TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
56'ncı Birleşim
12 Şubat 2025 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın, 13 Şubat 1918 tarihinde Erzincan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 107’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Zuhal Karakoç Dora’nın, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, Bartın’ın sağlık sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, Donald Trump’ın Gazze’ye yönelik açıklamalarına ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Kocaeli’de iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalara ilişkin açıklaması
3.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Samsun’un Ondokuzmayıs ilçesine adliye kurulması talebine ilişkin açıklaması
4.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ilişkin açıklaması
5.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Seleukeia Antik Kenti’ne ilişkin açıklaması
6.- Şanlıurfa Milletvekili Ferit Şenyaşar’ın, Şanlıurfa'da elektrikten kaynaklanan mağduriyetlere ilişkin açıklaması
7.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, Donald Trump’ın Gazze’ye yönelik açıklamalarına ilişkin açıklaması
8.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, Kars'ın Digor ilçesinin Arpalı köyündeki kamu hizmetlerinin yetersizliğine ilişkin açıklaması
9.- Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan’ın, Şanlıurfa Viranşehir'deki Güneş Enerjisi Santrali Projesi’nde çalışan işçilerin taleplerine ilişkin açıklaması
10.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Görele'nin kurtuluşunun 107’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
11.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Nazilli’nin köylerindeki haberleşme altyapısı sorunlarına ilişkin açıklaması
12.- Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı’nın, Doğu Karadeniz’deki enerji dağıtım şirketinin işçilerine ve Rize'de hazırlanan Çay Kanunu’yla ilgili teklife ilişkin açıklaması
13.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana’nın bazı ilçelerindeki sorunlara ilişkin açıklaması
14.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, Hacıveyiszâde Mustafa Kurucu’nun vefat yıl dönümüne ilişkin açıklaması
15.- Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir’in, Donald Trump’ın Gazze’ye yönelik açıklamalarına ilişkin açıklaması
16.- İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu’nun, Latmos’taki madencilik faaliyetlerine ilişkin açıklaması
17.- İzmir Milletvekili Seda Kâya Ösen’in, İzmir Körfezi’ne ilişkin açıklaması
18.- Bursa Milletvekili Hasan Öztürk’ün, Merkez Bankasının enflasyon hedefini artırmasına ilişkin açıklaması
19.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Malatya'nın Yeşilyurt ilçesi İkizce Mahallesi’nde yapılmak istenen TOKİ konutlarına ilişkin açıklaması
20.- Tunceli Milletvekili Ayten Kordu’nun, hızır ayına ilişkin açıklaması
21.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çiftçilere verilmesi gereken desteklere ilişkin açıklaması
22.- Edirne Milletvekili Mehmet Akalın’ın, Göcek koylarına yönelik projelere ilişkin açıklaması
23.- Ağrı Milletvekili Nejla Demir’in, Ağrı’daki hastane ve doktor ihtiyacına ilişkin açıklaması
24.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Gaziantep Havalimanı’na, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’na ilişkin açıklaması
25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın, Donald Trump’ın Gazze’ye yönelik açıklamalarına ilişkin açıklaması
26.- İstanbul Milletvekili Celal Fırat’ın, Halkların Demokratik Kongresine, kayyum atamasına ve gözaltı kararlarına ilişkin açıklaması
27.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, en düşük emekli maaşına, emekli ikramiyelerine ve asgari ücrete ilişkin açıklaması
28.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, FATİH Projesi’ne ilişkin açıklaması
29.- Siirt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş’ın, Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Abdullah Zeydan'a ve kayyım rejimine ilişkin açıklaması
30.- Mersin Milletvekili Ali Bozan’ın, Mersin'deki DMD hastası Deniz Ali Soydan’a ilişkin açıklaması
31.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, Erzincan'ın kurtuluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
32.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Bölgesi'ne, Zonguldak’taki kaçak bir madende yaşanan olayla ilgili soruşturmaya ve Yargıtayın Pınar Gültekin kararına, gündüz kuşağı programlarına, Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonunun bugünkü toplantısına ilişkin açıklaması
33.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, geçtiğimiz haftalarda Mecliste onaylanan torba yasaya ve Siber Güvenlik Kurulu Başkanlığıyla ilgili olarak önümüzdeki günlerde gelecek yasaya, Cumhurbaşkanının yurt dışı seyahatlerine, Donald Trump’ın Gazze’ye yönelik açıklamalarına, ekonomiye ve Merkez Bankasının enflasyon tahminlerine ilişkin açıklaması
34.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'ye yönelik planlarına ilişkin açıklaması
35.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, bu sabahki gözaltı kararlarına, Van Belediye Eş Başkanı Abdullah Zeydan'a, Halkların Demokratik Kongresine, Hatay Büyükşehir Belediyesinin deprem anma programları için yaptığı harcamaya, asgari ücrete ve bir restoran zincirinin işçilerine ilişkin açıklaması
36.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonunda bugün yapılacak sunuma, Kamu Başdenetçisi Mehmet Akarca’nın açıklamasına, Cumhurbaşkanının yurt dışı gezisine, Hatay Büyükşehir Belediyesinin deprem anması ve tanıtım için yaptığı ihaleye, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in dün yaptığı açıklamaya, Gaziantep’te bulunan bir tekstil şirketindeki greve ilişkin açıklaması
37.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, konuşma sürelerine, kadın programlarına, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin ile Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
40.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, kadına yönelik şiddetle ilgili bir komisyonun başkanının erkek olmasına ve bugünkü toplantısına ilişkin açıklaması
41.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
43.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonunda bugün sunum yapan Zahide Yetiş’in açıklamalarına ilişkin açıklaması
44.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonunda bugün sunum yapan Zahide Yetiş’in açıklamalarına ilişkin açıklaması
45.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, çiftçilerin sıkıntılarına ilişkin açıklaması
46.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e ilişkin açıklaması
47.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın, özelleştirmelere ilişkin açıklaması
50.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, bir günle EYT'den yararlanamayanlara ilişkin açıklaması
51.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Ceyhan ilçesinin Kurtpınar Mahallesi’nde yapılan kamulaştırmaya ilişkin açıklaması
52.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Ankara Milletvekili Ahmet Fethan Baykoç’un İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
53.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, kışlasız bedelli askerlik talebine ilişkin açıklaması
54.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Ankara Milletvekili Ahmet Fethan Baykoç’un İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
55.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonu Başkanı Mustafa Hulki Cevizoğlu’nun bugünkü Komisyon toplantısında yaptığı açıklamalara ilişkin açıklaması
56.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
57.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
58.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
59.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
60.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
61.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan ile Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun 178 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerinde verilen önergeler hakkında yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
62.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
63.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
64.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, İskenderun, Belen ve Arsuz’daki sağlık sorunlarına ilişkin açıklaması
65.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, ucuz et kuyruklarına ilişkin açıklaması
66.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, Trabzon'un Yomra ilçesindeki Maden Ortaokuluna ilişkin açıklaması
67.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, Konya’da suya yapılan zamlara ve kanal Konya projesine ilişkin açıklaması
68.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, aracı depremde hurdaya çıkan vatandaşlara ilişkin açıklaması
69.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Uşak’ın Eşme ilçesine ilişkin açıklaması
70.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
71.- Antalya Milletvekili Cavit Arı’nın, Antalya’nın Serik ilçesindeki elektrik sorunlarına ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca’nın, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen ile Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen tarafından, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş sonrası yaşanan en vahim olaylardan biri olan ve kamuoyunda “128 milyar dolar” olarak bilinen Merkez Bankası rezervlerinin dolaylı yollardan, şeffaf olmayan bir biçimde satılmasının araştırılması, ekonomik sonuçlarının tespit edilmesi ve bu tür uygulamaların önlenmesi için gerekli yasal ve idari düzenlemelerin yapılması amacıyla 12/2/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- İYİ Parti Grubunun, Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu ve 19 milletvekili tarafından, Ankara ili Nallıhan ilçesine bağlı Çayırhan'da bulunan Çayırhan Termik Santrali ve ilgili maden sahalarının özelleştirilmesine ilişkin ekonomik, sosyal ve toplumsal etkilerin incelenmesi amacıyla 12/2/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, yerel demokrasiye yönelik baskıların yarattığı sorunların araştırılması amacıyla 12/2/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır tarafından, İstanbul'da belediyelere yapılan gözaltı ve operasyonların araştırılması amacıyla 11/2/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
5.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 192 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin aynı kısmın 5'inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/2262, 2263, 2264, 2265, 2266, 2267) esas numaralı Bolu Kartalkaya Mevkiinde Bulunan Bir Otelde Meydana Gelen Yangın Faciasının Tüm Boyutlarıyla Araştırılarak İlgili Kurum ve Kuruluşların Sorumluluklarının Tespit Edilmesi ve Benzer Olayların Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim
X.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Başkanlıkça, (10/2262, 2263, 2264, 2265, 2266, 2267) esas numaralı Bolu Kartalkaya Mevkiinde Bulunan Bir Otelde Meydana Gelen Yangın Faciasının Tüm Boyutlarıyla Araştırılarak İlgili Kurum ve Kuruluşların Sorumluluklarının Tespit Edilmesi ve Benzer Olayların Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuru
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Ankara Milletvekili Murat Alparslan ve Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt ile 102 Milletvekilinin Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi (2/2793) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 178)
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Siirt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş'ın, bazı internet sitelerine ve sosyal medya hesaplarına erişimin engellenmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/22195)
2.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu'nun, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait taşınmazlarda yapılan kira artışlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/22379)
12 Şubat 2025 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56'ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 13 Şubat 1918 tarihinde Erzincan'ın düşman işgalinden kurtuluşunun 107'nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman'a aittir.
Buyurun Sayın Karaman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın, 13 Şubat 1918 tarihinde Erzincan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 107’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - Sayın Başkanım, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri; dostluk, kardeşlik ve hoşgörünün şehri Erzincan'ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun 107'nci yılı münasebetiyle söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi, saygıdeğer vatandaşlarımızı ve Erzincanlı hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum.
Tulum peyniriyle, Refahiye balıyla, Cimin üzümüyle, Kemaliye dutu, kesme kadayıfı, sarucu, kanyonu, şelaleleriyle ünlü Erzincan'ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünü büyük bir gurur ve coşkuyla kutluyoruz. 13 Şubat 1918'de kahraman ecdadımızın vatan sevgisiyle destan yazdığı, esareti kabul etmeyerek bağımsızlık için canını ortaya koyduğu şanlı bir gündür. Bu anlamlı günde Erzincan'ımızın kurtuluş coşkusunu hep birlikte yaşamak için sizleri, tüm hemşehrilerimizi 13 ve 14 Şubatta Erzincan merkezde ve İliç ilçemizde, 16 Şubatta ise İstanbul Şehzade Camisindeki programlarımıza bekliyoruz. Gelin, birlik ve beraberlik içinde tarihimize sahip çıkalım. Ecdadımızın kahramanlık destanını hep birlikte yâd edelim. Sizleri de aramızda görmekten büyük mutluluk duyarız.
Aziz milletimiz o zor günlerde imanını, cesaretini, birlik ruhunu ortaya koyarak vatan topraklarını işgalden kurtarmış ve bizlere bugün gururla yaşadığımız bu güzel vatanı ve bu güzel şehri emanet etmiştir. Bizlere düşen görev, bu emanete sahip çıkmak; ülkemizi, Erzincan'ımızı her alanda daha ileriye taşımak ve gelecek nesillere güçlü bir miras bırakmaktır. Bu vesileyle, Erzincan'ın kurtuluşunda mücadele eden tüm kahramanlarımızı, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Erzincan'ımızın 107'nci kuruluş yıl dönümü kutlu olsun.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğinde, son Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım'ın desteğiyle Erzincan'ımıza önemli eserler kazandırılmıştır; teşekkür ediyoruz. Ayrıca, bugüne kadar görev yapan milletvekillerimize, valilerimize, emeği geçen herkese şükranlarımı arz ediyorum. Yapılan eserlere bir göz atarsak: Üniversitemiz gün geçtikçe büyüyor, gelişiyor. Yeni 500 yataklı Dörtyol hastanemiz yakında hizmete giriyor. Ergan Kayak Merkezi kış turizminde öne çıkıyor. "Yaşayan stadyum" olarak adlandırdığımız stadyumumuz spor ve teknoloji sınıflarıyla hizmet veriyor. Organize sanayi bölgemiz giderek gelişiyor ve bölgesel ekonominin canlanmasına katkı sağlıyor. Ayrıca, Besi OSB, Sera OSB de yapılıyor; bu vesileyle yatırımcılarımızı Erzincan'ımıza bekliyoruz. Kızılay maden suyu tesislerimiz günlük 3 milyon şişe üretecek kapasiteyle yurt dışına ihracat yapıyor ve Erzincan'a ciddi anlamda katma değer sağlıyor. Türkiye'nin tek kamu tavuk kombinası Erzincan'da hizmet veriyor ve daha sayısız değerli eserlerle gelişmeye Erzincan'ımız devam ediyor.
Stratejik bir kavşak noktası olan Erzincan'ımız birçok ile duble yollarla bağlanmıştır. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz ancak kış aylarında geçişi kolaylaştıracak ve kazaları engelleyecek olan, yatırım programında da yer alan Kızıldağ, Sakaltutan ve Ahmediye tünellerinin inşasına bir an önce başlanmasını istiyoruz. Yapımı devam eden Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan Erzincan-Refahiye-İliç-Kemaliye-Malatya duble yolunun, Başköy-Çayırlı kara yolunun ve projesi tamamlanan Erzincan-Kemah-İliç kara yolunun bir an önce bitirilmesini, ayrıca Sivas'a kadar gelen hızlı tren hattının ihalesi yapılan Sivas-Hafik-İmralı kısmının yapılmasını ve kalan kısmının ihalesinin yapılarak Sivas-Erzincan hızlı tren hattının yapılmasını Ulaştırma Bakanlığımızdan istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimiz tam bir yıl önce, 13 Şubat 2024'te Erzincan'ımızın kurtuluş gününde İliç ilçemizde meydana gelen maden kazasının acı haberiyle sarsıldık. Kazanın ardından Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla kriz masası kuruldu ve süreç titizlikle yönetildi. Özellikle çevresel hassasiyet göz önünde bulundurularak halk sağlığına ve çevreye zarar vermemek adına gerekli ölçümler ve kontroller eş zamanlı olarak yürütüldü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
SÜLEYMAN KARAMAN (Devamla) - Toprak altında kalan 9 maden şehidimiz çıkarılarak defnedildi. Buradan şehitlerimize rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun. Şehitlerimizin yakınlarına ve İliçli hemşehrilerime tekrar başsağlığı diliyorum.
14 Şubat 2024 tarihinde kazayla ilgili Meclis Araştırması Komisyonu kuruldu. Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan tüm partilerden, benim ve Sayın Mustafa Sarıgül'ün de görev aldığı 22 milletvekilimizden oluşan Komisyon toplam yetmiş bir saat süren 13 toplantı yapmış ve tüm tarafları dinlemiştir. Rapor tamamlanmak üzeredir. Bu raporun ana gayesi olarak madenlerimizde önce insan, önce çevre ve sonra güvenli madencilik şartları mutlaka sağlanmalıdır. Ayrıca, Başsavcılık tüm sorumlular hakkında soruşturmasını tamamladı ve 5'i tutuklu olmak üzere 43 sanık hakkında hazırlanan iddianame de kabul edildi, davanın ilk duruşması 17 Martta.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz talebi, Kahramanmaraş'ın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Zuhal Karakoç Dora'ya aittir.
Buyurun Sayın Karakoç Dora. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Zuhal Karakoç Dora’nın, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ZUHAL KARAKOÇ DORA (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğup büyüdüğüm yurdum, ata toprağım Kahramanmaraş'ın yüz beş yıl önce bugün düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü hasebiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, aziz Türk milletini ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sizlerin huzurunda Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere dünyanın farklı coğrafyalarında şehit düşmüş kahraman Türk askerimizin aziz hatıralarına saygılarımı, fedakârlık timsali gazilerimize hürmetlerimi sunuyorum.
Aziz Türk milleti İstiklal Harbi'nde işgalci ve emperyalist güçlere karşı son nefer, son nefes ve son damla kana kadar mücadele etmiştir. Şüphesiz ki memleketim Kahramanmaraş'ta yazılan kurtuluş destanı bu zaferin mihenk taşlarındandır. Tüm cihan işgale karşı direnişi, düşmanın tüm kuvvetlerine göğüs geren cesareti, kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden sipere koşan, askerimize cephane taşıyan yiğitliği, bağımsızlık ve hürriyet sevdasını Kahramanmaraş'ın mücadelesinde idrak etmiştir. Maraşlı kadınlarımız düşmanın üzerine korkusuzca yürürken, çocuklarımız işgalci kuvvetlere karşı taş üstünde taş bırakmamak için mücadele ederken tek bir amaç için ayağa kalktılar: Hür yaşamak.
12 Şubat 1920'de vatan toprağının bağrına saplanan düşman hançerini söküp atmayı bilen, esarete boyun eğmeyen Kahramanmaraşlılar yokluk içinde kazandıkları bu paha biçilmez zaferle topraklarımızın Türk yurdu olduğunu tescillemişlerdir. Sütçü İmam'ın vatan uğruna, şeref uğruna, namus uğruna sıktığı ilk kurşun, Ulu Cami İmamı Rıdvan Hoca'nın "Kalesinde bayrağı dalgalanmayan ülkede cuma namazı kılınmaz." diyerek yaptığı o tarihî çağrı, Davulcu Abdal Halil Ağa'nın işgal kuvvetleri komutanına söylediği "Davulumun kasnağını altınla doldursanız yine de din kardeşlerimin bağrına çomağımı vurmam." dirayetinde vücut bulan duruş milletimize özgürlüğü müjdelemiştir. Atalarımızın bu şanlı direnişi Anadolu'nun her köşesinde istiklal için yakılan ateşi harlamış, direnişe ilham olmuş, Türk milletinin istikbalini aydınlatmıştır.
Değerli milletvekilleri, bugün 12 Şubatın kutlu hatırasını gururla yâd ederken ecdadımızın azmini, birlik ve beraberlik ruhunu gönüllerimizde taşımaya devam ediyoruz. Ne acıdır ki adıyla kahraman olan şehrimiz tarihinde bir kez daha 6 Şubat 2023'te yaşadığımız asrın felaketinde kurtuluş mücadelesi vermek zorunda kalmıştır. İşgalci güçlerin baskılarına karşı şanla, şerefle direnen Kahramanmaraş doğanın en sert yüzüne karşı da aynı direnci, aynı dirayeti göstermeye devam etmektedir. Asrın felaketinde binalarımızla birlikte hayatlarımız da sarsıldı. Enkaz altında anılarımızla birlikte sevdiklerimizi de yitirdik. Kahramanmaraş'ın tarihî direnişini hatırladığımız gibi, bugün bu kadim şehrin ve çevresindeki illerin iki yıl önce yaşadığı acıyı da unutamayız. Gördüğünüz gibi tarih, gazi şehrimin kahramanlığına şahittir. Bilinsin ki yıkıldığımız yerden yeniden doğar, yeniden başlarız. 6 Şubat depremi bize bir kez daha Maraş'ın yarım asrı aşkın süredir adında taşıdığı "kahraman" ünvanını haybeden almadığını gösterdi.
Türk milleti el ele verdi, devletimiz bu acıya tüm kurum ve kuruluşlarını siper etti. Dün istiklal mücadelesi veren şerefli Türk askerimiz vatandaşlarımızın imdadına koştu. Türk milletinin 57'nci Alayı olan Ülkü Ocaklarımız tüm teşkilatlarıyla sahadaydı. Kurtuluş Savaşı'ndaki birlik ve beraberlik ruhu depremin ardından bir kez daha ortaya çıktı. Milletimizin dayanışma gücü geçmişten bugüne pas tutmayacak bir zincirle bizi birbirimize bağladı.
Değerli milletvekilleri, kurtuluş mücadelesinde nasıl milletçe kenetlendiysek bugün de depremin yaralarını sarmak için aynı inançla çalışmalı, depremin merkez üssü olan Kahramanmaraş başta olmak üzere, depremden etkilenen bütün illerimizi yeniden imar, inşa ve ihya etmek, yaralarımızı sarmak, acılarımızı dindirmek için seferber olmalıyız. İstiklal uğruna kanla sulanan toprağımıza, can veren şehitlerimize, cefakâr gazilerimize olan vefa borcumuzu ancak bu şekilde öderiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dora, tamamlayın lütfen.
ZUHAL KARAKOÇ DORA (Devamla) - Bu kürsüden bir kez daha haykırıyorum: Kahramanmaraş'ta dün olduğu gibi bugün de ne esaret ne de umutsuzluk asla galip gelmeyecek. Kahramanmaraş'ın bağımsızlık mücadelesine omuz veren atalarımızı ve 6 Şubat depreminin ardından hayatını kaybeden yurttaşlarımızı rahmetle, minnetle ve özlemle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Kahramanmaraş'ın kurtuluşu ve yeniden doğuş mücadelesi kutlu olsun.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz talebi, Bartın'ın sağlık sorunları hakkında söz talebinde bulunan Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Bankoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, Bartın’ın sağlık sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün sizlere bir yılan hikâyesini paylaşmak istiyorum: Bu hikâyemizin adı "Yeni Bartın Devlet Hastanesi" Hikâye 2016 yılında Bartın halkına yeni hastane müjdesi verilmesiyle başlıyor. O günlerde ihale tarihi veriliyor ve tam bir yıl sonra, Aralık 2017'de ihale gecikmeli olarak yapılıyor. Hastanenin temeli dualarla 2018'de atılıyor. Tabii, o yıl hastane yapılamıyor. 2019 yılındaysa Sayın Cumhurbaşkanı Bartın'da miting yaparken "Bartınlılar temel sağlık hizmetleri için başka illere gitmek mecburiyetinde kalmasın." diyor ve yeni bir hastane müjdesini veriyor. O dönemin AK PARTİ milletvekili, şimdinin Adalet Bakanıysa her yıl düzenli olarak bu hastanenin müjdesini vermeye devam ediyor. Aradan yıllar geçiyor, yıl 2019, 2020 oluyor; 2020'de salgın çıkıyor. Geliyoruz 2021'e, 2021 bitiyor, 2022'ye giriyoruz, 2022'de Sayın Tunç diyor ki: "400 yataklı hastanenin yeni yılda hizmete girmesini planlıyoruz." Halkımız sabırla ve ümitle beklemeye devam ediyor. 2022 de bitiyor, 2023 oluyor, söz üstüne söz veriliyor ve tabii ki tutulmuyor çünkü yaparsa AK PARTİ yapar; öyle mi değerli arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, müjdeli yalanlar devam ederken artık 2024 yılının sonuna geliyoruz, diyoruz ki: Yani utanma belasından herhâlde bu sene bu hastaneyi açarlar. 2024 yılı da bitiyor ama 2024 daha hareketli geçiyor çünkü AK PARTİ Bartın Milletvekili değişiyor, Sayın Aldatmaz, Sayın Tunç'tan müjde verme yarışının bayrağını devralıyor ve müjdeleri vermeye o devam ediyor ama tek bir farkla, Sayın Aldatmaz, her yıl değil, her üç ayda bir müjde vermeye başlıyor. Bu sefer 2024 Mayısında diyor ki: "Hastaneyi eylülde açıyoruz." Eylül oluyor, "Hastane kabulüne başlıyoruz." diyor. Kasım ayı geliyor, "Yeni yıla girmeden hastanemizi hizmete açıyoruz." diyor. Aralık ayı geliyor, işçiler maaşlarını alamıyor ve şirket konkordato ilan ediyor. Aralık bitiyor tabii, geliyoruz 2025'e; bu sefer ocak ayında hemen AK PARTİ heyeti koşa koşa tabelasını astıkları hastane arazisine gidip incelemeler yapıyor ve Sayın Vekil "Hastanemiz birkaç ay sonra kesin açılacak." diye bir müjde daha veriyor. 2017'den 2025'e geliyoruz.
Ya, değerli milletvekilleri, Allah aşkına, Yeni Bartın Devlet Hastanesi; bu mudur sizin sağlıkta devriminiz? 2016'da başlıyorsunuz, ilk müjdeyi veriyorsunuz, 2017'ye geliyorsunuz, anca ihalesini yapıyorsunuz, 2018'de -3 Sağlık Bakanı değişiyor bu arada- Sağlık Bakanı temeli atıyor "Üç yılda bitecek." diyor. Kaç üç yıl geçiyor üzerinden? Üç tane daha üç yıl geçiyor. 2019'da Sayın Erdoğan müjde veriyor, "İnşaatına başladık." diyor. 2022'de "2023'ün ilk altı ayında tamamlanacak." diye Sayın Bakan açıklama yapıyor. Efendim, 2023'e geliyoruz "Bakan talimat verdi, yeni yılda açılacak." deniliyor ama Bakan talimat vermese açılmıyor. 2023'e geliyoruz, utanmadan "Tabelası da yakıştı." diye paylaşım yapıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) İnsanlar başka şehirlere hastaneye giderken ambulansta yolda hayatını kaybediyor; aylarca, günlerce hasta randevusu alınamıyor. Ya, bizim makamlarımıza başvuruyorlar, hepimizin makamlarına başvuruyor insanlar. Yıllar geçiyor, 2023'te "Yılbaşına hazır, Erdoğan açılışa katılacak." diye açıklama yapıyorsunuz. Sayın Erdoğan bile utanıyordur herhâlde bu durumdan. Hiç utanmıyor musunuz değerli milletvekilleri?
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - Yok, normal o, normal!
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - 2024'te "Son aşamaya gelindi, iki aya hazır." 2025 Ocaktayız sayın vekiller.
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - İki yıl pandemi var, normal!
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Gülerek buradan bana laf atacağınıza, buradaki müjdeli yalanların kronolojisine bakın; müjdeli yalanlar kronolojisi bu, müjdeli yalanlar. (CHP sıralarından alkışlar)
MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) - Niye gülüyoruz biliyor musun? Çorlu'da 2014'te başladığınız otogarın inşaatı hâlâ devam ediyor.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Hastane bitme aşamasında, hasta kabulüne başlıyoruz...
MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) - 2014'te başlamış Çorlu otogarı.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Siz, ancak siz... Yok, yok, yok.
MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) - Büyükşehir Belediyesine bir şey söyleyin Cumhuriyet Halk Partisinin.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Ya, bu nasıl bir rezillik, bu nasıl bir rezillik? Utanmıyor musunuz?
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - Anormal bir şey yok, normal.
MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) - Aynı utanç Çorlu'da var. Aynı utanç Çorlu'da da var.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - 2016'dan 2025'e geldik, herhâlde sizin matematik konusunda bir sorunuz var.
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - İki yıl pandemi var.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Toplama çıkarma yapamıyorsunuz yani. (CHP sıralarından alkışlar)
MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) - 2014'ten beri, 2025 oldu, hâlâ bitiremediniz Çorlu otogarını!
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Şimdi "Hastane açacağız." diye siz Bartın halkını sekiz yıldır oyalıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bankoğlu, tamamlayın lütfen.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Sekiz yıldır müjde veriyorsunuz. Müjdeli yalanlarınızdan Bartınlı hemşehrilerim bıktı.
AYHAN SALMAN (Bursa) - Siz yalancısınız, siz; siz yalan söylüyorsunuz!
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Peki, sekiz yıl aynı müjdeyi vermekten insan biraz olsun utanmaz mı? Peki, sekiz yıl boyunca müjde veren bir iktidarın sözünü tutmamasını ben buradan Bartınlı hemşerilerimin vicdanına bırakıyorum. Biz de bu hastanenin en kısa sürede açılmasını istiyoruz, bunun için yıllardır bu konuyu dile getiriyoruz, ısrarla takip ediyoruz ve vatandaşımız rahat bir nefes alacak ama aynı zamanda AK PARTİ heyeti de her üç ayda bir inşaat alanına gidip inceleme yapmak zorunda kalmayacak, basına poz vermek zorunda kalmayacak; sayın vekillerin, bakanların itibarı da biraz düzelecek. İnanın, biz sizi de düşünüyoruz. Son kez buradan Bartın halkı adına, Meclisin kürsüsünden soruyorum: Bu hastane ne zaman açılacak?
Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 30 milletvekiline yerinden birer dakikayla söz vereceğim.
İlk söz Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer...
Buyurun Sayın Özer.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, Donald Trump’ın Gazze’ye yönelik açıklamalarına ilişkin açıklaması
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yıllardır Filistinlilerin topraklarına santim santim el koydular, milyonları sürgün ettiler, soykırım yaptılar. İnsanlık tarihinin görmediği barbarlığı sergilediler. Donald Trump ve ekibinin dillendirdiği insanlık dışı etnik temizlik planı Gazze'de yaşayan Filistinlileri vatanından etmek isteyen emperyal bir hayaldir. Terör devleti İsrail onca katliama sebep olduktan sonra hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam edemez. Amerika emlakçı kafasıyla dünyayı yönetmekten vazgeçmelidir. Filistin halkının iradesini teslim almaya çalışanlar bilsin ki şehitlerin kanlarıyla yoğrulmuş bu topraklar asla teslim olmayacak. Filistin halkını yok sayan bu planın insanlık vicdanında hiçbir yeri yoktur. Dün olduğu gibi bugün de Filistin'i yalnız bırakmayacağımızı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Kocaeli Milletvekili Sami Çakır...
Buyurun Sayın Çakır.
2.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Kocaeli’de iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalara ilişkin açıklaması
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sayın Başkan, son yirmi iki yılda Kocaeli'de 32 adet su yapısı, inşa edilen 4 sulama tesisiyle 32.223 dekar tarımsal arazi sulamaya açıldı. Hizmete alınan 2 baraj, 4 göletle 28 milyon metreküp su depolama hacmine ulaşıldı. Arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri kapsamında 124.570 dekar alanda arazi toplulaştırma tescili yapıldı. Tamamlanan 16 adet taşkın koruma tesisiyle 7.600 dekar arazinin taşkın kontrolü sağlanmıştır. Yapılan ve yapılacak çalışmalar sıcaklık artışı, kuraklık, sel, orman yangınları gibi iklim değişikliğinin her türlü olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik olup gözlemlenen veya gözlemlenemeyen doğadaki olumsuz dönüşümleri önlemeyi amaçlamaktadır. Susuzluğun geleceğin en büyük sıkıntılarından birini oluşturacağı gerçeğini göz önünde bulundurarak gayret eden DSİ'nin tüm çalışanlarına teşekkür ediyor, Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Samsun Milletvekili Murat Çan...
Buyurun Sayın Çan.
3.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Samsun’un Ondokuzmayıs ilçesine adliye kurulması talebine ilişkin açıklaması
MURAT ÇAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Seçim bölgem Samsun 19 Mayıs ilçemiz adalet istiyor, adalet için adliye istiyor. Yaklaşık 30 bin nüfuslu bir ilçe. İlçemizin sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi skor değeri pozitif, ülke ortalamasının üzerinde. İlçe ekonomisini tarım, hayvancılık, ticaret ayakta tutuyor ve bu ilçemizde yaşayan hemşehrilerimiz hukuk işleri yönünden 20 kilometre mesafedeki bir başka ilçeye gitmek zorunda kalıyorlar, işlerinden güçlerinden feragat etmek zorunda kalıyorlar, zamanlarından kaybediyorlar. Bu nedenle, 19 Mayıs ilçemiz ivedilikle kendi adliyesine kavuşmalıdır. Kurulacak bu adliye adalet teşkilatımıza bir yük olmayacaktır, 19 Mayıs ilçemize, orada yaşayan hemşehrilerimize sağlayacağı kolaylık en büyük kazancımız olacaktır. Adalet Bakanlığını, HSK'yi dolayısıyla bu iktidarı, bu haklı talebin gereğini yerine getirmeye davet ediyorum.
BAŞKAN - Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan...
Buyurun Sayın Özcan.
4.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ilişkin açıklaması
MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ulusal şuurunu ve onurunu ciddi şekilde artırmış bir ülkedir, jeopolitik olarak küresel bir güç hâline gelmiştir. Türkiye, sınırların ötesine geçen, etkisi hissedilen ve tüm dünyada sevilen, takdir gören bir lidere sahiptir. Recep Tayyip Erdoğan'ın adanmışlığı hepimizin özenmesi, ders çıkarması gereken bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor, kendisinin ahlaki netliği ve cesareti dillere destandır. İlkelerin büyük bir çoğunlukla kolaylık adına gözden çıkarıldığı bir dönemde korkmaksızın büyük bir cesaretle Filistin ile İsrail arasındaki savaşta "soykırım" "felaket" ve "katliam" gibi kelimeleri kullanmaktan çekinmemiştir. Gazi Meclisten 8 bin kilometre uzaklıktaki Malezya Başbakanı Sayın Enver İbrahim "Erdoğan tarihin ne gerektirdiğini çok iyi anlıyor. Tarih her zaman cesurlara destek oluyor, zayıfları önemsiyor." diyor. Böyle bir övgüye dünyanın her yerinde mazhar olan bir liderin yol arkadaşı olmayı nasip eden Rabb'imize şükürler olsun diyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Antalya Milletvekili Aykut Kaya...
Buyurun Sayın Kaya.
5.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Seleukeia Antik Kenti’ne ilişkin açıklaması
AYKUT KAYA (Antalya) - Milattan önce 3'üncü yüzyılda Romalılar tarafından inşa edilen Seleukeia Antik Kenti, Manavgat'ımızın ve ülkemizin en önemli kültürel miraslarından bir tanesidir ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı bu zamana kadar buraya gerekli önemi göstermemiştir. Hiçbir güvenlik önlemi alınmadığı için kaçak kazılara ve dış etkilere açık kalmış, resmen talan edilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığına çağrıda bulunuyorum: Manavgat'ımızın bu önemli tarihî ve kültürel mirasının bir an önce koruma altına alınmasını, arkeolojik kazı çalışmalarının başlatılmasını, çevre düzenlemelerinin yapılmasını ve gerekli bilgilendirme levhaların yerleştirilmesini hemşehrilerim adına talep ediyorum. Buranın ortaya çıkarılması ülkemizin ve Manavgat'ımızın ekonomisine ve marka değerine katkıda bulunacak, burası 2'nci bir Side Antik Kenti olacaktır.
BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekili Ferit Şenyaşar...
Buyurun Sayın Şenyaşar.
6.- Şanlıurfa Milletvekili Ferit Şenyaşar’ın, Şanlıurfa'da elektrikten kaynaklanan mağduriyetlere ilişkin açıklaması
FERİT ŞENYAŞAR (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Urfa yerel basınının rutin haberi: "DEDAŞ'tan duyuru, Urfa'nın en az 3 ilçesinde altı saat planlı elektrik kesintisi yapılacak." Urfa sanayi sitesinde her gün saatlerce elektrik kesintileri yaşanıyor. Sanayide altyapı çalışmaları sırasında yüksek voltajda elektrik verilmesinden kaynaklı birçok sanayi makinesi arızalanıyor ya da yanıyor. Güneydoğuda 6 ile elektrik veren Dicle Elektrik ise elektrik gücüne dayalı tarımsal sulama yapan çiftçilerden borcu olanlara tarım sezonu boyunca elektrik vermeyeceğini açıklamıştır. Burada çağrımızı Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı ve Enerji Bakanı Bayraktar'a yapıyoruz: Urfa'da elektrikten kaynaklı büyük mağduriyetler yaşanıyor. Sermayeyi korumaktan vazgeçin, susarak bu zulme ortak olmayın. DEM PARTİ olarak zor durumda olan Urfalı çiftçilerin ve sanayi esnafımızın Mecliste sesi olmaya devam edeceğiz.
BAŞKAN - Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla...
Buyurun Sayın Aşıla.
7.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, Donald Trump’ın Gazze’ye yönelik açıklamalarına ilişkin açıklaması
MEHMET AŞILA (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Trump "Bekleyin, cumartesi on ikide Gazze'ye cehennemi yaşatacağız." diyor. "Cumartesi dünyanın herhangi bir yerinde tek bir Müslümanın burnu bile kanasa sana cehennemi yaşatırız." diyen bir tek Müslüman lidere ihtiyacımız var çünkü bu cümle Müslüman bir lider tarafından kurulduğunda tüm Müslümanların kalplerini ve güçlerini birleştirecek o kıvılcım çakılmış olacaktır ama maalesef tüm Müslüman coğrafyası sessizce bu zulmü izliyor. Peki, biz neden hâlâ sessiz kalıyoruz? Neden? Kimden korkuyoruz? Neden Kürecik'i, İncirlik'i, petrol vanalarını İsrail'e kapatmıyoruz? Neden diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Kars Milletvekili İnan Akgün Alp...
Buyurun Sayın Alp.
8.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, Kars'ın Digor ilçesinin Arpalı köyündeki kamu hizmetlerinin yetersizliğine ilişkin açıklaması
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Sayın milletvekilleri, Kars'ın Digor ilçesinin Arpalı köyü vardır, bugüne kadar kamu hizmetlerinden maalesef yeteri derecede yararlanmamış bir köyümüz. İçişleri Bakanına sormuşum bu köyün yolları niye yapılmadı diye, "Öncelik sırası." demiş. "Bu hayvanlar için gölet niye yok." demişim, "İdarenin imkânları." demiş. "Taziye evi niye yok bu köyde?" demişim, "Bütçe imkânları el vermemiş." demiş. Sağlık Bakanına sormuşum, "Sağlık ocağı bu köyde niye yapılmadı?" demişim, "Önce tadilat yapalım, sonrası Allah kerim, belki sonra personel de göndeririz." demiş. Enerji Bakanına sormuşum, "Aydınlatma niye yapılmadı bu köyde?" demişim, "Bugüne kadar bize talep gelmedi." demiş. Cumhurbaşkanı Yardımcısına sormuşum, "Bu camide niye imam yok?" demişim, "Bize müracaat edilmedi." demiş. Ulaştırma Bakanına sormuşum, "Bu köyde internet altyapısı niye yok?" demişim, "Çalışmalarımız devam ediyor." demiş. Millî Eğitim Bakanına sormuşum "Ortaokul niye yok bu köyde?" diye, "Talep yok." demiş. Seçimden önce "Her şey var." dediniz, seçimden sonra da "Yok." diyorsunuz; bu seçimde de siz yok olursunuz.
BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan...
Buyurun Sayın Ayan.
9.- Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan’ın, Şanlıurfa Viranşehir'deki Güneş Enerjisi Santrali Projesi’nde çalışan işçilerin taleplerine ilişkin açıklaması
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Urfa Viranşehir'de iki gündür güneş enerjisi santrali projesinde çalışan 1.500 işçi iş bırakmış durumda. Enflasyonun yüzde 80'lere dayandığı şu günlerde Kalyon, İnojen, Eksim ve Reel şirketleri işçilere yüzde 10 zam yapmayı yeterli gördü. Buradan bir kez daha işçilerin taleplerini sıralıyoruz: En az yüzde 40 zam yapılmalı, uzun çalışma saatlerinden vazgeçilmeli, sağlıklı yemekler çıkarılmalı, hijyen koşullarına dikkat edilmeli, işçilerin gidip gelirken kullandığı köy-inşaat arasındaki yol bir an önce yapılmalı, servis şoförlerine dayatılan yetersiz maaşlar derhâl yükseltilmeli. Bu talepler, zaten işçinin hakkı olan taleplerdir. Emekçi arkadaşlarımızın yanındayız, bir an önce talepleri duyulsun, insanca çalışma koşulları için adım atılsın.
BAŞKAN - Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş...
Buyurun Sayın Işık Gezmiş.
10.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Görele'nin kurtuluşunun 107’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
13 Şubat, Görele'nin Rus işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüdür. Kemençenin ustası Kâtip Şadi'nin, edebiyatın usta kalemi Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun, cumhuriyet devriminin simge isimlerinden Hasan Ali Yücel'in memleketi olan Görele'nin kurtuluşunun 107'nci yıl dönümünü gururla kutluyoruz. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi "Biz Türkler bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsali olmuş milletiz." Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan nice destanlar yazıldı, Görele halkının azmi ve direnişiyle Görele'de de bir destan zaferle taçlanmıştır. 13 Şubat Görele direnişinde destan yazan kahraman Giresun uşakları başta olmak üzere vatan uğruna mücadele eden tüm yiğitlerimizi saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.
BAŞKAN - Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül...
Buyurun Sayın Bülbül.
11.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Nazilli’nin köylerindeki haberleşme altyapısı sorunlarına ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Memleketim Aydın'da Nazilli'ye bağlı Aşağıörencik, Çobanlar ve Uzunçam Köylerinde telefon ve internet çekmiyor, Nazilli merkezine yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta olan bu köylerde haberleşme altyapı sorunu hâlâ devam ediyor. 21'inci yüzyılda telefonun çekmemesi büyük bir utançtır, kabul edilemez. Haberleşme anayasal bir haktır. Eğitimden sağlığa, çalışma yaşamından güvenliğe kadar hayatın her alanı dijitalleşmişken Nazillililerin bu temel hakka ulaşamaması eşit hak ve fırsatlardan yoksun olmalarına neden oluyor. Köylüler GSM operatörü çekmediği için hastaneye ulaşamadıklarını ve bir vatandaşın bu nedenle sağlık hizmetlerine erişemeyerek hayatını kaybettiğini belirtiyor. Ulaştırma Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'na sesleniyorum: Bu köylerde haberleşme altyapısını iyileştirin, Nazilli'nin köylerinde yaşayan ve haberleşme hürriyetinden yoksun bırakılan vatandaşların anayasal haklarını ihlal etmeyi bırakın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı...
Buyurun Sayın Ocaklı.
12.- Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı’nın, Doğu Karadeniz’deki enerji dağıtım şirketinin işçilerine ve Rize'de hazırlanan Çay Kanunu’yla ilgili teklife ilişkin açıklaması
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sayın Başkanım, Doğu Karadeniz'de, Giresun'da, Trabzon'da, Rize'de, birçok ilimizde enerji dağıtım şirketi Aksa'da çalışan işçiler 22 bin TL aylıkla çalışmaya mecbur ediliyor. Buna karşılık direnme hakkını kullanan işçilerimizin grev hakkı engellenip işlerinden çıkartılıyorlar, Meclisi bunun için göreve çağırıyorum.
İkinci önemli konumuz, Rize'de hazırlanan çay kanunuyla ilgili teklife ilişkin görüşler. Bununla ilgili herhangi bir STK'den görüş alınmadığı gibi burada da tartışılmamış ama AKP iktidarının hazırladığı bir ekip bu teklifi sunmuştur. Şimdi buradan davet ediyorum: Buyurun, bu teklifi önce Mecliste tartışalım, öyle getirin, yoksa getirdiğiniz teklifin üreticiyi korumayacak olduğunu biliyoruz. Şimdiden vatandaşlarımızı bununla ilgili uyarayım istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin...
Buyurun Sayın Şevkin.
13.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana’nın bazı ilçelerindeki sorunlara ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adana'mızın Aladağ, Ceyhan, İmamoğlu, Karaisalı, Pozantı, Saimbeyli ve Sarıçam ilçeleri merkezî idareden kaynaklı birçok sorun yaşıyor. İlçelerimizde kentsel altyapı, ulaşım, çevre, eğitim, sağlık ve ekonomik kalkınma alanlarında iktidarın hiçbir izini göremiyoruz. Adı geçen ilçelerimizin bazılarında yaşam savaşı veren orman köylülerimiz alın terlerinin karşılığını alamıyor. Çocuklar, gençler, kadınlar, eğitime, sağlığa, internete erişemiyorlar. Okul, hastane, sağlık ocağı sayısı yetersiz, doktor ve ekipman eksikliği ayyuka çıkmış. Tüm ilçelerimizde işsizlik almış başını gitmiş, halk eğitim merkezleri işlevsiz hâle getirilmiş, meslek edindirme kursları rafa kaldırılmış, tarımda modern tekniklerin yaygınlaştırılması gerekirken devlet destekleri de verilemiyor. Üretici suya ulaşmakta güçlük yaşıyor, sulama projeleri bir türlü tamamlanamıyor. Sahi, Hükûmet var mı Adana'da!
BAŞKAN - Konya Milletvekili Mehmet Baykan...
Buyurun Sayın Baykan.
14.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, Hacıveyiszâde Mustafa Kurucu’nun vefat yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET BAYKAN (Konya) - Bugünlerde vefat yıl dönümünde hayırla andığımız Konya'mızın din âlimlerinden Hacıveyiszâde Mustafa Kurucu Hocamızın torunu Ali Ulvi Kurucu diyor ki: "Dedemin birlikte olduğumuz son beş yıl içinde evde 10 defa akşam yemeği yediğini bilmiyorum. Akşam yemeğini caminin medreselerinde oturan ve Şark İsyanı sebebiyle Van civarından buraya gönderilmiş Kürt kardeşlerimizle yerdi, onlara sahip çıkmak Müslüman halka düşmüştü. Dedem ve diğer Müslümanlar bu insanlara sahip çıkarak kin ve fitne isteğinin dal budak salmasına engel oldular." Hacıveyiszâde Mustafa Kurucu Hocamız yaşadığı dönemin önemli alimlerinden ders görüp icazet aldı, çeşitli cami ve hapishanelerde vaiz olarak hizmet etti. 1950'den sonra açılan imam-hatip okulunda Arapça tefsir, hadis, fıkıh dersleri okutup pek çok öğrenci yetiştirmiştir. Ayrıca, okul, kurs binası, öğrenci yurdu, hastane, aş ocağı, yol yapımı gibi birçok alanda hizmet veren dernek ve vakıflara faal üye olarak katılmıştır. Rahmetle, minnetle anıyoruz.
BAŞKAN - Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir...
Buyurun Sayın Demir.
15.- Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir’in, Donald Trump’ın Gazze’ye yönelik açıklamalarına ilişkin açıklaması
ŞAHZADE DEMİR (Gaziantep) - Bismillâhirrahmânirrahîm.
Gazze Filistinlilere aittir, Filistin topraklarının ayrılmaz bir parçasıdır. Filistin halkının zorla yerinden edilmesi asla kabul edilmemelidir. Trump'ın selefi Biden ve tüm müttefiklerinin desteğine rağmen İsrail, Gazzelileri Gazze'nin dışına çıkarmayı başaramadı. Amerika ve siyonizm, Gazzeli mücahitler tarafından mağlup edildi; Trump da delice hevesleri ve tehditleriyle bunu başaramayacaktır. Türkiye, Mısır, Ürdün başta olmak üzere tüm İslam ülkeleri harekete geçmeli, Trump'ın deliliklerine geçit vermemelidir. Zorla tehcir büyük bir insanlık suçudur, insanlık buna asla geçit vermemelidir.
BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu...
Buyurun Sayın Rızvanoğlu...
16.- İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu’nun, Latmos’taki madencilik faaliyetlerine ilişkin açıklaması
EVRİM RIZVANOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Latmos, Aydın ve Muğla sınırlarında yer alan, binlerce yıllık tarihî ve doğal güzellikleriyle âdeta bir açık hava müzesi; eşsiz kaya oluşumları, antik kaya resimleri ve zengin biyolojik çeşitliliği korunması gereken çok önemli de bir miras ancak bugün madenlerle parçalanıyor ve geri dönülmez şekilde tahrip ediliyor. Latmos, bölge halkının geçim kaynakları için de büyük bir önem taşıyor. Burada fıstık çamı, zeytin ve arıcılıkla geçimini sağlayan vatandaşlarımız var. Ancak madencilik faaliyetleri su kaynaklarını kurutuyor, tarım ve hayvancılık alanını daraltıyor, doğayı da yok ediyor. Biz elbette madenciliğe karşı değiliz ancak kamu yararı gözetildiği ve çevreye geri dönüşü olmayan zararlar verilmediği sürece. Çözüm ortada: İktidar Latmos'u millî park ilan etmeli ve bölgeyi bütüncül bir koruma altına almalıdır. Latmos'u kaybetmek binlerce yıllık tarihi, doğayı ve yerel üretimi kaybetmek demektir.
BAŞKAN - İzmir Milletvekili Seda Kâya Ösen...
Buyurun Sayın Ösen.
17.- İzmir Milletvekili Seda Kâya Ösen’in, İzmir Körfezi’ne ilişkin açıklaması
SEDA KÂYA ÖSEN (İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Bildiğiniz gibi, 2025 yılı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının bütçe görüşmelerinde Sayın Bakan Kurum elinde İzmir Körfezi'nden getirildiğini söylediği bir şişe kirli suyla gelmişti. Sayın Bakanın İzmir Körfezi'ndeki kirliliği bu denli sahiplenmesi elbette gözleri yaşarttı. Ancak sonrasında Sayın Bakan kendisinden bekleneni yaptı ve İzmir Körfezi için 1 lira bile destekte bulunmadı. Her alanda vicdandan uzaklaşan, her meseleye partizanca yaklaşan Hükûmet "Körfezlerin temizlenmesi görevi belediyelerin." naraları atarken kendi belediyesi olan Kocaeli'deki İzmit Körfezi temizliğine bu yıl 592 milyon lira ödenek ayırdı. Buradan sormak isterim: İzmir Türkiye'nin bir ili değil mi? İzmirliler vergi vermiyorlar mı? Bugüne kadarki şehrimizi cezalandırma yöntemlerinizin işe yaradığını düşünüyor musunuz? Muhataplarında karşılık bulmayacak olsa da biraz insaf, biraz adalet...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bursa Milletvekili Hasan Öztürk...
Buyurun Sayın Öztürk.
18.- Bursa Milletvekili Hasan Öztürk’ün, Merkez Bankasının enflasyon hedefini artırmasına ilişkin açıklaması
HASAN ÖZTÜRK (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve bürokratları "Enflasyon hedefimiz yüzde 22." derken ve buna göre zam yaparken daha ilk aydan TÜİK'in makyajlı rakamlarıyla bile yüzde 5,01 enflasyon açıklandı. Merkez Bankası hemen enflasyon hedefini 3 puan artırdı. Şubat-Mart 2024 enflasyonlarına göre 2025'i orantıladığımızda aslında memura yapılan zammın mart ayında eridiği ve dolayısıyla mart ayından sonra, nisan ayından itibaren memura ve emekliye zam hesaplamalarının yeniden yapılması gerektiği ortadadır.
Raflarda etiketler uçuyor, faturalar insanların canını yakıyor. Emeklinin cebi boş, sepeti boş, poşeti boş. Pazara gidenin eli titriyor, markete girenin başı öne eğiliyor. Dolayısıyla bu yük artık taşınamaz hâldedir. Zamları artık üç ayda bir yapacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Mersin Milletvekili Gülcan Kış...
Buyurun Sayın Kış.
19.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Malatya'nın Yeşilyurt ilçesi İkizce Mahallesi’nde yapılmak istenen TOKİ konutlarına ilişkin açıklaması
GÜLCAN KIŞ (Mersin) - Malatya'nın Yeşilyurt ilçesi İkizce Mahallemizde "sosyal konut projesi" adı altında yapılmak istenen TOKİ konutları halkın anayasal mülkiyet hakkının açıkça ihlalidir. Henüz depremin acısını atlatamayan yurttaşlarımızın tapulu evlerine ve arazilerine resen kamulaştırmasız el koymayla müdahale edilmesi asla kabul edilemez.
Bir sabah SMS'le "Malınıza el konulmuştur." mesajı alan halkın yıllardır emek vererek inşa ettiği evleri, iş yerleri ve tarım arazileri ellerinden alınmaktadır. Hayvancılık yapan, kayısı üretimiyle geçinen aileler bir anda yok sayılmış, iş makinaları arazilerine girmiştir.
Soruyorum: Depremzedelere yardım etmek için çıktığınız bu yolda onların evlerini yıkmak hangi vicdana sığar? Cumhurbaşkanı Malatya'da "Ev yuvadır." dedi. Peki, bu insanların yuvaları neden ellerinden alınıyor? Bu keyfî ve hukuksuz uygulamadan derhâl vazgeçilmeli, vatandaşlarımızın tapulu mülkleri korunmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Tunceli Milletvekili Ayten Kordu...
Buyurun Sayın Kordu.
20.- Tunceli Milletvekili Ayten Kordu’nun, hızır ayına ilişkin açıklaması
AYTEN KORDU (Tunceli) - Kadim toprakların kadim inançlarından biri olan Kızılbaş Alevi halkımızın Hızır ayında analarımız pirlerimizle birlikte Hızır cemleriyle ziyaretlerde çerağ uyandırılır, oruçlar tutulur; lokmalarını tüm canlılarla paylaşarak barışı, dayanışmayı, sağlığı ve bereketi temenni ederler. Alevilerin sürekli katliamlar ve asimilasyonlarla yok sayılmak istendiği, inancının, dilinin, kimliğinin inkâr edildiği bu coğrafyada karanlığa karşı aydınlığı savunmuş, şiddetin, ayrımcılığın, nefretin karşısında tüm halkların inancına saygıyla yaklaşan bir hakikatin yolunu sürmüşlerdir. Bir Alevi Kürt kadını olarak zalimin, inkârcının karşısında mücadele ederek, birbirinin Hızır gibi imdadına yetişen, insanlık için onurlu bir yaşamı savunan herkesi saygıyla selamlıyor, Hızır ayında verilen lokmaların Hak katında kabul olmasını diliyor, barış ve adaleti getirmesini temenni ederek, Hızır herkesin yoldaşı olsun diyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer...
Buyurun, Sayın Gürer.
21.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çiftçilere verilmesi gereken desteklere ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - 2024 yılında Tarım Kanunu'na göre çiftçiye 411 milyar lira destek verilmesi gerekirken siyasi iktidar 91 milyar lira destek ayırdı. 2025 yılına girdik, hâlâ 2024 yılının hububat, bakliyat, gübre, mazot destekleri ödenmedi. Zamanında ödenmeyen destekler enflasyon karşısında eridiği için çiftçiye de bir faydası olmuyor. Ramazan ayından önce olsun, bu destekler bir an önce çiftçimize verilmeli. Bu yıl da çiftçimize verileceği açıklanan 135 milyar liralık bir destek oysa Tarım Kanunu'na göre verilmesi gereken 615 milyar liralık destek. Sürekli olarak çiftçilere verilmesi gereken desteğin önüne geçen bir siyasi iktidar var, kanunu çıkarıyor, uygulamıyor.
Bu arada, 2023 yılında, sulama suyuyla ilgili de bir destek bir yıl uygulanmıştı. Çiftçilerimiz yeniden bu desteğin de bu yıl için uygulanmasını istiyorlar.
BAŞKAN - Edirne Milletvekili Mehmet Akalın...
Buyurun Sayın Akalın.
22.- Edirne Milletvekili Mehmet Akalın’ın, Göcek koylarına yönelik projelere ilişkin açıklaması
MEHMET AKALIN (Edirne) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Göcek koylarına yönelik 2 projenin dev tonoz ve yat yanaşma sistemlerinin doğamızı ve yöre halkımızı nasıl etkileyeceği konusunda endişe duymaktayız. Korunan alanlarda beton tonozlar, kıyı dolgusu planları ekosistemi tahrip edebilir ve yüksek bağlama ücretleri yerel balıkçılar ile amatör denizcilerin erişimini kısıtlayabilir. Sıralıbük Koyu'na düşünülen 70 teknelik marina da benzer riskleri barındırmaktadır. Bu projelerde ÇED süreci şeffaf yürütülmeli ve kamu yararı ilkesi gözetilmelidir. Yerel halk, çevre örgütleri ve uzmanların katılımıyla sürdürülebilir ve adil bir çözüm için birlikte hareket etmek zorundayız. Aksi takdirde, gelecek kuşaklara onarılması güç bir ekolojik yıkım bırakma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız. Konunun takipçisi olacağımızı belirtiyor; gelin, Göcek'i hep birlikte koruyalım diyorum.
BAŞKAN - Ağrı Milletvekili Nejla Demir...
Buyurun Sayın Demir.
23.- Ağrı Milletvekili Nejla Demir’in, Ağrı’daki hastane ve doktor ihtiyacına ilişkin açıklaması
NEJLA DEMİR (Ağrı) - Ağrı ili, Türkiye'de devlet hastanesi olmayan 8 ilden 1'i; Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde ise norm kadronun yüzde 40'ı bile dolu değil. Bir doktor günde ortalama 160 hastaya bakıyor ki bu da her üç-dört dakikada 1 hasta demek. Hangi doktor bu kadar yoğunlukta nitelikli sağlık hizmeti verebilir? Bu sebeple, Ağrı'da herhangi bir bölüme randevu almak için hastaların en az iki hafta beklemesi gerekiyor, halkımız randevu almak için haftalarca bekliyor. MR, endoskopi, kolonoskopi gibi önemli testler için ise en az otuz-kırk gün beklemek zorunda kalıyor. Bu durum, açık açık insanların yaşamını önemsememektir, bir anlamda da tehlikeye atmak demektir. Ağrılı yurttaşlar hastane, sağlık personeli, doktor sayısı, teknik donanım yokluğu yaşıyorken iktidar "Yeterince doktor atadık." diyerek halkın aklıyla dalga geçiyor; bu durum halkın sağlık hakkının açıkça ihlalidir.
BAŞKAN - Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen...
Buyurun Sayın Öztürkmen.
24.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Gaziantep Havalimanı’na, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’na ilişkin açıklaması
HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Gaziantep yıllık 12 milyar dolar civarındaki ihracatıyla bölgenin sanayi ve ticaret merkezidir. Gaziantep Havalimanı da bölgedeki yaklaşık 8-10 ilin hava ulaşımını sağlayan bir havalimanı olmasına rağmen yaklaşık dört beş günden bu yana Gaziantep Havalimanı'ndan uçuş yapılamamaktadır. Zira orada uçuşa uygun bir ILS cihazı ihtiyacı var; var olan da çalışmıyor, bozuk. Bu nedenle de Ulaştırma Bakanı Sayın Abdulkadir Uraloğlu'nun bir an önce Gaziantep Havalimanı'nın ulaşım sorunuyla ilgilenmesini talep ediyorum. Bir taraftan kardeşinin eşi Nurgül Uraloğlu'na Türk Katılım Reasürans Şirketinden diğer taraftan da Ulaştırma Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdür Vekilliğinden 2 maaş ayarlamakla uğraşan Abdulkadir Uraloğlu'nun biraz da memleket sorunlarıyla ilgilenmesini talep ediyorum.
BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal...
Buyurun Sayın Aksakal.
25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın, Donald Trump’ın Gazze’ye yönelik açıklamalarına ilişkin açıklaması
MEHMET ÖNDER AKSAKAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son günlerde ABD Başkanı Donald Trump, Gazze halkını topraklarından koparıp sürgüne göndermek, Gazze'yi Filistinlilerden temizlemek için şantaj ve tehditler savurarak Orta Doğu'da âdeta bir terör estirmektedir. Hepimiz biliyoruz ki Amerika'yla ilgili uluslararası bir konu gündeme geldiğinde görevdeki ABD Başkanı "Bizim Senatomuz var, Kongremiz var, onlar ne derse o olur." diyerek üstünlük gösterisine kalkarlar ama bizim de Türkiye olarak asil milletimizin oylarıyla seçilmiş 600 milletvekilinden oluşan Gazi Meclisimiz var. Bölgemizde ve Orta Doğu'da olup bitenler ile Fırat'ın doğusunda kurulmak istenen terör devletine yönelik konuları kapsayan bir genel görüşme yapılmasını ve sonunda Türkiye olarak böyle bir girişime asla müsaade edilmeyeceğine dair Mecliste yer alan tüm partilerin ve milletvekillerinin imzalayacağı bir bildiri metninin dünya kamuoyuna duyurulmasını öneriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Celal Fırat...
Buyurun Sayın Fırat.
26.- İstanbul Milletvekili Celal Fırat’ın, Halkların Demokratik Kongresine, kayyum atamasına ve gözaltı kararlarına ilişkin açıklaması
CELAL FIRAT (İstanbul) - Sayın Başkan, İstanbul'da CHP'li 9 belediyeye karşı yürütülen operasyonlarda Halkların Demokratik Kongresi'nin gerekçe gösterilmesi tam bir akıl tutulmasıdır. Kurulduğu günden bu yana demokrasi, özgürlük, eşitlik mücadelesi üreten HDK, halkların birliğini esas alan fikriyat üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir. Kimse buradan bir suç veya suçlu üretmeye kalkmasın. İktidar, barışa ve kardeşliğe ihtiyaç duyduğumuz bu kritik günlerde Van Belediyesine kayyum atama girişimiyle, bir yandan gazetecilere ve muhalif basına gözdağıyla bütün toplumu sindirmeye çalışmaktadır. Bu sabah da Ankara'da DEM PARTİ PM üyemiz sevgili Pakize Sinemillioğlu'nun da aralarında bulunduğu 8 arkadaşımız gözaltına alınmıştır. İktidar eğer bir çözümden yana ise bu antidemokratik uygulamalardan bir an önce vazgeçmelidir. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adana Milletvekili Ayhan Barut...
Buyurun Sayın Barut.
27.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, en düşük emekli maaşına, emekli ikramiyelerine ve asgari ücrete ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, kiraların 20 bin liraya dayandığı, doğal gazdan elektriğe tüm faturaların katlanarak arttığı, sefalet, açlık ve yoksulluğun dayatıldığı düzeni kabul etmiyoruz. En düşük emekli maaşı olarak 14.469 lirayı reva görenler vicdansızdır. Bayramlarda yılda 2 kere emeklilerin hesaplarına güya ikramiye yatırılıyor. İkramiyeler geçen sene 3 bin liraya çıkarılmıştı. Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan konuyla ilgili değerlendirme yapacaklarını söylemiş. Açlık sınırı bu ülkede 25 bin liraya dayanmışken, yüksek enflasyon varken ve iğneden ipliğe her şeye fahiş oranda zam gelirken daha neyi değerlendireceksiniz? Derhâl en düşük emekli maaşını en az asgari ücret seviyesine çıkarın. Asgari ücreti de insanca yaşam düzeyine getirin. Emekli ikramiyeleri en az asgari ücret kadar olsun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Adana Milletvekili Orhan Sümer...
Buyurun Sayın Sümer.
28.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, FATİH Projesi’ne ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanlığının eğitimde fırsat eşitliği sağlama hedefiyle hayata geçirdiği FATİH Projesi ne yazık ki atıl bir yatırıma dönüşmüştür. Sayıştay raporlarına göre, bugüne kadar proje için yaklaşık 30 milyar TL harcanmasına rağmen okullarda temel altyapı eksiklikleri hâlâ giderilememiştir. Binlerce okulda etkileşimli tahtalar bulunmazken mevcut altyapılar da kullanılmaz hâle gelmiştir. Eğitimde fırsat eşitliği sağlamak yerine bölgesel eşitsizlikleri daha da derinleştiren bu tablo, öğrencilerin teknolojik imkânlara erişmediği bir eğitim sistemine bu denli büyük bütçelerin boşa harcanması kabul edilemez. Öğretmenlerimizin atanamadığı, okulların temizliğinin yapılamadığı, öğrencilerin okulda aç kaldığı bir düzende milyarlarca lira harcanarak elde edilen bu başarısızlık acilen sorgulanmalı ve eğitim yatırımları daha planlı ve verimli bir şekilde yapılanmalıdır. Çocuklarımızın geleceği her şeyden önemlidir.
BAŞKAN - Siirt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş...
Buyurun Sayın Sarıtaş.
29.- Siirt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş’ın, Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Abdullah Zeydan'a ve kayyım rejimine ilişkin açıklaması
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Abdullah Zeydan'a verilen hapis cezası bir yargı kararı değil, kayyım rejimi zeminine hazırlanmak için atılan siyasi bir adımdır. Bu kararı tanımıyor ve kabul etmiyoruz. Van halkının, irade gasbına karşı başlattığı onurlu direnişi buradan saygıyla selamlıyorum.
