu, Allah aşkına, siz yapınca doğru, AK PARTİ yapınca yanlış, öyle mi? Ayıp! Ayıp! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bakın, çimento fabrikalarını okudum ama turpun büyüğü olmasa da bir turp geliyor, şimdi dinleyin; yukarıda Konya Çimentoyu okumadım çünkü yok. Belki de ilk olarak Konya Çimento özelleştirilmiş ama nasıl özelleştirilmiş?
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Özelleştirme yapmadınız, siz peşkeş çektiniz! Özelleştirme yapmadınız siz, özelleştirme, sizin yaptığınız peşkeş! TEKEL'in alkol fabrikaları nasıl satıldı? Bak bakalım bir hesap kitap biliyorsan.
MEHMET BAYKAN (Devamla) - 1989 yılında Konya Çimentoda 39,8 oranında Türkiye çimento hisseleri önce Kamu İdaresi Ortaklığına devredilip sonra halka açılıyor.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Hiçbir iktidar dönemi sizin sattığınızın onda 1'ini yapmamıştır.
MEHMET BAYKAN (Devamla) - Bak iyi dinle, kâğıt uçakçı, iyi dinle!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - 70 milyar dolarlık özelleştirme yaptınız, hâlâ neden bahsediyorsunuz?
MEHMET BAYKAN (Devamla) - 18 Haziran 1991'de ise yüzde 50,50 hissenin sahibi olan bir banka sahip olduğu hisseleri blok satış yöntemiyle Fransız Vicat Grubuna satıyor. 50,50 hisselerini satan banka, bilin bakalım hangi banka? İş Bankası, CHP'nin ortağı olduğu İş Bankası. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunun adı peşkeşse peşkeş...
NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Ya, memleketi sattınız, memleketi sattınız siz!
MEHMET BAYKAN (Devamla) - Ben bu arada Konya Çimentoya üretim devamlılığından, çevre duyarlılığından, sosyal projelere katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.
NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Siz memleketi satmışsınız, daha çıkmış konuşuyorsunuz burada!
MEHMET BAYKAN (Devamla) - İş Bankası demişken başka bir konudan bahsedeceğim. Hani kamu bankalarının yönetim kurullarını eleştiriyorsunuz ya, bakın, İş Bankasının yönetim kurullarında Sayın... Efendime söyleyeyim...
NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Söyle bakalım.
MEHMET BAYKAN (Devamla) - Çok güzel isimler var, bulamadım; Murat Karayalçın gibi, Müslüm Sarı gibi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Ya, 2 kişi, toplamda 2 kişi, 2 kişi.
MEHMET BAYKAN (Devamla) - ...Rahmi Aşkın Türeli gibi çok değerli isimler görev yaptığı gibi Cevdet Selvi, makine teknikeri, Ali Ekber Güvenç ortaokul mezunu matbaa mürettibi ve milletvekili çocukları...
MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Hamza Yerlikaya kim, Hamza Yerlikaya?
MEHMET BAYKAN (Devamla) - Matbaa mürettibi, yaz bir kenara. Hamza Yerlikaya bu ülkenin bayrağını, İstiklal Marşı'nı dünya gündemine getirmiş değerli bir sporcudur ve Hamza Yerlikaya Vakıfbankın spor faaliyetleriyle ilgilenen bir yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmıştır. Size soruyorum: Mürettip ne görev yaptı, ne görev yaptı?
Artık 2023 seçimlerinin üstünden iki yıl geçti, ara sıra da olsa "erken seçim" demeye başladınız. Sizi 2028'de de neyin beklediğini çok iyi biliyoruz. Hiçbir değişiklik yok.
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - O zaman...
MEHMET BAYKAN (Devamla) - Millet biliyor, Büyük Sahra Çölü'nü verseler beş yılda kum sıkıntısı yaşatacağınızı çok iyi biliyor. Bizim işimiz, gücümüz vatan, millet; sizin dünyanız çarkıfelek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Konya Milletvekili Mehmet Baykan'ın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MURAT EMİR (Ankara) - Şimdi, sayın milletvekilini anlamakta güçlük çekiyorum, samimiyetle. Bir defa pozisyonunuzu ortaya koyun. Siz, bu ülkenin kıt kanaat büyüttüğü fabrikaların, onların olanak verdiği tarlaların satılmasından yana mısınız, değil misiniz?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Siz satmışsınız!
MURAT EMİR (Devamla) - Yahu, siz sattınız bunları! Siz sattınız! (AK PARTİ sıralarından "Siz sattınız!" sesleri)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - "Babalar gibi satarım, babalar gibi." dedi ya!
MURAT EMİR (Devamla) - Yani eğer diyorsanız ki "Bu yanlıştı, CHP yaptı." gelin konuşalım. Bunları siz sattınız ve peşkeş çektiniz! Peşkeş çektiniz!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Siz niye peşkeş çektiniz?
MURAT EMİR (Devamla) - 2018'de Özelleştirme İdaresi Başkanlığının Resmî Gazete'de kararı var, açık bir biçimde...
MEHMET BAYKAN (Konya) - "Kanun çıktı." dediniz. Siz "Burada kanun çıktı." diyorsunuz Murat Bey.
MURAT EMİR (Devamla) - ...18 fabrikanın özelleştirilmesiyle ilgili...
MEHMET BAYKAN (Konya) - Siz "Kanunla özelleştirildi." dediniz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Kanun çıkarmışsınız.
MURAT EMİR (Devamla) - Onun altındaki altyapısı... Tabii ki Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kanuna dayanarak çıkardı bunları.
MEHMET BAYKAN (Konya) - 1994...
MURAT EMİR (Devamla) - Kanunsuz olur mu arkadaşlar?
MEHMET BAYKAN (Konya) - 1994...
MURAT EMİR (Devamla) - Elbette Türkiye'nin bir özelleştirme geçmişi var ama siz ne var ne yoksa sattınız, hem de peşkeş çekerek sattınız.
MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) - Peşkeş çekme yok.
MURAT EMİR (Devamla) - Bu gerçeğin üstünü örtemezsiniz. Nasıl oldu, peşkeş değil mi, ona itiraz ediyorsunuz. Bakın, "TEKEL'i satalım." dediler, alkolü; satıldı. Satıldı, 2003'te 292 milyon dolara satıldı ve üç yıl sonra 810 milyon dolara satıldı bir başkasına, üç yıl sonra. Niye biliyor musunuz? Sadece arsaları bile o değerin üstündeydi çünkü ve daha dört yıl sonra 2,1 milyar dolara satıldı, yabancılara peşkeş çekildi. Türkiye'nin bütün varlıkları yabancılara peşkeş çekilmiş durumda ve Türk pancar üreticisinin pancar üretecek yeri kalmadı, pancarı alacak kimse kalmadı. Fabrikaların arsaları, değerli araziler AVM'lere, konutlara peşkeş çekildi ve Türkiye'de artık şeker üretilmiyor, pancar üretilmiyor olması gerektiği kadar. Dolayısıyla, siz takmışsınız bazı şeylere, oradan buradan ilgisiz rakamları alıp uçurma telaşındasınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) - Bu özelleştirmeleri siz yaptınız, bu peşkeşleri siz çektiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - TürkTraktör'ü satmadınız mı?
MEHMET BAYKAN (Konya) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun, yerinizden vereyim.
Gündeme geçmemize de fırsat verin. Fabrikalar satılmış...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, Ankara Milletvekili Murat Emir'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET BAYKAN (Konya) - Sayın Başkanım, ben konuşmamda, özelleştirme CHP tarafından yapılmış, AK PARTİ tarafından yapılmış, bu noktada bir eleştiri getirmiyorum.
MURAT EMİR (Ankara) - Niye getirmiyorsunuz? Siz sattınız, getir!
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Biz yaptık, siz sattınız!
MEHMET BAYKAN (Konya) - Ama iktidarda oldukları dönemlerde yaptıkları özelleştirmeleri dikkate almadan, çimento fabrikalarını tek tek sattıklarını dikkate almadan, safi AK PARTİ'nin döneminde yapılan özelleştirme üzerine yaptıklarını söylüyorum.
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Geçmişi anlat, geçmişi!
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - CHP yapar, AKP satar!
MEHMET BAYKAN (Konya) - Beyefendi "Şeker fabrikalarının tamamı özelleştirildi." diyor, külliyen yanlış.
CAVİT ARI (Antalya) - Cumhuriyet döneminde yapılanları sattınız ya tek tek, ne varsa bitirdiniz, bir şey bırakmadınız.
MEHMET BAYKAN (Konya) - "Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi için 2018'de kanun çıktı." diyor, külliyen yanlış; kanun 94'te çıkmış, akıllı, mantıklı özelleştirmeler yapılmış. Türkiye şeker fabrikalarının tamamı değil, yüzde 27'si özel sektörde. Murat Bey, iyi dinleyin.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Ya, Şeker Kurumunu OHAL KHK'siyle kapattınız ya! FETÖ'yle mücadeleyle ne ilgisi vardı Şeker Kurumunun?
MEHMET BAYKAN (Konya) - Türkiye şeker fabrikalarının özelleştirilen fabrikalarında pancar yüzde 60, şeker üretimi yüzde 66 artmış; iyi dinleyin, öğrenin. Top gezdirmeyin, sorularıma cevap verin.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Kotayı kaldırdınız; Cargill'e özel kanun çıkardınız, Cargill'e! Amerikalılar NBŞ üretsin, bizi zehirlesin diye kotayı denetleyen kurumu kaldırdınız. İnsan utanır biraz ya!
BAŞKAN - Şimdi, bana göre, şu anda, Türkiye'de hem muhalefetin hem iktidarın üzerinde durduğu çok önemli bir konuyu görüşüyoruz, emekli konusunu. Dolayısıyla gündeme geçme fırsatı verirseniz sevinirim.
Buyurun Sayın Emir.
6.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Konya Milletvekili Mehmet Baykan'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın milletvekili arşivden topladığı bilgi kırıntılarıyla burada bir demagoji yapıyor ve algı yanıltması yapma gayretinde.
SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) - Esas algıcı sizsiniz!
MURAT EMİR (Ankara) - Bizim 2018'deki o şeker fabrikalarının özelleştirilme furyasına karşı verdiğimiz mücadele herkesin hafızasındadır, herkesin daha yakın hafızasındadır.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Tarihlerini söylüyor.
MEHMET BAYKAN (Konya) - Çimento, çimento! Kepez Elektrik, Çukurova Elektrik!
MURAT EMİR (Ankara) - Biz defalarca bu Mecliste şeker fabrikalarının peşkeş çekilmesini araştıralım dediğimizde siz ellerinizi kaldırdınız, "hayır" dediniz. Varsa cesaretiniz, inanıyorsanız, gelin kuralım komisyonu, şu Meclis bunu araştırsın ve sizin bu şeker fabrikalarını nasıl yabancılara peşkeş çektiğinizi rakam rakam ortaya koysun. Cesaretiniz varsa hodri meydan, arşivler açık. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, Diyarbakır'a yapılan yatırımlara ve hizmetlere ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz, Diyarbakır'a yapılan yatırımlar ve hizmetler hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz'a aittir.
Buyurun Sayın Yaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz tarafından Diyarbakır'a yapılan yatırımlar hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ olarak yirmi üç yıldır ülkemize ve aziz milletimize eser ve hizmet kazandırarak Türkiye Yüzyılı'nı inşa etme yolunda, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde gece gündüz demeden çalışıyoruz. Ülkemizin tamamında olduğu gibi seçim bölgem Diyarbakır'a da bu dönemde çok önemli eserler ve hizmetler kazandırılmıştır. Diyarbakır Türkiye'nin en önemli şehirlerinden biridir. Hava, kara ve demir yolu ulaşımıyla Orta Doğu ülkelerine yakın olması, dış pazarlara erişim imkânlarının güçlü olması ve eski ticaret yolları üzerinde bulunmasından dolayı stratejik bir konuma sahiptir. Ayrıca, manevi değerler bakımından 8 peygamber ve 27 sahabenin türbelerine ev sahipliği yapması, tarihî surları, Zerzevan Kalesi, Hilar Mağaraları ve selatin camileriyle inanç turizmine de temel teşkil etmektedir.
Bugün Diyarbakır'da toplamda 760 proje yürütülmektedir. Bu projelerin yatırım bütçesi 191 milyar 292 milyon liradır. 2024 yılında bu projelerden 157 tanesi tamamlanmıştır. Bunlar için toplamda 13 milyar 484 milyon lira harcama yapılmıştır. Bu kapsamda devlet yatırım programında yer alan birçok önemli proje devam etmektedir. Karayolları, Devlet Su İşleri ve diğer yatırımcı kuruluşların çalışmalarıyla birlikte özellikle DSİ'nin barajlarla ilgili projeleri şehrin geleceği açısından büyük bir önem arz etmektedir. Dicle Üniversitesi, belediyeler ve İl Millî Eğitim Müdürlüğünün yatırımlarıyla YİKOB üzerinde yapılan yatırımlar da büyük bir önemi haizdir.
Tarım ve hayvancılık alanında yürütülen 241 projede 5 milyar 520 milyon lira harcama yapılmıştır, bu da ilimizde tarımın ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu açıkça göstermektedir. Silvan Projesi, 8 baraj ve 32 sulama projesiyle entegre olarak GAP'tan sonra dünya çapında bir değişim ve dönüşüm projesidir. Silvan Projesi'nin tamamen uygulamaya geçmesinden sonra sulanabilir tarım alanları 2,4 milyon dekara çıkacak ve ilde sulanan alanlardaki artışa bağlı olarak önemli oranda ekim ve üretim artışı yaşanacaktır. Bu kapsamda, 5 adet baraj ile baraj depolama kapasitesi, 3 adet yer altı depolama tamamlanmış olup 12 adet sulama tesisiyle toplamda 594.082 dekar arazi sulamaya açılmıştır, bununla çiftçilere yıllık 4,4 milyar TL zirai gelir artışı sağlanmıştır. 40 adet arazi toplulaştırma, tarla içi geliştirme hizmetleri de tamamlanmış olup toplamda 4 milyon 949 bin 856 dekar alanda arazi toplulaştırma tescili yapılmıştır. 3 adet HES'le yıllık 150 milyon kilovat enerji üretimi sağlanmıştır, bu nedenledir ki sulama projelerinin genişletilmesi, tarımda teknoloji kullanımının artırılması tarım sektöründe verimliliği artıracaktır.
Sağlık alanında 22 proje yürütülmektedir, bu projeler için şu ana kadar toplamda 2 milyar 722 milyon lira harcama yapılmıştır. Özellikle şehir hastanelerinin önemi azımsanmayacak kadar büyüktür. İlimizde bin yataklı Kayapınar Şehir Hastanesinin inşaatı büyük bir hızla devam etmektedir, inşaatın yüzde 80'i tamamlanmış olup 2025 yılı sonunda hizmete sunulması için büyük bir çaba sarf edilmektedir. Ayrıca, 1.500 yataklı Yenişehir Şehir Hastanesi de yatırım kapsamına alınmış olup etüt zemin işlemleri tamamlanarak kısa bir süre içerisinde inşaatına başlanacaktır. Diyarbakır'da hâlihazırda 4.064 olan toplam yatak kapasitesi her iki şehir hastanesinin de faaliyete geçmesinden sonra 6.064 olarak güncellenecektir. Yenişehir ve Eğil ilçelerinin ağız ve diş sağlığı merkezleriyle birlikte Silvan ve Bismil ağız ve diş sağlığı merkezleri yatırım kapsamına alınmıştır.
Ulaştırma alanında 84 adet proje yürütülmektedir. Bu projeler için şu ana kadar 3 milyar 45 milyon 379 bin lira harcanmıştır. Diyarbakır Bismil-Diyarbakır Ergani-Diyarbakır Havaalanı çevre yolu bağlantısı, kuzey ve güney çevre yollarının büyük bir kısmı tamamlanmıştır.
İlimize 2024 yılı yatırım bütçesinden millî eğitime 1 milyar 243 milyon lira harcama yapılmıştır. Yapımı tamamlanan 115 adet projede anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, spor salonları ve benzer hizmet alanları tamamlanmış olup eğitim hizmetlerine kazandırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MEHMET SAİT YAZ (Devamla) - Enerji alanında 125 proje yürütülmektedir. Silvan Barajı Hidroelektrik Santrali'nin yapımıyla birlikte Türkiye Elektrik Üretim AŞ bünyesinde faaliyet gösteren TEİAŞ, Diyarbakır genelindeki bakım ve onarım yenileme çalışmaları kapsamında 2 milyar 622 milyon lira harcanarak şehrimizin elektrik altyapısı güçlendirilmiştir. Ayrıca, 66 projede ilimiz genelinde kamu ve sosyal hizmetler alanındaki çalışmalarda 5 milyar 930 milyon lira harcama yapılmış, bunun büyük bölümü, TOKİ marifetiyle yapılmakta olan 13 bin konuttan 6.276'sı tamamlanarak hak sahiplerine teslim edilmiştir, geriye kalan 7 bin konut ise mayıs, haziran aylarında tamamlanacaktır.
Turizm sektöründe 24 proje yürütülmektedir, bu projeler için 290 milyon 446 bin lira harcanmıştır. Bu yatırım ve hizmetlerin Diyarbakır'a kazandırılmasında emeği geçen başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Bakanlarımıza, milletvekillerimize, Valimize ve teşkilatlarımıza şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Özcan...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, terörden ülkeyi kurtarma konusundaki kararlılıklarına ilişkin açıklaması
MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kimi zaman kimlik üzerinden kimi zaman mezhep ve meşrep ayrılıklarıyla aramıza hep nifak tohumları serpiştirdiler. Bunu yaparak Türkiye'yi kendi iç sorunlarına hapsederek, bölgesel ve küresel gelişmelerin dışında tutma politikası güttüler, Türkiye'nin vaktini ve enerjisini heba ettiler. Bizler bu oyunu gördük ve bozmak için nifak tohumlarını, kardeşlik ikliminde, birlik, beraberlik içerisinde, mahsulü muhabbet olarak almak üzere yola çıktık. Kardeşi kardeşle tehdit eden anlayışla kırk yıldır kanımızı emen terör belasından ülkemizi tamamen kurtarmaya, bir daha bu acıları bu ülkeye ve bu millete yaşatmamaya kararlıyız. 85 milyonun tamamının zihninden, gönlünden terör kanserli hücresini atıp bu topraklar üzerinde bir, beraber ve kardeş olarak yaşayacağız. Türk-Kürt-Arap, Alevi-Sünni demeden 85 milyonu kardeşçe yaşatmanın, muhabbetle kucaklaştırmanın mücadelesini başarıncaya kadar devam edeceğiz.
Gazi Meclisten, yüreği, büyük ve güçlü Türkiye'miz hedefi için atan tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Özer...
8.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır'ın yaptığı paylaşıma ilişkin açıklaması
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Az önce Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Mehmet Fatih Kacır emek yoğun üretim yapan imalat sanayi sektörlerimizin rekabet güçlerini koruyacak önemli bir paylaşım yaptı. Bu kapsamda, KOSGEB İstihdam Koruma Destek Programı'nı başlatıyoruz. Program kapsamında tekstil, giyim, deri ve mobilya imalat sektörlerinde faaliyet gösteren ve istihdamlarını koruyan KOBİ sınıfındaki işletmelere çalışan başına aylık 2.500 lira geri ödemesiz destek sağlıyoruz. Sanayicilerimizin yanında olmaya, üretimi ve istihdamı desteklemeye devam edeceğiz.
Başvuru tarihinin 31 Ocak-31 Mart 2025 olduğunu hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Çakır...
9.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Gazzelilerin evlerine dönüşüne ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sayın Başkan, dünya, yerinden yurdundan edilen yaklaşık 2 milyon insanın yerle bir edilmiş evlerinin ve binalarının olduğu yerlere geri dönüşünü seyrediyor. Bombaların, tankların, topların yıldıramadığı, inancın ve imanın galip geldiği "Galip sayılır bu yolda mağlup." kavi duruşunun örnek bir tablosunu seyrediyor. Sırtlarında çuvallarıyla erkekler, kucaklarında bebeklerle kadınlar dimdik ama vakur bir yürüyüşle, toprak ve vatan duygusuyla, birer kahraman edasıyla yürüyor. Ölenlerinin şehadet mertebesine ulaştığının bilinciyle, ölümün bir adım ötede kendilerini beklediği inancıyla "Ya şehadet ya hürriyet." azmiyle yürüyorlar. İnanç dünyamızın sembol kahramanları olarak her biri modern çağın, modernitenin tüm kirlerinden arınmış, masumiyetin zaferini çağlara bir mesaj olarak gönderiyor. Müslüman dünyanın yüz akı olma şerefini onurla taşıyarak ve aklıselim dünyayı kendilerine hayran bırakarak yürüyorlar.
Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Yaz... Yok.
Sayın Bayırcı... Yok.
Sayın Karaoba...
10.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, adaletin tekrar sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ KARAOBA (Uşak) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu hafta Uşak'ta 12 yaşında bir çocuğumuz ticari bir araca açılan ateş sonucu hayatını kaybetti, Allah'tan rahmet diliyorum. Yine, geçen hafta İstanbul'da 14 yaşında bir çocuk başka bir çocuk tarafından bıçaklanarak ağır şekilde yaralandı. Türkiye'nin birçok şehrinde, her gün, sabıkası olan ama tutuklanmayan, ceza almayan suçlular vatandaşlarımızı katlediyor. Sokaklarda güvenli bir şekilde yürünmeyen bir ülke olma yolunda hızla ilerliyoruz. Siyasilerin konuşmalarının satır aralarında tutuklama sebebi arayan Emniyet ve yargı mensuplarını asıl işlerini de yapmaya davet ediyorum. Çocuk ve genç yaşta suç işleme oranlarının artışına, cezasız kalan suçlara, siyasiler tarafından kollanan çetelere karşı durmamız, masumları koruyan yasaları ve adaleti tekrar sağlamamız gerekmektedir. Türkiye, suçluların ve çetelerin ülkesi, uyuşturucu baronlarının ülkesi olamaz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Meriç...
11.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, yeni nesil ödeme kaydedici cihazlara ilişkin açıklaması
MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Sayın Başkan, esnafımız yeni nesil ödeme kaydedici cihazlara ulaşamadığı için mağdur. Bu cihazların kullanımı için son başvuru tarihi 10 Ocak 2025'ti ancak sürenin dar tutulmasından dolayı piyasada yeterli miktarda cihaz bulunamıyor dolayısıyla binlerce esnaf sıkıntı yaşıyor. İktidarın hayata geçirdiği birçok uygulamada olduğu gibi burada da düzensiz, plansız, düşüncesiz adımlar atılmıştır. "Önce yapalım, sonra açıklarız." türü, devlet ciddiyetinden uzak yaklaşımlar esnafa zarar vermektedir. Yan yana iki iş yapan dükkândan biri bulabildiği için yeni nesil yazar kasa kullanıyor, diğer esnaf kullanamıyor yani detay gibi görünen bir mesele aslında rekabet ortamını zedeliyor. Buradan yetkililere çağrıda bulunuyorum: Yeni nesil ödeme kaydedici cihazların son başvuru tarihini 1 Temmuz 2025'e uzatın, haksız rekabete ve mağduriyete son verin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Karagöz...
12.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, amatör spor kulüplerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Amatör spor kulüpleri sporun gerçek ruhunu yaşatan, gençlerimizi kötü alışkanlıklardan koruyan ve sağlıklı nesiller yetişmesine katkı sağlayan en önemli kurumlardan biridir. Ancak bu kulüpler yıllardır ihmal edilmekte, maddi destekten yoksun bırakılmakta ve âdeta kendi kaderlerine terk edilmektedir. Maddi imkânsızlıklara göğüs germeye çalışan kulüplerimiz, sporcuların en temel malzeme ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanmakta, müsabakalara katılmak için gerekli yol ve konaklama masraflarını kendi imkânlarıyla gidermeye çalışmaktadırlar. Özellikle Anadolu'daki kulüpler kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Gençlik ve Spor Bakanlığı bu kulüplere yönelik daha güçlü ve sürdürülebilir destekler sunmalıdır. Kalıcı bir destek fonu oluşturulmalı, tesis imkânları artırılmalı, malzeme ve ulaşım giderleri karşılanmalıdır. Spor kulüplerine yapılan yatırımlar sadece sporculara değil sağlıklı bir geleceğe yapılan yatırımlardır. Amatör spor kulüplerinin sesine kulak verilmelidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Kaplan...
13.- Kırıkkale Milletvekili Mustafa Kaplan’ın, Makine ve Kimya Endüstrisi AŞ'nin Karadeniz Bölgesi'nde attığı büyük adıma ilişkin açıklaması
MUSTAFA KAPLAN (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün savunma sanayimizin geleceği açısından son derece önemli bir gelişmeyi sizlerle paylaşmak için buradayım. Makine ve Kimya Endüstrisi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu kritik malzemelerin üretimini güçlendirmek adına Karadeniz Bölgesi'nde büyük bir adım atmaktadır. Samsun'un Çarşamba ilçesinde bulunan şeker fabrikası savunma sanayimizin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden şekillenecek ve bu adım sadece savunma gücümüzü artırmakla kalmayıp aynı zamanda bölge ekonomisini de canlandıracaktır. Projenin ilk aşamasına 2 milyar TL'lik bir yatırım ayrılması, bu yatırımın ne kadar stratejik olduğunu gözler önüne sermektedir. Samsun bu projeyle birlikte savunma sanayisinin merkezlerinden biri hâline gelecek ve yerel halkımıza istihdam, kalkınma ve büyüme fırsatları sunacaktır.
Millî Savunma Bakanlığımızı ve Makine ve Kimya Endüstrisini savunma sanayimize sağladıkları bu katkı için tebrik ediyorum. Bu önemli proje yalnızca ülkemizin güvenliğini değil, aynı zamanda ekonomik kalkınmamızı da sağlamlaştıracaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Şahan...
Sayın Akay...
14.- Karabük Milletvekili Cevdet Akay’ın, Karabük'e yatırım için ayrılan ödeneğe ilişkin açıklaması
CEVDET AKAY (Karabük) - Teşekkürler Başkanım.
Seçim bölgem Karabük 2024 yılında toplam 4 milyar 87 milyon lira vergi verirken yatırımdan bu sene de nasibini alamadı. 4 milyar lira vergi veren Karabük'e 1 milyar 611 milyon liralık yatırım reva görülürken 2 milyar 13 milyon lira vergi veren komşu ilimiz olan Çankırı'ya 5 milyar 622 milyon lira; yine, 2024 yılında 1 milyar 332 milyon lira vergi veren ve ilimiz Karabük'ten daha az nüfusa sahip olan Gümüşhane'ye 2 milyar 327 milyon liralık yatırım ödeneği ayrıldı. Tabii ki bu illerimiz de gerekli yatırımları alsın ama Karabük de mağdur edilmesin. AKP iktidarını her seçim döneminde yüksek oylarla destekleyen Karabük, bunun karşılığı olarak üvey evlat muamelesi görüyor. Birçok alanda yatırım bekleyen Karabük bunu hak etmiyor. Karabük'e üvey evlat muamelesi yapmayın. Karabük'e gerekli ödenekleri ayırın.
BAŞKAN - Sayın Çan...
15.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, kırsal mahallelerin bütünşehir yasası kaynaklı sorunlarına ilişkin açıklaması
MURAT ÇAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kırsal mahallelerde bütünşehir yasasından kaynaklı sorunlar çığ gibi büyüyor. İktidar sebep olduğu bu kaosu görmezden geliyor. Bu sorunlarla boğuşan kırsal mahalleler arasında seçim bölgem Samsun'un Havza ilçesindeki Kayacık ve Mürsel Mahalleleri de yer alıyor. Burada köylüler Büyükşehir Belediyesine atık su, kanalizasyon parası ödüyor fakat Büyükşehir de bu köylere bu hizmeti ulaştırmıyor. Köyün yolları sorunlu, köylüyü muhatap alan yok. Kayacık'ı Ladik ilçemize bağlayan yol kapalı. Köylü "Bu yolu açın." diyor, hiçbir yetkili umursamıyor. Haberleşme altyapısı sorunlu, çaldıkları her kapı yüzlerine kapanıyor. Tarımsal sulama altyapısı köyün girişine kadar gelmiş ama sonrası yok, tarlalara su ulaştırılmıyor. Bu sorunlar derhâl giderilmeli, köylümüzün yaşadığı bu mağduriyet son bulmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Bozdağ...
16.- Ağrı Milletvekili Heval Bozdağ’ın, muayene katılım payına ilişkin açıklaması
HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Sayın Başkan, muayene katılım paylarına yapılan zamlar geri çekilmelidir. Memur ve memur emeklilerine yüzde 11, SSK ve BAĞ-KUR emeklilerine yüzde 15, asgari ücrete yüzde 30 zam yeterli görülürken muayene katılım paylarına yüzde 233 ile yüzde 542 arasında zam yapmak adaletsizliktir. Nüfusun büyük kesiminin açlık sınırında yaşadığı, milyonlarca yurttaşın sosyal yardımlarla hayatını sürdürmeye çalıştığı, beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlarını bile zor karşıladığı bugünlerde muayene katılım paylarına yapılan bu zamlar kabul edilemez. Aile hekimlerinden sevk alarak ikinci basamağa gidecek hastalar için muayene katılım paylarının yüzde 50 indirimli uygulanacak olması ASM'leri sevk merkezlerine dönüştürme ve hekimler ile hastaları karşı karşıya getirme tehlikesi de taşımaktadır.
Sağlık hizmetleri ana dilinde, eşit, ücretsiz ve ulaşılabilir olmalıdır.
İktidara sesleniyoruz: Sağlık hizmetlerine erişimi güçleştirecek bu zamları geri çekin.
BAŞKAN - Sayın İrmez...
17.- Şırnak Milletvekili Mehmet Zeki İrmez’in, Cizre'de anjiyografi merkezi bulunmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Nüfusu 150 bine yakın olan Cizre'de hâlâ anjiyografi merkezi bulunmuyor. Cizre'de hasta yurttaşlar anjiyografi merkezi eksikliğinden dolayı tedavi olmak için Şırnak merkeze veya çevre illere gitmek zorunda kalıyor. Bu durum hem Şırnak merkezdeki hastanelerin iş yükünü artırıyor hem de tedavi olmak isteyen hastalar için çile dışında bir getirisi de olmuyor. Kalp damar hastalıklarının tanı ve tedavisinde çok önemli bir yer tutan anjiyografi merkezinin yokluğundan dolayı çoğu genç yaşta olmak üzere birçok insanımızı da kaybettik maalesef. Bu üzücü olayların bir daha yaşanmaması için Sağlık Bakanlığını bir an önce sorumluluğunu yerine getirmeye ve gerekli çalışmaları başlatmaya çağırıyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Sayın Bilici...
18.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, çiftçilerin sorunlarına ve zirai kredi limitlerinin artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması
BİLAL BİLİCİ (Adana) - Evet, yılbaşı sonrası çiftçimizin girdi maliyetlerindeki artış jet hızıyla devam etmekte, özellikle gübre, ilaç, tohum ve mazot fiyatları jet hızıyla artmakta. Geçmiş yıllarda yılbaşı öncesinde ve en geç yeni yılın ilk haftalarında ödenen mazot, gübre ve yem bitkisi destekleri hâlâ ödenmemiştir. Ayrıca, 2024 yılından kalan ekim, kasım, aralık aylarına ait süt primleri Bakanlık tarafından da hâlâ ödenmemiştir.
Son olarak, 2025 yılı için zirai kredilerin limitleri artırılmalı, ek ve yeni limitler verilmelidir diyorum, Tarım Bakanlığını bu konuda aksiyon almaya davet ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Dinçer...
19.- Mersin Milletvekili Talat Dinçer’in, Çeşmeli-Kızkalesi Otoyol Projesi'ne ilişkin açıklaması
TALAT DİNÇER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Mersin'de yapımı devam eden Çeşmeli-Kızkalesi Otoyolu Projesi'nin güzergâhında tam 3 kez değişiklik yapılarak, en sonunda Tırtar Mahallesi'ni yok ederek, yüzlerce insanın evlerini yıkarak, tarım alanlarını talan ederek yine halkı mağdur edip zengini zengin etme planlarının yapıldığı iddia edilmektedir. 3,5 kilometre doğu ve batıda alternatif çıkış yolları varken yerli halkın evlerinin yıkılarak yüzlerce insanı mağdur etmeyi anlamakta güçlük çekmekteyiz. Bu güzergâhlar kime göre ve neye göre değiştiriliyor? Bu projeyle halkın yaşam alanları yok edilirken sadece birkaç zengin yatırımcıya hizmet edilmekte. Proje çevresel ve sosyal açıdan büyük bir tehdit oluştururken halkın hakları görmezden gelinerek evsiz bırakılmak, tarım alanları talan edilmek isteniyor. Bu, halkı yok sayarak yapılmış büyük bir yanlıştır ve asla kabul edilemez. Ulaştırma Bakanlığını derhâl bu yanlıştan dönülmesi için göreve davet ederken sonuna kadar halkımızın yanındayız, buna asla izin vermeyeceğiz.
BAŞKAN - Sayın Kaya...
20.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Side Antik Kenti'nde uygulamaya konulan koruma imar planına ilişkin açıklaması
AYKUT KAYA (Antalya) - Manavgat ilçemizde bulunan dünyaca ünlü Side Antik Kent'te koruma imar planı on senedir uygulamaya konulmuş durumdadır. Bu plan çerçevesinde Side'de mevcutta bulunan binalar yıkılıp gerekli kazı çalışmaları yapıldıktan sonra yeni bina yapılması için ruhsat verildi. Bu binalar yıkıldığında kazı ve restorasyon çalışmalarının tüm maliyeti vatandaşa yüklenmektedir. Maddi durumu uygun olmayan vatandaşlarımız yıkılan binalarını yapmakta zorlanıyorlar ya da yapamıyorlar. Bu binaların yapılmaması Side'ye zarar veriyor hatta Side hak etmediği bir biçimde âdeta tarumar edilmiş gözüküyor. Atalarından beri burada olan vatandaşlarımız yapılarının dönüşüm maliyetini karşılayamadığı için buradaki tapularını satmak zorunda kalmaktadır. Bu durum da Side'nin dokusuna zarar vermektedir.
Kültür ve Turizm Bakanlığına çağrıda bulunuyorum: Maddi durumu uygun olmayan vatandaşlarımıza düşük faizli ve uzun vadeli kredi imkânı sağlanmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Sümer...
21.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, demokrasinin önemine ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Demokrasi, sadece seçimlerden ibaret bir sistem değildir. AKP her ne kadar bunu kabul etmese de demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, çoğulculuk ve katılımcılık gibi evrensel değerlerin üzerine inşa edilir. Gazetecilerin tutuklanması, belediyelere kayyum atanması, seçilmiş milletvekillerinin hapislerde tutulması, yenidoğan bebeklerin rant için öldürülmesi, mafyaların yeniden hortlaması, Türkiye'nin uyuşturucu bataklığına dönüşmesi maalesef yirmi iki yıllık AKP döneminin gerçekleridir. Bu sorunları çözmesi gereken iktidar, farklı sesleri, fikirleri ve siyasileri susturmaya çalışmakta, çoğulculuğu yok ederek tek tip bir yapı dayatmayı amaçlamaktadır. Bu isteği ve arzusu hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir; dün olduğu gibi bugün de yarın da zulme direnen olacağız. Hiç kimse unutmasın, Cumhuriyet Halk Partisi asla boyun eğmeyecek, mücadelesinden vazgeçmeyecek, her zaman halkının yanında olmaya devam edecektir.
BAŞKAN - Sayın Akbulut...
22.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, Burdur'un Akpınar Yaylası'na yapılması düşünülen güneş enerjisi santraline ilişkin açıklaması
İZZET AKBULUT (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilim Burdur yayla turizmine açılması gereken illerden bir tanesidir ve bunu her fırsatta dile getirmeye çalışıyoruz çünkü birçok bölgesinde yaylaları mevcuttur. Merkezde Aziziye Yaylası, Bucak'ta Kestel Yaylası, Yeşilova, Karamanlı ve Tefenni'ye hitap eden Eşeler Yaylası mevcuttur. Gölhisar'da yine Yusufça ve Kuyucak Yaylaları vardır. Çavdır'da muazzam derecede güzel bir Kozağaç Yaylası vardır. Dirmil'de yine Kırkpınar Yaylamız var ve Kemer ilçemizde de Akpınar Yaylamız var.
Şimdi, Akpınar Yaylası'nda güneş enerji santrali kurulmasıyla alakalı bir çalışma yapıyorlar. Yalnız o yaylada ilçenin içme suyu kaynaklarının bulunduğunu, yaylanın piknik alanlarıyla beraber birçok endemik bitki türüne sahip olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bölge halkı güneş enerji santraline karşı çıkıyor. Biz de haklı buluyoruz, yanlarındayız diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Arpacı...
23.- Denizli Milletvekili Şeref Arpacı’nın, Denizli'nin Pamukkale ilçesi Irlıganlı Mahallesi'ndeki kazaya ve Buldan ilçesindeki bir ilkokul müdürüne ilişkin açıklaması
ŞEREF ARPACI (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Denizli'nin Pamukkale ilçesi Irlıganlı Mahallesi'nde hemşehrilerimizi taşıyan bir servis minibüsünün kontrolden çıkarak devrilmesiyle 4 işçimiz olay yerinde hayatını kaybetmiştir, 19 emekçimiz ise yaralı olarak hastanede tedavi altındadır. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralanan işçilerimize acil şifalar diliyorum.
Denizli'nin Buldan ilçesinde bir ilkokul müdürü sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlarda açıkça Anayasa'yı, eğitimde laiklik ve tarafsızlık ilkelerini ihlal etmiş, nefret söylemi içeren ifadeler kullanmıştır. Devletin okullarında görev yapan bir yöneticinin siyasi propaganda yapması, toplumun belli kesimlerini hedef göstermesi kabul edilemez. Atatürk'e, cumhuriyete, laikliğe düşmanlık eden bir zihniyetin çocuklarımızı yetiştirmesine göz yumamayız.
Kürsüden inmeden belediye başkanlarımıza soruşturma başlatanlara sesleniyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uçar...
24.- Van Milletvekili Zülküf Uçar’ın, Tişrin Barajı'na yapılan saldırılara ilişkin açıklaması
ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Münbiç saldırısı sonrası Tişrin Barajı'nda haftalardır aralıksız saldırı yapılıyor. Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'den sonra sanatçı Bave Teyar ve siyasetçi Menice Haco'yla birlikte onlarca sivil katledildi. Cenevre Sözleşmesi savaş hâlinde dahi yaşam hakkını koruma altına almaktadır. Dünyanın gözü önünde yapılan sivil katliamlar savaş ve insanlık suçudur. Bu saldırılar derhâl sonlandırılmalı, Kürt halkının Rojava'da inşa ettiği demokratik yaşama saygı duyulmalıdır. Tişrin Barajı direnişinin 23'üncü gününde direnişi selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Çalışkan...
25.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, elektrik faturalarındaki yeni uygulamaya ilişkin açıklaması
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, yeni uygulamada elektrik faturalarının 1.050 lirayı geçmesi hâlinde 2 bin liraya yuvarlanacağı ifade edildi. Bunun hangi mantıkla, hangi vicdanla, hangi insafla yapıldığını anlamak mümkün değil. Bu uygulama şeytanın bile aklına gelmez. Asgari ücretlinin, memurun, emeklinin hâli ortada iken, bunlara çok düşük zam verilmesine rağmen bu uygulamayı anlamak mümkün değil. Belki hukuka kılıf uydurularak bu yapılabilir ama vicdan asla bu yapılanı kabul etmez. Acaba bu yeni uygulamayla vergi affındaki, kaçak kayıplardaki ya da ihalelerdeki payları mı telafi etmeyi planlıyorlar? Depremzede halkımızın ve bütün gariban halkımızın sesine kulak vermek, mağduriyeti gidermek gereklidir. Özellikle deprem bölgesinde elektrik aboneliğiyle ilgili büyük sıkıntı yaşanırken bir de faturalarla böyle darbe vurmak asla kabul edilemez. Vicdanlı olmaya davet ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gündoğdu...
26.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, küçük esnafı korumak için yapılması gereken düzenlemelere ilişkin açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
AKP hükûmetleri esnafımızı hayat pahalılığı, enflasyon, AVM'ler ve e-ticaret karşısında korumasız bırakmıştır. Kazançlar düştü, siftahsız kepenkler kapanıyor. Esnafımız hem kendi hem de işçisinin yüksek sigorta primlerini ödemekte zorlanıyor. 2024 yılında tam 94.609 esnafımız işyerini kapattı. Mahalledeki bakkalın, manavın, terzinin, berberin, kasabın yaşaması, esnafımızın rekabet edebilmesi için AVM'ler, zincir marketler sınırlandırılmalıdır. Acilen küçük esnafı koruyan düzenlemeler yapılmalıdır. Esnafın üzerindeki sigorta ve vergi yükü hafifletilmelidir. Unutmayalım, küçük esnafı yok ederseniz mahallenin, caddenin birliğini, dirliğini, dayanışmasını yok edersiniz.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN - Şimdi, söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.
Sayın Özdağ, buyurun.
27.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Gazeteci Suat Toktaş'a, çıkarılan kanunlara, kayyum atamalarına, bağımsız yargıya ve Kur'an kursu öğreticilerine verilen söze ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; tutuklanan gazeteciler, yaka paça gözaltına alınan gazeteciler, siyasetçiler, yargı eliyle siyasetin dizayn edilmesi, Gazeteci Suat Toktaş'ın tutuklanması... Dün de söylemiştim burada, gazeteciler suç da işleyebilirler, siyasetçiler de suç işleyebilir, vatandaşlar da suç işleyebilir ama nedir bu Allah aşkına, insanlar yaka paça çalıştıkları yerlerden -geçmişte milletvekilleri buradan, Meclisten alınıp götürüldüler- siyasetçiler bulundukları lokantalardan alınıp götürülüyorlar, gazeteciler çalıştıkları mekânlardan alınıp götürülüyorlar?
Çetin Altan şöyle söylüyordu: "Türkiye don lastiği gibidir, çekersiniz, çekersiniz, çekersiniz, sonra bırakırsınız, aynı yere gelirsiniz." diyordu. Yani 1957'lere, 1955'lere mi döneceğiz Allah aşkına? Milletvekilinin parti genel merkezinde veyahut da bir parti il başkanlığında konuştu denilerek polisler tarafından gözaltına alındığı iklimlere mi döneceğiz? Biz bir adım ilerleyemeyecek miyiz?
Bir diğer taraftan, RTÜK kanalıyla, insanlar terbiye ediliyor, tedip ediliyorlar. Kim bu? Görüntülü medya. Başkalarına gelince, kendilerini destekleyen televizyonlara gelince görmezlikten geliyorlar ama kendilerini desteklemeyen gazete ve televizyonlara gelince de onlar hakkında her türlü işlem yapılıyor.
Aynı zamanda, İletişim Başkanlığı, sanki Ali kıran baş kesen gibi... Bu yazılı medyayla ilgili de bu insanlar çok ciddi şekilde mağdur ediliyorlar. Suç işlesinler -işleyebilirler- işlemesinler, bunlarla ilgili işlemler zaman içerisinde hukukla yapılsın diyoruz ama maalesef yapılmıyor.
Gece yarıları burada kanunlar çıkarılıyor sanki yangından mal kaçırılıyormuş gibi ve ardından da bakıyoruz ki bu kanunlar çok iyi kanunlar olarak takdim ediliyor. Yirmi aydır milletvekiliyiz, burada yirmi ayda yaklaşık 80'e yakın kanun çıkarıldı; bunun 51-52 tanesi uluslararası sözleşmeydi, 27-28 tanesi ise vatandaşları ilgilendiren normal kanun maddeleriydi veya kanunlardı. Allah aşkına söyler misiniz; fakirliğimiz mi bitti, yoksulluğumuz mu bitti, yolsuzluk mu bitti, yalanlar mı bitti, yasaklar mı bitti; millet hakikaten refah içinde mi yaşıyor, çok rahat seyahat özgürlükleri mi var? Yok bunlar. O nedenle, ben diyorum ki çıkardığınız kanunlar millet için olsun ve gerçekten milletin problemlerine, maddi ve manevi problemlerine yer veren kanunlar olsun diyorum.
Bir kayyum ataması var Türkiye'de biliyorsunuz. Yargıyı bir silah gibi kullanan iktidar ve güç sahipleri ne kadar antidemokratik ve çağ dışı ise buna ram olan yargı mensupları da bir o kadar çağ dışıdır. Ülkemiz uzun süredir "Vatanı en çok biz severiz, bizim dışımızdakileri de hain ilan ederiz." diyenler ile "Vatanı sevmek kimsenin tekelinde değil." diyen demokrat, ilkeli ve dürüst vatanseverlerin mücadelesine tanık olmaktadır. Hâlbuki yargının adalet dağıtmadığı bir sistemde ülkeyi ve vatanı sevmenin ölçüsü ne sözlerdir ne çalışmaktır ne de üretmektir; sadece ve sadece biat kaynaklıdır. Biat ediyorsan vatansever, etmiyorsan vatan haini ilan edilmek an meselesidir. Akşam hain ve terörist olarak yatıp sabah vatansever olarak kalkabilirsiniz; yeter ki biat edin, ram olun, gerisi teferruattır.
İdeolojileri, inanç ve mahalle aidiyetini odak alan adalet talepleri ise bunu dile getirenleri iktidarın istediği alana çeker ve hatta icra ettiği hukuksuzluklara meşruiyet sağlar. Bizler sadece hukuku ve adaleti talep etmekle yükümlüyüz hatta mecburuz. Suçu olana ceza verecek olan da hiçbir suçu olmayanın masumiyetine sahip çıkacak olan da yargıdır ama bu yargı gerçek manada bağımsız, tarafsız, objektif, siyasetin ve çıkar gruplarının güdümünde olmayan bir yargı olmalıdır. Peki, öyle mi? Öyle olsaydı bugün bunları konuşuyor mu olurduk? Hukuka, adalete ve masumiyet karinesine sahip çıkmak kimseyi bir kişinin, bir kesimin ya da birilerinin adamı yapmaz, yapmamalı da lakin her bir vatandaşım için hukuku ve adaleti talep etmek, bunun için mücadele etmek gerçek bir vatansever yapar. Kimse ayarı bozulan terazide tartılmak istemez. Gün gelir o terazide tartılmak sizler için de geçerli olur.
Sonuç olarak, sadece kendi taraftarına, yakınına, inanç ve düşünce mensubiyeti olanlarınıza özel bir hukuk ve adalet talep ettiğinizde ülkede mevcut olan bu kayyum uygulaması sadece bir sonuç olur. Evet, sadece bir sonuçla karşı karşıyayız. Sebepler ortadan kalkmadan farklı bir netice elde edilemeyeceği gibi, sebep arayanlara da malzeme vermek bir hak arama tarzı olamaz. Sebep, özetle hukuksuzluktur, yargının tarafsız ve bağımsız olmamasıdır, siyasal iktidara ram olmasıdır, siyasal iktidarın da tüm bu yaşananları bizzat istemesi ve planlamasıdır. Tavşana kaç, tazıya tut, ipleri gevşet, arada sıkıla ve pazarlıkla elini güçlendir; bu kurgudan ne demokrasi ne de adalet tecelli eder. Sadece birinin yerine seçilmek için havuç-sopa siyasetinin dayattığı yeni Türkiye gerçeği çıkar ki bu yeni Türkiye aynı zamanda "Türkiye" ifadesinin ismine de ciddi hakaret olur, yeni bir partinin gerçeği ortaya çıkar. Son zamanlarda görevden alınan belediye başkanı ve siyasetçilerin kimliği öne çıkarılarak devasa bir hukuksuzluk görünmez hâle getiriliyor. Şimdi, bu görevden alınan belediye başkanları akşamdan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım, müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Beş dakikanız bitti.
Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Teşekkür ederim.
Ardından bu belediye başkanları Beşiktaş'tan Esenyurt'a, Akdeniz Belediyesinden Güneydoğu Anadolu'da alınan belediye başkanlarına kadar akşamdan alınacaklarından haberleri olmuş olsaydı, onlar CHP'den veya DEM PARTİ'den istifa edip Adalet ve Kalkınma Partili olsalardı bu insanlara bu muameleler yapılır mıydı Allah aşkına? Yapılmazdı ki yapılmadı zaten, örnekleri var; bu doğru değil ki. Hangi Batı ülkesinde yapılıyor bunlar? Elbette ki terörle iltisaklı olanlar veya teröre yardım edenlerle ilgili işlemler yapılsın. Ama biraz önce söyledim, hangi hukuk yapsın; tarafsız, bağımsız, objektif yargı yapsın ama yapmıyor ki. Burada yargı siyaset kurumunu vesayet altına almış vaziyette. O nedenle Türkiye'nin hukuka geçmesi gerekmektedir.
Bir diğer önemli konuya da temas etmeden geçemeyeceğim. Kur'an kursu öğreticileri var. Diyanet İşleri Başkanlığı mutlaka ki değerli, bilgili, ahlaklı insanlar tarafından müteşekkil olmalı, merdiven altı din anlayışı Türkiye'de ortadan kalkmalı ve en aza indirilmelidir. Bu Kur'an kursu öğreticilerine ta 2011 yılından beri söz vermişsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - 2018 seçimleri öncesinde yine vaatte bulunmuşsunuz, 2023'te vaatte bulunmuşsunuz ama bu insanlara hem kadro vermemişsiniz hem de dokuz gün gibi bir sigorta yatırıyorsunuz. Otuz gün çalıştırıp dokuz gün sigorta yatırılır mı Allah aşkına? Bunu kim yapar ya? Bu ta ki 17'nci yüzyılda kölelere yapılmıyordu, siz Kur'an kursu öğreticilerine yapıyorsunuz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Evet, mazeret belirten bir milletvekili var.
Sayın Dindar...
Buyurun.
28.- Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın, Van'ın Bahçesaray ilçesinin ulaşım ve yol sorununa ilişkin açıklaması
MAHMUT DİNDAR (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Van'ın Bahçesaray ilçesinde ulaşım ve yol sorunu yıllardır çözüm beklemektedir. 4-5 Şubat 2020 tarihinde yaşanan çığ felaketinde 42 yurttaşımız yaşamını yitirmesine rağmen beş yıldır bu ulaşım sorunu çözülmedi. Sonbahar mevsimi başladığında Müküslü hemşehrilerimiz dört saatlik yoldan sonra merkeze gelebilmektedir. Yılın neredeyse yarısı bu şekilde geçmektedir. İktidar ve Bahçesaray'a atadığı kayyum yolsuzluk sorunlarını derinleştirmektedir. Bugün ciddi bir kar yağışı olmamasına rağmen Bahçesaray yolu yine kapalıdır. Yapılması gereken geçit ve tüneller yapılsın diye yıllardır önergeler veriyor, konuyu Meclis gündemine taşıyoruz ancak AKP iktidarı bildiğini yapıyor ve Müküs'ün yolunu yapmıyor. AKP iktidarı Müküslüleri cezalandırıyor. Acil, ağır bir hasta veya günlük temel ihtiyaçların karşılanmasında bu yol hayati önemdedir, tedbir alınarak yolunun açık tutulması gerekmektedir.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Çömez, buyurun.
29.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, mahkûm ve cezaevi sayısındaki artışa, Gazeteci Suat Toktaş'a, Özel Hastaneler Yönetmeliği'ne ve özelleştirmeye ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ iktidarının başından bugüne mahkûm sayısı 2 kattan fazla artmış, cezaevi sayısı da ona keza 2 kattan fazla artmış ve maalesef Türkiye bir açık hava hapishanesine dönmüş ve Türkiye'de bir korku imparatorluğu kurulmaya çalışılıyor. Bakın, cezaevleri için 2025'te 1,2 milyar liralık bir bütçe ayrılmış, 2027 sonuna kadar da 23,5 milyar liralık bir yatırım yapılacak cezaevlerine. Allah aşkına, bu ülkede cezaevine mi ihtiyaç var? Bu ülkenin insanlarını korkutmaya doymadınız mı? Niye inşa ediyorsunuz bu kadar çok cezaevini?
Bakın, dün akşam basın tarihine ve Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçecek bir hadise yaşandı. Halk TV'nin saygın gazetecileri tek tek alındı, soruşturuldu ve bunların bir kısmı tedbirle, adli kontrolle serbest bırakıldı; Suat Toktaş da ne yazık ki Silivri'ye gönderildi. Şimdi sordum "Olay nasıl yaşandı?" diye, bilgi de aldım. Bakın, yapılan açıklama, ifşa edilen ses kaydı medya etiği açısından sorgulanabilir veya haberleşmenin gizliliğinin ihlaliyle ilgili madde 132 üzerinden işlem de görebilir ama bu bir katalog suç değildir. Peki, niye terörizm muamelesi yapılıyor? Çağlayan Adliyesinde saygın gazetecilere bu muamele neden reva görülüyor? Gece boyunca sorgulandı, ondan sonra, yakınları orada beklerken, ailesi beklerken, kızı feryat ederken bırakın görüştürmeyi, elindeki poşet dahi verilmedi, "Alın, şu eşyaları götürün." denildi, buna rağmen o poşet dahi kendisine verilmedi. Çay istedi, çay verilmedi; böyle bir uygulama olur mu Allah aşkına? Basına bu kadar baskıyla neyi amaçlıyorsunuz siz, derdiniz nedir? Ve daha da vahimi, kolluk kuvvetleri, güvenlik kuvvetleri Halk TV'nin önüne gidiyor, kimlik kontrolü yapıyor; gazetesine, televizyonuna girmek isteyen gazetecilerin kimliklerini kontrol ediyor. Biz Allah aşkına hangi dönemi yaşıyoruz? Polis devleti mi olduk biz? Böyle bir devlet yönetimi olur mu? Bunu şiddetle reddediyorum.
Bir partinin, Mecliste grubu bulunan bir partinin milletvekili olan genel başkanına alenen tehditler savruluyor, alenen hakaretler ediliyor; koskoca Parlamentoda Meclis Başkanı ağzını açmıyor, Adalet Bakanı sesini çıkarmıyor, İçişleri Bakanı kılını kıpırdatmıyor, her şeye yorum yapan Sayın Cumhurbaşkanı hiçbir şekilde bu konuyu ele almıyor. Biz nereye gidiyoruz Allah'ınızı severseniz? Böyle bir ülke olur mu? Suçu varsa yasa belli, kanun belli, insanlara terörist muamelesi yapmaya, "Ben yaptım, oldu." diyerek insanları hapishaneye tıkmaya ne hakkınız var?
Şimdi, sizinle çok ilginç bazı isimler paylaşacağım ve Türkiye'nin ne hâle geldiğini buradan hep beraber göreceğiz. Bakın, geçtiğimiz günlerde Özel Hastaneler Yönetmeliği çıktı ve bu yönetmelikle bundan sonra özel hastaneler yapay zekâyla denetlenecekmiş. Doğal zekâları yetmedi, bundan sonra yapay zekâyla denetleyeceklermiş. Birkaç örnek vereceğim özel hastanelerden: Yenidoğan çetesinin lideri Fırat Sarı PKK üyesi olmaktan uzun süre cezaevinde yatmış ve bu çetelerin en başında olan kişi olarak bu çocukların katliamında imzası var.
İkincisi, yine bu çocukların katledildiği hastanede görev yapan bir doktor, adını söyleyeceğim, Tunca Aybar, kayıtlara geçsin diye söylüyorum, tecavüz etmiş bir hastasına, uyuşturuculu serum vererek tecavüz etmiş ve başka isimlerle Reyap Hastanesinde çalışıyor, bu bahse konu özel hastanelerde çalışıyor.
Bu da yetmedi, FETÖ'den aranan birisi yine bu hastanelerde kaçak klinikler açmış, çalışıyor.
En son, çok önemli bir şey paylaşacağım sizinle, Nizamettin Gökçe, kendisinin ismi rahmetli Gaffar Okkan tarafından bir basın toplantısında -kendisi şehit olmadan önce- ilan edilmiş ve bu isimler aranıyor. "Bu isimler önemlidir." diye bahsettiği birkaç isimden biri olan bu kişi daha sonra bölgede bir katliama karışmış, 3 kişiyi katletmişler ve sonra da yakalanmış. Yakalandıktan sonra soruşturması devam ederken demiş ki: "Ben hastayım, ruhum uygun değil, psikolojim uygun değil." ve hangi güç devreye girdiyse, hangi mekanizma devreye girdiyse buna bir şizofren raporu verilmiş ve ondan sonra ortalıktan kaybolmuş. Bu arada mahkeme davayı bitirmiş, bunu ömür boyu hapse mahkûm etmiş ve tekrar "Bulun bakalım bunu, nerededir bu adam; getirin, son durumuna bakalım." demiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Tabii, buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bir de ne görsünler? Ruh hastası denilen adam, 3 kişiyi katletmiş, ömür boyu ağır hapse mahkûm olmuş adam, hangi güç devreye girdiyse ve ne olduysa adını değiştirmiş, Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde tıp eğitimi almış, doktor olmuş ve ondan sonra gitmiş İstanbul'da bir sağlık merkezinde hem de Sağlık Bakanlığına bağlı, şu anki Bakanın İstanbul'da il Sağlık Müdürü olduğu dönemde işe başlamış. Bakın, 4 tane örnek verdim ben size. Böyle bir acziyet olur mu, böyle bir yetersizlik olur mu? Bütün bunların hepsi de bugün bu ülkede Sağlık Bakanlığı yapan ismin İstanbul'da İl Sağlık Müdürü olduğu dönemde gündeme gelmiş.
Son olarak şunu söyleyeceğim: Az önce Meclisimizde özelleştirmeyle ilgili haklı bir tartışma yaşandı; yerinde bir tartışmaydı, karşı olanlar var, yanında olanlar var. Eğer bir müessese devletin sırtında yük ve külfetse tabii ki özelleştirilir ama bu özelleştirme yapılırken hukuka uygun olmalı, ahlaka uygun olmalı, yasalara uygun olmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Toparlayacağım Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Bakın, daha önce burada gösterdim, bir kere daha söylüyorum. Tam on ay önce bir soru önergesi verdim Sağlık Bakanına, dedim ki: Sayın Sağlık Bakanı, senin Medipol Hastaneler Grubuna Unkapanı'ndaki o devasa, milyarlık TEKEL'in binaları verildi mi, verilmedi mi? Cevap yok. TEKEL'in Beykoz'daki bilmem kaç bin dönümlük arazileri verildi mi, verilmedi mi? Cevap yok. İstanbul'da vatandaşların "Alın, burayı okul yapın." diye verdiği 4.500 metrekarelik arazi hazineden sana tahsis edildi mi, edilmedi mi? Cevap yok. Ankara'daki gar binaları verildi mi, verilmedi mi? Cevap yok. Sana bilmem kaç milyar liralık, bilmem kaç yüz milyon dolarlık teşvik verildi mi, verilmedi mi? Cevap yok. Atatürk Orman Çiftliği'nden 555 bin metrekarelik arazi sana tahsis edildi mi, edilmedi mi? Cevap yok. Bakın, biz buna karşıyız, talana karşıyız, yolsuzluğa karşıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum Sayın Başkanım, bitireceğim, lütfen kusuruma bakmayın.
BAŞKAN - 8'inci dakikadayız.
Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Teşekkür ederim.
Bu ülkenin bakanı... Burada özelleştirmeler konuşuluyor, biz kendisine belgesiyle, bilgisiyle soru soruyoruz, cevap yok. İşte, AK PARTİ'deki arkadaşlara bunu ifade etmek istiyorum, itiraz ettiğimiz bu, itiraz ettiğimiz rant kültürü, itiraz ettiğimiz yolsuzluk ve talan kültürü.
Son olarak bir şey söyleyeceğim. Ben o sıralarda otururken zamanın başbakanı Erdoğan'a bir rapor verdim, "Sayın Başbakan, şu anda Gemlik Gübreyi özelleştirmeye çalışıyorsunuz. İşte, bütün detayları burada, Gemlik Gübrenin bugünkü bedeli 600 milyon dolar. Yapmayın bunu." dedim ve gördüm ki bir yandaşa 85 milyon dolara, beş yıl vadeyle verildi. İşte, bugün biz, o çetelere buralar peşkeş çekildiği için gübrenin yarısını ithal etmek zorundayız ve her ay gübreye gelen zamla boğuşmak zorundayız; ondan dolayı Türk çiftçisi inim inim inlemekte. O sebeple diyorum ki ahlaki bir yönetime ihtiyacımız var, hukuki ve demokratik bir yönetim anlayışına ihtiyacımız var ve bunun için...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, sağ olunuz.
BAŞKAN - Peki.
Sayın Kılıç, buyurun.
30.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Selçuk Paker'in şehadetinin yıl dönümüne, yardımcı hizmetler sınıfı personelinin yaşadığı mağduriyete, taşeron ve Karayolları işçilerinin kadro hakkına, atanamayan öğretmenlere ve çeşitli nedenlerle tayin hakkı bekleyen öğretmenlerin taleplerine ilişkin açıklaması
FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri takip eden yüce Türk milleti; Sur sokaklarını hainlere dar eden, tabuta sığmayan kahraman askerimiz şehit Selçuk Paker'i şehadetinin yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyorum. Şehidimizin yiğitliği nesiller boyu anılacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamunun en temel hizmetlerini yerine getiren, devletimizin her kademesinde büyük bir özveriyle çalışan yardımcı hizmetler sınıfı personeli devletimizin birçok kurumunda temizlikten ulaşıma, bakım onarımdan destek hizmetlerine kadar geniş bir alanda görev yapmaktadır ancak söz konusu personel uzun yıllardır genel idari hizmetler sınıfına geçiş, maaş ve özlük haklarının iyileştirilmesi, 3600 ek gösterge düzenlemesi ve kariyer planlaması gibi konularda mağduriyetler yaşamaktadır. Asli görevlerinin çok ötesinde sorumluluklar üstlenen bu çalışanlarımızın statülerinin ve haklarının günümüz şartlarına uygun hâle getirilmesi bir gerekliliktir. Eğitim durumlarına uygun kadrolara geçişin sağlanması ve sosyal haklarının iyileştirilmesi büyük önem arz etmektedir. Kamu hizmetlerinin daha verimli yürütülebilmesi için bu taleplerin karşılık bulması elzemdir.
Dile getirmek istediğim bir diğer konu ise, kamu hizmetlerinin sürekliliğini sağlayan taşeron işçilerimiz ve Karayolları işçilerimiz uzun yıllardır özveriyle çalışmaktadır ancak kadro hakkından yararlanamamışlardır. İş güvencesi, sosyal haklar ve emeklilik güvencesi gibi haklarının verilmesi hem adaletin hem de kamu hizmetlerinin verimliliğinin gereğidir. Taşeron ve Karayolları işçilerimizin hak ettikleri kadroya kavuşmasını temenni ediyor, gerekli düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesini arzu ediyoruz.
Son olarak ifade etmek istediğim bir başka husus ise atanamayan öğretmenlerimiz; yıllarca büyük bir özveriyle eğitim alarak mesleklerine adım atmak isterken kadro yetersizliği nedeniyle mağduriyet yaşamaktadırlar. Öte yandan, aile birliği, sağlık ve diğer mazeret nedenleriyle tayin hakkı bekleyen öğretmenlerimiz taleplerinin karşılanmaması sebebiyle büyük sıkıntılar çekmektedirler ve bütün milletvekillerimizi olduğu gibi bizleri de sık sık aramaktalar. Eğitim sistemimizin güçlenmesi, öğretmenlerimizin hak ettikleri çalışma şartlarına kavuşmaları ve öğrencilerimizin kaliteli eğitime erişebilmeleri için bu sorunların çözülmesi artık lüzum değil, bir elzem hâline gelmiştir. Cumhur İttifakı, güçlü iradesi ve kararlılığıyla bu mağduriyetleri giderebilir diyor, Genel Kurulumuzu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Sayın Koçyiğit...
31.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 27'nci Dönem Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ'a, cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluklara, hasta tutsaklara, tutuklu ve hükümlü sayısına, Siirt'te kayyum atandıktan sonra yaşananlara ve Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'a ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
27'nci Dönem Diyarbakır Milletvekilimiz Dersim Dağ dün gece yurt dışından ülkeye dönerken İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'nda gözaltına alındı ve bütün geceyi gözaltında geçirdi. Hâlihazırda da Anadolu Adliyesinde ifade işlemi için bekliyor.
