TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
64'üncü Birleşim
11 Mart 2025 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzurum Milletvekili Mehmet Emin Öz’ün, 12 Mart Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun 107’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Doğan Demir’in, Alevilerin temel hak ve taleplerine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Denizli Milletvekili Şeref Arpacı’nın, sanayici ve iş insanlarının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, ekonomik krize ilişkin açıklaması
2.- Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı’nın, Karahantepe Ören Yeri’nde yapılan kazılara ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın, 28 Şubat sonrası kadınlara tanınan özgürlüğe ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın, askerî hastanelerin tekrar açılması gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
6.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
7.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın, 13 Mart 1992 Erzincan depreminin yıl dönümüne ilişkin açıklaması
8.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, Tarım Bakanına seslenmek istediğine ilişkin açıklaması
9.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Suriye’de Alevilere yönelik katliama ilişkin açıklaması
10.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, Suriye’de Alevilere yönelik katliama ilişkin açıklaması
11.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
12.- Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca Demir’in, Suriye’de Alevilere yönelik katliama ilişkin açıklaması
13.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Suriye’de yaşanan şiddet olaylarına ve Alevilere yönelik saldırılara ilişkin açıklaması
14.- Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit’in, kadına şiddete ve kadın cinayetlerine, EĞİTİM SEN’e ilişkin açıklaması
15.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’nın, Osmaniyeli yer fıstığı üreticisine ilişkin açıklaması
16.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, Trabzon Fen Lisesindeki yangın güvenliği sorununa ilişkin açıklaması
17.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, belirli suç grupları içerisinde infaz indirimleri getirilmesi beklentisine ilişkin açıklaması
18.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Suriye’de Alevilere yönelik katliama ilişkin açıklaması
19.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, 14 Mart Tıp Bayramı'na ilişkin açıklaması
20.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
21.- Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir’in, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
22.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin'in düşman işgalinden kurtuluşunun 104'üncü yılına ilişkin açıklaması
23.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, Suriye’de sivillere yönelik saldırılara ve İsmail Kılıçarslan’a ilişkin açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir’in, iki hafta önce Dışişleri Bakanlığına bulunduğu çağrıya ve Kıbrıs’ta eğitim gören öğrencilerin ulaşım maliyetine ilişkin açıklaması
25.- Yalova Milletvekili Tahsin Becan’ın, SGK’nin bir günlük gecikme için uyguladığı faize ilişkin açıklaması
26.- Konya Milletvekili Ali Yüksel’in, emekli aylığı bağlanma oranı ve güncelleme katsayısının düşürülmesine ilişkin açıklaması
27.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, iklim kanununa ilişkin açıklaması
28.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın'da 2025 yılında tarım arazilerinin yalnızca yüzde 50'sine su verilmesi kararına ilişkin açıklaması
29.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
30.- Karabük Milletvekili Cevdet Akay’ın, Karabük’ün gerekli ulaşım yatırımlarını almadığına ilişkin açıklaması
31.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşunun 107'nci yılına, emeklilere verilecek bayram ikramiyesine, Suriye’deki gelişmelere, Vedat Milor’a açılan soruşturmaya, hâkimlik teminatına ve ihsasıreyler yapıldığına, sokak çetelerine, Kadıköy Belediye Meclisi Başkan Vekili Ahmet Kurtuluş’a ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in Meclis Başkanından inisiyatif almasını istediğine ilişkin açıklaması
32.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşunun 107'nci yılına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yaptığı değerlendirmeye, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ekonomiyle ilgili açıklamalarına ve 2023 yılının SGK Faaliyet Raporlarına ilişkin açıklaması
33.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, 27 Şubat 2025 tarihinde kamuoyuna duyurulan açıklamalara ve terörsüz Türkiye’ye, Suriye'nin Lazkiye ve Tartus kentlerinde yaşanan çatışmalara, ramazan ayına ilişkin açıklaması
34.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Suriye'nin Tartus ve Lazkiye kentlerinde Alevilere yönelik katliama, on bir yıl önce hayatını kaybeden Berkin Elvan’a ve Gezi eylemlerine, 12 Mart Gazi olaylarının yıl dönümüne, feminist gece yürüyüşlerine ve 8 Martta İstanbul'da yapılan eyleme, bugünkü gözaltı kararlarına, İklim Kanunu Teklifi’ne ilişkin açıklaması
35.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, emeklilere verilecek bayram ikramiyesine, Suriye'de Alevilere yönelik katliama ve İsmail Kılıçarslan’ın sözlerine ilişkin açıklaması
36.- Manisa Milletvekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu’nun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne, LGBT oluşumuna, ramazan ayına ve Filistin’e ilişkin açıklaması
37.- Siirt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne ilişkin açıklaması
38.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Gaziantep'teki zamlı doğal gaz faturalarına ilişkin açıklaması
39.- İstanbul Milletvekili Burak Akburak’ın, otobüs bilet fiyatlarına yapılan zamma ilişkin açıklaması
40.- Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı’nın, Rize’nin Ardeşen ilçesi Tunca beldesinde yaşayan vatandaşların mesajına ilişkin açıklaması
41.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Sincan Cezaevlerinin durumuna ilişkin açıklaması
42.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
43.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
44.- İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar’ın, Gaziemir’deki kurşun fabrikasında bulunan nükleer atıklara ilişkin açıklaması
45.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, Zonguldak’taki hava kalitesine ve İklim Kanunu Teklifi’ne ilişkin açıklaması
46.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Antalya’nın Elmalı ilçesindeki Yuva İlkokuluna ve köprülere ilişkin açıklaması
47.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, Suriye'de Alevilere yönelik katliama ilişkin açıklaması
48.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Suriye'de Alevilere yönelik katliama ilişkin açıklaması
49.- Antalya Milletvekili Cavit Arı’nın, emeklilerin bayram ikramiyesinin 4 bin TL’ye çıkarılmasına ilişkin açıklaması
50.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, Suriye'de Alevilere yönelik katliama ilişkin açıklaması
51.- İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın, Kadıköy Belediye Meclisinde yaşananlara ilişkin açıklaması
52.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un, esas komisyon olarak Dışişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilen (2/1612) esas numaralı Kanun Teklifi’ni geri aldığına ilişkin önergesi (4/96)
2.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü’nün, (2/2263) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ve Devlet Memurları Kanunu ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/95)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş ve beraberindeki heyetin Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te düzenlenecek olan Parlamentolar Arası Birlik (PAB) 150'nci Genel Kuruluna katılımı hususuna ilişkin tezkeresi (3/1078)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş ve beraberindeki Parlamento heyetinin Fransa'nın Strazburg şehrinde düzenlenecek olan Avrupa Parlamento Başkanları Konferansı'na katılımı hususuna ilişkin tezkeresi (3/1079)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen tarafından, Suriye'de sivilleri hedef alan şiddet olaylarının görüşülmesi amacıyla 11/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- İYİ Parti Grubunun, Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve 22 milletvekili tarafından, Suriye Lazkiye'de son dönemlerde artan saldırıların incelenmesi, bu saldırıların ardında yatan mezhebî, siyasi ve sosyoekonomik sorunların nedenlerinin tespit edilmesi, bu olayların ülke üzerinde yaşanması muhtemel yansımalarına karşı önlem alınması ve çözüm yollarının bulunması amacıyla 11/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, Suriye'de Alevilere yönelik gerçekleşen katliamlara ilişkin olarak 11/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Namık Tan ve arkadaşları tarafından, Suriye'de gerçekleşen yönetim değişikliğinin ardından kademeli olarak başlayan ve 6 Mart 2025 gününden itibaren çoğunluğu Alevi olan sivillere yönelik oluşan katliamların incelenmesi amacıyla 11/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
5.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 198 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin aynı kısmın 2'nci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun çalışma saatlerine, 198 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ve bu teklifin tümü üzerinde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılabilmesine ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Antalya Milletvekili Atay Uslu ile 131 Milletvekilinin Siber Güvenlik Kanunu Teklifi (2/2860) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 190)
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş'in, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'yle belirlenen %10'luk can suyu miktarının artırılması talebine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın cevabı (7/24102)
2.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız'ın, 2003 yılından günümüze kadar Bakanlık tarafından pazarlık usulü ile yapılan ihalelere,
Son beş yılda Bakanlıkça Kamu İhale Kanunu'nun 21/b maddesine göre ihalesi yapılmasına karşın işe başlanamayan projelere,
İlişkin soruları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın cevabı (7/24103), (7/24104)
3.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül'ün, Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi'ne ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır'ın cevabı (7/24156)
4.- Ankara Milletvekili Mesut Doğan'ın, uyuşturucu madde bağımlılığı ile mücadele kapsamında yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/24186)
5.- Ağrı Milletvekili Nejla Demir'in, yolsuzlukla mücadeleye ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/24278)
6.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ'ın, dijital mecralarda yaygınlaşan yasa dışı kumar ve bahis ile mücadeleye ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/24283)
7.- Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, emeklilerin ve kamu çalışanlarının maaşlarına yapılan zamma ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/24355)
11 Mart 2025 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Yasin ÖZTÜRK (Denizli), Rümeysa KADAK (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64'üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Görüşmelere başlamadan, gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
İlk gündem dışı söz, 12 Mart Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşunun 107'nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Erzurum Milletvekili Mehmet Emin Öz'e aittir.
Buyurun Sayın Öz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzurum Milletvekili Mehmet Emin Öz’ün, 12 Mart Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun 107’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET EMİN ÖZ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Erzurum, biliyorsunuz, bundan yüz yedi yıl önce düşmandan kurtarıldı. Erzurum Türk tarihine, Türk coğrafyasına 1.945 metreden bakar; şehrin macerası düşünülürse bu yükseklik daima göz önünde bulundurulması gereken bir şey olur. Malazgirt Zaferi'nin açtığı gedikten yeni vatana giren cetlerimizin ilk fethettikleri büyük, merkezî şehirlerden biridir Erzurum. Türklerin Anadolu'daki ilk başkentidir Erzurum. Tarihin ikinci dönüm yerinde Millî Mücadele'nin ilk temeli gene Erzurum'da atılır. Her şeye rağmen hür ve müstakil yaşamak iradesi ilkin bu kartal yuvasından kanatlanır. Atatürk, Erzurum'dan işe başlar, tıpkı ilk fetihler gibi oradan Anadolu'nun içine doğru yürür; oradan başlayarak yurdumuzu milletimizin tarihî hatırası adına yeni baştan fethederiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Erzurum 1048'de Türklerin eline geçti. Biliyorsunuz, 1071 Malazgirt Savaşı'yla beraber Erzurum Saltuk Bey'e verildi, Saltuk Bey Doğu Anadolu'da bir devlet oluşturdu ve buranın başkenti olarak da Erzurum'u seçti. Selçuklulardan sonra Erzurum sırasıyla Moğolların, Timurluların, İlhanlıların, Akkoyunlu ve Karakoyunluların ve nihayet Safevilerin ve Osmanlı'nın eline geçti. Çaldıran Zaferi'nden sonra Erzurum, 1829 yılına kadar Osmanlı Devleti'nin en önemli şehirlerinden biri oldu.
Ve değerli milletvekilleri, Erzurum, 1829 yılına kadar çok müreffeh bir şehirdi. Evliya Çelebi Erzurum'da gümrük memurluğu yaptı. Erzurum'u anlatırken şöyle diyor: "Osmanlı'nın 3 tane büyük gümrük şehri vardır; İstanbul, İzmir ve nihayet Erzurum." 1829 yılında Ruslar Erzurum'u işgal ettikten sonra Erzurum'un nüfusu 132 binden 60 bine düştü. O tarihten sonra, uğursuz 93 Muharebesi'nden sonra Erzurum'un nüfusu biraz daha azalırken 93 Harbi'nde kaybettiği toprakları geri kazanmak için Sarıkamış Harekâtı'na girişildi ve bundan sonra tekrar Erzurum Rusların egemenliği altına girdi.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir'de Erzurum'dan bahsederken "3 defa geldim Erzurum'a; birincisinde oldukça bayındır, ticaret yolları üzerinde, şehirde ticaret yapılır, eğitim çok iyi, 33 tane medresesi var, bir ilim şehri netice itibarıyla." der. İkinci geldiğinde "Erzurum, tamamen ölümün zafer kazandığı bir şehir hâline gelmişti." diye anlatır ve nüfusu da 8 bine düşmüştür. 1916 yılında Sarıkamış Harekâtı'ndan sonra Erzurum Rusların yönetimine girer ve 1917'de ihtilal olup Ruslar çekilince bu sefer Ermenilere bırakırlar. Bu Ermeniler Erzurum'da büyük katliamlar yaparlar. Değerli milletvekilleri, sebebi şudur: 1829 ve 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında Ruslar Erzurum'dan epey bir sayıda Ermeni götürmüşlerdir, onların torunları ve çocukları Rus ordusuyla gelmişler ve Ruslar çıkarken bunlara teslim etmiş Erzurum'u. İşte, bu anlattığımız dramatik katliamları bu Ermeniler yapmıştır. Kâzım Karabekir nihayet 12 Mart 1918 yılında Erzurum'u düşman işgalinden kurtarmış ancak Erzurumlular buna sevinememişlerdir çünkü bir süre sonra Mondros Mütarekesi'nin 7'nci ve 24'üncü maddelerine dayanılarak Erzurum yeniden bir kuşatma altında, bir işgal altında kalma durumuyla karşı karşıya gelmiştir. 10 Mart 1919 yılında Erzurum'un ileri gelenleri Vilâyât-ı Şarkiye Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetinin bir şubesini Erzurum'da kurmuş, şehir Birinci Dünya Savaşı ve Cumhuriyet Dönemi'nde devletin Doğu siyasetinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Değerli arkadaşlar, Erzurum hem Osmanlı döneminde hem Cumhuriyet Dönemi'nde bir askerî garnizon şehri olarak tasarlanmış; Rusya, İran ve Kafkaslara yapılan askerî üs görevini üstlenmiştir. Bu nedenle, bu olay şehrin gelişimini zora sokmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öz, buyurun, lütfen tamamlayın.
MEHMET EMİN ÖZ (Devamla) - Arkadaşlar, nihayet Cumhuriyet Dönemi'nde ilk üniversitenin kurulmasıyla beraber şehrimiz kültür ve ticaret alanındaki gelişimini devam ettirmiştir. Erzurum en büyük gelişimini şüphesiz son yirmi yılda yakalamıştır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın şehrimize olan büyük ilgisi sayesinde eğitim, sağlık, kültür alanlarında önemli atılımlar yapılmıştır. O nedenle Cumhurbaşkanımıza şükranlarımı sunuyorum. 12 Mart 1918 Erzurum'un kurtuluşu bütün Türkiye'nin kurtuluşunun bir müjdesi gibidir. O nedenle, hem Erzurum'un hem de Türkiye'nin kurtuluş bayramını kutluyorum.
Genel Kurulu ve halkımızı saygıyla sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz talebi, Alevilerin temel hak ve talepleri hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Doğan Demir'e aittir.
Buyurun Sayın Demir. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Doğan Demir’in, Alevilerin temel hak ve taleplerine ilişkin gündem dışı konuşması
DOĞAN DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye'de Aleviler katlediliyor. Bugün burada sadece Türkiye'deki Alevilerin sorunlarını, haklarını değil aynı zamanda bölgemizde yaşanan insanlık dışı bir olayı da gündeme getirmek zorundayız. Suriye'nin kuzeyinde HTŞ tarafından Alevi topluluklarına yönelik korkunç bir katliam gerçekleştirilmektedir; kadın, çocuk, yaşlı demeden birçok insan canice katledilmektedir. Bu saldırı sadece bir mezhep çatışması değil doğrudan bir etnik temizlik girişimidir. "Esad'ın kalıntıları" söylemiyle, kadın çocuk demeden sivilleri öldürmek caniliktir. Esad'ın yaptıklarını tasvip etmediğimiz gibi bugün yaşananları da asla tasvip etmiyoruz. Zulüm kimden gelirse gelsin zulme karşı durmak hepimizin insani görevidir. Türkiye Cumhuriyeti olarak komşu ülkemizde yaşanan bu tür katliamlara sessiz kalamayız. Uluslararası hukuka aykırı olan bu vahşetin sorumluları derhâl hesap vermelidir. Hükûmetin ve Dışişleri yetkililerinin bu saldırıyı en sert şekilde kınaması, uluslararası platformlarda bu konunun gündeme getirilmesi ve saldırıyı düzenleyen terör gruplarına karşı çok net bir tavır alması gerekmektedir.
Öte yandan, ülkemizde yıllardır süren terör sorununun çözülmesi için adım atan, elini taşın altına koyan herkese buradan teşekkür ediyorum. Hazır bir barış süreci inşa ediliyorken Alevilerin sorunlarının da çözüme kavuşturulması için tüm siyasi partileri birlik, beraberlik içerisinde olmaya ve tarihî sorumluluk almaya davet ediyorum.
Ülkemizin kanayan yaralarından biri olan, Alevi yurttaşlarımızın yıllardır süregelen temel hak ve taleplerini, eşit yurttaşlık mücadelelerini ve kamu hizmetlerinden eşit yararlanma konusunda karşılaştıkları engelleri dile getirmek istiyorum. Aleviler bu toprakların öz evlatlarıdır; yüzyıllardır bu kadim coğrafyada barış içinde yaşayan, emeğiyle, sanatıyla, kültürüyle ülkemizin zenginleşmesine katkı sunanlardır fakat ne yazık ki geçmişten bu yana hak ettikleri eşit yurttaşlık talepleri karşılanmamaktadır. Anayasal olarak her bireyin din, mezhep ve inanç özgürlüğü güvence altına alınmış olmasına rağmen uygulamada Alevilere yönelik ayrımcılıklar maalesef sürmektedir. Alevilerin talepleri herhangi bir ayrıcalık talebi değil tamamen eşit yurttaşlık ekseninde, temelinde taleplerdir.
Bu talepleri ana hatlarıyla sıralayacak olursak... Alevilerin ibadethaneleri olan cemevleri hukuki statüye kavuşturulmamış ve bir türlü resmî ibadethane olarak kabul edilmemiştir, Anayasa Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına rağmen cemevleri hâlâ yasal olarak tanınmamaktadır. Alevi yurttaşlar vergileriyle devlete katkıda bulunmalarına rağmen devletin hizmetlerinden eşit şekilde yararlanmamaktadır. Alevi çocukları yıllardır zorunlu din derslerinde kendi inançlarını yok sayan, hatta Aleviliği yanlış ve ön yargılı bir şekilde anlatan müfredatla eğitim almak zorunda kalıyor. Aleviler, çocuklarının inançları doğrultusunda eğitim alabilmesini talep etmektedir. Türkiye'de kamu yönetimi içerisinde Alevilere yönelik sistematik bir dışlanma olduğu açıktır. Kamu kurumlarında özellikle valilik, kaymakamlık, emniyet müdürlüğü gibi üst düzey pozisyonlarda Alevilere yer verilmemektedir. Hatta, Alevi kimliği bilinen kişilerin kamuda yükselmesi neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin her vatandaşı etnik kimliği, dini veya mezhebi ne olursa olsun eşit fırsatlara sahip olmalıdır. Devletin liyakat esasına göre hareket etmesi ve mezhepçi ayrımcılıktan uzak durması gerekmektedir. Ülkemizin pek çok bölgesinde Alevi köylerinin yol, su, elektrik, internet gibi altyapı hizmetlerinden mahrum bırakıldığına şahit oluyoruz. Devlet kendi vatandaşları arasında böyle bir ayrım yapamaz. Kamu hizmetleri herkes için eşit bir şekilde sağlanmalıdır. Tarih boyunca Aleviler sadece haklarından mahrum bırakılmakla kalmamış, aynı zamanda büyük acılara da maruz kalmıştır. Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta, Gazi Mahallesi'nde yaşadığımız acılar, Alevilere yönelik kitlesel katliam ve saldırılar en acı örnekleridir. Bu olayların failleri de ya hiç yargılanmamış ya da sembolik cezalarla korunmuştur.
Bugün burada dile getirdiğim sorunlar Türkiye'nin demokrasisi, hukukun üstünlüğü ve toplumsal barışı açısından hayati öneme sahiptir. Aleviler bu ülkenin asli unsurlarıdır ve hak ettikleri eşit yurttaşlık hakkına bir an önce kavuşmalıdır. Cemevleri resmî ibadethane olarak bir an önce tanınmalıdır. Alevi çocuklarına inançlarına uygun eğitim hakkı sağlanmalıdır. Kamu yönetiminde liyakat esas alınmalı ve Alevilere yönelik ayrımcılık son bulmalıdır. Alevi köylerinin yol ve altyapı sorunları bir an önce çözülmelidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz, sanayici ve iş insanlarının sorunları hakkında söz talep eden Denizli Milletvekili Şeref Arpacı'ya aittir.
Buyurun Sayın Arpacı. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Denizli Milletvekili Şeref Arpacı’nın, sanayici ve iş insanlarının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ŞEREF ARPACI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Suriye'de Alevilere yönelik katliamı kınayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Türkiye ekonomisi derin bir krizin içinde, başta emekliler ve sabit ücretle çalışanlar olmak üzere toplumun her kesimi, son üç senelik süreçte yapılan hatalar sebebiyle hiperenflasyon, stagflasyon, skimpflasyon gibi kanser hâlini almış enflasyonun her çeşidiyle tanışmak zorunda kaldı. Enflasyonla mücadele için Mehmet Şimşek ve ekibi sıkı para politikalarıyla tabiri caizse Türk ekonomisine kemoterapi uygulayarak enflasyonla mücadele ediyor. Ama baz etkisiyle, ama uygulanan politikalarla enflasyonda az da olsa düşüş var fakat vücut bu kemoterapi tedavisine artık dayanamıyor. Tümör yani enflasyon küçüldü fakat aynı zamanda nabız düştü, solunum yetmezliği var, kaslar eriyor, vücudu yani Türkiye ekonomisini ayakta tutan sanayici, ihracatçı, çiftçi, esnaf kötü durumda; Türkiye ekonomisi bir türlü yoğun bakımdan çıkamıyor, hem enflasyonla mücadelede istenilen sonuç alınamıyor hem de dinamikler artık iflas noktasında. Sıkı para politikası dışında başka tedavi uygulamaları yapmak zorundayız. Sıkı maliye politikası, yapısal reformlar, hukuk ve adalet sistemini geliştirmeden güven tesis edemeyiz, Türkiye ekonomisini ayağa kaldıramayız.
Peki, Hükûmet ne yapıyor, mesela Sanayi Bakanı? Diyanet İşleri Başkanlığından daha düşük bütçesiyle kafayı takmış yüksek teknoloji ürünlerine, diğer tüm sektörlere sırtını dönmüş; sanayiciyi katma değerli, verimli üretim yapmamakla suçluyor. Bugün Türkiye'nin ihracat kilogram fiyatı 1,5 dolar seviyesindeyken hazır giyim ihracatı yapan bir firmanın ortalama kilogram fiyatı 25 dolar seviyesinde. Beğenmediği tekstil sektörü bu ülkenin kadın istihdamına en büyük katkıyı sağlıyor, hem de 35 milyar dolarlık bir gelir yaratıyor ama tekstil sektörü eriyor. İstihdam kaybı resmî rakamlara göre 300 bin kişi; yatırım Mısır'a kaçıyor.
Sanayi Bakanı tekstilin de içinde olduğu 4 sektör için teşvik paketi açıkladı, teşekkür ederiz ama bir sorun var. Bu teşvik paketi sanki vermemek üzerine kurgulanmış gibi, 250 kişinin üzerinde çalışanı olan bu teşvikten yararlanamıyor. İyi de tekstil sektöründe büyük firmalar siparişi alır ve piyasadaki tüm küçük tedarikçilerinin kapasitelerini doldurur; fason dokumacılar, konfeksiyoncular, etiketçiler, nakışçılar, matbaalar, bu tedarikçiler bu sayede üretim yaparlar. Büyük firmalara teşvik vermeyip rekabet gücünü artıramazsak piyasadaki KOBİ'lere de bir faydamız olmaz.
Ayrıca, aylık çalışma günü düşen bu teşvikten yararlanamıyor. Zaten piyasalar kötü, kapasite kullanımı her ay düşüyor. Bir çalışan hasta oldu diyelim, bir ay rapor aldı, aylık çalışma gününüz düştü diye bu teşvikten yararlanamıyorsunuz, böyle teşvik olur mu! Bakanın reel sektörden ne kadar uzak olduğunun göstergesidir bu paket ve ivedilikle düzenlenip tüm firmalara verilmesi, sektördeki tüm firmalara verilmesi ve şartlarının gevşetilmesi gerekiyor.
Faiz yüzde 50'den 40'a düştü diye seviniyoruz. İyi de bu düşüşü reeskont kredilerine hâlâ yansıtmadılar. EXIMBANK kredileri peşin faiz ödemeli, hâlâ 30 seviyesinde yani aslında yüzde 38. Döviz hâlâ baskılanıyor, faiz, enflasyon, döviz denkleminde kaybeden ihracatçı oldu. Bu politika devam edecekse yüzde 25 döviz bozdurma zorunluluğu kalkmalı, ihracat bedelinin tamamını bozduranlara verilen prim en az yüzde 5 olmalıdır.
Bu ülkedeki temel problem, mevcut yönetimin, kolay yoldan para kazanan sermaye ile ömrünü sanayicilikle geçirmiş, birikimini yapmış insanları birbirine karıştırmasıdır. Rekabetçi olmak verimli üretim kadar ekosistemle de alakalıdır. Şimdi size soruyorum: Rakipleriniz yüzde 2-3 faizle on yıl vadeli kredilerle borçlanırken, Uzak Doğulu şirketler ham maddeye en az yüzde 30 daha ucuz ulaşabilirken, eğitim sistemindeki çarpıklıklar yüzünden insan kaynaklarımız bu kadar sınırlıyken...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞEREF ARPACI (Devamla) - Bir dakika daha rica ediyorum Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Arpacı.
ŞEREF ARPACI (Devamla) - ...bu ülkede servet transferiyle kolay yoldan para kazanmanın çok fazla yolu varken, ülkenin kaynakları damatlara, yandaşlara aktarılırken ve en acısı iş insanlarını temsil eden TÜSİAD Başkanları çok da haklı konuşmalarından dolayı gözaltına alınıp yurt dışına çıkış yasağı getirilirken biz nasıl dünyayla rekabet edip varlığımızı sürdürelim ve neden yüksek teknoloji ürünler üretecek fabrikalara yatırım yapalım? Bu tablonun sorumlusu Erdoğan ve AKP iktidarıdır. İktidara geldiğimizde üretimi teşvik eden, sanayiciyi destekleyen, Türkiye'yi yeniden üreten bir ülke hâline getirecek politikaları hayata geçireceğiz. Bu ülkede sivil toplum, akademi, iş insanları konuşacak, eleştirecek. Biz "Sus!" dediğinizde susmayacak, "Otur!" dediğinizde oturmayacağız. Türkiye'nin geleceğini korkuyla değil adaletle inşa edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞEREF ARPACI (Denizli) - CHP iktidarında göreceksiniz her şey çok güzel olacak. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 30 milletvekiline yerlerinden birer dakikayla söz vereceğim.
İlk söz Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar'a aittir.
Buyurun Sayın Yontar.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, ekonomik krize ilişkin açıklaması
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - Sayın Başkan, beş yıldır nas politikalarının tetiklediği ekonomik krizden çıkamıyoruz. Yirmi bir aydır görevde olan Mehmet Şimşek de ekonomide yeni bir sayfa açmayı başaramadı. Merkez Bankası politika faizini 2,5 puan aşağı çekerek yüzde 42,5'a indirdi. Son üç toplantıda toplam faiz indirimi 7,5 puan oldu ama vatandaşın enflasyonu bir türlü düşmüyor. Dünyada enflasyonunun en yüksek olduğu 5'inci, Merkez Bankası faizinin en yüksek olduğu 2'nci ülke konumunda olmayı sürdürüyoruz. Adalete güveni tesis etmeden, kamu harcamalarında tasarruf yapmadan yurt dışından yabancı sermaye getirmek için dünyayı Evliya Çelebi gibi dolaşsanız da hukukun olmadığı ülkeye para da gelmez, yatırım da olmaz, o ülkede enflasyon da düşmez.
BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı.
Buyurun Sayın Yazmacı.
2.- Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı’nın, Karahantepe Ören Yeri’nde yapılan kazılara ilişkin açıklaması
CEVAHİR ASUMAN YAZMACI (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şanlıurfa'mızda neolitik dönemin önemli yerleşimlerinden biri olan Karahantepe Ören Yeri'nde yapılan kazılarda gün yüzüne çıkarılan eserler için Kültür ve Turizm Bakanlığının Geleceğe Miras Projesi kapsamında koruma çatısı yapılıyor. Bölgede 2019'da başlatılan kazılarda Göbeklitepe'yle aynı döneme tarihlenen T şeklindeki dikili taşlar, yapılar, heykeller ve pek çok obje bulundu. Arkeoloji dünyasında ve tarih çevrelerinde büyük yankı uyandıran eserler çatı sayesinde artık daha iyi korunacak. Tarihin, medeniyetlerin, kültürlerin beşiği şanlı şehrimizde yürütülen projelere büyük önem veren ve değer veren Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy nezdinde çalışmalarda emeği geçen herkese hemşehrilerim adına şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım.
Buyurun Sayın Yıldırım.
3.- İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın, 28 Şubat sonrası kadınlara tanınan özgürlüğe ilişkin açıklaması
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün "Bin yıl sürecek." dediğiniz 28 Şubat sürecinde "Dışarı!" "Dışarı!" diye tempo tutarak alkışlarla bu milletin Meclisinden, bu kürsüden kovduğunuz başörtüsünü, Recep Tayyip Erdoğan'ın 28 Şubat paçavrasını yırtıp atmasıyla kadınlara tanıdığı özgürlük sonrası bugün başörtülü değil çarşaflı bir kadını CHP parti meclisinde "İçeri!" "İçeri!" diyerek, tempo tutturarak alkışlatan adamın adıdır Recep Tayyip Erdoğan.
Rahmetli üstat Kadir Mısıroğlu yıllar önce söylemişti ancak pek dikkat çekmemişti. Peki, ne demişti Kadir Mısıroğlu? "Zaten yakında 'Ben daha iyi Müslüman'ım.' diye yarışacaklar, 'Ey millet, ben daha iyi Müslüman'ım, bana oy ver.' diyecekler." demişti. Bu ifadeyi tekrar hatırlatmak istedim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal.
Buyurun Sayın Aksakal.
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın, askerî hastanelerin tekrar açılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ÖNDER AKSAKAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
15 Temmuz hain darbe kalkışmasından sonra askerî sağlık sistemi kaldırılmış ve askerî hastaneler kapatılmıştı. Askerî hastane olarak GATA'nın en kısa zamanda tekrar açılmasını mutlak bir ihtiyaç olarak görüyoruz, umarım devletimiz bu ihtiyacı bir savaşla tecrübe etmez. Sağlık Bakanlığına devredilen Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesinin mevcut pozisyonunu koruması, Millî Savunma Bakanlığı kampüsü içinde yeni bir hastanenin yapılması ve GATA adını alması; Erzurum, İzmir, İstanbul, Adana, Diyarbakır, Malatya illerine birer askerî hastane inşası uygun olacaktır.
Hâlen Gülhane Tıp Fakültesinden yılda yaklaşık 500 askerî hekim mezun olmaktadır, mezunlar kıtalarına gidecektir. İhtisas eğitimleri, yeni yapılacak GATA Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılabilir. Şu anda kıta ve birliklerin hekim ihtiyacı Sağlık Bakanlığı tarafından desteklense de bunun sürdürülebilirliği mümkün değildir. Özellikle birlik intikallerinde ve olası sefer durumunda bu ihtiyaçlar Sağlık Bakanlığı tarafından karşılanamaz hâle gelecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu.
Buyurun Sayın Türkoğlu.
5.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - İktidarınız yine Türk emeklisini insandan saymadı. Çok değil, bundan yedi yıl önce, 2018'de asgari ücret 1.603 liraydı ve bayram ikramiyesi 1.000 lira yani asgari ücretin yüzde 62'siydi. Bugüne hesaplarsanız emekliye 13.700 lira ikramiye vermeniz gerekir ama siz ne yaptınız? İyice gözden çıkardığınız, ölüme terk ettiğiniz emekliye yalnızca 5 kişilik bir ailenin dört günlük sadakayıfıtrı olan 4 bin lirayı layık gördünüz. Yani bunun adı "ikramiye" falan değil, olsa olsa "sadakayıfıtır" olur. Yazıklar olsun!
BAŞKAN - Adana Milletvekili Bilal Bilici.
Buyurun Sayın Bilici.
6.- Adana Milletvekili Bilal Bilici’nin, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
BİLAL BİLİCİ (Adana) - Evet, emekli perişan; emeklilerimize ödenecek bayram ikramiyesi bu sene 4 bin lira olarak açıklandı. Bu ekonomik şartlarda ve önlenemeyen enflasyonda emeklinin nasıl geçinmesini bekliyorsunuz, bunu sormak istiyorum. Gıda fiyatlarının astronomik artışlarını hepimiz görüyoruz. Ocak 2020'den beri dünyada et fiyatları yüzde 13 artmışken Türkiye'de yüzde 870 arttı; evet, yanlış duymadınız, yüzde 870. Emekli, 2018'deki ikramiyesiyle 24 kilogram dana kıyma alırken şimdi ancak 5-6 kilogram alabilmekte. Mübarek ramazan ayında bile emeklilerimiz iftar saatini kara kara düşünür oldu; vakitlerini, zamanlarını ucuz et veya ekmek kuyruklarında geçirmekte. Talebimiz, bayram ikramiyesinin doğru seviyeye çekilmesidir.
BAŞKAN - Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman.
Buyurun Sayın Karaman.
7.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın, 13 Mart 1992 Erzincan depreminin yıl dönümüne ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 13 Mart 1992 Erzincan depreminin yıl dönümünde depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum. 1939 Erzincan ve 6 Şubat Maraş depremleri olmak üzere hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum.
Erzincan'ımızı geçmişte yaşadığı acı tecrübelerden ders çıkararak depreme karşı en hazırlıklı illerden biri hâline getirmek için çalışıyoruz. Bu doğrultuda, ilimizdeki tüm okullar depreme dayanıklı hâle getirildi. Kamu binaları başta olmak üzere tüm binaları depreme dayanıklı hâle getirmek için çalışıyoruz. Ayrıca Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi bünyesinde 2022 yılında Deprem Teknolojileri Enstitüsü kuruldu ve bilimsel çalışmalarına devam etmektedir. Bu önemli çalışmalarda emeği geçen başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a, son Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım'a, Millî Eğitim Bakanımız Sayın Yusuf Tekin'e ve Valimiz Sayın Hamza Aydoğdu'ya teşekkür ediyorum.
Erzincan'ın depreme tam...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı.
Buyurun Sayın Sarı.
8.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, Tarım Bakanına seslenmek istediğine ilişkin açıklaması
SERKAN SARI (Balıkesir) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Buradan Tarım Bakanına sesleniyorum: Süt üreticisi kan ağlıyor, hayvan üreticisi, çiftçimiz ne yazık ki mağdur durumda ve Tarım Bakanlığı bu üreticilerin durumunu görmezlikten geliyor çünkü AKP'nin tarım politikaları çiftçiyi desteklemek yerine ona köstek olmayı tercih ediyor. Bugün bir çuval 19-20 randıman yem 720 TL yani 40 hayvanı olan bir çiftçinin, süt üreticisinin aylık yem maliyeti 155 bin lira. Peki, süt satışından elde ettiği gelir ne kadar? 115 bin lira. 40 hayvan için ayda 40 bin lira zarar ediyor, hayvan başına 1.000 lira zararı var. Çiftçimiz Tarım Bakanlığından destek beklerken gördüğü ne? Aşı ve küpe paralarının desteklerden yani yatmayan desteklerden kesileceği haberiyle karşı karşıya geliyor. Buradan, Tarım Bakanından acil müdahale etmesini, yem desteklerinin artırılmasını, süt üreticimizin desteklenmesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Uşak Milletvekili Ali Karaoba.
Buyurun Sayın Karaoba.
