TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

6’ncı Birleşim

10 Ekim 2024 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- KAPALI OTURUMLAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, yeni nesil suç örgütleri ve çocuk çeteler ile artan suç oranlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Çukurova Uluslararası Havalimanı’na ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un 3’üncü Birleşimde yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Şengül Karslı’nın, gençlerin, sapkın örgütlerin ve suç odaklarının cazip gösterdiği sahte özgürlük tuzaklarına çekildiğine ilişkin açıklaması

3.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, Türkiye’nin her yönden saldırı altında olduğuna ilişkin açıklaması

4.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, 10 Ekim Dünya Odyologlar Günü’ne ilişkin açıklaması

5.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, soykırıma sessiz kalan ülkelerin işlenen suça ortak olacakları yönündeki ifadesine ilişkin açıklaması

6.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, Tarım ve Orman Bakanlığının denetimlerinde ünlü bir köfte zincirinin şubelerinden alınan numunelerde domuz eti tespit edilmesine ilişkin açıklaması

7.- Sivas Milletvekilleri Rukiye Toy’un, 15’inci Sivas Tanıtım Günlerine ilişkin açıklaması

8.- Kayseri Milletvekili Sayın Bayar Özsoy’un, 7’nci Kayseri Kitap Fuarı’na ilişkin açıklaması

9.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, Ankara Gar saldırısına ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün yapılan grup toplantısındaki sözlerine ilişkin açıklaması

10.- Adıyaman Milletvekili Mustafa Alkayış’ın, geçen hafta sonu Adıyaman’da gerçekleştirilen sünnet şölenine ilişkin açıklaması

11.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, Resmî Gazete'de yayımlanan kararla birlikte, mısır ithalatında yüzde 130 olan gümrük vergisinin yüzde 5’e çekilmesine ilişkin açıklaması

12.- İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı’nın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, soykırıma sessiz kalan ülkelerin işlenen suça ortak olacakları yönündeki ifadesine ilişkin açıklaması

13.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’in, Dışişleri Komisyonunda kabul edilen, Sudan Cumhuriyeti’yle imzalanan ortaklık anlaşmasına ilişkin açıklaması

14.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, AFAD tarafından belirlenen deprem ivmesinin deprem öncesi ivmesiyle aynı olmasının kabul edilemeyeceğine ilişkin açıklaması

15.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, Hatay’da depremzede esnafın kan ağladığına ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Celal Fırat’ın, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, Valilik ve Munzur Üniversitesi tarafından Dersim’de yapılan Anadolu’nun Horasan’ı Tunceli Sempozyumu’na ilişkin açıklaması

17.- Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu’nun, Sağlık Uygulamaları Tebliği kapsamında yer almayan “tecentriq” isimli ilaca ilişkin açıklaması

18.- Bolu Milletvekili İsmail Akgül’ün, Bolu’daki GSM hatlarının yetersizliğine ilişkin açıklaması

19.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, 10/10 Dünya Balıkesirliler Günü’ne ilişkin açıklaması

20.- İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu’nun, 10 Ekimde Ankara Garı’nda katledilenlere ilişkin açıklaması

21.- Siirt Milletvekili Mervan Gül’ün, Siirt fıstığına ilişkin açıklaması

22.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Samsun’un iktidarın seçim önceleri verip de tutmadığı sözlerle aldatıldığına ve Uzak Doğulu bir otomotiv üreticisinin Türkiye’de planladığı yatırımına ilişkin açıklaması

23.- Kilis Milletvekili Mustafa Demir’in, Kilis’le ilgili taleplerine ilişkin açıklaması

24.- Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar’ın, iki gün evvel Tekirdağ’da defnedilen Sıla bebeğe ve toplumsal çürümeyi çözme makamının yüce Meclis çatısı olduğuna ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan’ın, teknolojinin sunduğu imkânların yanı sıra, bugün sosyal medyanın gençler için büyük bir tehdit hâline geldiğine ilişkin açıklaması

26.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, çiftçilerin su ve krediye erişim sorunlarına ilişkin açıklaması

27.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver’in, Resmî Gazete'de yayımlanan kararla birlikte, mısır ithalatında yüzde 130 olan gümrük vergisinin yüzde 5’e çekilmesine ilişkin açıklaması

28.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, sendikalarda örgütlenme özgürlüğü olmadığına ve Soma’dan gelen FERNAS madencilerine ilişkin açıklaması

29.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, 10 Ekim Gar katliamında yitirilen 104 cana ve Türkiye’de sağlık sisteminin çöktüğüne ilişkin açıklaması

30.- Bayburt Milletvekili Orhan Ateş’in, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’ne ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Hazreti Hüseyin’in şehadetinin yıl dönümüne, Cumhurbaşkanının “İsrail’e karşı ekonomik tedbir uygulayan yegâne devlet biziz.” açıklamasına, TRT’nin veri analiz uygulamalarının İsrailli bir firma aracılığıyla elde edildiği gerçeğinin ortaya çıktığına, BTK’nin Discord’a erişim engellemesi getirdiğine ve kişisel veri mahremiyetine, GSM şirketlerinin uygulamış oldukları yüksek zam oranlarına, TÜİK tarafından açıklanan genel tanımlı işsizlik oranına ve bazı gıda firmalarının ürünlerinde domuz eti çıktığına dair bilgilere ilişkin açıklaması

32.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’a defalarca yönelttiği ancak Bakanlığın cevap vermediği soru önergelerindeki sorulara, Bahçelievler ve Niğde Çocuk Yuvalarında yaşanan olaylara, iktidarın mısır ithalatında yüzde 130 olan vergiyi yüzde 5’e düşürmesine ve 1 milyon ton mısır ithalatına izin vermesine, bugün Bandırma Limanı’ndan aldığı belgelere, cari açık problemine ve İstanbul Havalimanı’nın VIP servisinde bir çantanın içerisinde 60 kiloluk altın bulunduğuna ilişkin açıklaması

33.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’ne ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak 26’ncı ve 27’nci Yasama Dönemlerinde ruh sağlığı yasa teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduklarına ilişkin açıklaması

34.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Gar katliamının yıl dönümüne, Ankara Barış Derneğinin 9 Ekimdeki anıt açma törenine, 6-8 Ekim olaylarının yıl dönümüne ve Kobani kumpas davasına, bu sabah Iğdır il örgütlerinin etrafının polis tarafından kuşatıldığına, önceki dönem Diyarbakır Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı’nın aldığı cezayı Yargıtay 3. Ceza Dairesinin onadığına ilişkin açıklaması

35.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü grup toplantısında yaptığı konuşmasına, cezasızlık meselesine ve nasıl olguya dönüştüğüne, İçişleri Bakanının, Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamaların ertesi günü 4.060 kişiyi yakaladık diye övündüğüne, Dünya Ruh Sağlığı Günü’ne ve dün gece Resmî Gazete’de yayımlanan mısır ithalatıyla ilgili kararlara ilişkin açıklaması

36.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, bugün olduğu gibi gelecekte de kadına yönelik şiddet ve istismarla mücadelelerini sürdüreceklerine, Cumhurbaşkanının dünkü grup toplantısında yaptığı açıklamalara ve AK PARTİ hükûmetleri döneminde kadınlara yönelik olarak getirilen düzenlemelere, çocuk haklarıyla ilgili önceki gün kurulmuş olan ve kadına yönelik şiddeti, istismarı önlemeye yönelik olarak bugün kurulacak olan araştırma komisyonlarına ilişkin açıklaması

37.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz,’ın TÜRK-İŞ, DİSK ve TOBB’un vergi dilimleriyle ilgili taleplerine ilişkin açıklaması

38.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Antalya’nın Gazipaşa ilçesindeki balıkçıların ve fiber tekne sahiplerinin barınma sorunu yaşadıklarına ilişkin açıklaması

39.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, “tasarruf tedbirleri” adı altında halk eğitimi merkezleri bünyesindeki kursların büyük bir bölümünün açılmadığına ilişkin açıklaması

40.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir’de Seyfe Gölü çevresinde uzunca bir süredir devam eden altın arama faaliyetlerine ve Kalaba-Seyfe Sulama Projesi’ne ilişkin açıklaması

41.- Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun’un, bu sabah Iğdır DEM PARTİ il binasında arama gerçekleştirildiğine ve DEM PARTİ İl Eş Başkanı Mehmet Selçuk’un gözaltına alındığına ilişkin açıklaması

42.- Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici’nin, başta kadın cinayetleri, çocuk istismarları olmak üzere her alanda yaşanan güvenlik sorununun siyasi olduğuna ilişkin açıklaması

43.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, kalıcı yaz saati uygulamasına ilişkin açıklaması

44.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, vatandaşlardan sürekli trafik cezası kesilmesiyle alakalı telefonlar geldiğine ilişkin açıklaması

45.- Muğla Milletvekili Cumhur Uzun’un, Yatağan Devlet Hastanesinin müstakil hastane statüsünün kaldırılarak Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi ek hizmet binası hâline getirildiğine ilişkin açıklaması

46.- Karabük Milletvekili Cevdet Akay’ın, temmuz ayında göçen Karabük-Eskipazar kara yolunun Karabük çıkışının hâlâ yapılmadığına ilişkin açıklaması

47.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Sakarya Milletvekili Çiğdem Erdoğan’ın birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

48.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

51.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, 3’üncü Tiyatro Festivali kapsamında Borçka Belediye Başkanı Ercan Orhan’ın İlçe Millî Eğitim Müdürlüğüne başvurarak bağlı okullarda sahnelerin kullanılmasına ilişkin talebinin uygun görülmemesine ilişkin açıklaması

52.- Edirne Milletvekili Mehmet Akalın’ın, Edirne’de dün yaşanan çocuk istismarı olayının herkesi derinden yaraladığına ilişkin açıklaması

53.- Tunceli Milletvekili Ayten Kordu’nun, 10 Ekim 2015’deki Gar katliamına ve 13 Ekimde Diyarbakır’da düzenlenecek mitinge ilişkin açıklaması

54.- İstanbul Milletvekili Kezban Konukçu’nun, Doktor Hikmet Kıvılcımlı’nın ölümünün 53’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

55.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, İstanbul Havalimanı televizyonlarında hiçbir muhalif kanalın çekmediğine ilişkin açıklaması

56.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, Kahramanmaraş Muhsin Yazıcıoğlu Ortaokulunda geçen dönem yaşananlara ilişkin açıklaması

57.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Meslek Eğitimcileri Usta Öğreticiler Federasyonu yönetiminden bir grubun bugün Mecliste seslerini duyurmaya çalıştığına ilişkin açıklaması

58.- Konya Milletvekili Ali Yüksel’in, yükseköğrenimlerini yurt dışındaki Türkçe eğitim veren üniversitelerde yapan öğrencilerin denklik sorununa ilişkin açıklaması

59.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü’nün, dün gece yarısı yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla mısır üreticisine darbe vurulduğuna ilişkin açıklaması

60.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, kahverengi kokarca böceğinin fındık üreticisinin emeğini, alın terini yok ettiğine ilişkin açıklaması

61.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, Aksaray Milletvekili Turan Yaldır’ın 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun 5’inci Birleşimde 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

62.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

63.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

64.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

65.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

66.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla, yurt dışından 1 milyon ton mısır ithali kararı alındığına ilişkin açıklaması

67.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, Kocaeli Milletvekili Harun Özgür Yıldızlı’nın 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

68.- Kocaeli Milletvekili Harun Özgür Yıldızlı’nın, Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

69.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geçici 3’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

70.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 10 Ekim 2024 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde (10/696), (10/1831), (10/1832), (10/1833), (10/1834) ve (10/1835) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına, bu görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin onar dakika olmasına ve bu birleşimdeki diğer denetim konularının görüşülmeyerek 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmaların sürdürülmesine ilişkin önerisi

 

VII.- SEÇİMLER

A) Kişisel Verileri Koruma Kurulu Üyeliklerine Seçim

1.- Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş bulunan üyeliklere seçim

 

VIII.- MECLİS ARAŞTIRMALARI

A) Ön Görüşmeler

1.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever ve 20 Milletvekili’nin, kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/696)

2.- DEM PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının uygulanabilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1831)

3.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkan Vekili Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Kadına yönelik şiddetin ve cinsiyet ayrımcılığının önlenmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1832)

4.- SAADET PARTİSİ Grubu adına Grup Başkan Vekili İstanbuk Milletvekili Bülent Kaya’nın, kadına yönelik şiddetin nedenlerinin tespit edilerek bu sebepleri ortadan kaldırmaya yönelik kalıcı çözümler üretilebilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1833)

5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, kadına yönelik şiddetin nedenlerinin tüm yönleriyle incelenerek uygulamadaki eksikliklerin tespit edilmesi ve gerekli çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1834)

6.- Sivas Milletvekili Abdullah Güler ve 98 Milletvekili’nin, kadınların maruz kaldıkları şiddet ve ayrımcılık davranışlarına yönelik ek tedbirler alınması ve çözüm önerilerinin belirlenebilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1835)

 

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca’nın, bu haftaki nöbetinde hem çocuklara hem kadınlara yönelik 2 araştırma komisyonu kurulmasına tanıklık etmek ve bu oturumları yönetmekten dolayı çok mutlu olduğuna ilişkin konuşması

 

X.-KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 100 Milletvekilinin Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi (2/2239) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 143) (*)

 

XI.- OYLAMALAR

1.- S.Sayısı: (143) Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi'nin oylaması

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Hakkâri Milletvekili Öznur Bartin'in, Hakkâri ili Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca köyünün altyapı ve sosyal hizmetlere dair taleplerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın cevabı (7/14241)

2.- Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu'nun, Bakanlık tuvaletlerinin yenilenmesi işinin toplam maliyetine ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/14384)

3.- Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici'nin, ülkemizde geçici koruma altındaki yabancı uyruklu kişilerin ticari faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/14385)

4.- Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici'nin, Muğla ilinde geçici koruma altındaki yabancı uyruklu kişilerin ticari faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/14387)

5.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar'ın, 2019-2024 yılları arasında Marmaraereğlisi, Süleymanpaşa, Hayrabolu ve Kapaklı Belediyelerinin borçlarına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/14526)

6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu'nun, yabancı bir suç örgütü liderinin ülkemizde iki farklı isimle oturum izni aldığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın cevabı (7/14532)

7.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur'un, Hatay'da yaşayan Suriye uyruklu yabancıların dahil olduğu suçlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın cevabı (7/14674)

8.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan'ın, şehit ve gazi yakınlarının havaalanlarındaki VIP salonlardan yararlanırken yaşadıkları sorunlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın cevabı (7/14675)

9.- Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu'nun, yurt dışına çıkış harcının muaf tutulan kişi ve grupların arttırılması talebine ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/14879)

10.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu'nun, Bartın ilindeki bir bölgede gerçekleştirilen yol çalışmalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın cevabı (7/14881)

11.- Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan'ın, geri gönderme merkezinde bulunan yabancı uyruklu bir kişiye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın cevabı (7/14889)

12.- Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu'nun, kamuda engelli personel istihdamına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/15006)

13.- Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu'nun, ziraat mühendisi atamalarına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/15007)

14.- İzmir Milletvekili Haydar Altıntaş'ın, Tasarruf Genelgesi kapsamında yerel gazetelere getirilen abone ve ilan yasağına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/15008)

15.- Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça Cupolo'nun, 29 Temmuz 2024 tarihinde Diyarbakır'da bir yaya yolunda bulunan bazı yazıların karalanmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın cevabı (7/15010)

16.- Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit'in, Van Büyükşehir Belediyesine atanan kayyımların uygulamalarıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın cevabı (7/15013)

17.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan'ın, Göç İdaresi Başkanlığı personeline görevde yükselme ve ünvan değişikliği sınavı yapılması talebine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın cevabı (7/15025)

18.- Mersin Milletvekili Talat Dinçer'in, emekli maaşlarına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/15131)

19.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül'ün, 2024 yılında eczanelerde yapılan vergi denetimlerine ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/15132)

20.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül'ün, kredi kartı kullanan kişilerin sayısına ve toplam kredi kartı borcuna ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/15294)

21.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, 2018-2023 yılları arasında bütçeden yardım yapılan kamu kurum, kuruluş, dernek ve vakıflara ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/15295)

22.- Aydın Milletvekili Evrim Karakoz'un, Aydın'da yer alan Latmos-Beşparmak Dağları bölgesinde yürütülen madencilik faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın cevabı (7/15441)

23.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, TÜİK'in enflasyon hesaplamalarında kullandığı mal ve hizmet fiyatlarına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/15451)

24.- Aydın Milletvekili Ömer Karakaş'ın, 2024 yılının ilk altı ayında Karayolları Genel Müdürlüğünün yap-işlet-devret modeli kapsamında gerçekleştirdiği ödemelere ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/15452)

25.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen'in, köprü ve otoyol geçiş ücretlerine yapılan zamlara ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/15453)

 

10 Ekim 2024 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA

KÂTİP ÜYELER: Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Mahmut Atilla KAYA (İzmir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce, 8 Ekim 2024 tarihli 4’üncü Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin İç Tüzük'ün 71'inci maddesine göre okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz gerekiyor. Bu nedenle Genel Kurul salonunda bulunabilecek sayın üyeler dışındaki dinleyicilerin ve görevlilerin dışarıya çıkmaları gerekmektedir.

Sayın İdare Amirlerinden salonun boşaltılmasını temin etmelerini rica ediyorum.

Yeminli stenografların ve yeminli görevlilerin salonda kalmalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tutanak özetini okuduktan sonra açık oturuma geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir.

Salonun hazırlanması amacıyla birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.01

İKİNCİ OTURUM

(Kapalıdır)

10 Ekim 2024 Perşembe

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA

KÂTİP ÜYELER: Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Mahmut Atilla KAYA (İzmir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin kapalı oturumdan sonra açık olarak yapılacak Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

İlk söz, yeni nesil suç örgütleri ve çocuk çeteler ile artan suç oranları hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’a aittir.

Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, yeni nesil suç örgütleri ve çocuk çeteler ile artan suç oranlarına ilişkin gündem dışı konuşması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde giderek büyük bir sorun hâline gelen, o “yeni nesil mafya” diye tabir edilen çocuk çetelerinin yaygınlaşması ve tedbir alınması üzerine gündem dışı söz aldım. Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'de artan suç oranları ile çocuk çeteleri arasında ciddi bir belirgin artış var. Ergenlik döneminde çeteleşmeye başladı artık çocuklar ve yaşları 16'dan aşağı düşmeye başladı. Bu akran grupları çok ciddi olarak büyük bir çetelere dönüşmeye başladı. Emniyet yetkilileri bunları “Z kuşağı mafya” olarak tanımlıyorlar ve bu çocukların büyük bölümü de İstanbul'da o yoksul mahallelerde oluşan rezidansların bulunduğu semtlerde yaşıyor, o gökdelenlerin yükseldiği semtlerde. Gençlerin sosyal medyada kendilerini örnek aldıkları suç örgütleri var, onlara özeniyorlar; lüks hayatın yollarını aramaya başladılar, bulundukları sosyal şartlar o hayatı temin etmeyince suç çeteleri kurarak böyle bir para kazanmanın derdine düşmüş henüz yaşı 20’ye bile varmayan çocuklar. Ellerinde silah, araç kullanıyorlar, şiddet içerikli görüntülerle sosyal medyada paylaşım yapıyorlar, kendilerini diğer çetelere karşı kanıtlamaya çalışıyorlar. Yorum ve beğenilere baktığınızda da bunların yeni eleman bulmakta çok zorlanmadıklarını görüyorsunuz. Yoğun olarak kullanımı artan uyuşturucu ile bu çeteler arasında da ciddi bir bağ var. Uyuşturucu kullanımı arttıkça ciddi bir tehlike oluşturan çocuk çeteleri de çoğalıyor. 2023 Türkiye Uyuşturucu Raporu’na göre son iki yılda metamfetamin miktarında yüzde 193 artış görülmüş. Ülkeye girmesine göz yumduğumuz, ülkelerinde uyuşturucu ticaretiyle zenginleşen Afgan grupların Türkiye’ye taşıdıkları ciddi bir metamfetamin var ve bu, mahalle aralarında “bedava” dediğimiz fiyata satılıyor, çocuklar da bunları çok rahat temin ediyorlar. Bunlarla beraber, dağıtıcı ağına katılan Suriyelileri de kattığınızda çocuklarımızı bekleyen tehlikeyi bir kere daha gözlerinizin önüne getirin istiyorum.

Bu grupların enteresan bir şeyi var, hiç kimsenin adamı olmayı kabul etmiyorlar, her birisi de bireysel çete. Artık mahallelere kadar dayanmış bir çeteleşme var. Yani eskiden bildiğiniz Türkiye’de mafya grupları vardı, şimdi mahallelerde 20 yaşlarını bulmamış gençlerin çeteleri var. Bu çocuklar şunu hesap ediyorlar: “Şu anda bir suç işlesem, en ağır cezayı alsam on-on beş senede çıkarım, çıktığımda 30-35 yaşındayım, istediğim gibi de bu memlekette racon keserim.” Böyle bir hâletiruhiye içerisindeler.

İşin bir başka boyutu da bu çocuklar cezaevine girdiklerinde daha farklı suç işleme metotlarını da öğreniyorlar, hazır eleman olarak çıkıyorlar. Bunların geçirgenliği ve taraf olma problemleri de yok; bir gün bir grupla, yarın öbür grupla rahatlıkla hareket edebiliyorlar. Herhangi bir siyasi bağlantıları da yok, bunlar sadece ve sadece sosyal medyada kendi karşılarına çıkan o lüks yaşamın peşinde koşan gençler.

Bir de bunların aile boyutu var. Hiçbir anne, baba çocuğunun böyle bir çetenin içinde bulunmasına asla razı olamaz ama maalesef, aileleri dinlediğinizde, bu sıkıntıların tamamını aileler de yaşıyor çünkü bu çeteler, uyuşturucu etkisiyle kendi aileleri için de tehdit hâline geliyorlar. Nitekim, geçtiğimiz günlerde polis kızımız Şeyda Yılmaz’ı katleden o Yunus Emre Geçti’nin 19 yaşında 26 suç dosyası var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Bu 26 suç dosyasının 4’ünde annesine karşı işlediği tehdit, şantaj ve darp var. Bu kadar tehlikeli bir boyutta cereyan eden bu meselede çürüme döneminden geçiyoruz, yeni yetişen nesle sahip çıkamadığımızı tespit ediyorum. Bunların hepsi bizim çocuklarımız, kan bağımız olmasa bile bu milletin çocukları, bizim evlatlarımız. Yoksulluk ve sefalet derinleştikçe, ekonomik sorunlar arttıkça, maalesef, bu çocuklar bu konulara çok daha rahat tevessül etmeye devam ediyorlar.

Yüce Meclisin bu meseleye biraz daha dikkat çekmesini, bu konuda ciddi bir çalışma yapmasını -sizlerle paylaşıyorum- arzu ediyorum. Umuyorum, İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere, Bakanlıklar bu konuda ivedi bir çalışma yaparlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz talebi, Kütahya’nın sorunları hakkında söz talebinde bulunan Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’a aittir.

Buyurun Sayın Kasap. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

2.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

“Kütahya” deyince akla hep Zafer Havalimanı geliyor ama bu defa Zafer Havalimanı’ndan bahsetmeyeceğim.

Kütahya’da yapılmakta olan, 2022 yılında ihalesi yapılan ve teslim edilmek üzere olan küçük bir sanayi sitesi projesi var. Burada yaklaşık 490 tane küçük sanayi esnafına dükkân verilecek, iş yeri verilecek. İş yerinin o zamanki protokolle imzalanan bedelinin yüzde 10'u 25 bin lira, 90 metrekarelik dükkân için, diğerleri için de 40 ve 42 bin lira. Yani 420 bin liraya en büyük dükkân, 150 metrekarelik dükkân teslim edilecek iken protokolde, bu ay içinde TOKİ’den gelen temsilciler -TOKİ daire başkanlığından- diyorlar ki: “Siz aylık 55 bin lira geri ödeme yapacaksınız.” Bu iş yerlerinin maliyeti 4-5 milyon TL'yi buluyor, beş yıl içinde geri ödemeli. Ve buradan sormak istiyorum: Ya -55 bin lira aylık geri ödeme yapabilecek olan- 80 metrekarelik dükkânda oturan, çalışan küçük bir esnaf 55 bin lira geri ödemeyi nasıl yapabilir; götürü usulde vergilendirilen, basit vergi mükellefi olan?

Mehmet Şimşek’e sormak lazım, bunları takibe mi almak lazım? 55 bin lira geri ödemeyi nasıl yapabilir? Yani yüzde 10’undan da fazla; bu bir zulümdür, TOKİ marifetiyle yapılan bir zulümdür, bir soygundur ve bu soyguna çanak tutuyorsunuz. Bu soygunun derhâl durdurulması gerekiyor.

Bakın, iki yıl önce buradaki esnafa bu iş yerleri vadedildiğinde -Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı- metrekare inşaat birim bedeli 7.500 lirayken şu anda 29 bin lira artı KDV yani yaklaşık 35 bin lira talep ediliyor metrekaresi için ki orada ana sözleşmede ve protokolde yer alan madde de şu şekilde, aynen okuyorum: “Kalan borç, memur maaş artış oranı nispetinde, her yıl ocak ve temmuz ayında artırılacaktır.” Tamam, amenna da kardeş, 5 katı da artmadı ki bunlar iki yıl içinde ve bu ay içinde bunlar teslim edilecek.

Aynı soygun il çapında… 3 tane kenar mahalle var; fakirlerin, yoksulların, emeklilerin oturduğu 3 tane semt: Sultanbağı, Vefa ve Osmangazi; Roman kardeşlerimizin oturduğu bir semttir. Orada da insanların evini, Kütahya’yı deprem yönünden 1’inci derece riskli alan ilan edip yıktırdınız; TOKİ marifetiyle yıkıldı ve bu insanlara konut teslim edilecek önümüzdeki ay. Yaklaşık 10 bin lira geliri olan emekliden, 17.002 lira asgari ücretle çalışandan ve bir hanede hemen hemen 2 kişinin bile çalışmadığı bu fakir, gariban, yoksul kesimden siz nasıl 17 bin lira geri ödeme talep edebilirsiniz? Ya, bu bir zulüm değil midir? Ve maliyet artışlarının çok çok ötesinde bir ücret talep ediyorsunuz. AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlar da gitti TOKİ’yle beraber, TOKİ Daire Başkanıyla, Kütahya’da konuştuklarında. Hangi insafla siz 7.500 lira olan birim maliyeti 35 bin liraya çıkarıyorsunuz?

Maliye Bakanı Şimşek’e buradan da tekrar sormak istiyorum: Küçük sanayi esnafı, günde 1.000-2.000 lirayı bile zor kazanan küçük sanayi esnafı 80 metrekarelik dükkânda… Zaten durum iyi olsa, 55 bin lira geri ödemeyi yapabilecek durumda olsa organize sanayi bölgesinde iş yapar. Bu esnafın -ki önümüzdeki ocakta ve gelecek sene temmuzda da aynı şekilde memur maaşına gelen zamlar kadar bu zamlar yapılacakken- nasıl 55 bin lira ödeyeceğini, ödeyebileceğini… Aynı şekilde Vefa, Osmangazi ve Sultanbağı Mahallesi’nde binin üzerinde konutu şu anda yıktınız. Bu insanlara cüzi bir kira desteği sağlıyorsunuz ama bu insanlar emekli ve -dediğim gibi- asgari ücretin bile evine zor girdiği insanlara, açlık sınırının altındaki insanlara nasıl 17 bin lira aylık geri ödeme yaptıracaksınız; bunu Maliye Bakanına buradan tekrar sormak istiyorum. Ben diyorum ki: Kütahya’yı her şeyde mağdur ettiniz. Vakti zamanında da 6 milletvekili çıkardığınız yerden şu anda 3 milletvekilini zor çıkarıyorsunuz, bir sonraki seçimde hiç gelmeyecek arkadaşlar büyük bir ihtimalle; onu da söylüyorum.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Sen gelecek misin?

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Sataşma yok orada.

Kütahya'nın bu mağduriyetini gidermeniz gerekiyor. Şehir hastanesi de dâhil olmak üzere her şeyde mağdur ettiniz. TOKİ'de yaklaşık 10 bine yakın insanın mağduriyetinin giderilmesi gerekiyor. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Buradan Maliye Bakanına, Çevre, Şehircilik Bakanına uyarıda bulunuyorum, uyarıda bulunuyorum: Bir sonraki dönemde geleceğiniz yer orası.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Evet, sen şimdiden oraya doğru gittin zaten Genel Başkan talimatıyla.

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz talebi, Çukurova bölgesel havalimanı hakkında söz isteyen…

MEHMET DEMİR (Kütahya) – Genel Başkan talimatıyla gittiniz oraya.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Meclis Başkan Vekili olarak bir hatibi kürsüye çağırmaya çalışıyorum.

Gündem dışı üçüncü söz talebi, Çukurova bölgesel havalimanı hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Orhan Sümer’e aittir.

Buyurun Sayın Sümer. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Çukurova Uluslararası Havalimanı’na ilişkin gündem dışı konuşması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Çukurova bölgesel havalimanıyla ilgili gündem dışı söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Çukurova bölgesel havalimanının on dört yıl süren yapımı boyunca birçok şaibe ve rant çıkarlarıyla gündeme geldiğini defalarca milletvekili arkadaşlarımızla dile getirdik; bu nedenle Şakirpaşa Havalimanı’nın kapatılmasının büyük bir yanlış olduğunu yıllarca iktidara anlatmaya çalıştık. Şimdi bazı rakamlar vererek konuyu tekrar aydınlatmak istiyorum. Şakirpaşa Havalimanı'ndan, resmî rakamlara göre, ayda 450 bin ila 500 bin yolcu uçuşu gerçekleşiyordu. İktidar, Çukurova bölgesel havalimanı yapımıyla 4 şehre birden hizmet edeceğini, uçuş rakamlarının artacağını, yolcu rekoru kırılacağını iddia etmişti hatta sırf bu yüzden şirkete verilen yolcu uçuş garantisi de tutsun diye Şakirpaşa Havalimanı’nı kapattılar. Peki, öyle mi oldu? Maalesef, Çukurova bölgesel havalimanının açıldığı ilk gün yani 10 Ağustostan 31 Ağustosa kadar yirmi bir günlük sürede 279 bin yolcu uçmuş; bu, aylık ortalama 400-450 bin yolcunun kullanımını gösteriyor. Bu demek oluyor ki diğer illerden gelen bir yolcu olmadığı gibi Adana’nın yolcusunu da merkezden daha uzağa taşımak oluyor. Hem Şakirpaşa’nın boşu boşuna kapatılmış olduğunu hem de uçan yolcu sayısının daha az olduğunu rakamlar ortaya koyuyor. Peki, neden? Bu durum kime fayda sağlayacak, kim bu durumdan rant elde edecek? Gelin, yine resmî rakamlar üzerinden inceleyelim. Çukurova bölgesel havalimanının son üstyapı ihalesi yap-işlet-devret modeliyle 2020 yılında gerçekleşmişti, altyapıyı ise devlet kendi imkânlarıyla yaptı. Baktığımızda, devlet altyapı yatırımlarını üç yılda tamamlamış ve bunun için yaklaşık 100 milyon dolar para harcamış. Bunları yaparken de kazanan firmanın yapması gereken birçok üstyapı yatırımları da devlet tarafından yapılmıştı.

Bakın, değerli milletvekilleri, işin rengi burada değişiyor. Rantın nasıl meydana geldiğini rakamlar ortaya döküyor. Çukurova bölgesel havalimanı üstyapı tesislerinin yatırım maliyeti 2020 yılında 155 milyon liraya ihale edildi. 2022 Yılı Faaliyet Raporu’na göre bu rakam 196 milyon liraya yükseltildi. 2023 yılı Faaliyet Raporu’na göre ise tam 244 milyon liraya çıktı yani bir senede 48 milyon, üç senede 100 milyon euroya yakın artış sağlandı. Henüz 2024 yılı Devlet Hava Meydanları Faaliyet Raporu yayımlanmadı. Vatandaşın ekonomik krizi iliklerine kadar hissettiği 2024 yılında Çukurova bölgesel havalimanında maliyet artışı yapıldı mı? Ne kadar harcandı? Vatandaşa “Tasarruf edin.” derken yandaşa ne kadar aktarıldı, onu da bilen yok. Yolcu sayısı, uçuş garantisi ve işletme süresiyle ilgili sorduğumuz sorulara ise iktidar ticari sır diye cevap vermiyor. Bununla bitti mi? Tabii ki hayır.

Bakın, Çukurova bölgesel havalimanının ulaşım sağlaması için kooperatif kuruldu. İlk aşamada 100 taksi, 100 adet otobüs, 100 adet VIP araç güzergâhı oluşturuldu. Her bir araç için 1 milyon ile 2 milyon lira arası rant elde edildi. Alınan bu paranın yarısı kooperatife, diğer yarısı yüklenici firmaya aktarılıyor. Bununla bitiyor mu? Hayır. Bu araçlardan 500 ile 1.500 lira arası günlük ücret alınıyor. Değerli milletvekilleri, neresinden tutarsanız elinizde kalan bu durum maalesef…

Bakın, havalimanı yolundan fotoğraflar göstermek istiyorum. Bu fotoğraf arkadaş, Adana-Mersin havalimanının giriş yolu; muhtemelen, akşam girdiğiniz zaman karanlıktan hiçbir şey göremeyeceksiniz, içeride 7 kilometrelik yol boyunca ilerleyeceksiniz; hiçbir aydınlatma yok, kaza yapmamak için dua etmek zorundasınız. Burası tarım arazileri üzerine yapılmış bir yol olduğu için bağlantılardan traktör, başka araçlar da çıkıyor, kazaları önlemek için bir tane bile uyarıcı levha konulmamış, ışık konulmamış. Ancak iş rantın reklamını yapmaya geldiğinde, maalesef, yapımcı firma her tarafa kendi LED levhalarını yerleştirmiş. “İtibardan tasarruf etmemek” demek, böyle şey demek(!)

Değerli milletvekilleri, memleketin her köşesinde derin yoksulluk ve geçim sıkıntısı çığlıkları yükselirken, millet ekonomik krizle mücadele ederken, vatandaşı bayat ekmeğe muhtaç ederken yüklenici firmaya ekstradan 100 milyon lira daha rant sağlandığını gösteren elimdeki belge. Sayıştay raporlarına da yansımış durumda. AKP iktidarının asgari ücretliyi, memur maaşını, emeklinin durumunu, öğrencilerin boş beslenme çantasını, atanamayan öğretmenleri, artan işsizlik rakamlarını değil sadece ve sadece yandaşını düşündüğünün belgesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sümer, tamamlayın.

ORHAN SÜMER (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 30 milletvekiline yerinden bir dakika süreyle söz vereceğim.

İlk söz, Konya Milletvekili Mehmet Baykan’a aittir.

Buyurun Sayın Baykan.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un 3’üncü Birleşimde yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET BAYKAN (Konya) – Sayın Başkanım, geçen hafta, CHP Milletvekili Sayın İlhami Aygun “CHP'li belediyeler okullarda temizliğe başlamışlardı. Nereye kadar? Birileri ‘Dur.’ diyene kadar. AK PARTİ iktidarı, bu hizmeti sunanlara el çektiriyorsunuz; ayıptır, günahtır.” dedi. Aslında durum hiç de öyle değil; Çankaya, Etimesgut, Keçiören ilçelerindeki Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullar Ankara Büyükşehir Belediyesine 7’nci, 8’inci aylarda dilekçe yazıp peyzaj, moloz, ağaç, çardak, ilaçlama gibi yardım taleplerinde bulunmuş, hepsi reddedilmiştir ama lafa gelince “Biz temizliyoruz.” dediler. Kayseri milletvekili dostumuz “Millî Eğitim Bakanlığı, tarikatlara, cemaatlere 5 milyar 895 milyon para aktarıyor.” dedi. Doğru olmadığını buradan açıkladık. Ertesi gün, aynı doğru olmayan o haberi başka bir milletvekili yine kürsüden kullandı. Ne diyelim? Bir de bu kürsüden bir zili bile doğru kullanamadınız Sayın Aygun, zili de kırdınız hâlbuki o ziller kullanılmıyor artık, şimdiki zillerimiz bunlar.

(Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın cep telefonundan bir şarkı dinletmesi)

MEHMET BAYKAN (Konya) – Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Size her şey serbest, bize gelince “Hayır, hayır, hayır!”

BAŞKAN – İkinci söz talebi, İstanbul Milletvekili Şengül Karslı’ya aittir.

Buyurun Sayın Karslı.

2.- İstanbul Milletvekili Şengül Karslı’nın, gençlerin, sapkın örgütlerin ve suç odaklarının cazip gösterdiği sahte özgürlük tuzaklarına çekildiğine ilişkin açıklaması

ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) – Gençlerimiz ne yazık ki toplumsal geleceğimize tehdit oluşturan sapkın örgütlerin ve suç odaklarının cazip gösterdiği sahte özgürlük tuzaklarına çekiliyor. Toplumsal bir felaketin habercisi olarak da gördüğümüz bu karanlık yapılara yarınlarımızı teslim edemeyiz. Ancak ne zaman gençlerimizi korumak için sosyal hayata, yayınlara, dijital mecralara yönelik bir düzenleme yapmaya kalksak karşımıza sansür yaftası çıkıyor. Bu meseleyi siyasetüstü görerek tüm ideolojilerden bağımsız bir şekilde ele almalıyız. Bu bilinçle hiçbir şeyi sansürlemiyor, geri plana atmıyoruz. Biz diyoruz ki: Gelin, gençlerimizi hayatın her alanında bu tehditlerden uzak tutmak için birlikte gayret gösterelim; gelin, gençlerimizin bu karanlık ellere düşmemesi için topyekûn bir seferberlik başlatalım. Biz sorumluluğumuzu alıyoruz, herkesin de bu sorumluluğu paylaşmasını bekliyoruz.

BAŞKAN – Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla…

Buyurun Sayın Aşıla.

3.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, Türkiye’nin her yönden saldırı altında olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET AŞILA (Kocaeli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bakın, insanlık öyle bir felakete sürükleniyor ki biz onlardan olmadıkça onlar bize rahat vermeyecek. İster sağcı ister solcu olun, ister Müslüman ister dinsiz olun; Atatürkçü, laik, milliyetçi, liberal de olsanız akıbet değişmeyecek. Türkiye saldırı altında hem de her yönden; beyinlerimiz, kalbimiz ve midemiz hatta damarlarımız işgal altında; çevremiz canlı cenazeyle doldu, toplum cinnet geçiriyor. Tehlike çok büyük. Ulubatlı Hasan’ın tevhit sancağını diktiği burçtan kafasını kestiği masum kızın başını annesinin ayaklarına atan çocuk hangi sistemin ürünü? İkballer, Narinler, Sılalar… Gazze'de katil belli, peki ya burada? Çözüm, merhum Erbakan Hoca’mızın önce ahlak ve maneviyat düşüncesinin strateji hâline getirilmesindedir diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul…

Buyurun Sayın Ertuğrul.

4.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, 10 Ekim Dünya Odyologlar Günü’ne ilişkin açıklaması

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 10 Ekim Dünya Odyologlar Günü, tüm odyoloji camiasını ve odyologları canıgönülden kutluyorum.

Odyologlar lisans bölümleri arasında en yüksek atama puanına ve en düşük alım sayısına sahip meslek grubudur ancak işitme ve denge problemleri, ABR/BERA hastalarının sıra bulamaması, RAM’larda işitme problemleri yaşayan çocukların teşhisinde yaşanan problemler hastanelerde odyologların bulunmaması nedeniyle giderek artan bir şekilde yaşanıyor. Hastanelerin çoğunda işitme ve denge uzmanı odyologlar bulunmadığı için acil yapılması gereken ABR ve “vestibüler” testler aylar sonra yapılmak zorunda kalınıyor ya da hiç yapılamıyor. Hastaların daha fazla mağdur olmaması için kamuda odyolog istihdamının artırılması elzemdir. Sağlık Bakanlığına çağrıda bulunuyorum: Kamudaki odyolog istihdamını artırın.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman…

Buyurun Sayın Karaman.

5.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, soykırıma sessiz kalan ülkelerin işlenen suça ortak olacakları yönündeki ifadesine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Gazze'de yaşanan dramda katil terör devleti İsrail yaşlı, çocuk, kadın ayrımı gözetmeden 50 bin masum Filistinli kardeşimizi vahşice katletti. Sayın Cumhurbaşkanımız, her ortamda olduğu gibi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda da İsrail’i şiddetle kınadı. Soykırıma sessiz kalan ülkelerin suça ortak olacaklarını söyledi. Liderimizin bu onurlu duruşu için teşekkür ediyor, bu ülkenin bir ferdi olmaktan gurur duyuyorum. Bizler tarih boyunca gönül coğrafyasını adalet ve merhametle kuşatan, dünyanın neresinde bir mazlum varsa ona umut olan bir ecdadın torunlarıyız. Türkiye olarak bedeli ne olursa olsun İsrail hükûmetinin karşısında durmaya, dünyayı bu onurlu duruşa çağırmaya, zalimlerin hasmı, mazlumların sesi ve tüm insanlığın nefesi olmaya devam edeceğiz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko…

Buyurun Sayın Kanko.

6.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, Tarım ve Orman Bakanlığının denetimlerinde ünlü bir köfte zincirinin şubelerinden alınan numunelerde domuz eti tespit edilmesine ilişkin açıklaması

MÜHİP KANKO (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının denetimlerinde ünlü bir köfte zincirinin şubelerinden alınan numunelerde domuz eti tespit edilmesi ancak mahkeme kararıyla bu firmanın adının açıklanmaması ciddi bir tepkiye neden olmuştur. Türkiye genelinde 182 şubesi bulunan, günlük 100 tona yakın köfte satan, halk sağlığını tehdit eden böyle bir durumu halktan gizlemek kabul edilemez. Bu olayın ahlaki, vicdani ve dinî boyutları vardır. Halkın sağlığı tehdit altındayken bu işletmenin ismi derhâl açıklanmalı ve faaliyeti durdurulmalıdır. Ne yazık ki AKP döneminde çıkan bir tebliğde kasaplık hayvanlar arasında domuz ve yaban domuzunun yer alması gıda güvenliği konusunda derin endişeler yaratmaktadır. Türkiye'deki işletmelerin kıyma yaparken domuz eti kullanılabilmesinin yasal hâle getirilmiş olması kabul edilemez. At gibi tek tırnaklı hayvanların bu kategoriye dâhil olması durumun vahametini daha da arttırmaktadır. Halkımızın sağlığı ve güvenliği için bir an önce açıklama yapılmalıdır.

BAŞKAN – Sivas Milletvekilleri Rukiye Toy…

Buyurun Sayın Toy.

7.- Sivas Milletvekilleri Rukiye Toy’un, 15’inci Sivas Tanıtım Günlerine ilişkin açıklaması

RUKİYE TOY (Sivas) – Anadolu'nun zengin kültür hazinesi sultan şehrimizin gelenekselleşmiş 15'inci Sivas Tanıtım Günleri 11-12-13 Ekim tarihlerinde Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilecek. Sivas Günleri, yapıldığı ilk günden bugüne Sivas’ımızın tanıtılmasına, dünyanın dört bir yanına dağılmış Sivaslılar arasındaki birliğin, beraberliğin ve kardeşliğin daha da güçlenmesine ev sahipliği yapıyor. Memleket hasreti çeken gurbetçi hemşehrilerimizin ayağına Sivas’ı getirirken Sivas dostlarının da sayısını artırıyor. Sivas günlerinde her biri ayrı değer olan 17 ilçemiz kurdukları stantlarla tarihî doku ve yöresel lezzetlerini misafirlerimizin istifadesine sunarken kültürel zenginlikleriyle de gönüllerde iz bırakıyor. Birçok şair, yazar, sanatçı ve daha niceleri oluşan kültür atmosferinde Sivas sevdalılarıyla buluşuyor.

