TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
71'inci Birleşim
26 Mart 2025 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Bursa Büyükşehir Belediyesindeki yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ağrı Milletvekili Nejla Demir’in, Ağrı'nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Bursa Milletvekili Hasan Öztürk’ün, Bursa'da ve ülkede yaşanan ekonomik sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, İklim Kanunu Teklifi’ne ilişkin açıklaması
2.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Kadir Gecesi'ne ve süt üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması
3.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’nın, marjinal olmakla suçlanan halka ilişkin açıklaması
4.- Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın’ın, Giresun Görele'de şehit Piyade Er Talha Köroğlu'nun adını taşıyan ilkokula ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in, Kadir Gecesi'ne, Ramazan Bayramı'na ve Nevruz'un millî bayram olmasıyla ilgili teklifine ilişkin açıklaması
6.- Konya Milletvekili Meryem Göka’nın, ana muhalefete ilişkin açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na sorgu hâkiminin sorduğu soruya ilişkin açıklaması
8.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, pazar günü sandığa giderek demokrasiyi savunan Konyalı hemşehrilerine ve tüm yurttaşlara ilişkin açıklaması
9.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, Kahramanmaraş'ın Erkenez ve Aksu Çaylarına ilişkin açıklaması
10.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, ekonomiye ilişkin açıklaması
11.- Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun’un, Iğdır'daki süt üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması
12.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, Kadir Gecesi'ne ilişkin açıklaması
13.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz'ın, Kadir Gecesi'ne ilişkin açıklaması
14.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
15.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, tutuklanan basın emekçilerine ve üniversite öğrencilerine ilişkin açıklaması
16.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, TRT başta olmak üzere bazı televizyon kanallarına ve Kadir Gecesi'ne ilişkin açıklaması
17.- Kayseri Milletvekili Murat Cahid Cıngı’nın, Kadir Gecesi'ne ve 21-24 Mayıs 2025 tarihlerinde Kayseri'de düzenlenecek yarışmaya ilişkin açıklaması
18.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Kadir Gecesi'ne, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'na ve Çorum'un sağlık sorunlarına ilişkin açıklaması
19.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Kadir Gecesi'ne, kontak lenslerin ve güneş gözlüklerinin satışına ilişkin açıklaması
20.- Siirt Milletvekili Mervan Gül’ün, Kadir Gecesi'ne, Ramazan Bayramı'na, Cumhurbaşkanı ile İmamoğlu'nun kıyaslanmasına ve Siirt'te bu hafta başlattıkları kentsel dönüşüm projesine ilişkin açıklaması
21.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, kumpas operasyonlarına ve tutuklamalara ilişkin açıklaması
22.- İstanbul Milletvekili Celal Fırat’ın, Suriye'de yaşanan Alevi katliamıyla ilgili yayınlanan uluslararası çağrı metnine ilişkin açıklaması
23.- Kırıkkale Milletvekili Mustafa Kaplan’ın, son günlerde sokaklarda yaşanan olaylara ve Kadir Gecesi'ne ilişkin açıklaması
24.- Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit’in, Açıköğretim Fakültesi bürolarına ilişkin açıklaması
25.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, son günlerde yaşanan eylemlerde gençlerin ve polislerin TikTok'tan canlı yayın açmalarına ilişkin açıklaması
26.- Ankara Milletvekili Semra Dinçer’in, 19 Martta ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
27.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, 19 Martta ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
28.- Mersin Milletvekili Talat Dinçer’in, basına uygulanan sansüre ve Şişli Belediyesine atanan kayyuma ilişkin açıklaması
29.- Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren’in, Amedsporlu kadın taraftarlara ilişkin açıklaması
30.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Kadir Gecesi'ne, emeklilerin bayram ikramiyesine, İsrail'in Gazze'de yeniden başlattığı saldırılara ve Türkiye'nin duruşuna, Muhammet Emin Akbaşoğlu'ndan cevap vermesini istedikleri konulara, Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ın yabancı yatırımcılarla yaptığı toplantıya, Dilek İmamoğlu'nu hedef alan cümleleri sarf edenlere ve Filistin İçin Bin Genç eylemcilerinden Hüseyin Arif Sarıyaşar'a ilişkin açıklaması
31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, Piyade Komando Er Hanefi Usta'nın ölüm yıl dönümüne, Kadir Gecesi'ne, yargının bağımsız ve tarafsız olduğu iddialarına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 26 Mart 1999'da söylemiş olduğu sözlere, Yunan askerlerinin attığı slogana ve Atina Büyükelçiliğinin sosyal medyada yayınladığı mesaja, Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım'a ilişkin açıklaması
32.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Kadir Gecesi'ne, 26 Mart Balkan Şehitlerini Anma Günü'ne, toplum vicdanında mahkûm edilen söylemlere, Genel Başkanları Devlet Bahçeli'ye, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanının boykot çağrısına ve Ramazan Bayramı'na ilişkin açıklaması
33.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, muhabirlerin tutuklanmasına ilişkin açıklaması
34.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, görüşülen 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin en önemli maddelerinden biri olan doğum yardımına, nüfus politikasına, EĞİTİM SEN İstanbul Üniversitesi Baştemsilcisi Levent Dölek'e, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına, barış tartışmalarına ilişkin Hükûmet kanadından gelen bazı açıklamalara ilişkin açıklaması
35.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, Cumhurbaşkanının bugünkü konuşmasında Genel Başkanları Özgür Özel'e söylediği sözlere ilişkin açıklaması
36.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Kadir Gecesi'ne, Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanının bugünkü konuşmasına ve Cumhurbaşkanına sorularına, eylemlere katılan gençlere ve Görkem Furkan Akşit ile Berkay Gezgin'e; Serap Yazıcı Özbudun'a seslenmek istediğine ilişkin açıklaması
37.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Kadir Gecesi'ne, AK PARTİ Grubu adına bütün gençlere seslendiğine ve Ramazan Bayramı'na ilişkin açıklaması
38.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Serap Yazıcı Özbudun'a sorularına ilişkin açıklaması
39.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Kocaeli'de yarım kalan ihalelere ilişkin açıklaması
40.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Ekrem İmamoğlu'na ve Kadir Gecesi'ne ilişkin açıklaması
41.- Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç’ın, sahur vakti Gazze'yi bombalayan İsrail'e ve Kadir Gecesi'ne ilişkin açıklaması
42.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasına ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
43.- Yalova Milletvekili Tahsin Becan’ın, Kadir Gecesi'ne ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının ekonomik sonucuna ilişkin açıklaması
44.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Kocaeli Milletvekili Veysal Tipioğlu'nun YENİ YOL grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
45.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
46.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Cumhurbaşkanının bugünkü grup toplantısında izlettiği videoya ilişkin açıklaması
47.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
48.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
50.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, tutuklanan gençlere ve gazetecilere ilişkin açıklaması
51.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, tutuklanan gençlere ve gazetecilere ilişkin açıklaması
52.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, Gaziantep'in Oğuzeli ilçesindeki devlet hastanesine ilişkin açıklaması
53.- İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir’in, dün yürüyüş yapan bir gencin söylediklerine ilişkin açıklaması
54.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, gençlerin tutuklanmasına ilişkin açıklaması
55.- Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit’in, EĞİTİM SEN MYK üyelerine ve İstanbul Üniversitesi Baştemsilcisi Levent Dölek'e ilişkin açıklaması
56.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Rize Milletvekili Harun Mertoğlu'nun DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
57.- İstanbul Milletvekili Nurettin Alan’ın, Ankara Milletvekili Murat Emir'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
58.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Nurettin Alan'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
59.- İstanbul Milletvekili Nurettin Alan’ın, Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
60.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
61.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
62.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
63.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
64.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Ankara Milletvekili Murat Emir'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
65.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Ankara Milletvekili Osman Gökçek'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
66.- Antalya Milletvekili Aliye Coşar’ın, 19 Martta ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
67.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, 19 Martta ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
68.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, bazı vekillerin üslubuna ilişkin açıklaması
69.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
70.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Giresun'un Görele ilçesine bağlı Çatakkırı köyünde şehit Piyade Er Talha Köroğlu'nun adını taşıyan ilkokula ilişkin açıklaması
71.- Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın, iktidara yakın internet sitelerinde dün çıkan habere ilişkin açıklaması
72.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın'ın 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
73.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
74.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
75.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, birleşimi yöneten Başkan Vekili Celal Adan'a ve Genel Kurulda son bir saattir yaşanan ortama ilişkin açıklaması
76.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, bu çalışma düzeniyle yol alınamayacağına ilişkin açıklaması
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun’un, Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun'un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Nurettin Alan'ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Adana Milletvekili Orhan Sümer'in 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 7'nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Ankara Milletvekili Osman Gökçek'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
8.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Ankara Milletvekili Murat Emir'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
9.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Ankara Milletvekili Osman Gökçek'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
10.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in yaptığı açıklaması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
11.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında İYİ Partiye sataşması nedeniyle konuşması
12.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
13.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
14.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP Genel Başkanına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
15.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
16.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar ve beraberindeki heyetin 14-16 Nisan 2025 tarihlerinde Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenlenecek olan Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi Millî Savunma Komisyonu Başkanları 2'nci Toplantısı'na katılımı hususuna ilişkin tezkeresi (3/1083)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, Amerika'nın ve İsrail'in bölgede yürüttüğü askerî faaliyetlerin ve Türkiye'deki askerî üslerin bu faaliyetlerde kullanım durumunun görüşülmesi amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- İYİ Parti Grubunun, Samsun Milletvekili Erhan Usta ve 19 milletvekili tarafından, 18-19 Mart 2025 tarihlerinde yaşanan gelişmelerin ekonomiye maliyeti, genel olarak Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarının araştırılması, hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi ve kurumların güçlendirilmesi başta olmak üzere kapsamlı bir reform programının içereceği önlemlerin tespit edilebilmesi amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, İstanbul Barosuna ve gazetecilere yönelik yargısal şiddetin araştırılması amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, 19 Mart ve sonrasında İstanbul’daki ve diğer şehirlerdeki olayların sebeplerinin ve sonuçlarının araştırılması amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, milletvekillerinin kendi illerinin problemlerini gündeme getirmelerinin daha yararlı olacağına ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, bu memlekette her hırsızın hesap vereceğine ilişkin konuşması
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199)
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 199) Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Yalova Milletvekili Tahsin Becan'ın, TUSAŞ'ta çalışan kişi güvenlik belgesi sahibi personele ve tesisin güvenlik yönünden denetlenmesine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler'in cevabı (7/24611)
2.- Ankara Milletvekili İdris Şahin'in, askerî hastanelerin yeniden Millî Savunma Bakanlığına devredilmesi talebine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler'in cevabı (7/24613)
3.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, Ekim 2023 tarihinde yapılan resepsiyona ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Bekir Bozdağ'ın cevabı (7/25235)
26 Mart 2025 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Elvan Işık GEZMİŞ (Giresun), Havva Sibel SÖYLEMEZ (Mersin)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71'inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Bursa Büyükşehir Belediyesindeki yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Bursa Büyükşehir Belediyesindeki yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; ülke yönetimindeki söylemleriniz, özünde algı yaratmaya yönelik uygulamalarınız öyle çelişkilerle dolu ki dün "ak" dediğinize bugün o kadar kolay "kara" diyorsunuz ki 180 derece dönme hızınıza kimseler yetişemiyor; dün hain gördüğünüzü bugün barış elçisi ilan edebiliyor, yine dün "ihanet" dediğinize bugün "müzakere" diyebiliyorsunuz, dün "Asla yan yana olmayız." dediklerinize bugün kırmızı halıları da çekinmeden seriyorsunuz. Hakkında usulsüzlük ya da yolsuzluk iddiası olanın önce kimliğine bakma geleneğiniz ise devam ediyor; sizden biri ise görmezden geliyor, içinizden biri değilse Azrail kesilip tepesine çöküyorsunuz.
Haftalardır burada anlatıyorum; Bursa Büyükşehir Belediyesinde Alinur Aktaş dönemindeki, geçmiş dönemdeki usulsüzlüklerle, yolsuzluklarla ilgili hadiseleri belgeleriyle açıklıyorum; savcılığa suç duyurusunda bulunuyorum; hâlen bir Allah'ın kulu hak, hukuk ya da vicdan sahibi yargı görevlisi çıkıp da bizi davet edip "Bu söyledikleriniz nedir, bu belgeler nedir?" demedi.
Bakın, yine, bugün, burada Bursa Büyükşehir Belediyesinin geçmiş döneminden tam anlamıyla bir skandalı sizlerle paylaşmak istiyorum. Elimizde bir fatura var yine, bu fatura tamı tamına 973 bin liralık ve tarihi de geçtiğimiz yıl, 18 Mart 2024 tarihli Bursa Büyükşehirin bir iştirakinin faturası. Bu 973 bin liralık fatura, Alinur Aktaş'ın Başkan olduğu Bursa Büyükşehrin Osmangazi ilçesinde AK PARTİ teşkilatlarıyla yapılan iftar yemeğinin bedeliyle alakalı. Sonra ne oluyor biliyor musunuz? Şimdiye kadar duyacağınız en ilginç yolsuzluk ortaya çıkıyor. Bu onay alınıyor "ikram ve yemek bedeli" diye fakat Seçim Kuruluna itiraz edildiği için bu iftar gerçekleştirilemiyor ancak gerçekleşmeyen, hayalî iftarın parası Büyükşehir Belediye kasasından çıkıyor, nerelere gidiyor? Her zamanki gibi malum yerlere gidiyor, teşkilatların seçim masraflarını karşılamaya gidiyor. Hayalî iftar nedir Allah aşkına ya!
Bu arada, hatırlayacaksınız, buradan ilan etmiştim; aynı Bursa Büyükşehir Belediyesi HÜDA PAR'ın bir kongresiyle alakalı ödeme yapmıştı. Bunun üzerine de geçtiğimiz günlerde HÜDA PAR Genel Başkanı Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu çıktı, dedi ki: "Bursa Büyükşehir Belediyesi partimin kongre masraflarıyla veya siyasi faaliyetlerle ilgili ödeme yaptıysa partiyi kapatırım, hodri meydan!" Biz de hemen "hodri meydan"ınıza hodri meydan dedik ve belediye şirketinin partinin Bursa kongresine dair ödemesiyle ilgili faturasını Bursa Cumhuriyet Savcılığına teslim ettik, söyledik, sonucu bekleyip göreceğiz. Yok eğer "Mahkeme işleri uzun sürer, beklemek istemiyoruz." diyorsanız efendim, Büyükşehir Belediyesi orada. Büyükşehrin mevcut Belediye Başkanı Sayın Mustafa Bozbey bunların hepsini doğruladı, belgelerini gösterdi ve bunları Belediye olarak da Cumhuriyet Savcılığına teslim ettiklerini söyledi. Ben yine de Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu'nun hafızasını tazeleyeyim. HÜDA PAR'ın -burada da bir fotoğrafı var- Bursa Yıldırım ilçe teşkilatının 4'üncü Olağan Kongresi, 9/9/2023 tarihinde Büyükşehrin Merinos Atatürk Kongre Merkezi'nde yapıldı; üstelik, kendisi de bizzat bu kongreye katıldı. Kongrenin adisyonunun kesildiği tarih de -o da burada- 8/10/2023; faturanın kesildiği tarih de 24/10/2023. Kongre adisyonunun ortada...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlayayım efendim.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - "O tarihlerde Bursa'da kongremiz yok, ispatlasın partiyi kapatırım." demişti HÜDA PAR Genel Başkanı, gereğini yapmasını tüm milletin huzurunda kendisine hatırlatıyorum. Madem öyle, sözünüzün arkasında durun; geldiğiniz, katıldığınız, parasını da belediyeye ödettiğiniz kongrenin evrakları burada, Bursa Cumhuriyet Savcılığında ve Bursa Büyükşehir Belediyesinde. Bir defa da sözünüzün eri olun.
Heyeti saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Aşıla...
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, İklim Kanunu Teklifi’ne ilişkin açıklaması
MEHMET AŞILA (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Trump "Amerika yeniden sağlığına kavuşacak." söylemini uyguluyor, tüm kurumlardan "iklim değişikliği" lafının silinmesini istedi; ayrıca, yapay ürünleri yasaklayarak doğal gıdaya ve tohumlara geçilmesi için de talimat verdi; iklim soslu yeşil sahtekârlığa sponsor olan kim varsa izin verilmeyeceği konusunda da uyardı. Bill Gates, Amerika'da bu konuda ilk darbesini yedi. Türkiye ise aldığı para ve fonlar nedeniyle maalesef İklim Kanunu'nu teklifini uygulamaya koymaya hazırlanıyor. Paris İklim Anlaşması bu kanunla cezai işlem olarak yürütülecek. Kyoto Protokolü'ne göre Çin ve Hindistan'ın sözde bırakılan karbon emisyonlarından muaf olduğunu sanırım biliyorsunuz. Bu kanun teklifi geldiğinde iklim güzel olmayacak, hayatımız altüst olacak; mesele bu. Her şey para değil, geri çekin bu İklim Kanunu Teklifi'ni diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Aygun...
2.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Kadir Gecesi'ne ve süt üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Başkanım.
Başta, tüm İslam âleminin Kadir Gecesi'ni tebrik ediyorum.
Süt üreticisi ne yapacağını bilemiyor, CİMER'e yapılan şikâyetten bile sonuç alamadılar. Üreticinin süt fiyatlarına yönelik mağduriyeti ve şikâyeti her geçen gün artıyor ama sesini duyan var mı? Tabii ki yok. Ulusal Süt Konseyinin belirlediği süt fiyatına sütünü satamazken sanayici ve mandıracıların belirlediği düşük fiyattan sütünü satmak zorunda kalıyor. Süt üreticisi, ineklerini kesime gönderiyor, göndermeye devam ediyor. AKP'nin yanlış politikaları sonucunda maalesef hayvancılık da bitti, bitkisel üretim de bitti. Çiftçimiz iflas bayrağını çekmek zorunda kalıyor; sesini duyan var mı? Tabii ki yok. Büyükbaş hayvancılıkta çiğ süt üreticimizi ayakta tutamazsak et sektörünü ithalatla dahi regüle etmeniz imkânsız hâle gelecektir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kaya...
Buyurun.
3.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’nın, marjinal olmakla suçlanan halka ilişkin açıklaması
ASU KAYA (Osmaniye) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sürekli marjinal olmakla suçlanan bir halk var ya, gençler var ya hani günlerdir sokakta olan, herkese karşı olan; sizlere karşı olan herkes marjinal. Soruyoruz: Marjinal kim? Pek çok üniversitenin araştırma kuruluşunun yaptığı araştırmalar sonucunda Türkiye'de demokrasinin işleyişinden memnun olmayan gençlerin oranı yüzde 90, "Kadın ile erkek hak eşitliğini sağlamak devletin temel görevlerindendir." diyenlerin oranı yüzde 84, kadın haklarını savunan grupları destekleyen kadınların oranı yüzde 84, "Kızımı 18 yaşından önce evlendirmem." diyenlerin oranı yüzde 92, "Vatandaşlar Hükûmete muhalefet edebilmeli, eleştirebilmeli." diyenlerin oranı yüzde 84. Tüm bunların karşılığı da 23 Martta zorunlu olmadıkları bir ön seçime giden 15,5 milyon insandır. Şimdi soruyoruz: Kim marjinal? Marjinal sizsiniz ve artık azınlıktasınız.
BAŞKAN - Sayın Aydın...
4.- Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın’ın, Giresun Görele'de şehit Piyade Er Talha Köroğlu'nun adını taşıyan ilkokula ilişkin açıklaması
YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Giresun Görele'de şehidimiz Piyade Er Taha Köroğlu'nun adını taşıyan ilkokulun kapatılmak istenmesi büyük bir saygısızlıktır. Bu karar, hem aziz şehidimizin hatırasına hem de o okulda eğitim gören çocuklarımıza haksızlıktır. Daha vahimi, Görele Kaymakamı Hamit Genç'in keyfî ve fevri karar alıp şahsi hesaplarla okulu kapatmak istemesi devlet ciddiyetiyle bağdaşmamaktadır. Bürokrasi millete hizmet için vardır. Şahsi hırslarla karar almak kamu görevine ihanettir.
Buradan Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e sesleniyorum: Bu yanlıştan derhâl dönülmelidir.
Şehidimizin adını taşıyan okulun kapatılmaması gerektiğini ve konunun da takipçisi olacağımı belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Şahin...
5.- İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin’in, Kadir Gecesi'ne, Ramazan Bayramı'na ve Nevruz'un millî bayram olmasıyla ilgili teklifine ilişkin açıklaması
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bu gece idrak edeceğimiz Kadir Gecemiz mübarek olsun. Şimdiden Ramazan Bayramı'nızı tebrik ediyorum, bayramın kardeşliğimize vesile olmasını diliyorum.
Nevruz haftasını yaşıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın "Nevruz millî bayram olsun." yönünde Meclise bir çağrısı oldu, muhtemelen bir kanun teklifi gelecek. Beş ay önce Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kanun teklifi sundum, "Nevruz millî bayram olsun." dedim, burada da bunu defalarca ifade ettim.
İktidar partisine çağrımdır: Gelin, bu teklifi birlikte kanunlaştıralım; bu toprakların ortak kültürü olan, sevincimiz olan nevruz millî bayramımız olsun diyorum.
Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Ağrı Milletvekili Nejla Demir’in, Ağrı'nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz, Ağrı'nın sorunları hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Nejla Demir'e ait.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
NEJLA DEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada Ağrı halkının yıllardır maruz kaldığı yoksulluk, işsizlik ve baskıyı bir kez daha dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum.
Ağrı, iktidarın rant politikalarıyla doğası talan edilen, gençleri göçe zorlanan, emekçileri yoksulluğa mahkûm edilen bir kenttir. Defalarca dile getirdiğimiz eğitim, sağlık, ulaşım, tarım ve işsizlik gibi sorunlara karşı iktidar tek bir adım atmış değil. Bunun tek sebebi Kürt kentlerini bilinçli bir şekilde yoksul ve yoksun bırakma politikasıdır ancak halk artık buna izin vermeyecek, vermez de.
Sayın milletvekilleri, Ağrı'da gençler okumak istese eğitimde fırsat eşitsizliğiyle karşılaşıyor, çalışmak istese işsizlik duvarına çarpıyor; tarımla uğraşmak istese bilinçli, yanlış tarım politikalarınıza takılıp kalıyor. Peki, bu halk neden emeğinin karşılığını alamıyor, neden hayvan üreticisi zararına satış yapmak zorunda kalıyor? Koskoca Ağrı Ovası neden ekilemez hâle geliyor? Tarım ve hayvancılık bu toprakların en güçlü üretim kaynaklarıyken neden yok sayılıyor? Çünkü çarkınız yok sayılan Kürt illerinde Kürtlerin gasbedilen haklarıyla dönüyor.
Aynı şekilde, sağlık hakkına erişim Ağrı'da her geçen gün daha da zorlaşıyor. Defalarca soru önergeleri verdik, basın açıklamaları yaptık, Sağlık Bakanlığını göreve çağırdık ama tek bir adım atılmadı. Ağrı'da Devlet Hastanesini kapatıp üzerine "Eğitim ve Araştırma Hastanesi" tabelası asarak sorunu çözdüğünüzü mü zannediyorsunuz? Eğer hastane dört duvardan ibaretse, evet, dört duvarımız var ama içi boş, bomboş neredeyse çünkü içinde doktor yok, hemşire yok, ebe yok. Ağrı'da bırakın nitelikli sağlık hizmetine ulaşmayı, randevu almak bile Millî Piyangodan ikramiye kazanmaktan çok daha zor. MR mı çekeceksiniz? Altmış yetmiş gün sonrasına ancak gün veriliyor. Ultrason için de durum aynı. Endoskopi, kolonoskopi gibi tetkikler neredeyse ulaşılmaz bir hâlde. Sonuç: Kanser vakaları en geç evrede teşhis ediliyor. Ağrı, bu hastalıktan ölüm oranı en yüksek iller arasında yer alıyor. İnsanlar, devletin sağlık politikalarındaki ihmali yüzünden yaşamını yitiriyor. Doktor başına düşen hasta sayısı o kadar fazla ki muayene süresi iki dakikayı geçmiyor. Birçok branşta doktor olmadığı için Ağrı halkı tedavi için çevre illere gitmek zorunda kalıyor. Yolculuk ayrı bir yük, ayrı bir maliyet; Ağrılılar tedaviye ulaşmak için bedel ödüyor, bazen de bu bedel trafik kazalarında hayatlarını kaybetmek oluyor. Sayın iktidar yetkilileri, 524.644 Ağrılı hemşehrim adına söylüyorum: Çizdiğiniz tozpembe tablolar sadece aldatmacadır ve biz bunu kabul etmiyoruz.
Sayın milletvekilleri, çiftçilerimizin sorunlarını defalarca dile getirdik ama iktidar kulaklarını tıkamaya devam ediyor. Ağrı'da süt ve peynir üreticileri, artan maliyetler, düşük alım fiyatları ve büyük şirketlerin tekelleşmesi karşısında ayakta kalmaya çalışıyor. Küçük üretici desteklenmediği için ya üretimden vazgeçiyor ya da emeğini yok pahasına elinden çıkarmak zorunda kalıyor. Bakınız, Ulusal Süt Konseyi çiğ süt fiyatını 17,15 lira olarak belirlemesine rağmen birçok ilde üreticiler sütlerini ancak 14 lira gibi fiyatlara satmak zorunda kalıyor. Üretici sattığı sütle hayvanını besleyemez hâle geldi. İşletmeler kapanıyor, insanlar hayvancılığı bırakıyor ama iktidar "Hayvancılık arttı, üretim arttı." diyerek halkın aklıyla dalga geçmeye devam ediyor. Fiyatlar ortada, istatistikler ortada, matematik ortada. Yıllarca tarihi çarpıtarak topluma yön vermeye çalıştınız, şimdi de halkı sahte istatistiklerle kandırmaya çalışıyorsunuz ama bilin ki Ağrı halkı gerçekleri görüyor, susmuyor ve biz de Ağrı halkı hakkını söke söke alana kadar ayıbınızı yüzünüze vurmaya devam edeceğiz. Bu halk ne unutulmayı ne de kandırılmayı kabul eder.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
NEJLA DEMİR (Devamla) - Ya bu halka yüzünüzü döneceksiniz ya da durduğunuz yerde durmaya devam ederek tarihin tozlu raflarında kaybolup gideceksiniz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz, Bursa'da ve ülkemizde yaşanan ekonomik sorunlar hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Hasan Öztürk'e aittir. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Bugün Bursa gündemde.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Evet efendim.
HASAN ÖZTÜRK (Bursa) - "Türkiye" gündem Başkanım.
KAYIHAN PALA (Bursa) - Ama çok sorun var Başkanım.
3.- Bursa Milletvekili Hasan Öztürk’ün, Bursa'da ve ülkede yaşanan ekonomik sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
HASAN ÖZTÜRK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bu gece Kadir Gecesi. Tüm İslam âleminin mübarek Kadir Gecesi'ni kutluyor; vicdanların kalibre edildiği, hakkın, iyiliğin, adaletin kalplere girdiği bir gece olmasını diliyorum.
Tarihî günlerden geçiyoruz. Tek adam ve ortaklarına, bu bir avuç saray ve kalıcı saltanat hayali kuranlara, bu hayal için milletin millî ve manevi her türlü duygularını sömürenlere, devleti siyasallaştıranlara ve sopa gibi kullananlara karşı, 19 Mart darbesine karşı iradesine, demokrasiye ve cumhuriyete sahip çıkan milletimizin "Artık yeter!" diyerek meydanları doldurmasına, Ekrem İmamoğlu'na destek için -97 yaşına kadar- halkımızın sandıklara koşan 15 milyonuna şahitlik ettiğimiz tarihî günlerdeyiz. Sarayın televizyonu TRT'nin görmediği, A Haber'in görmediği, sahibi olduğunuz medyanın görmediği, sizin görmediğiniz, görmek istemediğiniz ve duymadığınız milyonlar meydanda. Ekrem İmamoğlu'nu haksız ve hukuksuz yere tutukladınız. Ekrem İmamoğlu'nun tek bir suçu var, o da sizi yenmek, ilk yapılacak seçimde de yeneceğinin kesin olmasıdır. Sandığı kurdunuz, kaybettiniz; İstanbul'u kaybettiniz, 31 Martta kaybettiniz ve aklınızı da kaybettiniz. Şimdi, sandıkta yenemediniz, mahkeme salonlarında alt etmeye çalışıyorsunuz ancak hep birlikte hatırlayalım: İstanbul'un seçtiği Recep Tayyip Erdoğan da benzer süreci yaşadı. 12 Şubat 1998'de iddianame hazırlandı, 6 Kasım 1998'de karar kesinleşti, Belediye Başkanlığını bırakarak 26 Mart 1999'da cezaevine girdi. Kaçma şüphesiyle tutuklu yargılanmadı, mahkûmiyeti ve cezası onanana kadar görevinin başındaydı çünkü o da Ekrem İmamoğlu gibi İstanbul'un iradesiydi. Bunları yaşayan Sayın Cumhurbaşkanı unutmuş o günleri, şimdi ne yapıyor? Belediye Başkanlarımızı şafak operasyonlarıyla yüzlerce polisle gözaltına alarak itibarsızlaştırmaya çalışıyor; gizliliği olan dava dosyalarındaki iddianameleri yönettiği basına servis ederek algı operasyonlarıyla halkın gözünde suçlu göstermeye, mahkûm etmeye çalışıyor. İfadeleri daha alınmadan kara propagandayla algı operasyonları başlıyor. Maalesef, bu sıralarda oturan AKP'li vekillerin konuşmalarından anlaşılan da vekilliği bırakıp hâkimliğe başlamış, mahkûm etmişler. Nerede masumiyet karinesi? Peki, bu yargıya müdahale değil mi? Bu kanallar, bu trollerle ilgili RTÜK ne yapıyor? Bu kişilerle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ne yapıyor? Tabii ki hiç. İşte, taraflılık ve ikiyüzlülüğünüz tam da budur.
Evet, Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi biz de toplumun her şeyi görmesini istiyoruz. Bu nedenle, İmamoğlu davasının TRT aracılığıyla tüm kanallardan yayınlanarak herkes tarafından görülmesini istiyoruz. Gözaltına alınan Ekrem Başkanımızın kuvvetli şüphe ve kaçma riskiyle tutuklu yargılanmasına karar verildi. Allah aşkına, son ana kadar kumpasınızı ve yaptıklarınızı şehir şehir gezerek halka anlatan 15,5 milyonun iradesi Ekrem İmamoğlu mu ülkesinden kaçacak? Neden kaçacak? Sizin kötülüğünüzden mi kaçacak? Kaçanları sizler de bizler de çok iyi biliyoruz. Ekrem İmamoğlu kaçmaz; suçu olmayan, kendini bilen asla kaçmaz çünkü onun milletine sözü var: "Her şey çok güzel olacak." (CHP sıralarından alkışlar) Siz, Ekrem İmamoğlu'nu değil ona inanan on milyonları hapsetmeye kalktınız.
Dün 7'nci gündü, Saraçhane'yi hiç izlediniz mi? Orada sadece Cumhuriyet Halk Partililer yok; orada her partiden, her kesimden halk var, halk. Halktan ortak bir ses yükseliyor: "Hak, hukuk ve adalet." ve "Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir." diyor, duyuyor musunuz. Bunların sorumlusu sadece sizin kötü yönetiminiz. "Halkın isyanı neye?" diye düşüneceğinize halkı susturmaya, olanı biteni gizlemeye ve sindirmeye çalışıyorsunuz.
Burada bir parantez de tutuklanan gençlere açmak istiyorum. İki dakikalık duruşmalarla, ceplerinden sadece AKBİL çıkan 19-20 yaşında, İstanbul'da, Bursa'da, Türkiye'de çocuklarımız anayasal haklarını kullandıkları için tutuklanıyor, nefretle dövülüyor; ana-baba evlatları onlar sizin evlatlarınız gibi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HASAN ÖZTÜRK (Devamla) - Belki okuldan çıkıp eyleme uğradılar, belki annelerine bile haber vermediler. Siz gençlikten korktunuz, "Her şey çok güzel olacak." diyen Berkay'ı bile tutukladınız. Yazıklar olsun bu emirleri verenlere!
Bugün, Bursa ve ülkemizdeki ekonomik sorunlarla ilgili gündem dışı söz aldım ancak malum yaşananlar sonunda Bursalıları da isyan ettirdi. Akademik odalarımızın, RUMELİSİAD'ın, iş insanlarımızın hazırladığı dosyalardan bahsedecektim. Ancak bunların hepsinin önündeki en büyük engel, ülkenin bir kişinin yönetimine teslimidir ve o kişinin saltanat hayalidir. 19 Mart sadece bir siyasi değil ekonomik bir darbe olarak tarihe geçmiştir, maliyeti 1 trilyonu bulmuştur. Bunun bedelini de halk ödeyecektir. Adalet terazisini bozdunuz, ekonomiyi allak bullak ettiniz. Sayın Şimşek "Asgari ücrete zam yapmayacağım." demiş. Acaba enflasyon rakamlarını toplamayı mı bilmiyor yoksa toplama mı bilmiyor yoksa çaresi mi yok? Çare var, çare erken seçim. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Göka...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Konya Milletvekili Meryem Göka’nın, ana muhalefete ilişkin açıklaması
MERYEM GÖKA (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye gerçek gündeminde emin adımlarla ilerliyor; savunma sanayisinde, diplomaside, ekonomide dünyada söz sahibi bir ülke olma yolunda hız kesmiyor. Ancak ana muhalefet bu yükselişi görmek yerine, kapı kapı dolaşıp Türkiye'yi dünyaya şikâyet etmeyi tercih ediyor.
Muhalefetin boykot çağrısına gelince, yerli ve millîden bu kadar rahatsızlık neden, hayırdır? Gazze'deki soykırım karşısında bu performansınızı göremedik.
Bugün sokakları karıştırarak, yanına marjinal grupları alarak millî iradeye yön verme hevesleri artık eski Türkiye'de kaldı. Türkiye bir hukuk devletidir ve hukukun üstünlüğünü savunmak sokağa çağrı yaparak değil adalete güvenerek olur.
Saraçhane'de Sayın Cumhurbaşkanımıza ve ailesine edilen ahlaksız hakaretleri de ayrıca lanetliyorum; bu ne ifade özgürlüğüdür ne de siyaset. Yargıya verilecek cevapların yeri sokaklar değil mahkeme salonlarıdır. CHP'yi, kaos siyasetinden vazgeçip sağduyuya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Yıldırım...
Buyurun.
7.- İstanbul Milletvekili Adem Yıldırım’ın, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na sorgu hâkiminin sorduğu soruya ilişkin açıklaması
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkürler Başkanım.
İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu 2019 seçimi öncesi "İstanbul için borçlanmak ihanettir." diyordu. Belediye Başkanı olduktan sonra ise "Türkiye'nin en itibarlı dış borçlanmasını yapan belediye olduk." diye havalara zıplıyordu. Tabii, bu konuyu sorgu hâkimi atlamıyor ve yolsuzluktan tutuklanan Ekrem İmamoğlu'na soruyor: "Metro yapmak için Almanya merkezli bir bankadan dört yıl önce 295 milyon euro kredi almıştınız. Nerede? Metro yaptınız mı?" diye. Ekrem İmamoğlu: "Fizibilite çalışmaları devam ediyor efendim." "Peki, 295 milyon euro nerede? Belediye kaynaklarında görünmüyor." Ekrem İmamoğlu "Bu soruya cevap vermek istemiyorum efendim, dilerseniz avukatım size cevap versin." diyor. Ben bunu milletimizin takdirlerine arz ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Bektaş...
8.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, pazar günü sandığa giderek demokrasiyi savunan Konyalı hemşehrilerine ve tüm yurttaşlara ilişkin açıklaması
BARIŞ BEKTAŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya'da 106 bin yurttaşımız, Türkiye'de ise 15 milyona yakın yurttaşımız partimizin cumhurbaşkanı adayını belirlemek ve adayımız Ekrem İmamoğlu'na destek olmak üzere sandığa gitti. Bu, sadece bir ön seçim değil, aynı zamanda AKP'nin yargıyı siyasallaştırmasına, millet iradesine müdahale etmesine karşı güçlü bir yanıt oldu; halkımız demokrasiye sahip çıkacağını, baskıya boyun eğmeyeceğini açıkça gösterdi. Ekrem İmamoğlu'na destek veren, sandığa giderek demokrasiyi savunan Konyalı hemşehrilerim başta olmak üzere tüm yurttaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu irade, Ekrem İmamoğlu'na karşı uygulanan hukuksuzluğa Türk milletinin ortak sağduyusudur. Bilinmelidir ki hiçbir siyasi oyun, hiçbir yargı müdahalesi halkın iradesinin önünde duramaz. Sandık milletindir, karar milletindir. Demokrasi kazanacak, halk kazanacak. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Karatutlu...
9.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, Kahramanmaraş'ın Erkenez ve Aksu Çaylarına ilişkin açıklaması
İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, çocukluğumuzda balık tutup kenarında piknik yaptığımız Kahramanmaraş Erkenez ve Aksu Çayları son yirmi yıldır fabrika atıklarıyla kirletilerek bir çevre felaketi oluşturulmuştur. Bugün bu kirletilen çayların suları Sır Barajı'na akmakta, oradan da Çukurova'yı sulamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı yedi yıl önce Kahramanmaraş mitinginde bu çevre felaketinin çözüleceği sözünü vermiştir. Buna rağmen ne Valilik ne belediyeler ne de Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü bu çevre felaketiyle ilgilenmemiştir. Bugün Valilik, Belediye ve Sanayi Müdürlüğü, çevreyi kirleten bu fabrika sahiplerine daha da büyüsünler diye yeni sanayi bölgelerinin iznini vermekle meşguldürler. Denetlemeler fabrika sahiplerine önceden haber verilerek uyduruk para cezalarıyla bu duruma yirmi yıldır göz yumulmaktadır. Çocuklarımızın geleceğini karartan bu çevre felaketi için yetkilileri bir kez daha görevlerini yapmaya davet ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Güzelmansur...
10.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, ekonomiye ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ekonomi can çekişiyor; iktidarın umurunda mı? Sanayici isyanda, esnaf perişan, halk geçinemiyor. Doların artışını engellemek için 19 Marttan bugüne kadar döviz rezervlerinde 25 milyar dolar erime oldu ama doların ateşi hâlâ sönmedi. Faiz yüzde 37'den yüzde 46'ya yükseldi. Dış borcumuz üç günde 650 milyar lira arttı. Vatandaş yüzde 10 fakirleşti. Benzinin litresine 1 lira 51 kuruş, motorinin litresine 1 lira 42 kuruş zam geldi. Akaryakıta yapılan zamlar iğneden ipliğe her şeye zam olarak yansıyacak. Buradan iktidara soruyorum: Değer miydi? Koltuk vatandaştan daha mı kıymetli? Bir an önce hukuksuzluğu giderin, millet iradesine saygı gösterin, vatandaşın ekmeğini küçültmeyi bırakın, vatandaşın sesini dinleyin, artık sandığı getirin!
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Hun...
11.- Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun’un, Iğdır'daki süt üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması
YILMAZ HUN (Iğdır) - Teşekkürler.
Iğdır'daki süt üreticileri zor durumda. Iğdır'daki süt üreticileri, Ulusal Süt Konseyinin 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere belirlediği litre başı fiyatı 17,5 TL'lik çiğ süt tavsiye fiyatının altında süt alımı yapılmasından dolayı mağduriyet yaşamaktalar. Üreticiler, mandıraların sütlerini daha düşük fiyattan alıp ürettiklerini yüksek fiyatlarla sattıklarını ve bu durumun kendilerini zor durumda bıraktığını, ayrıca mandıraların Ulusal Süt Konseyinin belirlediği fiyatlara uymadığını ve üreticileri ürettikleri sütlerini almamakla tehdit ettiklerini belirtmekteler. Üreticiler bu sorunların çözümü için Iğdır İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Iğdır Tarım ve Kredi Kooperatifi yetkililerine başvurduklarını ancak şu ana kadar bir çözüm üretilmediğini ifade etmekteler. Bu durum, üreticilerin mağduriyetlerinin devam etmesine neden olmaktadır. Süt üreticilerinin sorunları çözülmelidir, süt üretimi desteklenmelidir diyoruz.
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN - Sayın Özcan...
12.- Tekirdağ Milletvekili Mestan Özcan’ın, Kadir Gecesi'ne ilişkin açıklaması
MESTAN ÖZCAN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; bin aydan daha hayırlı, gecenin gündüze, rahmetin gazaba, affın günaha galip geldiği mübarek Kadir Gecesi'ni idrak ediyoruz. Göklerin yeryüzüne en yakın olduğu, duaların bir bulut misali arşa yükseldiği bu gecede hangi günah affedilmesin, hangi dua kabul olmasın, hangi gözyaşı karşılıksız kalsın? Bizler aynı mahallenin çocuklarıyız, aynı ezanın gölgesinde büyüdük. Bölünmüşlüğümüz ne kadar acı, kardeşliğimiz ise ne kadar mukaddes. Bu gece kalplerimizdeki tüm duvarları yıkalım, bir olalım, diri olalım, yeniden büyük Türkiye olalım.
Rabb'im vatanımıza huzur, evlerimize bereket, gönüllerimize merhamet, kaybettiklerimize rahmet ihsan eylesin. Allah'ım affet, merhamet et, bizlere en güzel muameleyi lütfet. Unutmayalım, Kadir, kıymet bilenlerindir, bu geceyi ganimet bilelim. Bu cennet vatan bizim, hepimizin. Tüm vatandaşlarımızı bu gecenin yüzü suyu hürmetine sağduyuya davet ediyor, Gazi Meclisten tüm hemşehrilerimin Kadir Gecesi'ni tekrar tebrik ediyorum.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Âmin!
BAŞKAN - Sayın Yaz...
13.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz'ın, Kadir Gecesi'ne ilişkin açıklaması
MEHMET SAİT YAZ (Diyarbakır) - Bu gece de bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi'ni idrak etmiş olacağız. Bu gece, insanlığı karanlıktan aydınlığa çıkaran Kur’an'ın indirildiği gecedir. Adaletin, kardeşliğin ve merhametin yeniden hatırlandığı, insanın kendi vicdanını sorguladığı müstesna bir zaman dilimidir. Bugün hem ülkemizde hem de İslam âleminde derin sınamalarla karşı karşıyayız. Küresel adaletsizlikler, savaşlar, mazlumların gözyaşları ve insanlığın vicdanını sarsan dramlar bu kutlu gecede hepimize bir sorumluluk yüklemektedir. İnanıyoruz ki Kadir Gecesi'nin mesajı sadece sözde değil eylemde de karşılık bulacaktır. Bu mübarek gecede dualarımız, Gazze'de savaşın ve zulmün gölgesinde kalan kardeşlerimizin kurtuluşu için olmalıdır. Kadir Gecesi'nin birlik ve kardeşlik bilincimizi güçlendirilmesini, tüm insanlığa huzur getirmesini diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu...
14.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ilişkin açıklaması
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türk millî eğitim sisteminin üzerine kâbus gibi çöken Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin şimdi de kalkmış öğretmenleri tehdit etmiş. Neymiş? Eylemlere katılan öğretmenlere gerekli adli ve idari işlemleri başlatacaklarmış; başlatmazsanız hatırımız kalır! Ne yapmış öğretmen? Bölücü örgüt bayrağı mı açmış, İmralı canisine özgürlük mü istemiş? Görev yaptığı okula kendi şirketinden dezenfektan mı satmış? Devleti mi dolandırmış? Üç günlük profesörlüğüne bakmadan, utanmadan rektör mü olmuş senin gibi? Yolsuzluk, usulsüzlük mü yapmış? Sayın Bakan, sen önce mülakat zalimliğine son ver. Sen önce öğretmene vermediğin katsayı hakkını ver. Sen, önce öğretmenleri açlık sınırından kurtar. Sen, önce öğretmenin ekonomik ve sosyal haklarına sahip çık.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Karagöz...
15.- Amasya Milletvekili Reşat Karagöz’ün, tutuklanan basın emekçilerine ve üniversite öğrencilerine ilişkin açıklaması
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Günlerdir adaletin çiğnenmesine, halkın iradesinin gasbedilmesine ve hukuksuzluğun bir yönetim biçimi hâline getirilmesine karşı durmak için meydanlarda bulunan yurttaşlarımız, sarayın talimatları sonucu ciddi müdahalelere maruz kalıyor. AKP iktidarı Ekrem İmamoğlu'na kurduğu kumpasının üzerini örtemeyince gençleri, gazetecileri ve vatandaşlarımızı hedef alarak yüzlerce hukuksuz gözaltıyla bu milleti sindirebileceğini sanıyor. Onlarca gazeteci yalnızca işini yaptığı için, yüzlerce genç yalnızca demokrasiye sahip çıktığı için bugün tutuklu durumda. Sarayın kalın duvarları arasından meydanlara kulaklarını tıkayanlar şunu artık anlatsın: Bu millet size boyun eğmez, diz çökmez, demokrasi mücadelesinden ne yaparsanız yapın vazgeçmez. Derhâl tutuklanan basın emekçilerini ve geleceğimiz olan üniversite öğrencilerini serbest bırakın. Meydanları dolduran bu milletin gücünü asla hafife almayın.
BAŞKAN - Sayın Çan...
16.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, TRT başta olmak üzere bazı televizyon kanallarına ve Kadir Gecesi'ne ilişkin açıklaması
MURAT ÇAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hepimizin vergileriyle yayın yapan TRT başta olmak üzere siyasi iktidarın beslemesi olan, iktidarın fonladığı televizyon kanalları; yalanın, iftiranın, namus ve haysiyete dil uzatmanın adresi hâline gelmiştir. Ne meslek ahlakı kalmıştır ne etik ne de ilke. Gazeteciler, foto muhabirleri, kameramanlar tutuklanırken dut yemiş bülbüle dönen RTÜK Başkanı, "tweet" atıp yalan ve iftirayı haber diye pazarlamaya çalışanların, borazanların sözcülüğüne soyunuyor "Onları boykot edemezsiniz." diyor. Ramazanda kul hakkı yenecek, yalan ve iftira arşa çıkacak, namus ve haysiyete dil uzatılacak, biz de buna sessiz kalacağız? Hayır, kalmayacağız. Bütün ahlaksızlıkları teşhir edeceğiz, milletimizin vicdanında mahkûm edeceğiz.
Halkımızın Kadir Gecesi'ni kutluyorum.
BAŞKAN - Sayın Cıngı...
17.- Kayseri Milletvekili Murat Cahid Cıngı’nın, Kadir Gecesi'ne ve 21-24 Mayıs 2025 tarihlerinde Kayseri'de düzenlenecek yarışmaya ilişkin açıklaması
MURAT CAHİD CINGI (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle sizlerin ve bütün milletvekillerimizin Kadir Gecesi'ni tebrik ediyor, bu mübarek günün başta Filistin olmak üzere, bütün İslam coğrafyası ve bütün dünya mazlumları için kurtuluşa, barışa ve felaha vesile olmasını temenni ediyorum.
Ülkemizde TEKNOFEST'lerden sonra en büyük teknoloji yarışmalarını Millî Eğitim Bakanlığımız organize ediyor. Bu manada 21-24 Mayıs 2025 tarihlerinde memleketim Kayseri'de olacak, düzenlenecek bu güzel yarışmaya tüm Türkiye'den yaklaşık 10 bin kişi ve ekip ve de yurt dışından 30 ülkenin katılması bekleniyor. 15 farklı kategoride, robot kolu, su altı cihazları ve özellikle insansız araç gibi birçok kategoride ürünlerin sergileneceği bu değerli yarışmaya şimdiden bütün meslek lisesi öğrencilerimizi davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Sayın Tahtasız...
18.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Kadir Gecesi'ne, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'na ve Çorum'un sağlık sorunlarına ilişkin açıklaması
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Sayın Başkan, Kadir Gecemizin tüm insanlığa huzur ve sağlık getirmesini diliyorum.
Sayın Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu yarın ilimizde olacak, şimdiden hoş geldiniz diyorum. İlk defa ilimize gelmeden önce bir Sağlık Bakanı danışmanı aracılığıyla aradı ve ilimizin sorunlarını sordu, teşekkür ederiz.
Çorum'da tıp fakültemiz var, öğrencilerin eğitim göreceği morfoloji binası yok. Tüm sağlık birimlerinin yer alacağı güney kampüsünün bir an önce yapılmasını diliyoruz. Kanser tanı ve tedavi merkezinde kullanılan ve sürekli arıza yapan yirmi yıllık PET radyoterapi Linac ve anjiyo cihazının yenilenmesini istiyoruz. MR ve tomografi cihazlarında sürekli sorun yaşanıyor, yetersiz kalıyor. Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanemize kulak-burun-boğaz, tıbbi onkoloji, romatoloji, plastik cerrahi, çocuk nefroloji bölümlerinde uzman hekim eksik, sağlık personelimiz yetersiz. Randevu, MR, ultrason sırası almakta insanlar zorlanıyor. Yine, ilçe devlet hastanelerimizde uzman doktorlarımız eksik, il merkezinde ve ilçelerimizde ambulans sayımız yetersiz. Göğüs hastanemiz çok eski, yeni ve modern bir göğüs hastanesi Çorum'a acilen yapılmalı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaya...
19.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Kadir Gecesi'ne, kontak lenslerin ve güneş gözlüklerinin satışına ilişkin açıklaması
AYKUT KAYA (Antalya) - Kadir Gecemizin tüm İslam âlemine sağlık, huzur ve hayırlar getirmesini diliyorum.
Göz sağlığı hayati öneme sahiptir ve optisyenlerin sunduğu kontrollü hizmet halkımızın sağlığını korumada büyük bir güvencedir. Ancak numaralı kontak lensler ve güneş gözlükleri denetimsiz şekilde internetten ve bijuterilerden satılarak halk sağlığını tehdit etmektedir. Numaralı kontak lensler reçeteyle satılması gereken tıbbi ürünlerdir ve optisyenlerin yönlendirmesi olmadan kullanımı göz sağlığını riske atmaktadır. Yine, ultraviyole koruması olmayan güneş gözlükleri gözde katarakt, alerji ve kornea rahatsızlıklarına neden olmaktadır. Bu nedenle, kontak lenslerin ve güneş gözlüklerinin yalnızca optik mağazalarında yetkili optisyenler tarafından satılması sağlanmalı, denetimsiz satışların önüne geçilmelidir. Yetkilileri halk sağlığını koruyacak düzenlemeleri hayata geçirmeye davet ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Gül...
20.- Siirt Milletvekili Mervan Gül’ün, Kadir Gecesi'ne, Ramazan Bayramı'na, Cumhurbaşkanı ile İmamoğlu'nun kıyaslanmasına ve Siirt'te bu hafta başlattıkları kentsel dönüşüm projesine ilişkin açıklaması
MERVAN GÜL (Siirt) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle tüm İslam âleminin Kadir Gecesi ve gelecek Ramazan Bayramını tebrik ediyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımız ile İmamoğlu'nu kıyaslama ak ile kara kadar birbirinden farklıdır. Biz de belediye başkanlığı yaptık ve bize haciz geldi. Kanunlar karşısında hiç kimse layüsel değildir. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." şiarıyla çıktığımız bu hizmet yolunda Siirt'te kentsel dönüşüm projesinin inşaat sürecini bu hafta başlattık. İlk etapta 56 konut, 90 iş yeri ve 160 araçlık otopark inşa edilecek. Bu projeler sadece beton ve çelik değil, aynı zamanda umut ve dayanışma demek. Her bir tuğla, her bir temel, vatanımıza olan sarsılmaz bağlılığımızın simgesidir. Gelecek nesillere bırakacağımız en büyük miras, güvenli ve güçlü şehirler olacaktır.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Koca...
21.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, kumpas operasyonlarına ve tutuklamalara ilişkin açıklaması
PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Halkın isyanını cadı avı operasyonlarıyla bastıramayacaksınız. Sözcülüğünü yürüttüğüm Toplumsal Özgürlük Partisinin Merkez Koordinasyon üyelerinden Erkan Gökberk, Kubilay Çelik dâhil olmak üzere 5 TÖP üyesi tutuklandı. Onlarca üyemiz şu anda gözaltında. Aynı zamanda, yine kurucusu olduğum Özgürlükçü Gençlik Derneğinden Seçil Murtazaoğlu, Ali Kılıç ve beraberinde birçok üniversiteli tutuklandı. Sadece TÖP, sadece ÖGE'de değil, birçok sosyalist, devrimci, demokrat, yurtsever şu anda tutuklamalarla cezaevinde. Yine halkın haber alma hakkı gasbedilerek gazeteciler tutuklanmış durumda.
Hakikate yönelik kumpas operasyonları, tutuklamalar batan geminizi kurtaramayacak, bu saltanat düzeni yıkılacak.
BAŞKAN - Sayın Fırat...
22.- İstanbul Milletvekili Celal Fırat’ın, Suriye'de yaşanan Alevi katliamıyla ilgili yayınlanan uluslararası çağrı metnine ilişkin açıklaması
CELAL FIRAT (İstanbul) - Sayın Başkan, Suriye'de yaşanan Alevi katliamı insanlık vicdanını derinden yaralamaya devam ediyor. Suriye'de yaşanan bu vahşet karşısında dünyanın dört bir yanında eylemler ve çağrılar yapılıyor. Emperyalizmin emrindeki Selefi cihatçı çeteler kana doymuyor.
Türkiye ve dünyanın birçok yerinde akademisyenler, bilim insanları, yazarlar, sanatçılar, aydınlar yedi dilde uluslararası bir çağrı metni yayınlandı. Metinde cihatçı HTŞ yönetimindeki saldırılarda Alevi köylerinin basıldığı, kadınların köleleştirilmek üzere kaçırıldığı, tecavüze uğradığı; yetişkin, çocuk demeden Alevilerin katledildiği... "Ayrıca beyan ederiz ki hiçbir soykırımın üstü, soykırıma uğrayan bir topluluğu belirli bir lider ya da hareketle özdeş göstererek örtülemeyeceği gibi, bu yaklaşım yeni katliamlara da meşruiyet zemini oluşturmaktadır." deniliyor. Biz de çağrıyı destekliyor, zulme rıza göstermek zulümdür diyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kaplan...
23.- Kırıkkale Milletvekili Mustafa Kaplan’ın, son günlerde sokaklarda yaşanan olaylara ve Kadir Gecesi'ne ilişkin açıklaması
MUSTAFA KAPLAN (Kırıkkale) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde sokaklarda yaşanan olaylar hepimizin malumu. Demokratik bir ülkede protesto hakkı elbette vardır. Ancak bu hakkı kullanırken güvenlik güçlerine saldıranları, Cumhurbaşkanımıza ve muhterem annesine ağza alınmayacak küfürler edenleri kabul etmemiz mümkün değildir. Bunu açıkça söylüyorum: İstanbul'da yaşanan bir soygunu savunmak için sokakları ataşe verenler, yağmayı, vandallığı meşrulaştıranlar bu milletin vicdanında mahkûm olmuştur. Bu mesele bir hukuk meselesidir ve hukuk gereğini yapacaktır ama sokağı terörize edenlerin niyetinin hukuk arayışı olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Bugün Kadir Gecesi; affın, merhametin, duaların kabul olduğu bu mübarek geceyi böyle çirkin olaylarla anmak hepimizi derinden üzmektedir. Rabb'im dualarımızı kabul eylesin, milletimizi her türlü fitne ve fesattan korusun, Kadir Gecemiz mübarek olsun.
BAŞKAN - Sayın Kaçmaz Sayyiğit...
24.- Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit’in, Açıköğretim Fakültesi bürolarına ilişkin açıklaması
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek'in tasarruf tedbirleri AKP iktidarını ve patronları teğet geçerken ekonomik krizin faturası doğrudan yurttaşa kesilmeye devam ediyor maalesef. Bu kapsamda herhangi bir planlama yapılmadan açık öğretim fakültesi bürolarının kapatılması birçok akademik ve idari personeli mağdur etmiş, aile bütünlüğüne de ayrıca zarar vermiştir. Her ne kadar, idari personelin çalıştıkları illerdeki üniversitelere geçiş yapabileceği söylense de akademik personele bu hak tanınmamıştır. Dolayısıyla eşitlik ilkesi gereğince ve ailelerin parçalanmaması için akademik personelin de görev yaptıkları illerde bulunan üniversitelere geçişinin sağlanması gerekmektedir. Aksi takdirde, akademik personele sorulmadan, bir geçiş süreci uygulanmadan açık öğretim fakültesi bürolarının kapatılması birçok kişiyi ciddi anlamda mağdur edecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Sümer...
25.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, son günlerde yaşanan eylemlerde gençlerin ve polislerin TikTok'tan canlı yayın açmalarına ilişkin açıklaması
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Özellikle gençlerin çok sık kullandıkları "TikTok" adlı uygulamada canlı yayın açılarak anlık durumların paylaşılması herkesçe bilinmektedir. Son günlerde yaşanan demokrasi eylemlerinde gençlerimiz TikTok'tan yayın yaparak yandaş basının göstermedikleri gerçekleri kamuoyuyla paylaşmaktadır. Bu uygulamadan yayın yapanların para kazanması, reklam alması gibi başkaca konular bir yana, önemli bir başka hususu da paylaşmak istiyorum: Aynı uygulamadan eylemler sırasında polislerimizin de canlı yayın açtıkları, gençleri kovaladıkları, biber gazı, plastik mermi sıktıkları anlarla ilgili paylaşımlar yaptıkları çokça dile getirilmektedir. Saatlerce TOMA tarafından su sıkılmış, plastik mermilerle vurulmuş, ağzı gözü biber gazından yanmış gençlerin ters kelepçeyle yüzüstü yatırılıp başlarında duran polislerce sanki muharebe kazanmış komutan edasıyla fotoğraf çektirmesi insanlık dışıdır, kabul edilemez. İçişleri Bakanlığı bu konuya hassasiyet göstermeli, gerekli çalışmayı yapmalıdır diyoruz.
BAŞKAN - Sayın Dinçer...
26.- Ankara Milletvekili Semra Dinçer’in, 19 Martta ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
SEMRA DİNÇER (Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye 19 Mart sabahı bir darbeye uyandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu, Şişli Belediye Başkanımız Resul Emrah Şahan ve Beylikdüzü Belediye Başkanımız Mehmet Murat Çalık hiçbir hukuki temeli olmadan gözaltına alındı ve tutuklandı. Siyasi hırslarınız yüzünden hukuku ve adaleti ayaklar altına aldınız. Bu hukuksuzluk sadece siyasi değil, aynı zamanda ekonomik sonuçlar da doğurmuştur. Merkez Bankası saray rejiminin devamı için üç günde 25 milyar doları çöpe atmıştır. Halkımız siyasi hesaplarınız yüzünden bir günde yüzde 10 daha fakirleşmiştir. ıKimse unutmasın, halkın gücünden, halkın iradesinden daha büyük bir güç yoktur. Ekrem İmamoğlu yalnız değildir, milyonlarca insanın desteği arkasındadır. Bu baskıya, bu zulme boyun eğmeyeceğiz. Adalet mutlaka kazanacak, halkın iradesi mutlaka kazanacak.
BAŞKAN - Sayın Kanko...
27.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, 19 Martta ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Türkiye 19 Martta büyük bir darbeyle karşı karşıya geldi ve o gün dolar bu olayın duyulduğu anda 41 liranın üzerine çıktı, o gün bugündür sürekli 41 liraya yanaşmak için uğraşıyor ama AK PARTİ Hükûmeti bu doları bastırabilmek için tam 25 milyar dolar satmak zorunda kaldı. Borsa İstanbul yüzde 16,3 değer kaybetti, şirketler 185 milyar TL, borsa ise 831 milyar TL zarar etti. Dış borcun TL karşılığı 684 milyar TL. Türkiye'nin risk primi 328 baz puana fırladı. Şunu net bir şekilde ifade etmek istiyorum: Hukukun olmadığı yerde ekonomi de olmaz. Demokrasiye darbe vurulduğunda güven ortamı da kalkar. İktidarın hukuksuz ve keyfî politikaları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dinçer...
28.- Mersin Milletvekili Talat Dinçer’in, basına uygulanan sansüre ve Şişli Belediyesine atanan kayyuma ilişkin açıklaması
TALAT DİNÇER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Demokrasinin sesi olan basın, görevini yaptığı için gözaltına alınamaz, seslerini yasaklarla susturamazsınız. Bu, ülke demokrasimize vurulan bir kelepçedir. İktidar halkın gerçekleri öğrenmesini engellemek için medya ve sosyal medya üzerindeki baskıları giderek artırmaktadır. Basına uygulanan sansürü ve yaklaşık 150 "X" hesabının hiçbir gerekçe göstermeksizin kapatılması özgür düşüncenin önüne engel konulması ve halkın doğru bilgiye ulaşmasının engellenmesi anlamını taşımaktadır. Basını susturamaz, gençlerin bileğine kelepçe vuramazsınız. Şişli Belediyesine atadığınız kayyum ilk olarak kent lokantasını kapatarak ramazanda garibanın boğazından lokmasını almıştır. İktidara soruyorum: Halka yaptığınız zulüm yetmez mi? Bakın, bugün hepsi meydanlarda hesap soruyor. Demokrasi ve insanlığa yapılan bu saldırılar asla kabul edilemez. Halkımız ayaktadır. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
BAŞKAN - Sayın Eren...
29.- Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren’in, Amedsporlu kadın taraftarlara ilişkin açıklaması
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Amedsporlu kadın taraftarların ve Kürt kadınların fotoğrafları bir süredir sosyal medyada izinsiz paylaşılmakta, kadınlar sistematik bir biçimde cinsel tacize maruz bırakılmakta ve açıkça hedef alınmaktadır. Bu saldırılar yalnızca bireyleri değil, kadınların kamusal varlığını ve haklarını hedef almaktadır. Kadın bedeni üzerinden yürütülen cinsel şiddet insanlık suçudur, failler derhâl tespit edilip yargılanmalıdır. Sessizlik suça ortaklıktır. Bu Meclis kadınların özgürlüğünü korumakla yükümlüdür. Amedsporlu kadınlara sesleniyorum: Yalnız değilsiniz, mücadeleniz mücadelemizdir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Şimdi söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.
YENİ YOL Partisi adına Sayın Mehmet Emin Ekmen Bey.
Buyurun Sayın Ekmen.
30.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Kadir Gecesi'ne, emeklilerin bayram ikramiyesine, İsrail'in Gazze'de yeniden başlattığı saldırılara ve Türkiye'nin duruşuna, Muhammet Emin Akbaşoğlu'ndan cevap vermesini istedikleri konulara, Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ın yabancı yatırımcılarla yaptığı toplantıya, Dilek İmamoğlu'nu hedef alan cümleleri sarf edenlere ve Filistin İçin Bin Genç eylemcilerinden Hüseyin Arif Sarıyaşar'a ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Mübarek Kadir Gecesi'nin gündüzündeyiz. Milletvekillerimizin, sizin ve milletimizin Kadir Gecesi'ni tebrik ediyorum.
Tabii, Kadir Gecesi duaların kabul edildiği bir gece olarak kabul edilir. Bu gece tamamlamayı düşündüğümüz yasa teklifinde emeklilerimizle ilgili bir düzenleme var ve maalesef sadece iktidarın kendi pariteleriyle dahi güncellendiğinde 13 bin ile 18 bin lira arasında bir rakama tekabül etmesi gereken emeklinin bayram ikramiyesi âdeta sadaka ya da fitre sınırları içerisinde 3 bin liradan 4 bin liraya güncellenecektir, Kadir Gecesi'nin yüzü suyu hürmetine çünkü bu bir tevafuktur. Bu yasa geçen hafta görüşülebilseydi belki o gün tamamlanırdı. AK PARTİ'li milletvekillerinden -az sonra ifade edeceğiz- yargının siyasi olarak kabul edilen ve algılanan uygulamalarıyla karşımıza çıkan on milyarlarca dolarlık maliyetinin yanında devede kulak bile kabul edilmeyecek bu ikramiyelerin hiç olmazsa sadra şifa bir orana getirilmesini, bir miktara getirilmesini milletimiz ve emeklilerimiz adına talep etmekteyiz.
Sayın Başkanım, 18 Marttan bu yana soykırımcı İsrail, yeniden başlattığı saldırılarla âdeta Gazze'de geride kalmış insanlara tekrar kadın, çoluk çocuk demeden soykırım programını yürütmeye devam etmektedir. İlk tespitlere göre şu anda binin üzerinde insan Gazze'de canını kaybetmiştir ve maalesef Türkiye'nin İsrail'e karşı Gazze'yle ilgili olarak ortaya koyduğu tutarlı bir duruş yoktur. Bu tutarlı duruş olmadığı gibi İsrail'in haklarını savunmak için âdeta seçimi kazandığını beyan etmekten çekinmeyen ve "Eğer Netanyahu bir kabine yapmış olsaydı bu kadar çok siyonist, soykırımcı zihniyeti ve kişiyi bir araya getiremezdi." denilen Trump'ın olur olmaz her fırsatta ülkemize ve Sayın Cumhurbaşkanına iltifatlarını da endişeyle takip etmekteyiz. Geçmişte AK PARTİ'li arkadaşlar İmam-ı Şâfiî'ye atfedilen bir cümleyi sıklıkla kullanmayı severlerdi, o cümle şudur: "Zor zamanlarda düşman okunu takip ediniz, o sizi gerçeğe götürecektir." Biz de bu zor zamanda Trump'ın okunu takip ettiğimizde endişeleniyoruz ve AK PARTİ'nin bu endişemizi giderecek iki basit adım atmasını istiyoruz. Utanarak ifade ediyoruz ki burada sürekli İsrail aleyhine konuşan, Gazze hakkında konuşan AK PARTİ'li Adalet Bakanı, Netanyahu ve savaş kabinesinin yargılanması nedeniyle yapılan binin üzerindeki başvurudan tek birini dahi kabule değer bulmamıştır. Siz kimden yanasınız? Netanyahu'dan mı yanasınız, yoksa Gazze'de soykırımda hayatını kaybedenlerden mi yanasınız? Niçin bu Gazze soykırımının tekrar başlatılması nedeniyle de olsa Netanyahu hakkındaki soykırım iddiasıyla yapılan suç duyurularına soruşturma izni vermiyorsunuz? Bizim kanunlarımız bu soruşturma izni yetkisini cumhuriyet savcılarımıza veriyor ama Adalet Bakanının izni şartıyla veriyor.
Diğer bir konu da -sosyal medyada çarşaf çarşaf paylaşımlar var- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir siyonist Türk Hava Yollarına biniyor, İsrail'e gidiyor, orada savaşıyor, kardeşlerimizi katlediyor, buraya geri geliyor ve hakkında yapılan bir işlem yok, hakkında yapılan bir soruşturma yok. Burada HÜDA PAR'lı arkadaşların Genel Kurula getirdikleri, bu kişilerle ilgili olarak birtakım tedbirlerin alınmasına yönelik bir yasa teklifi İç Tüzük 37'ye göre kabul edildi. Sayın Akbaşoğlu, aradan aylar geçti, bu yasayı niçin gündeme getirmiyorsunuz? Niçin Türkiye'deki soykırımcı katil, bebek katili, çocuk katili, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan siyonistleri koruma bedbahtlığına düşüyorsunuz. Bunun kamuoyuna izahı nedir? İsrail'e eliniz varmıyor olabilir, gücünüz yetmiyor olabilir, ticaret konusunda çelişkiye düşmüş olabilirsiniz; Netanyahu hakkında soruşturma izni verin ve Türkiye'de yaşayan katiller hakkında hiç olmazsa -vatandaşlıktan çıkarılmayı bir kenara koydum- ceza soruşturmalarını yürütün. Neyi bekliyorsunuz acaba? Kürsülerden nutuk atmayı beklemiyor bu iş, milletimiz sizden bir adım atmanızı bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Evet, buyurun Mehmet Emin Bey.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Başkanım, teşekkür ediyorum.
Gerçekten, bu Kadir Gecesi münasebetiyle bu konularda Sayın Akbaşoğlu'ndan iktidar adına, Sayın Cumhurbaşkanı adına tatmin edici cevaplar bekliyoruz burada.
Sayın Başkanım, bu 19 Marttaki yargı süreciyle ilgili olarak ekonomik maliyet hep tartışıldı; burada da benden önce yanılmıyorsam Mühip Bey birtakım detaylar da verdi. Biz şunu çok merak ediyorduk: Merkez Bankası ne kadar döviz yaktı? Bu hukuksuzluğun bir bedeli olacaktı, Ceza Muhakemesi Yasası'na aykırı soruşturma sürecinin bir bedeli olacaktı ama biz bilemiyoruz. Geçmiş zamanda Sayın Ali Babacan ekonomiyi yönettiğinde 500 milyon dolar bile satılsa Merkez Bankasının sitesine yazılırdı "Şu kadar dolar satıldı." diye. Biz, Merkez Bankasının tam 25 milyar dolar parayı yaktığını yabancı yatırımcılara yapılan brifingden anlıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Yani, Hazine ve Maliye Bakanlığı yönetimi ile Merkez Bankası Türk vatandaşlarının parasını yakıyor ama Türk vatandaşlarını bilgilendirme lütfunda dahi bulunulmuyor. Dün akşam yabancı yatırımcılarla yapılan bir toplantıda, Sayın Fatih Karahan'ın 25 milyar doları ayrıntılarıyla "çarşamba, perşembe, cuma" diye izah ettiği belirtiliyor; üç günde tam 25 milyar dolar.
Peki, gururla anlatılan "Merdikıpti şecaatin arz ederken sirkatin söylermiş." ya, gururla söylenen cümleyi okuyorum buradan: "Bir saat süren toplantıya Kuzey Amerika, Birleşik Krallık, diğer Avrupa ülkeleri ve Ortadoğu'dan yaklaşık 4.500 yatırımcı yoğun ilgi göstermiştir." Bunun meali nedir? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vergisiyle biriktirilen hazineden, tefecilere bile nasip olmayacak oranlarla dünyanın dört bir tarafındaki 4.500 kişi finanse edilmektedir ve Türkiye Cumhuriyeti Hazine Bakanı bizi değil, bu 4.500 kişiyi bilgilendirmeyi tercih etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Mehmet Emin Bey, 8'inci dakikadayız.
Buyurun.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Ve bu, utanılması, hatta saklanılması gereken veri, dünyadaki 4.500 tefeciye emeklinin, asgari ücretlinin, dulun, yetimin, garip gurebanın parasının nasıl transfer edildiği hususunu Merkez Bankası övünçle, Merdikıpti örneğinde olduğu gibi övünçle anlatmaktadır; bu utanç bile yeterlidir.
Bir konuya daha değineceğim Başkanım, umarım bir dakikayla tamamlayacağım. Şimdi, gösterilerde yanlış işler oldu, küfürleşmeler oldu, amenna; peki, soruyorum Sayın Akbaşoğlu'na: Hâlihazırda AK PARTİ'nin resmî üyesi olan Sayın Mücahit Birinci'nin ve Sayın Melih Gökçek'in doğrudan Sayın Dilek İmamoğlu'nun namusunu, şerefini, haysiyetini hedef alan cümleleri hakkında AK PARTİ bir disiplin süreci başlatmış mıdır? Hepimiz Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili olarak sarf edilen bütün sözleri en yüksek tonda eleştirdik...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - ...ama bu Hanımefendi herhangi birimizin eşi de olabilirdi yani herhangi birimiz gözaltına alınabilirdik ve AK PARTİ'yi eleştirdiğimiz için bu alçakça saldırıların karşıtı olabilirdik. Ya, çıkın millete deyin ki: "Kardeşim, ben Sayın Cumhurbaşkanına küfredenleri adliyede topluyorum ve tutukluyorum ama aynı şekilde Sayın İmamoğlu'na, Sayın Dilek Hanım'a yapılanlar hakkında da -hadi, adli soruşturmadan vazgeçtim- ahlaki olarak parti içerisinde bir soruşturma yürütüyorum." Dilek Hanım'ın namusu, şerefi en az hepimizin eşinin, hanımının namusu ve şerefi kadar korunmaya değer bir şeref değil midir yani bu, bir çeşit muhalefet hukukunu aşan âdeta bir düşman hukuku yaklaşımı değil midir, savaşta her türlü değeri yok eden bir yaklaşım değil midir?
Bakınız, bu tutuklamalarda Filistin İçin Bin Genç eylemcilerinden Hüseyin Arif de tutuklandı. Biz biliyoruz ki bu arkadaş kimseye el kaldırmaz, kimseye taş atmaz ama muhtemelen İsrail'le ticareti eleştirdiği günlerin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Evet, 10'uncu dakikadayız.
Buyurun.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Gerçekten özür diliyorum Sayın Başkanım, insan konuşurken bazen kendini kontrol edemiyor. Öyle bahsettiğimiz konular...
Hüseyin Arif kesinlikle kimseye taş atacak, kimseye el kaldıracak biri değildi. Hüseyin Arif Sarıyaşar'ı ben tanıyorum, başka tutuklanan eylemcileri de başka tanıyanlar olabilir. Bu konuda, bu herkesi tedip etme yaklaşımıyla gözaltına alınan herkesin tutuklanma politikasına da son verilmelidir diyorum.
Sözlerimi çok uzattım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Kavuncu, buyurun.
31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, Piyade Komando Er Hanefi Usta'nın ölüm yıl dönümüne, Kadir Gecesi'ne, yargının bağımsız ve tarafsız olduğu iddialarına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 26 Mart 1999'da söylemiş olduğu sözlere, Yunan askerlerinin attığı slogana ve Atina Büyükelçiliğinin sosyal medyada yayınladığı mesaja, Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım'a ilişkin açıklaması
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün 26 Mart, bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen Piyade Komando Er Hanifi Usta'nın ölüm yıl dönümü, şehadetinin yıl dönümü; kendisini rahmet, saygı ve hürmetle anıyoruz.
Mübarek Kadir Gecesi, tüm milletimizin mübarek Kadir Gecesi'ni tebrik ediyoruz, İslam âleminin Kadir Gecesi'ni tebrik ediyoruz; inşallah hayırlara vesile olur.
Zor ve kritik günlerden geçiyoruz. Maalesef, ülkemizde siyasetin hukukun üzerinde hep bir üstünlük kurma çabası olduğunu gördük. Aslında, bunun geçmişte de birçok örneği var, bunun sağla solla da çok alakası yok, maalesef Türkiye olarak bu konuda sicilimiz iyi değil.
Yargının bağımsızlığından bahsediyoruz. Bir taraf yargının bağımsız ve tarafsız olduğunu iddia ediyor. "Turpun büyüğü" söylemiyle biz ön haberini aldığımız bir sürecin başlangıcını yaşadıysak acaba burada yargının bağımsızlığından ve tarafsızlığından bahsedebilir miyiz? Başkanlığını Adalet Bakanının yaptığı ve üyelerinin büyük bir kısmının Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisindeki iktidar partisinin çoğunluğuyla seçilen HSK'nin olduğu bir yerde biz yargının bağımsızlığından ve tarafsızlığından bahsedebilir miyiz? Birçok konuda iktidarın kullandığı kavramlar doğrultusunda veya beklentileri doğrultusunda karar almadığı için görev yerleri değiştirilen hâkimlerin olduğu bir yerde siz yargının bağımsızlığından, tarafsızlığından bahsedebilir misiniz? Enis Berberoğlu'ndan tutun da Osman Kavala'ya kadar, en son Ayşe Barım'da, buralarda karar veren hâkimlerin verdikleri kararlar birilerinin hoşuna gitmediği için hepsinin görev yerleri değiştirildi. Bir muhalefet partisinin lideri bugün cezaevinde. Hangi hukuk devletinde bu kadar uzun süre bir muhalefet partisinin lideri tutuklu kalabilirdi?
10 gazeteci gözaltına alındı ki bunlardan biri Ali Onur. Ali Onur, bir medyanın muhabiri, kameramanı ve kendisini tutuklayan emniyet güçlerinin 3600 ek göstergeleriyle ilgili bugüne kadar birçok haber yapmış; kendisinin tutuklanması, gözaltına alınmasıyla ilgili karar veren hâkimlerin, emekli hâkimlerin hâkimler kadar zam alması konusunda haberler yapmış. Sokağın sesini kesecek adımlar atılıyor. Bakın, Ali Onur'un e-devletten adresini buluyorlar, evine gidiyorlar, alıyorlar, bir gün nezarette tutuyorlar, daha sonra nezaretten çıkarıyorlar, "Seni biz adli kontrol şartıyla serbest bıraktık." diyorlar. Asansörün kapısında beklerken beş dakika içinde, ne olduysa, kim telefon açtıysa, sebebi nedir bilinmiyor, adli kontrol şartıyla serbest bırakılmak üzere olan muhabir tekrar içeri alınıyor ve tutuklanıyor. Bunun gibi birçok gazeteci mesleğini icra ederken yani sokağın sesi olmak, halkı bilgilendirmek, olan bitenle ilgili bilgi vermek üzereyken maalesef bugün gözaltında. Bütün bunların olduğu bir yerde siz yargının bağımsızlığından ve tarafsızlığından bahsedemezsiniz.
Bakın, bir muhalif siyasetçi bu konuyla ilgili çok çarpıcı bir beyanda bulunmuş, onu kelimesi kelimesini okumak istiyorum: "Hukukun siyasallaştırılması ve yargının siyasete alet edilmesi demokrasiyi yaralar. Demokrasi hukuksuz yaşayamaz, hürriyetlerin kullanılamadığı bir demokrasi düşünülemez ve hürriyetler ancak hukuk yoluyla garanti altına alınabilir çünkü hukuksuz bir demokrasi haksız bir demokrasidir. Ülkemizde demokrasi giderek bir seçim metoduna dönüştürülmektedir. Hâlbuki demokrasi sadece seçimlerden ibaret değil, aynı zamanda yargı ve yargıç bağımsızlığı demektir. Eğer bu iki bağımsızlık çiğnenirse, demokratik bir görüntü altında baskıcı bir düzen kurulmuş olur."
Bunu bir muhalif siyasetçi söylüyor ama bugünün muhalifi değil, 1999 yılının muhalifi. Bugün de, tesadüf, Sayın Cumhurbaşkanının okuduğu şiirden dolayı cezaevine gönderildiği gün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - 26 Mart 1999'da Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yapmış olduğu açıklamayı okudum size, o gün muhalifti. Bakın, bugün bu cümlelerin aynısını biz tekrar ediyoruz, aynılarını söylüyoruz; umarız Sayın Cumhurbaşkanı 1999 yılında söylemiş olduğu bu sözleri hatırlar.
Bakın, liyakatten ve kaliteden bahsettik. Ülkedeki sıkıntılı süreç dışarıda birilerine nasıl cesaret veriyor, bunun da örneklerini gördük. Dün Yunanistan'da askerî bir yürüyüş oldu ve sosyal medyada da bunu görmüşsünüzdür. Orada Yunan askeri şu sloganı attı: "Kıbrıs Yunan'dır, Türkiye..." diye çok alçakça, bu millete, bu ülkeye çok ağır hakaretlerde bulunacak kelimeler sarf ettiler. Bununla beraber ne oldu, biliyor musunuz? Atina Büyükelçiliğimiz de sosyal medyasından bir mesaj yayımladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Hemen aynı günlerde, Yunanistan'ın, Yunan halkının ve Hükûmetinin millî gününü kutladı Atina Büyükelçiliğimiz. Olur, büyükelçilikler bulundukları ülkelerde o ülkenin bağımsızlık gününü, millî gününü kutlar ama arkadaşlar, kutladıkları Yunan millî gününün tarihi yani 25 Mart 1821 nedir, biliyor musunuz? Osmanlı'ya karşı Yunan isyanının ve eş zamanlı olarak Mora'daki Türk katliamının başladığı tarihtir, on binlerce Türk'ün katledildiği bir tarihtir. Bir tarafta Yunan askeri ağza alınmayacak hakaretlerde bulunuyor, büyükelçiliğimizin kutlama tarihi de maalesef böyle bir acı güne denk geliyor.
