TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
70'inci Birleşim
25 Mart 2025 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana’da yaşanan zirai dona ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, taşeron işçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’na ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın’ın, İstanbul Yenikapı'da Nevruz bahane edilerek yapılanlara ilişkin açıklaması
2.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 19 Martta ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, meydanlara akan halka ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Şengül Karslı’nın, nefret söylemi körüklenerek siyaset yapılmasına ilişkin açıklaması
5.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Ekrem İmamoğlu’na ilişkin açıklaması
6.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in söylemlerine ilişkin açıklaması
7.- Balıkesir Milletvekili Ali Taylan Öztaylan’ın, sokak eylemlerine ilişkin açıklaması
8.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, Gazze’de yaşananlara ilişkin açıklaması
9.- Erzurum Milletvekili Abdurrahim Fırat’ın, aileye ve kişilik haklarına yapılan saldırılara ilişkin açıklaması
10.- Aydın Milletvekili Seda Sarıbaş’ın, kin ve nefret siyasetine ilişkin açıklaması
11.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, son yapılan operasyonlara ilişkin açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünün seneidevriyesine ilişkin açıklaması
13.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, Ekrem İmamoğlu’na ilişkin açıklaması
14.- Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren’in, Diyarbakır'ın Çınar ilçesine bağlı Çömçeli köyünde açılmak istenen kum ocağına ilişkin açıklaması
15.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, siyasetin kin ve nefret üzerinden yürütülemeyeceğine ilişkin açıklaması
16.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, 23 Mart günü gerçekleştirdikleri Cumhurbaşkanlığı adaylığı ön seçimine ilişkin açıklaması
17.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, Büyük Birlik Partisi lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatının 16'ncı yılına, Uşak’ta görüştüğü müteahhitlerin ifadelerine ve Kadir Gecesi’ne ilişkin açıklaması
18.- Sivas Milletvekili Rukiye Toy’un, Muhsin Yazıcıoğlu'nun şehadetinin seneidevriyesine ve dün gece “özgürlük” adı altında yapılanlara ilişkin açıklaması
19.- Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit’in, “Nevroz” Bayramı’na ilişkin açıklaması
20.- Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu’nun, Ekrem İmamoğlu’na ve ona sahip çıkmak isteyen gençlere ilişkin açıklaması
21.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, 19 Martta ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
22.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, sokaklarda sesini yükselten vatandaşlara ve pazar günü gerçekleştirdikleri ön seçime ilişkin açıklaması
23.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, 19 Martta ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
24.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadetinin seneidevriyesine ilişkin açıklaması
25.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Büyük Birlik Partisinin kurucusu ve Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun 16’ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
26.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Büyük Birlik Partisi lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatının 16'ncı yılına, yirmi altı yıl önce Saraçhane’de ve Fatih’te yaşananlara, meydanlarda hak talep edenlere ve verdikleri mesaja ilişkin açıklaması
27.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, son birkaç gündür yaşanan gelişmelere ve sokak çağrılarına, gençlere seslenmek istediğine, İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle ilgili soruşturmaya ve CHP’nin kurduğu dayanışma sandığına ilişkin açıklaması
28.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 21 Mart “Nevroz” Bayramı'na, Kürtlerin talebine, 19 Mart tarihinde ve sonrasında yaşananlara, kayyum atamalarına, yaşanan süreçte kadınların hedef alınmasına, Eş Genel Başkan Yardımcıları Sevtap Akdağ'ın duruşmasına ilişkin açıklaması
29.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına ve dosyadaki delillere, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yasaklanmasına, Genel Başkanlarının sözlerine, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ilişkin açıklaması
30.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadetinin 16’ncı yıl dönümüne, hayatını kaybeden AK PARTİ Bolu Gerede İlçe Başkanı Mehmet Çongar'a, 21 Mart Nevruz Günü'ne, son günlerde yaşanan olaylarla ilgili süreçlere, Ankara Milletvekili Murat Emir ile Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, gözaltına alınan gazetecilerin tutuklanmasına ve Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, tutuklanan gazetecilere ilişkin açıklaması
34.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, tutuklanan gazetecilere ilişkin açıklaması
35.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
36.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, tutuklanan gazetecilere ilişkin açıklaması
37.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ile Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Genel Başkan Özgür Özel’in ifadelerine, Antalya’yla ilgili sorularına ve Ekrem İmamoğlu’na ilişkin açıklaması
39.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasına ilişkin açıklaması
40.- Ankara Milletvekili Okan Konuralp’ın, tutuklanan gazetecilere ilişkin açıklaması
41.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, Yemen’in ve Filistin’in bombalanmasına, Filistin Günü'ne ilişkin açıklaması
42.- İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir’in, kadının onurunu ayaklar altına almaya çalışan zihniyetle mücadele edeceklerine ilişkin açıklaması
43.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, 19 Mart günü ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
44.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." yazısına ilişkin açıklaması
45.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
46.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
47.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Ekrem İmamoğlu’na ve meydanlardaki gençlere ilişkin açıklaması
50.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
51.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
52.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
53.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
54.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, belediyelere yönelik soruşturmalara ilişkin açıklaması
55.- Mardin Milletvekili George Aslan’ın, Akitu Bayramı’na ilişkin açıklaması
56.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Berkay Gezgin’in tutuklanmasına ilişkin açıklaması
57.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
58.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili İdris Şahin’in AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
59.- Ankara Milletvekili İdris Şahin’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
60.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili İdris Şahin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
61.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
62.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
63.- Ankara Milletvekili İdris Şahin’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
64.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
65.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
66.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen ile Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
67.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasına ilişkin açıklaması
68.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, İstanbul'da yürütülen soruşturmalara ilişkin açıklaması
69.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Ankara Milletvekili Murat Emir’in AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
70.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
71.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 8 Martın resmî tatil ilan edilmesiyle ilgili kanun tekliflerine ilişkin açıklaması
72.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına ilişkin açıklaması
73.- Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici’nin, Ekrem İmamoğlu’nun ve Berkay Gezgin’in tutuklanmasına ilişkin açıklaması
74.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, Cumhurbaşkanının açıklamasına ilişkin açıklaması
75.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
76.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, tutuklanan gazetecilere ilişkin açıklaması
77.- Karabük Milletvekili Cevdet Akay’ın, Komisyona sormak istediği soruya ilişkin açıklaması
78.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, iklim değişiklikleri nedeniyle üreticilerin yaşadığı sorunlara ilişkin açıklaması
79.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, emekli maaşlarına ilişkin açıklaması
80.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Çukurova'da beklenmeyen hava değişimi sonrası oluşan zarara ilişkin açıklaması
81.- Denizli Milletvekili Şeref Arpacı’nın, ekonomide son günlerde yaşanan gelişmelere ilişkin açıklaması
82.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, emeklilerin bayram ikramiyesine yapılacak artışa ilişkin açıklaması
83.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 7 Mart 2025 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan yönetmeliğe ilişkin açıklaması
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer’in, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
8.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ tarafından, yerel yönetimlere ve idarecilerine yönelik olarak yürütülen yargı süreçlerinde yaşanan "mensubiyete göre yargı" algısı başta olmak üzere yargı erkine güven kaybına neden olan uygulamaların sebebi ve alınacak yasal ve idari önlemlerin tespiti amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez tarafından, yargının siyasi etki altında kalması ve hukuk devleti olma özelliğinin sorgulanır bir hâl alması, yaşanan ve yaşanması muhtemel sorunların irdelenmesi, adalete olan güvenin yeniden tesis edilmesi amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, demokratik siyasete yönelik müdahalenin yol açacağı tahribatların araştırılması amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, 19 Mart darbesinin Türkiye'nin siyasi, ekonomik, sosyal hayatında yaratacağı etkilerin araştırılması amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
5.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 199, 96 ve 43 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin aynı kısmın sırasıyla 1'inci, 3'üncü ve 4'üncü sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine, Genel Kurulun 2 ve 3 Nisan 2025 Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmamasına; 199 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ve bu teklifin tümü üzerinde yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılabilmesine ilişkin önerisi
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Ankara Milletvekili İdris Şahin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu’nun, (2/2108) esas numaralı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/97)
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Kamaç'ın, Bakanlığın sunduğu hizmetlerde Kürtçe dilinin kullanımına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler'in cevabı (7/24537)
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesinde yapılması planlanan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi Projesi'nin akıbetine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın cevabı (7/24592)
3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, son beş yılda konkordato başvurusu yapan şirketlere ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in cevabı (7/24596)
4.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, genç nüfustaki işsizlik oranına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/25044)
5.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, ülke ekonomisinde yaşanan değişikliklere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/25045)
6.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, çocuk işçiliğiyle mücadeleye ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/25046)
7.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, asgari ücrete ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/25047)
8.- Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça Cupolo'nun, TBMM Başkanlığının sunduğu hizmetlerde Kürtçe dilinin kullanımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Bekir Bozdağ'ın cevabı (7/25119)
9.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Kamaç'ın, TBMM Başkanlığının sunduğu hizmetlerde Kürtçe dilinin kullanımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Bekir Bozdağ'ın cevabı (7/25120)
10.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un konuşmalarının kitap haline getirilmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Bekir Bozdağ'ın cevabı (7/25234)
11.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, emekli, memur ve asgari ücretlilerin enflasyon karşısında korunmasına yönelik alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/25237)
12.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, yabancı uyruklu kişilere yapılan gayrimenkul satışlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/25238)
13.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, TÜİK tarafından açıklanan işsizlik oranı verilerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/25239)
14.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ'ın, TOKİ'nin 100 Bin Sosyal Konut Projesi'nin akıbetine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın cevabı (7/25240)
25 Mart 2025 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Yasin ÖZTÜRK (Denizli), Adil BİÇER (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70'inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Adana'da yaşanan zirai don konusunda söz isteyen Adana Milletvekili Muharrem Varlı'nın.
Buyurun Sayın Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana’da yaşanan zirai dona ilişkin gündem dışı konuşması
MUHARREM VARLI (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çukurova bölgesinde ve Adana özelinde yaşanan zirai don hakkında gündem dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, idrak edeceğimiz Kadir Gecesi'nin ve pazar günü yaşayacağımız Ramazan Bayramı'nın hepimize, ülkemize, milletimize ve Türk-İslam âlemine hayırlar getirmesini temenni ederek başlamak istiyorum.
22-25 Şubat tarihleri arasında İç Anadolu Bölgesi'nde kar yağışı sonrasında Adana, Hatay, Mersin illerini kapsayan ciddi bir zirai don yaşandı ve bu zirai don neticesinde de hem narenciye ağaçları hem de diğer bitkisel ürünlerin tamamı ciddi manada zarar gördü. Dolayısıyla bölgemizde, özellikle Adana özelinde limon ağaçlarının hemen hemen büyük çoğunluğu kurudu, kurumadıysa bile bu yıl meyve verebilecek durumda değil. Yine, portakal ağaçlarının büyük çoğunluğu meyve verebilecek durumda değil, greyfurt aynı şekilde; bir tek etkilenmeyen "tatlı" diye tabir ettiğimiz mandalina cinsleri oldu. Dolayısıyla bu zirai don neticesinde zarar gören çiftçilerimizin bir an önce ilçe tarım müdürlükleri tarafından zarar ziyan tespitlerinin yapılması ve bu zarar ziyan neticesinde de çiftçilerimizin mağduriyetinin bir an önce giderilmesi açısından bugün burada çiftçilerimizin dileğini, onların taleplerini gündeme getirmek adına söz aldım.
Değerli arkadaşlar, bizim yine Adana bölgesinde, özellikle hem kuraklık hem de zirai don neticesinde buğday bitkisinde de çok ciddi zararlar oluştu. Yani şimdi, şu anda yeşil görünen buğdayların, belki ileriye dönük ümit vadeden buğdayların bile çok ciddi verim kaybına uğrayacağını görebiliyoruz. Ben çiftçiliğin, tarımın içerisinde olan bir insan olarak hem bu bölgeyi gezip gördüm hem de içerisinde yaşayan bir insan olarak bu zararın ne kadar olabileceğini tahmin edebiliyorum. Dolayısıyla hem TARSİM'in hem de ilçe tarım müdürlüklerinin bir an önce buğday tarlalarını, narenciye bahçelerini... Ve yine patates üreticileri de çok ciddi zarar gördüler. Patateslerin ilk, erken çıkanlarının çoğu büyük oranda kurudu, mısırı erken ekenlerin mısırları kurudu. Dolayısıyla çiftçilerimizin hem tohum hem mazot hem de gübreyle alakalı çok ciddi zararları oluştu. Bunları gidermek açısından bir an önce hem TARSİM'in hem ilçe tarım müdürlüklerinin zarar ziyan tespitinde bulunup çiftçilerimizin mağduriyetini gidermek açısından katkı sağlamaları lazım.
Yine "erkenci şeftali" dediğimiz şeftali türü ve nektarin türü de çiçeklerinin tamamını kaybetti. Ağaca belki bir şey olmayabilir, belki ağaç kendisini kurtarabilir ama bu yıl kesinlikle ne erkenci şeftaliden ne de nektarinden meyve almak mümkün değil.
Yine "erkenci erik" dediğimiz sert çekirdeklilerden de çok ciddi zarar görenler oldu. Dolayısıyla bölgede zirai donun getirmiş olduğu ciddi bir tahribat oluştu.
Değerli arkadaşlarım, bu TARSİM, mart ayı başlangıcı itibarıyla tahribatı gündeme alıyor. Çiftçilerimiz, mart ayından daha önceyi de yani şubat ve ocak aylarını da bu beklentinin içerisine, bu tahribatın içerisine almalarını istiyorlar. Yine, çiftçilerimizin Hükûmetimizden beklentileri arasında Ziraat Bankasının çiftçi borçlarını en az iki yıl faizsiz ertelemesi var. Bizim, üreten insanları korumak açısından, bir an önce bu zarar ve ziyan tespitini yapıp çiftçilerimizin mağduriyetini gidermek açısından hem TARSİM'in devreye girmesini hem de Ziraat Bankasıyla alakalı borçların ertelenmesini sağlamamız lazım.
Yine, küresel ısınmayla alakalı, kar yağışının ciddi oranda azalmış olmasından, yağmurun ciddi oranda azalmış olmasından kaynaklı barajlarımızda -bu yıl doluluk oranı- ciddi oranda bir su eksikliği yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
MUHARREM VARLI (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şu anda, kuraklık olduğu için mısır üreticileri, buğday üreticileri ve narenciye üreticileri ürünlerini sulamak istiyorlar ancak barajlarda yeterli su olmadığı için DSİ de kısıtlamaya gidiyor haklı olarak. İnşallah, bu manada da -daha önce de söylemiştim- kapalı devre sulama sistemine geçerek hem suyun buharlaşmasını engellemek hem su kaybını önlemek açısından Devlet Su İşlerinin ve Hükûmetimizin bir an önce bu konuda tedbir alması gerektiği kanaatindeyim. Bu manada, çiftçilerimizin zarar ziyanının tespitinin yapılması, TARSİM'in bir an evvel devreye girmesi ve Ziraat Bankası borçlarının en az iki yıl faizsiz ertelenmesi çiftçilerimizin talebidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz, taşeron işçilerin sorunları hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'e ait.
Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, taşeron işçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz derin bir yoksullukla karşı karşıyadır. Emekli ve asgari ücretli şiddetli geçim sıkıntısı yaşamaktadır. Açlık sınırının altında yaşayan 25 milyon kişi vardır. Çalışma yaşamı sorunlarla dolu, tam bir modern kölelik düzeni devam etmektedir. Geniş tanımlı işsizlik sayısı 11 milyon 379 bine yükselmiştir. Vatandaşların bankalara ve finans kuruluşlarına olan bireysel kredi ve kredi kartı borçları 4 trilyon 231 milyara ulaşmıştır. UYAP üzerinden açılan ve icra dairelerinde derdest dosya sayısı 21 Mart itibarıyla 22 milyon 905 bine yükselmiştir. Bu süreçler görünmesin, koltuk elden gitmesin diye iktidar sahipleri akıl almaz uygulamalarda bulunmaktadır. Ciddi bir yönetim sorunu vardır; ülkemizi, yüz yıllık siyasi gelenekleri göz göre göre darmadağın eden uygulamalar yaşanmaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partili ilçe belediyelerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında verilen tutuklama kararı vicdanlarda karşılık bulmamış ve kurulan sandığa koşan 15 milyon yurttaş bu kararı oylarıyla kabul etmediğini göstermiştir, ayrıca sandığa gidemeyen birçok yurttaşımız da "Bu kadarı da olmaz, hukuk siyasallaştırılamaz." diyerek tepki göstermiştir. Genel kabul, bu kararın millet iradesine vurulan bir darbe olduğudur. Tarafsız yargıyı siyasi mühendisliklere alet edenlerin yarattığı tahribat demokrasimizde büyük bir yara açmıştır. Tüm bu olumsuzluklara karşın demokrasimizi her yurttaşın hakkı için savunmaya devam edeceğiz. Bu mücadele yalnız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu ve diğer tutuklu belediye başkanlarımızın mücadelesi değil, adalet isteyen her yurttaşın ortak mücadelesidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, toplumsal olaylar daha sınırlı da olsa provokasyona açıktır. Bu nedenle, AK PARTİ Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ve merhum annesine karşı yapılan hakaretleri şiddetle kınıyor, kabul etmiyoruz. (CHP, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar) Aynı şekilde, Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel'e, önceki dönem Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu ve değerli eşi Sayın Dilek İmamoğlu'na, diğer siyasi parti genel başkanlarına ve neredeyse tüm milletvekillerimize sosyal medya üzerinden yapılan hakaretleri de şiddetle kınıyorum. Hiç kimsenin bir başkasına hakaret etme ya da şiddet uygulama hakkı yoktur ve olmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu gidiş iyi gidiş değildir. Ötekileştirme ve ayrıştırma dili hiçbir makam ve siyasetin dili olmamalıdır. Yaşanan süreç bir seçimle halkın değerlendirmesine sunulmalıdır. CHP olarak, insanca, hakça bir düzeni halkın oyuyla iktidar olarak sağlamaya hazırız. Koltuk korumak için değil, halkın yığılan sorunlarını çözmek için varız. Ne ezilen ne ezen, insanca, hakça bir düzeni savunduk, savunuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, konuşmamda, taşeronda kalan, belediyelerden şirketlere alınan toplamda 600 bini aşkın mağdurun sorunlarını dile getirmek için söz almıştım. 2004 yılında İş Kanunu değiştirilerek AKP iktidarında yaygınlaştırılan taşeron uygulaması tam bir köleliktir. Her ne kadar 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle bir kısım taşeron çalışan kadroya alınsa da hizmet alım sözleşmesine takılan ve belediye kadrosu yerine şirket kadrosuna alınan binlerce mağdur çalışan vardır. Şirketlerde çalışanların terfi ve tayin hakları yoktur. Zorunlu emekliliğe tabidirler ve özlük hakları sınırlıdır. Tüm taşeron çalışanların kurum kadrosuna alınmaları ve kamuda taşeron çalışan kalmaması sağlanmalıdır. 4 Aralıktan bir gün önce ihalesi bittiği için kadro hakkını kaybeden ve zorunlu emekli edilenlerin mağduriyeti giderilmelidir. Son aylarda Karayolları ve Orman Genel Müdürlüğü gibi kurumlarda çok sayıda taşeron çalışanın işten çıkarıldığı bilinmektedir. Tüm taşeron işçiler için ayrım yapılmaksızın kadro hakkı tanınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - Ayrıca, stajyer ve çırak olarak çalışmaya başlamış olanların emekliliğe esas sigorta başlangıçları işe başladıkları gün itibarıyla başlatılmalıdır. Taşeron ve diğer tüm mağdurlar için verdiğimiz kanun teklifleri Mecliste bir an önce ele alınmalıdır. Ülkenin gerçek gündemi halkın yaşadığı sorunlardır ve bunların çözümü için hak, hukuk ve adalet temelinde mücadelemiz sürecektir.
Kamu iktisadi teşebbüsleri taşeron işçilerinin maaş katsayılarının düşük olması, tediyeden mahrum bırakılmaları, ikramiyelerinin verilmemesi, sosyal hizmetlerden yararlanmaması, banka promosyonlarına taşeron firmalar tarafından el konulması, yol ve yemek ücretlerinin düşük olması, güvencesiz, sendikasız çalışma sona ermeli diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Yavuz Aydın...
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın’ın, İstanbul Yenikapı'da Nevruz bahane edilerek yapılanlara ilişkin açıklaması
YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Yenikapı'da Nevruz bahane edilerek bebek katilinin görüntülerinin ve konuşmalarının yayınlanmasıyla, paçavraların açılmasıyla terör propagandasının nasıl pervasızca yapıldığını, iktidarın buna nasıl göz yumduğunu açıkça görmekteyiz. Bu skandal, iktidarın bölücülüğe sessiz kalmasının ve terörle mücadeledeki samimiyetsizliğinin en net göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti, terör propagandalarının alenen yapıldığı bir devlet olamaz. Bu aymazlık, bu gaflet, bu ihanet için İçişleri Bakanlığı ne yapmıştır? Bakan Ali Yerlikaya'ya sesleniyorum: Hangi süreci başlattınız? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yetkileri elinde tutan Cumhurbaşkanı buna ne demektedir? Türkiye'yi bu utanca mahkûm edenleri şiddetle kınıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Aygun, buyurun.
2.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 19 Martta ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Başkanım.
19 Mart darbesi millet iradesine yapılmıştır. Milletimiz tepkisini o günden bugüne yükselen bir grafikte göstermeye devam etmektedir. Millet iradesine çelme takamazsınız.
Bu arada, Cumhurbaşkanının annesine yönelik hakaretleri kınıyor, kabul etmiyoruz ancak siz de Cumhurbaşkanı adayımız İmamoğlu'nun eşine, annesine ve ailesine yönelik ahlaksız paylaşımları kınayın.
Halktan koptunuz, milletle aranızdaki mesafe giderek açılıyor. Şişli Belediyesine atanan kaymakamın yaptığı ilk icraat kent lokantasını kapatmak oldu. Vatandaşın ucuz yemek hakkını bile elinden alıyorsunuz. Nasıl Ergenekon, Balyoz süreçleri boşa çıktıysa bu süreç de boşa çıkacak. Elbet devran dönecek, bugünün mağdurları yarın millet önünde hesap verecek. Milletimiz de biz de size teslim olmayacağız. Bir gider, bin geliriz.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Koca, buyurun.
3.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, meydanlara akan halka ilişkin açıklaması
PERİHAN KOCA (Mersin) - Saray rejimi ayakta kalabilsin diye halkın iradesine karşı yapılan darbeye karşı ülkenin dört bir yanında itiraz eden, ayağa kalkan, sokaklarda meydanlara akan halka, saraydan gelen talimatla işkence uygulanıyor. Bu işkencelere "orantısız polis şiddeti" diye bir kılıf uyduruluyor ama buradan söyleyelim, "orantısız polis şiddeti" diye bir şey yoktur, ortada halka karşı işlenen koca bir suç vardır, halka karşı yürütülen çetecilik faaliyetleri vardır. Cihatçıların kız yurduna saldırmasına kol kanat geren kolluk güçleri darbeye karşı direnen halkın iradesini şiddetle, darpla, gözaltılarla, tutuklamalarla ezeceğini zannediyor. Suç üstüne suç işleyen iktidarı buradan bir kez daha uyarıyoruz: Şiddet uygulama talimatları işinize yaramayacak, halka karşı suç işlemeyi derhâl bırakın.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’na ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel'e aittir.
Buyurun Sayın Yüksel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, hukukun üstünlüğü ilkesiyle yönetilen demokratik bir devlettir.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Şaka yapma! Sayın Hocam, şaka yapma!
RESUL KURT (Adıyaman) - Dinle! Dinle!
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Devletin kurumlarına, yargı organlarına ve kamu düzenine yönelik saygı, demokrasimizin temel direklerinden biridir. (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
RESUL KURT (Adıyaman) - Ayıp! Ayıp! Saygısızlar!
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hocam, şaka yapma! Hocam, bir de Komisyon Başkanısın!
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Demokratik ve barışçıl bir protesto haktır...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Evet.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - ...ancak bu protestoların şiddete dönüşmesine sebebiyet vermek, millî güvenliği, kamu düzenini olumsuz etkileyecek şekilde faaliyetlerde bulunmak, dünyanın hiçbir yerinde hukuk düzenlerinin izin vereceği bir şey değildir.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Şaka yapma!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Kul hakkı yiyorsunuz, kul hakkı!
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, İstanbul merkezli olarak suç örgütü kurmak ve yönetmek, yolsuzluk, kişisel verilerin hukuka aykırı elde edilmesi, kullanılması ve yayılması ve terör örgütüne yardım suçları dolayısıyla yürütülen soruşturmanın ardından...
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Hadi oradan!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Niye izin vermiyorsunuz seçime girmelerine?
SERVET MULLAOĞLU (Hatay) - Sizin yaptığınız terör, terör! Masum insanları içeri tıkmak terördür!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Terörü siz yarattınız.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - ...ana muhalefet partisi genel başkanının ve yöneticilerinin yaptığı sokak çağrısı sonrası meydana gelen olayları ibretle gördük, takip ediyoruz.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Siz anlamazsınız o işlerden.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Marjinal örgütler ile şehir eşkıyaları...
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Eşkıya sizsiniz!
RESUL KURT (Adıyaman) - Dinle! Dinle!
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - ...polisimize taş, molotof ve asit atmış, baltayla saldırmıştır; esnafın dükkânının camı çerçevesi kırılmıştır; milletimizin malı mülkü yağmalanmış, tarihî camilerimize zarar verilmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ne yağmalanmış?
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Eylemler nedeniyle birçok güvenlik görevlimiz yaralanmıştır. (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ucuz politika yapıyorsunuz, ucuz politika!
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Yine dün gece yapılan kanunsuz gösteriler sırasında Sayın Cumhurbaşkanımıza, merhume annesine ve ailesine alçakça hakaretler sarf edilmiştir.
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) - Getir sandığı!
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Bu, kabul edilebilir bir durum değildir. Bu haysiyet yoksunları elbette ki yargı önünde hesap vereceklerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Utanmadan konuşuyorsunuz ya!
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - Niye masalara vuruyorsunuz?
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Sayın milletvekilleri, görüleceği üzere yaşanan olaylarda barışçıl bir toplanma hakkından söz edilmesi mümkün değildir. Bu Vandallığa karşı, kamu düzeninin ve huzurunun temini amacıyla başta 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu'nun 11'inci maddesi olmak üzere, ilgili diğer hükümler uyarınca güvenlik güçlerimiz olaylara müdahale etmiştir. (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Yalan söylüyorsunuz!
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - Daha dinleyemiyorsunuz, sokaktaki adam tabii ki öyle yapar. Sizin yüzünüzden oluyor, sizin yüzünüzden sokaktaki adam öyle yapıyor, böyle olduğunuz için, burada dinleyemediğiniz için. Ahlaksızlar!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Biraz vicdanınız olsun ya! Biraz vicdanınız olsun, vicdansızsınız ya!
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - Vicdansız sizsiniz!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Vicdansızsınız, bana parmak sallayamazsın! Vicdansızsınız, ahlakınız da yok, vicdanınız da yok!
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Şunu belirtmem gerekiyor ki güvenlik güçlerimiz olaylara ölçülü ve orantılı müdahale etmektedir. Bireylerin yaşam hakkını ve kamu mallarını korumak amacıyla yapılan müdahaleler haklı ve meşrudur. Bu durum hem Anayasa Mahkemesince hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince kabul edilmektedir.
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - Sizden daha büyük vicdansız yok!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Bana parmak sallama oradan! Parmak sallama oradan!
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - Sallıyorum parmağı, ne yapacaksın! Ne yapacaksınız!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Sen kimsin bana parmak sallıyorsun!
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Bakın, Anayasa'mızın 34'üncü maddesinde toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı düzenlenmiştir.
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - Küfreden zihniyet sizin zihniyetiniz!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Hem suçlusunuz hem güçlüsünüz! Ayıp denen bir şey var ya!
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Bu hak, bireylerin barışçıl bir şekilde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almaktadır. Şiddet içeren gösteriler bu kapsamın dışındadır. Nitekim, Anayasa Mahkemesi de toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik olarak idare tarafından alınan tedbir kararlarının kanuni dayanağı olduğunu belirtmektedir.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Dünyaya rezil ettiniz Türkiye'yi! Dünyaya rezil ettiler!
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Yine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de demokratik bir toplumda bireylerin temel hak ve özgürlüklerini koruma altına alırken bu hakların tamamen sınırsız olmadığını, bazı durumlarda devletlerin müdahale edebileceğini belirtmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 11'inci maddesi toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını korurken bu hakkın kısıtlanabileceği durumları da belirtmektedir. Sözleşmede yer alan "kısıtlamalar" terimi hem toplanmadan önce veya toplantı sırasında alınan tedbirleri hem de cezai tedbirler gibi daha sonra alınan tedbirleri kapsamaktadır.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Sizden olmayan herkese toplantı yasağı var!
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - AİHM içtihatlarında belirtildiği gibi, kamuya açık yerlerde barışçıl toplanma özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar, düzensizliğin önlenmesi veya yaşamın düzenli bir şekilde akmasının sağlanması amacıyla başkalarının haklarının korunmasına hizmet eder.
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Ne zaman uyguladınız AİHM kararlarını?
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - İşinize gelince AİHM kararları.
SERVET MULLAOĞLU (Hatay) - Mafya gibi yönetiyorsunuz, mafya gibi!
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Yine, 2001 tarihli AİHM kararında "Sözleşmenin 11'inci maddesi sadece barışçıl toplanma hakkını korumaktadır. Bu kavram organizatörlerin ve katılımcıların şiddet içeren eylemlerinin olduğu gösterileri kapsamamaktadır." denilmektedir.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Hiç mi vicdanınız yok! Hiç mi AKP'li bir akıllı yok!
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - AİHM kararlarında da belirtildiği üzere, her ne kadar bu özgürlüğün temel amacı korunan hakların kullanılmasına, kamu makamlarının keyfî müdahalesine karşı bireyi korumak olsa da devletlerin aynı zamanda bu haklardan etkin bir şekilde yararlanmasını güvence altına almak şeklinde pozitif yükümlülükleri de belirtmektedir. İçtihatlarda da görüleceği üzere, göstericiler tarafından olağan hayata ve yürütülen faaliyetlere ciddi şekilde zarar verilmesi kınanması gereken bir eylem olarak kabul edilmekte ve yaptırımları beraberinde getirmektedir. (CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERVET MULLAOĞLU (Hatay) - Bir tek siz zarar veriyorsunuz!
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Muhalefet tarafından yolsuzluk, soygun, irtikap, iltimas, rüşvet iddialarına cevap vermek yerine altı gündür siyasi tarihimizin en basiretsiz, sorumsuz ve hukuk yoksunu açıklamalarına şahit olmaktayız. Sorumluluktan kaçmak, sokağa çağırdığı gençleri kalkan yapmak, polisimize şiddete teşvik edici söylemlerde bulunmak, gerilimi artırarak konuyu siyasallaştırmak suç bastırmaya çalışmaktan farklı değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) Tüm bu Vandallıklara göz yumup polisimizin çocuklara pamuk şekeri dağıtmasından rahatsız olmak basiretsiz, sorumsuz ve şuursuz bir muhalefet örneğidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Unutmayın ki Türkiye artık eskisi gibi Vandalların ortalığı karıştırma gayretlerine göz yumacak, provokasyonlarla hedeflerinden kopacak bir ülke değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Bitiriyorum, selamlamak için...
BAŞKAN - Verdim, süre tanıdım ben size.
Buyurun, yerinize geçin.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) - Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Emir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, biz burada çok daha basiretsiz ve sorumsuz konuşmalara hazırlanmıştık, hazırlığımız vardı ama doğrusu Cüneyt Bey'den eğitimine de istinaden daha basiretli, şuurlu ve sorumlu bir konuşma beklerdik. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir defa, şu yalanları tekrar etmeyin. Toplumsal muhalefet ayağa kalktı, 19 Mart darbesine karşı alanlarda ve siz halktan korktuğunuz için, bacaklarınız titrediği için bu gösterileri, bu mitingleri kriminalize etmeye çalışıyorsunuz ama başaramazsınız. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Her zaman yaptığınız gibi. Kabataş yalanı vardı, hatırlıyor musunuz? Sonra o yalanı söyleyenler utandı, "FETÖ'cüler yaptı." dediniz.
MEHMET DEMİR (Kütahya) - Hırsız var, hırsız! Hırsız var, hırsız!
MURAT EMİR (Devamla) - Bezmiâlem Camisi'nde hani içki içildiği yalanını yaymıştınız, hatırlıyor musunuz? Onu yayan gazeteciler hâlâ aranızda milletvekili ama oradaki o caminin imamı "Ben din adamıyım, yalan söyleyemem, böyle bir şey olmadı." demişti. Bakın, bu olaylarda camide bir hadsizlik olmadı, olsa en önce biz karşı çıkarız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Onları önlemesi gereken güvenlik güçleridir, güvenlik güçlerinin önlemesi gerekir. Söz konusu camide 2021 yılında protokol bitmiş yani İBB'ye "Sen artık buraya bakma." demişler ama buna rağmen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, yönetimi ve ekip o camiyi de diğer camileri de koruma altına almış, devam ediyor.
Şimdi, toplantı ve gösteri yürüyüşü bir haktır ama hukuku biraz bilenler bilir ki sonra mahkemelere gidiyor, AİHM'e gidiyor, AİHM ve Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Kamu düzenini başka türlü koruyamıyor muydunuz?"
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - Polise asit atmak hak değildir.
MURAT EMİR (Devamla) - Yani buna yaslanarak "Siz gelemezsiniz çünkü kamu düzenini bozuyorsunuz." demeyi hukuksuz sayıyor. Dolayısıyla, bakın, burada birkaç marjinal olay, birkaç provokatör üzerinden kriminalize etmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) - Sorumlu davranın; alandakilerin ne demeye çalıştığını, niye geldiğini, niye Türkiye'nin bu hâle geldiğini, niye hukukun tüketildiğini, niye darbe durumlarına taşındığımızı anlamaya çalışın! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NİLHAN AYAN (İstanbul) - Sayenizde!
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, özellikle bu bağırmalardan çağırmalardan milletvekillerimiz de rahatsız, kamuoyu da rahatsız. Sayın Murat Emir gayet güzel şekilde düşüncelerini ifade etti, Sayın Yüksel düşüncelerini ifade etti; bekleyelim, düşüncelerini dinleyelim. Grup Başkan Vekillerimiz büyük hassasiyetle süreci takip ediyorlar; partilerinin haklarını, hukuklarını koruyacak seviyededirler. Bana göre bağırma bir şekliyle Grup Başkan Vekiline hakarettir.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, biraz evvel kürsüde konuşan Murat Emir Bey grubumuza ithafen "19 Mart darbesini yaptınız..."
VELİ AĞBABA (Malatya) - Eksik söylemiş, onu mu tamamlayacaksın Sayın Akbaşoğlu?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akbaşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Şu çok açık ve seçik bir hakikattir ki 19 Marttan bu tarafa yaşadığımız süreçler ve öncesindeki süreçler Cumhuriyet Halk Partisinin kendi içinde bizzat yaşadığı süreçlerin yansımalarıdır.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - 15 milyon insan oy verdi, 15 milyon insan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - AK PARTİ bunun bir tarafı değildir, yargı ile Cumhuriyet Halk Partisinin arasında olup biten hadiselerdir.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ne alakası var!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, kişisel verileri hukuka aykırı bir şekilde ortaya koyma...
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ya, siz bile inanmıyorsunuz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - ...her türlü hırsızlık, soygun düzeniyle ilgili...
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ya, insani ölçülerde yargılama dahi yapmıyorsunuz! Gece yargılama nedir ya! Gece yargılama nedir!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - ...Cumhuriyet Halk Partisinin içinden belediye meclis üyelerinin...
GÜLCAN KIŞ (Mersin) - Cümle kuramıyorsunuz inanmadığınız için.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - ...parti üyelerinin şikâyetleriyle, ihbarlarıyla, ortaya koyduğu bilgi, belge ve delillerle başlatılan süreçlerin yaşandığı bir hadisedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ya, siz bile vicdanınıza sığdıramıyorsunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - İmamoğlu'nun soygun düzeni kurduğunu iddia edenler bizzat CHP'nin ta kendisidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından "Yuh!" sesleri)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ya, uçaklarla altınlar kaçırılıyordu, niye sorgulamadınız?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla darbe girişimi sizin kendi içinizden kendinize karşı yapılmıştır Sayın Emir.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Bırakın bu işleri, bırakın bu işleri.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Sonuçta, eğer bir darbe girişimi varsa biz AK PARTİ olarak bu yaşananların hukuki anlamda bir tarafında değiliz ama siyasi anlamda şunu görüyoruz: Yargının işini yapmaması, onu engellemek, gerçekleri örtmek için de...
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Hangi yargı? Hangi yargı?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - ...sokak çağrıları yapılarak Vandalizme ve her türlü zarara ziyana, Türkiye'nin kaybetmesine siz sebep oldunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜLCAN KIŞ (Mersin) - Vandalizmi çağıran AK PARTİ'dir.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Hangi hukukta gece yarısı yargılama yazıyor?
CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu açıkladı Sayın Yüksel.
Buyurun.
3.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MURAT EMİR (Ankara) - Değerli arkadaşlar, tutanaklara girsin, siz de duyun; Sayın Akbaşoğlu kendini ihbar etmiştir. Sayın Akbaşoğlu, 3 gizli tanık var, 3; meşe, çınar, ladin. Nereden biliyorsunuz onların CHP'li olduğunu? Kim söyledi size? Kim söyledi size? (CHP sıralarından alkışlar) Siz nereden biliyorsunuz bunu? Dosya ortada. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Sana kim söyledi?
MURAT EMİR (Devamla) - Bakın, dosya ortada, dosya. Dosyadan konuşuyorum ben, böyle iddialarla şey yapamazsınız.
GÜLCAN KIŞ (Mersin) - Dedikodularla bunlar olmaz.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Sen nereden biliyorsun?
MURAT EMİR (Devamla) - Bakın, konu ne biliyor musunuz? Konu ne? Dosya boş, dosya boş; düşman ceza hukuku uygulanıyor.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Sen nereden biliyorsun?
MURAT EMİR (Devamla) - Sanık kim? Sanık Ekrem İmamoğlu. Amaç ne? Cezaevine koymak. Ne yapmak lazım? Tutuklamak lazım. Delil lazım, arıyorsunuz ama işin pis olduğunu bildiğiniz için o pisliği gerektiğinde birilerinin üstüne bırakmak için "Biz yokuz." diyorsunuz. Boğazınıza kadar bu işin içerisindesiniz, boğazınıza kadar. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhurbaşkanı da bu dosyanın ayrıntısını sonuna kadar biliyor, Başsavcıyı görevlendirirken de biliyor, Başsavcı böylesine hukuksuzlukları yaparken de biliyor; biz duyuyoruz, biz görüyoruz. Üstüne üstlük, velev ki bakın, biz 2 milyon üyesi olan bir partiyiz, 2 milyon.
ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) - Sezgin Tanrıkulu söyledi, anlattı süreci Sezgin Tanrıkulu; nasıl üç buçuk sene varken Cumhurbaşkanı adayı olduğunu anlattı.
MURAT EMİR (Devamla) - Yani içerisinden üç beş meczup çıkabilir elbette ama bunlar bu yargılamayı talimatla yaptırdığınızı, Başsavcıyı talimatla gönderdiğinizi, Başsavcının hukukun, usul işlemlerinin kaşını gözünü yara yara işlem yaptığını, arayıp tarayıp hiçbir delil bulamadığını herkes görüyor; konuşacağız, onları teker teker konuşacağız.
Bakın, bir MASAK raporundan bahsediyorlar; bir MASAK raporu son iki gün gelmiş, bir haftada hazırlanmış biliyor musunuz? MASAK raporu ve içerisinde de siz okusanız güleceğiniz iddialar var. Bir defa, Ekrem İmamoğlu'nu böyle sıkıştıramazsınız, bu olduğu zaman halk ayağa kalkar. Biz sadece anayasal haklarımızı kullanıyoruz, halk olarak da kullanmaya devam edeceğiz. Milyonların isyanı sizi boğacak. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Gündeme geçmemize de fırsat verelim.
Buyurun.
4.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hürmetle selamlıyorum hepinizi.
Sayın Emir dedi ki: "Sayın Akbaşoğlu kendini ihbar etti." Biz hakikatleri ortaya koyuyoruz, hiçbir ihbarımız falan da yok, ihbarı da siz yaptınız.
MURAT EMİR (Ankara) - Gizli tanığı nereden biliyorsunuz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Bak, 25 tanık var, 25. Bunların birkaçı gizli tanık. Gizli tanıklar nedir, ne değildir, onları siz bilirsiniz belki, bizim bilgimiz yok ama açık tanıklar var, CHP'liler var. Kurultaya "şaibeli" diyen CHP eski Genel Başkanı değil mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Beykoz Belediyesindeki yolsuzlukları ortaya koyan CHP'nin Meclis üyesi, Başkan Yardımcısı, Özel Kalemi değil mi? (CHP sıralarından "Yuh!" sesleri, gürültüler) Kendiniz değil misiniz bu ihbarı, bu şikâyetleri yapan? Herkesin gözü önünde para kulelerini hep beraber görmedik mi? "İmamoğlu suç örgütü" olarak ortaya konan bütün oradaki şahıslarla ilgili irtibatı, 2019'da Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul il binasının alındığı dönemdeki o para kulelerini kamuoyu görmedi mi?
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Uçaklara altın külçeleri düştü, ayakkabı kutularından çıktı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Bu soruşturmaların derinleşmesi sonucunda ortaya hakikatler çıktı, hakikatleri kapatmak için başkalarını suçluyorsunuz.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - 3 milletvekili altın kaçakçılığından uzaklaştırıldı, ne oldu?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Lütfen samimi olun, demokrat olun; hakikatin, gerçeğin peşinde olun.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Herkesi sizin gibi zannediyorsunuz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Bu konuda, bakın, siz ne diyorsunuz? Kendi içinizden, hakikatlerin peşinde olan CHP'lilere, "Soygun düzeni olmasın, tertemiz bir Türkiye olsun." diyen CHP'lilere Sayın Genel Başkan "meczup CHP'li" diyor, "CHP'lilerin içerisindekilerden birtakım meczuplar gitti, şikâyet etti." diyor. Siz itirafta bulunuyorsunuz, siz kendinizi ihbar ediyorsunuz! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Ya, Grup Başkan Vekiliniz konuştu.
CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Şahsım adına söz istiyorum Başkanım.
BAŞKAN - Grup Başkan Vekiliniz konuştu.
Buyurun Sayın Emir.
5.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Akbaşoğlu'na bir hekim tavsiyesi: Çok bağırırsa sesini kaybeder, bugün uzun sürecek; artı, çok bağırınca anlam kuvvetlenmiyor, sapla samanı karıştırmayın.
ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) - Sen onu Genel Başkanına söyle.
MURAT EMİR (Devamla) - Kurultay meselesi, CHP'ye kayyum atama meselesi sonraki mesele, onu da konuşacağız. Oradaki operasyonlarınızı da biliyoruz, sıkıntınızı biliyoruz, karın ağrınızı biliyoruz, CHP'nin 1'inci parti olmasından nasıl rahatsız olduğunuzu çok iyi biliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Yenemediğiniz bileği kırmak istiyorsunuz. 4 defa İmamoğlu'nu yenemediniz, hapse koydunuz; CHP'ye yenildiniz, yenemeyeceğinizi anladınız, kayyum atamaya çalışıyorsunuz ve kendinizi bir kez daha ihbar ediyorsunuz.
İmamoğlu'nun tutuklanmasıyla, bu 2 davayla Beykoz'daki iddiaların ne ilgisi var? Hiçbir ilgisi yok. Sapla samanı karıştırıyor arkadaşlar, hiç ilgisi yok. Dolayısıyla bakın, hiç öyle yan çizmeyin, ilk konumuz şu: Toplantı ve gösteri yürüyüşü anayasal bir hak mıdır? Evet. Kullanılır mı? Evet.
RESUL KURT (Adıyaman) - Vandallık bu, Vandallık!
MURAT EMİR (Devamla) - Gidenlerin yüzde 99,99'u şiddet içermeksizin barışçıl eylemler yaptı mı? Evet. Peki, o yüzde 1'lik kısım nerede? Sizin kontrolünüzde olması gerekenler onlar. Hükûmet siz değil misiniz, İçişleri Bakanı siz değil misiniz, valilik siz değil misiniz? Biz tabii ki alana çıkacağız, tabii ki halkımızı çağıracağız ama biz polisimize yardımcı oluyoruz, olmaya devam edeceğiz ama provokatörler varsa, alçaklar varsa kimlerin yaptığını biliyorsunuz; tepeden aşağıya gelenler var. Bu olayları iktidar içerisinden kriminalize edip "Bir şekilde değersizleştirelim, halkı da tekrar evine tıkalım." diyenler varsa öyle yağma yok, alanlarda olacağız. Çünkü bize halkımızdan başka güveneceğimiz hiçbir şey bırakmadınız; ne yargı bıraktınız, ne adalet bıraktınız, ne medya bıraktınız; sadece halkımıza inanıyoruz, inanmaya da devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, şimdi size cevap olsun diye söylemiyorum; bir vatandaş bizi izlese, biz vatandaş olup burayı izlesek, emin olunuz kızarız biraz yani öyle görüyorum ben.
MURAT EMİR (Ankara) - Daha çok konuşacağız Başkanım, devam edelim.
BAŞKAN - Sayın Emir makul bir şekilde, bir konuşma yaptı, bir sataşma...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sataşma yaptı efendim.
BAŞKAN - Ne yaptı mesela?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Tekrar, yine, aynı şekilde ihbar ediyorsunuz... Bütün bu konularla ilgili...
MURAT EMİR (Ankara) - "Kurultay" lafını siz açtınız Akbaşoğlu.
BAŞKAN - Şimdi, hayır, söz vereceğim de biraz sonra aynı şeyleri söylemiş olacağız.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sağ olun.
MURAT EMİR (Ankara) - Sizin söylediklerinizi tekrarladım; basiret, şuursuzluk, siz söylediniz.
6.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşadığımız bütün süreçlerle ilgili, bu süreçlerin müsebbibi olanın, yargının önündeki bütün meselelerin, CHP'nin kendi içindeki çatışmaların, çekişmelerin neticesinde vuku bulduğuna dair bütün süreçlere ilişkin açıklamada bulundum. Hem İmamoğlu suç örgütü hem kayyum davası hem bütün bunlarla ilgili yargının önünde olan ne hadise varsa bu konularda sizin içinizden yapılan ihbarların, şikâyetlerin; ortaya koyulan bilgi, belge ve delillerin neticesinde yargının önünde olduğunu ve asla ve kata bu konuda AK PARTİ Hükûmetimizin yargıya bir talimatının söz konusu olmadığını ifade ettim. (CHP sıralarından gürültüler) Dolayısıyla Beykoz'da yaşanan hadiseler de efendim, genel merkezle ilgili, kongrenin iptaliyle ilgili meseleler de kamuoyunun bilgisi dâhilinde, gözü önünde cereyan ediyor. Eski belediye başkanlarınızın, şu 6 Nisanda yapılacak olan, efendim, olağanüstü kurultaya ilişkin itirazlarda bulunduğu kamuoyunun malumu değil mi? Benim bütün paylaşımlarım ve anlatımlarımın hepsi kamuoyu önünde gerçekleşen, kamuoyuna mal olan bilgiler çerçevesindeki hususların anlatımıdır yoksa sizin söylediğiniz gibi, suç dosyasıyla ilgili gizli tanıkların kim olduğuna ilişkin değildir; açık tanıklık yapanların kimlikleriyle ilgili kamuoyuna, basına, görsel basına, yazılı basına yansımış olan bütün bilgilerin sizlerle paylaşımına ilişkindir. Dolayısıyla yargılamayı beraberce takip edeceğiz, hakikatin ortaya çıkmasına hep beraber şahit olacağız diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CÜNEYT YÜKSEL (İstanbul) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Sayın Yüksel...
(CHP milletvekillerinin ayağa kalkması)
MURAT EMİR (Ankara) - Darbeye hayır!
(CHP sıralarından "Darbeye hayır!" "Kurtuluş yok tek başına! Ya hep beraber ya hiçbirimiz!" şeklinde slogan atılması, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.43
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Yasin ÖZTÜRK (Denizli), Adil BİÇER (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70'inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Sayın Karslı...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Şengül Karslı’nın, nefret söylemi körüklenerek siyaset yapılmasına ilişkin açıklaması
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Ne yazık ki dün muhalefetin sokağa çağırdığı çevrelerin Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın kıymetli annesine yönelik çirkin ve ahlaksız saldırılarına şahit olduk. Bu çirkinliğin, bu ahlaksızlığın ne sözle ne de vicdanla açıklanabilir bir yanı yoktur. Merhum bir anneye dahi dil uzatanların insanlıkla bağı kalmamıştır. Bu saldırıyı ve buna sebep olanları en sert şekilde kınıyorum. Nefret söylemini körükleyerek siyaset yapmayı bir alışkanlık hâline getirenlere karşı biz kardeşliği büyüteceğiz. Hukuk işlerken sokağı adres gösterenlerin karşısında dimdik duracağız ve en önemlisi İstanbul'un huzurunu, Türkiye'nin istikrarını kimseye kurban etmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Güzelmansur...
5.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Ekrem İmamoğlu’na ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Milyonlarca insan, Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu'na ve millî iradeye sahip çıkıyor ama iktidar bunu görmemezlikten gelmeye devam... Pazar günü 15 milyon insan sandıklarda bunun tepkisini oylarıyla gösterdi, planlarınız geri tepti. "Rakibi eleyelim." derken rakibi daha da büyüttünüz. Dahası, rezervleri erittiniz, ekonomiyi uçuruma sürüklediniz, milletin ekmeğini küçültünüz. Hukuk olmadığı zaman ekmek olmayacağını ne zaman anlayacaksınız? Türk milletinin adaletsizliğe geçit vermeyeceğini ne zaman idrak edeceksiniz? Sandıktan kaçışın olmadığını ne zaman kavrayacaksınız? Anlayın, bu millet demokrasiden vazgeçmez, zulme "Eyvallah." demez. Yanlışınızdan dönün, Ekrem başkanı salın, sandığı koyun, halkın tercihine saygı duyun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Özcan...
6.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in söylemlerine ilişkin açıklaması
MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in saldırgan söylemleri sorumlu bir siyasetçiye yakışmamaktadır. Bu söylemler, Sayın Cumhurbaşkanımızın merhum validesine küfür, kutsal değerlerimize saygısızlık ve geleceğimize ihanete dönüşmüştür. Her konuşmasında Hükûmetimizi, partimizi, ittifakımızı, yerli ve millî medya kuruluşlarını ve şirketleri hedef alması yalnızca kendisine zarar verecektir. Boykot çağrıları, kendi grupları içerisinde siyasal zorbalığın ötesine geçmezken küresel iş birlikçilerine hizmet olarak algılanmaktadır. Vatandaşlarımız bu yıkıcı ve zorba zihniyeti, Vandalizmi net bir şekilde görmüştür.
Ayrıca, konu "Ce-Ha-Pe"nin iç çekişmesi olmasına rağmen kendileri, kendi yolsuzluk ve hile iddialarını gündeme getirmişken konuyu saptırmak yerine, iddia sahiplerine ve yargıya gereken cevap verilmelidir. Bizler rakiplerimizin gerçek siyasette karşımıza çıkmasını beklerken zorbalık, saldırganlık ve iftira dolu sahte söylemlerle gençlerimizin duygularını harekete geçiren bu yaklaşımla ülkemiz adına hiçbir şey kazanamayacağımızı açıkça görmekteyiz. Gazi Meclisten kendilerini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öztaylan...
7.- Balıkesir Milletvekili Ali Taylan Öztaylan’ın, sokak eylemlerine ilişkin açıklaması
ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) - İmamoğlu ve yandaşlarının suç örgütü yapısı ve faaliyetlerini örtbas ederek ihaleye fesat karıştırma...
SERVET MULLAOĞLU (Hatay) - Nereden biliyorsunuz suç örgütü olduğunu beyefendi?
ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) - ..rüşvet alma, irtikap, para aklama gibi birçok suçun üstünü kapatmak adına yapılan sokak eylemlerini en hafif ifadeyle kınıyoruz.
SERVET MULLAOĞLU (Hatay) - Mahkeme karar verdi de mi sen biliyorsun; ayıp, ayıp!
ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) - Kutsalımıza yapılan tecavüzü, polisimize atılan kezzabı...
SERVET MULLAOĞLU (Hatay) - Ayıp ulan, "suç örgütü"ymüş!
ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) - ..kamu malına verilen zararı ve özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın ahirete irtihal etmiş validelerine yapılan saygısızlığı esefle, şiddetle ve hiddetle lanetliyoruz.
Başta, millete hakaret eden Dilruba'yı yanına alarak ve eylemcilere şiddet tavsiyesinde bulunarak kötülüğü meşrulaştıran...
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Kimse şiddeti tavsiye etmiyor, demokratik...
ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) - ...ana muhalefet partisi "Ce-Ha-Pe" Genel Başkanı Özgür Özel ve ekibini de acilen sorumluluğa davet ediyoruz.
ULAŞ KARASU (Sivas) - Sana mı soracağız, senden mi izin alacağız!
SERVET MULLAOĞLU (Hatay) - Önce kendinize gelin, kendinize! Ülkeyi yaktınız, ülkeyi!
ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) - Unutmayınız ki bu devlet, milletin kadim değerleri ile toplumsal hürriyet alanlarına saygıyı her daim ön planda tutan bir geleneğe sahip olmuştur, lütfen buna zarar vermeyiniz.
BAŞKAN - Sayın Aşıla...
8.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, Gazze’de yaşananlara ilişkin açıklaması
MEHMET AŞILA (Kocaeli) - Gazze'de bir baba dizleri üzerinde kıldı evlatlarının cenaze namazını, bir anne geriye kalan oyuncağına sarıldı kızının, bir çocuk dakikalarca baktı annesinin cansız bedenine ve bir adam sürüyerek taşıdı eşinin cesedini ve siz ey ümmetinin iktidar sahipleri, petrollerinizle, ordularınızla, saltanatlarınızla ve tüm imkânlarımızla sessizce izlediniz tüm bu olup bitenleri. Şimdi hangi oruç temizleyecek sizi? Hangi teravih kurtaracak ve hangi ramazan mazeret olacak size?
Yine, yeniden haykırıyoruz: İncirlik'i kapatın, Kürecik'i kapatın, İsrail'le tüm diplomatik ilişkileri kesin, çifte vatandaş olup İsrail'e savaşmaya gidenleri tutuklayın, İslam ülkelerinden oluşan bir barış gücü hazırlayıp Gazze'ye gönderin. Terör devleti İsrail ancak güçten anlar. İslam dünyası daha fazla gecikmeden harekete geçmeli diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Fırat...
9.- Erzurum Milletvekili Abdurrahim Fırat’ın, aileye ve kişilik haklarına yapılan saldırılara ilişkin açıklaması
ABDURRAHİM FIRAT (Erzurum) - Bugün burada siyaset adına utanç verici bir tabloyu konuşuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ailesine ve vefat etmiş annesine yönelik hakaretleri sadece bir siyasi lidere değil bu milletin en temel değerlerine yapılmış bir saldırı olarak görüyoruz. "Anne" kavramı, aile kutsiyeti hepimiz için dokunulmazdır. Bu saldırılar kime yapılırsa yapılsın aynı şiddetle kınıyorum. Siyaset, fikirlerle, projelerle, hizmet yarışıyla yapılır ancak hakaret, iftira ve aileyi hedef alan seviyesiz söylemler ne siyasetle ne de insanlıkla bağdaşır. Bu tavır yalnızca ahlaki bir çöküşün ifadesidir. Seçimle, demokrasiyle derdi olanların, millete rağmen siyaset yapmaya çalışanların dili budur. Aileye, kişilik haklarına yapılan saldırıları kınıyorum. Siyaset ahlakla yapılır, edepsizlikle değil. Ahlakı, saygıyı ve vicdanını kaybedenler bilsinler ki milletimiz bu kirli dili de sahiplerini de unutmaz.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş...
10.- Aydın Milletvekili Seda Sarıbaş’ın, kin ve nefret siyasetine ilişkin açıklaması
SEDA SARIBAŞ (Aydın) - Sayın Cumhurbaşkanımızın annesi Kıymetli Tenzile Erdoğan Hanımefendi'ye yönelik gerçekleştirilen seviyesiz ve ahlaksız saldırıyı kınıyorum.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Bir söz de Dilek Hanım'a söyleyin.
SEDA SARIBAŞ (Aydın) - Annelerimiz milletimizin en kıymetli değerlerindendir, başımızın tacıdır.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Biz de kınıyoruz. Bir söz de Dilek Hanım'a söyleyin, o kadar adaletliyseniz.
SEDA SARIBAŞ (Aydın) - Onlara dil uzatanlar sadece kendi insanlık sınavlarını kaybetmekle kalmaz, aynı zamanda milletimizin vicdanında da mahkûm olurlar.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Bu da sizin insanlık sınavınız işte. Dilek Hanım'ı da söylesenize.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Destekliyor musunuz?
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Desteklemiyoruz.
SEDA SARIBAŞ (Aydın) - Siyasi hırsla kendini kaybeden, ahlaktan nasibini almamış bu hadsizlere açıkça söylüyoruz: Bu millet sizin kin ve nefret siyasetinizin esiri olmayacak...
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Kadına yapılan hakareti hiçbir türlü desteklemiyoruz, kim yapıyorsa lanet olsun!
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Genel Başkanımız da bu konuda açıklama yaptı.
SEDA SARIBAŞ (Aydın) - ...sarsılmaz irademizle dimdik ayakta duracağız.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Bu kadar mağduriyet içerisinde bunu mu söylüyorsunuz sadece!
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Kindar nesli siz yetiştiriyorsunuz! Kindar nesil isteyen sizsiniz!
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Kadınların üzerinden çekin elinizi artık, çekin!
SEDA SARIBAŞ (Aydın) - Sayın Cumhurbaşkanımızın kıymetli annesi Tenzile Erdoğan Hanımefendi'yi rahmetle anıyorum, böyle yiğit bir evlat yetiştirdiği için minnetle yâd ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Haydi göze girdiniz, göze girdiniz Bakanlık için!
BAŞKAN - Sayın Karagöz...
11.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, son yapılan operasyonlara ilişkin açıklaması
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
AKP iktidarı, kumpaslarla, hukuksuzlukla, yargı operasyonlarıyla bu milletin iradesini yok saymaya devam ediyor. Son yapılan operasyonlarla Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu ve yol arkadaşlarımızın tutuklanması, belediye başkanlarımıza el çektirilmesi, Şişli Belediyesine kayyum atanması AKP'nin tükenmişliğinin, korkusunun ve çaresizliğinin açık göstergesidir. Bunlar, seçimle kazanamayacağını anlayanların devlet gücünü kullanarak halkın iradesini gasbetme girişimidir.
AKP, artık meşruiyetini yitirmiş, iktidarda kalabilmek için her türlü alçaklığa başvuran bir zorba düzeni yaratmıştır. Yargıyı talimatla yöneten, seçilmişleri zindanlara atan bu iktidar siyaseten çökmüş, ayakta kalabilmek için millî iradeye savaş açmıştır ama buradan açıkça söylüyorum: Halkın iradesine darbe yapanlar er ya da geç sandıkta silinip gidecek.
Her gün meydanlarda yankılandığı gibi, gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Yıldırım...
12.- İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünün seneidevriyesine ilişkin açıklaması
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkürler Başkanım.
"Namlusunu millete çevirmiş tanka selam durmam." diyen Sivas Şarkışla'nın yiğit evladı Muhsin Yazıcıoğlu Başkanın ölümünün seneidevriyesinde Muhsin Başkana bir kere daha Allah'tan rahmet diliyorum; mekânı cennet, makamı ali olsun.
Muhsin Başkanı kendisinin şu güzel cümleleriyle yâd ediyorum: "Hiçbirimizin garantisi yok, şurada duranın da oturanın da garantisi yok. Ruh bir saniyeliktir, püf dedin mi bir soluktur gitti; bunun da nerede geleceği, nasıl geleceği, ne şekilde yakalayacağı belli değil. Bir saniyenize bile hâkim değilsiniz. Bir saniyesine bile hâkim olamadığımız, hükmedemediğimiz bir hayat için, bir dünya için bu kadar fırıldak olmanın anlamı yok. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz, dik duracağız, doğru gideceğiz.
Teşekkürler Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Meriç...
13.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, Ekrem İmamoğlu’na ilişkin açıklaması
MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Korktunuz, öyle bir korktunuz ki milyonların oyuyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiş ve geleceğin Cumhurbaşkanı olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Sayın Ekrem İmamoğlu'nun önünü kesmek için önce hukuksuz şekilde diplomasını iptal ettiniz, bu hukuksuzluğun yankılarını bastırmak için tutuklayıp halkın iradesine darbe yolunu seçtiniz. Yaptığınız darbeye tepkileri engellemek için aklınızca metroları kapattınız, sosyal medyayı yavaşlattınız, gösterileri yasakladınız, sokakları binlerce polisle ablukaya aldınız ancak dünya İstanbul, Ankara ve tüm Türkiye'de toplanan ve demokrasiyi savunan milyonların haykırışını duyuyor. Şunu artık anlayın: Milyonlarca insanın adalet çığlıklarını susturamazsınız. Gün, Ekrem Başkanımızın şahsında demokrasiye sahip çıkma, sıkıyönetim rejimine karşı durma günüdür. Korkmuyoruz ve diyoruz ki: Dünün mağduru, bugünün mağruru olmayın.
BAŞKAN - Sayın Eren...
14.- Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren’in, Diyarbakır'ın Çınar ilçesine bağlı Çömçeli köyünde açılmak istenen kum ocağına ilişkin açıklaması
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Başkan.
Diyarbakır'ın Çınar ilçesine bağlı Çömçeli köyünde halkın ormanına, toprağına, yaşamına karşı bir saldırı var. Çömçeli'de bir çimento fabrikası ormanlık alanı talan ederek kum ocağı açmak istiyor, köylüler ise "Biz toprağımızı, ormanımızı vermiyoruz." diyor ama sermaye gözünü karartmış köylünün karşısına jandarmayı dikiyor. 24 Mart günü jandarma eşliğinde köye girildi, köylülere saldırı oldu ve jandarma dakikalarca havaya ateş açtı; görüntüler gerçekten kan dondurucu.
Bu ülkenin askeri, doğayı talan etmek için değil halkın yaşamını korumak için var. Bu halk düşmanlığıdır, bu doğa kıyımıdır. Sermayenin çıkarı için halka silah doğrultamazsınız. Çömçeli halkı yalnız değildir. Bu talan derhâl durdurulmalı, köylülerin iradesine saygı gösterilmelidir.
BAŞKAN - Sayın Özer...
15.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, siyasetin kin ve nefret üzerinden yürütülemeyeceğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saraçhane'de Sayın Cumhurbaşkanımıza ve rahmetli annesine yönelik yapılan edepsiz saldırı sadece bir ahlak çöküntüsünün işareti değil aynı zamanda toplumsal huzuru hedef alan kirli bir zihnin provokasyonudur. Siyaset kin ve nefret üzerinden yürütülemez. Çürümüş, gözünü karartmış bu zihniyete asla müsaade etmeyeceğiz. Polislerimize baltayla, havai fişekle, asitle, taşla, sopayla saldıran sokak teröristlerine kucak açanlar bu olayların sorumlularıdır.
Geçmişte Anadolu sermayesini renklere ayıranlar, insanları inançlarından dolayı ötekileştirip fişleyenler, darbecilerle kol kola girerek türlü dayatmalarla siyaseti dizayn etmeye çalışanlar bugün de nefret ve kin üzerinden toplumu kutuplaştırmaya çalışıyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanımıza, ailesine, değerlerimize ve güvenlik güçlerimize yönelik bu seviyesiz saldırıları kınıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Çan...
16.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, 23 Mart günü gerçekleştirdikleri Cumhurbaşkanlığı adaylığı ön seçimine ilişkin açıklaması
MURAT ÇAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İradesine vurulmak istenen darbeye karşı günlerdir direnen ve 23 Mart günü gerçekleştirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı adaylığı ön seçiminde bu kararlılığı sandıklara yansıtan Samsun'da 18.747, ülke genelinde 1 milyon 653 bin parti üyemize, dayanışma sandıklarında kullandıkları oylarla "Zorbalığa boyun eğmeyeceğiz." diyen Samsun'daki 88.233 ve Türkiye genelinde 13 milyon 210 bin yurttaşımıza yani 23 Mart 2025 tarihi itibarıyla bütün dünyaya Ekrem İmamoğlu'nun Türkiye'nin gelecek dönem cumhurbaşkanı olacağını ilan eden iradeye teşekkür ediyoruz. Bir sonraki cumhurbaşkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu üzerinden milletimizin iradesine yapılmış hukuk darbesi karşısında bugün dünden daha güçlüyüz, yarın bugünden de güçlü olacağız.
Ekrem İmamoğlu yapılacak ilk seçimde cumhurbaşkanı olacak, bugün millet iradesine darbe yapmaya çalışan şebeke defolup gidecek.
BAŞKAN - Sayın Güneş...
17.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, Büyük Birlik Partisi lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatının 16'ncı yılına, Uşak’ta görüştüğü müteahhitlerin ifadelerine ve Kadir Gecesi’ne ilişkin açıklaması
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yiğit ve dürüst bir adam olan Büyük Birlik Partisi lideri Sayın Muhsin Yazıcıoğlu'nu vefatının 16'ncı yılında rahmet ve minnetle anıyorum, mekânı cennet olsun.
Hafta sonu Uşak'ta görüştüğümüz müteahhitler diyorlar ki: "CHP'li Uşak Belediye Başkanı Özkan Yalım ve ekibi bizden zorla Uşakspor'a yardım yapmamızı istiyor. Bunun miktarını da kendileri belirliyorlar. Biz de dedikleri miktarı yatırıyoruz." "Neden itiraz etmiyorsunuz?" diye sorduğumda "Şikâyet edemeyiz. Eğer şikâyet edersek inşaatlarımıza gelip en ufak bir eksik bulup çok fazla miktarda ceza yazıyorlar veya belediyedeki işlerimiz yürümez hâle geliyor. Bunu göze alamayız." dediler. Eğer bu iddialar doğruysa, Uşak'ta bir mafya düzeni işlemektedir. Uşakspor'u hepimiz seviyoruz ama "Uşakspor" adı altında şimdiye kadar Uşaklılardan ne kadar para toplanmıştır? Bu paralar nereye harcanmıştır? Bunlar vatandaşlarımıza açıklanmalıdır. Bu haksız ve gönülsüz uygulamaya bir an önce son verilmelidir.
Yarın idrak edecek olduğumuz Kadir Gecemizin İslam âlemi için mübarek olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Toy...
18.- Sivas Milletvekili Rukiye Toy’un, Muhsin Yazıcıoğlu'nun şehadetinin seneidevriyesine ve dün gece “özgürlük” adı altında yapılanlara ilişkin açıklaması
RUKİYE TOY (Sivas) - Vatanseverliğin, fedakârlığın ve mertliğin timsali hemşehrimiz Muhsin Yazıcıoğlu'nu şehadetinin seneidevriyesinde rahmetle ve minnetle yâd ediyorum.
Muhsin Yazıcıoğlu vatan ve millet âşığı bir devlet adamı olarak tek başına dahi kalsa hakkı haykırmaktan çekinmez, geri durmaz bir mizaç taşıyordu. "Namlusunu millete çevirmiş tanka selam durmam!" diyerek milletine verdiği yüce değeri gösterirken bugün çıkarları için halkı sokaklara çağıran, devletine ve milletine karşı kışkırtanlara âdeta devlet adamlığı dersi veriyordu.
Dün gece "özgürlük" adı altında her türlü aşırılığı yaparak Sayın Cumhurbaşkanımıza, kıymetli validelerine ve mukaddesatımıza hakaret eden, kamu malına zarar veren, mezar taşlarını dahi tahrip edecek kadar gözü dönmüş malum güruhu ve destekçilerini milletimizin ferasetine havale ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Kaçmaz Sayyiğit...
19.- Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit’in, “Nevroz” Bayramı’na ilişkin açıklaması
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Dünyada birçok halk için mevsimsel dönüşümü, doğanın uyanışını sembolize eden "Nevroz" aynı zamanda Kürtler için zulme karşı bir direniştir. Bu sebeple 2025 yılı "Nevroz"u Diyarbakır'dan İstanbul'a, Kamışlı'dan Urmiye'ye, Avrupa'dan Japonya'ya büyük bir coşkuyla kutlandı. Buna karşın 1992 yılında Cizre'de ve 2008 yılında birçok kentte yaşananlar da hâlâ aklımızda.
"Nevroz" yasaklarının ve engellemelerinin artık bir hükmü kalmamıştır. DEM PARTİ olarak kanun teklifimizi de verdik. 2026 yılı "Nevroz" Bayramı'nın gerçekten bir bahar coşkusuyla kutlanması amacıyla teklifimizin kabul edilmesini umuyoruz çünkü on yıllardır Kürt halkı ve dostları bunun mücadelesini verdiler, vermeye de devam ediyorlar. Bu vesileyle barış, demokrasi ve özgürlük temennisiyle tüm halkların "Nevroz" Bayramı kutlu olsun. "..."[1]
BAŞKAN - Sayın Mullaoğlu...
20.- Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu’nun, Ekrem İmamoğlu’na ve ona sahip çıkmak isteyen gençlere ilişkin açıklaması
SERVET MULLAOĞLU (Hatay) - Enkaz altında kaldığımız günlerde siz yokken ilk o geldi. O yüreğiyle, sevgisiyle, erzakıyla, insanlığıyla, her şeyiyle geldi. Bir an olsun bile bizi yalnız bırakmadı. Biz de son nefesimize kadar asla onu yalnız bırakmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
O bizim kardeşimiz, ağabeyimiz, evladımız, Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu. Ona attığınız bütün iftiralar onun temiz ruhuna, kalbine, yüzüne değil yapışmak yanından dahi geçemez ancak attığınız iftiralar sizlerin yüzüne yapıştı.
Ona sahip çıkmak için üzerlerine gaz attığınız gençler var ya, siz ortalıkta yokken onlar hayatlarını riske atıp enkazlardan birçok hayat kurtardılar. Bu gençler bizimle sularını, ekmeklerini, cep harçlıklarını paylaştılar. Bu gençler, ülkemizdir, vatanımızdır, bayrağımızdır, namusumuzdur. (CHP sıralarından alkışlar) Canımız pahasına onların yanında olacağız, onlara "Öf!" bile dedirtmeyeceğiz. Şimdi de bu gençler...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tahtasız...
21.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, 19 Martta ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Sayın Başkan, 19 Mart sivil darbesini yapanları, meydanlarda Cumhurbaşkanının ölmüş annesine küfredenleri en ağır dille kınıyor, bizim annelerimize, bacılarımıza "sürtük" "çapulcu" derken ses çıkarmayanları da Allah'a havale ediyorum.
Yapılan ön seçimde 15 milyonun oyunu alan Ekrem İmamoğlu'nu yedi gündür gözaltında yoksun bırakanlara sesleniyorum: Barikatları meydanlara değil yol geçen hanına dönen sınırlarımıza kurun. Anayasal hakkını kullanarak barışçıl bir şekilde meydanlarda bir araya gelen gençlerimiz ile polis ve askerlerimizi karşı karşıya getirmeyin. Sayın Dilek İmamoğlu'na laf edecek kadar alçalan, sosyal medyada başıboş dolanan trollerinizi geri çekin. Gezi'deki gibi "Camide içki içiliyor." yalanına sığınmayın, iftira atmayın.
Halktan korkmayın, sokağın sesine kulak verin. Sandığı getirin ve şu sözlere kulak verin: "Ekilir ekin geliriz / Ezilir un geliriz / Bir gider bin geliriz." Ekrem Başkanı içeri almak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ertuğrul...
22.- Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğ Ertuğrul’un, sokaklarda sesini yükselten vatandaşlara ve pazar günü gerçekleştirdikleri ön seçime ilişkin açıklaması
EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye'nin tüm meydanlarında, sokaklarında hukuksuzluğa ve haksızlığa karşı dik duran, sesini yükselten bütün vatandaşlarımıza selam olsun.
Biz gücümüzü saraylardan, tek adamın adaletsiz yönetiminden değil halkımızdan alırız. Halkımız da günlerdir sokakta ve pazar günü sandıkta iradesine sahip çıktı. Bu kalabalık size verilecek en büyük cevaptı. Hakkını arayamaz sandığınız, geleceklerini karartmakla tehdit ettiğiniz, "Sustururuz." sandığınız herkesin sabrı nasıl tükendi gördünüz. Aslında, pazar günü sandığa gidenler, sizin kategorize ettiğiniz gibi hayallerinizdeki elitler, beyaz Türkler, "Ce-ha-pe"liler, Geziciler, laikler değildi; dayanışma sandığımıza oy verenler arasında sizin seçmenleriniz de oldukça çoğunluktaydı. Artık yalanlarınıza kendi seçmenleriniz bile inanmıyor, halk sizi istemiyor. Korkunun ecele faydası yok; öyle de gideceksiniz, böyle de gideceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sümer...
23.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, 19 Martta ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
19 Mart darbesinin ardından Türk siyasi tarihine kara bir leke olarak geçecek hukuk kararları alınmış, İstanbul Büyükşehir Belediye ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkanımız, 15 milyon vatandaşımızın oyuyla ön seçimden çıkmış Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu, ilçe belediye başkanlarımız ve yol arkadaşlarımız tutuklanmıştır. Bu durum asla kabul edilebilir değildir. Bu karara imza atanlar mutlaka hem tarih hem de hukuk önünde hesap vereceklerdir.
Bununla birlikte, Türkiye'nin her şehrinde milyonlar sokağa dökülmüş, adalet arayışı içine girmişlerdir. Yaşananların farkında olan gençler sadece seslerini duyurmak için sokaklara çıktıklarında biber gazı, plastik mermi ve fiziksel şiddetle karşılık buldular. Barışçıl gösteri hakkının bu denli sert bir şekilde bastırılması demokrasimiz açısından kabul edilemez. İktidar ya hukuka uygun davranacak ya da milyonların demokrasi arayışına tahammül edecek.
Zulmünüze boyun eğmeyeceğiz diyorum. "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz."
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu...
24.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadetinin seneidevriyesine ilişkin açıklaması
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nu ayrıcalıklı kılan, milletine adanmış hayat, pervasız bir cesaret, fütursuz bir kaygısızlık, hasbi bir hesapsızlık, bir azim, bir sabır; her türlü korkudan azade bir hamle kabiliyeti, sırtınızı dönebileceğiniz bir eminlik hissi ve yumurta küfesi taşımamış olmanın verdiği alnı açık, başı dik bir tenezzülsüzlüktür. Rahmetli şehit Muhsin Yazıcıoğlu'nu her evin cenazesi, her evin yası hâline dönüştüren de işte budur. Şehadetinin seneidevriyesinde rahmetle, minnetle, duayla anıyorum; ruhu şad olsun.
BAŞKAN - Şimdi söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.
Sayın Özdağ, buyurun.
25.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Büyük Birlik Partisinin kurucusu ve Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun 16’ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, uzun yıllar beraber yol yürüdüğüm, otuz üç sene dava arkadaşlığı yaptığım ve bundan dolayı da büyük bir gurur ve onur duyduğum bir insandan, bir devlet adamından ama daha önemlisi, bu milletin insanından, benim "Günümüzün son alpereni o." diye tarif ettiğim Muhsin Yazıcıoğlu'ndan bahsedeceğim.
Rahmetli Başkanım ve 5 arkadaşımız 25 Mart 2009'da bir helikopter kazasında -ünlem işareti içerisinde- aramızdan ayrıldı ve Rahmetirahman'a kavuştu. Bugün 16'ncı ölüm yıl dönümü. Ben "Bu bir kaza mıydı, suikast miydi; arama kurtarma konularında ihmal var mıydı, yok muydu ya da devlet ve Hükûmet yapması gerekenleri yaptı mı yapmadı mı?" tartışmalarına bugün girmeyeceğim. Bu konuda gerek ben gerek Yazıcıoğlu'nun yol ve dava arkadaşları yıllarca bunun mücadelesini verdi. Herkes bir şeyler yaptı; kimi yapıyor gibi göründü, kimileri de bu konuyu sümen altı etmek için elinden geleni yaptı ki bu son söylediklerimde maalesef başarılı olduklarını da itiraf etmeliyim.