9.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Suriye’de Alevilere yönelik katliama ilişkin açıklaması
ALİ KARAOBA (Uşak) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Suriye'de cihatçı gruplar tarafından Alevi sivillere yönelik saldırıların ve katliamların meşrulaştırılması kabul edilemez. Bizler ömrümüzü mezhep siyaseti üzerinden nefret kusanlara karşı mücadele etmekle geçirdik. Dünyanın neresinde olursa olsun insanlar inancı ve etnik kimliğiyle asla dışlanamaz, şiddete maruz bırakılamaz. Lazkiye'de ve Suriye'nin diğer bölgelerinde binlerce Alevi sivilin cihatçı çeteler tarafından katledildiğine dair bilgilerden sonra Türkiye bu konuda sessiz kalmamalı, bu insanlık dramına gözlerini kapatmamalıdır. Suriye'de sivillere yapılan bu zulme karşı Türk siyasetinde farklı düşünceden tüm partiler sorumluluk alarak katliama son verilmesi için çalışmalıdır. Suriye'deki Alevi katliamının durdurulması için tüm siyasi partileri sorumluluk almaya davet ediyorum. Soykırım bir an önce durdurulmalı, vatandaşlarımızın can güvenliği sağlanmalıdır. Zulüm nereden gelirse gelsin karşıyız.
BAŞKAN - Amasya Milletvekili Reşat Karagöz.
Buyurun Sayın Karagöz.
10.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, Suriye’de Alevilere yönelik katliama ilişkin açıklaması
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Suriye'de 8 Aralıktaki rejim değişikliğinin ardından Alevi canlarımıza karşı büyük bir kıyım, büyük bir zulüm yaşanıyor. Lazkiye'de, Tartus'ta, Hama'da Alevi ocakları söndürülüyor, yüzlerce, binlerce can katlediliyor. Yaşananların baş sorumlusu olan Colani kırmızı halılarla ülkemizde ağırlanıyor, katil HTŞ bu Hükûmet tarafından hürmet görüyor. Bu katliamın önünü açanlar; kadın çocuk, genç yaşlı demeden canlarımızın feryadına kulak tıkayanlar Yezid'le aynı safta duranlardır. Herkes şunu çok iyi bilsin ki Aleviler tarih boyunca kimseye boyun eğmedi, eğmez; zalimin önünde diz çökmedi, çökmez. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere tüm insan hakları derneklerini göreve davet ediyorum. Zalimin zulmü var ama Kerbelâ'dan beri haklıyız. Yezid'in soyu tükenmedi ama biz de Hüseyin'in torunlarıyız diyor ve bu katliamı gerçekleştirenleri, bu zulme sessiz kalanları lanetliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Samsun Milletvekili Murat Çan.
Buyurun Sayın Çan.
11.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
MURAT ÇAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Emekliye hayatı zehir edenlerin kendi hayatları da zehir olsun. İlk kez 2018'de 1.000 lira olarak verilmeye başlanan emekli bayram ikramiyesi o tarihte asgari ücretin yüzde 62'sine denk geliyordu. Yine o tarihte en düşük emekli maaşı 939 liraydı. Bayram ikramiyesi maaşın 1,06 katıydı ve şimdi an itibarıyla emekli ikramiyesi 4 bin lira olacak. İkramiye en düşük emekli maaşına oranla yüzde 72 erimiş olacak. Hazineyi boşaltıp hortumun ucunu da yandaşlarına bağlayan bu iktidar emeklimizi açtık ve sefalete mahkûm etmiştir. Bu zulüm düzenini değiştirmek boynumuzun borcudur.
AKP iktidarı gidecek, emeklimiz nefes alacak, insanca yaşayacak diyorum.
BAŞKAN - Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca.
Buyurun Sayın Karaca.
12.- Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca Demir’in, Suriye’de Alevilere yönelik katliama ilişkin açıklaması
SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Teşekkürler Sayın Başkan.
AKP iktidarına Suriye'de Alevi katliamlarına sessiz kalıyorsunuz demiyoruz. Siz hep bir ağızdan "Suriye'nin birliğine dönük bir saldırı, provokasyon." diyerek katliama açıktan destek veriyorsunuz. Ağzınızdan "antiemperyalizm" lafı düşmüyor ama rant kapma yarışında bir avuç sermayedarın çıkarı için Orta Doğu'nun yakılıp yıkılmasına göz yumup cihatçıların sırtını sıvazlamaktan geri durmuyorsunuz. Suriye'de ABD ve İsrail'le çıkar birliği içinde sömürücü iktidarın el değiştirmesine önayak olan Erdoğan iktidarı değilmiş gibi Alevileri emperyalizmin maşası olmakla suçlayıp açık düşmanlık edenlere sessiz kalıyorsunuz, onlara arka çıkıyorsunuz. IŞİD artıklarını "Suriye Millî Ordusu" adı altında maaşa bağlayan, HTŞ'ye El Nusra döneminden bu yana destek veren Erdoğan iktidarı bu Alevi katliamının da sorumlularından biridir. Değiliz diyorsanız, cihadistlere her türlü finansal, lojistik ve askerî desteği kestiğinizi derhâl açıklayın. Alevilere yönelik nefret söylemlerini derhâl durdurun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Adana Milletvekili Orhan Sümer.
Buyurun Sayın Sümer. (CHP sıralarından alkışlar)
13.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Suriye’de yaşanan şiddet olaylarına ve Alevilere yönelik saldırılara ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Suriye'de yaşanan şiddet olayları ve özellikle Alevilere yönelik saldırılar, toplu cinayetler sınır bölgemizde yaşayan vatandaşlarımızda endişe yaratmaktadır. Özellikle Adana, Hatay, Gaziantep ve Mersin gibi illerimizde akrabalık bağı olan vatandaşlarımız için bu durum toplumsal huzuru koruma açısından dikkatle ele alınmalıdır. Sınır güvenliğini sağlayarak ve bölgede yaşayan tüm vatandaşlarımızın güvenliği temin edilerek endişeler giderilmelidir. Ayrıca, toplumsal barışı korumak için farklı kesimler arasında diyalog veya dayanışma artırılmalı, provokasyonlara karşı ortak bir bilinç oluşturulmalıdır. Bu sayede, demokratik yapımız korunurken birlik ve beraberliğimiz güçlendirilmelidir. Ülkemizde asla görmek istemediğimiz, daha önce de Madımak'ta, Başbağlar'da acıyla tecrübe ettiğimiz görüntüleri asla yaşamak istemiyoruz. Suriye'de yaşanan rejim değişikliği sonrasında kendisini zafer kazanmış gibi ilan eden AKP iktidarı yaşanan vahşet görüntülerine daha fazla sessiz kalmamalıdır.
BAŞKAN - Van Milletvekili Gürcan Kaçmaz Sayyiğit.
Buyurun Sayın Sayyiğit.
14.- Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit’in, kadına şiddete ve kadın cinayetlerine, EĞİTİM SEN’e ilişkin açıklaması
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Kadına şiddet ve kadın cinayetleri ülkenin en temel gündemi olmaktan çıkmış değil. Siyasi iktidarın kadın karşıtı politikalarında değişen hiçbir şey yok. İstanbul Sözleşmesi'ni bir günde iptal eden, 6284'ü etkin kullanmayan bir iktidar mevcut. 2024 yılında kadın cinayeti 394; 394 can, 394 yaşam. Bu sebeple, 8 Martta, Amed'den İstanbul'a, Adana'dan Van'a; alanlardaydık, Ankara'daydık, her yerdeydik. Bugün, toplumsal cinsiyet eşitsizliği birçok sorunun kaynağı. EĞİTİM SEN'in cinsiyet eşitsizliğine yönelik çalışmaları toplumsal bir sorumluluğun gereğidir. Bunu kriminalize etmek ancak kronik bir kadın karşıtlığı olabilir. Kadını kamusal alandan çıkarmayı amaçlayan, kadın mücadelesinden rahatsız olanlara inat milyonlarca kadın "..."[1] demeye devam edecek. EĞİTİM SEN yalnız değildir, eğitimin yüz akıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Osmaniye Milletvekili Asu Kaya.
Buyurun Sayın Kaya.
15.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’nın, Osmaniyeli yer fıstığı üreticisine ilişkin açıklaması
ASU KAYA (Osmaniye) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Memleketim Osmaniye'nin coğrafi işaretli ürünü yer fıstığıdır. Coğrafi işaret, kültürel tanıtım yanında ürünlerin yerel kalkınmaya katkı sağlaması ve ürün üzerinden adil bir gelir sağlanması için veriliyor. Coğrafi işaretli ürünlerin dünyada 300 milyar dolar, Avrupa'da 150 milyar euro ticaret hacmi varken Osmaniyeli yer fıstığı üreticisi bu pazardan maalesef hakkını alamamakta. Artan üretim maliyetleri üreticileri zaten zorluyor. Yer fıstığı üretiminin azalacağına dair de kaygılar var. Osmaniyeli yerel üreticiler kendileri için altın niteliğinde olan yer fıstığından adil, sürdürülebilir ve eşit bir gelir elde etmek istiyorlar. Tarım Bakanlığına sesleniyorum: Osmaniyeli üreticinin sesini duyun. Yer fıstığına, diğer yağlı bitkilere ve buğdaya uygulanan destekleme priminin verilmesi için gerekli düzenlemeleri yapın. Kayıt dışı ekonominin önüne geçin.
BAŞKAN - Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez.
Buyurun Sayın Suiçmez.
16.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, Trabzon Fen Lisesindeki yangın güvenliği sorununa ilişkin açıklaması
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Sayın Başkan, Trabzon'un en köklü eğitim kurumlarından biri olan Trabzon Fen Lisesinde on iki yıldır devam eden yangın güvenliği sorunu öğrencilerimizin can güvenliğini ciddi şekilde riske atmaktadır. Öğrenciler yangın merdiveni, yangın sistemi olmayan yatakhanelerde yatmaktadırlar. 2012 yılında Bakanlık müfettişleri tarafından güvenlik raporunun olmadığı tespit edilmesine rağmen bugüne kadar hiçbir adım atılmamıştır. Bolu ve Samandağ'da yaşanan yangın faciaları ihmallerin bedelinin ne kadar ağır olduğunu hepimize göstermiştir. Yetkililere soruyorum: On iki yıldır bu sorun niye çözülemedi? Eğer bu bina tarihî eser statüsünde ise neden bağımsız bir pansiyon binası yapılmadı? Çocuklarımızın can güvenliğinden daha önemli ne olabilir? Yetkilileri uyarıyorum: Öğrencilerimizin can güvenliğini riske atmayın, gereğini derhâl yapın. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara.
Buyurun Sayın Kara.
17.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, belirli suç grupları içerisinde infaz indirimleri getirilmesi beklentisine ilişkin açıklaması
NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Toplumda birçok kesimden yurttaşlarımız her gün bizleri arayarak cezaevlerindeki koşullardan duydukları endişeyi aktarmaktalar. Doluluk oranlarındaki azaltma işlemi, belirli suç grupları içerisinde infaz indirimleri getirilmesi büyük bir beklentidir. Özellikle Covid mağdurları, öğrenci affı, milyonlarca ehliyet mağduru, şoför esnafı, hepsi ama hepsi adalet bekliyor. KHK'liler, haksızca ihraç edilenler, beraat almış olmalarına rağmen hâlâ görevlerine dönmeyen uzman çavuşlar, polisler, askerler... Bu ülkede adalet sistemini yeniden eski günlerine getirmek için hukuki düzenlemelerin bir an evvel yapılmasını istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Adana Milletvekili Ayhan Barut.
Buyurun Sayın Barut.
18.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Suriye’de Alevilere yönelik katliama ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, Suriye'de insanlık dışı vahşi bir katliam yaşanıyor. Bölgede Aleviler, farklı etnik ve mezhep grupları katledilirken tüm dünya bu vahşeti âdeta izliyor. Yürek dayanmaz acılar yaşanırken insan olan kimsenin kayıtsız kalmaması gereken bir süreç yaşanıyor. Bugün susmak, kayıtsız kalmak, izlemek, tepki göstermemek ve bu katliama ortak olmaktır. Herkesi bu duygularla harekete geçmeye çağırıyoruz. İktidarın "münferit olaylar" ve "provokasyon" olarak dediği her şey bir katliama dönüşüyor. Türkiye Cumhuriyeti devletinden, bir insani koridor oluşturması ve burada yaşayan Alevilerin hayata tutunabilmeleri için, yardım için adım atmasını bekliyoruz. Suriye'de yaşananlar kabul edilemez boyutta insanlık suçudur. Dolayısıyla uluslararası toplumu da göreve davet ediyoruz. Bundan sonra Suriye'nin bütünlüğünden yana olan tavrımız devam edecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Kırşehir Milletvekili Metin İlhan.
Buyurun Sayın İlhan.
19.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, 14 Mart Tıp Bayramı'na ilişkin açıklaması
METİN İLHAN (Kırşehir) - Teşekkür ederim Başkanım.
Üç gün sonra 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutlayacağız. Kırşehir'de uzun yıllar Eğitim ve Araştırma Hastanesinde doktorluk yapmış biri olarak üzülerek belirtmek isterim ki sağlık çalışanlarımızın çalışma koşulları, özlük ve ekonomik haklarına dair gün geçtikçe kötüye giden bir süreci yaşıyoruz. Durum o kadar kötü ki Tıp Bayramı'nda Bakanlığın yönetmeliğine karşı aylardır dile getirilen hiçbir eleştiriyi dikkate almamasına tepki olarak aile hekimlerimiz bu önemli günde iş bırakmak zorunda kalıyor ama buna rağmen Hükûmet yine görmezden geliyor.
Değerli milletvekilleri, birinci basamak sağlık hizmetlerinin temeli olan aile hekimliği sistemi açıkça alarm veriyor. Buradan tüm yetkililere sesleniyorum. Bu itirazlara kulak verin ve vatandaşlarımızın nitelikli ve erişilebilir sağlık hizmeti almasını zorlaştıracak uygulamalardan acilen vazgeçin ve tasarrufu ASM'lerdeki sağlık çalışanlarının emeğinde aramayın diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş.
Buyurun Sayın Gezmiş.
20.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye'de emekli vatandaşlarımız, artan enflasyona rağmen yetersiz maaş zamları sonucunda büyük mağduriyet yaşamaktadır. Seçim bölgem Giresun'da işsizlik ve göç sonucu çalışan nüfus oranı emekli nüfus oranının gerisinde kalmıştır. Dolayısıyla şehrimiz emekli kenti hâline dönüşmüştür. Emekli vatandaşlarımız ramazan öncesi, en azından bayramı rahat geçirebileceklerini, torunlarına harçlık verebileceklerini, birkaç gün olsun ekonomik sıkıntılardan uzak olacaklarını umut etmişlerdir. Maalesef, açıklanan 4 bin TL ikramiyeyle yine hayal kırıklığına uğramışlardır. Buradan yetkililere sesleniyorum: Emeklilerin bari bayramda olsun yüzünü güldürün, emekli ikramiyelerini en az 22 bin TL olarak düzenleyin. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir.
Buyurun Sayın Demir.
21.- Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir’in, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
ŞAHZADE DEMİR (Gaziantep) - Bismillahirrahmanirrahim.
Emekliler, maaşlarına en son yapılan zamla birlikte temel ihtiyaçlarını karşılamakta ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Emekli maaşı enflasyonun etkisiyle hızla erimektedir, emeklilerin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan çok çok uzaktır. 2025 yılı Ocak ve Şubat aylarında açıklanan enflasyon oranları emeklilerin alım gücünü de düşürmüştür. Bayramda emeklilere verilmesi planlanan 4 bin Türk liralık ikramiye ise yetersizdir. Bu rakamın daha önce de dile getirdiğimiz gibi en az bir maaş olacak şekilde revize edilmesi gerekmektedir. Böyle bir düzenleme emeklilerin daha rahat bir bayram geçirmelerini sağlayacak ve maddi sıkıntılarının bir nebze olsun azalmasına katkı sunacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan.
Buyurun Sayın Bayraktutan.
22.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin'in düşman işgalinden kurtuluşunun 104'üncü yılına ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyet kenti Artvin'imizin düşman işgalinden kurtuluşunun 104'üncü yılını kutlamanın coşkusu ve gururu içerisindeyiz. 7 Mart 1921'de kırk üç yıl süren işgal sonlanmış, Artvin kesin olarak vatan topraklarına katılmış, bu ülkenin kuzeydoğusunun kurtuluşu müjdelenmiştir. Artvin işgal altında olan ülkemizde yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen sahip olduğu manevi gücü ve bağımsızlık inancıyla büyük bir kahramanlık örneği sergilemiş ve özgürlüğüne kavuşmuştur. Atatürk ilke ve devrimlerinin ışığında daha aydınlık ve daha çağdaş bir Türkiye'ye ulaşma hedeflerimiz ve ülkemizi barış ve huzur dolu güzel günlerine yeniden kavuşturma sorumluluğumuzun bilinciyle, yüz dört yıl öncesinden aldığımız güç ve inançla Artvin'imizin, güzel ülkemizin aydınlık geleceği için mücadelemizi sürdürüyoruz.
Bu duygularla, kurtuluşunun 104'üncü yılında cumhuriyet kenti Artvin'imizin yolu açık olsun, doğum günü kutlu olsun, hep yolu aydınlık, hep Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yolu olsun diyor, ülkemizin her bir köşesindeki Artvinlilerin bu kurtuluş coşkusunu gururla kutluyor; başta Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşı olmak... (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko.
Buyurun Sayın Kanko.
23.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, Suriye’de sivillere yönelik saldırılara ve İsmail Kılıçarslan’a ilişkin açıklaması
MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Suriye'de, özellikle Lazkiye ve çevresinde sivillere yönelik vahşi saldırılar her geçen gün artıyor. Alevi köyleri ve mahalleleri hedef alınarak masum insanlar katlediliyor. AKP Hükûmetinin desteklediği Suriye yönetimi bu saldırıları durdurmak yerine göz yummakta, hatta dolaylı olarak teşvik etmektedir. Suriye'de masum sivillere yönelik gerçekleştirilen, insanlık onurunu ayaklar altına alan Alevi katliamını derin bir üzüntü ve öfkeyle kınıyoruz. İnancı, kimliği ne olursa olsun insan hayatına kasteden bu barbarca saldırılar insanlığa karşı işlenmiş en ağır suçlardandır. Mezhep ayrımı gözetmeksizin halkları birbirine düşman etmeye çalışan karanlık zihniyetlere karşı gereken adımlar derhâl atılmalıdır. Bu vahşette sessiz kalmak zulme ortak olmaktır. Dışişleri Bakanlığımız ve uluslararası toplumu bu insanlık suçuna karşı derhâl harekete geçmeye davet ediyorum.
Bu arada, Hükûmete yakın bir medyada yazarlık yapan İsmail Kılıçarslan'ı kullandığı kelimeler nedeniyle kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir...
Buyurun Sayın Özdemir.
24.- İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir’in, iki hafta önce Dışişleri Bakanlığına bulunduğu çağrıya ve Kıbrıs’ta eğitim gören öğrencilerin ulaşım maliyetine ilişkin açıklaması
NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Meclisimizin tek kadın Başkanı.
İki hafta önce, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'deki gelişmelerle ilgili olarak Dışişleri Bakanlığına Meclise bilgi vermesi çağrısında bulunmuştum; henüz haber yok.
Kıbrıs'tan söz ediyorsak oradaki eğitim gören öğrencilerimizin de bir sorununa değinmek istiyorum: Kıbrıs'ta yaklaşık 50 bin Türk öğrenci özellikle kayıt dönemlerinde Türkiye'den Kıbrıs'a ulaşım konusunda büyük bir maliyetle karşılaşıyor. Uçak biletleri 15 ila 30 bin lira gibi yüksek fiyatlara ulaşabiliyor, Mersin'den feribot seferleri düzenlense de bu seçenek alternatif olamıyor. Kayıt ve eğitim dönemlerinde fiyatların makul seviyelere çekilerek daha uygun ulaşım imkânlarının sağlanmasını talep ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Yalova Milletvekili Tahsin Becan...
Buyurun Sayın Becan.
25.- Yalova Milletvekili Tahsin Becan’ın, SGK’nin bir günlük gecikme için uyguladığı faize ilişkin açıklaması
TAHSİN BECAN (Yalova) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) son günlerde tefecileri sollamıştır. Bugün, her ayın sonunda günü gününe SGK'sini ödeyen esnafımız dalıp bir gün sonra ödediği zaman yüzde 4 gibi faizli ödemesinin dışında, bir de günü gününe ödediği zaman elde ettiği indirim primini de kaybetmektedir yani sonuçta bir gün için yüzde 20 gibi bir faizle karşı karşıyadır. Bu durumda, esnafımızın dalgınlığına gelip bir gün için SGK ödemesiyle cezalandırılmasını doğru bulmuyorum. Sonuç olarak, bir gün için yüzde 20'ye yakın faiz alınmaktadır; bu durum esnafın prim ödememesine neden olup af yasasını beklemesine de sebep olmaktadır. Bu nedenle, ödül yerine cezayı reva gören SGK'yi ve izlediği bu yanlış politikayı kınıyor, bu haksız uygulamayı derhâl sonlandırmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Konya Milletvekili Ali Yüksel...
Buyurun Sayın Yüksel.
26.- Konya Milletvekili Ali Yüksel’in, emekli aylığı bağlanma oranı ve güncelleme katsayısının düşürülmesine ilişkin açıklaması
ALİ YÜKSEL (Konya) - 5510 sayılı Kanun'da yapılan düzenlemeyle 2008 yılından itibaren emekli aylığı bağlanma oranı ve güncelleme katsayısı düşürülmüştür. Mevcut emekli maaşıyla bile geçinemeyen kamu ve özel sektör işçilerinin Ocak 2025 sonrası emekli maaşı yüzde 30 oranında azalmıştır. Milyonlarca işçinin mağduriyetini önlemek için güncelleme katsayısının yeniden belirlenmesi gerekmektedir. Derin yoksulluğun pençesinden kurtulabilmek ve asgari geçim seviyesine ulaşabilmek isteyen işçilerin ve emekli işçilerin sesi olarak karşınızda bulunuyorum. Bu düzenleme yapılmazsa hak ettiğinin yüzde 30 daha altında maaş almak zorunda kalan işçiler bastonla, koltuk değneğiyle, tekerlekli sandalyeyle de olsa ölene kadar işe gidip gelecek, emekli olmayı aklından bile geçirmeyecektir. Bu işin vebali işçinin hakkını gasbeden sendika...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla...
Buyurun Sayın Aşıla.
27.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, iklim kanununa ilişkin açıklaması
MEHMET AŞILA (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yüksek vergi ve enflasyonla vatandaşı, özelleştirmeyle ülkeyi, yanlış aile politikalarıyla aile ve gençliği bitirdiniz. Emekliyi, işçiyi bitirdiniz. İklim kanunuyla tarım, hayvancılık ve üretimi bitireceksiniz. İnsanı ve insanlığı yok etmeye çalışan siyonizm şimdi iklim krizi kisvesi altında çok daha tehlikeli bir planla karşımızda. İklim kanunu demek işsizlik, açlık, kıtlık ve nefes vergisi demek, karbon ayak izi demek. Karbon ayak izi, sıfır karbon, sıfır insan demek. Şu anki hayat pahalılığının milyon mislini yaşamak demek. Yahudilerin dünyayı kurtarma yalanıyla kurmak istedikleri yeni dünya düzeni ve büyük sıfırlamanın yani kölelik düzeninin kurulmasına hizmet etmektir iklim kanunu. Bu kanun Meclise gelmemeli, gelse de kabul edilmemelidir diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül...
Buyurun Sayın Bülbül.
28.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın'da 2025 yılında tarım arazilerinin yalnızca yüzde 50'sine su verilmesi kararına ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Memleketim Aydın'da 2025 yılında tarım arazilerinin yalnızca yüzde 50'sine su verilmesine karar verildi. Çiftçi, arazisinin yarısında kuru tarım yapacak. Borç içinde üretime devam etmeye çalışan Aydın çiftçisi su olmadan nasıl üretim yapacak? Bu yıl 271.738 dekar alana buğday eken çiftçi kara kara düşünüyor. Yağmur suları yüzde 15-20 azaldı diye havzanın yüzde 50'sinde kuru tarım yapmayı çiftçi kabul etmiyor.
Kuraklık riskine karşı sizi defalarca CHP olarak uyardık. Yirmi üç yıllık AKP iktidarınızda uyarılarımızı dikkate almamanız sonucu Büyük Menderes gibi bir havzanın suyu, tarımsal üretimi, ekosistemi, havzada yaşayan hayvanlar risk altında. Bu, pamuk, zeytin, incir, çilek gibi pek çok ürünün üretiminde söz sahibi olan Aydın'ın sonunu getirir. Bu karardan geri dönün. Çiftçinin suyuna dokunmayın; tarımsal sulamaya yönelik yatırımlara hız verin, üreticiyi cezalandırmayın.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan...
Buyurun Sayın Çalışkan.
29.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün, emeklilere verilecek bayram ikramiyesiyle ilgili talihsiz bir açıklama yapıldı; büyük bir hayal kırıklığıdır. Malum olduğu üzere emekli aylığı da ikramiyesi de yasayla belirlenir. Bunun önceden bildirilmesi Meclise bir saygısızlık olduğu gibi açıklanan rakam da asla uygun değildir. Çoğunluğu asgari ücretin altında bir rakamla geçinmeye çalışan emeklilerimize ramazan gününde yapılacak bu ikramiye asla kabul edilemez. Son bir yıl içerisindeki elektriğe, suya, doğal gaza, gıdaya yapılan zamlar düşünüldüğünde 4 bin lira gibi bir rakam asla makul değildir. Emeklimizi hiç olmazsa bayramda sevindirin, torunlarına mahcup etmeyin, yüzünü eğdirmeyin. Bu ikramiye en az bir asgari ücret olmalıdır. Maaş zammı vermediniz, bari kısmen böyle telafi edin. Dinî bayrama saygı gösterdiğinizi ortaya koyun. Bu hakkı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Karabük Milletvekili Cevdet Akay...
Buyurun Sayın Akay.
30.- Karabük Milletvekili Cevdet Akay’ın, Karabük’ün gerekli ulaşım yatırımlarını almadığına ilişkin açıklaması
CEVDET AKAY (Karabük) - Teşekkürler Başkanım.
Karabük ilimiz ulaşım konusunda ne yazık ki gerekli yatırımları almamaktadır. Karabük'ümüzün yol ağının yüzde 70'i stabilize yoldur. Karabük'ün 358 kilometrelik yol ağının 114,7 kilometresi asfalt kaplama; 268,3 kilometresi ise mıcır ve zift karışımıyla yapılan silindirle sıkıştırılan yoldur. Yenice ilçemiz başta olmak üzere, il genelindeki birçok köy yolumuz köstebek yuvası gibi delik deşik olmuş ve çok tehlikeli bir hâl almıştır. Hemşehrilerimiz buldukları parçalanmış asfaltlarla yollara yama yapmaktadırlar. Karayolları Genel Müdürlüğü başta olmak üzere konu hakkında tüm ilgililere sesleniyorum: Bu yollar Yenice'nin ve Karabük'ün kaderi değil. Atıl ve bakımsız bıraktığınız bu yolları bir an önce yenileyin. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.
İlk söz talebi, Yeni Yol Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Selçuk Özdağ'a aittir.
Buyurun Sayın Özdağ.
31.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşunun 107'nci yılına, emeklilere verilecek bayram ikramiyesine, Suriye’deki gelişmelere, Vedat Milor’a açılan soruşturmaya, hâkimlik teminatına ve ihsasıreyler yapıldığına, sokak çetelerine, Kadıköy Belediye Meclisi Başkan Vekili Ahmet Kurtuluş’a ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in Meclis Başkanından inisiyatif almasını istediğine ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşunun 107'nci yılını kutluyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti devleti ilelebet payidar kalacaktır." demiş olduğu gibi Erzurum da ilelebet payidar olarak kalacak ve bir daha da hiçbir düşman Türkiye topraklarına giremeyecektir.
Emeklilere verilen bir bayram ikramiyesi var, biliyorsunuz, Türkiye'de ilk defa 2018 yılında bu bayram ikramiyesi verilmişti ve bin liraydı. Neye tekabül ediyordu? 223 dolara tekabül ediyordu. Bugün ise 4 bin lira vereceksiniz ve bu neye tekabül ediyor? 109 dolara tekabül ediyor. 114 dolar yani 4 bin lira nerede? Hani "Kedi buradaysa ciğer nerede, ciğer buradaysa kedi nerede?" denildiği gibi bu 4 bin liramız kimlerde?
Bakın, 1999 yılında en düşük emekli maaşı 228 lira, en düşük asgari ücret 174 liraydı ve aradaki fark ne kadardı biliyor musunuz? Bu, emeklilerin lehine idi, yüzde 131 olarak emeklilerin lehine tecelli ediyordu. Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında iktidara geldi ve kasım ayı içerisinde yeni bir zam yaptı ve bu maaşları 332 liraya çıkarmış oldu. 226 lira da asgari ücret olarak para ödüyorlardı, burada da yüzde 146'lık bir fark vardı. Bugün ise emeklilerin en düşük emekli maaşı asgari ücrete göre yüzde 60 daha azdır. Gelinen noktada şunu söyleyebiliriz: Size oy verenlerin maaşlarını kesiyorsunuz, alacaklarını vermiyorsunuz ama size oy vermediğini söylediğiniz kesimlere ise bu fakirlerden, bu yoksullardan veyahut da kıt kanaat imkânlarla yaşayanların paralarıyla o zenginlere paralar tahsis ediyorsunuz.
Şimdi, Suriye'deki gelişmelere gelince: Suriye, biliyorsunuz, bir rejim değişikliği oldu; Esad gitti ve HTŞ iktidara geldi. Burada Kürtler, Türkmenler ve Araplar yaşıyorlar; Sünniler, Aleviler, Şialar, Hristiyanlar, Müslümanlar yaşıyorlar. Peki, Türkiye olarak burada ne yapmamız gerekir? Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasal bütünlüğünü savunmamız gerekir. Buradaki Kürtler, bizim Türkmenler ve Araplar; soydaşlarımız, dindaşlarımız kültürdaşlarımız, tarihdaşlarımız; Sünniler ve Aleviler de beraberce Türkiye topraklarında Osmanlı'dan beri birlikte yaşamış olduğumuz mezhep farklılıklarımız, sadece bir inanç farklılığımız değil anlayış farklılığımız, bir noktada yorum farklılığımız... Buradaki bir kişinin burnu kanarsa Türkiye buradan sorumlu olmak mecburiyetindedir. Ne diyordu Türkiye'yi yönetenler? "Biz burayı fethettik." diyorlardı. Bir yandan "Burayı fethettik." diyorlar ama Roma'da, İtalya, Fransa, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere de Suriye'nin geleceğiyle ilgili olarak da yorumlar yapmaya başlıyorlardı. "Ya, onlara da söyleyin, biz burayı fethettik, bizden izin almadan Suriye'de ne işiniz var." diye söyleyin -bu ironiyi de yapayım ben buradan- ve o nedenle, Türkiye'deki yöneticiler; bir, Suriye'yi yönetenlerle ilgili daha çok teşrikimesaiye girişmeli ve -buradaki katliamları- buradaki herkese, Alevi'sinden Sünni'sine kadar herkese "insan" diyerek bakılmalı ve burası egemen güçlerin at oynatacakları bir yer olmaktan çıkarılmalıdır; bunun için gayret sarf etmeliyiz. O nedenle, buradaki olayların takipçisi olmak Türkiye'de yaşayan her bir vatandaşın, 86 milyonun, iktidarın ve muhalefetin de görevidir diye sesleniyorum ve bunu da özellikle vurgulamak istiyorum. Türkiye bu konuda da inisiyatifini bir an önce almalıdır.
Gelelim Türkiye'deki uygulamalara. Türkiye, bu inisiyatifleri nasıl alabilir? Türkiye bunu bir hukuk devletiyle alır, demokratik devletle alabilir. Bakıyorsunuz, bir şahıs kent lokantasına gitmiş; Vedat Milor. Kimdir bu şahıs? Bir gurme, dünya çapında bir gurme ve buradaki yemeklerden yemiş ve Ticaret Bakanlığı derhâl bununla ilgili soruşturma başlatmış. Ticaret Bakanlığı, daha önceki Ticaret Bakanınız kocasının şirketinden buraya dezenfektan almıştı ve o suçu işleyenler hakkında suç olarak görmemişsiniz o ihaleyi, o şahsa iltifat etmişsiniz, başka bir yere yönetim kurulu üyesi olarak atamışsınız ve teşekkür etmişsiniz ama şimdi yoksulların yemek yemiş olduğu, imkânsızlıklar içerisinde kıvranan vatandaşların yemek yediği yerde bir şahsa yemek yedi diyerek, "Örtülü reklam yapıyorsunuz." diyerek soruşturma açıyorsunuz. Ya, siz aklınızı peynir ekmekle mi yediniz Allah aşkına? Şimdi "Ucuz yemek yedi." diyerek bir şahıs suç işlemiş olabilir mi?
Şimdi, Ayşe Barım'a gelince; Ayşe Barım tutuklandı, gözaltına alındı. Bununla ilgili bir hâkim karar verdi, beraat kararı verdi. Beraat kararı verdikten sonra "Vay, sen misin beraat kararı veren? Biz sana gösteririz." dediler ve ticaret mahkemesine hâkim olarak atadılar. Hani, nerede coğrafi teminat? Hani nerede hâkimlerin kararlarının teminatı? Allah aşkına, bu davalarda, Türkiye'deki görülmekte olan davalarda mahkemelerde hâkimler herhangi bir şekilde sanığın lehine karar verirlerse veya iktidarınızın söylemiş olduğunun hilafına karar verirlerse ne olacak akıbetleri?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdağ, buyurun, tamamlayın lütfen.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Çok teşekkür ederim.
Onların, yine terfi etmişsiniz... Bakın, eskiden "Ağaç kabuğu yiyin." diyordunuz, onları cezaevlerine gönderiyordunuz, şimdi ise yapıyorsunuz? Ticaret mahkemesine gönderiyorsunuz. Burada, ihsasıreyler yapılıyor, Adalet Bakanı ihsasıreyde bulunuyor, Cumhurbaşkanı ihsasıreyde bulunuyor yani kanaatini ve kararını izhar ediyor, söylüyorlar; buna bu mahkemedeki hâkimler karar verebilirler mi Allah aşkına, söyler misiniz bana? Kim verebilir Cumhurbaşkanının sözlerinin hilafına kararı? Veremez Türkiye'de, yargı korkutulmuştur. Türkiye'de yargı artık korkak, bazı davalarda korkak kararlar vermekte ve yargı perisinin gözleri de kapatılmamaktadır. Belli davalarda yargı mensupları ihsasıreyde bulunuyorlar dedim, Montrö davasında böyle oldu. Bir Montrö bildirisi oldu biliyorsunuz Kanal İstanbul'la ilgili, amiraller bir bildiri yayınladılar, hemen o bildiri üzerine bir baktık üst yargı mensupları kararlarını veriyorlar; bir baktık, askerler kararlarını veriyorlar, komutanlar kararlarını... Türkiye'de ne zaman oldu da askerler konuştuğu zaman birileri kızmadı onlara?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdağ, tamamlayın lütfen.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Kızdık hep beraber değil mi? Hep beraber kızdık, "Siz kimsiniz, siyaset kurumunun üzerinde vesayetçiliğe soyunuyorsunuz." dedik. Şimdi, aynı şekilde, bu Montrö bildirisiyle ilgili de bunlar yapıldı ve ardından da bu şahıslar beraat etti. Ne oldu? Lekelenmeme hakkı ne oldu? O lekelenmeme hakkını hiçbir zaman için kullanmıyorsunuz. Adalet Bakanı, Cumhurbaşkanı veya devleti yönetenler, özellikle Hükûmet yetkilileri ihsasıreyde bulunmasınlar. Hâkimlerin tarafsız ve bağımsızlığını hiçe sayan yer değişiklikleri, görevden almalar hatta haklarında incelemeler başlatılması da hukuksuzdur değerli milletvekilleri. Bakıyoruz, sokak çeteleri var, her gün İçişleri Bakanı diyor ki: "Ben onlarca operasyon yapıyorum. Şu kadar uyuşturucu taciri yakalandı, bu kadar çete yakalandı, bu kadar -efendime söyleyeyim- mafya yakalandı." Peki, bunların iklimini kim doğuruyor? Eğer siz sosyal devlet olsaydınız bu çeteler olur muydu? Eğer siz gelir dağılımında adaleti sağlamış olsaydınız veyahut da eğitimde fırsat eşitliğini sağlamış olsaydınız bu çeteler bu kadar cirit atabilirler miydi veyahut da bu çeteler her gün yeniden neşvünema bulabilirler miydi? Bulamazlardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdağ, lütfen tamamlayın, son defa açıyorum.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlıyorum efendim.