Sivas’ımızın hadimi ve Sivaslı hemşehrilerimizin vekili olarak, bu anlamlı organizasyona katkı sağlayan herkese şükranlarımı sunuyor, tüm vatandaşlarımızı Sivas günlerine davet ediyorum.

BAŞKAN – Kayseri Milletvekili Sayın Bayar Özsoy…

Buyurun Sayın Özsoy.

8.- Kayseri Milletvekili Sayın Bayar Özsoy’un, 7’nci Kayseri Kitap Fuarı’na ilişkin açıklaması

SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kayseri Büyükşehir Belediyesinin ev sahipliğinde bu yıl 7’ncisi düzenlenecek olan Kayseri Kitap Fuarı’nın heyecanını hep birlikte yaşıyoruz. 11-20 Ekim 2024 tarihleri arasında gerçekleşecek olan bu kültür şenliğine, başta gençlerimiz olmak üzere tüm kitapseverleri davet ediyorum. Geçtiğimiz yıl 1 milyon 93 bin 39 ziyaretçiyle kırdığımız rekor bu yıl için de büyük bir motivasyon kaynağı olmuştur. Şehrimizi yeniden aynı coşkuyla hatta daha büyük bir katılımla buluşturmak için sabırsızlanıyoruz. 412 yayınevi, 513 yazar ve Türkiye'nin 35 ilinden gelen o ili temsilen katılacak olan öğretmenlerimizin yanı sıra her yaştan okur için binlerce kitap, yazar söyleşileri, imza günleri ve çeşitli etkinliklerle dolu dolu bir fuar programı kitapseverleri bekliyor. Kayseri Kitap Fuarı’nın düzenlenmesinde başta Büyükşehir Belediye Başkanımız Doktor Memduh Büyükkılıç olmak üzere emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan.

Buyurun Sayın Özcan.

9.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, Ankara Gar saldırısına ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün yapılan grup toplantısındaki sözlerine ilişkin açıklaması

MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke tarihinin en çok sivil ölümüyle sonuçlanan terör saldırısı olarak tarihe geçen Ankara Gar saldırısının üzerinden dokuz yıl geçti. 2’si çocuk 100 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıda vefat edenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Bu saldırıyı lanetliyorum. Her türlü terör eyleminin karşısındayız. Birlik ve beraberliğimize, ülkemizin huzuruna kasteden bütün terör ve şiddet olaylarını kınıyorum. Kaynağı, söylemi, amacı, sebebi ne olursa olsun her türlü terör ve şiddet eğiliminin karşısındayız. Hep birlikte de karşısında olmak mecburiyetindeyiz. Dün grup toplantımızda konuşan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan “Suçu önlemekten suçla ve suçlularla mücadeleye, yargılamalardan infaz ve ıslah sistemimize nerede boşluk varsa mutlaka hâl yoluna koyacağız.” sözleriyle artık yeni bir dönem başlayacağını söyledi. İnsanlarımızın sokakta, evinde, iş yerinde hiçbir endişe duymadan hayatını güvenle sürdürebilmesini sağlamak için ne gerekiyorsa yapacağız diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Adıyaman Milletvekili Mustafa Alkayış.

Buyurun Sayın Alkayış.

10.- Adıyaman Milletvekili Mustafa Alkayış’ın, geçen hafta sonu Adıyaman’da gerçekleştirilen sünnet şölenine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ALKAYIŞ (Adıyaman) – Sayın Başkanım, geçtiğimiz hafta sonu AK PARTİ Sosyal Politikalar Başkanlığımızın öncülüğünde Adıyaman’ımızda deprem mağduru 500 yavrumuzu sünnet ettirdik. Bu anlamlı proje kapsamında Genel Başkan Yardımcımız Sayın Fatma Betül Sayan Kaya’yla beraber çocuklarımızla, ailelerimizle birlikte sünnet şölenimizi yaptık. İl başkanlığımızın koordinesinde yapılan şölene Adıyamanlı hemşehrilerimiz büyük katılım sağladılar. Deprem yaralarını sarmaya devam ediyoruz. Bir yandan konutlarımız hızla yükseliyor, diğer yandan sosyal etkinliklerimize de özellikle yer vermeye devam ediyoruz. Bu anlamlı şölen vesilesiyle programımıza katılım sağlayan Genel Başkan Yardımcımız Sayın Fatma Betül Sayan Kaya’ya, teşkilatımıza ve bizleri yalnız bırakmayan Adıyamanlı hemşehrilerime teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Konya Milletvekili Barış Bektaş.

Buyurun Sayın Bektaş.

11.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, Resmî Gazete'de yayımlanan kararla birlikte, mısır ithalatında yüzde 130 olan gümrük vergisinin yüzde 5’e çekilmesine ilişkin açıklaması

BARIŞ BEKTAŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sabah çiftçilerimiz kara bir haberle uyandı çünkü Resmî Gazete'de yayımlanan kararla birlikte, mısır ithalatında yüzde 130 olan gümrük vergisi yüzde 5’e çekildi. Toprak Mahsulleri Ofisinin hâlen alım fiyatı açıklamamasına rağmen, çiftçinin serbest piyasada para kazanabildiği tek ürün olan mısırın ithal edilmesiyle birlikte çiftçilerimiz batma noktasına gelecek, yerli üretim ciddi zarara uğrayacaktır. Öyle ki açıklanan kararla birlikte, bu sabah serbest piyasada mısırın ton fiyatı ortalama 2 bin lira düşmüş durumdadır. Bu yanlış karardan acilen dönülmeli, ithalat yerine yerli üretim teşvik edilmelidir. Eğer yerli üretim teşvik edilerek çiftçilerimize destek olunmazsa gıdada yurt dışına bağımlılığımız artacak ve ilerleyen tarihlerde ciddi bir gıda kriziyle baş başa kalacağız.

Saygılarımla.

BAŞKAN - İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı…

Buyurun Sayın Bursalı.

12.- İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı’nın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, soykırıma sessiz kalan ülkelerin işlenen suça ortak olacakları yönündeki ifadesine ilişkin açıklaması

ŞEBNEM BURSALI (İzmir) - Dünyanın tam orta yerinde üç yüz altmış dokuz gündür apaçık bir soykırım suçu işleniyor. Dünyanın bu vahşete sessiz kalması da en az saldırılar kadar acı. Son rakamlara göre 50 binin üzerinde masum sivil, İsrail'in saldırılarında hayatını kaybetti; bunların 30 binden fazlası çocuk ve kadın. Yaşanan bu vahşete karşı sesi gür çıkan ilk ülke yine Türkiye oldu, birçok ülke liderinin görmezden geldiği soykırıma en sert tepkiyi de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan verdi, Birleşmiş Milletler kürsüsünden liderlerin yüzlerine bakarak sessiz kalanların da işlenen bu suça ortak olduğunu defalarca haykırdı.

Türkiye olarak Filistin'in haklı mücadelesinde her zaman yanında olduğumuzu bir kez daha vurguluyor, İsrail'in saldırılarına ve işgaline son verilmesi için uluslararası kamuoyunu hareket etmeye çağırıyorum.

BAŞKAN - Kars Milletvekili İnan Akgün Alp…

Buyurun Sayın Alp.

13.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’in, Dışişleri Komisyonunda kabul edilen, Sudan Cumhuriyeti’yle imzalanan ortaklık anlaşmasına ilişkin açıklaması

İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kıymetli milletvekilleri, Sudan Cumhuriyeti’yle bir ortaklık anlaşması kapsamında bir kanun teklifi Dışişleri Komisyonunda kabul edildi. Anlaşmaya göre Türkiye, Sudan’dan yapılacak 500 ton at eti, eşek eti ve domuz eti ithalatında vergi almayacak. Ben bir yıldır burada size diyorum “Kars'ın çiftçisini destekleyin, Kars'ın yaylalarında yetişen temiz ve helal etlerden tüketin.” siz Sudan'dan eşek eti getirmeye çalışıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Ben bu eşek etini pek size tavsiye etmiyorum. Yeryüzünde bulunan şeylerin helal ve temiz olanlarından yemenizi, bu öğüdü tutmanızı tavsiye ediyorum. Derhâl bu karardan da vazgeçmenizi Kars adına talep ediyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur.

Buyurun Sayın Güzelmansur.

14.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, AFAD tarafından belirlenen deprem ivmesinin deprem öncesi ivmesiyle aynı olmasının kabul edilemeyeceğine ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

6 Şubat ve sonrasındaki depremlerde en çok can kaybının ve en çok yıkımın yaşandığı il Hatay ama iktidar bundan ders almadı. Hatay'ın yeniden inşasında gelecekteki olası afetlere karşı dayanıklılığın birinci hedef olması gerekir ancak ne yazık ki saha çalışmalardan gelen bilgiler bunun böyle olmadığını gösteriyor. AFAD tarafından belirlenen deprem ivmesi deprem öncesi ivmesiyle aynı. Depremin hızını gösteren ivme depremden önce 0,46; depremden sonra da aynı ivme kullanılıyor. Oysa Hatay'daki ivme 1,3 ile 2 arasındaydı. Aynı deprem ivmesi kullanılırsa aynı yıkıcı sonuçlarla karşılaşırız. Niye aynı ivme kullanılıyor? Çünkü deprem sonrası ivmesi kullanılırsa maliyetler artacak. Bu kabul edilemez. AFAD'dan bir açıklama istiyoruz ve bu veriyi bir an önce düzeltmesini bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara.

Buyurun Sayın Yıldırım Kara. 

15.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, Hatay’da depremzede esnafın kan ağladığına ilişkin açıklaması

NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Depremin akut döneminde özellikle esnaflarımız ve işletmelerimizin malı mülkü yağmalandı, talan edildi. Bazı işletmeler demirbaşlarını, makine ve teçhizatlarını, ticari mamullerini kaybetti. Tutanak tuttuk, bildirim yaptık, bizi arayan soran maalesef olmadı. Buradan Hazine ve Maliye Bakanlığına, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına tekrar sesleniyoruz: Bu tutanakların akıbetini bir an evvel cevaplayın. Esnaf ve kefalet kredileriyle ilgili tutarları yükseltin çünkü ihtiyaca cevap vermiyor. Örneğin, nakliye sektöründe bir çekici 2,5-3 milyon, verdiğiniz kredi maalesef 750 bin lira, ihtiyaca yine cevap vermiyor.

Örneğin, bir başka konumuz, KOSGEB kredileri; binlerce esnafımızın KOSGEB kredisi onaylanmış olmasına rağmen hâlâ hesaplara intikal etmiyor. Hatay'da depremzede esnaf maalesef kan ağlıyor.

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Celal Fırat.

Buyurun Sayın Fırat.

16.- İstanbul Milletvekili Celal Fırat’ın, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, Valilik ve Munzur Üniversitesi tarafından Dersim’de yapılan Anadolu’nun Horasan’ı Tunceli Sempozyumu’na ilişkin açıklaması

CELAL FIRAT (İstanbul) – Sayın Başkan, Alevi-Bektaşi Kültürü ve Cemevi Başkanlığı, Valilik ve Munzur Üniversitesi Dersim'de Anadolu'nun Horasan’ı Tunceli Sempozyumu yapıyorlar. Burada sürekli 85 milyon yurttaşımızın barışından, bir arada kardeşçe yaşamaktan bahsediliyor ama maalesef yapılanlar hiç de kardeşlik ve barış hukukuna uygun düşmüyor. Sempozyumun içeriğinde Dersim'in kültürel, inançsal yapısına dair çokça başlık var ancak katılımcıların birçoğu Alevi toplumu içine nifak sokmaya çalışan kişilerdir. Alevi-Bektaşi Cemevi Başkanlığı kurulduğu günden bugüne kadar Aleviliğe yeni bir tanım getirmeye gayret gösteriyor. Programın içerisine bakıldığında da bu söylemlerimizde ne kadar haklı olduğumuzun açıkça görüldüğünü görüyoruz. Bu sempozyum Dersimin inancına, diline, kimliğine açık bir yok sayma ve saldırı girişimidir. Dersim halkı bu oyunları boşa çıkaracak kudrete ve hakikate sahiptir.

BAŞKAN – Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu...

Buyurun Sayın Mullaoğlu.

17.- Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu’nun, Sağlık Uygulamaları Tebliği kapsamında yer almayan “tecentriq” isimli ilaca ilişkin açıklaması

SERVET MULLAOĞLU (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kanser tedavisinde kullanılan tecentriq 1200 miligram ilacın kanser hastaları tarafından yirmi bir günde bir kullanılması gerekmektedir. Tedavi için son derece hayati olan bu ilacın güncel fiyatı 65.712 liradır. Bu ilaç Sağlık Uygulamaları Tebliği kapsamında yer almadığı için SGK'li olan hastalara bu ilacın bedeli ödenmemekte ve kanser hastaları ölüme terk edilmektedir. Hastalar, mahkemelerde ilaca kavuşabilmek için dava açmakta ve bazı vicdanlı hâkimler ihtiyati tedbir kararı vererek hastaların ilaç erişimine olanak yaratmaktaydı ancak son zamanlarda kuvvetle muhtemel Hükûmetin telkini olduğundan hiçbir mahkeme tedbir kararı vermemeye başlamıştır. Hükûmet yandaş müteahhitlerin 660 milyar lira vergisini silebiliyor ama yoksul kanser hastalarına gelince hayati derecedeki ilaçlarını veremiyor. Yoksulları yok sayan bu insanlık dışı uygulamadan vazgeçilmeli ve kanser hastalarının bu ilaca erişimi derhâl sağlanmalıdır.

BAŞKAN – Bolu Milletvekili İsmail Akgül…

Buyurun Sayın Akgül.

18.- Bolu Milletvekili İsmail Akgül’ün, Bolu’daki GSM hatlarının yetersizliğine ilişkin açıklaması

İSMAİL AKGÜL (Bolu) – Bolu ilimizde, şehir merkezi de dâhil olmak üzere ilçelerimiz ve köylerimizin neredeyse hepsinde baz istasyonu ve internet hatlarındaki yetersizlikler hemşehrilerimizin hem iş hayatlarında hem de günlük yaşamlarında aksaklıklara sebep olmaktadır. Ağustos ayında Göynük ve Gerede ilçemizde yaşanan büyük yangın felaketinde de GSM hatlarının yetersizliği nedeniyle hem vatandaşlarımız hem de görevli personelimiz iletişim kurmakta zorlanmış, bu durum mobil baz istasyonlarıyla telafi edilmeye çalışılmıştır. Bolu ve ilçelerinde çekmeyen telefon ve internet sorunu ciddi bir hâl almıştır. Bu konuda yetkililerimizin ve GSM operatörlerinin gerekli çalışmaları yapmasını bekliyor, tüm hemşehrilerimize saygılar sunuyoruz.

BAŞKAN – Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı…

Buyurun Sayın Sarı.

19.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, 10/10 Dünya Balıkesirliler Günü’ne ilişkin açıklaması

SERKAN SARI (Balıkesir) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Bugün 10/10 Dünya Balıkesirliler Günü. Kuvayımilliye ateşinin Balıkesir topraklarından alevlenip tüm yurdu sardığı, efelerin ve zeybeklerin diyarı memleketim medeniyetin beşiğidir. Bağımsızlık ve özgürlük tarihimizin en zorlu mücadelesi için Gazi Mustafa Kemal Atatürk Samsun’a Bandırma Vapuru’yla yol alırken 41 bayrak adamın Balıkesir'de Alaca Mescitte Kuvayımilliye meşalesini yaktığı kenttir Balıkesir. İstiklal Madalyası’nı hak etmiş Balıkesir’im Meclisimizden bu hakkını almayı bekliyor. Balıkesir, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Zağnos Paşa Camiindeki hutbesinin ev sahibidir. Tarihi kadar kültürel zenginlikleri, eşsiz doğası, 2 deniz 1 şehir olarak Ege ve Marmara Denizi’nin incisi olan Balıkesir'im eşsiz güzellikleriyle âdeta bir cennet köşesidir.

Kahraman ve mert hemşehrilerim bugün büyük bir coşkuyla 10 numara şehir Balıkesirli olmanın onurunu yaşıyor. Gazi Meclisimizden Balıkesirli tüm hemşehrilerimin Dünya Balıkesirliler Günü’nü kutluyorum. Meclisimizdeki bütün milletvekillerimizi memleketime davet ediyorum.

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu…

Buyurun Sayın Otlu.

20.- İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu’nun, 10 Ekimde Ankara Garı’nda katledilenlere ilişkin açıklaması

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Teşekkürler Başkan.

Suruç’ta katledilen 33’lerin yoldaşı, 19 Aralık katliamının yaşayanı ve Gazi’den Roboski’ye tüm katliamların tanığı bir devrimci sosyalist olarak 10 Ekim Ankara Garında DAİŞ çetesi tarafından katledilen 104 canımızı saygıyla anıyoruz. Acımız da öfkemiz de ilk günkü kadar taze. Biliyoruz ki katliamlara ortak olanlar adaleti sağlamayacaklar. Katliamların hesabını yalnızca adliye koridorlarında değil, sokaklarda büyüteceğimiz mücadeleyle soracağız. Suruç’tan Ankara'ya tüm katliamların hesabını sormaktan, adalet aramaktan vazgeçmeyeceğiz. Bu, her şeyden önce adil, onurlu bir barış için 10 Ekimde yitirdiğimiz 104 canımıza olan boynumuzun borcudur.

BAŞKAN – Siirt Milletvekili Mervan Gül…

Buyurun Sayın Gül.

21.- Siirt Milletvekili Mervan Gül’ün, Siirt fıstığına ilişkin açıklaması

MERVAN GÜL (Siirt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Siirt ilimiz; fıstığı, Pervari balı, tayfi üzümü, yaprağı, zivzik narı, büryanı ve renkli tiftik keçisi gibi belli başlı ürünleriyle ekonomik marka değeri bulunan tarımsal ürünlere sahiptir. Siirt 4 bin dekar ekim alanı ve 32 bin tonu aşan üretim miktarıyla Siirt fıstığı çeşidi üretiminde Türkiye’de 1’inci, Antep fıstığı genel üretiminde Türkiye’de 3’üncü sıradadır. Siirt’te 2002 yılında yaklaşık 45 bin dekar olan Siirt fıstığı üretim alanı 2023 yılı sonu itibarıyla 400 bin dekar üretim alanına ve 11 milyon civarında ağaca ulaşmıştır. Siirt fıstığı, tarımsal üretimi yapmakta olan 10 bine yakın ailenin doğrudan veya dolaylı geçim kaynağını oluşturmaktadır. İlimiz ve ülkemiz ekonomisine önemli katkılar sağlayan Siirt fıstığı için çalışmalar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Samsun Milletvekili Murat Çan…

Buyurun Sayın Çan.

22.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Samsun’un iktidarın seçim önceleri verip de tutmadığı sözlerle aldatıldığına ve Uzak Doğulu bir otomotiv üreticisinin Türkiye’de planladığı yatırımına ilişkin açıklaması

MURAT ÇAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum.

Seçim bölgem Samsun yirmi yılı aşkın süredir bu iktidarın yalan vaatlerle, seçim önceleri verip de tutmamış olduğu sözlerle aldatılmış, oyalanmış bir şehirdir. Bu süre zarfında verilen sözlerin, vaatlerin -bırakın yarısını- onda 1’i yerine getirilmiş olsaydı bugün Samsun sanayide, turizmde, dış ticarette marka şehir, Türkiye’nin parlayan yıldızı olmuştu. Bu iktidar yüzünden biz yirmi yılımızı kaybettik ancak hâlâ fırsatlar var. İşte bunlardan biri de Uzak Doğulu bir otomotiv üreticisinin Türkiye’de üretim üssü kurma planlaması ve bu konuda Samsun’a odaklanmış olmasıdır. Planlanan bu yatırım Türkiye için, Samsun için önemli fırsattır. Kamu otoritesi yatırımın gerçekleşebilmesi için gerekli olan iradeyi ortaya koymalı, yatırımı teşvik edici zemini oluşturmalıdır. Önceliğimiz ve beklentimiz budur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Kilis Milletvekili Mustafa Demir…

Buyurun Sayın Demir.

23.- Kilis Milletvekili Mustafa Demir’in, Kilis’le ilgili taleplerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA DEMİR (Kilis) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Seçim bölgem olan Kilis’te hemşehrilerimizden gelen yoğun talep üzerine karşılıklı alışverişin ilimiz ekonomisine katkı sağlayacağını düşündüğümüz Öncüpınar Sınır Kapısı’nın yaya trafiğinin açılmasını; ayrıca ilimize ve bölgeye teknoloji imkânları yüksek bir sağlık hizmeti sunan Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca Devlet Hastanemizin eğitim ve araştırma hastanesi olmasını, eski hastanemizin de tekrar poliklinik hizmeti vermesini ilgili bakanlıklarımızdan talep ediyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar…

Buyurun Sayın Avşar.

24.- Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar’ın, iki gün evvel Tekirdağ’da defnedilen Sıla bebeğe ve toplumsal çürümeyi çözme makamının yüce Meclis çatısı olduğuna ilişkin açıklaması

CEM AVŞAR (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İki gün evvel Tekirdağ'da evladımız Sıla bebeği kendi ellerimizle toprağın altına gömdük. İnsanlığımızdan utandık, hayatımızda taşıdığımız en ağır tabutu taşıdık. Yüreğimizi yakan olaylara sebep, lügatimize yeni giren bu toplumsal çürümeyi çözme makamı bu yüce Meclis çatısıdır. Ne benim ne hemşehrilerimizin ne de milletimizin artık bir can, bir evlat, bir kadın kaybetmeye tahammülü kalmamıştır. Milletin çözüm ve icraat için gözü kulağı bu Meclistedir. Bu konudaki sorumluluğu hepimize tekrar hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan…

Buyurun Sayın Yerebakan.

25.- İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan’ın, teknolojinin sunduğu imkânların yanı sıra, bugün sosyal medyanın gençler için büyük bir tehdit hâline geldiğine ilişkin açıklaması

HALİT YEREBAKAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir toplumun en büyük sınavı çocuklarını ne kadar iyi koruduğudur. Teknolojinin sunduğu imkânların yanı sıra, bugün sosyal medya gençlerimiz için büyük bir tehdit hâline gelmiştir. Her gün saatlerini sosyal medya da geçiren gençler anksiyete, depresyon ve düşük özsaygı riskine daha fazla maruz kalıyor. Sürekli yapılan karşılaştırmalar, platformların bağımlılık oluşturucu yapısı ve toksik içeriklerle karşı karşıya kalmak çocuklarımızı kimliklerini sorgulamalarına, yalnızlık ve yetersizlik duygularına sürüklemektedir. Ruh sağlığı bozuk bireyler içlerinde biriktirdikleri öfkeyi ve acıyı ne yazık ki topluma yansıtmaktadırlar. Şiddet olayları, intihar vakaları, öfke patlamaları; bunların sadece bireysel bir sorun değil aynı zamanda toplumsal bir yara olduğunu ifade etmek isterim. Ruh sağlığını merkeze alan kapsamlı bir reformu hep birlikte desteklemeliyiz. Unutmayalım ki gençlerimizin zihinlerini algoritmaların insafına bırakmak geleceğimizden vazgeçmek demektir.

Saygılarımla. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adana Milletvekili Bilal Bilici…

Buyurun Sayın Bilici.

26.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, çiftçilerin su ve krediye erişim sorunlarına ilişkin açıklaması

BİLAL BİLİCİ (Adana) – Dün yer fıstığı üreticilerinin sıkıntılarını dile getirmiştim ve sesi olduğumuzu ifade etmiştim. Çiftçimizin diğer büyük sorunu ise su sorunudur. 2023 seçimleri öncesi yüzde 50 fiyat indirimi verilmiştir su fiyatlarına ama bundan sonra 2 kat zam gelip su fiyatları yüzde 300 civarında artış göstermiştir.

Çiftçilerimizin diğer sıkıntısı ise krediye erişim, kredi limitlerinin yetersizliği ve faiz oranlarının yüksekliğidir. Biz her zaman çiftçimizin yanında olacağız.

BAŞKAN – Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver…

Buyurun Sayın Ünver.

27.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver’in, Resmî Gazete'de yayımlanan kararla birlikte, mısır ithalatında yüzde 130 olan gümrük vergisinin yüzde 5’e çekilmesine ilişkin açıklaması

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İthalatta mısıra yüzde 130 olarak uygulanan gümrük vergisi, bugün yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla yıl sonuna kadar ithal edilecek 1 milyon tonluk kısmına yüzde 5 olarak uygulanacak. Üretici tarafından geçtiğimiz hafta ortalama 9.500 liraya satılan mısır fiyatı bu kararın ardından bu sabah büyük düşüş yaşamıştır. Çiftçimiz bu yıl açıklanan fiyatlar nedeniyle buğday ve arpada hayal kırıklığı yaşamış, emeğinin karşılığını alamamıştır; diğer birçok üründe de rekolte kaybı nedeniyle umduğunu bulamamıştır. Çiftçimiz artan üretim maliyetleri altında yıllardır inim inim inlemektedir. Bu yıl TMO’nun fiyat açıklaması nedeniyle piyasada oluşan mısır fiyatı sayesinde bir nebze nefes almayı uman çiftçimiz mısır fiyatını düşürmek üzere müdahaleyle yine mağdur edilmiştir iktidar tarafından. İktidarı derhâl yerli üreticiyi, çiftçimizi koruyacak tedbirler almaya davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer…

Buyurun Sayın Gürer.

28.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, sendikalarda örgütlenme özgürlüğü olmadığına ve Soma’dan gelen FERNAS madencilerine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

2009 yılına göre dahi sendikalı işçi, işçi sayısı içinde yüzde 45 oranında geriledi. Özel sektör, sendikaların örgütlenmesine izin vermezken kamu da belirlediği sendikalarda üyeliği zorluyor. Sendikalarda örgütlenme özgürlüğü yok. Hakkını arayan işsiz kalıyor. İşçi sayısı 16 milyona erse de grevli toplu iş sözleşmesi yapabilen işçi sayısı 2 milyonlarda geziyor; tam bir emek sömürüsü var. Soma’dan gelen FERNAS madencileri Ankara'da günlerdir “İşçi sağlığı ve güvenliği önlemi alınsın.” dedikleri için işten atıldılar, çözüm bekliyorlar. İktidar bu haklı talebi dahi duymuyor. Modern kölelik acımasızca uygulanıyor, emekçiler sömürülüyor; iktidar bu sömürüyü seyrediyor. Bu zulüm düzeni son bulmalı, işçilerin hakları verilmeli, örgütlenme önündeki engeller kaldırılmalıdır.

BAŞKAN – Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin…

Buyurun Sayın Şevkin.

29.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, 10 Ekim Gar katliamında yitirilen 104 cana ve Türkiye’de sağlık sisteminin çöktüğüne ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

10 Ekim Gar katliamında yitirilen 104 canımızı unutmadık, unutturmayacağız; ruhları şad olsun diyorum.

Sayın Başkan, Türkiye'de sağlık sistemi ne yazık ki çökmüş durumda. Kamu hastanelerinde muayene ve ameliyat olabilmek için artık mucize beklemek gerekiyor. Gariban vatandaşlar evini geçindiremezken bir de özel hastanelere gitmek için borç para bulmaya çalışıyor, kredi çekmek zorunda kalıyor. Merkezi Hekim Randevu Sistemi hastanelerden randevu almak isteyenlere kota koyuyor. Engelli vatandaşlar da bu durumdan fazlasıyla olumsuz bir şekilde etkileniyorlar. Verilen sözler engelliler için de yerine getirilmiyor. Seçim öncesi Aile Destek Programı kapsamında vatandaşlık maaşı ödemesi yapılacağı ifade edilmesine rağmen ne yazık ki hâlâ bundan da ses çıkmadı.

Buradan iktidara sesleniyorum: Vatandaşın sağlığıyla oynamayın. Parasız engelli vatandaşı daha da çaresiz bırakmayın.

BAŞKAN – Bayburt Milletvekili Orhan Ateş…

Buyurun Sayın Ateş.

30.- Bayburt Milletvekili Orhan Ateş’in, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’ne ilişkin açıklaması

ORHAN ATEŞ (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü. Ruh sağlığı bireyin hem kişisel hem de toplumsal yaşamında hayati bir rol oynar ancak ne yazık ki ruh sağlığı sorunları toplumda yeterince anlaşılamamaktadır. Hepimizin bu konudaki farkındalığı artırmamız gerektiğine inanıyorum. Hükûmetimiz bu konuda önemli çalışmalar yürütmektedir. Ruh Sağlığı Hizmetlerini Güçlendirme Programı kapsamında ülke genelinde toplum ruh sağlığı merkezleri kurulmuş ve bireylerin ruh sağlığı hizmetine daha kolay erişimi sağlanmıştır. Ayrıca eğitim kurumlarında psikolojik danışmanlık ve destek hizmetleri yaygınlaştırılmıştır. Bu çalışmalarla ruh sağlığına yönelik erişimler artırılmıştır. Ruh sağlığı güçlü bir toplumun temel taşlarından biridir ve hepimizin sorumluluğudur.

Teşekkür eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz talebi, Saadet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Bülent Kaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya.

31.- İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, Hazreti Hüseyin’in şehadetinin yıl dönümüne, Cumhurbaşkanının “İsrail’e karşı ekonomik tedbir uygulayan yegâne devlet biziz.” açıklamasına, TRT’nin veri analiz uygulamalarının İsrailli bir firma aracılığıyla elde edildiği gerçeğinin ortaya çıktığına, BTK’nin Discord’a erişim engellemesi getirdiğine ve kişisel veri mahremiyetine, GSM şirketlerinin uygulamış oldukları yüksek zam oranlarına, TÜİK tarafından açıklanan genel tanımlı işsizlik oranına ve bazı gıda firmalarının ürünlerinde domuz eti çıktığına dair bilgilere ilişkin açıklaması

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu Saadet-Gelecek Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Bugün Hazreti Hüseyin’in şehadetinin yıl dönümü. Şehit olduğu günden bu yana “Her gün aşura, her yer Kerbelâ” sloganlarıyla şahadeti hatırlanıyor. Bu vesileyle Hüseyince yaşayanlara selam olsun. Mazlumlarla zalimlerin mücadelesi dün olduğu gibi bugün de devam ediyor. Hak ile batılın mücadelesi dün olduğu gibi bugün de devam ediyor. Zalimlerin karşısında mazlumlarla birlikte olanlara, hak-batıl mücadelesinde hakkın temsilcisi olanlara selam olsun. Hazreti Hüseyin’in şehadetinin yıl dönümü vesilesiyle dünyanın her yerinde Hüseyince mücadele edip Zeynepçe direnenlere de selam olsun diyoruz.

Bir diğer gündem maddemiz, geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı “İsrail’e karşı ekonomik tedbir uygulayan yegâne devlet biziz.” diye bir açıklama yapmıştı. Hemen ertesi hafta basına yansıyan iki üzücü haber durumun pek de öyle olmadığını maalesef göstermekte. Uluslararası gemi trafiği verilerine göre son bir ayda 92 geminin Türkiye’den İsrail’e gittiği ortaya çıktı. Ticaret Bakanlığının genelgesine göre İsrail’le ticaret yasaklanmışken ve herhangi bir istisna belirtilmemişken yasal yollarla gittiği anlaşılan bu gemilerin gidişini iktidar partisinin izah etmesi gerekir. Bir taraftan “Hamaset yapmıyoruz.” denilerek diğer taraftan da göz göre göre bu işlerin olması Hükûmet ile İsrail arasındaki ilişkilerin gerçekten düşündürücül boyutta olduğunu gözler önüne sermektedir.

Diğer taraftan, milletimiz, haklı bir tutumla, İsrail’i destekleyenlere mesafeli durarak mallarını satın almazken millî kuruluşumuz olan TRT’nin veri analiz uygulamalarının İsrailli bir firma aracılığıyla elde edildiği gerçeği de ortaya çıktı. Bu durumun kendisi bile başlı başına vahim bir durumdur fakat bunun ötesinde vatandaşlarımızın kişisel verilerinin söz konusu firmaya açık olması daha da vahim bir durumdur.

Yine, medyaya düşen haberlere göre, Dışişleri Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, BDDK, Türk Standartları Enstitüsü, İŞKUR, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Devlet Hava Meydanları İşletmesi ve YÖK’ün de veri güvenliğinin İsrailli firmalar tarafından sağlandığı iddia edilmektedir. Bu çok vahim bir durumdur. İletişim Başkanlığının ve bu kurumların bu durumu derhâl ya yalanlaması ya da sebeplerini kamuoyuyla paylaşması gerekmektedir çünkü bu tip iddiaların şüyuu vukuundan beterdir. Derhâl bu konuda kamuoyunun bilgilendirilmesi lazım.

Bir diğeri de sosyal medyaya düşen bazı örnekler nedeniyle BTK harekete geçerek Discord’a erişim engellemesi getirdi. Bu karara ilişkin kamuoyuna yansıyan gerçeklerden biri ilgili mecrada kişisel verilerin kullanılmasıdır. Geçen ay İletişim Başkanlığından bir açıklama yapılarak yalanlansa da Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu pandemide 85 milyon kişinin kimlik verilerinin çalındığını doğrulamıştı. Bu veriler arasında TC kimlik numaraları, ikamet adresleri ve GSM numaraları olduğu iddia edilmektedir. Bugün birçok vatandaşımızın rahatsız olduğu 850 ile başlayan numaralardan taciz düzeyine varan aramalar ya da SMS’le dolandırıcı şebekelerinin muhatabı olan vatandaşlarımızı gördüğümüzde bu verilerin acaba başka ne tür amaçlarla kullanılabileceğini ise kestirmek güçtür. İnternet teknolojilerinin günlük hayatımızı bu derece biçimlendirdiği bu çağda kişilerin veri mahremiyetini temin edememek bir hükûmet için bir acziyettir ve ciddi bir sorundur. Discord’da paylaşılan verilerin bu yolda elde edilip edilmediğini bilmek kamuoyunun hakkıdır. Gerek Discord gerekse başka mecraların bu kişisel verileri elde edip etmediğini ve ne şekilde kullandığını da Hükûmetin açıklaması gerekmektedir.

Bir diğer husus, GSM şirketlerinin yüzde 300 ve 400 arası uygulamış oldukları yeni zam oranları. Bu konularla ilgili iktidar “Bunlar özel şirketlerdir. Biz müdahale edemeyiz.” gibi bir gerekçe ortaya koymuştu. Keşke ekmek, simit fiyatında hemen Bakkallar Odasına müdahale ettiğiniz şekilde buraya da müdahale etme kararlılığı gösterebilmiş olsaydınız. Herhâlde çay-simit hesabıyla iktidara gelip bugün çay-simit hesabı yapmaktan utandığınız için simit fiyatlarına müdahale etmeyi bir zorunluluk olarak görüyorsunuz ama yüzde 300’lere, yüzde 400'lere varan zam ve tekelleşmiş olan bu GSM şirketlerinin vatandaşı ezmesi noktasında ise en ufak bir adım atamıyorsunuz. Dolayısıyla çay-simit hesabını size hatırlatmayacağız ama bu GSM şirketleri...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaya.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Aralarında TÜRK TELEKOM’un da yer aldığı bu GSM şirketlerinin yüksek zam oranlarını kamuoyuna izah etmek gibi bir mecburiyetiniz var. Kaldı ki yüzde 300-400 zam yapan bu şirketler söz konusu olan kendi personellerine yapılan zamlar olduğu zaman ise enflasyon rakamlarının üstüne çıkmamayı bir marifet olarak ortaya koymaktadırlar.

Genel tanımlı işsizlik oranı TÜİK tarafından açıklandı. TÜİK işsizlik oranının -genel tanımlı olarak değil ama- ağustos ayında yüzde 0,3 puan azalarak yüzde 8,5'e düştüğünü açıkladı. Bu durum keşke gerçek olmuş olsaydı ancak ücret zamlarına etki edecek enflasyon oranlarındaki yanıltma gibi bunun da bir yanıltma olduğunu kamuoyu olarak çok net bir şekilde biliyoruz. Bunu niçin biliyoruz? Çünkü sanayi üretiminde son çeyrekte yüzde 5,2 oranında bir azalma var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaya.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Tasarruf Tedbirleri Genelgesi nedeniyle de kamuya personel alımını durdurdunuz. Dolayısıyla bu iki veri ortadayken işsizlik verisindeki düşüşü herhâlde kamuoyuna açıklamak zorundasınız. Kaldı ki gerçek işsizlik rakamlarına baktığımızda ise yılbaşından bu yana geniş tanımlı işsizliğin yüzde 23'ten yüzde 27'ye çıktığı gerçeğiyle de karşı karşıyayız. TÜİK’e, topluma bir algı oluşturma talimatlarınızı bir tarafa bırakın ve bu sorunlarla yüzleşin. Çünkü 2019'dan bu yana kötü günler geride kaldı diye vatandaşı sürekli oyalıyorsunuz ama biz biliyoruz ki evet, kötü günler geride kaldı ama maalesef, daha kötü günler bu milleti, vatandaşlarımızı bekliyor. Bunu da bir şekilde kamuoyuna izah etme gibi bir durumla karşı karşıyasınız.

Bir diğer önemli konu gıda güvenliği meselesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Son bir dakika, toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Kaya.

BÜLENT KAYA (İstanbul) – Gıda güvenliğiyle ilgili maalesef son günlerde, bazı gıda firmalarının ürünlerinde domuz eti çıktığına dair kamuoyuyla ilgili bilgiler paylaşılıyor. Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı maalesef sekiz aydır herhangi bir açıklama yapmıyor. Bugün ilgili firma sosyal medya hesaplarından bir paylaşımda bulundu, bu numunelerde domuz eti çıkmasını inkâr etmedi, ancak kendilerine bir kumpas kurulduğundan bahsetti. Sayın iktidar sahiplerine buradan sesleniyorum: Toplumun güvenliğini bu kadar ilgilendiren bir konuda, yüzlerce mağazası olan bir şirket eğer buralardan numune alınmasında bir kumpastan bahsediyorsa bu başlı başına bir fecaattir. Yok kumpas değil de bu konuda henüz sağlıklı bir numune dahi alınamıyorsa bu bambaşka bir fecaattir. Dolayısıyla sizin döneminizde domuz etinin kasaplık et ürünü olarak mevzuata girdiği dikkate alındığında, bu domuz etinden milleti korumayla ilgili bir yükümlülüğünüzün olduğunu hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sıradaki söz talebi, İYİ Parti Grubu adına Balıkesir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Turhan Çömez’e aittir.

Buyurun Sayın Çömez.

32.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’a defalarca yönelttiği ancak Bakanlığın cevap vermediği soru önergelerindeki sorulara, Bahçelievler ve Niğde Çocuk Yuvalarında yaşanan olaylara, iktidarın mısır ithalatında yüzde 130 olan vergiyi yüzde 5’e düşürmesine ve 1 milyon ton mısır ithalatına izin vermesine, bugün Bandırma Limanı’ndan aldığı belgelere, cari açık problemine ve İstanbul Havalimanı’nın VIP servisinde bir çantanın içerisinde 60 kiloluk altın bulunduğuna ilişkin açıklaması

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, içinde bulunduğumuz yüce çatının ve parlamenterlerin temel sorumluluğu millet adına yasama yapmak ve millet için denetleme yapmaktır, aynı zamanda bütçe yapmaktır. Fakat maalesef artık Parlamentoda eskiden olduğu gibi, yasamayı tartışmayacağım ama denetleme faaliyetlerini yapamıyoruz. Bakın, zaten gensoru şansımız yok ama verdiğimiz soru önergelerine dahi ne yazık ki genellikle cevap almıyoruz, aldığımız cevaplar da maalesef yetersiz oluyor. Bakın, Sayın Mahinur Özdemir Göktaş, aileden sorumlu Sayın Bakan, kendisine defalarca soru önergesi verdim, defalarca, duvar gibi, Bakanlık cevap vermiyor, bunun karşılığında götürüp mahkemeye veriyor beni; bu, Meclis için bir züldür, bir ayıptır. Bugün son derece önemli, soru önergeleriyle de birlikte önemli şeyler açıklayacağım.

Bakın, ben Bandırma’da, Bandırma Çocuk Yuvasında yaşanan ve müfettiş raporlarıyla tespit edilmiş bazı şeyleri sordum kendisine, cevap vermemiş. Öte yandan, yine Sayın Bakana bir başka soru önergesi daha verdim. Balıkesir'de 2 yavrumuz bir gece yarısı çocuk yuvasından alındı, dışarıya götürüldü ve maalesef bu çocuklar kendisini dışarıya götüren yetişkinler tarafından taciz edildi ve uyuşturucu kullanıldı ve ondan sonra çıkan yangında o yetişkin hayatını kaybetti, çocuklardan biri de uzun süre yoğun bakımda kaldı. “Nedir bu olayın aslı? Niye böyle bir şey oldu?” diye soruyorum, cevap yok. Öte yandan, yine burada, bu kürsüde, bu Mecliste konuştum ve bir araştırma önergesi verdim, ciddi bir çalışma yaptım Mersin Çocuk Yuvasında kalan çocuklarla ilgili. 4 yaşında, 5 yaşında yuvaya emanet edilmiş çocukların yuvada devşirilerek PKK’ya katıldıklarına dair belgeler geldi elime. 14 yaşında, 15 yaşında çocuklar yuvadan kaçırılmış, PKK’ya katılmışlar ve daha sonra Emniyet birimleri tarafından yakalanmışlar ve bir kısmı şu anda Adana'da cezaevindeler ve çocuklarla konuştum cezaevinden ve bunu ifşa ettim burada; Sayın Bakan lütfedip bize bilgi vermek yerine cezaevine müfettişler gönderdi “Acaba Turhan Çömez bu çocuklarla nasıl konuştu?” diye, bunun peşine düştü, bu da kabul edilemez bir durum. Öte yandan, Zonguldak ili Kozlu ilçesinde, orada çalışan, çocuk yuvasında çalışan 24 yaşındaki T.A.’nın oradaki 14 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz ettiğine dair belgeler geldi, orada kamuoyu gündemine de yansıdı. Bunu da sordum kendisine, “Sayın Bakan nedir bu? Böyle bir şey var mı, yok mu? Varsa eğer ne yaptınız, bize cevap verin.” dedim, lütfedip cevap dahi vermedi ama ne zaman bir açıklama yapsam hemen gidip mahkemeye veriyor hatta şu anda Meclisteki dokunulmazlık dosyalarımdan bir tanesi de onunla ilgili. Umarım kaldırılır dokunulmazlık dosyam ve mahkemede kendisiyle tüm bu belgeler ışığında hesaplaşırız.