Üç dönemdir kayyım rejimiyle Kürt halkının iradesini gasbeden iktidar geleceğini görmek istiyorsa tekçi ve inkârcı zihniyetin mirasına sahip çıkan, şiddet politikalarından medet uman partililerinin çürüyen tabelalarına bakabilir. Kayyım rejimini kalıcı hâle getirmek isteyen iktidar aklını, bir an önce Kürt halkının düşmanlığı üzerinden yürüttüğü siyasetten vazgeçmeye çağırıyoruz.
Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Mersin Milletvekili Ali Bozan...
Buyurun Sayın Bozan.
30.- Mersin Milletvekili Ali Bozan’ın, Mersin'deki DMD hastası Deniz Ali Soydan’a ilişkin açıklaması
ALİ BOZAN (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Mersin'den Deniz Ali Soydan, 10 yaşında ve DMD hastası, tedavisi için 110 milyona ihtiyaç var ve henüz 44 milyonu toplanmış. Ailesi, Meclisin Deniz Ali'nin sesini duymasını istiyor. Eminim, Mecliste bulunan her bir milletvekiline SMA ve DMD hastası çocukların ailelerinden yardım talepleri geliyor. Her çocuğun ayrı bir hikâyesi var yürek parçalayan. Küçücük çocuklar anne-babaların gözleri önünde eriyip gidiyor. Tedavi için gerekli parayı toplayabilenler şanslı oluyor, ya toplayamayanlar? Peki, iktidar ne yapıyor? Peki, biz ne yapıyoruz? Peki, Meclis ne yapıyor? Kocaman bir hiç. Buradan, iktidarıyla muhalefetiyle tüm Meclise çağrım: Gelin, DMD ve SMA hastası çocukların tüm tedavilerinin devlet tarafından karşılanması için gerekli adımları atalım. Bu Meclis, tarihe çocukların hayatından değil, sarayın itibarından tasarruf eden Meclis olarak geçsin. Gelin, hep birlikte Deniz Alileri yaşatalım. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül...
Buyurun Sayın Sarıgül.
31.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, Erzincan'ın kurtuluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MUSTAFA SARIGÜL (Erzincan) - Yarın can Erzincan'ın kurtuluşunun önemli bir günü. Kurtuluş, işgal günlerini hatırlamak için değil, bağımsızlığımızın değerini bilmek için andığımız günlerdir. Kurtuluş son derece önemlidir; vatan tarihtir, vatan töremizdir, vatan canımızdır, vatan geçmişimizdir ve vatan geleceğimizdir. Biz büyük bir devletiz, büyük bir milletiz. Bizi büyük yapan birliğimiz ve beraberliğimizdir. Can Erzincan'ın kurtuluş yılı münasebetiyle camiler de bizim cemevleri de bizim, Osmanlı da bizim cumhuriyet de bizim, can Erzincan'ın kurtuluş yılı münasebetiyle Alparslanlar da bizim, Fatih Sultan Mehmetler de bizim, Mustafa Kemal Atatürkler de bizim. Yaşasın can Erzincan, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi Grup Başkan Vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.
İlk söz talebi, YENİ YOL Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Mehmet Emin Ekmen'e aittir.
Buyurun Sayın Ekmen.
32.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Bölgesi'ne, Zonguldak’taki kaçak bir madende yaşanan olayla ilgili soruşturmaya ve Yargıtayın Pınar Gültekin kararına, gündüz kuşağı programlarına, Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonunun bugünkü toplantısına ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Mersin'in Silifke ilçesinde yer alan Göksu Deltası uluslararası Ramsar Sözleşmesi'ne dâhil edilmiş, Çevre Bakanlığı tarafından da özel çevre koruma bölgesi olarak ilan edilmiş çok özel bir sulak alandır. 300'ün üzerinde kuş türüyle bir kuş cenneti olarak anılmakta, deniz kaplumbağaları için de önemli bir yuvalama alanıdır. Ancak buranın hem yanlış tarımsal sulama politikalarıyla hem korunmasıyla ilgili çok ciddi sorunlar söz konusudur ve en son, geçtiğimiz günlerde bin dönümden fazla sazlık yanarak ve bu yangına da zamanında ve doğru müdahalede bulunulamayarak büyük bir zarar görmüştür. Çevre Bakanlığını ve Tarım Bakanlığını hep birlikte Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Bölgesi'yle ilgili olarak duyarlılığa ve oradaki tedbirleri gözden geçirmeye davet ediyorum.
Sayın Başkan, dün de kısaca değindik; gün geçmiyor ki bir yargısal fecaatle karşı karşıya kalmayalım. Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanı Yargı Reformu Stratejisi'ni açıklasa dahi bizim büyük büyük sözlerden önce insanların hayatını altüst eden küçük olaylarda ciddi bir adalete ihtiyacımız var. Bugün bunların iki örneğine dikkat çekmek istiyorum; biliyorsunuz, Zonguldak'ta siyasi kimliği de olan bir zatın işlettiği kaçak bir madende Afganistan kökenli Vezir Mohammad Nourtani önce yaralanmış, daha sonra bu kaçak madenin ortaya çıkma korkusuyla failler tarafından bulunduğu yerden kaçırılarak, yakılarak öldürülmüştü ve bu konu kamuoyunda büyük bir infial yaratmıştı. İddianamede aynı şekilde iştirak hâlinde kasten adam öldürme suçundan dava açılmıştı ancak geçtiğimiz hafta esas hakkındaki mütalaa bilinçli taksirle adam öldürme üzerinden verilmiştir. Sayın Başkan, şüphesiz, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan her bir kişinin canı bu devletin namusuna emanettir ancak çok zor şartlarda Türkiye'ye gelmiş, mülteci hâline gelmiş, ailesinin ve kendisinin hakkında vatandaşlıktan kaynaklı herhangi bir yasal koruma statüsü dahi olmayan birisinin bu muameleye maruz kalması, zaten Türk vatandaşlarının maruz kaldığı birçok adaletsiz yargı uygulamasının yanında bir de bu zor durumdaki kişinin mülteci olmasından kaynaklanan bir umursamazlık olarak vicdanlı insanlarda bir kaygı ve tepki yaratmıştır. Yani bilerek bir insanı yakan, yaktığı cesedi gizleyen, bunun için büyük bir çaba sarf eden, "Adamın kimliği yok, zaten Afgan; yakalım gitsin." ve sonra da "Yaktık biz onu." diye tutanaklara geçecek şekilde beyanları olan bu kişiler hakkındaki soruşturmanın bu şekilde tamamlanmaması gerekir; ümit ediyoruz ki yargı, hakkaniyet ve adalet açısından vazifesini yapar.
İkinci konu, yine, bireysel adalet çabalarının bir örneği olan ama aslında herkesi altüst eden Pınar Gültekin davası hakkında Yargıtayın ilgili dairesinin vermiş olduğu bozma kararıydı. Evet, başsavcılık itirazda bulundu ama biz artık neredeyse münferit olmaktan çıkan, yargı sisteminin idare etme şeklinin âdeta sistematik sonuçları olan kadın cinayetleri açısından... Pınar Gültekin'in önce boğulmaya çalışılmasının, cenin pozisyonunda varile konularak yakılmasının, sonra üzerine beton dökülerek kaldırılmasının nasıl canavarca hisle işlenen bir fiil değil de normal bir öldürme fiili olarak tanımlandığını gerçekten anlamakta zorlanıyoruz. Artık bu kadın cinayetlerinde yargı faaliyetleri ile haksız tahrik, iyi hâl ve benzeri kararlarla âdeta şiddeti teşvik eden uygulamaların, bu imkânların bu dava tiplerinde gerekirse yasal olarak ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz ve bu konuda belirli dava tiplerinde bu iyi hâl ve benzeri uygulamaların hatta haksız tahrik uygulamalarının daha sıkı bir denetime tabi olması hususunda Meclisin gerekirse bir yasama faaliyetine ihtiyacı varsa bunu yapması gerektiğini düşünüyoruz.
Şimdi, kadınla ilgili olarak burada sürekli konuşuyoruz. Ben geçen gün kürsüde Aile Yılı münasebetiyle gündüz kuşağı programları hakkında bir veryansında bulundum, yanlış hatırlamıyorsam, Özlem Hanım da o gün de nöbetçiydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ekmen.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Teşekkür ederim.
Gerçekten çok dikkatli bir dille, hiç kimseyi siyaseten dahi yargılayacak bir kelime kullanmadan bu soruna dikkat çekmiştim ve burada bazı örnekler de okudum, utanarak okudum, önce utanıyordum, sonra her gün milyonlarca insan bunu izliyorsa bu konuda biz niçin Mecliste konuşmayalım diye okudum. Şimdi burada beş altı örnek daha var, onları da okuyacağım. Bundan sonra ben yürütmenin bir adım atmasını bekliyordum yani bu gündüz kuşağı programlarında kadını her türlü çirkefliğin odağına yerleştiren, çocuğun üstün yararını yok sayan bu programlara karşı RTÜK'ün de zaman zaman muzdarip olduğunu bizzat Başkanın ağzından duyuyoruz. Ben bir düzenleme için bir adım bekliyordum, Sayın Başkan, yürütmeden beklediğimiz adım yasamadan geldi ama nasıl geldi? Keşke gelmeseydi. Bugün Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonu saat 15.00'te toplanacak ve bu toplantıda Zahide Yetiş'i dinleyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ekmen, tamamlayın lütfen.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım, ben merak ediyorum, acaba Sayın Hulki Cevizoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonunun Zahide Yetiş'ten öğreneceği ne var? RTÜK'ün dahi -biliyorsunuz, iktidara yakın medyayla ilgili RTÜK uygulamalarına hepimiz tanığız- dayanamayıp soruşturma açtığı bu hanımefendiden bu Komisyon ne öğrenecek? Mesela "Benim kayınbabamla on gün evli kaldı. Makbule'nin evlilik sayısı 13'e çıktı." Bunu mu öğreneceğiz? Yani Makbule'nin niçin bu hâle geldiğini mi Zahide anlatacak? "Karı kocanın büyük yüzleşmesi: Karım beni asansörcüyle aldattı." Bunu mu Zahide Hanım bugün Komisyonda anlatacak? "Baba olamıyorum ama çocuğum var." Bu trajediyi mi Zahide Hanım acaba Meclis Komisyonunda bize anlatacak? "Türkiye bu olayı konuşuyor." Hele hele bu olay... Bir kadının -çok özür diliyorum- porno videosunu "o zavallı kadın" diye izlettiler, o kadın bile değildi. Kocası o gün onu öldürse sorumlu kim olacaktı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ekmen, tamamlayın lütfen.
Buyurun.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - RTÜK soruşturma açtı. Zahide Yetiş canlı yayında bir kocaya karısına ait diye sahte porno video izlettiğini mi bize anlatacak?
"Dilek'in akıl almaz ilişkileri: Aynı stüdyoda 3 tane yasak aşkı konuşuyor." Sevgili AK PARTİ'li arkadaşlar, "Dilek 7'nci aşkına diyor ki 'Benim kocam olacak.'" Zahide Yetiş bugün, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bu Komisyona bunları mı anlatacak? Vaktimiz var. Bu sunumun behemehâl iptal edilmesi gerekiyor. Bu rezalete, bu çirkefliğe Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında müsaade edilmemesi gerekiyor. Bu konuya da dikkatinizi çekmiş olayım.
Teşekkür ederim. (YENİ YOL ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, İYİ Parti Grubu adına Grup Başkan Vekili Turhan Çömez'e aittir.
Buyurun Sayın Çömez.
33.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, geçtiğimiz haftalarda Mecliste onaylanan torba yasaya ve Siber Güvenlik Kurulu Başkanlığıyla ilgili olarak önümüzdeki günlerde gelecek yasaya, Cumhurbaşkanının yurt dışı seyahatlerine, Donald Trump’ın Gazze’ye yönelik açıklamalarına, ekonomiye ve Merkez Bankasının enflasyon tahminlerine ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Ekmen konuşmasının sonunda çok önemli bir konuya temas etti, harfiyen katılıyorum. Bu konuda Meclisin hassasiyet göstermesi ve buna dair çalışmalara katkı verirken yanlışlıkların altına imza atmaması son derece önemli, bu hatırlatmasından dolayı teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz haftalarda Mecliste bir torba yasa onaylandı. Bu torba yasa gelmeden önce bazı maddelere itiraz etmiştik ve iktidar cephesi "Peki bunları çıkartalım." demişti ancak torba yasayla daha sonra tekrar Parlamentoya geldi ve buradan kabul edilerek hayata geçti. Bunlardan bir tanesi Devlet Denetleme Kurulu. Biliyorsunuz, Devlet Denetleme Kurulu iktidarın sıklıkla eleştirdiği "darbe anayasası" denen 1982 Anayasası'nda kurulmuş ve zamanın Cumhurbaşkanı da bu Kurulun başı olarak tayin edilmişti, belirlenmişti. Tabii, şimdi, biz itiraz ettiğimiz, darbe anayasasıyla kabul edilmiş olan bu Devlet Denetleme Kuruluna inanılmaz yetkiler verdik ve Sayın Cumhurbaşkanı artık tamamen tek karar verici, yargı dışında Türkiye'deki birçok kurumun ilgililerini, yetkililerini görevden alabilecek statüye ve imkâna sahip. Tabii, bununla da sınırlı kalmadı. Ardından bir kayyum yasası yine aynı torba yasa içerisinde onaylandı. Artık şirketlere rahatlıkla kayyum atanabilecek, bu kayyumlar tamamen bir milletvekili gibi dokunulmaz olacak. Yine, süreç yargıya taşınmak istenirse ilgili şirketin veya kuruluşun bulunduğu yerde değil de BDDK'nin olduğu yerdeki mahkemeye taşınabilecek. Dolayısıyla, bütün bunlar aslında Türkiye'nin yavaş yavaş artık otokratik bir ülke olduğunun kanıtı niteliğinde. Bunlar maalesef doğru şeyler değil. Tabii, bunları niye söyledim? Önümüzdeki günlerde buna benzer bir yasa daha gelecek Meclise. Siber güvenlik kurulu başkanlığı... Fakat ilginç olan şu: Cumhurbaşkanlığında böyle bir kurul zaten kurulmuş, "E biz zaten hazırladık bunu." demiş Sayın Cumhurbaşkanı "Alın bunu Parlamentodan geçirin, yasayı da tamamlayın." demiş ve kurulduktan birkaç gün sonra söz konusu yasa yine Mecliste Komisyona gelmiş ve 15 Ocakta Komisyondan geçmiş ve önümüzdeki günlerde Parlamentoya gelecek. Tabii, bunun çok ciddi mahzurları var. Bu yasayla beraber artık hiç kimsenin özel hayatı olmayacak; bütün yazışmaları, sosyal medyası, internet bağlantıları, her şey teker teker yargı kararı olmaksızın bu komisyonun başındaki, Cumhurbaşkanlığında görev yapan bir memur tarafından alınacak bir kararla, atılacak bir imzayla denetim altına alınacak, bütün bunlar takip altına alınacak. Bunları arka arkaya koyduğumuz zaman Türkiye'nin artık yavaş yavaş bir demokratik zeminden otokratik zemine kaydığını söylemek mümkün. Buna topyekûn itiraz ediyoruz ve Parlamentoyu da bu tür çalışmalara onay vermemesi konusunda görev ve sorumluluğa davet ediyoruz.
Şimdi, geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı bir yurt dışı seyahatine çıktı, başarılı bir seyahat olmasını temenni ederiz. Tabii, bu seyahatlerin gösterişli olmaması, hakikaten gösterişten uzak ama ülke menfaatlerine fayda sağlayıcı olması bizim için önemli ve değerli.
Bundan bir süre önce Sayın Erdoğan'ın Amerika'ya yaptığı seyahatte 5 tane uçakla havada konvoy yapmasını hep eleştirdik. Bu uçaklardan bir tanesi kendisi ve ailesi için, bir tanesi ekibi için, bir tanesi iş adamları için, bir başkası gazeteciler için, bir tanesi de yine Sayın Cumhurbaşkanının araçlarının taşındığı bir kargo uçağıydı; 5 uçakla havada konvoy yapılmıştı. Yine, Sayın Erdoğan Malezya ziyaretine çıktı, Asya ziyaretine çıktı. Yine, aldığımız bilgilere göre, Erdoğan 3 uçakla havada konvoy yapmış. Bunlardan bir tanesi ailesinin ve yakınlarının kullandığı uçak, Katar'dan hediye geldiği söylenen bir uçak; bir diğeri yine gazetecilerin ve ekibinin olduğu uçak, bir başkası ise Sayın Erdoğan'ın araçlarının taşındığı kargo uçağı. Allah aşkına yani bunlarla mı biz dünyaya itibar gösterisi yapacağız? Bunlarla mı "Biz güçlüyüz." diyeceğiz? Arabaların taşındığı uçak sayısı arttıkça, havada konvoy yapan uçak sayısı arttıkça "Biz çok güçlüyüz." mü diyeceğiz, "Biz çok kudretliyiz." mi diyeceğiz? Eğer hakikaten çok güçlü ve kudretliysek, hakikaten sözümüz dünyada dinleniyorsa ve itibar sahibiysek o zaman Trump açıklama yaptığında ona diyeceğiz ki: "Bir dakika, ey Trump, sen bir dur! 2 milyon kişiyi Gazze'den süremezsin, Orta Doğu'nun kaderini sen tayin edemezsin. Orta Doğu'yla ilgili bir adım atmaya kalkarsan dünya devi Türkiye'yi karşında bulursun; böyle bir adım atma, 2 milyon kişiyi tehcir etmeye cüret etme, yeltenme!" Bunu demesi lazım güçlü bir devletin ama Sayın Erdoğan bunu demek yerine "Trump'ın yapmış olduğu değerlendirmeyi dikkate bile almıyorum, ciddi bulmuyorum." tarzında havaalanında bir açıklama yaptı ve ondan sonra havadaki konvoyunu tamamladı, 3 uçakla Asya seyahatine çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çömez, tamamlayın lütfen.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bakın, bir ülkenin güçlü olması için ekonomisinin güçlü olması lazım. Bir ülkenin güçlü olması için hukuk kimliğinin güçlü olması lazım, insan haklarının, özgürlüklerin güçlü olması lazım, sanayisinin güçlü olması lazım ve o ülkenin her şeyiyle güçlü olabilmesi lazım. Ondan sonra ülkeniz güçlü olduğu zaman lideri de elbette güçlü olur. Trump'ın bölgedeki atmış olduğu adımlara, 2 milyon kişiyi tehcir etmeye cüret etmesine sizin sesiniz çıkmayacak, sonra da havada 3 tane uçakla konvoy yapıp güçlü bir ülke olduğunuzu söyleyeceksiniz.
Tabii, ekonomi deyince, birkaç cümle de ekonomiyle ilgili etmek istiyorum. Bakın, geçtiğimiz günlerde Merkez Bankası Başkanı bir açıklama yaptı, dedi ki: "Ben aslında yüzde 21 olarak düşünüyordum enflasyonu ama vazgeçtim, zaten bugüne kadar attığımız adımların hiçbiri doğru çıkmadı, yaptığımız tahminlerin, ortaya koyduğumuz tahminlerin hiçbiri doğru çıkmadı, ne olacak, bir kere daha tahminimi yenileyeyim."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Çömez lütfen.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Geçen yıl sonunda 2025'e dair yapmış olduğu enflasyon tahminini geçtiğimiz günlerde artırdı; yüzde 21'di, yüzde 24'e çıkardı, şimdi arada yüzde 3'lük bir fark var. Peki, soruyorum buradan Merkez Bankası Başkanına: Bu kadar kolay revizyon yaparken, aynı zamanda, sen, emeklinin, asgari ücretlinin, memurun hakkı burada yenirken bununla ilgili de bir revizyon yapacak mısın?" Geçtiğimiz yılların da tahminlerine baktım, 2021'de önce "9,4" demiş, sene sonuna gelmişiz, enflasyon 36. 2021'de "11,8 olacak." demiş, sonra "Vazgeçtim ben, 23,2 olacak." demiş, sene sonuna geldiğimizde 64,27 olmuş. Yine, 2023 yılına geldiğimizde "22,3 olacak enflasyon." demiş, bakıyorsunuz 64,77. Yine, geçen yıl "36 olacak." demiş ama yıl sonuna geldiğimizde 44,38 olmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Çömez, tamamlayın lütfen.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Dolayısıyla artık bu güvensizliklere son vermek için önce TÜİK'in doğru düzgün rakam açıklaması, ondan sonra da ekonomiyi yönetenlerin meseleye rasyonel bir gözle bakabilmesi lazım ki insanlar ona göre tedbirlerini alsınlar. Çiftçi şu anda ciddi sıkıntıda, köylü ciddi sıkıntıda, hayvan yetiştiricisi ciddi sıkıntıda, sanayi kan ağlıyor -bir kere daha altını çiziyorum, sanayi kan ağlıyor- mobilya üreticisinin ihracatı yarıya düşmüş, tekstil çöküyor. Geçtiğimiz iki yıl içerisinde 300 bin kişi tekstilde işten ayrılmak zorunda kaldı, bu yıl da muhtemelen bir o kadar insan tekstilde işten ayrılacak. Tabiatıyla, bu rakamları doğru düzgün analiz etmek, topluma doğru mesaj vermek, doğru bilgi vermek iktidarın sorumluluğu. Eğer hakikaten dünya lideri olunmak isteniyorsa, güçlü bir devlet olunmak isteniyorsa öyle havada konvoylarla falan değil, güçlü bir ekonomiyle, güçlü bir söylemle ve buna uygun eylemlerle Türkiye'yi istikbale taşımak gerekiyor diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Filiz Kılıç'a aittir.
Buyurun Sayın Kılıç.
34.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'ye yönelik planlarına ilişkin açıklaması
FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri takip eden yüce Türk milleti; Filistin halkının bağımsızlık mücadelesine ve toprak bütünlüğüne yönelik büyük bir tehdidi konuşmak zorundayız. Gazze yıllardır süren bir insanlık dramının merkezi olmuş, İsrail'in ağır saldırıları altında binlerce masum sivilin hayatını kaybetmesine tanıklık etmiştir. Ateşkes anlaşmasının ve esir takasının gerekliliklerine uymayan İsrail hezeyandadır. Anlaşılan maddeler içinde günlük 50 tanker geçişi olması gerekirken bu sayı 35'tir; 12 bin yardım tırı geçmesi gerekirken günlük 8.500 yardım tırının geçişi sağlanmaktadır; İsrail, 60 bin mobil evin kurulmasına anlaşmaya uymayarak maalesef izin vermemiştir; 200 bin çadır kurulması gerekirken şu ana dek 20 bin çadırın kurulmasına ancak izin verilmiştir. Hâl böyleyken şimdi de Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'yi devralma planları gündeme gelmektedir; bu, düpedüz, işgalin yeni bir yüzüdür. Bu girişim açıkça Filistin halkının iradesini yok sayan, uluslararası hukuka aykırı ve emperyalist bir yaklaşımdır. Gazze, Filistin'in ayrılmaz bir parçasıdır ve orada yaşayan milyonlarca insanın kaderi Amerika Birleşik Devletleri'nin çıkarlarına göre belirlenemez; Birleşmiş Milletler kararları, uluslararası hukuk ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı bu tür bir dayatmaya kesinlikle izin veremez.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amerika Birleşik Devletleri'nin bölgeye barış ve istikrar getirme iddiası, geçmişte Irak'ta, Suriye'de ve Afganistan'da gördüğümüz gibi, büyük bir yıkıma dönüşmüştür. Filistin meselesinin çözümü dış müdahalelerle değil Filistin halkının meşru temsilcileri ve uluslararası hukuk çerçevesinde sağlanmalıdır. Gazze'de bir himaye yönetiminin değil Filistin halkının iradesine dayalı bir bağımsızlık sürecinin destekçisiyiz. Bu vesileyle, uluslararası toplumun tüm vicdan sahibi ülkelerini Gazze'ye yönelik bir emperyalist girişime karşı açık ve net bir duruş sergilemeye davet ediyorum. Filistin'in bağımsızlığı sadece Filistin halkının hakkıdır ve bu hak asla pazarlık konusu yapılamaz. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin de ifade ettiği gibi, Filistinli mazlumlar yalnız değildir, Türk milleti onların yanındadır. İsrail'in kanlı saldırıları ne kadar vahşiyse buna sessiz kalanlar da en az o kadar suçludur. Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi soruyorum: Gazze'yi devralmak isteyen Amerika Birleşik Devletleri yıllardır bölgede ne yapmıştır; barış mı getirmiştir, adalet mi sağlamıştır? Cevabı da ben vereyim: Hayır; kan, gözyaşı ve kaostan başka bir şey getirmemiştir. Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'yi himaye bahanesiyle kontrol altına alma çabası, İsrail'in Filistin topraklarını parça parça yutmasına hizmet eden bir oyundur. Sayın Genel Başkanımızın da dediği gibi, büyük şeytanın kirli oyunlarına sessiz kalamayız. Filistin davası sadece Filistinlilerin değil, tüm İslam dünyasının ve insanlık vicdanının meselesidir. Buradan Filistin halkının mücadelesini destekleyen bütün vicdan sahibi devletleri ve uluslararası kurumları göreve çağırıyorum. ABD'nin Orta Doğu'da vekâlet yönetimleri kurma girişimine asla müsaade etmeyeceğiz.
Son olarak şunu haykırıyoruz: Ne Kudüs sahipsizdir ne de Gazze yalnızdır diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Gülüstan Kılıç Koçyiğit'indir.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
35.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, bu sabahki gözaltı kararlarına, Van Belediye Eş Başkanı Abdullah Zeydan'a, Halkların Demokratik Kongresine, Hatay Büyükşehir Belediyesinin deprem anma programları için yaptığı harcamaya, asgari ücrete ve bir restoran zincirinin işçilerine ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, gün yok ki burada söz aldığımızda bir AKP hukuksuzluğundan bahsetmeyelim. Gerçekten biz de böyle normal, sıradan şeyleri dillendirmek istiyoruz ama ne yazık ki iktidarın istibdat rejimi nedeniyle her gün baskıyı, her gün gözaltılarını, her gün yargı hukuksuzluklarını konuşuyoruz.
Evet, bu sabah Manisa'da 18 kişi, Ankara'da da 8 kişi sabahın köründe evleri basılarak gözaltına alındılar. Bunlardan, gözaltına alınanlardan birisi partimizin yerel seçimlerde Belediye Eş Başkan adayı olan Cevdet Yıldız, birisi bir önceki dönem HDP Ankara İl Eş Başkanı, bu dönem Parti Meclisi Üyemiz Pakize Sinemillioğlu, diğerleri eski BTS Genel Başkanı Nazım Karakurt, Etimesgut eski İlçe Eş Başkanımız Lokman Aydoğmuş. Peki, bunlar niye gözaltına alındılar? Manisa'da gözaltına alınanlar geçen yılki Nevruz kutlamalarına katıldıkları gerekçesiyle, Ankara'da gözaltına alınanlar ise sosyal medya paylaşımları ve demokratik etkinliklere katılım suçlamasıyla gözaltına alınanlar. Bakın, bunların hiçbiri normal hukuk devletinde suç değildir ama AKP iktidarında her şey suç çünkü AKP'nin yapmadığı her şey zaten bu ülkede suç.
Şimdi, bir ülkede insanların, halkların kendi kültürlerini, kendi bayramlarını kutlaması, oraya gitmesi, oraya katılması ya da muhalif görüş ve düşüncelerini, iktidarı tenkit eden görüş ve düşüncelerini sosyal medyada paylaşması ya da demokratik, barışçıl eylem ve etkinliklere katılması nasıl oluyor da suç oluyor, bunu gerçekten çıksınlar, bize anlatsınlar, izah etsinler, biz de bilelim.
Dün geceden beri -bakın, burada ifade ettik; Van Belediye Eş Başkanımız Sayın Abdullah Zeydan'a üç yıl dokuz ay ceza verildi- bütün bu cezalandırmalardan, Belediye Eş Başkanlarına verilen cezalardan sonra kayyum atandığı için dünden beri Van halkı ayağa kalkmış durumda, Belediyemizin önünde binlerce kişi bekliyor ve eksi 8 derece soğuğa rağmen Belediyenin önünde bütün gece bekleyiş devam etti. Şimdi soruyoruz: Gerçekten bu halka bunu neden yaşatıyorsunuz? Yani 31 Mart seçimlerinde Van halkı size sandıkta gereken cevabı verdi, 14 belediyenin 14'ünü aldık, sonra ne oldu? Gasbetmeye çalıştınız, 2 Nisanda yeniden o belediyeyi aldık. Şimdi yeniden Belediyemizi gasbetme tehdidi karşısında halk gelmiş, oyuna, iradesine, sandığına sahip çıkıyor. Bu zulüm değilse nedir? Sandıkta sadece sizin attığınız oyların geçerli olduğu, sadece siz sandıkta çıktığınızda o sandığın geçerli olduğu bir sistemi kurmuşsunuz, bunu yerleştirmek istiyorsunuz ve buna karşı söz söyleyenleri, buna karşı çıkanları da yargı eliyle tutuyorsunuz, götürüp cezaevine koyuyorsunuz. Tabii, bununla beraber, hâlihazırda İstanbul'da gözaltına alınanların gözaltıları devam ediyor. Bunların hiçbirini kabul etmiyoruz. Özellikle de -dün ifade ettim, bugün bir kez daha ifade etmek istiyorum- en yerelden uzlaşı kültürünün yaygınlaşması, demokratik teamüllerin yerelden başlayarak aslında gelişmesi, kentin yönetimine; il, ilçe, belde yönetimine halkların, toplumsal kesimlerin, inançların katılımını sağlayan çoğulcu bir mekanizma olan kent uzlaşısını kriminalize etme, onu getirip terörize etme faaliyetini reddediyoruz. Bakın, bütün o savcılığın açıklamasında ne var, biliyor musunuz? Bütün demokratik meseleleri PKK'nın da söylemesi. Şimdi, bugün hepimiz "barış" diyoruz, PKK de "barış" diyor; ne olacak? Her "barış" diyeni tutuklayıp cezaevine mi götüreceksiniz? Yani böyle bir absürtlük olabilir mi? Yani hakikat birdir, sırf bir başkası söyledi diye siz bunu kriminalize edemezsiniz. Kent uzlaşısını biz kamuoyuna deklare etmişiz, kamuoyuna açıklamışız, gizli saklı yaptığımız bir şey değil ki. Bu anlamıyla kendinize hak gördüğünüzü başkalarına hak görmeme, başkalarını bunun üzerine suçlama politikasından vazgeçin artık; bunu kabul etmiyoruz. Özellikle HDK'nin ve Demokratik Bölgeler Partisinin o savcılık beyanında suçlanmasını, kriminalize edilmesini de reddediyoruz. Ben tekrar söyleyeyim, dün de söyledim: Halkların Demokratik Kongresi bu ülkede toplumun güçlendirilmesi, toplumun öz örgütlülüğünün gelişmesi ve gerçek anlamda toplumun yönetime katılımı için kurulmuş bir yapıdır; içerisinde dünya kadar çevre var, dünya kadar bileşeni var. Bir dönün bakın, ne yapıyor, faaliyetleri nedir? Her şeyin başına koyuyorsunuz KCK'yi, illegalize ediyorsunuz, atıyorsunuz oraya; böyle bir şey olmaz, bunu kabul etmiyoruz.
Diğer bir mesele: Şimdi, burada dün deprem üzerine konuştuk, önergemiz de vardı, AKP'nin hatibi çıktı, bize güllük gülistanlık bir tablo anlattı, oysaki öyle olmadığını çok iyi biliyoruz. Bakın ne olmuş? Halk konteynerde yaşıyor, halk yoksullukla boğuşuyor. Depremzedeler buraya da geldiler, Eş Genel Başkanımız ile bizi ziyaret ettiler ve neler yaşadıklarını bir bir anlattılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Hani söyleniyor ya "Gidin, yerelden dinleyin." Bizzat o yerelden olan insanlar, yapılar, kurumlar geldi, bize anlattı. Şimdi, bu yoksulluk varken hâlâ, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının raporuna göre 650 binden fazla yurttaş hâlâ konteynerde yaşarken bakın AKP iktidarının yerel yönetimi olan Hatay Büyükşehir Belediyesi ne yapmış? Deprem anmaları için 17 milyon 536 bin TL harcadığı ortaya çıkmış; evet, yanlış duymadınız, tam 17 milyon 536 bin TL. Peki, bunu nasıl yapmış? Normal koşullarda deprem yani çok acil ve afet durumlarında yapılması gereken 21 (b) usulüyle, pazarlık usulüyle yapmış yani Kamu İhale Kanunu'nu bir kez daha ihlal etmiş, acele bir şekilde pazarlık usulüyle çıkmış, yapmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - 31 Ocakta yapılan ihalede Deprem Şehitlerini Anma Programı organizasyonu için belediye kasasından 13 milyon 275 bin TL çıkmış. Bu ihale sadece bir firmaya Erbay Reklam ve Organizasyon Şirketine verilmiş. Bundan iki gün önce, 29 Ocakta düzenlenen başka bir ihalede de 4 milyon 261 bin TL harcanmış ve 6 Şubat anısına yapılacak organizasyon hizmeti de Art İstanbul şirketine verilmiş; evet, gerçek bu. Bu 17 milyon 506 bin TL'yi gerçekten depremzedeye harcasalardı, gerçekten orada konteynerda yaşayan çocuklara harcasalardı, oradaki depremzedelerin bir yarasına merhem olsalardı, olmaz mıydı? Hayır, deprem anmasında bile yandaşını kayıran, deprem anmasında bile depremzedenin parasını, onun kazancını çalan bir iktidar gerçeğiyle karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Koçyiğit lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, yirmi üç yıllık AKP iktidarının özeti: 2005 yılında bir asgari ücretle 2,75 yani neredeyse 3 cumhuriyet altını alınabiliyordu, bugün geldiğimiz noktada 1 cumhuriyet altını 23.655 TL, asgari ücret ne kadar? 22.104 TL. Düşünün, bir ay çalışıyorsunuz asgari ücretli olarak, 1 cumhuriyet altını alamıyorsunuz ya, 1 cumhuriyet altını alamıyorsunuz! Yirmi üç yıllık AKP iktidarı asgari ücretlinin 2 altınını çalmış, 2 altından fazlasını. Bugün asgari ücretli 1 altını alamayacak koşullarda çalışıyor ama sorsanız, herkes güllük gülistanlık, refah içerisinde yaşıyor; asgari ücretlinin de bir derdi yok, emeklinin de bir derdi yok! Kendi alacağını, vergisini yüzde 44'le alan ama gidip asgari ücretliye yüzde 30 zam yapan, dönüp arkasından da hedef enflasyonu yüzde 21'den yüzde 24'e çıkaran iktidara soruyoruz: Asgari ücreti de revize etmeyi düşünüyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Selamlayıp bitireceğim.
BAŞKAN - Selamlayın lütfen Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Enflasyon hedefinizi Merkez Bankası revize etti ya, yüzde 21'den yüzde 24'e çıkardı, siz maaşları hedef enflasyona göre belirlediniz; işçinin, emekçinin, asgari ücretlinin kaybını kim telafi edecek? Onda da ses yok, ona da bir şey demiyorlar.
Son olarak, buradan KFC ve Pizza Hut işçilerini selamlamak istiyorum. Bakın, bir tane açgözlü sermayedar kendisine açılan kredi musluklarını kullanmış, gitmiş, nerede batık bir şey varsa almış; bugün onun sonucunu, onun bedelini kim ödüyor? 7 binden fazla çalışanı olan bu işçiler ödüyor; tazminatlarını alamıyorlar, birikmiş maaşlarını alamıyorlar, kış günü muhatap bulamıyorlar, Pizza Hut'ların ve KFC'lerin önünde bekleyişleri devam ediyor. Soruyorum iktidara: Var mı bir çözümünüz? Var mı bu işçilerin derdine derman olacak bir formülünüz? O da yok. Açtılar kredi havuzlarını, şişirdiler, şişirdiler; günün sonunda adam battı, işçiler ortada kaldı.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Ali Mahir Başarır'a aittir.
Buyurun Sayın Başarır.
36.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonunda bugün yapılacak sunuma, Kamu Başdenetçisi Mehmet Akarca’nın açıklamasına, Cumhurbaşkanının yurt dışı gezisine, Hatay Büyükşehir Belediyesinin deprem anması ve tanıtım için yaptığı ihaleye, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in dün yaptığı açıklamaya, Gaziantep’te bulunan bir tekstil şirketindeki greve ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de ilk duyduğumda "Şaka mı?" dedim. Yani Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonunda sabah programlarında bana göre çok sakıncalı söylem ve eylemlerde bulunan Zahide Yetiş sunum yapıyor. Yahu siz bu Parlamentoyu ne hâle getirdiniz; ben merak ediyorum, biz ne hâldeyiz? Yaklaşık bir buçuk asırdır gelenekleri olan, kuralları olan, kuramları olan bu Parlamentoyu ne hâle getirdiniz arkadaşlar? Kadına karşı şiddet, ayrımcılık konuşulacaksa bu Parlamentoda, seçilen milletvekillerine Zahide Yetiş ne verebilir? Bu, bir sefer, Parlamentoya, milletvekillerine, kadın milletvekillerine hakaret. Dünya çapında bilim adamları, psikologlar, gerçekten televizyoncular, yıllarını bu işe vermiş bilim adamları varken buraya Zahide Yetiş sunum mu yapıyor? Ya, yazıklar olsun! Biz Komisyonu terk ettik, eminim diğer muhalefet partisi milletvekilleri de terk etti ama olmaz, olmaz; bu kadar önemli sorunları sulandırmayın artık. Burası Parlamento, burası Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi. Sabah kanalı değiştirirken bazen takılıyor, bakıyorum; kendisini seyrederken ben utanıyorum, elimden gelse o kanalları ben çıkaracağım listeden ve Meclise sunum yapıyor. Benim artık size söyleyecek sözüm yok bu konuda gerçekten.
Şimdi, ikinci konu; Türkiye'de en çok şikâyet alan Bakanlık Adalet Bakanlığıymış. Bunu ben söylemiyorum, Mehmet Akarca söylüyor, Kamu Başdenetçisi. Gerçekten, bir ülkede en çok şikâyet edilen bakanlık Adalet Bakanlığıysa o ülke için bence birçok şey bitmiştir. Ülkenin geldiği nokta; dün Van'da Belediye Başkanına hüküm vereceksin, birçok belediye başkanına hüküm verdikten sonra kesinleşmesini beklemeden kayyum atayacaksın; milletvekillerini, belediye başkanlarını yargılayacaksın, gazetecileri tutuklayacaksın, bu ülkede konuşan herkesi esaret altına alacaksın, sonra çıkıp bugün "Cumhuriyet Halk Partisi yargılanabilir." diyeceksin bu ülkenin Adalet Bakanı olarak ve şu tablodan utanmayacaksın! Anlıyorum, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, çok şikâyet gelebilir ama Adalet Bakanlığı nasıl birinci olur bu ülkede? Çünkü adaleti yok ettiniz, adalete olan inancı yok ettiniz, yargıyı itibarsız hâle getirdiniz. Bunu biz söylemiyoruz, bakın, muhalefet söylemiyor; bunu Mehmet Akarca söylüyor, Eski Yargıtay Başkanı ve Kamu Başdenetçisi bunu söylüyor.
Diğer bir durum, gerçekten üzüntü duyuyoruz; Beyefendi beş günlük yurt dışı gezisine 3 uçakla gidiyor. Bir uçakta ailesi, bir uçakta bürokratları -Diyanet İşleri Başkanı, RTÜK Başkanı- diğer uçakta hediyeler. Ya, kimin parasıyla bunu yapıyorsunuz? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı ailesini ne hakla benim paramla, benim uçağımla; emeklinin, işçinin, çiftçinin parasıyla yurt dışına götürüyor? Hediyeleri ne hakla götürüyor? Arkadaşlar, İsviçre'de yirmi yıldır kullanılan uçak eskidiği ve değiştirildiği için -tek uçak- iktidar sallandı, halk ayaklandı ama siz havada, karada konvoylar yapıp bu ülkeyi ne hâle getiriyorsunuz. Bakın, ramazan ayı geliyor, asgari ücretli açlık sınırının altında yaşıyor. Ramazan ayında insanlar evlerinde tencere kaynatamayacaklar. Emekliyi konuşmak bile istemiyorum, üzüntü duyuyorum, emekli zaten maaşıyla on gün geçinemiyor. Beyefendi 3 uçakla havada, yurt dışına gidiyor. Tarifeli uçak demiyorum artık, tek uçak yetmiyor mu yahu size? Kimin parasıyla bunu yapıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Başarır, buyurur.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Dün depremi konuştuk. Hatay Büyükşehir Belediyesi bürokratların, VIP'nin geçiş yollarını acilen yaptı; altyapı dâhil her şey eksik, yollar yok. 17,5 milyon deprem anması ve tanıtım için ihale yapmış. Arkadaşlar, hepimiz anıyoruz zaten, bunun için para harcamanıza gerek yok, hepimiz oradayız zaten; herkes dua ediyor, herkes ağlıyor, herkes o günü en acı gün olarak kabul ediyor. Niye bu para harcanıyor? 17,5 milyon ama evler teslim edilmedi, yollar yapılmadı, altyapı yapılmadı, insanlar hâlâ çadırda yaşıyor.
Dün Bakan Şimşek tarihî bir açıklama yaptı, dedi ki: "Enflasyon dar gelirliyi vuruyor."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Vallahi bravo(!) Bu kadar bilgili, öngörülü, hiçbirimizin akıl edemediği bu tespiti yapan Bakanı nereden bulduysanız teşekkür ediyorum size(!) Biz yıllardır enflasyonun zenginleri, bol gelirlileri vurduğunu düşünüyorduk(!)Ya, bunu zaten biz söylüyoruz. Sayın Mehmet Şimşek, sen geldiğinde yüzde 30 olan enflasyon oranı yüzde 60'lara çıkmış, sen enflasyonu düşürmek için geldin, "Bu kararları, ilkeleri, kuramları ortaya koyacağım." dedin, enflasyon geldiğin güne göre 2 kat artmış; yaptığı tespit bu. Bize bu tespiti yapma, "Çözüm nedir?" bunu söyle. Cumhuriyet tarihinden bugüne kadar ilk kez bir tam altın asgari ücretin üzerine çıkmış; asgari ücretli, emekli, işçi, milyonlarca çalışan -40 milyona yakın- açlık sınırının altında yaşıyor ve biz neyi konuşuyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bitireceğim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Başarır lütfen.
Buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Şimdi, asgari ücret demişken gerçekten insan üzüntü duyuyor, 22.104 lira belirlendiğinde biz dedik ki: "Bu düşük." Bu ülkenin Cumhurbaşkanı dedi ki: "Ben en düşük maaşı belirliyorum, patronlar, işverenler de bunu yükseltiversin." Gaziantep'te Çelikaslan Tekstil Şirketinde -kendi milletvekilleri, şu anda AKP'nin milletvekili- çalışan, işçi maaşını az bulduğu için -çünkü yüzde 30 zam yapıyor, asgari ücretin çok az üstünde- grev yapıyor; kardeşi geliyor, işçi diyor ki yüzüne: "Sen benim sırtımdan, emeğinden zengin oldun." "Hayır, Allah verdi."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Başarır, selamlayalım lütfen.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Allah kimseyi zengin yaratmadı ama Allah her yarattığı insana dünyadaki en büyük zenginliği verdi, akıl verdi, vicdan verdi, ahlak verdi doğduğunda -her insan ahlaklı doğuyor- Allah verdi ve bu şirketin, "Allah verdi." diyen şirketin vergilerine baktığımız zaman, yaklaşık 3 milyara yakın ciro yapmış, bunun binde 1'ini vergi olarak ödememiş. Bakın, ben AKP Grubuna söylüyorum, bunu söylemekten de üzülüyorum; Denizli Milletvekili, Batman Milletvekili, Iğdır Milletvekili, şimdi Gaziantep Milletvekili; Allah verdi hepsine, fabrikaları var, olsun ama niye vergi ödeyemiyorlar? Allah verdi, Allah onlara "Vergini verme, parana para kat." diyor öyle mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RUKEN KİLERCİ (Ağrı) - Öyle bir şey yok!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Öyle bir şey var, televizyonlarda var, her yerde var; yalan değil, bunlar gerçek arkadaşlar.
RUKEN KİLERCİ (Ağrı) - İspat et!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Son cümlelerim.
BAŞKAN - Mikrofonu son kez açıyorum Sayın Başarır, selamlayın lütfen.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Gerçekten ahlaki bir çöküntüyü yaşıyoruz. Bu toplumda birçok şeyi giderebiliriz; iktidara yarın geliriz, biz maaşları artırırız, refahı getiririz ama çöken ahlakı düzeltmek kolay olmayacak bakın. Bu ülkede AKP'liysen vergi vermeyeceksin, yargılanmayacaksın, sorgulanmayacaksın, yüzlerce soruşturma olmasına rağmen bir belediye başkanı hakkında bir iddianame gelmeyecek; Van dâhil, Beşiktaş dâhil birçok belediyeye kayyum atanacak ya da tutuklanacak; olmaz. İşte bu yüzden Adalet Bakanı bu ülkede ve dünyada en çok şikâyet alan Bakan.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Özlem Zengin'e aittir.
Buyurun Sayın Zengin.
37.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, konuşma sürelerine, kadın programlarına, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, konuşmalar bence çok uzun oluyor Sayın Başkanım yani buna da bir formül bulmamız lazım yani makul bir sınırlama, dakika meselesi de işi çözmüyor ama son derece geniş bir alanda söylenen sözler var, bunlara cevap verseniz -itiraz ettiğim şeyi ben yapmış oluyorum ama- gün içerisinde her hâlükârda bunlara cevap vereceğiz çünkü "Bunlar günün sonunda insanların zihinlerinde soru işareti uyandırır mı?" acaba diye düşünmeden geçemiyorum.
Şimdi, ben bütün bu konular içerisinde doğrusu tek bir konuya cevap vermek istiyorum ve fikirlerimizi ifade etmek istiyorum; bu sabah kuşağı meselesi.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Uçak...
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - O ayrıca, onu da konuşuruz, o sizin temrininiz hâline geldi.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Uçağı konuşalım, uçağı biraz konuşalım.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Şu kadın meselesi önemli, kadın kuşağı.
Doğrusu bunu söylemeye de çokça hakkım olduğunu düşünüyorum çünkü ben kendim her gün, üç yıl boyunca her gün canlı olarak kadın kuşağı programı hazırlayan, sunan insanlardan birisiyim. Sabah kuşağı yapmanın ne anlama geldiğini bildiğimi düşünüyorum ve kendim program yaparken de bir rekabet içerisinde diğer kanallarda nasıl kadın programları yapıldığını gördüm ve iyi bir program yaparsanız, işte, böyle şeyler yapmadan da izlenebileceğini kendim de yaşayarak gördüm ve şuna inanıyorum: Bir ülkede kadın programlarının nasıl olduğunu tanımlamak -evvelden on yıl derdim, şimdi daha kısa tutuyorum- beş yıl sonra bu ülkede ne olacağının bire bir iz düşümüdür. Kadın kuşağı programları fevkalade önemlidir ve şu anda, gerçekten, Türkiye'de bir kadın kuşağı programları sorunu var. Sadece sabah değil öğleden sonra da var olan programlarda dehşet problemli işler oluyor. Şimdi, bununla ilgili geriye dönük olarak çokça işler de yapıldı. Örneğin, bir zamanlar evlilik programları vardı, bence insan onuruna hiç yakışmayan programlardı. Bunların ortadan kalkmasıyla alakalı olarak benim de dâhil olduğum, kadın örgütlerinin de dâhil olduğu ve aynı zamanda bakanlarımızın içinde olduğu çalışmalar yapıldı, bunların bir kısmı nihayet buldu ama şu anda hâlâ bu problem var ve bu problemi beraber çözmemiz gerekiyor.
Şimdi, biraz evvel arkadaşımız Sayın Ekmen gösterdi; bunları zinhar kabul edemeyiz, bunları tasvip edemeyiz. Bizler hukukçu olarak, hukuk fakültelerinde, özellikle pratik çalışmalarda... Bugün değil yıllar öncesinde de çok daha öncesinde de hayatın içerisinde pek çok anlatılması zor tarifsiz çirkinlikler vardır, hukuki problemler de vardır maalesef. Bunların var olması, bunların hukuken en ağır yaptırım alması başka bir şeydir, bu çirkinliklerin ekranlarda gösterilmesi bambaşka bir şeydir. Eğer siz bunları ekranlarda gösterirseniz insanların zihninde bunların olması muhtemel hâle gelir, bunlar normalleşir maalesef. Şimdi, bu anlatılan şeylerin ekranlarda olmaması için biz parti olarak uğraşıyoruz, hep beraber çalışmamız lazım. Şimdi, bunun için önümüzde bir fırsat var. Biliyorsunuz, hepimizin oylarıyla Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonu kuruldu. Bu Komisyon bu işleri yaparken, bu konuda araştırma yaparken elbette ki televizyon programlarını da incelemek durumunda. Ben de biraz evvel, siz söyledikten sonra burada öğrendim davet edilen kişiyi ve Komisyon Başkanımızı aradım. Şunu söylemem lazım: Komisyon olarak bütün sabah ve öğlenden sonra kuşağı programı yapan yapımcı ve program sunucularını davet etmişler. Tabii, burada siz soruyorsunuz "Ne öğrenilecek?" diye. Bence onlar öğrenmeliler; bu olan bitenin Türkiye'ye ne kadar zarar verdiğini, toplumu ne kadar bozduğunu, buradaki rahatsızlığı görmeliler. Aynı zamanda, bizler bu Komisyonun tamamlanmasından sonra burada düzenlemeler yapmalıyız. Size katılıyorum, biraz evvel söylediğiniz şeye katılıyorum. Bir defa, bu konularla ilgili, efendim, özel hâl, bu konuda herhangi bir indirime yol açacak olan şeylere bizim engel olmamız lazım, iyi hâl indirimi de dâhil olmak üzere bizim bu konuyla ilgili olarak muhakkak suretle herhangi bir şekilde indirime müsaade etmeyecek, kolay bir yönteme müsaade etmeyecek belki de yeni düzenlemeler yapmamız lazım. Aynı şey televizyon yayıncılığı için de geçerli. Bugün sadece onlar değil çağrılanlar arasında... Tabii, reklam gelirleri çok önemli, bu reklam gelirleriyle ilgili olarak Televizyon İzleme Araştırmaları Anonim Şirketinin Genel Müdürü de davet edilmiş durumda. Yine, aynı şekilde, Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği Yönetim Kurulu Başkanı da davet edilmiş durumda, daha pek çok davetliler de olacak. Buradaki mesele, bir taraftan soru sormak, bir taraftan da davet edilenlerin her birinin aynı ortamda bulunarak yapılan işin yanlışlığını bir bütün olarak görmelerini sağlamak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Zengin
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Herkese görev düşüyor; reklam veren firmalara da görev düşüyor, televizyon kanalı sahiplerine de görev düşüyor; kamuoyunda medyayla alakalı iş yapan herkese bu konuda özel bir duyarlılık düşüyor, bir diğer önemli duyarlık da bence izleyenlere düşüyor. Yani burada toplumsal olarak bir refleks vermemiz lazım. Hiçbirimiz ekranlarda bu kadar çirkin, bu kadar nahoş şeyleri izlemek durumunda değiliz, bu kadar detay detay dinlemek durumunda değiliz. Herkesin ruh dünyasında hasar açıyor; çocuklara zarar veriyor, kadınlara, aileye. Bize düşen şey, burada olması gereken şey, gerçek manada toplumsal hayata faydası olacak kültür, sanat, dünya standardında yapılan kuşak programları var, bu kuşak programları formatına Türkiye derhâl geçmek durumundadır ve bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de ortak bir çağrısı olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Komisyonun amacı da zaten bunu sağlamaktır ve bir taraftan da kadına karşı yapılan şiddete giden yolları tıkamak için bunları yapmaktır. Bu olan bitenler de maalesef bu şiddetle alakalı meseleyi büyütmekte, bunları normalleştirmekte. Komisyonun faaliyet raporu içerisinde bu konuya dair önleyici tedbirlerin neler olacağı da zaten sarih bir şekilde ifade edilecektir.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ekmen.
38.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım, ben Özlem Hanım'a teşekkür ediyorum. Bulunduğu pozisyon ile yaşanan sorunlar ve bunlara cevap arama noktasında kendisi açısından çok zor bir konuşma yaptığını tahmin ediyorum, bunu da anlayışla karşılıyorum. Ama birkaç konuya mademki hep beraber çözüm arayacağız, birkaç konuya kısaca değinmek gerekiyor önce programlar açısından, sonra Komisyon Başkanımızın verdiği cevap açısından. Şimdi, muhalefetten çok az yardım istiyorsunuz, bu konuda yardım istemiş olmanızdan memnun kaldık ama konu bizim yardımımızla çözülecek aşamaya gelmeden önce RTÜK eliyle çözülebilir. Sadece son iki ayda 15 civarında gazeteci yayınları ve muhalefet ettikleri için gözaltına alındılar. Yani suçlama bu, hani bir ajitasyon yapmıyoruz, suçlama bu. Bunlarla ilgili olarak, RTÜK'ün denetim yetkisini neredeyse hiçbir şekilde kullanmadığını biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ekmen, mikrofonu son kez açıyorum. Tamamlayın lütfen.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sonra konu bize gelinceye kadar, sonra kamu bankaları reklam veren olarak bu kanallara reklamlarını keserek bir katkıda bulunabilirler. Mesela, Türkiye'nin en hayırsever kişisi olan Sayın Genel Müdür bu kanallara reklam vermeyerek bunları beslemeyi kesebilir. Sonra, diğer kamu otoriteleri aracılığıyla aktarılan reklam payları sıfırlanabilir.
Bakınız, dikkat ediniz Sayın Başkanım, bunların tamamı İletişim Başkanlığıyla aynı dalga boyunda yayın yapan kanallar. Sözcü TV'den, Halk TV'den, İlke TV'den bahsetmiyoruz; Acun Medyadan, Demirören Medyadan, Şahenk medyadan, Turkuvaz Medyadan bahsediyoruz. Bunlara karşı mademki bu öfke toplumda var, meşru ve Meclis de bunun bir zemini, o zaman iktidar tek yönlü tedbirlerle bunları çok rahatlıkla çözebilir.
Son olarak, bence Komisyon Başkanı büyük bir yanlış yapıyor. Biz iyi ki bugün haberdar olduk. Demek ki biz bugün...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Son cümlem efendim.
BAŞKAN - Son cümlenizi alalım lütfen.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Şimdi, bütün yayın yapanları davet etmiş. Efendim, bunlar tepkimizi dinlemeye değil bir bilirkişi, bir üstat edasıyla Komisyona sunum yapmaya, anlatım yapmaya geliyorlar. Dolayısıyla bunlar gelsin de Meclisin tepkisini dinlesin diye bir şey söz konusu değil. İkinci olarak, bunun anlamı, bu hanımefendi gibi en az 4-5 ayrı kişinin de gelip Komisyonu saatlerce meşgul edeceğidir. Mesela, Deprem Araştırma Komisyonunda beton çalan müteahhitleri de çağırıp tepkimizi dinlesinler diye davet ediyor muyuz efendim? Mesela, sokak hayvanlarını itlaf eden insanları da Meclise çağırıp bizim buna karşı tepkimizi görsünler diyor muyuz? Sizin bulduğunuz en uygun cümle bu, itiraz etmiyorum ama Komisyon behemehâl bu kararını gözden geçirmelidir ve muhalefet milletvekilleri de bu sunumlara katılma kararını grup yönetimleri olarak dikkate almalıdır. Komisyon Başkanı bunda ısrar edecekse o zaman muhalefet milletvekilleri bu rezalete taraf olmamalıdır diyorum.
Teşekkür ediyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Çömez, buyurun.
39.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin ile Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Sayın Zengin'e ben de teşekkür ediyorum. Ortada ciddi ve hakikaten çözülmesi gereken bir problem var ve bu konuda hassasiyet ortaya koydu.
Tabii, Sayın Ekmen dedi ki: "Sorunun kaynağı olanları Meclise çağırıp onlara dert yanmak ya da onlara sorunu anlatmak doğru değil." Ben de buna katılıyorum.
Fakat Sayın Zengin, bu sorun aslında bugün ortaya çıkan bir sorun değil, 22'nci Dönemde milletvekili iken bu sorunun ilk emareleri ortaya çıktı. Ben bununla ilgili bir rapor hazırladım, zamanın ilgili Bakanına takdim ettim, size o yazıyı vereceğim. O dönemde Türkiye'de yabancı menşeli bir rating firması vardı ve o rating firması planlı bir şekilde o zamanlar yeni, mantar gibi üremeye başlayan bu programların ratinglerini yüksek göstermeye başladı. Ben bir gün bu firmayı ziyaret ettim, dedim ki: "Sizin kaynağınız neresi, orijininiz neresi?" "Yurt dışı."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Çok önemli, lütfen müsaade edin, bitireceğim.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - "Sizin verdiğiniz bu ratingleri Türkiye'de denetleyen bir kurum var mı?" "Yok." "Peki, bu bilgileri nereye veriyorsunuz?" "Yurt dışına veriyoruz." "Peki, sizin yüksek rating verdiğiniz bu programlar reklam pastasından ona göre mi pay alıyorlar?" "Evet, doğrudur, ona göre pay alıyorlar." İşte, o zaman anladım ki Türk aile yapısının bozulması için o zamanlarda atılmış bir adımdı bu ve o günden beri bu tür programlar, hakikaten yani izleyen insanları ciddi anlamda rahatsız eden programlar planlı bir şekilde büyütüldü, yeşertildi ve genişletildi. Niye özellikle sabah saat 11.00? Çünkü bizim aile kültürümüzde veya toplum kültürümüzde genellikle kadınlarımız o saatte evde, çocuklar okula gidiyor, genellikle erkekler işe gidiyor ve sabah işlerini toplayan kadınlar ne yazık ki o son derece absürt ve sıra dışı, bizim kültür dokumuza asla uymayan o programlarla karşı karşıya kalıyorlar. Ben size yirmi yıl önce vermiş olduğum bu raporu takdim edeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Son cümlem, bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen, son cümleniz.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bu, Türkiye için önemli bir problemdir, ciddi olarak üzerinde durulması gereken bir problemdir, iktidarın veya muhalefetin problemi değildir, toplumun tamamının problemidir; sosyal hayatımızın, Türk aile yapısının bir problemidir. Ama tabiatıyla burada karar verici mekanizma siz olduğunuz için sorumluluk sizin sırtınızdadır. Bizden bir destek istiyorsanız elbette destek oluruz ama bu, hakikaten Türkiye'nin aile dokusuna, toplumsal birliğine ve istikbaline tehdit oluşturacak bir tarzdır, bir biçimdir. Bunun üzerine ciddi olarak gitmek lazım.
Daha sonra size o dönemde yapmış olduğum çalışmaları da takdim edeceğim Sayın Zengin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, buyurun.
40.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, kadına yönelik şiddetle ilgili bir komisyonun başkanının erkek olmasına ve bugünkü toplantısına ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bence de önemli bir gündem açıldı. Bu gündüz kuşakları ve bazı kuşakların toplumsal çürümeyi derinleştirdiğini, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiğini, normalleştirdiğini, kadına yönelik şiddeti normalleştirdiğini çok açık ve net biliyoruz. O anlamıyla bu kuşak programlarına karşı çok etkin bir şekilde önlem almak gerekiyor; Meclis burada sorumluluğunu yerine getirmeli. Ama ben de Sayın Ekmen'in söylediklerine katılıyorum. İş, mesele Meclise gelmeden de yapılabilecekler var. RTÜK, sabah akşam muhaliflere yayın yasağı vereceğine, ceza vereceğine bir zahmet dönsün, bu yayın kuşaklarının programlarına baksın.
İkincisi: Şimdi, burada 2 tane temel sorun var. Sayın Zengin de takdir edecektir diye düşünüyorum, belki bunu yüksek sesle söyler mi bilemiyorum ama... Bir, kadına yönelik şiddetle ilgili bir komisyonun başkanı erkek; ya, buradan başlıyor zaten işin absürtlüğü. Ya, biz kadına yönelik bir şiddet komisyonu kurmuşuz, başına bir erkek koymuş AKP iktidarı. Böyle bir şey olabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bakın, arkadaşlarımız, Komisyon Başkanının seçiminde dünya kadar itiraz ortaya koydular. Biz beklerdik ki AKP'de yer alan kadın milletvekili arkadaşlarımız da kadın olmaktan kaynaklı, ortak kimliğimizden kaynaklı, arkadaşlarımızla aynı yerde dursunlar ve "Ya, sen benim partimden olabilirsin ama kadına yönelik şiddeti araştırıyoruz, sen Başkan olamazsın; ya, bir erkek olarak Kadına Yönelik Şiddet Komisyonunun Başkanı olmamalısın." demeleri gerekirdi; bu olmadı.
Şimdi, ikincisi; Zahide Yetiş Komisyona gelmiş ve Komisyona ne demiş biliyor musunuz Sayın Başkan? "Kadınlar da şiddet uyguluyor." demiş; işte buyurun, davet ettiğiniz kişinin fikri bu. Bunu Meclis tutanaklarına geçirip kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran, kadına yönelik şiddeti normal gören "Ama efendim, kadınlar da şiddet uyguluyor." diyen, o genel erkek devlet sisteminin sözünü sarf eden kadın görünümlü bir erkek zihniyeti, bu bir erk zihniyeti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Koçyiğit lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Kişinin kadın olmasının bir önemi yok ki taşıdığı zihniyet sonuçta erkek; bir erkek ideolojisiyle, bir erkek bakış açısıyla meseleye yaklaşıyor. Buradan kadına yönelik nasıl bir fayda sağlayabiliriz, kadına yönelik şiddetle ilgili nasıl bir mekanizma kurabiliriz ki? Sorun baştan başlıyor.
Şimdi, bizim arkadaşlarımız bu söylem nedeniyle Komisyonu terk ettiler. Ben bütün muhalefet grubunda bulunan, o Komisyonda yer alan milletvekili arkadaşlarıma da o Komisyonu terk etmeleri çağrısını buradan yapmak istiyorum. Hiç kimse gelip Mecliste kadına yönelik şiddete karşı kurulmuş bir komisyonda "Ama kadınlar da şiddet uyguluyor." diyerek kadına yönelik şiddeti meşrulaştıramaz, bunun altyapısını oluşturamaz. Hiçbir milletvekili arkadaşımızın buna -AKP de dâhil- razı olmaması, rıza göstermemesi gerektiğini söylüyorum. Komisyon Başkanının tutumu yanlıştır; bunu ilk yapmıyor, kendisine göre bir çalışma takvimi gösteriyor, kolektif çalışmıyor, Komisyon üyelerini dikkate almıyor. Bununla ilgili zaten Komisyon üyelerimiz bir basın toplantısı da yapıp bunu kamuoyuna da deklare etmişlerdir.
Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Hulki Bey rating artsın istiyor.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başarır.