Şimdi, bunlarla ilgili olarak yeni bir işlem daha yapıldı. Kadıköy Belediye Meclisinde Başkan Vekili Ahmet Kurtuluş, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Elif Lale Bilgili'yle bir polemiğe girdiler. Kesinlikle bu Sayın Ahmet Kurtuluş'un yapmış olduğu davranışı tasvip etmiyoruz. Bir kişinin fikir hürriyetine veya konuşma hürriyetine kimse tahdit koyamaz, koymaması gerekmektedir. Tamam, hemen Cumhuriyet Halk Partisi de bununla ilgili olarak işlem başlattı, disipline verdiler. Disiplin soruşturması devam ederken bir de baktık ki ne oldu? Bu Ahmet Kurtulmuş hakkında gözaltı kararı verilmiş ve hatta gözaltı kararının üstesinde de tutuklanma kararı verilmek üzere de sevk edilmiş, sonra da ev hapsine getirilmiş bu şekilde. Bakın, bunlar doğru işler değiller. Siz yargıya müdahale ediyorsunuz ve durumdan vazife çıkartan yargı mensuplarınız çıkıyor. Sizin atamış olduğunuz bu yargı mensuplarının nedense -tırnak içinde söylüyorum, hepsini söylemiyorum- bir kısmı da buralara acaba torpille mi geldiler demek lüzumunu hissediyorum. CHP bununla ilgili soruşturmayı yapmıştı. Yahu, siz şaka mısınız Allah aşkına?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlenizi alalım Sayın Özdağ.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Son kez efendim...
Yemek yiyenlere soruşturma, "Hukuk ve adalet iyidir." diyen iş insanlarına soruşturma ve dava, personele şirket kurallarını hatırlatan yöneticilere soruşturma... Nedir bu? Bir süre önce "Eltilerin kendi aralarındaki sözlü atışmalarına da soruşturma açılırsa şaşırmayacağım." demiştim. Ne oluyor yahu? Konuşma kısıtlandı diye belediye yöneticilerine soruşturma açanlar Türkiye Büyük Millet Meclisinde her gün muhalefetin sesi kısılırken niye bir şey yapamıyorlar? Dokunulmazlıkları var diye mi yapmıyorsunuz? Sonra, bir de kusura bakmasın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanımız -herhâlde, öyle tahmin ediyorum o niyetle söylemedi- Sayın Özgür Özel Bey, bu son dönemdeki barış süreciyle ilgili inisiyatif almasını istedi, kimden? Meclis Başkanından. Ya, bu Meclis Başkanı, biz burada grup kurduk, bizim grubumuzun sıralarını veremeyecek kadar inisiyatifsizdi veyahut da bu Meclis Başkanına üç ay önce bir soru sordum, o kadar önemli ki bakın, "KPSS'siz kaç kişi aldınız?" dedim, orada bile inisiyatif alıp bir mektup bana yazamadı, cevabını yazamamış; kalkmış, barış süreciyle ilgili olarak da bu Numan Kurtulmuş Bey inisiyatif alacakmış. Numan Kurtulmuş yasamanın başındadır, yasama; o işler yürütmenindir, o işler Parlamentodaki milletvekillerinindir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, İYİ Parti Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Turhan Çömez'e aittir.
Buyurun Sayın Çömez.
32.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşunun 107'nci yılına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yaptığı değerlendirmeye, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ekonomiyle ilgili açıklamalarına ve 2023 yılının SGK Faaliyet Raporlarına ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Meslek hayatına Erzurum'da başlamış, Erzurum'un bütün köylerini, bütün kasabalarını dolaşmış, oraya sağlık hizmeti vermiş ve kendini yarı Dadaş yarı Erzurumlu sayan biri olarak ben de Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşunun 107'nci yılını kutluyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, dün Sayın Erdoğan Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yaptığı değerlendirmede bir ifadede bulundu, dedi ki: "Önümüzdeki dönemde inşallah enflasyon tek haneli rakamlara inecek." Ben geri dönük olarak araştırdım, Sayın Erdoğan acaba bu enflasyonun tek haneli rakamlara ineceğine dair bundan önce neler söylemiş? Yedi yıl boyunca istisnasız her yıl, her yıl müteaddit defalar Erdoğan demiş ki "Enflasyon tek haneli rakamlara inecek." ve maalesef bunun hiçbir gerçekliğinin olmadığını kamuoyu bize gösterdi, gerçekler bize gösterdi. Peki, Sayın Erdoğan bu ifadeleri kullandıktan sonra ne olmuş? Yine, hatırlayacaksınız, kendisi 2021 yılında "Ben ekonomistim." demişti ve "Ben ekonomistim." dedikten sonra enflasyon rakamlarına şöyle bir göz attım. Bakın, gübre fiyatı, Sayın Erdoğan "Ben ekonomistim." dedikten bugüne tam 10 kat artmış. Mazot fiyatı, Sayın Erdoğan "Ben ekonomistim." dedikten sonra tam 8 kat artmış. Gıda fiyatlarına baktım, kıyma fiyatına baktım. Kıyma fiyatı yine Sayın Erdoğan'ın "Ben ekonomistim." dediği tarihten bugüne tam yüzde 870 oranında artmış; bir daha söylüyorum, kıyma fiyatı neredeyse 9 kat artmış. Oturdum, baktım, acaba dünyada da gıda fiyatları bu kadar artıyor mu; kıyma fiyatları, et fiyatları bu kadar artıyor mu diye bir zamanlar sürgün yıllarında çalıştığım Güney Afrika'dan bir araştırma yaptım. Güney Afrika'da kıymanın kilosu 220 lira. Bu sefer, acaba dünyanın en pahalı kenti olan -yine sürgün yıllarında yaşadığım ve çalıştığım- Londra'dan bir fiyat çalışması yaptım, baktım ki Londra'da kıymanın kilosu 280 lira. Peki, neden bu ülkede bu kadar yüksek enflasyon var? Neden bu ülkenin ekonomisi bu kadar kötü? "Ha gayret, az kaldı." "Çoğu gitti, azı kaldı." "Hallediyoruz, bitti." diyen ve yedi yıl boyunca "Enflasyonda tek haneli rakamlara ulaşmak üzereyiz; korkmayın, bitti bu iş." diyen Sayın Erdoğan'a rağmen ekonomi niye bu kadar yerlerde? Sokaklarda derinleşen bir sefalet, açlık ve yoksulluk var, o da son derece belli çünkü Türkiye hukuktan uzaklaştı; artık Türkiye'de demokrasinin kurum ve kuralları işlemiyor ve maalesef biz Parlamento olarak ne yasama ne denetleme faaliyetini doğru düzgün yerine getiremiyoruz. Devlet kurumları şeffaf değil, devlet kurumları yönetilemiyor ve denetlenemiyor; böyle olduğu için de maalesef derin bir yolsuzluk var. Bütün bunların neticesi olarak da Türkiye derin bir sefaleti yaşıyor.
Yine, geçtiğimiz gün Maliye Bakanı Sayın Şimşek ekonomiyle ilgili bir serzenişte bulundu, "Aslında biz bu işi gayet iyi yapardık ama maalesef deprem oldu, memur maaşları üstümüze bindi, EYT külfeti üstümüze bindi, ondan dolayı bu sıkıntıdayız." dedi ve her zaman olduğu gibi bir teflon tava mantığıyla yine sorumlu aradılar.
Bakın, depremle ilgili Sayın Maliye Bakanının söylediği eski sözlere bir baktım, bundan yaklaşık on bir yıl önce "Deprem vergileri toplandı, 40 milyar dolar vergi toplandı, Sayın Bakan nereye gitti bu vergiler?" diye sorulduğunda "Yol oldu, köprü oldu. Ne yapalım depreme ayıramadık." dedi. Ben oturdum, şöyle bir hesaplama yaptım: 2024 yılında bu ülkenin faize ödemiş olduğu para 1 trilyon 254 milyar lira. Eğer bu para, bu batık ekonomi münasebetiyle tefecilere ödenmemiş olsaydı, Türkiye bu faiz kültürüyle ekonomiyi yönetmeye çalışmamış olsaydı, rasyonel bir ekonomiyle bu ülkeyi yönetmiş olsalardı 2024 yılında faize ödedikleri parayla tam 510 bin adet konut yapabilirlerdi deprem bölgesine. Dolayısıyla Sayın Maliye Bakanının "Deprem oldu da ekonomi ondan çöktü." şeklindeki kamuoyunu yanıltıcı ifadeleri asla ve asla doğru değil.
Öte yandan, yine baktım, memur maaşlarıyla ilgili kendisi bir şikâyette bulundu, bir serzenişte bulundu. Oturdum, bütün rakamları hesapladım; bakın, AKP döneminde -yani AK PARTİ iktidara geldiği 2002'den 2024'e- ne olmuş? Özel sektördeki istihdam oranı yüzde 35 artarken kamusal istihdam oranı yüzde 145 artmış yani kamu sektörüne, kamuya inanılmaz bir alım yapmışlar ve kamusal çalışan sayısı 2 milyon 175 bin kişiden 5 milyon 300 bine ulaşmış. E, sen özel sektörü desteklemezsen, ekonomiyi ayağa kaldıramazsan ve bununla ilgili çalışma yapmazsan, en kolay yolu tercih edersen; mülakatsız, liyakatsiz insanları getirip "Benim yandaşımdır, benim partilimdir." diyerek alır bunları memur yaparsan, yönetimlere alırsan ondan sonra şikâyet edersin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çömez, buyurun tamamlayın lütfen.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Yine, Sayın Bakanın EYT'lilerle ilgili yapmış olduğu açıklamaların hiçbiri doğru değil, EYT bu ülkeye ciddi bir külfet değildir. Rakamları hesapladık; bizim hesaplamalarımıza göre 300 milyar, Maliye Bakanının hesaplamasına göre 700 milyarlık bir yük var. Koskoca bütçede, 1 trilyon 950 milyar liralık faiz ödenen bir bütçede sorumluluğu EYT'lilere yüklemek son derece yanlış.
Özetle söylemek istediğim şu: Türkiye kötü yönetiliyor, ekonomisi kötü yönetiliyor, hukuk ayaklar altına alındı, demokrasinin kurum ve kuralları işlemiyor, onun için derin bir borç batağına ve yolsuzluk batağına batmış durumda.
Son olarak SGK'yle ilgili önemli bir gerçeği paylaşmak istiyorum. Bakın, 2023 yılının SGK Faaliyet Raporlarını inceledim. Bu raporlara göre SGK, 2023 yılında özel hastanelere 34 milyar lira para harcamış; bir daha söylüyorum, 34 milyar lira para harcamış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çömez, tamamlayın lütfen.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Çok ilginç, 2024 yılına geldiğimizde -hani şu yenidoğan çetelerinin, stent çetelerinin, röntgen çetelerinin, başka çetelerin hâkim olduğu, 112 marifetiyle harıl harıl hastaların özel hastanelere taşındığı dönemden bahsediyorum- o dönemde ise SGK bünyesinden özel hastanelere harcanan para yine SGK'nin faaliyet raporunda tam 70 milyar lira, yüzde 100 artmış. Şimdi soruyorum: SGK bu kadar yoğun bir artışı neden yaptı?
Şimdi, başka bir gerçek daha var, raporları tek tek inceledim. Türkiye'de yaklaşık 550 özel hastane var. SGK, 2023 yılında bu hastanelerin sadece 207'sini denetlemiş ama 2024'e geldiğimizde bu hastanelerin sadece 87'sini denetlemiş. Dolayısıyla açık sorum şu: Devletin vazifesi aynı zamanda yönetmek ve denetlemektir. Bu kadar yoğun para harcanan, 70 milyar lira para harcanan bir sektörde SGK neden sahip çıkmaz bütçesine ve neden denetim yapmaz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çömez, son cümlenizi alalım.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Özel hastanelere niye bu kadar özen gösterilmez ve bunların denetimleri yapılmaz?
Tabii, denetimler nasıl yapılıyor, onunla ilgili de elimde inanılmaz belgeler var, isteyen AK PARTİ'li arkadaşlarımla da paylaşırım, bunlar özel hastanelerin kendi iç yazışmalarından elde ettiğim belgeler. O iç yazışmalarda "SGK'den, sağlık müdürlüğünden bizi denetlemeye gelecekler, haber verdiler; aman şu belgeleri saklayalım, şu gerçekleri kaçıralım, aman bunları denetleyen kişilerin gözünden kaçıralım." diyorlar. Dolayısıyla zaten denetlemesi yapılmayan, zaten para boca edilen bu sistemin içerisinde denetlemenin de nasıl yapıldığı ortada. Sayın AK PARTİ'li milletvekilleri ilgi duyuyorlarsa elimde bununla ilgili çok sayıda belge var.
Yine, sözlerimi noktalamadan bir şey daha söyleyeceğim: Geçtiğimiz aylarda burada yenidoğan çetesiyle ilgili çok şey konuştuk ama hâlâ mesafe alınmadı. Yine kamuoyunun gündemine düştü, bir stent çetesinden bahsedildi, maalesef SGK'nin ve devlet kurumlarının stent üzerinden nasıl soyulduğundan bahsettik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum, son cümlem efendim.
BAŞKAN - Son cümlenizi alalım Sayın Çömez.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Öte yandan, yine bazı hastanelerde röntgen çetelerinin türediğini ve milyonlarca lira paranın birilerinin cebine boca edildiğini birçok belgeleriyle kanıtladık.
Önümüzdeki günlerde size yine özel hastanelerde bir çetenin ya da bir çete grubunun, arkasında AK PARTİ'li önemli siyasetçilerin olduğu bir çete grubunun devleti nasıl soyduğunu, ölülerin üzerine bile nasıl faturalar yazıp koskoca SGK'yi nasıl hortumladıklarını burada, kamuoyunun önünde, Parlamentoda paylaşacağım diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Filiz Kılıç'a aittir.
Buyurun Sayın Kılıç.
33.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, 27 Şubat 2025 tarihinde kamuoyuna duyurulan açıklamalara ve terörsüz Türkiye’ye, Suriye'nin Lazkiye ve Tartus kentlerinde yaşanan çatışmalara, ramazan ayına ilişkin açıklaması
FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri takip eden yüce Türk milleti; yıllardır milletimizin başına musallat olan, binlerce canımıza mal olan, toplumsal huzurumuza kast eden terör belasının sonu nihayet görünmüştür. Artık silahlı şiddetin, ihanetin, kanlı eylemlerin kapanacağı bir sürecin eşiğindeyiz. Türkiye Cumhuriyeti, 1984 yılından bu yana bölücü terör örgütü PKK'yla mücadele etmektedir; bu mücadele haklıdır, meşrudur ve hukukidir. Devletimiz teröre karşı bir an bile geri adım atmamış, milletimizin birlik ve bütünlüğü için kararlı duruşunu sürdürmüştür. Nihayet gelinen noktada, bölücü terör örgütü kendi kurucusunun ağzından feshedilmeye çağrılmış, terör yöneticileri de bu çağrıya sahip çıktıklarını beyan etmişlerdir. 27 Şubat 2025 tarihinde kamuoyuna duyurulan açıklamalar Türkiye'nin terörsüz bir geleceğe adım atması için tarihî bir dönüm noktasıdır. PKK'nın silahlarını teslim etmesi, bütün uzantılarının bu karara riayet etmesi şarttır; devletimiz pazarlık yapmaz, yapmamıştır, yapmayacaktır. Silah bırakmak, demokratik bir hukuk devletinde meşru yollarla varlık göstermek isteyen herkes için bir zorunluluktur. Ancak sayın milletvekilleri, bu tarihî fırsatı baltalamaya çalışan iç ve dış mihrakları da görmekteyiz. Medya eliyle karşıt propagandalar yürütenler "Ne verildi, ne alındı?" diyerek bu olumlu atmosferi zehirlemeye çalışanlar Türkiye'nin huzuruna kastedenlerin sözcülüğünü yapmaktadır. Terörsüz bir geleceğe ilerlerken fitne çıkaranlara, bölücülüğü yeniden körüklemeye çalışanlara fırsat verilmemelidir. Bununla birlikte, bölgemizde yaşanan jeopolitik sarsıntılara da dikkat kesilmeliyiz.
6 Mart itibarıyla Suriye'nin Lazkiye ve Tartus kentlerinde patlak veren çatışmalar bölge ülkelerini tehdit eden yeni bir kaos dalgasının habercisidir. Etnik ve mezhep temelli provokasyonlar dış güçler tarafından tetiklenmekte, Suriye'yi ateşe atarken Türkiye'yi de hedef tahtasına koymaktadır. Bu noktada dikkatli olmalı, bölge üzerinde oynanan bu kirli oyunların farkında olmalıyız. Türkiye komşu coğrafyalardaki istikrarsızlıkların kendi ışığını söndürmesine asla izin vermeyecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün tarihî bir eşikten geçiyoruz; Türkiye terörsüz, huzurlu ve güçlü bir geleceğe yürüyor. Devletimizin kararlı dış politikası, milletimizin sarsılmaz birliği ve kardeşliğiyle bu kötü dönemin sonuna yaklaşıyoruz ancak bilinmelidir ki bu süreci sabote etmek isteyenlere, terörün artıklarına, yeni kaos planları kuranlara fırsat vermeyeceğiz. Aziz milletimizin feraseti, devletimizin kararlı duruşu ve millî birlik ruhumuzla terörsüz bir Türkiye inşa edilecek; barış, huzur ve güvenliğin daim olacağı bir gelecek hepimizin ortak başarısı olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, başta aziz milletimizi, şanlı ordumuzu ve güvenlik güçlerimizi saygı ve minnetle selamlıyorum. Ramazan ayının milletimize ve Türk İslam âlemine hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurulumuzu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'e aittir.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
34.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Suriye'nin Tartus ve Lazkiye kentlerinde Alevilere yönelik katliama, on bir yıl önce hayatını kaybeden Berkin Elvan’a ve Gezi eylemlerine, 12 Mart Gazi olaylarının yıl dönümüne, feminist gece yürüyüşlerine ve 8 Martta İstanbul'da yapılan eyleme, bugünkü gözaltı kararlarına, İklim Kanunu Teklifi’ne ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, sözlerime Suriye'nin Tartus ve Lazkiye kentlerinde Alevilere yönelik olan katliamı kınadığımı belirterek başlamak istiyorum. Bu konuya dair daha geniş düşüncelerimizi kürsüde, önergemiz üzerinde ifade edeceğim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on bir yıl önce bugün 15 yaşındaki Berkin Elvan ne yazık ki polis kurşunu nedeniyle hayatını kaybetti. Devlet dersinde öldürülen çocuklardan birisiydi Berkin Elvan. Berkin Elvan, tabii, Gezi direnişinin sembol isimlerinden birisi hâline geldi ve aslında halkların özgürlük ve eşitlik mücadelesinin simge ismi hâline geldi. Berkin'in ölümünün üzerinden on bir yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ aslında adalet sağlanabilmiş değil, gerçek anlamda failler cezalandırılmış değil ve Berkin gibi Gezi eylemlerinde katledilen diğer her bir kişi için de aynı sürecin olduğunu görüyoruz.
Şimdi, Geziyi sadece bir park, sadece bir ağaç eylemi olarak ifade edenler var. Oysaki Gezi direnişi sadece bir parkın savunulması meselesi değildi. Bu direniş, halkın özgürlük ve adalet, eşitlik talebinin aslında dışa vurumuydu. Gezi tüm toplumsal kesimlerin, farklı kimliklerin, farklı inançların, farklı halkların bir araya gelip toplumsal hakları için ayağa kalktıkları ve baskılara karşı birleştikleri en geniş, en kapsamlı sivil itaatsizlik eylemiydi. Berkin'in anısı da bu direnişi ve bu onurlu mücadelenin ruhunu yaşatmaktadır. O, barış için adalet arayan milyonların, halkın çocuğudur.
Berkin'i anarken bu topraklarda yaşanan diğer acıları da hatırlatmak istiyorum. Yarın 12 Mart, Gazi katliamının yıl dönümü. Yine, Maraş, Sivas, Malatya katliamları hâlihazırda hafızalarımızda. O anlamıyla bu topraklarda da Alevilere yönelik, Alevi çocuklarına yönelik sistematik bir şiddetin olduğunu, sistematik olarak katliamların olduğunu ve Alevilerin bu ülkede aslında güvercin tedirginliğinde yaşadıklarını, hiçbir zaman kendilerini güvende hissetmediklerini de çok iyi biliyoruz. Onun için, hep beraber hem Berkin'in ve diğer Gezi şehitlerinin anılarına sahip çıkarken, onların adalet mücadelesini yükseltirken bir taraftan da Alevilerin eşit yurttaşlık taleplerini yükseltmek ve bugün Alevilere yönelik kıyıcı politikaların karşısında durmak, nefret söylemlerini mahkûm etmek ve bu tür söylemlere karşı tutum almak ve etkili yasalar çıkarmanın da ben Parlamentonun en önemli işlevlerinden, görevlerinden biri olduğunu ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, sayın vekiller; geçen hafta 8 Marttı, bizler de milyonlarca kadınla beraber alanlarda, sokaklardaydık; eşitlik, özgürlük ve adalet taleplerimizi alanlarda haykırdık. Ne yazık ki çok uzun bir süredir aslında AKP iktidarı eliyle -biliyorsunuz- İstanbul'daki feminist gece yürüyüşleri sürekli yasaklanıyor ve polisin orada kadınlara yönelik ve LGBT+'lara yönelik sürekli bir şiddeti var. Yirmi üç yıldır aslında bu feminist gece yürüyüşleri Taksim'de düzenleniyordu ama buna yönelik tahammülsüzlüğün gün geçtikçe arttığını ve fütursuz bir hâle kavuştuğunu da ifade etmemiz gerekiyor. Şimdi, Beyoğlu Kaymakamlığı yine bir yasak kararı almıştı. Oysaki daha önceki yasak kararlarında da İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ihlal kararı verilmişti ama bunda ısrar ediliyor, gerçekten anlamakta güçlük çekiyoruz. Tabii, sadece bu da değil, bu feminist gece yürüyüşlerine neden sahip çıktığımızı da buradan ifade etmek istiyoruz. Çünkü her gün bu ülkede 3 kadın katlediliyor, çünkü bu ülkede haksız, hukuksuz şekilde bir gecede İstanbul Sözleşmesi feshedildi tek taraflı olarak, çünkü nafaka hakkı tartışmaya açılmak isteniliyor, çünkü yaşam haklarımız yok sayılıyor, çünkü bu ülkede her gün kadınlara ve LGBT+'lara yönelik ayrımcılık, sömürü, taciz, tecavüz vakaları yaşanıyor ve işte bütün bunlara karşı durmak için de feminist gece yürüyüşüne katılıyoruz.
Şimdi, 8 Martta İstanbul'da yapılan etkinlikten, eylemden sonra polis yaklaşık 200 kişiyi ablukaya aldı ve 200 kişinin kıpırdamasını saatlerce engellendi, sonra 112 kişiyi ters kelepçe yaparak gözaltına aldı. Gözaltına alınan bu insanlar, kadınlar ve LGBT+'lar gözaltında işkenceye maruz kaldılar, kötü muameleye maruz kaldılar; saatlerce otobüsten indirilmeleri engellendi; tuvalete gitmek, yemek, su içmek gibi en temel ihtiyaçları karşılanmadı; doktor muayenesi sırasında polisin içeride bulunmasına göz yumuldu; kelepçeli muayene dayatması yapıldı, kelepçeler çıkarılmadı. Dahası, gözaltındakiler ayrımcı ve cinsiyetçi muameleye maruz kaldılar. Polisler kendi kişisel telefonlarıyla onların görüntülerini çekti ve sahur vakti gelip insanlar gerçekten inançları gereği oruç tutmak istediklerinde de onlarla dalga geçildi ve sahur yemeğinin de verilmediğini görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, buradan soruyoruz: Gerçekten barışçıl bir şekilde yapılan ve sorunsuz dağılmak üzere olan bir eyleme müdahale emrini kim verdi? Kim 112 kişinin gözaltına alınması için orada talimat verdi ve "Polisler şiddet uygularken, gözaltındakileri taciz ederken, işkence ederken neden bu kadar rahatlar?" sorusunu bu Parlamentodan bir kez daha sormak istiyoruz. Rahatlar çünkü biliyorlar yapacakları yanlarına kâr kalacak. Rahatlar çünkü bu ülkede kolluğun yaptığı suçların gerçek anlamda yargılanmadığını, cezalandırılmadığını, büyük bir cezasızlık politikası olduğunu çok iyi biliyorlar ve bu nedenle de fütursuz bir şekilde işkence yapmaktan, taciz etmekten ve bütün bu fiilleri işlemekten de geri durmuyorlar.
Biz buradayız ve ne olursa olsun kadınlar olarak en başta yaşam hakkı olmak üzere mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz; cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimi nefret ve şiddet bahanesi yapmaya devam edenlere karşı duracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit, tamamlayın lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Meydanları, sokakları, geceleri, gündüzleri de terk etmeyeceğiz. Birbirimizden mutlaka ve mutlaka güç alacağız, kadın dayanışmasının mücadelemizi büyüttüğü ilkesini asla unutmayacağız; kimseyi yalnız bırakmayacağız, kimseyi geride bırakmayacağız diyerek ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kazova direnişini sanırım bütün Türkiye bilir. 2013 yılında Kazova işçileri "Kazova Direnişi 2013" adlı bir koleksiyon defilesi düzenlediler, birçok sanatçı ve oyuncu da buraya destek sundu. O günlerde bir hak mücadelesiydi ve çok ciddi bir yankı bulmuştu, oysaki bugün bu direniş haksız hukuksuz bir gözaltının ve gözaltı operasyonunun gerekçesi hâline getirilmeye çalışılıyor; tam on iki yıl sonra Kazova direnişi kriminalize edilmeye çalışılıyor. Bugün 32 belediye çalışanı haksız ve hukuksuz bir şekilde gözaltına alındı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Koçyiğit.
Buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Savcılık gözaltı gerekçesi olarak on iki yıl önce belediyelerin bu işçi direnişine verdiği desteği yargı konusu yapmaya çalışıyor. Oysa sadece bu belediyede çalışanlar ve belediyelerin sosyal sorumluluk çerçevesiyle bile değerlendirildiğinde buradaki defilenin dayanışmalarına hiçbir sakınca olmadığını hepimiz biliyoruz. Burada mesele ne belediyedir ne de başka bir şeydir; burada mesele aslında muhalif belediyeleri kriminalize etmek, muhalif belediyelerin toplumla, toplumsal mücadelelerle, işçi direnişleriyle, kadın mücadelesiyle yan yana gelmesini engellemek ve muhalif belediyeleri kriminalize ederek onların etki alanlarını sınırlandırmaya dair çok ciddi bir operasyonel süreçle karşı karşıyayız.
Daha önce söylemiştik, bir kez daha söyleyelim: Bu, asla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından bağımsız değil; bu, asla muhalifleri sindirme, kriminalize etme genel anlayışından bağımsız değil. O anlamıyla, bu operasyonu da bu saiklerle kınadığımızı ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Koçyiğit, son cümlelerinizi alalım.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu operasyonu da bu operasyona gerekçe olarak ortaya konulan Kazova direnişinin kriminalize edilme çabalarını da buradan kınadığımızı ifade etmemiz gerekiyor.
Son olarak, iklim kanunu teklifi yarın gelecek. Bu iklim kanunu teklifinin tam bir ticari yasa olduğunu ifade etmek istiyorum. Geçen hafta iklime alınan aktivistler, bu hafta içerisinde çeşitli ekoloji ağlarının da yer aldığı Ekoloji Birliği ve İklim Adaleti Koalisyonundan yaşam savunucuları Meclis grubumuza geldiler, bizi de ziyaret ettiler. İçerisinde nasıl insanın, yaşamın, doğanın olmadığı, tam bir ticari kanunun getirildiğini ve yeniden doğanın sermayeye peşkeş çekilmeye çalışıldığını uzun uzun anlattılar. Biz bu iklim yasasına da dilimiz döndüğünce, gücümüz yettiğince Mecliste muhalefet edeceğiz ve hepimizin, çocuklarımızın, geleceğimizin aslında yok edilmesine rıza vermeyeceğimizi de Genel Kurulun ve halkımızın bilgisine sunmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Murat Emir'e aittir.
Buyurun Sayın Emir.
35.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, emeklilere verilecek bayram ikramiyesine, Suriye'de Alevilere yönelik katliama ve İsmail Kılıçarslan’ın sözlerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Emeklilerin büyük bir umutla bekledikleri emekli ikramiyesinin, her bayramda verilen ikramiyelerin kaç lira olacağını nihayet öğrendik; meğer 4 bin lira vereceklermiş, yine bir kez daha bütün umutlar suya düşmüş oldu. Öyle bir 4 bin lira ki... Özellikle bayram ikramiyelerini, 2015 yılında bir önceki Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun da büyük emekleriyle 2015 Haziran seçimlerini kaybettiklerinde önce "Veremeyiz, böyle bir kaynağımız yok." demişlerdi ama kasım seçimlerine giderken verebildiklerini gördüler, verdiler, bin lira verdiler. O günkü bin lira bugünkü 4 bin liradan fersah fersah daha alım gücü olan bir bin liraydı. O günkü bin lirayla emekli bir koyun alabiliyordu ama bugün o koyunun bir budunu dahi alacak durumda değil. Kıyaslayalım, emekli maaşıyla kıyaslayın bakın, 2019 yılında emeklinin bayram ikramiyesi bin liraymış ama en düşük emekli maaşı şu anda 14.469 lira ama bayram ikramiyesi 4 bin lira. Yani emekli maaşı 2019'da yüzde 100'den -4 bin lira- emekli maaşının yüzde 27'sine gelmiş, 4 kat daha değerinden kaybetmiş sadece 2019'a göre. Yine asgari ücrete göre kıyaslayalım, 2018'de asgari ücretin 62,4'ü iken bugün asgari ücretin 18,1'ine düşmüş, yine 5 kat bir gelir kaybı var, söz konusu. Böyle baktığınız zaman emeklilere verilen bu "sadaka" diyebileceğimiz 4 bin lirayı asla kabul etmiyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonuna getiriyorlar, getirsinler ama bu, insafsız bir artıştır, bu, emeklileri yok saymaktır. Zaten açlığa mahkûm ettiğiniz, zaten 14.400 lira emekli maaşı verdiğiniz emeklileri bir kez daha göz ardı etmektir, bir kez daha açlığa mahkûm etmektir ve bu, insanın utanacağı rakamı telaffuz dahi etmeyin, çekin; getirin, hep birlikte gereğini yapalım ve hiç olmazsa bayrama girerken emeklilerimiz mutlu bir müjde almış olsunlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birazdan ayrıntılı konuşacağız, uzun uzun Genel Kurul bunu konuşmak zorunda ama Suriye'deki Alevi katliamıyla ilgili birkaç noktanın altını çizmek isterim. Bir defa Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenler, başta Sayın Cumhurbaşkanı, iktidar ortakları Sayın Devlet Bahçeli, sözcüleri Ömer Çelik, onların adına "tweet" atanlar, eski bakanlar ve Yeni Şafak gazetesi gibi yandaşın yandaşı diyebileceğimiz gazetelerin gazetecileri gerçekten asla kabul edemeyeceğimiz sözler söylediler. Bu sözlerin hepsi önümde, ayrıntılı konuşuruz ama baktığınız zaman, temel birtakım nitelikleri var: Birincisi, Suriye'de Aleviler öldürüldü, Suriye'de Aleviler öldürüldü; duydunuz mu? Yani Suriye'de Aleviler öldürülürken "Suriye'deki olaylar" diye geçiştiren, "Suriye'de Aleviler öldürülüyor." diyemeyen bir anlayış var, bütün konuşmalar elimde. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, Ömer Çelik Beyefendi diyor ki: "Biz katilin kimliğine bakmayız." Güzel, biz de bakmayız ama ölenin kimliğine niye bakmıyorsunuz? Orada ölenlerin kimliği Alevi, üstelik "Nusayri" demeye de hakkınız yok çünkü onlar "Biz Alevi'yiz." diyorlar. Dolayısıyla ölenin kimliğini görmeyen, göz ardı eden bir anlayış baştan bir reddeden, göz yuman, hatta kimi odaklar tarafından takdir ve teşvik edilen bir anlayıştır. Biz bunu kabul edemeyiz ve buradan baktığınızda büyük bir tutarsızlıktır. Konuşmalara bakıyorsunuz: "Barış, kardeşlik, iç barışımız, huzur, geçmişimizdeki acı olaylar, 'Kimse birliğimizi bozamaz.'" Bunları söylüyorsunuz ama ölenin Alevi olduğunu söylemeyince aslında çok da umursamadığınızı da söylemiş oluyorsunuz arkadaşlar. Bakın, Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin raporu var; 745 sivil Alevi öldürülmüş, HTŞ'ye ait 125 asker, polis neyse öldürülmüş, 148 de militan öldürülmüş. Bunlar söylenen rakamlar, bir de söylenmeyenler var.
İkinci altını çizmek istediğim nokta, geçmişi sorgulama telaşı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Emir.
MURAT EMİR (Ankara) - Yani bugün bir şey söyleyemeyince, bugün bu soruna olması gereken teşhisi koyamayınca, yapılması gereken müdahaleyi yapmayınca çünkü HTŞ liderine "Aracımızı bile kullandırırız." diye görüntü verdiren İbrahim Kalın'dı, "Biz bunların hamisiyiz." diyen Cumhurbaşkanıydı, "Orada bir halk devrimi oldu." diyen -HTŞ'nin ne kadar halkı temsil ettiği zaten tartışılır- bir Cumhurbaşkanı, yine "Biz ne dersek o olacak." diyen bir Hakan Fidan ama müdahale etmeyen bir Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti var. Bunu da kabul etmiyoruz. Bunu yapmak yerine "Efendim, siz orada Sünniler öldürülürken söz söylemediniz." diyorlar. Bu yalandır, bu iftiradır arkadaşlar. Biz bu tartışmaları on bir yıldır burada yapıyoruz, 2011'den beri yapıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, ilk günden beri siyasi iktidarı komşusundaki bir iç savaşa...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Emir.
MURAT EMİR (Ankara) - ..destek vermek, katkı vermek, yangına benzin dökmek ve "Orada rejim değiştireceğiz." iddiasıyla komşusundaki iç savaşı büyütmek, oraya cihatçı göndermek, cihatçıların lojistiğini Türkiye Cumhuriyeti sınırlarından sağlamakla suçladık ve hâlâ da bizim doğru olduğumuz herkesin malumudur, herkesin bildiği bir gerçekliktir ama biz orada hiçbir zaman hiçbir çocuğun, hiçbir sivilin, hiçbir insanın böylesine katledilmemesi gerektiğini söyleyen ve buna karşı da açık tavır göstermiş bir partiyiz. Bugün "Suriye'de Aleviler öldürülüyor." diyemeyenler "Ya, siz de Sünniler öldürülürken sessiz kalmıştınız." diyecek kadar çaresiz ve yüzsüzdürler. Buradan bunu söylemek lazım. (CHP sıralarından alkışlar)
Üçüncü nokta, efendim, bir kısım provokatörler varmış, bu provokatörlerin provokasyonuna gelmemek lazımmış, bu bir oyunmuş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Emir, tamamlayın lütfen.