Değerli milletvekilleri, birçokları rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nu bir siyasi partinin genel başkanı olarak hatırlar. Evet, o son olarak Büyük Birlik Partisinin kurucusu ve vefatına kadar da bu partinin Genel Başkanıydı. Ama sadece bu kadar mıydı? O, benim de bizzat şahit olduğum hayatında, ülke ve milleti adına milliyetçi kimliğiyle çıktığı bu yolda kimliğini kimsenin gözüne sokmadan yaşayan, cesareti, civanmertliği, mütevazılığı ve vefasıyla rakiplerinin bile saygı duyduğu bir Anadolu alpereniydi. Tıpkı Nazım Hikmet'in her ne kadar fikir ve düşüncelerine katılmasa da Mehmet Akif Ersoy için söylediği "Dürüst ve inanmış bir adam." sözünün Muhsin Yazıcıoğlu için de dillendirildiğini biliyorum. O siyaseti ve particiliği asla bir amaç olarak görmedi, tüm gayesi tıpkı Ahmet Yesevi gibi, Hasan el Harakâni gibi, Hacı Bektaş Veli, Yunus, Mevlâna gibi Anadolu erenlerinin yaptığını yapmaktı, bu milleti tarihiyle barıştırmaktı; yıllarca örselenen civanmert kimliğini, vefa, çalışkanlık, dürüstlük ve hasbilik özelliklerini siyasete taşımak, ülkeye ve millete hizmet etmekti. Birçoklarının yaptığı gibi farklı şeylere heves eden biri olsaydı bugün kendisinden başka şekilde bahsediyor olurduk. O bunun farkındaydı. Belki bakan, başbakan hatta cumhurbaşkanı da olurdu ama o birilerinin himmetiyle bu makamlara gelenlerin birilerine diyet ödemek zorunda kalacağını biliyordu. O diyetini milleti ve ülkesi için ödemeyi tercih etti. Belki birinci parti olamadı ama haysiyetli ve civanmert bir siyasetçi olarak milletin adamı olmuştu.
Bu dünyaya bir daha Muhsin Yazıcıoğlu gibileri zor gelir diyorum. O kadar samimi ve hasbi bir insandı ki bu manada yiğit bir adamdı. Esasen, hasbilik ve yiğitlik ruhunda harman olmuştu ki milliyetçiliğini de inancını da çayın içindeki şeker gibi bilen birisiydi kendisi. Hiçbir değeri milletin gözüne sokmadı. Türk'ün Türk'e propagandasını değil bu milletin değerlerinin öncülüğünü yaptı.
Değerli milletvekilleri, nasıl yaşarsanız öyle anılırsınız, o iyi yaşadı; kendisini değil ülkesi ve milletini, devletini düşündü, inançlarını kişisel beklentilerine feda etmedi. İnsanlar doğarlar, büyürler ve ölürler, ölüm kaçınılmaz son. Ölüm bazılarını büyütür, bazılarını küçültür; bazıları rahmetle, bazıları lanetle anılırlar. Bugünkü Yazıcıoğlu yaşarken ki Yazıcıoğlu'ndan daha büyük. Ülkenin belirsizliğe itildiği, adaletin çiğnendiği, tüm değerlerin içinin boşaltıldığı bu demde onun şahsiyetli, dengeli, güzel dilli siyaseti daha çok aranıyor. Yazıcıoğlu birleştirici bir dili tercih etti; her zaman kışkırtıcı, ayırıcı bir dil kullanmadı asla; eleştiriye ve farklı düşüncelere her zaman açıktı. Onun için her parti ve görüşten dostları vardı; kin ve öfke siyasetine hiç rağbet etmedi; güler yüzlü bir politik dil kullanmayı hep tercih etti. Bazılarının yaptığı gibi "Ne pahasına olursa olsun iktidar olayım." düşüncesinde olmadı. Pahası emperyalizme kölelik olan ilişkilere rağbet etmedi, edenleri de uyardı. Ayıyla yatağa girenlerin zararla çıkacaklarını söyledi ve onu çok defa dillendirdi. Onu dinlemeyip karışık işlere, ilişkilere girenler sonunda bağımsızlıklarını kaybetmek zorunda kaldılar.
O, su katılmamış bir demokrattı. 28 Şubatta gösterdiği dirayet ve cesaret belki de kanlı bir darbenin önünü kesti. "Millete çevrilen silaha saygı duymam." dedi. "Namlusunu milletine çeviren tanka asla selam durmayacağım." diyerek bir darbeyi önledi. "Bu ülkeyi İran yapamazlar, bu ülkeyi Cezayir yapamazlar ama Suriye de yapamayacaklar, güçleri yetmeyecek." ifadesini kullanmıştı. O, aynı zamanda gerçek bir mümin, inançlı bir dava adamıydı. Her hareketinde hep iki hesap mercisini düşündü: Bir, yasalara ve millete hesap; iki, Allah'a hesap. Onun için "İki günlük dünya için fırıldak olmaya gerek yok." dedi. Siyaset camiasında dönüp duranları görünce bir şahsiyet abidesi olarak bu sözleri söylemişti.
"Yaşasaydı ne olurdu?" sorusunun cevabı bugün yaşadıklarımızda yatıyor, "Niye öldürüldü?" sorusunun cevabı da, onu şehit edenler neye engel olduğunu ve neye engel olabileceğini bildikleri için öldürdüler. O varken birileri asla bu memleketi bölmeye tevessül edemezdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Kendini her tehlikenin önüne atar, kapalı kapılar ardında tezgâhlanan oyunları mutlaka bozardı. O bir adalet arayıcısıydı. Adaleti bazı kişi ve gruplara hasretmez, herkes için isterdi. Geçirdiği acılı ızdıraplı hayat ona herkes için adalet gerçeğini öğretmişti. Bugün yaşasa bir zamanlar gadre uğrayanların nasıl zalimleştiklerini görür, herhâlde bu çürüme karşısında da feryat ederdi. O öldü, şehadet şerbetini içti ama bu vatan toprağı için bir tohum oldu. Binlerce Muhsin Yazıcıoğlu, binlerce alperen yeşerdi onun hatırası üzerinden.
Bu vesileyle onu ve arkadaşlarını rahmetle anıyor; hayali olan kardeşliğin, demokrasinin, adaletin gerçekleşmesini diliyorum.
Özellikle, Erbakan 1996 seçimlerinde birinci parti olduğunda birileri Muhsin Yazıcıoğlu'na "Erbakan'a başbakanlığı vermezler." demişti. Erbakan yerine Ecevit ve Mesut Yılmaz'ı desteklemesini istediler. Ecevit ve Mesut Yılmaz da kendisine 3 bakanlık teklif etmişti, 7 milletvekili vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Erbakan da 1 bakanlık teklif etmişti. Şunu söyledi: "Erbakan birinci oldu, millet iradesidir. Ben Erbakan'ı destekleyeceğim." Ve Erbakan ile Mesut Yılmaz'ın hükûmet kurmasını istedi ama Mesut Yılmaz kabul etmedi. Muhsin Bey sordu: "Kim istemiyor? Sermaye mi, medya patronları mı?" Konuşamamıştı, şöyle demişti ve apoletleri göstermişti, cuntacıları. Muhsin Bey de "Onları yeneriz ve gerekirse tutuklarız; millet iradesinin üzerinde irade yoktur. Döneriz egemen güçlere deriz ki: 'Bundan sonra cuntacılarla veya sermaye patronlarıyla veya medya patronlarıyla görüşmeyeceksiniz. Sadece milletin tecelligâhı olan, iradesinin tecelligâhı olan, millet iradesinin tecelligâhı olan Meclisle görüşeceksiniz.'" ifadesini kullandı. Ve Sayın Erbakan ile Çiller'in de başbakan olmasını sağlamıştı. Bu, Türkiye'de demokrasiye ne kadar önem verdiğinin ciddi bir göstergesiydi. 28 Şubat döneminde de kendisi tehdit edildiğinde -beraber yolculuk yapıyorduk- çocuklarımız, hanımımız, arkadaşlarımız tehdit edildiğinde bunlara pabuç bırakmayarak 28 Şubat döneminde de onlara meydan okudu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - 8'inci dakika...
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Son cümlem efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Millet iradesinin hâkim kılınmasını istedi. 3 kahraman vardı: Birisi Muhsin Yazıcıoğlu'ydu, birisi Hasan Celal Güzel'di, birisi de Nazlı Ilıcak'tı. Birisine iyi demişsek kalline, birisine kötü demişsek kalline demişizdir; geçmişi bizi ilgilendirmez, geleceğini de Allah bilir. Ben, Muhsin Yazıcıoğlu gibi kahramanları saygıyla yâd ediyorum. Muhsin Yazıcıoğlu yaşadığı kadar ömür sürmedi, anıldığı kadar ömür sürecek. Muhsin Yazıcıoğlu aynen Hazreti Muhammed gibi, Mevlâna gibi, Hacı Bektaş gibi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi inşallah, Türkiye Cumhuriyeti ilanihaye, ilelebet payidar kalacak, o da anılmaya devam edecek diyorum. Herkesi de bir Fatiha okumaya veya en azından rahmet dilemeye davet ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım, hoşgörünüz için de sağ olun. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Çömez, buyurun.
26.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Büyük Birlik Partisi lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatının 16'ncı yılına, yirmi altı yıl önce Saraçhane’de ve Fatih’te yaşananlara, meydanlarda hak talep edenlere ve verdikleri mesaja ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
25 Mart 2009 tarihinde şaibeli bir helikopter kazası neticesinde hayatını kaybeden Büyük Birlik Partisi lideri merhum Muhsin Yazıcıoğlu'na vefatının 16'ncı yılında rahmet diliyorum; kendisini rahmetle, minnetle, saygıyla yâd ediyorum, mekânı cennet olsun diyorum.
"Eğer bir ülkede halk bunalmış ve ellerini semaya açarak adalet çığlığı atar hâle gelmişse oradaki yargı sisteminde bir sorun var demektir." Çok tarihî bir laf, çok önemli bir laf. Bu sözün, bu lafın sahibi kim biliyor musunuz? Sayın Erdoğan. Bir zamanlar adaletsizlikten, hukuksuzluktan, yargı zulmünden şikâyet eden ve o dönemde haklı olan Erdoğan, maalesef bu ülkede hakkaniyetli bir adalet mekanizmasını yirmi üç yıldır tesis edememiştir. Bunu sadece ben söylemiyorum, bunu AK PARTİ saflarında siyaset yapmış eski bir Bakan da söylüyor. Ne diyor Sayın Hüseyin Çelik? "Biz bir militan yargı oluşturduk." diyor. Bu militan yargı eliyle siyasetin dizayn edilmesine, insanlara haksızlık yapılmasına, adalet duygusunun ayaklar altına alınmasına şiddetle itiraz ediyoruz.
Sizi tam yirmi altı yıl öncesine götürmek istiyorum. Tam yirmi altı sene önce Saraçhane, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ben de oradayım, Sayın Erdoğan'ın yanındayım. Bilemiyorum, o tarihte Sayın Erdoğan'la omuz omuza olan herhangi biri var mı aramızda? Yine o meydanlar doluydu, on binler vardı o meydanlarda ve Erdoğan'ı destekliyorlardı ama o meydanlarda olmayan bir şey vardı: TOMA'lar yoktu, insanların üzerine tazyikli su fışkırtan TOMA'lar yoktu. Orada gösteri yapan, Sayın Erdoğan'a haksızlık yapıldığı için onun hukukunu korumak üzere o meydanlara gelen insanların üzerine gaz kapsülleri atılmıyordu, polisler coplarla onların üzerine yürümüyorlardı ve insanlar orada haklı tepkilerini ortaya koydular. Daha sonra bir başka şey daha, Fatih... Bakın, Fatih'te de Sayın Erdoğan cezaevine gönderilirken on binler meydanlardaydı. Sayın Erdoğan en son nereye uğradı biliyor musunuz? Benim ofisime uğradı ve ben kendisini o haksızlıkta yanı başında olan birisi olarak desteğimi ifade etmek üzere ofisimde ağırladım ve Pınarhisar Cezaevine ben götürdüm yoğun bir kalabalıkla beraber. Aynı şekilde, yine Fatih caddeleri hınca hınç doluydu ama polis yoktu, TOMA'lar yoktu, gaz kapsülleri yoktu ve coplar yoktu. O gün sayın...
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Bir tane cam kırılmış mıydı?
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Geleceğim oraya, geleceğim, sabredin.
Bugün devletsiniz, o camları korumak da sizin vazifeniz, o camileri korumak da sizin vazifeniz. Anayasa 34'e göre sokağa çıkmış o milletin hakkını, hukukunu korumak ve onların gösteri yapma haklarını tesis etmek de sizin vazifeniz. Ben o gün Sayın Erdoğan'a hangi saik ve gerekçeyle destek olduysam bugün aynı gerekçeyle hayır diyorum, yanlış yapıyorsunuz diyorum, kurduğunuz ve tesis ettiğiniz militan yargı marifetiyle rakiplerinizi tasfiye etmekten ve insanlara haksızlık yapmaktan vazgeçin diyorum. Bakın, hiç kimse layüsel değildir, herkes sorgulanabilir, herkes yargılanabilir ancak hakkaniyetli bir adalet mekanizması çerçevesinde. 16 milyon kişinin Belediye Başkanı ve seçilmiş bir Belediye Başkanı bugün elde sabit ve somut hiçbir veri ve delil olmadan yargılanıyor. Elbette yargılansın fakat bu yargılanma mekanizması hakkaniyetli olsun, adil olsun ve gerçek ortaya çıksın. Bir zamanlar FETÖ'den öğrendiğiniz taktiklerle, medyada oluşturduğunuz infaz mangalarıyla önce insanları infaz ederek, ondan sonra içeriden sızdırılmış yalan yanlış bilgilerle insanların şahsi hüviyetini hedef alarak oluşturduğunuz kamuoyuyla bu yargıyı tesis edemezsiniz, bu ülkede adalet duygusunu tesis edemezsiniz. O dönemde yani kumpas dönemlerinde yani Ergenekon, Balyoz dönemlerinde FETÖ'cü alçaklar neyi yaptılarsa bugün onlardan öğrendiğiniz taktikleri aynı şekilde yapıyorsunuz ve maalesef adalet duygusuna haksızlık ediyorsunuz, millete de haksızlık ediyorsunuz. Öte yandan, az önce de söyledim, dedim ki: Bakın, insanlar sokakları boş yere doldurmuyorlar, o insanlardan rahatsız olmayın; meydanlara dökülmüş, feryat eden, hak talep eden ve Anayasa 34'e göre "Biz buradayız." diyerek bir şey söyleyen, iktidara mesaj veren o kalabalıkları lütfen dinleyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Onları sokak teröristi olarak ilan etmek yerine, vandal olarak ilan etmek yerine "Evet, Anayasa 34'e göre haklısınız, gelin sizi dinleyelim; sizin güvenliğinizi tesis etmek de bizim sorumluluğumuz. Size kulak veriyoruz, nedir derdiniz?" diye onlarla oturup konuşmanız lazım. İstiyorsunuz ki herkes sizin gibi düşünsün, sizin gibi yaşasın, sizin gibi hareket etsin ve size alkış tutsun; bunun adı bir demokrasi değildir, bunun adı ceberut bir anlayıştır. Elbette itiraz edeceğiz, elbette yaptığınız yanlışlıklara "Hayır, bunu yapmayın." diyebileceğiz.
Bakın, sokaklara çıkan insanlar şunun feryadıyla sokağa çıkıyorlar... Özellikle gençler vardı meydanlarda, yirmi altı yıl sonra yine aynı meydanlara gittim, yine aynı atmosferi yaşadım ve oradaki gençler "Geleceğimizden endişe ediyoruz, istikbalimizden kaygı duyuyoruz. Siyasete girmediğimiz takdirde, iktidara destek olmadığımız takdirde önümüzün açılmayacağını biliyoruz ve hayal kuramaz hâle geldik; geleceğimizden endişe ediyoruz." diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - 7'nci dakika...
Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Buz dolabı boş anneler, tenceresi kaynamayan anneler, yavrusu akşam yatağa aç giren anneler, akşam eve poşetleri boş dönen babalar, çarşıya pazara çıktıklarında maalesef ezilmiş, çürümüş ürünleri toplamak zorunda kalan emekliler ve gençler; bunlar döküldü meydanlara ve bir mesaj veriyorlar. Benim iktidar cephesine açık ve samimi çağrım: Meydanların sesini dinleyin, insanların ne söylemek istediğine lütfen kulak kabartın ve toplum sosyolojisini dinleyin. Onlar da bu ülkenin asil, eşit ve birinci sınıf insanları; onların derdiyle dertlenmezseniz, onların dertlerini dinlemezseniz maalesef bu ülkede huzur tesis etme şansınız yok. Bu dönemi, bu yaşanan kriz dönemini Türkiye atlatacak. Nasıl ki o Ergenekon döneminde, Sayın Erdoğan'ın "Ben bu davaların savcısıyım." dediği dönemde o alçak dönem nasıl bittiyse, o alçak dönemden bugün nasıl ders çıkarıyorsak Türk demokrasisi de gün gelecek bu hukuksuzluklardan, bu haksızlıklardan kurtulacak ve bunlardan ders çıkaracak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum, son cümle Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Hepimizin adalete ihtiyacı var, adalet sisteminin pırıl pırıl olmasına ve üzerine bir karabasan gibi çökmüş siyasi iradenin gölgesinden kurtulmaya ihtiyacımız var, demokrasinin kurum ve kurallarının işlemesine ihtiyacımız var, devlet kurumlarının şeffaf yönetilmesine ve denetlenmesine ihtiyacımız var; insanların özgürce, korkmadan kanaatlerini, düşüncelerini paylaşabildiği, ifade özgürlüğünün olduğu, aydınlık, pırıl pırıl, demokrat bir ülkeye ihtiyacımız var; bunun tesis edilmesi için canla başla gayret edeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Kılıç, buyurun.
27.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, son birkaç gündür yaşanan gelişmelere ve sokak çağrılarına, gençlere seslenmek istediğine, İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle ilgili soruşturmaya ve CHP’nin kurduğu dayanışma sandığına ilişkin açıklaması
FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri takip eden yüce Türk milleti; son birkaç gündür başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere, Beylikdüzü Belediye Başkanının, Şişli Belediye Başkanının tutuklanmalarıyla ilgili gündemle ülkemiz meşgul olmaktadır. Bu gelişmeler karşısında CHP yönetimi, belediye başkanları hakkındaki suçlamalara ve iddialara kamuoyunun vicdanını rahatlatacak cevaplar vermek yerine sonucu çıkmaz olan sokak davetleriyle uğraşmaktadır maalesef. Vatandaşlarımızı, özellikle de gençleri sokağa çağırmak; şerefli, vefakâr Türk polisiyle karşı karşıya getirmek kabul edilebilecek bir davranış biçimi değildir. Halkımıza "Polis barikatlarını yıkın geçin, buradan bir halk oylaması yapalım, ‘Polisle çatışalım.’ diyen el kaldırsın.” demek de son derece tehlikeli ve sonunu düşünmeden söylenen sözlerdir. Hiç kimse dokunulamaz, ulaşılamaz, erişilemez ve hesap sorulamaz değildir. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Herkes uhulet ve suhulet içerisinde Türk yargısının vereceği kararı beklemeli ve çıkacak sonuca saygı göstermelidir. Belediye başkanlarının yargılama süreci devam etmektedir. Süreç sonuçlanana kadar masumiyet karinesi gereği herkes masumdur. Biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak her zaman temiz bir dil kullandık, kullanmaya da devam edeceğiz. Milletvekillerimizi de Gazi Meclisimizin saygınlığına uygun bir biçimde ölçülü ve temiz bir dil kullanmaya davet ediyorum. Biz Türkiye’yi sokakta bulmadık, sokakta da kaybetmeyiz. Sokak çağrıları boştur, milletimiz sağduyuludur, her zaman da sağduyulu kalacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle sokağa davet edilen ve polisimizle çatışması için kışkırtılmaya çalışılan gençlerimize de hassaten seslenmek istiyorum, bu çağrım bir eğitmen, bir anne çağrısıdır: Gündemdeki meselelerle ilgilenmek, yorum yapmak, düşüncelerini ifade etmek, hakkını hukukunu savunmak her zaman için desteklediğimiz ve arkasında duracağımız hususlardır ancak bazılarının siyasi emellerini gerçekleştirmek için sizleri sahaya sürmeye çalıştığının farkında olun ve kendinizi tabiri caizse -tırnak içinde söylüyorum- kullandırtmayın. Sevgili gençler, geleceğin lider ülkesi Türkiye’yi biz sizlerle inşa edeceğiz. Biz bu vatanı atalarımızdan bir miras olarak görmüyor, gelecek nesillerin bize bir emaneti olarak görüyoruz. Bu cümlelerimin de altını çizerek tekrar gençlerimize ithaf etmek istiyorum, onlara ithaf ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; soruşturma kapsamında tarihin en büyük yolsuzluk rakamlarından bahsedilirken CHP savunma olarak gizli tanıklar üzerinden işlem yapıldığını ifade etmektedir. Sorgu tutanaklarında 13 açık tanık, 4 müşteki yani mağdur, 4 gizli tanık olduğu görülmektedir. Dosyada sadece itiraflar değil baz kayıtları da mevcuttur. İşin esas vahim ve enteresan olan kısmı bu iddialarda bulunanların CHP’nin kendi içinden gelenler ya da CHP’ye yakın isimler olmalarıdır. Bunları tek tek saymak mümkün, zaten ifade tutanaklarında da mevcut. “İstanbul Büyükşehir Belediye verilerini neden kopyalattınız? 400 milyonluk villaları nasıl 20 milyona aldınız? Pandemi varken 1.338 konseri kime verdirdiniz?” sorularına Sayın Ekrem İmamoğlu “Bu soruyu muhatap almıyorum, tüm istinatları şiddetle reddederim.” dışında bir cevap vermemiştir. 16 milyon İstanbullunun kişisel verileri satılmış; Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, eşine, evladına, adresine, aylık tüketim bilgilerine, araç plakasına, gittiği mekânın otoparkına kadar tüm mahrem bilgiler pazarlanmıştır. Maalesef CHP ve yönetimi bu sorulara cevap vermiyor ya da daha doğru bir ifadeyle veremiyor. Şehzadebaşı Camisi'ne ve haziresine zarar veriliyor, polisimize taş atılıyor hatta daha da ileri gidilip asit atılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Polisimize kalkan el kırılır; Vandalizmle demokrasi olmaz, olsa da anarşi olur, devletimiz buna müsaade etmez.
Konuşacak çok şey var, belki saatlerce, belki günlerce konuşabiliriz, tartışabiliriz ama son bir tespitimi de söylemeden geçemeyeceğim ve bu tespitimden sonra yorumu yüce Türk milletine bırakıyorum. CHP'nin kurduğu dayanışma sandığına kim oy attı dersiniz? Türkiye'nin denizlerdeki planlarını Yunanistan'a satan FETÖ firarisi Halis Tunç Hollanda'da Ekrem İmamoğlu'na oy attı.
MURAT EMİR (Ankara) - 15 milyon, 15 milyon!
FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Tekrar ediyorum: Konuşacak çok şey var ama yorumu ve kararı yüce Türk milletine bırakıyorum.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, buyurun.
28.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 21 Mart “Nevroz” Bayramı'na, Kürtlerin talebine, 19 Mart tarihinde ve sonrasında yaşananlara, kayyum atamalarına, yaşanan süreçte kadınların hedef alınmasına, Eş Genel Başkan Yardımcıları Sevtap Akdağ'ın duruşmasına ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de ekranları başında bizi izleyen değerli halklarımızı saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
21 Mart Nevroz Bayramı'nı geride bıraktık ve Diyarbakır'dan İstanbul'a, Kars'tan Edirne'ye kadar, Tekirdağ'a kadar Türkiye'nin dört bir yanında; yine, Orta Doğu'nun birçok kentinde ve Avrupa'da çok coşkulu Nevroz kutlamalarına tanıklık ettik. Nevroz alanlarının temel bir mesajı vardı, o mesajı buradan sizlerle de paylaşmak istiyorum. Nevroz'da bir araya gelen milyonlar aslında barış talebini en yüksek şekilde haykırmış oldular. Yine, 27 Şubatta Sayın Öcalan'ın yaptığı çağrının arkasında durduklarını, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollardan çözülmesi talebini bir kez daha haykırmış oldular. O anlamıyla, bu yılki Nevroz alanlarındaki mesajın hem Büyük Millet Meclisinin hem de siyaset kurumunun gerçekten üzerine iyi düşünmesi ve bunu iyi anlaması gerektiğini düşünüyorum.
Evet, "Kürtler ne istiyor, Kürtlerin talebi nedir?" diyenlere bir kez daha söylüyoruz: Kürtler, barış istiyor. Kürtler, Kürt sorununun demokratik yollardan çözülmesini istiyor. Kürtler, eşit ve özgür bir yaşamın artık bu ülkede tesis edilmesini istiyor ve Kürtler, demokratik bir sistemin kurulmasını istiyor, demokratik cumhuriyetin inşa edilmesini istiyorlar. O anlamıyla, Türkiye demokratikleşmeden, en nihayetinde Kürt sorununun çözülmeyeceğini de çok iyi bilen bir yerden, toptan bir demokratikleşme talebini de alanlarda milyonların tek bir ses, tek bir yürek haykırdığının da altını çizmemiz gerekiyor.
Evet, bu Nevroz, çözüm Nevroz'uydu. Bu Nevroz, barış ve demokratik toplum çağrısının arkasında duran milyonların aslında iradesini gösteren tarihî bir Nevroz'du. Ben Meclisin de bu tarihî Nevroz'a ve bu tarihî Nevroz'un mesajlarına kulak kabartması gerektiğini tekrardan ifade ediyorum.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Gazi Meclisin Apo'dan alacağı bir mesaj yok, Türk milletinin de yok, almıyoruz da!
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Bekle bitirsin; bekle bitirsin, söz al!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ve en önemlisi, artık, Nevroz Bayramı'nın yeni bir başlangıcı tartıştığımız, Kürt ve Türk ittifakını konuştuğumuz bu zeminde Türkiye Büyük Millet Meclisinin tam mutabakatıyla resmî tatil ilan edilmesi için de bir an önce adım atılması çağrımızı da buradan yenilemek istiyorum.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Nevroz en eski Türk bayramı.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, 19 Mart tarihinde Sayın Ekrem İmamoğlu, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat ve Reform Enstitüsü Başkanı Mehmet Ali Çalışkan'ın da içerisinde olduğu çok sayıda kişiye operasyon yapıldı ve bu 3 isim ve yine, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan da tutuklandılar ne yazık ki. Öncelikle bütün bu operasyonu, bütün seçilmişlerin ve onlarla beraber çalışanların gözaltına alınmasını ve tutuklanmasını kınadığımızın, reddettiğimizin, bütün bu süreci de demokrasiye darbe olarak nitelendirdiğimizin altını çizmek istiyorum. Seçilmiş belediye başkanlarını gözaltına almak, tutuklamak, belediyelere kayyum atamanın kendisi bir darbedir, antidemokratik bir yöntemdir, yargının araçsallaştırılmasıdır ve bugün ne yazık ki iktidar bunu sistematik bir şekilde yapmaya devam ediyor. Bugün İstanbul'un yaşadıklarını dün aslında Van da Mardin de Hakkâri de Kars da yaşadı. Bugün Sayın İmamoğlu'na yapılanlar Gültan Kışanak'a, Ahmet Türk'e, Selçuk Mızraklı'ya, Bekir Kaya ve Sare Kaya'ya da yapıldı. O anlamıyla, Kürt halkına yapılan hukuksuzlukların bugün bütün ülke sathına yayıldığını, aslında bölgedeki her antidemokratik uygulamanın, her hukuksuzluğun bugün bütün ülkeyi esir aldığını hep beraber görüyoruz ve bundan büyük dersler çıkarmamız gerektiğini de ifade etmemiz gerekiyor.
Evet, şafak baskınları yapıldı, 99 kişi hakkında gözaltı kararı vardı, 71 kişi gözaltına alındı, 40'tan fazla insan yine bu gözaltılardan sonra tutuklandı ve sokağa çıkan, bütün bu darbeye karşı çıkan, bütün bu hukuksuzluklara karşı çıkan; demokratik bir ülkeden, seçimden, sandıktan, eşitlikten, özgürlükten yana ses çıkaran yüz binlerce, milyonlarca insan var. Bu sese de Meclisin kulak kabartması gerekiyor. Bu sese yanıt olarak oluşturulan polis şiddetinin kendisi, yine şafak operasyonlarıyla 1.113 kişinin gözaltına alınması, tutuklanması da en az İstanbul'a yapılan operasyon kadar vahim bir durumdur; bunun altını çizmemiz gerekiyor. Kulak kabartılması gereken şey "Neden milyonlar sokaktadır?" sorusu olmalıdır. Milyonlar, hukuksuzluğa karşı çıktığı için sokaktadır; milyonlar, darbeye karşı çıktığı için sokaktadır; milyonlar, yargının araçsallaştırılıp bugün ülkenin daha da antidemokratik bir yere doğru savrulmasının önüne geçmek için sokaktadır. Öğrencisinden emeklisine, kadınından gencine, işçisinden siyasetçisine kadar her kesim, her toplumsal kesim sokakta demokrasi için, eşitlik için, özgürlük için ses çıkarıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu sese kulak vermek yerine, bu sesi duymak yerine, bu sesin gereğini yapmak yerine, sokağa çıkan insanların üzerine polis şiddetiyle gitmek, panzerlerle su sıkmak, o insanları darbetmek, cinsel işkenceye maruz bırakmak, gözaltında çıplak arama işkencesine maruz bırakmayı asla ama asla kabul etmiyoruz. Bu polis şiddetini de kınadığımızı buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Yine, Şişli Belediye Başkanı tutuklandı ve Şisli Belediyesine kayyum atandı. Bakın, Şişli Belediye Başkanı en yüksek, rekor oyla seçilmiş bir Belediye Başkanı Resul Emrah Şahin; yüzde 66,6 oy almış. Bugün o yüzde 66,6 oy alan Belediye Başkanı cezaevinde ve Belediye kayyumla yönetilmeye çalışılıyor ve kayyumun ilk icraatlarını da yine hepimiz gördük; ilk olarak halkın ucuz ekmek yediği kent lokantalarını kapatmak oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Evet, buradan DEM PARTİ olarak şunu ifade edelim: Bu mesele CHP meselesi değildir, mesele İmamoğlu meselesi değildir, bu kayyum atamaları DEM PARTİ meselesi değildir; bu mesele memleket meselesidir, bu mesele demokrasi meselesidir, bu mesele temel hak ve özgürlüklerin olup olmayacağı meselesidir; bu mesele bu ülkede seçimlerin geçerli olup olmayacağı, iktidarın çıkmadığı sandığı meşru görüp görmeyeceği meselesidir. Bu mesele geleceğimize dairdir ve bu anlamıyla burada herkesin demokrasiden, temel hak ve özgürlüklerden yana tutum alması beklentimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bütün seçilmiş siyasetçiler derhâl serbest bırakılmalıdır. Bu kayyum rejimine artık son verilmelidir. Meclis de bu konuda üzerine düşeni yapmalıdır. Hâlihazırda 10 siyasi partinin verdiği kanun teklifi duruyor; bu hızla yasallaşmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sekizinci dakika, buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlayacağım Başkanım.
Gerçekten, toplumun sesine kulak veren bir sağduyuya, toplumun taleplerini gören bir sağduyuya ihtiyaç olduğunu buradan bir kez daha ifade ediyoruz ve özellikle de bütün bu hengamenin içerisinde kadınların hedef alınmasını, kim olursa olsun kadınlara yönelik cinsiyetçi küfürler yapılmasını, kadınların cinsiyetçi küfürlerle hedef hâline getirilmesini de kınadığımızı ifade etmemiz gerekiyor ve bu konuda DEM PARTİ Kadın Meclisi olarak da bunu kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Son olarak Sayın Başkan müsaade ederseniz şunu da ifade ederek bitirmek istiyorum: Bugün, Merkez Yürütme Kurulu üyemiz ve aynı zamanda, Emek Komisyonu Eş Sözcümüz, Eş Genel Başkan Yardımcımız Sevtap Akdağ'ın duruşması vardı ve haksız hukuksuz cezaevinde bir HDK operasyonu sonucunda. Bugün yeniden tutukluluğuna devam kararı verildi. Neymiş? İstanbul'da devam eden HDK operasyonuna bakacakmış hâkim beyin kendisi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ortada suç var mı? Yok. Ortada suçlu var mı? Yok. Sadece iktidar, algı operasyonlarıyla kendi iktidarını sağlamlaştırmak için kâh kent uzlaşısını kriminalize ediyor, kâh HDK'yi kriminalize ediyor, kâh DEM PARTİ'yi kriminalize ediyor ve bunun üzerinden de arkadaşlarımızı özgürlüklerinden yoksun bırakıyor. Bunu da kınadığımızı ve cezaevinde olan 30 arkadaşımız ve Sevtap Akdağ şahsında da bütün siyasi mahpusları buradan selamladığımızı, sevgilerimizi yolladığımızı ifade etmek istiyorum.
Bu ülkeyi özgürleştireceğiz, bu ülkeyi demokratikleştireceğiz ve bütün yoldaşlarımızın da özgürlüklerine kavuşmasını sağlayacağız diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Emir, buyurun.
29.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına ve dosyadaki delillere, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yasaklanmasına, Genel Başkanlarının sözlerine, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sözlerime başlarken, 19 Mart darbesini şiddetle kınadığımızı ve asla kabul etmeyeceğimizi, asla boyun eğmeyeceğimizi bir kez daha bu kürsüden söylemek isterim.
Darbeler her zaman askerler tarafından yapılmaz ama darbeler her zaman iradeye, halkın iradesine karşı yapılır ve bugün de Sayın Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarına karşı yürütülen delilsiz, mesnetsiz, dayanaksız, hukuku katleden ve vicdanları kanatan yargı görünümü altındaki siyasi operasyon elbette ki öncelikle 4 seçimde yenemedikleri ve 5’incide de yenilmezliğin, yenileceklerinin kaçınılmaz olduğunu anladıkları Sayın Ekrem İmamoğlu’nu cezaevine koymak üzere yürütülen bir operasyondur. Sayın Başkan, burada açıkça hukuk katledilmektedir, açıkça düşman ceza hukuku uygulanmaktadır. Düşman ceza hukukunda sanık tespit edilir; burada amaç Ekrem İmamoğlu’nu cezaevine koymak, davalarla meşgul etmek ve becerebilirlerse halkın Ekrem İmamoğlu hakkında kötü şeyler düşünmesini sağlamaktır ama ters tepmiştir, bu kirli plan halk nezdinde bozulmuştur. Bu kirli planı bozacağını milyonlar alanlarda göstermiştir; alanlardan korkmalarının, halkın tepkisinden korkmalarının da temel sebebi budur. İddianamede gizli tanıklar var. Gizli tanıkların en fazla söyledikleri anlıyoruz ki "Öyle duydum." "Öyle olduğunu düşünüyorum." gibi yorumlardır. Oysa ceza yargılaması somut deliller üzerinden gitmesi gereken bir yargılamadır ve mutlaka somut delillere ulaşmaya dönük olarak gizli tanık uygulaması yapılabilir. Gizli tanık uygulaması zaten sorunlu bir alandır ama burada son derece kötü bir şekilde, hukuku katledecek şekilde kullanılmaktadır ama biz bunu biliyoruz, Ergenekon davalarından, Balyoz'dan biliyoruz, Ahmet Özer'e atılan suçlamalardan biliyoruz. Ne zaman sıkışılsa, ne zaman birisi tutuklanmak istense bir gizli tanık dosyaya konuyor ve sonrasında diğer deliller toplanmaya çalışılıyor. Diğer deliller ne? Mesela biri MASAK. Daha operasyondan on beş gün önce yazıyor savcı, MASAK bir hafta çalışıyor bir rapor hazırlıyor ve o rapor geldikten iki gün sonra da düğmeye basılıyor, operasyon yapılıyor. Alelacele bir MASAK raporu hazırlanmış, alelacele! İçinde ne var? Hiçbir şey yok, hiçbir şey yok ve böyle baktığınızda şunu kabullenmiyoruz Sayın Başkan: "Efendim, bırakalım yargı işini yapsın." Evet, bırakalım yargı işini yapsın. Bizim hiçbir belediye başkanımızın, hiçbirimizin ve tabii ki de Ekrem İmamoğlu'nun, dünyanın göz bebeği bir belediyeyi yöneten Ekrem İmamoğlu'nun veremeyeceği hiçbir hesap, açıklayamayacağı kör kuruş yoktur. Dolayısıyla biz yargılamaya karşı değiliz. Biz tutuklu yargılamaya karşıyız. Tutuklu yargılama yaptığınız anda 16 milyon İstanbullunun iradesine ipotek koyuyorsunuz ve dönüyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti'ne, 86 milyona "Evet, biliyorum; evet, farkındayım; siz Ekrem İmamoğlu'nu Cumhurbaşkanı yapacaksınız ama o seçime giremeyecek çünkü ben onu tutukladım." demiş oluyorsunuz. Türkiye'de tutukluluk peşinen cezalandırmadır, bir tedbir olmaktan çıkmıştır; bizim isyanımız bunadır.
Her yeri geldiğinde Tayyip Erdoğan'ın Pınarhisar Cezaevine girdiğinden bahsediyorsunuz, övünüyorsunuz ama bakın, cezası kesinleştikten sonra girdi ve dört ay yattı sadece, cezası kesinleştikten sonra girdi. Aceleniz ne, aceleniz ne? Çünkü siz milyonlardan korkuyorsunuz, milyonların bu pazar günü "Ekrem İmamoğlu Cumhuriyet Halk Partisinin Cumhurbaşkanı adayı olsun." demiş olmasından korkuyorsunuz. 15,5 milyon vatandaşımız, hepsi CHP'li değil ama hepsi istisnasız sizin bu soygun düzeninize karşı erken seçim isteyen, bu adaletsizlikleri kabul etmeyen, bu darbe girişimine isyan eden milyonlar geldi ve Ekrem İmamoğlu'na da demokrasimize de Cumhuriyetimize de ve bir an evvel istediğimiz sandığımıza da sahip çıktı. (CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla hodri meydan diyoruz, hodri meydan, hodri meydan! Gelin, bütün yargılamaları TRT yayınlasın. Sizin o yandaş medyanızın, milyarlarca dolar akıttığınız yandaş medyanızın ürettiği yalanlara maruz kalmasın vatandaşımız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Herkes izlesin, herkes görsün, kamu vicdanı harekete geçsin ve yargılama adil yapılsın ve tutuksuz yapılsın mutlaka.
Sayın Başkan, biz halkımızı sokağa çağırıyoruz çünkü anayasal bir hakkın kullanımı... Anayasa'mıza göre toplantı ve gösteri yürüyüşü bir haktır, şiddet içermemek kaydıyla da yapılabilir ama onu yasaklayanlar, "Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapamazsınız.” diyenler Anayasa’yı ihlal edenlerdir. Buradan uyarıyorum: İçişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı, valiler kanunsuz emir vermektedirler -Cüneyt Bey bunu gayet iyi bilir, birazdan tartışırız Cüneyt Bey, gayet iyi bilir- ve suç işlemektedirler. “Toplantı ve gösteri yürüyüşünü kanuna dayanarak yasakladım.” diyorsunuz, biz gidiyoruz Anayasa Mahkemesine, Anayasa Mahkemesi de sizin kararınızı iptal ediyor ama iki yıl sonra. Atı alan Üsküdar’ı geçiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Dolayısıyla buradaki ayrıntıları uzun uzun tartışırız ama burada kanunsuz emir olduğu ortadadır.
Bir de milyonların alana çıkmasından rahatsız oluyorsunuz çünkü siz demokrasiden korkuyorsunuz, halkın sesinden ürküyorsunuz, Ekrem İmamoğlu adını duyunca bacaklarınız titriyor, bacaklarınız, korkunuz ondandır. (CHP sıralarından alkışlar) Ama bizim yine de alanlarda, sokaklarda anayasal hakkını kullanan vatandaşlarımıza her zaman söylediğimiz, bir kere daha söyleyeceğimiz: Herkes sorumlu davranmak zorundadır, herkes topluma doğru mesaj vermek zorundadır. Biz, barışçıl, polisimize karşı en ufak bir şiddeti tasvip etmeyen ve demokrasinin dışına çıkmayan milyonların yanındayız; siz de orada olmalısınız ama siyasi iktidarın daha önce Gezi protestolarında olduğu gibi kriminalize etmek, değersizleştirmek, terörize etmek, tek tek onları toplamak ve korku salmak sonradan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun toparlayın.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, kusura bakmayın, biraz uzayabilir.
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Bakın, Ayşe Barım’ı on üç yıl sonra aldınız, biliyor musunuz "Gezi" diye? İsmail Saymaz’ı on üç yıl sonra "Gezi" diye alıyorsunuz. Bu niye biliyor musunuz? Bugün sokağa çıkanlara “Bak, biz seni on üç yıl sonra bile alırız, ona göre çık.” diyorsunuz ama milyonlar korkmuyor sizden, korkutamıyorsunuz çünkü artık bilin ki bıçak kemiğe dayanmıştır bu ülkede. (CHP sıralarından alkışlar) Bu halkın yapacağı hiçbir şey kalmadı. (CHP sıralarından alkışlar) Ama yine de bir kez daha... Sayın Genel Başkanımızın sözlerini çok önemsiyorum, bir kez daha bu yüce çatı altında söylemekten de en ufak bir imtina etmeyiz: Sayın Cumhurbaşkanının annesi hepimizin annesidir; ona yapılan küçük bir hakareti bile şiddetle reddederiz ama arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanının annesi var da başkalarının annesi yok mu? (CHP sıralarından alkışlar) Başkalarının annesine söylenirken ne yaptığınızı gündeme getireceğim şimdi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın, buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Atatürk’ün annesine…
MURAT EMİR (Ankara) - Sakın ha sakın anneleri yarıştırdığımızı düşünmeyin yani “O şunu yaptı, bu da bunu yaptı.” diye haklılık çıkartmıyorum; annelere saldırılmaz, annelere laf edilmez, annelerin eli öpülür sadece ama Tuncay Özkan'ın annesi de anneydi; sizin aranızda oturan birisi alenen küfretti, Twitter sayfasında hâlâ duruyor. Ne dediniz? Bakın, tutarlılık budur, o kişiye ne dediğiniz... Ya dediniz, konuştunuz ya da şimdi önünüze bakacaksınız, önünüze bakacaksınız, mahcup olacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Ayrıca, değerli arkadaşlar, bizler siyasetçiyiz; sokaklarda gençler var, kadınlar var; özellikle gençler bizden daha fevri olabilirler. Sorumlu ifadelerde bulunmak zorundayız. Yeri gelmişken ben Sayın Devlet Bahçeli’ye de buradan bir kez daha şifalar dilemek isterim. Siyasetin, siyasetçilerin daha dikkatli konuşmaları, topluma doğru mesaj vermeleri çok önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MURAT EMİR (Ankara) - Ama sizlerin de alana çıkan milyonları, oy veren 15,5 milyon insanı peşinen “Teröristler bunlar, bunlar Vandal -hem de böyle iftiralarla- camiyi kırdılar, kutsalımızı tahrip ettiler.” diyerek suçlamanız doğru değil. Bunlar olmadı, olduysa da sizin kontrolünüzdeki, sizin kontrol etmeniz gereken yerlerde oldu. Dolayısıyla burada ihmal varsa Valiliktedir, kolluktadır ve bunun sorumluları bulunmalıdır ama küçük örneklerden hareketle "Bir yolunu bulalım, muhalefeti dövelim, gençleri 'terörist' diye yaftalayalım ve bu olayları sönümlendirelim." Bu, iş değildir. Bir an evvel yapılması gereken adalete dönmektir, adalete saygılı olmaktır ve milyonların sesine kulak vermektir.
Sabrınız için teşekkür ederim. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
30.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadetinin 16’ncı yıl dönümüne, hayatını kaybeden AK PARTİ Bolu Gerede İlçe Başkanı Mehmet Çongar'a, 21 Mart Nevruz Günü'ne, son günlerde yaşanan olaylarla ilgili süreçlere, Ankara Milletvekili Murat Emir ile Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Akbaşoğlu, özür dile.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bütün milletvekillerimizi hürmetle selamlıyorum.
Bugün, gerçekten vatanımıza aşkla bağlı olan ve vatanımız, milletimiz, devletimiz, bayrağımız, dinimiz için bir dava olarak hayatını vakfetmiş olan ve şehadetinin 16'ncı yıl dönümünde bulunan merhum Muhsin Yazıcıoğlu Başkanımızı rahmetle yâd ediyorum; mekânı cennet, makamı ali olsun.
Aynı şekilde AK PARTİ Bolu Gerede İlçe Başkanımız Mehmet Çongar'ın elim bir trafik kazası sonucunda hayatını kaybettiğini de derin bir teessürle öğrendik, kendisine Allah'tan rahmet ve mağfiret diliyorum; mekânı cennet, makamı ali olsun.
21 Mart Nevruz Günü'nü bütün ülkemizin 81 vilayetinde, milletçe, 85 milyon insanımızla birlikte kutladık ve Sayın Cumhurbaşkanımız da 21 Mart Cuma günü İstanbul'dan Haliç Kongre Merkezinde yapmış oldukları konuşmayla bir teklifte bulundu ve 21 Mart Nevruz Günü'nün, bu yeni günün yeni bir dönemin başlangıcı olarak baharın ve kardeşliğin bayramı olarak kutlanmasını teklif ettiğini kamuoyuyla paylaştı. İnşallah, biz de onu Meclis olarak teklife dönüştürerek bundan sonra 21 Martı resmî bayram günü ilan etmenin girişimlerinde bulunacağız. Aziz ve asil milletimizin tüm fertlerine hayırlı ve uğurlu olsun diyorum.
Şunu ifade etmek isterim ki son günlerde yaşadığımız olaylarla ilgili bütün bu süreçlerin, yaşanılan süreçlerin Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir hukuk devleti vasfıyla yürütüldüğü ve bütün süreçlerin Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza Kanunu ve Anayasa'daki hükümler çerçevesinde cereyan ettiğini, bütün kamuoyunun önünde Meclisten ifade etmek isterim. Dolayısıyla yargı kendi gündemine hâkim olarak, kendi gündemiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin içinden yapılan şikâyetler, itirazlar, kamuoyu önünde tartışılan bilgi, belge ve delillere istinaden daha önce başlatılmış olan hem terör soruşturması hem de yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili bir süreç başlattı ve bununla ilgili olarak da tutuklama kararına kadar giden bir süreci kendi içerisinde ifa etti. Bu konuda, vaktiyle otuz iki yıl önce "İSKİ Gate Skandalı" diye tarihe geçen ve ondan çok daha büyük bir yolsuzluğu ifade eden ve bu konuda delilleri ortaya konulan, iddia edilen ve 25 farklı tanığın da şu anda açık tanık olarak da ortaya koyduğu deliller çerçevesinde yürütülen bir soruşturma var. Dolayısıyla bütün bu süreçler, Cumhuriyet Halk Partisinin kendi içindeki çekişmelerin, çatışmaların ve kimi delillendirmelerin taht ve rant kavgası olarak ortaya konulan yaklaşımların neticesinde Türkiye'nin gündemine gelen hususlardır. Dolayısıyla bunları Cumhurbaşkanımızla, Hükûmetimizle ilişkilendirmek asla ve kata doğru değildir; bunu reddettiğimizi ifade etmek isterim.
Hukuki süreçlerin 19 Mart darbesi olarak nitelendirilmesi doğru değildir, kesinlikle gerçek dışıdır; tam tersine "Hukuki süreçlerde hakikat, gerçek ortaya çıkmasın." diye sokak çağrılarıyla gündem değiştirmeye ve aslında tam da Hükûmete, hakikate, yargının iddialarının görüşülmesini engellemeye dönük bir darbe girişimi olduğu muhakkaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Bir tane belediyenizde usulsüzlük yok değil mi sizin, bir tane yok? Hiçbirinde yok!
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bu konuda hiç kimsenin gerçekleri çarpıtmaması gerekir. Ve bir düşman hukuku uygulandığı ifade edilmektedir.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Gece yarısı ne zorunuz var, günler çuvala mı girdi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bunu şiddetle reddederiz. Bu ancak Türkiye'ye düşman olanların, Türkiye dışından veya Türkiye içinden kavramsallaştırabildikleri bir tanımlama, bir kavramsallaştırmadır. Herkes hukuk önünde eşittir. Bir kimsenin tutuklu veya tutuksuz yargılanması mahkemenin önündeki delillerin takdirine bağlıdır.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Sanayi Bakanlığındaki yolsuzluklarda ne oldu, var mıydı bir karar?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bu konuda tamamen mahkemenin kararlarını beklemek, adalete hesap vermek; adaletin, şeriatın kestiği parmağın acıtmayacağı bilinciyle hareket etmek, milleti de sokaklara davet etmemek gerekir. Adaleti sokaklarda değil hukuk koridorlarında, mahkeme salonlarında aramak gerekir; bunu ifade etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ARSLAN (Eskişehir) - Mahkeme koridorlarına da sokmadınız o gece.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şunu ifade edeyim: Bazı hatırlatmalarda bulunuldu Sayın Cumhurbaşkanımızın belediye başkanlığı dönemiyle ilgili, şu bir gerçektir ki Sayın Cumhurbaşkanımız hırsızlık ve yolsuzluk dosyalarıyla suçlanmadı.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Cumhurbaşkanına gelene kadar yüzlerce yolsuzluk dosyası var, belediyelerinizle ilgili de var, koymuyorsunuz devreye.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Ziya Gökalp'e ait "Minareler süngü, kubbeler miğfer/ Camiler kışlamız, müminler asker/ Bu ilahî ordu dinimi bekler/ Dillerde tevhit Allahu ekber, Allahu ekber" Bu dörtlüğü okuduğu için kodese tıkıldı.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ramazan ayında kul hakkı yiyorsunuz ancak şiirle...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Dolayısıyla yolsuzluk ve hırsızlıkla ilgili bir suçlama da söz konusu değildi.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Kendi içinizdeki hırsızlıklarla ilgili ne yaptınız? "Ankara'yı parsel parsel sattılar." dedik, bir tane soruşturmanız yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Ben de o meydandaydım, o meydanda 100 binler vardı hakikaten; omuz omuzaydım Sayın Recep Tayyip Erdoğan'la, Pınarhisar Cezaevinde de kendisini 2 kere ziyaret ettim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Taşkesenlioğlu nerede? Size gelince hukuk işlemiyor nedense.
BAŞKAN - Buyurun toparlayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bütün bu süreçleri başından itibaren ben de yaşadım.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - 1.200 müfettiş incelemesi yapıldı bugüne kadar, hiçbir şey çıkmadı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bir cuma günü, Fatih'te, cuma namazı sonrası sessiz ve sakin bir şekilde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı Pınarhisar'a uhuletle ve suhuletle ve selametle yolcu ettik.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Yirmi yıldır hep aynı şeyi söylüyorsunuz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bir kişinin burnu kırılmadı, bir polise saldırılmadı, bir cam kırılmadı, hiçbir şekilde Vandalizme bulaşılmadı ve hukukun kararına saygılı bir şekilde mücadele devam etti. "Bu şarkı burada bitmez." denildi. "Muhtar bile olamaz." derken Başbakan oldu.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Çünkü yargı bağımsızdı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Cumhurbaşkanı oldu, devrimci bir lider olarak Türkiye'yi ayağa kaldırdı elhamdülillah! (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
Şunu ifade edeceğim: Sayın Cumhurbaşkanımıza...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Yargı tek taraflı işlemez, siz de hukukçusunuz; yargı hep tek taraflı işliyor nedense.
BAŞKAN - Evet, toparlayalım Sayın Akbaşoğlu.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Cumhurbaşkanımızın annesine, merhume Tenzile Erdoğan Hanımefendi'ye dün Saraçhane'de yapılan hakaretlerin hesabı mutlaka sorulacaktır.
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Dilek İmamoğlu'na neler söylendi.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Dilek Hanım'a hakaret eden Gökçek'i ne yapacaksınız?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Ve bu konuda "Cennet annelerin ayakları altındadır."
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Jeliboncuya söyleyecek bir lafınız var mı? Jeliboncuya selam söyleyecek misiniz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Ne Tenzile annemize ne bir başka vatandaşımızın annesine hakaret edilemez, küfredilemez; bu konuda hiçbir şekilde bunun yanında durulamaz.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Başkasının eşine söylenebilir mi?
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Kimse durmaz zaten.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bu konuda hiç kimse haddini aşmasın, sabrımızı taşırmasın. (CHP sıralarından gürültüler)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Jeliboncuya söyleyecek lafınız var mı?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bu konuda milletimizin kırmızı çizgilerine kimse dokunmasın.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Jeliboncuya lafın var mı, jeliboncuya söyleyecek lafın var mı?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Hukuk önünde, hep beraber, gelin, demokrasiyi işleterek, sokaklarda Vandalizmi ortadan kaldırarak hukuk önünde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Kişiye özel hukuk uyguluyorsunuz.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - İkiyüzlüsünüz; bir tane laf söyleyin Dilek Hanım'la ilgili ya, bir tane eleştiri yapın; ikiyüzlülüktür bu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - "Bütün annelere" dedim.
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, onuncu dakikadayız.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Tamam, son.
BAŞKAN - Bunu toparlayın, oldu mu?
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Çifte standart, her konuda çifte standart!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şunu ifade ediyorum: Bakın, siyasi olarak Meclis tartışma yeridir. Birbirimize şiddete başvurmadan ve hakaret etmeden...
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Kimse şiddete başvurmuyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - ...her türlü fikrin konuşulduğu yer, siyasi müzakere yeri Meclistir. Sokaklar, demokrasinin mitingleriyle meşru zemin içerisinde toplanılan...
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Kim gayrimeşru davranıyor? Hepsi meşru.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - ...gösterilerin yapıldığı yerdir; Vandalizme geçit verilemez.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Kimse Vandalizm yapmıyor. Günlerdir çocuklara TOMA'yla su sıktırdınız, gözlerine gaz sıktırdınız; Vandalizmi siz yapıyorsunuz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sokaklar harekete geçirilip polislerimizin, vatandaşlarımızın beden bütünlüğüne, mallarına zarar verilemez; bu, tasvip edilemez.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Elinde Türk bayrağı olan, Andımız'ı okuyan çocuklar mı Vandal?
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Yerde sürüklediniz, kızları saçından yerlerde sürüklediniz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şunu ifade etmek isterim: Herkes için masumiyet karinesi esastır, bu da yargılama sonucunda ortaya çıkacaktır.
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Canlı yayınlayın, canlı; TRT canlı yayınlasın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şu da bir gerçektir ki hırsızlık ve yolsuzlukla da kahraman olunamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bunun da yargılamayla neticelenmesi hepimiz için asıldır.
Bu noktada bunu gözetmemiz gerektiğini yüce Meclisin takdirine sunuyor, her birinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Zehra Taşkesenlioğlu'yla ilgili ne yaptınız, milletvekiliydi? Ne yapıldı? Bir tane soruşturma yok.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Emir, buyurun.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Sanayi Bakanı ne oldu, Sanayi Bakanı? Sanayi Bakanı ne oldu? Bakır madenleri olan hanımefendi milletvekilinize ne oldu? Hiç biri yargılanmadı.
BAŞKAN - Ya, Sayın Şevkin, sen çalışkan, üreterek siyaset yapan birisisin. Sayın Şevkin, laf atma ya.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ama burnumuza geldi, buramıza geldi Sayın Başkan ya. Bu kadar umutsuzluk olmaz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Atma, atma.
Sayın Emir, buyurun.
31.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, gözaltına alınan gazetecilerin tutuklanmasına ve Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, demokrasimize ağır bir saldırı olabilecek, halkımızın haber alma hakkına ve dolayısıyla demokrasimize ağır bir saldırı haberi aldık. Gözaltına alınan gazetecilerin tamamının tutuklandığı bilgisi geldi şimdi, 11 gazetecimiz tutuklanmış. Suçları ne? Suçları gazetecilik yapmak. Hatta bunların bir kısmı foto muhabiri, kameraman yani ellerinde mikrofon dahi yok. Ama niye yapılıyor bunlar? Çünkü alanlardaki, meydanlardaki tepkinin, milletin diğer kalan bölümünden, diğer halkın gözünden kaçırılması gerekiyor; A Haber'de, Sabah'ta ve buna benzer yandaş medyada bunların duyulmaması lazım, görülmemesi lazım. Orayı sansürlüyorlar ama sosyal medyada, muhalif sayılabilecek tek tük medyada bile görüntülere razı değiller.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
MURAT EMİR (Ankara) - Bunun için sansür uyguluyorlar. Gazetecileri, foto muhabirlerini bile gözaltına alıp tutuklayacak kadar korkuyorlar. Halkın haber alma hürriyetini kaldırıyorlar ortadan, sonra da "Hukuk devletiyiz, bağımsız yargı." diyorlar.
Sayın Akbaşoğlu'nun ben Türkiye'de yaşayıp yaşamadığından bile emin değilim anlattıklarını dinleyince. Tek tek anlatalım.
Bir defa, Sayın Başkan, Dilek İmamoğlu hakkında, başta Melih Gökçek olmak üzere size yakın trollerin ifadeleri oldu. Onlarla ilgili bir söz dahi söylememişken... Siz tutarsızsınız, ikiyüzlüsünüz ve anneler arasında ayırım yapıyorsunuz demek ki. (CHP sıralarından alkışlar) Anneleri yarıştırmayın. Kalkın, delikanlı gibi, biz Cumhurbaşkanımızın annesi için ne dediysek aynısını, hiç olmazsa aynısını söyleyin ama yapamıyorsunuz çünkü ikiyüzlüsünüz, çünkü ikiyüzlüsünüz. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Emir.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Akbaşoğlu, sözünüzü sürekli Cumhurbaşkanına getiriyorsunuz ve sizin nerede olduğunuzu anlatıyorsunuz. Ne gerek var bunlara? Ne gerek var? "Ben de oradaydım. İki defa cezaevine gittim falan..." Hayırdır, grup seçimleri mi yaklaştı; ne oluyoruz ne oluyoruz?
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - O işler sizde öyle oluyor, bizde öyle olmuyor.
MURAT EMİR (Ankara) - Artı, geçmişe bu kadar gitme meraklısısınız ya...
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - O işler sizde oluyor öyle. Sizin seçimleriniz bütün ülkeyi karıştırıyor, bizde bir şey olmuyor.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Doğru, sizde seçim olmuyor. Doğru, sizde seçim olmuyor, atama oluyor.
MURAT EMİR (Ankara) - ...Cumhurbaşkanı bu yolculuğa bir yüzükle çıkmamış mıydı? Bir yüzükle çıktı Cumhurbaşkanı, bir yüzükle.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Sizde seçim olmadığı için, doğru.
MURAT EMİR (Ankara) - Şimdi, nerelerde? Hadi araştıralım, var mı cesaretiniz? Yapamazsınız çünkü yolsuzluğu siz yaparsınız ama sürekli suçlarsınız ve sürekli millî iradeye, halkın iradesine saldırırsınız.
HALUK İPEK (Amasya) - Kendinizi anlattınız.
MEHMET DEMİR (Kütahya) - Kişi bilir kendisi gibi.
MURAT EMİR (Ankara) - Bakın, Zehra Taşkesenlioğlu, herkes gördü, itirafları var, ifadesi alınmadı.
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - Önce "coin"lerle delegeleri bir anlatın burada ya! Delegelerle "coin"leri bir anlatın önce.
MURAT EMİR (Ankara) - İfadesi dahi alınmadı, 213 suç duyurusunun hiçbiri dikkate alınmadı ve hiçbir şey olmamış gibi yapılıyor ve siz sonra dönüyorsunuz "bağımsız yargı" "hukuk devleti" falan diyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Emir, toparlayalım buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sabrınızı zorlamayacağım. Bakın, Türkiye şu anda fiilen OHAL rejimine tabidir, OHAL! Neden? Gazetecileri haber yaptı diye tutukluyorsunuz, kameramanı görüntü çekti diye tutukluyorsunuz; halkın ifade alma özgürlüğünü sınırlıyorsunuz ve RTÜK Başkanı bir ön sansür uyguluyor. RTÜK Başkanı yasadan kaynaklanmayan bir yetkiyi kullanıyor ve tehdit ediyor, "Kapatacağım sizi, yayın yapmayacaksınız." diyor. Açık yayınlar yani açıkça deklare ettiği bir şey. OHAL'de miyiz?
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Siz tehdit ediyorsunuz insanları boykot yapacağız diye. Tehdidi yapan sizsiniz.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Biz tüketimden gelen hakkımızı kullanıyoruz.
MURAT EMİR (Ankara) - Vali diyor ki: "Şehre giriş çıkışları sınırladım." OHAL'de miyiz? Ve baktığınız zaman seyahat özgürlüğü kalkmış, toplantı ve gösteri yürüyüşü askıya alınmış. "Vandallar" diye suçluyorsunuz. Ya, siz Türkiye' de yaşamıyor musunuz? Bir kişinin daha burnu kanamadı şükür ki. Bir kişinin burnu kanamadı.
HALUK İPEK (Amasya) - O kadar polis...
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - Polis kişi değil mi ya? Polis kişi değil mi, insan değil mi polis ya? Adamın bacağı yandı.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Polis de bizim evladımız.
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - Görüyoruz, görüyoruz, nasıl yönlendirdiğinizi görüyoruz insanları.
MURAT EMİR (Ankara) - Ortada bir şey yok. Siz yaptırmazsanız bir şey olmayacak, hiç merak etmeyin. Halk demokratik hakkını kullanıyor, demokratik hakkını. Alışacaksınız bunlara. Türkiye'yi OHAL rejimine, sıkı yönetime savuramayacaksınız.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Polis de bizim evladımız; geçin onları, geçin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Turhan Bey de bir şey söyleyebilir, hepsine cevap verirsin.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Bu ucuz politikaları geçin, boş verin; polis de bizim evladımız.
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - Ucuz politikayı siz yaparsınız, burası yapmaz, siz yaparsınız. Ucuz politika sizin işiniz.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ya, bırakın Allah'ınızı severseniz! Siz vicdanınızda nereye sığdırıyorsunuz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şöyle efendim: Ben müsaadenizle...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
Bak, Grup Başkan Vekilleri de söz istediler...
32.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şunu ifade edeyim: Sayın Emir, kafasında bir önyargıyla, efendim, hemen yapıştıracağı yaftayı bulmuş "İkiyüzlüsünüz." diyecek, onun altyapısının gerekçelerini gerçeklikten kopuk olarak ortaya koyacak.
MURAT EMİR (Ankara) - Dilek İmamoğlu için bir cümle söyle, ben sözümü geri alacağım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şöyle: Sayın Çömez "Sizden orada olan var mıydı?" diye...
MURAT EMİR (Ankara) - Dilek İmamoğlu için bir cümle söyle sözümü geri alacağım; bir cümle, hadi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Tutanaklara bakarsanız, ben oradaydım, "Orada var mı?" dedi.
MURAT EMİR (Ankara) - Dilek İmamoğlu için bir cümle söylesin, sözümü geri alacağım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bak, bütün anneler için söyledim.
Tutanaklara bakın.
MURAT EMİR (Ankara) - "Dilek İmamoğlu" niye diyemiyorsun? "Dilek İmamoğlu" desin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, Sayın Başkan; bakın, ne diyorum?
MURAT EMİR (Ankara) - Diyemezsin, diyemezsin.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Adını niye anmıyorsun? Adını, soyadını bile ağzınıza almaktan korkuyorsunuz. İmamoğlu'ndan bu kadar mı korkuyorsunuz ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sizi tutanaklara bakmaya davet ediyorum. Kim doğru söylüyorsa istifa etmeye hazır mısınız?
MURAT EMİR (Ankara) - "Dilek İmamoğlu" de, Dilek İmamoğlu'na yapılan yanlışları...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Hazır mısınız istifa etmeye!
Bakın, ben açıkça bütün kamuoyunun önünde söylüyorum, kim doğru söylüyorsa... (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Şimdi ne yapacağız böyle?
Buyurun, tamamlayın.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Başkanım, "İmamoğlu" demekten korkuyorlar da ondan diyemiyorlar!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, bakın, yalan bir bilgiyi değil doğru bir bilgiyi vereyim.
BAŞKAN - Ya, onar dakika konuştu Grup Başkan Vekilleri...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şişli'de kayyımının ilk icraat olarak kent lokantalarını kapattığı bilgisi yalandır, doğru değildir.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Fotoğraflara bakın, fotoğraflara...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Her konuda böyle yalan yanlış kamuoyunu yalana sevk etmek doğru değildir. (CHP sıralarından gürültüler)
Şunu söyleyeyim: 123 polisimiz yaralanmıştır bu gösterilerde. Baltayla kanı akıtılmıştır polislerimizin ve asitler atılmıştır kıyafetlerine. (CHP sıralarından gürültüler) Ve Vandalizmi övmek hiçbir siyasetçinin hakkı da haddi de olamaz, gerçekleri çarpıtmayın.
Boykota davet eden, Türkiye'yi ekonomik çalkantıya davet eden sizsiniz. Bütün Türkiye'nin markalarını...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, son bir dakika, toparlayın.
Grup başkan vekillerinin bir milletvekilinden fazla bir hakkı yok Mecliste. Grup başkan vekillerine saygı duyuyoruz, bu saygıyı istismar etmeyelim. Size cevap değil; onar dakika, on beşer dakika Grup Başkan Vekilleri konuşursa nasıl yapacağız biz? Size cevap olsun diye söylemiyorum.
Buyurun, toparlayın.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şunu söylüyorum: Bakın, Gazze'de insanlar ölüyor, şehit oluyor Filistinliler. Filistin'le ilgili boykot çağrılarına destek vermeniz gerekirken Türkiye'nin kendi içindeki markalarla ilgili... (CHP sıralarından gürültüler)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Ticaret yapmaya devam ediyorsunuz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - ...kendi markalarıyla ilgili böyle bir cadılaştırıcı ve hedef gösterici yaklaşımların yanlış olduğunu, doğru olmadığını, bunun Türkiye'ye büyük bir zararı olduğunu, Türkiye'nin aleyhine çalışmak olduğunu ifade ediyorum.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - BOP eş başkanı kim?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Türkiye'nin ekonomik dalgalanmasına da sizin bu Vandalizminiz, sokaklara çağrınız, sokakları karıştırmanız sebebiyet vermiştir.
Tutuklu veya tutuksuz yargılama takdiri tamamen yargının kendi takdiridir. Bu konuda yargıya baskı ve tehditte bulunmak, emir vermek kimsenin haddi ve hakkı değildir.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Sayın Cumhurbaşkanına söyleyin o zaman bunu, talimatı o verdi.
BAŞKAN - Sayın Çömez, buyurun
33.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, tutuklanan gazetecilere ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, demokrasi için sandık şart, sandık olmazsa demokrasi olmaz ancak sadece sandık yeterli değildir demokrasi için; sandığa giden oyların, o sürecin, hakkaniyetli ve adil olmasıdır ama bu da yetmez, Türkiye'de demokrasinin tesis edilmesi için özgürlüklerin olması lazım; basın özgürlüğü olması lazım, akademi özgürlüğü, üniversite özgürlüğü olması lazım, sivil toplum örgütlerinin güçlü ve bağımsız olması lazım, siyasetin finansmanının şeffaf ve denetlenebilir olması lazım.
Bakın, günlerdir devam eden sokak gösterileri var ve bu sokak gösterilerini görüntüleyen ve bunları haber yapan 11 gazeteci az önce tutuklandılar. Bir daha söylüyorum: 11 gazeteci az önce tutuklandı. İlginç olan ne biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bunların birçoğu foto muhabiri ve görüntü alan gazeteciler. Tutuklamak yetmedi, aynı zamanda, evlerinde ve ofislerinde bulunan bütün dijital materyallere ve görüntülere el kondu. Bu, aynı zamanda onların hakkının, hukukunun çiğnenmesi değil öte yandan milletin haber alma özgürlüğünün de ihlal edilmesidir. Neden korkuyorsunuz? Sokaklarda yaşananların kamuoyu tarafından bilinmesinden mi korkuyorsunuz? Bu görüntülerin bizler tarafından görülmesinden mi korkuyorsunuz? Hangi devirde yaşıyoruz Allah aşkına! 11 gazeteciyi tutuklamak nedir? Böyle bir düzen Türkiye'ye yakışıyor mu? Böyle bir uygulama, böyle bir ceberut tavır, gazetecilere varıncaya kadar bu uygulama yakışıyor mu Türkiye'ye? Korkmayın diyorum, korkmayın; milletten korkmayın, milletin haber alma özgürlüğünden korkmayın, gerçeklerin duyulmasından, gerçeklerin bilinmesinden korkmayın diyorum.
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, buyurun.
34.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, tutuklanan gazetecilere ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakın, öyle büyük bir hukuksuzluk içerisinde yaşıyoruz ki Sayın Murat Emir söze başladığında 10'du, Sayın Çömez konuştuğunda 11 gazeteci, sıra bana gelinceye kadar toplam sayı 16 oldu.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Çok hızlı ilerliyor, çok hızlı gitmiş.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Evet, öyle.
16 gazeteci şu anda tutuklandı, neden? Sokaktaki eylemleri takip ettikleri için. Bize, burada oturanlara, evinde oturanlara, başka yerde yaşayan insanlara, halkımıza haber alma hakkı gereği gerçeğe ulaştırdıkları için. En kötüsü ne? AKP bu gerçekten rahatsız olduğu için; AKP sokaktaki halkın itirazının, demokrasi mücadelesinin görünür kılınmasını istemediği için haksız, hukuksuz bir şekilde tutuklandılar.
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Demokrasi mücadelesi sandıkta olur.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Getirin sandığı!
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Sandığın seçtiği lideri de tanımak zorundasın!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bir dinleyin.
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Sandıkta kazandığını sokakta kaybettiremezsin!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, bu ne demek biliyor musunuz Sayın Başkan? Bu tam bir...
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Milletin iradesine saygı duymak zorundasınız! Eski Türkiye yok. Hiç kimsenin de suç işleme özgürlüğü yok!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Akbaşoğlu, susturacak mısınız?
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Belediye başkanları tombaladan mı çıktı hanımefendi? Hanımefendi, belediye başkanları tombaladan mı çıktı? Onlar seçimle gelmedi mi?
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, devam edin.
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Gelip bize demokrasiden bahsediyorsunuz!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, bu gerçeğe bile tahammül edemiyorlar.
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Hem siyaseti saymıyorsunuz, sokağa çıkıp bağırarak bunu yok etmeye çalıştığınızı düşünüp bir de demokrasiden... Gidin, önce demokrasi nedir onu anlayın ya!
(CHP sıralarından "Korkuyor!" sesleri, gürültüler)
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Neyden korkacağım, sizden korkan sizin gibi olsun! Halkın seçtiği lider başta zaten.
PERİHAN KOCA (Mersin) - Halktan kork, halktan!
(CHP sıralarından "Halktan korkuyorsunuz, halktan!" sesleri, gürültüler)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Bizim gibi olamazsın, bizim gibi olamazsın!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, her şeyi yapıp bir de gerçekten zeytinyağı gibi üste çıkıyorlar. Haksızlar, hukuksuzlar; gazeteciyi tutukluyorlar, baro başkanlarını tutukluyorlar, avukatları tutukluyorlar, kadınları tutukluyorlar ve bunu gelip bize burada demokrasi masalı diye anlatmaya çalışıyorlar. Biz, bu "demokrasi"nin içinde yokuz, biz bunun karşısındayız. Demokrasi mücadelesini yükselteceğiz.
ŞENGÜL KARSLI (İstanbul) - Demokrasinin ne olduğunu git biraz öğren de gel!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Buradan alanda olan ve haber takibi yapan bütün basın emekçilerini de selamlıyoruz; DEM PARTİ olarak onların yanındayız, hakikatin yanındayız, halkın haber alma hakkını sonuna kadar savunacağız. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - AKP'liler seçilince halk, başka partiler seçilince tombala öyle mi yani!
BAŞKAN - Sayın Emir, gündeme girmemize de fırsat sağlayalım, buyurun.
35.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Çok kısa, suistimal etmeyeceğim Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Akbaşoğlu'nun, bir kez daha Genel Kurul salonunda ortaya çıktı ki "tüm annelerimiz" diyerek Dilek İmamoğlu'nun adını veremediği herkesin malumudur; diyememiştir, tutanaklar da bunu gösteriyor. Oysa Dilek İmamoğlu, orada kadın ve eş sıfatıyla o kelimelere maruz bırakıldı yoksa annelik üzerinden değil. Dolayısıyla siz bunu yapamıyorsunuz, ikiyüzlüsünüz. Kendi annenize yapılmasını, kendi eşinize yapılmasını kabullenemeyeceğiniz bir şeyi başkasının eşine yapıyorsunuz, yapana da diyecek kadar cesaretiniz ve delikanlılığınız yok sizin; bu birincisi. (CHP sıralarından alkışlar)
İkincisi: Kent Lokantası... Ya, Kent Lokantasını kapattınız, gazeteciler gitti, hemen gittiler, baktılar ama sonra baktınız ki iş olmayacak, apar topar dezenformasyonu çalıştırdınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Yalan, yalan!
BAŞKAN - Buyurun, toparlayalım.
MURAT EMİR (Ankara) - Resimler var, açıklamalar var yani siz burada suçüstü yakalandınız, şimdi de temizlemeye çalışıyorsunuz; her zamanki tutumunuz.
"Filistin" diyor. Ya, niye bu konuyu açıyorsunuz? Uzatırız. Bakın, "Filistin" deyince siz susacaksınız, önünüze bakacaksınız, yüzünüz kızaracak, yüzünüz. (CHP sıralarından alkışlar)
ABDULKADİR EMİN ÖNEN (Şanlıurfa) - Sen susacaksın, sen.
MURAT EMİR (Ankara) - Filistin'e bomba atan uçakların jet yakıtı hâlâ Türkiye üzerinden gidiyor, hâlâ gidiyor; çelik gönderiyorsunuz, savaş malzemesi gönderiyorsunuz.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Ya, bırak, yalan söylüyorsun! Ne savaş malzemesi! Yalan söylüyor.
MURAT EMİR (Ankara) - Bir gram protesto yapamadınız, hâlâ Kocaeli Belediyesi Coca-Cola reklamı veriyor. Utanın ya! Önünüze bakın, susun! Siz kim Filistin kim, siz kim Gazze mücadelesi kim! Önünüze bakacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) - Hadi oradan!
MURAT EMİR (Ankara) - Sabaha kadar konuşuruz, sabaha kadar.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Kayıtlara geçin, yalan söylüyor.
MURAT EMİR (Ankara) - Suçunuzu bastıracaksınız diye gazetecileri susturun, gazetecileri tutuklayın, alana çıkanlara "terörist" deyin, ufak tefek olayları "Vandallık" diye etiketleyin, sonra gelin, burada hukuk devleti, demokrasi naraları atın; buna kargalar bile güler. Uzatırsanız aynen devam edeceğiz.
BAŞKAN - Mehmet Emin Bey, buyurun.
36.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, tutuklanan gazetecilere ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Gazetecilerin tutuklanması gerçekten birçok açıdan vahim bir tabloya işaret ediyor. Gazetecilerin görevi toplumun haber alma hakkını objektif bir şekilde kullandırabilmektir. Eğer bir gazeteci bu görevini yaparken meslek ilkelerine aykırı hareket ediyorsa bu ancak yine toplum tarafından kınanabilecek, meslek örgütleri tarafından eleştirilebilecek bir durumdur. Gazetecilik görevinin kendisinin kriminalize edilmesi kabul edilemez. Sahada olan biteni görüntülemekten ve izleyicilere aktarmaktan ibaret olan bir faaliyetin suç olarak tanımlanması ise düşünülemez. Bu zannediyorum müneccimlerin tutuklanmasından sonra yakın dönemin en vahim olaylarından biri olarak kayda geçmiştir, geçecektir.
Sayın Başkanım, gazetecilerin zor şartlar altında yürüttükleri göreve karşı aslında karşımızda büyük bir İletişim Başkanlığı ağı var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun toparlayın.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Bugün İletişim Başkanlığının bir talimatıyla canlı yayınlara başlayanlar, canlı yayını kesenler, aynı gün, aynı ortak manşetlerle ortaya çıkan büyük medya ağına karşı bağımsız, küçük mecralarda ve özgürce görevini yapmaya çalışan gazetecilerin tutuklanmış olması aslında bu medya düzeninin ne kadar kırılgan olduğunu gösterir. Eğer bu gazeteciler toplumu yanlış bilgilendiriyorlarsa neredeyse 1'e 100 mesabesinde güçlü, kendi kontrolünüzde olan medya unsurlarıyla bu yanlışları deşifre edebilirsiniz, afişe edebilirsiniz ama sadece gözünün ve elinde taşıdığı cihazın yani bir merceğin görmüş olduğu bir fotoğrafı kamuoyuna servis ettiği için bir gazetecinin tutuklanması kabul edilemez. 2002 yılındaki medya düzenini hatırlatıyoruz. Bugünkü medya düzenine bakıyoruz ve yirmi iki yıl aradan sonra yaşananların gerçekten AK PARTİ'nin çıkış iddiasıyla ne kadar örtüştüğünü soruyoruz.
BAŞKAN - Sataşmaya meydan vermeden, buyurun.
37.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ile Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Biz terörsüz Türkiye ve temiz Türkiye diyoruz. Bu konuyla ilgili yargı kendi işini yapıyor, kendi süreçlerini -kamuoyunun nezdinde- gerektiği yerde açıklamalarla, duyurularla bu konuda kamuoyunu da bilgilendiriyor.