Şimdi, bu ülkeyi gerçek anlamda bir açık cezaevine çeviren bir Hükûmet gerçeği var. Eski milletvekillerini, parti başkanlarını, önüne geleni, belediye başkanlarını, gazetecileri gözaltına alıp tutukluyorlar. Hâlbuki milletvekilimiz ülkeye dönüyor zaten, eğer davet ederse gidip ifade verebilecek bir durumda; ifadeye davet etmek yerine, çağırmak yerine onu gözaltına almanın, bir milletvekilini bütün gece gözaltında tutmanın ve sabah da onu adliye çıkarmanın hiçbir şekilde kabul edilir olmadığını ifade etmek istiyorum ve bu tutumu kınıyorum, çok açık ve net. Bu despotik yöntemlerden de Hükûmeti bir an önce vazgeçmeye davet ediyorum. Buradan da kendisine selamlarımızı, sevgilerimizi gönderdiğimizi söylemiş olayım.
Sayın Başkan, sayın vekiller; şimdi, Türkiye'deki sadece hukukta gözaltı ve tutuklamalar meselesi değil, buraya kadar yaşananlar hukuksuzluk ama bir hukuksuzluk süreci de cezaevine girdikten sonra başlıyor. Neredeyse bütün cezaevleri ezaevleri olmuş durumda, işkencehanelere dönüşmüş durumda ve gerçek anlamda sistematik olarak cezaevlerinde işkence yapılıyor. Çok açık ve net söyleyelim, bunun hukuki karşılığı işkencedir.
Bakın, size birkaç tane örnek vermek istiyorum: Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevinden Adana Suluca Yüksek Güvenlikli Cezaevine sürgün edilen hasta tutsak Abdulsamet Burak'a üç gün süren yolculuk boyunca yemek verilmedi ve hasta tutsak açlıktan yolda baygınlık geçirdi. Bu nasıl bir vicdansızlık ya? Bu nasıl bir vicdansızlık? Üç gün aç bırakmak, yemek vermemek ne demek? Bu teknoloji çağında üç gün hâlâ o arabalarla, o ring araçlarıyla sevk yapmak ne demek ya? Uçak mı yok, imkân mı yok, nedir yani mesele? Ama yok, işkence edeceksiniz ya siyasi tutsaklara!
Yine, Silivri 5 Nolu L Tipinde 78 yaşındaki hasta tutsak İsa Özdoğan tansiyon, diyabet, kalp hastası, mide rahatsızlığı, prostat ve romatizma gibi birçok kronik hastalığı olan bir mahpus; hapishanede kaldığı iki ay içinde 6 kilo kaybetmiş durumda. Temel günlük ihtiyaçlarını hiçbir şekilde karşılayamıyor, diğer mahpuslardan yardım alıyor. Kampüs hastanesine tedavi için götürüldüğünde ne yolda ne muayene sırasında kelepçesi açılmıyor. Henüz iddianamesi bile hazırlanmamış, soruşturma aşamasında olan bir durumdan bahsediyoruz. Onu tedbiren... Normalde tutuklama nedir? Gerçekten çok zorunlu bir durum varsa uygulanması gerekir ama Türkiye'de tutuklama bir tedbir olmaktan çıkmış, bir rutine binmiş durumda. Yaşına ve hastalıklarına rağmen bir insanı, tutuksuz yargılanabilecekken, başka türlü adli kontrol tedbirleri uygulanabilecekken tutuklamak ve onu hastanede açlığa, yoksulluğa, yaşamının kaybına neden olacak koşullarda tutmanın kendisi olsa olsa işkence yönteminin bütün ülkeye ve bütün Hükûmete sirayet ettiğinin göstergesidir.
Bakın, Adalet Bakanlığının verilerini söyleyeyim size: 2025 yılında 1,2 milyar TL'yi, 2027 sonuna kadar ise 23,5 milyar TL'yi cezaevleri için harcamayı düşünüyor Adalet Bakanlığının kendisi, 11 yeni cezaevi yapmak için.
Bakın, 2002 yılında, AKP Hükûmeti geldiğinde hükümlü sayısı sadece 35 bindi, tutuklu sayısı ise 25 bindi. Bugün ne rakamlar? Bugüne bakalım: 2024 itibarıyla 300 bin hükümlü var, 300 bin ve yaklaşık 48 bin de tutuklu var. Bütün ülkeyi cezaevleriyle, tutuklamalarla terbiye etmeye çalışan bir şey var.
Bakın, iktidar bir taraftan halkı yoksulluğa mahkûm ediyor, bir taraftan açlığa mahkûm ediyor, bütün imkânlardan yoksun bırakıyor, sonra da önüne geleni tutukluyor, cezaevine koyuyor. Neredeyse suç üreten bir sistemin içerisinde, suçlu üreten bir sistemin içerisinde yaşadığımızı ifade etmemiz gerekiyor. Bu anlamıyla kadınlar ve çocuklar en çok aile içerisinde şiddet görürken aileyi kutsayıp, kadını, çocuğu, gençleri, yaşlıları ve tüm toplumu koruyucu politikalar üretilmeden ideolojik nedenlerle aslında tam da bütün muhaliflerin gözaltına alınması, tutuklanması kabul edilebilir bir şey değil. Şimdi söyleyelim: Adaleti milyonlar harcayarak diktiğiniz adalet saraylarında hâkim kılamazsınız, toplumu cezaevi yaparak suçtan koruyamazsınız. Uluslararası hukukun yükümlülüklerinin yerine getirilmesi sorumluluğunuzu bir an önce...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - ...hayata geçirmeniz gerektiğini ifade ediyoruz ve özellikle hasta tutukluların, tutsakların amasız fakatsız derhâl serbest bırakılması talebini bir kez daha ifade ediyorum ve Meclisin de bu konuda sorumluluk alması gerektiğini söylemek gerekiyor. İnsan onuruyla yaşar, insan onuru nerede olursa olsun korunmak zorundadır. İnsan onurunun dili, dini, cinsiyeti, ideolojisi olmaz ve bu Meclisin de insan onurunu korumak için hasta tutsakların sesine ses olması ve bu konuda yasal düzenleme yapması gerektiğini ifade etmek gerekiyor.
Son olarak, şimdi, Siirt'e dün kayyum atandı. En haklı tepki değil midir ya bir hukuksuzluğa karşı direnmek, bir hukuksuzluğu protesto etmek? Bir zulme karşı "hayır" demenin kendisi hak değil midir? Haktır, değil mi? Hukuken de meşrudur, doğrudur. Peki, bizim Siirt'te atanmış olan kayyuma karşı halkımızın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Selamlayıp bitireceğim, toparlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - ...seçilmişlerimizin orada yaptığı protestoya niçin kollukla saldırılıyor, niçin polis şiddetiyle oradaki insanlar darbediliyor? Biri bunun cevabını versin burada ya! Versin! Bütün protestolar yasak, hukuksuzluk gırla, insanlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, her şey serbest ama bunlara itiraz etmek yasak.
Son olarak, şimdi, Halk TV'nin Yayın Yönetmeni Suat Toktaş gözaltına alındı. Bakın, Suat Toktaş'la beraber son on beş günde 14-15 gazeteci tutuklanmış. Bu ne demek, biliyor musunuz? Bu ülkedeki en temel hak olan haber alma hakkının gasbedilmesi demek. AKP şunu diyor: "Sadece benim istediğim haberler yayınlanacak, muhalif hiçbir ses duymak istemiyorum, çıkarsa onu da cezaevine gönderir, oradan terbiye ederim." Biz de diyoruz: "Merak etmeyin, sizi rahatsız edecek çok ses çıkaracağız ve bu ülkeyi size rağmen demokratikleştireceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Emir, buyurun.
32.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'a, Türkiye yargısının içinde bulunduğu durumu ortaya koyan olaylara ve Sağlık Bakanlığının yayımladığı yönetmeliğe ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Suat Toktaş'ın gazetecilik yaptığı için, bir kanalı yönettiği için, muhalif bir kanalda görev yaptığı için tutuklanmış olmasını şiddetle kınıyoruz ve Halk TV ailesiyle en üst seviyede dayanışma içerisinde olduğumuzu bir kez daha Meclis tutanaklarına geçirerek buradan ifade ediyoruz.
Sayın Başkan, Sayın Suat Toktaş'ın niye tutuklandığının açıklanması gerekir. Suat Toktaş dolandırıcılık yapmadı, bomba koymadı, insanları öldürmedi, haksız servet edinmedi; Suat Toktaş gazetecilik yaptı halkın haber alma hakkı gereğince ve anayasal haklarımız gereğince hepimizin haber alma hakkı var, özgür basına ihtiyacı var. Özgür basın dördüncü kuvvettir, demokrasinin olmazsa olmazıdır ama AK PARTİ iktidarının, giderek Türkiye'yi tek sesli bir hâle çevirmeye çalıştığını, bütün basın kuruluşlarını AKP'nin basın odasına çevirmeye çalıştığını açıkça görüyoruz. "Hiçbir çatlak ses olmasın, herkesi susturalım, sindirelim, korkutalım, ibretiâlem için suçsuz yere, bir delil kırıntısı dahi olmaksızın, sahte iddianamelerle, sahte soruşturmalarla cezaevine koyalım ve Türkiye'de bir tek adam rejimini tekrar tekrar inşa edelim." Niye? Çünkü, bu tek adam rejimi artık ayakta durmakta zorlanıyor, Türkiye'nin hiçbir sorununu çözemiyor. Halkımız açlık içerisinde, yoksulluk içerisinde, sefalet içerisinde ama bütün bu sorunların altında ezilen siyasi iktidar, seçimlere giderken bir yol temizliği arayışı içerisinde.
Tekrar soralım: Suat Toktaş ne yapmıştır? "Kaçma şüphesi var." diyorlar. Kaçmayacağını hepimiz biliyoruz. "Delilleri saklayacak." diyorlar. Hangi delili saklayacak? Söz konusu ses kayıtları herkesin malumu, bir tek Halk TV yayımlamadı ki Yeni Şafaktan başlayın, bütün medya kuruluşları bunları yayınladı. O hâlde, onlar niye içeride değiller bu suçsa? Aynı zamanda "adil yargılanmayı etkileme suçu" diyorlar. Burada bir yargılanma yok, bir yargılanma söz konusu değil; bir kişi 4 dosyada bilirkişilik yapmış, görevini bitirmiş, altını imzalamış, kapatmış, bir yargılamaya konu bir durum söz konusu değil. Dolayısıyla, olmayan suçlardan olmayacak atılı suçlar çıkartıp insanları, gazetecileri, siyasetçileri, genel başkanları, belediye başkanlarını hapse koymak demokrasiyle asla bağdaşmayacak tutumlardır.
Yine, aynı şekilde, bakınız, Türkiye yargısının içerisinde bulunduğu durumu çarpıcı bir şekilde özetlemek için daha birkaç gün içerisinde yaşadığımız birkaç olayı bu Meclisin dikkatine sunmak isterim.
Daha geçenlerde, havaalanı saldırısında 46 vatandaşımızı öldüren IŞİD'li katiller kırk altışar kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almışlardı ama gecenin bir vakti bir Yargıtay kararıyla serbest bırakıldılar. İlk başta bunların asli fail olmadıkları söylendi ama dosyaya bakıldığında asli failler olduğu da ortaya çıktı ve bu katiller şu anda neredeler? Muhtemelen Suriye'deler, İdlib'deler. HTŞ'yle yapılan görüşmeler çerçevesinde bu katiller serbest bırakıldı.
Devam edelim: Yine, Zehra Taşkesenlioğlu, sizin milletvekiliniz hakkında 213 suç duyurusu var; açıklayamadığı serveti var, açıklayamadığı görüntüler var, kayıtlar var, her şey var ama kendisi 213 suç duyurusu hakkında ifadeye bile çağırılmadı. Dikkat edin, ifadeye dahi çağırılmadı ve biz buna "bağımsız Türk yargısı" diyoruz.
Aynı şekilde, 3 MHP'li milletvekili; görüntüler var, valizleri içerisinde altın kaçakçılığı yaptıklarına dair iddialar var, bu kişilerin konumlarını kullanarak bir suç işlediklerine dönük iddialar var ve istifa ettirildikleri gerçeği var. Ahlaki açıdan, istifa ettirilmiş olmaları isabetlidir, takdire şayandır ama şunu da ortaya koymamız lazım: Bu bir parti içi, bu bir aile içi mesele olamaz. Bununla ilgili bir adli soruşturma olmadığını Adalet Bakanı açıkladı. Adalet Bakanı, bir yandan gazetecilik suçuyla suçlanmadıklarını söylüyor ama baktığınızda, herkese korku salan, muhalif olan kim varsa üç dakika, beş dakika sonra herkesin hakkında fezleke düzenleyen ama bunlar söz konusu olduğunda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Emir.
MURAT EMİR (Ankara) - ...sağır, dilsiz olan bir Adalet Bakanlığı ve yargı düzenimiz var. Dolayısıyla, kimse bize bağımsız yargıdan bahsetmesin.
Yine, aynı şekilde, Gaffar Okkan, bizim şehit Emniyet Müdürümüz çıkıyor, 26 kişilik liste yayınlıyor "Katiller bunlardır." diyor. Bu kişi 3 kişiyi öldürmüş, yargılama sırasında "Şizofrenim." diyerek kurtuluyor, sonrasında doktor oluyor ve Sağlık Bakanlığının hastanelerinde, bölümlerinde çalışabiliyor ve buna da biz "yargılama" diyoruz. Burada dönüp, bakıp "Biz ne hâldeyiz, niye bu hâle düştük?" diye sormamız gerekiyor.
Yine, Thodex'in kurucusu olan kişi iki yıl önce dolandırıcılık, kara para aklama, suç örgütü kurma ve yönetme suçlarından getirildi, bugün tahliye edildi.
Yani, bu ülkede katiller, bombacılar, seri cinayet işleyenler, dolandırıcılar, kara para aklayanlar, zimmetine para geçirenler serbest ama gazeteciler, siyasi parti genel başkanları, belediye başkanları, halkın oylarıyla seçilenler, sahte iddianamelerle, delilsiz soruşturmalarla tutuklanıyorlar; bunun adı düşman ceza hukukudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, bir konuyu daha dikkatinize sunmak isterim, Genel Kurulumuzun dikkatine sunmak isterim. Sağlık Bakanlığı, özellikle bu yeni doğan çetesinden sonra, oradaki sorumluluğunun altında ezildikten sonra yeni bir yönetmelik yayınladı, ayrıntılı bir yönetmelik. Ayrıntısıyla inceliyoruz, üzerinde daha çok uzun konuşacağız, konuşacak çok şey var ama bir gerçeği hemen Genel Kurulun dikkatine sunmak isterim. Söz konusu olan şu: "Hastanelerin niteliğini yükselteceğiz, daha kaliteli yapacağız, sağlık hizmetini daha sık denetleyeceğiz ve böylece de oradaki böylesine kötü olayların oluşmasını önleyeceğiz." mantığı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - 8'inci dakikadayız.
Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Tamamlıyorum.
Yönetmeliğe baktığınızda hep TÜSKA'ya atıf yapıyor. TÜSKA ne? TÜSEB'in yani Sağlık Bakanlığına bağlı bir kuruluşun bir alt kuruluşu. "TÜSKA'dan akreditasyon belgesi alacaksınız, bunu da almazsanız -çünkü yasal zorunluluk getiremiyor- kapınıza 'TÜSKA belgesi yoktur.' diye de yazacağım." diyor Sağlık Bakanlığının yapay zekâdan ürettiği aklı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz bu belgeyi ortaya çıkarmıştık, söz konusu Reyap Hastanesinin TÜSKA akreditasyon belgesi vardı ve bunu kim verdi, nasıl verdi, verenler hakkında hangi işlemi yaptınız, hangi soruşturmayı yaptınız, hangi sonucu buldunuz dediğimizde suspus oluyorlar; "Duymuyoruz, sağırız." diye kulaklarını gösteriyorlar ama tekrar TÜSKA'ya atıf yapıyorlar; olacak iş mi? TÜSKA zaten bunu denetleyebilseydi bu hâle gelir miydi bu memleket?
Sabrınız için teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.
Sayın Usta, buyurun.
33.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Denizli'nin Pamukkale ilçesinde meydana gelen kazaya, son günlerde "gazetecilik faaliyeti" adı altında yapılanlara, İsrail'in ateşkes sürecindeki tavrına, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Genel Kurulda görüşmelerine başlanan 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne ilişkin açıklaması
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kıymetli milletvekillerimiz, bugün Denizli'nin Pamukkale ilçesinde bir işçi servisinin devrilmesi sonucu hayatını kaybeden işçilerimize, vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.
Maalesef, son günlerde "gazetecilik" adı altında meslek etiğini hiçe sayan, basın özgürlüğünü istismar eden bir anlayışla karşı karşıyayız. Sözde "gazetecilik faaliyeti" adı altında yürütülen manipülasyonların, hukuk tanımaz girişimlerin ve yargıya ayar vermeye çalışanların karanlık operasyonlarının da farkındayız. Gazetecilik etiğini hiçe sayarak diğer saygın gazetecilerin de itibarını sarsmaya çalışanlara da bu ahlaki değerlerin, meslek ve hukukun değerleri üzerinde tepinmeye çalışanlara da fırsat vermeyeceğimizi özellikle söylemek istiyorum.
Son durumla ilgili nedense muhalefet hiç bahsetmedi. Dün, ondan önceki gün herkes "Barış Pehlivan tutuklandı." diye ortalığı yakıp yıkıyordu. Şimdi, son durumu ben bir özetleyeyim isterseniz. Seda Selek ve Serhan Asker, dün zaten yurt dışı çıkış yasağı ve haftada bir gün de imza adli kontrol kararı verilerek serbest bırakıldı. Barış Pehlivan da adli kontrol hükümleri gereğince serbest bırakıldı. Bunu özellikle söylemediniz ama ben belirtiyorum.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Şükredilmeli değil mi böyle bir duruma?
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Demek ki yargı işliyor, hukuk işliyor. Barış Pehlivan kendi ifadesinde açıkça diyor ki: "Evet, bu bir suçtur. Gizli kayıt almak, gizli kaydı yayımlamak bir suçtur. Bu, gazetecilik etiğine de uymaz ama bunları ben yapmadım." Bunları yapanların da Halk TV'nin Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş ve Program Koordinatörü Kürşad Oğuz olduğunu ifadesinde açıkça belirtiyor. Onun için de Sayın Suat Köktaş tabii ki bu suçtan hükümlü bulunularak tutuklama talebinde bulunuluyor, tutuklanıyor ve Barış Pehlivan da serbest bırakılıyor.
SIRRI SAKİK (Ağrı) - İtirafçıların hepsi serbest.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Yargıya müdahale etmekten vazgeçin. Bu ülkede hukukun işleyişine müdahale etmekten vazgeçin. Gördüğünüz gibi herkes işin doğrusunu, gerçeğini yargının önünde açıkladığında iş, yerinde ve yolunda yürüyebiliyor ama maalesef hâlâ beşinci kol kuvveti olarak ülkemizde bu faaliyetleri sürdürmeye çalışan muhalefetin ve ekiplerinin Türkiye'de mağduriyet senaryoları yaratarak böyle kötü senaryolarla ülkemizi karalama çalışmalarına müsaade etmeyeceğiz. Aziz milletimiz de bunlara zaten itibar etmiyor. Çok şükür ki hukukçularımız da yargımız da bu etkilerden uzak bir şekilde, işini düzgün bir şekilde devam ettiriyor.
Maalesef, İsrail'in ateşkes sürecindeki tavrını ve katliamlarının zaman zaman devam ettiğini hâlâ görüyoruz. Bu konuda da 3 vatandaşımız vefat etmiş durumda. İsrail, Filistin'e gitmek isteyen 3 vatandaşımızı saldırılarıyla katletmiş durumda. Yakinen takip ediliyor ve bu vatandaşlarımızın cenazelerinin Türkiye'ye getirilmesi için de büyük bir seferberlik var.
Şimdi, bu yenidoğan çetesiyle ilgili olarak özel hastanelerde çalışanların görevlendirilmesi -Sayın Turhan Çömez de çok iyi bilirler- Sağlık Bakanlığınca yapılmaz. Özel hastanede çalışanlar çalışma bildirimlerini tabipler odasına yaparlar, tabip odası da onların çalışma izinlerini verir, müsaadelerini, onaylarını verir ve onlar da gider, orada çalışırlar. Burada dönüp tabip odasına bakmak lazım bu onayları nasıl verdi diye. Ha, tabii ki bu çetenin başındaki doktorlardan birisinin de CHP'de Meclis üyesi olduğunu tekrar hatırlatmak gerekir. Madem bu kadar vahşetin içerisinde olan birisiydi, CHP'de Meclis üyeliğine nasıl devam edebildi, nasıl orada işlerini sürdürebildi? Burada bir sürü soru işaretleri var ama benim niyetim, yargıya karışmak değil bu bilgileri kamuoyunun bilgisine sunmak. Burada yargılama devam ediyor, süreç devam ediyor, hepsi cezasını çekecekler. Bu konuda asla bir geri adım da olmayacak, suçluların hepsi de tespit edilecek diyorum.
Ve bugün Genel Kurulda önemli bir kanun teklifinin görüşmelerine başlayacağız. Emeklilerimiz büyük bir merak içerisinde bekliyorlar. İnşallah bu görüşmeleri tamamlayarak emeklilerimizin de maaşlarının ödemesini en kısa sürede yapmayı arzu ediyoruz.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN - Evet, Sayın Çömez, buyurun.
34.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Şahin, teşekkür ediyorum açıklamanız için. Hakikaten bu tarzınız ve tavrınızla AK PARTİ'nin bir teflon tava olduğunu ifade ediyorsunuz. "Hiçbir şeyden biz sorumlu değiliz, asla ve asla hiçbir konuda sorumluluğumuz yok..."
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bakın, yargının işini yaptığını söylüyorum; hiç dinlemiyorsunuz.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - "Hiçbir konuda sorumluluğumuz yok..." Hastanelerde doktorlar insanları öldürüyor, çocukları öldürüyor; "Biz sorumlu değiliz, tabip odası kontrol etseydi." diyorsunuz.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Dinlemiyorsunuz, sorumlular...
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - O hastanelerin tek tek denetimi Sağlık Bakanlığındadır, yapılmayan denetimlerle ilgili diyorsunuz ki: "Biz ne yapalım, o doktorları tabip odası atamış."
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Hayır, böyle bir şey demedim.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Şimdi, bakın, size çok önemli bir şey söyleyeceğim. Meseleleri de bilmiyorsunuz, meselelere de hâkim değilsiniz, neyin ne olduğundan da haberdar değilsiniz. Az önce bahsettiğim, 3 kişiyi öldürmüş o alçak teröristi, Hizbullah teröristi Sağlık Bakanlığının aile sağlığı merkezinde çalışıyor ve aile sağlığı merkezine bu atama ne zaman yapılmış?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Şu anda Bakan olan Sayın Memişoğlu'nun İstanbul İl Sağlık Müdürü olduğu dönemde aile sağlığı merkezine, Sağlık Bakanlığının merkezine ataması yapılmış. Bu adam adını nasıl değiştirdi, hangi güç var arkasında? Sapasağlam olduğu hâlde, doktorluk yapacak, eğitim alacak kadar zekâsı olduğu hâlde nasıl şizofren raporu aldı? Ben bunları belgeleriyle koyuyorum önünüze, diyorsunuz ki: "Aman, biz sorumlu değiliz, sorumlu tabip odası." Allah aşkına bir kere de sorumluluk alın ya! Bu ülkede yirmi iki yıldır iktidarda olan sizsiniz, bu ülkenin başına ne geldiyse sorumlusu sizsiniz! Diyorsunuz ki: "Hayır, biz sorumlu değiliz." Evet, sonuna kadar siz sorumlusunuz!
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, buyurun.
35.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Leyla Hanım konuşuyor, gerçekten insan hayretle izliyor, hayretle de dinliyor; hayret etmemek mümkün değil. Şimdi, muhalefete diyor ki: "Yargıya müdahale etmekten vazgeçin." İnanılmaz bir şey ya! Ya, yargıya biz mi müdahale ediyoruz? Her gün gözaltına alınan biz, tutuklanan biz, coplanan biz, sürgüne giden biz; bir de yargıya biz müdahale ediyoruz öyle mi Leyla Hanım? Gerçekten hayret!
Bakın, bizim Siirt Belediye Eş Başkanımız bir dijital yayın organının sorumlu müdürü olduğu için yargılandı, ceza verdiler kumpasla; kumpasla ya, bu kadar açık. Yargıya kim müdahale ediyor? Siz, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, saray ortak çalışıyorsunuz; hangi belediyeye çökecekseniz onun dosyasını karıştırıyorsunuz, talimat veriyorsunuz, hızlandırıyorsunuz, arkasından kayyum atıyorsunuz. Hiç dosyası mı yok; Akdeniz'deki gibi hemen hızlı bir soruşturma açıyorsunuz, yine gözaltına alıyorsunuz, tutukluyorsunuz. Ya, tutuklama, gözaltı, bunlar istisna değil midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bir de burada -ben hatırlıyorum- daha önceki kayyum atamalarını, Batman'ı, Mardin'i konuştuğumuzda yine Sayın Usta ne diyordu? "Siz de dosyası olmayan, yargılaması olmayanları belediye başkanı yapın." diyordu. E, ondan da var elimizde, onun da yerine kayyum atadınız; hukuksuzlukta sınır tanımıyorsunuz.
Bir de muhalefetin sözünü, eylemini beşinci kol faaliyeti olarak değerlendirmeyi reddediyorum. Bugün, beşinci kol faaliyeti, bizzat AKP eliyle, AKP trolleri tarafından örgütlendiriliyor ve toplumun, muhalefetin üzerine salınıyor; bunu da söyleyelim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Muhtarlarımız bizi bekliyor.
Buyurun Sayın Emir.
36.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, yenidoğan çetesi konusunda Sağlık Bakanlığının görevini yapmadığını, denetlemeleri olması gerektiği gibi yapmadığını ve kulağının üstüne yattığını biz burada defalarca söyledik, konuşuldu, yazıldı, çizildi ama her defasında sorumluluğu üstünden atmak için, teflon tava gibi "Hiçbir şey bize yapışmasın." diye birilerini kirletme, birilerine kara atma çabası içerisindeler. Biz, Cumhuriyet Halk Partili bir kişinin bu çeteyle ilişkisi olduğunu fark ettiğimiz anda hemen partimizle ilgisini kopardık ve bağımsız Türk yargısının -ne kadar kaldıysa- gereğini yapmasını bekliyoruz. Sizden de beklediğimiz şu: Bu ülkeyi yirmi iki yıldır yöneten iktidar olarak Sağlık Bakanlığının yapmadıklarından, Turizm Bakanlığı yeterli denetimi yapmadığı için ölen vatandaşlarımızdan, yanan vatandaşlarımızdan, bu şekilde çalışmasına izin verilen otellerimizden dolayı birazcık sorumluluk taşıyın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun toparlayın.
MURAT EMİR (Ankara) - Bu yönetmelik bile aslında Sağlık Bakanlığının o boşluğu artık gördüğünü, artık göz yumamadığını ve bir yerlerin düzeltilmesi gerektiğini kabul ettiğini ortaya koyuyor ama bir gün çıkıp "Evet, bir eksiğimiz var, bunu düzeltmeliyiz." diyemediniz. Ya, siz ne olunca sorumlu olacaksınız? İnsanlar ölünce sorumlu değilsiniz, yanınca sorumlu değilsiniz, bebeklere kıyılırken sorumlu değilsiniz, cinayetlerden sorumlu değilsiniz, talandan sorumlu değilsiniz, özelleştirmeden sorumlu değilsiniz; siz neden sorumlusunuz Allah aşkına?
BAŞKAN - Teşekkür ederim, sağ olasınız.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Gündeme geçelim inşallah.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Hemen geçeceğiz.
MURAT EMİR (Ankara) - Sataşmaya mahal vermeyin de.
BAŞKAN - Buyurun.
37.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ile Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sayın Başkanım "Sorumluluğumuz yok." demiyoruz. Söyleneni anlamak da bir marifet diye düşünüyorum artık. Bakın, dedim ki: Yenidoğan çetesini ortaya çıkaran kim? Bizim Sağlık Bakanlığımız, bizim denetmenlerimiz.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Yuh yani!
BÜLENT KAYA (İstanbul) - İhbar, ihbar sonucu açığa çıktı.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Çetenin varlığını fark edip, takip edip savcılığa suç duyurusunda bulunan "Burada sadece mali bir iş var." diye başlayan...
MURAT EMİR (Ankara) - Zahmet olmuş!
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Hiç zahmet değil, işimizi ve sorumluluklarımızı yaptığımızı söylüyoruz. Ama çetenin kendi içindeki işleyişini de bozmak için savcılık eliyle yürütülen soruşturmayla birlikte bu işi ortaya döken yine biziz. Ben sorumluluktan kaçtığımızı asla söylemiyorum, sorumluluğumuzun olduğu noktalarda da yaptığımız işi söylüyoruz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Çete niye oluştu, çete? Çete niye oluştu?
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Çete niye oluştu...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Niye oluştu?
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Arkasında kimlerin olduğu da yargı tarafından ortaya çıkacak, hiç merak etmeyin.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sisteminiz çete yaratıyor, sisteminiz. Sisteminiz çete yaratıyor.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Çıkıyor, çıkıyor. Nasıl Barış Pehlivan'da çıktıysa, nasıl Barış Pehlivan'da çıktıysa bu çetede de çıkacak, hiç merak etmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Zaten birilerinin arkasında hep birileri var; bir FETÖ vardı, bir bilmem ne vardı.
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Denetleyin, oluşturmayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Allah aşkına ya, çete yaratan sistem kurmuş, "Arkasında kim var?" diyor.
BAŞKAN - Buyurun.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Siz konuşurken müdahale etmedik, dinlemeye de lütfen biraz saygı göstererek yani...
Evet, doğruları söylemek acı geliyor, duymak acı geliyor ama işin doğrusu da bu. Biz sorumluluktan kaçmadığımız için yirmi üç yıldır halkımızın teveccühüyle buradayız, devam da edeceğiz ancak şunu söylemek durumundayım: Beşiktaş'ta, İstanbul'un göbeğinde 29 işçi yanarak can verdi. Kimi istifa ettirdiniz? Bolu'da göz göre göre eksikler tespit edilmesine rağmen "Bu raporu geri çektirin." denilen Belediye Başkan Yardımcısını yine yargı aldı, tutukladı. Tanju Özcan istifa etti de haberimiz mi yok?
Teşekkür ederim Başkanım.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Bakan niye istifa etmedi?
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Bu kadar pişkinlik olmaz.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Keşke sizden de birileri istifa etseydi de topu böyle başka yerlere atmasaydınız.
FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Başkanım, bir cevap vermem gerekiyor.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Çömez, buyurun.
38.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Şahin, emin olun, söylediğiniz her şeyi o kadar iyi anlıyorum ki fakat siz ne söylediğinizin farkında değilsiniz. Az önce ifade ettim, belgeleriyle ortaya koydum, Sağlık Bakanlığının sağlık merkezi diyorum, diyorsunuz ki: "Sorumlu İstanbul Tabip Odası." Hakikaten ne söylediğinizin farkında değilsiniz.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Sen anlamıyorsun, sen.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Farkındayım, yenidoğan...
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Buna bir cevap vermiyorsunuz ve sonra diyorsunuz ki: "Benim dediğimi anlamıyorsunuz." Ben sizin dediğinizi anlıyorum, demek istediğinizi de anlıyorum, içinde bulunduğunuz sıkıntıyı da anlıyorum.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Yenidoğan çetesini niye söylemiyorsunuz?
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - O çeteyi siz ortaya çıkarmadınız. O çetenin ilk ihbarı 2016 yılında yapıldı. O zaman İstanbul İl Sağlık Müdürü olan bugünkü Sağlık Bakanının masasına konuldu o rapor, masasına. O raporu sümen altı etti sizin İl Sağlık Müdürünüz.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Tamam, siz her şeyi biliyorsunuz.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - O da yetmedi, 2023 yılı Ocak ayında kendisine bir rapor sunuldu kendi memuru tarafından, onu da sümen altı etti ve ondan sonra CİMER'e yapılan ihbardan sonra haberiniz oldu ve o esnada çocuklar o yoğun bakımlarda katledilirken sizin Bakanınız, İstanbul İl Sağlık Müdürü olarak o hastaneleri...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Aynı şeyi söylüyorsunuz.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Aynı şeyi... Anlamıyorsunuz çünkü; defalarca söyledik, anlamıyorsunuz. Çocukların katledildiği hastanede alt katta, bodrum katta o yavrular öldürülürken sizin Bakanınız o hastanenin başhekimleriyle poz veriyordu, resim veriyordu ya. Hâlâ diyorsunuz ki: "Biz ortaya çıkardık." Çocuklar ölüyordu o zaman, dünya kadar belge önünüze koyduk, dünya kadar bilgi önünüze koyduk. O çocuklar katledilirken önce İl Sağlık Müdürüydü, ondan sonra Sağlık Bakanıydı. Bütün belgeler altı yıldır, yedi yıldır önüne konulmuş bir adam bunların hepsini sümen altı etmiş ve şimdi de diyor ki: "Biz ortaya çıkardık." Çocuklar ölüyorken o fotoğraflar poz poz kamuoyuyla paylaşıldıktan sonra onlarca çocuk hayatını kaybetti.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Nisanda paylaşıldı...
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Son kez söylüyorum, az önce bahsettiğim terörist, Sağlık Bakanlığı hastane...
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Başkanım, gündeme geçelim. Yeter, yeter!
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Duymaktan evet hoşlanmıyorsunuz, gerçekleri duymaya alışmadınız siz, rahatsız oluyorsunuz ama duyacaksınız, sonuna kadar gerçeklerle yüzleşeceksiniz.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Sen de kaçtın, gittin memleketten...
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Buna cesaretiniz olmayabilir, yüreğiniz olmayabilir, erdeminiz olmayabilir. "Erdemliler hareketi" olarak yola çıkmıştınız, duyacaksınız bütün bunları. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Sosyal medyadan bulmuşsun, böyle "evrak" deyip gelip sunuyorsun buraya; safsata hepsi!
FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Sayın Kılıç, buyurun.
39.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Az önce CHP Grup Başkan Vekilimiz, vekillerimiz hakkında bir iddiada bulundu; bu 3 vekilimiz hakkında bir iddia ortaya atıldı. Partimizin geleneği icabında işlemlerin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için bu vekillerimizin istifası istendi. Parti içinde disiplin kurullarımızda gerekenler yapılmakta. İnşallah, bu gerekenler yapıldıktan sonra gerekli açıklamalar da partimiz tarafından yapılacak.
Öte yandan, siz de gayet iyi biliyorsunuz, Anayasa 38'in dördüncü fıkrasına göre suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılmaz. Evrensel bir ilke olan masumiyet, suçsuzluk karinesi uyarınca sanığın suçluluğu ispatlanmadıkça suçlu kabul edilmesi mümkün değildir. Bu konuda da gerekenler yapılacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır...
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Pardon, buyurun Sayın Emir, ben söz istemediniz zannettim.
40.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç ile Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - O kadar çok şey birikti ki ben, önce MHP Grup Başkan Vekiline bir teşekkür etmek istiyorum. Ben bir iddiada bulunmadım, bu iddiaların olduğunu ve MHP'nin kendi içerisinde bunun üzerine gittiğini bildiğimizi söyledim; bunu teyit etmiş oldu.
Burada sorun şu: Türk yargısı ne yapıyor? Yani parti gereğini yapıyor olabilir, onu bilmiyoruz, ilgili de değiliz doğrusu ama yaparsa takdir ederiz. Ama Türk yargısı niye bunu görmüyor, duymuyor, gereğini yapmıyor? Bu, bir aile içi mesele değil. Bu konuda da yine bunun takipçisi olmakta fayda var.
Bakın, bu yenidoğan çetesi öyle bir hâle gelmişti ki artık kaçacak bir yer kalmayınca kabul etmek zorunda kaldılar; yıllarca görmezden geldiler, CİMER şikâyetlerini sümen altı ettiler. Savcılık soruşturma yapıyorken, bebekler ölüyorken Sağlık Bakanlığı denetim yaptı ama denetimlerden hiçbir şey bulamadığını Sağlık Bakanı geldi, burada söyledi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, son kez uzatıyorum.
MURAT EMİR (Ankara) - Ama tam bu sırada bahse konu resimler çektiriliyordu. Bir taraftan Sağlık Bakanı bu hastaneleri gecenin bir yarısı denetlediğini söylediği sırada, bakın, diğer taraftan 2024 yılında o hastanelerin başhekimleriyle çektirdiği resimler... O soruşturmalardan ve o denetimlerden niye bir şey çıkmadığı da apaçık burada görülüyor. Dolayısıyla, siz suçunuzu kabul edin, sorumluluğunuzu kabul edin; bir yerlere sıçratarak bu işlerden kurtulamazsınız.
BAŞKAN - Peki, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
YENİ YOL Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, kayyum atamalarının demokrasiye verdiği zararların araştırılması, uygulamalarının hukuki ve siyasi sonuçlarının değerlendirilmesi ve gelecekte benzer müdahalelerin önlenmesi için gerekli yasal düzenlemelerin tespit edilmesi amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
30/1/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/1/2025 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Selçuk Özdağ |
|
| Muğla |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
İstanbul Milletvekili ve Grup Başkanı Bülent Kaya tarafından, kayyum atamalarının demokrasimize verdiği zararların araştırılması, uygulamalarının hukuki ve siyasi sonuçlarının değerlendirilmesi ve gelecekte benzer müdahalelerin önlenmesi için gerekli yasal düzenlemelerin tespit edilmesi amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergemizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 30/1/2025 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere YENİ YOL Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; YENİ YOL Grubu adına bugün Türkiye'deki kayyum uygulamalarının demokrasimize, hukuka ve vatandaşlarımızın devletine olan güvenini zedeleyen durumunu burada bir kez daha gündeme getirmek için bir araştırma komisyonu kurulmasını talep ediyoruz.
Türkiye'nin 1982'den önceki süreçlerini bir tarafa bırakalım, en azından şu an cari olan, 1982'de kabul edilen bir Anayasa'mız, kabul edilen bir Belediye Kanunu'muz var ve bu Belediye Kanunu'nun 2005 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında Meclis çoğunluğu onlardayken değiştirilmiş bir hâli var. Dolayısıyla, belediyeler açısından bu konuyu "2016 olağanüstü hâl rejimi döneminden öncesi ve sonrası" diye ikiye ayırmak lazım. Peki, darbeci Kenan Evren tarafından hazırlanan ve sadece demokratik düzene geçmek için vatandaşlarımızın kerhen "evet" dediği ve bugüne kadar en fazla da Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımızın şikâyetçi olduğu -haklı olarak- bizlerin de şikâyetçi olduğu, hemen hemen Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün partilerin "Bu darbe anayasasından kurtulmamız lazım." diye konsensüs sağladıkları bu Anayasa’nın bile gerisine düşen bir uygulamayı 2016'dan beri yapıyoruz. Çünkü Anayasa’nın 127'nci maddesinin dördüncü fıkrası bir belediye başkanı sadece görev suçlarıyla ilgili açığa alınabilir, aksi takdirde belediye başkanlarının seçilme yeterliliklerinin ortadan kaldırılması mahkeme kararına bağlıdır der. Yani 2016 yılındaki darbe girişiminden önce Türkiye'de sınırlı da olsa bir hukuk varken dahi belediye başkanları sadece görev suçlarıyla ilgili geçici olarak görevden uzaklaştırılabiliyorlardı, bu hâlde dahi Meclis kendi içerisinden bir başkan seçiyordu, iktidar o ilçeye, o ile bir belediye başkanı dayatmıyordu ama OHAL döneminde bir kanun hükmünde kararnameyle bir düzenleme, ek fıkra getirildi; denildi ki: "Bir belediye başkanının hakkında terör örgütüne yardım, yataklık ya da propaganda suçuyla -hüküm giymesine gerek yok- bir soruşturma başlatıldığı zaman, onun yerine il ise İçişleri Bakanı, ilçe ise il valisi bir kayyum atar ve belediye meclisinin bütün yetkileri o kayyuma geçer." Şimdi, bunu, 82 darbe anayasasının bile gerisine düşen bu uygulamayı savunmak, 2002'den bu yana Türkiye'de birçok özgürlüğe imza atmış olan Adalet ve Kalkınma Partisine hakarettir, Adalet ve Kalkınma Partisinin kendisini reddetmesidir. Dolayısıyla, burada, bizden önce en fazla -hani "sessiz devrim" diyorlardı ya- bu sessiz devrimlerine sahip çıkması gereken Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri bu kayyum uygulamalarına itiraz etmeliler. Ben net olarak inanıyor ve biliyorum ki Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri kendi aralarında "Ya, bu kadar da olmaz. Bu kayyum uygulamalarının bu memlekete de partimize de faydası yok." diye konuştuklarına yakinen şahidim ama maalesef, gel gör ki karar vericilere bu konuyu aktarmamış, yeterince itiraz etmemiş olacaklar ki bu husus bir türlü ortaya çıkmıyor.
Şimdi, iki garabetten bahsedeceğim yaptığınız bu uygulamalarla ilgili: Beşiktaş, Esenyurt; arasında 20-30 kilometre olan İstanbul'un iki ilçesi. Birinde, Beşiktaş'ta Başkanı tutukluyorsunuz, meclis kendi içerisinden bir başkan seçiyor. 30 kilometre ötede Esenyurt'ta Başkanı tutukluyorsunuz, bütün meclis üyelerini cezalandırıyorsunuz; orada ise devlet tarafından, iktidar tarafından, İçişleri Bakanı tarafından bir vali yardımcısını görevlendiriyorsunuz. Ya kardeşim, 20 kilometre arayla iki farklı demokrasi uygulanır mı bu memlekete? Beşiktaş da Türkiye Cumhuriyeti'nin toprağı, Esenyurt da Türkiye Cumhuriyeti'nin toprağı; arada sadece 20 kilometre var; biri Uganda, diğeri İstanbul değil ki, ikisi de İstanbul. Şimdi, bunu hangi mantıkla, hangi akılla, hangi vicdanla izah edeceğiz? Olabilir, belediye başkanlarının her ikisinin de suç işleme şüphesiyle açığa alınma ihtiyacı olabilir. Peki, Esenyurt Belediyesindeki meclis üyelerini seçen Esenyurt halkının Beşiktaş halkından ne farkı var ki siz Esenyurt halkını cezalandırarak bir vali yardımcısını oraya atıyorsunuz? Ama Beşiktaş'a ise belediye meclisinin kendi içerisinden bir üye ataması...
Bu garabete bir son verin değerli arkadaşlar; bu, emin olun en fazla sizin müktesebatınıza zarar veriyor ve en fazla da sizin Türkiye'ye getirmiş olduğunuz özgürlüklere aykırı bir durum. Ayetikerimede der ki: "Bir topluma olan kininiz ve öfkeniz sizi onlara karşı adaletsizliğe sevk etmesin."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
BÜLENT KAYA (Devamla) - Sevmeyebiliriz başka bir siyasi partiyi, sevmeyebiliriz sizden olmayan insanları ama nas bize "Bir topluma, bir siyasi partiye, bir siyasi gruba olan kininiz sizi onlara karşı adaletsizliğe sevk etmesin." der, bunu emreder. Dolayısıyla bu ülkede biz hukuku uygularken sevip sevmememize göre hukuku uygulayamayız.
Bir diğer husus: Siirt Belediye Başkanı görevden alınarak yerine kayyum atandı. Henüz kesin bir hüküm ortada yok; şüpheyle soruşturma başlar, kovuşturmayla devam eder, iddianameye dönüşür, ilk derece mahkemesi karar verir, istinaf onaylar, Yargıtay onadıktan sonra da kesin hükme dönüşür. Yani on gün önce Siirt Belediye Başkanı hangi hukuki gerekçeyle görevdeyse aynı hukuki gerekçede herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen bugün yerine kayyum atıyorsunuz. İlk derece mahkemesinin verdiği karar kesin hüküm değil, soruşturmadan bir farkı yok, her an istinaf ya da Yargıtaydan bozulabilir. Az evvel, Leyla Hanım dedi ki: "Hüküm giymişse." Yahu, gazeteciler hüküm giymedi, sorgulama yapılıyor, kesin hükme kadar herkes masumdur.
Bu ilkeleri yok etmeyin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına Denizli Milletvekili Yasin Öztürk konuşacak.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada son dönemlerde atanan kayyum atamalarını; hukukun, demokrasinin nasıl ayaklar altına alındığını ve AK PARTİ'sinin yalnızca kendi çıkarlarını gözeten yönetim anlayışını konuşacağım.
Kayyum atamaları AK PARTİ'sinin hukuk tanımaz yönetim anlayışının en net göstergelerinden biridir. Eğer bir belediye başkanı gerçekten yasa dışı işlere bulaşmışsa hukuki süreç işletilir, deliller ortaya konur, bağımsız mahkemeler kararını verir ve gereğini yapar ancak görüyoruz ki kayyum atamaları, kayyum uygulamaları hukuki bir zeminde değil tamamen siyasi saiklerle hayata geçirilmektedir. Eğer mesele hukuksuzlukla mücadele etmekse neden yalnızca muhalefet belediyeleri hedef alınıyor; AK PARTİ'li belediyelerde yaşanan yolsuzluklar, rant düzeni, usulsüzlükler neden görmezden geliniyor; AK PARTİ'li belediyelerin bazılarında yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmışken neden tek bir tanesine bile kayyum atanmıyor? Çok iyi biliyoruz ki mesele yolsuzluk değil, mesele muhalefeti sindirmek. Türkiye bir hukuk devletiyse hukuk herkes için eşit uygulanmalıdır çünkü suçun partisi, ideolojisi olmaz. Hukuk önünde herkes eşittir, biri suç işlemişse hukuk herkese işlemelidir. "Senin belediye başkanınsa yakarım, benim belediye başkanımsa her şey mübah." İşte, milletin kabul edemediği anlayış da tam olarak bu. Eğer gerçekten hukukun üstünlüğüne inanıyorsanız, eğer gerçekten milletin iradesine saygı gösteriyorsanız o zaman kendi belediyelerinize de aynı hassasiyeti göstermek zorundasınız ama bunu yapamazsınız çünkü sizin önceliğiniz demokrasi, hukuk, adalet değil; sizin tek önceliğiniz iktidarınızı korumak, rant düzeninize devam etmek. Kayyumlar eliyle demokrasiyi, hukuku yok edenler seçimleri anlamsız hâle getirmektedir. Bugün kayyum atamalarıyla kaybettiğiniz şehirleri, ilçeleri zorla geri almaya çalışıyorsunuz. Bugün kayyum atanarak görevden alınan belediye başkanları seçimle göreve gelmişlerdir; eğer gerçekten suçlu olduklarına inanıyorsanız, bağımsız yargıyı çalıştırırsınız. Tabii, yargının bağımsızlığı kalmışsa çünkü yargının gerçekten bağımsız olması demek sizin de hesap vermeniz demek. İşte bu yüzden yargıyı da kontrol altında tutmaya çalışıyorsunuz.
Kayyum rejimi, demokrasi kültürünün ve adalette eşitçe yargılanmanın en büyük yıpratıcısıdır. Milletin oylarıyla seçilenler yalnızca milletin oylarıyla gitmelidir. Yerel yöneticileri sindirerek milletin iradesine ipotek koyma çabanız, sadece İstanbul'da ve Güneydoğu'da değil Anadolu'nun tamamında büyük bir tepkiye yol açıyor ve ters tepiyor yoksa daha önce yaptınız kayyum atamaları çözüm olurdu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Demokrasiyi ve hukuku yok sayan bu anlayışınız önünde sonunda sandıkta karşılığını bulacaktır. Ekonomik kriz büyürken, enflasyon rekor seviyelere ulaşmışken, milyonlarca insanımız açlık sınırında yaşarken AK PARTİ'si iktidarı ne yapıyor? Rant ihaleleriyle yandaşlarını zengin etmeye devam ediyor; lüks araçlarla, şatafatla milyonlarca lira harcıyor; çiftçiyi, emekliyi, asgari ücretliyi, işçiyi yok sayıyor; adaleti kendi çıkarları doğrultusunda eğip büküyor ve şimdi de milletin seçtiği belediye başkanlarını görevden alıp kendi kayyumlarını atayarak bu düzeni sürdürebileceklerini sanıyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletin ve kamunun bütçesini emanet ettiği belediye başkanları hangi partiden olursa olsun imar rantına bulaşmışsa, ihale yolsuzluğu yapmışsa veya teröre finansman çarkına girmişse kesinlikle kayyum atanmalıdır amma velakin bunu yaparken iğneyi önce kendinize, çuvaldızı da muhatabınıza batırın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim, sağ olun.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Vezir Coşkun Parlak.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA VEZİR COŞKUN PARLAK (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli halklarımız; AKP iktidarı kayyum uygulamalarıyla Kürt halkına düşmanlık yapmaya devam ediyor. Siirt Belediyesi Eş Başkanı Sofya Alağaş'a yargı kumpasıyla ceza verildi, sonrasında jet hızında belediyemize kayyum atandı. Emin olun, bu iktidar belediyelere el koymakta gösterdiği hızı Bolu yangın felaketinde de gösterseydi hayatını kaybeden 78 insan bugün aramızda olacaktı. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
İktidar mensupları bu durumu "geçici görevlendirme" kavramıyla hafifletmek istiyor. Soruyorum: Bu nasıl bir geçiciliktir ki belediyelerimiz son dokuz senenin yüzde 80'ini bir sömürgecilik uygulaması olan kayyum işgali altında geçiriyor? Kayyum rejimi bir idari tasarruf değildir, rutin yargısal süreçlerin bir neticesi de değildir, Belediyeler Kanunu'nun sıradan bir uygulaması da değildir. Gelin, adını koyalım; bu, düpedüz Kürt halkına düşmanlıktır. Siyasi iktidar Kürtlerin yaşadığı coğrafyayı bir müstemleke gibi görüyor. İktidarın bu hukuksuz uygulamaları 19'uncu yüzyıl sömürgecilik uygulamalarına rahmet okutuyor.
Şimdi, iktidar mensupları çıkıp diyebilir ki: "Biz Kürtlerin kimliğini inkâr etmiyoruz." Doğrudur, Kürtlerin onlarca yıl verdiği mücadelenin sonunda inkâr, imha ve asimilasyon politikaları parçalandı; Kürtlerin varlığını kabul etmek durumunda kaldınız fakat bunu özümseyemediniz, Kürtlerle eşit vatandaş olmayı bir türlü kabullenemediniz. Kürtlerin yurttaşlık ve siyasi haklarını ellerinden almak, anayasal haklarını yok sayarak belediyelerine kayyum atamak, onların kimliğini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmektir. Siirt'te irade gasbından hemen sonra belediye binasına bayrak asmışlar, sanki sefere çıkmışlar da belediyeyi fethetmişler. O belediyedeki hiç kimsenin bayrakla derdi olmadığını sizler, hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Asıl sizin Kürt halkıyla, demokrasiyle bir derdiniz var. Yaptığınız hırsızlığı, gasbı, her türlü pis işi de bayrakla örtbas etmeye çalışıyorsunuz. Dünyanın bütün bayrak imalatçıları bir araya gelse sizin suçlarınızı kapatacak büyüklükte bir bayrak yapamaz.
Bir kere de çıkıp şu kürsüden mertçe konuşun; Kürtlerin siyasi iradesini gasbetmeye devam edeceğinizi ilan edin, "Bizler bu halka karşı kin, nefret ve düşmanlık besliyoruz." deyin, burada kardeşlik nutukları atıp dışarıda da her türlü düşmanlığı Kürt halkına yapmayın. Türkiye'nin batısında ayrı, doğusunda ayrı uyguladığınız hukukla -bir kere söyleyelim- kardeşlik olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
VEZİR COŞKUN PARLAK (Devamla) - Kürt halkı "Eşitlik olmadan kardeşlik olmaz." diyor. Bu Parlamentodaki 600 milletvekili nasıl halk tarafından seçildiyse Siirt Belediye Eş Başkanlarımız Sofya Alağaş ve Mehmet Kaysi de halk tarafından seçilmiştir. Belediye eş başkanlarımıza kumpas davaları açarak hukuksuz cezalar veren taraflı yargıyı da kabul etmiyoruz; kentlerimizdeki kayyum işgalini de kabul etmiyoruz. Biz ölsek de vazgeçmeyeceğimiz tek varlığımız özgürlüğümüzdür. Özgürlüğümüzü elimizden almak isteyenler tarih boyunca başarılı olamadıkları gibi bundan sonra da başarılı olamayacaklar.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici.
Buyurun. (CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SÜREYYA ÖNEŞ DERİCİ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen kıymetli vatandaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok uzun bir süredir üzerimize kâbus gibi çöken bir hayat yaşıyoruz. Ülkemizdeki her vatandaş bir saat sonra ne olacağının endişesiyle, üstelik kendi temel geçinme endişesi de varken bir çıkmaza sürükleniyor. Ülkedeki her vatandaş, iktidarın hangi konuda Anayasa'yı ihlal edeceğini, hangi hukuk kuralını çiğneyeceğini, hangi sorumluluğunu yerine getirmeyeceğini, hangi ihmallerde canını kaybetme ihtimali olduğunu tasavvur etmeye çalışıyor. Bir karabasanın içinde oradan oraya savruluyoruz, bu iktidarın bu çürümüş düzeninde demokrasi ve hukuk ilkelerine tutunarak kendimizi korumaya çalışıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede en sıradan vatandaş bile telefonlarının dinlendiğini düşündüğü için konuşmaktan imtina ediyor. Bu normal bir ülke mi sizce, sormak isterim. Son genel seçimlerde tekrar iktidara gelmenin kibrine kapılan bu yönetim "Ben ne istersem yaparım, ben senin yerine düşünürüm, ben beceremediğim hiçbir olayla ilgili sorumluluk almam. Senin yerel yönetimlerde kimi tercih ettiğin önemli değil, senin ne istediğin ve ne hâlde olduğun, senin ülkenin geleceğine ilişkin kaygıların 'Ülkenin üniter yapısına zarar gelir mi?' diye sorgulamaların, vatana millete dair en anlamlı soruların benim ilgi alanım değil." diyerek elinde sımsıkı tuttuğu yargı sopasını her gün bir belediye başkanına, bir siyasetçiye, bir gazeteciye ya da bir vatandaşa savurarak itaat eden bir toplum yaratma hevesini net olarak ortaya koymaktadır.
Kendisine hatalarını söyleyen "Görevini yapmıyorsun, hukuku ihlal ediyorsun." diyen herkesi tehdit ve korkutma yoluyla sindirmek istemektedir. "Bu ülkede biz sizin sorumsuzluğunuz yüzünden neden ölüyoruz? Bu ülkede biz oy verdiğimiz belediyeyle neden yönetilemiyoruz? Bu ülkede biz niye geçinemiyoruz?" diyen herkese parmak sallayarak diyorlar ki: "Soramazsın."
Bir bilim kurgu filmindeymişiz gibi canının istediğini "terörist" canının istediğini "ihale yolsuzu" canının istediğini "kamuya zararlı" ilan edip bir de gerçek teröristlere yapılması gereken yöntemleri kullanarak ve bizim polisimize hukuksuz talimatlar vererek, hukuksuz yöntemlerle insanları gözaltına alarak ve sonra bir suç isnat ederek ülkeyi yönetmek isteyen bir iktidarla muhatabız. Belli ki Türk milletinin ferasetinden zerre anlamamışlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SÜREYYA ÖNEŞ DERİCİ (Devamla) - Sağ olun Başkanım.
Sayın milletvekilleri, yarın Çağlayan'da, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu "Bizim iktidarımızda herkesin ailesi, çoluğu çocuğu güvende olacak." dediği için yani "Biz bu ülkeye demokrasiyi tekrar getireceğiz." dediği için ifade verecek. Tüm demokrasi savunucularıyla hepimiz orada olacağız ve Türk milletini koyun gibi gütmek isteyen bu iktidara kendisini ilk seçimde nasıl göndereceğimizi haykıracağız. Yarın tüm muhalefet olarak bu kâbustan hep birlikte nasıl mücadele ederek uyanacağımızı haykıracağız.
Bugüne dair son söz: Mustafa Kemal'in askerlerini, teğmenlerimizi yüce milletimize emanet ediyoruz ve hâlâ Atatürk'e ve cumhuriyet değerlerine inanan yetkililere güveniyoruz. O zaman Brecht'in sözünü tekrar edelim: "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!" (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Rize Milletvekili Harun Mertoğlu.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HARUN MERTOĞLU (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; YENİ YOL Grubunun vermiş olduğu öneri üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Konumuz, muhalefetin deyimiyle belediyelere kayyum atanmasıdır.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - "Muhalefetin deyimiyle" mi?
HARUN MERTOĞLU (Devamla) - Öncelikle şunun altını çizmekte fayda görüyorum: Kullanılması gereken doğru terim "kayyum" değil "kayyım". Muhalefet doğru ifadeyle "kayyım" terimini ısrarla siyasi literatürümüze sokmaya çalışsa da doğrusu Anayasa’nın 127'nci maddesi ve Belediye Kanunu'nun 47'nci maddesinde görevden uzaklaştırmadır ki bu da geçici bir tedbirdir ancak kullanmakta ısrar etmeye devam edecekseniz "kayyım" ifadesini kullanmanızı tavsiye ederim.
Değerli milletvekilleri, belediyeler, Anayasa, Belediye Kanunu ve diğer kanunların kendisine verdiği görevleri yerine getirmekle görevli kurumlardır. Belediyelerin görevleri ve verdikleri hizmetlerin bir kısmını kısaca hatırlatmak isterim: İmar, su, kanalizasyon, ulaşım, altyapı, çevre sağlığı, temizlik, katı atık, zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma, toplu taşıma ve benzeri hizmetler. Meri kanunlarımız incelendiğinde, seçimle göreve gelmiş olsa bile, belediye başkanlarının görev, yetki ya da imtiyazları arasında suç işlemek, terör örgütleriyle bağlantı kurmak, terör örgütlerine finans kaynağı sağlamak yer almamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir kurumu terörle iltisaklı kişi ve yapıların güdümüne giremez. Nasıl ki gazetecilere gazetecilik faaliyetinden ötürü değil, TCK'nin 132 ve devamı maddelerini ihlalden soruşturma başlatılmış ise belediye başkanları da verdikleri hizmetlerden değil, terör bağlantılarından dolayı görevden uzaklaştırılmışlardır. Bu durum, iddia ettiğiniz gibi yargının siyasallaşması değil hukukun gereğidir. Biz, her zaman demokrasiden, hukuktan ve millet iradesinden yanayız ancak unutulmamalıdır ki demokrasi hukukla kaimdir. Terörün gölgesinde bir yerel yönetim anlayışı ne demokrasiyle ne de milletin iradesiyle bağdaşmaz.
MEHMET KAMAÇ (Diyarbakır) - Siz, kayyımla kaim olmaya çalışıyorsunuz, olamazsınız.
HARUN MERTOĞLU (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Pala...
MEHMET KAMAÇ (Diyarbakır) - Kayyımla kaim olunmaz.
VEZİR COŞKUN PARLAK (Hakkâri) - Bize anlattıklarınızı çıkın halkın içinde halka anlatın.
BAŞKAN - Sayın Pala, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Bursa Milletvekili Kayıhan Pala’nın, İçişleri Bakanlığının Eskişehir'de biber gazı kullanımıyla ilgili yayımladığı belgeye ilişkin açıklaması
KAYIHAN PALA (Bursa) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Şimdi, Eskişehir'de, İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan bir belge, özellikle biber gazı kullanımına ilişkin yeni bir çerçeve çizmektedir. Burada ilginç olan bir şey var: Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü Eskişehir'de Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet teşkilatı ve özel güvenlik teşkilatı dışında biber gazı kullanımının yasaklanmasını istiyor. Gerekçe olarak da bu biber gazının özellikle sağlık sorunu olan kişilerde olumsuz etki bırakabileceği ve eğitimsiz kişilerin kullanımına sunulmasının sıkıntı yaratabileceği. Şimdi, biber gazının gerçekten sağlıkla ilgili ciddi sıkıntı yarattığı bilinen bir gerçek; buna rağmen kullanımına devam edilmesi, aslında özellikle sağlık sorunları olanlar açısından kabul edilemez bir durum. Eğer biber gazı gerçekten sağlıkla ilgili sıkıntıya yol açıyorsa bunun yalnız kişisel kullanım için değil aynı zamanda kolluk kuvvetleri için de kullanımının yasaklanması gerekir.
Teşekkürler Sayın Başkan.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, kayyum atamalarının demokrasiye verdiği zararların araştırılması, uygulamalarının hukuki ve siyasi sonuçlarının değerlendirilmesi ve gelecekte benzer müdahalelerin önlenmesi için gerekli yasal düzenlemelerin tespit edilmesi amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Rize Milletvekili Harun Mertoğlu'nun YENİ YOL grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, kayyum kime atanıyor? Bizim belediyelerimize. Kime? Halkın iradesine. Hatip ne diyor? "Hiç kimse terörle iltisaklı olamaz. Terörle şu..." Ya, bir tane gerçekten böyle bir dosya getirin. Bakın, söylüyoruz: Siirt Belediye Eş Başkanımız ticaret sicili defterine kayıtlı, bütün yasal mevzuata uygun olarak yayın yapan bir dijital internet sayfasının müdürü olduğu için yargılanıyor. Neden öyle yargılanıyor? Çünkü o sayfada beyefendilerin, hanımefendilerin ve AKP iktidarının hoşuna gitmeyen haberler yayınlanıyor. Şimdi bunu getirip belediyeyi terörle iltisaklı göstermek, belediye başkanlarını terörle iltisaklı göstermek, belediye meclisi üyelerini terörle iltisaklı göstermek akla ziyandır, ziyan; bu kadar açık ve net söylüyoruz. Ya, eskiden bir etik vardı; insan hata yapar, hükûmeti, partisi bilmem neyi hata yapar ama hicap duyar ya! Utanır!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Susar, en azından susar, başını önüne eğer, der: "Evet ya, bu doğru bir şey değil." Şimdi kalkmış, hiçbir hukuki gerekçe olmadan halkın iradesine el koymayı, halkın malına çökmeyi, yağmalamayı savunuyor. Ne üzerinden? Aynı replik: "Terörö, terörö, terörö."
BAŞKAN - Peki.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, bitiriyorum.
Tek bir terör var, o da AKP'nin bu ülkenin başına boca ettiği terördür; baskıdır, zulümdür, hukuksuzluktur ve demokrasiye yapılan darbedir. Bundan âlâ terör mü var? Halkın seçme, seçilme iradesini gasbetmiş, buna "terörizm" demiyor ama normal yayın yapan, normal gündelik muhalefetini yapan insanlara "terörist" diyor. Hiç kusura bakmayın, dönün aynaya bakın terör ve terörist görmek istiyorsanız. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- İYİ Parti Grubunun, Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu ve 19 milletvekili tarafından, özel okulların uyguladığı fahiş fiyat politikası ve Millî Eğitim Bakanlığının belirlediği ücret artış oranlarına aykırı uygulamalar ile ortaya çıkan ek hizmet ücretlerinin toplumsal etkilerinin araştırılması amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN - İYİ Parti Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
30/1/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/1/2025 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Turhan Çömez |
|
| Balıkesir |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu ve 19 milletvekili tarafından, özel okulların uyguladığı fahiş fiyat politikası ve Millî Eğitim Bakanlığının belirlediği ücret artış oranlarına aykırı uygulamalar ile ortaya çıkan ek hizmet ücretlerinin toplumsal etkilerinin araştırılması amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 30/1/2025 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu.
Buyurun. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; vallahi hiç kusura bakmayın ama yirmi üç yıllık iktidarınızda memleketi tam anlamıyla bir sorunlar yumağı hâline döndürdünüz. İnanın, hangi birine değineceğimize artık biz de şaşırıyoruz. İktidarınızın tamamen arkabahçesi hâline getirdiği millî eğitim sistemimizdeki sorunlar da birbirini kovalamaya devam ediyor.
Bakınız, devletin birinci ve asli görevlerinden biri de bütün evlatlarına, bütün vatandaşlarına nitelikli, parasız, kamusal, eşit eğitim imkânı sağlamaktır; tıpkı sağlık ve güvenlik gibi. Bunu yapabiliyor musunuz? Yapamıyorsunuz, yapmadınız ve yapmadığınız için de bu ülkede insanlarımızın en kıymetli sermayesi olarak gördükleri çocuklarının eğitimleriyle alakalı -bütün duyguları da suistimal edilerek- bir özel okullaşma ve bir özel okula zorunlu yönlendirme yaptınız. İktidarınız döneminde ülkemizde özel okul oranı neredeyse 10 kat arttı. Peki, arttı da -tamam, bu da bir haktır diyelim- oradaki durum nasıl; gelin, hep birlikte bir bakalım.