41.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Şimdi, Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; kadına şiddet, çocuğa şiddet, her türlü saldırı konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da şahsım da asla siyaset ya da muhalefet-iktidar gibi bir tartışmaya ben girmem, doğru bulmam çünkü bunlar hepimizin, tüm ülkenin canını acıtan konular; asla... Şimdi, burada Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bir komisyona Zahide Yetiş'in gelmesi o programların içeriğini meşrulaştırıyor. Bakın, benim itirazım bu. Bu, doğru bir şey değil. Şimdi, öyle videolar attılar ki benim midem bulandı. Kayınvalidesine tokat atar, kadın-erkek birbirine girer, Zahide Yetiş ayırır; olmadık hakaretler, küfürler bu programda olur; RTÜK bununla ilgili hiçbir yaptırım uygulamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Başarır, buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ahlaki ve kültürel değerlerini yitiren bir toplum yok olmaya mahkûm. Maalesef ki televizyonlar da siyaset de gazeteler de sanatçılar da her şeyi rating kaygısıyla yapıyor. Biz iğneyi de kendimize batıralım. Şurada, bir ay çalışan bir milletvekili bilimsel on beş dakika konuştuğu zaman sosyal medyada paylaşsın, vallahi 50 kişi izliyor; burada 2 kişi yumruklaşsın, 3 milyon kişi izliyor. Ama bu ülkeyi biz bu hâle getirdik. Bu hepimizin sorumluluğu, bakın, kesin. O yüzden, Parlamentonun özellikle komisyonlara davet ettiği bilim adamları ya da sanatçılar ya da yazarlar ya da insanlar gelirken bir değil bin kez düşünmeli, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Son cümlelerim.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Başarır lütfen.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - O yüzden, biz o Komisyonu terk ettik, o Komisyonda bulunmadık ama bizim ya da muhalefetin orayı terk etmesi bu olayın vahametini ortadan kaldırmaz. Çünkü sabah programlarında yaşananlar, Müge Anlı savcılığa soyunmuş, Zahide Yetiş hâkimliğe soyunmuş, biri emniyet müdürü... Olmaz, olmaz, olmaz! Benim, RTÜK Başkanına söyleyecek çok fazla sözüm yok ama bir şunlara bak. Halk TV'ye, Sözcü'ye TELE1'e, KRT'ye ceza verirken bir parça utanmıyor mu RTÜK Başkanı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Zengin, buyurun.
42.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok daha fazla uzatmak istemiyorum fakat bu konunun ehemmiyetini ortadan kaldırmıyor. Bu konuyu Genel Kurulda da Genel Kurulun dışında da milletvekillerimizle muhakkak daha fazla konuşup bir çözüm üretmemiz lazım.
Sayın Ekmen, biz her zaman muhalefet milletvekillerimizden destek istiyoruz, bu Mecliste defaatle böyle yaptığımız konuşmalar var. Türkiye'nin hayrına olan ortaklaştığımız pek çok konuda; şiddet meselesinde, depremde yapacaklarımızda, Türkiye'yle alakalı beraber yaptığımız işte, Filistin meselesinde; bütün bunlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi çok önemli, ortak, iyi işler yaptı. Her zaman muhalefetteki arkadaşlarımızın fikrine, desteğine hem parti olarak ihtiyacımız var hem de Türkiye'nin buna ihtiyacı var. Önce bunu belirtmek istiyorum.
Bir kez daha söylüyorum: Bahsedilen kişinin Komisyona gelmiş olması kesinlikle ve kesinlikle herhangi bir destek anlamına asla gelmiyor, fikirleri tasvip etmek adına, asla o anlama gelmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Son cümlem, toparlayacağım.
Başından itibaren ifade ettim, bu programlar Türkiye için çok zararlıdır, bu programların kesinlikle ortadan kalkması için sadece ceza yaptırımı yetmez -muhakkak RTÜK yapmalı, onun da ayrıca altını çiziyorum- ama onun da dışında kadın programlarının dünya standartlarına uygun, Türkiye'de yaşayan insanların değerlerine uygun; topluma, aileye zarar vermeyecek bir forma dönüşmesi Türkiye Büyük Millet Meclisindeki her milletvekilinin sorumluluğudur.
Son olarak da Başkanın erkek olmasıyla ilgili eleştiriye şu cevabı vereceğim: Doğrusu, ben, kadın meselesinin sadece kadınlar tarafından konuşulmasını problemli görüyorum. Ve biliyor musunuz Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuna erkek milletvekilleri gelmek istemiyor. Oysaki onlar olmadan, bakın, kadın problemini erkekler olmadan çözemeyiz. O yüzden, hatta bazen Aile Bakanlığına bakıyorum, hep kadınlar oluyor. Ben diyorum ki: Hatta erkekler Bakan olsun, şu problemleri yakından bir görsünler bakalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Son cümle.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Bakanımız yanlış anlamasın, çok iyi Bakanlık yapıyor, onu kastederek ifade etmiyorum ama aile meselesinin bütün problemleri kadınların üzerine yıkılıyor. Toplumdaki kadına dair bütün problemler kadınların üzerine yıkılıyor. Eğer Türkiye'de kadınlara dair bir problem varsa bu, kadınların ve erkeklerin beraber çözeceği bir meseledir ve erkekler bence bu probleme daha fazla müdahil olmalılar, içinde olmalılar, görmeliler; bu problem nereden kaynaklanıyor daha iyi görmeliler diye düşünüyorum.
Çok teşekkür ederim.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Başkanım, özür diliyorum, tek cümle...
BAŞKAN - Sayın Grup Başkan Vekilleri, gerçekten konu yeterince konuşuldu diye düşünüyorum.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Çok önemli, son cümle ama...
BAŞKAN - Sayın Ekmen, ilerleyen saatlerde söz versem.
43.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonunda bugün sunum yapan Zahide Yetiş’in açıklamalarına ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Tek cümle efendim, tek cümle.
Şimdi, biz Komisyonu takip etmeye çalışıyorken Zahide Hanım buradaki tartışmaları takip edip bize cevap yetiştiriyor.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Komisyonda.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Bu Meclis bu hâle düşürülemez. Zahide Hanım buradaki tartışmaları takip edip canlı canlı ratingini artırmak için Komisyonda bize cevap veriyor ve bizi istiskal edecek kelimeler kullanıyor.
HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) - Çağıranlar utansın, yazık ya! Çok ayıp!
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Bu Meclisi bu hâle düşüremezler.
HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) - Çok ayıp!
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Düşüremezler ve öyle anlaşılıyor ki bu, Zahide Hanım'la kalmayacak, herkes gelip konuşacak. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan...
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Böyle bir şey var mı? Burası Meclis, rating zemini midir, rating yarışı mıdır bu? Hangi hadsizliktir bu, nasıl bir hâldir bu?
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Çömez, aynı konu muydu?
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Tamam, ben aynı konuya iki cümle etmek istiyorum; iki cümle, çok kısa lütfen, istirham ediyorum.
BAŞKAN - Size de mikrofonu açmayacağım, kayıtlara geçmek üzere, lütfen, buyurun.
44.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonunda bugün sunum yapan Zahide Yetiş’in açıklamalarına ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bakın, Sayın Başkan, biz Parlamentonun itibarını koruyabilmek, güçlendirebilmek için elimizden geldiği kadar özen gösteriyoruz. Oradaki Komisyona hiç çağrılmaması gereken birisi çağrılıyor ve oradan Parlamentoyu takip ediyor; burada bir sayın milletvekili, bir Grup Başkan Vekili son derece haklı olarak oradaki tutumu ve durumu eleştiriyor ve kendisi orada madem bilgi vermek üzere davet edilmiş... Sayın Grup Başkan Vekili "Bilgi vermek için değil kendisine bilgi verilmek üzere davet edildi." dedi ama böyle bir atmosferde oradan hangi cüretle, hangi yetkiyle bir Grup Başkan Vekilini eleştirir. Allah aşkına, Parlamentonun itibarını hiç kimsenin ayaklar altına almaya hakkı yok.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Pardon, neyi kaçırdım Sayın Vekilim?
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Söyleyeceğim.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Lütfen, cevap vermem lazım.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Ama açmıyor, izin vermiyor; sizinle ilgili değil.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca’nın, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen ile Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2024 yılının bütçe görüşmelerinin son günlerinde bu konuda çıkan bir tartışma üzerine, 2025 yılında Parlamentonun ilk görevinin bu konuya ilişkin gereken düzenlemelerin yapılmasının olması gerektiğini ifade etmiştim. Gerçekten, yapılan konuşmalar oldukça önemli. O nedenle, mümkün olduğunca söz haklarına uzun uzun yer vererek bu konunun tartışılmasını istedim. Gerçekten, tabii ki görüşler ifade edildi ama eğer Sayın Ekmen'in ifade ettiği gibi, Komisyondaki görüşü ifade edilmek üzere davet edilen birisinin, bir temsilcinin burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşma yapan Sayın Grup Başkan Vekili ve milletvekillerine cevap teşkil edecek cümleler kurmasını Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı bir haksızlık ve saygısızlık olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum. (CHP, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar) Bu konuda da gereğini yapacağınızı düşünüyorum.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bir de Parlamentoda bizi eleştiriyor hayret ya, bir Zahide kalmıştı!
BAŞKAN - Sayın Tahtasız, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, çiftçilerin sıkıntılarına ilişkin açıklaması
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Sayın Başkan, geçen yıl çiftçimizi sel, dolu ve kuraklık vurdu ancak en büyük darbeyi de AKP iktidarı vurdu. Marketlerde fiyatları düşüremeyen iktidar hıncını çiftçiden aldı. Açıklanan ucuz fiyatlar nedeniyle çiftçimiz zarar etti. Çiftçimiz verilecek desteklemelere güvendi, 2025 yılı ekimini borç harç yaptı. Şubat ayının yarısına geldik, hububat fark ödemeleri, mazot ve gübre destekleri ödenmedi. Bakan İbrahim Yumaklı'nın amacı çiftçiyi süründürmekse gayet başarılı bir yol izliyor. Çiftçilerimize 2024 yılında yaşanan verim kaybı ve sair sıkıntılarından dolayı mazot ve gübre desteklerinin, hububat desteklerinin acilen ödenmesi gerekiyor. Bir zamanlar deposunu bastığınız çiftçilerimizin maalesef şu anda deposunda soğan ve patates çürümek üzere. Sayın Bakana sesleniyorum: Acilen ihracatın yolunu açın, depoda çürüyecek olan patates ve soğanı çiftçinin elinden uygun fiyatlarla alın diyorum.
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, buyurun.
46.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e ilişkin açıklaması
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in geleneğinde paralel yapılarla yürümek vardır. Yeni paralel yapısı da Cihannümadır. Meydanı boş bulan Millî Eğitim Bakanı cumhuriyet eğitimi karşıtlığını artık ulu orta ilan etmeye başladı, dedi ki: "Biz artık kendi müfredatımızı uygulayacağız." Sayın Tekin, siz kimsiniz? Tarikat mısınız, cemaat misiniz, örgüt müsünüz? Cumhuriyet eğitimini sizin hangi müfredatınıza dönüştürüyorsunuz? "Biz" dediğiniz o siz kim oluyorsunuz? Devletin Bakanı ekmeğini yediği ülkede siz-biz ayrımı yapar mı? Buradan cumhuriyet savcılarına da sesleniyorum: Bu söylem, milleti ayrıştırmak, insanlarımızı ötekileştirmek, ikiye bölmek, topluma kin ve nifak tohumları ekmek, halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek suçuna girmiyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, konu aynıysa size de mikrofonu açmayacağım, kayda geçirmek üzere buyurun.
47.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şöyle Sayın Başkan: Yani Sayın Özlem Hanım'ın söylediği bir şey var, kesinlikle katılmıyoruz. Mevzu, erkeği dâhil edip etmemek değil, bizim kadın özgürlük mücadelemiz zaten erkeği değiştirmek ve dönüştürmek üzerine kuruludur. Erkek değişmeden zaten sistem değişip dönüşemez. O anlamıyla, evet, kadının özgürlüğü aynı zamanda toplumsal özgürlüğün de ön koşuludur, kadının eşit ve özgür olduğu bir sistem ama bu, Kadına Yönelik Şiddet gibi bir Komisyonun başına bir erkeği getirerek olmaz çünkü orada erkek anlayışıyla oturuyor, tarafsızlığı söz konusu değil. Komisyonun işleyişine, kuruluş mantığına aykırı bir tutumdur, onun için kesinlikle Komisyon Başkanı kadın olmalıydı. Bu görüşümüzü bir kez daha tutanaklara geçirmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Zengin, kayıtlara geçsin, mikrofonu açmayacağım çünkü Grup Başkan Vekillerinin hiçbirine bu konuda ikinci defa mikrofonu açmadım.
Buyurun.
48.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Öyle mi, tamam; ben de ayağa kalkayım o zaman.
Sayın Başkanım, kayıtlara geçsin fakat kayıtlara geçerken bunlar tabii duyulmuyor yani o yüzden açmanızın daha mantıklı olduğunu düşünüyorum.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Ekranlardan da duyulmuyor.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Kendi aramızda duyuyoruz ama nihayetinde bence kamuoyunun duyması lazım yani ben isterim ki arkadaşlarımın da sesini açın.
Şimdi, buradaki mesele şu: Bakın, bu toplumu kadın-erkek diye ayırmayı çok problemli görüyorum. Şu an hepimiz kabul ediyoruz, Türkiye'de kadına yönelik bir şiddet var ama genel olarak bir problem var, aile hayatıyla alakalı bir problem var. Bu problemi kadınlar ve erkekler beraber çözebilirler, bunun muhakkak altını çiziyorum. O yüzden bir ironi yaptım, bu ironiden kastım şudur: Kadın meselesini sadece kadınlar konuştuğu zaman erkekler öfke duyuyorlar, kendilerine haksızlık yapıldığını düşünüyorlar. O yüzden eğer toplumda bir problem varsa bu problemi kadınlar ve erkekler barış içerisinde, birlikte çözecekler. O yüzden Komisyonun Başkanı kadın da olabilir, erkek de olabilir. Bir erkek arkadaşımız olduğu zaman farklı bir yaklaşım ortaya koymayacak; AK PARTİ'nin, partimizin görüşleri neyse aynısını biz orada savunmaya devam edeceğiz. Bu ayrıştırmayı sıkıntılı görüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
YENİ YOL Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi bulunmaktadır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen tarafından, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş sonrası yaşanan en vahim olaylardan biri olan ve kamuoyunda “128 milyar dolar” olarak bilinen Merkez Bankası rezervlerinin dolaylı yollardan, şeffaf olmayan bir biçimde satılmasının araştırılması, ekonomik sonuçlarının tespit edilmesi ve bu tür uygulamaların önlenmesi için gerekli yasal ve idari düzenlemelerin yapılması amacıyla 12/2/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
12/2/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/2/2025 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Mehmet Emin Ekmen |
|
| Mersin |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
Mersin Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Mehmet Emin Ekmen tarafından, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş sonrası yaşanan en vahim olaylardan biri olan ve kamuoyunda "128 milyar dolar" olarak bilinen Merkez Bankası rezervlerinin dolaylı yollardan, şeffaf olmayan bir biçimde satılmasının araştırılması, ekonomik sonuçlarının tespit edilmesi ve bu tür uygulamaların önlenmesi için gerekli yasal ve idari düzenlemelerin yapılması amacıyla 12/2/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergemizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 12/2/2025 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere söz talebi Gaziantep Milletvekili Ertuğrul Kaya'ya aittir.
Buyurun Sayın Kaya. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA ERTUĞRUL KAYA (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri YENİ YOL Grubumuz ve DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, merkez bankaları bir ülkenin ekonomik istikrarını sağlamak, enflasyonu kontrol altına almak ve para politikasını yönetmek gibi kritik görevlere sahiptir. Bu rolleri etkin bir şekilde yerine getirebilmesi için şeffaflık, merkez bankalarının güvenilirliği ve etkinliği açısından büyük önem taşımaktadır. Merkez bankalarının şeffaf ve hesap verebilir olması sadece ekonomik istikrarın değil aynı zamanda demokratik süreçlerin de önemli bir parçasıdır.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz üzere, geçtiğimiz aralık ayında 2025 bütçesi Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçti. Bu bütçe maalesef cumhuriyet tarihinin en büyük faiz bütçesiydi yani vatandaşımıza değil tefecilere, faiz lobilerine para aktaran bir bütçeydi. Bu ülke maalesef 2025 yılında tefecilere, faiz lobilerine 1 trilyon 950 milyar lira faiz ödeyecek. Bu nedenle biz bu bütçeye "hayır" oyu verdik. Emeklilerimizin, memurlarımızın, çiftçilerimizin, gençlerimizin, işçilerimizin cebinden alınan paraların tefecilere ödenmesine "hayır" dedik. 85 milyon vatandaşımızın alın terinin bir avuç zenginin havuzuna aktarılmasına "hayır" dedik.
Evet, değerli arkadaşlar, arka kapıdan iş çevirilince, şeffaflık olmayınca bu ülkenin ayan beyan geldiği nokta maalesef böyle olacaktı ve bunu hep beraber, 85 milyon yoksullaşarak, fakirleşerek yaşıyoruz. Vaktiyle çok uyardık, Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan "Yapmayın, bu ülkeye yazık ediyorsunuz." diyerek defalarca iktidara uyarılarda bulundu fakat maalesef, iktidar bu uyarılarımıza dikkat etmedi ve ülkeyi de hazin bir sonun içerisine yuvarlayıverdi.
Değerli arkadaşlar, ilk kez Sayın Ali Babacan'ın Türkiye'nin gündemine getirdiği Merkez Bankasının 128 milyar dolar döviz rezervinin cayır cayır satılması meselesi var. Bu konuları unutturmayacağız dedik ve unutturmamakta da kararlıyız. Ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımıza bir kez daha hatırlatmada fayda var; emeklilerimizin, esnaflarımızın, çiftçilerimizin, gençlerimizin, bir avuç zengin dışında 85 milyon vatandaşımızın yoksulluğa, açlığa, sefalete nasıl mahkûm edildiğini hatırlatmakta fayda var.
Değerli arkadaşlar, kayınbaba ile damadın el ele ekonomiyi ateşe verdiği dönemde -1 Ocak 2019'da başlayıp 2020'nin Eylülüne kadar devam eden bir süreç var- sırf 2019 yerel seçimlerini kazanmak için, bu ülkede "Biz bu ekonomiyi çok iyi yönetiyoruz. Bakın, dolar yerinde sayıyor." algısını milletimizin zihninde uyandırmak için 85 milyon vatandaşımızın paralarını cayır cayır yaktılar. Bu ülkenin geleceğine yazık ediyorsunuz diye defalarca uyardık. Uyarıları dinlediler mi? Hayır. Bu 128 milyar doların üstüne bir 128 milyar doları daha -yetti mi, yetmedi- cayır cayır sattılar.
Evet, değerli arkadaşlar, yanlış duymadınız, 400 milyar dolara yakın bu ülkenin rezervini, milletimizin alın terini gözlerini kırpmadan arka kapıdan sattılar. Hakikaten yazık günah ya! Hakikaten insanın vicdanı, insanın yüreği parçalanıyor. Bu ülkenin değerlerini, bu milletimizin alın terini gözünüzü kırpmadan cayır cayır sattınız.
Değerli arkadaşlar, bu paralar Sayın Ali Babacan'ın ekonomiyi yönettiği dönemde kuruş kuruş biriktirilen paralardı; gözünüzü kırpmadan satıverdiniz. Evet değerli arkadaşlar, ortada Beştepe yapımı millî ve yerli bir krizi 85 milyon vatandaşımız hep beraber yaşıyor.
Bu kürsüden şimdi tekrar soruyoruz: Satılan, eritilen döviz rezervi miktarı tam olarak ne kadar? Bu eritilen döviz rezervleri Merkez Bankasından hangi yollarla çıkarılmıştır? Ülke rezervlerinin finansal güvenliğini tehlikeye atacak düzeyde bu kadar eritilmesine siyasi bir direktif var mıdır? Varsa bu direktifi kim veya kimler vermiştir? Merkez Bankasından çıkarılan dövizler nereye aktarılmıştır? Hangi mekanizmalarla aktarılmıştır? Bankalar arasında mı, döviz brokerları aracılığıyla mı yapılmıştır bu işlemler? Dövizlerin günlük olarak işleyişte satışına kimler karar vermiştir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Kaya.
ERTUĞRUL KAYA (Devamla) - Hangi kurdan, ne kadar, hangi miktarlarda satışlar yapılmıştır? Satışların alıcıları bilinmekte midir? Alıcılar biliniyorsa döviz satışları sırasında satıcının aleniyetiyle işlem ilişkisi örtülenmiş midir? Blok satışlar yapılmış mıdır? Yapıldıysa kimlere, ne kadar, hangi kurdan döviz satışı yapılmıştır? Uzlaşmalı pazarlıklı satış yapılmış mıdır?
Bir soru da Sayın Mehmet Şimşek'e: Sayın Mehmet Şimşek, doğru, hesaptan kaçmaz. Siz o dönemde yapılan satışları -şu anda yetki elinizde- neden çıkıp milletimize açıklamıyorsunuz? Neden siz de şeffaf değilsiniz?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz talebi İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar'a aittir.
Buyurun Sayın Kırkpınar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; YENİ YOL Partisinin grup önerisi üzerine İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım.
Bakan Albayrak döneminin ekonomide yarattığı türbülans daha dinmeden, 2018'de yaşanan Brunson kriziyle ABD yaptırım kararları uygulayacağını açıklamıştı. Merkez Bankasının 40 milyar dolar rezervi yani kendi paramız varken döviz kurunu sabit tutmak için döviz satarak, sığ, kapalı piyasalarda dolar satarak Merkez Bankası dövize müdahale etmişti. Bugün Merkez Bankasının rezervi 160 milyar dolar diye övünüyorsunuz ama 128 milyar dolar para varken Londra swap işlemleri açıktı, şu anda ise 160 milyar dolar rezervi var fakat swap işlemleri şimdi kapalı durumda. 9 liradan sattığınız rezervimizi şimdi 35-36 liradan yerine koyarak kendinizi kahraman mı ilan ediyorsunuz? Bu rezervleri yerine koymanın devlete maliyeti ne kadar? Onu biz size söyleyelim: Bütçenin tam da yüzde 60'ı kadar para buralara gitti. 128 milyar doların maliyeti bugün 500 milyar dolar oldu. Cumhuriyetin bütün kazanımları, tüm yatırımları sizin yüzünüzden yerle bir oldu. Ali Babacan zamanına kadar dolar kaça satıldı, kime ne kadar satıldı, hepsi şeffaf bir durumda biliniyordu. Ne zaman ki Berat Albayrak geldi yönetime, artık Merkez Bankası bilgi vermez oldu, her şeye gizlilik getirildi ve rasyonellikten de uzaklaştırıldı.
Değerli milletvekilleri, başımıza bela yapılan kur korumalı mevduat yeni çıktığında, 17-18 liradan kim döviz bozdurup 11 liradan tekrar aldıysa bilin ki sığ piyasalara da dövizi onlar sattı. 2021 yılı pandemi sonrasından bahsedeyim: Türkiye'nin faiz borcu 180 milyar liraydı, 2022 yılında 311 milyar oldu, 2023'te 675 milyar, geçen sene 2'ye katlayıp 1,2 trilyon lira oldu, bu sene ise 1 trilyon 950 milyar. Yani bizlerin cebinden çıkacak olan parayla bu faiz karşılanmış olacak; bu apaçık bir soygundur.
Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanının "Siz bu kardeşinize yetkiyi verin." dediği dönemde 70 milyar faiz borcumuz olduğunu biliyoruz.
Son söz olarak, 128 milyar doların akıbetinin gerçek neyse olduğu gibi açıklanması için YENİ YOL Partisinin vermiş olduğu öneriye desteğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi İstanbul Milletvekili Kezban Konukçu'ya aittir.
Buyurun Sayın Konukçu. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "başkanlık sistemi" denilen saray rejimi, bölüşüm krizini derinleştiriyor. Sermayenin aldığı pay her geçen gün artarken emekçinin aldığı pay düşüyor. Sermayenin daha daha da büyümesi için verilen teşviklerin, kredilerin mağduru hep emekçiler oluyor; bunun son örneği KFC ve Pizza Hut'ın Türkiye'deki tüm restoranlarının sahibi olan İş Gıdanın geçtiğimiz hafta konkordato ilanıyla yaşandı. Tam bir oburluk hikâyesiyle karşı karşıyayız: Şirket sahibi İlkem Şahin, babasının 1960'larda kurduğu şirketini 2014'te farklı alanlara açıp holdinge dönüştürdü. Pizzadan tavuk buduna, fındık fıstıktan televizyon ve sinemaya, janttan kâğıda koşturup duran İlkem Şahin, Pizza Hut'ın Almanya'daki 90 şubesini de alıp fast foodun adına yakışır hızda bir büyümeye imza attı. Bir yılda KFC restoranlarının sayısını 125'ten 283'e, Pizza Hut'ları 45'ten 254'e yani 5 katına çıkardı.
Övgüler yağdırılan, ödüller verilen dört yıllık baş döndürücü girişimcilik hikâyesinin altının nasıl çürük olduğu konkordato ilanıyla ortalığa saçılıverdi. Her şey kredilerle halledilmiş, Almanya'da bir sürü batık şirket satın alınmış. Yapılan konkordato başvurusunun şaibeli olduğunu söyleyen, mağdur edilen 7 bin işçi ülkenin dört bir yanında haklarını aramak için sokağa çıktı. Şirket sahibi İlkem Şahin'e "Tedarik sorunları yaşadığımız bir dönemde jant fabrikası satın alındı. Krispy Kreme şubeleri büyümeye devam etti, Krispy Kreme şubelerinin isim haklarını devrettikten birkaç gün sonra konkordato ilan ettiniz. Planlı olarak bu işlemler yapıldı. Sizin hiç vicdanınız ve korkunuz yok mu?" diye seslenen işçiler, İlkem Şahin'in bu kadar insanın emekleri ve senelerce ödenmeyen primleriyle 50 milyonluk malikâne satın aldığını belirterek "Yalını sat, maaşları öde." diye isyan ettiler.
Peki, bundan sonra ne olacak? Yasada her ne kadar işçi alacaklarının birinci sırada olduğu yazılmışsa da birinci sıranın önünde, bankaların ve diğer patronların ipotekle teminat altına alınan alacakları var. İşin sonunda da paranın işçi alacaklarını ödemeye yetmemesi hâlinde patronların mal varlıklarına da dokunulmuyor. Hâlbuki vergi ve SGK gibi kamu alacakları söz konusu olduğunda, kişisel mal varlıklarıyla da sorumlu oluyor patronlar. Holdingci patronları koruyan bu düzenleme sayesinde İş Gıda ve neredeyse iflas eden, konkordato ilan eden tüm patronlar önemli vurgunlar yapıyorlar; işçinin alın terine, üç kuruşuna el koyanlar lüks içinde yaşamaya devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEZBAN KONUKÇU (Devamla) - Tamamlıyorum Başkan.
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın Sayın Konukçu.
KEZBAN KONUKÇU(Devamla) - Buradan başta KFC, Pizza Hut emekçileri olmak üzere ülkenin dört bir tarafında, Başpınar'da, Temel Conta'da, Telus'ta, Chinatool Otomotiv'de greve çıkan, direnen, özelleştirmeye karşı Ankara'ya yürüyen Çayırhan işçilerine selam göndermek istiyoruz. Her zaman yanınızdayız. Soyguncular gidecek, direnenler kalacak, emekçiler kazanacak. Zafer, direnen emekçinindir. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi Karabük Milletvekili Cevdet Akay'a aittir.
Buyurun Sayın Akay. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CEVDET AKAY (Karabük) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım YENİ YOL Grubu önerisi için. Şimdi, gerçekten Türkiye'nin çok önemli sorunları var; Türkiye'nin derinleşen bir yoksulluğu var, çocuk yoksulluğu var, kadın yoksulluğu var, gençlerin yoksulluğu var, gelir dağılımındaki bozukluk var, vergi adaletindeki dengesizlik var, vergide adalet yok. Yani buna mukabil de -az önce vekiller de bahsetti- Merkez Bankasıyla ilgili birtakım tespitlerin açıklığa kavuşturulması gerçekten gerekiyor. Birazdan o konuya değineceğim.
Şimdi, açlık sınırının 22 bin TL'yi aştığı, yoksulluk sınırın 72 bin TL'ye ulaştığı bir ortamda dar gelirlilerin, emeklilerin, işçilerin geçinmesi mümkün değil. Borçlar 4 trilyonun üzerine çıkmış, tüketici ve kredi kartı borçlarından bahsediyorum. 192 milyarın üzerinde icraya düşen, kanuni işlem yapılan tüketiciler, vatandaşlarımız var. Bir taraftan da bunlar hayatlarını idame ettirmeye çalışırken sıkıntılar artarak devam ediyor.
Şimdi, yirmi iki yıldır aynı şey söyleniyor; yirmi iki yıldır Sayın Şimşek ve önceki Hazine ve Maliye Bakanlarının ifadeleri... Sayın Şimşek'in beyanlarını, ifadelerini burada size gösteriyorum, halkımıza verilen sözler: "Türkiye, sanıldığı kadar, iddia edildiği kadar borç batağında değil. Er veya geç enflasyon tek haneye düşecek." diyor. "Yıllar itibarıyla da enflasyon oranında azalma olacak." diyor, "Vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz." diyor, "Geçimlerini sağlayacak rahatlığı vereceğiz." diyor. Öyle mi oluyor? Maalesef öyle olmuyor, gerçekten halkımız daha da sıkıntıya girmeye devam ediyor. 2021 yılında bu ülkenin 2,7 trilyon toplam borç stoku vardı. 2023'ten 2024'e devreden borç stoku 6,7 trilyon. Yine, en son, 2024 yıl sonu itibarıyla da 9,3 trilyona ulaşmış bir borç stokundan bahsediyoruz. Şimdi, gayrisafi millî hasılaya oranının yüzde 21, yüzde 22'lerde olduğunu söyleyecekler sayın milletvekilleri ama bu yeterli değil, burada önemli bir sorun var; kur farkı gideri var. 2024 başı itibarıyla kur farkı gideri 1 trilyon 722 milyar ve o zamanki borç stokuna -6,7 trilyona- oranı yüzde 25. Bugün bu oranlar yine aynı seviyelerde ve kur baskılandığı için bu söz konusu. Önümüzdeki dönemde kur artışı olduğu zaman ülkenin borç batağına girdiğini hep beraber yaşamak zorunda kalmayalım, buna bir önlem alalım. Bu önlemi mutlaka almamız gerekiyor.
Şimdi, az önce ifade ettik, gelir dağılımındaki bozukluklar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akay, tamamlayın lütfen.
CEVDET AKAY (Devamla) - Merkez Bankası kur korumalı mevduat nedeniyle çok büyük zarar yaptı. Başkanın ifadesine göre 833 milyarlık bir zarar söz konusu. Bu zarar büyük, sebebi de kur korumalı mevduatta hesabı olan zenginlerin faiz geliri elde etmesi; yine, dar gelirliden alıp zengine aktarma söz konusu. Bu aktarımın önüne geçilmesi ve bu sorunun mutlaka giderilmesi gerekiyor. Vekiller ifade etti, Merkez Bankasıyla ilgili iddiaların mutlaka araştırılması ve ortaya çıkarılması lazım. Ben buradan Sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum: Madem bir kanun çıkardınız, Devlet Denetleme Kurulu denetçilerine, elemanlarına müthiş yetkiler verdiniz; ilk görev de bu olsun -biz Anayasa Mahkemesine iptale götürdük- Merkez Bankasını inceletin, bir rapor düzenletin ve bu raporu da Meclise sunun. Meclise gelen rapor bizim kabulümüzdür, biz de araştıracağız, bakacağız ve gerekenleri, sorumluları da hep beraber tespit edip kamu zararını tanzim etmeye buradan değerli vekilleri davet ediyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy'a aittir.
Buyurun Sayın Altınsoy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ALTINSOY (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, ekranları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
82 Anayasası öncesi ve sonrasında Cumhurbaşkanlığı seçimleri siyasi tarihimizde krizlerle, muhtıralarla, darbelerle, bildirilerle anılmaktadır. Meclisin Cumhurbaşkanını seçememesi için gerekli her türlü manevralar yapılmış, hukuk skandallarıyla seçimler engellenmeye çalışılmıştır. Çok partili demokratik siyasi hayatımızda parlamenter hükûmet sistemi nedeniyle AK PARTİ hükûmetleri dönemi hariç her bir buçuk yıla bir hükûmet düşmektedir. Bu durum, siyasi istikrarsızlığa ve ekonomik krizlere neden olmakta, ekonomik krizler güvenlik sorunlarını tetiklemekte, güvenlik sorunları vesayet kurumlarını güçlendirmekte, vesayetçi anlayış belli aralıklarla darbelere yol açmakta ve demokrasimizi zayıflatmakta idi. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde ise tüm bu olumsuzluklar geride kalmış, koalisyon ihtimalleri ortadan kalkmış, istikrarlı bir hükûmet sistemi inşa edilmiştir; bu istikrar, kalkınmanın, büyümenin ve refahın temelidir.
Ülkemiz, bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi pandemiden etkilenmiş; jeopolitik gelişmeler, Rusya-Ukrayna savaşı küresel krizlere yol açmış; deprem felaketleri ekonomik anlamda sorunlar yaşamamıza neden olmuştur. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin getirmiş olduğu avantajlar ani karar alma süreçleri nedeniyle ekonomik anlamda hızlı ve etkili kararlar alınmasını sağlamıştır. Para, maliye ve gelir politikası arasındaki koordinasyonu hızlı bir şekilde sağlayarak makroekonomik ve finansal göstergelerde güçlü bir iyileşme ivmesi yakalanmıştır.
Türkiye'ye yönelik risk algısının iyileşmesiyle birlikte kaynak girişi artarken faiz maliyeti de düşmeye devam etmektedir. Enflasyonla kararlı bir şekilde mücadele ederken dengeli ve kapsayıcı büyümeyle kalıcı refah artışını hedefleyen programımız bütüncül politikalarla sürdürülmeye devam edilecektir.
Merkez Bankası, şeffaflık ilkesi çerçevesinde analitik bilançosunu günlük olarak internet sitesinde yayımlamakta, rezervlerinin ne zaman nasıl kullanıldığı ve döviz likiditesinin ne tarafa doğru gittiği açıklanan resmî istatistikler ve Merkez Bankası analitik bilançosunda her zaman takip edilebilmektedir. Merkez Bankası, küresel ve yurt içi makroekonomik gelişmeler doğrultusunda zaman zaman döviz kurunda oynaklığı azaltmak amacıyla müdahale edebilmektedir. Dolayısıyla herhangi bir kesime, banka veya firmaya ayrıcalıklı döviz işlemi gerçekleştirmesi asla söz konusu değildir. Anılan platformlarda piyasa dinamiklerinden bağımsız, belirli taraflar seçilerek işlem yapılması yine asla mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN ALTINSOY (Devamla) - Bilanço varlık-yükümlülük denkliği açısından bakıldığında ortada kaybolmuş bir varlıktan bahsetmek de mümkün değildir. Merkez Bankası, görev ve sorumluluk alanlarındaki bilgi ve verileri uluslararası standartlar dâhilinde şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşmaktadır. Yapılan tüm bu iş ve işlemler de kanuna uygun olarak yürütülmektedir. Bugün itibarıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası brüt uluslararası rezervi 166 milyar doları aşarak tarihin en yüksek seviyelerine ulaşmıştır. Güçlenen rezervlerimiz enflasyonist baskılara karşı tampon görevi üstlenirken küresel risklere karşı ekonomimizin dış kırılganlığını da azaltmaktadır.
Ayrıca, 2002 yılında faiz giderlerinin millî gelire oranı yüzde 14,3 iken 2025 yılında faiz giderlerinin millî gelire oranı yüzde 3,2 olarak öngörülmektedir. Biz, soyguncuların değil her zaman asil milletimizin yanında olduk, hükûmetlerimiz döneminde hortumların önünü tıkadık diyoruz.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerinin oylamasından önce bir yoklama talebi Divana ulaşmıştır.
Şimdi okutacağım ve yoklama talebinde bulunan milletvekillerimizin isimlerini okuduktan sonra yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
12/2/2025 tarihli birleşimde YENİ YOL Grubunun grup önerisinin oylanmasından önce toplantı yeter sayısı aranmasını ekli milletvekilleri olarak arz ederiz.
|
| Mehmet Emin Ekmen |
|
| Grup Başkan Vekili |
BAŞKAN - Necmettin Çalışkan? Burada.
Mehmet Karaman? Burada.
Şerafettin Kılıç? Burada.
Birol Aydın? Burada.
Medeni Yılmaz? Burada.
İdris Şahin? Burada.
Mustafa Kaya? Burada.
Bülent Kaya? Burada.
Cemalettin Kani Torun? Burada.
Sadullah Ergin? Burada.
Ertuğrul Kaya? Burada.
Mehmet Emin Ekmen? Burada.
Seda Kâya Ösen? Burada.
Elif Esen? Burada.
Hasan Karal? Burada.
Cem Avşar? Burada.
Evrim Rızvanoğlu? Burada.
Mehmet Atmaca? Burada.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu? Burada.
Turhan Çömez? Burada.
Hüsmen Kırkpınar? Burada.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.25
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56'ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - YENİ YOL Partisinin grup önerisinin oylamasından önce toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrar edeceğim.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen tarafından, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş sonrası yaşanan en vahim olaylardan biri olan ve kamuoyunda “128 milyar dolar” olarak bilinen Merkez Bankası rezervlerinin dolaylı yollardan, şeffaf olmayan bir biçimde satılmasının araştırılması, ekonomik sonuçlarının tespit edilmesi ve bu tür uygulamaların önlenmesi için gerekli yasal ve idari düzenlemelerin yapılması amacıyla 12/2/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - YENİ YOL Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi İYİ Parti Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi bulunmaktadır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- İYİ Parti Grubunun, Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu ve 19 milletvekili tarafından, Ankara ili Nallıhan ilçesine bağlı Çayırhan'da bulunan Çayırhan Termik Santrali ve ilgili maden sahalarının özelleştirilmesine ilişkin ekonomik, sosyal ve toplumsal etkilerin incelenmesi amacıyla 12/2/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
12/2/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/2/2025 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Turhan Çömez |
|
| Balıkesir |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu ve 19 milletvekili tarafından, Ankara ili Nallıhan ilçesine bağlı Çayırhan'da bulunan Çayırhan Termik Santrali ve ilgili maden sahalarının özelleştirilmesine ilişkin ekonomik, sosyal ve toplumsal etkilerin incelenmesi amacıyla 12/2/2025 Çarşamba günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 12/2/2025 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
(Uğultular)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, grup önerisi için sayın hatibimize söz vereceğim ama salonda inanılmaz bir uğultu var, lütfen sessizlik sağlayalım.
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına söz talebi Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Öncelikle, 2017 yılında Suriye'de bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen Teğmen Furkan Yayla'yı rahmetle, minnetle, saygıyla anıyorum; unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız.
Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; yıl 2003, "Ne banka bırakacağız ne fabrika, liman da bırakmayacağız; hepsini satacağız, babalar gibi satacağız." kim dedi? 2002'den 2008'e kadar Hazine ve Maliye Bakanlığı yapan Kemal Unakıtan. Yıl 2005, "Yatırım için dünyanın tüm girişimcileriyle görüşürüm, Bakanlarıma da her yerde görüşmelerini tavsiye ederim çünkü ben ülkemi âdeta pazarlamakla mükellefim." Kim dedi? Bugün âdeta iflas eden bir ülkenin "Ben ekonomistim." diyen Cumhurbaşkanı dedi.
Cumhuriyetin ilk tekstil fabrikası "Sümerbankı tarihten sileceğiz." dedi, öyle de yaptı. "Stratejik yermiş, ne stratejisi? Önemli olan müşteri bulmak. Müşteri gece gelsin, pijamayla çıkarım karşılarına. Seviyorum bu işleri arkadaş!" diyen tüccar Kemal Unakıtan önce SEKA'yı sattı, ardından "Kâr edeni de zarar edeni de satacağız." dedi, şeker fabrikalarını sattı, sonrasında "Babalar gibi satarız. İşte, yine satıyorum." dedi, TEKEL'i sattı. Yetmedi, "Ülkenin işgal altına girdiğini söylüyorlar. Gelsinler, işgal etsinler." dedi, PETKİM'i sattı. "'TÜPRAŞ'ı Ruslara satar mısın?' diyorlar. Satarım arkadaş, parayı veren düdüğü çalar." dedi, TÜPRAŞ'ı da sattı.
Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım vardı değil mi? Hatırlayın, "20 bin dolar veren herkese TELEKOM'a ait bilgileri veririm." dedi. Hiç de yüzü kızarmadan bir de ne dedi biliyor musunuz? "20 bin doları veren kızımızı görür." dedi. Görücü geldi, kızımız dedikleri TELEKOM'u da sattılar. Elin oğlu sonra ne yaptı biliyor musunuz? Soyup soğana çevirdiği kızımızı dımdızlak ortada bıraktı. Ey tüccar iktidar, işte senin özelleştirme mantığın bu. Sen, harabeden var edilmiş bir memleketi, Bülent Arınç'ın meşhur deyişiyle, parsel parsel satıyorsun. Size onlarca sayfa yandaşa peşkeş çekilmiş kara liste özelleştirmelerini buradan anlatırım ama vakit yetmez.
Gelelim bugüne. Baktınız ki Çayırhan'da kâr eden bir termik santralimiz var, bölgede tam 1 milyon 100 bin yerleşim yerine elektrik sağlayacak ışığı saçıyor, gözleriniz parladı, hemen "Burayı da satalım." dediniz. Bu konu, ülkemizin enerji bağımsızlığını, işçilerin geleceğini ve kamu yararını doğrudan ilgilendiren kritik bir konudur. Şunu net bir şekilde ifade edelim: Çayırhan Termik Santrali ve bağlı maden sahaları Türkiye'nin enerji üretiminde stratejik bir yere sahiptir. Üstelik yerli linyit kaynaklarıyla çalıştığı için dışa bağımlılığı azaltan kritik bir enerji üssüdür. Bu karar yalnızca ekonomik bir tercih değil, aynı zamanda sosyal, stratejik ve ulusal güvenlik boyutları olan hayli hayati bir meseledir. Çayırhan Santrali'nde 2.400 işçi bulunmakta ve bunların 1.300'ü yer altında çalışmaktadır ancak yapmaya çalıştığınız özelleştirmede işçilerin haklarını güvence altına alan bir tek madde bulunmamaktadır. İşçilerin devralınacağına dair bir taahhüt yoktur. Toplu iş sözleşmeleriyle ilgili bir garanti yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlayayım efendim.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Türkoğlu.
Buyurun.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Yüzlerce işçinin işsiz kalma riskiyle karşı karşıya olduğu bir durum vardır. Özelleştirmenin ardından yaşanacak güvensizlik ve maaş düşüşleri yalnızca işçileri değil, Çayırhan, Nallıhan, Beypazarı gibi çevre bölgelerde yaşayan vatandaşları da ekonomik olarak etkileyecektir. Hâlihazırda kamuya ait santrallerin üretimdeki payı yüzde 25 iken bu özelleştirmeyle bu, yüzde 20'ye düşecektir. Türkiye özel sektöre daha bağımlı hâle gelecek, ülkemiz enerji bağımsızlığını yitirme riskiyle karşı karşıya kalacaktır.
Hasılı, Allah da biliyor, kul da biliyor, işçiler de biliyor; MADEN-İŞ sendikası -yetkilileri- yürüyüşüne biz de gittik, katıldık, destek verdi herkes; onlar da biliyor ki bu bir özelleştirme değil peşkeştir, vazgeçin.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine YENİ YOL Partisi Grubu adına söz talebi Ankara Milletvekili İdris Şahin'e aittir.
Buyurun Sayın Şahin. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, seçim bölgemiz Ankara'da Çayırhan Termik Santrali'yle alakalı yaşanılan süreci burada adını net bir şekilde ortaya koymak suretiyle değerlendirmenin uygun olacağı kanaatindeyim. Çayırhan Termik Santrali, sadece Çayırhan'a değil hem Nallıhan'a, Beypazarı'na hem de Ayaş'a hayat veren bir işletme. Dolayısıyla bu işletmenin sağlıklı bir şekilde yönetilmesi, orada çalışan işçilerimizin hakkıyla hakkını alabilmesi en önemli gündem maddelerinden biri. Bu nedenle, biz olaya siyasi bir perspektiften bakmıyoruz. "Alın teri, akıl teri akıtan Çayırhan işçisinin, emekçisinin hakkını savunmak açısından bu sürece yaklaşmamız gerektiğine inanıyoruz ve bu sürecin ilk başlangıcında sadece işletme hakkı devri işlemini tekrarlamaktan ibaret ve çalışan bir santral olduğu için aynı düzeyde istihdamla devam edecek bir süreçtir." diye iktidar yetkililerinin ifade etmesine rağmen buradaki işçinin tatmin olmamasının, bölge halkının tatmin olmamasının bir tek sebebi var ki mevcut olan iktidara güvensizliktir. Bu nedenle, 21 Kasımda yine bölge milletvekili olan iktidar yetkilisi bir arkadaşımız oraya giderek işçilere şu sözlerle sesleniyor: "Olayı siyasileştirmeden, farklı boyutlara taşınmasına izin vermeden, çalışanlarımızın haklarını koruyabileceğimiz bir çözüm bulmaya çalışıyoruz. Çalışanların ekmeğiyle, işçilerin kazancıyla oynayacak ve haklarının kaybolması boyutundaki herhangi bir işleme iktidar olarak asla razı olamayız." diyor. İşte biz de onun için bu kürsüden sesleniyoruz: Burada çalışan işçilerin alın terinin karşılığını koruyacak bir çözümü iktidar olarak bulmak durumundasınız. Burada çalışan işçilerimizin sizden beklediği, objektif değerlendirmeler yapmak. Geçmişteki uygulamalarınızla hatalı işlemler yaptınız, bölge insanı ve çalışanlar üzerinde güven tesis edemediniz. O yüzden, bundan sonraki süreci şeffaf bir şekilde yürütmek durumundasınız. Buradaki çalışanların, Nallıhan'da, Beypazarı'nda ve özellikle Ayaş'ta yaşayanların tamamı ekmek mücadelesi veriyor. Bu ekmek mücadelesi verenlerin yanında yer almak durumundadır iktidar da. Bu nedenle sağlıklı bir çözüm üretilmesi gerekliliğini bir kez daha buradan vurgulamak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Şahin lütfen.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) - İktidar yetkililerinin bu tür açıklamaları, sorunun özünü perdelemekten ve asıl meseleyi görmezden gelmekten başka bir işe yaramıyor. Olayları sürekli olarak siyasileştirmemek bahanesiyle ele almak aslında sorumluluktan kaçmanın tam bir yansımasıdır. Bu nedenle, çalışanların haklarının korunması için yıllardır süregelen talepler ve mağduriyetler neden ancak bu tür kriz anlarında gündeme geliyor? İktidarın sorumluluğu sadece kriz anlarında müdahale etmek değil, bu tür sorunların hiç yaşanmaması için adil, sürdürülebilir politikalar geliştirmektir. O nedenle, biz yarın Çayırhan işçileriyle bir ve beraber olacağız, Özelleştirme İdaresine kadar onlarla birlikte yürüyeceğiz ve iktidarın da kulağını açıp işçilerin bu haklı taleplerini duymalarını sağlayacağız ve buna gayret edeceğiz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi Hakkâri Milletvekili Öznur Bartin'e aittir.
Buyurun Sayın Bartin. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA ÖZNUR BARTİN (Hakkâri) - Öncelikle, Van halkının direnişini selamlıyorum ve irade talancısı, halk düşmanı iktidarı bu hukuksuz cezayla halkın iradesini gasbetmekten vazgeçmeye, Van halkının iradesine saygı duymaya davet ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Çayırhan Termik Santrali'nin ve maden sahalarının yeniden özelleştirilmesi girişimi yalnızca enerji politikalarınızın iflasını değil aynı zamanda yüzlerce işçinin, binlerce ailenin açlığa ve güvencesizliğe mahkûm edilmesini de ifade etmektedir. AKP, iktidara geldiğinden bu yana kamuya ait ne varsa ya satmış ya da peşkeş çekmiştir. TELEKOM'dan şeker fabrikalarına, madenlerden enerji üretim tesislerine kadar her şey halkın elinden alınıp yandaş şirketlere devredilmiştir. 1986'dan 2002'ye kadar 8 milyar dolar civarında olan özelleştirme gelirleri AKP iktidarı döneminde 70 milyar doları aşmıştır yani ülkenin üretim altyapısı, kamu kaynakları, halkın alın teri, AKP'nin sermaye gruplarına sunduğu birer ganimete dönüşmüştür. Peki, bu özelleştirmelerin ardından ne olmuştur? İşçiler işten çıkarılmış, maaşlar düşürülmüş, sendikal haklar gasbedilmiş, güvencesiz çalıştırma artmıştır; Çayırhan'da da yaşanacak olan budur. Sermaye sahipleri yalnızca kârı düşünecek, maliyetleri düşürmek için işçilerin haklarını gasbedecek, bölge halkını da daha da yoksullaştıracaktır. Bu ülkenin doğasını, havasını, suyunu zehirleyen termik santraller şimdi bir de özel sektör eliyle daha da vahşi bir şekilde çalıştırılacaktır. Afşin Elbistan, Soma, Yatağan örnekleri önümüzde duruyor; yıllardır bu bölgelerde yaşayan insanlar santrallerin neden olduğu kirlilik yüzünden nefes alamaz hâle gelmiştir, Çayırhan'da da aynı felaket yaşanacaktır. Kâr hırsıyla çalışan şirketler filtreleri çalıştırmadan havaya zehir salacak, bu kaynaklarını hoyratça kullanacak, bölgeyi yaşanmaz hâle getirecektir. Peki, özelleştirme sonrası denetim olacak mı? Elbette ki hayır. Bu iktidar, sermayenin önüne denetimsiz bir düzen kurarak doğayı, insanları göz göre göre felakete sürüklemektedir. Özelleştirilen her kurumda gördüğümüz gibi Çayırhan'da da işçiler büyük bir kıyıma uğrayacaktır. Bugün 2.400'e yakın işçi çalışıyor ve bu işçilerin sendikal hakları vardır ama özelleştirme sonrası ne olacak? Şirketler ilk iş olarak maliyetleri azaltmak için işçi çıkarmaya çalışacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, lütfen tamamlayın.
ÖZNUR BARTİN (Devamla) - Kalan işçiler düşük ücretle uzun saatler boyunca güvencesiz şekilde çalışacak, sendikalar baskı altına alınacak, grev yapmak, hak aramak imkânsız hâle gelecektir. Bunu daha önce de yaşadık, TELEKOM özelleştirildi, binlerce işçi kapının önüne konuldu; şeker fabrikaları satıldı, üretim düştü, çiftçi perişan oldu; madenler özelleştirildi, iş güvenliği yok edildi, Soma'da 301 madenci katledildi. Şimdi aynı senaryoyu Çayırhan'da da mı izleyeceğiz? AKP iktidarı, bu özelleştirmeyle 100 bin insanı açlığa, yoksulluğa mahkûm edecektir. İşçilerin ekmeğini çalmak, onların alın terini sermayeye peşkeş çekmek, halkın malını yağmalamaktır.
Buradan açıkça söylüyorum: Bu özelleştirme ihanettir. İşçiye, doğaya, halka yapılan büyük bir ihanettir. Biz emeğin, doğanın, işçilerin ve halkın yanında olmaya devam edeceğiz; bu yağmaya, bu talana asla boyun eğmeyeceğiz. Çayırhan Termik Santrali'nde çalışan emekçilerin direnişini de selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi Ankara Milletvekili Umut Akdoğan'a aittir.
Buyurun Sayın Akdoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; bu konu çok hassas bir konu, üzerinde durup düşünmemiz gereken bir konu. Ben ayağımın tozuyla Çayırhan işçilerinin yürüyüşünden buraya geliyorum. Bu konuya Parlamento olarak çözüm bulmak zorundayız. Söyleyeceğimiz sözler birbirimizi yermemeli ve 4 Martta yapılacak bu satış veya adına ne derseniz deyin -kırk dokuz yıllığına gittikten sonra adının ne olduğunun önemi yok- bu mesele çok derin bir yara açacak ülkemizde.
Bakın, altın yumurtlayan bir tavuğu kesip o tavuğu besleyeni de alnının çatından vurmak istiyorsunuz. Bu meselenin Ankara'nın namus meselesi olduğunu düşünüyorum. "Ya, ne olacak? Bu da satılsın, zaten o kadar çok şey satıldı ki, bu da gitse ne olur canım." diye düşünemeyiz. Ülkemizde enerjinin yüzde 83'ü zaten satılmış, özelleştirilmiş. Bakın, Çayırhan'ın bir özelliği var; Çayırhan, bir ekol, Çayırhan bir okul, bu tarzda madencilik yapılan her yerde Çayırhan bir öğretim görevi görüyor. Anadolu'nun bozkırına işçilerimiz günlerdir yürüyerek "emek" yazıyorlar. Burada, bu "emek" yazısının kalemi işçilerimiz, bu "emek" yazısının mürekkebi, alın teri, bu "emek" yazısının kâğıdı yollardır. Yürüyorlar, iş saatinde vardiyalarına gidiyorlar, çalışıyorlar, evlerinde uyuyorlar, dönüp gelip yine yürüyorlar. Bakar mısınız şu direnişin, şu yürüyüşün onuruna. Kimse işini, gücünü terk etmemiş ama bir yer satılmasın diye uğraşıyorlar.
Biz yürürken otobüsten çokça şarkı çalındı, bir tanesi de "Irmağının Akışına Ölürüm Türkiye'm". Biri geldi yanıma, dedi ki: "Ya, Sayın Bahçeli hastaymış, şifa diliyoruz. Ne olursunuz mesajımızı iletin, iktidar partisinin de ortağıdır, bari bu konuda MHP'yle, CHP'yle herkes bir araya gelsin, konuşsun." İşte, bütün gruplar buradayız, Grup Başkan Vekilimiz burada, çoluğumuzun çocuğumuzun malı satılmasın yani "Irmağının Akışına Ölürüm Türkiye'm" şarkısı, türküsü "elektrik satışına ölürüm" şekline dönüşmesin. Bunu hep birlikte yapabiliriz.
Satış demek işsizlik demek, satış demek güvencesizlik demek, satış demek düşük ücret demek ve bu satış nasıl olacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UMUT AKDOĞAN (Devamla) - Hemen tamamlıyorum.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Akdoğan.
Buyurun.
UMUT AKDOĞAN (Devamla) - Bu satış 6 taksitle olacak, alan kişi buranın parasını 6 taksitle Türk lirasıyla ödeyecek. Osmangazi Köprüsü'nde, yolda, tünelde, havaalanında biz öderken ödediğimiz özel şirkete dövizle ödüyoruz. Niye? Çünkü para değer kaybediyor, onlar bize böyle ödeyecek.
Milletvekilimiz biraz sonra burada konuşma yapacak, biz hem akranız hem aynı bölgenin milletvekiliyiz. Bakın, hiç birbirimizi zorlamayalım, bu işin savunulacak hiçbir yanı yok. "Efendim, burası az kâr ediyor." Yahu kardeşim, kâr etmese ne olur? Zarar ediyor mu? Etmiyor, az kâr ediyor. Hep birlikte bir araya gelelim, bir komisyon kuralım, burayı daha kârlı hâle nasıl getirebiliriz, onu konuşalım ama enerji, maden vatandır; vatan satılamaz, bunu hiçbir koşulda unutmayalım.
Hepinize çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi Ankara Milletvekili Ahmet Fethan Baykoç'a aittir.
Buyurun Sayın Baykoç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; İYİ Parti grup önerisi hakkında AK PARTİ'miz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle aziz milletimiz başta olmak üzere her birinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu konuda yapmış olduğumuz çalışmaları, maden emekçilerimizle görüşmelerimizi, sendika temsilcilerimizle yapmış olduğumuz toplantıları ve sonucunda, emekçilerimizin kazanımlarını Meclis kürsüsünden sizlere sunma fırsatı verdiği için İYİ Parti Grubuna teşekkür ediyoruz.
Maalesef ki bu kutsal çatı altında iktidar olmanın tek üzücü tarafı, yapılan çalışmaların haksız eleştirilerle ve manipülatif söylemlerle gölgelenmesidir çünkü bizler AK PARTİ olarak algı yapmaktan ziyade iş ve hizmetle gündem olmayı düstur edindik ve siyasi etik kurallarımızı da bu sınırların dışına çıkarmadık.
Saygıdeğer milletvekilleri, Çayırhan Termik Santrali'nin özelleştirme sürecinin başlamasından bu yana AK PARTİ'mizin bölge milletvekillerinin tamamıyla maden ve sendika emekçilerimiz ziyaret edilmiş, sendika temsilcileriyle görüşmeler yapılmış, talepleri tarafımızca not alınarak ilgili kurumlarla görüşmeler sağlanmıştır. Bu görüşmelerin sonucunda ihale şartnamesinin madde 17 "Çalışanlarla İlgili Hükümler" başlığında yer alan hususlar emekçilerimizin ve sendika temsilcilerinin talepleri doğrultusunda...
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sendika Genel Başkanı yürüyor, Sendika Genel Başkanı yürüyüşte.
UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Başkanım, şimdi yanlarından geliyorum ya, vallahi şimdi yanlarından geliyorum.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Devamla) - ...aynen şu şekilde değiştirilmiştir: "Çalışan sayısı beş yıl süreyle aylık 2.050 kişinin altına indirilmeyecektir. Alıcı istihdamda devir tarihi itibarıyla ihale konusu varlıklarda çalışmakta olanlara öncelik vermeye gayret gösterecektir."
UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Sendika buna itiraz ediyor.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Devamla) - "Alıcı beş yıl süreyle altı aylık dönemler itibarıyla personel sayısına ilişkin olarak Sosyal Güvenlik Kurumundan alınacak resmî belgeleri EÜAŞ'a bildirecek ve böylelikle çalışan sayısının takibi bizatihi ilgili kurum tarafından yapılacaktır."
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - İyi de Vekilim, işçiler niye yürüyor o zaman?
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - "Dört ay içinde lojmanları boşaltın." demişler ya!
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Niye yürüyorlar Sayın Vekil, spor olsun diye mi yürüyorlar?
UMUT AKDOĞAN (Ankara) - E, niye yürüyorlar?
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Devamla) - Sayın Vekilim, sizleri gayet sükûnetle ve saygıyla dinledim, aynı şeyi sizlerden rica ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Ama doğru değil!
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Dışarıda soğuk hava var, insanlar yürüyor, sendika Başkanları önlerinde.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Devamla) - "Maden sahası ve santralde istihdam edilen personelin barınma ve sosyal haklarının devamını teminen lojmanlar ihalenin kapsamında yer almaktadır."
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Spor olsun diye mi yürüyorlar Vekilim, Allah aşkına!
UMUT AKDOĞAN (Ankara) - E, millet, 500 kişi ne derdine yürüyor orada şu soğukta, niye yürüyorlar? Bir de altın yumurtlayan tavuğu niye satıyorsun?
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Devamla) - "Geçmiş özelleştirme örneklerinde olduğu gibi bu ihale sonucunda da lojmanlar amacı dışında kullanılmayacaktır ve işten ayrılan personelin lojmandan tahliye edilmemesine ilişkin dört ay olarak belirlenen minimum süre bir yıla çıkarılmıştır."
Değerli milletvekilleri, sizlere arz etmek istediğimiz diğer husus da santralin geçmişiyle ilgili olacak.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Niye satıyoruz? Niye sattığımızı bir izah eder misiniz?
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Devamla) - Bakın, Çayırhan Termik Santrali ilk defa 2020 yılında özelleştirilmiş Sayın Türkoğlu ve özelleştirildikten sonra özel sektör döneminde brüt 3,8 teravatsaat olan üretim özelleştirme bittikten sonra 2,4'e düşüyor. Maden sahasındaki kömür üretimi 5 milyon ton iken EÜAŞ'a devredildikten sonra 3,1 milyon tona düşüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Devamla) - "İşçiler azaltılacak." diyorsunuz. Hayır efendim, azaltılmıyor. Bakın, yaklaşık 3 bin kişi çalışırken EÜAŞ'ın uhdesine geçtikten sonra sayı 1.994'e iniyor. Ne zaman özelleştirme oluyor o zaman işçi sayısında artış oluyor.
Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın Adem Yıldırım, söz talebiniz var sanırım.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
49.- İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın, özelleştirmelere ilişkin açıklaması
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Özelleştirmelerden bahsedildi de ben 91 DYP-SHP Hükûmetinin yaptığı özelleştirmeleri ve Murat Karayalçın'ın Başbakan Yardımcısı olduğu dönemdeki özelleştirmeleri kısaca saymak istiyorum: Çaybank, İpragaz, Tat Konserve, Çamsan, Ray Sigorta, Polinas, Meysu, Şeker Sigorta, Ankara Halk Ekmek, Türk Traktör, Trakmak, Gaziantep, İskenderun, Trabzon, Ladik, Şanlıurfa, Bartın, Aşkale, Denizli, Çorum, Sivas, Niğde Çimento Fabrikaları, Şekerbank, TOE, Çukurova Elektrik, Kepez Elektrik, NETAŞ, Gima, Tavşanlı Yem Sanayi, Balıksan AŞ, Çukoyem, Sümer Holding.
Tansu Çiller ve Murat Karayalçın Hükûmetinin sattıkları: AEG-Eti AŞ, İstanbul Demir Çelik Fabrikası, TELETAŞ, Güneysu, Layne-Bowler, Hascan Gıda, Toros İlaç Pazarlama, AEG-Eti, Altek, Çestaş, Çanakkale Seramik, Pancar Motor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Nokta nokta... Devam ediyor, yetiştiremedim bir dakikaya.
BAŞKAN - Sayın Aliye Timisi Ersever...
50.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, bir günle EYT'den yararlanamayanlara ilişkin açıklaması
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Teşekkür ederim.
Emeklilikte adalet sağlanana kadar, bir günle EYT'den yararlanamayan ve yirmi yıl daha çalışmak zorunda bırakılan vatandaşlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz. Geçtiğimiz pazar günü, Emeklilikte Adalet Derneğinin haklı eylemine katılarak bu büyük mağduriyeti bir kez daha dile getirdik. Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olan, çalışma barışını bozan bu adaletsizlik ne zaman giderilecek? Hükûmet, kademeli emeklilik konusunda ne zaman düzenleme yapacak? Binlerce mağdur çözüm bekliyor. Bu insanlar yıllarca prim ödedi, emekliliği hak etti. Geç gelen adalet adalet değildir. Hak kayıpları bir an önce giderilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Sümer, buyurun.
51.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Ceyhan ilçesinin Kurtpınar Mahallesi’nde yapılan kamulaştırmaya ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adana Ceyhan Kurtpınar Mahallesi'nde deniz kenarında bulunan Kurtpınar İncirli köyü mevkisinde hak sahibi 500 kişinin arazilerine "kamulaştırma" adı altında el konulmuştur. 2007 yılında başlayan bu süreç hâlen mahkemeler yoluyla devam etmekte ve bu süreç bir türlü çözüme ulaşamamaktadır. Arazide bulunan evlere verilen değer 46 lira, altı mağaza üstü ev olursa 135 lira, 2 katlı yere 180 lira, arsaların dönümüne ise 50 ila 100 lira gibi komik fiyatlar biçilmiş ancak hâlen hak sahiplerine paraları da ödenmemiştir. Yine, köylünün 500 kök zeytin ağacı sökülmüş, bununla ilgili hiçbir ödeme yapılmamıştır. Daha sonra yerler Rönesans Holding İnşaata verilmiş, çitle çevrilmiş ve enerji ihtisas alanı ilan edilmiştir. Kamulaştırma süreçleri hukukun üstünlüğü ve adalet ilkeleri çerçevesinde yürütülmeli, vatandaşların hakları korunmalıdır. Burada yaşanan mağduriyet zaman kaybedilmeden giderilmelidir. Maalesef AKP iktidarı kendi zenginini yaratmaya devam etmektedir.
BAŞKAN - Sayın Başarır, söz talebiniz var sanırım.
Buyurun.
52.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Ankara Milletvekili Ahmet Fethan Baykoç’un İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Şimdi, iki şey söyleyeceğim efendim. Bir, Çayırhan'ın özelleştirilmesiyle ilgili Sayın Vekil dedi ki: "İşçiler memnun, sıkıntı yok, tüm önlemler alındı." Çok kısa bir şey soracağım: Neden 500 işçi günlerdir yürüyor? Bunun bir cevabını versin.