İddianame hazırlanacak ve yargılama safhasıyla bütün bu iddianame kamuoyuna aleniyet kazandırılacak.
MURAT EMİR (Ankara) - TRT'yi açalım, TRT'ye bir şey söyle.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bu konuda herkes adaletin tecelli etmesi için yargıya yardımcı olmalı.
MURAT EMİR (Ankara) - TRT'ye bir şey söyle, TRT'ye.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Yargıyı töhmet altında bırakıcı, tehditlerle onları köşeye sıkıştırmaya dönük yaklaşımlarda asla bulunmamalıdır.
Biraz evvel de ifade ettim, hem Tenzile Erdoğan annemize hem de bütün annelere böyle bir hakaretin yapılamayacağını...
GÜLCAN KIŞ (Mersin) - Ya, Dilek İmamoğlu...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - ...hâlâ çarpıtmaya girişmek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLCAN KIŞ (Mersin) - Ne oluyor? Suç mu işlemiş oluyorsunuz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Ya, söylediniz Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bitiriyorum, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun ama gündeme geçmemiz lazım, en çok da sizin gündemi hazırlamanız lazım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Hâlâ bu işleri çarpıtmaya yöneltmek, bu gerçekleri ters yüz etmektir. Bu konuda kamuoyunda da açıklandığı üzere hiçbir şekilde Şişli'deki kent lokantası kapatılmamıştır.
Şunu ifade edeceğim: Bizim utanacak bir işimiz yok. Utanılacak olan iş yapanlar yargıya hesap vermesi gerekenlerdir diyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) - TRT'ye bir şey söylesene ya, TRT'ye bir şey söyle.
BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
YENİ YOL Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ tarafından, yerel yönetimlere ve idarecilerine yönelik olarak yürütülen yargı süreçlerinde yaşanan "mensubiyete göre yargı" algısı başta olmak üzere yargı erkine güven kaybına neden olan uygulamaların sebebi ve alınacak yasal ve idari önlemlerin tespiti amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
25/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 25/3/2025 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Mehmet Emin Ekmen |
|
| Mersin |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
Muğla Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Selçuk Özdağ tarafından, yerel yönetimlere ve idarecilerine yönelik yürütülen yargı süreçlerinde yaşanan "mensubiyete göre yargı" algısı başta olmak üzere yargı erkine güven kaybına neden olan uygulamaların sebebi ve alınacak yasal ve idari önlemlerin tespiti amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergemizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 25/3/2025 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere YENİ YOL Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ.
Buyurun Sayın Özdağ. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerimiz üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün ülkemiz maalesef otoriter bir zihniyetin esiri altındadır. 2017 Anayasa değişikliğinin ardından 2018 Cumhurbaşkanlığı sisteminin tesis edilmesiyle bu yapı ete kemiğe bürünmüştür. Bu zihniyet, kurduğu sisteme itiraz eden herkesi adım adım, aşama aşama enterne ediyor. RTÜK eliyle, Basın İlan Kurumu eliyle, İletişim Başkanlığı eliyle, güya dezenformasyon yasası yani internet yasasıyla, Devlet Denetleme Kurulu Kanunu'yla, ceza yasalarıyla ve nihayet -tabutun son çivisi dediğim- Siber Güvenlik Yasası'yla ve etki ajanlığı da arkadan geliyor -yakında gelecek zaten- hepsi beraber, tabutun son çivisi de böylece çakılmış olacak. Siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler, sosyal medya paylaşımı yapan sıradan insanlar hatta uzatılan mikrofona fikrini söyleyen vatandaşlar da nasibini almaktadır.
Biraz önce de yine bu Sayın Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasını ve ardından da tutuklanmasını müteakiben devam eden Türkiye'deki protestoları gündeme getiren, Türkiye'deki bu olayları millete yani kamuoyuna takdim eden gazetecilerin, fotoğrafçıların, iletişimcilerin de tutuklandıklarını görüyoruz. Bu doğru bir şey değil, gazeteciler tutuksuz yargılanmalıdır. Daha önce bu sıralarda otururken "Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılsın." denildiği zaman ve o zaman Cumhuriyet Halk Partisi de "Kaldırılsın." diyordu, HDP de "Kaldırılsın." diyordu, Adalet ve Kalkınma Partisi de "Kaldırılsın." diyerek ona teşne olmuştu; şunu söylemiştim o zaman, burada söylemiştim hem de "Hayır, kaldırılmasın." demiştim. "Milletvekilleri suç işlesin mi? İşleyebilirler ama işlerlerse milletvekilleri dokunulmazlık süreci bittikten sonra yani milletvekilliği süreci bittikten sonra yargılanabilirler çünkü bizde zaman aşımı yoktur." diye söylemiştim. Şimdi de yine söylüyorum: Bakın, bu gazetecileri tutuklamayın, gazetecilik görevlerini yapsınlar, televizyonları kapatmayın ve aynı zamanda gazeteleri kapatmayın ki bunlar faaliyetlerini sürdürsünler. Yarın beraat ettikleri zaman telafisi mümkün olmayan zararlar ortaya çıkıyor ve ardından da Türkiye ciddi şekilde yurt dışında da itibar kaybediyor hem iletişim özgürlüğü noktasında hem basın özgürlüğü noktasında hem de ifade özgürlüğü noktasında, fikir özgürlüğü noktasında ciddi problemlerle karşılaşıyor.
Değerli milletvekilleri, peki, biraz önce burada diyorsunuz ki yargıyla ilgili "Yargı gereğini yapacak." Nasıl bir yargı? Söyleyeyim size nasıl bir yargı olduğunu Allah aşkına. Bu yargının yani Themis tanrıçasının gözleri kapalı, değil mi? Kapalı mı Allah aşkına? Bu, etnisiteye göre değişiyor; bu, mezhebe göre değişiyor; bu, partiye göre değişiyor; bu, zenginliğe göre değişiyor veyahut da bu, itibara göre, oy potansiyeline göre de değişiyor. Değişmiyor mu Allah aşkına? Değişiyor. Gelin, bu Themis'in, Themis tanrıçasının gözlerini kapatalım. Bakın, size örnekler verirsem kızmayın bana. Gelin, bir imar yasasını hep beraber çıkaralım burada. Gelin, bir siyasi ahlak yasasını hep beraber çıkaralım burada. Gelin, yolsuzluğu ve hırsızlığı önleme yasasını çıkaralım burada. Ve hepinize sesleniyorum, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine sesleniyorum, diyorum ki: Nereden buldun kanununu niye kaldırdınız? Gelin, yeniden o kanunu koyalım; yurt dışına gitmiş olan paralar rüşvet paraları mı, kara paralar mı veyahut da birilerinin iltimas paraları mı, irtikâp paraları mı, mafyanın parası mı? Neyin parası bu? Birilerinin başkalarına nüfuz ticareti parası mı? Gelin, bu nereden buldun kanununu yeniden getirelim ve bu kanunu yeniden yürürlüğe koyalım ki herkes mal varlığını başına bir iş geldiği zaman rahatlıkla söyleyebilsin. Nereden buldun kanunundan önce, bütün milletvekilleri mal varlığımızı buraya, Meclise veriyoruz değil mi? Meclis Başkanlığında kapalı duruyor. Niye duruyor? Durmasın ya! Ben buradan Hazine ve Maliye Bakanına sesleniyorum: Gelin, bizim vermiş olduğumuz bütün vergilerle ilgili açın bu sayfaları görelim ya, kimin neyi varsa, hangi vergiyi vermişse görelim. Gelin, vallahi billahi şöyle yapmayalım: "Tencere dibin kara, seninki benden kara" demeyelim. Gelin, vallahi böyle yürümez. Ve geldiğiniz nokta aynı, dönüp dolaşıp gittiğiniz nokta 2002 yılının başlangıcı olur. Bunu sadece sizin için söylemiyorum, yarın Cumhuriyet Halk Partisi iktidara gelse veya Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Saadet, İYİ Parti, MHP, DEM PARTİ iktidara gelse, aynısını yapacaksak niye siyaset yapıyoruz? Bu Avrupa Birliği çok rahat bir şekilde bunların üstesinden gelmedi mi? Geldi.
Ekrem İmamoğlu'yla ilgili diyorsunuz ki... Bakın, bununla ilgili de tutuklanmadan çok rahat bu işler yürütülebilirdi ama yürütmediniz. İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin raporları üzerinden yürütebilirdiniz ve ardından da cumhuriyet savcıları çok rahat bir şekilde soruşturmanın selameti açısından gelip bunu görevden alabilirdi ve maaşını alırdı, oraya çok rahat bir şekilde kayyum da atayabilirdiniz veya bir başkan yardımcısı vekâleten bu işi yürütebilirdi. Gelin, bunları demokratik olarak yapalım. Aynı işlemi niye bir bakan için yapmadınız? 17-25 Aralık olduğunda ben o zaman onların Yüce Divana gitmesi için oy kullandım burada, oy kullandım. Niye? Beni arkadaşlarım ayakkabı kutularıyla karşıladılar, beni hesap makineleriyle karşıladılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Ve dedim ki ben burada: Gelin, bunları Yüce Divana gönderelim. Eğer aklanırlarsa, gelirlerse mesele kalmaz, aklanmazlarsa siz bunları defedersiniz ve temiz bir parti olarak, AK PARTİ olarak kalırsınız. Bana dedi ki arkadaşlar: "O Anayasa Mahkemesi üyeleri kimlerden müteşekkil?" Ya, kimlerden müteşekkildi Allah aşkına ya? Bütün dünyaya açtığınız zaman kim yanlış yapabilir ki? Yapamaz arkadaşlar, yapmaları mümkün değil ama görüyorum ki iktidar partisi, bakanlarına bir şey yapmıyor, belediye başkanlarına bir şey yapmıyor. Vallahi elimde belgeler var, bir tanesini söyleyeyim: Ayhan Sefer Üstün'le beraber bir bakanın oğlu bir bankadan bir şeyler yapmıştı. Aradık, Başbakana söyledik, daha sonra gelen Binali Yıldırım'a söyledik; o para gitti arkadaşlar, gitti, savcı bir işlem yapamadı. Gelin, böyle bir Türkiye istemiyoruz. Hani "temiz eller" diyorsunuz ya, temiz eller operasyonunu savcı yapar, hükûmet arkasında durur. Ekrem İmamoğlu'na karşı temiz eller operasyonu yapın ama gidin, öbür tarafta Ruhsar Pekcan'a da yapın, Melih Gökçek'e de yapın, 8 belediye başkanına da yapın. Eğer yapmış olsaydınız bugün yapılanları alkışlardık biz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Onun için, çifte standart olmaz, yargıda çifte standart olmaz, idarede çifte standart olmaz. Devletlerin dini adalettir, adaletten ayrılmayın diyorum. Men dakka dukka, çalmayın kapıyı, çalarlar kapınızı.
Teşekkür ederim.
(YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Burhanettin Kocamaz...
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; YENİ YOL Partisi Grubu önerisi üzerine söz aldım, yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye bugünlerde çok önemli günlerden geçmekte ve yine önemli bir demokrasi sınavı vermektedir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu Boğaziçi Üniversitesi tarafından 28 kişiyle birlikte iptal edilen diplomasının ardından bir şafak operasyonuyla gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Yaşanan bu haksız ve hukuksuz olay karşısında vatandaşlarımız her ilimizde doğal olarak sokağa dökülmüştür. Hemen her ilimizde hatta yurt dışında bazı ülkelerde sürdürülen protesto gösterileri muhalefeti de millî irade etrafında buluşturmuş ve birleştirmiştir. Demokrasiye ve millî iradeye sahip çıkmak üzere çoluk çocuk meydanlara koşan vatandaşlar anayasal haklarını kullanırken hiçbir demokratik ülkede karşılaşılamayacak derecede polislerin orantısız güç ve sert müdahalesine maruz kalmıştır. Polis tarafından bu süreçte vatandaşlara ve öğrencilere yönelik dayak, cop, tekme, tazyikli su, biber gazı ve plastik mermi havada uçuşmuştur. Yapılan orantısız güç ve sert müdahale demokrasi açısından doğru olmamış, Türkiye'nin itibarını beş paralık etmiştir. Yaşanan bütün bu olayların tek sorumlusu vardır, o da AKP iktidarı ve tek adam sistemidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; oy kaybı yaşamaya başlayan AKP iktidarı son yıllarda ülkemizin bütün kesimlerine yönelik tek adam rejiminden kaynaklanan yetkisini tamamen aşırı derecede kullanmaya başlamış, tıpkı FETÖ taktikleriyle ve şafak operasyonlarıyla parti genel başkanlarını, belediye başkanlarını, iş adamlarını, sanatçıları, gazetecileri, akademisyenleri ve vatandaşları gözaltına almış ve kimilerini tutuklatmıştır. Böylece AKP, seçimle kazanamadıkları belediyelere kayyım marifetiyle çökmeye başlamış, kendisine korku imparatorluğu kurmak için harekete geçmiş, Türkiye son yıllarda siyasi tarihinde görülmemiş bir adaletsizlikle karşı karşıya kalmıştır.
Değerli milletvekilleri, eli kanlı İmralı canisiyle pazarlık masasına oturan iktidar, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu'nu gizli tanık ifadeleriyle sabahın kör saatinde suç örgütü liderliği suçlamasıyla gözaltına almış ve gizli tanık ifadeleriyle mali suçtan tutuklanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hâlbuki Ankara'yı parsel parsel satanlara bugüne kadar hiçbir şafak operasyonu ve soruşturma başlatılmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
BURHANETTİN KOCAMAZ (Devamla) - 2019'da AKP'den devralınan belediyelerde yapılan yolsuzluk ve usulsüzlüklerle ilgili bugüne kadar ne yazık ki hiçbir şey yapılmamış, dosyalar hasır altı edilmiştir. Bu iktidar kendi yandaşlarına yönelik denetim mekanizmalarını ve hesap verme uygulamasını tamamen ortadan kaldırmıştır. Hâlbuki devletin dini adalettir. Adalet herkes için geçerlidir ve adalet herkese eşit şekilde uygulanmalıdır diyor, yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Serhat Eren.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA SERHAT EREN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; YENİ YOL Partisinin önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle iktidara soruyorum: Madem yolsuzluklar araştırılacaktı bugüne kadar neredeydiniz? Diyarbakır'dan Mardin'e, Batman'dan Hakkâri'ye halkın iradesi gasbedilirken, belediyelerimiz kayyımlarla yolsuzluğun, israfın ve peşkeşin bataklığına sürüklenirken sizi durduran neydi?
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde kayyım 324 bin TL'lik bir dekoratif aydınlatma işini 1 milyon 210 bin TL'ye ihale etti, maliyetin tam 4 katına. Tek bir soruşturma açıldı mı? Hayır. Sayıştay raporlarıyla da ortaya kondu. 11 milyon 152 bin TL'lik gıda kolisi ve çiçek alımı ihalesiz yapıldı. Soruşturuldu mu? Hayır. Kar yağmamasına rağmen bakın, kar yağmamasına rağmen kar ve buzla mücadele için 13 milyon 61 bin TL'lik araç kiralaması yapıldı. Hesabını soran oldu mu? Hayır. Kayapınar Belediyesinde kayyım Trabzon'dan getirdiği hemşehrisiyle asfalt ihalesinde 20 milyon TL'lik vurgun yaptı. İçişleri Bakanlığı müfettişleri bunu ortaya çıkardı. Tek bir soruşturma açıldı mı? Hayır. Sayıştay Sur'da 85 milyon TL'lik eksik kayıt ve 13 milyon TL'lik usulsüz ihale tespit etti. Hesabını soran oldu mu? Hayır. Cizre'de kayyım DEM PARTİ'li Eş Başkanlara mazbata verilmeden bir saat önce bakın, bir saat önce belediye kasasından tam 30 milyon 41 bin TL harcadı. Hesabını soran oldu mu? Bu paralar nereye harcandı, bunun hesabını soran oldu mu? Hayır. Mardin'de kayyım, AKP'li Midyat Belediye Başkanının kuzeninin firmasına 128 milyon TL'lik ihale verdi. Türkiye halkları 128 milyon doların hesabını sorarken Mardin halkı da kayyımın peşkeş çektiği 128 milyonun hesabını sordu. Peki, hesabı verildi mi? Hayır. Hakkâri'de kayyım AKP'li adayın seçim kampanyası için 29 milyon TL'yi belediye kasasından harcadı, hesabını soran oldu mu? Hayır. Bakın, İdil'de kayyım içme suyu şebekesini yenilemek için İller Bankasından 45 milyon 647 bin TL borç aldı ancak bu para halkın en temel ihtiyacı olan içme suyu için kullanılmadı. 45 milyon TL nereye gitti? Halk susuz kalırken bu paralar kimin cebine aktı? Bu mu sizin adalet anlayışınız, bu mu yolsuzlukla mücadeleniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SERHAT EREN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Kürt halkı sokaklarda, bizler Mecliste bu yolsuzlukları yıllardır haykırıyoruz. Kayyım düzeni yolsuzluk düzenidir. Yıllardır halkımızın iradesi gasbedildi. Belediyelerimizin tamamı kayyımlar tarafından borç batağına itildi. Madem şimdi yolsuzlukların üzerine gidiyorsunuz bu tabloyu yıllardır neden görmediniz? Amaç, gerçekten yolsuzluklarla mücadele mi yoksa muhalefetin sesini kısmak, sopayla hizaya getirmek mi? Eğer gerçekten yolsuzlukla mücadele etmek istiyorsanız buyurun gelin; Mardin'den, Hakkâri'den, Diyarbakır'dan, Cizre'den, İdil'den başlayalım.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Umut Akdoğan.
Buyurun Sayın Akdoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bu elimde gördüğünüz, 11 Nisan 1920 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları için çıkartılan idam fermanının orijinal metnidir. 11 Nisan 1920'de, bu metin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk 39 yaşındayken saraydaki tahtta bulunan Vahdettin ve iktidar sahibi Damat Ferit tarafından yayınlanmıştır. Bu metinde, Osmanlıca bu metinde der ki: "Kuvayımilliyeciler isyancıdır, hareketleri fitne ve fesat hareketidir." Mustafa Kemal ve arkadaşlarının idamı istenir, mallarına el koyulması istenir. "Katli vaciptir." denir. Bu idam fermanı, bu orijinal idam fermanı yayınlandıktan yalnızca on iki gün sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk Ankara'da arkadaşlarıyla, Türkiye Cumhuriyeti devletinin sınırlarında, bugünkü sınırlarında yaşayan hiç kimseyi ayırt etmeden bu Gazi Meclisi, bu idam fermanına rağmen kurmuştur. (CHP sıralarından alkışlar)
İktidar sahipleri, iktidar gücünü arkasına vererek Nemrut Mustafa Paşa'ya mahkeme kurdurmuş, onu yargılatmış ama halkın gücünü arkasına alan Mustafa Kemal Paşa bu ülkeyi kurmuştur.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - İmamoğlu mu kuracak?
UMUT AKDOĞAN (Devamla) - Kimse Nemrut Mustafa Paşa'yı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü yargılamak isteyenleri, o mahkemedekileri hatırlamamaktadır; Padişah Vahdettin'i İngilizlere sığınmasıyla, Damat Ferid'i Fransızlara sığınmasıyla bilmektedir ama bütün dünya Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kahramanlığını ve bu ülkeyi kurmuş olduğunu bilmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Menderes idam edilmiştir, Türkeş sürgün edilmiştir, Erbakan'a yasak getirilmiştir, İsmet Paşa illere sokulmamıştır; Ecevit "Dudaklarım var olduğu sürece konuşacağım." demiştir, Ecevit'e karşı Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğince "Bay Ecevit ve Bay Demirel bundan sonra partilerinin başına geçemez." denilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UMUT AKDOĞAN (Devamla) - Hemen tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
UMUT AKDOĞAN (Devamla) - Bu kararı verenlerin hiçbirisi tarihte yoktur ancak bu isimlerin her birisinin seveni milyonlar hayattadır. Selahattin Demirtaş dokuz senede seçmenlerinin gönlünden silinmemiştir, "Muhtar bile olamaz." denen Erdoğan bu ülkede iktidar olmuştur.
Şimdi, bu örneklerden yola çıkarak diyorum ki; Silivri Cezaevi bundan sonra sadece bir cezaevi değil müstakbel Cumhurbaşkanının çalışma ofisidir. (CHP sıralarından alkışlar) İdam fermanı burada durmaktadır, Yassıada bir utanç abidesi olarak durmaktadır, Zincirbozan bir direnç abidesi olarak durmaktadır, Hamzakoy bir uzlaşı abidesi olarak durmaktadır; Pınarhisar, Diyarbakır, Metris, Mamak cezaevleri bir tarih dersi gibi ortada durmaktadır. Gidin bakın, ibret alın ve geleceği görün.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ERDEM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta dün akşam Saraçhane'deki protesto gösterilerinde bir kısım ahlaksız ve kendini bilmezin Sayın Cumhurbaşkanımıza, rahmetli annesine ve ailesine yönelik sarf ettikleri hakaretleri ve küfürleri şiddetle kınıyorum; kötü söz sahibine aittir diyorum, ağızlarından iğrenç kelimeler dökülen bu ahlaksızları lanetliyorum. Küfürlü ve çirkin ifadeler kullananlar, bunun bedelini hukuk ve kanun çerçevesinde ödeyecektir.
Türkiye demokratik bir ülkedir. Vatandaşlarımızın kanunlarla belirlenmiş gösteri ve yürüyüş hakları vardır. Ancak mevzuata aykırı hareket ederek illegal örgütleri de işin içine çeken, katan eylemler ülkemizin geleceğine zarar vermektedir. Sorumluluk sahibi olanlar sorumluluklarının gereğini yapmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye son yirmi üç yılda yerel yönetimlerden ulusal kalkınmaya kadar pek çok alanda tarihî dönüşümler yaşamış, hizmet odaklı bir yönetim anlayışıyla dünyaya örnek projelere imza atmıştır. Ancak YENİ YOL Grubunun söz konusu önergesi son günlerdeki gündemi siyasallaştırarak maksatlı ve mesnetsiz iddialara dayanmaktadır. Tüm belediye başkanları hakkında yürütülen yargı süreçleri, tamamen hukukun üstünlüğü çerçevesinde ve bağımsız yargı mercilerimizin takdiriyle ilerlemektedir. Adalet sistemimizi siyasi polemik konusu yapmak ne demokrasiyle ne de hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Birçok belediyede ciddi usulsüzlükler ve kaynak israfı ortaya çıkmıştır. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, AK PARTİ'nin belediyelerdeki örnek yönetiminin ardından muhalefetin eline geçen belediyelerde yaşanan liyakatsizlikler ve hesap vermekten kaçınılan uygulamalar kamuoyunun malumudur. Parti içi çekişmeleri gölgelemek için okların istikametini değiştirmeye gerek yok. Sayıştay raporları, iç denetim mekanizmaları ve yargı süreçleri zaten işlemektedir. Meclisin bu tür siyasi amaçlı gündemlerle zaman kaybetmesi yerine ülkenin gündemine odaklanması elzemdir. Bizler terörle mücadeleden ekonomik istikrara, gençlerimizin geleceğinden milletimizin sorunlarına çözüm üretmeye devam edeceğiz.
Bu vesileyle, YENİ YOL Partisinin önergesine katılmadığımızı ifade ediyorum.
Vatan ve millet sevdalısı, dik duruş ve ilkeli siyaset anlayışıyla hafızalarımızda yer edinen merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nu vefatının yıl dönümünde de rahmet ve minnetle anıyorum; mekânı cennet olsun.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
İYİ Parti Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.
Öneriyi okutuyorum:
2.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez tarafından, yargının siyasi etki altında kalması ve hukuk devleti olma özelliğinin sorgulanır bir hâl alması, yaşanan ve yaşanması muhtemel sorunların irdelenmesi, adalete olan güvenin yeniden tesis edilmesi amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
25/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 25/3/2025 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Turhan Çömez |
|
| Balıkesir |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
Grup Başkan Vekili, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez tarafından, yargının siyasi etki altında kalması ve hukuk devleti olma özelliğimizin sorgulanır bir hâl alması, yaşanan ve yaşanması muhtemel sorunların irdelenmesi, adalete olan güvenin yeniden tesis edilmesi amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 25/3/2025 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Şenol Sunat konuşacaktır.
Buyurun Sayın Sunat. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubumuzun vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün burada milletin kürsüsünden konuşuyorum. Bu sözler sadece benim değil tarlasında çalışan çiftçimizin, dükkânında siftah yapamayan esnafımızın, ay sonunu getiremeyen memur, işçi ve emeklimizin ve geleceğini yurt dışında aramak zorunda kalan gençlerimizin ortak haykırışıdır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye artık nefes alamıyor, farkında değil misiniz? Adalet mekanizması çürümüş, hukuk terazisi şaşmış durumda. Devletin temel kurum ve organları bir kişinin siyasi ihtiraslarına teslim edilmiştir. Türkiye tarihinin en kritik dönemlerinden birini yaşıyor sayın milletvekilleri; hukukun üstünlüğü, adaletin tarafsızlığı, demokrasinin temel taşları tek tek yerle bir ediliyor. Şimdi karşımıza yeni bir utanç vesikası çıktı: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve belediye başkanlarının tutuklanması. Bu tutuklanmalar bize sayın milletvekilleri, Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını hatırlatıyor, hani FETÖ'yle birlikte gerçekleştirdiğimiz operasyonlardan bahsediyorum. Soruyorum size; bu mu hukuk, bu mu adalet, bu mu milletin iradesine saygı? Bu karar sadece bir şahsa veya şahıslara değil 16 milyon İstanbulluya, 85 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına, halkın iradesine, sandığın kutsallığına indirilen ağır bir darbedir. Milletin seçtiği bir belediye başkanını sırf iktidarın siyasi geleceğine tehdit gördünüz diye cezaevine göndermek hiçbir hukuk devletinde kabul edilemez. Bu kararın arkasında yatan tek şey vardır sayın milletvekilleri, korku; sandıktan çıkacak iradeden korkuyorsunuz, halkın değişim isteğinden korkuyorsunuz, bu milletin "Artık yeter." deyişinden korkuyorsunuz ama bilin ki korkunun ecele faydası yok. Buradan sesleniyorum: Milletin iradesiyle oyun oynanmaz sayın milletvekilleri, sandığın namusu çiğnenemez, halkın seçtiği kişiler yargı sopasıyla tehdit edilemez. Bu kararın adı hukuk değil, bu kararın adı siyasi intikamdır. Peki, bu hukuksuzluk kime zarar veriyor sanıyorsunuz? Ekrem İmamoğlu'na mı? Hayır. Bu karar en büyük zararı Türkiye'ye veriyor. Uluslararası itibarı zedeleniyor bu ülkenin. Yatırımcı kaçıyor, turizm darbe yiyor, ekonomimiz nefessiz kalıyor. Gençler "Bu ülkede adalet yok." diyerek yurt dışına gitmenin yollarını arıyor. Bu ülkenin kurumları çöküyor sayın milletvekilleri, yargı güvenini kaybediyor, Meclis etkisiz hâle geliyor; halk açlığa, işsizliğe, adaletsizliğe mahkûm ediliyor.
Sayın milletvekilleri, burada, bu çatı altında oturan bizler eğer bu hukuksuzluklara sessiz kalırsak bu koltuklarda oturmayı hak etmiyoruz demektir ve biz, İYİ Parti olarak bu hukuksuzluğa, bu baskıcı düzene, bu adaletsiz gidişata karşı bugüne kadar susmadık kuruluşumuzdan beri, bundan sonra da asla susmayacağız çünkü biz bu Meclise ve bu kürsüye milletin hakkını, hukukunu savunmak için geldik. Görevimiz sadece sizin gibi el kaldırmak ve indirmek, düğmeye basmak değil sayın milletvekilleri; görevimiz doğruyu söylemek, haksızlığa karşı durmak, adaleti savunmaktır. Demokrasi susturulamaz, adalet gasbedilemez...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ŞENOL SUNAT (Devamla) - Sayın milletvekilleri, tekrar ediyorum; demokrasi susturulamaz, adalet gasbedilemez, milletin iradesi yok sayılamaz. Bu ülke bir kişinin korkularına, bir zümrenin çıkarlarına teslim edilemeyecek kadar büyük bir ülkedir ve biz İYİ PARTİ olarak buradayız, bizi susturamayacaksınız. Kurulduğumuz günden beri korkmuyoruz, sinmiyoruz ve vazgeçmiyoruz; milletin yanında, adaletin safında, demokrasinin peşindeyiz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kaya, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Genel Başkan Özgür Özel’in ifadelerine, Antalya’yla ilgili sorularına ve Ekrem İmamoğlu’na ilişkin açıklaması
AYKUT KAYA (Antalya) - Bizim veremeyeceğimiz hiçbir hesap yok. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel'in dediği gibi, tüm bu davalar TRT 1'den canlı yayınlansın, millet her şeyi açıkça görsün.
Antalya Milletvekili olarak defalarca sorduğum soruları tekrar soruyorum ve iktidarı hesap vermeye davet ediyorum. 2016'da 550 milyon dolar harcanarak yapılan Antalya EXPO alanı bugün atıl durumda, bunun hesabını verin. İki sene önce bataklığa yaptığınız Manavgat Devlet Hastanesi hâlâ temelden çıkamadı. Hemşehrilerimiz hem sağlığından oldu hem kamu zararı oluştu. Bunun hesabını verin. Antalya Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü ihalelerinde yaşanan usulsüzlükleri defalarca belgeleriyle sundum; bu konuda ne yaptınız? Şunu bilin ki Ekrem İmamoğlu milletin ta kendisidir. Buradan Ekrem Başkanımı, Murat Ongun'u, Buğra Gökçe'yi, Mehmet Ali Çalışkan'ı, Şişli Belediye Başkanımızı ve hukuksuzca tutuklanan tüm yol arkadaşlarımı selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Kış...
39.- Mersin Milletvekili Gülcan Kış’ın, Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasına ilişkin açıklaması
GÜLCAN KIŞ (Mersin) - Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması demokrasiye vurulmuş bir darbedir ancak mesele burada bitmemiş, eşi Dilek İmamoğlu'na yönelik ahlaksız saldırılar siyasetteki ahlaki çöküşü tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir. Siyasi rekabetin ilkesizleşerek kadınları hedef alması, güç kaybedenlerin çaresizliğini ve siyasetin nasıl kirli bir araca dönüştüğünü açıkça göstermektedir. Fikirleri susturmanın yolu aileye dil uzatmak değildir. Bu ahlaksızlığa sessiz kalanlar suça ortaktır. Hukukun üstünlüğü için insan onuru korunmalıdır. Siyasi ahlak bu seviyesizliği reddetmeyi gerektirir. Cumhurbaşkanına hakaret konusunda gösterilen hassasiyet muhalefet liderleri ve aileleri için de gösterilmelidir. Bu ülkenin geleceğini belirleyecek olanlar iftiracılar değil onurlu duruş sergileyenler olacaktır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Konuralp...
40.- Ankara Milletvekili Okan Konuralp’ın, tutuklanan gazetecilere ilişkin açıklaması
OKAN KONURALP (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul'daki protestoları haberleştirdikleri için gözaltına alınan gazeteciler tutuklandı. Gazeteci arkadaşlarımızın tutuklanma gerekçelerinin her biri basın özgürlüğünün ihlali niteliğindedir. Çağdaş Gazeteciler Derneğinin basın açıklamasında da vurguladığı üzere ne hukuki ne vicdani olan bu tutuklama kararlarının tek hedefi vardır, o da gazetecilik mesleğidir. Siyasi iktidar gazetecileri tutuklatarak gerçekleri karartabileceğini düşünmektedir ki bu, büyük bir yanılgıdır. Bu yanlışlıktan dönülmeli ve gazeteciler derhâl serbest bırakılmalıdır; gazetecilik suç değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez tarafından, yargının siyasi etki altında kalması ve hukuk devleti olma özelliğinin sorgulanır bir hâl alması, yaşanan ve yaşanması muhtemel sorunların irdelenmesi, adalete olan güvenin yeniden tesis edilmesi amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - YENİ YOL Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Kaya. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde yolsuzlukla mücadeleyle ilgili bir hassasiyet oluşması tabii ki son derece önemli ve sevindirici. Umarım, iktidar partisi toplumda feveran şeklinde yükselen bu yolsuzluk algılarına hassasiyeti iyi yönetir ve yolsuzlukla mücadele konusunda her kesimle aması olmadan bir mücadele içerisine girer.
Hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı önemli iki kavramdır. Hukuk devleti, idarenin tüm iş ve işlemlerinde hukuka uygun hareket etmesi, yargı bağımsızlığı ise yargının başlangıcından sonuna kadar yargının sadece tek bir motivasyonu ve ajandasının olması, onun da hukuk ve yasalar olmasını gerekli kılar. İktidarın yargının işleyişine engel olmamasıdır aynı zamanda yargı bağımsızlığı. Bakın, bu ülkede 17-25 süreçlerini yaşadık, 4 bakanın yolsuzlukla ilgili dosyaları ortaya çıktı. "Bu kişiler yolsuzluk yaptılar mı?" diye kamu vicdanına sorduğunuz zaman toplumun kahir ekseriyeti "Evet, yolsuzluk yaptı." dedi. Adalet ve Kalkınma Partisi de onların yolsuzluk yapmış olduğuna kani olmalı ki o 4 bakanı biz bir daha siyaset sahnesinde göremedik. Yapılan işler başka bir şey, toplumun bunu nasıl algıladığı başka bir şeydir. Toplum o gün dedi ki: "Burada hırsızlık var veya yok ama burada yargıya ve devlete bir müdahale var." Şimdi, siz, altı yıldır görevde olan bir belediye başkanına, hemen hemen defalarca mülkiye başmüfettişlerini gönderdiğiniz bir belediyede tam da 23 Martta ön seçimle Cumhurbaşkanı adayı olduğu günden dört gün önce bir gözaltı süreci başlatır ve 23 Martta, ön seçimin olduğu günde de tutuklama kararı verirseniz toplum bunu bir yolsuzluk mücadelesi olarak görmez, kusura bakmayın. Sonra "kent uzlaşısı" adı altında bir gözaltı ve soruşturma yapıyorsunuz. Şimdi, her uzlaşmanın bir uzlaşanı, bir de uzlaşılanı var. Uzlaşan, içeride olan belediye başkanları; peki, kimlerle uzlaştı bunlar? Niçin onlar yok bu dosyada? Şayet yargı sadece kendi mekânı içerisinde hareket ediyorsa bunların kimlerle uzlaştığını niçin bu dosyanın içerisine koymuyorsunuz? Gökten başkalarıyla mı bunlar bu anlaşmayı yaptı ya da kendi kendilerine mi bu kent uzlaşısını yaptılar? Eğer suçsa uzlaşanın yanında uzlaşılanı da bu dosyanın içerisine koymak durumundasınız.
Yine, yargının bir müdahalesi olarak söylüyorum; Şişli Belediye Başkanını kent uzlaşısından dolayı teröre yardım ve yataklıktan tutukladınız. Şişli'de Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 70 oy alıyor. Şişli'de kent uzlaşısına ihtiyacı mı var Şişli Belediye Başkanının?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
BÜLENT KAYA (Devamla) - Siyasete müdahale etmek için, siyaseten kayyum atamayı uygun görmediğiniz için yargıya müdahale ederek Şişli Belediye Başkanını tutukluyorsunuz -kent uzlaşısına ihtiyacı yok- ama İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını kent uzlaşısından tutuklama ihtiyacı hissetmiyorsanız, burada, kime kayyum atanacağının kime kayyum atanamayacağının siyasi iradenin karar verdiği bir süreç olduğunu hepimiz görmek durumundayız. Dolayısıyla bu, adrese teslim bir operasyondur. Bu dosyanın içeriğinde deliller vardır, yoktur; açıkçası ben görmedim. Dolayısıyla yargı keşke bağımsız bir şekilde çalışsa ama "metal yorgunluğu" diye istifa ettirdiğiniz belediyeler vardı; Balıkesir, Bursa, Ankara. "İstifa etmezlerse neticesi ağır olur." demişti Sayın Cumhurbaşkanı. Neydi o ağır netice, yolsuzluk soruşturmaları mıydı? İstifa edince kurtuldular mı onlardan? Onun için, kendi elleri temiz olmayanların bu ülkede "temiz eller operasyonu" yapması kamu vicdanında yer bulmaz.
Gelin, bunu fırsata dönüştürelim, hangi partili olursa olsun herkesin yolsuzluğunu soruşturalım, siyasetin ajandasını yargıya taşımayalım diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Çalışkan...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan’ın, Yemen’in ve Filistin’in bombalanmasına, Filistin Günü'ne ilişkin açıklaması
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, dünya tarihinin en vahşi soykırımlarından biri gözlerimizin önünde yaşanmaya devam ediyor hâlen. Yemen ve Filistin her gün bombalanıyor, ateşkes ihlal ediliyor. Ne yazık ki medyaya sansür uygulanarak bu hadiseler dünya kamuoyundan gizleniyor. Evet, İsrail ateşkesi bozdu, Gazze'ye ölüm yağdırıyor ve ne yazık ki bu soykırıma hizmet eden askerî üsler hâlen faal, hâlen İsrail jetlerine yakıt sevkiyatı devam ediyor ve dünya kamuoyunun gündeminden saklansa da Gazze'de insanlar ölüyor, bir millet soykırıma uğruyor.
Ramazanın son cuması Filistin cuması, Filistin Günü'nü kutluyorum. Asla gündem değiştirmemeli, bu operasyonların zamanlamasının da Gazze'ye ateşkesin ihlaliyle aynı güne denk gelmesi son derece manidar. Filistin sahipsiz değildir.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez tarafından, yargının siyasi etki altında kalması ve hukuk devleti olma özelliğinin sorgulanır bir hâl alması, yaşanan ve yaşanması muhtemel sorunların irdelenmesi, adalete olan güvenin yeniden tesis edilmesi amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Çiçek Otlu.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Ekranı başında bizi izleyen değerli izleyicilerimiz, şimdi, "Yargı bağımsız mı?" diye tartışacağız ama hapishanelerde hukuksuz bir şekilde tutulan, ilk başta Figen Yüksekdağ'a ve Selahattin Demirtaş'a, Can Atalay'a, Selçuk Kozağaçlı'ya, Osman Kavala'ya, Leyla Güven'e buradan selam ve sevgilerimizi gönderiyorum DEM PARTİ adına.
"Yargı bağımsız mı?" tartışması epeydir sürüyor ama şu gözüküyor İstanbul'da: Herkes Çağlayan Adliyesinden geçecek ve Silivri'ye konuk olacak gibi görünüyor çünkü -sabah şafak operasyonlarıyla- eğer bu ülkede kadın cinayetlerine itiraz ediyorsanız, işçi sınıfının yanındaysanız, Kürt halkının yanındaysanız, eğer hayvan haklarına itiraz ediyorsanız, ekolojiden yanaysanız yani DEM PARTİ'nin programını savunuyorsanız sizin yolunuz Çağlayan'dan, adliyelerden geçecektir. Tek bir iddianame hazırlamışlar, kopyalayapıştır. Bir bakıyorsunuz adı "Halkların Demokratik Kongresi" oluyor, bir bakıyorsunuz "DEM PARTİ" oluyor, bir bakıyorsunuz "ESP" oluyor, bir bakıyorsunuz başka bir isim oluyor; bu ülkede kopyalayapıştır anlayışına devam ediliyor. Halklar iradesine karar vermiş; Kürt halkı diyor ki "Van Belediyesini şu eş başkanlarım yönetecek." Hakkâri diyor ki "Bu yönetecek." İstanbul halkı diyor ki "Burası yönetecek." halkların iradesini kabul etmeyen yargı ise "Ben bu halkın iradesini tanımıyorum." diyor ve sarayın iradesiyle kayyum atıyor, gözaltı yapıyor ve tutuklama yapıyor. Çağlayan Adliyesindeydik, Anadolu Haber Ajansı her zamanki yaptığı haber tarzıyla, tutuklama kararı çıkmadan tutuklandığını söyledi ya da bize yönelik, Halkların Demokratik Kongresi'ne ya da DEM PARTİ'ye yönelik her gün kara propagandayla A Haber iddianame hazırlıyor ve yargının bağımsız olmadığını burada görüyoruz. Önceleri Zekeriya Öz vardı, İrfan Fidan vardı; şimdi Akın Gürlek var. Eğer Akın Gürlek'in -savcı olarak- karşısına çıkmışsanız sizin hiçbir şekilde ifadenizi almıyor ve direkt sizi tutuklamaya sevk ediyor. Eğer gözaltına alınmışsanız biliyorsunuz ki mutlaka tutuklanacaksınız ve İstanbul'da Silivri'ye gideceksiniz. Yargının neresi bağımsız? Şimdi gazeteciler gözaltına alındı; hakikati halka ulaştırmaya çalışan, oradaki söz, eylem, örgütlenme özgürlüğünü savunan gazeteciler gözaltına alındı ve tutuklandılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ÇİÇEK OTLU (Devamla) - İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları gözaltına alındığında sosyal medyaya daraltma yaptınız ve sosyal medyada söz, eylem, örgütlenme özgürlüğünü isteyen, bu ülkede "politik özgürlük" diyenlerin sosyal medyalarına erişimi yasakladınız. Hangi yargının bağımsızlığından söz ediyoruz? AKP iktidarı yanlısı değilseniz, AKP'yle yan yana yürümüyorsanız siz kesinlikle yargının darbesiyle, gözaltısıyla, tutuklamayla karşılaşıyorsunuz. Bu ülkede Engin, Dilan Polatlar gibi yolsuzlukla kara para aklayanlar dışarıdadır ama bizim MYK üyelerimiz, ama bizim önceki eş başkanlarımız ya da halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarımız, eş başkanlarımız gözaltına alınır ve tutuklanır. Bu yargının iradesine ve darbesine itiraz ediyoruz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Gamze Taşcıer. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19 Mart 2025 Çarşamba günü yakın siyasi tarihimize kara bir leke olarak geçmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu önce gözaltına alınmış ve 23 Martta tutuklanmıştır. Bu yaşanan olay açıkça bir sivil darbedir ve demokrasiye vurulmuş ağır bir darbedir; hukuk devleti, özgürlükler ve millet iradesi tek bir adamın talimatı doğrultusunda pervasızca ayaklar altına alınmıştır. Siyasetin sopası hâline dönüştürdüğünüz yargı erki aracılığıyla muhalefeti ciddi bir kuşatma altına aldınız. Aslında siz neden korkuyorsunuz, biliyor musunuz? Siz, 6 yaşındaki çocuğu evlendiren karanlık tarikatın kaçak binasını dozerle yerle bir eden Ekrem İmamoğlu'ndan ve temsil ettiği iradeden korkuyorsunuz. Siz, kamunun kaynaklarını hortumlayan vakıflara bedavaya verilen kamu mallarını geri alan, devlet yurtlarından 10 kat daha konforlu öğrenci yurtları yapan İmamoğlu'nun hizmetlerinden korkuyorsunuz. Siz, halkın parasını yandaşların değil vatandaşın lehine harcayan kamucu akıldan korkuyorsunuz. Açlığa mahkûm ettiğiniz milyonlarca yurttaşa günde üç öğün sağlıklı, kaliteli yemek hizmeti sunan kent lokantalarından korkuyorsunuz.
Millî iradeyi gasbederek Şişli'ye atadığınız kayyum koltuğa oturur oturmaz ilk işi kent lokantalarını kapatmak oldu. Az önce Grup Başkan Vekili diyor ki: "Bu bir dezenformasyon." İşte, gazetecileri niye tutukluyorsunuz biliyor musunuz? Halkın gerçekleri öğrenme hakkına engel olmak için tutukluyorsunuz. Bakın, bu karar gazetelerde çıktıktan hemen sonra vatandaş gidiyor ve kent lokantalarının kapalı olduğunu görüyor. Bu vicdansızlığın hesabını elbette sizlerden vatandaş soracak. Yine, kreşlerle, anne kartıyla, öğrenci yurtlarıyla, çocuklara dağıtılan bir bardak sütle halkın gözüne giren bir yönetimden korkuyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, elbette ki hiçbir kadına, hiçbir anneye söylenecek bir lafı hiç kimse sahiplenemez. Biz Sayın Cumhurbaşkanının annesine söylenen hakareti elbette ki kabullenmiyoruz ama siz "Dilek İmamoğlu" diyemeyerek, "bütün annelere" diyerek kendinizce bir oyun kuruyorsunuz. Aslında niye "Dilek İmamoğlu" diyemiyorsunuz biliyor musunuz? Vallahi, İmamoğlu'nun siyasetinden, İmamoğlu'nun cesaretinden korktuğunuzu biliyorduk da "İmamoğlu" demekten bile korktuğunuzu ilk defa görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GAMZE TAŞCIER (Devamla) - Bir dakika daha, tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) - Elbette kelepçeli demokrasinizin millete de bir maliyeti var. Ekrem İmamoğlu'na gerçekleştirdiğiniz siyasi operasyondan sonra sadece üç günde 26 milyar dolar sattınız. Bin lira zam yapmamak için kırk takla atan sizler 16 milyon emekliye 62 bin lira bayram ikramiyesi verebilirdiniz.
Zor zamanlar olağanüstü kararlar ve inançlı kadrolarla aşılır. Cumhuriyet Halk Partisi, bugün, milletinden aldığı güçle dimdik ayaktadır ve 23 Martta gerçekleştirdiği ön seçim de bunun kanıtıdır. Türkiye'nin dört bir tarafında kurulan sandıklar güçlü bir erken seçim çağrısıdır. Trolleriniz, tetikçileriniz "5 milyon oy bile kullanılmamıştır." diyor ya; hodri meydan, getirin erken seçim sandığını, sayın çıkan oyları, alın boyunuzun ölçüsünü!
Değerli Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özdemir, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir’in, kadının onurunu ayaklar altına almaya çalışan zihniyetle mücadele edeceklerine ilişkin açıklaması
NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) - Kadınların üzerinden kirli elinizi, dilinizi çekin artık. Bu tavrı ancak geri kalmış bir zihniyet sergiler. Siyasette eşe, anneye, kız kardeşe saldırarak büyüyemezsiniz. Sizlerle eşit olduğumuzu da içselleştirmediniz. Bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kıymetli annesine bile dil uzatıldı. Sözde bu yılı Aile Yılı ilan ettiniz ancak böyle devam ederseniz sadece kadına yönelik şiddet ve hakaret durmayacaktır. Biz Tomris Hatun'un, Nene Hatun'un torunları, Kara Fatma'nın kardeşleriyiz; bizi çileden çıkarmayın, çirkin siyasetinize kadınları alet etmekten vazgeçin. Kadının onurunu ayaklar altına almaya çalışan bu zihniyetle sonuna kadar mücadele edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez tarafından, yargının siyasi etki altında kalması ve hukuk devleti olma özelliğinin sorgulanır bir hâl alması, yaşanan ve yaşanması muhtemel sorunların irdelenmesi, adalete olan güvenin yeniden tesis edilmesi amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Ali Özkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimiz; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İYİ Partinin önergesi hakkında söz almış bulunuyorum AK PARTİ Grubumuz adına.
Değerli arkadaşlar, bu soruşturma ne zaman başladı, niçin başladı? Bu soruşturma Cumhuriyet Halk Partisinin kendi içinde kurmuş olduğu şu para kulelerinin ortaya çıkması, geçen yıl 13 Martta yayınlanmasından sonra başladı.
CAVİT ARI (Antalya) - Ayakkabı kutusunda mı gördünüz?
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Ayakkabı kutuları ne oldu?
CAVİT ARI (Antalya) - Ayakkabı kutusundakiler ne oldu, siz ondan haber verin.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Cumhuriyet Başsavcılığı bunu net bir şekilde söylüyor, diyor ki: "Bu soruşturma kulelerle birlikte, para kuleleriyle başladı."
CAVİT ARI (Antalya) - Ayakkabı kutuları ne oldu?
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - "Babacığım, babacığım, paraları nasıl sıfırlayayım?" ne oldu?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Arkadaşlar, Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre eğer bir suç ihbarı alınırsa savcı soruşturmaya başlar.
CAVİT ARI (Antalya) - Savcı, sizin görevlendirdiğiniz savcı.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Savcı yeterli şüphe görürse ondan sonra iddianame tanzim edebilir. Bir yıllık bir süreçte soruşturmalar yürütülmüş. Bu soruşturma, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 153'üncü maddesine göre gizli yürüyor.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Basından öğreniyoruz, nesi gizli? Kararları basından öğreniyoruz, nesi gizli?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Ancak, 153'üncü maddenin (2)'inci fıkrasında ifadeler, bilirkişi raporları, tanık beyanları ve savcının ve şüphelinin bulunması gereken konular bu gizliliğin dışındadır.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Avukatlardan önce yandaş basınınız servis ediyor.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Ortaya saçılan ifadelerden görüyoruz ki çok ilginç yolsuzluk yöntemleri kullanılmış. Bakın, çok ilginç bir yolsuzluk yöntemi: İstanbul Büyükşehir Belediyesi İşletmeler Müdürlüğü, tarih 7 Mart 2025; 95 milyon liralık, acil -21/b'ye göre- doğal afet, salgın hastalıklar için şerbetli tatlı alınmış; şerbetli tatlı, şerbetli yolsuzluk tatlısı! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ya, ne yapıyorsunuz, tam 95 milyon liralık tatlıyı ne yapıyorsunuz? "Acil aldık." diyorsunuz, altmış gün süre veriyorsunuz. Afet mi var, kimin gözüne şerbet döküyorsunuz? Bunu görmeyelim mi? Gelin, cevap verin. Ben sordum Muşlu arkadaşlara, Muş'ta kaç para? Muş'tan alıyorsunuz, bakkaldan. Bakkaldan 95 milyon liralık şerbetli tatlı!
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Senin bakanlıkların 100'den fazla ihale vermiş bu firmaya ya! Ne bakkalı bu! Bakanlığın 100'den fazla ihale vermiş!
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Ya, bunu sorun bakalım, 300 liradan 320 ton baklava ediyor. Bunu ne yapacaksınız?
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Diyarbakır kayyumu ne yaptı? 1 ton kadayıf dağıttı Diyarbakır kayyumu! 1 ton kadayıf yedi Diyarbakır kayyumu, 1 ton kadayıf!
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Ha, evet, yeri de burası, yeri de burası!
Şimdi, diğer bir konu: 22 yaşındaki bir çocuğun kurduğu şirkete 3 milyar liralık, 3 katrilyonluk ihale veriyorsunuz.
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - 4 bakanın istifa etmesi gerekiyor. 4 bakan niye istifa etmiyor?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Arkadaşlar, araştırma yapılıyor, bu şirketin merkezinde kaşeler. Bunlar ihaleye fesat karıştırma suçunun tipik maddi unsurudur.
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Hesabını verin, hesabını!
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Bu, ihaleye fesat karıştırma suçunda şirketler bir araya gelmiş, kaşelerle tekliflere ortak vermişler, savcılık da bunu yakalamış. Bunu savcı görmesin mi? Savcı bunu konuşturmasın mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Görsün, görsün, görsün; herkesinkini görsün. Herkesinkini görsün; bakanı da görsün, belediye başkanını da görsün. Tek bir hırsız kalmasın ülkede.
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Diyarbakır kayyumundan da bahsedin Sayın Özkaya.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Savcı herkesinkini görsün. Eksik varsa lütfen suç duyurusunda bulunun, cumhuriyet savcılığına gidin; AK PARTİ'nin belediyesinde de varsa gidin suç duyurusunda bulunun, nerede varsa suç duyurusunda bulunun. (CHP sıralarından gürültüler) Ama şunu söylemeyin, şunu söylemeyin: "Efendim, bir soruşturma var, bir çıkar amaçlı suç örgütü var; bunu nasıl önleyebiliriz? Bunu Cumhurbaşkanı da yaparsak bu suçu bastırabilir miyiz?" Bunu yapamazsınız. Cumhuriyet savcılığı soruşturur. (CHP sıralarından gürültüler) Belki soruşturma sonucunda bir kısmı hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı çıkar, bir kısmı hakkında farklı çıkar ama soruşturulması zorunludur, yapılmak istenen budur. Bunun dışında, eksik, hatalı varsa, Hâkimler ve Savcılar Kurulu da orada, diğer yasal organlar da orada; bunlara müracaat da yapılır ve ilgililer hakkında da yanlış yapan, eksik yapan hakkında da gereği verilir. Ama lütfen, kimsenin gözüne şerbet tatlısı dökerek yolsuzluğu ortadan kaldırmak için çalışmayın.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Kadayıf tatlısı, kadayıf!
GEORGE ASLAN (Mardin) - Kadayıf! Kadayıf!
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Kadayıf! Siz de söyleyin lütfen!
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Oylayıp söz vereyim; oylayayım, size söz vereyim.
Sayın Emir, buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, 69'a göre konuşma hakkımızı Sayın Gamze Taşcıer kullanacak.
BAŞKAN - Şu oylamayı yapıp size söz vereyim.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer’in, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Değerli milletvekilleri, hep söylediğimiz bir şey var: Elbette ki kimse yargılanamaz değil ancak adalet herkese eşit olduğunda ancak adil olduğu söylenebilir. Şimdi ne güzel söylüyorsunuz, bunu gören de diyecek ki: "Sadece CHP'li belediyelerde yolsuzluk var." Ya, Mansur Yavaş göreve geldikten sonra... [AK PARTİ sıralarından "Bravo(!)" sesleri, alkışlar(!)]
Dinle! Bir dakika! Zannetmeyin...
Mansur Yavaş göreve geldikten sonra yüz tane suç duyurusunda bulundu, bir tanesiyle ilgili tek bir şey yapmadınız. Sizin Bakanınız, kendi dezenfektanlarını kendi Bakanlığına sattı, bir tane işlem yapmadınız. Sizin milletvekiliniz canlı yayında yayınlandı. Şimdi, gizli tanıklarla "E, olmuş." diyerek, "mış gibi" diyerek CHP'yi yolsuzlukla bir araya getiremezsiniz, o ancak size yakışır! Şunu söyleyeyim: Hiç öyle alkışlayarak üste çıkmaya çalışmayın; Cumhuriyet Halk Partisi yolsuzluklarla bir araya gelemeyecek, adı yan yana gelemeyecek bir siyasi partidir ama siz yirmi iki yıllık iktidarlarınız boyunca bütün yaptığınız hukuksuzluklara, bütün yaptığınız yolsuzluklara, kendi milletvekilleriniz çıkıp parsel parsel Ankara'nın satıldığını söylemesine rağmen tek bir işlem yapmadınız. Şimdi diyorsunuz ki: "Cumhuriyet Halk Partisinde yolsuzluk var." Madem bu kadar eminsiniz, madem bu kadar bu işin olduğuna inanıyorsunuz, hodri meydan! Açın TRT'yi, açın A Haber'i; Ekrem İmamoğlu'nu ekranlarda yargılayın. (CHP sıralarından alkışlar) Ama yapamazsınız, yapamazsınız! Niye biliyor musunuz? Sizler çok iyi öğrencilersiniz, sizlerin her birinizi tebrik ediyorum(!) FETÖ'den o kadar güzel bu taktikleri öğrendiniz ki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ARSLAN (Afyonkarahisar) - Geç onları, geç; geç onları, geç. Geç... Geç...
GAMZE TAŞCIER (Devamla) - ...bunlar FETÖ taktikleri. (CHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) - Başkanım, çok bağırdılar, insicamım bozuldu.
BAŞKAN - Söz vermiyorum, kimseye söz vermiyorum.
GAMZE TAŞCIER (Devamla) - O zaman, son olarak da şöyle söyleyeyim: Allah yakışan iftiradan korusun, sizin bu iftiralarınız Cumhuriyet Halk Partisine yakışmaz. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Karaoba...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, 19 Mart günü ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
ALİ KARAOBA (Uşak) - Teşekkürler Sayın Başkan.
19 Mart günü, Türkiye tarihine yeni bir darbe girişimi olarak, kara bir leke olarak geçmiştir. 4 defa seçim kaybettiğiniz Ekrem İmamoğlu'nu altı senede 1.200 defa denetlediniz. Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklayınca bir gecede otuz yıllık diplomasını hukuksuzca iptal ettiniz. Bir gün sonra terör ve yolsuzluk suçuyla sabah altı buçukta gözaltına aldınız. Terörden bir şey çıkaramayınca yolsuzluk suçlamasıyla tutukladınız. "Ne yolsuzluk yapıldı?" diye sorulunca "Yolsuzluk yapıldığını duymuş gizli tanıklar var." deyip kim olduğunu bile söyleyemiyorsunuz. Milletimiz bu duruma sessiz kalmak istemeyince metroları, otobüsleri durdurmaya kalkıyor, halka engel oluyorsunuz. Dünyadaki bütün medya kuruluşları bu olayı haber yaparken siz canlı yayınları kapatıp televizyonlara tehditte bulunuyorsunuz. Bir gecede bu ülkenin 26 milyar dolarını uçuran bu demokrasi düşmanları mutlaka hesap verecektir.
Korkmayın, biz halkız; halk, halk!
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, demokratik siyasete yönelik müdahalenin yol açacağı tahribatların araştırılması amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.
25/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 25/3/2025 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Gülüstan Kılıç Koçyiğit |
|
| Kars |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
25 Mart 2025 tarihinde Kars Milletvekili Grup Başkan Vekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Sezai Temelli tarafından, demokratik siyasete yönelik müdahalenin yol açacağı tahribatların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (11239 grup numaralı) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 25/3/2025 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarın yargı eliyle demokratik siyasete müdahale etmesini ve kayyum siyasetinde ısrarcı olmasını araştırmak üzere bir Meclis araştırması açılması önergemiz var. Partimizin bu konudaki görüşlerini sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, Türkiye'nin en büyük şehrini, Türkiye'nin en büyük metropolünü, dünyanın en büyük metropollerinden bir tanesi olan İstanbul'u da meğer bir terörist yönetiyormuş; AKP öyle diyor. Anımsarsanız Türkiye'nin Genelkurmay Başkanı da teröristti, meğer Türk Silahlı Kuvvetlerini de bir terörist yönetiyordu! Hava Kuvvetleri Komutanı terörist, ordu komutanları terörist, generallerin üçte 2'si terörist, Emniyet müdürleri terörist; İstanbul Valisi teröristlere yataklık ediyor, İstanbul Emniyet Müdürü teröristlere yataklık ediyor! Sanırım Efkan Bey söylemişti, Sayın Efkan Ala'nın -yanlışım varsa kendisi düzeltebilir- şöyle bir ifadesi vardı: "81 ilin neredeyse tamamının Emniyet müdürü terörist." demişti. Mülkiye terörist, akademisyenler terörist, öğretmenler terörist, doktorlar terörist, hemşireler terörist! İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının neyi eksik? Elbette İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı da terörist! Kürtlere "terörist" diyerek başladınız. Sizden önce de Kürtlere "terörist" diyorlardı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Sayın İmamoğlu'na da geldiniz, ona da artık "terörist" diyorsunuz. Herhâlde dünyada metrekareye en fazla teröristin düştüğü ülke Türkiye. AKP Türkiyesi belki teknoloji üretemiyor, belki bilim üretemiyor ama maşallah, iyi terörist üretiyor. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Kürtlere "terörist" demekle kalmadınız -Kürtlere "terörist" demek kolaydı- partilerine "terörist" dediniz, eş genel başkanlarına "terörist" dediniz, vekillerine "terörist" dediniz, belediye başkanlarına "terörist" dediniz, on binlerce üye ve yöneticisine "terörist" dediniz; şimdi topyekûn bütün muhalefete "terörist" diyorsunuz.
Vicdanınız o kadar körelmiş ki kent uzlaşısına şu anda "terörizm" diyorsunuz. Bakın, 2839 sayılı Kanun var. Bu kanuna 2018 yılında 12 (a) maddesi diye bir madde eklediniz ve kanunun bu maddesine göre "Seçime girme yeterliliğine sahip siyasi partiler seçime ittifak yaparak girebilirler." Bu çok açık. 2972 sayılı Mahallî İdareler Seçim Kanunu'nda seçim ittifakı yapılmasına olanak tanınmıyor ama yasaklayan bir hüküm de yok. Nitekim, AKP ve MHP en son 31 Mart seçimlerinde 30 tane büyükşehir ve 29 tane şehirde ittifak yapmıştı. Bazı yerlerde AKP aday gösterdi, MHP aday göstermedi; bazı illerde de MHP aday gösterdi, AKP aday göstermedi; karşılıklı olarak birbirinizi desteklediniz. Biz de bir seçim stratejisi uyguladık ve buna "kent uzlaşısı" dedik. Kent uzlaşısını ülkenin batısında da doğusunda da uyguladık. 150 tane yerde, 1'inci ve 2'nci olduğumuz kentlerde, 150 merkezin 90'ı aşkın yerinde kent uzlaşısıyla adaylarımızı belirledik, ön seçim yaptık. Sadece kendi üyelerimizle değil o kentteki demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların, emek-meslek örgütlerinin, odaların, baroların hepsinin yönetim kurulu üyelerine oy kullandırdık. Ülkenin batısında da yine demokratik kitle örgütleriyle görüştük, sosyalist partilerle görüştük, emek-meslek örgütleriyle görüştük ve adaylarımızı buna göre belirledik. Bazı merkezlerde aday gösterdik, bazı merkezlerde aday göstermedik. Örneğin İstanbul'da aday gösterdik; Ankara'da, Antalya'da, Adana'da aday gösterdik, Mersin'de aday göstermedik. Yozgat'ta, Kastamonu'da, Çankırı'da aday göstermedik.
Peki, şimdi siz ne yapıyorsunuz? Siz ittifak yapabilirsiniz, bir yerde bir adayı destekleyebilirsiniz; bu normal ama başka siyasi partiler aday göstermediklerinde, bir başka adayı desteklediklerinde siz buna "terörizm" diyorsunuz; bu, kabul edilemez. Sizin siyasetiniz de vicdanınız da maalesef körelmiş. Siyasi olarak böyle deseniz sorun yok ama bunu yargı konusu yapıyorsunuz. Bundan dolayı Türkiye'nin en büyük şehrinin belediye başkanını yargılıyorsunuz. Bakın, "Türkiye'de yargı bağımsız." diyorsunuz ya, "Bırakın yargı karar versin." diyorsunuz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Sayın Başkan, tamamlayacağım.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Bakın, Türkiye'deki yargı şu anda neye benziyor biliyor musunuz? Millî Eğitim müdürlükleri var, Sağlık müdürlükleri var, bir Millî Eğitim müdürü, bir Sağlık müdürü, Millî Eğitim Bakanına karşı, Sağlık Bakanına karşı ne kadar bağımsızsa Türkiye'deki mahkemeler de Adalet Bakanlığına ve Hükûmete karşı o kadar bağımsız. Emin olun, mevzuat daire başkanı gibi Meclisi çalıştırıyorsunuz ve Adalet Bakanlığının taşra teşkilatı olarak bütün yargı kurumları görev yapıyorlar. Bu yüzden hiç kimse buna bir yargısal süreç olarak bakmıyor.
Son olarak, sevgili Azad Barış'la ilgili bir şeyler söylemek istiyorum: Bütün dosyayı Azad Barış'ın üzerine kurmuş durumdalar. Azad Barış'a tek bir tane suçlama yöneltemiyorlar. Spectrum House'un sahibi, onlarca yıldır araştırma şirketi yönetiyor. Azad bir gün gelecek, bütün iddialarınıza cevap verecek. Eşi ve çocuklarını ziyarete Almanya'ya gitmişti, bu ülkede yaşıyor, asla sizden korkmaz. Yargının karşısına da çıkacak, ona soracağınız hiçbir hesap yok. Alnı açık ama yalanınız büyük, Azad'a hiçbir suçlama yöneltemediniz diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ersever...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." yazısına ilişkin açıklaması
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir." yazısının Genel Kurulda milletvekillerinin karşısında yer alması sadece bir yönetim ilkesini değil aynı zamanda bir milletin tarihsel dönüşümünü de yansıtır. Bu söz, Osmanlı'nın tek adam egemenliğinden Cumhuriyetin halk egemenliğine geçişinin net ifadesidir. Üyeler, bu yazıyı her gördüklerinde milletin hizmetkârı olduklarını hatırlar, yetkilerinin kaynağı karşılarında duran bu ilkedir. Atatürk, egemenliği bir ayrıcalık olmaktan çıkarıp bir hak olarak millete sunmuştur. Bu yazının Genel Kuruldaki varlığı, demokrasinin yaşayan bir ruhu gibi salona nüfuz eder, kararların ve yasaların milletin iradesine dayandığını sürekli olarak vurgular. Bu, sadece bir cümle değil bir milletin kimliğini ve bağımsızlığını perçinleyen bir manifestodur.
BAŞKAN - Sayın Emir, buyurun.
45.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Özkaya'nın Genel Kurulda gündeme getirdiği konuyla ilgili bir açıklama yapma ihtiyacı var.
Tabii, kendilerini savunamayınca saldırmayı tercih ediyorlar ama aldıkları bilgiler yandaş medyadan olunca altı da boş çıkıyor hâliyle. Kendilerine tavsiyemiz, konuşmaya çıkmadan önce objektif kaynaklara bakın; Sabah'tan alacağınız, A Haber'den alacağız haberler sizi duvara çarptırır.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Yok, Sabah'tan değil, burada, size de göndereyim.
MURAT EMİR (Ankara) - Söz konusu firma Muş Ticaret Odasına kayıtlı Turkuaz firma, dokuz yılda 179 ihale almış, bu ihalelerden 163'ünü bakanlıklardan, sizin bakanlıklarınızdan almış, sadece 8 tanesini İstanbul Büyükşehir Belediyesinden almış. AKP'li bakanlıklardan son altı yılda 330 milyar liralık ihale almış bir şirket.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Şerbetli tatlı mı almış?
MURAT EMİR (Ankara) - Varın siz düşünün nasıl aldığını, nasıl cevap vereceğini. Cesaretiniz varsa açıkça TRT'den İmamoğlu yargılansın, herkes görsün neyin ne olduğunu. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu...
46.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Murat Emir Bey'in konuşmaları Sayın Ali Özkaya'nın konuşmalarına karşılık değil, bambaşka bir konuyla ilgili bir suçlamada bulunmaya çalıştı ama apaçık bir şekilde İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yapmış olduğu ihalenin nasıl bir para aktarmaya dönük olduğunu Sayın Özkaya kürsüden ifade etmişti. Ona karşılık bir cevap verilmediğini kayda geçirmek isterim.
Teşekkür ederim.
MURAT EMİR (Ankara) - Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Emir.
47.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Yani ben Sayın Akbaşoğlu'nu dinleyince iktidar mı muhalefet mi, kanuna geçilsin istiyor mu istemiyor mu şaşıyorum. Akbaşoğlu, konuları uzatacaksanız uzatırız. Bakın, tam bu konuyu konuşuyoruz.
BAŞKAN - Uzatmayalım, uzatmayalım.
MURAT EMİR (Ankara) - Bir şirket var, o şirket 163 tane ihaleyi bakanlıklardan almış, 8 tanesini İBB'den almış. Bu şirketi "Bakkaldan alıyor, bakkaldan ihale verdiriyorsunuz." diye bizi suçluyorsunuz, peşinen suçluyorsunuz İBB'yi ama sizin bakanlıklarınızdan 330 milyarlık ihale alan şirket aynı şirket, bunu konuşuyoruz ya! Nasıl "İlgisi yok." diyorsunuz? Yani ben gerçekten size nasıl anlatacağıma şaşırıyorum. Ya, lütfen, hiç olmazsa "Burada yanlış yaptık, tekrar bir bakalım." diyecek kadar erdem sahibi olun.
BAŞKAN - Şimdi, bu ortaya konulan iddialar, ciddi iddialar, savcılığı ilgilendiren iddialar, dolayısıyla...
Sayın Akbaşoğlu, son kez söz veriyorum, gündeme devam edelim.
Buyurun.
48.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bizim söylediğimiz tam da budur. Biz hakikatlerin ortaya çıkması için, yalan yanlış beyanlar olduğu takdirde bunlara cevap vermek durumundayız. Hakikati, gerçeği kamuoyu önünde savunmak, ortaya koymak durumundayız. Dediğiniz gibi, Sayın Başkanım, bunlar yargının meselesidir; yargı da bu konuyla ilgili zaten meselenin üzerindedir. Bu konuyla ilgili kararları hep beraber, kamuoyu olarak, Meclis olarak takip edeceğiz diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim, sağ olun.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, demokratik siyasete yönelik müdahalenin yol açacağı tahribatların araştırılması amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - YENİ YOL Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmen. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce bir şeyi tespit edelim ki bizim inancımıza ve partimizin siyasetine göre devlet hazinesinin her bir kuruşu beytülmaldir. Bu beytülmal aynı zamanda tamamen yetim hakkı titizliğiyle korunmalıdır ve bu 85 milyon kişinin hakkıdır. Bu bir kuruş, isterseniz bir hazinenin, isterseniz bir kamu kurumunun, isterseniz bir belediyenin eliyle harcanıyor olsun ve biz bu paralar harcanırken sadece yolsuzluk değil yapılan israf, gösteriş ve hatta iş bilmezlik nedeniyle harcanan her bir kuruşun da hesabının sorulacağına inanıyoruz. Bu konuda bazı sözleri, ayetikerimeyi ya da hadisleri hatırlatmama gerek yok ama birkaçına vurguda bulunmak istiyorum: "Beytülmale ihanet eden ateşten bir yığınla karşılaşacaktır." diyor Peygamber Efendimiz. Bir başka sözünde ise ölçü olarak beytülmale ihaneti bir hurma tanesi olarak tarif ediyor, "bir hurma tanesi kadar beytülmale ihanet etmek" diyor. Yine, şöyle bir sözü var: "Haksız yere beytülmalden pay alanlar ahirette o aldıkları haksız malı boyunlarında taşıyacaklardır." Siyasetçinin, bürokratın, kamu malını kullananın kulağından çıkarmaması gereken sözler bunlar. Yine, Dört Halife'nin her biri -Hazreti Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali- de bu devlet malına hükümranlık ve mülkiyet değil bir bekçilik edildiğini vurgulamıştır. Dolayısıyla hepimiz, beytülmaldeki her bir kuruşun 85 milyonun hakkı olduğuna; olur ya iktidarın gücüyle, olur ya yargıdaki kayırmacılıkla, olur ya bir şekilde adamcılıkla, şuculukla buculukla bu dünyada sorgulanmasından, bu dünyada hesabının verilmesinden kurtulsak bile ahirette hesabının verileceğine inanıyoruz. Bunun sadece muhalefet için değil aynı zamanda iktidar için hatta iktidar için daha fazla inmiş ayetler, söylenmiş hadisler, söylenmiş sözler de olduğuna inanıyoruz çünkü iktidarın yönettiği bütçe, bugün bu hâliyle bile muhalefetin yönettiği toplam bütçeye baktığımızda neredeyse 1'e 20 oranında, 1'e 30 oranında çok daha yüksek.
Biz bu konuda 2 temel hususa dikkat çekmek istiyoruz: Birincisi, bu soruşturmalar usulüne uygun mu yürütülüyor? İkincisi, bu soruşturmalardaki hassasiyet Cumhur İttifakı'nın belediyeleri için de yürütülüyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Arkadaşlar, hukuk güvenliği hepimiz için lazımdır. Bugün elimizde gücü tutuyor olabiliriz ama bu dosyada soruşturma izinlerinin doğru bir şekilde yürütüldüğünü ileri süremeyiz, gizliliğe ve savunma hakkına riayet edildiğini ileri süremeyiz.
Sayın Akbaşoğlu'nun bilmediği ayrıntıları televizyonlarda sosyal medya trolleri ve gazeteciler anlatıyor. Savunma hakkının kutsallığı diyoruz değil mi? İfadeler bitti, beş dakika sonra Whatsapp'ta ifadeler dolaşıyor. Yarın öbür gün AK PARTİ'li bir arkadaşımız da savunma verdiğinde, henüz suçluluğu kesinleşmediğinde ifadeleri bu şekilde piyasaya mı dökülecektir?
2 husus var, gün içerisinde konuşacağız. Birincisi: Gelin bu meseleyi vesile kılalım, siyasi ahlak ve finansman yasasını çıkaralım, bu işlerin kökünü kazıyalım. Merak etmeyin. İl başkanı da ilçe başkanı da bulursunuz.
İkincisi: Yirmi yıl boyunca belediyeler hakkında yapılan toplam işlemler bize ne kadar adaletli bir tablo veriyor, bunu da gün içinde konuşmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ederim. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Işık Gezmiş...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
49.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Ekrem İmamoğlu’na ve meydanlardaki gençlere ilişkin açıklaması
ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ekrem Başkan, millettir; Ekrem İmamoğlu, milletin iradesidir. 19 Mart darbe girişimiyle, kumpaslarla, iftiralarla, gizli tanıklarla tutuklanan tüm başkanlarımızın alnı ak, başı diktir fakat bu zulmü yapanlar alınlarındaki kara lekeyle tarihin karanlık sayfalarında yer alacaklardır. Ne yaparsanız yapın halkın iradesine kelepçe vuramazsınız. Demokrasilerde sokakta eylem en demokratik haktır. "Hak, hukuk, adalet." diyen gençlerimize şiddet uygulamayın, baskıya maruz bırakmayın, gözaltılarla susturmaya çalışmayın. Unutmayın ki tarih acımasızdır bunu asla unutmaz. Meydanlardaki gençler ülkemizin aydınlık geleceğidir. Bütün amacımız bu ülkede hak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, demokratik siyasete yönelik müdahalenin yol açacağı tahribatların araştırılması amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Mehmet Akalın.
Buyurun Sayın Akalın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET AKALIN (Edirne) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, uzun zamandır yargı bağımsızlığının ayaklar altına alındığı, hukukun üstünlüğünün bir kenara itildiği karanlık bir sürecin içinden geçmekteyiz. Son günlerde yaşadıklarımız, bu karanlık tablonun ne kadar tehlikeli bir noktaya ulaştığını açıkça göstermektedir. Son olarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve İstanbul ilçe belediye başkanlarının tutuklanması ve bazılarına kayyum atanması açıkça bir siyasi operasyonun göstergesidir. Bu durum yargıyı bir sopa gibi kullanarak muhalefeti sindirme çabasıdır. Halkın iradesini yok sayan, demokrasiye pranga vuran bu anlayış Türkiye'yi hukuk devleti olmaktan hızla uzaklaştırmaktadır. Halkın oylarıyla göreve gelmiş belediye başkanlarını siyasi hesaplarla tasfiye etmek ülkemizdeki hukuk garabetini gözler önüne sermektedir.
Değerli milletvekilleri, ben burada Ekrem İmamoğlu'nun ya da diğer belediye başkanlarının koltuğunu savunmuyorum. Yine, Saraçhane'de ve Türkiye'nin her şehrinde sokaklara dökülen makul insanlar da kimsenin koltuk bekçiliğini yapmıyor, yargılamaya da karşı çıkmıyoruz. Burada, kuvvetler ayrılığının olmadığı, hukuk ve adaletin kalmadığı bu ucube sisteme isyan ediyoruz. Bizler, milyonlarca insanın gasbedilmek istenen iradesini savunuyoruz; seçimle gelenin ancak seçimle gideceğini savunuyoruz, hukukun iktidarın emrine girerek bir siyasi aparata dönüştürülmesine karşı çıkıyoruz. Bakınız, Türkiye'de yargının içine düştüğü durum artık bir güvenlik sorunudur. Adalet dağıtması gereken mahkemeler siyasetin direktifleriyle karar verir hâle gelirse, yargı talimatla hareket ederse bu ülkede kimse kendini güvende hissedemez, ekonominin de toparlanması mümkün olmaz. Bugün tüm muhalefet hedefte olabilir ancak unutmayın, yarın bu düzeni kuranlar da hukuksuzluğun kurbanı olmaya namzettir. Bizler, bunun yaşanmaması için bu hukuksuzluk karşısında susmayacağız.
Buradan, iktidara ve yargıya müdahale edenlere sesleniyorum: Bu hukuksuzluklara derhâl son verin, yargıyı siyasetin bir aracı olmaktan çıkarın. Eğer gerçekten demokrasiden ve adaletten yana olduğunuzu iddia ediyorsanız hukuku siyasete kurban etmeyin diyor, yüce Meclisi ve aziz milletimi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Süleyman Bülbül.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarın yargı eliyle siyasete müdahale etmesinin araştırılması... Evet, konumuz bu; gerçekler ne? Açıkça yargı eliyle siyasete müdahale var mı? Var. Var çünkü AK PARTİ iktidarı kayyumlar iktidarı hâline geldi. Millî irade, sandık karar veriyor, belediye başkanını seçiyor; siz ne yapıyorsunuz? Alıyorsunuz, kayyum atıyorsunuz. Neyle bağlantı kuruyorsunuz? Terörle bağlantı kuruyorsunuz. Yahu, hiç aklınız alıyor mu? "Ekrem İmamoğlu suç örgütü lideri" diye ortaya çıkarıyorsunuz. Yazık ya! Yazık ya! Düşünebiliyor musunuz, 1.200 tane araştırma; mülkiye müfettişleri gelmiş, Sayıştay denetçileri gelmiş, araştırma yapmış ama siz, bir ay içinde yapılan denetlemelerden bir suç çıkarıyorsunuz, örgüt çıkarıyorsunuz. Ondan sonra, karşınızda bulunacak ve sizi yenecek, 3 defa yenmiş, 4'üncü defa yenecek Ekrem İmamoğlu'nu yargı eliyle siyaseten yasaklı hâle getiriyorsunuz ama halk biliyor. Halk nereden biliyor? Cumhurbaşkanı ön seçimini yaptık, pazar günü yaptık; pazar günü, Cumhurbaşkanı ön seçiminde 15,5 milyon kişi oy kullandı. Kendi memleketimde, o dayanışma sandığına gelenlere bir baktım; AK PARTİ'ye oy verenler, MHP'ye oy verenler, diğer partilere oy verenler sıraya geçti, upuzun sıralar oldu. Niçin geldiklerini biliyor musunuz? Haksız, hukuksuz ve hukuka aykırı bir şekilde Ekrem İmamoğlu'nu siyaset dışına itmenize karşı "Hayır!" dediler. "Hayır!" demeye devam ettiler.