MURAT EMİR (Ankara) - Bu oyunu İran, İsrail, ABD, Rusya, işte Esad rejiminin artıkları oynuyorlarmış, dolayısıyla bu provokasyona gelmemek lazımmış. Bakın, bunda doğruluk payı var, bunda doğruluk payı var ama yine eksik çünkü siz olması gerekeni söyleyip yapılması gerekeni yapmıyorsanız aslında provokasyona açık bir alan da yaratmış oluyorsunuz. Provokasyon mu arıyorsunuz? İşte size provokasyon, İsmail Kılıçarslan'ın sözleri. Bir kez daha buradan söyleyelim, bakın, diyor ki burada, Nusayrileri köpek olarak tanımlıyor ve Cumhuriyet Halk Partisinin oradaki köpekleri niye savunduğunu söyleyecek kadar alçalıyor ve böyle bir alçaklığı biz buradan teşhir ediyoruz. Bu kişi hakkında niye hâlâ bir şey yapılmadı? Neden? Neyi bekliyorsunuz? Bu, toplumu kin ve düşmanlığa tahrik suçu değil midir? Bu ülkede Aleviler var kardeşim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Emir, tamamlayın lütfen.
MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum.
Bu ülkede Aleviler var, beğenseniz de var, beğenmeseniz de var. Her bir olayda içinizdeki o mezhepçi anlayış fışkırmak zorunda değil. Bir kere de hiç olmazsa Türkiye Cumhuriyeti'nin kanunlarını uygulayın. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunun kanundaki tam tipik tanımı budur işte. Türkiye'deki Alevilere ve Suriye'deki Alevilere "köpekler" diyecek kadar alçalmış birisi vardır. Hiçbir şey yapılmamış olmasını kabul etmiyorum, kabul edemeyiz.
Bakın, bir örnek vereyim size: Ümit Özdağ'ın "tweet"leri. İşte, Ümit Özdağ bir parti genel başkanı ve şu anda cezaevinde. Niye biliyor musunuz? TCK 216, halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu. Ne demiş: "Suriyelilerin araçlarına ücretsiz vize muayenesi yapılıyor." Veya Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş'ın sözlerini söylemiş veya demiş ki: "Valiliklere yazı yollanarak il bütçelerinden bu evler için kaynak aktarmaları istendi. Ordu Valiliği Ordu halkı için harcanması gereken 8 milyon TL'yi Suriye'ye aktardı."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Son cümlelerinizi alalım Sayın Emir.
MURAT EMİR (Ankara) - Bu sözleri halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu sayan savcılar neredeler? Savcı arıyoruz, savcı bekliyoruz. Ülkenin bir bölümüne, Suriye'deki insanların bir bölümüne "köpekler" diyecek kadar alçalmış birine dava açacak, soruşturacak bir savcı arıyoruz Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sıradaki söz talebi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Yenişehirlioğlu.
36.- Manisa Milletvekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu’nun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne, LGBT oluşumuna, ramazan ayına ve Filistin’e ilişkin açıklaması
BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumunuz, 8 Mart, insanlığın en fedakâr, en cefakâr, en vefakâr varlıkları olan hanımefendilerin, hayatımıza anlam katan annelerimizin, eşlerimizin, kız kardeşlerimizin, evlatlarımızın günüydü. Biz tarih boyunca kadınlarımızı baş tacı etmiş bir milletiz. Kadın güçlü olduğunda ailenin güçlü olacağını, aile güçlü olduğunda devletin sapasağlam ayakta duracağını bilen bir medeniyetin temsilcileriyiz.
Türkiye'de kadının toplumsal hayattaki gücünü artıran en büyük dönüşümler AK PARTİ iktidarıyla gerçekleştirilmiştir, bunu bir kez daha ifade etmekte fayda görüyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde kadınlar için hayal dahi edilemeyen adımlar atılmış, yıllardır süren mağduriyetler giderilmiş; eğitimden istihdama, aileden siyasete kadar her alanda kadınlarımızın önündeki bütün engeller kaldırılmıştır, hanım kardeşlerimizin hak ettikleri yere gelmesi için samimi bir mücadele verilmiştir ve en önemlisi, yıllarca başörtüsü nedeniyle eğitim hakkı gasbedilen, kamuda çalışmasına izin verilmeyen kadınlarımızın önündeki tüm engeller AK PARTİ tarafından kaldırılmıştır. Kadınları kıyafetleri üzerinden ayrıştıran, inançları nedeniyle ötekileştiren zihniyeti tarihe gömen yine AK PARTİ olmuştur. Kadınların emeğiyle büyüyen, duasıyla yükselen, fedakârlığıyla ayakta kalan bu ülke, kadınlarıyla birlikte daha güçlü olacaktır; bunun için çalışmaya kararlılıkla devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle, başta şehit ve gazilerimizin anneleri, eşleri ve evlatları olmak üzere hayatımızın her anına anlam katan tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü en kalbî duygularla tebrik ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan daha evvel 2025'i Aile Yılı ilan etmişti. Aile Yılı'nda en büyük mücadeleyi insanı cinsiyetsizleştirerek aile kurumuna saldıran LGBT oluşumuna karşı vermenin ne kadar hayati olduğu ortadadır. Bu yapı, insana yaradılış gayesini unutturmak için dizayn edilmiş, toplumu ayakta tutan değerleri ortadan kaldırmak için tasarlanmış bir kitle imha silahından başka bir şey değildir. Bu tuzak, toplumun direği ve en güçlü yapı taşı olan aile kurumunu yıkarak insanları yalnızlaştırmayı, bireyleri maneviyattan ve dayanışmadan kopararak bir kaos düzeni kurmayı hedeflemektedir. Yozlaştırarak yıkmak istedikleri medeniyet kalemizin surlarına "popüler kültür" adı verilen top mermileriyle saldırıyorlar, insanları sahte özgürlük vaatleriyle tutsak ediyorlar, riyakâr temsilcilerle zakkumu "nimet" diye sunuyorlar. Karanlık planları bertaraf edecek şifre bizim medeniyetimizde, inkârı imanla yenecek sır bizim yüreğimizde, pejmürdeliği meftun edecek güç bizim bileğimizde, ahzânı götürüp ihsanı getirecek müjde bizim sesimizdedir. Hiçbir sinsi yapıya fırsat vermeme, benliğimizi hedef alan hiçbir saldırıya göz açtırmama, köklerimizi, tarihimizi, bireyi ve aileyi korumak için elimizden geleni yapma kararlılığımızı bir kez daha vurguluyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mübarek ramazan ayına bir kez daha kavuşmanın huzur ve sevincini yaşıyoruz. Ramazan sadece aç kalmaktan ibaret değil, nefsi terbiye etme, sabrı kuşanma, paylaşmanın ve dayanışmanın en güzel hâlini tatbik etmektir. Bu müstesna günlerde ramazanın bereketini, iftarın sevincini, sahurun huzurunu doyasıya yaşayabilenler olduğu gibi, yüreğinde tarifsiz acılar taşıyan kardeşlerimiz de var. Filistin'de, Gazze'de silahların, bombaların, soykırımın gölgesinde iftar yapmaya çalışan, ezan sesi yerine ölüm çığlıkları duyan kardeşlerimizin acısını derinden paylaşıyoruz. Dualarımız Filistin ve zulme uğrayan tüm kardeşlerimiz için semaya yükselmeye devam edecek, mücadelemiz yeryüzünde zulme uğrayan tek bir mazlum kalmayana kadar sürecektir. Bu mübarek ayın ümmetin uyanışına, gönüllerin birleşmesine, barışın ve adaletin yeryüzünde hâkim olmasına vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 60'a göre söz talebinde bulunan milletvekili arkadaşlarımın bir kısmına söz vereceğim.
Siirt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş.
Buyurun Sayın Sarıtaş.
37.- Siirt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne ilişkin açıklaması
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Teşekkürler Sayın Başkan.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde meydanları dolduran kadınlar sadece kendi hakları için değil aynı zamanda barış, eşitlik ve adalet için haykırdı çünkü kadınlar savaşın, yoksulluğun ve şiddetin en ağır yükünü taşıyor. Her gün kadınlar erkek şiddetiyle, cinayetlerle, tacizle, eşitsizlikle yüzleşmek zorunda kalıyor. Savaşlar en çok kadınları ve çocukları vuruyor, evlerinden koparıyor, yoksulluğa ve şiddete mahkûm ediyor ama kadınlar sadece mağdur değil, aynı zamanda direnişin, umudun ve değişimin de öncüsü. 8 Mart meydanlarında barış talebini en yüksek sesle haykıran bütün kadınları bir kez daha buradan selamlıyorum. Kadınların mücadelesi barışın ve özgürlüğün en güçlü sesidir ve biz biliyoruz ki kadınlar özgür olmadan toplum özgür olamaz. Yaşasın kadın dayanışması, yaşasın "..."[2] yürüyüşümüz!
Teşekkürler. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Öztürkmen.
Buyurun Sayın Öztürkmen.
38.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Gaziantep'teki zamlı doğal gaz faturalarına ilişkin açıklaması
HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Sayın Başkanım, Gaziantep'te doğal gaz faturaları vatandaşı perişan ediyor. Doğal gaz faturaları önceki aylara göre yüzde 200, yüzde 300 zamlı geliyor. GAZDAŞ bunun dağıtım şirketi değişikliğinden kaynaklı iki aylık bedel olduğunu iddia ediyor oysa vatandaşların bize gönderdiği faturalar bunu yalanlıyor. Burada iki ayrı fatura var aynı kişiye ait, birincisi 54 günlük fatura 4.800 lira gelmiş, ikincisi 31 günlük fatura 7.550 lira gelmiş. Bunu gönderen emekli vatandaşımız kirada oturuyor, elinde kalan paranın hepsini verirse fatura ödeyemiyor. Şimdi, GAZDAŞ, müşterilerine 2025 yılı ikinci doğal gaz faturaları için 4 taksit seçeneği sunmaya başladığını söylüyor oysa fatura ödemek için PTT şubelerine giden vatandaşlara "Böyle bir anlaşmamız yoktur." cevabı veriliyor. AKP iktidarı, doğal gaz dağıtımını özelleştirdi, vatandaşı firmaların insafına bıraktı. Firmaların hatalarının faturasını neden vatandaş çekiyor?
BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Burak Akburak.
Buyurun Sayın Akburak.
39.- İstanbul Milletvekili Burak Akburak’ın, otobüs bilet fiyatlarına yapılan zamma ilişkin açıklaması
BURAK AKBURAK (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkürler.
Ramazan Bayramı'nın yaklaşmasıyla birlikte vatandaşlarımızın yakınlarına kavuşma heyecanı artarken ne yazık ki bazı otobüs firmalarının bilet fiyatlarına bir günde yüzde 20, yüzde 30 oranında zam yaptığı haberleri basına yansımıştır. İstanbul-İzmir hattında bilet fiyatı bir gün içinde 849 TL'den 1.100 TL'ye, İstanbul-Antalya arası 1.269 TL olan bilet fiyatı ise 1.389 TL'ye yükselmiştir. Otobüs bilet fiyatları öyle bir noktaya geldi ki vatandaş artık kara yoluyla bile seyahat edemeyecek hâle geldi. Uçak biletlerinden bile pahalı otobüs biletleriyle karşı karşıyayız. İstanbul'dan Anadolu'nun birçok şehrinde yapılan yolculuklarda 4 kişilik bir ailenin bilet maliyeti neredeyse asgari ücrete yaklaşmış durumda. Firmaların "Zam yapmadık, indirimleri kaldırdık." şeklindeki savunmaları bu fırsatçılığı mazur göstermez. İlgili kurumları bu haksız fiyat artışlarına karşı acil önlemler almaya davet ediyorum, vatandaşın bayram sevinci fırsatçılıkla gölgelenmesin.
BAŞKAN - Rize Milletvekili Sayın Tahsin Ocaklı.
Buyurun Sayın Ocaklı.
40.- Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı’nın, Rize’nin Ardeşen ilçesi Tunca beldesinde yaşayan vatandaşların mesajına ilişkin açıklaması
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sayın Başkanım, Rize Ardeşen Tunca beldesi; burada yaşayan vatandaşlarımızın AKP sıralarına bir mesajı var. AKP'ye en yüksek desteği veren, orada yaşayan vatandaşlar "Biz orada hayvancılık yapıyoruz, arıcılık yapıyoruz, tarım yapıyoruz, çay üretimi yapıyoruz ama siz geldiniz, nisan ayında maden ocağı işletmesi vermek üzere ihale açtınız. Şimdi, biz size oy verdik, köy vermeyiz." derler. Yapılacak şey şu: AKP sıralarından Grup Başkan Vekilimiz bu ihalenin iptal edileceğini açıklasın. Tunca halkı böyle bir maden işletmesinin yapılmasını kendi bölgesinde istemiyor. Buradaki maden işletmesinin ihalesi derhâl durdurulsun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu.
Buyurun Sayın Gergerlioğlu.
41.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Sincan Cezaevlerinin durumuna ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Dün ziyaret ettiğim Sincan Cezaevlerinin durumu içler acısıydı. Cezaevlerinde arttırılmış kapasitenin bile üstünde 100 bin mahpus var. Bir de üstüne keyfî ve soyut gerekçelerle denetimli serbestlik ve şartlı tahliyeleri verilmeyen Sincan H Tipi cezaevi yönetimi, mahpusların hakkını çiğneyerek vebal almaktadır. Sincan Yüksek Güvenlikli 1 No.lu Cezaevi ise hücrelere "bir demir parmak, bir tel örgü" uygulamasını da aşarak bir tel örgü daha çektirmiş. Kuyu tipi hâlini almış bu hapishanede mahpuslar açlık grevinde ve protesto gösterileri yapıyordu. Yokuşa sürülen tahliye hakkı gasbedilmemelidir. Terörle Mücadele Kanunu mağdurları, yargısız infazla işinden ihraç edilen KHK'liler, 4/4 mağdurları, TCK 158 Uzlaşma Yasası bekleyenler, 31 Temmuz Covid Yasası mağdurları adalet bekliyor ama her gün cezaevlerine giriyorlar. "Hak, adalet, genel af." diyen feryatlar arşıâlâya çıkmış durumda. Tahammül sınırlarının sonuna varılmıştır.
BAŞKAN - Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer.
Buyurun Sayın Gürer.
42.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkürler Başkan.
Emekli bayram ikramiyesindeki artış beklentisinde yine dağ fare doğurdu, iktidar âdeta emekliyle dalga geçti; emekliye reva görülen artış 1 kilo pirzola parası etmiyor. 2018 yılında bayram ikramiyesi bin lirayken 1 gram altın 192 liraydı, 5 gram altın alınabiliyordu; 2025 yılında artışla beraber 1 gram altın alınabiliyor, 4 gram altın emekliden çalınmıştır. Emekli geçinemiyor, emekli olmak isteyen de düşük emekli maaşı nedeniyle olamıyor. Tüm emeklilere -ayrımsız- memura, işçiye seyyanen 15 bin lira artış sağlanmalıdır; emekli bayram ikramiyesi de maaşı da asgari ücrete eşitlenmelidir. 16 milyon emekliye AK PARTİ iktidarı zulmetmekten vazgeçmelidir, emeklilerin hak ettiği yaşam düzeyinde ücret verilmelidir; intibak düzenlemesi ve aylık bağlama katsayı oranı artırılmalıdır.
BAŞKAN - Kayseri Milletvekili Aşkın Genç.
Buyurun Sayın Genç.
43.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, 4 bin TL olarak açıklanan emekli bayram ikramiyesine ilişkin açıklaması
AŞKIN GENÇ (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İktidar, emeklilerin bayram ikramiyesini 4 bin TL'ye çıkardığını müjde gibi sunuyor ancak gerçekler çok farklı. 2018'de bin TL olarak belirlenen bayram ikramiyesi yedi yılda sadece 4 katına çıkarılmış durumda. Oysa aynı dönemde ekmeğin, etin fiyatı 10 kat ve 15 kat zamlandı. TÜİK'in düşük gösterdiği resmî enflasyona bile baktığımızda emeklilere yapılan artışın gerçekte bir kayıp olduğu açıkça görülüyor. Emekliler düşük maaşlarla temel ihtiyaçlarını bile karşılayamazken bu düzenleme hiçbir yaraya merhem olmuyor. Emeklilere bayramda verilen 4 bin lira bir faturayı bile ödeyemez hâle geldi. Buradan iktidara soruyorum: Bu ülkenin emeklisi otuz yıl çalıştıktan sonra açlıkla mı mücadele edecek? Bayram ikramiyesi en az asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır.
BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un, esas komisyon olarak Dışişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilen (2/1612) esas numaralı Kanun Teklifi’ni geri aldığına ilişkin önergesi (4/96)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, esas komisyon olarak Dışişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilen (2/1612) esas numaralı Kanun Teklifi İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş tarafından geri alınmıştır.
Bilgilerinize sunuyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş ve beraberindeki heyetin Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te düzenlenecek olan Parlamentolar Arası Birlik (PAB) 150'nci Genel Kuruluna katılımı hususuna ilişkin tezkeresi (3/1078)
10/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş ve beraberindeki heyetin Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te düzenlenecek olan Parlamentolar Arası Birlik (PAB) 150'nci Genel Kuruluna katılımı hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
|
| Numan Kurtulmuş |
|
| Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
| Başkanı |
BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş ve beraberindeki Parlamento heyetinin Fransa'nın Strazburg şehrinde düzenlenecek olan Avrupa Parlamento Başkanları Konferansı'na katılımı hususuna ilişkin tezkeresi (3/1079)
11/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş ve beraberindeki Parlamento heyetinin Fransa'nın Strazburg şehrinde düzenlenecek olan Avrupa Parlamento Başkanları Konferansı'na katılımı hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
|
| Numan Kurtulmuş |
|
| Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
| Başkanı |
BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, YENİ YOL Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi bulunmaktadır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen tarafından, Suriye'de sivilleri hedef alan şiddet olaylarının görüşülmesi amacıyla 11/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
11/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 11 Mart 2025 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Selçuk Özdağ |
|
| Muğla |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
Mersin Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Mehmet Emin Ekmen tarafından, Suriye'de sivilleri hedef alan şiddet olaylarının görüşülmesi amacıyla 11/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergemizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/3/2025 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, YENİ YOL Partisi Grubu adına söz talebi Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar'a aittir.
Buyurun Sayın Avşar. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA CEM AVŞAR (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye'de, Lazkiye'de büyük bir katliam yaşanıyor. Binden fazla sivil insan inançları nedeniyle vahşice katledildi. Kadınlar, kızlar kaçırıldı, evler yağmalandı, araçlar yakıldı. İnsanlar sokak ortasında videoları çekilirken infaz edildi. Bu, dünyanın gözleri önünde işlenmiş bir insanlık suçu. Uluslararası kuruluşların ve gözlemcilerin tespitlerine göre hatta Ahmed eş Şara'nın açıklamasına göre, kalkışma iddiası bahane edilerek siviller katledilmiş, Alevileri "katli vacip" olarak gören hastalıklı anlayışa sahip iç yapıların varlığı ve kontrol edilemediği ortaya çıkmıştır. Sivillere yönelik bu durum açıkça ortadayken biz hamisi olduğumuz yönetime şöyle bir ayar verilmesini beklerken ne duyuyoruz? "Şam yönetimi otorite inşa etmeye çalışıyor." "Esad artıkları var ama Esad zulmederken sesiniz çıkmıyordu." "Dış güçlerin oyunu." vesaire, vesaire. Bu yaklaşım, olayı geniş bir komplo teorisine yayarak sivil katliamın faillerini örtme ve mevcut yönetimin avukatlığına soyunma çabasıdır. Yapılan açıklamalar yaşanan zulmü kınamak yerine... Genelgeçer söylemlerle bu olay geçiştirilemez. Bu, Türkiye tarafından açıkça desteklenen bir yönetimin yaptıklarına karşı içeriğe dönük, çok yanlış bir tutum. Sivillere yönelik katliamların geçmişte Esad'ın şebbihalarının yaptıklarından hiçbir farkı yoktur. Bakın, "Esad zulmederken neredeydiniz?" lafının karşılığı yok çünkü niye? Partimde, grubumda bir tane Allah'ın kulu Esad zulmünün yanında durmamıştır. "Suriye'den, savaştan kaçıp bize sığınanları geri göndereceğiz." dememişimdir; uyumu tartışmışızdır, çözüm aramışızdır, siyaseten bu işin bedelini ödemişizdir çünkü biz inanıyoruz ki zalimliğin mezhebi, meşrebi, "senden"i, "benden"i olmaz; adalet ve vicdan kişiye, mezhebe, kimliğe göre değişmez. Ne diyor Hazreti Ali Efendimiz? "Zulüm iki türlüdür, biri zulmeden, diğeri zulme razı olan; ikisi de zalimdir." (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
Şurası iyice anlaşılmalı değerli milletvekilleri: Suriye'de yaşanan her olayın yankısı burada duyulur. Orada yaşayan sivillere yönelik katliamlar Türkiye'de toplumsal barışımızı tehdit eden bir gerçektir. Hatay'da, Mersin'de, Adana'da yaşayan 1 milyona yakın Arap Alevisi devletinin taraf olduğunu hissettiği anda kendini yok sayılmış ve güvensiz hisseder. Bu topraklarda insanlar, Aleviler, Sünniler, her bir kesim ayrımcılık yüzünden tarihte çok ağır bedeller ödemiştir. Ötekileştirmenin nelere mal olduğunu acı tecrübelerimizle yaşamışızdır. Bugün buna benzer tehlikeler maalesef kapıda. Mezhep kışkırtıcılığına göz yumulması Türkiye'yi çok büyük bir tehlikeye sürükler, bu işten hevesi olan emperyalizmin uşaklarının da ekmeğine yağ sürer. Bu konuyla alakalı sosyal medyada, gazetelerde Alevilere yönelik açık nefret söylemi var. Katliamı bizzat Nusayrilik ve Alevilikle ilişkilendiren -özür diliyorum ama- alçakça yaklaşımlar var. Halkı kin ve düşmanlığa sevk etme suçunu aleni şekilde işleyen gazete yazarları, troller, sözde uzmanlar var. Sokakta konuşan çiftçiye, iktidarı eleştiren emekliye, muhatabına saygısızlık yapan Meclis Başkan Vekiline, kehanette bulunan müneccimden kent lokantasına giden Vedat Milor'a kadar soruşturma açan savcılar Türkiye'deki Arap Alevilerini, Alevileri hedef gösteren, halkı kin ve düşmanlığa sevk eden bu paylaşımlar için ne yapıyorlar? Bırakın gözaltını, hiç soruşturma açıldığını dahi duymadık.
AŞKIN GENÇ (Kayseri) - Kıllarını kıpırdatmıyorlar.
CEM AVŞAR (Devamla) - Bu zehirli, bölücü, düşmanca dile müdahale edilmeyişi, daha kabuk bağlamamış yaralarımıza tuz basmaktadır. Biz, ülkemizin barışı, birlik ve beraberliği için bu nefret diline karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz. Türkiye'yi asla mezhepçiliğe, ayrımcılığa, kavimciliğe, nefrete teslim etmeyeceğiz çünkü birlik ve beraberlik ancak ve ancak herkesin eşit yurttaş olduğu, öteki hissine kapılmadığı bir düzenle korunabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEM AVŞAR (Devamla) - Son, toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Avşar, tamamlayın lütfen.
CEM AVŞAR (Devamla) - Özetle, Suriye'de yaşanan sivil katliamı kınamayan, bu vahşeti yok sayan yaklaşım Türkiye'de ayrışmayı derinleştirir.
Ahmet Şara'nın geçici yönetimi birçok devlet ve kuruluştan meşru otorite olarak kabul görmektedir. Bu otorite, iç savaş dönemine mahsus hastalıklardan uzaklaşarak, ister orduya entegre edilmiş gruplar ister başıbozuk silahlı yapıların sivil insanlara yönelik saldırılarını engellemek, bu grupları kontrol altına almak, suçluları tespit edip yargılamak zorundadır.
Türkiye'de özellikle siyaset içerisinde Aleviler adına konuşan herkes, Alevileri hedef gösteren, ayrışmaya hizmet eden aşırı söylemlerden kaçınmalı, diline dikkat etmelidir. Aynı zamanda "siyasal Alevicilik" lafını yayarak mezhepçilik yapanlar, öldürülen sivilleri mezhebine göre değerlendiren operasyon hesapları bu ülke için bir millî güvenlik sorunudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEM AVŞAR (Devamla) - Bu süreçte, sözü muteber, itibarlı herkesin lafını kırk düşünüp bir kere söylemesi gerektiğinin altını çiziyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine İYİ Parti Grubu adına söz talebi, Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz'a aittir.
Buyurun Sayın Kocamaz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; YENİ YOL Partisi Grubunun Suriye'de sivillere yönelik saldırılar hakkında vermiş olduğu önerge üzerine söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Suriye'nin Lazkiye ve Tartus bölgelerinde yaşanan, büyük bir zulme dönüşmüş olaylar, Türkiye'deki Alevi ve Nusayri aileleri yaşanan bu olaylar ve katliamlar nedeniyle büyük endişeye düşürmüştür. AKP iktidarı Suriye'de yaşanan bu insanlık dramına son vermek için tüm diplomatik güçlerini harekete geçirmeli ve sivillere yönelik yapılan katliamlar bir an evvel son bulmalıdır. Tüm diplomatik girişimlerin harekete geçirilmesi konusunda zaten Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu da Hükûmete bir çağrıda bulunmuştu. Bizler İYİ Parti olarak Suriye'de yaşanan tüm olayları yakından takip ediyoruz. Birleşmiş Milletler Suriye gözlemcilerinin ifadelerine göre, Suriye'nin Lazkiye ve Tartus kentinde 311 sivil hayatını kaybetmiştir. Yaşanan bu olay tüm dünya için çok büyük bir insanlık ayıbıdır. Hayatını kaybeden bu insanlar, bizlerin Türkiye'de "Alevi" dediğimiz, onların "Nusayri" dedikleri insanlardır. Suriye'de yaşanan bu olaylar yalnızca bölgedeki toplumsal yapıyı değil dolaylı olarak bölge ülkelerini, özellikle de Türkiye'yi yakından ilgilendirmektedir. Suriye'nin hamisi olduğunu iddia eden iktidar, yaşanan bu katliamları derhâl durdurmalı ve bir daha yaşanmasına da izin vermeyecek şekilde diplomatik girişimlerde bulunmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tür insanlık dışı olayları bırakın tasvip etmeyi, göz yummak bile çok büyük bir insanlık suçudur. HTŞ'nin başında yer alan ve bugün Suriye'yi yöneten Colani başına ödüller konulmuş bir terörist olarak herhangi bir devlet tecrübesi olmayan bir kişidir. Yalnızca kravat takmakla devlet adamı olunmaz.
Değerli milletvekilleri, Suriye'de yeni yeni anlaşmalar yapılıyor. Biz Türkiye'nin bu anlaşmalardan ne kadar haberi var bilmiyoruz. Bu anlaşmaların iyi niyetli olarak yapıldığına da inanmıyoruz. Dün Suriye'de SDG kamuflajı yaşanmıştır. Suriye'deki PKK/PYD terör örgütünün lideri Mazlum Abdi ile Suriye'nin sözde devlet Başkanı eş-Şara'nın yaptığı anlaşma herkesi şaşırtmıştır. Bu anlaşmanın arkasında ABD ve İsrail ortaklığı olduğunu dünyada bilmeyen yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
BURHANETTİN KOCAMAZ (Devamla) - Bizimkiler İmralı canisini muhatap alarak devletimizin itibarını beş paralık ederken, oradan gelen muğlak bir mesaj için sevinç çığlıkları atarken biz bu çağrıda zaten tükenme noktasına gelmiş PKK dışındaki türevlerinden bahsedilmediğini açıkça belirtmiştik. Nitekim PKK ve PYD'nin Suriye'deki isim değiştirmiş türevi SDG eş-Şara'yla anlaşma imzalayarak kendisini koruma altına alıyor, âdeta meşrulaştırıyor. Yani bu ne demek oluyor? Türkiye'nin Suriye'deki PKK uzantılarına karşı operasyon yapmasına karşı önlem alıyor. Diğer taraftan, eş-Şara, Suriye'deki tüm unsurları dikkate alırken Suriye'deki en büyük 3'üncü grup olan Türkmenlerin esamesi bile okunmuyor. Buna da maalesef mevcut Suriye yönetimiyle her konuda mutabık kaldıklarını ifade eden Hükûmetten Suriye Türkmenlerinin statüsü konusunda en ufak bir açıklama ya da girişim gelmiyor.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi, İzmir Milletvekili İbrahim Akın'a aittir.
Buyurun Sayın Akın. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM AKIN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen sevgili halklarımız; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Evet, YENİ YOL Partisinin özellikle son zamanlarda yaşanan Suriye'deki gelişmelerle ilgili ve katliamlarla ilgili önergesi bizce de çok önemli. Bu önerge aslına bakarsanız içerik olarak oradaki süreci çok anlatıyor ama şunu söylemek isteriz ki: Dünyadaki yaşanmış olan bu tarihsel süreçte, yüzyıllık bölgedeki yaşanmış olan -pratiklerin hepsi- inkârcı, asimilasyoncu, ırkçı, ayrımcı bütün siyasal pratiklerin artık çağ dışı olduğunu göstermesine rağmen, yeni yönetim itibarıyla, Suriye'nin yeni yönetimi itibarıyla hâlâ bunlar üzerinden iktidara geldiğinde kendi geldiği iktidar ilişkileri çerçevesinde oradaki farklılıkları yok sayan bir anlayış biçimini devam ettirdiğini görüyoruz. Ancak gelinen aşamada, özellikle birkaç gündür gelişen sürecin, müdahale sonrası ortaya çıkan sonuçların da aynı zamanda önemli olduğunu düşünüyoruz. Bizlerin rakamlara takılmaksızın, oradaki bir tane yurttaşın bile -Alevilerin, aynı zamanda Arap Alevilerin- katledilmesini kabul etmemiz mümkün değil. Özellikle görsellerle, videolarla katliamı meşrulaştırmaya çalışan ve bunun karşısında da sadece gerekçe olarak da "Bir tarz eski rejim artıkları." diye ifade edilerek, tabiri caizse kriminalize edilerek onların katledilmesini meşru gören bir anlayış biçimini kabul etmemiz mümkün değil. Bu anlayış biçiminin aynı zamanda Türkiye Hükûmeti tarafından da kısmen desteklenir hâle gelmiş olması kaygı verici. Bu, ülkemizdeki Alevilerin ve Alevilerle birlikte bütün yurttaşlarımızın geleceği bakımından böylesi yaklaşım biçimlerini kabul etmek mümkün değil. Dünyadaki bütün devletler bu gelişme karşısında olağanüstü toplanma çağrısı yaparken bunu meşrulaştırmaya çalışmak, anlamak mümkün değil. Biz, son zamanlarda, özellikle Suriye'deki farklı dinamiklerin, Kürtlerin, Alevilerin, Dürzilerin ve farklı farklı inançların bir araya gelerek orada yeniden Suriye'nin demokratik cumhuriyetini inşa etmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Dün, SDG'yle yapılan anlaşmanın aslında değerli bir şey olduğunu, bir başlangıç olması sebebiyle önemli olduğunu düşünüyoruz. Bugün, yine, aldığımız haberlere göre, Dürzilerle bir toplantı yapılarak artık sadece HTŞ sınırları içerisindeki bir Suriye cumhuriyeti değil, aynı zamanda ortak kim varsa herkesi dışlamadan yapılmak istenen girişimlerin desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz, bunun bölgemizin barışı bakımından, Suriye'deki halkların geleceği bakımından, ortak yaşamın inşa edilmesi bakımından birlikte yeniden gerçek anlamda bir cumhuriyetin, Suriye cumhuriyetinin kurulması bakımından kıymetli olduğunu düşünüyoruz; bunun aynı zamanda bölge ülkeleri açısından, bizim açımızdan ve aynı zamanda Irak açısından da gelişmelerinin takip edilmesi, bir örnek teşkil etmesi bakımından daha değerli olduğunu düşünüyoruz. Ancak bu gelişmelerin soruşturulmasına mutlaka ihtiyaç var, kim yapmışsa bu katliamlar karşısında sessiz kalmayı, göz yummayı, tabiri caizse başka bir gerekçe aratmayı kabul etmemiz mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın, tamamlayın lütfen.
İBRAHİM AKIN (Devamla) - Biz, DEM PARTİ olarak bugün bir basın toplantısıyla bu meseledeki tutumumuzu anlattık, açıkladık. Evet, kaygı verici süreç var ve bu kaygı sürecin karşısında duyarlı olmaya, ortak davranmaya, oradaki insanların hayatını korumaya ve bütün Suriye'nin, kendi yurttaşlarının, kendi geleceğinin belirlenmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Suriye halkı isterse demokratik hayatını inşa edebilir, demokratik sistemini kurabilir ve Türkiye için de Irak için de bu örnek olabilir diye düşünüyoruz. Oradaki yaşanmış olan pratiklerin bir an önce düzelmesi ve aynı zamanda Alevi katliamlarının sorumlularının açığa çıkarılmasını, uluslararası insan haklarının ve evrensel olarak da bu değerlere sahip çıkan herkesin görevi ve sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz ve bu konuda da göreve çağırıyoruz. Türkiye Hükûmetinin de orayı daha fazla karıştırarak kendi desteklediği güçler vasıtasıyla katliamı neredeyse teşvik edecek yaklaşımlardan uzak durmasını öneriyoruz. Artık, dünyada, Türkiye'de, bölgede barış istiyorsak hep beraber bu barışın sözünü, savunmasını yapalım, dilimizi ona göre ayarlayalım diyorum.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi, Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara'ya aittir.
Buyurun Sayın Kara. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye'de on dört yıldır devam eden çatışmalara tanıklık ettik, bu savaşın açıkça tarafı olduk maalesef. Sınırlarımız Suriye'den gelen cihatçı örgütlerin iaşe ve ikmal güzergâhı oldu âdeta. Biz on dört yıldır "Bunu yapmayın." diye vurguladık ancak bizi dinleyen kimse olmadı, AK PARTİ iktidarı eşi görülmemiş bir dış politika doktrininde ısrar etti. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz ne dedik? Her zaman Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana tavrımızı koyduk, orada kaosun olmaması ve Suriye'de yaşayan tüm halkların kendi iradelerinin tecelli edeceği bir demokratik katılımdan yana olduğumuzu vurguladık. 8 Aralıkta yeni bir dönem başladı, Esad'sız bir dönem. Biz ama o gün de söyledik, ben burada söyledim, kayıtlarda var, tüm arkadaşlarımız söyledi; "Colani'ye o kadar güvenmeyin. Kravat takmakla katılımcı, demokratik, tüm dillerin ve renklerin bir arada tesis edilebileceği bir anlayış hüküm süremeyebilir; bizim bu noktadaki kaygılarımız son noktadadır ve en üst safhadadır." dedik. Siz ise haritadaki her bir rengi, çizgiyi, işareti sanıyor musunuz ki bizim bir parçamız değil; sizin o gördüğünüz her bir çizgi Hatay halkının, akrabalarının, eşinin dostunun bir parçası. O bakımdan, bu iş öyle Hakan Fidan'ın "Suriye'den geride kalan rejimin çıkardığı gerginlikler." olarak basite indirgenemeyecek bir cümledir.
Dolayısıyla hele ki Cumhuriyet Halk Partisini ve bizleri; Antakya'da, Halep'te, İskenderun'da, Lazkiye'de, Tarsus'ta yaşayan bizleri; bu idari yapının içerisinde yaşayan bizleri kimse Baasçılıkla, Esadçılıkla suçlayamaz. Hatay halkının, 2013 yılında Reyhanlı'da 53 yurttaşımızın hayatını kaybettiği dönemde Hatay'ın 15 ilçesinden gelenlerin Antakya'da yaptıkları yürüyüşleri, mitingleri ve basın açıklamalarını kimsenin göz ardı etmesine müsaade etmeyiz. Ama derseniz ki "Mezhepçilik nasıl olur?" ben size derim ki: Hatırlayın, Recep Tayyip Erdoğan'ın "53 Sünni vatandaşımız katledildi." demesinden mezhepçilik nasıl yapılırmış ben size bunu öğretirim.
BAŞKAN - Sayın Kara, tamamlayın lütfen.
NERMİN YILDIRIM KARA (Devamla) - Şimdi, bunlar oldu, bitti; bugün ne yapacağız? Bugün şunu yapmak zorundayız: Diplomasi yapılmak zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti madem "Bizden kuş uçmaz, bizden habersiz o kuş uçmaz..." Maalesef uçuyor, Suriye Türkmen Meclisini dahi konferansa çağırmamışlar, haberiniz yok.