Bakın, dış politika dedik. Son olarak burada bizi çok rahatsız eden bir başka konuyu da paylaşacağım. Binali Yıldırım geçtiğimiz günlerde bazı açıklamalarda bulundu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın, buyurun.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Kendisi aynı zamanda Türk Devletleri Teşkilatının Aksakallar Konseyi Başkanı olan Binali Yıldırım'dan bahsediyoruz. Hem yerel yönetimlerden hem de vatandaşlık tanımının yeni anayasada gözden geçirilmesinden ve güncellenmesinden bahsetti. O zaman bir siyasetçi olarak Binali Yıldırım'a tepki göstermiştik ama bugün Aksakallar Konseyi Başkanı olan Sayın Binali Yıldırım için de biz bir çağrı yapmak istiyoruz. Bakın, kendisinin Aksakallar Konseyi Başkanı olduğu dönemde, Türk Devletleri Teşkilatı mensubu bir ülke, Kazakistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne büyükelçi atadı Sayın Yıldırım. Aynı zamanda, bu atama töreninde Türkiye işgalci olarak suçlandı ve hiç kimse maalesef ağzını açmadı.
Buradan seslenmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - 9'uncu dakikadayız.
Buyurun.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum.
Alfabeyi bilmeyen bir öğretmen neyse, tansiyon hastasına tuzlu su tavsiye eden bir doktor neyse Sayın Binali Yıldırım'ın da Aksakallar Konseyi Başkanı olması bizim için odur. Neden?
Bir başka örnek, canlı yayında merhum İsmail Gaspıralı'nın bir sözünden bahsediyor, diyor ki "Hani neydi? Dilde, işte, fikirde... Bir şey daha vardı." diyor. Tabii, konuştuğu kişi kendisinden daha cahil bu konuda, o da diyor ki: "Törede." "Ha, evet, törede." diyor. Böyle bir kişinin Türk Devletleri Teşkilatının Aksakallar Konseyi Başkanı olması kabul edilemez. Ya görevden alın ya da kendisini istifaya davet ediyoruz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kılıç, buyurun.
32.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, Kadir Gecesi'ne, 26 Mart Balkan Şehitlerini Anma Günü'ne, toplum vicdanında mahkûm edilen söylemlere, Genel Başkanları Devlet Bahçeli'ye, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanının boykot çağrısına ve Ramazan Bayramı'na ilişkin açıklaması
FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri takip eden yüce Türk milleti; yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'in nazil olmaya başladığı, rahmet ve merhamet kapılarının açıldığı, bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi'ne erişmenin sevinç ve mutluluğunu yaşıyoruz. Bugün idrak edeceğimiz bu mübarek geceye bizleri kavuşturan Rabb'imize şükürler olsun, Kadir Gecemiz mübarek olsun; tutulan oruçlarımız, yapılan ibadetlerimiz, edilen dualarımız kabul olsun.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26 Mart, Balkan Şehitlerini Anma Günü münasebetiyle, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Edirne Müdafisi Mehmet Şükrü Paşa ve silah arkadaşları olmak üzere, bir milletin izzetini ve insanlığın onurunu savunarak canlarını feda eden aziz şehitlerimizi bu mübarek günde rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum; aziz ruhları şad, mekânları cennet olsun.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımızın muhterem annesi merhume Tenzile Erdoğan'a yönelik edep ve ahlak sınırını aşan ifadeler ile Sayın Genel Başkanımız hakkında gazeteci maskesiyle ortaya çıkan bir şahsın dile getirdiği hezeyanlar aynı çirkin senaryonun parçalarıdır. Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey'e yönelik iftira ve hakaret içerikli sözleri sarf eden Can Ataklı hakkında gerekli hukuki işlemler ivedilikle başlatılmıştır. Toplum vicdanında mahkûm edilen bu aşağılık söylemlere karşı hukuk kurumlarının da gecikmeksizin görevini yerine getirmesi en samimi beklentimizdir. Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin sağlık durumuna ilişkin herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. 5 Şubat 2025 tarihinde kalp kapakçığı ameliyatı geçiren Sayın Genel Başkanımız planlanmış istirahat süresi içerisindedir, evinde çalışmalarını sürdürmektedir; kamuoyunu manipüle etmeye yönelik asılsız iddialara lütfen itibar etmeyiniz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanının son günlerde dile getirdiği yerli ve millî markaları hedef alan sözde boykot çağrıları, toplumsal huzuru zedelemeyi amaçlayan kutuplaştırıcı bir siyaset mühendisliğinin yeni bir örneğidir. Ekonomimizi zayıflatmaya ve ideolojik saplantılarına destek olmayan kesimleri hedef almaya yönelik bu çıkışlar milletimiz nezdinde karşılık bulmamış, sağduyulu vatandaşlarımız bu ayırımcı dile itibar etmemiştir. CHP, bu çıkışıyla, Türk toplumunun gerçek dinamiklerini okuyamadığını bir kez daha göstermiştir. Söz konusu açıklamalar toplumsal barışı zedeleyici, ötekileştirici ve kutuplaştırıcı bir dilin ürünüdür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeri gelmişken tüm Türk ve İslam âleminin mübarek Ramazan Bayramı'nı da bu vesileyle şimdiden canıgönülden kutluyorum; sağlıklı, huzurlu, bereketli nice bayramlara ulaşmayı temenni ediyorum.
İstiklal Marşı'mızın yazarı, şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un "Afak bütün hande, cihan başka cihandır; bayram ne kadar hoş ne şetaretli zamandır." mısralarında dile getirdiği gibi bayramımız bayram tadında olsun diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Öztürkmen...
33.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, muhabirlerin tutuklanmasına ilişkin açıklaması
HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Başkanım, teşekkür ederim.
İktidar, muhalefet edenleri, muhalifleri, aykırı sözleri bıraktı, artık görevini yapan foto muhabirlerini, gazete muhabirlerini, televizyon muhabirlerini de içeri tıkmaya başladı. 19'uncu ve 20'nci yüzyılın şairlerinden Şair Eşref diyor ki: "Gam değil amma bu mülkün elden gitmesi/Gitgide zulmetmeye elde ahali kalmıyor padişahım." diyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi adına Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
34.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, görüşülen 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin en önemli maddelerinden biri olan doğum yardımına, nüfus politikasına, EĞİTİM SEN İstanbul Üniversitesi Baştemsilcisi Levent Dölek'e, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına, barış tartışmalarına ilişkin Hükûmet kanadından gelen bazı açıklamalara ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın vekiller; ben de Genel Kurulu selamlıyorum.
Evet, Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu'nu görüşüyoruz ve bunun içerisindeki en önemli maddelerden biri de doğum yardımı. Şimdi, AKP iktidarı 2025 yılını Aile Yılı olarak ilan etti ve çok uzun süredir aslında "aile" kavramı üzerinden de kadınlara bir rol biçmeye ve kadına bir gömlek giydirmeye çalıştıklarını biliyoruz. Önce bakanlığın adındaki "kadın"ı sildiler, "aile"yi getirdiler. Şimdi, "aile" adı altında sunulan bütün politikalar aslında toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirmeye... Kadının toplumdaki pozisyonunu değiştirmemek ve özellikle de aile içerisinde eş ve anne olarak kodlamak dışında kadına hiçbir şey vadetmeyen bir politikayı yaygınlaştırmak istiyorlar. Tabii, kadınları aile içerisinde sadece eş ve anne olarak tanımlamanın yarattığı çok ciddi sorunlar olduğunu ifade edelim. Özellikle kadınların sosyal toplumdaki yerini, özgürlüklerini kısıtladığını, çalışma yaşamına katılımında sorunlar yarattığını ve en nihayetinde kadınlar açısından aslında tercih yapmayı, özgür bir şekilde tercih yapma seçeneğini de sınırlandırdığını ifade edelim. Bununla beraber, verilen aile yardımının Cumhurbaşkanının iki dudağı arasına bırakılmasına ve verilen yardımın aslında, geçmişten de bildiğimiz gibi, neredeyse bez ve çocuk mamasını bile karşılayamayacak düzeyde, destek bile denilemeyecek düzeyde yetersiz olmasına da dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bugün iktidar, doğurganlık oranını artırmak istiyor fakat bu doğurganlık oranını artırmanın yolunun ve yönteminin böyle olmadığını biliyoruz. Öncelikle, kadınların kendi kararlarını kendilerinin vereceklerini, bedenleri ve yaşamlarıyla ilgili kararları alabilecekleri bir toplumsal yaşamın, siyasal yaşamın ve yasal düzenlemenin yapılması gerekiyor. Diğeri, eğer gerçekten doğurganlık oranını artırmak istiyorsanız, en başta, kadınlara ücretsiz kreş hizmeti, okula giden çocuklara ücretsiz bir öğün yemek ve diğer bütün desteklerin verilmesi gerektiğinin de altını çizelim.
Şimdi, 2015'ten bu yana doğum yardımı uygulanıyor. 2015'te 300 liraymış, bunu Sayın Bakan Mahinur Göktaş açıklamış. Şimdi, bunu 2023 yılıyla kıyasladığımızda... 2015 yılındaki 300 liranın 112 dolara, bugünkü artışın da sadece 10 dolara tekabül ettiğini ifade edelim. Yani bugün 10 dolarlık bir yardım veriliyor kadınlara ve bu 10 doları da "aile yardımı" diye "doğum yardımı" diye ifadelendirmeye çalışıyorlar.
Şimdi, asıl mesele, burada bir iktidarın nüfus mühendisliği politikasına karşı durmak gerektiğidir. Buradaki nüfus politikasının en nihayetinde ucuz iş gücü anlamına geldiğini, yoksul insanların asgari hizmetlerde kullanılması anlamına geldiğini ifade etmemiz gerekiyor ve bu anlamıyla kadın bedeni üzerindeki bu tahakkümü reddediyoruz. Kadınların yaşamlarından, bedenlerinden, özgürlüklerinden, kararlarından da elinizi çekme çağrısını bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum. Biz kadınlar eşit, özgür, demokratik bir yaşam istiyoruz. Bunun için de iktidarın kadını yok sayan politikalardan derhâl vazgeçmesi çağrısını da buradan yenilemek istiyorum.
Sayın Başkan, sayın vekiller; biliyorsunuz, üniversiteler ayakta, günlerdir boykot yapıyorlar. Üniversitelerin bu boykot eylemine EĞİTİM SEN üniversite şubeleri de çağrı yapmıştı ve bir gün iş bırakma eylemi kararı almışlardı 25 Mart Salı günü. Bu iş bırakma kararından sonra hızla EĞİTİM SEN hakkında soruşturma açıldı. Bugün EĞİTİM SEN'in MYK'si ifade işlemine gitti ve bu sabah da EĞİTİM SEN İstanbul Üniversitesi Baştemsilcisi Levent Dölek gözaltına alındı. Şimdi, üniversitenin yaptığı, EĞİTİM SEN şubelerinin yaptığı nedir? Anayasal bir hakkın, evrensel bir hakkın, uluslararası bir hakkın kullanımıdır, bir demokratik protesto hakkının desteklenmesidir ama antidemokratik olan uygulamalar ve AKP iktidarının baskıcı ortamı nedeniyle bugün bir soruşturmayla ve bir gözaltıyla karşı karşıya kalmış durumdalar; hem soruşturmayı hem de gözaltıyı kınadığımızı ifade etmek istiyorum ve EĞİTİM SEN İstanbul Üniversitesi Baştemsilcisi Levent Dölek'in serbest bırakılma çağrısını da buradan, Meclisten bir kez daha yapmak istiyorum.
Şimdi, tabii, sadece EĞİTİM SEN'e açılan soruşturmalarla da ilgili bir sorun olmadığını ifade edelim. İstanbul Barosu 21 Marttan beri devam eden eylemlere ilişkin bir bilanço, bir rapor açıkladı, gerçekten durum vahim. Yalnızca İstanbul'da 447 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 20'si çocuk. Gözaltına alınan 174 kişi tutuklanmış, 20 kişi hakkında adli kontrol uygulanmış, 6 öğrenciye ev hapsi verilmiş. Yine İzmir'de 10, Adana'da 10 yurttaş hukuksuz bir şekilde tutuklanmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.
Ankara'da yine 30 öğrenci gözaltına alınmış, 6'sı yine ev hapsine mahkûm edilmiş. Ev hapsine mahkûm edilenler kimler? Öğrenciler yani yarın öbür gün yeniden üniversiteye gidecek ve eğitimine devam edecek insanlara bugün AKP'nin talimatlı yargısı ev hapsi vererek onların eğitim hakkını da gasbediyor, onları eğitim alanından da uzaklaştırıyor.
Şimdi, şunu söyleyelim: Gösteri ve toplantı yürüyüş hakkı anayasal bir haktır, bu hak hiçbir şekilde sınırlandırılamaz. Hukuk dışı yöntemlerle insanları gözaltına almanın, insanları ev hapsiyle ve özellikle de tutuklamayla yıldırmaya çalışmanın kendisini kınıyoruz. 2911 sayılı Yasa'yı bugün toplum karşıtı bir yasa olarak AKP istismar ediyor. Normalde herkese bu hak verilirken, barışçıl, izinsiz gösteri yapma hakkı verilirken bugün barışçıl eylemlere kolluk saldırıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Barışçıl eylemlere saldırarak da toplumu kutuplaştırıyor, toplumdaki şiddet dalgasını arttırıyor ve büyük bir demokrasi düşmanlığı, büyük bir hukuk düşmanlığı yapıyor, adaleti de katlediyor; bunu da ifade edeyim.
Son olarak, şimdi, bu barış tartışmalarına ilişkin Hükûmet kanadından gelen bazı açıklamalar var. Özellikle partimizi itham eden, partimizin süreçteki rolünü yeterince yerine getirmediğine dair bazı değerlendirmeler olduğunu görüyoruz. Özellikle bu açıklamaları reddettiğimizi ifade edelim. Biz 1 Ekimden beri başlayan bütün tartışma sürecine olumlu, yapıcı katkı verdik. Dünya kadar toplantı yaptık, dünya kadar siyasi partiyi, sivil toplum örgütünü, demokratik kitle örgütünü ziyaret ettik, oralarda bütün görüş ve düşüncelerimizi ifade ettik. Yine, 27 Şubat deklarasyonundan, tarihî çağrıdan sonra 101 merkezde halk toplantıları yaptık, "Nevroz" alanlarında milyonlara seslendik, bu barış ve demokrasi çağrısını desteklediğimizi ilan ettik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlayacağım Sayın Başkan, son sözlerim.
BAŞKAN - Buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Barış ve demokratik toplum çağrısını desteklediğimizi birinci elden ifade ettik. Bu konuda Meclisin sorumluluk alması gerektiğini ve DEM PARTİ olarak da her türlü sorumluluğa hazır olduğumuzu da birinci elden ifade ettik. O anlamıyla, bugün 27 Şubattaki çağrının gereğinin yerine getirilmesinin sorumluluğu birinci elden evet, örgüttedir, ikinci elden de aynı derecede sorumlusunun devlet olduğunun, Hükûmet olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Bu çağrının yerine gelmesi için Hükûmet üzerine düşen sorumluluğu yapmalıdır, gerçek anlamda topu taca atmaktan vazgeçmelidir. Özellikle de Sayın Öcalan'ın bu süreci yürüteceği koşulların sağlanması çağrısını da tekrar yenilemek istiyorum. Partimiz sorumluluğunun farkında, görevinin başında, süreci birebir olumlu bir şekilde yürütmek için de canhıraş 7/24 çalışmaktadır.
Teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Torun...
Buyurun.
35.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, Cumhurbaşkanının bugünkü konuşmasında Genel Başkanları Özgür Özel'e söylediği sözlere ilişkin açıklaması
SEYİT TORUN (Ordu) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanı kendisine yönelik en küçük eleştiriden suç ve tehdit iması çıkartıyor ancak, kendisi, bugünkü konuşmasında "Ey Özgür Özel, herhâlde, senin de bir gün kabrini bu şekilde hazırlayacaklar ve senin de kabrini birileri gelip ya kazar ya da yıkar." diyerek mafya diliyle Genel Başkanımızı açıkça tehdit etmiştir. Şehzadebaşı Camisi'ne ve çevresine zarar verildiği iftirasının arkasına saklanarak Türkiye'nin 1'inci partisinin Genel Başkanını tehdit edemezsin. Gezi direnişlerinde eylemcilere Dolmabahçe Camisi üzerinden attığınız iftiraları aradan geçen on iki yılda ispat edemediniz. Yine attığınız iftiraların altında kalacaksınız. Ekrem İmamoğlu'na yaptığınız hukuksuzluğu ve millet iradesine karşı giriştiğiniz 19 Mart darbesini milletin kutsallarının arkasına sığınarak meşrulaştıramazsınız. Yüreğiniz yetiyorsa getirin sandığı, arsızın, hırsızın ve ahlaksızın kim olduğuna halk karar versin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Murat Emir.
Buyurun Sayın Emir.
36.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Kadir Gecesi'ne, Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanının bugünkü konuşmasına ve Cumhurbaşkanına sorularına, eylemlere katılan gençlere ve Görkem Furkan Akşit ile Berkay Gezgin'e; Serap Yazıcı Özbudun'a seslenmek istediğine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle halkımızın ve tüm İslam âleminin Kadir Gecesi'ni de tebrik ediyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın Cumhurbaşkanı bugün konuştu ama tam da olmaması gereken bir günde, kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı, tahkir edici, suçlayıcı ve ülke huzurunu bozucu bir tutum sergiledi. MHP Grup Başkan Vekili bizim boykotumuzun huzur bozduğunu, kutuplaştırdığını söyledi ama Cumhurbaşkanını bugün dinlediğiyse asıl kutuplaştıranın, asıl horlayanın, asıl suçlayanın peşin peşin Cumhurbaşkanı olduğunu rahatlıkla görebilir. Ama elbette ki biz bizi görmeyenleri gömeceğiz, onlardan alışveriş yapmayacağız, o medya organları da bizi görene kadar, milyonluk mitinglerimizi görene kadar elbette ki hak ettikleri cevabı alacaklar milyonlardan. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ülkeye en büyük kötülüğü yapıyorsunuz!
MURAT EMİR (Ankara) - Öncelikle şunu ifade etmeliyim; bir tartışma var, deniyor ki: "Ekrem İmamoğlu'na yapılanlar hukuk içerisindedir. Bırakın, bağımsız yargı görevini yapsın." Bir defa bu ülkede bağımsız bir yargıdan söz etmenin olanağı yoktur. Cumhurbaşkanı birinci dereceden Adalet Bakanını atar, HSK'yi birinci dereceden atar ve yargının tepesindeki kişidir. Zaten bunu söylemekten de çekinmez ayrıca. Bakın, sözlerine baktığınızda iki ay önce "Turpun büyüğü heybede." demişti ve o sırada bu turpun ne olduğu tartışılırken şu tartışılmamıştı: Ya, Sayın Cumhurbaşkanı yürütmenin başında, yargının tepesinde, İstanbul'daki savcıyı direk gönderen kişi, talimatlandıran kişi ve o kişi delilleri biliyor, dosyayı biliyor. Üstelik delilin büyüklüğünü öyle biliyor ki "turp" diye de değerlendirebilecek kadar içerisinde bu meselenin ve bugün de "Daha büyük turp var." diyor. Sayın Cumhurbaşkanına buradan seslenelim: Nereden biliyorsunuz bu turpları siz? Bu turplar önce size mi geliyor, size mi arz ediliyor.? Siz turpları, delilleri, dosyaları, suçlamaları değerlendiriyor musunuz? Siz ettiğiniz yemine birazcık saygı duyan birisi olsanız size bu geldiğinde dahi... Bir şekilde gelirse "Ben Cumhurbaşkanıyım, ben yürütmenin başındayım, HSK'yi de büyük oranda ben atıyorum, benim bu konuları bilmemem gerekiyor." demesi gereken kişi dosyanın tam içerisinde, şimdi yeni turpların haberini veriyor ve o kadar emin ki "CHP pislik içerisinde..." Pislikleri örtemeyecekmiş CHP! Bir defa CHP tertemiz bir parti. Araya taraya Ekrem İmamoğlu'nu cezaevine koymak için bulabildiğiniz deliller ortada. Ortada delil kırıntısı bile yok, delil başlangıcı bile yok ama bu koşullarda "Pisliği örtemeyeceksiniz." diyor. Buradan söylüyoruz: Sayın Cumhurbaşkanı pislik örtme uzmanıdır. (CHP sıralarından alkışlar) 17-25'i burada akladınız, Zehra Taşkesenlioğlu'nu burada yargılamadınız, kendi Bakanlığına dezenfektan satan Bakana hiçbir şey yapmadınız ve baktığınızda, bütün o belediye başkanlarını görevden aldınız, salya sümük ağlayarak gittiler ama herkes biliyordu niye görevden alındıklarını. Tek bir işlem yapmadınız ve onlar hakkında başlatılan soruşturmalara da sonrasında İçişleri Bakanlığı el koydu, bir gram ilerletmediniz. İşte bu, pislik örtmenin ta kendisidir.
Sayın Başkan, işin çok pis olduğunu, çok kirli olduğunu biliyorlar, Sayın Cumhurbaşkanı da ifade ediyor, dolayısıyla "Biz yokuz içinde." diyorlar. "CHP'liler geliyor, CHP'liler gidiyor..." Tekrar soruyorum: Sayın Cumhurbaşkanı, siz bunları nereden biliyorsunuz, niye biliyorsunuz, niye ilgilisiniz, niye bunlarla ilgili konuşuyorsunuz? Ya, siz Cumhurbaşkanısınız; bilmemeniz, duymamanız, fark etmemeniz, yanınızda bu konu açıldığında "Kapatın bu konuyu." demeniz gereken konularda dönüyorsunuz, yargıç olmuşsunuz, yargılamışsınız, infaza bile başlamışsınız. İnfaz ne? Ekrem İmamoğlu zaten şu anda infaz ediliyor. Bırakın, yargı kararını yapsın. Sen 16 milyon insanın oyunu almış adamı cezaevine koyuyorsun; 15,5 milyon oyla Cumhurbaşkanı adayımız olmuş ve seni ilk seçimde yeneceğini herkesin bildiği, en çok da senin bildiğin adayı cezaevine koyuyorsun, sonra "Bırakın, yargı işini yapsın." diyorsun; olacak şey değil! Bunun adı "faşizm"dir.
Devam edelim. Bildiğimiz suçlamalar; ne zaman sıkışsalar, ne zaman başları sıkışsa "Kutsallarımıza saldırıldı..." Geçin bu palavraları.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Emir.
MURAT EMİR (Ankara) - Biz sizi biliyoruz, Kabataş yalanından biliyoruz, "Camide içki içildi." yalanından biliyoruz. Şimdi yeni yalanlar... Efendim, Şehzade Camisi'nde 2 tane mezar taşı kırılmış. Bir defa o mezar taşlarını koruma görevi sizin, onu siz yapacaksınız. Bizim dün il başkanlığımız, belediyemiz zabıtaları oraya dizdi ki bir provokasyon yapılıp içeriye alkol şişeleri konulmasın da bu tartışma büyütülmesin çünkü provokatörleri biliyoruz biz, onlar da kendilerini biliyorlar. O zabıtalara gaz sıkıldı ve içeride ne yapıldı bilmiyoruz ama iki gün önce görüntüler yansıdı; caminin içerisinde bir polis memuru ile İBDA-C'li militanlar top oynuyorlar. Görüntüler ortada, görmeyenler, duymayanlar baksınlar. Bu provokasyonlardan ve her defasında kutsallarının arkasına saklanmaktan vazgeçin, saklanmayın, bırakın orayı, kutsallar hepimizin kutsalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın Sayın Emir.
MURAT EMİR (Ankara) - Ama siz sokağa çıkan, alana çıkan milyonları, hak talep eden, adalet talep eden gençleri peşin peşin suçlarsanız "terörist" derseniz bunların önünü alamazsınız. Bu ülkede halk adalet istiyor ve sokağa çıkmaktan başka çaresi de kalmamış bir halk çünkü güveneceği bir yargı yok, medya organları susturulmuş, tüm devlet, tüm kamu kurumları ele geçirilmiş ve Türkiye âdeta şu anda OHAL koşullarında devam etmek zorunda kalıyor yoluna.
Bakıyorsunuz, buradan, Özgür Özel'in de mezarı kazılacakmış. Ya, siz herkesi kendiniz gibi zannediyorsunuz. Özgür Özel ölmekten de öldürülmekten de korkmaz; hiçbir CHP'li ölmekten korkmuyor ama siz korkuyorsunuz, siz korkuyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Öyle tehditlere falan kimse boyun eğmez, herkes haddini bilecek, yerini bilecek.
Basiti şudur: Korkuyorsunuz, koltuğunuz kayıp gidiyor, yapacak bir şeyiniz yok, bu halkın hiçbir sorununu çözemiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
MURAT EMİR (Ankara) - Dönüyorsunuz CHP'ye operasyon, dönüyorsunuz İmamoğlu'na operasyon... Sinyallerini veriyr, Cumhuriyet Halk Partisine operasyon yapacaklarmış. Bakın, siz değil sizin ağababalarınız gelse, Kuvayımilliye'den köklerini alan, savaş meydanlarında kurulmuş ve Mustafa Kemal Atatürk'ün partisi olan Cumhuriyet Halk Partisine operasyon yapamaz; haddiniz değil, haddinizi bileceksiniz! (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bakın, geceler boyunca eylemlere katılan, toplantılara katılan gençler sonrasında toplanıyor, gözaltında kötü muameleye maruz bırakılıyorlar, hapishaneler doldu, hapishanelere götürülemiyorlar, geri Emniyete getiriliyorlar, gözaltı merkezleri oluşturuluyor, kötü muamele çok yaygın; gözü patlayanlar var, burnu kırılanlar var, bacağı kırılıp ameliyat beklemesine rağmen gözaltında tutulmaya devam edilenler var, avukatlarıyla görüştürülmeyenler var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Emir, 9'uncu dakikadayız.
Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Başkanım.
Bu koşullar altında bunu anlamak yerine bastıracağınızı zannediyorsunuz ama bastıramayacaksınız.
Şimdi ben bir şeyi de buradan ifade etmek isterim: Bakın, Mustafa Kemal Üniversitesinde, Hatay'da bir öğrenci, şehit Polis Coşkun Akşit'in oğlu, şehit oğlu; diyor ki: "Arkadaşlar, eyleme gidelim." Bu şehidin oğlunu, Görkem Furkan Akşit'i yurdundan atmışsınız, yurdundan. Ya, bu yapılır mı arkadaşlar? Alın, yargılayın. Bakın, Berkay'ı da aldınız hapse; efendim, neymiş? Cumhurbaşkanına hakaret. Ya, bunlar için hapse gerek var mı? Varsa yargılarsınız ama yapamazsınız çünkü siz kendinizce bastırmak, sindirmek istiyorsunuz ama milyonların tepkisi, milyonların size karşı direnişi asla böyle sönmeyecek.
Ben buradan bir de Sayın Serap Özbudun Hocamıza seslenmek isterim beni duyuyorsa eğer, kendisini görüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sonlandıralım artık.
Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Türkiye adı konulmamış bir OHAL rejimi içerisinde, seyahat özgürlüğü kısıtlanıyor, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı sınırlanıyor, RTÜK yasal sınırlarını aşıyor, basın özgürlüğü tamamen bitirilmiş durumda, bir ön sansür uygulanıyor, açıkça, net ve yazılı bir şekilde uygulanıyor ve bu koşullar altında Anayasa'mız çiğneniyor, çiğnenmektedir. Ben sadece kendisinin sessizliğini şu sözlerle gündeme getirmek ve varsa sözü, duymak isterim, Aliya İzzetbegoviç diyor ki: "Bütün bunlar bittiğinde düşmanlarımızın sözlerini değil dostlarımızın sessizliklerini hatırlayacağız." (CHP sıralarından alkışlar) Yani burada sessiz kalarak... Anayasa’nın bu kadar ayaklar altına alındığı, Türkiye'nin fiilen OHAL koşullarına getirildiği bir düzende sessiz kalma hakkınız yoktur Hocam; çıkın ilminizi anlatın veya sessiz kalın, siz bilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
37.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Kadir Gecesi'ne, AK PARTİ Grubu adına bütün gençlere seslendiğine ve Ramazan Bayramı'na ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Evet, bugün, bin aydan daha hayırlı olan ve bütün insanlığın hidayet rehberi olan Kur'an-ı Kerim'in inzal buyurulduğu Kadir Gecesi. Bizi Kadir Gecesi'ne ulaştıran Cenab-ı Hakk'a hamdolsun. Bu vesileyle aziz ve asil milletimizin ve bütün milletvekillerimizin Kadir Gecesi'ni tebrik ediyorum. Bu Kadir Gecesi'nin milletimize, ülkemize, ümmete ve insanlığa hayırlar getirmesini Rabb'imden niyaz ediyorum ve en büyük mucize olan bütün kâinat kitabının züpdesi, özü, özeti olan Kur'an-ı Kerim'in kendisine indirildiği ve bütün insanlık için kendisinde en güzel örnekler bulunan Efendimiz'e (AS) bugünün hürmetiyle yüce Meclis çatısı altında salatüselamlarımı arz ediyorum. Kadir Gecemiz mübarek olsun. Tuttuğumuz oruçlarımız, yaptığımız ibadetlerimiz, vereceğimiz zekâtlarımız, bütün ibadetütaatlarımız makbul olsun. Bu gece birlik beraberliğe, dayanışmaya, kardeşliğe, tesanüde, daha büyük hedeflere hep birlikte yürümeye vesile olsun.
Ne diyor Şair Mehmet Akif: "Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez/Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez." İnşallah, bu gece milletimizin birlik beraberliğine vesile olsun. Milletimizi birbirine kırdırmak isteyenler, 1980 öncesinin çağrısında bulunanlar, 1980 öncesinde bu genç fidanlarımızın toprağa gömülmesine vesile olacak girişimlerde bulunanlardan ders alarak, inşallah ders çıkararak, Vandalizme son vererek bu milletin hiçbir gencine kıyılmamasına vesile olacak bir duruşu, bir söylemi, bir yaklaşımı ortaya koysun; siyasi sorumluluk içerisinde gençlerimize işin hakikatini, gerçeğini ortaya çıkarma çağrısında bulunsun.
Ben buradan AK PARTİ Grubumuz adına bütün gençlerimize sesleniyorum: Her şey, olan biten milletimizin gözü önünde cereyan etmektedir. Her bir kamu kurum ve kuruluşumuz yasama, yürütme ve yargı erklerimiz kendi vazifelerini yaparak hakikatin ortaya çıkarılmasına ve doğru ile yanlışın, suçlu ile suçsuzun, haklı ile haksızın ortaya çıkarılmasına vesile olacak bir duruş sergilemelidir.
Bu vesileyle, önümüzdeki pazar günü idrak edeceğimiz Ramazan Bayramı'nı da tebrik ediyorum. Bu bayramın bütün insanlığın, başta Gazze'deki kardeşlerimiz olmak üzere, Türkistan'daki kardeşlerimiz olmak üzere, bütün mazlum coğrafyalardaki kardeşlerimiz olmak üzere, bütün Âlemiislam'ın ve bütün insanlık âleminin hayrına, iyiliğine, güzelliğine vesile olacak yepyeni bir başlangıca vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum. Nasıl Nevruz yeni bir günse inşallah bu Kadir Gecesi de adalet ve merhamet düzeninin, İlayıkelimetullah ile Kızılelma'yla...
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Allahuekber!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - ...bu milletin temelden geldiği, ezelden ebede, geçmişten atiye bu bakış açışını, bütün milletimizi Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde daha büyük ufuklara doğru yürütecek yeni bir başlangıç olsun diyor; bu duygu ve düşüncelerle hem yüce Meclisi hem aziz milletimizi hürmetle selamlıyorum.
Kalın sağlıcakla diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Başkanım, şu Gazze mevzusu ile disiplin soruşturması hakkında bir şey deseydiniz. Başkanım, bu Gazze suç duyuruları ile disiplin mevzusuna da değinseydiniz.
BAŞKAN - Çok teşekkür ederiz.
Sayın Özbudun, size sataşmadan söz veriyorum.
Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun’un, Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Sayın Başkanım, öncelikle bu imkânı verdiğiniz için teşekkür ederim. Tabii, değerli meslektaşım Sayın Murat Emir'e de bana bu zemini yarattığı için teşekkürlerimi ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Ben yaklaşık yirmi beş yıl üniversitelerde ders verdim, pek çok eserim var, yayın yaptım. Aktif siyasete katılıncaya kadar bir akademisyen olarak daima hukukun üstünlüğünü, demokrasi değerlerini ve insan haklarını savundum. Yaklaşık beş yıldan beri aktif siyasetin içindeyim, iki yıldan beri de bu Mecliste bir milletvekili olarak görev yapıyorum. Herhâlde vicdanı olan herkes bu kürsüden bir siyasetçi olarak savunduğum görüşlerin de aynen akademisyenlik yıllarımda olduğu gibi hukukun üstünlüğüne, demokrasi değerlerine ve insan haklarından yana olduğuna şehadet edecektir. Benim görüşlerimde hiçbir değişiklik olmadı ve görüşlerim bu istikamette olduğu hâlde Sayın Cumhurbaşkanımızın daveti üzerine, kendisinin Türkiye'de birtakım sorunların çözümü için bilgimden istifade etmek üzere davetleri neticesinde bir muhakeme sonucunda Adalet ve Kalkınma Partisine üye oldum ama ne yazık ki sizin mensubu olduğunuz partinin Genel Başkanı derhâl hakkımda birtakım karalamalara ve iftiralara girişti, önce kendisine gidip Cumhuriyet Halk Partisine üye olmak için ricada bulunduğum gibi gerçekle bağdaşması mümkün olmayan sözler söyledi. Ben sosyal medya hesabımdan gereken cevabı verdim. Gerçekler ortada, ben hiçbir partiye üye olmak için gidip yalvarmadım, yakarmadım ama burada muhalefet sıralarındayken... (AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP ve YENİ YOL sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Hocam, bir saniye, mikrofon açılacak efendim.
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Devamla) - Lütfen dinleyin, sözümü kesmeyin, sonra siz de konuşursunuz.
BAŞKAN - Hocam, meramınızı güzel bir şekilde anlattınız. Sataşmadan iki dakika veriyorum Grup Başkan Vekillerimize de...
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Devamla) - Lütfen, hiç olmazsa tamamlamam için müsaade edin Sayın Başkanım.
MURAT EMİR (Ankara) - Hocama bir ayrıcalık yapalım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Genel kanaat böyle mi? Peki.
Buyurun Hocam, bir dakika daha söz veriyorum.
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Emir.
Ben bugüne kadar görev yaptığım bütün komisyonlarda ve Genel Kurulda içtenlikle bütün yurttaşların haklarını aynı dürüstlük ve samimiyetle savundum. Bundan sonra da öyle olacağından hiçbirinizin zerrece şüphesi olmasın ama şu ana kadar özellikle sessiz kalmayı tercih ettim çünkü kimlerin kışkırttığını bilmediğim çok ciddi bir trol çetesi, sosyal medya hesaplarından ciddi hakaretlerde bulundular ve bunlardan 175'i dava açmaya değer görüldü, avukatlarım tarafından dava açıldı. Ben herhangi bir kutuplaşmanın tarafı olmak istemiyorum. Sadece ve sadece insan haklarını, demokrasi değerlerini ve hukukun üstünlüğünü savunmak için hukukçu oldum, anayasa hukukçusu oldum ve burada görev yapıyorum. Zerrece şüpheniz olmasın, alacağım her görevi bu istikamette yerine getireceğim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkanım...
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan...
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Çeteciler dışarıdayken çocuklar içeride, ona bir cevabınız olmadı.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Murat Bey'in güncel olaylarla ilgili yorumuna cevap vermemiş oldunuz, biz onu merak ediyorduk.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bu ne hazımsızlık ya, bu ne hazımsızlık!
BAŞKAN - Yalnız Sayın Emir, Akbaşoğlu güzel bir değerlendirme yaptı.
2.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun'un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MURAT EMİR (Ankara) - Öncelikle şunu ifade etmeliyim: Ben çok dikkatli konuştum, hepsi tutanakta. Bir defa Sayın Hocamızın AKP'ye geçmesiyle ilgili en ufak bir yorum yapmadım, o benim işim değil, bu bir. İkincisi, kendisine "dostlarımız" sözüyle hitap ederek de kendisi ve ilminden yararlanma isteğimizi ifade ederek de tutumumuzu açıkça ortaya koydum Hocam yani hiç orada bir şey yok. Ama sizden şunu beklerdik Hocam: Buradaki sessizliğiniz olmaz yani bir yerde farklı, bir yerde sessiz olmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ne yani CHP'yi mi savunacak?
MURAT EMİR (Devamla) - Bakın, Anayasa ayaklar altına alınıyor; toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı Anayasa 34, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 11'inci maddesi ayaklar altına alınıyor. Ha bunların içerisinde birileri var mı? Varsa var, yoksa yok ama idarenin böyle bir hakkı "Kamu düzenini sağlayacağım." diyerek, kamu düzenini bahane ederek yasaklayamayacağını siz benden iyi biliyorsunuz, sizin bildiğinizi de hepimiz biliyoruz ama gelin bunu söyleyin. Burada idare, valilikler, İçişleri Bakanlığı haddini aşmıştır, yasaları yanlış uygulamaktadır, Anayasa'yı çiğnemektedir ve de biz Anayasa Mahkemesine gittiğimizde bu hakkımızı alacağız ama iki yıl sonra alacağız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bunu söyleyin, burada sessiz kalmanızı yadırgıyorum. Sizi okumuş, önemsemiş birisi olarak önemsiyorum. Bakın, bir vali diyor ki: "İstanbul'a giriş-çıkışları sınırladım; bakacağım, beğenirsem içeri alacağım, beğenmezsem içeri almayacağım." Buna söyleyecek bir sözünüz yok mu Sayın Hocam? "Basın hürdür." diyor değil mi Anayasa'mız, RTÜK Başkanı diyor ki: "Yok artık, düzen değişti; ben bakacağım, ben bakacağım, öyle siz sokaktaki görüntüleri yayınlarsanız bir günde üç ceza kesip kapatacağım sizi." Bu ne demek Sayın Hocam? Buna sessiz kalmanıza isyan ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Genel Başkanın diyor "Gelir gelmez kapatacağız." diye ya!
BAŞKAN - Sayın Özdağ, buyurun.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ya, sizin Genel Başkanınız tehdit ediyor.
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Gazeteciler içeriye alınıyor, ona ne diyeceksiniz?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ya bütün basını tehdit etmiyor mu Özgür Özel? Basını, esnafı hepsini tehdit ediyor, boykot yapıyor. Ne olacak?
BAŞKAN - Sayın Özdağ'a söz verdim sayın milletvekilleri.
Buyurun Sayın Özdağ.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Serap Yazıcı Özbudun'a sorularına ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Serap Yazıcı Özbudun Hanımefendi'ye sesleneceğim, konuşmak istemezdim. Sayın Murat Emir kendisini Anayasa’nın ihlalleri ve kanunların ihlalleri üzerine bir konuşmaya davet etti. Peki, kendisine soruyorum ben: Cumhuriyet Halk Partisi listelerinden Gelecek, Saadet, DEVA ve Demokrat Parti beraberce bir liste yaptık, seçime girdik. Başka bir partiye geçebilirsiniz, kanunlar müsaade edebilir. Peki, ne kadar ahlaki üstünlük? Peki, şunu sormayacağım mı? Siz diyorsunuz ki...
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Sen de AK PARTİ'den istifa ettin ya!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sen daha önce hangi partideydin? Sen de AK PARTİ'deydin.
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Hatadan dönmüş, hatadan dönebilir insanlar.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Dinleyin lütfen.
Sayın Serap Yazıcı Özbudun diyor ki: "Ben Özgür Özel'e gitmedim, Özgür Özel beni çağırdı." Tamam, öyle olsun. Peki, siz bunu bize niye söylemediniz? Özgür Özel Bey beni çağırdı ve 20 kişilik bir grubumuz var, 1 kişi vefat etmiş, burada yeni bir grup kurmuşuz, siz de bunun içerisindesiniz. Bu konuyu bize niye bildirmediniz?
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Ben YENİ YOL Grubu kurulduğunda, 25 kişiyken gittim, görüştüm, kendisinin davetiyle.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Madem Özgür Özel sizi çağırdıysa, biz de gereğini yapardık, Özgür Özel Bey'e dönerdik...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Size cevap vermeyeceğim Selçuk Özdağ çünkü siz...
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Bildirmek zorunda mı?
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Benim şahsıma hakaretlerde bulundunuz, size cevap vermeyeceğim. Sayın Murat Emir nezaketin sınırları içinde konuştu ve ben ona cevap verdim ama siz kanal kanal bana iftira ettiniz, size cevap vermeyeceğim.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - ..."Bizim grubumuzu bozmak istiyormuşsunuz, Serap Yazıcı Özbudun'u davet etmişsiniz." derdik ve gereğini de yapardık, söylerdik kendisine ama eğer Özgür Özel Bey sizi çağırdıysa bunu niye partiye, Ahmet Davutoğlu'na söylemediniz?
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Ayıp, ayıp! Niye söylesin, mecbur mu sana söylemeye?
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Bize niye söylemediniz? Söylemeniz gerekmiyor muydu? Başka partiye de gidebilirsiniz ama bunları bize bildirmeniz lazım ve grubumuzu yaşatırken grubu bozma ahlakının ne kadar ahlaki olduğunu da kamuoyunun takdirine sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Kürsüye gelmişken bu Netanyahu hakkındaki suç duyuruları hakkında da konuşur musunuz Başkanım?
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Ben tartışmalar sona ersin ve gündeme geçelim, emeklilerimizin...
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Bekliyorlar, bekliyorlar dört gözle (!)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - ...ve doğum yardımlarıyla ilgili kanun teklifimizin bir an evvel yasalaşması sürecini başlatalım diye toparlayıcı bir konuşma yaptım.
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Emeklilerimizi açlığa mahkûm ettiniz, açlığa ya! Yeter!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Ancak daha sonra tekrar bu konuyla ilgili farklı tezahürler söz konusu oldu.
Şunu ifade edeyim: Değerli Serap Hocamız bir anayasa hukukçusu olarak her zaman değerliydi, her zaman değerlidir ve her zaman da değerli kalacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu konuda şu partideyken, bu partideyken, şahsileştirerek, kişiselleştirerek, bu konuda âdeta yetersiz kaldığınızı itiraf ederek başkalarından medet ummak ve o konuda başka şeyler söylemeye teşvik etmek doğru değil.
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Muhalefetteyken konuştuğu doğruları orada da konuşsun istiyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Ancak bu medetin içerideki birtakım insanlarımıza, milletvekillerimize, birimlere yöneltilmesi olabilir de...
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Muhalefetteyken insan hakları, demokrasi, hukuk konuşmalarının aynısını istiyoruz.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - ...Avrupa Birliğinden, İngiltere'den "Terk edildik duygusu yaşıyoruz." diyerek oralardan medet ummanın hakikaten emperyalizm ve siyonizmin karşısında hep beraber durmamız gereken şu günlerde ne kadar büyük bir bedbahtlık olduğunu da takdirlerinize sunuyorum.
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Hadi oradan, hadi oradan!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Ve şunu söyleyeyim: Anayasa yürürlüktedir, Anayasa tıkır tıkır işlemektedir. Anayasa'ya aykırı hareket edenler sokak çağrısı yaparak Vandalizme davetiye çıkaran, bu milletin, bu ülkenin polisine taş atanlar, kazma atanlar ve asit atanlardır. Onların yanında yer almayın; gelin, hep beraber yepyeni bir Türkiye'nin kuruluşuna, kurtuluşuna vesile olalım diyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Netanyahu için soruşturma izni verin!
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - "Yeni bir Türkiye" diyor, yıkıldı mı Türkiye Cumhuriyeti devleti?
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sataşmadı Sayın Emir, ya!
BAŞKAN - Buyurun.
4.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Akbaşoğlu'nun yaptığı bu iki dakikalık konuşmaya bir cevap verme ihtiyacımız yok, bize "bedbahtlık" diye suçlama yaptı ama gerek yok, onu kendisine bırakıyorum çünkü alıştığımız bir metin var ama şunun altını çizmek lazım erdir!arkadaşlar: Günlerdir burada "Vandallık" diyorsunuz, günlerdir.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yolsuzluğu da bir anlatsana Murat Bey, ya, şu yolsuzluğu bize bir anlat!
MURAT EMİR (Devamla) - Ortada bir Vandallık yok. Çok istiyorsunuz, bir Vandallık olsun ama olmadı. Bakın, bir görüntü var, bir polis memurumuzun üniformasına asit atılmış. Çok üzgünüz, kim yaptıysa Allah kahretsin ama bu kadar, daha fazlası yok, iyi ki de yok, onu da söyleyeyim.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ya, yolsuzlukları niye anlatmıyor ya?
MURAT EMİR (Devamla) - Ama, bakın, burada bu olayı anlamayıp akşama kadar "Vandallar" akşama kadar "teröristler" akşama kadar "provokatörler" akşama kadar "kutsallarımıza saldıranlar"
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yolsuzlukları da bir anlat.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - "Polisle çatışalım." diye oylama yapan kimdi?
MURAT EMİR (Devamla) - Yok, yok işte! Ortada yok arkadaşlar, ortada yok!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yolsuzlukları bir anlatsana Murat Bey, ya, anlat, anlat!
MURAT EMİR (Devamla) - Yaptığınız işi, yaptığınız kötülüğü, yargıyı talimatlandırıp en büyük rakibinizi cezaevine koymayı bunlarla açıklayamazsınız, bunlarla anlatamazsınız kimseye.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Belediyede iş verdiğiniz firmaların İmamoğlu İnşaattan aldığı daireleri anlat.
MURAT EMİR (Devamla) - Yapmanız gereken, milleti suçlamak yerine bir öz eleştiri yapmak.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Belediyede iş verdiğiniz firmaların İmamoğlu İnşaattan aldığı daireleri anlat, hadi, dinleyelim bakalım.
BAŞKAN - Laf atarsanız Sayın Emir'e baştan tekrar söz veririm.
MURAT EMİR (Devamla) - Yanlış yaptığınızı anlayın, demokrasiye saygı duyun, demokrasiye! Birazcık adalet duygunuz olsun içinizde ve gereğini yapın, bu ülkeyi böylesine sıkıştırmayın, yönetemezsiniz bu ülkeyi; demedi demeyin, bu şekilde yönetemezsiniz, bu şekilde yönetemezsiniz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ya "Polisle çatışalım." diye oylama yapan birisi mi bu ülkeyi yönetecek?
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ya, İGDAŞ'ta 2,5 milyar TL vurgun yapan adamın aldığı villaları anlat! Anlat bakalım bunları!
BAŞKAN - Laf atmayın ya, laf atmayın.
MURAT EMİR (Devamla) - Bakın, yirmi iki yıldır bir demokrasi ve özgürlük hikâyesi anlattınız, 2013'e kadar kandırdınız ama bugün geldiğiniz yer diktatöryal bir rejimdir. Vazgeçin bunlardan ama siz bunlarla yüzleşmek yerine gençleri, milyonları kriminalize etmeye çalışıyorsunuz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ya, siz yapıyorsunuz.
MURAT EMİR (Devamla) - Ama bunu başaramadınız, başaramayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ya, kendi evinin önündeki araziyi nasıl 156 milyon liraya kamulaştırdığınızı anlat ya! Murat Bey, niye hiç bunlara girmiyorsunuz, anlamıyorum ya; biraz da şunları anlat.
MURAT EMİR (Ankara) - Ben seni duymuyorum, gerçekten duymuyorum.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Duymak istemiyorsun, işine gelmiyor çünkü doğrusu bu, doğrusu bu.
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Bak, yanında Çorum Milletvekili var, o Çorum Belediye Başkanı niye alındı, senin de baban niye alındı; onu anlat, onu anlat!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ya, bir insan evinin önündeki araziyi belediyeye kamulaştırıyor, buna nasıl...
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Çorum Belediye Başkanı niye alınmış, senin de baban nasıl alınmış; onu anlat! Berabersiniz, bak berabersiniz, birbirinize anlatın. Çorum'da niye rüşvetler alınmış, baban niye alınmış; onu anlat!
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Sakin, sakin; arkadaşlar, sakin.
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Sakin, sakin; ikisi yan yana gelmiş, ikisi de aynı.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Niye anlatmıyorsunuz ya!
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Beraber anlatın, yan yana olun, anlatın; o sana Çorum'daki sahtekârlığı, sen ona Ankara'daki sahtekârlığı anlat!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Belediye Başkanı evinin önündeki araziyi belediyeye nasıl kamulaştırıyor, bir anlat diyorum ya! Ya, ben bir soru soruyorum!
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Evet, evet; sahtekârlığı anlatın.
BAŞKAN - Sayın Özbudun, nezaketiniz için çok teşekkür ederim. Tekrar söz talebinde bulundular, ben gerek görmediğimi söyledim, kendileri kabul ettiler.
Çok teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar ve beraberindeki heyetin 14-16 Nisan 2025 tarihlerinde Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenlenecek olan Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi Millî Savunma Komisyonu Başkanları 2'nci Toplantısı'na katılımı hususuna ilişkin tezkeresi (3/1083)
25/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma Komisyonu Başkanı Sayın Hulusi Akar ve beraberindeki heyetin 14-16 Nisan 2025 tarihlerinde Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenlenecek olan Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) Millî Savunma Komisyonu Başkanları 2'nci Toplantısı'na katılımı hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
|
| Numan Kurtulmuş |
|
| Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı |
BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
YENİ YOL Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, Amerika'nın ve İsrail'in bölgede yürüttüğü askerî faaliyetlerin ve Türkiye'deki askerî üslerin bu faaliyetlerde kullanım durumunun görüşülmesi amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
26/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 26/3/2025 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Mehmet Emin Ekmen |
|
| Mersin |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Bülent Kaya tarafından, Amerika ve İsrail'in bölgemizde yürüttüğü askerî faaliyetlerin ve ülkemizdeki askerî üslerin bu faaliyetlerde kullanım durumunun görüşülmesi amacıyla 26 Mart 2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergemizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Buraya gelerek söz isteyen 2 milletvekilimiz var, buraya kadar geldikleri için...
Sayın Gergerlioğlu...
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Kocaeli'de yarım kalan ihalelere ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kocaeli'de ihaleler patlıyor, zarar halkın cebinden çıkıyor. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın'ın ve Ulaştırma Bakanlığının Kocaeli'de bu kaçıncı patlayan ihalesi ve skandalı? Yandaş müteahhitlere verilen, yarım kalan, müteahhidin kaçtığı ihalelerle halkın cebinden çıkan milyonlarca lira oldu.
Kocaeli Umuttepe Kampüsü cami ve otopark ihalesi yapılmış, müteahhit bırakıp kaçmıştı; bir ceza uygulanmadı ve üniversitede personel ve halk yıllardır perişan oldu. 100 milyonluk ihale yenilendi, 500 milyona çıktı; zarar halkın cebinden çıktı. Yine, İzmit Millet Bahçesi'nin ihalesi aradan uzun bir süre geçmesine rağmen hâlen bitirilemedi, fuar alanında hâlen inşaat çalışmaları devam ediyor. Karamürsel Otogarı'nın ihalesinin bitmemesi ve diğerleri; hangi birini sayayım?
BAŞKAN - Sayın Gezmiş...
Buyurun.
40.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Ekrem İmamoğlu'na ve Kadir Gecesi'ne ilişkin açıklaması
ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul ve Türkiye'nin takdirini ve güvenini kazanan, yapılan ön seçimde 15 milyon yurttaşımızın desteğini alan, Cumhuriyet kenti Giresun'umda yaklaşık 75 bin hemşehrimin onayıyla Cumhurbaşkanı adayımız olan Ekrem İmamoğlu umudun, birleştirici gücün ve halkçı anlayışın adıdır. Gençlere ilham oldu, kadınlara güven verdi, yaşlılara huzur sağladı; artık bu ülkenin dört bir yanında değişim rüzgârları esiyor. Türkiye, genciyle yaşlısıyla hep birlikte millet iradesinin yok sayılmasına "Dur!" diyor.
İktidara sesleniyoruz: Meydanların sesine kulak tıkamayın; gençlerden, halktan bu kadar korkmayın, sandığı getirin.
Mübarek Kadir Gecesi'nde ülkemize öncelikle adalet, huzur ve barış diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kılıç...
Buyurun.
41.- Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç’ın, sahur vakti Gazze'yi bombalayan İsrail'e ve Kadir Gecesi'ne ilişkin açıklaması
ŞERAFETTİN KILIÇ (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sahur vakti Gazze'yi bombalayan İsrail, azılı katil olmanın gereğini yapmaktadır. İsrail ve ABD ancak kendi yöntemleriyle durdurulabilir; füzeye karşı füze, bombaya karşı bomba. İsrail ancak güçten anlar; o hâlde İslam ülkelerinin bir araya gelerek İsrail'in saldırılarına karşı koyacak ortak bir askerî gücü oluşturmaları elzemdir. Atıl durumdaki D8 teşkilatı bu süreçte aktif rol almak üzere harekete geçirilmelidir. İslam ülkeleri İsrail'le ilişkilerini sonlandırmalı, petrol ve akaryakıt sevkiyatını durdurmalıdır.
Bu mübarek Kadir Gecesi'nde duamız mazlum coğrafyaların zulümden kurtuluşu içindir. Bu vesileyle, aziz milletimizin ve bütün Müslümanların mübarek Kadir Gecesi'ni tebrik ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Şevkin...
42.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasına ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye'de tam anlamıyla bir hukuk garabeti yaşanıyor. Ülkemizde sadece CHP'li belediyelerin üzerine baskı kuran, safsatalarla, uydurma ifadelerle "Görmedim ama duydum." "Arkadaşım söyledi." "Arkadaşımın tanıdığı söyledi." gibi düzeneklerin oluşturulduğu gizli tanıklarla 16 milyon kişinin temsilcisi Ekrem İmamoğlu tutuklandı. Sanki günler tükenmiş gibi tam da ön seçimin olduğu gece sabaha kadar sorgulama yaptınız, seçim sürerken tutuklama kararı verdiniz ve bizi dünyanın gözünde üçüncü dünya ülkesi hâline getirdiniz, ekonomiyi felç ettiniz ama unutmayın ki özgür ve hür iradesiyle 1 milyon 653 bin parti üyemiz olmak üzere toplam 15 milyon kişi Ekrem İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanı olması için âdeta sandıkları patlattı. Tutuklamalarınız, gözdağlarınız, bağımsızlığını yitiren yargıyı kalkan olarak kullanmanız vatandaşları, gençleri, öğrencileri polislerin coplarına kadar engellemedi.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, Amerika'nın ve İsrail'in bölgede yürüttüğü askerî faaliyetlerin ve Türkiye'deki askerî üslerin bu faaliyetlerde kullanım durumunun görüşülmesi amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere YENİ YOL Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Çalışkan.
Buyurun. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu, aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, ramazan ayının son günlerindeyiz, mübarek Kadir Gecesi'ni idrak ediyoruz, bayrama girmek üzereyiz. Buna rağmen dünyada acı bir gerçek yaşanıyor; İsrail, Filistin'de soykırım uyguluyor. Her ne kadar ateşkes imzalanmış olsa da ateşkes rafa kaldırıldı. Bir taraftan Yemen, bir taraftan Filistin her geçen gün bombalanıyor, siyonist katil İsrail uluslararası hukuku hiçe sayıyor.
Değerli milletvekilleri, 16 Mart tarihinde Amerika, Yemen'i bombalamaya başladı, 18 Martta İsrail, Gazze'yi bombalamaya başladı ve ülkemizde de belli tarihlerde, 19 Mart itibarıyla İstanbul gündeminden dolayı bu gerçekler göz ardı edildi. Ne acı bir tesadüf yaşadık!
Bugün BOP tıkır tıkır işliyor, tarih yeniden yazılıyor, haritalar değişiyor. Trump, Lübnan'a Hizbullah'ı silahsızlandırması için iki ay süre verdi, İran'a nükleer silahlardan arınması için mektup yazarak iki ay süre verdi, ülkemizde de terör örgütüne iki ay süre verildi kendini feshettiğine dair karar alsın, kongresini toplasın diye. Ne tesadüf ki bu sürecin hepsi iki ay, hepsi de mayıs. Böyle bir şeyin elbette ki tesadüf olması mümkün olmaz.
Değerli milletvekilleri, bütün dünya kınıyor, ülkemiz de kınıyor ama biliyoruz ki kınamanın zerre kadar faydası yok. Bugün itibarıyla artık şu ramazanın değerinden de bahsettiğimiz bugün de şu Gazze'yi yeniden gündemde tutmak, Filistin'de yaşananları hatırlamak durumundayız.
Hatırlanacağı üzere "İsrail'le ilişkileri keselim, hiç olmazsa savaş sürecinde askıya alalım." dediğimizde AK PARTİ'li arkadaşlar diyorlardı ki: "Kolay mı? Birleşmiş Milletlerin ambargo kararı almadığı bir yere sen tek taraflı ambargo uygularsan dolar fırlar, borsa düşer." Ama bugün şu yaşanan süreçte doların fırlamasından da borsanın zarar görmesinden de hiç rahatsız olunmadığı ortada. Acaba Gazze mi önemsiz, acaba İstanbul mu daha önemli diye insan merak ediyor. Bu açıdan biz, AK PARTİ'li arkadaşların da elini rahatlatmak istiyoruz. Küresel sisteme karşı birtakım dolaplar dönüyor olabilir. Burada, Mecliste bir komisyon kuralım. Meclis, Filistin'de yaşanan olayları araştırsın, ülkemizde bulunan NATO üslerinin, Kürecik'in, İncirlik'in katkısını araştırsın; böylece sizin de eliniz rahatlamış olacak.
Sayın Dışişleri Bakanı Amerika Dışişleri Bakanı'yla görüştü, akabinde maalesef ki ortak açıklama yapılmadı, görüşmenin içeriğine dair bilgiyi Amerika tarafından yapılan yazılı açıklamalardan öğrendik. Onun için de dünyanın çok karmakarışık bir döneme gittiği bir süreçte bu konu asla göz ardı edilemez, tekrar gündeme getirilmelidir. Elbette "İlişkileri kestik." diyeceksiniz ama dünya âlem biliyor, İsrail'in katil tanklarının, uçaklarının yakıtının nereden tedarik edildiğini biliyor, demir çeliğin, çimentonun ne yapıldığını herkes biliyor ama bunu yeniden ispatlayıp hiç olmazsa vicdanen de rahatlamanız açısından bu önemli bir fırsat. Bugün itibarıyla Suriye'de de ciddi olarak çatışmalar devam ediyor, hâlen sürecin ne olacağı belli değil. Bu açıdan da Grup Başkan Vekilimiz Ekmen'in de söylediği gibi, Netanyahu'yla ilgili soruşturmalar gündeme getirilmeli, izin verilmeli. Sosyal medyada orduda askerlik yaptığını, övüne övüne Filistin kanı döktüğünü söyleyen o siyonist katil askerlerin yargılanmasına izin verilmeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Hiç yeni kanun çıkarmadan, mevcut yasalar uygulanarak pekâlâ bunlar yapılabilir ama biz yine kınamaya, biraz daha şiddetle kınamaya devam edersek Allah korusun, sonumuz perişan.
Gazze'nin tahliyesi konuşuluyor; Somaliland'a gidilmesi konuşuluyor, Sina'ya gidilmesi konuşuluyor, Suriye'nin ne olacağı konuşuluyor. Hepsinin böyle darmadağın olduğu bir dönemde ülkemizi iç kamuoyu gündemiyle meşgul etmek zannederim küresel sistemin, emperyalist güçlerin bir oyunu olsa gerek. "Siz bunlarla uğraşın ki bizim katliamımızı görmeyin." denilmek isteniyor belki de. Evet, İsrail, Gazze'de soykırım uyguluyor; üç ay önce, bir yıl önce ne varsa aynı şiddette devam ediyor ama kamuoyundan gizleniyor.
Bu vesileyle, bu konunun tekrar gündeme getirilmesini, konuyla ilgili bir komisyon kurulmasını Genel Kurula arz ederim. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Gazze, yeryüzünün en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri ancak 2023'ün sonlarına doğru başlayan İsrail saldırıları Amerika'nın doğrudan ve dolaylı desteğiyle bölgeyi yaşanamaz hâle getirdi. Gazze, bir haritadan ibaret değil, vicdanı olan herkes için bir utanç sembolü artık.
İsrail'in "meşru müdafaa" adı altında yürüttüğü operasyonlar, aslında bir halkı kolektif cezalandırmaya yönelik. Sivillerin yaşadığı binalar yerle bir edilirken Batı dünyası İsrail'in kendini savunma hakkından bahsetmeye hâlâ devam ediyor oysa burada bir savunmadan değil, sistematik bir yok etmeden, bir etnik temizlik politikasından bahsetmemiz lazım.
Amerika, bölgede yalnızca sözlü destek vermiyor, silah sevkiyatları, diplomatik kalkanlar, veto edilen Birleşmiş Milletler kararıyla bu katliamın ortağı. Washington, Tel Aviv'in gölgesinde değil, onunla kol kola yürüyor ve her adımda bir çocuk daha yetim, bir anne daha evlatsız kalıyor.
Gazze, sadece bir coğrafya değil, orası insanlığın kaybettiği vicdanının aynası ama bu aynaya bakmamak için başını çeviren çok, ne acıysa İslam coğrafyasındaki sessizlik. Özellikle Türkiye'de siyasi iktidarın çifte standardı artık gizlenemez hâle geldi. AK PARTİ'si iktidarı yıllardır Filistin davasını kendi politik meşruiyeti için araçsallaştırdı; her seçim döneminde Gazze üzerinden hamasi nutuklar atıldı, Kudüs mitingleri, pankartla, ağlayan lider portreleriyle milletin vicdanı okşandı ama iş gerçek adım atmaya gelince sözler kâğıtta kaldı. Bugün geldiğimiz noktada AK PARTİ'si Gazze'yi yalnız bıraktı, İsrail'le ticari ilişkiler hız kesmeden sürerken diplomatik düzeyde herhangi bir yaptırım uygulamadı hatta Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Gazze'ye yönelik operasyonlara dair yaptığı açıklamalar bile artık eskisi kadar sert değil çünkü öncelik iktidarı korumak. Dış politikada denge oyunları, ekonomik krizle boğuşan iç politikada istikrar görüntüsü vermek iktidarın birinci gündemi hâline gelmiş durumda. Gazze ise bu gündemin çok gerisinde, artık birkaç kelimelik, birkaç cümlelik bir basın açıklamasına sıkıştırılmış hâlde.
Türkiye'nin bölgede güçlü bir ses olması gerekiyordu, sadece Müslüman kimliğiyle değil tarihî ve kültürel sorumluluğuyla da bu coğrafyada adaletin savunucusu olmalıydı ama AK PARTİ'sinin giderek otoriterleşen iç politikası dış politikayı da bir gösteriye dönüştürdü. Öte yandan, Gazze halkı her gün ölümle burun buruna gelerek yaşamaya çalışıyor. Su yok, elektrik yok, ilaç yok, uluslararası yardım kuruluşları bile bölgeye ulaşmakta zorlanıyor. Sivil altyapılar hedef alındı, hastaneler, okullar, ibadethaneler bombalandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Ve bu tabloya karşı dünyanın büyük kısmı suskun; sessiz kalan herkes bu suça aslında ortak. İşte, bu ortamda Türkiye'nin gerçek ve samimi liderliğine ihtiyaç var, sadece içeride değil uluslararası düzeyde de vicdanı temsil edecek bir duruşa ancak mevcut iktidar bu duruştan çok uzak. Bir halk sistematik olarak yok ediliyor ve biz ekranlardan sadece izliyoruz. Lakin Türkiye'deki iktidar sahipleri bu vahşeti bir kenara bırakıp kendi planlarının, kendi iktidarlarının derdinde, siyasi tuzakların derdinde. Ne yazık ki Gazze yanarken Ankara'da hesaplar başka. Bu utanç hepimizin ama en çok da görüp de susanların.
Sözlerime son verirken, başta Gazze olmak üzere, zulüm ve acı içinde direnen kardeşlerimiz olmak üzere tüm İslam âleminin mübarek Kadir Gecesi'ni yürekten tebrik ediyor, Rabb'im bu gece hürmetine tüm mazlumlara umut, dünyamıza barış nasip etsin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Gergerlioğlu, bir dakika...
Bir mazeret belirten milletvekilimiz var.
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, milletvekillerinin kendi illerinin problemlerini gündeme getirmelerinin daha yararlı olacağına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Şimdi, değerli milletvekilleri, ben, yerlerinden birer dakika söz isteyen bütün milletvekillerimize söz veriyorum ama milletvekilimiz geliyor, iki dakika oturuyor, bir dakika konuşup gidiyor; son derece onun aleyhine bir şey bu. Önce Meclisi takip edecek -siz öyle değilsiniz, yani- sonra söz alacak ama hemen söz isteyince... Bizim de yürütmemiz gereken bir programımız var, milletvekillerimize saygı duyuyorum, sabır diliyorum.
Bir konuda da bir şeyi paylaşmak istiyorum: Şimdi, değerli milletvekilleri, milletvekili olmak çok önemli, çok şerefli bir görev, çok da emek isteyen bir görev. Şimdi, genel başkan genel değerlendirme yapıyor, grup başkan vekili genel değerlendirme yapıyor, genel başkan yardımcıları genel bir değerlendirme yapıyor. Yani diyelim ki "x" ilinin, herhangi bir ilin milletvekili genel değerlendirmeye niye giriyor, kendi ilinin bir problemini gündeme getirsin, yarın iline gittiğinde de, o problemin olduğu yere gittiğinde "Alın şu videoyu izleyin." desin. Daha yararlı olur düşüncesiyle; takdir sizin.
Sayın Becan...
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Yalova Milletvekili Tahsin Becan’ın, Kadir Gecesi'ne ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının ekonomik sonucuna ilişkin açıklaması
TAHSİN BECAN (Yalova) - Sayın Başkan, öncelikle tüm milletimizin Kadir Gecesi mübarek olsun.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu haksız bir şekilde, sadece siyasi hırs nedeniyle tutuklanmasıyla beraber yıllardır sindirilen, haksızlığa uğrayan, adalet arayan sessiz çoğunluğun çığlığı oldu. Artık iktidara giden yolun meşalesi yakılmıştır.
Hangi siyasi partiye mensup olursa olsun soruşturmaların adil ve eşit yapılması gerekmektedir. Milletin iradesini yok sayanlar, yıllardır harap hâle getirdikleri ekonomimizi ve Türkiye'nin geleceğini büyük bir tehlikeye sokmuştur ve bunun ekonomik sonucu olarak Merkez Bankası rezervi 8 milyar dolar düşmüştür, borsada ciddi oranda düşüş, dövizde de yükselmeler yaşanmıştır; on gün sonra, bu ekonomik çalkantının sonucu olarak bu, milletin ihtiyacı olan her türlü gıda, beyaz eşya, tekstil ve tüm emtia ürünlerine zam olarak yansıyacaktır. Sonuç olarak da olan yine milletimize olmuştur; alınan maaş zamları ve gelirleri yok olmuştur.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, Amerika'nın ve İsrail'in bölgede yürüttüğü askerî faaliyetlerin ve Türkiye'deki askerî üslerin bu faaliyetlerde kullanım durumunun görüşülmesi amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Halkımızı sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Önerge üzerinde şunu söylemek lazım: Evet, İsrail vahşidir, soykırım yapmaktadır ama Türkiye'de iktidar ne yapmaktadır? Bakın, sadece İncirlik Hava Üssü veya Kürecik Radar Üssü yok ki 30'a yakın üs var ve iktidar bu vahşet sırasında bu üslerin kullanımına izin veriyor. Yine ne oluyor? SOCAR, Bakü-Ceyhan Boru Hattı'yla İsrail'e petrol akıtıyor, âdeta kan akıtıyor ve Türkiye burada seyrediyor. Kaç kez burada gündem ettim, kaç kez? Varil başına 1,27 sent komisyon aldığını söyledi iktidar yetkilileri yani İsrail vahşet, soykırım yapıyor, iktidar buradan komisyon alıyor. İtiraz edebilir misiniz? Hayır, edemezsiniz. SOCAR bu ticareti yapıyor, BOTAŞ izin veriyor. Bakın, "İki devlet bir millet." diyorsunuz, Azerbaycan-İsrail anlaşması yapıldı, şimdi de o vahşet saçtıkları Gazze'de doğal gaz arayacaklar. Bitmedi; bakın, ticaret devam ediyor. Sinyalleri kapatıp güya İtalya'ya gider gibi yapıp İsrail'e gidiyor Türkiye'den çıkan, Ceyhan'dan çıkan gemiler. Buna bir şey diyebiliyor musunuz? Hayır, demiyorsunuz. Çifte pasaportu, çifte vatandaşlığı olan İsrail vatandaşı ve Türk vatandaşı olan kişiler gidip vahşet ve soykırım yapıyor, tespit ediliyor "Türkiye'de bu kişileri yargılayın." diyoruz. Yargılıyor musunuz? Hayır, yargılamıyorsunuz. Neler neler var.
Bakın, size, iktidarınızın zulmünü anlatan bir delikanlı -MAZLUMDER'deyken birlikte çalıştığım bir arkadaşımın oğludur kendisi- İsrail vahşetine karşı yıllarca mücadele ettiğimiz Cüneyt Sarıyaşar'ın oğlu Hüseyin Arif Sarıyaşar dün tutuklandı. Filistin İçin Bin Genç mensubuydu, o kahraman gençlerden birisiydi, Emek ve Adalet Platformunun da yoldaşlarındandı. Kendisi, bakın, şu açıklamasında ne diyor... Şuna itiraz edebilecek misiniz, dinleyin: "Filistin halkının yanında olmak istiyorsanız İsrail'i durduracaksınız. İşgalci İsrail'in durması için onu besleyen Azerbaycan, onu besleyen ABD, onu besleyen İngiltere gibi emperyalistlerin karşısına dikilmeniz lazım. Emperyalistlerin karşısına dikilmek öyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı gibi hamasetle olmuyor. NATO üsleri ülkemizden İsrail'i besliyor. Yalnızca NATO üsleri değil Azerbaycan'ın Bakü hattından getirdiği petrol İsrail'in tanklarına yakıt oluyor. Başından beri sesleniyoruz: Bakü-Ceyhan Boru Hattı'ndan akan sadece petrol değil, kandır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Bakü-Ceyhan Hattı'ndan gitmesine izin verense AK PARTİ Hükûmetidir, Erdoğan'dır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a aylardır sesleniyoruz: Senin bir tek lafına bakıyor. Bu topraklardan SOCAR'ın petrol taşımasını sağlayan BOTAŞ'tır, BOTAŞ'ın başındaysa Cumhurbaşkanı Erdoğan vardır. Onun bir sözüyle SOCAR'ın petrol ilişkileri son bulur. Yapıyor musunuz yapmıyor musunuz? Bu delikanlı yalan mı söylüyor? A'dan z'ye her şeyi doğru söylüyor. Bu delikanlıyı Saraçhane'de çıkıp protesto ettiği için bahane ederek tutukladılar. Aslında Filistin eylemlerindeki kahramanca rolünden dolayı ondan rahatsız olmuşlardı. O CHP'li olmasa da Saraçhane'de İmamoğlu'na yapılan haksızlığın karşısındaydı. Bir Türk olmasına rağmen kayyım zulmüne karşı çıkan bir insandı ve şu söylediklerinde tek bir yanlış var mı? Bir vicdan muhasebesi yapmanız lazım. Bir vahşet devam ediyor, susuyorsunuz. Kan akıyor, susuyorsunuz. Bunda sizin payınız var, imzanız var, günahınız var, vebaliniz var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Allah affetsin seni.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Şu söylediklerimin tekinde yanlış var mı?
ALİ KIRATLI (Mersin) - Tamam, süren bitti, süren.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Bana diyorsun ki: "Allah seni affetsin." Allah seni affetsin.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Milletvekili.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Etsin, bizi de etsin. Ya, seni de etsin, hepimizi affetsin.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Şu söylediklerimde tek bir yanlış var mı?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Kötü bir şey mi söylüyorum?
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Söylediklerimde tek bir yanlış var mı?
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Çok bağırıyorsun, çok bağırarak konuşuyorsun ya!
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Namık Tan.
Buyurun Sayın Tan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NAMIK TAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail yetmiş beş yıldır Türkiye'nin güvenlik alanındaki ilişkilerinin sürekli olduğu iki ülkedir. Meslek hayatımda hem Tel Aviv hem de Washington'da Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil etme onuruna eriştiğim için bu ilişkileri tam merkezinden gözlemleme fırsatım oldu. Tecrübeme dayanarak söylüyorum ki Türkiye'nin İsrail'le olan ilişkileri AKP döneminde zirve noktasına ulaşmıştır. İnatla inkâr etseniz de Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret İsrail'in Gazze'ye gerçekleştirdiği ölçüsüz saldırılar sırasında da kesintiye uğramadan devam etmiştir. Bunu onlarca kez delilleriyle ifşa ettik. Nitekim İsrail ordusundan bir generalin "Tüm askerî üslerimizin elektriğini bir Türk şirketinden temin ediyoruz." açıklamasının üzerinden daha bir yıl bile geçmedi. Oysa Erdoğan İsrail'i ikili ticareti gerçekten kesmekle tehdit edebilseydi İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına karşı gerçek bir yaptırım gücü olabilirdi. Hâl böyleyken Türkiye'de Filistin'le gönül bağı kurmuş kitleleri siyaseten istismar etmek için timsah gözyaşları döktüğünüzü ibretle görüyoruz. İktidarınız döneminde itibarı azaltılan Türkiye'nin Gazze'de tek bir canı bile kurtarabilme kabiliyetinden yoksun bırakıldığını başından beri söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz. Aynı Erdoğan'ın Suriye'deki rejim değişikliği aşamasında Suudi Arabistan ve İsrail hükûmetleriyle eş güdümlü olarak hareket ettiğini, Eş-Şara'yı destekleyen cephede Trump ve Netanyahu'yla kol kola olduğunu bir biz değil bütün dünya biliyor.
Kendinizi kandırmayın değerli arkadaşlar, Gazze'deki canları hamasi nutuklarınızla, altı boş kınama mesajlarınızla kurtaramazsınız. Yirmi iki yıldır söyleminiz ile eyleminizin uyuştuğunu bir türlü göremedik.
Göz bebeğimiz Silahlı Kuvvetlerimizi, Emniyetimizi ve istihbaratımızı FETÖ'nün operasyon merkezine çeviren sizlersiniz. Bugün de Türk yargısını cumhurbaşkanı olması mukadder Sayın Ekrem İmamoğlu'nu uydurma iddialar ve sahte delillerle yaptığınız operasyonlara alet ediyorsunuz. Fenerbahçe'den Balyoz'a kadar FETÖ'cülerin kurguladığı türlü kumpasları dikkatle izleyip öğrendiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
NAMIK TAN (Devamla) - Şimdi de demokratik muhalefeti yok etmek için kendi siyasi kumpaslarınızı tezgâhlıyorsunuz. Halkımız çaresizce çırpındığınızı görüyor, o yüzden sembolik bir seçimde dahi Sayın İmamoğlu'na 15 milyon oyla destek veriyor; bu korku size yeter.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Veysal Tipioğlu'na söz veriyorum.
Buyurun Sayın Tipioğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA VEYSAL TİPİOĞLU (Kocaeli) - Sayın Başkanım, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimiz; öncelikle Kadir Gece'nizi ve mübarek Ramazan Bayramı'nızı tebrik ediyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Son günlerde kamuoyunda ve bazı çevrelerde maksatlı bir şekilde yayılan, gerçekle ilgisi olmayan, Türkiye'yi ve ülkemizi karalamaya yönelik bazı iddialar ortaya atılmaktadır. Söz konusu iddialar şöyledir: Sözde Türkiye Gazze'ye sahip çıkmıyor, sözde İsrail'le ticaret tüm hızıyla devam ediyor, sözde İsrail ordusuna Türkiye'den akaryakıt veriliyor, hatta Kürecik ve İncirlik Üsleri Gazze saldırılarında kullanılıyor gibi akla hayale gelmez iddialar var.
Değerli arkadaşlar, bu iddiaların tamamı asılsızdır ve yalandır. Bu iddiaların tamamı Türkiye'nin onurlu duruşunu gölgelemeye çalışan bir kampanyanın ürünüdür. Öncelikle şunu da açıkça ifade etmeliyim: Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye, Filistin meselesinde dünyada en kararlı ve en net vicdani duruşu sergileyen ülkedir. Gazze'ye yapılan saldırılar karşısında ilk günden itibaren açık bir şekilde tavır almış, diplomatik, insani ve siyasi tüm imkânlar seferber edilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız açıkça "İsrail bir terör devleti gibi davranıyor." demiş, ticari ve diplomatik temasları durdurmuş, bütün ziyaretleri iptal etmiş, Dışişleri Bakanlığımız defalarca en sert şekilde açıklamalar yapmıştır. Gazze'ye yönelik yapılan yardımlar konusunda Türkiye dünyada 1'inci sıradadır. İnsani yardım tırlarımız, sahra hastanelerimiz, AFAD'ımız, TİKA'mız, hepsi Gazze'dedir. Ayrıca yüzlerce yaralıyı yine Türkiye'de tedavi etmekteyiz. Bu süreç her adımıyla devlet ciddiyeti içerisinde sürdürülmektedir.
Kürecik ve İncirlik meselesine gelince bunu da net konuşalım. Bu işler Türkiye Cumhuriyeti devletinin kontrolündedir, her adımı Ankara'nın bilgisi ve izni dâhilindedir. Bu üslerin İsrail saldırılarında kullanıldığı yönündeki iddialar ya cehaletin ya da art niyetin ürünüdür. Türkiye, Filistin'de akan kanı durdurmak için mücadele eden, her zaman Filistinli kardeşlerinin yanında olan ender ülkelerden bir tanesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, şunu da unutmayalım ki devleti yıpratmak, milletin güvenini sarsmak, hakikatle ilgisi olmayan haberlerle kamuoyunu kışkırtmak, hele hele bu ülkede yaşayan ve davası Filistin olan hiç kimseye fayda sağlamaz.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Varil başına aldığınız komisyonlardan bahsedin, gizli ticaretinizden bahsedin!
AYHAN SALMAN (Bursa) - Dinle, dinle!
VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) - Bu aziz milletimizin vicdanına güveniyoruz. Biz, Filistin davasını siyasi bir malzeme değil bir insanlık meselesi olarak görüyoruz ve bu meselede lafla değil icraatla konuşuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - İsrailli yetkililer hakkındaki yapılan suç duyurularına niye Bakanlık izin vermiyor, bunu açıklayın!
VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) - Türkiye ne yaptığını bilen ve ne söylemesi gerektiğini bilen büyük ve güçlü bir devlettir. Gazze'de zulme sessiz kalmayan tek ses yine Türkiye'nin sesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu meselede yapılması gereken bellidir; yalanla, iftirayla, dezenformasyonla değil birlikte, dirayetle milletin çıkarlarını koruyarak hareket etmek.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Soykırımı eleştiren gençleri niye tutukladınız, onu söyleyin! Soykırımın yanında yer alıyorsunuz.
VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanımızın riyasetinde Türkiye'nin devlet aklı yerindedir, aklıselimle hareket etmektedir. Devletimiz hem Filistin halkının yanındadır hem de milletimizin itibarını koruma iradesini göstermektedir.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Palavraya değil icraata ihtiyacımız var!
VEYSAL TİPİOĞLU (Devamla) - Bundan sonra da Filistin davasına omuz vermeye, mazlumun yanında dimdik durmaya devam edeceğiz ve Genel Kurulu tekrar en derin saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Ticari ilişkilere devam! Lafla değil icraatla olur bu iş!