Sonra ne oldu? Sadece Ekrem İmamoğlu'nu siyaset dışına itmeye kalkmadınız ki -bu Anayasa- Anayasa’nın içini boşalttınız, içini! Anayasa’nın 2'nci maddesi açık, "İnsan haklarına saygılı, laik, sosyal bir hukuk devleti." diyor. Hukuk kalmadı, insan hakları kalmadı, demokrasi kalmadı. Orada tamamen kendisini anlatan ve çıkıp da toplantı ve gösteri yürüyüşünü barışçıl bir şekilde ortaya koyan, sağdan sola her türlü fikre sahip gençlere ne yaptınız? Biber gazıyla, copla, suyla ne yaptınız? Haklarını kullanmalarını engellediniz. O çocukları bir araştırın; o çocuklar sizin çocuklarınız, içinde bulunan çocuklar da vardı. Diğer siyasi partilerde bulunan babaların, annelerin çocuklarıydı. Ne yaptınız? Haklarını, özgürlüklerini ortadan kaldırdınız. Yahu, kuralsızlık ortada şimdi. İzmir'de, eski Baro Başkanı, 6 avukat ve 4 stajyer avukatı alıyorsunuz; dört gün TEM'de gözaltına alıyorsunuz, ondan sonra bugün sabahleyin çağırıyorsunuz "Serbestsiniz." diyorsunuz. Vay canına, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda "Serbestsin." lafı var mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - İfadesini almadan bırakıyorsunuz. Neden dört gün onların özgürlüklerini kısıtladınız? Baro başkanları, İstanbul Barosunun yöneticilerini görevden aldığınız davada yürüyüş yapmak istiyorlar; baro başkanları, Barolar Birliği Başkanıyla beraber Çağlayan'dan Beyoğlu'na; onları engelliyorsunuz. Bir memlekette avukatların, baro başkanlarının; bir memlekette siyasetçilerin, bir memlekette gençlerin özgürce demokratik haklarını kullanmadığı bir ülke hukuk devleti olabilir mi, demokrasi olabilir mi? İşte, getirdiğiniz nokta bu, getirdiğiniz nokta bu. (CHP sıralarından alkışlar) Ama unutmayın, yenileceksiniz; ne yaparsanız yapın yenileceksiniz. Bu şekilde bir söz var: "Yürü bre Hızır Paşa, senin de çarkın kırılır; güvendiğin padişahın, o da bir gün devrilir."
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili Sayın Oğuzhan Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OĞUZHAN KAYA (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DEM PARTİ grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, İstanbul Saraçhane'de Sayın Cumhurbaşkanımıza ve merhum annesine yönelik ağza alınmayacak hakaretlerde bulunanları ve açıkça bu sözleri sarf edenleri lanetliyorum. Milletimizin tahammül sınırını aşan Vandallıklara asla müsaade etmeyeceğiz. Ortak değerlerimizi hedef alan çirkin saldırılar hukuk önünde hesap verecek, bunu yapanlardan da hesabı sorulacaktır.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na göre bu bir haktır ancak devam eden adli soruşturmaları hedef alacak, sokakları terörize edecek, kamu düzenini bozacak bu şiddete yönelik eylemleri tahrik etmek de ayrı bir suçtur. İstanbul Belediyesinde ve ilçe belediyelerde başlayan yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili belgeleri, bilgileri getirenler, şikâyette bulunanlar bu belediyelerde çalışanlar, bu belediyelerdeki meclis üyeleri, bu belediyelerdeki başkanların danışmanlarıdır. Daha da acısı şikâyetçiler CHP'li, şüpheliler CHP'li ve "Mağdur olduk." diyenler de yine CHP'lidir. Ana muhalefet partisi kadrolarına eski Genel Başkanlarının şu veciz sözüyle seslenmek istiyorum: "En iyi yaptığınız iş olan birbirinizi yemeye devam ediyorsunuz." Biz sadece izliyoruz, işimize bakıyoruz, milletimize hizmet etmeye devam ediyoruz.
Yine "Bu dosyalar alelacele hazırlanmış." deniyor. Bu dosyalardan bir tanesi İstanbul İl Başkanlığının alınmasında ortaya çıkan para kulelerinde başlamış bir soruşturma ve bunun derinleştirilmesi sonucunda birçok şirketin bu yolsuzluğa nasıl bulaştığı, birçok şirketten nasıl rüşvet alındığı ortaya konulmuştur. Alelacele falan yapılmış bir soruşturma yok. Sizin kendi partililerinizin, sizden şikâyetçi olan Capacity AVM'den 5 milyon istendiğinin şikâyetçisinin, MASAK raporlarının, yine burada ortaya konan tanıkların ifadeleri ortadadır.
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Hemşehrim! Çorum Belediyesini inceleyelim ya, Çorum Belediyesini!
OĞUZHAN KAYA (Devamla) - "Bu sözleşmelerde, bu soruşturmalarda gizli tanıklar var." diyorsunuz. Üç beş gizli tanık var; diğerlerinin, tanıkların kimlikleri açık, hepsi de Türkiye'de, ortada ve hepsi de iddialarının arkasında. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Çorum Belediyesini inceleyelim Başkanım.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - O tanıkları bir açık hâle getirin bakalım bir, o gizli tanıkları bir açık tanık hâline getirin de görelim.
OĞUZHAN KAYA (Devamla) - "Herkes suçsuz." diyorsunuz, "Deliller ortada." diyorsunuz. İmamoğlu operasyonunda İmamoğlu'nun şahsi cep telefonu teslim edilmemiş, yirmi dakika konuta polislerin girmesine izin verememiş ve deliller bu arada karartılmış ve soruşturmaya tehditle -yargılamayı yapanları tehdit ederek- yön verilmeye çalışılmıştır. Yalnız maddi gerçek ortaya çıkacaktır.
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Çorum Belediye Başkanını niye görevden aldınız?
OĞUZHAN KAYA (Devamla) - CHP tüm bu yapılanlara bir siyasi kılıf bulmuştur. Yapılan yolsuzluk operasyonuna "siyasi operasyon" demiştir.
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Çorum Belediye Başkanı niye alındı?
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Bütün dünyaya rezil ettiniz ülkeyi. Üçüncü dünya ülkesine çevirdiniz.
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Çorum Belediye Başkanını niye görevden aldınız, bir açıklayın.
OĞUZHAN KAYA (Devamla) - Bunun için de şunu demiştir; bu bir... "Biz Cumhurbaşkanı adayıyız." diyelim, "Cumhurbaşkanı seçilmemize engel olunmak için bu yapılıyor." diyelim.
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Çorum Belediye Başkanını niye görevden aldınız?
OĞUZHAN KAYA (Devamla) - Siz Cumhurbaşkanı adayı olunca yolsuzluk yapma hakkınız mı var? Siz bir yere aday olduğunuzda suç işleme özgürlüğünüz mü var? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve bundan kuvvet alarak bu yolsuzlukları aşikârca, fütursuzca yapmışlardır ve yargıda ortadadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MURAT EMİR (Ankara) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Efendim, aynı anda kalkarak istemediler. Bakın, usule aykırılık var. Sayın Başkan, usule aykırılık var. (CHP sıralarından "Ne alakası var!" sesleri)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Tam iftar saatinde yoklama istediler; iftar saatinde yoklama... Sonra bana kızıyorlar. İftar saatinde yoklama olur mu?
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunmadan evvel yoklama talebi vardır.
Sayın Emir, Sayın Karabat, Sayın Taşcıer, Sayın Öneş Derici, Sayın Arı, Sayın Şevkin, Sayın Tahtasız, Sayın Karagöz, Sayın Akay, Sayın Kavaf, Sayın Gökçen, Sayın Sümer, Sayın Güneşhan, Sayın Arslan, Sayın Halıcı, Sayın Genç, Sayın Adıgüzel, Sayın Karadeniz, Sayın Çorabatır, Sayın İlhan.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.55
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Adil BİÇER (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70'inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, demokratik siyasete yönelik müdahalenin yol açacağı tahribatların araştırılması amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.
Öneriyi okutuyorum:
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, 19 Mart darbesinin Türkiye'nin siyasi, ekonomik, sosyal hayatında yaratacağı etkilerin araştırılması amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
25/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 25/3/2025 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Murat Emir |
|
| Ankara |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
Ankara Milletvekili Grup Başkan Vekili Murat Emir tarafından, 19 Mart darbesinin Türkiye'nin siyasi, ekonomik, sosyal hayatında yaratacağı etkilerin araştırılması amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan 1126 sıra no.lu Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 25/3/2025 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Gökçe Gökçen. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÖKÇE GÖKÇEN (İzmir) - Sayın Genel Kurul, 19 Mart darbe girişimi hepimize bazı şeyler öğretti. Gerçekler ile yalanlar arasında, halka doğru söyleyen ile kaçak güreşenler arasında fark var. Halkın karşısına çıkmak isteyen ile mahkeme arkasına sığınanlar arasında fark var. Şimdi size bazı gerçeklerden bahsedeceğim: 1994 İstanbul seçimlerinde Tayyip Erdoğan yüzde 25 oyla seçildi, "İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder." dedi. 2019 yılında Ekrem İmamoğlu yüzde 48,8 oyla -en yakın rakibine karşı önce 13 bin fark atarak- seçildi; yediremediniz, iptal ettirdiniz. Sonra 2019'da 23 Haziranda 806 bin farkla geldi; yediremediniz, karşısına bütün devlet imkânlarını seferber ettiniz. Bu sefer Ekrem İmamoğlu yüzde 25'le değil, yüzde 30'la değil, yüzde 40'la değil, yüzde 51,14 oyla rakibi Erdoğan'a 1 milyon fark atarak seçildi, 1 milyon fark atarak. (CHP sıralarından alkışlar) Tayyip Erdoğan o dönemin adaletsiz yargılamasında bile tutuksuz yargılandı, görevinin başında kaldı, bir gün bile tutuklu yargılanmadı. Yargılamanın sonucunda karar kesinleşince cezaevine gönderildi. Televizyonlarınızda itibar suikastı yaptığınız, hakkında her gün yeni yalanlar türettiğiniz Ekrem İmamoğlu, ön seçimden 15 milyon oyla çıkmış olan Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, daha yargılamasına başlanmadan şafak operasyonuyla 20 otobüs polisle gözaltına alındı, tutuklandı. Tayyip Erdoğan cezaevine girip siyasi yasak aldığında Cumhuriyet Halk Partisi demokrasi için duruş gösterdi, siyasi yasakları kaldırdı. Ekrem İmamoğlu'na bu davalar açılırken Tayyip Erdoğan "Turpun büyüğü heybede." dedi, mahkemelere talimat verdi. 15 Temmuz darbe girişiminde Hükûmetin ne söyleyeceği belliydi, herkes muhalefet ne söyleyecek diye baktı. Genel Başkanımız Özgür Özel "Meclisi açalım." dedi, geldi, o dönemki CHP Grup Başkan Vekilimiz olarak tam da burada demokrasiye sahip çıktı; AK PARTİ'li milletvekilleri alkışladı, teşekkür ettiler. Son seçimlerden 1'inci çıkmış partiye ve Cumhurbaşkanı adayına yönelik siyasi operasyonlar ve siyasi saldırılar yapılırken de bizim ne yapacağımız belli. Herkes döndü, son seçimlerin 2'nci partisi ne yapacak diye baktı. Sokaklarda, meydanlarda barışçıl gösteri hakkını kullanan, ön seçimde üye ve dayanışma sandıklarında oy kullanan 15 milyon vatandaşımız hepimizden daha iyi görüyor. Son seçimlerin 2'nci partisi demokrasi sınavından kalmıştır, darbeye ortak olmuştur. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, 19 Mart darbe girişimi, çoğunluğun azınlığa baskısı değil azınlığın çoğunluğu zorla parmaklıklar arasına zapt etme girişimidir. "Her şey çok güzel olacak." diyen gençlerin gözaltına alındığı, tutuklandığı, serbest bırakılacaklar listesinde adı olan gazetecilerin, gençlerin, foto muhabirlerin ani bir karar değişikliğiyle biraz önce arka arkaya tutuklandığı, İstanbul'da size 1 milyon fark atan İmamoğlu'nun resimleri toplansın diye ilçe başkanlıklarımıza yazı yazılırken yüzde 67'yle Cumhuriyet Halk Partisine oy vermiş olan Şişlilerin belediyesindeki kayyumun talimatıyla Atatürk resimlerinin küçültüldüğü, Erdoğan resminin asıldığı, kayyumun ilk icraatının Şişli'de kent lokantalarını kapatmak olduğu bir günü yaşıyoruz.
Sayın milletvekilleri, aramızda büyük farklar var demiştim. Bir fark da şu, Genel Başkanımız Özgür Özel şunları söyledi: "O küfrü kendi anneme edilmiş sayıyorum." dedi. "Protesto ile hakareti birbirine karıştırmak kabul edilemez. Küfretmek, hele hele aileye, anneye küfür asla kabul edilemez." dedi. Peki, Ekrem Başkanımızın eşi Dilek İmamoğlu'na günlerdir hakaret eden, iğrenç zihinlerini iğrenç dillerine yansıtanlara karşı soruyorum: Bu koltuklarda tek bir laf edebilen var mı? Yok. (CHP sıralarından alkışlar) Kadınlara edilen hakaretlere karşı bir tek söz söyleyemediniz çünkü o hakaretleri siz ettiriyorsunuz. Sokaklarda sesini yükselten genç arkadaşlarım, her gün ayrımcılığa uğrayan kadınlar, gökkuşağını bile yasaklayanlara karşı başı dik ve onurlu şekilde mücadele eden insanlar bugün hepsi meydanlarda "kurtuluş yok tek başına" diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
GÖKÇE GÖKÇEN (Devamla) - Bugün onlarca kişiyi gözaltına alsınlar, zorla tutuklamaya sevk etsinler, hakkımızda yalanlar söylesinler; biliniz ki hakikat çok güçlüdür. Hakikat milyonlar olur, meydanları doldurur; hakikat 15 milyon olur, sandıkları doldurur. Hakikat, çocukların Selçuk'ta, Kartalkaya'da yanarak öldüğü bir yeri çocukların güldüğü bir Türkiye yapma özlemiyle görünür. Hakikat, bir çocuğun üzülme diye resim yaptığı Ekrem İmamoğlu olur. Ekrem İmamoğlu'nu Silivri'ye gönderirsiniz, karşınıza her yerde milyonlarca İmamoğlu çıkar. Sanmayın ki bu birkaç günlük bir itirazdır; sanmayın ki bu bıkılacak, susulacak, razı olunacak bir haksızlıktır. İnsanların güler yüzüne, o resimleri Ekrem amcalarına çizen çocukların tertemiz kalbine, tekerlekli sandalyeleriyle oy kullanmaya giden bilge amcalarımızın, teyzelerimizin sabrına, dirayetine, sabrımıza, disiplinimize yenileceksiniz.
Buradan Berkay'a sesleniyorum: Her şey çok güzel olacak. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
50.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Biraz evvel kürsüde konuşan milletvekili "Sayın Dilek İmamoğlu'na siz küfrettiriyorsunuz." dedi, bunu zinhar kabul etmeyiz. Biz, Tenzile Erdoğan annemiz başta olmak üzere bütün annelere, Dilek İmamoğlu ve bütün annelere, bütün eşlere, hiçbir kimseye hakaret edilmesine rıza göstermedik, göstermeyiz; bu bir iftira olabilir, bunu ifade ediyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Emir...
51.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Akbaşoğlu söz istediğinde ben yine iyi kalpli birisi olarak "Dilek İmamoğlu'na da bu aşağılık sözleri edenleri lanetle kınıyorum." diyeceğini zannettim; diyemedi, yine diyemedi, saatlerdir diyemiyor.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Dedi işte! Nasıl desin ya!
MURAT EMİR (Ankara) - İşte o kirli beyinler, o kirli beyinlerden süzülen, onların iğrenç dillerine gelen kelimelerin kaynağı bu anlayıştır. Arkalarında duruyorlar, zımnen onaylıyorlar, zımnen destek oluyorlar, üstü örtük biçimde destek oluyorsunuz.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Siz niyet okuyorsunuz ya, niyet okuyorsunuz! Annelere yapılanların, kadınlara yapılanların hepsini lanetliyoruz. Böyle şey olur mu! Hepsi bizim annemiz.
MURAT EMİR (Ankara) - Burada "Dilek İmamoğlu'na yapılan iğrenç saldırıyı lanetliyoruz." diyemediğiniz her dakika aslında destek de olmuş oluyorsunuz. Bunu bir kez daha herkes görmüş oldu.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Ama biraz evvel isim verdi Sayın Akbaşoğlu.
Buyurun.
52.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, bakın, biraz evvel çok açık bir şekilde bunu ifade ettim ama Sayın Murat Emir göz göre göre yalan söylemeye devam ediyor, göz göre göre yani "Hem Tenzile Erdoğan hem Dilek İmamoğlu" diye ifade ettim. Bütün annelere, bütün eşlere bu tür saldırıları lanetliyoruz, kınıyoruz; bunu açıkça söyledim, ilk konuşmamda da söyledim ancak nasıl "Şişli'de kent lokantaları kapandı." diye bir yalan söylendi, biz de bunun yalan olduğunu ifade ettik. Tutanaklarda, ilk kez, Tenzile Erdoğan Hanımefendi'ye de söz söyleyenleri, bütün annelere de söz söyleyenleri, hakaret edenleri kınadığımı ifade ettiğim hâlde "Söz söylemediniz." dedi. Apaçık yalan söylüyor; ben daha bir şey söyleyemeyeceğim, kusura bakmayın.
BAŞKAN - "Yalan" falan demeyelim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Yalan ama yalan, yalan, başından beri yalan! Ayıptır ya!
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Emir.
53.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Benim yalan söylediğim iddiaları baştan sona yalandır. Burada biz saatlerdir, herkesin gözü önünde hem de tutanağa ve kameralara konuşuyoruz Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Tutanaklar ortada, tutanaklar var.
MURAT EMİR (Ankara) - İlk defa, bakın, Dilek İmamoğlu'nu "bütün anneler" parantezine alarak sıyırmaya, kaçmaya çalıştınız. İlk defa "Dilek İmamoğlu" dediniz; teşekkür ederiz, nihayet dediniz. (CHP sıralarından alkışlar) Altı saatinizi aldı; nihayet dediniz, tebrik ederiz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şöyle: İlkinde de söyledim, biraz evvel de söyledim -2'nci kez söyledim- 3'üncü kez söyledim.
BAŞKAN - Sayın Barut, buyurun.
54.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, belediyelere yönelik soruşturmalara ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, ülkemizde hukuk ayaklar altına alınarak, halkın iradesine darbe vurularak zorbalık ve dayatmayla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu ve yol arkadaşlarımız tutuklandı. İktidar eliyle halkın belediyelerine yönelik uydurma gerekçelerle soruşturmalar bitmek bilmiyor. Tepki gösterenler, gazeteciler, öğrenciler feci şekilde dövülüyor, gözaltına alınıyor. Zalimin zulmü arttıkça sonu yaklaşırmış, bu korku iktidarının da sonu geliyor şüphesiz. Ne diyordu büyük ozanımız Adnan Yücel: "Bin kez budadılar körpe dallarımızı, bin kez kırdılar/Yine çiçekteyiz, işte yine meyvedeyiz."
Zindanlara atsanız da umuda kurşun işlemeyeceğini gördünüz. Asla halkın iktidarına engel olamayacaklar; darbeye geçit vermeyeceğiz, tarihin yüz karası bugünleri de unutmayacağız, asla affetmeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, 19 Mart darbesinin Türkiye'nin siyasi, ekonomik, sosyal hayatında yaratacağı etkilerin araştırılması amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - YENİ YOL Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Sema Silkin Ün.
Buyurun Sayın Silkin Ün. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim de içinden geldiğimiz gelenek siyasi serüvenini tek bir şey üzerine inşa etmiştir: Millî irade. Siyasetimiz meşruiyetini hep o kutsal bildiğimiz sandıktan almıştır; maalesef, bugünlerde bu kutsal duygunun örselenmesine hepimiz şahitlik ediyoruz. Elbette bu inanışımız, seçilmiş olma gücümüz bizlere suç işleme özgürlüğü bahşetmiyor. İddialar, raporlar, bunların hepsi mutlaka soruşturulacak, kimsenin buna da itiraz ettiği yok ama insan merak ediyor bu adaletin kılıcının neden tek tarafı kesiyor? Bu soruşturmaların açılmasına "hukuki" diyeceksek ucu iktidara dokunan soruşturmaların açılmayışına o zaman "siyasi" dememiz gerekiyor; açılanlar hukukidir, açılmayanlar siyasidir. Bu ülkede hukukun siyasetten bağımsız olduğuna yönelik kanaat sizi temin ederim iktidar partisinin tabanında dahi mevcut değil, davalardan çıkacak sonucun davaların açılma motivasyonunun gölgesinde kalacağını tahmin etmek sürpriz değil.
Değerli milletvekilleri, adalet duygusuna olan inancın yaralanmasını bir tarafa bırakalım, ekonomik zorluklarla baş etmeye çalışan milletimiz ağır bedeller ödüyor. Ne oldu son birkaç günde mesela? Borsadaki şirketlerin piyasa değeri 2 trilyon lira düştü, yatırımcıların dövize geçişi hızlandı, gösterge faizleri yüzde 37'den yüzde 44'e yükseldi, hazinenin borçlanma maliyeti 7,5 puan arttı, risk primimiz 250 puandan 328 puana yükseldi, bu riske bağlı olarak da elbette dış borçlanma faiz maliyetimiz arttı, kur fırlamalarının önüne geçmek için yirmi bir aydır biriktirilen rezervlerden 25 milyar dolar eksildi, 15 milyar doların üzerinde sıcak para çıkışı olduğunu ifade ediyorlar yani "Rasyonaliteye geçiyoruz." dediğiniz 2023 ekonomi modelini çöpe atmış oluyorsunuz. Bu bedel ne uğruna ödendi? AB'yle ilişkilerde yeni fazlara geçme fırsatı doğmuşken, terör meselesini bizlerin de destek olduğu üzere ülkenin gündeminden çıkarma iradesini ortaya koymuşken, coğrafyamızda Türkiye'nin tezleri kabul görmeye başlamışken, makro gelişmelerin iyileşme gösterdiği ifade edilirken neden bunlar yaşanıyor?
Değerli milletvekilleri, biz Gelecek Partisi olarak, Sayın Genel Başkanımızın Başbakanlığı döneminden itibaren siyasi ahlak yasasının ve yolsuzluklarla mücadele yasasının çıkarılması gerektiğini ifade ediyoruz. Bu çağrılarımıza kulak asılmadığını gördükçe de yolsuzlukla gerçek manada mücadele edildiğini düşünmüyoruz.
Değerli milletvekilleri, ihtimal vermiyorum ve umut ediyorum ama bir kayyum ataması söz konusu olursa bunun maliyetinin çok daha ağır olabileceğini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın
SEMA SİLKİN ÜN (Devamla) - Bunun olmayacağına inanıyorum açıkçası.
Yalnız, bir hususa dair endişemi ifade etmek istiyorum. Özellikle çeşitli uluslararası kaynaklardan edindiğimiz, ister "iddia" deyin ister "bilgi" deyin isterseniz "kanaat" deyin, Kanal İstanbul'un yapılacağı yönünde bir algı var. Sayın Murat Kurum, başkan adaylığı sürecinde Kanal İstanbul Projesi'ni doğru bir şekilde gündeminden de vaatlerinden de çıkarmıştı, umarım, bu geçici bir irade değildir. Malum sürecin hayata geçmesiyle adaya dönüşecek İstanbul'un en başta güvenliğine zarar verecek olan bu proje, yapılma aşamasına evirilmeyecektir diyorum. Bunu bir not olarak düşmek istiyorum.
Yine, sözlerime son verirken, demokratik tepkisini göstermekten âciz şuursuzların ahlaksızca Sayın Cumhurbaşkanımızın merhum annelerine küfürlü saldırılarını da Sayın Dilek İmamoğlu'na yönelen çirkin hakareti de kınadığımı, telin ettiğimi ifade etmek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Yüksel Selçuk Türkoğlu.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; mademki memlekette ortalık toz duman ve gündemde de belediyelerdeki yolsuzluk, usulsüzlük iddiaları var, kaç haftadır bu kürsüden dile getirdiğim Bursa Büyükşehir Belediyesinin Alinur Aktaş döneminde yapılan usulsüzlüklerle ilgili işleri bir kez daha hatırlattığımda ve devamında ben bunları dile getirdiğimde ısrarla savcılığı adres göstermiştiniz, onu da söyleyelim. Geçtiğimiz hafta cuma günü Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına, önünde de bir basın açıklaması yaparak bir klasör dosyayı ve suç duyurularımızı belgeleriyle birlikte iletmiş oldum. Yani anlayacağınız, Bursa'da beytülmale uzanan ellerden hesap sormak artık tamamen yargının meselesi. Tabii ki neden ısrarla bu yargı isteniyor özellikle AK PARTİ'li belediyeler olduğunda? Kanaatimce orası bir güvenli alan olarak görülüyor. Tecrübe de ettik bunu Bursa'da. Yıl 2022'ydi, yine Belediyenin bu anlamdaki usulsüzlüklerini belgeleriyle Bursa Cumhuriyet Savcılığına iletmiş, suç duyurusunda bulunmuştuk; üzerinden üç yıl geçti, ne ses var ne seda. Yaygın kanaat şudur: Evet, eğer adliyelere düştüğünüzde konu sizdense farklı kararlar çıkıyor, sizden değilse farklı kararlar çıkıyor. Bu yaygın kanaat çocuklarımızın bile ülkede adalete güvenini ne yazık ki yerle bir etti. Yirmi üç yıllık AK PARTİ iktidarının aslında geçmiş serencamı adalet yönünden tamamen kırık notlarla dolu, usulsüzlüklerle dolu ve aslında, esasen yolsuzluklarla dolu. Hatırlatmak lazım, 2008'de meşhur AKBİL skandalı vardı, ne oldu onun sonucu? Aynı yıllarda Almanya'daki Deniz Feneri vardı, ne oldu? Uzan grubunun elindeki şirketlerinin TMSF'ye devredilmesiyle alakalı ağır ve büyük iddialar vardı, ne oldu? 2011 yılında TOKİ projelerinde ihalelerin yandaş firmalara adrese teslim yapıldığına dair çok ciddi emareler ve iddialar vardı, ne oldu? Eski bir sanatçı olan AK PARTİ'li milletvekili vardı mesela, Uğur Işılak; 2012 yılının mübarek ramazan ayında "Meram'a Geldim" adlı bir program sunuyordu ve o zamanın parasıyla 1 milyon 200 bin lira para aldığı ortaya çıktı, şikâyetler oldu, ne oldu? Hiçbir şey olmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlayayım.
BAŞKAN - Buyurun.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - 2013 yılında 17-25 Aralıkta yaşananlar, akabinde yaşananlar, Reza Zarrab isimli iş insanının ortaya dökülen, saçılan o zamanki iddiaları, istifa eden 4 bakan; bunlarla alakalı bir adli süreç ve yargılama oldu mu? Olmadı. 2016 yılında dünya çapında ortaya çıkan Panama meselesi, Man Adası'ndaki off-shorelar, şirketler, 2018 İstanbul Havalimanı inşaatıyla ilgili iddialar... Anlaşılan bu sürede bunları bitirmek mümkün olmayacak. O nedenle, herkes için kesintisiz, tarafsız, bağımsız, adil yargı lazımdır.
Buradan bir kez daha yineliyorum: Geçen sefer araştırma önergesi verdik belediyelerdeki yolsuzlukla ilgili. Ne yaptınız? Reddettiniz. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
Heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Aslan, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
55.- Mardin Milletvekili George Aslan’ın, Akitu Bayramı’na ilişkin açıklaması
GEORGE ASLAN (Mardin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Asuri Süryani halkının yeni yılını ve baharın gelişini sembolize eden, dünyanın en eski bayramı olarak bilinen Akitu Bayramı halkımız tarafından altı bin yedi yüz yetmiş beş yıldır kutlanmaktadır. Tarih boyunca maruz kaldığı pek çok katliama rağmen Asuri Süryani halkı inancına, kimliğine ve kültürüne sahip çıkmayı sürdürmüştür. Orta Doğu coğrafyasında yaşanan çatışma ve savaşlar nedeniyle Türkiye, Irak, Suriye ve Lübnan'da nüfusu azalsa da Asuri Süryani halkı hem ana vatanında hem de dünyanın dört bir yanında Akitu Bayramı'nı kutlamaya devam etmektedir.
Halkımızın her yıl 1 Nisanda kutladığı Akitu Bayramı'nı şimdiden tebrik ediyor, barışa ve özgürlüğe vesile olmasını temenni ediyorum. "..."[2]
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, 19 Mart darbesinin Türkiye'nin siyasi, ekonomik, sosyal hayatında yaratacağı etkilerin araştırılması amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Perihan Koca.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımızı Türkiye Büyük Millet Meclisinden saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle, ülkenin dört bir yanında irade gasbına karşı, siyasi darbeye karşı sokaklara, meydanlara çıkan başta üniversiteli gençler olmak üzere tüm onurlu halkımızı, direnişçi halkımızı saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, malumunuz, ülke gündemi durulmak bilmiyor; siyasi iktidar ne yazık ki darbe pratikleriyle, darbe yöntemleriyle faşizmi tahkim etmeye, faşizmi koyulaştırmaya çalışıyor. Kayyumlarla, kumpas operasyonlarla, tutuklamalarla, uzun zamandır devrede olan darbe pratikleriyle faşistleşme süreci ilerletilmeye çalışılıyor. 19 Mart operasyonuyla da Ekrem İmamoğlu ve İBB'ye yönelik kumpas davası ve tutuklama süreciyle yeni bir aşamaya geçilmiş oldu ve artık gelinen aşamada mesele İBB ya da İmamoğlu'nu çoktan aşmış, çoktan bir memleket meselesine dönüşmüş durumda. Öyle ki değerli arkadaşlar, 19 Marttan bu yana ülkenin dört bir yanında başta üniversiteli gençler olmak üzere halkımız sokaklarda. Yediden yetmişe halk bu kara düzene itiraz ediyor. Halk bu kör karanlığa karşı tüm itirazlarını sokaklardan, meydanlardan ifade ediyor. Halkımız tüm öfkesini, tüm umutlarını demokratik, insanca bir yaşama olan, demokratik bir cumhuriyete olan özlemini sokakta isyanıyla buluşturuyor. Bugün üniversite öğrencileri üniversitelerde boykot örgütlüyorlar, memleket "genel grev, genel direniş" sloganlarıyla, şiarıyla yankılanıyor. Emekçiler, emekliler vermiş oldukları geçim mücadelesini bugün sokaklarla buluşturuyorlar. Kadınlar uzun zamandır vermiş oldukları yaşam mücadelesini bugün sokaklardan hep bir ağızdan, tüm halkımızla haykırıyorlar. Ama artık gayrimeşru olan bu iktidar bizzat saraydan vermiş olduğu talimatla sokaklarda iradesine, yaşamına, bugününe, yarınına, geleceğine sahip çıkmak için mücadele veren halkın çocuklarını her gün şafak operasyonlarıyla, baskınlarla evlerinden alıyor. Darbeye karşı direnmekten, haklarına sahip çıkmaktan, anayasal haklarını kullanmaktan başka bir şey yapmayan bu gençler görüyoruz ki jet hızıyla talimatlı yargı eliyle tutuklanıyor. Öte yandan, sokaklarda demokratik hakkını kullanan gençler polisin bile isteye canlılarına kastettiği bir şiddete uğruyor, sert saldırılarla hastanelik oluyor. Bugün hastanelerde yüzü tanınmayacak, kolu, bacağı kırılmış, yoğun biber gazından bilinci kapanmış gençler var değerli arkadaşlar ama görüyoruz ki bu çete uygulamalarıyla darbe koşulları derinleştirilmek isteniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
PERİHAN KOCA (Devamla) - Darbeci oligarşi saraydan emirler yağdırarak gemisini yüzdürmek istiyor ama o emirleri verenler bilsinler ki mutlaka bir gün adalet önünde hesap verecekler.
Öte taraftan, bu darbenin diğer bir boyutu ekonomik bir boyuttur. Tüm krizin yükünü halkın üzerine yıkarak, halkı soyup soğana çevirerek, halkın kaynaklarını gasbederek güç bela elde edilen rezervler darbe koşullarında doların ateşini düşürmek için üç günde eritilmiş durumda. Halk yoksullaşsın, yoksullaşarak diz çöksün isteniyor ama bu böyle gitmeyecek çünkü korku dağları aşıldı; korku dağları bugün ülkenin dört bir yanında meydanlarda aşıldı. Sarayın fermanına karşı halkın fermanı bugün sokakta halkımız tarafından yazılıyor.
Buradan bir kez daha ifade ediyoruz ki işçi sınıfı ile halkların kader birliğini, Türkler ile Kürtlerin kader birliğini inşa edeceğiz; ortak mücadelemizde faşizm yenilecek, halk kazanacak. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Güzelmansur...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
56.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Berkay Gezgin’in tutuklanmasına ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
"Her şey çok güzel olacak." söyleminin mimarı, demokrasi âşığı, Hataylı hemşehrim, 22 yaşındaki genç kardeşim Berkay Gezgin ne yazık ki tutuklandı. 22 yaşındaki pırıl pırıl bir gençten ne istediniz? Berkay, bu ülkeye, gençlere umut aşılamaktan başka ne yaptı? Gençleri kodese atarak koltuğunuzu koruyamazsınız; ancak kulağınızı gençlere açarak, onların eşitlik, adalet, hak, hukuk taleplerini yerine getirerek koltuğunuzu koruyabilirsiniz ama sizde bu anlamda hiç ışık yok. Yanlış yoldasınız! Yanlış yoldasınız! Yanlış yoldasınız!
Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, 19 Mart darbesinin Türkiye'nin siyasi, ekonomik, sosyal hayatında yaratacağı etkilerin araştırılması amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Adem Yıldırım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi için söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, iftar öncesi CHP Grup Başkan Vekili ve 20 kişilik grubun yoklama istemesiyle ilgili çok kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum. Biz burada partiyiz, birbirimizle tartışırız, her türlü sözü söyleriz saygı çerçevesi içerisinde, inançlara da saygılıyız. İngiltere'nin bile iftar vakti mola verdiği, futbol takımlarının, millî takımların mola verdiği bir dönemde, tam iftar vakti burada, hele hele yüzde 99'u Müslüman olan bir memlekette yoklama istenmesini ben çok doğru bulmadım. Kaldı ki Cumhuriyet Halk Partisi içinde de oruç tutan kardeşlerimiz var, arkadaşlarımız var. Ben bunu bir serzeniş olarak size yapmış olayım Sayın Başkanım.
Sayın milletvekilleri, tabii, gündemimiz yoğun, son bir hafta Türkiye ciddi anlamda özellikle Cumhuriyet Halk Partisinin vatandaşları kışkırtmasıyla da başlayan bir sürece girmiş durumda. Olay nedir? Olay, İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki yolsuzluk ve hırsızlık, irtikap, rüşvet alma, rüşvet verme, örgüt kurma ve kendi çıkarı doğrultusunda çete liderliği yapma, örgüt liderliği yapma iddialarıyla savcılığın başlatmış olduğu bir iddia. Bu iddia, ne zaman soruşturmalar başlatılmış? Soruşturmalar 2019 yılında başlatılmış, 2021 yılında başlatılmış yani dün başlatılmamış, bu hafta başlatılmamış, on gün önce başlatılmamış, zaten perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
Ben bu kürsüde Sayıştay raporuyla alakalı bir değerlendirme yapmıştım. Sayıştay 260 başlıkta yolsuzluk ve usulsüzlük tespit etmişti. Zaten ona İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bakıyor olması lazım. Ben AK PARTİ İl Başkan Yardımcısıydım 2021 yılında, zaten o dönemdeki Adalar'da özellikle atlarla ilgili, 978 atın çalındığına ilişkin, yok olduğuna ilişkin o zaman biz gündeme getirmiştik, iddia etmiştik atlar çalınmıştır diye. Zaten asıl hırsızlık Adalar'daki at hırsızlığıyla başladı, sonra da kalkıp masum rolüne bürünmenin bir anlamı yok.
Öte yandan, CHP'li arkadaşlar zaten kendileri kendilerini ihbar ediyor. Sizin önceki dönem Genel Başkanınız çıktı dedi ki: "Burada şaibe var, şaibeyi giderin. Eğer gidermezseniz suçunuzu ikrar etmiş olursunuz." Kim diyor bunu? "Gandhi" dediğiniz Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Peki, onun yerine kimi koyuyorsunuz? Yeni bir Cumhurbaşkanı adayı icat ettiniz, o da indiragandi yapıyor; bir tarafta Gandhi, öbür tarafta indiragandi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ARSLAN (Eskişehir) - Çok ayıp ya! Ya, ifadelerinizi böyle kullanmanız çok ayıp, gerçekten çok ayıp! İndiragandiyi yapan sizsiniz!
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Sen bir de hukukçusun ya, mahkeme kararı mı var?
İBRAHİM ARSLAN (Eskişehir) - Sen bize o kürsüde o cümleleri kullanamazsın!
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Mahkeme kararı mı var? Hâkim misin sen?
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Ankara'daki dinozorlar indirgandi değil miydi?
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Sen mi karar veriyorsun? Sen mi karar veriyorsun?
BAŞKAN - Buyurun.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Sen mi karar veriyorsun? Hukukçusun bir de be!
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Ayakkabı kutularına ne oldu?
ADEM YILDIRIM (Devamla) - Biz gelip burada hırsızlığı savunamayız. MASAK raporları ortada.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Hukukçusun bir de! Ne MASAK raporu, ne MASAK raporu!
ADEM YILDIRIM (Devamla) - İçişleri müfettişlerinin raporları ortada; şikâyetçilerin beyanları ortada, tanıkların beyanları ortada.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Hukukçu musun sen? Hukukçusun bir de!
ADEM YILDIRIM (Devamla) - "Gizli tanık" diyorsunuz, 4 gizli tanık var, 21 açıktan tanık var; şikâyetçiler ortada, irtikâba maruz kalan vatandaşlar ortada.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Karar veriyorsun sen; belli zaten, yaptıklarınızdan belli, kararı vermişsiniz, kılıf uyduruyorsunuz! Kararı vermişsiniz, kılıf uyduruyorsunuz!
ADEM YILDIRIM (Devamla) - Ne yapacak savcı? Başka bir merci varsa o merciye müracaat edin; eğer savcıdan başka, başka bir merci diyorsanız o merciye müracaat edin.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Sen mi karar veriyorsun? Kim hırsız, kim arsız sen mi karar vereceksin? Var mı öyle bir şey! Sen mi karar vereceksin?
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Canlı yayınlayın, canlı! TRT'den canlı yayınlayın mahkemeyi!
ADEM YILDIRIM (Devamla) - Var mı öyle bir merci? Dolayısıyla arkadaşlar, bırakalım yargı, savcı kendi mecrası içerisinde soruşturmasını devam ettirsin, sonucunu hep beraber bekleyelim.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Öyle demiyorsun, kararı vermişsin sen! Savcı yazacak, hâkim yazacak sizin verdiğiniz kararı!
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Ayakkabı kutularına ne oldu?
ADEM YILDIRIM (Devamla) - Ben iddiadan bahsediyorum. 9 kişi firar, gözaltı kararı olan 9 kişi firar.
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - İstanbul'daki, bizden önceki 100 tane dosya ne oldu, İçişleri Bakanının el koyduğu dosyalar?
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Hâkim sizin verdiğiniz kararı yazacak! Hâkim sizin verdiğiniz kararı yazacak!
ADEM YILDIRIM (Devamla) - Sayın Belediye Başkanı şahsi telefonunu vermiyor kolluk kuvvetlerine. Niye vermiyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Vermişsiniz kararı! Otur!
ADEM YILDIRIM (Devamla) - Madem şeffafsa açıkça meydana çıkıp "Ben buradayım." demeniz lazım, diyemiyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Hukukçusun bir de! Hukuku anlatıyorsun bir de bize!
BAŞKAN - Sayın Emir, buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, grubumuza sataştı...
BAŞKAN - Buyurun.
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Süleyman Soylu'nun aldığı dosyalara ne oldu? Ne oldu Süleyman Soylu'nun aldığı dosyalar? Hiç ses yok yani hiç ses yok!
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MURAT EMİR (Ankara) - Ben doğrusu sayın hatibin konuşmasını kendisine hiç yakıştıramadım; çok ucuz bir polemik başlatıp kendi kanallarında, sosyal medyalarında bir şey yürütmeye çalışıyor ama buradan bir şey çıkmaz. Bakın, biz yoklamayı istediğimizde daha iftara yirmi dakikadan fazla süre vardı. Üstelik de yoklama süresi ortalama on iki, on üç dakikadır, herkes sonrasında rahatlıkla da iftarını yaptı. Yapamayan var mı arkadaşlar?
ALİ TAYLAN ÖZTAYLAN (Balıkesir) - Var.
MURAT EMİR (Devamla) - Yok, yok. Hepimiz yaptık. Yahu, siz de yapmışsınızdır. Dolayısıyla sanki iftarınız sabote olmuş gibi bir yalana sarılmayın yani oruçlu insan yalan söylemez. Böyle bir şey olmadı, bu bir.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Ya, iftara da yetişemeyebiliriz, biz saygı bekliyoruz.
MURAT EMİR (Devamla) - İkincisi: Ya, ağzınızdan zehir saçıyorsunuz. "Tüm CHP indiragandi olmuş." Ya, bak, tekrar ediyorum: Kendi Bakanınız dezenfektan sattı, sorgulayamadınız. Kendi milletvekilinizin 123 suç duyurusu var, olağanüstü servet var; bir daha milletvekili yapmadınız, çıkıp bir kuruşun hesabını veremedi ve kapattınız dosyayı. Ne savcı kaldı ne hâkim ne mahkeme kaldı. Belediyelerin içindeki yolsuzluklardan yüzlerce suç duyurusunda bulunuldu, bir tanesi daha yargılanmadı. Yargı varmış, yargının önüne gidiyormuş, hâkimler ve savcılar görevini yapabiliyormuş gibi konuşuyorsunuz ama Türkiye'de bunun böyle işlemediğini herkes biliyor. Biz diyoruz ki yahu, yargılayın, gene yargılayın. Sayıştay müfettişleri çıkmıyor İBB'den, çıkmasın. Her kör kuruşu bulun ama tutukluluk niye ya, niye tutukluluk? Çünkü hapse atmanız lazım. Bunu artık herkes biliyor. Bize saldırarak bu yapılan işi, bu hukuksuzluğu, bu halk iradesine tecavüzü mazur gösteremezsiniz.
Öyle ucuz polemiklerin peşinde koşmayın. Eğer bugün iftarınız geciktiyse günahı bende, gelin burada sohbetimizi yapalım ama böyle bir şey olmadı, böyle bir şey olmadı; boşuna polemik çıkarmayın.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan...
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Neye söz istiyorsun? Bir şey demedi ki. Ne dedi? Sen bir sürü...
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Efendim, "ucuz polemik" dedi Başkanım.
BAŞKAN - Otur, otur.
Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
57.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, biraz evvel değerli milletvekilimiz bir yaklaşımı ortaya koydu "Keşke böyle yapmasaydınız." mealinde ama bundan hareketle "Yalan söylüyorsunuz." demek doğru değil.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Yalan söylüyorsunuz.
MURAT EMİR (Ankara) - Yalan, indiragandi yalan canım.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Yalan söylemedi.
MURAT EMİR (Ankara) - İndiragandi yalan.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şöyle, şu... Bir dakika, şöyle...
MURAT EMİR (Ankara) - Hırsızlık iddiaları yalan, doğru.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Hırsızlık iddialarıyla ilgili...
MURAT EMİR (Ankara) - Yalan çünkü... Yalan çünkü...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Hırsızlık iddialarıyla ilgili, siz kendi içinizde bu hırsızlık iddialarını oluşturdunuz. Yani CHP'nin kendi içindeki hırsızlık iddialarıyla ilgili, CHP'nin kendi rant ve taht kavgasıyla ilgili hususları hatırlattı arkadaşımız.
İftarla ilgili de bir kanaatini ortaya koydu. O, iftara yaklaşırken biraz daha toleranslı olunması noktasında bir kanaat ortaya koydu.
MURAT EMİR (Ankara) - Biz gayet toleranslıyız.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Olay bundan ibarettir.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, 19 Mart darbesinin Türkiye'nin siyasi, ekonomik, sosyal hayatında yaratacağı etkilerin araştırılması amacıyla 25/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Mart 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.
5.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 199, 96 ve 43 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin aynı kısmın sırasıyla 1'inci, 3'üncü ve 4'üncü sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine, Genel Kurulun 2 ve 3 Nisan 2025 Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmamasına; 199 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ve bu teklifin tümü üzerinde yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılabilmesine ilişkin önerisi
25/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 25/3/2025 Salı günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
|
| Muhammet Emin Akbaşoğlu |
|
| Çankırı |
|
| AK PARTİ Grubu Başkan Vekili |
Öneri:
Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 199, 96 ve 43 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin aynı kısmın sırasıyla 1, 3 ve 4'üncü sıralarına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 24, 29 ve 30 Nisan 2025 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 15, 16, 17, 22, 24, 29 ve 30 Nisan 2025 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde saat 24.00'e kadar,
25 Mart 2025 Salı günkü (bugün) birleşiminde 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
25 Mart 2025 Salı günkü (bugün) birleşiminde 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde, 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde, 27 Mart 2025 Perşembe günkü birleşiminde 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
27 Mart 2025 Perşembe günkü birleşiminde 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde, haftalık çalışma günlerinin dışında 28 Mart 2025 Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan işlerin görüşülmesi ve aynı birleşiminde 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
8 Nisan 2025 Salı günkü birleşimde 198 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar,
9 Nisan 2025 Çarşamba günkü Birleşiminde 198 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
9 Nisan 2025 Çarşamba günkü birleşiminde 198 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde, 10 Nisan 2025 Perşembe günkü birleşiminde 198 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
Genel Kurulun 2 ve 3 Nisan 2025 Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmaması,
199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi, bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması ve bu teklifin tümü üzerinde yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılabilmesi önerilmiştir.
199 Sıra Sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) | ||
BÖLÜMLER | BÖLÜM MADDELERİ | BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1.Bölüm | 1 ila 9'uncu Maddeler | 9 |
2.Bölüm | 10 ila 18'inci Maddeler | 9 |
| Toplam Madde Sayısı | 18 |
BAŞKAN - YENİ YOL Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın İdris Şahin.
Buyurun Sayın Şahin. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Sayın Başkanım, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, iktidarın, 10 Nisana kadar Meclisimizin çalışma usulüne dair vermiş olduğu bir teklifi görüşüyoruz.
Bakınız, bir ramazan geldi, geçti. Yaklaşık yirmi iki gündür bu Parlamentoda iktidar hemen hemen "Hiç yok." denecek kadar az iş çıkardı, Parlamentoyu çalıştıramadı. Hani Anadolu'da bir tabir vardır: Tembel çiftçi ilkbaharı geçer, yazın sırt üstü yatar, kış geldiğinde de "Ne yiyeceğiz?" diye kara kara düşünürmüş ya, şimdi iktidarın yaptığı da bu. Geçtiğimiz hafta burada iktidar ortağının yoklama talep etmesi üzerine Meclisi kapattıran sizlersiniz arkadaşlar. Meclisi geçen hafta kapattırdınız, bugün itibarıyla cumaya kadar çalışmayı ve sonrasında da ta nisanın onuna kadar bir çalışma programını Parlamentoya dayatıyorsunuz; yapmayın.
Bakınız, bu Parlamentoyu çalıştıracaksak gruplarla birlikte arkada istişare ederek bir takvim belirlemelisiniz. "Ben yaptım, oldu." zihniyetiyle olmuyor, yapamıyorsunuz. Bugün huzur içerisinde Parlamentoda çalışmayı arzu ediyoruz, evden gelirken polis çevirmesiyle Parlamentoya giremiyoruz arkadaşlar. Kimden korkuyorsunuz siz? Bu ülkenin gençliğinden korkmayın, bu ülkenin emeklisinden korkmayın, bu ülkenin aydınından korkmayın. Geçmiş dönemde Sayın Erdoğan, emin olun, halkın içerisinde, köylünün sofrasına bağdaş kurup tarhana çorbası içen bir lider olarak milyonların gönlüne girdi.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Hâlâ da öyle.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) - Bugün kendi gençliğinden korkan, kendi gençliğine -her türlü tedbiri alırken- her türlü tazyiki, şiddeti uygulayan bir yönetime ne çabuk dönüştünüz? Biraz önceyi ifade ediyorum, Meclisin girişini polis kapatmış, "Geçemezsiniz Sayın Vekilim, dolanın da gelin." diyor. Bakın, yapmayın, etmeyin. Şu Parlamentoda sağlıklı, huzurlu bir şekilde çalışacaksak vicdanı körelmemiş milletvekillerine seslenmek istiyorum: Lütfen, adaletli davranın ve karşılıklı saygıyı esas alarak hareket edelim. Bugün 10 Nisana kadar bir çalışma takvimini nasıl dayatabilirsiniz? Siz yirmi dört saat sonrasını planlayamayan bir Meclis grubusunuz, kendi üyelerinizi çalıştıramayan bir Meclis grubusunuz. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Geçtiğimiz hafta muhalefetten korkunuza, muhalefetin taleplerini yerine getirmekten imtina etmek adına kendi talebiniz üzerine Parlamentoyu kapatıp kaçtınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) - Emeklilerin taleplerini yerine getiremediniz. Bin lira ikramiye için sizi bekleyen, sizin çalışmanızı bekleyen emekli gözü yaşlı bir şekilde bayramı bekliyor ve şimdi siz ramazanın son on gününde, Kadir Gecesi'yle müjdelenen bir gecede sahura kadar çalıştırmak suretiyle bu Parlamentodan yasa çıkarmayı düşünüyorsunuz ve sizinle alakalı toplantı yeter sayısı isteyenlere karşı da son derece sitemkâr sözlerde bulunuyorsunuz. Hiç kusura bakmayın, ülkeyi yönetme yetkisini bu millet size verdi, gece gündüz burada bekleyeceksiniz ve bu yasaları da çıkaracaksınız. Millet sizden yasa çıkarmanızı bekliyor, korkarak Parlamentoyu kapatmanızı beklemiyor arkadaşlar. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Meydanları kapatmanızı beklemiyor; gençlerden, emekliden, bu milletten korkmanızı beklemiyor; cesur olun ve vatandaşın taleplerini yerine getirin diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
58.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili İdris Şahin’in AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kürsüde konuşan hatip bir korkudan falan bahsediyor, kendi duygularını herhâlde bize yansıtmaya çalışıyor. Biz, Allah'tan başka hiç kimseden korkmadık ve korkmayız, bunu bütün dünya bilir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şunu söyleyeyim: Bir kere bir maddi düzeltmede bulunmak lazım, geçen hafta yoklamayla değil karar yeter sayısıyla... Doğrusunu söylemek lazım. Meclis, gündemine hâkimdir, iktidar da gündemine hâkimdir. Burada birtakım şovların yapılmasıyla Türkiye'nin Meclisinin, kamuoyunun mehabetine aykırı yaklaşımlarla ilgili de biz nasıl davranacağımızı kendi irademizle takdir eder, ortaya koyarız. Bununla beraber, bütün grupların da uzlaşmasıyla beraber bayram sonrasında iki gün...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bayramın 1'inci, 2'nci ve 3'üncü günü pazar, pazartesi ve salıya denk geldiği için -çarşamba ve perşembe günü de- bütün o hafta sömestir tatili gibi bir hafta; yavrularımızın, okullardaki bütün çocuklarımızın tatili söz konusu olduğu için bütün milletvekillerimizin aileleriyle beraber olabilme taleplerini karşılamak üzere böyle bir teklifi ve çalışma sistemini Meclisin takdirine teklif ediyoruz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - 4 gün beraberiz zaten, yeter.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Meclisin takdiri hepimizin talebinin üzerindedir. Dolayısıyla biz gündemimize hâkimiz, biz milletimizin emrindeyiz, kanunların da çıkarılmasıyla ilgili tam kadro buradayız.
Yüce Meclisin bilgisine sunarım, teşekkür ederim.
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Şahin, buyurun.
59.- Ankara Milletvekili İdris Şahin’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Sayın Başkanım, ben değerli hatibin geçmiş dönemdeki kendi seçim bölgemin milletvekili olması sebebiyle, her zaman buradaki şovlarını büyük bir utanç içerisinde takip etmiş bir milletvekiliyim. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Çok saygısızsın! Ayıp ya!
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Hayatım boyunca bu kürsüden hiçbir zaman şov yapmadım.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Şov yapan sensin!
EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) - Şov yapan sensin!
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Hiçbir zaman da olmayan bir şeyi ifade etmedim.
Buyurun, Atatürk Bulvarı'nda Emniyet yolu kesmiş, Meclise dönerken "Efendim, buradan geçemezsiniz." dedi. "Değerli kardeşim, ben milletvekiliyim, Parlamentoda da yasa teklifi görüşülecek, konuşmam var; müsaade edin, geçeyim." dedim. "Efendim, mümkün değil, emir ve talimat aldık, biz buradan kimseyi geçirmeyiz." dedi. Kardeşimize söylediğim söz şudur: Biz kamu görevlilerine değil burada iktidar sahiplerine söyleriz. Siz kimden korkuyorsunuz? Gençlerden, emekliden, milletten korkan bir iktidar, adil bir devlet, temiz bir siyaset, insanca bir yaşamı asla sağlayamaz; bunu özellikle ifade etmek istiyorum. (YENİ YOL ve CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
60.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili İdris Şahin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Cemaziyelevveli belli olan sayın vekile bir şey söylemeye ben gerçekten gerek duymuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsileştirmeyelim.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Cemaziyelevveli AK PARTİ'ydi, kötü bir şey mi! AK PARTİ'liydi ya, kötü bir şey mi!
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Sayın Başkan...
CEMAL ENGİNYURT (İstanbul) - Meclisin kapısını kapatan kim Sayın Başkan? Polis, Meclisin kapısını nasıl kapatır ya! Ne hakla milletvekilini içeri almazsınız! Ne hakla milletvekili giremiyor!
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Sayın Ekmen, buyurun.
61.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyoruz.
Şimdi, burada, eğer Sayın İdris Şahin'in cemaziyelevvelinde bir sorun varsa Sayın Akbaşoğlu hâlâ onun içerisinde dolanan bir arkadaşımızdır. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Hiç olmazsa Sayın İdris Şahin, o evvele bir nokta koymuş ve ahirinde kendisi için, ilkeleri için doğru olan bir yolu çizebilmiştir.
Şimdi, Sayın Akbaşoğlu diyor ki: "Biz gündeme hâkimiz." Sadece kayda geçsin diye ve vatandaşlarımıza izahat olsun diye söylüyorum: Bu yıl ramazan ayı boyunca, bu Meclis toplam on gün dahi çalıştırılamamıştır ve iktidar her seferinde görüşmeleri kısaltmak yoluyla Meclisi erkenden kapatmanın bir yolunu aramıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Gündemine hâkim olan bir grup, önce İklim Kanunu'nu Genel Kurula indirip sonra İklim Kanunu'nu geri çekerek söz konusu yasayı mı getirir acaba? Gündemine hâkim olan bir grup, milletimizin temiz oylarıyla seçilmiş 600 milletvekilinden herhangi birinin veya herhangi bir grubun millete seslenmenin yegâne yolu olarak bulduğu bu milletin kürsüsünde milletin vekilinin sesini kısmak için Meclisi mi kapatır? Sayın Akbaşoğlu bunu itiraf etmiştir, "Biz burada muhalefeti konuşturmamak için Meclisi kapatmışız." demiştir. Bunu da milletimizin vicdanına havale ediyorum.
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Başkanım...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisine gelirken polisin müdahalesiyle ilgili, ilgililerle şu anda temas kurmak üzereyiz, uyardığınız için size teşekkür ediyorum.
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Bir cümle Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Bir dakika, bir dakika... Ne yapacağız? Yan yana gelin, konuşun isterseniz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şöyle: Sayın Başkanım, bir cevap vermem lazım.
BAŞKAN - Buyurun.
62.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Burada muhalefet partisi de olduğu hâlde, muhalefet partisinin milletvekilleri burada olduğu hâlde yoklama veya karar yeter sayısı isteyip de sisteme girmedikleri hepimizin malumudur.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Sana mı soracağız?
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Ya, yoklamaya da mı biz girelim Sayın Akbaşoğlu? Ona da siz girin bir zahmet ya.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Dolayısıyla bununla ilgili nasıl kendileri takdirde bulunuyorlarsa aynı yaklaşımı kendilerinin etik bulup bulmadığını kendilerine sormak gerektiğini ifade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Bir cümleyle Başkanım, lütfen...
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Bir sataşmaya meydan vermeden, buyurunuz Sayın Şahin.
63.- Ankara Milletvekili İdris Şahin’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Sayın Başkanım hem 86 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hem Çankırı hem Ankara'daki seçmenlerim benim doğduğum günden bugüne kadar cemaziyelevvelimi gayet iyi bilirler.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Evet, çok iyi biliyoruz.
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - 24'üncü Dönemde de bu Parlamentoda AK PARTİ adına yapmış olduğum konuşmalar...
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Geçmişin çok iyi biliniyor.
EMRE ÇALIŞKAN (Nevşehir) - Çok iyi tanıyoruz seni.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Bizim tarafımızdan da çok iyi biliniyorsun.
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - ...ve geçmişte bu kanun teklifleri altına altmış olduğum imzalar da son derece açık ve net bir şekilde ortadadır. Dolayısıyla biz ne geçmişimizden ne bugünümüzden asla ve asla utanmıyoruz. Dün de yaptıklarımızın farkındaydık, doğru yerdeydik, bugün de çok doğru bir yerde olduğumuzu gayet iyi biliyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Başkanım, bir cümle efendim, uzatmayacağım.
BAŞKAN - Buyurun.
64.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Efendim, seçim sonuçları da göstermiştir ki milletimiz iktidara ülkeyi yönetme, Meclisi çalıştırma görevi, muhalefete ise bunu denetleme görevi vermiştir.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Çalıştırmama görevi mi verdi?
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Siz Meclisi çalıştıramıyor iseniz muhalefetin asli görevi olan denetleme görevini milletimize şikâyet edemezsiniz. Milletvekillerimiz burada hazır olacak, çalışmalara katılacak; bu işin gereği de budur, ramazan günü maaşını helal etmenin de gereği budur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sizin de burada olduğunuzu ispatlamanız gerekir.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Emir, buyurun.
65.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Akbaşoğlu'nu gerçekten anlamak imkansız. Tabii, kendisinin hafızası da az, geçen haftayı yaşamadı ama ben hatırlatayım kendisine, hatırlatayım.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Zayıf demek istedin.
MURAT EMİR (Ankara) - Zayıf, zayıf; hemen düzelteyim.
Geçen hafta yoklamayı MHP Grubu istedi, AKP Grubu da yoklamaya girmedi, öyle kapandı. Yani eğer bizden beklentileri, milletin menfaatine olmayan, milletin derdine derman olmayan yasa tekliflerine onların yerine de "evet" demekse vallahi onu yapamayız, onu beklemeyin bizden. (CHP sıralarından alkışlar) Ama siz iktidar grubuysanız gelip Meclisi çalıştıracaksınız, bu sorumluluk sizde. Biz denetleriz, biz eleştirimizi yaparız, bizim sözümüzü dinlemezseniz de Meclisi gerektiğinde kapatmak da isteyebiliriz ama açma yükümlülüğü sizde, açık tutma yükümlülüğü sizde. Tam tersine, perşembe günü "Emekliler bin lira zam istiyorlar, çalışalım." dedik, kapattılar.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Kendileri girmedi, kendi girmedi.
BAŞKAN - Ya, Sayın Aygun, sesin Tekirdağ'a gidiyor kardeşim.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Ankara Milletvekili İdris Şahin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Şimdi, Değerli Grup Başkan Vekillerimiz -son derece de saygı duyuyorum ben- ya, bazen 10 cümlelik lafa tek bir kelimeyle cevap verme imkânı var, "Söylediğiniz yanlıştır..." Konu kapanabilir yani bir sürü şey anlatmanın bir anlamı yok ya. "Sizin söylediğiniz doğru değildir." bu bir cevap, güzel bir cevap.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
66.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen ile Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Ben de sizin tavsiyenize uyuyorum ve bu söylenenlerin doğru olmadığını, kendilerinin hafızalarının eksik olduğunu zira yoklamayla değil karar yeter sayısı talebiyle geçen hafta kapandığını, kimsenin de kaçmadığını ve Meclisin de gündeme hâkim olduğunu ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
5.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 199, 96 ve 43 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin aynı kısmın sırasıyla 1'inci, 3'üncü ve 4'üncü sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine, Genel Kurulun 2 ve 3 Nisan 2025 Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmamasına; 199 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ve bu teklifin tümü üzerinde yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılabilmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Yavuz Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın başında, vatan ve millet sevdalısı, ilkeli duruşuyla hafızalarımızda yer eden merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nu rahmetle ve minnetle anıyorum. O, hayata ve siyasete bakışını "Bir saniyesine bile hâkim olamadığınız bir hayat için bu kadar fırıldak olmanın anlamı yok." sözüyle özetliyordu. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, ekonomik olarak kırılgan bir dönemden geçerken siyasi belirsizlikler ve hukuki tartışmalar bu kırılganlığı daha da derinleştirmektedir. Ekonomik göstergeler, yatırımcı güveni ve piyasa istikrarı açısından en önemli unsurlardan biridir. Belirtmek isterim ki ekonominin patronu güvendir fakat son dönemde yaşanan hukuki ve siyasi gelişmeler ülkemizde güven ortamını ciddi şekilde zedelemektedir. Yatırımcılar öngörülebilir ve istikrarlı bir hukuk sistemi istemektedir. Hukukun siyasallaştığı, yargının bağımsız olmadığı bir ortamda kimse uzun vadeli yatırım yapmak istemez. Bunun en açık örneği, son dönemde döviz kurundaki dalgalanmalar ve risk primlerimizin yükselmesidir. Siyasi istikrarsızlık aynı zamanda piyasalarda oynaklığı artırırken hem reel sektörü hem de vatandaşlarımızı doğrudan etkilemektedir. Türkiye'de zaten yüksek olan enflasyon, hukuki ve siyasi krizlerin etkisiyle daha da yukarı yönlü baskılanmaktadır. Yaşananların tüm sebebi ekonominin sağlıklı yönetilememesi, siyasi krizlerin ve hukuksuzlukların ülkeye maliyetinin hesaplanamamasıdır. Türkiye bu belirsizlik ortamında yoluna devam edemez. Türkiye'de hukuk artık bir adalet mekanizması olmaktan çıkmış, siyasi rakipleri bertaraf etmenin aracı hâline gelmiştir. Başlatılan operasyonlar ve farklı belediye başkanlarına yönelik operasyonların genişletileceği iddiaları bu gerçeği gözler önüne sermektedir. Peki, aynı incelemeler AK PARTİ'li belediyeler için yapılıyor mu? Elbette hayır. Adalet, siyasi hesaplarla şekillendirilemez, hukuk bir siyasi mühendislik aracı hâline getirilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ AYDIN (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
YAVUZ AYDIN (Devamla) - Son olarak şunu da belirtmek isterim: Adalet, suç ve şüpheleri eşit biçimde ele almalı, hiçbir kesime ayrıcalık tanınmamalıdır. Bu çifte standart adaletin özünü bozmakta ve toplumumuzun güvenini sarsmaktadır.
Değerli milletvekilleri, sözlerimi sonlandırırken Sayın Cumhurbaşkanının rahmetli annesine, Sayın İmamoğlu'nun eşine yönelik hakaretlerin de kabul edilemez olduğunu ve doğru bulmadığımı da ifade etmek istiyorum. Bu tür sözler yalnızca şahıslara değil aile kavramına, milletimizin değerlerine ve insan onuruna yönelik ağır bir saldırıdır. Aile, toplumumuzun temel taşıdır; sevgi, saygı ve merhametin en güçlü sığınağıdır. Hepimizin en kıymetlileri olan annelerimize, eşlerimize, sevdiklerimize yönelik çirkin söylemleri reddediyor, her koşulda aile onurunu korumanın ortak sorumluluğumuz olduğunu hatırlatıyor, Genel Kurulu ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Genç, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
67.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasına ilişkin açıklaması
AŞKIN GENÇ (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız ve Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu hiçbir somut delil olmaksızın "Duydum, öyle söylediler." gibi dedikodu mahiyetinde gizli tanık ifadelerine dayanılarak tutuklandı. Dosyada ne bir belge var ne bir delil ne de hukukla bağdaşır bir gerekçe. Yargı dosyasına değil, iktidar koridorlarında yazılmış siyasi senaryolara dayanan bir kararla karşı karşıyayız. Bu tutuklama sadece Sayın İmamoğlu'na değil halkın iradesine, hukuka, sandığa ve cumhuriyetin kurucu değerlerine yönelmiş açık bir darbedir. Bu karar, yargının nasıl siyasallaştığının, adaletin nasıl araçsallaştırıldığının en net örneğidir. Delilsiz, hukuksuz ve siyasi saiklerle yapılan her işlem halkın vicdanında mahkûm olmuştur. Er ya da geç bu ülkede yine hukuk, yine adalet, yine milletin iradesi kazanacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
5.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 199, 96 ve 43 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin aynı kısmın sırasıyla 1'inci, 3'üncü ve 4'üncü sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine, Genel Kurulun 2 ve 3 Nisan 2025 Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmamasına; 199 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ve bu teklifin tümü üzerinde yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılabilmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Evet, günlerdir konuşuyoruz. Bir sistematik darbenin ve gerçekten topluma karşı ilerletilen hukuksuzlukların içerisinden geçiyoruz. 19 Martta başlayan, İstanbul Büyükşehir Belediyesine, Şişli Belediyesine ve Beylikdüzü Belediyesine yönelik operasyonun odağında da aslında bütün bu hukuksuzlukların olduğunu ifade edelim.
Şimdi, bugün İçişleri Bakanlığı açıklama yapmış, gösteriler başladığından beri toplam 1.418 kişi gözaltına alınmış, 121 kişi de tutuklanmış, bunlardan 16'sı gazeteci. Aslında hepimiz için, bu toplum için, kamu için görev yapan, halkın haber alma hakkını savunan insanları da tutukladınız, şu anda cezaevine koydunuz.
Bakın, 19 Mart operasyonunu başlattığınızdan yani 19 Mart darbesini yaptığınızdan bugüne kadar kuru bir standartta tutmak için 26 milyar doları bozmuşsunuz yani aslında, emekçinin sırtına bastığınız, emekliye vermediğiniz, asgari ücretliye vermediğiniz rezervleri, kemer sıkma politikalarıyla doldurduğunuz rezervleri üç gün içerisinde erittiniz ve 26 milyar doları arka kapıdan sattınız, bu ülkenin kaynaklarını tarumar ettiniz. Sadece bu mu? Sadece birinci gününde borsada 2 trilyon TL dolayında bir kayıp var. Bakın, birçok uluslararası sermaye grubu Türkiye'deki bütün haklarından vazgeçerek çekildiler, Türkiye piyasasından çekildiler. Ve siz borsadaki kaybı engellemek için devre kesiciler kullanmak zorunda kaldınız. Neden yaptınız bütün bunları? İktidar hırsınız yüzünden. Neden yaptınız bütün bunları? Hukuksuzlukları kendiniz için temel bir yöntem olarak kullandığınız için yaptınız ve yapmaya da devam ediyorsunuz.
Şimdi, şunu açık ve net bir şekilde söyleyelim: 1 Ekimden beri Türkiye'de başlayan tartışmalar var; çözümü konuşuyoruz, Kürt sorununun demokratik çözümünü konuşuyoruz, barışı konuşuyoruz, yeni bir Türkiye'yi konuşuyoruz, demokratik bir Türkiye'nin gerekliliğini konuşuyoruz. Peki, söyleyelim ve soralım sizlere de: Elinizi vicdanınıza koyun, bu kadar büyük bir operasyonel sürecin içerisinde, bütün temel hak ve özgürlüklerin yok edildiği bir zeminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının yani 16 milyon İstanbullunun iradesinin tutuklandığı bir yerde biz barışı nasıl konuşacağız? Bugün, sokağa çıkan insanlara neredeyse savaş ilan etmişsiniz; sokağa çıkıp en temel gösteri hakkını kullanan insanları vandallıkla suçluyorsunuz; yetmiyor, onları gazlıyorsunuz, copluyorsunuz, tazyikli suyla sokaklarda sırtlarına basa basa, işkence ede ede, darp ede ede gözaltına alıyorsunuz; hiçbir suçları olmadığı hâlde, sadece anayasal haklarını kullandıkları için gözaltına aldıklarınızı üzerine bir de tutukluyorsunuz ve sonra da diyorsunuz ki: "Biz barışacağız, biz barış kuracağız, biz çözümü ilerleteceğiz."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Toparlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Peki, nasıl yapacaksınız? Barışa sabotaj kurarak mı yapacaksınız? Barış tartışmalarını zehirleyerek mi yapacaksınız? Toplumdaki kutuplaşmayı derinleştirerek mi yapacaksınız? Toplumu birbirine kırdırarak mı yapacaksınız? Yeni antidemokratik uygulamalarla toplumdaki adaletsizlik duygusunu derinleştirerek mi yapacaksınız? Bakın, bütün toplumun gözü kulağı Mecliste; herkes gerçekten iyi şeyler olsun, bu çözüm süreci ilerlesin, akan kan dursun, gözyaşları dursun istiyor ama siz buna fırsat vermiyorsunuz. Sorarım; gerçekten muktedir misiniz, gerçekten gündeminize hâkim misiniz yoksa size rağmen operasyon yapan çözüm karşıtı güç odakları var ve bunların önüne mi geçemiyorsunuz? Kalkın bu sorumuza cevap verin. Çünkü bütün bu yapılanlar bize şunu gösteriyor: Yine, aynı şekilde 2013-2015 gibi bir çözüm karşıtı odak harekete geçti, düğmeye bastı, çözümün önüne geçmeye çalışıyor. Biz buna izin vermeyeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Adıgüzel...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
68.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, İstanbul'da yürütülen soruşturmalara ilişkin açıklaması
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Sayın Başkan, İstanbul'da yürütülen soruşturmalarda MASAK raporlarının delil olarak kullanıldığını görüyoruz ama MASAK kaynağı belirsiz parayla ilgilenir; uyuşturucu, sanal bahis, kara para gibi. MASAK raporu bu davada delil olamaz. MASAK uzmanları böyle bir operasyonda bilirkişi dahi olamaz. Eğer bir ihalede yolsuzluk iddiası varsa MASAK'ın konusu değildir. Bu hususta da İstanbul belediyelerimiz yedi yıl boyunca tam 1.037 kere Sayıştay, İçişleri Bakanlığı ve Maliye denetiminden geçmiştir. Burada MASAK raporlarını veya kişilerini kullanmak bir hukuk katliamıdır.
Şu anda yaşananlar 12 Eylülden daha beter bir durumdadır yani Kenan Evren bile "Bir sağdan, bir soldan alıyoruz." diyordu, "Bir sağdan, bir soldan asıyoruz." diyordu. Burada siz kendi gözünüzdeki çöpü görmeyip herkese çamur atıyorsunuz. Erik dalı oynayan gençlere gaz sıkıyorsunuz, semazen figürüne gaz sıkıyorsunuz, Ronaldo gol sevincine gaz sıkıyorsunuz. Ramazan ayında sıktığınız suyla orucunu açanlar var...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
5.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 199, 96 ve 43 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin aynı kısmın sırasıyla 1'inci, 3'üncü ve 4'üncü sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine, Genel Kurulun 2 ve 3 Nisan 2025 Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmamasına; 199 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ve bu teklifin tümü üzerinde yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılabilmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) - Öylesine teflon bir iktidarla karşı karşıyayız ki hiçbir olumsuzluğun sebebi siz değilsiniz; ya muhalefet izin vermemiştir ya dış güçlerdir ya da iç güçlerdir ama siz asla sorumlu değilsiniz.
Değerli arkadaşlar, bakın, emekli ikramiyelerinin 4 bin lira olması bir insanlık suçudur, insanlık suçu. "Hiç olmazsa bunu asgari ücret yapın." dedik, hem de "Getirin, hemen geçirelim on dakikada." dedik, sizden tık yok. On beş gündür beklediniz, beklediniz, beklediniz; iki haftadır bu yasayı getiriyorsunuz ve sonunda sizinkiler kapattı, siz kapattınız Meclisi.
AHMET FETHAN BAYKOÇ (Ankara) - Kürsüyü işgal ettiniz.
MURAT EMİR (Devamla) - MHP karar yeter sayısı istedi, siz de girmediniz burada ve Meclisi kapattınız, gittiniz; görüntüler var. Niye yaptınız bunu? Çünkü burada, bu kürsüde, Genel Kurulda İmamoğlu'na ve halk iradesine yaptığınız saldırılar konuşulsun istemediniz; halktan korktunuz, halktan kaçırdınız bunu, bunun için gittiniz. Ama yetmedi, dönüp "Ya, muhalefet bizi engelledi, tam da emeklilere bin lira verecektik." diye yaygara yapıyorsunuz, bir haftadır bizi sorumlu tutuyorsunuz. Oysa asıl olması gereken emeklilere bin lira zam önermeyi yani 1,5 kilo kıyma parası önermeyi utanılacak bir şey olarak düşünmenizdir. Utanın bundan. Emeklilere vere vere 1,5 kilo kıyma parası vereceksiniz, iki haftadır bekletiyorsunuz, korkup korkup kaçıyorsunuz, Genel Kurulu kapatıyorsunuz, sonra "CHP emeklinin bin lirasına mâni oldu." diyorsunuz. Ya, olacak iş mi? Buna kargalar bile güler.
Bakın, koltuğunuza sahip çıkacaksınız diye, bileğini bükemediğiniz Ekrem İmamoğlu'nun bileğini kırıp hapishaneye koyacaksınız da Cumhurbaşkanı Erdoğan o koltukta rahat rahat oturacak diye yaptığınız işin üç günlük ekonomik faturası 26 milyar dolar. Biz emeklilere biner lira vermeyelim, asgari ücret verelim, bunun için kalan ne kadar? 19 bin lira.
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Geçen seçim niye aday göstermediniz?
MURAT EMİR (Devamla) - 19 bin lira verseydik 14 milyar lira maliyeti olacaktı. Bakın, 19 bin lira verseydik yani bir asgari ücret verseydik her bayramda emeklilerimize, orada bize maliyeti, bütçeye maliyeti 14 milyar dolar olacaktı ama siz onu vermediniz, şimdi sadaka vermeye çalışıyor gibi yapıyorsunuz, suçu bizim üstümüze atıyorsunuz. Dönüyorsunuz, 28 milyar doları -üç günlük- yargı eliyle yaptığınız darbe girişimi yüzünden bu millete kaybettiriyorsunuz. Değmez bunlara. Bu ne kinmiş ya, bu ne koltuk kaygısıymış.
Bakın, Berkay Gezgin, ya delikanlı, şimdi haberleri düştü, tutuklanmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MURAT EMİR (Devamla) - Berkay Gezgin tutuklanmış. Niye? 2019'da -bir çocuktu o zaman- "Ekrem Abi, her şey çok güzel olacak." dediği için kinlenmişsiniz, kızmışsınız ona. Seçimleri onun da katkısıyla kaybettiğinizi düşünüyorsunuz; beklemişsiniz, beklemişsiniz, bu furyada onu da almışsınız. Ya, insan bari bundan utanır. Buna da gelin burada "Yargı karar verdi." deyin. Berkay Gezgin ne yapmış da tutuklanmış, ne yapmış da tutuklanmış?
EYYÜP KADİR İNAN (İzmir) - Küfürleri etmiş. Küfürleri organize etmiş. Dün özür dilediğiniz, Genel Başkanınızın özür dilediği küfürleri organize etmiş.