Diplomasi geliştirilmeli, insani koridor açılmalıdır. Orada yaşayan yurttaşlar ekmeğe, suya muhtaç kalmıştır. Bakın, elektrik yoktur, insanların can güvenliği yoktur. Eğer bize inanmıyorsanız size telefon numaraları verelim; Harbiye'den, Samandağ'dan, Arsuz'dan, Defne'den insanların telefon numaralarını verelim, gidin arayın bakalım; insanlar çocuklarıyla, anneleriyle, babalarıyla helalleşiyorlar her gece. Dolayısıyla bu konu bu kadar basite indirgenecek bir konu değil. Üzerinize düşeni, gereğini yapın.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi, Rize Milletvekili Harun Mertoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Mertoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HARUN MERTOĞLU (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye'de son günlerde yaşanan olumsuz gelişmelerden ötürü YENİ YOL Grubunun vermiş olduğu önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle şunu ifade etmek isterim: Biz, insan haklarını ve insan onurunu her şeyin üstünde tutan bir anlayışa sahibiz. Irk, dil, din, mezhep fark etmeksizin her insanı eşrefimahlukat olarak görüyor, yaşam hakkını kutsal biliyoruz. Bu toprakların kardeşlik mayasını oluşturan temel ilke mazlum kim olursa olsun yanında durmak, zalim kim olursa olsun ona karşı çıkmaktır. Eski rejim unsurları kimliğe dayalı ayrımcılığa yol açacak şekilde silahlı eylem ve provokasyon gerçekleştirerek Suriye'nin Lazkiye şehrinde hiç de arzu etmediğimiz olayların yaşanmasına sebebiyet vermişlerdir. Suriye yönetimi Lazkiye'de yaşanan olaylarla ilgili olarak sorumluların adalet önüne çıkarılacağını, intikam cinayetlerine izin verilmeyeceğini ve sivil barışın korunacağını açıkça ifade etmiş ve şiddet olaylarını soruşturmak üzere bir komite kurulduğunu açıklamışlardır. Türkiye olarak komşumuz Suriye'de insan haklarının ve demokrasinin gelişmesi, Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlanması, barış ve istikrarın tesis edilmesi için her türlü desteği vermeye devam edeceğimizi vurgulamak isterim.
Değerli milletvekilleri, Baas rejimi çocuk, kadın, yaşlı demeden milyonlarca Suriyeliyi katlederken, Halep yerle bir edilirken, çocuklar enkaz altında can verirken, kadınlar ve yaşlılar ölümle burun buruna gelirken biz her zaman sözümüzü yükselten, tepki gösteren tarafta yer aldık. Bugün de mazlumun yanındayız, yarın da mazlumların yanında olacağız. Ayrıca, bu olayların ardından çıkarılmaya çalışılan yangının İsrail'in yürüttüğü propaganda kampanyasından ibaret olduğunun da farkındayız. Gazze'de bebekleri, kadınları, yaşlıları katleden, soykırıma imza atan İsrail'in bir anda Suriye'de Alevilerin hamisi gibi ortaya çıkmasını tesadüf olarak görmüyoruz, Suriye'de mezhep çatışmasını körükleyerek bölgeyi daha da kaosa sürüklemek amacı güttüğünün bilincindeyiz. Türkiye'nin ve İslam dünyasının birlik ve beraberliğini bozmayı hedefleyen bu kirli oyunun farkındayız. İsrail'in bilinçli olarak piyasaya sürdüğü bu tür haberleri sorgusuz sualsiz kabullenmenin onların yaktıkları ateşe odun taşımak anlamına geleceğinin farkındayız. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın da defalarca vurguladığı gibi, biz mazlumları dinine, ırkına, mezhebine göre ayırmayız. Bugün nasıl Gazze'deki Müslümanlara sahip çıkıyorsak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen, buyurun.
HARUN MERTOĞLU (Devamla) - Bugün nasıl Gazze'deki masumlara sahip çıkıyorsak geçmişte Halep'te, Hama'da, Doğu Guta'da varil bombalarıyla, kimyasal silahlarla katledilen milyonlarca mazlumun da hep yanında olduk, olmaya devam edeceğiz.
Alevi canlarımızı kışkırtarak siyaset yapmak milletimizin birlik ve beraberliğine hiçbir fayda sağlamaz. Bu kadar hassas bir konuda sorumluluk bilinciyle hareket etmeliyiz, kardeşi kardeşe düşürecek söz ve eylemlerden kaçınılması gerektiğini düşünüyoruz.
Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, oylamadan önce karar yeter sayısı talep ediyoruz.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım, önergenin oylamasından önce YENİ YOL Grubu tarafından karar yeter sayısı talep edilmiştir, oylamada karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
BAHADIR NAHİT YENİŞEHİRLİOĞLU (Manisa) - Karar yeter sayısı var efendim, yeterli sayı var.
BAŞKAN - Kâtip üyeler arasında ihtilaf bulunduğundan elektronik yöntemle oylama yapacağım.
Oylama için iki dakika süre veriyorum, süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:17.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Yasin ÖZTÜRK (Denizli), Rümeysa KADAK (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64'üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
YENİ YOL Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi bulunmaktadır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- İYİ Parti Grubunun, Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve 22 milletvekili tarafından, Suriye Lazkiye'de son dönemlerde artan saldırıların incelenmesi, bu saldırıların ardında yatan mezhebî, siyasi ve sosyoekonomik sorunların nedenlerinin tespit edilmesi, bu olayların ülke üzerinde yaşanması muhtemel yansımalarına karşı önlem alınması ve çözüm yollarının bulunması amacıyla 11/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
11/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/3/2025 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Turhan Çömez |
|
| Balıkesir |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve 22 milletvekili tarafından, Suriye Lazkiye'de son dönemlerde artan saldırıların incelenmesi, bu saldırıların ardında yatan mezhebî, siyasi ve sosyoekonomik sorunların nedenlerinin tespit edilmesi, bu olayların ülkemiz üzerinde yaşanması muhtemel yansımalarına karşı önlem alınması ve çözüm yollarının bulunması amacıyla 11/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/3/2025 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere söz talebi, Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin'e aittir.
Buyurun Sayın Çirkin. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
(Uğultular)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, salonda çok fazla uğultu var, hatip kürsüdeyken anlayamayabiliriz. Lütfen sessiz olalım.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlarım.
Bilindiği üzere, hâlen de devam etmekte olan, yakın geçmişte Suriye'de yaşananlar başlı başına bir insanlık dramıdır. Kadınların, çocukların, yaşlıların, gençlerin, hepsinin birden katledildiği ve yakın tarihimizin en vahşi katliamlarından birini maalesef gördük ve yaşadık. Hatay olarak elbette ki bu acıyı en fazla hisseden illerden biriyiz çünkü kendi içimizde yaşayan yaklaşık 400 bin nüfusa sahip Alevi kardeşlerimizin bunlar aynı zamanda akrabaları.
Sayın milletvekilleri, mesele bir yandan insanlık suçuyken diğer yandan da Türkiye'nin millî güvenliğini çok yakından ilgilendirmektedir. Şimdi, olaya baktığımız zaman, bazı kesimlerin daha söze başlarken şunu ifade ettiğini görüyoruz: "Rejim kalıntılarının ve rejim artıklarının Suriye güvenlik güçlerine saldırmasıyla başlayan olaylar." Yani âdeta Suriye güvenlik güçlerini yarım yamalak temize çıkarmaya çalışan bir üslup; bu, yanlış. Olay doğru olabilir ama Türkiye'de de kırk yıldır PKK terörüyle ve illetiyle mücadele eden Türkiye Cumhuriyeti devleti ne zaman askerine saldırıldığı zaman halka saldırmış, halkı katletmiştir? Böyle bir şey var mıdır? Böyle bir devlet olabilir mi? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, ayrıca, bunlar rejim kalıntısı olabilir, buna katılıyoruz. Peki, Suriye'yi yönetenler neyin kalıntısı? Neyin artığı? (CHP sıralarından alkışlar) Bunlar da kafa kesen, kol kesen IŞİD'in, El Kaide'nin artığı değil mi? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Olaylara bu açıdan bakmamız gerekiyor. Sonra, millî birliğimizi muhafaza etmek durumundayız, millî bütünlüğümüzü muhafaza etmek durumundayız. Burada yaşanan acılar vatandaşlarımızın akrabalarının acılarıdır, onların acılarına ortak olmalıyız. Bunu yapmak yerine, bazı yazarların, bazı çizerlerin -hepsi değil- Alevi vatandaşlarımıza karşı hakaretamiz sözleriyle muhatap oluyoruz. Bunlar bize üzüntü veriyor. Türk milleti Alevi kardeşlerini kucaklayacaksa bugün kucaklamalıdır. Bugün değilse ne zamandır? İç barış nasıl olur? İç barışı sadece PKK'yla barışta mı arayacağız? Alevi de bizim insanımız değil mi? Onları tahrik etmeye çalışanları kınamakla beraber, onları kucaklamakla karşılamak daha mantıklı, daha insani ve daha millî bir duruş değil mi?
Kıymetli milletvekilleri, son olarak, Alevilerin Müslümanlığını, Hatay Alevilerini, Alevilerin vatanseverliğini yargılayanlara bir tarihî anekdotla cevap vermek istiyorum: 1938 referandumu -burayı iyi dinlemenizi rica ederim- bu referandumda Fransa tebaa yazımına girdi. Daha yazarken "Alevi, Sünni, Hristiyan, Türkmen, Arap" diye yazdı yani bölmeye oradan başladı ve Hatay'ın devlet olabilmesi için ihtiyacımız olan oyu bölmeye çalıştı. Alevi vatandaşlarımıza "Siz Alevi değilsiniz, siz Hristiyan'sınız." dedi, baskı yaptı, vaatler verdi, "Yeter ki kendinizi tebaaya Hristiyan olarak yazdırın." diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Milletvekili, tamamlayın lütfen.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Teşekkür ederim.
Aleviler bunu kabul etmedi. "Asla, biz elhamdülillah Müslüman'ız ancak Alevi'yiz." dediler ve referandumda Atatürk'ün emriyle Türkiye'den yana oy kullandılar ve Hatay önce devlet oldu, sonra da ana vatana devlet olarak ilhak etti. Yani bunlar borcumuz olan insanlar. Şöyle bir düşünelim: O zaman, bunların Müslümanlığını, bunların vatanseverliğini bugün yargılayanların Fransız'dan ne farkı kaldı? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle Hükûmetten ricamız, günlük kınamalar değil ağır tedbirlerle bu meseleye el koymasıdır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine YENİ YOL Partisi Grubu adına söz talebi, Ankara Milletvekili İdris Şahin'e aittir.
Buyurun Sayın Şahin. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. İYİ Parti Grubunun araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Benden önce burada konuşma yapan Şefik Çirkin Bey'i gerçekten kutluyorum. Son derece güzel bir konuşma, ders niteliğinde, bize bir öğüt niteliğinde bir konuşma gerçekleştirdi.
Biz Suriye'de yaşayan vatandaşlarımız açısından... "Vatandaşlarımız" diyorum çünkü bir toplumun dünü, bugünü ve yarını vardır. Suriye'deki vatandaşlar bizim dünde birleştiğimiz, bugün aynı acı ve kederde buluştuğumuz, belki yarınları da birlikte inşa edeceğimiz akraba topluluklarımızdır. Dolayısıyla biz Suriye'de Kürt'ü, Türkmen'i, Arap'ı; mezhebî olarak Sünni'sini Nusayri'sini ayrı tutarsak emin olun bu bölgede yarınları inşa etmemiz oldukça güç olur.
Bütün dünyada kendi halkına yaptığı zulümle bilinen Baas rejiminin çöküşü bölge ve Suriye halkı için olumlu beklentileri de beraberinde getirmiştir. Ancak bir yandan PYD/YPG kanadından yapılan açıklamalar, diğer yandan İsrail'in Suriye'yi istikrarsızlığa sürükleyen söylemleri ile eylemleri konuya daha ihtiyatlı yaklaşılması gerekliliğini ortaya koymuştur. Fakat son günlerdeki gelişmeleri, özellikle Lazkiye, Tartus bölgesinde yapılanları bizim asla ve asla kabul etmemiz mümkün değildir. Çünkü bizler, inanç olarak bir kişiye yapılan zulmü bütün insanlığa yapılmış bir zulüm olarak görüyoruz. Ramazanda, mübarek ayda Suriye'de yapılan gelişmeler elbette ki Suriye'de yakınları olan, özellikle Hatay bölgesindeki, Mersin'deki, Adana'daki vatandaşlarımızı da kaygıya düşürmektedir.
O nedenle, etnik ve mezhebî kimlikler üzerinden ayrışma bu bölgede oldukça keskindir. Bugün geldiğimiz nokta itibarıyla biz, bu keskin çizgilerden bir adım geriye atmak ve uzlaşı için, barış için çok daha fedakârlık yapmak durumundayız. Bu fedakârlığı da toplumun her bir kesiminden istemek en doğal hakkımızdır ve ülkeyi yönetenler de son derece ihtiyatlı bir dil kullanmak zorundadır; ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, toplumu kutuplara bölmeden bu bölge ve coğrafyada kalıcı bir barış iklimini tesis etmek, ülkemizi yönetenlerin en önemli asli vazifelerinden biridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şahin, tamamlayın lütfen.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) - Hiç şüphesiz ki kimlikler bizlerin ruhsal derisidir. Bireysel kimlikler ne kadar kıymetliyse kolektif kimlikler de bir o kadar kıymetlidir. Etnik kimlik, dinî kimlik, mezhebî kimlik ve millî kimlik ayrışmasında en önemlisi hiç şüphesiz ki etnik kimliklerdir ve bunlar doğuştan kazanılan bir haktır ve bu kimlikleri yaşatmak da bizlerin asli vazifesidir. Çatışma zamanlarında en önemli ilaç olarak göreceğimiz, kendimizden olmayanlarla konuşabilmektir. Kendimizden olmayanlarla konuşabildiğimiz ölçüde biz bu coğrafyada barışı tesis edebiliriz.
Hazreti Mevlâna'nın bir sözüyle konuşmamı sonlandırmak isterim: "Aynı dili konuşanlar değil aynı hissi paylaşanlar kardeştir." diyor. Bu coğrafyada kardeşliği tesis etmenin yolu aynı hissi paylaşabilmektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi, Mardin Milletvekili George Aslan'a aittir.
Buyurun Sayın Aslan.
DEM PARTİ GRUBU ADINA GEORGE ASLAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti grup önerisi üzerine DEM PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve televizyonları başında bizleri izleyen halklarımızı saygıyla selamlıyorum.
Suriye'de 2011'den beri süren iç savaşın sonunda meydana gelen rejim değişikliğiyle iktidarı ele geçirdikten sonra HTŞ, kendi ideolojik çizgisi ve siyasi pragmatizm arasında gidip gelen politikalar izlemiştir. Bir yandan radikal İslamcı bir söylem benimserken diğer yandan Batı ve bölgesel aktörlerle diyalog kurmaya çalışarak ikili oynamaya çalışmıştır. Buna paralel olarak, özellikle Alevilere yönelik keyfî tutuklamalarla, cinayetlerle intikamcı bir yaklaşım göstermiştir. Esad rejiminin devrilmesi bazı kesimler tarafından sevinçle karşılanırken özellikle Aleviler ve Hristiyanlar için büyük bir korkuya yol açmıştı. Bu kaygılarının yersiz olmadığı bugün daha açık bir şekilde ortaya çıktı. Esad'ın Alevi inancına mensup olması HTŞ ve diğer radikal gruplar tarafından bir propaganda malzemesi hâline getirilerek Suriye'deki Aleviler hedef hâline getirildi. Esad ailesi her ne kadar Alevi olsa da yönetim hiçbir zaman Alevi olmadı; her dönemin cumhurbaşkanı yardımcıları, başbakanlar, dışişleri bakanları, içişleri bakanları, millî savunma bakanları hep Sünnilerdendi ama yönetimin yaptığı zulmün hesabı yoksul Alevi halkına mal edildi, bugün de o yapılıyor.
Rejim değişikliğinden beri Alevilere yönelik ardı arkası kesilmeyen baskı, tutuklama ve cinayetler son günlerde toplu katliama dönüştü. Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin açıklamasına göre, kadın ve çocukların da olduğu 973 sivil katledildi. Katledilen insan sayısının çok daha fazla olduğuna ilişkin ciddi iddialar var, kırsal kesimde bu sayıdan 7 bin kişi olarak bahsediliyor. Yaşanan katliama karşı başta ABD olmak üzere pek çok ülkeden kınama açıklamaları yapılırken Türkiye'den ise kınayıcı herhangi bir açıklama yapılmadı; aksine, iktidar yetkilileri, Suriye'de Alevi ve Dürzileri provokasyon yapmakla suçlayarak onları hedef hâline getirmektedir. "Eski rejim artıkları ve dış güçler ülkeyi karıştırıyor." denilerek televizyonlarda HTŞ propagandası yapılıyor. Orada sistematik mezhepsel bir katliam var, "dış güçler" diyerek geçiştirilecek bir durum değildir. Sorumlu olan tek bir yapı var, o da Suriye'yi yönetme iddiasında olan HTŞ yönetimidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aslan, tamamlayın lütfen.
GEORGE ASLAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye'de bunlar yaşanırken Türkiye'de sosyal medya platformlarında Alevilere karşı nefret yayan, katliamları meşrulaştıran ve destekleyen hesaplardan sayısız paylaşımlar yapılmaktadır. İktidar, kendisine yönelik en küçük eleştirilere bile tahammül etmezken toplumsal barışı tehdit eden, şiddeti körükleyen nefret söylemleri karşısında kayıtsız kalmaktadır. Gerçek bir toplumsal barıştan söz edilecekse nefret söylemi yayarak suç işleyen söz konusu kişilere soruşturma açılmalı, önleyici tedbirler alınmalıdır. Esad'ın yaptığı zulüm Alevilere mal edilemez. Suriye'de Alevilere yönelik bu katliamlar derhâl durdurulmalıdır. Katliamın sorumluları adalet önüne çıkarılmalıdır. Türkiye, bu katliamları durdurması ve Suriye'nin etnik ve dinî yapısına uygun, çoğulcu bir rejim kurması için HTŞ yönetimine baskı kurmalıdır diyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi, Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Mullaoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SERVET MULLAOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizim Suriye'de akrabalarımız var, saniye saniye bilgi alıyoruz. Söyleyeceklerimin hepsi onlarca merkezden teyitlidir. Bu işin siyaseti olmaz, orada siviller öldürülüyor. Son birkaç haftada Suriye'de sadece Alevi olduğu için 10 binin üzerinde insan katledilmiştir. Maalesef, hâlen katliamlar devam etmektedir. Şu an Suriye'de bir devlet yok, tamamen bir çete vardır. Bu çete üyelerine "Bebek, kadın, yaşlı demeden bütün Alevileri öldüreceksiniz." diye emir verilmektedir, bu emrin çekilmiş videoları var. Çeteler, Alevi köylerine giriyorlar, köyde gördükleri herkesi öldürüyorlar, "ganimet" diyerek masum insanların mallarına el koyuyorlar, kadınlarına tecavüz ediyorlar. Bu yamyam sürüsü canlıyken bebekleri kesip, insanları kesip, canlı canlı kalplerini çıkarıp yiyorlar; video görüntüleri var. Binlerce cesedi sokağa attılar. Şimdi, Birleşmiş Milletler temsilcileri yapılanları görmesin diye cesetlerin bir kısmını yüksek dağlara çıkarıp uçurumdan aşağı atıyorlar, büyük bir kısmını gemilere yükleyip denize atıyorlar. HTŞ, katliam yaptıkları için üyelerine kızmıyor, "Neden katliam yaparken video çekiyorsunuz?" diye kızıyor ve onlara talimat gönderiyor, "Operasyon sonrası telefonlarınızı teslim edeceksiniz." diyor. Bunlara "Esad artığı" diyemezsiniz. Bu bebekler mi Esad artığı? Bunlar mı, bu çocuklar mı Esad artığı? Bu sivil yaşlı kadın mı, bu kadınlar mı Esad artığı? Bu köylü, sivil, yaşlı adam mı; bunlar mı Esad artığı? (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Milyonlarcası var, bakmaya bile cesaret edemediğim korkunç videolar var. Bu insanlar Esad'ın artığı değil ama bu katliamı yapanlar insanlığın ve IŞİD'in artıklarıdır. Hükûmetin, tarihin, insanlığın utandığı bu katliamları destekler nitelikte tavrı gerçekten utanç verici bir tavırdır. Hükûmetin "Geçmiş yönetim nasıl olsa zalimdi, bunları hoş görelim." şeklindeki yaklaşımı asla kabul edilebilir ve büyük devletimizin misyonuna yakışır bir tavır değildir. Bu insanlar geçmiş yönetimden de zulüm gördü, şimdi de zulüm görmektedir.
Suriye'de şu anda 2 milyon insanın hayatı tehlikededir. Mademki Suriye'de geçmişte El Kaide, IŞİD, DEAŞ, El Nusra, şimdi de HTŞ olan bu çetelerle birlikte fetih yaptığınızı söylüyorsunuz; o hâlde derhâl bu katliama son vermek gerekiyor, aksi hâlde siz de bu katliamlardan sorumlu olursunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Mullaoğlu, tamamlayın lütfen.
SERVET MULLAOĞLU (Devamla) - Orta Doğu'da yaptığınız siyasi tarihsel hataları bizleri tehdit ederek, bizleri suçlayarak örtemezsiniz. Biz hiçbir tehditten korkmayız ama tek bir şeyden korkarız; bu zulüm karşısında sessiz kalmaktan korkarız. Biz tarih boyunca hiçbir zulme sessiz kalmadık ve asla kalmayacağız. Çıkmış, bize "Bugüne kadar neredeydiniz? Siz Baasçısınız." diyorsunuz. Neler yaptığımız arşivlerde var -zaman kısıtlı olduğu için söylemiyorum- ama farz edin ki biz bir şey yapmadık. Yani biz bir şey yapmamışız diye bunca, on binlerce öldürülen insana ses çıkarmamak sizi haklı kılıyor! Biz bir şey yapmadık diye bu katliama seyirci mi kalacaksınız? Öyle bir şey olabilir mi? Bu durumda on binin üzerinde insanın öldürülmesine neredeyse alkış tutuyorsunuz ve Suriye'de soykırım var. Bu işin siyaseti olmaz; orada insanlar, masum insanlar katlediliyor ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin büyüklüğüyle yardım eli uzatılarak bu katliama son verilir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz'a aittir.
Buyurun Sayın Yaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, İYİ Parti grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yüce kitabımıza göre haksız yere bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibidir ve kim bir Müslüman'ın canına kastederse cezası cehennemdir, ebediyen orada kalacak; Allah ona buğzeder, lanet eder ve büyük bir azaba düçar edecektir. Şöyle buyuruyor Rabb'imiz: "Ancak müminler kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasında bir sıkıntı meydana geldiğinde onu Kur'an'a ve sünnete arz edip onları sulh ediniz."
Değerli milletvekilleri, son günlerde Türkiye'mizde iç cepheyi tahkim etmek ve bin yıllık kardeşliğimizi pekiştirmek için Sayın Devlet Bahçeli ve Sayın Cumhurbaşkanımızın çabalarıyla son derece umut verici ve sevindirici çalışmalar sürdürülürken komşumuz Suriye'nin birliğini, dirliğini ve toplumsal barışını hedef alan bu olaylar tesadüfi değildir. Bu coğrafyada birlik ve beraberliğimizi Türk-Kürt ekseni üzerinden bozamayan emperyalist güçler, mezhep ve meşrep, Sünni ve Alevi kardeşliğini bozmak suretiyle ektikleri nefret tohumlarını yeşertmeye çalışıp ülkemizi huzursuz etmeye çalışmaktadırlar. Bunun sonucu olarak son günlerde Lazkiye ve çevresinde meydana gelen ve yüzlerce masum sivilin ölümüne sebep olan olayların faillerini ve perde arkasındaki şer odaklarını şiddetle lanetliyorum. Geçmişten alınan derslerle bu tür provokasyonlara karşı dikkatli ve sağduyulu olunmalı. Alevi-Sünni ayırımını derinleştirerek toplumun kardeşlik bağlarını koparmak isteyen odaklara karşı durmak herkesin ortak sorumluluğudur. Türkiye, Suriye, Irak ve İran devletleri Kürt'ü, Türk'ü, Arap'ı, Fars'ı, Sünni'si, Alevi'si, Ezidi'si ve Nusayri'siyle beraber Müslüman topluluklardır; bin yıldan fazladır aynı coğrafyada yan yana, iç içe kardeşçe yaşamaktadırlar.
GEORGE ASLAN (Mardin) - Ezidi Müslüman değil, Ezidi Müslüman değil!
MEHMET SAİT YAZ (Devamla) - Orta Doğu'da kardeşleri "Alevi" ve "Sünni" diye ayırıp birbirlerine düşürmek isteyenler, bu kirli oyunu Türkiye'ye de sıçratmaya çalışmaktadırlar. Allah'a hamdolsun ki Türkiye de Türkiye'ye kurulan onlarca tuzağa rağmen bu nifak tuzağına düşmemiştir ve düşmeyecektir. Alevi ve Sünniler, Selçuklu Devleti'nin, Osmanlı Cihan Devleti'nin, Türkiye Cumhuriyeti'nin hem mimarıdırlar hem de eşit asli unsurlarıdırlar. Son bin yıla baktığımızda Alevi ve Sünniler arasındaki farkları değil ortak eserlerimizi görürüz. Bin yıldır ne başardıysak birlikte başardık. Bin yıldır bütün sevinçlerimizi birlikte yaşadık; bütün sorunları, bütün badireleri birlikte aştık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
Buyurun.
MEHMET SAİT YAZ (Devamla) - Vatanımız için birlikte yaşadık, istiklalimiz için birlikte mücadele ettik. Devletimizi hep birlikte inşa ettik, hep birlikte imar ettik. Aynı köy içinde aynı mahalle, aynı semt, aynı apartmanda birbirimize komşu olduk. Birbirimizle dost olarak, kardeş olarak yaşadık. Biz bu devletin, bu toprağın eşit unsurlarıyız. Dini bir, kitabı bir, Peygamber'i bir, ahiret inancı bir olan bu milletin arasına kim tefrika ve nifak sokarsa herkesten önce Allah ondan hesap soracaktır. Unutulmamalıdır; uluslararası süreçlerin, uluslararası güçlerin ve Batılı şer aktörlerin etkisiyle şekillenen bu karmaşık oyun başarıya ulaşamayacaktır; bölgemizde oluşan barış ve kardeşlik havasını etkilemeyecek ve medeniyet ilerleyişimiz durdurulamayacaktır.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi bulunmaktadır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, Suriye'de Alevilere yönelik gerçekleşen katliamlara ilişkin olarak 11/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
11/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/3/2025 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Gülüstan Kılıç Koçyiğit |
|
| Kars |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
11 Mart 2025 tarihinde Kars Milletvekili Grup Başkan Vekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Sezai Temelli tarafından, Suriye'de Alevilere yönelik gerçekleşen katliamlara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 10902 grup numaralı genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin 11 Mart 2025 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere söz talebi, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'e aittir.
Buyurun Sayın Koçyiğit. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, bazı konuşmalar var, cümle kurmak zor; bazı anlar var, söz söylemek zor ve bazı anlar var, insanlar söyledikleri ve aynı zamanda söylemedikleriyle de tarihe geçiyorlar. Bir Alevi katliamına hep beraber, bütün dünyayla beraber tanıklık ediyoruz. Gözümüzün önünde, hemen yanı başımızda 6 Marttan beri başlayan Tartus ve Lazkiye'de yaklaşık 7 binden fazla, 10 bine yakın Alevi'nin kadın, çocuk, yaşlı demeden katledildiğine, 6 binden fazlasının canını kurtarmak için Lübnan'a sığındığına, yine orada bulunan Rus üssüne sığındıklarına dair de çokça bilgi var. Yine, aynı şekilde köylerde elektriğin kesildiği, internetin olmadığı ve bu nedenle de aslında gerçek bilançonun, gerçek katliam rakamlarının da bilinmediğine dair çokça veri var.
Şimdi, tarih karşısında insanlık aslında sınanıyor, sadece Suriye'de mi? Hayır. Filistin'de de sınandı, birçok katliamın olduğu yerde de sınandı ve biz her zaman tarihe şöyle bakarız: Şu katliam olduğunda ilgili kurumlar, ilgili devletler, ilgili toplum ne demiş, nasıl demiş, niye demiş? Bunların her biri tarihe kalır. Bu anlamıyla biz uzaktaki değerlendirmelere, Suriye'nin yaptıklarına, Suriye geçici yönetiminin yol verdiği bu katliama dair çokça şey söyleyebiliriz ki katliamı lanetliyoruz, kınıyoruz. Bu ülkede yaşayan milyonlarca Alevi'nin, milyonlarca yurttaşın, milyonlarca demokratın, milyonlarca vicdanı insanlık için atan insanın gözünün kulağının da oradaki katliam haberlerinde olduğunu da biliyoruz. Peki, bizim yurttaşı olduğumuz ülkenin Hükûmeti aynı duyarlılığı gösteriyor mu? Hayır. Bakın, BM olağanüstü toplantıya çağrıldı; ABD'den, Almanya'dan tutalım, bölge ülkelerine, Katar'dan Suudi Arabistan'a kadar dünya kadar açıklamalar yapıldı. Türkiye ne dedi? "terör provokasyonu" dedi. Başka? "Dış güçler" dedi. Peki, tutun ki terörist bir provokasyon, tutun ki dış güçlerin müdahalesi, bütün bunlar, sivil masum insanların katledilmesini, sivil masum insanların hunharca evlerinin yakılmasını, yağmalanmasını haklı çıkarır mı? Bu soruya nasıl bir yanıt oluşturacağız? Ya, yeri geldiğinde "Yanı başımızda, Suriye'yle şu kadar kilometre sınırımız var, Suriye'yle tarihsel bağlarımız var, Suriye'yle toplumsal bağlarımız var, Suriyeliler bizim kardeşimiz." demiyor musunuz? Diyorsunuz. E, şimdi, en fazla siz Colani'yle oturuyordunuz, kalkıyordunuz. Ya, arayıp demediniz mi? "Bu nedir ya? Bu katliamı niye yol veriyorsun?" diye söylemediniz mi? Bakın, Türkiye katliamı inkâr etti, "terör olayı" dedi, "provokasyon" dedi. Ardından Suriye geçici yönetiminin Cumhurbaşkanı çıktı, dedi ki: "Evet, bu katliamı biz de tasvip etmiyoruz. Her ne kadar dost güçlerimiz olsa da bu katliamı yapanlar hakkında komisyon kurduk, yakalayacağız ve yargılayacağız." E, ne oldu? Siz Suriye'de Suriye'dekiler adına, Suriye yönetimi adına katliamı aklamaya çalışırken Suriye yönetimi katliamı kabul etti ve "Ben komisyon kurup araştıracağım, gerekeni yapacağım." diye kamuoyuna açıklama yaptı. Ne oldu peki provokasyon; ne oldu dış güçler, ne oldu diğer bütün argümanlar? Hepsi havada kaldı. Ya, yazık değil mi? Milyonlarca Alevi yaşıyor bu ülkede ve üstelik de güvercin tedirginliğinde. Yarın 12 Mart, Gazi katliamının yıl dönümü. Sivas'ı, Çorum'u, Malatya'yı yaşamış bir inancın mensuplarıyız. Biz bu coğrafyada, bu ülkede korkmadan, kapımıza 5 tane kilit vurmadan; bir yere gittiğimizde, bir mahalleye taşındığımızda Alevi olduğumuzu gizleme ihtiyacı duymadan ne zaman yaşayacağız? Yaşayabilir miyiz bütün bu gerekçeler nedeniyle, bütün bu yaklaşımlar nedeniyle? Hâlâ 21'inci yüzyılın Türkiyesinde bile kapısına çarpı işareti konulan, okula gittiğinde zorunlu din dersinde asimile edilen, ibadet yeri cemevi ibadethane olarak kabul edilmeyen, sistematik olarak nefret suçlarının muhatabı olmak zorunda kalan bir inancın mensuplarıyız. Binlerce defa kırıldık, binlerce defa kılıçtan geçtik; buradan bütün Orta Doğu'nun dört bir yanına, Türkmen'inden, Kürt'ünden Arap Alevi'sine, Roman Alevi'sine kadar, sadece ve sadece Alevi olduğumuz için, sadece farklı bir inanca mensup olduğumuz için.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, tamamlayın lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.
Peki, bu ülkedeki diğer egemen olan bütün inançlar, azınlıkların inancı, başkalarının hakkı için ne zaman sokağa çıkacak? Siz, sizden olmayanların yaşam hakkı için ne zaman elinizi masaya vuracaksınız, ne zaman söz söyleyeceksiniz, ne zaman harekete geçeceksiniz? Örneğin, illaki Müslümanlık paydasında kardeş mi olmamız lazım? Hristiyan olunca katlimiz vacip mi? Ezidi olunca katlimiz vacip mi? Başka bir inanca girdiğimizde, inançtan olduğumuzda katlimiz vacip mi? Dışınızdaki her şeyi yok edilmesi gereken, öldürülmesi gerekenler olarak kodlayabilir misiniz? Böyle bir yaklaşım olabilir mi? Ben bunun ne dünyaya ne Türkiye'ye ne insanlığa kazandırmadığının altını çizmek istiyorum. Bir kez daha, bu katliamda yaşamını yitiren her bir Alevi canımızı saygıyla, minnetle, rahmetle anıyorum. Asla ama asla bu katliamın karşısında durmaktan vazgeçmeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bu katliamı yapanları da lanetliyorum. Onlar tarihin çöplüğünde, tarihin karanlık sayfalarında anılacaktır.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde YENİ YOL Partisi Grubu adına söz talebi, Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan'a aittir.
Buyurun Sayın Çalışkan. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Mübarek bir ayda, mübarek bir günde asla şahit olunmaması gereken çok kötü olaylara şahit oluyoruz. Hiçbir gerekçe masum insanların katledilmesini; kadınların, çocukların, bebeklerin soykırıma uğramasını ne dün Gazze'de ne bugün Suriye'de ne yarın başka bir yerde asla mazur göremez.
Şunu bilelim ki bölgemiz ateş çemberi içerisinde, Büyük Orta Doğu Projesi tıkır tıkır, adım adım işliyor, "Bölgede taş üstünde taş kalmayacak, bölgede bütün ülkelerde huzursuzluk çıkarılacak." projesi işliyor. Bu açıdan, burada Suriye'nin huzur içerisinde olmasını istemek en büyük temennimiz ama bununla beraber, bilelim ki Suriye'nin huzuru Türkiye'nin huzurudur, Suriye'nin huzuru bölgenin huzurudur. Ne yazık ki burada yaşanan olaylara bir taraftan seyirci kalındığı gibi, bir taraftan da âdeta provokatif girişimlerle ateşi içeriye taşıma gayretleri olduğunu üzülerek görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bilelim ki emperyalist güçler ne güçlü İran ne güçlü Mısır ne güçlü Türkiye istemedikleri gibi güçlü Suriye de istemezler. Bunun için de Suriye'yi karıştırmak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Evet, Emevi Camisi'nin halısını değiştirmek güzel ama ondan daha güzeli, Suriye'de huzura, barışa, kardeşliğe katkı sağlamak.
Burada şunu belirtmek isterim ki bugün Hatay'da bulunan muhalefetin 5 milletvekilinin 5'i de peş peşe söz aldı, alıyor farkındaysanız. Neden? Çünkü Suriye'de yaşanan olaylar aynı zamanda Hatay ilimizi de bire bir ilgilendiriyor ve elbette bu tür olaylarda basit açıklamalarla küçük bir kıvılcım fitillenebilir ama Allah korusun, gerisi hiçbir şekilde durdurulamaz. Onun için, Suriye'de yaşanan olayları ülkemiz için iç güvenlik, millî güvenlik sorunu olarak düşünmek zorundayız. En uzun sınırımız Suriye'yle, ülkemizde en fazla Suriyeli yabancı var; Suriye'deki herhangi bir olay tarihî bağımız itibarıyla, inanç, etnik köken itibarıyla bire bir ülkemizi ilgilendiriyor. Şu anda Hatay'daki insanlar âdeta burada yaşanan olayları bizzat yaşıyormuş gibi olaylardan etkileniyorsa elbette burada durup düşünmek gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çalışkan.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - "Acaba insanımız neden bu yaşananlardan tedirgin oluyor, bunu nasıl çözebiliriz?" demek lazım.