Öncelikle ben, bir iki örnek göstermek istiyorum. 2024-2025 eğitim öğretim yılıyla ve önümüzdeki dönemle alakalı şimdiden kayıt yapan okulların bir kısmının fiyatlarından size bahsedeyim.
İstanbul'daki bir özel okulun fiyat listesi var elimde: İlkokul eğitim ücreti peşin ödemede 394.550 lira, bunun haricinde yemek ücreti 142 bin lira, toplamda 537 bin lira eğer peşin olursa; taksitle öderseniz 650 bin lirayı geçiyor. Yine, mesela Ataşehir'de bir ilkokul fiyatı var ki eğitim ücretinin peşin fiyatı -aman Allah'ım- 712 bin lira, yemek ücreti 142.650 lira, toplamda 855 bin lira; taksitle ödemeye kalkarsanız 1 milyon lira. Benim seçim bölgem Bursa ilinde de bazı özel okul fiyatları 650 bin lira ile 800 bin lira arasında. Hayırdır, böyle bir eğitim ücreti mi olur? Böyle bir özel okul fiyatı mı olur?
Belli ki Millî Eğitim Bakanlığı zaten devlet okullarını Allah'a bıraktı, sabunu bile temin edemiyor. Okulların eğitim kalitesi düşmüş, okullarda imkân yok. Devlet okulları arasındaki eşitsizlik tavan yapmışken, orayı gözden çıkarmışken belli ki memlekette özel okullar da Millî Eğitimin tamamı gibi Dingo'nun ahırına dönmüş. Böyle bir fiyat uygulaması, bu fahiş fiyat uygulaması kabul edilemez. Bir de ara sınıflarda "Bir kere çocuğunuz burada başladı, bir daha okul değiştirmesin, değiştirirse psikolojisi bozulur." baskısıyla birlikte bu zoraki anormal fiyatlar uygulanmaya devam ediyor.
Bugün burada vermiş olduğumuz araştırma önergesiyle topyekûn bu fahiş fiyat uygulamalarının ve bununla birlikte aslında özel okullarda emeği sömürülen öğretmenlerin asgari ücretle ve bazen asgari ücretin de altında çalıştırılma konusunun araştırılmasını istiyoruz, bununla alakalı mutlaka tedbir alınmasını istiyoruz. Aksi durumda, tam bir kaosa dönen Türk millî eğitimi özel okul boyutunda da belli ki yerle bir olacaktır. Bu arada, makul fiyatlarla kabul edilebilir eğitim niteliğinde tabii ki görevini yerine getiren kurumlar var, onlara da buradan bir sözümüz yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.
O nedenle, özel okullardaki fahiş fiyat artışları ve bunu da kapsayan topyekûn özel okullar sorunuyla alakalı araştırma önergemize desteklerinizi bekliyor, heyeti saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - YENİ YOL Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizdeki önemli kriz alanlarının belki de başında eğitim geliyor. Aslında, eskiden özel okullara sadece zenginler, varlıklı aileler çocuklarını gönderiyordu; şimdi herkes gönderiyor, göndermek zorunda. Neden? Çünkü Millî Eğitimin okulları güvensiz, okullarda temizlik için sabun bile bulunmuyor. Ücretli öğretmenlerin asgari ücretin altında aldığı bir gelirle, eğitim verdiği öğrenciden verim elde edilemiyor. Tabii, bunlarla beraber bir de LGS garabeti var. İlk yüzde 5'lik dilime giremeyen öğrenci en kötü şartlarda, niteliksiz okullarda eğitim almak zorunda. İşte onun için kimse keyfinden, cebinde parası olduğu için değil mecburiyetten özel okula gönderiyor. İktidar bütün velileri özel okullara mahkûm etti.
Tabii, asgari ücrete yüzde 30, vergi ve harçlara yüzde 42 zam yapan iktidar özel okullara yüzde 54 zam imkânı tanıdı. Belli ki kendileri de TÜİK'in verdiği rakamlara, enflasyona inanmıyor.
Değerli milletvekilleri, maalesef ki iktidar, patronların iktidarı. Otelleri denetlemediği için nasıl yangın çıkıp bunca vatandaşımız vefat etmişse özel okullar da denetlenmediği için veliler büyük bir mağduriyet yaşıyor. Aslında bugün, bu süreçte büyük bir Anayasa suçu işleniyor, eğitimdeki fırsat eşitliği hakkı gasbediliyor. Burada, 2014 yılında bu iktidar döneminde çıkarılan bir yasayla özel okulların öğretmenleri de mağdur oldu. Eskiden her ikisi de Millî Eğitim şartlarında maaş alırken, bugün özel okuldaki öğretmenler asgari ücret oranında bir rakamla sefalete, köleliğe mahkûm ediliyor ve maalesef ki bu denetimsizlik sonucunda öyle bir noktaya geldik ki bugün veliler tüketici, müşteri oldu; bugün öğrenciler yarışmacı, yarış atı oldu; bugün öğretmenler ücretli köle oldu; iktidar da patronların hamisi oldu. Bugün ülkedeki önemli problemlerin başında şu içinde bulunduğumuz özel okul sorunları geliyor ve bugüne kadar defalarca özel okulların sorunları, özel okullardaki görevli öğretmenlerin problemleri dile getirildiği hâlde her seferinde direkt kökten reddedildi; bunun hesabı verilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Bu, gerçekten ülkemizin geleceğine vurulan en büyük darbelerden biridir. Bu açıdan özel okulların sorunlarını, millî eğitimde yaşanan genel sorunlarla beraber değerlendirmek zorundayız. Çünkü bugün, millî eğitimde yaşanan o problemler neticesinde özel okullar ortaya çıktı. Özel okulun velisi de mağdur, öğretmeni de mağdur, öğrencisi de mağdur; bu mağduriyet bu kafayla da muhtemelen devam edecek. Bu açıdan hiç olmazsa bu konuyu geleceğimiz, gençlerimiz açısından düşünelim. Eğitim, ulvi, kutsal bir alan diye düşünerek bu konuda bir çözüm için araştırma komisyonu kurulmasını destekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun.
Buyurun Sayın Hun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ HUN (Iğdır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, AKP iktidarında eğitim her düzey ve türde amaç, yapı, içerik ve işleyiş açısından piyasalaştırma, ticarileştirme kriterlerine göre yeniden düzenlendi. AKP'nin eğitimi piyasalaştırma ve ticarileştirmesine yönelik politikalarının öğrenci ve velilere yansıması "paran kadar eğitim" şeklinde olmaktadır. Ailelerin eğitim harcamaları her geçen yıl daha da artmakta, eğitime dair her şey özelleştirilmektedir. Özel okul, özel öğretmen, özel ders, özel kitap, özel kurs, özel servis gibi onlarca gideri enflasyon nedeniyle sürekli olarak artan aileler çocuklarını okula gönderemez duruma gelmişlerdir. Eğitim Reformu Girişiminin raporuna göre, 2023-2024 eğitim öğretim yılında zorunlu eğitim çağında olan Türkiye vatandaşı 612.814 çocuk eğitim dışında kaldı, eğitim öğretimin dışında kaldı. Bu durum ailelerin çocuklarını okula gönderemediğinin apaçık göstergesidir. Parası olanın okuyabildiği, olmayanın çocuk yaşta çalışmak zorunda bırakıldığı bir dönemdeyiz. Âdeta yapboz tahtasına dönüştürülen eğitim sistemi devlet okullarının eğitim kalitesini sürekli olarak düşürmektedir. Türkiye'nin PISA sonuçlarının OECD ülkeleri arasında son sıralarda yer alması Türkiye'deki eğitim sisteminin kalitesini göstermektedir. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'yle kendi parti programını okullarda devam ettirmeye çalışan, herhangi bir pedagojik formasyonu olmayan imamlara, vaizlere ve tarikatlara okullarda sürekli olarak ders verdiren, elbise değiştirir gibi bakan değiştiren ve her bakanın eğitim sistemini kendisine göre değiştirdiği AKP dönemi, eğitim kalitesinin en diplere düştüğü dönemdir. Okullarda ders görmesi gereken çocuklar fabrikalarda, sanayi sitelerinde sermayedarlara ucuz iş gücü olarak çalıştırılmaktadır. Eğitimi piyasalaştırma, özelleştirme çabalarıyla, özel okul teşvikleriyle sermaye sahipleri özel okul açmaktadır. Böylelikle teşviklerden servetlerine servet katmaktadırlar.
Devlet okulları ve özel okulların sayıları birbirine eşitlenmiş durumdadır. Özel okulların sayılarının sürekli olarak artması eğitimde eşitsizliği beraberinde getirmektedir. Özel okullar genellikle daha iyi fiziksel yapılara, modern teknolojilere ve gelişmiş öğretim yöntemlerine sahip olmaktadır. Buna karşın devlet okulları finansal açıdan daha zor durumda kalmakta ve bu okulların altyapı, donanım ve öğretmen sayısı gibi alanlarda eksiklikleri olabilmektedir. Bu da devlet okullarındaki öğrencilerin eğitim kalitesinin özel okullara göre geride kalmasına neden olmaktadır. Bu eşitsizlik, aynı zamanda toplumun farklı kesimleri arasında eğitimsel fırsatlarda büyük uçurumlara yol açmakta, sosyoekonomik statüsü yüksek ailelerin çocukları daha avantajlı bir eğitim alırken, düşük gelirli ailelerin çocukları daha sınırlı imkânlarla karşı karşıya kalmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
YILMAZ HUN (Devamla) - Bu durum, uzun vadede toplumsal eşitsizliklerin derinleşmesine neden olmaktadır. Ayrıca, AKP'nin sermayeye dönük politikaları özel okullarda da kendini açıkça göstermektedir. Emekliye, asgari ücretliye enflasyon rakamlarına yaklaşmayan oranlarda zam yapan Hükûmet, sermaye sahiplerine enflasyonun üstünde zam yapmalarına olanak sağlamaktadır.
DEM PARTİ olarak özel okullara karşı olduğumuzu belirtiyor, eğitimin parasız olarak sosyal devlet ilkelerince ve ana dilinde yapılması gerektiğini belirtiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Semra Dinçer.
Buyurun Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SEMRA DİNÇER (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün özel okul ücretlerinde yaşanan fahiş fiyatları konuşuyoruz ancak aslında konuşmamız gereken esas mesele ülkemizde AKP eliyle eğitimin nasıl nitelikten uzaklaştırıldığı ve nasıl piyasalaştırıldığıdır. Anayasa'mızın 42'nci maddesi "Kimse, eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz. Eğitim ve öğretim, devletin başta gelen ödevlerindendir." der. Ancak AKP eliyle ülkemizde eğitim sistemi özel okul patronlarının insafına terk edilmiş durumdadır. AKP iktidarında, devletin sağlaması gereken imkânları vatandaş kendisi sağlamaya çalışmaktadır. Bu yüzden, bugün "Ne kadar paran varsa o kadar eğitim alabilirsin." dönemini yaşıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Vatandaşlarımız çocuklarının nitelikli eğitim alabilmesi için arabasını satıyor, kredi çekiyor ya da kredi kartı limitlerini sonuna kadar kullanıyor, dişinden tırnağından artırdığı birikimleriyle onlara iyi bir gelecek sağlamak için çırpınıyor. Velilerimiz devlet okullarında eğitim kalitesinin düşüklüğü, okulların güvenli ve temiz olmadığı, öğretmen açığının her geçen gün büyüdüğü, eğitim materyallerinin yetersiz olduğu gibi nedenlerden dolayı çocuklarını özel okullara göndermek zorunda kalıyor.
Değerli milletvekilleri, TÜİK verilerine göre, 2024 yılında enflasyonun en yüksek olduğu harcama grubu yüzde 91,64'le eğitim olmuştur. 2024-25 eğitim öğretim yılında eğitim ücretlerine yüzde 56,89 zam gelmiştir ancak bu zam oranına uyan özel okul neredeyse hiç yok. Özel okullar resmî zam oranlarını aşmak için farklı yollar bulmakta; servis, yemek, kırtasiye, kıyafet gibi ek masrafları artırarak velilerimizi zorlamaktadırlar.
Eğitimde yaşanan diğer bir sorun da öğretmen eksikliğidir. Binlerce öğretmenimizin atamasını yapmayarak öğretmenlerimizi özel okul patronlarının sömürüsüne teslim ettiniz. Özel okullar asgari ücretli öğretmen çalıştırıyorlar. Maaş ve sigortasıyla birlikte bir öğretmenin özel okuldaki toplam maliyeti 30 bin lira civarındadır ama özel okullar sınıftaki her öğrenciden asgari aylık 40 bin lira almaktadır. AKP iktidarı memura yüzde 11, asgari ücretliye yüzde 30, emekliye yüzde 15 zammı reva görürken özel okul patronlarının yüzde 56,89 zam yapmalarına ses çıkarmayarak özel okul patronlarını korumaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEMRA DİNÇER (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
SEMRA DİNÇER (Devamla) - Siz vatandaştan ve öğretmenden mi yanasınız yoksa özel okul patronlarından mı? Bütün bu sorunlar ortadayken AKP ne yapıyor? Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak yerine özel okul patronlarının çıkarlarını koruyor. Buradan çağrımız net: Eğitimi bir ayrıcalık olmaktan çıkarın, devlet okullarını güçlendirin, öğretmen atamalarını yapın, özel okullara da sıkı ücret denetimi getirin çünkü eğitim bir ticaret değildir, haktır sayın AKP'liler.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sivas Milletvekili Rukiye Toy.
Buyurun Sayın Toy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RUKİYE TOY (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; İYİ Parti grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Hepimizi derinden sarsan Bolu Kartalkaya'daki yangın felaketinde yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Sorumluluğu olan kim varsa bağımsız ve tarafsız Türk mahkemeleri önünde kesinlikle hesabını verecektir.
Değerli arkadaşlar, 2002 yılında Türkiye'de Millî Eğitim Bakanlığımıza bağlı olarak faaliyet gösteren toplam 2.395 özel okul varken bugün 12.149 özel okul bulunmaktadır. Eğitim sektörü bu anlamda 2002 yılından bu yana ciddi bir büyüme göstermiştir. Özel okullarda bugün 1 milyon 407 bin öğrencimiz eğitim görmektedir. Eğitim sistemimiz için önemli bir aktör olan özel okullarımız Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında öğretim programlarını uygulamakta ve eğitim süreçlerinin daha nitelikli hâle getirilmesi için millî birlik ve dayanışma anlayışıyla üzerlerine düşeni yapmaya gayret göstermektedir.
Grup önerisine konu olan özel okulların eğitim ücretleri farklı sosyoekonomik düzeylere hitap eden geniş bir aralığa sahiptir. 2024-2025 eğitim öğretim yılı için ilan edilen eğitim ücretlerine baktığımızda 12.149 özel okulun sadece 22'si bahse konu ücret skalasında yer almaktadır. 750 bin liranın üzerinde ücret talep eden bu okullarda toplam 1.546 öğrencimiz eğitim görmektedir. Bu durum genellenerek kamuoyunda bir algı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Öte yandan, diğer kurumlarımıza baktığımızda, 500 bin ile 750 bin arasında ücret ilan eden 230 okulda 13.586 öğrenci, 150 bin ile 500 bin TL arasında ücret ilan eden 3.873 okulda 151 bin 206 öğrenci ve 150 bin TL'nin altında eğitim ücreti ilan eden 2.826 okulda 73.793 öğrenci eğitim görmektedir. Özel okulların önemli bir kısmının ücret ilanlarının 150 bin TL'nin altında olduğu görülmektedir. Ücretler Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğiyle düzenlenmekte ve yapılan incelemelerde fahiş fiyat uyguladığı tespit edilen okullara 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun ilgili maddeleri kapsamında da yaptırım uygulanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, özellikle şunu söylemeliyim ki tüm bu önlem ve uyarılara rağmen yine de yüksek fiyat uygulayan, öğretmenlerin hak ettiği özlük haklarını vermeyen, velilerden kayıt dışı ücret talep eden özel okullar eğitime ve eğitim sektörüne çok büyük zarar vermektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Vekilim, Millî Eğitimde kayıt için ücret talep ediyorlar.
BAŞKAN - Buyurun.
RUKİYE TOY (Devamla) - Sayın Bakanımızın da bugün açıkladığı gibi, uyardığı gibi, bu kurumlar okul kapatmaya varan cezai müeyyidelerle karşı karşıya kalacaktır. Millî eğitimimiz ancak tüm paydaşlarının birlikte, özverili ve samimi çalışmalarıyla daha iyi günlere taşınacaktır.
Bu duygularla tüm öğrencilerimize Türkiye Yüzyılı vizyonu ışığında başarılar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, demokratik muhalefete yönelik hukuksuzlukların bütün boyutlarıyla araştırılması amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
30/1/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/1/2025 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Gülüstan Kılıç Koçyiğit |
|
| Kars |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
30 Ocak 2025 tarihinde Kars Milletvekili Grup Başkan Vekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Sezai Temelli tarafından (10260 grup numaralı) demokratik muhalefete yönelik hukuksuzlukların bütün boyutlarıyla araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 30/1/2025 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz tek bir seferde okunduğunda bile son birkaç ay içinde nasıl bir hukuksuzluk batağına çekildiğimizi görüyoruz. Bakın, bu hukuku guguk yapma süreçleri nasıl başladı, onu hep birlikte hatırlayalım. 2015'te barış masasını devirip savaş masasını kurdular. Kürtlere karşı her türlü hukuksuzluğu hak gördüler. Ardından 2016 darbe girişimini nimet görüp tüm muhaliflere karşı hukuksuzlukları sürdürdüler. Aldınız sazı elinize, bir yandan kanun hükmünde kararnameler yağmur gibi yağdı diğer yandan tam bağımlı bir yargıyı ellerinizle yarattınız. Şimdi de tüm gücünüzü demokratik muhalefeti susturmak, iktidarın yaptıklarına ses çıkarmayan bir Türkiye yaratmak için pervasızca kullanıyorsunuz. Yıl 2016, 3 Kasımı 4 Kasıma bağlayan gece yarısı Eş Başkanlarımız dâhil 15 milletvekilimiz hakkında bir siyasi darbe gerçekleştirdiniz. Gece saat birde Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş'ın evi kar maskeli, silahlı kolluk kuvveti görevlileriyle ablukaya alındı. Yine, Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ, evinin kapısı kırılarak gözaltına alındı ve tutuklandı. Bu iktidarınız darbeleriyle maalesef ki her geçen gün dozunu artıran bir yerde. Bununla da bitirmediniz, ardından HDP'yi kapatma davası ve Kobani davasıyla Kürtlerin demokratik siyasetine yönelik saldırıları, bugünkü karanlığın kapısını ardına kadar açtınız. İşte bugün, yıl oldu 2025; 18 milyonluk, dünyanın en büyük kentlerinden biri olan İstanbul'un Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na karşı başlatılan yargısal süreç bu darbenin bir devamıdır. Bunu görmemek mümkün değil. Yalnızca siyasetçiler mi bundan nasibini aldı? Tabii ki değil. Son iki aydır ya, İstanbul Barosuna dava açtınız, Yönetim Kurulu üyesi Avukat Fırat Epözdemir'i gözaltına aldınız, 34 sosyalisti tutukladınız; yetmedi, gazetecileri tutukladınız, bununla da yetinmediniz, Gezi'nin hırsını alabilmek için sanatçılara kadar el uzattınız. Bunu nasıl yaptınız peki? Yeni sürüm Zekeriya Özlerinizle yaptınız. Bir Bakan atamışsınız ya, akıllara ziyan ya, ismi "Adalet" olan Bakanlığın başına; halkla dalga geçer gibi çıkıp şunu söylüyor: Basın hürmüş, yok efendim, gazetecilik faaliyetleriyle kimse tutuklanamazmış, yok efendim, bu ülkede ifade özgürlüğü varmış, yok efendim, kayyumlar hukuki gerekçelerle aslında atanmış. Bunu, bu halkın gözünün içine baka baka söyleyen bir Adalet Bakanınız var sizin. Bu iktidar en çok neyin varlığını vurguluyorsa o ülkede o, eksik olandır. İfade ve düşünce özgürlüğü bugün bu ülkede kalmamıştır. Hiç kimsenin hukuki bir güvenliği yoktur.
Değerli milletvekilleri, size mitolojiden Kronos'u hatırlatacağım. Neydi Kronos, ne yapmıştı? Kendi zalim babasını öldürerek dünyayı yöneten bir tanrıydı kendisi ancak kendi çocuklarından birisinin kendisini devirerek yerini alacağı korkusuyla her gün bir tane çocuğunu yedi. Fakat ne oldu Kronos'un kaderine, ne oldu? Zulmettiği çocukları bir gün kendisine karşı birleşerek onun bu zalimliğine son verdi.
Şimdi, bu hikâyeden AKP iktidarının payına düşen bir şey var, nedir o? Kürtlere, kadınlara, muhaliflere, sosyalistlere yapılan bu zulüm sizi ve iktidarınızı korumayacak, daha güçlü bir hâle getirmeyecek ve yenileceksiniz, büyük yenileceksiniz. Bu hikâyede elbette ki biz muhaliflere de bir şey düşüyor, o da nedir? Karşımızda duran bu ceberut anlayışa karşı birleşeceğiz ve birleşik mücadelemizle sizlerin bu iktidarlığına son vereceğiz.
Değerli Genel Kurul, çok kritik ve tarihsel zamanlardan geçiyoruz. Bir yandan 1 Ekim itibarıyla barışa, demokratik siyasete, ortak yaşama kavuşmak için girişimler, görüşmeler devam ediyor. Elbette ki çok kıymetli buluyoruz bu durumu. Bir umut, ya, bir umut, bu umudun kendisi bile toplumdaki barış taleplerini, barışın sesini yükseltmeye yetiyor ancak şunu net bir şekilde ifade etmemiz gerekiyor: Siyasi iktidarın eylemleri ile söylemleri arasındaki fark iktidarın samimiyetini bu halk karşısında sorgulatıyor; halkların barışa karşı umuduna, inancına zarar veriyor. Bir yandan toplumsal barışın inşa edilebilmesi için İmralı'da Sayın Öcalan'la görüşmeler yapılıyor, ertesi gün gece vakti belediyelerimize kayyum atanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Tabii, sizin de aklınız karıştı böyle olunca.
DİLAN KUNT AYAN (Devamla) - Seçilmişlerimiz tutuklanıyor, Rojava'da siviller bombalanıyor. Bu halkın güvenliğini nasıl kazanacaksınız, nasıl ikna edeceksiniz? Bizim istediğimiz, toplumun tüm kesimlerinin diyalog kurabildiği; herkesin demokrasinin güvenli ortamında sorunlarını, taleplerini konuşabildiği, ikna edebildiği bir ortamdır. Bunun yollarından biri de hak ve özgürlükleri güvence altına alan demokratik bir hukuktan, yargının bağımsızlığından ve tarafsızlığından geçer. Ezcümle, her gün artarak devam eden yargı kumpaslarının derhâl son bulması için, Meclis önergemiz çerçevesinde, Meclisi sorumluluk almaya davet ediyoruz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - YENİ YOL Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Doğan Demir.
Buyurun. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA DOĞAN DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her yeni güne gözaltı ve tutuklama haberleriyle uyandığımız, vatandaşlarımızın hukuka ve adalete güvenlerinin tamamen yok olduğu ağır bir süreçten geçiyoruz. Gazetecilerimiz, aydınlarımız, sanatçılarımız baskı altına alınmış durumda; belediye başkanlarına karşı da çok ciddi bir baskı süreci devam ediyor. Halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarının kesinleşmiş mahkeme kararı olmaksızın gözaltına alınıp görevden el çektirilmesi, hukuki süreç tamamlanmadan kayyum atamalarının yapılması millet iradesi ve çağdaş hukuk devletinin gerekleriyle taban tabana zıttır. Soruşturmayla veya somut delillerle temellendirilmeden, seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması uygulamasına bir an evvel son verilmelidir. Seçilmiş belediye başkanı ancak ve ancak mahkeme kararıyla görevden alınabilmelidir. Zira, bir belediye başkanı mahkeme kararına istinaden görevden alınacaksa da seçilmiş belediye başkanının yerine yine seçilmiş belediye meclis üyelerinin kendi arasında yapacağı seçimle yeni başkan belirlenmeli ve milletimizin iradesine gölge düşürülmemelidir. Seçim öncesi hukuki olarak seçilmesine mâni olabilecek bir durum yokken seçimden çok kısa bir süre sonra belediye başkanlarının görevden alınması milletin aklıyla dalga geçmektir, millete "Sen bana yönetme hakkını vermezsen ben de zorla alırım." demektir; bu, doğru bir yöntem değildir. Yargının bir sopa misali kullanılması ülkenin yararına değildir. Bu süreç demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçmektedir.
Sayıştayın 2019 yılı kamu idareleri denetim raporunda, kayyumla yönetilen belediyelerde ciddi usulsüzlükler tespit edildiği ve âdeta tuzun koktuğu belgelendi. Van'da, diğer kamu idarelerince belediyeye tahsis edilen taşınmazlar kayıt altına alınmadığı için hesaplarda 16 milyon TL açık çıktığı Sayıştay raporuyla belgelendi. Mardin'de, mülkiye müfettişlerinin raporuyla kayyumun manevi kızının doğum günü ve doğum masraflarının belediyeden karşılandığı, birçok usulsüz kiralama ve satın alma işleminin yapıldığı belgelendi. Kayyum atamalarının tam bir hukuki garabet olduğu açıkça ortadadır. Ortaya çıkan bunca hukuksuzluktan sonra kimse çıkıp millete bir açıklama yapmadı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüden tarihe bir not düşmek istiyorum: Yargının siyasallaştığı ve bağımsız yargının olmadığı bir düzende hiç kimsenin hürriyetinin bir garantisi yoktur, daha da önemlisi kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Bu operasyonlar nerede ve kime yapılırsa yapılsın devlete zarar verir. Bugün sokağa çıkıp vatandaşa "Ülkede adalet var mı, hukuka güveniyor musunuz?" diye sorsak, kimse bu sorulara olumlu yanıt vermez. Bu, bir ülke için en büyük utançtır. Böylesine bozuk hukuki düzenin olduğu bir ülkede ekonominin de düzelmesi beklenemez. Hukukun vatandaşlar için güvence olmadığı bir ülkede refah da olmaz. Milletimizin seçme ve seçilme hakkına gölge düşüren, millet iradesini yok sayan bu uygulamalara bir an önce son verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
DOĞAN DEMİR (Devamla) - Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, 30 Ocak 2016'da bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen Uzman Çavuş Selçuk Paker'i rahmet, saygı ve minnetle anıyor, bu aziz vatan için gözünü kırpmadan ölüme koşan bütün şehitlerimizi, gazilerimizi ve ekran başında Genel Kurulumuzu takip eden bütün şehit ailelerini ve yakınlarını saygı ve hürmetle selamlıyorum. Sizleri unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız.
Bu vesileyle, terörle mücadelede destan yazan, dünyaya örnek olan yüce Türk ordusunu da saygıyla selamlarken koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletini ve bu devletin Cumhurbaşkanını ve yüce Türkiye Büyük Millet Meclisini teröristbaşı cani bebek katiliyle muhatap etmeyi şiddetle reddediyorum ve buna teşebbüs edenleri de buradan bir kez daha kınıyorum.
Şahit oluyoruz ve görüyoruz ki Türkiye ve Türk milleti hızla adaletsiz bir girdaba sürükleniyor. Milletimizin verdiği yetkiyi adaletle kullanması gerekenler, tam tersineiktidar gücünü adaletsizce kullanıyor. Hiçbir kişi ya da kurum yasalardan muaf değildir ancak yasalar da her kişi ve her kuruma eşit uygulanmak zorundadır. Üzülerek ifade ediyorum ki Türkiye, hukuk alanında kayırmacı ve tarafgir bir zihniyetin pençesinde, adalete aç ve susuzdur. Vatandaşın devletine ve ülkesine bağı ve güvenindeki en önemli halat adalettir, tek bir vatandaşımızın adalet duygusu yaralanırsa 86 milyonluk millet yaralanır. İçinde bulunduğumuz durum tam da budur; milletin hukuka, adalete, hâkime, savcıya, avukata güveni kalmamıştır, bu da çok ciddi bir beka sorunudur. Eğer vatandaş adaleti tecelli ettirme konusunda devlete güvenmezse herkes kendi kanununu yazar ve uygular ki bu da toplumsal huzuru ve güvenliği sarsacak çok tehlikeli bir durumdur. Adalet bir gün herkese lazım olacaktır, güven duygusunu yaralamayın çünkü bu yara milletimizin vicdanını kanatmaktadır.
Bugün iktidarın iktidarda kalmak için göze alabildiklerini, Atatürkçü, milliyetçi, cumhuriyetçi, vatansever, vatanperver herkes bu dünyanın imtihanını insanca yaşayabilmek için, şeref ve gururunu çiğnetmemek için, kısaca vatan ve namus için göze almak zorundadır. Hak ettiğimiz hayatı yaşayabilmenin, cumhuriyet nizamını, demokrasiyi, hukuk devletini yeniden tesis edebilmenin yolu da bellidir: Dilde bir olacağız, fikirde bir olacağız, işte bir olacağız. Dilimiz bellidir, dilimiz adalettir; fikrimiz bellidir, fikrimiz hürriyettir; işimiz bellidir, işimiz cumhuriyettir. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Aliye Coşar.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİYE COŞAR (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Yirmi iki yıllık AKP iktidarının bitmek bilmeyen hukuksuzlukları, yargıyı araçsallaştırarak siyaseti dizayn etmesi, yargıyı aparat olarak kullanıp kendinden olmayan her düşünceyi cezalandırması üzerine burada söz almış bulunmaktayım.
Siyasetin yargıya müdahalesi demokrasimiz için bir tehdittir. Kuvvetler ayrılığının yok sayılması, yürütmenin yargı üzerinde baskı kurması adaletin ve toplumsal huzurun bozulmasına yol açar. İfade özgürlüğünü ve halkın iradesini yok sayan siyasi iktidarın ne Anayasa ne de demokrasi söylemi samimi değildir.
Her sabah güne yeni hukuksuzluklar ve gözaltılarla başlıyoruz. AKP'nin muhalefete yönelik yargı darbesine dönüşen hukuksuzlukları ve yargının siyasallaşmasının son iki haftadaki örneklerini bir hatırlayalım. Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat şafak baskınıyla tutuklandı. Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanımız Cem Aydın gözaltına alındı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu hakkında 2 kere -hem de biri daha kürsüdeyken- soruşturma açıldı. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ tutuklandı. Ayşe Barım on iki yıl önce Gezi'ye katıldı diye tutuklandı, birçok sanatçı ifadeye çağırıldı. Gazeteciler Barış Pehlivan, Seda Selek, Serhan Asker, Kürşad Oğuz ve Suat Toktaş gözaltına alındı; Suat Toktaş tutuklandı. Kayyım atamaları hız kesmeden devam etti; Siirt Belediyesine kayyım atandı. Kartalkaya'daki yangında iktidar kendinden başka herkesi sorumlu tuttu, sorumlu Bakan ise koltuğunda oturmaya devam ediyor. Konu ülke sorunlarına gelince görmek, duymak istemeyen AKP iktidarı kendinden olmayanlara gözdağı vermekte gecikmiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Ülkede yaşanan derin yoksullukta, açlıkta ve ekonomik krizde sorumluluğu üstlenmediği gibi, kendi yarattığı hukuksuzluk düzeninin sorumluluğunu da kabul etmiyor.
Değerli arkadaşlar, kadın cinayetleri, yolsuzluklar ve suç örgütleriyle mücadelede açılmayan soruşturmalar söz konusu muhalifler olunca jet hızıyla açılıyor. Yürütmenin yargı üzerindeki baskısı her geçen gün artmaktadır. AKP iktidarının yargı eliyle siyaseti dizayn etmesi zorbalıktan başka bir şey değildir. Kötülükte sınır tanımayan iktidarınız her gün yeni bir hukuksuzlukla karşımıza çıkmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ALİYE COŞAR (Devamla) - Cumhuriyet başsavcısı olmak yerine AKP'nin başsavcısı olmayı seçen Akın Gürlek, hukuku ayaklar altına almaktan artık vazgeçsin, cübbesini çıkarsın, siyaset yapsın. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, son iki haftada bile hukukun nasıl katledildiğini hep birlikte yaşadık ancak Adalet Bakanı yaşanan her hukuksuzlukta hâlâ hukuk devleti olduğumuzu söylüyor ve "Gazetecilik faaliyetinden dolayı Türkiye'de tutuklu tek bir gazeteci yoktur." diyebilecek kadar cüretkâr olabiliyor.
Aklımızla alay eden, hukuku ayaklar altına alan, yargıyı siyasallaştıran AKP iktidarının bu hukuksuz düzenine halk sandıkta gereken cevabı verecektir. Cesaretiniz varsa seçim sandığını getirin "Söz milletin." deyin.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Nurettin Alan.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN ALAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DEM PARTİ'nin grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
DEM PARTİ grup önerisinde yargı darbesinden bahsedilmekte, yargının iktidar tarafından araçsallaştırıldığından söz edilmektedir. Ülkemizde yargının siyasi iktidarın aracı hâline geldiği günleri hepimiz gördük. Yargının siyasallaşmasını, Yassıada yargılamasında Başbakanın idam kararını veren Salim Başol'un "Sizi buraya getiren güç böyle istiyor." dediği zaman gördük. Yargının siyasallaşmasını, 28 Şubat sürecinde Adalet Bakanının "Gitmeyin." demesine rağmen darbecilerin ayağına koşarak giden, merdivenlerde oturarak darbecilerden brifing dinleyen, kendilerine brifing veren darbeci çeteleri dakikalarca ayakta alkışlayan yüksek hâkimleri izlerken gördük. Yargının siyasallaşmasını, Cumhuriyet Halk Partisi Adalet Bakanlarından Mehmet Moğultay'ın "Ben CHP'lileri işe almayacağım da MHP'lileri mi Adalet Bakanlığına alacağım." dediği zaman gördük.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Sen CHP'lileri alıyorsun işe(!)
NURETTİN ALAN (Devamla) - Yargının siyasallaşmasını, başörtüsünü savunduğu için irticanın odağı hâline geldiği iddiasıyla partilerin kapatıldığı zaman gördük. Yargının siyasallaşmasını, Anayasa'ya işkence çektiren 367 kararında gördük.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Ne diyorsun? "Şimdi aynısını biz de yapıyoruz." mu diyorsun?
NURETTİN ALAN (Devamla) - Yargının siyasallaşmasını "411 El Kaosa Kalktı" diye manşet atılırken gördük.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Ne oldu, aynısını mı yapıyorsunuz?
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Özendiniz mi yani? "Devam edelim." mi diyorsunuz?
NURETTİN ALAN (Devamla) - Sizler suç işleyip yargılanmak istemiyorsunuz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Beğenmediğinin aynısını niye yapıyorsun?
NURETTİN ALAN (Devamla) - Sizin suç işleme özgürlüğünüz yoktur, hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü yoktur, yok öyle yağma!
SEMRA DİNÇER (Ankara) - Kimsenin yok, kimsenin yok!
NURETTİN ALAN (Devamla) - Suç işleyen cezasını çekecek.
SEMRA DİNÇER (Ankara) - Siz de çekin o zaman!
NURETTİN ALAN (Devamla) - "Beyni emcüklenmiş geri zekâlılar." diyerek Türkiye'nin en büyük partisine oy veren seçmene hakaret edenleri baş tacı edip protokolde ağırlamak onların suç işlemediği anlamına gelmez, gelmemelidir, gelmeyecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Bu dili Türkiye'ye Sayın Cumhurbaşkanı öğretti.
NURETTİN ALAN (Devamla) - Hâkimi, savcıyı tehdit ederek adaletin gücü gölgelenemez, gölgelenemeyecektir.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Genel Başkanları tehdit edenlere niye adalet yok?
NURETTİN ALAN (Devamla) - Bilirkişileri tehdit ederek raporlarına etki edilmesi kabul edilemez.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Siyasilere pankart açıldı, mesela bana! "Hain" diye pankart açtılar.
NURETTİN ALAN (Devamla) - Türkiye'de Türk milleti adına karar veren adil ve bağımsız mahkemeler vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Niye soruşturma açmıyor?
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Bir tane adam bulmuşsunuz, mahkeme mahkeme dolanıyor.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
NURETTİN ALAN (Devamla) - AK PARTİ'mizin iktidar olduğu günden bugüne kadar özgürlüklerin üzerindeki tüm engelleri kaldırmak için canla başla çalıştığını herkes biliyor.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Zekeriya Öz için de öyle diyordunuz.
NURETTİN ALAN (Devamla) - Bu çerçevede, yargı strateji belgeleriyle ve yargı reform paketleriyle bunları yasalaştırdık, yasalaştırmaya devam ediyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yarısı Anayasa Mahkemesinden geri döndü ya! Ne yasası?
SEMRA DİNÇER (Ankara) - Sen de söylediğine inanmıyorsun ya! Vallahi billahi ya!
NURETTİN ALAN (Devamla) - Adalet alanında yaptığımız iyileştirmeleri saymak için zamanımın, süremin yetmeyeceğinin farkındayım.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Zırhlı araç veriyordunuz, zırhlı araç!
NURETTİN ALAN (Devamla) - Yaptığımız çalışmalar yürürlükte olup halkımızın malumudur.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - "Davanın savcısıyım." da diyordunuz, bugün de Akın Gürlek için deyin.
NURETTİN ALAN (Devamla) - Yukarıda açıkladığım bütün sebeplerle DEM PARTİ'sinin grup önerisine katılmadığımızı beyan ediyor, yüce Meclisi saygı ve hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Bu ülkede demokrasi yok.
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Sayın Vekil, bugün Hüseyin Çelik'i...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Hayır, Sayın Başkan, oylamaya sunacaksanız yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Ben söz istiyorsunuz diye anladım.
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Bugün Hüseyin Çelik'i oku, sizin partinizin kurucusu Hüseyin Çelik'i oku.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sonra da söz istiyorum Sayın Başkan.
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Bir bak, iyi olur.
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Neye bakayım?
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Hüseyin Çelik, partinin kurucusu, bakanlık yapmış.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MURAT EMİR (Ankara) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Peki, yoklama talebi var.
Sayın Emir, Sayın Ersever, Sayın Genç, Sayın Dinçer, Sayın Akay, Sayın Coşar, Sayın Gürer, Sayın Öztürkmen, Sayın Kış, Sayın Elçi, Sayın Alp, Sayın Özkan, Sayın Güzelmansur, Sayın Koçyiğit, Sayın Yıldız, Sayın Sakik, Sayın Kamaç, Sayın Kunt Ayan, Sayın Arslan, Sayın Bakırlıoğlu.
Yoklama için üç dakika süre veriyor ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:16.58
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Rümeysa KADAK (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51'inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, demokratik muhalefete yönelik hukuksuzlukların bütün boyutlarıyla araştırılması amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, gazetecilik faaliyetlerinin suç sayılmasının toplumda yarattığı olumsuzlukların tespit edilmesi amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
30/1/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 30/1/2025 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Murat Emir |
|
| Ankara |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, gazetecilik faaliyetlerinin suç sayılmasının toplumda yarattığı olumsuzlukların tespit edilmesi amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (1025 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 30/1/2025 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Tuncay Özkan.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Sayın Başkanım, saygılar sunuyorum.
Ben mesleğe başladığımda -sürekli basın kartı sahibiyim- gazetecileri koruyan bir sistem vardı. Akşam saat 18.30-19.00 sırasında telefon çalar, sıkıyönetim komutanlığından görevli kişi bize ertesi gün gazetede hangi haberlerin yasak olduğunu söylerdi "Bunları, bunları, bunları, bunları yayımlamayacaksın." derdi. Böylece gazeteci korunurdu, gazete sayfalarının o bölümleri boş çıkardı. Şimdi, gazetecileri korumayan bir sistem var; konuştuğu için, yazdığı için cezalandıran bir sistem var. Bu sistem normal bir şey, doğal bir şey(!) Bunun gazetecilikle alakası falan yok çünkü Barış Terkoğlu ya da Barış Pehlivan ya da Suat Toktaş çete üyesi(!) Biraz önce Sayın Şahin konuşurken çok üzüldüm, Barış Pehlivan'la ilgili olarak "Çete ortaya çıktı." dedi. Barış Pehlivan'ın çetesi hangisi? Ben Ergenekon'dan altı yıl yattım. Fetullah Gülen için ülkeyi de bizi de çıra gibi cayır cayır yaktınız. Sonuç, ne elde edildi?
Size uluslararası bir örnek anlatacağım: "Watergate skandalı" diye bir skandal. Amerika Birleşik Devletleri'nde Cumhuriyetçi Parti iktidarda, Nixon iktidarda, Demokrat Partinin Genel Merkezini ve Demokrat Parti önde gelenlerini gizlice dinletiyor. Bunu 2 genç gazeteci Bob Woodward ve Carl Bernstein öğreniyorlar ve haber yapıyorlar. Başsavcı...
(Uğultular)
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Çok fazla uğultu var.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Boş verin uğultuyu, uğultu Türkiye'nin tamamında var, çok önemli değil uğultu.
Başsavcı John Mitchell, Nixon'ın kampanyasını yöneten kişi -çok ilginç, bugünkü dönemi anlatan bir şey gibi- Başsavcı şöyle diyor: "Söyleyin o Washington Post'un sahibine -sahibi bir hanımefendi, adı Katherine Graham- onun memelerini merdaneli sıkma makinesinden geçireceğim." Bunu gidiyorlar, sahibine söylüyorlar "Yayınınıza devam edin." diyor. 1974 yılında Nixon istifa etti ama ondan önce istifa etmek zorunda kalan kişi Başsavcıydı, hatırlatırım. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, gazetecilik çok kritik bir iştir. Kritik iş olmasının sebebi nedir? Kritik iş olmasının sebebi şudur: Sizi bilgiyle buluşturur, sizi doğru olan neyse onunla buluşturur.
Peki, bir sabah zilim çaldı -bir anı- sabah çok erken saat, baktım kapıda kimse yok, apartmandan indim 4 kat aşağıya, kapıda bir adam var, bana bir zarf verdi. Zarfı aldım. "Ben size iki gün sonra gece yarısı kapınızın zilini çalıp ulaşacağım." dedi. Peki, dedim. Zarfta şu vardı: Konya Karapınar'da bir özel şirket zırhlı araç üretiyor; zırhlı araçları Konya Karapınar'da teste tabi tutmuşlar, testte, bütün atışlarda, bütün atışlarda zırh içine mermi geçirmiş. Bunu o zaman Hürriyet gazetesinde haber yaptım, Arena programında yayınladık, dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş bizi tehdit etti, Uğur Dündar'ı ve beni tehdit etti. Ama bir faydamız oldu; o şirkete siyasi baskıyla bu iş ortaya çıktıktan sonra "İsrail zırhı" diye bir zırh üreterek o zırhlının içine koyma şartı getirdiler; askerlerimiz ölümden döndü.
MEHMET BAYKAN (Konya) - Tuncay Bey, süreniz bitiyor. Kanaltürk'ü FETÖ'cülere nasıl sattınız? Söylersin inşallah.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Sen FETÖ'cüleri içine nasıl aldıysan; zorla, zorla, zorla... 40 kere anlattım, keşke dinlesen.
MEHMET BAYKAN (Konya) - Siz kaç kişiydiniz? Paraları ne yaptınız?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Paraları ne yaptım? Sen yedin onları, sen yedin, vermiyorsun hâlâ, vermedin hâlâ, sen yiyorsun, sen yiyorsun hâlâ.
MEHMET BAYKAN (Konya) - Kanaltürk'ü FETÖ'cülere nasıl sattınız; onları da anlat!
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Oraya mı takıldın hâlâ, geç onu. Sen o Fetullahçı yöntemleri kendi...
MEHMET BAYKAN (Konya) - Palavrayı bırak!
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Boş ver palavrayı.
MEHMET BAYKAN (Konya) - Kiminle ne bağlantılarla ne haberler yaptığını Türkiye çok iyi biliyor. Hadi, hadi!
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Sen bir gün dinlersen... Bak, sana saygı duyarak söylüyorum, diyorum ki dinlemek istersen anlatırım. Hadi oradan! Hadi oradan o zaman sana!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BAYKAN (Konya) - Nasıl sattın, Kanaltürk'ü nasıl sattın FETÖ'cülere; delikanlıca onu da anlat!
BAŞKAN - Sayın Özkan, devam edin, buyurun.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Dert nedir biliyor musunuz? Fetullah'ın yöntemiyle, Fetullah'ın yöntemiyle memleketi baskı altına almak istersen o baskı bir gün kırılır, kırıldığı zaman memleket özgürlükle buluşur; baharın gelmesini geciktiremezsin, o çiçekler mutlaka açar. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET BAYKAN (Konya) - Bırak tiyatroyu!
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Hadi oradan, hadi oradan!
MEHMET BAYKAN (Konya) - Tiyatro yapıyorsun! Burası Meclis, tiyatro değil!
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Dinleyeceksen anlatırım, dinleyeceksen anlatırım!
MEHMET BAYKAN (Konya) - Siz kaç kişiydiniz ve paraları ne yaptınız?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Dinleme özürlüsün, anlatmam!
MEHMET BAYKAN (Konya) - Cevap versene, bildiğini konuşuyorsun!
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - İncinmiş o, cumhuriyet onu incitmiş!
BAŞKAN - YENİ YOL Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Elif Esen.
Buyurun Sayın Esen. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA ELİF ESEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha kasım ayında, iki buçuk ay evvel etki ajanlığı yasası gibi önemli bir konuyu noterliğe dair kanun değişikliklerini ilgilendiren bir teklifin altında geçirmeye çalıştınız. Güçlü itirazlarla geri çekseniz de daha üç ay geçmeden bir PR şirketi sahibiyle başlayan etkilerini gazetecilerin gözaltına alınması ve bazılarının tutuklanmasıyla yeniden bu zihniyete bizleri maruz bıraktınız hem de kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması ve bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs suçlamalarıyla ve orantısız hukuk anlayışıyla. Sizlere İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un basın özgürlüğüne dair şu cümle...
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Anlatayım sana, anlatayım. Dinlersen anlatırım sana. Paraları alırsan ortak oluruz paralara. Para aldın mı, para? Çok biliyorsun sen.
MEHMET BAYKAN (Konya) - Paralar sende, dansözlerle yedin paraları.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Çok biliyorsun sen. Cumhuriyet seni incitmiş. Kırılmaman gereken yerden kırılmışsın sen.
ELİF ESEN (Devamla) - Sayın Başkanım, ben konuşmakta zorlanıyorum, süremin durdurulmasını talep ediyorum, sizlerden de saygı bekliyorum.
MEHMET BAYKAN (Konya) - Laf attı bana da...
BAŞKAN - Şimdi bağıran arkadaşlar, şu anda konuşan milletvekilimiz kendisini ifade etmekte zorluk çekiyor.
MEHMET BAYKAN (Konya) - Haklısınız. Beyefendiye de söyleyin, Tuncay Bey'e de söyleyin.
BAŞKAN - Tuncay Özkan'a da laf atarak baş edemezsiniz; başka işe bakın, hadi. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun, devam edin.
ELİF ESEN (Devamla) - Sizlere İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un basın özgürlüğüne dair şu cümlelerini hatırlatmak isterim, kendisi bir konuşmasında "Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğünün bir cüzüdür. Bir ülkede ifade özgürlüğü ne denli gelişmişse basın özgürlüğü de o denli yol almıştır. Türkiye'de 2000 sonrasında ifade özgürlüğü alanında alınan hızlı mesafe basın alanında da karşılığını net bir biçimde bulmuş durumdadır." gibi çok iddialı cümleler kurmuştu. Etki ajanlığı yasasını basın özgürlüğüne ve hâliyle bir ülkenin gelişmesine karşı silaha çevirmek, yasanın ifade edilen amacının çok uzağında kalmıştır. Görünen, iktidarın yargı ve yasama erklerini, muhalif siyasetçilere, gazetecilere, dahası sokaktaki vatandaşa karşı bile silah olarak kullanmaya başlamasıdır. DEVA Partisi Genel Başkanı Sayın Ali Babacan'ın dediği gibi, bir menajerin etki ajanlığı suçlamasıyla tutuklanması ancak kara komedi dizilerinin konusu olabilir.
Değerli milletvekilleri, bakın, etki ajanlığı gibi muğlak kavramlar üzerinden basının ve sivil toplumun, özellikle gazetecilerin susturulmaya çalışılması, demokratik ilkelerimize aykırıdır. Geçmişte iktidarı, bu tür düzenlemelerin yaratacağı tehlikeler konusunda defalarca uyardık. Hukukun belirsizleşmesi, yargının siyasileşmesi ve basının susturulması, ülkemizin büyük güçlüklerle elde ettiği demokratik kazanımlarına, hukuk devleti anlayışına büyük zarar vermektedir ve vermeye devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
ELİF ESEN (Devamla) - Gazetecilerin tutuklanması, yargının siyasi bir baskı aracı hâline getirilmesi Türkiye'yi daha da otoriter, hatta jüristokratik bir rejime hızla sürüklemektedir. Peki, adalet herkes için gerekli değil midir? Bu değneğin ucu günü gelince sizlere de dokunmaz mı? Bu nedenle, özgür ve demokratik bir Türkiye isteyen herkesin basına ve ifade özgürlüğüne sahip çıkması şarttır. İnsanları korkutarak, gazetecileri, sanatçıları, oyuncuları bu siyasetin içine çekene kadar, hâkim olduğunuz TV kanallarında gündüz programlarıyla aile ve toplum yapımızı bozan, halkı yanlış bilgiye, şiddet eğilimine, ahlaksızlığa sürükleyen yayınlarla ilgilenip Aile Yılı'nda aileyi koruyacak bir etki oluşturmanızı tavsiye ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kunt Ayan...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Şanlıurfa Milletvekili Dilek Kunt Ayan’ın, kuzeydoğu Suriye'ye yapılan saldırıların hedefine ilişkin açıklaması
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Günlerdir kuzeydoğu Suriye'ye yapılan saldırılar oradaki özgür yaşamı hedef almaktadır. Rojava'nın yönetim şekli demokratik ulustur. Burada Kürt, Arap, Türkmen, Ermeni, Süryani kimlikleri resmî olarak statülendirilmiş ve sahip çıkılmıştır. Herkesin kendi inancını ve kimliğini yaşatabilmesi için her türlü politik adım atılmış, hiçbir kimlik ötekileştirilmemiştir. Komün ve meclisler aracılığıyla köyden mahalleye kadar herkesin yönetimde söz sahibi olması sağlanmıştır. Rojava Üniversitesi her sene binlerce mezun vermekte, eğitim müfredatları demokratik saiklere ve kadın özgürlükçü bir sisteme dayanmaktadır. Yalanları bırakın! Bombaladığınız bu yaşamdır. Bu devrimi savunduk, savunmaya da devam edeceğiz.
BAŞKAN - Sayın Güzelmansur...
44.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay'da teslim edilen evlere ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hatay'da hâlâ 224 bin insanımız konteynerde çağ dışı koşullarda yaşıyor. Rakamlarla yapılan kura ve anahtar teslim törenlerine bakarsanız 47.637 ev teslim edildi. Yani konteynerde yaşayan insan sayısının en az 120 bin azalması lazım ama azalmıyor. Neden? Çünkü teslim edilen evlerin altyapısı yok, yolu yok, kapısı yok, penceresi yok, içi tam bitmiş değil. Bu yüzden insanlar gidip evlerine yerleşemiyorlar. İktidar bir yılda bitirip teslim etme sözü verdiği kadar ev yapmadı. İki yıl sonunda da söz verdiğinin yüzde 30'u kadar ev yaptı, bunun da yüzde 90'ı oturulabilir nitelikte değil.
Buradan iktidar milletvekillerine sesleniyorum: Evleri eksiksiz bir şekilde teslim edin, sözlerinizi tutun, Hatay halkının sıkıntılarını anlayın artık.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Öztürkmen...
45.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Barak Ovası'yla ilgili taleplerine ilişkin açıklaması
HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülke üretimine hiçbir katkısı olmayan 1.600 çalışanıyla muhalefetin sesini kısmaya, iktidarın yalanlarını ve yanlışlarını parlatma görevini yapan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının 2025 yılı bütçesi 6 milyar TL, 120 adet köy ve 350 bin dekar arazinin sulanması, ülkenin en verimli topraklarının üretime katılması için gereken para ise 2 milyar TL. Defalarca buradan dile getirdik, Barak Ovası'nın sulanmasının 2025 yıllı kalkınma planına alınmasını talep ediyorum. Fırat akıyor, Barak bakıyor.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, gazetecilik faaliyetlerinin suç sayılmasının toplumda yarattığı olumsuzlukların tespit edilmesi amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Burak Akburak.
Buyurun Sayın Akburak. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BURAK AKBURAK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Basın özgürlüğü demokratik bir toplumun temel direğidir. Özgür bir basın sadece gazetecilerin değil, aynı zamanda halkın haber alma hakkının da güvencesidir ancak bugün Türkiye'de basın özgürlüğü ağır baskılar altında ezilmektedir. Gazetecilerin baskı, tehdit ve sansürle karşı karşıya kaldığı bir ortamda toplumun doğru bilgiye ulaşması imkânsız hâle gelmiştir. Maalesef basın üzerindeki baskılar çok boyutludur. Sadece açık sansür değil, ekonomik ve siyasi baskılar da gazeteciliğin önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Medya kuruluşları siyasi figürlere yakın patronlar tarafından satın alınarak birer propaganda aracına dönüştürülüyor. Gazeteciler, yargı tacizi ve haksız tutuklamalarla susturulmaya çalışılıyor. Bugün mesleğini onuruyla yapmaya çalışan birçok gazeteci yazdığı bir haber nedeniyle soruşturma geçiriyor, cezaevine gönderiliyor ya da sistematik bir şekilde baskılara maruz kalıyor.
Değerli milletvekilleri, Anayasa'mızın 26'ncı ve 28'inci maddeleri düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğünü güvence altına almakta. Ancak bugün anayasal haklar fiilen uygulanmıyor. Basın mensupları sürekli olarak yargı kıskacına alınıyor. Türkiye Gazeteciler Sendikasının ve uluslararası basın kuruluşlarının verileri Türkiye'nin gazeteciler için en zor ülkelerden biri hâline geldiğini ortaya koyuyor. Bugün gazetecilik yapmak âdeta suçla eş değer görülmekte, gazeteciler meslekleri nedeniyle hedef gösterilmekte, baskı altına alınmaktadır. Bir ülkede gazeteciler özgür değilse halk da özgür değildir çünkü basın sadece bir meslek grubu değil, aynı zamanda halkın sesi ve denetleyici bir güçtür. Özgür basının olmadığı bir ülkede yolsuzluklar gizlenir, hak ihlalleri görünmez, toplum susturulur. Medya sahipliği yapısının şeffaf hâle getirilmesi, basın mensuplarının sendikal haklarının korunması, gazetecilere yönelik keyfî yargılamaların son bulması ve basın özgürlüğüne yönelik fiilî ve hukuki engellerin kaldırılması gerekmektedir. Basın özgürlüğünün korunması ve geliştirilmesi için verilen Meclis araştırması önergesine destek vermek demokrasimizin geleceği açısından önemlidir. Gazetecilik asla bir suç değildir.
Bu düşüncelerle CHP grup önerisini desteklediğimizi bir kez daha ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ertuğrul...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, çölyak hastalarına ödenen desteğe ilişkin açıklaması
EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP Hükûmetinin yirmi iki yıldır yönetemediği ve çıkmaza soktuğu sağlık sisteminin faturasını ödeyen mağdur gruplardan biri de çölyak hastaları. Çölyak hastalarının ömür boyu özel bir diyetle beslenmesi gerekiyor ancak hastalarımız aradıkları ürünleri bulamamakta, bulsalar da 5 katı daha fazla ödemek zorunda olmaktan dolayı zor durumda kalıyorlar. Hastalar, doğru bir diyetle beslenemediklerinde kemik erimesinden kansere kadar birçok hastalıkla karşı karşıya kalabiliyorlar, bu hastalıkla doğan çocuklar büyüyemiyor ve gelişemiyor. Devletimizin çölyak yardımı sadece 475 lira, 1 kilogram glütensiz un 100 liranın üzerinde, 1 paket makarnanın fiyatı 100 liradan fazla, bu hesapla 475 lirayla sadece 4 paket makarna alınabiliyor. Asgari ücretle çalışan insanların bu hastalıkla mücadele etmesi zaten çok zordu, artık imkânsız hâle geldi. Sosyal devletin gereği bir an evvel yerine getirilmeli ve çölyak hastalarına ödenen destek derhâl güncellenmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Gergerlioğlu...
47.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Özel Hastaneler Yönetmeliği'ne ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Yenidoğan çetesi skandalından sonra hiç sorumluluğunun olmadığını söyleyen Sağlık Bakanlığı, Özel Hastaneler Yönetmeliği'ni sil baştan değiştirdi. Doğru dürüst denetim yapmayan, yapsa da hiçbir yolsuzluğu bulamayan Sağlık Bakanlığı özel hastanelerde yapılan işlemlerin tıbbi gereksinimlere uygunluğunu kontrol eden bir denetim sistemi kuracakmış. Neredeydiniz Sağlık Bakanlığı? Neredeydiniz Sayın Bakan Kemal Memişoğlu? Aklınız yeni mi başınıza geldi? Hani tüm denetimleri yapmıştınız? Yönetmelikle suçunuzu ve yalanınızı itiraf ediyorsunuz. Denetim yapmadınız ve bebekler öldü, denetim yapmadınız ve ana-babalar ağladı, denetim yapmadınız ve çeteler zengin oldu. Yönetmelik değiştirseniz de ranta dayalı sağlık sistemi değişmedikçe ihlaller bitmez.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, gazetecilik faaliyetlerinin suç sayılmasının toplumda yarattığı olumsuzlukların tespit edilmesi amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Perihan Koca konuşacak.
Buyurun Sayın Koca. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkür ediyorum.
Öncelikle, Rojava'da SİHA saldırıları sonucunda katledilen gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan'ı Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir kez daha saygıyla sevgiyle selamlıyorum, anıyorum ve hakikati halka ulaştırdıkları için yani gazetecilik yaptıkları için cezaevlerinde rehin tutulan tüm gazetecileri, tüm basın emekçilerini buradan yine saygıyla selamlıyorum.
Basın özgürlüğüyle ilgili önemli bir önerge ama biliyoruz ki biraz sonra iktidar vekilleri tarafından hızla reddedilecek bir önerge. CHP önergeyi verirken şöyle demiş değerli hazırun: "Demokratik ve adil bir ülkenin gereği olarak sansürün ortadan kalkması, basın özgürlüğünün korunması ve geliştirilmesi." Yani aslında olması gerekeni söylemiş tabii ama artık "Ülkede demokrasi yok, hukuk yok, adalet yok." deme kısmını çoktan geçtiğimiz bir aşamayı yaşıyoruz ne yazık ki. Artık "Bu ülkede yargı siyasete alet ediliyor." tespitlerini çoktan geçtiğimiz bir aşamayı yaşıyoruz. Toplumun tüm kesimlerine bizzat saray tarafından topyekûn bir terör saldırısının başlatıldığı bir aşamadayız, topyekûn bir operasyon döneminin başlatıldığı bir aşamadayız. Tam bir barbarlık rejimiyle, tam bir terör rejimiyle, tam bir olağanüstü hâl rejimiyle karşı karşıyayız. Gazetecilere yönelik ardı ardına gelen baskılar, kumpas davaları, tutuklamalar da bu geniş çaplı saldırıların sadece bir yönünü oluşturuyor. Belli ki halkın tüm kesimlerini susturmak, sindirmek, baskı altında tutmak ve tam bir faşist rejimi kurmak için tüm tuşlara aynı anda bastığınız bir hazırlığınız var, başladığınız işi bitirmeye çalıştığınızı görüyoruz. Basın emekçilerine yönelik saldırılar da bunu gösteriyor çünkü genel Türkiye tablosuna baktığımız zaman kölelik koşullarına dayalı emek rejimi tam gaz gidiyor. Kadınlar kıyımdan geçiriliyor her gün, kadın cinayetleri gündelik yaşamın bir rutini hâline getiriliyor. Doğal alanlara yönelik korkunç bir yağma düzeni kalıcılaştırılmış durumda. On binlerce kişi siyasal gerekçelerle bugün cezaevlerinde. Kumpas davalarıyla, kayyumlarla, irade gasbıyla ülkeyi gerçekten bugün geldiğimiz aşamada açık bir cezaevi hâline getirmiş durumdasınız. Geriyeyse halkın bilgi alma kanallarını tamamen tıkamak, tamamen kapamak kalıyor size göre. Çünkü artık, halka yoksulluktan başka, sefaletten başka, kayyum gasbından başka, şiddetten, baskıdan sömürüden başka vadedecek hiçbir şeyi kalmayan bir siyasi iktidar var karşımızda ve biliyoruz ki otoriter rejimlerin tamamında istisnasız ilk işlerden bir tanesi özgür basını dağıtmaktır. Bunu yapabilmek için zaten operasyonel olarak bir başkanlık da kurmuş durumdasınız. İşte bugün, ülkede İletişim Başkanlığı denen bir garabet var, hacimli bir bütçesi var bu Başkanlığın, sınırsız yetkileri var, devletin imkân ve olanakları var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin
PERİHAN KOCA (Devamla) - Görevi de tümüyle kurulmak istenen bu faşist rejimi tahkim etmek, bunun için de troller aracılığıyla provokasyonları körüklüyor, tetikçilik yapıyor. Bakın, bu tabloda sadece son Halk TV operasyonları ya da baskını yok. Eğer bunu söylersek sadece eksik söylemiş oluruz. Son bir ayda 15 gazeteci tutuklandı bu ülkede. Özellikle sosyalistlerin ve Kürt halkının haber ajanslarında çalışan basın emekçilerinin birer birer tutuklandığını görüyoruz. Mezopotamya Ajansı, JINNEWS, Medya Haber gibi basın organlarının "web" sitelerine sürekli bu anlamıyla erişim engelleri getiriliyor. Türkiye Gazeteciler Sendikasının verilerine göre şu ana kadar 39 gazeteci cezaevinde bulunuyor ve bunların çoğunluğu Kürt basını ve sosyalist basın oluşturuyor ama size bu da yetmiyor, gazetecileri daha büyük suçlar işlemek için tutukluyorsunuz çünkü faşist inşa bugün bunu gerektiriyor.
Bu anlamıyla biz son olarak şunu söylüyoruz, buradan halkımıza sesleniyoruz: Özgür basına birlikte sahip çıkalım çünkü gazetecilik suç değildir. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akburak...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
48.- İstanbul Milletvekili Burak Akburak’ın, masa ücreti uygulamasına ilişkin açıklaması
BURAK AKBURAK (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkürler.
Üniversite öğrencilerinin çay içmeye bile bütçesinin yetmediği bir Türkiye'de yaşıyoruz. İstanbul'da, İzmir'de artık kafelerde oturmak bile lüks oldu. "Masa ücreti" diye bir uygulama başladı; çay söylemezsen, kahve içmezsen bile oturduğun yer için para ödüyorsun. 50 liraya dayanan çay, 100 liraya dayanan kahve yetmedi, şimdi de masa işgal parası çıktı. "Kira." "Enerji maliyeti." diyen işletmelere sözüm yok ama öğrencinin hâli ne olacak? Gençler sosyalleşmesin, ders çalışmasın, hayatın içinde olmasın mı istiyorsunuz? Vatandaşlarımızın, öğrencilerimizin oturacak bir masaya bile parası artık yetmiyor. Bu işletmeler fırsatçılıktan vazgeçmeli ve muhakkak denetlenmelidir.
BAŞKAN - Sayın Hun...