BAŞKAN - YENİ YOL Partisi grup önerisinin oylamasından önce Başkanlığımıza yoklama yapılmasına yönelik bir önerge verilmiştir.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ekmen.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Kocaeli Milletvekili Veysal Tipioğlu'nun YENİ YOL grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın hatip konuşmasında defalarca kez "yalan" ve "iftira" kelimesini kullanmıştır. Buradan şu iki husustaki yalan ve iftirayı açıkça deşifre etmesini kendisinden rica ediyoruz: Soykırımcı Netanyahu ve savaş kabinesi hakkında yapılmış 1.500'den fazla suç duyurusuna Adalet Bakanlığı izin verdi de biz duymadık ve bu bilgimizi bir yalan ve iftira olarak mı tanımlıyor? Sosyal medyada "Ben şu kadar Filistinliyi öldürdüm." diye paylaşım yapan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı siyonist katiller hakkında herhangi bir yerde soruşturma var da biz bunun mu aksini iddia ediyoruz? Bu iki hususta bizi yalanlaması ve bu iki hususun bir iftira olduğunu ortaya koyması hâlinde kendisine minnettarlığımızı ifade edeceğiz. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
45.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, hatibimiz gayet sarih bir şekilde bu konuyla ilgili görüşleri, yaklaşımları ortaya koymuştur. Bütün milletimiz, bütün Filistinliler ve orada bütün mücahitler, Hamas, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Filistin ile Türkiye arasındaki dayanışmasının görünür görünmez, bilinir bilinmez her noktada destek olduklarının kendi beyanlarıyla, teşekkürleriyle yanında durmuştur. Dolayısıyla, buradan, Türkiye'nin, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın Filistin'in hamisi olduğu gerçeğini hiç kimsenin hezeyanı veya iftirası ortadan kaldıramaz, kaldıramayacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Bravo(!)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Hamaset yapmayıp sorulara cevap verseniz nasıl olurdu Sayın Akbaşoğlu? Hamasete karnımız tok, sorular çok açık; cevap veremiyorsun işte, cevap yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Hezeyan!
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, Amerika'nın ve İsrail'in bölgede yürüttüğü askerî faaliyetlerin ve Türkiye'deki askerî üslerin bu faaliyetlerde kullanım durumunun görüşülmesi amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Şimdi önergeyi okutup imza sahiplerini tespit edeceğim.
Okutuyorum:
26/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
26/3/2025 tarihli birleşimde YENİ YOL Partisinin grup önerisinin oylamasından önce toplantı yeter sayısı aranmasını ekli listedeki milletvekilleri olarak arz ederiz.
|
| Mehmet Emin Ekmen |
|
| Mersin |
|
| YENİ YOL Partisi Grubu |
|
| Başkan Vekili |
BAŞKAN - Selçuk Özdağ? Burada.
Birol Aydın? Burada.
Necmettin Çalışkan? Burada.
Şerafettin Kılıç? Burada.
Mehmet Karaman? Burada.
İdris Şahin? Burada.
Sadullah Ergin? Burada.
Medeni Yılmaz? Burada.
Mehmet Emin Ekmen?
Mehmet Atmaca? Burada.
Mustafa Kaya? Burada.
Seda Kâya Ösen? Burada
Evrim Rızvanoğlu? Burada.
Buğra Kavuncu? Burada.
Yasin Öztürk? Burada.
Ayyüce Türkeş Taş? Burada.
Selçuk Türkoğlu? Burada.
Hüsmen Kırkpınar? Burada.
Turan Yaldır? Burada.
Lütfü Türkkan? Burada.
Metin Ergun? Burada.
Yavuz Aydın?
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Nerede Selçuk Türkoğlu? Burada mı? Selçuk Türkoğlu söylendi, nerede, nerede?
BAŞKAN - Yeterli sayı var.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Efendim, nerede kendisi?
BAŞKAN - Okuduk, yeterli sayı var. 23 ismin 22'sini okuduk. İşlem tamam.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Yeterli sayı var canım benim, yeterli sayı var.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - İmzası var, kendisi yok.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Olsun, fark etmez.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Onu bile bulamamışsınız.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Muhammet Emin, sayı fazlalığımız var canım benim. Sen bunları bilecek kadar tecrübeli bir vekilsin, Grup Başkan Vekilisin sen. Doğru olmayan bir beyanda...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Nerede? Tekerrürler var, birkaç kere tekerrür var. Doğru bir şekilde incelenmesini rica ediyorum, doğru bir şekilde.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Evet, bu Meclis 1 kişiyle kapanıyor, yeri geliyor 1 kişiyle Meclisi kapatıyoruz. 20 kişiyle yoklama alamıyorsunuz.
ERHAN USTA (Samsun) - Başkana güvenmiyor musunuz?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Başkana güveniyoruz, siz güvenilir değilsiniz, siz, siz!
ERHAN USTA (Samsun) - Hile sizin işiniz! Hile sizin işiniz!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Başkana güveniyoruz da sizin verdikleriniz tutmuyor.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Celal Adan hile mi yapacak? Sayın Başkan hile mi yapacak?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan güvenilir. Sayın Başkana güveniyoruz sonuna kadar, sizin verdikleriniz doğru değil.
ERHAN USTA (Samsun) - Bayram'ı hatırlarsınız orada, değil mi, işi gücü hileydi. Sizin işiniz hile ya! Hırsızlık da sizin işiniz, hile de sizin işiniz!
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Çifter çifter oy atmıştınız, hem elektronik hem pusulayla daha iki hafta önce.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Başkanım, yeri geliyor 1 kişiyle Meclis kapanıyor, 1 kişiyle yoklama alamıyor olmaları gerekiyor.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati:16.37
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Adil BİÇER (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71'inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - YENİ YOL Partisi grup önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Kaya tarafından, Amerika'nın ve İsrail'in bölgede yürüttüğü askerî faaliyetlerin ve Türkiye'deki askerî üslerin bu faaliyetlerde kullanım durumunun görüşülmesi amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın Emir, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
46.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Cumhurbaşkanının bugünkü grup toplantısında izlettiği videoya ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Sayın Cumhurbaşkanı bugün grup toplantısında yaptığı konuşmasında göstericileri, alanlara çıkan milyonları "terörist" olmakla suçladı, halkımızın ekonomisine, refahına ve huzuruna saldıranlar olduğunu söyledi ve hepsinden hesap sorulacağını söyledi. Bununla da kalmadı, beş dakikalık bir video gösterdi, bu görüntülerin 4'üncü dakikasından sonra Gürcistan'daki eylemlerde çekilen görüntülerin montaj yapıldığı ortaya çıktı. Bakmışlar, Türkiye'deki eylemlerde molotofkokteyli yok, polisin üzerine patlayıcı madde atan yok; ee, bunlar olmadan da bunları "terörist" diye yaftalayamıyorlar, öyle olunca da alıyorlar Gürcistan'daki görüntüleri, Türkiye'de olmuş gibi yapıyorlar, Cumhurbaşkanına veriyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Şimdi, Cumhurbaşkanının, danışmanları tarafından yanıltıldığını zannetmiyoruz çünkü kendisi montaj video görüntüsü yayınlamak konusunda sabıkalı bir kişi. Daha önce de Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'yla ilgili montajlar yayınlamıştı, sonradan "Montaj, montaj canım! Ne var bunda?" diye kabul etmişti ama montaj yapmaya devam ediyor.
Bir Cumhurbaşkanı halkına yalan söylemez, yalan yanlış görüntü, montaj görüntü göstermez, bunun üzerinden halkını suçlamaz, "Onlar terörist, hesap soracağım." demez.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
47.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bütün olup bitenler Türkiye'de milletimizin gözü önünde cereyan ediyor. Polislerimize baltayla, asitle, her türlü aletle, taşla ve havai fişekle, efendim, çöp tenekelerini yakarak farklı barikatlarla... Yüzleri örtülü, birçok suçtan aranan birtakım yasa dışı örgütlerin üyesi olduğu yakalandığında görülen birçok terörist ve provokatör orada gençlerimizi ajite ediyor, provoke ediyor. Orada polisimize saldıran, milletimizin malına mülküne saldıran, camlarını kıranlara "terörist" deniliyor, halka, gençlere değil.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Yalan, yalan! Biz daha oradan şimdi geldik, orada mıydın Akbaşoğlu?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Ve bir montaj da söz konusu değil, her şey ortada; biz montajcı değiliz.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Şimdi geldik, şimdi; orada mıydın? Hepsi yalan!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Siz sözlerinizle lütfen montajlamaya çalışmayın.
BAŞKAN - Sayın Emir, gündeme de geçmemize fırsat verin.
Buyurun.
48.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Akbaşoğlu, görüntüler açık, ortada, herkesin gözü önünde. Montaj yapılmış, Gürcistan'daki o molotofkokteylili, patlayıcı maddeli görüntüler araya serpiştirilmiş. Bunu yapan da Cumhurbaşkanı. Özür dileyeceğiniz yerde "Yanlış yapılmış." diyeceğiniz yerde "Montaj bizde yok." diyorsunuz. Cumhurbaşkanı kabul etti montajı ve bunu yapan sizsiniz, halkına pusu kuran sizsiniz. Özür dilemesi gereken, en azından mahcup olması gereken de sizsiniz ama hâlâ saldırmaya devam ediyorsunuz. Pes doğrusu!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
49.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Biz asla aldırmıyoruz, biz gerçekleri ortaya koyuyoruz. Bizim montajcılıkla falan hiçbir işimiz olmadı.
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Siz grup toplantısına katılmadınız galiba?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Biz grup toplantısındaydık, baştan aşağı izledik, bütün milletimiz de izledi, herkes izleyebilir. Bu konuda halkımızın emrindeyiz, halkımızın hizmetindeyiz; emperyalist ve siyonistlerin ve onların ekmeğine yağ süren teröristlerin de her zaman karşısındayız, karşısında olmaya da devam edeceğiz.
BAŞKAN - Sayın Bankoğlu...
50.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, tutuklanan gençlere ve gazetecilere ilişkin açıklaması
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Halk iradesinin gasbedilmesine ve hukuksuzluklara karşı anayasal hakkını kullanarak barışçıl protesto eylemleri yapan 206 vatandaşımız hukuksuzca, apar topar tutuklandı. Gençler yargı sopası gösterilerek siyasi talimatla, uyduruk, yatarı bile olmayan suçlar gerekçe gösterilerek tutuklanıyor. Gençlerden bile intikam alacak kadar kin ve nefret dolu olan AKP Genel Başkanı gizli tanıkların dedikodularını dinleyeceğine bir kez olsun gençlerin adalet talebine kulak verseydi bugün her şey farklı olabilirdi. Alt sınırı altı ay hapis cezası olan ceza alsa bile ertelenecek bir suçtan öğrencilerin, gazetecilerin, oda yöneticilerinin tutuklanması gözdağıdır; bunun adı sivil darbe girişimidir. Bu kararların insanları korkutacağını mı düşünüyorsunuz? AKP bu hukuksuzluklarla tarihe geçecektir. Biz ise gençlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz. Tutukladığınız gençleri, gazetecileri derhâl bırakın.
BAŞKAN - Sayın Taşkent...
51.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, tutuklanan gençlere ve gazetecilere ilişkin açıklaması
AYÇA TAŞKENT (Sakarya) - Sayın Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının ardından ülkemizin dört bir yanında demokratik haklarını kullanarak barışçıl protestolar düzenleyen öğrencilere ve görevini yapan gazetecilere yönelik hukuksuz muameleler kabul edilemez bir boyuta ulaştı. İktidar, hukuk garabetlerine her gün bir yenisini eklerken şimdi de gençleri ve gazetecileri hedef tahtasına oturttu. Sakarya dâhil birçok kentimizde öğrencilerin gerçekleştirdiği protestolara polis tarafından müdahale edildi ve bazı kentlerde barışçıl gösteri hakkını kullanan öğrenciler ve gazeteciler tutuklandı.
Anayasa'yla güvence altına alınmış olan ifade ve basın özgürlüğü ve barışçıl toplanma hakkının ihlalini kabul etmiyoruz ve bir kere daha söylüyoruz: Tutuklu öğrenci ve ve gazeteciler serbest bırakılsın, ellerinizi gençlerimizin ve özgür basının üzerinden çekin.
BAŞKAN - Sayın Meriç...
52.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, Gaziantep'in Oğuzeli ilçesindeki devlet hastanesine ilişkin açıklaması
MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Memleketim Gaziantep'in Oğuzeli ilçesinde tam da yeni Türkiye'ye yakışan bir sağlık skandalı yaşanmaktadır. 31 Mart yerel seçimleri öncesinde 500 milyon lira ihale bedeliyle açılan 100 yataklı devlet hastanesi âdeta tabela hastanesi gibi çalışıyor. Sağlık personeli yetersiz; ameliyathane şartları, tahlil aparatları ve MR cihazları eksik. Seçim vaadi olarak apar topar hizmete sunulan ama asla hizmet veremeyen bu hastane hemşehrilerimiz için âdeta işkenceye dönüşmüştür. Ortopedi bölümü var, doktoru yok; kardiyoloji birimi var, kardiyolog yok; kalp, damar, diyaliz hastaları perişan. Ayakta tedavi gerektiren hâller dışında hemen her hasta Gaziantep Şehir Hastanesi merkezine sevk ediliyor.
Buradan Sağlık Bakanlığına sesleniyorum: Ya açtığınız hastanenin içini vatandaşın ihtiyaçlarına göre donatın ya da kimseyi kandırmayın. İnsan sağlığını seçim siyasetine kurban etmeyin.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- İYİ Parti Grubunun, Samsun Milletvekili Erhan Usta ve 19 milletvekili tarafından, 18-19 Mart 2025 tarihlerinde yaşanan gelişmelerin ekonomiye maliyeti, genel olarak Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarının araştırılması, hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi ve kurumların güçlendirilmesi başta olmak üzere kapsamlı bir reform programının içereceği önlemlerin tespit edilebilmesi amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN - İYİ Parti Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Öneriyi okutuyorum:
26/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 26/3/2025 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Mehmet Satuk Buğra Kavuncu |
|
| İstanbul |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
Samsun Milletvekili Erhan Usta ve 19 milletvekili tarafından, 18-19 Mart 2025 tarihlerinde yaşanan gelişmelerin ekonomimize maliyeti, genel olarak Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarının araştırılması, hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi ve kurumların güçlendirilmesi başta olmak üzere kapsamlı bir reform programının içereceği önlemlerin tespit edilebilmesi amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 26/3/2025 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.
Buyurun Sayın Usta. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubumuz adına verdiğimiz grup önerisi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, grup önerimizin konusu nedir? Son olaylar bize gösterdi ki -son olaylardan kastımız, İmamoğlu operasyonu veya antidemokratik hukuk dışı yollara sapılmasının yarattığı türbülans- Türkiye ekonomisi son derece kırılgan. Dün bunların bir kısmını konuştuk, tekrara girmemek için detaylarını çok söylemeyeceğim ancak bir defa, kamu maliyesine, devlete yani bütçeye ciddi bir maliyet geldi. Bunun dışında, ekonominin geneline ciddi bir maliyet geldi ve önümüzdeki dönemde de özellikle bu gerginliğin devam etmesi durumunda, bu antidemokratik uygulamaların devam etmesi durumunda Türkiye ekonomisi çok ciddi risklerle karşı karşıya. Dolayısıyla, bunların konuşulacağı yerin de Türkiye Büyük Millet Meclisi olması lazım çünkü her yaptığınız yanlışın faturasını nihayetinde bu millet ödüyor, bu millet fakirleşerek ödüyor.
Bir ekonomik program uygulanıyor. Mehmet Şimşek ne diyordu? "Bu uygulanan ekonomik programda enflasyon beklentileri çok önemli." diyordu. Bakın, bugün yine rakamlar açıklandı, hane halkının önümüzdeki on iki ay boyunca enflasyon beklentisi yüzde 59,3 arkadaşlar yani toplum, sizin yaptığınız ve yapacağınız işlere inanmıyor. Dolayısıyla, toplumsal mutabakatın sağlanacağı yer Meclis olduğu için böyle bir önergeyi getirdik. Yani bunun ben çok ciddi ve önemli olduğunu düşünüyorum. Buradan da tarihî bir sorumluluk üstlenmiş olduğunuz konusunda sizi ikaz etmek istiyorum; tabii, takdir sizin.
Şimdi, tabii, daha önce de ikaz ettik biz. Ne zaman ikaz ettik? Son ikazlarımızı söyleyeyim: Mart 2021'de Merkez Bankasına müdahale edildiğinde "Bakın, bu işin sonu kötüye gider." diye ikaz ettik. Burada benim şahsen bir sürü konuşmam var, başka arkadaşlarımızın da bu konuyu bilen insanların da bir sürü konuşması var.
Eylül 2021'de "Nas var." dediniz; "Faiz sebep, enflasyon, sonuç." dediniz; faiz indirim sürecini ekonominin temellerinden bağımsız bir şekilde başlattınız. Sizi ikaz ettik, feryat ettik "Türkiye kötüye gidiyor." diye.
Şimdi "Cari açık düşüyor." dediniz. Bakın, yine Eylül 2021'de ikaz ettik. Bakın, bu gördüğünüz şeye, bu cari fazlaya kanmayın. Bu kriz karakteristiğidir, yanlış yapıyorsunuz, Türkiye cari fazla veriyormuş gibi bir ekonomik politika uygularsanız bunun bedeli ağır olur dedik; ikazımıza kulak asmadınız, ağır bir bedel ödedik.
Yine, geçen yıl, hatırlayın, daha geçen yıl, dört ay üst üste cari fazla verdi diye "Cari açık sorun olmaktan çıkmıştır." dedi bu ülkenin Ticaret Bakanı; ikaz ettik, yanlış yapıyorsunuz dedik. Şimdi Mehmet Şimşek yol yapıyor, paylaşımlarda bulunuyor "Cari açık 2025 yılında millî gelirin yüzde 2 seviyesine yükselecek." diye.
Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, bu ikazlara kulak asmanızda Türkiye ekonomisi açısından fayda var diye düşünüyorum. Üzerinizde büyük bir sorumluluk var, Türkiye ekonomisi... Bakın, Mehmet Şimşek'in bir kısım politikaları doğru ama Türkiye ekonomisini bu krizden, bu sıkıntıdan çıkarmak için bu politikalar yetersizdir. Az önce söylediğim gibi, bakın, cari açık tekrar artıyor; bütçe açığı zaten çok yüksek, millî gelirin yüzde 4,9'u kadar bütçe açığı var değerli arkadaşlar bu ülkede; buna "ikiz açık" diyoruz. Parası, rezerv parası olmayan bir ülkenin ikiz açığı yönetme imkânı yoktur. Bunun yanı sıra, Türkiye'de ne var başka? Güven açığı var, Türkiye'de bir hukuk açığı var, Türkiye'de demokrasi açığı var, Türkiye'de bir yönetim açığı var. Bu kadar açığın olduğu bir ekonomide işleri tek başınıza veya ben bilirimle, kuru inatla, kara cehaletle yönetemezsiniz. Dolayısıyla, mutlaka Meclisin işin içerisinde olması lazım, toplumsal uzlaşmanın sağlanacağı yer Türkiye Büyük Millet Meclisidir diyoruz fakat Hükûmet ne yapıyor bütün bunları görmüyormuş gibi?
Değerli arkadaşlar, bakın, az önce rakamlar tekrar netleşti, 19 Marttan bugüne piyasaya yapılan müdahale -dün 26 milyar dolar diyorduk, yeni rakamlar çıktı- 30 milyar dolar. Bakın, yaptığınız bir hareketin bedeli 30 milyar dolar. Efendim, bir buçuk yıldır binbir güçlükle, binbir maliyetle biriktirdiğimiz net rezervin yarısı bir tane hatanız yüzünden gitti. Türkiye'nin risklerini görmeniz açısından söylüyorum, önümüzde çok daha ciddi sıkıntılar var fakat Erdoğan ne diyor? "Bu bir suni dalgalanmadır." diyor. Bütçeye 950 milyar lira, 1 trilyon lira yük geliyor, buna "suni dalgalanma" diyor. Cevdet Yılmaz ne diyor? "Ekonominin temelleri sağlam." diyor. Ya, lafla peynir gemisi yürümüyor değerli arkadaşlar. Mehmet Şimşek de sürekli işinin başında olduğunu söylüyor; işinizin başındasınız da yaptığınız iş de ortada.
Milletimizin bir kez daha bedel ödeyecek takati kalmamıştır değerli arkadaşlar. Bakın, millet bir kez daha bedel ödeyemez; millet zaten fakirleşti, millet zaten ciddi bir şekilde yoksullaştı, bunu net bir şekilde görmeniz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ERHAN USTA (Devamla) - O yüzden, biz bu önergenin son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bakın, Merkez Bankası yeni bir enstrüman daha ortaya koydu: "NDF" denilen, Türk lirası uzlaşmalı vadeli döviz satış işlemi. Firmalara diyor ki: "Senin dövize ihtiyacın varsa sen döviz piyasasına gitme, ben zaten 30 milyar dolarla ancak bunu durdurabildim. Ben sana bir şekilde -şimdi detayını anlatacak vaktim yok- döviz vereceğim." Peki, vatandaşı ne yapacaksınız? Vatandaşın parası şu anda TL mevduatta yüksek faizden dolayı. Vadesi dolduktan sonra vatandaşın dövize gitmesini nasıl engelleyeceksiniz, tekrar kur korumalı mevduatı mı geri getireceksiniz?
O yüzden, çok net söylüyorum arkadaşlar, Türkiye bir finansal çöküş sürecine girmiştir. Tabii, bunu geri çevirmek en fazla Hükûmetin görevidir ve Hükûmetin elindedir. Birazdan vereceğiniz oyların, kaldıracağınız ellerin bu bilinç içerisinde olması gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özdemir...
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
53.- İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir’in, dün yürüyüş yapan bir gencin söylediklerine ilişkin açıklaması
NİMET ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün, yürüyüş yapan bir gencin TOMA'nın tazyikli suyuyla sırılsıklam olduğunu gördüm. Evladım, hemen git, zatürre olacaksın, üstünü değiştir dedim. "Gidemem." dedi. Biliyorum, artık aranızda iyi arkadaşlarımız da var, iyi dinlesinler burayı: "Benim annem 63 yaşında emekli öğretmen. 3 tane ofise beni okutmak için temizliğe gidiyor gizlice. Gidemem Sayın Vekilim" dedi. Bizi okutan, buraya getiren öğretmenlerimizin hâlidir bu. Bu çocuklar bizim, hepsi birer vatan, hepsi birer gelecek; bu polis de bizim polisimiz. Orantısız bir güçle -tekme, tokat, cop- niye vuruyoruz? Güvenliğini sağlamamız lazım. Onlar anayasal haklarını kullanırken yer gösterelim. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Altaca Kayışoğlu...
54.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, gençlerin tutuklanmasına ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
AKP'nin her gün "hukuk devleti" diye tekrarlamasının tek bir nedeni var: Zulüm devletine dönüşmüş olan tek adam rejimine karşı gençlerin haklı, demokratik, barışçıl ve 19 Mart darbesine karşı sivil gösterileri.
İstanbul'dan şimdi geldik milletvekili arkadaşlarımla, tutuklularla da görüştüm. Gerçek anlamda tam bir işkence yapılıyor şu anda oradaki insanlara. Tam dört gün Vatan Emniyette kuru ekmek ve su veriliyor; ha, hak yemeyeyim, bir de mayonez vermişler yanında. Serap Hanım da oradan bakıyor, siz de bir anayasacı olarak iyi dinleyin. Yüzlerce genç tutuklandı, yüzlercesi göz altında. Aileler bizi arıyor, bu gençlerin hepsinin yüzü gözü morluk içerisinde, tanınmaz hâldeler bu gençler. Biraz önce Akbaşoğlu'nun "terörist" dediği bu gençlerin hepsi pırıl pırıl üniversite öğrencisi, hepsi zeki ve bu çocukların en büyüğü 22 yaşında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Siz yirmi üç yıldır iktidardasınız. Bunları bu isyana teşvik eden sizin yaptığınız zulümdür, işkencedir, adaletsizliktir, haksızlıktır! Yeter artık, yeter! İşkencecisiniz, işkencecisiniz, işkencecisiniz! (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından "Bağırma!" sesleri)
BAŞKAN - Sayın Sayyiğit...
55.- Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit’in, EĞİTİM SEN MYK üyelerine ve İstanbul Üniversitesi Baştemsilcisi Levent Dölek'e ilişkin açıklaması
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İktidar, sendikal hak ve özgürlükleri suçmuş gibi göstermeye maalesef hız kesmeden devam ediyor. EĞİTİM SEN'in, üniversite öğrencilerinin eğitim hakkını savunmak ve taleplerine destek olmak adına üniversiteler için aldığı bir günlük hizmet üretmeme kararı sonrasında EĞİTİM SEN Genel Merkez yöneticilerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açıldı. EĞİTİM SEN MYK'si bu sabah ifade vermeye gitti ve sendikanın tüm MYK üyelerine iki hafta ev hapsi ve sonrasında haftada bir imza atmak üzere adli kontrol tedbiri kararı verildi. Yine, sendikanın İstanbul Üniversitesi Baştemsilcisi Levent Dölek de bu sabah gözaltına alındı. Bu uygulamalar, hukukun, sendikal hak ve özgürlüklerin askıya alındığı en somut göstergelerin içerisinde.
Sendikal faaliyetleri engellemek için yargı eliyle yapılmak istenen baskılara karşı omuz omuza mücadeleyi büyütmek, EĞİTİM SEN'le dayanışma içerisinde olmak aydınlık bir gelecek için hepimizin görevidir. Baskıcı uygulamalara karşı demokratik tutum almanın soruşturmaya gerekçe gösterildiği bu süreçte üyesi olmaktan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- İYİ Parti Grubunun, Samsun Milletvekili Erhan Usta ve 19 milletvekili tarafından, 18-19 Mart 2025 tarihlerinde yaşanan gelişmelerin ekonomiye maliyeti, genel olarak Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarının araştırılması, hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi ve kurumların güçlendirilmesi başta olmak üzere kapsamlı bir reform programının içereceği önlemlerin tespit edilebilmesi amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - YENİ YOL Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Birol Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA BİROL AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, dünyanın her yerinde, dünden bugüne siyaset, iktidar olmak için yapılır, yönetmek için yapılır. İktidarın iki temel yönelimi vardır: Birincisi, yönetmektir, hükmetmektir; ikincisi, kaynakları kullanmaktır; bunlar için de güç lazımdır. Gücü de iki şekilde kullanabilirsiniz pek tabii olarak; ya adalet üzere kullanırsınız ya keyfîlikle kullanırsınız.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biz de ülkemizde yaşadıklarımız, onlarca yıldır yaşadıklarımız ama son zamanlarda daha çok yaşadıklarımız ve âdeta, toplumu sersemleştiren hadiseler, olaylar karşısında nasıl bir tepki vereceğiz, ne diyeceğiz? Kutsal olan ne? Kutsal olan annedir, evlattır, çocuktur, eştir. Kutsal olan Cumhurbaşkanlığı makamı değildir, Cumhurbaşkanı hiç değildir. Kutsal olan belediye binaları değildir, belediye başkanları değildir. Kutsal olan milletvekilliği değildir, milletvekillerinin içinde çalışma yaptığı bu binalar değildir. Kutsal olan, bütün bu makamları oluşturan milletin iradesidir, bu iradeye saygı göstermektir.
19 Marttan bugüne yaşadıklarımıza, Sayın Ekrem İmamoğlu üzerinden yürütülen sürece AK PARTİ'li insanlarımız da dâhil olmak üzere acaba nasıl bakıyorlar, içimize doğru bir yolculuk yapıp soruyor muyuz? Bu gerçekten salt yargının bir müdahalesi mi yoksa siyasi bir operasyon mu? Bunu hep beraber, yüksek bir kanaatle biliyoruz ki bir siyasi operasyon var zamanlaması, yürümesi etmesiyle. Allah aşkına, nedir bu hırs, nedir bu hırs? Neyi nereye yetiştireceğiz? Ramazan ayında, en azından ramazan ayında hovumuzu almamız gerekirdi; bir durmak, bir dinginlik gerekirdi. Bu nasıl iştir arkadaşlar?
Aramızdan birçok milletvekili arkadaş trollük yapıyor; yapabilir ama dinî değerlerimizi, kutsal değerlerimizi dilinize pelesenk ederek bunu yapmayın.
RESUL KURT (Adıyaman) - En büyük trol sensin, tiyatrocu!
BİROL AYDIN (Devamla) - İktidarınızı korumak için içkiyi, kumarı, camiyi yan yana getirip tepe tepe bu milleti böylece yaralamayın, jiletlemeyin. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yazıktır, günahtır arkadaşlar; yapmayın etmeyin, doğru işler değil bunlar. Gerçekte ne olup bittiğinin birçoğunuz farkında değilsiniz; bir şeyin farkındasınız, o da bu iradenin kimin eliyle, kimin tarafından yönetildiğidir. O irade çerçevesinde pozisyon alıyorsunuz. Doğru değil arkadaşlar; kendinize de ülkemize de geleceğimize de yazık ediyorsunuz.
RESUL KURT (Adıyaman) - Hadi oradan!
BİROL AYDIN (Devamla) - Ya, gerçekten şu ramazan ayı, öncesi ve sonrasıyla bize bir şey vermeyecek mi yani!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
BİROL AYDIN (Devamla) - Dilimizi en azından, üslubumuzu en azından, operasyonlarımızı en azından bu ramazanın havasına, mehabetine uygun yapmamız gerekmez miydi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Arkadaşlar, rahatsız olmanıza gerek yok; dinler, gider, cevap verirsiniz!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Ramazanda bu kadar bağırılmaz!
BİROL AYDIN (Devamla) - Lütfen arkadaşlar, millet sersemleşti. Milleti paranoyak hâle getirdiniz; yapmayın, etmeyin arkadaşlar.
MEHMET BAYKAN (Konya) - İftar vakti, teravih vakti yoklama istemek de bunun içine giriyor!
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Saygılı bir dil kullanın hatibe karşı!
BİROL AYDIN (Devamla) - Onun için, biraz sonra kanun teklifinin maddelerinde de konuşacağım, birçoğunuzu burada görmek istiyorum.
Size çok esaslı bir şey söyleyeceğim: Yapmayın arkadaşlar, kendimize, ülkemize, partimize, kuruluş umdelerimize sahip çıkalım.
MEHMET BAYKAN (Konya) - Her şeyi siz biliyorsunuz, her doğruyu siz söylüyorsunuz! İftar vakti, teravih vakti yoklama isteniyor!
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Ya, otur! Sadece sen mi oruç tutuyorsun Mehmet Baykan ya, herkes oruç tutuyor! Otur, oradan laf atma hatibe! Bir tek sen oruç tutuyorsun Mecliste!
BİROL AYDIN (Devamla) - Lütfen, kuruluş umdelerinize...
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Ya, ramazan günü bu kadar bağırma!
BİROL AYDIN (Devamla) - Ama en azından, bugün, burada, son zamanlarda AK PARTİ'li arkadaşlarımızın ağzından "yolsuzluk" ve "rüşvet" kelimelerini, kavramlarını duymaktan bile memnun olduğumuzu ifade ediyor, önergeye destek oluyoruz. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Vezir Coşkun Parlak.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA VEZİR COŞKUN PARLAK (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli halklarımız; zindanlarda bizleri ekranları başında takip eden bütün yol arkadaşlarımın bayramını şimdiden en içten dileklerimle kutluyor, bu bayramın barışa ve özgürlüklerine vesile olmasını diliyorum.
Üzerinde konuşmakta olduğumuz öneride de ifade edildiği gibi, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ve Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu'na yönelik yürütülen siyasi darbe operasyonu nedeniyle Türkiye ekonomisi büyük bir darbe aldı. Bizler demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere yalnızca ekonomik bir perspektiften bakmıyoruz yani yapılan hukuksuzlukların hiçbir ekonomik sonucu olmasa da buna rıza göstermeyecektik. Zira demokrasi ve özgürlük her durumda savunulması gereken temel ilkelerdir. Fakat söz konusu Türkiye olunca meselenin ekonomik boyutunu da görmezden gelemeyiz çünkü siyasi çıkarlar uğruna yürütülen yargı operasyonlarında bu ülke milyarlarca lira kaybediyor. Kaybedilen bu paraların her bir kuruşu, her zaman olduğu gibi yine bu halkın cebinden çıkıyor. Dün Eş Genel Başkanımız da grup toplantımızda belirtti, sadece on günde kaybedilen parayla 16 milyon emekliye dokuz ay boyunca 14 bin lira verilebilirdi. Biraz sonra bu salonda görüşülecek olan kanun teklifinde emeklilerin bayram ikramiyelerine bin lira ekleme yapacak bir düzenleme yer alıyor. Yani emekliye reva görülen bayram harçlığının yüz binlerce katına tekabül edecek miktarda paralar birilerinin siyasal ikbal hesaplarından dolayı heba oluyor.
Yaşadığımız ekonomik krizin üstesinden gelmek için sürekli halktan fedakârlık bekleyenler, sıra kendilerinin fedakârlık yapmasına gelince fedakârlıktan uzak duruyorlar. Söz konusu yoksullar ve emekçiler olunca sözüm ona rasyonel ekonomik politikaları uyguluyorlar ama iktidarın çıkarları söz konusu olunca akıl, mantık, hakkaniyet, ahlak, her şey devre dışı kalıyor.
,
Değerli milletvekilleri, siyasal darbelerin ekonomik maliyeti olduğu gibi çatışma ve savaşların da maliyeti vardır, hem de bu maliyet diğerleriyle kıyas kabul etmeyecek kadar yüksektir. Artık iktidar mensuplarının ve devlet görevlilerinin de kabul ettiği bir gerçek var: Türkiye'de kırk yıldan fazla bir süredir devam eden çatışmaların Türkiye halklarına olan ekonomik maliyeti 3 trilyon doları geçmiştir. Türk lirası olarak bu tutarın ne kadar yüksek olduğunu düşünebilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
VEZİR COŞKUN PARLAK (Devamla) - Kuşkusuz ki savaş ve çatışmaların en önemli maliyeti insani maliyettir; hayatını kaybeden, yaralanan, zorla yerinden edilen milyonlarca insanın ödediği bedeller çok ağırdır; bunlar maalesef telafisi olmayan kayıplardır. Bu insani maliyetlerin yanı sıra ekonomik maliyetler de toplumların yaşamına azami derecede olumsuz etki yapmaktadır. Bizlerin gelecek nesillere bu bedelleri ödetmemek ve büyük bir ekonomik yük bırakmamak gibi sorumluluğumuz var.
Bu nedenle, barışın ve demokratik toplumun inşa edilmesi bu ülkenin geleceği için hayati önemdedir diyor, Genel Kurulu ve halklarımızı saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Burdur Milletvekili İzzet Akbulut.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İZZET AKBULUT (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Müslüman âleminin mübarek Kadir Gecesi'ni kutluyorum.
Hepinizin malumu, İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanı aday adayı olarak illere destek istemeye çıktığında illerde muazzam derecede bir destek, alanlarda muazzam derecede bir destek alması hukuki olmayan bazı süreçlerin yolunu açmaya başladı. Önce, otuz beş yıl önceki diplomaya bakmaya başladılar; orada geçişte bir sıkıntı var mı yok mu, onu incelediler. Kesmedi, daha sonra dediler ki: "Gözaltına alacağız." Beş yıl Beylikdüzü'nde Belediye Başkanlığı yapmış, altı yıldır İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapıyor ama şimdi, Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkınca "İBB'de bir yolsuzluk var, gözaltına alalım." dediler ve o gün itibarıyla Türkiye ekonomik anlamda muazzam derecede tepki verdi; dolar 36,51'ken 41'i aştı, Euro 45'i aştı. Baktılar, baş edilecek durumda değil, Merkez Bankası yaklaşık 26 milyar dolar -tahmin ediliyor- bir satışla önüne geçmeye çalıştı. Ve akabinde kredi risk oranları açıklanmaya başladı -Türkçe alfabeyle- CDS kredi risk puanımız 250'den 328'e çıktı; benzin 1,5 TL, mazot 1,4 TL zamlanmaya başladı. Yani hukuk yoksa, adalet yoksa ne yazık ki ekonomi de olmuyor.
Adalet, Cumhuriyet Halk Partili ise başka işliyor, Adalet ve Kalkınma Partili ise başka işliyor. (CHP sıralarından alkışlar) Yolsuzluktan 4 bakanı en ufak bir şekilde gözaltına almayanlar; keza 100'ü geçen dosyayla geçmiş dönem Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'i bırakın gözaltına almayı, bir ifadeye dahi çağırmayanlar -işte, İYİ Parti Milletvekili Selçuk Bey açıkladı- geçmiş dönemde Bursa Büyükşehirle alakalı en ufak bir işlem yapmayanlar söz konusu Cumhuriyet Halk Partili olunca işlem yapmaya kalkıyorlar. Biz yargılanmasın demiyoruz, yargılansın ama şunu bilin ki adalet önünde herkes eşit olmak durumundadır. Bugün havuz medyası da işte bugün iktidar milletvekilleri de hepsi maşallah hâkim oldular, yargıç oldular, karar veriyorlar. Yüreğiniz yetiyorsa gelin, hep birlikte bu davayı TRT'de canlı yayınlayalım, herkes görsün; kim haklıymış, kim haksızmış herkes görsün diyorum.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum; sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ALTINSOY (Aksaray) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarımız; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bin aydan daha hayırlı olan mübarek Kadir Gecenizi ve yaklaşan Ramazan Bayramı'nızı şimdiden tebrik ediyorum.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'yla ilgili sahte diploma ve yolsuzluk soruşturması kapsamında yürütülen hukuki süreci bir siyasi operasyon olarak nitelendirmek, yapılan değerlendirmelerin siyasi zemine çekilmesi kamuoyunda yanlış algıların oluşmasına neden oluşturmakta, hukuk devleti ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir. Hukuk devleti ilkesine ve yargıya duyulan güvenin gereği olarak sürecin tüm yönleriyle tamamlanması beklenmeli, yorum ve değerlendirmeler bu çerçevede itidalli bir yaklaşımla ele alınmalıdır.
Son dönemde yaşanan olayların, piyasa gerçeklerinden uzak politik manipülasyonlardan kaynaklı piyasa oynaklığının döviz kurlarında bir miktar yükselişe, faiz göstergeleri ve risk primi CDS'de artışa neden olduğu açıkça görülmüştür. Makro finansal istikrarımızın ve güçlü görünümümüzün korunmasını teminen ilgili kurumlarımız kararlı ve hızlı adımlar atarak bu oynaklığa hızla yanıt vermiştir. Bu kapsamda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası haftalık repo yerine gecelik borçlanmayı öne çıkarmış ve gecelik borç verme faizini yüzde 44'ten 46'ya yükseltmiştir. Borsada yaşanan hareketlenmeyi azaltmak amacıyla Sermaye Piyasası Kurulu bir ay sürecek şekilde açığa satışı yasaklamış ve şirketlerin geri hisse alımı imkânlarını kolaylaştırmıştır. Döviz piyasalarındaki oynaklık sınırlandırılmış, 171 milyar dolar seviyesinde bulunan rezervlerimizin güçlü görünümüyle bu süreç sağlıklı bir şekilde yönetilmiştir. Ülke risk primi CDS'in de tekrar 300 seviyelerinin altına gerilediği görülmüştür. Ayrıca, BİST 100 endeksi bu önlemler sonrasında 9.635 seviyelerine yükselmiştir. Ekonomik temellerden yoksun oynaklık kısa sürede bertaraf edilmiştir. Bununla beraber, etkilerin tamamen ortadan kaldırılabilmesi için uygulamakta olduğumuz programı daha güçlü bir şekilde ve kararlılıkla takip etmekteyiz. Yaşanan son gelişmeler göstermiştir ki ekonomi ve finansal piyasalardaki oynaklığın geçici ve sınırlı olacağı öngörülmektedir. Bu doğrultuda, gelecek dönemde ihtiyaç olması hâlinde gerekli adımların da ivedilikle atılacağından kimsenin şüphesi olmasın.
Değerli arkadaşlar, ana muhalefet boykot çağrıları yapıyor, hayretle izliyoruz. Bir yandan ekonomiyle ilgili eleştiriler yapacaksınız, bir taraftan da bu ülkenin yerli ve millî şirketlerini hedef göstereceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HÜSEYİN ALTINSOY (Devamla) - Yerli ve millî şirketlerimize boykot çağrısını zararlı ve tehlikeli bir yaklaşım olarak görüyorum; gelin, bu tutumunuzdan vazgeçin. Korkarım, yakında savunma sanayisi alanında ürettiğimiz yerli ve millî silahlarımızı, İHA'larımızı, SİHA'larımızı da boykot edersiniz.
Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde tüm ekonomi yönetimimiz gelişmelere en kısa sürede, en doğru şekilde müdahalede bulunarak piyasada oluşan endişeleri gidermiş ve gerekli güven ortamını sağlamıştır. Ülkemiz güçlü rezerv yapısı, sağlam bankacılık sektörü ve işleyen piyasa ekonomisiyle tüm tehditlere karşı kararlı ve dik duruşunu her daim sürdürmeye devam edecektir diyorum.
Bu düşüncelerle, Meclis araştırması önergesine katılmadığımızı bildiriyor; Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağı ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
3.- DEM PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili Sezai Temelli tarafından, İstanbul Barosuna ve gazetecilere yönelik yargısal şiddetin araştırılması amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
26/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 26/3/2025 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Gülüstan Kılıç Koçyiğit |
|
| Kars |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
26 Mart 2025 tarihinde Kars Milletvekili, Grup Başkan Vekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Muş Milletvekili, Grup Başkan Vekili Sezai Temelli tarafından (11298 grup numaralı) İstanbul Barosu ve gazetecilere yönelik yargısal şiddetin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 26/3/2025 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan.
Buyurun Sayın Tanhan. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA KAMURAN TANHAN (Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Ekranları başında bizleri izleyen halkımızı ve cezaevlerinde rehin tutulan tüm yoldaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Grubumuzun vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz aldım.
Bildiğiniz üzere, 20 Aralık 2024 tarihinde gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin Suriye'de Fırat Nehri üzerinde yer alan Tişrin Barajı ve Sirin beldesi arasındaki yolda İHA saldırısı sonucu katledilmişlerdir. Ardından bu saldırının protestoları esnasında kolluk tarafından uygulanan orantısız müdahaleler sebebiyle İstanbul Barosu sosyal medya hesabından 21 Aralık 2024 tarihinde bir açıklama yapmıştı. Yapılan bu açıklamada, 2 gazetecinin Suriye'de katledilmesi nedeniyle Suriye'de bulunan tüm güçlere insancıl hukuka uyulması çağrısı yapılmış ve Türkiye'de avukatların, gazetecilerin ve bazı kişilerin gözaltına alınmasındaki hukuksuzluğa dikkat çekilmişti.
Bu açıklamanın akabinde, ülkede bu aralar akın akın gürleyen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı propaganda yapıldığı iddiasıyla bir soruşturma başlattığını duyurmuştu. Yine, Başsavcılık, bu ceza soruşturmasına ilaveten ayrıca İstanbul Baro Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinin görevine son verilmesi ve yerlerine yenilerinin seçilmesi talebiyle bir davaname açmıştı. Bağımlı ve taraflı yargı hemen devreye girdi ve davanameyi kabul ederek İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyelerin görevlerine son verdi. Bu karar, aynı zamanda devam edecek olan tutuklama, kayyum atamalarıyla açık bir sivil darbenin devamı niteliğindeydi. Barolar, bir hukuk kurumu olarak insan haklarını, hukukun üstünlüğünü korumak ve savunmak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak, demokratik ilkelere uygun davranmakla yükümlüdür. Bu yüküm, baroları insan haklarının, hukukun üstünlüğünün ihlal edildiği her toplumsal alanda yer almakla; orada "baro" sıfatıyla hukuku, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü savunmakla, aktif bir rol oynamakla görevlendirmiştir. İstanbul Barosunun X hesabından yaptığı dava konusu açıklama, kanundan aldığı yetkiye dayanarak sadece hukuka uyma çağrısıdır. Baronun insancıl hukuka ve hukuka uyulmasını talep etmesinden doğal bir durum olabilir mi? Aslında, hukuk, idari ve adli otoritelerin bir talebi olmadan bağlı oldukları ve zaten uymakla yükümlü oldukları kurallar değil midir? Baroların hangi konuda açıklama yapabileceğine, yapacağına yargı makamları değil, kanunlar icazet verir. Bu karar, hukuk tarihinde bir ilk; hukuk devletlerinde bir baronun ifadesi, açıklaması nedeniyle görevden alınması herhâlde hiçbir adli ve idari mercinin aklına gelmez; demokratik bir kurumun kapatılması anlamına gelen bu kararı anlamakta bile zorlanırlar. Ama bunun da ötesi var, Türkiye'de ilk defa oluyor bir baronun sesinin kısılması davası ama yanlış anlama olmasın, İstanbul Barosunun kapısı daha önce 12 Eylül darbe döneminde sıkıyönetim komutanlarının emriyle mühür vurularak kapatılmıştı. İstanbul Barosuna giden girişinde şu levhayı görür, orada "12 Eylül darbecileri İstanbul Barosunun kapısına bu mührü vurduklarında baromuzu kapattıklarını zannettiler." yazılıdır. Dolayısıyla, bugünkü durum, aslında 12 Eylül darbesinin devamı veya tekrarı niteliğindedir ama o zaman hukuk askerî cuntanın Bir Numaralı Bildirisi'yle askıya alınmıştı ve hukuk yoktu, şimdiki biraz farklı esasında; bahse konu baro yönetimini görevden alan ve seçilmişlerin, seçimlerin yenilenmesine hükmeden karar bir mahkeme tarafından verilmiştir. Bu, niteliği itibarıyla bir ilktir; üstelik yargılamanın 3 kurucu unsurundan 2'si olan savcılık ve mahkeme tarafından yargılamanın 3'üncü kurucu unsuru olan savunma örgütü hakkında karar veriliyor. Bu anlamda, yerel mevzuata, masumiyet karinesine, Avukatlık Mesleğinin Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ne aykırı olarak, üstelik dünyanın en büyük barolarından birine karşı verilen kararı hukukumuzun yüz akı gibi bir karar olarak nitelemek elbette mümkün olmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de yargının halkın tüm muhalif kesimleri üzerinde şiddet aracına dönüşme pratiği artarak devam etmektedir. 12 Eylül 1980 darbesi döneminde 31 gazetecinin tutuklu olduğu Türkiye'de, bugün darbe döneminden bile daha vahim bir durum, daha vahim bir tablo yaşanmaktadır. Bugün itibarıyla Türkiye'de cezaevinde hükümlü ve tutuklu bulunan gazeteci ve basın çalışanı sayısı 37; bu yüzden Türkiye, hukuk sıralaması ile gazetecilik, ifade özgürlüğü sıralamasında sonlarda yer almaktadır; işte bu uygulamalardan kaynaklanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
KAMURAN TANHAN (Devamla) - Bugün itibarıyla bir kez daha hatırlatmakta fayda var: Özgür basın halkın nefesidir, halkın sesidir; gazetecilik suç da değildir, gerçekleri yazmak suç değildir. Asıl suç ve suçlu, gerçeği yazanları susturmaya çalışanlardır. Halkın gerçekleri öğrenme hakkını engellemek isteyenler gazetecilere saldırarak sadece basın özgürlüğünü değil, aynı zamanda demokrasiyi de yok ediyorlar. Ancak bilinmelidir ki hakikati susturmaya çalışan her anlayış tarihte bir kara leke olarak yerini alacaktır tıpkı Hitler Almanyasında olduğu gibi. Bu tutuklama ve kayyumlar, bu baskı rejimi barış ve demokratik toplum çağrısının yapıldığı bu dönemde hukuk ilkelerine meydan okumaktan öteye bir şey değildir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - YENİ YOL Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar.
Buyurun Sayın Avşar. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA CEM AVŞAR (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, mübarek Kadir Gecesi'nin tüm insanlığa ve ülkemize çok ihtiyaç duyduğumuz huzur, sağlık, bereket getirmesini; siyasete de daha şuurlu kararlar vermeyi nasip etmesini Yüce Allah'tan niyaz ediyorum.
Son bir haftadır Türkiye'nin dört bir yanında partisi, kimliği, aidiyeti fark etmeksizin gençler ellerinde Türk Bayraklarıyla sokaklara çıkıyor. Farklı görüşlerden, kimisi belki daha önce hiç oy kullanmamış, hatta apolitik, siyasetten uzak kalmış gençler bile meydanlarda. Peki, neden? Bir kişi için mi veya bir parti için mi? Bu, bu noktada çok sığ bir bakış açısı olur değerli milletvekilleri. Bardak bazen ağzına kadar dolar ve bir damla gelir, o bardağı taşırır. İşte, son yaşananlar, iktidarın yargıdan azade muhalefete jet hızıyla işleyen yargı süreçleri için o damla diyebiliriz. Bardağı bugüne kadar dolduransa gençlerin gelecek kaygısı, kayırmacılık, "partili-partisiz" "vatansever-terörist" diye ayrıştırılan, liyakati yok sayan uygulamalara itirazlarıdır; defalarca yapılan hataların bedelini gençlere ödeten, ekonomik başarısızlığın yükünü onların sırtına yükleyip umutlarını uzaklara savuran iktidarın, geleceğe dair umutlarını iyice köreltmiş olmasıdır; bu tabloyu düzeltmek yerine, çıkış aramak yerine, anlamak yerine elindeki hukuku sopa gibi kullanmaya devam etmesidir.
Ve buna itiraz eden gençlere, bunu haykıran gençlere tek söylenen şu: "Marjinal bunlar." İster sokakta ister üniversitelerde halay çeksin, zeybek oynasın, yürüyüş yapsın, protesto etsin, zafer işareti yapsın veya bozkurt işareti yapsın "Bu ülkenin çocuğu da olsan, ne olursan ol sokaktaysan, yaptıklarımızı desteklemiyorsan sen marjinalsin." Bakın, gerek sosyal medyada gerek sokakta kutsalımıza hakaret eden ahlaksız provokatörler var mıdır? Vardır. Ama protesto hakkını kullanan herkesi genellemek akıl tutulması ve milletten kopmuş olmak demektir.
Bakın, "marjinal" kelime anlamı olarak ne demek? "Topluma uzak, kenarda kalan" demek. O hâlde sormak lazım, bu durumda hangimiz marjinal?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEM AVŞAR (Devamla) - Toplumun ortasında duran bu gençler mi yoksa onların anayasal haklarını yok sayan, yargıyı siyasallaştıran, millî iradeye saldıran mı marjinal?
Ezcümle siz halkı marjinal olmakla suçlarken aslında Anayasa'yı çiğneyerek, adaleti ayaklar altına alarak millet nezdinde bizzat kendinizi marjinalleştiriyorsunuz. Unutmayın, bu gençler, günü geldiğinde sokakta değil sandıkta da konuşacaklar. Bu kürsüden demokrasiye ve cumhuriyetimize sahip çıkan, bu ülkeden umudunu kesmeyen, istikbalimizin bütün evlatlarını saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Murat Çan.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT ÇAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu ve iradesine bir şebeke tarafından kumpas kurulmaya çalışılan milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Kadir Gecemizin bugünlerde güzel günlerin habercisi olmasını diliyorum.
Haksızlığın hukuksuzluğun arşa çıktığı bir dönemi yaşıyoruz. Terörün ve teröristin her çeşidiyle iş tutanlar, en büyük hırsızlar ortalıkta fink atıyorken bu milletin yiğit evlatları, namuslu insanlar deli saçması iftiralarla tutsak alınıyor bugünlerde. Yetmiyor, iradesine meydanlarda sahip çıkan yurttaşımız hapse atılıyor. Bu da yetmiyor, muhabirler, kameramanlar, fotoğrafçılar ve gazeteciler tutsak ediliyor. Bugün Türk halkı için, Türk demokrasisi için bir felaket tablosu ortaya çıkmıştır. Arkamızda yazan "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." sözüne kelepçe vurulmuştur. Koltuk, güç ve iktidar hırsı yüzünden gözü dönen bir şebekenin eseridir bu garabet. O şebekenin yarattığı kaos ve hukuksuzluk yüzünden son bir haftada 26 milyar dolar buhar oldu. İşte, bu şebeke bu parayı milletin kasasından alıp tefecilerin, dolar vurguncularının cebine koydu. Ne diyordunuz? Para kuleleri... Alın size para kuleleri. Adresi belli, faili belli, miktarı belli; mali suç, MASAK, savcılar çıksın, görevlerini yapsın. Yaparlar mı? Elbette yapmayacaklar çünkü iradeleri ipotek altında, talimatla iş yapıyorlar. Millete ve devlete hesap verme korkuları olsaydı, cesaretleri olsaydı bir terör şebekesine Ankara'yı parsel parsel satan Melih Gökçek'i araştırırlardı, diğer belediye başkanlarını araştırırlardı. (CHP sıralarından alkışlar) Korkuyla, panikle, zorbalıkla milletimizin iradesine darbe vurmaya çalışsanız da yargıyı aparatlaştırarak kumpaslar kurmaya kalkışsanız da bu halk sizin karşınızda diz çökmeyecek, boyun eğmeyecek.
Diz çökme demişken size hatırlatmak isterim: Bu millet, beyzbol sopalı fotoğraftan korkup da papazı verenlerden, kürsülerde "katil İsrail" deyip arkadan ticaret yapan, iş tutanlardan, Birleşik Arap Emirlikleri'ne hem "15 Temmuz darbesinin finansörü" deyip hem de onlarla kapitülasyon gibi anlaşma imzalayanlardan, devletin içine yuvalanan, kozmik odalara kadar sokulan terör örgütü militanlarıyla iş tutup vatansever komutanlarımızı hapse atanlardan, haksızlık ve hukuksuzluk karşısından demokratik tepkisini meydanlarda dile getirmek isteyen milyonların önüne duvar örüp namusumuz olan sınırlarımızı yol geçen hanına çevirenlerden çok ama çok fazla büyüktür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
MURAT ÇAN (Devamla) - İşte, bu büyük millet bu suçlularla, bu tezgâhı kuranlarla hesaplaşmasını mahşere bırakmayacak, sandıkta hesabını soracak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Rize Milletvekili Harun Mertoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HARUN MERTOĞLU (Rize) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; DEM PARTİ'nin vermiş olduğu grup önerisi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Kur'an-ı Kerim'de "Şüphesiz, biz onu, Kur'an'ı, Kadir Gecesi'nde indirdik. Kadir Gecesi'nin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır." şeklinde tarif edilen bu gecenin size, milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini diliyor, yaklaşmakta olan Ramazan Bayramı'nızı da en içten dileklerimle kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, Avukatlık Kanunu baroların görevlerini "avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çalışmalar yürütmek" olarak belirtmektedir. Tam da bu noktada baroların başka türlü görevlerinin olduğunu da ben baro başkanlığı döneminde yaşamış biri olarak anı olarak anlatmak istedim sizlere. Aslında çok anımız var, çok şey yaşamıştık. Ben, 2004-2008 Rize Baro Başkanıyım, aynı zamanda 2016 yılına kadar da Türkiye Barolar Birliği Delegesi olarak görev yaptım. Baro Başkanlığımızın ilk döneminde, aynı dönemde görev yaptığımız baro başkanlarından -aramızda şu anda var mı bilmiyorum- Sezgin Tanrıkulu Diyarbakır Baro Başkanıydı, belki o da şahitlik edecektir. Toplantı için o zaman Barolar Birliğinin merkezi yok. Şu karşıda, Kızılay'da bir otelde toplanıyoruz; baro başkanları toplantısı. Toplantıya başladıktan sonra usul şu: Barolar Birliği Başkanı bir basın açıklaması yapar yazılı metin üzerinden, ondan sonra basına teşekkür edilir ve baro başkanlarının -kendi içinden- meslek sorunları güya konuşulur. Ama toplantıya başlamadan önce bütün avukat baro başkanlarımız bir yere yöneldi. Bir baktık, beş on dakika sonra, gecikmeli bir şekilde o zamanın CHP Genel Sekreteri Önder Sav "eski Barolar Birliği Başkanı" sıfatıyla toplantıya katıldı, onu misafir ettik. Toplantıdaki düzende biz de Başkanın metnini dinliyoruz, bize dağıtılmış metin. Çünkü o zaman da ilginçtir; 2005'te CHP kurultayı yapılmış, o zaman da taht kavgası vardı; Mustafa Sarıgül ile rahmetli Baykal arasındaki kurultayda çekişme vardı ve sandalyeler de havada uçuşmuştu. O dönemden sonra biz toplantıya başladık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HARUN MERTOĞLU (Devamla) - Bu sefer Barolar Birliği Başkanı bir paragrafı atladı arkadaşlar; atladığı paragraf şuydu -Barolar Birliği arşivinde vardır muhtemelen- özetle diyordu ki: "Ana muhalefet partisi CHP, kendi iç meseleleri yüzünden ana muhalefet görevini yerine getirmiyor. Bu görevi Barolar Birliği ve barolar olarak bizim doldurmamız gerekiyor." Paragrafı orada okumadı, sanırım Önder Sav'a hürmeten okumamıştı ama ben çok şaşırmıştım. Baro Başkanlığındaki ilk deneyimim bu şekilde başladı. Aslında hatıra çok vardı, yazılı metin vardı.
Hiçbir şeyi söyleyemeden süre de bitti ama yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını korumak hepimizin görevidir...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Zaten söylemek istemediniz ki.
HARUN MERTOĞLU (Devamla) - ...ama önce bu görev yargıya düşer, yargının kurucu unsuru olan avukatlara düşer, dolayısıyla barolara düşer. Dahası, baroların ve Barolar Birliğinin en temel görevi, önceliği, sayısı 200 bine yaklaşan avukatların mesleki sorunlarına odaklanmak olmalıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMURAN TANHAN (Mardin) - 76'ncı madde Başkanım, 76'ncı maddeyi atlıyorsunuz, Avukatlık Kanunu 76.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Oylayayım, sonra söz vereyim.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
56.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Rize Milletvekili Harun Mertoğlu'nun DEM PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ya, bir önerge üzerinden nasıl top çevrilir, işi anıya falan getirip nasıl hiçbir şey söylenmezin tipik bir örneğini dinledik burada. Çok hakikatle, çok duru bir şey söylüyoruz, diyoruz ki: İstanbul Barosu 2 gazetecinin katledilmesine ilişkin "Hakikat araştırılsın." diye açıklama yaptı. Bir hakikatin araştırılmasını istemek, 2 gazetecinin katledilmesini kınamak ve buna karşı tutum almak nasıl baroların işleviyle örtüşmüyor? Bu ülkede yaşayan her yurttaş, bu ülkedeki veya başka bir coğrafyadaki hukuksuzluklar, yaşam hakkı ihlalleriyle ilgili görüş belirtebilir, gerçeğin açığa çıkmasını isteyebilir, soruşturma talep edebilir. Bir hukuk kurumu ve İstanbul Barosu gibi 200 bin üyesi olan bir baronun bunu yapmış olması yanlış değildir ama baroya soruşturma açıp bir de yetmezmiş gibi onu, baro yönetimini hukuksuz bir şekilde görevden alanlar bugün hukuku katlediyorlar, adaleti katlediyorlar ve çok açık söyleyelim suç işliyorlar.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, 19 Mart ve sonrasında İstanbul’daki ve diğer şehirlerdeki olayların sebeplerinin ve sonuçlarının araştırılması amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
26/3/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 26/3/2025 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
|
| Murat Emir |
|
| Ankara |
|
| Grup Başkan Vekili |
Öneri:
Ankara Milletvekili Grup Başkan Vekili Murat Emir tarafından, 19 Mart ve sonrasında İstanbul ve diğer şehirlerdeki olayların sebepleri ve sonuçlarının araştırılması amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (1129 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 26/3/2025 Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ne diyordu son seçimin 2'nci partisinin Genel Başkanı Erdoğan: "İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır. İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder." Evet, çok nadir şekilde yaptığını yapıyor, doğruyu söylüyor. Erdoğan İstanbul'u 3 defa kaybetti. 2019'un 31 Martında ilk defa kaybettiğinde buna inanmak istemedi. Beklemediği o kadar belliydi ki seçim gününün sabahı, İstanbul'un dört bir yanı iki kaybedenin, Binali Yıldırım ve Erdoğan'ın resimlerinin bulunduğu "Gönül belediyeciliği kazandı." afişleriyle donatıldı. Sonra baktılar ki durum öyle değil, Erdoğan İstanbul'u Ekrem İmamoğlu'na karşı kaybetmişti. Tabii, bunu kabul etmek kolay değildi. Seçimde oyların sayımında hile yapıldığı iddiasıyla on beş gün süreyle zaman zaman geçerli oylar, zaman zaman geçersiz oylar tekrar tekrar saydırıldı. 27 binin üzerindeki fark ancak 13 bine indirilebildi ama Erdoğan'ın istediği olmadı. Eğer adayı bir oy dahi öne geçse seçim sabahı astıkları afişleri tüm İstanbul'a yaydıracaktı, bunu yapamadı. Bu sefer Erdoğan "İstanbul gibi bir şehir 13 bin oyla kazanılır mı?" dedi. Sonra, hiçbir hukuksal gerekçe olmadan YSK'ye seçimi iptal ettirdi. 23 Haziran 2019'da, tekrar ara seçimde İstanbul sel olup sandığa aktı. Erdoğan'ın "13 bin" diye beğenmediği fark 806 bine çıktı. Kurduğu oyunun altında kalanlar çaresiz sonucu kabul etmek zorunda kaldılar ama Erdoğan'ın İstanbul'un iradesiyle mücadelesi bitmemişti. Ne dedi? "Topal ördek olacaklar." dedi. Beş yıl boyunca türlü zorluklar çıkararak Ekrem İmamoğlu'nu çalıştırmak istemedi. "Öyle yapınca iş yapamaz, en geç 2024'te İstanbul'u geri alırım." zannetti. Ne demişti Erdoğan? "İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır. İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder." 31 Mart 2024'te İstanbul'un iradesi Erdoğan'a 1 milyonun üzerinde fark attı, millet CHP'yi Türkiye'nin 1'inci partisi yaptı, Erdoğan'a ise ilk defa 2'nci parti Genel Başkanı olma duygusunu yaşattı. Bu andan itibaren gerek partimize gerekse İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik baskılar, kumpaslar arttı. Sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimini manipüle edemeyeceğini anlayan akıl, yargı eliyle Ekrem İmamoğlu'nu ve CHP'yi oyun dışına çıkarmayı hedefleyerek operasyonlara hız verdi. Diploma iptali, gözaltı, tutuklama, kurultaya, il kongresine yönelik yargısal operasyonlarla siyaseten kaybedilen pozisyon geri alınmaya çalışılıyor. Kimsenin hukuksal güvencesinin kalmadığı bir ortam yaratılarak herkese korku salınmaya, iktidarı seçimde yenecek bir siyasal güç bırakmamaya yönelik girişimler arka arkaya uygulamaya konuluyor. Kürsüye çıkan AKP hatipleri "Yargısal süreçleri takip edelim." diye açıklama yapıyorlar. Bir defa şunu söyleyeyim: Hangi yargı? AKP üyelerinin hâkim, savcı yapıldığı yargıyı mı; siyasal operasyonlara aparat olmayı kabullenen yargıyı mı; gizli soruşturmadan Cumhurbaşkanının haberdar edildiği sözde bağımsız ve tarafsız yargıyı mı takip edeceğiz? Erdoğan da "Hukuksal zeminde konuşalım." diyor. (CHP sıralarından alkışlar) Avukatlar bunu zaten zemininde yapacak. Biz siyasetçiyiz, bu iş de bir yargı meselesi değil siyasi bir mesele. O yüzden hukukun olmadığı yerde hukuku konuşmak abesle iştigaldir. Hangi hukuku konuşacağız?
Ergenekon davalarının savcısı olanları, zamanın Genelkurmay Başkanını terör örgütü yöneticisi olmak suçundan mahkûm edenlerle yol yürüyenlerin kurduğu yargı düzeninde nasıl hukuk konuşacağız? O zaman suçu FETÖ'ye atıp "Aldatıldık, Allah affetsin." diyerek işin içinden sıyrılanların, bugün aynı yöntemlerle siyasi rakiplerine kumpas kurdukları açıkça ortadayken hangi hukuku konuşacağız? Anayasa'ya uymayanların hukukunu mu konuşacağız? Anayasa Mahkemesi kararlarını takmayanların hukukunu mu konuşacağız? Hukuksal niteliği olmayan delillerle, gizli tanıklarla siyasi operasyon yapan, siyasete aparat olan yargı uygulamalarını mı konuşacağız? Biz sizinle hukuk konuşulamayacağını öğreneli çok oldu. Erdoğan ve AKP'yi yöneten akıl şunu iyi bilsin ki biz siyaseti Erdoğan'ın çizdiği sınırlar içinde yapmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) - Biz siyaseti milletin talepleri doğrultusunda yapacağız; 14.500 lirayla açlığa mahkûm ettiğiniz emekçiler için yapacağız; 22 bin lira asgari ücretle yokluğa, yoksulluğa mahkûm ettiğiniz işçiler için yapacağız; yüksek enflasyon altında ezdiğiniz, hakkını vermediğiniz memurlar için yapacağız; tarlada, bahçede ürünü kalan çiftçiler için yapacağız; siftahsız kepenk kapatan esnafımız için yapacağız; aldığı veya alacağı diplomanın hükümsüz bırakılma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığınız, mülakatlarda eleyip işsizliğe alıştırdığınız gençlerimiz için yapacağız; yarınlara umut olacak, devletimizin ve milletimizin geleceği hepimizin göz bebeği çocuklarımız için yapacağız. Siyaseti koltuk için yapanlar bu yolda devam etsinler. İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybedecek, İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanacak.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - YENİ YOL Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen Bey.
Buyurun. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Çok kıymetli arkadaşlar, ben bu önerge vesilesiyle size Ankara Ulucanlar Cezaevinden bahsetmek istiyorum. Ulucanlar Cezaevi, biliyorsunuz, Sayın Veysel Tiryaki tarafından, gerçekten kıymetli ve dönemini yansıtan bir müzeye çevrildi. Aynı çalışmanın, inşaatı veya projesi devam etmekte olan Diyarbakır Cezaevi için de yapılmasını daha önce buralarda dilemiştik, ifade etmiştik. Orada da o yönde yani kendi dönemini yansıtan bir müze olması yönünde çalışmalar olduğunu takip ediyoruz. İnşallah, orası bittiğinde oradan da bahsederiz.
Kıymetli arkadaşlar, bilinen bir ibretlik sözdür: "Mezarlıklar kendini vazgeçilmez sanan insanlarla doludur." Ben bunu siyaset için şöyle uyarlamak istiyorum: Siyasi tarih, kendi iktidarını sonsuz zanneden partiler ve liderlerle doludur. Oysa İbni Haldun'un yüzyıllarca önce yazdığı gibi, siyasi iktidar bir döngüdür ve mutlaka sünnetullaha uygun bir şekilde taraflar arasında el değiştirir. O zaman Ulucanlar Cezaevine niçin bakalım? Çünkü az sonra ifade edeceğim isimlere baktığımızda, kendisini devletin sahibi veyahut da devletin ideolojisinin sahibi gören birçok insanın dönemler içerisinde Ulucanlar Cezaevinde yattığını görürsünüz. Önce idamlardan birkaç isim vermek istiyorum: İskilipli Âtıf Hoca, Cavid Bey ve İzmir suikastındaki 5 arkadaşı, Talât Aydemir, Deniz Gezmiş ve arkadaşları, Necdet Adalı, Mustafa Pehlivanoğlu, Erdal Eren ve devam ediyor. Neredeyse Türkiye'deki herhangi bir siyasi ve sosyolojik kesimi temsil edip de burada duygudaşlık kuracağı idam olmayan bir kesim yok.
Tutuklulara geçelim: Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Muhsin Yazıcıoğlu, Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Mahir Çayan, Yılmaz Güney, Cüneyt Arcayürek, Fakir Baykurt, Hatip Dicle, Leyla Zana ve arkadaşları, Metin Toker, Kemal Tahir, Muharrem Şemsek ve Mustafa İslamoğlu. Biz bu listeye baktığımızda şunu görüyoruz: Devlet dönem dönem tarafları birbirine kırdırdığı gibi, devletin sopasını ele geçiren de muarızını bir muhalefet değil, bir düşmanlık duygusuyla dövmekten ve yargı kudretiyle idamlara veyahut da cezaevlerine mahkûm etmekten çekinmemiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Bugünkü yargı uygulamalarını kutsayanlar "Ama bu bir yargı süreci." "Hukuk devletinin gereği." diyenler Ulucanlar Cezaevini bir gezdiğinde orada yatan herkesin, Ulucanlar Cezaevinde yatan herkesin ve Ulucanlar Cezaevinde hayatına son verilen herkesin dönemin yargı mevzuatı ve prosedürüyle bu durumu çektiğini ve dönemin muktedirlerinin de "Bu bizi ilgilendiren bir konu değil; bu, yargısal bir faaliyettir." diye eleştirileri cevapladığını görebilirler. Arkadaşlar, Allah hiçbir canlıya sonsuzluk vadetmemiştir ve vermemiştir, iktidarlar geçicidir. Eğer biz dün bize yapılanı hatırladığımızda bugün yaptıklarımızın da yarın bize aynı usul, esas ve içerikle yapılabileceğini savunabiliyorsak "Evet, ben de bu şekilde gözaltına alınabilirim." "Evet, ben de bu şekilde otuz beş gün tutuklu kalıp ilk duruşmada beraat ve tahliye edilebilirim." "Evet, benim de bu şekilde önüm kesilebilir, bu müstahaktır." diyorsak o zaman bu süreci onaylayabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Ama hayır, kendi nefsimizi merkeze aldığımızda soru işareti koyuyorsak lütfen başkası için de bu soruları sormaktan geri durmayalım diyorum.
İyi akşamlar diliyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Şenol Sunat.
Buyurun Sayın Sunat. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun verdiği araştırma önergesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlamadan önce, Türk İslam âleminin mübarek Kadir Gecesi'ni kutluyor, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün bu kürsüde sadece bir milletvekili olarak değil, Türk milletinin sarsılmaz vicdanı adına konuşmak istiyorum. Çünkü bu sıralarda oturup da hukuksuzluğu görüp susan herkes, o vicdandan her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor. Bu ülkede yargı artık bir hak dağıtma kurumu olmaktan çıkmış, siyasi intikam aracı hâline gelmiştir. Dosyalar artık adliyelerde değil, belli mahfillerde hazırlanıyor, aynen FETÖ'vari; kararlar delillere göre değil, talimatlara göre şekilleniyor sayın milletvekilleri. Bizler milletin temsilcileri değil miyiz? Peki, milletin iradesine kelepçe vurulurken neden sesiniz çıkmıyor? Gizli tanıklarla insanların hayatı karartılıyor; delilsiz iddialarla, seçilmişler tasfiye ediliyor; yargı, korku üretme fabrikasına dönüştürülmüş durumda. Bu durumu protesto eden gençler, özellikle gençler dövülüyor, kelepçeleniyor, coplanıyor, gazeteciler tutuklanıyor. Değerli milletvekilleri, gençlerin üzerinden ellerinizi çekin diyorum ve bu Meclis susarak tüm bunlara ortak oluyor.
Sayın milletvekilleri, yirmi üç yıldır bu iktidarın ülke vatandaşlarına yaşattıklarını unutmayın. Ergenekon, Balyoz kumpaslarını, pusularını ve sonuçta 15 Temmuz hain darbe girişimini ve kaosları yaşayarak bugüne geldik. Ne oldu? Ülkeyi yönetenler hiç sorumluluk aldı mı sayın milletvekilleri? Hayır, ellerini yıkayıp yollarına devam etti. Aziz Türk milleti bunları hak etti mi sayın milletvekilleri? Ben diyorum ki: Cumhur İttifakı bu asil milletten daha ne istiyorsunuz, yetmedi mi?
Sayın milletvekilleri, bakın, hepimiz farklı siyasi görüşlerden olabiliriz ama hepimiz aynı gemideyiz. Hukuk ve milletin iradesi hepimizin ortak paydası olmalı. Bugün "Görmedim, duymadım, bilmiyorum." diyen herkes yarın sıranın kendisine geldiğini görecektir çünkü bu düzen, tek adam rejimi bir kişiyi değil, herkesi susturana kadar durmayacak. Bu bir siyasi mesele değil ahlaki bir sınavdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
ŞENOL SUNAT (Devamla) - Siyasetüstü bir vicdan çağrısı yapıyorum sizlere. Adaletin terazisine kurşun sıkılıyor ve sizler ya bu silahı tutan ellerin ortağısınız ya da susarak o elleri meşrulaştıran gölgelersiniz. Ya, korkmayın sayın milletvekilleri, bugün hukuksuzluğa karşı ses çıkarmak sadece cesaret değil, insanlık görevidir. Evet, ben milletin oyuyla gelenlerin talimatla giden olmamasını savunuyorum. Ben bu Meclisin yargıdaki çürümüşlüğe ortak olmasına karşıyım. Ben çocuklarıma "Ben sustum." diyen bir anne değil "Ben oradaydım, konuştum ve mücadele ettim." diyen bir milletvekili olmak istiyorum ve sizden de aynısını bekliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Özgül Saki.
Buyurun Sayın Saki. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Teşekkürler.
CHP grup önerisi üzerinde konuşmaktayım.
Değerli milletvekilleri, bugün bu kürsüden yalnızca bir siyasi tabloyu değil Türkiye'nin tarihsel kırılma anlarından birini konuşmak zorundayız. Recep Tayyip Erdoğan'ın yürüttüğü rejim klasik bir otoriterleşme değil, sistemli bir demokratik tasfiye operasyonudur. Demokratik muhalefetin tamamen ortadan kaldırılması hedefleniyor. Emekçilerin, öğrencilerin, tüm halkın iradesinin tüm kurumlarıyla birlikte ezilmesi hedefleniyor. Erdoğan, muhalefeti yalnızca susturmak istemiyor, tüm toplumu tek tip hâle getirmeye çalışıyor. Bugün Türkiye'de ağzını açana soruşturma, hakkını arayana gözaltı, itiraz edene cop, biber gazı reva görülüyor. Bu rejim artık bir eşik daha atlıyor, zaten uzun zamandır "rekabetçi otoriterlik" olarak tanımlanırken mutlak otoriterliğe ve faşizme doğru sürükleniyor ve bu yeni devlet anlayışı hukuku değil sadakati esas alıyor. İfade özgürlüğü hedefte, hakikate erişim saldırı altında ve en tehlikelisi, nefret söylemi bir ulusal birlik inşa aracı hâline getiriliyor.
Değerli milletvekilleri, bu, yalnızca iç siyasetin meselesi değildir, aynı zamanda Türkiye'nin uluslararası toplumdan kopartılması ve ekonomik olarak daha da çökertilmesi anlamına gelmektedir. Dış dünyayla kavga içinde, içeride mutlak iktidar, medyası susturulmuş, yargısı tek adama bağlanmış, sandığı işlevsizleşmiş bir yönetim biçimi ve Erdoğan Türkiye'yi tam da bu çizgiye oturtmaya çalışıyor. Bu tablo bana Gabriel Garcia Marquez'in unutulmaz romanı "Başkan Babamızın Sonbaharı"ndaki diktatörü hatırlatıyor. Marquez'in, tek amacı mutlak güç olan o ölümsüz diktatörü, tek başına bir sarayda, düşmanlardan korunmak adına şiddeti arttırır. Her şiddeti artırdığında karşısında çok daha geniş bir cephe bulur. O Başkan ki halkın kaderiyle oynar ama kendi iktidarının sonunu hazırlamaktan başka bir şey yapmaz. O kitapta geçen şu cümle bizlere çok şey anlatıyor: "Artık öyle bir noktaya gelmişti ki ülkenin ne zaman gün doğumuna erdiğini bile bilemiyordu." İşte, Erdoğan rejimi tam olarak bu karanlıktadır. Gün doğumunu kaybetmiş, hakikati yitirmiş, halktan kopmuş bir iktidarla karşı karşıyayız. Topluma, hakikate, farklılığa, çoğulculuğa, geleceğe karşı âdeta savaş açılmıştır ama unutmayalım, tarih bize şunu öğretmiştir: Hiçbir dikta rejimi sonsuza dek sürmemiştir. Halklar en karanlık gecelerde bile güneşi çağırır ve biz bu kürsüde halkın sesi olmaya devam edeceğiz, başkan babanızın sonbaharına değil, halkların baharına yürüyeceğiz. Biz diyoruz ki "Nevroz" alanlarından, kampüslerden, iş yerlerinden, evlerden yükselen sese kulak verin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
ÖZGÜL SAKİ (Devamla) - Barış, demokratikleşme, özgürlük çağrısına kulaklarını tıkayanlara karşı mücadeleyi büyütmeye, direnişi örgütlemeye devam edeceğiz. Bugün kampüslerden biber gazlarıyla, coplarla gözaltına alınan öğrenci gençlerin yanında olacağız. Onların eşitlik, özgürlük talebinden, adalet talebinden, ısrarlı mücadelesinden biz de feyzalıyoruz, hiçbir şekilde onları yalnız bırakmayacağız. Halkların barış talebi, halkların demokratik özgürlük talebi karşısında biz mücadeleyi yükseltme çağrısı yapıyoruz.
Çok teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Nurettin Alan.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN ALAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve bizleri izleyen saygıdeğer vatandaşlarımızı selamlıyor, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecenizi tebrik ediyorum.
Özellikle bu mübarek ramazan ayında İsrail'in tekrar başlayan saldırıları altında bulabildikleriyle sahur yapan, gün boyu oruç tutan, iftar eden tüm mazlumları, zalime boyun eğmeyen ümmetin yüz akı tüm Gazzelileri hürmetle selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinde tek adam rejiminden bahsedilmekte, Cumhuriyet Halk Partisine yönelik açık darbe girişiminden söz edilmektedir. Türkiye'de darbeler tarihine baktığımız zaman bütün darbelerin arkasında CHP'nin olduğu görülecektir. Bugün CHP'ye karşı bir darbe olduğu iddiasını incelediğimizde de CHP'ye darbe yapanın da CHP olduğu açık şekilde görülmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Karşımızdaki tablo tam olarak şudur: Yolsuzluğu yapan CHP'li, rüşveti alan CHP'li, milyonlarca öğrenci sınavı kazanmak için yıllarca çalışırken bu öğrencilerin hakkını yiyerek Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birine "yatay geçiş" adı altında kayıt yaptıran CHP'li.
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Sen nerede yaşıyorsun ya, nerede yaşıyorsun sen ya?
NURETTİN ALAN (Devamla) - Soruşturma başlayınca hem Emniyette hem savcılıkta itirafçılık sırasına girenler CHP'li, soruşturma derinleştikçe savcılığa yeni belge ve bilgi yağdıranlar CHP'li.
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Sen ne işsin ya! Sen ne aldın, ne konuşuyorsun sen ya!
NURETTİN ALAN (Devamla) - Suç örgütünün medyada ve sosyal medyada kullandığı tetikçilerden, trol ordularından yılan, yorulan, bıkanlar CHP'li.
AYHAN BARUT (Adana) - Kişi kendisinden bilir bu işi, kişi kendisinden bilir işi!
NURETTİN ALAN (Devamla) - "Kurultayda şaibe var." diyen, mahkemeye şikâyette bulunanlar CHP'li; dönen dolapları, alınan rüşvetleri, yapılan hırsızlıkları ekran ekran dolaşıp anlatanlar CHP'li ama suçlu AK PARTİ, CHP'ye darbe yapılıyor!
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Korkuyorsunuz, korkuyorsunuz, Abbas yolcu!
NURETTİN ALAN (Devamla) - Ya, Allah aşkına, biz böyle bir iç hesaplaşmanın neresinde olabiliriz? Sizin paylaşım kavganız sebebiyle başlayan yargı sürecini niye bize mal ediyorsunuz? Partinizin içindeki ihbarcılık yarışına niçin bizi karıştırıyorsunuz? Herkes gibi biz de güvenlik güçlerimizin ve yargının görevini yapmasını ve yürütülen soruşturmanın neticelenmesini, mahkemeler tarafından suçlu bulunanların cezalandırılmasını bekliyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
NURETTİN ALAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine CHP'nin önergesinde tek adam yönetiminden bahsedilmektedir.