Gönül isterdi ki iktidar partisi mensupları da şu gazeteci kılığındaki kişinin o provokatif açıklamalarına bir tepki versinler, "Seni herkesten önce biz şiddetle telin ediyoruz." diyebilselerdi ama üsluba aynı üslupla karşılık vermek de asla kabul edilemez.
Bu açıdan, Suriye'deki yaşanan olaylar ülkemizin iç güvenliğiyle ilgili olduğu kadar bölgenin tümüne sıçrayabilecek niteliktedir. Bu meseleyi millî bir mesele olarak düşünelim; ülkemiz için, bölge için düşünelim ve tarafsız, siyasi bir gözle değil özgürlük mücadelesiyle yaklaşarak bu konunun çözümü için Meclis olarak gerekli adım atılsın diyor, bu araştırma önergesini desteklediğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına öneri üzerinde söz talebi, Muğla Milletvekili Metin Ergun'a aittir.
Buyurun Sayın Ergun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN ERGUN (Muğla) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Suriye'de Alevilere karşı yapılan katliamda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum; bu alçak katliamın faillerini de lanetliyorum. Mübarek ramazan ayında kadın, çocuk, yaşlı demeden yüzlerce insanın katledilmesi asla ve asla kabul edilemez.
Muhterem milletvekilleri, tarih boyunca inanca dayalı nefretin ne tür felaketlere yol açtığını biliyoruz. Komşumuzda yaşanan bu tip insanlık suçlarına sessiz kalamayız, kalmamalıyız. İktidar, eğer iddia ettiği gibi, Suriye yönetimi üzerinde bir nüfuzu var ise bu katliamın sorumlularının tespit edilmesi ve yargılanması için gerekli adımları atmalıdır. Aynı zamanda, iktidar, benzer saldırıların tekrar yaşanmaması için uluslararası toplumu harekete geçirecek diplomatik girişimlerde bulunmalıdır. Unutulmamalıdır ki inanca dayalı gerilimler sadece Suriye'yle sınırlı kalmaz ve bölgeye yayılma istidadı taşır. İşte, tam da bu yüzden Türkiye olarak gerekli tepkiyi göstermemiz, tedbirleri almamız gerekmektedir. Bütün Orta Doğu bölgesinde farklı inanç gruplarının barış içinde yaşaması için devletlerin her türlü nefret söylemine ve ayrımcı politikaya karşı net bir tutum takınması şarttır çünkü bu tip gerilimler bölge halklarına kan ve gözyaşından başka bir şey getirmez, sadece ve sadece bölgede emelleri olan emperyal güçlerin menfaatlerine hizmet eder.
Muhterem milletvekilleri, Suriye'de Alevilere yönelik bu katliam, Suriye'nin toplumsal yapısındaki kırılganlıkları bir kez daha göstermiştir. Bu nedenle, gelecekte hazırlanacağı ifade edilen Suriye anayasası, inanca ve etnik kimliklere değil, ortak bir vatandaşlık esasına dayalı olmalıdır. Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumak ve toplumsal kutuplaşmayı artıran saldırıları engellemek hepimizin sorumluluğudur. Alevilere yönelik katliamları görmezden gelmek daha büyük felaketlere yol açabilir. O yüzden, bu katliamın failleri hesap vermelidir.
Konuşmama son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL Partisi sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi, Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur'a aittir.
Buyurun Sayın Güzelmansur. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye'de Alevilere yönelik saldırılarla ilgili verilen araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
En sonunda söyleyeceğimi ilk başta söylemek istiyorum: Diline, dinine, ırkına, mezhebine bakmadan, dünyada nerede zulüm gören insan varsa onların sesi olmak ve vicdanı olmak zorundayız. Bu bir insanlık görevidir. Biz, hep böyle gördük, hep böyle görmeye devam edeceğiz. Gazze'de insanlar dünyanın gözü önünde katledildi; Gazze'nin sesi olduk, vicdanı olduk. Şimdi Lazkiye'de Aleviler katlediliyor, onların sesi ve onların vicdanı olmak zorundayız. 8 Aralıktan beri Hükûmeti uyarıyorum, "Alevilere Suriye'de şiddet artabilir." dedim, "İnsanlık dramı yaşanabilir." dedim; keşke haklı çıkmasaydım. Hatay halkı akrabalık ve komşuluk ilişkilerinden dolayı günlerdir huzursuz, günlerdir ayakta ve çok büyük endişe içindeler. Eğer Aleviler katledilirken susuyorsan merhametsizsin, vicdansızsın; Aleviler öldürülürken onlara "Esad'ın ortağı" diyorsan ikiyüzlüsündür. Öldürülen, işkenceye uğrayan 8 yaşındaki çocuk, bebek ne bilsin Esad'ı, ne bilsin rejimi? Bu mu siyaset? Günlerdir Suriye'de insanlık suçu işleniyor; silahsız, sivil insanlar sadece mezhebinden dolayı öldürülüyor, kaçırılıyor; sokaklar da öldürülen insan cesetleriyle dolu ve tek suçları Alevi olmak.
Değerli milletvekilleri, Suriye'de tek bir istikrar var, o da mezhebinden dolayı infaz edilen insanların sayısının giderek artması. Buradan ben AKP'li milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum: Buna "Durun!" demek zorundasınız, "Durun!" deyin lütfen artık. Günlerdir, öldürülen genç, yaşlı, kadın, erkek Alevi sayısının binlerce olduğu ifade ediliyor. Bu durum, ülkemizde yaşayan ve Suriye'deki Alevilerle akrabalık bağı olan milyonlarca vatandaşımızı derin bir kaygıya sevk etmektedir.
Değerli milletvekilleri, lütfen söyleyeceklerimi iyi dinleyin, şimdi söyleyeceklerimi de eğip bükmeyin: Mevcut Suriye rejimine AKP her türlü desteği veriyor, âdeta Suriye'nin hamisi gibi davranıyor; bu işlenen insanlık suçunu AKP isterse durdurur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Güzelmansur.
MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) - Hükûmet neden baskı yapmıyor? AKP Hükûmeti neden sessiz? Ben buradan iktidara sesleniyorum: Suriye'de Alevilere yönelik zulüm ve katliamların önlenmesi için iktidar olarak adım atmak zorundasınız, iktidar olarak Alevilere yönelik insani yardım ve koruma politikalarını hayata geçirmek zorundasınız, iktidar olarak Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlarla bu konuda iş birliği yapmak zorundasınız. Kerbelâ'dan bugüne kadar baş eğmeyen Aleviler, Yezid'le su içmektense Hüseyin olur baş verir.
Teşekkür ediyorum, Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi, Adıyaman Milletvekili Mustafa Alkayış'a aittir.
Buyurun Sayın Alkayış. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ALKAYIŞ (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DEM Parti Grubunun önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Sözlerimin başında öncelikle şunu ifade etmem gerekir ki Türkiye, Suriye meselesinde her zaman insanlığın, vicdanın ve hakkaniyetin yanında durmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın da vurguladığı gibi, biz dün nerede duruyorsak bugün de aynı yerdeyiz.
Suriye'de yıllardır yaşanan trajedi, acılar hepimizin yüreğini dağlamıştır. Biz bu acılara insan hakkı açısından yaklaştık. Bizim için katleden masumun kim olduğu, fikrî, zikri önemli değil, insan olması değerlidir. On dört yıldır Esad rejimi varil bombalarıyla, kimyasal silahlarla kendi halkını katlettiğinde dünya sustu, biz ülke olarak susmadık, dimdik durduk; mazlumun, mağdurun Türkiye olarak yanında durduk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye, Suriye konusunda en insani, en ahlaki politikayı yürütmüştür. Mezhebi, meşrebi, inancı, etnik kökeni ne olursa olsun zulme uğramışsa bizim kapılarımız sürekli açık olmuştur. Biz Suriyeli kardeşlerimize kucak açarak insani diplomasinin en güzel örneğini sunduk. Suriye'de barışın, huzurun ve güvenin yeniden tesis edilmesi için diplomatik çabalarımızı da sürdürüyoruz. İktidarıyla muhalefetiyle böylesi hassas bir konuda sorumlu davranılması, Suriye'nin yeniden inşası çabalarına destek olunması gerekmektedir. Türkiye olarak bugün Suriye'de yaşanan olayları da yakından takip ediyoruz.
Son günlerde meydana gelen olaylar Esad rejiminin eski subayları tarafından provoke edilmiştir. Bunun da temelde iki nedeni vardır. Birincisi, Suriye'yi uluslararası alanda müdahaleye açık hâle getirmek ve istikrarsızlaştırmak. İkincisi ise ülkede ayağa kalkmaya çalışan devlet gücünü sekteye uğratmaktır. Bölgeyi mezhepsel bir çatışmanın içine çekmeye çalışanlar bilmelidir ki bu bölge fitne ateşine odun taşıyanların oyununa gelmeyecek kadar ortak, güçlü, köklü bir tarihî geçmişe sahiptir. Suriye'deki gelişmeler konusunda, Suriye'nin toprak bütünlüğünün, kamu gücünün yeniden tesis edilmesi noktasında, ülkemizin millî menfaatleriyle uyumlu şekilde hareket ediyoruz. Biliyoruz ki bu coğrafyada yaşayan Türkler, Araplar, Kürtler, Sünniler ve Aleviler olarak birbirimizin dostuyuz, kader ortağıyız ve kardeşiyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Alkayış, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA ALKAYIŞ (Devamla) - Bu kardeşliği bozmak isteyenler tarih boyunca olduğu gibi inşallah yine hüsrana uğrayacaklardır.
Açıkça ifade ediyorum: Türkiye, Suriye'de emperyalistlerin ve Siyonistlerin oyununu boşa düşürmüştür. Eski karanlık günleri hayal edenler, bölgeyi kaosa sürüklemek isteyenler Allah'ın izniyle yine hüsrana uğrayacaklardır. Türkiye'nin dış politikası bellidir ve nettir. Ülke olarak mazlumun, mağdurun ve haklının yanındayız, yanında olmaya devam edeceğiz. Türkiye'nin izlediği insani dış politika dünya vicdanında yerini almış ve tarihe altın harflerle yazılmıştır.
Bu düşüncelerle aziz milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi bulunmaktadır. Öneriyi okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
4.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Namık Tan ve arkadaşları tarafından, Suriye'de gerçekleşen yönetim değişikliğinin ardından kademeli olarak başlayan ve 6 Mart 2025 gününden itibaren çoğunluğu Alevi olan sivillere yönelik oluşan katliamların incelenmesi amacıyla 11/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
11/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/3/2025 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Murat Emir |
|
| Ankara |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
İstanbul Milletvekili Namık Tan ve arkadaşları tarafından, Suriye'de gerçekleşen yönetim değişikliğinin ardından kademeli olarak başlayan ve 6 Mart 2025 gününden itibaren çoğunluğu Alevi olan sivillere yönelik oluşan katliamların incelenmesi amacıyla 11/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan 1098 sıra no.lu Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/3/2025 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi, İstanbul Milletvekili Namık Tan'a aittir.
Buyurun Sayın Tan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NAMIK TAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye'de son günlerde, insanlık tarihine yeni bir utanç sayfası olarak geçecek olaylar yaşanıyor. Lazkiye, Hama, Humus ve Tartus vilayetlerinin tamamında Alevi sivilleri hedef alan katliamlar gerçekleşiyor. Uluslararası gözlemcilerin tespitlerine göre, ilk dört günde can kaybı 1.068 ve bu rakamın daha da artarak devamı bekleniyor.
Çatışmalar, Cebele'de yeni rejime bağlı devriye güçlerinin eski rejime sadık çetelerce pusuya düşürülmesiyle başlamıştı. Anlıyoruz ki bu saldırıyı fırsat olarak gören birtakım radikal silahlı güçler Suriye ile Alevi halkını hedef almakta. Olayın temelinde bir provokasyon olduğu açık fakat provokasyonun kaynağını ve amacını tartışmak için artık çok geç. Şu an ilk kurşunu kimin attığını değil silahsız masum sivillerin yalnızca mezheplerinden dolayı yaşam haklarının ellerinden alınmasını konuşuyoruz. İktidarınız Ahmed eş-Şara'ya sınırsız bir güven duyuyor. Zira eş-Şara, Suriye'de Alevi, Şii, Katolik, Ortodoks, Dürzi ve Ezidi inancına mensup insanların Sünnilerle eşit haklara sahip olacağı bir ülke yaratma sözü verdi. Fakat hatırlayacak olursak eş-Şara, Suriye'ye, dünyanın dört bir tarafından gelmiş radikal cihatçıların komutanı olarak Şam'a girmişti. Dolayısıyla eş-Şara, çok kısa zaman öncesine kadar bizzat komuta ettiği bu radikal unsurları Suriye'den mi gönderecek yoksa Suriye'nin yeni ordusuna mı entegre edecek bilmiyoruz. Ancak bugün geçici Cumhurbaşkanı daha ilk sınavında başarısızlık sinyalleri veriyor, bu da bizi haklı olarak kaygılandırıyor.
Değerli milletvekilleri, üzülerek takip ettiğim bir başka gelişme de Dışişleri Bakanlığımızın bu konuya dair yaptığı açıklama oldu. Bakanlık sözcüsü, olayı rejimi yıkmaya çalışan bir provokasyondan ibaret olarak tanımlamış. Oysa Bakanlık, Gazze'de ya da Myanmar'da Müslüman katliamları yaşandığı zaman buna gerekçe aramadan kınama yapmasını biliyor. Nitekim, doğrusu ve olması gereken de budur. Hâl böyleyken Dışişleri Bakanlığımızın tüm dünyanın gözü önünde yaşanan Alevi pogromuna kayıtsız kalmasını kabul edemiyoruz ve şiddetle protesto ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Üstelik ne Cumhurbaşkanı ne Dışişleri Bakanının ağzında Suriye'de hayatını kaybeden günahsız insanlara yönelik en ufak bir taziye mesajı var. Sürekli aynı ezber. Neymiş? "Katliam yokmuş, provokasyon varmış." Aslında bundan daha vahim iddialar da mevcut. Katliamlar esnasında bölgeye ilk intikal eden muhariplerin, Şam'ın doğrudan denetimi dışında olan ve iktidarınız tarafından eğitilip donatılan, kısa adıyla "SMO" olarak bildiğimiz Suriye Millî Ordusu milis güçlerinden olduğu ve bunların şiddet olaylarına karıştığı iddia ediliyor.
Biz, başından beri Anayasa'ya, kanuna, nizama göre hareket eden şanlı ordumuzdan, Türk Silahlı Kuvvetlerimizden başka hiçbir silahlı unsurla ilişkimiz olmaması gerektiğini savunduk. Sizler ısrarla "SMO" denilen milislerle hareket etmeyi seçtiniz. Şimdi, bu konuda bir açıklama bekleme hakkımız. SMO içerisindeki unsurlar TSK birliklerimiz tarafından yeteri kadar denetlenebiliyor mu? Şayet bunların arasından birileri yaşanan olaylara ve katliamlara karıştıysa Türkiye olarak bunun hesabını veremeyiz. O yüzden, Hükûmetten, SMO unsurlarının bu korkunç olaylara karışmadığına dair kesin güvence istiyoruz. Artık Suriye'yi felakete sürükleyen eski hatalarınızı konuşmaktan bıktık. Yeni felaketler yaşanmaması için bir araştırma komisyonu kurulmasını ve katliamların engellenmesi için alınacak önlemlerin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen tüm partilerin iş birliğiyle belirlenmesini istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tan, tamamlayın lütfen.
NAMIK TAN (Devamla) - Bu çerçevede, cumhuriyetimizin, maceralardan uzak geleneksel dış politika anlayışına bir an önce geri dönmemizde zaruret bulunduğuna inanıyoruz.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerine YENİ YOL Partisi Grubu adına söz talebi, Bursa Milletvekili Cemalettin Kani Torun'a aittir.
Buyurun Sayın Torun. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
On üç yıl boyunca yüz binlerce sivil, bombalarla, varil bombalarıyla, tanklarla, toplarla katledilirken "Suriye'den bize ne?" diyen bir kısım siyasetçilerin son birkaç günde Suriye'yle ilgilenmeleri doğrusu bana memnuniyet veriyor çünkü Suriye hem coğrafi hem kültürel hem de demografik olarak Türkiye'nin bir uzantısıdır, dolayısıyla Suriye'de olan her şey, gördüğünüz üzere bizi de ilgilendiriyor. 18 Aralıkta yani devrimden on gün sonra "Bu sessizlik sizi aldatmasın, eski rejim artıkları ve DAİŞ gibi terör örgütleri İran ve İsrail gibi bölgeyi karıştırmak isteyen dış aktörlerin de etkisiyle birtakım eylemlere girişebilirler." şeklinde konuşmuştum. "Özellikle güvenlik ve istihbarat altyapısına eğilin ve bu konuda gerekli çalışmaları yapın." diye uyarmıştım ancak anladığım kadarıyla bu konu Emevi Camisi'nin halıları kadar ilgi çekmedi ve maalesef bu olaylara şahit olduk. Peki, ne oldu? Geçen hafta İran, Suriye'de bir direniş cephesi kurulduğunu açıklamıştı. Onun akabinde bir grup eski rejim askeri, güvenlik kuvvetlerine saldırdı ve 14 güvenlik görevlisini öldürdü. Bu olay bir anda bölgede asayişsizlik ortamı olduğu konusunda yeni hükûmeti uyardı ve bölgeye askerî birlikler sevk edildi. Askerî birliklere yardımcı olma amacıyla yine bölgeye birtakım milisler geldi. Bunların bir kısmı disiplini dışına çıkarak yani kendi şahsi intikamlarını almak için o bölgedeki sivil halka saldırdı ve ciddi sayıda sivil katledildi. Bu ölümlerden büyük üzüntü duyuyoruz.
Değerli arkadaşlar, dünyanın her yerinde olduğu gibi bu coğrafyada da farklı dinler, mezhepler, etnisiteler vardır ancak sivillerin öldürülmesi her yerde suçtur. Şimdi, başta söylediğimi tekrar söyleyeyim: On üç yıl boyunca binlerce insan katledildi, şimdi de maalesef bine yakın insan katledildi. Yalnız bazı arkadaşlarımız ısrarla öldürülenlerin mezhebine vurgu yapıyor, bence bu yanlış bir şeydir. Biz her türlü sivil katliamına aynı duyarlılıkla karşı çıkmalıyız. Sonuçta bu aynı zamanda bir savaş suçudur. Esasen yeni yönetimin başkanı Ahmed Şara da yaptığı açıklamada bir kısım askerin bu tür yanlışlar yaptığını kabul etti ve soruşturma açıldığını beyan etti. Soruşturma komitesine de yine bölgeden insanların konulduğunu duyuyoruz. Dolayısıyla bu soruşturma komisyonunun suçluları ortaya çıkaracağı ve en ağır cezayı vereceği bildirildi. Bu konunun da takipçisi olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Torun, tamamlayın lütfen.
CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - Bu vesileyle, dün akşam Geçici Devlet Başkanı Ahmed Şara ile SDG komutanı Mazlum Kobani arasında imzalanan 8 maddelik anlaşmadan dolayı her iki tarafı tebrik ediyorum. Sadece bu yolla merkezî yönetime ve orduya entegre olacak ve bunun sonucu her taraf için bir kazan kazan formülüdür, herkesin ve Suriye'nin kazandığı, bölünmenin ortadan kalktığı bir formüldür. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.
(YENİ YOL, AK PARTİ, DEM PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz talebi Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'e aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime "Hiçbir katliamın ortağı olmayacağız." diyerek başlamak istiyorum.
Suriye'deki istikrar Türkiye için hayati bir öneme sahiptir. Uzun bir sınırı paylaştığımız bu ülkenin istikrarsızlığı doğrudan ulusal güvenliğimizi tehdit etmektedir. Bu durum, terör örgütlerinin faaliyetlerinin artmasına zemin hazırlamakta, özellikle PKK, YPG ve DAEŞ gibi yapıların sınır bölgelerimizdeki varlığını güçlendirmektedir. Türkiye bu örgütleri yalnızca bölgesel değil, aynı zamanda ulusal güvenliğimize yönelik bir tehdit olarak görmektedir. Dolayısıyla Suriye'deki kalıcı barış ve istikrarın sağlanması sadece bölgenin değil Türkiye'nin güvenliği açısından da kritik bir zorunluluktur. Suriye'de yıllardır süren savaş artık yalnızca siyasi bir kaos değil sistematik bir mezhep katliamına dönüşmüş durumda. Lazkiye, Tartus, Humus ve diğer bölgelerdeki özellikle Alevi nüfusuna yönelik gerçekleştirilen vahşet insanlığın utanç hanesine yeni bir kara leke olarak kazınıyor. Binlerce insanın canına mal olan bu saldırılar ne bir iç savaşın ne de bir siyasi çekişmenin sonucu olabilir; bu, düpedüz bir soykırımdır. Günlerdir bölgeden gelen haberler yaşanan kıyımın planlı ve örgütlü olduğunu gösteriyor. Korkunç olan sadece katliamın boyutu değil aynı zamanda bu barbarlığa sessiz kalan ve hatta doğrudan destek veren odakların varlığıdır. Bazı gruplar Alevi toplumuna karşı âdeta bir imha kampanyası yürütüyor, açıkçası "Bu topraklarda onlara yer yok." deniyor, sırf mezhebî kimliklerinden dolayı insanlara yaşam hakkı tanınmıyor; bu, asla kabul edilemez. Ve ne yazık ki bu trajedide AK PARTİ'si iktidarının da payı var. AK PARTİ'si iktidarı Suriye politikasında baştan beri yanlış bir yol izledi, mezhepçi bir bakış anlayışıyla hareket ederek radikal unsurları destekleyen politikalar bugünkü kaosun en büyük sebeplerinden biridir. "Esed gidecek." diyerek savaşın derinleşmesine katkı sağlayanlar, El Kaide ve türevi grupların palazlanmasına göz yumanlar bugün yaşanan bu katliamın suç ortaklarıdır. Dış politikasını emperyalist projelere hizmet edecek şekilde şekillendiren AK PARTİ'si Suriye'de bir halkın kaderiyle oynadı, Türkiye sınırları radikal terör gruplarına açıldı, savaşın en kanlı aktörleri Türkiye üzerinden beslendi; bunu yaparken de "Mazlumların yanındayız." söylemiyle vicdanlar manipüle edildi. Peki, bugün mazlum kimdir? Mezhebi veya dinî inancı yüzünden zulüm görenler değil mi? Sırf mezhebi yüzünden yok edilmek istenen Aleviler, Şiiler, Hristiyanlar, Dürziler ve hatta Türkmenler; hepsi bu bataklığa sürüklenen halklar değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Öztürk, buyurun.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Bugün Suriye'de yaşananlar bölgeyi bir mezhep savaşına sürükleme çabasının en kanlı aşamalarından biridir. Sessiz kalırsak bu yangın büyüyecek ve tüm bölgeyi saracaktır hatta Hatay bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızı fazlasıyla tedirgin edecek, ülkemize yeni bir göç dalgasına sebep olabilecektir. Türkiye, savaşın ve mezhepçiliğin değil barışın ve insan haklarının yanında olmalıdır. O nedenle, bu katliama göz yumanlar, onu destekleyenler ve politikalarıyla bu süreci körükleyenler tarih ve vicdan önünde hesap vermelidir. Bizler, mezhepçi katliamlara karşı sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Alevi, Sünni, Şii, Dürzi, Yezidi, Kürt, Türkmen; hangi kimlikten olursa olsun, her insanın yaşam hakkı kutsaldır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Kandan, ölümden, mezhep nefretinden beslenenlere karşı duracağız çünkü insan olmak önce vicdan sahibi olmayı gerektirir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi, Ağrı Milletvekili Sırrı Sakik'e aittir.
Buyurun Sayın Sakik. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA SIRRI SAKİK (Ağrı) - Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu katliamı kınıyoruz. Alevi kardeşlerim, inançlarınız bizim inancımız, kimliğiniz bizim kimliğimiz, acılarınız bizim acımız, yasınız bizim yasımız. Aleviler bu topraklarda, Orta Doğu'da, nerede yaşıyorlarsa çok ağır bedeller ödediler ve bu coğrafyada da çok ağır bedeller ödediler. Onun için bu kimliğe saldırıyı biliriz, tanırız ve katilleri de çok iyi tanırız, biliriz.
Şimdi, asıl sorun neydi? Neden buralara geldik? Neden bu cihatçılar Orta Doğu'da gittiler cellat görevi yaptılar? Sadece "Kürtler annesini görmesin." diye dünyanın dört bir tarafından bu cihatçılar geldiler, gittiler. Geldikleri günden bugüne kadar sürekli orada cinayet işliyorlar ve insanlığa karşı suç işliyorlar. Şimdi buradan sormak istiyorum: Allah aşkına, şu tablo, bunların hiçbiri o topraklara ait değil. Bunlar dışarıdan çıkıp gelmişler; Afganistan'dan, Özbekistan'dan, Uygur'dan, Kafkaslardan...
HALUK İPEK (Amasya) - Avrupa'dan.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Avrupa'dan...
HALUK İPEK (Amasya) - Tabii, onları bir söyle.
SIRRI SAKİK (Devamla) - ...dünyanın dört bir tarafından çıkıp gelmişler ve bu topraklara ait değiller. Ve gelmişler orada cellatlık yapıyorlar; bütün kimliklere, bütün inançları düşmanlık yapıyorlar ve işte, oradaki katliamın mimarları bunlar. Bunlar sizin sayenizde gittiler oraya. Ne oldu, ne bitti, bu ülkenin bütün akarlarını oraya gönderdiniz. On beş yıllık kavgada buraya 4 milyon insan geldi; bu ülkeyi tarumar ettiniz, bu cihatçılara o alanları açtınız. Hepinizin günahı o kadar çok ki. Ve bunlar gittiler o topraklara ait olan halklara karşı bir cihat ilan ettiler. Ve bütün görev neydi? "Kürtler orada bir statü sahibi olmasın." Kürtler vallahi bunlara boyun eğmedi, Kürtler onlara bir tarih yazdı. Bütün uygar ülkeler eğer Kürtlere karşı orada bir hoşgörü, bir el uzatıyorsa Kürtler cihatçılara hak ettiği dersi verdi, bugün de veriyor. İşte, dün akşam orada önemli bir süreç yaşandı; yeni bir müzakere, yeni bir yol. Bizim de çağrımızdır oradaki aktörlere, Rojava'daki siyasal aktörlere: Oradaki bütün kimliklere, bütün inançlara siz sigorta oluşturacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Sakik.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Orada bütün kimsesizlerin kimsesi olacaksınız; hukukunuzla, duruşunuzla bütün mağdurların safında saf tutacaksınız. Biz hep söylüyoruz, diyalog ve müzakere en büyük silahtır, en büyük silahtan daha da büyüktür; işte, dün akşam o diyalog ve müzakere oluştu. Ben bu topraklarda da bir an önce silahın, şiddetin dışında diyalog ve müzakerenin hayat bulmasını istiyorum. Ülkemizde de artık bu sorunlarda çatışarak, kavga ederek değil uzlaşarak yeni bir yol bulmalıyız diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talebi, Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dal'a aittir.
Buyurun Sayın Dal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET SALİH DAL (Kilis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi, bizler hem ülkemizde hem de bölgemizde etnik ve mezhep üzerinden çıkarılmak istenilen her türlü çatışma ortamına karşı herkes için barış ve istikrar istiyoruz. Bunlar üzerinden çıkarılmaya çalışılan kargaşa ve çatışma ortamının son örneği olarak komşumuz Suriye'de eski rejim yandaşı provokatörlerin eylemlerini görüyoruz. Suriye'nin birliğini hedef alan her türlü saldırıyı lanetliyoruz. Bunun yanında, tüm bu gelişmelerin kendi ülkemiz içerisinde herhangi bir tehdit hâline gelmemesi için de gereken her türlü önlemi alıyoruz.
Suriye'de Cumhurbaşkanı Şara'nın hukuk dışına çıkanların cezalandırılacağını ve olayların durdurulacağını açıklaması olumlu bir gelişmedir. 8 Aralıktan bu yana izlediği, Suriye'deki tüm grupları kucaklayıcı politika bunun örneğidir. Suriye'de varlığını sürdüren tüm grupların ülkelerinin parçalanmasını isteyenlere müsaade etmeyeceğine inanıyoruz. İnanıyoruz ki Suriye uzun süredir beklediği kalıcı barış ve huzur ortamına en kısa sürede kavuşmalıdır.
Türkiye tüm kurumlarıyla sahadaki bütün gelişmelere hâkimdir. Olaylara sebebiyet verenler Esad rejimi kalıntılarıdır. Yaşanan gelişmelerden bazı sosyal medya mecralarında "Nusayri isyanı" şeklinde söz edilmesi yanlıştır. Hiçbir grup terörle yan yana anılmamalıdır, Esad'ın kalıntılarını Nusayrilere, DEAŞ'ın katliamlarını Sünnilere, PKK terör örgütünün katliamlarını Kürtlere mal etmek yanlıştır. Biz bütün gruplara kardeşlik siyasetiyle yaklaşmaya devam edeceğiz. Etnik kimliği ne olursa olsun bütün siviller konusunda hassasiyetimiz her zaman en üst seviyede olmuştur ve olacaktır. Suriye'nin toparlanması, toprak bütünlüğünün korunması, tüm etnik ve mezhebî unsurlarıyla huzura ermesi için ülke olarak elimizden gelen her türlü desteği sunmaya devam edeceğiz.
Önergenizde "Suriye'nin istikrara ve iç barışa kavuşması Türkiye için elzemdir." diyorsunuz. Evet, kesinlikle doğrudur; Cumhurbaşkanımız on dört yıldır Suriye'nin istikrara ve iç barışa kavuşmasının önemini vurguluyor. Türkiye Cumhuriyeti insan hakları ve barış konusunda dün ne dediyse bugün de aynı noktadadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dal, tamamlayın lütfen.
AHMET SALİH DAL (Devamla) - Ama dün Baas rejimine güzellemeler yapanların, Suriye'de yaşanan katliamlara ve Sednaya Cezaevinde ölüme terk edilen insanlara sessiz kalanların bugünkü samimiyetlerine de inanmak istemiyoruz. Son günlerde, yine bir yerden düğmeye basılmışçasına Hatay'ın Samandağ ilçesinde Nusayri lideri olduğu iddia edilen şahsın korsan miting düzenleyerek "Buradaki konuşmamız eğer etkili olmazsa yapacaklarımızdan siz sorumlusunuz." ifadesiyle Türkiye'yi tehdit ederek Suriye'deki Nusayri topluluğu için İsrail'den himaye istemesi, bir sendikanın sözde toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine dikkat çekmek amacıyla 10 Mart Pazartesi günü okullarda bir saat toplumsal cinsiyet eşitliği dersi yapılacağını duyurması gibi provokasyonlara da asla izin vermeyeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi bulunmaktadır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
5.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 198 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin aynı kısmın 2'nci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun çalışma saatlerine, 198 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ve bu teklifin tümü üzerinde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılabilmesine ilişkin önerisi
11/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 11/3/2005 Salı günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
|
| Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu |
|
| Manisa |
|
| AK PARTİ Grubu Başkan Vekili |
Öneri:
Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 198 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin aynı kısmın 2'nci sırasına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
11 Mart 2025 Salı günkü (bugün) birleşiminde 190 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
12 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde 198 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar,
13 Mart 2025 Perşembe günkü birleşiminde 198 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
18 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde 77 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
19 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde 95 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
20 Mart 2025 Perşembe günkü birleşiminde 63 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
198 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi, bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması ve bu teklifin tümü üzerinde yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılabilmesi önerilmiştir.
198 Sıra Sayılı İklim Kanunu Teklifi (2/2927) | ||
BÖLÜMLER | BÖLÜM MADDELERİ | BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1.Bölüm | 1 ila 11'inci maddeler | 11 |
2.Bölüm | 12 ila 20'nci maddeler (Geçici 1'inci ve 2'nci maddeler dâhil) | 11 |
Toplam Madde Sayısı: | 22 |
BAŞKAN - Öneri üzerine YENİ YOL Partisi Grubu adına söz talebi, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ'a aittir.
Buyurun Sayın Özdağ.
YENİ YOL GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin çalışma takvimiyle ilgili vermiş olduğu grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, biz burada muhalefet milletvekilleri olarak zaman zaman karar yeter sayısı istiyoruz, zaman zaman da toplantı yeter sayısı istiyoruz. Bu Parlamentoyu çalıştıracak olan milletvekilleri, özellikle de kanunu getiren iktidar partisi, onlar çalıştıracaklar. Bizim karar yeter sayısı istememizden rahatsızlık duyuyorsunuz; duymayın, 151 kişi burada hazır olun.
Kendi getirmiş olduğunuz kanun teklifi, nedir? Siber güvenlikle ilgili bir kanun teklifi getiriyorsunuz. Ardından ne getiriyorsunuz? Ardından bir iklim yasası getirmiş oluyorsunuz. O nedenle 151 kişi burada olacaksınız ve zaman zaman İç Tüzük'ün bize vermiş olduğu hakları kullanmamızdan da rahatsızlık duymayacaksınız.
İkinci olarak toplantı yeter sayısı. Ramazan diye de bahane etmeyelim, İslam bizden önce iş ahlakı istiyor. Bakın, Ziya Gökalp'in çok güzel bir sözü var: "Ahlak yolu pek dardır/Tetik bas, önü yardır/Sakın hakkım var deme/Hak yok, vazife vardır!" diyor. Millet bizi buraya bunun için gönderdi. Ramazan günü de insanlar iki öğün yemek yiyorlar; bir, sahurda yiyorlar; iki, iftarda yiyorlar. Bunu bahane etmeyi de doğru kabul etmiyorum ben. Hepimiz tutuyoruz orucumuzu; tutanlar var, tutmayanlar var. Bunu bahane ederek...
Oradan başka bir şey söyleyecektim ama şunu da söyleyeyim: Cumhuriyet Halk Partisi o gün bir grup önerisi vermişti ve çalışma takvimi devam ederken burada ara verildi. Ara verildikten bir saat on beş dakika sonra buraya geldik ve çalışmaya başladık. Bir milletvekili arkadaş "tweet" attı "Cumhuriyet Halk Partililer iftar vaktinde burada toplantı yeter sayısı istedi." diye. Bakın, bir yandan "ramazan" dediniz, ne kadar güzel söylediniz. Sizi severim Salih Bey, beraber milletvekilliği yaptık, takdir de ederim ama İslam öncelikle "Yalan söylemeyin." diyor. (YENİ YOL ve CHP sıralarından alkışlar) Peygamber'e soruyorlar: "Şu günahı işleyebilir miyiz?" Peygamber diyor ki: "İşleyebilirsiniz ama işlemeyin, büyük günahtır." "Peki, şu günahı işleyebilir miyiz?" "İşleyebilirsiniz ama işlemeyin, büyük günahtır." Peki, "Ya Resulullah, Müslüman yalan söyler mi?" diye soruyorlar. Hazreti Muhammed "Asla." diye ifade veriyor; bakın, "Söyleyebilir." bile demiyor.
Değerli milletvekilleri, diğer bir konuya gelince. Biz çalışmak istiyoruz. Kesinlikle buraya torba yasalarla gelmeyin. Siz yine aynı şekilde İç Tüzük'ü çiğniyorsunuz.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Yalan mı söyledi beyefendi ya! Bakın, burada herkes sizi dinliyor...
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Teravih zamanı... Bülent Bey geçen hafta teravih namazında...