49.- Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun’un, emeklilerin ekonomik durumuna ilişkin açıklaması
YILMAZ HUN (Iğdır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Son yıllarda emekli yurttaşlar ülkede uygulanan yanlış ekonomi politikaları ve hukukun hiçe sayılması nedeniyle ciddi bir sıkıntı içinde. İktidarın uyguladığı yanlış ekonomi politikaları, özellikle enflasyonun yüksek oranlara tırmanması emekli maaşlarının alım gücünü neredeyse sıfırlamıştır. Emekliler yıllarca çalışarak devlete katkı sağlamış ama devlet bu katkıya karşılık onlara insanca bir yaşam sunamamıştır. Emekliler için hayatta kalabilmek artık bir mücadeleye dönüşmüştür. Ücret artışları ve düzenlemeler enflasyon karşısında anlamını yitirmekte, emekliler hayatlarını sürdürebilmek için ek işlere zorlanmaktadır. Emeklilerin yaşadıkları bu ekonomik adaletsizlik yalnızca onların değil ailelerinin de yaşamını etkilemektedir. Yüksek enflasyon, fiyatlardaki uçurum, temel gıda maddeleri fiyatlarındaki anormal artışlar emekli yurttaşları zor durumda bırakmaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Sait Yaz...
50.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz’ın, Gazze direnişine ilişkin açıklaması
MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Gazze, en ağır bombalarla, en acımasız bir şekilde aylarca sivil, direnişçi gözetmeden, zalimce, vahşice yıkımdan ve kıyımdan geçirildi. Kadınlar, yaşlılar, çocuklar hunharca katledildi; yetmedi, açlıkla, sürgünle sınandı ama o aziz millet çökmedi, yıkılmadı, korkuya yenilmedi; toprağından, vatanından vazgeçmedi, yıkılmış enkazlarından yeniden doğdular. Bu siyonist caniler tutukladıklarını esir sandılar fakat Gazzeli o yiğitler direnişleriyle imkânsızı imana, imkâna ve mekâna çevirdiler. Zira onlar ölümleriyle sadece bir milletin değil bir ümmetin temsilciliğini yaptılar. Evleri yıkıldı, bedenleri çiğnendi fakat cesetleri ve imanlarıyla tarihe destan yazdılar; onları unutmamalıyız, hâlleriyle baş başa bırakmamalıyız. "..."[1] Gazze direnişi.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, gazetecilik faaliyetlerinin suç sayılmasının toplumda yarattığı olumsuzlukların tespit edilmesi amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Ayşe Böhürler.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AYŞE BÖHÜRLER (Kayseri) - Kıymetli Başkanım, değerli vekiller; CHP Grubu tarafından verilen basın özgürlüğünü konu alan Meclis araştırması önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım.
Demokratik toplumlarda kişilik hakkı anayasalar ve kanunlar tarafından güvenceye alınmıştır. Bu bağlamda, hukuk açısından en değerli varlık kişi olarak görülmektedir. Oluşturulan hukuk mekanizmalarıyla kişiliğin haksız saldırılara karşı korunması amaçlanmıştır. Kişilik haklarının korunması Anayasa tarafından teminat altına alınmış bir hak olmakla birlikte, basın hürriyeti de yine Anayasa tarafından teminat altına alınmış bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır. Basın özgürlüğünü korumak, suç teşkil eden eylemlerde bulunanları hukukun dışında bırakmak anlamına gelmez. Bu önerge, gazeteciliği bir siyasi silah olarak kullanan, kişisel haklar ve onurun istismar edilmesine sebep olan apaçık bir Anayasa maddesi ihlalini görmezden gelmektedir. Söylemek isterim ki anayasal haklar siyasi menfaatler uğruna birbiriyle çarpıştırılamaz. Suç söz konusu olduğunda hukuk önünde herkes eşittir. Suç teşkil eden bir eylemi gerçekleştirdiğinde gazeteci kimliği bir imtiyaz kalkanı olarak kullanılamaz. İzinsiz ses kaydı almak, başkasına vermek ve yaymak gazetecilik faaliyeti değildir. Sizinle telefon konuşması yapan bir bilirkişinin izinsiz ve habersiz olarak ses kaydını almak ve başkasıyla paylaşmak gazetecilik faaliyeti sayılmaz. Konunun yargıya taşınmasına sebep olan üç ayrı suç iddiası kaydetme, başkasına verme ve yaymadır.
Bir kişi kendisini sadece sizinle konuşuyor zannederken sizin menfaatleriniz doğrultusunda bu görüşmenin kaydedildiğini bilmemektedir. Eğer bir gazeteci açıkça suç teşkil eden bir eylem gerçekleştiriyorsa ve bu konuda da diğer gazeteci meslektaşları tarafından uyarıldığı hâlde bu kaydı medyaya servis ediyorsa bu konuda yargıya muhatap olmuştur. Önergede iddia edildiği gibi ortada ne bir sansür ne de düşünceyi açıklamakla ilgili bir sorun yoktur. Anayasa’nın 20'nci maddesine aykırı hareket edilmiştir; bu maddenin üçüncü fıkrasındaki kişisel verilerin ancak bireyin rızası ya da kanunda öngörülen hâllerde kamuoyuyla paylaşılacağı maddesi ihlal edilmiştir. Bu maddeyle birlikte Türk Ceza Kanunu'nun 277'nci maddesi ihlal edilmiş, aynı zamanda bilirkişiyi etkileme teşebbüsü de gerçekleşmiştir. Yine, Türk Ceza Kanunu'nun 136'ncı maddesi de kişisel verileri hukuka aykırı olarak bir başkasına vermeyi suç saymıştır. Gazeteciliğin bir paravan olarak kullanılması en çok gazetecilik mesleğine karşı zarar verir. Basın özgürlüğünü savunurken hukukun üstünlüğüne gölge düşürecek her türlü çarpıtmanın karşısındayız. Geçmişte iktidara yön veren, iktidardan adam alıp sonra iktidarı hizaya çeken medya alışkanlığı günümüzde yargı organını etkilemeye dönüşmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin
AYŞE BÖHÜRLER (Devamla) - Geçmişte buna nasıl karşıysak bugün de buna karşıyız. Kimse kimseye parmak sallayamaz. Medya, siyaseti, yargıyı ve kurumları hizaya çekmenin aracı değildir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MURAT EMİR (Ankara) - Yoklama talep ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunmadan önce yoklama talebini karşılayacağız.
Sayın Ağbaba, Sayın Emir, Sayın Bakırlıoğlu, Sayın Genç, Sayın Akay, Sayın Timisi Ersever, Sayın Meriç, Sayın Öztürkmen, Sayın Kaya, Sayın İncesu, Sayın Çan, Sayın Ertuğrul, Sayın Sümer, Sayın Bingöl, Sayın Kış, Sayın Kavaf, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Güzelmansur, Sayın Suiçmez, Sayın Kılıç.
Yoklama için üç dakika süre tanıyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.51
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Rümeysa KADAK (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51'inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, gazetecilik faaliyetlerinin suç sayılmasının toplumda yarattığı olumsuzlukların tespit edilmesi amacıyla 30/1/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Ocak 2025 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Anayasa Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ile Meclis araştırması komisyonunda boş bulunan ve YENİ YOL Partisi Grubuna düşen üyelikler için seçim yapacağız.
Anayasa Komisyonunda boş bulunan üyelik için Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Adalet Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Adalet Komisyonunda boş bulunan üyelik için Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3.- Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan üyelik için İstanbul Milletvekili Medeni Yılmaz aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4.- İçişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - İçişleri Komisyonunda boş bulunan üyelik için İstanbul Milletvekili Birol Aydın aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5.- Dışişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Dışişleri Komisyonunda boş bulunan üyelik için İstanbul Milletvekili Hasan Karal aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan üyelik için Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan üyelik için Bursa Milletvekili Mehmet Atmaca aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8.- Çevre Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Çevre Komisyonunda boş bulunan üyelik için İstanbul Milletvekili Doğan Demir aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9.- Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş bulunan üyelik için Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan üyelik için Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan üyelik için Ankara Milletvekili Mesut Doğan aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12.- Dilekçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Dilekçe Komisyonunda boş bulunan üyelik için Gaziantep Milletvekili Ertuğrul Kaya aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyelik için Adana Milletvekili Sadullah Kısacık aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan üyelik için Konya Milletvekili Hasan Ekici aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulanan üyelik için Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan üyelik için İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda boş bulunan üyelik için İstanbul Milletvekili Elif Esen aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18.- Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunda boş bulunan üyelik için Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19.- Dijital Mecralar Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Dijital Mecralar Komisyonundan boş bulunan üyelik için İstanbul Milletvekili Elif Esen aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
20.- (10/235, 837, 1601, 1602, 1800, 1801) esas numaralı Yapay Zekânın Kazanımlarına Yönelik Atılacak Adımların Belirlenmesi, O Anlamda Hukuki Altyapının Oluşturulması ve Yapay Zekâ Kullanımının Barındırdığı Risklerin Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Yapay Zekânın Kazanımlarına Yönelik Atılacak Adımların Belirlenmesi, O Anlamda Hukuki Altyapının Oluşturulması ve Yapay Zekâ Kullanımının Barındırdığı Risklerin Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş üyelik için Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
21.- (10/1806, 1813, 1827, 1828, 1829, 1830) esas numaralı Çocukların Her Türlü Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunarak Akıl, Ruh ve Beden Sağlıklarının Gelişimi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Çocukların Her Türlü Şiddet, İhmal ve İstismardan Korunarak Akıl, Ruh ve Beden Sağlıklarının Gelişimi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan üyelik için Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22.- (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) esas numaralı Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Kadınların Her Türlü Şiddet ve Ayrımcılığa Maruz Kalmalarının Önlenerek Bu Alandaki Mevcut Düzenlemelerin Gözden Geçirilmesi ve Alınması Gereken Ek Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan üyelik için Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
23.- (10/1899, 1900, 1901, 1902, 1903, 1904) esas numaralı Bazı Özel Sağlık Kuruluşlarında Yaşanan Bebek Ölümlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılması, Özel Sağlık Kuruluşlarının Yenidoğan, Çocuk, Engelli ve Yaşlılarla İlgili Bakım Servislerindeki Uygulamalarının ve Mevzuatın İncelenerek Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Bazı Özel Sağlık Kuruluşlarında Yaşanan Bebek Ölümlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılması, Özel Sağlık Kuruluşlarının Yenidoğan, Çocuk, Engelli ve Yaşlılarla İlgili Bakım Servislerindeki Uygulamalarının ve Mevzuatın İncelenerek Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan üyelik için Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu aday gösterilmiştir.
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor, gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sıraya alınan, Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ve Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ile 74 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ve Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ile 74 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2858) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 191)[2]
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümünde yer alan 1'inci madde üzerinde verilen aynı mahiyetteki 3 önergenin oylama işleminde kalınmıştı.
Önergeleri hatırlatmak amacıyla tekrar okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Selçuk Özdağ | Mehmet Emin Ekmen | Sadullah Kısacık |
Muğla | Mersin | Adana |
Şerafettin Kılıç | Elif Esen | Birol Aydın |
Antalya | İstanbul | İstanbul |
| Mustafa Bilici |
|
| İzmir |
|
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | George Aslan | İbrahim Akın |
Van | Mardin | İzmir |
Salihe Aydeniz |
| Dilan Kunt Ayan |
Mardin |
| Şanlıurfa |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | Elvan Işık Gezmiş |
İzmir | Manisa | Giresun |
Mustafa Erdem | Cavit Arı | Cevdet Akay |
Antalya | Antalya | Karabük |
Melih Meriç | Hasan Öztürkmen | Uğur Bayraktutan |
Gaziantep | Gaziantep | Artvin |
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
1'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2'nci madde üzerinde 4 önerge vardır. Okutacağım ilk 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Selçuk Özdağ | Mustafa Bilici | Mehmet Emin Ekmen |
Muğla | İzmir | Mersin |
Sadullah Kısacık | Şerafettin Kılıç | Elif Esen |
Adana | Antalya | İstanbul |
| Birol Aydın |
|
| İstanbul |
|
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | George Aslan | İbrahim Akın |
Van | Mardin | İzmir |
Salihe Aydeniz | Dilan Kunt Ayan | Yılmaz Hun |
Mardin | Şanlıurfa | Iğdır |
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İzmir Milletvekili Mustafa Bilici. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
MUSTAFA BİLİCİ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerine YENİ YOL Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün Türkiye'de yıllarca çalışıp üreten, vergisini ödeyen, ülkemize katkı sunan emeklilerimiz açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmiştir. En düşük emekli maaşı temel ihtiyaçları bile karşılamaktan uzaktır. Kiralar alıp başını gitmiş, market raflarında fiyatlar her gün değişmekte ama iktidar emeklilere reva gördüğü bu sefalet düzenini savunmaya devam etmektedir. Bu sadece bir ekonomik kriz değil aynı zamanda bir vicdan krizidir. Ülkemizin büyümesinde, kalkınmasında emeği olan milyonlarca emekliyi açlığa mahkûm eden bu sistem çökmüştür. Mevcut gelir dağılımı sosyal bir yaradır ve bu yara giderek derinleşmektedir. Asgari ücretle çalışan milyonlar sabahın erken saatlerinde işe gitmekte, gecenin geç saatlerine kadar alın teri dökmekte ama yine de yoksulluk sınırının yarısına bile ulaşamayan bir maaşla geçinmeye çalışmaktadır. Her gün ucuz ekmek kuyruklarında, pazarlarda atık sebze ve meyveleri toplayan insanlarımızı görmeye başladık.
Değerli arkadaşlar, sormak gerekiyor; bu bereketli topraklarda yaşayan vatandaşlarımız neden hayat pahalılığı altında eziliyor? Türkiye tarımıyla, sanayisiyle, emeğiyle büyük bir ülke olmasına rağmen bu büyük ülkenin insanları neden açlıkla sınanıyor? İşte, bunun sebebi yanlış ekonomi politikalarıdır, bunun sebebi adaletsiz bir gelir dağılımıdır. Cennet gibi bir memlekette açlık sınırını konuşmak ülkemiz için büyük bir ayıptır. Hayat pahalılığı artık bir kriz değil bir felakettir. A'dan Z'ye her şey zamlanmakta; ev kiraları, gıda fiyatları, enerji faturaları vatandaşın belini bükmüş durumdadır. Ama en acısı ne biliyor musunuz? İnsanların artık çalışarak bile geçinemediği bir gerçek olmuştur. Orta sınıf yok oldu, yoksulluk artık sadece gelir meselesi değil toplumsal bir çöküş meselesi hâline geldi. Bozuk ekonomi ahlakı vuruyor, yoksulluk insanları umutsuzluğa sürüklüyor, dayanışmayı yok ediyor, toplumun ruhunu çürütüyor.
Değerli arkadaşlar, enflasyon ne kadar yükselirse ahlak o kadar alçalır. İnsanlar geçinemediğinde, insanca yaşama umudu kalmadığında tüm değerler yerle bir olur. Eğer karnınız açsa inanç bile insanlar için lüks olur; işte, Türkiye'nin geldiği nokta budur.
İktidar, ekonomiyi yönetemiyor ama algıyı yönetmeye devam ediyor. Televizyon ekranlarında, gazetelerde pembe tablolar çiziliyor. TÜİK rakamlarıyla gerçekler eğilip bükülüyor, suni gündemlerle halkın asıl sorunları gözlerden kaçırılıyor. Ama algı değişince gerçekler değişiyor mu? Algı operasyonlarıyla maaşlar artıyor mu, market raflarındaki fiyatlar düşüyor mu? Algı değişince aç doyuyor mu, asgari ücretli maaşıyla bir ay boyunca geçinemeyen milyonlarca insanın yaşamı iyileşiyor mu? Algı değişince emeklinin içler acısı durumu değişiyor mu? Gerçekler ortada, milletin derdi büyük ama iktidarın önceliği algıyı yönetmek; iktidarın önceliği, iktidarını muhafaza etmek. Unutulmamalıdır ki algıyı yönetmek gerçeği değiştirmez. Gerçek, pazardaki fiyatlardır; gerçek, açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren milyonların feryadıdır. Bu düzen böyle gitmez. Milletimiz bu adaletsizliğe, bu düzene mahkûm değildir.
Biz burada halkımız adına sesleniyoruz: Emeklinin maaşını yaşanabilir bir seviyeye çıkarın. Asgari ücreti sefalet sınırından kurtarın. Enflasyonu düşürecek, refahı artıracak, halkı rahatlatacak politikalar üretin. Bu milleti artık algı oyunlarınızla oyalamayın. Bu millet size defalarca güvendi ve oy verdi; bu güveni suistimal etmeyi artık bırakın. Lütfen artık insanlara hayal satmayın, çıkın ve "Biz yanlış yaptık, Türkiye gibi büyük bir ülkenin ekonomisini bu hâle getirdik, telafi edeceğiz." deyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
MUSTAFA BİLİCİ (Devamla) - Telafiyi insanları kutuplaştırmakta, ayrımcılığı körüklemekte, siyasilere yasaklarda aramayın. Bu ülke bunu hak etmiyor diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Coşar...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
51.- Antalya Milletvekili Aliye Coşar’ın, Antalya'nın Gündoğmuş ilçesinde Cumhuriyet Meydanı'na yapılan elektrik trafosuna ilişkin açıklaması
ALİYE COŞAR (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Antalya'mızın Gündoğmuş ilçesinde Cumhuriyet Meydanı'na yapılan elektrik trafosu halkın tepkisini çekmektedir. Gündoğmuş'ta halkın yoğun olarak kullandığı meydanda elektrik trafosunun bulunması tehlike arz etmektedir. Her gün çok sayıda insanın kullandığı meydanda trafonun kurulmasına hangi kurum hangi gerekçeyle izin verdi, akıl alır gibi değil. Millî bayramların kutlandığı ve afet durumlarında acil toplanma alanı olarak da kullanılacak meydanı bölen ve daraltan trafonun bir an önce buradan kaldırılması halkın talebidir.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ve Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ile 74 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2858) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 191) (Devam)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ HUN (Iğdır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
29 Ocak sabahına yine bir kayyum darbesiyle başladık. Gazetecilik yaptığı dönemlerde hakkında örgüt üyesi olmak iddiasıyla dava açılan Siirt Belediye Eş Başkanımız Sofya Alağaş'a Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından altı yıl üç ay hapis cezası verilmesinin ardından dün sabah Siirt halkının iradesine kayyum atandı. 2016 yılından bu yana demokratik değerleri daha da aşındıran AKP iktidarı eline aldığı yargı sopasıyla Kürt halkının tüm kazanımlarına saldırmaktadır. 31 Mart yerel seçimlerinden bu yana geçen on aylık sürede AKP 10 belediyeye kayyum atadı. Sistemin tüm hile ve hukuksuzluklarına rağmen Kürt halkının büyük emek ve çabayla kazandığı belediyeler hukuksuz bir şekilde iktidar tarafından gasbediliyor. Taşıma seçmenlerle, metruk binalara yüzlerce, binlerce sahte seçmen kaydıyla Emniyet, polis karakollarına hatta sağlık ocaklarına bile taşıma asker, polis kaydıyla Kürt halkının iradesinin önüne geçmek isteyen iktidar, hileyle kazanamadığına bu defa yargı darbeleri ve kayyumla el koyuyor. Kürtlerle bin yıllık ittifak hâlinde olduklarını söyleyenler, Kürtlerin iradesini yok sayarak ölüsüne bile saygı göstermeden Rojava'da her gün sivil Kürt halkını bombalayarak nasıl bir ittifaktan söz edeceksiniz? Kürt'e ve Kürt'ün dostuna karşı her türlü hukuksuzluğu meşru göstereceksin, her gün Kürt'ü bombalayacaksın, Kürt'ün kendi ölüsünü bile defnetmesine izin vermeyeceksin sonra da kalkıp bin yıllık ittifaktan, kardeşlikten, barıştan bahsedeceksin. AKP'nin bu uygulamaları Kürt'ün kendi kendisini yönetmesine bile tahammül etmeyen bir zihniyettir; cumhuriyetin ilanından bu yana umumi müfettişliklerle başlayan Kürt'ün kendi kendini yönetmesine, bir özne olmasına engel olmaya çalışan zihniyettir. AKP'nin kayyum, gözaltı ve sindirme çabaları, Kürt'ün varlığını kabul etmeyen inkârcı, retçi uygulamaların devamıdır. Kürtler tarihsel direnişleriyle bu uygulamaları boşa çıkardı, sizin kayyum, baskı, sindirme çabalarınızı da boşa çıkaracaktır, kazanan Kürt halkı ve Türkiye halkları olacaktır. İktidarın antidemokratik tutumu sadece belediyelere, dolayısıyla halkın iradesine yönelik değil, tüm bu süreçte başta Kürt basını olmak üzere DEM PARTİ çatısı altında siyaset yapan Kürt ve Türkiye halklarının demokratik, özgür ve eşit bir şekilde yaşamasını savunan siyasetçilere, yöneticilere ve seçilmişlere yönelik hukuksuz gözaltı, tutuklama ve sindirme operasyonları var oldu ve hâlen devam etmektedir. İktidarın yargı ve hukuku kullanarak heybesinde taşıdığı sopa dün de Halk TV'de çalışan gazetecilere yöneldi. Türkiye'de yaşanan hukuksuzlukların, yolsuzlukların kamuoyuna yansımasını sağlayan basın emekçilerine yönelik bu baskılar bitmek bilmiyor. Sadece son kırk günde 2 gazeteci katledildi, 14 gazeteci tutuklandı. Katledilen 2 gazeteci Cihan Bilgin ve Nazım Daştan, Tişrin Barajı'nda Kürt halkının kendini savunmasını ve gerçekleri kamuoyuna aktarmaya çalışırken katledildi; doğdukları topraklara defnedilmeleri engellendi, cansız bedenleri günlerce sınır kapısında bekletildi; tüm insanlık değerleri hiçe sayılarak yapıldı bu. İktidar hukuksuzluk adına uygulayacağı tüm adımları önce Kürt halkı ve kazanımları üzerinde denedikten sonra yüksek sesle itiraz edilmediği için sonra da tüm ülkeye uygulamaktadır. Yıllardır Kürt basınına yönelen katletme, işkence, tutuklama ve gözaltılara yeterince ses çıkarılmayınca bu defa diğer basın çalışanlarına da yönelmeye başladılar. Artık Türkiye'de özgürlük, demokrasi, eşitlik isteyen, bu isteminde samimi olan tüm kesimlerin şunu anlaması gerekmektedir: Bugün Kürt halkına yönelen yargı sopalarının bir ucu da sizdedir, siz varsınız. Kime uygulanırsa uygulansın, kimden gelirse gelsin, yaşanan her antidemokratik uygulamalara hep bir ağızdan karşı koymamız gerekmektedir. Bundan yirmi iki yıl önce hak ve özgürlükler için yola çıktığını savunan iktidar, gelinen süreçte hak ve özgürlükler karşısında en büyük engel olmuş durumdadır. Başta Kürt halkı olmak üzere, ülkede demokratik talebi olan tüm kesimlere canhıraş bir şekilde saldırmak, gözaltı, tutuklama, çeşitli baskılarla tüm bu kesimleri susturmak, seslerinin çıkmasını engellemek bu iktidarın tek gayesi olmuş durumdadır. AKP iktidarının topluma dayattığı baskı, gözaltı ve tutuklamalara karşı topluma dayatılan işsizlik, enflasyon, liyakatsizlik ve yoksulluklara karşı demokrasi, eşitlik ve özgürlük ilkelerini savunmaya devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILMAZ HUN (Devamla) - Kürt halkına yönelik geliştirdiğiniz çöktürme planlarınız, gasplarınız, hukuksuzluklarınıza rağmen bizler Kürt ve Türkiye halkları olarak radikal demokrasi ilkelerini ve bir arada yaşama isteğimizi tüm gücümüzle haykırmaya devam edeceğiz. Bu ülkede demokratik değerlere savaş açan iktidar şunu iyi bilsin ki bizler var olan değerlerimizden ve kazanımlarımızdan asla bir adım geri atmayacağız. Kürt ve Türkiye halklarının birlikte demokratik, eşit ve özgürce bir arada yaşama isteklerini savunmaya devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesiyle 2443 sayılı Kanun’un mülga 5'inci maddesini düzenleyen "Denetçilerin görevleri" başlıklı maddenin son fıkrasının teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın Türeli | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | Elvan Işık Gezmiş |
İzmir | Manisa | Giresun |
Mustafa Erdem | Cavit Arı | Melih Meriç |
Antalya | Antalya | Gaziantep |
Sibel Suiçmez |
| Hasan Öztürkmen |
Trabzon |
| Gaziantep |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Trabzon Milletvekili Sayın Sibel Suiçmez.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerinde konuşmak için Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
İlk kez konuşma yapmakta isteksizim, sizin sayenizde değerli iktidar milletvekilleri çünkü biliyoruz ki ne söylersek söyleyelim, iradenizle hareket edemediğiniz için, yapacağım konuşmanın sizin nezdinizde hiçbir etkisi olmayacaktır. "Dilimizde tüy bitti." terimi var ya, dilimizde artık sakal bitti, biz size anlatamadık. (CHP sıralarından alkışlar) Neyi mi anlatamadık? Yasama organı olarak Meclisin en önemli görevlerinden birinin yasa yapma olduğunu, yapacağımız yasaların yasama tekniğinde olağan olmayan torba yasa yöntemiyle yapılmaması gerektiğini, torba yasayla nitelikli yasa yapmanın mümkün olmadığını, tali komisyonlarda görüştürmediğiniz kanun tekliflerinin tali komisyonlarda görüştürülmesi gerektiğini, etki analizlerinin yapılması gerektiğini, Anayasa'ya aykırılık iddialarının komisyonlarda göz ardı edilmeyeceğini, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen hükümlerin yeniden aynı şekilde Meclise sunulmaması gerektiğini, tüm itirazlarımıza rağmen torba yasaları allayıp pullayıp temel yasa olarak önümüze getirmemeniz gerektiğini, acele kamulaştırma gibi acele kanunlaştırma tekniği kullanmamanızı anlattık, anlattık ama istikrarlı bir şekilde anlamazlıktan gelmeye devam ediyorsunuz. Bu nedenle, Meclisi bile Anayasa Mahkemesi kararına aykırı davrandıran sizlere kanundan, Anayasa Mahkemesinden bahsetmemin artık hiçbir anlamı yok. Anayasa Mahkemesinin, Anayasa'ya aykırılık iddiaları gerekçesiyle iptal ettiği düzenlemelerin gerekçelerini dahi değiştirmeksizin ve itirazlarımızı dikkate almaksızın aynı şekilde Meclise getirmeniz Anayasa'yı çiğnemek, Türkiye'yi anayasasızlaştırma sürecine hızla sürüklemek demektir. İşin daha da garibi, Anayasa ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayanların yeni anayasa yapma konusundaki kabarık iştahıdır. Tüm bunlara rağmen, bizi şu anda televizyonları başında izleyen halkımıza saygı nedeniyle birkaç kelam etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz aldığım bu madde, esasında Anayasa Mahkemesinin 1 Şubat 2024 tarihli Kararı'yla iptal ettiği bir düzenlemedir. Devlet Denetleme Kurulu Cumhurbaşkanlığına bağlı bir Kuruldur ve denetim yetkisini Cumhurbaşkanı adına yapmaktadır. Bu teklifle Anayasa'mızda anayasal denetim birimi olarak tanımlanan ve görevleri idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetleme şeklinde saptanmış olan Devlet Denetleme Kuruluna diğer kanunlarla özel yetki verilen kurumlardaki denetim birimlerinde de yetki ve görev alanları tanınmaktadır. Adalet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Merkez Bankası gibi kurumların zaten kendi iç denetim mekanizmaları bulunmaktadır ancak bu düzenlemeyle Devlet Denetleme Kurulu denetçileri aynı yetkilere sahip olacaktır. Bu durum "kuvvetler ayrılığı" ilkesine aykırı bir durum yaratacak, Devlet Denetleme Kurulunu mevcut denetim mekanizmalarının üzerinde bir vesayet makamı hâline getirecek ve kurumlar arasında yetki çatışması ve çakışması yaratacaktır. Örnek vermek gerekirse, Adalet Bakanlığının hâlihazırda kendi iç denetim mekanizması bulunmaktadır; bu nedenle, kendi Teftiş Kurulu zaten gerekli şekilde incelemelerini yapmaktadır. Dolayısıyla, özel bir kanunla tanınmış özel yetkilerin Devlet Denetleme Kurulu denetçilerine de tanınması yargı mensuplarını ve diğer Adalet Bakanlığı görevlilerini daha da fazla siyasi baskıya açık hâle getirecektir. Anayasa'ya aykırı bu teklif kanunlaştığı takdirde, hiç şüpheniz olmasın ki, bu kanunun iptali için partimiz Anayasa Mahkemesine başvuracaktır ve iptal de gelecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİBEL SUİÇMEZ (Devamla) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
SİBEL SUİÇMEZ (Devamla) - Çorba yasalarla karıştırdığınız bu sistem işin içinden çıkılmaz bir hâl alacaktır. Sonrasında, 78 vatandaşımızın hayatını kaybettiği yangında sorumluları bulamadığınız gibi bu konuda da "Denetim yetkisi kimde?" diye on gün tartışıp karar verirsiniz artık.
Biraz önce bir iktidar milletvekili Genel Kurula "Ayıp, ayıp!" diye hitap etmiştir. Ben de sayın iktidar milletvekillerine soruyorum: Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir düzenlemeyi aynen getirip Meclisin yasama yetkisini veya Anayasa’nın bağlayıcılığını yok saymaktan utanmıyor musunuz? Meclise, yasalarımıza, halkımıza hiç mi saygı duymuyorsunuz?
Herkesi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Önergenin oylamasından önce yoklama talebi var.
Sayın Emir, Sayın Bayraktutan, Sayın Akay, Sayın Öztürkmen, Sayın Coşar, Sayın Suiçmez, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Kavaf, Sayın Sümer, Sayın Ertuğrul, Sayın Ceylan, Sayın Karakoz, Sayın Torun, Sayın Taşkın, Sayın Erdem, Sayın Gürer, Sayın Bingöl, Sayın Özkan, Sayın Öztrak, Sayın Berberoğlu.
Üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.37
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Rümeysa KADAK (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51'inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerinde Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ve Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ile 74 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2858) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 191) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "yeniden düzenlenmiştir" ibaresinin "değiştirilmiştir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yüksel Selçuk Türkoğlu | Ayyüce Türkeş Taş | Adnan Şefik Çirkin |
Bursa | Adana | Hatay |
Burhanettin Kocamaz |
| Turhan Çömez |
Mersin |
| Balıkesir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; lafı hiç eğip bükmeden konuya direkt girmek istiyorum. Bu kanun teklifi, en düşük emekli aylığını yüzde 15,75 artırarak 14.469 TL'ye yükseltiyor. Şimdi, ben daha net anlatabilmek için biraz önce bankamatikten 14 bin lira çektim. Burada bir emeklinin bu 14.469 lirayla nasıl geçinip geçinemeyeceğini hemen, kısaca izah etmek, daha doğrusu iktidar partisinin de bunu millete nasıl izah edeceğini merak ederek sormak istiyorum.
Eğer ay içerisinde hastaneye gidip hastane katılım paylarınız kesilmediyse ve 14.469 lirayı tam almış iseniz... Birinci kalem, tabii ki kiralar. Malumunuz, artık emekliler emekli olduğunda ikramiyeleriyle ev sahibi olamıyorlar. Yalancı TÜİK'in rakamlarına göre Temmuz 2024'te 6 bin küsur lira kira, ben bu rakamı kabul ediyorum, yüzde 44,38 enflasyon oranını da kabul edersek onu eklediğimizde 2025'te 9 bin lira gibi; 9.038 lira. 38'i bir tarafa bırakalım, 9 bin lirasını böylece kiraya ayırdım; hemen akabinde, 238 kilovat gibi en düşük tüketimle elektrik için 485 lirayı ayırdım; 30 metreküp su için 415 lirayı ve ortalama 1.200 lira ile 2.500 lira arasında olmakla birlikte 1.300 tabandan kabul ederek 1.300 lira doğal gazı ödedim; zorunlu ulaşıma 1.000 lira ayırdım 2 emeklimiz için; internet, telefon, aboneliklere 500 lira; sağlık ve ilaç katılım paylarına 400 lira; etti 13.100 lira.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Selçuk Bey, bitmedi mi? Çok bereketli(!)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Ekmeğin 15 lira olduğu günümüzde günde yalnızca 3 ekmek üzerinden hesap ettiğimde de aylık 1.350 lira yalnızca ekmek tüketimi var. Geriye kaç lira kaldı biliyor musunuz? Bakıyorum, 14.450 lira eksi bu dediğim sabit giderler, geriye de bize -15 lira, burada da 4 lira- 19 lira kaldı. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
Şimdi, hiç lafı dolandırmayalım, 16 milyon 150 küsur bin emekli bugün burayı seyrediyor. "Bu utanç rakamına harbiden nasıl imza atacaklar ve nasıl el kaldıracak bu iktidar?" diyorlar. Buna el kaldırmayın. Defaaten muhalefet teklif sundu "En düşük emekli maaşı asgari ücret olmalıdır." diye. Ya, Allah aşkına şu rakamla yaşanır mı? Şimdi, bu kalan 19 lirayla pazara mı gidelim, markete mi gidelim? Bu kalan 19 lirayla torunumuza bir çikolata alabilecek miyiz? Kahveye gidip 3 çay içebilecek misin, bir arkadaşını ziyaret edebilecek misin? Kayseri'de derler ki: "Dünyada ne ucuz? Elin uşağı ele ucuz." İşte, sizin için de bu memleketin emeklileri insandan ucuz hatta en ucuz. Yazıktır, ayıptır ve günahtır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde emekliler ilk defa bu denli yoksul ve yoksun bırakıldı. Nasıl geçinecekler yahu, ne yiyecekler? Şu maaştan geriye yarım kilo kıyma parası kalmıyor. Böyle bir adalet olabilir mi ya? O beğenmediğiniz, o ha bire hakaret ettiğiniz eski Türkiye'de en düşük maaşlı emekli, bir asgari ücretin 1,3 katı gelir elde ediyordu. O beğenmediğiniz eski Türkiye'de ister sigortalı ister memur emekli olduğunda ister ikramiyesiyle ister tazminatıyla bir ev alabiliyordu ya!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlayayım.
BAŞKAN - Buyurun.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Nasıl olacak şimdi? İtibar nedir Allah aşkına ya? Ha bire itibardan bahsediyorsunuz. İtibar; saray değildir, uçak değildir, makam arabası değildir. İtibar; senin en kıymetlin, ahir ömründeki emeklilerinin yaşam standardıdır. İtibar, onun da gidip bu ahir ömründe torunuyla torbasıyla dışarıda bir yemek yiyebilmesi, onları parka götürebilmesidir; itibar budur.
Siz, emeklileri belki de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en düşük, en yoksul, en yoksun, en ihtiyaç sahibi hâline getirdiniz ve "2024 Emekliler Yılı" dediniz de 2025 yılı da emekliler için ölüm yılı oldu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ben bu kalan 19 liraya alacak hiçbir şey bulamadım; götüreceğim, bu Komisyona bırakacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKİK (Ağrı) - 19'u onlara iade et.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Bu 19 lirayla nasıl karın doyuruluyor, anlatsınlar.
Heyeti saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
RESUL KURT (Adıyaman) - Hepsini bırak, ayıp olmasın. Pintilik etme, hepsini bırak, ayıp.
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Diğer parayı da bırak. 19'u değil, onu da bırak.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Harcadık hepsini, harcadık.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
2'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2'nci madde kabul edilmiştir.
3'üncü madde üzerinde hepsi aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Selçuk Özdağ | Mustafa Bilici | Sadullah Kısacık |
Muğla | İzmir | Adana |
Elif Esen | Birol Kaya | Şerafettin Kılıç |
İstanbul | İstanbul | Antalya |
| Ertuğrul Kaya |
|
| İstanbul |
|
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | George Aslan | İbrahim Akın |
Van | Mardin | İzmir |
Salihe Aydeniz | Dilan Kunt Ayan | Zülküf Uçar |
Mardin | Şanlıurfa | Van |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Yüksel Selçuk Türkoğlu | Ayyüce Türkeş Taş | Mehmet Mustafa Gürban |
Bursa | Adana | Gaziantep |
Burhanettin Kocamaz | Turhan Çömez | Adnan Şefik Çirkin |
Mersin | Balıkesir | Hatay |
|
| Rıdvan Uz |
|
| Çanakkale |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | Melih Meriç |
İzmir | Manisa | Gaziantep |
Mustafa Erdem | Cavit Arı | Hasan Öztürkmen |
Antalya | Antalya | Gaziantep |
Cevdet Akay | Elvan Işık Gezmiş | Sibel Suiçmez |
Karabük | Giresun | Trabzon |
|
| Ömer Fethi Gürer |
|
| Niğde |
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Gaziantep Milletvekili Ertuğrul Kaya.
Buyurun. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KAYA (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri YENİ YOL Grubumuz ve DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, Devlet Denetleme Kuruluna ilişkin kanunun "mevzuat.gov.tr"deki ekran görüntüsünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir zamanlar 12 maddeden oluşan Devlet Denetleme Kuruluna ilişkin kanunun mevcut hâli bu. Türkiye Büyük Millet Meclisini baypas ederek koca ülkeyi Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yönetme sevdanızdan kurtulun. Kuruluş kanunundan geriye sadece 2 fıkra kalmış. Gerçekten fıkra gibi kanunsuz, kuralsız, keyfî bir idare etme yöntemi. Ücret ve yolluklarla ilgili 8'inci maddenin, Allah için, 2 tane fıkrası mülga edilmemiş; onlar da Kurul üyelerinin özel hizmet tazminatı ve...
(Uğultular)
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Milletvekili...
Konuşanların sesi hatibi dinlememize fırsat vermemektedir. Konuşmaların kuliste devam etmesini rica ediyorum.
Buyurun.
(Uğultular)
ERTUĞRUL KAYA (Devamla) - Devam edeyim mi?
BAŞKAN - Konuşanlar bizi duymadılar galiba. Konuşan arkadaşlarımız, lütfen, kuliste konuşmalarına devam etsinler.
Buyurun Sayın Milletvekili.
ERTUĞRUL KAYA (Devamla) - Teşekkür ederim.
Ücret ve yolluklarla ilgili 8'inci maddenin, Allah için, 2 tane fıkrasını mülga etmemişsiniz; onlar da Kurul üyelerinin özel hizmet tazminatı ile harcırahları. Evet, "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" adını verdiğiniz sistemin, aslında tam bir sistemsizliğin açık bir örneği. Kurulla ilgili tüm düzenlemelerin kanunla yapılması gerekirken bir kişinin imzasıyla çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle düzenleme gayretiniz, sevdanız maalesef bir türlü bitmiyor. Neyse ki bu yanlışınız da Anayasa Mahkemesinden döndü. Gördüğünüz gibi değerli arkadaşlar, mülgalarla kanun delik deşik edilmiş, içi boşaltılmış vaziyette; kanun, koca bir kara deliğe dönüştürülmüş vaziyette. Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymak için neden kanunlarla madde madde, taksit taksit Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine geliyorsunuz, inanın anlamak mümkün değil. Baştan bir kanun yazmak inanın bu kadar zor değil. Amacınız denetleme yapmak mı yoksa denetimden kaçmak mı? Devlet Denetleme Kuruluyla ilgili bir kanun teklifini bile ihtisas komisyonu yerine torbaya doldurup Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştürüyorsunuz. Böyle torbalarla uğraşacağınıza, gelin, bu kanun teklifini baştan aşağı hep beraber, istişareyle, ortak akılla beraber buradan çıkaralım; inanın, bu, milletimizin faydasına olandır. Tabii "Var mısınız?" diye sormak içimizden geçiyor ama yani "Yok." diyeceğinizden de o kadar eminiz ki.
Bakın, kıymetli milletvekilleri, AK PARTİ'nin kıymetli milletvekilleri; bu ülke sizden, muhalefetten, iktidardan önemli vazifeler bekliyor. Burada bu iradeyi gelin hep birlikte ortaya koyalım. Siz Türkiye'nin en önemli değerlerini, milletimizin değerlerini... Sayın Ali Babacan'ın ekonomi yönetiminin başında olduğu dönemde defalarca veto ettiği -"Varlık Fonu" denen bir kara delik var- bu Varlık Fonunu, Sayın Ali Babacan görevden ayrılır ayrılmaz milletimizin değerlerini, o kuruş kuruş biriktirilen değerleri aldınız apar topar Varlık Fonunun içerisine koyup bir borç bataklığın içerisine atıverdiniz ve Sayıştay denetiminden de çıkardınız. Sayıştay denetimi yok. Ülkenin tüm koca değerlerini, milletimizin değerlerini Sayıştay denetiminden çıkardınız. Kara deliğe döndürdüğünüz Varlık Fonunu neden denetleme dışında bırakıyorsunuz? Bunu size sormak istiyoruz. Buyurun, gelin, bu kanun teklifine bir madde ekleyelim, Varlık Fonunu da denetime hep birlikte açalım ama bundan siz kaçınıyorsunuz. Kendinizden eminseniz, yaptığınız işten gerçekten eminseniz torbanızda zaten yer çok; buyurun, bu maddeyi de bu kanun teklifinin içerisine ekleyelim. Türkiye Varlık Fonunu ve Fona devredilen kuruluşları, bakın, Devlet Denetleme Kurulunun pekâlâ denetimine açabilirsiniz ama görünen o ki sizin öyle bir niyetiniz yok.
Değerli milletvekilleri, milletimize ait olan bu değerler şeffaflık, hesap verilebilirlik ve demokratik denetim mekanizmalarının işletilmesiyle yönetilmelidir. Ama maalesef siz ne yaptınız? Gerçekten, inanın, insanın yüreği parçalanıyor yani bu ülkemizin değerlerini bir borç batağının içerisine atıverdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
ERTUĞRUL KAYA (Devamla) - Az önceki hatibin, İYİ PARTİ'nin kıymetli milletvekilinin ifade ettiği gibi emeklilerimiz perişan hâlde, gençlerimiz perişan hâlde, esnaflarımız perişan hâlde. İnanın, bu ülkenin çözülemeyecek hiçbir problemi yok; bunların hepsi birer birer çözülebilecek problemler.
Varlık Fonunun içerisine attığınız kıymetleri... Bakın, bankalar bugün kâr üstüne kâr açıklarken Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank görev zararı açıklıyor. Yazık günah değil mi? Bu milletin değerlerine yazık günah değil mi? Bunların hepsi bakın, kötü bir yönetimin, kötü bir yönetim anlayışının sonucunda gerçekleşti.
Buradan şunu da ifade etmek istiyorum: Bu kanun teklifinde üyelerin aidatlarıyla, bağışlarla ayakta durmaya çalışan derneklerle, vakıflarla, meslek örgütleriyle uğraşacağınıza, bakın, buyurun, Varlık Fonunu hep beraber denetime açalım diyorum. Bizim iktidarımızda merak etmeyin, biz bu cevapların hepsini bulur, gereğini de evelallah yaparız.
Doğru, hesaptan kaçmaz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Van Milletvekili Zülküf Uçar. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ben, öncelikle değerli milletvekillerini, Genel Kurulu ve kıymetli halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Son yirmi yıldır iktidar eliyle yapılan her kanunla birlikte hukuk biraz daha zayıfladı. Teklifin 3'üncü maddesiyle biz bunu bir kez daha görüyoruz. Devlet Denetleme Kurulu denetçileri denetlenemez yetkilerle donatılıyor ve hukuki güvenlik yetkisi tamamen ortadan kaldırılmak isteniyor. İşlediği suçların denetimsiz bırakılmasını isteyen o akıl başka türlü çalışmıyor. Kartalkaya'da 78 canın katledilmesine sebep olan akıl da yine aynı akıl; Kürt halkına karşı işlenen suçları denetim dışında bırakan, bütün katilleri aklayan akıl da yine aynı akıl.
Bakın, daha iki gün önce Kürt katili JİTEM yapılanmasına ilişkin ana davada zaman aşımı kararı verildi, "Kürt öldürmek denetime tabi değil." mesajı verildi. Bu karar, bu aklın Kürt halkına bakışının temsilidir. Vartinis davası, Lice davası, Dargeçit davası, Kızıltepe dosyası, Kulp davası ve bütün dünyanın gözü önünde katledilen Baro Başkanı Tahir Elçi davası ve daha pek çok dava ya zaman aşımı ya sanıkların ölmesi ya da beraat kararlarıyla cezasız bırakıldı. JİTEM davası bu cezasızlık siyasetinin son halkasıdır. Zaman aşımı gerekçesiyle Kürt düşmanı derin yapılar ve Kürt düşmanı siyasi gelenek aklanmak isteniyor. Oysa hukukta evrensel bir kural vardır: İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı olmaz. Ama siz, bu kuraldan da Kürt'ü dışlayacaksınız elbette çünkü aklınız, duygularınız ve varlığınız Kürt düşmanlığıyla dolup taşmış hâlde. Devletin kuruluşundan bu yana Kürt halkına karşı öyle bir siyaset örülmüş ki bütün kavramlar ters yüz oluyor; "adalet" dediğiniz adaletsizlik yaratıyor, "hukuk" dediğiniz hukuksuzluk yaratıyor, siyasetiniz sadece tutsaklık yaratıyor, "kardeşlik" dediğinizin altından hep düşmanlık çıkıyor. Sizin cephenizdeki adalet, Kürt'ün evinde gasba dönüşüyor. Sizin cephenizdeki özgürlük, Kürt'ün evinde esaret ve sürgün yaratıyor. Bir yandan "barış" diyorsunuz, diğer yandan Kürt düşmanlığına devam ediyorsunuz. Daha iki gün önce Kobani'nin Sirin ilçesinde 12 Kürt sivil katledildi. Her gün dünyanın gözü önünde Tişrin Barajı'nda Kürtlere yönelik katliamlara devam ediliyor, her gün Rojava'ya yönelik saldırılar ve tehditler devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, barışın eli kılıç kaldırmaz, barışın dili kin kusmaz ve barışın siyaseti gasbetmez ama siz, barış gerekleri dışında her şeyi yapmaya devam ediyorsunuz. İki lafınızdan biri Kürt düşmanlığı, Kürt'ü tehdit etmek ve Kürt'ün belediyesine çökmek. "Çözüm" diyorsunuz, yaptığınız şey sadece ve sadece savaşı derinleştirmek. Katletme, hapsetme, gasbetme, sürgün etme, cezasız bırakma dışında hiçbir şeyi hak görmediğiniz Kürt'e dönüp bir de "Neden direniyorsunuz?" diye sorma yüzsüzlüğünde bulunuyorsunuz. Ne yapsın Kürtler, kılıcı indirmeniz için sizlere boynunu mu uzatsın; bunu mu istiyorsunuz? Birazcık akıl, vicdan, insaniyet taşıyanlara soruyorum: Kürtler neden direniyor diye hiç düşündünüz mü; neden hapsedilmeyi göze alıyor? Kürtlere ömrünü dört duvar arasında bitirmeyi göze aldıran feraset nedir? Her sene binlerce insan tutuklanıyor, yine de pes etmiyorlar. Neden diye düşündünüz mü hiç? Bakın, binlerce Kürt siyasetçi şu an tutsak. Bu sayı size hiçbir şey hissettirmiyor mu? Bu sayının arkasında gerçek hayatlar, özgürlük umudu, onurlu bir barış ve yaşam talebi var ve siz bunu anlamadıkça bu ülkeyi ne ekonomik bakımdan ne hukuken ne de siyaseten düze çıkarabilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
ZÜLKÜF UÇAR (Devamla) - Kürt gerçekliğini hapsederek tek bir adım dahi yol alamazsınız. Onurlu barışın ilk şartı tanımak ve kabul etmektir. Siz ancak Kürt'ün dilini, siyasi iradesini ve varlığını kabul ederek çözüm üretebilirsiniz; yok sayarak çözüm üretmeye çalışma yöntemi aklın iflasıdır.
Siirt Belediyesinin gasbı da bu aklın temsilidir. Bakın, kayyum gasbından sonra ilk iş olarak Siirt Belediyesine büyük bir bayrak asıldı. Yahu, siz Siirt'i düşmandan mı kurtardınız? Siz yeni bir ülke mi fethettiniz de kocaman bir bayrak asıyorsunuz? Kime karşı zafer kutluyorsunuz? Demek ki siz, Siirt halkını bu ülkenin yurttaşı olarak görmüyorsunuz. Bu şekilde Kürt halkını ötekileştirerek hiçbir yere varamazsınız. Bunu da hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın diyoruz.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü konuşmacı Çanakkale Milletvekili Rıdvan Uz.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
RIDVAN UZ (Çanakkale) - "Bakıp sanmayın ki ben öldüm/Deyin ancak askerin son rütbesini buldum/Dini ve vatanı yaşaması için Türk'ün/Bilin ki kardeşler en şereflidir bu ölüm." Çanakkale'de yeni bulunan şehitliklerde Safranbolulu Ali oğlu Mehmet Çavuş'un mezar taşında yazan yazı bu arkadaşlar. Akif'in dediği gibi "Kimi yamyam, kimi Hindu, kimi bilmem ne bela." diye yedi düvele karşı mücadele edilen yerde, Çanakkale'de yani "Türk olmak zordur dünyayla savaşırsın, Türk olmamak daha zordur Türk'le savaşırsın." denilen yerde, bu milletin asil vücudunun yer bulduğu noktada, bugün Meclisimizde bir terör örgütünün, bir çapulcunun isminin zikredilmesini esefle kınadığımı buradan bir kez daha belirtmek istiyor ve şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hem milletimizi hem de Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Milletimizin geleceğini karartan, millî birlik ve beraberlik ruhuna zarar veren her türlü adaletsizliğe karşı birlikte mücadele etmek zorundayız. Tutuklu siyasetçiler, tutuklu gazeteciler, tutuklu vatandaşlar ve 2025 yılında yapılması düşünülen 11 yeni cezaevi... Milletimiz özgürce fikir beyan etmenin bedelini demek ki ağır bir şekilde ödeyecek. Biz İYİ Parti olarak, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ tutuklandığında yanında olduk, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş çağrıldığında yanındaydık, İstanbul Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu ifadeye çağrıldığında da yarın yanında olacağız; bunu adalet adına yapıyoruz çünkü adalet, dinin temeli ve direğidir.
Kıymetli milletvekilleri, malumunuz, bir gün yaralı bir kuş -derviş kılığında bir şahsın, derviş cübbesi giyen birisinin attığı bir taşla kanadı kırılır- dönemin şahı, padişahı, peygamberine gider ve şikâyet eder; der ki: "Bu derviş taş attı, kanadımı kırdı." O da dervişi huzura çağırtır, "Niye yaptın?" der. O da der ki: "Yanına kadar yaklaştım, eğildim, taş aldım, o da kaçmadı." "Sen niye kaçmadın?" diye kuşa sorar, o da der ki: "Bu, derviş elbisesi giymiş; elinden, dilinden ve Allah korkusundan emin olunan adamdır, dolayısıyla ben niye kaçayım?" Bunu söyleyince şah der ki: "Kısasa kısas, bunun da kolunu kırın." Orada kuş derhâl itiraz eder: "Efendim, kolunu kırarsanız, iyileştiğinde yine aynı şeyi yapar; en iyisi siz üzerindeki derviş hırkasını çıkarın ki benim gibi başkalarını da aldatmasın." İşte tam da bu yüzden milletimizin kolunun kanadının kırıldığı bu düzende bunun yerini bulmaması adına mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğimizi beyan ediyorum.
Kıymetli milletvekilleri, Türkiye'de adaletin tam ve kâmil manasıyla yer bulması en büyük arzumuz ve umudumuzdur. Bu sebeple, önce adalet için Sayın Cumhurbaşkanının üstündeki hâkim ve savcı cübbesini çıkartması gerekir, zengin ve müreffeh bir Türkiye için ekonomi cübbesini üstünden çıkarması gerekir, şanlı tarihimizin hatırası için Yahudi üstün cesaret cübbesini çıkarması gerekir; bu ülkenin çocuklarının, kadınlarının yaşaması için sahte derviş cübbesini çıkarması gerekir. Bu millet beklemesini ve sabretmesini bilir ama artık sabır taşı çatlamıştır. Yenidoğan çetesi bebekleri katlederken yoktunuz, Kahramanmaraş depreminde göçük altında günlerce "Yok mu kurtaran biri?" diye yalvaran insanlarımızın yanında yoktunuz, Bolu Kartalkaya'da 36'sı çocuk 78 kişi yanarken yoktunuz. Ne oldu sizin, bizim “Kenarıdicle'de bir kurt kapsa koyunu, gelir de adliilahi Ömer'den sorar onu." sözü ne oldu? Ne çocuk bıraktık ne genç bıraktık ne kadın bıraktık!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin, buyurun.
RIDVAN UZ (Devamla) - Bu vesileyle son olarak şunu söylemek isterim: Bir gün, Halife Ömer halkın içinde gezerken bir evden çocuk ağlamalarını duyar, bir girer ki bir yaşlı kadın tencerede taş kaynatıyor; gider bir çuval unu sırtlanır, evinden getirir ve oraya bırakır; sonra der ki: "Teyzem niye Halifeye söylemezsin, burada bu çocuklarla aç aç durursun?" O da der ki: "Biz halifeyi uyanık sanırdık." Bu millet de hem Cumhurbaşkanını hem sizi uyanık sanıyor ama siz uyuyorsunuz; lütfen, artık uyanın.
Teşekkür eder, saygılar sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde son konuşmacı Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen.
Buyurun Sayın Öztürkmen. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar, görüşülmekte olan kanun teklifinin 3'üncü maddesiyle Cumhurbaşkanlığına bağlı Devlet Denetleme Kuruluna süper yetkiler getiriyor. Teklife göre Cumhurbaşkanlığına bağlı DDK kamuya yararlı dernekler ile vakıflarda, kooperatiflerde, birliklerde ve bu kurum ve kuruluşların her türlü ortaklık ve iştiraklerinde idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetleme yapabilecek. Teklifle, DDK'ye görevden uzaklaştırmayı önerme yetkisi de veriliyor.
DDK denetçilerinin görevden uzaklaştırmaya ilişkin yetkileri şöyle sıralanıyor maddede:
"1) Denetlemeler sırasında denetimi güçleştiren veya engelleyen davranışlarda bulunan,
2) Görevde kalması hâlinde kamu zararını artıracağı anlaşılan,
3) Suç delillerini karartacağı anlaşılan,
4) Kamu hizmetinin gerekleri yönünden görevi başında bulunmasında sakınca görülen,
her kademe ve rütbedeki görevliler hakkında görevden uzaklaştırma tedbirinin uygulanmasını yetkili makamlara önerebilir, memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında bu tedbiri uygulayabilir."
Burada bir öngörülemezlik vardır. Hukuk kurallarında öngörülebilir olma gerekliliği vardır.
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, "denetimi güçleştirme" tabiri çok muğlak bir tabirdir. Türk Ceza Kanunu madde 265'te memura mukavemet suçu düzenlenmiştir. Herhangi bir vatandaş, memura "Ben ne yaptım ki?" derse ya da "Yakamı tutma." demişse ya da "Saçımdan çekme." demişse gibi bir tabir kullandığında memurlar hemen çoğunlukla bir memura mukavemet tutanağı tutar ve ondan sonra vatandaş, karakollarda, savcılıklarda, adliyelerde, ceza mahkemelerinde perişan olur, sürünürler; ama bunu AKP'liler bilmez çünkü AKP'lilerde alışkanlık hâline gelmiştir; polisin yakasından tutarlar, polisin yüzüne tükürürler, polise tokat da atarlar; polise "Sen benim kim olduğumu bilir misin?" dedi mi iş biter orada. Ama AKP'liler dışındaki vatandaşları çok mağdur edecek bir tabirdir buradaki düzenlenen yetki. Herhangi bir kamu görevlisini, bir sendika görevlisini, bir dernek yetkilisini, bir kooperatif yetkilisini hatta bir belediye başkanını, yargıcı, hâkimi, savcıyı bile isterlerse böylesi gerekçelerle görevden el çektirebilirler. Üstelik, burada yargı güvencesi olmadığı gibi kurul kararı da aranmıyor. Kamu veya özel herhangi bir denetçi bunu isterse bu arkadaşlar, bu vatandaşlar, bu kamu görevlileri görevden uzaklaştırılabiliyor. Bu kadar tehlikeli bir yetki veriliyor burada. Bu nedenle, buradaki bu yetkiler hem Anayasa'ya aykırı hem bizim mevcut hukuk düzenimize aykırıdır.
Öncelikle, düzenleme, örgütlenme özgürlüğünün araçları olan dernek ve sendikalara açıktan müdahale etmesi açısından Anayasa’nın 33, 104 ve 108'inci maddelerine de açıkça aykırıdır. Doğrudan örgütlenme özgürlüğünü, hak arama hürriyetini zedeleyen bu düzenleme, aynı zamanda 87 sayılı ILO Sözleşmesi'ne de aykırıdır.
Diğer yandan, memurlar ve kamu görevlileri açısından bu düzenleme, Anayasa 129'a da açıkça aykırıdır. Aynı şekilde, hâkimler ve savcılar da bu alana dâhil olduğundan hâkim ve savcı güvenliğini de tehdit edecek bir düzenlemedir; 657 sayılı Kanun ile 2547 sayılı Kanun'la çelişmektedir.
Bugün yaşamakta olduğumuz operasyonlar dönemini yani yürümekte olan CHP'li belediyeleri çökertme planını göz önüne aldığımızda teklifteki "diğer kamu görevlileri" ifadesi dikkatimizden kaçmıyor. "Diğer kamu görevlileri" kavramı oldukça geniş yorumlanabilir ve seçilmiş kişiler doğrudan denetçiler tarafından, herhangi bir yargı denetimi de olmaksızın... Yani her ne kadar bugün yargıyı tamamıyla denetimleri ve kontrolleri altına almış olmalarına rağmen buna da gerek görmeksizin herhangi bir denetçi, bir yargıcı da hâkimi de görevden alabilecektir.
AKP Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy teklifle ilgili Komisyondaki sunumunda "görevden uzaklaştırma" tabiri yerine "görevden alma" tabirini kullanmıştır. Ismarlama bilirkişilerle İstanbul'da yürütülen operasyonlar ortadayken ve delil imal etme konusundaki maharetleriniz belliyken, on iki yıl önceki Gezi eylemlerinde suç icat etme kabiliyetiniz ortadayken DDK'yi operasyonlarınızın parçası hâline getirmekte tereddüt etmeyeceğiniz gün gibi aşikârdır. Aslında AKP iktidarındaki yargı mekanizmasını da bu yasa teklifi özetliyor. Önce hedefi belirle, görevden al ya da tutukla, sonra nasıl olsa suçu bulursun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÖZTÜRKMEN (Devamla) - Sayın Başkanım, az kaldı.
BAŞKAN - Buyurun.
HASAN ÖZTÜRKMEN (Devamla) - 1960'ta DP iktidarında, Demokrat Parti iktidarında, Demokrat Parti tahkikat komisyonları kurmaya çalışırken o gün CHP adına konuşan rahmetli Turhan Feyzioğlu o dönem Mecliste şöyle seslenmişti: "Türkiye Büyük Millet Meclisi kendisinin dahi sahip olmadığı salahiyetleri bir heyete devir ve tevdi etme imkânına malik değildir." Saray rejiminin hukuksuzluklarını, yasa ve Anayasa tanımaz adımlarını Gazi Meclis eliyle yasa hâline getirme planlarınıza izin vermeyeceğiz. Gestaponuzu yasal kılıfa sokma çalışmalarınızı ifşa etmeye devam edeceğiz.
Heyeti saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
3'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3'üncü madde kabul edilmiştir.
4'üncü madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 4- 5510 sayılı Kanun’un ek 19 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan '12.500 Türk lirasından' ibaresi '22.104 Türk lirasından' şeklinde değiştirilmiş ve ek 19 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir:
'Bu madde kapsamında ödemelere ilişkin belirlenen taban tutar, brüt asgari ücrete yapılan artış oranından az olmamak üzere 55 inci maddenin ikinci fıkrası kapsamında gelir ve aylıklara uygulanan artış oranında artırılarak belirlenir.'"
Mustafa Kaya | Selçuk Özdağ | Mustafa Bilici |
İstanbul | Muğla | İzmir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; böylesine bir konu hakkında, emeklilere üç lira mı verelim, beş lira mı verelim tartışmaları içinde bu konuşmayı yapıyor olmaktan ülkemiz adına utanıyorum.
Açlık sınırının 23 bin liraya dayandığı, yoksulluk sınırının 70 bin liraya dayandığı bir ortamda emeklilere 14.469 lira maaşı öngören bir kanun teklifinde söz almak gerçekten çok acı. Biz gittiğimiz her seçim çevresinde, insanlarımızla buluştuğumuz her bir noktada emeklilerin feryatlarına muhatap oluyoruz. Emekliler ömür boyu vermiş oldukları mücadelenin sonunda kendilerine uygulanan bu maaş zammının kendilerini ne kadar rencide ettiğini ve toplum içine çıkamaz olduklarını gösteren maalesef birçok cümleyi bizimle paylaşıyorlar; eminim, sizinle de paylaşıyorlar, mutlaka siz de emeklilerin bu feryatlarına muhatap oluyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, dikkat ediyor musunuz, emekliler gündeme geldiğinde bu emekliler acaba işte, sosyal haklarını veya ikinci baharlarını daha iyi nasıl yaşarlar diye bir konuşma yapmıyoruz. Emekliler gündeme geldiğinde ilk aklımıza gelen, acaba bu insanlar bir ay boyunca karınlarını doyurabilir mi oluyor ve mutfaklarından başka bir değerlendirme, bir kriter yapamıyoruz. Böyle bir ortamda bu insanlara reva görülen bu durumun ben ne kadar ağır olduğunu bir kere daha dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Emeklilerin en büyük problemi asgari ihtiyaçlarını bile karşılayamamaktır. Yani, bir insan düşünün, yıllarca çalışmış, emek vermiş, ülkesine, milletine, ailesine bir şey ortaya koymuş ve işin sonunda artık güçten düşmeye başladığı, artık bir şekilde rahat etmek istediği bir dönemde de maalesef bu insanlara reva gördüğümüz, verdiğimiz bu zamla beraber onları sıkıntı üstüne sıkıntıyla karşı karşıya bırakıyoruz.
Değerli arkadaşlar, 2002 yılının 3 Kasımından önce emekli maaşları asgari ücretin yüzde 40 üzerindeydi, bugün emekli maaşları asgari ücretin yüzde 40-45 altındadır. Başlı başına bu istatistik bile bizim geldiğimiz noktayı, emeklilerin karşı karşıya kaldığı durumu net olarak ortaya koyuyor. En düşük emekli maaşını alan 3 milyon 870 bin insanımız var, 3 milyon 870 bin. Aileleriyle beraber bunlar en azından 10 milyon, 12 milyon insan yapıyor.
Aynı zamanda -bazı istatistikler vereceğim- 2023 yılında 632 milyar lira faiz ödendi, 2024 yılında 1 trilyon 254 milyar lira faiz ödendi ve 20 Aralık itibarıyla 2025 yılı bütçesi buradan geçti, 1 trilyon 950 milyar lira faiz ödeyeceğiz ve bu bütçe sizlerin oylarıyla geçti. Ama şimdi bu kadar faizin ödendiği bir ortamda, bütçenin borç ve faiz üzerine kurulu olduğu bir ortamda emeklilerimizin karşı karşıya kaldığı tehdit maalesef içler acısıdır.
Arkadaşlar, 2024 yılı Temmuz ayı itibarıyla dış borç stoku 511 milyar dolar olmuş, 511 milyar dolar. Bir taraftan finans kapitalizminin bütün araçlarıyla birlikte ülkede zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olduğu bir ortam var, diğer taraftan bu ortamlarda maalesef emeklilere reva görülen bu zulüm var.