İki; diğer milletvekili SHP dönemindeki, DYP dönemindeki özelleştirmeleri söyledi. Şimdi, özelleştirme farklı bir şey, talan etme farklı bir şey. Bakın, bu ülkedeki kâğıt fabrikaları, İzmit SEKA'daki kâğıt fabrikaları özelleştirilmedi, alan olmayınca makineler hurdacıya verildi ve satıldı, şimdi oraya AVM yapıldı. Saydı. Bakın, Türkiye Cumhuriyeti'nin sadece TELEKOM'daki zararı SHP dönemindeki tüm özelleştirmelerin üzerindedir. Yani talan başka bir şey, özelleştirme farklı bir şey. Bunu belirtmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Kanko, buyurun.
53.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, kışlasız bedelli askerlik talebine ilişkin açıklaması
MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Bugün burada bedelli askerlik uygulamasına ilişkin gençlerimizin haklı bir talebini dile getirmek istiyorum. Gençlerimiz yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarına tanınan kışlasız bedelli askerlik hakkının yurt içinde yaşayanlara da tanınmasını istiyor. Bu gençler "Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları belli bir bedel ödeyerek kışlasız askerlik yapabiliyor. Biz neden aynı haktan yararlanamıyoruz?" diyorlar. Bu talep kendi gençlerimize yapılan eşitsizlik algısını ortaya çıkarmaktadır. Gençlerimizin beklentilerini dikkate alarak askerlik sisteminde gerekli düzenlemeleri yapmanız gerektiğini düşünüyor, bu konuyu Meclisimizin takdirine sunuyorum.
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu...
54.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Ankara Milletvekili Ahmet Fethan Baykoç’un İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Efendim, teşekkür ediyorum.
MADEN-İŞ Sendikasının Genel Başkanı Sayın Nurettin Akçul'la dün yürüdük, bugün yürüyüş devam ediyor, yarın da... Eylemler devam edecek 4 Marta kadar. Ama madem hatırlatma işine girdik, herkesin bilmesi gereken şu: Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan bize göre peşkeş, sizce özelleştirmelerin yüzde 87'si iktidarınız döneminde yapıldı. Hatırlatalım: SEKA Balıkesir İşletmesini, TAKSAN Tezgâh Sanayiini, PETKİM Standart Kimya Şirketini, Sümerbank Nazilli Fabrikasını, Kuşadası Limanı'nı, TCDD İzmir Limanı'nı 2003'te sattınız. Et Balık Kurumu Manisa Et Tavuk Kombinasını, ETİ Bakır İşletmelerini, TEKEL Tuzlasını, BURSAGAZ'ı, ETİ Elektrometalurjiyi, Sümer Holdingi, Bakırköy İşletmesini, Kütahya Şeker Fabrikasını, ETİ Gümüşü...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Tamamlayacağım efendim, çok kısa... Özür dilerim, bir dakika...
BAŞKAN - Yok Sayın Türkoğlu, yeterli; maksat hasıl olmuştur, yeterli.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Ama say say bitiremeyeceğiz.
BAŞKAN - Sayın milletvekili de bitiremedi zaten.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, yerel demokrasiye yönelik baskıların yarattığı sorunların araştırılması amacıyla 12/2/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi uyarınca Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun bir önerisi bulunmaktadır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
12/2/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/2/2025 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Gülüstan Kılıç Koçyiğit |
|
| Kars |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
12 Şubat 2025 tarihinde Kars Milletvekili Grup Başkan Vekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Grup Başkan Vekilli Sezai Temelli tarafından, yerel demokrasiye yönelik baskıların yarattığı sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 10485 grup numaralı Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 12/2/2025 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere söz talebi Mersin Milletvekili Ali Bozan'a aittir.
Buyurun Sayın Bozan. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA ALİ BOZAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli halkımız, 31 Martta bir yerel seçim yapıldı ve yerel seçimlerde AKP sandıkta büyük kaybetti. Sandıkta kaybetmeyi hazmetmeyen AKP ne yaptı? 2016 yılında olağanüstü hâl koşullarında çıkarılmış bir KHK'ye dayanarak kayyum politikasına sarıldı ve belediyelerimizi gasbetmeye başladı. Bildiğin, alenen hırsızlık yapmaya başladı; oy hırsızlığı, irade hırsızlığı, belediye hırsızlığı, ne ararsan vardı.
Değerli halkımız, biliyorsunuz, bu ülkede yaşayan 85 milyon yurttaş biliyor, DEM PARTİ yerel seçimlerde kimi il ve ilçelerde kent uzlaşısı yöntemini benimsedi ve kent uzlaşısıyla seçimlere girdi. Kent uzlaşısı, siyasi partiler arasında yapılan bir ittifak değildi, toplumun farklı kesimlerini bir araya getiren, siyasi partilerüstü bir seçim stratejisiydi ve öyle yerinde bir stratejiydi ki iktidara çok büyük kaybettirdi. Önceki dönemlerde sadece bizim belediyelerimize saldıran, kayyum atayan AKP bu defa kent uzlaşısına da saldırmaya başladı çünkü kent uzlaşısı iktidarın koltuğunu sarsmıştı, AKP'yi yirmi iki yıllık iktidarında ilk defa 2'nci parti yapmıştı kent uzlaşısı.
Değerli halkımız, lafı hiç evirip çevirmeden ifade edelim; iktidarın bugünkü kayyum politikası ve kent uzlaşısına saldırısı açıkça Kürt'ün iradesini tanımamaktır ve Kürt'e düşmanlıktır. Niye mi Kürt'e düşmanlıktır? Her siyasi parti seçimlere ittifaklarla girebiliyor, anlaşmalar, uzlaşmalar yapabiliyor ama Kürt'e kent uzlaşısı yasak. Biz çetelerle, rant gruplarıyla ittifak yapmadık, toplumun en geniş kesimleriyle bir araya gelerek kent uzlaşısını oluşturduk ve iktidar sindiremedi. Neyi sindiremedi biliyor musunuz? Tüm baskılarına rağmen DEM PARTİ'nin 78 belediyeyi kazanmasını içine sindiremedi; Adana'yı, Mersin'i, Ankara'yı, İstanbul'u kaybetmeyi içine sindiremedi. Yine iktidar özelde bir şeyi daha içine sindiremedi, 31 Mart yerel seçimlerinde Van'daki 14-0'lık mağlubiyeti sindiremedi. O yüzden dün Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Abdullah Zeydan'a üç yıl dokuz aylık bir ceza verildi. Bu arada duyduk ki Van kayyum adayınız isimlik yaptırmak istiyormuş ama Van'daki kayyum adayınıza isimlik yapacak matbaa bulunamamış çünkü Van halkı 31 Mart yerel seçimlerinde, 31 Mart'tan sonra nasıl iradesine sahip çıktıysa bugün de iradesine sahip çıkmaya devam ediyor. Dün akşamdan beridir on binlerce Vanlı soğuk havaya rağmen belediyesinin önünde tüm ülkeye bir çağrıda bulunuyor. Ne diyor biliyor musunuz onurlu Van halkı? "..."[1] diyor, "Direneceğiz." diyor. Buradan selam olsun direniş ruhuyla iradesini savunan Van halkına diyoruz.
Değerli arkadaşlar, şimdi bir Fransız atasözüyle devam etmek istiyorum. Fransız atasözü der ki: Hırsıza hırsız olduğunu unutturursan sana ahlak dersi verir. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Akdeniz Belediyesine kayyum atanmasından sonra grubumuzun önerisine dair konuşan AKP'li vekil bakın ne demiş, tutanaktan okuyorum: "Kayyum olarak atanan Kaymakam, sabahleyin erken gittiğinde Belediyeye kendisiyle ilgili bir yazı yazacak ve mesai arkadaşlarına da bildirecek; masada bilgisayar yok. Elini telefona atacak, masada telefon yok. Özel Kaleme gidiyor, Özel Kalemde santral yok; bırakın santrali, santralle ilgili kablolar bile yok." Dedim ya, hırsıza, hırsız olduğunu hatırlatmak gerekiyor ki gelip bu kürsüde milyonların gözü önünde yalan söylemesinler ve ahlak dersi vermeye çalışmasınlar. Şimdi, biz bir telefon deyip geçiştirmeyeceğiz, ciddiye aldık.
Değerli arkadaşlar, değerli halkımız; şimdi, bu fotoğraf Akdeniz Belediye Eş Başkanlarımız görevdeyken çekilmiş bir fotoğraf. Akdeniz Belediye Eş Başkanımız Hoşyar Sarıyıldız makamda oturuyor, Akdeniz Belediye Eş Başkanımız Nuriye Arslan makamda oturuyor; burada bilgisayar, burada telefon, burada kalemler. Peki, bu fotoğraf ne zaman çekilmiş? Bu fotoğraf 13 Ocakta çekilmiş, Akdeniz Belediyesine kayyum olarak atanan Kaymakam göreve geldiğinde çekilmiş bir fotoğraf. Fotoğrafa bakın, Akdeniz Belediyesinin sosyal medya hesaplarında var; ne kalem var ne bilgisayar var ne telefon var.
FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) - Çalmış götürmüşsünüz! Çalmış götürmüşsünüz! Çalmış götürmüş, PKK'ya vermişsiniz!
ALİ BOZAN (Devamla) - Yahu, daha Belediyeye girer girmez, Belediyenin kapısından girer girmez telefonu, bilgisayarı, kalemi çalmayı nasıl becerebildiniz, nasıl becerebildiniz! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - İletişimi nasıl sağlıyordunuz, iletişimi nasıl sağlıyordunuz?
FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) - Çalmış götürmüş, PKK'ya vermişsiniz!
BAŞKAN - Sayın Bozan, tamamlayın lütfen.
ALİ BOZAN (Devamla) - Ben fotoğrafıyla söylüyorum, fotoğrafıyla. Deliliyle konuşuyorum, deliliyle.
FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) - Çalmış götürmüş, PKK'ya vermişsiniz!
ALİ BOZAN (Devamla) - İşte Belediye Eş Başkanlarımız; bilgisayar burada, telefon burada, kalem burada; bu da sizin kayyumunuz, hiçbir şey yok. Girin Belediyenin sosyal medya hesaplarına, 13 ocakta çekilmiş.
FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) - Çalmışsınız götürmüşsünüz, PKK'ya vermişsiniz!
ALİ BOZAN (Devamla) - Bu çağda hırsızlıkta sizinhızınıza yetişecek hiç kimse yok.
FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) - Çalmış götürmüş, PKK'ya vermişsiniz. Çalmış götürmüş, PKK'ya vermişsiniz.
ALİ BOZAN (Devamla) - Yine ifade edelim, bu Mecliste halkla dalga geçer gibi konuşma yapamazsınız, ahlak dersi veremezsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Dinleyin! Dinleyin!
FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) - Senden ahlak dersi alacak değiliz.
ALİ BOZAN (Devamla) - Ben deliliyle, belgesiyle, fotoğrafıyla konuşuyorum; afaki konuşmuyorum. Size o konuşmayı yapmak için her kim akıl hocalığı yaptıysa bence akıl hocalarınızı değiştirin.
FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) - Çalmış götürmüş, PKK'ya vermişsiniz. Çalmış götürmüş, PKK'ya vermişsiniz.
ALİ BOZAN (Devamla) - Varsa bir diyeceğiniz şu fotoğraflara gelin, konuşun; varsa gelin, konuşun, yoksa susun. Öyle oturduğunuz yerden, havadan laf atmayla olmuyor bu işler.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine YENİ YOL Partisi Grubu adına söz talebi Bursa Milletvekili Cemalettin Kani Torun'a aittir.
Buyurun Sayın Torun. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DEM PARTİ grup önerisi üzerine YENİ YOL Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada kayyum atamalarını ve yargı eliyle yerel yönetimlere yapılan operasyonları konuşuyoruz. Konuşmamın başında şunu açıkça ifade etmeliyim ki bir kenti yalnızca o kentin istediği ve seçtiği kişiler yönetmelidir. Her birey kendi şehrini, ilçesini, köyünü en iyi şekilde kimlerin yöneteceğine karar verme hakkına sahiptir. Kayyumlar yalnızca halkın seçtiği yerel yönetimlerin yerine atanan birer idari temsilci değildir, kayyumlar demokrasinin temel ilkelerine, halkın iradesine ve hukukun üstünlüğüne ciddi ve çirkin bir saldırıdır. Yasaklarla mücadele mottosuyla yola çıkan, iktidar olduğunda icraatlarının tamamını bu motivasyona dayandıran bir yönetimin yirmi üç yılın sonunda yasakları iktidarını ayakta tutacak bir silah olarak kullanıyor olması, iktidar partisine mensup milletvekili arkadaşlarımızın başlarını ellerinin arasına alarak düşünmesi gereken bir ikilemdir. "Nereden nereye?" diye kendimize sormamız gerekmez mi?
Van'da birkaç gündür devam eden gösteriler var. Van halkı 31 Mart akşamı bir hüllenin önüne geçti ve mazbata krizini atlattı ancak bu sefer de cezalarla kayyum politikasına devam edilmek isteniyor. Bunu belirtmenin gereksiz olduğunu biliyorum ancak tekrar söyleyeyim: Elbette seçilmişler suç işleme özgürlüğüne sahip insanlar değildir, bunu burada bulunan hiçbir milletvekili arkadaşım iddia edemez ancak daha aylar önce temiz kâğıtları verilerek suçsuzluğu kayıt altına alınan insanları mahkeme salonlarında gezdirmek, soruşturmalar açmak, onları seçmenlerine hizmet edemeyecek duruma getirmek kime ve neye yarar bilmiyorum ancak milletin menfaatine olmadığına eminim. DEM PARTİ'li belediyelerin olduğu şehirlerde bu olmakla birlikte şimdi de kent uzlaşısı yapılarak meşru bir ittifak yöntemini kullanan ve bu sayede seçimleri kazanan belediyelere operasyon yapılmaktadır. Bizim bağımsız ve tarafsız yargıdan beklentimiz, karşısına gelen vatandaşları mesleklerine bakmaksızın, somut ve nesnel delillerle yargılamasıdır. Yargı, seçim yarışının bir aparatı hâline geldiğinde ülkemizde adil yargılamadan bahsedemeyiz.
Sayın milletvekilleri, barışın ve kardeşliğin konuşulmaya başlandığı bu yasama yılında 1 Ekimden bu yana verilen güzel mesajların akabinde uygulanan haksız ceza ve yargılamalar ülkemizin huzur ortamına zarar veriyor. Daha önce de burada ifade ettim, hiçbir iktidar ebedi değildir. Kantarı daha fazla bozmayın. Geçmişte yerel yönetimlere atadığınız kayyumların seçimlerden ağır yenilgilerle ayrıldığını gördünüz. Kayyumların yapmış olduğu hukuksuzlukları ve yolsuzlukları da hepimiz biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Torun, tamamlayın lütfen.
CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - Türkiye'nin her yerinde aldığı oylarla göreve gelmiş yerel yöneticilerin görevlerini yapmalarının, vatandaşlara hizmet etmelerinin önünü kesmeyelim. Millet, hayat pahalılığı ve hukuksuzluklardan bıktı. Bu politikaların devamı ülkeyi çıkmaza götürüyor. En kısa zamanda bu uygulamalardan dönülmesini temenni ediyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, DEM PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz talebi Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun'a aittir.
Buyurun Sayın Olgun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayyum uygulaması hukuk devletinin ruhuna saplanan bir hançerdir. Seçilmiş belediye başkanlarını mahkeme kararı olmadan görevden almak bir gasp operasyonudur, daha da vahimi, masumiyet karinesi ayaklar altına alınmaktadır. Hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmayan bir insanı görevden almak onu yargısız infaza tabi tutmaktır. İYİ Parti olarak biz buna hukuk devleti adına karşı çıktık, karşı çıkıyoruz, karşı çıkacağız. Meclise sunduğumuz kanun teklifimiz görevden uzaklaştırmaların yargı denetimine tabi olmasını, İçişleri Bakanlığının tek taraflı kararlarının Danıştay tarafından hukuka uygunluk ve ölçülülük açısından incelenmesini, ayrıca görevden alınan belediye başkanının yerine Belediye Kanunu'nda belirtildiği usulde belediye meclisince seçim yapılmasını öngörmektedir yani görevden alınan belediye başkanlarının yerine atanacak kişilerin belirlenmesi süreci tek bir makamın insafına bırakılamaz. Bu konuda İYİ Parti olarak görüşümüz açık ve net olup defalarca da beyan ettik. Bu vesileyle ben bir başka toplumsal meseleye değinmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün burada, ülkemizin geleceğini, çocuklarımızın sağlığını doğrudan ilgilendiren büyük bir halk sağlığı tehdidini dile getirmek istiyorum: Flor maruziyeti ve Sağlık Bakanlığının bu konudaki sorumsuz politikaları. Flor, doğal olarak çevremizde bulunabilen bir elementtir. Ancak asıl tehlike, endüstriyel yan ürün olarak açığa çıkan ve bilim insanlarının büyük bir kısmının toksik madde olarak sınıflandırdığı flor bileşiklerinin halk sağlığına zarar verecek şekilde yaygın kullanımıdır. Bu madde, alüminyum, gübre ve demir cevheri üretiminin bir atığıdır. Yani, aslında, yok edilmesi gereken bir zehirden bahsediyoruz. Ama ne yapıyorlar? Diş macunlarına, içme sularına hatta çocuklarımızın dişlerine uygulanacak cilalara kadar sokuyorlar. Şimdi soruyorum: Bir ülkenin çocuklarına endüstriyel atık enjekte edilir mi, bir devlet halkını zehirler mi? Florun sinir sistemine zarar verdiği artık bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir. Araştırmalar, florun çocukların zekâ gelişimini yavaşlattığını, epifiz bezi üzerinde toksik etki gösterdiğini ve erken ergenliğe neden olduğunu ortaya koymaktadır. Çocuklarımızın bilişsel gelişimi tehlikededir ama Sağlık Bakanlığı ne yapıyor? Bütün bu bilimsel gerçekler ortadayken çocuklarımızın dişlerine florlu cila uygulanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Olgun, buyurun tamamlayın.
HAKAN ŞEREF OLGUN (Devamla) - Okullarda çocuklarımıza âdeta bir deney faresi muamelesi yapılıyor.
Buradan Sağlık Bakanlığı yetkililerine ve özellikle Sayın Bakana sesleniyorum: Halk sağlığı deney alanınız değildir. Bu tehlikeli uygulamalara derhâl son verin. Bir talep ve teklifim var: Gelişmiş ülkelerdeki diş macunlarının florür olanlarını Türkiye'de kullanılan diş macunlarındaki florür oranlarıyla mukayese edin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'na aittir.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bütün bu yaşadıklarımızı hukukla izah etmek mümkün değil yani hukuk dışı her şey yapılıyor, Anayasa'ya aykırı her şey yapılıyor ve hukukla izah etmeye çalışıyorsunuz; izah edemezsiniz. Şöyle ifade edeyim: Ben, başsavcının dün 9 belediyeye karşı yaptığı operasyon ve o nedenle açıkladığı 4 sayfalık metni çok dikkatlice okudum. O metinde 9-10 siyasetçiyle ilgili olarak kişisel suçlayıcı hiçbir bilgi yok, sadece bir siyasi faaliyet suçlanıyor orada, bir siyasi parti suçlanıyor; CHP ve daha üstünde de Demokratik Bölgeler Partisi var, anayasal güvence altında burada faaliyet yapıyor, Eş Genel Başkanları milletvekilleri, Halkların Demokratik Kongresi -girin, Google'a bakın- programı var, tüzüğü var ve Türkiye'nin her yerinde örgütlenmesi var, Eş Genel Başkanı bu Parlamentonun üyesi, onlar suç örgütü olarak gösterilmiş, suç örgütü olarak ve bu Meclis üyelerinin de o taraftan, CHP listesinden aday olduğu iddia ediliyor. Değerli arkadaşlar, soruyorum: Bu bir siyasi faaliyettir, siyasi bir partinin siyasi faaliyetidir ve hedef olan da seçme ve seçilme hakkı ve serbest seçime dönük yapılan faaliyetlerdir. Peki, demokratik toplum düzeninde serbest seçim hakkı ve siyasi partilerin faaliyetleri Anayasa’nın güvencesi altında değil mi? Bunlar olmadan demokratik toplum düzeni olur mu?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Olmaz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bakın, eğer teröre başvurmamışsanız, şiddeti önermemişseniz, yapılan bütün siyasi faaliyetler hem TCK'ye göre hem TMK'ye göre hem de Anayasa'ya göre serbest değil mi? Peki, alınan belediye başkan yardımcıları ve belediye meclis üyeleriyle ilgili olarak terörle ilgili tek bir suç isnadı var mı? Yok. Siyasi faaliyet hedef alınmış ve cezalandırılıyor.
Arkadaşlar, bakın, bu arkadaşlarımızın yaptığı suç değil, partimizin yaptığı suç değil ama bunu yapanlar bakımından söylüyorum -ve bu da kayıtlara geçsin- bu işlemini yapanlar ve yaptıranlar, siyaseten yaptıranlar ve yapanlar anayasal düzene karşı suç işliyorlar, anayasal düzene karşı. Bunlar kayıt altında duruyor, zamanı gelince o defterler açılır, neden bu operasyonları yaptıkları... Ve yaptıranlar da hukuk kuralları içerisinde hesabını verirler ama anayasal düzene karşı suç olduğunu burada söylüyorum çünkü serbest seçim hakkına... Siyasi partilerin siyasi faaliyetleri soruşturuluyor ve yargı vesayetiyle sonuçlandırılıyor.
İki, Van'daki mesele, Abdullah Zeydan... Ya, yasa dışı bir biçimde kayyum atamaya çalıştınız, sanki güzellik yarışmasına girmiş gibi AK PARTİ'nin adayına, ikinci sıradaki adaya mazbata vermeye çalıştınız; olmadı, direnişle karşılaştınız, YSK vermedi mazbatayı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Şimdi ne yapıyorsunuz? Yine, yargı aracılığıyla üç yıl dokuz ay ceza veriyorsunuz. Bilgi notu elimde, o davaları da izledim ben, o davaları da izledim, olmayan bir suçtan mahkûm ediyorsunuz. Bakın, olmayan suçlardan mahkûm ederseniz siyaseten kayyum atamak için yurttaşlar bunların hesabını sorar; açık söylüyorum, bunların hesabı sandıkta sorulur, bilin yani çok açık. (CHP sıralarından alkışlar) Nasıl anlıyorsanız anlayın bütün bunları. Sorulur, Van halkı sizden hesap sorar, Tunceli halkı sizden hesap sorar, İstanbul halkı sizden hesap sorar.
Son olarak şunu söyleyeceğim: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza karşı açılan davada bugün iddianame kabul edildi. Dosya nereye düştü biliyor musunuz, hangi mahkemeye? 14. Ağır Ceza Mahkemesine. Çok büyük tesadüf. 14. Ağır Ceza Mahkemesi kimin mahkemesiydi?
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Türkiye Cumhuriyeti'nin mahkemesi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Siyasete girmeden önce kimin mahkemesiydi? Kimin mahkemesiydi? Akın Gürlek'in.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - O kadar, 30'dan fazla mahkeme var, oraya düşüyor. Bunun da gözümüzden kaçmadığını bilin.
Teşekkür ederim.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel'e aittir.
Buyurun Sayın Yüksel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şunu açıkça söylemem gerekiyor: Hükûmetlerimiz döneminde hürriyetlerin genişletilmesi ve adalet sisteminin tahkim edilmesi yönünde yapılan değişiklikler güvenlik konusundaki kaygılara tabii ki kurban edilmemiş ve bu iki kavram arasında denge her daim muhafaza edilmiştir. Dünyadaki her hukuk devletinde olduğu gibi ülkemizde de terör ve şiddete ilişkin özel düzenlemeler yer almaktadır. Anayasa'mızın 127'nci ve Belediye Kanunu'nun 47'nci maddesi "Görevleriyle ilgili bir suç nedeniyle haklarında soruşturma veya kovuşturma açılan belediye organları veya bu organların üyeleri kesin hükme kadar İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılabilir." hükmüne yer vermektedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir ve herkesin Anayasa'ya ve kanunlara uyma yükümlülüğü vardır. Seçilmiş de olsa hiç kimsenin suç işleme, teröre ve terör örgütlerine yardım etme, destek olma hak ve yetkisi yoktur. Yani hiç kimse yargı ve hukuk karşısında layüsel değildir. Suç unsurunun olduğu yerde bunun hesabını soracak olan da tabii ki yargıdır.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Suç nedir, suç? Nedir, ne?
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, AK PARTİ, yerel demokrasiyi içselleştirmiş, yaşanan darbelere ve çeşitli yöntemlerle demokrasiyi askıya alma gayretlerine rağmen her daim millî irade bayrağını yükseltmiş, hukuk devleti ilkesini güçlendirmiştir.
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Hukuka uymayan, hukuku tanımayan sizsiniz, siz. Utanmadan bir de pişkin pişkin burada kalkıp savunmasını yapıyorsunuz. Halkın iradesini gasbediyorsunuz, halkın huzurunu kaçırıyorsunuz; asıl terörizmi siz yapıyorsunuz.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Unutmayalım ki hukuk devletinin en önemli görevi, devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü ile vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini korumak, başta terör örgütleri olmak üzere, teröre her türlü desteği sağlayanlarla mücadele etmektir.
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Halkın temel hak ve özgürlüklerini gasbediyorsunuz; huzursuzluğu normalleştiriyorsunuz, şiddet sarmalı yapıyorsunuz...
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Seçme seçilme hakkı temel hak değil mi?
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Devletimiz terörle mücadelesini kırk yıldır kararlılıkla sürdürmektedir.
RUKEN KİLERCİ (Ağrı) - Ne bağırıyorsunuz?
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Bu ülkeyi bölen tek kişi sizsiniz, sizin partiniz ve sizin zihniyetinizdir.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Terör nerede, suç nerede? Tamamen keyfî, ortada suç yok.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Bölücü terör örgütü ve uzantıları bazı belediyeleri, ülkemizin devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kasteden bir araç olarak kullanmakta, terör faaliyetlerinin desteklendiği lojistik merkezlere dönüştürmektedir. Terör ile demokrasi...
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Ortada delil yok, suç yok, suç.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Bak, bunu iyi öğren, terör ile demokrasi, terör ile sivil siyaset aynı yerde olmaz. Siyasetçinin görevi teröre destek olmak değil halkına, şehrine, ilçesine hizmetkâr olmaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ BOZAN (Mersin) - Bak, bak, atadığınız kayyuma bak. Hırsız kayyuma bak; buna cevap ver, buna.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Ülkemizde, sivil siyasetin meşru kapıları ardına kadar açıkken hileli yöntemlerle "kent uzlaşısı" adı altında bölücü örgüte hizmet edenlere müsamaha gösterilmesi asla beklenemez.
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Hırsızsınız, talancısınız, gaspçısınız, toplumu bölensiniz.
ALİ BOZAN (Mersin) - Cüneyt Hocam, şu fotoğrafa cevap verir misin?
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Bölücü olan sizsiniz, bölücü olan sizsiniz.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Bilindiği gibi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca terör örgütünün kent uzlaşısı faaliyetleri kapsamında HDK çatı yapılanması mensuplarına ilişkin soruşturma açılmıştır. (DEM PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yüksel, tamamlayın lütfen.
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Yüzünüz tutmuyor.
ALİ BOZAN (Mersin) - Türkiye'de olağanüstü hâl mi var şu anda? Olağanüstü hâl döneminde çıkarılan bir kanun hükmünde kararnameyi söylüyorsunuz; on yıl geçti, on yıl, darbe girişiminin üzerinden on yıl geçti.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Anayasa ve ilgili kanunlar çerçevesinde kamu düzeninin korunması amacıyla yürütülen bu soruşturmaları farklı şekilde yönlendirmek, belediyelere yönelik bir operasyonmuş gibi sunmak doğru değildir. Bir belediye başkanı veya kamu görevlisi suç işlediğinde sadece seçilmiş olduğu için ayrıcalıklı bir statüye sahip olamaz.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Bir hukukçu anayasal suçu bu kürsüde savunuyor.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Hukuk herkes için eşit ve bağlayıcıdır.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Bir hukukçu anayasal suçu bu kürsüde savunuyor.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Bağımsız ve tarafsız yargı Anayasa'mızın 9'uncu ve 138'inci maddelerinde teminat altına alınmıştır.
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Sadece, sizden olmayan herkes teröristtir. Hukuk sadece size işlemiyor. Bu hırsızlığınızla gideceksiniz, halkın tokadını yiyeceksiniz.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Dolayısıyla soruşturmalar tarafsız ve bağımsız yargı mercileri tarafından değerlendirilecek ve gereği neyse o yapılacaktır. Her hukuk devletinde bulunan; bakın, her hukuk devletinde...
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Türkiye bir hukuk devleti mi?
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Hukuk mu var ya?
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Türkiye'de olmayan.
ALİ BOZAN (Mersin) - Şu an Türkiye'de olağanüstü hâl mi var?
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - ...İtalya'da da Almanya'da da Fransa'da da İngiltere'de de olan anayasal ve yasal hükümlerin ülkemizde de uygulanmasının darbe girişimi olarak nitelendirilip demokraside tahribat oluşturulduğundan bahisle Meclis araştırmasının talep edilmesi abesle iştigaldir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, DEM PARTİ sıralarından gürültüler)
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Kadın katillerini meşrulaştıran, yargı kararını yok sayan kalkmış burada hukuktan bahsediyor; hicap edin ya.
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Hukuk yok, olağanüstü hâl var.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Abesle iştigal olan bir hukukçunun anayasal suçu savunmasıdır.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, kürsüden söz talep ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Her konuşma sataşma olmaz ya.
RESUL KURT (Adıyaman) - Sataşma yok Sayın Başkanım.
FATMA AKSAL (Edirne) - Kendi kendinize sataştınız, ne sataşması?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - "Kent uzlaşısıyla, hileli yöntemlerle; kent uzlaşısıyla terör örgütü faaliyeti" diye ifade etti kent uzlaşısını.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Bir de utanmadan alkışlıyorlar ya. Hacca gitmişsin, ayıptır. Siirt halkı senin yüzüne tükürüyor. İradesizsin, seçilmişsin. Bir de alkışlıyor ya!
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, öncelikle Sayın Yüksel adına çok talihsiz bir konuşma. Ya, siz hukukçusunuz; gelip burada bütün Meclisin gözünün içine bakarak, Türkiye halklarının gözünün içine bakarak hukuku katlettiniz ya, katlettiniz. Ortada hukuk mukuk bırakmadınız.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Hukuku katleden sizsiniz ya.
VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) - Katleden sizsiniz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bir dur!
Anayasa'ya aykırı olan bir KHK'yi savundunuz.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Sen masum insanları katledenleri destekliyorsun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Anayasa 127 çok açık, değil mi; "görevleriyle ilgili suçta..." Peki, bizim hangi belediye başkanımıza görevleriyle ilgili suçlardan dolayı kayyum atanmış? Bana bir tane söyleyin, ben kürsüden ineceğim. Bir tane söyleyin, ikinciyi istemiyorum. Şimdi...
(AK PARTİ sıralarından "Hepsi!" sesleri)
VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) - Hepsi, hepsi!
RESUL KURT (Adıyaman) - Hepsi!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bir dakika, bir dakika...
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Belediye Kanunu 24'üncü madde var.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Diğeri... Ya, şimdi, siz...
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Belediye başkanlarının görevi teröre destek vermek mi ya!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Dün anlattım uzun uzun, hiç anlayamamışsınız.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Vatandaş onları teröre destek versin diye mi seçiyor?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Kent uzlaşısı...
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - 5393, 24...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Şimdi, arkadaşım, sen Yeniden Refahı yanına alıyorsun, Büyük Birliği yanına alıyorsun, bilmem kimi yanına alıyorsun, ittifak kuruyorsun; sana helal, sana mübah.
BÜŞRA PAKER (İstanbul) - İttifak oluyor, ittifak. Kent uzlaşısı değil, ittifak o.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Peki, benim Cumhuriyet Halk Partisiyle, orada bulunan diğer bütün sivil toplum örgütleriyle, siyasi partilerle ittifak yapmam ve bunu kamuoyuna deklare etmem...
BÜŞRA PAKER (İstanbul) - Sen kamuoyundan saklayarak yaptın! Saklayarak yaptın İstanbul'da!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - ...bunu kent uzlaşısı olarak tarif etmem ve bunun sonucunda da İstanbul'da birçok ilçeyi ve aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesini kazanmış olmamız niçin bir terör faaliyeti?
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - İttifak yapsaydınız büyükşehir adayı göstermezdiniz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Niçin bir terör faaliyeti, söyler misiniz? Şimdi...
BÜŞRA PAKER (İstanbul) - Niye sakladınız?
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - İttifak yapmadınız siz, milleti kandırmaya çalıştınız.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Ya, bir sus, bir sus arkadan!
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - İttifak yapsaydınız büyükşehir adayı göstermezdiniz. Kendi büyükşehir adayınızı desteklemediniz ya.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Şimdi, çok açık ve net, ortada olan şu...
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Milleti kandıracağınızı zannettiniz, kandıramıyorsunuz; mevzu bu yani.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Siz 31 Mart seçimlerinde kaybettiğiniz için, 2'nci parti olduğunuz için, bizim ittifakımız, kent uzlaşısı formülümüz size büyük kaybettirdiği için, 1'inci parti olma yeteneğinizi kaybettiğiniz için siz burada hukuk eliyle operasyon çekiyorsunuz. Çok açık ve net: Hukuku araçsallaştırdınız, hukuk eliyle en başta oy kullanan seçmene operasyon çekiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bu, bir darbedir; bu, demokrasiye darbedir. Kendi için hukuk istemek gerçek anlamda otoriter, faşizan bir anlayışın dışa vurumudur. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Başarır, buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Şimdi, aslında genel olarak tüm muhalefet partilerine ve tüm operasyonlara ilişkin aynı şeyleri söyledi, ben de söz hakkımı kullanacağım.
VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) - Bir sataşma var!
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Başkanım, böyle bir şey yok ki yani.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başarır.
2.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Şimdi, ben bu tartışmayı hukuk seviyesinin dışına çıkarmak istemiyorum. Sayın Başkan, Adalet Komisyonu Başkanısınız, Türkiye bir hukuk devleti değil; bunu hepimiz biliyoruz. Neden? Bir hukuk devletinde savcı gözaltı kararı verdikten sonra basın bülteninde iddianamesini yayınlamaz? Bakın, biz bunu görüyoruz bu ülkede maalesef. (CHP sıralarından alkışlar) Bir hukuk devletinde alt sınırı bir yıl olan bir suçtan bir gazeteci tutuklanmaz. Bir hukuk devletinde Beşiktaş Belediyesinde hiçbir somut delil yokken o Belediye Başkanı tutuklanmaz. Şimdi, belediyelerin terörle ilişkilerini ortaya koyuyorsunuz, gelin 2004 demiyorum, 1999'dan bugüne kadar okyanus ötesine giden, Fetullah Gülen'le görüşen, ona para yardımı yapan, Türkçe olimpiyatlarında onu öven, onu konuşan, hakaret eden herkesi yargılayın. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, gelin komisyon kuralım, gelin komisyon kuralım, hemen burada bir komisyon kuralım, tüm belediye başkanlarının bugüne kadar ilişkilerini ortaya koyalım. Eğer bizim belediyelerimizden herhangi bir terör örgütüne 1 kuruş yardım yapan varsa yargılayın, biz de onu partide tutmayız ama bu iş iftirayla olmuyor, algıyla olmuyor; "Türkiye hukuk devleti." demesi kolay. Bakın, İçişleri Bakanlığının müfettişlerinin belediyelerinizle ilgili yüzlerce usulsüzlük raporu var; niye bir sabah altıda onların kapısı çalınmıyor? Ya soruyorum, niye çalınmıyor? Siz Adalet Komisyon Başkanısınız, Sayın Başkan, bu ülkede muhalefetin tüm belediye başkanları yargılanır...
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Düzgün...
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Seslendiğiniz başkana ulaşılamıyor, şu an kendini kapattı.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Bak arkandaki konuşuyor, arkandaki konuşan arkadaşın babası belediye başkanıydı, yıllarca Fethullah Gülen'i övdü. Ya, yazık değil mi? (CHP sıralarından alkışlar)
CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkanım.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Had safhada sataşma var Başkanım.
BAŞKAN - Arkadaşlar, sayın milletvekilleri, sessiz olabilir miyiz?
Buyurun Sayın Yüksel, talebiniz nedir?
CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Sataşmadan söz istiyorum efendim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, ne demişiz?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Hakikaten ne dedik kendisine?
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - "Hukuku katlettin." diyorsun, daha ne diyeceksin ya!
RESUL KURT (Adıyaman) - Daha ne söyleyeceksin?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ne demişiz, söylesin.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - İnsanları katledenleri destekliyorsunuz, biz bir şey demiyoruz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ne demişiz?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ben de dinledim, dikkatle de dinliyorum, sataşma olmasa zaten gereğini yapardım, ben bu şekilde takdir ettim.
Buyurun Sayın Yüksel, lütfen yeni bir sataşmaya da mahal vermeyelim.
3.- İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ile Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, Sayın Başkanım, zaten ben herhangi bir sataşmaya mahal vermeyecek şekilde konuşma yaptım ama her konuşmadan sonra, milletvekillerimiz burada konuştuktan sonra burada Grup Başkan Vekillerimizin o konuşma üzerinden yorum yapması doğru bir yaklaşım değil.
ALİ BOZAN (Mersin) - Kayyumu savunmak nasıl sataşmaya mahal vermemektir, etmeyin eylemeyin ya.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sizin konuşmanızı yorumladık, vekilimizin konuşmasını değil. Tahrif ettiğiniz gerçekleri söyledik.
RESUL KURT (Adıyaman) - Dinleyelim!
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Şimdi, yani burada aslında durum oldukça açık, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yürütmüş olduğu bir soruşturma söz konusu. Ben bir hukukçuyum, hukukçu olarak bunu ifade ediyorum. Burada HDK çatı yapılanması kapsamında yürütülen bir soruşturma, bazı belediye başkan yardımcılarının ve bazı belediye meclis üyelerinin terör örgütü mensuplarıyla irtibatlı olduğuyla ilgili iddialar söz konusu ve burada, bu soruşturmaları farklı şekilde yönlendirmek, belediyelere yönelik bir operasyonmuş gibi sunmak doğru değil. Burada, hep beraber soruşturmanın sonucunu bekleyeceğiz ve tabii ki savcılığın sunduğu deliller karşısında herkesin savunma hakkı var.
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Soruşturmanın sonucunu ve ona getirilen delili hangi amaçla, hangi niyetle, hangi kumpasla...
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Ve sonrasında da eğer bir davaya dönüşürse şeffaf bir şekilde kamuoyu tarafından da takip edilecek; hangi belediye başkan yardımcısının, hangi belediye Meclis üyesinin bu konuda örgüt bağlantısının, hangi gerekçelerle delillere dayandığını yargı ortaya koyacak. Dolayısıyla nihayetinde yargı bu kararı verecek, bizler vermeyeceğiz, sizler de vermeyeceksiniz.
ALİ BOZAN (Mersin) - Farkında mısınız, zorlanıyorsunuz, anlatmakta zorlanıyorsunuz. Siz bile inanmıyorsunuz söylediklerinize, gerçekten inanmıyorsunuz.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Ama burada şunu söylemek istiyorum: Şimdi, bütün bu görülen bizim hem Anayasa'mızda hem de kanunumuzda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Ayıp, çocuklarınız var, yüzüne bakamayacaksınız, yalan söylemeyin.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Bir dakika daha Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Uzatmıyoruz. Kayda geçmesi adına son sözlerinizi alalım.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Bütün bu düzenlemeler aslında açık bir şekilde bulunuyor ve yapılan işlemler de Anayasa'ya ve kanunlarımıza uygundur diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarında alkışlar)
ADALET KAYA (Diyarbakır) - OHAL dönemi kanunu, OHAL dönemi kanunu!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, söz talebinizin gerekçesi nedir?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Ya Başkanım, böyle bitmez ki bu iş ama yani.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Biter, biter Özlem Hanım.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Bitmez, bitmez.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bütün konuşmasını HDK üzerine konuştu. HDK'yi sahipleniyoruz, bizim partimiz üzerine konuşuyor, kent uzlaşısı üzerine konuşuyor; gerçeği çarpıttı.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Ne söyleyecek yani?
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, son konuşmasında hiçbir sataşma yok. O nedenle söz talebinizi karşılamayacağım.
(DEM PARTİ sıralarından gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Hayır Sayın Başkanım, HDK'ye ilişkin söyledi.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, bir dakika, lütfen ama... HDK'ye ilişkin söyledi, Halkların Demokratik Kongresinin eş sözcülüğünü yapmışım, yeni eş sözcüsü yanımda oturuyor; nasıl sataşma yok ya, nasıl yok?
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, ben de sataşma olma ihtimaline binaen Sayın Yüksel'in konuşmasını gerçekten çok dikkatle dinledim.
SÜMEYYE BOZ (Muş) - "HDK" dedi, HDK.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - HDK'ye "suç örgütü" dedi Sayın Başkan.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Sayın Başkanım, Ali Mahir Bey'in bana sataşmasını sataşma olarak kabul etmiyor musunuz?
BAŞKAN - Herhangi bir sataşma yok, o nedenle söz talebinizi karşılamayacağım.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Sayın Başkanım, Ali Mahir Bey'in bana söylediği sataşma değil mi efendim? Ali Mahir Bey'in söylediği sataşma olmuyor mu yani şimdi? Hiç kabul de etmiyorlar; bu nasıl bir demokrasi, böyle hukuk olur mu yani şimdi?
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, yerel demokrasiye yönelik baskıların yarattığı sorunların araştırılması amacıyla 12/2/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
III.- YOKLAMA
(DEM PARTİ ve CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Hayır Sayın Başkan... Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN - Önergenin oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır.
Sayın Fırat, Sayın Kaya, Sayın Danış Beştaş, Sayın Koçyiğit, Sayın Hülakü, Sayın Boz, Sayın Bozan, Sayın Çandar, Sayın Çelenk, Sayın Kunt Ayan, Sayın Sarıtaş, Sayın Bartin, Sayın Kordu, Sayın Saki, Sayın Şenyaşar, Sayın Kanko, Sayın Tanrıkulu, Sayın Timisi Ersever, Sayın Taşkent, Sayın Yıldırım Kara.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Sayın Başkanım, niye cevap vermiyorsunuz bu konuya? Sayın Başkanım, nasıl sataşma olmaz, daha ne demesini bekliyorsunuz bana yani hakaret ediyor, buna da mı "Sataşma yok." diyorsunuz? Sayın Başkanım, niye duymuyorsunuz efendim? Ama olmuyor ki bu yani gerçekten çok demokratiksiniz Sayın Başkanım, tebrik ediyorum!
BAŞKAN - Sayın Gökçek, ben size söz vermeyeceğim demedim, talebinizi gördüm. Bir yoklama talebi var.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - O zaman cevap verirseniz Başkan, buradan...
BAŞKAN - Ben her defasında buraya girenlere cevap vermek zorunda değilim. Oturun yerinize. Yoklama talebinin gereğini yapacağım. Elbette ki gördüm talebinizi.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Sağ olun, teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Oylamaya başlamıştınız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yoklama için iki dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekilleri, pusula gönderenler lütfen salondan ayrılmasınlar.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.49
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56'ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun grup önerisinin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, yerel demokrasiye yönelik baskıların yarattığı sorunların araştırılması amacıyla 12/2/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın Gökçek, buyurun, söz talebinizin gerekçesi nedir?
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Efendim, kendisi ailemle ilgili olarak, soruşturma geçirmediğini söyledi; bu konuyla ilgili konuşma yapmak istiyorum. "Hiçbir soruşturma neden geçirmiyor?" dedi ailemle ilgili olarak, babamla ilgili; ona kürsüden cevap vermek istiyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun, yeni bir sataşmaya mahal vermeyin lütfen.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Öncelikli olarak tüm Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Hukuk konusuna girerek cevabı vereceğim. Şimdi, tabii, balya balya paralar araştırılmasın istiyorsunuz. Beşiktaş'ta 1 milyar TL'ye verilen, satılması gereken benzinliğin 500 milyon TL'ye satılmasının araştırılmasını istemiyorsunuz. Ankara'da tabut ihaleleri oluyor, vurgun oluyor; araştırılmasını istemiyorsunuz.
SEYİT TORUN (Ordu) - Kupon, kupon satılan yerleri de araştıralım.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Bakın, bir dinleyin.
Şimdi, siz kalkıyorsunuz, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde otobüslerle ilgili olarak yapılan ihalelerdeki vurgunların araştırılmasını istemiyorsunuz. Şimdi şunu sormak istiyorum: Yani burası bir hukuk devletiyse, sizin de bir yanlışınız varsa bunların da araştırılması lazım ki Beşiktaş Belediye Başkanınıza 38 tane soru soruldu Ali Mahir Bey. 38 tane sorulan soruya bu soruların cevabını bilmediğini, bunların kendi bürokratlarına sorulması gerektiğini söyledi. Peki, kapının önünde bu soruları Belediye Başkanınız bilmezken siz cevaplarını nereden biliyordunuz, çok merak ediyorum; birincisi bu.
Gelelim diğer konuya. Ya, şimdi, toplum istiyor ki bu sizin delegelerinizle ilgili konular araştırılsın, bu şaibeli durumlar araştırılsın; iPhone'a mı satıldı, paraya mı satıldı, nereye satıldı bu delegeler, bunlar araştırılsın.
Gelelim senin konuna. Melih Gökçek 500 adet soruşturma geçirdi Belediye Başkanlığı döneminde, Belediye Başkanlığı bittikten sonra da 20 tane soruşturma geçirdi. Ya, bu adam soruşturma geçirirken hepsine gidip ifade veriyor da sizinkilerle ilgili bir soruşturma olduğu zaman siz bu konularla ilgili gitmeyecek misiniz, bu konularla ilgili ifadenizi vermeyecek misiniz? Allah aşkına, böyle bir durum olabilir mi? Böyle bir hukuk devleti olabilir mi?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Melih Gökçek sabahın altısında evden alındı mı?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başarır.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Başkanım, beyan etmesi lazım sataşmayı.
BAŞKAN - Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - İstediğini beyan bile etmedi yani daha sözü niçin istediğini bile...
BAŞKAN - Sayın Zengin, ben konuşmayı dinledim.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Olmaz yani Başkanım, usule aykırı.
BAŞKAN - Sayın Zengin, ben konuşmayı dinledim.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Ama daha söz istemedi.
BAŞKAN - O nedenle, sataşma olup olmadığı hepimizce aşikârdır, ben de Sayın Başarır'a yerinden söz verdim.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Başkanım, bari lütfen sözünü talep etseydi.
BAŞKAN - Etti zaten.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Talep etsin bari.
BAŞKAN - Sayın Zengin, etti yerinden, talep etti, öyle söz verdim.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - "Söz istiyorum çünkü..." Böyle olacak.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Talep ettim Sayın Zengin, talep ettim.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Nerede? Nerede?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başarır.
5.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir, bu ülkede kim yolsuzluk yaparsa, kim yetim hakkı yerse yargılansın, Allah da belasını versin. (CHP ve AK PARTİ sıralarından "Amin" sesleri)
İki, Beşiktaş Belediye Başkanımızla ilgili sorulan sorulara gelince, bu soruların hepsini biz görebiliyoruz çünkü sorulan sorularla ilgili gizlilik kararı yok. Eğer somut, net, tek bir yolsuzlukla ilgili o savcı delil koyduysa bana yazıklar olsun! Yok arkadaşlar! Ama bu böyle olmaz.
Bakın, gelin, ben bir kez daha teklif ediyorum bunu: Ali Mahir Başarır'ın milletvekili olduğu günden bugüne kadar sizlerin, tüm belediye başkanlarının, benim belediye başkanlarımın gelin mal varlığını araştıralım; namuslu insanlar, siyasetçiler bunu yapar.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Tamam, araştıralım.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Kayınpederinin evine de bakalım.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Şimdi, Osman Gökçek, sen bir televizyon kanalının sahibisin, sen 600 milyonluk bir malikanede oturuyorsun, sana soruyorum: Sen bunu nereden buldun? Şimdi, bunu sormayacaksın Osman Gökçek'e, sabah altıda Osman Gökçek mışıl mışıl battaniyesine sarılıp yatacak, hiçbir suçu olmayan Rıza Akpolat gözaltına alınacak. Ya, yazıklar olsun! Böyle şey olur mu? (CHP sıralarından alkışlar) Gelin, hepimizi sorgulayalım. Ali Mahir Başarır'ı, ailesini, kayınpederini, eşini, yeğenlerini, yedi sülalemi araştırın. Eğer benim siyasetten sonra ailemin, benim mal varlığımda artış varsa ben bugün istifa ederim ama inan, Osman Gökçek senin durumundan insanlar istifra ediyor. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, müsaadeniz var mı?
BAŞKAN - Buyurun.
6.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ya, yüz kere anlattım, anlamakta güçlük çekiyorsun, Beyaz TV benim değil diyorum, hâlâ elinde bir delil yok "Var." diyorsun; bu bir.
İki: "600 milyonluk ev var." diyorsun. Ben diyorum ki: Gel sana bunu 500 milyona verdireyim, kime istiyorsak bütün parayı da Mehmetçik Vakfına bağışlayayım, kabul ediyor musun? Hepsini, hepsini. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Kabul ediyorum da bende 500 milyon lira yok.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Üç: Ya, Allah aşkına, değerli milletvekilleri, bunu söylemek istemiyorum. Geliyor bana arka tarafta diyor ki: "Babana rica et, benim hakkımda "tweet"ler atmasın, ben de babanla ilgili kürsüde konuşmayayım."
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Yalan söylüyorsun, yalan söylüyorsun, yalan. Yalan söylüyorsun, hayatın yalan!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Sonra geliyor, burada tekrar bu konuları açmaya çalışıyor. Bunu da bütün kamuoyunun bilmesini istiyorum.
Gelelim, üç: Sen Mezitli Belediye Başkanıyla birlikte Bodrum'da kayınpederine ait olan evde ikiniz yan yana mı oturuyorsunuz?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ayrı oturuyoruz.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Bir dakika. Niye senin kayınpederinin evinde oturuyor?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Kim oturuyor?
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Mezitli Belediye Başkanı. Peki, niye oturuyor?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Gel soralım.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Soruyorum: Mezitli Belediye Başkanıyla aranda nasıl bir ilişki var? Oradaki arsa artışlarıyla ilgili aranda nasıl bir ilişki var?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Gel soralım. Yalan, yalan, yalan, yalan, yalan!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Çıkacaksın, bunları da anlatacaksın Sevgili Ali Mahir. Bak, bunları anlatacaksın, bütün aziz millet bilecek.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Anlatıyorum, geliyorum. Yalan söylüyorsun, yalan söylüyorsun!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Şimdi, burada bu kadar milletvekili arkadaşım var. Mezitli'de yapılan işleri bu arkadaşlarının çoğu biliyor. Ya, beni CHP'li milletvekili arkadaşlar, ağabeyler arıyor; senin Mezitli'de yaptığın işleri bana anlatıyor.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Kim arıyorsa adını söyle, adını söyle. Yalan söylüyorsun, yalan, yalan!
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Adını ver, adını! Kendine gel!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Senin ne yaptığını herkes çok iyi biliyor; bak, bunları çok iyi bileceksin.
Gelelim, bak, gelelim, Ali Mahir "Evin 600 milyon." diyorsun. 500'e ver, hepsi Mehmetçik'e gitsin diyorum, kabul etmiyorsun. Nasıl yapacağız?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Kardeş, bende 500 milyon yok.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Evet, gel diyorum, 500'e... Ya, 100 milyon senin için iyi bir kâr olur, onu da Mehmetçik Vakfına verelim diyorum, onu da kabul etmiyorsun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Cevaplandıracağım şimdi.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Ama şunu unutma: Şimdi, bana burada, arkada geldin "Ya, baban benim için 'tweet'ler atmasın. Ben de vallahi kürsüde bir daha ismini geçirmeyeyim." dedin ama geldin, yine burada sataşmaya kalktın.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Yalan söylüyorsun, yalan söylüyorsun!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Bunu da bütün Cumhuriyet Halk Partililer bilsin, şerefimi temin ederek söylüyorum, aynen böyle söylemiştir.
Saygılarımı sunuyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Varsa edersin.
Şimdi herhâlde buna cevap vereceğim.
BAŞKAN - Buyurun, yeni bir sataşmaya mahal vermeden...
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Hayır, hayır, hayır.
BAŞKAN - Şahsiyetle uğraşmadan lütfen cevap verin.
Buyurun.
7.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ben kendisiyle kürsü arkasında bir kez karşılaştım, sadece bana dedi ki: "Babamla ilgili bana bunları söyleme, ben babamın günahını çekmek zorunda değilim." Aynen konu bu.
Gelelim, Bodrum'da benim kayınpederimin üzerine tek bir yazlık yok, sadece bir tek 100 metrekare kayınvalidemin evi var, hemen Meclis soruşturabilir, hemen.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Mezitli Belediye Başkanı nerede oturuyor? Bak, Mezitli Belediye Başkanı...
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Şimdi, bana diyorsun ki "600 milyonluk evim var, 500 milyonu getir, vereyim."
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Mehmetçik Vakfına verelim diyorum Mehmetçik Vakfına.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Babacığım, biz de 500 milyon para nerede gezer, o kirli para sende olur ama bak haklısın, ben Bülent Kaya'ya hak veriyorum, ben bu tartışmayı bitiriyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sözüm buradan dışarı, bir hikâye anlatacağım: Kurt ile eşek bir gün tartışır, aslanın karşısına çıkarlar. Sözüm buradan dışarı. Kurt yüzde yüz haklı. Aslan der ki: "Haksızsın." "Ya, neden? Ben haklıyım?" der Kurt. "Çünkü sen eşekle tartışıyorsun." der.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Amaç hasıl olmuştur.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Başkanım, efendim, kayda geçmesi açısından...
BAŞKAN - Sataşmalara gereken yanıtlar verilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.07
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56'ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır tarafından, İstanbul'da belediyelere yapılan gözaltı ve operasyonların araştırılması amacıyla 11/2/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir öneri bulunmaktadır. Öneriyi okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
12/2/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/2/2025 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Ali Mahir Başarır |
|
| Mersin |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır tarafından, İstanbul'da belediyelere yapılan gözaltı ve operasyonların araştırılması amacıyla 11/2/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (1042) sıra no.lu Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 12/2/2025 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi Ordu Milletvekili Seyit Torun'a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Torun.
CHP GRUBU ADINA SEYİT TORUN (Ordu) - Herhâlde Genel Kurulda milletvekillerini toplamak için ya yoklama almak lazım ya da Osman Gökçek'i çağırmak lazım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, önceki gün sabah saatlerinde Kartal, Ataşehir, Üsküdar, Sancaktepe, Tuzla, Adalar, Şişli ve Beyoğlu Belediyelerimizin bürokratları ve Meclis üyeleri gözaltına alındı. Gözaltı kararına imza atan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, kent uzlaşısı faaliyeti sebebiyle söz konusu tutuklamaların yapıldığını açıkladı. İnanın, ilk duyduğumda dedim ki herhâlde bir ifade karışıklığı vardır, bir yanlışlık olmalı diye düşündüm fakat daha sonra baktım, hakikaten böyle bir kavramdan suç üreten bir yargı mekanizmasıyla karşı karşıya kalmışız. Değerli arkadaşlar, hakikaten, tarihe düşecek bir not bu ya, Türkiye'nin hukuk tarihine düşecek bir not bu. Herhâlde hukuk fakülteleri yargı kararlarını veyahut da tutuklamaları incelediğinde yani bunu dinlediğinde Türkiye'nin nasıl bir vahamet içinde olduğunu, nasıl bir durum içinde olduğunu daha iyi anlarlar. Yapmayın bunu bu ülkeye. Yani bir uzlaşıdan suç yaratan bir unsuru anlamak mümkün değil, anlamak hiç mümkün değil. Bu uzlaşının neresi acaba suç unsuru? Ya, bu bizim kültürümüzde olan... Hani geçmişte siz diyordunuz ya "istişare" "diyalog" bilmem ne... Bu uzlaşının neresi suç? Sonuçta, seçimler öncesinde vatandaşlar tabanda birleşmiş, bir iradede buluşmuş ve kenti birlikte yönetme iradesini ortaya koymuş. Bunun nesi suç? Ama siz diyorsunuz ki: Ben bulurum, hani ne yapar eder bir suç bulurum. Eğer on yılda bulamazsam yirmi yıl geriye giderim, yirmi yılda bulamazsam daha geriye giderim, bulurum. Bu baskıcı anlayışınızın artık sonu geldi. Yani yerel seçimleri kaybetmeyi bir türlü hazmedemediniz, bir türlü 31 Martı içinize sindiremediniz. O günden bugüne nasıl kayyum atarız, nasıl tutuklarız, nasıl görevden alırız, ne yaparız, bunun çabası içerisindesiniz. Bunun hiçbir faydası yok değerli arkadaşlar. Bu yaptıklarınız önümüzdeki genel seçimde de sizin iktidarı kaybetmenize yol açacak ve göreceksiniz ki o hukuk devleti kurulduğunda, yargı işlediğinde bu yapılanların nasıl suç olduğunu ve bu ülkeye yapılan bir zalimlik olduğunu daha iyi anlayacaksınız.
Bakın, İstanbul'da bir başsavcılık var, gerçekten Sayın Genel Başkanın ifade ettiği gibi tam bir seyyar giyotin. Yani "Ben acaba bu CHP'li belediyelere ne yaparım, ne ederim, suç unsuru bulurum?" diye uğraşıyor. Eğer İstanbul'da bulamazsa İstanbul'un dışında araştırıyor. "Oralarda bulamazsam nerede, ne bulurum? Ankara'da da olsa başka bir yerde de olsa ben nasıl suç unsuru bulurum, getiririm, İstanbul'da yargılatırım?" diye uğraşıyor.
Bakın, sadece bizim belediyelerimizi gözaltına alıyorsunuz, suçluyorsunuz ama yani bu AK PARTİ'li belediyelerin hiç yok mu suç unsuru? Hangisini sabahın beş buçuğunda aldınız, hangisini aldınız da tutukladınız, kaç tane belediye soruşturma geçirdi de ne yaptınız, hangi işlemi yaptınız? Bu adaletsizliğe bir an önce son verin. Ama tabii, sizin derdiniz şu: Geçmişte bu belediyeler, sizin ürettiğiniz, sizin desteklediğiniz vakıfların gelir kaynağıydı. TÜGVA'sı, Ensarı, bir sürü vakıf vardı; tabii, bunlara bir sürü rantlar devşiriliyordu, hortumlar bağlanmıştı. E, bu hortumlar kesilince de ne yapacaksınız? İşte, "Biz bu belediyeleri acaba nasıl bitiririz, nasıl bunları çalışmaz hâle getiririz, nasıl itibarsız hâle getiririz?" bunun çabası içerisindesiniz ama bunların hepsi boş arkadaşlar, vatandaş farkında. Ya, artık insanlar "tweet" atmaya korkuyor, iktidarı eleştirmeye korkuyor, gerçek düşüncelerini açıklamaya korkuyor. Ya, bir sade öğretmen bile, düşünür bile diyor ki: "Acaba benim attığım 'tweet'ten yarın ben yargılanır mıyım?" Bir korku toplumu oluşturdunuz, bir baskı toplumu oluşturdunuz ama bu millet bunu yemez. Bakın, 12 Eylül cuntasının yapmadığını yapıyorsunuz. 12 Eylül cuntası bile sizin tutukladığınız kadar gazeteci tutuklamadı, sizin tutukladığınız kadar belediye başkanı veya bir başka şekilde bu cezaevlerini doldurmadı. Türkiye'yi açık hava cezaevine dönüştürdünüz; karakolları, açık hava karakollarına dönüştürdünüz ama bu baskıcı rejiminiz, bu baskıcı anlayışınız yapılacak ilk seçimde halk tarafından da takdir edilecek ve bu yaptıklarınız da elbette ki yargı karşısında değerlendirilecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Torun, tamamlayın lütfen.
SEYİT TORUN (Devamla) - Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, kent uzlaşısı, ülke uzlaşısı... Korkmayın uzlaşmaktan! Hani, işinize gelince kullanıyorsunuz aparat olarak ya, işte "çözüm süreci" diyorsunuz, "uzlaşı" diyorsunuz ama işinize gelmedi mi bundan suç unsuru oluşturuyorsunuz; bunu da kabul etmek mümkün değil.
Bakın, türlü iftiralarla itibarsızlaştırmaya çalıştığınız 2'nci Genel Başkanımız İsmet İnönü 14 Mayıs 1950'de seçimi kaybettiğinde "Benim en büyük yenilgim, en büyük zaferimdir." diyerek iktidarı barış içinde Demokrat Partiye devretmişti; biz bu gelenekten geliyoruz. Siz her ne kadar bizi terörle suçlasanız da bizim için suç unsuru bulsanız da biz kent uzlaşısından, ülke uzlaşısından asla vazgeçmeyeceğiz; milletimize yakışan özgürlükçü ve demokratik parlamenter cumhuriyeti toplumsal barış içerisinde sonuna kadar uygulayacağız, sonuna kadar uygulayacağız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine YENİ YOL Partisi Grubu adına söz talebi İstanbul Milletvekili Bülent Kaya'ya aittir.
Buyurun Sayın Kaya. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kere, eğri oturup düz konuşalım, işin adını koyalım; kimse, kimsenin aklıyla alay etmesin, kimse de kimsenin aklını hafife almasın. Birbiriyle çelişen, dönem dönem konjonktüre göre farklı farklı yaptığınız uygulamaları "Hukuki bir süreç." diye gelip bu kürsülerden anlatmaya lütfen çalışmayın çünkü biz sizin yirmi iki yıllık devriiktidarınızda birbiriyle çelişen o kadar uygulamalarınızı gördük ki... Bugün de bu kürsülerden "hukuk profesörü" diye çıkardığınız arkadaşın canhıraş bir şekilde, masumiyet karinesini âdeta yok sayarak bu operasyonlardan gözaltına alınanları peşinen suçlu ilan edici yaklaşımlarıyla toplumun aklıyla alay etmeyin. Bir kısım belediye, Kartal ve Ataşehir Belediye Başkan Yardımcıları, bir kısım belediyelerin meclis üyeleri, toplam 10 kişi hakkında terörle ilgili soruşturma başlatıldı. Masumiyet karinesi, beraatizimmet esastır; her medeni toplumda, her insani toplumda asgari bir eşiktir beraatizimmetin esas olması çünkü kişi, suçluluğu sabit olmadığı müddetçe masumdur. O hâlde, bu kürsülerden çıkıp bu operasyonları savunurken kişileri sanki terörden hüküm giymiş gibi burada anlatmakla bu konuları savuşturamazsınız.
Bir diğer konu, bu operasyonlarla eş zamanlı olarak cumhuriyet savcılıkları basın açıklamaları yapıyor. Bu basın açıklamalarında masumiyet karinesini yerle bir ederek öyle bir algı oluşturuluyor ki sanki büyük büyük teröristler suçüstü yakalanmış gibi bir algıyla bir kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor. Benzer başsavcı açıklamalarını biz aslında... Onun için dedim ya farklı farklı dönemlerinizi de biliriz biz sizin. Ergenekon, Balyoz operasyonlarında da aynısını yapıyordunuz; sabahın köründe insanları gözaltına alıyordunuz, sonra başsavcılıklarınız açıklama yapıyordu, kontrolünüzdeki medya da çarşaf çarşaf haberlerle o kişileri peşinen suçlu ilan etti. Yıllarca yaptınız bunu, günün sonunda çıkıp ne dediniz? "Aldatılmıştık, Cenab-ı Allah bizi affetsin." Benzeri şeyleri birkaç sene sonra söylemeyeceğiniz ne malum!