Bir başka konu daha: Bundan yaklaşık yedi sekiz ay önce bir baba 3,5-4 yaşındaki yavrusunu Bahçelievler Çocuk Yuvasına emanet etmiş. Raporlarına baktım, sağlık raporlarına, çocuk yuvaya emanet edildiğinde sapasağlam ve bir gece kanamalı bir şekilde o yavru yuvadan hastaneye götürülüyor, ağzından kan geliyor, vücudunun diğer taraflarından kan geliyor ve çocuk önce entübe ediliyor ve ondan sonra hayatını kaybediyor. Çok vahim bir durumdur devlete emanet edilmiş bir yavrunun hayatını kaybetmesi; kanayarak, kanamayla hayatını kaybetmesi bir darp işaretidir ve son derece ciddidir. Buna dair defalarca uyardık, ikaz ettik ve bugün babayla tekrar konuştum. Baba iki gözü yaşlı bana dedi ki: “Avukatlarımıza bilgi vermiyorlar. Çocuğumun otopsi raporunu vermiyorlar. Dava dosyasına ulaşım engeli var. Gizlilik kararı olduğu için ne avukatım ne ben ona ulaşamıyoruz.” Bakın, acılı bir babaya devletin ya da bir Bakanlığın bu şekilde muamele etmeye hakkı yok.

En son, yine bu konuyla ilgili, bugün Niğde’den bir haber geldi. Niğde’de 9 yaşında bir yavru çocuk yuvasındayken hayatını kaybetmiş ve bir saygın gazeteci İsmail Saymaz bunu gündeme getirdi. Peşine düştüm ne olmuş diye. Kendisine verilen bilgi de çocuğun aslında rahatsızlığı olduğu ve o nedenle öldüğü şeklindeydi ama ben olayın üstüne gittiğimde başka şeyler de öğrendim, onu da paylaşacağım, o da şu: Çocuğun epilepsisinin olduğunu söylüyorlar ve bakın, hiçbir yerde epilepsi krizi geçiren insan ölmez, ölebilir ama büyük hatalar neticesinde ölebilir. Devlete emanet edilmiş bir çocuk için “Epilepsi krizinden öldü.” diyemezsiniz, bu çok vahim bir hatadır. Ama başka bir şey daha ortaya çıktı Sayın Başkan, Valilik konuyu araştırırken acaba başka bir ihmal var mı diye kurumdaki geçmiş bütün videoları inceledi ve inanılmaz bir gerçekle karşılaştı; orada sistematik bir şekilde çocukların darbedildiği ve şiddete uğradığı şeklinde çok ciddi bilgiler ortaya çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Çömez, buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Şu anda yine yayın yasağı geldi, yine dosyaya ulaşım engeli geldi ve oradaki kişilerle ilgili birtakım yaptırımlar başladı. Bakın, bu çocuklar bize emanet, bu yavrulara bu şekilde muamele etmeye hiçbirimizin hakkı ve salahiyeti yok. Sorumluluk sahipleri, yetki ve sorumluluk sahipleri, makam sahipleri hesap vermek zorundadırlar; şeffaf olmak, hesap vermek ve muhataplarına ve millet adına burada hesap soranlara cevap vermek zorundadırlar.

Sayın Başkanım, bir başka konuya daha temas edeceğim izninizle. Bakın, Türkiye 2022 yılında 2,7 milyon ton mısır ithal etmiş, 2023 yılında ise 2,5 milyon ton mısır ithal etmiş; Türkiye’nin yıllık ödemiş olduğu para aşağı yukarı 1 milyar dolar civarında. Mısır, nişasta bazlı şekerler için kullanılıyor, gıda sanayisinde kullanılıyor, hayvan yemlerinde kullanılıyor fakat öylesine plansız bir uygulama var ki bu iki yıl içerisinde yurt dışından ithal edilen bu inanılmaz rakamlardaki mısır münasebetiyle -ki vahim olan da şu, Ukrayna'dan ve Rusya'dan ithal ediliyor bu mısır- maalesef Türk çiftçisi düşen mısır fiyatları sebebiyle geçen yıl domates ekti, biber ekti ve karpuz ekti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çömez.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum.

Bunlardan dolayı da büyük zararlar gördü; özellikle Balıkesir bölgesinde, Marmara ve Ege Bölgesi’nde çiftçiler bu ürünlerini sokaklara döktüler. Peki, ne oldu bunun karşılığında? Devlet inanılmaz bir borç altına girdi, mısır ithalatına senelik 1 milyar dolardan fazla para verdi fakat bu sene mısırda bir sıkıntı baş gösterdi, Adana'dan fiyatları aldım, geçtiğimiz günlerde Adana'da mısırın tonu 8.500; yine, dün Bandırma’dan fiyat aldım, Bandırma’da mısırın tonu 10.800. Tabii, krizi fark ettiği için iktidar ne yaptı? Dedi ki: “Mısır ithalatında yüzde 130 olan vergiyi kaldırdım, yüzde 5’e düşürdüm.” Ve ne yazık ki Türk çiftçisi inim inim inlerken, ürünlerini sokağa dökerken 1 milyon ton mısır ithalatına izin geldi. Bu izni de artık kim getirecek veya bunları da kim getirecek bilmiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çömez.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bugün Bandırma Limanı’ndan bazı belgeler aldım, bu belgeler Bandırma Limanı’nın belgeleri; utanç belgeleridir aslında, Türk tarımı için kahrolmamız gereken utanç belgeleridir. Okuyorum size: Mısır, mısır, mısır; tonlarca mısır geliyor yurt dışından -birkaç gün öncesinin belgeleri- ve gemiler şu anda Bandırma Limanı’nın açıklarında bekliyorlar. Soya fasulyesi, buğday kepeği, tonlarca, on binlerce ton buğday kepeği şu anda Bandırma Limanı’nın açıklarında bekliyor. Daha da vahimi, gübre ithal ediyoruz, maalesef küspe ithal ediyoruz ve pancar küspesi ithal ediyoruz. Cargill münasebetiyle Türk pancar sektörü ve şeker sektörü çökertildi. Türkiye’de Atatürk zamanında en önde sektörlerden biri olan pancar sektörü çökertildi. Şu anda on binlerce ton pancar küspesi Bandırma Limanı açıklarında bekliyor.

Bir konu daha var, müsaade ederseniz onu da lütfen tamamlayayım Sayın Başkanım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Çömez.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bakın, cari açık Türkiye'nin önemli problemlerinden bir tanesi. Bununla ilgili geçtiğimiz yıl, Ağustos 2023'te Maliye Bakanlığı dedi ki: “Cari açık önemli bir problem ve cari açığı önlemek için Türkiye'ye külçe altın ithalatını engelleyelim. Doğru bir karar.” Peki, ne yapalım? Aylık 12 tonla sınırlayalım, 12 tondan fazla altın Türkiye’ye ithal edilmesin.” fakat öyle bir şey yaptılar ki bu altın ithalatını bazı imtiyazlı şirketlere verdiler ve yapılan hesaplamalara göre, geçen yıldan bugüne ülke tam 500 milyon dolar servet transferi yaptı. Sizlerin, bizlerin, bizi izleyenlerin, aziz Türk milletinin cebinde olması gereken para, gitti, bu birtakım çetelerin cebine tahvil edildi, tahsis edildi, 500 milyon dolar.

Şimdi, daha vahim bir şeye geleceğim. Bu uygulama Türkiye’de altın fiyatlarını yükseltti, şu anda dünya geneline göre kilo başına altın fiyatı 5 bin dolar daha fazla. Bunu görür de rant peşinde koşanlar durur mu? Başladılar Dubai’den çantayla altın kaçırmaya. Ve çok vahim bir durum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Bitireceğim Sayın Başkanım, bitireceğim.

BAŞKAN – Son kez açıyorum Sayın Çömez.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Maalesef, 20 Eylül 2024’te Dubai’den kalkan uçak İstanbul’a indi ve İstanbul’da VIP servisinde, kocaman bir çantanın içerisinde 60 kiloluk altın bulundu. Yanında kim var? Eski bir AKP’li milletvekili, eski bir bakan yardımcısı, üstelik gümrüklerden sorumlu bir bakan yardımcısı ve o bakan yardımcısının özel kalem müdürü tam 60 kilo altını Dubai’den aldı, Türkiye’ye kaçırdı.

Şimdi buradan soruyorum, MİT’in yetkililerine soruyorum, Bakanlığın yetkililerine soruyorum: Düşün bu işin peşine, inanılmaz bir skandalla karşılaşacaksınız. Bu bununla da sınırlı değil, kamuoyunun bildiği çok önemli isimler yapıyorlar bunu ve bu, sadece bir seferde yapılmış bir kaçakçılık değil, yüzlerce kere yapılmış bir kaçakçılık ve her seferinde birileri bir çantayla cebine 300 ila 500 bin dolar indiriyor. Türkiye’nin bunlara tahammülü yok; Türkiye’nin bu yolsuzluklara, Türkiye’nin bu kaçakçılığa, bu rezalete tahammülü yok. İnsanlar sokaklarda açlıktan inim inim inlerken, böylesine, birilerinin cebine para boca edilmesine Türkiye’nin tahammülü yok.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sıradaki söz talebi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Erkan Akçay’a aittir.

Buyurun Sayın Akçay.

33.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’ne ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak 26’ncı ve 27’nci Yasama Dönemlerinde ruh sağlığı yasa teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduklarına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün Dünya Ruh Sağlığı Günü, 10 Ekim. Toplumda ruh sağlığı ve ruh hastalıklarının farkındalığını ve anlaşılırlığını artırmak amacıyla 1992 yılından itibaren 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü olarak ilan edilmiştir. Ruhsal hastalıklar sanılanın aksine toplumun bütününü ilgilendiren toplumsal bir sorundur ve son emareler de bunun yaygınlaştığını göstermektedir; kentleşme, metropolleşme süreçleri, pandemi, iklim krizinin neden olduğu afetler, enerji krizi, savaşlar ve tüm dünyada baş gösteren ekonomik zorluklar, gündelik hayattaki stres baş edilmesi gereken hususlardır. Birçok ülkede yapılmış olan toplum taramaları ruhsal hastalıkların sanılandan daha yaygın olduğunu göstermektedir. Günümüzde her dört kişiden 1’i yaşamlarının bir döneminde bazı ruhsal hastalıklardan etkilenmektedir. Günlük yaşamın getirdiği sorunlar, stres, kaygı ve travma nedeniyle ruhsal olarak yardıma ihtiyaç duyanların sayısı artmaktadır. Ruhsal hastalıklar birçok bedensel hastalığın aksine genç yaşta ortaya çıkmakta ve üstelik çoğu da kronik olmaktadır hatta ömür boyu sürebilmektedir. Ruhsal hastalıklar tedavi edilmediği zaman ciddi yeti ve iş gücü kaybına, ailevi ve toplumsal sorunlara yol açmaktadır. Bu hastalıkların doğrudan ve dolaylı maliyeti de oldukça yüksektir. Bilhassa son haftalarda kamuoyuna yansıyan çocuklara ve kadınlara yönelik şiddet haberlerini de bu çerçeve içinde değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Gelişmiş ülkelerin tamamında, gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda ruh sağlığı yasası bulunmaktadır. Maalesef ülkemizin bugüne kadar bir ruh sağlığı yasası da olmamıştır. Tüm bu sorunlarla şuurlu, programlı ve etkili şekilde başa çıkabilmek için bilimsel, önleyici, koruyucu, hasta ve hizmet merkezli, hakların, sınırların, yetkilerin açık ve net olarak belirlendiği bir toplumsal sözleşmeye, diğer bir ifadeyle bir ruh sağlığı yasasına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak 26'ncı ve 27'nci Yasama Dönemlerinde de ruh sağlığı yasa teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuştuk. Tüm ilgili paydaşların, tarafların katılımıyla uzun bir hazırlık ve çalışma sonucu hazırlanmıştı. Bir ruh sağlığı yasasının da inşallah en kısa zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülerek yasalaşmasını arzu ediyoruz Sayın Başkan.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sıradaki söz talebi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Kars Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’e aittir.

Buyurun Sayın Kılıç Koçyiğit.

34.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ankara Gar katliamının yıl dönümüne, Ankara Barış Derneğinin 9 Ekimdeki anıt açma törenine, 6-8 Ekim olaylarının yıl dönümüne ve Kobani kumpas davasına, bu sabah Iğdır il örgütlerinin etrafının polis tarafından kuşatıldığına, önceki dönem Diyarbakır Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı’nın aldığı cezayı Yargıtay 3. Ceza Dairesinin onadığına ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Tren Garı’nda KESK, DİSK, TMMOB ve TTB’nin düzenlediği barış mitingine IŞİD tarafından yapılan bombalı saldırının yıl dönümü. O bombalı saldırıda, “Ankara Gar katliamı” diye tarihe geçen o katliamda 104 barış güvercinini, 104 canımızı kaybettik. Ben, bu vesileyle, onları saygıyla, minnetle andığımızı ifade etmek istiyorum.

Dokuz yıldır bu ülkede, Ankara Gar katliamı için ailelerin ve birçok örgütün aslında adalet talebi hâlihazırda devam ediyor ve biz gördük ki aslında Ankara Gar katliamı yargılamasında bazı hakikatler açığa çıktı. Neydi onlar? Örneğin, 10 Ekim günü tüm arama noktalarının kaldırılmış olduğu, IŞİD’lilerin ellerini kollarını sallaya sallaya miting meydanına ulaşmış olduğu. Yine, İçişleri Bakanlığının kendi soruşturmasında açığa çıktığı gibi, Emniyet ve MİT’in IŞİD’in terör saldırısı düzenleyeceğine dair 62 ayrı istihbarat notu olduğu ama bu 62 istihbarat notunun gereğini yerine getirmediği ve hiçbir önlem almadığını biz bu yargılama sürecinde görmüş olduk. Ayrıca, yargılama sürecinin kendisi tam bir haksızlık ve hukuksuzluk süreciydi. Avukatların sunduğu 256 talep mahkeme heyeti tarafından reddedildi. Bakanlık müfettişlerinin hazırladığı 25 Şubat 2016 tarihli raporda, dönemin Ankara Emniyet Müdürü, İstihbarat Şube Müdür Vekili, TEM Şube Müdürü, eski Güvenlik Şube Müdür Vekili ve TEM Şubesi C Büro Amirinin ihmali olduğuna yönelik tespitler vardı. Fakat Ankara Valiliği soruşturma izni vermedi, o yüzden de sorumluluğu olan tek bir kamu görevlisi Ankara Gar katliamında yargılanmadı, bu sürecin üzeri idari açıdan aslında kapatılmak istendi. O anlamıyla söyleyelim, Ankara Gar katliamında katledilenlerin aileleri olarak; bu ülkede barışa, eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye inanan insanlar olarak; o gün o meydanda olan ve tesadüfen yaşayan insanlar olarak adalet mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğimizi ifade etmek istiyorum. Yine, bu vesileyle, Ankara Barış Derneğinin, Gar katliamında yaşamını yitirenlerin bir araya gelip kurduğu Barış Derneğinin aslında bir anıt açma töreni vardı. Bu anıt 9 Ekim tarihinde açıldı ama ne yazık ki bugün yine anma töreninde de ifade edildiği gibi, oradaki bütün paydaşların ve özellikle de Derneğin, ailelerin ve heykeli yapan heykeltıraşın yok sayılarak bu açılışın yapılmasının da kabul edilemez olduğunun altını çizmek istiyorum ve bu aklın hiç de doğru bir akıl olmadığını, orada yaşamını yitirenlere ve onların ailelerine yönelik de bir saygısızlık olduğunun da altını çizmek istiyorum.

Sayın Başkan, sayın vekiller; evet, IŞİD’i konuşuyoruz, IŞİD’in Ankara Gar katliamını ve orada hakikatin nasıl karartıldığını konuşuyoruz ama aynı zamanda 6-8 Ekim olaylarının da yıl dönümündeyiz ve yine, 6-8 Ekim olayları vesilesiyle açılmış Kobani kumpas davasını konuşmadan aslında buradan söz kurmanın anlamsızlığını da çok iyi biliyoruz. Bakın, Kobani kumpas davasının kendisi, aslında tam olarak sarayın hukuk müşavirleri tarafından hazırlanmış ve araçsallaştırılmış, yargı tarafından adım adım örülmüş, HDP’nin kapatılması için bir siyasi zemin olarak, bir hukuksal zemin olarak düşünülmüş bir kumpas davasıydı; yargılamanın her aşaması tam bir hukuksuzluk örneğiydi, hukuksuzluk skandalıyla karşı karşıya kaldık. Bir taraftan hâkimin, ilk heyetin başkanının Ata Dedeler suç örgütünün üyesi olduğu ve tutuklanması meselesi; diğer taraftan, terörle mücadelenin aslında dosyanın içerisinde unuttuğu “Bu yargılamaya iyi bakın, bu yargılama HDP’yi kapatmaya zemin olacak.” notunun kendisi ve yine, günlerce süren ve bir eziyete dönen birleşik duruşmaların kendisi ve bir de tabii ki hiçbir şekilde gözetilmeyen AİHM kararlarının kendisi, bu sürecin nasıl siyasi saiklerle yürütüldüğünü bizlere açık ve net söylemiş oldu.

Şimdi, yapılan yargılama sonucunda dört yüz yılı aşkın sürelerle arkadaşlarımıza cezalar verildi. Davanın açılma şeklinin kendisi, yine demin söylediğim gibi, davadaki hukuksuzluklar, yürütmenin davanın seyrine dair her zaman söz kurmuş olması… En üst düzeyde, Cumhurbaşkanı düzeyinde bu davaya müdahil olundu; bu anlamıyla açık ve net söyleyelim, AKP iktidarı ve Tayyip Erdoğan bu sürecin savcısıydı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bire bir talimatla bu yargılamanın yürüdüğünü hepimiz çok iyi biliyoruz. Bugün de hâlâ bu sürecin devam ettirilmeye çalışıldığını görüyoruz.

Şimdi “Kobani kumpas dönemiyle, Kobani olaylarıyla yüzleşilsin.” çağrısı yapılıyor. Evet, yüzleşilsin. Örneğin, bizim bu Meclise indirdiğimiz onlarca Meclis araştırması önergesi neden reddedildi? Neden bu Meclis bir Meclis araştırması komisyonu kurup Kobani olaylarındaki hakikati açığa çıkarmayı tercih etmedi? İktidar neden hakikatin açığa çıkmasından kaçındı? Bütün bu soruları bugün bir kez daha sormamız gerekiyor. 6-8 Ekim olaylarını iktidar sadece Yasin Börü üzerinden ifade etti, oysaki 34'ü partilimiz olmak üzere 54 insan o olaylarda yaşamını yitirdi. İlk protestolar 6 Ekim günü, ilk ölüm 7 Ekim günü oldu, Muş Varto’da gerçekleşti ve HDP'li Hakan Baksur polis panzerinin açtığı ateş sonucunda yaşamını yitirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Görüntüler vardı, tespit vardı ama buna rağmen tespit edilemedi -tırnak içinde- edilmek istenmedi.

Yine, Adana'da Yusuf Gülderen, Ahmet Albay, Kadri Bağdu IŞİD çeteleri tarafından katledildiler, failler Rakka’ya kaçtı. Batman’da Emrah Demir yine Hizbulkontra tarafından katledildi ama hiçbir şey yapılmadı. O anlamıyla, bir kez daha bu Meclisten, 6-8 Ekim olaylarındaki gerçek faillerin ve onun arkasındaki siyasi gücün, siyasi erkin açığa çıkarılması çağrımızı buradan yenilemek istiyorum ve buna kulak verecek Meclisin buna gerçekten olumlu adım atmasının öneminin, tarihsel öneminin de altını çizmek istiyorum. Bugün, hepimiz, bu Meclistekiler, bu ülkede yaşayan yurttaşlar olarak Kobani’de, Rojava’da IŞİD’e karşı savaşan insanlara yaşamımızı borçluyuz, yaşamımızı borçluyuz. Bence bunun hakkını bu Meclis vermelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit, tamamlayın lütfen.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bu ülkede hâlihazırda IŞİD’in daha fazla katliam yapması gerçekleşmemişse, IŞİD bu ülkede katliamlara imza atamıyorsa yeni dönemde, bunu orada toprağa düşen 12 bin Kürt insanına ve orada savaşan enternasyonal devrimcilere borçlu olduğumuzu, bizimle beraber insanlığın da borçlu olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Tabii, Sayın Başkan, bir taraftan biz bunları konuşuyoruz, bir taraftan da haksızlık, hukuksuzluk, kanunsuzluk devam ediyor. Bu sabah Iğdır İl Örgütümüzün etrafı polis tarafından kuşatıldı. İl Örgütümüzde haksız hukuksuz bir arama faaliyeti gerçekleştirildi ve İl Eş Başkanımız da gözaltına alındı. Şimdi, biz AKP’ye sormak istiyoruz: Bu gittiğiniz yoldan nereye varmak istiyorsunuz? 2015'ten beri, yıllardır -2015'i kritik takvim olarak çiziyorum- bu ülkede siyaset yapan bizleri gözaltına alıyorsunuz, tutukluyorsunuz. Cezaevleri HDP’lilerle, DEM’lilerle dolu. 10 bin arkadaşımız cezaevinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Peki, geri adım attık mı? Size biat ettik mi? Demokratik siyaset mücadelemizden, eşitlik ve özgürlük mücadelemizden, bu ülkedeki halklar için söz kurmaktan vaz mı geçtik? Cezaevindeki arkadaşlarımız sizin siyasetinize diz mi çöktüler ki hâlâ aynı haksız hukuksuz ve demokratik siyaseti yok edecek yöntemlerde ısrar ediyorsunuz? Bu saldırı, bu hukuksuzluk sadece DEM PARTİ’ye yapılmıyor; bu ülke halklarına yapılıyor, bu ülkedeki demokratik siyaset zeminine yapılıyor. Bunun iyi görülmesi, iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyorum.

Sizin de sabrınıza sığınarak son bir başlığı ifade edip bitireceğim Sayın Başkan. Yine, önceki dönem Diyarbakır Belediye Eş Başkanımız Selçuk Mızraklı haksız hukuksuz tutuklanmıştı; dokuz yıl dört ay on beş gün ceza almıştı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi bu cezayı onamış. Meşhur ceza dairesi, biliyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, mikrofonu son kez açıyorum Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim.

Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Türkiye siyasetindeki ve yargıdaki pozisyonunun kendisini ve bu haksız hukuksuz, hiçbir şekilde adil olmayan, gizli tanık beyanları üzerine kurulmuş bu hükmü onayladıklarını görüyoruz. Biz buradan söyleyelim: Bunun kendisi, en başta, halkın seçme seçilme hakkına yönelik bir saldırıdır, Kürt halkının demokratik siyaset mücadelesine vurulmaya çalışılan bir prangadır. Bu, ne bizi ne halkımızı ne de bu ülkede siyaset yapanları asla ama asla geri adım attırmayacaktır. Cezaevinde olan yoldaşlarımız bir milim geri adım atmadılar. Cezaevlerinde de içeride de dışarıda da zulme karşı duracağız, zulme karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.

Buradan, Selçuk Mızraklı şahsında, cezaevindeki bütün yoldaşlarımıza da sevgilerimizi, saygılarımızı gönderiyoruz. İyi ki varlar, iyi ki birlikte bu yolda mücadele ediyoruz. Onur duyuyoruz, gurur duyuyoruz onlarla.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın’a aittir.

Buyurun Sayın Günaydın.

35.- İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü grup toplantısında yaptığı konuşmasına, cezasızlık meselesine ve nasıl olguya dönüştüğüne, İçişleri Bakanının, Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamaların ertesi günü 4.060 kişiyi yakaladık diye övündüğüne, Dünya Ruh Sağlığı Günü’ne ve dün gece Resmî Gazete’de yayımlanan mısır ithalatıyla ilgili kararlara ilişkin açıklaması

CHP GRUBU ADINA GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün Erdoğan yaptığı konuşmada iki konuyu vurguluyor, sırasıyla değineceğim. Birincisi, diyor ki: “Cezasızlık algısı ortadan kaldırılmalıdır.” Baştan söyleyelim, Türkiye'de cezasızlık meselesi bir algı değil bir olgudur ve bir şey söylüyorsak altını dolduralım.

Bugün 10 Ekim, Gar patlamasında 104 yurttaşımız yaşamını kaybetmişti. Denilebilir ki: “Dokuz yıl sonra sona eren duruşmalarda bazı kişiler ağır cezalara çarptırıldılar.” Peki, mesele bundan ibaret miydi? Meselenin sadece o IŞİD militanlarından ibaret olmadığını biliyoruz çünkü 7 Haziranda memlekette bir seçim yapılmıştı ve o seçim sonrasında memleket adım adım 1 Kasıma taşındı; 20 Temmuzda Suruç’ta 33 kişi öldürüldü, 10 Ekim’de Gar katliamında 104 kişi öldürüldü. Ben subjektif bir değerlendirme yapmıyorum, 25 Şubat 2016 tarihli polis ve mülkiye başmüfettişlerinin raporundan bahsediyorum. Yunus Emre Alagöz adlı caninin bombalı bir eylem yapacağı ihbar ediliyor ve o mitingin yapılacağı günden bir gün evvel, 9 Ekim gecesi Gölbaşı’ndaki polis arama noktası kaldırılıyor ve Gaziantep'ten 2 bagaj dolusu bomba geceyi yırtarak Ankara'ya, Gar’a kadar getirtiliyor. Bu çerçevede polis başmüfettişleri diyorlar ki: “Dönemin Ankara Emniyet Müdürlüğünde Emniyet İstihbarat ve Terörle Mücadele yetkilileri hakkında soruşturma, kovuşturma süreçleri başlatılmalıdır.” Valilik ne yapıyor? Soruşturmaya izin vermiyor; işte, cezasızlık böyle olguya dönüşüyor, olguya, algıya değil. Yoksa 3 IŞİD militanı, 3 caninin ortaya koyduğu bir eylemden ibaret olmadığını hepimiz biliyoruz.

Gelelim, ikinci mesele. Bu memleketin zamanının ana muhalefet lideri, Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta sistemli bir linç girişiminde bulunuluyor. “Sistemli” sözcüğünün altını çiziyorum. Bırakın o “sistemli” meselesinin açığa kavuşturulmasını, bir inek hırsızı herhangi bir tutuklamaya muhatap olmadan, eli öpülmek suretiyle alanlarda dolaştırılıyor; demek ki cezasızlık olgusu böyle kurgulanıyor. Bugün Fernas işçilerini Kurtuluş Parkı’nda ziyaret eden CHP milletvekillerine polis “Buradan çekilin.” diyor. CHP milletvekilinin kimi ziyaret edeceğine, hangi parkta hangi eyleme destek vereceğine polis mi karar verecek! Cezasızlık olguları böyle ortaya çıkıyor.

Gelelim ikinci sözüne Erdoğan’ın: Kriminal tipler sokakta dolaşmamalıymış, suçlular tutuklu yargılanmalıymış. Bravo! Ben de aynı fikirdeyim. Yahu, hâkimler, tutuklu yargılanma yapılıp yapılmamaya neye göre karar veriyorlar? Yazdığınız, burada çıkardığınız kanunlara göre karar veriyorlar. Kanuna göre değil de ucu açık bir takdir yetkisi kullanan varsa görevden al, HSK orada. Yok, kanun yetersizse kanunu düzenle kardeşim; ne anlatıyorsun sen bize! İçişleri Bakanı Cumhurbaşkanının siyasi iletişim organı mı! Hemen ertesi gün açıklama yapıyor, ne diyor? Bakın, ben size söyleyeyim: Beş yıla kadar yani yakalama kararı çıkmış, sıfır ila beş yıl boyunca yakalanmamış 4.060 kişiyi yakaladık diye övünüyor. Beş ila on yıldır aranmakta olan 51 kişiyi yakalamış, onunla da övünüyor. On yıldan fazla hakkında kesinleşmiş hüküm olmasına rağmen elini kolunu sallaya sallaya dolaşan 28 kişiyi de yakalamış, onunla da övünüyor. Kimmiş bunlar? Hırsızlık, dolandırıcılık, yağma, cinayet, cinsel suç, narkotik, terör, kaçakçılık, organize suçlar… Yani bunlar on yıldır, on beş yıldır, ceza almalarına rağmen ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşmışlar yirmi iki yıllık iktidarınızda, bugün de bunu bir siyasi iletişim vasıtası sayıyorsunuz. İnsan gerçekten bu kadar zavallılığa ne söyleyeceğini bilemiyor. İlave bir şey söyleyeyim mi? Acaba kaçı bir önleme faaliyetine muhatap olmaksızın bu suçları işlediği hâlde yakalanamadı, yakalanamadığı için yargı önüne çıkarılamadı? Buna ilişkin bir istatistiğiniz var mı Sayın Ali Yerlikaya?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günaydın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Dolayısıyla söyleyecek söz çok.

Bakınız, bugün -arkadaşlarım da söyledi- Dünya Ruh Sağlığı Günü. Türkiye'de ruhsal bir hastalıktan muzdarip olanların oranı yüzde 38 kardeşim. Psikiyatrik hastalığı olanların oranı yüzde 8. İnsanlar depresyon, fobi, travma sonrası stres bozukluğu gibi anksiyete bozuklukları çekiyorlar. Sebep ne? Sebep, yarattığınız düzen işte. Buna karşılık 100 bin nüfusa düşen ruh sağlığı çalışanı Avrupa bölgesinde 44’ken Türkiye'de yalnızca 16.

Gelelim bir de tarım meselesine; dün gece gene Resmî Gazete’de şapkadan bir tavşan çıkardınız ve mısır ithalatında uygulanan yüzde 130’luk gümrük vergisini yüzde 5’e indiriverdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günaydın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – 1 milyon ton mısır ithal edilecek. Bu neye mal oluyor biliyor musunuz? Bir günde -örneğin, Konya borsasında- tonu 9.500 liradan satılan mısır sizin bu kararınız çerçevesinde 8 bin liraya indi. Konyalı mısır üreticisinin, Adanalı mısır üreticisinin bu kararı alanlara selamları var, iletiyorum. Siz ithalat lobilerinin destekleyicisi misiniz yoksa yerli üretimin destekleyicisi misiniz?

Rakam veriyorum: Devriiktidarınızda, yirmi iki yılda 30 milyon ton mısır ithal ettiniz kardeşim ve bunun karşılığında 7,5 milyar dolar para ödediniz dışarıya. Size bir rakam daha vereyim: Devriiktidarınızda 43 milyon ton soya ithal ettiniz, 18 milyar dolar para ödediniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günaydın.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Ben size bir gerçekten daha bahsedeyim. Mısır ve soya yoksa hayvan besleyemezsiniz yani mısırı ve soyayı ithalatla getiremezseniz bu memlekette, Türkiye’de bir tane hayvan besleyebilecek gücünüz yok.

İşte, Türkiye’de çiftçiyi bir taraftan öldürdünüz, besiciyi öbür taraftan öldürdünüz ve Türkiye’yi gıda enflasyonunda dünya şampiyonu yaptınız. Hani diyorsunuz ya: “Yaparsa AKP yapar.” Gerçekten bu kadarını yaparsa AKP yapar.

Son olarak şunu söyleyeyim: Cezasızlık algısını falan ortadan kaldıracakmışsınız -artık zamanınız kalmadı kardeşim- o algı da o olgu da devriiktidarınızda ortaya çıktı. Maalesef, bunların tamamını kaldırma görevi üzerimizedir, bu görevin sorumluluğunu yerine getireceğiz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sıradaki söz talebi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Abdulhamit Gül’e aittir.

Buyurun Sayın Gül.

36.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, bugün olduğu gibi gelecekte de kadına yönelik şiddet ve istismarla mücadelelerini sürdüreceklerine, Cumhurbaşkanının dünkü grup toplantısında yaptığı açıklamalara ve AK PARTİ hükûmetleri döneminde kadınlara yönelik olarak getirilen düzenlemelere, çocuk haklarıyla ilgili önceki gün kurulmuş olan ve kadına yönelik şiddeti, istismarı önlemeye yönelik olarak bugün kurulacak olan araştırma komisyonlarına ilişkin açıklaması

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm dünyada mücadelesi verilen kadına şiddet, temel insan hakları ihlallerinden biridir. Bugün olduğu gibi gelecekte de kadına yönelik şiddet ve istismarla mücadelemizi en güçlü bir şekilde sürdüreceğiz. Her alanda kadının güçlenmesini esas alıyoruz. Her kadının her zaman, her yerde kendisini güvenli bir şekilde hissedebileceği bir ortam için yapmış olduğumuz mücadeleleri arttırarak sürdüreceğiz. Bu konuda yaptığımız çok önemli çalışmalar, düzenlemeler, uygulamalar var. Dün Sayın Cumhurbaşkanımız grup toplantısında da bu mücadelelerle ilgili tüm yaptığımız çalışmaları milletimizle paylaştı. Gerek emniyet gerek yargı anlamında uygulamalardan kaynaklı hangi eksiklikler varsa bu konularla ilgili de gerekli düzenleme ve çalışmaların titizlikle yapılacağı, mevzuatla ilgili bir eksiklik varsa bunların da yine Gazi Meclisimizin uhdesinde olan yasama yetkisiyle düzeltilmesi konusunda, iyileştirilmesi konusunda gerekli çalışmaları ve bu konudaki beklentileri tüm milletimizle paylaşmış oldu.

AK PARTİ hükûmetleri döneminde kadının hem çalışma hayatına hem sosyal, toplumsal hayatına pozitif bir ayrımcılığı getiren düzenlemeyle de beraber toplumun hayatına, merkezine katan düzenlemeleri AK PARTİ hükûmetlerimiz yapmıştır. Burada tüm yapılan çalışmalara girecek değilim, vaktimiz de buna elvermemektedir ama bazılarına değinmek isterim. Anayasa’da kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık ilkesini getiren bir hükûmetiz. Türk Ceza Kanunu’nda kadına karşı şiddetle mücadele konusunda gerekli düzenlemeleri yine biz hayata geçirdik, uygulamaya geçirdik. Ailenin korunması, kadına yönelik şiddetle mücadele anlamında 6284 sayılı Kanun düzenlemesini hayata geçirdik. Töre cinayetleriyle mücadele konusunda önemli düzenlemeler hayata geçirdik. Yine, kolluk kuvvetleri çerçevesinde İçişleri Bakanlığımızın KADES uygulaması, Aile Bakanlığımızın ŞÖNİM uygulaması, Adalet Bakanlığımızın; elektronik kelepçe, aile mahkemelerinin kurulması, bu konuda eylem planları Hükûmetimizin ortaya koymuş olduğu bu konudaki çok önemli çalışmalardır. Keza bu hususlarla alakalı kadının yine toplumsal hayatıyla ilgili, çalışma hayatıyla ilgili esnek çalışmanın getirilmesi gibi düzenlemeler de yine bu dönemde hayata geçirilen konulardır. Ama bizim AK PARTİ olarak, Cumhur İttifakı olarak buradaki yaklaşımımız şudur: Her şeyi yaptık ve tüm çalışmalar bu kadardır. demiyoruz. Çok önemli işler yaptık, kadına yönelik şiddetle mücadelemizde “sıfır tolerans” ilkemiz vardır. Asla ama asla bu konuda bir müsamahaya, bir gevşemeye izin vermeyen bir anlayışa sahibiz. Kurumlar arasındaki koordinasyonu çok önemsiyoruz. Çok önemli çalışmalar yaptık ama bir kadının bile şiddete maruz kalmaması, bir çocuğun, bir kadının, bir insanımızın hayatını kaybetmemesi için; şiddete, cinayete kurban gitmemesi için ne gerekiyorsa onu yine yapma kararlılığındayız. Bu konuda anayasaysa anayasa, bu konuda kanunsa kanun, uygulamaysa uygulama, ne gerekiyorsa büyük bir öz güvenle, hassasiyetle yapacağımız çalışmaları da yapma kararlılığındayız. İşte tüm bu çalışmalarda esasen sadece bir kurumun, sadece siyaset kurumunun da değil, sivil toplum kurumunun, medyanın, toplumun tüm kesimlerinin burada paydaş olarak ortaklaşması çok kıymetlidir. Kadın, çocuk, kadına yönelik şiddet partilerüstü, politikaüstü bir meseledir. Bu konuda özellikle STK’lerimizin, yine medyanın; medyanın da bu anlamda sosyal meydanın da çok önemli rolü vardır. Özellikle gündüz kuşağı programları, dizilerdeki çeteleşmeyi özendiren, şiddeti özendiren yayınları; dizilerde ve gündüz kuşağında kadın programlarında kadını bir meta olarak, kadını bir ratingin unsuru ve malzemesi olarak değerlendiren hangi kanal olursa, hangi anlayış olursa olsun hepsini şiddetle kınıyoruz. Kadın bu televizyonlarda bir rating aracı olamaz, medyada rating aracı olamaz. Kadın programlarında da bu anlamdaki özensizlik, şiddeti ve istismarı bu anlamda gündeme getiren, kötülüğü yayan her türlü programlara; dizilerdeki çeteleşme ve kötü alışkanlıkları özendiren, çocuğumuza ve aile değerlerimize, kültürümüze, medeniyetimize bu anlamda aykırı olan sapkın inançları, inanışları kim özendiriyorsa ister medya organlarında isterse diğer platformlarda bunlara şiddetle karşıyız ve bunlarla mücadeleyi de sürdüreceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gül.

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Kurmuş olduğumuz çocuk haklarıyla ilgili komisyon, Mecliste kurduğumuz araştırma komisyonu… Bugün tüm partilerle ortaklaştığımız bir araştırma komisyonu kuracağız. Kadına yönelik şiddet ve istismarı önlemeye yönelik bir araştırma komisyonu kuruyoruz, bunu çok değerli buluyorum. Bu, Meclisimizde tüm partilerin ortaklaşarak birazdan... Önergelerimizi verdik, tekliflerimizi sunduk. Bu komisyon kurulduktan sonra da toplumun tüm kesimleriyle milletin seçtiği vekiller olarak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gül.

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Meclisimiz bu konuda da daha fazla, hangi mevzuata ihtiyaç var ve uygulamalarda hangi aksaklık var; çocuğu koruyacak, kadını daha da koruyacak tüm çalışmaları hep beraber yapacağız ve buradan çıkan neticeyi de kanunlaştırma konusunda, uygulamalarda hangi konuda aksaklık varsa bunu hep beraber telafi edeceğiz. Kadın ve çocuk ve onların sorunları siyasetin çözmesi gereken konular, daha fazla atacağımız tüm adımları da beraber atacağız diyorum.

Tekrar Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 10 Ekim 2024 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde (10/696), (10/1831), (10/1832), (10/1833), (10/1834) ve (10/1835) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına, bu görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin onar dakika olmasına ve bu birleşimdeki diğer denetim konularının görüşülmeyerek 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmaların sürdürülmesine ilişkin önerisi

No:39 10/10/2024

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 10/10/2024 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 Numan Kurtulmuş

 Türkiye Büyük Millet Meclisi

 Başkanı

 Abdulhamit Gül Gökhan Günaydın

 Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk Partisi

 Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili

 

 Gülüstan Kılıç Koçyiğit Erkan Akçay

 Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Milliyetçi Hareket Partisi

 Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili

 Turhan Çömez Bülent Kaya

 İYİ Parti  Saadet Partisi

 Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili

Öneriler:

Genel Kurulun 10 Ekim 2024 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde (10/696), (10/1831), (10/1832), (10/1833), (10/1834) ve (10/1835) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılması, bu görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin onar dakika olması ve bu birleşiminde diğer denetim konularının görüşülmeyerek 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi İç Tüzük 60’ıncı maddeye göre kısa bir söz talebinde bulunan 10 milletvekilimize söz vereceğim.

Sayın Burhanettin Kocamaz, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz,’ın TÜRK-İŞ, DİSK ve TOBB’un vergi dilimleriyle ilgili taleplerine ilişkin açıklaması

BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

TÜRK-İŞ “Zordayız, geçinemiyoruz. On iki ay çalışıyoruz, on buçuk ay maaş alıyoruz; bu adil değil. Böyle bir vergi sistemi dünyanın hiçbir yerinde yok.” şeklinde açıklama yaparak çalışanlara uygulanan vergi dilimlerinin düşürülmesi konusunda talepte bulunurken DİSK “Vergide adalet, gelirde adalet, ülkede adalet istiyoruz. En büyük yük; kazanırken de tüketirken de vergi veriyoruz.” diyerek vergi dilimlerinin yüksek olduğunu ve düşürülmesini talep etmektedir.

Vatandaşlar ve sendikalardan sonra patronlar da yüksek vergi dilimleri konusunda Hükûmete ses yükseltmiştir. TOBB, çalışanların yılın ortasında en yüksek gelir vergisi olan yüzde 40’lık vergi dilimine girmesinin adil ve mantıklı olmadığını ifade ederek düzenleme yapılmasını istemiştir.

Hükûmete buradan sormak istiyorum: Vatandaşların, sendikaların, patronların ve işverenlerin sesine kulak vererek yüksek vergi dilimlerinden vazgeçmeyi düşünüyor musunuz yoksa çalışanları boğmaya yönelik uygulamalarınızı devam mı ettireceksiniz?

BAŞKAN – Sayın Aykut Kaya…

Buyurun Sayın Kaya.

38.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Antalya’nın Gazipaşa ilçesindeki balıkçıların ve fiber tekne sahiplerinin barınma sorunu yaşadıklarına ilişkin açıklaması

AYKUT KAYA (Antalya) – Gazipaşa ilçemizdeki balıkçılarımız ve fiber tekne sahipleri barınma sorunu yaşamaktalar; şu anda teknelerini koyacak bir yer bulamıyorlar. Bu durumdan dolayı geçimini balıkçılıktan sağlayan birçok aile ve 200’e yakın fiber tekne sahibi ciddi mağduriyet yaşıyor. Balıkçılarımızın teknelerini çektikleri mevcut Gazipaşa Yat Limanı özelleştirildi ve her an açılışı yapılabilir. Balıkçılarımıza bu süreçte herhangi bir alternatif yer gösterilmemiştir. En uygun çözüm kendilerine kalıcı bir yer gösterilene kadar Hacı Musa Çayı ve Ulu Hendek’e teknelerini bağlamalarıdır. Bunun için de dere yatağının DSİ tarafından ıslah edilerek derinleştirilmesi gerekmekte. Kalıcı çözüm ise Kahyalar bölgesine yapılacak olan balıkçı barınağıdır. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığını, DSİ’yi göreve çağırıyorum: Gazipaşalı hemşehrilerimizi daha fazla mağdur etmeyin.

BAŞKAN – Ayça Taşkent…

Buyurun Sayın Taşkent.

39.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, “tasarruf tedbirleri” adı altında halk eğitimi merkezleri bünyesindeki kursların büyük bir bölümünün açılmadığına ilişkin açıklaması

AYÇA TAŞKENT (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ciddi bir ekonomik krizin içindeyiz. Alım gücünün her geçen gün erimesi; enflasyon, işsizlik bir yanda; şatafat, lüks, gereksiz harcamalar diğer yanda. Tüm bunların içinde “tasarruf tedbirleri” adı altında yurttaşın ekmeğinden, refahından kesiliyor. Halk Eğitim Müdürlüğü bünyesindeki kursların büyük bir bölümü açılmıyor. Binlerce usta öğretici, kursiyerlerinin hazır olmasına rağmen göreve başlayamadıklarını ve mağdur durumda olduklarını bizlere ilettiler. Kendinden tasarruf yapmayanlara buradan sesleniyorum: Eğitimden tasarruf mu olur? Açılan kurslardan binlerce kursiyer yararlanıyordu. Hem kursiyerler hem de usta öğreticiler için bu kursların açılmasını ve yurttaşların mağduriyetine son verilmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Metin İlhan…

Buyurun Sayın İlhan.