Değerli arkadaşlar, bir de vicdanlarınıza seslenmek istiyorum: Biz burada Parlamento mensuplarıyız, milletvekilleriyiz, kanun yapma hakkı bizim. Bu "14.469 lira" diye ifade edilen tutar kim tarafından, ne zaman kamuoyuna açıklandı, niçin bizim haberimiz olmadı? Biz niçin, 14.469 lirayı, iktidar kanadının milletvekilleri olarak sizlerin getirdiği yani ilk açıklamayı yaparak sizlerin getirdiği bir ortamda bunu öğrenmedik?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA KAYA (Devamla) - Hani, biz bazen değerlendirme yapıyoruz. Bu değerlendirmelerde Parlamentonun noter olmadığını, Parlamentonun denetleme yetkisinin olduğunu, Parlamentonun kanun yapma yetkisinin olduğunu ısrarla söylüyoruz. Peki, arkadaşlar, şimdi, muhalefet partileri olarak biz desek ki... Yani 14.469 lira bir yerlerde açıklandı, sizin gündeminize geldi; o da kanun teklifinin maddesinde, şurada, torba kanunla beraber önümüze geldi. Arkadaşlar, biz noter miyiz desek haksız mıyız? Yani Parlamentoda sizler bunu tartıştınız mı? Sizler, kendi seçim çevrelerinizden, emeklilerden aldığınız geri dönüşleri, bu rakamı açıklayanlara doğru bir şekilde aktardınız mı? Aktarıp da karşılık bulmadıysanız problem, aktarmadıysanız yine problem. Emeklilerin karşı karşıya kaldığı bu durumdan dolayı üzüntülerimizi bir daha ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 4- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun ek 19 uncu maddesinin birinci fıkrası, 'Bu kanun veya bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümlerine göre malullük ve yaşlılık sigortasından ödenen aylıklar ve aylıklar ile birlikte her ay itibarıyla yapılan ödemeler toplamı dosya bazında, 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesi uyarınca yapılacak ek ödeme dâhil yürürlükteki net asgari ücretten az olamaz. Ölüm sigortasından yapılan ödemeler toplamı ise bu tutarın hak sahiplerinin hisseleri oranı esas alınarak tespit olunacak tutarından az olamaz.' şeklinde değiştirilmiştir."
Rahmi Aşkın Türeli | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | Melih Meriç |
İzmir | Manisa | Gaziantep |
Mustafa Erdem | Cavit Arı | Hasan Öztürkmen |
Antalya | Antalya | Gaziantep |
Cevdet Akay | Sibel Suiçmez | Ömer Fethi Gürer |
Karabük | Trabzon | Niğde |
| Elvan Işık Gezmiş |
|
| Giresun |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekili Cavit Arı.
Buyurun Sayın Arı. (CHP sıralarından alkışlar)
CAVİT ARI (Antalya) - Başkanım, saygılar.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bu iktidar 2024 yılını "Emekliler Yılı" ilan etmişti. 2024 yılından çıktık ancak 2025 yılına gelindiğinde siz emekliyi evinden çıkamaz hâle getirdiniz.
Şimdi en düşük emekli aylığını konuşuyoruz. AKP'li arkadaşlar Komisyonda, Mecliste hep bir konuyu konuşacaklarında milat olarak 2002 tarihini alır. 2002'de en düşük emekli aylığı 1,4 asgari ücret.
Ben bu konuşmayı öncelikle emeklilere yapmak istiyorum, bizi dinleyen emeklilere -çünkü konunun muhatabı emekliler, bu maddeden dolayı mağdur edilen emekliler- AKP iktidarı tarafından mağdur edilen emeklilere. 2002 tarihinde en düşük emekli aylığı 1,4 asgari ücret yani bizim itiraz ettiğimiz asgari ücrete göre konuşursak yani 22.104 TL'ye göre konuşursak bugün en düşük emekli aylığının yaklaşık 31 bin TL olması gerekiyor. Kaldı ki asgari ücrete de itiraz etmiştik, demiştik ki: "Asgari ücretin en az 30 bin olması gerekiyor yani asgari ücret 30, altında yokuz." Buna rağmen 22.104 TL açıklandı. Şimdi, emekli büyüklerimiz, bu iktidar size bugün en düşük 31 bin TL vermesi gerekirken sadece ve sadece 14.469 TL'yi zarla zorla verir durumda. Peki, zamlarda ne uygulanmakta? Devletin her türlü vergiye, harca getirdiği zamda uygulanan resmî oran yüzde 43,93 yani alırken yüzde 43,93'ten alacak, vermeye geldiğinde de maalesef ki işte -14.469 TL gibi- düşük bir orandan verecek. Bu sadece en düşük emekli aylığı alacak emeklilerin mağdur edilmesi şeklinde değil; bakın, görevde bulunan memurlar, memur emeklileri için de ocak ayı içerisindeki maaş artış oranı 11,54 ve yine SSK, BAĞ-KUR, tarım emeklileri için de 15,75 oranında zam açıklandı. Kısacası, çalışan memurumuz, emekli memurumuz, SSK'limiz, BAĞ-KUR'lumuz, toplumun bütün kesimleri bu şekilde mağdur edilmiş durumda. Biz neyi söylüyoruz? En düşük emekli aylığının asgari ücret seviyesine getirilmesini savunuyoruz. Aksi hâlde emeklimiz gerçekten mağdur durumda, neredeyse -başta ifade ettiğim gibi- artık sokağa çıkamaz vaziyete gelmiş durumda.
Sayın emekliler, sevgili büyüklerimiz; tekrar söylüyorum: Bakın, Bu AKP iktidarı sizi mağdur etmekte, sizi sıkıntıya sokmakta. Yerel seçim sürecinde ne demiştik? "Emekliler, gelin, şu iktidara bir sarı kart gösterelim hep birlikte." demiştik ve sizlerin de desteğiyle Cumhuriyet Halk Partisi kırk yedi yıl sonra 1'inci parti oldu; 14 büyükşehir belediyesi ile 21 il belediyesiyle toplam 411 belediyeyi kazandık.
Siz gerekli uyarıyı almadınız, hâlâ emekliyi mağdur etmeye devam ediyorsunuz. İşte, yapılacak olan, önümüze inşallah bir an evvel sandık gelir. Eğer o sandık gelirse başta emekli olmak üzere çalışanıyla, işçisiyle, işsiziyle, esnafıyla size bir kırmızı kart gösterileceğini unutmayın. Emeklimizi hak ettiği şekilde, çalışanımızı hak ettiği şekilde, esnafımızı hak ettiği şekilde destekleyeceğimizi buradan ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
CAVİT ARI (Devamla) - Gelin, bu en düşük emekli maaşını 14.469 değil asgari ücret seviyesinde belirleyelim, emeklimizin de en azından biraz daha rahat etmesini hep birlikte sağlayalım diyorum.
Eğer bizim bu önergemizi desteklemezseniz, asgari ücret seviyesinde en düşük emekli aylığının verilmesini kabul etmezseniz bütün sorumluluk AKP iktidarındadır; tüm emeklilerin de bunu böyle bilmesini ve bunu duymasını diliyorum.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesinde yer alan "14.469" ibaresinin "35.000" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | George Aslan | İbrahim Akın |
Van | Mardin | İzmir |
Perihan Koca | Dilan Kunt Ayan | Salihe Aydeniz |
Mersin | Şanlıurfa | Mardin |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Perihan Koca.
Buyurun Sayın Koca. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımızı bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Aynı zamanda "Bu böyle gitmez." diyerek ses çıkaran, hakkını arayan, talep eden; sendikalarda, derneklerde örgütlenerek "Mücadeleden emekli olunmaz." diyen tüm emeklileri saygıyla selamlayarak başlamak istiyorum.
Evet, halkın can yakıcı dertlerine asla derman olmayacak bir torba yasayı daha Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşüyoruz. Yaşlılık, malullük ve ölüm aylığı alan emeklilerin en düşük aylığının 14.469 TL'ye çıkarılması hedefiyle elbette ki yine emekliler lehine değil de sermaye lehine, sermayeye destek paketi mahiyetinde bir madde düzenlemesini konuşuyoruz.
Evvela, halkla iç içe ve sahadan gelen bir milletvekili olarak şunu ifade etmek istiyorum değerli hazırun: Halkımız, emekçi milyonlar artık bu Meclise inanmıyorlar, güvenmiyorlar; burada halka ölümlerden ölüm beğendiren bir tiyatro oynandığını, bir mizansen olduğunu düşünüyorlar. Emekçi milyonlar, emekliler iktidarın ne yazık ki kapalı kapılar arkasında kendisiyle alay ettiğini, kendisini küçümsediğini düşünüyorlar. Halk düşmanlığında sınır tanımayan bir şekilde halkın haysiyetiyle oynandığını düşünüyorlar. Halkın yarınlarıyla, yaşamlarıyla alay edildiğini düşünüyorlar. Açıkçası haksız da değiller, eğer halkla bütünleşirseniz, onlara kulak verirseniz bunları duyacaksınız sizler de çünkü halkın gerçekleriyle, halkın acılarıyla, dertleriyle asla dertlenmeyen tam tersi bir yerden, İletişim Başkanlığı eliyle halka yalan taarruzunda bulunan, laf cambazlığıyla alenen halkın aklıyla dalga geçen bir anlayışla uzun süredir karşı karşıyayız. Medya tekelleşmesiyle de yandaş medya eliyle de halka vadedilen cehennem, bu yoksulluk cehennemi allanıp pullanıp makyajlanmaya çalışılıyor. Müjde söylemleriyle hakikati eğip bükerek döndür döndür kendilerini pazarlamaya çalışan bir anlayış var karşımızda. Bu anlamıyla görüyoruz ki Mehmet Şimşek eliyle bugün güncel olarak uygulamış olduğunuz ekonomi politikasıyla birlikte emeklileri diri diri mezara gömerken "Emekliler Yılı" lafı etrafında bol kepçeden top çeviren bir iktidar var karşımızda ama yetmiyor, üzerine bir de lütufta bulunmuşlar gibi emeklilerden şakşak bekliyorlar, alkış bekliyorlar tüm yandaşlarından bekledikleri gibi ama ettikleri tüm o süslü laflar, iktidarın etmiş olduğu, alladığı pulladığı, makyajladığı o laflar hakikat karşısında eriyor, boyası direkt dökülüyor, makyajı direkt dökülerek karşılık buluyor. Biz bunu 31 Mart yerel seçimlerinde gösterilen tabloda, emeklilerin gösterdiği tepkide çok net bir şekilde gördük çünkü halk gerçekleri iktidarın söylemlerinden değil kendi yaşamlarından biliyor çünkü ölüm kalım savaşının içerisinde bir emekli gerçekliği var bu ülkede, yaşam mücadelesi veren emekliler bu anlamıyla size de müjde olarak vadettiğiniz yalanlarınıza da artık inanmıyor. Nedir vadedilen sefalet ücreti? 12.500'den -gerçekten komik, söylerken de utanıyoruz- 14.469 TL'ye yükseltilmiş bir cehennem ücreti, bir sefalet ücreti.
Bakın, belli rakamlar vermek istiyorum: 2024 verilerine göre Rahmi Koç'un serveti tam 2,8 milyar dolar yani Türkiye'deki en düşük emekli maaşının tam 7 milyon 840 bin katı. Bir tarafta 8 milyon emeklinin bir aylık toplam maaşı var bir tarafta Rahmi Koç var. Bu sadece bir örnek, bunu, Sabancı'dan da devasa uçurumları gösteren rakamlarla verebiliriz ya da sizin 5'li çetelerinizdeki o holdingler üzerindeki rakamlardan da bu uçurumu net bir şekilde ortaya koyabiliriz.
Bir veriyi saraydan ifade edeyim: Sarayda 2025 bütçesiyle beraber günlük 46 milyon lira harcanıyor. Emekliye 14.469 lirayı reva görenler sarayın bir günlük harcamasında 4 bin emekli maaşını geçen bir harcama yapıyorlar. Hâl böyleyken bu tabloya bir kez daha açıkça söyleyelim "Emekliler Yılı" değil "emeklilerin canına okuma yılı" denir. Öyle ki 2024 yılı gerçekten emeklilerin en yoksul yılı oldu ve çok açık ki 2025 daha beter bir yıl olacak uygulanan OVP politikaları dolayısıyla, uygulanan "durmak yok emeklinin canına okumaya devam" parolası dolayısıyla.
Bakın, emekliyi ne kadar yoksullaştırdığınıza dair biraz daha geri giderek birkaç rakam vermek istiyorum: Siz iktidara geldiğinizde ortalama emekli aylığı kişi başına gayrisafi yıllık hasılaya oranlandığında yüzde 46,4.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
PERİHAN KOCA (Devamla) - Bugün ise bu oran yüzde 27,7'ye gerilemiş durumda. 2022 yılında emeklilerin yüzde 36,6'sı çalışıyormuş ya da iş arıyormuş, bugün geldiğimiz aşamada emeklilerin yüzde 55'inden fazlası çalışıyor ya da iş arıyor. Gerçekten "çalışan emekli" diye bir kavram var artık literatürümüzde. Siz iktidara geldiğinizde yine emekli maaşı asgari ücretin üzerindeydi, bugün altında kalmış durumda ve ezim ezim eziliyor. İşte, yıldan yıla emeklilerin -2002 yılından itibaren- nasıl yoksullaştığını yaşayarak, tanıklık ederek bizatihi bu cehennemi görüyoruz.
Son olarak bir kez daha bu kürsüden ifade etmek istiyorum: Emeklilere, kamu emekçilerine, asgari ücretlilere sefalet zammı değil, seyyanen sadaka zammı hiç değil, insanca bir ücret zammı derhâl gündeme gelmelidir. İnsanca bir yaşam için, onurlu bir yaşam için bu Meclis sorumluluk almalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "14.469" ibaresinin "22.104" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yüksel Selçuk Türkoğlu | Ayyüce Türkeş Taş | Adnan Şefik Çirkin |
Bursa | Adana | Hatay |
Burhanettin Kocamaz | Turhan Çömez | Burak Akburak |
Mersin | Balıkesir | İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen, Adana Milletvekili Sayın Ayyüce Türkeş Taş.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesi üzerinde İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce, 29 Ocak Batı Trakya Türklerinin Toplumsal Dayanışma ve Millî Direniş Günü'nü kutluyorum. Bu vesileyle, Doktor Sadık Ahmet'i rahmet ve minnetle anıyorum.
Ayrıca, Bolu Kartalkaya'da yaşanan korkunç yangın sonucu vefat eden 78 kişiye de Cenab-ı Hak'tan rahmet, kederli ailelerine ve tüm milletimize de başsağlığı diliyorum. Diliyorum ama bunu söylerken bile utanıyorum. Yine, böyle bir olayın yaşandığı bir ülkede yaşadığım için, bu tarz olaylar yaşanırken görevde olan Mecliste vekil olduğum için de maalesef utanıyorum. Bu faciayı yaşayan ve yaralananlardan utanıyorum, onların ailelerinden utanıyorum, vefat edenlerin ailelerinden utanıyorum, onların yüzüne bakmaya, onlara "Başın sağ olsun." demeye, "Geçmiş olsun." demeye utanıyorum. Hâlâ daha "Gerçek sorumlular kim?" tartışmasını televizyonlarda, Mecliste duymaktan, dinlemekten utanıyorum ama bakıyorum da gerçekten utanması gerekenler, gerçekten sorumluluk alması gerekenlerden tık yok. Allah aşkına, soruyorum size: Bu olayda birinci sorumlu bu ülkeyi yirmi üç yıldır kesintisiz yönetenler değil mi? Gayet düz bir mantık ortada, kural var, kanun var, yönetmelik var ve bunlar çiğneniyorsa bunun birinci derece sorumlusu bu ülkeyi yönetenler değil de kim? Kim denetleyecek kanuna, kurala, yönetmeliğe uygunluğu? Devlet neden vardır, devletin görevi nedir? Basitçe hatırlatalım: Devlet, toplumun düzenini, barışını, refahını ve mutluluğunu gerçekleştirmek amacıyla yapılan bir örgütlenmedir. Senin vatanında 78 kişi bir otel yangınında ilkel bir şekilde, sırf cahillik ve tedbirsizlikten ölüyorsa bunun sorumlusu tabii ki devlettir ve gereğini yapmalıdır, nokta; örnek, Sırbistan.
Gelelim sadede, bu ortaya karışık torba kanunu geçirmek ve itirazları minimize etmek için koyulan, en düşük emekli maaşına yapılması öngörülen yüzde 15,75'lik minimal zamma. Hatırlanacağı üzere bu zam daha Türkiye Büyük Millet Meclisine kanun teklifi olarak gelmeden önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından karar mahiyetinde kamuoyuna açıklanmıştır. Oysa bu düzenlemenin kanunla yapılmasının gerekliliği bilinmektedir. Bu da iktidarın Türkiye Büyük Millet Meclisini hiçe sayarak karar aldığının bir ispatıdır. Doğru olan, bu rakamın siyasi nezaket gereği bir temenni olarak sunulması ve son kararın yüce Türkiye Büyük Millet Meclisine bırakılmasıdır, demokrasinin de gereği budur. Ayrıca, bu artırımın toplamda yıllık maliyeti 48 milyar TL olarak açıklanmıştır. Oysa 2024 merkezî yönetim bütçesinde 680 milyar TL olan mal ve hizmet alımları kalemi 65 milyar TL fazla harcanarak 745 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Kamunun tasarruf yaptığını iddia ettiği bir yılda tasarrufun ilk önce başlaması gereken kalemde 65 milyar TL fazla harcama yapılması Hükûmetin tasarruf konusundaki ciddiyetsizliğini ve ekonomik krizin faturasını sadece dar gelirli vatandaşa yüklediğini açıkça bize göstermektedir.
Ülkemizde emekli maaşları son yıllarda önemli ölçülerde erimiştir. Bu durumun birçok sebebi olmakla birlikte iki önemli sebebi ön plana çıkmaktadır. Bunlardan ilki, emekli maaşlarının artışında TÜFE'nin baz alınmasıdır. TÜFE toplumun tamamının tüketimi dikkate alınarak hesaplanır. Oysa emeklilerimizin tüketim sepeti oldukça dar ve gıda, barınma, sağlık ve ulaşım gibi zaruri ihtiyaçlara yöneliktir. Bu ihtiyaçlardaki fiyat artışının TÜFE sepetindeki fiyat artışının çok üstünde olması emeklileri günümüzde zora sokmuştur. Bunun önüne geçmek için diğer ülkelerde olduğu gibi yaşam maliyeti endeksi hesaplamaları yapılmalı ve emekli tüketimine yönelik artış oranları uygulanmalıdır. İkinci önemli sebep de altı ay boyunca yaşanmış ve satın alma gücünü tahrip etmiş enflasyon oranının dönem sonunda emekli maaşlarına eklenmesidir. Özellikle yüksek enflasyonun yaşandığı dönemlerde emekli aylıklarına ya sık sık güncelleme yapılmalı ya da enflasyon oranı doğru tahmin edilerek önden artış yapılmalıdır.
Burada altının çizilmesi gereken bir diğer önemli nokta da emeklilerimizin yarıya yakını en düşük emekli maaşını almaktadır. Bu durum sosyal güvenlik sisteminin geleceği açısından ciddi endişeler uyandırmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Devamla) - Çok prim ödeyen ile az prim ödeyenin emeklilikte eşitleniyor olması çalışanların yüksek prim ödeme isteğini kıracak ve sisteme prim girişlerini düşürecektir.
Biz İYİ Parti olarak en düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesinde olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde 14.469 TL olarak açıklanan en düşük emekli maaşının 22.104 TL olarak düzeltilmesi gerektiğine dair önerge verdik ama Cumhur İttifakı’nın oylarıyla önergemiz reddedildi; bunu da kamuoyunun dikkatine bir kez daha sunmak istiyorum.
Saygılarımla. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
4'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 4'üncü madde kabul edilmiştir.
5'inci madde üzerinde 4 önerge vardır. Okutacağım ilk 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Selçuk Özdağ | Mehmet Emin Ekmen | Sadullah Kısacık |
Muğla | Mersin | Adana |
Elif Esen | Birol Aydın | Mustafa Bilici |
İstanbul | İstanbul | İzmir |
| Şerafettin Kılıç |
|
| Antalya |
|
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | George Aslan | İbrahim Akın |
Van | Mardin | İzmir |
Sinan Çiftyürek | Dilan Kunt Ayan | Salihe Aydeniz |
Van | Şanlıurfa | Mardin |
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Elif Esen.
Buyurun Sayın Esen. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ELİF ESEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. YENİ YOL Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime kanun teklifine dair eleştirilerimi, sitemimi dile getirerek başlamak istiyorum. Daha önce de pek çok kez yaptığınız gibi ama artık alışkanlık hâline getirdiğiniz, birbirinden alakasız ama bir o kadar da birbirinden önemli konuları torbalara doldurup doldurup getirdiğiniz, Meclisten geçirdiğiniz bir sisteme Meclisi, biz vekilleri ve aziz milletimizi mecbur ve maruz bırakıyorsunuz. Kabul edilmesini sakıncalı bulduğumuz maddelerin yanına reddedemeyeceğimiz emekli maaşı, asgari ücret gibi hayati konuları koyuyorsunuz. Yahu 5 yaşındaki çocuğa sorsanız "Elma ile armut bir midir, toplasak toplanır mı?" diye, o bile size "Hayır, olmaz." der ama siz olduruyorsunuz. Tüm itirazlarımıza rağmen hunharca ve hatta bazen de vicdansızca yol yürüyor, ülkeyi yönetiyorsunuz. Bu kanuna daha önce geri çevrilen, elinizde birikmiş, bekleyen maddeleri koymuş, bu Meclise, bu ülkeye yakışmayacak torba değil çorba kanun teklifinizle gelmiş bulunuyorsunuz. Üstelik, bu da yetmez, yapmak istediğiniz değişikliklerin büyük bir kısmı Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce de iptal edilmiş konular. Ancak burada da hukuku, Anayasa'yı hiçe sayarak, ülkenin temel hukuk metnini görmezden gelerek, iptal edilen yetkileri tekrar ısıtıp bu çorbanın içine eklemişsiniz. Edep yahu!
Şimdi, 5'inci maddeyle işverene müjde veriyormuş gibi bir yorum yapmanız mümkün. Algıyı o mantıkla yönetebilirsiniz. İşverenin girdi maliyetlerinin gün gün arttığı, kazançların gün gün azaldığı, enflasyon altında gün gün ezildiği, şirketlerin ayakta kalmak için yaşam savaşı verdiği bir Türkiye şartlarında bu madde belki de içlerinde en "ehvenişer" denilebilecek yani kötünün iyisi olan madde ama işvereni, neden işçilerin İşsizlik Sigortası Fonu'ndan destekliyorsunuz; başka bir bakanlıktan ya da fondan destekleyemez miydiniz? Orası büyük bir soru işareti. Torba kanun teklifinin 5'inci maddesi işverene destek sağlamak adına İşsizlik Sigortası Fonu'ndan her ay işverenlere 1.000 lira asgari ücret desteği verilmesini öngörüyor. İşsizlik Sigortası Fonu'ndan işverene destek. Oysa İşsizlik Sigortası Fonu'nun temel amacı işsiz kalan çalışanlara destek olmak değil midir? Adı üstünde İşsizlik Sigortası Fonu ancak bugün "işveren destek fonu" olarak adını değiştirebilirsiniz dilerseniz.
Bakın, aslında 2024'ün çarpıcı verileri tabloyu ortaya koyuyor: İşsizlik Fonu'ndan işsizlere toplam 45 milyar 730 milyon lira ödenirken, işveren teşvik desteklerine 71 milyar lira ödeme yapılmış; 25 milyar daha fazla. İşsizlik Fonu'na yaklaşık 1,5 milyon işçi başvurmuş ancak 772 bini bundan destek alamamış. İşçiden 54 milyar kesilmiş ama işçiye ödenen 45 milyar olmuş. Peki, aradaki 10 milyar lira fark nereye gitmiş; üstelik bu kadar işçi fondan destek alamazken? Aradaki fark bankadaki faize yatırılmış, 95 milyar lira faiz geliri elde edilmiş. Böylece işsizlere verilen 45 milyarın 2 katı faiz girmiş Fon'a; yaklaşık yüzde 82 fon artışı sağlanmış ama Fon'dan destek alamayan işsiz ordusu dolu.
İstihdamı desteklemek için patronlara 2 kat destek verilirken işsizler kenarda bekliyor. Peki, gerçekten istihdam artışı sağlanabilmiş mi, onu da gerçekten merak ediyoruz; yoksa sadece çalışanlar mı korunabilmiş? Sonuçta, Fon işçiden çok işverenin güvencesi olmuş, işsiz kalana damla damla akıtılmış ama işverene musluklar açılmış. Oysa işsiz kalan her bir işçi bugün çalışsa da açlık sınırının altında kalan maaşlarla mücadele veriyor. İşte, tam da bu sebeple, öncelikle iktidar olarak yapmanız gerekenler: Ekonomiyi doğru yönetmeniz, faiz batağından kurtarmanız, sanayiyi güçlendirmeniz, iç ve dış piyasalarda güven sağlayarak istihdam alanları oluştururken asgari ücretin alım gücünü koruyacak önlemler almanız ve işsizler ile ailelerinin insan onuruna yaraşır şartlarda yaşamalarını sağlamanızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ELİF ESEN (Devamla) - Bu Fon'un doğru ve adaletli kullanımı da her bir işsiz için işsizlik ödeneği alamayan kişinin kalmaması, genel sağlık sigortası haklarından aileleriyle birlikte faydalanmaları, yeniden hızla istihdama dönmelerini sağlayacak desteklerin sağlanması, yeni iş bulmalarının kolaylaştırılması için kapasitelerini geliştirecek sertifikalı mesleki eğitimler, örneğin dijital teknikler ya da yeni ihtiyaç alanlarında beceri kursları gibi katkılar sağlanması son derece önemli.
Buradan sizlere, iktidara bir kez daha sesleniyorum: İşsizlik Sigortası Fonu patronların değil, işçilerin güvencesidir. Bu Fon'u asıl sahiplerinden almayın; işsiz kalan milyonlara insan hakkına yaraşacak şartlarda, insan onuruna yaraşır şartlarda yaşam imkânları sağlayın.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Van Milletvekili Sinan Çiftyürek. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
SİNAN ÇİFTYÜREK (Van) - Sayın Başkan, sayın vekiller; sizi saygıyla selamlıyorum.
Ben 2858 esas numaralı bu torba yasayla ilgili konuşacağım fakat malum yine kayyum meselesi gündeme geldi. Ya, bu kayyum politikası, AK PARTİ iktidarının son sekiz yıldır sürdürdüğü kayyum politikası gitgide bir Çin işkencesine dönüşmeye başladı; belli aralıklarla belli zaman dilimlerinde kayyum politikasını gündeme getiriyor. Asıl konuya dönmek için uzatmayacağım, sadece mütedeyyin AK PARTİ'li vekillere, sayın vekillere sormak istiyorum: Sloganınız "Söz milletindir." propagandanız "Sandıktan çıkan irade bizimdir, tanıyoruz, saygı duyuyoruz." fakat uygulamanız, sandıktan çıkan iradeyi beğenmiyorsanız kayyum atıyorsunuz. Siz, gerçekten hukuken, vicdanen, ahlaken, feraseten bu uygulamayı sindirebiliyor musunuz? Siyaset dışı soruyorum, bunu sindiriyor musunuz? Yani sandıktan çıkıyor, siz kayyum atıyorsunuz.
İkincisi, bir şey daha söyleyeyim: Eğer içeride kayyum devam ederse, sınır ötesinde de Kürtlerin kazanımı olan özerk Rojava'ya dolaylı ya da direkt saldırılar sürerse son aylarda sürdürülen iş birliğimizi, barışımızı, kardeşliğimizi, birliğimizi güçlendirelim çağrıları beklenen karşılığı bulmayacaktır.
Şimdi adı "İşsizlik Sigortası Fonu" olan pratiği ise işveren sigortası fonuna dönüşen işverene asgari ücret desteğiyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Bu uygulamayla pratikte yüzleştiğimiz sorun şudur: Fon'da 359 milyar para birikmiş, 2024 yılında bu paranın 45 milyarı hak sahibi olan yani güvencesiz işsizlere ödenmiş, 71 milyarı ise "asgari ücret desteği" adı altında işverene ödenmiş. Hani bu işsizlerin sigortasıydı, hani işsiz olan, işten atılanların güvencesiydi. Siz işverene peşkeş çekiyorsunuz. Şimdi, bunu okuyunca aklıma... Biliyorsunuz, bir deyim vardır: Kurtla oturursun kuzuyu yersin, sonra da dönersin çobanla ağlarsın. Yani sermayeyle birlikte oturuyorsunuz, işsizlerin kaynağını sermaye veriyorsunuz, sonra da dönüyorsunuz "Eyvah, işçi kardeşim!" diye onlarla oturup ağlıyorsunuz.
Şimdi, sermayeye aktarılan kaynak bu asgari ücret desteğiyle sınırlı değil, başka yönlerde de aktarılıyor. Vergi kayırması var, teşvik var, borçların silinmesi var, var da var. Ancak bunlardan bir tanesi, son yıllarda gitgide bir mülkiyet hırsızlığına ya da kanun ve devlet zoruyla el konulan, adı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu olan ama fiilen bir kayyum aracına dönüşen bir uygulamayla yüz yüzeyiz.
Yine, zaman dar, sadece bir veri aktarayım ben size. Adı üstünde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, değil mi? Bu tasarruf mevduatını güvenceye alması lazım fakat son aylarda 40 ili fazla kapsayan 681 şirket, beğenilmeyen ya da işte, hedef alınan şirket ne yapılmış? El konulmuş. Bunlar kayyumlanarak TMSF'ye devredilmiş, üstelik beş yıl süreyle. Yani deniliyor ki kayyum aracına dönüşen, kayyum kurumuna dönüşen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na "Beş yıl süreyle, siz bu 681 şirketi istediğiniz gibi kullanabilirsiniz, istediğinize satabilirsiniz, istediğinize peşkeş çekebilirsiniz."
Bu emeklilere gelince, emeklilik meselesine gelince, bir insanı öldürürsün, silahla öldürürsün, anlık acı çeker, problem değildir o; tabii, büyük acıdır ama anlıktır, bıçaklarsın anlıktır ama bir insanı aç bırakmak, açlıkla terbiye etmek, günlük sosyal yaşamında ailesiyle, çocuklarıyla yaşanmaz hâlde bırakmak bu süreğen ölümdür, sosyal ölümdür. Türkiye, dünyada "çalışan emekliler ülkesi" olarak anılıyor, çalışan emekliler ülkesi. Bu, dünyada Türkiye'ye özgüdür; çalışıyor fakat geçinemediği için ne yapıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) - Geçinemediği için çalışmak zorunda kalıyor.
Biliyorsunuz, Avrupa ortalaması yani merkez Avrupa ülkelerinin emekliliğinden Türkiye emekliliği 6 kat fazla, Almanya'nın 6 ya da 7 katı. Bu nedenle, emekliler meselesi aslında iktidarın değil, emeklilerindir, işçilerindir. Ben hatırlıyorum, Kadıköy'de bir ciddi emek direnişi olmuştu, bir işveren çıkmış, demişti ki: "Eğer biz, bu gelir uçurumunu, dağılımını düzeltmezsek, bu baldırı çıplaklar bir gün gelecek bizim sırça köşklerimizi başımıza yıkacaklar." İşsizler örgütsüz, emekliler örgütsüz, mesele bundan kaynaklanıyor.
Zamanım doldu. Esasında, bu orta vadeli program üzerine bir iki şey söylemek istiyordum. Bu, hem içeride hem dışarıda siyasi risklerle yüz yüze yani enflasyon ile faiz kıskacına sıkışmış olan orta vadeli program aynı zamanda bölgesel olduğu kadar küresel planda da ciddi siyasi risklerle yüz yüze, başta Orta Doğu'daki gelişmeler olmak üzere.
Sağ olun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesiyle 5510 sayılı Kanun'a eklenen geçici 109'uncu maddenin ikinci fıkrasında yer alan "İşsizlik Sigortası Fonundan" ibaresinin "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bütçesinden", dördüncü fıkrasında bulunan "İşsizlik Sigortası Fonu" ibaresinin "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı", "İşsizlik Sigortası Fonunca" ibaresinin "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca", yedinci fıkrasında bulunan "İşsizlik Sigortası Fonunca" ibaresinin "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca", onuncu fıkrasında bulunan "İşsizlik Sigortası Fonu" ibaresinin "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı", "Türkiye İş Kurumuna" ibaresinin "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına" şeklinde değiştirilmesini, maddenin dokuzuncu fıkrasının tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz
Rahmi Aşkın Türeli | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | Elvan Işık Gezmiş |
İzmir | Manisa | Giresun |
Cevdet Akay | Ömer Fethi Gürer | Cavit Arı |
Karabük | Niğde | Antalya |
Hasan Öztürkmen | Sibel Suiçmez | Melih Meriç |
Gaziantep | Trabzon | Gaziantep |
| Mustafa Erdem |
|
| Antalya |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Mustafa Erdem konuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Bolu Kartalkaya yangınında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Tabii, soruşturma nasıl gidiyor? Gündem değişiyor, korkarım, AKP iktidarı Kartalkaya sorumluluğunu hayatını kaybeden vatandaşlarımıza yüklemez diyorum.
Değerli milletvekilleri, yürürlük ve yürütme maddesiyle birlikte 9 maddeden oluşan torba teklifin geri kalan 7 maddesinin 5'i, daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna gelen ancak iktidar partisinin yapılan eleştiriler üzerine geri çektiği maddelerden oluşuyor. Bu maddeler, daha önce de söylediğimiz gibi Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle yapılan düzenlemeler. Anayasa Mahkemesi, partimizin yaptığı başvuru üzerine bugüne kadar hem 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle hem de bu kanun hükmünde kararnameye yönelik olarak Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapılan düzenlemelerin birçoğunu iptal etti. Bunlar komisyona tekrar geldi, Genel Kurula tekrar geldi, itirazlar edildi, geri çekildi, şimdi tekrar ısrarla önümüze getiriliyor. Bu iktidar Anayasa'ya uymamakta ısrar ediyor.
Değerli milletvekilleri, meşruluğunu yitiren, halkta karşılığını bulamayan, ekonomiden toplumsal yaşama her alanda ülkeyi çıkmaza sokan AKP iktidarı hukuksuz bir rejim yaratıyor. (CHP sıralarından alkışlar) On iki yıl önceki Gezi direnişi bahane edilerek sanatçılara, belediyeler üzerinden muhalefete, iktidarı eleştiren gazetecilere yönelik peş peşe operasyonların, soruşturmaların ve tutuklamaların ardı arkası kesilmiyor. İktidar, âdeta ülkeye, herkese savaş açtı.
Derinleşen yoksulluk ve geçim sıkıntısı başta olmak üzere tepki gösteren halkı bu iktidar ortakları maalesef tehdit ediyor. Bu iktidarın "Ben hukuk, yasa, kanun tanımıyorum." söylemi devam ediyor, bu yasal düzenlemeler de bu hukuk tanımazlığın bir örneği. Bu iktidarın halkla bağlantısı kopmuş, vatandaşın dayanacak gücü kalmamış, sorun yumağında boğulmuş ama getirdiğiniz kanun teklifine bir bakın Allah aşkına! Sizin vatandaşı taleplerinden haberiniz yok, siz sırça saraylarınızdan vatandaşı göremiyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bu iktidar yüzünden işçiler 2025 yılını yüzde 30'luk asgari ücret zammıyla karşıladı. Yine, kamu emekçileri ve memur emeklileri yüzde 11,54; işçiler ve işçi emeklileri ise reva görülen yüzde 15,75'lik sefalet zamlarıyla 2025'e girdi. TÜİK'in uydurma rakamlarına göre bile enflasyon yüzde 44,38.
Değerli arkadaşlar, bugün ülkede açlık sınırı 21.083 lira ve AKP iktidarının emekliye, emekçiye verdiği zam ortada; yazıklar olsun! Vatandaşa zam konusunda eli korkak olan iktidar 1 Ocaktan itibaren vergi ve borçlara yüzde 44 zam yaptı. Hükûmetin kendi alacaklarına yaptığı zam oranları ortadayken en düşük emekli maaşının 14.460 lira olması utanç verici bir durumdur.
Biz, buradan tekrar sesleniyoruz: Bu zam oranlarıyla bir yıl geçmez, daha zamlı maaşları almadan maaşlar erimeye başladı. Bu sefer sesimizi duyun, sokağın sesini duyun, en düşük emekli maaşını asgari ücret düzeyine çıkaralım diyorum.
Yine, 5'inci maddeyle işverenlere yapılacak asgari ücret desteğini, 300 lirayı övünerek söylüyorsunuz. Burada bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum: Belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler verilen asgari ücret desteğinin dışına çıkarılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, AKP iktidarı hezimete uğradığı yerel seçim sonrası belediyeleri nasıl yıpratırız diye harekete geçti. Komisyonda sorduk, dediler ki: "Kamuyu destekleme yönünde yeni gelişmelerin bakış açısı varmış, o yüzden böyle bir düzenleme yapılmış."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Değerli arkadaşlar, böyle bir gerekçe olabilir mi? Biz sizin hangi kamu kaynaklarıyla kimleri finanse ettiğinizi, hangi derneklere, hangi vakıflara, hangi yandaşlara para akladığınızı çok iyi biliyoruz; yerel yönetimlerden mi rahatsız oldunuz?
Değerli milletvekilleri, asgari ücret desteği 2016'da uygulamaya girdi; 2016-17 yılları arasında Hazineden, 2018-24 yıllarında da maalesef İşsizlik Sigortası tarafından karşılanmaya başlandı. İşsizlik Sigortası işsizleri korumak için 2000 yılında çıkarıldı. Bu kanun çerçevesinde İşsizlik Sigortası Fonu'ndan işsiz kalan sigortalılara işsizlik ödeneği verilmesi amaçlandı. Bu anlamda, bunun Bakanlık tarafından karşılanması gerektiğini dile getiriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın Arı...
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Antalya Milletvekili Cavit Arı’nın, çiftçinin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Öncelikle, iktidar milletvekillerine sormak istiyorum. İran'dan siyah lahana, marul ithal edildiğinden haberiniz var mı? Bugün Türk çiftçisine gerekli desteği vermediğiniz gibi, şu an hallerde domates başta olmak üzere sebzeler yığılı kalmış vaziyette. Sebebine gelince, gümrüklerde tırlar karşıya geçemiyor, geçemediği için de ihracatta yaşanan bu sıkıntıdan dolayı tüccarlar alım yapmıyor. Yapmadığı için de başta domatesin örneğin maliyeti 22 TL, Antalya halinde 1 kilo domates ancak 10 TL'den satılabilmekte. Çiftçi perişan. Tarım Bakanı ve Ticaret Bakanı derhâl bu konuyla ilgilenmeli, çiftçinin mağduriyetini önlemelidir.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ve Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ile 74 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2858) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 191) (Devam)
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "eklenmiştir" ibaresinin "ilave edilmiştir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yüksel Selçuk Türkoğlu | Ayyüce Türkeş Taş | Burhanettin Kocamaz |
Bursa | Adana | Mersin |
Turhan Çömez |
| Adnan Şefik Çirkin |
Balıkesir |
| Hatay |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Başkanım, katılamıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin.
Buyurun Sayın Çirkin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
5'inci maddede, 2016 yılından bu yana verilen işveren asgari ücret desteği günlük 23 TL'den 33 TL'ye, aylık 999 liraya yükseltiliyor. Biz de İYİ Parti olarak asgari ücretin 2025'in ilk yarısında 28 bin TL olması ve işveren desteğinin de 1.500 TL'ye yükseltilmesi gerektiğini istemişiz. Şimdi, burada bir gariplik, bu işveren desteği de İşsizlik Sigortası'ndan ödeniyor yani İşsizlik Sigortası hükûmet sigortası olmuş. Hükûmetin tuz torbası gibi işsizliğin yanında her konuda, ihtiyacı olduğu her alanda kullanılan bir kaynak durumuna gelmiş; bunu doğru bulmadığımızı öncelikle ifade etmek istiyorum.
(Uğultular)
ŞENOL SUNAT (Manisa) - Çok uğultu var Başkan.
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Milletvekilim, bir dakika...
Değerli milletvekilleri, sayın milletvekilini dinlemeyip sohbet eden milletvekillerimiz lütfen kulise geçsinler; büyük bir uğultu var.
Buyurun Sayın Milletvekili.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın milletvekilleri, nasıl olsa bu verdiğimiz önergeler de değerlendirilmeyeceğinden ben yüksek müsaadelerinizle, ilim Hatay'ın depremle ilgili sıkıntıları konusunda birkaç cümle etmek istiyorum. Birinci olarak, depremin ilk yılında tamamı teslim edileceği söylenen konutlarda -Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle- geçen hafta yapılan açıklamada Hatay'da henüz yüzde 30'a dahi ulaşılmadığını ifade etmek isterim. Şimdi, Hatay'da başta vilayet bürokrasisi, ondan sonra vilayet bürokrasisiyle beraber tüm bakanlıkların temsilcileri, tüm bakanlıkların il müdürlükleri, onların personelleri, AK PARTİ milletvekilleri ve AK PARTİ'nin Büyükşehir Belediye Başkanı, bunlar ellerinden geldiği kadar bu depremin izlerinin silinmesi, vatandaşın ihtiyaçlarının giderilmesi noktasında gayret ediyorlar. Burada bir sorun yok ancak Hükûmetten bu gayretlerine uygun destek alamıyorlar, bunların tamamının hizmeti buralarda gömülüyor. Bir mücbir sebep, en basiti; bir mücbir sebebi uzatamadılar ve mücbir sebep kalktı. Ben merak ediyorum, Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek mücbir sebebi kaldırarak Hatay'dan nasıl bir vergi bekliyor? Yani 6 Şubatın en ağır darbesini yemiş bir ilin insanlarından nasıl bir vergi bekliyor? Sayın Bakana şunu ifade etmek istiyorum: Hataylıdan alacak ceketten başka bir şey yok, eğer o ceket Hükûmeti kurtarıyorsa canı sağ olsun, verelim gitsin ama ayıp denen bir şey vardır. Bu mücbir sebep başka illerde deprem olduğunda uzun yıllar kalkmadı, yıllarca oralardan vergi alınmadı. Yani bu kadar insanın emeğini getirip bir mücbir sebebe gömmek hangi aklın eseridir, daha doğrusu hangi vicdanın eseridir? Hastalarımız katılım payı ödüyor çünkü mücbir sebep kalkmış. Yani bunlar küçük küçük paralar ama Hatay insanı buna muhtaç. Değerli arkadaşlar, Hükûmeti bu konuda daha duyarlı olmaya davet ediyoruz.
Sanayi sitelerine ödenek çıkarılmıyor, 15-20 bin kişiye iş verecek olan sanayi sitelerine 1 lira ödenek çıkarılmıyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanı ne yapıyor? Niçin bunlara ödenek çıkarmıyor? Durdur bütün Türkiye'yi altı ay, bütün sanayi sitelerini bitirirsiniz. Hatay'da da en az 40-50 bin kişi ekmeğini bulur. Tekrar ediyoruz, herkes elinden gelen gayreti gösteriyor ama Hükûmet bana göre... Tayyip Bey'in de bu konuda elinden gelen gayreti gösterdiğini duyuyoruz fakat Tayyip Bey'e de layık bir davranışı Bakanlar Kurulundan göremiyoruz. Lütfen, bu konuda Hükûmeti daha hassas olmaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Hatay'da inşaatlar yapılıyor, Hatay'da binalar yükseliyor. Bu yüzde 30'u bulmasa da kalanın bir yıl içerisinde teslim edileceği ifade edildiğinden -eğer bir yıl içerisinde teslim edilirse- bu yine kabul edilebilir bir süre gibi görünüyor. Fakat şunu unutmayın, Hükûmet şunu unutmasın: Bir şehir demirle, çimentoyla kalkınmaz, bunun bir ifadesi olmaz. O evlere yarın yerleşecek insanlar elektriğini, suyunu ödeyemeyecek durumdaysa -ki Hataylı öyle- yaptığınız evlerin de bir anlamı kalmaz. O bakımdan bu hassasiyeti kıymetli Hükûmetimizden rica ediyoruz.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum efendim. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
5'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 5'inci madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.25
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Rümeysa KADAK (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51'inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, kısa bir söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Siirt'te kayyum atandıktan sonra yaşananlara ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, biliyorsunuz, Siirt'e kayyum atandıktan sonra birçok sayıda milletvekili arkadaşımız Siirt'teler ve iki gündür de orada demokratik protesto haklarını kullanıyorlar. Az önce milletvekili arkadaşlarım aradı, yine bana video görüntüleri de attılar, orada halkın bulunduğu yerde, meskûn mahallin içerisinde güvenlik güçlerinin uzun namlulu silahlarla havaya ateş açtığı, ciddi bir tedirginlik yarattıkları ve halka saldırdıklarına dair bilgiler geliyor. Ben kendim de Bakanlığı aradım, ulaşamadım hâlihazırda. Burada AKP Grubundan arkadaşlar var, Grup Başkan Vekilleri var; durumla hızla ivedilikle ilgilenirlerse ve bu durumu giderirlerse çok sevineceğim.
Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.
Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ve Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ile 74 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2858) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 191) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 6 ila 9'uncu maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde YENİ YOL Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan konuşacaktır.
Buyurun. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bolu'daki yangın faciasında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Rabb'imden bir kez daha rahmet diliyorum.
Ülkemiz aslında bir matem yuvası. Hâlen Bolu yangınında kaybettiğimiz insanların cenaze evleri duruyor, taziye çadırları kalkmadı. Ülkenin bu kadar büyük felaket yaşadığı bir dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinde âdeta bu felaketi unutturma çabasını görüyoruz. Maalesef yangın ortaya çıktığı günlerde iktidar partisinin kongresi iptal edilmedi, akşam partinin rozet takma merasimi tamamlandıktan sonra felaketi öğrendik ve sonra yayınlarda yetki kavgasını duyduk "Kim yetkiliydi?" diye. Sonra iktidar kanadının suçlu olduğu anlaşılınca yayın yasağı geldi ama iş muhalefete dönünce, belediyenin belge verdiği söylenince de yayın yasağı kalktı.
Tabii böyle bir dönemde yasa Devlet Denetleme Kurulunu ilgilendiren, sigorta, enerji ve TMSF'yle ilgili yasa. Böyle bir yasada şunu belirtmek gerekir ki insanın bir kere tutarlı olması gerekir; haysiyetini, onurunu mutlaka koruması gerekir. Eğer burada bir sözleşme yapılmış, bazı maddeler yasadan çekilmiş ise "Sonra biz muhalefeti faka bastırırız." diyerek söz verilen maddeleri geri getirmek ilkesizliktir. Bu, asla kabul edilebilir bir durum değildir değerli milletvekilleri.
Yine, yasayla ilgili şunu görüyoruz ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi âdeta birilerinin elinde oyuncak hâline getirilmeye çalışılıyor. Önceki hafta sabah beşe kadar Adalet Akademisiyle ilgili yasayı görüşüyorduk, canhıraş arkadaşların on adım atıp Genel Kurula geldikleri her seferde "İyi, çalışma devam ediyor." diye alkışlarken yasa birden ortadan kalktı. Ya, Allah aşkına, derdiniz ne; niye o yasayı çektiniz, niye şimdi bunu getirdiniz? Bunun sağlıklı bir açıklaması hiçbir şekilde yok.
Evet, yasada Devlet Denetleme Kuruluna yetki verilecek. Devlet Denetleme Kurulunun olmadığı, işlevsiz hâle geldiği en basit Bolu yangınında net olarak ortaya çıktı. Bu facia, bu kurulun işlevsizliğinden bu hâle geldi.
Değerli milletvekilleri, burada, Devlet Denetleme Kurulu, malum olduğu üzere, önceki rejimde Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı ayrıyken Cumhurbaşkanına bağlı olarak çalışıyor ve yürütmenin emrindeki kurum ve kuruluşları denetliyordu. Dolayısıyla de bağımsız bir kurul iken bugün Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı birleştiğinden zaten doğal olarak iktidarın aparatı, kontrolü altında olan bir kurum hâline geldi. Bu açıdan da fonksiyonunu tamamen yitirdi çünkü iktidarın emri altındaki bir kurumun iktidara bağlı bir yeri, eksiklerini, yanlışlarını denetlemesi, tespit etmesi mümkün değildir. Bu açıdan da kurul bütünüyle fonksiyonunu yitirmiş durumdadır.
Yasanın içerisinde, bugüne kadar sanki bu baskılar, zulümler yetersizmiş gibi yeni yeni haksızlıkların olduğu da net bir şekilde ortada. Bugün yasada herhangi bir vakfa, derneğe, kamu yararına çalışan kurumlara kayyum atama yetkisi veriliyor. Aynı şekilde mahkeme kararı olmaksızın görevdeki memurların el çektirilmesi gündemde. Yahu, kaç yıldan beri KHK'den bu milleti canından bezdirdiniz? Şimdi, bu KHK'yle ihraçları legal hâle, yasal hâle getirerek Devlet Denetleme Kurulu üzerinden iş yapılmaya çalışılıyor. Elbette, burada Devlet Denetleme Kuruluna bağımsız, tarafsız, özgür olan yargının yetkisi hiçbir şekilde verilemez. Zaten yasa da Anayasa Mahkemesinden döndüğü için yeni bir kılıfla tekrar geldi. Aslında arkadaşların görmediği şey şu: Siz bir süre sonra gittikten sonra bu yasa bu milletin canını okuyacak, akşam sabah da beddualar alacak -o ahlar şimdi arşı titretiyor- hiçbiriniz nefes bile alamayacaksınız.
Değerli milletvekilleri, yasada TMSF'ye yetki var. Zaten ne hikmetse bu yasada öyle kelimeler yan yana gelmiş ki insanın gördüğü anda midesi bulanıyor: "Kayyum" "el koyma" "görevden uzaklaştırma" "TMSF" ve "çökme". Akla gelebilecek ne kadar kötülük varsa bir yasa içerisinde birleşmiş. Ha, arada SGK'yle ilgili bir emekli maddesi var. Onu da bu kadar düşük bir emekli maaş ücretini normal bir yasa teklifi içerisinde bağımsız şekilde geçirmeye utandıkları için, "Millet yüzümüze tükürmesin." diye TMSF'nin bu Devlet Denetleme Kurulu yasasının içerisine emekli maddesi getirilmiş.
Şimdi, TMSF bu ülkenin yakın geçmişteki en büyük ayıplarından biri. Herhangi bir şirketin mahkeme kararı olmaksızın, terörle suçlandığı mahkemeyle sabit olmadıkça herhangi bir şirkete el konulması, kayyum atanması asla kabul edilemez. Bu yasa teklifinde buna izin veriliyor. Zaten belediyelere kayyum atanması artık gelenek hâline geldi, şimdi -ki burada sizden olmayan herkese rahatlıkla atanıyor bu kayyumlar- şirketlere de kayyum atayarak ortadan kaldıracaksınız. Ve maalesef, özellikle 15 Temmuzdan sonra, ülkenin yaşadığı o cehennem sürecinin bundan sonra net bir şekilde kanunen yaşanacağı gibi bir durumla karşı karşıyayız. Değerli milletvekilleri, bu açıdan TMSF'nin varlığı başından sonuna Varlık Fonu gibi bir facia iken TMSF'ye bu kadar yetkilerin verilmesi de ayrı bir sorun.
Şimdi, gelelim emekli aylıklarına. İktidar mensuplarına şunu söylemek isterim: Kanun emekli aylıklarını belirleme yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiştir. Buna rağmen Sayın Bakan hangi hak ve hangi hadle Meclise gelmemiş, Komisyonda görüşülmemiş, yasalaşmamış bir konu hakkında "Emekli maaşı şu kadar oldu." diyerek açıklama yapıyor. Bunu kabullenmek mümkün değil. Bu, muhtemelen AK PARTİ'li arkadaşların "el kaldır, el indir" robotları olduğunu bildikleri için "Ne de olsa biz ne gönderirsek gönderelim kayıtsız şartsız 'evet' diyecekler." bunun için de önceden açıklamıştır. Arkadaşlara tavsiyem: Onurunuzu koruyun, Meclisin onurunu koruyun, hiç olmazsa "Meclise sevk edeceğiz." gibi bir cümle sarf etsin, Meclisten çıktıktan sonra her ne söylemesi gerekiyorsa onu söylesin.
Bu açıdan, emeklilik maaşının da biz Saadet Partisi Grubu olarak, Selçuk Özdağ Başkanımızın imzasıyla emekli maaşının hiç olmazsa asgari ücret kadar olması yönünde teklif verdik; bunu reddettiniz. Faize giden paraları kesmiyorsunuz, israfı kesmiyorsunuz, ihalelerdeki binlerce şaibenin hiçbirine kulağınızı vermiyorsunuz ama emekliden 3 kuruşu nasıl keseriz, 14 bine ve... Çok özür dilerim, utanmadan da bazı arkadaşlar savunuyor, bu rakam iyi bir rakammış gibi. Bu ülkede yıllarca bu devlete, bu millete hizmet etmiş insanları 14 bin lira gibi açlık rakamına mahkûm etmek büyük bir vebaldir, bu yasa teklifine bu hâliyle "evet" diyenler bu vebalin altında kalacaktır.
Değerli milletvekilleri, yasa teklifinin içerisinde İşsizlik Fonu var. İşsizlik Fonu'na aktarılan rakamla ilgili şunu belirtmemiz gerekir ki, İşsizlik Fonu işçinin alın teridir, güvence olarak kamunun kontrolüne verilmiş bir emanettir. Burada yapılması gereken şey, İşsizlik Fonu'nu işsiz kalan işçilerin kullanmasını kolaylaştırmaktır. Herhangi bir iş yerinde çalışan mobbinge maruz kalmış veya ailevi nedenlerle bir şekilde işten kendi isteğiyle ayrılmış, on beş yıl çalışmış, "Ben istifa ediyorum." dediği gün kapı dışarı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Ne tazminat alabiliyor ne de İşsizlik Fonu'ndan yararlanabiliyor. Evet, işverene mutlaka katkı verilmesi gerekir. Bugün, ülkede sigortalı eleman çalıştıran her bir işveren bir kahramandır. Faizcilere değil, bu işverenlere destek vermek gerekir ama bunlara hortumları kesmek, ihalelerden faizlere giden kaynakları kesip işverene destek vermek gerekir, işçinin alacağı parayı alıp da işverene vermek asla bu ülkeye hizmet değildir değerli milletvekilleri. Bu açıdan, bu yasanın bütünüyle bir facia olduğunu...
Ve yine "terörün finansmanı" deniyor, terör finansmanı listesini kim hazırlıyor Allah aşkına? Birleşmiş Milletler size liste gönderiyor, haşır neşir olduğunuz adamların bile malına çökmek, el koymak zorunda kalıyorsunuz. Ne TMSF'ye verilen yetki ne Devlet Denetleme Kuruluna yetki hiçbir şekilde mazur görülemez. Bu yasa derhâl geri çekilmelidir; adil, herkesin hakkını koruyan, özgürlükçü bir yasa getirilmelidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, CHP, DEM PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Evet, İYİ Parti Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Ayyüce Türkeş Taş konuşacaktır.
Buyurun. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve İYİ Parti adına ikinci bölüm üzerine söz almış bulunmaktayım.
Bu kanun teklifinin bir torba kanun niteliğinde olduğunu zaten hepimiz biliyoruz. Torba kanun yasama sürecinde birden fazla konuyu tek bir kanun teklifinde birleştiren, çeşitli yasa değişikliklerini ve yeni düzenlemeleri tek bir teklifte toplayan, farklı konulardaki mevzuat değişikliklerini tek bir teklifte ele alan kanun yapma yöntemi. Bu yöntemin çokça dezavantajları var. Bunlar, teklif maddelerinin yeterince incelenmemesi, şeffaflıktan uzaklık, fırsatçılık stratejileri, siyasi baskılar, bilgi eksiklikleri, hukuki hatalar ve aşırı yoğunluk ve birbirinden ilgisiz düzenlemelerin birleştirilmesi gibi sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. AK PARTİ torba kanun teklifi yönteminin dezavantajlarını âdeta kendine bir araç olarak kullanmakta, ilgili yöntemin dezavantajlarına odaklanarak bu olumsuzlukları kendi lehine çevirmektedir. Dolayısıyla bu yöntemle istediği kanun tekliflerini memleketimizin ve vatandaşlarımızın hayrına olup olmadığına bakmadan hızla ve özensizce çıkarabilmektedir. Bu farklılıklar sonucu olarak bir karmaşa meydana gelmiştir, kanunun adı bile karmaşanın sonucu olarak belirlenmiştir. Teklifin bu karmaşanın sonucu olarak ve sığ bir çalışma olarak belirlenmesinin en önemli ispatı da ilgili kanun teklifinin adıdır. Teklifin adı: "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi". Görüldüğü üzere, aslında bu kanun teklifinin içinde ne olduğu bile anlaşılamamaktadır. Teklif, Plan ve Bütçe Komisyonu asli, Adalet Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun ise tali komisyonlar olmak üzere 4 farklı komisyona havale edilmiştir lakin teklif tali komisyonlarda görüşülmemiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 23'üncü maddesi tekliflerin tali komisyona gönderilmesi ve ilgili komisyonların görüşlerini açıklamaları yetkisini bu komisyonlara vermektedir. Bu husus, yetki olduğu gibi İç Tüzük'ün yorumu neticesinde aynı zamanda da bir görevidir. Tekliflerin havale edildikleri tali komisyonlarda incelenmemesi, bu tekliflerin etkin ve verimli bir müzakere ortamında görüşülmesini de engellemektedir. Mevcut iktidarın kendiyle özdeşleşen acele kanunlaştırma tekniği kötü bir alışkanlık olagelmiştir. Bu tekniğin adımlarından ilki de tali komisyonları devre dışı bırakmak ve bu, artık gerçekten bir adet hâline gelmiştir. Neredeyse tüm kanun teklifleri tali komisyonları teğet geçerek Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmektedir. Bu da doğal olarak yasama faaliyetlerinin kalitesini olumsuz etkilemektedir.
Öte yandan, teklif, iki farklı kanun teklifiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Toplam üç kanun teklifi aynı zamanda Başkanlığa gelmiştir. Üç kanun teklifi üç farklı komisyonda aynı gün görüşülmüş, bu süreç devam ederken Genel Kurul çalışmaları da ayrıca devam etmiştir. Çok önemli düzenlemeler içeren kanun teklifleri aceleye getirilmek istenmiştir. Öyle ki ilgili komisyonlardan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi de ara tatile girmiştir. Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 74'üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "Komisyonlar, şartlarına uymayan kanun tekliflerini, sahiplerine tamamlatmaya yetkilidirler." hükmü komisyon tarafından görmezden gelinmiştir. Teklif metni hiçbir değişikliğe uğramadan komisyondan çıkmıştır. İktidar partisi, Anayasa'yı ve kanunları umursamadığı gibi, İç Tüzük'ü de yine bu şekilde görmezden gelmiştir.
Kanunlar, normlar hiyerarşisinin gereği olarak Anayasa'ya uygun olmalıdır. Normlar hiyerarşisi, hukuk kurallarının belirli bir düzen içinde sıralanmasını ifade etmektedir. Bu hiyerarşide en üstte Anayasa, ardından kanunlar gelmektedir. Anayasa, devletin temel yapısını, bireylerin hak ve özgürlüklerini ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen en üst normdur. Anayasa normlar hiyerarşisinin en üstünde yer aldığı için diğer tüm yasal düzenlemeler Anayasa'ya uygun olmak zorundadır. Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi devletin hukuk kurallarına uygun olarak yönetilmesini ve keyfî uygulamalardan kaçınılmasını sağlamaktadır. Anayasa'ya aykırı olan kanunlar geçersiz sayılır ve iptal edilmektedir. Anayasa Mahkemesi kanunların Anayasa'ya uygunluğunu güvence altına almaktadır, bu güvence Anayasa'ya uygun olmayan kanun maddelerinin AYM tarafından iptal edilmesiyle sağlanmaktadır. İptal edilen hükümlerin yerine çıkarılacak hükümler AYM'nin iptal kararını karşılamalıdır. İlgili kanun teklifinin birçok maddesinde evrensel hukuk ilkelerine, Anayasa hükümlerine, temel hak ve hürriyetlere aykırılık bulunmaktadır. Bunlara ek olarak, teklifte, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükümlerin yerine getirilmesi istenen hükümlerin birçoğu AYM'nin iptal kararını da karşılamamaktadır. Teklifte Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen hükümlere karşılık olarak getirilen bazı maddelerde iptal edilen hükümdeki kelimelerin eş anlamlısı kullanılarak bu hükümler yeniden yazılmıştır. Öyle ki iptal edilen düzenlemelerden bazıları doğrudan yine aynı şekilde teklif metninin içine konulmuştur. Bu durum aleni bir biçimde Anayasa Mahkemesi kararlarının tanınmadığının ve umursanmadığının da bir göstergesidir. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının karşılanmaması da önemli bir aykırılıktır. Bu aykırılıklar şerh metninin devamındaki maddelere ilişkin kısımda da söylenmiştir.
İYİ Parti olarak adaletin tecellisini sağlayacak, hukukun gelişmesine yardımcı olacak, vatandaşlarımızın taleplerine cevap verecek ve daha iyi bir Türkiye için yapılacak faaliyetleri hep yaptığımız ve yapacağımız gibi destekleyeceğiz. Lakin ilgili kanun teklifi genel olarak incelendiğinde teklifin ne adaletin tecellisine ne hukukun gelişmesine ne de vatandaşlarımızın taleplerine cevap vermediği; özetle, daha iyi bir Türkiye'ye katkı sağlamadığı, aksine bu hususların tam karşısında olduğu tespit edilmiştir.
İYİ Parti Grubu olarak yukarıda belirtilen nedenlerle bu kanun teklifini geneli ve usulü açısından sorunlu bulmakta olduğumuzu burada bir kere daha dile getirmek istiyorum. İlgili kanun teklifi isminden başlamak üzere özensizlikler silsilesinden oluşmaktadır. Teklif, istişareye açık, katılımcı, toplumun sorunlarına odaklanan, çareler üreten, kalıcı, Parlamentonun yasama kalitesini ve sorumluluğunu gözeten demokratik bir yasama sürecine uygun yapıda değildir. Komisyon sürecinde yapıcı eleştirilerimiz olmuş ama dinlenmemiş ve verdiğimiz tüm önergeler de reddedilmiştir. Daha önce yüce Meclisimize sevk edilen, sorunlu olarak nitelendirilen ve sevki sonrasında eksiklikleri tamamlanmayan, hazırlanma usulü başta olmak üzere aslında kanun teklifi olarak dahi adlandırılamayacak bu metne karşı olduğumuzu burada bir kez daha dile getirmek istiyorum.
Ayrıca, söz konusu kanun teklifinde birbirinden alakasız çeşitli konular ve çeşitli maddeler yer almaktadır Devlet Denetleme Kurumuyla ilgili, TMSF'nin kayyum olarak atanmasıyla ilgili; bunlar daha önce gelip tekrar geri gönderilmiş, tekrar dikkate alınmış maddelerdir. Buraya emeklilere zam ve İşsizlik Sigortası'ndan sağlanacak işverene destek maddeleri eklenerek bir şekilde bunun hızlıca Meclisten geçirilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Bu metotları da uygun bulmadığımızı tekrar dile getiriyorum.
İYİ Parti olarak bu kanun teklifine "ret" oyu vereceğimizi buradan tekrar söylüyorum, saygılarımı sunuyorum.
Teşekkürler. (İYİ Parti, CHP, YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoy'a ait.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 191 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine konuşma yapmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen yüce Türk milletinin tüm fertlerini saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, geçtiğimiz günlerde Bolu ilimizin Kartalkaya Kayak Merkezi'nde bulunan bir otelde meydana gelen elim yangın felaketinde hayatlarını kaybeden 78 vatandaşımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza ve yangından etkilenen diğer vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Size de geçmiş olsun.
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Devamla) - Bu tür trajedilerin bir daha yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınması ve sorumluların adalet önünde hesap vermesi en büyük temennimizdir. Milletimizin başı sağ olsun.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hazırlanan kanun teklifiyle, vatandaşlardan gelen taleplerin karşılanması, kamu kurumlarının ihtiyaçlarının giderilmesi ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararları sonrası oluşabilecek hukuki boşlukların doldurulması amaçlanmaktadır. Teklifte, genel olarak, Devlet Denetleme Kurulunun yetkileri, yaşlılık, malullük ve ölüm aylığı alan emekliler ile hak sahiplerinin aylıklarıyla ilgili düzenleme, işverenler için asgari ücret desteği, enerji sektörüne ilişkin düzenlemeler, TMSF'nin kayyımlık görevinde kullanabileceği bazı hak ve yetkilerle ilgili düzenlemeler öngörülmektedir.
Teklifin konuşmama konu ikinci bölümünde yapılacak değişikliklerle, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun belirli suçlarla bağlantılı şirketlere veya mal varlığı değerlerine kayyum olarak atanabilmesi öngörülmektedir.