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Evet, tek adam...
NURETTİN ALAN (Devamla) - Tek adam görmek isteyen paraların üzerinden cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün resmini kaldırarak kendi resmini koyan genel başkanına baksın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) - Hadsiz, hadsiz, hadsiz!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Yalan mı?
NURETTİN ALAN (Devamla) - Tek adam görmek isteyen açık oy, gizli sayım yöntemiyle seçim yaparak Meclise gelenlere baksın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Tek adam görmek isteyen 26 Aralık 1938 tarihinde toplanan CHP 1'inci Olağanüstü Kurultayı'nda partinin değişmez genel başkanı ve kendisine "Millî Şef" ünvanı verilene baksın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Tek adam görmek isteyen ortada seçim olmadığı hâlde, Cumhurbaşkanlığı ön seçimi tiyatrosu oynayıp, ön seçime tek adam olarak girene baksın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Saraya bak, saraya! Saraya bak, saraya! Sen saraya bak saraya!
NURETTİN ALAN (Devamla) - Tek adam görmek isteyen dönsün dönsün aynaya baksın.
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Saraya bak! Aynaya bak, doğruyu söylüyorsun! Aynaya bak!
NURETTİN ALAN (Devamla) - Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Sen saraya bak, tek adama! Parti devleti yaptınız memleketi! Saraya bakacaksınız, saraya!
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Nurettin Alan'ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MURAT EMİR (Ankara) - Zırva tevil götürmez.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Hadi canım sen de! Hayır, yalan mı, yalan mı yani!
MURAT EMİR (Devamla) - İsmet Paşa'yla ilgili iftiralarına sadece şu cevabı veririm: Atatürk'e gücünüz yetmiyor, ikinci adama saldırıyorsunuz ama ne haddiniz olur sizin İsmet Paşa'yla, haddinizi bileceksiniz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Sen bil haddini!
MURAT EMİR (Devamla) - Efendim, en son darbe girişimi 15 Temmuz. 15 Temmuz darbe girişimini yapan generalleri, onların yıldızlarını kim taktı? Siz taktınız, siz taktınız.
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - CHP taktı.
MURAT EMİR (Devamla) - Millî orduya operasyon çekilip Mustafa Kemal'in ordusunun generalleri Ergenekon, Balyoz kumpaslarında zindana atılırken siz neydiniz? Zekeriya Öz'ün yanındaydınız.
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Şimdi de siz yanındasınız, şimdi de siz yanındasınız.
MURAT EMİR (Devamla) - Davanın savcısıydınız, devleti, yargıyı, orduyu, bütün kurumları Fetullah Gülen'e peşkeş çeken sizdiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - FETÖ'ye tek bir kelime söylemediniz be! FETÖ'ye tek bir kelime söylemediniz.
MURAT EMİR (Devamla) - Darbeyi adım adım hazırladınız ve darbeye yardım ve yataklık yaptınız. Siz bir defa darbe sözü açıldığı zaman önüne bakması gereken insanlarsınız.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Hadi be, hadi be! Bir Başbakanı, iki Bakanı kim idam ettirdi? Hadi be!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ya, bırak onu! Yolsuzluklara cevap versene, yolsuzluklara.
MURAT EMİR (Devamla) - "Allah'ım affetsin." dediniz ama bu millet sizi affetmedi. Bu konuları geçin, uzun uzun vaktim olsa çok anlatırım size daha.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Darbecinin önde gidenleri sizlersiniz. Darbecisiniz, darbeci!
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Şerbetli tatlıyı kim yedi?
MURAT EMİR (Devamla) - Efendim "Bu tartışma CHP içerisinde."ymiş. Arkadaşlar, bu dava, bu soruşturma Vatan Emniyette görülüyor, Çağlayan Adliyesinde görülüyor.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Diploma sahte mi, gerçek mi?
MURAT EMİR (Devamla) - Silivri'de de Türkiye'nin 13'üncü cumhurbaşkanı hapiste. (CHP sıralarından alkışlar)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Hayal görüyorsunuz, hayal! Hayalde, hayalinizde. Oo, çok güzel hayal kuruyorsunuz!
MURAT EMİR (Devamla) - Bunun CHP'yle, CHP içi tartışmayla ilgisi yok ama siz, ama siz yaptığınızı bildiğiniz için ve tüm Türkiye'nin sizin kumpasınızı gördüğünü bildiğiniz için "CHP'liler arasında bir mesele." diyorsunuz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Hakikaten, bir sandığa 2.600 oyu nasıl sığdırdınız siz ya! Bir sandığa 2.600 oyu nasıl sığdırdınız!
MURAT EMİR (Devamla) - CHP'liler arasında değil, Tayyip Erdoğan ile Ekrem İmamoğlu arasında, Cumhur İttifakı ile Millet ittifakı arasında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) - AKP ile CHP arasındaki bir meseledir bu ama yargıçların arkasından çekilin.
MEHMET DEMİR (Kütahya) - Artık uyanın, uyanın!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Tehdit eden sizsiniz! Yargıyı da başsavcıyı tehdit eden sizsiniz!
MURAT EMİR (Devamla) - Savcıların arkasına sığınmayın, adliye koridorlarından çekilin. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET BAYKAN (Konya) - Ya, ortada Millet İttifakı mı var?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Alan, iftara yakınız, sataşma olmasın.
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Sataşmayacağım efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
57.- İstanbul Milletvekili Nurettin Alan’ın, Ankara Milletvekili Murat Emir'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle Sayın Grup Başkan Vekilimizin bana karşı ifadelerini kabul etmediğimi, sözlerimi "zırva" diye nitelendirmesini kendisine iade ettiğimi söylemek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi, burada yolsuzluk yok da var mı dedik? Tankerlerle sebze taşındığı belgelerle ispat edilmişken Beykoz Belediye Başkanı tankerle hangi gün sebze taşımış?
CAVİT ARI (Antalya) - Kendini ne zannediyorsun, sen yargı organı mısın! Savcı mısın, hâkim misin?
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Olmayan bir şey mi söyledik? Paraların üzerinde İnönü'nün resmi yoktu, benim mi resmim vardı?
CAVİT ARI (Antalya) - Sen nesin, sen kimsin, senin görevin ne?
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Sen kimsin be, terbiyesiz adam!
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Yanlış bir şey mi söyledik? Tek adamlık... (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hayır, Millî Şef ilan edilmedi de, edildi mi dedik? Dediklerimizin hepsi doğrudur, hepsinin arkasındayım.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CAVİT ARI (Antalya) - Sen hâkim misin, savcı mısın? Kimsin sen!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Tarihe bakın, tarihe!
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - Tarih okuyun!
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
58.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Nurettin Alan'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, FETÖ'nün tedrisatından geçince böyle oluyor.
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Hadi oradan!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hadi oradan!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - FETÖ'nün tedrisatından geçen sensin, sen!
MURAT EMİR (Ankara) - Çünkü daha olmayan iddiaları, havuz medyasının ortalığa saçtığı yalanları gerçek gibi getiriyorlar. Bir defa masumiyet karinesi diye bir şey var.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Tarih oku, tarih!
MURAT EMİR (Ankara) - Biz yargılamadan kaçacak insanlar değiliz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Niye kaçtınız öyleyse?
MURAT EMİR (Ankara) - Her bir CHP'li her şeyin hesabını verebilir, her kör kuruşun hesabını verir ama siz tutuklu yargılama yapıyorsunuz ve Ergenekon, Balyozda ne yapıldıysa aynı süreçler işletiliyor. Olmayan şeylerden manşetler atılıyor, hedef gösteriliyor, onun üzerinden tutuklama furyaları başlıyor.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sorulara cevap ver!
MURAT EMİR (Ankara) - Neymiş efendim Ekrem İmamoğlu lüks villada ele geçirilmiş. Ya belediyenin lojmanı, lojmanı...
MEHMET DEMİR (Kütahya) - Saray gibi lojman, saray!
MELİHA AKYOL (Yalova) - Lojman değil vakıf, vakıf!
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Ne lojmanı ya!
MEHMET DEMİR (Kütahya) - Tek adam diyorsunuz, kendiniz tek adam çıkartıyorsunuz!
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Kendiniz bile inanmıyorsunuz söylediklerinize!
MEHMET DEMİR (Kütahya) - 95 milyarlık şerbetli tatlıyı ne yapacağız!
MURAT EMİR (Ankara) - Böylesine yalanlar içerisindesiniz. Daha dün burada söyledik, bir özür bile gelmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Açıyorum.
MURAT EMİR (Ankara) - Bir şirket düşünün 163 ihalesini, 166 milyarlık ihaleyi Bakanlıklardan almış, 8 ihaleyi İBB'den almış son altı yılda, onun üzerindenhaysiyet cellatlığı yapıyorlar; bunların huyu budur.
Biz adil yargılanma istiyoruz, biz adalet istiyoruz, biz tutuksuz yargılanmak istiyoruz ama siz böyle yaparak korktuğunuz, bacaklarınızın titrediği rakibinizden adliye koridorları yoluyla, savcılıklar marifetiyle, yargıçlar eliyle kurtulmaya çalışıyorsunuz; bu oyunu tüm millet görüyor.
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu...
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu'na söz veriyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şahsı için FETÖ'cü...
BAŞKAN - Buyurun, saldırmadan bir şeyler söyleyin.
59.- İstanbul Milletvekili Nurettin Alan’ın, Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
NURETTİN ALAN (İstanbul) - Sayın Başkanım, hiçbir şekilde saldırmıyorum, hakikatleri anlatmaya çalışıyorum.
Teşekkür ediyorum.
Hayatım boyunca, bütün hayatımı incelesinler FETÖ'nün "F"sini bulabilirler mi? Birincisi onu soruyorum.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - İftira atıyorlar.
NURETTİN ALAN (İstanbul) - İkincisi, FETÖ'nün cenaze namazını kıldırdığı Kasım Gülek'in hayatını da okusunlar, onu soruyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Kendilerine baksınlar, kendilerine baksınlar.
Teşekkür ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Oylayayım, sonra söz vereyim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Murat Emir tarafından, 19 Mart ve sonrasında İstanbul’daki ve diğer şehirlerdeki olayların sebeplerinin ve sonuçlarının araştırılması amacıyla 26/3/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 26 Mart 2025 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
İftara yaklaştık ama ben size bir şey anlatacağım şimdi.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - İftar kâr etmiyor Başkanım.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
60.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi mecburen cevap vermek gerekiyor çünkü grubumuza ithafen birtakım suçlamalar ve iftiralar atılıyor ve Ekrem İmamoğlu ile Sayın Recep Tayyip Erdoğan kıyaslanıyor vesaire.
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Evet.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bakın, yetki gasbıyla Sayın Emir yani hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet soruşturmasıyla tutuklu bulunan İmamoğlu'nu da 13'üncü Cumhurbaşkanı ilan ediveriyor.
MURAT EMİR (Ankara) - Evet, alışın, alışın!
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Evet, koyun sandığı! Korktuğunuz için içeri atıyorsunuz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Halüsinasyon görüyorlar, halüsinasyon!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Allah Allah!
Yahu, şöyle, bakın, yetki gasbı. Tek adamlığa bakarsanız, hakikaten çok merak etmiştik, çok merak ettik geçen pazar günü, acaba bu tek adaylı ön seçim tiyatrosunu kim kazanacak diye. (CHP sıralarından "Halk kazandı, halk!" sesleri)
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - 13 milyon, 15 milyon, 20 milyon oylarla 5 bin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - 15,5 milyon insan oy verdi, 15,5 milyon insandan korkuyorsunuz. 15,5 milyon insandan korktunuz. Halk geldi sandıklara. Koyun sandığı, görün 15,5 milyon ne kadar olacak!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bak, şöyle: Bir kavle göre 13 milyon, bir kavle göre 15 milyon, bir kavle göre, CHP'li yöneticilerin bildirdiği "20 milyon ön seçime gitti." dediler ancak 5 bin tane sandıkla ilgili açıklamayı net bir şekilde ortaya koyamadılar.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - 1 milyon pusula bile basmamışsınız be!
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Geliyor halkın ayak sesleri, geliyor!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Bir sandığa 2.600 zarf yerleşmez.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bakın, yaşadıklarımızın özeti şu; meşhur Rus yazar diyor ki: "Yalan söylediklerini biliyoruz. Yalan söylediklerini biliyorlar. Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar. Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz ama hâlâ -utanmadan arlanmadan- yalan söylüyorlar." Olayın özü budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Siz yalan söylüyorsunuz, siz! Yalan söylüyorsunuz!
BAŞKAN - Murat Bey, söz istiyor musunuz?
MURAT EMİR (Ankara) - Tabii Başkanım, buna nasıl söz istemeyeyim?
BAŞKAN - Buyurun.
61.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Başkanım, şöyle başlayalım: FETÖ'vari operasyonlarla karşı karşıyayız, bildiğimiz bir tarz bu, dolayısıyla bu işleri yapanların FETÖ bulaşığı olduğunda en ufak bir tereddüt yok; bunu burada savunanlar da FETÖ yöntemlerini çok yakından biliyorlar ve açıklayacaklardır.
İkincisi, Tayyip Erdoğan ile Ekrem İmamoğlu'nu kıyaslamak bence de çok doğru olmamış olabilir çünkü Ekrem İmamoğlu tutuklanırken kendisini milletine emanet etmiş...
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Tabii, tabii!
BÜŞRA PAKER (İstanbul) - Biz Saraçhane'den gönderdik Tayyip Erdoğan'ı tertemiz bir şekilde 99'da, sizin gibi yıkmadık ortalığı.
MURAT EMİR (Ankara) - ...tek adam olma hevesi olmayan ve halkın iradesine inanan, 4 defa Tayyip Erdoğan'ı yenmiş ve ancak ve ancak halkın iradesiyle o koltuğa oturmuş ve milletin iradesinden başka hiçbir şeye güvenmeyen birisi ama Erdoğan, darbeyi fırsat bilip OHAL koşullarında bir Anayasa değişikliği yapmış, tek adam olmuş birisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Bugün tartıştığımız, aslında İmamoğlu, Erdoğan falan değildir. Son noktada tartıştığımız, sahip çıkmamız gereken bundan sonra gerçek anlamda Türkiye demokrasisinin önüne bir sandığın gelip gelmeyeceğidir. Dolayısıyla, bir diktatöryal rejim vardır ve onun başında da Recep Tayyip Erdoğan vardır. Bu gerçekler ışığında siz bizim demokrasi sandığımızdan korktunuz, ürktünüz, rahatsız oldunuz, bu nedenle operasyonları hızlandırdınız.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Hayalî sandıklar, hayalî!
MURAT EMİR (Ankara) - 15,5 milyon insanın bir pazar günü gidip "Bu adaletsizliğe, bu haksızlığa itiraz ediyoruz. Bir an evvel erken seçim sandığını istiyoruz. Ekrem İmamoğlu Türkiye'nin 13'üncü Cumhurbaşkanı olmalıdır." diyenlerden de korktuğunuz için bunu yapıyorsunuz, bu da herkesin gözü önünde gerçekleşiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - 5 bin sandıkta 15 milyon oy, mantıklı mı bu? İnsanların aklıyla alay etmeyin bari!
BAŞKAN - Aynı şeyler konuşuluyor.
Buyurun Sayın Akbaşoğlu.
Son yani artık bitirelim bunu.
62.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şunu maddi bir gerçeklik olarak sunmak isterim: Sayın İmamoğlu, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın rakibi olamamıştır ki bir yenilgiden bahsedilsin; bu, net bir durumdur.
Şunu ifade edeceğim: Sayın Cumhurbaşkanımız demokratik, devrimci bir lider olarak tarihimize geçmiştir.
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Halkın oylarıyla seçilmiştir, hizmet ve eserleriyle Türk tarihine damga vurmuştur.
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Korkmuyorsanız rakip olsun!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Az zamanda çok ve büyük hizmet ve eserlere imza atmıştır.
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Çıksın Ekrem İmamoğlu'nun karşısına, korkmuyorsa çıksın! Getirin sandığı!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Milletimizin gönlünde taht kurmuştur ve Allah'ın izniyle de Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde, büyük ve güçlü Türkiye'nin önderliğinde yepyeni bir dünyayı da insanlığa hediye etme ufkuyla çalışmaya devam ediyoruz. Bu iddiaları, bu iftiraları reddediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Emir, buyurun.
63.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Akbaşoğlu'nun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için "Demokrattır." demesini Kadir Gecemizin yüzü suyu hürmetine bir soğuk şaka olarak kabul ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Onun ötesinde, aday olacak, isteseniz de olacak, istemeseniz de olacak; ne yaparsanız yapın kaybedeceksiniz, bunu siz de biliyorsunuz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Siz bir daha yenileceksiniz! Hep yenileceksiniz, hep!
MURAT EMİR (Ankara) - Otuz dört yıllık diplomayı dönüp hukuksuz bir biçimde gasbettiniz, o yüzden önünü kesmeye çalışıyorsunuz, bu kadar ucuz işlerle önünü kesmeye çalışıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - İddialara cevap ver.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Tekrar yenileceksiniz.
MURAT EMİR (Ankara) - Cezaevine koyuyorsunuz, cezaevine; peşinen suçlu kabul ediyorsunuz, cezaevine koyduğunuz için yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Söz vermeyeceğim, kapatıyorum.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.47
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Adil BİÇER (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71'inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor, gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Teklifleri
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199)[1]
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümünde yer alan 4'üncü maddesi kabul edilmişti. Teklifin görüşmelerine 5'inci madde üzerinde önerge işlemiyle devam edeceğiz.
5'inci madde üzerinde 2'si aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Mesut Doğan | Mehmet Atmaca | Mustafa Bilici |
Ankara | Bursa | İzmir |
| İsa Mesih Şahin |
|
| İstanbul |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin.
Buyurun Sayın Şahin. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'yle ilgili Gelecek Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Tabii ki Meclis iftar öncesinde hareketlendi, ben de daha geniş bir zamanda bu önemli konuyu, sokağın bir gerçeğini, emeklilerimizi daha rahat bir ortamda konuşmak isterdim.
Evet, sokağın bir gerçeğini, emeklilerimizi konuşacağım. 199 sıra sayılı Kanun Teklifi dedim, çünkü o kadar uzun ki. Yine bir torba yasayla karşı karşıyayız, biz ise bu torba yasanın içinde başta emeklilerimiz için, gençlerimiz için ve geleceğimiz için bir umudu arıyoruz ama değerli milletvekilleri, maalesef, bu umudu bu torba yasanın içinde de göremiyoruz.
Bayram haftasındayız, ben bayramınızı bir kere daha tebrik ediyorum. Bayramın birliğimize, beraberliğimize ve kardeşliğimize vesile olmasını diliyorum. Tabii ki bayram bizim için sevinçtir ancak şu soruyu sormak istiyorum: Peki, bu sevinç, bu bayramda emeklimizin evine girebilecek mi? Emeklimiz evine bir bayram şekeri alabilecek mi? Torununa çıkarıp bir harçlık verebilecek mi? Bizim bayram kültürümüzde evin en yaşlı üyesinde toplanılır, yemek yenilir. Şimdi, şu soruyu soruyorum: Evin en yaşlı üyesi olan emeklimiz bu bayramda bir sofra kurabilecek mi? Ben, açıkçası, iktidar adına bu sorulara Sayın Akbaşoğlu'nun cevap vermesini arzu ederim.
Yine, bakın, 2018 yılında ilk defa bu ikramiye verildi, bin lira olarak verildi. 2018'de bu ikramiyenin asgari ücrete oranı yüzde 62 seviyesindeydi. Değerli milletvekilleri, eğer bunu bugüne uyarlayabilseydik, bu rakam bugün 13.792 TL olacaktı ama bu yapılamadı. Neden yapılamadı değerli milletvekilleri? Çünkü biz, bugün Türkiye'de iktidarın 2018-2023 arasındaki yanlış para politikasının, yanlış ekonomi politikasının faturasını ödüyoruz ve maalesef, emeklimize de bu faturayı ödetiyoruz. Şimdi, tabii ki bu olumsuz tablo karşısında emeklimiz gerçekten yorulmaktadır, gerçekten bu tabloya isyan etmektedir.
Şimdi, ben, bu konunun bir başka açıdan başka bir olumsuz sonucuna dikkat çekeceğim. Şimdi, bizim insanımız, milletimiz devlet ne zaman dara düşse her zaman devletine elini uzatmıştır. Bu konuda hemfikiriz değil mi? Kurtuluş Savaşı'nda bu böyle olmuştur, en son 15 Temmuzda bu böyle olmuştur. Bizim insanımız devlet ne zaman dara düşse devletine elini uzatmıştır ama şimdi insanımız, emeklimiz devletinden elini uzatmasını bekliyor, bu eli uzatmak zorundasınız değerli milletvekilleri. Korkarım ki bu eli uzatamazsanız -asıl söylemek istediğim şey bu, az önce devlete, vatana bağlılıktan bahsettim ya- insanımızın devlete, vatana bağlılık duyguları törpüleniyor; burada asıl söylemek istediğim budur.
Tabii, burada bir de şöyle bir şey var: Emeklimiz için bu iyileştirme yapılamıyor ama aynı torba yasanın içerisinde emekli cumhurbaşkanları için böyle bir iyileştirme yapılıyor. Bakın, bu ülkeye emek veren bütün cumhurbaşkanlarımızın başımızın üstünde yeri vardır, hepsine sonsuz saygı duyuyoruz, elbette ki onlar için gereken şeyler yapılmalı ama aynı torba yasa içerisinde gerçekten zor şartlar altında yaşamak zorunda kalan emeklimize reva görülen bu tabloyu da kabul etmediğimizi ifade ediyorum.
Ben bu kürsüden daha önce ifade ettim, bir kere daha ifade edeyim: Zor şartlar altında yaşamak zorunda kalan emeklimiz size bir şiir gönderiyor, üstadın dizeleriyle bu tabloyu şöyle özetliyor değerli milletvekilleri:
"Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Benim seni beklediğim kadar."
Evet, emekli sizi bekliyor, emekli sizin ona el uzatmanızı bekliyor ama bu eli sizden bir türlü göremiyor maalesef.
İkinci kıtada da size sitem olarak yine şu dizelerle cevap veriyor emekli:
"Geçti, istemem artık gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme artık, neye yarar?"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) - Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) - Evet, bu uyarıyı, bu sitemi emekli size gönderiyor.
Sizlerden istirhamımız şudur: Eğer buradaki arkadaşlarımız, başta Sayın Akbaşoğlu olmak üzere -çünkü şu anda temsilen o oturuyor- bu uyarıyı, bu sitemi Sayın Cumhurbaşkanına iletebilirseniz, Sayın Cumhurbaşkanına Türkiye'de bir şeyler yanlış gidiyor diye itiraz edebilirseniz sanırım Türkiye'de bir şeyler değişebilir diye düşünüyorum.
Son olarak, emeklimizi ezen, bırakın insanca yaşamayı emeklimize nefes alma imkânı dahi tanımayan bu düzeni reddediyorum.
Değerli milletvekilleri, emeklimizin bu hâlinden sorumlu olan iktidara bu sorumluluğunu bir kere daha hatırlatıyor, bu sorumluluğu bir kere daha omuzlarınıza bırakıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.57
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Adil BİÇER (Kütahya), Havva Sibel SÖYLEMEZ (Mersin)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71'inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.57
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Adil BİÇER (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71'inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesi üzerinde verilen İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
5'inci madde üzerinde şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "eklenmiştir" ibaresinin "ilave edilmiştir" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Mehmet Akalın | Selcan Taşcı |
İstanbul | Edirne | Tekirdağ |
Hüsmen Kırkpınar |
| Ersin Beyaz |
İzmir |
| İstanbul |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | Cevdet Akay | ||||
İzmir | Manisa | Karabük | ||||
Mustafa Erdem | Cavit Arı | Melih Meriç | ||||
Antalya | Antalya | Gaziantep | ||||
Elvan Işık Gezmiş |
| Ömer Fethi Gürer | ||||
Giresun |
| Niğde | ||||
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar.
Buyurun Sayın Kırkpınar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 5'inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
İktidar grubuna sormak istiyorum: Hangi ülkenin emeklisi aldığı maaşla on iki ay geçimini sağlayamaz? Hangi ülkenin işçisi çalıştıkça fakirleşir? Hangi ülkenin genci eğitimini tamamladıktan sonra ilk iş yurt dışına kaçma planı yapar? Ben söyleyeyim, sizin de bildiğiniz gibi elbette ki Türkiye. Biz burada emeklinin 4 bin liralık bayram ikramiyesini tartışırken Küresel Emeklilik Endeksi için 2024 yılında 48 ülke karşılaştırıldı. Her bir ülke için 50'den fazla göstergenin incelendiği endekste ilk 4 sırayı Hollanda, İzlanda, Danimarka ve İsrail alırken Türkiye sondan 4'üncü olur. Türkiye'nin gerisinde kalan 3 ülke ise Filipinler, Arjantin ve Hindistan. Türkiye Avrupa'da 32 ülke arasında, 2021 yılı itibarıyla, euro bazında ortalama emekli maaşlarının en düşük olduğu 2'nci ülke. Mesela Türkiye'nin emsali olarak Almanya'ya baktığımızda ortalama emekli maaşı Türkiye'nin neredeyse 7 katı. 2012-2021 yılları arasında Avrupa'da ortalama emekli maaşı büyük ölçüde artarken Türkiye'de yüzde 34'e düştü. Türkiye'de en düşük emekli maaşı 14.469 TL. Yunanistan'daki bir emekli Türkiye'deki emekliden 2,5 kat daha fazla maaş alıyor. Türkiye emeklisine reva görülen bu sefalet maaşıyla Avrupa'da en kötü durumda olan ülkelerden biri çünkü Türkiye'de emekliye maaş bağlanırken insanca yaşaması değil, hayatta kalması hesaplanıyor; emekli bir istatistik, bir maliyet kalemi olarak görülüyor. Hadi emekliyi geçtik, ya çalışanlar; OECD verilerine göre Türkiye çalışma saatleri ve maaş karşılaştırmasında en kötü ülke oldu. Türkiye'de haftalık yasal çalışma süresi kırk beş saat olarak belirlenmiş olsa da çalışanların büyük çoğunluğu bu sınırı aşarak haftalık elli saat ve üzerinde çalışıyor. Türkiye, mesainin en uzun olduğu ülkeler sıralamasında ilk sırada yer alırken maaş karşılaştırmasında da en kötü ülke durumunda. Evet, arkadaşlar, Türkiye, en çok çalışan, en az kazanan ülke. Gerçekten de bravo!
Peki, bu nasıl mümkün oluyor? Çünkü onlar üretime, eğitime, teknolojiye yatırım yapıyor, siz ise ranta, yandaşa, israfa yatırım yapıyorsunuz ve sonra da dönüp emekliye, işçiye, esnafa diyorsunuz ki: "Para yok." Ama nedense konu yandaş müteahhitler olunca para var, sarayın harcamaları için var, geçilmeyen yollar, kullanılmayan havaalanları için var, vergisini düzgün ödeyen vatandaşa kemer sıktırırken vergi kaçıranlara af çıkarmak için var. Demek ki sorun bütçe değil, paranın kimler için seferber edildiğinde. Kaynak mı arıyorsunuz? İsrafı bitirin, şatafatı bırakın, rant düzenine son verin.
Biz İYİ Parti olarak verdiğimiz refah paketi kanun teklifiyle dedik ki: En düşük emekli maaşı asgari ücret seviyesine çıkarılsın, bayram ikramiyesi en az 11 bin TL olsun, vergi dilimleri adil hâle getirilsin, çalışanların sırtındaki yük hafifletilsin. Bunu söylerken temelsiz vaatler vermedik, somut hesaplamalarla, verilerle hareket ettik; bütçedeki gereksiz harcamaların tespiti için Sayıştay raporlarını inceledik, vergi gelirleri ve kayıplarına ilişkin TÜİK ve Gelir İdaresi Başkanlığı verilerini dikkate aldık, kamu harcamalarındaki israfların nasıl önlenebileceğini uluslararası örneklerle destekledik. Yani biz konuşurken her iddiamızın arkasına hesap koyduk, kaynak gösterdik ama ne oldu? Cumhur İttifakı hiçbir ekonomik gerekçe sunmadan, hiçbir alternatifi ortaya koymadan kanun teklifimizi reddetti.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ortada bir yönetim zaafı değil, bilinçli bir tercih vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
HÜSMEN KIRKPINAR (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İktidar yoksulluğu bitirmeye değil, yönetmeye çalışıyor çünkü siz halkı ne kadar yoksullaştırırsanız o kadar bağımlı hâle getirirsiniz ama iktidarın ayrıcalıklı dünyasında bir gün bile kemer sıkılmaz, onların düzeninde kriz diye bir şey yoktur, sadece milletin fedakârlık yapması gereken zamanlar vardır ve nedense o zamanlar hiç bitmez.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Gaziantep Milletvekili Melih Meriç. (CHP sıralarından alkışlar)
MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle sizlerin ve tüm halkımızın mübarek Kadir Gecesi'ni tebrik ediyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yargı bağımsızlığından, hukukun üstünlüğü ilkesinden, haktan, hukuktan, adaletten yana tavır gösteren tüm milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.
19 Mart darbe girişimine karşı meydanlarda, Saraçhane'de, Kızılay'da, İzmir'de, Gaziantep'te, Türkiye'nin tüm şehirlerinde ses yükselten, direnen halkımızı heyecanla selamlıyorum.
"Geleceğimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok." diye haykırıp 86 milyona umut aşılayan gençlerimizi coşkuyla selamlıyorum ve hepsinden öte, millet iradesi yok sayılarak kumpas kurulan, uydurma gerekçelerle Silivri zindanlarına kapatılan, İstanbul'un ve Türkiye'nin umudu, göz bebeği Ekrem Başkanımızı buradan, yüce Meclisten selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
2019'dan bu yana kibir kuleleri defalarca yıkılmış, rantçıları yenmiş Ekrem İmamoğlu halkın sesi olmanın bedelini ödüyor. Halkın sesi, iradesi, aynası olmak Ekrem Başkanımız için, bizim için, Cumhuriyet Halk Partililer için ve Türk milleti için bir şereftir. Özellikle AKP'liler çok iyi bilmelidir ki Ekrem İmamoğlu İstanbul'u parsel parsel satsaydı, kent lokantası açmak yerine vatandaşı iki paket makarnaya muhtaç etseydi, halkın vergilerini ayakkabı kutularına tıkıp evde saklasaydı, kura usulü atama programında yeğenini devlet büyüklerine takdim etseydi, gençleri yurt yapmak yerine cemaatlerin, tarikatların insafına bıraksaydı, torunundan dedesine tüm ailesini devlet kademesine doldursaydı, kul hakkı nedir bilmeseydi, haram nedir görmeseydi, Allah'tan korkmayıp kuldan utanmasaydı bugün aramızda olacaktı ve tutuklanmayacaktı çünkü bu saydıklarım AKP'nin Türkiye Yüzyılı'nda örnek vatandaş olunması için gereken şartlardır. Allah'a şükürler olsun ki Ekrem Başkan bunların hiçbirini yapmadı, ne bizim ne 16 milyon İstanbullunun ne de 86 milyon vatandaşımızın başını öne eğmedi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, 19 Mart 2025 itibarıyla adı konulmamış bir sıkıyönetim rejimine ulaşmıştır. Artık, bu memlekette bırakın siyasi başarı sağlamayı, siyasi başarı ihtimaliniz olsa bile hapse atılacaksınız. Böyle adalet, böyle hukuk olur mu? Kabile devletlerinde bile işlenen suç en azından kılıfına uydurulur. "Ekrem İmamoğlu, geleceğin Cumhurbaşkanının diplomasını iptal edelim." Hangi kanuna, yönetmeliğe göre bunu yapıyorsunuz belli değil. İntikam isteyen, kinden gözü kararmış olanlar bununla da yetinmiyor, Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalarında hukukun üstüne utanç verici şekilde indirilen bu balyoz gibi gizli tanık komedisi tekrar sahneleniyor. Tüm hayatını kamuoyunun gözü önünde, hatta kamuoyunun içinde yaşayan bir insanın evine tabancalı, tüfekli polisler gönderiyorsunuz. Neden? İtibarını sarsmak için. Yahu Ekrem İmamoğlu'nun itibarını siz mi verdiniz ki siz geri alacaksınız? Ekrem İmamoğlu'na, Cumhuriyet Halk Partisine itibarını millet verdi, hem de defalarca. Kendinizi en güçlü hissettiğiniz an Trabzon'un Akçaabat ilçesinden bir Anadolu çocuğu çıktı; rantınızı, hırsızlığınızı, yolsuzluğunuzu yerle yeksan etti; karın ağrınız da bundan zaten. Yok öyle bir düzen değerli arkadaşlar.
Şimdi, yapıcı muhalefet yaparak suçlamanız gerekenleri tek tek sayayım: Bir, Ekrem Başkanın aday adaylığına bile tahammülü olmayanları, gece uykuları kaçanları suçlayacaksınız; iki, güç bela biriktirilen döviz rezervlerinden 20 milyar doları birkaç saatte buharlaştıran iradeyi suçlayacaksınız; üç, doları beş dakika içinde 37 liradan 41 liraya çıkaranları suçlayacaksınız; dört, Sayın Cumhurbaşkanının merhum annesine saygısızlık yapanları hep beraber kınıyoruz, bunu asla tasvip etmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MELİH MERİÇ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Annelere yapılan saygısızlıkta ayrıma gitmeyeceksiniz, Dilek İmamoğlu'na en adice cümlelerle saldıran meczupları, haysiyet fukaralarını da kınayacaksınız; kınamak yetmez, bu konuda da yasal süreçleri jet hızıyla devreye sokacaksınız.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; nasıl ki çıkan diş macunu tüpe geri sokulmazsa, şişeden çıkan cin geri girmezse, nasıl ki güneş batıdan doğmazsa, nehirler yukarı doğru akmazsa hak, hukuk, adalet mücadelemizi durdurmak aynı ölçüde mümkün değil.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesinde yer alan "aşağıdaki şekilde" ibaresinin "aşağıdaki biçimde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Akın | George Aslan | Celal Fırat |
İzmir | Mardin | İstanbul |
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | Burcugül Çubuk | Sırrı Sakik |
Van | İzmir | Ağrı |
| Ömer Faruk Gergerlioğlu |
|
| Kocaeli |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Sırrı Sakik.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; ben de hepinize iyi bir akşam diliyorum, ekranları başında bizi izleyen sevgili halkımızı, zindanlardaki yol arkadaşlarımızı ve sürgündeki arkadaşlarımızı da buradan selamlıyorum.
Birkaç gün içerisinde Türkiye'de olup bitenler, özellikle haziran ayında başlayan, Hakkâri'deki kayyum politikasından 19 Marta kadar Ekrem İmamoğlu'na uzanan o süreçteki hukuksuzluğu amasız lakinsiz bir şekilde kınıyoruz ve bu tür uygulamaların karşısında olduğumuzu hep söyledik ve bunun mağduru olduğumuzu söyledik, bu yolun bir çıkmaz yol olduğunu söyledik, bugün de aynı şeyi söylüyoruz ve dönüp diyoruz ki: Gazetecilerin yakasından elinizi çekin, bırakın kendi görevlerini yapsınlar, bunlara baskı uygulamayın. Gençlerimize dokunmayın, gençler anayasal haklarını kullansınlar; gençler bu ülkede demokrasi talep ediyorlar, geleceğini inşa etmek istiyor gençler. Bu topraklar, bu ülke gençlerin ülkesi. Bu gençler kendi anayasal haklarını kullanmak istiyorlar. Gençlerimize dokunmayın. Gençler bu toprakların geleceği.
Buradan Sayın Erdoğan'a çağrımdır: Bakın, size de aynı şeyi yaptılar ve size dönüp dediler ki "Siz bu topraklarda muhtar bile olamazsınız." Ama yirmi üç yıldır -haklı bir davanın önünde hiçbir güç dayanamaz, hiçbir güç engel oluşturamaz- yirmi üç yıldır Başbakanlık yaptınız, Cumhurbaşkanlığı yaptınız. Bugün muhaliflerinize aynı tuzağı kurmayınız, bunun halkta karşılığı yoktur. Ben eminim, cezaevine gidenler çok güçlü bir şekilde dönerler.
Yıl 1994, burada dokunulmazlıklar kaldırılıyordu, ben de cezaevine gidenlerdenim, bu kürsüden demiştim, daha önce de bir kez bunu seslendirdik: "Biz haklı bir mücadelenin neferleriyiz; gidiyoruz, geleceğiz ama siz olmayacaksınız." Emin olun, Ekrem İmamoğlu da buraya gelecek, Selahattin Demirtaş da buraya gelecek, Figen de buraya gelecek, yurt dışındaki arkadaşlarımız, haksızlığa uğrayanlar da buraya gelecek ve buna yürekten inanıyorum ve Sayın Başbakanı bu noktada halkın iradesine, pardon Sayın Cumhurbaşkanını -hâlâ kafamız parlamenter demokraside- halkın iradesine saygı duymaya... (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, bugün Sayın Cumhurbaşkanımızı dinlerken çok haklı bir noktada "Kabristanlara saldırı var." diyordu. Şimdi, ben sizi -Kürtçe diyor ki: "..."[2] Türkçesi "Kendini benim yerime koy." yabancı dilde de empati- empatiye davet edeceğim. Bakın, bu kabristanda, İstanbul'da olup bitenler her mezarlığa saldırı -Sayın Cumhurbaşkanı da diyordu- alçaklıktır -"Camiye saldırı alçaklıktır." diyordu- ben de buradan tekrarlıyorum: Kutsallarımıza dokunmayın. Ama ben size birkaç yıl önce Kürt coğrafyasında uygulanan ve dozerlerle gidip mezarlıklarımızı nasıl yerle bir ettiler... Sizin iktidarınız döneminde mezarlarımız yerle bir edildi, mezar taşları paramparça edildi, bizim camilerimize gaz bombaları atıldı. Biz cenazelerimizi taşırken...
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Hepimizin camisi.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Lütfen dinleyin.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Hepimizin camisi değil mi?
SIRRI SAKİK (Devamla) - ...panzerlerle cenazelerimize, tabutlarımıza saldırılar oldu, tazyikli sularla ve biber gazlarıyla haksızlığa maruz kaldık. İşte, empati budur diyorum, bunu yapın, kendinizi bizim yerimize koyun ve Kürtçe -Hocam orada- "nefsükıyas" diyoruz. Siz İstanbul'da mezarlara saygılı olacaksınız ama döneceksiniz Kürt coğrafyasında mezarları tahrip edeceksiniz, Kürt coğrafyasında camilere biber gazı sıkacaksınız, siz oradaki imamları alıp tutuklayacaksınız; demokrasilerde böyle çifte standart olmaz diyorum.
Şimdi bir başka konuya gelmek istiyorum: Bakın sevgili arkadaşlar, bu gördüğünüz güney Kürdistandaki bir yapının, oradaki... Bu bayrak anayasal olarak Irak Kürdistanı'nda yönetimi temsil eden ve bütün dünyaca kabul gören bir bayrak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURAN YALDIR (Aksaray) - Paçavra!
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Kim o "paçavra" diyen terbiyesiz!
TURAN YALDIR (Aksaray) - Sensin terbiyesiz!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Çok ayıp! Çok ayıp!
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Çok ayıp ya!
TURAN YALDIR (Aksaray) - Sensin terbiyesiz!
BAŞKAN - Devam edin, buyurun.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Sayın vekiller, bu bayrağa bazı hadsizler dönüp diyor ki: "Paçavra."
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Çok ayıp ya!
TURAN YALDIR (Aksaray) - Sensin terbiyesiz!
SIRRI SAKİK (Devamla) - Şimdi, açık ve net olarak söylüyoruz, Türkiye Cumhuriyeti'nin...
(DEM PARTİ ve İYİ PARTİ sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Çok ayıp ya! Saygı duymazsan sana saygı duymazlar.
TURAN YALDIR (Aksaray) - Paçavra tabii, paçavra! Sensin terbiyesiz!
SIRRI SAKİK (Devamla) - Lütfen dinleyin.
BAŞKAN - Devam edin.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Bütün dünya kabul ediyor ya "Paçavra."ymış!
SIRRI SAKİK (Devamla) - Bakın, oradan gelenler, oranın temsilcileri, onlar geldiklerinde Esenboğa Havaalanı'nda Türk Bayrağı ile bu bayrak yan yana dalgalanır. Ama asıl olan paçavra sizin zihniyetinizdir, sizin ırkçılığınızdır, sizin Kürt düşmanlığınızdır.
Şimdi, bakın, Türkiye'nin orada elçiliği var, ayda 1 milyar dolar ihracat yapıyor oraya. Siz niye bu kadar Kürt düşmanısınız, neden?
TURAN YALDIR (Aksaray) - Asla Kürt düşmanı değiliz, asla.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Bu Kürtler olmasa yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Ama şimdi size söylüyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURAN YALDIR (Aksaray) - Asla Kürt düşmanı değiliz.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Öncelikle o Türkiye düşmanlığından siz vazgeçeceksiniz.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Size rağmen -kudurun- bu topraklarda barış olacak, bu topraklarda kardeşlik olacak! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Düşman olan sizsiniz! Türkiye Cumhuriyeti'ne, devlete, kurucu iradeye, Türk birliğine düşman olan PKK ve uzantısıdır.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Bakın, açık, net söylüyorum: Kürtler bu topraklarda, Anayasa'da yer alacak ve bu topraklar hepimizin olacak! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Bu bölücülere müsaade etmeyeceğiz.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Cahilsiniz, cahil; araştırın nerenin bayrağı.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Cahil sensin, cahil sensin!
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Cahilsiniz, cahil sizsiniz; gidin araştırın!
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.... Kabul edilmemiştir.
5'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler. 5'inci madde kabul edilmiştir.
6'ncı madde üzerinde 2'si aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 6'ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Mesut Doğan | Mehmet Atmaca | Mustafa Kaya |
Ankara | Bursa | İstanbul |
| Mustafa Bilici |
|
| İzmir |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya.
Buyurun Sayın Kaya.
MUSTAFA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; grubumuz adına 6'ncı madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Kadir Gecemizi tebrik ediyorum; bin aydan daha hayırlı olan bu gecenin huzurumuza, barışımıza katkı sağlamasını temenni ediyorum. Ayrıca, yaklaşan Ramazan Bayramı'nı da nice bayramlara ulaşmanız duasıyla tebrik ediyorum.
6'ncı madde Petrol Piyasası Kanunu üzerinde bazı düzenlemeler yapıyor. Anayasa Mahkemesinin yaptığı düzenlemeler neticesinde, torba kanun içerisinde tekrar bu gelmiş.
Şimdi, arkadaşlar, torba kanunla ilgili muhalefet partilerinin milletvekilleri olarak birçok kez burada biz torba kanunun hangi sakıncaları olduğunu, takibinin zor olduğunu ve her seferinde bütün sorunların torba kanunla çözülmesinin mümkün olmadığına dair kanaatlerimizi ifade etmiştik, hatta, bazen arkadaşlarımızla "Ya, senede 2 tane torba kanun olabilir, o sene içinde atlanan, çözümlenemeyen meseleler varsa bunlar muhakkak torba kanun aracılığıyla düzeltilebilir." şeklinde bir kanaat de ortaya koymuştuk.
Şimdi, bu kanun teklifinin, şu anda konuştuğumuz kanun teklifinin adında "Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik..." deniliyor. Şimdi, bizi izleyen değerli vatandaşlarımız tabii, bunun doğrudan gençlikle alakalı, çoğunlukla gençlikle alakalı maddeler içerdiğine dair bir kanaate kapılıyorlar ama gerçekte öyle mi? Değil. Niçin? Çünkü gençlikle alakalı sadece bir tane madde var, o da 1'inci madde ve "Olimpik, paralimpik, deaflimpik sporcuların giderlerine dönük düzenleme" demişsiniz, bu kadar. Diğerleri, madde 2, 3, 4, serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerin odalarının genel kurulları vesaire.
Madde 5, Karayolu Taşıma Kanunu ceza uygulamaları.
Madde 6, Petrol Piyasası Kanunu'nu, biraz önce ifade ettiğim gibi, Anayasa Mahkemesinin düzenlemesi.
Madde 7, emekli Cumhurbaşkanlarının aylıkları.
Madde 8, emeklilerin bayram ikramiyelerinin 3 bin liradan 4 bin liraya çıkarılması.
Madde 9, yabancı plakalı araçların otoyolları kullanımı ve geçişlerde eğer ödeme yapmadılarsa o ödemeleri yapmalarını temin etmek.
Madde 10, Cumhurbaşkanının Varlık Fonunu denetlemesi yani görevlendirdiği 2 kişi tarafından veya kişiler tarafından sene sonundaki raporun kendisine ulaştırılması.
11'inci madde, mülkiyeti hazineye ait olan ve faaliyet izni kaldırılan taşınmazlara sahip vakıf üniversitelerinin tekrar hazineye devredilmesi.
Madde 14, Devlet Hava Meydanları İşletmesiyle ilgili gibi ve madde 15 de doğum yardımıyla alakalı.
Şimdi, bu torba kanunun, arkadaşlar, gençlikle alakası ne? İlla bir şey yapacaksak, illa bir adım atacaksak, "Size illa hadi bir torba kanun getiriyoruz." diyorsanız şimdi benim size torba kanunla ilgili bazı tekliflerim var. Mesela SMA hastalarının, DMD hastalarının, kas hastalarının her birisinin aileleri valiliklerin önünde izin alabilmek için kuyruk oluşturmuş durumda ve sizler de meydanlarda, otobüs duraklarında o manzaraları görünce içiniz kan ağlıyor, biliyorum. Gelin, bunların dertlerinin çözülmesi, nadir hastalıkların ortadan kaldırılması için bir kanun teklifi getirin, torba olsun, kabul ediyoruz, biz o kanuna destek vereceğiz.
Arkadaşlar, mesela yurt dışında lisansüstü eğitim alan, şu anda dövizin artmasından dolayı böyle her birimize, bütün milletvekillerine sürekli e-mail göndererek "Sesimizi duyun, sesimizi duyun!" diyen lisansüstü öğrenciler var. Aylıklarının, gelirlerinin şu anda 2 katı ödeme yapsalar yine kurtulamıyorlar. Gelin, bir torba kanunda bunların problemlerini getirin, onu da çözelim. Onu da muhalefet olarak ben diğer muhalefet partilerinin adına da size söz veriyorum, kendileriyle görüşme yapacağım ama bu da yok. Mesela, Almanya'da işte geçtiğimiz hafta havaalanında karşılaştık AK PARTİ'li milletvekilleriyle de. İşte Sayın Bakan da Sayın Hulusi Akar da burada. Orada, Almanya'da şu anda askerlik meselesi 7 bin euroya yaklaştı. İnsanların problemleri var, sıkıntıları var. 7 bin euro Türkiye'yle karşılaştırıldığında... İşte "Onlar döviz kazanıyorlar, döviz harcasınlar." diyenler var. Arkadaşlar, orada 4'üncü nesil şu anda tamamen bu topraklardan kopuyor. Gelin, onların problemlerini getirin, onu konuşalım. Bedelli askerlikle ilgili neler yapabiliriz, onu değerlendirelim ama heyhat, maalesef bir torba kanun daha böyle geldi ve geçirmek için şu anda canhıraş mücadele veriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA KAYA (Devamla) - Bu mücadelenin neticesinde gece üç olsun, dört olsun, beş olsun ama perşembe günü itibarıyla bin lira ilave ikramiyeyi yani üzülerek söylüyorum, bahşiş gibi, "İkramiyeyi verdik." diye kendi seçim çevrelerinize gidip "Ekonominin durumu şöyle kötü, böyle kötü; idare edin, elimizden gelen budur." diyerek kendi yüzünüzü böyle yere eğip o insanlardan maalesef böyle anlayış bekleyeceksiniz. Böyle bir durum olmaz arkadaşlar.
Bu torba kanun mantığıyla bizim ülkemizin problemlerinin çözülme imkânı, ihtimali yok diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 6'ncı maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "eklenmiştir" ibaresinin "ilave edilmiştir" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Mehmet Akalın | Hüsmen Kırkpınar |
İstanbul | Edirne | İzmir |
Ersin Beyaz | Selcan Taşcı |
|
İstanbul | Tekirdağ |
|
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli | Cevdet Akay | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | ||||
İzmir | Karabük | Manisa | ||||
Mustafa Erdem | Cavit Arı | Ömer Fethi Gürer | ||||
Antalya | Antalya | Niğde | ||||
Müzeyyen Şevkin |
| Elvan Işık Gezmiş | ||||
Adana |
| Giresun | ||||
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Başkanım, çok anlam değişmiyor ama katılamıyoruz.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Tekirdağ Milletvekili Sayın Selcan Taşcı.
Buyurun Sayın Taşcı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siyasi muhalefeti hukuk sopasıyla, toplumsal muhalefeti kolluk sopasıyla, başta basın olmak üzere... Burada hemen hemen her siyasi partide gazeteci milletvekilleri var, Emniyet kökenli milletvekilleri var, hukukçu kökenli milletvekilleri var. Allah aşkına, hepinize soruyorum: Yani bir gazeteci sahada haber takibinde olduğu sırada Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten gözaltına alınabilir mi, polisin "Dağılın." emrine uymadı diye gözaltına alınıp sonrasında da tutuklanabilir mi? Yani o gazetecinin orada olma sebebi zaten o "Dağılın." emrini de o emre uyanı da uymayanı da o gösterinin tamamını da takip etmek, haberleştirmek, görüntülemek. Şimdi, dolayısıyla bu çok akıl almaz ve gerçekten kınanması, hep beraber kınamamız gereken bir tavır, bir tutum çünkü basın hürriyetinin olmadığı yerde hiçbirimizin hak ve hürriyetinden söz edemeyiz. Bir gün herkesin de tıpkı adalete olduğu gibi basın hürriyetine de ihtiyacı olur, olacaktır, hep de olmuştur. Dolayısıyla başta basın olmak üzere bütün hak ve hürriyetleri de darbe metotlarıyla baskılamaya dönük hamleler ne kadar acımasızsa maaşları iki ayda eriyen çalışanların refah payını vermemek de seyyanen zam sözünü tutmamak da 3600 ek gösterge sözünü tutmamak da kademeli emekliliğe yanaşmamak, Kur'an kursu öğreticilerinin kadro talebini karşılamamak, vergi dilimi haksızlığını gidermemek, taşeronun feryadını duymamak da o denli acımasızdır ve zulme mukavemet partizan değil, ilkesel bir tutumdur. Şimdi, öyle görünüyor ki bunları boşverip büyüklere masallar anlatalım istiyorlar bizden burada. Milletvekillerini de fezlekelerle susturmak istiyorlar.
E, tamam, olur, bir de öyle deneyelim, bir de masal anlatmayı deneyelim o zaman. Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir tiran varmış mesela, Phalaris. Öyle gaddar, öyle gaddarmış ki bu tiran, muhaliflerini cezalandırmak için boğa şeklinde bir işkence kafesi yaptırmış. Kimi cezalandırmak isterse bu bronzdan boğanın içine attırıyor, boğanın altına bir ateş yakılıyor ve boğa ısındıkça kişi de acılar içinde çığlık çığlığa can veriyormuş. Tam yirmi sene, yirmi sene sürmüş Phalaris'in kurduğu bu zulüm düzeni ve yirmi yılın sonunda iktidardan düştüğünde zulmünden yılmış olan halkı aynı boğanın içinde diri diri yanmaya terk etmiş eski hükümdarlarını.
Yine yıllar, yüzyıllar önce Çin denen uzak bir diyarda kudretini ancak yasaklarla koruyabileceğine inanan bir imparator yaşarmış, Shi Huang. İktidarının geçmişle karşılaştırılıp eleştirilmesine hiç tahammül edemezmiş. Bu yüzden ülkesinde tıp ve kehanet kitapları dışında kalan bütün kitapları yaktırmış, kitapları yakmayanları idam ettirmiş. Tam 460 aydını sırf onu eleştirdiler diye sözde bir mahkemeyle yargılayıp diri diri gömdürmüş. Yaşlanıp eski gücünü kaybetmeye başlayınca bu defa da ölümsüzlüğün sırrını bulamayan bilgeleri cezalandırmış ve bir gün kendisini ölümsüzleştireceğine inandığı cıvayı içerken zehirlenmiş ve hayatını kaybetmiş.
Kazandıkça diktatörleşen Sezar'ın trajik sonu hepimizin malumu. Bir de Sezar'ın soyundan gelen Neron var biliyorsunuz, annesi dâhil kendisine karşı çıkma ihtimali bulunan kim varsa öldürmüş. Bu Neron da öyle kalpsizmiş ki yedi gün süren büyük Roma yangınında canını, malını kurtarmaya çalışan halkı birbirini ezerek can verirken o Truva'nın yağmalanması şiirini okuyormuş, bu can pazarına karşı zevkle izliyormuş yaşananları. Altın kaplı sarayını inşa ettirebilmek için koyduğu ağır vergiler üzerine başlayan isyanlardan sonra Roma'yı terk etmek zorunda kalmış.
Etrafındaki herkesten şüphelenmeye başlayınca bir gün kendilerinden de şüphelenir de onlara da zulmeder korkusuna kapılan askerleri tarafından katledilen Nadir Şah, Mussolini, Hitler, Çavuşesku... Velhasıl, evvel zaman içinde insanoğlu,güç sarhoşluğuna kapılarak izan, akıl, mantık, vicdan, hukuk, adalet, hak sınırlarını zorlayan sayısız tekleşmek sevdalısı adam ve kadın görmüş ama onlardan birisi bile zulümle abat olamamış biliyor musunuz, biri bile çektiklerini çekmeden göçmemiş bu dünyadan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELCAN TAŞCI (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
SELCAN TAŞCI (Devamla) - Masalın sonunda gökten üç elma düşmüş; biri boyun eğdirilmek istenen milletlere umut olarak, diğer ikisi de sınırsız, hesapsız ama asla sonsuz olmayan güç sahipleri ile onların kanunsuzluklarına, zalimliklerine, haksızlıklarına ortak olanların kafasına ibret olarak. İbret alınmayan tarihin tekerrürü bütün masallarda kaçınılmazmış zira.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Müzeyyen Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan yasa teklifinin 6'ncı maddesiyle Petrol Piyasası Kanunu'nda değişiklik yapılmakta, lisansa tabi faaliyetlerle ilgili olarak hakkında vergi kaçakçılığı incelemesi yapılan tesislere vergi incelemesi sonuçlanıncaya kadar lisans verilmeyeceğine ilişkin hükmün Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle yeniden düzenleme yapılıyor. AYM kararında yer alan "kuralın kişilere aşırı bir külfet yüklediği, kamu zararının önlenmesi yönündeki amaç ile teşebbüs özgürlüğüne getirilen sınırlama arasında makul dengenin bozulmasına neden olduğu" şeklindeki gerekçesi de dikkate alınarak teklifte bir yıl olarak belirlenen sürenin daha da kısaltılması hususunun değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Vergi Denetim Kurulunca denetlemeye tabi tutulan işletmelerde ortak olan kişiler başka şirketlerde de ortak olduğunda o şirketin lisansının devri askıya alınmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, burada kanun teklifi görüşüyoruz ama ülke maalesef son günlerde bir hukuksuzluk garabetiyle karşı karşıya. Cumhuriyet Halk Partimiz Türkiye'nin 1'inci partisi olmuş, iktidarın korkulu rüyası hâline gelmiştir. Ekrem İmamoğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi, adalet ve demokrasi talep eden herkesin ortak sesi, ortak nefesi, ortak iradesidir. Bu mücadele sadece Ekrem İmamoğlu'nun, sadece Cumhuriyet Halk Partisinin mücadelesi değildir; bu, 86 milyonun geleceğine sahip çıkma mücadelesidir. Sandıkta yenemediğini yargı eliyle yürütülen siyasi kumpaslarla bertaraf etmenin adı net olarak halk iradesine darbedir. Ülkemizin bir sonraki Cumhurbaşkanına engel olmak üzere devreye girenler, kendi ikballeri için ülkeyi ataşe atanlardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomistlere göre Sayın İmamoğlu'nun tutuklanarak millî iradeye yaptığınız darbenin ülkeye maliyeti 26 milyar dolardır. Bu, yalnızca Merkez Bankasının rezerv satışıyla meydana gelen kayıptır. Borsadan kaynaklı kayıpsa 2 trilyon TL'dir. Ülkeyi her geçen gün fakirleştirdiğiniz yetmiyormuş gibi, dünya ülkeleri sıralamasında da üçüncü dünya ülkesi hâline getirdiniz. Bu 26 milyar dolar her bir emekliye 62 bin TL ikramiye olabilirdi. Siz burada sanki emekliye ulufe dağıtır gibi bin lira veriyorsunuz; alın o bin liranızı, alın o bin liranızı diyoruz biz de buradan size. (CHP sıralarından alkışlar)
Evet, değerli milletvekilleri, bayram geldi, emekli, torunlarına elini öptüremeyecek, harçlık veremeyecek durumda. Âdeta onları dilenci yerine koydunuz, vebali sizin boynunuzadır. Ev kirasını ödeyemeyen, faturalarını yatıramayan, evine et alamayan emeklinin ahı sizi bir gün devirecek, merak etmeyin. 60 milyondan fazla insan açlık içerisinde yaşıyor bu ülkede. İktidara yakın küçük bir azınlık kur korumalı mevduat, faiz, döviz, borsa ve size yakın olduğu için her türlü ayrıcalıklardan faydalanmakta, bir kısım ise patlayan icra dosyalarıyla boğuşurken öte yandan borç batağı içerisinde kredi kartlarıyla geçinmeye çalışıyor. Şimdi de sadaka verir gibi bayram ikramiyesinin 4 bin liraya yükseltilmesini burada tartışıyoruz; komedi gibi. Emeklilerimiz için en az asgari ücret kadar bayram ikramiyesi verilmesi, maaşlarının da insanca yaşam koşullarını sağlayacak hâle getirilmesini bekliyoruz.
Günlerdir milyonlar sokakta, gençler yine ses yükseltiyorlar. Yirmi üç yıllık iktidarınızda bir gün bile bu gençlerle empati kurmadınız arkadaşlar. Ne demek istiyor bu gençler, niye sokaklara dökülüyorlar, ne yaşıyorlar, hiç ilgilenmediniz. Baktığınızda size rant alanı yaratmak dışında hiçbir şeyle uğraşmadığınız görülüyor maalesef. Tam on iki yıl önce yaşanmış olan, Gezi Parkı'nda ağaçlara sahip çıkmakta olan gençleri maalesef ne hâline getirdiniz? Terörist hâline getirdiniz ve on iki yıl sonra bu insanları cezaevine gönderiyorsunuz. Anlamak istemiyorsunuz gençleri, onların sorunlarını dinlemiyorsunuz. Bakın, beş yıl içerisinde 800 binin üzerinde genç üniversiteyi kazandığı hâlde gidemiyor. Bu, sizi rahatsız etmiyor mu arkadaşlar? Gençlerin bu ülkeden umudunu kaybetmiş olması, başka ülkelere gitmek istemesi sizin umudunuzu kaybettirmiyor mu bu ülkede, bundan hiç rahatsızlık duymuyor musunuz? Bütün bunlar sürüp giderken siz ne yaptınız? "Birkaç ağaç" dediniz Gezi olaylarına.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) - Şu anda geldiğimiz noktada ülkemiz kara, yağmura hasret kalmış; bunun nedenini düşündünüz mü acaba? Bunun nedeni, vahşi madenciliğiniz sayesinde meraları, sulak alanları, ağaç alanlarını yok ettiniz, Gezi'nin sesini duymadınız, duymak istemediniz. Yetmiyor, meraları yok ettiğiniz gibi, buraları rant alanına çevirdiğiniz yetmiyormuş gibi, maalesef demokrasiyi de kurak alana çevirdiniz arkadaşlar, hukukun üstünlüğünü de kurak alanlara çevirdiniz. Yine ne demek istediğimizi anlamıyorsunuz. Çıkarın artık kafanızı kumdan.
Ben bütün iktidar ortaklarına sesleniyorum: Ülkeyi tek adamın hırslarına feda etmeyin. Unutmayın: Kurtuluş yok tek başına! Ya hep beraber ya hiçbirimiz! Zulümle abat olunamayacağını unutmamamız gerekiyor.
Herkese saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 6'ncı maddesinde yer alan "aşağıdaki şekilde" ibaresinin "aşağıdaki biçimde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Akın | George Aslan | Celal Fırat |
İzmir | Mardin | İstanbul |
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | Burcugül Çubuk | Serhat Eren |
Van | İzmir | Diyarbakır |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren.
Buyurun Sayın Eren. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Öcalan Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözülmesi için 27 Şubat 2025 tarihinde barış ve demokratik toplum çağrısı yaptı. Bu çağrı bütün farklılıkların birlikte, bir arada, özgür koşullarda yeni yaşamı inşa çağrısıydı; çoğulculuğu, katılımcılığı, şeffaflığı ifade eden demokratik toplumu bizatihi bu Meclis bünyesinde inşa etme çağrısıydı. Gelin, bu tarihî çağrıya karşılık asgari düzeyde öncelikle yapılması gerekenleri konuşalım.
Değerli milletvekilleri, bizler sürecin siyaset zemininde yürütülmesi ve barışın toplumsallaştırılması için Meclis bünyesinde bir komisyon kurulması gerektiğine ilişkin ısrarımızı dile getirmemize rağmen iktidar bunu duymazdan geliyor. Biz AİHM kararlarının bağlayıcı olduğunu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının, Anayasa Mahkemesi kararlarının geçerli olduğunu, bu mahkemeler tarafından verilen kararların derhâl yerine getirilmesi gerektiğini ifade etmemize rağmen iktidar bu kararların uygulanmaması için direniyor. Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi on bir yıl önce umut hakkına ilişkin bir karar verdi ama iktidar, bu kararı uygulamamakta direniyor, barışın kapısını aralayan sürecin akışını sağlayacak olanakları yaratmaktan imtina ediyor. Biz halkın yönetime katılma, seçme, seçilme ve siyaset yapma hakkını savunurken iktidar kayyımlarla iradeyi gasbediyor, siyasetçileri zindanlara atıyor, halkın oyunu hiçe sayarak seçimsiz bir rejimin taşlarını döşemeye çalışıyor. Biz toplantı, gösteri ve örgütlenme özgürlüğü için sesimizi yükseltirken iktidar bu sesleri bastırmakta, hak arayanları cezalandırmakta ısrar ediyor. Anayasal haklarını kullanmak isteyenler, barışçıl toplanma ve gösteri yapma hakkını kullananlar işkenceden geçiriliyorlar, gözaltına alınıyorlar, tutuklanıyorlar. Biz ifade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün önündeki yasal engellerin, uygulamaların kaldırılması talebinde bulunurken iktidar neredeyse kendi aleyhine beyanda bulunan, yorum yapan herkesi gözaltına alıyor, siyasetçileri, yazarları, aydınları, hukukçuları, sendikacıları cezaevine kapatıyor. Biz demokratikleşmenin, özgürlüklerin önündeki yasal engellerin kaldırılması için, tam da bu dönemde hukukun üstünlüğünün sağlanması, özgürlüklerin sağlanması, korunması, insan haklarının korunması için hukuk örgütlerine çağrı yapıyoruz; iktidar, temel bir hak olan yaşam hakkını savunduğu için, uluslararası hukuka atıfta bulunduğu için İstanbul Barosuna darbe yapıyor, baroları, sivil toplum örgütlerini susturmaya çalışıyor. Bizler eşit olmayan İnfaz Kanunu'nun değiştirilmesi gerektiğini, yine hasta tutsakların bir an önce serbest bırakılmasını, cezaevindeki bütün tutsakların serbest bırakılmasını, toplumsal siyasal yaşama katılmasını talep ederken infaz yakmalar daha da artıyor, cezaevindeki hak ihlalleri daha da artıyor. Biz çözüm ve adalet çağrısı yaparken Adalet Bakanı bize yeni cezaevlerinin müjdesini veriyor. Biz demokrasi için, barış için, özgürlükler için Siyasi Partiler Yasası başta olmak üzere Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu'nun değiştirilmesi gerektiğini ifade ederken iktidar bu antidemokratik yasalara daha fazla sarılıyor.
Bakın, toplumu daha fazla ayrıştırarak, bu ayrıştırmayı derinleştirerek, bastırarak, kutuplaştırarak, daha fazla yoksullaştırarak barışı tesis edemeyiz. Günlerdir milyonlarca insan demokratik tepkisini ortaya koyarken bu haklı duruş ırkçı, şoven çevrelerce Kürt düşmanlığına dönüştürülmek isteniyor, barış çabaları sabote edilmek isteniyor. Türk ve Kürt halkı karşı karşıya getirilerek nefret tohumları ekilmek istenen bu yaklaşımlara karşı durmak barışa inanan tüm kesimlerin ortak sorumluluğudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SERHAT EREN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, gelin, barışın kapısını aralayan bu tarihî çağrıya ses verelim; gelin, bu antidemokratik uygulamaları, antidemokratik yasaları değiştirelim, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü tesis edelim. Türkiye'de "Nevroz" alanlarını dolduran milyonlarca insan barış çağrısının arkasında durduğunu ortaya koydu, barışa olan özlemini ifade etti. Bu umutları, bu beklentiyi yok etmeyelim; birlikte, bir arada, eşit koşullarda yaşamı inşa edelim. Tarihin akışına direnmeyelim, bakın, tarihin akışında direnmeyelim; tarihin akışına birlikte yön verelim, tarihin doğru tarafında saf tutalım. Tarih olmak yerine barışın tarihini, kardeşliğin tarihini hep birlikte yazalım.
Teşekkür ederim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
6'ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 6'ncı madde kabul edilmiştir.
7'nci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 7'nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Mesut Doğan | Mehmet Atmaca | Birol Aydın |
Ankara | Bursa | İstanbul |
Necmettin Çalışkan |
| Mustafa Bilici |
Hatay |
| İzmir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Birol Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BİROL AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bölgemizde haritalar yeniden cetvelleniyor değerli arkadaşlar. Küreselciler eliyle dünya üzerinde ekonomik ve politik haritalar yeniden şekilleniyor ve her ne hikmetse ülkemizde de eş zamanlı olarak son dönemlerde şaşırtıcı şekilde zincirleme hadiseler yaşanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bir taşla üç kuş birden vurmak bu olsa gerek. AK PARTİ iktidarı ile yeni Amerika Birleşik Devletleri yönetimi arasında örtülü bir anlaşma olduğu aşikârdır, Gazze'nin insansızlaştırılması projesine sessiz kalış da bundandır. Ramazandan bu yana, ilk on yedi günü biliyorum, bir tek yardım tırı Gazze'ye girmedi ama Türkiye'mizde ve Avrupa'nın çeşitli yerlerinde Gazze için ramazan boyunca yardım toplandı ama bir tek tır Gazze'ye girmedi. İsrail'in hem Filistin'de hem de Suriye'de sınırlarını genişletmesine, kendini teminat altına almasına Türkiye Cumhuriyeti'mizin iktidarının sessiz kalışı bundandır; Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, İsrail blokunun Yemen ve İran hamleleri karşısında sessiz kalışı bundandır.
Değerli arkadaşlar, siz bugün "Gazze'ye cehennemi yaşatacağım!" diyen birisinin övgüsüne mahzar olan bir iktidar hâline geldiniz. Gazze'de olup bitenler karşısında dışarıda dut yemiş bülbül kesilip içeride "Ormanların kralı biziz!" ikileminden kendinizi de ülkemizi de bir an önce kurtarın. İçeride kopardığınız fırtınalar, dışardaki sessizliğinizin üstünü örtmüyor. Gazze için, Filistin için gerçekte somut hiçbir adım atmayışınızın üstünü içeride kopardığınız fırtınalar örtmüyor, bu apaşikâr ortadadır.
Değerli milletvekilleri, son dönemin meşhur kelimesi, kavramı: "Turpun büyüğü-küçüğü" Ben sarahaten söylüyorum: Turpun büyüğü, bölgemizde yeni bir Türkiye-İsrail ekseninin oluşturulmuş olmasıdır. Bunu görmemek, bunu anlamamak mümkün değildir. Gelecek yıllarda bu sözün ve bu eksenin nelere mal olduğunu hep beraber yaşayarak göreceğiz. Ve üzülerek ifade ediyorum: AK PARTİ'li arkadaşlarımızın iktidarlarını kaybetmekten başka kaybedecek hiçbir şeyleri kalmadı, bunun için de her şeyi yapmaya müsait hâle geldiler. Amerika Birleşik Devletleri'nin insan haklarından, İsrail'in terörden bahsetmesi ya da bunu bahane yapması ne ise bugün bizim iktidarımızın da adaletten ve yolsuzluktan dem vurması benzer şeylerdir. Bugün bir kısım AK PARTİ'li arkadaşlar narkozlanmış, bir kısmı efsunlanmış. İnsan narkozlanınca acı duymaz, Gazze'nin acısını hissetmez, milyonlarca insanın yoksunluğunu ve yoksulluğunu yüreğinde hissetmez, KHK'lilerin mağduriyetini konuşsa ve fakat bir türlü hissetmez, bunu hep beraber yaşayarak görüyoruz; gençlerin adalet ve özgürlük çığlıklarını hissetmez, duymaz. Zira, ancak özgür iktidarlar özgürlükçüdür. Son yıllarda, özellikle son aylarda ve bilhassa son günlerde kurduğunuz cümleler âdeta narkozdaki insanın kırık dökük anlamsız cümleleri gibi kalıyor hem bu kürsüde hem televizyon ekranlarında. Anlam ve amacı kaybedişiniz bundandır; ahlaki referanslarınızı yitirişiniz bundandır; insanlarımızı sersemleştirişiniz bundandır; size gönülden destek veren insanları günbegün U dönüşü yapmaya mecbur bırakışınız bundandır. Biz sizi narkozdan uyandırmaya, efsundan uzaklaştırmaya gayret ediyoruz, söz söylüyoruz ve bu konuda sizi narkozdan uyanmaya, efsundan uzaklaşmaya davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Başkanım, karar yeter sayısı istiyoruz.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MURAT EMİR (Ankara) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi oylamadan önce, yoklama talebi vardır.
Sayın Emir, Sayın Türeli, Sayın Akay, Sayın Coşar, Sayın Özcan, Sayın Sarı, Sayın Ertuğrul, Sayın Güzelmansur, Sayın Süllü, Sayın Şevkin, Sayın Kış, Sayın Sümer, Sayın Barut, Sayın Arı, Sayın Özdemir, Sayın Pala, Sayın Uzun, Sayın Aygun, Sayın Torun, Sayın Mullaoğlu.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.35
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Adil BİÇER (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71'inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 7'nci maddesi üzerinde verilen İstanbul Milletvekili Birol Aydın ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
7'nci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 7'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 7- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 43 üncü maddesinde bulunan birinci ve dokuzuncu fıkralar aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
'Cumhurbaşkanı iken bu görevinden herhangi bir nedenle ayrılanlara, istekleri üzerine, müracaat tarihini takip eden ay başından itibaren 140.690 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda yaşlılık aylığı bağlanır.'
'Bu madde kapsamında bağlanan aylıklar hakkında 55 inci maddenin ikinci fıkrası uygulanmaz.'
Rahmi Aşkın Türeli | Cevdet Akay | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | ||||
İzmir | Karabük | Antalya | ||||
Mustafa Erdem | Cavit Arı | Ömer Fethi Gürer | ||||
Antalya | Antalya | Niğde | ||||
Orhan Sümer |
| Elvan Işık Gezmiş | ||||
Adana |
| Giresun | ||||
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Orhan Sümer.
Buyurun Sayın Sümer. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik öngören teklifin 7'nci maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de emekliler uzun yıllar boyunca ülkenin kalkınması ve refahı için emek veren, vergilerini ödeyen ve sosyal güvenlik sistemine güvenen kesimdir ancak ne yazık ki bugün emeklilerin karşı karşıya kaldığı sorunlar onların emeklerinin ve haklarının yeterince korunmadığını gözler önüne seriyor. Özellikle emekli ikramiyesi olarak açıklanan 4 bin TL gibi sembolik bir miktar, emeklilerin yaşadığı ekonomik zorlukları hafifletmek bir yana, âdeta onların sorunlarını görmezden gelen bir anlayışın ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, iktidarın politikaları emeklilerin yaşam standartlarını iyileştirmekten çok uzaktır. Enflasyonun yüksek olduğu, temel ihtiyaç fiyatlarının sürekli arttığı bir ekonomik ortamda emeklilere ödenen ikramiyeler ve maaşlar âdeta alay edercesine yetersiz kalmaktadır. 4 bin TL'lik ikramiye bir emeklinin bir aylık temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan âcizken bu durumun sürdürülebilir bir çözüm olarak sunulması emeklilere yönelik bir saygısızlık örneğidir. Emekliler sağlık harcamaları, kira, elektrik, su, doğal gaz gibi temel giderlerle boğuşurken iktidarın bu sorunlara kalıcı çözümler üretmek yerine geçici adımlarla yetinmesi emeklilerin yaşam mücadelesini daha da zorlaştırmaktadır.
Bakın, değerli arkadaşlar, şimdi size iki fotoğraf göstermek istiyorum. Üstteki fotoğrafta emekliler 1 kilo kıyma alabilmek için bazen sabah güneş doğmadan, bazen buz gibi havada, bazen de 40 derece sıcakta Et ve Balık Kurumu satış ofisi önünde sıraya girip saatlerce bekliyor, maaşından kalanla ancak 1 kilo kıyma alabiliyor. Alttaki fotoğrafta ise 1.100 odalı sarayı görüyorsunuz, bir günlük masrafı 4.797 emekli maaşına tam denk geliyor. Emekli gereksiz tüm ışıkları kapatırken sarayın elektrikleri sabaha kadar yanıyor ve her ay 14 bin konut kadar elektrik tüketiyor.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - İmamoğlu'nun belediyede çevirdiğini de söyleyeceksiniz! İmamoğlu da belediyenin sosyal tesisini ev yaptı ya, onu da koysan iyi olur!
ORHAN SÜMER (Devamla) - Sen babanın yaptığı işlere bak, sen babanın yaptığı işlere bak! Sen babanın götürdüklerine bak! Parsel parsel satarken niye sırıtmıyordun böyle! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu iki fotoğraftaki fark aslında AKP Türkiyesinin özetidir. Bir yandan derin yoksulluk ve ekonomik kriz varken diğer yandan iktidar yandaşlarının lüks ve şatafatlı hayatları bulunmaktadır. Sosyal devlet, vatandaşlarının refahını ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür ancak Türkiye'de özellikle emekliler, bu anlayışın tamamen uzaklaştığı bir dönemde âdeta kaderlerine terk edilmiş durumdadırlar. İktidar, emeklilerin sorunlarını çözmek yerine onlara idare etmeleri gerektiğini ima eden açıklamalarla yetiniyor.
Emeklilerin yaşadığı sorunlar sadece ekonomik değil aynı zamanda ahlaki bir meseledir. Bir ülkenin emekli kesimi, o ülkenin geçmişine ve geleceğine dair bir aynadır. Avrupa'da emekliler dünyayı gezmeye başlarken bizde emekliler yeni iş aramak zorunda kalıyor. Milyonlarca emeklimiz sırf hayatta kalmak için tekrar çalışmak, ek iş yapmak zorunda kalıyor.
Değerli milletvekilleri, siyasi partiler iktidarda kaldıkları süreyle değerlendirirler. Gelin, hep birlikte şu gülen arkadaşın iktidarının şartlarına bakalım. AKP iktidara gelmeden önce en düşük emekli maaşıyla 8 çeyrek altın alınıyordu, şimdi ancak 2,5 çeyrek altın alınıyor. Diyelim ki emeklilerimiz 4 bin lirayla bayram şekeri alacaklar, bayram şekerinin en uygunun kilosu 700 lira, ancak 5,5 kilo bayram şekeri alabiliyor. Torununa harçlık veren varsa aç kalıyor, faturasını ödemek istese denk gelmiyor, evde buzdolabını dolduramıyor ama ne hikmetse en az asgari ücret tutarında açıklanması gereken bayram ikramiyesi hiç sıkılmadan 4 bin lira olarak açıklanıyor yani bu sene sadece bin lira zam yapmış oluyorsunuz. Toplumun en kıymetli kesimi olan emeklilerimizin maaşlarının enflasyona endekslenmesi, ikramiyelerinin artırılması, sağlık hizmetlerine erişimlerinin kolaylaştırılması, enerji ve temel ihtiyaçlarına destek sağlanması, konut ve kira yardımları yapılması, sosyal ve kültürel faaliyetlere erişimlerinin sağlanması, düşük gelirli emeklilere ek destekler yapılması gerekmektedir.
Sorunları biliyoruz, çözüm önerilerimizi sunuyoruz; yerine getirmek aslında iktidarın lehine, vatandaşın yararına olacak fakat AKP iktidarı görmezden gelmeye devam edecekse emeklilerimiz bilsin ki tüm bu sorunlarını ilk seçimde biz çözeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Gökçek, buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Adana Milletvekili Orhan Sümer'in 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 7'nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, biraz önce Külliye'nin resmini gösterdiniz ama Sayın İmamoğlu'nun sosyal tesisleri kendi evine çevirip son derece lüks bir hâle getirdiğini söylemekten imtina ediyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SERKAN SARI (Balıkesir) - Senin evi de gezelim bir gün, senin evi de!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Tabii, sadece bu değil bunun dışında biliyorsunuz kendisine satın almış olduğu 3 tane villa karşılığında 2,1 milyar TL'ye kendi belediye şirketinden iş verdiği adamı söylemekten hiç konuşmuyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler)
SERKAN SARI (Balıkesir) - Babanın aldığı ihaleleri açalım, bakalım bir! Nereden geliyor bu değirmenin suyu!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Tabii, bunun dışında, belediye şirketinden iş vermiş olduğu, Sayın İmamoğlu'nun belediye şirketinden iş vermiş olduğu şirketin kendisinden gelip İmamoğlu İnşaattan daire aldığını hiç konuşmuyorsunuz.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Bunları en son konuşacak adam sensin! Dedenden mi kaldı, deden mi? En son konuşacak sensin!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Beşiktaş Belediyesinden ve diğer belediyelerden para kuleleri için aktardığınız paraları hiç konuşmuyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler)
SERKAN SARI (Balıkesir) - Parsel parsel sattığınız yerler mi?
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Bunları da gelin burada konuşun, ondan sonra emeklilerle alakalı konuda, bazı konularda yorum yapabilme hakkına sahip olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu konuları konuşmadan olmaz.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Sen git bir emekliyle konuş!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Şimdi, Sayın İmamoğlu'yla alakalı olarak, kendi evinin, villalarının önündeki araziyi kamulaştırarak, belediye parasıyla kamulaştırarak, İstanbulluların verdiği vergilerden oraya aktararak orayı aldığını hiç konuşmuyorsunuz.
EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Naklen yayınlayın, yargılayın ya!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Sonra da kalkıp "Hem götürüyorsunuz hem de bağırıyorsunuz." deyince maalesef bana o anlamda kızıyorsunuz.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Malikanenin parası nereden geldi?
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, hem götürüyorsunuz hem de bağırıyorsunuz.
SERKAN SARI (Balıkesir) - En çok götüren sensin, en çok bağıran da sensin!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Bu konuları da tek tek açıklamanızı bekliyoruz.
Sayın Murat Emir'e buradan sesleniyorum: Sayın Murat Emir, nasıl paraların çalındığını lütfen, gelin, buraya anlatın; ondan sonra aziz milletimize bu konularda bir cevap verme fırsatına da sahip olursunuz diyorum.
SERKAN SARI (Balıkesir) - En son soru soracak olan da sensin!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Tüm Meclisi saygıyla selamlıyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Sen babanın hesabını ver önce, babanın yaptıklarının!
BAŞKAN - Sayın Grup Başkan Vekiline söz verdim.