40.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir’de Seyfe Gölü çevresinde uzunca bir süredir devam eden altın arama faaliyetlerine ve Kalaba-Seyfe Sulama Projesi’ne ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Kırşehir’de Seyfe Gölü çevresinde uzunca bir süredir devam eden altın arama faaliyetlerine karşı tepkimizi en sert şekilde gösteriyoruz, göstermeye de devam edeceğiz. Çünkü arama yapılan yerler Kırşehir ekonomisine çok büyük katma değer oluşturan besi çiftlikleri ve Mucur, Boztepe ile Malya Ovası’nın verimli tarım arazilerini içermektedir.

Hükûmet yıllardır gerek Seyfe Gölü için gerekse de tarım arazileri için hayati öneme sahip Kalaba-Seyfe Sulama Projesi’ni hayata geçirmemiştir. Gerek Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü gerekse de Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü uluslararası Ramsar Sözleşmesi gereği gölü korumaları gerekirken âdeta gölün kurumasına göz yummuşlardır.

Hükûmet şunu bilsin ki altın arama faaliyetlerinin yer aldığı bölge; tertemiz doğası ve verimli toprağıyla Kırşehir’e can suyu vermektedir. Dolayısıyla bedeli ne olursa olsun Kırşehirliler asla buna müsaade etmeyecektir diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Yılmaz Hun…

Buyurun Sayın Hun.

41.- Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun’un, bu sabah Iğdır DEM PARTİ il binasında arama gerçekleştirildiğine ve DEM PARTİ İl Eş Başkanı Mehmet Selçuk’un gözaltına alındığına ilişkin açıklaması

YILMAZ HUN (Iğdır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu sabah Iğdır DEM PARTİ il binamız ablukaya alındı, DEM PARTİ İl Eş Başkanı Mehmet Selçuk gözaltına alındı. İl binasının kapısı kırılarak içeri girildi ve il binasında arama gerçekleştirildi. İl binasında kimse yokken il binasının kapısı kırılarak avukat eşliği olmadan yapılan aramalar hukukla bağdaşmamaktadır.

İktidarın sopası hâline gelen polis ve yargı, hukuku ayaklar altına almakta, demokratik siyaset hakkını engellemeye çalışmaktadır. Kürt halkının demokratik siyaset hakkı bir kez daha engellenmektedir. Buradan ifade etmek isterim ki bu baskı ve hukuksuzluklarınıza hiçbir DEM PARTİ’li arkadaşımız boyun eğmeyecektir. Hedef göstermekle, baskı ve tutuklamalarla tek bir arkadaşımızı sindiremeyeceksiniz diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Süreyya Öneş Derici…

Buyurun Sayın Öneş Derici.

42.- Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici’nin, başta kadın cinayetleri, çocuk istismarları olmak üzere her alanda yaşanan güvenlik sorununun siyasi olduğuna ilişkin açıklaması

SÜREYYA ÖNEŞ DERİCİ (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkeyi yönettiğini iddia eden ama yönetemeyen iktidarın anlaması gereken şudur: Dış tehditlere karşı Türk milleti ordusuna güvenir, her tehlikeyi bertaraf edecek güçte olduğunu bilir ancak milletimiz uzun zamandır şunu haykırmaktadır; hiçbirimiz kendi ülkemizde güvende değiliz. Başta kadın cinayetleri, çocuk istismarları olmak üzere her alanda yaşadığımız güvenlik sorunu siyasidir; AK PARTİ-MHP iktidarının siyasetinin sonucudur çünkü iktidar eğitimde, sağlıkta, hukukta, hayatın her alanında liyakatten, bilimden, çağdaşlıktan uzaklaşmıştır ve ancak ve ancak göstermelik adımlarla halkı oyalamaktadır. İşte bu yüzden, iktidar kendi kendini kandırmaktan vazgeçmek ve kendi başarısızlığıyla bir an önce yüzleşmek zorundadır.

BAŞKAN - Sayın Gülcan Kış…

Buyurun Sayın Kış.

43.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, kalıcı yaz saati uygulamasına ilişkin açıklaması

GÜLCAN KIŞ (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Damat Berat gitti ancak arkasında batık bir ekonomi ve karanlık bir ülke bıraktı. Kalıcı yaz saati uygulamasının tek kazananı elektrik dağıtım şirketleri olurken kaybedeni ise 86 milyon vatandaşımız olmuştur. Sabahın karanlığında okula gitmek zorunda kalan çocuklarımız kadar işe gitmek zorunda olan milyonlarca çalışan da bu uygulamanın mağdurudur. Ne yazık ki bu sistem yalnızca daha fazla enerji tüketimi sağlamak ve şirketlere kazanç kapısı yaratmak için sürdürülmektedir. Elektrik faturaları yükselirken halkın sırtındaki vergi yükü de artıyor. Vatandaşların hem cebini hem de sağlığını zorlayan bu politikadan acilen vazgeçilmelidir. Vatandaşlarımızı karanlığa mahkûm etmek yerine, bilimsel ve insani bir adımla yaz-kış saati uygulamasına geri dönülmelidir.

BAŞKAN - Sayın İzzet Akbulut…

Buyurun Sayın Akbulut.

44.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, vatandaşlardan sürekli trafik cezası kesilmesiyle alakalı telefonlar geldiğine ilişkin açıklaması

İZZET AKBULUT (Burdur) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; herhâlde yine yıl sonu yaklaştıkça bütçede bir sıkıntı var olacak ki birçok yerden vatandaşlarımız sürekli bir trafik cezası kesilmesiyle alakalı telefon açıyor. Bir günde bir motosiklete bile 4 defa ceza kesildiğini iddia ediyor vatandaşlarımız. Bugün bütçede bir açıklık varsa, Merkez Bankasında para kalmadıysa bunun sebebi "Faiz sebep, enflasyon sonuç." diyenlerdir. Bunun sebebi doları 8 liradan 35 liraya fırlatanlar, mazotu 6 liradan 45 liraya fırlatanlardır; vatandaşlarımız değildir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu...

Sayın Cumhur Uzun...

Buyurun Sayın Uzun.

45.- Muğla Milletvekili Cumhur Uzun’un, Yatağan Devlet Hastanesinin müstakil hastane statüsünün kaldırılarak Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi ek hizmet binası hâline getirildiğine ilişkin açıklaması

CUMHUR UZUN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Geçtiğimiz aylarda Yatağan Devlet Hastanesinin müstakil hastane statüsü kaldırılarak Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi ek hizmet binası hâline getirildi. Bu işlemden sonra, bölgemizden aldığımız bilgilere göre, yetersiz altyapı nedeniyle randevu sisteminde aksaklıklar yaşanmakta ve bu sorun vatandaşların sağlık hizmetine erişmesinde zorluklara neden olmaktadır. Yatağan Devlet Hastanesi iken randevu almakta zor da olsa başarılı olan vatandaşlarımız hastanenin statüsü değiştikten sonra gerek Merkezi Hekim Randevu Sistemi'nden gerekse Alo 182'den randevu alamadıklarını iddia etmektedirler. Sağlık Bakanına buradan sormak istiyorum: Bu iddialara dair yapılan bir çalışmanız var mıdır? Bu sorun nereden kaynaklanmaktadır? Randevu sistemindeki aksaklıkları gidermek ve vatandaşlarımızın mağduriyetine son vermek adına Bakanlığınızca bir çözüm üretmeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Cevdet Akay...

Buyurun Sayın Akay.

46.- Karabük Milletvekili Cevdet Akay’ın, temmuz ayında göçen Karabük-Eskipazar kara yolunun Karabük çıkışının hâlâ yapılmadığına ilişkin açıklaması

CEVDET AKAY (Karabük) – Teşekkürler Başkanım.

Karabük-Eskipazar kara yolunun Karabük çıkışı KARDEMİR yanındaki otoyol temmuz ayında göçtü. Temmuzdan bu yana yaklaşık üç aydır da yapılmamış durumda. Bu yolun göçmesiyle beraber, yolun hemen altından geçen Zonguldak, Karabük, Çankırı ve Ankara istikametindeki demir yolu da taşımacılığa kapatıldı. Uzun bir süredir Çankırı ve Ankara'ya kadar yolcu taşımacılığı da yapılamıyordu. Şimdi yük taşımacılığına da kapatılmış oldu. Bu yol bizim için çok çok önemli bir bağlantı yolu. Bu yolun aylardır yapılamamış olması Karabük için kabul edilebilecek bir durum değil. Buradan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına sesleniyoruz: Bu çöken yolu bir an önce onarın, ulaşıma kapalı olan demir yolu hattını da bir an önce faaliyete geçirin; Karabüklüleri bu mağduriyetten kurtarın.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VII.- SEÇİMLER

A) Kişisel Verileri Koruma Kurulu Üyeliklerine Seçim

1.- Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN - Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş bulunan 3 üyelik için 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun 21'inci maddesi gereğince işlem yapacağız.

Cumhuriyet Halk Partisi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi gruplarına düşen 1'er üyelik için 2 katı kadar aday gösterilmiştir.

Adayların soyadlarının alfabetik sırasına göre birleşik oy pusulası bastırılmıştır. Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla seçimde her bir aday listesinden en çok oyu alan adaylar seçilmiş olacaktır.

Şimdi adayların adlarını soyadı sırasına göre okuyorum:

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından gösterilen adaylar: Tamer Aksoy, Dilek Geyve.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu tarafından gösterilen adaylar: Bayram Arslan, Deniz İdeli.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu tarafından gösterilen adaylar: Muhammed Serdar Cafoğlu, Ömer Çakmak.

Şimdi oylamanın sayım ve dökümü için ad çekmek suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit edilecektir. Tasnif Komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon sıralarında yerlerini alacaklardır.

Sururi Çorabatır? Burada.

Adnan Beker? Yok.

Mustafa Hamarat? Yok.

Seydi Gülsoy? Yok.

Süreyya Öneş Derici? Burada.

Ahmet Gökhan Sarıçam? Yok.

Ömer Karakaş? Yok.

Kadim Durmaz? Yok.

Yılmaz Büyükaydın? Yok.

Adnan Şefik Çirkin? Yok.

Celal Fırat? Yok.

Dilan Kunt Ayan? Yok.

Hasan Ekici? Burada.

Heval Bozdağ? Yok.

Halil Öztürk? Yok.

Mustafa Demir? Yok.

Ediz Ün? Yok.

İhsan Koca? Yok.

Oğuz Kaan Salıcı? Yok.

Abdulkadir Özel? Yok.

Umut Akdoğan? Yok.

Aykut Kaya? Burada.

Semih Işıkver? Yok.

Osman Zabun? Yok.

Cengiz Aydoğdu? Yok.

Ali Gökçek? Burada.

5 kişilik Tasnif Komisyonu oluşmuştur.

Şimdi, oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon sıralarından birinci sıradaki Kâtip Üye Adana’dan başlayarak İstanbul’a kadar -İstanbul dâhil- ikinci sırada yer alan Kâtip Üye ise İzmir’den başlayarak Zonguldak'a kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekillerinin adını ad defterine işaretleyeceklerdir. Adı işaretlenen milletvekiline birer mühürlü birleşik oy pusulası ile zarf verilecektir. Adını ad defterine işaretleten ve mühürlü birleşik oy pusulası alan sayın üye kabine girerek her aday listesinden birer adayın isminin karşısındaki kareyi çarpıyla işaretleyecek ve oy pusulasındaki zarfa koyarak Başkanlık Divanı kürsüsü önünde yer alan oy kupasına atacaktır. Aynı zarftan birden çok oy pusulası çıkması hâlinde bu oy pusulalarının tamamı veya ilgili aday listesinden seçilecek üye sayısından fazla adayın işaretlendiği oy pusulasının ilgili kısmı geçersiz sayılacaktır. Bu hususlar oy pusulalarında dipnot olarak belirtilmiştir.

Kabinlere aynı renk tükenmez kalemler konulmuştur, sayın üyeler bu kalemleri kullanacaktır.

Sayın Kâtip Üyelerin yerlerini almalarını rica ediyorum.

Oy pusulaları ile zarflar Sayın Kâtip Üyelere teslim edilsin.

Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN - Oyunu kullanmayan üyemiz var mı? Yok.

Oylama işlemi tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonundan Sayın Aykut Kaya aramızda bulunmadığı için tekrar bir ad çekme işlemi yapacağım.

Sayın Aliye Coşar? Burada.

Oy kupalarını kaldıralım.

Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.

Tasnif Komisyonu üyelerinin isimlerini tekrar okuyorum:

Sururi Çorabatır, Antalya; Süreyya Öneş Derici, Muğla; Hasan Ekici, Konya; Aliye Coşar, Antalya; Ali Gökçek, İstanbul.

Sururi Çorabatır? Yok.

Yerine bir isim daha çekiyoruz.

Osman Sağlam? Burada.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN – Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyelikleri için yapılan seçime ilişkin Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi gruplarına düşen birer üyelik için yapılan seçime 271 üye katılmış, katılan oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.

Saygıyla arz olunur.

Tasnif Komisyonu

 Osman Sağlam Süreyya Öneş Derici Hasan Ekici

 Karaman Muğla Konya

 Ali Gökçek  Aliye Coşar

 İstanbul  Antalya

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu aday listesi:

Tamer Aksoy  : 243

Dilek Geyve : 5

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu aday listesi:

Bayram Arslan : 238

Deniz İdeli : 5

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu aday listesi:

Muhammed Serdar Cafoğlu : 246

Ömer Çakmak : 8

Boş : 1

Geçersiz : 11

Toplam : 271

BAŞKAN – Buna göre Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş bulunan 3 üyeliğe Cumhuriyet Halk Partisi Grubu aday listesinden Tamer Aksoy, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu aday listesinden Bayram Arslan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu aday listesinden Muhammed Serdar Cafoğlu seçilmiştir. Hayırlı olmasını diliyorum.

Alınan karar gereğince gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmına geçiyoruz.

Kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılığa maruz kalmalarının önlenerek bu alandaki mevcut düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve alınması gereken ek tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan (10/696), (10/1831), (10/1832), (10/1833), (10/1834), (10/1835) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin alınan karar gereğince birlikte yapılacak görüşmelerine başlıyoruz.

VIII.- MECLİS ARAŞTIRMALARI [(*) ]

A) Ön Görüşmeler

1.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever ve 20 Milletvekilinin, kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/696)

2.- DEM PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının uygulanabilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1831)

3.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkan Vekili Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Kadına yönelik şiddetin ve cinsiyet ayrımcılığının önlenmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1832)

4.- SAADET PARTİSİ Grubu adına Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya’nın, kadına yönelik şiddetin nedenlerinin tespit edilerek bu sebepleri ortadan kaldırmaya yönelik kalıcı çözümler üretilebilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1833)

5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, kadına yönelik şiddetin nedenlerinin tüm yönleriyle incelenerek uygulamadaki eksikliklerin tespit edilmesi ve gerekli çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1834)

6.- Sivas Milletvekili Abdullah Güler ve 98 Milletvekilinin, kadınların maruz kaldıkları şiddet ve ayrımcılık davranışlarına yönelik ek tedbirler alınması ve çözüm önerilerinin belirlenebilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1835)

BAŞKAN – İç Tüzük’e göre Meclis araştırması açılıp açılmaması hususlarında sırasıyla siyasi parti gruplarına ve önergedeki birinci imza sahiplerine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir. Konuşma süreleri alınan karar gereğince gruplar için onar dakika olacaktır. Aynı şekilde, önerge sahiplerinin konuşma süreleri de onar dakikadır.

Gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy…

Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadınlara yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili araştırma önergeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Zaman… Evet, zamanın iyiliklere evrileceği yönünde bir his vardır hepimizin içinde; en azından hayata dair böyle bir umut besleriz ancak küresel olarak yaşananlar ve 21'inci yüzyılda dünyanın geldiği nokta, yanı başımızda yaşanan savaşlar, insanlığın bir süre daha kötülüklere karşı isyan ettiği bir dönemi işaret ediyor. Ne yazık ki özellikle Gazze'de kadın, çocuk demeden atılan bombalar, insanlık tarihinde utançla hatırlanan günler olarak tarihe kazınacak.

Kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden doğan ve kadınların toplumdaki ikincil konumları nedeniyle karşılaştığı psikolojik şiddet, fiziksel şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet, dijital şiddet, mobbing yoluyla kadına zarar veya acı veren her türlü şiddet eylemi ve tehdididir. Sadece kadın olduğu için bir şeyleri yapmaya zorlanması, yapmak istediği bir şeyi yapmasına engel olunması, zarar vermekle tehdit edilmesi de kadına yönelik şiddettir. Kadın ve çocuğun korunması, toplumsal iyiliğin temeli olarak görülmektedir ancak her toplumda ve üzülerek söylüyorum ki ülkemizde de kadına şiddet ve istismarlar vicdanları sızlatan bir olgu olarak yaşamımızda yer almaktadır. 21'inci yüzyılda bunu tartışıyor olmak, insanlığın geldiği nokta açısından endişe vericidir. Bu konuda yapılacaklar ise üzerinde çalışılması gereken çok önemli bir konudur.

Kadına şiddetin önlenmesi sağlıklı bir toplumun varlığı için şarttır; çocukluk çağından itibaren şiddete maruz kalmak ve şiddete tanıklık etmek bir çocuğun tüm gelişimini olumsuz etkilemektedir. İleri yaşlarda kişilik bozukluğu, depresyon, uyuşturucu kullanımı ve kaygı bozukluğu gibi sorunlar yaşanırken aynı zamanda yetişkinlik döneminde şiddet eğilimiyle karşı karşıya kalınabiliyor. Toplum olarak kadına yönelik şiddetle mücadelemizi sıfır tolerans ilkesiyle hassasiyetle sürdürerek kadına yönelik şiddetin son bulmasını sağlamalıyız.

Kadına şiddetle mücadelede kanun ve yasalarla uygulanan yaptırımların yanında toplumsal bilincin arttırılması gerektiğini de vurgulamak istiyorum. Büyük ve güçlü Türkiye olma yolunda kadınlarımızın önemini Büyük Önder Atatürk şöyle ifade etmiştir: “Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.” Bu hedefe doğru giden yolda 21'inci yüzyılda kadına şiddet gündemimizde olmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, kadınların feryadını sık sık duyduğumuz bugünlerde Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin yapmış olduğu bir konuşmayı sizlerle paylaşmak istiyorum: “Biz “kadın” deyince ne anlamalıyız; beşik sallayan anne, çocuğunu doyurup giydiren, büyüten ebeveyn mi? Biz “kadın” denildiğinde neyi görmeliyiz; evini çekip çeviren, eşine destek veren, aşını, işini dert eden bir fedakârlık anıtı mı? Biz kadını nasıl tarif etmeliyiz; şeref ve namus timsali, ar ve iffet simgesi mi? Kadına baktığımızda neyin mahcubiyetini yaşamalıyız; dinmeyen şiddetin mi, verilmeyen değerin mi, eksilmeyen istismar ve cinayetleri mi? Kadına baktığımızda bu söylediklerimizin hepsi fazlasıyla vardır ve karşımızdadır. En temel sorun, en bariz ayıp kadının bir insan olduğu gerçeğinin unutuluyor, umursanmıyor oluşudur. Kadın, her şeyden önce bir insandır, her şeyden önce eşrefimahlukattır. Bozkırın tezenesi merhum Neşet Ertaş kadınları tarif ederken ‘Kadınlar insandır, biz ise insanoğlu.’ sözüyle muazzam bir teşhis hüneri göstermiş, mutlak bir doğruya temas etmiştir. Ancak, kadınların gönülleri yıkılmaktadır, kadınlar şiddete, istismara, tacize maruz kalmaktadır ki bu dehşet tablosu ‘İnsanım.’ diyen vicdan sahibi her kişi için utançtır. Hazreti Mevlâna diyor ki: ‘Gönül yıkmak Kâbe yıkmaktan daha büyük bir günahtır.’ Peki, yıkılanı nasıl onaracağız? Yıkımı nasıl engelleyeceğiz? Düşeni nasıl ayağa kaldıracağız? Fiziksel, duygusal, psikolojik şiddete uğrayan kadınlarımıza ne diyeceğiz; onlarla nasıl helalleşeceğiz? Sürekli kadına şiddetten yakınma vardır, konu herkesin dilindedir. Sokak ortasında, adliye önünde, ev veya meskenlerin içinde, iş yerlerinde hunharca öldürülen kadınlar sadece Türkiye'nin değil, sadece bölge ülkelerinin değil tüm ülkelerin, tüm insanlığın kanayan yarası, kanatlanmış çığlığıdır.” diyerek bu kanayan yaraya dikkat çekmiştir.

Sağlıklı bir toplum olabilmenin temeli kadındır. Bizler de “anaerkil” diyebileceğimiz ve kadının toplumda söz sahibi olduğu bir kültürden geliyoruz. Türk tarihinde kağan eşlerinin devlet yönetiminde söz sahibi olduklarını ve eşlerinin yanında yer aldıklarını biliyoruz. Demek ki bugün toplumumuzda hâlâ kadına şiddetle ilgili vakalar görüyorsak bu tablo kendi öz değerlerimizi kaybettiğimizi yahut bu değerlerimizi yeterince kavrayamadığımızı gösteriyor.

Şiddetin temelindeki sorunları irdelediğimizde genel olarak şiddet karşısında bir duyarsızlaştırma ve sosyal bir kayıtsızlık olduğunu görmekteyiz çünkü yaşananlar sadece sayılardan ibaretmiş gibi görünüyor. Sayılardan ibaretmiş gibi algılanan bütün bu olaylarda kadınlarımızın trajik birçok hikâyesi var. Bizim asıl ilgilenmemiz gereken şiddeti oluşturan yapıyı anlamaya çalışmaktır. Annesi, babasının şiddetine maruz kalan ve bu durumlara şahit olarak büyüyen bir çocuğun ileriki yaşamında sağlıklı bir aileyi inşa etmesi ne kadar mümkün olur.

Kadına yönelik şiddet sorununu sadece kanunlar, yasal düzenlemeler ve cezalarla çözemeyiz. Bu meseleye herkesin öncelikle insani, ahlaki ve vicdani çerçevede yaklaşması gerekir. Bu çerçevede, şiddete destek veren zihniyetin dönüşmesi elzemdir. Kadının onurunun korunduğu, sevgi ve merhametin hâkim olduğu güvenli aileler ve sağlıklı nesiller adına toplumun her bir ferdinin şiddete karşı mücadelede sorumluluk üstlenmesi çok önemlidir.

Çağdaş bir toplumun inşa edilmesinde yeri çok önemli olan kadın ne yazık ki toplum içinde süregelen sıkıntılarla mücadele etmektedir. Kadınların karşılaştığı sorunların araştırılması, incelenmesi ve çözüm üretilmesinin önemini buradan bir kez daha dile getirmek istiyorum. Bunun yanında, özellikle erkeklerin de sorumluluğu en yakınındaki kadına, genç kızlarımıza ve özellikle de kız çocuklarına örnek teşkil edecek davranışlar sergileyecek şekilde olmalıdır. Şiddet sorunu sadece kadının sorunu değildir. Bu soruna erkek ne kadar sahip çıkarsa sorun o kadar çabuk çözülecektir. Erkek, kadınların sorununa sahip çıkarak ve onu koruyarak toplumsal bilincin gelişmesinde de örnek bir duruşun simgesi olmak zorundadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde kadına şiddet ve kadınla ilgili her soruna birinci derecede önem verildiğinin bir göstergesi olarak kurulacak olan araştırma komisyonuna her türlü desteği vereceğimizi belirtiyor, şiddete maruz kalan kadınlarımızın her zaman yanında olduğumuzu ifade ediyorum.

Sözlerime son verirken, yaşamına son verilen kadınları rahmetle anıyor, kadına yönelik her türlü şiddeti kınıyorum.

Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sıradaki söz talebi, Saadet Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun’a aittir.

Buyurun Sayın Yazıcı Özbudun. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, Türkiye uzun bir süreden beri sorunlarını akılcı yöntemlerle, gerçekçi bir perspektifle çözmek yerine bunları göz ardı etmeyi tercih ediyor. Böylece, bütün bu sorunlar birikerek derinleşiyor ve çok boyutlu olarak birbirleriyle etkileşerek daha da çözülmez hâle geliyor. Dolayısıyla bugün konuşmakta olduğumuz kadının şiddete maruz kalması problemi de bunlardan biri. Aslında ararsanız, Türkiye'de sadece kadınlar değil çocuklar, erkekler, gençler, sağlık görevlileri, doktorlarımız da en temel anayasal hakları olan yaşama hakkını koruyamaz ve kullanamaz hâle gelmiş durumda. Bizim en iyi niyetle yaptığımız eleştiriler burada göz ardı ediliyor.

Tabii, bütün bu problemlerin pek çok alanda yürütülen politikalarla ilişkisi var. Bu on dakika içinde ben bunlardan sadece bir kısmına değinebileceğim. Bildiğiniz gibi, 20 Mart 2021'de Cumhurbaşkanının Anayasa’ya aykırı bir kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye çekildi. Bizler, Anayasa’nın üstünlüğüne, hukukun üstünlüğüne ve kadın haklarının korunmasına değer veren kişiler olarak bunu yargıya taşıdık ama yargı üzerinde kullanılan siyasi baskılar maalesef, sonuç almamızı engelledi. Peki, neden bu sözleşmeden geri çekildik? Aslında İstanbul Sözleşmesi Türkiye'nin kurucusu olduğu Avrupa Konseyinin bir sözleşmesi ve bu sözleşmenin hazırlanmasında bizzat Türkiye öncü bir rol oynadığı için sözleşme “İstanbul Sözleşmesi” adıyla anılıyor. Peki, bu neye kurban edildi? Maalesef, Hükûmet üyelerinin kısa yoldan oy devşirmeyi amaçlayan popülist politikalarına kurban edildi. Çünkü sözleşme aslında aile içi şiddeti önlemeye matuf düzenlemeler içerdiği hâlde kamuoyu yanlış bilgilendirildi, sözleşmenin içeriği tahrif edildi ve böyle bir sonuç ortaya çıktı. Biz mücadelemize devam edeceğiz ve bu komisyonun kurulması hâlinde sözleşmenin içeriğiyle ilgili kamuoyunu doğru bilgilendirmeye yönelik bir çalışmanın yapılmasını da arzu ediyorum.

Diğer problem, Türkiye'de uzun bir süreden beri yürütülen cezasızlık kültürüdür. Bildiğiniz gibi, her gün pek çok kadın cinayete kurban gidiyor. Şimdi, odamda yeni okudum gazetede, saat 15.00’te girilmiş haber; Bakırköy’de Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin bahçesinde bir erkek önce karısını öldürüyor ve ardından kendisini öldürüyor. Peki, niçin bu, bu kadar yaygın bir uygulama? Çünkü karılarını, nişanlılarını, kız arkadaşlarını öldüren erkekler duruşmada kravat takıyor, tıraş oluyor, masum bir görüntüye bürünüyor ve hakkında derhâl indirim uygulanıyor. Böylece ceza hukukunun caydırıcılığı ortadan kalkmış durumda, bu ise konuşmakta olduğumuz problemi derinleştiren sebeplerden biri. Dahası, bir kadın herhangi bir şekilde şiddete maruz kaldığında -geliştirilen tuhaf bir söylem var- o kadın ya da o genç kız için “O saatte ne işi vardı orada?” “Falanca yerde ne işi vardı?” gibi söylemler öyle tuhaf bir manzara yaratıyor ki mağdur âdeta fail hâline getiriliyor, fail ise masumlaştırılıyor. Bu söylem elbette ki bu tür fiillerin yaygınlaşmasına sebep oluyor.

Daha vahim olanı, ülkemizi yöneten, çok önemli mevkilerde yer alan bir Hükûmet aktörü geçmişte kadınların kahkaha atmasının doğru olmadığını söylemişti. Bu ne gösteriyor bize biliyor musunuz? Ülkeyi yönetenler, kadının mutlu olma hakkına savaş açmış durumdalar. Gene bir başka aktör, hamile kadının sokakta dolaşmaması gerektiğini ifade ederek kadınlar için en uygun yerin dört duvar arası olduğunu ifade etmişti. İşte, bu söylemlere göz yumuldukça bu manzara daha da derinleşerek devam edecek.

İfade hürriyeti, temel bir hürriyet. Hükûmeti ifade hürriyetinin meşru sınırları içinde eleştiren açıklamalara Hükûmetiniz savaş açarken aslında suç örgütlerine göz yuman bir politikaya vasıta oluyor. Biliyorsunuz, geçtiğimiz cumartesi günü İkbal ve Ayşenur isimli iki genç kadın hunharca katledildi ve öldürüldü. Bunun üzerine, gazetede yayınlanan bir haber benim ilgimi çekti, sizler de gördünüz. Sosyal medya mecralarında örgütlenen bir örgüt varmış, örgüt “Zorunlu Bekârlar Örgütü” adını alıyor ve bu örgüt faaliyetleri çerçevesinde kadınlara karşı şiddeti teşvik ediyor ve bu iki cinayeti işleyen Semih isimli delikanlı bu örgütün en popüler isimleri arasında yer alıyor. Ben şimdi buradan Sayın İçişleri Bakanımıza ve Sayın Adalet Bakanımıza seslenmek istiyorum: İfade hürriyetinin meşru sınırları içindeki açıklamalarla savaşacağınıza bu tür suç örgütleriyle mücadele ederseniz isabet kaydederseniz. Zaten bakınız, Anayasa’mızın ifade hürriyetini düzenleyen 26'ncı maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin aynı konuya ilişkin 10’uncu maddesi, ifade hürriyetinin sınırlarından birinin suçu ve suçluyu önlemek olduğunu bize söylüyor. Bizler burada muhalefet milletvekilleri olarak Hükûmetimize vatansever duygularla önergeler veriyoruz ama sonuç alamıyoruz. Örneğin, ben 11 Haziran 2023'te Aile Bakanımıza bir önerge verdim; seçim bölgem olan Antalya'da bir zihinsel engelli genç kızımız beş yıldan beri 60 yaşlarındaki çevre sakinlerinin tecavüzüne maruz kalıyor ve bu durumu kamu makamlarına bildiren diğer çevre sakinleri maalesef bu fiili işleyen erkeklerin şantajlarına konu oluyorlar. Ben bu konuda Sayın Bakana önerge verdim; bakın, üzerinden kaç ay geçti, bana hâlâ bir cevap verilmedi. Şimdi, bu, bize şunu gösteriyor: Oturduğumuz makamlar ve koltuklar sefa sürme yeri değil, bu makamlar hepimize sorumluluk yüklüyor. Eğer sorumluluk üstlenemiyorsanız o makamlarda aşkla görev yapacak kişiler var, derhâl o kişilere yerlerinizi bırakmalısınız. Anayasa’mız soru önergelerinin cevap süresini on beş gün olarak düzenleniyor.

Gene bir başka konu; bizler, gayet iyi niyetle Hükûmetimizin yanlış politikalarına dikkat çekmek, çözüm bulmaya çalışmak istiyoruz. 28'inci Dönem İkinci Yasama Yılında yani 1 Ekim 2023-29 Temmuz 2024 tarihleri arasında muhalefet partileri olarak toplam 1.265 araştırma önergesi verdik. Bunların hepsi Cumhur Bloku’nun sistematik tutumuyla reddedildi. Peki, bunlar arasında hangi konular vardı? Kadına karşı şiddetin önlenmesi, çocuklarımızın ve gençlerimizin uyuşturucu maddelerin yaygınlaşmasından korunması, yargının etkinliğinin arttırılması, bağımsızlığının korunması, ailenin korunması gibi konular vardı. Eğer sizler böyle bir kutuplaştırıcı tutumla bu önergeleri reddetmeseydiniz belki şu ana kadar birçok komisyon kurulmuş, faaliyet göstermiş olurdu ve bu sorunlar da çözüm bulabilirdi. Dolayısıyla, bütün bu tutumlar aslında muhalefete kulaklarını ve gözlerini tıkayan ülkeyi yönetenlerin sorumluluğu altındadır.

Nihayet başka vahim bir örnek: Biliyorsunuz, kısa bir süre önce Diyarbakır'da sekiz yaşında körpe bir kızımız bir cinayete kurban verildi. Peki, ne oldu? İktidara mensup bir milletvekili şu açıklamayı yaptı: “Eğer biz bu konuda konuşacak, bildiklerimizi söyleyecek olursak bunların çoğu, bu ailenin çoğu bizim dostlarımızdır, susmamız gerekir.” Gerçekten sabrı sona erdiren bir tutum izliyorsunuz, “pes” dedirtiyorsunuz. Bu arkadaşınızı eleştirmediniz dahi, kınamadınız dahi! Eğer bu tutumlar devam ettirilirse tabii ki bu tür şiddet eylemleri yaygınlaşır. Dahası, aramızda avukatlık yapan, bu konuda tecrübesi olan pek çok değerli meslektaşımız var. Ceza yargılamasının belli ilkeleri vardır. Bu cinayet dolayısıyla o ilkelere uyulmadı. Böylece delillerin karartılmasına âdeta devlet eliyle zemin hazırlanmış oldu ve zavallı Narin, arkadaşlarıyla okula gitmek, oynamak ve gelecek için hayal kurmak yerine bugün onun körpe bedeni toprak altında çürümeye terk edildi.

İşte bu nedenle, sayın milletvekilleri, bu araştırma önergesine biz Gelecek-Saadet Grubu olarak elbette destek veriyoruz. El birliğiyle bu sorunların çözümü için uğraşmamız gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Devamla) – Toparlayacağım.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Devamla) – Ama ben sizlere yardımcı olacağını düşündüğüm küçük bir ipucu vereyim: Anayasa'mızın değiştirilmesini yasakladığı 2’nci maddede cumhuriyetin nitelikleri arasında insan haklarına saygılı, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti kavramları var. Bu kavramlar sistematik bir biçimde Türkiye'de ihlal ediliyor. O nedenle, eğer bu kavramları koruyacak politikalar izlerseniz, zaman zaman yaptığınız gibi, Anayasa’nın 4’üncü maddesiyle savaşmaktan vazgeçerseniz biz bu sorunları çözebiliriz çünkü bütün bu kavramlar layıkıyla uygulandığında bu sorunlar önlenmiş olacak ve ortaya çıkan problemler kökleşmeden çözülmüş olacak.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sıradaki söz talebi, İYİ Parti Grubu adına Manisa Milletvekili Şenol Sunat’a aittir.

Buyurun Sayın Sunat. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tüm siyasi parti gruplarının ortak mutabakatıyla, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın önlenmesi amacıyla Meclis araştırması komisyonu kurulması üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Evet, kadın cinayetleri, çocuk cinayetleri, taciz, tecavüz, çocuk istismarları… Ayşenurlar, İkballer, Emineler, Gülferler, Özgecanlar, Narinler ve Sılalar, binlercesi… Hunharca katledilen kadınlarımız ve çocuklarımız, her biri vicdanımızda yanan kor ateşleri gibi. Bu ateşleri ruhumuzu yakıyor, insanlığımızdan hepimizi utandırıyor. Suçlular mevcut düzenin sunduğu müsamahadan dolayı sonuna kadar bundan yararlanıyor. Hukukun katledildiği ülkemizde ceza sistemimizdeki hafifletici sebepler, iyi hâl indirimleri, yetersiz denetimler ve ülkeyi yönetenlerin söylemleri suça davetiye çıkarıyor sayın milletvekilleri. Kadına, çocuğa ve kendinden güçsüz olanlara yönelik şiddet, istismar acziyetin, aşağılık kompleksinin, bozuk ruh sağlığının ve çarpık ahlak anlayışının bir tezahürüdür diyorum. Ne hâle geldiğimizi, toplumsal bir çözülme yaşadığımızı görmek için gündüz kadın programlarında reyting almak uğruna iştahlı sunucuların programlarına bakın yeter. Tabii ki bir sözleşme, raporlar ve kanunlar, Anayasa’da yazılanlar tek başına kadına şiddeti önleyemez ama İstanbul Sözleşmesi kadına şiddeti önleyici politikalar için ülkelere yol haritası çiziyordu, kaldırdınız. Zihniyet dönüşümüne ihtiyacımız var sayın milletvekilleri. İnsan kavramının değersizleştirildiği günümüzde insanı merkeze alan bir anlayışa ihtiyacımız var. Tüm hukuki, ekonomik, sosyal tedbir ve uygulamaların yanı sıra eğitime ihtiyacımız var ve kadına yönelik şiddete -beyefendiler, sayın vekiller, sizlere sesleniyorum- karşı olan samimi erkeklerin kadınlardan çok daha seslerinin gür çıkmasına ihtiyacımız var. Şiddetle mücadelede tavizsiz tutum kamu ve tüm toplum için vazgeçilmez olmalı. Şiddetin önlenmesi için zihniyetin değişmesi gerekiyor. Kanunlardaki eksikliklerin ve uygulamadaki aksaklıkların giderilmesi için kararlılık gerekiyor. Asla bu konuda taviz verilmemesi gerekiyor. Demokrasi kültürünün gelişmesi ve güçlendirilmiş parlamenter sistemin hayat bulması gerekiyor. Demokrasinin olmadığı yerde kadın haklarını, dahası insan haklarını savunamazsınız. Toplumun ve yaşamın her alanında, tüm karar alma mekanizmalarında kadın-erkek eşitliğini sağlamak ve korumak için öncelikli bir devlet politikası gerekiyor.

Sayın milletvekilleri, ekonomik koşulların ağırlaşması toplumun her kesimini mutlaka etkiliyor ancak bu durumdan en fazla etkilenen kadınlar. Yoksullaşan daha çok kadınlar yani kadın yoksulluğu giderek çok fazla artıyor. İş piyasasında ilk işten çıkarılan, ilk gözden çıkarılacak olanlar yine kadınlar oluyor. Bu yüzden, ekonomik kriz kadın istihdamını çok olumsuz etkiliyor, kadınları çok kötü yönde etkiliyor. Çalışmayan kadınlar aile geçiminde daha da büyük sıkıntı yaşıyor. Kayıt dışı çalışanların çoğu kadın değerli milletvekilleri. Kadınımızı yoksullaştırdınız ya, bir kuru soğana muhtaç ettiniz. Devletin görevi nedir sayın milletvekilleri? Kadın yoksulluğunu bitirecek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak çalışmalar yürütmektir. “Toplumsal cinsiyet eşitliği” bundan, bu kavramdan çok rahatsız oluyorsunuz iktidar mensupları. Toplumsal cinsiyet eşitliği bireylerin cinsiyetlerine yani kadın-erkek olmalarına bakılmaksızın hayatın tüm alanlarında eşit fırsat ve haklardan yararlanması ve eşit muamele görmesi, diledikleri tüm alanlarda kişisel bilgi ve becerilerini geliştirebilmesi ve tercihler yapabilmesidir. Kimi rahatsız etti bu tanım? Sürdürülebilir kalkınmayı ve demokratikleşmeyi tam anlamıyla başarmış bir ülke olmak için toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamamız gerekiyor. Toplumda kadın cinayetleriyle ilgili tepki arttığında iktidar grubu o konuda araştırma komisyonu kurmak için harekete geçiyor. Kaç kere siyasi parti grupları tarafından önergeler, araştırma önergeleri verildi bu konuda, hepsini reddettiniz. Biraz önce Grup Başkan Vekili çok kıymetli olduğunu ifade etti. Yani siz verince mi kıymetli oluyor? Bu, memleketin meselesi, kadınlarımızın meselesi.

2015 yılında kadına yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılmasıyla ilgili bir komisyon kurulmuş ama seçim araya girdiği için rapor görüşülmemiş ve hükümsüz olmuş.

Bakın, 8 Mart 2021'de, yine tüm partilerin vermiş olduğu araştırma önergeleri birleştirilerek kadına yönelik şiddet konusunda uygulamada var olan eksikliklerin tespit edilmesi için bir komisyon kuruldu ve çok kısa bir süre sonra, 20 Mart 2021'de İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı. Yani sebep buymuş ve neticede birçok siyasi parti grubundaki temsilciler gibi ben de bu komisyonun sağlıklı çalışmadığını, çoğulcu olmayıp çoğunlukçu bir anlayışla hareket edildiğini, davet edilenlerin bile kadına bakış açılarının uygun olmadığını gördüm. Neticede, 8 Mart 2022 yılında Meclis araştırması raporu Genel Kurula geldi; 912 sayfalık bir rapordu, birçok da tespitler vardı -ne yaptılar bilmiyorum- o tespitlere uygun kanun teklifleri mi hazırlandı, uygulamadaki eksiklikler mi giderildi; bundan bir haberimiz yok ve raporu okuma imkânı olmadan, bir oldubittiyle Meclisten geçti.

Şimdi, değerli arkadaşlar, yeniden bir araştırma komisyonu kurulacak; tabii ki kurulsun, faydası var mutlaka ama sağlıklı bir çalışma yapıp sonuçlarını iyi değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum. Evet, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemiz şiddet ve cinayet oranlarının ve kadın haklarına yönelik ihmallerin artmasına neden oldu; böyle bir şey yoktur demeyin. Bu durum kadına karşı şiddet eğilimlerinin cüretini artırdı sayın milletvekilleri ve sahada bir boşluk oluşturulup kadının devlet desteği ve korumasından mahrum kalmasına, ihmallere sebebiyet verdi. O yüzden, bakın, Türkiye'de bu yılın başından bugüne 296 kadın katledildi, 184 şüpheli kadın ölümü var. Son on yılda baktığımızda 5 bine yakın kadın hunharca öldürüldü. Türkiye kadınların can güvenliğinin tehdit edildiği bir ülke hâline geldi. Kadınların erkek şiddetine karşı koruma talebi sayısı yüzde 200'e dayandı. Ayrıca, yine, Türkiye OECD ülkeleri arasında kadına karşı şiddetin en yaygın olduğu ülke konumuna geldi. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre Türkiye, 146 ülke arasında Suudi Arabistan'ın da gerisine düşerek 127'nci sıraya yerleşti.

Sayın milletvekilleri, hedefimiz hiçbir kadının şiddete uğramadığı; eğitim, çalışma ve özel yaşamında ayrımcılığa maruz kalmadığı, her kadının özgürce yaşadığı bir Türkiye olmasını istiyoruz. Kadın cinayetlerinin önlenmesi, kadınların güvenliğinin sağlanması için hem failler hem de taraflarla irtibat hâlinde olan çeşitli kurumların hesap vermesini sağlamak için kadın cinayeti vakalarının analizine yönelik ne çalışma yapıldı? Kadına yönelik ayrımcılığa neden olan, kadına yönelik şiddeti onaylayan, yeniden üreten tüm olumsuz yargıların ve geleneksel tutumların değiştirilmesi amacıyla tüm topluma etki edecek bilinçlendirme, farkındalık ve zihniyet dönüşümü seferberliği başlatabildik mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Değerli milletvekilleri, çok şey söylenebilir, zamanım elvermeyecek, sadece şunu söylemek istiyorum: “Dünyada her şey kadının eseridir.” diyor Büyük Önder’imiz. Kadın eğitendir, kadın büyütendir, kadın üretendir. Yine Ziya Gökalp diyor ki: “Kadın yükselmezse alçalır vatan.” Kadın gözetendir, vakfedendir ve öğretendir ama en çok da ezilen yine ülkemizde kadındır. Var edendir, can verendir, sabredendir. O yüzden kadına şiddet asla kabul edilemez.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk’e ait.