BAŞKAN - Sayın Özdağ, lütfen Genel Kurula hitap edin.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Burada çalışma takvimiyle... Yalanla alakası yok, ramazanı bahane etmeyin diyorum. Bakın, mefhumu muhalifinden ne söylediğimi anlayamıyorsunuz bile. Herhâlde oruç başınıza vurmuş vaziyette, öyle tahmin ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Siz haklı olabilirsiniz çalışmamakta ama bizim oruç başımıza vurmuyor, çalışmakta haklıyız. Bu milletin ciddi problemleri var, çok ciddi kanunlar sıra bekliyor, bu kanunların gelmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, başka bir konuya daha geçmek istiyorum. Size diyorum ki: Bakın, Şam'a geçen gün Sayın Cumhurbaşkanının evladı gitti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdağ, tamamlayın lütfen.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Buraya giderken İçişleri Bakanlığı oradaki valilere mektup yazdı, yazı yazdı, gönderdi. "Şu, şu, şu kişiler şu kadar araba vereceklerdir." dedi. Oraya gidildi, gidebilir, Sayın Cumhurbaşkanının oğlunun da güvenliği bizi ilgilendirir ama size bir şey söyleyeyim: Oraya gidenler arasında 3 kişi var; Grup Başkan Vekili var, Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili, iktidar partisi. Yanında kim var? 3 de Komisyon Başkanı var. Onlar Bakanla veyahut da valiyle veya Cumhurbaşkanıyla muhatap olmuyorlar; orada, Sayın Cumhurbaşkanının mahdumu oraya geliyor ve onun karşısında oturuyor. Bu, devlet teamüllerimize aykırı arkadaşlar, doğru bir şey değil. Türkiye Cumhuriyeti devleti neyle yönetilir? Anayasa'yla yönetilir. Neyle yönetilir? Yasalarla yönetilir. Neyle yönetilir? Tüzükle yönetilir, İç Tüzük'le yönetilir. Neyle yönetilir? Teamüllerle yönetilir. Neyle yönetilir? Açık ve net söylüyorum, "teamül" ahlak demektir arkadaşlar, ahlak. Devlet protokollerle yönetilir. Gelin, bu protokolleri çiğnemeyin. Sayın Cumhurbaşkanının mahdumunu dışarıda korumak hepimizin görevidir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - ...Türkiye Cumhuriyeti devletinin görevidir ama lütfen bu teamülleri bozmayın ve de eski köye yeni âdetler getirmeyin. O eski köydeki âdetler doğru âdetlerdir, o nedenle çalışmak istiyoruz ve kesinlikle de burada gelip bize "Efendim, gece yarısı oldu, saat üç oldu, dört oldu." demeyin. Millet bizden çalışma bekliyor, başka bir şey beklemiyor.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz talebi, Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; önceki gün Amerika Birleşik Devletleri'nde ülkemizin onurunu ve uluslararası itibarını ilgilendiren skandal bir gelişme yaşandı. ABD Temsilciler Meclisinde Türkiye'nin Orta Doğu ülkesi olarak sınıflandırılması için kanun teklifi verildi. Bugün ikinci gün, "Ey Beyaz Saray!" diye ne bir nida duyuyoruz ne de "Ey Trump!" seslenişi var. Yirmi üç yıl boyunca "Türkiye'yi bir bölgesel güç yapacağız." dediniz, "büyük Türkiye" dediniz, "yeni Türkiye" dediniz; geldiğiniz nokta Türkiye'nin kimliğini bile tartışmaya açtırmak oldu. Türkiye Orta Doğu ülkesi olsun öyle mi? Türk milleti adına soruyorum: Sayın Cumhurbaşkanı neden suskun? Sayın Fidan neden kafasını kuma gömüyor? ABD'nin küstahça Türkiye'yi konumlandırmaya kalkmasına Türkiye'nin uluslararası statüsünün korunmasına yönelik diplomatik bir tepkiniz olacak mı?
Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; Türkiye'yi bu uygun gördükleri Orta Doğu bataklığında işte bugün gördük ki yeni bir oyun daha vizyona girdi: Terör örgütü PKK'nın kolu YPG'nin Suriye'deki silahlı türevi SDG güya HTŞ Hükûmetine eklemlenerek cici çocuk oldu. Yahu, kamufle olan sinsi bir bukalemun gibi renk değiştiriyor, farkında değil misiniz? HTŞ Hükûmetiyle uyum içerisinde çalışmaya söz veren, yeni bayrağı, yeni üniforması, yeni düzenli yapılanmasıyla ordusuna resmiyet kazandıran yeni kimlikli bir PKK doğuyor; kör müsünüz? SDG komutanı Mazlum Abdi "Anlaştık." diyor ama çok geçmiyor, YPG sözcüsü Ferhad Şami anlaşmayı yalanlıyor. Ne diyor? "Hiçbir hükûmet gücü sınır kapıları hariç SDG'nin kontrolündeki bölgelere girmeyecek. Petrolümüzde de operasyon inisiyatifimizde de herhangi bir değişiklik olmayacak." Türkçesi şu: "YPG olarak askerî ve idari sınırlarımız korunacak. Enerji kaynakları bizde kalacak. Sadece sınır kapılarında ve resmî kurumlarda Suriye bayrakları olacak." diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Türkoğlu, buyurun.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Dahası "Silahlarımız önceden ruhsatsızdı, şimdi silahlarımız ruhsatlı hâle gelecek." diyor. Siz neyin kafasını yaşıyorsunuz Allah aşkına? Bir kez daha aldatılmaya razıysanız eğer, bir defa daha "Kandırıldık." demeye kaniyseniz o sizin bileceğiniz iş. Biz Türk milleti ve onların temsilcisi olarak, biz İYİ Parti olarak bu aldatmacaya kanmayacağız, müsaade de etmeyeceğiz.
Heyeti saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz talebi, Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan'a aittir.
Buyurun Sayın Tanhan. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA KAMURAN TANHAN (Mardin) - Ben de cezaevinde ve ekranları başında bizleri dinleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Mardin Artuklu Belediyesiyle ilgili Mardin Büyükşehir Belediyesi kayyumunun bir haberi oldu. 8 Mart tarihinde İhlas Haber Ajansı'na "Artuklu Belediyesinin neden olduğu yol çilesi bitmiyor." diye haber yaptırıyor ve bunun teyidini de MARSU yetkililerinden alıyor. Yalnız unuttuğu bir şey var: Şimdi, ihale sonucu bilgi formuna bakmış olsaydı söz konusu ihalenin Mardin Büyükşehir Belediyesine bağlı MARSU Genel Müdürlüğüyle ilgili şirket arasında yapıldığını öğrenmiş olacaktı ama o kadar yönetim anlayışı kıt ki bunu da sorma gereği hissetmiyor.
Yine, MARSU ile İncekaya arasında yapılan sözleşmede 23 milyon 439 bin 878 euro... 2022 Haziran ayında yapılıyor bu. Şimdi, sözde hizmet için atanan kayyum neler yapıyor Mardin'de, ona biraz bakalım. Mardin Büyükşehir Belediyesine bağlı MARSU tarafından yürütülen içme suyu projesi kapsamında kent merkezinde yapılan kazıların üstyapı çalışmaları yapılmamaktadır. Bu durum, halkı büyük bir mağduriyetle karşı karşıya bırakmaktadır. Yapılan kazılar şehirdeki ulaşımı ciddi bir şekilde aksattığı gibi vatandaşların günlük hayatını zorlaştırmaktadır. Artuklu Belediyesi kısıtlı imkânlara rağmen bu sorunla ilgili çözüm üretme, hatta yol onarımı yapmaya destek sunmak isterken bu kayyum rejimi tarafından reddediliyor. Vatandaşın şikâyetleri artınca kayyum yönetimi sorumluyu Artuklu Belediyesinde arıyor. Bir yönetim düşünün ki daha yetki ve sorumluluğun kimde olduğunu bilmiyor çünkü yasadan anlamıyor. Oysa 6360 sayılı Yasa'ya bakmış olsaydı sorumluluğun kendisinde olduğunu bilecekti.
Yine, bu kayyum rejimi neler yapıyor? Büyükşehir Belediyesinden 285 işçiyi işten çıkarıyor. Kent AŞ'den, Büyükşehir Belediyesine bağlı şirketten 37 kişiyi işten çıkarıyor; 20'den fazla daire başkanını, genel müdürü, genel sekreteri, genel sekreter yardımcılarını görevlerinden alıyor ve 2 kişiyi de sürgün ediyor. İşte, kayyumun Mardin'de yaratmak istediği durum bu.
Bir kez daha ifade edelim: Kayyum, halkın iradesine gasp olduğu gibi tamamıyla yandaşlara peşkeş çekmek için AKP Hükûmeti tarafından kurulan bir yağma düzenidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi, Ankara Milletvekili Murat Emir'e aittir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
AKP, Meclis çalışmalarıyla ilgili bir grup önerisi verdiğine göre Meclis çalışmalarıyla ilgili birkaç noktanın altını bir kez daha tekraren çizmekte yarar var.
Değerli arkadaşlar, öncelikle bir isyanımızı buradan bir kez daha söylemek isterim: Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy hâlâ Kartalkaya Yangın Komisyonuna gelip sorulara cevap vermedi; bu, Bakanın hakkı da değildir, haddi de değildir. (CHP sıralarından alkışlar) İç Tüzük 105 çok açık, Komisyonun yetkisi var; "Komisyon çağırabilir." demiyor, "Komisyon yetkilidir." diyor. Komisyon kimi çağırırsa gelecek, sorulara cevap verecek; ihtiyari, takdiri bir durum değil bu. Eğer bu Meclisin saygınlığı varsa, bu Meclis araştırma komisyonları gerçekten gerçeğe ulaşacaksa, gerçekten orada 78 kişinin niye öldüğü ve neler yapılırsa bir daha bu ölümlerin olmayacağının sonuçları bulunacaksa bunun yolu başsorumlu Turizm Bakanının Komisyona gelmesidir. Herkes sorumlu, siz de sorumlusunuz. Bu Meclisin saygınlığını korumak Meclis Başkanından başlayarak her birimize düşüyor; her birinizi göreve çağırıyorum, bu sorumsuzluğa herkes karşı çıkmalıdır.
Değerli arkadaşlar, bir siber güvenlik yasası getiriyorsunuz, "Bu gece bitirelim." diyorsunuz; bitirelim, tamam, bitirelim. Bir 16'ncı madde var, veri sızıntısı olursa iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası. Peki, kim karar verecek bunun olup olmadığına? Ya gerçekten veri sızıntısı varsa ne olacak? Bakın, tekrar ediyorum, bu olacak bir şey değil. Zaten elinizde bir dezenformasyon yasası var, o yasa da aynı şekilde başlıyor "halkı endişe, korku, paniğe sevk eden" diye başlıyor. Zaten elinizde o yasa var, zaten adamı tutukluyorsunuz, zaten cezaevine koyuyorsunuz ama yok bir de burada bir korku salalım. Bir olay hatırlatayım size: Üç yıl önce gazeteci İbrahim Haskoloğlu "Veri sızıntısı var." dedi, "Yok." dediler, "Ya, var." dedi; Cumhurbaşkanının, İçişleri Bakanının kimliklerini açıkladı. "Vay sen misin bunu yapan?" deyip adamı hapse attılar, dört ay önce Ulaştırma Bakanı söyledi, "Evet, veri sızıntısı varmış." dedi. Yani neyin, ne zaman doğru olduğuna kim karar verecek? Sizin savcılarınız. "Alalım adamı, atalım, üç yıl, beş yıl beklesin, sonra gerçeği ispatlarız." Ya, gerçekten gerçeklerden bu kadar korkan bir iktidar olur mu? Böyle bir yasa teklifi olur mu? Böyle bir maddenin geldiği bir yerde muhalefet direnmez mi arkadaşlar? Tabii ki direneceğiz, sonuna kadar direneceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) - Sayın Başkan, hızlıca toparlıyorum; sabrınız için teşekkür ederim.
Bakın, iklim yasası getirmişsiniz. Ne var içinde? Bomboş 22 madde, bomboş. Ben bunu niye söylüyorum? Bakın, Meclis araştırma komisyonunun raporu var 860 sayfa; sadece 103 sayfa Cumhuriyet Halk Partisinin şerhi var, kocaman bakın. Bunda 76 sayfa boyunca öneriler var, öneriler ve o kanun teklifinin içerisinde buradaki önerilerin neredeyse hiçbiri yok. "İklim adaleti" diyorsunuz, tanımlamışsınız, altı boş; ne gelir adaleti var ne sosyal destek var ne eğitim var. "İklim adaleti" diyorsunuz, bir tanım var, içi bomboş. Ya, böyle yasa getirirseniz tabii ki direniriz; gelin, doğru dürüst yapın, biz de katkı verelim. Tabii ki Türkiye'nin çağdaş, Türkiye'yi 2053'te "sıfır emisyon" hedefine taşıyacak bir yasaya tabi ki ihtiyacı var ve çalışmış Meclis. Niye bunu raflarda tutuyorsunuz? Çalışacaksak böyle çalışalım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
Birleşime 50 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.52
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Yasin ÖZTÜRK (Denizli), Rümeysa KADAK (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64'üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü’nün, (2/2263) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ve Devlet Memurları Kanunu ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/95)
BAŞKAN - İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
10/03/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/2263) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ve Devlet Memurları Kanunu ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'min Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 37'nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Jale Nur Süllü |
|
| Eskişehir |
BAŞKAN - Önerge üzerinde teklif sahibi olarak Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü konuşacaktır.
Buyurun Sayın Süllü. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Üzerine söz aldığım kanun teklifimle Emekli Sandığı Kanunu, Devlet Memurları Kanunu ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik yapılması önerilmektedir. Teklifimizle, kamuda görev yapan teknik hizmetler sınıfında yer alan mühendis, yüksek mühendis, mimar, yüksek mimar, peyzaj mimarı, iç mimar, şehir plancısı, yüksek şehir plancısı, bölge plancısı ve yüksek bölge plancılarının yıllardır dile getirilen ama bir türlü çözülemeyen sorunlarının çözümü hedeflenmektedir. Kamuda çalışan mühendis, mimar, şehir plancıları pek çok projede planlama, yapım, üretim, düzenleme, denetleme ve işletme gibi devletin temel görevlerini yürütmektedirler. Bilişimden enerjiye, savunmadan sanayiye, sağlıktan gıdaya, ulaşıma, ziraatten ormana, turizmden çevreye, sanayiden madene, üst yapıdan altyapıya her alanda yaşamsal roller üstlenmektedirler. Yaşadığımız deprem felaketleri, maden faciaları, sel baskınları, yangınlar bize mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı disiplinlerinin can ve mal güvenliğimiz açısından ne denli önemli olduğunu ne yazık ki acı bir şekilde sürekli hatırlatıyor. Üstlendikleri görevlerden dolayı taşıdıkları teknik, mali ve hukuki sorumluluk uzun yıllardır sürmektedir; pek çok kamu kuruluşunda üzerlerindeki siyasi baskı ve sürgün tehdidiyle güvencesiz kamu istihdam modelleriyle çalışmaları da işin cabası. Ancak tüm sorumluluk ve zorluklara karşın özlük ve sosyal haklarındaki haksızlıklara ilişkin sorunlar her geçen gün derinleşmekte, hak ettikleri özlük haklarından ve maaş düzenlemelerinden yoksun bırakılmaktadırlar. Geçmişte eşdeğer meslek gruplarıyla benzer maaşlar alırlarken son yıllarda eşitlik bozulmuştur. Ocak ayında memur maaşlarına yapılan yüzde 11,54'lük zamla 8'in 1'i olarak kamuda işe başlayan bir mühendisin maaşı 58 bin lirayken yoksulluk sınırı 68 bin lirayı geçmiştir. Zorlu eğitim yaşamının ardından milyarlık projelere imza atan ve projeleriyle övünülen kamu çalışanlarımız yoksulluk sınırında ekonomik sorunlarla baş başa kalmaktadır. Yıllardır seslerini duyurmaya çalışmalarına karşın iktidar duymuyor, çözüm üretmiyor, hem de verilen sözlere karşın. Cumhurbaşkanına mektup yazdılar, çare olmadı. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Vedat Bilgin "2023 yılı içinde kamu mühendislerimizin maaş ve özlük haklarıyla ilgili kapsamlı çalışmayı -yıl içinde- bitireceğiz." demişti. Vedat Bilgin gitti, Vedat Işıkhan geldi, yıl 2025, hâlâ tek bir adım bile atılmış değil.
Sayın milletvekilleri, TÜİK verilerine göre yurt dışına giden üniversite mezunlarının başında ilk sıralarda mühendisler geliyor. İyi eğitimli, ülkemize katkı sunabilecek beyinler ne yazık ki ülkeyi terk ediyor. Ayrıca özel sektör daha cazip koşullar sunduğundan bu meslek mensuplarının kamuyu tercih etmemesi ne yazık ki kamuda nitelikli iş gücü eksikliğine yol açıyor. Aslında yapılması gereken, teknik hizmet sınıfları personeli için geniş bir ünvan skalasında günün koşullarına uygun mali, sosyal, özlük hakları, iş sağlığı güvenliği, mesleki ve yasal sorumluluklarına ilişkin bir meslek kanunu çıkarılması. Hadi onu yapmıyorsunuz; gelin, oy birliğiyle bu teklife "evet" diyelim ve kamu mühendisleri, mimarlar, şehir plancıları, teknik personelin yıllardır görmezden gelinen sorunlarını çözelim. Bu kanun teklifi sadece bir maaş düzenlemesi değil ülkemizin kalkınmasında çok önemli rol oynayan bir meslek grubunun hak ettikleri itibarını ve yaşam standartlarını yeniden kazanmalarına yönelik bir adımdır. Gelin, maaşlarını yeniden dengi meslek gruplarıyla uyumlu hâle getirelim, tüm kazanımlarını emekliliklerine yansıtalım; emeklerini, bilgilerini, üretimlerini ve hak ettikleri itibarı koruyalım, yaşadıkları adaletsizliğe hep birlikte son verelim.
Genel Kurulu saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Antalya Milletvekili Atay Uslu ile 131 milletvekilinin Siber Güvenlik Kanun Teklifi ve Millî Savunma Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Antalya Milletvekili Atay Uslu ile 131 Milletvekilinin Siber Güvenlik Kanunu Teklifi (2/2860) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 190)[3]
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
5 Mart 2025 tarihli 63'üncü Birleşimde, İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 190 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümünde yer alan 13'üncü maddesi kabul edilmişti.
Şimdi, teklifin görüşmelerine 14'üncü madde üzerindeki önerge işlemleriyle devam edeceğiz.
14'üncü madde üzerinde 4 önerge bulunmaktadır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 190 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 14'üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | Elif Esen |
Mersin | Muğla | İstanbul |
Mehmet Karaman | Şerafettin Kılıç | Mustafa Kaya |
Samsun | Antalya | İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYHAN SALMAN (Bursa) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ'a aittir.
Buyurun Sayın Özdağ. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Siber Güvenlik Yasası'nın ikinci bölümünün 14'üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir baskı, bir otoriterlik yasasıyla karşı karşıyayız. Daha önce İnternet Yasası çıkmıştı burada, İnternet Yasası'na ihtiyacımız var mıydı? Vardı İnternet Yasası'na ama bu elma şekerinin içerisine bir zehir zerk edildi. 29'uncu madde. Bu 29'uncu maddede "Yanıltıcı bilgi verenler bir ila üç yıl arasında hapis cezasına -çarptırılabilir- çarptırılır." diyordu ve bununla ilgili olarak ben bütün gazeteci cemiyetlerini ziyaret ettim. Türkiye'de ne kadar gazeteci cemiyetleri varsa uyarmaya çalıştım, siyasi partilerin yetkililerine ulaşmaya çalıştım ve çoğunluğuna da ulaştım, dedim ki: "Bu madde Türkiye'nin hürriyetini, özgürlükler alanını daraltır." Yanıltıcı bilgi verenler... Burada Komisyonda bu yasa görüşülürken Yargıtaydan bir üye çağrıldı ve Yargıtay üyesi dedi ki: "Bu, yargının yükünü ağırlaştırır." Ve aynı zamanda şunu söyledi, "Burada çoğu kişi de haksız yere ceza alır çünkü gri alan var, muğlak ifadeler var, yanıltıcı bilgi verenler var." ifadesini kullandı fakat buradan geçti.
Ardından ne geldi? Etki ajanlığı geldi, etki ajanlığını geri çektiniz; gelecek, kallavisi gelecek, daha ağırlaştırılmışını getireceksiniz.
Ardından Devlet Denetleme Kuruluyla ilgili bir kanun geldi. Bu Devlet Denetleme Kuruluyla ilgili kanunda şirketlere, derneklere ve vakıflara, buradaki daire başkanlığından yani Devlet Denetleme Kurulu Başkanlığından bir memur gelerek kayyum atama yetkisine sahip olabilecek ve aynı zamanda buralarda beş yıl boyunca istedikleri tasarrufta bulunabilecekler. Burada zarar ettikten sonra, beş yıl sonra o şahsa teslim edilmiş olsa bile asla o zarar tazmin edilmeyecek.
Ardından ne geldi? Siber Güvenlik Yasası geldi. Bu Siber Güvenlik Yasası'ndaki 6'ncı madde buradan geçti.
Ben buradan Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin ve Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin dikkatini çekmek istiyorum. Bu 6'ncı maddede ne var? 6'ncı maddede, burada bir başkanlık var, bu başkanlık kurulmuş, kanun daha geçmeden bir başkanlık kurmuşlar. Evlerimizdeki "log" kayıtlarımız dâhil olmak üzere, verilerimiz, ne kadar dijital materyalimiz varsa erişim izni vermişiz ve buradan da geri çekmiş olacaklar; istedikleri bilgiye, 86 milyonun bilgisine sahip olacaklar.
8'inci maddede ne vardı? 8'inci maddede, evlerimize bu başkanlıktan birileri gelmiş olacak ve burada, bizim cep telefonlarımızı, bilgisayarlarımızı veyahut da laptoplarımızı almış olacaklardı. Buradaki görüşmeler sonucunda -yani muhalefet partisinin direnmesi, Adalet ve Kalkınma Partisinin de Komisyonda yapmadığını veya kanunu getirirken oraya maddesini koymadığını- burada bir düzenleme yapıldı, "Yargı kararıyla, hâkim kararıyla bunlar yapılabilir." dendi.
Bakın, 6'ncı maddede de söylüyorum: 6'ncı maddede de hâkim kararını getirin. Gelin, bir madde ihdasında bulunun; gelin, bir değişikliğe tabi tutun. Anayasa Mahkemesinden geçmeyecek bu, gelecek; tekrar, yeniden dönecek. Ha, zaman kazanmış olabilirsiniz; bu sırada 86 milyonun verilerine, log kayıtlarına çok rahat bir şekilde ulaşabilirsiniz.
Ve 8'inci maddede düzenleme yapıldı; doğru yaptınız, Parlamentodaki buna katkıda bulunan tüm milletvekillerine teşekkür ediyorum ama bir 16'ncı madde var, bu 16'ncı maddede de ciddi problemler var. Nedir bu? Eğer bu daire başkanlığından memurlar evinize gelirse; sizin telefonlarınızı, laptoplarınızı, bilgisayarlarınızı almak isterlerse "Hayır!" diyemezsiniz; dediğiniz takdirde iki yıl ila beş yıl arasında hapis cezasına çarptırılır, beş yüz gün ila bin beş yüz gün arasında da adli para cezasına çarptırılırsınız. Bu da doğru değildi ve biz "Burada bir düzenleme yapın." dedik. Ne söyledik sizlere hatırlarsanız eğer değerli milletvekilleri? Burada, şunu söylemiştik... Şöyle bir madde var burada, 16'ncı maddenin (5)'inci fıkrasında: "Siber uzayda veri sızıntısı olmadığını bildiği hâlde..." kelimesini getirdik ve "bu maksatla" gibi bir kelime ekledik. Bunu şundan dolayı ekledik, bunu iktidar partisi de kabul etti yani bu yasayı getiren parti de kabul etti: Eğer bunu yapmazsanız yani "veri sızıntısı olmadığını bildiği hâlde" kelimesini eklemezseniz, "maksadıyla" kelimesini eklemezseniz kahvehanedeki vatandaşlarımız konuşurken çok rahat bir şekilde bir ila üç yıl arasında hapis cezasına çaptırılabilirler. Bu, Türkiye'nin alanını daraltıyor bu yasada.
Ve bir 12'nci madde var, bu 12'nci madde de geçti. Nedir bu 12'nci madde, bu Siber Güvenlik Kanunu'yla ilgili olarak? Burada çalışanlar eğer işten ayrılmışsa veyahut da Siber Güvenlik Kanunu'yla ilgili başkanlığın tasarrufuyla bu işten atılmışsa, ayrılmışsa bu şahıs -yani uzaklaştırılmışsa- iki yıl boyunca herhangi bir işte, Türkiye'de ve Türkiye'nin dışında, Bakanlıktan izin almadan çalışamayacak ve aynı zamanda bir şirket kuramayacak, bir şirkete ortak da olamayacak; bu, doğru bir şey değil. Aynen George Orwell'in 1984 romanında olduğu gibi "Big Brother" noktasının taşları döşeniyor. Bakın, bugün bunların farkına varmayabilirsiniz, iktidarsınız, bunları yapabilirsiniz; yarın bir başka iktidar geldiğinde onlar da bu kanundan istifade edecekleri için Türkiye'nin alanı her geçen gün daraltılmış olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdağ, tamamlayın lütfen.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bu mahremiyet alanımıza yani harim-i ismetimize, evlerimize, aynı zamanda meskûn mahale tecavüzler var burada ve burada aynı zamanda bizim ifade hürriyetimize, fikir hürriyetimize, özel hayatımıza da müdahaleler var. O nedenle, gelin, bu kanundaki 6'ncı maddeyi özellikle değiştirin. 12'nci madde geçti buradan, 12'nci maddeyi bir daha düşünün. Ne yani? Şöyle söylüyorsunuz: "Devlet yetiştirdi." E, devlet yetiştirdi, siz hükûmetsiniz. Sonra diyorsunuz ki: "Ne yani, benim yetiştirdiğim adam başka ülkeye mi gidecek; başka ülkeye gidip veyahut da Türkiye'de başka şirketlere mi gidecek?" Gitsin, siz tazminat koyun buna. Aynen, Türkiye'de Millî Eğitim Bakanlığı Avrupa'ya, Amerika'ya gençleri gönderiyor, burs veriyor ve daha sonra "Amerika'da kalacaksan, Kanada'da kalacaksan şu kadar; 250 bin dolar, 300 bin dolar tazminat vereceksin." diyor, maddeyle sınırlayın. Ne yani, bu çocuk ne yapacak? İşten kovduğunuz zaman veya bu şahıs kendi iradesiyle işten ayrıldığı zaman ne yapacak bu çocuk? Ağaç kabuğu mu yiyecek? O nedenle, bunlar, aynı zamanda, teşebbüs hürriyetine de tecavüz demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Bir yandan teşebbüs hürriyetine, bir yandan fikir hürriyetine, bir diğer yandan da inanç hürriyetine müdahaledir bu. Bu yasa teklifinin geri çekilmesi lazım.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (YENİ YOL Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Siber Güvenlik Kanunu Teklifi'nin 14'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 14-(1) Başkanının gelirleri;
a) Genel bütçeden yapılacak Hazine yardımlarından,
b) Başkanlığın faaliyetlerinden elde edilen gelirlerden,
c) Başkanlık tarafından verilen idari para cezalarından elde edilen gelirlerden,
ç) Kanun ve kararnamelerle kurulu bulunan ve kurulacak olan fonların gelirlerinden Cumhurbaşkanı kararıyla yüzde 5'ine kadar aktarılacak tutarlardan oluşur."
Seyit Torun | Tahsin Becan | Özgür Ceylan |
Ordu | Yalova | Çanakkale |
Aliye Coşar | İsmet Güneşhan | Süleyman Bülbül |
Antalya | Çanakkale | Aydın |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYHAN SALMAN (Bursa) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi, Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül'e aittir.
Buyurun Sayın Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi üç yıllık AKP iktidarında demokrasi, özgürlükler, hukuk devleti açısından geldiğimiz noktaya dair tespitlerimi yapacağım. Geldiğimiz nokta şu: Sabahları bakıyoruz, her sabah yeni bir şafak operasyonu ve uyanıyoruz, diyoruz ki: Bugün sabah yine ne oldu? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bugün, biliyorsunuz, sabahleyin 38 kişi hakkında gözaltı kararı verdi. Ve, bu gözaltı kararı niçin verildi? 2014-2016 tarihleri arasında -iddia şu- ihale yolsuzluğu iddiaları var. 4 Cumhuriyet Halk Partili belediye hakkında verildi, 38 kişi gözaltına alındı. Yani İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, bakıyoruz, ne yapması gerekiyor? Katiller, uyuşturucu tacirleri, suç örgütleri, tecavüzcüler sokakta gezerken İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı iktidarın, sarayın talimatıyla gece gündüz müflis bakkal misali Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerine operasyon yapmakla meşgul. Ya, biliyoruz, geçmişini biliyoruz İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının, nereden geldiğini de biliyoruz. Türkiye'deki hangi davalarda gezici hakem heyeti olarak görev yaptığını da biliyoruz. Yani Sözcü davasından tutun Demirtaş davasına, Can'ın davasından tutun ÇHD davasına kadar bütün davalarda, Enis Berberoğlu davasında... Enis Berberoğlu davasında 14. Ağır Ceza Reisi olarak çıkıp da "Ben Anayasa Mahkemesini tanımıyorum." diyen savcı bu. Diyoruz ki... Yani... Bir de bir özelliği var, şöyle: Çıkmış, siyasilerin kürsü konuşmasından sonra suç duyurusunda bulunuyor. Ey savcı, sana buradan sesleniyorum: Ben kürsü konuşması yapıyorum demokrasi, özgürlükler ve hukuk devleti adına, hadi benim için de suç duyurusunda bulun. Hadi bulun bulunursan. (CHP sıralarından "Bravo!" sesi, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakınız, AKP'nin Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemine, Melih Gökçek dönemine; 97 kez açılan soruşturmayla ilgili hazırlanan dosyaları İçişleri Bakanı ne yaptı? Götürdü, "Biz ilgileneceğiz." dedi. İstanbul'da ne oldu? İstanbul'da da 37 tane soruşturma, ihale dosyalarıyla ilgili Ekrem İmamoğlu'nun hazırladığı suç duyuruları ne oldu? Sayın İçişleri Bakanı "Biz halledeceğiz." dedi, oturdu. Nerede onlar Sayın savcı, nerede cumhuriyet başsavcısı? Onlarla uğraşana çıkıp da 2014 yılında -on bir sene geçmiş- on bir sene sonraki işlerle uğraşacağına. Bunun hesabı sorulmayacak mı zannediyorsun? Bunların hesabını yarın vermeyecek mi zannediyorsun? (CHP sıralarından "Bravo!" sesi, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, operasyonlardan sorumlu başsavcı bu. Dört ayda 135 kişiyi tutuklattırdı. Kim biliyor musunuz onlar? Bakınız, AKP yargısının dört aylık bilançosu: 135 tutuklama; gazeteciler, sanatçılar, siyasetçiler, belediye başkanları, insan hakları savunucuları ve sendika temsilcileri. Kimdir bunlar? İktidara karşı demokrasi talep eden, özgürlük talep eden, hukuk devleti talep eden kişiler. Bakınız, burada, liste burada. Listeye bakıyorum: Ahmet Özer yüz otuz bir gündür tutuklu, iddianamesi 115'inci günde yazıldı, 128'inci günde kabul edildi. Rıza Akpolat, elli iki gün oldu, iddianame yok. Ümit Özdağ -parti Genel Başkanı- kırk sekiz gün oldu, iddianame yok, Antalya'ya gönderildi. Daha mı? Gazeteciler, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi Fırat Epözdemir, insan hakları savunucuları, gazeteci Elif Akgül -daha devam edeyim mi arkadaşlar- Ercüment Akdeniz gazeteci ve birçok gazeteci, insan hakları savunucusu nerede? Tutuklandı. Neden tutuklandı arkadaşlar? Nedenini sorgulayalım: Bakınız, iktidarın hukuksuzluklarını haber yaptıkları için gazeteciler tutuklandı, iktidar sandıkta belediyeleri kazanamadığı için seçilmiş belediye başkanları tutuklandı, baro yönetim kurulu üyeleri, insan hakları savunucuları insan hakkı ihlallerini dile getirdikleri için tutuklandı, bir kısmı ise iktidarın hoşuna gitmeyecek şeyler söyledikleri için tutuklandı. Yani şöyle tutuklananlara bakıyorum, sonra... Halk TV'nin Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, otuz dört gün yatırdınız, ondan sonra "pardon" dediniz. Binlerce kişiyi yıllarca içeride yatırdınız, ondan sonra "Pardon." dediniz. Onların hakları ne olacak, onların özgürlükleri ne olacak, onların aileleri yok muydu? (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bülbül, tamamlayın lütfen.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Yani daha "pardon" nelere diyeceksiniz.
Değerli arkadaşlar, ben Adalet Komisyonu Grup Sözcüsüyüm, her konuşmamda şunu söylüyorum: Türkiye nereye geldi? Bakınız, Hitler Almanyasından bir örnek -günümüz yargısına çok güzel uyuyor- Führer'in hukuk danışmanı Hans Frank, Führer'e bir mektup göndermiş ve mektubunda "Sayın Führer'im, hiç endişe etmeyin, savcı ve hâkimlere şöyle dedim: 'Karar verirken anayasaya, hukuka, kanuna ve yönetmeliklere takılmayın. Führer benim yerimde olsaydı diye düşünün ve kararı öyle deyin.'" demiş; aynı Türkiye. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, son sözüm şu: Allah rahmet eylesin, Süleyman Demirel, 9'uncu Cumhurbaşkanımız, ne demişti? "Camiye siyaset girerse ibadet kalmaz, mahkemeye siyaset girerse adalet kalmaz." demişti, onu da saygıyla anıyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum; sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 190 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 14'üncü maddesinde yer alan "tutarlardan" ibaresinin "miktarlardan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Bozan | Yılmaz Hun | Mahmut Dindar |
Mersin | Iğdır | Van |
Onur Düşünmez | Mehmet Kamaç | Sabahat Erdoğan Sarıtaş |
Hakkâri | Diyarbakır | Siirt |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYHAN SALMAN (Bursa) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi, Siirt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş'a aittir.
Buyurun Sayın Sarıtaş. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizleri izleyen halklarımızı, cezaevlerindeki siyasi tutsakları ve kadın arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü büyük bir coşkuyla ve inançla geride bıraktık. Bizlere bugünü bir mücadele ve direniş günü olarak miras bırakanları andık, sesimizi ve sözümüzü kısmak isteyenleri, hayatlarımızı ve özgürlüğümüzü çalanları da lanetledik. Buradan bir kez daha erkekler tarafından katledilen her bir kadını saygıyla anıyorum. Bizlere ekonomik özgürlüğü, seçme ve seçilme hakkını, gülmeyi, hatta yaşamayı bir lütuf gibi gören erkek aklına karşı her alanda ayakta olmaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 14'üncü maddesi Siber Güvenlik Başkanlığının gelir kaynaklarını düzenliyor. Devlet bütçesinden aktarımlar, idari para cezaları ve fonlardan sağlanacak gelirler Başkanlığın finansmanı için kullanılacak. Elbette, siber güvenlik önemlidir ama asıl mesele bu ülkenin kaynaklarının kime, nasıl ve neye harcandığıdır. Bakın, bu iktidar kendi güvenliğini sağlamak için her türlü bütçeyi seferber ediyor, sarayın harcamaları kesintisiz devam ediyor. Kolluk gücüne, cezaevlerine, fişlemelere, baskılara para var ama halkın güvenliği, kadınların yaşam güvencesi, işçinin, emekçinin, yoksulun geçim güvencesi söz konusu olduğunda para yok.
Türkiye derin bir ekonomik kriz içinde ama bu kriz herkesi eşit etkilemiyor, krizin yükü en çok kadınların sırtına yüklenmiş durumda. Kadın işsizlik oranları zirvede, kadın emeği güvencesiz, esnek ve kayıt dışı. Ev içi emekle boğulmuş, bakım yüküyle iş hayatından koparılmış milyonlarca kadın var. Çalışabilenler ise açlık sınırının altında ücretlere mahkûm ediliyor. Peki, bu iktidar ne yapıyor? Kadınları yoksulluğa, erkeğe bağımlı bir hayata mahkûm eden politikalara devam ediyor. Kadın istihdamı diyorlar ama nedir o istihdam? Kadınları düşük ücretli, sosyal güvenceden yoksun çalıştırmanın yollarını arıyorlar. Kreş açmıyorlar, kadınları çocuk ve yaşlı bakımına mecbur bırakıyorlar. Kadınların kamusal alana çıkmasını zorlaştıran her türlü oyalama bu iktidarın politikalarının bir parçasıdır. Bu düzen kadınları sadece aile içinde tanımlayan gerici politikalarla pekiştiriliyor. "Kadının yeri evidir." diyerek onun hayatını dört duvar arasına hapsetmeye çalışıyorlar. Kadına yönelik şiddet artıyor, kadınlar öldürülüyor, İstanbul Sözleşmesi'ni bir gecede fesheden bu iktidar kadın yaşam hakkını bile savunmuyor, kadınları koruyacak yasaları uygulamıyor, failleri ödüllendiriyor. İktidarın "aile yılı" söylemiyle başlattığı propaganda, kadınların yaşadığı şiddeti, yoksulluğu ve eşitsizliği daha da derinleştiriyor.