Buyurun.
7.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Ankara Milletvekili Osman Gökçek'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MURAT EMİR (Ankara) - Osman Gökçek'le bu kürsüden polemiğe girmemek için özel özen gösteriyorum. Sebebi de giderek acınacak hâle gelmiş olması, acınası bir durumda olması ve onun, aslında burada konuşmaktan öte trollük için bunu yaptığını biliyor olmam ama adımı bilerek verdi ki ben de buraya çıkayım. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli kardeşim, bak, sen 600 milyon liralık villanın hesabını veremedin, babanın servetinin hesabını veremiyorsun, sen neyi nereden aldığının hesabını veremiyorsun. Sen, şimdi buraya geliyorsun, buradan bir tartışma büyüteceksin aklın sıra. Sonra diyorsunuz ki: "CHP niye böyle şey yapıyor?" Ankara'da babanın çaldıklarını, senin çaldıklarını, senin FETÖ'yle ilişkilerini bilmeyen yok. İki dakikaya bunların hangisini sığdıracağım?
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Bir tanesini sığdırır mısın; bir tanesini söyle, bir tanesini!
MURAT EMİR (Devamla) - Senin TOBB Başkanlığını kimler destekledi? FETÖ'cüler destekledi.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Bir tanesini söyler misin?
MURAT EMİR (Devamla) - Babanın parsel parsel sattığı kimdi? FETÖ'cülerdi.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Murat Bey, bir tane söyler misin?
MURAT EMİR (Devamla) - Samanyolu okuluna giden sen değil misin? Trollük yapıyorsun.
Şimdi, burada bir fırsat yaratacak, gelecek burada akşama kadar Osman Gökçek'i dinleyin. Arkadaşlar, buna izin vermeyin, sizin hakkınızı yiyor bu arkadaş. Bu trolleşiyor; babası da trol, kendisi de trol ve acınacak hâldeler. Siz de aslında farkındasınız ama Meclisi terörize etmeye çalışıyor.
Senin FETÖ'yle ilişkini herkes biliyor, babanın FETÖ'ye parsel parsel sattığını herkes biliyor. Sen bunlara cevap veremiyorsun; servetine, Beyaz TV'ye, Beyaz TV'nin mülkiyetine, TMSF'ye geçen mal varlıklarına, hiçbirine cevap verecek hâlin de yok senin.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Hangi mal geçti TMSF'ye ya!
MURAT EMİR (Devamla) - Ben sana her şeyi anlatırım, hepsini ben zamanında...
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Anlatsana bir tanesini.
MURAT EMİR (Devamla) - Baban hakkında onlarca suç duyurum var, babanın belediyede bekleyen 46 tane dosyası var; bunu herkes biliyor ama senin derdin başka, Meclisi terörize etme; senin ne olduğunu herkes biliyor, boğazından helal lokma geçmemiş biri olduğunu tüm Türkiye biliyor. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, müsaadeniz var mı efendim?
BAŞKAN - Osman Gökçek, buyurun.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Hırsızlıkları mı anlatacaksın?
8.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Ankara Milletvekili Murat Emir'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Bir insana "Çaldı." dediğiniz zaman ispatlamak zorundasınız; bunu ispatlamadığınız zaman, maalesef, müfteri olursunuz.
ORHAN SÜMER (Adana) - Senin çaldığın...
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Şimdi, ben burada hep Grup Başkan Vekillerine soru soruyorum, diyorum ki: Mesela "Sayın Gökhan Günaydın belediyenin arabalarını nasıl kendine peşkeş çektin?" diyorum "Senin baba suçlu." diyorsunuz.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Babanın teslim etmediği araçları anlat! Babanın vermediği arabalarını söyle!
AYHAN BARUT (Adana) - Aylarca bindiğiniz araçlar ne olacak?
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Ben size diyorum ki: Sayın Ekrem İmamoğlu evinin önündeki arsasını 156 milyon TL'ye kamulaştırarak vatandaşın hakkını yedi mi, yemedi mi? Ben size bunu soruyorum; siz bana çok farklı konularda geliyorsunuz.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Biz de sana soruyoruz, sen anlat önce!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Bakın, Sayın Murat Emir, ben burada Ali Mahir Bey'e Mezitli'yi sordum; bana geldiniz, babamla ilgili konuları soruyorsunuz.
SERKAN SARI (Balıkesir) - Çok merak ediyoruz babanla ilgili konuları.
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Şu konuları da size söyleyeyim, bakın, dinleyin lütfen; ben sükûnetle dinledim. (CHP sıralarından gürültüler)
Melih Gökçek 500 tane soruşturma geçirdi Belediye Başkanlığı döneminde, daha sonra Sayın Mansur Yavaş şikâyette bulundu, bununla ilgili de 21 tane soruşturma geçirdi kıymetli milletvekilleri. (CHP sıralarından gürültüler)
AYHAN BARUT (Adana) - Hadi canım, hadi, hadi, hadi!
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Bir dinleyin.
Bu soruşturmalar daha sonra üst mahkemeye başvurdunuz, tekrar gitti, bunlara da ifade vermeye gitti ama herhangi bir ceza almadı. (CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Murat Emir, siz istediniz diye birileri ceza almaz, mahkemelere gider, hesap verir, bunun alakalı ceza alır.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Niye istifa etti o zaman ya! Niye istifa etti o zaman herhangi bir sıkıntısı yoksa?
OSMAN GÖKÇEK (Devamla) - Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan... Konuşacağız Başkanım, AKP Grubu istedi, yapacak bir şey yok!
SERKAN SARI (Balıkesir) - Babası maaşlarıyla mı almış, açıklasın! Belediyeden kaç para maaş alıyormuş?
BAŞKAN - Buyurun.
9.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Ankara Milletvekili Osman Gökçek'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MURAT EMİR (Ankara) - Değerli arkadaşlar, bakın, ben size bir hikâye anlatayım.
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Bir dakika... Sayın Murat Emir konuşuyor.
MURAT EMİR (Devamla) - Beyaz TV'nin sahibi bu arkadaştır ama kâğıt üstünde göstermezler.
AYHAN BARUT (Adana) - Nereden almış bu yaşta Beyaz TV'yi bu arkadaş? Başka adam yok mu?
MURAT EMİR (Devamla) - Dolayısıyla da herkes bilir ki Beyaz TV'nin sahibi ama kâğıt üstünde başkasının üzerinde görünür.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Beyaz TV yerel televizyondu, bilmiyorsun ya, yazık sana! Bak, öğreteceğim, bunları da anlatırım sana; bizzat otururuz, konuşuruz seninle.
AYHAN BARUT (Adana) - Sen kendine anlat!
MURAT EMİR (Devamla) - Sonra ATO Başkanı olmak için Beyaz TV'nin üzerinden FETÖ'cülerle operasyon yaptılar, istifa ettirdiler; onun üzerinden geldi, ATO'da Başkan olmak istedi, babasının ATO'ya yerleştirdiği FETÖ'cülere güvendi ama o zaman bizim biraz tokadımızı yedi, o zaman anladı ki başka bir yerde.
Şimdi, Beyaz TV'nin nerede olduğunu biliyorsunuz, İstanbul Yolu üzerinde. Mülkiyeti kimde biliyor musunuz? Alaaddin Kaya'ya ait olan bir şirket.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yalan söylüyorsun!
MURAT EMİR (Devamla) - Alaattin Kaya kim biliyor musunuz? FETÖ davasının bir numaralı sanığı, çatı davasının bir numaralı sanığı, şu anda cezaevinde.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yalan söylüyorsun, yalan!
MURAT EMİR (Devamla) - Ve o mülkiyet şu anda TMSF'de ve sonrasında...
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yalan söylüyorsun!
MURAT EMİR (Devamla) - Sen de gelir, anlatırsın.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yalan söylüyorsun!
MURAT EMİR (Devamla) - Şirketler üzerinde hülleyle kaydırıyorlar, o şirketi saklamaya çalışıyorlar.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yalan söylüyorsun!
AYHAN BARUT (Adana) - İyi bilirler Başkanım hülle işlerini!
MURAT EMİR (Devamla) - Ben bir şey istiyorum, bir şey: Sen Beyaz TV'nin 2008'de, 2009'da, 2010'da ne kadar kira ödendiğini gösterirsin, ondan sonra bu tartışma biter ama gösteremiyorsun.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Yalan söylüyorsun!
MURAT EMİR (Devamla) - Çünkü çok cüzi bir kontrat yapılmış, çok cüzi bir şekilde oturmuş orada.
Yani şunu anlatmaya çalışıyorum: Herkese "FETÖ'cü" diyorlar ya, Beyaz TV'nin 2008'de, 2009'da, şu andaki mülkiyetinin olduğu yerde de kendisi neredeyse bedavaya oturmuş birisi; FETÖ'yle kucak kucağa, iç içe olmuş, okullarında yetişmiş birisi. Şimdi, gelmiş burada ben ona söyleyeceğim, o bana söyleyecek, bağıracak, çağıracak...
AYHAN BARUT (Adana) - Meşruiyet kazanacak!
MURAT EMİR (Devamla) - Yani siz buna razıysanız biz bunu yaparız arkadaşlar, siz bilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Yerinizden, yerinizden.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Peki.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, Beyaz TV'nin sahibi değil, niye cevap veriyor ki?
MURAT EMİR (Ankara) - "İspatla." diyecek. Ya ispatladık hepsini, hepsini ispatladık, belgelerin hepsi elimizde, her yere de yayınladık.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
64.- Ankara Milletvekili Osman Gökçek’in, Ankara Milletvekili Murat Emir'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Sayın Başkanım, Murat Emir Beyefendi'yeaçık çağrımdır: Beyaz TV'nin yeri eğer sizin söylediğiniz gibi Alaaddin Kaya'ya ait ise ben milletvekilliğinden istifa ediyorum ama eğer ki orası ona ait değilse...
MURAT EMİR (Ankara) - İmaj şirketine ait, İmaj şirketi de ona ait.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - ...ve TMSF'de değilse siz milletvekilliğinden istifa ediyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Buyurun efendim.
MURAT EMİR (Ankara) - Tamam söyleyeyim ben sana.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Hadi gel! Hadi göreyim! Hadi, hadi gel, gel, bu konuya gel! Bak, milletvekilliğini ortaya koyuyorum, sen koyabiliyor musun? Hadi buyur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) - Ya, senin vekilliğinden ne olacak! Senin vekilliğinden ne olacak!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Hadi, gel! Hadi, gel, gel!
BAŞKAN - Sayın Coşar, buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Coşar'a söz verdim.
MURAT EMİR (Ankara) - Yok, Başkanım, olur mu öyle şey!
Ya, gerçekten değil ya! Şunları çıkarıyorsunuz, onlardan sonra diyorsunuz ki "Kanunu bitirelim."
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Ne alakası var, ne alakası var?
MURAT EMİR (Ankara) - Yani şu yaptığınıza bak Allah aşkına!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ya, ben milletvekilliğinden istifa ediyorum, sen de istifa ediyor musun?
BAŞKAN - Murat Bey, buyurun.
65.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Ankara Milletvekili Osman Gökçek'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Ya, sen burada bana meydan okuyacak cesareti nereden alıyorsun?
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Evet, hadi istifa ediyor musun ya? Sen bu kadar doğruyu söylüyorsun ya, ben vekilliğimi koyuyorum, hadi gel!
MURAT EMİR (Ankara) - Ben onları tek tek ortaya koydum. İmaj şirketine nasıl kayyum atandığını, onun sahiplerinin nasıl senin ortakların olduğunu, nasıl Ankaragücü başkanları olduğunu... Bu, on yıllık hikâye.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Ya, şimdi lafı kıvırtmayalım, lafın doğru kısmını söyleyelim Murat Bey. Sen bana dedin mi daha demin? Ben size bir soru soruyorum.
OKAN KONURALP (Ankara) - "Kıvırtma" ne demek ya, doğru konuş! "Kıvırtma mıvırtma..." Üslubuna dikkat et, terbiyesiz herif! "Kıvırtma" ne demek ya!
MURAT EMİR (Ankara) - Kaç defa meydan okudum "Göster, bir tane kontrat göster." dedim. Kontrat gösteremezsin.
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Söylediğiniz lafı değiştirmeyeceksin. Ben istifa ediyorum, sen istifa ediyor musun? Hadi buyur, hadi ediyor musun?
OKAN KONURALP (Ankara) - Allah aşkına "kıvırtma" ne demek ya! Üsluba bak!
MURAT EMİR (Ankara) - Çocuksun ama böylesine işler yapıyorsun. Geç bunları!
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Hadi, söyle!
(Gürültüler)
BAŞKAN - Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.09
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Adil BİÇER (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71'inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
7'nci madde üzerinde Adana Milletvekili Orhan Sümer ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında kalınmıştı.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Karar yeter sayısı aramanızı istirham ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kâtip Üyeler arasında ihtilaf var, oylamayı elektronik cihazla yapacağız.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 7'nci maddesinde yer alan "aşağıdaki şekilde" ibaresinin "aşağıdaki biçimde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Akın | George Aslan | Celal Fırat |
İzmir | Mardin | İstanbul |
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | Burcugül Çubuk | Vezir Coşkun Parlak |
Van | İzmir | Hakkâri |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Hakkâri Milletvekili Vezir Coşkun Parlak.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
VEZİR COŞKUN PARLAK (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli halklarımız; üzerinde konuşmakta olduğumuz 7'nci madde Cumhurbaşkanlarının emekli aylığını düzenliyor. Cumhurbaşkanlığı düzeyinde görev yapmış kimselerin emeklilik aylıklarının iyileştirilmesi makul bir öneri olarak görülebilir fakat aynı kanun teklifi içerisinde emeklilere verilen bayram ikramiyelerin artırılmasıyla ilgili trajikomik bir düzenleme de var. "Trajikomik" diyorum çünkü emeklilerin ikramiyesine yapılan zam, neredeyse bir günlük yemek masrafını dahi karşılamıyor. Dünden beri bu kürsüden emeklilerin bayram ikramiyelerine dair önemli ve değerli yorumlar yapıldı, çeşitli karşılaştırma yöntemleriyle ikramiyelerin yıllar içinde nasıl eridiği birçok kez ortaya konuldu. Tekrara düşmeye gerek yok, sadece şunu söyleyeyim: Keşke bu iktidar Cumhurbaşkanı emeklisine verdiği kıymeti 16 milyon emeklinin tamamına da vermiş olsaydı çünkü bir ülkenin refah seviyesini görmek istiyorsanız o ülkenin emeklilerine verilen değere ve haklarına bakacaksınız. Birçok uluslararası kuruluşun raporları da gösteriyor ki Türkiye, emeklilerine değer veren, onlara insanca yaşam olanaklarını sunan bir ülke değil. İnsan onuruna yakışır bir yaşam sürebilmeleri için ve kuşaklar arası dayanışmanın bir gereği olarak emeklilerin koşullarının mutlaka iyileştirilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu kürsüden çokça konuşulan ve günlerdir ülke gündemini belirleyen önemli konulardan biri de İstanbul Büyükşehir Belediyesine, ilçe belediyelerine ve başta Sayın Ekrem İmamoğlu olmak üzere belediye başkanlarına yönelik yapılan operasyonlar ve tutuklamalardır. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden iki ay sonra Hakkâri Belediyemize kayyum atandı. Belediye Eş Başkanımız Mehmet Sıddık Akış âdeta bir yargı tuzağı kurularak tutuklandı ve on aydır cezaevinde tutuluyor. Seçilmiş eş başkanlarımız ve belediye meclis üyelerimiz görevden alındı, yerlerine atanmış memurlar getirildi. Yani Hakkâri halkı siyasi irade gasbıyla seçme ve seçilme hakkının ortadan kaldırılmasının ne anlama geldiğini çok iyi bilir. Hakkâri'de başlayan antidemokratik uygulamalar sonunda Saraçhane'ye ulaştı. Damdan düşenin hâlinden en iyi, damdan düşen anlarmış; biz de yıllarca ağır hukuksuzluklara maruz kalmış bir halk olarak ve siyasi parti olarak mevcut haksızlıkları çok iyi anlıyoruz ve karşısında durduğumuzu tekrardan belirtiyoruz.
Değerli milletvekilleri, değerli halklarımız; iktidarın muhalefete karşı dört koldan başlattığı yargı saldırısı onlarca insanın haksız şekilde cezalandırılmasına yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye halklarının barış umudunu da ortadan kaldırıyor. Kırk yıldır süregelen çatışmaların bitme ihtimalini ve barışın olanaklarını konuştuğumuz bugünlerde böyle bir hukuksuzluk yaşıyor olmak insanların umudunu kırıyor, güven duygusunu zedeliyor.
Hepiniz biliyorsunuz, 27 Şubatta Sayın Öcalan'dan tarihî bir çağrı geldi. Bu çağrı sadece kendi örgütüne yaptığı yöntemsel bir çağrı değildir. Bu çağrı, devlete, topluma ve bütün kesimlere yapılmış bir çağrıdır. Bu çağrı, yüzyıldır emperyalist müdahaleyle despotluk sarkacında gidip gelen Orta Doğu coğrafyasında barışı ve bir arada yaşamı inşa etme çağrısıdır. Barış ve demokratik toplum çağrısına laf olsun diye "asrın çağrısı" demiyoruz çünkü bu çağrı yüzyılın en büyük barış hamlesidir. Bu büyük barış hamlesi günlük siyasi çıkarlara, kariyer planlarına kurban edilmemelidir. Kürt halkı ve Türkiye halkları barışa olan desteğini milyonlar olup "Nevroz" alanlarına akarak göstermiş oldu. Barış ve demokratik toplum çağrısının Türkiye'nin batısında da ciddi bir karşılık bulduğunu hepimiz gördük ve biliyoruz. Çünkü şunu da biliyoruz: Çatışma ve savaş sadece Kürtlerin değil, aynı zamanda bu topraklarda yaşayan bütün halkların sorunudur. Bu çağrı, ayrıştıran değil birleştiren; bölünmeye değil ortak geleceğe davet eden bir çağrıdır. Sayın Öcalan tarihsel sorumluluğunu bir kez daha yerine getirdi; şimdi sorumluluk alma sırası siyasi iktidardadır.
Değerli milletvekilleri, halkın temsilcilerine, seçilmiş yöneticilerine yargı kumpasları birileri için siyasal mühendislik araçları olabilir, birileri bunu kendi çıkarları için faydalı bulup diğer etkilerini görmezden gelebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
VEZİR COŞKUN PARLAK (Devamla) - Oysa bu siyasi darbeler günün sonunda halkın farklı kesimleri arasındaki duygusal uçurumu derinleştirmekten başka bir işe yaramaz. Bu işin sonu ekonomik ve toplumsal yıkımdır.
Sonuç olarak, Hakkâri'den İstanbul'a kadar bir an önce bütün hukuksuzluklar ve siyasi darbeler son bulmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MURAT EMİR (Ankara) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yoklama talebi var.
Sayın Emir, Sayın Türeli, Sayın Akay, Sayın Sarı, Sayın Özcan, Sayın Şevkin, Sayın Süllü, Sayın Sümer, Sayın Akdoğan, Sayın Çan, Sayın Kaya, Sayın Arı, Sayın Tümer, Sayın Karagöz, Sayın Barut, Sayın Coşar, Sayın Özdemir, Sayın Yaman, Sayın Torun, Sayın Taşkent, Sayın Mullaoğlu.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın Coşar...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
66.- Antalya Milletvekili Aliye Coşar’ın, 19 Martta ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
ALİYE COŞAR (Antalya) - 19 Mart sivil darbesi siyasi tarihimize kara bir leke olarak geçmiştir. İstanbul halkının oylarıyla ikinci kez seçilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu, Şişli Belediye Başkanımız Resul Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye Başkanımız Murat Çalık ve çalışma arkadaşları FETÖ taktiklerinden hatırladığımız gizli tanık ifadeleriyle önce gözaltına alındı, sonra tutuklandı. Kötülükte sınır tanımayan AKP iktidarı hukuku alet ederek darbe yapmıştır. Milyonlarca insan sandıklardan sonra meydanlarda Ekrem İmamoğlu'na sahip çıkıyor. Anayasal haklarını kullanan gençlere orantısız güç kullanılarak şiddet uygulanıyor, gözaltına alınıp tutuklanıyor. AKP'nin tehditlerinden ve zulmünden korkmuyoruz; en kısa sürede sandıkta gideceklerdir.
BAŞKAN - Sayın Barut...
Buyurun.
67.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, 19 Martta ve sonrasında yaşananlara ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız, Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu ve yol arkadaşlarımızı tutuklayarak halk iradesine darbe vuranlar, haksızlık ve hukuksuzluğa karşı sesini yükselten milyonların itirazından rahatsız oldu. Yurdun dört bir yanında anayasal hakkını kullanıp millet iradesine sahip çıkan yurttaşlarımıza büyük bir şiddet uygulandı. Herkesin yürekleri sızladı bu acımasızlık karşısında. Bu vahşete sebep olanlar hiç utanma, sıkılma bilmeden, gazetecilerden öğrencilere, yaşlısından gencine binlerce kişiyi gözaltına aldırıyor. Bilmedikleri ise yüreği bağımsızlık aşkı ve demokrasi sevdasıyla dolu halkımızı hiçbir gücün durduramayacağıdır. Ülkemizi ve milletimizi çok seviyoruz. Yaşlı, genç demeden onca insanı gözaltına alan, tutuklayan bu korkak rejimin sahiplerine hep birlikte "Yeter artık!" diyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 7'nci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "değiştirilmiştir" ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Mehmet Akalın | Selcan Taşcı |
İstanbul | Edirne | Tekirdağ |
Ersin Beyaz | Hüsmen Kırkpınar | Yüksel Selçuk Türkoğlu |
İstanbul | İzmir | Bursa |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; teklif edilen kanunun 14'üncü maddesine ilave olan ek 5'inci maddede özetle bir liste var, sıralı cetvel var ve ödenecek primleri düzenliyor fakat herkesi kapsayan bu cetvelin içerisinde havalimanı müdür yardımcıları ve müdür yardımcıları kadrosu yok. Türkiye genelinde toplam bu kadro 59 kişi. Aynı işi yapıyorlar -eşit işe eşit ücret ilkesinden faydalanmak- ve bu 59 kişinin de bu ek 1 sayılı cetvele isimlerinin eklenmesi gerekir. Buradan bunu teklif ediyor, bu eksikliği uyarıyorum.
Efendim, diğer taraftan, ülkemizin dört bir yanından yükselen feryatları gerçekten ne zaman duyacaksınız? AKP iktidarının 23'üncü yılında, "Türkiye Yüzyılı" dedikleri bu dönemde vatandaşlarımız en temel gıdaya bile ulaşmak için saatlerce kuyruk bekliyor. Aslında bu yüzyıl, ucuz ekmek kuyruklarının, ucuz et kuyruklarının, hastane randevu kuyruklarının yüzyılıdır; AKP'nin Türkiye Yüzyılı, yoksulluğun, hayat pahalılığının ve vatandaşın sefalete mahkûm edilmesinin yüzyılıdır.
Bakın, Ankara'da Büyükşehir Belediyesi ramazan ayı boyunca uygun fiyatlı et satışı başlattı. İlk gün 5.433 kilogram kırmızı et satıldı. Vatandaşlarımız marketlerin önünde uzun kuyruklar oluşturdu çünkü insanlar kasaptan, marketten et alamaz hâle geldi. Çünkü bu memlekette et artık bir lüks tüketim malzemesi oldu. Van'da ise Et ve Süt Kurumu önünde vatandaşlar sabahın beşinde kuyruğa giriyor, bu mübarek ramazanda soğukta bekliyorlar. Bir vatandaş diyor ki: "Namaz kılıp geldim ama önümde hâlâ 20 kişi var." Bu ülkede insanlar ibadetlerini yapıp ardından ucuz et kuyruğuna girmek zorunda kalıyorlar. AKP iktidarının ülkeyi getirdiği nokta ortadadır. Ekonomi düzelmiyor, daha da kötüye gidiyor. Emekliler, işçiler, asgari ücretliler geçinemiyor. Market fiyatları uçmuş, kiralar fırlamış, vatandaşımız nefes alamıyor. Hayat pahalılığı AKP'nin yirmi üç yıllık ekonomi politikalarının sonucudur. Soruyorum: "Türkiye Yüzyılı" dediğiniz bu muydu? Vatandaşı kuyruklarda perişan etmek miydi; emekliyi, işçiyi, memuru açlığa, yokluğa mahkûm etmek miydi?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her gün artık biz burada bölücübaşı, bebek katili Apo'nun söylemlerini sözcüleri tarafından dinlemekten bıktık, Türk milleti de bıktı. Bakınız, evet, burası Türkiye; bölücübaşı, bebek katili, cani Apo'nun posteri açılıyor İstanbul'un meydanında, Van'da, Diyarbakır'da ve orada sallanan bütün bez parçaları bizim için paçavradır, söylenen paçavra budur. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Beyniniz paçavra, beyniniz.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Bakın, ben size söyleyeyim: Barzani, sadece ihanetin genetik kod olduğu bir sülalenin değil, Irak'tan sonra ikinci bölücü yapılanmayı Türkiye'de kurmak misyonunun adıdır. Asıl cehalet, Türkiye'nin toprak bütünlüğünden yana olduğu iddiasını söyleyip barzanistanı tehdit saymamaktır. Sizin o "ilişkiler" dediğiniz ticari ilişkiler, PKK açılımının ön şartıydı. O sözde yapı Kerkük'ün, Erbil'in, Türkmeneli'nin işgaliyle, Türkmen nüfusunun kayıtlarının, nüfus dairelerinin, tapu dairelerinin yakılmasıyla inşa edilmişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - O nedenle, bu ikinci ihanet açılım sürecinde de siz ne yalanlar anlatırsanız anlatın İmralı'da yatmakta olanın adı "bebek katili, bölücübaşı, cani Apo"dur; sürecin adı "ikinci açılım ve ihanet süreci"dir. Biz, karşı olmaya sonuna kadar devam edeceğiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Heyeti saygıyla selamlarken Kadir Gecenizi tebrik ediyorum. Karşılayacağımız bayramın tüm Türk-İslam âlemine hayırlar getirmesi için dua ediyorum.
Saygılar sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MURAT EMİR (Ankara) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi oylamadan evvel yoklama talebi var.
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Kürt düşmanlığınız para etmiyor artık, boş konuşuyorsunuz.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sizinki de para etmiyor.
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Derdiniz Kürt düşmanlığıdır.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Düşmanız, düşmanız!
ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - Düşmansan çık dışarı!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sen ne diyorsun ya!
BAŞKAN - Sayın Emir, Sayın Türeli, Sayın Akay, Sayın Gürer...
TURAN YALDIR (Aksaray) - Siz de Türk düşmanısınız!
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Kürt düşmanlığını farklı kavramlarla dile getiriyorsunuz.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Düşmanız, ne yapacaksınız?
ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - Sen Kürt'e düşman olamazsın, çık dışarı o zaman!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Kürt düşmanı değiliz, sizin bölücülüğünüze düşmanız.
TURAN YALDIR (Aksaray) - Kürt'e değil, teröriste düşmanız, teröriste!
ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - Sen, bu Mecliste temsiliyeti hak etmiyorsun!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Ne diyorsun sen! Sen, ne diyorsun lan!
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Böyle fazla celallenme, konuşma, otur yerine!
TURAN YALDIR (Aksaray) - Sen konuşma, otur yerine, otur! Tehdit ediyor, otur terbiyesiz!
BAŞKAN - ...Sayın Konuralp, Sayın Özcan, Sayın Yaman, Sayın Coşar...
ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - Terbiyesizsin, terbiyesiz! Düşmanmış, senin düşmanlığın ne olacak ya! Öyle el sallama! Düşmanlık doğru bir şey mi? Kabul ediyor musunuz?
TURAN YALDIR (Aksaray) - Sana mı soracak ne sallayacağını? Terbiyesiz! Sana mı soracak?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Başkanın uğraşsın seninle, Başkanın!
ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - El yapma ya! Yaşına güvenip el kol hareketi yapma! Senin yaşına saygı duyuyordum ama hak etmiyorsun!
BAŞKAN - ...Sayın Akdoğan, Sayın Arpacı, Sayın Barut, Sayın Kış, Sayın Taşkent, Sayın Arı, Sayın Tan, Sayın Genç, Sayın Kanko, Sayın Kara, Sayın Mullaoğlu, Sayın Çiler.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Sıfırlanacaksınız, sıfırlanacaksınız bu siyasetle, bu Kürt düşmanlığıyla. Bu Kürt düşmanlığıyla biteceksiniz yani. Başka işiniz yok mu Kürt düşmanlığı yapmaktan?
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Göreceğiz kimin sıfırlanacağını, göreceğiz!
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Bu ülkede ölüm istiyorsunuz, kan istiyorsunuz. Bunun üzerine siyaset yapıyorsunuz. İnsanlar ölsün istiyorsunuz, çatışmalar bitmesin istiyorsunuz.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Ölüm istemiyoruz. Ölümün mimarı sizsiniz, ölümü yapan da sizsiniz, 50 bin insanın katili de sizsiniz!
ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - Buradan ekmek çıkmaz size, yüzde 3'e takılır, kalırsınız.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Size ekmek çıkmayacak. Bundan önce de denediniz, sonucunu gördünüz.
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Asıl derdinizin, asıl hakaretlerinizin nereye olduğunu çok iyi biliyoruz, bilmediğimizi zannetmeyin.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Hakaret yok, gerçek var, gerçek. Nerede hakaret var?
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Nereye olduğunu çok iyi biliyorsun. Bizim üzerimizden nereye laf yetiştirmeye çalıştığınızı da çok iyi biliyoruz.
TURAN YALDIR (Aksaray) - Biz söyleyeceğimizi direkt söyleriz, sen merak etme. Şimdi sana söylüyoruz direkt! Direkt söyleriz.
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Çok iyi biliyoruz! Bununla oy devşiremezsiniz.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
7'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7'nci madde kabul edilmiştir.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
68.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, bazı vekillerin üslubuna ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, şimdi, burada, tarihî bir süreci konuşuyoruz, Kürt sorununun demokratik çözümünü konuşuyoruz ama bazı vekiller özel olarak bize duyururcasına, toplumu rencide edecek şekilde, halkımızı rencide edecek şekilde, değerlerimizi rencide edecek şekilde, süreci zehirleyecek şekilde bir dili tercih ediyorlar. Ben o üslubu kendilerine yakıştırıyorum ve onları halkın vicdanına havale ediyorum. Kötü söz sahibine aittir, milyon defa, sonsuz defa çarpıp aynen iade ediyorum kendilerine hem Sayın Öcalan için söyledikleri sözleri hem de Kürt halkının değerleri için söyledikleri sözleri.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Yuh!
SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Yuh!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Yuh ya! Hâlâ aynı şeyi söylüyor. Bebek katilidir, canidir.
SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Biz de size çok yakıştırıyoruz bebek katiline "sayın" demeyi, çok yakışıyor size, sizden başkasına da yakışmaz zaten.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Git oradan!
Şimdi, çok açık ve net, bu ülkede birileri kandan, gözyaşından, acıdan beslenmek istiyor.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Kandan beslenen sizsiniz.
TURAN YALDIR (Aksaray) - Kırk yıldır besleniyorsunuz kandan, kırk yıldır.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Birileri Kürt sorunu sonsuza kadar devam etsin ve onlar da konforlu bir şekilde evlerinde otursun istiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Çiçek mi vardı ellerinde, çiçek mi vardı? 40 binden fazla insan öldü.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Yoksul Anadolu çocukları, yoksul Kürt çocukları ölsün, onlar da siyaset yapsın istiyorlar.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Siz öldürdünüz, Apo öldürdü, Apo'nun talimatlarıyla öldürüldü.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Biz bu siyasetin karşısındayız, çözümün yanındayız, hiçbir değerimize de söz söyletmeyiz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Türk mahkemelerinde ceza aldı.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Kapat çeneni, sus oradan!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sen kapat çeneni! Terbiyesiz!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Kapat çeneni!
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Başkanımıza "Kapa çeneni." diyemezsin! Haddinizi bilin ya!
YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Sen kimsin!
SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Sen mi dersin her şeyi!
BAŞKAN - Sayın Çömez, buyurun.
69.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Sayın Selçuk Türkoğlu son derece önemli bir konuşma yapmıştır.
YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Had mi bildiriyorsun oradan bize, kimsin sen de had bildiriyorsun! Terbiyesiz!
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Sen kimsin ya!
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bu konuşmaya eğer tahammül edemeyecekseniz, bu, sizin bileceğiniz bir mesele.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Düzgün konuşacak, düzgün konuşacak! Halkımıza küfredemez, hakaret edemez!
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bakın, bu üslup bana ait değil.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Halkımıza hakaret edemez!
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bu üslup bana ait değil ama siz söylediniz, bu Parlamentoda "Kapa çeneni." lafı kullanılamaz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Halkımıza hakaret edemez! Kullanılabilir! Halkımıza hakaret ediyor.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Siz bu hakkı nasıl görüyorsunuz kendinizde?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Halkımıza hakaret ediyor, halkımıza hakaret ediyor.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Siz bir Grup Başkan Vekili olarak bir milletvekiline "Kapa çeneni." diyemezsiniz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ben halkıma hakaret ettirmem, hakaret ettirmem!
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Hakaret eden çene kapatılacak! Hakaret eden çene kapatılacak!
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Siz alışmışsınız, siz alışmışsınız...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ben halkıma hakaret ettirmem, değerlerime hakaret ettirmem!
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bu dil Parlamentoya yakışmaz; bu dil dağa yakışabilir,
Kandil'e yakışabilir, Parlamentoya yakışmaz. (DEM PARTİ sıralarından gürültüler)
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Özellikle sen sus. Sen bize "Kapa çeneni." diyorsun.
TURAN YALDIR (Aksaray) - Dağ değil burası, dinlemeyi öğrenin.
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Siz konuşurken kan kokusu geliyor, kan, barut kokusu geliyor!
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Üslubunuzu bileceksiniz; bu bir.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Üslubu yanındakine hatırlatacaksın, yanındakine üslubunu hatırlatacaksın. Yanındaki, kürsüden bize küfrediyor.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Yalan mı söylüyoruz!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Küfredemezsin.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - İkincisi, burada konuşan hiç kimsenin dili toksik değildir. Burada millet adına konuşuluyor, tahammül edeceksiniz, anlamaya çalışacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Biz de millet adına konuşuyoruz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Halkımıza küfredemezsin, değerlerimize küfredemezsin. Yeter artık ya! Bir değil, beş değil ya!
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Biz sizin konuşmalarınıza tahammül ediyoruz, konuştuklarınızı dinliyoruz ama hiçbirine katılmıyoruz çünkü biz bu ülkede terörle arasına mesafe koyamamış, terörden medet uman...
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Aynı şeyler, başka bir şey söyleyin, başka bir şey.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - ...teröristlerin mesajını Parlamentoya getirmeye çalışan, onlarla pazarlık yapan, onları kutsamaya çalışan, 50 bin kişinin katilinden bir barış elçisi çıkarmaya çalışan bütün anlayışları reddediyoruz, bütün anlayışları reddediyoruz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Evet, barış elçisidir; kabul etsen de etmesen de barış elçisi.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Terörle ancak mücadele edilir. Teröristten medet umanlara, terörle kol kola olanlara, teröristlerin mesajlarını Parlamentoya getirmeye çalışanlara itiraz ediyoruz. Bu itirazlarımıza tahammül edemiyorsunuz, onun için burada feryat ediyorsunuz ama bütün millet görüyor. (DEM PARTİ sıralarından gürültüler)
PERİHAN KOCA (Mersin) - Tahammül edemediğimiz sizin böyle savaş naraları atmanız. Resmen savaş naraları atıyorsunuz.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Son bir notum daha var, Başkanım, müsaade edin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bakın, ısrarlı bir şekilde grubumuzu "Kürt düşmanı" olarak nitelendiremezsiniz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Aynen öylesiniz.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Kürtler bu ülkenin asil ve birinci sınıf insanlarıdır aynen diğerleri gibi ama siz o insanlara ihanet ediyorsunuz. Siz onların samimi oylarını istismar ediyorsunuz çünkü dağdan aldığınız talimatla, Kandil'den aldığınız talimatla, İmralı'dan aldığınız talimatla o insanların samimi duygularını da ifsat ediyorsunuz.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Size oy vermiyorlar, bize veriyorlar. Kürt halkı bize veriyor oyunu.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bütün bu duyguları reddediyoruz. Biz bu ülkede herkesin dostça, kardeşçe, barış içerisinde yaşamasını istiyoruz.
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Peki, federal Kürdistan bölgesinin bayrağına niye "paçavra" diyorsunuz? Niye hazmedemiyorsunuz?
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Herkesin eşit ve birinci sınıf vatandaş olmasını istiyoruz ama bütün bunları hayal ederken,bütün bunlar için uğraşırken, Kandil'den gelen talimatlarla...
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Halkımızdan aldığımız talimatla barışı inşa edeceğiz.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - ...İmralı'dan gelen alçak mesajlarla siz bu ülkenin samimi duygularını ifsat ediyorsunuz.
Niye "paçavra" dedi, biliyor musunuz, onu da açıklayayım size: Çünkü o bir paçavra, o bir bayrak değil. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
OSMAN CENGİZ ÇANDAR (Diyarbakır) - Terbiyeli ol, terbiyeli ol!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Terbiyeli ol!
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Onu PYD ve YPG terör unsurları kullanıyor, onu Kandil'deki alçaklar kullanıyor. Onu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çömez.
OSMAN CENGİZ ÇANDAR (Diyarbakır) - Paçavra senin ağzından çıkan söz!
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Paçavra sizin adınızdır, sizin yaklaşımınızdır, sizin beyninizdir!
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Siz benim beynimi anlayacak kapasitede değilsiniz!
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Siz o kapasitede olsaydınız Kürt düşmanlığı yapmazdınız!
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sizin kapasiteniz benim beynimi anlayacak kapasitede değil, sizin kapasiteniz ancak dağı anlayabilir, ancak dağdakilerin iradesini anlayabilirsiniz.
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Bu ülkenin Cumhurbaşkanının görüştüğü insanlara...
BAŞKAN - Ya, bir dakika, oradan söz istiyor Grup Başkan Vekiliniz.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Benim kapasitemi sorgulayamazsınız. Benim kapasitemi sorgulayamazsınız, böyle bir yetkiniz ve salahiyetiniz yok.
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Kan ve barut kokusundan başka hiçbir şey konuşmuyorsunuz!
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Orada sayın milletvekilimizin kullanmış olduğu "paçavra" ifadesi hakkıyla ve layıkıyla kullanılmıştır.
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Ağzınızdan kan ve barut kokusundan başka hiçbir şey çıkmıyor!
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - O bir bayrak değildir. PYD/YPG'nin, PKK'nın, Suriye'nin kuzeyindeki, Irak'ın kuzeyindeki, İran'ın doğusundaki, İran'ın batısındaki birtakım terör unsurlarının kullandığı o paçavrayı burada bayrak diye gösteremezsiniz.
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sataşmadan söz istiyorum, kürsüden. Sayın Başkan, gördünüz, daha ne desin?
BAŞKAN - Oradan konuştu, siz de oradan konuşun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamam. Ben kürsüden rica ediyorum, sataştı çünkü bütün grubumuza ve halkımıza.
BAŞKAN - Buyurun.
Siz bir sataşmaya meydan vermeyin.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in yaptığı açıklaması sırasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, sataşılmayacak bir yönü yok. Diyor ki: "Konuşmalarımıza tahammül edemiyorsunuz." Ya, konuşma var, konuşma var. Hakaret ne zamandan beri konuşma oldu? Hakaret ne zamandan beri konuşma oldu?
RIDVAN UZ (Çanakkale) - Katile ne diyeceğiz?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Vekiliniz hemen hemen her konuşmasında...
YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Sen Türk milletine hakaret ediyorsun!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bakın, bu Mecliste özel olarak DEM PARTİ'ye sataşmak, Kürt halkına hakaret etmek üzerinden gündem yapan vekilinizin bizzat kendisi.
TURAN YALDIR (Aksaray) - Kürt halkını karıştırma! Karıştırma Kürt halkını!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Biz, şimdi...
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Kürt halkıyla hiç ilgisi yok. Ama yalan söylüyorsun!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bir dur. İkincisi, şimdi Kürt halkının sembolleri, Kürt halkının kazanımları niye sizi rahatsız ediyor?
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - "Kazanım" ne ya!
TURAN YALDIR (Aksaray) - Karıştırma Kürt halkını, mevzu Kürt halkı değil.
YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Türk milletine hakaret ediyorsunuz!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Kürt halkıyla hiçbir ilgisi yok ama yalan söylüyorsunuz!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Federe Kürdistan bölgesi, Irak topraklarında olan, uluslararası anlamda da tanınmış bir statüsü olan ve bizim için de önemli olan bir şey; onun bayrağına paçavra demek senin haddine mi ya!
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Gidin o zaman oraya. Oraya git o zaman! Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi!
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Otur!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Sen kimsin ki Kürtlerin bayrağına paçavra diyorsun ya, kimsin sen!
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Ettiğin yemini unutma!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Simdi, çözüm meselesine gelince, bugün bu sözü sadece bize söylemiyor. Bakın, çözüm sürecine karşı, çözüm sürecini yürütmemize karşı tahammülsüzlükleri var çünkü kandan besleniyorlar, gözyaşından besleniyorlar, hamasetten besleniyorlar.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Hamasetten beslenen de sizsiniz!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - İstiyorlar ki Kürtler ölsün, istiyorlar ki yoksul Anadolu çocukları ölsün...
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Yalancı!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Siz öldürdünüz, siz öldürdünüz!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - ...onlar da gitsinler, bütün o mezarların üzerinden cenaze törenlerinde hamaset yapsınlar; kandan beslensinler, gözyaşından beslensinler ve iktidarda kalsın istiyorlar. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar, İYİ Parti sıralarından gürültüler)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Defolun Irak'a, Kuzey Irak'a gidin!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bu ülkede bu zihniyete karşı biz Kürt ve Türk ittifakını kuracağız, Kürt sorununu demokratik, barışçıl yollardan çözeceğiz ve size rağmen bunu yapacağız, asla engel olamayacaksınız! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
TURAN YALDIR (Aksaray) - Ekmeğini yediğiniz devletin bir kez bayrağına saygınız olsun, bir kez! "Bizim bayrağımız." demediniz ay yıldızlı bayrağa bir kez, paçavraya sahip çıkın siz!
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Biz bu bayrağa saygı duyuyoruz.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Gidin oranın vekilliğini yapın lan!
BAŞKAN - Buyurun.
11.- Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında İYİ Partiye sataşması nedeniyle konuşması
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(DEM PARTİ ve İYİ Parti sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Arkadaşlar... Arkadaşlar, istirham ediyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; burada Meclis kürsüsünde gösterilen o resim bizim nezdimizde bir paçavradır, bir bayrak değildir. Parlamentoda açılabilecek bir tek bayrak vardır.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - O da Türk Bayrağı'dır.
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - O da Türk Bayrağı'dır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Siz, bir "Kürt sorunu" kavramı üzerinden temsil ettiğiniz seçmenlere ihanet ediyorsunuz.
ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - Seçmenler karar veriyor.
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Bizi çok haksız bir şekilde nitelendirip sözüm ona bir açılım saçılım süreci adı altında Kandil'le, Avrupa'yla, Suriye'nin kuzeyiyle, İmralı'yla yürüttüğünüz o alçak pazarlıkların tarafı olmamızı bekliyorsunuz. Biz böyle bir pazarlığın tarafı olmayacağız. Bizim terörle ve teröristle, aynı zamanda terör ve teröristle arasına mesafe koyamamış hiçbir anlayışla, hiçbir şekilde uzlaşmamız ve anlaşmamız mümkün değil. Kendi halkınızı istismar ediyorsunuz, size oy veren insanları istismar ediyorsunuz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Temiz bir dile davet eder misiniz Sayın Başkanım? Temiz bir dile davet edin hatibi.
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Ve maalesef, terörle aranıza bir mesafe koyamadığınız için, terörden medet umduğunuz için, teröristbaşından gelecek mesajlardan medet umduğunuz için burada söyleyecek sözünüz yok.
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Kürtlerden kaçı size oy veriyor ya! Siz Kürtlerin nezdinde yoksunuz, yok.
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Bölgede bir proje yürütülüyor, Büyük Orta Doğu Projesi. Irak'ta hayata geçirildi, Suriye'de hayata geçiriliyor. Siz bunun bir parçası olarak bir ihanet süreci sürdürüyorsunuz, biz buna itiraz ediyoruz. Israrla söyledik, bu ülkede yaşayan herkes, bütün vatandaşlar, hiçbir ayrım yapmaksızın Kürt, Türk, Alevi, Sünni, doğulu, batılı, kuzeyli, güneyli ne varsa herkes eşittir, birinci sınıftır ama bu Parlamentoda sizlerin bu ülkenin samimi insanlarını, size oy veren insanlarını istismar etmenize müsaade etmeyeceğiz. Onların üzerinden bir istismar politikasıyla, terörle pazarlık ederek bu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Ya, 5 tane, 10 tane oy alamıyorsunuz Kürtlerden, Kürtler adına siz karar vermeyin.
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Sen oturup bunları saydın mı? Hangi hakla bunu söylüyorsun?
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Saydım! Gelin, buyurun...
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Sen kimin temsilcisisin?
ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - Diyarbakır halkının, Diyarbakır halkının!
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Sen Türk milletinin temsilcisi değil misin? Burada hangi hakla bu lafları söyleyebiliyorsun?
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Bütün halkların temsilcisiyiz; sizlerin, Kürtlerin, Lazların, Çerkezlerin...
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Benim oylarımı sayacak kapasite var mı sende? Böyle bir yetki ve salahiyet var mı? Yoksa PKK'nın o sandıkların başında beklediğini bilerek mi söylüyorsun bunları? Senin böyle bir şey söylemeye hakkın yok.
ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - Sen hangi devletten bahsediyorsun, nasıl başında bekliyor?
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Ben, şuradaki güruhu, şuradaki güruhu bütün Türk milletine şikâyet ediyorum, bütün aziz millete şikâyet ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, müdahale eder misiniz? Bu nasıl bir dil ya! Güruh sizsiniz, güruh sizsiniz!
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Terörden medet uman, o alçaklıktan medet uman, terörle arasına mesafe koyamayan bu güruhu, bu anlayışı...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Böyle bir dil kullanamazsınız!
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - ...Kandil'le arasına bir mesafe koyamayan bu güruhu ve bu anlayışı aziz Türk milletine şikâyet ediyorum.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Güruh sensin! Saygısız!
SERHAT EREN (Diyarbakır) - O güruh sensin!
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Göreceksiniz, bu millet size öyle bir ders verecek ki bu istismar politikanıza, bu istismar anlayışınıza öyle bir ders verecek ki tarihin karanlık sayfalarında yok olup gideceksiniz.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Siz de göreceksiniz!
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Kürt halkı da size ders veriyor, ders!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.55
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Adil BİÇER (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71'inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
8'inci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 8'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 8- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun ek 18 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, yedinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve diğer fıkra buna göre teselsül ettirilmiştir.
'Kurumca bu Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca gelir ve aylık ödemesi yapılanlara, ödemenin yapılacağı ayda gelir ve aylık alma şartıyla; Ocak, Nisan, Temmuz, Ekim aylarında olmak üzere gelir ve aylıklarıyla birlikte senede dört defa 23.000 TL tutarında ikramiye ödenir.'
'Bu madde kapsamında yapılacak ödemeler brüt asgari ücrete yapılan artış oranından az olmamak üzere 55 inci madde kapsamında gelir ve aylıklara uygulanan artış oranında artırılarak belirlenir ve ödenir.'"
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Şerafettin Kılıç | Mehmet Atmaca | Mustafa Bilici |
Antalya | Bursa | İzmir |
| Mesut Doğan |
|
| Ankara |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RESUL KURT (Adıyaman) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Bursa Milletvekili Mehmet Atmaca.
Buyurun Sayın Atmaca. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
MEHMET ATMACA (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Gecemiz mübarek olsun.
Tabii, 8'inci madde emeklilere verilecek olan ikramiyeyle ilgili. Tabii, bin liralık zam ülke ekonomisinin ne durumda olduğunu ortaya koyan bir durum maalesef, ülkenin artık ekonomik olarak iflas ettiğinin bir ispatıdır. Tabii, bu maddenin bayrama birkaç gün kalana kadar bekletilmesini de anlamak mümkün değil çünkü bu, her yıl bayramlarda verilen bir ikramiyedir, neden vakitlice bu belirlenmiyor da son güne bırakılıyor, bunu da anlamak mümkün değil.
Tabii, bu ikramiyeyle ilgili bazı enteresan durumlar da var. 2018 yılında başlamıştır bu ikramiye verilmeye, o günden bugüne seçim öncesine denk gelen bayramlarda kısmen iyileştirmeler oldu ama seçim olmadığı dönemlerde bugünkü gibi çok komik artışlar oldu. Aynı torba yasada Cumhurbaşkanı emeklilerine yüzde 50 zam veriliyorken zaten emekli maaşı çok düşük olduğu hâlde bu kadar düşük zam verilmesini anlamak mümkün değil. Hakikaten emeklinin durumu çok zor, buna mahkûm edilmesi de izah edilebilir bir durum değil.
Tabii, ben fırsat bulmuşken, gündemden düşen bir konuyu tekrar hatırlatmayı mesleğim gereği görev addediyorum. Deprem konusu maalesef bizim gündemimizden düştü. Hepimizin malumu olduğu üzere, deprem ne zaman meydana geleceği belli olmayan bir felakettir ve biz biliyoruz ki ülkemizin büyük bir çoğunluğu her an büyük bir depremle karşı karşıya kalabilir. Geçen yıl revize edilen Kentsel Dönüşüm Yasası maalesef... O zaman da ifade ettiğimiz gibi, rant devşirebilinen yerlerde konutlar dönüştürülüyor ama gerçek anlamda risk taşıyan ve depremde yıkılma olasılığı yüksek olan yerlerde henüz hiçbir çalışmanın olmadığını görmekteyiz. Özellikle Bursa gibi, İstanbul gibi yoğun nüfusun yaşadığı alanlarda derhâl önlem alınması şarttır. Ben tekrar edeceğim, gerçek anlamda riskli yapı sahipleri yapılarını dönüştürme imkânları olmadığı için yapılarının riskli olup olmadığının tespitini talep etmiyorlar. O yüzden bu tür yapıların risk tespitini kamu resen yapmak zorunda ve bunların dönüşümünü bir an evvel gerçekleştirmek zorundadır. Yoksa, yakın bir tarihte meydana gelebilecek herhangi bir deprem geçmişte yaşadığımız manzaraların aynısını tekrar edecektir.
Yine, revizyonda bir rezerv alan tanımı getirildi, daha doğrusu vardı, bu genişletildi. Bu kanunun da -o dönemde ifade ettiğimiz gibi- istismarlara sebep olduğunu ve kentlerimizde rant değeri çok yüksek alanların resmen gasbedilmesine olanak sağladığını görüyoruz. Hatta rezerv alan çerisinde kalan sağlam yapıların bile aynı kanunun verdiği yetkiyle yıkıldığına şahit oluyoruz. Bunca riskli yapı varken yıkılma olasılığı düşük olan yapıları yıkmaya devam etmeniz ülke ekonomisini heba etmeniz anlamına gelir, ölecek insanların ölümüne ortak olmuş olursunuz. Ben o yüzden, tekraren, o konunun çok ciddiyetle ele alınması ve gerekli önlemlerin derhâl yapılması gerektiği kanaatindeyim.
Son günlerde belediyelerle ilgili yolsuzluklar konuşuluyor. Tabii, burada enteresan olan durum şudur: Muhalefet belediyelerinin yaptığı yolsuzluklar daha çok dile getiriliyor ama biz biliyoruz ki iktidar belediyelerinde bunun çok daha fazlası vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ATMACA (Devamla) - Muhalefet belediyeleri kamunun denetim zafiyetinden kaynaklı bu yolsuzlukları yapıyorlar ama maalesef, iktidar belediyelerinin kamunun gölgesi altında çok daha büyük yolsuzluklar yaptığını biliyoruz. Bunu gören halkımız da bugün İstanbul için yaşanan bu sıkıntının gerçek anlamda yolsuzlukları önleme amaçlı değil, tamamen siyasi amaçlı bir hareket olduğunu düşünüyor.
İkincisi, bu meydanları dolduran bu milletin temel sebebi bu yolsuzluklar değil yaşadıkları gerçek sorun ve sıkıntılardır. Umuyorum bu olaylar bu gerçekleri görmenize vesile olur diyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın Gezmiş...
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
70.- Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in, Giresun'un Görele ilçesine bağlı Çatakkırı köyünde şehit Piyade Er Talha Köroğlu'nun adını taşıyan ilkokula ilişkin açıklaması
ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Giresun'un Görele ilçesi Çatakkırı köyünden olan ve 2008 yılında Beytüşşebap'ta şehit düşen Piyade Er Talha Köroğlu'nun adı 2024 yılında köyündeki okula verilmişti. Aradan sadece bir yıl geçti, şimdiyse bu okul kapatılmak isteniyor. Yeterli öğrencisi olan, fiziksel şartları uygun olan bu okulun kapatılması kararı sadece eğitim hakkına değil, aynı zamanda şehidimizin hatırasına da ihanettir. Şehit ailesi rencide edilmiş, köy halkı yok sayılmıştır. Bu yanlıştan dönülmeli, okul yaşatılmalı, Piyade Er Talha Köroğlu'nun adı silinmemelidir
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 8'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 8- 5510 sayılı Kanunun ek 18 inci maddesinin birinci fıkrasındaki '3.000'er TL' ibaresi 'net asgari ücret' şeklinde değiştirilmiştir.
Rahmi Aşkın Türeli | Cevdet Akay | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu |
İzmir | Karabük | Manisa |
Cavit Arı | Mustafa Erdem | Ömer Fethi Gürer |
Antalya | Antalya | Niğde |
| Okan Konuralp |
|
| Ankara |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RESUL KURT (Adıyaman) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Okan Konuralp.
Buyurun Sayın Konuralp. (CHP sıralarından alkışlar)
OKAN KONURALP (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, görüştüğümüz kanun teklifinin belki de en önemli maddelerinden biri. Gerek Komisyondaki görüşmeler sırasında gerekse Genel Kurulda, emeklilere verilmesi öngörülen emekli ikramiyesinin 4 bin lira değil neden daha fazla olması gerektiğine yönelik, muhalefet partilerinin mensupları olarak tezlerimizi ortaya koyduk. Anımsanması açısından, özellikle Komisyondaki görüşmeler sırasında neler, ne teklifler geldiğini hatırlatmak açısından ben bir kez daha gündeme getirmek istiyorum.
Örneğin, YENİ YOL Grubu emeklilere verilecek bayram ikramiyesinin en az 13.792 TL olması gerektiğini, İYİ Parti bayram ikramiyesinin asgari ücretin yarısına tekabül edecek şekilde düzenlenmesi gerektiğini, DEM PARTİ bayram ikramiyesinin 19 bin TL olması gerektiğini savundu. Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bayram ikramiyesinin net asgari ücret yani 22.104 lira olması gerektiğini savunduk, bu konuda önergeler verdik fakat önergeler AK PARTİ çoğunluğu tarafından reddedildi; yaklaşık 10 bin lira ile 19 bin lira arasında değişen bir zam öngördük, kabul edilmedi. Geldiğimiz nokta itibarıyla sizler muhalefet partilerinin taleplerine karşılık 1 liralık bile bir esnemede bulunmaksızın, emeklilerimize bin liralık zammı yani bin liralık bir zam yaparak 4 bin liralık bayram ikramiyesini layık gördünüz ve hiç mahcubiyet duymuyorsunuz, hiç yüzünüz kızarmıyor, kendinizi bu konuda hiç mahcup hissetmiyorsunuz. 4 bin liralık bir bayram ikramiyesini emeklilere hak olarak görüyorsunuz ve birazdan bunu oylayarak Genel Kuruldan ayrılacaksınız. Fakat emekliler ve emeklilerin Türkiye'nin dört bir yanındaki meydanlarını dolduran torunları, örneğin Saraçhane'yi dolduran torunları, büyük bir ihtimalle, size ilk seçimde, emeklilere karşı bu kayıtsızlığınızın hesabını sormuş olacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Öte yandan, sayın milletvekilleri, Sayın Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması ve tutuklanmasıyla başlayan sürece ilişkin de kısa bir değerlendirmede bulunmak istiyorum. Bu kürsüde defalarca dile getirilen bir hikâyedir ama bu hikâyeyi yeniden anmak böylesine önemli bir günde, Kadir Gecesi'nde kıymetlidir de. İbrahim'in yanacağı ateş yanmaktadır ve Nemrut'un ateşinde yanmak üzere olan İbrahim'e karşı kayıtsız kalmayan bir karınca vardır ve karıncayı yolda görenler sorar "Nereye gidiyorsun?" diye. Karıncanın ağzında bir damla su "Tarafımız belli olsun, İbrahim'in ateşini söndürmeye gidiyorum." der. Buradan anlatmak istediğim şudur: Binlerce, on binlerce, yüz binlerce karınca bir araya geldi, meydanları doldurdu, meydanlardan sizin haksızlığınıza, hukuksuzluğunuza karşı itirazlar dile getiriyor ve siz bu karıncaların birlikteliğinden korkuyorsunuz, sizi bu delirtiyor. Neden delirtiyor? Ne yaparsanız yapın, nasıl bir zulüm yaparsanız yapın, nasıl bir baskı yaparsanız yapın teslim olmayan milyonların, bu karıncalar birlikteliğinin varlığı sizi delirtiyor, sizi korkutuyor. "Nasıl teslim olmazlar?" diyorsunuz. "Nasıl her şeye rağmen bizim karşımıza dikilebiliyor bu gençler?" diyorsunuz. "Nasıl geri adım atmıyorlar?" diyorsunuz. Ekrem İmamoğlu'ndan da korkuyorsunuz, Berkay'dan da korkuyorsunuz. Berkay'dan ne istiyorsunuz ya? Gazetecilerden ne istiyorsunuz? Yaklaşık 700'ü bulmuş tutuklanmış gençlerden ne istiyorsunuz? Bu gençlerin her bir sözünden neden bu kadar korkuyorsunuz? Fakat bu korkunuz şu anlama da geliyor: Size bir dönem destek vermiş olan seçmenler de sizden desteğini çekerek gün geçtikçe azalıyorsunuz, azaldıkça zulmünüz artıyor, bundan bir fayda umuyorsunuz fakat sizin zulmünüz arttıkça bizim korkusuzluğumuz artıyor, sizden korkmuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, kadın-erkek, genç-yaşlı, Musa'ya dönüşmüş binlerce, on binlerce, yüz binlerce yurttaşımız sizin firavunluğunuz karşısında dikildi, tek bir geri adım atmıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Sonra da çıkıyorsunuz...
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Yazıklar olsun!
OKAN KONURALP (Devamla) - Sana yazıklar olsun! Durup oradan şey yapma! Sen de firavunsun, sen de firavunsun! Seni de yıkacağız! Seni de ezeceğiz!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Senden iyi firavun mu olur! Firavun karşımızda duruyor! Senden iyi firavun mu olur?
OKAN KONURALP (Devamla) - Sus, otur yerine, tamam mı!
Sonunda geldiniz, bugün Genel Başkanı bile tehdit ettiniz, Genel Başkanınız Genel Başkanımızı tehdit etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Yazıklar olsun!
OKAN KONURALP (Devamla) - Üç kuruşluk tarih bilseniz Mustafa Kemal'in boynunda idam ipiyle bir millî mücadeleyi verdiğini de bilirsiniz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) İnönü'nün defalarca ölümle karşı karşıya geldiğini de bilirsiniz.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Tarih yazıyoruz tarih, sen neden bahsediyorsun!
OKAN KONURALP (Devamla) - Ecevit'in suikastlara rağmen vazgeçmediğini de bilirsiniz.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Tarihi biz yazarız!
OKAN KONURALP (Devamla) - Deniz Baykal'ın 12 Eylül zindanlarında boyun eğmediğini de bilirsiniz. Kemal Bey'in defalarca ölümle, suikastlarla karşı karşıya geldiğini de bilirsiniz. Şimdi, Özgür Özel'in sizin mezar tehditlerinize boyun eğmeyeceğini de biliyorsunuz. Korkmuyoruz, sizden korkan sizin gibi olsun! Sizin bu aczinize karşı boyun eğmiyoruz! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
El sallama, otur oturduğun yerde!
Dediğim gibi, sizden korkan sizin gibi olsun! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, son bir sözüm de şu...
Oradan hareket yapma bana, tamam mı? Oturduğun yerden hareket yapma!
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Titriyorsun, titreme ya, korkma. Korkmadan konuş.
OKAN KONURALP (Devamla) - Şimdi, şunu da bir kayda geçireyim, hepinizin ortasında, herkesin huzurunda şunu da kayda geçireyim, gündem de kaymamış olsun, saklı kalmamış olsun: Az önce bir çözüm süreci sohbeti, diyaloğu, tartışması yaşandı. Umarım bu süreç bütün bu yaşadığımız zulmün de sona ermesine neden olacak şekilde demokrasiyle, insan haklarının kökleşmesiyle, özgürlükle sonuçlanır. Fakat bu noktada Cumhuriyet Halk Partililer her zaman demokrasinin, her zaman hakkın, hukukun ve adaletin yanında olacaktır. Biz size karşı direnmeye devam edeceğiz! (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MURAT EMİR (Ankara) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yoklama talebi var.
Sayın Emir, Sayın Türeli, Sayın Gürer, Sayın Bakırlıoğlu, Sayın Torun, Sayın Kılınç, Sayın Ersever, Sayın Çan, Sayın Konuralp, Sayın Sümer, Sayın Kış, Sayın Arpacı, Sayın Barut, Sayın Yaman, Sayın Akdoğan, Sayın Karakoz, Sayın Genç, Sayın Bayraktutan, Sayın Gündoğdu, Sayın Kanko.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 8'inci maddesinde yer alan "4.000'er TL" ibaresinin "19.000'er TL" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Akın | George Aslan | Celal Fırat |
İzmir | Mardin | İstanbul |
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | Perihan Koca | Burcugül Çubuk |
Van | Mersin | İzmir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RESUL KURT (Adıyaman) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Perihan Koca.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu tekrardan saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 2024 Temmuz verilerine göre ülkemizde 10 milyon 523 bin 105 SSK emeklisi, 2 milyon 849 bin 668 BAĞ-KUR emeklisi, 2 milyon 478 bin 471 Emekli Sandığı emeklisi olmak üzere toplam 15 milyon 851 bin 244 emekli var. Ailelerini dışarıda bırakarak söylüyorum, Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 18'inden bahsediyoruz. Hazır yerel yönetim gaspları gündemdeyken bir kez daha hatırlatalım, 31 mart seçimlerinin önemli belirleyenlerinden bir tanesi bildiğiniz üzere emekliler olmuştu, emeklilerin şamarı iktidarın suratına inmişti. Ama bu şamar sizi hiç akıllandırmamış olacak ki emekliye sadaka reva gören bir kanun teklifiyle bir kez daha karşı karşıyayız. Bugün 16 milyona yakın emekli en temel yurttaşlık haklarından mahrum durumda; insanca yaşama hakkından, beslenme hakkından, sağlık hakkından, yaşamını devam ettirme hakkından mahrum durumda ve âdeta, deyim yerindeyse bir yaşam kavgası, bir yaşam mücadelesi veriyor.
Bakın, son güncel DİSK verileri üzerinden bazı rakamlar vereceğim. 2025 Şubat ayı itibarıyla açlık sınırı 22.886, yoksulluk sınırı 79.165 TL. Tek başına yaşayan bir kişinin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için yapması gereken mutfak harcamaları ile yaşamını idare ettirmek için temel ihtiyaç harcamalarının yani barınma, ulaşım, eğitim, sağlık harcamalarının toplam tutarı en az 36.681 lira olarak hesaplanmış bu araştırmaya, bu verilere göre. Bu veriler karşısındaysa -emekli aylıklarına bakıyoruz- en az 3 emekli aylığını topladığımızda ancak bir kişinin nafakası çıkıyor. Bırakın sağlıklı yaşamayı, emekliler bugün geldiğimiz aşamada sadece hayatta kalma çabası içerisinde. Bu kürsüden defalarca söyledik, defalarca uyarılarda bulunduk; Şimşek tarafından uygulanan ve bugünlerde cenaze namazı kılınan orta vadeli program (OVP) işçiye, emekçiye, emekliye düşman bir programdır. Sadece sermayeyi mutlu etmek, ihya etmek, kâr oranlarını yukarıya çekmek için işçinin, emekçinin, emeklinin boğazını sıkan, halkı yaşayan ölülere dönüştüren bu Şimşek programının ta kendisidir, bu iktidarın para politikalarıdır. Emekliye, işçiye gelince her zaman "Bütçe yok." diyorsunuz ama sermayeye yapılan, faize ödenen miktar hepimizin gözleri önünde.
2024 yılının ocak, şubat aylarında bütçeden faize 175,9 milyar TL ayrılmış durumda. Bu tutar bu yılın henüz ocak, şubat aylarında ne kadar biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Ocak ve şubat aylarında faizlere ödenen miktar geçen yıla oranla yüzde 72 artmış ve 302,7 milyar TL'ye varmış durumda. Emekliye gelince sefalet ücreti, emekliye gelince sefalet ikramiyesi; sermayeye gelince her daim ballı börek bütçesi sunuyorsunuz.
Gelelim bayram ikramiyesine. Bakın, Erdoğan geçtiğimiz günlerde "Emekli ikramiyesini 3 bin TL'den 4 bin TL'ye çıkardık, daha ne olsun?" diye müjdelemiş oldu. Yahu, soruyoruz, zaten 3 bin TL ne ki 4 bin TL ne olsun? Ama sizin iktidarınız, koltuklarınız, ayrıcalıklarınız o kadar önemli ki geri kalan insanlar, sizin dışınızdaki geri kalan insanlar "İsterse taş yesin." diyorsunuz çünkü sizin dışınızda, saray ve şürekâsı dışında hiç kimse sizin umurunuzda değil.
Emeklilere ilk ikramiye uygulamasının başladığı 2018 yılında verilen ilk ikramiye asgari ücretin yüzde 62'siymiş yani bin TL imiş. Şimdi, enflasyon oranlarını hesaba katmadan bile bunun 13.600 TL'ye denk gelmesi gerekiyor ama siz ne veriyorsunuz? Önden 3 bin TL veriyorsunuz "Kanun geçince de bin TL vereceğiz." diyorsunuz. Soruyoruz: Bu sadaka değil de nedir? Bakın, biz söyleyelim: Kimse insanlık onurunu ayaklar altına alarak "Aman devletlüm, lütfen, bizi açlığa mahkûm etmeyin." diye sizlere yalvarmak zorunda değil. Kimsenin size yalvarma yakarma borcu yok. Emekli maaşları insanca bir ücrete tekabül etseydi, insanlar zaten hak ettikleri ücretleri alabilselerdi bugün biz bu sadaka zammını, sadaka ikramiyesini konuşmuyor olacaktık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
PERİHAN KOCA (Devamla) - Söyleyelim, emeklilere vermek zorunda olduğunuz maaş sizin cebinizden verdiğiniz harçlık değildir ya da gönlünüzden kopan bir para değildir. Yıllarca bu insanlar prim ödediler, emekli olabilmek için yıllarca para kesintisi yapıldı bu insanlardan ama ne yaptınız bu paraları? İç ettiniz, şimdi de gelmiş bir kez daha "Kaynak yok." diyorsunuz. Bakın, 2025 bütçesinde patronlara SGK prim desteği olarak tamı tamına 250 milyar TL verdiniz; gelin görün ki emeklilerin toplam ikramiye giderleri bugün 83 milyarı bile bulmuyor. O yüzden diyoruz ki emeklilere had bildirmekten vazgeçin çünkü siz emeklilerin ahına yenileceksiniz.
Genel Kurulu tekrardan saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın Akdoğan...
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
71.- Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın, iktidara yakın internet sitelerinde dün çıkan habere ilişkin açıklaması
UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Sayın Başkanım, dün iktidara yakın internet sitelerinde bir haber çıktı, çıkan haberde şöyle diyor: "DHKP-C militanları tarafından şehit edilen Savcı Selim Kiraz suikastına yönelik skandal 'tweet'ler atan Ezgi Yıldız Saraçhane'de otobüsün üstündeydi." Bakın, milyonlarca kişi tarafından bu yalan haber görüldü ve kızımız 'Benim adım Ezgi değil, Bengisu.' diye açıklama yaptı. Şimdi buradan sormak istiyorum: İletişim Başkanlığının içindeki kurum dezenformasyonla mücadele merkezi mi muhalefetle mücadele merkezi mi? Bu yalanları yayanlarla mücadele edilmeyecek mi? Yanıtını bekliyor, kurumun gereğini yapmasını diliyorum.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 8'inci maddesinde yer alan "4.000'er TL" ibaresinin "cari yıl için belirlenen net asgari ücret tutarının yarısı kadar" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Mehmet Akalın | Hüsmen Kırkpınar |
İstanbul | Edirne | İzmir |
Ersin Beyaz |
| Selcan Taşcı |
İstanbul |
| Tekirdağ |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RESUL KURT (Adıyaman) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşcı.
Buyurun Sayın Taşcı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyi insani bir hâle getirmek ortak bir sorumluluğumuz aslında bu gece. Emeklilerimiz için gerçekten bir ikramiye var etmek zorundayız. Zira, verildiği ya da verileceği iddia edilen ikramiye aslında yok; çoktan eridi, bitti, buhar oldu. Simitten kurbana, dolardan altına -işte, iki gündür anlatıyor arkadaşlarımız- kapı gibi de birçok delili var aslında bu erimenin. 2018'de 250 dolara denk gelen ikramiye bugün sadece 26 dolar, neredeyse onda 1'i; onda 9'u uçmuş, gitmiş. En yoksul hanede bile olması beklenen temel ürünler; beyaz peynir, o günden bugüne fiyatı 13 kat artmış, kuru fasulye 17 kat artmış, süt 13 kat artmış, ayçiçeği yağı 10 kat artmış. Peki, ikramiye? Sadece 4 kat. 2018'de 666 simit alınıyormuş bu ikramiyeyle, bugün 200 simit alınıyor. Arada 466 simit kayıp ama o kayıp simitler emeklinin midesine gitmemiş, emeklinin midesi boş, emekli aç. TÜİK'i baz aldığımızda bile oluru yok bu ikramiyenin; TÜİK şubat ayı enflasyonu yüzde 39, ikramiyenin artış oranı yüzde 33 yani TÜİK'in bile gerisinde. Benim içimi çok titreten bir veri; 2018'de emeklinin bayram ikramiyesi asgari ücretin yüzde 62'si kadar, bugün yüzde 18'i. Peki, asgari ücret nedir arkadaşlar? Asgari ücret, insanın barınabilmesini en alt seviyede, beslenebilmesini en alt seviyede, giyinebilmesini, sağlık hizmetinden faydalanabilmesini, ulaşımını, sosyalleşmesini en alt seviyede karşılayabilmesi için alması zaruri olan meblağdır. İnsanın hayatta kalabilmek için gerekli temel ihtiyaçlarını en alt seviyede karşılamaya ancak yetecek meblağın bile altında bu ülkede asgari ücret. Asgari ücret, sadece "karın doyması"nı ifade eden açlık sınırında, dibin dibi yani. Emeklininki ama bunun da altında, dibin dibinin dibi, maaş bordrosu emeklinin ölüm reçetesi gibi âdeta, bir peşin ölüm raporu. Şimdi Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanı "Daha ne olsun?" dedi ya bu artışla ilgili, "Daha ne olsun?" dediği 4 bin lira açlık sınırının yarısının yarısından bile az. "Daha şu olsun." demekten geçtik biz, "'cruise' gemisiyle dünyayı turlasınlar, gezsinler, dolaşsınlar." falan demiyoruz zaten, diyemiyoruz, keşke yapabilseler ama daha da şu olmasın istiyoruz sadece: Emeklimiz kullanılıp süresi dolunca atılan bir sosyal atık muamelesi görmesin; aç kalmasın, açıkta kalmasın, bir ömür çalışıp da fitreye muhtaç olmasın, harçlık vereceği torunlarından harçlık alır hâle gelmesin, insan onuruna yakışır bir hayat sürebilsin istiyoruz.
Bakın, tekrar söylüyorum: "İkramiye" dediğimiz şey açlık sınırının yarısının yarısından az. Ya, bu içe sindirilebilecek bir şey midir gerçekten elinizi vicdanınıza koyduğunuzda, koyabildiğinizde? İnsan buna "ikramiye" demeye utanır, insan bunu dünyaları bahşediyormuş gibi ilan etmeye çok utanır. Koca koca Bakanlar toplantı yaptılar bunu ilan edebilmek için, akıl alır gibi değil gerçekten.
Şimdi, emekliyi açlık sınırının yarısının yarısından bile az olan 4 bin liraya müstahak sayarken bütçe dengesi gerekçe gösterildi ama iş, maliyeti 950 milyarı bulan, potansiyel siyasi rakipleri sivil darbeyle eleme operasyonuna gelince ne piyasa dengesi gözeten var ne toplum dengesi gözeten var. Emekli ikramiyesinin toplam maliyetinin tam 34 katı bir kalemde kayboldu gitti son operasyonlarla. Fakirdik, bir günde daha da fakirleştik. Kıymetli arkadaşlar, bu sebeple, bu mübarek gecede, bu tövbe gecesinde gelin bize ah ettirecek bu veballi işten, bu yanlıştan dönelim. Hiçbir şey için geç değil, gelin bir madde ihdasıyla emekli ikramiyesini bir kurala bağlayalım. Bağlayalım ki böyle "Kaos çıktı, kriz çıktı, Meclis karıştı, çalışamadı." diye bu ikramiyeciği de böyle taksit taksit almak zorunda kalmasın bizim emeklimiz.
İYİ Parti olarak bizim teklifimiz, emekli ikramiyesini ekonomik koşullar değiştikçe eriyen sabit bir tutar olarak belirlemek yerine, gelin bu bayramdan başlayarak asgari ücretin yarısına endeksleyelim ve bu bayram için de 11.052 lira olarak da verelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SELCAN TAŞCI (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
Ama bu da yetmez tabii, bunun anlamlı olabilmesi için, emeklimizin, asgari ücretlimizin alım gücünü korumak için gelin, asgari ücretin belirlenmesine objektif bir ölçü getirelim. Asgari ücreti, manipüle edildiği hepimizin malumu olan TÜFE'ye göre değil içinde hem enflasyonu hem de iktisadi büyümeyi barındıran gayrisafi yurt içi hasıla verilerine göre belirleyelim, en düşük emekli maaşını da bu ölçüye göre belirlenen asgari ücret seviyesine çıkaralım. En azından, bu gergin iklimde milletimizin bayramını bayram yapmaya dönük hep birlikte bir iyi niyet adımı atmış olalım diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
8'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 8'inci madde kabul edilmiştir.
9'uncu madde üzerinde 2'si aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Mesut Doğan | Mehmet Atmaca | Mustafa Bilici |
Ankara | Bursa | İzmir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RESUL KURT (Adıyaman) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Mustafa Bilici.
Buyurun Sayın Bilici. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
MUSTAFA BİLİCİ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesi üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, devletin dini adalettir. Bu, yalnızca Hazreti Ömer'in bir sözü değil aynı zamanda bir medeniyet anlayışıdır. Adaletin olmadığı yerde devletin meşruiyeti, halkın güveni ve toplumsal barış da zedelenir.
Ne yazık ki son günlerde yaşanan gelişmeler bu adalet krizini daha da derinleştirmiştir. Bugün Türkiye'de adalet mekanizmasına olan güven yerle yeksan olmuş durumdadır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında verilen tutuklama kararının sadece siyasi değil ekonomik bedelleri de olmuştur. Bu kararın ardından uluslararası piyasalarda Türkiye'ye duyulan güven sarsılmış, yatırımcılar nezdinde hukuk devleti olma iddiamız büyük bir darbe almıştır. İmamoğlu'nun tutuklanmasının yalnızca hukuki değil ekonomik anlamda da bu millete ağır bir fatura çıkardığı somut verilerle de ortaya konulmuştur. Ortaya konulan hesaplamalara göre, tutuklama kararı nedeniyle Türkiye'nin risk primi yükselmiş, borsa gerilemiş, döviz kuru dalgalanmış ve ülke ekonomisi milyarlarca lira zarara uğratılmıştır. Sadece bu kararın ekonomik etkisiyle oluşan kayıpla, her bir emeklimize bayram ikramiyesi olarak fazladan 40 bin TL ödeme yapılabilmesi söz konusuydu. Yalnızca bu örnek bile keyfî ve siyasallaşmış yargı kararlarının bu ülkeye nasıl ağır bedeller ödettiğini, sadece demokrasiye değil halkın sofrasına, cebine, refahına da darbe vurduğunu göstermektedir. İşte, bu yüzden, adalet sadece hukuk meselesi değil aynı zamanda ekmek, aş, geçim meselesidir.