Buyurun Sayın Çelenk. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime öncelikle böyle bir komisyonun her şeye rağmen bugün kurulabilmiş olmasından duyduğum memnuniyeti belirterek başlamak istiyorum. Bu, gerçekten hiçbir zaman geç değil; ne zaman olursa olsun pozitif bakmamız ve bütün pozitif varlığımızla orada olmamız gereken bir komisyon ve Meclis çatısı altındaki bütün partilerin bu ortak önergeyi verebilmiş olmasını da bu anlamda çok değerli bulduğumu söylemek istiyorum.

Artık, gerçekten de buna böyle kadın cinayetleri politiktir diyoruz. Elbette her parti, her perspektif kendi siyaseti içinden kadın katlini anlamlandırmaya çalışıyor, onunla mücadele yollarını örgütlemeye çalışıyor ama burada siyasetüstü bir yerden ele alınması gereken bir noktaya geldik çünkü gerçekten belki de bu çatı altında söylenmeyen hiçbir söz kalmadı fakat şunu biraz daha net ifade etmemiz gerekiyor: Kadın katli vakaları çok yakınımıza geldi, gerçekten çok yakınımıza geldi, bir el uzatımı mesafede, bir kurşun atımı mesafede, çok yakınımızda. Bunlara örnek gerekmiyor aslında ama ben yine de vermek istiyorum. Yaz başları, sanırım temmuz ayıydı, burada biz hayvan hakları yasasını görüşürken -temmuzun ortalarıydı- bir gece yarısı çıktım, evime gittim ve site girişinde bir apartman sakinini böyle dehşet içinde, geç saatte beklerken gördüm. “Araç bekliyorum.” dedi fakat bir aksilik olduğunu hissettim. “Nedir mesele?” dedim. Kadın olan yeğeni boşanma arifesindeymiş ve bu olayı Ankara'da hepiniz biliyorsunuzdur. Temmuz ayındaydı, inşaat mühendisi, eğitimli, hâli vakti yerinde bir baba önce eşini eve çağırıyor, gelmeyince çocuklarını, kendi öz çocuklarını rehin alınıyor; 11-14 yaşlarındaki iki çocuğunu öldürüp intihar ediyor. Çünkü böyle dizginlenmeyen bir şiddet var, derinleşiyor ve giderek gerçekten neresinden yaklaşacağımızı bilmediğimiz bir hâl alıyor.

“Yakınımıza geldi.” derken gerçekten böyle bazen farkında olmadan yakınımıza geliyor. Biz, mesela 14 Eylül günü DEM PARTİ olarak Necatibey’de konferansımızı yaparken aynı saatlerde Sıhhiye metrosunda sadece o anda tartıştıkları için bir erkek tabancasını çıkarıp Sıhhiye metrosunun merdivenlerinde 44 yaşındaki eşini katletti; bize sadece 400-500 metre mesafedeydi, çok yakında. Yani belki zaten her birimizin kendi hayatlarında cinsel şiddet, aile içi şiddet neticesi kaybedilenler var. Sıhhiye metrosunda karısını katleden, kendisini yakalayıp polise teslim etmeye çalışan yurttaşlara dedi ki: “O benim karım.” Bu böyle, bu sözün arkasına bütün kötülükler gizleniyor çünkü kadınla ilişkisini bir mülk gibi görüyor; sözünden çıktığında, terk etmeye kalktığında, her türlü gerekçeyle öldürebileceği, yok edebileceği bir eşya gibi görüyor. Aslında belki de eşyalarına, arabalarına vesaire -bunu söylemek çok acı ama- bu kadar katı yaklaşmıyorlar.

“Aile içi şiddet çok yakınımıza geldi.” dedik, ailenin içine girdi. Narin olayında bunu gördük. Bir su damlası masumiyetindeki yüzüyle Narin günlerce uykularımızı kaçırdı. Narin kendi evinde, kendi aile üyelerinin tamamı oradayken katledildi; o su damlası, berrak gülüşüyle karanlıklara karıştı. İkbal, İkbal olayını biliyoruz; bunları tekrar tekrar anlatmayalım ama İkbal’in suçu neydi? Sadece lisede aynı sıraları paylaştığı, ondan farklı olmayan, başka bir ortamdan gelmeyen, ondan yaşlı, ondan nüfuzlu vesaire olmayan, kendisi gibi, kendi ortamından gelen bir gençle arkadaş olduğu, sevgili olduğu için başına bunlar geldi ama olmasaydı da gelirdi; öyle takıntılı bir ilgi kadınlara, kız çocuklarına musallat olabiliyor ve buna her türlü rastlayabiliyoruz. Bu kadın katli vakalarının birçoğu böyle işte bir yakınlar eliyle geliyor. Ve İstanbul Sözleşmesi kapsamında özellikle aile içi şiddet sadece hane içinde olanı değil hane dışındaki bu ısrarlı takip vesaireyi de aile içi şiddet kapsamına alan çok değerli bir sözleşmeydi ve onlar da elimizden gitti. Burada bu konu konuşulurken, bugün bu şekilde konuşulurken aslında ne kimseyi suçlamak istiyorum ne de başka bir şey söylemek istiyorum çünkü artık amacımız şu olmadı, bu olmadı değil, bundan sonra ne olacak olmalı fakat bunları söylemeden de devam edemiyoruz. Mesela iktidar partisi üyelerini yerlerimizden çok öfkeli sözlerle susturuyoruz, aslında bu bizim istediğimiz bir şey değil ama buraya çıktıklarında bir kez şunu duymak istiyoruz; “Ben çok üzgünüm, kendi adıma bu olanlardan çok üzgünüm, elimizden ne gelirdi de yapmadık diye düşünmekten kendimi alamıyorum.” demesini beklerdik, yirmi iki yıllık bir iktidardan söz ediyoruz burada. Buraya gelip “Yasaysa yasa, Anayasa’ysa Anayasa.” “Sıfır tolerans” diyorsunuz, Narin’den bugüne 27 kadın ve çocuk daha öldürüldü. Anıt Sayaç işliyor. Bir Anıt Sayaç var, ben geçenlerde bir kez daha söz ettim, internette “Anıt Sayaç” diye açın, bakın, inanılır gibi değil, Narin’den sonra her gün bakıyorum ve her gün sayı artıyor; 27 kişi daha katledildi. Anıt Sayaç beynimizde zonkluyor. Burada artık konuşmak zorundasınız. Siz burada konuşmuyorsunuz, nutuk atıyorsunuz. Konuşma bir açıklık içerir, bir diyaloğa açıklık içerir. O diyaloğa açıklık olmadığını nereden mi biliyoruz? Boş sıralardan biliyoruz. Evet, belki diğer vekillerin de sayısı az ama siz iktidar partisisiniz, nadiren ortak bir mücadeleye imza attığınızda burada konuşmak zorundasınız, nutuk atmak değil. Böyle duygusuz, bir robot gibi konuşarak bunlar ele alınamıyor gerçekten.

Kadın katli vakalarının birçok boyutu var. Bugün, şu anda cezaevlerinde çok sayıda politik tutsak var ve bu mesele de bu kadın katli vakalarından ayrı bir mesele değil, infaz düzenlemeleriyle birlikte düşünülmesi gereken meseleler. Bugün, Gökçer Tahincioğlu, gazeteci, yine bu konuda çok yazanlardan birisidir çünkü bu acıyı o evinin içinde hissetti. Kız kardeşi, ablası, daha üç aylık bebek sahibiyken yatağında, bebeği kollarında eve giren hırsızlarca feci biçimde katledildi; bunu 1 kez yazabilmişti Gökçer. Bugün bu İkbal olayını anlatıyor, hani o surlarda vahşi biçimde katledilen. Katil böyle bir Kırmızı Pazartesi gibi her şeyi söylemiş, defalarca şikâyet edilmiş, defalarca video çekmiş; İkbal’i nasıl korkunç bir şekilde öldüreceğinin, ne yapacağının videosunu çekmiş. Aile defalarca suç duyurusunda bulunmuş. Hangi sıfır tolerans? Gökçer -kabaca sürem bittiği için onun yaptığı hesabı tekrar etmiyorum ama- diyor ki: “Semih Çelik -yani İkbal’i öldüren- yaşamış olsaydı şartlı salıvermeler, işte, diğer indirimler vesaireyle on iki yıl ya yatacaktı ya yatmayacaktı.” Çünkü kendi durumundan biliyor, bütün o pandemi koşullarını, onların yıllarca verdikleri mücadelenin nasıl sadece birkaç yıllık bir hapis cezasıyla sona erdiğini biliyor ama bunlar başımıza gelmeden de biliyoruz. Bunu aslında birileri diğerlerinden daha vicdanlı olduğu için bilmiyor, akılla bilmek gerekiyor. Bunların hepsi sizlerin çok yakını olabilir; bir kez daha söylüyorum, çok yakınımız olduğu için değil ama olabilir diye de düşünmek gerekiyor artık. Yeterince somut düşünmüyorsak İstanbul Sözleşmesi’nden bu kadar büyük bir hiç uğruna, 3-5; 0,5 puanlık bir oy uğruna aile içi şiddetle en kapsamlı mücadeleye dair övünç kaynağı bir sözleşmeden bu kadar kolay vazgeçilmişken burada gelip “Anayasaysa anayasa, yasaysa yasa” deyip geçemeyiz. Lütfen, kendi sorumluluklarımızla yüzleşelim, bu artık tahammül edeceğimiz bir şey gerçekten değil. Bu İnfaz Yasası kapsamında düşündüğümüzde -tekrar oraya döneceğim- cezaevleri sadece Cumhurbaşkanına hakaret ettiği için, sadece muhalefet ettiği için, sadece Kürtçe şarkı söylediği için, sadece halay çektiği için, evleri basılıp cezaevlerine tıkılan insanlarla dolu ve katillere yer olmadığını yetkililer söylüyor bize. Şu anda, belki şu dakikalarda bizi de izliyordur, Özge Özbek var, öğrenciyken yargılandığı ama ne işe girmesine engel olmuş, ne de adli sicilinde hiçbir biçimde karşısına çıkmamış bir suç yüzünden bugün cezaevinde olan gencecik bir kadın. Burada kadınları öyle yüceltip ölümü hak etmediklerini falan söylemeyelim, bunları hatırlayalım. Özge Özbek beyin tümörüyle mücadele ediyor. Çok genç ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Çelenk.

SEVİLAY ÇELENK (Devamla) – Sanırım bu önemli konuda biraz sözlerimizi uzatabiliriz.

Özge, umarım beni duyuyorsun ve umarım bir an önce tahliye edilirsin.

Özge Özbek’in beyninde büyüyen bir tümör var. Bu da bir kadın katlidir, bu da bir şiddettir, ağır bir şiddettir. Bütün bunlarla birlikte bunları düşünmek zorundayız. Yirmi iki yıllık iktidar mütemadiyen terör diye, farazi savaş diye, farazi tehdit diye bütün imkânlarını -aslında bana kalırsa, bana kalırsa değil, bizlerin birçoğuna kalırsa- kendi bekasına harcarken en ağır terör ve savaş bilançosu kadınlar safında veriliyor. Rakamlar korkunç. Az önce arkadaşlarımız, söz alanların her biri söyledi, tekrar etmeyeceğim; daha 2024'ün bitmesine üç ay varken 300 oluyor, 296 kadın katledildi. Bundan daha büyük terör, bundan daha büyük bir savaş yok. Lütfen birlikte mücadele edelim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi, Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’e aittir.

Buyurun Sayın Timisi Ersever. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz araştırma önergesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Parti Grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geriye dönüp bakıyoruz, yirmi iki yılda ne kadar çok acı yaşadık diye; ölüm hiç ara vermedi, acılar hiç dinmedi. Bugün Gar katliamının yıl dönümü; üzerinde taşıdığı bombayla yüzlerce kilometre yol kateden teröristler hiçbir güvenlik önlemine takılmadan Ankara Garı’na geldiler ve 103 insanımızı katlettiler. Aradan dokuz yıl geçti, failler yakalanmadı, olayın üzerindeki sis perdesi aralanmadı, adalet yerini bulmadı. 103 canımızı içimiz sızlayarak saygıyla anıyor, ailelerine tekrar sabırlar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, acıdan yorulduk, içine girdiğimiz korku iklimi günlük hayatı tehdit eder noktaya ulaştı. Tüm bu yaşadıklarımızdan toprak utandı, su utandı ama tüm bu olup bitenlerden utanmayan, vicdanı sızlamayan bir kesim var; onlar da bu tablonun sorumluları. Emine Bulut’un “Yaşamak istiyorum!” çığlığı hâlâ kulaklarımızda, “Narin” demeye dilimiz varmıyor, “Sıla” deyince kelimeler boğazımızda düğümleniyor. İkbal, Ayşenur; daha onlarcası, yüzlercesi... Görülmemiş bu vahşeti, yaşatılan acıları anlatmaya kelimeler yetmiyor. Kadınların sokağa çıkmaya korktuğu bir ülke olduk. Övünerek bahsettiğiniz Türkiye Yüzyılı’nda yoksulluk, açlık, kadın ve çocuk cinayetleri, taciz ülkenin temel sorunları hâline geldi; ülke âdeta Orta Çağ karanlığına gömüldü. Tüm bu olup bitenler karşısında ise kör, sağır, dilsiz bir Hükûmet var; bolca hamaset, boş söz ve açıklama var.

Sizi rakamlara boğmak istemiyorum ama sadece eylül ayında 34 kadın katledildi, 20 kadının ölümü şüpheli. 2010 yılından bu yana 5.696 kadın hayattan koparıldı. Ne acıdır ki 2023 yılında 28 kadın koruma altındayken öldürüldü. Bu cinayetlerin altında yatan sosyal, ekonomik nedenler hiç araştırılmadı. Öldürüleceğini haykıran, güvenlik güçlerinden yardım isteyen kadınların çığlığı duyulmadı, failler takip edilmedi. Önlem almış olsaydınız bu cinayetler yaşanır mıydı? Görmediniz, duymadınız, umursamadınız. İstanbul Sözleşmesi’ne imza attığımız 2011 yılı en az kadın cinayeti yaşanan yıl olarak tarihe geçti. Tarikat ve cemaatlerin baskısını insan hayatının önüne koydunuz. Bir yandan İstanbul Sözleşmesi’ni rafa kaldırdınız, diğer yandan 6284 sayılı Kanun’un gereklerini yerine getirmediniz. Cezasızlığı yaygın hâle getirip iyi hâl indiriminden canileri dışarı saldınız. 6284 sayılı Kanun etkin olarak uygulansaydı belki birçok kadın yaşıyor olacaktı.

Değerli milletvekilleri, yakın zamanda iki genç kızımızın katledilmesinin ardından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız çıkıp “Kadın cinayetlerini bu coğrafyadan kazıyacağız.” diyebildi. Şiddetin kökünü kazıyacak kadar bir gücünüz vardı da bugüne kadar niye beklediniz? Geçtiğimiz yasama yılında Sayın İçişleri Bakanı Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunu bilgilendirdi; cinayetleri önlemek için alınan önlemleri ve bundan sonra neler yapılacağını bizlere anlattılar. Sonuç: Artan kadın ve çocuk cinayetleri, kanımızı donduran vahşet.

Elimde 10 Mayıs 2024 tarihinde verdiğim bir soru önergem var. Sayın Adalet Bakanına net bir şekilde kadın cinayetlerine ilişkin verileri sordum, gelen yanıtta sadece mevzuat bilgisi var. Kadın cinayetlerine ilişkin verileri neden saklıyorsunuz? Bu anlayışla mı sorunları çözeceksiniz? AKP hükûmetleri söylem ve eylemleriyle kadınları sürekli hedefine koydu; sık sık dile getirilen bu söylemlere değinmeyeceğim. Yapılan düzenlemelerden en çok kadınlar etkilendi. Millî Eğitim Kanunu’nda bile yapılan değişiklikle 4+4+4 sistemine geçtiniz, sayenizde kız çocukları örgün eğitimden çekildi. Neler yapıyorlar? Şu anda çocuk evlilikleri devam ediyor.

Bir başka can alıcı temel sorun, kadın istihdamı. Üreten ve çalışan kadınların toplumu değiştireceğini biliyoruz. Bunun önündeki en büyük engel de yine AKP iktidarıdır. Zamanında, 2010 yılında dönemin Başbakanı, kadınların istihdamının artırılması için kamuya bir genelge yayınladı, bakanlıklardan bir eylem planı hazırlamasını istedi. Peki, sonuç alındı mı? Hayır, genelge ortada duruyor. Soruyorum: Kaç kadın valimiz var? Ülke bilimine yön veren TÜBİTAK’ın yönetiminde kadın üye niye yok? Çünkü ülke yönetiminde kadının adı yok. Ülkemizde kamuda çalışan kadın istihdamı yüzde 25, neredeyse OECD ülkelerinin yarısı kadar. Demek ki iş genelge yayınlamakla olmuyormuş.

Bugün AK PARTİ Grup Başkan Vekili Abdulhamit Gül kadın cinayetlerinin önlenmesi için Hükûmet ve bakanlıklar tarafından alınan önlemleri dile getirdi. Soruyorum Sayın Gül: Bu kadar önlem alındı, peki neden cinayetler ve şiddet artmaya devam ediyor? Yaşanılan vahşet ortada, bu vahşet neden durmuyor?

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak geçtiğimiz yasama döneminde kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir araştırma önergesiyle karşınıza gelmiştik. Bu önergemiz iktidar partisi ve MHP'nin oylarıyla reddedildi. Aradan geçen sürede durumun ne kadar vahim olduğunu anladınız ya da kamuoyu baskısına dayanamadınız. Şimdi ise parti gruplarının kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin araştırma komisyonu kurulması teklifinin içinde yer alıyorsunuz. Bu anlayış değişikliği geç de olsa önemli, tabii ki bizler de sonuna kadar destekleyeceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak kadın cinayetlerinin ve şiddetin önlenmesi için atılan her adımın yanında olduk ve olacağız. Bugüne kadar parti grubumuz soru ve araştırma önergeleriyle, kanun teklifleriyle çocuk ve kadın cinayetlerinin önlenmesi için sayısız girişimde bulundu. Konuyla ilgili sivil toplum örgütlerine destek verdi, ses oldu. Bir kişi daha öldürülmesin diye meydanlara indi, ailelerin acılarını paylaştı. Bu konudaki mücadelemiz devam edecek, her zaman da sürecek.

Konuşmamı Mersin’de KYK yurdunda kalan öğrencimizin sosyal medya hesabından dün paylaştığı mesajla tamamlamak istiyorum: “Biz buraya eğitim için geldik ama her gün kaçırılma, öldürülme, tecavüz edilme korkusuyla yaşıyoruz.” Bir genç kızın çığlığı, ne kadar acı değil mi? Peki, alınan bir önlem var mı? Hayır, yok. Umarız iktidar bildik zihin haritasını ve ezberini bir kenara bırakır, parti gruplarının ortak verdiği bu önergeyle oluşacak araştırma komisyonunun hazırlayacağı rapor dikkate alınır, bugüne kadar hazırlanan raporlarda olduğu gibi Meclisin tozlu raflarına kaldırılmaz. Komisyon süreçlerine etkin olarak katılacak, hazırlanan raporun hayata geçirilmesini yakından takip edeceğiz. Biliyoruz ki bir can çok şey ifade ediyor. Ant olsun ki kadın cinayetleri son bulana kadar, ülkemize adalet gelene kadar mücadelemiz devam edecek.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi, Sakarya Milletvekili Çiğdem Erdoğan’a aittir.

Buyurun Sayın Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM ERDOĞAN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Son günlerde art arda yaşanan çocuklara ve kadınlara yönelik şiddet ve cinayet olayları hepimizi derinden sarstı. Caniler tarafından katledilen çocukların ve kadınların yasını hep birlikte tutarken bu tür olayların son bulması adına Türkiye Büyük Millet Meclisi mensupları olarak canla başla çalışıyoruz.

Ne yazık ki kadına yönelik şiddet coğrafi sınırları aşan, canımızı yakan evrensel bir sorun, dünyanın her yerinde insanlığın en büyük problemi çünkü şiddetin yönü her ne kadar sadece kadınlar gibi gözükse de zararlı etkileri çocukları, erkekleri yani toplumun tamamını âdeta bir ur gibi sarmakta. Son zamanlarda yaşanan kadın cinayetleriyse doğrudan yaşam hakkını hedef almakta ve telafisi imkânsız sonuçlara yol açmaktadır. Ölen her kadınla birlikte dünya biraz daha karanlığa gömülmektedir

Değerli milletvekilleri, bir milletvekili olarak bu Genel Kurul Salonu’nda birçok konuda önemli tartışmalar yaptık, farklı fikirlerimizi savunduk ama biliyorum ki konu şiddet olunca istisnasız tüm milletvekillerimizle hemfikiriz. Kadına yönelik şiddeti, çocuğa yönelik şiddeti aması, fakatı, lakini olmadan çözmek zorundayız; bu işin affı yoktur. Bir kadını öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir.

On sekiz yıldır AK PARTİ’de aktif siyaset yapan, Kadın Kolları Başkanlığı, Merkez Karar Yönetim Kurulu Üyeliği, Bakan Yardımcılığı yapmış ve hep bu konularla çok yakından ilgilenmiş, 2 kız çocuğuna annelik yapan bir kadın olarak size şunu net bir şekilde söylemek isterim ki partimizin iktidarları döneminde kadın konusu her zaman öncelikli konuların başındadır. Kadınlar için her zaman en iyisini hedefledik ve bu konuya her zaman siyasetüstü bir tutumla yaklaştık. Destek mekanizmaları kurarak, devrim niteliğinde reformlar yaparak kadının ekonomik ve sosyal statüsünü güçlendirmek için durmadan çalıştık. Kadına şiddetle mücadele noktasında ülkemize çağ atlatan yasal düzenlemeleri yürürlüğe koyduk. Genç kızların kılık kıyafetlerinden dolayı istediği mesleği seçememesine ve hatta üniversite kapılarından geri çevrilmesine bir son verdik. Halk tarafından seçildikleri hâlde sırf başındaki örtüden dolayı kendisine milletin verdiği görev yaptırılmayarak ağır bir şiddet uygulanan kadın siyasetçilerimizin mağduriyetine bir son verdik.

Sizlere bir kez daha, sırasıyla, yaptığımız düzenlemeleri anlatmak isterim. 2004'te yapılan Anayasa değişikliğiyle, kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu Anayasa metnine ilk defa AK PARTİ iktidarları döneminde konulmuştur. 2005'te yapılan köklü Ceza Kanunu değişikliğiyle, aile içi ve kadına yönelik şiddet ilk defa suç olarak tanımlanmıştır. Töre ve namus saikiyle işlenen cinayetler ağırlaştırılmış suç kapsamına alınmıştır. Yine, cinsel saldırı fiili ilk kez 2005 yılındaki bu düzenlemelerle suç olarak formüle edilmiştir. Aile içinde işlenen şiddet suçları şikâyete tabi suçlar kapsamından çıkarılmıştır. 2023 yılında yapılan bir düzenlemeyle, boşanmış eşe karşı işlenen şiddet suçlarına verilen ceza, nikâhlı eşe karşı işlenen suçlara verilenle aynı olacak şekilde artırılmıştır. 2012 yılında şiddete karşı uluslararası standartlarda son derece ileri koruma ve önleme mekanizmaları getiren 6284 sayılı Kanun’u yürürlüğe koyarak tarihî bir reforma imza attık. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da vurguladığı gibi, Türkiye'de kadına yönelik şiddetin çelikten kalkanı 6284 sayılı Kanun’dur.

Kıymetli milletvekilleri, kadına yönelik şiddetle mücadelede gelişen teknolojinin imkânlarından da yararlanılmaktadır. İçişleri Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının beraber yürüttüğü 11 dil desteği içerikli KADES uygulamasıyla şiddet ihbarlarına daha hızlı ve daha etkili geri dönüşler sağlanmaktadır. Elektronik kelepçe pilot uygulamasının ülke genelinde yaygınlaştırılması için gerekli yasal ve teknik altyapı çalışmaları tamamlanmıştır. İçişleri Bakanlığı Güvenlik ve Acil Durumlar Koordinasyon Merkezi -kısa adıyla GAMER- bünyesinde elektronik izleme birimi kurulmuş ve elektronik kelepçe uygulaması 81 ilde aktif hâle getirilmiştir. Şiddet mağdurlarına hizmet ağı içerisinde yer alan ŞÖNİM’lerin, ilçelerdeki sosyal hizmet merkezlerinin, kadın konukevlerinin karakol ve adliyelerde bulunan uzman birimlerin nitelikleri ve nicelikleri her geçen yıl hızla artırılmaktadır.

Kıymetli milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı olarak söylemek isterim ki bu araştırma komisyonunun kurulmasını çok önemsiyoruz. Dünyanın her tarafında, tekrar eden suçlar arasında çocuğa yönelik şiddeti görmekteyiz. Cezai yaptırımların yanı sıra bu komisyonla toplumsal değişim, sosyoloji ve eğitimden tutun da konuyla ilgili tüm alanlarda ayrıntılı bir çalışma yapılacaktır. Bu komisyonun “Neyi daha iyi yapabiliriz? Daha fazla ne yapabiliriz?” sorusuna önemli cevaplar ortaya koyacağına inanıyorum.

Kadına karşı şiddetle mücadelede değişen şartların, farklılaşan ihtiyaçlarının dikkate alınması mücadelenin devamlılığı açısından çok önemlidir. Karşımızdaki sorun kendini sürekli yenileyen, farklı yüzleriyle karşımıza çıkan dinamik bir sorundur. Bu durum hem çözümlerin hem de çözümde yer alan aktörlerin de dinamik olmasını gerektirmektedir. Bu noktada, tek bir şiddet mağduru kalmayana dek bu mücadelenin çıtasını hep daha ileriye taşımakta kararlıyız. Kadınların huzur ortamlarının devamı için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.

Bu hafta Sayın Cumhurbaşkanımızın grup toplantısındaki en önemli gündemlerinden biri de son zamanlarda işlenen bu vahşi cinayetler idi. Hepimizin ruh dünyası sarsıldı, uykularımız kaçtı. Bu kadar kötülüğü görmek, bir gencin bir canavara dönüşümü tüm toplumu altüst etti.

Sayın Cumhurbaşkanımızın şiddetle mücadelede tavizsiz kararlılığını da bir kez daha konuşmasında görmüş olduk. Kendilerinin de bu haftaki konuşmalarında ifade ettiği gibi, kadına şiddet faillerinin etkin şekilde cezalandırılmaları için yargılamalardan infaz ve ıslah sistemine kadar bütün boşluklar giderilecek; suçu ve şiddeti alışkanlık hâline getiren, çocuğa yönelik şiddet, cinsel taciz ve cinsel istismar suçundan yargılananların ilk duruşmada tahliye olmaması için gerekli düzenlemeler hayata geçirilecek; kadına ve çocuğa şiddette cezasızlık algısının önüne geçilecek, kadına ve çocuğa şiddetin hangi koşullar altında yaşanırsa yaşansın meşru olmadığı algısı, affı olmadığı algısı, şiddetin sonunun ağır hapis olduğu algısı zihinlerde yer edecek.

Kıymetli milletvekilleri, medyanın kitleleri değiştirici ve dönüştürücü gücü nedeniyle kadına yönelik şiddetle mücadelede rolü son derece kritiktir. Medyanın bu dönüştürücü gücünden kadına şiddetle mücadelede farkındalık düzeyinin artırılması yönünde yararlanmalıyız. Bilhassa medyada kullanılan dil, şiddeti normalleştirmemeli, bir nebze dahi olsa meşrulaştırmamalıdır. Aynı şekilde, filmlerde ve dizilerde töre cinayetleri, kadına yönelik şiddet gibi eylemleri gerçekleştiren karakterler evcilleştirilmemelidir. Karakterlerin geçmişlerinde yaşadıkları travmalar şiddetin bahanesi olarak gösterilmemelidir. Unutulmamalıdır ki televizyonlarda yansıtılan medyadaki yayınlar çerçevesinde, gerçeklik, algımızda oluşuyor. Tam da bu kapsamda, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu medyada kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin etik ilkeleri karara bağlayarak önemli bir adım atmıştır. Tüm medya mensuplarını söz konusu etik ilkelere titizlikle uymaya davet ediyoruz.

Kıymetli milletvekilleri, şiddet ortaya çıktıktan sonra devreye giren kurumsal mekanizmaların geliştirilmesini, değişen ve gelişen şartlar karşısında güncellenmesini önemsiyoruz. Ancak sizlerin de takdir edeceği üzere ideal olan, şiddetin henüz ortaya çıkmadan kaynağında engellenmesidir, şiddete neden olan risk faktörlerinin kontrol altına alınmasıdır. Bu konuda en önemli faktörlerden birisi de bağımlılıklardır. Kadına şiddet uygulayan erkeklerin şiddet uygulamayanlara oranla daha fazla madde bağımlılığı ve kötü alışkanlığa sahip olma eğiliminde olduğu, dünya genelindeki çalışmalarda ortaya çıkmıştır. Alkol ve madde kullanımı ile saldırganlık ve şiddet eylemlerinin birbirini tetiklediği tespit edilmiştir. Madde kullanımlarına göre şiddet içerikli suçlar değerlendirildiğinde, oranların çok daha yüksek çıktığını görmekteyiz. Bu itibarla, bağımlılıkla mücadele de kadına şiddetle mücadelenin ayrılmaz bir parçasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÇİĞDEM ERDOĞAN (Devamla) – Kıymetli milletvekilleri, her bir kadın cinayeti, toplumun tamamını sorumlu kılar. Bu sorumluluğun bilinciyle hareket etmek, sesimizi yükseltmek ve bu cinayetlerinin önüne geçmek için mücadele etmek zorundayız. Kadınların güvenliği, toplumun güvenliğidir, insanlığın güvenliğidir. Kadınların yaşam hakkını koruyan bir toplum inşa etmek durumundayız. Şiddetin çoğu zaman bir neden değil sonuç olduğunun da farkındayız. Her şiddet vakasında “Bu, son olsun.” diyoruz ancak bu sonu birbirimize kenetlendiğimiz ölçüde gerçekleştirebiliriz. Şiddetin karşısında kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla tek yürek olmak durumundayız.

Bu düşüncelerle, kurulacak araştırma komisyonunun faydalı ve hayırlı sonuçlar çıkarması dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koçyiğit.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Sakarya Milletvekili Çiğdem Erdoğan’ın birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, ortak önergeyle Meclis araştırma komisyonu kurulması önemlidir, anlamlıdır ama AKP Grubunun yaptığı konuşmayı kabul etmediğimizi ifade etmek istiyoruz.

Şimdi, bütün bu tarih boyunca bütün bu şiddet yaşanırken öncelikle hiçbir şey yapmadıkları gerçeğini ortaya koymak lazım. Bakın, sayın hatip dedi ki: “Başörtüsü yasağını kaldırdık, engeli ortadan kaldırdık kız çocukları okuyabiliyor.” Bugün kız çocukları ekonomik zorluklar nedeniyle ne üniversiteye ne okula gidebiliyorlar; 4+4+4 sistemi nedeniyle okullaşamıyorlar ve erken yaşta, çocuk yaşta evliliklerin önü açılmış durumda.

İkincisi, bu kadın katilleri için cezasızlık algısı varmış, “Bununla mücadele edelim.” Cezasızlık algısı yok, cezasızlığın bizzat kendisi var, bir algıdan bahsetmiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bakın, eğer bazı konularda sosyal medyada infial olmasa o kadın katilleri hemen serbest bırakılıyor. İyi hâl indirimini kim bu literatüre kazandırdı? Kim bu şartlı tahliye koşullarını pandemide bu kadın katillerine getirdi? Bugün neden patır patır kadınlar ölüyor? Neden İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı? Neden 6284 uygulanmıyor? Bu soruların muhatabı iktidardır. Biz bu kürsüden öz eleştiri bekliyoruz. Yaptıklarının tersine, gerçekten kadınların hayatını, yaşamlarını koruyacak eylem bekliyoruz, adım bekliyoruz. Burada süslü sözler duymak istemiyoruz ve kadınlar olarak bu konuşmayı, bu süslü sözleri de kabul etmiyoruz; ölüyoruz çünkü, ölüyoruz. O anlamıyla ortada bir cezasızlık algısı yok, bir cezasızlık var, bunun altını çizmek istiyoruz.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gül.

48.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Grubumuz adına konuşan Çiğdem Hanım Hükûmetimizin, partimizin bu konuda yaptıklarını anlattı. Esas itibarıyla hükûmetlerimiz, Anayasa değişikliği de dâhil olmak üzere kadınların hem toplumsal hem siyasal hayata hem de eğitime katılımı konusunda; kız çocuklarının okula gitmesi, okuması hususu başta olmak üzere, çalışma hayatı başta olmak üzere Türkiye'de yasakçı anlayışı da sona erdiren çok önemli adımlar atmıştı ve reformlar yapmıştır. Bugün Parlamentoda başörtüsüyle görev yapmayı bile engelleyen zihniyetle, okul kapılarında çocukların kendi inançlarıyla…

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Bu ülkede kadınları katleden, yaşam hakkı vermeyen bir iktidarsınız.

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - …başörtülü olarak okumak isteyenleri engelleyen zihniyetle…

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Kabul edin yani! Gene bir kadın ketledildi sizin iktidarınızda. Kadınlara yaşam hakkı tanımıyorsunuz.

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) -…annesinin kucağında, evinde, ocağında olması gereken çocukları terör örgütünün kucağına atan zihniyetle mücadelemizi yaptık, mücadelemizi yapmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Ya “Kafana sıkarım.” diyorsunuz ya “Dilini koparırım.” diyorsunuz, iktidardan böyle seslendiniz kadınlara.

BAŞKAN – Sayın milletvekili, Grup Başkan Vekili konuşuyor, itirazınız varsa daha sonra gündeme getirebilirsiniz, lütfen!

Buyurun Sayın Gül.

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – 6284 sayılı Kanun’un uygulanmasıyla ilgili tüm bakanlıklar, tüm kurumlar çok büyük bir titizlikle çalışmalarını sürdürmektedirler; Elektronik kelepçe dâhil olmak üzere, yargı kararları dâhil olmak üzere, bunları Hükûmetimiz sürekli kamuoyuyla da paylaşmaktadır. Bu konuda araştırma komisyonunun amacı da esasen daha fazla ne yapabiliriz. Bizim, bir kadının bile şiddete ve cinayete maruz kalmasına tahammülümüz yok. Ortak akılla daha fazla ne yapacağız? Hükûmetimiz zaten yapıyor, zaten çalışıyor. Ortak akılla, her türlü görüşe açık bir şekilde, sıfır toleransı daha da güçlendirmek için bu komisyonun kurulmasını da yine önemsiyoruz, buradaki fikirleri de önemsiyoruz. Bir kadının daha kendini güvende hissetmesine dair ne yapmamız gerekiyorsa özgüvenle bunun çabası içerisindeyiz, arayışı içerisindeyiz. AK PARTİ olarak, Cumhur İttifakı olarak bugüne kadar yaptıklarımız ortada; daha fazlasını yapmak adına da çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – Evet, ortada, 7 bin kadının katili. Mezar kazdınız kadınlara. Ortada…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koçyiğit.

49.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Bu araştırma komisyonunu biz de çok önemsiyoruz, dün zaten buraya genel görüşme açılması nedeniyle de indirmiştik. Bu anlamıyla, olumlu ve anlamlı buluyoruz; bunun altını çizmek isterim. Bu komisyonun en azından bu ülkedeki yaşanan kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin önüne geçecek önerileri açığa çıkaracağına olan inancımız da tamdır; Meclisin bu konuda sorumluluk alması da çok yerindedir. Bu konuda çok çaba harcamış bir grup olarak bunu önemsiyoruz fakat şu detayı kaçırmamak gerekiyor: Evet, bugün başörtüsü serbest; evet, bugün başörtülü kadın arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımız bu sıralarda özgürce oturuyor ama aynı zamanda -Sayın Grup Başkan Vekiline söylemek istiyorum- artık bu ülkede başörtülü, başörtüsüz, her inançtan, her dilden, her kesimden kadın çok rahat bir şekilde erkekler tarafından katlediliyor; mesele, bu katliamın önüne geçmek. Başörtüsü yasağını kaldırmak önemli, temel hak ve özgürlüklerin önü açılmış. Geçmişte yapılan yanlış mıydı? Evet, yanlıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, son kez açıyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Mahkûm edilmeli mi? Evet, edilmeli ama şunu görmeniz gerekiyor: Başörtüsü yasağını kaldırmış olmanız kadın cinayetlerinin önüne geçmiyor. Başörtüsü yasağını kaldırmış olmanız, bu konuda ilerici bir adım atmanız en nihayetinde bu şiddeti engellemeye yetmedi çünkü 1 adım ileri attınız, 10 adım geri attınız.

ÇİĞDEM ERDOĞAN (Sakarya) – Bu da bir şiddet türüydü ama, bu da bir şiddet türüydü; başörtüsü yasağı da şiddet türüydü.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Neydi o 10 adım geri olan şey? İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiniz. Bu ülkedeki, bu topraklardaki kadının mücadelesiyle imzalanmış bir sözleşmeye Hükûmetiniz imza koymuştu, çok olumluydu ama buradan geri adım attınız ve bugün kadınlar öldürülüyorlar. Beklentimiz şudur: Bu Meclis derhâl, hızla İstanbul Sözleşmesi’ne dönülmesi için irade beyanında bulunmalıdır çünkü bu temel bir kazanımdır, kadınların kazanımıdır, başörtülü kadınların da AKP'li vekil olan arkadaşların da AKP tabanının da bütün kadınların kazanımıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Ben milletvekili arkadaşlarıma çağrı yapıyorum: Gelin bu kazanıma hep beraber sahip çıkalım. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gül.

50.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Değerli Başkanım, grubumuz adına konuşan konuşmacımız kadınların her alandaki özgürlüğüyle ilgili Hükûmetimizin yapmış olduğu adımları burada ifade etmiştir yani konuştuğumuz konular kadın cinayetini ve şiddeti önlemeye dairdir. Bu konuda bizim yaptığımız çalışmalar, 6284 sayılı Kanun kadına yönelik şiddeti önlemeye dair çok önemli bir kanundur. Bakın, İstanbul Sözleşmesi’nden çıktığımızdan sonraki tarihte yapmış olduğumuz kanun düzenlemesiyle, Meclisimizden çıkan kanun düzenlemesiyle boşanmış bile olsa bir eşe karşı işlenmiş suç evli bir eşe karşı işlenmiş gibi ağırlaştırıcı sebep olarak yapılmıştır.

ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) – “Bile” ne demek?

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) – “Boşanmış bile” ne demek ya!

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Bizim bu konuda kadına yönelik şiddetle ilgili mücadelemiz çok ciddi bir şekilde, tutarlı ve kararlı bir şekilde devam etmektedir. Bu konuda daha fazla ne yapılması gerekiyorsa, hangi adımlar atılacaksa da zaten Hükûmetimiz, Bakanlıklarımız, Meclisimiz, grubumuz, Cumhur İttifakı bu konuya kafa yoruyor ama her türlü öneriyle beraber daha fazla ne yapacağız bunun da arayışı içerisindeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Gül.

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Bizim için, bir kadına uzanan elin, bir kadına yönelik her türlü şiddetin temellerine değinerek, toplumun tüm kesimleriyle beraber, bunu nasıl gündemden kaldırırız, kadına yönelik şiddetle nasıl daha etkin mücadele ederiz, bunun arayışı içeresinde olacağız.

Kadınlar, çocuklar Hükûmetimizin yine her zaman yanında olduğu, bir politika olarak da kararlı bir şekilde olacağımız konulardır, partilerüstüdür; bu konudaki hassasiyetimizi sürdüreceğiz.

Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.

VIII.- MECLİS ARAŞTIRMALARI (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever ve 20 Milletvekili’nin, kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/696) (Devam)

2.- DEM PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının uygulanabilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1831) (Devam)

3.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkan Vekili Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Kadına yönelik şiddetin ve cinsiyet ayrımcılığının önlenmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1832) (Devam)

4.- SAADET PARTİSİ Grubu adına Grup Başkan Vekili İstanbuk Milletvekili Bülent Kaya’nın, kadına yönelik şiddetin nedenlerinin tespit edilerek bu sebepleri ortadan kaldırmaya yönelik kalıcı çözümler üretilebilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1833) (Devam)

5.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, kadına yönelik şiddetin nedenlerinin tüm yönleriyle incelenerek uygulamadaki eksikliklerin tespit edilmesi ve gerekli çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1834) (Devam)

6.- Sivas Milletvekili Abdullah Güler ve 98 Milletvekili’nin, kadınların maruz kaldıkları şiddet ve ayrımcılık davranışlarına yönelik ek tedbirler alınması ve çözüm önerilerinin belirlenebilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1835) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kurulması için az önce grubu bulunan siyasi partilerin ortaklaşarak görüşmelerini tamamladığı bu komisyon konusu içeriğini oldukça önemsediğimizi ifade etmek isterim. Bu nedenle bir fikrin, bir önerinin dahi çok kıymetli olduğu böyle bir konu üzerinde grubu bulunmayan siyasi parti temsilcilerine de talepleri hâlinde yerinden ikişer dakikalık söz vereceğimi ifade ettim ve şu anda Sayın Elif Esen’in bu konuda söz talebi var.

Buyurun Sayın Esen.

ELİF ESEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar ve ana muhalefet arasında süregelen “Kadına kim daha çok değer veriyor? Çocukları kim daha çok koruyor?” tartışmasını artık bir kenara bırakmalıyız. Kadınlarımız, çocuklarımız sokakta, evde, okulda ölüyorlar, zor zamanlar yaşıyorlar. Buradan iktidara sesleniyorum: Evet, kadının toplumsal hayatta, akademide ve iş dünyasındaki varlığını artırmak adına geçmişte önemli adımlar atıldı ancak erkeğin yozlaşması ve toplumun suça daha fazla meyletmesi de ne yazık ki sizin cezasızlık politikalarınızın bir sonucu olarak aynı dönemde oldu. Sokaklar artık korkarak yürünür hâle geldi. Adalet Bakanlığının tek başına yapacağı birkaç değişiklik bu sorunu çözmekten uzaktır. Bu sorun için bakanlıklar arası stratejiler, politikalar ve eş güdüm gerekmektedir. Toplumdaki bu çöküşü tersine çevirmek için bakanlıklar arası acil bir seferberlik başlatılmalıdır. Sorumluluk öncelikle yirmi iki yıllık iktidarınızda olduğu gibi, devlet yönetme erki olan siz ve iktidar ortaklarınızdadır. Ancak yine de bugün canavarlaşmış insanlarla yaşıyorsak çürümüş zihniyetlerin dönüşümü için hep birlikte Meclis olarak kararlı adımlar atmak zorundayız. Evet, bu kurulmuş olan araştırma komisyonu oldukça kıymetlidir; kadınlar ve çocuklarımız için, toplumun güvenliği için, güvende nefes alabilmek için, yaşamak için son derece önemlidir. Biz de destekliyoruz, bir can bile feda edilemez diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Esen.