Ülkemiz son yıllarda özellikle suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, silahlı terör örgütlerine finans sağlama ve benzer suçlarla etkin bir mücadele yürütmektedir. Bu kapsamda, suç örgütleriyle irtibatlı şirketlerin ve mal varlığı değerlerinin yönetimi büyük bir önem taşımaktadır. TMSF'nin kayyum olarak atanması bu tür şirketlerin ve mal varlıklarının hukukun üstünlüğü çerçevesinde ticari teamüllere uygun şekilde yönetilmesini sağlayacaktır. TMSF bugüne kadar edindiği bilgi birikimi ve deneyimiyle şirketlerin sağlıklı bir şekilde yönetilmesini, gerektiğinde tasfiye edilerek ekonomik kayıpların en aza indirilmesini sağlayacak donanıma sahiptir.
Bu madde kapsamında suç gelirlerinin ve terör finansmanının önüne geçilmesi hedeflenirken aynı zamanda söz konusu şirketlerin faaliyetlerinin devamlılığının sağlanması da gözetilmektedir. Devletimizin bu tür şirketleri doğrudan yönetmesi yerine ticari hayata uygun şekilde yönetilmesini sağlayacak mekanizmaların kurulması büyük önem taşımaktadır. TMSF'ye tanınan yetkiler ticari faaliyetleri sekteye uğratmadan piyasa koşullarına uygun bir şekilde şirketlerin yönetilmesine olanak tanıyacaktır. Ayrıca, bu düzenleme yatırımcı güvenini artıracak ve finansal sistemimizin bütünlüğünü güçlendirilecektir.
Diğer yandan, bu düzenlemeyle kayyumluk sürecinin daha etkin, şeffaf ve hukuka uygun bir şekilde yürütülmesi de sağlanmaktadır. Şirketlere kayyum atanması durumunda, mahkemeler tarafından verilen kararlar doğrultusunda TMSF'nin yetkilendirilmesi uygulamada birçok karışıklığın önüne geçecektir. Böylelikle suç örgütlerinin ekonomik faaliyetler üzerinden devletimize ve vatandaşlarımıza zarar vermesinin engellenmesi daha etkin bir şekilde mümkün olacaktır.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararının ardından Elektrik Üretim AŞ'nin faaliyetlerini hukuki çerçevede sürdürebilmesi için bir düzenleme yapılması kaçınılmaz hâle gelmiştir. Elektrik üretimi ve dağıtımı kamu hizmeti niteliğinde bir faaliyet olup ülkemizin enerji arz güvenliği açısından stratejik bir konudur. Devletimizin bu alandaki rolü piyasada düzenleyici ve dengeleyici bir güç olarak devam etmelidir. Elektrik Üretim AŞ'nin enerji alım ve satış faaliyetlerine ilişkin yapılan bu düzenleme, elektrik piyasasında rekabeti bozmayan ancak kamunun elinde bulunan üretim tesislerinin verimli bir şekilde yönetilmesini sağlayan bir düzenlemedir. Teklifteki maddeyle, Elektrik Üretim AŞ'nin mevcut hak ve yükümlülüklerini yerine getirmesi için gerekli hukuki altyapı yeniden oluşturulmaktadır. Bu sayede, enerji arzında yaşanılabilecek belirsizliklerin ve piyasada oluşabilecek dengesizliklerin önüne geçilecek, kamu yararı gözetilerek vatandaşlarımızın enerjiye erişimi güvence altına alınacaktır. Elektrik enerjisinin sürdürülebilir, kesintisiz ve uygun maliyetli olarak sunulması ülkemizin sanayi üretimi ve ekonomik kalkınması açısından hayati önem arz etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; enerji, modern dünyada kalkınmanın en temel unsurlarından biridir. Bir ülkenin ekonomik, sosyal ve stratejik gücünün yapı taşlarından olan enerji, sanayiden tarıma, ulaşımdan günlük yaşantımıza kadar her alanda hayati bir ihtiyaçtır. Bu nedenle, enerji, yalnızca bir tüketim unsuru değil, aynı zamanda bağımsızlık ve güvenlik meselesidir. Ancak enerji arzı noktasında sahada çözüm bekleyen bazı konulara da dikkat çekmek istiyorum. Seçim bölgem olan Kayseri'mizde, bazı mahallelerde vatandaşlarımız doğal gaz hattı çektirmek istediklerinde imar problemleriyle karşılaşmaktadır. Bu sorun ilçelerimizde oldukça yaygın olup vatandaşlarımız belediyeler ve doğal gaz firmaları arasında çıkmaza girmektedir. Gerekli kurumlarla mutabakat sağlanarak bir çözüm üretilmesi hem halkımızın mağduriyetini giderecek hem de hava kirliliğiyle mücadelede önemli bir adım olacaktır. Diğer yandan, taşra mahallelerimizde miras intikali tamamlanmadığı için doğal gaz aboneliği alamayan vatandaşlarımız bulunmaktadır. Mevcut mevzuata göre, miras kalan taşınmazlarda tüm ortakların abonelik için imza vermesi gerekmektedir ancak yurt dışında yaşayan veya iletişim kurulamayan mirasçıları nedeniyle bu süreç tıkanmaktadır oysa bu bir mülkiyet devri değil, temel bir ihtiyaç olan enerjiye erişim meselesidir. İlgili bakanlıklarla birlikte yapılacak düzenlemelerle hak sahiplerinin birisinin başvurusuyla abonelik işleminin kolaylaştırılması hem vatandaşlarımızın mağduriyetini giderecek hem de Kayseri'mizde hava kirliliğinin önüne geçmek adına önemli bir katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Bir diğer mesele ise doğal gaz arzının yeni sağlandığı ilçelerimizle ilgili. Arzın yeni sağlanmaya başladığı ilçelerimizde ana hatların yanı sıra ara hatların da kurularak her mahallemizin enerjiye erişiminin sağlanması büyük bir ihtiyaçtır. Bu noktada gerekli ödeneklerin tahsis edilmesi vatandaşlarımızın daha hızlı ve etkin bir şekilde enerjiye kavuşmasını sağlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kayseri Organize Sanayimiz yaklaşık 1.500 fabrikası ve 100 bin çalışanıyla ülkemizde bulunan 392 organize sanayi bölgesi arasında yatırım, üretim, istihdam ve ihracatta ilk 5'te yer alan önemli bir üretim merkezidir. Bölgemize gerek mevcut sanayicilerimizden gerekse yeni yatırımcılarımızdan yoğunlukla arsa tahsis talebi gelmektedir. Yatırımcılarımızın ve mevcut sanayicilerimizin yeni üretim tesisleri kurarak ülke ekonomisine ve istihdama katkı sağlamaları amacıyla bölgede genişleme ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu sebeple yapılan arazi ve fizibilite çalışmalarında, bölgenin uygulama imar planı güneyinde bulunan yaklaşık 204 hektarlık alanın yeni genişleme alanı olarak uygun olduğu OSB yönetimi tarafından değerlendirilmiştir. Söz konusu genişleme alanının oluşturulabilmesi için belirlenen alan içerisindeki gerekli resmî prosedürlerin ilgili makamlarca yapılması hem sanayicilerimiz hem de Orta Anadolu'nun en büyük sanayi kenti olan Kayseri'miz için faydalı olacaktır. Bu minvalde yapılacak çalışmaların takipçisi olacağımızı bildiriyor, şimdiden yetkililere teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak söz konusu teklifi olumlu değerlendiriyor, destekliyor, vatanımıza ve milletimize hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Genel Kurulumuzu tekrar saygılarımla selamlıyorum.
Sağ olun Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Sırrı Sakik konuşacaktır.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA SIRRI SAKİK (Ağrı) - Sayın Başkan, sevgili milletvekilleri; hepinize sevgiler, saygılar.
Boş sıralara ne sevgi var ne de saygı var. Aslında onlar saygısızlık ediyorlar. Burada ciddi bir şey konuşuluyor. Sadece oylamada koşup, gidip geliyorlar; bu da Parlamentoya, halka yapılabilecek en büyük haksızlıklardan biri.
Şimdi, burada torba yasası görüşülüyor, aslında ne yapılmak isteniliyor, hepimiz bunları çok iyi biliyoruz. İktidarın muhalefetle uzlaşmak gibi bir derdi yok, ülkenin sorunlarında ortaklaşma yok. Ben gücümü nasıl artırabilirim, elimdeki sopayı nasıl kullanabilirim, bu yetkilerle, bu torba yasayla kimlerin malına mülküne nasıl konabilirim çabası var. Geçmişten bugüne kadar bunlar yaşandı. Onun için... Keşke diğer milletvekili arkadaşlarımız da burada olmuş olsaydı.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, Hüseyin Çelik'i hepiniz iyi tanırsınız, özellikle AK PARTİ'li arkadaşlara söylüyorum ama hiç kimse yok. Hüseyin Çelik, AK PARTİ kurucuları arasında yer alan, AK PARTİ'nin programını yazan o kadrolardan biri; milletvekili seçildiğinde Divan üyeliği yaptı ve sonra Grup Başkan Vekilliği yaptı, sonra Kültür Bakanı oldu, birkaç dönem milletvekili oldu, Grup Başkan Vekili oldu, altı buçuk yıl Millî Eğitim Bakanlığı yaptı, en son da AK PARTİ'de Genel Başkan Yardımcısı ve Tanıtım ve Medya Başkanlığı görevlerinde bulundu. Bugün burada otururken tesadüfen bugünkü açıklamalarını gördüm. AK PARTİ'liler, aslında size sesleniyordu. Onlar da burada iken bütün olup bitenlere sessizdiler ama sonra gittiklerinde, burada büyük bir enkazı bıraktıklarında ve sonrası büyük pişmanlıklarla her gün medyada... Aynen şöyle diyor: "Biz yargının bağımsızlığından söz ediyoruz. Sadece kâğıt üzerinde yazıp kendimizi kandırıyoruz. Ne yazık ki biz de kendi militan yargımızı oluşturduk. Yani geçmişte kendisi mazlum olan ama bugün gücü eline aldıktan sonra eğer birileri zalim kesilmişse bu korkunç bir şeydir." AK PARTİ'liler, size söylüyor. "'15 Temmuz yargısı' diye Türkiye'de yargı oluştu. Bu aslında yargı falan değil, bir çeşit istiklal mahkemeleridir." diyor. Siz bilirsiniz, istiklal mahkemeleri bir giyotin gibiydi yani savunma da yok, temyiz de yok. "Bugün gelinen yargı, bir istiklal mahkemesidir. AK PARTİ kurulurken milletin partisi olarak kuruldu ama şu anda parti devletleşti, devlet de partileşti, bir facia oldu. Bir parti eğer devlet partisi olduysa kendi sonunu hazırlamıştır." diyor. Sadece Hüseyin Çelik demiyor, sizden giden birçok siyasi aktör aynı şeyleri söylüyor. Ey AK PARTİ'liler, siz de çekip gittiğinizde bir pişmanlık yaşamayın, hukuksuzluğa karşı dik durun. Bugünler hep geçecek, gideceksiniz, vekillik de bitecek ama çoluğunuza çocuğunuza onurlu bir gelecek bırakın. Ama yapmıyorsunuz, hep bu kürsüye çıkıyorsunuz ya... Dün buraya çıktı birileri, ne diyordu Gaffar Okkan'la ilgili? Gaffar Okkan'ı -kimler- Hizbullah, Diyarbakır'ın göbeğinde onlarca kurşunla öldürdü. Ama bu AK PARTİ onun katillerini cezaevinden özel bir yasayla çıkarıp... Onların hepsi elini kolunu sallayarak İran'a gittiler. O Hizbullah birçok yerde cinayetler işledi, birçok yerde. Bakın, İstanbul'da, İstanbul'un göbeğinde yakın tarihte onlarca insanı katlettiler. Yargıtay ne yaptı? Hepsini akladı. Şimdi neredeler? Emin olun, hepsi Suriye'de ve apoletleri var. İşte, siz yaptınız bunu. O "Hizbullah" dediğiniz... Benim ağabeyim Gaziantep'te, onlarca, yüzlerce, binlerce arkadaşımız Diyarbakır'da, Gaziantep'te katledildi. Ağabeyim İl Başkanıydı, ensesinden vuruldu; vuranlar Hizbullah'tı ve bu katilleri, bu iktidar bir gecede serbest bıraktı; bunların hepsi çekip gittiler. Şimdi, onun için yargı, onun için hukuk hepimiz için. Ama siz bugün yargıyı elinizde acımasız bir silah gibi kullanıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Ya, en masum bir sözcükten suçlar yaratıyorsunuz. JİTEM davaları var. Bu JİTEM davaları otuz yıldır gidip geliyor ve hepsi aklanıyor, zaman aşımına uğruyorlar.
Ne oluyor biliyor musunuz? Hep kayyumu konuşuyoruz, konuşmak zorundayız çünkü halkın iradesini gasbediyorsunuz. Çok yakın bir tarihte alelacele bir şekilde bizim Siirt Belediye Eş Başkanımızı alıp götürdünüz. Bunlardan, hepsinden haberimiz vardı. İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Siirt siyasetçileri organize bir suç şebekesi oluşturdular ve bizim arkadaşımızı, bir gazeteciyi yaptığı haberlerden dolayı alelacele tuttular, cezalandırdılar. Bir yargıç da çıktı dedi ki: "Ya, burada -muhalif oldu- suç yok." Ama ne yazık ki alıp cezalandırdınız, daha gerekçeli karar yazılmadan, daha istinaf süreci, daha Yargıtay süreci başlamadan yerine kayyum atadınız. Kayyum ne yaptı? Sabahın şafağında isimliğini yazmış, hazırlamış çünkü aylardır bu plan, proje yapılıyor. Yazıyor: "Siirt Valisi-Belediye Başkan Vekili" O gecenin o saatinde o yazılmaz, günler öncesinden yapılmıştı. Ama benim Grup Başkan Vekillerim, bazı milletvekili arkadaşlarımız çıkıp bu hukuksuzluğa bir kılıf aramaya çalışıyorlar. Siz gerçekten halkın düşmanısınız, gerçekten Kürtlerle barışmak istemiyorsunuz. Siz barışmak isteseydiniz bunlar mı olurdu, kayyum mu atanırdı?
Her gün Rojava'ya neden saldırı düzenlersiniz? Oradaki insanlar bizim kardeşimiz, bizim bir parçamız, siz onlardan ne istiyorsunuz? Oradaki cihatçı örgütler sizin baş tacınız ama bizim kardeşlerimiz sizin düşmanınız. Yapmayın bunları, bu topraklarda barışı sağlayacaksanız bizim Kürt halkının iradesine saygı göstereceksiniz.
Bakın, JİTEM davası üç gün önce zaman aşımından dolayı ne oldu? Ya, bunlar üniformalıydı, bunlar devletin elemanlarıydı, askerdi, polisti, bunlar binlerce Kürt'ü öldürdüler, 3.500 Kürt'ün köyünü yaktılar, bunlar Vartinis'te 9 insanı diri diri yaktılar, Madımak'ta katliam oldu, zaman aşımı oldu. Bakın, Kızıltepe'de onlarca insan öldü ama bir küçük sözden suç yaratan bu devlet... Ama Kürt'ü katleden bu JİTEM suçüstü yakalanmış, otuz yıllık zaman aşımına yayarak o mahkemeden o mahkemeye, o şehirden o şehre... Neden? Kürt öldürülmüş. Bu devletin felsefesi, o JİTEM'in inancı "En iyi Kürt, ölü Kürt."tür." ve siz, Kürtleri öldüreceksiniz, Kürtlerin evini barkını yakacaksınız, 20 bin faili meçhul cinayet olacak, sonra aklanacak bunlar "zaman aşımı" diyeceksiniz. Hayır, siz en az o yargıçlar kadar suçlusunuz.
Bakın, ben Vartinis duruşmasına katıldım, avukatlar orada feryat ediyordu, "Zaman aşımına doğru gidiyor." dediklerinde, beni gören yargıç üzerindeki cübbeye "Bu, Peygamber Efendimiz'in cübbesidir. Burada adalet olur." diyordu. Bir başka duruşmaya gittik, katiller aklandı. Valla sorun Kürtler olunca, sizin üzerinizde Peygamber Efendi'nin postu da olsa, Kur'an-ı Kerim de olsa siz zalimin yanında saf tutarsınız. Bütün davalar zaman aşımı.
Bakın, Diyarbakır'ın göbeğinde Kemal Kurkut, Malatyalı bir öğrenci -çok isterdim her gün çıkıp burada hukuk ve adalet mücadelesi veren Veli burada olsaydı ama, kendi kentinden- bir insan katledildi, bütün Diyarbakır ayağa kalktı. Onu oradaki polisler öldürdü. Ne oldu biliyor musunuz? Valla polislerin hepsi de aklandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Başkan.
Bizimle barışacaksanız bizim katillerimizi aklamayacaksınız; bizimle barışacaksanız bizim acılarımıza ortak olacaksınız. Acılarımıza ortak olmadan, bizim katillerimizden hesap sormadan bizimle barışamazsınız. Size bir şey söyleyeyim: Valla biz ölümden korkmuyoruz, ölümden daha büyüğüz; biz yargıdan korkmuyoruz, yargıdan daha büyüğüz. Biz yıllardır bu mücadeleyi sürdürüyoruz kendi kanımız, kendi emeğimiz üzerinde. Korkmayın, bir korku imparatorluğu yaratmak istiyorlar, bütün muhalefet kalkın ayağa, korkmayın, korkuya teslim olmayın! Korktuğumuz an çocuklarımıza özgür bir ülke bırakmayız.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Karabük Milletvekili Cevdet Akay konuşacaktır.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CEVDET AKAY (Karabük) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci bölüm üzerinde söz almış bulunmaktayım.
191 sıra sayılı Kanun Teklifi 9 maddeden oluşuyor; 2 tanesi yürütme ve yürürlük, geriye kalan 7 maddenin 2 maddesi, 4'üncü ve 5'inci maddesi en düşük emekli aylığı ve işverenlere asgari ücret desteğiyle ilgili, geri kalan 5 madde de bu Genel Kurula daha önce gelmiş ve geri çekilmiş maddelerle ilgili, burada Grup Başkan Vekillerimizin konuşup, anlaşıp geri çektiği maddeler. 3 tanesi Devlet Denetleme Kuruluyla ilgili, 1 tanesi, 6'ncı madde EÜAŞ'la ilgili, 7'nci madde de TMSF'nin kayyum olarak atanmasıyla ilgili.
Şimdi, 1'inci, 2'nci, 3'üncü maddeler Devlet Denetleme Kuruluyla ilgili görevler. Buraya, inanın, aynen gelmiş, sadece 1'inci maddede "kamuya yararlı dernekler ve vakıflar, kamu yararı"ilave edilmiş. Onun haricinde dernek, vakıf, birlik ve kooperatiflerin iştirakleriyle ilgili olarak da Devlet Denetleme Kurulu elemanlarının denetim yetkisi var yani özel hukuk tüzel kişiliklerine burada denetimle, incelemeyle, araştırmayla, soruşturmayla bu Devlet Denetleme Kurulu elemanları gidebilecek. Biz bunu tehlikeli ve Anayasa'ya aykırı görüyoruz, Anayasa’nın 108'inci maddesine aykırı.
Şimdi, 2'nci maddede yine Devlet Denetleme Kurulu elemanları Cumhurbaşkanının yetkilendirmesiyle kamu kurum ve kuruluşlarında denetleme yapıyorlar. Denetleme yapmaya gittikleri yerlerin de denetim elemanlarının, teftiş kurullarının, denetim birimlerinin görev, sorumluluk ve yetkilerini de aynen uygulayabiliyorlar yani örneğin, Adalet Bakanlığına denetlemeye gittiklerinde adalet müfettişlerinin -ki Hakimler ve Savcılar Kanunu'yla belirlenmiştir buradaki yetkililerin görevleri- buradaki özel yetkilerini kullanabilecekler. Yani bunlar yeminle mesela ifade alabiliyorlar, arama yapabiliyorlar, istinabe yoluna başvurabiliyorlar, her kurumdan gerekli belgeleri isteyebiliyorlar ve vermek zorundalar. Aynı yetkileri Devlet Denetleme Kurulu müfettişleri de elde etmiş olacak. Bu da sakıncalı bir durum. Aynı şeye Maliye Bakanlığı açısından baktığımız zaman, Vergi Denetim Kurumuyla alakalı özel inceleme yapan, vergi incelemesi yapan, vergi matrahı farkı tespit etmeye çalışan elemanların da müfettişlerin de yetkilerini kullanmış olacak. Bazı özel kanunlarla belirtilmiş hususlar bu kanunla çiğnenmiş oluyor. Bununla ilgili olarak bazı istisnaların mutlaka getirilmesi lazım. Bunu buradan özellikle tekrar vurgulamış olalım.
Bir de 3'üncü madde... Burada da durum şu: Memur ve diğer kamu görevlileri açısından buradaki Devlet Denetleme Kurulu elemanlarının, müfettişlerinin, denetçilerinin seçilmiş belediye başkanlarını ve belediye meclis üyelerini de görevden alabilme yetkileri var. Ben şimdi bu maddeye baktığım zaman burada bir muallaklık görüyorum. Sordum Plan ve Bütçe Komisyonunda "Öyle bir yetki kullanılmayacak." deniyor ama kullanılabilir, diğer kamu personelinin içerisine bunlar gelebilir. Görevlendirildiği takdirde, buraya incelemeye, soruşturmaya gidildiğinde gerek görülürse işten el çektirilebilir çünkü ilgili yerlere de ita amirlerine de iletmeden bu "diğer kamu personeli" ibaresiyle direkt görevden alma yetkisi var. Bu madde de gerçekten tehlikeli ve Anayasa’nın 129'uncu maddesine aykırı.
Yine, baktığımız zaman, EÜAŞ'la ilgili bir madde var. 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle TEDAŞ'ın sorumlulukları ve yükümlülükleri EÜAŞ'a devredildi yani Elektrik Üretim AŞ'ye. Elektrik Üretim A.Ş. de elektrik üretimi yapıyor ve piyasadan da elektrik satın alıp belirli şirketlere bu elektriği satabiliyor. Yani burada şunu ifade etmek isterim: Görevli tedarik şirketleri var, dağıtım şirketleri var ve üretim şirketleri var. EÜAŞ üretim yapan bir özel sektörden pahalıya, 2,5-3 TL'ye -piyasa takas fiyatları aşağı yukarı piyasada belirleniyor- alıp kilovatsaatini 0,48 TL'ye başka bir firmaya zararla satabilecek yani burada EÜAŞ'ın görev zararları oluşabilecek. Bu 3 firmaya da baktığımız zaman, üreticisi özel sektörde aynı, dağıtıcısı aynı, görevli tedarik şirketi aynı, ortaklık yapısı aynı; birazdan örnek vereceğim. EÜAŞ'ın kamu zararını çok önemsiyoruz çünkü bu zararı oluşturduğu zaman -görev zararını daha doğrusu- hazineden yardım yapılması gereği hasıl olacak ve ciddi zararlar var. 2025 yılı bütçesinde de 1 trilyon 299 milyar görev zararı öngörülmüş. İşte, bu görev zararları birleşe birleşe... 2006 yılından 2024 yılına kadar iki kamu bankasının görev zararı 193 milyarı aşmış, 200 milyara yakın. Yine BOTAŞ'ın görev zararları da belli. Bu zararlardan kurtulmak için buradaki bu sistemin, EÜAŞ'ın bu sisteminin mutlaka devreden çıkarılması lazım.
Bakın, size örnek vereceğim şimdi. Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ; bu, Kırklareli, Tekirdağ, Edirne bölgesinde, IC Holding yapıyor. Şimdi, Çamlıbel Elektrik Dağıtım AŞ Sivas, Tokat ve Yozgat bölgesinde dağıtım yapıyor; Limak-Kolin-Cengiz. Yine, Boğaziçi Elektrik AŞ; Limak-Kolin-Cengiz. Bunlar ortaklık yapısı. Bu firmaların termik santrali var. Kemerköy Termik Santrali Limak Holding ve IC Holdinge ait. Yine, bakıyoruz tekrar, Tufanbeyli Termik Santrali var, yine aynı ortaklık yapısına ait. Aydem Holding var, Yatağan Termik Santrali. Yine, Çatalağzı Termik Santrali aynı firmaya ait. Yüzde 90'ının ortaklık yapısı aynı firmalar yani bir cepten alıp bir cebe veriyorlar. En sonunda, tüketiciler, burada kullandığı elektriğin enerji bedelini, dağıtım bedelini, fon payı bedelini ve vergiyi 2 katıyla ödüyorlar yani yine vatandaşın cebinden alınıyor maalesef. Bu uygulamanın burada düzeltilmesi ve bu görev zararlarının ortadan mutlaka kaldırılması gerekiyor.
Yine, TMSF'yle ilgili, kayyum olarak atanmasıyla ilgili 2018 yılından itibaren 2 kere üçer yıllık süreler itibarıyla uzatıldı, 7'nci ayda süre doldu, bu kanun teklifiyle de 2030 yılına kadar uzatılacak. Burada da TMSF'nin kayyum olarak atanması sıkıntılı bir durum. TMSF'nin şu ana kadar yönettiği şirketlerin sayısı 681'i geçti, 36 milyarın üzerinde bir ciro büyüklüğünden bahsediyoruz, resmen Türkiye'nin en büyük holdinglerinden biri oldu. Bu uygulama zaten OHAL Kanunu'nun uzatılması ve olağanüstü hâl koşullarının devam etmesiyle ilgili bir süreç, kabul edemediğimiz bir süreç. Şimdi, yine, burada baktığımız zaman da belediye iştirakleriyle ilgili, terörle ilişkilendirilebilirse Türk Ceza Kanunu'nun 282, 314 ve 315'inci maddeleriyle, silahlı örgüt, silah temin etme gibi maddelerle ilişkilendirilebilirse... Yine, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 130'uncu ve 128'inci maddelerine istinaden de bunların mal varlıklarına, mal değerlerine de kayyum atayabiliyorsunuz, müsadere yoluyla bunların satışını isteyebiliyorsunuz. Daha hukuki süreç sonuçlanmadan buradaki kayyumların olağanüstü yetenekleri ve imkânları var. Yine, belediye şirketleriyle ilgili olarak da aynı işlemleri... Bu kanun teklifi buradan geçerse belediyelerle ilgili de işlem yapılabilecek. Yani bakın, belediyeyle ilgili kaç tane işlem saydım ben bu kanun teklifinde, bir tane daha sayayım, bu çok sakıncalı, bu kanun metninin mutlaka buradan çıkarılması gerekiyor; dokuzuncu yargı paketinde, kasım ayında buradan çıkartıldığı gibi. Çıkartılan husus tekrar önümüze gelmiş.
Şimdi, 5'inci madde, işverenlere verilen asgari ücret desteği İşsizlik Sigortası Fonu'ndan veriliyor. Hâlbuki bu, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan verilmemeli, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesinden ayrılmalı, İşsizlik Sigortası Fonu işsizler için kullanılmalı. 359 milyar TL'ye ulaşmış bir büyüklükten bahsediyoruz, faiz gelirlerinden bahsediyoruz. Bu Fon'un daha randımanlı bir şekilde kullanılması gerekiyor. Buradaki bir husus da geçmişte belediyelere, il özel idarelerine ve belediye ve il özel idarelerinin iştiraklerine, birliklerine bu asgari ücret işveren desteği veriliyordu. Şimdi, 671 TL'den 1.000 liraya çıkıyor. Bu kanun teklifiyle belediyelere ve il özel idarelerine bu destek verilmiyor. Tam da hassas bir durumda, belediyelerin mali kıskaca sokulduğu bir ortamda cüzi olsa da göstermelik olsa da böyle bir desteğin belediyelerden, il özel idarelerinden alınmasını uygun bulmuyoruz. Burada lütfen bu yanlıştan vazgeçin, burada bu gerekli düzeltmeyi yapalım. Bu maddeden belediyelere de il özel idarelerine de onların iştiraklerine de birliklerine de desteğin devam etmesini sağlayalım.
Tabii, bu kanun teklifinin en önemli maddelerinden biri de emekli aylıklarının ayarlanmasıyla ilgili. Biliyorsunuz, en düşük emekli aylıkları 14.469 TL'ye çıkıyor. Biz asgari ücretin en az 30 bin TL olmasını talep etmiştik. 30 bin TL olmadı, 22.104 TL oldu. En düşük emekli aylığının da en az asgari ücret seviyesine çekilmesini istemiştik fakat bu önergemiz, bu teklifimiz kabul edilmedi. Bir kez daha buradan söylüyoruz; en düşük emekli aylığının en azından şu anda belirlenen net asgari ücret seviyesine çekilmesini talep ediyoruz. Asgari ücretin de üçer aylık dönemler itibarıyla yenilenmesi ve en kısa sürede, mart sonunda 30 bin TL'ye çıkartılması, temmuz, eylül ve devam eden aylarda da tekrar güncellenmesi, enflasyon karşısında satın alma gücü eridiği için emeklinin, işçinin, esnafın, çiftçinin mağduriyetinin giderilmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
CEVDET AKAY (Devamla) - Tabii, bütün bunların giderilmesi ve bu imkânların verilebilmesi için de ciddi olarak faiz yükünden bu bütçenin arındırılması gerekiyor. 1 trilyon 950 milyarlık bir faiz gideri var.
Yine, önümüzdeki dönemde en önemli sorunlardan biri de dış borç stokuyla ilgili olacak. 9,3 trilyonlara dayandı, 2021'de 2,7'ydi, 2024 başında 6,7 trilyondu. Kur farkı giderleri 2024 başında 1 trilyon 722 milyardı, şu anda kur baskılanıyor, enflasyon oranının altında ama önümüzdeki dönemde kur arttığı zaman şu anda "yüzde 21-22" dediğiniz gayrisafi yurt içi hasılaya oranı çok sıkıntılı pozisyona gelecek. Bütçemiz çok tehlikeli boyuta gelecek. Bunların da önleminin alınması ve bu kaynakların da memurlara, işçilere aktarılmasını temenni ediyoruz. (CHP, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teklifin ikinci bölümü üzerinde şahısları adına ilk söz, Aydın Milletvekili Sayın Bülent Tezcan'a ait.
Buyurun Sayın Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz teklifle ilgili daha önceki hatip arkadaşlarımız ayrıntılı olarak anlattılar, tek tek maddelerle ilgili görüşlerini, düşüncelerini söylediler, eleştirilerini yaptılar. Yangından mal kaçırır gibi daha önce uzlaşılıp geri çekilen maddelerin tekrar bir el çabukluğuyla Meclis gündemine getirilmesinin ne kadar büyük bir ayıp olduğunu da anlattılar.
Şimdi, ben, başka bir şeye dikkat çekmek istiyorum: Aslında bu teklif AK PARTİ iktidarının, Cumhur İttifakı iktidarının daha doğrusu, AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi koalisyonunun, Cumhur İttifakı iktidarının nasıl bir Türkiye arzu ettiğinin tam da fotoğrafı. Yani bu kanunda sadece şu madde bile, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kuruluna bütün kamu görevlilerini, seçilmiş-atanmış ayrımı yapmadan bütün kamu görevlilerini görevden el çektirebilme, soruşturma sırasında görevden el çektirebilme yetkisini veriyor olması bile nasıl bir Türkiye arzu ettiğinizin çok açık, net göstergesi yani bu zamana kadar uyguladığınız kayyum uygulamasını çok daha geniş bir şekilde, rahatça uygulayabilme yetkisi. Yani diyorsunuz ki: "Memlekette hangi yetki varsa Cumhurbaşkanına verelim; yargıçlar Cumhurbaşkanının emrinde olsun, savcılar Cumhurbaşkanının emrinde olsun, belediye başkanları Cumhurbaşkanının emrinde olsun, kamu görevlileri Cumhurbaşkanının emrinde olsun, milletvekilleri Cumhurbaşkanının emrinde olsun, cümle âlem Cumhurbaşkanının emrinde olsun." (CHP sıralarından alkışlar) Ya, bu nasıl bir yetki hırsı, bu nasıl bir beklenti, bu nasıl bir istek, nasıl bir doymazlık bu?
Değerli arkadaşlar, bakın, ağzını açana soruşturma açan savcılarınız var. Yarın İstanbul'da, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu'nun ifadesine gideceğiz sabah buradan, destek için gideceğiz. Türkiye'de her mazlumun ifadesini almak üzere bir kumpas kurulduğu için mazlumların sesi olmak üzere İstanbul'a gideceğiz Çağlayan Adliyesine.
Değerli arkadaşlar, neymiş suç? Terörle mücadele edeni ifşa etmek. Yani çıkıp "Sizin çocuklarınızın da gelecekte teminatı biziz." denmesinden rahatsızsınız çünkü toplumun hiçbirisinin ne bugün ne de yarın çocuklarının teminat altında olmasını istemiyorsunuz. Eğer toplumun kendini güvende hissettiği bir ülke olursa arzu ettiğiniz o otoriter düzeni kurma şansınız yok.
Şimdi, bir turp siyasetidir gidiyor on beş gündür. Turpun büyüğü heybede, belli, turpun büyüğü Satılmış, turpun büyüğü Satılmış. "Satılmış" adını kullandı diye gazeteciler için soruşturma açıldı. Yahu adamın adı Satılmış. O zaman bundan sonra "satılmamış" diyelim. Ne yapalım? "Satılmış" demeyelim, "satılmamış" diyelim, rahatsız oluyor, annesinin-babasının adının kullanılmasından rahatsız oluyorlar.
Gazeteciler tutuklandılar; gazeteciler tutuklandı, gazetecilik vazifesini yaptığı için tutuklandı, röportaj yaptığı için tutuklandı. Halk TV'de milletin sesini mikrofonlara taşıyan Halk TV'nin Yayın Müdürü Suat Toktaş tutuklandı, diğer dört gazeteci de adli kontrolle serbest bırakıldı. Mesele ne? Mesele, aykırı konuşan olmasın.
Düşünün, bir siyasi partinin Genel Başkanı, Sayın Ümit Özdağ Ankara'da yemek yerken Antalya'da yaptığı bir konuşma için alınıyor "Cumhurbaşkanına hakaret etti." diye, yolda iddia değişiyor İstanbul'a gidene kadar, İstanbul'a gittiğinde başka bir suçtan tutuklanıyor. Ne yaptığınızın farkında mısınız? Ne yaptığınızın, Türkiye'yi nereye taşıdığınızın farkında mısınız?
Bir sanatçı, Ayşe Barım. Ne o, bir -ajansı da bilmiyorum- ajans meselesinden diye gözaltına alıyorsunuz...
BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) - ID Ajans.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Aha, bak, nasıl biliyorsunuz, nasıl biliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) - Yok, sanatla alakalı olduğu için, ben de aktörlük yaptığım için biliyorum.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bütün tezgâhların arkasını biliyorsunuz ama "sanatçı" diye aldınız, on iki yıl önce Gezi davası meselesinden dönüp "terörist" diye tutuklamaya çalışıyorsunuz. Gezi, bu ülkenin son yıllardaki en büyük, en saygın, en önemli direnişidir, Gezi'den terörist çıkaramazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Gezi onurumuzdur, onurumuzdur!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Ha, ama tabii, öyle bir şey var ki tarih tekerrür ediyor her ne hikmetse; dünün Ergenekon'u bugünün Gezi kumpası olarak devam ediyor; dünün Zekeriya Özleri bugünün Akın Gürlek'i olarak devam ediyor. Ya, insaf! Satılmış'a duyduğunuz muhabbetin onda 1'ini hak, hukuk, adalete duysanız bu memleket düze çıkar; Satılmış'a duyduğunuz muhabbetin onda 1'ini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Satılmış'ı bırakın, adalete bakın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahısları adına ikinci söz, Adıyaman Milletvekili Sayın Resul Kurt'a ait.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RESUL KURT (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi, aziz vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin hemen başında 21 Ocak tarihinde Bolu Kartalkaya'da bir otelde çıkan yangında hayatını kaybeden 78 vatandaşımıza Allah'tan rahmet dilemek istiyorum. Aralarında eski Bolu Milletvekilimiz Mehmet Güner'in kızı, damadı ve torunlarının bulunduğu ailelerimizi; yine, Bloomberg HT televizyonunda yıllarca birlikte program yaptığım dostum, ağabeyim, eski Orduspor Başkanı, vergi hukukunun duayen üstatlarından, öğretim görevlisi, gazeteci, TV yorumcusu, yeminli mali müşavir -aralarında eşinin, kızının, oğlunun da bulunduğu tüm ailesini kaybeden- Nedim Türkmen'i de hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımızı da rahmetle anıyorum.
Türkiye yangınla mücadele noktasında her zaman büyük sınavlar vermektedir. 2024 yılında yangın ve yangına bağlı hayatını kaybeden insanlarımıza, vatandaşlarımıza baktığımızda bunun büyük oranda konut, fabrika, bina gibi yapısal alanları etkilediğini görmekteyiz. Yangın riskine karşı önlem alma iş sağlığı ve güvenliği bakımından işverenlere getirilen önemli yükümlülüklerden bir tanesidir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'yla işverenlere risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmak, acil eylem planı yaptırmak, ilk yardım eğitimi aldırmak, yangın eğitimi aldırmak, yine, ilk yardım, acil tıbbi müdahale, kurtarma ve yangınla mücadele konularında destek elemanı görevlendirmek ve bunların eğitimlerini aldırmak gibi yükümlülükler getirilmiştir. İş sağlığı ve güvenliği hayatın her alanında, her anında, her yerde büyük önem taşımaktadır. Sadece iş yerlerinde, otellerde değil; evimizde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bindiğimiz otobüslerde, araçlarımızda, her yerde iş sağlığı ve güvenliğinin büyük bir önemi olduğunu ve her zaman afetlere hazırlıklı olmak gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Bu vesileyle, 6 Şubattaki asrın felaketi sonrasında seçim bölgem, memleketim Adıyaman'da depremzede ailelerimiz için umutla inşa ettiğimiz yeni yuvalarımızda, 6'ncı kurayla 6.781 konutun daha hak sahiplerine tesliminin heyecanını yaşadık. Bugüne kadar Adıyaman'da 31.406 vatandaşımız konutlarına kavuşmuştur. Ayrıca, şehrimizin en merkezî konumunda yapımı sürdürülen 28 ticaret merkezimizde de inşaatın son anlarına yaklaşılmış olup şehrimizde kadim kültürümüzün yaşatılacağı, turizm ve ekonomiye can damar olacak örnek işletmeler de yakında faaliyete başlayacaktır.
Ülkemizin yaşadığı büyük deprem felaketi sonrasında devletimizin ortaya koyduğu güçlü ve kararlı duruşa şahit olduk. Milletimizin yaralarının sarılması adına Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği gayret ve özveri bizlere umut ve güven vermiştir. Deprem felaketi sonrasında yaralarımızın hızla sarılması için gece gündüz demeden çalışan Sayın Cumhurbaşkanımıza, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Sayın Murat Kurum'a, tüm bakanlarımıza, işçiden mühendise kadar emeği geçen tüm emekçilere hemşehrilerim adına teşekkür ediyorum.
Emekli aylığı tutarı, prim ödeme gün sayısı ve SGK prim matrahının yüksekliğiyle belirlenmektedir. SGK prim gün sayısı fazla, prime esas kazancı da yüksek olan sigortalılar emekli olduklarında daha yüksek emekli maaşı alırlar. Ödenen primlere bağlı olarak şu an en yüksek SSK emekli aylığı 94.235 TL civarındadır, en düşük emekli aylığı da bu kanun teklifiyle yapılacak düzenlemeyle 14.469 TL'ye yükseltilmektedir.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Ya, yüzde kaçı bu tabandan alacak? 94 bin liradan bahsediyorsun, bravo!
RESUL KURT (Devamla) - Emeklilerin sorunlarının çözümü, sosyal politikaların geliştirilmesi, emeklilik sistemlerinin iyileştirilmesi, emeklilere yönelik destek mekanizmalarının güçlendirilmesiyle mümkün olacaktır. Ev sahibi olmayan emekliler kira artışları karşısında zorlanmaktadır. Bu nedenle, emekliler için gerek kamuda gerek belediyelere ait atıl durumdaki arsaların belediyelerin veya kurumların cebinden hiçbir para çıkmadan kat karşılığı projelerle müteahhitlere sosyal konut projeleri yapılmak üzere tahsis edilmesi ve buradan elde edilecek konutların çok düşük bedellerle, kat karşılığı projelerle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Gene müteahhidi zengin edeceksiniz ha, gene müteahhidi zengin edeceksiniz!
RESUL KURT (Devamla) - İhaleyi sen vereceksin, sen zengin edeceksin o zaman; mantığın buysa sen emeklilere beş kuruş fayda veremezsin, önce mantığını değiştireceksin...
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Ya, kaç tane teslim ettiniz, böyle teslim ettiğiniz bir ev mi var?
RESUL KURT (Devamla) - ...vatandaşa daha iyi hizmet etmenin yollarını arayacaksın.
HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Emekliyi mağdur eden sizsiniz. Emekliyi siz mağdur ettiniz.
RESUL KURT (Devamla) - Emeklilerimizin konut ihtiyacı var ve belediyelerimizin atıl arsaları varsa bu atıl arsaların sosyal konut projelerinde değerlendirilmesi...
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Emeklilere "Taş yiyin!" diyorsunuz ya, "Taş yiyin!" diyorsunuz! Taşı kaynatacak suyu bile bulamıyor emekliler, siz neden söz ediyorsunuz!
RESUL KURT (Devamla) - ...ve üretilecek sosyal konutların çok düşük kiralarla emeklilerimize tahsis edilmesi emeklilerimize nefes aldıracaktır.
Yine, işçilik maliyetlerinin azaltılması amacıyla rekabet gücünün korunması için 2016 yılından bu yana uygulanan asgari ücret desteğiyle sağlanan bu ödeme bin TL olarak 2025 yılı için de uygulanacaktır. Bunun da rekabete katkı sağlayacağını biliyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Bir anlatsaydınız 14.600 lirayla nasıl geçiniliyor, bir anlatsaydın.
RESUL KURT (Adıyaman) - Gel, anlatırım Selçuk'um gel, gel! Ben sana öğretirim, gel! Öğretmen olmuşsun ama öğrenememişsin; gel, öğretirim sana, istediğin kadar, saatlerce anlatırım sana, saatlerce, saatlerce!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Gel, ben sana öğretirim, 14.600 lirayla nasıl geçiniliyor, onu bir anlat; millete maval okuyorsun?
RESUL KURT (Adıyaman) - Hiç yüksünmem, saatlerce anlatırım öğrenmek istersen!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Yazık, günah! Ayıp!
BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika ya...
Bir dakika ya, şurada 5 metre, gelin bir araya konuşun ya!
RESUL KURT (Adıyaman) - Öğrenmek istediğin zaman hocan burada, öğretirim, öğretirim!
BAŞKAN - Niye bağırıyorsun?
Bir dakika...
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Gel, ben öğretmenim ve öğretirim sana da!
RESUL KURT (Adıyaman) - Bak, hocanım ben senin hocanım, öğretirim ben!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Ben öğretirim!
RESUL KURT (Adıyaman) - Teşekkür ediyorum, öğrenmek istediğin zaman gel!
BAŞKAN - Ben, şimdi, milletvekillerimizle bir şeyi paylaşmak istiyorum: Uzun bir süredir siyasetteyim, ben bağıran milletvekillerinin çoğunun ikinci dönem gelmediğine şahit oldum. (AK PARTİ, CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakın, arada 10 metre var, bağırıyorsunuz ya! Gel şuraya, sen gel, iki dakika konuşun ya şu arkada, sakin sakin. Yani niye bağırıyorsunuz arkadaşlar? Ne mecburiyetiniz var ya?
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Konuşuruz Başkanım, sorun yok. Sorularımıza keşke cevap verseler. Bir anlatsaydınız nasıl geçiniliyor!
RESUL KURT (Adıyaman) - Ya, anlasan cevap vereceğiz, anlamıyorsun, ne yapalım yani!
BAŞKAN - Sayın Şahin Usta, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
54.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve yapılan sosyal yardımlara ilişkin açıklaması
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Başkanım, teşekkür ediyorum.
Az önce Sayın Gülüstan Hanım Siirt'teki bir olaydan bahsetmişti, onunla ilgili bir bilgiye ulaşamadıklarını söylemişti. Ben de Siirt'teki yetkililerle görüştüm. Evet, Sabahat Erdoğan Sarıtaş, Siirt Milletvekili ve DEM PARTİ İl Başkanının başkanlığında 20-30 kişilik bir grup Siirt'te Emrullah Tren Caddesi'nde ellerinde tencere ve tava çalarak bir yürüyüş yapmışlar. Burada...
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Suç mu?
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Hayır, burada bir suç yok. Bir sakin dinleyin arkadaşlar. Emniyet güçlerimiz tarafından herhangi bir müdahale değil, hiçbir şekilde bir havaya ateş açma da söz konusu değil.
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Nasıl ya?
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Silah sesi var.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Grubun güvenlik içerisinde bu yürüyüşlerini yapmaları için sadece cadde boyunca tedbir almışlar, yürüyüşlerini de yapmışlar, havaya ateş açılma vesaire hiçbir şekilde söz konusu değil, bu bilgiyi paylaşmak istedim.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Kim sıktı bu kurşunları?
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Görüntü var.
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Görüntüler var.
Başkanım...
BAŞKAN - Bir dakika, dinleyelim söz vereyim size de.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bu konuyla ilgili bilgiyi paylaştım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - İkinci bir husus: Evet, bütün emeklilerimizin merakla beklediği bu yasa teklifindeki 4'üncü maddeyi Genel Kurulda oyladık, geçirdik ama tabii paketin tamamının bitmesi gerekiyor.
MURAT EMİR (Ankara) - 5'inci madde.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - 4'üncü madde emekliydi.
En düşük emekli maaşı alan emeklilerimizin alım güçlerinin düşük olduğunun farkındayız. Bu 2022'de, 2023'te, 2024 yılında da hep en önemli gündem meselemizdi. Bu vesileyle, sosyal yardım olarak özellikle emeklilerimiz ve yaşlılarımız için ayrı bir pay ayrıldı. Birkaç rakamı vermek istiyorum. Yani yine 14.469 lira en düşük emekli maaşı alan vatandaşlarımıza destek olmak için sosyal yardımlarımız elbette ki devam edecek.
Yaşlı aylığı 2022 yılından beri devam ediyor; hiçbir geliri olmamış, 65 yaşını doldurmuş olan vatandaşlarımıza veriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Tamamlayacağım Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Onun dışında, bahsettiğim yardımlar, emekli maaşı -2 kişi, karı koca üzerinden bahsediyorum- eğer evde bir engelli varsa, bakıma muhtaç olan kişi varsa onlara da ayrı destekler veriliyor. 2023 yılında 812.694 yaşlımıza 19,88 milyar TL ve 2024 yılında da 805.554 yaşlımıza da 34,76 milyar TL destek verilmiş. Ulusal Vefa Programı kapsamında yaşlı olup kendi ev temizliğini, öz bakımını yapamayan yaşlılarımıza da bu kapsamda 2023 yılında 127.720 yaşlı vatandaşımız için 1,68 milyar TL, 2024 yılında ise 126.960 yaşlı vatandaşımız için 2,79 milyar TL tutarında bir kaynak aktarılmış ve bu ödemeler gerçekleştirilmiş.
Yine, elektrik tüketim desteği verilmekte; kömür ve doğal gaz yardımları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Şöyle yapsak: Siz buyurun, buraya gelin, bir konuşma yapın, daha iyi.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Hayır, hayır, daha güzel, gelin.
Buyurun, buyurun...
MURAT EMİR (Ankara) - Hangi maddeye istinaden söz verdiniz Sayın Başkan?
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Bu arada 4.664 lira yaşlı aylığı yani aylık denilince bir şey sanmasınlar.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Bunlar kayıtlara geçmesi açısından da kıymetli ve önemli diye düşünüyorum.
Elektrik tüketim desteği kapsamında 2023 yılında 4 milyon 378 bin 839 haneye 8,67 milyar TL, 2024 yılında ise 4 milyon 87 bin 785 haneye 8,96 milyar TL destek; yine, kömür ve doğal gaz yardımı desteği verilmiş.
Eşi vefat eden kadınlara yönelik yeni bir düzenleme yapıldı ve eşi vefat edip hiçbir geliri ve sosyal güvencesi de yoksa aylık bağlanarak bin TL ödeme yapılıyor.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Harca harca bitmez!
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) - Bu kapsamda, 2023 yılında...
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Bin TL, harca harca bitmez!
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) - Bakın, bu aldıklarının...
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Harca harca bitmez!
BAŞKAN - Siz devam edin.
ERSİN BEYAZ (İstanbul) - Sosyal yardıma muhtaç ettiniz.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Hayır, geliri yok kişinin, sosyal güvencesi yok.
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) - ...üzerine söylediğimiz, sosyal yardımlardan bahsediyoruz. 2023 yılında, eşi vefat eden, sosyal güvencesi olmayan 82.891 kadına 838,2 milyon TL, 2024 yılında ise 77.122 kadına 772,6 milyon TL destek verilmiş.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Kira 20 bin.
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) - Eşi vefat eden, yalnız kalan kadınlara yardım programı kapsamında 2023 yılında 16.385 kişi için 23,4 milyon TL, 2024 yılında...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) - Hemen bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) - ...16.820 kişi için 42,5 milyon TL de yardım yapılmış.
Yine, az önce, barınma yardımı programı... Aile Destek Programı kapsamında en düşük emekli maaşı alanların barınma problemiyle birlikte ailelerine destek programı kapsamında ödemeler yapılmış.
65 yaş üstü için ücretsiz seyahat ve gelir desteği... Bakın, ücretsiz seyahat desteği kapsamında 2024 yılında toplu taşıma hizmeti veren her bir ulaşım aracı için ve özel deniz ulaşım araç için -bu 65 yaş üstü emeklilerimiz için geçerli- 633,6 milyon TL, 2024 yılında da gelir desteği kapsamında 69,4 milyon TL ödeme yapılmış. Yine, Yaşlı Destek Programı'yla 2024 yılında 11,3 milyon TL verilmiş; toplam, bu Yaşlı Destek Programı'nın başladığı günden itibaren ise 56,6 milyon TL de ödeme yapılmış.
Emeklilerimizi desteklemek, korumak, onların alım gücünü artırmak, sosyal yaşamlarını kolaylaştırmak için desteklerimize devam edeceğiz. Bunu hem kayıtlara geçmesi hem de kamuoyunun bilgilenmesi açısından kıymetli buldum, paylaşmak istedim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Ya, 512 emekli çalışmak zorunda kaldığı için iş cinayetlerine kurban gitti, haberiniz var mı? Hayır, yok çünkü paranız çok, size hava hoş artık!
BAŞKAN - Sayın Emir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
55.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Grup Başkan Vekili Sayın Usta'nın çabalarını anlamaya çalışıyoruz ama doğrusu burada bir çırpınış görüyorum ben, o da şu: 14.469 lirayı anlatmaya çalışıyor. Anlatamazsınız, anlatamazsınız! Açlık sınırının 22 bin lira olduğu bir ülkede 14.469 lira emekli maaşını anlatamazsınız. Bunu anlatamayacağınız için de sosyal transferleri bize burada sayıyorsunuz. Sosyal transferler yapıyorsunuz, yapacaksınız tabii, daha önce de yapılıyordu, siz de yapıyorsunuz.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Anlatmayayım mı?
MURAT EMİR (Devamla) - Biz bu rakamları biliyoruz ama sizin bilmediğiniz, bilip de söyleyemediğiniz başka rakamlar da var. 14 küsur trilyonluk bir bütçe yaptık biz burada, kur korumalı mevduata ne kadar verildi arkadaşlar? 2 trilyona yakın para verildi, 2 trilyona yakın para ödendi. Yani o anlattıklarınız bunun yanında devede kulak kalıyor. 3 trilyondan vazgeçtiniz, istisna saydınız, tahsilinden vazgeçtiniz verginin. Bunların içinde yandaşlar var.
Ve bu sosyal transferlerde diyorsunuz ki: "Yaşlılık aylığını artırdık, yaşlılık aylığı veriyoruz, bilmem ne kadar." Ne veriyorsunuz? Bir defa yaşlılık aylığı verdiğinizin hiçbir sosyal güvencesi ve maaşı yok. Bir gelir ölçümü yapıyorsunuz, sonra veriyorsunuz.
HALUK İPEK (Amasya) - Vermeyelim mi?
MURAT EMİR (Devamla) - Verin ama ne veriyorsunuz biliyor musunuz, soruyorum? 4.664 lira veriyorsunuz, memnun musunuz? İyi diyor musunuz, gelin söyleyin?
HALUK İPEK (Amasya) - Daha çok vereceğiz.
MURAT EMİR (Devamla) - "Yaşlılık aylığı vermeyelim mi?" diye övündüğünüz aylık 4.180 liraydı, 4.664 lira yaptınız, yüzde 10 artırdınız.
RESUL KURT (Adıyaman) - Murat Bey, İstanbul Belediyesi kaç lira veriyor emekliye? Her emekliye 10 bin lira verecektiniz, kaç emekliye veriyorsunuz?
MURAT EMİR (Devamla) - Sizin resmî enflasyonunuz yani yalan enflasyonunuz bile yüzde 45 ve bu varken çok bir şey vermiş gibi burayı rakamlara boğuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Devamla) - Açıkça konuşalım ya, gelin buraya "14.469 lira emekli maaşı olmaz." deyin. "4 milyonun üzerindeki emekli bu maaşa mahkûm edilmiş, açlığın da çok altında bir ücrettir bu, bunu kabul edemeyiz." deyin, söyleyin bunu.
RESUL KURT (Adıyaman) - Ya, İstanbul'da her emekliye 10 bin lira verecektiniz, o ne oldu? Ondan biraz bahset.
MURAT EMİR (Devamla) - Delikanlı gibi gelin, bunu artıralım, gereğini yapalım.
RESUL KURT (Adıyaman) - Her emekliye 10 bin lirayı ne yaptınız?
MURAT EMİR (Devamla) - Başka rakamlara boğarak çok bir şey veriyormuş gibi yapmayın çünkü sizin, yandaşların, zengin ettiklerinizin iktidarı olduğunuzu herkes biliyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
RESUL KURT (Adıyaman) - Murat Bey, 10 bin lira ne oldu, 10 bin lira? 10 bin lirayı da açıkla bari ya Murat Bey.
MURAT EMİR (Ankara) - Efendim?
RESUL KURT (Adıyaman) - İstanbul'da her emekliye 10 bin lira verecektin, onu da açıkla.
MURAT EMİR (Ankara) - Açıklarız, günü gelince açıklarız.
RESUL KURT (Adıyaman) - Açıklayın, buyurun efendim; açıklayamazsın.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Söz verdiniz, oy aldınız.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Allah aşkına ya! Yapmayın gözünüzü seveyim ya! Gene mi belediyeye getirdiniz olayı ya!
MURAT EMİR (Ankara) - Ya, bu İstanbul'dan ne zaman uyanacaksınız? Aklınız hep İstanbul'da, hep İstanbul'dasınız!
RESUL KURT (Adıyaman) - Orada açıklama Murat Ağabeyciğim, burada açıkla.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Ya, veremiyorsunuz, "Belediye versin." diyorsunuz ya! "Ben veremiyorum, belediye versin." diyorsunuz ya, olacak iş mi bu? "Biz veremiyoruz, koskoca devletiz, belediye baksın." diyorsunuz ya, olacak iş mi bu ya! Hayret bir şey ya!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Oy isterken iyiydi o sözler.
RESUL KURT (Adıyaman) - "Her emekliye 10 bin lira." dediniz, buyurun.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - "Ben veremiyorum, belediye baksın." diyor.
MURAT EMİR (Ankara) - Çıkın İstanbul'dan, çıkın!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - O sözleri oy isterken verdiniz ama.
MURAT EMİR (Ankara) - İktidar partisisiniz; iktidarsınız, iktidar!
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - O günler de gelecek!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Kurusıkı attı bize, kurusıkı.
RESUL KURT (Adıyaman) - Hadi oradan söyle.
BAŞKAN - Mesafe dar ya, mesafe...
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Oradan mı istiyorsunuz?
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Evet.
BAŞKAN - Usule uygun olmayan bir şey yaptık.
Buyurun.
56.- Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Leyla Hanım bir açıklama yaptı Siirt'ten gelen açıklamayla ilgili ama bence görüntülere bakarsanız, aslında ne demek istediğimizi, orada uzun namlulu silahlarla, o grubun etrafında neyin güvenliğe alındığını görürsünüz. Görüntüler de var, video da var; orada uzun namlulu silahlarla havaya da etrafa da ateş açılmıştır, çok net.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sizinkiler açmış olmasın.
SALİHE AYDENİZ (Devamla) - Neyin güvenliği? Görüntüler var. Şehir ortasında uzun namlulu silahlarla mı güvenlik alınıyor? Hem belediyeye çökeceksiniz hem de insanların tepki göstermesini engelleyeceksiniz, korku yaratacaksınız; bu mu sizin güvenlik anlayışınız? Nereden görev, bilgi aldığınızı bence teyit edin ve bu güvenlikçi politikalarla bir yere varamayacağınızı, Siirt halkına diz çöktüremeyeceğinizi anlayın artık, anlayın. Bu yöntemle bir yere varılmaz; sadece baş aşağı, freni patlamış kamyon misali duvara toslarsınız, başka hiçbir şeye yaramaz.
Teşekkürler. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Evet, değerli milletvekilleri, şimdi, teklifin ikinci bölümü üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap yapacağız.
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Gidin polislerinizin ne yaptığını...
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Sayın Başkan, bakın, sıkılan mermiler, kovanlar bir milletvekilinin avucunda. Size, bütün herkese söylüyorum.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sayın Başkanım, soru-cevaba geçiyoruz ama bir açıklamaya ihtiyaç var diye düşünüyorum, bir açıklamaya ihtiyaç var.
BAŞKAN - Söz talebiniz mi var?
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Evet Başkanım.
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Tencere tavaya karşı uzun namlulu silahlar...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Şahin.
57.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz ile Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sayın Başkanım, devletin resmî makamlarınca elde edilen bilgileri paylaştım.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Yanlış bilgiler, yanlış.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Uzun namlulu silahlarla hiçbir emniyet gücünün, kimsenin havaya ateş açmadığını söyledim.
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - E, "Açtık." mı diyecekler?
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Gösterdikleri ellerindeki birkaç artık kovan... Bunu yapan belki oradaki örgütlere mensup birileri olabilir. (DEM PARTİ sıralarından gürültüler)
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Ya, yuh be! Yuh be ya!
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Güvenliğiniz ne yapıyor orada?
ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Ayıp ya, ayıp ya!
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Ama polisin veya emniyet güçlerinin kesinlikle silah kullanmadığını burada tekrar söylüyorum.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Gerçekten utanın artık ya!
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Yazık ya, yazık ya!
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Bir dönem de helikopteri vardı bu örgütün!
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Biz emeklilerle ilgili bir çırpınma içinde değiliz. Bence açıkladığımız rakamlardan rahatsız olmaya da gerek yok. Biz sosyal devlet anlayışıyla bu yardımları yapıyoruz ve bunları anlatmaktan da elbette ki çekinmeyeceğiz.
Teşekkür ederim Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, sizin adınıza Sayın Aydeniz'e söz verdim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Evet, biliyorum Başkan, evet, evet.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin arka sıralarda karşılıklı laf atmaları, gürültüler)
BAŞKAN - Buyurun.
58.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, Sayın Başkan, ben burada da söylediğimde Bakanlığa ulaşmaya çalıştığımı, ulaşamadığımı ve bu meselenin üzerine gitmeleri gerektiğini söyledim.
Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekilinin yanıltıldığı çok açık ve net. Niye yanıltılıyor biliyor musunuz? Çünkü bu videoları bizzat vekillerimiz çekmiş ve karşıda polis olduğu belli olan, polis aracı plakası olan kişiler var orada. Uzun namlulu silahlarla meskûn mahalde mermi sıkıyorlar. Bu, üzeri kapatılacak bir mesele değil Sayın Başkan. Bu, üzerine gidilip önlenmesi gereken bir mesele.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin arka sıralarda karşılıklı laf atmaları, gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - İkinci bir şey: Eğer örgüt uzun namlulu silahlarla Siirt merkeze gelmişse, vekillerin karşısında onlarla konuşuyorsa, silah sıkıyorsa biz ona da bir şey diyemiyoruz artık. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Oldu, teşekkür ederim.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ve Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ile 74 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2858) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 191) (Devam)
BAŞKAN - Soru-cevap yapıyoruz.
Sayın Kaya...
AYKUT KAYA (Antalya) - Antalya'da domates üreticilerimiz ciddi zarar etmektedirler. Üretim maliyetleri satış fiyatlarının üstünde kalmaktadır. Şu anda domatesin 1 kilosunun çiftçiye maliyeti 22 TL, domates fiyatları ise 15 ile 22 TL arasında. 22 TL'den satılan domatesin kesintilerden sonra çiftçinin eline 18 TL'si geçiyor. Havaların sıcak seyretmesi hasadı hızlandıracak, fiyatların daha da gerilemesine yol açacaktır. Tarım İl Müdürlüğü ve ilçe müdürlükleri çiftçilerimize hangi üründen ne kadar ekim, dikim yapacakları konularında gerekli bilgilendirmeyi yapmamaktadırlar. Bu da çiftçilerimizin ihtiyaç fazlası üretimlerine neden oluyor. Öncelikle üretimin devam etmesi için taban fiyat uygulamasının gelmesi gerekiyor. Üreticiye hasat ettiği ürüne göre ve komisyona verdiği tonaja göre maddi destek verilmesi gerekiyor.
Çiftçilerimiz BAĞ-KUR primlerini, kredilerini ödemekte güçlük çekecekler. BAĞ-KUR ve kredi borçlarında yapılanmaya gidilmesi gerekmektedir.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin arka sıralarda karşılıklı laf atmaları, gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Karagöz...
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - AKP'nin özelleştirme politikaları ve garantili projeler halkın vergileriyle yandaşların zenginleştirilmesinin bir yolu olmuştur. 2004 yılında, Cumhurbaşkanının imam-hatipten arkadaşı Aziz Torun ve eski AKP Milletvekili Vahit Kiler'in ortak olduğu şirkete 23,8 milyon TL'ye satılan Kütahya Şeker Fabrikasının son üç yılda tam 811 milyon lira kâr etmesi düzenin nasıl işlediğini gözler önüne sermektedir. 1,5 milyar dolara mal edilen Osmangazi Köprüsü'ne 2036 yılına kadar 15 milyar dolar ödenecek olması ve geçiş ücreti için, köprüden geçen bir vatandaşın cebinden 795 lira çıkarken geçmeyen vatandaşın cebinden vergiler aracılığıyla 1.166 lira çıkması yaratılan rant saltanatının örneğidir.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin arka sıralarda karşılıklı laf atmaları, gürültüler)
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında halkın alın teriyle kurulan fabrikaları rant düzenine teslim etmeyecek ve "garanti ödemeler" adı altında yandaşlara aktarılan her bir kuruşun hesabını soracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öztürkmen...
HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Hizbullah tetikçisi olarak 3 kişinin ölümünden sorumlu tutulan Hizbullah üyesi Nizamettin Gökçe "akıl sağlığı yerinde değil" raporu alarak cezalandırılmaktan kurtuldu.
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin arka sıralarda karşılıklı laf atmaları, gürültüler)
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) - Sayın Başkanım, orada kavga var.
HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Gökçe'nin, ismini "Ahmet Deniz Gökçe" olarak değiştirdiği ve tıp fakültesini bitirerek Sağlık Bakanlığında 2022'ye kadar doktor olarak görev yaptığı ortaya çıktı. 2022'de dosya yeniden devam etti ve hakkındaki mahkûmiyet kararını duyan Gökçe, doktorluk görevini bırakarak sırra kadem bastı.
Şimdi, utanmıyor musunuz, sizden olmayanları işe almamak için yedi sülalesini araştırırken bu kişinin kayıtlarında bu isim değişikliğini bulamadınız mı; buldunuz da "bizden" diye görmezden mi geldiniz? Bir başka kamu kurumunda görev yapıyor mu?
(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin arka sıralarda karşılıklı laf atmaları, gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ya, bir araya gelsenize kardeşim şöyle; ne bağırıyorsunuz birbirinize oradan? Ayıp! Ayıp beyler, ayıp! Gelin bir araya. Türkiye Büyük Millet Meclisini niye meşgul ediyorsunuz ya? O oradan bağırıyor, bu buradan bağırıyor. Bu bağırtı bir kavgaya da dönüşmez, bize vakit kaybettirir. Gelin bir araya, 20 metre mesafe...