Değerli arkadaşlar, bu ülkenin bel kemiği olan, yıllarca alın teri dökmüş, üretmiş, çalışmış ve Türkiye'nin kalkınması için ömrünü vermiş emeklilerimiz bugün açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmiştir. İktidar "Daha ne olsun?" diyerek sunduğu 4 bin TL bayram ikramiyesiyle emeklilere âdeta lütfeder gibi bir yaklaşım sergilemektedir. Bu bir lütuf değil olsa olsa bir sus payıdır. Bundan sadece birkaç yıl önce emekliye verilen bayram ikramiyesi asgari ücretin yüzde 60'ına denk geliyordu, bugün ise bu oran yüzde 18'lere kadar gerilemiş vaziyettedir. Sormak istiyoruz: 4 bin TL'yle hangi emekli bayramı bayram tadında geçirebilir? Bu parayla bayram sofrası mı kurulacak, bayram şekeri mi alınacak, torunlara harçlık mı verilecek, elektrik faturası mı ödenecek, markete gidip et, peynir, yağ mı alınacak? Bir iktidar kendi vatandaşına bu kadar duyarsız olabilir mi? Bu paranın hiçbir derde derman olmayacağını iktidar sahipleri bilmiyor mu? Elbette ki biliyorlar fakat her fırsatta "Türkiye büyüyor, ekonomi şahlanıyor." demeye devam ediyorlar. Konu emekliye geldiğinde ise kaynak bulamadıklarını söylüyorlar. Kaynak var, para var ama bu para yandaş müteahhitlere var, ballı kamu ihalelerine var, lükse ve şatafata var, siyasi operasyonlara var, emekliye yok. Emeklilerimizi 4 bin TL gibi komik bir rakama mı layık görüyorsunuz? Bu ülkenin emeklisine 4 bin TL'yi reva gören iktidar sahipleri kendi lüks yaşamlarından bir kuruş fedakârlık ettiler mi? Yap-işlet-devret modelleriyle milyarlarca dolarlık otoyol garantileri verdiğiniz şirketler için bütçede yer bulan sizler neden emekliye yer bulamıyorsunuz? Ekonomiyi bu hale emekli mi getirdi ki emekliye böyle bir miktarı reva görüyorsunuz? Emeklimize bayram öncesi bu sadaka kültürünü dayatırken ayrıcalıklı kesimlere dokunmaktan neden kaçınıyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, emeklilerimiz sadaka değil, onurlu bir yaşam için haklarını istiyor. Bu ikramiye en azından yıllık toplamda bir asgari ücret seviyesine çıkarılmalı ve her yıl enflasyon oranında artırılmalıdır. Emeklilerimizin bayramda torunlarına harçlık verecek, sofralarını bolluk içinde kuracak bir gelire sahip olması sosyal devlet anlayışının en temel gereğidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MUSTAFA BİLİCİ (Devamla) - Emeklilerimizin insanca bir yaşam sürmesi için elimizden gelen bütün çabayı sarf edeceğimizi bir kez daha belirtiyor, tüm İslam âleminin Kadir Gecesi'ni tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "eklenmiştir" ibaresinin "ilave edilmiştir" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Mehmet Akalın | Yavuz Aydın |
İstanbul | Edirne | Trabzon |
Selcan Taşcı | Ersin Beyaz | Hüsmen Kırkpınar |
Tekirdağ | İstanbul | İzmir |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli | Cevdet Akay | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | ||||
İzmir | Karabük | Manisa | ||||
Cavit Arı | Mustafa Erdem | Ömer Fethi Gürer | ||||
Antalya | Antalya | Niğde | ||||
Kayıhan Pala |
| Elvan Işık Gezmiş | ||||
Bursa |
| Giresun | ||||
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RESUL KURT (Adıyaman) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz, Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, burada görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 9'uncu maddesi üzerine konuşacak, ülkemiz ve milletimiz adına, kanunun bu maddesiyle ilgili eleştirilerimi ve düşüncelerimi dile getirecektim fakat Meclis kürsüsü, bugün bir kez daha terör propagandasına, ihanetin en aşağılık diline sahne oldu. İmralı postacıları, Kandil sözcüleri, terörden medet umanlar yine sahneye çıktı. Bu Meclisi, aziz Türk milletinin iradesini provoke etmek için harekete geçtiler. işte, bu yüzden, ben bugün burada bu hadsizliğe ve bu alçaklığa sessiz kalamayacağım. Bugün, eli kanlı terör örgütüne "sayın" diyenler, Türkiye'yi bölmeye çalışan paçavraları Mecliste gösterenler, hain propagandalarıyla bu kürsüye çıkma cüretini göstermektedirler. Burası Türkiye Cumhuriyeti'nin Meclisidir, burası terör örgütü borazanlarının propaganda yapacağı bir yer değildir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Kimin sesiyle konuşmaktasınız? Kandil'in sesiyle mi, İmralı'nın alçak mesajlarıyla mı? Dilleri dağdakilerin diliyle aynı olanlar Meclis kürsüsünden açıkça bölücülük yaparak kimlere hizmet ettiklerini bir kez daha göstermişlerdir; yetmezmiş gibi içlerinden biri çıkıp güney Kürdistan bayrağı adı altında bir paçavrayı Meclis kürsüsünde meşrulaştırmaya kalkmaktadır. Selçuk Bey de kalkmış, gereğini söylemiş ve paçavraya "paçavra" demiştir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Evet, bu bir paçavradır; bebek katillerinin, PKK'nin, YPG'nin, Kandil'in ve İmralı'daki hainlerin simgesi hâline getirilmiş bir paçavradır. Bunun üzerine Mecliste ortalığı ayağa kaldıranlar kirli zihniyetlerini aleni bir şekilde ortaya koymuşlardır. Güney Kürdistan diyorsanız kuzey neresidir? Hedefiniz nedir? Türkiye'yi bölmek mi istiyorsunuz? Bu Mecliste bölücü hayallere asla yer yoktur. Açıkça söylüyorum: Burası Türkiye Cumhuriyeti'dir ve Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Burada yalnızca Türk Bayrağı dalgalanır, yalnızca bu milletin şehitlerinin aziz hatırası yaşamaktadır. Kimse bu çatı altında terör seviciliği yapamaz, kimse Meclisi Kandil'in propaganda kürsüsüne çeviremez. Bu millet eli kanlı teröristlerin ve onların Meclisteki sözcülerinin kim olduğunu çok iyi biliyor, bu millet onlara göz yumanları da biliyor. İşte, ittifak kuranların iş tuttuğu zihniyet budur. Güya beka nutukları atanların bölücülerle nasıl aynı masaya oturduğunu, nasıl aynı dilden konuştuklarını milletimiz açıkça görmektedir ancak hiç kimse şüphe duymasın, Türk milleti bu kirli oyunu görmektedir. Bu vatanı bölemeyecek, bu milleti parçalayamayacaksınız. Kandil'in sözcülerine de İmralı'nın postacılarına da onların iş birlikçilerine de bölücü ihanet şebekesine de asla geçit vermeyeceğiz ve buradan herkes bilsin, Türkiye Cumhuriyeti; devleti, milleti ve bayrağıyla bir bütündür ve ilelebet öyle kalacaktır. Varlığımızı Türk varlığına armağan etmeye devam edecek "Ne mutlu Türk'üm!" demekten de asla vazgeçmeyeceğiz.
Ne mutlu Türk'üm diyene! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
72.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın'ın 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gerçekten bu dile, bu seviyeye, bu üsluba cevap vermeyi zül sayıyorum; halkın vicdanına, Türkiye halklarının vicdanına, kamuoyunun takdirine sunuyorum. Bütün kötü sözleri milyonla, sonsuzla çarpıp iade ediyorum ve burada bize söylenen her şeyi kendilerine yakıştırdıklarını düşünüyorum.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Evet, yakışıyor.
TURAN YALDIR (Aksaray) - Kandil'e, dağa söylüyor, size söylemiyor ki.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu Mecliste halka küfreden, bu Mecliste halka hakaret eden, bu Mecliste barışın karşısında, çözümün karşısında konumlanan herkesi Türkiye halklarına şikâyet ediyorum ve şunun açık ve net bir şekilde de altını çizmek istiyorum: Kim karşı durursa dursun, kim hangi sözü söylerse söylesin, kim bu süreci "ihanet" diye nitelendirirse nitelendirsin en büyük ihanet kanın, savaşın, gözyaşının devamından yana olmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURAN YALDIR (Aksaray) - Hadi oradan! Hadi oradan!
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu ülkenin birliğinden yana olmak, bu ülkede Kürt sorununun demokratik çözümünden yana olmak, Kürt ve Türk ittifakından yana olmaktan onur duyuyoruz, gurur duyuyoruz. Bu süreci sonuna erdirmekten, akan kanın durmasından, bu ülkede birlik, bütünlük içerisinde ve eşit yurttaşlar olarak demokratik bir ülkede yaşayacağımız bir düzeni inşa etme mücadelesinden hiç kimse bizi bugüne kadar alıkoyamadı, bundan sonra da alıkoyamaz. Gerçek anlamda kendilerine bizim üzerimizden hiç kimse gündem yapmaya çalışmasın, kendilerine başka bir gündem, başka bir başlık bulsunlar diyorum.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Bursa Milletvekili Kayıhan Pala. (CHP sıralarından alkışlar)
KAYIHAN PALA (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Son seçimlerin 2'nci partisi önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimine daha süre varken Türkiye'nin en güçlü Cumhurbaşkanı adayını o seçime sokmamak için değişik yollara başvuruyor, Sayın Ekrem İmamoğlu'nu engellemek için hukuk dışı yollara başvurmaktan kaçınmıyor. İlk önce, Sayın İmamoğlu'nun diploması aradan otuz yıl geçtikten sonra biliyorsunuz iptal edildi. Uzun yıllar üniversitede hem öğretim üyesi hem de yöneticilik yapmış birisi olarak söyleyeyim, bu diplomanın iptali tamamen hukuksuzdur. Eğer bu ülkede hukuk varsa, eğer bölge idare mahkemelerinde yargıçlar varsa ilk başvuruda bu diplomanın iptali mutlaka geri alınacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Ama eğer hukuk yoksa, bu hukuksuzluk devam edecekse o zaman -birazdan değineceğim- sokaklardaki gençlerin haykırışlarına, hatta isyanına çok daha büyük bir zemin hazırlanmaktadır.
Şimdi, diploma iptal edildi; yetinilmedi, bir gün sonra Sayın İmamoğlu gözaltına alındı ve tutuklandı. Pek çok iddia buradan Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri tarafından dile getirildi, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerimiz tarafından bunlara yanıt verildi ancak şöyle bir şeyin altını bir kez daha çok net çizmek lazım: Bakın, bir önceki İçişleri Bakanı İstanbul Büyükşehir Belediyesinde 700'e yakın teröristin çalıştırıldığını iddia etti ama bütün hukuksal süreçler sonlandıktan sonra hiçbir teröristin orada çalıştırılmadığı ortaya çıktı. E, şimdi, bir İçişleri Bakanının böyle söyleyip sonradan bunun doğru olmadığının anlaşılması gerçekten iktidarın ne kadar zor durumda olduğunu göstermiyor mu? Bununla yetinilmedi, Sayıştay raporlarına bakın, şu anda Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluğuna gerekçe gösterilen hiçbir nokta o Sayıştay raporlarında yok.
Ayrıca, beş yıl içerisinde 1.100'den fazla teftiş geçirdi İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve o teftişlerin hiçbirinde şu anda Sayın İmamoğlu'nun tutuklanmasına gerekçe gösterilen herhangi bir bulgu yok. E, nasıl oluyor da çok kısa sürede hazırlanmış bir savcılık raporuyla böyle bir tutuklanmaya gidiliyor? Elbette burada ciddi bir hukuk dışılık var.
Sözü fazla uzatmayayım, burada Değerli Grup Başkan Vekillerimiz, milletvekillerimiz söyledi, aynı çağrıyı ben de yineliyorum: Mademki iddianız var, mademki bizim de ona karşı söyleyecek sözümüz var; buyurun, bütün yargılama süreçleri şu anda Hükûmetin kanalı olan ama devletin kanalı olması gereken TRT'den canlı olarak yayınlansın, var mısınız? (CHP sıralarından alkışlar) O zaman yurttaşlar kimin doğruyu, kimin yanlışı söylediğini kanıtlara dayalı olarak birlikte görme olanağına sahip olsun.
Değerli milletvekilleri, iktidar gücünü kasıtlı olarak kullanarak kişiye zarar vermek, zarar verecek olaylara sebebiyet vermek ya da tehdit etmek şiddettir. Arendt'ten alıntıyla "Siyasi iktidar ile şiddet birbirine karşıttır, iktidarın bitmeye başladığı yerde şiddet başlar." Eğer bugün ülkede ciddi bir şekilde şiddetle karşı karşıyaysak bu, aslında iktidarın ne kadar zor durumda olduğunu gösteren çok önemli bir kanıttır.
Bugün yüz binlerce yurttaş taleplerini dile getirmek için, Anayasa’nın 34'üncü maddesinden kaynaklanan barışçıl gösteri hakkını kullanabilmek için eğer meydanlardaysa, sokaklardaysa bunun en önemli nedenlerinden biri artık Türkiye'de hukukun ortadan kalkmış olması, hukukun üstünlüğünün değil, üstünlerin hukukunun gündeme gelmiş olmasıdır. Bunu kesinlikle reddettiğimizi buradan söylemek isterim. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer demokrasilerde şiddete başvurarak iktidarda kalmayı hesaplayanlar varsa; bu, kabul edilemez. Bugün milyonlarca yurttaşın kabul etmediği temel mesele budur. Ne kadar şiddete başvurulursa başvurulsun bu ülkede demokrasi kazanacaktır, bir gün o sandık seçmenin önüne geldiğinde seçmen, tepkisini çok net bir şekilde dile getirecektir.
"Şiddet" denilince, iki gün önce Bursa'da tanık olduğum bir şiddete burada değinmek isterim. Bakın, yurttaşlar Altıparmak'ta biriktiğinde ben de oradaydım, diğer milletvekilimiz Orhan Sarıbal da oradaydı, il başkanımız da oradaydı. Herhangi bir taşkınlık olmadan daha TOMA'dan sıkılan basınçlı suyun sağ gözüne gelmesi nedeniyle ve kesinlikle herhangi bir şiddet de söz konusu olmadan -görüntülere siz de bakabilirsiniz- bizim Cumhuriyet Halk Partimizin il başkanı yaralandı. Bunu gerçekten içinizden herhangi birinin kabul etmesi mümkün mü? Çok açık söyleyeyim: Ben asla kabul etmiyorum. Bununla ilgili suç duyurusunda da bulunduk, bulunmaya da devam edeceğiz ama kesinlikle kabul etmiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
KAYIHAN PALA (Devamla) - Aynı gün, aynı akşam herhangi bir şiddete başvurmayan, orada duran tabip odası başkanı gözaltına alındı, aynı gün çok sayıda genç, çok sayıda yurttaş... Maalesef bazı polislerin -kesinlikle hepsinden söz etmiyorum- zor kullanma yetkisinin sınırlarını aştığını görüntüler bize gösterdi. Buradan o polislere söyleyelim: Eğer zor kullanma yetkinizin sınırını aşıyorsanız kesinlikle ve kesinlikle, mutlaka ve mutlaka bu sürecin takipçisi olacağız ve sonuna kadar giderek onların cezalandırılmasını sağlayacağız. Bu ülkede hiç kimsenin barışçıl gösteri hakkını kullanan gençlere şiddet uygulamaya hakkı yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, Gezi'de, Gezi direnişinde insanlar yaşam biçimine müdahale edilmesin diye direniyorlardı; bugün gençler hayatta kalabilme mücadelesi için direniyorlar. Gençlerin isyan, devrim, özgürlük taleplerine her birimizin kulak vermesi gerektiğini söylüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MURAT EMİR (Ankara) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yoklama talebi vardır.
Sayın Emir, Sayın Akay, Sayın Akdoğan, Sayın Ersever, Sayın Aygun, Sayın Gürer, Sayın Çan, Sayın Yaman, Sayın Barut, Sayın Arpacı, Sayın Sarı, Sayın Taşkent, Sayın Kanko, Sayın Karagöz, Sayın Sümer, Sayın Durmaz, Sayın Genç, Sayın Çiler, Sayın Uzun, Sayın Karasu.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesinde yer alan "aşağıdaki" ibaresinin "aşağıda yer alan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Akın | George Aslan | Gülcan Kaçmaz Sayyiğit |
İzmir | Mardin | Van |
Celal Fırat | Burcugül Çubuk | Mehmet Rüştü Tiryaki |
İstanbul | İzmir | Batman |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RESUL KURT (Adıyaman) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki... (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin ilerleyen saatlerinde hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bütün Müslüman âleminin kandilini de kutluyorum, umarım barışa vesile olur. Halklarımızın Ramazan Bayramı'nı da şimdiden kutluyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde alışkanlık hâline gelen bir torba kanunla daha karşı karşıyayız. Birden fazla kanun değişikliği tek bir teklif içerisinde yer alabilir mi? Elbette yer alabilir yani bir ivedi ihtiyaç vardır, 40 tane kanunda değişiklik yapmak istersiniz, bunları birlikte sunabilirsiniz ama sorun şu: Adalet ve Kalkınma Partisi çok uzunca bir süredir bu istisnayı kural hâline getirdi, torba hâlinde getirilmeyen neredeyse hiçbir kanun yok; bu bir sorun.
İkinci sorun, bu kanunların görüşülme şekli. Bakın, kod kanunlar dâhil olmak üzere torba kanun olarak getirdiğiniz bütün kanunlar burada temel kanun olarak görüşülsün diyorsunuz. Bunun sakıncası şu: Eğer temel kanun olarak görüşmezseniz, her kanunun her maddesi üzerine bütün siyasi partiler sırayla görüşlerini ifade edecekler, her madde üzerinde onar dakika. Ama bunu istemiyorsunuz, başka bir şey istiyorsunuz, diyorsunuz ki: "Ben bunu temel kanun olarak sunayım, siyasi partiler sadece değişiklik önergesi sunsun ve onun üzerine konuşma hakkı elde etsinler." Hatiplerimiz, vekillerimiz çıkıp değişiklik önergesi üzerine konuşunca böyle diyor ya "Grubum adına söz almış bulunmaktayım." yok öyle bir şey aslında, grubu adına falan kimsenin söz aldığı yok. Aslında verilmiş bir değişiklik önergesi üzerine, milletvekillerini -tırnak içerisinde söylüyorum- zorlayarak "Bir değişiklik önergesi versin de öyle konuşsun." bunu istiyorsunuz. Bu doğru değil; gerçekten bu, kaliteli yasama faaliyetinin önündeki en büyük engel, bundan vazgeçmiyorsunuz.
Maddeye gelince, Adalet ve Kalkınma Partisinin tipik bir sermaye partisi, sermayedarların partisi olduğunu gösteren bir madde. 9'uncu maddedeki değişiklik şu, diyorsunuz ki: Otobanlar var; Türkiye'deki otobanların bir kısmını kamu işletiyor, bir kısmını da özel sektör işletiyor. Kamunun işlettiği otobanları kullanan yabancı plakalı araçlar yurt dışı çıkışlarında eğer ücretleri ödemediyse zaten tahsil ediyoruz. Şimdi, özel sektörün işlettiği otobanların parasının peşine düşmüş durumdasınız, onu gümrükte tahsil etmeye çalışıyorsunuz. Bakın, bu otobanlara milyarlarca dolar para veriyorsunuz bizim cebimizden, geçmediğimiz otobanlara para vermemiz yetmiyormuş gibi, şimdi o özel sektörün otobanlarının paralarını tahsil etmek için kanun değişikliği yapıyorsunuz. Sonra size "Siz emekçinin partisi değilsiniz." "Siz halkın partisi değilsiniz." "Siz sermayenin çıkarları için siyaset yürütüyorsunuz." dediğimizde de hop oturup hop kalkıyorsunuz.
Şimdi, son olarak bir konuyla ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşacağım. Bakın, ülkemiz gerçekten kritik bir eşikte, tarihî bir eşikte ve bir soruya cevap vermek zorundayız: Türkiye nereye gidiyor? AKP'ye sorarsanız uzaya gidiyoruz ama gerçekten öyle değil. Ben size nereye gittiğimizi söyleyeyim: Türkiye, Asya tipi bir diktatörlük olma yolunda hızla ilerliyor; Türkmenistan gibi, işte, Özbekistan gibi, Azerbaycan gibi, Rusya gibi böyle bir ülke olma yolunda hızla ilerliyor. Yanlış anlamayın, ben bu ülkeleri küçümsemiyorum. Bakın, bu ülkelerde sağlık hakkı var, eğitim hakkı var, ticari yaşam var, gece hayatı var, dinî ibadet hakkı var, rengârenk, ışıl ışıl yollar var, otobanlar var, lüks araçlar var, seçimler var, yüzde 80-90 oy alan partiler var ama bir şey yok; bu ülkelerde demokrasi yok, bu ülkelerde ifade özgürlüğü yok, bu ülkelerde basın özgürlüğü yok. Bu yüzden bu ülkeler dünyada ikinci sınıf ülkeler gibi gözüküyor. Bu bir tercih, Adalet ve Kalkınma Partisinin tercihi; Türkiye'nin gelişmiş bir demokrasi olmasını istemiyor. Uygulamalarınız Türkiye'yi gelişmiş bir demokrasi yolunda ilerletmeyecek, attığınız her adım Türkiye'yi Asya tipi bir diktatörlüğe yönlendiriyor. Biz bunu dört beş yıldır söylüyoruz, pek çok kişi bunu kabul etmiyordu ama şu anda söyleyen daha çok insan var.
Bakın, ifade özgürlüğünü sınırlıyorsunuz, toplantı, gösteri yürüyüşü hakkını sınırlıyorsunuz, gazetecileri tutuklayarak basın özgürlüğünü sınırlıyorsunuz. Barolar görüşlerini açıkladı diye kayyum atamaya çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Tamamlıyorum Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Üniversite öğrencilerinin yanında yer aldı diye sendikanın genel merkez yöneticilerine ev hapsi veriyorsunuz. Otuz beş yıl önce alınmış bir diplomayı hukuk güvenliği ilkesini yok sayarak iptal ediyorsunuz. Seçilmiş belediye başkanlarını görevden uzaklaştırıyorsunuz. Seçme ve seçilme hakkının dibine dinamit yerleştiriyorsunuz, kayyum atıyorsunuz ve böylece, Türkiye'yi gerçekten kötü bir yere sürüklüyorsunuz; bunun sonu son değil. Emin olun, bu uygulamaların hiçbiri Türkiye'yi gelişmiş bir ülke hâline getirmez.
Zaman çok kısıtlı, uzun uzun anlatılması, tartışılması gereken bir şey ama bir düşünün, Türkler bin yılı aşkın bir süredir rotalarını Batı'ya dönmüştü, bin yılı aşkın bir süredir, bütün Türklerin tarihî bununla doludur; siz, bu tarihi değiştiriyorsunuz. Türkiye'nin, Türklerin tarihini -bir Kürt olarak söylüyorum size- değiştiriyorsunuz; Batı'ya değil Doğu'ya yönlendiriyorsunuz, demokrasimizden taviz veriyorsunuz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
9'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9'uncu madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 10 ila 18'inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde, YENİ YOL Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün konuşacaktır.
Buyurun. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
YENİ YOL GRUBU ADINA SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün önümüzde Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören bir teklif var. İçerisinde gençlerimizin, vatandaşlarımızın kronikleşmiş sorunlarını giderecek tek bir madde yok, böyle eser miktarda bir şeyler konulmuş. Ben de gecenin bu saatinde artık harareti çok fazla yükseltmek istemiyorum Dolayısıyla çalışma hayatının içindeki ya da hastalıkları dolayısıyla SGK'den medet bekleyen vatandaşlarımızın bazı sorunlarını dile getirmek istiyorum. Kadir Gecesi'ne denk geldiği için de belki sizlerin vicdanına havale olur.
Öncelikle, teklifte Devlet Hava Meydanları çalışanlarını ilgilendiren bir madde var ama çalışanlar arasında iş barışını bozan bir eksiklik var. Devlet Hava Meydanlarında görev yapan elektrik ve elektronik personeline 1989-2005 yılları arasında Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyet Teşkilatı prensiplerine uygun olarak ödeme yapılırken 2010 yılında getirilen yeni düzenlemelerle bu adaletli dağıtım ortadan kaldırılmıştır. Peki, ne olmuştur? Elektronik personeline birinci grup, elektrik ve makine motor personeline ise daha düşük olan ikinci grup oranından ödeme yapılmaya başlanmıştır. Bu adaletsizlik 2013 yılında Danıştay tarafından verilen kesin kararla tescillenmiş ancak Devlet Hava Meydanları İşletmesi bu yargı kararını uygulamamakta direnmiştir. Üstelik kurum mahkeme kararına aykırı iki ayrı mevzuat değişikliği yapmış ve üç yıldan fazla bir süredir de idarenin otuz gün içinde uygulaması gereken yargı kararını yok saymıştır. Hukukun hiçe sayıldığı, çalışan haklarının keyfî biçimde gasbedildiği bir yönetim anlayışı kabul edilemez. Bu konuda yetkililerden acil bir çalışma bekliyoruz.
Yine, kanun maddelerinde -Aile Yılı ilan edildiği için- aile yardımlarıyla alakalı düzenlemeler var, doğum yardımları düzenlemesi. Bu desteklerin başlatıldığı 2015 yılında asgari ücret 950 lira iken 1'inci çocuk için 300 lira, 2'nci çocuk için 400 lira, 3'üncü çocuk için 600 lira doğum yardımı veriliyordu. Bugün bu konu neden gündemimizde? Çünkü nüfus artış hızımız alarm veriyor.
Peki, böyle bir durumda desteklerin ne olması gerekiyor? Ciddi oranda artırılması gerekiyor. Bırakın yükseltilmiş, artırılmış destekleri, 2015 yılındaki oranları, asgari ücretle olan oranı korumuş olsaydık eğer bugün 22 bin lira olan asgari ücrete oranla çocuk ödemelerinin ne olması gerekiyordu? 1'inci çocuk için yüzde 32 payla 7 bin lira, 2'nci çocuk için yüzde 42 payla 9.250 lira, 3'üncü çocuk için yüzde 65 payla 14.300 lira olması gerekiyordu. Peki, siz ne öneriyorsunuz? 5 bin lira. 2015 desteklerinin yaklaşık 3 kat gerisinde kalan bir destekle ailelerin çocuk sahibi olmasını teşvik etmek, pozitif yönlü bir nüfus hareketliliği sağlamak nasıl mümkün olacak, bunun hesabını nasıl yaptınız? Aile Yılı mottosunun gereğini yapmak için bırakın ileriye gitmeyi, geriye doğru gitmiş olsaydınız daha fazla yol katedecektiniz.
Değerli milletvekillerimiz, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanımız buradayken bazı hasta gruplarının ihtiyaçlarına dair birkaç hususu paylaşmak istiyorum. Bakıma muhtaç hastaların devletten aldıkları hasta bezi parası bunlardan bir tanesi; aylık 694 lira ödeme yapıyor SGK, bunu hastanın hesabına yatırıyor. Peki, bu parayla kaç adet bez alınıyor? Markasına göre değişiyor ama en düşüğünden bile hesapladığımızda günlük 1,5 adet beze yetiyor bu para. Oysa siz "4 beze göre ödeme yapıyoruz." diyorsunuz. Sanırım, enflasyonunla, dövizle gelen fiyat artışlarından haberiniz yok. Zaten hem ekonomik hem bakım muhtaçlığını bir arada yaşayan insanlar bunlar ve inanın, şu Mecliste bu durumdaki insanlara bez yardımı yapan milletvekilleri olduğuna inanıyorum. Bu bir ayıp değil gerçekten günahımızdır bizim arkadaşlar.
Yine, SGK Başkanımız duysun diye söylüyorum. Kendi şahitliğimde vâkıf olduğum bir konuyu daha ifade etmek istiyorum. Ostomi hastalarının ekonomik zorluklarını anlatmak ve SGK'ye katkı payı artırımı çağrısı yapmak istiyorum buradan. Ostomi hastalarımız yani kolostomi, ileostomi veya ürostomi torbası kullanan vatandaşlarımız ekonomik zorluklar yaşıyorlar. Ostomi malzemeleri bu ameliyatı geçirmiş, karın bölgesinde bağırsak ve idrar yolu açıklığı bulunan hastaların artıklarını toplamak için her gün düzenli olarak değiştirmeleri gereken zorunlu ve sürekli kullanılan sarf malzemelerden. SGK de bunu bilerek malzemelerin iki aylık miktarlarda reçeteyle verilmesini kararlaştırmış zaten. Bu ostomi ürünleri tamamen ithal ürünler ve döviz kuruna bağımlı; Türk lirasının değeri düştükçe ostomi fiyatları yükseliyor. Örneğin, piyasada 30 adetlik bir kolostomi torbası paketi yaklaşık 2.250 lira gibi bir fiyata satılıyor. Bu da tek bir torbanın birim fiyatının 75 liraya denk geldiğini gösteriyor. Döviz kuru yükseldikçe bu ürünlere sürekli zam geliyor ve hastaların cebine binen yük gün geçtikçe artıyor. Malzemeler böyle pahalıyken SGK'nin bu ürünlere ödediği pay ne kadar peki? 30 lirayı bile bulmuyor. Oysa gerçek piyasa fiyatı, az önce belirttiğim gibi, 75 lira veya daha da üstünde. Aradaki farkı ne yazık ki hastalar ceplerinden ödemek zorunda kalıyorlar. Adaptörleri ve pastaları ise bu fiyatın çok daha üzerinde. Döviz kurundaki sert yükseliş, SGK'nin sabit tuttuğu düşük ödeme tutarı nedeniyle ostomi hastalarının cebinden çıkan fark gün geçtikçe büyüyor. Bu hastaların sosyoekonomik profiline baktığımızda bu yükü taşıyabilmeleri imkânsıza yakın görünüyor. Bu kişiler çoğunlukla kanser gibi ağır bir hastalığı atlatmış, malulen emekli olmuş veya ileri yaşta düşük gelirle yaşamaya çalışan kimseler yani gelirleri kısıtlı, giderleri ise sağlık durumları nedeniyle yüksek. Ayrıca her iki ayda bir bu malzemeleri almaları gerektiği için bu masrafları ömür boyu düzenli şekilde karşılanmak zorunda.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da ostomi ürünleri satan bir medikal firmayı ziyaretimde bu konuya vâkıf olmuştum ve hastaların sıkıntılarını gördüm. Firma yetkilileri zaman zaman hastaların SGK'nin ödemediği farkı, fark ücretlerini karşılamakta zorlandığını ve bazı hastalara kâr gözetmeksizin neredeyse maliyetine malzeme verdiklerini söylediler. Düşünün ki bir ticari firma bile gerektiğinde kendi kazancından vazgeçebiliyor yeter ki bu hastalar mağdur olmasın diye.
Bu tablo ortada çok ciddi bir toplumsal mağduriyet olduğunu gösteriyor bize. Bu ayıptan bir an evvel kurtulmak için devlet bütçesine yükü son derece sınırlı olan bu ürünler için SGK'nin katkı paylarını derhâl yükseltmesi gerekiyor. Ülkemizde bu durumda yaşamak zorunda on binlerce vatandaşımız var. Binlerce insanın hayatını kolaylaştıracak, sağlık sistemi içinde büyük bir adaletsizlik giderilecektir. Yeri geldiğinde "İtibardan tasarruf olmaz." diyerek devletin abartılı giderlerini savunan arkadaşlar, böyle bir iyileştirmeyi hayata geçirmek vatandaşlarımızın devlete olan güvenini pekiştirecektir ve inanın bundan daha büyük bir itibar olmayacaktır. Şu mübarek gecede bu insanlara bir faydamız dokunsun istiyorsak siz de bu konuda baskı yapın SGK'ye.
Evet, değerli milletvekilleri; bu torba kanun emekli ikramiyesi kanunu diye biliniyor, aslında içinde sadece bin liralık bir artıştan bahsediyoruz. Oruç tutmayan bir emeklinin beş günlük fitre parasını karşılamaya ancak yetecek bir artışa karşılık geliyor bu. Emeklilere verilecek bu paranın ne anlama geldiğini haftalardır burada konuştuk, sanki bir şey yapabiliyormuş gibi konuştuk konuşmasına ama sizin emeklileri gözden çıkarma inadınızı maalesef kıramadık. Artık ne söylenebilir vicdana gelmeniz için, onu bilemiyoruz.
Bakın, bu ülkenin bütçesinden 2 trilyon lira faize gidiyor. Faiz kronometresi öyle hızlı çalışıyor ki ben burada konuşurken bile binlerce emeklinin alacağı ikramiye buhar olup uçtu bile. 16 milyon emeklimize vereceğimiz para 16 milyar lira, sadece iki haftalık faize giden para. Yani sizler "Faize para çok, emekliye para yok." diyecek durumdasınız. Emekliye reva görülen bu harçlık düzeyi -siz "ikramiye" diyorsunuz, biz "harçlık" diyoruz- sadece onlara değil, onların şahsında aslında bütün milletimize yapılan bir ayıptır. Bu ayıptan geri dönmenizi diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, geceniz mübarek olsun diyorum.
Sağ olun. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; mübarek ramazan ayında Türkiye herhâlde hiçbir döneminde olmadığı kadar acayip olaylar yaşamaktadır. Aslında, bu acayip dediğim olayları bu yasama yılının başından beri yaşıyoruz ama her geçen gün ivmesi artıyor gündeme düşen bu olayların. Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümünü kutlarken, gerçekten Çanakkale ruhuna çok ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçerken gündeme yine hukukun tarafsızlığının tartışıldığı, yüce Türk milletinin içinde bulunduğu sıkıntıları pekiştirici, derinleştirdiği bir dizi acayip durumla yüz yüzeyiz.
Türk milleti, Türk gençleri sokakta, meydanlarda. Bu insanlar bu sokaklara, meydanlara muhalefet yapmak için ya da sizin dediğiniz gibi Vandalizm yapmak için çıkmıyor; bir güç birliği yaparak biz siyasilere, özellikle de Türk milletini yönetenlere bir mesaj veriyor, derdini anlatıyor. Bilmem, biz bunun farkında mıyız? Bu büyük Türk milleti diyor ki: "Benim haklarım elimden alınıyor. Ülkemde yolsuzluk, hukuksuzluk ve haksızlık var; artık yeter!" "Ben emekliyim, dulum, yetimim ve karnımı doyuramayacak hâldeyim." "Ben esnafım, siftah yapamadan dükkânımı kapatıyorum." "Ben çiftçiyim, emeğimin karşılığını alamıyorum." "Ben emekçiyim, açlık sınırının altında bir yaşama mahkûm edildim." "Ben Türk genciyim, vize kuyruklarında istikbal aramaya mecbur bırakıldım, geleceğimden ümidim yok."
Ülkeyi yönetenlere tavsiyemiz, yüce Türk milletinin bu feryadına kulak vermeleridir. Bu vesileyle, kendi bağımsızlığını bileğinin hakkıyla kazanmış ve bir kurtuluş destanı yazmış olan yüce Türk milletinin gücünü bir kez daha hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Bu millet her şeye tahammül eder ama vatanının elden gitmesine asla tahammül etmez ve fırsat vermez. Bunu çok iyi bilin.
Ey terörist seviciler, ey hain bebek katilini, teröristbaşını kurucu önder ilan edenler, ey bu milleti çarpanlarına ayırmak isteyenler; sizi bir kez daha bu yüce kürsüden uyarıyorum: Yanlış yoldasınız, yanlış yapmaktasınız. Ne kadar allayıp pullamaya çalışsanız da ne kadar kelime oyunlarıyla bu ihanet sürecini kahramanlık hikâyesine döndürmeye çalışsanız da her gün bir önceki günden daha hızlı foyalarınız ortaya çıkmaktadır. Yol yakın mı bilmiyorum ama gittiğiniz yoldan geri dönmenizin gerekliliğinin kesin olduğunu çok iyi biliyorum. Gerçek tektir ve tartışma götürmez. Abdullah Öcalan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin birliğine, dirliğine göz dikmiş, bu devleti yıkmaya yemin etmiş, eli kanlı, hain bir teröristbaşı, bebek katilidir. PKK ve türevleri de ne kılığa girerse girsin terör örgütüdür ve Türkiye için ciddi bir beka problemidir. Hiçbir devlet, hele hele büyük Türk devleti ne teröristten ne de onun aparatlarından medet ummaz. Terörist de terör örgütü de ne yaparsa yapsın teröristtir, terör örgütüdür diyorum ve geliyorum konuştuğumuz kanun teklifine.
Kanun teklifinin ikinci bölümünde önemli gördüğüm birkaç konunun altını çizmek istiyorum. Bunlardan ilki Varlık Fonu. Bu kanunda söz konusu olan Varlık Fonu denetleme tarihleriyle ilgili bir itirazımız yok ancak bu Fonun Yönetim Kurulu Başkanı Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve bu kurum bağımsız denetçiler tarafından denetleniyor ve aynı zamanda Cumhurbaşkanının -altını çiziyorum- yani aynı zamanda bu kurumun Başkanının atadığı sermaye piyasaları, finans, ekonomi, maliye, bankacılık, kalkınma alanlarında uzman en az 3 merkezî denetim elemanı tarafından denetleniyor. Bu nasıl bir denetim mantığı, anlamak mümkün değil. Burada sağlıklı ve bağımsız bir denetim yapılabilir mi, bu da gerçekten tartışmaya açık bir konu.
Bunun gibi bir durum da Borsa İstanbul için geçerli. Burada 2 kişiden bahsetmek istiyorum. Biri Salih Tanrıkulu, Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Vekili. 2015 yılından itibaren Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu Üyeliği yapan bu zat, 2 Kasım 2023 tarihinde Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Üyeliğine seçiliyor, daha sonra da 7 Haziran 2024 tarihinde yine Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Başkanlığına atanıyor. Denetleme Kurulu üyesi, hatta ve hatta Başkanı olan bir kişi Borsaya neden Yönetim Kurulu üyesi olarak atanıyor, bunu da anlamak zor. Acaba borsa denetlenmesin diye mi diye sormaktan kendimi alamıyorum.
Borsayı kim denetler diye baktığımızda Sermaye Piyasası Kurulu ve bağımsız denetçiler olarak karşımıza çıkıyor. Sermaye Piyasası Kurulu dolaylı ve doğrudan denetleyebiliyor borsayı, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu da bu denetlemeye dâhil olabiliyor. Hatırlanacağı üzere Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu Varlık Fonunu da denetlemişti. Borsa da Varlık Fonunda olduğuna göre onu da denetleyebiliyor. Bu koşullar altında böyle bir kişinin burada görev alması da ne kadar doğru ve böyle bir kurumun bağımsızlığını nasıl etkiliyor, bu da ayrı bir tartışma konusu.
Diğer Yönetim Kurulu üyesi de Fahrettin Altun, namıdiğer İletişim Başkanımız. Makro bazlı konuların borsa yönetimini ve kararlarını doğrudan etkilediğini hepimiz gayet net biliyoruz. Sistematik risk kapsamında sayılan öngörülen siyasetteki alınan kararlar, atılan adımlar menkul kıymet fiyatlarını da doğrudan etkilemektedir. Bilimsel açıdan çok sayıda çalışmaya konu olan kurumsal yönetim ilkesine ters ve etik olmayan bir durumdur bu.
Borsa kurumu açısından bakılınca da borsa yönetiminde yer alan her bir yönetici içeriden bilgi sahibi olan kişidir. Dolayısıyla içerden bilgi sahibi olan birisinin devletin yürütme organında yer alması ciddi çelişkilere sebep olabilecektir. Devletin yürütme organında görevli birisinin bağımsız olması gereken bir kritik kurumda bulunması bu kurumu bağımlı hâle getirmiyor mu, yatırımcıların doğru karar vermesinde belirsizlik yaratabilecek bir özellik değil mi diye bunu vurgulamak istiyorum.
Ayrıca bir başka söylemek istediğim, dikkat çekmek istediğim konu 13'üncü maddedeki maaş düzenlemeleri ve tazminat düzenlemeleri. Tamam, bu maddeyi gerekli ve doğru buluyoruz ama burada da eksiklikler var. Örneğin, mülki idare amirleri bu maaş düzenlemelerinden faydalanmak istiyor. Onların da sesini duymaya davet ediyorum kanun teklifini verenleri.
Bir diğer konu, bugün görüşmekte olduğumuz doğum yardımlarına dair düzenlemeyi ele alırken her şeyden önce kadınlarımızın ve çocuklarımızın haklarını savunmanın ülkemizin sosyal devlet anlayışının temel bir gerekliliği olduğunu tekrar hatırlatmak istiyorum ancak karşımıza çıkan bu düzenleme hukuki belirsizlikler barındırıyor. 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin mevcut ek 4'üncü maddesinde doğum yardımları açık ve net bir şekilde belirlenmişken yeni getirilen düzenlemede bu yardım miktarları belirsiz hâldedir. Şimdi bu yardımın ne kadar olacağı, tek seferde mi yoksa aylık olarak mı yapılacağı tamamen Cumhurbaşkanına bırakılmıştır. Bu durum hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olan hukuki güvenlik ilkesini ciddi şekilde zedelemektedir. Sosyal yardımlar bireylerin haklarıyla ilgili düzenlemelerdir ve bu tür düzenlemeler ancak kanunla yapılabilir. Bir hukuk devleti sosyal yardımların belirsizliğe düşmesine izin veremez. Bu noktada da kanun koyucunun rolü çok nettir ve bu tür önlemleri düzenler, herhangi bir kaynağa dayandırmadan bir kişinin inisiyatifine de bırakamaz.
Maddenin en ciddi eksikliklerinden biri de yalnızca 1 Ocak 2025 sonrası doğan çocuklar için başvuru hakkı tanınmasıdır. Bu düzenleme hâlihazırda 5 yaşına kadar çocuğu olan aileleri kapsam dışı bırakarak sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmayan ayrımcı bir durum yaratmaktadır. Aynı ekonomik koşullarda yeni çocuk sahibi olmuş bir aile bu yardımdan faydalanabilecekken örneğin 3 yaşında çocuğu olan bir aile bu yardımdan faydalanabilecekken örneğin 3 yaşında çocuğu olan bir aile bu yardımdan faydalanamayacaktır. Bu nedenle, teklifin kapsamının genişletilerek en azından belirli bir süre geriye dönük olarak başvuruların kabul edilmesi sağlanmalıdır; aksi takdirde, bu düzenleme yalnızca sınırlı bir kesime hitap eden, eksik ve adaletsiz olacaktır. Ayrıca, mevcut yasalara göre Türkiye'de doğum borçlanmasından yararlanabilmek için doğumun sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başlamasından sonra gerçekleşmiş olması gerekmektedir yani sigorta öncesinde doğum yapmış kadınlar için bu süreyi borçlanma yoluyla emeklilik hesabına dâhil etmek yasal olarak mümkün değildir. Bu da annelerin büyük bir bölümünü mağdur etmektedir. Kadınlarımızın annelik gibi kutsal sorumluluğu üstlenirken iş gücüne katılamadıkları dönemleri emeklilik primine saydırmamaları, sosyal adalet ve eşitlik ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır. Bu çalışmaya erkeklerin askerlik borçlanmasına dair uygulama referans olabilir diye düşünüyorum. Erkekler askerlik borçlanması yaparken sigorta başlangıcı şartı aranmazken askerlik sürelerini borçlanabilmektedir. Bunun kadınlar için de düzenlenmesi gerektiğini bu kürsüden bir kere daha duyurmak istiyorum.
Bu vesileyle, hepinizin kandil gecesi mübarek olsun diyerek saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine konuşma yapmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen Türk milletinin tüm fertlerini en içten duygularımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada ülkemizin daha istikrarlı, daha güçlü yarınları için çok önemli düzenlemeler içeren kanun teklifimizi yüce Meclisimizin takdirine sunmuş bulunuyoruz. Bu teklifle, ülkemizin ekonomik bağımsızlığını güçlendirmeye yönelik adımlar atılırken kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanımını temin etmek amaçlanmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman olduğu gibi devletimizin bekasını, milletimizin refahını ve ülkemizin kalkınmasını ön planda tutarak bu düzenlemeleri hayata geçirmek üzere gayret gösteriyoruz.
Gazi Meclisimizde görüşülen bu kanun teklifi kamu mali yönetimini güçlendirmek, devletin stratejik varlıklarını daha etkin bir şekilde denetlemek, kamu görevlilerinin haklarını korumak ve aile yapısını güçlendirmek adına önemli bir adımdır. Teklif aynı zamanda Türkiye ekonomisinin daha da güçlenmesini sağlayacak, kamu kaynaklarının etkin kullanımını artıracak ve ülkemizin gelişimi adına çok değerli bir katkı sunacaktır.
Teklifin ilk düzenlemesi, Türkiye Varlık Fonunun denetim sürecine yönelik bir iyileştirmedir. Türkiye'nin stratejik varlıklarını barındıran Türkiye Varlık Fonunun denetim sürecinin daha sağlıklı, şeffaf ve etkin bir hâle getirilmesi adına önemli bir adım atılmaktadır. Bugüne kadar Türkiye Varlık Fonunun denetim raporlarının Cumhurbaşkanına sunulma tarihi ağustos ayı olarak belirlenmişti ancak yaşanan gelişmeler ve denetim süreçlerinin daha sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi amacıyla bu raporların kasım ayında sunulması kararlaştırılmıştır. Mevcut düzenlemede her yıl ekim ayında Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılması öngörülen denetim toplantısının ise Cumhurbaşkanlığı tarafından aralık ayı sonuna kadar Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan denetim raporları üzerinden takip edilen yılın ocak ayına kadar yapılması öngörülmektedir. Bu düzenleme yalnızca Türkiye Varlık Fonu üzerindeki denetim mekanizmasını daha sağlam temellere oturtmakla kalmayacak, aynı zamanda milletimizin varlık yönetiminin daha şeffaf ve hesap verilebilir bir hâle gelmesini sağlayacaktır. Kamu kaynaklarının en iyi şekilde yönetilmesi, ülkemizin ekonomik bağımsızlığını güçlendirecek önemli bir adımdır.
Bir diğer önemli düzenleme, kamu kaynaklarının hazineye intikalinin sağlanmasına yöneliktir. Kamu malı milletin malıdır. Bu bakış açısıyla, bugüne kadar bazı vakıf yükseköğretim kurumları devlet tarafından bedelsiz olarak tahsis edilen taşınır ve taşınmaz malları, faaliyet izinleri kaldırıldıktan sonra tasfiye sürecinde kurucu vakıflara devretmiştir. Bu durum kamu zararına yol açmış ve milletin kaynaklarının doğru kullanılmamasına neden olmuştur. Bizler kamu malının halkın malı olduğunu bilerek bu mal varlıklarının doğrudan hazineye intikal ettirilmesini sağlayacak düzenlemeleri hayata geçireceğiz. 1 Nisan 2025'ten itibaren yürürlüğe girecek olan bu düzenleme, kamu kaynaklarının daha etkin bir şekilde kullanılmasına, devletin ve milletin kaynaklarının korunmasına katkı sağlayacaktır. Bu, aynı zamanda devletin mali yönetiminin şeffaflığını da artıracaktır.
Kanun teklifimizdeki bir diğer önemli düzenleme, kamu görevlilerinin mali haklarına ilişkin belirsizliklerin giderilmesiyle ilgilidir. 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin ek 38'inci maddesi kapsamında maaşların temel unsuru olan tazminat ödemeleriyle ilgili belirsizliklerin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir. Çeşitli statülerdeki kamu görevlileri için maaş ödemelerinde zaman zaman kafa karışıklığı yaşanabilmektedir. Bu belirsizliklerin giderilmesi kamu görevlilerinin hak kaybına uğramamalarını temin edecek, aynı zamanda devletin çalışanlarına yönelik haklarını gözeten bir anlayışı pekiştirilecektir.
Havacılık sektörü ülkemizin stratejik önem taşıyan en önemli sektörlerinden biridir. Türkiye, hava sahası en yoğun kullanılan ülkelerden biri olarak havacılık sektöründe büyük başarılara imza atmaktadır. Bu sektördeki gelişmelere katkı sağlayan Devlet Hava Meydanları İşletmesi ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü çalışanlarına yönelik performans primi ödemeleri yapılması düzenlenmektedir. Havacılık sektöründeki çalışanlarımıza giden uçağın trafiği, hava sahasını transit kullanan sivil hava araçları sayısı gibi çeşitli kriterlere dayalı olarak performans primi ödemesi yapılacaktır. Bu düzenleme sektörün gelişmesini hızlandıracak ve çalışanların motivasyonunu da artıracaktır.
Teklifin bir diğer önemli düzenlemesi ise doğum yardımlarının artırılmasıdır. Aile toplumumuzun temel taşını oluşturur. Bizler güçlü bir Türkiye'nin teminatının güçlü aileler olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle doğum yardımları artırılıyor. 1'inci çocuğa 300 TL, 2'nci çocuğa 400 TL, 3'üncü ve sonraki çocuklar için ise 600 TL olarak yapılan doğum yardımları 1 Ocak 2025'ten sonra doğan çocuklar için tek seferlik veya 5 yaşına kadar aylık olarak ödenebilecektir. Bu düzenleme ailelerin ekonomik yükünü hafifletecek, güçlü ve sağlıklı bir toplum yapısının temellerini atmaya katkı sağlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi noktalamadan önce önemli bir konunun altını çizmek istiyorum. İstikbal ve Kilim Mobilya, mobilyanın başkenti olan Kayseri'mizin mobilya sektöründeki gurur duyduğumuz temsilcileridir. Bu markalar Türkiye ve dünyanın dört bir yanındaki şubeleriyle sektördeki talepleri başarıyla karşılamaktadır. Bugünlerde özellikle bu değerli markalarımıza karşı bazı olumsuz ve provokatif düşünceler ortaya atılmaktadır. Bu düşünce ve tavır sadece bu markalara değil bütün bir şehre yani sevdamız Kayseri'mize yapılmış bir haksızlıktır. Bu tutum Kayseri'mizi bir bütün olarak üzmüştür. Bilinmesini istiyoruz ki bizler firmalarımızın yanındayız. İstikbal ve Kilim Mobilya dün olduğu gibi bugün de Türk ekonomisinin lokomotif firmalarından biri olarak kalitesinden ödün vermeden büyümeye ve ülkemize katkı sağlamaya devam edecektir. Unutmayınız ki yerli ve millî üretimin güçlendirilmesi sadece ekonomik kalkınma için değil aynı zamanda kültürel mirasımızın ve iş gücümüzün korunması adına da büyük önem taşımaktadır. İşte bu yüzden her zaman olduğu gibi bugün de millî markalarımızın yanında durarak Türkiye'nin güçlü ve bağımsız bir ekonomi yolunda ilerlemesine katkı sağlamaya devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecemizin, ardından da önümüzdeki pazar günü idrak edeceğimiz Ramazan Bayramı'mızın tüm Türk-İslam âlemi ve insanlık için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle teklifimizin aziz milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Baki bak, Kayseri dayanışması var!
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Özgül Saki.
Buyurun Sayın Saki. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
DEM PARTİ GRUBU ADINA ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Teşekkürler.
Kanun değişikliği teklifinin ikinci bölümü üzerine gecenin bu vakti tartışmaya devam ediyoruz. Bu ikinci bölümde özellikle 15'inci maddede kadınlar için olumlu düzenlemeler, doğum izinleri, doğum yardımı maddesi de var. Şimdi, bunu tartışmadan önce şu gerçeği, bir kere, herkesin aklına yerleştirmesini istiyorum: 2024 Dünya Ekonomik Forumu Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Raporu'na göre Türkiye 146 ülke arasında 127'nci sırada. Yani kadınlar istihdamdan, eğitimden, her tür ekonomik gelirden en mahrum hâldeler ve bu eşitsizlik endeksinde, aynı zamanda karar mekanizmalarında kadınların oranı da dâhil olmak üzere Türkiye yerlerde sürünüyor. Peki, her seferinde bizim önümüze, çeşitli maddelerle, kadınların desteklendiği üzerine maddeler geliyor. Peki, bakalım bu maddede aslında asıl desteklenen ne? Bakın ne diyor? Sağlıklı nesillerin yetişmesi, dinamik nüfus yapısını ve kalkınmanın -kalkınmanın altını özellikle çiziyorum- istikrarlı bir biçimde sürdürülmesini teminen ülkemizin doğurganlık hızının artışına olumlu yönde katkı sağlamak istiyormuş bu madde. Şimdi bunu, bir de -daha yeni, iki gün önce, üç gün önce- Yusuf Tekin'in MESEM'ler üzerine yaptığı bir konuşmadan alıntıyla desteklemek istiyorum. Orada diyor ki bu kalkınma meselesinde, doğum yardımında: "Sektörel iş birliklerinin ihtiyacı var MESEM'lere." Yani "Çocuk emeğine ihtiyacımız var." diyor. Şöyle söylüyor Yusuf Tekin: "Türkiye'nin sürdürülebilir kalkınmasında hayati konumda olduğu bir gerçektir MESEM'lerin." Bu, açıkça bir itiraf "Çocuk emeğini sömüreceğim ben." demek. Çocuklara çok önem veriyormuş gibi, bize sunulanların altındaki gerçek bu. "Çocuk emeğini sömürmek istiyorum. Çocukların sayısı azalıyor, lütfen kadınlar çocuk doğursun." Bunun özeti bu.
Bakın, MESEM'lerdeki 1,5 milyon öğrenciden söz ediyoruz ve bunların 300 bini 18 yaş altında. Bu öğrenciler okulda olması gerekirken, kaliteli, nitelikli eğitim alması gerekirken haftada bir gün okuldalar, diğer dört gün iş yerlerinde patronların insafına bırakılmış vaziyetteler. Millî Eğitim Bakanlığının denetiminde olması gereken bu iş yerlerinde çocuklar ölüyor, iş cinayetlerine kurban gidiyor ve Yusuf Tekin de diyor ki: "Sektörel iş birliklerinin MESEM'lere ihtiyacı var. Kalkınmamız için MESEM'lere ihtiyaç var." Bize bugün işte "Kadınlar çocuk doğursun çünkü yaşlı nüfus azalıyor." derken aslında altındaki gerçek bu. Bununla da yetinmiyorlar, ÇEDES Projesi'yle birlikte cemaatlerle, tarikatlarla, Ülkü Ocaklarıyla anlaşma üstüne anlaşma yapıyorlar. Neden? Çünkü, aynı zamanda, çocuk emeğini sömürürken kimsenin sesi çıkmasın istiyorlar. O yüzden, itaatkâr bir öğrenci, itaatkâr bir çocuk, itaatkâr bir genç yetiştirmek için bu projeleri MESEM'le, ÇEDES'le el birliğiyle uygulamaya koyuyorlar, sonra rantlarına rant katsınlar, patronlar kazansın. "Sektörel anlaşmalarımızın çocuk emeğine ihtiyacı var." deyip kadınları sadece çocuk doğurma aracı olarak gören bir zihniyetle bu teklifi önümüze getiriyorlar.
Peki, bu arada ne oluyor? Bu arada, şu anda ODTÜ'de gençler biber gazıyla, su püskürtülerek gözaltına alınıyor. Gözaltı sayılarını veremiyorum çünkü her saniye artıyor. Son beş gün, bir hafta içinde 2 bine yakın gözaltı var, çoğu da tutuklanıyor; ODTÜ de böyle, şu anda gözaltı haberlerini alıyoruz. Tutuklanan çocukların, gençlerin sayıları sürekli geliyor, artıyor; Çağlayan önünde yakınları, aileleri bekliyor. Bütün bunlar olurken gençlerin sesine kulak vermek yerine copla, gazla, tazyikli suyla iktidar onların üzerine yürüyor. Peki, bu arada, aynı zamanda, bunları yaparken bu gençleri önemsediğine, bu çocukları önemsediğine bizi ikna edebilir mi? Tabii ki edemez.
Peki, kadınlar ne istiyor? Kadınlar diyorlar ki: "Bırakın, siz kamusal kreşleri artırın, ücretsiz kreşleri artırın; yaşlı bakımı için ücretsiz kamusal mekânlar açın; kadınların eşit işe eşit ücret talebini karşılayın ve toplumsal refahı artırın. Ondan sonra, bırakın, kadınlar kendi bedenleri, emekleri, kimlikleri üzerindeki kararı kendisi versin." Bunu diyen kadınlar kendi hakikatini ortaya sermek için sosyal medya hesaplarıyla da kendi görüşlerini paylaşıyorlar ve ne oluyor? Hemen bakalım ne olduğuna: Son bir hafta içinde -zaten sistematik olarak devam ediyordu da- RTÜK Başkanı, sırtını iktidara yaslamış olmanın rahatlığıyla, muhalif kanalları, sosyal medya hesaplarını tehdit üzerine tehdit ediyor ve insanlar hakikate sosyal medya aracılığıyla ulaşmaya çalışıyor; üst üste yasaklamalar.
Yine, sayısını veremeyeceğim, her an devam ediyor bu yasaklamalar, özellikle kadınların sesi kısılmaya çalışılıyor. Bakın, size sadece birkaç tanesini sayayım: Feminist mücadele kadın hareketinin kendi taleplerini ifade ettikleri mecralardan Feminist Gündem yasaklandı, Ekmek ve Gül yasaklandı, Kadınlar Birlikte Güçlü'nün hesabı yasaklandı, Sol Feminist Hareket yasaklandı, Yeni Demokrat Kadın yasaklandı, Kırkyama Kadın Dayanışması yasaklandı, Genç Feministler Federasyonu yasaklandı, en son Eşitlik İçin Kadın Platformu yasaklandı. Üstelik de jet hızıyla geliyor kararlar. Nasıl jet hızıyla geliyor? Tekrar yedek bir hesap açılıyor, anında ona da yasak geliyor, 5'inci hesaba yasak gelmiş vaziyette.
Nelerin görülmesi istenmiyor? Bakın, kampüslerde, alanlarda, Saraçhane'de de ilk üç gün, ODTÜ'de de -ne bileyim- Kadıköy'de de 81 ilde de çeşitli şeyler söylüyorlar, dövizler taşıyorlar, pankartlar taşıyorlar. Peki, ne istiyor bu insanlar, ne istiyor bu gençler? Bakın, ne diyorlar polis kendilerinin karşısına dikilince: "Hatay'da ölürken neredeydiniz?" diyorlar. "Bolu'da yangında neredeydiniz?" diyorlar. "Kadınlar ölürken neredeydiniz?" diyorlar. Şimdi, biraz önce ODTÜ'de -bakarsanız sosyal medya hesaplarına- öğrenciler "Bizim önümüze böyle geliyorsunuz, tankınızla, tüfeğinizle, bütün kolluk güçlerinizle, bütün olanaklarınızla ama siz Bolu'da yoktunuz, Hatay'da yoktunuz, kadınlar öldürülürken yoktunuz." diyorlar. Ayrıca, en çok "Adalet öldü!" diyorlar. "Gençlerin hiçbir şeyi kalmadı, korku da dâhil." diyorlar. "Neşteri kadavraya değil bu çürümüş düzene vuracağım." diyorlar. "Birleşe birleşe kazanacağız." diyorlar. Onların bu seslerine zaman içinde işçiler, öğretmenler, sağlık emekçileri, kadınlar, LGBTİ+'lar, feministler de katıldı.
Şimdi, burada, bu dövizler, pankartlar görünmesin diye hani karartmalar, yasaklamalar yapılıyor ya, ben yine onlardan birkaç tane daha okumak istiyorum. Mesela, deniliyor ki: "Vizeleri mi dert ediyorsun protestoya gelmek için; boşver, zaten diplomanın da garantisi yok." "Kolonlarımız değil ama direnişimiz sağlam." diyor Hatay'dan bir genç. "Gençlerin hiçbir şeyi kalmadı diploma da dâhil ama korku da gitti." diyor. Sonra "Nevroz" alanlarından yine talepler yükseliyor: "..."[3] en temel sloganlardan bir tanesi. "Barış için ve demokrasi için özgürlüğe yürüyoruz." Ve bir de en çok "..."[4] sloganları yükseliyor.
(Mikrofon kapandı)
ÖZGÜL SAKİ (Devamla) - Şaka gibi, gerçekten şaka gibi! Burada Norveççe konuşsam hiçbir şey olmuyor ama Kürtçe bir slogan oldu mu gördüğünüz gibi yine ses kesiliyor ama hakikat önemlidir. Bakın, belki biliyorsunuzdur tartışmalardan; siyaset felsefesinde, politikada son zamanlarda "hakikat sonrası siyaset" diye bir kavram var. Nedir bu kavram? Aslında AKP'ye baktığınızda bu kavramın ne olduğunu çok açıkça görebilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ÖZGÜL SAKİ (Devamla) - Sistematik olarak büyük yalanlar söyleyerek, sistematik olarak manipülasyon yaparak hakikatin değerini ortadan kaldırmak; neyin hakikat, neyin yalan olduğu belirsizleşsin, flulaşsın diye yapılan, Trump'tan Bolsonaro'ya kadar bütün otoriter, faşizan diktatörlerin uyguladığı bir durum. Ama bu topraklarda hakikatin sahibi var, basın emekçileri var, foto muhabirleri var ve onlar her ne koşulda olursa olsun bize hakikati ulaştırmaya çalışıyorlar ve onları da tutuklamaya çalışıyorsunuz ama her bunu yaptığınızda hakikatin sahibi olanlar sokakları dolduruyor. Bakın, şu saatte, 81 ilde, birçok yerde sokakta insanlar "Artık yeter!" diyor, "Demokratikleşme istiyoruz, barış istiyoruz, özgürlük istiyoruz!" diyor. Bu sese kulak vermeyenler tarihin çöp sepetine gitmeye mecburdur. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.01
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Adil BİÇER (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71'inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Veli Ağbaba.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) - Sağ olun Sayın Başkanım.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hem sizlerin hem de Türkiye'nin Kadir Gecesi'ni kutluyorum. Değerli arkadaşlar, Kadir Gecesi'nde dualar kabul edilir. Allah sizi günahlarınızdan bundan sonra da uzak tutsun. (CHP sıralarından "Amin!" sesleri) Allah sizi ıslah etsin. (CHP sıralarından "Amin!" sesleri) Allah sizin kötülüklerinizden, şerrinizden bu ülkeyi, bu ülkenin insanlarını ve bu ülkenin gençlerini korusun. (CHP sıralarından "Amin!" sesleri) Allah bu ülkeyi inşallah yakın zamanda sizden kurtarsın. (CHP sıralarından "Amin!" sesleri) Eğer kaldıysa Kadir Gecesi'nde bir kez olsun vicdanınızla baş başa kalın.
Ya, Allah aşkına ne istediniz Berkay gibi gençlerden, ne istediniz o güzelim gençlerden? Her gün tazyikli sularla, biber gazlarıyla o gençlere zulmediyorsunuz ama zulmünüzün sonu yakın değerli arkadaşlar. Ne istiyorsunuz Allah aşkına İstanbul Üniversitesinden, ODTÜ, Boğaziçi, Galatasaray, Hacettepe, Yıldız Teknik Üniversitesindeki öğrencilerden ne istiyorsunuz? Onlar hepimizin çocuğu, hepimizin evladı. Değerli arkadaşlar, bakın, orada eylem yapan çocuklar sadece Cumhuriyet Halk Partili çocuklar değil, ülkesindeki adaletsizliğe isyan eden çocuklar. ODTÜ'den, Hacettepeden mezun olup 20 bin liraya mahkûm olan çocuklar. İlk 1.000'e girerek Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine gidip asgari ücretin altında maaşla geçinen ve buna isyan eden çocuklar. Özgürlükleri elinden alınıp, özgürlükleri kısıtlanıp buna isyan eden çocuklar.
Değerli arkadaşlar, bu ülkenin meydanlarında ülkenin geleceği var, ülkenin geleceğine biber gazı sıkıyorsunuz, ülkenin geleceğini TOMA'yla ezmeye çalışıyorsunuz, ülkenin geleceğine kurşun sıkıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bakın, birkaç günden beri yaşadığımız olaylar darbe dönemindeki günlerden farklı günler değil. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları 19 Mart darbesiyle gözaltına alındı, Vatan Emniyete götürüldü. Vatan Emniyetten Çağlayan'a götürülüyor, Vatan Emniyetten Çağlayan'a kadar bütün o yollar kapalı, bir tek araç yok. Ekrem İmamoğlu'nun konvoyunda yukarıda 2 tane helikopter uçuyor, Çağlayan'a gidiyor, Çağlayan'dan -bu sorgu hikâyesini anlatmıyorum- Silivri'ye; tutuklanıyor. Değerli arkadaşlar, TEM kapalı, E5 kapalı; âdeta bir büyük korkuyla Ekrem İmamoğlu'nu -silahı yok, sopası yok- tüm İstanbul'u yasaklayarak Silivri'ye götürüyorlar. Niye acaba? Çünkü aldığınız kararı milletten saklamak istiyorsunuz. Çünkü aldığınız kararın yarın demokrasi tarihine geçecek utanç verici bir karar olduğunu görüyorsunuz ve utanıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakın, bu kararda hukuk aramayın, bu karar siyasi; emri verenler belli. Önce AK PARTİ'nin Pravda'ları yazıyor, Yeni Şafak, Sabah yazıyor operasyonları, olacakları yazıyor; ardından savcı görev alıyor ve operasyon yapıyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, sayenizde bu ülke iflasın eşiğine geldi. Hani, 2023'e kadar bir ekonomik modeliniz vardı ya "Faiz sebep, enflasyon netice." diye. Ne yaptınız? Önce sevmediğiniz hatta suçladığınız, hırsızlıkla suçladığınız Mehmet Şimşek'i Hazine ve Maliye Bakanı yaptınız. Değerli arkadaşlar, Hazine ve Maliye Bakanı geldi, tedbirler uyguluyor, rezervleri artırmaya çalışıyor ki bunları yaparken de bu bedeli emekli ödüyor, asgari ücretli ödüyor. Değerli arkadaşlar, iki yıl kemer sıkıldı, çiftçi çekti, sanayici çekti, esnaf çekti; bir gecede, Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alındığı bir gecede döviz baskılansın diye 25 milyar dolar satıldı ve yüzde 40 rezervimiz gitti değerli arkadaşlar, yüzde 40 rezervimiz gitti. Bakın, emekliye bin TL ikramiye verirken zorlanan iktidar Türkiye'yi ne hâle getirdi. Hukuksuzluk, ülkenin geleceğini yok ediyor değerli arkadaşlar. Yani Ekrem İmamoğlu'na ve arkadaşlarına uygulanan hukuksuzluğun cezasını sadece Ekrem İmamoğlu çekmiyor, tüm Türkiye çekiyor değerli arkadaşlar. Tüm ülke ekonomik olarak hukuksuzluğun etkisini hissediyor ve maalesef bin TL sadaka verdiğiniz emekli bu hesabı ödemeye devam ediyor. Neyin uğruna peki? Bir kişinin koltuğu uğruna arkadaşlar. Birilerinin iktidarını hukuksuzca sürdürmek için emekliye 14.469 lira maaş veriliyor, bin TL ikramiye veriliyor, asgari ücretli 22 bin lira alıyor ve ülkenin önemli kısmı açlık sınırının altında yaşamaya devam ediyor. Ne için? İktidarınız için. Ne için? Bir kişinin koltuğu için. Batsın sizin koltuğunuz, batsın sizin iktidarınız! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakın, bu ülkede herkes etkileniyor bu hukuksuzluktan. Bu ülkede artık can ve mal güvenliği yok. Bakın, yarın öbür gün tapunuzu iptal edebilirler, diplomanızı iptal edebilirler, malınıza çökebilirler. Hukuk yok, hukuk askıda. Ya, bu koşullarda bir Allah'ın kulu yatırım yapar mı? Bir Allah'ın kulu gelip ülkeye yatırım yapar mı değerli arkadaşlar?
Değerli arkadaşlar, bugün cezaevine gittim, artık gide gele bütün infaz koruma memurları tanıyor beni. Değerli arkadaşlar, şu gördüğünüz defterden 40 tane yazmışım, 40 tane. 2012'de yazdığım defterdeki isimler değişik ama aynı yargı düzeni devam ediyor. O gün kim vardı o yargı düzeninde? Beyefendiler hoca efendileriyle, Fetullah Gülen hocayla yapıyorlardı, savcıları Zekeriya Öz'dü. Bugün Zekeriya Öz yok, bir başka savcı var. Bugün Fetullah Gülen'den kopya çekiyorlar ama tam da beceremiyorlar ve ülkenin yargısını yok etmeye çalışıyorlar değerli arkadaşlar. Ekrem İmamoğlu, Ahmet Özer, Emrah Şahan, Rıza Akpolat ve Murat Çalık'ı, bürokratlarıyla beraber insanları cezaevine atıyorlar. O insanları cezaevinde tutacak hukukun "h"si yok, hiçbir kanun yok değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, dün -tırnak içerisinde söylüyorum- muhterem hoca efendiyle kurduğunuz düzenle TSK'yi yok ettiniz, tüm aydınları baskı altına aldınız. Bugün de o kurduğunuz düzenle, benzer düzenle ne yapıyorsunuz? Kendi siyasi rakiplerinizi saf dışı bırakmaya çalışıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, bir siyasi partinin lideri, Genel Başkanı Ümit Özdağ'ı cezaevinde tutacak bir kanun maddesi var mı ya, bir kanun maddesi var mı? Onun da maalesef iddianamesi hâlâ hazırlanabilmiş değil.
Bakın, burada açıkça söylüyorum: Hoca efendinizden, hoca Fetullah'tan daha vicdansız, daha kötü, daha rezil bir akla sahipsiniz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Gazetecileri tutukluyorlar. Gazetecinin görevi ne? Fotoğraf çekmek. Milletvekilinin görevi ne? Konuşmak. Yarın sizi konuşmadan dolayı tutuklayabilirler. Değerli arkadaşlar, Bülent Kılıç, uluslararası ödül almış, fotoğraf çektiği için tutuklanıyor. Bu dava dünya tarihinde yoktur. Bakın, bu, sizi 4 kez yenen birini yok etme girişimidir, 15 milyon 497 bin kişinin iradesini gasbetme girişimidir; bu bir gasptır, gasp! Bu, meydanlardaki milyonlarca kişinin geleceğine ipotek koyma girişimidir ama buradan haykırıyoruz değerli arkadaşlar, buradan hep beraber haykırıyoruz: Başaramayacaksınız! Başaramayacaksınız! Başaramayacaksınız! (CHP sıralarından alkışlar) Tarihte bunun -hem Türkiye tarihinde hem dünya tarihinde- onlarca örneği var. Gazeteci tutukluyorlar ya! Değerli arkadaşlar, bu gazetecilere savaşta dokunulmuyor, savaşta!
Şimdi size bir şey söyleyeyim: Dünya izliyor, dünya bir liderin doğuşuna tanıklık ediyor. Kararlı bir liderin, cesur bir liderin, gözünü budaktan sakınmayan bir liderin yani Sayın Özgür Özel'in doğuşuna tanıklık ediyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Türkiye'deki son seçimlerin 1'inci partisinin Genel Başkanını ölümle tehdit ediyor arkadaşlar; yanlış duymadınız, ölümle tehdit ediyor! "Senin de bir gün kabrini yakarlar, yıkarlar." diyor. Ya, olacak iş mi Allah aşkına, vicdanınıza sesleniyorum -vicdan olmadığını biliyorum da- olacak iş mi ya! Bir Cumhurbaşkanı, bir siyasi partinin Genel Başkanını tehdit ediyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, demirden korksaydık trene binmezdik. Özgür Özel'in oturduğu o koltuk kimin koltuğu biliyor musunuz? Bu toprakların, bu coğrafyanın yetiştirmiş olduğu en büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk'ün koltuğu. (CHP sıralarından alkışlar) O Atatürk ki izinde gittiğiniz padişah tarafından idam fetvası verilmiş, o idam fetvası boynunda, emperyalistlere karşı, yedi düvele karşı mücadele eden ve onların önünde diz çökmeyen bir liderdir Mustafa Kemal Atatürk. (CHP sıralarından alkışlar) Özgür Özel, Mustafa Kemal Atatürk'ün koltuğunda oturuyor. Özgür Özel, ne bir santim geri adım atar ne bir santim eğilir ne bir kelime eksik söz söyler değerli arkadaşlar. Hepiniz haddinizi bilin! Hepiniz haddinizi bilin! Milyonlarca insan Özgür Özel'in arkasındadır, onun arkasındayız.
Değerli arkadaşlar, burada biraz önce bir trol çocuğu da konuştu "hırsızlık, yolsuzluk" diyor. Yahu, hırsızlık arıyorsanız bakın hemen geçmişe gidin, eş başbakana bakın, eş başbakana. Eş başbakan kimdi? Rıza Sarraf. Bakanların yarısının maaşını Rıza Sarraf veriyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Hemen bitiriyorum.
Rıza Sarraf eş başbakan, niye? 4 tane bakan ona bağlıydı. Hırsız arıyorsanız saatlere bakın, hırsız arıyorsanız ayakkabı kutularına bakın, hırsız arıyorsanız Yunus Emre Vakfına bakın. (CHP sıralarından alkışlar) Hırsız arıyorsanız çikolata kutularına bakın, elbise kılıflarına bakın; hırsız arıyorsanız SPK'ya bakın, Sermaye Piyasası Kuruluna bakın.
AYHAN BARUT (Adana) - Aynaya bakın!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Bir boşanma davasıyla Türkiye'nin bir şeyden haberi oldu: Milletvekili hanımefendi kocasından 2 milyon dolar ne istiyor? Nafaka istiyor, boşanma parası istiyor. Nereden aldı? Ortaya çıkıyor ki, bir pislik patlıyor ki değerli arkadaşlar -ne oluyor biliyor musunuz- bakır madenleri, yatlar katlar ortaya çıkıyor. Hırsız arıyorsanız lütfen aynaya bakın. (CHP sıralarından alkışlar) Bizde bir tane hırsız bulamazsınız, bir tane yolsuzluk bulamazsınız. Ekrem İmamoğlu'nu altı yıldan beri denetlemeyen Sayıştay üyesi kalmadı, genel sekreterin odasının bitişiğinde müfettiş odası var, bulamadınız da şimdi mi bulacaksınız?
Bu, bir siyasi operasyondur, Ekrem İmamoğlu'nun arkasındayız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
73.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, şunu ifade etmek isterim: Bu konularla ilgili bütün gerekçeli, detaylı bir şekilde biz bu işin siyasi değil, hukuki bir mesele olduğunu, yargının gündeminde olduğunu ve yargının bu konuyla ilgili kararını vereceğini defaaten ifade ettik.
SEYİT TORUN (Ordu) - İnanıyor musunuz gerçekten ya! Gerçekten inanıyor musunuz ya!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Ve bu suçlamaları gündeme getirenlerin, İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki bu hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ve irtikapla ilgili bütün bu iddiaları Cumhuriyet Halk Partisinin kendi içinden, Sayın Özgür Özel'in ifadesiyle "meczup CHP'liler"in gündeme getirdiği meselesini bütün kamuoyu biliyor. (CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Dolayısıyla, bizim ortaya konulan bu iddiaların hepsini reddettiğimizi ve bu konuda kendi iddialarıyla kendilerini baş başa bıraktığımızı ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Emir, buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Grup Başkan Vekili bizim grubumuzun ve Sayın Ağbaba'nın sözlerini çarpıtarak kamuoyu tarafından bilindiğini iddia etmiştir.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Çarpıtmadım, hayır, çarpıtmadım; bakın, ben sadece yerimden bir...
MURAT EMİR (Ankara) - Oradan bir söz hakkımızı kullanacağız, kürsüden efendim.
BAŞKAN - Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
12.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) - Arkadaşlar, bu gizli tanık uygulaması kimin eseridir? FETÖ'nün eseridir. FETÖ demeyelim ama bakın, FETÖ dersek AK PARTİ'ye haksızlık yaparız çünkü bunlar aynı yatakta işi pişirdiler, ülkeyi perişan ettiler, ülkede hukuk düzenini yok ettiler yani bu, FETÖ'yle iş birliği yaparak FETÖ düzeninin bir eseri. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu gizli tanık meselesi... Değerli arkadaşlar, demek ki Akbaşoğlu gizli tanıkları tanıyor, demek ki içinizden birileri gizli tanık. Bakın, tekrar ediyorum: İstanbul Büyükşehir Belediyesinde rüşvet arayan, yolsuzluk arayan birileri varsa aynaya baksınlar. Örneğin, geçmiş dönemdeki Ankara Büyükşehir Belediyesine baksınlar, Bursa Büyükşehir Belediyesine baksınlar, İstanbul Büyükşehir Belediyesine baksınlar. Biraz geçmişinize bakın değerli arkadaşlar. Biz Sayıştayda denetlenmişiz onlarca kez. Ekrem İmamoğlu seçimi kazandı, iptal ettiniz. O günden beri MİT'iniz, Jandarmanız, Sayıştayınız, MASAK'ınız Ekrem İmamoğlu'nu inceliyor; Ekrem İmamoğlu'nu takip ediyor, belediye başkanlarımızı takip ediyor ama bir tane hırsızlık bulamayacaksınız. Bakın, hodri meydan! Genel Başkanımız Özgür Özel "Gelin, bu duruşmaları A Haberden canlı yayınlayalım." diyor.
MURAT EMİR (Ankara) - Yapamazlar.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Gelin, hodri meydan! Eğer bir korkumuz varsa hodri meydan! Bakın, Cumhuriyet Halk Partisine kara leke bulaştıramazsınız. Cumhuriyet Halk Partisi... Tek korkunuz ne biliyor musunuz? Bu Ekrem İmamoğlu'nu herkes biliyor, bütün memleket biliyor, siz de biliyorsunuz. Mesele ne biliyor musun, mesele? Mesele anket, anket! Bu Ekrem İmamoğlu suçlu. Niye suçlu? Çünkü bütün anketlerde sizin önünüzde gözüküyor. Cumhuriyet Halk Partisi 31 Marttan beri bütün anketlerde 5 puan, 6 puan önde gözüküyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bütün telaşınız bundan ama Sayın Akbaşoğlu, gideceksiniz, gideceksiniz, gideceksiniz ve yargı önünde de hesap vereceksiniz! (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
13.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Bakın, meseleyi çarpıtmaya, saptırmaya, başka noktalara kaydırmaya gerek yok. Konuşulan konularla ilgili siz kendiniz müddeisiniz, iddia sahibisiniz; sonra kendiniz başka noktalara çekip farklı noktalardan hüküm vermeye çalışıyorsunuz ama olay şu: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığındaki yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, irtikap iddialarıyla başlatılan adli soruşturmayla ilgili muhatabın, Sayın Özgür Özel Genel Başkanın "Meczup CHP'liler şikâyet etti." demesine atıf yaptım.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Yanlış biliyorsun, yanlış biliyorsun. Yanlış biliyorsun, onunla ilgili öyle bir şey söylemedi.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, Beykoz Belediyesinin...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Yanlış biliyorsun Akbaşoğlu, oku bir; yanlış biliyorsun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - ...içinde yapılan operasyonların CHP'li üyeler tarafından başlatıldığını ifade ettim -herkesin, kamuoyunun bilgisi dâhilinde olan şeyler bunlar, biliyorsunuz- ve Sayın Kılıçdaroğlu'nun ve Sayın Hatay Büyükşehir Belediye Başkanının da -eski CHP Belediye Başkanının da- bu konuda kurultayla ilgili şaibe iddialarının yine CHP'nin kendi içinden gündeme getirilip yargı önüne taşındığını ifade ettim. Dolayısıyla sizin kendi içinizdeki çatışmalarla, çekişmelerle ve jurnallemelerle rant ve taht kavgası olarak kamuoyunda zikredilen hususlara ilişkin bu konunun yargının önüne geldiğini, AK PARTİ'nin bunun hiçbir tarafında olmadığını beyan ettim.
Siz bu konuyla ilgili aynaya bakma noktasında birbirinize bakın diyorum, bize bakmayın diyorum, biz bir tarafında değiliz diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu kadar, olayın özü ve özeti bu kadar!
Arkadaşlar, dolayısıyla kimseye de sataşmıyorum.
BAŞKAN - Peki, teşekkür ederiz, sağ olun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Bakın, ben sizin ricanızı da kırmadım, sataşmadan olayı, hakikatini anlatıyorum.
Hepinizi selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şimdi, gelin, ben...
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Bir dakika, bir şey söyleyeceğim.
İsterseniz bir konu anlatacağım, bana göre herkes tatmin olacak. Müsaade eder misiniz.
MURAT EMİR (Ankara) - Buyurun Başkanım.
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, bu memlekette her hırsızın hesap vereceğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Bundan yedi sekiz sene evvel Turgut Efendi'nin bir evi var, kerpiç bir ev. Evin kapısına çakılmış bir tahta var, tahtaya çakılmış bir Türk Bayrağı var. Oraya, evin önüne bir tane araba gelir, 3 kişi arabadan inerler, Turgut Efendi -şapkalı- ayağa kalkar; şöyle bir bank var, onlara "Buyurun." der, otururlar. Birisi der ki: "Ben Kaymakamım." Vali muavini ve bir tuğgeneral olarak geliyorlar. "Ya, devletin çok işi var, eğer bana haber verseydiniz ben gelirdim." der. "Ne içersiniz?" "Su." Bir maşrapa su getiriyor, suyu içiyorlar, diyorlar ki: "Ya, Turgut Ağa, sen bir şehit babasısın, seni ziyarete geldik ama dokuz aydır da şehit babası olduğun için senin hesabına yatırılan bir para var, onu da çekmemişsin." Diyor ki: "Ya, bizim karı koca burada 800-900 lira gelirimiz var; vallahi ben bu parayı almam, devletin bu paraya ihtiyacı var."
Hırsızın Allah belasını versin! (AK PARTİ, CHP, MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) - Âmin!
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Âmin!
BAŞKAN - Turgut Efendi'nin olduğu memlekette her hırsız hesap verecek. Konuyu kapatalım.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Öncelikle, yönetiminiz için teşekkür ederiz, bizim için son derece öğretici olan bir tutumunuz var, sağ olun.
BAŞKAN - Sağ ol, çok teşekkür ederim.
MURAT EMİR (Ankara) - Ama Sayın Akbaşoğlu hem Genel Başkanımızın hem de partimizin sözlerini çarpıttı.
Sayın Ağbaba söz alacak.
BAŞKAN - Buyurun.
Veli baba, rica ediyorum, bir sataşma olmadan...
MURAT EMİR (Ankara) - Son, son Başkanım.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
14.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP Genel Başkanına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Akbaşoğlu ya okumuyor ya da okuduğunu anlamıyor.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Hem okuyorum hem iyi anlıyorum.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Genel Başkanın İstanbul'la ilgili böyle bir iddiası yok Sayın Akbaşoğlu.