MURAT EMİR (Devamla) - Bakın, bunlar yol değil. Son bir günde Ankara'da 200'ün üstünde, İstanbul'da 200'ün üstünde, İzmir'de 200'ün üstünde genç tutuklandı. Bu yolunuz yol değil, Türkiye'yi kaotik bir sürece sürüklüyorsunuz. Şimdi haber geldi, Ankara'da burnu kırık gençler var. Mesut Yar isimli delikanlının bacağı kırık, ameliyat olması lazım, nezarethanede tutuyorsunuz. Suç işleniyor. Kaburgası kırık çocuklar var. Gençleri karşınıza almayın, anlamaya çalışın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) - Birazcık demokrat tavır takının ama tabii sizden bunu beklemek de boşuna.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Siz de götürmeyin, götürmeyin; paraları götürmeyin.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır, şimdi bu talebi yerine getireceğim.
Yoklama önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
25/3/2025 tarihli Birleşimde AK PARTİ grup önerisinin oylamasından önce toplantı yeter sayısı aranmasını arz ederiz.
|
| Necmettin Çalışkan |
|
| Hatay |
BAŞKAN - Önce yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.
Necmettin Çalışkan? Burada.
Rıdvan Uz? Burada.
Adnan Şefik Çirkin? Burada.
Ersin Beyaz? Burada.
Hüsmen Kırkpınar? Burada.
Hasan Toktaş? Burada.
Lütfü Türkkan? Burada.
Metin Ergun? Burada.
Yavuz Aydın? Burada.
Sema Silkin Ün? Burada.
Selçuk Özdağ? Burada.
Sadullah Kısacık? Burada.
İdris Şahin? Burada.
Ertuğrul Kaya? Burada.
Mehmet Atmaca? Burada.
Bülent Kaya? Burada.
Şerafettin Kılıç? Burada.
Seda Kâya Ösen? Burada.
Evrim Rızvanoğlu? Burada.
Orhan Sümer? Burada.
Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu? Burada.
Okan Konuralp? Burada.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
5.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 199, 96 ve 43 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin aynı kısmın sırasıyla 1'inci, 3'üncü ve 4'üncü sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine, Genel Kurulun 2 ve 3 Nisan 2025 Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmamasına; 199 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ve bu teklifin tümü üzerinde yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin en fazla 2 konuşmacı tarafından kullanılabilmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım.
Buyurun.
IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu’nun, (2/2108) esas numaralı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/97)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/2108) esas numaralı Kanun Teklifi'min İç Tüzük 37'nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Halide Türkoğlu |
|
| Diyarbakır |
BAŞKAN - Önerge üzerinde teklif sahibi adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Adalet Kaya konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kaya. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkanım, çok gürültü var, duyamıyoruz.
ADALET KAYA (Devamla) - Geçtiğimiz hafta Kürt halkı için direniş ve mücadele günü olarak sembol olmuş "Nevroz"u ve tüm Orta Doğu halkları için baharın müjdecisi "Nevroz"u tüm kentlerde milyonlarca katılımla ve büyük bir coşkuyla kutladık.
Ben bütün meydanlarda...
(Uğultular)
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Milletvekili, baştan alacağım.
Değerli milletvekilleri, hatibin konuşmasını dinleyemiyoruz. Konuşmak isteyenler kulise çıksınlar arkadaşlar.
Buyurun Sayın Kaya.
ADALET KAYA (Devamla) - Geçtiğimiz hafta Kürt halkı için direniş ve mücadele anlamında sembolleşmiş olan "Nevroz"u ve tüm Orta Doğu halkları için baharın müjdecisi olan "Nevroz"u bütün kentlerde milyonların katılımıyla ve büyük bir coşkuyla kutladık. Ben meydanları doldurarak asrın çağrısına sahip çıkma iradesi gösteren bütün yurttaşları saygıyla selamlıyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21 Mart gününü resmî tatil ilan edebileceklerini ve bunun için Cumhur İttifakı olarak kanun teklifi vermeye hazır olduklarını söyledi. Biz de diyoruz ki: Bunun için zahmet etmelerine gerek yok çünkü DEM PARTİ milletvekillerinin verdiği kanun teklifleri hazır ve mevcut, biz bir günde bu konuyu görüşerek kanunu kabul edebiliriz.
Evet, "Nevroz" gibi kadınların hak mücadelesi, özgürlük ve eşitlik mücadelesinin günü olan 8 Martın da resmî tatil ilan edilmesini talep ediyoruz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü hâlâ daha kadınlar cinsiyetlerinden kaynaklı, sadece kadın oldukları için ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyorlar, ayrımcılığa ve şiddete uğruyorlar.
Daha bugün düşen bir haber, Eskişehir'de evli olduğu Elena Samsanova'yı öldüren katile Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi haksız tahrik indirimi uyguladı. Haksız tahrik indiriminin kadın dosyalarında, kadına yönelik şiddet dosyalarında, kadın cinayeti dosyalarında uygulanmasını kabul etmiyoruz.
Şimdi, bu özel günlerin resmî tatil ilan edilmesini talep ediyoruz çünkü toplumsal farkındalık oluşturmak için gerekli ancak anlamlarından koparılmasını da istemiyoruz. Örneğin, 80 darbesiyle yasaklanan 1 Mayıs, 2009'da "Emek ve Dayanışma Günü" olarak resmî tatil ilan edilmiş olmasına rağmen 1 Mayısla özdeşleşen Taksim Meydanı'nda 2013'ten beri işçilerin eylem yapması yasak, işçilerin grev yapmaları yasak, diledikleri sendikaya üye olmaları yasak yani resmî olarak, evet, böyle bir hak var ama fiilen yasak. Benzer şekilde, biz Dünya Kadınlar Günü'nün de kadınlara çiçek gönderilen, şirketlerin yalandan indirimlerle tüketimi teşvik ettiği kapitalizmi besleme günü olarak çevrilmesini istemiyoruz.
Bugün 25 Mart, yani 25 Mart 1911'de New York'ta Triangle Gömlek Fabrikasında çıkan yangının yıl dönümü aynı zamanda. Çoğunluğu genç ve göçmen kadınlardan oluşan 146 kadının yaşamını yitirdiği o yangın aynı zamanda kadın işçi hareketinin fitilini ateşlemişti. Kadınlar tam bir yüzyıldır yaşam hakları, siyasal, ekonomik, sosyal alanlarda var olabilme hakları için mücadele ediyorlar, çalışma hakları için mücadele ediyorlar, eşit işe eşit ücret için mücadele ediyorlar. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün de bir mücadele günü olarak hafızalara kazınmasını istiyoruz ancak ne yazık ki 8 Mart bizim hafızamızda her sene polis şiddetiyle hafızalara kazınmış durumda, böyle hatırlıyoruz. Nasıl ki 1 Mayıs denince ilk akla gelen Taksim Meydanı ise 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü dendiğinde de Beyoğlu İstiklal Caddesi geliyor akla ve kaç yıldır İstiklal'de kadınların yürümesi kolluk tarafından, Valilik tarafından engelleniyor. Bu sene gece yürüyüşünde 136 kişi gösteri ve yürüyüş haklarını kullanmak istedikleri için gözaltına alındı. Kadınları, gençleri, kayyum darbesine karşı sokağa çıkanları kriminalize etme çabasına artık son vermelisiniz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu'na yapılan operasyonu protesto etmek isteyenlere, protesto edenlere yönelik polis şiddetini her ne kadar yandaş medya gizlemeye çalışsa da halk farkında, görüyor ve buna itiraz ediyor. İçerisinde EŞİK Platformu, Kırkyama, Feminist Gündem, Kadın Dayanışması, Kadın Savunma Ağı gibi kadın platformlarının da olduğu yüzlerce sosyal medya hesabı erişime engellendi. Bu hesaplar kadınların haklarından haberdar olması, yaşadıkları sorunların duyulması gibi pek çok kamusal sorumluluk üstlenen kişi ve kurumlara ait. Kimi, neyi, nasıl cezalandırıyorsunuz? Yapılan hukuksuzluğun üstünü böyle mi örteceğinizi sanıyorsunuz?
Halkın seçme hakkını, demokrasiyi, hukuku hiçe sayan kararlar almak yurttaşları ve ülkeyi düşünmemektir, gençlerin geleceğini düşünmemektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET KAYA (Devamla) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ADALET KAYA (Devamla) - Ayrıştırıcı söylemlerle, antidemokratik uygulamalarla yurttaşları içine sıkıştıkları sefaletten çıkaramayız, ülkenin yarısından fazlası sefalet içerisinde yaşıyor. Biz, DEM PARTİ olarak hukukun yerle yeksan edilmesine, kayyum darbesine, kolluk şiddetine, medya sansürüne karşı kararlılıkla mücadelemizi ve karşı duruşumuzu sürdüreceğiz.
Konuşmamı altı yıl önce bugün, Sayın Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridi protesto etmek için yaşamına son veren Medya Çınar'ı anarak tamamlamak istiyorum. Kırk yıldır süren bu savaş artık son bulmalı; yeterince insanımızı kaybettik, binlerce ailenin evine ateş düştü. Şimdi kayıpları artırmadan, çoğaltmadan onurlu bir barışı inşa etmenin zamanıdır; herkesin bunun için mücadele etmesinin zamanıdır.
Saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın Kılıç, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
69.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Ankara Milletvekili Murat Emir’in AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Sayın Başkanım, az önce söz istedim ama görmediniz, yani sıcağı sıcağına konuşmak isterdim ama.
Sayın Grup Başkan Vekilimiz, CHP Grup Başkan Vekilimiz Murat Bey -bir söyledi, iki söyledi, üç söyledi; bir kere söylese cevap vermeyecektim ama 3 kez- sanki Meclisi bu yasama yılında Milliyetçi Hareket Partisi çalıştırmıyormuş gibi bir hava yarattı. 1 kere karar yeter sayısı istedik ki eş zamanlı olarak kendileri de yoklama istediler ve Meclis biz karar yeter sayısı istedik diye değil kendileri yoklama istedikleri için kapandı. Yani Milliyetçi Hareket Partisi her zaman görevinin başında; biz bu yasama yılında da geçmiş yasama yıllarında da bundan sonrasında da Meclisin çalışması için elimizden gelenin daha fazlası gayretimizi göstermeye devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Bitiriyorum Başkanım.
Bu konuda aslında Murat Bey az önce AK PARTİ Grup Başkan Vekilimiz Muhammet Bey'e "Hafızanız zayıf." dedi ama siz de galiba bazen karıştırıyorsunuz yani sizin yoklama istemenizle Meclis kapandı.
Teşekkür ediyorum.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...
MURAT EMİR (Ankara) - Ben hemen sıcağı sıcağına söyleyeyim, belki Gülüstan Hanım uzun konuşur.
BAŞKAN - Tek bir kelimeyle bir cevap...
70.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Evet, tabii.
Bizim yoklama isteyip MHP'nin karar yeter sayısı istediği geçen perşembe değildi. Yani geçen perşembe karar yeter sayısı istendi, biz yoklama istemedik ve karar yeter sayısıyla kapandı. Dolayısıyla buradan şunu anlıyoruz: Herkes zaman zaman ufak tefek karışıklıklar yapabiliyor ama sonuç olarak geçen hafta perşembe MHP'nin karar yeter sayısı istediği için kapanmış oldu.
FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Hayır, biz istemedik; 1 kez istedik, bir daha istemedik, tutanaklara bakalım.
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit...
71.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, 8 Martın resmî tatil ilan edilmesiyle ilgili kanun tekliflerine ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kayıtlara özel olarak geçirmek istiyorum. Bugünkü önergemiz yani kanun teklifimiz aslında 8 Martın resmî tatil ilan edilmesiydi; bu ülkede milyonlarca kadının bu talebi var. Bu ülkede yaşayan kadınlar olarak 8 Martta alanlara özgürce çıkmak istiyoruz, o gün çalışmak istemiyoruz ama ne yazık ki çoğunluğu erkek olan AKP Grubunun milletvekillerinin parmakları havaya kalktı ve "ret" oyu kullandılar; bunu tarihe bir not olarak düşelim. Bugün bu Mecliste 8 Mart için, bütün kadınlar için; AKP'li, MHP'li, YENİ YOL'lu, CHP'li ve diğer bütün siyasi partilerden ve parti tutmayan, parti aidiyeti olmayan kadınlar için bir kanun teklifi verdik; 8 Mart tatil olsun, şiddete karşı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin aşılması için kadınlar özgürce sokaklara çıkıp taleplerini haykırsınlar dedik; erkeklerin, AKP'li erkeklerin, AKP'li erkek milletvekillerinin oylarıyla reddedildi; bütün kadınlara şikâyet ediyoruz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kanko...
72.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına ilişkin açıklaması
MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Türkiye, tarihinin en karanlık günlerini yaşıyor. Cumhurbaşkanı adayımız ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun hukuksuz şekilde tutuklanması demokrasi ve ekonomiye ağır darbe vurmuştur. Hukuki olmayıp siyasetin yargıyı sopa olarak kullanıldığı bir tiyatro izlendi. 19 Ocakta operasyon başladı, halkımızın oy sandığına gideceği gün tutuklandı ama halkımız da Ekrem İmamoğlu'na sevgisini öyle bir gösterdi ki Türkiye'de son seçimlerde 250 bin sandık kurulmuştu, Cumhuriyet Halk Partisi sadece 6 bin sandık kurarak toplam 15 milyon kişinin desteğini aldı.
Günlerdir Türkiye'de alanları görmeyen penguen medyasını da bu arada kınıyor ve protesto ediyorum. Ekrem millettir, Ekrem merttir; sizi 4 kere yendi, 5'inci kez de mutlaka yenecektir.
BAŞKAN - Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sıraya alınan, Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199)[3]
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Komisyon Raporu 199 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif, İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Alınan karar gereğince, teklifin tümü üzerindeki görüşmelerde siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresi en fazla iki konuşmacı tarafından kullanılabilecektir.
Teklifin tümü üzerinde YENİ YOL Partisi Grubu adına ilk söz Adana Milletvekili Sayın Sadullah Kısacık'a aittir.
Buyurun Sayın Kısacık. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA SADULLAH KISACIK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifinde ana madde olarak emekli ikramiyesinin 3 bin TL'den 4 bin TL'ye çıkarılmasını içeren bir düzenleme söz konusu. Kendi adıma söyleyeyim, bir Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olarak böyle bir miktar ikramiyenin Meclis çatısı altında görüşülmesinden utanç duyuyorum. Yani bu Meclis olarak biz emeklilere 4 bin TL ikramiyeyi hak görüyorsak, bayram ikramiyesi olarak bahşediyorsak bize yazıklar olsun.
Değerli arkadaşlar, şu anda 4 bin liraya emeklimiz birkaç kilo şeker alıp ancak evine koyabilir. Bırakın harçlık vermeyi, evinde birine uğramayı, torunlarına harçlık vermeyi sadece ve sadece şeker alabilir, şeker. Yani emeklilerimizi fitreye muhtaç ettik ya; işte, şimdi onun sebeplerini anlatacağım, niye bugünlere geldik. Şimdi, emeklilerimize bayram ikramiyesi ilk defa 2018 yılında verilmeye başlandı. 14 Haziran 2018 bayram arifesi günü 1 dolar 4 lira 66 kuruştu ve 1.000 TL olarak verilen bayram ikramiyesi 214 dolardı. Bugün dolar 38 TL, 4 bin TL'ye yükselteceğimiz emekli ikramiyesi sadece 105 dolar. Şimdi, tabii, doları konuşunca bu sefer diyorsunuz ki: "Her şey dolar mı?" Bir de cumhuriyet altını tarafından bakalım. Şimdi, diyeceksiniz ki: "Altına da mı bakalım?" Değerli milletvekilleri, cumhuriyet altını bizim atalarımız, dedelerimiz, ninelerimiz için önemlidir. Akrabasından birisi doğum yapar, altın takar; sünnete gider, altın takar; görünmeye gider, altın takar. Bu anlamda, her yaşlımızın yastığının altında 1-2 tane cumhuriyet altını olursa mutluluk duyar. Peki, bu kanunun ilk çıktığı zaman, 14 Haziran 2018 Ramazan Bayramı arifesinde çeyrek altın ne kadarmış? 320 TL. Emekli ikramiyesiyle 3 tane çeyrek altın alıyormuşuz. Peki, bugün 4 bin TL'ye yükselteceğimiz emekli ikramiyesiyle ne kadar altın alabiliyoruz? 0,66 yani yarım çeyrek altın bile alamıyoruz. Bakın, emeklimizin geldiği duruma bakın, "ikramiye" dediğimiz şeyin durumuna bakın. Şimdi diyeceksiniz ki: "Sadullah Kısacık, sen şimdi bırak doları, altını kardeşim, bunlarla kıyaslama." Tamam, asgari ücrete göre kıyaslayalım; zaten ezilmiş, erimiş asgari ücrete göre kıyaslayalım. 1.000 TL bayram ikramiyesi o zamanki asgari ücretin yüzde 62,4'üne tekabül ediyordu, bugün ikramiyenin artırılmış hâli olan 4 bin TL asgari ücretin sadece yüzde 18'ine karşılık geliyor. Bakın, eğer bayram ikramiyesini asgari ücrete oranla bugüne oranlasak bayram ikramiyesinin 13.788 TL olması lazım bugün ama bakıyorsunuz, şu anda biz 4 bin TL'yi konuşuyoruz, 4 bin TL'yi. Bakın, değerli arkadaşlar, bunun adı "bayram ikramiyesi" değil yani bu harçlık emeklimize vereceğimiz bir harçlık, bunun adı "ikramiye" olamaz. İnanın, kanuna bu kadar zaman harcamamıza bile yazık yani. Onun için, gelin, bunu bir şeye sabitleyelim, bir sabit olsun; adam gibi olsun, bari bayramda emeklimiz gerçekten de bunu aldığı zaman "Bir ikramiye aldım." desin. Bu oranlara baktığımız zaman paramız pul olmuş ve bu oranlara baktığımız zaman, işte, sizin emekliye verdiğiniz değerin göstergesi bu oranlar; emekliye verdiğiniz değer, atalarımıza, dedelerimize verdiğiniz değer bu.
Bakın, değerli milletvekilleri, tüm emeklilerimize verdiğimiz her 1.000 TL'nin bütçeye yükü 28,4 milyar TL yani her emekliye verdiğimiz, toplam tüm emeklilere vereceğimiz yük 28,4 milyar TL. Faize ayırdığınız rant 1 trilyon 950 milyar. Sadece geçen hafta 26 milyar dolar yaktınız yani 988 trilyon yaktınız ama emekliye 28,4'ü zül görüyorsunuz.
Kanun teklifinde diğer bir madde olarak doğum yardımlarını yeniden düzenleyen bir madde bulunuyor. 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızı yirmi iki yıldır sürekli düşerek 2023 yılında 1,51'e düşmüştür. Bu oran nedir biliyor musunuz değerli arkadaşlar? 2,10 olan nüfusun yenilenme seviyesinin altındadır; bakın, nüfusun yenilenme seviyesi 2,10. Biz kaça düşmüşüz? 1,51. Bakın, 2001'de 2,38; her yıl gittikçe düşmüş, gittikçe düşmüş hatta 2008'den itibaren artık 2,10'un da altına düşmüş. Arkadaşlar, bu ülke yönetilmiyor mu ya? 2025 yılına kadar neredesiniz siz ya? Türkiye yaşlanıyor, doğurganlık hızı düşüyor, doğurganlık oranı düşüyor; ya, siz neredesiniz? Yıl olmuş 2025. "Ne yapalım?" "2025'te Aile Yılı ilan edelim." Peki, bugüne kadar doğum yardımı ne kadardı? Daha bugüne kadar -işte, bu kanun teklifiyle değiştireceğiz- 1'inci çocuk için 300 TL, 2'nci çocuk için 400 TL, 3'üncü çocuk için 600 TL. Değerli arkadaşlar, kim 300 TL için bu dünyaya çocuk getirir? Siz 300 TL vererek aileleri çocuk yapmaya teşvik mi edebiliyorsunuz? Bu, samimiyetsizlik; bu, milletle dalga geçmek; bu, aile kurumuyla alay etmek. Bakın, alay etmeyin. Şimdi, bugün gelmiş diyorsunuz ki "Yıl 2025, Aile Yılı ilan edelim." Zaten tüm Türkiye diyor ki: "Allah bu yıl ailemizi korusun." Çünkü geçen yıl emekliler yılıydı, anlattım; işte, emeklilerin hâli perperişan; inşallah, 2025'in sonuna kadar aile kurumu kazasız, belasız, başına bir iş gelmeden bu seneyi tamamlayabilir, inşallah bu 2025'i çıkarırız.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Gündüz kuşağı programları izin verirse Aile Yılı olacak.
SADULLAH KISACIK (Devamla) - Evet.
Bakın, biz burada kanun görüşmelerini gerçekleştiriyoruz, Meclisin geldiği duruma da bakın. Zaten Sayın Cumhurbaşkanı ocak ayında müjdeyi vermiş, demiş ki: "2025 Aile Yılı, biz 1'inci çocuğa her ay 1.500, 2'nci çocuğa her ay 1.500, 3'üncü çocuğa aylık 5 bin lira vereceğiz." Cumhurbaşkanı ocakta açıklamış, rakamları vermiş, millet kuyruk olmuş. Doğum yapan herkes Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne gidiyor, diyor ki: "Bak, Cumhurbaşkanı dedi ki 'Ayda 1.500 lira vereceğim, 5 bin lira vereceğim.' Benim param nerede?" Müdürlük "Hayırdır kardeşim, daha şu anda öyle bir şey yok." diyor. Martın sonuna gelmişiz, biz şu anda kanunu çıkarıyoruz. Asıl diğer acınacak tarafımız; Cumhurbaşkanı ilan etmiş oranı, Meclis süs ya, biz Plan ve Bütçe Komisyonunda hiç tartışmadan, konuşmadan yani bir madde bile değişmeden oranları kabul ettik, ocak ayında açıklanan oranı biz bugün Genel Kurulda konuşup oylayacağız; bunu da değerli milletvekillerinin takdirine bırakıyorum.
Şimdi, ben fikrimi söyleyeyim: Yapılan doğum yardımlarının çocuk sahibi olma kararlarında hiçbir etkisinin olmadığına inanıyorum. Ya, millete değil 1.500 lira 15 bin lira verin, Türkiye'nin bugünkü hâlinde insanlar çocuk yaparken 50 kere düşünür; kira ayrı bir dert, evlilik ayrı bir dert, hamilelerimizin muayenelerinin ücreti ayrı bir dert. Bakın, mesela, şu anda özellikle benim seçim bölgem olan Adana'da devlet doğum hastanesinin biri olduğu gibi zaten Suriyelilere hizmet veriyoruz yani girdiğiniz zaman siz muayene bile olamıyorsunuz, mecburen özele gitmek zorundasınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SADULLAH KISACIK (Devamla) - Sizden ricam, şu özel muayenelere bir bakın bakayım, özel kadın doğum muayenelerinin fiyatı ne kadar şu anda. Gerçekten ebeveynler bu konuda çok çaresiz; ben birçok aile biliyorum ki şu andaki kazandığının yarısını sadece kadın doğum doktorlarına, muayenelerine harcıyorlar. Hele zaten çocuk doğduktan sonra Allah ailelerin yardımcısı olsun. Şu bebek marketlerini bir gidin, bez kaç lira, mama kaç lira; ondan sonra gelin deyin ki: "Ya, biz aileye 1.500 lira yardım veriyoruz." Ya, 1.500 lira ne? Bence bunu hiç vermeyin, bari kasada kalsın yani bu 1.500 lira kimseyi teşvik edecek bir rakam değil, net söylüyorum. Eğer ki siz doğurganlık oranını artırmak istiyorsanız, adaletin mülkün temeli olduğu; hayat pahalılığının, işsizliğin olmadığı, ekonomik ve sosyal refahı yüksek bir Türkiye inşa etmeniz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SADULLAH KISACIK (Devamla) - Yoksa 1.500 lira değil 150 bin lira da verseniz kimse böyle bir ülkede artık çocuk sahibi olmak istemiyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Yeni Yol Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Kaya. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün yine bir torba yasa tasarısıyla yüz yüzeyiz. Maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi, yasama kalitesini git gide düşüren torba yasaları birçok iktidarındaki uygulama gibi istisna olmaktan çıkarıp âdeta genel bir uygulama hâline getirdi.
Burada, az evvel, bir grup önerisiyle, salı, çarşamba, perşembe ve cuma günü bu kanun teklifinin çıkarılmasına dair bir çalışma takvimi sundular. Bu, aslında, muhalefete bir sopa göstermekti. "Siz salı, çarşamba bu kanun teklifini çıkarmayla ilgili gerekli kolaylığı göstermezseniz, bak ha, sizi cuma günü de çalıştırırız." Ama haberiniz olsun burada, o sopadan korkup yılacak bir muhalefet grubu yok, "Siz varsanız biz varız." diyoruz burada.
Bir diğer önemli husus şu: O sopayı gösterdiniz muhalefeti ikna edemediniz. Bu sefer de "Ya, bakın, gelin, önümüz bayram; salı, çarşamba biraz önergelerinizi geri çekin, bu kanunu çıkaralım, perşembeyi tatil yapıp erkenden bayrama gidelim." Sopa yetmedi, bu sefer havuç göstererek muhalefeti ikna etmeye çalışıyorsunuz. Kusura bakmayın, Meclisin zamanından çalacak hiçbir önergenin içerisinde biz DEVA, Saadet ve Gelecek partileri olarak, YENİ YOL Grubu olarak bulunmayacağımızı yine ifade ediyoruz. Yani ne sopa ne de havuçla kandırabileceğiniz veya korkutabileceğiniz bir muhalefet olmadığını hesaba katarak bundan sonra işlemlerinizi yapın.
Bakın, İç Tüzük'ün 81'inci maddesi kanun tekliflerinin Genel Kurulda görüşülmesiyle ilgili genel düzenlemeleri düzenliyor; 91'inci madde ise temel kanun olarak istisnai hâllerdeki düzenlemeleri yapıyor yani bir hukuk dalını sistematik, bütünüyle kapsamlı olarak etkileyebilecek bir şey; Türk Ticaret Kanunu'nun yeniden yapılması, Türk Borçlar Kanunu'nun yeniden yapılması, İcra İflas Kanunu'nun yeniden yapılması gibi kanunlar temel kanundur ama siz muhalefetin buradaki konuşma sürelerini kısmak, kanunu biraz daha hızlandırmak ve hızlı ama verimli olmasın diye bir yasama faaliyeti sunmak için -bugünkü grup önerinizde de olduğu gibi- bütün kanun tekliflerinin İç Tüzük'ün 91'inci maddesi gereğince temel kanun olarak görüşülmesini buraya getiriyorsunuz. Bu açık bir İç Tüzük ihlalidir, bu açıkça İç Tüzük'ün kötüye kullanılmasıdır; dolayısıyla bu hususu da bir kez daha buradan kayda geçirmek istiyorum.
Bakın -daha önceki konuşmalarımda da ifade etmiştim- 2002-2007 sürecinde Adalet ve Kalkınma Partisi koca beş yıllık sürede sadece 2 kez torba yasa getirdi bu Meclise. 28'inci Dönemde torba yasa, temel kanun olmayan hiçbir düzenlemeniz yok; dolayısıyla siz aslında Türkiye Büyük Millet Meclisini külliyenin bir mevzuat genel müdürlüğü hâline getirmek istiyorsunuz. Herhâlde imkân olsa Sayın Meclis Başkanımızın makamına da külliyede bir oda ayırmış olacaksınız. "Şu kanun teklifini milletvekillerine imzalatın, herhangi bir genel görüşme yapmaya gerek kalmaksızın, maddelerle ilgili bir değişiklik önergesi vermeye gerek kalmaksızın komisyonda da tartışılmasın, bunu imzalayın, bize geri gönderin." diye burayı mevzuat genel müdürlüğü hâline çevirmek istiyorsunuz. İşte, biz buna itiraz ettiğimiz için, yasamanın kalitesini arttırmak istediğimiz için burada, Türkiye Büyük Millet Meclisine siz bir mevzuat genel müdürlüğü fonksiyonu yüklemeye çalışsanız dahi bizim burayı yasama organı olarak Türk milleti adına yasama faaliyeti yapan bir merci hâline getirme hususunda kararlı olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum.
18 madde getiriyorsunuz, bir torba yasa, bir de bunu mahcup olmadan temel yasa diye öneriyorsunuz. 2 tanesi zaten yürütme ve yürürlükle ilgili, geriye 16 madde kalıyor; 12 ayrı kanunda düzenleme yapıyoruz. Neredeyse torbacıbaşı torbasını topluyor, her bakanlığın önünden geçerken "Siparişi olan var mı? Torbaya atsın." diyor, günün sonunda torbanın ağzını bağlayıp buraya bir torba yasa olarak getiriyorsunuz. Böyle ısmarlama bir yasama faaliyeti olmaz arkadaşlar. Hani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle hükûmet kendi işini, Meclis kendi işini yapacaktı. Oysa Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi kuvvetler ayrılığına değil kuvvetler birliğine dayanan bir sistem. Cumhurbaşkanına kararname yetkisi verdiniz, birçok konuda Türkiye Büyük Millet Meclisini baypas edip Cumhurbaşkanı kararnameleri çıkarıyor. Daha sonra bunlar Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilince de burada onların birçoğunu noktasına virgülüne dokunmadan kanunlaştırıyorsunuz. Burada da Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği iki düzenleme var ve Türkiye Büyük Millet Meclisine, komisyonlara angarya, ek iş yüklüyorsunuz. Daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin gasbettiğiniz yetkisini yine ısmarlama bir torba yasayla, burada imza aşaması iktidar grubu tarafından tamamlanmış ama ısmarlama bir kanun teklifiyle yasamayı işlettiğinizi düşünüyorsunuz; bunu bütün netliğiyle ortaya koyuyoruz. Biz burada sadece muhalefet partisinin milletvekillerinin hukukuna sahip çıkmıyoruz, iktidarıyla muhalefetiyle 600 milletvekilinin milletvekili onuruna sahip çıkıyoruz çünkü milletvekilleri burada yasama faaliyetinin asli unsurlarıdır. 3 bin TL emekli maaş ikramiyesini açıklamak Çalışma Bakanının haddine midir? Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisinde olan bir hususu, emekli maaş ikramiyesini 4 bin TL olarak açıklamak Çalışma Bakanının Meclisin yetkisini yok sayan bir tavrı değil midir? Bunu hiç olmazsa vicdanımız varsa, bir gram da vicdanımız kalmışsa 4.001 TL olarak burada karara bağlayalım da o Çalışma Bakanına "Hayır, sen Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine ipotek koyamazsın." diyebilelim. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
Evet, mali tablolarda bozulma olur; ben sizden 5 bin, 6 bin falan beklemiyorum; ya, hiç olmazsa 600 milletvekilinin onuruna hep beraber sahip çıkalım ve bunu 4.001 TL olarak bu Meclisten geçirmeyle ilgili bir önergeyi hep beraber kabul etmiş olalım diyorum.
Yine, Gençlik ve Spor Bakanlığının 1'inci maddesi Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir düzenleme ve bunu da siz tekrar bir teklif maddesi olarak getiriyorsunuz.
2'nci, 3'üncü ve 4'üncü maddelerde özellikle serbest muhasebecileri ilgilendiren hususlarda sadece odanın internet sitesindeki bir ilanı yeterli görüyorsunuz. Değerli arkadaşlar, dijital bir çağdayız. Artık, adliyelerde tebligat başına herhâlde, şu an 200 TL'ye yakın bir ücret alınarak elektronik posta gönderiyorsunuz ve bunları da devlete gelir olarak kaydediyorsunuz. Hadi, inşallah, yolsuzlukta kullanılmaz da helalühoş olsun diyelim ama burada niçin sadece odanın internet sitesinden ilanı şart koşuyorsunuz. Mümkün olduğu kadar katılımcı bir demokrasi için niçin e-tebligat uygulamasını burada getirmiyorsunuz?
Yine, mali müşavirlerin iş yükünü hafifletmeyi niçin gündeme getirmiyorsunuz da sadece beyannamelerle ilgili 4'üncü maddeyi düzenliyorsunuz?
5'inci maddede Karayolları Trafik Kanunu'nda alt ve üst sınırları çok geniş ve idareye takdir hakkı tanıyan ceza maddeleri var. Evet, bunların birçoğuna trafik cezaları getirilmesi şart ama 8.500 liradan 85 bin liraya ne demek ya? İdareye 10 kat takdir hakkı veriyorsunuz. Kanunlar öngörülebilir, sınırları ve aralıkları belirli olan düzenlemelerdir. Siz "8.500 de verebilirsiniz, 85 bin lira da verebilirsiniz." derseniz, hele hele bugün kendisi dışındaki bütün muhaliflerin tepesine çökmeye hevesli bir iktidara çok geniş alanlar açmış olursunuz; bu yönüyle de bu düzenlemeyi doğru bulmuyoruz.
Yine, 6'ncı madde Petrol Piyasası Kanunu... Yine, Anayasa Mahkemesinin "Teşebbüs hürriyetini zedeliyor." diye iptal ettiği bir iptal kararından sonra bir sipariş kanun teklifiyle buraya getirmiş oluyorsunuz. Aslında Anayasa Mahkemesi bunu niye iptal etti? "Bu Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez." dedi, Adalet ve Kalkınma Partisi de "Doğru, Cumhurbaşkanı kararnamesiyle düzenlenemez ama Cumhurbaşkanı kararıyla düzenleyelim; siz gönderin, biz imzalar, buradan geçiririz." dedi. Değişen bir şey yok, ha Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, ha Cumhurbaşkanın iradesi; nihayetinde baypas edilen Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi oluyor.
Ve yine burada çok tehlikeli bir düzenleme getiriyorsunuz. Bir petrol istasyonunu mühürlemek için vergi incelemesi görevi bulunan mükelleften bahsediyorsunuz. Oysa vergi incelemesine başlamadan, üçer aylık uzatmalarla, siz muhalif gördüğünüz her benzin istasyonuna çökmeyi mi hedefliyorsunuz? O hâlde niçin "vergi incelemesi görevi bulunan" ibaresini "vergi görevi, vergi incelemesinin başladığı tarih" olarak hiç olmazsa düzenlemiyoruz?
Gene, gelelim 7'nci maddedeki Cumhurbaşkanı emekli maaşına. Ne kadar zam yaptınız? Yüzde 50. Millete yüzde 11, emekli Cumhurbaşkanlarına yüzde 50.
Bu taksimatı kurt yapmaz kuzulara şah olsa. Ya, Allah aşkına, emekliye yüzde 11 zam verdiğiniz bir yerde emekli cumhurbaşkanı maaşına yüzde 50 zam yapmak nedir? Milletin gözünün içine bakarken hiç mi mahcup olmuyorsunuz?
8'inci madde... 2018'de bir seçim ekonomisi olarak, bir seçim vaadi olarak emekli ikramiyesi getirmek zorunda kaldınız ve tam da Haziran 2018 seçimlerinden iki ay önce "Her emekliye 2 ikramiye, biner TL." dediniz. O zaman asgari ücretin yüzde 64'üne denk geliyordu, Kurban Bayramı'nda 1 kurban kesebilecek kadar paraydı; bugün neredeyse büyükbaş bir hindiyi kesebilecek rakama gelmiyor. Daha sonra ona üç yıl zam yapmadınız, nasıl olsa işiniz bitti ya, seçim geçti, atı alan Üsküdar'ı geçti, 2018'den 2021'e kadar herhangi bir artış yapmadınız, sonra da lütfedip üç yıl sonra yüzde 10 artışla bunu 1.100 liraya çıkardınız. 2023'te yine bir seçim yılıydı, 2 bin liraya çıkardınız. 2024'te 3 bin, şimdi de 4 bin. Ya, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi her sene bu emekli ikramiyelerini mi konuşmak zorunda kalacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
BÜLENT KAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Gelin, bu yasaya bir hüküm koyalım, 2026'da ne olacak, 2027'de ne olacak; hiç olmazsa önümüzdeki sene tekrar bu emekli ikramiyelerini konuşmak zorunda kalmayalım, vatandaş da millet de gözünü dikip... Türkiye Büyük Millet Meclisi -sanki çok para veriyormuşsunuz gibi, sadaka verir gibi bin TL para veriyorsunuz- bunu konuşmak mecburiyetinde kalmasının. Çok mu zor bunu bir orana, bir asgari ücrete, bir enflasyon oranına bağlamak? Ama ben şunu çok iyi biliyorum ki sizin amacınız emekliye ikramiye vermek değil. Emekliye muhtaç olduğunuz seçimler yaklaştığı zaman farklı uygulamalar yapıyorsunuz; emekliye ihtiyacınız olmadığı zaman ise emeklinin sömürülmesinde, yerlerde gezinmesinde en ufak bir vicdan azabı maalesef duymuyorsunuz. Dolayısıyla gelin, 2026'da, 2027'de bu Meclisi tekrar bir emekli ikramiyesi artış oranıyla meşgul etmemek için bu sene hiç olmazsa bir orana bağlayalım diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Derici...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
73.- Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici’nin, Ekrem İmamoğlu’nun ve Berkay Gezgin’in tutuklanmasına ilişkin açıklaması
SÜREYYA ÖNEŞ DERİCİ (Muğla) - Sayın Başkan, Türkiye'deki hukuksuzluğun son noktası, İstanbul'un seçtiği Ekrem İmamoğlu'nun siyasi saiklerle tutuklanarak millî iradeye müdahale edilmesi. İktidarın hesaba katmadığı en önemli nokta ise milletin adalet duygusu ve Türk gençliğinin farkındalığı. Türk gençliği, provokasyonlara prim vermeden, sokaklarda demokrasi ve adalet talebiyle yürüyor; onları asla yalnız bırakmayacağız. Diğer taraftan "Her şey çok güzel olacak." sloganının mimarı, Berkay Gezgin'in anayasal hakkını kullandığı için tutuklandığını öğrendik. Atatürk'ün evlatlarını yıldırabileceğinizi sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz çünkü biz haklıyız, o yüzden güçlüyüz. Siz yenileceksiniz, demokrasi kazanacak ve Berkay'ın dediği gibi her şey çok güzel olacak.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde İYİ Parti Grubumuz adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, siyasette ahlak ve fazilet mücadelesinin simgesi, idealleri uğruna bir hayat yaşamış, bu bozuk düzenin kirletemediği; dostu düşmanı, iyiyi kötüyü ayırt edebilen, kararlı, cesur lider Muhsin Yazıcıoğlu'nu şehadetinin 16'ncı yıl dönümünde rahmetle, minnetle anıyorum. Biz de bugün öğle saatlerinde kabri başındaydık, kendisine duamızı ettik.
Değerli arkadaşlar, ben kanun teklifinin içeriğine geçmeden önce tabii, sıcak gündemimiz ve Türkiye'yi derinden sarsan, Türkiye ekonomisini ve Türkiye'nin hukuk sistemini derinden sarsan bu İmamoğlu operasyonuyla ilgili bir kısım düşüncelerimi ve tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Şimdi, değerli arkadaşlar, piyasada -biliyorsunuz- ayın 18'indeki diploma ve daha sonra da 19'unda Sayın İmamoğlu'nun önce gözaltına alınması, sonra tutuklanmasıyla birlikte Türkiye ekonomisinde, piyasalarımızda çok derin bir dalgalanma oldu. Bu aslında bana göre iki şeyin işaretiydi. Birincisi: Türkiye ekonomisi çok kırılgan yani yirmi üç yıllık bir iktidar var, yirmi üç yıllık iktidar birçok şeyi yaptığını söylüyor fakat kendilerine göre, işte hukuk içerisinde yapıldığını iddia ettikleri bir operasyon sonrasında Türkiye ekonomisi çok ciddi bir şekilde buna tepki verdi. Bakın, bunu ben kendi tespitlerimden değil gazeteci köşe yazarı Emrah Lafçı'nın tespitlerinden aldım. Mesela borsa açısından bakalım. 2008 küresel finans krizinde borsanın ilk verdiği tepki yüzde 17'lik düşüş; 15 Temmuz darbesinde, o hain darbe girişiminde borsanın verdiği tepki yüzde 13,3'lük düşüş; Covid-19 salgınında -bütün dünyayı sarstı- yüzde 13'lük düşüş, İmamoğlu tutuklanmasında ilk üç gündeki tepki yüzde 16,6'lık bir düşüş dolayısıyla yani maalesef bizim piyasalarımız hâlâ çok kırılgan yirmi üç yıllık bir iktidardan sonra. Belki yarın araştırma önergemiz olacak, bu kırılganlığın nedenlerini, detaylarını konuşacağız yani Türkiye ekonomisinde yapısal reform yapmayan AK PARTİ Hükûmeti ekonomiyi maalesef aldığı güne göre daha da kırılgan hâle getirmiştir.
Şimdi, ikinci olarak, neyi göstermiştir piyasalardaki bu derin dalgalanma? İkinci olarak da şunu kanıtlamıştır: Yapılan operasyon hukuki değildir. Eğer bu operasyonun hukuk içerisinde yapılmış bir yolsuzluk operasyonu olduğu konusunda piyasada bir kanaat olmuş olsaydı, tam tersine, borsa düşmez, faiz artmaz veya diğer, o, işte, piyasadaki dalgalanma olumsuz olmaz, olumlu olurdu çünkü bir ekonomide eğer siz yolsuzluğun üzerine gidiyorsanız buna piyasanın olumlu tepki vermesi lazım, kaynaklar daha verimli kullanılacak demektir. Demek ki piyasa, iç ve dış piyasa bu yapılan operasyonun bir siyasi tasfiye operasyonu olduğunu, hukuk dışı olduğunu çok net bir şekilde görmüştür. Şimdi, tabii, bu nedir? Adalet duygusunun yerle bir edilmesidir, adaletin bu ülkede yerle bir edilmesidir. Hazreti Ömer ne diyor? "Adalet mülkün temelidir." diyor. "Mülk" burada ne? Devlet. Devletin temeli adalet. Yine, Hazreti Ali "Devletin dini adalettir." diyor. Şimdi, fakat, maalesef, bütün bunlardan uzakta bir adalet anlayışı yürüten bir iktidarla karşı karşıyayız; yargı, muhalefetin üzerinde bir sopa olarak, bir silah olarak kullanılıyor. Sayın Müsavat Dervişoğlu'nun sözüdür bu: "Devlet belge biriktirmez." Yani beş yıl boyunca bir kısım belgelerin güya kendilerine göre biriktirmişler; kardeşim, madem öyle bir yolsuzluk gördünüz, niye buna beş yıl önce müdahale etmiyorsunuz? Amaç, kamu zararının önlenmesi değil mi? Hayır, değil. Yani biriktirmiş, biriktirmiş; devlet belge biriktiriyor, devlet adına devleti yönetenler "Bunları bir gün gelir kullanırız." diye. Böyle bir şeyi tabii kabul etmek asla mümkün değil. Dolayısıyla hukuk dışına çıkılmıştır, hukuk dışına çıkılmamış olsaydı piyasalar bu kadar çok tedirgin olmazdı.
Şimdi, Sayın Erdoğan'a bakıyorsunuz, bir de burada muhalefeti suçluyor; işte, sonuçlar üzerinden birtakım sözler sarf ediyor. Ya, sebebe bakmak lazım yani sebep ne, bu piyasadaki dalgalanmanın sebebi ne? Sebebi sizin yaptığınız bu antidemokratik ve hukuk dışı haksız muamelelerdir. Tabii, burada bu adaletsizliğe tepki gösteren vatandaşa da terörist muamelesi yapılmaya çalışılıyor bugün; bunu asla kabul etmek mümkün değildir.
Seçerek müdahale ediliyor değerli milletvekilleri, bunu çok net bir şekilde görüyoruz. Amaç, yolsuzlukla mücadele olmuş olsa seçerek müdahale etmezseniz, nerede bir yolsuzluk varsa onun üzerine gidersiniz ama öyle değil. Mesela, burada yine AK PARTİ içerisinde, Sayın Bülent Arınç Melih Gökçek'le ilgili "Parsel parsel sattı Ankara'yı" dedi, bununla ilgili herhangi bir soruşturma biz göremedik. Ama şimdi geliyorsunuz, burada, işte, önünde arkasında ne olduğunu bilmediğimiz bir müdahale yapılıyor; bunları hiçbir şekilde kabul etme imkânımız yok.
Şimdi, "Bu müdahale sonrasında tabii, piyasalar derin bir şekilde dalgalandı." dedik. Bakın, Hükûmet ne yapmak zorunda kaldı bunları yatıştırmak için? Hesaplar çok net değil, daha bu haftanın hesapları da çıkmadı ama geçen hafta sonu itibarıyla 23 veya 26 milyar dolar civarında bir rezerv eritildi dolardaki veya döviz kurundaki o artışı sınırlamak için. Yani binbir zorlukla biriktirilmiş, bu ülkeye binbir maliyetle biriktirilmiş rezervlerin çok önemli bir kısmı, yaklaşık 23-26 milyar dolarlık rezerv bu Hükûmetin yanlış tutumundan dolayı eritilmek zorunda kaldı.
Başka ne yapıldı? Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası gecelik borç verme faiz oranını 42'den 46'ya yükseltti. Türkiye'de faizler otomatik olarak yükseldi arkadaşlar. Devlet iç borçlanma senetlerinde, iki yıllık senetlerde faiz oranları yüzde 7,6 arttı. Yani dünyada faizin 0,25'lerle konuşulduğu bir ortamda bizim bir operasyon nedeniyle devlet borçlanma senetlerindeki -iki yıllık kâğıtlar için söylüyorum- faiz oranındaki artış 7,6 puan. Dediğim gibi, bir yandan da yine politika faizi diyebileceğimiz gecelik borçlanma faiz oranlarında da yüzde 42'den 46'ya yükseltmek durumunda kaldı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası. Hangi ortamda? Faizleri düşürmeye başladığımız ortamda.
Yine, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası on sekiz yıl aradan sonra likidite senedi ihraç etmek durumunda kaldı. Faiz oranı ne? Yıllık bileşik faiz oranı yüzde 60,1 değerli arkadaşlar. Yüzde 60,1'le Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası para topluyor Hükûmetin yaptığı yanlışı telafi etmek için. Bunun bedelini kim ödeyecek? Yine, bunun bedelini, işte, vatandaş ödeyecek. Yani Hükûmet yanlışı yapacak, bedel her defasında vatandaşa ödettirilecek. APİ'yle -açık piyasa işlemleri- piyasadan yaklaşık 900 milyar lira çekildi ki para dövize gitmesin diye. Şunu da çok net bir şekilde söyleyeyim: Bugün doların 38, işte, 38,2; 38,3'lerde filan göründüğüne bakmayın, piyasada hiçbir firma aslında -döviz pozisyon açığı olan firmalar dâhil- döviz alım talebinde bulunamıyor çünkü hemen telefon açılıyor "Hayırdır, ne oluyor?" diye. Dolayısıyla sağlıklı işleyen bir piyasa da yok, aslında millet... Yani serbest bırakılmış olsa insanlar açık pozisyonları kapatmak için döviz talep edecek, dövizin de çok daha fazla fiyatı artacak. TL referans faiz oranı bu dönemde bakın, üç günde yüzde 4 puan arttı değerli arkadaşlar; bu, işletmelerin kullandığı kredilerin faiz oranındaki artıştır, yüzde 4 arttı. Dolayısıyla bir yanlış yapılıyor; bakın, bu yanlış her tarafı ne kadar etkiliyor, ne kadar çok kaynağımız gidiyor.
Tabii, bu demokrasi ve hukuk dışı yollara sapılmasının bütçe üzerinde de etkisi oldu. Bunlarla ilgili biz detay çalışmalarımızı yaptık, kamuoyuyla da paylaştık, şu anda detayına girmeyeceğim ancak bütçeye bunun etkisi değerli arkadaşlar, bu yapılan hukuk dışı operasyonun bütçeye etkisi 950 milyar liradır. Bunu kim tartışmak isterse kendisiyle tartışırım; hesaplarımız, kitaplarımızda, sosyal medya hesaplarımızda zaten çok net bir şekilde görülüyor.
Emeklilere 28 milyar lirayı çok gören, bunun için -şimdi kanun teklifinde vaktimiz olursa girmeye çalışacağım; hatırlayın, basından takip ettik- AK PARTİ Grup Başkanı, Hazine Bakanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı günlerce bir araya geldiler, geldiler, emekliye bin lira zam verebildiler ve toplam maliyetinin de 28 milyar lira olduğunu söylediler. Emekliye 28 milyar lirayı çok görenler bir çırpıda bu devletin sırtına, sadece ekonominin geneline değil devletin sırtına, bütçenin sırtına 950 milyar lirayı acımadan, insafsızca yüklediler. Dolayısıyla bu maliyet de yine geldi, vatandaşın üzerine bindi.
Bizim -bundan iki hafta önce grup toplantımızda, İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Müsavat Dervişoğlu'nun- çalışanlar ve emekliler için refah paketi diye bir paketimiz vardı. Biz bunu kanun teklifi hâline de getirdik ve Meclise sunduk, gündeme alınmasını bekliyoruz. Bakın, burada hem çalışanların hem de emeklilerin şu andaki hemen hemen bütün sorunlarını veya bütün sorunlarını demeyeyim de acil olan ve çok önemli sorunlarını çözecek bir paket biz gündeme getirdik. Çok kısa söylüyorum: Orada vergi dilimlerinden kaynaklanan bir zulüm vardı. O zulmün giderilmesine yönelik ilk vergi diliminin 158 bin liradan 415 bin liraya çıkartılması; asgari ücretlinin büyümeden de pay alacak şekilde, bu yalancı enflasyonla değil millî gelirdeki enflasyonla asgari ücretin artırılmasına yönelik madde var içerisinde; en düşük emekli maaşının asgari ücretten az olmamasına ilişkin madde var, memur emeklisine o söz verilip de yapılmayan seyyanen artışın verilmesi var, memurlara ve tüm emeklilere ocak ayından itibaren enflasyon güncellemesi nedeniyle kaybı olan yüzde 5'lik ilave zam yapılması var; artı, bayram ikramiyesinin asgari ücretin yarısına çıkarılması, 11.052 liraya çıkartılmasına ilişkin maddeleri içeren kanun teklifinin toplam maliyeti ne kadar biliyor musunuz arkadaşlar? Net maliyeti 735 milyar TL. Bakın, bir çırpıda 950 milyar lira maliyete katlanılıyor ama bütün çalışanların ve emeklilerin sorunlarının çok önemli kısmını çözecek bu paketin maliyeti bunun çok çok altında. Fakat, maalesef, Hükûmet tercihini hep kendi siyasi hırsları uğruna kullanıyor, kendi iktidarına devam etme yönünde kullanıyor.
Şimdi, bu torba yasa... Torba yasa da değil aslında bu da, tamamen hakikaten bir çorba yasa. Yani burada katıldığımız maddeler de var, katılmadığımız maddeler de var. 3 tane madde üzerinde duracağım ama ona geçmeden önce, aslında burada toplumun beklentisi vardı. Neler bekliyordu mesela toplumda insanlar? Az önce ifade ettim; bizim kanun teklifimizde olan seyyanen zam verilmesini bekliyordu çünkü daha önceden buna ilişkin Cumhurbaşkanının verdiği bir söz vardı, bu maalesef bu kanun teklifinde yok. En düşük emekli maaşlarında düzeltme bekliyordu, bu yok. Söz verilen 3600 ek göstergedeki mağduriyetin giderilmesi bekleniyordu, bu kanun teklifinde bu yok. Efendim, uzmanların ve denetim elemanlarının maaşlarında iyileştirme bekleniyordu, bunlarla ilgili de siyasi parti grupları arasında aslında bir görüş birliği de oluştu, Komisyonda gündeme getirdik, Cumhurbaşkanı Yardımcısı "Tamam." dedi, efendim, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı "Tamam." dedi ama bu kanun teklifinin içerisine bu da konulmadı. Kademeli emeklilik meselesini vatandaş bekliyor, o yok. Staj ve çıraklık mağdurlarının mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin bir düzenleme yok. Taşerondan kadro alamayanlar var, bunlara ilişkin bir düzenleme yok. Fahri Kur'an kursu öğreticilerine kadro verilmesine ilişkin bir düzenleme yok. BAĞ-KUR esnaf primlerinin 9000 günden 7200 güne indirilmesine ilişkin Cumhurbaşkanının yine verilmiş bir sözü vardı, bu sözün tutulmasına ilişkin bir madde de yok. Astsubaylarla ilgili, onların özlük haklarıyla ilgili ciddi sıkıntılar var, onların hiçbirisi yok. Burada ne var? Yap-işlet-devret modeli çerçevesinde kaçak geçişlerin önlenmesi ve yap-işlet-devret modeli çerçevesindeki o firmaların zararının giderilmesine yönelik madde var değerli arkadaşlar. Bakın, Hükûmetin tercihi toplumdan yana değil, Hükûmetin tercihi kendi yandaşından yana; maalesef bunu çok net bir şekilde biz burada gördük.
Şimdi, bununla ilgili -bizim kanun teklifimizde olan, birazdan onun detaylarda vaktim olursa girmeye çalışacağım- birçok önerge verdik biz. Mesela, işte, az önce söylediğim gibi, bayram ikramiyesi, seyyanen zam, işte en düşük emekli maaşının asgari ücrete çıkartılması; efendim, SGK, BAĞ-KUR emeklilerine yüzde 5 ve memur emeklilerine yüzde 5 ilave zam yapılmasına ilişkin tekliflerimizin tamamı Komisyonda reddedildi. Yani, vatandaş için, vatandaşa biraz para vermeye yönelik bütün teklifler maalesef reddedildi. Şimdi, Trendyol'un cebine bir çırpıda 46 milyar lirayı koyan eller, onun için kalkan eller vatandaşa bir şey vermeye gelince maalesef Komisyonda kalkmadı, muhtemelen Genel Kurulda da aynı tutumu AK PARTİ Grubu ve MHP Grubu devam ettirecektir diye düşünüyorum.
Şimdi, bayram ikramiyesi konusunun biraz daha detaylarına gidecek olursak değerli arkadaşlar, en son açıklanan enflasyon yüzde 39,1. Bayram ikramiyesi ne kadar artırıldı? Yüzde 33,3 artırıldı yani zaten daha önce artırılmayan yıllar da var. Şimdi günlerce çalıştıklarını ifade ettiler, sadece bin lira artış yapıldı, 28 milyar lira bir maliyetten bahsediliyor. Şu bir defa çok net, teknisyenler bunu bilir: Bir şeyi enflasyonun altında artırıyorsanız onun zaten yükünden, maliyetinden de bahsedemezsiniz. "28 milyar lira" denilende maliyet de yok çünkü enflasyonun altında artırıyorsanız zaten siz kâra geçmişsiniz demektir. Şimdi bütün bunlara rağmen Recep Tayyip Erdoğan ne dedi? "Daha ne olacaktı, daha ne istiyorlar?" şeklinde, tamamen toplumun beklentisinden kopuk, realiteden kopuk birtakım beyanatlarda bulundu. Bunu bir lütuf olarak gördüler, hâlbuki biz "Bu, lütuf olmasın, kurala bağlansın, her defasında bunu tartışmayalım; işte, bunu asgari ücretin yarısı şeklinde, her bayramda yarısını verelim dolayısıyla bir yılda asgari ücret kadar verelim." dedik fakat bu teklifimizi maalesef -dediğim gibi- reddettiler. Oysaki 2018 yılında, ilk verildiği yıla göre baktığınızda, dolar cinsinden baktığınızda bayram ikramiyesinin -şimdi 3.000 liradan 4.000 liraya çıkarılıyor ya- bunun 9.100 lira olması lazım. TÜİK'in açıkladığı o makyajlanmış enflasyona rağmen bile olması gereken rakam 8.350 lira, asgari ücrete endeksleyerek baktığımızda 13.800 lira olmalıydı, Diyanet'in fitresi üzerinden baktığımızda 9.540 lira olmalıydı, Diyanet'in yurt içi vekâleten kurban bedeli üzerinden baktığımızda da -2025 açıklamadı ama tahminî rakamı biliyoruz- bunun 18.800 lira olması lazımdı ama olan rakam, getirdikleri rakam önümüze maalesef 4 bin liradır. Dolayısıyla bunları bizim kabul etmemiz maalesef mümkün değil. Dediğim gibi, bir çırpıda Trendyolun cebine 46 milyar TL'yi koymak için kalkan eller emekli için kalkmadı. Limanlardan biraz daha vergi almaya yönelik -detaylarına girmeyeceğim- bir kanun teklifi Meclisteydi, Plan ve Bütçe Komisyonundaydı, hemen bir görünmez el bu maddeyi oradan çektirdi; yine yandaş için kalkan eller emekliler için maalesef kalkmadı.
Değerli arkadaşlar, önemli konulardan bir tanesi, bu kanun teklifindeki maddelerden bir tanesi buydu. Diğer bir konu, bu Devlet Hava Meydanları İşletmesiyle ilgili bir madde var. EUROCONTROL'den Devlet Hava Meydanları İşletmesi çalışanlarına bir kısım ödemeler yapılıyor. Bir defa, burada şunu öncelikle bir görmemiz gerekiyor: Bakın, Türkiye kötü yönetiliyor değerli arkadaşlar, Türkiye kötü yönetiliyor. Şimdi, bu EUROCONTROL, tabii, hava sahaları kullanılan ülkeler adına para topluyor ve bu paraları da ülkelere bir şekilde ödüyor. Şimdi, Fransa'ya bakıyorsunuz, bizim Fransa'yla uçuş sayılarımız hemen hemen aynı fakat Fransa yıllık yaklaşık 1,5 milyar euro alıyor EUROCONTROL'den -bu karşılıksız bir para, ülkeye bir kaynak- Türkiye aynı uçuş sayısına rağmen 500 milyon euro alıyor yani yıllık 1 milyar euro bu beceriksiz Hükûmet yüzünden, bu Hükûmetin beceriksizlikleri yüzünden Türkiye sadece bu kaynaktan kaybediyor, görebiliyor musunuz arkadaşlar? Şimdi, o yüzden, Komisyonda onu gündeme getirdik yani bir defa buradan, EUROCONTROL'den bizim daha fazla para almanın yollarını bulmamız lazım, Bu parayı da çalışanlarımıza adalet içerisinde dağıtmanın yollarının bulunması lazım. Bu maddenin biz çıkmasından yani maddenin kanunlaşmasından yanayız.
Burada bir kısım personel arasında sıkıntılar var, onların hepsinin Cumhurbaşkanı kararnamesiyle düzeltebilecek durumlar olduğunu düşünüyoruz. Orada dengesizlik varsa üç tane grup var, o gruplardaki dengesizliklerin de Cumhurbaşkanı kararnamesiyle düzeltilmesi lazım ancak bu kanun buradan geçerken Komisyonda bunları ben gündeme getirdim ve orada bir mutabakat oluştu gibi, üç tane hususun düzeltilmesinin zaruri olduğunu düşünüyoruz. Bu maddenin yürürlük tarihi 1 Nisan yerine 1 Ocak olmalı, bu birincisi. İkincisi: Senelik izin durumunda da EUROCONTROL'den verilen bu ilave paralar kesiliyor, bu paraların kesilmemesi lazım. Senelik izin insani bir hak, hem hukuki hem de insani bir durum, bunu kesilmesinin bir mantığı yok. Üçüncüsü de yöneticiler kapsamında şeflerin ve müdür yardımcılarının da bu tazminattan faydalanması gerekir. Bu konu bu anlamda önemli.
Şimdi, diğer önemli bir madde burada değerli arkadaşlar, doğum yardımıyla ilgili maddedir. Şimdi, Şubat 2024'tü yanlış hatırlamıyorsam, biz burada İYİ Parti Grubu olarak Meclis araştırma önergesi verdik. Bu önergemiz de her zaman olduğu gibi AK Parti ve MHP Grubu tarafından reddedildi. Önerge şuydu, şunu söyledik, dedik ki: Bakın, Türkiye'de nüfus artışıyla ilgili ciddi sorun var, doğurganlık hızı Türkiye'de düşüyor yani Türkiye bu doğurganlık hızıyla giderse nüfus yenilenme oranının altında bir doğurganlık hızını bizim kabul etme imkânımız yok, Türkiye açısından ciddi bir risktir, ciddi bir beka sorunudur. Bu konuyu Meclisin araştırması gerekir. Bununla ilgili detayları anlattık fakat maalesef burada bizim önergemiz reddoldu. Ben buradan tekrar bunu söylemek istiyorum: Şimdi, Hükûmet bir kısım meseleyi anlamış gibi görünüyor bu doğum yardımı meselesiyle ama bu, bu meseleyi çözmekten çok uzak bir mesele. Yani siz doğum yardımı veriyorsunuz, güzel; bu maddelerdeki şeyler çıksın yani olsun, bunlar olmasın falan demiyoruz hatta daha fazlasını imkân varsa verelim ancak şunu görmek lazım: Bin lira, 1.500 lira veya işte ilk doğumda 5 bin lira verdik diye bir insan çocuk yapma kararı vermez. Şimdi, bakın, bir de bölgeler arasında da farklılıklara, doğurganlık hızındaki farklılıklara bakmamız gerekiyor. Yani batı bölgelerinde, refah durumu daha iyi olan, eğitim seviyesi daha yüksek, çocuğunu daha iyi yetiştirme imkânı olan bölgelerde doğurganlık hızı daha düşük. Bununla ilgili ne yapılması gerektiği üzerinde çalışılması lazım. Yani burada "Bin lira, iki bin lira veriyorum, ben bu işi çözerim." anlayışıyla bu işi geçiştiremeyiz, savuşturulmayız. Dolayısıyla siz geçen sefer reddettiniz ama Komisyonda da dedim, burada da diyorum: Ya, siz getirin bu önergeyi, biz buna olumlu oy kullanalım, Meclis bunu araştırsın. Türkiye'de bununla ilgili, nüfusla ilgili ve demografiyle ilgili, bölgesel dağılımıyla ilgili aynı zamanda da ciddi bir problem var. Bu problemin üzerine gitmemiz gerekiyor, sorunu iyi teşhis etmemiz lazım ve çözümlerini de ona göre oluşturmamız lazım. Dediğim gibi, bu maddede getirilen hususlara karşı çıktığımız filan yok, bunlar olsun ama bunlar bu meseleyi, az önce konuştuğumuz meseleyi çözmekten çok uzaktır; bunu da çok net bir şekilde görmemiz gerekiyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, önümüzde de ciddi riskler var, şimdi bir miktar da onu söyleyeceğim, bu kırılganlık.... Şimdi, tekrar İmamoğlu operasyonu meselesine dönüyorum. Yani bu riskleri eğer Türkiye görmezse ve Türkiye yönetmezse önümüzdeki dönemde çok ciddi bir finansal çöküntüye doğru Türkiye gidebilir. Bu gerginliğin devam etmemesi lazım, Türkiye'nin hukuk içerisinde kalması lazım, hukuk dışı yollara saptığı sürece önümüzde çok ciddi riskler vardır. Bir defa faiz indirim süreci zaten kesintiye uğradı ama bundan sonra artırılan bu faizlerin daha da devam etmesi riskiyle Türkiye karşı karşıya. İşletmelerimizin uzun süre bu yüksek faizli sürdürme imkânları yok. Biz likidite sıkıntısı içerisine giren firmalarımızın el değiştirme riskiyle karşı karşıyayız. Bunun anlamı şu: Firmalarımızı biz kelepir fiyatına yabancılara satmak durumunda kalacağız. İnsanların yıllarca emek vererek belli bir noktaya getirdikleri firmaları bu Hükûmetin yanlış uygulamaları, yanlış politikaları ve hukuk dışı yollara sapması nedeniyle Türkiye kaybetme riskiyle karşı karşıyadır; bunu görmemiz gerekiyor.
Yine, rezerv kayıpları; böyle giderse, bu hâl devam ederse, rezerv kayıpları devam edecektir. O zaman, Türk lirasının değerini nasıl koruyacaksınız? Yani rezervi olmayan bir ekonomi yerli parasının değerini koruyamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
ERHAN USTA (Devamla) - Dolayısıyla diğer bir risk ne? Zaten yabancı çok fazla kalmadı ama var olan da bu gerginliğin devam etmesi durumunda, bu hukuk dışı uygulamaların devam etmesi durumunda yabancılar daha fazla Türkiye'den çıkacaktır, yenisi de asla gelmeyecektir. Gelmemesi durumu da nedir? Çünkü Türkiye ekonomisi aşırı ölçüde dışa bağımlıdır. Türkiye'ye -maalesef bunu üzülerek söylüyorum; bu, AK PARTİ hükûmetleri döneminde arttı- dışarıdan kaynak girmediği zaman bizim ekonominin çarkları dönmüyor değerli arkadaşlar. Dolayısıyla çarkları dönmeyen bir ekonomide ne istihdam olur ne üretim olur ne ihracat olur, bu risklerle Türkiye karşı karşıyadır. Ben, Hükûmeti buradan bir kez daha hukuk içerisinde kalmaya, yolsuzlukla mücadele yapacaksa bile adaletten ayrılmadan bu mücadelenin yapılması gerektiğini söylüyorum ve bu konuda tavsiyelerimizi kendilerine iletmek istiyoruz.
Bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Meriç, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
74.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, Cumhurbaşkanının açıklamasına ilişkin açıklaması
MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanı "Emekli bayram ikramiyesini 4 bin liraya çıkardık, daha ne olsun?" demişti. Şimdi, hep birlikte bakalım, daha ne olsun? 16 milyon İstanbullunun iradesi yok sayıldı, Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu tamamen siyasi bir kararla tutuklandı, milletin oyu çöpe atıldı, adalet için yürüyen milyonlar yerlerde sürüklendi; daha ne olsun? Yürütülen sözde ekonomik program sırf Ekrem Başkanı tutuklamak için çöpe atıldı, daha ne olsun? Merkez Bankası 20 milyar dolara yakın satış yaptı, daha ne olsun? Rezervler eridi, daha ne olacak, hep birlikte görelim.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri ve aziz milletimizi hürmetle selamlıyorum.
9 kanun ile 3 kanun hükmünde kararnamede değişiklikler içeren kanun teklifinde çok önemli düzenlemeler yapılmaktadır. 633 sayılı Sosyal Hizmetler Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'de yapılan düzenlemeyle doğum yardımı sistemi değiştirilmekte, doğurganlık oranının yükseltilmesi ve ailelerin mali yükünün hafifletilmesi için doğum yardım tutarları artırılarak çocuk sayısıyla orantılı teşvik edici destek sağlanması amaçlanmaktadır.
On yıl önce başlayan mevcut doğum yardımı uygulamasında 15 Mayıs 2015 tarihinden sonra doğan canlı birinci çocuk için 300 lira, ikinci çocuk için 400 lira, üçüncü ve sonraki çocuklar için ise 600 lira tutarında yardım yapılmakta olup bu tutarlarda bugüne kadar artışa gidilmemiştir. Bu durum ise yardımdan yararlanan ailelerin oranında büyük bir azalmaya sebebiyet vermiştir. Buna göre, yardım kapsamında hak sahibi olan çocuk sayısının canlı doğan bebek sayısına oranı 2018 yılında yüzde 94,67'yle en yüksek seviyeye çıkarken 2023 yılında ise yüzde 64,14'e gerilemiştir. Ayrıca, doğurganlık hızının 2023 yılında 1,51 oranıyla nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,10'un altına düşmesi nedeniyle kapsamlı bir doğum yardımı çalışmasının hayata geçirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Bilindiği üzere 2025 yılı, ailenin korunması ve güçlendirilmesine katkı sağlamak amacıyla "Aile Yılı" olarak ilan edilmiştir. Yapılan düzenlemeyle doğum yardımı tutarlarının aile kurumunun devamını sağlayacak ve doğum hızını artıracak şekilde güncellenmesi amaçlanmaktadır.
Buna göre, Türk vatandaşlarına 1/1/2025 ve sonrasında canlı doğan çocukları için başvuru yapılması ve Türkiye'de ikamet ediyor olmaları koşuluyla tek seferlik veya 5 yaşını tamamlayana kadar aylık olarak doğum yardımı yapılması öngörülmektedir. Doğum yardımı hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmayacak ve haczedilemeyecektir. Doğum yardımı, yapılacak çocuk sayısı ve her bir çocuk için yapılacak yardım miktarı ile uygulamaya ilişkin diğer usul ve esasların Cumhurbaşkanınca belirlenmesi düzenlenmektedir.
Düzenlemenin etki analizinde doğum yardımında 2024 yılı bütçesi 211 milyon lira iken bu düzenlemeyle birinci yıldaki yaklaşık ek maliyetin 22,6 milyar lira olacağı öngörülmekte olup doğum yardımında çok önemli bir artış yapılmasının planlandığı anlaşılmaktadır. Bu düzenlemeye Milliyetçi Hareket Partisi olarak büyük önem ve destek veriyoruz. Bununla birlikte doğum yardımı miktarı için Cumhurbaşkanına verilen yetkide bir limit belirlenmesi uygun olacaktır.
Teklifle 3289 sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu'nda değişiklik yapılarak olimpiyat, paralimpik ve deaflimpik spor dallarında 8 bin sporcu yetiştirilmesi; yetiştirilecek sporcuların beslenme, barınma ve yol giderlerinin karşılanması; ayrıca bu sporculara net asgari ücret tutarını geçmemek üzere her ay harçlık ödenmesi; olimpiyat, paralimpik ve deaflimpik oyunlarıyla dünya şampiyonasında ilk 3 dereceye girenlere verilecek harçlık miktarının net asgari ücret tutarının 2 katına kadar artırılabilmesi öngörülmektedir. Esasen 2021 yılında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılmış olan bu düzenlemenin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi üzerine karar doğrultusunda kanunla yapılmaktadır.
Teklifle 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de yapılan düzenlemeyle, Devlet Hava Meydanları İşletmesi personeline Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatınca karşılanmak üzere performans primi ödenmesi öngörülmekte, ülkemize daha fazla döviz girişi sağlanması amaçlanmaktadır. DHMİ Genel Müdürlüğünün 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye ekli 1 sayılı cetvelde kadro unvanları gösterilen personeli ile sözleşmeli personeline ülkemizdeki sivil hava limanlarında gerçekleşen giden uçak trafiği sayısının memur aylık katsayısının yüzde 40'ıyla çarpımı sonucu bulunacak miktarın performans primi olarak ödenmesi öngörülmektedir. Buna ilaveten, 1 sayılı cetvelde yer alanlar ile maliyetlerinin tamamı Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatı tarafından karşılanan personele ülkemizin hava sahasını transit kullanan sivil hava araçları sayısının memur aylık katsayısının yüzde 120'siyle çarpımı sonucu bulunacak miktar kadar prim ödenmesi öngörülmektedir.
Ayrıca, Cumhurbaşkanınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü personeline de bu kapsamda ödeme yapılması düzenlenmektedir. Yapılan düzenlemenin bütçeye herhangi bir mali yük getirmeyeceği, Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatından yıllık yaklaşık 4,5 milyar lira ek ödeme alınacağı ifade edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, teklifle, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu'nda değişiklik yapılarak yetki belgesiz taşımacılığa yönelik idari para cezalarında alt ve üst sınırlar düzenlenmekte ve belirli süreler içerisinde tekrarı hâlinde cezaların artırımlı olarak uygulanacağı öngörülmektedir. Böylelikle, yetki belgesiz taşımacılığa verilen cezalar faaliyet alanı ve ihlal durumuna göre orantılı, caydırıcı ve etkin hâle getirilmektedir. Ayrıca, yabancı plakalı taşıtların uluslararası taşımalarda yaptığı ihlallere kademeli idari para cezaları uygulanarak suistimallerin önlenmesi ve caydırıcılığın artırılması amaçlanmaktadır.
Teklifle, 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanun'da değişiklik yapılarak özel şirketler tarafından işletilen otoyollardan geçiş ücretini ödemeden geçen yabancı plakalı araçların ülkeyi terk etmeden önce gümrük kapılarında ödeme yapmaları zorunlu hâle getirilmektedir. 2024 yılında yaklaşık 157 bin aracın, son beş yılda ise yaklaşık 800 bin aracın kamu-özel iş birliği otoyollarından ödemesiz geçiş yaptığı, ödemesiz geçiş yapan araçlar için kamu idaresi tarafından garanti ödemesi yapılmadığı açıklanmıştır. Bu düzenleme kapsamında yapılacak tahsilat sonucunda elde edilecek tutarın yüzde 60'ı hizmet payı olarak genel bütçeye gelir kaydedileceğinden yıllık yaklaşık 5 milyon dolar gelir elde edilmesi öngörülmektedir.
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu'nda vergi incelemesine tabi tutulan tesislerin vergi incelemesi sürecinde lisans devrini engelleyen tedbir Danıştay 13. Dairesinin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Yapılan düzenlemeyle iptal kararı doğrultusunda kamu zararının önlenmesi ile teşebbüs özgürlüğü arasında makul bir denge kurulması amacıyla tedbir süresi en fazla bir yılla sınırlandırılmakta ve üç ayda bir gözden geçirilerek değerlendirilmesi sağlanmaktadır.
Teklifle 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'nda değişiklik yapılarak odaların ve Birliğin genel kurul toplantılarına yönelik duyuruların resmî internet siteleri üzerinden yapılmasına imkân sağlanmaktadır. Mevcut hükümlere göre, odaların genel kurul toplantı çağrısının gündemiyle birlikte toplantıdan en az on gün önce üyeye tebliğ edilmesi ya da taahhütlü posta marifetiyle üyeye gönderilmesi, Birlik Genel Kurulu toplantı çağrısının ise gündemle birlikte toplantıdan en az yirmi gün önce tirajı 100 binin üzerinde olan bir gazetede ilan edilmesi, ayrıca taahhütlü posta marifetiyle delegelere gönderilmesi gerekmektedir. Yapılan düzenlemeyle serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavir odalarının ve birliğin iş gücü, zaman ve kaynak maliyetinin azaltılması amaçlanmakla birlikte, zaten ekonomik olarak zor günler geçiren özellikle yerel basınımızı da düşünmek zorundayız. Bu yolun açılmasıyla oda, borsa, birlik, kooperatif, sendika gibi kuruluşların genel kurul ilanlarını gazetelerde yayınlatmaması hâlinde yerel basın büyük bir gelir kaybına uğrayacaktır. Bu duruma meydan verilmemesi hatta yerel basınımızın faaliyetlerini sürdürebilmeleri için özel destek programlarının uygulamaya konulması gerekli görülmektedir.
3568 sayılı Kanun'da yapılan bir başka değişiklikle, meslek ruhsatnamesini bir başkasına kiraya verdikleri veya herhangi bir şekilde bir başkasına kullandırdıkları tespit edilen meslek mensupları ile başka meslek mensuplarının ad ve unvanları kullanılarak beyanname düzenleyen, imzalayan ya da gönderen meslek mensuplarına meslekten çıkarma cezası verilmesi hüküm altına alınmaktadır. Ayrıca, disiplin cezalarının kesinleştiğinin meslek mensubuna bildirilmesinden sonra uygulanacağı hüküm altına alınarak muhtemel mükellef mağduriyetinin önlenmesi amaçlanmaktadır.
Kayıt dışılıkla mücadelede ve vergi bilincinin yerleştirilmesinde çok önemli bir işleve sahip olan mali müşavirlerin tahsilat sorununun çözülmesi, mali müşavirlik hizmetleri için de KDV indirimi yapılması ve aynı verilere dayalı olarak yapılan tekrarlı beyan ve bildirim yüklerinin hafifletilmesi uygun olacaktır.
Teklifle, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nda değişiklik yapılarak vakıf yükseköğretim kurumlarının faaliyet izni kaldırıldıktan sonra mülkiyeti hazineye ait olup bedelsiz olarak devredilmiş olan taşınır ve taşınmaz mallar ile hakların, kamu zararının önüne geçilmesi ve haksız kazancın engellenmesi amacıyla tasfiye sürecine tabi tutulmadan hazineye intikalinin sağlanması düzenlenmektedir.
Yine, teklifle 6741 sayılı Kanun'da değişiklik yapılarak Türkiye Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi ile kurulan alt fon ve şirketlerin denetim raporlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesine ilişkin süreler yeniden düzenlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de yapılan düzenlemeyle ek 38'inci madde kapsamındaki ödemelere hak kazanılmasında ve bu ödemelerin yapılmasında aylıklara ilişkin hükümlerin uygulanması öngörülmektedir. 2022 yılında 7417 sayılı Kanun'a eklenen ek 38'inci madde ekli 2 sayılı cetvelde sayılan üst yönetici personele ek tazminatlar verilmesini içermektedir. Basında, üst düzey yöneticiler ile kariyer mesleklerin maaşlarında iyileştirme yapılacağı ifade edilmektedir. Özellikle, başta denetim elemanları ve uzmanlar olmak üzere kariyer meslek mensuplarının özlük haklarında iyileştirme ihtiyacı bulunduğu açıktır. Eğer madde görüşmelerinde önerge verilecekse yapılacak düzenleme tüm kariyer meslek mensuplarını kapsamalı, tüm Meclis yasama uzmanları ile stenografları da bundan yararlanmalıdır.
CEVDET AKAY (Karabük) - Ama öyle değilmiş Sayın Vekilim, düzeltmek lazım.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Ayrıca, kamu mühendisleri ve diğer teknik elemanlar ile akademik personelin maaşlarının da yakın geçmişe kadar aynı maaşı alan dengi meslekler seviyesine çıkarılması gerekmektedir. Kuşkusuz kamuda ücret adaletinin sağlanması, ücret sisteminin sadeleştirilerek görev ve sorumluluk esasına dayalı olarak yeniden düzenlenmesi için köklü bir reform gerekmektedir.