ELİF ESEN (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Biz de İstanbul Sözleşmesi'nin, Meclisten geçen, kabul edilen İstanbul Sözleşmesi'nin Meclisten geçirilmeden vazgeçilmesinin hukuka aykırı olduğunu düşünüyoruz. Yeniden İstanbul Sözleşmesi'nin çerçevesine dâhil olup kadının, ailenin gerçekçi adımlarla korunmasını öngörüyoruz. Tekrar söylüyorum, bir can bile feda edilemez.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 22 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyon çalışma süresinin başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca’nın, bu haftaki nöbetinde hem çocuklara hem kadınlara yönelik 2 araştırma komisyonu kurulmasına tanıklık etmek ve bu oturumları yönetmekten dolayı çok mutlu olduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu haftaki nöbetimde hem çocuklara hem kadınlara yönelik iki araştırma komisyonu kurulmasına tanıklık etmek ve bu oturumları yönetmekten ben de gerçekten kendi adıma çok da mutlu olduğumu ifade etmek isterim. Umut ediyorum ki her iki komisyon da bu sorunların çözümü noktasında büyük çaba gösterecek ve bu Mecliste bu sorunların çözümü için gelecek öneriler hayata geçecektir diyorum, tüm oy veren arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, şimdi İç Tüzük 60'a göre söz talebinde bulunan milletvekillerimize yerinden birer dakikayla son sözleri vereceğim.

Sayın Uğur Bayraktutan…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

51.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, 3’üncü Tiyatro Festivali kapsamında Borçka Belediye Başkanı Ercan Orhan’ın İlçe Millî Eğitim Müdürlüğüne başvurarak bağlı okullarda sahnelerin kullanılmasına ilişkin talebinin uygun görülmemesine ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Borçka Belediye Başkanlığımız tarafından 13-20 Ekim tarihleri arasında Borçka ilçemizde 3’üncü Tiyatro Festivali düzenlenmiştir. Borçka Belediye Başkanı Ercan Orhan kendisinin de eğitimci olması vasıtasıyla İlçe Millî Eğitim Müdürlüğüne başvurarak bağlı okullarda sahnelerin kullanılmasına ilişkin talepte bulunmuştur. Ne yazık ki Borçka Kaymakamlığı bu talebi, elimde olan 8/10/2024 tarihli yazıyla, Borçka’da Tiyatro Festivali’nin okullarda sergilenmesini, oynanmasını, sahnelerin kullanılmasını uygun görmemiştir. 2024 Türkiyesinde Borçka Kaymakamlığının bu şekilde bir tasarrufta bulunması gerçekten ülkemiz açısından utanç verici bir ayıptır. Türkiye Büyük Millet Meclisinden Borçka Kaymakamlığının bu iradesini, bu kararını şiddetle kınadığımı ifade ediyorum ve üzüntülerimi belirtiyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Mehmet Akalın…

Buyurun Sayın Akalın.

52.- Edirne Milletvekili Mehmet Akalın’ın, Edirne’de dün yaşanan çocuk istismarı olayının herkesi derinden yaraladığına ilişkin açıklaması

MEHMET AKALIN (Edirne) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Edirne’mizde dün yaşanan üzücü çocuk istismarı olayı hepimizi derinden yaralamıştır. Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından başlatılan soruşturmanın Edirne 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından titizlikle yürütüldüğüne inanıyoruz. Bu dava sadece istismar davası olarak değil, aşama aşama, her yönüyle incelenmelidir. Şunu herkes bilmelidir ki hiçbir istismarcı mahlukatı kimse koruyamaz; koruyan da gözeten de hukuk önünde hesap verecektir. Ancak adaletin doğru ve eksiksiz işlemesi için hepimiz hukuk sürecine saygı göstermek zorundayız. Bu olay tüm yönleriyle derinlemesine araştırılmalı ve olaya doğrudan ya da dolaylı olarak karışan, suistimale göz yuman ya da ihmali olan herkes adalet karşısında en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Bu konuda taviz verilmeyeceğinden kimsenin en ufak şüphesi olmaması adına yetkililer gereğini yapmalıdır. Bu süreçte vatandaşlarımızı yargı sürecine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayten Kordu…

53.- Tunceli Milletvekili Ayten Kordu’nun, 10 Ekim 2015’deki Gar katliamına ve 13 Ekimde Diyarbakır’da düzenlenecek mitinge ilişkin açıklaması

AYTEN KORDU (Tunceli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

10 Ekim 2015 yılında, bugün, Ankara'da barış ve demokrasi mitinginde IŞİD çetesinin saldırısıyla 100’den fazla canımız katledilmiştir. Özgürlük ve barış mücadelesinde ve gar katliamında yaşamını yitiren tüm canlarımızın anısı ve mücadelesi önünde saygıyla eğiliyor; sorumlular ve katiller yargılanana kadar, hesap verene kadar unutmayacağız, unutturmayacağız, affetmeyeceğiz diyoruz. Bütün halklara, tüm toplumsal kesimlere çağrımızdır: Üçüncü dünya savaşı gölgesinde başta Orta Doğu ve dünyada barışın ve adaletin sağlanmasının adımı Sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecridin kaldırılmasıyla mümkündür. 13 Ekimde Diyarbakır'da Kürt sorunu, demokratik çözüm ve barışın sağlanması için tecride karşı özgürlük mitinginde hep beraber buluşalım, sesimizi yükseltelim.

BAŞKAN – Sayın Kezban Konukçu.

Buyurun Sayın Konukçu.

54.- İstanbul Milletvekili Kezban Konukçu’nun, Doktor Hikmet Kıvılcımlı’nın ölümünün 53’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) – Faşizme direniş, örgütlü mücadele, teorik yaratıcılık… Kıvılcımlı yolumuzu aydınlatıyor. Doktor Hikmet Kıvılcımlı’yı ölümünün 53’üncü yıl dönümünde saygıyla anıyoruz. Doktor Hikmet Kıvılcımlı hayatını işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesine adadı, Kürt sorununu ilk teşhis eden komünist oldu; Türkiye’de işçi sınıfı, Kürt halkı ve diğer ezilenlerle ittifak yapılmadıkça devrim ve sosyalizmin imkânsız olduğunu daha 1929’da yazdı. Düzenin zindanlarını yirmi beş yılda bir işçi üniversitesi, direniş kalesi hâline getirdi. Devrim stratejisini bu toprakların gerçekliğinden yola çıkarak geliştirdi. Kıvılcımlı’yı saygı ve minnetle anıyoruz ve ezilenlerin, emekçilerin ortak mücadelesini tüm saldırılara rağmen yükselteceğimize bir kez daha söz veriyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hasan Öztürkmen…

55.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, İstanbul Havalimanı televizyonlarında hiçbir muhalif kanalın çekmediğine ilişkin açıklaması

HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İstanbul Havalimanı’ndan 2023 yılında iç hatlarda 18 milyon, dış hatlarda 58 milyon olmak üzere toplam 76 milyon kişi giriş-çıkış yapmış, yolculuk yapmış yani günlük ortalama 210 bin kişi İstanbul Havalimanı’nı kullanmış. Fakat İstanbul Havalimanı’nın tüm televizyon ekranlarında 56 tane kanal ayarlanmış, bu 56 kanalın 22’si yabancı kanal, 34’ü sadece yandaş kanal. Hiçbir muhalif kanal İstanbul Havalimanı televizyonlarında çekmiyor, görüntü vermiyor. O nedenle de İstanbul Havalimanı’nda sanki memlekette hiçbir muhalif kanal izleyicisi yokmuş gibi bizim irademiz yok sayılıyor, haber alma hakkımız yok sayılıyor. Bunu kınıyorum.

BAŞKAN – Sayın İrfan Karatutlu…

56.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, Kahramanmaraş Muhsin Yazıcıoğlu Ortaokulunda geçen dönem yaşananlara ilişkin açıklaması

İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Eğitim sorunu ülkemizin en önemli sorunlarından biri. Özellikle deprem bölgesinde eğitim sorunu had safhada. Kahramanmaraş Muhsin Yazıcıoğlu Ortaokulunda geçen dönemde 100-150 öğrenci sınıfta kaldı, devamsızlık ve başarısızlık nedeniyle kaldılar. Öğrenci velilerinden bir kısmı okul idaresinden bu öğrencilerin üst sınıfa geçirilmesini talep ettiler, okul idaresi bu talebi reddetti. Siyasi görevi ve bağlantıları olan bazı velilerin baskısıyla Okul Müdürü hakkında soruşturma açıldı, haksız bir şekilde görevinden uzaklaştırıldı. Yıllardır başarılı olan, hiçbir şekilde ne öğretmenlerce ne velilerce şikâyet edilen okulun bu kurucu müdürünün yasa dışı bir şekilde uğradığı bu haksızlık öğrencileri ve velileri rahatsız etmektedir. İşleyen bir yapıyı bozmayın, eğitimden elinizi çekin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Mehmet Emin Ekmen…

Buyurun Sayın Ekmen.

57.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Meslek Eğitimcileri Usta Öğreticiler Federasyonu yönetiminden bir grubun bugün Mecliste seslerini duyurmaya çalıştığına ilişkin açıklaması

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) – Sayın Başkanım, 100 bin kadrosuz usta öğreticiyi temsilen Meslek Eğitimcileri Usta Öğreticiler Federasyonu yönetiminden bir grup kadın arkadaşımız bugün Meclisimizdeler ve seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Yıllarca özlük hakları, emeklilik, maaşlarının yetersizliği ve kadrosuzluk gibi sebeplerle mücadele eden bu kadın eğitimcilerimiz, bu yıl ise tasarruf genelgesi nedeniyle her yıl açılan kurslarının açılmamasından muzdaripler. Halk eğitim merkezlerinde, okullarda, diğer kurumlarda ve mahallelerde açılan bu kurslar yaygın eğitimin en önemli parçasıdır. Birçok kadının istihdam edildiği ve yine, birçok kadının kendini geliştirdiği bu kurslar, tasarruf genelgeleriyle iptal edilemez. Buradan iktidar sıralarına sesleniyoruz: Her şeyden tasarruf edebilirsiniz ama eğitimden ve kadın eğitimcilerin olduğu yerden tasarruf etmemelisiniz.

BAŞKAN – Sayın Şahzade Demir? Yok.

Sayın Ali Yüksel…

Sayın Ali Yüksel…

Buyurun Sayın Yüksel.

58.- Konya Milletvekili Ali Yüksel’in, yükseköğrenimlerini yurt dışındaki Türkçe eğitim veren üniversitelerde yapan öğrencilerin denklik sorununa ilişkin açıklaması

ALİ YÜKSEL (Konya) - Değerli Başkan, kıymetli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yükseköğrenimlerini yurt dışındaki Türkçe eğitim veren üniversitelerde yapan öğrencilerimiz YÖK nezdinde denklik müracaat sürelerinde sorun yaşamaktadırlar, mesela Makedonya’daki Vizyon Üniversitesi gibi. Bu sorunların çözümüne ilişkin haklı sebeplere dayanan acil ve zaruri taleplerimizi şöyle özetleyebiliriz: Bir; üniversite aktif lisans programlarının ÖSYM Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu’na dâhil edilmesi. İki; Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Tanıma ve Denklik Yönetmeliği’nde Türkçe öğretimi reddeden ifadelerin kaldırılması. Türkçe ret gerekçesi olmaktan çıkarılmalı, bilakis denklik için asgari şart olmalıdır. Üç; denklik mevzuatına yapılan değişikliklerin mezunlarımızın aleyhine geriye yürütülmemeye, geriye yürütmek suretiyle aleyhte karar verilenlerin durumunun yeniden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Jale Nur Süllü…

59.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü’nün, dün gece yarısı yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla mısır üreticisine darbe vurulduğuna ilişkin açıklaması

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dün gece yarısı yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla bu kez de mısır üreticisine darbe vuruldu. Toprak Mahsulleri Ofisi daha alım fiyatını açıklamadan mısır ithalatındaki gümrük vergisi yüzde 130'dan yüzde 5’e indirilerek 1 milyon ton mısır ithalatının önü açıldı. Üreticiye ton başı 2 bin lira zarar ettirecek bu karar borçla, krediyle, yüksek girdi maliyetleriyle zor koşullarda üretim yapmaya çalışan üreticilerimize ihanettir.

Sabahtan beri telefonlarım susmadı. Eskişehir'de mısır hasadı yapılan bu süreçte çiftçilerimiz “Vekilim, bu iktidarın bize garazı ne?” diye soruyor. Aslında yanıt şu: Size “Yeter ki ekin.” diyen iktidar yabancı üreticiyi, aracıları, ithalat lobilerini düşünüyor ancak tüm bunların ötesinde, iktidarın tarımda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sibel Suiçmez…

Buyurun Sayın Suiçmez.

60.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, kahverengi kokarca böceğinin fındık üreticisinin emeğini, alın terini yok ettiğine ilişkin açıklaması

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) – Kahverengi kokarca böceği fındık üreticisinin emeğini, alın terini yok etti; etmeye de devam ediyor. Peki, Tarım ve Orman Bakanlığı ne yapıyor? Koca bir hiç. Beceriksizliğiniz sayesinde kokarca artık memleket meselesi oldu. Çiftçilerimizin göz göre göre zarara girmesine seyirci kalıyorsunuz.

Kokarcanın verdiği zarar nedeniyle mali sıkıntı yaşayan çiftçilerimizin tarımsal kredilerinin ertelenmesi ve yapılandırılması için çalışmalar başlatılmalı; fındıkta randıman düşüklüğü yaşayan üreticilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi adına, TMO şartlarına uymayan ürünler için Bakanlık tarafından bizzat destek sağlanmalıdır. Kokarcaya karşı ciddi kışlak mücadelesi artık bir an önce başlatılmalıdır. Tarımsal üretim durma noktasına gelmeden bu sorunu çözmek zorundasınız.

Bugün bu sembolik balonla buradayım ama ciddi bir mücadele başlatılmazsa bir dahaki sefer içi kokarca dolu balonu burada patlatacağım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Utku Çakırözer? Yok.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.13

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA

KÂTİP ÜYELER: Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Mahmut Atilla KAYA (İzmir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 100 Milletvekilinin Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

X.-KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 100 Milletvekilinin Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi (2/2239) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 143) [(*) ]

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümünde yer alan 32’nci maddenin önerge işlemlerinde kalınmıştı.

32’nci maddede 2’si aynı mahiyette olmak üzere 3 önerge bulunmaktadır, önergeleri okutup ayrı ayrı işleme alacağım.

Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 Salihe Aydeniz Perihan Koca Özgül Saki

 Mardin Mersin İstanbul

 Zülküf Uçar Yılmaz Hun Ceylan Akça Cupolo

 Van Iğdır Diyarbakır

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 Bülent Kaya Mehmet Atmaca Mustafa Bilici

 İstanbul Bursa İzmir

 Sema Silkin Ün Necmettin Çalışkan Haydar Altıntaş

 Denizli Hatay İzmir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ÖZER (Ordu) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerine ilk konuşmacı Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun’dur.

Buyurun Sayın Hun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ HUN (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kürt halkı ve dostları, bundan on yıl önce, vahşi ve insanlık dışı yöntemlerle dünyaya korku salan IŞİD barbarlığına karşı yüz otuz üç gün süren destansı bir direniş sergiledi. Bölgesel ve küresel katliam ittifaklarıyla büyütülüp dünya halklarının başına bela edilen katil ve tecavüz ordusu IŞİD Kobani’de yenildi. Bu yenilgi IŞİD’in sonunu getiren ilk yenilgisi oldu. Tüm bu süreç boyunca ne yazık ki biz Kürtler ve dostlarımız çok bedel ödedik ve hâlen ödemeye devam ediyoruz.

Bugün Türkiye tarihinin en kanlı intihar saldırısının olduğu Ankara Gar katliamının 10’uncu yıl dönümü. 103 insanımız Ankara’nın göbeğinde katledildi. Kürt halkının imhasına yönelik böyle bir katliam anlayışı ortadayken iktidar tüm bunlara rağmen Kürt halkının seçilmişlerini kumpas davalarıyla cezalandırmaktadır. Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Alp Altınörs, Ali Ürküt, Günay Kubilay, Nazmi Gür, Bülent Parmaksız, İsmail Şengül; arkadaşlarımız Kobani kumpas davasıyla hukuksuz bir şekilde tutsak edilmektedir. Yaşanan katliam ve hukuksuzluğa karşı Kürt halkı ve dostları barış ve demokrasi inancından asla bir adım geri atmayacaktır, atmıyorlar.

Değerli hazırun, Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi gerek hazırlanış biçimi gerekse sınırlı içeriği açısından bir meslek kanunu olmaktan uzaktır. Öğretmenlik mesleği gibi, 18 milyona yakın öğrencinin eğitim hakkını ve 1 milyonu aşkın öğretmenin mesleğini, çalışma koşullarını, ekonomik ve özlük haklarını dar bir çerçevede düzenlemek doğru değildir. Kanun teklifinde, özel okul ve kurslarda öğretmenlik yapan eğitim emekçilerinin, başta taban ücret düzenlemesi olmak üzere temel ekonomik ve sosyal haklarla, ücret ve çalışma koşullarıyla ilgili hiçbir düzenleme olmaması önemli bir eksikliktir.

Diğer meslek gruplarına ilişkin meslek kanunlarında daha bütüncül ve kapsayıcı bir yaklaşım söz konusuyken, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda, öğretmen adayının meslek tercihinden emekliliğe kadar geçen sürece ilişkin tüm aşamalarının yer almaması diğer bir eksikliktir.

Siyasi iktidar, öğretmenler arasında hâlen var olan sözleşmeli, kadrolu, ücretli öğretmen ayrımlarına yenilerini eklemekle kalmamakta, eğitim sisteminin rekabetçi ve eleyici yapısını daha da pekiştirecek adımlar atmaktadır. Öğretmenlik zaten bir uzmanlık mesleğidir; bu temel gerçeği yok sayarak öğretmenleri kariyer basamaklarına göre bölmek, farklı ücret politikaları üzerinden ayrıştırmak öğretmenler arasındaki ilişkilerin ve mesleki dayanışmanın bozulmasına neden olacaktır. Yapay olarak oluşturulan farklı statü ve ünvanlar zaman içinde giderek belirginleşen sınıfsal ayrışmalara, okullarda katı ve hiyerarşik çalışma ilişkilerinin oluşmasına yol açacaktır.

Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’yle, eğitim akademileri açılmakta ve üniversitelerden mezun olan öğretmenlerin bir de Akademiden mezun olması şartı getirilmektedir. Bu durum üniversitedeki eğitim fakültelerini boşa düşürecektir, eğitim fakültelerinde verilen eğitimi de hiçleştirecektir.

Ayrıca, eğitim akademilerine girmeye hak kazanan öğretmenlere üç dört dönem boyunca asgari ücretin altında bir ücret verilmesi nasıl bir akıl tutulmasıdır; gerçekten merak konusu.

Kanun teklifinde, öğretmenlere ve öğretmen adaylarına yönelik disiplin cezaları, uygulayıcıların kriterlerine göre düzenlenmektedir. AKP'nin geçmiş dönem pratikleri göz önüne alındığında, özellikle bazı disiplin cezalarının tamamen subjektif bir değerlendirmeyle belirlenecek olması, öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının iş güvencesine yönelik açık bir tehdit olarak kullanılabilecektir. Ülkenin temel meselelerinden biri olan eğitim meselesinde, AKP iktidarının hem beceriksizliği hem de yerli ve millî kadrolar yetiştirme politikaları sonucu bir altüst oluş yaşanmaktadır. KYK yurtlarında yaşanan intiharlar, kaybolan üniversiteli öğrenciler, okullarda yaşanan temizlik sorunları, öğretmen eksikliğinden dolayı öğrencilerin mağduriyetleri gibi onlarca sorun varken, iktidar, aylardır tüm toplum kesimlerince ciddi bir muhalefet oluşmasına rağmen Öğretmenlik Mesleği Kanun Teklifi’ni Meclisten geçirmek için canla başla çalışmaktadır. Bırakın muhalif sendikaları, AKP'ye yakın sendikalar bile bu kanuna karşı çıkmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı önünde yapılan gösterilerde uzun zaman sonra ilk defa hem muhalif hem de iktidara yakın sendikalar ortak eylem düzenlemektedir. Millî Eğitim Bakanı ise Öğretmenlik Meslek Kanunu’na yönelik bütün eleştirilere kulaklarını tıkamış, bildiğini okumaya devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Hun.

YILMAZ HUN (Devamla) – Öğretmenlerin temel talebi, Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nde yer alan ekonomik iyileştirmelerin bütün eğitim ve bilim emekçilerine ayrımsız ve eşit bir şekilde uygulanması, öğretmenleri ayrıştıran ve “eşit işe eşit ücret” ilkesiyle çelişen her türlü uygulamaya derhâl son verilmesidir. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun, Türkiye tarafından da imzalanan ILO/UNESCO ortak belgesi tavsiye mektubu baz alınarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı İzmir Milletvekili Haydar Altıntaş’tır.

Buyurun Sayın Altıntaş.

HAYDAR ALTINTAŞ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün görüşmekte olduğumuz Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’ni izah etmek için Ziya Paşa’nın şu dizelerini söylesem herhâlde kâfi gelir diye düşünüyorum: "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz/Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde." diyor Ziya Paşa. Evet, bugün karşımızdaki Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’ne baktığımızda burada gerçekten bir eser, gerçekten eğitimle alakalı bir konu göremiyoruz. “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” diyen bir sistemden bugün geldiğimiz yere baktığımızda durum oldukça acıklı ve oldukça vahimdir.

Eğitim, sayılardan ibaret değildir, öğretmen ve öğrenci sayılarımızla övünmek boşunadır. Eğitime kantite olarak bakamayız, kalite olarak bakmak zorundayız; kalitesiz eğitim yok hükmündedir. Eğitim geleceğimizdir, eğitim istiklalimizdir; iyi eğitilmiş gençler ülke istiklalinin ve istikbalinin teminatıdır. Ancak, bir iş yaparken bir Anadolu deyişiyle “Usta 10 kere ölçer, 1 kere biçer.” derler; siz, her gün, aklınıza geldikçe, acemice bütün yasaları, bütün düzeni orasından burasından kesip biçerek tanınmaz ve kullanılmaz hâle getiriyorsunuz aynı öğretmenlik ve aynı eğitim gibi; sonuçta, elinizdeki parçalardan bir bütün yapmak şöyle dursun, olan sistemi de mahvediyorsunuz. Bugün, getirdiğiniz bu Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’yle öğretmen de öğrenci de köle hâline gelecektir. Eğitim sistemi aile, okul ve öğretmenden oluşan bir zincirdir. Aileler ekonomik şartlardan dolayı perişan, okullarımız bağımsız, öğretmenlerimiz ekonomik koşullarından dolayı oldukça perişan; o zaman bu zincir kopmuş, sistem de dağılmış demektir.

Gelip geçen bütün sayın bakanlar, eğitim sistemi evinizin arka bahçesi değildir, canınız istedikçe orasını kazamazsınız, aklınıza gelen her şeyi de oraya ekemezsiniz.

Eğitim sistemimizle oynayarak cumhuriyetle hesaplaşma iddianızdan lütfen vazgeçiniz. Okullardaki eğitim, iktidarınızın meşruiyetine destek olma aracı değildir. Bu kanun teklifi teknik olarak da çok kötü hazırlanmıştır. Öğretmen akademilerinin, lisans eğitiminden sonra iki yıl daha okuma gibi iler tutar tarafı yoktur. Gelin, bu kanunu uygulamadan çekin; daha modern, daha güzel yeni bir kanun yapılsın. Eğer sayısal çoğunluğunuza güveniyorsanız diyeceğim şudur ki: İktidar her yönetim sisteminde vardır ancak rejimi demokratik kılan muhalefettir; her kim ki muhalefeti yok etmek, onu duymamak istiyorsa biliniz ki önce yok ettiği demokrasidir. Yanlıştan dönmek fazilettir. Bütün ısrarlara rağmen yürüttüğünüz eğitim sisteminin sonucu ortadadır. Sonuçları görmek isterseniz PISA raporlarına bakın, üniversite sınav sonuçlarına bakın; başarı yerlerde sürünüyor.

Görüşmekte olduğumuz Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi ve Maarif Eğitim Müfredatı, bırakın eğitimdeki gelişmeyi, ideolojik kamplaşmalara yol açmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Öğretmen özlük hakları, aldıkları maaşlar, kesilen vergi ve İLKSAN aidatlarıyla maaşları iyice yere düşmüş, kiralarını bile ödeyemez hâle, üstüne üst baş alamaz hâle gelen öğretmenler eğitime neyle gönül vereceklerdir? Yaklaşık 19 milyon öğrenci, 1 milyon 200 bin öğretmenimiz var. Bu sayıya baktığımızda ülke nüfusunun neredeyse yüzde 25'i öğrenci ve öğretmenden oluşuyor. Bu kitle Türk milletinin geleceğidir ve teminatıdır. Bunun üstünde aklımıza estiği gibi değişiklik yapmayalım lütfen. Okulu, eğitimi, öğretmeni öğrencinin ayağına götürmeliyiz. Taşımalı eğitim bir felakettir. Zorunlu eğitim çağındaki çocuklarımız temel bilgilerden uzaktır, dört işlem bile yapmaktan âciz durumda; bırakın eğitimle oynamayı, sonuçlar ortadadır. Bu yöntemle eğitim yaparak ülkeyi ileriye götüremeyiz. Bu uygulamalarda ısrar hatadır. Bütün kurumları çürütürsünüz, bu çürüme sadece bireyle sınırlı kalmaz, toplumun ahlak sistemine yayılır; bireyin elinde yozlaşmak, toplumdan tecrit olmak ya da göç etmekten başka bir çare kalmaz. Gençlerimizi umutsuzluğa sevk eden bu sistem, yoksulluk ve bilgisizlik gençlerimizi ve geleceğimizi uyuşturucu bataklığında boğmaktadır; millet olarak, devlet olarak bunun önüne mutlaka geçmek ve tedbir almak zorundayız.

Sayın milletvekilleri, eğitim sistemimizde ciddi bir reform yaparak hepsini bir bütün olarak ele alalım, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayalım, müfredatı çağdaş değerlerle donatalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Altıntaş, tamamlayın lütfen.

HAYDAR ALTINTAŞ (Devamla) – Aksi takdirde, mevcut durum daha da ağırlaşacaktır.

Sözlerimi Şair Eşref’in şu dizeleriyle bitirmek istiyorum: “Gam değil amma bu mülkün böyle elden gitmesi,/Gitgide zulmetmeye elde ahali kalmıyor.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin 32'nci maddesinde yer alan “Bakanlıkça” ibaresinin “Bakanlık tarafından” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Selcan Taşcı Turan Yaldır  Mehmet Mustafa Gürban

 Tekirdağ  Aksaray Gaziantep

 Yavuz Aydın  Yüksel Selçuk Türkoğlu  Hüsmen Kırkpınar

 Trabzon  Bursa İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ÖZER (Ordu) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi, Aksaray Milletvekili Turan Yaldır’a aittir.

Buyurun Sayın Yaldır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

TURAN YALDIR (Aksaray) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; İYİ Parti grubum adına söz almış bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanunlar toplumun ihtiyaçlarını karşılamak için çıkarılır, siyasi partilerin ideolojik hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla değil. Ancak Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in ideolojik saplantılarla hazırladığı Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’yle şu an karşı karşıyayız. Bu kanun teklifi, öğretmenlerin beklentilerini karşılamadığı gibi, onları daha da zor durumda bırakmaktadır. Bakan; kendi alt birimlerinde çalışanlar, eğitimciler ve öğrenciler dâhil herkesin antipatisini kazanmış ve iktidarının yarattığı baskı ortamı nedeniyle kimse kendisine sesini çıkaramamaktadır. Öğretmenlerin yetiştirilmesinden çalışma koşullarına, görevde yükselmesinden emekliliğine kadar olan süreci düzenleyecek bir meslek kanununa ihtiyaç olduğu su götürmez bir gerçektir. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi, öğretmenlerin beklentilerinin çok uzağında kalmaktadır. Teklif, öğretmenlerin geleceğe umutla bakmalarını sağlamak yerine onları karamsarlığa sürüklemekte ve mesleki motivasyonlarını ciddi şekilde zedelemektedir. Zira kanun teklifi ağırlıklı olarak yaptırım ve tehdit içeren maddelerle doludur. Daha önce hazırlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu’na Anayasa Mahkemesi tarafından kısmi iptal kararı verilmişti. Ancak bu yeni taslak, iktidarın devlet memurlarını kendi ideolojik çizgisinde şekillendirme çabasını bariz bir şekilde ortaya koymaktadır. Demokratik hukuk devleti ilkesine aykırı bir şekilde, bu kanun, kamuoyu bilgilendirilmeden, ilgili kurumların görüşleri alınmadan ve hukuki süreçler dikkate alınmadan Meclise getirilmiştir. Bakan Tekin her ne kadar kanunun eğitim paydaşlarıyla istişare edilerek hazırlandığını iddia etse de gerçek bunun tam tersidir. Kanunun, ehli olmayan ellerde yandaş sendikalar ve vakıflar aracılığıyla hazırlandığı aşikârdır. Dolayısıyla bu teklif, öğretmenlerin taleplerini karşılayan bir düzenleme olmaktan çok uzaktır.

Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi âdeta öğretmenlerin kazanılmış haklarını ortadan kaldıran ve onların uzmanlıklarını hiçe sayan bir düzenleme niteliğindedir. Özellikle “Millî Eğitim Akademisi” adı altında kurulacak yeni kurum öğretmenlerin mesleki yeterliliklerini sorgulayarak diplomalarını geçersiz kılma yetkisine sahip olacaktır. Eğitim fakültelerinde yıllarca emek harcayan öğretmenlerin diplomalarının yok sayılması onların yıllarca süren çalışmalarını hiçe saymak anlamına gelir. Bu durum, öğretmenlerin mesleki onurunu ve saygınlığını derinden zedelemektedir. Bu kanun, aynı zamanda öğretmenlerin bağımsız, tarafsız ve özgür bir şekilde mesleklerini icra etmelerini engellemeyi amaçlamaktadır. Eğitimde liyakat ve adalet ilkeleri göz ardı edilmekte, öğretmenler ideolojik ve siyasi çıkarların aracı hâline getirilmeye çalışılmaktadır. Öğretmenlerin haklarını koruyacak bir düzenleme yapılması gerekirken bu kanun onların özgürlüklerini kısıtlamakta ve meslek onurlarını zedelemektedir. Bakan Yusuf Tekin’in öğretmenlerin maaşlarını kamu harcamalarında bir yük olarak gördüğünü ifade eden şu açıklamaları öğretmenlik mesleğinin itibarına büyük bir darbe vurmaktadır. “Sokakta gördüğünüz 80 kişiden 1’i Millî Eğitim Bakanlığı tarafından maaşı ödenen öğretmen statüsünde, dünyanın hiçbir yerinde bu kadar sayıda öğretmen kamu tarafından fonlandırılmıyor.” sözleri öğretmenlerin ekonomik koşullarını ve kamudaki rollerini küçümsemektedir. Asgari ücret bile alamayan binlerce ücretli öğretmen, yıllardır kadro bekleyen sözleşmeli öğretmenler ve atanmayı bekleyen 1 milyona yakın öğretmen adayı varken bu kanun teklifi onların sorunlarına çözüm getirmek yerine daha da göz ardı etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Yaldır.

TURAN YALDIR (Devamla) - Bu durum öğretmenlerin sosyal ve mesleki sorunlarını daha da derinleştirmektedir.

Sonuç olarak, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın çağdaş, demokratik ve bilimsel eğitim alması için öğretmenlerimizin haklarını ve mesleki onurlarını savunmamız gerekiyor. Bu kanun, öğretmenlerin geleceğini karartan düzenleme olarak tarihe geçecek niteliktedir. Sayın Bakan değiştirmeye çalıştığı Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu kendi rektörlüğü için değiştirilen kanunla karıştırıyor olsa gerek. Sayın Bakana ve siz iktidar milletvekillerine Türkiye'nin en kalabalık meslek gruplarından olan 1,5 milyon öğretmenimizi karşınıza almamanızı öneriyorum. Öğretmenlerimizin haklarını heba ettirmeyip mesleğinin saygınlığını korumak için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

32'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 32'nci madde kabul edilmiştir.

Sayın Gül, bir söz talebiniz var sanırım.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

61.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, Aksaray Milletvekili Turan Yaldır’ın 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun 5’inci Birleşimde 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Kanun görüşmelerinde genel olarak ve şimdi de sayın hatibin Sayın Bakanımıza yönelik kullanmış oldukları ifadeler kaba, yaralayıcı ifadelerdir. Kanun teklifi, milletvekili arkadaşlarımızın Komisyonda tüm partilerin, tüm ilgili kurum ve kuruluşların, paydaşların görüşleri alınarak sonrasında da milletvekili arkadaşlarımızın kendi iradeleriyle ortaya koydukları bir kanun teklifidir.

ŞENOL SUNAT (Manisa) – Hiç böyle irademizle bu ortaya konulmadı.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Komisyonda öyle olmadı Başkan.

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Dolayısıyla hem dün hem bugün, Selçuk Bey'in de dünkü ifadesinde Sayın Bakanın şahsına yönelik ifadeler yakışmayan ifadelerdir, üsluplardır. Kanunun içeriğiyle ilgili her şey söylenebilir, eleştiri yapılabilir ama burada da bulunamayan -kanun görüşmeleri sebebiyle Anayasa ve İç Tüzük gereği- bir bakanımız hakkında şahsıyla ilgili, kişiliğiyle ilgili genelde de itham edilen tüm ifadeleri kabul etmediğimizi buradan ifade ediyorum.

ŞENOL SUNAT (Manisa) – Yani burada yanlış bir şey yok Sayın Grup Başkan Vekili.

HASAN TOKTAŞ (Bursa) – Gelsin buraya.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çömez.

62.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Gül’ün eleştirilerini saygıyla karşılıyoruz ancak burası millet iradesinin tecelli ettiği yüce makam ve burada konuşan herkes hem kürsü dokunulmazlığı hem de yasama sorumsuzluğu olan arkadaşlarımız. Burada biz eleştireceğiz, eleştirmek için buradayız. Biz, iktidarın uygulamalarını alkışlamak için değil yanlışlarına işaret etmek; nerede yanlış yapıyorlar, nerede hata yapıyorlar, millet adına onları gündeme getirmek için buradayız. Dolayısıyla kendilerine tavsiyem, alınmadan, mümkünse bunlardan ders çıkararak, “Acaba söyledikleri doğru mu?” diye düşünerek değerlendirmelerini biz memnuniyetle karşılarız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim.

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gül.

63.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Sayın Başkan, elbette her türlü eleştiri kutsaldır. Kürsüde söylenen ifadeler değerlidir, kutsaldır ancak İç Tüzük’ümüzün de amir hükmü kaba, yaralayıcı bir ifade kullanmama, kişiselleştirmeme, kişisel… Bu anlamda Sayın Bakana yönelik üslubu kullanmamak yoksa içerikle ilgili elbette her türlü görüşler söylenecek, bunlardan istifade edilecek. Şimdi 34'üncü maddeyi çekiyoruz. Komisyonda farklı öneriler oldu, muhalefetin önerilerinden istifade ettiklerimiz oldu. Elbette uygulamada yeniden değişiklikler yapılabilir ama kimsenin bu anlamda kaba, yaralayıcı ve kişiselleştirmeden ifade kullanmalarını tavsiye ediyoruz. Bu, İç Tüzük'ün de amir hükmü, Meclise de yakışan budur. Onu hatırlatmak için söz aldım.

Teşekkür ediyorum.

X.-KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 100 Milletvekilinin Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi (2/2239) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 143) (Devam)

BAŞKAN – 33’üncü madde üzerinde 2’si aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge bulunmaktadır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım, ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2239) esas numaralı Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin 33'üncü maddesinin birinci fıkrasında bulunan “görevi yaptırmamak için direnme” ibaresinden sonra gelmek üzere “267'nci maddesi kapsamındaki iftira” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 Bülent Kaya  Mehmet Atmaca  Mustafa Bilici

 İstanbul  Bursa  İzmir

 Sema Silkin Ün  Necmettin Çalışkan  Selçuk Özdağ

 Denizli  Hatay  Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ÖZER (Ordu) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’a aittir.

Buyurun Sayın Özdağ. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifiyle ilgili dün bazı hassasiyetlerimizi ve itirazlarımızı dile getirmiştim.

Şimdi, yine, 2 konuya temas etmek istiyorum. Bu kanun teklifindeki 2 arızalı maddeye temas etmek istiyorum: Birincisi, proje okulları. Bu proje okullarla ilgili Bakana şöyle bir yetki verilmiş -daha önce de verilmişti biliyorsunuz- bu proje okullarının idarecilerini Bakan Bey atıyor. Peki, idareciler kimi atıyor? İdareciler de öğretmenleri seçebiliyorlar. Peki, diğer okullar, proje okullarda olmayanlar ne yapılıyor? Bunlarla ilgili olarak da mülakatla oraya idareciler atanıyor. Peki, bu doğruysa eğer, Bakan Bey’in ataması doğruysa bu doğruyu diğer okullarda yapalım. Eğer yanlışsa, gelin, proje okullarda da idarecilerini yine aynı şekilde mülakat üzerinden yapalım yani bu mülakat, eğer bir problem yoksa burada bununla yapalım ve öğretmenleri de yine aynı şekilde seçerek değil de bunları da atayarak yapmamız gerekmektedir.

Diğer bir konuya gelince, değerli arkadaşlar, “Mülakatı kaldırıyoruz.” demiştiniz bununla ilgili olarak. Daha önce Sayın Cumhurbaşkanı şöyle demişti: “Mülakatları kaldıracağız.” Anlatmak istemiyorum, uzun uzun konuşmak istemiyorum, vaktim oldukça sınırlı ve demişti ki: “Millî Eğitim Bakanımla ve İçişleri Bakanımla konuşacağım ve daha sonra da bu mülakatlarla ilgili görevinin dışında olan bölümlerle ilgili kaldıracağız.” Ardından bu hatırlatılınca da şöyle demişti: “Böyle bir şey söylemişsem eğer bunu yerine getiririz.” “Mülakat gibi mülakat yapacağız.” dedi Sayın Bakan, Cumhurbaşkanının bu mülakatlardan şeklî olarak şikâyetçi, şekvacı olduğunu söyledi ve dedi ki: “Mülakat gibi mülakat.” Mülakatlar kaç dakika sürüyor? On beş dakika ile yirmi dakika arasında bir süreç içerisinde değerlendirme yapılıyordu. Bunu siz neye uzatıyorsunuz biliyor musunuz? Tam iki yıla uzatıyorsunuz, iki yıl boyunca mülakat yapacaksınız. Nasıl yapacaksınız? Uygulama dersleri var. Bakın, uygulama dersleri var, davranış notları gibi bir uygulama dersi var ve bu uygulama dersinin bir mülakat kısmı var yani teori kısmı var, bir diğer taraftan da yazılı kısmı var. Peki, bunu kimler yapacak? Okul müdürü yapacak, dersin öğretmeni yapacak, akademideki öğretim elemanından birisi yapacak ve bunlar bunun ortalamasını almış olacaklar. Peki, burada subjektif değerlendirme yok mu? Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun, böyle bir değerlendirme olabilir mi? Bu değerlendirmede şöyle işler olabilir mi? “Ben senin kılık kıyafetini beğenmedim, sakalın var veya sakalın yok, bıyıkların şu şekilde.” Böyle diyebilir mi? “Eteğin bu şekilde, kolun bu şekilde, ayağın bu şekilde.” diyebilirler mi veya bu şekilde değerlendirebilirler mi? Değerlendirebilirler. Türkiye’de hâlâ ideolojilerin esiriyiz biz. Cemil Meriç’in söylemiş olduğu gibi “İdeolojiler idraklerimize giydirilen deli gömlekleri.” Hâlâ parti taassubu içerisinde hareket ediyoruz; hâlâ mezheplerimizin, etnisitelerimizin çok ciddi şekilde bu işlerde rolünün olduğunu gözlemliyoruz, particiliğimizin rolünün olduğunu gözlemliyoruz. O nedenle ben diyorum ki: Gelin, bu uygulamaları kaldırın. Bu uygulama -zaten göreceksiniz- Anayasa Mahkemesinden dönecek. Gerek proje okullarıyla ilgili yapmış olduğumuz uygulamalar gerekse de buradaki mülakatlar üzerinden yapacağınız yanlış tasarruflar nedeniyle Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın eşitlik ilkesine uygun bir şekilde bunu kaldırmış olacak. Siz geliyorsunuz, bugünkü kanunla ilgili, bu maddeyle ilgili, bunlarla ilgili elma şekerinin içerisine zehirler zerk ediyorsunuz ve “Bu bir elma şekeri.” diye takdim ediyorsunuz. Sansür yasası getiriyorsunuz, adına “Dezenformasyon Yasası” diyorsunuz. Milleti kutuplaştıran işler yapıyorsunuz “Barış ve kardeşlik projeleri” diyorsunuz. İğneden ipliğe her şeye zam yapıyorsunuz, yasa getiriyorsunuz, bununla ilgili olarak ona da “Millî Dayanışma Paketi” adını veriyorsunuz. O nedenle, ben diyorum ki: Gelin -dün söyledim- bu yasa teklifini geri çekin. İnanın, hiçbir şekilde zarar görmezsiniz, bu yasayı geri çekin, Millî Eğitim Akademilerini hemen, derhâl kaldırın. Eğitim fakültelerini beş yıla çıkarın. Öğretim elemanı alımlarında asla ve asla subjektif değerlendirmelere mahal vermeden gelin, bunu objektif bir şekilde yapın; ÖYP programını nasıl getirdiyseniz. Öğretmen olamayan niye üniversiteye hoca olur, neden üniversiteye öğretim görevlisi olur, neden üniversiteye araştırma görevlisi olur? Oluyorlar bunlar. Neden oluyorlar? Orada duygusal bağlar oluşuyor, yakınlaşmalar oluşuyor, ideolojiler oluşuyor, parti taassupları bunları getiriyor, buralara bizim önümüze getirip koyuyorlar. O nedenle, biz diyoruz ki: Buradaki bu mülakat uygulamasını kaldıracağınız gibi, bu yasa teklifini de geri çekin. Beş yıla çıkartın eğitim fakültelerini. Burada hem bir yandan öğretim elemanlarını iyi şekilde yetiştirin, yerleştirin.