Şimdi, bu olayların nasıl çıktığını bir anlatalım; biz mi ihbar etmişiz, siz mi yapmışsınız bakalım. Ne demişti Cumhurbaşkanı? "Turp var." diyor; turp var ya, turp...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - İmamoğlu demişti "turp"u.
VELİ AĞBABA (Devamla) - İmamoğlu operasyonundan önce "Turpun büyüğü heybede." dedi. Allah aşkına, siz inanıyor musunuz, bakın, siz inanıyor musunuz Adalet Bakan Yardımcısı İstanbul Başsavcısı yapılırken inanıyor musunuz... Ne diyordu Cumhurbaşkanı? "Biz müsteşarlığı kaldırdık; bakan bürokrat, bakan yardımcıları siyasi olacak." diyordu. Akın Gürlek Bakan Yardımcısı değil miydi, siyasi değil mi; aldı İstanbul Başsavcısı yaptı, dünya âlem biliyor ki emri veren
Recep Tayyip Erdoğan. Ya "turp" diyor, "turp"; görmüyor musunuz?
Değerli arkadaşlar, bu işin içerisinde hukuk yok, aramayın; bu işin içerisinde bir intikam var. Ne intikamı? İstanbul'un rantının intikamı; İstanbul rantını almaya çalışıyorsunuz. Ne intikamı? İstanbul'u hani parsel parsel dağıtıyorsunuz ya, hani kupon arazileri biliyorsunuz ya, onları kapmaya çalışıyorsunuz.
Bakın, Sayın Başkana teşekkür ediyoruz, çok güzel bir konuşma yaptı. Kim hırsızsa Allah belasını versin! (CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Tamam.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Kim kamu malına el atıyorsa Allah belasını versin!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Tamam.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Zehir zıkkım olsun!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Tamam.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Kimse zehir zıkkım olsun!
Değerli arkadaşlar, kim siyasetten zenginleşiyorsa o da hırsızdır. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, kim siyasetten zenginleşiyorsa hırsızdır; bizde bunu bulamazsınız, lütfen içinize bir bakın.
MURAT EMİR (Ankara) - Tek yüzükle yola çıkanlar var Sayın Ağbaba.
BAŞKAN - Ya "Hırsızın Allah belasını versin!" dedik hep beraber, değil mi? (CHP ve DEM PARTİ sıralarından "Evet." sesleri)
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Ya, ben de aynısını diyeceğim, ben de aynısını söyleyeceğim.
BAŞKAN - Herkes kabul ediyor mu? (CHP sıralarından "Evet." sesleri)
Ama şu: Turgut Efendi'nin olduğu bir ülkede, emin olun, Turgut Efendi hırsızı boğazlayacak; hiç kurtuluşu yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Evet, tabii.
BAŞKAN - Dolayısıyla, müşterekliğimiz böyleyse...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bitireceğim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akbaşoğlu, sabaha kadar çalışalım.
Buyurun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN - Aynı şeyleri söylüyoruz da onun için söylüyorum.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ama gerçekten, Başkanım, aynı...
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Gerçekten, AK PARTİ iki hafta çalıştırmadı, Kadir Gecemizi murdar etti böyle ya, ayıp ya!
BAŞKAN - Yani, şimdi ne diyeceğiz?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Çok yorulduk yani gerçekten çok yorulduk ya. Akbaşoğlu sabaha kadar çalışacak, böyle olmaz ki yani!
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - İki hafta Meclisi çalıştırmadınız, Kadir Gecesi çalıştırıyorsunuz; Allah'tan korkun ya!
15.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Ben üç tane mesele söylemişim kurultayla ilgili ve diğer, Beykoz'la ilgili; herhâlde onlarla ilgili bir şey söylemiyorsunuz ama İstanbul Büyükşehir Belediyesinde de 25 tanık var bilinen, kamuoyuna yansıyan; bunların 3-4'ünün gizli tanık olduğu söyleniyor, diğerleri de açık tanık, bunlar da CHP'li.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hodri meydan! Hodri meydan! Hodri meydan!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Sonuç itibarıyla, bak, CHP'nin içerisinden bu tanıklar da kendilerine yanlış yapıldığını, kendilerine haksızlık yapıldığını, rüşvet istendiğini, yolsuzluk-irtikâpla muhatap olunduğunu ifade edenler. Sonuç itibarıyla, kim hırsızlık yapıyorsa, kim kamu malını çalıyorsa, dediğiniz gibi, Allah onun belasını versin! (CHP, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından "Amin!" sesleri) Biz de hep beraber... Dolayısıyla, hırsızlık yapılıp yapılmadığının meselesini de bağımsız ve tarafsız yargı ortaya koyacak. Biz de diyoruz ki: Yargıyı lütfen serbest bırakın, herkes adalete hesap versin, hakikat ortaya çıksın. Bu konuda insanları sokağa çağırarak, sorulara cevaptan kaçınarak, farklı olayları köpürterek başka bir noktaya kanalize etmesin kimse. Beraberce, iktidarıyla muhalefetiyle kim kamunun malını çaldıysa, rüşvet aldıysa, hırsızlık yaptıysa, masumsa masumluğu ve eğer hırsızsa hırsızlığı ortaya konsun. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti, bunu da ortaya koyacak olanlar sonuç itibarıyla savcılardır, mahkemelerdir.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi biz konuşsaydık, biz böyle konuşsak, 2 defa çıksak AKP bağıracaktı. Gerçekten ama yeter!
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Savunmasıyla beraber, avukat ayağıyla beraber -3 ayağıyla; iddia, savunma, mahkeme- ve bilirkişi raporlarıyla yargılama yapılacak, hakikat ortaya çıkacaktır. Şeriatın kestiği parmak acımaz arkadaşlar! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Meclisi Akbaşoğlu'na tahsis edelim Başkan, biz gidelim yani konuşsun. Gerçekten mikrofonu bırakamıyor Sayın Akbaşoğlu, konuşsun yani. Beş saat mesaimizi uzattı ya!
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Yalnız biz sabahtan beri duayı eksik yapıyoruz Başkanım, sadece hırsızın değil, koruyan, kollayan, yargıdan kaçıranın da Allah belasını versin!
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Son sözü veriyorum.
Bir sataşma olmadan bir değerlendirme yapalım.
16.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MURAT EMİR (Ankara) - Değerli arkadaşlar, hani, buradan kamu malına el uzatana lanet okuyoruz ya haklı olarak, o zaman, gelin, bir yerinden başlayalım; parti genel başkanlarının Cumhurbaşkanı dâhil araştıralım mal varlığını, "Nereden buldun?" diye soralım. (CHP sıralarından alkışlar) Bir yüzükle başlayıp böyle bir saltanata nasıl ulaşıldığını bize anlatsın, gemicikleri anlatsın; soralım bunları. Hani lanet okuyoruz ya, hani kör kuruşun hesabını soracağız ya, var mı cesaretiniz? Yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Biz her şeye cesaretliyiz, her şeye. "Kim hırsızlık yaptıysa Allah belasını versin." sözüne biz de "Âmin" diyoruz.
MURAT EMİR (Devamla) - Akbaşoğlu, bak, Beykoz davası başka, kapatma davası başka, kumpas davası, İmamoğlu davası başka; hepsini birbirine karıştırıyorsun.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Hiç, siz karıştırıyorsunuz.
MURAT EMİR (Devamla) - Biz 2 milyonluk bir aileyiz, birkaç meczup çıkabilir ama farklı davalarda çıkıyor.
Kaldı ki sana bir soru: "Serdar Haydanlı" ismini biliyor musunuz? Erdoğan ailesinin ortağı. Alıyorlar bunu operasyonda, o arıyor hemen, "Abi, beni de aldılar." diyor. "Aa, bizim adamı almışız, asıl bize iş yapan adam; Türkiye Yüzyılı'nı, diğer TEKNOFEST'i falan tanıtan adam, 4.5G firması." Adamı serbest bırakıyorlar, sonra Sayın Genel Başkanımız bunu ifşa edince tekrar aldılar ama arada sağlık raporlarını gösteremiyorlar.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Hiç serbest kalan falan kimse yok, serbest kalan kimse yok.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Serbest bırakılmadı; yok, yok, serbest bırakılmadı.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Siz kendinize göre, hakikat dışı, hakikat dışı söylüyorsunuz.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Serbest bırakılmadı, asla serbest bırakılmadı.
MURAT EMİR (Devamla) - Şimdi ne zaman tahliye edecekleri belli değil.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Hakikat dışı, bunlar hakikat dışı, hepsi hakikat dışı.
MURAT EMİR (Devamla) - Hani yargı gidiyor ya üstüne, yargı bağımsız ya, yargı gerçeği araştırıyor ya, yargı cesur ya, sizin yargınız hani Cumhurbaşkanından talimat almıyor ya, sizin yargınız ancak ve ancak siyasi darbe yapmaya yarıyor, sizin yargınız ancak muhalifleri yok etmek için kullanışlı bir alet. (CHP sıralarından alkışlar)
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Serbest bırakılmadı, serbest bırakılmadı. Siz algı yapıyorsunuz.
MURAT EMİR (Devamla) - Ama sizin yargınız her köşesine kadar, boğazına kadar siyasete saplanmış bir yargı ve bunu da söylemekten ve göstermekten de çekinmeyen bir siyasi iktidar var. Cumhurbaşkanı, İmamoğlu davasının tamamen içindedir. (CHP sıralarından alkışlar)
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hiç de değil. Şikâyet eden sizsiniz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkanım, böyle olur mu yani?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bir cümle ve yerimden, yerimden, Sayın Başkanım; yerimden bir cümleyle, yerimden bir cümleyle. Sayın Başkanım, bakın...
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Başkanım, biz bu gece yasama faaliyeti yerine buraya bir yargı düzeni kurduk da farkında mı değiliz?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkanım, Akbaşoğlu'na...
BAŞKAN - Ya, arkadaş, hep aynı şeyi söyleyeceksiniz değil mi? "Biz yapmadık, siz yaptınız."
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım, söz rica ediyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şöyle, bakın...
BAŞKAN - Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
74.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Murat Emir'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Akın Gürlek'ten, Akın Gürlek'ten çok daha önce, başsavcı olmasından çok daha önce para kuleleriyle başlayan bir süreç var 2019'da...
BAŞKAN - Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.37
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Adil BİÇER (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71'inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Efendim, kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN - Buyurun Mehmet Emin Bey.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
75.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, birleşimi yöneten Başkan Vekili Celal Adan'a ve Genel Kurulda son bir saattir yaşanan ortama ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyoruz.
Öncelikle, samimiyetle şunu ifade edelim ki bu Meclisimizin yönetiminde, söz isteyen herkesin sözünü karşılamakla ve tartışma anlarında soğukkanlı müdahalelerinizle örnek bir Başkanlık sergiliyorsunuz, teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim, sağ olun.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Ancak bu iyi niyetinizin de zaman zaman suistimal edildiğini düşünüyoruz. Kayda geçsin diye söylüyorum: Geçen hafta hem ana muhalefet partisi hem de iktidar partisi bu Meclisi çalıştırma gönlünde değildi ve saat beşte, altıda Meclis kapatıldı bir şekilde. Bu hafta bir yasa çıkarılmak isteniyor. Bu yasa için de gelip bizden beş dakikalık önergelerimizin geri çekilmesi rica ediliyor bu mübarek Kadir Gecesi'nde fakat son bir saattir bir kısır döngüye girdik; bu böyle olmaz efendim.
BAŞKAN - Doğru.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Yani ben bunun bir hakkın kötüye kullanımı olduğunu düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Bizim beş dakikalık önergelerimizin geri çekilmesi teklif ediliyorken -bir saatlik bir ortam- ve bizim burada hep birlikte milletimizin hayrına dua etmemiz gerekirken resmen karşılıklı mülaaneleşme oldu.
BAŞKAN - Doğru.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - "Şunun Allah belasını versin, bunun Allah belasını versin." Kadir Gecesi'nin sözleri bunlar olamaz; iyilik, güzellik, doğruluk üzerine konuşmak zorundayız. Bu ortam devam edecekse biz grup olarak görüşmeleri terk etmeyi düşünüyoruz efendim.
BAŞKAN - Bekleyelim.
Teşekkür ederim.
İkinci bölüm üzerinde...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, ben de kısa bir söz istiyorum; lütfen, rica ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.
76.- Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, bu çalışma düzeniyle yol alınamayacağına ilişkin açıklaması
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.
Şimdi, bu bir çalışma değil resmen bir angarya yani çok açık ve net söyleyelim. İktidar partisi hem 18 maddelik bir yasa getiriyor hem başından sonuna hiç uzlaşı aramıyor hem bunu iki günde çıkarmak istiyor hem de her konuda konuşmak istiyor; böyle bir yasa yapma faaliyeti olamaz. Gecenin bir yarısında biz gerçekten dönüp dönüp aynı sözlere maruz kalıyoruz.
BAŞKAN - Doğru.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Aynı polemiğe maruz kalıyoruz. Lütfen, bu konuda artık herkes üzerine düşeni yapsın. Bu çalışma düzeniyle biz böyle yol alamayız yani bunu reddediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Çok teşekkür ederim.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - İkinci bölüm üzerinde şahısları adına ilk söz, Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu'nun.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Genç bir milletvekilimiz, şimdi ortamı toparlayacak, hadi bakalım.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında, başka bir şeyler söyleyecektim ama ODTÜ'de öğrencilere copla, mermiyle, plastik mermiyle, kalkanlarla saldırıyorsunuz; öğrencileri bastırmaya, onların sesini kısmaya çalışıyorsunuz. Ne yaptı bu çocuklar size? Ne yaptı bu gençler size? Ya, belki aranızdan birinizin de çocuğu gitti. Hiçbir üniversiteli öğrencinin gösteri ve yürüyüş yapma hakkı yok mu yani? Bu gençlerin suçu ne? Acaba hiçbiriniz yanlarına gidip de "Ne derdiniz var? Ne istiyorsunuz?" diye sordunuz mu? Hayır, sormazsınız ama ne yaptınız? Ne var ne yok, copla saldıralım, mermiyle saldıralım, suçsuz, günahsız genç arkadaşlarımızı yaralayalım. Anayasa madde 34 çok açık ve net arkadaşlar: Herkes, silahsız ve saldırısız olmak şartıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir. Polisin görevi de bu hakkı kullanan gençleri engellemek değil onların güvenliğini sağlamaktır. ODTÜ'lü öğrencileri polis ablukası altına almayı artık bırakın, buradan size sesleniyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, gerçekten adaletin yok edilişini naklen izliyoruz Türkiye'de günlerdir. Seçme ve seçilme hakkını gasbettiniz, Anayasa'yı çiğniyorsunuz, anayasal hakları yok sayıyorsunuz, adil yargılanma hakkı desek o zaten yok, medyayı tehdit ediyorsunuz, adalet talep eden 20'li yaşlardaki gençleri tutukluyorsunuz, sokakta OHAL koşullarını uyguluyorsunuz. Türkiye'nin 1'inci partisinin genel başkanını "Mezarın kazılır." diye tehdit ediyorsunuz. Sonra buraya gelip "yargımız" "demokrasimiz" diye hamaset yapıyorsunuz. Değerli milletvekilleri, bunun tek bir adı vardır, o da sivil darbedir, yaptığınız şey sivil darbedir. (CHP sıralarından alkışlar)
200'den fazla kişiyi tutukladınız. O insanların ne suçu var? Adalet isteyen, barışçıl eylem yapan tertemiz gençleri ve işini yapan gazetecileri tutukladınız. Bükemediği bileği kelepçeleyen bir siyasi cuntayla karşı karşıyayız biz. Hükûmet saraydan gelen emirlerle aklın ve vicdanın yok olduğu süreci yine bizlere yaşatıyor. "Giderlerse gitsinler." dedikleri gençlerimiz başta olmak üzere Türkiye'nin geleceğini hapse atmaktan çekinmiyorsunuz. Nefret söylemlerinin yirmi üç yıllık üstadı bugün "Hukuksuzluğa artık yeter!" diyenlere tahammül edemiyor, gerçekleri kabullenemiyor. Geleceği elinden alınmış gençlerin protestolarına dayanamıyorsunuz, korkutursak belki susarlar zannediyorsunuz ama biz de susmayacağız, gençler de susmayacak, yılmayacağız ama siz, bu halkın iradesine saygı duymayı öğreneceksiniz AK PARTİ'liler.
Şimdi, gözaltındaki gençlere dünden beri kötü muamele yapıldığıyla ilgili ciddi bilgiler var. Kötü muamele yapanlara, talimatla iş yapanlara seslenmek istiyorum: Biz bunları not alıyoruz, bütün bu kayıtlar sizin aleyhinizde delil olacak ama sahibiniz de o gün geldiğinde olmayacak.
Son bir konu, adalet. Bu adaletsizliklerin içinde iki gün önce, Amasra maden faciasının ardından iki buçuk yıllık yargılamanın sonunda bir karar çıktı, ödül gibi cezalar verdiniz. İki buçuk yıl önce 43 madencimiz katledildi, hayatını kaybetti. Defalarca söylemiştik, yine hatırlatayım: Sadece biz değil, uzmanlar, meslek odaları, bilirkişiler, Sayıştay, sizin kendi bakanlıklarınızın teftiş raporlarında bu facianın ihmaller sonucu, liyakatsizlikler sonucu göz göre göre geldiği sizin kendi raporlarınızda sabit ama duruşma görüldü, resmen ödül gibi cezalar verildi. Bakanlığınızın önce yetkililerine soruşturulması için soruşturma izni vermediniz, onları yargıdan kaçırdınız; yetmedi, Türkiye Taş Kömürü Kurumunun müdürünü, müdür yardımcısını, Bakanlık yetkililerini, devletin resmî raporlarında asli kusurlu kabul edilen bu kişileri yargıdan kaçırdınız, hiçbirisi yargılamaya dâhil edilmedi. Yetmedi, TTK Genel Müdürünü emekli ettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Amasra Müessesesindeki bu sorumlular şimdi de ağır cezalardan kurtarıldı. Ya arkadaşlar, mesela kim bu kişiler? Mesela, müessese müdürü; savcılık 43 kez müebbet istemiş, aldığı ceza on altı yıl. Denetimli serbestlik, infaz indirimi, iyi hâl indirimi, bunların hepsini hesaba kattığınızda bunun yarısını bırakın, birkaç yıl yatıp çıkacaklar. 43 can gitti, can başına dört ay yatacaklar. Bunu asla kabul etmiyoruz. Bu kararlarla aslında siz kimi cezalandırdınız biliyor musunuz? Madenci şehitlerimizin ailelerini cezalandırdınız. Bu karar tamamen siyasi bir karardır çünkü bu facianın sorumluları siyasilerdir. Ne yazık ki adalet göçük altında kalmıştır ama şunu asla unutmayın: Amasra maden faciasının hesabı mahşere kalmayacak. Gerekirse bu davalar tek tek yeniden açılacak ve bu işin siyasi sorumluları da rahat bir nefes alamayacaklar.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahısları adına ikinci söz, Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz'a ait.
Buyurun Sayın Oğuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA OĞUZ (Burdur) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle tüm İslam âleminin leyleyikadrini kutlar, bu mübarek gecenin ve günlerin ülkemize birlik, beraberlik ve hayırlar getirmesini Yüce Rabb'imden temenni ederim.
Kanun teklifimizi AK PARTİ Grubumuz, AK PARTİ Aksaray Milletvekilimiz Hüseyin Altınsoy ve teklifte imzası bulunan 38 milletvekili arkadaşımızla birlikte hazırlamış bulunmaktayız. Teklifimiz, 9 farklı kanun ve 3 farklı kanun hükmünde kararnamede değişiklik içermektedir. Buna göre, kanun teklifimizle olimpik, paralimpik, deaflimpik sporcular için destekler sağlanması, ilk kez 2018 yılında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından uygulamaya başlanan yaklaşık 16,5 milyon emeklimizin bayram ikramiyesinde yapılan iyileştirme, doğum yardımlarının artırılarak çocuk sayısına göre teşvik edici hâle getirilmesi, yetki belgesiz taşımacılığa yönelik cezaların kanuni ve orantı yönünden uygun şekilde yeniden düzenlenmesi, yabancı plakalı araçların otoyol kullanımlarında ücret tahsilatlarının gümrük kapılarında yapılması, mensubu da olduğum Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliğinin Genel Kurul toplantıları için çağırış şekli ve yine meslek ruhsatını başkalarına kullandıranlara yönelik önleyici ve caydırıcı cezaların düzenlenmesi, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu'nda düzenleme yapılarak vergi incelemesine tabi olan tesislerin lisans devrinin kamu zararının önlenmesi amacıyla makul süreçlere dönüştürülmesi, Türkiye Varlık Fonu denetim süreçlerinin daha etkin hâle getirilmesi, vakıf üniversitelerinin faaliyet izni ortadan kalktıktan sonra mülkiyeti hazineye ait olan taşınmazların tekrardan hazineye devrinin hızlandırılması, Devlet Hava Meydanları İşletmesi personeline uygun parametreler doğrultusunda prim sağlanıp EUROCONTROL'den ülkemize daha fazla döviz girişi ve buna bağlı olarak da 12 binden fazla personele ek ödeme yapılması gibi birçok düzenleme yapılarak kanunların daha efektif uygulanması ve topluma pozitif katkı sağlanması amaçlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; AK PARTİ iktidarları döneminde ulaşımdan sağlığa, eğitimden savunmaya kadar ülkemizde birçok alanda değişim ve gelişim sağlanırken AK PARTİ'ye oy verenler için alt sınıf tabiriyle "Toplu soykırıma tabi tutmak lazım." diyen, ifade özgürlüğü adı altında ve -aslında anayasal hak olan gösteri hakkını- gençleri yönlendirerek ve manipüle ederek başkalarının onurunu çiğneme, nefret ve düşmanlık tohumlarını ekmek için gençleri sokağa çağıran, Sayın Cumhurbaşkanımıza, ailesine ve vefat etmiş annesine hakaret edenlere çanak tutan zatlara ve yine Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'ye ahlak dışı ve üslupsuz bir dille hitap eden zatlara ve bu durumları normalleştirme çabasında bulunanlara sesleniyorum: Bu milletin sabrını sınamayın, altında ezilirsiniz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Bakın efendiler, kullandığınız dil zehirli bir dil, bu saldırganlığa zemin hazırladı. Kuruluşu üzerinden bir asırlık zaman dilimi geçtiği hâlde büyük ölçüde değişmemiş bir zihniyete sahip olan Ce-Ha-Pe'nin ötekileştiren dili çaresiz bir hastalık hâline dönüşmüştür. 1950'lerde seçim hezimeti yaşayan CHP, partinin ağır sorunlarını üç ana başlıkta özetlemiştir. Birincisi, halk ve parti arasındaki sorunlar; ikincisi, tarih ve parti arasındaki sorunlar; üçüncüsü de manevi değerler ile parti arasındaki sorunlar. Bugün bile bu sorunlarını çözecekleri yerde bu maddelere herkesin bildiği yeni maddeler eklenmiştir. Son zamanlarda yaşanılan olaylar, CHP'nin kendi iç gündemi olan konularla ilgili Cumhurbaşkanımıza, AK PARTİ'mize ve Cumhur İttifakı'mıza saldırması hedef saptırmaktan başka bir şey değildir. İşin siyasi açıdan esası şudur: Bazı CHP'liler bazı CHP'li belediyelerin yolsuzluk yaptığını söyleyerek aylardır gündemdeki iddiaları dile getirdi. Yine, bazı CHP'liler geçmiş kurultayda hile yapıldığını öne sürerek CHP olağanüstü kurultayının iptali için mahkemeye başvurdu. CHP yönetimi konuyu saptırmamalı, iddia sahibi CHP'lilere cevap yetiştirmelidir. "Başkanlar ve belediyelerindeki skandallara kimse dikkat kesilmesin, üstleri örtülsün." diye kalabalıkları harekete geçirmeye çalışıp kaos yaratmaya çalışanlar, sözüm ona ülkeye huzur ve düzen getireceklerini ifade ediyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
MUSTAFA OĞUZ (Devamla) - Biz ne diyoruz? Takdiri kamuoyuna bırakıyoruz ama yine de hadi oradan diyoruz.
Bu kanun teklifinin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, teklifin hazırlanmasında emeği geçen ve katkı sunan milletvekillerimize, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı ve Komisyon üyelerimize, tüm kurum ve kuruluşlarımıza, ilgili Bakanlıklarımıza teşekkür ediyor, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
10'uncu madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk öneriyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 10'uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Mesut Doğan | Mehmet Atmaca | Şerafettin Kılıç |
Ankara | Bursa | Antalya |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KILIÇ (Bursa) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
ŞERAFETTİN KILIÇ (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Torba kanun teklifinin 10'uncu maddesi üzerine grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Aziz milletimizin ve bütün İslam âleminin mübarek Kadir Gecesi'ni bir kez daha tebrik ediyorum.
Değerli milletvekilleri, haftalardır emeklilerimiz bu kanuni düzenlemeyi takip ediyorlar çünkü 4 bin lira olacağı söylenen ikramiyenin bin lirası bu torba kanunun içinde kaldı. 2 taksit şeklinde ödenecek olan, toplamda 4 bin lira hangi yaraya derman olacak? Emeklilerimizi bin lirayı bekler vaziyete getirenler, acaba sebep oldukları bu tablodan dolayı az da olsa hicap duyuyorlar mı? Bugün bin lirayla 3 kilo bayram şekeri alamıyorsunuz ama ne hazindir ki emeklilerimize reva görülen budur.
Emekliler bu ülkenin hafızası, birikimi, geçmişidir. Emeklilerimizi koruyup kollamak, onlara saygın bir yaşam sürecekleri imkânlar tanımak en temel görevlerden biridir. Ancak vaziyet ortadadır, emeklilerimize bin lira dahi çok görülmektedir. Emeklilerimiz feryat ederken ülkemizin gündemi başkadır. Hukukla açıklanamayan siyasi operasyonlarla, çifte standarda dayalı uygulamalarla kaosa zemin hazırlanıyor. Peki, size soruyorum: Hangi kaos emeklilere yaptığınız bu açık zulmü örtebilir ki?
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin ilgili maddesiyle 6741 sayılı Kanun'da değişiklik yapılarak Türkiye Varlık Fonunun denetim raporlarının sunulmasına ilişkin sürelerin uzatılması amaçlanmaktadır yani bunun manası şudur: Bu düzenlemeyle Varlık Fonunun denetimi esnetilerek yapısı ve işleyişi daha fazla belirsiz hâle getirilmek isteniyor. Hâlihazırda Türkiye Varlık Fonu denetim raporlarının hazırlanması ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması belirli sürelerle sınırlandırılmıştır. Ancak yeni değişiklikte Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen denetim elemanlarının raporlarının kasım ayı sonuna kadar Cumhurbaşkanına sunulması, Cumhurbaşkanlığı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine aralık ayı sonuna kadar iletilmesi, Plan ve Bütçe Komisyonunda ocak ayı sonuna kadar görüşülmesi öngörülmektedir.
Bakınız, Türkiye Varlık Fonu ülkenin stratejik varlıklarını yöneten, kamu kaynaklarının etkin kullanımını sağlamayı amaçlayan bir yapı olarak ifade edilmektedir. Bu Fon bütün yönleriyle kamu kaynaklarını yöneten bir yapı olarak yüksek düzeyde şeffaflık gerektirmektedir. Şeffaflık ilkesi kamu kaynaklarının nasıl kullanıldığının düzenli ve zamanında denetlenmesini gerektirirken sürelerin uzatılması denetim mekanizmasını zayıflatma riski taşımaktadır. Ancak özellikle son yıllarda kamu kurum ve kuruluşlarımızda şeffaflığı bulabilmek mümkün değildir. Ne yazık ki çoğu alanda ciddi bir kurumsal çürümeyle karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, "denetim" diyoruz ancak burada "Kim kimi denetleyecek, şeffaflık nasıl sağlanacak?" soruları da karşımıza çıkıyor. Zira Varlık Fonunun Yönetim Kurulu Başkanı Cumhurbaşkanı, Yönetim Kurulu üyelerini atayan da Cumhurbaşkanı, kamu denetiminin yapılması için denetçi görevlendirmelerini yapan da Cumhurbaşkanı. Hâl böyle olunca şeffaf bir denetim sürecinden bahsedemiyoruz, her şey bir kişinin iradesine ve insafına kalmış vaziyettedir. Cumhurbaşkanının bu konuda yetkilerinin kısıtlanması gerekir. Türkiye'de kamu kaynaklarının kullanımına ilişkin denetim mekanizmalarının en önemli unsurlarından biri Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Denetim süreçlerinin daha etkin yürütülebilmesi için sürelerin uzatılması gerekçesi öne sürülse de bu düzenleme bağımsız denetim mekanizmasını olumsuz etkileyecektir. Denetim süreçlerinde bağımsızlık, raporların tarafsızlığını ve objektifliğini sağlamanın temel unsurlarından biridir ancak sürecin yürütme organı tarafından yönetilmesi ve denetim raporlarının Cumhurbaşkanlığı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması bağımsız denetim ilkesine zarar vermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ŞERAFETTİN KILIÇ (Devamla) - Ayrıca, kamuoyunun bilgilendirilmesini geciktiren bu tür değişiklikler kamu yönetimine duyulan güveni zedeler. Özellikle Türkiye Varlık Fonu gibi büyük çaplı kamu varlıklarını yöneten bir yapının finansal işlemlerine yönelik denetimin zamanında ve eksiksiz yapılması kamu yararı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle denetim süreçleri geciktirilmemeli, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe ve denetim yetkisini etkin şekilde kullanabilmesi sağlanmalıdır. Denetim raporları doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmalı, yürütme organının süreç üzerindeki etkisi en aza indirilmelidir. Denetimden, şeffaflıktan kaçmayın, mesele kamunun ortak malı ise herkes her zaman hesap vermeye hazır olmalıdır ve bundan kaçınılmamalıdır.
Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Efendim, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN - Yoklama talebi vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
27/3/2025 tarihli birleşimde YENİ YOL önergesinin oylanmasından önce toplantı yeter sayısı aranmasını arz ederiz.
|
| Mehmet Emin Ekmen |
|
| Mersin |
|
| Grup Başkan Vekili |
BAŞKAN - Selçuk Türkoğlu? Burada.
Selcan Taşcı? Burada.
Turhan Çömez? Burada.
Yavuz Aydın? Burada.
Hasan Toktaş? Burada.
Mehmet Akalın? Burada.
Ersin Beyaz? Burada.
Yasin Öztürk? Burada.
Ayyüce Türkeş Taş? Burada.
Adnan Şefik Çirkin? Burada.
Metin Ergun? Burada.
Rıdvan Uz? Burada.
Mesut Doğan? Burada.
Medeni Yılmaz? Burada.
Mustafa Kaya? Burada.
Cem Avşar? Burada.
Bülent Kaya? Burada.
Şerafettin Kılıç? Burada.
Birol Aydın? Burada.
İrfan Karatutlu? Burada.
Mehmet Karaman? Burada.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Teklifleri (Devam)
1.- Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 38 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 10'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 10- 19/8/2016 tarihli ve 6741 sayılı Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişikli Yapılmasına Dair Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan 'ağustos' ibaresi 'kasım' şeklinde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasında bulunan 'ekim ayında' ibaresi madde metninden çıkarılmış, 'gönderilen' ibaresi 'aralık ayı sonuna kadar Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan' şeklinde değiştirilmiş ve 'üzerinden' ibaresinden sonra gelmek üzere ', takip eden yılın ocak ayı sonuna kadar' ibaresi ilave edilmiştir."
Rahmi Aşkın Türeli | Cevdet Akay | Mustafa Erdem |
İzmir | Karabük | Antalya |
Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | Ömer Fethi Gürer | Cavit Arı |
Manisa | Niğde | Antalya |
| Elvan Işık Gezmiş |
|
| Giresun |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Karabük Milletvekili Sayın Cevdet Akay.
Buyurun Sayın Akay. (CHP sıralarından alkışlar)
CEVDET AKAY (Karabük) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. 10'uncu madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Söz konusu maddeyle, Türkiye Varlık Fonunun Plan ve Bütçe Komisyonundaki denetimiyle ilgili sürelerde fiiliyata uygun ayarlama yapılıyor. Cumhurbaşkanlığına kasım ayında sunuluyor, Cumhurbaşkanı tarafından da aralık ayı içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmek üzere sunuluyor, ocak ayı içerisinde de Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından gerekli incelemeler ve denetimler yapılıyor. Bağımsız denetim kuruluşunun raporları üzerinden, Devlet Denetleme Kurulu elemanları tarafından, denetçileri tarafından incelemeler yapılıyor. Varlık Fonu gerçekten ikinci bir hazine gibi, 318 milyar TL'lik bir varlık büyüklüğü var ve bu varlık büyüklüğüyle de kamu kurum ve kuruluşlarının çok önemli birimleri bu Varlık Fonunun içerisinde. Yani baktığınız zaman Halkbank, Vakıfbank, Ziraat Bankası gibi kuruluşlar var; bunlar yüzde 90'a, yüzde 100'e yakın oranlarla; BOTAŞ var, ÇAYKUR var, PTT var, yüzde 50'nin altında olan bazı kuruluşlar var. Bu kuruluşların bir kısmı Varlık Fonuna devredilmeden önce kâr ediyordu, Varlık Fonundan sonra zarar eder duruma gelen kuruluşlar var. Görev zararları da burada önemli bir pozisyonda, önemli bir durumda, kritik bir pozisyonda daha doğrusu. Şimdi 2025'in Şubat sonu itibarıyla görev zararları 72,1 milyar TL civarında olmuş bazı kuruluşların. İşte BOTAŞ'ın 35 milyar, EÜAŞ'ın 37,1 milyar gibi. Bazı kamu bankalarının da görev zararları çok ciddi tutarlara ulaşmış. Örneğin, Ziraat ve Halkbankın görev zararı 2024'te 125 milyar TL olmuş, ocak ayı itibarıyla da 13,6 milyar TL. Bu görev zararlarının kontrol altına alınması çok çok önemli çünkü bütçe disiplinini bozan, hazine tarafından buralara yapılan transferlerin nereye, nasıl harcandığıyla ilgili soru işaretleri olan ve şeffaf bir şekilde denetlenmesi gereken konular.
Bu Varlık Fonuyla ilgili bir husus da şu: Biliyorsunuz tüketiciler, halkımız bireysel kredileri, kredi kartlarını kullandıkları zaman borcu borçla kapatır vaziyete gelmişler. Yani yeni bir kredi kullanarak yeni bir borçla mevcut borcunu ödeyerek dönmeye çalışıyorlar. Varlık Fonu da maalesef aynı pozisyona gelmiş. Şimdi, Varlık Fonunun bir alt fonu var, Türkiye Varlık Fonu "PİDF" diye alt fon yani "Piyasa İstikrar ve Denge Alt Fonu" diye bir fon. Bunun görevi kamu bankalarına sermaye aktarmak. Bunun için de Hazine ve Maliye Bakanlığıyla borç üstlenim anlaşması yapıyor yani Hazineden parayı alıp kamu bankalarına aktarıyor. Geçmiş dönemde 4,5 milyar euro civarında -biraz daha fazla- Hazineden aldığı parayı bu kamu bankalarına aktarmış. Bunun vadesi geldiğinde de bu paranın Hazineye ödenmesi lazım fakat bu paranın ödenmesi için sermaye desteği sağladığı bu bankalardan -Ziraat, Halkbank, Vakıfbank ve diğer katılım bankaları da var- tekrar kredi kullanıyor. Sadece 100 milyon euro anaparayı ödeyebiliyor ve faizini ödeyebiliyor. Tekrar 3,6 milyar euro kredi kullanarak burayı kapatmak zorunda kalıyor. Yani Varlık Fonu da artık güç ve zor yönetilir bir durumda. 50 milyar dolarlık bir öz kaynak yapısı olmasına rağmen 13,6 milyar kâr ediyor. Aynı Varlık Fonunun dünyadaki benzer örneklerinden örneğin Norveç'teki Varlık Fonunun 213 milyar dolar 2023'teki kârı. Karşılaştırdığımız zaman bu kadar büyüklükteki bir fonun doğru yönetilmediğini görüyoruz ve bunun denetlenmesinin de çok önemli olduğunu görüyoruz. Sayın Kılıç az önce bahsetti Türkiye Büyük Millet Meclisinin de denetiminin olması gerektiğinden. Bu Varlık Fonunun raporlarının Plan ve Bütçe Komisyonunda bir günde değil, iki günde, üç günde, hatta bir haftada incelenmesi ve incelenen bu raporların da Genel Kurula sunulması ve Genel Kurulda da tartışılması önem arz ediyor. Bunun mutlaka yapılması lazım, bunu da özellikle buradan ifade etmiş olalım.
Burada bir de yöneticilerin pozisyonu var, çoklu maaşlar var, yönetim kurulu üyelikleri, danışma kurulu üyelikleri var, birkaç yerde görev alıyorlar. Biliyorsunuz bir kanun çıkmıştı, 2'den fazla maaş alınamıyor artık kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan üst düzey yöneticileri için. Asli görevinden bir maaş alıyor ayrıca da yönetim kurulu üyesi veya danışma kurulu üyesi olarak görev aldığı yerden maaş alıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
CEVDET AKAY (Devamla) - Kanun çıktığında 98 bin TL'ydi, şimdi 109 bin TL'ye çıktı 2025 yılı için. Burada önemli bir husus var, kamu kurum ve kuruluşlarında yüzde 50'nin altında hissesi olduğu durumlarda bu ikili maaş sınırlaması yok, 3-4 maaş bir yerden alınabilir ve Varlık Fonunda da yüzde 50'nin altında hissesi olan yerler var, Türk Hava Yolları, KARDEMİR gibi kuruluşlar var. Buralardaki yöneticilerin ve yüzde 50'nin altındaki hissede yer alan yöneticilerin ne kadar maaş aldığıyla ilgili de bir araştırma yapılması zaruri. Buradan da gerekli tasarruflar sağlanması lazım çünkü 8'inci maddede görüştüğümüz emeklilere net asgari ücret tutarı kadar bir emekli ikramiyesi verebilmek için buradaki yerlerden önlemleri almamız lazım diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 10'uncu maddesinde yer alan "şeklinde değiştirilmiş" ibarelerinin "biçiminde değiştirilmiş" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Akın | George Aslan | Gülcan Kaçmaz Sayyiğit |
İzmir | Mardin | Van |
Celal Fırat | Burcugül Çubuk | Zülküf Uçar |
İstanbul | İzmir | Van |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Van Milletvekili Zülküf Uçar.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ben öncelikle Sayın Genel Kurulu ve ekran başında bizleri izleyen değerli halkımızı saygıyla selamlıyorum ve Kadir Gecesi'nin bütün insanlığa barış, huzur, adalet getirmesini diliyor, şimdiden bütün herkesin, halkımızın bayramını kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, tarihî bir sürecin içinden geçiyoruz. Güçlü irade, samimi yaklaşım ve cesur adımlarla halkların baharını mümkün kılabiliriz. Böylesi tarihî bir süreç tarihî bir "Nevroz"la karşılandı. Alanlarda milyonlarca insan barış, özgürlük ve kardeşlik için bir araya geldi. Bugüne kadar "Nevroz"ların temel fikriyatı var olmak, direnmek ve özgürlük adına mücadele etmekti. Kürt halkı yaşadığı acılarla baş etmenin, kaybettiği evlatların anısı uğruna direnmenin, hasretini çektiği özgür yarınlara ulaşmanın şafağı olarak kabul etti "Nevroz"u. Kürt halkı bunu yaptı çünkü birçok gerekçesi vardı. İşte onlardan sadece birisi Kemal Kurkut. Kendisini buradan bir kez daha saygı, sevgi ve özlemle anıyorum.
Kürt halkının özgürlük mücadelesinin ve bitmeyen arayışının çok önemli bir talebi vardı; Kürt halkı anlaşılmak istiyordu, anlaşılmak ve eşit yaşam için bir muhatap bulmak istiyordu. İşte, önemli tabuların yıkılmak üzere olduğu, sansüre tabi tutulan birçok konunun konuşulmaya başlandığı, bütün toplumsal kesimlerin barış talebini şeffaf ve net bir şekilde ifade ettiği bir süreçte süreci başarıya ulaştıracak olan anahtar da budur; Kürt halkını anlamak, yüzyıllık direniş ısrarını anlamak, baskılara, inkâra baş eğmeyen, kimlik mücadelesini yürüten halkı anlamak, eşit yurttaş olarak yaşam talebini anlamak, "Nevroz"larda yükselen sesi anlamak ve elbette yaşadığı bütün acılara rağmen Kürt halkının barışma ısrarını ve erdemini anlamak.
Özetle söyleyecek olursak, Kürt halkını barış ve demokratik toplum çağrı metninde anlamak çünkü Kürt halkı anlıyor. Sayın Öcalan'ın ne dediğini, hangi tehlikeyi engellemeye çalıştığını, kardeşçe yaşam için ömrünü neden adadığını Kürt halkı anlıyor. Hâlen mesafeli duranlar, bu süreci küçük hesaplara kurban etmek isteyenler, faşizmde ısrar edenler siz de anlayın. Kürt halkı ve dostları bu sene "Nevroz"da Sayın Öcalan'ın barış ve demokratik toplum çağrısını sahiplenmek için alanlardaydı. Bakın, İstanbul ve elbette Amed ve tabii ki kadim kentim Van. Bu "Nevroz"ların güçlü bir anlamı vardı çünkü yüz binleri, milyonları büyük bir coşkuyla ve inançla buluşturan ortak gerekçe eşit yurttaşlık ve onurlu barışta ısrar ve bu inançtı.
Değerli milletvekilleri, halk savaş ve inkârın nelere mal olduğunu çok iyi biliyor. Bazı elitlerin aradaki iktidarlaşma, menfaat hesapları olmasa halklar aslında birbirini çok iyi anlıyor. Bu ülkenin halkları arasında bir mesafe yoktur, hakların iradesi barışı ve çözümü bir haftada gerçekleştirebilecek kudrettedir. Buna engel olanlar, halk adına konuştuğunu iddia edenler rantçılar ve güç düşkünleridir. Savaşta ısrar eden halk değil, halkın söz hakkını gasbedenlerdir; savaşa sebep olanlar bir pamuk şekerinden ırkçılık üretenlerdir. Bu yüzden, halk adına konuşanlar ya halkın derdini dinlesin ya halkın talebini çıkıp konuşsun ya da sussun, sadece sussun çünkü ne Kürt halkı ne de Türk halkı bu kaybedilmiş asrı bir daha kaybedemez, buna müsaade edilmemelidir.
Evet, milyonlarca insan "Nevroz"larda Sayın Öcalan'ın mesajını selamladı. Ayrıca, kitleler iktidara ve demokratik kamuoyuna da bir mesaj verdi: Çözüm için irade geliştirin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
ZÜLKÜF UÇAR (Devamla) - Somut adımlar atın ve sorumluluk üstlenin. Barış ve çözüm sanıldığı kadar karmaşık değil, imkânsız değil, barış ve çözüm için halkın sesine kulak vermeniz yeterli çünkü halk barış istiyor.
Değerli milletvekilleri, son olarak bütün halkımıza "Nevroz" alanlarında gösterdikleri sahiplenme ve tarihî duruş için de kocaman bir teşekkürü göndermek gerekiyor. Barışın ve eşit yaşamın pusulası halktır; bunu bir kez daha en çarpıcı hâliyle alanlarda gördük. Direnişle büyüyen ve anlam kazanan "Nevroz"un barışla taçlanması için bizler elimizden geleni yapacağız. Bütün halkımızın "Nevroz"unu bir kez daha kutluyor ve "..."[5] (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 10'uncu maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "eklenmiştir" ibaresinin "ilave edilmiştir" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ersin Beyaz | Yavuz Aydın | Turan Yaldır |
İstanbul | Trabzon | Aksaray |
Yüksel Selçuk Türkoğlu | Hüsmen Kırkpınar | Yasin Öztürk |
Bursa | İzmir | Denizli |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 10'uncu maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz teklifin 10'uncu maddesi ilk bakışta teknik bir düzenleme gibi görünse de aslında ülkemizin kamu kaynaklarının nasıl yönetildiğine, hatta nasıl yönetilemediğine dair bize birçok önemli ipucu vermektedir.
Bu düzenleme, Türkiye Varlık Fonunun denetim süreçlerine dair takvimsel bir değişikliği içermektedir ancak burada esas sorgulanması gereken bu Fonun ne ölçüde denetlenebildiği değil, gerçekte hiç denetlenip denetlenemediğidir.
Türkiye Varlık Fonu, AK PARTİ'si iktidarının kamu kaynaklarını milletten ve Meclisten gizleyerek yönetme stratejisinin somut bir örneğidir. "Denetim" adı altında yapılan bu yeni düzenleme, aslında denetimi şeklen varmış gibi gösterme çabasından başka bir şey değildir.
10'uncu maddeyle önerilen takvime göre Fonun faaliyetleri Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen denetçilerle incelenecek ve bu rapor kasım ayı sonuna kadar Cumhurbaşkanına sunulacak, ardından Cumhurbaşkanı tarafından aralık ayı sonuna kadar Türkiye Büyük Millet Meclisine iletilecek ve ocak ayı sonuna kadar da Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülecektir ancak burada çok açık bir çelişki bulunmaktadır; Cumhurbaşkanı hem Fonun Başkanı hem de denetim sürecinin merkezinde konumlanmaktadır. Cumhurbaşkanı tarafından atanmış denetçilerin yine aynı Cumhurbaşkanına rapor sunmaları ve bu sürecin sonunda denetimin bağımsız olduğunu iddia etmek akla ve mantığa sığmaz. Denetimin bağımsız olabilmesi için denetçilerin siyasi otoriteden tamamen ayrı olması gerekiyor. Oysa burada denetleyen de denetlenen de aynı merkeze bağlıdır. Bu durum, denetimin içeriğini ve etkisini baştan sakatlamaktadır.
Türkiye Varlık Fonu, kurulduğu günden bu yana şeffaflıktan ve hesap verebilirlikten uzak bir yapıda işletilmektedir. Fonun Sayıştay denetimine tabi tutulmaması, Devlet Memurları Kanunu'nun burada geçerli olmaması, hatta Kamu İhale Kanunu, Devlet İhale Kanunu, Rekabet Kanunu ve Sermaye Piyasası Kanunu gibi temel düzenlemelerin dışına çıkarılmış olması bu yapının paralel bir hazine olarak işletildiğinin göstergesidir. Bu kadar geniş muafiyetlerle donatılmış bir yapının kamu yararı gözetilerek hareket ettiğini söylemek mümkün değildir, aksine bu yapı siyasetin keyfî kullanımına sonuna kadar açık bir araçtır. AK PARTİ'si iktidarı yıllardır şeffaflıktan uzak, hesap verme sorumluluğundan kaçan ve kurumsal denetim mekanizmalarını işlevselleştiren bir anlayışla hareket etmektedir, Türkiye Varlık Fonu da bu anlayışın bir üründür. İktidar, kamu kaynaklarını Meclisin denetiminden kaçırmak, milletten gizlemek ve kendi siyasi ajandasına uygun bir biçimde kullanmak için bu Fonu âdeta bir arka kapı bütçesi olarak yapılandırılmıştır, Fonun kurumsal yapısı da bu anlayışın bir yansımasıdır. Cumhurbaşkanının başkanlığını yaptığı bir yapıda atanmış üyeler tarafından yürütülen ve kamu denetiminden muaf tutulan bir sistemin demokrasilerde kabul edilebilir hiçbir meşruiyeti olamaz. AK PARTİ'sinin bu politikası sadece yürütmenin yetkilerini artırmakla kalmamakta, aynı zamanda yasama ve yargının denetim yetkisini de fiilen yok etmektir.
Unutulmamalıdır ki kamu kaynakları milletindir, bu kaynakların nasıl kullanıldığına dair kararların da millet adına yetkilendirilmiş kurumlar tarafından yani Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle denetlenmesi gerekir. Oysa, Türkiye Varlık Fonu örneğinde olduğu gibi bu kaynakların nereye harcandığını bilmek bile mümkün değildir. Meclisin bu sürece sadece şeklî olarak dâhil edilmesi demokrasinin asgari gerekliliklerine aykırıdır. AK PARTİ'sinin bu düzenlemeyle yaptığı bir denetim reformu değil, denetim görüntüsü altında meşruiyet üretme çabasıdır ancak bu çaba beyhudedir çünkü millet artık bu tür düzenlemelerin gerisindeki amacı çok net bir şekilde görmektedir. Kamuoyunun gözünden kaçmayacak şekilde ortadadır ki Türkiye Varlık Fonunun işletilme biçimi milletin parasının milletten gizlenerek yönetilmesidir. Gerçek bir demokrasi ancak kurumların işlediği, denetimin bağımsız olduğu ve kamu kaynaklarının şeffaf biçimde yönetildiği bir sistemle mümkündür, oysa AK PARTİ'si iktidarında bu temel ilkelere karşı açık bir saldırı söz konusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sonuç olarak, 10'uncu maddeyle getirilen sözde denetim takvimi, Türkiye Varlık Fonunun demokratik denetime tabi tutulduğu izlenimini yaratmak için yapılmış kozmetik bir düzenlemeden ibarettir. Asıl sorun, bu Fonun yapısal olarak denetim dışı tutulması, siyasi otoriteye tam bağımlı hâle getirilmesi ve milletin parasının milletten gizlenerek yönetilmesidir. AK PARTİ'sinin bu politikası ne hukuk devleti ilkesiyle ne demokrasiyle ne kamu yararıyla bağdaşmaktadır. Bu nedenle, bu maddeye ve dayandığı anlayışa karşı çıkıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
10'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 10'uncu madde kabul edilmiştir.
11'inci madde üzerinde 2'si aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 11'inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Mesut Doğan | Mehmet Atmaca | Medeni Yılmaz |
Ankara | Bursa | İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Medeni Yılmaz.
Buyurun Sayın Yılmaz. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
MEDENİ YILMAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kadir Gecesi'nin hayırlı olmasını, hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, ben, aslında maddeyle ilgili, önergeyle ilgili konuşacaktım ama özellikle son günlerde, günümüzde haklı olarak çok sık gündeme gelen ve hepimizin rahatsız olduğu adalet konusuyla ilgili bir anekdotu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hepinizin veya birçoğunuzun bildiğine inandığım, adalet denince akla gelen İslam halifesi, ismi adaletle özdeş olan Hazreti Ömer döneminde yaşanan bir olayı paylaşmak isterim. Hazreti Ömer'in halifeliği döneminde Şam Valisi Sa'd Bin Ebû Vakkas Şam'daki bir camiyi büyütmek ister. Caminin etrafındaki arsaları kamulaştırır, herkes seve seve arsasını cami için bağışlar veya bedeliyle verir ama caminin hemen yakınındaki bir Yahudi'ye ait bir arsayı kamulaştıramaz, Yahudi rıza göstermez, ısrara rağmen bu kamulaştırmaya karşı çıkar, sonrasında cebrî kamulaştırma yapılır. Yahudi'nin canı çok fena sıkılmıştır, çevresinde bulunan herkese yakınır ve komşusu bir Müslüman'a bunu anlattığında Müslüman'ın kendisine bir öğüdü olur. "Medine'ye, Halife Ömer'e git, o adildir, mutlaka seni dinler ve problemini çözer." diye bir nasihatte bulunur. Yahudi uzun bir yolculuktan sonra Medine'ye varır, Hazreti Ömer'i sorar ve hurma ağacının altında oturan birini gösterirler "Ömer bu." derler. Hazreti Ömer'in yanına varır, kendini tanıtır ve olayı anlatır. Hazreti Ömer bunu dinledikten sonra yakınında bulunan bir deri veya kemik parçasına bir cümle yazar, Yahudi'ye verir "Bunu valiye götür." der. Yahudi morali bozuk bir şekilde döner, hurma ağacının altında oturan sıradan bir vatandaş Ömer diye gösterilmiş, ona bakar, Şam'daki bürokratların haşmetli, debdebeli yaşamlarına bakar ve üzerine yazılı bir küçük deri parçası ya da kemik parçasındaki bir cümleye bakar, aklına yatmaz doğrusu. Neticede Şam'a varır, bunu valiye götürmeyi çok düşünmez. Aradan üç-beş gün geçince çevresindekilerin de tavsiyesi üzerine valiye gider ve uzatır "Bunu sana Ömer gönderdi, Halife Ömer'den getirdim." der. Vali bunu okuyunca birden rengi sararır, titremeye başlar ve "Hemen arsayı iade edin." talimatını verir. Bunun üzerine, Yahudi bu konuya bir anlam veremez, sebebini sorar, ne yazıldığını sorar. Hazreti Ömer'in valiye yazdığı cümle, üzerinde yazılan cümle şudur: "Şunu iyi bil ki ben Enûşirvân'dan daha az adil değilim." Hikâyeyi anlatır. Zamanım olmadığı için kısaltarak anlatıyorum. Vali, Hazreti Ömer'le beraber İslamiyet öncesi ticaret yaparmış. İran yakınlarındaki bir şehre 200 devesiyle beraber giderler ve şehrin yakınlarında rastladığı bir kalabalıkta bir çete tarafından soyulurlar. Çaresizce yakındaki bir şehre giderler, eski bir hana sığınırlar ve olayı hanın sahibine anlatırlar. Hanın sahibi bunları misafir eder ve ertesi gün sabah bunlara krala gitmesini tavsiye eder. Bunlar krala giderler, krala durumu anlatırlar, yanlarında bir tercüman vardır, söylediklerini tercüme eder. Kral bunları dinledikten sonra birer kese altın vererek "Sizin kervanınızı bulduktan sonra size gönderirim." diyerek bunları gönderir. Bunlar hana geldiklerinde han sahibi olan biteni sorup dinledikten sonra burada bir yanlışlık vardır diye düşünür ve tekrar bunları alarak beraberce krala giderler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MEDENİ YILMAZ (Devamla) - Han sahibi detaylı bir şekilde tercümeyi kendisi yaparak durumu tekrar anlattığında Kral Enûşirvân hemen bunlara ikişer kese altın daha verir ve "Akşama kadar sizin kervanınızı teslim edeceğiz ve yarın sabah da burayı terk edin. Sabah şehri terk ederken biriniz şehrin doğu kapısından, diğeriniz batı kapısından çıkın." der. Tabii, akşam kervanları kendilerine teslim edilir. Sabah şehri terk ederken biri kapıdan çıktığında darağacında asılı 2 kişi görür. Bunlardan biri, onları soyan Enûşirvân'ın büyük oğludur, diğeri veziridir. Diğer kapıdan çıkan da darağacında asılı olanın bir gün önce tercümeyi yanlış yapan tercüman olduğunu görür. Dolayısıyla olayı anlarlar.
Ben, sürem bittiği için şunu söyleyeyim: Enûşirvân'a oğlunu ve vezirini astıran da adaletti, Hazreti Ömer'e camiyi yıktıran da adaletti. Adalet hepimize, herkese lazımdır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağız.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 11'inci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "eklenmiştir" ibaresinin "ilave edilmiştir" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ersin Beyaz | Yavuz Aydın | Turan Yaldır |
İstanbul | Trabzon | Aksaray |
Yüksel Selçuk Türkoğlu | Hüsmen Kırkpınar | Mehmet Akalın |
Bursa | İzmir | Edirne |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli | Gülcan Kış | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu |
İzmir | Mersin | Manisa |
Cevdet Akay | Mustafa Erdem | Cavit Arı |
Karabük | Antalya | Antalya |
Ömer Fethi Gürer |
| Elvan Işık Gezmiş |
Niğde |
| Giresun |
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Edirne Milletvekili Mehmet Akalın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET AKALIN (Edirne) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 11'inci madde üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
İlk olarak, Kadir Gece'mizin Türk milleti ve tüm İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.
Üniversitelerimiz ülkemizin geleceği açısından stratejik öneme sahip kurumlardır. Ancak son yıllarda kamu ve vakıf yükseköğretim kurumlarının sayısal anlamda denetimsiz ve plansız biçimde çoğalması birçok sorunu beraberinde getirmiştir. Görüşmekte olduğumuz düzenlemenin altında yatan nedenlerden biri de işte bu kontrolsüz büyüme yani kontrolsüz açılan üniversiteler ve Hükûmetin bu süreci yeterince sıkı takibe almaması neticesinde ortaya çıkan problemler zinciridir. Nitelikli ve sistemlerini kurarak büyük başarı elde etmiş vakıf üniversitelerimizi ayrı tutmak kaydıyla, genelde üniversite sayısının ve özelinde vakıf üniversitelerinin sayısının kontrolsüz bir şekilde artması ilk bakışta eğitimde çeşitliliği artırıyor gibi görünse de gerçekte yeterli altyapı, akademik kadro, finansal sürdürülebilirlik, kalite güvence kriterleri ve mezunların iş bulma imkânları gözetilmeden açılan bu üniversiteler ülkemizin yükseköğretim kalitesini zayıflatmaktadır. 2547 sayılı Kanun'un ek 11'inci maddesinde, faaliyeti durdurulan veya izni kaldırılan vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin bir garantör üniversite uygulaması vardır yani vakıf üniversitesi kapandığında öğrenciler garantör yani hami devlet üniversitesine yönlendirilirler. Uygulamada görülmüştür ki garantör üniversite veya doğrudan bir devlet üniversitesi fazladan yüzlerce, hatta binlerce öğrenciyi bir anda bünyesine katmak zorunda kalmıştır. Devlet üniversitelerinin fiziksel kapasitesi, akademik kadro imkânları ve bütçesi bu yükü, orantısız biçimde, kaldıramayacak seviyededir. Neticede eğitim kalitesi olumsuz etkilenmekte, öğretim üyeleri üzerindeki iş yükü artmaktadır. Dolayısıyla hami devlet üniversitesi sistemi her ne kadar mağduriyetleri hafifletmek için tasarlanmışsa da pratikte yükü tamamıyla devlet üniversitelerine bırakmaktadır. Gündemdeki teklifte, kapanan vakıf yükseköğretim kurumlarının bütün taşınır ve taşınmazları tasfiye sürecine dâhil edilmemek üzere hazineye devrediliyor yani tüm öğrenciler ve kapanan üniversitenin tüm öğretim ve diğer yükümlülükleri garantör kamu üniversitesinin sırtına yükleniyor. Ancak bu konuda bazı eksiklikler göze çarpmaktadır. Mesela, hazineye devredilen taşınır ve taşınmazların bundan sonra nasıl değerlendirileceğine dair açık bir çerçeve sunulmamaktadır. Şimdi, buradan soruyorum: Bu kıymetli taşınır ve taşınmazlar başka bir eğitim kurumuna tahsis edilecek midir ya da başka bir kamu hizmetine mi ayrılacaktır, yoksa başka amaçlar için mi tahsis edilecektir? Teklif bu konulara dair tatmin edici bir düzenleme getirmemektedir.
Değerli milletvekilleri, netice itibarıyla ortada 2 temel sorun bulunmaktadır. Birincisi, sorunun kaynağı olan plansız olarak çok sayıda üniversite açılması, yetersiz mali denetim, akademik kalite kontrolü ve idari denetimlerin yeterince yapılmamasıdır. İkincisi, sorunun sonucu olan garantör üniversitelere binen orantısız yük ve belirsiz mal varlığı devridir. Tasfiye sürecinde hazineye intikal eden mülklerin sonraki akıbeti hangi kamu kurumu yararına veya hangi eğitim kurumu lehine veya nasıl değerlendirileceği belli değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET AKALIN (Devamla) - Ayrıca, mevcut teklif hazineye devredilen taşınır ve taşınmazların kamu yararı doğrultusunda kullanılması için açık hükümler içermelidir. Aksi takdirde hem devlet üniversitelerinin üzerindeki yük artmaya devam edecek hem de kamu mülkü belirsiz süreçlerin içine sürüklenecektir.
Yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Mersin Milletvekili Gülcan Kış. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜLCAN KIŞ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu'yla ilgili teklifin 11'inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Yine, halkın gerçek sorunlarını görmezden gelen bir torba yasa teklifini görüşüyoruz. Söz konusu madde, faaliyet izni kaldırılan vakıf üniversitelerine bedelsiz devredilen taşınır ve taşınmazların hazineye iadesini öngörüyor ancak eksik bir düzenlemeyle yine karşı karşıyayız. Bugüne kadar kamu malları kime devredildi? Hangi vakıf üniversiteleri haksız kazanç sağladı? Kamu zararı ne kadardır? Bu sorulara maalesef Komisyonda cevap alamadık. Şimdi, iade düzenlemesi yapıyorsunuz ama geçmişte yapılan usulsüz tahsisleri sorgulayamıyorsunuz. Eğer kamu zararına yol açıldıysa bunun geçmişe dönük hesabı da sorulmalıdır. Teklif kamu mallarının kimlere peşkeş çekildiğini de gizlemektedir ve bu açıkça bir örtbas girişimidir. Yıllardır Meclisi torba yasalarla etkisizleştiren bir anlayışla çalıştırmaktasınız. Bir yanda kamu taşınmazlarının iadesi, diğer yanda Cumhurbaşkanı maaşına zam, Varlık Fonuna denetimsizlik... Bakıyoruz, teklifte emekliye bayram ikramiyesi yalnızca bin TL artırılıyor, evet, sadece bin TL. Muktedirlerin bir kişilik iftar menüsünü bile karşılayamayacak bir meblağ bu. Bu, zam değil sadakadır, sadaka!
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı Ekrem Başkanımızın gözaltına alındığı 19 Mart günü 10 milyar dolar rezerv yaktı. Bu gözaltı borsada 831 milyar TL'lik kayba yol açtı ve Merkez Bankası 28 milyar doları bir anda buhar etti. Bu para, her bir emeklimize bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak teklif ettiğimiz bir asgari ücret ikramiyesinin tam 2 katını verebilecek bir rakama denk gelmektedir. Hatırlayın, Cumhurbaşkanı "Bayram ikramiyesi artırılabilir mi?" sorusuna "Beni dolduruşa mı getiriyorsunuz?" diyerek cevap veriyor. Milyonlarca emekli açlık sınırında yaşarken bu yaklaşım halktan ne kadar da koptuğunuzun açık bir göstergesidir. (CHP sıralarından alkışlar) Saray harcamalarına var, yandaşa var ama 16 milyon emeklimize yok. Yoksula, emekliye, millete yok ama zengine, yandaşa ve saraya her zaman olduğu gibi bugün de var. İşte, sizin adalet anlayışınız budur. (CHP sıralarından alkışlar)
"Adalet" demişken, Ekrem İmamoğlu'nu haksız ve hukuksuz bir şekilde tutukladınız. Seçimle yenemediğinizi yargı eliyle devre dışı bırakmaya çalışıyorsunuz ama halkın iradesine açık bir müdahaledir bu. Gençler, kadınlar, yurttaşlar bu adaletsizliğe karşı ayağa kalktı; tepkisini gösteren yüz binlerce vatandaşımızdan gözaltına alınanlar ve de tutuklananlar oldu anlamsız bir şekilde. Silivri'de yer kalmadı, tutuklananları Vatan Emniyete geri gönderdiniz. Yetmedi, Şişli Belediyesine kayyım atadınız, kent lokantalarını kapattınız. Bir tas çorbayı bile halktan esirgeyenlerin "adalet" kelimesini ağzına alması bu ülke adına utanç vericidir.
Bu kürsüden açık şekilde ifade ediyoruz: Ekrem İmamoğlu'nu tutuklayabilirsiniz ama bu halkın umudunu asla tutuklayamazsınız. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel'in dediği gibi, artık Ekrem İmamoğlu milletimize emanet bir Cumhurbaşkanı adayıdır. Hukuku yok sayan bu anlayışla mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz.
Artık hepimizin yüksek sesle ifade etmesi gereken bir gerçek var, o da erken seçim. Cumhuriyet Halk Partisi olarak 23 Martta yaptığımız Cumhurbaşkanlığı ön seçiminde hiçbir zorunluluk yokken tam 15 milyon yurttaş sandığa gidip Ekrem İmamoğlu'na oy verdiyse bu iktidar artık sandıktan kaçamaz. Bugün meydanlar sadece bir aday için değil halkın sesi için doluyor; yurttaşlar artık kaderini başkalarının insafına bırakmak istemiyorlar. Bu tablo sadece bir siyasi tercih değil bir uyanıştır. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
GÜLCAN KIŞ (Devamla) - Türkiye'de seçim koşullarını belirleyecek olan artık iktidarın iradesi değil milletimizin kararlılığıdır. Bu kararlılığı her yerde görüyoruz; sokakta görüyoruz, meydanda görüyoruz, sandıkta görüyoruz. Toplumun vicdanı harekete geçmiştir, iktidara düşen görev de bu sese kulak vermektir. Bu karar bu ülkenin kaderini değiştirecek güçtedir. Halk artık sadece geçim derdini değil gelecek derdini konuşuyor. Gençler ülkeden gitmek değil bu topraklarda eşit ve özgür bir yaşam kurmak istiyor. Kadınlar korkmadan yaşamak, anneler çocuklarının geleceğini yurt dışında değil kendi ülkesinde aramak istiyor. Bu sese sırtını dönen hiçbir iktidar ayakta kalamaz.
Şunu açık bir şekilde söylüyoruz: Türkiye bir seçimin eşiğindedir çünkü bu ülkenin geleceği halkın iradesine dayanacaktır ve unutmayın, biz bu ülkenin... (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 11'inci maddesinde yer alan "aşağıdaki" ibaresinin "aşağıda yer alan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Akın | George Aslan | Gülcan Kaçmaz Sayyiğit |
İzmir | Mardin | Van |
Celal Fırat | Burcugül Çubuk | Adalet Kaya |
İstanbul | İzmir | Diyarbakır |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Kıymetli vekiller, şimdi, 11'inci madde yükseköğretim kurumlarıyla ilgili bir değişiklik öngörüyor. Bu maddeyle, vakıf üniversitelerine bedelsiz tahsis edilmiş olan mülklerin hazineye iadesini düzenlemek istiyorsunuz. Aslında bu madde tam olarak, ilkesiz siyasetin, yandaş kayırmaya yönelik uygulamaların nasıl da ayağınıza dolandığını gösteriyor bize. Zamanında şehirlerin merkezi konumundaki en değerli arazilerini çeşitli cemaat vakıflarına, okullarına peşkeş çektiniz; aranızın bozulduğu vakıflardan geri alıyor, yeni ortaklarınıza ait vakıflaraysa ayrıcalık tanımaya devam ediyorsunuz. Mesela, 2023 Sayıştay raporunda, Anadolu Üniversitesine tahsis edilen hazine taşınmazının ihaleye çıkmadan, bedelsiz olarak, yalnızca imzalanan bir protokolle bir vakfa verildiği ortaya çıktı. Vakıf hem hazine taşınmazı üzerindeki alanları işleterek gelir elde etmiş hem de taşınmazın temizlik, güvenlik, peyzaj, bakım onarım giderleri ile elektrik, su gibi giderlerini bile, masraflarını bile üniversiteye ödetmiş. Bir diğer örnek Ankara'dan, Etimesgut'tan; tam 176.621 metrekarelik hazine arazisi Sevgi Vakfının kurucusu olduğu Lokman Hekim Üniversitesine tahsis edilmiş. Şimdi, bu alan esasında seyrek yoğunluklu toplu konut alanıymış; 2017'de, dönemin yolsuzluklarıyla nam salan belediye başkanı tarafından, hiçbir soruşturma, yargılama, açıklama olmadan -görevden alınmadan hemen önce- bir imar planı değişikliğiyle ortaokul ve lise eğitim alanına dönüştürülmüş. 2020'de arazi Lokman Hekim Üniversitesine devredilince kampüs yapımı için tekrar imar değişikliği gündeme gelmiş ve Ekim 2024'te Ankara Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü söz konusu alanın yükseköğretim kurumu yapılması için planını askıya çıkarmış. Yani imar planı kesinleşirse yedi yıl boyunca Millî Eğitim Bakanlığında kalan ve hiçbir yatırım yapılmayan kamu malı özelleştirilmiş olacak.
Tabii, söz konusu kamu mallarının peşkeş çekilmesi olduğunda bu konudaki en müstesna vakıf TÜGVA'dan bahsetmezsek olmaz. Yani 2021'de Kırşehir'de bir yurt binasının kırk dokuz yıllığına TÜGVA'ya tahsis edildiği ve o dönem AKP yönetiminde olan Kırşehir Belediyesinin TÜGVA Kırşehir Şubesi için ihaleyle eşya aldığı ortaya çıkmıştı. Muhalif belediye yönetimlerine darbe yapmak için yolsuzluk iddialarını gündeme getiriyorsunuz ama kendi belediyelerinizde yapılan yolsuzlukları görmüyorsunuz, yıllardır DEM PARTİ belediyelerine atadığınız kayyumların yaptığı gasbı, talanı, yolsuzluğu, hırsızlığı görmüyorsunuz.
Değerli vekiller, üniversitelerin arazi sorunlarından daha önemli sorunları var. Kayyumlara gittim ama asıl meseleye dönmek istiyorum tekrar. Nedir bu sorunlar? Niteliksiz eğitim, üniversitelerin artık özgür ve bilimsel koşullarda olmaması, öğrencilerin ve akademisyenlerin özgür eğitim yapamaması gibi çok önemli sorunları var. Bugünlerde öğrenciler sokaklarda ve ne yazık ki gözaltılarla, tutuklamalarla hukuksuzca sindirilmek isteniyorlar, susturulmak isteniyorlar ve siz tabii ki sokaklara dökülmüş olmalarına ve üniversite eylemlerine şaşırıyorsunuz. Neden şaşırdığınızı anlamak da mümkün değil. Bu gençlerin hiçbirine eğitimde fırsat eşitliği sunmadınız. "Barınamıyoruz." diye sokaklara çıktılar, isyan ettiler, duymadınız. KYK yurtlarında düşen asansörlerde arkadaşları öldü, bunu protesto etmek isteyen öğrencileri yurttan atmakla tehdit ettiniz, tarikat yurtlarına mecbur bıraktınız. Buralarda yaşamını kaybeden, katledilen, intihara sürüklenen öğrencileri münferit olaylar olarak değerlendirdiniz, hiçbir soruşturma yapmadınız ve dosyaları kapattırdınız. Lisans öğrencilerine 3 bin lira aylık kredi ödüyorsunuz ve "Geçinebiliyorsanız geçinin." diyorsunuz. Okulu bitirip iş bulamayan öğrencileri "Evlenin." diye özendiren politikalar gerçekleştiriyorsunuz. Öğrenciler bunca zorluk ve sıkıntı çekerek eğitimlerine devam ederken, günün birinde, alacakları diplomanın çok keyfî bir şekilde iptal edilebileceğinin resmini gördüler, buna isyan ediyorlar ancak öğrenciler direnmeye kararlı ve akademik boykotlarını sürdürüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET KAYA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
ADALET KAYA (Devamla) - Şimdi, öğrencilerin talebi ne? Gözaltılar derhâl serbest bırakılsın istiyorlar, hukuksuz gözaltılar ve tutuklamalar son bulsun istiyorlar. Emniyet güçlerinin bütün protestoculara dönük hukuksuzca şiddete ve orantısız güç kullanımına başvurmasının son bulmasını istiyorlar. Tüm kayyum politikaları son bulsun, seçilmiş belediye başkanları görevlerine iade edilsin istiyorlar. Üniversitelerin başına atanmış değil seçilmiş rektörler getirilsin istiyorlar. Seçme ve seçilme hakkını gasbeden tüm antidemokratik uygulamaların son bulmasını istiyorlar. Siz de buna kulak vermek zorundasınız, bu hem sizin hem memleketin hayrına olacaktır.
Ben hepinize teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
11'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 11'inci madde kabul edilmiştir.
12'nci madde üzerinde 2'si aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 12'nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Mesut Doğan | Mehmet Atmaca | Necmettin Çalışkan |
Ankara | Bursa | Hatay |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mübarek Kadir Gecesi'ndeyiz, bu gecenin bu önemli vaktinde, bayram ağzı bütün millet bizden müjdeli haberler beklerken ne yazık ki incir çekirdeğini doldurmayacak eften püften düzenlemelerle milletin huzurundayız. "Cümbüş yasa" diyeceğiz; tam bir çerçi dükkânı gibi, ne istersen var. 18 maddeye 12 Bakanlık nasıl sığdırılmış, bunu anlamak mümkün değil. Aslında, yasa "torba yasa" değil, olsa olsa "çorba yasa" olmalı. Maalesef ki bu yasa da, bugüne kadar pek çoğunda görüldüğü gibi, toplumun hiçbir kesiminin sorununu çözmeyen bürokratik düzenlemelerden, cezai müeyyidelerden ibaret.
Teklifin içerisinde Cumhurbaşkanı emeklisinin aldığı maaş var, bir taraftan da emeklilere verilecek bin liralık ikramiye var. Biraz vicdanı olan bir kimse bu 2 teklifi aynı torbaya koymazdı; bari, hiç olmazsa bunu biraz uzaklaştırsaydınız. Bakın, bugün yapılan her işte bir anormallik çıkarmayı nasıl beceriyorlar, anlaşılması mümkün değil. Hangi kurumla ilgili düzenleme yapılmışsa o kurumun içerisinde sözü geçen birileri baskın çıkmış, kurumun büyük çoğunluğu mağdur edilmiş. Müfettişler, maliye müfettişleriyle ilgili, Devlet Hava Meydanları İşletmesiyle ilgili daha az bir süre önce aynı problem yaşandı. Bir kanun çıkarırken hepsini de memnun etmek elbette mümkün olmayabilir ama büyük çoğunluğunu karşına düşman olarak almak ancak bu iktidara nasip olacak bir şey herhâlde.
Bakın, bugün ücretli öğretmenler, ücretli sosyologlar, psikologlar, fahri Kur'an kursu öğreticileri, vekil imamlar, sözleşmeli erler, taşerondan geçen kamu işçileri, kamu mühendisleri, kamu avukatları, staj ve çıraklık mağdurları, uzman çavuşlar, hepsi de beklenti içerisinde; hiçbirinin beklentisine cevap verilmiyor. Emekli zam bekliyor. "2 eski Cumhurbaşkanı Yardımcısına zam yapacağız." diye bugün bu yasayı görüşüyoruz. Asgari ücretli zam bekliyor, emeklilikte kademeli geçiş, ehliyet affı, öğrenci affı, KHK'liler, Covid yasası, cezaevlerinde bekleyen hastalar, engelliler, raporlular, depremzedeler, rezerv alanı mağdurları, atanamayan öğretmenler, mülakat mağdurları; sayın sayabildiğiniz kadar, toplumun bu kesimlerinin hiçbirisinin derdine deva olacak bir çözüm yok ama "Köy dolmuşçusuna nasıl ceza yazarız?" "Sen gidip ilçendeki, ildeki o büyük şirkete üye olmazsan, ona komisyon vermezsen senin canına okuruz." bunlar konmuş. Ceza 1'e 10 değil, 170 kat ceza. Bunu nasıl yazıyorlar, nasıl böyle bir şeyle karşı karşıya gelindi, anlamak mümkün değil.
Yasa içerisinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Bakanların özlük, ödenek hakları gündemde. Çok mübarek bir işte, şu gece, Kadir Gecesi'nin bu mübarek vaktinde herkes bu Meclisten gelecek bir müjdeli haberi beklerken biz, cumhurbaşkanlarının ödeneklerini, temsil giderlerini, emeklilik maaşlarını, aylıklarını konuşuyoruz.
Varlık Fonunun denetimi... Neymiş? Müfettiş denetim yapacakmış, denetim yaptıktan sonra makama arz edecekmiş, makam da Cumhurbaşkanlığı makamı, bu raporu tekrar gönderecekmiş. Sansür; cezaevlerinde mahkûmlar mektup yazar, idare kontrol eder, öyle gönderir. Bundan sonra Varlık Fonunun düzenlemesindeki denetim de herhâlde böyle bir incelemeyle geçecek.
Enerjiyle ilgili düzenleme yapılıyor, sonra ne hikmetse, 1'inci madde olarak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - ...sporcular yerleştirilmiş ama bu kadar karma bir yasayı nasıl becerdiler, anlamak mümkün değil.
Efendim, mali müşavirlerin, yeminli mali müşavirlerin kongresindeki davetiye usulü nasıl gerçekleşecekmiş, bununla uğraşıyor arkadaşlar. Ya, bu Meclisi bu kadar basit işlerle meşgul etmeye kimsenin hakkı yok. Kaldı ki orada da pekâlâ e-tebligat yapılabilir, SMS yoluyla gönderilebilir, KEP adresine gönderilebilir. Burada inanın ki bir süre sonra bir bityeniği olduğunu hepimiz göreceğiz. Otobandaki ücret tahsilatına ilişkin düzenleme yapılıyor. Gurbetçinin aracını nasıl bağlarız, ona tedbir alınıyor ama gurbetçinin burada ruhsat bittiğinde bunun muayenesini nasıl eş güdümlü hâle getiririz, bununla ilgili bir çözüm yok. Maalesef ki bu kanun beklentilerin çok çok altındadır.
Kanuna "ret" oyu vereceğimizi belirtmek istiyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 12'nci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "eklenmiştir" ibaresinin "ilave edilmiştir" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ersin Beyaz | Yavuz Aydın | Hüsmen Kırkpınar |
İstanbul | Trabzon | İzmir |
Turan Yaldır |
| Yüksel Selçuk Türkoğlu |
Aksaray |
| Bursa |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | Cevdet Akay |
İzmir | Manisa | Karabük |
Cavit Arı | Mustafa Erdem | Ömer Fethi Gürer |
Antalya | Antalya | Niğde |
BAŞKAN - Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz, Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın'a ait.
Buyurun Sayın Aydın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifi üzerine İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yabancı plakalı araçların özel şirketler tarafından işletilen otoyollardan geçiş ücreti ödemeden geçmeleri durumunda bu ücretlerin ve cezaların gümrük kapılarında tahsil edilmesi öngörülmektedir. İlk bakışta bu düzenlemenin yabancı plakalı araçların kaçak geçiş yapmasını önlemeyi amaçladığı düşünülmektedir ancak arka planına baktığımızda çok daha büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu görmekteyiz. Bu düzenleme yap-işlet-devret modeli çerçevesinde işletilen otoyolların tahsilat sorumluluğunu özel şirketlerin üzerinden alıp devlete yüklemektedir. Normal şartlarda geçiş ücretlerini ve cezaları tahsil etmek bu yolları işleten özel şirketin yükümlülüğündedir ancak getirilen maddeyle bu tahsilat yükümlülüğü kamuya devredilmekte, devlet resmen tahsildar durumuna konulmaktadır. Üstelik devlet tahsil ettiği paranın yalnızca yüzde 60'ını alırken bu konuda hiçbir iş yapmayan özel otoyol işletmecilerine yüzde 40 gibi büyük bir pay verilecektir.
Şimdi, soruyorum: Devlet bu işletmecilerin tahsildarı mıdır? Bu şirketler yıllardır geçiş ücretlerini tahsil etmekle yükümlü değil miydi? Bu sorunu yıllardır neden çözemediler de şimdi devlet eliyle çözmek zorunda kalıyoruz? Biz İYİ Parti Grubu olarak Komisyon toplantısında da belirttiğimiz gibi Genel Kurulda bir kez daha vurguluyoruz. Gelirin yüzde 80'i kamuya, yüzde 20'si ise özel işletmelere ayrılmalıdır. Görüşmekte olduğumuz maddenin yalnızca bir tahsilat düzenlemesi olmadığı açıktır. Bu maddeyle devlet özel şirketlerin sorumluluğunu üstlenmeye zorlanmakta ve kamunun hakkı özel işletmelere devredilmektedir. Peki, bu durum yalnızca otoyollarla mı sınırlıdır? Maalesef hayır. Ne yazık ki adalet sistemi de belirli çıkar gruplarının menfaatlerine göre şekillendirilmektedir. Otoyol gelirlerini özel şirketler için tahsil eden bir devlet anlayışı ile hukuku belirli çevrelerin menfaatine göre kullanan bir sistem arasında hiçbir fark yoktur.