Teklifle 3055 sayılı Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanların Ödenek ve Yollukları ile Temsil Ödenekleri Hakkında Kanun'da değişiklik yapılarak Cumhurbaşkanının aylık ödeneği Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına yapılan her türlü ödemeler toplamının yüzde 5 fazlası olacak şekilde düzenlenmektedir.
Teklifle 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda da değişiklik yapılarak Cumhurbaşkanı iken bu görevinden herhangi bir nedenle ayrılanlara 140690 gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak tutarda yaşlılık aylığı bağlanması öngörülmektedir.
Yine, 5510 sayılı Kanun'da yapılan bir başka düzenlemeyle de emeklilere Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı'nda ödenen bayram ikramiyeleri 3 bin liradan 4 bin liraya yükseltilmektedir.
Son dönemde ekonomide en önemli sorunumuz özellikle dar ve sabit gelirli insanımızın alım gücünü azaltan, refahını ve geçim standartlarını olumsuz etkileyen enflasyondur, hayat pahalılığıdır. Vatandaşlarımızın alım gücünü ve gelir dağılımını kalıcı olarak iyileştirmek amacıyla yürütülen enflasyonla mücadele programı ekonomi programının temel önceliğidir. Yıllık enflasyonda en kötü geride kalmıştır. Şubat ayında yıllık enflasyon yüzde 39,05 seviyesine gerilemiş, geçen yılın aynı ayına göre temel mallar enflasyonu yıllık 32 puan düşüşle yüzde 21,7; hizmet enflasyonu ise 35 puan düşüşle yüzde 59,8 olmuştur. Dengeli büyüme yaklaşımıyla yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı politikalar kararlılıkla uygulanmaktadır. İstihdam 2024 yılında 988 bin kişi artmış, işsizlik oranı son on iki yılın en düşük seviyesi olan yüzde 8,7'ye, genç işsizlik oranı ise yüzde 14,9'a gerilemiştir. İş gücüne katılma oranı ile istihdam oranı tarihî seviyelere yükselmiştir.
Şubat ayı itibarıyla yıllıklandırılmış ihracat yüzde 1,5 artarken ithalat yüzde 2,1 azalmış, dış ticaret açığı da yüzde 8,5 oranında düşmüştür. Ocak ayı itibarıyla cari işlemler açığı yıllık 64,4 oranında 20,8 milyar dolar azalışla 11,5 milyar dolar düzeyindedir. Uluslararası Finans Enstitüsü raporlarına göre Türkiye, kamu borçluluğu, reel sektör borçluluğu ve hane halkı borçluluğunda en az borçlu ülkeler arasındadır. Türkiye'nin AB tanımlı genel yönetim borçluluk oranı 2024 yılı üçüncü çeyrekte yüzde 25,6 iken bu oran AB üyesi ülkelerde ortalama yüzde 81,6 düzeyindedir.
Türkiye, büyüyen, güçlenen ve yükselen bir ülkedir. Türkiye ekonomisi 2023 yılında yüzde 5,1; 2024 yılında yüzde 3 oranında büyüme sağlamıştır, büyüme on beş yıldır yıllık bazda pozitif seyretmektedir. Millî gelirimiz 2023 yılında ilk defa 1 trilyon doları aşmış, 2024 yılında 1 trilyon 322 milyar dolara ve kişi başına millî gelirimiz de 15.463 dolar düzeyine ulaşmıştır. Son açıklanan veriler de olumlu gidişata işaret etmektedir. Tüketici Güven Endeksi mart ayında 85,9'a yükselerek son yirmi üç ayın en yüksek seviyesine çıkmıştır. Mevsimsellikten arındırılmış Reel Kesim Güven Endeksi de mart ayında 0,4 puan artarak Kasım 2024'ten bu yana en yüksek düzey olan 103,2'ye çıkmıştır. Mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı mart ayında 0,3 puan artarak yüzde 75,2 seviyesinde gerçekleşmiştir.
Türk milletinin refah ve istikrar içerisinde yaşaması için başlatılmış en hayati girişimlerden olan millî teknoloji ve teknoloji odaklı sanayi hamleleriyle Türkiye bugün ileri teknolojileri kendi imkân ve kabiliyetleriyle geliştirip üretebilen bir noktaya ulaşmıştır. Lider ülke Türkiye dedik, hamdolsun, savunma sanayisinde lider ülke olduk. Millî teknoloji ve millî enerji atılımıyla gerçekleştirdiğimiz yerli ve millî üretimlerden ve keşfettiğimiz doğal gaz, petrol ve kıymetli madenlerden sağlanan kaynaklar makroekonomik istikrara, sürdürülebilir yüksek büyümeye ve elbette milletimizin refahına yansıyacaktır. Cumhur İttifakı Türkiye'nin ekonomik menfaatlerini, toplumsal huzurunu, millî birliğini, tarihsel haklarını, bekasını ve refahını temine kararlıdır. Kargaşa, kaos, kriz çıkarmak için el ovuşturanları hayal kırıklığına uğratmak vazifemizdir.
Değerli milletvekilleri, yarın akşam nice manevi mükâfatın yağmur gibi yağdığı, bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi'ni idrak edeceğiz. Pazar günü de Ramazan Bayramı'yla müşerref olacağız inşallah. Sizlerin, aziz milletimizin ve Türk İslam âleminin mübarek Kadir Gecesi'ni ve Ramazan Bayramı'nı tebrik ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak kabul oyu vereceğimiz kanun teklifinin hayırlı olmasını diliyor, sizlere ve aziz Türk milletine saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına ilk olarak Antalya Milletvekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.
Buyurun Sayın Oluç. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Sayın Başkan, sayın vekiller; Plan ve Bütçe Komisyonunda bu bayram hikâyesi meselesi üzerine çok konuştuk fakat bir işe yaramadı, onun için bunu şimdi bir kenara koyacağım. Ben kayıtlara girmesi için bir konu üzerinde konuşmak istiyorum ve bu torba yasayla ilgili değil.
Şimdi, sık sık üzerinde durduğumuz konu Türkiye'deki demokrasi eksikliği ve hukuk yoksunluğu. Bunu konuşuyoruz; hep söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz elbette. Bir ülkede demokrasi yoksa veya işlemiyorsa, demokratik hukuk ilkeleri yoksa veya çiğneniyorsa, hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukuku geçerli hâle geldiyse o ülkede adaletten, toplumsal adaletten, toplumsal barıştan söz etmek mümkün değil. Bu durumun yarattığı sorunlar gündelik yaşamın her alanında ve her an karşımıza çıkıyor ve bizler bu garabet durumun ortaya çıkardığı ahlaksızlıklarla -bunu bilerek söylüyorum- boğuşmak zorunda kalıyoruz. Biraz sonra konuya geleceğim.
Şimdi, sayın vekiller, lekelenmeme hakkı bu ülkede yaşayan herkes için geçerli olan bir haktır. Bu hak sadece iktidarda olanlar veya siyasetçiler için değil bu ülkede yaşayan her bir birey için vardır. Aynı şekilde, "masumiyet karinesi" dediğimiz hak da bağımsız ve tarafsız yargının ve mahkemenin kararları netleşene kadar hakkında suç isnat edilen her bireyin suçsuz olduğunu kabul eden bir haktır. Masumiyet karinesi yani suçsuzluk ilkesi uluslararası bir hukuk terimidir. Suç kesinleşmediği sürece kimsenin hükümlü sıfatıyla değerlendirilmeyeceğini ifade eder. Temel bir hukuk doktrinidir aslında ve hüküm giymemiş kimse suçlu sayılamaz veya suçlu olarak lanse edilemez, lanse edilemez altını özellikle çiziyorum. Masumiyet karinesi evrensel bir yargı doktrinidir, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nde de yer alır.
Suçsuzluk ilkesi sanığı korumaktan öteye, hukukun devamlılığını sağlama fonksiyonuna da sahiptir. Zira, sanığın suçlu olduğu öngörüsüyle birlikte adaletin temeli olan soruşturma ve araştırma ilkeleri anlamsızlaşır. Yargılama süreci kesinleşinceye kadar hiç kimse haksız yere suçlanamaz. Masumiyet karinesinin kökleri eski Roma'ya kadar uzanır. Masumiyet karinesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin -ki Türkiye de imzacısıdır- 6'ncı maddesine de dayanmaktadır. İşte bu hakkın ihlal edilmesi yargılama süreçlerini de etkilemekte ve adil yargılanma hakkını zedelemektedir. Bu ihlalin basın ve yayın yoluyla yapılması da aynı zamanda basın ahlakının ve ilkelerinin yerle bir edilmesi anlamına gelir. Ahlaksızlık burada başlıyor işte. Kişiler hakkındaki kimi bilgi diye iddia edilen kara propaganda malzemelerinin savcılıklardaki karanlık ilişkiler aracılığıyla bir kısım medyaya sızdırılması veya propagandaya dönüştürülmesi yargıya dışarıdan müdahale anlamına gelir ve adil yargılanma hakkının ihlali demektir. Yargılanması tamamlanmamış, hakkında kesinleşmiş bir hüküm bulunmayan kişilerin medyada suçlu gibi gösterilmesi masumiyet karinesine açık saldırıdır. Savcılık ve soruşturma belgelerinin kamuoyunda bir yargılamaya dönüştürülmesi yargısız infaz anlamına gelir. Yargısız infaz niteliğindeki medya yargılamalarıyla kişilerin suçlu gibi gösterilmesi hukuk devletlerinde olmaz ama burada olur çünkü burası bir hukuk devleti olmaktan çıkmıştır.
Sayın vekiller, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması ve tutuklanması ve belediyelere yönelik gerçekleştirilen hukuksuz operasyonla Türkiye'de geçmişte darbe dönemlerinde görülen andıçlama pratikleri bir kez daha devreye konmuştur; andıçlama -iktidara bunu özellikle hatırlatıyorum- andıçlama pratikleri. Siz dünkü Çevik Birlerin bugünkü devamı hâline geldiniz ya! Biraz utanın, biraz sıkılın diye bunları anlatıyorum. 28 Şubatın andıçlama pratiklerini kullanır hâle geldi sizin medya organlarınız. Bu iktidarın güç zehirlenmesidir esas itibarıyla.
İktidara yakın ve onun bir aygıtı olarak çalışan kimi televizyon kanallarında gazeteci demeye bin şahit lazım kişiler basın ahlakının zerresine sahip olmaksızın âdeta mahkeme kurmaktadır. Yeni Şafak, A Haber, Sabah, Akit gibi yerlerdeki gazeteci müsveddelerinin hedefe koydukları insanları yargıç edasıyla yargılaması, her önüne geleni terörist ilan ederek yargısız infaz yapması âdeta usul olmuştur. Çevik Bir'in anlayışının bugünkü devamı olan bu kişiler ellerine tutuşturulan iftira niteliğindeki kimi istihbarat notlarını ve ısmarlama polis fezlekelerini belge olarak sunmakta ve açıkça itibar suikastı yapmaktadır; bu iktidar pratiklerinin arkasında durmakta ve bundan medet ummaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik operasyonun bir ayağını kent uzlaşısına oturtan bu zihniyet, demokratik siyaseti, muhalefeti, seçim kazanmayı ve halkın iradesini temsil etmeyi suçmuş gibi göstermeye çalışmaktadır. Kent uzlaşısı, halkımızın talep ve beklentileri üzerine partimiz tarafından açık bir şekilde kamuoyuna açıklanmış ve yerel seçim boyunca Türkiye'nin dört bir tarafında başarıyla hayata geçirilmiş bir uygulamadır; halkın ortak iradesine dayanan, toplumun farklı kesimlerini buluşturan, şeffaf ve demokratik bir süreçtir; halkın siyasette alternatif yaratma arayışı ve kararıdır. Bu konuları bu kürsüde geçen dönem Mecliste konuştuk, ben defalarca konuştum, kent uzlaşısı üzerine konuşmalar yaptım.
Şimdi, bakın, daha önce HDP Eş Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunmuş Azad Barış'ı hedef seçerek kent uzlaşısını kriminalize etme girişimi operasyonun sahiplerinin zelil ve sefil hâlini göstermektedir. Yıllarca Türkiye'de siyaset yapan, basında ve uluslararası akademi dünyasında tanınan bir felsefe doktoru ve sosyoloğun yargısız infazla televizyon ekranlarında "terörist" ilan edilmesi ve onunla ilişkilendirilen herkesin de terör kefesine konulması içler acısı bir durumdur. Hiçbir somut kanıta dayanmayan, yalnızca siyasi mühendisliğin ürünü olan iddialarla bir kara propaganda yapılmaktadır. Nerede yapılmaktadır? Sabah'ta yapılmaktadır, Akit'te yapılmaktadır, Yeni Şafak'ta yapılmaktadır; sözde yayın organlarında sözde gazeteciler tarafından yapılmaktadır. Çevik Bir zihniyetinin yani 28 Şubat Çevik Bir zihniyetinin bugünkü taşıyıcılarıdır bu sizin gazeteci müsveddeleri işte. Eğitimini dünyanın en prestijli üniversitelerinde tamamlamış, oralarda çalışmış, ömrünü bilime, akademiye ve sivil topluma adamış bir insanın -Azad Barış'tan söz ediyorum- kesip çöpe attığı tırnak olamaz bu kara propagandayı sürdüren Buraklar, Abdurrahmanlar, Eraylar ve daha niceleri; bir insanın namusuna, şerefine ve emeğine dil uzatanlar er ya da geç tarihin mahkemesinde mahkûm edileceklerdir, bunu söylemiş olalım. Hangi ruh hâlindesiniz siz ya? Aklıyla fikriyle, eğitimiyle, birikimiyle, kaleminin kudretiyle çalışan birisini yaftalayıp onun onurunu, ailesini ve tüm birikimini çarmıha germe cüretini gösteriyorsunuz. Şeref, onur, haysiyet gibi kavramlarla zerre alakası olmayan bir ruh hâlidir bu gazeteci müsveddelerinin ruh hâli; hakikatten korkanların ve zalimliğini iftirayla perdeleyenlerin sığındığı en eski metottur bu; bilgeyi büyücü, hakikati fitne, kalemi kılıç gibi göstermek, 28 Şubatın devamı olan andıççı ruh hâli budur işte. Gerçeği eğip bükerek kendi lehine çevirmeye alışmış olanlar hakikati dillendiren bir akademisyeni terörist olarak sunmakta en ufak bir tereddüt dahi göstermemektedirler. Bugün, Azad Barış hakkında üretilen suçlamalar, yürütülen itibar suikastı yalnızca bir kişinin hedef alınması değildir; aksine, Kürtlerin, Ezidilerin, muhaliflerin, aydınların ve hakikati dillendiren herkesin susturulmak istendiği bir süreçtir. DEM PARTİ olarak partimiz, Azad Barış arkadaşımız ve kent uzlaşısı hakkında yapılan bu kara propagandanın yürütücüsü olanlardan hukuk önünde hesap soracağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Asıl suç, ekranlarda ellerine tutuşturulan iftira belgeleriyle boy gösteren hukuk katillerinin ve gazeteci müsveddelerinin evrensel bir ilke olan masumiyet karinesini ve hukukun temel ilkelerini hiçe sayarak yarattıkları algı operasyonlarıdır, sürdürülen bu kumpas operasyonlarıdır. Kalemini ve ruhunu satmış sözde gazeteciler, muhabir değil muhbir olanlar, iktidarın gölgesinde yaşayan yorumcular yargısız infaz yapmaktadırlar. Bir insanın onurunu, ailesini, akademik birikimini, düşüncelerini ve emeğini yok etmeye çalışmak sadece ahlaksızlık değil aynı zamanda büyük bir suçtur, bunu da söylemiş olalım.
Kürt düşmanlığı burada açık bir şekilde kendini göstermektedir. Artık Kürtler nerede, hangi partide olursa olsun terörist ilan edilecekler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Belediye başkanları, belediye başkan yardımcıları, meclis üyeleri, akademisyenler, iş insanları ve düşünce kuruluşlarının Azad Barış gibi yöneticileri sistematik olarak terör suçlamasıyla hedef alınmaktadırlar. Bu bir tesadüf olabilir mi? Değil. Nedir dert? "Kürtler batıda belediye yönetimlerine ortak olamazlar." diyor savcı yazdığı fezlekede. Irkçı, ayrımcı ve bölücü bir zihniyetin bütün kirliliğiyle karşımızda durduğunu görüyoruz; bu zihniyetten bir an evvel uzaklaşmak gerekiyor.
Hakikati öldüremezsiniz, adaleti susturamazsınız ve insanlık onurunu yok edemezsiniz; bunu bir kez daha söyleyelim. Yeni Şafak, Sabah, A Haber, Akit gibi bugün 28 Şubatın ruhunu yeniden yaşatanlara, o andıççı zihniyeti yeniden yaşatanlara bunları söylüyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna sesleniyorum: Bu andıççı anlayıştan uzak durun, 28 Şubatçı zihniyetle aranıza mesafe koyun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Van Milletvekili Sayın Gülcan Kaçmaz Sayyiğit. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.
(2/2983) sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde partim adına söz aldım. Ekranları başında bizleri izleyen herkesi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Tasarıya geçmeden önce, tüm halkların geleceğini etkileyecek onurlu bir barışa da değinmek istiyorum. Orta Doğu'da bombaların patladığı, etnik ve mezhepsel çatışmaların arttığı bir dönemdeyiz. Gazze'den Kobani'ye, Afrin'den Lazkiye'ye birçok yerde büyük acılara hep birlikte şahit oluyoruz. Tam da bu sebeple Sayın Abdullah Öcalan'ın barış ve demokratik toplum çağrısı hayatidir, tarihîdir. Asrın çağrısı olarak dünyanın farklı merkezlerinde yankılanan bu çağrıda halkların özlemini duyduğu barış ve özgürlük paradigması yer almaktadır. Buna karşın onurlu bir barıştan mutlu olmayanların olabileceğini de bizler tahmin ediyoruz. Kürt halkı yıllardır bu anlayışa karşı onurlu bir mücadele verdi, hiçbir zaman boyun eğmedi, bu saatten sonra da boyun eğmeyecektir. Barış umudunu zayıflatan adımlara değil bilakis barış çağrısını güçlendiren bir iradeyi hep birlikte inşa edeceğimiz güçlü adımlara ihtiyacımız vardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidara seslenmek istiyorum: Burada bu yasa teklifiyle emeklilere "bayram ikramiyesi" adı altında bayram harçlığı vermeye çalışıyorsunuz. Emekli bayram ikramiyesini 3 bin liradan sadece ama sadece 4 bin liraya yükseltmeye çalışan bu yaklaşımı bizler DEM PARTİ olarak asla kabul etmiyoruz. Emeklilerin, bu hayat pahalılığında en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak bu bayram harçlığına değil insanca yaşayabilecekleri bir emekli aylığına ihtiyacı var. Bizler DEM Parti olarak Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sürecinde emeklilere verilecek bayram ikramiyesinin 19 bin lira olmasına yönelik önerge verdik ama iktidar tarafından bu önergemiz reddedildi. Burada bu talebimizi tekrar ediyoruz: Emeklilere verilecek bayram ikramiyesinin 19 bin lira olması gerektiğinin bir kez daha buradan altını çiziyoruz.
Bilindiği üzere, 2025 yılı Sayın Cumhurbaşkanı tarafından "Aile Yılı" olarak ilan edildi. 2024 yılı da "Emekli Yılı" olarak ilan edildiğinde 2024'ün nasıl emeklinin zor yılı olduğuna da hep birlikte şahit olduk. Dolayısıyla biz kadınlar olarak 2025 yılının bizler açısından zor bir yıl olmasından endişeliyiz çünkü AKP iktidarının kadınlara bakışı erkek egemenlikçi aklından ilham alıyor, kadınlar üzerinde bir tahakküm kurmayı amaçlıyor bu akıl. Kadının özgün ve özgür varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan bir jakobenizmle de karşı karşıyayız. Bu anlayış ki milyonlarca kadının kararına saygı duymadan İstanbul Sözleşmesi'ni iptal eden bir anlayıştır. Bu iktidar ki kadını ontolojik olarak inkâr edip sadece aile içinde tanımlayan bir iktidardır. Eğer bugün kadın cinayetleri artış göstermişse, kadına yönelik şiddet rutine dönmüşse, istismar ve tecavüz vakaları ayyuka çıkmışsa bunun sebeplerini siyasi iktidarın uygulamalarında aramamız gerekiyor. 2024 yılında 394 kadın cinayeti gerçekleşti, ölümü şüpheli bulunan kadın sayısı 258 olarak kayıtlara geçti. Bunlar birer istatistik değil, bunlar erkek iktidar sisteminin kara tablosu olarak karşımıza çıkıyor. İşte, tam da bu yüzden kadın mücadelesi her yerde, tam da bu sebeple yan yanayız. "..."[4] diyoruz ve "..."[5] demeye de devam edeceğiz.
Görüştüğümüz torba teklifte yer alan 15 ve 16'ncı maddelerin Aile Yılı sebebiyle düzenlendiğini biliyoruz çünkü AKP iktidarı kadının adını önce Bakanlıktan sildirdi, şimdi de kadını aile kavramı içinde görünmez kılmaya çalışıyor. Dolayısıyla ailenin güçlendirilmesiyle ifade edilen her politikada kadın hakları ve kazanımlarının gasbedildiği politikaların yürütüldüğü bir süreçten maalesef geçiyoruz. Siyasi iktidar aile enstitüsü kuruyor ve bununla amacının aileyi korumak ve güçlendirmek olduğunun da altını çiziyor. Bununla da yetinmiyor, doğurganlık oranının azalmasına neden olan faktörleri inceleyip tedbir almak amacıyla Nüfus Politikaları Kurulunu da devreye sokuyor ama kadının en yalın hâlini görmezden geliyor. Kadınların en ufak talebine dahi yanıt vermiyor bu iktidar. Oysaki bugün kadınların kendilerini eve kapatarak hane içi şiddet riskini artıracak aile politikalarına da, kaç çocuk doğuracağına karar verecek nüfus politikalarına da, nafaka hakkını elinden almaya çalışan düzenlemelere de ihtiyacı yok; aksine, kadınların kadına yönelik şiddetle mücadelede güçlendirici politikalara, kendilerinin ve çocuklarının yaşamlarını güvenceye alacak politikalara ve kazanılmış haklarının korunmasına ihtiyacı var. İktidarın doğurganlığı artırma girişimlerinden ziyade kadın cinayetlerini önlemeye, kadınları çocuklarıyla birlikte eve hapsetmekten ziyade ücretsiz kreş hizmeti vermeye, ev içi şiddeti meşrulaştırmaktan ziyade kadınları her türlü şiddetten koruyacak mekanizmalara kafa yorması gerekmekte. Binlerce kadın derinleşen yoksulluk koşullarında yaşamsal ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak ücretlerin altında çalışmak zorunda bırakılıyor. Kadınların emekleri sömürülüyor. Bu koşullar altında iktidarın aileci politikaları ancak kadını özne olmaktan çıkaran, sadece aile içerisine hapseden bir zemin oluşturuyor. "Aile Yılı" adı altında yapılan tüm düzenlemelerde kadının emeği ve toplumdaki yeri yalnızca çocuk doğurmakla tanımlanıyor fakat aile kurumunun güçlendirilmesi adına yapılan bu çağrılar kadınların sadece evde aile içinde var olmalarına yönelik bir baskıyı daha fazla pekiştirmekte, kadınların sosyal toplumdaki yerini ve özgünlüğünü kısıtlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, kadınları sadece çocuk doğurmakla tanımlamak onların bireysel kimliklerini, eğitim, çalışma ve sosyal hayattaki eşitlikçi haklarını göz ardı etmektedir. Bizlerden parti olarak 2025 yılını kadınları hayatın her alanından silmeye ve sadece aile içerisinde sıkıştırmaya çalışan politikalarla meşrulaştırmaya çalışan "Aile Yılı" kavramı yerine kadınların eşit ve özgür bireyler olarak hayatın her alanında ve kendileriyle ilgili her konuda söz söyleyebilecek bir özne olduğu toplumsal cinsiyet eşitliği yılı olarak kabul ediyoruz.
Sayın Başkan, kıymetli hazırun; ailenin toplum ve birey açısından önemini anlamak için siyasi iktidarın müdahalesine gerek yok diye düşünüyoruz. Aileyi, bir birey olarak var olan kadının karşısına koymak kadını yaşamda inkâr etmektir. Teklifte bulunan 15 ve 16'ncı maddelerde doğum yardımı düzenlemeleri olsa da aslında siyasi iktidarın kadınlara yönelik toplumsal mühendislik amacını net bir şekilde içermekte ve açığa çıkarmaktadır. "Aile Yılı" bahanesiyle yapılmak istenen düzenlemelerde doğum yardımı için verilecek miktar belirtilmeyerek Cumhurbaşkanının kararına bırakılmış durumda. Daha önceden verilen doğum yardımlarının çoğu zaman bez ve mama parasını dahi karşılayamadığı, adına "destek" dahi denilmeyeceği bilinen bir gerçeklik ortada. İktidar mevcut düzenlemeyle kadınları daha çok doğurmaya teşvik etmek isterken ailelere çocuk bakımı için gerekli desteği de maalesef sunmuyor. Bu konuda yapılabilecek asıl destek, ücretsiz kreşlerin yaygınlaşması, ilkokulda çocuklara 1 öğün ücretsiz yemek verilmesi gibi kadınların ve çocukların yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayan, hayatlarını kolaylaştıran desteklerin sunulmasıdır. Öte yandan, 2015'ten bu yana uygulamada olan doğum yardımının 300 lira olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Göktaş tarafından da açıklanmıştı. Yani bu yardım 2023 yılı itibarıyla sekiz yılda 12 dolardan 10 dolara düşmüş durumda. Hiçbir kadının ya da hiçbir çocuğun hayatını kolaylaştırmaya yetmeyen bir miktardan bahsediyoruz. Bugün kadınların istihdama katılımındaki en büyük engellerden biri çocuk bakımı olarak karşımıza çıkmakta. Kadınların iş görüşmelerinde sıklıkla muhatap oldukları sorulardan biri çocuklarının olup olmadığı, doğum iznine ayrılıp ayrılmayacakları gibi performansa yönelik ayrımcı politikalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocukları olan kadınların büyük bir çoğunluğu ücretsiz kreş yardımlarından yararlanmadıkları için aldıkları maaşın büyük bir kısmını özel kreşlere veya bakıcılara vermekte ve işi bırakmak zorunda kalmaktadır. Kadınların daha çok doğurması için değil kadınların özgür iradesiyle yaşamı ve bedeni üzerinde söz sahibi olabilmesi yönündeki düzenlemelere acilen ihtiyaç vardır. Çocuk sahibi olmaya karar veren kadınlara da yardım miktarına bir erkeğin değil kadınların ihtiyaçlarına göre karar verilmesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Devamla) - Teşekkür ederim.
İktidar, nüfus mühendisliği yapmak yerine kadınların ve çocukların temel hak ve ihtiyaçlarına göre düzenlemeler yapmalı, bu konuda tüm kadın kurum dernek ve örgütlerinden görüş almalıdır.
Sonuç itibarıyla, siyasi iktidar kadınları özne olarak görmediği sürece karar alma süreçlerine kadınların dâhil olmadığı 2025 yılının Aile Yılı olarak ilan edilmesinin bir anlamı da yoktur, bir yararı da yoktur. Kadınlar olarak politik tercihlerinize itiraz ediyoruz ve kadınlara bakışınıza şerh düşüyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 23.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Adil BİÇER (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70'inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Sayın Çömez, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
75.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Az önce Sayın İçişleri Bakanıyla konuşarak meseleyi çözdüğünüz için hem Parlamento adına hem millet adına hem de grubumuz adına size teşekkür ediyorum.
Bu akşam çok can sıkıcı, olmaması gereken talihsiz bir olay yaşandı Meclisin girişinde. Çok sayıda milletvekili yollar kesildiği için millet iradesinin tecelli ettiği bu yüce çatıya ulaşamadılar. 15 Temmuz darbe gecesinde milletvekillerimiz gelip burada millet iradesini temsil edebildiler ama bu akşam yolları kesildi çünkü polis yolları kesmişti. İşte, Aydın Milletvekilimiz Ömer Karakaş tam yarım saat polisi ikna edebilmek için, Parlamentoya ulaşabilmek için dil döktü; ondan sonra, İçişleri Bakan Yardımcısı arandı, daha sonra Bakan arandı, en son, Koruma Daire Başkanı arandı ve Parlamentoya ancak o şekilde ulaşılabildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bakın, darbe zamanlarında bile yaşanmaz bu manzara, Allah aşkına ne oluyoruz? Burada millet iradesinin tecelli ettiği mekâna gelemeyen milletvekilleri neyi temsil edecekler? Anladık, sokaklardakilerden korkuyorsunuz; gençleri bu gece cezaevlerine doldurmuşsunuz, yetmemiş, cezaevlerine gönderilen gençler tekrar geri adliyeye getirilmişler cezaevlerinde yer kalmadığı için. Parlamentonun yolları kesilir mi? Polis talimat veriyor orada milletvekillerine "Geçin buradan, başka yerden gidin." diyor. Sadece muhalefet milletvekilleri değil iktidar milletvekilleri de giremedi. Bu gece son derece önemli bir gecedir; Parlamentonun yollarının kesildiği, milletvekillerinin millet iradesinin tecelli ettiği bu çatıya ulaşamadığı bu akşam Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak girecektir. Gençler sokaklarda Anayasa 34'ün kendilerine vermiş olduğu yetkiyle -salahiyetle- hakla meydanlardalar; onları kesmek isteyenler nihayetinde millet iradesinin de önünü kesmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum, son bir cümle, özür diliyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Size özellikle teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, hassasiyet ve nezaket gösterdiniz. Sayın İçişleri Bakanıyla görüştünüz, meselenin çözülmesi için nazik bir davranış gösterdiniz ama bu teşekkürün dışında; sokakların tutulması, Meclisin yolunun kapatılması, milletvekillerinin bu çatının altına gelişinin engellenmesi ve orada polisin milletvekillerine direktif vermesi, "Giremezsiniz buradan, gidin başka yerden girin." demesi Türk demokrasisi için utanç vesilesidir; şiddetle kınıyorum ve kabul etmiyorum!
Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk olarak Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birkaç saat içerisinde Meclis yerleşkemizin girişinde yaşanan olaylar asla kabul edilemez ve en üst seviyeden özür dilenmelidir. Meclisin kapılarının, Meclise açılan yolların kapatılması, milletvekillerinin Meclise girmesinin engellenmesi ve üstüne üstlük "Milletvekiliyiz." demelerine rağmen oradaki polis müdürlerinin kale almaması, âdeta direktif vermesi, "Başka kapıya gidin." demesi asla kabul edilemez. Bunu sadece oradaki polis müdürlerinin işgüzarlığı veya İçişleri Bakanının, Valinin bir ihmali gibi değerlendiremeyiz. Burada, aslında 2017 Anayasa değişikliğinden sonra Meclisin siyasi ağırlığının azaltılması, âdeta yok edilmesi ve siyasi güç merkezinin saray olmasının çok büyük etkisi vardır. (CHP sıralarından alkışlar) Biz, darbe gününde, darbe olduğu sırada -Meclise koşmuş milletvekillerinden birisiyim- Genelkurmay kavşağında çatışmalar sürüyordu, çatışmalar vardı ama orada güvenlik güçlerinin arasından güvenle geldik ve Mecliste görevimizi yaptık. O sırada Meclisi açarak darbeye karşı olduğumuzu ve darbeye karşı olmak gibi bir görevimiz olduğunu, iktidar/muhalefet fark etmez, asla bu darbeye boyun eğmeyeceğimizi söyleyerek tüm Türkiye'ye, içlerinde "Acaba kim kazanır, kimden yana tavır alayım?" diye düşünenlere de Meclisten çok net, çok açık bir cevap vermiştik.
Değerli arkadaşlar. bakın, bunlar adım adım taşları döşenen otoriter rejimdir. Türkiye bir otokrasiye savrulmuştur, bir tek adam rejimine savrulmuştur ve o tek adam iktidarını koruyabilmek için her şeyi göze almaktadır. Öyle bir iktidar kaygısıdır ki rakiplerinden korkmaktadır, rakiplerini talimatlandırdığı mahkemelerle saf dışı bırakmaya çalışmaktadır. Bizim açımızdan, Ekrem İmamoğlu'na yapılan müdahalenin, darbe girişiminin tanımı sadece budur çünkü çeşitli iddialar olabilir, çeşitli suç isnatları olabilir. Elbette ki Cumhurbaşkanı adayı olmak, Tayyip Erdoğan'ı yenmeye en yakın kişi olmak, Türkiye'nin gözdesi olmak suç işleme özgürlüğü vermez ama o kişiyi kaçacak diye tutuklarsanız bu olmaz, bu demokrasiye darbe olur. Bakın, bir hukukçu olarak söylemeliyim: Rüşvet, ihaleye fesat karıştırma suçları öyle gizli tanıklarla "Öyle düşünüyorum." "Öyle duydum." "Ben ihaleyi alamadım ama öbürüne o nedenle vermişler." gibi isnatlarla yürütülemez. Elinizde devlet, elinizde her olanak var; dinleme dâhil, teknik takip dâhil her şey var; şimdi, bütün bunları yapmışsınız, bulamamışsınız. İstanbul Büyükşehir Belediyesinde birim zamanda 300'ün üzerinde müfettiş çalışıyor; her yerine bakmışsınız, her yerini incelemişsiniz, her dosya Sayıştay denetiminden defalarca geçmiş. Şimdi, "rüşvet" dediğiniz, "ihaleye fesat" dediğiniz suçlar belgeyle yapılır; sebepsiz zenginleşmenin belgesi olur, tapusu olur, para hareketleri olur, bunlarla yargılarsınız. Yani şu anda bir kişi tutsa dese ki "Ekrem İmamoğlu dışarı çıkarsa delil karartır." buna hiçbir hukukçu inanmaz. Dolayısıyla burada Ekrem İmamoğlu'nu saf dışı bırakma çabası var, korkusu var; korkuyorsunuz ve korktuğunuz için de darbe yapacak kadar gözünüz dönmüş; işin özeti budur.
Değerli arkadaşlar, bakın, bir nokta çok önemli: Biz bu darbeye karşı direniyoruz, direnmeye devam edeceğiz. Cumhuriyet Halk Partililer ama sadece onlar değil; demokrasiye inananlar, bu otoriter rejimin, tek adam rejiminin eninde sonunda bir monarşiye dönüşeceğini görenler yani cumhuriyete inananlar; şu Meclisin, Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal'in kurduğu şu Meclisin millî iradenin temsil edildiği en güçlü siyasi merkez olması gerektiğine inananlar ve millî iradenin bir kişiyi koltukta tutmak için böylesine itilip kakılmaması gerektiğine inanan milyonlar alanlardayız, alanlarda olmaya devam edeceğiz; sokaklarda olacağız, tarlalarda olacağız, fabrikalarda olacağız, yaşamın her yerinde olacağız ve siz de buna alışacaksınız. Demokrasiler "Ne yapalım canım, bırakın, yargısal süreci izleyelim." deyip vatandaşların bir kenara çekildiği ve siyasi rakiplerinizin cezaevlerine atılıp yıllarca iddianame bekletildiği bir sistem değildir, böyle bir sistem olmayacaktır da. Dolayısıyla biz alanlarda olmaya devam edeceğiz ama tehlikeli bir oyun oynuyorsunuz, tehlikeli bir oyunun içerisindesiniz. Yedi günde -biraz önce söyledim, düzeltemezsiniz- hiçbir polis memurumuzun şükür ki burnu kanamamıştır, gösteriler son derece barışçıldır ve şiddet içermemektedir. Elbette ki milyonların katıldığı gösterilerde provokatörler de olabilir ama o provokatörleri ayıklamak, bir kenarda tutmak, etkisiz hâle getirmek elbette ki Hükûmetin, devletin işidir; bunu yapıyorsanız biz zaten iktidarın yanındayız ama gençleri, sokağa çıkan, ODTÜ'den yürüyen, Hacettepe'den gelen, İstanbul Üniversitesinden gelen gençleri "Bunlar provokatördür, marjinaldir." diye etiketlemeyi asla kabul etmiyoruz. Marjinal sizsiniz, siz azınlıktasınız. (CHP sıralarından alkışlar) Sizler Türkiye'nin gündeminin dışına düştünüz. Sizler koltuğunuzu korumak için her şeyi göze alan siyasetçilersiniz ama gençler Türkiye'nin gerçek sahipleri; onlar açlıkla, yoksullukla, harçlıklarıyla geçinememekle, kitap alamamakla, yurt bulamamakla ve daha da önemlisi Türkiye'de bir gelecek hayali kuramamakla sınanan gençler ve onlara biz Türkiye'de hiçbir şey veremiyoruz; karşı çıktıklarında, Ekrem İmamoğlu'na ve demokrasiye sahip çıktıklarında da dönüp "Marjinal bunlar." deyip -Cumhuriyet Halk Partisinin oradaki konuşmalar bittikten sonra- tek tek gaz sıkılıyor, su sıkılıyor, orantısız şiddet uygulanıyor, burunlar kırılıyor, gözler yaralanıyor, bacaklar kırılıyor ve ondan sonra başlıyor bir tutuklama, gözaltı. Ve Cumhurbaşkanından başlayarak gençleri peşinen suçluyorsunuz, ateşle oynuyorsunuz. Gençleri anlayın, sokağa çıkanları anlayın; insanların niye demokrasi talep ettiklerini, niye adalet talep ettiklerini ve bu ülkede niye her dakika adaletsizliklerden neredeyse 86 milyonun tamamının şikâyet ettiğini anlamaya çalışın. Her birinizle tek tek konuşsak "Türkiye'de adalet yok." dersiniz, siz de bu hâldesiniz. Dolayısıyla bu koşullar altında bunu anlamak yerine ateşle oynayıp gençleri, alandakileri, sokaktakileri peşinen terörist ilan edip onları toplamaya başladığınızda gideceğiniz yer faşizmdir ve bu olayların arkasını alamazsınız. Bizim demokrasiye, toplumsal barışa ihtiyacımız var ama bunu yapmadıkça da maalesef Türkiye kaosa gidiyor. Bakın, ağır bir ekonomik bedel ödüyoruz, çok ağır bir ekonomik bedel ödüyoruz. 26 milyar dolarımız gitti üç günde. Niye? Çünkü beyefendi Ekrem İmamoğlu'ndan hoşlanmıyor, onun kendisini koltuğundan edeceğini düşünüyor, "Hapse atın." diyor. Yollamış savcıyı, savcı da "Merak etmeyin efendim." diyor ama toplaya toplaya topladıkları deliller bunlar işte.
Zaman çok hızlı akıyor. Bakın, bir Şehzade Camisi provokasyonu var Saraçhane'de. Dün Saraçhane'de Şehzade Camisi'nde iftar açılacağı bilgisi bize geldiğinde biz bundan hiç rahatsız olmadık, tek düşündüğümüz şuydu: Saraçhane'de toplanan, bizim toplantımıza gelen vatandaşlar ile iftar yapacak vatandaşlarımız arasında acaba istemediğimiz şeyler olur mu? Ve biz orada dedik ki: "Biz CHP olarak elimizden geleni yapacağız." Valiyle böyle görüştük biz, "Zabıtalar, Cumhuriyet Halk Partisi örgütleri emrinizdedir, yeter ki hiç kimseye zarar gelmesin, orucunu açan da rahatça açsın, oradaki demokratik hakkını kullanan da rahatça kullansın." dedik. Ama ne oldu? Bir provokasyon, efendim, indir kaldır: "Camiye zarar verdiler." Bu yalanlara başvurmayın. Bakın, Gezi'de bunu yaptınız, sonra bunu yapanların FETÖ'cü olduğunu söylediniz, açıkta bıraktınız. Kabataş yalanı da böyle, "Camide içki içtiler." yalanı da böyle. Ve bizim arkadaşlarımız, bizim İBB'nin zabıtaları camide bir provokasyon yapılmasın, caminin içerisine şişeler konulmasın diye nöbet tutuyorlar dışarıda; onlara polis orantısız şiddet uyguladı, gaz sıktı, uzaklaştırdı ve ondan sonra da camide ne hazırlıklar yaptılar bilmiyoruz. Ateşle oynamayın, bu halkın sinir uçlarıyla oynamayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MURAT EMİR (Devamla) - Ülkemizin bu sorunlardan kurtulmasının yegâne yolu toplumsal barıştır, demokrasidir, adalettir. Bundan uzaklaştığımız sürece, Türkiye'yi tek adam rejimine böylesine terk ettiğiniz sürece milletvekilleri Meclise giremez, Meclisin ağırlığı düşer. "4 bin." derler, 4 bini oylarsınız; "Asgari ücret 20 bin lira." derler, 20 bin lirayı oylarsınız; emekli maaşını 14.500 lira takdir ederler, onu oylarsınız; âdeta elleri inen kalkan piyonlara dönersiniz; buna izin vermeyin, Meclisi de koruyun, adaleti de koruyun ve bu adaletsizliklere karşı çıkın
Bir şey daha. Çevik Kuvvetin özellikle kask numaraları olmadan müdahale ettiğini görüyoruz. Polis müdürlerine kanunsuz emir veriliyor ve polis müdürleri çok rahatsız çünkü bir gün bunun hesabının sorulmasından korkuyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) - Buradan uyarıyorum kanunsuz emir veren Valiyi: Bu polis müdürlerini, kask numaraları olmayan Çevik Kuvvet güçlerini görev başına getirmeyin; Çevik Kuvvete "Kask numaralarınızı kaldırın, ona göre canınızın istediği gibi su sıkın, gaz sıkın." demeyin, suç işlemeyin; bu suçların eninde sonunda hesabını verirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Manisa Milletvekili Sayın Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Değerli milletvekilleri, son bir hafta içinde yaşadıklarımızı şöyle bir gözden geçirelim: 18 Mart günü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun diploması hukuksuzca iptal edildi. 19 Mart günü, Cumhuriyet Halk Partisi Cumhurbaşkanı adayı, Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu gözaltına alındı, 23 Martta da tutuklandı ve Silivri zulümhanesine gönderildi. Şimdi, bunların hepsini alt alta koyduğumuz zaman, şu an yaşanılan şey bir darbedir. Şu anda ülkemizde bir darbe girişimi bulunmaktadır ancak bu ülkenin insanları bu darbeye geçit vermeyecektir. Hapse atılan sadece İmamoğlu değil, İmamoğlu'yla beraber adalet hapsedildi, millî irade hapsedildi, demokrasi hapsedildi. Yeni Türkiye tartışmaları vardı geçtiğimiz günlerde; Cumhurbaşkanı Türkiye'ye seslenmişti, muhalefete seslenmişti ve "Yeni Türkiye'ye alışacaksınız." demişti; ana muhalefetin lideri, Genel Başkanımız Özgür Özel'e de "Ayağını denk al!" demişti. O gün anlayamamıştık ne olduğunu ancak 19 Mart sabahı yeni Türkiye'nin ilk gününe uyandık. Uyandığımız yeni ülkede inşa edilmek istenen sistemin bir adı var, o adı koymak lazım. Bu sistemin adı "faşizm"dir ve biz bu sisteme alışmayacağız, faşizme boyun eğmeyeceğiz, baskıya boyun eğmeyeceğiz; biz ayağımızı denk almayacağız! (CHP sıralarından alkışlar)
Önce, İmamoğlu hakkında ahmakça davalar açıldı, yetmedi, siyasi yasak istendi; yetmedi, yirmi beş yıl hapis cezası istendi; yetmedi, mal varlığına el konuldu; yetmedi, diplomasına el konuldu; yetmedi, tutuklandı; yetmedi, yetmedi, yetmedi ama yetmeyecek, yetmeyecek bunu bilin. Gücünüz İmamoğlu'na yetmeyecek, gücünüz bu halka yetmeyecek, gücünüz bu millete yetmeyecek. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu pazar günü ülkenin her yerinde, tüm Cumhuriyet Halk Parti ilçe binalarında, il binalarında, mahallelerde, köylerde, beldelerde demokrasi sandıkları kuruldu ve inanın, her yaş grubundan -basında da görmüşsünüzdür- her siyasi görüşten milyonlarca insan âdeta o sandıklara akın etti, tam 15 milyon 500 bin kişi. Bu 15 milyon 500 bin kişi Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nu desteklediğini söylediler, "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz." dediler, "Hepimiz İmamoğlu'yuz." dediler. Ben şunu anlamakta zorluk çekiyorum: Yahu, siz şimdiye kadar, yıllardan beri, Beylikdüzü'nden beri tek bir İmamoğlu'yla baş edemediniz, 15 milyon 500 bin İmamoğlu'yla nasıl baş edeceksiniz? Gerçekten inanmıyorum.
Ülkede günlerden beri meydanlar dolu, sokaklar dolu; üniversitelerde boykotlar var, eylemler var; insanlar sokaklarda isyan ediyor, itiraz ediyorlar. Peki, kimler bu eylemlere katılıyor? Neden itiraz ediyorlar, neye itiraz ediyorlar? Yeni Türkiye'nin mağdur ettiği herkes, mağdur edeceği herkes, inanın, o sokaklarda, o meydanlarda isyan ediyorlar ve duruma itiraz ediyorlar. Kimler var -günlerdir onlarla beraberiz- kimler var? Mesela, 14.409 lira emekli maaşını alan, sefalet ücretini alan emekliler o meydanlarda; 22 bin lira asgari ücret alanlar, açlık sınırının altında asgari ücreti olanlar, emekçilerimiz o meydanlarda; "Üretemiyorum." diyen çiftçiler orada, kadınlar orada, işsizler orada ve bilhassa gençler ve bilhassa, ve bilhassa üniversite gençliği. Bugün bu kürsüde o üniversite gençliğine -ki onlar bizim geleceğimizdir, ülkenin geleceğidir- "eşkıya" diyen milletvekilleri oldu, "Vandal" diyen milletvekilleri oldu, "terörist" diyen milletvekilleri oldu ancak o gençler ki bıçağın artık kemiğe dayandığını ilk anlayan o gençler oldu ve sokaklara döküldüler. Kim bu gençler? Bu gençler, barınamayan gençler, yurtta yer bulamayan gençler; öğün atlamak zorunda olan gençler bugün sokaklarda. Mezun olduktan sonra biliyorlar ki her 3'ünden 1'i iş bulamayacak, işsiz kalacak. İşte, o gençler sokaklarda isyan ediyorlar. Şanslılar 30 bin liraya, 40 bin liraya mühendisler iş bulmuşlar, geçinemeyeceğini bilen gençler sokaklarda ve bu gençler ev sahibi olamayacaklarını biliyorlar; araba sahibi olamayacaklarını, mülk sahibi olamayacaklarını, annelerinden, babalarından daha fakir olacaklarını biliyorlar ve isyan ediyorlar, sokaktalar. Bu gençler, kendilerine "Arifciğim, neredesin?" diye seslenecek halası, dayısı olmayan gençler bunlar. Bakın, bunlar bir kura çekiminde "Arifciğim, neredesin?" diye seslenecek halası, dayısı olmayan gençler bunlar. Bu gençler, ne yaparsa yapsın, ağızlarıyla kuş tutsun, mülakatta eleneceğini bilenler -bu gençler- işte, o gençler sokaktalar. Kimler sokakta biliyor musunuz? Demokrasinin ekmek olduğunu, demokrasinin aş olduğunu bilen insanlar, hepsi birlikte şu anda sokaktalar. Kimler sokakta biliyor musunuz, kimler meydanlarda? Bu darbeyi önlemeye çalışan milyonlar, yüz binler, bu ülkenin aydınlık yüzleri, insanları, bu ülkenin, bu sistemin mağdurları hep birlikte şu anda meydandalar. Ne için meydandalar? Gelecekleri için, ülkeleri için, çocuklarının geleceği için meydandalar. Şimdi ne yapacaklar yani başka ne yapacaklar? Buradaki konuşmalara bakıyorum, iktidar temsilcileri diyor ki "Yargıya güvenin."
Arkadaşlar, biz bu filmleri çok gördük. Biraz gerilere bakalım, neler neler yaşadık. Kumpas davalarını hep beraber görmedik mi biz? Hatırlayın, o gün ne yaşanıyorsa bugün de aynısı yaşanıyor, farklı bir şey yok, aynısı; o gün de savcı kılıklı giyotinler vardı, bugün de aynısı var; o gün de gizli tanıklar vardı, bugün de gizli tanıklar var; o gün manipülasyon yapan, yalan söyleyen, iftira atan, haysiyet cellatlığı yapan, operasyonları önceden söyleyen gazeteci kılıklılar vardı, bugün aynıları aynı köşede aynı şeyi yapıyorlar; o gün "Ben bu davanın savcısıyım." diyen bir Başbakan vardı, o Başbakan bugün Cumhurbaşkanı; o gün hedef Türk ordusuydu, bugün hedef Ekrem İmamoğlu ve millî irade. Bize diyorsunuz ki: "Yargıya güvenelim." Nasıl güveniriz ya? Daha önce kumpas davalarında, bu yargı kurduğu kumpaslarla Genelkurmay Başkanını müebbet hapse mahkûm etti, idam olsaydı idam edecekti. Biz bu yargıya mı güveneceğiz? Uzağa gitmeyelim, 2019 Mart seçimleri, o gün de -hatırlayın- millî iradeyi yok saydınız, hukuku askıya aldınız, adaleti katlettiniz, seçimi iptal ettirdiniz. "Gerekçe ne?" diye sorduğumuzda ne dediler? "Çünkü çaldınız." dediler, "Çünkü çaldılar." dediler. Ekrem İmamoğlu'nu aynı bugün olduğu gibi hırsızlıkla suçladılar. Ne oldu? İşte -yüzlerce- evraklar, belgeler, soruşturmalar, iddialar; ne oldu peki? Ekrem İmamoğlu alnının akıyla çıktı. Peki, ne oldu? Konulan sandıkta 14 bin fark 800 bine çıktı; millet bunu yapana, kendisine bunu yapana, kendi egemenliğini sorgulatana büyük bir tokat vurdu. Bu işin sonu ne olacak? Bu işin sonu da aynı şekilde sonuçlanacak. Millet bunu affetmez, millet bunu affetmeyecek. Göreceksiniz, o sandık geldiği zaman daha büyük bir tokadı vurmaya hazırlanıyor şu anda.
Bugün duyduk, üzüldük. Biliyorsunuz, Berkay diye bir çocuğumuz vardı. Bu 2019 seçimlerinde "Her şey çok güzel olacak." demişti. Bütün Türkiye'ye slogan oldu. Bugün duyduk ki o Berkay kardeşimiz tutuklanmış. Ben, buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden Berkay kardeşimize sesleniyorum: Berkay kardeşim, hiç meraklanma, hiç endişelenme, hiç korkma -korkmadığın belli çünkü meydanlardasın- hiç merak etme; her şey çok güzel olacak! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Siyasi parti grupları adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahsı adına ilk söz Antalya Milletvekili Sayın Cavit Arı'ya aittir.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; son günlerde yaşananları eğer yıllar önce anlatsalardı, herhâlde herkes "Bu kadar da olmaz." derdi çünkü hiç kimse bu ülkeye iktidar tarafından bu kadar zarar verileceğini hesap etmezdi. Ama gelin görün ki bugün, iktidar eliyle ülkemize, ülkemizin değerlerine, kaynaklarına, her şeye zarar verilmekte. Yıllar önce, daha şurada altı yıl önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi kazanıldı ve o gün, Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: "İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder." İşte, bütün meselenin düğüm noktası burası. İktidara alışanlar, iktidarın nimetlerine alışanlar İstanbul'u kaybettiler, Türkiye'yi de kaybedeceklerini gördüler. O nedenle, daha o gün hukuksuz bir şekilde seçimi iptal ettiler ve Türk milleti ayağa kalktı, İstanbullu ayağa kalktı. Belki de ilk seçimde Sayın Ekrem İmamoğlu'na oy vermemiş olanlar dahi sandığa koştu ve ilk seçimdeki 16 bin oyu yetersiz gören iktidara "Al sana 805 bin oy farkı." dedi çünkü ortada bir haksızlık, hukuksuzluk vardı ve bugün aynı haksızlığa, hukuksuzluğa maruz kalan yine bir Ekrem İmamoğlu. Şöyle düşünelim: Otuz beş sene önce girilmiş bir okul, otuz bir yıl önce alınmış bir diploma iptal edilecek kadar göz karartıldı ve vatandaşımız bu gelişmeyi görünce yarın güvencesinin olmadığını gördü.
Şimdi, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde her gün müfettiş var ve bugüne kadar, söylendiği gibi 1.200 denetim yapılmış. Eğer bu denetimlerde bir yanlışlık görülmüş olsaydı gereken şimdiye kadar yapılırdı ama ne zamanki Cumhurbaşkanı adaylığı süreci başlatıldı, işte, operasyonlar başladı. Başta diploma süreci ve akabinde gözaltı ve tutuklama. İktidarın temsilcilerine şöyle seslenmek istiyorum: Bakın, altı gündür İstanbul'daydık, Saraçhane'deydik; oraya gelen gençlerimize, vatandaşlarımıza şöyle baktığımızda, inanın, içerisinde size de oy veren vatandaşlarımız var, diğer partilere oy veren vatandaşlarımız var ve özellikle de gelecek arayan gençlerimiz var ve o gençler oraya sadece hukuka uygun bir şekilde, haklı protestolarını yapmak üzere gelmekteler. Ama o gençlerin o eğlenceyle, o heyecanla başlayan protestoları maalesef ki sonrasında TOMA'larla su sıkmaya ve biber gazlarına kadar devam etmekte ve bu muamele sadece o gençlere değil orada bulunan herkese yapılmakta. O talimatı verenlere seslenmek istiyorum: Bakın, o gençler hepimizin çocukları, onlar bizim çocuklarımız, bizim gençlerimiz. Siz onlara biber gazı sıktırarak, TOMA'larla su sıktırarak onlara ceza vermeye kalkışmayın ve yine onları önce emniyete, sonra hapishaneye tıkmakla cezalandırmaya çalışmayın. Önce kendinize şöyle bir bakın "Biz nerede yanlış yapıyoruz?" diye. Yani bugün bu yaşananların savunulacak bir tarafı var mı arkadaşlar? Bir belediye başkanını, bugün Türkiye'nin en büyük, belki de dünyada birçok ülke nüfusuyla eş değer bir şehrin Belediye Başkanını önce gözaltına aldınız, sonra tutukladınız, cezaevine gönderdiniz ve siz şunu görmediniz: "Bakın, bir önceki yani 2019 seçimlerinde size İstanbul halkı gereken cevabı nasıl verdiyse, işte, pazar günü Cumhurbaşkanlığı ön seçimi yapıldı ve sadece partililerimiz sandığa gitmedi, partililerimizin hemen hemen hepsi önce Sayın İmamoğlu'na destek için sandığa gitti ama yanında dayanışma sandıklarında bütün vatandaşlarımız gelerek orada 15 milyon 500 bin oyla Sayın Ekrem İmamoğlu'na destek verdi, Cumhuriyet Halk Partisinin adayına şimdiden destek verdi. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü bakın, vatandaşlar haksızlığa, hukuksuzluğa kesinlikle tahammül etmediklerini bir kez daha gösterdiler. Ben, vatandaşlarımızın bu duyarlılığına inanıyorum ve o nedenle diyorum ki: Yapılacak ilk seçimde siz gidicisiniz ve bunu gördüğünüz için de her türlü baskıyı uygulamaktasınız. İşte, yapmış olduğunuz bu haksızlıklar, hukuksuzluklar ülke ekonomisine çok ciddi zarar verdi, 26 milyar dolardan bahsediyoruz. Bu yaptığınız yanlış olmasaydı...
Bugün görüşülmekte olan kanun teklifinde emekliye emekli ikramiyesi için 3 bin lirayı ancak 4 bin liraya artırabilme gayretindesiniz, onu da bir lütuf gibi sunuyorsunuz emekliye. İşte, bu yaptığınız yanlışlar olmasaydı belki de emeklimize bugün 10 bin lira, belki daha fazla bayram ikramiyesi verilebilecekti. Yaptığınız her iş yanlış, attığınız her adım bu ülkeye zarar veriyor, gençlerimize zarar veriyor. Bunlardan en kısa zamanda vazgeçmenizi bekliyoruz ve diyorum ki: Bakın, eğer zalim ısrarla zulme devam ediyorsa bil ki sonu yakındır ve eğer mazlum da ısrarla direniyorsa zafer yakındır arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine, 2019'da haksız, hukuksuz bir şekilde o seçim iptal edildiğinde bütün Türkiye'ye umut olan bir güzel cümle vardı ve o 16 yaşındaki genç Berkay kardeşimiz demişti ki: "Ekrem Abi, Ekrem Abi, her şey çok güzel olacak." demişti; evet, o gün her şey çok güzel oldu ve martın sonu bahar dedik, gerçekten ülkeye bahar geldi. İşte, siz, o günkü o güzel sloganı bulan o genç çocuğun, bütün ülkeye umut yaratan o genç çocuğun bu güzel sözcüğünü bile hazmedemediniz ve bir bahaneyle o genç Berkay'ı hapse attınız. Siz o çocuğun umudunu sanki kıracakmış gibi düşünseniz de ne Berkay'ın ne de Berkay gibi gençlerin heyecanını ve mücadelesini önleyemeyeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
CAVİT ARI (Devamla) - Berkay'a diyoruz ki: Bulmuş olduğun slogan her ne kadar başına bugün bir sorun yaratmış gibi olsa da milyonların dilinde senin o sözcüğün güzel bir şarkı oldu.
Berkay ile diğer gençlere: Üzülmeyin sevgili genç kardeşlerim, bu kara günler geçecek, sizin de söylediğiniz gibi her şey çok güzel olacak!
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına ikinci söz Aksaray Milletvekili Sayın Hüseyin Altınsoy'a aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ALTINSOY (Aksaray) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.
Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduğumuz 18 maddeden oluşan ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştüğümüz Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'mizi AK PARTİ Grubumuz, Burdur Milletvekilimiz Mustafa Oğuz ve teklifte imzası bulunan 38 milletvekili arkadaşımızla birlikte hazırlamış bulunmaktayız.
Sözlerime başlamadan önce, UEFA Uluslar A Ligi'ne yükselen Millî Takım'ımızı tebrik ediyor, başarılar diliyorum.
Değerli devlet ve siyaset adamı, Büyük Birlik Partisinin kurucusu, Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nu vefatının yıl dönümünde rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum; ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Yine, Bolu Gerede İlçe Başkanımız Mehmet Çongar, geçirdiği elim bir trafik kazası sonucu vefat etti. Dava arkadaşımıza Allah'tan rahmet, ailesine ve teşkilatımıza sabırlar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifimizle, kamu zararının önlenmesi, haksız kazanç ve haksız rekabetin engellenmesi, Türkiye Varlık Fonuna ilişkin denetim süreçlerinin etkinleştirilmesi, aileye yönelik sosyal desteklerin artırılması, kaynak israfının önüne geçilmesi, bazı kabahatlere ilişkin cezalarda caydırıcılığın artırılması, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının oluşturacağı hukuki boşluğun doldurulması ve uygulamada yaşanabilecek tereddütlerin giderilmesi amacıyla düzenlemeler yapmaktayız. Teklifimizle, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından yetiştirilen olimpik, paralimpik ve deaflimpik sporcular için yapılan giderlere yönelik düzenleme yapılarak yasal zemin oluşturulmakta. Yine teklifimizle, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'nda yer alan oda ve birlik genel kurullarına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmekte. Öngörülen düzenlemeyle, genel kurul toplantılarına yönelik duyuruların odaların resmî internet sitesi üzerinden yapılmasına imkân sağlanmakta. Yine, aynı kanunun 48'inci maddesinde meslek mensuplarına yönelik düzenlemeler yapılmakta, meslek ruhsatnamesini bir başkasına her ne ad altında olursa olsun kullandıranlara, kiraya verenlere meslekten çıkarma cezası verilmektedir.
Yine, teklifimizin diğer bir maddesinde Karayolu Taşıma Kanunu'nda yapılan düzenlemeyle yetki belgesiz taşımacılığa yönelik idari para cezalarında alt ve üst sınırlar düzenlenmektedir. Ayrıca, yabancı plakalı taşıtların uluslararası taşımalarda yapmış olduğu ihlallere kademeli idari para cezası uygulanarak suistimallerin önlenmesi amacıyla yeni bir düzenleme getirilmektedir.
Yine, Petrol Piyasası Kanunu'nda yapılan düzenlemeyle vergi incelemesine tabi tutulan tesislerin vergi incelemesi sürecinde lisans devrini engelleyen tedbirin süresi en fazla bir yılla sınırlandırılmakta ve üç ayda bir gözden geçirilerek değerlendirilmesi sağlanmaktadır.
Diğer bir maddemizle 5510 sayılı Kanun'un ek 18'inci maddesi uyarınca kurumca gelir ve aylık ödemesi yapılanlara Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı'nda toplam 8 bin TL bayram ikramiyesi ödenmesi amaçlanmaktadır.
Yine, yabancı plakalı araçlar Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından işletilen otoyollara ait geçiş ücretini ve varsa idari para cezasını gümrük kapılarında ödemek şartıyla ülkeyi terk etmekteydiler. Kanun teklifimizle, yabancı plakalı araçların özel şirketler tarafından işletilen otoyollardan ödemesiz geçiş yapmaları hâlinde ülkeyi terk etmeden önce gümrüklerde geçiş ücreti ve varsa cezaların tahsil edilmesi amaçlanmaktadır.
Türkiye Varlık Fonunun denetim raporlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesine ilişkin süreler yeniden düzenlenmektedir. Teklifimizle, ilgili raporların ocak ayı sonuna kadar Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesine yönelik düzenleme yapılmıştır. Yapılan düzenlemeyle, mülkiyeti hazineye ait olup faaliyet izni kaldırılan vakıf yükseköğretim kurumlarına bedelsiz olarak devredilmiş olan taşınır ve taşınmaz mallar ile hakların tasfiye sürecine dâhil edilmemesi ve bunların hazineye intikalinin sağlanması öngörülmektedir.
Yine, Devlet Hava Meydanları İşletmesi personelinin maliyetlerinin büyük bir kısmı Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatı EUROCONTROL tarafından karşılanmaktadır. Bizim teklifimizle Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü personeline prim ödemesi getirilerek EUROCONTROL tarafından daha fazla ödeme alınması yoluyla döviz girişi sağlanması ve personel maliyetlerinin azaltılması, personelin performansına dayalı bir ödeme yapılması yönünde düzenleme yapılmaktadır.
Diğer bir önemli maddemiz de hâlihazırda uygulanmakta olan doğum yardımı sistemi değiştirilerek doğum yardımı tutarlarının artırılması, ailelerin mali yükünün hafifletilmesi ve doğurganlık oranının yükseltilmesi amacıyla çocuk sayısıyla orantılı teşvik edici destekler sağlanmasına yönelik düzenlemeler yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Anayasa'mızın 9'uncu maddesi açıktır. Yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılmaktadır. Hukukun üstünlüğü esastır, kanunlar karşısında herkes eşittir ve hiç kimseye ve zümreye ayrıcalık tanınamaz. Tarafsız ve bağımsız yargının verdiği kararlar herkes için bağlayıcıdır ve saygıyla karşılanmalıdır. Devletimizin kurumlarına, yargı organlarına ve kamu düzenine yönelik saygı demokrasimizin temel direklerinden biridir. Yargının kendi içerisinde hak arama yolları da herkes için sonuna kadar açıktır.
Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıydı, küt diye görevden aldılar. Terörden almadılar, yolsuzluktan almadılar, peki neden aldılar? Şiir okumaktan. Sonra siyasi yasaklı hâle getirdiler; bitmedi, sonra da hapse attılar. Çok iyi hatırlıyorum, gençlik yıllarımdı, o dönemde halkın önemli bir kesiminde muazzam bir öfke vardı, tepki büyüktü fakat Cumhurbaşkanımız hiçbir zaman halkı sokağa çağırmadı. Ne yargı mensuplarını tehdit etti ne de vatandaşla güvenlik güçlerinin karşı karşıya gelmesine yol açacak söylemlerde bulundu. Peki, Sayın Cumhurbaşkanımız tüm bunlara rağmen ne yaptı? Kararın apaçık haksızlık olduğunu bile bile sükûnetle, sabırla yargının verdiği karara uydu.
Değerli arkadaşlar, "Gizli tanıklarla kumpas kuruluyor." ifadesiyle gerçekleri örtemeyiz.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Ergenekon'da, Balyoz'da oldu Sayın Vekil.
HÜSEYİN ALTINSOY (Devamla) - 25 tanığın sadece birkaçı gizli tanık, üstelik tanıkların çoğu İBB içerisinden ve aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partili.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Genelkurmay Başkanını idam edecektiniz neredeyse.
HÜSEYİN ALTINSOY (Devamla) - MASAK raporları, tapu kayıtları, vergi denetim raporları, naylon faturalar, usulsüz ihaleler, rüşvet çarkı, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetme... Ortada iftira değil belgelere dayalı koskoca bir yolsuzluk ağı var.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Yolsuzluğu gören yok, hep duymuşlar, bana söylediler.
UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Aynı elli kelime herkesin dilinde, başka hiçbir şey yok.
HÜSEYİN ALTINSOY (Devamla) - Yolsuzluk suçlamalarına cevap vermek yerine provokatif söylemlerle sokağı terörize etmek isteyenlere zemin oluşturmak demokratik siyasete ve hukuk devletine ihanettir.
Değerli milletvekilleri, devlet tehdit edilemez. Devletle oyun oynanmaz, devletle alay edilmez, devlete hakaret edilmez.
ULAŞ KARASU (Sivas) - Sen devlet değilsin, iktidarsın! Biz iktidara söylüyoruz...
HÜSEYİN ALTINSOY (Devamla) - Devlet Başkanına ve ailesine ve ahirete irtihal edenlerine küfredilmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ULAŞ KARASU (Sivas) - Devlet tapulu malınız mı? Sen devlet misin?
HÜSEYİN ALTINSOY (Devamla) - Sokaklarda Sayın Cumhurbaşkanımıza, merhum annesine ve ailesine zehirli dil kullananları lanetliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ahlaki sınır tanımayan bir grup densizin arkasına saklanıp Türk milletinin kutsallarına, Türk milletinin iradesiyle seçilmiş ve ülkemiz için gece gündüz çalışan Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik bu hakaretleri ettiren o şahıslara ve gruplara milletin bu kürsüsünden bir kez daha sesleniyorum: Milletimizin sabrıyla oynamayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Belediye başkanları hangi iradeyle seçiliyor?
ULAŞ KARASU (Sivas) - Biz darbenin karşısında durduk!
HÜSEYİN ALTINSOY (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu süreçte gerek diploma iptali gerekse soruşturmalarla ilgili yapılması gereken belli: Hukukun işletilmesi ve hak arama yollarının kullanılması. Nihayetinde, kesinleşmiş yargı kararlarıyla tüm konularda maddi gerçek tam anlamıyla ortaya çıkacaktır. AK PARTİ ve Cumhur İttifakı olarak demokrasi her daim pusulamız ve önceliğimiz olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ULAŞ KARASU (Sivas) - Zekeriya Öz'e de kefildiniz!
BAŞKAN - Devam edin.
HÜSEYİN ALTINSOY (Devamla) - Devletimiz suçlu ile suçsuzu ayıracak kudrete, milletimiz de olanı biteni en iyi şekilde takdir ve tahlil edecek dirayete ve ferasete sahiptir. Marjinal örgütler ve şehir eşkıyaları tarafından yaralanan bugün hariç 148 polis ve güvenlik gücümüz var ve bunlara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum. Her Türk evladı gibi vatanı için kalbi çarpan polis ve askerimizin yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyor, kanun teklifine lehte oy vereceğimi bildiriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Söz talebi olan milletvekillerimize yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Çan...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
76.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, tutuklanan gazetecilere ilişkin açıklaması
MURAT ÇAN (Samsun) - İstanbul halkının iradesini hedef alan karanlık kumpasın ardından başlayan protesto eylemlerini takip eden basın çalışanlarının, emekçi kardeşlerimizin tutuklandığı haberi geldi bugün. Tutuklamalara delil olarak gösterilen şey ne? Protestolar sırasında çekilen fotoğraflar. Çalıştığı kurum gazeteciyi haber takip etmesi için görevlendiriyor, o emekçi görevini yapıyor, fotoğrafını çekiyor ama soluğu cezaevinde alıyor. Gazetecilik, sayenizde suç unsuru oldu iktidarınızda. Suç uydurmanın bile ölçüsünü kaçırdınız, ayarını bozdunuz. Kalemini halkın sesini duyurmak için kullanan gazeteciler susturulamaz, susturamayacaksınız. Yaptığınız yerel basına gözdağı vermektir aynı zamanda. Basın emekçileri bir an önce serbest bırakılmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Akay...
77.- Karabük Milletvekili Cevdet Akay’ın, Komisyona sormak istediği soruya ilişkin açıklaması
CEVDET AKAY (Karabük) - Teşekkürler Başkanım.
Soru-cevap olarak Komisyona bir soru soracağım bu otoyol işletmeciliğiyle ilgili. Özel şirketlerin işlettiği otoyollarda yabancı plakalı araçların gümrükten çıkmadan önce, bu kanun teklifiyle, -9'uncu maddede- otoyol ücretlerinin ve cezalarının tahsilatı öngörülüyor; yüzde 60'ı kamuya, yüzde 40'ı da işleten firmaya. Şimdi, bu yüzde 40 gelirle ilgili olarak, işleten firmanın kamuya borcu varsa bu borcun mahsup edilip edilmeyeceğini buradan soruyorum. Bu konuyla ilgili bir önerge verecek misiniz? Kamu borçlarının bu tutardan mahsup edilmesi gerekir. Bunun cevabını istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Çalışkan... Yok.
Sayın Gürer...
78.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, iklim değişiklikleri nedeniyle üreticilerin yaşadığı sorunlara ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkürler Sayın Başkan.
İklim değişiklikleri nedeniyle üreticilerin yaşadığı sorunlar artmaktadır. Niğde, Adana, Hatay ve Mersin'de yaşanan don olayları farklı ürünlerin üretimini doğrudan etkilemiştir. Niğde'de kayısı, şeftali gibi ürünler dondan ciddi zarar görmüştür. Adana, Hatay, Mersin'de narenciye üründen erkenci patatese kadar farklı ürünler dondan etkilenmiştir. Bu durum bazı ürünlerin fiyatlarına yansıyacaktır, vatandaş daha pahalı ürünle karşılaşacaktır. Üreticilerin zararları, TARSİM'e kayıtlı olsun olmasın mutlaka karşılanmalı, Cumhurbaşkanı doğrudan talimatla bu zararların giderilmesini sağlamalıdır. Tarla bitkileri ve sebzelerde zararın karşılanması çiftçinin üretimde kalmasını sağlayacak, bu yolla yeniden ekim yapmasının yolu açılacaktır. 2025 yılının destekleri çiftçilere bir an önce verilmeli ve dondan etkilenen çiftçilerin sorunlarını giderici önlemler alınmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Kaya...
79.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, emekli maaşlarına ilişkin açıklaması
AYKUT KAYA (Antalya) - Ülkemizde yaklaşık 16 milyon emeklimiz var; yıllarca çalışmış, prim ödemiş insanlar. Bugün aldıkları maaşla ne kira ödeyebiliyorlar ne torunlarına harçlık verebiliyorlar. Ayda 14.469 lira maaş veriyorsunuz. Hangi evin kirası bu kadar? Hangi pazardan alışveriş yapılır bu parayla? "Emekli oldun ama yine de çalış." diyorsunuz; 70 yaşındaki insanlar market kasasında, pazarda, güvenlik kulübesinde. Emeklilik bir dinlenme hakkıdır, bir ömür çalışmanın karşılığıdır. "İkramiye" diyorsunuz, ne kadar verileceğine bir kişi karar veriyor. Bayramda torununa harçlık veremeyen dedenin, ninenin hâlini kim görüyor? Bakın, bu böyle gitmez. Emekli maaşı insanca yaşayacak seviyeye çıkmadıkça bu düzen iflas eder. Emeklimize bin TL bayram ikramiyesi vereceğinize -Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel'in dediği gibi- en düşük emekli maaşını asgari ücret seviyesine çıkarın.
BAŞKAN - Sayın Sümer...
80.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Çukurova'da beklenmeyen hava değişimi sonrası oluşan zarara ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çukurova'da beklenmeyen hava değişimi sonrası üreticilerimiz büyük darbe yedi. Narenciye ve farklı sebzelerde büyük zarar gören yalnız Adana değil, farklı illerimizde de ihtiyacı karşılayan ürünler çok önemli zararlar gördü. Bununla beraber fiyatlara da olumsuz yansıyor. Yaşanan don olayından sonra tespitler yapıldı, zararlar bir an önce karşılanmalıdır. Borçlar ertelenmeli, yeniden ekim için de tohum, gübre, mazot için destekler verilmelidir. Buradan Tarım Bakanına sesleniyorum: Bu konuya acilen bir çözüm bulun.
BAŞKAN - Sayın Arpacı...
81.- Denizli Milletvekili Şeref Arpacı’nın, ekonomide son günlerde yaşanan gelişmelere ilişkin açıklaması
ŞEREF ARPACI (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ekonomi ağacının toprağı hak, hukuk, adalettir. Siz o toprağı ne kadar eşelerseniz köklere zarar verirsiniz, ağaç meyve vermez ve en sonunda kurur. İki senedir uyguladığınız sıkı para politikası sonucu bu halkın sırtına yüklediğiniz ağır vergiler ve yüksek faize rağmen düşüremediğiniz enflasyona karşı tek savunmanız olan döviz rezervlerini üç günde 25, bir haftada en az 40 milyar dolar erittiniz. İhracatçının, sanayicinin, esnafın, emeklinin, asgari ücretlinin sırtından iki senedir biriktirdiğinizi sadece iki haftada erittiniz. Yüzde 40'a düşürdüğünüz faizi piyasada yüzde 55'e fırlattınız. Siz bu milletten bunun için mi sabır istediniz? Unutmayın, kurt kışı atlatır, yediği ayazı unutmaz. Türk halkı bu hukuksuzluğun hesabını sizden sandıkta sorar.
BAŞKAN - Sayın Meriç...
82.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, emeklilerin bayram ikramiyesine yapılacak artışa ilişkin açıklaması
MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Sağ olun Sayın Başkan.
Emekliye 4 bin TL bayram ikramiyesi veriliyor diye davul çalıyorlar ama kimse sormuyor, emekli bu parayla ne alacak, 1 kilo et mi yoksa torununa harçlık mı verecek? İktidar yine sahnede, sadaka verir gibi konuşuyor, lütuf gibi sunuyor; oysa bu, emeklinin hakkı; yıllarca çalıştı, prim ödedi, şimdi açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm ediliyor.
Sarayın şatafatı sürerken bin TL fark ödemesi için "Yasalaşırsa veririz." diyen bir anlayış var karşımızda. Oysa 2015'te bu ikramiyeyi ilk kez Meclise taşıyan Cumhuriyet Halk Partisiydi, AKP o gün reddetti, bugün 4 bin lirayı müjde diye anlatıyor ama gerçek şu: O gün asgari ücretin yüzde 65'i olan ikramiye bugün en az 14 bin lira olmalıydı.
Bir ülkede bayram emekli gülmeden nasıl kutlanacak? Biz o bayramı bu ülkeye Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminde mutlaka getireceğiz.
Sağ olun.
BAŞKAN - Sayın Aygun...
83.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 7 Mart 2025 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan yönetmeliğe ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Sayın Şimşek eski köye yeni âdet getirdi, gözünü Türk çiftçisine dikti. 7 Mart 2025 tarihli ve 32834 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan bir yönetmeliğe göre, zirai kredi kullanan çiftçilerden, Ziraat Bankasından tarımsal üretime dair sübvansiyon alanlardan artık belge isteniyor; gideceksin, vergi dairesinden belge alacaksın, belgeyi sunacaksın, ondan sonra krediyi kullanacaksın. Ya, birçok vergiyi sildiniz, birçok zenginin vergilerini yok ettiniz ama Türk çiftçisine geldiği zaman onun ürettiklerinden vergi almak için mücadele veriyorsunuz.
Artık şu Türk çiftçisinin yakasından düşün, üretimi destekleyin diyoruz ama siz ne yapıyorsunuz? Üreticiyi hep engellemeye çalışıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bırakın artık, Türk çiftçisinin yakasından düşün, üretimde kalsın ama tek şeyiniz var; fakirin, garibanın, gurebanın üzerinde olmak, onları sıkıştırmak fakat 5'li çeteye olduğu zaman süt dökmüş kedi gibi oluyorsunuz. Artık uyanın diyoruz. Gelin, Türk çiftçisinin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MURAT EMİR (Ankara) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yoklama talebi var.
Sayın Emir, Sayın Türeli, Sayın Akay, Sayın Halıcı, Sayın Güneşhan, Sayın Meriç, Sayın Ertuğrul, Sayın Özdemir, Sayın Arpacı, Sayın Kavaf, Sayın Akbulut, Sayın Erdem, Sayın Durmaz, Sayın Kaya, Sayın Arslan, Sayın Güzelmansur, Sayın Karasu, Sayın Çan, Sayın Gürer, Sayın Akdoğan.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 9'uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde İYİ Parti Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Hüsmen Kırkpınar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin birinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubumuz adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi her ne kadar Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu'yla ilgili gibi gözükse de gene bir torba kanunla karşı karşıyayız.