Kadınları yalnızca aile içinde tanımlayan, onları bakım emeğiyle sınırlayan, haklarını ve özgürlüklerini yok sayan bu anlayışa karşı biz kadınlar kendi hayatlarımızın sözünü söylemeye devam edeceğiz. Kadınlar sosyal ve ekonomik haklarını ancak örgütlü mücadeleyle kazanabilir. Kadın dayanışmasının güçlenmesi bu düzene karşı en büyük tehdit. Bu iktidar, kadınların emeğine ve özgürlüğüne göz diken bir sistem daha icat etti. Neydi o sistem? Kayyım. Belediyelere kayyım ataması yalnızca demokratik iradenin gasbı olarak değil aynı zamanda kadınların kazanılmış haklarına, eş başkanlık sistemine yönelik bir saldırı olarak da görülebilir. Bu yüzden kayyım atamalarını yalnızca siyasi bir mesele olarak değil, aynı zamanda kadınların ekonomik ve toplumsal haklarına yönelik bir saldırı olarak da görmek gerekir.
Biz buradan bir kez daha söylüyoruz: Kadın yoksulluğuna, emeğinin sömürülmesine, işsizliğe, güvencesiz çalışmaya karşı mücadelemiz sürecek ve bu mücadele sizin yasaklarınıza, baskılarınıza asla boyun eğmeyecek; kadın mücadelesi büyümeye devam edecek, kadınlar bu karanlığı yırtıp atacak. Emeği, yaşamı ve özgürlüğü kadınlar var edecek.
Bugünden itibaren Nevroz Haftası'na da girmiş bulunduk. Nevroz, Kürt halkı için yalnızca bir bahar bayramı değil aynı zamanda özgürlük, direniş ve umut sembolüdür. Mitoloji kökenleri Demirci Gâve'nin zalim Dahhak'a karşı isyanına dayanır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Nevroz Türklerin büyük bayramıdır, belirtelim de sonra...
BAŞKAN - Sayın Sarıtaş, tamamlayın lütfen.
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Devamla) - Bu anlatı zulme karşı mücadele ve halkın özgürlük arayışını simgeler. Bu vesileyle, bütün halkların Nevroz'unu, yeni baharını şimdiden kutluyor, özgür yarınlar diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Siber Güvenlik Kanunu Teklifi'nin 14'üncü maddesinde bulunan "oluşur" ibaresinin "meydana gelir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yüksel Selçuk Türkoğlu | Ayyüce Türkeş Taş | Mehmet Akalın |
Bursa | Adana | Edirne |
Burak Akburak | Selcan Taşcı | Turhan Çömez |
İstanbul | Tekirdağ | Balıkesir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerine söz talebi, Tekirdağ Milletvekili Sercan Taşcı'ya aittir.
Buyurun Sayın Taşcı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, öncelikle kimsenin "Ol dedim, olsun." kararnamelerine kılıf uydurma makamı değildir. Bugün 11 Mart, iki buçuk ay önce kurulmuş birimin kanununu yapmaya çalışıyoruz günlerdir. Bu, hepimizi yok saymaktır. Taşıdığı sıfata saygısı olan her milletvekilinin de bu tutuma karşı tavır alması gerekir. Milletvekillerinin tavırlarının milletvekili borsalarına göre değil, millî vicdana göre şekillenmesi gerekir.
Siber güvenliğin bir zaruret olduğunda hemfikiriz ama vatanda, mavi vatanda, gök vatanda, uzay vatanda güvenlik iddiasında bulunabilmek için önce takdir edersiniz ki vatan mefhumuna sahip olmak gerekir. Bu teklifi getirenlerin vatan mefhumu yoktur demiyorum, yanlış anlaşılmasın ama şunu soruyorum: Vatan mefhumu olan, Ege'deki Türk adalarının işgaline seyirci kalır mı? Sınırlarını kaçağa, arsıza, teröriste, sapığa açıp da bu sınırları çiğneyip de mahallelerimizde suç gettoları oluşturanları neredeyse himayesine alan bir vatanseverlik olur mu? Teröristlerin talimatlarına göre yasa yapmaya teşne, buna ikna olan, ikna olabilen bir vatanseverlik olur mu? Teröristler silah bırakacak diye pazarlanan bir paçavra ile ikinci resmî dil dayatıldığı hâlde, ulus devletin tasfiyesi dayatıldığı hâlde "Hiçbir şart yok." diye milletine yalan söyleyen vatanseverlik olur mu? Teröristlerin Aybükelerimizin, Fıratlarımızın, Mehmetlerimizin, Mehmetçiklerimizin katillerinin; yetmiyor, Ömer Halislerimizin, Kaşiflerimizin, Eşreflerimizin katillerinin; yetmiyor, Sılalarımızın, Narinlerimizin katillerinin; yetmiyor, Sinanlarımızın katillerinin affedilmesine yol açacak hadsiz şartnamesini alkışlayabilen bir vatanseverlik olabilir mi? Genel af hepsine yol açacak çünkü.
Bir diğer konu, hukuki güvenliği bertaraf eden güvenlik yasası uygulayıcılarına niyet okuma hakkı ve niyeti cezalandırma yetkisi veren bir hukuk devleti olabilir mi? Kanunlarımız tutuklama tedbiri için kuvvetli suç şüphesi, somut delil ve karartma, kaçma ihtimali aramasını emrettiği hâlde kendi arzusuyla ifadeye gelen kişileri kaçma şüphesiyle tutuklamaktan utanmayan; hukuk devleti tutuklamayla cezanın infazının sağlanamayacağını üstüne basa basa vurguladığı hâlde bir gün yatarı olmayan suçlarla hürriyeti gasbetmekten utanmayan -en son Suat Toktaş'ta yaşadık- ve haksızca cezaevinde tutulanlar beraat ettiklerinde onların hayatlarından çalmış olmaktan azap duymayan bir zihniyetin böyle yuvarlak ifadeli yasa metinlerini hiçbir hak gasbının kılıfı yapmayacağına biz nasıl inanabiliriz? Günlerdir meydan meydan terör kutsanırken, suç üstüne suç işlenir ve hiçbiriyle ilgili işlem yapılmazken daha bugün muhalif bir gazeteci terörü övmekten hâkim karşısındaydı. Şimdi, bu çifte standart ortadayken, pişkinlik ortadayken bu yasanın hukuku böyle kolay çiğneyen bir zihniyetin elinde misal, algı oluşturma gibi subjektif kavramlarla yeni cadı avlarını başlatmayacağına nasıl inanabiliriz? Teröriste terörist demenin provokasyon sayılmayacağının garantisini verebilecek Allah'ın bir kulu var mı burada? İmralı'daki caniyi bebek katili olarak yani asli niteliğiyle telaffuzun halkı kin ve düşmanlığa tahrik sayılmayacağının önümüzdeki günlerde, hatta PKK'ya terör örgütü demenin halkı yanıltıcı bilgi sayılmayacağının garantisini verebilecek tek bir kişi var mı? Bu yasaların ardındaki akıl kimse evrensel hukuk ilkeleri yerine -az önce de ifade edildi- George Orwell'ın 1984'ünü hatmettiği belli. Bu, romandaki gerçek bakanlığını aratmayan dezenformasyon yasası ve ilgili kurumdan da belli, etki ajanlığı sopasının sallanmaya devam etmesinden de belli. Peki, sırada ne var? Düşünce polisleri mi, mimiklerimizden niyet okuyacak tele ekranlarla donatmak mı evlerimizi -ki aslında ekran vasıtasıyla yapıldı- kimse muhalefet edemesin diye içinde tek bir eleştiri sözcüğü bulunmayan bir sözlük yazımı mı? Her şey büyük birader için, büyük biradere göre, büyük birader tarafından olsun diye hepsi. Biz bunu görüyoruz, farkındayız ama olmayacak zira Türkiye Türklerindir ve her ne olacaksa ancak ve sadece Türk milleti için, Türk milletine göre, Türk milleti tarafından olacak bu ülkede.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELCAN TAŞCI (Devamla) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Taşcı, tamamlayın lütfen.
SELCAN TAŞCI (Devamla) - O millet ki Şeyh Saitlerin, Mustafa Sabrilerin, Nemrut Mustafaların, Zaven Efendilerin kirli tezgâhlarını bozan Diyab Ağalar, Yörük Aliler, Cemalettin Çelebiler, Raif Hocalar, Sarkis Garabetyanlardan; velhasıl vatan uğruna din, dil, ırk, etnisite fark etmeksizin yekvücut olabilenlerden müteşekkildir ve o millet için bir tek önderlik vardır, o da Kuvayımilliye'dir. O millet için bir tek önder vardır, o da Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
14'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 14'üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın Kırkpınar, bir söz talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar’ın, Gaziemir’deki kurşun fabrikasında bulunan nükleer atıklara ilişkin açıklaması
HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde nükleer santral yok ama İzmir'in ortasında çevreyi kirleten, işçilerimizin ve halkımızın sağlığını tehdit eden nükleer atıklar var. İzmir'in Çernobili olarak anılan Gaziemir Kurşun Fabrikasındaki nükleer atıkların kaynağı belli değil, Türkiye'ye yasa dışı yollarla getiriliyor. Uluslararası standartlar çerçevesinde temizlettirilmesi gerekirken atıkların fabrika sahasına gömülmesiyle başlayan süreçte, ilgili kurumların gözetiminde yapıldığı belirtilen temizlik çalışmalarında da yasa dışılığın ve kontrolsüzlüğün devam ettiğine şahit oluyoruz. Aradan geçen bunca zaman bizlere gösteriyor ki yasak olmasına rağmen nükleer santral atıklarının ülkemize girmesini engelleyemeyen ve temizliğini dahi beceremeyen Hükûmet bu nükleer tehdidin başsorumlusudur. Hükûmeti görevini yapmaya davet ediyorum. Yetkin bir kadroyla, şeffaf ve denetlenebilir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ertuğrul, buyurun.
45.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, Zonguldak’taki hava kalitesine ve İklim Kanunu Teklifi’ne ilişkin açıklaması
EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz pazar günü Zonguldak'ta tekrar tehlikeli partiküllerin artması nedeniyle hava kalitesi sağlıksız seviyeye yükseldi. Hava kalitesi izleme istasyonundan alınan verilere göre hava kirliliği oranlarının ciddi boyutlara ulaştığı bildirildi. Zonguldak gibi Türkiye'nin birçok yerinde vatandaşlarımız zehirli hava soluyor. Getirdiğiniz iklim kanun teklifi ise vatandaşlarımızın temiz ve sağlıklı bir doğadan eşit faydalanmaları yerine, küçük bir sermaye sınıfının ticari kârını koruyan bir kanun teklifidir. Ormanlar katledilip sulak alanlar, tarım alanları, meralar, her tür alan yok ediliyor. Böyle bir süreçte karbon salınımında vergi gümrükleri alınacak diye, bir cezai müeyyide uygulanacak diye böyle bir kanun çıkarmaya çalışılması ikiyüzlülüktür. Vatandaşlarımızın temiz hava alma hakkını tesis etmeyen hiçbir kanun çevreci değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Kaya, buyurun.
46.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Antalya’nın Elmalı ilçesindeki Yuva İlkokuluna ve köprülere ilişkin açıklaması
AYKUT KAYA (Antalya) - Elmalı ilçemizin Yuva Mahallesi'ndeki Yuva İlkokulu hasarlı durumda ve risk altında. Kuzköy, Mursal, Tavullar, İmircik ve Geçit Mahallelerinden gelen öğrencilerimiz burada eğitim görmektedir. Millî Eğitim Bakanlığından öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin can güvenliği için buradaki binanın bir an önce yıkılıp yerine depreme dayanıklı bir binanın yapılmasını talep ediyoruz.
Elmalı ilçemiz büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. Elmalı ilçemizdeki bir diğer büyük tehlike ise ölüm saçan köprüler. Avlan Gölü bitiminden Karamık Mahallesi'ne giden yolda bulunan ve "ölüm köprüsü" olarak adlandırılan köprü büyük tehlike saçıyor. Aynı güzergâhta İncebel mevkisindeki köprü, Bayralar Mahallesi'ni ovalara bağlayan köprü, yine Akçay Mahallesi'ni Armutlu, Afşar, Zümrütova Mahallelerine bağlayan Atalanı mevkisindeki köprüler dar ve tehlikeli, bu köprülerin genişletilip yenilenmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN - Sayın Timisi Ersever, buyurun.
47.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, Suriye'de Alevilere yönelik katliama ilişkin açıklaması
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Teşekkür ediyorum.
Suriye'de yönetim değiştikten sonra Alevilere yönelik bilinçli bir katliam yaşanıyor. Tüm dünyanın gözleri önünde işlenen bu insanlık suçu yüreklerimizi yakıyor. Lazkiye, Hama, Tartus ve Humus kırsalındaki Alevi köyleri kuşatma altında, halk ölüm tehdidiyle yüz yüze. Bugünün Yezidleri masum insanları katlederken, olayları kenardan izleyen iktidar ise sadece "Provokasyon var." diyerek durumu basit bir açıklamayla geçiştiriyor. Türkiye'nin öncülüğünde tüm uluslararası kamuoyu harekete geçmeli, Suriye'de çocukların, kadınların ve masum insanların can ve mal güvenliği derhâl sağlanmalı, bu katliama hemen "Dur!" denilmelidir.
BAŞKAN - Sayın Tahtasız, buyurun.
48.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Suriye'de Alevilere yönelik katliama ilişkin açıklaması
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Sayın Başkan, komşumuz Suriye'de yeni bir Kerbelâ yaşanıyor. Suriye'deki hükûmet değişikliğinden sonra Lazkiye'de, Tartus'ta, Hama'da soykırım yaşanıyor. Alevilerin ocakları söndürülüyor, canlar katlediliyor. Yaşananların başsorumlusu olan Colani ise özel uçakla ülkemizde kırmızı halılarla karşılanıyor. İktidar ise "provokasyon" diyerek olayı geçiştiriyor. Suriye'de tüm dünyanın gözü önünde işlenen Alevi katliamını lanetliyorum. Bu katliama sessiz kalanları kınıyorum. Katliamın başladığı günden bu yana gözünü kapatan, kulağını tıkayan ve sesini çıkarmayan uluslararası toplumun tüm aktörlerini vicdanlı olmaya çağırıyor, bu soykırımı durdurmaya davet ediyorum. Unutmayın ki Suriye'de yaşanan Alevi katliamına sessiz kalan herkesin eline kan bulaşacaktır. Hüseyinler olduğu müddetçe bu caniler elbet hak ettiği cezayı alacaktır.
BAŞKAN - Sayın Cavit Arı, buyurun.
49.- Antalya Milletvekili Cavit Arı’nın, emeklilerin bayram ikramiyesinin 4 bin TL’ye çıkarılmasına ilişkin açıklaması
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, iktidar tarafından iki gün sonra görüşülecek olan torba yasa teklifinde emeklilere Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı için 3 bin TL olan ikramiyenin 4 bin TL'ye çıkarılması talep edilmekte. Emeklilerin ikramiyesinin asgari ücret seviyesinde olması gerektiğini yıllardır söylüyoruz. 3 bin TL'den 4 bin TL'ye çıkarılması emeklinin yok sayılması demektir. Bizim talebimizin dikkate alınmasını ve asgari ücret seviyesine çıkarılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN - Sayın Durmaz, buyurun.
50.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, Suriye'de Alevilere yönelik katliama ilişkin açıklaması
KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yanı başımızda, komşu ülke Suriye'deki zulme karşı sessiz kalmamalıyız. Suriye'de dünyanın gözü önünde Alevi toplumunu hedef alan aleni vahşet sadece bir halka ve inanca değil, insanlığın ortak vicdanına yapılmış bir kıyımdır. Yıllardır süren savaşın yıkımı yetmezmiş gibi şimdi emperyalist güçlerin yem vermesiyle mezhepçi nefretin kanlı elleri acımasızca masum insanlara uzanmaktadır. Bu katliamları görmezden gelmek zulüm ve mezalime ortak olmak demektir. Sessizlik kurbanların değil, katillerin işine yarar, sessizlik zulme ortak olmaktır. Âşık Mahzuni'nin dediği gibi "Dünya zalimler dünyası; gelen zalim, giden zalim; baştan başa yersizliği yapan değil görüp, bilip, susan zalim." diyorum.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım, buyurun.
51.- İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın, Kadıköy Belediye Meclisinde yaşananlara ilişkin açıklaması
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkürler Başkanım.
CHP'nin kadın hakları konusundaki samimiyetsizliği bir kez daha gözler önüne serildi. Kadıköy Belediye Meclisinde tek AK PARTİ'li kadın Meclis üyesi olan Grup Başkan Vekilimiz Elif Lale Bilgili'ye yapılan şiddeti ve cinsiyetçi yaklaşımı CHP'nin kadınlara olan gerçek bakış açısını ortaya koymuştur. Meclis kürsüsünde konuşmasını engellemek için önce süre sınırlaması koydular; yetmedi, mikrofonunu kapattılar; o da yetmedi "Şunu atalım dışarıya." diyerek şiddet uyguladılar. İşte CHP'nin kadınlara saygısı bu kadar. Kendi gibi davranmayan ve kendileri gibi düşünmeyen insanlara tahammülleri bile yok. Kadın haklarını sadece söylemde savunan CHP'nin ikiyüzlülüğünü artık herkes görüyor. Kadınları baskıyla susturamazsınız çünkü biz laf değil icraat üreten, kadınları siyasi rant aracı olarak değil toplumun temel taşı olarak gören bir anlayışın temsilcileriyiz.
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Antalya Milletvekili Atay Uslu ile 131 Milletvekilinin Siber Güvenlik Kanunu Teklifi (2/2860) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 190) (Devam)
BAŞKAN - 15'inci madde üzerinde 4 önerge bulunmaktadır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 190 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | Elif Esen |
Mersin | Muğla | İstanbul |
Mehmet Karaman | Şerafettin Kılıç | İrfan Karatutlu |
Samsun | Antalya | Kahramanmaraş |
Mustafa Kaya |
|
|
İstanbul |
|
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi, Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu'ya aittir.
Buyurun Sayın Karatutlu. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi YENİ YOL Grubu ve DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
Siber Güvenlik Yasası'nı branşım olan sağlığa ve memleketim olan Kahramanmaraş'a nasıl bağlarım diye düşünüyorum. Tabii ki maddelere baktığımızda, bu kadar güvenlikçi politikaların eninde sonunda insanların küçük bir "tweet"le nasıl gözaltına alınıp nasıl tutuklanacaklarını dikkate alırsak binlerce insanın gerek psikolojisini gerekse sağlığını bozacağını; Hükûmetin yıllarca sağlık üzerinden prim yaptığını düşünecek olursak, bugün dökülen sağlık sisteminin daha da birtakım hasta insanlar oluşturacağını söyleyebiliriz.
Bu bağlamda, her hafta sonu memleketim Kahramanmaraş'a gidiyorum. Tıp Bayramı süreci; sağlıkla ilgili birkaç kelam etmek isterim. Maraş'ta depremden sonra 4 hastane yıkıldı, 2'si devlet hastanesi, 2'si özel hastane. Allah'tan üniversite hastanemiz ayakta kaldı ve deprem döneminde oldukça başarılı hizmetlerde bulundu. Kahramanmaraş'ta yıkılan hastanelerin biri Türkoğlu Devlet Hastanesiydi ve altı yıl önce yapılmıştı. Yine, Necip Fazıl Devlet Hastanesi de on yıl önce yapılmıştı, 1999 Deprem Yönetmeliği'ne göre yapılmıştı. "Bu yıkılan hastanelerin yerine acil durum hastaneleri yapacağız." diye iki yıl boyunca insanlarımız acil durum için bekletildi. Defne'de üç-dört ayda yapılan Acil Durum Hastanesi Kahramanmaraş'ta yirmi dört ayda, nihayetinde 12 Şubat 2025'te yani bir ay önce Kahramanmaraş'ın kurtuluşunda Sağlık Bakanının teşrifleriyle açıldı. Sağlık Bakanı "1.930 olan deprem öncesi yatak kapasitesini 2 bine çıkardık." diye ifade etti. Kahramanmaraş'ta araştırdım, nerede bu 2 bin yataklı hastaneler diye maalesef bulamadım. Bunun üzerine bir beyanatta bulunmuştum. Yeni seçilmiş gençlerden oluşan AK PARTİ teşkilatı bana "Çevresini, şehrini bilmeyen..." vesaire diye bir açıklamada bulundu. Kendilerinin de yayımladığı bildiride yatak kapasitesi 2 bin değil 1.961'di ve öyle zorlamaydı ki iş merkezindeki yatakları dahi saymışlardı bu arkadaşlarımız.
Sayın Sağlık Bakanı bu açılışı yaptı, 3 kere Kahramanmaraş'a geldi. Dedim ki: Alt alta, üst üste insanların poliklinik hizmeti aldığı Yörük Selim Hastanesine bir uğrayın. Maalesef hiçbir zaman uğramadı, hemen planlanmış üç beş sağlık ocağına götürüldü, ondan sonra Kahramanmaraş'ı terk etti. Kahramanmaraş'ın iktidar milletvekilleri de Yörük Selim Hastanesine hiç uğrayamazlar, onları da hiç o hengâmede göremedim. Ama maalesef geçen hafta açıldığı söylenen hastaneleri şöyle bir gezeyim dedim, Türkoğlu Devlet Hastanesi tamamen kapalıydı, 400 yataklı Kahramanmaraş Devlet Hastanesinde de sadece poliklinik hizmeti veriliyordu ve yatakların da yüzde 5'i açıktı. Bunu beyan ettim, dört gün sonra milletvekillerimiz önüne geçtiler ve "Burası açık." dediler.
Arkadaşlar, Kahramanmaraş 1 milyon 200 bin nüfuslu bir şehir, merkezde 800 bin insan yaşıyor. Buyurun, size söylüyorum: Kahramanmaraş merkezde şu anda devlet hastanesinde 2 KBB'ci var, 2 de cildiyeci var, personel dağılım cetvelinde 11; nerede bunun gerisi? Personel dağılım cetveline göre personel ataması yok, herhangi alet edevat yok, hastaneyi açtık. Vatandaş geri dönüyor, bana diyor ki... KBB için -ya, 2 uzman düşünebiliyor musunuz- en basit ilçelerde bile 2 kulak burun boğazcı vardır. Maalesef arkadaşlar, Kahramanmaraş sağlık yönünden ihmal ediliyor. Bunun yanında üniversite hastanesi hizmet vermeye çalışıyor. Sayın Sağlık Bakanı muhalefetin özellikle tıp doktorlarıyla arası hiç iyi değil, şahsım da dâhil olmak üzere; randevu da vermiyor fakat duydum ki kendisi kalp damar cerrahı olan rektöre aylardır randevu vermiyor, Kahramanmaraş rektörüne. Diyeceği şu: "Biraz personel verin, biraz TUS'tan atamayla doktor gönderin." İstediği sadece bu. Hizmet verilmiyor Kahramanmaraş'ta, gidip görün; hiçbir milletvekilimiz gidip de bu hengâmenin yaşandığı hastanelerde maalesef herhangi bir görüntüde bulunmuyorlar. Şimdi, size soruyorum: Kahramanmaraş 1 milyon 200 bin nüfuslu, Bakan diyor ki: Yatak kapasitesi 1.930'du, 2.000'e çıkardık. Komşumuz Antep'te yeni açılan şehir hastanesi 1.875 yataklı, bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa. Bir hastanesi 1.900 yataklı olan bir yerde, bir şehre de "1.900 yatağımız var." diye efelenmek neyin nesi? Peki, 2 tane devlet hastanesi yıkıldı, biri altı yıl önce yapılmış, biri on yıl önce yapılmış; herhangi bir idari, hukuki, teknik bir soruşturma açtınız mı? Buralar niye yıkıldı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karatutlu, tamamlayın lütfen.
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Açıldı mı? Hayır, maalesef açılmadı. Yine, aynı fay hattındaki yere hastane yaptılar; yine, aynı birinci sınıf tarım arazisine acil durum hastanesi yaptılar. Bilimi dinlemiyorlar, tekniği dinlemiyorlar, hiçbir şeyi dinlemiyorlar. Peki, ben onlara diyorum ki: Sayın Sağlık Bakanı, inşallah, bir gün yine gelir; buyursunlar, "Açtık" dedikleri hastaneler kapasiteyle çalışıyorsa Yörük Selim Hastanesine gitsinler, orada hâlâ hastaların alt alta üst üste poliklinik hizmet aldığını görürler. Biz Kahramanmaraş'a personel dağılım cetveline göre yeni atama istiyoruz arkadaş, yeni atama; öyle "Bina açtık vesaire." yok, milletvekilleri de bunun takipçileri olsunlar, yeni personelleri görelim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, bir söz talebim var.
BAŞKAN - Konuya ilişkin mi, sataşmadan mı?
MURAT EMİR (Ankara) - Sataşmadan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Emir.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
52.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - AKP milletvekilinin Cumhuriyet Halk Partisine sataşmış olması bir cevabı hak ediyor. Kadıköy Belediye Meclisinde yaşananlardan sonra biz o Cumhuriyet Halk Partili Başkan Vekilinin hakkında disiplin soruşturması başlattık ve gereğini yapmak üzere düğmeye bastık. Ama Türkiye'de bugüne kadar kadınların eşit temsili ve kadın-erkek eşitliği konusunda ne yapılmışsa arkasında cumhuriyet devrimleri ve Cumhuriyet Halk Partisinin imzası vardır.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Ya, bırak Allah aşkına!
MURAT EMİR (Ankara) - Ama AKP, İstanbul Sözleşmesi'nden bir gecede çekilen AKP...
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Kadına ne yapıldıysa yirmi üç yıldır AK PARTİ yaptı ya!
MURAT EMİR (Ankara) - "Toplumsal cinsiyet" kavramını dahi reddeden AKP, kadınların arkasından devletin gücünü, hatta 6284'ü bile tartışmaya açarak İstanbul Sözleşmesi'ni çeken ve kadını şiddete açık bir hâle getiren AKP ve lideri Tayyip Erdoğan'ın "Anneliği reddeden kadın eksiktir, yarımdır." diyen AKP bize kadın-erkek eşitliği konusunda hiçbir şey söyleyemez. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Emir, tamamlayın lütfen.
MURAT EMİR (Ankara) - Kadınları eve kapatmak isteyen, yaşamına müdahale eden...
(AK PARTİ sıralarından "Yalan söyleme!" sesi, gürültüler)
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Kadınları eğitimden mahrum eden CHP...
MURAT EMİR (Ankara) - ...kadın-erkek eşitliğini kabul etmeyen, "Kadının rolü ayrı, erkeğin rolü ayrıdır." diyen, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini görmezden gelen AKP'nin bu konuda susması gerekir, bize söyleyecek hiçbir şeyi yoktur. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Antalya Milletvekili Atay Uslu ile 131 Milletvekilinin Siber Güvenlik Kanunu Teklifi (2/2860) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 190) (Devam)
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Siber Güvenlik Kanun Teklifinin 15'inci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 15- (3) Kamu kurum ve kuruluşları bu Kanunda yazılı görevlerin yerine getirilmesi sırasında ihtiyaç duyulan hâllerde kullanımlarında bulunan ve müsadere edilen her türlü malzeme, ekipman, teçhizat ve cihazı diğer kanunların bu konulardaki düzenlemelerine bakılmaksızın Başkanlığa geçici olarak tahsis edebilir veya bedelsiz devredebilirler.
Seyit Torun | Özgür Ceylan | Tahsin Becan |
Ordu | Çanakkale | Yalova |
Aliye Coşar | Cevdet Akay | İsmet Güneşhan |
Antalya | Karabük | Çanakkale |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi, Karabük Milletvekili Cevdet Akay'a aittir.
Buyurun Sayın Akay. (CHP sıralarından alkışlar)
CEVDET AKAY (Karabük) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına 15'inci maddeyle ilgili 190 sayılı Kanun Teklifi'yle ilgili söz almış bulunmaktayım.
İktidar 2025 yılını "Aile Yılı" ilan etti ama hakikaten baskı ve yasak yılı ilan edilse kayda değer bir anlamı olacaktı. Niye bunu böyle söylüyorum? 2025 yılının başından itibaren öyle kanun teklifleri bu Genel Kurula geldi ve kanunlaşarak çıktı ki ifade özgürlüğüne, basın özgürlüğüne müdahalelerle alakalı maalesef bir sürü kanun teklifi geçti. Şimdi, bu kanun da yani 190 sayılı Kanun Teklifi de böyle bir kanun. Ne olmuştu, kısaca hatırlayalım. 191 sayılı Kanun Teklifi'yle Devlet Denetleme Kurulu denetçilerine ve üyelerine süper yetkiler verilmişti. İncelemeye ve soruşturmaya gittiği kurumların teftiş kurullarının yetkileri verildi. Dernek, vakıf, kooperatif, birlik ve bunların iştirakleriyle ilgili buralara denetleme ve incelemeye gittiğinde bu yöneticileri görevden alma yetkileri verildi. Yine, seçilmiş belediye başkanları ve belediye meclis üyelerini görevden alma yetkileri verildi. Yine, bu 191 sayılı Kanun Teklifi'nde 7 no.lu madde var, biliyorsunuz, TMSF'yle ilgili, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na kayyum olarak atanmayla ilgili yetki süresi uzatıldı 2030 yılına kadar ve burada da önemli bir konu şu: Eskiden mahkeme kararı aranan konularda Türk Ceza Kanunu'nun 282, 314, 315'inci maddelerinde ve Terörizmin Finansmanı Kanunu'nun 4'üncü maddesinde belirtilen suçların işlendiğiyle ilgili kuvvetli şüphe olması durumunda da TMSF'nin kayyum olarak atanmasına yetki verildi. Burada da önemli bir konu, buradan yine söylemiştik: Belediye iştiraklerine de TMSF kayyum olarak atanabilecek. Şimdi, uygulamalara bakıyoruz: Bazı belediyelerimiz terörle ilişkilendirilmek üzere soruşturmaya tabi tutuluyorlar, önümüzdeki dönem içerisinde bu kanun teklifi kanunlaştığı için bazı belediye iştiraklerine de TMSF tarafından kayyum atanması söz konusu olacak. Çok tehlikeli kanun teklifi buradan kanunlaştı, geçti. Yine, burada da bir sürü müdahalelerimiz oldu bu kanun teklifinde de. Burada da 6-8 ve 16'ncı maddelerle ilgili benden önceki vekillerimiz konuştu, 16'ncı maddeyle ilgili de değerli vekilimiz konuşacak. İfade özgürlüğüne, basın özgürlüğüne, kişi mahremiyetine yönelik çok büyük düzenlemeler ve kanun teklifiyle kanunlaşacak maddeler var. Biz buna tamamen karşıyız, bununla ilgili de en son, bu kanun teklifinin Genel Kuruldan çekilmesiyle ilgili de görüşümü belirteceğim. Ama burada fonlarla ilgili bir durum var. Bu kanun teklifinin, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve Sanayi Komisyonunda -kısaltarak konuşuyorum- mutlaka görüşülmesi gerekirdi çünkü fon gelirleri var burada değil mi? Yani daha doğrusu, Siber Güvenlik Başkanlığının gelirlerinin nelerden oluştuğuyla ilgili var? Buradan soruyorum: Hazine yardımı değil mi gelir kaynaklarından biri? Başlangıç için ne kadar bir kaynak ayrılacak, ne kadar bir hazineden transfer olacak, biz bunu bilmiyoruz. Yine, Cumhurbaşkanına, Türkiye'de kurulmuş ve bundan sonra kurulacak bütçe içi ve bütçe dışı fonlardan yüzde 10'a kadar gelir artırma yetkisi verilmiş. Hangi fonlardan, ne kadar gelir arttırılacak bunu bilmiyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülseydi bunları sorup cevaplarını Komisyondan veya kanun teklifini yapan vekilden alabilirdik. Türkiye'de şimdiye kadar kurulmuş 30 bütçe içi, 60 da bütçe dışı fon var; bunların bir kısmı tasfiye oldu, görevlerini yerine getirdi, kapandı ama bundan sonra kurulacak da olacak, çok ciddi bir rakam oluşacak burada, Cumhurbaşkanlığına bağlı bir kurum Başkanlık. Ayrıca bu gelirin burada bütçe büyüklüğü ne kadar olacak, biz bunu bilmiyoruz.
Yine, bunu tasarruf tedbirleri açısından, tasarruf genelgesi açısından ilişkilendirirsek de 135 kişi alınıyor, bu 135 kişinin maaşı ne kadar olacak? 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre nitelikli personel alırsanız 5 katına kadar çıkartabiliyorsunuz. Yine, nitelikli personel sayısıyla ilgili Cumhurbaşkanı ve kurula da yetki veriliyor. Acaba ne kadar buralardan kişi istihdam edilecek, buralara da ne kadar harcama yapılacak, bunu da bilmiyoruz. Yine, tasarruf tedbirlerine, genelgelerine uyulmayan kamu kurumu ve başkanlığını karşımızda görüyoruz, maalesef uyulmamaya da devam ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akay, tamamlayın lütfen.
CEVDET AKAY (Devamla) - Bu, 15'inci madde de muafiyet, istisna ve indirimlerle ilgili bir madde; muafiyet, istisna yani ithalatla alakalı. Gümrük vergisi istisnası; vergi, resim, harç istisnası ve damga vergisi istisnası uygulanıyor. Burada bir de diğer kamu kurum ve kuruluşlarından da bazı menkul mallar, ihtiyacı olan mallar bu Başkanlığa tahsis edilebiliyor, bedelsiz verilebiliyor. Burada diğer kuruluşlar var, kurumlar var, bunlar özel sektör kuruluşları, buradan da aktarılabilecek; bu yanlış, maddeden bunun çıkarılması mutlaka gerekiyor, bunu da özellikle ifade etmiş olalım ama bu vergi, resim, harç istisna uygulaması AK PARTİ'nin klasik uygulaması oldu. Şu ana kadar 130 kez özel sektörde vergi, resim, harç istisnası uygulandı; 44 firmaya uygulandı, belgeler verildi muafiyet ve istisnayla ilgili. 701 milyar kurumlar vergisi muafiyeti, istisna ve indirimi uygulanıyor; bunun büyük bölümü de bu 44 firmaya. Buradaki masrafı, giderleri oysa emeklilere verebilirdik, emeklilere de 12.500 TL ekstra ikramiye verebilirdik. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MURAT EMİR (Ankara) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi oylama işleminden önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından yoklama talep edilmiştir.
Sayın Emir, Sayın Ceylan, Sayın Gökçen, Sayın Gürer, Sayın Timisi Ersever, Sayın Genç, Sayın Çan, Sayın Dinçer, Sayın Gezmiş, Sayın Kavaf, Sayın Akay, Sayın Suiçmez, Sayın Durmaz, Sayın Özdemir, Sayın Arı, Sayın Özcan, Sayın Coşar, Sayın Tahtasız, Sayın Berberoğlu, Sayın Yaman.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.51
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Gülizar BİÇER KARACA
KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Yasin ÖZTÜRK (Denizli)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64'üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 190 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesi üzerine Karabük Milletvekili Cevdet Akay ve arkadaşlarının önergesinin oylanması sırasında istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Sayın milletvekilleri, sisteme giremeyip pusula gönderen sayın milletvekillerinin Genel Kurul Salonu'nu terk etmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.
Yapılan ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı bulunamadığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 12 Mart 2025 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.05
[1] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
[2] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
[3] 190 S. Sayılı Basmayazı 4/3/2025 tarihli 62’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.