Sonra bakıyorsunuz, burada, bu akademideki öğretim elemanlarını nereden alacağınızı söylüyorsunuz? Eğitim fakültelerinden alacağınızı söylüyorsunuz. Madem eğitim fakülteleri başarısız, eğitim fakülteleri iyi öğretmen yetiştirmiyor, eğitim fakültelerinin problemleri var öğretim elemanları nedeniyle; e, bu öğretim elemanlarını nasıl seçeceksiniz? Kim seçecek bunları? Kurayla mı seçeceksiniz? Mesela, Muğla Üniversitesinden kimi kurayla getireceksiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özdağ, tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Kimi getireceksiniz? Kurayla mı yapacaksınız veya bir kriteriniz mi olacak? Sadece profesörler mi girecek, sadece doçentler mi girecek; sadece yardımcı doçentler, doktor öğretim üyeleri mi girecek? Niye böyle bir yola tevessül ediyorsunuz? Etmeyin bunları, kaldırın bunları; bunlar doğru işler değil. Bakın, göreceksiniz, Anayasa Mahkemesi bunu iptal ettikten sonra yine tekrar buraya getireceksiniz. Zaman zaman söylüyorum bu kürsüden vakit çok değerli diyerek, nakit de çok değerli diyerek. Hem nakdi bu kanun teklifinde iyi kullanmıyorsunuz; bir yandan “tasarruf paketleri” diyorsunuz, bir diğer yandan da yine aynı şekilde israfın veya keyfîliklerin önünü açmış oluyorsunuz, bir diğer taraftan da vaktin kıymetini bilmiyorsunuz. O vaktin kıymetini bilmediğiniz için de bu yasa teklifi 2’nci kez buraya geliyor. Kaç tane yasayı bu şekilde getirdiniz? Onlarca, yüzlerce yasayı buraya getirdiniz. Bir daha görüştük, bir daha görüştük. Sadece 5 bin lira emekli memurlara verilen bir defaya mahsus olmak üzere bir zam için, 5 bin lira için 3 defa bu Meclis, sadece o 5 bin lira için zamanını heder etmişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – O nedenle biz de diyoruz ki bu yasa doğru bir yasa değildir; bu yasa Türkiye'de hukuku, liyakati, ehliyeti, zekâyı ve yeteneği ölçen bir yasa değildir hatta onları hiçe sayan ve de ortadan kaldıran bir yasadır. O nedenle bu yasa teklifine “hayır” oyu vereceğimizi bir kez daha deklare ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 143 sıra sayılı Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin 33'üncü maddesinin birinci fıkrasında bulunan “karşı” ibaresinin “yönelik” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Suat Özçağdaş Hikmet Yalım Halıcı Nurten Yontar

 İstanbul Isparta Tekirdağ

 Mustafa Adıgüzel Mahmut Tanal Sibel Suiçmez

 Ordu Şanlıurfa Trabzon

 Kadim Durmaz Fethi Açıkel İnan Akgün Alp

 Tokat İstanbul Kars

 Umut Akdoğan İsmet Güneşhan Ömer Fethi Gürer

 Ankara Çanakkale Niğde

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ÖZER (Ordu) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi, Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’a ait.

Buyurun Sayın Alp. (CHP sıralarından alkışlar)

İNAN AKGÜN ALP (Kars) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 34'üncü maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu Komisyon görüşmeleri sırasında iddia eden vekillerden birisi de benim. Bugün gördüğümüz kadarıyla bu madde kanun teklifinden çekilmiş bulunuyor. Ben, en azından bu kadar bir hassasiyet göstermiş olması sebebiyle Sayın Komisyon Başkanına ve Sayın Abdulhamit Gül’e de buradan bir teşekkür ediyorum çünkü öğretmenlerimiz için ağır bir yük bu vesileyle en azından bu kanun teklifinden kaldırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, aynı zamanda 1 Ağustos tarihinde yürürlüğe giren, Resmî Gazete’de yayımlanan Taşımalı Eğitim Yönetmeliği’nin iptali talebiyle Danıştayda dava açan vekil de benim. Fakat bunun için burada, huzurlarınızda Yusuf Tekin’in kulaklarını biraz çınlatacağız. 750 bin çocuk adına, köy çocuğu adına ben bu davayı açtım, 1,5 milyon da veliyi doğrudan ilgilendiriyor. Siz, köy çocuklarını eğitimsiz, okulsuz, öğretmensiz bırakıyorsunuz. Bu yönetmeliğin derhâl değiştirilmesi, geri çekilmesi, bir şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor. 30 kilometreyi aşan mesafelerde, okula 30 kilometreden fazla mesafelerde oturan köy çocukları için taşımalı eğitimi kaldırdınız. Hiç düşündünüz mü bu çocuklar neyle okula gidecek, nasıl okula gidecek, nerede okuyacak, nerede kalacak? 750 bin vatan evladını siz kimin umuduna terk ettiniz? Aranızda bir sürü köy çocuğu var, hiç mi vicdanınız sızlamadı? (CHP sıralarından alkışlar)

Ben geçen tatil boyunca köylerimizdeydim, köy köy gezdim. Bu velileri dinledim, bir örnek anlatacağım, Kars’ın Sarıkamış ilçesindeki bir köyde rastladım. Saat altıda annesi, babası çocuğu traktörle en yakın köye kadar götürüyor, ortalama kırk beş dakika, bir saat yol sürüyor. Ondan sonra, o köyde taşımalı eğitim yapan servise naklediyorlar, oradan da ilçeye gitmesi bir saat sürüyor. Okula gitmesi sekizi buluyor. On ikide okuldan çıkıyor, evine gelmesi saat ikiyi-üçü buluyor. Siz aynı zamanda taşımalı eğitim yapılan köylerde eğer vardıkları okulda ikili eğitim varsa bu ikili eğitimde yemeği de kaldırdınız. O köy çocukları akşama kadar aç kalıyor, vicdana sığar mı? Siz burada kimlerden oy aldınız, kimlere vadederek geldiniz, kimlerin hakkını yediniz? “Hak yedi.” demişken aklıma bir şey geldi; Hulusi Akar burada, yüzüne karşı söyleyeceğim. “Eğitimin amacı bilgi değildir.” dedi “Allah korkusudur.” dedi “Kuldan utanmaktır.” dedi. Bu yönetmelikte, bu yönetmeliği yürürlüğe koyanlarda, bunu ilan edenlerde Allah korkusu var mı, kuldan utanma var mı? Takdir de bütün Türk milletine ait olsun, Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, Hulusi Akar’ın demecine bir noktada daha vurgu yapmak istiyorum, şöyle bir açıklaması var: “Eğitimin amacı bilgi edinmek değildir. Eğitimin amacı Allah korkusu, kuldan utanmaktır. Eğer biz 4-12 yaş çocuklara, insanlara Allah korkusunu verirsek dünyanın her neresine giderse gitsin bu çocuktan korkmayın.” Burada AK PARTİ Grubuna soruyorum: Bir kişi gelsin, burada desin ki: “Doğrudur, eğitimin amacı bilgi değildir.” Komisyon Başkanı gelsin, desin: “Evet, biz Millî Eğitim Bakanlığıyız ama bizim amacımız bilgi vermek değildir.” Bir kişi gelsin savunsun. Savunamazsınız. Savunamayacağınız sözü söylediniz ama ben burada size bir şey ispat edeceğim. Şimdi sizin yaptığınız mülakatlarda Allah korkusu var mı, kuldan utanma var mı? Bak, vallahi küsme, darılma yok. Siz, Allah korkusunu, kuldan utanmayı 4-12 yaş çocuklarına nerede vermeyi düşündünüz? Kur’an kurslarında. Kim verecek bu eğitimi? Kur’an kurslarındaki öğreticiler. Siz bu Kur’an kursu öğreticilerini neyle işe aldınız? Vallahi torpille işe alıyorsunuz. Vallahi Allah'tan korkmuyorsunuz. Aha ben belgesini ispat ediyorum! Kars’ın Kağızman ilçesinde Kur’an kursu için yapılan müracaatlar; müracaatçılar burada, aldıkları puanlar ortada. Din hizmetleri alan bilgisiyle sınava girmişler, mülakata almışlar; 91 puan alan üniversite mezununu almamışsınız, yerine 56 puan alan imam-hatip lisesi mezununu almışsınız, 65 puanı olan imam-hatip lisesi mezununu almışsınız çünkü birinin eşi, birinin de babası Diyanet mensubudur. Siz hak yemişsiniz. Bunu yapan kuldan utanmamış.

Sayın milletvekilleri, burada Allah'tan korkmamış, yıllarca Cumhuriyet Halk Partisine iftira attınız, “Dinsizdir.” dediniz ama ben savunuyorum, din adamının da hakkını savunuyorum, din adamının da hakkını size karşı savunuyorum. Bunu düzeltin; Allah'tan korkun, kuldan utanın.

Saygılar sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Nokta.

İNAN AKGÜN ALP (Kars) – Bitti.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33'üncü maddesinde yer alan “sebebiyle” ibaresinin “nedeniyle” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Salihe Aydeniz  Perihan Koca  Özgül Saki

 Mardin  Mersin  İstanbul

 Zülküf Uçar  Ömer Faruk Gergerlioğlu  Ceylan Akça Cupolo

 Van  Kocaeli  Diyarbakır

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 Selcan Taşcı  Yavuz Aydın  Yüksel Selçuk Türkoğlu

 Tekirdağ  Trabzon Bursa Burhanettin Kocamaz              Metin Ergun              Mehmet Akalın

 Mersin  Muğla Edirne

  Hüsmen Kırkpınar

  İzmir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ÖZER (Ordu) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle 10 Ekim katliamında ölenleri rahmetle anıyorum ve bu katliamı hiçbir zaman için unutmayacağımızı, hesabını soracağımızı söylüyorum çünkü katliamlar, soykırımlar unutulmaz.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz gün bu Mecliste bir kapalı oturum yapıldı, İsrail'in bize saldıracağı ihtimaline karşı bir kapalı oturum yapıldı ve kayıt dışı bir oturumdu, on yıl sonra halk bu oturumun içeriğini öğrenecek. Şimdi, bu oturumu yapan Meclis ve bu Meclisteki partiler olarak şunu düşünmemiz gerekiyor: İsrail'le ticaretimiz durmuş mudur arkadaşlar? Bakın, İsrail'le ticaretin durmadığı apaçık ortada. Size grafiği gösteriyorum: Bakın, 2023 yılında Türkiye-İsrail ticareti şu boyutta, Filistin ticareti şu boyutta. Sonrasında 2024'e geliyoruz; Filistin'le ilgili ticaret aniden tavan yapmış, İsrail'le ticaret yasaklanmıştı Mayıs ayında. Bu ne demek? Ya, enkaza dönmüş bir Filistin var, Gazze var ve pik yapan bir ihracat olduğunu söylüyorsunuz. Bütün bunlar ortaya çıktı. Filistin'e diye giden ihraç ürünleri İsrail'e akıyor. Konya Milletvekili Mehmet Baykan burada mı? Biz aylardır söyledik, burada bize itiraz ettiler biz defalarca dedik ki: Soykırım Sözleşmesi’nin 9’uncu maddesine göre Güney Afrika’nın davasına bizim müdahil olma hakkımız var, buradan ha bire “Hayır, hayır…” diye bana laf attı, en sonunda aradan altı ay geçti, Türkiye müdahil oldu, dediğimiz doğru çıktı ama utanan yok. Ticaret devam ediyor dedik, kabul etmediler. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi ha bire bildiri yayınladı. Bakın, şu tür bilgileri yayınlandı “Hayır, ticaretimiz yok.” falan dendi, “Termal içlik falan göndermiyoruz.” dendi, daha sonra neler neler gönderdikleri ortaya çıktı. Şimdi, arkadaşlar, bakın, bu yalanla mücadele merkezi değil mi? Ben de yalanla mücadele merkezinin yalanıyla mücadele ederek bu açıklamayı yırtıyorum huzurlarınızda çünkü yalan var.

Devam ediyoruz, bakın, Azerbaycan'da bir silah fuarı, silah fuarının sponsoru kim? Selçuk Bayraktar’ın şirketi Baykar. Kadeh tokuşturanlar kim? Azerbaycan ve İsrail yetkilileri. “İki devlet, tek millet” dediğiniz Azerbaycan, soykırım yapan İsrail’le kadeh tokuşturuyor. Fuarın sponsoru kim? Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın firması. Burada timsah gözyaşları dökmeyin arkadaşlar. Bakın, biz diyoruz ki: Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı iptal edilsin. Ceyhan’dan tankerlere yüklenen petrolü durdurabiliriz, Türkiye bunu durdurabilir. Bize dönüp diyorlar ki: “Uluslararası hukuk var kardeşim, biz onu durduramayız.” Öyle mi? Bakın, ben araştırdım, buradaki hukukçuların hepsine verebilirim; İngilizce makaleler var, bu makaleleri okuduk ve şunu gördük: Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Varlık Fonuna dâhil bir şirket -ve onun da dâhil olduğu şirketler- ve Azerbaycan devleti arasında bir anlaşma var. Bu anlaşma, evet, uluslararası hukuka göre yürüyor fakat bu anlaşma savaş durumunda iptal edilebilir ve tazminat Türkiye ödemez savaş ihtimali durumunda. Peki, biz burada niye kapalı oturum yaptık? Savaş ihtimali var diye.

İkincisi, bakın, şuradaki belgelerimizden ortaya çıkaralım. Uluslararası hukukta bir kavram var “jus cogens” diye. Yani soykırım yapılma durumu, yatırımı korumadan çok daha üstün bir durumdur. İşte İsrail’in soykırım yaptığını görüyoruz, biliyoruz, hepimiz görüyoruz değil mi arkadaşlar? Eğer ki bir yerde soykırım varsa böyle bir durumda uluslararası hukuk iptal olmuştur. Siz Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nı iptal edebilirsiniz, tazminat da ödemezsiniz. Birincisi “Savaş durumu var.” dediniz, bizi buraya topladınız; ikincisi, evet, var, o yüzden iptal edilebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Gergerlioğlu.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – İkincisi, “jus cogens” diyorum, teknik bir terim. Soykırım ihtimali, ticari korumadan çok daha üstün bir gerekçedir. Bakın, Bosna-Sırbistan savaşını incelediğiniz zaman orada da Uluslararası Adalet Divanı “Soykırım durumunda uluslararası anlaşmalar iptal edilir.” der. Peki, niye iptal etmiyorsunuz? Üç kuruş para kazanmak için mi iptal etmiyorsunuz? Her şey ortada arkadaşlar, soykırım yapan bir ülke var karşımızda ve oluk oluk buradan petrol akıyor. Bizim sayemizde Azerbaycan'ın petrolü oluk oluk İsrail’e akıyor, Filistin'de de bizim sayemizde, iktidarınız sayesinde kan akıyor. Neredesiniz? Timsah gözyaşları dökerken çok güzel değil mi?

AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) – Yazıklar olsun!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, ben size bütün bilimsel makaleleri gösteriyorum, buradan inceleyebilirsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Niye durmuyor? Hiçbir açıklaması yok. Bu ticaret niye durmuyor? Bunun açıklamasını bekliyorum.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler….

MEHMET BAYKAN (Konya) – Başkanım, beyefendinin ben dışarıdayken birtakım söylemleri olmuş, kısaca bir cevap vermek istiyorum. İsmimi söyleyerek sataştı.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutacağım, sonrasında da söz vereceğim.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz talebi Mehmet Akalın’a aittir.

Buyurun Sayın Akalın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET AKALIN (Edirne) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Öğretmenlik Mesleği Kanun Teklifi’nin 33'üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlarım.

İlk olarak, bu teklifin hazırlanış biçimi ve içeriğinin oluşturulmasıyla ilgili, yasama tatil öncesinde de dile getirdiğimiz şekilde ciddi usul hataları ve eksiklikler bulunmaktadır. Bu eksiklikler yalnızca yasama sürecimizi değil aynı zamanda öğretmenlik mesleğinin saygınlığını ve çocuklarımızın geleceğini de tehlikeye atmaktadır. Bu kanun teklifi, Anayasa’nın 88'inci maddesine aykırı bir şekilde Meclis çatısı altında hazırlanması gereken kanun tekliflerinin aksine yürütmenin gölgesinde hazırlanmış ve maalesef Komisyona gelene kadar içeriğinden haberdar olmayan milletvekillerinin imzasıyla Komisyonumuza sunulmuştur. Gelen tepkiler üzerine yasama tatili öncesi teklif geri çekilmiş ve yeniden Genel Kurul gündemine alınmıştır.

Değerli milletvekilleri, bu teklifin hazırlanış sürecinde eğitim camiasının paydaşları olan kurum ve kuruluşların görüşlerinin alınmaması, geleceğimizi ilgilendiren böylesi önemli bir konuda maalesef teklifi eksik ve hatalı kılmaktadır. “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adı altında hazırlanan bu teklif şeffaflık ve katılımcılık ilkelerinden yoksundur. Geleceğimizi etkileyen bu tür kanunların toplumun her kesimiyle istişare edilerek hazırlanması gerekmektedir. Komisyon sürecindeki önemli eksiklikleri de göz önünde bulundurduğumuzda Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 23'üncü maddesi gereğince tali komisyonların görüş bildirmesi zorunlu olmasına rağmen bu süreç işletilmemiş ve teklifle ilgili mutabakatın sağlanması görülmemektedir.

Değerli milletvekilleri, Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin amacı, öğretmenliğe saygınlık kazandırmak, öğretmenlerin özlük haklarını iyileştirmek ve mesleki gelişimlerini desteklemek olmalıdır. Ancak bu teklif öğretmenlik mesleğini tehdit eden ve anlaşılmayan bir akademi aracılığıyla öğretmen atamalarını baskı altına almayı amaçlayan maddeler içermektedir. Bu hâliyle teklif bir meslek kanunu olmaktan çok cezai düzenlemeler içeren bir belgeye dönüşmüştür. Mesleki gelişim elbette ki önemlidir ve bu konunun nasıl ele alınacağı, neleri kapsayacağı gibi detaylar net bir şekilde belirtilmelidir. Ancak teklif mesleki gelişime yalnızca küçük bir bölüm ayırırken disiplin hükümlerine geniş yer vermektedir. Bu dengesizlik teklifin öğretmen üzerinde baskı kurma amacını açıkça ortaya koymaktadır. Öğretmenlerimizi baskı altında hissettirecek düzenlemelerden kaçınılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Akademisi, eğitim fakültelerine alternatif bir yapı oluşturarak öğretmen yetiştirme işini devralmayı hedeflemektedir. Bu şekliyle eğitim fakültelerinin itibarsızlaştırılması kabul edilemez; aksine, öğretmen yetiştirme sürecinde eğitim fakültelerinin kontenjanları ve kalitesi artırılmalıdır. Nitelikli öğretmen yetiştirilmesi için fakülteye giriş puanları yükseltilmelidir. Kadrolu öğretmenlik kurumsallaşmalı, sözleşmeli ve ücretli öğretmen uygulaması kaldırılmalıdır. Öğretmen atamalarında aile bütünlüğü göz önünde bulundurulmalı ve kalkınmada öncelikli bölgelerde görev yapan öğretmenler ek ödemelerle desteklenmelidir. Öğretmenlerimizin ekonomik ve sosyal şartları iyileştirilmeli, mesleki tatminleri artırılmalıdır.

Sonuç olarak, bu kanun teklifi eğitim camiasının ihtiyaçlarına yanıt vermemektedir. Eğitim camiasının beklentilerini karşılamayan bu teklif, öğretmenlerin haklarını korumamakta ve Türkiye'nin eğitim alanındaki temel sorunlarına çözüm sunmamaktadır. Bu nedenle, teklif geri çekilmeli, teklifin daha kapsayıcı, şeffaf ve katılımcı bir süreçle yeniden ele alınması sağlanmalıdır.

Yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.

Sayın Baykan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

64.- Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET BAYKAN (Konya) – Efendim, Sayın Gergerlioğlu telaşeli hâlleriyle yine bizim hakkımızda bir şeyler söylemiş. Tabii, tutanakları görmeden içeriğe giremeyeceğim ama uygun bir zamanda, tutanakları gördükten sonra cevap verebilirim ancak “Utanacaklar mı?” diye bir ifade kullandığı kesin.

Sayın Mümtazer Türköne cezaevinden çıktıktan sonra bir açıklama yaptı “FETÖ’den yatan örgüt üyelerine, bir kaymakama ‘Devletin talimatları mı, örgütün talimatları mı?’ dediğimde ‘Elbette örgütün talimatları.’ diye cevap verdi.” dedi. Bu kürsülerden defalarca örgüt mensuplarını savunan birisi utansın. Biz neye utanıp neye utanmayacağımızı, kararımızı veririz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, kürsüden söz talep ediyorum. Adım anılarak iftiralar atılmıştır.

BAŞKAN - Sayın Baykan’a yerinden söz verdim, size de yerinizden söz vereceğim Sayın Gergerlioğlu.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Sayın Başkan…

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Ama ağır bir iftirada bulundu, böyle bir şey olmaz ama Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Gergerlioğlu, aynı cümlelerle siz de konuşmuştunuz; ona yerinden söz verdim, size de yerinizden söz vereceğim.

Buyurun, yerinizden lütfen.

65.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Konya Milletvekili Mehmet Baykan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Sayın Başkan, kendi yanlış sözlerini tabii burada kabul edememezlik yapamıyor, el mecbur kabul ediyor. Biz burada teknik meseleleri anlatırken Soykırım Sözleşmesi’nin 9’uncu maddesi… Haberin var mı böyle bir maddeden? Yok. Ben meseleyi biliyorum, sen oradan kafadan atıp tutuyorsun.

MEHMET BAYKAN (Konya) – “Siz” diyebilirsiniz, daha kibar olun.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Bütün dediklerimiz doğru çıktı.

MEHMET BAYKAN (Konya) – Biraz kibar ol! “Siz” diyebilirsiniz.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Altı ay boyunca “Güney Afrika davasına müdahil olabiliriz.” dedik fakat buna rağmen “Hayır.” dediler.

MEHMET BAYKAN (Konya) – Ne yapıyoruz, münazara mı yapıyoruz burada?

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Cüneyt Yüksel Bey de bilir bunu, kendisiyle de konuştum; haklı olduğumuz da ortaya çıktı.

Şimdi, bakın, uluslararası hukukla ilgili son durumu anlattım.

MEHMET BAYKAN (Konya) – Ben tutanakları görmedim.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı’yla ilgili tazminat ödemeyiz, bu sevkiyatı kesebiliriz. Burada ucuz birtakım iftiralarla, FETÖ’yle, şununla bununla işi örtbas etmeye çalışmayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Biz gerçeği söylüyoruz ve öncesinde de söylediğim gibi… Bakın, öncesinde söyledik, haklı çıktık Mehmet Bey.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, lütfen, Genel Kurula hitap edin ve teşekkür ediyoruz açıklamalarınız için de.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Bir dakikada bitireyim efendim, bir dakikada bitireyim.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, teşekkür ediyoruz, zaten açıklamıştınız bunları.

Teşekkür ediyoruz.

X.-KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 100 Milletvekilinin Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi (2/2239) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 143) (Devam)

BAŞKAN – 33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 33’üncü madde kabul edilmiştir.

34’üncü maddeye ilişkin aynı mahiyette 2 önerge bulunmaktadır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2239) esas numaralı Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin 34’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 Bülent Kaya Mehmet Atmaca  Mustafa Bilici

 İstanbul Bursa İzmir

 Necmettin Çalışkan Sema Silkin Ün Hasan Ekici

 Hatay Denizli Konya

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 Abdulhamit Gül  Halil Eldemir İbrahim Yurdunuseven

 Gaziantep Bilecik Afyonkarahisar

 Mustafa Arslan Mehmet Demir Murat Alparslan

 Tokat Kütahya Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ÖZER (Ordu) – Takdirlerinize arz ediyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge üzerine ilk söz talebi, Konya Milletvekili Hasan Ekici’ye aittir.

Buyurun Sayın Ekici. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

HASAN EKİCİ (Konya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla ilgili olarak Gelecek-Saadet Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin geneline baktığımızda eğitim camiasının ve özellikle öğretmenlerimizin sorunlarını çözmeye yönelik düzenlemelerin hem kapsam hem de içerik olarak eksik olduğunu görmekteyiz.

Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi 39 maddeden oluşmaktadır. Yaklaşık 200 maddeden oluşan Avukatlık Kanunu ya da 122 maddeden oluşan Hâkimler ve Savcılar Kanunu gibi diğer meslek kanunlarıyla karşılaştırıldığında 39 maddeden oluşan bu meslek kanununun meslek mensuplarının ihtiyaçlarına cevap verecek nicelik ve nitelikte olmadığı görülmektedir.

Teklifte okul yöneticiliği ikinci bir görev olarak tanımlanmıştır. Okul yöneticiliği eğitim sürecini yönlendiren ve şekillendiren önemli bir görevdir. Okul yöneticiliğinin bir uzmanlık mesleği olarak tanımlanması gerektiği birçok eğitim platformunda tartışılan bir konu olmasına rağmen kanunda yer almaması önemli bir eksikliktir. Diğer yandan, bu görevlerin kazanılmış hak olmaması sebebiyle tayin ve yer değiştirme süreçlerinde yöneticilerin mağduriyet yaşamasına sebep olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin kamuoyunda en çok tepki çeken konusu Millî Eğitim Akademisidir. Akademiye yönelik düzenlemeleri birkaç farklı açıdan değerlendirebiliriz. Birincisi, eğitim fakültelerinin işlevi açısından. kanun teklifinin gerekçesinde eğitim fakültelerimizin uygulamalı derslerinin yetersiz olduğu ifade edilmektedir. Fransa, İngiltere, İspanya gibi ülkelere nazaran Türkiye'deki uygulamalı ders sayısının az olduğu değerlendirilmektedir. Bakanlığın, akademiye gerekçe gösterdiği konuların bir kısmında haklılık payı olmasına rağmen 1800’lü yıllardan beri öğretmenlerin yetiştirilmesi görevinin üniversiteler tarafından üstlenilmiş olması bu kurumların yeterince tecrübeli olduklarına işaret etmektedir. Son yıllarda öğretmen adayı profillerinin zayıf olduğu iddiası tek başına üniversite eğitiminin niteliğine bağlanamaz. Bu konu, fakültelerin iyi eğitim verip vermemesinden ziyade üniversiteye yerleşen öğrenci profiliyle ilgilidir. Zira, ülkemizde sayıları her geçen gün artan üniversiteler ve dolayısıyla eğitim fakülteleri sebebiyle öğretmenlik bölümlerinin kontenjanı çok artmıştır. Bu da daha düşük puanlı öğrencilerin fakültelere yerleşmesi anlamına gelmektedir. Öğrenci profili düştükçe doğal bir sonuç olarak eğitimin çıktıları da düşük olmaktadır. Bu konuda, ülkemizin eğitim politikalarının yeniden gözden geçirilmesi, üniversite ve eğitim fakülte sayılarının azaltılması, orta vadede öğretmen adaylarının niteliğinin artmasına doğrudan etki edecektir. Bu çözüm gerçekleştirilemeyecekse en azından öğretmen yetiştirme programlarının güncellenmesi ve üniversitelerle ortak çalışmalar yürütülmesi daha az maliyetli ve daha kalıcı bir çözüm sunacaktır. Kanunun genel gerekçesinde yer alan ifadeler de bu söylediklerimizi destekler niteliktedir. 2006, 2010, 2014 ve 2021 yıllarında yapılan Millî Eğitim Şûralarında alınan kararlara baktığımızda şu ifadeleri görmekteyiz: Öğretmen yetiştirme programlarında öğretmenlik uygulamalarının etkinliği, verimliliği ve çeşitliliği artırılmalıdır. Bu kapsamda, öğretmen yetiştiren kurumlar ile Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmî ve özel öğretim kurumları arasında güçlü iş birlikleri kurulmalıdır. Bu şûra kararlarına binaen, Bakanlığın iş birliği kurma girişiminde bulunup bulunmadığı önemli bir sorudur. Bakanlık ortak bir çalışma teklifinde bulunduğu hâlde etkili bir karşılık alamadığı için mi Akademiyi kurmak istemiştir yoksa süreci kendi tekeline mi almak istemektedir?

İkinci olarak, Akademiyi öğretmen adayları açısından değerlendirmeliyiz. Öğretmen olma hayaliyle eğitim fakültesini tercih eden öğrencilerin sayısının hızla azaldığını üzülerek görmekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

HASAN EKİCİ (Devamla) – Bundan yirmi yıl öncesine kadar en çok tercih edilen mesleklerin başında gelen öğretmenlik, günümüzde orta sıralara inmiş, ilerleyen yıllarda ise artık tercih edilmeme riskiyle karşı karşıya kalması kuvvetle muhtemeldir. Akademi, okullarımıza daha nitelikli öğretmenler kazandırmayı amaçlasa da realiteden uzak uygulama detaylarını gören gençlerimiz meslek olarak öğretmenlikten uzaklaşacaklardır çünkü öğretmen olmak ve bir an önce iş hayatına atılmak isteyen bir gencimiz en az bir yıl sınav hazırlığı, ardından eğer iyi bir sıralama yapar ve Akademiye kabul edilirse iki yıl hazırlık eğitimi, eğer hazırlık eğitimi sonunda Akademiden atılmaz ise üç yıl sözleşmeli öğretmenlik yaparak ancak altı yılın sonunda kendini güvenceye alabilecektir, bu sürecin sonunda 30’lu yaşlarına da gelmiş olacaktır. “Gençlerimiz hayata bu kadar geç atılacağını bile bile öğretmenlik mesleğini seçerler mi?” sorusu sorulmalı ve derinlemesine irdelenmelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle hizmet sınıfının değiştirilmesine ilişkin maddenin metinden çıkarılması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeyle madde teklif metninden çıkarılmıştır.

Bir karışıklığa mahal vermemek için teklif görüşmelerine mevcut madde numaralarına göre devam edeceğiz. Madde numaraları kanun yazımı sırasında Başkanlığımızca teselsül ettirilecektir.

Sayın Çakırözer, bir söz talebiniz var sanıyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

66.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla, yurt dışından 1 milyon ton mısır ithali kararı alındığına ilişkin açıklaması

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Çiftçi düşmanı AKP iktidarı, dün gece Eskişehir ve tüm Anadolu çiftçisine bir darbe daha vurdu. Binlerce mısır üreticisi hasadını yapmış, ürünü satacak; yurt dışından 1 milyon ton mısır ithal kararı aldılar, Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla alındı. Yandaş aracıyı, tüccarı, Rusya-Ukrayna çiftçisini zengin eden bu AKP, eli nasırlı yerli çiftçimizi bile bile batırmakta. Bu kararla, çiftçinin alın terinin karşılığı tam 7,5 milyar lirasını cebinden çalıyor bu insafsız iktidar. Kendi çiftçisine böyle düşmanlık yapan bu zihniyete yazıklar olsun. İktidarı uyarıyoruz: Bu ihanetten derhâl vazgeçin; Rusya’nın, Ukrayna’nın çiftçisini, yandaş aracıyı, tüccarı değil özbeöz yerli Anadolu çiftçisini koruyun, kollayın, destekleyin.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

X.-KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 100 Milletvekilinin Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi (2/2239) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 143) (Devam)

BAŞKAN – 35’inci madde üzerinde 3 önerge bulunmaktadır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2239) esas numaralı Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin 35’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 Bülent Kaya Mehmet Atmaca Mustafa Bilici

 İstanbul Bursa İzmir

 Sema Silkin Ün Hasan Ekici Necmettin Çalışkan

 Denizli Konya Hatay

  Cemalettin Kani Torun

  Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ÖZER (Ordu) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi, Bursa Milletvekili Cemalettin Kani Torun’a aittir.

Buyurun Sayın Torun. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerinde grubum adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Önceki yasama yılında başlanan kanun görüşmelerinde bugün son aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Farklı partilerden arkadaşlarımız burada çok kıymetli eleştirilerde ve önerilerde bulundular. Kanun teklifinin geri çekilmesi veya değiştirilmesi talepleri maalesef karşılık bulmadı.

Bu kanun teklifinden hareketle, öğretmenlerin yaşamış olduğu sorunların girmiş olduğumuz bir kısır döngünün çıktısı olduğunu üzülerek belirtmek istiyorum. Arkadaşlarımızın yapmış olduğu hesaplamalara göre tüm öğretmenlik branşlarının ortalaması alındığında ve son on yıllık atama rakamlarına göre bir simülasyon yapıldığında tüm eğitim fakülteleri bugün kapatılsa bile ülkemizin yedi yıllık öğretmen ihtiyacını karşılayacak bir mezun kitlesiyle karşı karşıyayız. Bu rakam sınıf öğretmenliğinde iki yıl, ancak din kültürü öğretmeni üzerinden hesaplanırsa seksen altı yıl. Yeni mezuna hiç ihtiyaç olmadan eğitim sistemimiz yürüyebilir. Varmak istediğim sonuç şu: Planlama ve hesaplama yapılmadan, ülkenin iş gücü ihtiyacı tahlil edilmeden 81 ile üniversite kurmanın, eğitim fakülteleri açmanın bedelini maalesef işsiz öğretmenlerimiz ödemektedir. Millî Eğitim Bakanlığı öğretmen olarak yetiştirip mezun ettiği, girmiş olduğu KPSS sınavından da başarı notu olan 70'in üzerinde puan almış öğretmenlerine kadro açmıyor. Hükûmet, öğretmenini özel okullarda, dershanelerde veya üç harfli marketlerde zor koşullarda çalışmak zorunda bırakıyor.

Sayın milletvekilleri, kanun teklifinde bir millî eğitim akademisi kurulacağından bahsedilmektedir. Henüz kanun yürürlüğe girmeden internet sitesi açılan Millî Eğitim Akademisinin açılış sayfasında şu ifadeler yer almaktadır: “Akademinin kurulma amacı öğretmenlerin mesleki yeterliliklerini güncel gelişmelere göre artırmak ve eğitim kalitesini yükseltmektir.” İşte bu cümle, 81 ile üniversite açmanın bahtiyarlığını yaşayan iktidarın, yeni mezun olan öğretmenlerinin yeterliliğini artırmak ve kalitesini yükseltmek ihtiyacı duyduğunu ortaya koymaktadır. Üniversitelerin ülke sathına yayılması bizleri elbette memnun eder ancak kaliteli eğitimden taviz vererek, bölgelerin ihtiyaçlarına ve potansiyellerine göre bölümler yerine ihtiyaç fazlası bölümlere ağırlık vererek, öğretim kadrosunun dengesi gözetilmeyerek açılan üniversiteler yalnızca açılıştan ibaret kalmış, bir eğitimli işsiz sınıfının doğmasına sebep olmuştur. Üniversitelerin kadro ve işleyişlerine yapılan müdahaleler ve liyakatsiz görevlendirmeler de üniversiteye geçişte en nitelikli öğrencilerimizin yurt dışında eğitim almayı tercih etmeleri sonucunu doğurmuştur. Türkiye'nin, maalesef, en iyi liselerinden mezun olan gençlerimiz ülkemizde eğitim görmeyi tercih etmemektedir.

Kıymetli milletvekilleri, üniversite öğrencisi ve mezunu sayılarının yüksek görünmesi, işsizliğin belirli bir süre de olsa ertelenmesi, halkımızın üniversiteye erişiminin vermiş olduğu motivasyonu siyasi malzeme yapmak gibi sebepler; akademik eğitim vermek, bilim üretmek için var olan bir yol ve yöntemi zorunluluk hâline dönüştürmüştür. Kontenjanların artırılması, baraj puanlarının önce düşürülüp sonra tamamen kaldırılması gibi uygulamalardan bir an önce vazgeçilmelidir.

Sanayicilerimiz her geçen gün ara eleman sıkıntısı çektiklerini dile getirirken, Hükûmet ihracat odaklı bir büyümeyi hayata geçireceğini iddia ederken, genç nüfusumuzla üretim konusunda öne çıkabileceğimiz bir potansiyele sahipken Türkiye'nin bugün en önemli gündemi mesleki eğitimi güçlendirmek ve özendirmek olmalıdır. Sanayi bölgeleri ile mesleki eğitim kurumlarının koordinasyonunu sağlayarak, asgari ücreti onurlu bir yaşam sürebilecek miktara çıkararak, ilkokul ve ortaokullardaki rehberlik sistemini başarılı bir şekilde kurgulayarak, toplumumuzu bu alanda bilinçlendirici kampanyalar düzenleyerek meslek liselerinin ve mesleki eğitimin itibarını hep beraber hak ettiği yere çıkarmalıyız, gençlerimizi meslek sahibi olmaya teşvik etmeliyiz.

İktidarın her zaman kullandığı bir tabir var: Beka meselesi. Evet, arkadaşlar, eğitim bir beka meselesidir. Ülkemizin en büyük zenginliği olan beşerî sermayeyi doğru yönlendirmezsek bu sefer gerçekten bir beka problemiyle karşı karşıya kalacağız.

Hep birlikte üniversite eğitiminin zorunlu bir tercih olmadığını anlatalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, lütfen.

CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) – Tarım ve sanayi alanları başta olmak üzere sektörleri besleyecek verimli bir mesleki eğitimi hayata geçirelim, gençlerimizin gözünde bu meslekleri hak ettikleri değere çıkaralım. Üniversite kontenjanlarını sınırlayarak yüksek eğitimde kaliteyi artırıcı tedbirleri gündeme alalım. Akademik kurumları özgürlükçü bir anlayışla yönetelim, bu kurumlarda farklı fikirlerin ortaya çıkmasını tehdit değil bir zorunluluk olarak görelim.

Unutmayalım, ancak özgür bir ortamda bilimsel üretim verimli olabilir; eminim tüm Parlamento bu konuda desteğini esirgemeyecektir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesindeki “hazırlık eğitimi alan” ibarelerinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 İnan Akgün Alp Ömer Fethi Gürer Sibel Suiçmez

 Kars Niğde Trabzon

 Harun Özgür Yıldızlı Murat Çan Aşkın Genç

 Kocaeli Samsun Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ÖZER (Ordu) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerine söz talebi, Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’e aittir.

Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidarının 22'nci yılında Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’ni getirdi. İşin ilginci, bu teklifi öğretmen sendikaları farklı görüşte olmalarına rağmen hiçbiri kabul etmedi. Öğretmen sendikaları kabul etmedi, öğretmenler kabul etmedi, bizim milletvekili arkadaşların aklına böyle bir kanun teklifi gelmiş. Ya, bunu uygulayacak, uygulanacak yerdekilerin kabul etmediği kanun teklifini niye burada dayatıyorsunuz, geçirmeye çalışıyorsunuz? Eğitim sistemini yazboz hâle getirdiniz. Bir getirdiğinizi tekrar kaldırıyorsunuz ama burada da bir itirafta bulunuyorsunuz, diyorsunuz ki: “Eğitim fakültelerinde bizim verdiğimiz eğitimler yetersiz, eğitim akademisiyle bunu güçlendirelim. Gene kanunun içeriğinde olan bir değişiklikle bir de cezaları artıralım.” Yani “Öğretmenlere, 657’de memurlarla ilgili düzenlemelerde yer alanın dışında, yeni yasalarla, yeni düzenlemelerle cezaları artıralım.” diyorsunuz. Arkadaşlar, öğretmenlerin gerçekten sorunları var. Bu getirmiş olduğunuz kanun teklifinde bu sorunları içeren, bunlara çözüm üreten bir anlayış yok. Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi öğretmen mesleğinin itibarını yükseltmek ve kaygılarını ortadan kaldırmak için gerekli adımların atıldığı bir kanun teklifi değil. Öğretmenler sistematik olarak yoksullaştırılıyor ve toplumsal saygınlığı bu yolla da düşüyor. Bunu ortadan kaldıracak, özlük haklarını iyileştirecek, onların mesleklerindeki motivasyonunu artıracak bir düzenleme de içermiyor. Daha önceki süreçlerde öğretmen olmanın ayrıcalığı vardı ama giderek öğretmenler arasındaki adil olmayan ayrımlar, ayrıştırmalar sorunlar üretti. Ücretli öğretmen, vekil öğretmen, PIKTES öğretmeni, usta öğreticiler; ayrıştırdınız, ayrıştırdınız. Kanun teklifiyle keşke tüm öğretmenlerin kadrolu olmasına yol açacak bir düzenleme getirseydiniz, onların var olan sorunlarına çözüm üretseydiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Öğretmenler mutsuz arkadaşlar. Mutsuz öğretmenin yetiştireceği öğrenci toplumsal yapı içinde verimli olamaz çünkü yeterli eğitim alınmıyor. Bugün bu ülkede yaşanan sorunların temel kaynağı eğitim sisteminin yetersizliğidir. Madde bağımlılığından tutun da işsizliğe kadar eren süreci yaratan, bu sistemdeki sorunları oluşturan eğitimin içine düşürüldüğü durumdur. Eğitim hepimizin geleceği açısından da çok önemlidir ama Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde getirilen kanun teklifleri ya da eğitimdeki düzenlemeler için bir atasözü söyle deseniz: “Deveye sormuşlar ‘Boynun niye eğri?’ diye ‘Nerem doğru ki?’ demiş.” (CHP sıralarından alkışlar) Kaçıncı kez aynı kanun tekliflerini kanunlaştırıyorsunuz, Anayasa Mahkemesinden dönüyor, ondan sonra tekrar Meclisin önüne getiriyorsunuz, Meclisi tekrar tekrar aynı konular üzerinde yoğun çalıştırıyorsunuz ama çözüm olmuyor. Çözüm üretecek olgu, muhalefeti, öğretmen sendikalarını, bu işte bilgiye, birikime sahip olanları dinlemek. Ben Komisyon toplantılarına katıldım, kusura bakmasın Sayın Bakan, o da mutsuzdu, ben onun da içine sindiğini sanmıyorum ama ne yapsın, Komisyon Başkanı, gelip "Bunu geçir." diyorlar, o da o uygulamaya katılıyor.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Ya, yakma adamcağızı şimdi ya, yapma böyle.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Ömer ağabey, ayıp ya, yapma ya.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakanın döneminde de yapılan uygulamaların bir kısmı bu süreçle birlikte ortadan kalkıyor. Ya, öğretmen liselerini kaldırıyorsunuz. Şimdi, geçenlerde Millî Eğitimde bir bakan yardımcısını dinliyorum, 4+4+4'ü ne kadar tartışmıştık, diyor ki: "Onunla ilgili düzenleme ihtiyaç durumuna geldi, sonuncu 3 olsun." Ya, bunlar nasıl iş? Değiştirdiğiniz bir sistem, eğitim, gelecek, çocuklarımız, bu ülke… Bir işi yaparken doğru yapalım arkadaşlar. Bunun hem ülkeye faydası olsun hem geleceğe faydası olsun. Anlayış değişikliği “Yalnız ben bilirim, ben dedim, ben de istiyorum, böyle olacak." noktasına indirgenmesin. Bakın, burada getirilen yasanın temel amacı "Öğretmen parti devleti kimliğinde benim düşüncemin dışında davranamasın."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Gürer.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Parti devleti mi, bir yerden tanıdık geldi Ömer ağabey.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Şu anda Türkiye parti devletinde.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Yok, yok, geçmişte…

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – İl özel idarelerinin genel sekreterini bile Cumhurbaşkanı atıyor, valinin o yetkisi bile yok artık. Böyle bir sisteme geldi ülke, haberin yoksa söyleyeyim. (CHP sıralarından alkışlar)

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – CHP’nin tarihine şöyle bir bak Ömer ağabey, orada görürsün.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, süre az, söyleyecek laf çok ama şunu kabul etmek lazım ki beceriksiz elde ağaç sapı bile sırıtır, geldiğimiz durum bu. O anlamda, bu kanun teklifinin çekilmesini çok kere söyledik. Tarihe not düşelim, mutlaka bununla ilgili yaşanan sorunları tekrar biz bu Mecliste görüşeceğiz.

Bir konuya da burada dikkatinizi çekeyim. Keşke akıllı tahtaların yaydığı radyasyonun öğrencilere ve öğretmenlere olumsuz etkilerini konuşsak belki de çocuklarımızın ve öğretmenlerimizin sağlığı açısından daha faydalı bir iş yapmış oluruz diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 35'inci maddesinde yer alan “hariç” ibaresinin “dışında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Perihan Koca  Sümeyye Boz  Özgül Saki

 Mersin Muş İstanbul

 Çiçek Otlu  Yılmaz Hun  Zülküf Uçar

 İstanbul Iğdır Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ÖZER (Ordu) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi, İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu’ya aittir.

Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Bizi televizyonları karşısında izleyen değerli halklarımız, aslında bu metni hazırlayan EĞİTİM SEN; eğitimde ana bileşen olan eğitim emekçilerinin sesini dile getiren ama Millî Eğitim Bakanlığı tarafından duyulmayan ve yok sayılan bir sendikanın metnini okumak istiyorum. Geçen hafta, 1 Ekim 2024 tarihinde Meclis açıldığında Güven Park’tan Meclise yürümek istemişler ve kendi sorunlarını, taleplerini, özellikle de ÖMK üzerine tartışmalara karşı seslerini duyurmak istemişlerdi ama polis barikatıyla Meclise yürümeleri engellendi.

“Haklarımıza ve taleplerimize sahip çıkıyoruz. Mevcut içeriğiyle Öğretmenlik Mesleği Kanunu’na itiraz ediyoruz. Millî Eğitim Bakanlığının eğitimin bileşenlerinin görüşlerini almadan masabaşında hazırladığı ÖMK geçen dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmeye başlanmış, 22 maddesi bütün eleştirilere rağmen geçmiştir. Eğitimin ana bileşenlerinden biri olan eğitim ve bilim emekçilerini yok sayan, taleplerine ısrarla kulak tıkayan Millî Eğitim Bakanlığı, sürecin başından bu yana bildiğini okumaya devam etmektedir; eğitim sendikalarının, hâlen görevde olan ve atama bekleyen 1 milyonu aşkın öğretmenin taleplerini yok sayan ÖMK’ye yönelik eleştirilerimizi duymazlıktan gelmektedir. Öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıran ve emeğimizi değersizleştiren; ekonomik, sosyal, mesleki sorunlarımıza çözüm üretmeyen; eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldıran, özlük haklarımızı zayıflatan, çalışanlar arasında ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren bu ÖMK’yi kabul etmiyoruz. Bugün burada Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’yle ilgili itirazlarımızı sizinle paylaşmak için toplandık ama Meclise gelemedik, itirazlarımızı dile getiremedik. Meslek kanunu tanımı yanıltıcıdır. Bu kanun teklifi öğretmenlik mesleğini tanımlamıyor, bir meslek kanunu niteliği taşımıyor. Öğretmenliğin temel özellikleri, görev ve sorumluluklar, mesleki haklar, sosyal haklar, örgütlenme özgürlükleri gibi konular hiçbir şekilde kapsamda yer almıyor. Anayasa Mahkemesi kararları göz ardı edilmiştir. Daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen hükümler yeniden düzenlenmeden teklifte yer alıyor. Özellikle aday öğretmenlik süreci bu sefer “hazırlık eğitimi” adı altında güvencesiz bir hâle getiriliyor.

Ünvan ayrımı kabul edilemez. Uzman öğretmen, başöğretmen ünvanları görevde herhangi bir yetki farklılaştırması olmadan korunmuştur. Meslek kıdemi esas alınarak yapılan ücret düzenlemesi tüm öğretmenlere ünvan şartı aranmaksızın verilmelidir. Eğitim fakültesi suçlanıyor. Kanun teklifine göre Millî Eğitim Bakanlığı başarılı, eğitim fakülteleri ise başarısız olarak gösteriliyor. Bu gerçek dışı bir iddiadır, öğretmen yetiştiren kurumların itibarı zedelenmektedir. Öğretmenlik mesleğini güçlendirmiyor, aksine zayıflatıyor. Kanun teklifi, öğretmenleri otoriteye uygun şekilde seçmeyi amaçlamaktadır. Bu anlayış öğretmenleri güçlendirmeyi değil tam tersine zayıflatmayı hedeflemektedir. Mesleki güvence yok, güvencesiz istihdam var. Sözleşmeli, ücretli öğretmenlik gibi güvencesiz istihdam biçimleri bu kanun teklifiyle daha da yaygınlaştırılmakta, ‘hazırlık eğitimi’ adı altında yeni bir güvencesizlik basamağı eklenmektedir. Öğretmenlerin hakları görmezden gelinmiştir, bu kanun teklifinde öğretmenin hakları yoktur. Görev ve sorumluluklar detaylandırılırken öğretmenin sosyal hakları, kürsü dokunulmazlığı, dinlenme ve tatil hakları gibi konular yok sayılmıştır. Millî Eğitim Akademisini kabul etmiyoruz. Öğretmenlik, öğretmen yetiştiren kurumlarda edinilen beceri ve bilgiye dayalı bir uzmanlık mesleğidir. Öğretmenlik mesleğini sadece Millî Eğitim Bakanlığının belirleyeceği hazırlık eğitimine dayandıran bu anlayışı reddediyoruz. Ünvanlarda ayrıştırmayı kabul etmiyoruz. Kıdem yılına göre tüm öğretmenlere ödemeler yapılmalı, bu ödemeler emekliliğe yansıtılmalıdır. Millî Eğitim Akademisini kabul etmiyoruz. ÇEDES gibi protokollerle öğretmenlik mesleği dışında bize dayatılan görevleri kabul etmiyoruz. Disiplin hükümleriyle baskılanmak istemiyoruz. Haklarımızı kısıtlayan ve bizleri keyfî ceza uygulamalarıyla baş başa bırakacak her türlü düzenlemeye karşıyız. Özel sektör öğretmenlerinin ücretleri güvence altına alınmalıdır. Taban maaş yasasıyla kamu-özel farkı ortadan kaldırılmalıdır. Güvencesiz istihdamı reddediyoruz; ücretli, sözleşmeli değil kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Otlu.

ÇİÇEK OTLU (Devamla) – “ÖMK kanun taslağı, gerek hazırlanış biçimi gerekse sınırlı içeriği açısından mesleki kanun olmaktan çok uzaktır. Öğretmenlik mesleği gibi 10 milyonu aşkın öğrencinin eğitim hakkını ve 1 milyonun üzerindeki öğretmenin mesleğini, çalışma koşullarını, ekonomik ve özlük haklarını böylesine sığ, dar bir çerçevede düzenlemekte ısrar etmek doğru değildir. Bu nedenle, bu siyasi iktidar, Millî Eğitim Bakanlığı sesimizi duymalı, taleplerimize kulak vermelidir.”

O nedenle, EĞİTİM SEN’in Millî Eğitim Bakanlığına bu sunduğu taleplerin arkasındayız. DEM PARTİ olarak eğitim emekçilerinin bir özne olduğunu ve bu açıdan da Millî Eğitim Bakanlığının bu sesi duyması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü bu yasa, muhatapları dinlenmeden, Bakan Komisyona gelmeden çıkarılmaya çalışılmaktadır. O nedenle, bu yasaya itiraz ediyoruz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

35'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 35'inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına ilişkin bir önerge vardır. Görüşülmekte olan kanun teklifine konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan ancak teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılır. Malum olduğu üzere, görüşülmekte olan teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenmektedir. İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 143 sıra sayılı Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin 35'inci maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 36- Özel öğretim kurumlarında yöneticilik ve eğitim öğretim hizmeti yapanlara, kademelerine göre, dengi resmî okullarda ödenen aylık ile sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarından az ücret verilemez.”

 Suat Özçağdaş Hikmet Yalım Halıcı Nurten Yontar

 İstanbul Isparta  Tekirdağ

 İsmet Güneşhan Kadim Durmaz Mustafa Adıgüzel

 Çanakkale Tokat Ordu

 Ömer Fethi Gürer Sibel Suiçmez  Fethi Açıkel

 Niğde Trabzon  İstanbul

 Mahmut Tanal  Umut Akdoğan

 Şanlıurfa  Ankara

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ÖZER (Ordu) – Salt çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılamamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Aa! Özel okul öğretmenlerine insanca, uygun bir ücret verilmesini istemiyor mu Komisyon? Buna mı katılamıyorlar? Neresine katılamıyorlar acaba?

BAŞKAN – 36’ncı madde üzerinde 1 önerge bulunmaktadır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesinde yer alan “yer alan” ibaresinin “bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Salihe Aydeniz Sümeyye Boz Dilan Kunt Ayan

 Mardin Muş Şanlıurfa

 Sevilay Çelenk  Ayten Kordu

 Diyarbakır  Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LATİF SELVİ (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi, Tunceli Milletvekili Ayten Kordu’ya aittir.

Buyurun Sayın Kordu. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

AYTEN KORDU (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin son maddelerine doğru yaklaştık. Eğitim emekçileri sendikalarının günlerdir sokakta, Mecliste yapmak istediği eylemler ve itirazlara rağmen görülüyor ki yine AKP ve MHP’nin oy çoğunluğuyla, toplumun rızası alınmadan, eğitim emekçilerinin rızası alınmadan maddeler oy çokluğuyla geçecek.

Şimdi, gün yok ki Mecliste eylem olmasın. Sanırım -belki- Meclis tarihinde, Meclis kapılarında en yoğun eylemler görünüyor. Yani, çiftçiler, ekolojistler, emekçiler, işçiler, madenciler, Kürtler, Aleviler, hayvanseverler… Her gün bu Meclisin kapısının önünde bir itiraz ve bir eylem var. Bu itirazlara ve bu taleplere rağmen aslında burada kanun teklifleri yasalaşıyor. Biz, bu kanun için de diğer kanunlar için de şunu söyledik: Tekçi bir zihniyet inşa ediliyor, ideolojik bir yapılanma inşa ediliyor. Bu ideolojik yapılanma İslam da din de araçsallaştırılarak gerçekleştiriliyor ve kendine göre itaat eden, tekçi, cinsiyetçi, milliyetçi, dinci, biat eden bir toplum yaratılmak isteniyor. İşte, bu cinsiyetçi politikaların en bariz hâli bugün kadınların sokakta, her tarafta, kadın cinayetlerine ve kadın kırımına karşı kadın cinayetlerinin politik olmasını söylemesiyle netleşiyor. Bu erkek egemen akıl, bu devlet aklı, bu militarist akıl aslında sadece kadında değil yaşamın bütün alanlarında kendisini nüksettiriyor. İşte bunlardan bir tanesi de yine bu meslek kanununun kendisi. Şimdi, ne Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ne ÇEDES Projesi ne Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun kendisi bu tekçiliğin dışında değil, bu cinsiyetçi yaklaşımın dışında değil; bu militarist, dinci, milliyetçi, ırkçı yaklaşımın dışında değil. Bu ülkede Kürtler, Aleviler, kadınlar, farklı inançtan ve kimlikten her kesim, muhalif olan her kesim, insanca yaşamak isteyen her kesim çeşitli yöntemlerle baskı altına alınıyor ve zulüm politikası uygulanmaya da devam ediyor. Halklar nefes alamayacak duruma geldi ama bizler bu politikalara karşı her yerde kendi öneri ve planlamalarımızla örgütleniyoruz ve bu çürümüşlüğe karşı mücadelemizi bütün toplumsal kesimlerle büyütmeye devam ediyoruz.

Bakın, bu cumhuriyetin yüz yıllık inkârcı anlayışlarından bir parçası da çok özel olarak yürütülen, çeşitli yöntemlerle uygulanan özel savaş politikalarının kendisidir. Türkiye'de ve kürdistanda bu politikalar uygulanmaya devam ediyor, devam etmektedir. Vekili olduğum Dersim’den çok yeni bir örnek vereceğim sizlere: Dersim’de Kültür ve Turizm Bakanlığı, yine, ona bağlı olarak kurulan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi, Tunceli Valiliği, Munzur Üniversitesi hep beraber el ele vermiş, Dersim’de hiç sorun yok, yoksulluk yok, göç yok, baskı yok, inkâr yok, insanların işsizlik sorunu yok, insanların eğitim sorunu yok, her şey bitmiş, oturmuşlar, hep beraber “Nasıl Dersim’li Türkleştiririz, nasıl Dersim’i Sünnileştiririz, nasıl eşitlik ve özgürlük taleplerini bastırırız, nasıl tutuklarız, nasıl göç ettiririz, Dersimi nasıl biat ettiririz?”in peşine düşmüşler yani “İnancını, hakikatini nasıl yozlaştırırım, nasıl oynarım?” üzerinden bir çalışma yürütüyorlar; bunların bir tanesi de bu dörtlünün beraber 16 ve 17’sinde Dersim’de bir sempozyum düzenlemeleri. Nedir bu sempozyum? Dersim’de “Anadolu’nun Horasan’ı Tunceli” diyerek bir sempozyum gerçekleştiriyorlar. Bu sempozyum, işte, bu yüz yıllık inkâr politikasının, Türkleştirme, Sünnileştirme politikasının tam da kendisidir. Alevi kurumları ve dernekleri bunlara tepki gösterdi. Biz buradan şunu tekrar söyleyelim: Horasan Sempozyumu’yla yapılmak istenen şeyin Dersim’de hiçbir zaman karşılığı olmamıştır, olmayacaktır; çürümüş bir tezdir, resmî ideolojinin de bir tezidir. Horasan çok çeşitli halkların yaşadığı bir coğrafyadır, bunu biliyoruz. Dersim hiçbir zaman bu zulme boyun eğmedi, hakikatini, kimliğini, dilini tüm bu saldırılara rağmen korudu. Dersim bir “…”[(*)] coğrafyasıdır, Kızılbaş coğrafyasıdır, Kürt coğrafyasıdır, Alevi coğrafyasıdır ve bu hakikatini de sonuna kadar savunacaktır. 38 katliamınıza rağmen biat etmemiş halkın çocuklarıyız biz ve bu politikalara da yine biat etmeyeceğiz. Horasan’la ilgili, Horasan'ı… “Dersim Türk’tür, Sünni’dir.” diyerek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kordu, tamamlayın lütfen.

AYTEN KORDU (Devamla) – …Horasan üzerinden yapılmak istenen bu siyaset biçimine karşı da halklarımızla beraber dilimizi, inancımızı, kimliğimizi, eşitlik, özgürlük ve adalet isteyen tüm toplumsal kesimlerle birlikte yürüteceğiz ve inancımıza sahip çıkacağız.

Buradan onun için diyorum ki: “…”[(*)] Bunu iyice aklınıza koyun ki “…”[(*)] coğrafyasıdır, Kızılbaş coğrafyasıdır, Kürt coğrafyasıdır. Hakikatimizden de dilimizden de inancımızdan da kimliğimizden de asla vazgeçmeyeceğiz, biat etmeyeceğiz. Onun için dinimiz Hızır’ın dinidir, yurdumuz Kırmanciye, Kurmanciye yurdudur. Bu da iyice bellene, akıllara sokula.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 36’ncı madde kabul edilmiştir.

37’nci madde üzerine 2 önerge bulunmaktadır; aykırılık sırasına göre işleme koyacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 143 sıra sayılı Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin 37’nci maddesinin başlığının “Yürürlükten kaldırılan mevzuat hükümleri” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Suat Özçağdaş  Hikmet Yalım Halıcı  Nurten Yontar

 İstanbul  Isparta  Tekirdağ

 Ömer Fethi Gürer  Mustafa Adıgüzel  Kadim Durmaz

 Niğde  Ordu  Tokat

 Fethi Açıkel  İsmet Güneşhan  Mahmut Tanal

 İstanbul  Çanakkale  Şanlıurfa

 Umut Akdoğan  Sibel Suiçmez  Harun Özgür yıldızlı

 Ankara  Trabzon  Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LATİF SELVİ (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi, Kocaeli Milletvekili Harun Özgür Yıldızlı’ya aittir.

Buyurun Sayın Yıldızlı. (CHP sıralarından alkışlar)

HARUN ÖZGÜR YILDIZLI (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garı’nda hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımızı saygıyla anıyorum.

Evet, ikinci yasama yılında MESEM’le ilgili bir konuşma yapmıştım, hayali çıraklardan bahsetmiştim; İzmit Atatürk Mesleki ve Teknik Lisesi’ne 22 bin hayali çırak kaydedildiğinden bahsetmiştim. Bu konuyla ilgili, müdür ve müdür yardımcısı meslekten ihraç ettirildi. Bine yakın firmaya 22.250 de hayali çırak kaydedildi. Bu organizasyonu sadece bu 2 müdür ve müdür yardımcısı mı yapmıştı? Bu organizasyonun arkasında kimler vardı? Bunlarla ilgili sizlerden bir bilgi bekliyoruz fakat bu bilgi hiçbir türlü bize ulaşmıyor.

Yine, bu organizasyonla ilgili Kocaeli’ne iki yıl önce gelmiş, 2023 yılında Güçlü Kadınlar Derneğini kurmuş, danışmanlık firması sahibi bir hanımefendi MESEM Projesi kapsamında 2 milyona yakın bir parayı çekiyor ve devleti bir şekilde zarara uğratıyor. Devlete geri ödemesi gereken rakam yaklaşık 4,5-5 milyon civarında. Peki, bu parayı ödedi mi, ödemedi mi? Biz bilmiyoruz. Peki, öder mi? Onu da bilmiyoruz. Tabii, böyle güçlü tanıdıkları olursa öder mi, ödemez mi; onu biz bilemeyiz. (CHP sıralarından alkışlar)

(Hatibin kürsüde bir fotoğraf göstermesi)

HARUN ÖZGÜR YILDIZLI (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanı Kocaeli’ye geliyor. Kocaeli’de açılışlar yapmak için bu hanımefendi A protokolünden Sayın Cumhurbaşkanının açılış törenine katılıyor. Peki, bu kadın kim? MESEM Projesi kapsamında yaklaşık 2 milyon lira para ödenmiş ve devlete yaklaşık 5 milyon lira geri ödemesi gereken Güçlü Kadınlar Derneğinin kurucusu; gücü de buradan belli oluyor zaten.

İNAN AKGÜN ALP (Kars) – Zayıflığı belli oluyor, zayıflığı.

HARUN ÖZGÜR YILDIZLI (Devamla) – Bundan parayı tahsil edebilecek bir babayiğit var mı? Vallahi benim bildiğim kadarıyla yok. Sayın Bakan Yardımcım, alabilir miyiz bu hanımefendiden parayı? Yani o kadar vahim bir durum ki biz Kocaeli’de hayalî çırağı gördük; bunun dışında, hayalî çırağın dışında bir de hayalî öğrenci gördük, hayalet öğrenci. Diyeceksiniz ki: “Nasıl bu hayalet öğrenci?” Vallahi ben de ilk duyduğumda çok şaşırdım hayalet öğrenci nasıl olur diye? Öğrenciler imam-hatip ortaokuluna kaydettiriliyor, öğrenciler okula gitmiyor ama yoklamada varlar, sınavlara girmiyorlar ama geçer not alıyorlar yani yirmi iki yıllık iktidarınızda gelinen nokta bu. Peki, yoklamada yoklar, nerede bu öğrenciler? Tarikat yuvalarında.

Kıymetli milletvekili arkadaşlarım, size -daha önce- rahmetli Kamer Genç’in bazı sözlerini hatırlatmak istiyorum: “Çocuklarımızı, gençlerimizi Atatürk devrim ve ilkelerinin ışığında yetiştirmeliyiz; gençlerimizi tarikat yuvalarına bırakmamalıyız.” Bu, çok önemli bir konudur, bunun da araştırmasının yapılmasını istiyoruz.

Peki, bu MESEM’le ilgili yaklaşık bin tane firmayla -burada elimde var, birazdan Sayın Bakan Yardımcıma da bırakacağım, bizde olan, bildiğimiz bin tane- ilgili ne gibi bir işlem yapıldı? Bunlardan ne kadar para geri tahsil edildi? Peki, bunlara harcanan paralar bizim köy okullarında servisi, yemeği olmayan öğrencilere, okullarda temizlik görevlileri olmayan okullara temizlik görevlisi olarak gelseydi kötü mü olurdu? Tabii ki iyi olurdu ama nerede bizim tasarruf tedbirlerimiz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HARUN ÖZGÜR YILDIZLI (Devamla) – Tasarruf tedbirleri de gitti.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Yıldızlı.

HARUN ÖZGÜR YILDIZLI (Devamla) – Tamamlıyorum.

Sayın Bakan Yardımcımdan bu hayalet öğrencilerle ilgili ne gibi tedbirlerin alınacağını ve bu MESEM kapsamında ödenen paraların ne kadarının tahsil edildiğini, ne kadarının tahsil edileceğini; bunları ivedilikle öğrenmek istiyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin 37'nci maddesinde yer alan “yürürlükten kaldırılmıştır” ibarelerinin “ilga edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Selcan Taşcı Yavuz Aydın Mehmet Mustafa Gürban

 Tekirdağ Trabzon Gaziantep

 Yüksel Selçuk Türkoğlu Hüsmen Kırkpınar Rıdvan Uz

 Bursa İzmir Çanakkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LATİF SELVİ (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi, Çanakkale Milletvekili Rıdvan Uz’a aittir.

Buyurun Sayın Uz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

RIDVAN UZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki burada eğitimle ilgili, bu yasayla ilgili 230’un üzerinde arkadaşımız -ağırlık muhalefetten olmak üzere- görüş bildirdiler. Şüphesiz ki işiten kulak, gören göz için çok önemli şeyler söylediler ve aktardılar. Dolayısıyla bizden sonra da son 2 maddeyle ilgili arkadaşlarımız yine bu konu üzerinde söz alacaklar. Ben de geçtiğimiz hafta Sigortacılık Haftası olması sebebiyle onun üzerine birkaç kelam etmek isterim ama yine eğitimle ilgili hatırlatmak istediğim birkaç husus var iktidar partimize. Birincisi: İlk öğretmen Cebrail Aleyhisselam ilk ayette “İkra!” “Oku!” diyor. Kime? Peygamber’imize. Sonra ayetikerime diyor ki: “Hiç bilen ile bilmeyen bir olur mu? Şüphesiz akıl ve izan sahibi olanlar öğüt alırlar.” Kimden? Öğretmenlerden. Hatırlarsınız, Bedir Harbi’nde esir düşen kişileri öğretici olması sebebiyle affeden bir anlayış yani öğretmenliğin ne kadar kutsal olduğunu anlatan bir durum var. Yine, “Bana bir harf öğretenin bin yıl kölesi olurum.” diyen bir Hazreti Ali var. Yine, bu vesileyle, bu eğitim yasa teklifinde 6 çeşit öğretmenlik adaletsizliğini tesis etmek suretiyle de çocuklarımıza adaleti, eşitliği ve eğitimi anlatacaklara da kötü örnek olduğumuz düşüncesi içerisindeyim. Bu vesileyle, bu yasa teklifinin bir daha gözden geçirilmesini İYİ Parti Grubu adına arzu etmekteyiz.

Kıymetli milletvekilleri, sigortacılık mesleğiyle ilgili de görüşlerimi kısaca paylaşmak istiyorum çünkü 18 bin aileyi ilgilendiren bir husus. Dolayısıyla bu mesleği icra eden sigortacıların Sigortacılık Haftası’nı kutluyorum. Yapılan birçok toplantıda mesleğimizle ilgili sorunlar tüm sektör temsilcileri tarafından aktarıldı. Ben de bu mesleğin tarafı olarak bugün burada acentelerimizin sesi olmak ve kısaca sorunlarını söylemek isterim.

Türkiye'de sigorta pazarında yaklaşık 18 binden fazla sigorta acentesi faaliyet gösteriyor. Yanlarında çalışanları ve ailelerini de kattığımızda ülke ekonomisine ne kadar büyük bir katma değer sağladığını da görüyoruz.

Kıymetli milletvekilleri, sigorta acenteleri, ekonomiye kattığı değerin yanı sıra insanlarımızın ihtiyaç duyduğu sivil, ticari ve sanayi riskleri doğru belirleyip bunların uygun sigorta poliçelerini tanzim ederek ekonomimizin devamlılığını da sağlamaktadır. Son yaşadığımız büyük depremin ardından, özellikle sigorta acenteleri aracılığıyla, tanzim edilen poliçelerin hasar sonrası insanlarımıza en doğru tazminat ödemesi gerçekleştirdiğini ve insanlarımızın mağduriyetlerinin en az seviyede kaldığını hep birlikte görmüş olduk. Özetle, sigorta acentelerinin yaşadığı komisyon kırmak suretiyle kendi aralarında büyük bir çekişmeye, yarışa sokulmaları, trafik sigortasında havuz poliçelerin verdiği zararı gerekçe göstererek acentelere trafik poliçesi tanzim ettirmeyen sigorta şirketlerinin varlığı, her geçen gün artan genel giderler, bir türlü doğru bir şekilde düzenlenmemiş şubeler ve usulsüz ekran paylaşımları, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumunun aldığı kararlar neticesinde serbest piyasa koşullarının tamamen ortadan kalkması ve bunun neticesinde rekabetin ortadan kalkması ile sigortalılara hak ettikleri kalite ve daha düşük maliyetlerle poliçelerin yapılıyor olamaması; özellikle tüm sorumluluk poliçelerinin yasal olarak zorunlu hâle getirilmiş olmaması ve mevcut zorunlu poliçelerin ilgili kurumlar tarafından denetleniyor olması, kötü yönetilen şirketlere zamanında gerekli müdahaleleri yapmak yerine doğrudan el konulması ve benzeri sorunlarla birlikte Sigortacılık Haftası’nı daha gönlümüzce kutlayamadık. Bu sorunlar konusunda, Düzenleme ve Denetleme Kurumu başta olmak üzere, sigorta şirketlerini, sigorta acentelerini, sigorta eksperlerini, aktüerleri; kısaca, tüm paydaşları üzerine düşen sorumluluğun gerektirdiği tüm eylemleri en kısa sürede yapmaya davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Uz.

RIDVAN UZ (Devamla) – Hepinize teşekkür eder, Meclisimizi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

37'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 37'nci madde kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Gül.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

67.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, Kocaeli Milletvekili Harun Özgür Yıldızlı’nın 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Az önce Kocaeli Milletvekili Değerli Özgür Bey’in yapmış olduğu konuşmada bazı ifadeler geçti. Bakanlığımızdan aldığımız bilgiye göre, bu iddialarla alakalı Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur, kamu zararları tespit edilip talepte bulunulmuştur. Bunu Genel Kurulun bilgisine sunmak isterim.

Ayrıca şunu da ifade etmek isterim: Bizler siyasetçiyiz, hangi partiden olursa olsun, milletvekili olsun, bakan olsun, biz vatandaşlarımızla beraberiz, halkın içerisindeyiz, her yerde vatandaşlarımız yanımıza gelip resim çekebilir. Bu, ister bakan olsun ister eski bakan olsun ister milletvekili olsun; hiç kimse resim çektirdiği bir kişinin suçundan ya da fiilinden tekeffül edemez, suç ve ceza şahsidir. Bizim insani olarak, siyasi olarak… Vatandaşlarımızla kahvelere gidiyoruz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Gül.

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – İşte -İstanbul’daydık, bütün milletvekilleri İstanbul’da- İstanbul’dayız, sahadayız, kahvelerdeyiz, pazardayız, milletimizle beraberiz. Bizimle resim çeken herkese resim çektiririz; partisini sormayız, sabıka kaydına bakmayız. Dolayısıyla çokça ifade ediliyor bakanlarımız, milletvekillerimiz, hangi partiden olursa olsun, resim çektirdi diye. Bu anlamda, kümülatif olarak, bütüncül yaklaşımlarla, siyaset kurumuna, siyasetçilere, insanımıza, hangi partiden olursa olsun siyaset kurumuna… En başta siyaset kurumunu bizim korumamız lazım, siyaset kurumu Meclisini bizim korumamız lazım. Bu nedenle, bu anlamdaki fotoğrafların da siyaseten gündem yapılmasını doğru bulmadığımızı, ayrıca bahse konu fiillerle ilgili de Bakanlığımızın suç duyurusunda bulunduğunu Genel Kurula saygıyla ifade ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Yıldızlı, söz talebinin gerekçesi neydi?

68.- Kocaeli Milletvekili Harun Özgür Yıldızlı’nın, Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HARUN ÖZGÜR YILDIZLI (Kocaeli) – Efendim, Sayın Bakanımız haklı, evet, biz de birçok fotoğraf çektiriyoruz ama Cumhurbaşkanımızın katıldığı Kocaeli programında A protokolünde çekilmiş bir fotoğraf yoksa doğru söylüyor kendileri, kahvede çekiliyoruz veya bir başka yerde çekiliyoruz fotoğraf, bunda problem yok.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

X.-KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 100 Milletvekilinin Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi (2/2239) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 143) (Devam)

BAŞKAN – Geçici 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Geçici 1’inci madde kabul edilmiştir.

Geçici 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Geçici 2’nci madde kabul edilmiştir.

Geçici 3’üncü madde üzerinde 1 önerge bulunmaktadır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin geçici 3’üncü maddesinde yer alan “başöğretmen” ibaresinin “kıdemli uzman öğretmen” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 Selcan Taşcı  Hüsmen Kırkpınar Yavuz Aydın

 Tekirdağ  İzmir  Trabzon

  Mehmet Mustafa Gürban  Yüksel Selçuk Türkoğlu

  Gaziantep   Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LATİF SELVİ (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi, Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Türkoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; esasen, saraydan gönderilen, bütün toplumsal muhalefete, sararmamış samimi sendikaların itirazlarına, öğretmenlerin bütün itirazlarına, akademinin ve bilimin bütün itirazlarına rağmen belli ki bu kanunu geçireceksiniz.

Ben buradan meslektaşlarıma, öğretmenlere seslenmek istiyorum: Affet bizi öğretmenim, bu iktidarın sana layık olmayan bir meslek kanunu yapmasına engel olamadık. Affet bizi öğretmenim, saygınlığına bir büyük gölge daha düşüren bu gizli ajandalı iktidarın sana yaptığı bu kötülüğe engel olamadık. Affet bizi öğretmenim, insan onuruna yakışır bir hayat sürebilmen için gerekli olan medeni çalışma koşullarını sağlayamadık. Affet bizi öğretmenim, seni uyduruk mülakat çilesi çekmekten, atama işkencesi görmekten, sözde liyakat gerekçeleri duymaktan kurtaramadık. Yüz binlerce eğitim emekçisi öğretmenimize buradan, milletin Meclisinden tüm samimiyetimle sesleniyorum: Ne olur bizi affedin. Sizi esaret altına almayı amaçlayan, bu ucube tek adam sisteminin eğitimdeki tutsak emekçisi olmaya mahkûm etmeyi hedefleyen, cezai yaptırımlarla dolu, antidemokratik ve de acımasız bir meslek kanununa mecbur bıraktığımız için ne olur bizi affedin.

Kıymetli milletvekilleri, bu yüce Meclisten Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bir sözünü hatırlatıyorum: “Öğretmen bir kandile benzer. Kendisi tükenirken başkalarına ışık verir.” Ne hazindir ki içinde bulunduğumuz bu dönemde öğretmenin kendini tüketmesine hiç gerek kalmadı. Zira bu iktidar öğretmenlerimizi ruhen de manen de bedenen de kısacası her açıdan bitirip tüketti. Gönül isterdi ki Öğretmenlik Meslek Kanunu her şeyden önce eğitim emekçilerimizin açlık sınırında ve yoksulluk sınırının çok altında çalışıyor olmalarına çözüm getirseydi. Yine, aynı şekilde, özel okullardaki meslektaşlarımızı âdeta kürek mahkûmu şartlardan kurtaracak çareler üretseydi. Keşke yirmi iki yıl önce, o beğenmediğiniz eski Türkiye'de bir aylık maaşıyla tam 23 adet çeyrek altın alabilen bir öğretmenin bugün sadece 7 çeyrek altın alabilmesine çözüm üretseydi.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Altının ons fiyatı ne kadardı o zaman?

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Keşke bu yasa öğretmeni geçimini doğru dürüst temin edebilmek için ek işlerde çalışmak zorunda bırakmasaydı.

Efendim, öğretmenlerin en temel sorunu her yıl daha da büyüyen yoksullaşmadır. Önü alınamayan ekonomik kriz de bu sorunu iyice derinleştirmiştir. Bu kanun teklifi, keşke, yıllardır atanamadığı için işsizliğin pençesinde kıvranan yüz binlerce öğretmen adayının derdine derman olacak çözümler üretebilseydi.

Ezcümle, yirmi iki yılda tam 9 Bakan değişikliğiyle yamalı bohçaya dönüp harap ettiğiniz cumhuriyet eğitim sistemimizi tamamıyla yıkmak için yarattığınız, içinde öğretmen ve eğitim olmayan bu -tırnak içindeki- eseriniz az sonra kabul gördüğünde muhtemelen övüneceksiniz ancak inanın, çok geçmeyecek, öğretmenin o eğilmeyen başını eğdiğiniz, o bükülmeyen boynunu büktüğünüz için mutlaka mahcup olacak, belki de dövüneceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Tamamlayacağım.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Türkoğlu.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) – Son söz: Sayın Yusuf Tekin’i müsteşarlığından yani cemaziyelevvelini tanırız. Bütün öğretmenler bilir ki Yusuf Tekin öğretmen sevmez; o, paralel yapıları sever; o, Cihannümayı sever. Onun bütün gayreti Türk gençliğinin eğitimi, çağdaş eğitim ve Türk öğretmeni değildir. İnşallah en kısa zamanda çağdaş bir eğitime, bilime, millî, manevi değerleri savunan gerçek bir millî eğitime kavuşmak temennisiyle heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gül.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

69.- Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün, Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun 143 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geçici 3’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - Sayın Başkanım, hatibin Millî Eğitim Bakanımıza yönelik, öğretmenler için her gün öğretmenler buluşması yapan Bakanımıza yönelik paralel yapıyı sever gibi açıklamalarından dolayı bu ifadelerini kabul etmiyoruz; kaba ve kabul edilemez ifadeler. Sayın Bakan müsteşarken de paralel yapıyı ortadan kaldırmak için, dershanelerde örgütlenen FETÖ’cü yapılanmalarla mücadele ettiği için onu paralel yapı sevmez; bunu herkes çok iyi biliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sayın Bakan bugün “paralel yapı” dedikleri FETÖ terör örgütünün hedef tahtası hâline gelmiş; müsteşarken de yaptıklarıyla FETÖ’nün, bir cemaatin devleti ele geçirme projesine karşı dik durduğu için en fazla FETÖ’cüler rahatsız olmaktadır; sayın vekil neden rahatsız olmaktadır? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Efendim…

BAŞKAN - Önergeyi oylayacağım, sonra…

X.-KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 100 Milletvekilinin Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi (2/2239) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 143) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Türkoğlu.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

70.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Efendim, ben bir öğretmenim, uzun yıllar da eğitimde sendikacılık yaptım. Müsteşarlığı zamanında cumhuriyet tarihinde görülmedik kıyımın, bir gecede 25 bin okul müdürü ve müdür yardımcısını sözde ve uyduruk mülakatlarla görevden eden, kıyıma uğratan kişinin adıdır Yusuf Tekin. Bu memlekette ne kadar -bir daha tekrar ediyorum, mahkeme belgeleri ortada- milliyetçi, ne kadar ülkücü, ne kadar Atatürkçü idareci varsa hepsinin kıyımının altında Yusuf Tekin’in imzası vardır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Yalan!

FARUK KILIÇ (Mardin) – Başka sığınak bul.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Açın mahkeme belgelerine bakın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Ayrıca, efendim, Yusuf Tekin üç günlük profesörlükle… Bir günde kanun değiştirilip hak etmeden profesör olmuş kişinin adıdır, kimi savunuyorsunuz!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK KILIÇ (Mardin) – Başka sığınak bul.

BAŞKAN – Sayın Türkoğlu, teşekkür ediyoruz.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim.

X.-KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 100 Milletvekilinin Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi (2/2239) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 143) (Devam)

BAŞKAN – Geçici 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Geçici 3’üncü madde kabul edilmiştir.

38'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 38'inci madde kabul edilmiştir.

39'uncu madde üzerinde bir önerge bulunmaktadır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 143 sıra sayılı Öğretmenlik Mesleği Kanun Teklifi’nin 39'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Yürütme

Madde 39: (1) Bu kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.”

  Suat Özçağdaş Hikmet Yalım Halıcı Sibel Suiçmez

 İstanbul Isparta Trabzon

 İsmet Güneşhan Fethi Açıkel Kadim Durmaz

 Çanakkale İstanbul Tokat

 Nurten Yontar Ömer Fethi Gürer  Mustafa Adıgüzel

 Tekirdağ Niğde Ordu

 Mahmut Tanal  Umut Akdoğan

 Şanlıurfa  Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LATİF SELVİ (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi, İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş’a aittir.

Buyurun Sayın Özçağdaş. (CHP sıralarından alkışlar)

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 3 Temmuzda başlamış olduğumuz ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına göre bu dönemin en uzun süre tartışılan yasa teklifinin sonundayız, birazdan yasa teklifini oylayacağız. Tabii, bu yasa teklifi, aslında iki yıl önce tüm itirazlara rağmen geçirmiş olduğunuz ve tüm uyarılarımıza rağmen değiştirmediğiniz, Anayasa Mahkemesinden dönen yasa gibi maalesef tüm toplum kesimlerinin, her görüşten sendikaların karşı olduğu bir yasa teklifidir çünkü öğretmenlerin sorunlarını çözmemektedir. Ve size bir kötü haberim var, bu yasa teklifini de kabul edeceksiniz, sayısal çoğunluğunuz var; bu sayısal çoğunlukla kabul ettiğiniz yasa teklifi de Anayasa Mahkemesinden çeşitli boyutlarıyla geri dönecek.

Yaz boyunca Sayın Bakana seslendim, dedim ki: Sayın Bakan biz Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi yerine içerisinde temizlik görevlilerinin olduğu, içerisinde şube müdürlerinin olduğu, rehber öğretmenlerin olduğu, okul müdürlerinin olduğu, güvenlik görevlilerinin olduğu, araştırmacıların olduğu bir millî eğitim personel kanunu hazırlayalım. Önümüzde üç ay süre var. Cumhuriyet Halk Partisini dâhil etmeyin, sendikalarla, eğitim fakülteleriyle görüşün; biz bunu kabul ederiz ama bir cevap bile alamadım. “Mülakatlar kalkacak.” dediniz, kaldırmadınız, bu yasa teklifiyle bambaşka bir hâle getirdiniz; söz verdiniz, insanların gözünün içine baka baka söz verdiniz, yok saydınız. “Mülakatlar objektif bir yöntem değildir.” dedik, iller arasındaki farklılıkları yaşadınız, yaşamaktasınız.

Atanmayan öğretmenler sorunu ülkemizin temel bir sorunu hâline geldi. En son, Sayın Bakan Mahmut Özer 8 Mayıs 2023'te atama yapmıştı, beş yüz yirmi iki gündür atama yapılamadı ve o günden bugüne de 23.670 öğretmen emekli oldu ama atama yapılamıyor. Sayın Bakan “60 bin ihtiyaç var.” dedi geçtiğimiz günlerde, “60 bin ihtiyaç vardı geçen yıl.” dedi, üstüne 23 bin emekli geldi, bu sayı… Geçen gün bir başka açıklamasında “Yüzde 95 öğretmenimiz tamam.” dedi, buna göre 48 bin eksik yapıyor. 20 bin atamaya bile “Danıştay sonuçlarını bekliyoruz.” dediniz. Danıştay sonuçlarını öğretmen ataması için bekliyorsunuz ama Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli için beklemiyorsunuz.

Arada, bir e-devlet rezaleti yaşandı. Sonuçlar açıklandı, öğretmenlerimiz sonuçlarını gördüler, Sayın Bakan -bu rezaletten- kırk sekiz saat bir açıklama yapmadı, en sonunda sorulan sorulara “Basketbol konuşmak istiyorum.” dedi; böylesi bir akıl tutulması, “Basketbol konuşmak istiyorum.” dedi. Sonuç: Bugün itibarıyla okullarda yeterli öğretmen yok.

Bu kanun teklifi, biraz önce reddettiğiniz önergemizle, atanmayan öğretmenlerin, özel okul öğretmenlerinin, engelli öğretmenlerin, söz verdiğiniz, bizzat Sayın Bakanın söz verdiği rehber öğretmenlerin, matematik öğretmenlerinin, fen öğretmenlerinin, unuttuğunuz depremzede öğretmenlerin, ücretli öğretmenlerin, sözleşmeli öğretmenlerin, 100 bine yakın işinden etmekte olduğunuz usta öğreticilerin ve 1,2 milyon cumhuriyet öğretmeninin sorunlarını çözmemektedir. Bu kanun teklifi eğitim fakültelerine başarısız derken Millî Eğitim Akademisiyle eğitim fakültelerine yeniden görev vermektedir. Bir öğretmen yetiştirme politikanız olmaması nedeniyle 68 binde olan atanmayan öğretmen sayısı 1 milyona gelmiştir ve Millî Eğitim Akademisini bile açıp kapayıp açıp kapayıp farklı farklı politikalar uygulamaktasınız. Peki, bunlar yok; ne var? Birleştirilmiş okullar var. Son gün kapanan, son gün, 1 Eylülde kapanan, 8 Eylülde kapanan okullar var. Taşınan, boşaltılan okullar var. Aynı binada 4 okul var idi, biz uyarınca aynı binada 2 okula indiniz. Karanlıkta okula giden çocuklar var. Dün, yaz saati uygulamasını büyük bir başarıyla reddettiniz. Okulda yemek yok, Sayın Bakan çıktı dedi ki: “Yemek yok çünkü yemek yapacak yer de yok, personel de yok.” Bir de üstüne kalktı dedi ki: “Yemek yapsak çocuklar zaten onu beğenmez.” Temiz su yok, okullarda çocukları temizleyemediğiniz tuvaletlerden su içmek zorunda bırakıyorsunuz, bir bardak temiz su içecekleri sebiller yok. Güvenlik yok, güvenlik olmadığı için çocuklar ölüyor, öğretmenler ölüyor, müdürler ölüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özçağdaş, tamamlayın.

SUAT ÖZÇAĞDAŞ (Devamla) – Okullarda temizlik yok. Sayın milletvekilleri, 2 Eylül tarihinde okullar açıldı. Sayın Bakan 19 Eylül tarihinde, on yedi gün sonra personel alacağını söyledi. Okullar açıldıktan on yedi gün sonra 120 bin personel alınacağını ve bu personeli 8 bin liraya çalıştırmak istediğinizi söylediniz. Ben, vicdanınıza hayret ediyorum. Siz, insanların 8 bin liraya nasıl çalışmayı kabul edeceklerini ve nasıl evlerine bakacaklarını tahmin ediyorsunuz; devleti nasıl yönetiyorsunuz, kesinlikle anlamıyorum. Deprem bölgesinde özel okullara destek veriyorsunuz ama okullardaki çocuklara bir servis, bir öğün yemek vermiyorsunuz. Güvenlik, iş sağlığı, meslek hastalıkları bu yasada yok. Okullarda “kettle” yasağı getiriyorsunuz tasarruf için. 30 kilometrenin üzerindeki çocuklara taşımayı kaldırıyorsunuz, proje okullara yandaş atamaya devam ediyorsunuz. Bu kanun hiçbir sorunu çözmez. Bunun da döndüğünü göreceksiniz.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler. Kabul etmeyenler. Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 39'uncu madde kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddeler oylanarak kabul edilmiş ve oylama tamamlanmıştır.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için beş dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 100 Milletvekilinin Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi açık oylama sonucu:

“Oy sayısı : 355

Kabul : 250

Ret : 105 (*)

 

 Kâtip Üye   Kâtip Üye

 Sibel Suiçmez   Adil Biçer

 Trabzon   Kütahya”

Sayın milletvekilleri, teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.55

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA

KÂTİP ÜYELER: Sibel SUİÇMEZ (Trabzon), Adil BİÇER (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Gündemdeki konular tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 15 Ekim 2024 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati:21.01


[(*) ](*) Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) esas numaralı Meclis Araştırması Önergeleri tutanağa eklidir.

[(*) ](*) 143 S. Sayılı Basmayazı 9/7/2024 tarihli 100’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

[(*)] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

[(*)]  Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

 

[(*)]