ŞENOL SUNAT (Manisa) - Yalnız bir araya gelirlerse daha büyük bir iş olabilir Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buradan kavga çıkmaz yani bir şey çıkmaz beyler, bizi meşgul ediyorsunuz.
ŞENOL SUNAT (Manisa) - Siz kavga mı çıksın istiyorsunuz Başkanım?
BAŞKAN - Sayın Akay, buyurun.
CEVDET AKAY (Karabük) - Teşekkürler Başkanım.
Bugün itibarıyla SGK'nin toplam alacağı ne kadardır?
Diğer bir sorum: TMSF'nin kayyum olarak görev yaptığı firma sayısı kaç adettir? Bu firmaların aktif büyüklüğü ve yıllık cirosu ne kadardır? Yönetilen mal varlığı adeti ve rayiç değeri nedir? 2018'den bu yana el konulan mal varlıklarından hangi cinste, kimlere, hangi bedelle, ne kadar satış yapılmıştır?
Teşekkürler.
BAŞKAN - Sayın Meriç...
MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yurt dışına ihraç ettiğimiz tarım ürünleri birbiri ardına geri çevriliyor. Özellikle Avrupa ülkelerine satılan ürünlerin birçoğunda pestisit yani zararlı kimyasal madde tespit ediliyor. Konuyla ilgili, Tarım ve Orman Bakanlığına verdiğim soru önergemde geri gönderilen ürünlerle ilgili ne yapıldığını sormuştum ancak Bakanlıktan gelen cevabi yazıda ithal edilen ürünlere uygulanan prosedür anlatılıyor, zararlı kimyasal içerdiği için geri gönderilen ürünlere ne olduğundan asla bahsedilmiyor.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi Bakanlığın yapması gerekirken vatandaş kendi parasıyla kimyasal analiz yaptırmaya başladı ancak buna da yüzde 400 zam yapıldı. Yani, yediğimiz üründe zehir var mı diye kontrol etmek için bin yerine artık 4 bin lira ödemek zorundayız. Buradan yetkililere sesleniyorum: Vatandaşın canıyla oynamayın, gıda güvenliğini artırın, analiz ücretlerini düşürün.
BAŞKAN - Sayın Çan...
MURAT ÇAN (Samsun) - Zincir marketler, AVM'ler mahalle içlerine kadar girdi, esnaf bitirildi, vatandaş AVM'lere mahkûm edildi. Evet, şimdi, o AVM'lerde tuvaletler bile artık ücretli, kredi kartıyla kullanılır hâle geldi; evet, doğru duydunuz, AVM'de tuvalet artık ücrete tabi. Samsun'da şehrin merkezinde bir alışveriş merkezi var; şehrin merkezinde olduğu için herkesin girdiği, gezdiği, yemeğini yediği, alışverişini yaptığı bir yer burası ve buraya alışveriş için gelenler, yemek yiyenler, tuvalet ihtiyacını gidermek için artık para ödeyecekler. "Tuvalette kredi kartı da geçerli." diye tabela asılmış. Yani, bu iktidar sayesinde artık vatandaşımız hacetini bile kredi kartıyla gideriyor. Ülkemizin ekonomisi, işte, bu kadar içler acısı bir hâle gelmiş durumdadır; eserinizle gurur duyabilirsiniz iktidar partisi.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım Kara...
NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Hassa ilçemizdeki Aktepe Mahallesi'ndeki ve Akbez Mahallesi'ndeki sanayi siteleri maalesef ihtiyaca cevap vermiyor. Aynı zamanda deprem sürecinden sonra çarşı esnafı da büyük bir hasar aldı ve yeni dükkânlarına geçmek istiyorlar. Dolayısıyla sormak istiyoruz: Aktepe ve Akbez Mahallelerindeki sanayi ve çarşı esnafıyla ilgili durum ne zaman sonuçlanacak? Ayrıca, Hassa ilçesinde KOSGEB desteklerini bekleyen birçok esnaf var, ne zaman hesaplarına intikal edecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın İrmez...
MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) - Sayın Başkan, taşımalı seçmenle, hileyle ele geçirilen Şırnak Belediyesinde gaspçı yönetim, kendi bünyesinde çalışan işçilere, emekçilere yıllardır yoğun mobbing uygulamakta, düşük ücretlere tabi tutmakta, emekçinin hakkı yenmekte ve işçilerin sendikal tercihlerine müdahale etmektedir. Yıllardır sarı sendikalarla işçilerin haklarını gasbeden bu iktidarın izinden giden Şırnak Belediyesi yönetimi işçilerin sarı sendikalardan uzaklaşmasına engel olmaktadır. Sendika değişikliği yapmak isteyen işçiler işleriyle tehdit edilmektedir. İşçinin örgütlenme hakkına açık saldırı teşkil eden bu politikayı kabul etmiyoruz. Emek düşmanı hilekâr anlayışın belediye yönetiminde yaşam bulmasına müsaade etmeyeceğiz. Tehditle, baskıyla, emekçilere yönelik zor uygulamalarına geçit vermeyeceğiz.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu...
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Fahri Kur'an kursu öğreticileri, yıllardır KPSS, DHBT ve mülakat aşamalarını geçerek, belirli belgeleri de tamamlayarak görev yapmalarına rağmen kadro ve özlük haklarından mahrum bırakılmışlardır. 2013'ten bu yana Diyanet sadece imam alımı yaparken Kur'an kursu öğreticileri neden yok sayılmaktadır? 2015'te imamlar kadroya alınırken, 2022'de vekil imam ve sözleşmeliler Meclis kararıyla kadroya geçerken fahri öğreticiler neden kapsam dışı bırakılmaktadır? Sadece imamlara ihtiyaç varsa bu insanlar on beş yıldır neden çalıştırıldı? Fahri öğreticilere gecikmiş kadroları verilmeli, sigorta primleri 30 güne tamamlanmalı, emeklilik hakları sağlanmalıdır. Diyanet, yıllardır hizmet eden emektarlarına haklarını teslim etmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Komisyon.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEYDİ GÜLSOY (Osmaniye) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teklif görüşmeleri sırasında sayın milletvekillerimizin görüşleri, eleştirileri ve soruları olmuştur; müsaadenizle ben de bunlara bir açıklık getirmek istiyorum.
İşsizlik Fonu'yla alakalı bazı eleştiriler vardı "İşsizlik Fonu, işçiyi değil işvereni finanse ediyor." gibi. İşsizlik Sigorta Fonu'nun kuruluş amacı, prim ödeyenlere işsiz kaldıklarında ödeme yapmakla birlikte aynı zamanda istihdamı koruyucu ve artırıcı tedbir almak, iş gücünün niteliklerini artırmak ve iş gücü piyasasında araştırma yapmaktır. Dolayısıyla herkese, her işverene İşsizlik Fonu'ndan teşvik ve destek vermemekteyiz; bununla alakalı bazı şartları var. Şartlar, bahsettiğimiz gibi, istihdamı arttırmak olduğu için asgari ücret desteğinden faydalanmak için bir önceki yıldaki istihdamı koruma şartı, 2025 yılı asgari ücret desteğinden faydalanmak için 2024 yılının Ocak ve Aralık ayları döneminde uzun vadeli sigorta kollarında en az sigorta bildirimi yapılan aydaki sigortalı sayısının üstünde bildirim yapmak gerekmektedir. Bunun için de muhtasar ve hizmet beyannamesini süresinde vermiş olması gerekiyor. Kuruma vadesi geçmiş prim borcunun olmaması -yapılandırma borcu taksiti varsa bu kapsama dâhil değil- primleri yasal süresinde ödemiş olması, kayıt dışı sigortalı çalıştırmaması, sahte sigorta bildiriminde bulunmaması gerekmektedir.
TMSF'yle alakalı bazı görüşler vardı, sorular vardı. 2024 yılı Temmuz ayında süresi sona eren düzenleme, TMSF'nin OHAL düzenlemesi kapsamında ve terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı ve irtibatı olan şirketlere kayyum olarak atanmasıyla ilgilidir. Yeni düzenlemeyle, TMSF'nin, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 133'üncü maddesi gereğince şirketlere veya 128'inci maddesinin 10'uncu fıkrası uyarınca mal varlığı değerine kayyum olarak atanabilmesi öngörülmektedir. Burada da belediyelerle ilgili olarak "Belediyeler bu düzenlemeye dâhil mi?" diye birçok soru vardı. Düzenleme, belediyeler bünyesinde işlenen suçları, belediyelerle ilgili suçları kapsamamakta olup TMSF'nin, belediye başkanlarına ve belediye iştiraklerine kayyum olarak atanması söz konusu değildir. Buna bir açıklık getirelim buradan da.
Diğer bir konu, dava açılmasıyla ilgili, dava mahkemelerinin yerleriyle ilgili görüş ve eleştiriler vardı. Burada, kanun teklifiyle, sadece TMSF'nin kayyumluk görevi kapsamında almış olduğu karar ve işlemlerine karşı açılan davalar yönünden düzenleme getirilmekte ve bu davaların TMSF'nin merkezinin bulunduğu İstanbul idare mahkemesinde görülmesi öngörülmektedir. Yani burada sadece TMSF'nin yönetimiyle alakalı davalar orada görüşülmektedir, diğer konular yani işletmeyle ilgili, iş hukukuyla, ticaret hukukuyla ilgili olan konular da yine şirket merkezinin olduğu yerlerde görülmeye devam edecektir; burada herhangi bir durum yoktur.
Varlık Fonuyla alakalı birkaç şey olmuştu, Devlet Denetleme Kurulunun denetlemesiyle alakalı konu vardı. Burada da Varlık Fonu zaten Devlet Denetleme Kurulu tarafından hâlihazırda denetlenmekte, akabinde de Varlık Fonu bağımsız denetçiler tarafından denetlenmekte ve akabinde de Plan ve Bütçe Komisyonunda da denetime tabi tutulmaktadır.
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Güneşhan...
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çöplerden ekmek toplayan, pazarlarda akşam saatlerinde çürük sebze almak zorunda kalan milyonlarca emekli, 14.469 lirayla insanca, insan onuruna yakışır bir şekilde yaşayabilir mi? Zam diye müjdelediğiniz 2 bin lirayla emekli, yüzde 38 zamlanan elektrik ve doğal gaz faturasını mı ödesin yoksa yüzde 100'lerin üzerinde artan mutfak giderlerini mi karşılasın; yüzde 200 artırdığınız muayene ve ilaç masraflarıyla mı baş etsin yoksa yüzde 58 zamlanan kirasını mı ödesin?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Otlu...
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - 2024 yılı "Emekliler Yılı" ilan edildi, iyi ki 365 gündü yoksa emekliler taş yiyeceklerdi sayenizde. 16 milyon 500 bin emekli var bu ülkede ve emekliler aylık bekliyorlar, yaşam hakkı bekliyorlar çünkü bu ülkede 12 milyon emeklinin yüzde 54'ü, 6 milyon 480 bini geçinemiyor ve geçinemediğini her gün haykırıyor. Ya çocuklarını okutmak için ya da evine bir yiyecek almak için yeniden çalışmak zorunda kalıyor; iş güvenliği olmadan, kayıtsız ve zor şartlar altında çalışıyor.
2024 yılının ilk on bir ayında 1.708 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti; bunlardan 512'si 50 yaş ve üstüydü, emekliydi ama çalışmak zorundaydı. Umarız, emeklilere insanca yaşam koşulları oluşturulur.
BAŞKAN - İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
6'ncı madde üzerinde hepsi aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır, önergeleri birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 6'ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Selçuk Özdağ | Mehmet Emin Ekmen | Sadullah Kısacık |
Muğla | Mersin | Adana |
Şerafettin Kılıç | Mustafa Bilici | Birol Aydın |
Antalya | İzmir | İstanbul |
| Elif Esen |
|
| İstanbul |
|
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | George Aslan | İbrahim Akın |
Van | Mardin | İzmir |
Salihe Aydeniz |
| Dilan Kunt Ayan |
Mardin |
| Şanlıurfa |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Turhan Çömez | Şenol Sunat | Adnan Şefik Çirkin |
Balıkesir | Manisa | Hatay |
Yüksel Selçuk Türkoğlu | Ayyüce Türkeş Taş | Burhanettin Kocamaz |
Bursa | Adana | Mersin |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | Elvan Işık Gezmiş |
İzmir | Manisa | Giresun |
Mustafa Erdem | Cavit Arı | Melih Meriç |
Antalya | Antalya | Gaziantep |
Deniz Yavuzyılmaz | Ömer Fethi Gürer | Cevdet Akay |
Zonguldak | İstanbul | Karabük |
| Hasan Öztürkmen |
|
| Gaziantep |
|
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEYDİ GÜLSOY (Osmaniye) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Antalya Milletvekili Sayın Şerafettin Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
ŞERAFETTİN KILIÇ (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 6'ncı maddesi üzerinde grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son on gün içerisinde ülke olarak çok sayıda üzücü hadiseye tanık olduk. Bolu Kartalkaya'daki otel yangınında 78 vatandaşımız hayatını kaybetti, çok sayıda vatandaşımız yaralandı. Vefat eden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır, tedavisi devam eden yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Vefat edenlerin 36'sı çocuk ve bu yangında ne yazık ki aileler yok oldu. İhmalleri sayarak bitiremiyoruz ve bunlar bize gösteriyor ki bu yangın hadisesi maalesef bir kaza değil, katliamdır. En ufak bir başarının yüzlerce sahipleneni varken suçu ve ihmali kabulleneni ara ki bulasın. Karşılıklı suçlamalar yapmak ve sorumluluktan kaçmak yerine olayın bütün yönleriyle aydınlatılması, bu tür acı hadiselerin tekrar yaşanmaması adına gerekli tedbirlerin alınması için iktidar ve muhalefet üzerine düşeni yapmalıydı. Bu doğrultuda, otel yangınındaki ihmalleri ortaya çıkarmak amacıyla Mecliste grubu bulunan tüm partilerin ortak önerileriyle kurulmuş olan araştırma komisyonunun önemli bir adım olduğunu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yine bir torba kanun üzerinde görüşmeler yapıyoruz. Torba kanun yoluyla birçok farklı kanunda değişiklik yapılmak isteniliyor. Daha önce Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kanun maddeleri, muhalefet partileri olarak bizlerin itiraz edip metinden çıkarttığı maddeler ve bazı diğer değişiklikler tekrar bir torbada önümüze getiriliyor. Bu durum şuna benziyor: Misafirliktesiniz, size bir yemek sunuluyor ve bu yemeğe alerjiniz var, yerseniz vücudunuz zarar görecek; hâliyle siz bunu reddediyorsunuz fakat bir süre sonra bakıyorsunuz ki aynı yemek bu defa başka bir tabakta gelmiş, yine aynı el tarafından size sunuluyor. Burada ev sahibinin misafirperverliğinden ve iyi niyetinden söz edilmesi pek doğru olmayacaktır. Yaşadığımız durum özetle budur.
Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi bir iptal kararı veriyorsa bunun dayanağı hukuktur; bu Meclis bir kanun maddesini metinden çıkartıyorsa o madde milletin zararınadır. Dolayısıyla aynı hatalarda ısrar etmekle, aynı zararlı yemeğin sadece tabağını değiştirmekle bir yere varılamaz. En başta gömleğin düğmelerini doğru iliklemek gerekir, aksi takdirde yolun sonuna gelindiğinde bazı hatalardan geri dönmek için geç kalınmış olur.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de açıklanan resmî enflasyon oranları ortadadır. Bu oranların doğruluğu tartışma konusudur; zira, TÜİK alışveriş sepetini açıklamıyor. Öncelerde daha şeffaf bir süreç yürütülürdü, devletin kurumu bir oranı açıklarsa vatandaş da ona güvenirdi çünkü sepet ortadaydı ancak bugün böyle bir güven ortamı maalesef yok. Farz edelim ki TÜİK'in açıkladığı yıllık yüzde 44,38 enflasyon oranı doğru olsun, ne olması gerekir bu durumda? Temel ücretlerin de en az enflasyon oranında artması gerekliydi ancak emekliye yüzde 15,75; asgari ücretliye yüzde 30 oranında zam yapıldı yani milyonlarca vatandaşımız enflasyona ezdiriliyor. İşverene "Elinizi tutan yok; buyurun, verin." diyenlerin elini birileri tutuyor olmalı ki emekliye hakkını veremiyor. Yeniden değerleme oranı yüzde 43,93; vergi ve harçlar en az bu oranda artırılırken vatandaşlarımızın harçlara, vergilere ve dahi enflasyona ezdirilmesi kabul edilemez. Ocak ayı kira artış oranı yüzde 58,51; kirada olan emekli, asgari ücretli kirasını nasıl ödeyecek? Şimdi bu torba kanunla aylıklar üç beş kuruş artırılarak emekli ve asgari ücretli yatıştırılmak isteniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞERAFETTİN KILIÇ (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
ŞERAFETTİN KILIÇ (Devamla) - En başta yapılan yanlışlar yamayla tamir edilmeye çalışılıyor. Kanunlarımız, mevzuatlarımız kırk yamalı bohçaya dönmüş durumdadır, bohça artık yama tutmaz hâldedir ve bu yamalar ne yazık ki derde derman olmuyor.
Bugün, sistematik olarak yoksullaştırılan vatandaşlarımız pansuman tedbirler yerine kalıcı çözümler bekliyor. Vatandaşın artık sabrı tükenmiş, kemerlerinde sıkılacak delik kalmamıştır.
Buradan çağrımız, emekli aylıkları ve asgari ücrete yapılan zammın revize edilmesidir. Bu zamlar hiç olmazsa en az TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranında yapılmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Mardin Milletvekili George Aslan.
Buyurunuz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
GEORGE ASLAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve halklarımızı saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, geçtiğimiz hafta Bolu'da çıkan otel yangınında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelerine de başsağlığı diliyorum.
Bugün madde üzerinde konuşmak isterdim ancak o kadar hak ihlalleri oluyor ki maddeye değinmeyeceğim maalesef, bu yeni hak ihlallerine değinmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de en çok hak ihlalinin yaşandığı alanlardan biri, malum, din özgürlüğü alanıdır. Uluslararası raporlarda sık sık bu soruna vurgu yapılmakta ve Türkiye, sürekli, din özgürlüğü konusunda hak ihlallerinin yaşandığı bir ülke olarak tanımlanmaktadır. Türkiye'de inançları nedeniyle, başta Aleviler ve Hıristiyanlar olmak üzere farklı kesimler baskıcı ve ayrımcı uygulamalara maruz kalmaktadırlar. İktidarın Alevi köylerine cemevi yerine cami yapma politikasının yıllardır devam ettiğini biliyoruz, şimdi de Süryani köylerine zorla cami yapılmak istenmektedir. Midyat'a bağlı Zaz köyü, Türkçe adı İzbırak Mahallesi tarihî Süryani bir köydür. Köydeki kilise yaklaşık 1.300 yıllık geçmişe sahip. Köy, 1990'lı yıllarda çatışmalı ortam nedeniyle boşaltıldı, insanlar yurt dışına gitmek zorunda kaldı; son yıllarda köylüler tekrar köylerine dönerek yerleşmeye ve yeni evler yapmaya başladılar. Köyde Süryanilerin yanı sıra bir Müslüman aile de yaşamaktadır, bu aile sonradan zorla köye yerleşen bir ailedir. 2000'li yıllarda bölgede yapılan tapu ve kadastro çalışmaları kapsamında bu köyde Süryanilere ait bir ev cami olarak tescil ettirilmiştir. Geçtiğimiz günlerde buraya cami yapmak için inşaata başlandı. Köyde ve yurt dışında yaşayan Süryanilerden oluşan bir heyet Kaymakam, Müftülük ve Valiyle görüşerek bu inşaatın durdurulmasını talep etti; yapılan görüşmeler sonucunda geçici olarak inşaat durdurulmuş durumda. Burada amaç gerçekten cami yapmak mıdır? Bir aile için camiye ihtiyaç var mıdır? Süryanilerin yıllar önce göç etmek zorunda bırakıldıkları köylerine dönmelerinden rahatsız olan kesimler var ve bu dönüşleri engellemek için bazı köylerde halkı taciz ettiklerini ve farklı yöntemlerle baskı kurduklarını biliyoruz. Bunlar, önce tapu ve kadastro çalışmalarında yaşanan karışıklıklardan faydalanarak köy sınırlarını değiştirmeye ve hazineye devredilmiş bazı arazileri satın almaya çalıştılar. Burada başarılı olmayınca Süryani köylerinde cami yapılması için çalışmalara başladılar. Önce Midyat'ın Gülgöze, diğer adıyla Invardo köyüne bir cami yapıldı. Sonradan Savur'un Dereiçi (Kıllıt) köyüne -ki bu köy Süryani köyüdür ve UNESCO kapsamına alındı- UNESCO kapsamına alındıktan sonra bir cami yapıldı ki burada bir tek Müslüman yaşamıyor. Şimdi de Zaz köyüne aynı şeyi yapmak istiyorlar.
Özellikle Midyat Müftüsü burada çok kötü bir rol oynuyor ve değişik iş adamlarına şunu söylüyor: "Gidin, Süryani köylerinde cami yapın, onlar korkularından bir daha bu köylere dönmeyecekler ve topraklarına konacaksınız." Bu da bir din adamıdır ve bunlar bu camileri yaparken naylon faturalarla bunları şişiriyorlar Allah adına cami yaptıklarını söyleyerek; bu, kabul edilecek bir şey değildir.
HALUK İPEK (Amasya) - Süryaniler köyleri niye terk etti?
GEORGE ASLAN (Devamla) - Niye terk etti, biliyor musun?
HALUK İPEK (Amasya) - Niye terk etti?
GEORGE ASLAN (Devamla) - Çünkü siz...
HALUK İPEK (Amasya) - PKK teröründen terk etmedi mi?
GEORGE ASLAN (Devamla) - Bırak ya, bırak şimdi onu!
HALUK İPEK (Amasya) - Hadi be! PKK sıkıştırdı, terk ettiniz, şimdi de...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ne alakası var şimdi anlattığı konuyla?
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Köyleri yakanlar sizsiniz!
GEORGE ASLAN (Devamla) - Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden Süryani heyetleri gelip yaşanan sorunların çözülmesi için iktidar temsilcileriyle görüşüyorlar. Yaklaşık bir ay önce yurt dışından bir heyet gelip burada bakanlarla görüşmüştü ama ne hikmetse bu görüşmelerden hemen sonra Zaz köyünde bu cami meselesi ortaya çıktı.
HALUK İPEK (Amasya) - PKK tarlalarınızı aldı, malınıza el koydu.
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Korucular mallarına el koydu, korucular; devlet eliyle korucular el koydu.
GEORGE ASLAN (Devamla) - Biz elbette ki cami yapımına karşı değiliz ancak ihtiyaç olmadığı hâlde bir Hristiyan köyüne zorla cami yapmanın arkasında bir art niyet olduğunu düşünüyoruz.
HALUK İPEK (Amasya) - Süryaniler niye terk etti, onu mertçe söylesene, mertçe söyle! Süryaniler niye terk etti? Mallarınıza, tarlalarınıza kim el koydu?
GEORGE ASLAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa'da Türkiye'nin laik olduğu ve Türkiye'de din, inanç özgürlüğü güvence altına alınmış olsa da bu, büyük ölçüde kâğıt üzerinde kalmaktadır. Türkiye'de Alevilere, Hristiyanlara ve diğer dinî topluluklara yönelik baskı ve ayrımcılık sadece hak ihlalleri yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal barışı da tehdit etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK İPEK (Amasya) - Ya bu iktidar Süryanileri Avrupa'dan getiriyor.
GEORGE ASLAN (Devamla) - Herhangi bir inancın topluma veya bir insana dayatılması, zorla benimsetilmeye çalışılması, aynı şekilde bir Alevi ve bir Hristiyan köyüne zorla cami yapılması zorbalıktır. İnsanların rızası olmadan zorla yapılacak bir cami o köydeki huzurun bozulmasına neden olacaktır. Oysaki ibadet yerleri sevginin, barışın ve huzurun mekânlarıdır; toplumsal barışı, huzuru bozmak için kullanılmamalıdırlar. Zaz köyünde zorla yapılmak istenen cami tam da bu huzursuzluğa neden olacaktır. Bu nedenle, projenin kalıcı olarak iptal edilmesini istiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü konuşmacı...
HALUK İPEK (Amasya) - Süryanilerin mallarına kim el koydu, onu açıkla mertçe!
GEORGE ASLAN (Mardin) - Sizin sırtını sıvazladığınız Kürtler el koydu.
HALUK İPEK (Amasya) - Hadi be!
GEORGE ASLAN (Mardin) - Bana oy veren Kürtler el koymadı.
HALUK İPEK (Amasya) - PKK'lılar geldi, malınıza çöktü. Bu iktidar köylerinize dönmeniz için sizi ikna ediyor. Yalan söylüyorsun!
VEHBİ KOÇ (Trabzon) - Sayın George, yakışmıyor; yalan söylüyorsun, yalan!
GEORGE ASLAN (Mardin) - Siz yalan söylüyorsunuz, yalanınızdan geçilmiyor artık ya!
VEHBİ KOÇ (Trabzon) - Ayıp, ayıp!
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Bir Hıristiyan'a bile tahammülünüz yok. Bu kadar işte, bu kadar!
GEORGE ASLAN (Mardin) - Yok ki zaten hiç olmadı ki!
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Barbarsınız, barbar! Ayıp ya, ayıp!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
59.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Mardin Milletvekili George Aslan'ın 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 6'ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ sıralarından sarf edilen ifadelere ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu Mecliste farklı halktan ve inançtan vekilimiz, George Vekilimiz. Kendi inancından, halkından olan Süryani halkının yaşadıkları sorunları dile getiriyor ama her zamanki gibi AK PARTİ Grubu bunu dinleyip "Ya bu mesele nedir, bu halka ne oluyor? Biz niye Süryani köyüne, Hristiyan köyüne cami yapıyoruz?" diye utanacağına...
HALUK İPEK (Amasya) - İstismar ediyorsunuz, hiç bir şekilde yok öyle bir şey.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - ...yüzünü yere eğeceğine utanmadan oradan vekilimize söz atıyor.
HALUK İPEK (Amasya) - Bakın, Süryanileri rahatsız edenler PKK'lılar, tamam mı?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ben bu tahammülsüz, bu tekçi tutumu kınıyorum ve özür dilemeye davet ediyorum!
HALUK İPEK (Amasya) - Bu iktidar "İsveç'ten gelin, köylerinize yerleşin." diye Süryanileri teşvik etti. Niye yalan söylüyorsunuz?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi niye cami yapıyorsunuz?
HALUK İPEK (Amasya) - Ben kendim gittim, İsveç'te Süryanilerin kilisesinde "Gelin, köylerinize yerleşin." dedim, dedi ki: "Bizim mallarımıza zorla PKK el koydu."
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Seni saygıya davet ediyorum, saygıya!
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Peki, benim köyümü kim yaktı, benim köyümü kim yaktı?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ya, muhatap olmayın ya, muhatap olmayın!
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ve Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ile 74 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2858) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 191) (Devam)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü konuşmacı Manisa Milletvekili Sayın Şenol Sunat.
Buyurun Sayın Sunat. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ŞENOL SUNAT (Manisa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; enerji sektörümüzdeki mevcut sorunları daha da derinleştirecek 191 sayılı Kanun Teklifi'nin 6'ncı maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına konuşma yapmak üzere huzurlarınızdayım. Gazi Meclisi saygıyla selamlarım.
Kanun teklifinin 6'ncı maddesiyle Enerji Üretim Anonim Şirketine (EÜAŞ) yüksek maliyetli ve çevreye zararlı kömür santrallerinden enerji alma zorunluluğu getirilmektedir. Bu karar, ülkemizin enerji bağımlılığını artıracak, vatandaşlarımızın cebini zorlayacak ve iklim değişikliğiyle mücadelemizde geri adım atmamıza neden olacaktır. Kömür santrallerinin yüksek maliyetleri EÜAŞ'ın bütçesini zorlayacak ve bu yükün faturası doğrudan vatandaşımıza çıkacaktır değerli milletvekilleri. Elektrik faturalarındaki artış zaten zor durumda olan vatandaşlarımızı daha da zor durumda bırakacaktır. Şimdi, geçen bir haber çıktı; 1.050 liralık olan faturanın 2.000 liraya tamamlanması söz konusu artık. Demek ki bütün bu yapılan uygulamalar vatandaşımızın cebinden çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu madde EÜAŞ'ın piyasadaki rolünü yeniden ele alırken mevcut sorunları daha da derinleştirmektedir. Elektrik Piyasası Kanunu'nun temel amacı piyasayı oluşturmak iken bu düzenleme tam anlamıyla tekelci yapıyı güçlendirmektedir. Bakın, bugün yerli kömüre dayalı termik santrallerde toplam kurulu gücün dörtte 1'i tek bir şirkete aittir. Bu teklifle bu çarpık yapı yasal zemine oturtulmaktadır. Yani EÜAŞ'ın diğer termik santrallerden yüksek fiyatla enerji alması sağlanmaktadır.
Sayın milletvekilleri, memleketim Manisa'da Soma B Termik Santrali özelleştirme politikalarının nasıl başarısızlıkla sonuçlandığının somut bir örneğidir. EÜAŞ'a ait olan santrali 2015 yılında 685 milyon dolara devralan Konya Şeker sekiz yıl boyunca gerekli bakım ve onarımları yapmamış, iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli duyarlılığı göstermemiş, çevre mevzuatına uygun baca gazı filtrelerini bile maalesef yapmamıştır. Bu santral böyle olmasına rağmen 2027 yılına kadar çalışma ruhsatını almıştır.
Vatandaş yıllardır zehirli hava soluyor; astım, KOAH, kanser hastalığı giderek yaygınlaşmış vaziyette. Şimdi ise bugüne kadar yapılması gerekeni yapmayan şirket yönetimi radikal bir kararla tesisi kapatacaklarını söylüyor. Bunun sonucu olarak, sadece santral işçileri değil dolaylı olarak 18 bin maden işçisi, kamyoncu, nakliyeci, sanayici ve yerel esnaf bu durumdan etkilenecek ve ortaya yine işsizlik dramı çıkacaktır sayın milletvekilleri.
Şu anda işçiler feryat ediyorlar, bize ulaştılar. Aynı durumu birkaç ay önce Ankara'daki Çayırhan Termik Santrali'nde gördük. Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu ve milletvekili arkadaşlarımızla birlikte o gün Çayırhan işçilerimizin yanındaydık, bugün de Somalı işçi kardeşlerimizin yanında duracak, onları mağdur ettirmeyeceğiz. Yıllarını veren işçileri mağdur etmeden, onların haklarını koruyarak çözüm bulmak devletin görevi. Bu bağlamda, Soma Termik Santrali'nin işletmesi EÜAŞ tarafından geri alınmalıdır. Gerekli bakım ve onarım işlemleri de bir an önce tamamlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu kanun maddesi, ülkemizin enerji geleceğine çok zarar veren bir adımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ŞENOL SUNAT (Devamla) - Bizler, İYİ Parti olarak bu teklifin geri çekilmesini ve enerji sektöründe sürdürülebilir, adil ve şeffaf bir düzenlemenin yapılmasını talep ediyoruz. Kömür santrallerine verilen alım garantileri ve imtiyaz sözleşmeleri derhâl sonlandırılmalıdır. Elektrik Üretim Anonim Şirketi piyasa koşullarına uygun şekilde yönetilmeli ve kamu kaynaklarının verimli kullanılması sağlanmalıdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yatırımlar artırılmalı ve çevre dostu enerji politikaları benimsenmelidir. Özelleştirme sürecinin temel amacı olan rekabetçi bir piyasanın oluşturulması için kamu kaynaklarının belirli şirketlere aktarılmasını engelleyen düzenlemeler hayata geçirilmelidir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde son konuşmacı Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinde özetle diyorsunuz ki: "Elektrik Üretim AŞ istediği termik santrallerden, istediği kadar elektriği, istediği fiyattan alacak, bunu da 2'li anlaşma yoluyla yapacak. Nasıl ki köprü, tünel, otoyollarda araç geçiş garantileri veriyorsunuz, hastanelerde hasta garantisi, havalimanlarında yolcu garantisi veriyorsunuz, şimdi de yandaş termik santral şirketlerine elektrik alım garantisi vereceksiniz. Siz aslında yandaş termik santral şirketlerine servet transferi yapmanın peşindesiniz.
Bakın, bu servet transferini nasıl yapıyorsunuz, size ispatlayayım, örnek: Soma B Termik Santrali. Soma B Termik Santrali'ni 685 milyon dolara özelleştirmeyle satın alan Konya Şeker AŞ'ye bu tutarın yüzde 80'ini sizin teşvikler ve ayrıcalıklarla geri ödediğinizi belgeleriyle tespit ettik. Bakın, belge:
1) Şirketin Türkiye Kömür İşletmesine biriken kömür borcu 9 milyar 480 milyon lira, güncel kurla 277 milyon dolar.
2) Şirkete ödenen kapasite mekanizması tutarı yani santrallerin üretime hazır tuttukları ancak üretmedikleri elektrik için şirkete ödenen paranın ödendiği yıllardaki dolar kuru karşılığı 94 milyon dolar.
3) Şirketin özelleştirme borcunun AK PARTİ marifetiyle dolardan TL'ye çevrilmesiyle sağlanan avantaj 177 milyon dolar. Yani şirketin kasasına geri dönen tutar 548 milyon dolar. Yani şirket özelleştirmeyle termik santrali satın almak için ödediği 685 milyon doların 548 milyon dolarını arka kapıdan, hazineden geri aldı, üstüne bir de neredeyse bedavaya termik santral sahibi oldu, sattığı elektriğin parasıyla da kasasını doldurdu. Şimdi, siz, bu şirketin sattığı bu elektriğe de elektrik alım garantisi vermek istiyorsunuz. Bunun adı nedir biliyor musunuz? Bunun adı halk düşmanlığıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, AK PARTİ'nin tüm Türkiye'ye berbat bir müjdesi var: 1 Şubat 2025 tarihinden itibaren aylık elektrik faturası 1.049 lira ve üzerinde gelen konut abonelerinin faturalarına yüzde 96 zam geliyor. Sadece bu konut abonelerine mi? Hayır. Aynı zamanda apartmanların ortak kullandığı elektrik tüketimlerine de yüzde 96 zam geliyor. Yani yaklaşık 15 milyon vatandaşı doğrudan çarpacak bir elektrik zammı.
Peki, bu devasa zammın altyapısı AK PARTİ tarafından hile ve manipülasyonla nasıl oluşturuldu? Önce AK PARTİ aldığı bir kararla milyonlarca konut abonesini "serbest tüketici" tanımına soktu, ardından aylık elektrik faturası 1.049 lira ve üzerinde gelen konut abonelerini sabit fiyat tarifesinden çıkarıp piyasa takas fiyatının geçerli olduğu değişken fiyat tarifesine dâhil etti. Böylece bu aboneleri, özelleştirmeler nedeniyle ülkedeki elektrik üretiminin yüzde 83'ünü yapan ve piyasa takas fiyatının ana belirleyicisi olan özel elektrik üretim şirketlerinin insafına bıraktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Ayrıca, ilerleyen aylarda da aylık elektrik tüketimi 495 lira ve üzerinde olan konut abonelerinin de değişken fiyat tarifesine dâhil edilmesiyle elektrik faturalarına yüzde 140 oranında zam gelmesi bekleniyor. Bunun adı, vatandaşı göz göre göre acımasızca enflasyona ezdirmektir. Biraz sonra, bu yapılan zammın sadece konut abonelerinin yüzde 3'ünü ilgilendirdiğiyle ilgili bir yalan söylemek üzeresiniz. Sizi buradan uyarıyorum: Apartmanların ortak kullandıkları elektrik tüketimine gelecek zamlarla birlikte 15 milyon vatandaşı etkileyecek bir zam fırtınasını başlatmış durumdasınız, bu hatadan acilen geri dönün. (CHP, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.... Kabul edilmemiştir.
BAŞKAN - 6'ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MURAT EMİR (Ankara) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı arayacağım.
Sayın Emir, Sayın Türeli, Sayın Akay, Sayın Dinçer, Sayın Güneşhan, Sayın Coşar, Sayın Gezmiş, Sayın Kaya, Sayın İncesu, Sayın Taşkın, Sayın Sümer, Sayın Konuralp, Sayın Kara, Sayın Öztürkmen, Sayın Karagöz, Sayın Arı, Sayın Genç, Sayın Özer, Sayın Berberoğlu, Sayın Gündoğdu.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ve Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ile 74 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2858) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 191) (Devam)
BAŞKAN - 6'ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6'ncı madde kabul edilmiştir.
7'nci madde üzerinde 4 önerge vardır. Okutacağım ilk 3 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 7'nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Selçuk Özdağ | Mehmet Emin Ekmen | Sadullah Kısacık |
Muğla | Mersin | Adana |
Elif Esen | Birol Aydın | Mustafa Bilici |
İstanbul | İstanbul | İzmir |
Şerafettin Kılıç |
| Ertuğrul Kaya |
Antalya |
| Gaziantep |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | George Aslan | İbrahim Akın |
Van | Mardin | İzmir |
Dilan Kunt Ayan |
| Salihe Aydeniz |
Şanlıurfa |
| Mardin |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | Özgür Erdem İncesu |
İzmir | Manisa | Ardahan |
Melih Meriç | Elvan Işık Gezmiş | Cavit Arı |
Gaziantep | Giresun | Antalya |
Hasan Öztürkmen | Ömer Fethi Gürer | Sibel Suiçmez |
Gaziantep | Niğde | Trabzon |
Cevdet Akay |
| Mustafa Erdem |
Karabük |
| Antalya |
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL KOCACIK (Sakarya) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Gaziantep Milletvekili Ertuğrul Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KAYA (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; YENİ YOL Grubu ve DEVA Partisi adına sizleri saygıyla selamlıyorum.
Evet, yine bir kayyum meselesini konuşacağız. Bu torba yasanın 7'nci maddesinde, TMSF'nin yönetimine atadığı kayyumlarla ilgili Bankacılık Kanunu'nun 127'nci maddesine bir atıf var. Bankacılık Kanunu'nun 127'nci maddesi peki ne diyor? "Şahsi sorumluluğa gidilemez." diyor. Bu maddeyi daha önce sekizinci yargı paketinde getirmeye çalıştınız, olmadı; dokuzuncu yargı paketinde getirmeye çalıştınız, Genel Kurulda geri çekmek durumunda kaldınız ve bugün de 3'üncü kez Genel Kurulda görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu teklifi savunurken pekâlâ "TMSF kayyumlarına dava açılmaması için özel bir yasal düzenleme yapılmıyor." iddiasında bulunabilirsiniz; yine diyebilirsiniz ki: "Bu cezai sorumluluğu ortadan kaldıran bir durum da değildir." ve yine diyebilirsiniz ki: "Anayasa hükümlerini bertaraf etmiyor, İcra ve İflas Kanunu'nun 5'inci maddesi hilafına bir düzenleme de yapılmıyor." Bu savlarınızı geliştirebilir, bu savlarınızın üzerine yeni savlar ekleyebilirsiniz, bu konuda haklı da olabilirsiniz. Lakin sorum şu: Değerli arkadaşlar, değerli iktidar vekilleri; yaptığınız işlere güvenilmiyor, hep bir şüphe hâli var. Bu şüphe sadece muhalefet olarak biz milletvekillerinde değil, vatandaşlarımızın tamamında sizin yaptığınız işlemlere karşı bir şüphe var çünkü şeffaf değilsiniz.
Yaptığınız işlemlerle ilgili, bakın, 2002-2023 Şeffaflık Endeksi... AK PARTİ'nin iktidara geldiği 2002 yılından 2013 yılına kadar yükselen bir şeffaflık var. Ardından tepetaklak, özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtikten sonra tepetaklak, aşağı doğru inmiş. 2002 yılı ile 2013 yılları arasında kişi başına düşen millî gelir 3.500 dolardan 12.500 dolara çıkmış yani şeffaflık var ise, adalet var ise ülke zenginleşiyor, yukarıya çıkıyor; şeffaflık yoksa, adalet yoksa ülke tepetaklak aşağı iniyor, ülkede derin bir yoksulluk hâkim oluyor.
Şimdi, dünyada Şeffaflık Endeksi'nde, kıymetli milletvekilleri, 180 ülke arasında maalesef 115'inci sıradayız. Bizden sonra kim var? Angola var, Cibuti var. Bakın, çok yazık, gerçekten insanın yüreği parçalanıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kayyum atadığınız, TMSF'nin kayyum atadığı şirketlerle ilgili TMSF'nin internet sayfasında bakın, hiçbir açıklama yok, sadece şu gördüğünüz 2 yaprak evrak var. Siz neden şeffaflıktan kaçıyorsunuz? Üstüne üstlük, bakın, 2021 tarihli, güncel dahi değil, 2025 yılındayız. Siz, koca koca şirketlere kayyum atıyorsunuz ve bu kayyumlarla ilgili raporlar güncel dahi değil değerli arkadaşlar. Şeffaflıktan kaçındığınız sürece sizler hakkındaki bu şüphe artarak devam eder. Şimdi, siz Sayıştayı ve Devlet Denetleme Kurulunu etkisizleştirdikçe güvenin yerini şüphe alıyor.
Değerli arkadaşlar, TMSF'yle ilgili bu geniş yetkileri siz düzenliyorsunuz, tamam, bu yasayı da bizim itirazlarımıza rağmen geçireceksiniz, tamam fakat inanın ülkeye iyilik yapmıyorsunuz, ülkeyi topyekûn fakirleştirecek adımları birer birer atmaya devam ediyorsunuz.
Şimdi, kayyumluk görevi kapsamındaki karar ve işlemlere açılacak davalarla ilgili TMSF'nin bulunduğu yerdeki idari yargının görevine dair de bir düzenleme var. Kıymetli arkadaşlar, TMSF kime kayyum atıyor? Ticari şirketlere. Peki, ticari şirketlerle ilgili görevli mahkeme usul hukukunun amir hükümlerine göre neresidir? Ticaret mahkemesidir. Ticaret mahkemesinin olmadığı yerlerde pekâlâ bu davalara kimler bakar? Asliye hukuk mahkemeleri "ticaret mahkemesi" sıfatıyla o davalara bakar. Siz, usul hukukunun amir hükümlerini de çiğniyorsunuz. Değerli arkadaşlar, ortada bir ticari faaliyetten kaynaklı bir uyuşmazlık var. Yaptığınız bu düzenlemeler de yanlış.
Değerli AK PARTİ milletvekilleri, adaletsizliğe devam ederseniz, hukuksuzluğa devam ederseniz, şeffaf olmamakta ısrar ederseniz, denetimden kaçarsanız değil Mehmet Şimşek, Nobel Ödüllü 20 tane iktisatçıyı da getirseniz bu ekonomiyi düzeltemezsiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halklarımızı saygıyla selamlıyorum.
Evet, Türkiye, kuruluş kodları gereği hiçbir zaman demokratik olmadı ve olamadı. Bizler ülkenin demokratikleşmesi için mücadele etmekten ve en ağır bedelleri ödemekten vazgeçmedik, siz de ülkeyi demokrasi mezarlığına çevirmekten vazgeçmediniz.
2024 yerel seçimlerinin üzerinden henüz bir yıl geçmemişken halkların iradesiyle, halkın iradesiyle seçilmiş belediyelere kayyum atamaları devam ediyor. Mardin, Hakkâri, Batman, Dersim, Esenyurt, Halfeti, Ovacık, Bahçesaray, Akdeniz, ardından dün sabah itibarıyla, her zaman olduğu gibi bir gece yarısı mala çökme yöntemiyle Siirt'e de kayyum atayarak halkın seçimlerde verdiği oyları ve demokrasiyi bir kez daha görmezden geldiniz.
Özellikle eş başkanlık sistemimizle yönetilen belediyelere atanan kayyumlar demokrasiye darbe olduğu gibi, kadın iradesine de saldırıdır. Merak ediyoruz; MGK'nin "kırmızı kitap" denilen gizli anayasasında Kürtleri vatandaşlıktan çıkarma kararı aldınız da biz mi bilmiyoruz?
Ve yine öğreniyoruz ki utanılması gereken ve derhâl vazgeçilmesi gereken kayyum rejimi artık sadece belediyelerle sınırlı kalmıyor. İşte, 7'nci maddeyle birlikte bu rejim, ekonomi üzerindeki tahakkümü derinleştiriyor ve kurumsallaştırıyor. Bu madde, TMSF'yi kayyum olarak yetkilendirerek şirketlerin ve ekonomik varlıkların mahkeme kararı olmadan devlet kontrolü altına alınmasını sağlayacak bir sistemi inşa ediyor. Muğlak ve keyfî tanımlar üzerinden hukuki bir karar beklenmeden şirketlere el konulabilecek, şirketler satılabilecek ve tasfiye edilebilecek. 30 Eylül 2021 tarihi itibarıyla TMSF'nin "web" sitesinde yer alan ve en son verilere göre kayyum olarak atandığı şirketlerin toplam aktif büyüklüğü 76 milyar 250 milyon liradır. Yani TMSF, kayyum olarak devasa bir iktisadi büyüklüğü yönetiyor. Görüldüğü üzere söz konusu değişiklik, sermayeyi yandaşlara aktarmanın, tüm ekonomik varlıkları iktidarın kontrolüne vermenin hukuki hazırlığıdır yani TMSF holdinge dönüştürülüyor.
Kayyum sisteminin nasıl işlediğini belediyelerden çok iyi biliyoruz. Halkın iradesi gasbedilirken belediyelerin kaynaklarının yandaşlara peşkeş çekildiğini, kayyum atanan belediyelerin borç batağına sürüklendiğini, kamu kaynaklarının şeffaf olmayan bir şekilde kullanıldığını Sayıştay raporlarında hepimiz gördük. Aynı modelin şirketler için de devreye sokulması; ekonominin siyasallaştırılmasının derinleşmesi, bağımsız iş insanlarının ve şirketlerin iktidar baskısına maruz kalması demektir çünkü hepimizin vicdanlarını da derinden yaralayan yenidoğan çetesiyle patlak veren kayyum skandalı bunun en güncel örneğiydi. Bakın, eski Bakan Müezzinoğlu'nun hastanesi de dâhil 12 sağlık kuruluşuna kayyum atanması gerekirken TMSF ancak soruşturmanın en zayıf halkası olan 2 hastaneye kayyum atadı. TMSF bünyesinde şirketler kamu malı olarak görülmüyor, aksine yeni bir rant sahası olarak görülüyor. Bu şirketler üzerinden yandaşlara büyük iltimaslar sağlanıyor. TMSF'nin bünyesine alınan şirketlerde yapılan yolsuzluk ve yağmalar bunun kanıtıdır. İşte, Erciyes Anadolu Holdinge atanan kayyumun başındaki Ertunç Laçinel 20 milyon avroyla kayıplara karıştı. Bu ve benzeri örnekler bize iktidarın, TMSF'nin bünyesinde yer alan şirketleri belli bir çevrenin kullanımına sunulmuş bir mülk gibi gördüğünü gösteriyor. İktidar, kayyumu bir hukuk mekanizması olarak değil, siyasi ve ekonomik bir baskı aracı olarak kullanıyor. Bu yasa teklifi yalnızca hukukun önünde eşit olması gereken bireylerin haklarını değil, Türkiye'nin ekonomik istikrarını da tehdit eden bir darbe hamlesidir. Bugün, TMSF eliyle şirketlere kayyum atanmasını, mallara el konulmasını yasallaştıran bu madde iktidara tamamen bağımlı bir ekonomik sistem yaratacaktır. Bu, hukukun geldiği nokta gibi ekonominin de siyasallaştırılmasını sağlayacaktır. Bugün, halkın iradesini hiçe sayan, kayyum uygulamalarını meşrulaştıran değişikliklere hayır deme sorumluluğumuz vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SALİHE AYDENİZ (Devamla) - Halkın seçtiği belediyelerin gasbedilmesine de bağımsız şirketlerin keyfî uygulamalarla iktidarın kontrolüne geçmesine de kesinlikle hayır diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü konuşmacı Ardahan Milletvekili Özgür Erdem İncesu.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ERDEM İNCESU (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin gerçek gündemi içler acısı ve hazin bir durumdayken mevcut Hükûmet kamuoyunu bu gündemden uzaklaştırmak için âdeta tuşların hepsine birden basmaya devam ediyor. Daha dün çoluk çocuk, ana-baba birçok canımız Bolu'da feci bir şekilde can verdi. Arkadaşlar, bu acıyı anlamak için iktidar veya muhalefet olmanıza gerek yok, sadece insan olmamız yeterlidir. Kendinizi bu insanlarımızın yakınlarının yerine koyun, bu felaket yaşanmış ve daha her şey çok yeniyken bütün televizyonlarda "Benim suçum değil, onun suçu." gibi insanlığımızı sorgulatacak tartışmalara maruz kalıyor bu insanlar. Yani, bu ülkede ne olması gerekiyor ki biz "Bu da Hükûmetin sorumluluğundadır." diyebilelim? Kolay ölümlerin ülkesine dönüştük ama ne hikmetse hiçbir olayda Hükûmetin kesin olarak sorumluluğu yok; yangında yok, selde yok, maden kazasında yok, tren kazasında yok; yok, yok, yok! Biraz insaf edin ve evinize döndüğünüzde çocuklarınızın gözlerine bakarken, onları severken bu insanları ve yakınlarını düşünün ve en azından empati yapın.
Diğer yandan, emeklinin, asgari ücretlinin ağzına bir tutam bal çaldınız ve hemen ardından zamları sıralayarak zehir ettiniz. Bakınız, memurlara, memur emeklilerine sadece yüzde 11, BAĞKUR ve işçi emeklilerine ise yüzde 15, en düşük emekli maaşına 1.950 TL zam yaparken vergi ve harçların oranı yüzde 44, kira artış oranı da yüzde 58 oldu. Sağlığa gelince, muayene ücretlerine yüzde 200 ile 542 arasında zam yaptınız; bu, halkın hâlini umursamamaktır. Türkiye'de bir vatandaş yılda ortalama 10 kez hastaneye gitmektedir. Bu kişi eğer ileri yaşta ya da emekliyse daha çok gitmektedir. Bu rakamlar vatandaşımıza büyük bir külfettir. Hiçbir sosyal devlette bu uygulama normalleştirilemez.
Ayrıca, elektrik faturalarında sübvansiyonların 1.050 lirayı aşan faturalarda kaldırılacağını öğreniyoruz. Böylelikle 1.050 lira olan bir fatura 2 bin liraya çıkacak yani bu düzenlemeyle 1,2 milyon abone artık 2 kat elektrik faturası ödeyecek. Arkadaşlar, sübvansiyon yapılacaksa dar gelirliye, hane geliri kısıtlı olan vatandaşa yapılmalıdır dedik ama bu uygulamayla görüyoruz ki vatandaşı düşünen ve sıkıntısını gören bir hükûmet maalesef yok. Bunlar vatandaşın gündeminin sadece bir kısmı fakat sizin gündeminiz maalesef vatandaşın gündeminden farklı. Siz Türkiye'yi metropollerden ibaret zannediyorsunuz, siz bu kaşıkla verip kepçeyle aldığınız düzende, mesela, memleketim Ardahan'da vatandaşın o ağır kış koşullarıyla nasıl başa çıktığını asla düşünmüyorsunuz. Bugünlerde eksi 40 derecelerin görüldüğü, ana geçim kaynağı süt ve et hayvancılığı olan Ardahan halkı kapısına gelen tüccara yazın alacağı sütü peşinen ve yok fiyatına satmak zorunda kalmaktadır, hayvanını pazara götürüp satamamaktadır. Bizim bunları konuşmamız lazım arkadaşlar. Defalarca söyledik, başta doğal gaz ve yakacak indirimi olmak üzere vatandaşa yapalım sübvansiyonu ve desteği. Bu ülkenin kaynaklarını lükse, israfa ve yanlış yatırımlara değil, bu ülkenin halkına, Ardahan'ın halkına harcayın. Bakın, Ardahan'ın nüfusu 2014 yılında 103 bin iken 2022 yılında 95 bin civarına düştü. Bunu konuşalım mesela, göçü konuşalım, işsizliği konuşalım, her bir vatandaşımızın bulunduğu yerde ekmeğini kazanmasının yollarını konuşalım. Devletin sözü değerlidir ve yerine getirilmesi kıymetlidir. Ardahan'ı dünyaya bağlayacak tünellerin bitirilmesiyle ilgili geçen yıllarda da defalarca devlet yetkilileri en üst makamlardan sözler verdiler. Vatandaşımız bu ve tamamlanamayan diğer yatırımlarla ilgili verilen sözler yerine getirilsin istiyorlar.
Yani değerli arkadaşlar, özetle, Ardahanlı ve Anadolu'da yaşayan vatandaşımız bütün bu geçmişten ve tecrübe ettiğimiz manipülatif gündemden öte kendi gerçek gündeminin konuşulmasını ve çözüm üretilmesini istiyor ve bekliyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 7'nci maddesiyle 7145 sayılı Kanun'a eklenmesi öngörülen geçici 2'nci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin tekliften çıkarılmasını ve üçüncü fıkradaki "Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun merkezinin bulunduğu yer idare mahkemelerinde" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"ilgili şirketin merkezinin bulunduğu yer mahkemelerinde"
Yüksel Selçuk Türkoğlu | Ayyüce Türkeş Taş | Burhanettin Kocamaz |
Bursa | Adana | Mersin |
Adnan Şefik Çirkin | Turhan Çömez | Metin Ergun |
Hatay | Balıkesir | Muğla |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL KOCACIK (Sakarya) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Muğla Milletvekili Metin Ergun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
METİN ERGUN (Muğla) - Görüşülmekte olan teklifin 7'nci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri, teklifin 7'nci maddesi, şirketlere kayyım atanması ve bu kayyımların sorumluluğuna ilişkin önemli değişiklikler yapılmasını öngörmektedir. Yapılması düşünülen bu değişiklikler hukukun temel ilkeleriyle çelişen ve denetim mekanizmalarını işlevsiz kılan düzenlemeler içermektedir. Daha önce sekizinci ve dokuzuncu yargı paketlerinde gündeme gelen fakat yoğun itirazlar sonucunda teklif metninden çıkarılan bu hüküm şimdi yeniden getirilmiştir. İYİ Parti olarak bizim bu düzenlemeye ilişkin düşüncelerimiz değişmemiştir. Zira, teklifte TMSF'nin kayyımlık yetkisinin kapsamı genişletilmekte ancak kayyımların şahsi sorumluluktan muaf tutulması amaçlanmaktadır. Bankacılık Kanunu'nun 127'nci maddesiyle TMSF'nin yönetimi devralmadığı şirketlerdeki kayyımlar için getirilmiş koruma zırhı burada tam yetkili bir kayyım modeli için uygulanmak istenmektedir. TMSF'ye devredilen şirketlerde kayyımların yönetim ve denetim yetkileri tamamen TMSF'ye devredilmekte ve kayyımların şahsi sorumluluk davalarından muaf tutulması öngörülmektedir. Bu durum, açık bir şekilde hukukun hesap verebilirlik ilkesiyle çelişmektedir. Tüm yetkileri devralan, şirketlerin kaderini tayin eden kayyımların hiçbir sorumluluk taşımaması adaletle bağdaşır mı, bağdaşabilir mi? Bu düzenleme kayyımların şirketleri kötü yönetmesinin, hatta kötü niyetle batırmasının önünü açmaz mı? Dolayısıyla, bu hesap vermezlik zırhının kayyım atanan şirketlerin mali yapılarında telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabileceği kanaatini taşıyoruz, bu durumun şirketlerin mali yapılarında telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabileceğini ifade ediyoruz. Eğer bir şirket kayyım tarafından kötü yönetilirse ve zarar görürse bunun hesabını kim verecektir? Unutmayalım ki yönetim yetkisi ve sorumluluğu bir bütündür, ayrılamaz.
Muhterem milletvekilleri, teklifteki yetkili mahkeme meselesi de ayrı bir problem alanı yaratmaktadır. Bu düzenlemeye göre TMSF'nin kayyımlık görevi kapsamındaki işlemlerine ilişkin davalar sadece İstanbul İdare Mahkemesinde görülecektir. Mesela, Erzurum'daki bir şirkete kayyım atanırsa, bu kayyımın işlemleriyle ilgili bir dava açmak gerekirse Erzurum'daki mahkemeler değil İstanbul'dakiler yetkili olacaktır. Bu durum hem vatandaşlarımız için büyük bir külfet yaratacak hem de yargılama sürecini uzatacaktır. Bilindiği gibi ticari nitelikli işlemler asliye ticaret mahkemelerinin yetki alanına girmektedir. Türk Ticaret Kanunu'nun 5'inci maddesi bu konuda çok açıktır. Şirketin yönetimiyle ilgili davalar şirketin merkezinin bulunduğu yerde görülmelidir.
Muhterem milletvekilleri, teklifin bu maddesi mevcut hâliyle yasalaşırsa ciddi sorunlara yol açacaktır. Kayyımların şahsi sorumluluk davalarından muaf tutulmasını kabul etmek mümkün değildir. TMSF'nin kayyımlık işlemlerine ilişkin davalarının yalnızca İstanbul'da görülmesi yönündeki düzenleme de değiştirilmelidir. Yetkili mahkeme, ilgili şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi olmalıdır. Eğer gerçekten adalet, denetim ve hesap verebilirlik istiyorsak bu maddede gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
İYİ Parti olarak mülkiyet hakkının güvenliğini zayıflatan ve telafisi mümkün olmayacak problemler ortaya çıkarma potansiyeli barındıran bu teklife karşı duruşumuz nettir ve aleyhtedir.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken bir kez daha hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
7'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
MUSTAFA VARANK (Bursa) - Kabul...
BAŞKAN - Etmeyenler...
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Ret...
BAŞKAN - 7'nci madde kabul edilmiştir.
Güçlü bir "kabul" sesi geldi oradan, Varank'ın sesi bu, kabul kuvvetli geldi.
MUSTAFA VARANK (Bursa) - Başkanım, buradayız, görevimizin başında.
BAŞKAN - 8'inci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 8'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 8- Bu kanun Resmi Gazetede yayınlandığı tarihte yürürlüğe girer"
Selçuk Özdağ | Mustafa Bilici | Sadullah Kısacık |
Muğla | İzmir | Adana |
Şerafettin Kılıç | Elif Esen | Birol Aydın |
Antalya | İstanbul | İstanbul |
Necmettin Çalışkan |
| Mehmet Emin Ekmen |
Hatay |
| Mersin |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL KOCACIK (Sakarya) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen.
Buyurun. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yürürlük maddesi üzerine konuşacağız. Bu yürürlük şüphesiz en çok emeklileri ilgilendiriyor çünkü sadra şifa olmasa da en az emekli maaşının 12.500 liradan 14.469 liraya yükseltilmesi konusundaki madde de bu teklifle birlikte yürürlüğe girecek. Tabii, kayda geçirmek lazım, muhalefet partisi milletvekillerinin, YENİ YOL Grubu dâhil bu miktarın en az asgari ücrete eşitlenmesi hususundaki önergeleri AK PARTİ ve MHP -Cumhur İttifakı- milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Ben şundan eminim ve öyle zannediyorum ki AK PARTİ'li milletvekili arkadaşlarımızın, dostlarımızın hiçbiri en düşük emekli maaşının 14.469 liraya yükseltilmesinin yeterli olduğu kanaatinde değiller. "Bu, bir bütçe ve imkân meselesidir." diyecekler. Az önce yüksek sesle "kabul" sesleri geldi ama buradan soracak olsak, bu maaşın yeterli olduğu hususunda "evet" oylarının bir zaruri oy ve imkânların kısıtlanması sonucu ortaya çıkan bir oy olduğu ifade edilecektir.
Peki, niçin bu hâle düştük? Yani emekliliğimizi bu açlık sınırının altındaki bir maaşa niçin mahkûm etmek durumuna düştük? Bunun bir muhasebesi bugüne kadar yapıldı mı? Yapıldıysa da biz mi duymadık? Bugün açlık sınırı 21.083 lira olarak ifade ediliyorken biz emeklimize 14.469 lirayı layık görüyoruz çünkü bu bütçe tarihin en büyük faiz bütçesi olmuştur. Bu bütçede tam olarak 1 milyar 298 milyon lira faiz ödenecektir ve faizle mücadele ettiğini iddia eden bir siyasi lider ve bir siyasi iktidar döneminde 100 yaşındaki cumhuriyetimizin ister rakam olarak ister değişik paritelerle en yüksek faizi ödenecektir. Bunun niçin yaşandığı, 2018 başkanlık sisteminin buna etkisi hiçbir zaman iktidar partisi siyasetçileri tarafından hakiki bir muhasebeye tabi tutulmadı, buna tabi tutulmadığı müddetçe de bu girdaptan çıkmamız mümkün değil çünkü Sayın Mehmet Şimşek'in tek taraflı uyguladığı politikalar yeterli olsa on sekiz ay sonra enflasyonun kalıcı bir şekilde inişe geçmesi gerekirdi. Peki, faize 1 trilyon 300 milyar veren bu bütçe tarıma ne veriyor? 91 milyar yani yaklaşık on beşte 1'i. Peki, faize 1 trilyon 300 milyar ödeyen bir bütçe Aile Yılı'nda ailenin korunması ve güçlendirilmesine ne veriyor? 14 milyar 938 milyon. Peki, yaşlılarımızın sağlıklı olarak yaşlanması için aktif ve sağlıklı yaşlanma bütçesine ne veriyor? 10 milyar 879 milyon. Araştırma geliştirme ve yenilik için ne ayırmış yani Türkiye'ye çağ atlatacak işler için? 49 milyar 752 milyon. Gençlerimizin en büyük sorunu olan, her köşebaşında satılan kimyasallarla emniyet yeterli mücadele vermiyormuş gibi, peki, sağlık sektöründe bu iş için ayrılan para ne? 10 milyar 673 milyon. Bu rakamlar, bu yıl Meclise sunulan ve kabul edilen bütçe kitapçığından çıkarılan rakamlar arkadaşlar. Peki, yarınımız, bugünümüz, dünümüz ve her şeyimiz gençlik için ayrılan para ne kadar? 11 milyar 71 milyon. Bunun karşılığında sanat ve kültür ekonomisi, o kültürel iktidardan hep bahsedilir ya... Bugün Türkiye'de en büyük 5 medya grubu iktidarın ve İletişim Başkanlığının kontrolünde ama hâlâ doyumsuz bir kültürel iktidar mücadelesiyle yapımcılar saçma sapan sebeplerle tutuklanıyor. Ama sanat ve kültür ekonomisine ayrılan para ne kadar? 8 milyar 872 milyon.
Bütçe bir tercih meselesidir arkadaşlar. Siz, yaptığınız büyük yanlışlar nedeniyle bütçede faizciyi, tefeciyi, Londra tefecilerini tercih etmek zorunda kaldınız ama çıkıp bunu emeklilere izah edecek bir açık yüreklilik de yok yani daha kötü, daha böyle spekülatif bir kelime seçmek istemiyorum ama emekliye "Biz bir hata yaptık, bu hatamızın bedelini fakirleşerek ödedin. Bu yıl sana 14.400 lira öneriyorken faizciye de bütçenin yüzde 20'si kadar yani 1 trilyon ödeyebiliyoruz." maalesef, denilmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Bir emekli bana bütçenin hâlini göndermiş, izninizle onu okumak istiyorum. "Komşu komşu" tekerlemesini emekliler için uyarlamış. "Komşu komşu, hu hu, bütçe geldi mi? Geldi. Ne getirdi? 14 trilyon. Kime kime? Faizciye, tefeciye. Başka kime? Garantici müteahhitlere. Başka kime? Davetiyeyle dağıtılan ihalelere. Peki, sosyal devlet nerede? Suya düştü. Emeklinin hakkı nerede? Faizciye, müteahhide gitti. Emekli nerede? Yandı, bitti, kül oldu." ve bu, maalesef, sizin eseriniz oldu.
Teşekkür ediyorum. (YENİ YOL, CHP, DEM PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 8'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 8- Bu Kanunun;
a) 4 üncü maddesi 2025 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
b) 5 inci maddesi 1/1/2025 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
c) Diğer maddeleri yayımı tarihinden itibaren,
yürürlüğe girer."