Bir de her cumhuriyet başsavcısı bu ülkenin eşit bir başsavcısıdır, il cumhuriyet başsavcılarının kendilerini Türkiye Cumhuriyeti başsavcısı görme alışkanlıklarından vazgeçmesi lazım. Nerede Nuh Mete Yüksel? Nerede Vural Savaş? Nerede Zekeriya Öz? Benzer rollere soyunan her yargı mensubu daha sonra toplumun yüzüne bakamayacak durumlara düşmüştür ki bunların bir kısmını muhalefet partisi, bir kısmını da siz gerekli dönemlerde başsavcı atadınız. Buradan bir ders çıkarın, geçmişte sizi mağdur edenleri başkaları baş tacı ediyordu, sizin baş tacı ettikleriniz de başkalarını mağdur ediyordu; yeni mağduriyetlere asla ve asla prim vermeyin.
Bir diğer husus: 30 Haziran 2019, tekrarlanan İstanbul seçimleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaya.
BÜLENT KAYA (Devamla) - Yıllardan beri tecrit uygulanan ve avukatlarıyla dahi görüşmesi yasak olan Öcalan'a bir akademisyen gönderdiniz, sonra onun İstanbul seçimlerini direkt etkileyebilecek bir mektubunu Anadolu Ajansı'nda yayınladınız. Bunun şimdi ziyaretle ne alakası var? Peki, bu bir kent uzlaşısı adımı mıydı? Osman Öcalan'ı TRT Kurdî'ye çıkardınız. Niye? Kent uzlaşısı adımıydı. "7 Haziranda tek başına yüzde 10 barajını geçeriz." diye seçime giren o zamanki HDP'ye ne dediniz? "Ya, bağımsız olarak girin, bizim tek başımıza seçilebileceğimiz sayının altına düşürmeyin. Bak, siz parti olarak girmekle çözüm sürecini baltalıyorsunuz." diye HDP'nin seçime parti olarak girmesini çözüm sürecinin en büyük düşmanı olarak gösterdiniz ve ondan sonra da 7 Haziranda zaten alta düştünüz.
Dolayısıyla burada şunu ifade etmeye çalışıyorum: Kimse kimsenin aklıyla alay etmesin. Kimse bu durumda, bu kürsüde yarın gülünç duruma düşecek hiçbir konuşmayı yapmasın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, CHP, DEM PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine İYİ Parti Grubu adına söz talebi Edirne Milletvekili Mehmet Akalın'a aittir.
Buyurun Sayın Akalın.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET AKALIN (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu önerge üzerinden maalesef, bugün bu yüce Meclis çatısı altında demokrasimizin en temel ilkelerinden biri olan halk iradesine yapılan açık saldırıları konuşmak zorunda kalıyoruz. Önergede de belirtildiği üzere, dün İstanbul'daki bazı belediye yöneticilerine yönelik gerçekleştirilen operasyonların iktidarın muhalefeti sindirme çabalarının bir parçası olduğunun açıkça göstergesidir. Seçimden önce hiçbir suçlama yöneltilmeyen, yıllardır hayatlarına devam eden belediye başkanları, yardımcıları ve meclis üyelerinin birdenbire terörist ilan edilmesi hukukun siyasallaştırıldığının açıkça göstergesidir. Bakın, bir adaya seçim öncesinde terörle iltisakının olmadığı söyleniyor ve seçime katılma hakkı veriliyorsa ve bu tür iddialar seçim sonrası gündeme geliyorsa bu durum kamuoyunda önemli bir güven sorunu yaratır. Seçim öncesinde adaylar hakkında bu tür ciddi iddialar varsa bunlar seçim sürecinin başlangıcında açıkça ortaya konulmalı ve yargı organlarına taşınmalıdır. Aksi takdirde seçimi kazanan kişi veya partiye karşı yapılan bu tür ithamlar toplum tarafından kuşkuyla karşılanır ve yapanlar kamu vicdanında yargılanır. Bugün yaşananlar münferit olaylar değildir. Geçtiğimiz aylarda Esenyurt Belediye Başkanı benzer bir şekilde gözaltına alınmış ve son olarak ise bir siyasi parti genel başkanının tutuklanmasıyla siyasi baskılar dozunu artırmıştır. Siyasetçilerin fikirleri ve muhalif duruşları nedeniyle hapse atılması Türkiye'yi demokrasiyle yönetilen bir ülke olmaktan hızla uzaklaştırmaktadır.
Değerli milletvekilleri, kayyım uygulamaları da bu sürecin bir parçasıdır. Yıllardır sürdürülen kayyım rejimi bugün İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde de tehdit olarak muhalefetin üzerinde bir baskı unsuru hâline gelmiştir. Seçimle gelenin seçimle gitmesi ilkesine aykırı bu uygulama halkın sandıkta verdiği yetkinin gasbedilmesidir. Biz buradan açıkça söylüyoruz; Türkiye hukuksuz operasyonlarla, yargının sopa olarak kullanılmasıyla yönetilecek bir ülke değildir. Seçimleri kaybeden iktidar yargıyı kullanarak koltuğunu koruma yoluna gitmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akalın, tamamlayın lütfen.
MEHMET AKALIN (Devamla) - Bu yapılanlar doğru değildir. Ancak unutulmasın ki halk iradesi yargı kararıyla bastırılamaz. İYİ Parti olarak bu hukuksuzluklara karşı mücadelemiz devam edecektir. Türkiye bir şahsın ya da grubun vesayetinde değil halkın iradesiyle yönetilmelidir.
Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet diyor, yüce heyetinizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde söz talebi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk'e aittir.
Buyurun Sayın Çelenk. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Değerli milletvekilleri, sevgili yurttaşlar; kent uzlaşısı bir siyaset stratejisi olarak siyaset kültürünün ürünüdür ve bunu iktidarın anlamasını elbette beklemiyorduk ama gerçekten, burada çokça kullanılan bir ifadeyle tekrar edersek, insanların akıllarıyla oynamayın. Başsavcılığın bu konudaki açıklamasını sanırım, konuşmacılardan -bir önceki önerge de bununla ilgiliydi ama- kimse okumadı ya da dile getirmedi. Şöyle bir ifade var başsavcılığın açıklamasında: "Kent uzlaşısı formülüyle batı il ve ilçelerindeki Kürtlerin belediyeleri kazanmasalar da uzlaşılacak ve desteklenecek aday karşılığında belediye meclislerinde belli sayılarla kota elde edilmesi sonucu belediye meclislerinde karar sahibi olmaları..." Kısacası, Kürtlerin belediye meclislerinde bir seçim stratejisi, bir kültür içinden, aslında Emek, Demokrasi Güçlerinin ortaklaşa belirledikleri bir strateji içinden meclislere gelmelerini kriminalize eden bir anlayış görüyoruz burada. Artık, kriminalize edeceğiniz başka ne var? Buraya her geldiğinizde diyorsunuz ki: "Biz hiçbir seçimi kaybetmedik." 7 Hazirandan bugüne meşru yollarla kazandığınız bir seçim yok. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Legal başkadır, meşru başkadır; bunun arasındaki farkı unutmayın. 7 Haziran seçimlerinin sonucunu herkes hatırlıyor, 1 Kasım tarihine kadar olanları herkes hatırlıyor, İstanbul seçiminin tekrarını herkes hatırlıyor ve en son 2023 seçimlerinde, iki ay önce korkunç bir felaket yaşamış bir ülkede -bir inşaat imparatorluğunun temsilcisi olarak- çaresiz halk diyor ki: "İktidar değişikliği yapmayalım." Her şeyi, her şeyi gasbettikten sonra, medyayı gasbettikten sonra, sokağı bu şekilde kriminalize ettikten sonra bütün seçimleri kazanıyorsunuz; ne kadar övünseniz az! "Sokağı kriminalize etmek" dedim, sokak adı bırakmadınız. Sizin yerel yönetim anlayışınızda sokak adını duymaya tahammül yok. Ankara'nın -ben kırk yıldır burada yaşıyorum, İstanbullular da aynı şeyi dile getiriyorlar- bütün o güzelim sokaklarını caddeye çevirdiniz. Neden? Büyükşehir belediyeleri ile ilçeler arasında bir yetki karmaşasını kendi lehinize oluşturmak, gerekirse size oy vermemiş ilçelerdeki sokakları cezalandırmak için. Bu kültürdür işte bugün kent uzlaşısını kriminalize eden. Gayet meşru bu seçim stratejisini bu akıl önümüze bir suç olarak getiriyor. Yurttaşın sokakla bağını koparmak da sizin siyasetinizin bir sonucudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çelenk, tamamlayın lütfen.
SEVİLAY ÇELENK (Devamla) - Söylenecek o kadar şey var ki ben maalesef uzun konuşmaya alışmışım, dört dakikalara böyle planladığım her şeyi sığdıramıyorum ama bunun sonu yok, gerçekten bunun sonu yok. Bizi burada mahkûm ettiğiniz şey bütün ülkeye zarar veriyor. Burada yaptığınız ve bu toplumu âdeta felç etmenize yol açan bütün bu baskıcı süreçler, hayata geçirdiğiniz bütün bu baskıcı süreçler sonucunda bugün sadece siyasi alanda değil, adli alanda da gerçekten bir akıl tutulması yaşanıyor. Siyasallaşmış yargı eliyle artık hiçbir vicdana sığmayan kararlar ardı ardınca alınıyor. Verdiğiniz zararlar böyle değerlendirilmelidir. Sokaktan başlıyor, sokak kriminalize edilirken örneğin bir adli vakada cinayet mahalline sokak muamelesi yapılıyor, hiçbir şekilde korunmuyor oradaki hiçbir veri. Bizi baş başa bıraktığınız ülke burasıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi İstanbul Milletvekili Mustafa Demir'e aittir.
Buyurun Sayın Demir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Bir defa bir düzeltme yapmak zorundayız. Bir önceki konuşmacı arkadaş 7 Haziran 2015'ten bu yana yapılan seçimlerin legal olmadığını söyledi.
SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Meşru değil dedim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - "Meşru değil." dedi.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - "Meşru değil." dediniz. Ya, çok övündüğünüz 31 Mart 2024 seçimleri de mi meşru değil, onu da mı masaya yatıralım?
SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Sizin kazandığınız seçimler dedim, çarpıtmayın. Yeter çarpıttığınız! Meşru yollarla kazanmadığınızı söyledim.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Şimdi, burada, bugün, değerli arkadaşlar, CHP Grubu tarafından verilen, İstanbul'daki bazı belediye başkan yardımcıları ve Meclis üyeleriyle ilgili yürütülen soruşturmayla ilgili düşüncelerimi paylaşacağım. Dün sabah başlayan bu gözaltı kararı daha alınır alınmaz bunun siyasi mecraya taşınması, bir defa hukuku siyasallaştırmak ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı davranmaktır ve bunu da Türkiye Büyük Millet Meclisini de buna alet etmektir.
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Eğer siyasi saiklerle yürütülmüş bir soruşturmaysa başından beri zaten siyasi bir karar olduğunu gösteriyor.
YÜKSEL TAŞKIN (İzmir) - Yapma ya! "Yargı bağımsız ve tarafsız." deme ha sakın, bir o eksik.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Vallahi, cevap vermek istemiyorum ama ne diyeyim ben sana?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bakın, ülkemiz bir hukuk devletidir, demokratik hukuk devletlerinde yargı bağımsızdır, cumhuriyet savcıları...
YÜKSEL TAŞKIN (İzmir) - Ne savcısı be? Savcı görmedik sanki biz.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - ...delillere ve hukuka uygun olarak soruşturma yaparlar ve bu yürütmeyi, bu yargı sürecini siyasi partilerin yönlendirmesiyle değil delillerle ve ilgili kanunlarla yaparlar.
YÜKSEL TAŞKIN (İzmir) - Ne delili ya?
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Delil yok, yok; delil yok. Hangi delil?
ALİ BOZAN (Mersin) - Sarayın yönlendirmesiyle değil mi? Haklısınız! AKP'nin yönlendirmesiyle değil mi Mustafa Bey?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Şimdi, bir dakika...
Demin konuştunuz ya, size cevap vereceğim. Elinizde bir tane fotoğrafla çıktınız. Arkadaşlar, benim konuşmamı anlamadınız herhâlde, o zaman yeniden anlatayım. Benim oradaki maksadım daha önceki belediye başkanı onları aldı, evine götürdü değil. Şimdi belediye başkanısınız, başkan yardımcılarınız var, müdürleriniz var, bir sürü temas içerisinde olan insanlarınız var; siz o insanlarınızla, hizmet etmek durumunda olduğunuz insanlarla iletişimi neyle kuruyorsunuz?
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Size soralım...
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Siz belediye mi yönetiyorsunuz, örgüt mü yönetiyorsunuz arkadaşlar, önce onun kararını verin.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Siz de hırsızlık çetesi mi yönetiyorsunuz, belediyeye kayyum mu atıyorsunuz?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - İkincisi: Değerli arkadaşlar, böyle seçim kazanmak, 31 Mart 2024...
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Hırsızlar çetesi yönetiyorsunuz!
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Peki, bir şey daha söyleyeyim: Şimdi, bu Ataşehir Belediye Başkanı Livan Gür gözaltına alındı değil mi?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Başkan Yardımcısı.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bir dakika...
İlk yaptığım iş, belediyenin resmî "web" sayfasına girdim "Bakayım ne yapıyor bu adam?" dedim.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ne iş yapıyor?
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Ne gördüm biliyor musunuz? Bir defa, CHP'ye dönün, söyleyin "Ya, bizim bu kent uzlaşısıyla Belediye Başkanı yaptığınız adam nerede?" deyin. Yok yani şemada, görev şemasında sizin Eş Başkanınız veya neyse onu yok etmişler, infaz etmişler. Niye sormuyorsunuz onlara? Ben bunu görünce şunu hatırladım -birbirinize bakın- biliyor musunuz? Ben bunu görünce şunu hatırladım: Şu meşhur Roma Senatosu "damnatio memoriae"yi uygularmış. Nedir bu biliyor musunuz? İmparatorlara, yüksek düzeyde siyasetçilere ve hainlere "damnatio memoriae"yi uyguluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Demir, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Nedir biliyor musunuz? Hem infaz ediyorlar, katlediyorlar hem de onunla ilgili bütün bilgileri, bütün anıları yok ediyorlar yani kendileriyle ilgili daha önce yapılmış, basılmış sikkeler olmak üzere.
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Sizin yıllardır Kürtlere yaptığınız yani! Sizin yıllardır Kürtlere yaptığınız şey işte!
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, Cumhuriyet Halk Partisine sorun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ben vallahi cevap vermek istemiyorum artık, ben bıktım ya! Ya, bu saçmalıkları konuşmaktan vallahi bıktım!
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Deyin ki: "Bizim Başkan Yardımcımız, hani çok övündüğünüz kent uzlaşıcısı Livan Gür neden şu anda Belediye teşkilat şemasında yok?" Onu bir zahmet sorun.
Değerli arkadaşlar, bakın, 31 Mart seçimlerinde seçim sonuçlarını gerekçe göstererek bir siyasi müdahale olduğunu iddia etmek, seçimi kazanmak kişilere hukuk dışı faaliyetlerde bulunmak, terör örgütleriyle ilişki içerisine girmek serbestisi vermez. Böyle bir şey olamaz, bunu kimse kabul edemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - CHP'nin ayrıca son dönemlerde sıkça başvurduğu bir konu var.
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Yalan söyleyenin boynu kırılsın! Ne diyeyim ben.
MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bitireceğim.
Şimdi, yargı bağımsızlığı ilkesi gereğince devam eden bu soruşturmaların siyasallaştırılması çalışması son derece tehlikeli bir durumdur. Her fırsatta hukukun üstünlüğü vurgusu yaparken iş kendilerine geldiğinde yargıya müdahale etmekten kesinlikle çekinmiyorlar.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Grup Başkan Vekilleri, öneriyi bir oylayayım sonra söz taleplerinizi karşılayacağım.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Yoklama talebimiz var.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Geçti, geçti, oylamaya geçti. Olmadı. "Oylamaya geçiyoruz." dedi
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Geçmedi, geçmedi, hayır.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Başkanım, işleme başladınız...
BAŞKAN - Sayın Başarır, Sayın Karadeniz, Sayın Torun, Sayın Kanko, Sayın Dinçer, Sayın Tahtasız, Sayın Timisi Ersever, Sayın Taşkent, Sayın Taşkın, Sayın Kasap, Sayın Gürer, Sayın Özdemir, Sayın Suiçmez, Sayın Kaya, Sayın Bankoğlu, Sayın Gezmiş, Sayın Deniz, Sayın Halıcı, Sayın Coşar, Sayın Berberoğlu...
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.45
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56'ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Pusula gönderen sayın milletvekilleri lütfen Genel Kurul salonundan ayrılmasınlar.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır tarafından, İstanbul'da belediyelere yapılan gözaltı ve operasyonların araştırılması amacıyla 11/2/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, sataşmadan söz verecektiniz.
BAŞKAN - Sayın Ekmen, sizden başlayalım.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
55.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonu Başkanı Mustafa Hulki Cevizoğlu’nun bugünkü Komisyon toplantısında yaptığı açıklamalara ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Başkanım, teşekkür ediyorum.
Burada, Genel Kurulumuzun açılışında verimli bir tartışma yaşanmıştı Sayın Zahide Yetiş'in Komisyona gelmesiyle ilgili...
(Uğultular)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, duyamıyoruz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen Genel Kurulda sükûneti sağlayalım, konuşmalar duyulamıyor, lütfen...
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Şimdi, burada, Genel Kurulun açılışında, kadına şiddetle ilgili Komisyona Sayın Zahide Yetiş'in gelmesiyle ilgili bir tartışma yaşandı. Sayın Özlem Zengin dâhil, büyük oranda mutabakatla, görüş birliğiyle gündüz kuşağı programlarının sorunları ifade edildi. Zannediyorum, Sayın Hulki Cevizoğlu'na -çünkü bizim konuşmamızdan beş dakika sonra kürsüye geçiyor- yarım yamalak bazı bilgiler aktarılıyor, kendisiyle bir değerlendirme yapılıyor. Değerlendirmesi uzun, bu değerlendirmeden dört cümleyi Genel Kurulumuzun ve AK PARTİ'li milletvekillerimizin dikkatine sunmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun lütfen.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Cevizoğlu uzun uzadıya niçin davet ettiklerini anlatıyor, sonra savunmaya geçiyor, "Siyasetçilere de eleştiri var, Meclisteki şiddete de eleştiri var, hepsini konuşalım." diyor savunma babında. Sonra, devamında diyor ki: "Dışarıdan gazel okumak kolay, elini taşın altına koymadan, Freud'un dediği gibi, 'İnsanlar bilişsel tembeldir.' diyor ya, tembelce açıklamalar yaparak gelip problemle karşılaşmaktan kaçınmak yanlış bir tavırdır. Eğer bir katkınız varsa, konformist koltuklarınızdan kalkıp gelip burada muhataplara soru sormanız gerekiyor. Genel Kurulda oturup ahkâm kesmek kolay bir iş, Freud'un dediği gibi, tembellik." Şimdi, ben AK PARTİ'li arkadaşların Genel Kurulu niçin takip etmediğini merak ediyordum, demek ki bu konformist koltuklara mahkûm olmak istemiyorlar, onlar daha verimli çalışmalar yapıyorlar dışarıda. Sayın Zengin ve toplantımızı yöneten Meclis Başkan Vekili olarak Sayın Başkanımızın dikkatine.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ekmen, buyurun, tamamlayın lütfen.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Meclisin mehabetine yakışmayan, Genel Kurulu, Genel Kurulda çalışmalara katılan milletvekillerini ve bu milletvekillerinin Genel Kurula sundukları katkıyı doğrudan hedef alan, maksadını değil haddini aşan bu cümleleri takdirinize sunuyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, buyurun.
56.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ben söz kullanacağım ama hatip aynı zamanda Ali Vekilimize de sataştığı için Ali Vekilimize de söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Siz buyurun, konuşun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.
Şimdi, şöyle: Sevilay Vekilimiz de açık ve net söyledi. Bir seçimin legal olması, legal yollarla kazanılmış olması onun meşru olduğu anlamına gelmez. Nedir meşruiyet? Bir, silahların eşitliği ilkesini uyguluyor musunuz seçimler döneminde? Hayır. Koskoca bir merkez medya var emrinizde. En başta da hepimizin vergileriyle finanse olan Anadolu Ajansı ve TRT'nin kendisi akşama kadar...
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Biz silahları kabul etmiyoruz...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bir susarsanız...
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Silahları kabul etmiyoruz. İşiniz gücünüz silaha sarılmak.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Akşama kadar ne oluyor bunlar? AKP'nin yayın organı gibi...
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Biz silahları gömmek istiyoruz, siz açığa çıkarmak...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - İkincisi, Sayın Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin Genel Başkanı değil mi? Evet. Bütün seçim kampanyasını aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı forsunu kullanarak yapıyor mu? O da evet. Diğeri, seçim dönemlerinde bizim dünya kadar il, ilçe yöneticimiz tutuklanıyor mu; adaylarımıza yönelik baskı oluyor mu, her yere gittiğimizde ensemizde polis kameralarıyla geziyor muyuz? Evet.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit, tamamlayın lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.
Bu da yetmiyor, yine aynı şekilde, bakın, en son seçim kampanyası için söyleyelim: Ekranlarda montajlanmış videolarla, yalan yanlış algı ve manipülasyonlarla seçimler yönetiliyor mu? Yönetiliyor.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, gündeme geçelim...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, burada sizin sandıktan çıkmış olmanız gerçekten...
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkanım, gündeme ne zaman geçeceğiz?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - ...bütün bu seçimin bağımsızlığı, tarafsızlığı gibi temel ilkeleri gözettiğiniz anlamına geliyor mu? Asla gelmiyor, onu söyleyelim.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Gündeme ne zaman geçeceğiz? Yani biz gidelim, Grup Başkan Vekilleri konuşsun, milletvekillerine ihtiyaç yok madem.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Diğer bir şey, demiş ki: "Belediye mi yönetiyorsunuz, örgüt mü yönetiyorsunuz?"
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Üç saattir dinliyoruz ya!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Çok açık ve net: Biz örgüt yönetiyoruz ama siz bir dönemler bugün adına "FETÖ" dediğiniz Gülen cemaatiyle kol kola bu ülkeyi yönetmeye çalıştınız. Sonra iktidar kavgasına girdiniz, sonra hep beraber size darbe yaptılar, bu ülkeye darbe yaptılar, sonra dediniz ki: "Allah bizi affetsin, yollarımız ayrıldı." E valla işimiz Allah'a kaldıysa yandık yani.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - İşimiz her zaman Allah'ın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tek bir insan, tek bir insan o cemaatle yaptığı işlerden dolayı yakalandı mı sizin iktidarınızda?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlayacağım Sayın Başkan, bitiriyorum.
REFİK ÖZEN (Bursa) - Başkanım, yeter artık ama ya!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlayacağım Sayın Başkan, selamlayacağım.
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, mikrofonu açmayacağım, tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tek bir kişi...
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Hem Meclisi çalıştırmak istemiyorsunuz...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi selamlayıp bitireceğim Sayın Başkan.
Tek bir kişi yargılandı mı? Hayır. Bakın, belediye başkanlarımızı görevden aldınız, onları bile sessiz sedasız görevden aldınız. Niye aldınız? Niye aldınız Ankara Belediye Başkanını? İstanbul Belediye Başkanını niye aldınız? Cevabı yok.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Ya, biz almadık, yargı aldı, yargı! Bize niye söylüyorsun?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, bizim belediye başkanlarımızın tek birinin -tekrar söylüyoruz- görevleriyle ilgili suçlarla ilgili yerine kayyum atanmışsa cümle kurmayacağız ama her birisi sizin yandaş o yargı organlarınız eliyle suçsuz, masum olduğu hâlde kayyum atandı. Siz halka, demokrasiye darbe yapıyorsunuz.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Ya, farklı bir şey söyle, bunu zaten konuştunuz ya! Devamlı bunu mu dinleyeceğiz ya? Beş yüz defa konuştunuz, kayıtlara geçti. Ne yapacağız, hep sizi mi dinleyeceğiz yani?
REFİK ÖZEN (Bursa) - Başkanım, yeter artık ama ya! Yeter artık ya!
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, teşekkür ediyoruz.
Buyurun Sayın Başarır.
57.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Şimdi, aslında buradaki her konuşulana cevap vermekten artık ben de yoruldum ama az önce konuşan hatip Fatih Belediye Başkanlığı yapmış, milletvekilliği yapmış. Ben kendisinden böyle bir konuşma beklemezdim. Niye? Bakın, Kartal ve Ataşehir'den 2 belediye başkan yardımcısı alındı Sayın Başkanım, Meclis üyeleri de alındı. Bunlardan birine bakarsanız, veteriner alanı, orada görev yapıyor, diğeri kültür işleri. Şimdi, bakın, "Ataşehir Belediye Başkanı" dediniz.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı...
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Ataşehir Belediye Başkanı 2 dönem milletvekilliğimizi yapmış, Genel Başkan Yardımcılığı yapmış çok değerli Onursal Adıgüzel'dir.
Bir şey daha söylediniz, bakın, çok üzüldüm; Sayın Başkan, sabah operasyon yapıldıktan sonra siyasiler konuştuğu için "Yargıya siyaset bulaştı." dediniz, doğru mu? Hayır. Yargı bu kadar siyasetçiyi; İstanbul Belediye Başkanını, Zafer Partisi Genel Başkanını, belediye başkanlarını, milletvekillerini, gazetecileri yargılarsa o zaman yargıya siyaset bulaşmış oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son kez açıyorum Sayın Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Yani bu normal bir şey mi? Bu kadar siyasi alınacak, genel başkanlar alınacak, belediye başkanları alınacak, İstanbul Belediye Başkanına dakikada bir soruşturma açılacak, siyaset kurumu buna tepki vermeyecek. Ya, böyle bir şey olabilir mi? Lütfen... Partiniz hakkında açılan davadan sonra neler söylediniz? Anayasa Mahkemesini kapatmaya kalktınız. O gün biz de karşı çıktık ona. Olmaz arkadaşlar, olmaz.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Hiç alakası yok, ne zaman karşı çıktınız?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Çıktık.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Çıkmadılar, yanlış yaptılar; siz doğruyu yapın.
BAŞKAN - Sayın Zengin, buyurun.
58.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; müsaadenizle, şimdi, 2015 seçimlerinden itibaren, olan seçimlerin meşru olmadığını iddia ettiniz; bir defa, kendi seçildiği seçimlerin meşru olmadığını iddia etmek bir temel muhakeme sorunu.
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Kayıp seçmenlerle meşruiyet nasıl sağlanır Sayın Zengin? Kayıp seçmenlerle meşruiyetten bahsedebilir misiniz?
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Müsaade ederseniz...
2015 seçimlerinde, haziranda biz 1'inci partiydik; 2015 Kasımında 1'inci partiydik...
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Dışarıdan binlerce aday getirdiniz, adresleri tespitli.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - 2017 referandumunu kazandık, 2018 Haziranda 1'inci partiydik; 2019'da, yerel seçimlerde 1'inci partiydik, 2023 seçimlerinde 3 seçim var; bir, Cumhurbaşkanlığı seçimi, 1'inci parti olduk; milletvekili seçiminde 1'inci parti olduk.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - 31 Martta?
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Kürdistanda kayıp seçmenlerle bile 1'inci olamadınız, bu şekilde meşruiyet sağlamaya çalışamazsınız.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci turda gene 1'inci parti olduk; geriye kala kala, 2024 yerel seçimlerinde, evet, 1'nci parti olmadık. El insaf!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - 2'nci parti oldunuz. Son seçimi kaybettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Zengin, buyurun, mikrofonu son kez açıyorum.
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Binlerce kişiyi dışarıdan getirdiniz. Yemedikleri içmedikleri, yaşamadıkları topraklarda gelip orada onlara oy kullandırdınız.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Bu kadar seçim kazanmışız, bu kadar seçim, topu topu sadece ve sadece bir tane yerel seçimde -o da bin tane ittifak yaparak- bizden daha önde çıktınız.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Siz bizden daha fazla ittifak yaptınız.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Şimdi, buradan yola çıkarak... İttifakların zemini, hukuki zemini var, anayasal zemini var. Biz anayasal zemine uyarak yapıyoruz.
Şimdi, bir şey daha söyleyeceğim. İfade ettiniz, dediniz ki: "Evet, biz örgüt yönetiyoruz." Korkarım yanılıyorsunuz, örgüt sizi yönetiyor. Örgüt sizi yönettiği için bu işler böyle oluyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siz örgütü falan yönetmiyorsunuz, onlar sizi yönetiyor. Yaptıkları açıklamalarla sizlere çerçeve çiziyorlar.
BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Ya, kanıtlasanıza bunu! Bunu kanıtlar mısınız?
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sizi cezaya koyuyorlar, kimin milletvekili olacağına karar veriyorlar.
BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Ortaya bir şey atıyorsunuz, bütün herkes de arkanızdan geliyor ya! O kadar araştırma yaptınız, hangi belediyede buna dair bir şey çıktı?
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - CHP'yi alet ediyorsunuz. Sizin konuşacak hiçbir şeyiniz yok.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Son cümlem, diyorsunuz ki: "İşimiz Allah'a kaldıysa yandık." Elhamdülillah, elhamdülillah, biz işimizi hep Allah'a havale ederiz, Allah'a hamdederiz; hamdolsun diyorum bunun için de.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Her işimizi Allah'a havale ederiz.
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Elhamdülillah, sizin yatacak yeriniz de yok!
BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Vallahi, siz örgütle bizden çok konuşuyorsunuz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Ne dedi ki, ne söyledi?
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Sayın Başkanım, gündeme ne zaman geçeceğiz?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Çok açık sataşma, bunu söylemeyeyim mi yani?
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, buyurun.
59.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, çok açık ve net, vallahi bizi kimse yönetmiyor ama bir zamanlar birilerini kimin yönettiğini çok iyi biliyoruz. Şimdi, biz yetkiyi halktan aldık mı? Aldık. Bu ülkenin anayasal, demokratik devlet düzeninde -ne kadarsa- kurulmuş bir yasal parti miyiz? Evet. Seçimlere herkes gibi gidip oyunu, pusulasını, seçmen kâğıdını verip oy kullanıyor muyuz? O da evet. Halkımız, 3'üncü defa kayyum atanmasına rağmen, o sandıklardan, kayyumlarını aday yaptıkları hâlde bizi seçim sandığından çıkarıyor mu? Ona da evet. Biz geliyoruz, uzlaşı yapıyoruz. Bugün son söylenen seçim var ya, o seçimle iktidarı 1'inci parti olmaktan da düşürüyor muyuz? Ona da evet. Mesele ne?
Şimdi, az önce, bakın, Cüneyt Bey kalktı, devam eden bir soruşturmayla ilgili kent uzlaşısı üzerinden yargı bildirdi, kendisi Adalet Komisyonu Başkanı; devam eden bir soruşturmayla ilgili yargı dağıttı, açık ve net, buradan yargıya talimat verdi. Şimdi, size yapılan...
REFİK ÖZEN (Bursa) - Siz devam eden soruşturmalarla alakalı her şeyi söylüyorsunuz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bir dinlerseniz... Size bir şey yapılınca bu bir suç ama bu ülkede hepimizin gözünün içine baka baka hukuksuzluk yapıyorsunuz, hukuksuzluk! Anayasa'yı çiğniyorsunuz.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Başkanım, gündeme ne zaman geçeceğiz? Başka bir amacımız var mı?
BAŞKAN - İnşallah bugün.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlayacağım Sayın Başkanım.
REFİK ÖZEN (Bursa) - Tamam, yeter Başkanım, sabaha kadar bu Grup Başkan Vekillerini mi dinleyeceğiz?
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, amaç hasıl oldu.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, süre iki dakikadır sataşmada; herkese iki dakika söz veriyorsunuz, bana niye söz vermiyorsunuz? Lütfen ama herkese verdiğiniz süreyi talep ediyorum, ekstrasını değil.
REFİK ÖZEN (Bursa) - Yani Grup Başkan Vekillerinin konuşmalarından başka bir iş yapmıyoruz burada!
NURETTİN ALAN (İstanbul) - İç Tüzük'ü uygulayalım Başkanım. İç Tüzük...
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Başkanım, lütfen adaletli yönetim...
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, size de iki dakika söz verdim, hepsine iki dakika; bu ikinci tur sataşmalar.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, hayır, ikinci tur da olsa iki dakikadır, yeni bir sataşma var. Örgütün bizi yönettiğini söylüyor. Bu öyle hafif bir sataşma mı?
REFİK ÖZEN (Bursa) - Meclisin görevi Grup Başkan Vekillerini dinlemek değil ki ya!
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit...
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Ben de söz istiyorum Başkan, bana da söz verin, ben de konuşacağım.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, örgütün bizi yönettiğini söylüyor, bugün...
REFİK ÖZEN (Bursa) - Böyle bir şey var mı ya! Böyle bir usul var mı!
BAŞKAN - Cevap verdiniz yalnız.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Hayır, efendim, iki dakika, herkes...
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, bu konuya cevap verdiniz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, herkes kadar süre kullanmak istiyorum, sataşmadaki usulü neyse İç Tüzük'ün onu kullanmak istiyorum.
REFİK ÖZEN (Bursa) - Ya, bütün gün bunları dinledik! Bütün gün Grup Başkan Vekillerini dinliyoruz!
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, ben de söz istiyorum!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, izin verirseniz, Genel Kurulu ben yönetiyorum! Eğer Genel Kurulu siz yönetiyorsanız kürsüye buyurun!
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Böyle bir şey var mı? Hayır, hepimiz konuşalım.
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Başkanım...
BAŞKAN - Genel Kurulu ben yönetiyorum, lütfen!
REFİK ÖZEN (Bursa) - Bütün gün Grup Başkan Vekillerini dinliyoruz!
BAŞKAN - Sayın Zengin, lütfen!
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Size lütfen, Başkan, size lütfen!
BAŞKAN - Sayın Zengin de söz talebinde bulundu, Grup Başkan Vekiliniz de söz talebinde bulundu, birazdan ona da söz vereceğim. Lütfen...
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Vermeyin Başkan, kimseye söz vermeyin. Milletvekiline niye söz vermiyorsunuz?
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Dinle! Dinle!
BAŞKAN - Lütfen... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Koçyiğit, buyurun, mikrofonu son kez açıyorum, bir daha da bu konuda herhangi bir söz talebini karşılamayacağım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu nedir biliyor musunuz Sayın Başkan? Bu çoğunlukçu rejim, çoğunlukçu rejim.
REFİK ÖZEN (Bursa) - Ya, azınlığın çoğunluğa tahakkümü bu!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Muhalefetin doğru söylediği söze tahammül edemeyenlerin sesini yükselterek aslında muhalefeti, hakikati, gerçeği baskılamasının açık ve net göstergesi. Ellerinden gelse gelip sizin yerinize oturacaklar, muhalefete de hiç söz vermeyecekler.
REFİK ÖZEN (Bursa) - Ya, bütün gün konuşuyorsunuz, daha nasıl muhalefet söz alacak! Bütün gün muhalefet konuşuyor zaten!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi söyleyelim: Biz, bu ülkede demokrasinin teminatı bir partiyiz. Biz bu ülkede çoğulcu, eşit, özgür bir yaşamın teminatıyız; kimse bizi karalayıp kendini de aklamasın...
BAŞKAN - Sayın Başarır, buyurun.
Kullanmayacaksanız çok mutlu olacağım söz talebini.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - E, peki, sizi bu sefer mutlu edeyim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Sayın Zengin, buyurun.
60.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, biz doğrusu sadece bir yansıtma yapıyoruz. Bakınız, Sayın Başkan eğer bir şeyin lehte olabileceğini iddia ediyorsa yani burada yapılan bir konuşmanın yargıyı etkileyebileceğini iddia ediyorsa lehte, aynı şey aleyhte konuşma için de geçerlidir. Lehte bir etki olabiliyorsa aleyhte yapılan konuşmanın da etkisi vardır. O yüzden, yaptığı bu konuşmanın bir zemini olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki kendi örgütsel yapılarının, onları yöneten örgütsel yapıların basına yaptığı açıklamaları okumaları kâfidir, başka bir şeye gerek yok. Onlara nasıl çerçeve çizdiğini anlamak için bu kentlerle alakalı yapılan uzlaşılarla ilgili açıklamalarını, talimatlarını, çerçevelerini okumaları meseleyi anlamak için kâfidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bütün suçlamaları reddediyorum. Biz belediyeleri yönetiyoruz, hiçbir örgüt bizi yönetmiyor; kendilerini kim yönetiyor onu bilmiyorum, kalkıp onu savunuyor arkadaşlar.
ALİ BOZAN (Mersin) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Bozan, söz talebinizin gerekçesini alabilir miyim?
ALİ BOZAN (Mersin) - Mustafa Bey açıkça benim konuşmama atıfta bulunarak konuşmasını çarpıttığımı, öyle demek istemediğini açıkça söyledi, sizden söz talep ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Bozan, tutanağı isteyeceğim, sataşma varsa söz vereceğim size.
ALİ BOZAN (Mersin) - Açık ve net Başkanım, Mustafa Bey'e sorsanız kabul edecek sataştığını.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
5.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 192 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin aynı kısmın 5'inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine ilişkin önerisi
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi bulunmaktadır. Öneriyi okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
12/2/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 12/2/2025 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
|
| Özlem Zengin |
|
| İstanbul |
|
| AK PARTİ Grubu |
|
| Başkan Vekili |
Öneri:
Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 192 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin aynı kısmın 5'inci sırasına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
12 Şubat 2025 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
13 Şubat 2025 Perşembe günkü birleşiminde 192 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
13 Şubat 2025 Perşembe günkü birleşiminde 192 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 14 Şubat 2025 Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşimde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan işlerin görüşülmesi ve aynı birleşimde 192 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
18 Şubat 2025 Salı günkü birleşiminde 192 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar,
19 Şubat 2025 Çarşamba günkü birleşiminde 192 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
19 Şubat 2025 Çarşamba günkü birleşiminde 192 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 20 Şubat 2025 Perşembe günkü birleşiminde 192 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi İstanbul Milletvekili Nurettin Alan'a aittir.
Buyurun Sayın Alan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN ALAN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; aslında biz bu öneri üzerinde bir söz talep etmeyecektik. Elbette ki bütün önergeler üzerine ediliyor, bizim verdiğimiz çalışma önergesi; bunun için bir söz talep etmeyi düşünmüyor idik, yalnız Meclisin çalışmalarında saat ikiden beri Grup Başkan Vekillerinin her konuda hatta kürsüde konuşan hatibe cevap konusunda dahi söz alıp bunlarla ilgili açıklama yapmaları ve daha sonra döndükten sonra tekrar başa dönmesi... Biraz önce Sayın Milletvekilimiz dedi ki: "Biz koltuklarımızda oturuyoruz. 'Çalışmıyor.' diyenlere ithafen biz çok çalışıyoruz, ediyoruz." Ben koltuğumdan biraz önce söz talep ettim, bana söz verilmedi ama Grup Başkan Vekilleri söz talep edince söz veriliyor. Hangi İç Tüzük'e göre yapılıyor bu?
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Hangi İç Tüzük acaba?
NURETTİN ALAN (Devamla) - İç Tüzük'te bana verilmeyip Grup Başkan Vekiline verileceği yazıyor mu?
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Hayır, yazmıyor.
NURETTİN ALAN (Devamla) - Yazmıyor. Bana niye verilmedi? Ben de biraz önce söz talep ettim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sizin Grup Başkan Vekiliniz konuşmasın, siz konuşun.
NURETTİN ALAN (Devamla) - Hayır, burada döne döne konuşursak... Aynı şeyi Sayın Grup Başkan Vekillerinden ben yüz defa dinledim, hâlâ 2015'teki seçimleri konuşuyoruz, yüz kere konuşuldu belki.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Konuşacağız tabii.
BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Tarih tekerrür ediyor.
NURETTİN ALAN (Devamla) - Meclisin çalışması lazım, oturmamamız lazım.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Biz sizi dışarıdan getirmek için ha bire karar yeter sayısı istiyoruz.
NURETTİN ALAN (Devamla) - Sizin buyurduğunuz gibi biraz önce, Mecliste boş oturmayalım, kanunları geçirelim.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Siz konuşmuyorsunuz ki, Genel Kurula zorla geliyorsunuz ya!
NURETTİN ALAN (Devamla) - Bugün konuştuğumuz kanunumuz Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle olan, aslında Komisyonda da en hızlı geçirdiğimiz, muhalefetin de destekleriyle, muhalefetin de itiraz ettiği hiçbir madde olmayan bir kanunu konuşacağız ama gündeme geçemiyoruz.
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Yoklama talep edilmese sıralarınız bomboş.
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Osman Gökçek Grup Başkan Vekili mi ya, her hafta çıkıp orada konuşuyor?
NURETTİN ALAN (Devamla) - Ben usulden konuşuyorum değerli arkadaşlar, usulden bahsediyorum.
Hayır, şunu söylüyorum: Bakın, burada ben milletvekiliyim, benim de konuşma hakkım var; Grup Başkan Vekilinin nasıl konuşma hakkı varsa benim de var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - E, sen de konuş.
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Onu Grup Başkan Vekiline söyle.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Özlem Hanım sizi konuşturmuyor mu?
NURETTİN ALAN (Devamla) - Hayır efendim, bunu da nasıl konuştuğumu söyleyeyim; bir önerge üzerine konuşuyorum. Düğmeye basarak konuşamadım, konuşamadım.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - İç Tüzük 60'a göre iste, konuş.
NURETTİN ALAN (Devamla) - İstedim, istedim.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - 60'a göre iste.
NURETTİN ALAN (Devamla) - İstedim efendim, konuşamadım.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Verirler.
NURETTİN ALAN (Devamla) - Konuşamadım
Çok teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Daha iki buçuk dakikanız vardı. Çok konuşmak istiyorsanız...
BAŞKAN - Öneri üzerine YENİ YOL Grubu adına söz talebi Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen'e aittir.
Buyurun Sayın Ekmen. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Bu bir çalışma önerisi. Çalışma önerisi buraya niçin gelir? Ekranları başındaki izleyicilerimiz için: Gruplar arasında bir anlaşma olamadığında gelir. Gruplar geçmişte yani yakın siyasi tarihimizin birçok döneminde çok önemli konuları büyük bir iş birliğiyle yönetebilmişlerdir. Örneğin, AK PARTİ'nin 1'inci döneminde yapılması gereken birçok anayasa değişikliği ve Avrupa Birliği uyum paketleri CHP'yle iş birliği içerisinde yürütülmüştür, Parlamento tarihi bunun örnekleriyle doludur. Uzlaşma sağlanamamasının iki sebebi var arkadaşlar: Birincisi, yasama faaliyetlerinde muhalefetin yeteri kadar katkısının yani istişaresinin alınmaması. İkincisi ise ülkedeki yargısal faaliyetler. Şimdi, bir psikoloji var, herhangi bir yargısal faaliyetle karşılaştığımızda onu layüsel, dokunulmaz, sorgulanamaz, kendi akışında giden bir iş olarak kabul ediyoruz ve muhalefetin de bunu eleştirmesine karşı çıkıyoruz. Oysa, arkadaşlar, AK PARTİ'nin ilk on yılında ve geriye doğru yüzlerce yargısal faaliyet AK PARTİ'nin siyaset yapma ekseninin temelinde yer aldı; parti kapatmalar, Danıştayın verdiği kararlar, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar. Biz o gün o yargısal faaliyetlerin tamamını doğal bir yargı faaliyeti olarak kabul ediyor muyduk? Sizden bir ricam var, gerçekten bir ricam var: Meşhur bir Kızılderili anlatısı var: Hep birlikte bir yere giderken bir arkadaşlarının kaybolduğunu görürler, geri dönerler; adam durmuş. "Neyi bekliyorsun?" derler, "Çok hızlı gittik, ruhumuz geride kaldı, onu bekliyorum." der. Arkadaşlar, çok hızlı gidiyoruz, ruhumuz geride kalıyor. AK PARTİ için söylüyorum: Bu hız iyi bir hız değil; geride bıraktıklarınıza bir bakın, beş yıl önce, on yıl önce Sayın Cumhurbaşkanının kürsülerden yaptığı konuşmalara, sizin parti programlarınıza, seçim bildirgelerinize bir bakın; bu hız iyi bir şey değil.
Bir filmde meşhur bir laf var ya, Komutan Logar'a bir cisim yaklaşıyor, bundan mülhem bir şey söyleyeyim: Bir tünele girmiş olabiliriz ve bu tünele girdiğimizi muhalefet ifade edebilir ama engelleyemez, bunu siz engelleyebilirsiniz. Ya, sizden istirham ediyorum: Bir irade koyun ortaya, AK PARTİ Grubundan 3 hukukçu arkadaşımız -bakınız, çok ileriye gitmiyorum- sadece son üç ayda soruşturma iddiasıyla yapılan işlere bir baksın ne olup bitiyor diye.
Arkadaşlar, Ali Fuat Yılmazer'i size hatırlatıyorum, Zekeriya Öz'ü size hatırlatıyorum. Ali Fuat Yılmazer yaptığı 100 işin 10'una en üst merciden onay alıp 90 işi yanına ekleyen bir arkadaşımızdı, bugün cezaevinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ekmen, tamamlayın lütfen.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Zekeriya Öz'ü size hatırlatıyorum; o gün dosyaların savcısıydı, bugün Sayın Abdulhamit Gül bu sıralardan "Kumpas." dedi. Bugün savcısı olduğumuz, bugün avukatı olduğumuz dosyaların yarın kumpas olup olmadığını zaman gösterecek ama bu hararet bir durulsun. Her konuyu, yapılan her işlemi doğru gibi kabul etmeyelim. Yargıya duyulan güven yüzde 1,5'a düşmüş, size İstanbul...
İSMAİL ERDEM (İstanbul) - Yargı bağımsız.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Yargı bağımsız değil mi? Yargı bağımsız.
İSMAİL ERDEM (İstanbul) - Kimsenin avukatı değiliz!
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının HSK'ye verdiği dilekçeyi okuyun.
İSMAİL ERDEM (İstanbul) - Yargının vereceği karara karışmıyoruz, bağımsız yargı.
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Sen ne anlarsın! "Yargı bağımsız." diyor.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Bugün bir soruşturma var Hatay'da, hâkim gidip savcıya rüşvet teklif etmiş. Ya, bu hâkimin ve savcının yaptığı bir iş buraya gelse "Yargı bağımsız." diyeceksin Sayın Vekilim.
İSMAİL ERDEM (İstanbul) - Biz karışmıyoruz, bize ne ya! Karışmıyoruz, biz karışmıyoruz; bağımsız yargı!
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Yargı bağımsız olabilir ama yargının demokratik bir denetime tabi olması gerekir. Bu adamlar ne yapıyorlar, nasıl yapıyorlar, niçin yapıyorlar, Allah için, içinizden vicdan sahibi, ahlak sahibi 3 hukukçu seçin, bunları bir incelesin. Yarın milletten bir daha zılgıt yemek zorunda kalmayın diye söylüyorum bunları ya! (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine İYİ Parti Grubu adına söz talebi Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'e aittir.
Buyurun Sayın Çömez. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yüce Meclisi çalıştırmak ve olması gerektiği gibi çalıştırmak, mehabeti korumak, saygınlığını muhafaza etmek hepimizin temel sorumluluğu. Tabii, bunu layıkıyla yapabiliyor muyuz? Hep tartışıyoruz, hayır. Bakın, geçtiğimiz günlerde bir torba yasa geldi, bu torba yasanın birçok maddesi daha önceden bize getirilmişti ve kürsü arkasında yaptığımız değerlendirmelerde "Çekin bunu." diye rica ettik "Evet, haklısınız." dendi ve geri çekildi. Sonra gördük ki bu yasalar bir araya getirilmiş, saraydan gelmiş, Mecliste alt komisyonlarda konuşulmamış, çok hızlı bir şekilde ana komisyonda görüşülüp Parlamentoya gelmiş. Sonra da biz burada meseleyi enine boyuna tartışalım dediğimiz zaman "Hızlı geçirelim, bir an önce bitirelim." diyorsunuz. Bakın, Parlamento saygın bir kurumdur, Parlamento sarayın onay makamı değildir; millet iradesinin tecelli ettiği yüce bir çatıdır ve burada herkes olması gerektiği gibi konuşacaktır, eleştirecektir, tartışacaktır; katılmasak bile ona saygı duymak ve değer vermek mecburiyetindeyiz. Muhalefet partisinden de katılmadığımız pek çok görüş oluyor, bizim görüşlerimize de katılmadıkları oluyor ama hepimizin bütün bu görüşleri tek tek dinlemek ve onları kale almak mecburiyetimiz var.
Şimdi, bakın, Parlamentonun eskiden olduğu gibi artık gensoru verme, bakanları düşürme, bakanlara hesap sorma şansı yok. Ne kaldı elimizde? Burada soru önergesi vermek. Allah aşkına, soruyorum, iktidar partisine soruyorum: Verilen soru önergelerine niye cevap verilmiyor? Bir soru önergesi veriyoruz "Doğru mudur yanlış mıdır, var mıdır yok mudur, nedir bu meselenin aslı?" diye. Muhatap alıp cevap verilmiyor. Şimdi, "Acaba ne?" diye merak ediyorsunuz, söyleyeceğim sevgili Vekilim yani endişe ediyorsunuz "Niye böyle söylüyor?" diye, söyleyeceğim size.
Bakın, 22/1/2024, Kültür ve Turizm Bakanına bir soru önergesi vermişim. Diyorum ki: Senin enişten, senin akraban özel bir şirket kurup İstanbul'da Bakanlığına bağlı bazı üniteleri pazarlıyor mu? Bunlardan bir tanesi Ayasofya Müzesi, bir tanesi Kariye Camii, bir tanesi Efes, bir tanesi Kapadokya. Oturdum hesapladım, milyonlarca euroluk bir rant var işin içerisinde. Bakanın eniştesi veya bacanağı, şirketi de ona ait. Soru soruyorum: Sayın Bakan, bu işten senin enişten, bacanağın kaç para kazanmış? Cevap vermiyor, gerek duymuyor Sayın Milletvekilim. Endişeyle bakıyorsunuz bana, anlıyorum ama cevap vermiyor. "Vardır." veya "Yoktur." "Yoktur, yanlış biliyorsunuz." "Vardır, gerekçesi budur, bu kadar zarar etmiştir bu memleket."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çömez, tamamlayın lütfen.
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Yine Sayın Bakan, bundan sekiz ay önce soru önergesi vermişim kendisine. Ne diyorum? Diyorum ki: Turizm Bakanlığının kendi uhdesinde, bünyesinde olan arazileri kendi şirketine aldın mı? Kendi ETS şirketine aldın mı? Burada otel için izinler aldın mı? Ben aldığını biliyorum, belgesi var. Muhatap alıp cevap vermiyor.
Sağlık Bakanına, eski Sağlık Bakanına soru önergesi veriyorum, diyorum ki: Sayın Bakan, sen Bakanken kendi hastanelerine birtakım yerleri aldın mı? Efendim, TEKEL'in binalarını aldın mı Unkapanı'nda? TEKEL'in Beykoz'daki arazilerini aldın mı? Ankara'daki Gar işletmelerini aldın mı? Atatürk Orman Çiftliğinden 555 bin metrekare arazi sana verildi mi? Cevap vermiyor, muhatap almıyor ve ben bunları kalkıyorum, dışarıda konuşuyorum ve bana tam 9 tane dava açtı, her birinden 250 bin lira para istiyor.
Dolayısıyla değerli milletvekilleri, bizim, Parlamentoyu doğru düzgün çalıştırmak, yasama ve denetleme faaliyetlerini hakkıyla yerine getirmek ve birbirimiz anlamak, birbirimize saygı duymak ve birbirimizin görüşlerine katılmasak bile kulak vermek, dinlemek mecburiyetimiz var.
Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş'a aittir. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Beştaş.
DEM PARTİ GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada değişen bir şey yok, onu gördük. İktidar algı operasyonlarına devam ediyor, bütün tuşlara basmaya devam ediyor. Kendisi gibi düşünmeyen, kendisine oy vermeyen... Kent uzlaşısıyla bu da eklendi çünkü herkes kendisine oy vermek zorunda. Haberlerinde iktidarı alkışlamayan, başarılı olan, söz kuran herkes iktidarın nezdinde suçlu yani buna ilişkin saatlerce zaten burada arkadaşlar anlatıyorlar.
İktidar, tüm Türkiye yurttaşlarını, kendi partisinin bekası için, geleceği için hedefe koymuş durumda. "Beni eleştiremezsiniz." diyor. "Beni alkışlamak zorundasınız. Aksi hâlde siz de benim yargımla -evet, sizin yargınızla- suçlu olabilirsiniz."
Şimdi, son operasyon kent uzlaşısı; garip, ben bunu bir cümleyle söylüyorum: "İktidara oy vermek zorundasınız. İttifak yapmak sadece benim uhdemde, benim tekelimde, kimse ittifak yapamaz, yan yana gelemez çünkü benim geleceğim tehlike altında."
Diğeri de HDK'yi, benim Eş Sözcüsü olduğum platformu illegalmiş gibi lanse ediyor. Bir kere "HDK" deyince 2 kere düşünün; HDK, 40'ı aşkın siyasi partinin, vakfın, derneğin, kurumun, kadınların, gençlerin, ekolojistlerin, herkesin içinde yer aldığı bir platform. Bütün bileşenlerimizin tüzel kişiliği var. DEM PARTİ Kongre partisi, 6-7 tane parti sadece o Kongrenin bileşeni. Amacımız ne? Bir siyasi yapının değil, insanca yaşamı savunan herkesin bir arada, yan yana mücadele yürütmek için olduğu bir platform. Bir şey bulamadınız, HDK. Fiil var mı? Yok. Suç var mı? Yok. Ne oluyor peki, nedir şimdi bunun anlamı? Oy vermemek suç, yan yana gelip mücadele etmek suç. Hepiniz tüzel kişiliğe sahipsiniz, suç. Böyle bir dünya yok. Cumhur İttifakı neyse işte, kent uzlaşısı da odur, Millet İttifakı neyse HDK de odur. Bize suç, size suç olmama hâli olamaz. Hani hukuk falan anlatmayacağım çünkü hukuk yok.
Şimdi, mesela, HDK'nin kuruluş amaçlarından biri barışı inşa etmek, barışı toplumsallaştırmak. Biz son iki ay içinde -en son üç gün önce iki günlük bir uluslararası konferans yaptık- 10'u aşkın ilde barış buluşmaları yaptık. Bu ülkenin barışa ihtiyacı olduğunu her vesileyle çalışmalarımızda ifade ediyoruz. Barışa pusu kuruyorsunuz ya; barış çalışması yapan kurumları hedef alarak ne yapmaya çalışıyorsunuz, Türkiye bunu merak ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Beştaş, buyurun, tamamlayın lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - HDK, böyle, 10-20 kişi değil, milyonlarca insandır. Siz bütün halkı suçlu ilan edemezsiniz, haddinize değil! Böyle bir yetkiniz yok. Siz kimsiniz ya! Haşa, Allah mısınız! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Her önünüze geleni suçlu ilan ediyorsunuz. Böyle bir dünya yok ve kendinize gelin diyorum.
Biz, buna rağmen, barış ve demokrasiyi birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak görüyoruz; bir elmanın iki yarısı gibidir, demokrasi yoksa barış da olamaz. Bu nedenle, bu herkesin umutlandığı bir dönemde, bu tip girişimler bütün Türkiye yurttaşlarının aleyhinedir. Ama size rağmen, sizin müdahalelerinize rağmen biz barış çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Türkiye'de toplumsal barışın tesisi için ne bedel gerekiyorsa ödemeye hazırız; barış cesaret işidir çünkü, o cesaret bizde var. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır'a aittir.
Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzülerek söylemek istiyorum ki gerçekten, özellikle 2018 referandum sistem değişikliğinden sonra Parlamentoya insanların inancı yok denecek kadar az. Bakın, şu anda TRT 3'te herkes bizi seyrediyor aslında ama hiç kimse seyretmiyor; ailelerimiz seyretmiyor, akrabalarımız, arkadaşlarımız, siyasete meraklı olanlar artık bu Parlamentoyu takip etmiyor.
MAHMUT RIDVAN NAZIRLI (Elâzığ) - Sürekli siz konuşuyorsunuz yani izlemez tabii.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Şimdi, sorun konuşmakta veya konuşmamakta değil değerli arkadaşlar. Burası ciddi bir kurum. Eğer bu Parlamento en düşük emekli maaşını belirleyemiyorsa, Bakan belirleyip ondan sonra biz onaylıyorsak sözün bittiği yerdeyiz.
Değerli arkadaşlar, 28'inci Dönemde bu Meclis 100'e yakın kez toplantı ve karar yeter sayısı olmadığı için kapandı; niye gelmiyorsunuz?
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Siz kapatıyorsunuz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Ben kapatmıyorum değerli dostum, ben kapatmıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Bakın, siz buradayken yoksunuz, buradasınız ama girmiyorsunuz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Ben kapatmıyorum, sen buraya gelmiyorsun.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Bakın, buradasınız ama girmiyorsunuz. Burada olduğunuz hâlde girmiyorsunuz, yapmayın!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Bakın, bu devlet bize maaş veriyor, bu devlet bize imkân veriyor.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Orada oturuyorsunuz, buraya girmiyorsunuz; neredesiniz peki?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Siz kanun teklifi getiriyorsunuz, getirdiğiniz kanun teklifini oylamak, savunmaktansa burada olmuyorsunuz; niye? Gelenler de senin gibi laf atıyor; fikir ortaya atmıyor, düşünce ortaya atmıyor.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Ha var ha yoksunuz yani ne yapalım?
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Sizde kaç kişi var, CHP'de kaç kişi var? Kaç kişi var Allah aşkına? Şu tarafa baksana, kaç kişi var?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Yani muhalefet sonuçta burada sizin yasa teklifinizi savunmak, burada toplanmak zorunda değil ama muhalefet burada.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Bakın, muhalefetin de ekranı var.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Bakın, 100'e yakın kez siz bu Parlamentoya gelmediniz, vaziyet etmediniz; bu, Parlamentonun saygınlığını ayaklar altına alıyor arkadaşlar.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Kapattırmak için uğraşıyorsunuz, Meclisi çalıştırmıyorsunuz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Laf atmaktansa düzgün bir şekilde tartışabilmek zorundayız.
Yargı kurumu...
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Ali Mahir Bey, gelmeyen CHP'li vekiller maaş almıyor mu?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Allah aşkına Başkanım ya!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Ama almıyor mu onlar maaş?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Lütfen ama ya!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Bak, bizim sesimiz duyulmuyor, vatandaş bizi duyamıyor; en azından kayıtlara geçsin.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Gerçekten, lütfen ya!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen... Sayın milletvekilleri, lütfen...
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Ya, gerçekten iyi bir görüntü değil ya!
Ya, sen dün de laf atıyordun. Söz alırsın, konuşursun.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Nöbet usulüyle çalışıyorsunuz siz, nöbetçi usulüyle çalışıyorsunuz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Sayın Başkanım, lütfen ama ya!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Birçok arkadaşınız Genel Kurula gelmiyor ya!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen... Hatip kürsüde, konuşsun.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Geliyorsunuz, girmiyorsunuz buraya.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Siz, İç Tüzük'e iyi niyetli davranmıyorsunuz.
BAŞKAN - Talebiniz varsa size de söz zaten vereceğim. Lütfen... Lütfen arkadaşlar ya!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, maalesef ki Parlamentonun hâli bu. Gelenler laf atar, diğerleri Meclise uğramaz, ondan sonra "Meclis niye kapanıyor?"
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Olur mu kardeşim, "Laf atar." ne demek? Ya, bizim konuşmamız zorunuza mı gidiyor?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Ben yoklama isterim.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Ya, buranın usulü bu.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Ben yoklama isterim, siz de burada olmak zorundasınız. (CHP sıralarından alkışlar)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Ama niye girmiyorsunuz, buradayken niye girmiyorsunuz?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Grup Başkan Vekilleri konuşuyor, başka vekil konuşamıyor!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Burada yoksanız istifa edin, gelmeyin buraya!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Orada oturup niye girmiyorsunuz?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Sizin ancak orada oturup iş yaptığınız yok!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Burada yoksanız buraya yasa getirmeyin! Sizin göreviniz, bu halk size maaş veriyor, bana maaş veriyor; bana da veriyor, bana da!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Buradasınız ama! Ama buradasınız!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Bakın, şimdi, Grup Başkan Vekillerinin konuşması üzerine bir yönetim sergiliyor.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Bak, ben maaşımı hak ediyorum, sana muhalefet ediyorum, yaptığın yanlışları söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Yani orada otur, sisteme girme "Ben yokum." de; buradasın ama!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Ali Mahir Bey, Grup Başkan Vekillerinin konuşması üzerine bir düzen kurulmuş burada ya, yönetenler de öyle yönetiyor!
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Peki, ben yanlış söylüyorum da Recep Tayyip Erdoğan grup toplantısında niye "Maaşınızı hak edin." diyor size? Yüzünüz kızarmıyor mu?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - İç Tüzük uygulanıyor mu, hukukçusun!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Sen bana laf attığın kadar bir kanun teklifi vermedin!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Hukukçusun, İç Tüzük uygulanıyor mu?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Sen bana laf attığın kadar bir muhalefet şerhi yazmadın! Senin bana söylediğin bu kadar söz kadar bu Meclise bir faydan olmadı! Kadrolu laf atıcılar; gelin buraya, taciz edin, konuşanı konuşturmayın!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Ya, Ali Mahir Bey, sen söz hakkı alıyorsun, seni vatandaş duyuyor, bu avantajı kullanıyorsun ve orada Meclisi yönetenler buna çanak tutuyor! Böyle bir yönetim var mı Mecliste!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Vatandaş artık her şeyi biliyor, vatandaş size güvenmiyor, size inanmıyor, sizden midesi bulanıyor!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - İç Tüzük ihlaline yönelik... Direkt İç Tüzük ihlali var ya, olur mu kardeşim, siz de bunu kullanıyorsunuz!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Vatandaşı bıktırdınız, vatandaşın sizi sokakta görmeye tahammülü yok!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Olmaz böyle şey! İç Tüzük ihlaline yönelik bir yönetim var, onu istismar ediyorsunuz!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Ben şunu merak ediyorum son olarak: Siz sokakta yoksunuz, siz Mecliste yoksunuz, siz televizyonlarda yoksunuz; siz neredesiniz kardeşim?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Grup Başkan Vekili olarak senin sesini vatandaş duyuyor, beni duymuyor, beni duymuyor vatandaş!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Hayalet vekil Casper! Yok bunlar, siz neredesiniz?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Sen de vekilsin, ben de vekilim; ben her hafta buradayım, sen iki haftada bir buradasın Ali Mahir Bey!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Meclisteki hayaletler! Buradasınız ama yoksunuz!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Bakın, sokakta yok, pazarda yok, çarşıda yok, Mecliste yok, televizyonda yok; kayıp aranıyor, kayıp! (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Ben her hafta buradayım; sen bir hafta varsın, bir hafta yoksun kardeşim!
III.- YOKLAMA
(DEM PARTİ ve CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisini oylamadan önce bir yoklama talebi var, bu talebi karşılayacağım.
Sayın Fırat, Sayın Güneş Altın, Sayın Çandar, Sayın Kılıç Koçyiğit, Sayın Boz, Sayın Bozan, Sayın Kaya, Sayın Çelenk, Sayın Hülakü, Sayın Sarıtaş, Sayın Bartin, Sayın Danış Beştaş, Sayın Uysal Aslan, Sayın Kunt Ayan, Sayın Saki, Sayın Konukçu, Sayın Kordu, Sayın Şenyaşar, Sayın Taşkın, Sayın Ertuğrul.
Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
(AK PARTİ, CHP ve DEM PARTİ sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.33
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56'ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi tekrar yoklama işlemini gerçekleştireceğim.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
5.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 192 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin aynı kısmın 5'inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/2262, 2263, 2264, 2265, 2266, 2267) esas numaralı Bolu Kartalkaya Mevkiinde Bulunan Bir Otelde Meydana Gelen Yangın Faciasının Tüm Boyutlarıyla Araştırılarak İlgili Kurum ve Kuruluşların Sorumluluklarının Tespit Edilmesi ve Benzer Olayların Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim
BAŞKAN - Bolu Kartalkaya Mevkiinde Bulunan Bir Otelde Meydana Gelen Yangın Faciasının Tüm Boyutlarıyla Araştırılarak İlgili Kurum ve Kuruluşların Sorumluluklarının Tespit Edilmesi ve Benzer Olayların Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun üye seçimi yapılacaktır.
Komisyon üyelikleri için siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesini okutup oylarınıza sunacağım.
Adı Soyadı Seçim Çevresi
AK PARTİ (11)
Resul Kurt Adıyaman
Yüksel Çoşkunyürek Bolu
Selami Altınok Erzurum
Derya Bakbak Gaziantep
İsmail Erdem İstanbul
Nurettin Alan İstanbul
Tuba Köksal Kahramanmaraş
Murat Cahid Cıngı Kayseri
Tahir Akyürek Konya
Kadem Mete Muğla
Cevahir Uzkurt Niğde
CHP(5)
Cavit Arı Antalya
Sururi Çorabatır Antalya
Türker Ateş Bolu
Ednan Arslan İzmir
Süreyya Öneş Derici Muğla
DEM PARTİ (2)
Ömer Faruk Hülakü Bingöl
Kezban Konukçu İstanbul
MHP (2)
Semih Işıkver Elâzığ
Naci Şanlıtürk Ordu
İYİ Parti (1)
Rıdvan Uz Çanakkale
YENİ YOL Partisi (1)
Cem Avşar Tekirdağ
BAŞKAN - Komisyon üyelerini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.43
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56'ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
X.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Başkanlıkça, (10/2262, 2263, 2264, 2265, 2266, 2267) esas numaralı Bolu Kartalkaya Mevkiinde Bulunan Bir Otelde Meydana Gelen Yangın Faciasının Tüm Boyutlarıyla Araştırılarak İlgili Kurum ve Kuruluşların Sorumluluklarının Tespit Edilmesi ve Benzer Olayların Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuru
BAŞKAN - Bolu Kartalkaya Mevkiinde Bulunan Bir Otelde Meydana Gelen Yangın Faciasının Tüm Boyutlarıyla Araştırılarak İlgili Kurum ve Kuruluşların Sorumluluklarının Tespit Edilmesi ve Benzer Olayların Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin 13 Şubat 2025 Perşembe günü saat 13.00'te Halkla İlişkiler Binası Komisyonlar Bloku Alt Zemin 1 Numaralı Toplantı Salonu'nda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplantı gün, saat ve yeri ayrıca elektronik ilan panosunda ilan edecektir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Ankara Milletvekili Murat Alparslan ve Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt ile 102 Milletvekilinin Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Ankara Milletvekili Murat Alparslan ve Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt ile 102 Milletvekilinin Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi (2/2793) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 178)[2]
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
15 Ocak 2025 tarihli 48'inci Birleşimde İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri ve varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
11'inci madde üzerinde 4 önerge bulunmaktadır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme devam alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 11'inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Ferit Şenyaşar | Ömer Faruk Hülakü | Salihe Aydeniz |
Şanlıurfa | Bingöl | Mardin |
Ayten Kordu | Nevroz Uysal Aslan | Vezir Coşkun Parlak |
Tunceli | Şırnak | Hakkâri |
| Dilan Kunt Ayan |
|
| Şanlıurfa |
|
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Bülent Kaya | Necmettin Çalışkan | Mehmet Emin Ekmen |
İstanbul | Hatay | Mersin |
Ertuğrul Kaya | Sadullah Kısacık | Şerafettin Kılıç |
Gaziantep | Adana | Antalya |
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ORHAN KIRCALI (Samsun) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerindeki ilk konuşma Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan'a aittir.
Buyurun Sayın Ayan. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'ni konuşacağız ve 11'inci madde de şunu söylüyor, diyor ki: "Yıllık eğitim planı ile eğitim öğretim programı hakkında gerekli düzenlemeleri yapar." Ne diyor Adalet Akademisine? Şüphesiz ki özünde bir eğitim kurumudur ama özünde bir eğitim kurumudur. Kim yetişiyor bu kurumda? Bağımsız, tarafsız yargının en önemli unsuru olan, halkın adalet beklediği hâkim, savcılar. Ama nasıl yetişiyor? Adalet Akademisi eğitimcilerinin tamamı siyasi iktidarın seçtiği, atadığı isimlerden oluşuyor. Eskiden bunu kapalı kapılar ardında yapıyorlardı, şimdi utanmadan, sıkılmadan, halkın gözünün içine baka baka yapıyorlar. Şu iktidar sıralarına bir bakın, yarısından fazlasının ya teyzesi ya dayısı ya yeğeni ya halası hâkim, savcı.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Yalan söylüyorsun, yalan söylüyorsun!
DİLAN KUNT AYAN (Devamla) - Açıklayacağım... Yahu, daha geçtiğimiz gün... Kim ya, Arif Dağhan kim? Kim, sana soruyorum, haydi gel, yalanı ispatla. Arif Dağhan kim arkadaşlar? Bütün kamuoyunun gözü önünde açık açık hâkimliğini ilan ettiler. Siz seçiyorsunuz bunu, hiç buradan böyle, yalanlarınızdan bize bahsetmeyin.
Peki, bu güzelim eğitim kurumunun önünde, bakın, adaleti ortaya koyacak, tesis edecek kurumun başındaki Adalet Akademisinin içerisinde baroların eğitmenleri var mı, baroları dâhil etmişler mi? Tövbeler olsun. Akademiden, akademisyenler var mı? Tövbeler olsun. Hukuk alanında çalışma yürütmüş binlerce hoca var ya, tek biri var mı? Yok. Varsa yoksa yandaşınız; varsa yoksa sizin gibi, bu kişilikteki insanların aslında hakkını, hukukunu, sözde hakkını, hukukunu korumak için ortaya atılmış kişilerden seçtiniz.
Bakın, açık açık ifade edelim: Hâkim, savcı adaylarını kim seçiyor? AKP'liler. Eğitimi kim veriyor? AKP'liler. Atama kurasını kim yapıyor? Zatıalilerinin teşrifleriyle, yine AKP'liler. Peki, meslekten bir gecede KHK'yle kim ihraç ediyor? Yine AKP'liler. Yani Adalet Akademisini Adalet ve Kalkınma Partisinin akademisi hâline getirmişsiniz.
Bakın, örnek vereyim, "Yalan yalan!" diyor ya şu zat...
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Yalan söylüyorsun, evet.
DİLAN KUNT AYAN (Devamla) - Bakın, 2016'da darbe sonrasında -il ve ilçe teşkilatlarında avukatlık yapan meslektaşlarımız olduğu için biliyoruz- AKP'nin kadın kollarında görev yapan kişiler 50'nin altında puanları aldılar, hop -mülakattan zaten muaflar- hâkim, savcı oldular. Şimdi, bu hâkim, savcılar sizce AKP'li kişileri mi yargılayacaklar? Elbette ki onlara en keskin muhalefeti yapan bizlerle uğraşacaklar ama biz yılmayacağız, istediğiniz kadar o yargının sopasını elinizde tutun, sözümüzü en yüksek perdeden söylemeye devam edeceğiz.
Bakın, gelmeden açtım, baktım "Acaba nedir bu Adalet Akademisi, ne yapmışlar?" diye; tövbeler olsun, siteden haberiniz bile yoktur sizin de. 2023 yılında son bir güncelleme yapmışlar, resimler var, bir pozu buradan almış, eline vermiş sertifikayı, öbür pozu buradan almış, oradan gelmiş, bürokratlar kendi içlerinde yemişler, içmişler; gelsin ağam, gitsin paşam kurumuna çevirmişsiniz güzelim akademiyi. Akademik özgürlüğü olmayan, farklı fikirleri, bilimsel gelişmeleri takip etmek isteyen tek bir akademi yok.
Bakın, değerli arkadaşlar, bu ülkenin kanayan yarası nedir? En çok kanayan yarası kadına yönelik şiddettir değil mi? Her gün bu ülkede bir kadın yaşamını yitiriyor. Peki, ben soruyorum: Aslında kimden bekliyorlar bunun önlenmesini, buna dair kararları vermesini? Hâkimlerden, savcılardan. Bakın, bu Akademide toplumsal cinsiyet eğitimleri doğru düzgün verilmiyor, tek bir eğitim bu konuda sağlıklı bir şekilde bu hâkim, savcılara verilmiyor. Peki, sonunda ne oluyor? İşte, Şuleler, Pınarlar katlediliyor. Sonunda ne oluyor? TJA'lı kadınlar yargılanıyor. Bu hâle getirdiniz siz kurumu. Kendilerine başvuran mağdur kadınlara ne diyorlar biliyor musunuz? Tespitli bakın bunlar "Orada ne işin vardı?" diyorlar. Kadınlara "Neden biz tecavüze uğramıyoruz da siz tecavüze uğruyorsunuz?" diyorlar. Bu cüreti kimden alıyor bu hâkim, savcılar? İşte, sizin bu liyakatsiz atamalarınızdan, liyakatsiz eğitim sisteminden.
Yine, örnek verelim: Diyarbakır'da ya, çok uzak değil, geçtiğimiz günlerde 14 öğretmeni savcı gözaltına aldı. Neden? Çünkü birlikte maç yapmışlar, işine gelmemiş, 14 kişiyi hemen toparlamış, gözaltına almış. Onunla bitiyor mu? Onunla da bitmiyor. Osmaniye'de ne yapıyor doktor? Diyor ki: "Doktora gittim, beni muayene etmedi." Pat, savcı gözaltı kararı veriyor. Yahu, Zonguldak'ta bir savcı, kız arkadaşının eski sevgilisini gözaltına aldırdı ya. Siz böyle hâkim, savcılar yetiştirdiniz; bunları başımıza bela ettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ayan, tamamlayın lütfen.
DİLAN KUNT AYAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Şimdi, toplumun en çok istediği şey nedir? denildiğinde "Adalet" diyorlar. "Bu ülkede kime güvenmiyorsunuz, hangi bakanlığa güvenmiyorsunuz?" denildiğinde "Adalet Bakanlığına güvenmiyoruz." diyorlar. Peki, bunun sorumlusu tek başına şu an hâkimlik, savcılık görevini icra edenler mi? Elbette ki değil. Sorumlusu bu AKP iktidarının ta kendisidir. Liyakatsiz, torpile dayalı, al gülüm, ver gülüm atamaları, zatıalilerinin atamalarından kaynaklı kurumu bu hâle getirdiniz ve bu kurumun başında olan kişiler de maalesef ki şu an toplumsal muhalefete, siyasi partilere, birçok yere savaş açmış durumda, yargının sopasını göstermiş durumda. Bizler bir kez daha ifade ediyoruz: Bu Adalet Akademisi yasanızı kabul etmeyeceğiz. Az önce Komisyon üyesi arkadaş güya bizim birlikte hareket ettiğimizi söyledi, asla ve asla böyle bir şey yok. Usul anlamında yaptığımız yerinde fakat içerik olarak bu yasayı kabul etmediğimizi ifade ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz talebi Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç'a aittir.
Buyurun Sayın Kılıç. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
ŞERAFETTİN KILIÇ (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 11'inci maddesi üzerine grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri takip eden aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin kanayan yarası yargıdan, artık neredeyse sadece binalardan ibaret kalan adaletten bahsediyoruz. Yargıya Güven Endeksi'nde 38 OECD ülkesi arasında 36'ncı sıradayız. Yargı reformları, yargı strateji belgesi, insan hakları eylem planları ve daha belki sırada olanlar; yargı alanında birçok düzenleme yapılıyor gibi görünüyor ancak sorunlar derinleşiyor çünkü yargı siyasi bir sopa olarak kullanılıyor, yargı siyasi rakipleri cezalandırma aracı olarak kullanılıyor. Bu yapıldığı sürece yargı alanındaki sorunların çözülebilmesi mümkün değil. Yargı, siyasetten arındırılmalıdır. Bugün, işte burada, adalet sadece binalardan ibaret kalmışken Adalet Akademisi hakkındaki kanun teklifini görüşüyoruz. Ne büyük bir çelişki ve üzülerek ifade ediyorum ki bu zihniyetle devam edilirse konuşmaların zaman kaybından başka bir anlamı olmayacak. Evvela, Anayasa'ya uymak gerekir, Anayasa herkes içindir. İktidarın da vatandaşa karşı sorumluluğunun gereği olarak Anayasa'ya uyma mecburiyeti vardır. Anayasa olmazsa hukuk olmaz, Anayasa olmazsa yargıdan bahsedilemez, Anayasa olmazsa adalet olmaz. Adaletin olmadığı yerde Adalet Akademisini konuşmanın da bir manası olmaz. Mahkemelerin baskı altında olduğu, Anayasa’nın aleni şekilde çiğnendiği, Anayasa Mahkemesi kararlarının hiçe sayıldığı, basına sansür, muhalife ceza, vatandaşa her türlü baskının reva görüldüğü bir vaziyetle karşı karşıyayız. Böylesi bir ortamda üzülerek görüyoruz ki sorunlarımız büyüyor ve işler içinden çıkılmaz hâl alıyor. Toplumda birlik ve dirlik bozulmuş, sokaklar güvenli değil, çeteler etrafta cirit atıyor. Masumlar mahkemelerden korkar olmuş, huzur ve güven ortamı ortadan kalkmış durumdadır. Vatandaşlarımız mağdur, onlar adaletin mağduru, ekonominin mağduru, yapıcı olmayan siyasetin mağduru, liyakatsiz yöneticilerin mağduru. Ezcümle yanlış yöntemler, yanlış yönetimler eninde sonunda vatandaşlarımızı mağdur ediyor. Geliniz bu gidişatı değiştirelim, böyle gelmiş ama böyle gitmesin. Adaleti çiğnemek zulümdür ve zulümle abat olunmaz.
Değerli milletvekilleri, değinmeden geçemeyeceğim önemli bir hususu da burada ifade etmek istiyorum. Ülkemiz ve bölgemiz açısından son derece hayati gelişmelerin yaşandığı bir süreç içerisindeyiz. İşgalci emperyalistler bugün bölgemiz üzerinde yeni senaryoları hayata geçirmeye çalışıyorlar. Yıllarca "demokrasi" kılıfı altında coğrafyamızı kan gölüne çeviren ABD, yeni işgal girişimi için kılıf kullanmaya bile gerek görmüyor. ABD Başkanı Trump açıkça "Gazze'yi ele geçireceğiz, satın alacağız, kontrol edeceğiz." gibi hezeyanlar sıralıyor. Bununla da yetinmeyerek açıkça "Cumartesi saat on ikide kıyameti koparacağım." diyor. İşgalci ABD ve İsrail'in tüm insanlığı tehdit eden bu tavırlarına karşı durmak en başta insani bir görev olsa gerektir. Bombardımanla, soykırımla ele geçiremedikleri Gazze'yi işgal için şimdi başka yollar deniyorlar. Biz buradan açıkça ifade ediyoruz ki Gazze Filistinlilerindir, Filistin ise bütün Müslümanların onurudur. Gazze'yi Filistin'den ayrıştıran herhangi bir söylem veya çözüm yöntemi asla kabul edilemez. Bu işgalciler ne yazık ki İslam ülkelerinin birlikten yoksun hallerinden ve iş birlikçi yönetimlerinden güç almaktadırlar. Gazze'nin boşaltılmasının bahsi bile bütün Müslümanlara yapılmış bir hakarettir, biz bunun bahsini bile kabul etmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞERAFETTİN KILIÇ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın Sayın Milletvekili.
ŞERAFETTİN KILIÇ (Devamla) - Trump'ın övgülerine kanmayın ve hadsiz tehditlerini karşılıksız bırakmayın. Gazze'yi boşaltacak ve siyonist işgaline müsait hâle getirecek kurguların parçası olmayın. İlk kıblemiz Mescid-i Aksa Gazze şeridi ve Filistin'in topyekûn işgaline karşı İslam ülkeleri kararlı bir duruş ortaya koymalıdırlar. İslam ülkeleri bir araya gelmeli, tek vücut olmalı, birlikte bu tehditlere karşı derhâl fiilî adımlar atmalıdır. Geliniz, boş nutuklarla, hamasetle değil fiilî icraatlarla bu defa şahsiyetli bir duruş ortaya koyun, işgalcilere karşı güçlü bir birliktelik oluşmasına öncülük edin. Unutmayalım, işgalci İsrail ve hamisi ABD, bölgemizden kovulmadan huzur tesis edilemez.
Rahmetli Erbakan Hocamızın ifadesiyle, Amerika Birleşik Devletleri İsrail'i çok seviyorsa ona Amerika topraklarından bir eyalet versin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergelerin oylama işlemini yapacağım, ondan sonra...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Karar yeter sayısı aramanızı rica ediyorum Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylamadan önce karar yeter sayısı arayacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Oylamayı elektronik cihazla tekrarlayacağım.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.28
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56'ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 11'inci maddesi üzerine verilen aynı mahiyetteki önergelerin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 11'inci maddesinin (1)'inci fıkrasına "Söz konusu seminer, sempozyum, konferans ve benzeri etkinliklere avukatlar ve noterler de ücret ödemeksizin katılır." cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Bülbül | İsmail Atakan Ünver | Aliye Coşar |
Aydın | Karaman | Antalya |
Ayça Taşkent | Mustafa Sezgin Tanrıkulu | Türkan Elçi |
Sakarya | Diyarbakır | İstanbul |
Sibel Suiçmez | Elvan Işık Gezmiş | Aliye Timisi Ersever |
Trabzon | Giresun | Ankara |
Aysu Bankoğlu |
|
|
Bartın |
|
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ORHAN KIRCALI (Samsun) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Bankoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurula hoş geldiniz.
Çalışma günlerinden, saatlerinden bahsediliyordu da çalışmak istediğini söyledi AK PARTİ milletvekili. Keşke o kadar hevesli olsaydınız da geçen hafta 6 Şubat depreminin yıl dönümünde de Meclisi çalıştırma onuru gösterip burada o depremdeki eksiklikleri konuşabilseydik. (AK PARTİ sıralarından "Deprem bölgesindeydik." sesleri)
Şimdi, adaletsizlikle tarihe geçmiş bir iktidarın adaletle ilgili teklifini görüşüyoruz. Derece yaptığı hâlde hâkimlik mülakatından elendiği için intihar eden Mert'in kırkı bile çıkmadan, hâkimlik kurasında Erdoğan'a akrabalarını tanıştırıp şov yapanların teklifini görüşüyoruz.
36'sı çocuk 72 vatandaşımızın diri diri yanarak Bolu'da hayatını kaybettiği facianın üstünden yirmi iki gün geçti. On günde her şeyi ortaya çıkarma sözü veren İçişleri Bakanı ise hâlâ sessiz, Turizm Bakanı koltuğunda, tek bir istifa bile yok. Bu katliamdan hiçbir sorumluluk duymadığınız gibi, otelleri denetlemeyi de ancak akıl edebildiniz.
Demokrasimizin en onurlu hareketlerinden biri olan Gezi direnişinin üzerinden on iki yıl geçti, on iki yıl sonra bir menajer tutuklandı, sanatçılar ifadeye çağırıldı. Yoksulluk gündemini değiştirmek için bir anda cadı avına başladınız yine. Belediye başkanlarımız akıl almaz şekilde soruşturmalarla yine tutuklandı. İstanbul Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu ifadeye çağrıldı, ne konuşsa üzerine soruşturma açtınız, binlerce bilirkişi içinden yetkinliği olmayan birini bilirkişi olarak atadınız, kılıfına bile uydurmayı lüzum görmeyip bu bilirkişiyi her davaya atadınız, bilirkişi raporuyla Belediye Başkanımıza jet hızıyla soruşturma başlattınız, gazetecileri jet hızıyla gözaltına aldınız. İktidarı ve koltuğu riske girince jet hızıyla soruşturma açan iktidar, insan canı söz konusu olunca ölü taklidi yapıyor. Tüm bu akıl almaz olaylar yirmi beş gün içinde oldu değerli milletvekili. Ülkeyi macera romanı hâline getirdiniz siz macera romanı.
Ordumuzun göz bebeği teğmenlerimiz ve amirleri saray talimatıyla ihraç edildi, yetmedi, ihraç edilen teğmenler sosyal medyada linç edildi; türlü türlü hakaretler, iftiralarla "darbeci" "hain" ilan edildi. Üniformasıyla tarikatta zikir çeken generali ihraç değil emekli edenler; ülkemizin, ordumuzun kurucusuna bağlılık yemini eden derece yapmış, idealist gençleri ihraç ediyor. İhraç kararınızın gerekçesinde Mustafa Kemal Atatürk'e bağlılığı ifade eden "'Mustafa Kemal Atatürk'ün askerleriyiz.' sözünü amacı dışında kullanmak disiplinsizliktir." deniliyor.
MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) - Yalan! Yalan!
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - "Mustafa Kemal'in askeriyiz." demek nasıl bir disiplinsizlik oluşturabilir? Böyle bir disiplinsizlik suçu olur mu sayın milletvekilleri? (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, bu teğmenler okullarını 1'incilikle bitirmiş, bugüne kadar hiçbir disiplinsizlik suçu işlememişler ama bu teğmenler mezuniyet töreninden sonra kendi aralarında ritüel hâline gelmiş bir subayın yeminini ederek disiplinsizlik işlemişler, öyle mi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Gerçek sorununuz elbette bu değil; gerçek sorununuz laik cumhuriyet, Mustafa Kemal'in ilke ve inkılapları ve tabii ki "Mustafa Kemalin askerleriyiz." sözleri. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Mustafa Kemal, Vahdettin'in askeriydi, Vahdettin'in. Mustafa Kemal de Sultan Vahdettin'in askeriydi, onu da bil.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Amacınız, birlik ve beraberliği bozarak, düşman yaratarak kendi tabanınızı bir arada tutmak. İktidar, işte bu yüzden, sadece ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusuna bağlılığını ifade eden pırıl pırıl teğmenlerin geleceğini karartmıştır hem de bilerek, isteyerek ve gözdağı vererek. (AK PARTİ sıralarından "Konuşmayı inşallah Kaftancıoğlu'na yollayacağız." sesi)
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Onu belediyede işe alırsın sen(!)
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, biz bu yapılanları aslında Balyoz'dan Ergenekon'dan çok iyi biliyoruz. O dönemin Başbakanı ne diyordu? "Bu davanın savcısı benim." İhraç edilen teğmenlerimiz için de aslında senaryo benzer. Üstelik, bu kumpasın savcısı da değişmedi. Savcının sarayda, hâkimin akraba kurasında, bilirkişinin satılmış, yargının araçsallaştırılarak cübbelerin iliklendiği bir düzende Mustafa Kemal'in askerleri darbeci, Gezi direnişi terör, sanatçılar etki ajanı, gerçekleri halka anlatan gazeteciler de suçlu oldular öyle mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Canan Kaftancıoğlu'nu niye il başkanı yaptınız?
BAŞKAN - Sayın Bankoğlu, tamamlayın lütfen.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Geldiğiniz günden beri cumhuriyet değerlerini, ilke ve devrimlerini hedef alan bir anlayış...
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Atatürk'e "maymun" diyeni niye Kılıçdaroğlu'na danışman yaptınız? Atatürk'e "maymun" diyeni danışman yapıyorlar.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Tekrar söylüyorum: Biz teğmenlerimizin yanındayız. (CHP sıralarından alkışlar) Onları ihraç etseniz de onlar bu halkın gözünde Ata'sının onlara miras bıraktığı laik, sosyal ve hukuk devletinin askerleridir. Siz Mustafa Kemal Atatürk'ün izinde olmaya yemin etmiş teğmenleri ihraç ederken aslında bu inancı, vatan ve hizmet aşkını da ihraç etmek istiyorsunuz.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - "PKK oylarına talibiz." diyorsunuz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - 1963 yılında 1.459 asker ihraç edildi! Onlar Mustafa Kemal'in askeri değil miydi! Onlar niye ihraç edildi!
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Yıllarca siz millî bayramları coşkuyla kutlamamızı engellediniz, olmadı; Anıtkabir'de slogan attırdınız, tutmadı; Mustafa Kemal'in askerlerini, teğmenlerini ihraç ettiniz ya, yine tutmayacak; yıldıramayacaksınız! Hepimiz Mustafa Kemal'in askerleriyiz! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - PKK oylarına talip olmayın!
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Buyurun Sayın Zengin.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
61.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan ile Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun 178 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerinde verilen önergeler hakkında yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben Genel Kurulda değilken de DEM milletvekilinin ve şu anda da Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Aysu Bankoğlu'nun adımı da anmadan ama beni kastettiği konuşmasına cevap vermek istiyorum, her ikisine de.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Ben sizin adınızı anmadım.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Müsaade eder misiniz, söyleyeceğinizi söylediniz yani laf atmazsanız meseleyi izah edeceğim.
Sayın Başkanım, ben otuz yıldır avukatlık yapıyorum, hukuk camiasının içerisindeyim. Hayatımın tamamını bir adalet arayışı olarak tanımlıyorum; bugün değil hukuk fakültesine girdiğim andan itibaren...
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bugün olmadığı belli Başkanım.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - ...ve adalete muhalif hiçbir davranışım da bugüne kadar olmadı ve olamaz. Avukatlık yaparken de milletvekilliği yaparken de gözettiğim birinci ilkedir ve burada olan milletvekili arkadaşlarımın, tanıyanların da buna şahit olduğuna inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Açar mısınız?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Ben bu kadar yıllık milletvekilliği sürecimde, yaklaşık on yıla yaklaşan milletvekilliği sürecimde hiçbir hâkim ve savcıyla ilgili yer kurasına dâhil olmadım. Evet, doğrudur, benim kardeşimin oğlu hâkim oldu. Ben bu törene gittiğim zaman oradaki çocukların tamamı, gençlerin tamamı hâkim ve savcı; bir sınavı geçmişler, mülakatı geçmişler, dönemsel sınavlarını geçmişler ve artık biliyorsunuz bitirme sınavı var, bitirme sınavını da vermişler ve kurayla hangi şehirde görev yapacakları belli olacak. Aslında, teknik olarak baktığınızda kurumsal bir seremoniden değil bir törenden bahsediyoruz, nişan merasimi gibi bir tören, bir seremoni, sadece bir seremoni ve buraya katıldığımda yani ben yerimde oturduğumda hiç bundan bahsetmediğimden sorun yok ama benim bulunduğum yerde sadece ve sadece kendisini tebrik ettiğimde, kendisini tebrik ederek onore ettiğimde bunun problem olduğunu ve bunun bir etki olduğunu söylüyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Zengin, tamamlayın lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Tamamlayacağım.
Bakın, değerli arkadaşlarım, insanlar hayatta kendi yaşadıklarından yola çıkarak tepkiler verirler, refleksler gösterirler. Ben kendim hâkimlik sınavına başvurmuş ama başörtülü fotoğraf verildiği için evrakları iade olunmuş, sınava dahi girememiş bir insanım. O sınava bizi almayanlar, bunu laik cumhuriyet adına yaptıklarını söylüyorlardı, bunun adına yaptıklarını söylüyorlardı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Oysa, siz, bugün kürsüde konuşan milletvekili, daha geçtiğimiz yerel seçimlerde, "Biz 31 Mart seçimlerine giderken bu kardeşlerimizin oylarına talibiz; PKK'lıdır, zillet ittifakı üyesidir, hiç fark etmez." diyen sizsiniz. Siz Türkiye Cumhuriyeti'ne ihanet ediyorsunuz, siz bunu yapıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
O yüzden kazanmak için her şeye talipsiniz, bunları suistimal etmeyiniz, genç bir insanın başarısını lütfen gölgelemeyiniz.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Siz de genç bir vekile iftira atmayınız.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Ortada son derece samimi, insani bir tablo vardır, insani.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Son cümle Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen son cümlenizi alalım.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Oraya gelen bütün gençler hakkıyla bu sınavı kazanmışlardır ve onları da asla kimsenin gölgelemeye hakkı yoktur.
Ayrıca şu vardır: Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerini belirliyoruz, 7 üyeyi biz burada Mecliste seçiyoruz, milletvekilleri reyiyle seçiyoruz; siyaseti değersizleştirmeye milletvekillerinin asla hakkı yoktur. Eğer biz kendi reylerimizle Hâkimler ve Savcılar Kurulunu belirliyorsak... Onları belirliyoruz bizler. Velhasılıkelam burada yapılan her şey...
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Emekli maaşının kaç para olacağına biz karar veremiyoruz Sayın Başkan, neden bahsediyorsunuz?
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Neden bahsettiğimden muhakemesi olanlar gayet iyi anlıyorlar, gayet iyi anlıyorlar.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Emekli maaşının kaç para olacağına bu Meclis hâkim değil; olmuyor ne yazık ki, ne yazık ki.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Konunun bununla hiç alakası yok.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Aynı şey.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Hiç alakası yok.
Bakın, televizyon programlarında milletvekillerinin trafik cezasıyla ilgili verilen haberler bile yalan. Milletvekilleri önce kendi hukukuna sahip olmalı.
Nedir bu yani? Bir genci tebrik etmek nasıl yargıyı etkilemek olabilir ki? Nasıl bir etki alanı olabilir? O sebeple, yapılan bu saldırıların hepsini reddediyorum, reddediyorum ve bir kez daha ifade ediyorum, herkes hakkıyla bu sınavı kazanmıştır.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Başarır, buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Açıkça "az önce konuşan hatip" diyerek milletvekilimiz hakkında ithamlarda bulundu; sataşma var, söz istiyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Doğru, doğru. Cevap versinler, biz de bir cevap verelim. Sataşma olacak, biz cevap vereceğiz...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ne dedi de sataştı?
BAŞKAN - Sayın milletvekilimiz mi, siz mi Sayın Başarır?
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Milletvekilimiz.
BAŞKAN - Sayın Bankoğlu, buyurun.
Sayın Bankoğlu, yeni bir sataşmaya mahal vermeyin lütfen. Süreniz iki dakikadır, uzatmayacağım.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Şimdi, öncelikle bir kadın Grup Başkan Vekili olarak mevkidaşımın bu sözlerine oldukça üzüldüm ama bu fırsatı aldığımız için de memnun oldum. Çünkü, aslında 2019 yılında, yerel seçim döneminde bizlere montajla, iftiralarla attığınız o iftiraları... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Alışkanlıkları.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - O sizin işiniz!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Canan Kaftancıoğlu'na niye Mustafa Kemal'le ilgili bu düşüncelerinizi söylemediniz? Niye söylemediniz? Niye söylemediniz, niye?
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Montaj sizin işiniz!
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Daha sonra, benim söylediğim cümleleri montajlayıp, kesip, yeni cümleler üretip ondan sonra kamuoyuna sundunuz. Biz değiliz onlarla kol kola yıllarca gezenler, biz değiliz; birincisi bu. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Canan Kaftancıoğlu'yla ilgili niye Mustafa Kemal'le ilgili söylemediniz? Ya, soruyorum.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - "Mustafa Kemal'in itleri" diyenlere ne diyorsunuz? Bakın, "Mustafa Kemal'in itleri" diyenlere ne söylüyorsunuz? Canan Kaftancıoğlu'na ne söylüyorsunuz?
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Ben 29 yaşında Bartın'dan seçilmiş ilk kadın milletvekiliyim; Karadenizliyim, Mustafa Kemal Atatürk'ün askeriyim, milliyetçiyim, ülkücüyüm, sosyal demokratım. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Canan Kaftancıoğlu için ne düşünüyorsunuz?
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Bakın, "Mustafa Kemal'in itleri" dediler, siz ne söylediniz?
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Güneş balçıkla sıvanmaz sayın vekiller. Biz bir gün öyle, bir gün böyle, yok efendim burada böyle, işimize gelince böyle... (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Montaj videolarla siz bizim Genel Başkanımızı suçladınız, daha sonra görüşmeleri siz yaptınız, Dolmabahçe'de siz görüştünüz; "Gelin, bunu Mecliste konuşalım." dedik, konuşmadınız.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - "Mustafa Kemal'in itleri" diyenlere ne dediniz?
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Mustafa Kemal'e "maymun" diyeni niye danışman yaptınız?
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Biz Barzani'yle kol kola gezmedik.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Mustafa Kemal Atatürk'e "maymun" dediler, maymun. Niye yaptınız, onu söyleyin.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Güneş balçıkla sıvanmaz. Mahkeme kararları mevcuttur, onların hepsi hakkında mahkeme kararı mevcuttur. O yüzden, aynen size iade ediyorum.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Mustafa Kemal'e "maymun" diyeni niye danışman yaptınız? Bir anlat.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Güneş balçıkla sıvanmaz. Boşuna genç bir mevkidaşınıza da böyle iftiralar atmaya, suçlamalar atmaya çalışmayın.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - İftira sizin işiniz! O sizin mayanızda var!
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Bartın halkı bizim ne olduğumuzu biliyor. Açın, oylarımız nasıl yükselmiş Bartın'da, ona bakın. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Her şey ortada. Başkanım, demek ki sataşma olmamış.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Zengin.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
62.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, bir defa Sayın Milletvekili sanıyorum AK PARTİ'ye ve Tayyip Erdoğan'a, Cumhurbaşkanımıza teşekkür etmeli.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Niye teşekkür edeyim ya!
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Çünkü kendisinin 29 yaşında milletvekili olmasını sağlayan AK PARTİ'dir. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Ben 18 yaşında olmadım, niye teşekkür edeyim ben Tayyip Bey'e?
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Yasal olarak mümkün değildi, önce 25 yaşa, sonra da 18 yaşa indiren AK PARTİ'dir, Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğidir; bunun bir altını çizelim önce.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Ben 18'de olmadım yalnız, 29'da oldum.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Şimdi, siz her şeyi kol kola yapacaksınız...
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Bence siz benden bir özür dileyin, özür; özür dileyin benden.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - ...yan yana yürüyeceksiniz, sonra kendi Genel Başkanınızı da...
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Siz benden özür dileyin bunu söylediğiniz için.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Neyse, kibarca söyleyeyim, onu da türlü oyunlarla göndereceksiniz, hakkında yapmadığınız şeyi bırakmayacaksınız, şaibeler söyleyeceksiniz...
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Ne alakası var ya!
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - ...ondan sonra buraya geldiğinizde yaptığınız her şeyi reddedeceksiniz. Aynen, aynen size yakışan bir üsluptur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başarır.
63.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Çok kısa bir cevap vereyim. Aslında birçok Sayın Grup Başkan Vekilinin söylediği iddialar ve cümlelere cevap verme gereği bile duymayacaktım ama Aysu Bankoğlu bugün 29 yaşında kadın bir milletvekili olarak Bartın'dan seçilmişse...
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Evet...
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Özlem Zengin Tokat'tan, İstanbul'dan seçilmişse...
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Evet...
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - ...bunu Recep Tayyip Erdoğan'a değil Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e borçludur. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Dünyanın birçok ülkesinden önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türk kadınına seçme, seçilme hakkını vermiştir. Bundan rahatsız olan şu grubu da lanetliyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:20.51
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 20.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56'ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Murat Alparslan ve Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt ile 102 Milletvekilinin Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi (2/2793) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 178) (Devam)
BAŞKAN - 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 11'inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "kuruluşlarca" ibaresinin "kuruluşlar tarafından" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Ayyüce Türkeş Taş | Yüksel Selçuk Türkoğlu |
İstanbul | Adana | Bursa |
Yavuz Aydın | Hüsmen Kırkpınar | Yasin Öztürk |
Trabzon | İzmir | Denizli |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ORHAN KIRCALI (Samsun) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş'a aittir.
Buyurun Sayın Taş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, aziz vatanımız için 2016 yılında Şırnak'ta bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen Uzman Çavuş Enver Buğur'u, Şubat 2021'de şehit edilen Piyade Komando Yüzbaşı Burak Coşkun'u, Astsubay Kıdemli Çavuş Harun Turhan'ı ve Muhabere Komando Yüzbaşı Ertuğ Güler'i rahmet ve minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum; sizleri unutmadık, unutturmayacağız.
Bugün burada, Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'ni görüşmeye devam ediyoruz, ben de Kanun Teklifi'nin 11'inci maddesi üzerine İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım.
Kısaca, adalet mekanizmasını daha iyi yapmak için çalışmalarda bulunmak, bunun için, bu mekanizmanın lokomotifi olan hâkim ve savcıların meslek öncesi ve meslek içi eğitimlerini sağlamak için kurulan akademiyi hayata geçirecek olan bir kanun teklifi üzerinde konuşuyoruz. Kulağa çok güzel geliyor, biz de parti olarak zaten var olan bu akademinin tekrar hayata geçecek olmasını da destekliyoruz ama şu andaki Türkiye'de bu akademinin amacına ulaşması konusunda engeller olduğunu düşünüyoruz.
Biz, parti olarak devletin ve devletin her kurumunun saygınlığının önemini çok iyi biliyoruz. Keza, yine ordumuzun ve güvenlik güçlerimizin saygınlığını korumak da birinci vazifemiz ancak bu kurumların çürütüldüğü gerçeğini dile getirmek de bir o kadar vazifemiz olduğu sorumluluğunu da taşımaktayız. Adalet sistemimizin, hele hele başta hâkim ve savcılarımızın da saygınlığının her zaman korunması gerekmektedir ki toplumda huzur, güven rahat tesis edilebilsin ancak çok yakın zamanda adalet ve hukuk sistemimiz adına çok acı bir şey yaşandı. Belki anlatırken ya da seyrederken basit gibi görünen bu olay, maalesef bizim hukuk devleti olma vasfımızı çoktan yitirdiğimizi, yargının kesinlikle bağımsız olmadığını açıkça gözler önüne serdi. Neydi bu yaşanan? Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2. Dairesi tarafından meslek öncesi eğitimlerini tamamlayan ve mesleğe kabullerine karar verilen hâkim ve savcı atama kura töreni. Öncelikle, böyle bir kura töreninin neden Külliye'de yapıldığını anlamak mümkün değil. Anayasa'mızın 7'nci, 8'inci, 9'uncu maddelerine göre kuvvetler ayrılığı ilkesini benimseyen ülkemizde yapılan bu kura töreni tamamıyla yürütmenin yargı üzerindeki şovu hâline dönüştü. Bunu kabul etmek de mümkün değil.
Tarafsızlığına inanılmayan yargı, bir hukuk devleti içinde ciddi bir beka sorunudur. Eğer millet kendi hâkimine, savcısına güvenmezse, kendine göre hukuk uygular ki bu da başta yasa dışı yapıları besleyip çoğaltırken, günlük hayatımızı etkileyecek bir sürü kötü, adi suç denecek olaylar yaşamamıza sebep olur. Örnek, Adana'da her gün artan ufak çeteler; örnek, yenidoğan çetesi; örnek, Narin cinayeti; örnek, altın kaçakçıları; örnek, Sinan Ateş cinayeti. Örnekleri çoğaltmak maalesef mümkün. Sayın Cumhurbaşkanını ve Adalet Bakanını bu konuda daha hassas olmaya, bu dengeleri korumaya davet ediyorum çünkü adaleti küçültürsek suçluları büyütürüz. Kardeşçe bir arada yaşamanın tek formülü de adalet, hak ve hukuktan geçmektedir ki herkes için adalet ilkesi de bu açıdan önem kazanmaktadır. Bu gerçek doğrultusunda, tartışmasız bebek katili, cani, teröristbaşını da çarpıtıldığı cezaya rağmen, hiçbir hafifletici durumu yokken, hatta olamazken Türk milletine sanki bir barış güverciniymiş gibi sunmaya çalışmak, onunla görüşecek heyet oluşturup ki bu heyetin içinde maalesef ve maatteessüf bir Meclis Başkan Vekili bile olması ve o sapkın caniden doğru kelam çıkacakmış gibi bu kutsal şehitlerimizin kanıyla kurulmuş Gazi Meclisimizde mesajlar okumak, tehditler savurmak da toplumun adalet ve kardeşçe yaşama duygusuna konulan bir dinamittir.
Diyeceğim o ki tüm bu gerçekler yaşanırken kuracağımız Adalet Akademisinin misyonu ne olacaktır? Eğer bir hâkimin, bir savcının verdiği kararların üzerine siyasi bir gölge düşüyorsa ve onların verdiği kararlar toplum nezdinde sorgulanıyorsa vay o ülkenin hâline, vay o ortamda çalışan hâkim ve savcının hâline! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
11'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 11'inci madde kabul edilmiştir.
12'nci madde üzerinde 2'si aynı mahiyette olmak üzere 5 önerge bulunmaktadır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 12'nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Şenyaşar | Ömer Faruk Hülakü | Salihe Aydeniz |
Şanlıurfa | Bingöl | Mardin |
Ayten Kordu | Ali Bozan | Vezir Coşkun Parlak |
Tunceli | Mersin | Hakkâri |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Bülent Kaya | Necmettin Çalışkan | Ertuğrul Kaya |
İstanbul | Hatay | Gaziantep |
Sadullah Kısacık | Elif Esen | Mehmet Emin Ekmen |
Adana | İstanbul | Mersin |
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ORHAN KIRCALI (Samsun) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Mersin Milletvekili Ali Bozan'a aittir.
Buyurun Sayın Bozan. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ BOZAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, adaletin olmadığı bir yerde Adalet Akademisini konuşuyoruz; ne kadar komik, değil mi? Bugün konuşacağımız konuyu özetleyen bir şey anlatmak istiyorum. İdamla yargılanırken "Niye gülüyorsun?" diye soran hâkime "Duvarda 'adalet' yazıyor, ona gülüyorum." demişti Deniz Gezmiş. Bu vesileyle, Deniz Gezmiş ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren bu ülkenin güzel insanlarını saygı ve rahmetle anıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Adalet binalarında hukuksuzluk silsilesiyle özgürlükleri gasbedilerek zindanlara atılan tüm siyasetçi arkadaşlarımızı buradan saygı ve direniş ruhuyla selamlıyorum.
Deniz Gezmiş'in o sözü kurduğu günden bugüne ne değişti? Hiçbir şey, koca bir hiç. O günden bugüne ne değişti? Hiçbir şey. Şimdi biz de sizin bu adına "adalet" dediğiniz akademilerinize gülüyoruz. Sanırım Adalet Akademisi oluşumunuza bu sözlerimizle nasıl bir bakışla baktığımızı anlamışsınızdır. Anlamamışsanız ezcümleyle anlatayım: Ülke, adaletsizlik hapishanesine döndü. Siz yaptıklarınızı bir "adalet" yazısına sığdırmaya çalışıyorsunuz. Sığmaz, bunca zulüm, bunca hukuksuzluk sizin sözüm ona "adalet" adını verdiğiniz akademiye sığmaz, taşar. Adaleti siyasete maşa ettiniz. Binlerce siyasi dava var bu ülkede, binlerce siyasi tutsak var. Bu davayı açan savcılar, hâkimler ürettiniz; kimini zorla, kimisini de ödüllendirerek. Hâkim, savcıları bu akademilere neye göre alacaksınız; neye göre eğiteceksiniz hangi hâkimi, hangi savcıyı; kriteriniz ne? Soruyorum AKP'ye, soruyorum iktidara: Kriteriniz ne olacak? Kayyum atamak için size olanak sağlamış mı diye mi bakacaksınız? Dediklerimizi yapmış mı diye mi bakacaksınız? Akrabamız mı diye mi bakacaksınız? Biliyorsunuz, akrabalık, hâkim ve savcılıkta sizin için önemli bir liyakat. Bunların dışında hak, hukuk kriteriniz ya da kriterleriniz var mı? Yok, olmayacak da. Sizin, adaletten yana bir tavrınız olmadı, bundan sonra da olmayacak. Peki, adına adalet dediğiniz akademiye adaleti nasıl sığdıracaksınız? İnsanlar artık sizden adalet beklemiyor. Bir sokağa gidip halkın arasına inseniz göreceksiniz ama nerede? Şu anda halk gideceğiniz gün için direniyor, yaşamaya direniyor, gideceğiniz gün için direniyor. Rehin olarak binlerce insanı cezaevinde tutuyorsunuz, dışarıda da milyonlarca yurttaş açık cezaevini yaşıyor. İnsanlar sizin adaletsizliğinizde bu ülkede şu anda şans eseri yaşıyor. İktidarınıza hiçbir güven kalmamış ama yakındır, adalet tecelli ettiğinde daha da güzel gülümseyeceğiz, o günler yakındır. Bu halk en güzel adaleti sandıklarda size yansıtacak, o gün geldiğinde eminim birbirinizi suçlayacaksınız, en iyi yaptığınız işi yapacaksınız, "Elimizden bir şey gelmezdi." diyeceksiniz. Mesela, kayyımlarda parmağı olanlar "Bana zorla karar aldırıldı." diyecekler, siyasetçileri hukuksuz bir şekilde cezaevlerine gönderenler "Elimizden bir şey gelmiyordu." diyecekler, katliamları zaman aşımıyla kapatanlar "Baskılandık." diyecekler, adaletin suyunu çıkaranlar aklanmak isteyecekler ama o gün gelecek, "adalet" yazısının önünde karar veren hâkimler bunca hukuksuzlukta zerreyimiskal parmağı olanlar için hukuk kuralları içerisinde gereken adil kararı verecekler. Bizler de o güne kadar direneceğiz; kayyımlarınıza, tutuklamalarınıza, baskılarınıza karşı direneceğiz. Hep direndik, yılmadık, boyun eğmedik; direnmeye devam edeceğiz. "..."[3] diyorum.
Sürem kaldı değerli arkadaşlar, Meclis Başkanımız bana sataşmadan söz vermedi. AKP'li hatip benim konuşmamda elimdeki fotoğraftan bahsetmişti ve şunu söyledi, dedi ki: "Siz benim konuşmamı yanlış anlamışsınız, ben öyle demek istemedim. Belediye başkanları telefonu, bilgisayarı, kalemi evine götürmemiş." Teşekkür ediyorum kendisine, 14 Ocakta söylediği sözünü geri almış oldu, özür dilemiş oldu; büyüklük bizde kalsın, biz özrünü kabul ediyoruz ama bize şu fırsatı verdi: Biz kayyımın hırsızlığını ispat ettik çünkü Akdeniz Belediyesi 10 Ocaktan bu yana abluka altında. Akdeniz Belediyesine bir yurttaş girmek istiyorsa ne yapıyor biliyor musunuz? 3 tane arama noktasından geçiyor, öyle Akdeniz Belediyesine giriyor.
Şimdi, size bir fotoğraf daha göstereyim, bu fotoğraf da Akdeniz Belediyesinde çekilmiş. Fotoğrafta kim var? Akdeniz'deki muhtarlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın Sayın Bozan.
ALİ BOZAN (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.
Kayyım atandıktan sonra baktı ki Akdeniz'de hiçbir muhtar kendisini ziyaret etmiyor, muhtarları zorla toplantıya çağırdı, mesele bu değil. Fotoğrafta kim var biliyor musunuz? Akdeniz İlçe Emniyet Müdürü Ebubekir Fil. Ebubekir Fil kim? Kendisi AKP iktidarı döneminde oğlu Akdeniz Belediyesinin şirketinden düzenli maaş alan kişi. Aynı zamanda, 31 Mart yerel seçimlerinden önce seçmen kaydını Mezitli'den Akdeniz'e Siteler Mahallesi'ne taşıyan kişi. Şimdi soruyorum size: Belediye mi yönetiyorsunuz, belediyeye sahtekâr ordusu mu yerleştiriyorsunuz? Yine söyleyeyim, 31 Mart yerel seçimleri öncesinde sahtecilik yaptığını tespit ettiğimiz 8 müdürden 3'ü şu anda Akdeniz Belediyesinde görevli. Bize "Örgüt mü yönetiyorsunuz, belediye mi yönetiyorsunuz?" diyenler önce kendinize bakın. Kayyım atandıktan sonra Akdeniz Belediyesi seçmen sahtekârlığı yapan kişilerle doldu.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz talebi İstanbul Milletvekili Elif Esen'e aittir.
Buyurun Sayın Esen. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
ELİF ESEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; YENİ YOL Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin bazı maddelerinin, adalet sistemini geliştirip, güçlendirip daha kapsayıcı hâle getirmek yerine, hukukun üç sacayağından biri olan savunma makamını zayıflattığını görüyoruz. İşte asıl mesele burada gizli. Öncelikle, Türkiye Barolar Birliğinin, Adalet Akademisi Eğitim Kurulunda temsiliyetinin olmaması önemli bir eksikliktir. Yargının temel unsurlarından biri olan avukatların yargı eğitim süreçlerinden dışlanması kabul edilemez. Bugün ceza infaz kurumları ve denetimli serbestlik kurullarında avukatların katkısı varken Adalet Akademisinde neden bir yerleri yok? Yargıda çoğulculuktan söz ediyorsak avukatların da karar alma mekanizmalarında olması gerekmez mi? Bu, sadece avukatlar için değil, aslında adalet arayan toplumun tüm kesimleri için önemli bir soru işaretidir.
Bir başka önemli konu ise hâkim ve savcı yardımcılarının aldığı eğitimleri avukatların yeterince alamamasıdır. Avukatlar hukuki sürecin yalnızca tarafı değildir, aynı zamanda bu sürecin asli unsurlarıdır. Eğer hâkim ve savcı adayları hakkı, hukuku yerine getirmek için avukatları iş birliği yapılacak ana unsurlar değil de sadece bir rakip ya da engel olarak görerek yetiştirilirse yargının dengesi bozulur, adalet sistemi altüst olur. Oysaki adaletin gerçekten tecelli edebilmesi için hâkim, savcı ve avukat üçlüsünün eşit kapasite ve eşit temsili şarttır. Bugün burada düzenlenen eğitimlerle bu dengeye zarar verecek bir yapı kurgulanmaktadır. Ayrıca avukatların akademi eğitimine ücret ödemek zorunda bırakılması da büyük adaletsizliktir. Hâkim ve savcıların aldığı eğitimler ücretsizken aynı adalet sistemi içinde çalışan avukatlara bu imkânın tanınmaması anlaşılır bir durum değildir. Eğer bir meslek grubuna eğitim desteği sağlanıyorsa bu hakkın ve fırsat eşitliğinin savunma makamı için de geçerli olması gerekmektedir. Adalet sisteminde eşitlikten bahsediyorsak bunun yalnızca söylemde kalmaması, fırsat eşitliğiyle adaletin tüm unsurlarına ve uygulamaya da yansıması gerekmez mi?
Özellikle teklifin 12'nci maddesinde yer alan uzmanlık eğitimi konusu ciddi bir yanlış içermektedir. Avukatlık Kanunu'nda "uzman avukat" diye bir tanım yokken bu teklifle avukatlara "uzman" ünvanı kazandırılmak isteniyor. Bu, hem yasal açıdan sorunlu hem de meslekte reklam yasağı gibi temel ilkelerle çelişen bir düzenlemedir. Eğer bu eğitimler gerçekten fayda sağlamak amacıyla düzenlenecekse daha doğru bir ifadeyle "ileri eğitim" ya da "tematik eğitim" şeklinde düzenlenebilir.
Değerli milletvekilleri, bugün avukatlık mesleği ekonomik baskılar nedeniyle giderek cazibesini yitirmektedir. Genç avukatlar düşük maaşlarla çalışmak zorunda kalmakta, işçi avukatlar güvencesiz bir şekilde mesleklerini sürdürmektedir ve çeşitli mağduriyetler yaşamaktadır. Günümüz Türkiyesinde sadece öğretmenler ve doktorlar değil artık avukatlar da meslekten gün gün soğumakta, uzaklaşmaktadır. Sorarım sizlere: Mesleğini icra ederken mağduriyet yaşayan bir kişi nasıl bir başkasına fayda sağlayabilir? Avukatsa hukukun koruyucu gücünü, adaleti sağlıklı nasıl tesis edebilir?
Yine bu mesleklerin itibarsızlaşması, tercih edilmemesi gençlerimizi liyakatle çalışmak yerine kolay para kazanma yollarına yönlendiriyor. Sanal bahis gibi yasa dışı işlerin yaygınlaşması aslında bu güvensiz, bozulan sistemin bir çıktısıdır. Ülkemizde ilk defa kumar bağımlılığı uyuşturucu bağımlılığının önüne geçmiştir. Eğer yargının üçüncü ayağı olan avukatlara hak ettikleri değer verilmezse savunma hakkı da zarar görmeye devam edecektir. Toplum düzenini sağlayan, toplumu güvende tutan adalet mekanizması da bununla birlikte zarar görür. Bu da hepimizin güvenliğini zedeler.
Sayın üyeler, burada konuşulanlar bazılarımıza belki uzak ya da olmayacakmış gibi gelebilir ama ne derler: Adalet bir gün herkes için lazımdır. Bir gün siz ya da bir yakınınız haksız bir suçlamayla karşı karşıya kalırsa işini tüm gücüyle sahiplenmiş, mesleğinin getirilerinden şüphesi olmayan bir avukatın ne kadar önemli olduğunu o zaman anlarsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Esen, tamamlayın lütfen.
ELİF ESEN (Devamla) - Teşekkürler Başkanım.
İşte, tam da bu yüzden avukatların güçlü olması hepimizin hakkını güvence altına alır.
Son olarak, Greco'nun 2023 Ara Uyum Raporu'nda da belirtildiği gibi, akademiye yürütme erkinin etkisinin devam ettiği ortadadır. Adalet Akademisini yargının değil yürütmenin yönlendirmesi açıkça kuvvetler ayrılığına aykırıdır ve artık bu durmalıdır. İktidar sıralarına sesleniyorum: Durdurun artık çünkü bu mesele sadece avukatların meselesi değil adalete ihtiyacı olan bütün vatandaşların meselesidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 12'nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "için uzmanlık" ibaresinden sonra gelmek üzere "ileri eğitim" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Bülbül | İsmail Atakan Ünver | Aliye Coşar |
Aydın | Karaman | Antalya |
Türkan Elçi | Mustafa Sezgin Tanrıkulu | Ayça Taşkent |
İstanbul | Diyarbakır | Sakarya |
Elvan Işık Gezmiş | Aliye Timisi Ersever | Utku Çakırözer |
Giresun | Ankara | Eskişehir |
| Sibel Suiçmez |
|
| Trabzon |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerine söz talebi Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer'e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Burada Adalet Akademisini konuşuyoruz ama ülkede adalet yok ortada. Özellikle ifade özgürlüğünde, basın özgürlüğünde adaleti her gün mumla arıyoruz. Siyasetin zorlamasıyla, yargı eliyle her gün hukuk cinayetleri işlenmektedir. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ zindanda, tamamen haksız, hukuksuz, düzmece ve kurmaca suçlamalarla tam yirmi iki gündür Silivri'de. 90 yaşındaki annesinin cezaevi ziyaretinin fotoğrafları yayınlandı, o görüntüler içinize siniyor mu merak ediyorum. Esenyurt, Beşiktaş Belediye Başkanlarımız, Başkan Yardımcılarımız, Meclis üyelerimiz haksız, hukuksuz zindandalar. Sadece konuştu diye, düşüncesini, tepkisini paylaştı diye Gençlik Kolları Başkanı kardeşimiz Cem Aydın'ın dün beş yıl hapsi istendi. Bugün ise hedefte yine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız var. Oylarını katlayarak arttıran Ekrem İmamoğlu'nu sandıkta yenemeyenler şimdi emir altına aldıkları yargı yoluyla önünü kesme çabasında, sadece konuştu diye ve hepimizin evlatları için hukuk güvencesi istedi diye yedi yıl hapsi isteniyor. "Mustafa Kemal'in askeriyiz." dedikleri için gencecik teğmenlerimizi ihraç ettiler, onlara sahip çıktı diye Genel Başkan Yardımcımız Yankı Bağcıoğlu'na da soruşturma açtılar. Geçen hafta CHP'ye katılan mücadele arkadaşımız Cemal Enginyurt'a da ilk günden soruşturma geldi.
Sadece siyaset de değil basın özgürlüğü ayaklar altında. 2024 yılında gazeteciler 720 kez hâkim karşısına çıktı, 74 gazeteci gözaltına alındı, 14'ü tutuklandı. Bu yılın ilk kırk gününde 30 gazeteci gözaltına alındı, 9 gazeteci tutuklandı. CHP'li belediyeleri hedef alan soruşturmalarda hep kendisine görev verilen bilirkişiyle ilgili röportaj yaptı, ona söz hakkı verdi diye Halk TV'nin yöneticileri, yorumcuları saatlerce gözaltında tutuldu. Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş tam on dört gündür Silivri zindanında. Suat Toktaş'ı tüm gazeteciler iyi tanırız, yaptığı tek şey gazeteciliktir. Bugün Meclis kürsüsünden, kendisine yaşatılan bu zulmün, bu adaletsizliğin bir an önce son bulması ve özgürlüğüne kavuşması çağrımızı yineliyorum.
Bakın, İstanbul'da Sabah muhabiri Başsavcıyı ziyarete gidiyor, "Terörün korkulu rüyası" diye fotoğraflı haberini yapıyor. BİRGün gazetesi bunu alıp internet sitesinde haber yapınca "Vay efendim, bizi hedef gösterdin." diye gazetecisi de savcısı da şikâyet kuyruğuna giriyor ve BİRGün çalışanları Uğur Koç, Berkant Gültekin ve Yaşar Gökdemir bir geceyi gözaltında geçirmek zorunda kalıyor. Soruyorum, böyle saçmalık başka nerede var? Yayında dili sürçtü diye Gazeteci Özlem Gürses otelden gözaltına alındı. Terör şubesinde sorgulanıp elleri kelepçeli dolaştırıldı, itibar suikastı yapıldı. Daha düne kadar, elli gün boyunca ayağında kelepçeyle ev hapsindeydi. Soruyorum size, o görüntüler Türkiye'ye yakışıyor mu?
Sadece gazeteciler de değil, sokak röportajcısına yanıt verdi diye 76 yaşındaki emekli Nermin Hanım dokuz gün hapisteydi. Geçmişte engizisyon mahkemeleri, Hitler'in, Stalin'in mahkemeleri astrologları tutukladılar, sürgüne gönderdiler, şimdi bunlara Türk yargısı da eklendi. Astrolog Hilal Saraç'ın ifadelerini ciddiye alarak tutukladı. İnsan Hakları Derneğinin kurucularından Nimet Tanrıkulu aylardır, tarihçi Çiğdem Ör günlerdir hapiste. Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater ve Mine Özerden'i yıllardır zindanda tuttukları yetmemiş, şimdi de menajer Ayşe Barım, bir türlü unutamadıkları Gezi direnişi nedeniyle haksız yere hapiste hatta on iki yıl önceki yayınları tarayıp sanatçılardan, gazetecilerden yeni suçlular üretme peşindeler; inanılır gibi değil ama böyle. İşte bu adaletsizlikler, bu zorbalıklar ve zulüm nedeniyle Türkiye hukukun üstünlüğünde, özgürlüklerde en dipte. Soruyorum size: Yazık değil mi ülkemize?
Sayın milletvekilleri, tutuklayıp zindana atmadıklarını ise yine hukuksuzca karartan, sansürleyen bir anlayışla karşı karşıyayız. 45 bin Filistinlinin canına kıyan İsrail ile AKP'nin ticaretini belgeledi diye gazeteci Metin Cihan'ın X hesabını Türkiye'de kararttınız; dünya okuyor ama Türkiye'de yasak. Neden? Çünkü ayıplı işlerinizi ortaya çıkardı.
Milyonlarca emekli ve emekçi hayat pahalılığı altında inim inim inlerken RTÜK Başkanı çıkmış "Ülkede olumlu olay olmadığı algısı yaratıyorsunuz." diye kanallara sansür sopası kaldırabiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Tabii Sayın Başkanım.
Sayın milletvekilleri, bu hukuksuzluk, baskı ve zorbalığın arkasında yatan korkuyu çok iyi görüyoruz. Milyonların geçim derdi, emekçinin, emeklinin açlık sınırı altındaki maaşlarla verdiği yaşam mücadelesi duyulmasın diye; Kartalkaya'daki yangında, Kahramanmaraş depremlerinde yaşamını yitiren canlarımızın ailelerinin adalet çığlıkları duyulmasın diye baskıyı, zulmü artırıyorsunuz ama yılmıyoruz, korkmuyoruz; ne biz ne başkanlarımız ne gençlerimiz ne de kadınlarımız, hiçbirimiz korkmuyoruz. 85 milyonun huzur içinde, kardeşlik içinde yaşayacağı bir Türkiye için omuz omuza, kol kola, dimdik mücadeleye kararlıyız.
Bu millet yargı eliyle yürüttüğünüz operasyonlarınıza asla boyun eğmeyecek ve tüm bunların hesabını sizden soracak. Bugün ayarını bozduğunuz o adalet terazisi de mutlaka ama mutlaka bir gün sizi de tartacak.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 12'nci maddesinde yer alan "için" ibaresinin "amacıyla" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Yüksel Selçuk Türkoğlu | Yavuz Aydın |
İstanbul | Bursa | Trabzon |
Hüsmen Kırkpınar | Yasin Öztürk | Ersin Beyaz |
İzmir | Denizli | İstanbul |
|
| Mehmet Akalın |
|
| Edirne |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Edirne Milletvekili Mehmet Akalın'a aittir.
Buyurun Sayın Akalın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET AKALIN (Edirne) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle, aziz vatanımız için 2018 yılında Hakkâri'de bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen polis memuru Ali Ergün'ü ve tüm şehitlerimizi rahmet, saygı ve hürmetle anıyor; gazilerimizi, şehit ailelerini ve yakınlarını saygıyla selamlıyorum. Sizleri unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
Değerli milletvekilleri, adaletin olmadığı bir toplumda demokrasiden ve insan haklarından bahsetmek mümkün değildir. Ne yazık ki AK PARTİ Hükûmetinin adalet anlayışı bu temel ilkeleri hiçe saymış, hukuku siyasetin bir aracı hâline getirmiştir.
Adalet sadece belirli bir zümrenin çıkarlarını gözeten bir sistem değil toplumun tüm bireylerini eşit şekilde kucaklayan bir yapı olmalıdır. Ancak bugün geldiğimiz noktada adaletin iktidarın elinde bir güç mekanizmasına dönüştüğünü görmekteyiz. Yargı organları bağımsız ve tarafsız karar almak yerine, siyasi otoritenin güdümünde hareket etmeye zorlanmaktadır. Hâkimler ve savcılar hukuk çerçevesinde değil, iktidarın talepleri doğrultusunda karar vermeye itilmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte yargı da âdeta yürütmenin iradesine teslim edilmiştir. Hukukun üstünlüğü ilkesi ayaklar altına alınmış, mahkemeler siyasi hesaplaşmaların yürütüldüğü bir arenaya çevrilmiştir. Keyfî kararlarla yurttaşlarımızın en temel hakları ihlal edilirken adalet duygusu her geçen gün biraz daha zedelenmektedir.
AK PARTİ iktidarı yasaları halkın ihtiyaçlarına göre değil, kendi iktidarını güçlendirmek için düzenlemektedir. Meclis Genel Kurulunda muhalefetin sesi kesilmekte, en temel demokratik talepler görmezden gelinmektedir. Seçim yasaları dahi siyasi çıkarlar doğrultusunda değiştirilmekte, halkın iradesi yok sayılmaktadır.