(Uğultular)
BAŞKAN - Sayın Milletvekili, sürenizi yeniden başlatacağım.
Değerli milletvekilleri, Sayın Akbaşoğlu...
Hatibi dinleyemiyoruz sayın milletvekilleri. Konuşmak isteyen arkadaşları kulise davet ediyorum.
Buyurun Sayın Milletvekili.
HÜSMEN KIRKPINAR (Devamla) - İçerisine pek çok şeyin doldurulduğu bu torba kanunlara karşıyız. Bu teklif, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü ama tali komisyon olan ve benim de üyesi olduğu Gençlik ve Spor Komisyonunda, Bayındırlık ve Aile Komisyonlarında görüşülmedi. Doğrudan ilgisi olmasına rağmen tali komisyonlarda görüşülmeden sadece esas komisyonda görüşülmesi teklifin müzakereden kaçırılmış olduğu anlamına gelir ki biz bunu tepkiyle karşılıyoruz çünkü bu anlayış yasama faaliyetlerini zafiyete uğratıyor.
Burada, tabii, teklifin eksik de olsa isabetli olan taraflarının da var olduğunu söyleyebiliriz. Mesela, Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu'nda değişiklik öngören 1'inci maddeyle olimpik ve paralimpik sporculara harçlık ödenmesine ilişkin düzenleme yapılıyor. Biz bu düzenlemeyi destekliyoruz fakat yeterli bulmuyoruz. Sayının 8 bin sporcuyla sınırlı tutulmasına da bir anlam veremediğimizi ifade etmek istiyorum. Çünkü özellikle Anadolu'daki yetenekli gençlerimiz ve spor kulüpleri ihmal ediliyor, maddi imkânsızlıklarla mücadele eden kulüplerimiz sporcuların en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor. Bakanlığın bu sporculara ve kulüplere yönelik kalıcı ve büyük destekler vermesi gerekiyor. Anadolu'daki tesis imkânlarının artırılması, malzeme ve ulaşım giderlerinin karşılanması lazım.
Bu madde vesilesiyle Sayın Bakanın vermiş olduğu bir sözü de buradan hatırlatmak istiyorum: 2023 yılında bütçe görüşmeleri sırasında bu kürsüden yapmış olduğu konuşmada 2024 yılında 1.071 gençlik çalışanı ve 950 antrenör olmak üzere toplam 2.021 yeni personel alımı gerçekleştirileceğinin müjdesini vermişti. Verilen sözün üzerinden tam dört yüz elli yedi gün geçmesine rağmen neden hâlâ bir alım yapılmamıştır? İlan edilen personel alımı ne zaman yapılacaktır? Biran önce verilen sözün tutulmasını bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, teklifin 2'nci ve 3'üncü maddesiyle devam edecek olursam, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliğinin Genel Kurul toplantılarının duyurularının resmî internet sitesi üzerinden yapılması düzenlenmiştir. Yapay zekânın hızla geliştiği bu çağda geç kalınmış olsa da bu uygulamaya geçilmiş olmasını makul karşılıyoruz. Ayrıca, üyelerin mağduriyet yaşamaması için toplantı ilanlarının resmî sitelerinin görünür yerlerine konulması ve toplantı bildirimlerinin üyelere SMS ve e-posta yoluyla bildirilmesi de tedbirli bir davranış olacaktır.
4'üncü maddede ise sahtecilik yaptığı tespit edilen meslek mensuplarının meslekten çıkarılması meselesi var. Sahtecilik yapanlara taviz verilmemesi gerektiğini biz de İYİ Parti olarak elbette savunuyoruz. Bilerek ve isteyerek yaptığı işlemi yasalmış gibi gösterip bundan haksız kazanç sağlayanlara kademeli olarak uyarı, para cezası ve geçici olarak meslekten çıkarma gibi disiplin cezalarının uygulanmasının daha uygun olacağını düşünüyoruz ancak suçun tekrarı hâlinde meslekten men cezasına gidilmesi daha hakkaniyetli bir davranış olacaktır.
Teklifin 5'inci maddesinde ise Karayolu Taşıma Kanunu'nda yapılan değişikliğe yer verilmekte, yetki belgesiz taşımacılığa verilen ve yabancı plakalı taşıtların ihlallerine karşı da cezalar düzenlenmektedir. Bunlar doğru şeylerdir, karşı değiliz. Yine de Karayollarıyla ilgili, alakalı olan 9'uncu maddede özel şirketlerin işlettiği otoyolları kaçak kullanan yabancı plakalı araçları engelleyecek bir düzenleme getirilmesi gerekmektedir. Bizler bu ülkenin vatandaşları olarak geçmediğimiz köprüye, kullanmadığımız havaalanına, gitmediğimiz yollara vergi öderken bu madde neden bugüne kalmıştır? Yap-işlet-devret işletmelerindeki özel şirketlere ait olan yükümlülüklerin de tümüne talip olan Hükûmet, karşılığında sadece yüzde 60'lık hizmet payı alabilmektedir. Bu kadarlık payla neden kamunun hizmet ve imkânları seferber edilmek istenmektedir? Dahası, iktidarınızın "Bütçeden bir kuruş çıkmadan yaptırıyoruz." diyerek övündüğü ama büyük bir yolsuzlukla birlikte milletin geleceğini karartan garantili ödemelerden kurtulmak için bir düzenlemesi var mı bu teklifte? Yok. Bu kara delik projelerle devlete ne kadar yük yüklenmiştir, bu yükler ne zaman bitecektir; sizler önce bu sorulara cevap verin.
Teklifin 6'ncı maddesine baktığımızda ise Petrol Piyasası Kanunu'na yapılan ilaveyle vergi kaçakçılığına ilişkin tedbir hükmü içermektedir.
Teklifin 7'nci maddesi ise emekli Cumhurbaşkanı aylığını düzenlerken 8'inci maddeyle emeklilerin bayram ikramiyesi 4 bin TL'ye çıkarılmaktadır. Bu maddeyle bizler sizin adınıza hicap duyuyoruz. Hiç şüphesiz, bugün ülkemizin en önemli sorunu ekonomik darboğaz, işsizlik ve geçim zorluğudur. İktidar bu konuların gereği kadar konuşulmasını ve tartışılmasını istemiyor çünkü biliyorlar ki yönetimdeki beceriksizlikleri ve uygulamış oldukları yanlış politikalar yüzünden emekli, asgari ücretli, yoksul, esnaf, çiftçi ve öğrencileri, tüm halkımızı perişan ettiler.
Esasen olması gerekenler bu torbada neden yok? Sosyal devletin var olma nedeni vatandaşının her türlü temel gereksinimlerini yerine getirmek değil midir? Oysa ocak ayında verdiğiniz yüzde 15,75'lik zam daha emeklinin cebine girmeden gıdadan akaryakıta, faturalardan ev kirasına gelen yüksek artışlar yüzünden çoktan eriyip gitmiştir. Her bayramda emeklilerin gözü kulağı ikramiye artışında oluyor. Bayram ikramiyesi artışının neden bir sistematiği yok? Bu ikramiyeleri verecekseniz doğru düzgün bir artışla verin. Zaten iktidar emekli maaşını artırmaktansa bayram ikramiyesi verme yoluna giderek 2018 yılında emeklilere ilk kez bin Türk Lirası vermişti. O ikramiye o günkü kurdan yaklaşık 250 dolar ediyordu. Peki, 2018 yılında bir kurbanlık ne kadardı? 850 TL. Bugün en az 180 TL olan fitre o gün 18 liraydı. Deve kuşu gibi başınızı kuma gömmeyi bırakın artık. Adaletsiz gelir dağılımıyla enflasyonun en çok etkilediği, hayat pahalılığını en çok hisseden ve alım gücü en düşük olan emeklilerimizdir. Bu yüzden biraz olsun nefes alabilsinler diye İYİ Parti olarak bizler 11.052 TL bayram ikramiyesi verilmesini istiyoruz. Bu maddeyi getirdiğiniz torba yasa teklifinin içine koyup buradan da oy çokluğuyla geçireceksiniz ama sağ elinizi kalbinizin üzerine koyun, varsa vicdanınızın sesini dinleyin, emeklilere reva gördüğünüz bin lira paranın çarşı pazarda neye karşılık olduğunu göreceksiniz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Birinci bölüm üzerinde YENİ YOL Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın İdris Şahin.
Buyurun Sayın Şahin. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bir önceki oturumda dile getirdiğimiz konu hakkında Değerli Meclis Başkan Vekilimizin tutumu nedeniyle kendisine teşekkür ediyorum; hem İçişleri Bakanı hem Bakan Yardımcısı aranmış, herhâlde bu sıkıntı giderilmiş. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, buradan bizim sizlere yapmış olduğumuz uyarıların tamamı sizleri eleştirmek babında değil, bu Parlamentonun hukukunu korumak adına bazı şeyleri ifade ediyoruz. Bir polis memurunun bizlere ayar verdiği; Parlamentodaki milletvekillerine, yasama faaliyeti yürüten milletvekillerine ayar verdiği bir ülke hiçbir zaman hukuk devleti olamaz. O yüzden, size şimdi kısaca, İslam Peygamberi Hazreti Muhammed'in "Keşke Nuşirevan da benim ümmetimden olsaydı. Ben bu adil hükümdar zamanında doğmuşum." diyerek övdüğü ve ona yetişememiş olmanın hüznünü yaşadığı, adaletiyle asırlara nam salan meşhur Sasani Kralı Nuşirevan-ı Adil'i bilmem duydunuz mu, onun hikâyesini sizlere anlatacağım. Hazreti Ömer'in ruhunda adaletin temelini atan, ona lisanıhâliyle adaletli olmanın en derin hikmetini anlatan adamdır Nuşirevan. Kendisinden sonra gelen tüm insanlığa harf harf, hece hece adaleti haykıran ve bu uğurda en sevdiklerinden bile gözünü kırpmadan vazgeçebilen engin ferasetin adıdır Nuşirevan. Adaletin gücünü kendi gücünün üstünde tutan, kimseye baş eğmediği hâlde adalet karşısında her an başı eğik duran eşsiz hükümdardır Nuşirevan.
Evet, şimdi, gelin, bugün adaletsizliğin karanlığında kıvranan çağımız dünyasına inat, adaletiyle her yere ışık saçan ve herkese örnek olan Nuşirevan'ın hayatıyla yazdığı adalet destanını hep beraber okuyalım ve adaletsizliğimizin yüzüne tükürmek için onun adalet rahlesinden nasibimizde varsa dersler alalım.
Rivayet odur ki Hazreti Ömer'in Halifeliği zamanında Şam Valisi Sad bin Ebu Vakkas şehirde büyük bir cami yapmak ister. Bu nedenle de caminin yapılacağı yerde bulunan arsaları kamulaştırma kararı alır. Herkes arsasının bedelini alarak arsasını camiye devreder. Ne var ki Şam'da yaşayan bir Yahudi, cami yapılmak istenen yerde bulunan arsasını satmak istemez. Vali ne kadar yüksek bir ücret teklif etse de Yahudi vatandaş arsanın kamulaştırılmasına bir türlü rıza göstermez. Duruma daha fazla sabredemeyen Vali, arsa sahibi Yahudi'ye arsanın bedelini fazlasıyla verip onun rızası olmadan arsaya el koyar. Arsası zorla elinden alınan Yahudi, komşusu olan bir Müslüman'a gider, sızlana sızlana derdini anlatır ve şöyle der: "Vali rızam olmadan arsama el koydu, bana zulmetti. Şimdi ne yapacağımı bilmiyorum. Bana yol göster." Müslüman komşusu da ona "Medine'ye git, orada Hazreti Halife Ömer var, derdini anlat. Ömer son derece adildir. Elbette seni dinler." diye akıl verir. Şamlı Yahudi Medine'nin yolunu tutar, sonra olan biten her şeyi Halifeye bir bir anlatır. Hazreti Ömer adamı dikkatlice dinler, derken önünde bulunan bir kemik parçasının üzerine bir şeyler yazar, karşısında duran Yahudi adama uzatır ve şöyle der: "Al bunu, Şam Valisine götür. Arsanı ondan alabilirsin." Yahudi denileni yapar ve yazıyı alıp oradan ayrılır. Halifenin kendisine verdiği kemiğin üzerinde ne yazdığını merak eder ve yazılanı okumaya başlar. Kemiğin üzerinde aynen şöyle yazar: "Bilesin ki ben Nuşirevan'dan daha az adil değilim." Adam bu kısa ve net cümleye bir türlü anlam veremez, şaşkınlığı daha da artar. Yolda giderken kendi kendine "Şam'daki idarecilerin giyim kuşam ve oturdukları yerdeki ihtişam ve debdebe nerede, Medine'deki Halifede bulunan tevazu nerede? Şam'dakiler bu mütevazı Halifeyi ciddiye alırlar mı ki hiç sanmıyorum." diye düşünür. Valinin huzuruna çıkar çıkmaz Hazreti Ömer'in kendisine verdiği kemik parçasını uzatır ve "Medine'deki Halifenin size mesajıdır." der. Vali kendisine uzatılan kemiğin üzerine yazılanı okuyunca aniden beti benzi atar, sapsarı kesilir. Uzun müddet başını yerden kaldıramaz, derken endişe içerisinde başını yerden kaldırıp Yahudi adama dönerek şöyle der: "Arsanız size geri verilmiştir." Bunun karşısında Yahudi adam hayretler içerisinde, merak ve dehşet içerisinde Valiye dönerek sorar: "Burada yazılanlara anlam verememiştim. Şimdi, sizin bu hâlinizi görünce hayretim ve merakım iyiden iyiye arttı. Bu cümlenin hikmeti nedir acaba?" Bunun üzerine Şam Valisi Ebu Vakkas anlatmaya başlar: "İslam gelmezden evvel ben ve bugün Halife olan Hazreti Ömer İran taraflarına ticaret için gittik. Yanımıza 200 deve almıştık. İran'a vardık. Orada cirit oynayan gençleri seyrederken birileri zorla elimizdeki develere el koydu. Elimizde para da kalmamıştı. Çaresiz ve üzgün bir şekilde geceleyeceğimiz eski bir han bulduk. Hanın sahibine sıkıntımızı anlatınca bize yardım etti, 'Gidip Krala durumumuzu anlatsanıza. Bizim Kralımız adil bir adamdır, mutlaka size yardım eder.' dedi. Biz de sabah olur olmaz Kralın huzuruna çıkıp durumu anlatmaya karar verdik. Gece ikimizi de uyku tutmadı, yatamadık; acaba dikkate alınır mıydık, Kral bize gerçekten çözüm olabilir miydi gibi sorular kafamızı kemirip durdu. En nihayetinde sabah olunca Kralın huzuruna çıktık. Şikâyetimizi bir mütercim, Krala tercüme etti. Kral Nuşirevan, tercümanı dikkatle dinledikten sonra her birimize birer kese altın verdi ve olayı inceleteceğini söyleyip memleketimize geri dönmemizi istedi. Bunun üzerine tekrardan hana döndük. Hancı şaşırdı 'Böyle olmamalıydı.' dedi ve ertesi gün yanına tekrar kendisini de katmak suretiyle Kralın huzuruna gittiler ve Kralın huzurunda bu durumu anlatınca işin doğrusunu öğrenen Kral ayağa kalktı ve her birine ikişer kese altın verdi. Dönerek onlara 'Akşama kadar develeriniz gelecek, develeri alın ve sabahleyin burayı terk edin. Ayrıca, giderken biriniz doğu kapısından diğeriniz de batı kapısından çıkın.' talimatı verdi. Kralın dediklerine anlam verememiş hâlde huzurundan çıktık. Akşam olunca 200 devemiz kapıya geldi. Durumu anlamak için hancıya 'Neler oluyor?' diye sorduk. Hancı şöyle cevap verdi: 'Sizin develerinize el koyan kişi Nuşirevan'ın büyük oğlu ile veziridir. Bunlar bir çete kurmuşlar, garibanların mallarına el koyuyorlar. Siz ilk gittiğinizde mütercim bunu anlamış ama sizin sözlerinizi Nuşirevan'a yanlış tercüme etmiş, böylece Kralın oğlunu, vezirini korumuş. Ben sizinle gidip durumun gerçeğini anlatınca Nuşirevan bu oyunu anladı. Ne var ki neden ayrı kapılardan gidin dedi, ben de anlayamadım. Hele yarın olsun.'" der. Şam Valisi Ebu Vakkas anlatmaya devam etti: "Ertesi gün ben doğu kapısından çıktım, kapının çıkışında 2 kişinin darağacına asılı olduğunu gördüm. Halk toplanmış seyrediyordu. 'Kim bunlar, suçları nedir?' diye sordular. Dediler ki: 'Bunlardan biri Nuşirevan'ın büyük oğlu, diğeri de veziridir. Bunlar buraya gelen 2 Arap'ı soymuşlar, Nuşirevan ceza olarak 2'sini de asarak idam etti.' Nuşirevan adalet için kendi öz oğlunu idam etmişti. Hazreti Ömer'in çıktığı kapıda ise bizim şikâyetlerimizi yanlış tercüme ederek Kralın oğlunu korumaya çalışan kişinin asılı olduğunu gördük. İşte, Hazreti Ömer senin eline verdiği kemik parçasının üzerine 'Bilesin ki ben Nuşirevan'dan daha az adil değilim.' sözüyle bunu hatırlatıyor. 'Eğer halkına zulmedersen seni darağacına çekerim.' diyor. 'Senin gözyaşlarına bakmam, tıpkı Nuşirevan'ın öz oğlunun gözyaşına bakmadığı gibi.' demeye getiriyor." Bir hükümdar düşünün ki ülkesine ticaret için gelen yabancı bir tüccarın uğradığı haksızlığa adaletle hükmetmek için canından bir parça olan öz oğlundan bile vazgeçebiliyor. Ne kendisini aldatan tercümanını ne de en yakınında duran, kendisinden sonraki en üst makamda bulunan vezirini affediyor. Üstelik tüm bunları, hiç tanımadığı ve bir daha asla göremeyeceği; dilini, kimliğini dahi bilmediği sıradan tüccarlar için yapıyor. Sırf adalet yerini bulsun diye Nuşirevan'ın feda ettiklerine bakın hele. Derken aradan uzunca yıllar geçiyor, o tüccarlardan biri İslam Halifesi Ömer, diğeri Şam Valisi Ebu Vakkas oluyor ve o Halife rızası olmadığı hâlde evi Vali tarafından elinden alındığı için kendisine şikâyete gelen Yahudi için kendi Valisinden vazgeçiyor, tıpkı çalınan birkaç deve için öz oğlundan ve vezirinden vazgeçen adil Kral Nuşirevan gibi. Evet, dün adalet uğruna her şeyini feda eden Nuşirevanlar vardı, bugün ise haksızlığın ve acımasızlığın zalim ellerinde can çekişen adalet var. Dün haksız yere evi elinden alınan bir Yahudi için kıyametleri koparan Halife Ömerler vardı, bugün ise aynı yerde Yahudi işgalciler için çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden üzerlerine ölüm yağdırılan, evleri başlarına yıkılan, yetmezmiş gibi acımasızca açlığa ve susuzluğa boğdurulan milyonlarca insan var. Dün mazlumun yanında olmak için öz oğlundan vazgeçen bir Nuşirevan vardı, bugün kundaktaki bebeğe bile acımayan, onlara bir damla suyu bile çok gören siyonist zalimlere gönderilen gemilerden bile vazgeçmeyen vicdansızlar var. Dün mazlumların hâlini Kral Nuşirevan'a bilerek yanlış anlatan, zalimi korumak için onu yanıltan yalancı bir tercüman vardı, bugün de tıpkı o tercüman gibi zalimi koruyan, mazlumun hâlini saklayan ve dünyayı aldatan yalancı bir medya var. Dünden bugüne adalet hukukun üstünlüğü mü, güçlünün hukuku mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS ŞAHİN (Devamla) - Dün adalet, hakkaniyet ve hukukun üstünlüğüyle anılıyordu; mahkemeler, yasalar karşısında herkesin eşit olduğu bir düzeni sağlamaya çalışıyordu. Peki, bugün elinizi vicdanınıza koyup düşünün, biz nerede yanlış yaptık? Hepimizin sığınacağı bir liman olan hukuk devletini ne hâle getirdik? Hukukun üstün olduğu bir düzen mi yoksa güçlünün hukuku mu, işte asıl kıyas burada.
Unutmayın, adalet bir gün herkese lazım olacak diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu.
Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz kanun teklifi, 9 farklı kanun ile 3 farklı kanun hükmünde kararnamede değişiklik içermektedir. Yapılan düzenlemelerle kamu zararının önlenmesi, haksız rekabetin engellenmesi, bazı kabahatlere ilişkin cezalarda caydırıcılığın artırılması, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının oluşturacağı hukuki boşluğun doldurulması ve Türkiye Varlık Fonuna ilişkin denetim süreçlerinin etkinleştirilmesi amaçlanmaktadır.
Ayrıca, aileye yönelik sosyal desteklerin genişletilmesi ve emeklilerimize dinî bayramlarda ödenmekte olan ikramiyenin artırılması öngörülmektedir.
3289 sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu'nda yapılan değişiklikle 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin sporculara harçlık desteğini düzenleyen hükmünün Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi sebebiyle oluşan hukuki boşluk giderilerek desteklere yasal zemin oluşturulmaktadır.
Teklifle, serbest muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavir odalarının ve odalar birliğinin genel kurul toplantı çağrılarının iş yükü ve kaynak israfına yol açan işlemleri yerine, resmî internet siteleri üzerinden yapılması ve erişimin kolaylaştırılması öngörülmektedir.
Bunun yanında, meslek ruhsatını başkasına kullandıranlara veya başka meslek mensuplarının adını kullanarak işlem yapanlara meslekten çıkarma cezası getirilirken disiplin cezalarının uygulanmasına ilişkin tereddütler giderilmekte, olası mükellef mağduriyetlerinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Teklifte 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu'nda yapılan değişiklikle yetki belgesiz taşımacılığa yönelik idari para cezalarına alt ve üst sınır getirilmekte, tekrarı hâlinde cezaların artırımlı olarak uygulanması öngörülmektedir. Bu şekilde, dürüst çalışan esnafımız korunurken kayıt dışılığın önüne geçilmesi hedeflenmektedir.
Ayrıca, özel şirketler tarafından işletilen otoyolları kullanan yabancı plakalı taşıtların geçiş ücretini ülkeyi terk etmeden önce gümrük kapılarında ödemeleri zorunlu hâle getirilerek haksız rekabetin önüne geçilmesi sağlanmaktadır.
Diğer bir düzenlemeyle 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu'nda değişikliğe gidilerek vergi incelemesine tabi tutulan tesislerin inceleme sürecinde lisans devrini engelleyen tedbirin EPDK tarafından belirli periyotlarla gözden geçirilmesine imkân tanınmaktadır.
Kanun teklifinin esasını oluşturan 2 önemli düzenleme ise emeklilere ödenmekte olan bayram ikramiyelerinin ve doğum yardımı tutarlarının artırılmasına ilişkindir. Bu kapsamda, emeklilere dinî bayramlarda ödenen ikramiye tutarı 4 bin TL'ye yükseltilmektedir. Bilindiği gibi, ilk defa 2018 yılında bin TL olarak ödenmeye başlanan bayram ikramiyesi, 2024 yılında 3 bin TL'ye yükseltilmiştir, kanun teklifiyle de 2 dinî bayramda uygulanan ikramiye tutarının 4 biner Türk lirasına çıkarılması öngörülmektedir. Ayrıca, ailelerin mali yükünün hafifletilmesi ve doğurganlık oranını yükseltmek amacıyla doğum yardımı tutarlarına ilişkin teşvik edici düzenlemeler yapılmakta, aile destekleri artırılmaktadır.
Diğer yandan, kanun teklifiyle, Cumhurbaşkanı iken bu görevinden herhangi bir nedenle ayrılanların yaşlılık aylığı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı yaşlılık aylığının yüzde 5 artırılma tutarı esas alınmak üzere yeniden düzenlenmektedir.
Türkiye Varlık Fonunun denetim raporlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesindeki sürelere ilişkin sorunlar giderilmekte, uygulamaya açıklık getirilmektedir.
Yine, vakıf yükseköğretim kurumlarının faaliyet izni kaldırıldıktan sonra mülkiyeti hazineye ait olup bedelsiz olarak devredilmiş olan taşınır ve taşınmaz mallar ile hakların tasfiye sürecine tabi tutulmadan hazineye intikalinin sağlanması öngörülmektedir.
Bir başka düzenlemeyle de EUROCONTROL'den ülkemize daha fazla döviz girişi sağlanmasıyla bu kaynakların Devlet Hava Meydanları İşletmesi ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü personeline prim ödemesi yapılması mümkün hâle getirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, teklifin yasalaşmasıyla bazı usulsüzlüklerin, kayıp ve kaçağın, haksız rekabetin, kamu zararının önlenmesine, ailenin güçlendirilmesine ve emeklilerimizin refah artışına katkı sağlanabilecektir. Cumhur İttifakı olarak tüm vatandaşlarımızı daha yüksek refah seviyesine ulaştırmanın arzusundayız. İmkânlar ölçüsünde yapılan iyileştirmelerle birlikte dar gelirli vatandaşlarımızın hayat standardını yükseltmeyi, ülkemizi büyütürken daha adil bir gelir dağılımı tesis etmeyi hedefliyoruz. Terörsüz Türkiye'nin inşası ile millî birlikle bu hedefe ulaşmanın daha kolay hâle geleceğini düşünüyoruz. Gelinen noktada Türkiye giderek güçlenen, sözüne ve iş birliğine güvenilen bölgesel güç, küresel önemli bir aktördür.
Türkiye ekonomisi, siyasi istikrar ve öngörülebilirlik çerçevesinde on beş yıl ve on sekiz çeyrektir kesintisiz büyüme performansı göstermiş, 2024 yılındaki yüzde 3,2 büyüme oranıyla verisi açıklanan AB ve OECD ülkeleri arasında 3'üncü, G20 ülkeleri arasında 5'inci olmuştur. 2024 yılında millî gelirimiz 1 trilyon 322 milyar dolara yükselerek tüm zamanların rekoru kırılmış ve 15.463 dolara yükselen kişi başına düşen millî gelirle de yüksek gelirli ülkeler sınıfına girilmiştir. 2023'teki negatif etkisinden sonra, 2024 yılında ihracatımız, ekonomik büyümeye yüzde 1,1'le güçlü bir katkı vermiştir. Cari işlemler açığı millî gelire oranla yüzde 1'in altına düşmüş, Türkiye'nin risk primi gerilerken rezervleri güçlenmiştir. Ekonomimiz büyürken istihdam oluşturmaya da devam edilmiştir. Nitekim, yirmi bir aydır işsizlik oranı tek hanede kalmış, 2025 Ocak ayında yüzde 8,4'le son on üç yılın en düşük işsizlik oranına da ulaşılmıştır. Büyüme, istihdam ve dış ticaretteki başarılı performansla beraber enflasyonla mücadelede de olumlu sonuçlar alınmaya başlanmıştır. 2025 yılı Şubat ayında yıllık enflasyon 2024 Mayıs ayındaki zirve noktasına kıyasla 36,4 puan düşerek son yirmi ayın en düşük seviyesi olan yüzde 39,05 seviyesine gerilemiştir. Para ve maliye politikaları etkin bir koordinasyon içinde sürdürülmekte ve ekonomide kırılganlığa sebep olan yapısal reformlar bir takvim çerçevesinde hayata geçirilmektedir. İnanıyoruz ki ekonomik tetikçilere rağmen önümüzdeki süreçte ekonomik ve sosyal gelişmelerdeki olumlu seyir devam edecektir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle, Cumhur İttifakı birlikteliğinde, millî hedefler doğrultusunda fırsat ve imkânlar değerlendirilerek Türk ve Türkiye Yüzyılı adım adım inşa edilecek, lider ülke olma ülkümüz gerçekleşecektir.
Bu düşüncelerle, kanun teklifinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Sizlerin ve aziz Türk milletinin Ramazan Bayramı'nı kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Heval Bozdağ.
Buyurun.
DEM PARTİ GRUBU ADINA HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TÜİK'in açıkladığı 2024 yılı gelir dağılımı istatistiğine göre yüzde 20'lik en yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay yüzde 48 olurken en düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun payı ise sadece yüzde 6,3 olmuştur. Bir önceki yıla göre ilk ve son yüzde 10'luk gruptakilerin çoğunluğu aynı gelir grubunda bulunmaktadır yani zengin zenginliğini sürdürmeye, fakir fakirliğini sürdürmeye devam ediyor. Zengin zengin kalıyor, fakir ise fakir ve aralarındaki gelir dağılımı da açılıyor. Zenginin kaderi zengin olmak demek ki ya da zenginle kalkınmanın adaleti bu ve bu açıdan oldukça istikrarlı bir iktidar olduğunuzu söyleyebiliriz ama mazlumun ahı da istikrarlı, birikti ve bu gidişata "Dur!" deyip güçlü bir cevap vereceğe benziyor.
2024 yılı TÜİK şaibeli enflasyonu yüzde 44 olarak açıklandı. Asgari ücrete, emekliye ve memura bunun çok altında zamlar yapıldı ki gerçek enflasyon bundan çok çok daha yüksek, yüzde 83 olarak açıklandı. Bu da yapılan zamlar, milyonlarca insana resmen kıyıldığını gösteriyor. Asgari ücret 22.104 lira, en düşük emekli maaşı 14.469 lira; mart ayı yoksulluk sınırı 78 bin lira, açlık sınırı ise 25 bin liraya dayanmış durumda. Açlık sınırı 4 kişilik bir hanenin gıda giderini gösteriyor, yoksulluk sınırı da gıda ihtiyacına barınma, giyim, sağlık ve benzeri zorunlu giderler eklenince ortaya çıkan asgari rakam. Asgari ücret de emekli maaşları da milyonların ücretleri de yoksulluğu bırakın, açlık sınırının altında bugün yani bir asgari ücretli ancak karnını doyurabiliyor. Hane halkı geliri fert başına Van, Muş, Bitlis, Hakkâri'de yıllık ortalama 91 bin lira olmuş, Türkiye ortalamasının yarısı; hem bölgesel eşitsizlik hem de yaşanan mutlak yoksulluğu göstermesi açısından çok çarpıcı.
Bugün, toplum, kent lokantaları, hayır kurumları, iftar çadırları, ucuz et kuyrukları ve pazar sonu artıklarıyla gıda ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. İnsanlar yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında ve bu oran yüzde 29 yani 85 milyonluk nüfusun 25 milyonu.
Emekliler yaşamlarının son zamanlarını büyük ekonomik sıkıntılar içinde geçirmek zorunda kaldılar. Bu, uluslararası raporlarda da açıkça ortaya konulmakta. OECD'nin Bir Bakışta Emeklilik 2023 Raporu'nda 38 ülke içinde Türkiye en fazla eşitsizliğin olduğu 5'inci ülke. Yani tüm bu rakamlar gösteriyor ki iktidar yönetemiyor, birçok alanda olduğu gibi ekonomide de kronik başarısız ve maalesef mevcut ekonomik kötü gidişatının yükünü işçi, emekçi çekmek zorunda ve işçiler, emekçiler payına düşmesi gerekenin çok altında bir gelirle yaşamak zorunda bırakılmış durumda.
Tüm bu tablo içinde bu kanun teklifiyle emekliye verilecek bayram ikramiyesine yapılan bin lira ek zammı konuşuyoruz. Alım gücünün bu kadar azaldığı bir dönemde bin liranın, bir emeklinin torunlarına vereceği bayram harçlığına bile çare olamayacağı çok açık. Yaklaşık 15,5 milyon emeklinin beklediği ve onlara reva görülen "3 binden 4 bine çıkardık, daha ne yapalım?" dediğiniz bu rakamın 2025 bayramları için bütçeye maliyeti 28,4 milyar lira. Bu rakamın 10,6 katını siz hiç hesapsız yılın ilk iki ayında sadece faize ödediniz. Yine, bu rakamın yaklaşık 9 katını 2025 yılı bütçesinden kamu-özel iş birliği projelerine 202,3 milyar lira olarak aktardınız. Ülkenin parasını uluslararası sermayeye, faiz lobisine aktarıyorsunuz. Tercihleriniz ortada; bu yıl da emeklinin, emekçinin, işçinin alın teri, birikimi, ödediği vergiler sermayeye, yandaşa gidecek. 2025 yılı bütçesinin büyük kalemlerinden olan 1 trilyon 950 milyar faiz giderleri, 3 trilyon lira vergi harcamaları ve 1 trilyon 608 milyar lira olan savunma ve güvenlik harcamaları yüzünden zaten yurttaşın refahına, sağlık, eğitim ve maaşlarına yansıyan hiçbir şey olmayacak. Yandaşa tanınan istisna ve muafiyetler, faiz, enflasyon, vergi ve savaşa heba edilen bu bütçe kalemleriyle maalesef toplumu, milyonlarca insanı açlığa, sefalete sürüklemekten hicap duyulmuyor. "Bu yıl da dişini sık, seneye inşallah." sözlerine ise artık toplumun karnı tok. 2024 yılında kamuda "tasarruf" adı altında bir algı yarattınız ama sadece toplumu tasarrufa koştunuz. İnsanlar en temel ihtiyaçlarına ulaşamazken kamu harcamalarında hiçbir kalemde tasarruf yapılmadı ve hatta harcamalar arttı. Taşıt kiralamalarından alım ve onarım giderlerine, enerji, haberleşme, kırtasiye, temsil, organizasyon giderlerine kadar birçok gider 2024 yılının ilk aylarından itibaren katlanarak artmıştır. Enflasyonla mücadelede yurttaşa sürekli "Kemer sık." sözlü salık verilirken devlet, savurganlığına devam etmiş. Yurttaş, düşük gelir ve yüksek borçlanma maliyeti yüzünden zaten tüketimi kısmış, harcayamamış, talebi düşürmüş, enflasyonist etkisi yok. Bakın, bu enflasyon, denetimden uzak, devletlu bürokrasisinin ve konforundan hiçbir kısıtlamaya gitmemiş zenginin enflasyonu.
Denetimsizlik demişken, yine, bu kanun teklifinde yer alan Varlık Fonunun denetiminin, Cumhurbaşkanının belirlediği, kerameti kendinden menkul bağımsız kişilerce yapılmasının da zaten bir kıymetiharbiyesi yok. Bu durumda raporun Plan Bütçeye aralık ayında getirilmesi de bir işlerlik kazanmıyor. Asıl sorun Varlık Fonu neden var? Neden Cumhurbaşkanlığına bağlı? Buraya kadar hükmümüz sökmüyor, tamam, anladık da neden bağımsız denetçiler ya da Sayıştay tarafından denetlenmiyor? Sayıştay denetimine bile razıyız ama o da olmuyor. "Var." demek işin içinde bir sebep ki 245 milyar dolarlık büyüklüğe sahip bu Fon gözlerden ırak ve kapalı tutuluyor.
Tüm bunlardan çıkış ancak radikal bir müdahale ve demokratik toplum dönüşümüyle mümkün; önce barış, hukuk ve demokrasi tabii ki. Bugün tasarruf kamudan yapılırsa, vergi zenginden alınırsa, kamu-özel iş birlikleri ve benzeri batak projelerden vazgeçilirse, savaşa harcananla barışa, demokratik toplumun inşasına yatırım yapılırsa geleceği olan bir ülkeden bahsedebiliriz. Bu durumda, yirmi iki yıllık iktidar-sermaye ortaklığı, onca rant, talan, yolsuzluk ve yozlaşma, çete faaliyetleri, şiddet politikasıyla sizin adınıza buradan çok da kolay bir çıkış ya da geri dönüş görünmüyor. Bugün İstanbul'la sınamaya kalktığınız ve ısrarla yürüttüğünüz kayyum siyasetiniz, hukuksuzluklarınız; direnen, hak arayan emekçiye, halka, öğrenciye, basın emekçilerine karşı antidemokratik tutumunuz da bunların ekonomik maliyeti de ortada. Halk iradesini yok sayan darbeci siyasetiniz yüzünden Türkiye ekonomisi bir çöküş daha yaşadı. Bu hukuksuzluklar yalnızca demokrasiyi değil halkın cebini de hedef aldı. Ortaya çıkan ekonomik yıkımın faturası da yine halkın omuzlarına yıkılacak. Bile isteye ekonomiyi zora sokmaya çalıştığınız gibi bir durum var. Hukuk yani devlet düzeni dağılmış durumda. Yerel işleyişe müdahale ediliyor ve yürümeyen sistemin yerine yeni bir rejim ikamesi amaçlanıyor ve yeni rejimin tesisinde de iktidarınız tüm muhalefeti ve rakiplerini paralize ederek kendini tek seçenek kılmaya çalışıyor.
Sonuç olarak, otoriter bir yönetim ve faşizmin zemini sağlanmaya çalışılıyor. Bu durumda tek yol, toplumun dayanışarak, uzlaşarak, iradesini ortaya koyup işçiden emekçisine, tüm ezilenleriyle, halklarıyla, geleceğin özgür, demokratik, adil Türkiyesini birlikte inşa etmesidir.
Saygılarımla. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mustafa Erdem. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklife geçmeden önce, yargıyı siyasetin sopası hâline getirerek ülkeyi hukuksuzluğa ve karanlığa mahkûm eden AKP iktidarını buradan, Meclis kürsüsünden kınıyorum. Gençlerimiz başta olmak üzere demokrasi mücadelesi için sokaklarda olan bütün vatandaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının iptaliyle başlatılan, devamında Sayın İmamoğlu ve diğer yol arkadaşlarımızın gözaltına alınmasıyla ve tutuklanmasıyla devam eden süreç Türkiye demokrasisine vurulmuş bir darbedir. Bu, yürütülen bir yargı süreci ya da adli bir süreç değil hak gasbıdır; millet iradesinin yok sayılmasıdır. Yerel seçimlerde büyük bir yenilgiye uğrayan, demokrasiden sosyal yaşama ülkeyi bir uçurumun kenarına sürükleyen bu iktidar Cumhurbaşkanlığı seçimini de kaybedeceğini bilmektedir, tüm derdi de budur. Sandıktan korkan iktidar rakiplerini esir almaya çalışmakta, kaybettiği belediyeleri kayyumla yönetme çabası içine girmektedir.
Değerli arkadaşlar, biz bugün burada bazı yasal düzenlemeleri yapacağız fakat Anayasa’nın yok sayıldığı, yasaların tanınmadığı, yargı kararlarının tek bir adamın ağzından çıkan talimatlara bağlı kaldığı bir sistemde bu yasal düzenlemelerin anlamı ortadan kalkmaktadır. Bu durum sadece muhalefet milletvekillerini değil, iktidar milletvekillerini de rahatsız etmelidir; Meclis, millî irade ve onun temsilcileri yok sayılmaktadır.
Günlerdir bu ülkenin gencinden yaşlısına milyonlar sokaklarda, meydanlarda haykırmakta "hak, hukuk, adalet" demektedir. Sokaktaki gençler, başka iktidar görmeyen gençlerdir. Demek ki artık bıçak kemiğe dayanmıştır. AKP iktidarı bu sesleri duymamakta, vatandaşın anayasal haklarını engellemeye çalışmaktadır, operasyonları diğer belediyelere ve hatta partimize kaydırma çabasındadır. Buradan tekrar sesleniyorum: Bu hukuksuz uygulamalarınızdan vazgeçin. Bu halk size inanmıyor, sizden korkmuyor. Sokaklara çıkın bakın, burada korkan sadece AKP iktidarıdır ve emin olun bu halk bu iktidara sandıkta korkularını yaşatacak, bu ülkeyi aydınlığa kavuşturacaktır.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifi de yine günü kurtarmak için yapılan düzenlemeler içeren bir torbadan ibarettir. Gerçi bu iktidar Anayasa'yı, kanunları, hakkı hukuku bir torbaya koyup ağzını bağladı, saraya teslim etti. Yazıklar olsun!
Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız diyor ki: "Muhalefetin yaptığı gibi vatandaşın sıkıntısını siyasi rant malzemesi hâline getirmeyeceğiz." Geldiğimiz noktaya bakın, bu ülkenin de vatandaşın sıkıntısı da sadece AKP iktidarıdır. Vatandaşın önüne sandığı getirin, inanın vatandaşın hiçbir sıkıntısı kalmayacak.
Değerli arkadaşlar, teklifin geneline baktığımızda toplumun sorunlarına çare üreten maddelerden yoksun olduğunu bir kez daha buradan belirtmek istiyorum. Örneğin, vergi müfettişlerinin, vergi uzmanlarının gelirlerinin iyileştirilmesiyle ilgili konuşulan maddeler buralara eklenmeliydi. Teklifin 2'nci, 3'üncü ve 4'üncü maddeleri benim de dâhil olduğum serbest muhasebeci, mali müşavir meslek mensuplarının taleplerini içeriyor. Bu kanun teklifinde çalışmalar yapan üst birliğimiz TÜRMOB Genel Başkanımıza, yöneticilerimize ve düzenlemenin hayata geçmesine katkı koyan herkese buradan teşekkür etmek istiyorum meslektaşlarım adına.
2'nci ve 3'üncü maddelerle "serbest muhasebeci ve mali müşavir odaları ile yeminli mali müşavirler odalarının genel kurul toplantılarına üyelerin ve delegelerin taahhütlü postayla çağrılacağı" hükmü kaldırılarak duyuruların çağın gereklerine uygun olarak resmî internet sitesi üzerinden yapılmasına imkân sağlanmaktadır. Bu düzenleme, mesleğin doğasından kaynaklı zaten çok yoğun olan odalarımızın hem iş yükünü hafifletecek hem de gereksiz bir maliyeti ortadan kaldıracaktır.
Yine, 4'üncü maddeyle de meslek ruhsatlarını bedelli veya bedelsiz olarak kullandırdıkları tespit edilen meslek mensupları ile başka meslek mensuplarının ad ve ünvanları kullanılarak beyanname düzenleyen, imzalayan ya da gönderen meslek mensuplarına meslekten çıkarma cezası verilmesi hüküm altına alınmaktadır. Ne var ki meslek mensuplarımızın hâlen yıllardır eksik bırakılan mali tatil uygulamasının amacına uygun bir şekilde yeniden düzenlenmesi, belirli kıdemin üzerindeki meslek mensuplarına yeşil pasaport hakkı tanınması, meslek mensuplarına ara buluculuk yapabilme imkânı sağlanması, aday meslek mensuplarının istihdamında sigorta prim yükünün azaltılması gibi talepleri vardır; bu taleplerin de kanuni düzenlemelerle hayata geçirilmesi bir zorunluluktur.
Değerli milletvekilleri, teklif metninde belki de vatandaşın beklediği ama böyle beklemediği en önemli madde 8'inci madde yani emeklilere bayram ikramiyesi düzenlemesidir. Emeklilere Ramazan ve Kurban bayramlarında verilen bayram ikramiyesi 3 bin TL'den 4 bin TL'ye çıkarılıyor, yazıktır günahtır. AKP iktidarı burada da 16 milyona yakın insanı yüzüstü bırakmıştır, görmezden gelmiştir, duymazdan gelmiştir. İkramiye sadece bin TL arttı. Emekli bayram ikramiyesi 2018'de asgari ücretin yüzde 62'sine tekabül ediyordu. Bu oranın korunması için bile ikramiyenin 13.793 lira olması gerekiyordu ama sarayda oturup manda yoğurduyla beslenenler ve onların bakanları çıkıp "Daha ne olsun?" diyor. Bunlar "Faiz sebep, enflasyon sonuç"la, "Nas varken sana bana ne oluyor?"la ekonomiyi bitirip yarattıkları ekonomik krizi de vatandaşın üzerine yüklerler değerli arkadaşlar. Bunlar, ülkede açlık sınırı 23 bin lirayı geçmişken çalışana 22 bin lirayı, emekliye 14 bin lirayı reva görenler. Diyanet İşleri Başkanı çıkıp "Emekli ve asgari ücretliye de fitre verilebilir." diyor. Bundan ben utanç duyuyorum, sizler ne düşünüyorsunuz merak ediyorum. Yine Diyanet günlük fitre miktarını en az 180 TL olarak açıklıyor, ramazan ayında 30 gün fitre verseniz 5.400 lira tutuyor. Siz emekliye bunu bile reva görmüyorsunuz. Yazıklar olsun!
Değerli milletvekilleri, bu iktidar emekliyi, çalışanı sırtına yük görüyor. "Kaynak yok." diyor. Bayram ikramiyesinin 3 bin liradan 4 bin liraya yükselmesinin 2005 yılı ilave maliyetini 28,4 milyar TL olarak açıklıyor ve bunu çok görüyor ama bakıyorsunuz, Diyanetin iki aylık harcaması 22 milyar 880 milyon lira değerli arkadaşlar; tam 5 milyon 720 bin 185 emekliye verilen ikramiye karşılığı. Yine, 2025 yılı ilk iki aylık Hazinenin ödediği faiz 302,7 milyar lira. Bu da emekliye verilecek ikramiyenin tam 10,6 katı.
Değerli arkadaşlar, hadi sokaktan haberiniz yok, hiç etrafınızda akrabanız, ananız, babanız, komşunuz da mı yok emekli olan? Onlara da mı kulaklarınızı tıkadınız, onlara da mı sağırsınız? En ucuz 1 kutu çikolata 960 lira Mecliste; dışarıda daha pahalıdır. Belki o da zamlandı. En düşük kurbanlık 15 bin-20 bin lira. 4 bin lirayla emekli ne yapacak değerli arkadaşlar? Bayramda torununa harçlık veremiyorsa, kurban kesemiyorsa bunun vebali hepinizin üzerinedir.
Buradan tekrar söylüyoruz: Bayramlarda ödenen ikramiye net asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır. Bu artışı asla kabul etmiyoruz.
Bu teklif Meclise demokrasi darbesinden önce gelmişti değerli arkadaşlar. Teklif Meclisten geçmediği için bu hafta emekliye 3 bin TL yatırıyorsunuz, bin lira da teklifin Meclisten geçmesiyle hesaplarına yatıracaksınız. Zaten emekliye yatıracağınız bin lira iki günde 750 liraya düştü, siz ödeyinceye kadar herhâlde bu da yarıya düşecek. Şimdi, birisi çıksın açıklasın; bu hukuksuzluğun, adaleti tanımamanın bu ülkeye ekonomik maliyeti nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Sayın Mehmet Şimşek'e sesleniyorum: Geçmiş beceriksizliklerinizi halkın sırtına yüklediniz, "Ekonomiyi düzeltiyoruz." dediniz; bu demokrasi darbesinin ekonomiye verdiği zararı neden açıklamıyorsunuz? Neden sermayenin temsilcileriyle kapalı kapılar ardında toplantı yapıyorsunuz? Uluslararası sermayeye laf anlatmaya çalışıyorsunuz da kamuoyunun önüne çıkıp bu vatandaşa bir açıklama neden yapmıyorsunuz? Ekonomik dengeleriniz ne oldu? Hukuk tanımazlığınızın ekonomiye maliyetiyle emekliye kaç lira bayram ikramiyesi veriliyor Sayın Bakan? Boş yere sıktığınız biber gazının, plastik merminin, suyun maliyeti nedir? Vatandaşa gelince, emekliye gelince para yok, onlar ekonomik dengeleri bozuyor. Dengeleri bozan sizin ekonomik politikalarınız, adaletsizliğiniz, saray rejiminiz ve beslediğiniz sermayedir ama vatandaş dengenizi sandıkta mutlaka bozacak, bunu hiç unutmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Buradan tekrar söylüyoruz: Bayramlarda ödenen ikramiye net asgari ücret seviyesine çıkarılsın. Bu artışı kabul etmiyoruz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Siyasi parti grupları adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahsı adına ilk söz Hatay Milletvekili Sayın Nermin Yıldırım Kara'ya aittir.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; saygı ve sevgiyle selamlıyorum sizleri.
Yine Hatay'dan bahsetmek istiyorum sizlere her zamanki gibi. Mücbir sebep hâli 2022 cirosu itibarıyla 2,5 milyonun altında olan mükellefler için devam ederken diğer tüm mükellefler için sonlandı. Bir başka husus da bu konuda, özellikle geçmiş dönem borçları, "amme borçları" dediğimiz belediyelere, defterdarlıklara ve SGK gibi kurumlara olan borçlar bizim için büyük bir külfet. Şimdi, burada, mücbir sebep hâlinde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek sanırım bir şeyi anlamadı, bunu Komisyonda da söyledik, burada da birden fazla söyledi, "Rasyo ve teminatla ilgili herhangi bir sıkıntı yaratmayacak şekilde geçmiş dönem borçlara ilişkin bir uygulamayı yürürlüğe koyun." dedik. Yani Mehmet Şimşek acaba biliyor mu, defterdarlıklarda veya vergi dairelerinde pazarlıklar yapılıyor. Bunu da Meclis kürsüsünden söyleyeyim: Herhangi bir usule uygun olmayan, yirmi dört ay taksit olmasına rağmen "Yüzde 30 peşin getir, kalanını altı ay taksit yapayım." "Git, rasyonu 1'in altına çek, mali tablonu düzelt, gel, sana sekiz taksit yapayım." diye bu işlerle ilgili masalar kurulmuş. Sayın Komisyon üyeleri ve Sayın Bakan bunu inşallah duyar. Ne yapmanız gerekiyor? Tahsilat Genel Tebliği'ni derhâl yeniden yayınlayın. Dolayısıyla bu konuda rasyosuz, teminatsız bir modeli mutlaka hayata geçirin.
Erzin ve Dörtyol ilçemiz bizim için çok önemli tarım alanlarına sahip; 27 bin hektar tarım arazisinde mandalina, limon ve narenciye dediğimiz çok kıymetli ürünler var. Bunlar geçtiğimiz şubat ayında maalesef dona uğradı, çiftçilerin kendi yöntemleriyle yapmış olduğu düzenlemeler maalesef karşılık bulmadı ve ciddi zararlar var. Bu bizim için kıymetli olan ürünün korunması anlamında mutlaka çiftçilerin hasar tespitleri ile zarar tazminlerinin yapılması gerekiyor. Ayrıca, çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan borçlarını da mutlaka erteleyin, bu bizim için çok önemli.
Burada tekrar bunu söyleyeceğim ve bu önemli. Hatay'da 6 Şubat sonrasında valiliğin izin verdiği 90 küsur tane taş ocağı ve maden ocağı var. Hatay halkı bile isteye denetimsizlik yüzünden deprem bahane edilerek ölüme terk ediliyor. Sağlık etki maliyetleri açısından ciddi bir hava kirliliği var ve asla denetim yapılmıyor. Tekrar ediyorum: Hatay'da -isteyen olursa listeyi verelim- 90 tane ÇED yapılmadan, ÇED süreci işletilmeden taş ocağı ve maden ocağı açıldı.
Şimdi, Ulaştırma Bakanlığı... Bizim için kıymetli olan bir Belen geçiş yolu vardı, otoyol projesi, bu bizim için kıymetliydi, uzun zamandır istiyorduk ve bu oldu fakat yapılan her işin altından yine mutlaka arkasını toplamamız gereken bir usul daha var. Nedir? Mayıs 2024'ten itibaren başlayan yol ve kamulaştırma çalışmalarına ilişkin kıymet takdirleri yapılmadı, yapılmıyor; bekliyoruz. Bakras, Şenbük, Sarımazı, Derebahçe gibi mahallelerde oturan yurttaşlar her gün arıyor "Bizim paralar ne oldu?" diye. Buradan sesleniyoruz, bu kamulaştırma planlarıyla kıymet takdirlerini artık bir zahmet ödeyin diyoruz.
Bakın, depremzedelere eşya yardımını unutturdunuz ama ben burada her konuştuğumda mutlaka bunu söyleyeceğim. Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu çıktı dedi ki: "Eşya yardımını vereceğiz." Sonra evirdiniz çevirdiniz, dediniz ki: "Biz size ölüm yardımı yaptık, efendim, maddi yardım yaptık, Esen Kart verdik." Üstüne yattınız bu eşya yardımının. Çiftçilerin, özellikle işletmelerin ve esnafların, tuttuğumuz tutanakların parasını da vermediniz. Bizim imza ve kaşe altına aldığımız tutanaklarda esnafa da özellikle bu demirbaşlarının paralarını ödemediniz, bir kolaylık da sağlamadınız. Hak sahiplerinin, araçları beton altında kalan araç sahiplerinin ÖTV'siz araç almalarına olanak da sağlamadınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
NERMİN YILDIRIM KARA (Devamla) - Son konu, Hatay'da 46 bine yakın kurumlar vergisi ve gelir vergisi mükellefi var, 563 tane de mali müşavir var. Bakın, bunlar çok zor şartlarda çalışıyorlar. Dedik ki: "Bunlar için, aynı esnafların, binlerce esnafın beklediği gibi KOSGEB kredileri var..." Hâlâ diyorsunuz ki: "Para bulacağız." Ya, depremin üstünden yirmi dört ay geçti, hâlâ hem esnaf bekliyor hem de mali müşavirler. Çok zor şartlarda çalışan mali müşavirler maalesef bu KOSGEB desteklerinden yararlanamadılar.
Buradan Berkay'ı ve uzun zamandır sokakta direnen, hak arama mücadelesi yapan ve bir itiraz yükseltmek için sokaklarda olan yurttaşlarımızı da saygıyla selamlıyorum.
Hatay halkı adına da yine sizleri saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına ikinci söz Adana Milletvekili Sayın Sunay Karamık'a ait.
Buyurun Sayın Karamık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SUNAY KARAMIK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz hafta Çanakkale Zaferi'nin 110'uncu yıl dönümünü kutladık. Çanakkale'yi geçilmez kılan kahramanlarımız memleketimizin gençleriydi ve yaşı kaç olursa olsun vatanseverliğin her yaşı genç kılan aşkına sahip olanlardı. Tarihimizin gurur kavşaklarına damga vuran gençlerimizin varlığı, geleceğimizin ve kazanımlarımızın teminatıdır. Bizim gençlerimiz dünyayı tanır, ecdadına ve tarihine vâkıftır; bayrağına, milletine sarsılmaz bir gönül bağıyla bağlıdır. Bizim gençlerimiz "Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak" diyen şairin ifadesindeki gibi kollarını makas gibi açarak dünyayı kucaklayan, ayaklarını da buraya, bu topraklara sımsıkı basan, evrensellik ufkunda millî olan gençlerdir.
Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin kıymetli üyeleri; gençlerimizi kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya getiren son olaylara da değinmek isterim. Yargı bir yolsuzluk soruşturması yapıyor, yapmasın mı, sessiz mi kalsın?
CAVİT ARI (Antalya) - Tarafsız yapsın Sayın Vekilim, tarafsız. Herkes görevini yapacak ama tarafsız, adil.
SUNAY KARAMIK (Devamla) - Madem masum bu kişiler, yargının sonucunu bekleyin ama hayır; asıl niyet, toplumsal istikrarsızlık doğurmak, memleketin derdinden iktidar saadeti çıkarmaya çabalamak. CHP ana muhalefet partisi mi yoksa marjinal bir parti mi, karar verin artık. Milletimiz, sokaklara yaslanarak iktidar çıkarmak isteyenlere hiçbir zaman geçit vermedi, bundan sonra da vermeyecek. AK PARTİ, sizin kendi iç çatışmalarınızı temize çekeceğiniz yer değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Türkiye kendi hikâyesini yazan bir ülke olmak zorundadır. Bu hikâyenin kâğıdı, memleket toprağı; kalemi, insanlarımızın akıl dolu elleri; mürekkebi, onların helal emek terleridir. Gençlerimizi kendilerinin de eseri olan büyük ve güçlü Türkiye ideali yolunda seferber etmek en büyük önceliğimizdir. Alev Alatlı'nın dediği gibi, kendi hikâyesini yazamayanlar başkalarının senaryolarında figüran olurlar; işte, TEKNOFEST kuşağı tam da bu yüzden önemlidir. Gençlerimiz kendi projeleriyle, kendi yazılımlarıyla, teknolojileriyle, başarılarıyla dünyada söz sahibi olma yolundadırlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teknoloji çağının ruhunu yakalamak, gençlerimizi bu devrimin öncüsü yapmak zorundayız. Millî Teknoloji Hamlesi'yle gençlerimize sadece bir istikamet değil bir misyon kazandırıyoruz. Mavi vatanda denizlerimizi, gök vatanda uzayı fetheden projelerimiz genç mühendislerimizin, bilim insanlarımızın omuzlarında yükselmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde milletimizin asırlardır kurduğu hayalleri gerçeğe dönüştürdük ancak ülkemizi daha da ileriye taşıyacak, daha yükseğe çıkaracak olan güç kuşkusuz ki gençlerimizin akıl ve emek üzerinde yükselen iradesidir. İşte bu şiarla AK PARTİ olarak gençlerimize geleceğimiz olarak baktık. Gençlerimiz için teknolojiden sanata, spordan sosyal olanaklara kadar tüm imkânları seferber ettik. Bu gençleri en doğru, en sağlam şekilde geleceğe hazırlayan da AK PARTİ iktidarıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1'inci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Mesut Doğan | Mehmet Atmaca | Necmettin Çalışkan |
Ankara | Bursa | Hatay |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEYDİ GÜLSOY (Osmaniye) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Hatay Milletvekili Sayın Necmettin Çalışkan. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bir yasa görüşüyoruz, yasa neye hizmet ediyor belli değil. 1'inci maddesi Gençlik ve Spor Bakanlığı, genç sporcu yetiştirmeyle ilgili. Yasanın buraya gelmesinin nedeni Anayasa Mahkemesinin iptali. Burada bir hususun altını özellikle çizmemiz gerekir. Maalesef, içinde bulunduğumuz dönemde çıkarılan hiçbir yasa bu milletin taleplerini yerine getirelim, beklentileri karşılayalım, sorunları çözelim için değil. 5 hususta kanunlar çıkarılıyor. Bunlardan birincisi, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet uyum sistemi. Bu sistem içerisinde sekiz yıldan beri hâlen yeni döneme uymayan yasalarla ilgili yasa çıkarıyoruz. İkincisi, Anayasa Mahkemesinin iptalleri. Gelişigüzel yazılar yazılıyor gönderiliyor, Anayasa Mahkemesi iptal ediyor, tekrar bir daha aynı aynı görüşülüyor. Üçüncü kanun çıkarma gerekçesi bürokrasinin elini rahatlatmak. Bürokrasi iş yapacak, bekleyen kanunlar ileride başımıza iş açar korkusuyla bürokrasinin elini rahatlatmak üzere kanun çıkarılıyor. Dördüncüsü; bütün kanunlar vergi, ceza, yaptırım, vatandaşı ablukaya alma, buna yönelik kanunlar çıkarılıyor. Beşincisi ise küresel taleplerini yerine getirmek üzere.
Şimdi, bu görüşülmekte olan kanun hangi kısma giriyor derseniz d şıkkı hepsi, hepsi var. Vatandaşa nasıl ceza yazarız, uyumları nasıl sağlarız, Anayasa Mahkemesi neleri iptal etmiş, bürokrasiyi nasıl rahatlatırız; bunlar ama bu gerekçeler içerisinde aziz milletimizin beklentileri hiçbir şekilde yer almıyor. Madde 1, Anayasa Mahkemesi iptal etmiş, içerik 8 bin genç yetiştirilecekmiş. Yahu, şu kanunu getirdiğiniz hususta bile hiç olmazsa bir yazım hatası olmasın, teknik düzenleme yapın; 8.001 olursa ne olacak ya da 7.999 kişi olursa ne olacak? Oradaki kelime hatasının düzeltilmesi bile maalesef gerçekleşmedi. Tabii, burada başka bir sorun şu: Gençliğin hâli ortadayken gençliğin joplandığı, hapse atıldığı, işsizlikten mülakat mağdurlarının olduğu, her türlü kötülükle karşı karşıya kaldığı bir dönemde sanki gençliğin bütün problemleri çözülüyormuşcasına herhangi bir ödenekle ilgili basit bir düzenleme maddelerin de başına, 1 numaraya getirilmiş. Maalesef ki bu kanun bugüne kadar olduğu pek çok kanun gibi memleketin hiçbir yarasına derman değil. Öyle maddeler doldurulmuş ki emeklilere maaş... Ya, şu iki günlük hareketinizden dolayı o emeklilere verilecek bin liralık artış havada eridi gitti. Belki daha bu gerçekleşinceye kadar, bayram geçinceye kadar o da mı geçecek, onu bilmiyoruz.
Değerli milletvekilleri, tabii "Bugüne kadar hangi yasalar çıktı da bunu söylüyorsun?" denilecek olursa, bugüne kadar bu Mecliste rezerv yasası çıktı -parantez içinde- özel mülkiyete çökme yasası olarak algılanabilen, bu Mecliste Devlet Denetleme Kurulu müfettişine müfettiş raporuyla herhangi bir memuru görevden ihraç yasası çıktı. Bu Mecliste TMSF'ye şüphe üzerine herhangi bir şirkete el koyma, kayyum atama yetkisi verildi. Bu Mecliste kayyumlara dokunulmazlık zırhı getirildi ve bir kayyum şirketi tümüyle zimmetine geçirse, akla hayale gelmeyecek herhangi bir kötülük yapsa dokunulmazlık zırhıyla korundu.
Etki ajanlığı meselesi gündemde bekliyor. Son yasa, malum olduğu üzere Siber Güvenlik Yasası; müfettiş marifeti olmadan, başkan talimatıyla cep telefonlarına, bilgisayarlara el koyma, evlere baskın yapma yetkisi geldi. Şu geriye dönük çıkarılan yasaların özüne bakılsa bu Meclisin neye hizmet ettiği çok daha iyi anlaşılacak. Onun için, bu yasa şu aziz, mübarek ramazan gününde, şu bayram öncesinde milletimizin beklentilerini karşılamaktan çok uzaktır. Meclisi de iktidar mensubu arkadaşlar çalıştırmıyor; 10 adım yerden Meclisin Genel Kurul Salonu'na gelmiyorlar ama birilerine şirin görüneceğiz diye, arabayla on saatlik seyahat ederek her ay partinin kongresinde stadyumda yer alacağız diye can atıyorlar. Şu sahur vaktinin yaklaştığı bir dönemde zorla insanları burada tutmanın ne kadar acı bir şey olduğunu da özellikle belirtmek isterim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 1- 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu'nda yer alan ek 15. madde aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"EK MADDE 15- Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından, her yaz ve kış olimpiyat, paralimpik ve deaflimpik oyunlarına hazırlanmak amacıyla olimpik, paralimpik ve deaflimpik spor dallarında 8.000 sporcu yetiştirilir.
Yetiştirilecek sporcuların sportif amaçlı beslenme, barınma ve yol giderleri Bakanlık tarafından karşılanır. Ayrıca bu sporculara asgari ücretin net tutarını geçmemek üzere; yaş grupları, spor dalı farklılıkları, sporcuların karşılaması gereken kişisel giderler gibi hususlar da dikkate alınarak, gerektiğinde farklı tutarlarda belirleme yapılmak suretiyle, her ay harçlık ödenir. Bunlardan bir önceki olimpiyat, paralimpik ve deaflimpik oyunları ile dünya şampiyonasında ilk üç dereceye girenlere verilecek harçlık miktarı asgari ücretin net tutarının iki katına kadar artırılabilir. Bu giderler yılı bütçesinin ilgili bütçe tertibinden karşılanır.
Bu madde kapsamında yapılacak ödemeler, damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ödenir ve haczedilemez.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir."
Rahmi Aşkın Türeli | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | Cavit Arı |
İzmir | Manisa | Antalya |
Cevdet Akay | Mustafa Erdem | Hikmet Yalım Halıcı |
Karabük | Antalya | Isparta |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEYDİ GÜLSOY (Osmaniye) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Isparta Milletvekili Sayın Hikmet Yalım Halıcı.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HİKMET YALIM HALICI (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, yine bir torba kanunu konuşuyoruz, görüşüyoruz hep beraber. Aslında gençlerin, sporcuların ve emeklilerin yararına olacak konuşmalar yapmak isterdik bugün fakat 19 Martta hepinizin malumu olduğu üzere bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Şimdi, adı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu; evet, kanun maddesinde olimpik, paralimpik, deaflimpik sporcular ve bunların giderlerinin karşılanması, ödül ve harcırahlarının artırılması var. Bu maddeyi olumlu buluyoruz bu anlamda. Hatta bu sporculara verilen, verilecek her desteğe biz de tam desteğiz; az buluruz, fazla bulmayız. Ülkemize örnek olan ve bizleri en güzel şekilde temsil eden bu sporcularımıza ne versek azdır. Fakat kanun maddesinin adında "gençler" geçiyor; siz, tabii, şu anda özgürlük mücadelesi içerisinde olan gençleri vandallar ve çapulcular olarak tanımlıyorsunuz. İşte, bu torba kanunlarla gençlere bir şey veremediğiniz için bu gençler sokaklarda haklarını arıyorlar. Olay, Cumhuriyet Halk Partisi ve Ekrem İmamoğlu meselesini aşmıştır. Gençler şu anda özgürlükleri için sokaktadır, gençler şu anda ülkeleri için sokaktadır. Gençler, adalet ve hukuk devleti için şu anda sokaktadır.
19 Mart, Türkiye açısından bir dönüm noktası olmuştur ama gençler bu haklarını muhafaza etmek için mücadeleye devam etmektedir. Ne oldu 19 Martta? 31 Mart seçimlerinin bedeli ödetilmeye çalışılıyor Cumhuriyet Halk Partisine ve Türkiye'deki muhalif kesimlere. 31 Marttan sonra yapılan kreşlerin mesela bedeli ödetilmeye çalışılıyor. Başka neyin bedeli ödetilmeye çalışılıyor? Kent lokantalarının bedeli ödetilmeye çalışılıyor. "Anne Kart"ların -İstanbul'da dağıtılan- bedeli ödetilmeye çalışılıyor. Öğrenci yurtlarının bedeli ödetilmeye çalışılıyor. Metro hatlarının bedeli ödetilmeye çalışılıyor. Evet, aslında tam olarak 19 Martta yapılmak istenen bu. Peki, ne oldu bu süreçten itibaren? Türkiye'de 25-30 milyar dolar para dövizi tutmak için yakıldı değil mi? Neden iki yıldır insanlara "Kemer sıkalım." diyordunuz peki? Neden vergilere bu kadar yüklendiniz, bu kadar zam yaptınız, arkasından da kaldırdınız, şimdi bu darbe girişimiyle insanları karşı karşıya bıraktınız?
Bakın, yaşananların ciddiyetinin ve sonuçlarının farkında mısınız acaba? Halk iradesi önünde kaybettiğini anlayanların koltuklarını korumak adına yargıyı, Emniyeti ve devleti alet ederek yaptıkları bu darbenin sosyal, siyasal ve ekonomik yıkımları olacak, şimdiden de olmaya başladı.
Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel geçtiğimiz günlerde bir konuşma yaptı, dedi ki: "Mafya liderlerine, uyuşturucu baronlarına, halkı soyan vergi kaçakçılarına, sınırdan elini kolunu sallayarak girenlere dokunmuyorsunuz ama halkın oylarıyla 4 kere seçilen Başkanımız Ekrem İmamoğlu'nu tutukluyorsunuz, gazetecileri avlıyorsunuz memlekette." Uyuşturucu baronları plazalarda kahve yudumlarken gazeteciler mahkeme kapılarında sürünüyor bu ülkede. Vergi kaçıranlar ödülle onurlandırılıyor, halkın seçtikleri kelepçeyle uğurlanıyor maalesef. Yolsuzluk yapanlar saygıdeğer iş insanı ama yolsuzluğu yazanlar baş belası. Hizmet edene darbe, yandaşa ihale. Ülkede gazeteciysen risk altındasın ama mafyaysan saygıdeğer iş adamı pozisyonundasın. Memlekette suç örgütü liderleri basın açıklaması yapıyor, gazeteciler savunma yapmak zorunda kalıyor maalesef.
Ne demişti Sayın Erdoğan 23 Nisan 1998'de Milliyet gazetesinde çıkan haberde?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
HİKMET YALIM HALICI (Devamla) - "Maalesef son zamanlarda yargı kararlarının üzerine siyasetin gölgesinin düştüğü şeklinde bir izlenim kamu vicdanını yaralamıştır. Hâlbuki demokrasi aynı zamanda seçimin varlığı kadar yargı ve yargıç bağımsızlığı demektir." demiş. Bugün demokrasi var mı? Yok. Yargı bağımsızlığı var mı? O da yok. Yargıçlar bağımsız mı? Hayır. Tayyip Erdoğan 1998'de Saraçhane'nin mağduruydu, bugün görüyoruz ki 2025 yılında mağruru olmuş, mağruru. Siyasette mağdur doğdunuz ama öyle gözüküyor ki zorba oldunuz. Biz halkımızla birlikte başardık, yine direneceğiz. Ekrem İmamoğlu'nun yanındayız, adalet için omuz omuzayız çünkü "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz." diyorum.
Saygılarımla selamlıyorum hepinizi. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MURAT EMİR (Ankara) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi oylamadan önce yoklama talebi vardır.
Sayın Emir, Sayın Türeli, Sayın Güneşhan, Sayın Akay, Sayın Akbulut, Sayın Meriç, Sayın Halıcı, Sayın Özdemir, Sayın Ertuğrul, Sayın Arı, Sayın Aygun, Sayın Sümer, Sayın Konuralp, Sayın Kış, Sayın Yıldırım Kara, Sayın Kaya, Sayın Kavaf, Sayın Çan, Sayın Durmaz, Sayın Açıkel.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesinde yer alan "aşağıdaki şekilde" ibaresinin "aşağıdaki biçimde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Akın | George Aslan | Celal Fırat |
İzmir | Mardin | İstanbul |
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | Burcugül Çubuk | Kamuran Tanhan |
Van | İzmir | Mardin |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEYDİ GÜLSOY (Osmaniye) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Mardin Milletvekili Sayın Kamuran Tanhan. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de 1'inci madde üzerine söz aldım. Anayasa Mahkemesinin iptal etmiş olduğu bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi. Aslında...
(Uğultular)
KAMURAN TANHAN (Devamla) - Başkanım, herhâlde maç oynansa bu kadar ses çıkmaz.
BAŞKAN - Sürenizi baştan alacağız Sayın Vekil.
Değerli milletvekilleri, konuşan milletvekilimizi duyamıyoruz; konuşmak isteyenler kulise çıksınlar sayın milletvekilleri.
Buyurun Sayın Tanhan.
KAMURAN TANHAN (Devamla) - 1'inci madde üzerine söz aldım. 1'inci madde Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesine tekabül ediyor. Aslında Cumhurbaşkanlığı kararnamesindeki mevcut düzenleme Harcırah Kanunu'nda var. Dolayısıyla Anayasa, kanunlarla düzenlenen bir alanda Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bir düzenleme yapma yetkisini vermiyor zaten; Anayasa Mahkemesi de o yönüyle iptal ediyor. Yine, mülkiyet hakkını esas aldığı için Anayasa Mahkemesi buradan da ihlal kararı veriyor ve düzenlemeyi iptal ediyor. Bu kanun maddesi aslında bulunmasa da ortada bir boşluk söz konusu olmaz çünkü Harcırah Kanunu'nda düzenlenmiş ve oradan bir ödeme yapılabilir.
Ben, bugün sabahtan beri yapılan tartışmalara, gizli tanık, tanık beyanları, hukuk mahkemelerindeki, ceza mahkemelerindeki süreçlere ilişkin birkaç şey ifade etmek istiyorum. Ceza yargılamalarının salonlarından geçen avukatlar, hukukçular bilir ki tanık delili bir takdiri delildir ve hükme esas alınması için yan delillerle desteklenmesi lazım. Kaldı ki bu durum gizli tanık beyanıysa...
(Uğultular)
KAMURAN TANHAN (Devamla) - Başkanım, gerçekten yani bir stadyumda olsak daha farklı olurdu...
BAŞKAN - Vatandaş sizi dinliyor Sayın Milletvekili, devam edin.
KAMURAN TANHAN (Devamla) - Başkanım... Yahu, siz dinliyorsunuz da arkada çok konuşanlar...
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Sayın Milletvekili bu gürültü karşısında konuşmak istemiyor; ne dersiniz yani?
Buyurun Sayın Milletvekili.
KAMURAN TANHAN (Devamla) - Daha sesinizi yükseltin, az geliyor.
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
KAMURAN TANHAN (Devamla) - Şimdi, tanık beyanları Ceza Muhakemesi Kanunu'nda, Yargıtay içtihatlarında, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde en güvensiz delillerdir çünkü kişinin o anki psikolojik durumuna, sanığa karşı olan kininden dolayı farklı bir ifadede bulunabilir ve yanlış beyanda bulunabilir. Bugün DEM PARTİ Eş Genel Başkan Yardımcısı Sayın Sevtap Akdağ'ın yargılanmış olduğu İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesinde ki kendisi bir gizli tanık beyanı üzerine tutuklu bulunuyor ve tutuklama gerekçesinde mahkeme yapılırken gizli tanık mahkemeye gelmek istemiyor ama mahkeme ara kararında gizli tanık hazır edilemediğinden duruşması iki ay erteleniyor. Aslında bu bir zulüm politikasının devamıdır; dolayısıyla gizli tanıklara atıf yapılarak, gizli tanıkların beyanları referans alınarak yargılamaların yapılması bu ülkede bir kural hâline geldi.
Bakın, birkaç örnek vereceğim. Kayyuma gerekçe olarak gösterilen gizli tanık beyanları, bunu Hakkâri kayyumu için ifade ediyorum; röportaj yapıyor bir gazeteci ve aralarında Sıddık Akış'ın da bulunduğu -Hakkâri Belediye Başkanı- KCK dosyalarında gizli tanıklarda ismi olan "Oyun Bozan" şu ifadelerde bulunuyor: "Ben sadece o davada tanık olarak değil, Van Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığında yapılan yargılamaların tamamında gizli tanık olarak beyanda bulundum." Sonrasında nasıl gelişiyor bu olay? Tanık nasıl ifade vermeye zorlandığını; savcının, mahkemenin kendisine nasıl baskı yaptığını ayrıntılı olarak anlattığını ifade ediyor. Haber yayınlandıktan sonra gizli tanık "Oyun Bozan" tanık olduğu bütün dosyalardan çıkarılıyor. O dönemde görevde olan ve şu anda terörden arananlar listesinde yer alan savcı ve hâkimler bu haberi tekzip bile etmiyor. Yine, gizli tanık duruşmada zorla yalan ifade verdiğini ifade ediyor ve çıkarılması üzerine de bu sefer ailesinden 3 kişi daha tutuklanıyor. Yine, Mardin'de "KCK dosyaları" adı altında yürütülen kumpas dosyalarında özellikle kayyum atamalarına gerekçe olarak gösterilen 7 gizlik tanık beyanıyla 2019 yılında Nusaybin, Kızıltepe, Mazıdağı, Derik ve diğer belediyelerimize kayyum atandı. Bakın, bu gizli tanıkların hiçbirisi yoktu, mahkeme soruyor bunları, iki ağır ceza mahkemesi Mardin İl Emniyet Müdürüne yazı yazıyor, diyor ki: "Bu tanıklar var mı?" Tanık koruma programında olmadıklarını ifade ediyor İl Emniyet Müdürü. Neden Tanık Koruma Kanunu'nda yer almadıklarına baktığımızda, kanun bu konuda şu hâllerde ifade ediyor, deniliyor ki: "Yanlış bilgi vermesi, bildiği hususları açıklamaması, yalan tanıklık etmiş olması veya iftiradan ceza almış olması." Dolayısıyla bu gizli tanık beyanları, bu hükümler çerçevesinde değerlendirildiğinde, aslında hükme esas alınmaması gereken ikincil delillerdir ve tutuklamalara gerekçe olarak gösterilmesi kanuna, hukuka ve içtihatlara aykırı bir durumdur.
Yine, gerçekte hiç olmayan gizli tanıklar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
KAMURAN TANHAN (Devamla) - Tanık Koruma Daire Başkanlığına -yine- yazı yazılıyor, "boksör" isminde gizli tanık, soruşturma numarası veriliyor ve herhangi bir tanık koruma tedbiri kararına rastlanmadığı bildiriliyor mahkemeye.
Yine, Mardin'de HDP'lilerin yargılanmış olduğu, siyasetçilerin yargılandığı 4. Ağır Ceza Mahkemesinde tanık koruma tedbiri kararı olmaması, ilgili sayılı talimatta şahsın iletişim ve açık kimlik bilgilerinin bulunmaması sebebiyle belirtilen kod ismiyle şahsın tespit edilemediği ifade ediliyor.
Yine, 2. Ağır Ceza Mahkemesinde, farklı bir dosyada, Mardin'de, usule uygun ifade tutanaklarının olmadığı tespit ediliyor. Dolayısıyla bir tanık söz konusu değil.
Tüm bu hususlar değerlendirildiğinde, aslında, bugün referans aldığınız gizli tanık beyanları ceza yargılamaları açısından en güvensiz delillerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMURAN TANHAN (Devamla) - Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de başta olmak üzere gizli tanık beyanları hükme esas alınmıyor ve yargılamalar sonucunda beraat kararı veriliyor. Bu hususu bir kez daha bu kürsüden ifade edelim.
Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "değiştirilmiştir" ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Mehmet Akalın | Selcan Taşcı |
İstanbul | Edirne | Tekirdağ |
Ersin Beyaz | Hüsmen Kırkpınar | Yasin Öztürk |
İstanbul | İzmir | Denizli |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEYDİ GÜLSOY (Osmaniye) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.
Buyurun.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 1'inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de siyaset, vaatlerin ardına sığınıp günü kurtarmak üzerine inşa edilmiş bir tiyatroya dönüşmüş durumda. AK PARTİ'si iktidarı yıllardır vatandaşa bol keseden vaatlerde bulunmuş; iş icraata gelince susmayı, ötelemeyi, görmezden gelmeyi tercih ediyor. Seçim dönemlerinde milletin hizmetkârı olduğunu iddia edenler, seçim sonrasında koltuklarının rahatlığına gömülüp milletin çığlıklarını duymazdan geliyor. Bunun en son örneğini Meclise sunulan ve kamuoyunda büyük beklenti yaratan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair torba Kanun Teklifi'nde açıkça görmekteyiz. Bu teklifin hazırlanış süreci bile AK PARTİ'sinin demokrasi anlayışının geldiği noktayı gözler önüne seriyor.
Gelelim teklifin içeriğine. Öncelikle, sporculara harçlık ödenmesine yönelik düzenleme; Anayasa Mahkemesi "Kanunla düzenlenmiş bir alanda Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleme yapılamaz." diyerek daha önce ilgili düzenlemeyi iptal etmişti. Şimdi, iktidar, iptal edilen hükmü alıp yasaya koyarak durumu kurtarmaya çalışıyor. Bunu yaparken de sanki yeni bir reform getiriyormuş gibi sunuyor. Spor politikalarına baktığımızda, özellikle Anadolu'daki gençlerin spora erişimi konusunda AK PARTİ'sinin yıllardır içi boş söylemlerle günü kurtardığını görüyoruz. Büyükşehirlerde gösterişli spor kompleksleri inşa edilirken Anadolu'daki gençler hâlâ doğru düzgün bir sahaya, bir spor salonuna erişemiyor. Antrenör eksikliği, altyapı yetersizliği ve sporun teşvik edilmemesi nedeniyle taşrada yetenekli gençler kaybolup gidiyor, sonra da uluslararası turnuvalarda birkaç başarı geldiğinde bunu Hükûmet politikalarının bir zaferiymiş gibi sunuyorsunuz.
Ayrıca, diğer maddelere de baktığımızda, muhasebeciler ve mali müşavirlerin genel kurul toplantılarına ilişkin düzenleme ve şeffaflık artırılıyor bahanesi sunuluyor. Oysa AK PARTİ'sinin şeffaflıkla olan mesafesi düşünüldüğünde bu düzenlemenin pratikte ne kadar etkili olacağı tartışmalı. Şeffaflık konusunda samimi olsanız, Türkiye Varlık Fonunun denetimiyle ilgili düzenlemeleri de bağımsız denetime açarsınız. Ama hayır, Varlık Fonu Cumhurbaşkanı tarafından denetlenen, bağımsız denetim mekanizmalarından kaçırılan devasa bir kara delik olma yolunda devam ediyor.
Serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli mali müşavirler için getirilen meslekten çıkarma cezalarına gelince, elbette sahtecilikle mücadele edilmelidir. Ancak burada en ağır cezayı en başta uygulamak yerine, kademeli yaptırımlar getirmek çok daha adil olurdu ancak AK PARTİ'si iktidarında "denge" ve "adalet" gibi kavramlar zaten lügatlarından silinmiş durumda.
Gelelim otoyollarla ilgili düzenlemelere. Yap-işlet-devret modeliyle yapılan otoyollardan kaçak geçiş yapan yabancı plakalı araçlara yönelik düzenleme getiriliyor ama buradaki en büyük problem tahsilat işinin kamuya yıkılıp özel işletmecilerin yükümlülüklerinin hafifletilmesi yani iktidar, vatandaşın cebinden çıkan vergilerle özel şirketlerin işini kolaylaştırıyor. AK PARTİ'si özel sektör dostu politikalarının asıl kazananı hep belli, millet değil yandaş sermaye.
Emeklilerimiz ve beklentileri bu teklifte yine yok sayılmış. "Millete hizmet için varız." diyenler önce kendi maaşlarını katlıyor; bu durumda vatandaşın payına düşen ise enflasyon karşısında eriyen maaşlar, yükselen vergiler ve artan hayat pahalılığı oluyor. Çalışanlar, emekliler, esnaflar, taşeron işçiler, memurlar yıllardır bekledikleri düzenlemenin bu torba teklifte sunulmasını umuyordu ancak AK PARTİ'si kendisine oy veren milyonlarca insanın sesine sağır kalmayı tercih ediyor. 3600 ek gösterge meselesi, EYT mağduriyeti, vergi dilimi adaletsizliği, taşeron işçilerin kadro sorunu, kariyer uzmanları ve denetim elemanlarının maaş iyileştirmesi, BAĞ-KUR prim gününün düşürülmesi gibi pek çok konuda somut adım atılmadı. Bütün bunlar göz önüne alındığında AK PARTİ'si iktidarının anlayışı artık şu formüle dayanıyor: Seçim öncesi bol vaat, seçim sonrası unutma! Milletin beklentilerini karşılamak yerine kendi düzenlerini koruma çabası her şeyin önüne geçiyor. Vatandaşların geçim sıkıntısı büyürken emeklisine yüzde 15 zammı reva gören ama emekli cumhurbaşkanının maaşına yüzde 50 zam veren bir iktidarın vicdani meşruiyeti olabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlayayım.
BAŞKAN - Buyurun.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sonuç olarak AK PARTİ'si iktidarı milletin refahını değil kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarını önceleyen politikalarını sürdürmektedir. Bu uğurda her türlü baskıyı, zulmü ve hukuksuzluğu uygulamaktan da çekinmemektedir ancak Genel Başkanımız Müsavat Dervişoğlu'nun dediği gibi: "Hangi dış politik şartlar bu cüreti size veriyorsa bilin ki hepsi gelip geçecektir ve sen artık gayrimeşru olduğunu ilan ettiğin bu iktidarınla ne yeni bir Türkiye hayalleriyle yeni bir devlet kuracaksın ne de yeni bir anayasa yapabileceksin."
Ecdat ne diyor Sayın Erdoğan? "Zulümle abat olanın akıbeti berbat olur." diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
1'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1'inci madde kabul edilmiştir.
2'nci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 2- 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununun 20 nci maddesinde yer alan dördüncü fıkra aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
'Oda Genel Kurul toplantısının yeri, günü, saati ve gündemi ile ilk toplantıda yeterli çoğunluk olmadığı takdirde yapılacak ikinci toplantının yeri, günü, saati ve gündemi, ilk toplantı tarihinden en az on gün öncesinden Genel Kurul toplantısı tarihine kadar yayımda kalacak şekilde Odanın resmi internet sitesinde ilan edilir.'"
Rahmi Aşkın Türeli | Cevdet Akay | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu |
İzmir | Karabük | Manisa |
Mustafa Erdem | Cavit Arı |
|
Antalya | Antalya |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEYDİ GÜLSOY (Osmaniye) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Karabük Milletvekili Sayın Cevdet Akay. (CHP sıralarından alkışlar)
CEVDET AKAY (Karabük) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
199 sayılı Kanun Teklifi, 9 kanunda ve 3 kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapan yine bir torba yasa hükmünde ve bazı komisyonlarda da görüşülmeden önümüze geldi. 2'nci madde mali müşavir ve yeminli mali müşavirler odasıyla ilgili genel kurul kararlarının taahhütlü posta yoluyla yapılmasından vazgeçilip internet üzerinden duyurulmasıyla alakalı. Bu manada önemli bir madde ve tasarruf da sağlayan bir madde; 134 bin civarında meslek mensubu var, 13 milyon 433 bin tasarruf sağlıyor fakat aynı tasarruf kamuda sağlanıyor mu? Şimdi, baktığımız zaman kamuda israfın ve kaynakların verimsiz kullanılmasının devam ettiğini görüyoruz. Şimdi ben size bazı rakamlar vereceğim: 2025 yılı Şubat ayı itibarıyla taşıt kiralama giderleri 522 milyon olmuş, uçak kiraları 383 milyon olmuş, kırtasiye ve baskı gideri 725 milyon olmuş, temsil ve tanıtma gideri 104 milyon, örtülü ödenek 2,5 milyar civarında ve bu süre içerisinde 72 milyar civarında da kamu zararı var. Bunun önemli bir bölümü... Mesela, örnek verecek olursak BOTAŞ 35 milyar, EÜAŞ da 37,1 milyar zarar etti. Bu firmalarla ilgili defalarca bu kürsüden izahatlarda bulunduk, bu görev zararlarının aşağı çekilmesini istedik. Bu israf ve görev zararlarından bu ülke kurtulamadığı için, maalesef, emeklilerimize de yeterli zammı, ikramiyeyi veremiyor. Yani 4 bin lira emekli ikramiyesi, şimdi 2018 yılına göre kıyasladığımız zaman -ki o zaman yüzde 62,4'üne tekabül ediyordu asgari ücretin, şimdi yüzde 18'ine tekabül ediyor- 13.788 TL'lik emekli ikramiyesi vermemiz gerekirdi ama veremedik. Şimdi en düşük emekli aylığına -2019 yılında çıktı, biliyorsunuz, bire birdi- ona uygulayacak olsak 14.469 TL'yi vermemiz gerekirdi emeklilerimize. Biz önerge verdik Plan ve Bütçe Komisyonunda, en düşük emekli aylığının net asgari ücret tutarı kadar olması gerektiğini ifade ettik fakat emekliler gerekli saygıyı görmüyor, ezilmeye devam ediyor. Bir taraftan da sermaye kesiminin gerekli şekliyle vergilendirilmediğini görüyoruz. Mesela, KÖİ ve yap-işlet-devret projeleriyle ilgili bazı firmalar var; tahsilinden vazgeçilen vergiler var biliyorsunuz muafiyet, istisna ve indirimler yoluyla, 3 trilyon 5 milyar; bunun 701 milyarı bu KÖİ ve yap-işlet-devret projelerini yapan firmalar. Eğer 701 milyardan vazgeçseydik yani muafiyet ve istisna yoluyla indirimden vazgeçseydik emekliye 44.171 TL ikramiye verebilirdik yani her bayram bir asgari ücret tutarı kadar 22 bin, 22 bin; iki bayramda 44 bin lira verebilirdik ama bunu tercih etmedik.
Şimdi, dâhilde alınan KDV var, 2025 yılı için 2,8 trilyon civarında. Bunun yüzde 48'i iadeye tabi yani 1,3 trilyon civarında yapıyor; bundan, haksız iadeden, haksız KDV iadesinden yüzde 25 tasarruf sağlasak 347 milyar yapar. 21.865 TL emekliye ikramiye verebilirdik, yine bunu tercih etmedik.
Yine, faiz giderleri var, biliyorsunuz, 2025 yılı için 1 trilyon 950 milyar faiz gideri var. Bundan yüzde 10 tasarruf sağlasak yani faiz giderini yüzde 10 aşağıya çeksek 12.287 TL her bir emekliye ikramiye verebilirdik, bunu da tercih etmedik. Bir taraftan da bu KÖİ projelerini yapan firmalar desteklenmeye devam ediliyor. Bu firmalara üç yıl içerisinde 689 milyar ödenecek, sadece 2025 yılında 204 milyar ödenecek ve bu firmalar vergi vermemeye de devam ediyor, vergilendirilmiyor. Yüzde 25'ten yüzde 30'a çıkardınız kurumlar vergisini ama sadece 2025 yılında başlayacak bu uygulama, ekstra 557 milyon gelir etkisi olacak ama bir taraftan, ta geçmişten günümüze 80 milyar doların üzerinde para ödendi bu firmalara, görev zararları da artarak devam ediyor. Burada da emekli, işçi, esnaf, çiftçi maalesef korunmuyor.
Burada kanun maddesinde önemli bir konu daha var, ona da değinmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
CEVDET AKAY (Devamla) - Teşekkür ederim.
Bu da 9'uncu madde, kara yollarıyla ilgili bir madde. Kara yollarında özel şirketlerin işlettiği otoyollarda -biliyorsunuz- yabancı plakalı araçlarla ilgili olarak tahsilatlar yapılamıyor. Şimdi, Karayolları Genel Müdürlüğünün işlettiği durumlarda yurt dışına çıkışlarda gümrüklerde bu tahsilat yapılıyordu, özel sektör firmalarında yapılmıyor. Şimdi, bu uygulama getiriliyor; yüzde 60'ı hizmet bedeli olarak genel bütçeye gelir kaydedilecek, yüzde 40'ı da bu firmalara ödenecek. Bu firmalara ödeme yapılırken bu firmaların kamuya borcu olup olmadığına bakılmıyor. Az önce sormuştum, cevabını alamadım. Bu firmaların kamuya borcu varsa bu borcun mahsup edilmesi gerekir. Bu madde geldiğinde bir önergeyle bu maddenin bu kanun metnine dercedilmesi gerekir ki kamu borcu ödendikten sonra bu yüzde 40'lık tutar bu firmalara ödensin diyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesindeki "ilan edilir" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve e-tebligat ile bildirilir." ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Mehmet Atmaca | Şerafettin Kılıç | Ertuğrul Kaya |
Bursa | Antalya | Gaziantep |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEYDİ GÜLSOY (Osmaniye) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Sayın Ertuğrul Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KAYA (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri YENİ YOL Grubumuz ve DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hakikati ifade edenin mensubiyetine, kimliğine göre tutum sergilemek, reddiyeci bir tavır ortaya koymak iktidar için de muhalefet için de hakikaten doğru bir tavır, doğru bir tutum değildir; "Yanlış yapıyorsun." diye uyaranlara, çözüm önerenlere, biraz olsun sesini yükseltenlere karşı hukuku askıya almak doğru bir tavır, doğru bir tutum değildir. Hakikatle yüzleşmek, gerçeği görmek emin olun size bir şey kaybettirmeyecektir. Siz gerçeklerden uzaklaştıkça, hakikatlere kulağınızı kapattıkça hem siz kaybedeceksiniz hem de 86 milyon milletimiz emin olun, topyekûn kaybedecektir.
Değerli arkadaşlar, maalesef bu ülkede her hafta bir pano düzenleniyor. Haftanın bir panosu oluyor, bu panoda toplumun üzerine abanılacak bir kesimi seçiliyor. Geçtiğimiz günlerde haftanın hedef panosunda iş insanları vardı; hemen yargı sopası harekete geçiverdi, soruşturma başlatıldı. Değerli arkadaşlar, değerli iktidar milletvekilleri; sizin gibi düşünmeyen herkesin hain ya da peşinen suçlu ilan edildiği bir ortamı, bir Türkiye'yi yaşıyoruz. İş insanları ülkenin durumuyla ilgili bazı tespitler yaptı, ekonomi yönetimindeki sorunları, hukuk ve adalet uygulamalarındaki eksiklikleri dile getirdiler. Peki, ne söylediler? "Depremlerde, yangınlarda, iş kazalarında çok sayıda vatandaşımızı kaybediyoruz. Demek ki hata, kötüye kullanım ve kayırmacılık çok yaygın." dediler. Depremlerde binlerce insanımızı, yangınlarda insanlarımızı, vatandaşlarımızı kaybetmedik mi? Bunlar hakikat değil mi? Başka ne dediler? "Eleştirel sözlere ve habercilik faaliyetlerine soruşturmalar sıklaştı" dediler. Peki, bunda bir yanlış var mı? Gazeteciler ev hapsine alınmıyor mu bu ülkede? Gazeteciler tutuklanmıyor mu? İş insanları başka ne dediler? "Suç işlemek için örgüt kurmak, şirket kurmaktan daha kolay hâle geldi." Peki, haksızlar mı? Her köşede bir çete, her sokakta bir mafya maalesef yok mu? Gündüz vakti işyerleri kurşunlanmıyor mu?
Değerli arkadaşlar, DEVA Partisini ilk kurduğumuz günden bu yana, başta Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan olmak üzere hepimiz yıllardır size şunu ifade ediyoruz: Farklı sesleri susturarak, milleti sindirerek bu ülkenin ekonomisini düzeltemezsiniz. Adaleti ve hukuku bir kenara atarak ekonomiyi ayağa kaldıramazsınız. Buradan sormak istiyorum: Hani ekonomimiz güçlü temeller üzerine inşa edilmişti? Şu anki ekonomi yönetimimiz farklı ortamlarda "powerpoint" sunumlarıyla ekonominin güçlü temellerini şaşalı toplantılarda milletimize anlatıyordu. Geçtiğimiz bir hafta boyunca yaşananlar koskoca ülkeyi bir türbülansın içerisine maalesef soktu. Şüphesiz, milletimizin parasına göz diken, kamu malına el uzatan, partisi, makamı ne olursa olsun bunun hesabını yargı önünde vermelidir ama sizin adaletiniz, maalesef nalıncı keseri gibi. Yüzlerce Sayıştay dosyasına rağmen iktidar belediyelerinde tek bir yargılama yapıldı mı? Maalesef bunlara gözünü kapatan bir süreci hep beraber yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, buradan bir kez daha ifade etmek isterim ki bu koşullarda bu ülkeye yatırım falan yapılmaz. Ülkenin içinde bulunduğu bu hukuk belirsizliği ortamında bu ülkeye, Türkiye'ye, ülkemize yatırım maalesef yapılmaz. İş insanlarımız maalesef başka ülkelere yatırım yapmanın olanaklarını araştırıyorlar, buradaki işlerini sessizce başka ülkelere taşımak için böyle alttan alta çalışıyorlar. Açıktan da yapamıyorlar çünkü iş insanlarımız maalesef korkuyor.
Değerli arkadaşlar, ülkede hukuk ve adalet inşa edilmeden bu ülkenin ekonomisini ayağa kaldıramazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ERTUĞRUL KAYA (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, hukuk tanımaz uygulamalarla ülkemize yatırım gelmedi, gelmeyecekte. Sayın Şimşek, ülke ülke gezip yatırımcılara sunum yapıyor, "Yeni yatırım yapın, buyurun gelin." diyor ama yatırımcı dönüp Türkiye'ye baktığında yatırım yapanın konuşturulmadığı, "Bir derdim var." diyenin susturulduğu bir ülke manzarası görüyor. Bakın, iş insanlarına eşit uygulanması gereken teşvik uygulamaları gizli yapılıyor, Sayın Ali Babacan döneminde her ay bunlar topluma şeffaf bir şekilde açıklanırdı. İş insanları adil bir yarışın içerisinde değiller. Biz buradan bir kez daha ifade etmek istiyoruz: Ülkemizin bu girdaptan çıkmasının tek yolu hukuktur, adalettir, onun için adalet, adalet, adalet diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesinde yer alan "aşağıdaki şekilde" ibaresinin "aşağıdaki biçimde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Akın | George Aslan | Celal Fırat |
İzmir | Mardin | İstanbul |
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | Burcugül Çubuk | Çiçek Otlu |
Van | İzmir | İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEYDİ GÜLSOY (Osmaniye) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Çiçek Otlu.
Buyurun Sayın Otlu. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - İyi akşamlar.
Bu yıl 11 hapishane açmaya karar veren AKP iktidarının son bir ayda neden bu kadar acele ettiğini, bu kadar parayı neden hapishane inşaatlarına ayırdığını anlamış olduk. Bugün gözaltına alınıp, dört gün önce gözaltına alınıp tutuklanan 174 arkadaşımız, gazeteci arkadaşlarımız hapishanelerde yer olmadığı iddia edilerek Vatan Emniyetine geri götürüldüler. Söz, eylem, örgütlenme hakkını kullananlar, bu ülkede eşitlik ve özgürlük isteyenler, adaletin olmadığını söyleyenler, bir kere daha adaletin olmadığına yaşayarak tanıklık ediyorlar. Yani hapishaneler deyince, şu anda karar alınmış, en yakın illerdeki yerlere götürülecekler. En yakın yapılan son yer Çorlu, Çorlu S Tipi yani aslında kuyu hapishane yapılmış durumda. Yani "en yakın hapishane" dediğiniz yer, insanlara gökyüzünü göstermek istemediğiniz, yıldızlara bakamadığı, sadece bir saat havalandırma hakkının olduğu hapishanelerde insanları biat ettirmeye, teslim almaya çalışıyorsunuz ama uzun yıllardır buralarda mücadele ediyor insanlar. Hiçbir politik tutsak, buralara gönderilmiş arkadaşlarımız size biat etmedi, boyun eğmediler. Yani, sadece megafonla "Avukatınız geldi." diyorsunuz, "Kapı açıldı." diyorsunuz, "Sağa dön, sola dön." diyerek "Mektubunuzu alabilirsiniz." diyorsunuz. İnsanın olmadığı, sesin olmadığı, sosyalleşemediğimiz yerlerde insanları tutuklu olarak tutmaya çalışıyorsunuz ve uzun yıllar buralarda tutarak insanları insanlardan uzaklaştırmaya çalışıyorsunuz; tecrit altına almaya çalışıyorsunuz.
En son, Ezilenlerin Sosyalist Partisinden tutuklanan arkadaşlarımız Silivri'de yer açmak için Sincan hapishanesine, S ve Y'lere, Çorlu'da S ve Y'lere getirildiler. Şu anda, bugünden itibaren açlık grevine başladılar; bu hapishanelere konulan, tecrit altında tutulmaya çalışılan birçok siyasi tutuklu arkadaşımız açlık grevine giriyor. Neden? Haklarını kazanmak için. Neden? Havalandırmaya çıkabilmek için, havalandırmada mektup yazmak, kitap okumak, çay içebilmek için, kendi arkadaşlarıyla spora çıkabilmek için, avukatıyla ya da dışarıdan bir görüşçüyle görüşebilmek için açlık grevine giriyorlar. Yani, bu, iktidarınızda sizin bugüne kadar yaptığınız zulüm hiçbir zaman yaşanmadı hapishanelerde. Bütün alfabeyi hapishanelere koyuyorsunuz, en son Y'ye geldiniz; herhâlde alfabede bir tek Z kaldı, onu da uygulayacaksınız, kuyu tiplerden Z'lere geçeceksiniz. Siz böyle yaparak insanlardan ve tutuklanan herkesten, çevresinden, ailesinden sadece tepki alıyorsunuz ve müthiş bir şekilde de tepki duyuluyor. Buralarda insanlar aynı zamanda ağır hasta, ağır hasta tutukluların şu anda serbest bırakılmasını istiyoruz çünkü buralara götürüldüğünüzde kuyu tipi olduğu için hiçbir şekilde güneşe çıkamıyorsunuz, günde bir saat havalandırma hakkınız olduğu için güneş göremiyorsunuz, eğer hastaysanız ve ağır hastalıklarınız varsa bunlar daha fazla ilerliyor. O nedenle, birçok arkadaşımız kanserse ileri dereceye geliyor, astım hastası ise daha fazla hastalanıyor. Bu nedenle, buradaki ağır hasta tutsakların serbest bırakılmasını istiyoruz. Hapishanelerdeki tecridin kaldırılmasını istiyoruz. Buralarda infazları yanan arkadaşlarımızın da infazlarının yanmaması için şartlı tahliye kararlarından geri dönülmesini istiyoruz.
Bir de burada şunu söylemek istiyorum: Hapishanelerde son dönemlerde veda ve yas hakkı tanımıyorsunuz. Veda haklarını tanımadığınız gibi yas hakkı olan arkadaşlarımıza da mali zorunluluk getiriyorsunuz. Burada tartışılıyor, emeklilerin ikramiyesi tartışılıyor, sadaka gibi bir hak tanıyorsunuz bu yasayla.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ÇİÇEK OTLU (Devamla) - Birçok arkadaşımız bir yakını vefat etmişse hapishanelerden o vefat hakkında yas hakkını kullanmak istiyorsa 90 bin lira ödenmesini istiyorsunuz. Bu yoksulluğun yaşandığı, bu hayat pahalılığının yaşandığı, birçok işçinin ve emekçinin çocuğunun hapishanelerde olduğu yerde, asgari ücretle geçinen insanlara 90 bin lira ödersen babanın cenazesine, annenin cenazesine, kardeşinin cenazesine, dedenin ya da ninenin cenazesine katılabilirsin diyorsunuz. Bu ülkede yas hakkının ücretsiz olması gerekiyor. Bütün tutukluların bir yakını vefat etmişse yas hakkını kullanması için ücretsiz bir şekilde o yakınının cenazesine katılması gerekiyor.
Şimdiden bütün politik tutsaklara özgürlük diliyorum.
İyi akşamlar. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "değiştirilmiştir" ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Selcan Taşcı | Ersin Beyaz |
İstanbul | Tekirdağ | İstanbul |
Hüsmen Kırkpınar | Mehmet Akalın | Yüksel Selçuk Türkoğlu |
İzmir | Edirne | Bursa |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEYDİ GÜLSOY (Osmaniye) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Yüksel Selçuk Türkoğlu.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; yirmi üç yıllık AKP iktidarının Türkiye'yi getirdiği nokta milyonlarca insanın sosyal yardımlara muhtaç hâle gelmesidir. Kim söylüyor? Ben söylemiyorum, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı söylüyor. Bakın, Bakanlığın 2024 yılı raporu ne diyor? Ülkemizde tam 18 milyon 298 bin 736 kişi sosyal yardım alıyor yani demek istiyor ki iktidar olarak biz bu ülkede 20 milyona yakın vatandaşımızı sadakaya, yardıma muhtaç hâle getirdik. Bu ne demek? Söyleyelim: Memlekette neredeyse her 4 kişiden 1'i yardıma muhtaç. Şimdi soruyorum: Yirmi üç yıl boyunca bu ülkeyi yönetenler halkı refaha mı ulaştırdı yoksa yardıma muhtaç hâle mi getirdi? Şu hazin tabloya bakar mısınız: Elektrik desteği alan hane sayısı 4 milyon 87 bin, gıda yardımı alan kişi sayısı 4 milyon 262 bin 105, doğal gaz yardımı alan hane 702.253. İşte bu rakamlar Türkiye Cumhuriyeti'nin yoksulluk fotoğrafıdır. Halkı muhtaç hâle getirip seçim dönemlerinde yardım kartlarıyla oy devşiriyorsunuz. Seçimden önce yardım paketleri dağıtıyor, seçimden sonra milleti zam yağmuruna tutuyorsunuz. Vatandaşa aslında diyorsunuz ki: "Sizi yoksul bırakalım, sonra size yardım edip oyunuzu alalım." Yoksullukla yönetmek bu. Halkımız yardım paketlerine değil onurlu bir yaşama layıktır. İnsanlarımız devlete el açmak zorunda bırakılmamalıdır. Türkiye, yoksulluğa mahkûm edilecek bir ülke değildir. Türkiye, işsizliğe, açlığa, çaresizliğe teslim olacak bir ülke de değildir. Gelin, bu yoksullukla yönetme huyunuzdan vazgeçin.
Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; her fırsatta ekonominin iyiye gittiğini, Türkiye'nin büyüdüğünü söylüyorsunuz. Büyüyen kim? Tabii ki saray ve yandaşları. Sokaktaki emekli, asgari ücretli, çiftçi, esnaf bu büyümeden payını alabiliyor mu? Tabii ki hayır. Bakın, emekliler yıllarca çalıştı, ülkeye hizmet etti, şimdi hak ettikleri asgari insanca yaşamı istiyorlar. Ama ne yapılıyor? Üç kuruşluk maaş zammıyla oyalanıyorlar. En düşük emekli maaşı açlık sınırının katbekat altında; market fiyatları uçmuş, kiralar fırlamış ama iktidarın aklına tasarruf deyince ne yazık ki sadece emekliler geliyor. Gücünüz yalnızca emekliye, dar, sabit gelirliye yetiyor. Faiz lobilerine milyarlar gidiyor, yandaş müteahhitlere dolar garantili projeler veriliyor ama iş emekliye gelince tabii ki yok. Sarayın günlük harcaması bile milyonları buluyor ama emekliye gelince "Bütçe yok." deniliyor. Bakınız, bu bayram ikramiyesi, 3 bin liradan 4 bin liraya çıkarılan ve Sayın Cumhurbaşkanı tarafından "Daha ne istiyorsunuz?" denilen bayram ikramiyesi ilk defa 2018 yılında bin lira olarak verildiğinde asgari ücret 1.600 liraydı yani asgari ücretin yüzde 62'siydi. Şimdi asgari ücrete göre bu yüzde 60'ı verseniz 13.700 lira yapıyor ve bunu vermek zorundasınız. Siz ne yapıyorsunuz? "4 bin lira yeter." diyorsunuz.
Bu düzeni değiştirmek zorundayız; emekliyi, asgari ücretliyi, çiftçiyi ezen bu ekonomik anlayışa karşı duracağız. Emekliler sadaka değil haklarını istiyor. Biz de onların sesi olmaya gayret ediyoruz.
Heyeti saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
2'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2'nci madde kabul edilmiştir.
3'üncü madde üzerinde 5 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 3 - 3568 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Birlik Genel Kurul toplantısının yeri, günü, saati ve gündemi ile ilk toplantıda yeterli çoğunluk olmadığı takdirde yapılacak ikinci toplantının yeri, günü, saati ve gündemi, ilk toplantı tarihinden en az yirmi gün önce tirajı yüzbinin üzerinde olan bir gazete ile ayrıca Genel Kurul toplantı tarihine kadar yayımda kalacak şekilde Birlik resmi internet sitesinde ilan edilir."
Rahmi Aşkın Türeli | Cevdet Akay | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu |
İzmir | Karabük | Manisa |
Mustafa Erdem | Utku Çakırözer | Cavit Arı |
Antalya | Eskişehir | Antalya |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEYDİ GÜLSOY (Osmaniye) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Uydurma kumpaslarla, hukuksuzca cezaevine gönderilen milyonların Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'na; Esenyurt, Beşiktaş, Şişli, Beylikdüzü ve Beykoz Belediye Başkanlarımıza ve onların suçsuz çalışma arkadaşlarına buradan dayanışma duygularımızı gönderiyoruz. Tam yedi gündür Saraçhane'de, Beyazıt'ta, ODTÜ'de, Eskişehir'de, İzmir'de ve ülkenin dört bir yanında millet iradesine sahip çıkan Ekrem Başkanımızın yanında duran gençler, kadınlar, emekçiler, emekliler başta olmak üzere, milyonlarca yurttaşımızı Gazi Meclisimizden selamlıyorum.
Yirmi üç yıllık bir iktidarın geldiği noktaya bakın, demokraside, hukukta, özgürlüklerde diplerde; zulümde, adaletsizlikte, kul hakkı yemede dünya lideri. Yarın mübarek Kadir Gecesi, şu millete çektirdiğiniz zulme bakın. Önce başkanları zindana attınız, sonra da "Hukuksuzluklara direndiler." diye ülkemizin geleceği gençlerimizi gazla, copla, suyla, gözaltılarla sindirmeye, korkutmaya çalışıyorsunuz. Eskişehirli üniversite öğrencisi Berkay Gezgin'i niye tutukladınız? Kim bu Berkay? Altı yıl önce "Her şey çok güzel olacak." sloganıyla Türkiye'ye umut olan evladımız. İstanbul'a giderken otogardan paylaşım yapmış "Eskişehir'den İstanbul'a Ekrem Başkanın yanına gidiyorum. Baskıya, hukuksuzluğa karşı dimdik duruyoruz. Boyun eğmeyen herkese bin selam olsun. Umut bizim, gelecek bizim." Berkay'ın dediği gibi, umut bizim, gelecek bizim. Siz Ekremleri, Berkayları hapsetseniz dahi işte bu umudu asla yenemeyeceksiniz, yok edemeyeceksiniz. Suçsuz yere özgürlüğü çalınan o gençleri derhâl serbest bırakın.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin dört bir yanında yüzlerce gazeteci günlerdir zor şartlar altında protestoları halka aktarıyor. İşte, bugün de bu gazetecileri cezalandırıyorsunuz. Son yirmi dört saatte 11 gazeteci gözaltına alındı, akşam saatlerinde 7'si tutuklandı. Tek işi sahada olanı biteni aktarmak, elinde mikrofonu, kamerasından başka bir şey yok; yaka paça gözaltı, sonra tutuklama. Neymiş? Gazeteciler eylem yönlendiriyormuş. İşte, NOW Haber Muhabiri Ali Onur Tosun, işini yaptı, haber takibi yaptı diye bugün tutuklandı. "Doktorların demokrasi yürüyüşünü takip için görevdeydim." diyor. Basın kartı üzerinde, televizyonda haberi yayınlanmış ama hâlâ "Sen gazetecilik yapmadın." diye sırf gözdağı vermek için zindana atılıyor. "Gösteri yasağı vardı, niye gittin?" diye Zeynep Kuray tutuklanıyor "Ben gazeteciyim, giderim." diyor, dinletemiyor. AFP Foto Muhabiri Yasin Akgül üzerinde fotoğraf makinesi var "Benim görevim fotoğraf çekmek." diyor, dinletemiyor, tutuklanıyor. Foto muhabirleri Kurtuluş Arı, Gökhan Kam, Bülent Kılıç; gazeteci Hayri Tunç'la birlikte hepsi bu akşam ailesinden, özgürlüğünden mahrum. Hatta cezaevlerini suçsuz, günahsız başkanlarla, öğrencilerle, siyasetçilerle öylesine doldurmuşsunuz ki gazetecileri yerleştirecek cezaevi de bulamıyorsunuz, dolaştırıp duruyorsunuz. Bu gazetecileri derhâl serbest bırakın. Gerçekleri ortaya koymak, halkın haber alma hakkını savunmak, yurttaşın protesto özgürlüğünü haberleştirmek suç değildir. Gazetecilere yönelik baskı ve gözdağına derhâl son verin.
Değerli milletvekilleri, basın özgürlüğü sadece siyasetin yönlendirdiği yargı eliyle yok edilmiyor. İşte, söz aldığım bu madde de gazetelerin can damarını, ilan gelirlerini kesmek için yazılmış. Bu düzenlemeyle TÜRMOB'un Genel Kurul ilanları artık gazetelerde yayınlanmayacak. Bu maddenin derhâl tekliften çıkması lazım yoksa böyle geçirirsek yol olacak. Bugün TÜRMOB, yarın başka oda, sendika, dernek aynı taleple gelecek; zaten ayakta zor duran gazetelerin, Anadolu basınının ilanları kesilecek, gazeteler kapanacak, gazeteciler işsiz kalacak; Anadolu'nun en ücra köşesinde dahi haber alma hakkımız darbe alacak. İşte bu yüzden bu maddenin tekliften çıkması şart.
Haber alma hakkı deyince bir konuya daha değinerek sözlerimi bitireceğim. Bakın, Türkiye ayakta, milyonlar hukuksuzluklara karşı meydanlarda; dünya basını manşetlere çekmiş, dakikalarca gösteriyor ama bakıyorsunuz, 86 milyonun vergilerini hoyratça kullanan kanallarda tek saniye görüntü yok. Cebimizdeki telefondan, evdeki, ofisteki, televizyondan, bilgisayardan, radyodan, koldaki saatten binlerce lira pay alıp bandrol ücreti toplayan, yirmi yılda 12 milyar dolar toplayan TRT maalesef bir saniye dahi göstermiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Kimin parası? Benim, sizin, hepimizin bütçesi ama Saraçhane'yi, Beyazıt'ı, ODTÜ'yü bir saniye dahi vermiyor. Kamu bankalarının sadece bir yılda 5-6 milyarlık bütçesini hortumlayan kanallar, milyonların mücadelesini, onların sözcüsü Genel Başkanımız Özgür Özel'i görmezden geliyor. İşte bu yüzden, bizi görmeyeni biz de görmeyeceğiz. Halkın vergileriyle ayakta durup halkın sesini duymayan, duyurmayanları boykot ediyoruz. Bu düzen böyle gitmez, gitmemeli diyen herkese de "Boykot yap." diyoruz.
Son çağrımız, cumartesi günü Maltepe Meydanı'nda buluşmak. Seçme hakkına, milletin iradesine, Ekrem İmamoğlu'na sahip çıkmak için tüm yurttaşlarımızı Maltepe'ye bekliyoruz. Milyonların iradesini gasbedenleri bir an önce sandığa gömmek için sabırsızlıkla bekliyoruz. Sandığı getirin, artık bu ülke sizden kurtulsun diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesindeki "ilan edilir" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve e-tebligat ile bildirilir." ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Şerafettin Kılıç | Mehmet Atmaca |
|
Antalya | Bursa |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEYDİ GÜLSOY (Osmaniye) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmen.
Buyurun Sayın Ekmen. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım, teşekkür ederiz.
Görüşülmekte olan teklif, Gençlik ve Spor Kanunu başlığıyla başlıyor çünkü 1'inci maddesinde gençlik ve sporla ilgili olarak 6 Şubat 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılan düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptali nedeniyle yapılan düzenlemeden dolayı kanun bu ismi alıyor. Bu düzenlemenin özüne baktığımızda olimpiyatlara sporcu yetiştirmek üzere birtakım finansal yetkilerin Bakanlığa verildiğini görüyoruz. 2021 tarihinde verilen bu yetkinin hemen ardından 2024 Olimpiyatları'na gittiğimizde ise sıfır altın madalyayla ve toplamda 8 madalyayla da cumhuriyet tarihinin en başarısız olimpiyatlarının fotoğrafını görüyoruz. Kırk yıl sonra Türkiye ilk defa olimpiyatlarda bir altın madalya kazanamadı. 1960 Roma Olimpiyatları en başarılı olimpiyatlarımız iken 2024 Paris Olimpiyatları'nın en başarısız olimpiyatlar olması üzerinde şüphesiz AK PARTİ'li arkadaşların bir tefekkürüne ihtiyaç var. Birçok konuda yapılan önemli altyapı yatırımlarıyla her zaman övünülüyor, dünyanın en büyük adliyesi yapılıyor ama içerisinde adalet yok, dünyanın en büyük havalimanı yapılıyor ama yine dünyadaki örneklerine göre en pahalı biletlerle uçuş yapılamıyor burada âdeta. Eğitim, kültür, aile ve diğer değer alanlarında olduğu gibi, gençlik alanında da yirmi iki yılın muhasebesini yaptığımızda kocaman bir başarısızlıkla karşı karşıyayız. Cumhuriyet tarihi boyunca 4 kere spor şûrası yapılmış; 1990-97, 2001 ve son olarak 2019. 2019 Spor Şûrası'ndan sonra 83 maddelik bir eylem planı açıklanmış ancak biz Gençlik ve Spor Bakanlığının ne 2023 ne 2024 eylem planlarında yani 2019-2023 ve 2024-28 eylem planlarında bu spor şûrasının sonuçlarına ilişkin bir muhasebe göremiyoruz. Sayın Bakana sorarsak "Federasyonlar suçlu." Son yapılan olimpiyatlardan sonra Sayın Osman Aşkın Bak'ın "Federasyonlardan hesap soracağız." açıklaması hatırımızda. Altı ay geçti, zaten bir hesap sorulmasını beklemiyorduk ama federasyonlardan hesabın nasıl sorulacağını da merak ediyoruz. Bugün hangi spor federasyonu kendi yönetim kurulu listesini kendi tabanıyla istişare içerisinde yapıyor? Paralimpikten tutun Herkes İçin Spor Federasyonu'na, eskrimden tutun futbola kadar spor yöneticilerinin dörtte 3'ü ya AK PARTİ'li siyasetçilerden ya da AK PARTİ'li bürokratlardan oluşuyor. Hiçbir spor federasyon yönetiminin kendi iç dinamikleriyle oluşmadığı bir dönemde siz spor yöneticilerinden, federasyon yöneticilerinden neyin hesabını soracaksınız? Sayın Osman Aşkın Bak'a bir soru önergesiyle bunu sormuş idik "Federasyonlardan hangi kriterlerle neyin hesabını soracaksınız? Bir hesap sordu iseniz bunu kamuoyuyla paylaşacak mısınız?" diye; maalesef, bugün itibarıyla soru önergesine cevap verilmediği gibi bu konunun da üstünün örtüldüğünü görüyoruz. Arkadaşlar, cumhuriyet tarihinin en başarısız olimpiyat sonuçlarının bir muhasebesini yapmanızı sizden bekliyoruz.
Şüphesiz, federasyonlardaki liyakatsiz, nepotizme açık ve tamamen siyaset ve Külliye bürokrasisi tarafından belirlenen yönetimlerin yanında diğer bir önemli sorunumuz da sahadaki altyapı yatırımlarıdır. Arkadaşlar, sizi basit bir muhasebeye davet ediyorum: 3,5 milyon Türk'ten her yıl dünya çapında 5 sporcu çıkartan Alman spor sistemi ile 85 milyon Türk'ten yılda değil, on yılda bir dünya çapında 1 oyuncu çıkartamayan Türk spor sistemi arasındaki fark nedir? Aynı memleketin aynı evlatlarından Avrupa her yıl onlarca şampiyon, onlarca önemli sporcu, futbolcu çıkartıyorken biz neden bu gençlerin kıymetini bilmiyoruz?
Bunda da önemli bir başlık şüphesiz spor yatırımlarındaki problem. Bugün, Anadolu'ya yayılmış; mahallelerde, liselerde, amatör sporlarda gençlikte gerçek anlamda yetenek avcılığı yapacak ve onlara yeteneklerini ortaya koyacak bir yatırım ağından bahsedemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Bu vesileyle, bu yılın bütçe görüşmelerinde seçim bölgem Mersin'le ilgili olarak Gençlik ve Spor Bakanına sorduğum bir soruyu bir kere daha tekrarlamak istiyorum: Arkadaşlar, Türkiye'nin en büyük 11'inci nüfusuna sahip olan Mersin'in 2025 Yatırım Programı'nda tek bir spor yatırımı bulunmamaktadır, ne bir salon ne bir halı saha ne de başka bir husus. Özellikle batı ilçeleri dediğimiz, sürekli edebiyatı yapılan, her ilçede onlarca şehit cenazesinin bulunduğu batı ilçelerindeyse spor yatırımları tek kelimeyle Hak getire. Bu insanlar size çok ciddi şekilde oy veriyorlar, bu gençleri sadece askere gönderip şehit olmak üzere değil eğitimde, bilimde, sporda yetiştirmeniz ve sadece bu ülkeye değil dünyaya da farklı bir birey olmaları için size oy veriyorlar. Batı ilçelerinden aldığınız oyların hakkını veriniz ve buraya gerekli yatırımları yapınız diyorum.
Teşekkür ederim. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, karar yeter sayısı arayalım lütfen.
BAŞKAN - Peki.
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Divanda ihtilaf var, elektronik oylama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.43
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 03.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Adil BİÇER (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70'inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
3'üncü madde üzerinde Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesinde yer alan "aşağıdaki şekilde" ibaresinin "aşağıdaki biçimde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Akın | George Aslan | Celal Fırat |
İzmir | Mardin | İstanbul |
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | Burcugül Çubuk | Osman Cengiz Çandar |
Van | İzmir | Diyarbakır |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN ALTINSOY (Aksaray) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Osman Cengiz Çandar. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Hem Osmanlı hem Selçuklu hem cumhuriyet, Osman Cengiz Çandar.
OSMAN CENGİZ ÇANDAR (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde Meclisin çalıştığına bakılırsa bizi bayağı ciddi ve önemli bir faaliyet içinde zannedecek bilmeyenler. Bir ara saydım, 600 milletvekilinin onda 1'i yoktu bu Mecliste. Arada bir yoklama istenmese bu topluluk olmayacak zaten; yoklama sonucu, sahur sayesinde sol tarafımızdaki sıralar da doluyor.
Tabii, Meclisin dışı içinden çok daha ilginç şu günlerde, orası faal, Meclisin içine hiç benzemiyor. Meclisin dışında Türkiye'de milyonlarca kişi bir haftadır sokaklarda ve meydanlarda, Meclisin içinin dışıyla bir ilgisi yok. İstanbul'un seçilmiş Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na darbe yapıldığı 19 Mart tarihinden bugüne 7 gece -dün gece de dâhil, daha devam eden bu gece de diyebiliriz- her gün sayıları artan ve milyonları bulan kişiler İstanbul'da Saraçhane'de toplandı. Pazar günü İstanbul'da muazzam bir Nevruz kutlaması gördük, cuma günü Diyarbakır'da yine tarihî bir büyüklük, büyük bir aritmetiğin ifadesi olan tarihî bir Nevruz'u Diyarbakır'da da gördük. Diyarbakır'dan İstanbul'a -ben bulunduğum için tanık olarak söylüyorum- katılanların çok önemli bir çoğunluğu gençlik, öfkeli bir gençlik; zaten bu meydanlar bir haftadır öfkeyle sahadalar. Katılanlara bakıldığı zaman, Türkiye'nin gelecek kuşakları oralardaydı. Ve siz iktidar sahipleri, size söylemek zorundayım: Türkiye'nin geleceğini şimdiden kaybetmiş durumdasınız. Öfkeyi yatıştıracak adımlar atacağınıza daha da artıracak bir yol tutturdunuz. İnsanın aklıyla alay eder derecede sürekli olarak yargıdan, adaletten, hukuk devletinden bahsediyorsunuz oysa bu ülkede adalet yok, yargı bağımsızlığı yok, bu ülke hukuk devleti değil ve böyle oldukça da ekonomi dikiş tutturamaz.
Bakın, dün -bu sabah saatini bulduğumuz için dün diyorum, bugün de diyebiliriz- Mehmet Şimşek video konferansla küresel yatırımcıların önüne çıkıyor ve ona İmamoğlu soruşturması soruluyor küresel yatırımcılar tarafından. "Yorum yok." cevabını veriyor. Niye yorum yok? Söyleyin "Yolsuzluktan dolayı. Bizde yargı bağımsızdır, onun için içeride." Deyin ki "Kent uzlaşısı diye bir şey var, terörle iltisaklı bir soruşturma var, o yüzden hapis." Niye "Yorum yok." diyorsunuz? Bu arada, kent uzlaşısı ve terör demişken Özgür Özel'in şu sözlerini kayda geçirmek istiyorum, bugün Saraçhane'de şunu dedi: "Batıdaki Kürtlerin yönetimde temsil edilebilmeleri için belediye meclis üyeliklerine yazılmaları terörse ben de terörist olayım kardeşlerim." Diyarbakır'ın Türk milletvekili olarak bu sözleri tebrik ediyorum, onu söyleyeyim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Ve tabii, ekonomiye baktığınız zaman dikiş tutmaz dedim. Hukuk devleti değilseniz, adalet yoksa, yargı bağımsızlığı yoksa bunu herkes görüyor, biliyor, yaşıyor. Yabancı yatırımcılara ne söyleseniz ikna edemezsiniz çünkü onlar -yabancı yatırımcılar- bütün yabancı finans çevrelerinin ve sanayi çevrelerinin kılavuzu niteliğindeki Financial Times gazetesini okuyorlar. Bugünkü Financial Times gazetesinin başyazısında ne yazıyor biliyor musunuz Türkiye için? "Rekabetçi otoriter rejimden..." "Rekabetçi" de bizler olduğumuz için, partiler var ya; otoriter rejim ama rekabetçi. "Rekabetçi otoriter rejimden çıplak otokrasiye geçiş." diye niteliyor Türkiye'yi ve "Göz yaşartıcı gaz bulutları arasında Türk demokrasisi gözden kayboluyor." diye de başyazısını noktalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
OSMAN CENGİZ ÇANDAR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, Türkiye'nin önüne kırk yıldır süren bir silahlı çatışmanın son bulması şansının doğduğu şu günleri demokrasiyi toptan yok ederek, şiddetle, zorbalıkla ve göz yaşartıcı gaz bombalarıyla heder etmeyin derim.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "değiştirilmiştir" ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Mehmet Akalın | Selcan Taşcı |
İstanbul | Edirne | Tekirdağ |
Ersin Beyaz | Hüsmen Kırkpınar | Ömer Karakaş |
İstanbul | İzmir | Aydın |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN ALTINSOY (Aksaray) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
Önerge üzerinde söz isteyen Aydın Milletvekili Sayın Ömer Karakaş.
Buyurun Sayın Karakaş.
ÖMER KARAKAŞ (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, gecenin üçü, üçü de geçti. Ne yapıyoruz burada? Kanun yapmaya çalışıyoruz. Peki, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu saatlerde, bu kadar özveriyle kanun yapmaya çalışırken bu Meclisin, bu milletvekillerinin itibarı ne durumda? Bakınız, lütfen iyi dinleyiniz. Ben bugün yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum: Bugün Meclise gelirken yollar kapatılmış, polis tarafından kapatılmış ve "Biz Meclise gidiyoruz." dediğimizde "Hayır, geçemezsiniz; böyle talimat geldi, milletvekili dâhil hiç kimse geçemez." Peki, milletvekili, eylemci mi? Değil. Terörist mi? Değil. Nereye gidiyor? Yasa yapmaya Türkiye Büyük Millet Meclisine gidiyor. Peki, polis bu yetkiyi nasıl alıyor, kimden alıyor? Ben bu şekilde polisle konuşurken 2 de iktidar partisi milletvekili arkadaşım geldi. Aynı cevap onlara da; benden önce, bizden önce gelen milletvekillerine de aynı cevap. Ve o arkadaşlarım "Peki." deyip uyup geçmişler, biz orada 3 milletvekili geçebilmek için yarım saat bekledik, sonra İçişleri Bakanı arandı ve izin çıktı. Daha kötüsü ne biliyor musunuz? Bakın arkadaşlar, sizlerin de başına geliyor bu, Meclis Koruma Daire Başkanı oraya geldi, polis memuruna diyor ki: "Arkadaşlar, ben Türkiye Büyük Millet Meclisi Koruma Daire Başkanıyım, milletvekillerini almaya geldim, açın bu yolu." Bunu söyleyen, Emniyet Müdürü. Karşısındaki polis memuru "Açamam." diyor. Ya, Emniyetteki hiyerarşiyi de bitirdiniz her yerde olduğu gibi, devletteki hiyerarşiyi bitirdiniz. Peki, neyin kanununu yapıyorsunuz, hangi itibarınızla kanun yapıyorsunuz Parlamentoya giremeyen, Meclise gelemeyen bir milletvekili olarak? Sizler 15 Temmuz hain darbe girişiminde bile Meclise geldiniz, bu Meclisi ayakta tutmaya çalıştınız ama bugün sıkıyönetim mi var burada? Bu ülkede sıkıyönetim var da bizim mi haberimiz yok? Milletvekili nasıl Meclise giremiyor? Kim veriyor bu talimatı? Böyle bir hukuksuzluk olur mu? Buradan Cumhurbaşkanına sesleniyorum, İçişleri Bakanına sesleniyorum: Milletvekilinin itibarını yerle bir edersen demokrasi olmaz. Milletvekili halkın temsilcisidir. Eğer bir ülkede demokrasi yoksa o ülke bitmiş demektir, sen o zaman muz cumhuriyetini yönetirsin ülkeyi değil.
Arkadaşlar, hepimiz, hep birlikte bu Meclisin itibarına sahip çıkacağız. Eğer o taktığınız rozetin, giydiğiniz o ceketin itibarını koruyamazsanız bırakın, milletvekilliği falan yapmayın; bırakın, yoktan yere maaş almayın; bırakın, bu milletin temsilcisiyim diye bu Parlamentoda görev yapmayın, böyle şey olmaz! Herkes bu Meclisin itibarını korumak zorunda. Bakın, orada ne yazıyor? "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." yazıyor. O zaman sizler milletvekilleri olarak, milletin temsilcileri olarak yetkinizin, gücünüzün, sorumluluğunuzun mutlak surette bilincinde olmanız lazım. Şahsınızın itibarı önemli olmayabilir ama o elbiseyi, o ceketi, o milletvekilliği sıfatını sizler koruyamazsanız o zaman demokrasinin bir anlamı kalmaz, hiçbir şeyin anlamı kalmaz.
Son olarak bir şey daha söylemek istiyorum: Maalesef, son dönemde yeni bir ihanet açılım süreci başladı. Bu süreçle beraber yeni bir moda oldu, PKK terör örgütünün paçavraları ülkemizde dalgalanmaya başladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ÖMER KARAKAŞ (Devamla) - Bakınız, altını çizerek söylüyorum: PKK terör örgütünün paçavraları ülkemizde dalgalanmaya başladı. Bu ülkede ay yıldızlı Türk Bayrağı'nın dışında dalgalanan her bayrak paçavradır, pa-çav-ra-dır, nokta! (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bunu herkes böyle bilecek, herkes ama herkes ayağını denk alacak! Bu milletin sinir uçlarıyla hiç kimse daha fazla oynamasın. Herkes ayağını denk alsın, herkes aklını başına alsın!
Tüm Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin çerçeve 3'üncü maddesiyle değiştirilen 3568 sayılı Kanun'un 34'üncü maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Birlik Genel Kurul toplantısının yeri, günü, saati ve gündemi ile ilk toplantıda yeterli çoğunluk olmadığı takdirde yapılacak ikinci toplantının yeri, günü, saati ve gündemi, ilk toplantı tarihinden en az yirmi gün önce tirajı yüzbinin üzerinde olan bir gazetede ilan edilir ve Genel Kurul toplantısı tarihine kadar yayımda kalacak şekilde Birlik resmi internet sitesinde duyurulur."
Muhammet Emin Akbaşoğlu | Emre Çalışkan | Mustafa Alkayış |
Çankırı | Nevşehir | Adıyaman |
Hüseyin Yayman | Murat Alparslan | Mustafa Arslan |
Hatay | Ankara | Tokat |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN ALTINSOY (Aksaray) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, Birlik Genel Kurul toplantısının yeri, günü, saati ve gündemi ile ilk toplantıda yeterli çoğunluk olmadığı takdirde yapılacak ikinci toplantının yeri, günü saati ve gündeminin tirajı yüz binin üzerinde olan gazetelerde ilan edilmesine yönelik mevcut uygulamanın devam etmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 3'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4'üncü madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Mesut Doğan | Mehmet Atmaca |
|
Ankara | Bursa |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN ALTINSOY (Aksaray) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın İdris Şahin.
Buyurun Sayın Şahin. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, önümüzdeki kanun teklifinin, Anayasa Mahkemesinin bir iptali sonucunda "Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik" adıyla önümüze geldiğini görüyoruz. Toplamda 18 madde, 2'si yürürlük maddesi, 16 madde ihtiva ediyor. Bu 16 maddenin içerisinde farklı farklı bakanlıkları ilgilendiren konular var. Değerli milletvekilleri, bakınız; Gençlik ve Spor Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Aile Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığını ilgilendiren düzenlemeler var bu maddeler içerisinde. Şöyle hepinizi bakanlık sıralarına bir bakmaya davet ediyorum. İşimizi ne kadar ciddiye aldığımızın, bakanlıkların kendileriyle alakalı düzenlemelerde kanun teklifinde bulunan arkadaşların çabasını, gayretini ne kadar ciddiye aldıklarının işte görüntüsü şu bakanlık sıralarına baktığınız zaman, Komisyon sıralarında çok netliğiyle görülüyor. Çünkü bakanlıklar artık Parlamentoyu umursamıyor. Kendileriyle alakalı bir kanun teklifi geçerken bakan yardımcısı bile göndermekten çoğu zaman imtina eden bir duruma düşmüş durumdayız. Bu son derece acı ve hazin bir tablo, onu özellikle ifade etmek isterim. Bizim, hepimizin bu Parlamentonun birer ferdi olarak Parlamentonun itibarını korumakla yükümlü olduğumuzu ifade ediyoruz.
Sayın Ömer Bey çok güzel konuştu aslına bakarsanız. Milletvekillerinin hepsinin bugün maruz kaldığı uygulamaları bir polis memuru, -bir rütbeli dahi değil- sadece elindeki copla, belindeki silahla ve başına taktığı takkeyle... Bunların hepsi bizim çocuklarımız, Anadolu'nun çocukları ama öyle yetkiler verilmiş ki, Parlamentoya giriş çıkışları bile engelleyebilecek cesareti kendisinde bulabiliyor, kanunun üzerine çıktığını düşünüyor. İşte buna Parlamento olarak fırsat vermememiz lazım ama her şeye rağmen şu an itibarıyla 4'üncü madde açısından olumlu cümleler kuracağım. Niçin olumlu cümleler kuracağım? 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'nun 48'inci maddesinde bir düzenleme yapılıyor. Sorduğumuzda, yeminli mali müşavirler ile muhasebecilik ve mali müşavirlik yapan arkadaşlar, bu kanunun yapımına katkı sunduklarını, kendilerinin görüşünün alındığını; dolayısıyla kendi belgesi üzerinde inisiyatif kullananlar, belgesiz olarak bu işi yapanlara bir kısım cezai yaptırımların getirilmiş olmasını kendi meslekleri açısından son derece olumlu görüyor. İşte, Parlamentoya düşen görev bir konunun muhatabı kimse onun görüşü alınarak onların da katkısı sağlanmak suretiyle bir düzenleme yapılırsa elbette biz de geliriz burada deriz ki: "Bu madde açısından kim çalışmışsa bu arkadaşları gecenin bu saatinde tebrik ediyoruz." Bu uygulamanın son derece önemli olduğuna inanıyorum.
Yine, 16 maddenin içerisinde toplumun değişik kesimleri açısından oldukça önemli düzenlemeler var ama bunların içerisinde, emekli ikramiyesi olarak düşündüğümüz rakam -bayram arifesindeyiz arkadaşlar, ramazanın son on günü içerisindeyiz, Allah için konuşalım- 3 bin liradan 4 bin liraya çıkarılmış ve bunu da gecikmeli olarak kendilerine vereceğiz. Şimdi, bu 4 bin lirayla bu emekliler hangi toruna, hangi misafire bayramda adamakıllı bir baklava ikram edecek; torununun cebine nasıl harçlık koyabilecek, hiç düşünüyor muyuz? Ve biraz önce Grup Başkanımız Bülent Kaya buradan ifade etti: "Gelin arkadaşlar, Parlamento olarak burada bir inisiyatif kullanalım, hiç olmazsa emekli ikramiyesinde 'Biz 600 milletvekili olarak inisiyatif kullanıyoruz, her getirdiğinizi burada tasdik etmek durumunda değiliz, bir kısım düzenlemeleri yapma hak ve salahiyeti Türkiye Büyük Millet Meclisindedir.' diyelim ve bu rakamı hiç olmazsa 4.001 lira, 1 liralık sembolik bir artış ortaya koyalım ki millet iradesinin tecelligâhı olan Parlamentonun üstünde başka bir gücün olmadığını dosta düşmana gösterelim." Ama maalesef, üzülerek ifade ediyorum ki bu yönde de bir adım atılmayacağı görülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, burada bu kanun maddesinin devamında özellikle şu hususları da ifade ederek sözlerimi tamamlamak istiyorum. Eğer biz adil bir devlet, temiz bir siyaset, insanca bir yaşam istiyorsak 86 milyona -iktidarıyla, muhalefetiyle- dilimize çok dikkat etmemiz lazım. İktidar yetkililerine buradan sesleniyoruz: Son günlerde özellikle artarak görülen yargıyı muhaliflere karşı silah olarak kullanmaktan vazgeçin, gençlerin eylemlerini anlamaya çalışın değerli dostlar. Emin olun, bu gençler Cumhuriyet Halk Partisi veya Ekrem İmamoğlu için sokakta değil, bizlerin çocukları da kendi meseleleriyle alakalı sokaktalar ve isyan ediyorlar "Sesimizi duyun." diyorlar. İktidar mensupları, gelin, onları anlamaya çalışın; yolsuzlukla mücadelede parti kimliğine bakmaksızın gereğini yapın diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
İhtilaf var.
Elektronik oylama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 4- 3568 sayılı Kanunun 48 inci maddesine altıncı fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra ilave edilmiş ve mevcut onikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"Meslek ruhsatnamesini bir başkasına bedelli veya bedelsiz olarak kullandırdıkları tespit edilen meslek mensupları ile başka meslek mensuplarının ad ve unvanları kullanılarak beyanname düzenleyen, imzalayan ya da gönderen meslek mensuplarına meslekten çıkarma cezası verilir."
"Disiplin cezaları, cezanın kesinleştiğinin meslek mensubuna bildirilmesinden sonra uygulanır."
Rahmi Aşkın Türeli | Cevdet Akay | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu |
İzmir | Karabük | Manisa |
Mustafa Erdem | Cavit Arı | Vecdi Gündoğdu |
Antalya | Antalya | Kırklareli |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN ALTINSOY (Aksaray) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Kırklareli Milletvekili Sayın Vecdi Gündoğdu.
Buyurun Sayın Gündoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; haksızlıkların, hukuksuzlukların ülkenin dört bir yanına dalga dalga yayıldığı, demokrasiye darbe vurulduğu, millet iradesinin gasbedildiği, seçilmişlerin operasyonlarla evlerinden alındığı, hapse atıldığı karanlık günlerden geçiyoruz. Ülkemizin dört bir yanında İstanbul halkının, milyonların iradesinin gasbedilmesine karşı, özgürlüklerin gasbedilmesine karşı, demokrasiye darbe vurulmasına karşı dışarıda milyonlar da sesini yükseltiyor.
19 Mart tarihe bir kara leke olarak geçerken 23 Mart ön seçimlerimiz ve sonuçları dünya siyaset tarihine ve ülkemiz siyaset tarihine demokrasi ve millî irade zaferi olarak da geçmiştir. Hiçbir zorlama ve zorunluluk olmadan 15 milyon yurttaşımız yaşlısından gencine iradesiyle demokrasiye sahip çıkmış, umutların yeşermesine de neden olmuştur. 86 milyonun gelecekteki Cumhurbaşkanı Sayın Ekrem İmamoğlu bugün parmaklıkların arkasında hapiste olabilir fakat millî iradeye sahip çıkan ve demokratik haklarını arayan milyonlar çelik gibi yürekleri ve inançlarıyla da şu anda meydanlarda. Yirmi iki yılın sonunda milletin gönlünden ve gözünden düşenler kurtuluşlarını yurttaşın iradesine müdahaleyle görüyorlar. Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar olacağı inancı öyle güçlenmiş ki iktidar her türlü kirli yolu denemekten geri durmayacak bir pervasızlığa kapılmıştır.
19 Martta bu millete yaşattığınız bu karanlık sürecin kazananları yine mutlu azınlıklar olmuştur. Operasyonlardan haberi olup böylece olacakları önceden bilenler tuşlara doğru zamanda basarak sadece birkaç saat içinde dolar cinsinden yüzde 10 fazla para kazandı. Birileri ballı kârlarıyla avuçlarını ovuştururken emekli, çalışan, asgari ücretli, esnaf, çiftçi bir günde tam yüzde 10 fakirleşti. İktidarın millet iradesini yok saymasının faturası, yine hayat pahalılığı ile işsizlik arasında ezilen yoksula çıkarıldı. Acı fatura her zaman olduğu gibi çalışıp didinmesine rağmen iftar sofrasına bir kap fazla yemek koyamayan emekçilerin, torunlarına bayram günü harçlık veremeyen emeklilerin, bayramda memleketine gidecek parayı bulamayanların, günü siftahsız kapatan esnafın; gübresini, mazotunu alamaz hâle gelen çiftçinin sırtına kaldı. Yurttaşlar "Yeter artık!" diyor, haykırıyor ama sizin gözleriniz, kulaklarınız kapalı; vicdanlarınız taşlaşmış, merhamet yoksunu olmuşsunuz. Hukuka aykırı uygulamalarınız; demokrasiyi, millî iradeyi ve temel hakları yok saymakta hatta tehdit eder hâle getirmektedir. Millî iradeye saygı duymayan, adaletten uzaklaşarak hayata geçirilen hiçbir uygulamayı da Cumhuriyet Halk Partisi olarak kabul etmemiz mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri, milletimiz yoksulluğu kader olarak kabul etmeyecektir. Siftahsız kepenk kapatan esnafın tepki koymayacağını mı sanıyorsunuz? Asgari ücretle açlık sınırı altında yaşamaya çalışan emekçilerin ses çıkarmayacağını mı düşünüyorsunuz? "Ananı da al git." diyerek kovduğunuz çiftçiyi gurursuz mu zannediyorsunuz? Seçim otobüslerinden çay fırlattığınız halkı onursuz mu sanıyorsunuz? Kendinizi ekonomist, ekonomistleri de cahil mi zannediyorsunuz? Saray için günlük 46 milyon lira harcarken emekliye bir maaş ikramiye vermek yerine "İkramiyeniz 3 bin liradan 4 bin liraya çıktı, daha ne olacak?" diyenlere karşı emeklinin önümüzdeki günlerde susacağını mı zannettiniz? Geleceğini, umutlarını yok ettiğiniz gençlerimizin sessiz kalacağını mı zannediyorsunuz? Hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi ve halk iradesini savunmaya devam edeceğiz.
Bugün tüm Türkiye'de vicdanını ve sağduyusunu kaybetmeyen tüm yurttaşlarımızla, örgütlerimizle, demokrasiye gönül verenlerle dayanışma içerisindeyiz ve onlarla birlikte güçlü ve kararlı bir mücadele, yurttaş iradesini hâkim kılana kadar da devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
VECDİ GÜNDOĞDU (Devamla) - Yurttaşlarımız şartlar her ne olursa olsun iradesine sahip çıkacaktır. Size rağmen demokrasiyi, adaleti yaşatacağız. Şu anda dışarıda milyonlarca insanın bir tek sesi var, ne diyorlar biliyor musunuz; mutlaka kulağınıza gelmiştir: "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz." diyorlar. Milletin iradesi kazanacak, buna emin olun. Türkiye kazanacak, demokrasi kazanacak ve sizler kaybedeceksiniz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesinde yer alan "aşağıdaki şekilde" ibaresinin "aşağıdaki biçimde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Akın | George Aslan | Celal Fırat |
İzmir | Mardin | İstanbul |
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | Burcugül Çubuk | Perihan Koca |
Van | İzmir | Mersin |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN ALTINSOY (Aksaray) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Perihan Koca.
Buyurun Sayın Koca. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkür ediyorum.
Gecenin üç buçuğunda, bu insanlık dışı koşullarda sizleri bir kez daha saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün zamana yayılmış bir darbe süreciyle karşı karşıyayız ve bu faşist darbe pratiklerinin çok ağır ekonomik yaptırımları var. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, İmamoğlu'nun gözaltı haberinden sonra ekranların karşısına geçti "Hareketlenen piyasalara dair gereken her şey yapılmıştır, her şey kontrol altında." diyerek uluslararası sermayeye, parasını bankada faize yatıran yatırımcıya "Kaygılanmayın." mesajı vermişti ama bunları söylerken aslında söylediğine kendisi de inanmıyordu. Bakan Bey herhâlde yaşadığı paniği gizleyebilmek ve piyasalara da güven verebilmek için bugün de hepinizin gördüğü üzere şovunu sürdürdü, devam ettirdi. Yaşanan olayların enflasyonda kalıcı etkiler bırakmayacağını yine ekranlar karşısında bir hamasetle ifade etti ancak hepimiz biliyoruz ki gerçekler bambaşka çünkü artık herkesin çok iyi, çok net bildiği üzere OVP programı çökmüştür; ekonomik program, Mehmet Şimşek programı çökmüştür. Bu iktidarın ekonomik olarak da siyasal olarak da bu halka vadeceği hiçbir şey kalmamıştır faşizmden başka, karanlıktan başka. Her ne kadar Mehmet Şimşek "Her şey kontrol altında." dese de bizler çok iyi biliyoruz ki özellikle emekçi sınıflar başta olmak üzere hiçbir şey kontrol altında değil. Sadece son birkaç günlük kur hareketlerine baktığımız zaman asgari ücret yüzde 16 oranında değer kaybı yaşamış durumda. Bu, sadece ilk günlerin sonucu olan yıkıcı tablo değerli arkadaşlar. Zaten kıt kanaat geçinmeye çalışan emekçi sınıfların alım gücü son üç günde ciddi anlamda değer kaybına uğramış durumda. Bunun orta vadede sonuçları enflasyon ve daha fazla ekonomik daralma demek olacak. Bakın, bizim ülkemizin ana gerçeği enflasyondur. Bugün halkın sokağa dökülmesinin en önemli nedenlerinden bir tanesi de bu ekonomik darboğazdır, bu geçinememe hâlidir. Geçen yıl G20 ülkelerinde ortalama yüzde 5,3 olan enflasyon oranının 2025 yılında yüzde 3,8'e ve gelecek yıl yüzde 3,2'ye düşmesi beklenirken Türkiye'de enflasyonun bu yıl yüzde 31,4 ve gelecek yıl yüzde 17,3 olması öngörülüyor ama gelin görün ki 19 Mart darbesi sonrası döviz kurundaki yaklaşık yüzde 4'lük artış hesaba katıldığında Merkez Bankasının bu yıl sonu itibarıyla yüzde 24 olan enflasyon hedefinin fazlasıyla aşılacağı, 2026 yılında tek haneli enflasyona erişmenin hayal olacağı ortaya çıkıyor. 19 Mart sonrasında ekonomide yaşananlara bakıldığında görülüyor ki saray rejimi kendi koltuk sevdası için ülkeye bir günde trilyonluk fatura çıkarmıştır. Krizden sonra Merkez Bankası tarafından halkın kemer sıkma politikasıyla biriktirilen 26 milyar dolar rezerv yakılmıştır. Bu parayla her bir emekliye 41 bin lira ikramiye verilebilirdi yani bugün konuştuğumuz bu komik rakamın dışında devasa bir şeyden bahsediyoruz, gerçek bir rakamdan bahsediyoruz. Biliyoruz ki ama bu şokun bedelini yine işçilere, gençlere, emekçi halklara ödetmek niyetindesiniz. "Yaptım, oldu." siyasetiyle "Yaparız, olur." diye düşünüyorsunuz. Tam anlamıyla aslında milyonlarca insanı yoksulluğa mahkûm edecek tam bir saray şımarıklığıyla bugün karşı karşıyayız çünkü saray için hava hoş, çünkü saray ve şürekâsı yapılan vurgunlarla servetine servet katarken halkı daha fazla yoksullaştırmaya bilerek karar vermiş durumdasınız, bu yönde bir tercih yapmış durumdasınız. Ama buradan söyleyelim: Bu krizden iradesine sahip çıkan gençleri, halkı suçlayarak çıkamayacaksınız, sıyrılamayacaksınız. "Camilerde içki içildi." yalanlarıyla o halkın tepkisini, öfkesini, haklı, onurlu direnişini kirletemeyeceksiniz. Ülkenin her yerinden işçi sınıfının itirazları yükseliyor; genel grev, genel direniş itirazları yükseliyor. İşçi sınıfı ve halklar ayaktalar, faşizmin yürüyüşüne halkın barajını oluşturmak için adım adım yürüyorlar, kitleselleşiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
PERİHAN KOCA (Devamla) - Buradan halkımıza sesleniyorum son olarak: Değerli halkımız, umut burada falan değildir, umut saray şürekâsında değildir; umut halkın gücündedir, Türkiye halklarının ve işçi sınıfının kader birliğindedir. Gelin, bu faşist kalkışmayı hep beraber dağıtalım, hep beraber defedelim; sarayın saltanatını hep birlikte yerle yeksan edelim.
Genel kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "değiştirilmiştir." ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir." ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Mehmet Akalın | Selcan Taşcı |
İstanbul | Edirne | Tekirdağ |
Ersin Beyaz | Şenol Sunat | Hüsmen Kırkpınar |
İstanbul | Manisa | İzmir |
| Yasin Öztürk |
|
| Denizli |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN ALTINSOY (Aksaray) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 4'üncü maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 4'üncü maddesinde Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'nda birtakım değişiklikler öngörülüyor. Meslek ruhsatnamesini başkasına kullandıranlara ya da başkasının adını kullanarak beyanname düzenleyenlere meslekten men cezası getiriliyor. Biz bu düzenlemeyi olumlu bulmakla birlikte, verilecek cezanın ilk aşamada uyarı, para cezası ya da geçici meslekten çıkarma olarak düzenlenmesinin, suçun tekerrürü hâlinde ise meslekten çıkarma cezası verilmesinin daha doğru olacağı kanaatindeyiz. Ayrıca, bu maddenin düzenlemelerinden biri olan disiplin cezalarının tebliğ işlemine dair ciddi çekincelerimiz var. Disiplin cezasının meslek mensuplarına nasıl tebliğ edileceği ve tebliğden kaçınılması durumunda yaşanacak sorunlara dair ikincil mevzuatın yetersizliği büyük bir soru işareti olarak önümüzde duruyor. Kanun metninde muğlak bırakılan bu hususlar ileride telafisi güç mağduriyetlere yol açabilir.
Değerli milletvekilleri, teklifte yer alan başka bir düzenleme de yetiştirilecek sporcu sayısı 8 binle sınırlandırılmaktadır. Bunun gerekçesi nedir? Bu sınırlandırmanın potansiyel yeteneklerin göz ardı edilmesine, sporun ve sporcunun gelişmesinin engellenmesine sebep olacağı çok açık değil midir? Sporla alakalı getirdiğiniz tek düzenleme yetiştirilecek sporcu sayısını sınırlamak mı? Şaşırdık mı? Hayır, şaşırmadık.
Bu kanun teklifinde başka konuşmam olmadığı için 14'üncü madde düzenlemesinde mağdur olan bir kesimin de mağduriyetini dile getirmek istiyorum. 14'üncü madde, Devlet Hava Meydanları İşletmesinin performans primi ödemeleriyle ilgili. Bilindiği gibi, Covid sonrası ülkemizin hava trafiği artmıştı ve EUROCONTROL maliyet prensiplerinde yöneticiler tamamen maliyetleri karşılanan ünvanda yer almaktaydı. Yürürlükteki mevzuatlara göre şefler de müdürlerin yer aldığı gibi yönetim hizmetleri grubu içerisindeyken, söz konusu tazminat düzenlenmesinde müdürler maliyeti karşılanan 1'inci grupta yer alırken şefleri kapsam dışı tutarak mağdur ediyorsunuz. Örneğin, yönetim hizmetlerinde yer alan A tipi havalimanlarındaki şube müdürüyle aynı işi yapmalarına rağmen B tipi havalimanındaki şef ve havalimanı müdürüne vekâlet eden müdür yardımcıları 2'inci gruptan performans primi almaktadır. Bu adaletsizliği maddeye "yönetim hizmetleri grubu personeli" ibaresinin eklenmesiyle aslında çözebilirdiniz ama bunu yapmadınız.
Değerli milletvekilleri, gelelim asıl meselemize; emeklilerimize bayram ikramiyesi düzenlenmesi. İktidarın emeklilerimize reva gördüğü bayram ikramiyesi sadece 4 bin lira; 2002 yılında emekli maaşları asgari ücretin üzerindeydi, bugün ise asgari ücretin üçte 2'si seviyelerine kadar düşmüştür. 2018'den bu yana emeklilerimizin aldığı bayram ikramiyesi enflasyonun karşısında yüzde 64 erimiştir. 2018'de ilk kez verilen bayram ikramiyesi o dönemin asgari ücretinin yüzde 60'ı seviyesindeydi; bugün ise 2025'te verilmesi planlanan miktar asgari ücretin sadece yüzde 18'ine tekabül ediyor. Soruyorum size: Bu mudur emekliye layık görülen? Yıllarca bu ülkeye hizmet etmiş, alın teri dökmüş insanlarımız asgari ücretin beşte 1'ine mahkûm ediliyor. Diyanet İşleri Başkanlığının vekâletle kurban kesim bedeli bile bugün emekli ikramiyesinden fazla. Bir emekli bayramda torununa harçlık veremiyor, kurban kesemiyor veya ailesine bir sofra bile kuramıyor; bu ikramiye, bırakın bayram sevincini, temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor. Miktar yetersiz, yöntem yanlış, yaklaşım ise tamamen göstermelik. Emeklilerimiz sizin bu sadaka siyasetinize muhtaç değil, hak ettiği refahı istiyor.
Değerli milletvekilleri, Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu'nun talimatlarıyla hazırlanan ve milletvekillerimizin imzalarıyla geçen hafta Meclis Başkanlığına sunduğumuz Refah Paketi Kanun Teklifi'mizin önemli bir bölümünü emekli vatandaşlarımız oluşturmaktadır. Bu kapsamda, en düşük emekli maaşının kademeli olarak asgari ücret seviyesine çıkarılması, her yıl asgari ücrete orantılı bir şekilde artırılması, memur emeklilerine 8.088 lira seyyanen zam yapılması ve emeklilere verilmesi planlanan bayram ikramiyesinin 3.000 liradan 11.052 liraya yükseltilmesi İYİ Parti Refah Paketi Kanun Teklifi'nin merkezinde yer almaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Ayrıca, iki bayram ikramiyesinin toplamının bir asgari ücrete eşit olması zorunluluğunun altı çizilmiştir.
Bizler İYİ Parti milletvekilleri olarak emeklilerimizin insanca yaşayacağı bir düzen istiyoruz. Bu mücadelede her zaman emeklimizin yanındayız ve sonuna kadar da yanında olacağız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
4'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 4'üncü madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:03.49
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 03.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Adil BİÇER (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70'inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 26 Mart 2025 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 03.51
[1] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
[2] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
[3] 199 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
[4] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
[5] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.