Rahmi Aşkın Türeli | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | Melih Meriç |
İzmir | Manisa | Gaziantep |
Mustafa Erdem | Cavit Arı | Elvan Işık Gezmiş |
Antalya | Antalya | Giresun |
Hasan Öztürkmen | Cevdet Akay | Ömer Fethi Gürer |
Gaziantep | Karabük | Niğde |
İsmet Güneşhan |
| Sibel Suiçmez |
Çanakkale |
| Trabzon |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL KOCACIK (Sakarya) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Çanakkale Milletvekili İsmet Güneşhan.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 191 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarken yasama kurnazlığı yaparak bu kanun teklifini önümüze getirenleri de esefle kınadığımı belirtmek isterim. Ucube tek adam rejiminin "Anayasa ve yasa tanımaz" tutumunun yeni bir örneğiyle karşı karşıyayız. Bugün, burada, bir kez daha hukuk devleti ilkelerini yerle bir eden, parlamenter iradeyi yok sayan, halkın menfaatlerini hiçe sayan bir torba yasa teklifini konuşuyoruz.
Bu yasa teklifi yürürlük ve yürütme dâhil 9 maddeden oluşuyor değerli arkadaşlar ancak içeriğine baktığımızda, devletin farklı kurumlarını ilgilendiren, hiçbir ortak noktası olmayan, birbiriyle ilgisiz düzenlemeleri içeren bir yamalı bohçayla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Özellikle emeklilerimiz açısından tek adam rejiminin dayattığı bu yasa teklifi tam bir utanç belgesidir. 2025'te açlık sınırı 30 bin liraya, yoksulluk sınırı 80 bin liraya dayandı. Peki, siz ne yapıyorsunuz? En düşük emekli maaşını 14.469 liraya çıkarmakla övünüyorsunuz. Aslında sağlıklı beslenmenin günlük maliyeti bin lirayı geçmişken, şimdi 14 bin liraya mahkûm ettiğiniz milyonlarca emekliye "Yapabilirsen on gün beslen, ayın geri kalanlarında dilen." diyorsunuz.
Emeklileri dilendirmek Sayın Erdoğan'a yetmiyor olacak ki marketlerin indirimli ürün oyunlarında son kullanma tarihi yaklaşmış gıdalara muhtaç kalanlara "Satın almama özgürlüğünü kullanın." diye öğüt veriyor; gerçekten sözün bittiği yerdeyiz değerli arkadaşlar.
Fahiş fiyatı da yaratan sizsiniz, aç kalan halkın hak arama mücadelesini fırsatçılıkla itham eden de yine sizsiniz. Milyonları yoksullukta eşitleyen sizsiniz, bu kafayla, açlıktan ölenleri de "Yaşamamayı seçti." diyerek suçlayacak olan da yine sizsiniz. Bakın, çöplerden ekmek toplayan, pazarlarda akşam saatlerinde çürük sebzeyi almak zorunda kalan milyonlarca emeklinin 14.469 lirayla insanca, insan onuruna yakışır bir şekilde yaşayabilmesi mümkün mü? Şimdi biraz vicdanlı olmak lazım, eğer tabii ki vicdan varsa.
Zam diye müjdelediğiniz 2 bin lirayla emeklilerimizin neler yapacağına bir bakalım değerli arkadaşlar. Yüzde 38 zamlanan elektrik ve doğal gaz faturasını mı ödeyecek, yoksa yüzde 100'lerin üzerinde artan mutfak giderlerini mi karşılayacak? Yüzde 200, yüzde 300, yüzde 400, yüzde 500 artırdığınız muayene ve ilaç masraflarıyla mı baş etsin, yoksa yüzde 58 zamlanan kirasını mı ödesin?
Gelelim asgari ücretliye değerli arkadaşlar. Emekliye verdiğinizi elbette emekçiye verecek değilsiniz, bunu da gördük. Bugün asgari ücretliye 22.104 lira veriyorsunuz. Emekliye ve çalışanlara verdiğiniz bu ücret, sormak istiyorum hakka reva mıdır? Değerli arkadaşlar, gerçekten yazıktır, günahtır, insanda biraz Allah korkusu olur. Dolayısıyla, şimdi de kalkıp "Asgari ücret desteğini bin liraya çıkardık." diyorsunuz. İyi, güzel de cebinizden vermiyorsunuz ki. Üstelik bu desteği de çarkı döndürenlere değil, çarkı dönenlerin cebine koyuyorsunuz; yetmiyor, işsizin de hakkına göz koyuyorsunuz çünkü asgari ücret desteğini finanse etmek için İşsizlik Sigortası Fonu'nu kullanıyorsunuz. İşsizleri desteklemek amacıyla oluşturulan bu Fon işveren teşvikleri için hoyratça harcanırken işsiz kalan milyonlarca insanın güvencesini giderek zayıflatıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bu torba yasa neresinden bakarsanız bakın adaletsizliğin, keyfiyetin, hukuksuzluğun kanıtıdır. Yargıyı baypas eden, kamu denetimini felç eden, devlet kurumlarını bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştıran bir sistemin devamıdır. Devlet Denetleme Kuruluna yeniden aşırı yetkiler vererek hukuksuz kararları yasallaştırmaya çalışıyorsunuz. Peki, bu acele niye? Hangi korkunun, hangi telaşın içerisindesiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
İSMET GÜNEŞHAN (Devamla) - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na kayyum yetkisini 2030 yılına kadar vermek istiyorsunuz, uzatmak istiyorsunuz yani kamu kaynaklarını keyfî biçimde yönlendirme yetkisini kendinize saklıyorsunuz. Biliyoruz ki bu yasa adaletle değil rantla, talanla keyfîlikle yazılmış bir belgedir ama şunu unutmayın: Bu halk ne olduğunu görüyor; emekliler, işçiler, gençler, kadınlar, çiftçiler, toplumun her kesimi görüyor bunları. Halk, yandaşa teşvik, candaşa ihale, patrona vergi affı, sandıkta kaybedenleri kayyum rejimiyle tahkim eden bu düzeni şiddetle reddediyor. Torba yasalarla ülkeyi yönetmeye çalışan, hukuku ayaklar altına alan bu anlayışı reddediyoruz. Biz, halkın temsilcileri olarak bu adaletsiz, hukuksuz dayatmaya geçit vermeyeceğiz.
Yüce Meclisimizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MURAT EMİR (Ankara) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yoklama talebi var.
Sayın Emir, Sayın Türeli, Sayın Akay, Sayın Dinçer, Sayın Sümer, Sayın Coşar, Sayın Işık Gezmiş, Sayın Yıldırım Kara, Sayın Karaoba, Sayın İncesu, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Konuralp, Sayın Taşkın, Sayın Gündoğdu, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Genç, Sayın Çakırözer, Sayın Berberoğlu, Sayın Kaya, Sayın Karagöz.
Üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ve Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ile 74 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2858) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 191) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 8'inci maddesinde yer alan "yayımı tarihinde" ibaresinin "yayınlandığı tarihte" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | George Aslan | İbrahim Akın |
Van | Mardin | İzmir |
Mehmet Zeki İrmez | Salihe Aydeniz | Dilan Kunt Ayan |
Şırnak | Mardin | Şanlıurfa |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Yüksel Selçuk Türkoğlu | Ayyüce Türkeş Taş | Burhanettin Kocamaz |
Bursa | Adana | Mersin |
Adnan Şefik Çirkin | Rıdvan Uz | Turhan Çömez |
Hatay | Çanakkale | Balıkesir |
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL KOCACIK (Sakarya) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Şırnak Milletvekili Mehmet Zeki İrmez.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekranları başında bizleri izleyen tüm Türkiye halkları ve haksız, hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutsak edilen tüm yoldaşlarımı saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, Bolu'daki otel yangınında yaşamını yitiren 78 yurttaşa Allah'tan rahmet, sevdiklerine sabır diliyorum. Yine, yangında yaralı kurtulanlara da acil şifalar diliyorum. Maalesef ki bu yaşananların bedenlerimizde ve ruhumuzda bıraktığı elem ve keder geçmek bilmiyor, her defasında "Bu son olsun." denilse de iyi niyetler gerçekleşmiyor maalesef.
Evet, bir araştırma komisyonu kuruldu, çokça konuşmalar da yapıldı ama dikkatinize sunacağım bir nokta var ki iktidar milletvekillerinin yangın faciasında sorumluların cezalandırılması noktasındaki o kararlı duruşları oldu, hatta bir milletvekili yangın için "Bir semavi afet değil, bir cinayettir." cümlesini kurdu. Bu tespitteki noksanlıkları bir tarafa bırakarak, AKP'li vekillerin yirmi iki yıllık iktidar pratiğinde meydana gelen herhangi bir faciada sorumluların yargılanması arzusu ve talebinde bulunması ümitvar olduğu kadar maalesef trajiktir de.
Yangınla birlikte "Suçlu kim?" adlı bir piyes oynanıyor âdeta. Evet, bu faciada suçlu ve suçlular var, fail ya da failler de var ve en önemlisi, bu tekrarlı cinayet ve katliam serilerinde iktidar partisi esas sorumluyken bunu yok saymaya çabalaması da var. Türkiye'de uzun süredir yürütülen bir politika söz konusu iktidar tarafından, kendilerinin sorumluluğunu bertaraf ederek tüm suçu birilerinin üstüne yığmak ve yıkmak üzerine kurulu. Bakınız, yenidoğan çetesi mi, Soma mı, İliç mi, Mardin ve Diyarbakır'da çıkan yangın mı, Amasra'daki maden faciası mı, Çorlu'daki tren kazası mı, Roboski'deki toplu katliam mı? Bunların sorumluları kim? Hani kimler yargılanıyor? Kim istifa etti?
Bakın, aynada yüzüne rahatça bakabilmek için "Sorumlular yargılansın." talebinde bulunanlar, saydığım diğer facialarda susmak için hangi bahanelere sığınıyor, gerçekten merak ediyoruz. Velhasılıkelam esas sorumluların kim olduğunu çok iyi biliyoruz, buradaki herkes de çok iyi biliyor. Sahte talepler yerine cezasızlığın son bulması için çabalamak ve talepte bulunmak hem olması gerekendir hem de herkesten beklediğimiz tutumdur
Değerli milletvekilleri, kuzey ve doğu Suriye'de yani Rojava'da çatışmalar Tişrin Barajı bölgesinde yoğunlaşmış durumda. Türkiye'nin desteklediği SMO öncülüğünde halklar, demokratik, özgür yaşam hedef alınıyor. Tişrin Barajı'nda toprağını, doğasını, suyunu, yurdunu savunan siviller katlediliyor. Bakın, bu yaşananlar Orta Doğu'da barışa değil savaşa, ölüme hizmet eder. Rojava'daki Kürtlere yok oluşu dayatıp huzurdan, barıştan söz etmek aklımızla alay etmektir. Suriye'deki halklar, Kürtler kendi geleceklerine kendileri karar verecektir, kimsenin dışarıdan müdahale etmeye de elbette ki gücü yetmeyecektir. Orta Doğu'da barışı tesis etmek varken halkların birliktelik zeminine bomba döşemek sadece kaybettirir. Esas olan barıştır, demokratikleşmektir, eşitlik ve adalet yanlısı politikaları üretip çatışmaların önüne geçmek, huzuru tesis etmektir.
Sayın milletvekilleri, dün sabah saatlerinde Siirt Belediyemize kayyım atandı. Kayyım atanan, iradesi gasbedilen ve zapturapt altına alınan 10'uncu belediye oldu bu. Bu iğrenç politikanın, bu hırsızlığın artık dayanılır bir tarafı gerçekten kalmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ZEKİ İRMEZ (Devamla) - Demokratikleşmeden söz edilen, barış umutlarının yeşerdiği bir ortamda kayyım atamak ikiyüzlülüğün daniskasıdır. Bu durum suç işlemektir, hırsızlığın faili olmaktır ve burada da çokça ifade edildiği gibi suç teşkil etmektedir. Üstüne yetmezmiş gibi gazetecileri gözaltına almak, ağzını her açana soruşturma açmak, hakaret davalarıyla insanları tutuklamak, Gezi direnişinin yarattığı toplumsallığı hâlâ hazmedemeyip kinini gütmek ve insanları yargılamak sorumluların, suçluların ve faillerin pratiğidir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; Bursa'mız hem sanayisiyle hem de doğal ve kültürel zenginlikleriyle ülkemizin en önemli şehirlerinden bir tanesi. Ancak yıllardır da ulaşım, sanayileşme ve çevre alanlarında ciddi sorunlarla karşı karşıya. Bunları çözmek, Bursa'nın sürdürülebilir bir şekilde büyümesini sağlamak hepimizin sorumluluğundadır. İşte, bu konuyla ilgili kısa adı RUMELİSİAD olan Rumelili Yönetici Sanayici ve İş Adamları Derneği tarafından "Analiz 2025" adlı geniş kapsamlı bir rapor yayınlandı. Bu rapor genelde ülke ekonomisi, yerelde de Bursa'yla ilgili kapsamlı değerlendirmeler içeriyor. Bu rapor ışığında Bursa'ya baktığımızda, kentin, sahip olduğu coğrafi konum nedeniyle her alanda büyük bir potansiyele sahip olduğunu görüyoruz. Mevcut Yenişehir Havaalanı Bursa'nın dünyayla bağlantısını kurabilecek önemli bir merkez ancak düzenli tarifeli seferlerin yeterli yolcu sayısına ulaşamaması nedeniyle istenilen düzeyde işlerlik hâlen kazandırılamadı. Bu noktada, havaalanının tanıtımına yönelik reklam ve bilgilendirme çalışmaları maalesef çok yetersiz. Uçuş destinasyonlarının artırılarak havaalanı kullanımının yaygınlaştırılması da bir türlü sağlanamadı.
Bir diğer önemli konu, Bursa'nın demir yolu ağına entegre olamaması. Oysa Bursa, İstanbul ve Avrupa'ya açılan önemli bir geçiş noktası. Mevcut demir yolu projelerinin hızlandırılması, Bursa'nın ulaşım ağlarına entegre edilmesi ve hızlı tren projelerinin hayata geçirilmesi en büyük gereklilik. Bu konuda da ne yazık ki hâlen yaprak kımıldamıyor. Aslında, deniz yolu ulaşımı da kentimiz için büyük bir fırsat. Hâlihazırda, Mudanya-İstanbul hızlı feribot seferleri yapılıyor ancak özellikle yaz aylarında Bursa-İzmir, Çeşme, Kuşadası, Bodrum gibi destinasyonlara da hızlı feribot seferleri düzenlenmeli; ne var ki bu konuda da çıt çıkmıyor. Kent içi ulaşım ise Bursa'nın en büyük sorunlarından biri. Bursa'nın lineer bir kent yapısına sahip olması doğu-batı yönünde genişlemesini zorunlu kılıyor ancak bu gelişim sürecinde yeterli alternatif yolların oluşturulamaması mevcut yolların trafik yoğunluğunu alabildiğine artırıyor.
Sanayileşme konusunda ise Bursa'nın ciddi bir planlamaya ihtiyacı olduğu açık. Kentimiz kontrolsüz sanayileşmenin getirdiği sorunlarla karşı karşıya. Sanayi alanlarının plansız şekilde gelişmesi çevresel etkileri artırıyor ve kent yaşamını olumsuz etkiliyor. Bu kapsamda, kent içinde kalmış ve risk oluşturan sanayi tesisleri tespit edilerek uygun alanlara mutlaka taşınmalıdır. Planlı sanayileşmenin teşvik edilmesi için sanayi bölgeleri belirlenmeli, küçük işletmelerin ve KOBİ'lerin ihtiyaçlarına uygun sanayi alanları oluşturulmalıdır. Bursa'nın sanayi alanında rekabet gücünü artırmak adına AR-GE çalışmalarına, katma değerli üretime ve sanayi sektörünün dünya çapında rekabet edebilir hâle getirilmesine yönelik teşvikler artırılmalıdır.
Kentimizin bir diğer büyük sorunu ise çevresel problemlerdir. Bursa'nın sanayi ve trafik kaynaklı hava kirliliği, atık suların arıtılmadan doğaya salınması ve su kaynaklarının kirlenmesi büyük bir tehdit oluşturmaktadır. İçme suyu kaynaklarımızın korunması için tarım ilaçlarının ve sanayi atıklarının kontrol altına alınması gerekir. Ayrıca, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak adına yenilenebilir enerji kaynaklarına mutlaka yatırım yapılmalı, yeşil alanlar artırılmalı, çevre bilinci oluşturulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlayayım efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tüm bu sorunlara yönelik çözüm önerileri hayata geçirildiğinde sahipsiz Bursa yaşanabilir, sürdürülebilir ve rekabetçi bir kent hâline gelecektir.
Buradan da anlaşıldığı üzere, iktidarın yıllardır öksüz ve sahipsiz bıraktığı Bursa'ya sahip çıkan -işte, RUMELİSİAD örneğinde olduğu gibi- sivil toplum kuruluşlarını, STK'leri buradan ayrıca tebrik ediyorum.
Heyeti saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
8'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 8'inci madde kabul edilmiştir.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkanım, bir söz talebim var.
BAŞKAN - Sayın Emir, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
60.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, televizyon programcısı Çiğdem Bayraktar Ör'e ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, ülkemiz maalesef, son aylarda ve son günlerde giderek artan gözaltı ve tutuklama sarmalının içerisine düşmüş durumda. Siyasi iktidar herkesi susturmak, herkese korku salmak ve muhalefet edebilecek herkesi sindirmek için her yolu denemeye devam ediyor. Son halka olarak da akademisyen, tarihçi, televizyon programcısı Çiğdem Bayraktar Ör'ün şu anda gözaltına alındığını ve Vatan Emniyetine götürüldüğünü öğrendik; bunu kınıyoruz. Sosyal medya paylaşımları, sizin beğenmediğiniz paylaşımlar bir gözaltı ve tutuklama nedeni asla olamaz. Siyasetçiler, Cumhurbaşkanı dâhil normal vatandaşlara göre eleştirilere, hatta sarsıcı ve ağır eleştirilere de açık ve hazır olmalılar. Bundan dolayı da yargının, gecenin bir vakti böylesine harekete geçmesi bir baskı imparatorluğu kurma girişimidir, bunu şiddetle kınıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Ne yaparlarsa yapsınlar, Türkiye'yi açık hava cezaevine çevirirlerse çevirsinler kimse geri adım atmayacak, bu baskı düzenini hep birlikte sonlandıracağız. (CHP sıralarından alkışlar)
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Şahin, buyurun.
61.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Mardin Milletvekili George Aslan'ın 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 6'ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Az önce Sayın George Aslan'ın "Bir Süryani köyüne cami yaptırılıyor ve oradaki vatandaşlar, Aleviler, Süryaniler dinlerinden veya inançlarından zorla döndürülmeye çalışılıyor." şeklinde birtakım iddiaları vardı. Köyle ilgili bilgi aldım, onu paylaşmak istiyorum. Burada yaklaşık 15 hane yaşıyor, bunların 4-5 hanesi Müslüman, 4-5 hanesi Süryani vatandaşlarımızdan oluşuyor. Bu köyde 2 cami var, bir tanesine sit alanı ilan edildiği için hiçbir müdahale yapılamıyor. İkinci cami de kırk-elli yıllık bir cami yine, tapuda da cami olarak kayıtlı. Tadilat yapılmak istenmiş, yeni bir cami yapılmıyor ve o köyde yaşayan 4-5 hanelik Müslüman ailelerle ve 4-5 hanelik daimî kalan Süryani ailelerle görüşülmüş, herkes "Evet, bu caminin yapılması konusunda hiçbir sıkıntı yok." demiş, onay da verilmiş, onların da onayları alınmış ve bir cami tadilatı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bu bilgiyi özellikle paylaşmak istedim. Oraya zorla yerleştirilen bir Müslüman aile değil; yıllardır, bu köyün kuruluşundan itibaren 4-5 hanenin de sabit olarak yaşadığı bilgisini paylaşmak istiyorum. Bu tip manipülasyonlara gerek yok; Süryaniler, Müslümanlar barış ve huzur içerisinde yaşıyorlar. Biz ilk defa Süryani kilisesini sıfırdan Yeşilköy'de yaptık ve Sayın Cumhurbaşkanımız açılışını yaptı, Süryani cemaatiyle ilişkilerimiz de çok iyidir.
İkinci bir husus, bu elektrik faturalarıyla ilgili maalesef çok ciddi yalan bir bilgiyle iki gündür konuşuluyor yani "Bütün faturalar 2 bin liraya yuvarlanacak, herkesin faturası aşırı yükselecek." şeklinde. Eğer lüks tüketim olarak büyük villada veya yalıda, büyük sitelerde oturanların da biz... Devlet herkesin elektrik faturalarını şu anda yüzde 60 sübvanse ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Şahin.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Bir düzenlemeyle, 500 liranın üzerindekilerle ilgili olarak... Bunun üzerine geçtiği zaman bir kademeli artışla ilgili bir planlama var, evet ancak şu doğru bilgiyi de söylemek istiyorum: 40 milyon abonenin elektrik faturasında hiçbir değişiklik olmayacak, dediğim gibi, sadece, büyük hanesi olanların veya lüks villası, evi barkı büyük olanların, tüketimi yüksek olanların hepsinin değişimi olacak.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Zaten her şey ateş pahası ya!
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Şunun derdindelerse bazı lüks villası olanlar, tüketimleri yüksek olanlar "Elektrik tüketimini de devlet desteklesin." diyorlarsa...
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Villamız yok sizin gibi!
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Yüzde 60'ını bugüne kadar devlet destekledi ama az kazanandan az, çok kazanandan çok alma ilkesi gereğince, elektrik tüketimiyle ilgili veya faturalarla ilgili bu yalandan vazgeçilsin. Su faturalarıyla ilgili neler yapıldı, varsa cesaretleri bunu anlatsınlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın George Aslan...
Buyurun.
62.- Mardin Milletvekili George Aslan’ın, Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GEORGE ASLAN (Mardin) - Sayın Başkan, akşamdan beri gerçekten Leyla Hanım'ı hayretle izliyorum çünkü sürekli ona yanlış bilgiler iletiliyor.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Hep siz doğrusunuz, biz yanlışız zaten.
GEORGE ASLAN (Mardin) - Sizin dediğiniz Zaz köyünde (İzbırak) cami falan yok. Yeni bir cami yapılmaya başlandı ve orada 4, 5 veya 10 aile yaşamıyor, tek bir Müslüman aile yaşıyor ve o aile de sonradan o köye zorla yerleşti; böyle bir şey yok. O zaman, buyurun, gidelim oraya beraber, resim çekelim. Hani camiler? Nerede cami var orada?
BAŞKAN - Doğrusu, en doğrusu oraya gitmek ya.
GEORGE ASLAN (Mardin) - Buyurun, beraber gidelim.
BAŞKAN - En doğrusu, en doğrusu, beraber gidin yani. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
63.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Mardin Milletvekili George Aslan ile Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Şimdi, burada George Bey'in söyledikleri ile Sayın Usta'nın söyledikleri çelişkili.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) - Araştırma komisyonu kuralım.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Araştırma komisyonuna da gerek yok. Bununla ilgili bir soru önergesi vereceğim Cumhurbaşkanı Yardımcısına. Ayrıca, o köylere de gideceğim çünkü biz aynı zamanda İslam'ın hoşgörüsüyle yetişmiş olan insanlarız, öyle bir medeniyetin çocuklarıyız. O nedenle, ne doğruysa onu yapmamız lazım, ona da çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bir iddia var, bu iddiayla ilgili olarak, samimi olarak Cumhurbaşkanı Yardımcısının bize cevap vermesi lazım.
Elektrik konusuna gelince, bakın, sadece vatandaşların kullanmış olduğu elektrik belli bir noktaya kadar ucuz, indirimli ama belli bir noktayı geçtikten sonra, 1.050 lirayı geçtikten sonra 2 bin liraya yuvarlama noktası...
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Hayır, öyle bir şey yok.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Bu sadece vatandaşları ilgilendirmiyor, herkesi ilgilendiriyor, siteleri ilgilendiriyor, apartmanların ortak kullanım alanlarını ilgilendiriyor; onların da fiyatlarını yükseltmiş olacak. O nedenle, sadece böyle bakmak yerine doğrusunu yapmak gerekmektedir. O nedenle, doğru bir işlem yapmıyorsanız düzeltin, doğru bir işlem yapıyorsanız devam edin; doğru olup olmadığını da sandıkta görürsünüz.
BAŞKAN - Bu saate elektrik tüketimi de fazla.
Buyurun.
64.- Ankara Milletvekili Leyla Şahin Usta’nın, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ ile Mardin Milletvekili George Aslan'ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Tekrar söylüyorum: Faturaların 2 bin liraya yuvarlanması diye bir şey söz konusu değil, olamaz. Herkesin elektrik saati var, tükettiğini birim fiyatı üzerinden ödeyecektir.
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederiz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Hayır, öyle değil. Lütfen okuyun, okuyun birazcık!
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Muhtarla görüştük, köyün muhtarı da Müslüman, kendisi de söylüyor "Burada yaşayan Süryani aileler var, Müslüman aileler var. Biz huzur ve barış içerisinde camimizi tamir etmek istiyoruz. Lütfen bunu karıştırmayın." diyor. Kendisi de gider görür ve haklı olduğumuzu görürüz.
Teşekkür ederiz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Ben önce soru önergesi vereceğim; Anayasa'ya ne kadar uyduğunuzu göreceğim ben sizin.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ve Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ile 74 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2858) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 191) (Devam)
BAŞKAN - 9'uncu madde üzerinde hepsi aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır, önergeleri birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesinde yer alan "hükümlerini" ibaresinin "hükümleri" ve "Cumhurbaşkanı" ibaresinin "Cumhurbaşkanı tarafından" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Kamaç | George Aslan | İbrahim Akın |
Diyarbakır | Mardin | İzmir |
Dilan Kunt Ayan | Salihe Aydeniz | Gülcan Kaçmaz Sayyiğit |
Şanlıurfa | Mardin | Van |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Selçuk Özdağ | Mehmet Emin Ekmen | Sadullah Kısacık |
Muğla | Mersin | Adana |
Şerafettin Kılıç | Mustafa Bilici | Birol Aydın |
Antalya | İzmir | İstanbul |
İrfan Karatutlu | Elif Esen |
|
Kahramanmaraş | İstanbul |
|
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Yüksel Selçuk Türkoğlu | Ayyüce Türkeş Taş | Yasin Öztürk |
Bursa | Adana | Denizli |
Burhanettin Kocamaz | Adnan Şefik Çirkin | Turhan Çömez |
Mersin | Hatay | Balıkesir |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İzzet Akbulut | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | Elvan Işık Gezmiş |
Burdur | Manisa | Giresun |
Mustafa Erdem | Cavit Arı | Hasan Öztürkmen |
Antalya | Antalya | Gaziantep |
Melih Meriç | Cevdet Akay | Ömer Fethi Gürer |
Gaziantep | Karabük | Niğde |
Sibel Suiçmez | Rahmi Aşkın Türeli |
|
Trabzon | İzmir |
|
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL KOCACIK (Sakarya) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Diyarbakır Milletvekili Mehmet Kamaç.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET KAMAÇ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce George Vekilimiz Süryani vatandaşlarımızın köyüyle ilgili bir durumu dile getirince AK PARTİ sıralarından bir tepki geldi. Aslında, bu şekilde cami inşa etmenin dinen de fıkhen de uygun olmadığını buradan tekrar söylemek isterim.
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Ya, Allah aşkına aynı yalanı söylemeyin! Allah aşkına ya!
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Peygamber (AS) Dırar Mescidi'ni kendi eliyle yıkmıştır, zira sadece ibadethane olma dışında farklı amaçlarla inşa edildiği için. Dolayısıyla, buradan sesler yükseliyordu, yok "PKK boşaltmış. Kimler boşaltmış?" diye. Mesele o değil, kimin boşalttığı değil. Mesele, eğer bir farklılığın mülküne konmak için siz orada camiyi bir araç olarak kullanıyorsanız...
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Yok öyle bir şey!
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - ...o cami Dırar Mescidi'dir ve yıkılması gereklidir; fıkhen de böyledir, dinen de böyledir ve insani olarak da bu böyledir. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ikincisi...
NAZIM ELMAS (Giresun) - Yanlış yorumlamışsın, yanlış!
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Tarihî camiyi ne yapacağız?
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Cami inşaatından menfaat mi...
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Arkadaşlar...
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Dinleyin ya! Leyla Hanım, dinlesenize!
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Sayın Başkan, lütfen...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Başkanım, dinlemelerini söyleyebilir misiniz?
Bir dinleyin, biz dinliyoruz!
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Muhtarın ne kadar doğru söylediğini biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz ki muhtarın ne kadar doğru söylediğini! Biz de aradık, biz de konuştuk.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Leyla Hanım, George Bey doğru söylüyor.
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - İkincisi, biraz önce bizim önergemiz üzerine konuşan yine AK PARTİ vekili "O 'kayyum' değil, o 'kayyım'dır." dedi. Ya, hukuki olana, hukuka göre atanana "kayyım" denir, doğrudur ama hukuksuz olduğu için biz "kayyum" deriz, başka bir şey de söyleyebiliriz. Ya, buna niye itiraz ediyorsunuz? (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir de şunu unutmayın: Ya, artık öyle bir duruma düştünüz ki siz kayyumla kaim olmaya çalışıyorsunuz; bu, çürümüşlüğün en büyük adıdır, bunun başka bir adı yok.
Şimdi, tabii, biz, siz kayyumları niye atıyorsunuz biliyoruz yani bilmiyor değiliz. Sizin içinizde gerçekten vicdan sahibi bir sürü vekil arkadaşımız da bunun hukuksuz olduğunun farkında ama sonuçta hak ile batıl, zulüm ile adalet, iyi ile kötü mücadelesi insanlık tarihi kadar eskidir. Burada esas, siz haktan yana mı, batıldan yana mı; adaletten yana mı, zulümden yana mı; iyiden yana mı, kötüden yana mı tavır takınıyorsunuz, bunu görelim. Bakın, bütün ilahi metinlerde var; hak vardır, batıl vardır; Musa vardır, firavun vardır; İbrahim vardır, diğeri...
LATİF SELVİ (Konya) - Nemrut, Nemrut.
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Nemrut vardır. Bunların hepsini biliyorsunuz.
Sayın Selvi, bana hatırlatır mısınız lütfen?
ADEM ÇALKIN (Kars) - Öğretmek lazım!
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Öğretmek de lazım, evet.
Şimdi, bütün bu mücadelede nerede durduğunuz önemli. Hak bir hukuka dayanır.
ADEM ÇALKIN (Kars) - Gel, İbrahim'in yanına gel, İbrahim'in yanına.
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Ben İbrahim'in yanından geliyorum zaten. İbrahim sadece...
RESUL KURT (Adıyaman) - İnsan öldürmek ne zaman bir hak ya? Masum bebekleri öldürmek ne zaman bir hak kardeşim?
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Ya, ne karıştırıyorsunuz! Siz sadece... Kürtlüğü terör kavramının içine sıkıştırmaya çalışan gerçekten pejmürde bir zihniyettir bu artık. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakın, Türk-Kürt ilişkilerinin tarihsel arka planı var, bunu defalarca bu kürsüden dile getirdik. Biz Malazgirt'ten bahsettik, Çaldıran'dan bahsettik, Kurtuluş Savaşı'ndan bahsettik. Bakın, sadece yüzyıl önce sizin bütün hainleriniz şu anda kardeşleriniz oldu, canciğer sarma birbirinizi sarıyorsunuz ama bin yıldır sizinle kardeş olan, bin yıldır sizinle kaderdaş olan ve hâlen sizinle kaderdaş olan insanlara bugün "terörist" diyorsunuz, dilini inkâr ediyorsunuz, varlığını inkâr ediyorsunuz, tarihini inkâr ediyorsunuz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Alakası yok.
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Alakası var. Daha dün, bakınız...
ADEM ÇALKIN (Kars) - İnkâr etmiyoruz, sadece teröre...
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Suriye'ye bakın, Suriye'de...
ADEM ÇALKIN (Kars) - İnkârı arkadaşlarınız yapıyor.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Bak, PKK var, alakası yok.
MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) - İradesini kabul etmiyorsunuz.
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Suriye'de diktatörler vardı, Kürtler yok sayılıyordu; diktatörler gitti, Kürtler öldürülüyor ve siz Kürtlerin katillerine destek veriyorsunuz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Kürtler değil PKK'lılar.
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Bin yıllık kardeşliğin sebebi bu muydu?
RESUL KURT (Adıyaman) - Diktatörlerle kol kola gezen sizsiniz! Ya, yanlış beyanda bulunuyorsun, iyi öğren! Diktatörlerle kol kola giren PYD ya!
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Bakınız, size tarihî bir şahsiyetin yazdığı mektubundan bir cümle okuyacağım. Diyor ki: "Biz Bosna'da devlet sadece bizimdir demedik, onlar dediler. Biz Bosna'da sadece bizim dinimiz olsun demedik, onlar dediler. Biz Bosna'da sadece bizim kimliğimiz olsun demedik, onlar dediler."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin, buyurun.
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - "Bizim Bosna'da savunduğumuz şey Batı'nın bütün dünyaya göğsünü gererek anlattığı Helsinki Nihai Senedi'ydi, Paris Şartı'ydı, demokrasi ve hürriyet ilkeleriydi." Aliya'yı buradan rahmetle anıyorum. Bizim söylemlerimiz ile Aliya'nın söylemleri ne kadar benziyor biliyor musunuz?
RESUL KURT (Adıyaman) - Hiç alakası yok.
MEHMET KAMAÇ (Devamla) - Sizin de yaptıklarınızdan Milosevic'e ne kadar benzediğinizi sizin takdirinize, bu toplumun takdirine bırakıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - PKK'ya bir laf söyleyin.
ADEM ÇALKIN (Kars) - Vekilim, Aliya sosyalist değildi.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi YENİ YOL Grubu ve DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
Dün gazetecilerle ilgili konuşmamda aklıma Hürriyet Kasidesi gelmişti. Bugün de torba yasadaki birtakım içerikleri, emekliye verilen 14 bin lira, TMSF'nin, Devlet Denetlemenin hukuksuz şekilde şirketlere yönelik birtakım uygulamalarını görünce yine o döneme gittim, Tevfik Fikret'in "Han-ı Yağma" "Yağma Sofrası" var, birden oradaki dizeler aklıma geldi.
NAZIM ELMAS (Giresun) - Onu İttihatçılar için söylüyor.
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Olur, olur, kime uyarlarsanız olur, nasibi olan onu alabilir.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Ne dediğine bakın, kime dediğine değil. Ne demiş?
NAZIM ELMAS (Giresun) - Yanlış anlatıyorsun, yanlış; İttihatçılar için konuşmuş onu.
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - "Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak/Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!" diye bitiriyor Tevfik Fikret. Tevfik Fikret andığımız için bazen üzülüyorum ama işte anmak zorunda kalıyoruz.
NAZIM ELMAS (Giresun) - Edebiyatı bilmiyorsun, yanlış o.
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Evet, siz bu torba yasayla yarın halkın önüne çıktığınızda 14 bin lira için ne diyeceksiniz? "Cumhurbaşkanının selamını getirdim. Cumhurbaşkanının liderliğinde..." Başka bir söz kalmadı çünkü. Tek başınıza çıkabiliyor musunuz? Ya kibirden ya korkudan çıkamıyorsunuz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Her hafta sonu sahadayız, merak etmeyin.
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Ya kibirden ya korkudan çıkamıyorsunuz. Ya "Cumhurbaşkanının liderliğinde" ya "Cumhurbaşkanının selamını getirdim." Başka hiçbir şeyiniz kalmamış, kalmamış. Onun için...
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Selam götürecek kimseniz de yok.
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Olur, olur, olur inşallah!
ADEM ÇALKIN (Kars) - Sizin yolunuz yol değil!
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Ben bugün kendi torbamdan bahsedeceğim. Biraz da gecenin saat on ikisi, her şeyin başı sağlık, her şeyin başı sağlık.
Sağlık Bakanlığı bugün yine bir genelge yayınladı, Özel Hastaneler Yönetmeliği. İşi gücü yönetmelik yayınlamak, kâğıtlarla, onlarla, bunlarla işin düzeleceğini düşünen bir arkadaşımız. O yayınladığı şey de ne oldu biliyor musunuz? Afyon'da 38 yaşında bir vatandaş, hepinizin yaptırdığı şu sarı serumu -yaptırıyorsunuz değil mi- yaptırdıktan sonra vefat etti. Türkiye'de anafilaksiden bir yılda ne kadar ölüm oluyor biliyor musunuz? Yaklaşık bin ila 2 bin kişi. Hepiniz de yaptırıyorsunuz bunu. Otuz beş yıllık doktorum, her serum taktırdığımda korkuyorum "Acaba bugün mü?" diye. Elimizde "antihistaminik" dediğimiz alerji, elimizde adrenalin, elimizde kortizon olmadığı zaman neler olacağını 38 yaşındaki bir insanda yaşadık. Yazın 7 yaşındaki Bursa'daki bir çocukta da yaşandı. 2023'te bunlar bilinenler, yaşandı maalesef. Ne oluyor biliyor musunuz bunu aldığınızda? Hemen bir kaşıntı başlıyor, daha sonra yavaş yavaş "Bana bir şeyler oluyor." diyorsunuz ve tansiyonunuz düşüyor, ondan sonra nefes almada zorluk çekiyorsunuz, burnunuz kapanıyor, ondan sonra nefes alamayınca da bilinciniz yavaş yavaş kapanıyor. Bu saydığım 3 tane ilaç olmadığı zaman hemen hemen gidiyorsunuz. Bugün Kartalkaya'da 78 kişiden bahsediyoruz ama Türkiye'de bin ila 2 bin kişiden bahsediyoruz.
Şimdi, içinde ne var bunların? Sadece B vitamini koydum. Gerekli mi? Değil ama sırf rengi nedeniyle insanlarımız...
LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Hocam, tıp fakültesine gidin, tıp fakültesinde anlatın bunları. Ne anlatıyorsunuz?
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Buyurun?
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Yani ne anlatacağını size mi soracak?
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Size mi soracağım ben? Size mi soracağım gecenin on ikisinde?
RESUL KURT (Adıyaman) - Kanunla ilgili konuş!
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Bir vatandaş ölüyor, bir hekimsiniz, anafilaksiden bahsediyorum, bana daha karşı çıkıyorsunuz ya!
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) - Ya, kanunla ilgili konuş!
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Bana karşı çıkan o, uyaracağınız o.
NAZIM ELMAS (Giresun) - Kaçıncı maddeyle ilgili konuşuyorsun?
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Ha, canım size soracağım!
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) - Bize soracaksın tabii ki.
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Siz Süryanilerin camisinden bahsedebiliyorsunuz, İç Tüzük ona işlemiyor, bana işliyor.
NAZIM ELMAS (Giresun) - Kaçıncı maddeyle ilgili konuşuyorsunuz?
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Ya, ne yapacaksın sen bu maddeyi?
NAZIM ELMAS (Giresun) - Dinleyeceğim.
İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Sen maddenin içeriğini biliyor musun ki konuşuyorsun? (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
NAZIM ELMAS (Giresun) - Bana da öğret.
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Bugün -az önce çıkardım- Ankara'da sarı serum merkezleri var, daha Sağlık Bakanlığı genelge çıkarmakla meşgul; sarı serum merkezlerinin adresi belli, telefonu belli ama genelge çıkarmakla meşgul. Yine, size sayıyorum, binlerce, on binlerce zayıflama merkezi, diyet merkezi, fizik tedavi merkezi var, hepsi hekim dışı çalışan merdiven altı yerler. Sağlık Bakanlığı hiçbirinin denetimini yapıyor mu -binlerce dilekçe verildi- yapıyor mu? Yapmıyor. Ankara'nın göbeğinde Yenimahalle'de sarı serum, grip serumu, ishal serumu, bulantı serumu... Yönetmelik çıkarmakla meşgul Sağlık Bakanlığı. Sekiz sene de İstanbul'u yönetmiş, yenidoğan çetesi çıkıyor "Aa, kim yaptı bunları?" diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Dostlar alışverişte görsün. Sağlık Bakanlığı onunla çalışıyor, maalesef yönetim ve denetim eksikliği devam ediyor. Yönetici nasıl atanıyor? Yönetici nasıl atanıyor biliyor musunuz? Eş dost akrabanın dışında, en önemli başka noktalardan biri "SAĞLIK-SEN" diye bir olay var. Kahramanmaraş'ta 120 tane sözleşmeli yöneticinin 105'i SAĞLIK-SEN'in üyesi, delegesi ve yöneticisi. Siz bunları atadığınız sürece sağlıkta herhangi bir şeyi yapamayacaksınız, zaten alta doğru gidiyorsunuz. SAĞLIK-SEN'in özelliği nedir? Sadece "Padişahım çok yaşa!" diyen bir kadro, maalesef bu sizi bir arpa boyu yol götürecek.
Hepinize saygılar sunuyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Kanunla ilgili aydınlattığınız için teşekkür ediyoruz(!)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü konuşmacı...
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım, bu saygısız sataşmaları uyarmanız gerekmez mi efendim?
BAŞKAN - Uyarmaya gerek yok, sataşmanın doğru olmadığını söylüyorum ben.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Efendim, sözü bitmiş, oradan "Hadi, hadi!" diyorlar, böyle bir saygısızlık var mı?
BAŞKAN - Laf atmanın doğru olmadığını söylüyorum ama bir milletvekiline "Laf atma." demeyeceğimi de biliyorlar ya! Atmayın laf kardeşim, ne diyeyim ben?
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü konuşmacı Denizli Milletvekili Yasin Öztürk.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 191 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesi üzerine söz aldım ama kanunun adını bile koyamamışsınız. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, bundan tam dokuz yıl önce bugün, 30 Ocak 2016'da bölücü terör örgütü PKK tarafından şehit edilen Uzman Çavuş Adem Aktaş'ı rahmet, saygı ve hürmetle anıyor; bu aziz vatan için gözünü kırpmadan ölüme koşan bütün şehitlerimizi, gazilerimizi, şehit ailelerini ve yakınlarını saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. Sizleri unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
Ayrıca, 21 Ocakta Bolu'da meydana gelen otel yangınında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, acılı ailelerine sabır diliyorum. Bu elim olayda sorumluluğu bulunan Hükûmet yetkilileri, belediye sorumluları, bürokratlar, kim varsa herkesin adalet önünde hesap vermesi için sürecin titizlikle yürütülmesi gerektiğini de vurgulamak isterim. Bu tür facialar kader değil, yanlış yönetim anlayışının bir sonucudur. Ülkemizde insan hayatının bu kadar değersizleşmesine, tedbirsizlik ve ihmal sonucu yaşanan felaketlere artık bir son vermeliyiz. Önleyici tedbirler zamanında alınmazsa benzer acıları tekrar yaşamak kaçınılmaz hâle gelir. Buradan, görevi vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini korumak olan tüm yetkililere sesleniyorum: Artık yeter, görevinizi doğru düzgün yapın. Umarım, demokrasi kültürümüzün oturduğu, vicdanların kararmadığı bir Türkiye'de siyaset yapabilmenin mümkün olduğu bir zaman gelir de başka ülkelerde gördüğümüz, sorumluluk sahibi siyasilerin istifa edebildiği günleri de yaşarız.
Değerli milletvekilleri, açıkça belirtmek isterim ki Genel Kurula getirmiş olduğunuz bu teklif hazırlanış süreciyle de içeriğiyle de hukukun temel ilkelerine aykırıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını hiçe sayan, yasama organını işlevsizleştirmeyi amaçlayan bu yöntem yürütmenin yani AK PARTİ'sinin kontrolü tamamen ele alma çabasının basit bir yansımasıdır. Yasa yapma süreci, bir devletin hukuk düzeninin en önemli unsurlarından biridir ancak bu süreç, giderek daha keyfî, daha özensiz ve daha antidemokratik bir hâle getirilmektedir. Gelenek hâline getirilen bu yasa yapma biçimi, milletin iradesini temsil eden Meclisi devre dışı bırakmaktadır. Yasa yapma sürecinin bu kadar özensiz bir hâle gelmesi, ülkemizde hukukun üstünlüğünün giderek yok sayıldığının en açık göstergesidir. Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olan kuvvetler ayrılığı artık tamamen sembolik hâle gelmiştir. Yargı bağımsızlığı rafa kaldırılmış, yasama organı yürütmenin gölgesinde işlevsiz hâle getirilmiştir. Bu durum, demokrasinin en temel ilkelerine aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifinin içeriğine baktığımızda, birçok yönüyle Anayasa'ya ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı düzenlemeler içerdiğini görmekteyiz. Anayasa Mahkemesinin daha önce iptal ettiği bazı hükümler yeni kelime oyunlarıyla yeniden yasaya sokulmaya çalışılmaktadır. Bu, açıkça hukuka meydan okumaktır. Anayasa Mahkemesi kararlarının görmezden gelinmesi ülkemizde hukukun üstünlüğü ilkesinin tamamen göz ardı edildiğini göstermektedir. Bir hukuk devletinde en yüksek yargı organının kararları yok sayılamaz ancak AK PARTİ'si iktidarı kendisini hukukun üstünde görmeye devam etmektedir.
Bunun yanı sıra, teklifin içeriğinde, Devlet Denetleme Kuruluna verilen geniş yetkiler demokratik kurumlar üzerindeki baskıyı daha da artıracaktır. Kamu yararına faaliyet gösteren dernekler ve kooperatifler keyfî denetimler ve müdahalelerle sindirilmeye çalışılacaktır. Devlet Denetleme Kurulunun görevden alma yetkisiyle donatılması yürütmenin yargı denetiminden uzak şekilde sivil toplum üzerinde baskı kurmasına neden olacaktır.
Ekonomik düzenlemelere baktığımızda ise emekli maaşlarına ve asgari ücret desteğine ilişkin getirilen düzenlemelerin göstermelik olduğu ortadadır. Bugün milyonlarca emekli açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmiştir. AK PARTİ’si iktidarı sürekli ekonomik büyümeden bahsetmesine rağmen bu büyümenin çalışanlarımıza ve emeklilerimize hiçbir faydası olmamaktadır. İktidarın önceliği milletin refahı değil, kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarını korumak; işçi, memur, emekli, genç, yaşlı, umurlarında bile değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Başkanım, tamamlıyorum.
EÜAŞ'la ilgili düzenlemeler ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun kayyum olarak atanabilmesine dair maddeler ise ekonomi yönetiminde şeffaflığı tamamen ortadan kaldırmaktadır. Kamu kaynaklarının iktidarın kontrolüne geçmesi devletin mali yönetimini daha da keyfî hâle getirmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz çok ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Adalet sistemi güvenilirliğini kaybetmiştir, yargıya olan inanç, her geçen gün daha da azalmaktadır. Hukukun üstünlüğü ilkesi tamamen rafa kaldırılmış, keyfî yönetim anlayışı her alana hâkim hâle gelmiştir. Eğitim sistemimiz çökmüş, liyakatsiz atamalar devlet kurumlarını çürütmüştür. Türkiye, her geçen gün demokratik standartlardan uzaklaşan, otoriterleşen bir yapıya bürünmektedir. Biz, İYİ Parti olarak bu gidişata "Dur!" demek için buradayız. Meclisin gerçek işlevine kavuşması, yasama sürecinin şeffaf, adil ve katılımcı bir hâle gelmesi için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Milletimizin temel ihtiyaçlarına cevap verecek adil ve şeffaf bir yasama süreci için tüm milletvekillerini ortak bir irade sergilemeye davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde son konuşmacı Burdur Milletvekili İzzet Akbulut.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
İZZET AKBULUT (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, her geçen gün "Daha fazla demokrasiye ihtiyacımız var." dedikçe, her geçen gün "Daha fazla hukuka ihtiyacımız var." dedikçe, "Hukukun evrensel kurallarına uymamız gerekiyor." dedikçe ısrarla baskıcı rejimin politikalarını artırmaya devam ediyorsunuz. Aslında yanlış yaptığınızın birçoğunuz farkında ama elinizden çok da bir şey gelmiyor çünkü neden? 24 Haziran 2018 seçimleriyle bu ülkede parlamenter sistem rejimi değişti, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi geldi. O gün o sistem geldiğinden bugüne rakamlara baktığımızda bu ülkeye yaramadığını hep birlikte görüyoruz. 24 Haziran 2018 günü bu ülkede dolar fiyatları 4,6 liraydı, mazot fiyatları 5,29 liraydı. İşte, geldiğimiz noktada her geçen gün pahalılaşan hayat her geçen gün derinleşen yoksulluk ne yazık ki bu sistemle geldi. Daha sonra 2021'in Martında bir şeyler yanlış gidiyordu, sürekli artan dolar kuru, sürekli artan enflasyon oranları bir anda ülkenin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya bir tez atmasını gerektirdi. Onu parlamenter sistemde yapamıyordu. Niye? Bağımsızdı Merkez Bankasının başkanları ama bu sistemle istediğiniz gibi karışmaya başladınız ve "Faiz sebep, enflasyon sonuç." diyerek bir anda Merkez Bankasına zorla faiz indirimi yaptırdınız. O gün için dolar kuru 8,30'du bu ülkede, mazot fiyatları 6'ydı, o günden sonra gelinen rakamları hepinizin takdirine bırakıyorum. Artık, öyle bir hâle geldi ki ülke, ne yazık ki dört bir yanda yoksulluk hissediliyor. İşte, verilen hiçbir rakamın anlamı olmuyor. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, bizim ülkemizde, "emekli" diye yazınca Google'a hep, böyle, perişan yüz ifadeleri, hayatından memnun olmayan insan figürleri ortaya çıkıyor çünkü ne yaparsanız yapın, o maaşlarla geçinme şansı bu enflasyon oranlarında ne yazık ki mümkün olmuyor. İşte, bugün Cumhuriyet Halk Partisi, birçok muhalefet partisi "En düşük emekli aylığı asgari ücret seviyesinde olsun." dedi ama ne yazık ki bu şartlarda -reddettiniz ama- onu bile kabul etseydiniz bu hayat pahalılığıyla onunla bile geçinmeleri mümkün değildi. Artık başka ülkelerde emekli olan emekliler tüm dünyayı gezerken, kültürel ve sosyal faaliyetlerini arttırabiliyorken, bizim ülkemizdeki emekliler hakkında konuştuğumuz işlere bakın. Ne yazık ki birçoğu evden çıkamaz hâle geldi. Ne yazık ki birçoğu lokantada bir yemek yemeyi bile düşünür hâle geldi. Ne yazık ki birçoğu, bırakın, o başka ülkelerdeki emeklilerin yurtları, ülkeleri gezmesini, bizimkiler köyünde ise ilçe merkezine gidemiyorlar, ilçe merkezinde ise il merkezlerine gidemiyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Ve işte, bugün yine 2000'den sonra emekli olanlar intibak yasasını bekliyorlardı, ne yazık ki yine böyle bir şeyle karşılaşmadılar. Yine, bugün bu ülkede "En düşük emekli aylıklarını ayarlıyoruz." diye diye o kadar çok orantısız işler yaptınız ki ne oran kaldı ne orantı kaldı; kimin ne kadar prim ödediği belli değil, kimin ne kadar maaş aldığı belli değil. 9000 gün prim ödeyen esnaf ile 5000 küsurla emekli olan aynı parayı, aynı emekli maaşını almaya başladı. Evet, yetmiyor diye bir şey söyleyemiyoruz 14.500 liraya yükselmesine; belki de rakamları eleştirmeye kalksak ayıp olacak ama bugün 14.600 lira alan emekliye yine haksızlık olacak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
İZZET AKBULUT (Devamla) - ...15 bin lira bandında maaş alan emekliye ne yazık ki adaletsizlik olacak. O yüzden diyoruz ki kim ne kadar prim ödediyse, kim ne kadar hizmet ürettiyse, onunla alakalı bir maaş sisteminin olacağı bir emeklilik sisteminin getirilmesine ihtiyaç vardır. Aksi takdirde, bu fiyatlarla emeklilerimiz -az önce söylediğimiz gibi- yoksulluk içinde, yokluk içinde yaşamaya devam edeceklerdir.
Daha fazla demokrasinin geldiği, daha fazla hukuk kurallarının işlediği günlerde emeklilerimize bizler bu hayat pahalılığını yaşatmayacağız. Ceplerindeki aldıkları maaşlarla daha fazla hizmet alabilmelerini, daha fazla ürün alabilmelerini, daha rahat yaşayabilmelerini hep birlikte, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bizler sağlayacağız diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
9'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 9'uncu madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümünün oylanmasından önce İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine göre lehte ve aleyhte 2 milletvekiline söz vereceğim.
İlk söz, lehte olmak üzere, Gaziantep Milletvekili Mesut Bozatlı'ya aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MESUT BOZATLI (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Bolu'da yangın faciasında kaybettiğimiz 78 vatandaşımıza Allah'tan rahmet diliyor, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri takip eden aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Genel Kurulda görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, AK PARTİ'nin çözüm odaklı ve milletimizin ihtiyaçlarını esas alan siyaset anlayışının güçlü bir tezahürüdür. Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde yirmi iki yıldır ortaya koyduğumuz reformlarla milletimizin sorunlarını çözmeyi, refahını artırmayı ve geleceğini güvence altına almayı amaçladık; bugün bu kanun teklifi de bu kararlılığın bir parçasıdır. Bu teklif sadece ekonomik ve sosyal yapıyı güçlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda devletimizin vatandaşına duyduğu sorumluluğun bir ifadesidir. AK PARTİ olarak attığımız her adımda vatandaşlarımızın günlük yaşamına doğrudan dokunmayı, onların taleplerine çözüm üretmeyi hedefledik. Özellikle, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım atanmasındaki görev süresinin uzatılması hukuk ve ekonomik istikrar adına önemli bir adımdır. Bu düzenleme, terör örgütlerinin finans kaynaklarını kurutmak ve yolsuzlukla mücadele etmek adına kritik bir öneme sahiptir. Terör örgütleri ve benzeri yapılarla kararlı mücadelemizin ekonomik ayağı olan bu uygulamalar aynı zamanda milletimizin hukuk devleti ilkesine olan güvenini pekiştirmektedir.
Huzurlarınızda bir başka meseleye de dikkat çekmek istiyorum. Ülkemiz Mali Eylem Görev Gücü standartlarına tam uyum sağlayarak kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadelede önemli ilerlemeler kaydetmiştir. 1989 yılında G7 ülkeleri tarafından kurulan FATF, küresel finansal sistemin güvenliğini sağlamak için ülkelerin mali düzenlemelerini denetleyen ve tavsiyelerde bulunan bir kuruluştur. Türkiye olarak, bu alandaki uluslararası yükümlülüklerimize bağlı kalarak gerekli yasal ve idari düzenlemeleri hayata geçirdik. Hukukun üstünlüğünü, finansal şeffaflığı ve ekonomik güvenliği esas alan politikalarımız sayesinde attığımız kararlı adımlar ülkemizi FATF tarafından gri listeden çıkarma noktasına taşımıştır. Bu süreç finansal güvenilirliğimizi artırırken yatırım ortamımızı da güçlendirecek, uluslararası finans sistemindeki itibarımızı daha da yukarıya taşıyacaktır. Türkiye, güçlü ekonomisi, dinamik iş dünyası ve sağlam finansal altyapısıyla bölgesinde güven veren bir ülke olmaya devam edecektir. Hükûmetimiz, şeffaf, sürdürülebilir ve güvenli bir ekonomi için çalışmalarına kararlılıkla devam edecektir. Ancak burada bir noktayı da vurgulamak istiyorum: Muhalefet partileri bu düzenlemeleri eleştirerek, sözde "Hükûmetin müdahalesi" algısı yaratmaya çalışıyor oysa bu eleştiriler milletimizin taleplerini anlamaktan ve çözüm üretmekten uzaktır. Bu düzenleme hukukun üstünlüğünü esas alarak hazırlanmış ve şeffaflıkla, hesap verebilirliği güçlendirmiştir. AK PARTİ olarak milletimizin menfaatine olan bu tür reformları hayata geçirmekten asla geri durmadık ve geri durmayacağız.
Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye'yi güçlü ve bağımsız bir geleceğe taşımak için kararlı adımlar attık çünkü bizim siyasetimiz eser siyasetidir. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, savunma sanayisinden dış politikaya kadar attığımız adımlar her alanda Türkiye'nin gücünü artırmıştır. Ancak bu icraatların karşısında sürekli polemik üreten, lafla siyaset yapan bir muhalefetle karşı karşıyayız. Bugün, burada, bir kez daha şunu ifade etmek istiyorum: Siyaset sadece eleştiri yaparak değil, çözüm üreterek yapılır. Muhalefetin kırmızı kart siyaseti milletimizin gerçek gündemini yakalamaktan çok uzaktır. Bu yüzden kendi vizyon eksikliklerini gizlemek için eleştiriyi bir araç olarak kullanan bu zihniyet ne bir çözüm sunabiliyor ne de Türkiye'nin ilerleyişine katkıda bulunabiliyor. Biz, milletimize verdiğimiz her sözü yerine getiren, onların ihtiyaçlarını merkeze alan bir hareketiz. Bundan dolayı da halkımız yirmi iki yıldır sandıkta muhalefete kırmızı kart çıkartıp AK PARTİ'yi de iktidara taşımıştır.
TMSF'nin kayyum yetkilerini içeren 7'nci madde yalnızca bir hukuk düzenlemesi değildir; aynı zamanda, terörle ve yolsuzlukla mücadelenin devamlılığına hizmet eden stratejik bir adımdır. Ancak bugün bu düzenlemeye karşı çıkanların, terör örgütlerinin ekonomik yapılarına neden bu kadar duyarlı olduklarını milletimize açıklamaları gerekiyor. Biz, AK PARTİ olarak milletimizin güvenliğini ve ekonomik istikrarını korumaya devam edeceğiz.
Buradan bir kez daha hatırlatmak isterim ki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MESUT BOZATLI (Devamla) - ...AK PARTİ'nin eser siyasetinin karşısında durmak sadece milletimizin beklentilerini görmezden gelmek demektir. Görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifinin yanı sıra bugün burada bir iradeyi de tartışıyoruz; AK PARTİ'nin hizmet siyaseti ile muhalefetin vizyonsuz siyaset anlayışı arasındaki farkı. Muhalefet milletimizin sorunlarını yalnızca konuşuyor, biz ise o sorunları çözüyoruz; aramızdaki fark da budur.
Bu duygu ve düşüncelerle kanun teklifimizin ülkemize, milletimize ve devletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, milletimizin bizlere duyduğu güvene layık olmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu...
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
65.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Kamaç'ın 191 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Biraz önce DEM'li Diyarbakır Milletvekilimizin konuşmasına atıfta bulunarak, Türk devletinin uzun süredir terörle yapmış olduğu mücadelede gerek sınır ötesinde gerekse sınır içindeki mücadeleyi kastederek ve Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç'e atıfta bulunarak yapmış olduğu benzetmenin sonuna doğru, izlenen politikalarla ilgili Milosevic benzetmesi yapmıştır. Türk milleti tarihteki varlığı boyunca mazlumun yanında olmuş, beklenen olmuş, adaleti getiren olmuş ve Türk milleti ve Türk devleti mazlumun hep yanında olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Hemen tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Ben bu benzetmeyi ima bile olsa reddediyor ve Mehmet Bey'i özür dilemeye davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Valla, siz bizden özür dileyin.
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Siz özür dileyin.
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Yüz yıldır bu devlet bu Kürtlere yapmadığını bırakmadı.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Efendim, tutanaklar orada.
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Siz bizden özür dileyin.
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Bin yıldır bize zulüm yapıyorsunuz, biz sizden özür dileyeceğiz değil mi? Evimizi yakıyorsunuz, barkımızı yakıyorsunuz. Faili meçhullere kurban gidiyoruz.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Kim yakıyor?
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Bundan mütevellit en büyük millet Türk milleti.
IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Osmaniye Milletvekili Seydi Gülsoy ve Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ile 74 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2858) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 191) (Devam)
BAŞKAN - İkinci söz, aleyhte olmak üzere, Kocaeli Milletvekili Harun Özgür Yıldızlı'ya ait.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HARUN ÖZGÜR YILDIZLI (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Evet, gecenin son konuşmacısı olarak şu elektrik meselesine değinmeden yapamayacağım. Yirmi iki yıllık iktidarınızda Türkiye'ye en çok vergiyi veren ilde her gün 4-5 ilçede elektrik kesintisi var. Hizmet siyasetinin sonucu en çok vergiyi veren ilde maalesef, haftada her gün 4-5 ilçede elektrik kesintisi var.
Kıymetli milletvekilleri, bile bile Anayasa'ya aykırı kanun çıkarmaya devam ediyorsunuz. Devlet Denetleme Kurulu yetkilerini genişletiyorsunuz Anayasa'ya aykırı olarak. Bunu Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. Devlet Denetleme Kurulu müfettişine kamu görevlisini görevden alma yetkisini veriyorsunuz, hukukla bağdaşmıyor. Bunu da Anayasa Mahkemesine götüreceğiz.
Emekliye maaş 14.469 lira, asla bunu kabul etmiyoruz, emeklinin bu maaşla geçinme şansı yok. Biz bu kanun teklifine CHP olarak "hayır" diyoruz. Anayasa Mahkemesine götüreceğiz, sizleri de milletimize şikâyet ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Emekliye uygun gördüğünüz paraya baksanıza, bu parayla sizin geçinme şansınız var mı? Bütçe konuşmasında burada domates, biber, soğan, patlıcan fiyatlarını tek tek getirdim, hatta Grup Başkan Vekiliniz "Tiyatro sanatçısı gibisin." dedi. Ben halkın gerçek hâlini sizlere sundum, halk bu parayla geçinemiyor dedim ama hiçbiriniz dinlemediniz ve elinizi vicdanınıza koyup bu emekli ücretini bir şekilde artırmadınız. Şimdi bahsediyorsunuz; güçlü tezahürün sonucu emekliye 14.469 lira uygun gördü, eser siyasetinin sonucu emekliye 14.469 lira uygun gördü...
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - En düşük emekli maaşı...
HARUN ÖZGÜR YILDIZLI (Devamla) - ...ürettiğiniz siyasetin sonucu emekliye 14.469 lira uygun gördü, vizyon siyasetinin sonucu emekliye 14.469 lira, hizmet siyasetinin sonucu emekliye 14.469 lira. (CHP sıralarından alkışlar) Güçlü tezahürü topladık, eser siyasetini topladık, ürettiğiniz siyaseti topladık, vizyonunuzu ortaya koyduk, bir de hizmet siyasetini koyduk; emekliye 14.469 lira.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - En düşük emekli maaşı, en düşük emekli maaşı...
HARUN ÖZGÜR YILDIZLI (Devamla) - Geçinsene sen 14.469 lirayla! Tuzun kuru, rahatsın, keyfin yerinde ama sizi bulunduğunuz illerde emekliye şikâyet edeceğiz. Bu kanuna imza atanları emekliye şikâyet edeceğiz.
Ne diyorsunuz? "Dünya 5’ten büyüktür." diyorsunuz. Söylemeye gelince güzel ama inanın, var ya dünyanın ne kadar olduğunu bu emekli size gösterecek. (CHP sıralarından alkışlar) Bekle bekle, yakında seçimde sana gösterecek; emekli gösterecek sana, gösterecek; onun için emekliye şikâyet ediyoruz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Yirmi iki yıldır görüyorsunuz.
HARUN ÖZGÜR YILDIZLI (Devamla) - Elinizi vicdanınıza koyun, emeklinin bu şartlarda geçinme şansı yok. Onun için bu millet bilsin ki "Ey 'Ce-Ha-Pe', emekliye gaz verme." diyordunuz, değil mi? Vallahi, gaz vereceğiz, emeklinin hakkını savunmaya devam edeceğiz, emekliye sizi şikâyet edeceğiz.
Onun için Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kanunun tümüne "hayır" diyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Açık oylama tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
191 sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
"Kullanılan Oy Sayısı : 305
Kabul : 236
Ret : 69 [3]
Kâtip Üye | Kâtip Üye |
|
Sibel Suiçmez | Rümeysa Kadak |
|
Trabzon | İstanbul" |
|
BAŞKAN - Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
2'nci sırada yer alan, 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Ankara Milletvekili Murat Alparslan ve Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt ile 102 Milletvekilinin Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi (2/2793) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 178)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, 179 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine başlayacağız.
3.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal Gaz Alanına İlişkin İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2845) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 179)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer alan, 81 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine başlayacağız.
4.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hükümlülerin Nakli Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1645) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 81)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, Anayasa’nın 92'nci maddesi kapsamında sunulmuş olan (3/1024) esas numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi ve alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 4 Şubat 2025 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.59
[1] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
[2] 191 S. Sayılı Basmayazı 29/1/2025 tarihli 50’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
[3] Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.