AK PARTİ iktidarı boyunca yolsuzluklar sıradanlaşmış, hukuksuzluklar olağan hâle getirilmiştir. Kamu kaynakları yandaşlara peşkeş çekilirken devlet ihaleleri şaibelerle dolup taşmaktadır. Ancak bu usulsüzlükleri ortaya çıkaran gazeteciler, akademisyenler ve muhalif siyasetçiler susturulmakta, baskı ve ceza tehdidiyle karşı karşıya bırakılmaktadır. "Silivri soğuktur." ifadesi artık mizah unsuru olmaktan çıkmış, hukukun nasıl siyasallaştırıldığını gözler önüne seren acı bir gerçeğe dönüşmüştür. Yargının bir intikam aracına çevrildiği gerçeğini inkâr edemeyiz. Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu'nun seviyesizce tehdit edilmesine rağmen savcıların bu duruma sessiz kalması yargının nasıl bir baskı altında olduğunu açıkça göstermektedir. Bu durum sadece adalet sisteminin değil toplumsal ahlakın da çöküşünü simgelemektedir. Adaletin çökmesi -yalnızca hukuku değil- ekonomik ve toplumsal bir felaketin de habercisidir. Hukuk güvencesinin olmadığı bir ülkede yatırımcı güvende sayılmaz, güven duymaz, sermaye hızla ülkeyi terk eder, işsizlik artar ve toplum huzursuzluk içerisinde kıvranır. Türkiye giderek yalnızlaşan, ekonomik olarak zayıflayan bir ülke konumuna sürüklenmektedir. Halkımız hukuk devletinden uzaklaşmanın faturasını hayat pahalılığı, işsizlik ve sosyal çöküşle ödemektedir. Biz İYİ Parti olarak hukukun üstünlüğünü savunuyoruz. Adaletin yeniden tesis edilmesi Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği için hayati bir zorunluluktur. Adalet olmadan demokrasi yaşatılamaz, insan hakları korunamaz, kalkınma sağlanamaz. Bizler milliyetçi, kalkınmacı ve demokratik kimliğimizle Türkiye'yi yeniden hukukun ve adaletin egemen olduğu bir ülke yapmak için var gücümüzle çalışacağız. Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu'nun da ifade ettiği gibi, bu ülkede vicdanlar yalnız kalmayacak, adalet öksüz bırakılmayacaktır. Bu sadece bir söz değil milletimize verilmiş bir sözdür. Türkiye'nin geleceği için, adaletin yeniden hâkim olması için mücadelemizi de kararlılıkla sürdüreceğiz diyor, yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN - Yoklama talebi var.
Sayın Başarır, Sayın Coşar, Sayın Dinçer, Sayın Bülbül, Sayın Demir, Sayın Şevkin, Sayın Timisi Ersever, Sayın Suiçmez, Sayın Çan, Sayın Kış, Sayın Torun, Sayın Gürer, Sayın Kaya, Sayın Çakırözer, Sayın Ceylan, Sayın Arı, Sayın Barut, Sayın Başevirgen, Sayın Öztürkmen, Sayın Karakoz, Sayın Taşkın, Sayın Alp.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.35
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 21.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56'ncı Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 12'nci maddesi üzerinde Edirne Milletvekili Mehmet Akalın ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrar ediyorum.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve işlemi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Murat Alparslan ve Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt ile 102 Milletvekilinin Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi (2/2793) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 178) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 12'nci maddesinin başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Uzmanlık ve sertifika programları"
MADDE 12 - (1) Akademi; hâkim ve savcılara yönelik uzmanlık ve sertifika programları, avukatlar ve noterler ile hukuk ve adalet alanında çalışan diğer kişilere yönelik sertifika programları düzenleyebilir."
Abdulhamit Gül | Seda Sarıbaş | Osman Sağlam |
Gaziantep | Aydın | Karaman |
Oğuz Üçüncü | Adem Yeşildal | Emre Çalışkan |
İstanbul | Hatay | Nevşehir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, Akademiye, hâkim ve savcılara yönelik uzmanlık ve sertifika programları, avukatlar ve noterler ile hukuk ve adalet alanında çalışan diğer kişilere yönelik sertifika programları düzenleme imkânı verilmesi amacıyla maddede değişiklik yapılmaktadır. Böylelikle, uzmanlık programının sadece hâkim ve savcılara yönelik düzenlenebilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
12'nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 12'nci madde kabul edilmiştir.
Sayın Yıldırım Kara, bir söz talebiniz var sanırım.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
64.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, İskenderun, Belen ve Arsuz’daki sağlık sorunlarına ilişkin açıklaması
NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
23 bin kişilik nüfusuyla İskenderun'un en büyük mahallesi olan Denizciler uzun zamandır sağlık alanındaki kamu yatırımlarından istenilen düzeyde yararlanamıyor. Deprem sonrasında göçlerle nüfusu artan bu ilçemiz için mutlaka bir semt polikliniği ya da 10 veya 20 yataklı bir hastane yapılması elzemdir. Ayrıca, yine yeni yapılan Belen ve Arsuz'daki hastanelerde de ekipman eksikliğinin, poliklinik çeşitliliği konusunda da yatırımların hızlıca tamamlanması gerekmektedir çünkü yurttaşlarımızdan hem Belen hem de Arsuz'la ilgili ciddi anlamda sıkıntı gelmektedir, şikâyetler gelmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Taşkent, buyurun.
65.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, ucuz et kuyruklarına ilişkin açıklaması
AYÇA TAŞKENT (Sakarya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sevgili vekillerim, bu fotoğraflara iyi bakın lütfen; Diyarbakır ucuz et kuyruğu, Ankara ucuz et kuyruğu, Erzurum ucuz et kuyruğu, Sivas, Yozgat ucuz et kuyruğu ve Sakarya ucuz et kuyruğu, daha birçok ilde bu görüntüleri görebilirsiniz. "Eskiden yokluk vardı, insanlar ekmek kuyruklarına girerdi." diye böbürlenerek anlattıklarınızı bugün tüm gerçekliğiyle görüyoruz. Vatandaşlarımız piyasada kilosu bin liraya yaklaşan kırmızı ete ulaşabilmek için saatlerce ucuz et kuyruğunda bekliyor. İnsanlar pazarlarda akşam saatlerini bekleyip çürük sebze, meyve topluyor. Halkımızın temel gıdaya ulaşmasını, refah içinde yaşamasını sağlayacak bir yönetim anlayışına ihtiyaç var.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Suiçmez, buyurun.
66.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, Trabzon'un Yomra ilçesindeki Maden Ortaokuluna ilişkin açıklaması
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Seçim bölgem Trabzon'un Yomra ilçesindeki Maden Ortaokulunda 2006 yılında trajik bir olay yaşanmış, devrilen bir ağaç kayanın yuvarlanmasına sebep olmuş ve 1 öğrenci hayatını kaybetmiştir. Olay sonrası AFAD tarafından hazırlanan raporda, gerekli önlemler alındıktan sonra okulun eğitime devam etmesi gerektiği belirtilerek okul açık tutulmuş ancak 2019 yılında yapılan bir incelemede okul çevresinde hiçbir güvenlik önlemi alınmadığı tespit edilerek okul önlemler alınıncaya kadar kapatılmıştır. Yaparsa AKP yapar. Okulun kapatılmasının üzerinden beş yıl geçmesine rağmen hiçbir çalışma yapılmamış ve bölgedeki 7 mahalleden gelen 200 öğrenci eğitim hakkından mahrum bırakılmıştır. Yetkililere sesleniyorum: Bir an önce gerekli güvenlik önlemlerini alarak Maden Ortaokulunu eğitime açın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Bektaş, buyurun.
67.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, Konya’da suya yapılan zamlara ve kanal Konya projesine ilişkin açıklaması
BARIŞ BEKTAŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya'da yurttaşlarımız artık su faturalarını ödeyemez hâle geldi. 1 metreküp suyun fiyatı 30,27 liraya yükseldi. Son bir yılda Konya'da suya yapılan zam oranı yüzde 47'yi buldu. Konyalılar en temel yaşam hakkı olan suyu kullanırken bile 2 kez düşünmek zorunda kalmaktadır. Bu vahim tablo AKP iktidarının yanlış politikalarının sonucudur. Susuzlukla boğuşan Konya'nın daha fazla kaybedecek zamanı yoktur. Konya için yapılması gereken suya zam yapmak değil Konya'nın suyla buluşmasını sağlayacak proje gerçekleştirmektir. Defalarca kez yaptığım çağrıyı tekrarlıyorum: Konya'nın bereketli toprakları için kanal Konya projesi acilen hayata geçirilmelidir. Bu proje hem yurttaşlarımızın suya uygun fiyatla erişimini hem de Konya Ovası'nın daha verimli kullanılmasını sağlayacaktır.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Sayın Çalışkan, buyurun.
68.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, aracı depremde hurdaya çıkan vatandaşlara ilişkin açıklaması
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, 6 Şubat depreminin hâlen acı ve tahribatları üzerimizde dururken depremzedeler tahribatların sarılmasını bekliyor. Sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak depremzede insanlara el uzatılması gerekir. Şöyle ki: Depremde hurdaya çıkan araç sahipleri sistemden düşülmediği için geriye dönük iki yıl vergi ve harç cezasıyla karşı karşıyalar. Hazırlanmakta olan hurda teşvik yasasına depremzedenin bu mağduriyeti eklenerek bu sorun çözülmelidir. Ayrıca, depremzede olarak aracı depremde hurdaya çıkan vatandaşlara bir defaya mahsus ÖTV ve KDV muafiyeti getirilerek vergisiz araç almaları sağlanmalıdır. Araçzedeler depremzedeler kadar ciddi bir yekûn oluşturmaktadır. Bölgedeki esnafımızın bu mağduriyetinin acilen giderilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN - Sayın Karaoba, buyurun.
69.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Uşak’ın Eşme ilçesine ilişkin açıklaması
ALİ KARAOBA (Uşak) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sosyal belediyecilik konusunda birçok yerel yönetime örnek olan projelerin çıktığı Uşak'ta bir diğer önemli ilçemiz de Eşme. Ünü Anadolu'dan tüm dünyaya yayılmış, dokuma tarzı ve motifleriyle dünya tarihinde önemli bir yere sahip olan kilimi; çiftçimize yeteri kadar destek olsaydı yine dünyaya ihraç edebileceği kaliteli tütünü; doğası, insanı ve tarihiyle Eşme de Uşak'ımıza önemli katkılar sunuyor. Ülkemizdeki derin ekonomik krizden dolayı seçildiği zaman makam aracını satıp çalışmalarına devam eden, çözülmeyen temiz su için kolları sıvayan Başkanımız Yılmaz Tozan'a ve çalışkanlığıyla ilçemizi kalkındıran tüm personele teşekkür ediyorum. Eşme'de, diğer ilçelerimizde, beldelerimizde, köylerimizde ve tüm mahallelerimizde sorunların çözümü için Ankara'da sizler adına var gücümüzle çalışmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Uşak hakkını alacak.
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Murat Alparslan ve Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt ile 102 Milletvekilinin Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi (2/2793) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 178) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 13'üncü madde üzerinde 4 önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 13'üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Şenyaşar | Ömer Faruk Hülakü | Salihe Aydeniz |
Şanlıurfa | Bingöl | Mardin |
Ayten Kordu | Celal Fırat | Vezir Coşkun Parlak |
Tunceli | İstanbul | Hakkâri |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Bülent Kaya | Necmettin Çalışkan | Mehmet Emin Ekmen |
İstanbul | Hatay | Mersin |
Ertuğrul Kaya | Hasan Ekici | Sadullah Kısacık |
Gaziantep | Konya | Adana |
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi İstanbul Milletvekili Celal Fırat'a aittir.
Buyurun Sayın Fırat. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
CELAL FIRAT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ocak ayının sonunda başlayıp şubat ayının sonuna kadar geçen süre Alevi toplumu için Hızır orucu günleridir. Bu vesileyle hepinizi Boz Atlı Hızır aşkına selamlıyorum.
Adil olmak, korkmadan istemek, düşünce üretmek, sevgide buluşmak Hızır bilincine sahip toplumların sorumluluğudur. İnsanoğlunun kültür ve inanma dünyasında binlerce farklı unsur olduğu gibi her coğrafyanın hikmet bilgisine sahip bir yol gösterici, mazlumdan yana olan bir Hızır'ı vardır. Biz Alevi toplumu olarak inancımızın kadim bilgisi ve erdemiyle darda ve zorda kaldığımızda Hızır'ı çağırırız, onun bizlere yoldaş olacağına canıgönülden inanırız. Her birimizin hayat hikâyesinin bir yerinde kurtarıcı olan Boz Atlı Hızır'dır. Hızır, belli takvim aralıklarında her haneye uğrar, cümle canlının dileklerini kabul eder, doğanın her bir zerresine iz bırakarak sır olur. Bizler, haksızlığı hissedenin imdadına yetişen Boz Atlı Hızır'a ithafen oruç tutarız. Gönlümüzü pirüpak yapıp hanemizde Hızır'ı bekleriz. Oruçlarımızın sonunda Hızır lokmamızla paylaşmayı, çerağla aydınlık bir dünyayı, cemlerimizle ikrarımızı, semahlarımızla tüm canlılara eşit oluruz. Haksızlığa karşı insanın kendi vicdanını yoklamasını sağlayan Hızır inancı, sosyal bilinç oluşmasında önemli bir rol oynar. Dünyanın her bir coğrafyasında hakkın, hakikatin, hukukun, adaletin itibarsızlaştırıldığını hepimiz görüyoruz. Tüm bu çirkinlikleri görmezden gelenlere hakikatçi halk ozanlarımızdan Perişan Ali şöyle der: "Gözü kör olana ne yapsın Hızır/Cahil olan cahil şaşar bu işe/Kâmil olan kişi eyler tam aşa/Ne gerek var kavgaya, ne lüzum var savaşa / İnsanlar kendini bildiği zaman / Ya Hızır ya Hızır ya Hızır."
Değerli milletvekilleri, birtakım insanların, toplumların kendi dayatmacı, gerici düşünceleri adına başka toplumlara nasıl zulmettiklerini görmezden gelmeyelim. Her birimiz birbirimizin Hızır'ı olalım; her canlıyı kendisine ait olmayan yere koyan, canlıların hak ve hukukunu çiğneyen diktatörleri görmezden gelmeyelim. Her birimiz birbirimizin Hızır'ı olalım; kişilerin cesaretini sınayan, kötülük yanılmalarını dahi cezalandıran faşizm, akıl yürütmeye şüpheyle bakan hasta beyinler, yok olan vicdanları üç günlük Hızır orucumuzla davet ediyoruz. Bunlar her birimizin bilmesi gereken koşullar. Hepimizin, hepinizin bildiği gibi toplumsal iş birliğinden doğan öz saygı bitmek üzeredir. İnsani erdemleri eyleme geçiren tüm değerler yok olmak üzeredir. Tüm bunlarla beraber yarınlarımızın belirsizliği de toplumu endişelendirmektedir. Hayatın her alanında eşitsizlikler daha da artıyor; işsizlik artıyor, açlık, sefalet, yoksulluk her gün biraz daha derinleşiyor. Yoksullar, işsizler, dar gelirliler zorda ve dardadır; emekliler, işçiler, gençler, çocuklar darda ve zordadır. Elektrik, su, doğal gaz, temel gıda, sağlık, eğitim, akaryakıt, ulaşım gibi temel gereksinimlere kat kat yaptığınız yüksek zamlar ile yüksek vergi artışlarından dolayı tüm halkımız darda ve zordadır. Tüm bunların yanında "sosyal adalet" kavramının karşılığını Hızır'da arayan Aleviler asimilasyonla karşı karşıyadırlar.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz hafta deprem bölgesindeydim. 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. AFAD'ın raporuna göre deprem bölgesinde 649.630 kişi hâlen konteyner kentlerde yaşamaya devam etmektedir. Yarım milyonu aşkın insan tüm hayatını 15-21 metrekareye sığdırmak zorundadır. Kışın karın, soğuğun, yağmurun, çamurun; yazın da dayanılmaz sıcaklığın esaretini yaşamaktadır.
Değerli milletvekilleri halkın iradesini yok sayan kayyımlar; tutuklanan, gözaltına alınan gazeteciler; cezaevlerinde rehin tutulan siyasetçiler ve hak savunucuları dardadır, zordadır. Hızır, bu zulme karşı onların da yanında olacaktır, Suriye'de katliamlara maruz kalan Alevilerin ve tüm canların yanında olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Boz Atlı Hızır'ımız özümüzü uyandırır; doğaya, tüm canlılara karşı sorumluluğumuzu hatırlatır bizlere. Bizler her işimizde, her eylemimizde "Ya Hızır." deriz; bu, kurumsal ve kavramsal değil bireysel bir çağrıdır; haksızlığa, darda kalmışlığa karşı bir çığlıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Fırat, tamamlayın lütfen.
CELAL FIRAT (Devamla) - Hızır günlerinde niyazımız Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli'ye, Düzgün Baba'ya, kadim tüm ulu ve evliyalarımızadır. Çatışan değerler üzerinde toplumu canlı tutan, bireyin duygu, düşüncesini bencilleştiren hilekâr, çıkarcı, ikiyüzlü, ruhsuz, duygusuz, vicdansız kişi ve toplumlara Hızır doğru yolu göstersin diyorum ve hikmet dolu inceliklerle hanemize giren Boz Atlı Hızır'ımız yoldaşımız olsun. Alevi canlarımızın Hızır oruçlarını Hak kabul etsin diyorum, lokmaları Hak katında kabul olsun. Ali Baş, Boz Atlı Hızır hepimizin yâr ve yardımcısı olsun.
Aşk ile... (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerine söz talebi Konya Milletvekili Hasan Ekici'ye aittir.
Buyurun Sayın Ekici. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
HASAN EKİCİ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, milletimizin birçok alanda yıllardır süren adalet arayışı maalesef bitmedi, bitmiyor. Son zamanlarda sporda, özelde futbolda, yeşil sahalarda takımlarımız ve taraftarları adalet arar hâle gelmişlerdir. Ülkemizde futbol, adaletsiz uygulamalar ve hatalı hakem kararları sonucunda maalesef bir sorunlar yumağı hâline gelmiştir, sadece son bir haftada yaşanan olaylar bu durumu net bir şekilde ortaya koyuyor. Kocaeli'de amatör ligde U17 takımları arasında oynanan maçta kırmızı kartla oyundan ihraç edilen öfkeli futbolcu maçtan sonra hakeme bıçakla saldırıyor, 2. Lig Kırmızı Grup'ta mücadele edilen ve 2-1 ev sahibi takımın üstünlüğüyle sonuçlanan Elâzığspor-Vanspor karşılaşmasının ardından Vansporun takım otobüsü kentten ayrıldığı sırada taşlı saldırıya uğruyor. Bitti mi? Bitmez. Hafta sonu Galatasaray ile Adana Demirspor arasında oynanan karşılaşmada Adana Demirspor hakemin tartışmalı penaltı kararını protesto amacıyla maçtan çekiliyor. Bu durum dünya basınında da geniş yankı buldu. Türkiye'de son iki sezonda üçüncü kez bir takım sahadan çekildi. Anlayacağınız, tüm dünyaya rezil olmakta üstümüze yok.
Değerli milletvekilleri, bu saydıklarım sadece son birkaç gün içerisinde futbol adına yaşadığımız skandallar, daha eskiye gidersek örnekleri artırabiliriz.
Şimdi, spor kamuoyunda artık futbolun sahada değil de masada kazanıldığı düşüncesi iyice hâkim olmaya başladı. Hakemlerin kötü hatta çok kötü bir sezon geçirdiği ortada. Hakemlerin VAR sistemine rağmen hatalı kararlar verdikleri neredeyse her maç sonrası gündeme geliyor. Ne yazık ki hiçbir takım "VAR'ın kararlarından dolayı hak yerini buldu." diyemiyor. Hakem hataları düzelir ümidiyle yabancı VAR sistemine geçilse de yine hakem hatalarına çözüm bulunamıyor. VAR dâhil maçı yöneten hakemler kararlarında bir standart tutturamadılar, maçlardaki benzer pozisyonlara farklı kararlar verilebiliyor. Bir ofsayt çizgisi bazen bir dakikada, bazen üç dakikada çiziliyor ya da bazen Kayserispor-Konyaspor maçında olduğu gibi, Üç Boyutlu Ofsayt Animasyon Sistemi devreye girmiyor ve takımlarımızın hakları yeniliyor. Yanlış hakem kararları nedeniyle canı yanan yandığıyla kalıyor.
Geçtiğimiz hafta şehrimin takımı Konyaspor, Kayseri deplasmanında hakem ve VAR kurbanı oldu. Konyaspor, maçın 86'ncı dakikasında 3-2 gerideyken Keyta'yla golü buldu ancak yaklaşık üç dakika süren inceleme sonucunda gol ofsayt gerekçesiyle iptal edildi. Bu pozisyonda Üç Boyutlu Ofsayt Animasyon Sistemi ne hikmetse devreye girmezken manuel olarak çizilen ofsayt çizgisi de "Pes!" dedirtti. Birisi de çıkıp bize bu üç boyutlu ofsayt animasyon sisteminin nasıl bozulduğunu anlatsın. Maalesef yeşil beyazlı ekibimizin buz gibi golünü türlü skandallarla iptal ettiler, isyan etmemek elde değil. Hakem hataları her takımın başına gelebilir ancak Konyaspor'un bu sezon yaşadığı olaylar artık hata olarak değerlendirilemez, bu resmen sistematik bir kıyım. Bir şehrin kaderiyle böyle kolay bir şekilde nasıl oynanabiliyor? Konyasporlu futbolcular ve teknik ekibin emeklerine, yönetim kurulunun çalışmalarına ve o soğukta maç için Konya'dan Kayseri'ye giden taraftarlara yazık değil mi? Kuruluşundan bu yana hakkıyla futbol oynamaya çalışan Konyaspor'umuza yapılan haksızlığa sessiz kalacağımızı kimse beklemesin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN EKİCİ (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Ekici, buyurun.
HASAN EKİCİ (Devamla) - Hatırlatayım, Konya şehri takımını kimseye yedirmez. Adil olmayan bu hakem kararlarıyla Türk futbolunun her geçen gün daha çok kan kaybedeceği ortadadır. Futbol Federasyonu Merkez Hakem Komitesi ve konunun muhatabı tüm kurumlar bu skandal hakem kararlarının hesabını vermelidir. Bugünden tezi yok maçın hakem kadrosunun düdük asması gerekmektedir.
Son olarak Konya'ya bir çağrıda bulunmak istiyorum: Hemşehrilerimizi Konyaspor'un pazar günü Samsunspor'la oynayacağı kritik maçta stadyumdaki yerlerini almaya davet ediyorum. Futbolcularımızın sahada verecekleri bu zorlu mücadeleye biz de tüm şehir tek yürek olarak stadyumdan destek olalım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 13'üncü maddesinde yer alan "şunlardır" ibaresinin "aşağıda belirtildiği şekildedir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Bülbül | Türkan Elçi | Elvan Işık Gezmiş |
Aydın | İstanbul | Giresun |
Deniz Demir | Aliye Timisi Ersever | İsmail Atakan Ünver |
Ankara | Ankara | Karaman |
Aliye Coşar | Mustafa Sezgin Tanrıkulu | Ayça Taşkent |
Antalya | Diyarbakır | Sakarya |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Ankara Milletvekili Deniz Demir'e aittir.
Buyurun Sayın Demir.
DENİZ DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım. Adalet Akademisi, hâkim ve savcı yardımcılarına eğitim vermek, hâkim ve savcıların meslek içi eğitimlerini düzenlemek amacıyla kurulmuştur. Bugün görüştüğümüz kanun teklifi, ilk olarak bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi şeklinde düzenlenmişti ancak Anayasa Mahkemesi tarafından, hâkimlik ve savcılık mesleğine gireceklerin adaylığa alınışının ve adaylık döneminden başlayarak tüm süreçlerinin ve hâkim, savcıların meslek içi eğitimlerinin kanunla düzenlenmesi gerektiği, özel olarak kanunla düzenlenmesi gereken konuda Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleme yapılamayacağı gerekçesiyle iptal edildi. Sırf bu süreç bile AK PARTİ'nin adalete ve yargı mensuplarına karşı tutumunu bize gösteriyor. Yargı sistemi tek adam rejiminin "yaptım, oldu" anlayışıyla düzenleyebileceği bir alan değildir. Hâkim ve savcılara ilişkin tüm düzenlemeler yargının bağımsızlığına, tarafsızlığına ve Anayasa'ya uygun olarak Meclis çatısı altında yapılmalıdır. Fakat gelinen noktada hâkim ve savcıların mesleğe seçilme süreci kocaman bir tiyatroya dönüşmüştür. Hakkaniyete aykırı mülakatlar sonucu gencecik hukukçuların hayalleri ve hayatlarıyla oynanmıştır. Nasıl mı? Adli yargı sınavında 99'uncu, adli yargı avukat sınavında ise 2'nci olan Avukat İrem Melis Akgün mülakatta elendi. Hâkimlik sınavında Türkiye 2'ncisi olan depremzede Gökhan Kuşçuoğlu girdiği mülakatta üç dakikada elendi. Özgür Taşcı ilk girdiği idari yargı hâkimliği adaylığı sınavında Türkiye 2'ncisi, bir sonraki sene girdiği sınavda ise Türkiye 3'üncüsü oldu ancak mülakatta elendi. Mülakat mağduriyetinin en acı sonuçlarından birini ise geçtiğimiz haftalarda yaşadık. Hâkim ve savcılık sınavında 115'inci olan ancak sözlü mülakatta elenen genç hukukçu Mert Akdoğan yaşamına son verdi. Mert Akdoğan'ın mülakattan kısa bir süre önce de işten çıkarıldığını öğrendik. Tüm hayatını bu sınav sonucuna bağlayan pırıl pırıl bir arkadaşımızın resmen sonunu hazırlamış olduk. Sadece bunlar mı? Hayır. 2016 yılında avukatlıktan hâkimliğe geçiş sınavını hatırlayın, 70 puan alma şartı bile kaldırılmış, kırk beş saniyelik uydurma mülakatlarla partili hâkimlik dönemi başlatılmıştı. Biz o gün de bunlara karşı çıktık, bugün de karşı çıkıyoruz, yarın da çıkacağız. O günden bugüne ne yazık ki hiçbir şey değişmedi. Geldiğimiz durumda kameralara yansıyan torpil taleplerini en üst seviyeden gördük. Üstelik bu görüntüleri çeken gazetecinin başı derde giderken konunun muhatabı olan Bakan Yardımcısı hâkim, savcı belirleyecek mülakat heyetinin başına getirildi. Muhtemelen torpil konularına en hâkim kişi o olduğu için bu görevlendirme yapıldı; tam da size yakışan bir görevlendirme. Övünülen Türkiye Yüzyılı'nda, bilgi ve beceriler değil torpiller yarışıyor, torpili olmayan bu sınavlara girmeye cesaret bile edemiyor.
Değerli milletvekilleri, hâkim ve savcılar bağımsız ve tarafsız olması gereken insanlardır. Yargıç, karar verirken hiçbir biçimde, hiçbir nedenle hiç kimsenin etkisi altına girmeyen kişidir. Kuvvetler ayrılığı ilkesinde yürütme ve yargı birbirinden bağımsız iki güçtür ancak AK PARTİ'nin kurduğu bu mülakat ve torpil düzeninde yürütme, yargı üzerinde baskı kurabilme imkânı kazanmıştır; siz bunu kabul etmeseniz de bunun böyle olduğu gün gibi ortadadır. Demokratik bir hukuk devleti olmak istiyorsak, siparişle Meclise gelmiş kanunlarla değil ayakları yere basan, Mecliste temsil edilen tüm siyasi parti ve STK'lerin içerisine görüş koyduğu kanunlarla yol almalıyız. Biz bunları sürekli söyledik, söylüyoruz ama sizin yirmi üç yıl boyunca hiçbir zaman ortak akıldan yana tavır almak gibi bir niyetiniz olmadı. Hakikat yerine işinize geleni tercih ettiniz. Şunun altını çizerek söylemek istiyorum: Ortak akıldan yoksun, "Ben yaptım, oldu." anlayışıyla hayata geçirdiğiniz her yasa eksik ve anlamsız kalmaya devam edecektir, mağdur olan her zaman olduğu gibi milletimiz olacaktır.
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 13'üncü maddesinin (d) bendinde yer alan "veya" ibaresinin "ve" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Yüksel Selçuk Türkoğlu | Yavuz Aydın |
İstanbul | Bursa | Trabzon |
Turan Yaldır | Yasin Öztürk | Hüsmen Kırkpınar |
Aksaray | Denizli | İzmir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Aksaray Milletvekili Turan Yaldır'a aittir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Yaldır.
TURAN YALDIR (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
6 Şubat depremleri ve Bolu'da gerçekleşen yangın faciası Hükûmetin ihmallerini ve kriz yönetimindeki eksiklerini bir kez daha en acı hâliyle gözler önüne serdi. Felaketlerin ardından müdahalelerdeki gecikmeler, plansızlık ve koordinasyonsuzluk hepimizin malumu. Üzülerek görüyorum ki Hükûmet aynı basiretsizliği beklenen büyük Marmara depremi için de göstereceğe benziyor. Geldiğimiz noktada sanayi tesislerimiz yüksek deprem riskli bölgelerde kümelenmiş, şehirlerimiz plansız ve çarpık şekilde büyütülmüş, milletimiz depreme dayanıksız binalarda yaşamaya mahkûm edilmiştir. Ülkemizde ne yazık ki deprem gerçeğiyle yüzleşip önlem almak yerine günü kurtarma siyaseti yürütülüyor. Örneğin, binlerce masum insanımızın katili teröristbaşının İmralı'dan tahliyesi planlanırken milyonlarca insanımızın deprem öncesi ve sonrasında nasıl tahliye edileceğine dair tek bir hazırlık dahi yapılmıyor. Beklenen büyük Marmara depremi gerçekleşmeden önce sanayinin güvenli bölgelere taşınması için seçim bölgem Aksaray gibi Anadolu illerinin sanayi ve lojistik altyapısının güçlendirilmesi hayati bir zorunluluktur.
Yıllarca Aksaraylıya sözünü verdiğiniz ama her defasında olduğu gibi seçimlerden sonra unuttuğunuz Aksaray Ulukışla Demir Yolu Projesi artık hayata geçirilmelidir. Bu stratejik proje sadece Aksaray için değil ülke sanayimiz için de önemli bir yatırım olacaktır. Böylece, hem binlerce insanın can güvenliği sağlanır hem de Türkiye'nin yüz yıllık sanayi birikimi yaklaşan büyük felaketin yıkıcı etkisinden korunmuş olur. Cumhur İttifakı'nın kıymetli Aksaray milletvekilleri, Aksaray'ın sorunlarına duyarsız kalmanız, demir yolu sözünü unutmanız sizlere bu şerefli görevi emanet eden hemşehrilerimize karşı büyük bir haksızlıktır.
Sayın milletvekilleri, Aksaray-Ortaköy yolu yıllardır yaşanan ölümlü ve yaralanmalı kazalar sebebiyle "ölüm yolu" olarak anılıyor. 2015 yılında ilk ihalesi yapılan, uzunluğu sadece 32 kilometre olan yolun yapımı ne yazık ki karınca hızıyla ilerliyor. 2023 Haziranında Ulaştırma Bakanına önergeyle yolun akıbetini sormuştum. Sayın Bakan yolun 7 Şubat 2025'te yani geçtiğimiz hafta tamamlanacağını söylemişti. Peki, gelinen noktada ne oldu? Ne biten bir yol ne de tutulan bir söz var ortada. Olan, yine geçtiğimiz ay olduğu gibi "ölüm yolu"nda hayatını kaybeden Harun Güzyurdu ve 8 yaşındaki evladı Goncagül kızımız gibi masum vatandaşlarımıza oluyor. Ortaköylü hemşehrilerim haklı olarak soruyor "Her seçimde rekor oy veriyoruz ama neden yolumuz yapılmayarak üvey evlat muamelesi görüyoruz?" Ne yazık ki Ortaköylü hemşehrilerimizin Hükûmete koşulsuz desteği ilçenin çantada keklik görülmesine neden oluyor. "Yol yapılsa da yapılmasa da yine oy veriyorlar." anlayışı hizmetleri geciktiriyor. Bu "ölüm yolu"nun Bakanlığın ihale takvimine göre tamamlanma tarihi olan 7 Şubat 2025'te bitmemiş olmasında, bu ihmalkârlığın kanıksanmasında, sürekli ölümlü ve yaralanmalı kazaların meydana gelmesinde hem seçilenlerin hem de seçenlerin vebali vardır. Cumhur İttifakı'nın Aksaray Milletvekilleri verdikleri sözlerin peşine düşüp yolun 7 Şubat 2025'te bitmesi hususunda gerekli takibi yapmadıkları için bu vebali boyunlarında taşıyorlar. Ortaköylü hemşehrilerim ise bu sözlerin ağırdan alındığını görüp sessiz kaldıkları için bu vebali paylaşıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
TURAN YALDIR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken, vefatının 6'ncı yıl dönümünde eğilmeyen bükülmeyen, Türk dünyasının gür sesi, cennetmekân Başbuğ'umuzun yol ve dava arkadaşı, çağımızın Dede Korkut'u Ozan Arif'i rahmetle anıyor, ozanımızın şu dizeleriyle sözlerimi noktalıyorum:
"Yalan dünya sana böyle
Kimler konup göçtü söyle
Ben de işte aynen öyle
Aha geldim gidiyorum
Dereyi aş tepeyi aş
Sonu yoktur dolaş dolaş
Günden güne yavaş yavaş
Aha geldim gidiyorum
Arif der ki bunca yıl ay
Geldi geçti vay dünya vay
Yaşamaksa yaşadım say
Aha geldim gidiyorum."
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergenin oylama işleminden önce bir yoklama talebi vardır.
Şimdi, yoklama talebini okutup imzaları kontrol ettikten sonra yoklama isteyeceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
12/2/2025 tarihli birleşimde görüşülmekte olan kanunun 13'üncü maddesinde İYİ Partinin değişiklik önergesinin oylanmasından önce toplantı yeter sayısı aranmasını ekteki milletvekilleri olarak arz ederiz.
|
| Mehmet Emin Ekmen |
|
| Mersin |
|
| Grup Başkan Vekili |
BAŞKAN - Mehmet Emin Ekmen, Mersin? Burada.
Bülent Kaya, İstanbul? Burada.
Elif Esen, İstanbul? Burada.
Şerafettin Kılıç, Antalya? Burada.
Mehmet Atmaca, Bursa? Burada.
Ertuğrul Kaya, Gaziantep? Burada.
Necmettin Çalışkan, Hatay? Burada.
Mehmet Karaman, Samsun? Burada.
Mustafa Kaya, İstanbul? Burada.
Mesut Doğan, Ankara? Burada.
Hasan Ekici, Konya? Burada.
Sema Silkin Ün, Denizli? Burada.
Turhan Çömez, Balıkesir? Burada.
Sadullah Kısacık, Adana? Burada.
Turan Yaldır, Aksaray? Burada.
Rıdvan Uz, Çanakkale? Burada.
Ayyüce Türkeş Taş, Adana? Burada.
Hüsmen Kırkpınar, İzmir? Burada.
Mehmet Akalın, Edirne? Burada.
Yüksel Selçuk Türkoğlu, Bursa? Burada.
Selcan Taşcı, Tekirdağ? Burada.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Murat Alparslan ve Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt ile 102 Milletvekilinin Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi (2/2793) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 178) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
13'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 13'üncü madde kabul edilmiştir.
14'üncü madde üzerinde 2'si aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge bulunmaktadır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 14'üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Şenyaşar | Ömer Faruk Hülakü | Salihe Aydeniz |
Şanlıurfa | Bingöl | Mardin |
Ayten Kordu | Vezir Coşkun Parlak |
|
Tunceli | Hakkâri |
|
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Bülent Kaya | Necmettin Çalışkan | Ertuğrul Kaya |
İstanbul | Hatay | Gaziantep |
Mustafa Bilici | Sadullah Kısacık | Mehmet Emin Ekmen |
İzmir | Adana | Mersin |
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Şanlıurfa Milletvekili Ferit Şenyaşar'a aittir.
Buyurun Sayın Şenyaşar. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT ŞENYAŞAR (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 14'üncü maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu, onurlu halkımızı ve savaşa karşı toplumsal barışı savunan bütün yoldaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Teklifin 14'üncü maddesine baktığımızda Akademinin eğitim süreciyle ilgili düzenlemeler içeriyor. Adaletin olmadığı bu süreçte Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin görüşülmesini havanda su dövmek deyimiyle açıklamak yerinde olacak herhâlde.
Akademide hâkim, savcı ve yardımcılarına eğitim ücretsiz verilecek ancak sosyal tesisler ve diğer hizmetler ücretlendirilerek gelir elde edilecektir.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Başkanım, çok gürültü var.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, salonda çok fazla uğultu var, hatibi duyamıyoruz; lütfen biraz sessizlik...
FERİT ŞENYAŞAR (Devamla) - 14'üncü maddeye baktığımızda, eğitim süreçlerinin ücretsiz olmasını öngörmesi olumlu bir adım olsa da ücretli sosyal tesislerin işletilmesi Akademinin asli misyonunun dışında ticari bir kaygıya dönüşmesine yol açacaktır. Ticarethane mantığıyla işletmeye başlayan bir tesiste eğitim misyonu ikinci plana düşecek, bu da eğitimin niteliğini, burada yetişecek kişileri ve nihayetinde adalet bilincini olumsuz bir şekilde etkileyecektir.
Ayrıca, eğitim müfredatı evrensel hukuk ilkelerine dayanmalı ve ideolojik etkilerden arındırılmalıdır. Akademiye atamaların Cumhurbaşkanı tarafından yapılması yargının tarafsızlığına gölge düşürmektedir. Yasanın hazırlanmasına, genel gerekçesine baktığımızda açıklanan aynen şu: Tarafsız, bağımsız, adil karar veren, toplumun adalet ihtiyacına cevap veren hâkim ve savcıların iyi yetiştirilmesi için Adalet Akademisine ihtiyaç duyduğu açıklanmış. Hâkimler ve savcıların gerçekten adaletli karar verdiğine bu süreçte kim inanıyor? Türkiye'de adil yargılanma hak ihlalleri yüzde 77'de, yargıya güven yüzde 15'in altında. 38 OECD ülkesi arasında yargıya güven konusunda Türkiye sayenizde 36'ncı sırada. Eğer gerçekten adil bir yargılama yapılsaydı şu an ne bu yasaya ne yeni cezaevine ne de devasa adalet saraylarına ihtiyaç duyulmayacaktı. Toplumun talebi adalettir.
Özgür basın yargı yoluyla susturulmaya çalışılıyor, özgür basın çalışanları talimatla tutuklanıyor, tek suçları hakikatleri halka duyurmaktır.
İHD'nin son raporuna göre cezaevinde binin üzerinde hasta tutsak var. İnsani koşullarda tedavi olmak bir haktır. Hasta insanların tedavi hakkını engellemek vicdansızlıktır, aynı zamanda suçtur. Hükümlünün cezasını infaz ettiği fiziki koşulların işkence ve eziyet niteliğinde olmaması gerekir. Şu an birçok cezaevinde kapasitenin 2 katı kadar tutsak bulunmaktadır, bundan kaynaklı büyük mağduriyetler yaşanmaktadır.
Cumhuriyet tarihinin en büyük adaletsizlikleri iktidarınız döneminde yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Yargı, iktidarınızın idari kurumuna dönüşmüştür. İktidarınıza muhalefet olan herkes suçsuz yere cezaevinde bulunuyor ve cezaevinde rehin kalmaya devam ediyor.
Meclisin kürsüsünden Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanına sesleniyorum: Toplumsal barıştan bahsedeceksek öncelikle kayyum darbesinden vazgeçin, hasta tutsakların infazlarını erteleyip insani koşullarda tedavi olmalarının yolunu açın.
Ülkede adaletsizlikten kaynaklı derin bir ekonomik kriz var; halkın yüzde 70'i yoksulluk sınırının altında yaşıyor, emekli insanlar sokakta iş arıyor. Bu derin yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlikten kaynaklanmaktadır.
Mecliste bulunan muhalefet vekillerine tehdit amaçlı fezlekeler yağmur gibi geliyor. Diğer yandan, halk tarafından seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atanıyor. Son olarak Akdeniz Belediyesi Eş Başkanlarımız hukuksuz, uydurma gerekçelerle tutuklandı, yerlerine kayyum atandı. Devletin gücünü arkanıza alarak belediyelerimizi gasbediyorsunuz, kayyum atamalarıyla uluslararası alanda ülkenin itibarına gölge düşürüyorsunuz. Adaletin ve demokrasinin olmadığı bir ülkeye yatırım gelmez, birçok Batılı devlet ülkemizin demokrasiyle yönetildiğini kabul etmiyor. Demokrasinin olduğu yerde kayyum darbedir. Toplum adalete susamış. Adaletsiz yaşam zulümdür. Cezaevlerinde binlerce suçsuz insan var, adalet nerede?
Yandaş şirketlere garanti milyon dolar ödenek var, asgari ücretliye tavsiye edilen: Sabret. şükret.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şenyaşar, tamamlayın lütfen.
FERİT ŞENYAŞAR (Devamla) - Asgari ücretli için adalet nerede? Açlık sınırının altında maaş alan emekliler için adalet nerede? 3.500 TL engelli aylığıyla geçinmek zorunda olanlara nerede adalet? Belediyelere kayyum atayarak iradesi yok sayılan halk için nerede adalet? KHK'yle bir gecede hukuksuz şekilde işinden edilenler için nerede adalet? Bugün hangi sorunu ele alsak sebebini düşündüğümüzde adaletsizlikle karşılaşıyoruz. "Savaşa karşı barış, zulme karşı adalet." diyenlere selam olsun. Zalimin zulmü adaletin önünde yenilecektir. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz talebi İzmir Milletvekili Mustafa Bilici'ye aittir.
Buyurun Sayın Bilici. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
MUSTAFA BİLİCİ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Akademisi Kanun Teklifi'nin 14'üncü maddesi üzerine Yeni Yol grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Adalet Akademisi hususuna değinmeden önce, milletimizin en temel beklentilerinden birine, adalet sistemimizin durumuna dikkat çekmek istiyorum zira adalet devletin temelidir, ancak şu an üzerinde durduğumuz bu temel yok olmaya yüz tutmuştur. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi erkler ayrılığını ortadan kaldırmış, ülkemiz yargısı belki de hiç olmadığı kadar siyasallaşmıştır. Yargı üyeleri emir-talimat zincirinin bir halkası olmuş, "herkes için adalet" düsturu "bizden olana adalet"e evrilmiştir.
Değerli arkadaşlar, milletimizin yüreğini sızlatan adaletsizliklere şahit oluyoruz. Vatandaş mahkemelerde hakkını aramaya kalktığında bulduğu şey ne yazık ki hukuk değil, mahkeme tarifeleri. Ne yazık ki düzen, bu ağı ihbar edenlerin değil, ağı çevirenlerin düzeni. Şimdi soruyoruz: Bu mu adalet, bu mu hukukun üstünlüğü? Şunu unutmayalım ki hukukun hiçe sayıldığı yerde demokrasi yaşayamaz. Vatandaş temel hak ve özgürlükleri hukukçuların bir imzasıyla buhar olup uçuyorsa burada oturup millet adına karar veren herkesin şapkayı önüne koyması gerekmiyor mu? Temel hak ve hürriyetlerimizin temel güvencesi olarak bildiğimiz Anayasa Mahkemesinin alenen saf dışı bırakıldığı, AYM kararlarının alt mahkemeler tarafından tanınmadığı bu dönemde Adalet Akademisi Kanun Teklifi'ni konuşuyoruz, topluma adaleti tesis edecek hukukçuların yetiştirileceği kurumu tartışıyoruz. Peki, sormak istiyoruz: Adaletle hükmedecek yargı mensuplarını yetiştirme misyonu olan bu kurum, kendi adaletini tesis edebilecek vaziyette mi acaba?
Sayın milletvekilleri, Adalet Akademisinin başkanını Cumhurbaşkanı atayacak, Akademinin yönetim yapısında Adalet Bakanlığının ağırlığı olacak, bakan ya da bakan yardımcısı eğitim kurulu başkanlığını üstlenecek, barolar bilerek ve isteyerek saf dışı bırakılacak, biz de böyle bir kurumdan adaletli hukukçular yetişmesini bekleyeceğiz öyle mi? Sormak istiyoruz: İktidar bu yapıdaki bir Akademide hukukçularımıza ne öğretecek? Boyun eğmeyi mi öğretecek, biat etmeyi mi öğretecek? Adliyelerde herkesçe bilinir hâle gelen tarifelerin nasıl gizli kapaklı yürütüleceğini mi öğretecek? Yerel demokrasiye nasıl yargı eliyle sopa gösterilir, siyasilere nasıl siyasi yasak kumpası kurulur, bunu mu öğretecek?
Değerli arkadaşlar, her şeyden önce, isminde "adalet" olan bir kurumda eğitilecek hukukçuların adaletle o kurumdan içeri girmeleri gerekmektedir. Alnının akıyla orada olan hukukçularımızı, gençlerimizi tenzih etmekle birlikte, hak edip de hak ettiğini alamayan birçok evladımızın başarılı oldukları yazılı sınav sonrasında hüsrana uğradığını; ülkesine, devletine olan güvenini yitirdiğini biliyoruz. Birçok kez söyledik, yine söylemek istiyoruz: Mevcut düzenin hedefi, liyakat ve adalet değil; hedef, sadakat. Kim sadakatte tereddüt etmez ise onun ödüllendirildiği bir hukuk düzeninden bahsediyoruz. Medyatik hukukçuların sadakatten tereddüt etmediklerini ispatlamak için belediye başkanlarına, parti genel başkanlarına soruşturmalar açtığı, siyasete yargı eliyle operasyon çekildiği bir düzenden bahsediyoruz, siyasilerin mahkeme kararlarına rağmen içeride tutulduğu bir düzenden bahsediyoruz. Bizler de burada böyle bir düzenden adalet bekliyor, bu düzenin adaletli hukukçular yetiştireceğini hayal ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz yargısı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin altında can çekişmekte, her geçen gün adaletten daha da uzaklaşmaktadır. Böylesine derin bir adalet krizinin Adalet Akademisi gibi yollarla çözülmesinin mümkün olmadığını düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 14'üncü maddesinin (1)'inci fıkrasına "yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere "avukatlar, noterler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Bülbül | İsmail Atakan Ünver | Aliye Coşar |
Aydın | Karaman | Antalya |
Türkan Elçi | Mustafa Sezgin Tanrıkulu | Ayça Taşkent |
İstanbul | Diyarbakır | Sakarya |
Elvan Işık Gezmiş | Aliye Timisi Ersever | Sibel Suiçmez |
Giresun | Ankara | Trabzon |
| Özgür Ceylan |
|
| Çanakkale |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan'a aittir.
Buyurun Sayın Ceylan. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 14'üncü maddesi üzerinde partimiz grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle, adalet olmayan bir ülkede Adalet Akademisi kurulmaya çalışılıyor, bu hakikaten ilginç bir durum. Sayın Cumhur İttifakı milletvekilleri, doğrusu bu Akademide ne öğreteceksiniz, merak ediyorum. Belediyelere kayyum nasıl atanır; belediye başkanları, meclis üyeleri nasıl tutuklanır, onu mu öğreteceksiniz? Sosyal medya nasıl kısıtlanır, muhalif gazeteciler nasıl içeri atılır, onu mu öğreteceksiniz? Ya da özgürlükler nasıl kısıtlanır, insan hakları kılıfına uydurularak nasıl ihlal edilir, onu mu öğreteceksiniz? Belki de adalet nasıl çıkarlara alet edilir, yapılan yolsuzluklar, haksızlıklar nasıl örtbas edilir, onu öğreteceksiniz. Malum, bunlar en iyi bildiğiniz konular, inşallah bunları öğretmeyi hedeflemiyorsunuzdur. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu maddeyle, kurmak istediğiniz Adalet Akademisinin akademi hizmetlerinin de paralı olmasını düzenliyorsunuz. Meslek mensubu avukatlardan ve noterlerden bile para almanın peşindesiniz yani alışık olduğumuz bir AKP klasiği, yine paranın derdindesiniz. Cumhurbaşkanının "Faiz sebep, enflasyon sonuç." teorisiyle başlattığı süreç sonunda milletin iki yakası bir araya gelmiyor. Siz de para bulmaya çalışıyorsunuz. Cari açık yükseldi, faizler aldı başını gitti, "kur korumalı mevduat" adı altında milyarlarca lirayı zengine aktardınız, ekonomiyi içinden çıkılamaz bir hâle getirdiniz, şimdi de Adalet Akademisinden bile para bulma derdindesiniz. Bu milletin günahı nedir? Emekli, reva gördüğünüz 14 bin lira maaşla nasıl geçinecek, hiç düşünüyor musunuz? Memur, asgari ücretli nasıl yaşayacak, ev kirasını nasıl ödeyecek, çocuklarını nasıl okutacak, umurunuzda değil.
Sayın milletvekilleri, adil, bağımsız, tarafsız ve etkin bir yargı sistemi için öncelikle nitelikli hâkim ve savcılara ihtiyaç vardır. Geçtiğimiz günlerde Mert Akdoğan'ın hâkimlik ve savcılık sınavında yüksek puan alarak 115'inci olmasına rağmen mülakatta elendikten sonra intihar ettiğini öğrendiğimde "Yere batsın adaletiniz, yere batsın kurduğunuz düzen." diye düşündüm. Hükûmetinizin ülkede egemen kıldığı şey, başarı ve yetkinlik yerine kayırmacılık, yandaşlık, liyakatsizlik düzenidir; seyyar giyotinlerle hukuku, adaleti katlettiğiniz bir düzendir. (CHP sıralarından alkışlar) Yirmi üç yılın sonunda tek adam rejimiyle, işe alım, görevde yükselme, atama gibi işlemler yaparken söz konusu kadrolara nitelikli, hak eden kişilerin getirilmesi yerine adaylar arasında fırsat eşitliğinin olmadığı bir kayırmacılık düzeni kurulmuştur. Yargıyı ahtapot gibi kuşatarak hukuku gazeteciler ve muhalifler üzerinde sopa olarak kullanmak, belediye başkanlarımızı tutuklamak, görevde olanlara aba altından sopa göstermek sizi kaçınılmaz sondan kurtarmayacak; ilk genel seçimlerde millet "Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz." diyecek. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, kurduğunuz bu bozuk düzenin çarkları en çok da gençlerimizi öğütüyor. Gelecekten beklentisi sıfırlanmış, ülkesinde bir gelecek görmeyen umutsuz bir gençliktir eseriniz; eserinizle gurur duyun. Geçici koruma statüsündeki milyonlarca göçmene sağladığınız ekonomik imkânları kendi gençliğinden esirgeyen iktidarın adıdır Cumhur İttifakı ama burada ifade edeyim, duymayan kulaklar duysun: Yapılacak ilk genel seçimden sonra hâkimlik ve savcılık atamalarında yıllardır uyguladığınız, devam eden bu ayırımcı, nesnellikten uzak, liyakate aykırı mülakat uygulamasına hemen son vereceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Talimatla hareket eden giyotin savcılar, hâkimler dönemini kapatacağız. Muhalefetin sindirilip baskılanmasında araç olarak kullandığınız bu ayarı bozuk hukuk düzeni yıkıldığında en çok hukuksuzluk yapanların hukuka ihtiyacı olacağını da hatırlatmak isterim. Sayın milletvekilleri, hatırlayın altına zırhlı Mercedes çektiğiniz savcıyı, nerede şimdi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ceylan, tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR CEYLAN (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
Her şeyi ben bilirim, ben yaparım anlayışıyla yapboz tahtasına çevirdiğiniz Türk kamu yönetimi sistemiyle artık daha fazla oynamayın. Yirmi üç yılın sonunda memleketi içine sürüklediğiniz garabet, içinde adalet olmayan adalet saraylarıdır. AKP iktidarında yokluğu en çok hissedilen değerler üzülerek ifade ediyorum ki şunlar: Gençlerimiz liyakati, yurttaşımız adaleti, memleketimiz huzuru özledi. Düşün milletin yakasından da millet rahat bir nefes alsın.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 14'üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "ücretlidir" ibaresinin "ücrete tâbidir." ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Yüksel Selçuk Türkoğlu | Rıdvan Uz |
İstanbul | Bursa | Çanakkale |
Yavuz Aydın | Hüsmen Kırkpınar | Yasin Öztürk |
Trabzon | İzmir | Denizli |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Çanakkale Milletvekili Rıdvan Uz'a aittir.
Buyurun Sayın Uz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
RIDVAN UZ (Çanakkale) - Emperyalistlerin İstiklal Harbi'nde, Çanakkale'de, Mekke savunmasında şehit ettikleri askerlerimiz neyse bugün onun uşaklarının kırk altı yıldır şehit ettikleri şehitler aynı şehitlerdir. Dolayısıyla bu vesileyle tüm şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum, unutmayacağımızı ve unutturmayacağımızı buradan ilan etmiş olalım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle Meclisimizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, AK PARTİ iktidara gelirken hukukun üstünlüğünü milletimize vaat etmiştir. Yirmi üç yılda bırakın hukukun üstünlüğünü, adım adım üstünlerin hukukunu tesis etmiştir. Türk devlet geleneğinde kağan "İl gider töre kalır." diyerek adaletin, devletin bekası için ne kadar önemli olduğunu her fırsatta vurgulamıştır. Bilge Kağan devlet kurmak istediğinde ona halkımız şu üç şeyi şart koşmuştur. "Bir, açları doyur; iki, çıplakları giydir ve en önemlisi, üç, adaleti sağla." demiştir. Bunun üzerine Bilge Kağan da Orhun Yazıtları'nda şunu yazmıştır: "Açları doyurdum, çıplakları giydirdim, adaleti sağladım." Peki, yirmi üç yıldır AK PARTİ iktidarı bu öğüde ne kadar uydu? Hatırlayınız, sizlere hatırlatalım: 3Y'yle gelmiştiniz; yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar. Hâlbuki bugün milyonlarca vatandaşımız temel ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda yani yoksullukta tamamen sınıfta kaldınız. Milletin alın teriyle biriktirdiği her şey yağmalanmış durumda yani yolsuzluk diz boyu. Yasaklara gelince; gazeteciler, öğrenciler, akademisyenler ve hatta sıradan vatandaşlarımız bile bu yasaklardan nasibini almış durumda ve şimdi yirmi üç yılın sonunda bu 3Y listesine 3T de eklediniz. Nedir o 3T? Bir, talan; iki, torpil; üç, terör. Ve maalesef Türk milletinin emeğiyle kurulan her şey yok pahasına elden çıkarıldı yani talan edildi. Torpille milletimizin pırıl pırıl evlatları elenirken yandaşlar her makama sözde mülakat yapılarak yerleştirildi. "Terör bitecek." derken bugün Suriye'de bir terör devleti kurulma talebiyle de karşı karşıyayız. Şimdi, ülkemde maalesef açlar daha aç, adalet ise sadece iktidarın ve yandaşlarının lehine işleyen bir araç hâline geldi. Türkiye 2024 yılında Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 142 ülke arasında 117'nci sırada yer alıyor. Bu durum Türk milletine yapılmış en büyük haksızlık ve adaletsizliktir. Bu millet adaletin olmadığı bir devleti asla kabul etmez çünkü bizim devlet geleneğimizde yöneten adaletle hükmetmezse halkın alaşağı etme hakkı vardır. İlk seçimde inşallah bunun gereği de yapılacaktır.
Kıymetli milletvekilleri, Selçuklu Sultanı Melikşah mahkemeye kendi çağrıldığında bile hâkime saygıyla eğilmiş ve "Hukukun üstünde hiçbir güç yoktur." demiştir. Görüldüğü üzere Türk devlet felsefesinde töre konuşunca han susar. Bugün ise AK PARTİ'nin yöneticileri kendilerini adaletin üstünde görmektedir. Türk milleti bu kibri asla unutmayacaktır.
Kıymetli milletvekilleri, 2023'ün sonunda ülkemizde 334 kadın cinayeti işlenmiş ve 245 kadın şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmiştir. 2024'te ise bu sayı 394 kadın cinayetine ve 259 şüpheli kadın ölümüne ulaşmıştır. Kadınlarımız bu topraklarda korku içinde yaşamakta ve Türk töresinde kadın baş tacı olmasına rağmen, tarih boyunca adaletin, cesaretin ve dirayetin temsilcisi olmasına rağmen bugün adaletin en son görev alanı durumunda kalmıştır.
Sayın milletvekilleri, adalet olmadan devlet olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uz, tamamlayın lütfen.
RIDVAN UZ (Devamla) - Türk milletinin bekası ancak adaletle mümkündür. Biz İYİ Parti olarak bu kadim töreyi tekrar tesis edeceğiz, adaleti herkes için sağlayacağız. Bilge Kağan'ın dediği gibi "Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye gece uyumadık, gündüz oturmadık." Bizler de bu millete adaleti getirmek için gece gündüz çalışacağız. Adaletin olmadığı bir yerde devlet de çöker. İbni Haldun diyor ki: "Yıkılışın müezzini adaletsizliktir." Duyuyor musunuz?
Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
14'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 14'üncü madde kabul edilmiştir.
15'inci madde üzerinde 2'si aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge bulunmaktadır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Şenyaşar | Ömer Faruk Hülakü | Salihe Aydeniz |
Şanlıurfa | Bingöl | Mardin |
Vezir Coşkun Parlak | Ayten Kordu |
|
Hakkâri | Tunceli |
|
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Bülent Kaya | Necmettin Çalışkan | Ertuğrul Kaya |
İstanbul | Hatay | Gaziantep |
Mehmet Emin Ekmen | Sadullah Kısacık |
|
Mersin | Adana |
|
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Bingöl Milletvekili Ömer Faruk Hülakü.
Buyurun Sayın Hülakü. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve kıymetli halklarımız; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
İktidar, freni patlamış bir kamyon gibi sağa sola çarpa çarpa gidiyor. Adaletin terazisi çoktan kırıldı, yargı siyasetin ağır yükü altında ezildi. Şimdi kalkmış Adalet Akademisinden bahsediyoruz ama ülkede adaletin "a"sı yok. Liyakatin yerini sadakat aldı, hukukun üstünlüğü yerine iktidarın üstünlüğü tesis edildi. Yargı artık halkın değil sizin çıkarlarınızın koruyucusu oldu. Torpille, kayırmacılıkla, ideolojik saiklerle atadığınız hâkim ve savcılar bağımsız karar veren hukukçular değil talimatla hareket eden emir eri hâline geldiler. Mahkeme salonları adalet dağıtmak için değil muhalifleri susturmak için kullanılıyor. Siz yargıyı halka karşı bir kalkan olarak kullanıyor, her geçen gün adaleti biraz daha çürütüyorsunuz. Haksız tutuklamalar, keyfî cezalar, siyasi davalar bunların örnekleri. Adalet mekanizmasını bir sopa hâline getirdiniz. Bugün, bir korku imparatorluğu kurmaya çalışıyorsunuz, ülkeyi karanlık bir yere doğru sürüklüyorsunuz. Belediyeleri gasbediyorsunuz, seçilmişleri de görevlerinden alıyorsunuz. Hukuk normlarını ayaklar altına alıyorsunuz. Şimdi de Adalet Akademisini ele geçirerek bu düzeni daha da kurumsallaştırmak istiyorsunuz. Peki, soruyorum size, siyasi talimatlarla karar veren bir yargının eğitimi neye hizmet edecek? Adalet Akademisi hukukçular yetiştiren bir kurum mu olacak yoksa iktidara sadakatle bağlı kadroların üretildiği bir merkez mi olacak? İşte, bu düzenleme tam da bu sorunun cevabını veriyor. Bu düzenlemeyle ne olacak? Akademi, yalnızca iktidarın sadık yargı mensuplarını yetiştirecek bir merkeze dönüşecek; tarafsız ve bağımsız olması gereken bir kurum siyasi kadrolaşmanın bir aracı hâline getirilecek. Peki, bu düzenlemenin halka ne faydası var? Yargıya güven artacak mı, adalet duygusu güçlenecek mi? Tabii ki de hayır. Tam tersine, adalet duygusunu daha da zayıflatacak, yargıya duyulan güveni sıfıra indirecek.
Bugün, yüzlerce genç hâkimlik ve savcılık sınavlarında yüksek puan alıyor ama eleniyor. Hepimiz bunun nedenlerini çok iyi biliyoruz çünkü torpil. Bugün gerçekten merak ediyorum: Sizleri ziyaret eden kaç hâkim ve savcı adayı var? Sizlerden torpil isteyen, bu Meclise gelip hâkim ve savcı adayı olmak isteyen kaç kişi var? Siz liyakati değil sadakati esas alıyorsunuz. Yargıyı halka karşı bir kalkan gibi kullanıp kendinizi temize çekmek istiyorsunuz ama unutmayın, bu halk sizden de size kalkan olan yargı tiyatrosundan da korkmuyor. Sokaktaki insana bir sorun gerçekten "Yargıya güven ne kadar, adaletin aslı kaldı mı?" diye.
Adalet, bir kişinin ya da bir partinin değil toplumun ortak değeridir ama siz hâkim ve savcıları birer memura çevirmek istiyorsunuz. Emir alıp karar veren, talimatla hüküm yazan bir yargı düzeni kuruyorsunuz. Bir korku imparatorluğu kurmuş ve memleketi karanlığa sürüklüyorsunuz. Belediyeleri gasbediyorsunuz, siyasi kararlarla seçilmişleri mahkûm ediyorsunuz. Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Sayın Abdullah Zeydan'a verilen haksız ceza bunun son örneğidir. Halkın iradesini çiğnediniz, şimdi de Adalet Akademisini iktidarın ideolojik eğitim kampına çeviriyorsunuz. Kendi atadığınız kadrolardan oluşan bir akademiyi yine size biat eden müfettişlere denetletmeye kalkıyorsunuz. Bu tiyatro için bence bu kadar zahmete değmezdi. Gerçek şu: Adalet siyasetin oyuncağı olursa toplum karanlığa sürüklenir, hukuk iktidarın sopasına dönüşür, mahkemeler talimat uygular; hak arayan değil biat eden kazanır. Yani bu teklifle yargıyı bütünüyle kendi emellerinize uygun bir aparat hâline getirmek için yeni bir adım atıyorsunuz. Halkı tehdit etmekten başka hiçbir anlamı olmayan bu adımı reddediyoruz. Çünkü hukuk iktidarların değil halkın güvencesindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hülakü, tamamlayın lütfen.
ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Devamla) - Siz de eğer gerçekten adaleti tesis etmek istiyorsanız yargıya müdahale etmekten vazgeçin, hâkim ve savcıları siyasi ideolojilere göre şekillendirme çabasını bırakın.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde diğer konuşmacı Gaziantep Milletvekili Ertuğrul Kaya. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KAYA (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri YENİ YOL Grubumuz ve DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
Gazze, Gazzelilerindir. Gazze, bağımsız Filistin devleti için direnenlerindir. Filistinlilerin ne İsrail'e ne de onun tetikçisi Amerika'ya verecek tek karış toprağı da yoktur. Buradan, insanlığı ayaklar altına alan, âdeta bunlar için yemin etmiş Amerikan Başkanı kaosmatik Trump'a da seslenmek istiyorum: Önce haddini bileceksin! Emlakçı kafana şunu iyi sokacaksın, mülk sadece Allah'ındır. Gazze Allah'ın Filistinlilere emanetidir, Allah da Filistinlilerle beraberdir. Buradan iktidara da seslenmek istiyorum: Trump'ın bu küstah açıklamalarına yarım ağız cevap veremezsiniz, sessiz kalamazsınız.
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Nasıl yarım ağız? Asıl onlar gibi cevap verdik.
ERTUĞRUL KAYA (Devamla) - Tabii, biz sizin niçin buna sessiz kaldığınızı gayet iyi biliyoruz.
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Aslanlar gibi cevap verdik, sessiz kalmadık.
HALUK İPEK (Amasya) - Kim sessiz kaldı ya, kim sessiz kaldı?
ERTUĞRUL KAYA (Devamla) - Borçlunun dili kısa, sözü kesik, gözü de sönük olur. Ülkemizi borç batağına sürüklediğiniz için Trump'ın bu hadsizliğine gereken cevabı veremiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin yeniden ayağa kalkması gerekiyor, tüm Müslüman coğrafyalar için yeniden ayağa kalkması gerekiyor. Biz, evelallah, ülkemizi ayağa kaldıracağız. Onun için, adalet, adalet, adalet diyoruz.
Değerli arkadaşlar, meselemiz Adalet Akademisi değil; meselemiz, toplumun her kesimine iktidar eliyle yayılmış adaletsizlik meselesi. Hükûmetin bir avuç eliti, torpilli müteahhitleri hariç, AK PARTİ'nin cefakâr, vefakâr seçmenleri dâhil 85 milyon milletimiz açlık, yoksulluğa mahkûm edildi. Ülkemizde her alanda sorunlar gittikçe büyüyor. Hükûmet maalesef artık çözüm üretme kapasitesini kaybetti. Her alanda kötüleşme var, yaşadığımız sorunların temelinde de adaletsizlik var. Bugünkü ekonomi yönetimi bu kısmı özellikle dinleyin; Sayın Ali Babacan 2002 yılında ekonomi yönetiminin başına geldiğinde kişi başına millî gelir 2.500 dolardı, 2013'te 12.500 dolara çıktı. Değerli milletvekilleri, Türkiye şu anda bunun tam 2 katı zenginliğe, 2 katı millî gelire ulaşmış bir ülke olabilirdi, bunu çok rahat başarabilirdik fakat adaletten, hukuktan uzaklaştınız; ehil, dürüst kadrolar bir tarafa itildi; yandaşlar, emir kulu tipler, iktidardan nemalananlar işte oralara öbeklenmeye başladı ve maalesef, alınan kararların çoğu artık küçük bir zümrenin faydası için alınıyor. Milletimizin günden güne yoksullaştığı, gençlerimizin yaşamak için ülke aradığı; çiftçimizin, emeklimizin, asgari ücretlimizin büyük bir feryat içinde olduğu bir ülkeye maalesef dönüştü şu anda; gerçekten çok yazık oldu, gerçekten çok yazık. Bu büyük ve güzel ülke sadece ve sadece kötü yönetim yüzünden bu hâle düştü.
Ticarette ve siyasette de helalinden kazanmak diye bir kavram var arkadaşlar. Son beş yıldır enflasyonu gerçeğinden çok daha düşük bir rakam olarak açıklatmak doğruluk mu, dürüstlük mü, helal mi? Enflasyonu düşüremeyip dönüp de TÜİK'e "Kardeşim, ben enflasyonu düşüremedim, bari sen düşür." demek vatandaşa doğruyu söylemek mi? Alışverişe çıkan her vatandaşımız, çarşıya pazara çıkan her vatandaşımız biliyor ki geçtiğimiz yıl çarşıda pazarda enflasyon yüzde 100'ün üstündeydi. TÜİK ne açıkladı? Yüzde 44. Aradaki fark tamamen emeklimizin, memurumuzun cebine bile girmeden çalındı çünkü emeklilerimizin maaşı TÜİK'in açıkladığı o düşük enflasyon oranı kadar artırılıyor. Bir zamanlar emekli maaşı Türkiye'de asgari ücretin 1,5 katı iken şimdi emeklilerimizin çoğunun maaşı asgari ücretin maalesef altında kaldı. Bunun sonucunda her yerde emeklilerimiz etrafımızı sarıyor, "Geçinemiyoruz." diyorlar. Sadece emekliler mi? Gençlerin durumu da içler acısı. Türkiye'de her nesil bir öncekinden daha yüksek refah seviyesine ulaşa ulaşa geldik bugünlere. Her nesil bir önceki nesle göre daha iyi şartlarda yaşadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL KAYA (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kaya, tamamlayın lütfen.
ERTUĞRUL KAYA (Devamla) - Şu anda, ilk defa bizler, bizim neslimiz çocuklarımızın, torunlarımızın yarınlarından endişeliyiz ama biz Türkiye'den asla umudumuzu kesmeyeceğiz. Biz bu yanlışların düzeltilmesi için çok çalışacağız ama dosdoğru çalışacağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesine "Denetim sonuçları, Akademinin resmi internet sitesinde kamuoyuna açık biçimde paylaşılır." cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Bülbül | İsmail Atakan Ünver | Aliye Coşar |
Aydın | Karaman | Antalya |
Türkan Elçi | Mustafa Sezgin Tanrıkulu | Ayça Taşkent |
İstanbul | Diyarbakır | Sakarya |
Elvan Işık Gezmiş | Aliye Timisi Ersever | İsmet Güneşhan |
Giresun | Ankara | Çanakkale |
|
| Sibel Suiçmez |
|
| Trabzon |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Çanakkale Milletvekili İsmet Güneşhan'a aittir.
Buyurun Sayın Güneşhan. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 15'inci maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Bu maddede, Akademinin adalet müfettişleri tarafından denetleneceği hükme bağlanıyor. Bu teklif yasalaşırsa umarız denetim görevi layıkıyla yerine getirilir çünkü bu iktidarın "denetim" denilince, "adalet" denilince tüylerinin diken diken olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu teklifin hikâyesi de tam AKP zihniyetinin bir göstergesidir. Biz bu teklifi neden görüşüyoruz? Çünkü 2017 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle devlet yönetimi tek bir kişinin keyfine bırakıldı, hukuk devleti yerle bir edildi ve bu keyfîlikle Adalet Akademisi Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlendi. Anayasa Mahkemesi bunu iptal edince iktidarın aklına Meclis geldi, bunun üzerine kanun teklifi hazırlandı ve biz bugün bu kanun teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlar, isminde "adalet" olan partinin her gün nasıl adaletsizlik yarattığını üzülerek izliyoruz. İktidar buna alışmamızı bekliyor ama şunu iyi bilsinler ki yarattığınız bu hukuksuzluk düzenine alışmayacağız, baskılarınızdan yılmayacağız, doğruları söylemekten bir adım bile geri atmayacağız. Bugün, ülkemizde adalete olan güven yüzde 10'lara, yüzde 15'lere düşmüş vaziyette. Eğer bir ülkede adalete olan güven yok olmuşsa, ortadan kalkmışsa o ülkede kaos olur, kargaşa olur, çatışma olur, huzur ortamı yok olur, toplumsal barış ortadan kalkar ve sonuçta, insanlar kendi adaletlerini kendileri sağlamak zorunda kalırlar.
Bakın, değerli arkadaşlar, bugün, hukuksuzluk, adaletsizlik toplumun her kesiminde en derinden hissediliyor. Bakın, eğitimde adalet var mı? Yok. Peki, sağlıkta, mahkemede, ekonomide adalet var mı? Yok. Şu an görüştüğümüz Adalet Akademisinde de maalesef adalet yok; koca koca adalet sarayları yaptınız ama içinde adalet yok. Hâkimlerimizin, savcılarımızın önemli bir kısmı artık Anayasa'ya, yasalara, kanunlara ve vicdanlarına göre değil birilerinin talimatlarına göre hareket ediyor; mahkeme salonlarında adaletin değil gücün hüküm sürdüğünü görüyoruz. Bugün, yargı iktidarın sopası hâline gelmiştir. Her gün yeni bir hukuksuzluk haberiyle uyanıyoruz. Sadece gazetecilik yaptığı için Suat Toktaş bugün on dört günden beri cezaevinde. Daha dün Gençlik Kolları Genel Başkanımız Cem Aydın bir paylaşımı nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından beş yıl hapis istemiyle yargılanmaya başlandı. Esenyurt Belediye Başkanımız, Beşiktaş Belediye Başkanımız tutuklu; sadece darbe dönemlerinde gördüğümüz, bir siyasi partinin Genel Başkanı şu anda tutuklu. Daha dün İstanbul'da bir şafak operasyonunda 2 belediye başkanımız ve 7 belediye meclis üyemiz gözaltına alındı. Peki, sorarım size: Bu kişilere seçimden önce temiz kâğıdını kim verdi? Tabii ki Adalet Bakanlığı. Peki, seçimden sonra ne değişti? Şu değişti değerli arkadaşlar: Çünkü İstanbul'da 1 milyondan fazla fark yiyen iktidar yerel seçim başarımızı içine sindiremedi ve hâlâ içine sindiremiyor; seçimden önce hiçbir suçu olmayan bu kişileri birden terörist ilan ettiler.
Bakın, değerli arkadaşlar, 31 Mart seçimleri var ya, AKP'nin dengesini bozdu, şirazesini kaydırdı; sırf bundan dolayı hukuksuzluğu hukuk rejimi hâline getirmeye çalışıyorsunuz. İktidarın uygulamaları bize gösteriyor ki şu an Anayasa fiilen askıdadır. Temel hak ve özgürlükler iktidar tarafından hem de yargı eliyle yok edilmeye çalışılıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın iktidarın milletvekilleri, bu ülkede bedel ödetiyorsunuz; gençliğe, yaşlıya, işçiye, emekliye, kadına, çocuğa, tüm ülkemize zulmediyorsunuz. Hukuk devletinin bu kadar yok edildiği bir yerde ekonomi düzelmez, hayat pahalılığı artar, geçim sıkıntısı artar; fakirlik fukaralık, yoksulluk alır başını gider; sosyal çürüme, siyasal çürüme zirveye çıkar yani bunun faturasını 85 milyon halk, vatandaş öder.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Güneşhan.
İSMET GÜNEŞHAN (Devamla) - Şunu çok iyi bilin ki hepimizin iki eli iki yakanızdadır. Sanmayın ki unuturuz, sanmayın ki vazgeçeriz. Eğer ülkedeki adaleti yok ederseniz devleti de yok edersiniz ve bir gün gelir, o adalete en çok sizin ihtiyacınız olur. Herkes bilsin ki iktidarın yarattığı çürüme artık katlanılamaz boyuttadır. Bu nedenle, erken değil derhâl seçim istiyoruz. Unutulmasın ki o sandık gelecek, bir kişi gidecek, her şey değişecek.
Saygı ve selamlarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 15'inci maddesinde yer alan "müfettişlerince" ibaresinin "müfettişleri tarafından" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Yüksel Selçuk Türkoğlu | Yavuz Aydın |
İstanbul | Bursa | Trabzon |
Hüsmen Kırkpınar | Mehmet Mustafa Gürban | Yasin Öztürk |
İzmir | Gaziantep | Denizli |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerine söz talebi Gaziantep Milletvekili Mehmet Mustafa Gürban'a aittir.
Buyurun Sayın Gürban. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 15'inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Gaziantep Şehir Hastanesinde şehit olan Uzman Çavuşumuz Osman Oktay'a Allah'tan rahmet, ailesine sabırlar diliyorum.
Sayın milletvekilleri, hukukun üstünlüğü konusunda herkes hemfikir, üzerine süslü kelimelerle güzellemeler yapılıyor, durum ise hiç iç açıcı değil. Ülkemizde hukukun üstünlüğü değil de iktidarın hukuka üstünlüğü söz konusu. Dünya Adalet Projesinin 2024 Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde ülkemiz 142 ülke arasında 117'nci sırada yer alıyor, bu sıralamayı Türk milleti hak ediyor mu?
Değerli milletvekilleri, bu sıralama ülkemizin son yıllarda hukukun üstünlüğü anlamında âdeta serbest düşüşe geçtiğini gözler önüne seriyor. Özellikle, son on yıldır hukukun üstünlüğü konusunda küresel gerileme yaşandığını biliyoruz. Ülkemizin bu süreçte sergilediği performans hukukun üstünlüğünün yerini üstünlerin hukukuna bıraktığını acı bir şekilde gösteriyor, âdeta çökmekte olan adalet anlayışının resmini çiziyor. Bahsettiğim endekse bölgesel olarak bakıldığında ise durum daha da vahim. Ülkemiz Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinde 15 ülke arasında son sırada. Birçoğu daha az kaynağa sahip olan komşu ülkeler hukukun üstünlüğü konusunda bizden önde. 90'larda Sovyet sonrası devletlere demokrasi ve hukuk alanında model olarak sunulan ülkemiz bugün o ligin de en son sırasında yer alıyor.
Değerli milletvekilleri, bu konu üzerinde ciddi anlamda çalışmamız gerekiyor. Hangi milletvekilimiz böyle bir tablodan memnun olabilir? Afrika ülkeleriyle kıyaslama yapıldığında durumumuz daha da acı veriyor. Nijer, Zambiya, Kenya, Tanzanya gibi ülkeler ülkemizin önünde yer alıyor. Afrika'daki dostlarımızı küçümsemiyorum ama bu durum Türk milletinin hak ettiği bir tablo değildir. Bir zamanlar dünyaya medeniyet, adalet ve hukuk ihraç eden bir millet değil miydik? Ne oldu bize, nerede hata yaptık da bu durumlara geldik?
Değerli hazırun, Dünya Adalet Projesinin belirlediği 8 kriterden çok önemli dersler alınması gerekiyor. Yolsuzluklarla boğuşuyoruz, şeffaf bir yönetim hayalden öteye geçemiyor; temel hak ve özgürlükler, onları zaten çoktan unuttuk. Hukukun üstünlüğü yalnızca mahkeme salonlarında değil toplumsal hayatta da kendini gösterir. Adalet duygusunun zedelendiği bir toplumda bireyler arasındaki güven bağları hızla kopar. Gençlerimiz yarınlarını planlarken adalete ve eşit fırsatlara olan inançlarını yitiriyor; işte, en büyük yıkım da burada oluşuyor.
Değerli milletvekilleri, şimdi size bir başka çarpıcı gerçeği daha hatırlatmak istiyorum. Ülkemizdeki adalet sistemine olan güven yüzde 30'un altına inmiştir. Vatandaşlar mahkemelerin tarafsız olduğuna inanmıyor, avukatlar bağımsız savunma yapmaktan çekiniyor. Hâkim ve savcılar üzerindeki siyasi baskılar adaletin kılıcını köreltmiştir. Bu, sıradan bir sorun değil toplumun temel taşlarını yerinden oynatan bir krizdir. Ayrıca, uluslararası yatırımcılar bile hukukun üstünlüğü olmayan ülkelerde faaliyet göstermekte tereddüt ediyor. Ülkemize gelen doğrudan yabancı yatırımların son yıllarda neden azaldığını bir düşünelim. Hukukun üstünlüğü bir güvence değilse kim parasını Türkiye'de riske atmak ister? Hukuk sisteminin bağımsızlığı sadece vatandaş için değil, ekonominin geleceği için de hayati bir öneme sahiptir.
Sayın milletvekilleri, hukuk ülkenin itibarını koruyan bir kalkandır. Bizde ise kalkan delinmiş durumdadır. Eğer bu delikleri kapatmazsak gelecek nesillere daha büyük bir enkaz bırakacağız. Adalet duygusunun zedelendiği toplumda barış, huzur ve refah mümkün değildir. Hep birlikte hukukun üstünlüğü için harekete geçmek zorundayız. Sadece mahkeme salonlarında değil toplumun her kesiminde her bireyin "Adalet mülkün temelidir." diyebilmesi hayaliyle bağımsız ve görevini layıkıyla icra eden hukukçularımızı ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
15'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 15'inci madde kabul edilmiştir.
Sayın Özer, bir söz talebiniz var sanırım.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
70.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Az önce Sayın CHP Konya Milletvekilimiz Konya'daki su fiyatlarının pahalılığından bahsetti. Ben sizlere ortalama 15 metreküp su tüketen bir abonenin CHP belediyeleri ve Konya Belediyesindeki şubat ayı güncel fiyatlarını mukayese etmek istiyorum. Konya'da metreküp fiyatı -bakın, bu rakamı unutmayın- 30,27 lira iken İzmir'de 62,45 lira yani tam 2 katı. Tekirdağ 50,46; Balıkesir 47,86; Muğla 44,84; İstanbul 39,45; Mersin 38,47; Ankara 37,76; Aydın 37,63 lira olarak liste devam ediyor. Sayın milletvekilinin Konya'daki su fiyatlarını pahalı bulurken az önce rakamlarla ifade ettiğim tamamı Konya'dan çok daha pahalı olan CHP belediyelerinin su birim fiyatlarını nasıl yorumlayacağını sizlerin takdirine bırakıyor, bana sorarsanız Konya'yı Allah'tan CHP yönetmiyor diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Arı, buyurun.
71.- Antalya Milletvekili Cavit Arı’nın, Antalya’nın Serik ilçesindeki elektrik sorunlarına ilişkin açıklaması
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Enerji Bakanına sesleniyorum: Antalya'nın Serik ilçesi Gebiz bölgesinde yer alan, özellikle Çatallar, Aksaz, Haskızılören, Dorumlar, Hasdümen, Hacıosmanlar, Kozan, Yumaklar başta olmak üzere birçok mahallede 80'li yıllarda kalan tahta direkler elektrik hattı olarak kullanılmakta, bu nedenle de uzun saatler süren elektrik kesintileri ve yangınlar çıkmakta ve bu sebeple de birçok ev yandı ve orman yangınları çok önemli zararlara yol açtı. Yine özellikle Yumaklar Mahallesi Saz mevkisinde 33 hanede 100 vatandaşın bulunduğu bölgede mahallenin kurulduğu günden bu tarafa hiç elektrik yok. Bu devirde vatandaşlarımız karanlıkta yaşamaya terk edilmiş durumda.
BAŞKAN - Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.09
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56'ncı Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Ankara Milletvekili Murat Alparslan ve Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt ile 102 Milletvekilinin Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi (2/2793) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 178) (Devam)
BAŞKAN - 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
16'ncı madde üzerinde 2'si aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 16'ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Şenyaşar | Ömer Faruk Hülakü | Salihe Aydeniz |
Şanlıurfa | Bingöl | Mardin |
Ayten Kordu | Nevroz Uysal Aslan | Vezir Coşkun Parlak |
Tunceli | Şırnak | Hakkâri |
Ayni mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Bülent Kaya | Necmettin Çalışkan | Mustafa Bilici |
İstanbul | Hatay | İzmir |
Mehmet Emin Ekmen | Ertuğrul Kaya | Sadullah Kısacık |
Mersin | Gaziantep | Adana |
Mehmet Atmaca |
|
|
Bursa |
|
|
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan.
Buyurun Sayın Aslan.
NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Sayın Başkan,değerli milletvekilleri; başta, tarafsız, bağımsız ve adil olmayan yargılamalarla şu anda cezaevinde bulunan tüm tutsakları selamlıyorum.
Üzerine tartıştığımız Adalet Akademisinin kanun teklifinin ilk paragrafında, giriş kısmında hâkim, savcıların nitelikleriyle ilgili şöyle deniliyor: "Hukuka ve insan haklarına bağlı, tarafsız, hür, vicdanıyla adil kararlar veren, meslek etiklerini, ilkelerini benimseyen, toplumun adalet ihtiyacına cevap verebilecek nitelikteki hâkim, savcıların yetiştirilmesi..." Evet, böylesi hâkim, savcıların yetişmesi gerektiği konusunda herkes, tüm gruplar hemfikir ama bu yargı mensuplarının kurmayı düşündüğünüz ve hâlihazırda devam eden Adalet Akademisinden çıkmayacağı ise kesin. Çünkü asıl amacınız siyasi sadakatten emin olacağınız yeni hâkim ve savcıların çıkarılacağı bir akademi kurmak da ondan. Aleni bir biçimde getirdiğiniz bu kanun hükmü bu iradenizi de bununla ilgili yönteminizi de açıkça burada haykırıyor. Bu Akademide her şey yürütmenin kontrolünde, yürütmenin güdümünde; şu ana dek kurduğunuz biat ve talimat düzeni yetmeyecek ki üzerine konuştuğum 16'ncı maddede Akademinin Başkanı, yönetilmesi, Eğitim Kurulunun dışında hâkimlik ve savcılık mesleğinde bulunanların kadro ünvanlarını, sayılarını, kadrolardaki boş ünvan değişikliklerini Cumhurbaşkanının yetkisine bıraktınız. Şimdi, yürütme organının bağımsızlığı, bağımsız hâkim, savcı, kuvvetler ayrılığı nerede kaldı? Allah'a emanet, zaten istediğiniz de bunun aksinin olması. Yürütmenin etkisinde şekillenen liyakat değil siyasal sadakatten, biata göre getirdiğiniz hâkim, savcıların tarafsız ve bağımsızlığından sadece biz değil, bugün bizi izleyen tüm halk da emin. Geçen hafta burada yargı çetelerinden, Yargıtayda dosya bozma üzerinden yürüyen çete gruplarından, hâkimlik, savcılık sınavını geçen liyakat torpillilerinden, geçemeyen avukatların intiharlarından bahsettik. Bir de farklı bir yöntemle farklı bir bakış açısına bir örnek vereceğim, bir dosya örneği: Mardin Kerboran ilçesinde 6-7-8 Ekim olaylarında, Kobane eylemleri sırasında Bilal Gezer ve Sinan Toprak katledilmiş. Defin sonrası dönen kitlenin üzerine açıkça kışladan ateş açılmış, ateş sonrası 27 yaşındaki Abdülkerim Seyhan orada katledilmiş. Bu olayla ilgili bir soruşturma açılmış ve bu olayda çoğu Özel Harekâtçı olan kamu personeli 23 kişi hakkında olası kastla öldürmeden bir soruşturma açılmış; dokuz yıl boyunca gizli yürütülmüş, itirazlar reddedilmiş ve tabii, birçok cezasız dosyada alışık olduğumuz gibi bu dosyada da değişen onca savcıya rağmen takipsizlik kararı verilmiş ve kararın içeriğinde şöyle söylüyor: "Şüphelilerin yani bu 23 kişinin uyarı amacıyla havaya değil de kalabalığa ateş açtığı açıkça kabul edilse bile dosyada takipsizlik kararı verildi." Bu da yetmiyor bu skandalın ötesinde; karara itiraz ediyor aileler, dosyada ölüm ve yaralama olmasına rağmen kararı veren sulh ceza hâkimliği bu itirazı da nasıl mı reddetmiş? Kararla alakası olmayan bir kaçakçılık dosyasından alıntı yaparak "Müşteki kurum vekilinin ele geçen gümrük kaçağı eşyanın müsaderesi yönündeki talebin reddine..." Belki birçok avukat, burada birçok kişi... Kes-kopyalayapıştır, hiç alakası olmayan ifadelere uygundur ama... İşte, siz insanları, bu taraflı olan, kes-kopyalayapıştırlarla sıradanlaştırdığınız yargı sistemine mahkûm etmeye çalışıyorsunuz. Adil, tarafsız yargı örneğiniz... Bu bir örnek ama bunlardan sadece binlerce değil milyonlarca örnek var; fellik fellik tanık arayan savcınıza mı, sahte delil üreten kolluk gücünden bunu onaylayan hâkimlere mi, özel olarak kurduğunuz Kobane kumpas dosyası ve yüzlerce ceza verdiğiniz, siyasilerin olduğu, faillerin aklandığı dosyalara mı? İşte, hepsinin üzerine kurmuş olduğunuz bu yargı akademisini -biraz önce de burada söylediğiniz- eski mağduriyetler üzerinden meşrulaştırdığına değindiğiniz yargı sistemini, bugün siz mağdur değilsiniz diye, benzer bir biçimde, başkasını taraflı bir biçimde mağdur ettiği için burada şakşaklıyorsunuz. "Vesayetçi yargı." dediniz, şimdi, eskisinden daha beter, vesayetçi, taraflı bir yargı kurdunuz. "Demokratik hukuk." diyorsunuz, demokrasinin "d"si olmayan bir yargı sistemiyle bizi karşı karşıya bırakıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uysal, tamamlayın lütfen.
NEVROZ UYSAL ASLAN (Devamla) - Bunu sadece biz, sadece muhalefet, sadece halk demiyor; bakın, partinizin kurucularından eski Millî Eğitim Bakanınız açık açık diyor "Bağımsız yargı masal gibi geliyor. Biz kendi militan yargımızı çoktan oluşturduk." diye. Partinizin kurucusu, partinizde bakanlık yapmış birisi daha yeni, geçen ay böylesi bir itirafta bulunuyor. Bu itirafın üzerine -militan yargıyla yetiştireceğiniz- kurumsallaştırmaya çalıştırdığınız, yasal görünüm üzerinden kurmaya çalıştığınız bu Akademiye en sert eleştirinin belki de siz burada olmasaydınız sizin sıralarınızdan geleceği açık ancak şu bir gerçek ki yürütmenin kontrolüne vermiş olduğunuz yargının -tıpkı "rüzgâr eken fırtına biçer" gibi özetlenen, bin yıldır insanlık tarihinin deneyimiyle ispatlandığı gibi- yeri geldiğinde, siz o kürsüleri terk ettiğinizde, oraya geldiğinizde siz de insafına ve eline kalacaksınız. Gün geldiğinde de en büyük pişmanlığınız bu kurduğunuz Adalet Akademisi olacak. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz talebi Bursa Milletvekili Mehmet Atmaca'ya aittir.
Buyurun Sayın Atmaca. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
MEHMET ATMACA (Bursa) - Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün görüşmekte olduğumuz Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin yargı sistemimizin temel taşlarından biri olan bağımsız ve tarafsız yargıyı daha da güçlendirmek amacıyla düzenlenmesi gerekirken maalesef tam tersi bir durumla karşı karşıyayız. Bugün Türkiye'de adaletin terazisi bozulmuştur; zayıfın sırtına yük bindiren, güçlüye karşı ise gözlerini kapatan bir yargı sistemi maalesef vardır. Bir yanda haksız yere yıllarca cezaevlerinde tutulan insanlar, diğer yanda milyonlarca liralık yolsuzluk dosyalarının aklandığı mahkemeler var. Bir yanda sosyal medya paylaşımı nedeniyle terörist ilan edilen gençler, diğer yanda devlet-ihale ilişkisi olanların her suçtan sıyrıldığı bir düzen var. İşte böyle bir ortamda Adalet Akademisinin kurulması ve geliştirilmesine değil adaletin kendisinin yeniden tesis edilmesine ihtiyaç vardır.
Bugün adaletin olmadığı bir ülkede yaşıyoruz maalesef; insanlar haksızca tutuklanıyor, yargı süreçleri siyasi hesaplarla yönetiliyor, masumlar cezaevlerinde çürüyor. En temel hak olan ifade özgürlüğü iktidarın tahammül sınırlarıyla çizilmiş durumdadır. "Bağımsız yargı" dediklerinde herkes güler hâle geldi çünkü Türkiye'de yargı bağımsız değil, talimatla çalışan bir mekanizmaya dönüştü. Bu teklif hukukun üstünlüğünü ve kuvvetler ayrılığını korumaktan çok, yargının yürütme organına bağımlılığını artıran düzenlemeler içermektedir. Hukuk devletinin temel ilkesi yargının bağımsız olmasıdır. Yine, bu bağımsızlığı ihlal eden 16'ncı madde var burada. Bu maddeye göre, Türkiye Adalet Akademisindeki hâkim ve savcı kadrolarının eğitimcilerinin atamaları ve ünvan değişiklikleri doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından yapılacaktır. Böyle bir sistemde yetiştirilecek yargı mensuplarının tarafsız olması mümkün değildir. Aslında bu Akademiye verilmesi gereken ad "yandaş yargı mensubu yetiştirme akademisi" olmalıydı. Oysa yapılması gereken, yargının bütün bileşenlerini güçlendirerek mesleki niteliği artıracak, ortak hukuk eğitimini teşvik edecek bir sistem oluşmalıydı. Bugün toplumun en büyük beklentisi hâkim ve savcıların görevlerini hiçbir siyasi etki altında kalmadan icra edebilmeleridir ancak bu düzenlemeyle yargı kararlarının siyasallaşma ihtimali artmakta, hâkim ve savcıların kararlarında bağımsız hareket edebilme kabiliyeti zayıflamaktadır
Yine, unutulmamalıdır ki bağımsız yargı olmadan adalet olmaz, adaletin olmadığı bir yerde ise ne bireylerin güvenliği ne de toplumsal barış mümkün değildir. Bu teklifin özellikle 16'ncı maddesi başta olmak üzere yargı bağımsızlığına zarar veren hükümlerinin çıkarılarak daha adil bir sistemin oluşturulması adına yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Efendim, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, DEM PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 16'ncı maddesinde yer alan "Cumhurbaşkanınca" ibaresinin "kanunla" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Bülbül | İsmail Atakan Ünver | Aliye Coşar |
Aydın | Karaman | Antalya |
Ayça Taşkent | Semra Dinçer | Aliye Timisi Ersever |
Sakarya | Ankara | Ankara |
Elvan Işık Gezmiş | Türkan Elçi | Mustafa Sezgin Tanrıkulu |
Giresun | İstanbul | Diyarbakır |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Ankara Milletvekili Semra Dinçer'e aittir.
Buyurun Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)
SEMRA DİNÇER (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "adalet" dediğimiz kavram toplumun omurgasıdır ancak ne yazık ki bu ülkede omurga çoktan kırılmış durumdadır. Adaletin olmadığı bir ülkede Adalet Akademisi kuruluyor; hangi adalet akademisini kuracağız, çok merak ediyorum. Adaletin eşit ve düzgün dağıtılmadığı, hukukun üstünlüğünün ayaklar altına alındığı bir düzen içerisinde akademi kurarak ancak göz boyarsınız. Bugün Türkiye'de adaletin içinde bulunduğu durum hepimiz için bir utanç tablosudur. "Ben Anayasa Mahkemesini tanımam." diyen bir Cumhurbaşkanından, işine gelmeyince yargı kararlarını yok sayan bir iktidardan adalet beklenemez. Her geçen gün adaletin sorgulandığı bir ortamda koca koca binalar inşa edince adaletin geleceğini, adalet akademileri kurunca da adaletin tesis edileceğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz arkadaşlar. Bu ülkede adaleti simgeleyen terazinin kefeleri ne yazık ki bir tarafın ağırlığını artık taşıyamaz hâle gelmiştir. Kadınların yaşam hakkı erkek şiddetiyle ellerinden alınırken suçlular mahkeme salonlarından iyi hâl indirimleriyle gülümseyerek çıkıyorlar. 2024 yılında öldürülen kadınların sayısını tekrar hatırlatmak istemiyorum size çünkü Emine Bulut'un "Ölmek istemiyorum." diye attığı çığlık hâlen kulaklarımızda. Şimdi, siz kadınların yaşam hakkını koruyamadığınız bir ülkede Adalet Akademisini kursanız ne, kurmasanız ne. Çocuklarımız istismara uğruyor, istismarının karanlık gölgesinde yaşamaya mahkûm ediliyor, bu suçu işleyenler ise bir şekilde serbest bırakılıyor; Ensar Vakfı skandalı da bunun en büyük örneğiydi.
Değerli milletvekilleri, bugün Adalet Akademisinden bahsedenlerin demokrasi siciline bir bakalım. Belediyeye atanan kayyumlar halkın iradesine vurulmuş bir darbedir. Yerel seçimlerde halkın oylarıyla seçilen belediye başkanları şafak operasyonlarıyla gözaltına alınıyor, vatandaşa hizmet etme hakkı da elinden alınmaktadır. Gezi'de barışçıl bir demokrasi protestosuna katılan insanlar delilsiz ve hukuksuz bir şekilde cezalandırılmaktadır. Adalet Akademisi nedir biliyor musunuz arkadaşlar? Adalet Akademisi iktidarın tabelasıdır. Şimdi size soruyorum: Bu akademilerde kimler adaleti bize öğretecek? Mahkemelerde kadın katillerine indirim yapanlar mı yoksa seçilmiş belediye başkanlarını gece yarısı operasyonlarıyla tutuklayanlar mı, Mustafa Kemal Atatürk'e ve laik, demokratik cumhuriyete sahip çıkan teğmenleri ihraç edenler mi yoksa barışçıl protestolara katılan gençleri terörist ilan edenler mi adaleti öğretecekler? (CHP sıralarından alkışlar) Daha bu ülkede Anayasa Mahkemesi kararına rağmen halkın oylarıyla seçilen Hatay Milletvekili Can Atalay'ın kazanılmış hakları verilmedi. Can Atalay'ın yeri burası olması gerekirken bugün hâlen tutsak tutulmaya devam ediliyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bolu Kartalkaya'da kaybettiğimiz vatandaşlarımızın acısı hâlen yüreklerimizi acıtırken sorumluları ise koltuklarda oturmaya devam ediyor. Bütün bu olaylar karşısında sessiz kalan bir iktidarın "adalet" kavramını ağzına alması bu ülkenin halkına yapılmış bir hakarettir. AKP iktidarı, yirmi üç yıldır darbe rejimini aratmayacak uygulamalarıyla adaletin üstüne beton dökmüştür. Türkiye'de muhalif olmak AKP iktidarı eliyle suç hâline getirilmiştir, sadece AKP iktidarı döneminde Türkiye resmen açık hava hapishanesine dönüştürülmüştür.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu düzeni değiştirmek boynumuzun borcudur. Halkın iradesini gasbeden kayyum düzenini ortadan kaldıracağız, kadın cinayetlerine karşı mücadeleyi devlet politikası hâline getireceğiz, çocuklarımızın güvenle büyüyebileceği bir Türkiye için çalışacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Dinçer.
Buyurun.
SEMRA DİNÇER (Devamla) - Doğruları yazdığı için katledilen Uğur Mumcu için, halktan yana tavır alarak işçinin, emekçinin hakkını savunan Can Atalay için, 6 Şubat depreminde Kartalkaya'da ihmaller sonucu yitirdiğimiz canlarımız için, katledilen kadınlar ve çocuklar için bu mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz. Adalet, sadece bir tabeladan ibaret olmayacak, halkın vicdanında yerini bulacak. Adalet, herkesin eşit bir şekilde nefes alabileceği bir sistemin temel taşı olacak ve son söz olarak tarih bu ülkenin adalet mücadelesinde kimin nerede durduğunu da asla unutmayacak.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 16'ncı maddesinde yer alan "Cumhurbaşkanınca" ibaresinin "Cumhurbaşkanı tarafından" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Yasin Öztürk | Hüsmen Kırkpınar |
İstanbul | Denizli | İzmir |
Yüksel Selçuk Türkoğlu | Yavuz Aydın |
|
Bursa | Trabzon |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerine söz talebi İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar'a aittir.
Buyurun Sayın Kırkpınar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 16'ncı maddesi üzerine İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 16'ncı maddesinde Akademide hâkimlik ve savcılık mesleğinde bulunanlara ait kadro ünvanları ve sayı tahsisini içeren cetvele yer veriliyor. Aynı zamanda, cetvelde tanımlanan kadrolardan boş olanlarda ünvan değişikliğinin Cumhurbaşkanı tarafından yapılması düzenleniyor. Maddeye bakınca sanki Akademide sadece hâkimlik ve savcılık mesleği varmış gibi görev alan diğer çalışanlar için düzenleme yapılmadığını görüyoruz. Elbette maddede belirtilmeyen kadroların sehven boş bırakıldığını, sonrasında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenmesine imkân tanındığını anlamak çok da zor değil. Öyle ki getirdiğiniz kanun teklifiyle tüm yargı birimleri gibi Akademi de Cumhurbaşkanının emrinde çalışmaya devam edecek. Yine, teklifte Türkiye Barolar Birliği tarafından meslekte en az on yıl kıdemi bulunan avukatlar arasından görevlendirilecek bir avukata da yer verilmesi şüphesiz Akademinin güçlendirilmesine katkı sağlayacaktır. Sonuçta, hâkim, savcı ve avukatlar her ne kadar hukuki süreçte farklı roller üstlenseler de adil yargılanmanın sağlanmasında iş birliği içinde olmak zorundadır.
Değerli milletvekilleri, hâkim ve savcıların meslek içi eğitimlerini gerçekleştiren Adalet Akademisinin yürütmenin konusu olmadığı hâlde Cumhurbaşkanlığı kararnamesine konu edilmesi, Anayasa ve kuvvetler ayrılığı ilkesi bakımından ciddi sakıncalar barındırmaktadır. Bu sakıncaların doğurduğu sonuçlar uluslararası raporlara da yansıyor. Mesela, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde bir değerlendirme kuruluşu olan Uluslararası Hukuk Araştırmaları Merkezi tarafından yayımlanan "Demokrasinin Küresel Durumu" raporuna göre Türkiye 173 ülke arasında 148'inci sırada ve 45 Avrupa ülkesi içerisinde de sondan 2'ncidir. Hukukun üstünlüğünün olmadığı bir ülkede elbette yargıya da güven azalıyor. Oysa yargıya duyulan yüksek güven gelişmiş ülke olmanın şartlarındandır. Türkiye 38 OECD üyesi ülke arasından yargıya güven sıralamasında 36'ncı sırayla sondan 2'nci olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğiyle müzakere sürecinde ilk kez 2009 yılında hazırlanan Yargı Reformu Stratejisi Belgesi'yle adalete erişimin kolaylaşacağı, yargı bağımsızlığının güçleneceği ve temel hak ve özgürlüklerin artacağı verilen vaatler arasındaydı. 2019 yılına gelindiğindeyse bu belgede yer alan 246 faaliyetten sadece yüzde 70'i hayata geçmiştir. Üstelik gerçekleştirilen faaliyetlerde adalet sisteminin derinleşen sorunlarına da çözüm bulunmamaktadır. Şimdilerde ise Adalet Bakanı 2024-2028 dönemini kapsayacak olan Yargı Reformu Strateji Belgesi için de yine benzer cümleler sarf ediyor yani aynı zamanda aradan geçen on dört senede doğru düzgün yol alınmadığını da itiraf etmiş oluyor.
Gelinen noktada iktidarın yıllardır adalet sistemini kullanarak toplumda oluşturduğu baskı ve korku imparatorluğunun çöküşünün yakın olduğunu buradan ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
16'ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 16'ncı madde kabul edilmiştir.
17'nci madde üzerine ilk 2'si ve diğer 2'si aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki ilk 2 önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 17'nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Şenyaşar | Ömer Faruk Hülakü | Salihe Aydeniz |
Şanlıurfa | Bingöl | Mardin |
Ayten Kordu | Vezir Coşkun Parlak | Beritan Güneş Altın |
Tunceli | Hakkâri | Mardin |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Bülent Kaya | Necmettin Çalışkan | Mehmet Emin Ekmen |
İstanbul | Hatay | Mersin |
Ertuğrul Kaya | Sadullah Kısacık | Mustafa Kaya |
Gaziantep | Adana | İstanbul |
|
| Mustafa Bilici |
|
| İzmir |
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki ilk önergeler üzerinde birinci konuşmacı Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın.
Buyurun Sayın Altın. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Hakikatin sesi olan ve hakikatin sesi olduğu için hapsedilen bütün özgür basın emekçilerini buradan saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum; katledilen özgür basın emekçilerini de saygıyla anıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Kanun teklifi üzerine arkadaşlarım derinlikli hukuki politik değerlendirmelerde bulundular; adliyelerde başlayan adaletsizliğin ve zulmün yaşamın tüm alanlarında, sokaklarda, iş yerlerinde, okullarda, Parlamentoda, belediyelerde, her yerde sürdüğünü ifade ettiler. Bu adaletsizliğin ve zulmün sürdürüldüğü yerlerin başında da özgür basın gelmektedir çünkü özgür basın, Ape Musalardan beri, 90'lı yıllardan beri düzenin sahipleri tarafından gözaltılarla, tutuklamalarla, sokak ortasında infazlarla ne yazık ki şiddete, ölüme, hapse, zulme maruz bırakılmıştır fakat AKP iktidarı döneminde bu zulüm hakikati söyleyenlerin üzerinde daha da artmış ve SİHA'larla, İHA'larla, sokak ortasındaki suikastlarla gazeteciler, özgür basın hedef alınmıştır.
Bakın, 2024 yılında Türkiye'nin saldırıları sonucunda 4 gazeteci katledildi. Buradan onları bir kez daha anmak istiyorum: Gülistan Tara, Hero Bahaddin, Nazım Daştan, Cihan Bilgin ve son olarak Aziz Köylüoğlu. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Katledilen özgür basın emekçilerinden sadece 5'inin ismini saydım çünkü 90'lı yıllardan beri Türkiye'nin özgür basına, gazetecilere yönelik saldırılardaki karnesi dünya standartlarının oldukça altında. Savaş koşullarında dahi gazetelere saldırılmayacağı Cenevre Sözleşmesi'yle de daha birçok uluslararası sözleşmeyle de sabit olmasına rağmen açıkça savaş suçu işlendiğini buradan bir kez daha ifade edelim. Tıpkı İsrail'in Filistin'e işlediği gibi işleniyor bu savaş suçları.
İsrail'in Gazze'de kadın, çocuk, gazeteci dinlemeden başlattığı soykırımı Sayın Erdoğan'ın sözleriyle bir kez daha ifade etmek istiyorum. Sayın Erdoğan Kasım 2023'te "İsrail özellikle tüm zorluklara rağmen Gazze'deki insani trajediyi dünyaya duyurmaya çalışan gazetecileri de öldürüyor, Gazze halkının dışarıyla iletişimini keserek yaşanan zulmün duyulmasına engel olmaya çalışıyor." diyordu.
Şimdi, bir de Rojava'ya bakalım. Bu açıklamaların ardından ne oldu? Gulistan, Hero, Nazım, Cihan, Aziz katledildi. Üstelik Nazım ile Cihan'ın bulundukları aracın üzerinde "press" yani basın yazıyor olmasına rağmen açıkça hedef alınarak arkadaşlarımız orada katledildi. Nazım ve Cihan yalnızca onlardan biriydi ve Nazım 17 Aralıkta yani yaşamını yitirmeden iki gün önce aslında bunlara, bu saldırılara yönelik cevabını vermişti, onun cümleleriyle söylemek istiyorum: "Korku, panik ve tedirginlik özel savaş medyasının en çok beslendiği aygıtlardır. Dezenformasyon ve manipülasyon üzerinde bir atmosfer yaratılmaya çalışılıyor. Rojava bunlara karşı direniyor, özgür basın bunlara karşı direniyor." Buradan bir kez daha özgür basına selamlarımı, saygılarımı iletmek istiyorum.
Nazım ile Cihan'ın kendi topraklarına gömülmesine dahi müsaade etmediniz, heyetimiz cenazeleri almak üzere federe Kürdistan bölgesine geçmek istedi fakat geçişleri engellendi. Bu, apaçık bir şekilde bizim değerlerimize, bizim kaybettiklerimize açılmış bir savaştır çünkü mezarlar yalnızca defin mekânları değildir, ölüler için kutsal yolculuklarının da ilk adımı iken yaşayanlar için de bir hafıza mekânı işlevi görmektedir. Bir halkın hafızasını tutanların cenazelerinin gelişini engelleyerek hafıza kırımı başka türlü bir şekilde sürdürülmek istenmiştir. Bu, şiddetin en açık hâlidir, ölülere dahi savaş açılmış durumdadır. Zira, bu savaş bugünle başlamış değildir, Şeyh Sait'ten Seyit Rıza'ya, Saidi Kürdi'den beri bizim değerlerimizin mezarlarının nerede olduğunu bizler bilmiyoruz. Bunlar bizim toplumsal belleğimize yapılmış en açık müdahalelerdir, hakikati ve hafızayı yok etme girişimleridir.
Son olarak, gazeteciler iktidarın görülmesini istemediği gerçekleri yazdıkları için hedef alınmaktadır; savaş tamtamları çalan bir medyaya karşı hakikatin peşine düşen, savaşın sonuçlarını tüm açıklığıyla anlatan gazeteciler hedef alınmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki hakikat bir su gibidir, karşısında hiçbir bent, hiçbir engel tanımaz ve muhakkak ortaya çıkar.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya'ya aittir.
Buyurun Sayın Kaya. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; grubumuz adına 17'nci madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tabii, 17'nci madde "Danışma Kurulu" ibaresinin "Eğitim Kurulu" olarak değiştirilmesini öngörüyor, bununla ilgili bir ibare. Yani bizim toplumda en temel ihtiyacımızın adalet ve ahlak vurgusu olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyoruz, her gelişmede bunu bir kere daha idrak ediyoruz. Sabahleyin burada yapılan gündüz kuşağı programlarındaki ahlaki dejenerasyon etkisi neyse, aynı zamanda adalete duyulan güvenin her geçen gün yıpranması ve insanların "adalet mekanizması" denildiğinde yani gücü elinde bulunduranlarla beraber adalet mekanizması şekilleniyor algısının topluma verdiği zararı anlatabilmek mümkün değil. Her bir insanımızın adalet mekanizmasına olan güvenini tesis edecek, aidiyet duygusunu güçlendirecek, ahlaki ve adalet duygusuna dönük yaptırımları, onunla ilgili endişeleri ortadan kaldıracak bir anlayışın mutlaka kurgulanması, mutlaka hayata geçirilmesi gerekir.
Tabii, ben, bugün, gündemde olduğu için, Gazze'yle ilgili bazı değerlendirmeler yapmak istiyorum. Gazze'nin 7 Ekimde başlayan süreçte, bugün itibarıyla tam anlamıyla bir tehdide dönüşme noktasında Trump tarafından tehdit edildiğini görüyoruz. Bir kere daha taşları yerine oturtalım; 7 Ekim başlangıç mıdır, sonuç mudur? 7 Ekimde olanlar nedir? 7 Ekim aslında bir başlangıç değil 7 Ekim bir sonuçtur. 7 Ekim neyin sonucudur? 7 Ekim 1897'deki Birinci Siyonizm Kongresi'nin sonucudur. 7 Ekim aynı zamanda 1917 yılında Balfour Deklarasyonu'yla beraber o bölgenin tehdit edilmeye başlanmasının sonucudur. 7 Ekim aynı zamanda 1947'de Nekbe'nin, büyük felaketin sonucudur. 7 Ekim aynı zamanda 1987'de Birinci İntifada'ya gelen sürecin sonucudur ve aynı zamanda 2006 yılında yapılan meşru seçimlerde 132 sandalyelik Filistin Parlamentosunda 76 üyeyi kazanan Hamas'ın bu zaferinin İsrail tarafından tanınmaması neticesinde o bölgeye yapılan yaptırımların, ambargoların, ablukaların sonucudur. Önce bunu net olarak bilmemiz, buna göre hareket etmemiz gerekir. Yani Gazze'de bugün olanlar yüz yıllık bir planının sonucudur, önce bu gerçekle yüzleşmemiz, bunu bilmemiz gerekir.
Peki, değerli arkadaşlar, Türkiye'nin yapması gerekenler nedir? Sayın Cumhurbaşkanının Malezya'ya giderken Filistin üzerine yaptığı değerlendirmeler önemli ama açıklamaların içinde bir kere ABD ve Trump vurgusu yok. Ama şu anda bizi tehdit eden, bölgemizi tehdit eden, doğrudan Amerika. Amerika'ya karşı, Trump'a karşı en küçük bir eleştiri bile yapmadan Filistin meselesinin bugün içinde bulunduğu krizi çözmemiz mümkün değil. Ben bunu çeşitli defalarda gösterdim, bir kere daha ifade ediyorum: Bakınız, bu, son G20 zirvesinde Amerika tarafından ilan edilen ticaret yoludur. Bu ticaret yolunun başlangıç noktası Mumbai'dir, Ürdün'dür, Suudi Arabistan'dır, İsrail'in Hayfa Limanı'dır. Hayfa Limanı demek Gazze demektir. Türkiye'nin Basra Körfezi üzerinden Kalkınma Yolu Projesi, Orta Koridor Projesi, bütün bunları baypas edecek proje budur. Şayet bugün Amerika'ya karşı bir duruş sergilenmezse, Trump'a karşı bir duruş sergilenmezse önce Orta Koridor, Kalkınma Yolu gibi projeler tamamen devre dışı kalacak demektir.
Bir başka şey daha var değerli arkadaşlar, bu da IMEC denilen Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon yataklarının, doğal gazın Avrupa'ya taşınma projesidir. Bu taşınma projesi Rus-Ukrayna savaşı başladığında Amerika tarafından maliyetli olduğu için iptal edilmişti. İptal edilme gerekçesi Avrupa'nın doğal gaz ihtiyacının Rusya tarafından sağlanma ihtimaline karşı burayı güçlendirmek, Türkiye'nin kullanılmasını temin etmekti. Rusya, Amerika anlaştı, Ukrayna savaşı bitiyor. Buradaki durumla birlikte Akdeniz gazının Türkiye baypas edilerek şu anda Avrupa'ya taşınma projesi yeniden canlandırılacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaya, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA KAYA (Devamla) - Dolayısıyla biz Gazze meselesine bakarken değerli arkadaşlar, Gazze meselesini kınamak, lanetlemek gibi ifadelerle geçiştiremeyiz. Önemli bir bilgi arz etmek istiyorum: Dipkarpaz yani Kıbrıs'ın en uç noktası ile Gazze arasındaki mesafe 455 kilometre. Hatay ile Gazze arasındaki mesafe 571 kilometre. Arkadaşlar, Gazze meselesi yarın ne olursa olsun bizim her şeyi göze almamız gereken bir noktaya çok ciddi bir şekilde geliyor. Gazze meselesi, bizim sadece, işte, inancımızdan kaynaklanan, tarihimizden kaynaklanan -evet, değerli, önemli ama- sadece onlarla açıklanacak bir mesele olmanın ötesinde, Akdeniz'deki gücümüzün, Doğu Akdeniz'deki varlığımızın ve bölgedeki etkinliğimizin tam anlamıyla merkezine doğru yerleşiyor. Bu konuda daha aktif olmalıyız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki ilk önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki diğer 2 önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 17'nci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "değiştirilmiştir" ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Yüksel Selçuk Türkoğlu | Yavuz Aydın |
İstanbul | Bursa | Trabzon |
Hüsmen Kırkpınar | Yasin Öztürk |
|
İzmir | Denizli |
|
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Süleyman Bülbül | İsmail Atakan Ünver | Aliye Coşar |
Aydın | Karaman | Antalya |
Türkan Elçi | Mustafa Sezgin Tanrıkulu | Ayça Taşkent |
İstanbul | Diyarbakır | Sakarya |
Elvan Işık Gezmiş | Aliye Timisi Ersever | Sibel Suiçmez |
Giresun | Ankara | Trabzon |
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeler üzerinde ilk konuşmacı Denizli Milletvekili Yasin Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi'nin 17'nci maddesi üzerine İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çok değil, bundan yirmi otuz yıl önce bu ülke insanı alın teriyle, emeğiyle, şerefiyle yaşar, geleceğe umutla bakardı; tek maaşla bir aile geçindirir, çocuk okutur, ev bark sahibi olurdu; emekli olanlar yıllarca çalışmasının karşılığını alır, ikramiyesiyle evini alabilir, kimseye muhtaç olmadan, başı dik bir şekilde yaşardı. O günlerden bugünlere geldik. AK PARTİ'si iktidara geldi, düzen bozuldu. Şimdi, bırakın çocuk okutmayı, bırakın ev almayı, asgari ücretle karın doyurmak bile lüks hâline geldi. Eskiden memleketin sokaklarında gülümseyerek yürüyen insanlar geleceğe umutla bakardı, şimdi ise herkesin yüzünde aynı endişe, aynı kaygı, akıllarında aynı soru var: Bugünümüzü nasıl kurtaracağız? Gençler işsiz, ev sahipleri kiracılarını kapıya koyup kirayı 3 kat artırmanın hesaplarını yapıyor. İşçiler üç kuruş maaşlarıyla nasıl geçineceğini düşünüyor. Asgari ücret açlık sınırının altında, emekli maaşının adı "sefalet maaşı" artık. Ömrünü devletine, milletine hizmetle geçirenler üç kuruş maaşla yaşamaya mahkûm edildi. Artık bir evde anne de baba da sabahtan akşama kadar çalışıyor ama yine de geçinemiyor. Çocuklar sahipsiz, kendi kendine büyüyor. "Türk aile yapısı" diye bir şey kalmadı, boşanmalar patladı. Sokaklar suçla doldu; sigara, alkol kullanımı ilkokul seviyelerine kadar indi, uyuşturucu sokak aralarında alenen satılır hâle geldi. Devletin polisi müdahale etmeye bile korkuyor çünkü suçlunun arkasında kim veya kimler var bilemiyorlar. Şehirlerimiz kim olduğu belli olmayan, ne iş yaptığı bilinmeyen her milletten insanla doldu; çeteler, suç örgütleri, baronlar sokakları esir aldı. Ülkenin dört bir yanında adaletsizlik kol geziyor.
Peki, neden ve nasıl bu hâle geldik? Çünkü AK PARTİ'si iktidara geldiği günden bugüne kadar ülkemizin temel direklerini birer birer çökertti. Eğitim sistemimiz çöktü, üniversite mezunu gençler asgari ücrete mahkûm edildi, lise mezunları iş bulamazken torpilli isimler devletin en yüksek makamlarına getirildi; liyakat bitti, ehliyet bitti. Sağlık sistemimiz çöktü, randevu almak imkânsız hâle geldi, hastalar aylarca sıra bekliyor, doktorlar yurt dışına kaçıyor, insanlar özel hastanelere mahkûm edildi, sağlık bir ticaret kapısı hâline döndü. Ekonomimiz çöktü, Türk lirası pula döndü, asgari ücret bir hafta bile yetmiyor. Emekliler, maaşıyla fatura mı ödesin, ilaç mı alsın, torununa harçlık mı versin bilemiyor. Adalet sistemimiz çöktü, mahkemelerde kararlar hukukla değil talimatlarla veriliyor; hak, hukuk, adalet ayaklar altına alındı.
Hatırlar mısınız son seçimlerde Sayın Cumhurbaşkanının verdiği sözü? Kamuya personel alımlarında artık mülakat kaldırılacaktı. Ne oldu peki? Eskiden insanlar sadece çalışkanlıklarıyla, bilgileriyle, yetenekleriyle bir yerlere gelebiliyordu ama artık öyle değil; işe girmek, terfi almak, bir yerlere gelmek için önce torpil olup olmadığına bakılıyor, sınavdan kaç puan aldığının, ne kadar liyakatli olduğunun hiçbir önemi yok.
Konuşmamı hazırlarken aklıma hâkimlik ve savcılık sınavında 115'inci olduğu hâlde mülakatta elendiği için intihar eden Avukat Mert Akdoğan geldi. O gencecik avukatın ölümüne sebep olanlar, iktidara yakın kişilerin akrabaları mülakatlardan transit geçerken, torpil dağıtılırken hiç utanmadı, hiç sıkılmadı. Allah'tan reva mıdır, soruyorum sizlere? Bu mülakatta elenen gençlerimizin hakkına girdiniz. Torpil yaptığınız gençlerin, kişilerin ömür boyu alacakları maaş hak mıdır, helal midir? Bu çarpık düzenin sizler açısından ne kadar normalleştiğini hepimiz görüyoruz.
"Reform yapıyoruz." dediniz, eğitim sistemini bozdunuz, adalet sistemini katlettiniz; sağlığı ticarete çevirdiniz, ekonomiyi yerle bir ettiniz; dış politikada itibarımızı bitirdiniz, iç politikada ne yaptığınız belli değil; yetmedi, şehitlerimizi yok sayıp terörist başına özgürlük arayışına girdiniz, milletin gözünün içine baka baka "Terörle müzakere olmaz, teröristin başı ezilir." düsturunu ayaklar altına aldınız. Artık yolun sonuna geldiniz ve bu millet artık uyandı; yalanlarınıza kanmıyor, algı operasyonlarınıza inanmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Öztürk, tamamlayın lütfen.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Türk milletinin sabrı taştı; bu çaresiz çırpınışlarınızın, bu telaşınızın sebebi de muhtemelen bundan olsa gerek. Hani "Millet iradesiyle geldik." diyordunuz ya, bugün söylediklerinizi seçimler öncesinde söyleyebilseydiniz Türk milleti size geçit verir miydi sanıyorsunuz? Seçim sandığı geldiğinde milletin iradesiyle bu karanlık düzen tarihe gömülecek çünkü bu ülke torpille, yolsuzlukla, adam kayırmayla değil liyakatle, adaletle, eşitlikle yönetilmeyi hak ediyor ve o gün geldiğinde kimse artık mahkeme kapılarında süründürülmeyecek, mülakattan geçebilmek için torpil aramak zorunda kalmayacak, ülkenin her vatandaşı alın terinin karşılığını alacak. Sonuna kadar adalet, sonuna kadar hürriyet, sonuna kadar eşitlik, sonsuza kadar cumhuriyet ve demokrasi. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti, yaşasın büyük Türk milleti! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'dur.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde yargıyla ilgili bir meseleyi, Adalet Akademisini konuşuyoruz. Yani sizin gerçekten derdiniz hukuk devleti mi, bağımsız ve tarafsız yargı mı; o nedenle mi bu saate kadar buradayız, derdiniz bu mu? Biz de biliyoruz ki derdiniz bu değil. Yoksa hukukçuların eğitiminden başlayarak mesleğe kabulü, eğitimi, mesleğe kabulünden sonra yükselmelerinin falan sonuçta bağımsız ve tarafsız kurumlar tarafından yönetilmesi lazım. Bunu bu şekilde yaptınız mı hiç şimdiye kadar? Yapmadınız. Venedik Komisyonunun Türkiye'deki HSK'nin yapısıyla ilgili olarak eleştirileri var. Yerine getirdiniz mi? Hayır, elinizin tersiyle ittiniz. Şimdi Adalet Akademisiyle ilgili olarak bir kanun teklifi getirmişsiniz, Anayasa Mahkemesinin baskısıyla getirmeye çalışıyorsunuz Anayasa Mahkemesinin gerekçesindeki kriterleri karşılamadan.
Şimdi, derdiniz hukuk devleti olsa, bakın olsa, en azından Anayasa Mahkemesi kararına saygılı olursunuz, Anayasa Mahkemesi kararlarını yerine getirirsiniz. Getiriyor musunuz? Hayır. İki bakımdan getirmiyorsunuz. Bir, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarına uymuyorsunuz yani mahkemeleriniz uymuyor. İki, Anayasa Mahkemesinin yasaların iptaliyle ilgili kararlarından sonra iptal gerekçelerini okumadan aynı yasaları, aynısını bu Komisyon Başkanlığında kabul ediyorsunuz. Dolayısıyla Anayasa'yı, Anayasa Mahkemesini, hukuk devleti ilkelerini tanımıyorsunuz ve bu saatte bize yasa yaptırıyorsunuz. Niye bunları söylüyorum? Bakın, Anayasa Mahkemesi kararına uymayan, uymadığını deklare eden, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Başkanını ne yaptınız? Adalet Bakan Yardımcısı yaptınız, Adalet Bakan Yardımcısı yaptınız. Sonra ne yaptınız, Adalet Bakan Yardımcısı yaptıktan sonra? İstanbul'a başsavcı yaptınız.
Peki, Adalet Bakan Yardımcılığı siyasi bir görev değil mi arkadaşlar? Siyasi bir görev değil mi? Peki, siyasi bir görev yapan, hâkim ve savcılığa geri dönebilir mi, kürsüye geri dönebilir mi? Milletvekili adayı olan, aday adayı olan bir hâkim ve savcı tekrar hâkim ve savcı olabiliyor mu? Olamıyor. Bakan Yardımcısı, nasıl bir daha kürsüye dönüyor? Bakın, bunu yaptığınız zaman zaten siz bağımsız ve tarafsız yargıyı oluşturmadığınızı deklare ediyorsunuz. Yok muydu içinizde bir akademisyen, avukat, eski milletvekili Bakan Yardımcısı olacak? Tabii ki var, iyi hukukçular da var ama ona rağmen yapmadınız. Bakın, bir ağır ceza mahkemesi başkanını Bakan Yardımcısı yaptınız. Şimdi oradan, o siyasi görevle başsavcı yaptınız. E, bu başsavcının sicili var, bakın, sicili var bu başsavcının. Anayasa Mahkemesinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin denetimden geçen sicili var. Bu kürsüde oturan Başkan Vekiline, kendisine, DEM PARTİ'den, 26. Ağır Ceza Mahkemesindeyken ceza verdi; bak, kendisi ceza verdi, ben izliyorum, iki ayda verdiği en yüksek cezayı verdi. İstinaf anında onaylandı Selahattin Demirtaş'la beraber. Bakın, bu başsavcının kararını söylüyorum: Bu, Anayasa Mahkemesine gitti, Anayasa Mahkemesi 15'te 15 "Hukuka aykırılık vardır, Anayasa'ya aykırılık vardır." dedi ve iptal etti, hükmü iptal etti; ihlal tespiti yaptı ve o Başkan Vekili tutuklu kaldığı Kandıra'dan tahliye oldu. Bakın, bunun verdiği ceza, bunun verdiği ceza. Şimdi, 15'te 15 ihlal tespitine neden olmuş bir kişi başsavcı, orada dört aydır ahkâm kesiyor. Bakın, siyasi. Nedeni ne? Nedeni ne buradan söyleyeyim, kayıtlara geçsin, yazdım zaten: Bakan olmak istiyor, Bakan; Bakan olmak istiyor, adliye kulislerinde konuşulan. Ya, dün yaptıklarına bakın, bir hafta önce yaptıklarına bakın, bir ay önce yaptıklarına bakın, hangisinde gerçek anlamda -elinizi vicdanınıza koyun, hukuk okuyan insanlarsınız- adalet var, hangisinde hukuka uygunluk var? Bakın, Tuncay Özkan burada milletvekili, Ankara'da söyleşi yapıyor, suçun işlendiğinin iddia edildiği yer Ankara, ikametgâhı İzmir ve Ankara. Milletvekilleriyle ilgili özel soruşturma usulü var. Yok mu? Ankara Cumhuriyet Başsavcısı yetkili değil mi? Peki, İstanbul soruşturma başlatabilir mi ve duyurabilir mi? E, bunu yapıyor. Bakın, yetki kuralı, yetki! Yahu, gerçekten biraz utanın ya! Ciddi söylüyorum yani, bakın, Türkiye, bu değil ama sizin elinizle bu hâle geldi, sizin elinizde bu hâle geldi. Bir yetki kuralı ya! Sayın Başkan, sana söylüyorum: Yetki, ceza muhakemesi hukukunda ilk sorulan soru değil mi bir öğrenciye? Şimdi sorduğum problem, çöz bakalım; İstanbul yazana ne yapacaksın? Sınavda İstanbul yazana ne yaparsın? (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu, tamamlayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Esastan sınıfta bırakırsın ya. Şimdi bu adam başsavcı; başsavcı, başsavcı, bakın.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sınıfta kalabilir ama siyasetçi olabilir.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Daha aslını da söyleyeyim size; bakın, bugün ne oldu? Bu başsavcı en son Ağır Ceza Mahkemesi Başkanıyken 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesinde değil miydi? Onun üyeleri veya orası orada durmuyor mu? Ne zaman? İşte, bir iki yıl önce. Peki, Bakan Yardımcısı oldu, başsavcı olarak oraya gitti. İmamoğlu'yla ilgili olarak, Büyükşehir Belediye Başkanımızla ilgili olarak, onunla ilgili bir dava anında açıldı, anında kamuoyuna duyuruldu, anında iddianame kabul edildi. Bugün öğreniyoruz dosya nereye düşmüş? 14'üncü Ağır Cezaya. Kaç tane ağır ceza var? 40 tane. UYAP'tan oraya düşmüş, onun mahkemesine düşmüş, onun kalemine düşmüş.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Tesadüflere de mi inanmıyorsun Sezgin Bey?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, her şeyi toplumun gözünün içine soka soka yapıyorsunuz. Bakın, yapıyorsunuz, bunun hesabı sorulur. Hukuk kuralları içerisinde bunun hesabı sorulur, bunu da söylüyorum bir kez daha.
Teşekkür ederim. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
17'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 17'nci madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.19
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Mustafa BİLİCİ (İzmir), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56'ncı Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
178 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
Gündemde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 13 Şubat 2025 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.21
[1] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
[2] 178 S. Sayılı Basmayazı 14/1/2025 tarihli 47’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
[3] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.