Değerli milletvekilleri, adaletin temel ilkesi herkese eşit uygulanmasıdır. Eğer adalet direği sarsılırsa ne devlet ayakta kalabilir ne de toplumda huzur sağlanabilir. Hukukun siyasete alet edilmesi demokrasinin en büyük tehditlerinden biridir. Yargının siyasallaşması bireylerin adalete olan güvenini sarsmakta ve toplumsal çürümeyi hızlandırmaktadır. Türkiye bugün bir kez daha hukukun araç olarak kullanıldığı bir süreci yaşamaktadır. Siyasi iradenin yargı üzerindeki etkisi her geçen gün artmakta, hukuk olması gerektiği gibi bağımsız bir şekilde işletilmemektedir. Bu durum, hukukun siyasetüstü bir ilke olması gerektiğini unutanların yarattığı bir tablodur. Adaletin herkese eşit uygulanması temel ilkesidir. Ancak bugün, hukuk bazılarına göre kalkan olurken bazılarında kılıç olarak kullanılmaktadır. Hukuku eğip bükerek yalnızca iktidarın çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanamazsınız. Yargı bağımsızlığı yok edilirse halkın iradesi de yok sayılmış olur. İktidarın hukuku bir silah gibi kullanarak siyaset mühendisliği yapmasını kabul etmiyoruz. Çünkü biliyoruz ki adaletin olmadığı yerde güven olmaz, toplum huzuru olmaz, demokrasi olmaz. Adalet kişilere göre değil evrensel ilkelerin çerçevesinde işletilmelidir. Hukukun üstünlüğü sağlanmadıkça ne ekonomik istikrar ne de toplumsal barış mümkün olabilir.
Türkiye hukukun üstün olduğu bir devlet olana dek mücadelemizi sürdüreceğimizi belirtiyor, milletimizin ve İslam âleminin mübarek Kadir Gecesi'ni ve yaklaşan Ramazan Bayramı'nı en kalbî duygularımla kutluyor, Genel Kurulu ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin içeriğine baktığımız zaman, Cumhurbaşkanının maaşından emekli Cumhurbaşkanının maaşına, doğum yardımından özel otoyollardan geçiş ücretine ve bunun gibi, Varlık Fonundan sporla ilgili ya da mali müşavirlerin odasının seçimlerine kadar farklılıklar içeren bir kanun teklifi. İçeriği ile torba kanun teklifini hazırlayan da milletvekili.
Öncelikle, arkadaşlarımızı kutluyorum becerilerinden dolayı, bu kadar konuyla ilgili gidip araştırmışlar, torba kanun teklifini Meclise getirmişler. Özünde yaptığımız yasama faaliyeti gelecek yıllarda incelendiğinde ve irdelendiğinde bu Meclisin yaptıklarını ya gülümseyerek ya da "Nasıl becerdiler?" diye ilgi ve merakla takip edileceğini düşünüyorum çünkü kanunun içinde yok yok. Onun için, getirilen kanun tekliflerinin çoğu da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği için bunda da 2 tane iptal edilmiş madde var ama Türkiye'de farklı kesimlerin sorunları var. Onlarla ilgili nedense Meclise bir türlü kanun teklifleri getirilmiyor.
Örneğin ehliyet affı... İnsan canına kastetmemiş, yaralamamış, bir hata yüzünden elinden ehliyeti alınmış kişiler var "Bir ehliyet affı gelsin. Ekmeğimizi şoförlükle kazanıyoruz. Bu işi sürdürelim." diyorlar. Bununla ilgili bir düzenleme Meclise gelmiyor. Öğrenci affı... Bir nedenle okulla ilişkisi kesilenler "Biz geçmişte yaptığımız hatanın bedelini ödedik. Okulumuza dönelim." diyorlar, öğrenci affı gelmiyor. Kamu çalışanlarına söz verildiği hâlde disiplin affı Meclis gündemine gelmiyor. Ziraat, gıda, veteriner, öğretmen, sağlıkçıların atanmasını sağlayacak yeni kadro düzenlemeleri Meclisin gündemine gelmiyor. Esnaf için prim gün sayısının 9000'den diğer sigortalıların olduğu noktaya düşürülmesiyle ilgili verilmiş sözlere rağmen -aradan altı yüz otuz gün geçmiş- Meclis gündemine gelmiyor. Emeklilikte kademeye takılanların sorunları var, Meclise bununla ilgili bir kanun teklifi gelmiyor. Fahri (geçici) Kur'an Kursu Öğreticileri Platformu kadro sorunuyla ilgili sürekli milletvekillerine mail atıyor, bu konuda da bir düzenleme yine Meclis gündeminde yok. Taşeronun kadro sorunu çözüm bulmadı. Staj ve çırak mağdurlarıyla ilgili işe başladıkları gün emekliliğe esas sigortanın başlaması yönünde düzenleme Meclise getirilmedi. Mülakatın kaldırılmasıyla ilgili söz verildi, bundan da vazgeçildi.
Değerli arkadaşlar, burada çıkacak kanunda en önemli maddelerden biri emeklilerin bayram ikramiyesi. Bin liralık artışı hangi vicdan kabullenebilir ki! Bu teklifin getirilmesini ve bu kadar düşük tutulmasını, bir de Sayın Cumhurbaşkanının "Daha ne verecektik?" diye bir ifade kullanmasını ben bir milletvekili olarak doğru bulmadım. Nedeni şu: Gittim, bir ejder meyvesi aldım -bugün getirecektim bu saatte burada sizlere de göstereyim diye- 560 lira bir tanesi yani 2 ejder meyvesini bin lira karşılamıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu durumda yani akşamları tavsiye ettiği yoğurttan, hurmadan vazgeçtik, ejder meyvesinin 2 adedini dahi bayram ikramiyesine ekleyememiş. Biz "En az asgari ücret olsun." derken emeklinin durumunu gördüğümüz için söylüyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarımızın akrabaları, yakınları, anaları, babaları, çevrelerinde emekliler var. Hiç mi onların seslerini duymuyorlar? Ya, bu saat Kadir Gecesi, gelin, şu mübarek günde emekliler için bu teklifi değiştirelim de onların mutlu olacakları, en azından bayramda yüzlerini güldürecek bir rakama çıkaralım ama verdiğiniz bin lirayla Niğde'den Ankara'ya geliş gidiş geçiş ücretini karşılayamıyorsunuz. Bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
Patates...
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - Bir de değerli arkadaşlar...
Başkanım "Patates..." diyor ama artık patatesin erkencisi çıkamadı, o yüzden bizim patates birazcık işe yarıyor da Başkanım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir de şu geçiş ücreti var, konuşmacı arkadaşlarımız gelip burada konuştular, özel otoyollardan geçen yabancı plakalı arabalar transit gidip ödeme yapmıyorlar. Eğer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıysanız on beş günde onu ödemezseniz icra hemen kapınıza geliyor, geçiş ücretinin 3-4 katı yalnızca icra masrafıyla o parayı sizden alıyor. Onun için bugüne kadar bu yurt dışına gidenlere müsamahanız kadar ülkeniz yurttaşına da keşke o müsamahayı gösterseydiniz diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 12'nci maddesinde yer alan "aşağıdaki" ibaresinin "aşağıda yer alan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Akın | George Aslan | Celal Fırat |
İzmir | Mardin | İstanbul |
Gülcan Kaçmaz Sayyiğit | Onur Düşünmez | Burcugül Çubuk |
Van | Hakkâri | İzmir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Hakkâri Milletvekili Onur Düşünmez. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle "Nevroz" Bayramı'nı bir kez daha, buradan, kürsüden kutlamış olalım. Gelmekte olan Ramazan Bayramı'nın da ülkemize adaleti ve barışı getirmesini temenni ediyorum; hepinizin bayramı şimdiden kutlu olsun.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 12'nci maddesi vesilesiyle yalnızca Cumhurbaşkanının maaşını değil, bu ülkenin emekçisinin, emeklisinin, asgari ücretlisinin, yoksulunun ve hatta açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren milyonların onurunu da konuşmak zorundayız.
Bu maddeyle Cumhurbaşkanının aylık maaşı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına yapılan her türlü ödemenin yüzde 5 fazlası olarak sabitleniyor. Teknik olarak diyebilirsiniz ki: "Bu, sadece bir düzeltme, sembolik bir oran, hukuki bir çerçeve." Evet ama mesele zaten rakam değil, mesele sembolün kendisi, mesele niyetin neyi gösterdiği ve neyi görmezden geldiğidir.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede milyonlarca insan açlık sınırının altında yaşıyor. TÜRK-İŞ'in 2025 Şubat ayı verilerine göre 4 kişilik bir ailenin sadece gıda harcaması yani açlık sınırı 23.324 TL. Burada evin kirası yok, faturası yok, çocuğun beziydi, eğitimiydi, hiçbiri yok. Yoksulluk sınırı 75.973 TL'ye ulaşmış durumda ama bu ülkenin işçisine, çalışkan emekçisine, emeklisine reva görülen maaş ne? 14.469 TL. Evet, bir emekli açlık sınırının bile altında yaşıyor.
Sayın milletvekilleri, bu ülkede Cumhurbaşkanının maaşı sadece buz dağının görünen kısmıdır. Gerçek maliyet çok daha büyük çünkü o makamda oturan kişinin kaldığı sarayların, bindiği arabaların, uçtuğu uçakların, giydiği kıyafetlerin, yediği yemeklerin, yanında çalışan yüzlerce korumanın, ailesinin harcamalarının tamamı zaten devlet bütçesinden karşılanıyor. Bu harcamaları eklediğinizde Cumhurbaşkanının maaşı sembolik bir kalem hâline gelir; bugün bu makamın gerçek aylık maliyeti kendi maaşının binlerce katıdır. Bu, sadece bir tahmin değil kamu bütçesi verilerine dayanan bir hakikattir. Hâl böyleyken biz, bir büyükşehir belediyesine ayrılan bütçeden daha fazlasını sadece bir kişiye ve ailesine ayırıyoruz, milyonların istihkakını bir kişi kullanıyor oysa bu ülkede milyonlar ne yapıyor biliyor musunuz? Ay sonunu getiremiyor, marketten kıyma yerine tavuk kıyması alıyor, faturalarını takside bölüyor, evladını okuldan almak zorunda kalıyor çünkü yoksulluk artık sadece ekonomik bir tanım değil bir yaşam biçimi oldu.
Değerli milletvekilleri, bugün burada yaptığımız düzenleme teknik bir maaş ayarlaması değil bu ülkenin hangi önceliklerle yönetildiğine dair bir itiraftır. "Halk açken devlet tok olabilir mi?" sorusu artık sadece bir ahlak sorusu değildir, aynı zamanda bir anayasal sorumluluk, bir kamusal meşruiyet sorunudur çünkü Anayasa’nın 2'nci maddesinde belirtilen sosyal devlet ilkesine göre bu ülke, kaynaklarını adaletli ve öncelikli biçimde dağıtmak zorundadır. Sosyal devlet, sadece devlet büyüklerine sosyal imkânlar sağlamak değildir; sosyal devlet, çocuğuna süt alamayan anneyi görmektir; sosyal devlet, evine et girmeyen babayı duymaktır; sosyal devlet, kışın elektrik faturasını ödeyemediği için karanlıkta oturan yaşlıyı hissetmektir ama ne yazık ki bugünkü düzenleme bu hissiyatın tam tersi yönündedir.
Kamuoyuna sunulan 2025 yılı Cumhurbaşkanlığı bütçesine göre temsil ve tanıtma giderleri için ayrılan tutar 255 milyon TL. Neyin tanıtımı, kime temsil? Bu temsil kimin onurunu kurtarıyor? Birileri bu ülkede temsil edilmenin ayrıcalığını yaşarken milyonlarca insan bırakın temsil edilmeyi varlığı bile kabul edilmiyor, sadece seçimden seçime hatırlanıyor. Oysa siyaset unutmamak sanatıdır; temsil etmek, hatırlamakla başlar.
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeyle halkın sırtına biraz daha yük, biraz daha haksızlık, biraz daha umutsuzluk bindirilmiş olur. Unutmayın, adalet terazisi sadece mahkeme salonlarında kurulmaz, bütçe dağılımı da bir adalet meselesidir. Unutmayın, bir ülkenin büyüklüğü saraylarının yüksekliğiyle değil, vatandaşlarının yaşam kalitesiyle ölçülür.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
12'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 12'nci madde kabul edilmiştir.
13'üncü madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 13'üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Alan | Ercan Öztürk | Emre Çalışkan |
İstanbul | Düzce | Nevşehir |
Oğuz Üçüncü | Ahmet Fethan Baykoç | Osman Sağlam |
İstanbul | Ankara | Karaman |
Nilgün Ök |
| Mehmet Emin Akbaşoğlu |
Denizli |
| Çankırı |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle teklifin 13'üncü maddesi yeniden değerlendirilmek üzere metinden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece teklifin 13'üncü maddesi teklif metninden çıkarılmıştır. Bir karışıklığa mahal vermemek için teklifin görüşmelerine mevcut sıra sayısındaki madde numaralarına göre devam edilecektir, madde numaraları kanun yazımı sırasında teselsül ettirilecektir.
14'üncü madde üzerinde 2'si aynı mahiyette olmak üzere 5 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 14'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 14 - 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
'EK MADDE 5- Devlet Hava Meydanları işletmesi Genel Müdürlüğünde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 3'üncü maddesinin (b) ve (c) bentleri kapsamına giren personeline; ülkemizdeki sivil hava limanlarında gerçekleşen giden uçak trafiği sayısının memur aylık katsayısının yüzde 80'i ile çarpımı sonucu bulunacak miktarı DHMİ performans primi olarak ödenir.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 3'üncü maddesinin (b) ve (c) bentleri kapsamına giren personeline birinci fıkra kapsamında yapılan ödemelere ilaveten ülkemizin hava sahasını, ülkemizdeki herhangi bir havalimanına iniş/kalkış yapmaksızın transit kullanan sivil hava araçları sayısının memur aylık katsayısının yüzde 120'si ile çarpımı sonucu bulunacak miktar kadar prim ödemesi yapılır.
Aylık olarak gerçekleştirilecek prim ödemelerinde bir önceki yılın aynı ayında gerçekleşen uçak trafiği sayısı esas alınır.
Performans primi hesaplamasında baz alınan uçuş sayılarında birbirini takip eden yıllarda artış olması durumunda uçuş sayısı artış miktarına tekabül eden performans primi tutarı farkı, artış yılını takip eden ocak ayı içerisinde tek seferlik olarak personele ayrıca ödenir.
DHMİ Genel Müdürlüğüne ait kadro veya pozisyonlara atanmaksızın bu Genel Müdürlükte görevlendirilenler ile DHMİ personelinden diğer kamu kurum ve kuruluşlarında (Cumhurbaşkanlığı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Eurocontrol Teşkilatı ve Ulaşım Emniyeti İnceleme Merkezi Başkanlığında geçici olarak görevlendirilenler hariç) görevlendirilenlere, görevlendirme süresince bu madde uyarınca ödeme yapılmaz.
Bu madde uyarınca yapılan ödemeler; personele fiilen hizmete katkı sağladığı sürece bulunduğu asli kadro veya pozisyonuna göre yapılır. Görevden uzaklaştırılma, tutuklanma, gözaltına alınma gibi durumlara isabet eden günler için bu madde uyarınca ödeme yapılmaz.
Bu madde uyarınca yapılan ödemeler; gelir ve damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ödenir.'"
İbrahim Akın | George Aslan | Gülcan Kaçmaz Sayyiğit |
İzmir | Mardin | Van |
Celal Fırat | Burcugül Çubuk | Heval Bozdağ |
İstanbul | İzmir | Ağrı |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Heval Bozdağ.
Buyurun Sayın Bozdağ. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gezi'de neşe vardı, burada öfke. Özellikle gençler, üniversiteliler haklı öfkeleriyle geleceksizleştirilmeye, baskıya, otoriteye karşı çok büyük kitleler hâlinde "genel grev", "genel direniş" dediler. İsyanları kayyım siyasetine, isyanları hukuksuzluğa, biat etmiş akademiye; isyanları çalışarak, emek vererek bir gelecek kuramama, mülakatlardan elenme, işsiz kalma korkusuna; isyanları bu ülkenin yönetiminde, kararlarında söz kuramayacak olmalarına; seçme iradelerinin gaspına, seçilme haklarının ilgasına.
Asgari ücretli bir köle toplumunun parçası olmak istemiyorlar, özgür olmak istiyorlar, kendilerini kimlikleriyle var etmek, gerçekleştirmek istiyorlar; kolektif üretimin bir parçası olmak istiyorlar ve birbirlerine yabancılaşmak istemiyorlar; teklik değil, çokluk, arkadaşlık, kardeşlik istiyorlar, barış istiyorlar, demokrasi istiyorlar ve adalet istiyorlar.
Akademik ve bilimsel özgürlük için ve kayyım rektörlerinize karşı da ayakta bugün üniversiteler. Üniversitelerden "faşizme karşı omuz omuza" sesleri yükseliyor. Bu itiraz, toplumun umudu yeniden var etme çabası aslında. Yirmi iki yıllık iktidarınızın yaşıtları olan bu gençler yeniden umut edebilmenin mücadelesini yürütüyorlar. İktidarınız ise yine her pratiğinde olduğu gibi kolluğun marifetiyle günlerdir demokratik anayasal haklarını kullanmak isteyen yurttaşlara fütursuzca saldırıyor, şiddet uyguluyor, işkence yapıyor hatta kolluk mensupları işkence görüntülerini, ters kelepçeyle yere yatırılmış, şiddete uğramış gençlerin görüntülerini zafer kazanmış edalarıyla sosyal medya hesaplarından övünçle paylaşabiliyorlar. Bu haddi nereden alıyorlar?
Ev baskınları, gözaltı operasyonları, yüzlerce insan, çoğu genç tutuklandı ve hatta İstanbul Barosu açıkladı, gözaltına alınanlar arasında çocuklar da var. Gözaltındakilerin çoğuna işkence yapıldığı adliyelerde süreci takip eden avukatlar tarafından açıklandı; durumu kötü olanlar; yüzlerindeki şişlikler, darp izleri geçsin diye gözaltı süreleri uzatılanlar olduğu aktarıldı. Bugüne değin İçişleri Bakanlığı suç işleyen kolluğa dair hiçbir açıklama yapmadı. Zaten cezasızlık politikalarınız değil midir işkence yapanları cesaretlendiren? Kanunsuz emirlerle kolluk sürekli suç işliyor, suç işliyorsunuz.
Siz tüm bu şiddeti görünür kıldıkları, suç işleyen kolluğu teşhir ettikleri, halka gerçekleri gösterdikleri için onlarca gazeteciyi ev baskınlarıyla gözaltına aldınız, tutukladınız. Sizin karanlık zihniyetinizi teşhir ettikleri için gazeteciler içeride. Günlerdir sokakta uyguladığınız işkence ve şiddeti gözaltındaki gazetecilere de uyguladınız. "Sendika.org" muhabiri Zişan Gür'ün gözaltında iken polis şiddeti sonucu burnu kırıldı, gözaltına alınanlar darbedildi. Bakın, sansürle, haber sitelerine erişimi engelleyerek sokağın sesini kısamazsınız, hakikati örtemezsiniz.
EĞİTİM SEN tam da yıllardır yaptığı gibi yapması gerekeni yaptığı için soruşturma başlatıldı, MYK üyeleri hakkında ev hapsi verildi. Sendikal faaliyetleri, sendikal hak ve özgürlükleri engelliyorsunuz, anayasal suç işliyorsunuz. TTB'yle başladınız sendikaların, meslek odalarının yönetimlerine saldırmaya, İstanbul Barosuyla devam ettiniz ve bugün EĞİTİM SEN'e sıçradınız; sınırınız yok ve bu, faşizmdir.
Dünya da bu olayları izliyor ve insan hakları örgütleri sürekli çağrılar yapıyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinden Uluslararası Af Örgütüne kadar demokratik kamuoyu güvenlik güçlerinin protestoculara şiddet uygulamasını kınıyor ve suçluların soruşturulmasını talep ediyor.
Dün olduğu gibi bugün de her koşulda halk var, iradesini ve demokrasiyi savunmaya devam eden milyonlar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
HEVAL BOZDAĞ (Devamla) - Kayyımcı ve darbeci zihniyetle tüm ülkenin esir alınarak biat kültürüyle yönetilmek istenmesine karşı son yılların en güçlü itirazı var. Tüm toplumsal muhalefetin hedef alınarak "Hukuksuzluğun bir yönetme biçimi olmasına geçit yok." diyen korkusuz, çok güçlü bir itiraz var. Kent uzlaşısından, halkların birlikteliğinden suç çıkarmaya çalışanlara inat demokratik siyasette, birlikte mücadelede, eşit ve özgür bir geleceğin inşasında, adil yaşam umudunda ısrar var. Yıllardır iktidarınızın zor ve baskı politikalarına, pratiklerine karşı biriken öfke bugün taşarak sokaklara akıyor. Gezi'de neşe vardı, burada öfke; geç olmadan algılasanız iyi olur. Gençler iktidarınızı uyarıyor.
Saygılarımla. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 14'üncü maddesinde "esas alınır." ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu kapsamda olmayan ancak anılan 399 sayılı KHK'nın c) bendine göre çalışan tüm teknik personele ülkemizin hava sahasını ülkemizdeki herhangi bir havalimanına iniş kalkış yapmaksızın transit kullanan sivil hava araçları sayısının memur aylık katsayısının yüzde 60'ı ile çarpımı sonucu bulunacak miktar kadar prim ödemesi yapılır."
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Şerafettin Kılıç | Mehmet Atmaca | İrfan Karatutlu |
Antalya | Bursa | Kahramanmaraş |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RESUL KURT (Adıyaman) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu.
Buyurun. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; YENİ YOL Grubu ve DEVA Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
14'üncü madde sivil hava limanlarından gerçekleşen giden uçak trafiğine bağlı prim sistemi getiriyor yani performansa göre bir prim sistemi var. Bu bana neyi hatırlatıyor? Sağlık mensubu olduğum için, hastanelerde yaşanan, 2004'te gelen performansa dayalı prim sistemini hatırlatıyor. Ne oldu yirmi yıl içerisinde? Personel arasında nizalar oluştu, çalışma barışını bozdu ve verimliliği azalttı. Gördüğünüz gibi, sağlık sisteminde yirmi yılda elde edilen nedir? Bulunamayan randevular, ulaşılamayan sağlık sistemi, ulaşılamayan ilaçlar. Getirilen performansa dayalı sistem böyle olacak; giden uçak sayısına göre yapıyorsunuz.
Uçak sayısı deyince tabii ki konuyu kendi memleketime bağlamak isterim. Biliyorsunuz, Kahramanmaraş, 1 milyon 200 bin nüfuslu bir şehir, orada bir havalimanı var; genelde uçakların inemediği, zorlandığı, sefer sayılarının kötü saatlerde olduğu, az olduğu bir havalimanı. Bunun için mücadele ediyoruz yıllardır ve bu havalimanına uçak indirmeye çalışıyoruz. Daha düne kadar haftada dört gün Ankara seferi vardı; 1 milyon 200 binden bahsediyoruz. Muadil iller neresi biliyor musunuz? 250 bin nüfuslu Bingöl'de de haftada dört gün var. Kahramanmaraş'a sefer arıyoruz. Örneğin, Kahramanmaraş'a Sabiha Gökçen'den hiçbir sefer yok. Kutsal bölge Karadeniz, örneğin, Rize-Artvin Havalimanı; nüfuslarının toplamı 500 bin, Maraş'ın yarısı kadar yok, sadece AJet'in günde 3 kere Sabiha Gökçen'den Rize'ye seferi var; sabah hemen kuşluk vakti ve öğleden sonra. Yine, kutsal bölge Karadeniz; OR-Gİ Havalimanı, yine Ajet'in -Pegasus'u saymıyorum- yine sabah saatlerinde, hemen kuşluk saatlerinde ve öğleden sonra 3 seferi var. Bunların toplam nüfusu Maraş'ın yarısı kadar. Biz Sabiha Gökçen'e bir türlü sefer koyduramıyoruz. Devlet Hava Meydanları özellikle bu şehirlerin lobisinin etkisinde kalarak bizim o bölgede nerelere koyuyor? Örneğin; Adana'dan günde 12 sefer var Sabiha'ya, hemen yanımızdaki Kayseri'den 8 sefer var, hemen 80 kilometre ötedeki Antep'ten 6 sefer var, üstümüzdeki Malatya'dan 2 sefer, yanımızdaki Urfa'dan 1 sefer, üstümüzdeki Sivas'tan 2 sefer var, ortadaki Maraş'tan bir sefer yok. Niye?
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Günahınız ne?
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Anlayamıyoruz biz nedenini, Kahramanmaraş'a özellikle uçuş saatlerinin ve sefer sayılarının niye böyle olduğunu. "Efendim, uçaklar inemiyor"
Arkadaşlar, 1990 küsur yılında yapılmış havalimanına ILS cihazı geçen yıl takılabildi. "ILS cihazı" dediler ama yine uçaklar inemeyince niye inemiyor diye biz bunların nedenini anlamaya çalıştık, baktık ki ILS cihazı takılmamış, ILS cihazının üçte 1 özellikleri olan "lokalizer" diye bir cihaz var, tutmuşlar, Kahramanmaraş'a onu takmışlar.
Biz, özellikle ulaşım konusundaki sıkıntıları, özellikle sağlık alanındaki sıkıntıları ve özellikle Gençlik ve Spor Bakanlığının yatırım sıkıntılarını Maraş'ta çok çekiyoruz. Baktığımız zaman, Sağlık Bakanı Rize'den, Spor Bakanı Rize'den, Ulaştırma Bakanı Karadeniz'den, dedik ki: "Bir kasıt mı var?" Örneğin, hızlı tren; Ulaştırma Bakanı Trabzon'a kadar planlamayı yapmış, bizim alt tarafta nereye kadar yapmış? Adana tamam, Antep tamam, Urfa tamam, üstte Kayseri planlamaya alındı, Malatya sağda tamam, ortada Maraş yok. Niye? Kahramanmaraş, deprem bölgesinde ve yüzyılın felaketini yaşadı, pozitif ayrımcılık isteyen bir şehir. Oralara gelen Bakanlarımızı görüyoruz, 3-5 tane bina açılışı yapıp, 3-5 tane sağlık tesisini gezip "Kahramanmaraş'a şunu yaptık, Kahramanmaraş'a bunu yaptık." edasıyla geri dönmekte.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Dolayısıyla, eğer Hükûmet yetkilileri oraya gelip "Asrın depremi." "Şöyle de böyle de..." "Şunu yaptık, bunu yaptık." diyeceklerine biz sayılara bakarız. Bugün size kutsal bölge Karadeniz'den veriler verdim, yine aynı şekilde Kahramanmaraş'ın etrafındaki verileri verdim. Sağ olsunlar, iktidar milletvekillerinin çalışmalarıyla nihayetinde iki yıl sonra Kahramanmaraş'a haftada her gün bir Ankara seferi koydurduk. Yine iktidar milletvekilleriyle birlikte geçen salı günü gelebildik. Teşekkür ediyoruz, bu da bir ilerleme ama bu verdiğim veriler doğrultusunda Kahramanmaraş'ın özellikle hava ulaşımının muhakkak, muhakkak tekrar değerlendirilmesini talep ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 14'üncü maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "eklenmiştir" ibaresinin "ilave edilmiştir" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan Yaldır | Yavuz Aydın | Yüksel Selçuk Türkoğlu |
Aksaray | Trabzon | Bursa |
Hüsmen Kırkpınar | Ersin Beyaz | Selcan Taşcı |
İzmir | İstanbul | Tekirdağ |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli | Cevdet Akay | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu |
İzmir | Karabük | Manisa |
Mustafa Erdem | Cavit Arı | Ömer Fethi Gürer |
Antalya | Antalya | Niğde |
| Ulaş Karasu |
|
| Sivas |
|
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RESUL KURT (Adıyaman) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Ersin Beyaz.
Sayın Beyaz, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
ERSİN BEYAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2024 Haziran ayının son haftası Komisyonda görüştüğümüz bu madde Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü personelinin prim ödemelerini düzenliyor. Adil ve eşit olmayan bir yaklaşımla düzenlenen bu kanun maddesi o dönem metinden çıkarılmıştı. İktidar, her zaman olduğu gibi bu maddeyi biraz değişikliğe uğratarak önümüze getirmiştir. EUROCONTROL'den daha fazla ödeme alınması için ülkemize döviz girişini artırmaya çalışan, bu yolla personel maliyetini azaltmayı hedefleyen madde metni yine eksik düzenlenmiştir. 2023 yılı verilerine göre Fransa ile Türkiye'nin hava trafiği neredeyse aynı seviyededir. Fransa 21 milyon, Türkiye ise 20 milyon uçuşa sahiptir. Fransa EUROCONTROL'den 1,5 milyar euro gelir elde ederken Türkiye sadece üçte 1'i kadar, 497 milyon euro gelir elde etmektedir. Bu farklılık Türkiye'nin hava trafik hizmetlerinde personelin işçiliğini ve emeğini daha ucuza uygulamaya koymasından kaynaklanıyor. Radar, teknolojik çözümler, teknik hizmet, ödenen maaş, personelin özel teçhizat giderleri bile EUROCONTROL gelirlerinden ödenebilecekken Devlet Hava Meydanları bu avantajı doğru değerlendirmiyor. Ayrıca meydan işletme gelirleri kurumun genel gelirlerinin yüzde 70'ini oluştururken bu gelirlerden personele pay ödenmemektedir. EUROCONTROL tahsilat sistemi üst düzey personele pay aktarırken ülkemizin diğer personeli kendi meydan işletme gelirlerinin emekçileri olarak pay alamamaktadır. Geldiğimiz noktada, EUROCONTROL'den daha fazla para almak sadece personel maaşlarıyla sınırlı kalmamalı, diğer unsurlar da göz önüne alınmalıdır.
Yapılan geri dönüşlerdeki en büyük eleştiri, Devlet Hava Meydanları işletmesi personeline ilgili primlerin eşit ve hakkaniyetli olması gerektiğidir. Biz İYİ Parti olarak bu dağılımın her zaman ifade ettiğimiz gibi liyakat esasına göre yapılması gerektiğini savunuyoruz. AK PARTİ iktidarının yanlış politikalarına rağmen çalışma barışını bozmayacak, adaletli ve liyakate dayalı bir çözüm gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, adalet ve hukuk aynı potada değerlendirilse de özleri ve mahiyetleri itibarıyla ayrılabilirler. Hukuk, başta bizim yani milletvekillerinin içinde bulunduğu yasa koyucuların ideolojisi, yerel kültürü, dünya görüşü ve coğrafyasının sosyolojik yapısıyla ilgilidir ve bunlarla da sınırlıdır. Hukuk, bir milletin müşterekiyle oluşur; bireyin diğer insanlarla ilişkisini, toplumun karşılıklı tutumunu ve toplumu oluşturan her bir kişinin devlete karşı durumunu düzenlemeyi amaçlar. Bu bağlamda, hukuk, birilerinin üstünlüğüne hizmet etmek yerine milletin vicdanını temsil etmelidir. AK PARTİ iktidarı her alanda karşımıza çıkan hukuksuz politikalarıyla "Gerekirse hazmedeceksiniz." diyerek bu milleti baskılamak istemiştir. Adalet ise sadece insanoğlunun değil yaratılmış tüm canlıların hayat serüveninde doğal olarak bulunur. Zamana, mekâna, coğrafyaya, kültürel ve sosyolojik temellere bakılmaksızın aramamız gereken tek kavram da adalettir. "Hukuk" deyince bir sistematik bulmaya çalışırız ancak "adalet" deyince en büyük beklentimiz erdemdir. Adalet kavramı her şeyden önce ahlakla temellendirilir. Ahlakın olmadığı yerde adaletten bahsedemeyiz. Bu anlamda, adalet zedelenmemeli, sarsılmamalıdır. Adalet sarsılırsa devlet mefhumu çürür ve yıkılır. İşte, bugün ülkemizin ve milletimizin eksikliğini hissettiği şey hukuktan ziyade adalettir.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yapılan tutuklama ve protesto süreci hukuksuzlukla işletilmiştir. Burada kaybeden AK PARTİ değil CHP ya da İmamoğlu değil adalet olmuştur, kaybeden Türkiye olmuştur. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Adaletsizliği iliklerine kadar hisseden toplumumuz ve özellikle gençlerimiz dünyaya örnek olacak bir tepki ve protesto yürütmüştür. Buradan özellikle tüm gençlerimizi tebrik ediyor, yaptıkları haklı eylemi gönülden destekliyorum.
Şunu iyi biliniz ki ülkede bir yolsuzluk, hukuksuzluk, adaletsizlik varsa araştırılmalı ve muhakkak cezası kesilmelidir ve toplumun vicdanına havale edilmelidir. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklardan kurtulduğumuz bir Türkiye hayalimiz var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ERSİN BEYAZ (Devamla) - Bu hayalimiz iktidarın keyfî siyasetine kurban edilemez. Muhalif belediye başkanlarıyla anlaşamayan iktidarınız, yirmi üç yıldır kutuplaşmayı körüklemiş, toplumu ayrıştırmış, Türkiye'nin uluslararası arenadaki itibarını da zedelemiştir. İYİ Parti olarak biz, yapılan tüm bu kirli siyasete rağmen adaletten ve ahlaktan yana olmaya devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Sivas Milletvekili Ulaş Karasu.
Buyurun Sayın Karasu. (CHP sıralarından alkışlar)
ULAŞ KARASU (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Recep Tayyip Erdoğan 28 Temmuz 2004 tarihinde çıktı "Büyük Orta Doğu Projesi'nin Eş Başkanıyım." dedi. Demokrasi ve insan hakları getireceği bahanesiyle BOP, BOP'u kuranlar, Mısır'dan Filistin'e, Fas'tan Afganistan'a, Suriye'den Yemen'e gözyaşı getirdi, acı getirdi, katliamlar getirdi. Halkanın sonunda kim vardı? Tabii ki Türkiye. Önce Balyoz ve Ergenekon davalarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerindeki Atatürkçü, yurtsever subayları kumpaslarla, gizli tanıklarla, Zekeriya Öz gibi savcılarla hapislere attılar, birer birer ihraç ettiler. O davaların savcısı kimdi? Başbakanlık koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan. Şimdi nasıl Akın Gürlek'e sahip çıkıyorsa o gün de Zekeriya Öz'e sahip çıkıyordu. O gün ortağınız kimdi? Fethullah hoca efendiniz. Sonra bunlarla rant ve çıkar kavgası başlayınca ortaklık bozuldu, birbirinize girdiniz. 17-25 Aralık yolsuzluğunu, hırsızlığını milat koydunuz, sonra 15 Temmuz darbe girişimi ve sistem değişikliği.
Peki, bu süreçler içinde neler yaşandı iktidarınızı devam ettirmek için ve son halkayı tamamlamak için? Peki, sonra ne oldu? 2019'da bir adam çıktı "Her şey çok güzel olacak." dedi ve Erdoğan'ın oyunlarını bozdu. Önce mazbatasını vermediniz, sonra kazandığı seçimi iptal ettiniz. Akıllanmadınız, 31 Mart seçimlerinde Ekrem İmamoğlu 4'üncü kez sizi sandığa gömdü. Artık Türkiye'nin 1'inci partisi Cumhuriyet Halk Partisiydi. Yeni kumpaslar kurmanız gerekiyordu çünkü İstanbul'u kaybetmiştiniz çünkü İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybederdi. Bunu da en iyi Recep Tayyip Erdoğan biliyordu. (CHP sıralarından alkışlar) Önce "Belediyeleri silkeleyin." dedi, sonra "Turpun büyüğü heybede." dedi. İnsanlar çocuklarının beslenme çantalarına kuru ekmek koyamazken yirmi üç yıldır bu ülkeyi tek başına yöneten AKP'nin Genel Başkanı, Cumhuriyet Halk Partisine kumpas kurmak işleriyle uğraşıyordu. Bu kurulan kumpasın savcısı da hâkimi de sarayda oturmaktadır. Anketlerde artık iktidarı kaybettiğini gördüğü için sandıktan korkmaktadır. Sandık gelene kadar Cumhuriyet Halk Partisini toplumun gözünde nasıl itibarsızlaştırırım diye hukuksuz, adaletsiz, darbelere sarılmaktadır.
Ey Erdoğan, 12 Eylülün postallı darbecileri Cumhuriyet Halk Partisine diz çöktüremedi ki senin kravatlı darbecilerin bize diz çöktürsün! (CHP sıralarından alkışlar) Saraylar, padişahlar, fermanlar, vatan cepheleri, darbeler, idam sehpaları bize diz çöktüremedi ki senin kumpasların diz çöktürsün! (CHP sıralarından alkışlar) Her türlü kumpasınızın karşısında ne Özgür Özel ne Ekrem İmamoğlu ne de Cumhuriyet Halk Partisi bir adım geri atmayacak, sizi iktidardan gönderene kadar mücadeleye devam edecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Tayyip Erdoğan yirmi yedi yıl önce hapishaneye girerken ne diyordu? "Hürriyetlerin kullanılmadığı bir demokrasi düşünülemez ve hürriyetler ancak hukuk yoluyla garanti altına alınabilir çünkü hukuksuz bir demokrasi haksız bir demokrasidir." Daha neler, neler. "Yargı, artık baskıcı bir rejimin aleti olmuştur." diyen, "Gayriahlaki ve hukuki yollarla millî iradeyi yok etmek istiyorsunuz." diyen kimdi? Recep Tayyip Erdoğan'dı. Şimdi aynı Recep Tayyip Erdoğan, sokaklarda, meydanlarda onun yirmi yedi yıl önceki sözlerini hatırlatan gençlere "ahlaksız" diyor, "soysuz" diyor, "provokatör" diyor, "Vandal" diyor, "marjinal" diyor. Recep Tayyip Erdoğan niçin kızıyorsun? O gençler sana senin sözlerini hatırlatıyor. O gençlerin yol göstericisi, padişahın idam fermanını yırtıp atan, yedi düveli dize getiren Mustafa Kemal Atatürk'tür. (CHP sıralarından alkışlar) O gençler yetkiyi Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'nden alıyor. O gençler 12 Martlarda, 12 Eylüllerde idam sehpalarını kendisi tekmeleyen onurlu gençlerin mirasçılarıdır. O gençler seni ilk seçimde gönderecek olanlardır. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün Kadir Gecesi, tüm İslam âleminin Kadir Gecesi'ni kutluyorum. Bu mübarek ayda, bu mübarek gecede bir kez daha hatırlatıyorum; İslam'ın tek şartı namaz kılmak, oruç tutmak değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ULAŞ KARASU (Devamla) - Peygamber'imizin buyurduğu gibi "Bir saat adaletle hükmetmek bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır." Dinimize göre en büyük günahlar iftira atmak, kul hakkı yemek, yalan söylemektir. Hiç merak etmeyin, bu haksızlıklarınızın, hukuksuzluklarınızın hesabını bu dünyada da mahşerde da mutlaka vereceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Çıkıyorsunuz kürsülerde, trol hesaplarınızda Recep Tayyip Erdoğan için "Yiğit Genel Başkanımız" diyorsunuz. Anadolu'da yiğitlik arkadan vurarak, kumpas kurarak, çelme takarak olmaz; yiğitlik er meydanında belli olur. Bizim yiğidimiz, aslanımız kumpaslarınızla Silivri'de; sizin yiğit dediğiniz binlerce korumayla Meclise gelebiliyor. (CHP sıralarından alkışlar) Kendinize güveniyorsanız getirin sandığı mert de kimmiş namert de kimmiş herkes görsün, kararı halk versin. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin çerçeve 14'üncü maddesiyle 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek 5'inci maddenin yedinci ve sekizinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Birinci ve ikinci fıkralar kapsamında yapılan ödemeleri geçmemek üzere Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü personeline de bu madde kapsamında ödeme yapılır."
"Bu madde kapsamında yapılan ödemeler, yürütülen görevin niteliği ile önem ve sorumluluk düzeyi, personelin ünvanı, hizmet yılı, birimi ile sivil havacılık faaliyetleri kapsamında denetime katılıp katılmadığı gibi kriterler dikkate alınmak suretiyle Cumhurbaşkanınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde gelir ve damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ödenir."
Muhammet Emin Akbaşoğlu | Nurettin Alan | Oğuz Üçüncü |
Çankırı | İstanbul | İstanbul |
Emre Çalışkan | Ahmet Fethan Baykoç | Ercan Öztürk |
Nevşehir | Ankara | Düzce |
| Osman Sağlam |
|
| Karaman |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RESUL KURT (Adıyaman) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, düzenleme kapsamında yapılacak ödemelerin Cumhurbaşkanınca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde yapılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 14'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 14'üncü madde kabul edilmiştir.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.59
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 04.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN
KÂTİP ÜYELER: Elvan IŞIK GEZMİŞ (Giresun), Adil BİÇER (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71'inci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
15'inci madde üzerinde 5 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 15- 3/6/2011 tarihli ve 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
'EK MADDE 4- (1) Türk vatandaşlarına, 1/1/2025 ve sonrasında canlı doğan çocukları için başvuru yapılması ve Türkiye'de ikamet ediyor olmaları koşuluyla ilk çocuğu için tek seferlik 13.000 TL, ikinci çocuğu için beş yaşını tamamlayana kadar (altmışıncı ay dâhil) aylık olarak 5.000 TL, üçüncü ve sonraki her bir çocukları için beş yaşını tamamlayana kadar (altmışıncı yaş dâhil) aylık 10.000 TL doğum yardımı yapılır. Bu fıkrada belirtilen tutarları artırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.
(2) Bu madde uyarınca yapılacak doğum yardımlarına ilişkin tutarlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için tespit ve ilan olunan yeniden değerleme oranında artırılır.
(3) Doğum yardımı ödemeleri, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan yapılır. Bu amaçla ihtiyaç duyulan kaynak genel bütçeden Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna aktarılır.
(4) Doğum yardımı, hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ödenir ve haczedilemez.
(5) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar Cumhurbaşkanınca belirlenir.'"
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Necmettin Çalışkan | Şerafettin Kılıç | Mehmet Atmaca |
Hatay | Antalya | Bursa |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan.
Buyurun. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Elbette kanunun bütün maddeleri değerlendirmeye tabi tutulabilir ama özetle söylemek gerekirse aslında bu yasayı bir bölücülük yasası, fitne tohumu eken bir yasa olarak değerlendirebiliriz. Evet, 13'üncü madde kaldırıldı ama çalışma barışını dinamitlemek üzere yapılmış bir yasaydı, inşallah aynı hataya tekrar düşülmez. Ama hâlen kamuda devam eden kamu mühendisleri; aynı diplomayı almış, aynı iş yerinde çalışıyor, aynı sorumluluk, aynı imza, aynı sınavlardan geçmiş ama birisi diğerinin 2 katı maaş alıyor; böyle bir adaletsizliği anlamak mümkün değil öğretmenlikte başöğretmen, normal öğretmen, ücretli öğretmen ayırımında olduğu gibi. Burada da yine maliye müfettişlerinin, Devlet Hava Meydanları İşletmesi çalışanlarının arasında yapılan "A tipi çalışan", "B tipi çalışan" şeklindeki ayrımı da maalesef gördük.
Değerli milletvekilleri, yasanın temeli emekli ikramiyesi; bütünüyle, yasa, torba yasa emekli ikramiyesi üzerine konduruldu ama gelin görün ki verilen ücret bahşiş kadar; gelin görün ki tarihinde ilk defa kamuda asgari ücretten daha az maaş ödeniyor; gelin görün ki tarihinde ilk defa emekli memur maaşı asgari ücretten daha az; tarihinde ilk defa kamu, insanlara dolmuş parası kadar ücret ödüyor. Esasen bunun çözülmesi gerekirken, buna yönelik bir adımın atılması gerekirken bunların hiçbirinin gündemde olmadığını üzülerek görüyoruz.
2023 yılında memurlara yapılan seyyanen zamla denge bozuldu, şimdi emekli memurlar tarihlerinin en kötü dönemlerini, tarihlerinin en az ücretli dönemini yaşıyor yani "Gölge etmeyin, başka ihsan istemez!" denildiği gibi keşke hiç müdahaleniz olmasaydı bundan daha iyiydi. Dengeyi bozdunuz ve esasen, kamudaki ücret rejiminin baştan sona bütün kurumlar için yenilenmesi, düzenlenmesi gerekir.
Değerli milletvekilleri, yasanın içerisinde kara yolları, otobanlarla ilgili madde var. Bu iktidar maalesef hep elit tabakanın, güç odaklarının hizmetinde olduğu için bu yasada da bunu görüyoruz. Eğer özel otoyol işletmecisinin ücretini bir adam ödemezse nasıl tahsil ederiz derdinde ama bu yol, şu Niğde-Ankara yolu neden 700 lira, bunun cevabı yok. Bir bardak çay 50 lira, bunun cevabı yok. Fahiş fiyatlarla yapılan satışa da müdahale edilmiyor. Vatandaş, gariban ezilsin ama biz o işletmecinin tahsilatını nasıl yaparız, maalesef bunun derdindeler. Tabii, bütün bunların özünde şunu demek gerekir ki kırk yıl süreyle bu devlete, bu millete hizmet etmiş emeklilerin en tabii haklarından biri onurlu bir yaşam sürmektir ama bugün bunun hiçbir şekilde mümkün olmayacağını görüyoruz.
Bir taraftan, yasa içerisinde şahsı adına çalışan özel dolmuşçulara, köy dolmuşçularına, özel çalışanlara büyük bir baskı var ama biz bunların sorununu nasıl çözeriz; bu, gündemde değil. Bakın, piyasada M plakalı araçlar dolanıyor; yabancı birisinin üzerine geçiriliyor, iki yıl süreyle kullanılıyor, vergi alacaksanız esas bunlardan alın. Diyeceksiniz ki: "Yabancı plakalı araç 1300 ya da 1600 cc'den fazla olursa ek vergi öder." Madem mali imkânların iyi, alabiliyorsun, öyleyse vergisini öde. Aynı şekilde, yabancı plakalı araç kimin üzerine gelmişse onların kullanılması gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Malum olduğu üzere burada da büyük bir vergi kaybı var, kamunun gelir kaybı var ama o araçları getirenler kodaman kitle olduğu için bunlardan nasıl vergi alırız, bunu düşünmüyorsunuz ama küçük bir esnafa, taksici esnafına -çarnaçar- kendi imkânlarıyla kıt kanaat geçinmekte olan bir insana nasıl müdahale ederiz, onunla ilgili düzenleme yapılıyor.
Kanunun ismi "gençlik" ile başlıyor, kanunun tümünde "gençlik" ile ilgili yalnızca çok yarım yamalak bir madde var, o da sporculara yapılacak ödemeyle ilgili; bu da bir istismardır arkadaşlar. "Gençlik" ismini duyunca, evet, burada herkes gelecek neslimize nasıl yatırım yaparız diye düşünürken bomboş olduğunu görüyor. Zaten bitişinde de doğum yardımının nasıl bir ucube olduğunu gördük, içeriği belirsiz bir şekilde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Bu vesileyle Kadir Gecesi'ni tekrar tebrik ediyor, iyi bayramlar diliyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Kadir Gecesi mi kaldı ya, sabah oldu yani ne gecesi?
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 15- 3/6/2011 tarihli ve 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
'Ek MADDE 4- (1) Türk vatandaşlarına, 1/1/2025 ve sonrasında canlı doğan çocukları için başvuru yapılması ve Türkiye'de ikamet ediyor olmaları koşuluyla tek seferlik veya beş yaşını tamamlayana kadar (altmışıncı ay dâhil) aylık olarak doğum yardımı yapılır.
(2) Doğum yardımı yapılacak çocuk sayısı, her bir çocuk için yapılacak yardım miktarı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunları ile belirlenir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar Cumhurbaşkanınca belirlenir.
(3) Doğum yardımı ödemeleri, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan yapılır. Bu amaçla ihtiyaç duyulan kaynak genel bütçeden Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna aktarılır.
(4) Doğum yardımı, hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ödenir ve haczedilemez.'"
Rahmi Aşkın Türeli | Cevdet Akay | Mustafa Erdem |
İzmir | Karabük | Antalya |
Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | Elvan Işık Gezmiş | Cavit Arı |
Manisa | Giresun | Antalya |
Ömer Fethi Gürer |
| Asu Kaya |
Niğde |
| Osmaniye |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Osmaniye Milletvekili Sayın Asu Kaya.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ASU KAYA (Osmaniye) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
19 Martta bir darbe girişimi yaşadık; sadece Ekrem İmamoğlu Başkanımıza değil tüm demokratik haklarımıza yönelik bir darbe girişimiydi, üstünlerin hukukunun her geçen gün ezdiği kadınlara, zekâlarıyla geleceğe yön veren gençlere de yönelik bir darbe girişimiydi. 23 Marttan bu yana, İstanbul'da ürettikleri el emekleri değere dönüştürülen ve kooperatifleri desteklenen kadınlar hapiste. 7/24 aktif olan Kadın Destek Hattı'yla şiddetten korunan kadınlar hapiste. İstanbul'un dört bir yanında açılan kadın destek merkezlerinden hizmet alan kadınlar hapiste. Büyükşehir Belediyesinde istihdam oranları yüzde 46 artan kadınlar hapiste. İstanbul Büyükşehir Belediyesi aracılığıyla özel sektörde istihdam edilen 72 bin kadın hapiste aslında. Yine, açılan kreşlerle çocuklarını gönderip de ekonomik hayata katılabilen kadınlar hapiste aslında. İstanbul'da aldıkları desteklerle pazarlara gidebilen kadınlar hapiste. Teknolojiyle güçlenen, aldıkları eğitimlerle girişimci olan İstanbullu kadınlar hapiste. Sığınmaevi, konukevi ve dayanışmaevinden hizmet alıp ayrıldıktan sonra da ilk altı ay 30 bin TL olmak üzere takip eden her ay 10 bin liralık Kadın Dayanışma Paketi desteğiyle hayata tutunan kadınlar hapiste. 2024'te doğum yapıp Yenidoğan Destek Paketi'nden yararlanan 45 bin anne hapiste. Hayatlarında ilk kez vapura binen kadınlar hapiste. "Hak, hukuk, adalet!" diye haykıran kadınlar hapiste; eşitlikçi belediyecilik hapiste, kadın hakları, iradeleri hapiste ama ülkemin tüm güçlü kadınlarının sesi sokaklarda, tencere tavayla balkonlarda. Birey değil üreme aracı olarak gördüğünüz, ancak doğurursa ailenin bir parçası saydığınız, yoksulluğun tam ortasına fırlatıp attığınız, var olan yasalara rağmen şiddet görmelerini engelleyemediğiniz, katledilmekten koruyamadığınız, devleti arkasından çektiğiniz kadınlar, genç kadınlar artık sokakta. Siz ise burada hâlâ ülke gerçeklerinden çok uzak rakamlardan ibaret olan doğum yardımını gündeme almaya devam edebiliyorsunuz. İşte, onun için kadınlar, genç kadınlar, yaş almış kadınlar, anneler artık sokakta.
Siz söylüyorsunuz "2024'te 4,5 milyon hane sosyal yardım aldı." diye yani 85 milyonluk nüfusun içinde her 5 kişiden 1'ini devlet yardımına mahkûm ettiniz, bu kadar yoksul hâle getirdiniz ve yarattığınız bu derin yoksulluğun içinde nüfus artsın diye doğum yardımı ödemelerini artırıyorsunuz; işte, tam da bunun için tüm kadınlar isyanda. "Doğursun." diyorsunuz ya, dünyaya getirdikleri çocuklarının gelecekleri için aslında endişe içindeler, binbir zahmetle okuttukları çocuklarının diplomalarından kaygılı kadınlar. Artık kadınlar kendi diplomalarını korumaya çalışıyorlar. İşte, bu itiraz eden annelerin çocukları da bugün maalesef gözaltında veya hapishanede; tutukladınız onları. Hak mücadelesi için, sokaklara çıktıkları için gözaltına alınan, hukuksuz bir şekilde tutuklanan, yaralanan tüm gençlere, tüm kadınlara buradan, Meclisten bin selam olsun. Ve bu ülkede kadın yoksulluğunu ortadan kaldırmayan siz, kadın işsizliğini önleyemeyen siz, kadınları gelir adaletsizliğinin en dibine sürükleyen siz, geri dönüp bu kadınlara "Doğurun." diyorsunuz ama kadınlar maalesef doğurmuyor, doğuramıyor bu ülkede. Durum buyken kadınları yok saydığınız, sokaklarda isyanlarını görmediğiniz, "Ölüyoruz." diyen kadınları duymadığınız müddetçe kadınlar da sizi yok saymaya devam edecekler. "Kreş haktır, dokunmayın." diyen, "Eşitlikçi belediyeler bizimdir." diyen, "Hayatlarımıza, hayallerimize, haklarımıza kayyum atayamayacaksınız." diyen, yaşadıkları kentlerde "Eşit, özgür ve şiddetsiz bir hayat istiyoruz." diyen, laik evrensel hukuka dayanan, tüm haklarına sahip çıkan kadınlarla biz devam edeceğiz dayanışmaya, o kadınlarla geleceği birlikte kuracağız.
Bu ülkede kadınlara dair kazanımların örgütlü kadınların mücadelesiyle kazanıldığını biz biliyoruz. Ben de buradan toplumun en direngen kesimi olan örgütlü, örgütsüz tüm kadınları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ASU KAYA (Devamla) - ...29 Mart Cumartesi günü saat on ikide, tüm haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı seslerini yükseltmek için Maltepe Meydanı'na davet ediyorum. Haydi kadınlar dayanışmaya, dayanışma yaşatır hepimizi!
Saygılarımla. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesinde yer alan "Cumhurbaşkanınca belirlenir" ibaresinin "Kadın örgütleri ve ilgili STK'lar tarafından oluşturulmuş kurullar tarafından belirlenir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Akın | George Aslan | Gülcan Kaçmaz Sayyiğit |
İzmir | Mardin | Van |
Burcugül Çubuk |
| Celal Fırat |
İzmir |
| İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Nilgün Hanım, bir şeye de katılın ya, hayırlı bir işe imza atın.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sataşma var.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Sonra sataşmadan söz alır, konuşur.
BAŞKAN - Buyurun.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkür ederim.
Nerede olursa olsun, erkek şiddetine karşı direnen tüm kadınları saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Türkiye'de kadınların karşı karşıya kaldığı sorunların temel nedeni ne biliyor musunuz? Tam anlamıyla şu: Erkek devlet anlayışı. AKP iktidarları boyunca devletin erkekleştirilmesi süreci maalesef hız kesmedi ve aksine, bu süreci daha fazla hızlandıran bir şekilde politikalarını karşımıza çıkardı. Siyasi iktidar, yıllarca İstanbul Sözleşmesi'nin ilk imzalayıcısı olmakla övündü ama imzasını çekip kadınların anayasasını iptal eden ilk iktidar olmaktan da geri durmadı. Gelinen süreçte, kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet kaygı verici bir düzeyde. Cezasızlık rejimi, kadınların yaşam haklarına yönelik riskleri büyütmekte, failleri bu politikalarla daha fazla cesaretlendirmektedir. AKP iktidarı, ısrarla, kadına karşı erkek yargıyı ve erkek iktidarını örgütlemekle meşgul maalesef. Torba teklife konulan 15'inci maddede de siyasi iktidarın beyninden ve kalbinden geçen ideolojik hedefleri çok rahat bir şekilde okuyabiliyoruz. Bunun alelacele torbaya konulmasının sebebi, Cumhurbaşkanının 2025 yılını "Aile Yılı" olarak deklare etmesidir. Her şeye hayat görüşünün yelpazesinden bakan siyasi iktidar, kadınların kaç çocuk doğuracağına da karar vermek istiyor bu hâliyle. Bunu yaparken de kadınların sosyoekonomik sorunlarına yönelik bir çözüm yok. Kadın şiddetini ortadan kaldırmak için de maalesef bir niyet göremiyoruz. Dolayısıyla, kadının insan onuruna yaraşır yaşam hakkına saygı da yok maalesef çünkü kadını kadın olarak değil sadece aile kavramı içerisinde tanımlayan bir akılla karşı karşıyayız.
Bakın, TÜİK verileri bile kadınların sosyoekonomik hayattan dışlandığını net bir şekilde ortaya koyuyor. 2024 yılı verilerine göre kadınların iş gücüne katılımı yüzde 36,6 iken erkeklerde bu oran yüzde 71,8 olarak karşımıza çıkmakta. Yine, 3 yaş altı çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadın istihdam oranı yüzde 28 iken erkeklerin istihdam oranı yüzde 90,5 olarak karşımıza çıkmakta. Ortalama çalışma süresi haftalık bazda kadın ve erkeklerde birbirine yakın; buna karşın çocuk bakımının yüzde 94'ü, ev işlerinin ise yüzde 85,6'sı oranında kadınlar tarafından gerçekleştiriliyor. Bunun sonucudur ki 2024 Dünya Ekonomik Forumu Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Raporu'na göre Türkiye 146 ülke arasında 127'nci sırada yerini almış bulunuyor. Bu tablo, tam olarak devleti yönetenlerin eseridir. Bu tablo, kadın mücadelesinin de sebebidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayyum politikaları, Türkiye'de yerel demokrasiye vurulan en büyük darbe olarak karşımıza çıkmakta. Kayyumların belediyelerde kadınlara karşı almış olduğu kararlar iktidarın kadın düşmanı zihniyetinin gerçekleştirdiği politikalarla benzerlik gösteriyor çünkü kayyumların ilk icraatı kadın çalışmalarını hedef almak oluyor. Kayyum atamalarının, kadın özgürlükçü bakış açısının toplumsal dönüşüm ve değişimde yarattığı etkiye bir müdahale olduğu da açık ve net bir şekilde ortada. Neden mi? Buyurun, dinleyin: 2024 yılında yerel seçimlerde tarih yazıp 14'te 14 yapan Van halkının iradesinin gasbedilmesiyle birlikte kadın özgürlükçü belediyecilik anlayışımıza yönelik kayyumun ilk hedefi yine kadın kazanımları olmuştur. JINKART Projesi, Özgür Kadın Köyü Projesi, yine en çok kadınların yararlandığı Sosyal Kart Projesi, en çok genç kadınların yararlandığı Eğitim Desteği Projesi, kadın üretim atölyeleri kayyum tarafından maalesef bir bir kapatıldı. Yine, Van Büyükşehir Belediyesi ve Edremit Belediyesiyle ortaklaşa açılan Şamiram Kadın Yaşam Merkezi'nin boşaltılması kayyum tarafından istendi. Sadece Van'da yaşayan kadınların değil aslında tüm Türkiye'deki kadınların ilgisini çeken, daha önce de ayrıcalıklı bir kesime tahsis edilmiş olan protokol gemisini dönüştürerek hayata geçirdiğimiz ve bir ilk olan Jin Gezici Kadın Kütüphanesi de maalesef yine kayyum tarafından iptal edilen projelerimiz arasında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Devamla) - Sağ olun.
Kayyum rejimiyle özgürlükçü modeli çökertmek ve kadınları özne olmaktan çıkarıp iradesiz kılmak isteyen zihniyete karşı cevabımız çok net: Kadın düşmanı kayyum rejimine karşı kadın özgürlükçü fikriyatımızı her koşulda hayata geçirmek biz kadınların boynunun borcudur diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 15'inci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "değiştirilmiştir" ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ersin Beyaz | Yavuz Aydın | Mehmet Akalın |
İstanbul | Trabzon | Edirne |
Turan Yaldır | Selçuk Türkoğlu | Hüsmen Kırkpınar |
Aksaray | Bursa | İzmir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Edirne Milletvekili Mehmet Akalın.
Buyurun Sayın Akalın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET AKALIN (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin nüfus artış hızındaki kaygı verici düşüş ve bununla bağlantılı olarak ailelerin, özellikle de genç nesillerin çocuk sahibi olma konusundaki tereddütlerini ele almak üzere 15'inci maddeyle ilgili İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
TÜİK verilerine göre Türkiye'de ikamet eden nüfus 31 Aralık 2024 tarihi itibarıyla 86 milyona yaklaşmış, ne var ki bu sayı önceki yıla göre yüzde 0,34 artışla sınırlı kalmış ve cumhuriyet tarihinin en düşük nüfus artış oranlarından biri olarak kayıtlara geçmiştir. Özellikle 2007 yılından bu yana doğum oranlarımızdaki düşüş çok daha belirgin bir hâle gelmiştir.
Başka bir çarpıcı gösterge de doğurganlık hızının giderek azalmasıdır. 2001 yılında doğurganlık oranı ortalama 2,38 çocuk iken 2023 yılında bu oran 1,51 çocuk seviyesine gerilemiştir. Bu durum, nüfusumuzun yenilenme hızı olarak bilinen 2,1 eşiğinin de altına düştüğümüz anlamına gelmektedir. Bir ülkenin demografik yapısını doğrudan etkileyen bu durum toplumsal ve ekonomik açıdan büyük riskler taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, bugünkü ekonomik koşullar ve uygulanan yanlış ekonomik politikalar, çocuk sahibi olmak isteyen aileler üzerinde ciddi bir baskı unsuru hâline gelmiştir. Konut fiyatlarındaki artış, yüksek enflasyon, geçim maliyetlerinin yükselmesi ve iş piyasasındaki belirsizlikler, anne-baba adaylarını erteleme ya da hiç çocuk yapmama kararına itmektedir. Bu durum, yalnızca bireysel aile planlaması tercihlerine değil aynı zamanda ülkemizin orta ve uzun vadeli ekonomik ve sosyal yapısına da zarar vermektedir.
Ülkemizde toplam doğurganlık hızının düşmesi; eğitim, sağlık ve çalışma hayatı gibi alanlarda gelecekte yaşayan yaşayacağımız sıkıntıların habercisidir. Zira genç nüfusun azalması, iş gücü piyasasında verimlilik problemlerine ve sosyal güvenlik sisteminde finansman açıklarına yol açabilecek bir unsurdur. Bunun yanında, Türkiye'de yaşayan Suriyeli sığınmacı nüfusundaki 2018'deki toplam doğurganlık hızının 5,3 olarak tespit edilmesi, ülkemizin demografik dengesinde farklı dinamikler ortaya çıkarmaktadır. Türk vatandaşlarındaki 1,51'lik doğurganlık oranına karşı Suriyelilerde bu oranın çok daha yüksek seyretmesi, hem entegrasyon hem de gelecekteki sosyal ve ekonomik politikaların belirlenmesi bakımından dikkatle izlenmesi gereken bir durumdur.
Peki, bunun için neler yapılması gerekmektedir? Başta ailelerin çocuk sahibi olma kararını kolaylaştırmak adına doğum yardımlarının ve çocuk bakım desteklerinin artırılması, konut ve eğitim gibi temel ihtiyaçlara erişimde vergi ve kredi imkânlarının sağlanması gerekmektedir.
Yine, Meclis çatısı altında kurulacak bir araştırma komisyonuyla, nüfus artış hızındaki düşüşün sebepleri ve bu sebeplerin ortadan kaldırılmasına yönelik politikalar detaylı bir şekilde incelenmelidir.
Bir diğer önemli husus da gençleri geleceğe dair umutlu kılacak ve rahatlıkla aile kurabilecekleri bir iş ve refah ortamı oluşturmak, uzun vadede doğum oranlarını olumlu etkileyecektir. İstihdamı artıracak ve enflasyonu kontrol altına alacak adımlar bu açıdan kritik önem taşımaktadır.
Sonuç olarak bu konuda atılacak her adım, yalnızca rakamlardan ibaret değildir; gelecek nesillerimizin, kültürümüzün ve toplumsal huzurumuzun teminatıdır. Türkiye'nin geleceğini sağlam temellere oturtabilmek adına nüfus artış hızımızdaki düşüşü durduracak ve tersine çevirecek, ailelere ekonomik ve sosyal açıdan destek sunacak politikaları gecikmeden hayata geçirmemiz gerekmektedir. Bu konuda yapılacak diğer tüm olumlu adımları destekleyeceğimizi bildiriyor, yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin çerçeve 15'inci maddesiyle değiştirilen 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin ek 4'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"EK MADDE 4- (1) Türk vatandaşlarına, 1/1/2025 ve sonrasında canlı doğan çocukları için başvuru yapılması ve Türkiye'de ikamet ediyor olmaları koşuluyla;
a) Birinci çocuk için tek seferlik 5.000 TL,
b) İkinci çocuk için başvurunun yapıldığı ay itibarıyla 5 yaşını tamamlayana kadar (altmışıncı ay dâhil) aylık 1.500 TL,
c) Üçüncü ve sonraki çocuklar için başvurunun yapıldığı ay itibarıyla 5 yaşını tamamlayana kadar (altmışıncı ay dâhil) aylık 5.000 TL,
tutarında doğum yardımı yapılır. Bu tutarları, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranını geçmemek üzere belirlenecek oranda artırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.
(2) Doğum yardımı ödemeleri, 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu'nun 2 nci maddesi kapsamında muhtaçlık şartı aranmaksızın Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan yapılır. Bu amaçla ihtiyaç duyulan kaynak genel bütçeden Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna aktarılır.
(3) Doğum yardımı, hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ödenir ve haczedilemez. Doğum yardımından yararlananların gerçek dışı beyanda bulunmaları nedeniyle yersiz ödemeye sebebiyet verilmesi hâlinde, bu ödemelerin, bir ay içinde ödemenin yapıldığı tarihten tahsil edildiği tarihe kadar geçen süre dikkate alınarak 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen gecikme zammı oranında hesaplanacak faiz ile birlikte iade edilmesi, haksız yararlanana ödeme yapan kurum tarafından bir yazı ile bildirilir. Bu süre içinde ödeme yapılmaması hâlinde bu alacakların ilgili vergi dairesine bildirilmesi üzerine anılan Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilir.
(4) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir."
Muhammet Emin Akbaşoğlu | Nurettin Alan | Oğuz Üçüncü |
Çankırı | İstanbul | İstanbul |
Emre Çalışkan | Osman Sağlam | Ercan Öztürk |
Nevşehir | Karaman | Düzce |
| Ahmet Fethan Baykoç |
|
| Ankara |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, Türk vatandaşlarına 1'inci çocuk için tek seferlik 5.000 TL, 2'nci çocuk için başvurunun yapıldığı ay itibarıyla 5 yaşını tamamlayana kadar (60'ıncı ay dâhil) aylık 1.500 TL, 3'üncü ve sonraki çocuklar için başvurunun yapıldığı ay itibarıyla 5 yaşını tamamlayana kadar (60'ıncı ay dâhil) aylık 5.000 TL ödeme yapılması düzenlenmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 15'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 15'inci madde kabul edilmiştir.
16'ncı madde üzerinde 2'si aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 16'ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Mesut Doğan |
| Mehmet Atmaca |
Ankara |
| Bursa |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmen.
Buyurun Sayın Ekmen. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Bu konuşmaları geçen hafta veyahut da yarın yapmayı çok tercih ederdik ama tam çözemediğimiz bir sebeple AK PARTİ Grubunun bu gece sabaha kadar da olsa bu yasayı çıkarma ısrarı bizim bir Kadir Gecemize mal oldu, Allah hepimizi affetsin inşallah. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Operasyon var yarın, operasyon.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Şimdi, bir önceki maddede, arkadaşlar, 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin ek madde 4'ü değiştirildi. Hukukçu arkadaşlardan rica ediyorum: Cep telefonlarınızdan mevzuat sitesine girin, 633 sayılı KHK'nın ek madde 4'üne bakın, şimdi yeni getirilene bakın; arada mülga maddelerle ciddi bir açık oluştuğunu göreceksiniz. Örneğin, yeni düzenlemeyle bu yardımı alacak çocukların bir aile birliğinden doğup doğmadığına dair bir husus yok ama öncekinde vardı; yeni düzenlemede bu ödemenin kime yapılacağı yok ama öncekinde vardı; bu ödemeyle ilgili detaylar yok; en sonunda, Cumhurbaşkanlığı sisteminin kolaylığıyla "Bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir." deniliyor.
Arkadaşlar, bugün, az önce okunarak kabul edilen önerge Komisyona getirilmiş olsaydı, orada bırakınız muhalefeti AK PARTİ'li hukukçu arkadaşların denetiminden geçmiş olsaydı... Sabah 05.00'te aksak bir şekilde, Anayasa Mahkemesinin bu kadar ciddi denetimlerini yok sayan bir mantıkla ve kanundaki dayanakları ortadan kaldıran bir şekilde bu maddenin, bu düzenlemenin getirilmesinin yanlış olduğunu söylüyorum; acele etmeye gerek yok. Biliyorsunuz, biz bir yere -Maraş'tı galiba- rektör atadık, sabah yanlış üniversiteye rektör atadığımızı fark ettik; değil mi? Yani bu hız ve acele, maalesef, ciddi problemler doğuruyor. Ek madde 4'le ilgili olarak bu saatten sonra yapacak bir şey yok ama yasama çalışma prensiplerimiz açısından hukukçu arkadaşların bunu incelemesini rica ediyorum.
Şimdi, bu düzenlemeyle birlikte, "Aile Yılı" kapsamında birtakım iyileştirmeler getiriliyor. Peki, şu soruyu sormaya gerek yok mu arkadaşlar? Dün de bahsettim, yapılaşma ve kalkınma alanında tartışmalı da olsa çok önemli yatırımlar Türkiye'de yürürlüğe girdi ama değerler alanında âdeta bir çöküşün içerisindeyiz. Yirmi iki yılın ardından AK PARTİ döneminde eğitim sisteminden geçmiş gençlerin durumu ortada, kültürel iktidar tartışmalarında Kültür Bakanlığının performansı ortada. Dün, olimpiyat sporlarındaki başarılar üzerinden Türkiye'nin son kırk yıldaki en başarısız olimpiyatını geçen yıl nasıl yaşadığımızı ortaya koyduk. Bu vesileyle de aile kurumundaki çöküşe ilişkin olarak Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Profesör Doktor Emrah Akbaş'ın yaptığı ve bu ay yayımlanmış bir araştırmadan birkaç veriyi paylaşmak istiyorum, samimiyetle dikkatinizi çekmek istiyorum.
Önce şunu söyleyelim: Türkiye toplumu aileye inanıyor. "Geleneksel aile değerleri korunmalıdır." diyenlerin oranı yüzde 90'ın üstünde; en düşük oran liberallerde, o da yüzde 72'nin üstünde; kendine "sosyalist" diyenlerde yüzde 74, "Atatürkçü" diyenlerde 83. Yani Türk toplumunun aileyle kurduğu bağ, bütün bu yaşanmış sıkıntılara rağmen hâlâ çok güçlü. Ama bu insanların yani bu değere inanan insanların yüzde 83'ü "Ailenin geleceği konusunda endişeliyim." diyor ve kadınlarda 83 olan bu oran, erkeklerde 77 olarak gözüküyor.
Ve yine soruluyor: "Türkiye'de aileyi korumaya yönelik politikalar yeterli midir?" Bakın, bunu, arzu eden arkadaşlarla paylaşabilirim; AK PARTİ'lilerin yüzde 56'sı, MHP'lilerin yüzde 76'sı "Yetersizdir." diyor. Kendi seçmeninizi bile ikna edemediğiniz bir aile politikasızlığı var karşımızda arkadaşlar.
Diğer taraftan "Gençler evlenmeyi düşünüyor mu?" diye soruluyor -veriler 2 farklı yerde olduğu için geliyorum- gençlerin yüzde 47'si evlenmeyi düşünmüyor arkadaşlar ve bu yüzde 47'ye "Niçin evlenmeyi düşünmüyorsun?" diye sorulduğunda yüzde 91'i "ekonomik zorluklar" diyor.
Peki, az önceki önergede 2'nci ve 3'üncü çocuğa güzel teşvik var. 1'inci çocuğu doğurdu, sadece Kur'an-ı Kerim'deki süt emzirme süresini baz alsa yirmi beş ay sonra 2'nci çocuğu yapması gerekir. Ya, yirmi beş ay boyunca hiçbir destek vermiyorsun; 1'inci çocuğun da bir desteği olacak ki adamcağız bir sonraki parkura geçebilsin değil mi, 2'nci çocuğu yapabilsin; orada bir destek görecek ki 3'üncü çocuğu yapabilsin. En büyük desteği 3'e koymuşsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECMETTİN ERKAN (Kırşehir) - Takdire bırakıyoruz.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Ne parkuruna geçecek?
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Eğer nefesi yetişirse oraya kadar.
Şimdi "ekonomik zorluklar" deniyor ve gençlerin yüzde 47'si evlenmek istemediğini söylüyor. Ve yine çocuk sahibi olanların tam olarak yüzde 79'u "Yeni bir çocuk yapmak istemiyorum." diyor. Ve aileye yönelik en büyük tehdit, ekonomi.
Şimdi, hukuku yok sayarak, olmadık ekonomik deneyler yaparak ülke ekonomisinin getirildiği bu noktanın aile üzerinde doğurduğu tahribat ortada. 3 çocuk, 3 çocuk dedik, doğurganlık oranı yüzde 1,5'a düştü yirmi iki yıl sonra; çok ciddi bir tehdit. Bugün Türkiye için en büyük tehdit doğurganlık hızıdır desek yeridir. Lütfen, Aile Yılı münasebetiyle başta gündüz kuşağı programları olmak üzere bu mesele üzerinde daha ciddi politikalar üretmeye sizi davet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 16'ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 16- 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
'Doğum yardımı geçiş hükmü
GEÇİCİ MADDE 12- (1) 1/12025 tarihinden önce doğan çocuk için, beş yaşını tamamlayana kadar (altmışıncı ay dâhil) Kanunun ek 4'üncü maddesindeki diğer şartları sağlaması koşuluyla doğum yardımı sağlanır.'"
Ersin Beyaz | Yavuz Aydın | Ayyüce Türkeş Taş |
İstanbul | Trabzon | Adana |
Turan Yaldır | Hüsmen Kırkpınar | Yüksel Selçuk Türkoğlu |
Aksaray | İzmir | Bursa |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu | Cevdet Akay |
İzmir | Manisa | Karabük |
Mustafa Erdem | Ömer Fethi Gürer | Cavit Arı |
Antalya | Niğde | Antalya |
| Aylin Yaman |
|
| Ankara |
|
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz, Adana Milletvekili Sayın Ayyüce Türkeş Taş'a aittir.
Buyurun Sayın Türkeş Taş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Türkiye'nin karşı karşıya olduğu önemli problemlerden biri de nüfus artış hızının azalmasıdır. Bu konu Türkiye için önemli ve alarm veren bir konudur. Ülkemizdeki doğurganlık hızının düştüğünü açıklanan istatistiki verilerden açıkça görebiliyoruz. TÜİK verilerine göre Türkiye'de ikamet eden nüfus 13 Aralık 2023 tarihi itibarıyla bir önceki yıla göre binde 1 artarak 85 milyon 372 bin 37 kişi olmuştur. 2023 yılı içinde gerçekleşen nüfus artış oranı cumhuriyet tarihinin en düşük artış oranı olarak tespit edilmiştir. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'ne geçildiği 2007 yılından itibaren nüfus istatistikleri incelendiğinde görülmektedir ki maalesef, Türkiye nüfus artış hızı son yıllarda sürekli düşme eğilimindedir. Avrupa'da son yirmi senede toplam doğurganlık hızının en çok düştüğü ülke de yine Türkiye olmuştur. Oysaki ülkemiz demografik fırsat penceresine sahip bir ülkedir yani çalışma çağındaki nüfusun bağımlı nüfusa oranla en yüksek seviyeye ulaştığı bir dönemde. Bu süreçte genç ve dinamik bir nüfus sayesinde ekonomik büyüme ciddi şekilde artabilir. Bu, ülkelerin hayatlarında bir kere karşılaştıkları bir fırsattır. Türkiye, maalesef, bu demografik fırsat penceresini kaçırıyor, kaçırmak üzeredir; doğum hızı düşmektedir ülkemizde yani yaşlanma başlamıştır.
Bu kanun teklifi, basit mantıkla bu probleme çözüm bulmak amacıyla çocuk yardımı düzenlemesi yapmaya çalışıyor. Bu konuda bir teşvik planlanıyorsa tabii ki finansal destek önemli ama topluma baktığımızda daha zengin, refah düzeyi daha yüksek, eğitim düzeyi daha yüksek olan ailelerin daha az çocuk sahibi olduğunu görüyoruz. Buradan da anlaşılıyor ki problem, özellikle bir kesim için en azından sadece para meselesi değil yani çocuğun gündelik ihtiyaçlarını, benzini, kıyafetini vesaire karşılayıp karşılayamamak meselesi değil; bunların endişeleri çocuğun fiziki olarak gelişmesi, zihnî olarak gelişmesi, iyi eğitim alması gibi konularda gayret gösterme ihtiyaçları. Bizim, çocuk büyütme işine daha fazla kaynak ayıracak ailelerin doğurganlık hızını da teşvik etmemiz önemlidir, bunun üzerine de ayrıca çalışmalar yapılması gerekmektedir. Günümüzde kadınlar kariyer yapmak ile çocuk sahibi olmak arasında ciddi ikilem içinde kalmaktadırlar, bundan kadınları kurtarmak gerekmektedir. Maalesef, bugünkü yaşadığımız hayatta bizim toplumumuzda kadın, olması gerektiği yerde değil ne finansal açıdan ne de toplumsal açıdan dolayısıyla bunların hepsinin detaylı bir şekilde konuşulması gerekmektedir.
Burada tekrar söylemek istiyorum -bunu tekrar ediyorum çünkü biz İYİ Parti olarak Şubat 2024'te bu konuyla ilgili bir araştırma önergesi vermiştik ama kabul edilmemişti- bu yıl ilan ettiğiniz Aile Yılı vasıtasıyla hatta siz bir araştırma önergesi getirin çünkü bu, artık siyasetüstü ve Türkiye için önemli bir konu; Türkiye'deki bu nüfus artış hızının neden düştüğü, nasıl engellenmesi gerektiği detaylı tartışılsın ve araştırılsın. Bunun gerçekten çok önemli olduğunu bir kere daha vurgulamak istiyorum.
Aynı zamanda, diğer önemli bir konu da önceden asgari ücretli açısından da baktığımızda bu asgari ücret net rakam üzerinden konuşuluyordu ve bu net rakam da bekâr ve çocuk sahibi olmayan üzerinden konuşuluyordu. Evli ve çocuk sahibi ise aldıkları net rakam bekâr ve çocuksuzların biraz daha üzerinde oluyordu ama maalesef, artık asgari ücret de herkes için eşit seviyeye geldi. Bu da tekrar gözden geçirilmesi gereken bir durum. Şu anda yapılmak istenilenle teşvikin tam tersi bir ortam hazırlanıyor. Asgari ücret de vergi dışı bırakıldı ve bu hâle geldi. O zaman bir kez daha ikaz etmek istiyoruz yani vergi dışı bırakacaksak yine de asgari geçim indirimi müessesesini korumak gerekmektedir ki bu da nüfus artış hızını destekleyecek bir uygulamadır. Vergi mevzuatının da bu konuda gözden geçirilmesi gerektiğini buradan tekrar vurgulamak istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Ankara Milletvekili Aylin Yaman.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYLİN YAMAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama, büyük bir hukuksuzluğa imza atılarak tutuklanan, başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu olmak üzere, süreçteki tüm ilçe belediye başkanlarımıza, belediye meclis üyelerimize ve İstanbul'un tarihî sosyal ve ekonomik gelişimine katkı sunmuş olan tüm değerli yöneticilerimize selam göndererek başlamak isterim.
Bir kadının doğurganlık çağında doğurabileceği ortalama çocuk sayısını ifade eden toplam doğurganlık hızı TÜİK 2023 istatistiklerine göre 1,51 olarak saptanmıştır. 2000'li yılların başında 2,38 olan bu sayının nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,1'in altına düşmesi iktidarı harekete geçirmiş fakat her zamanki gibi doğurganlık hızının neden düştüğü üzerine bir araştırma yapılmadan, bilimsel veri ışığında nüfus politikaları çalışılmadan olay sadece maddi yardıma indirgenerek sığ bir yaklaşım seçilmiştir. Bu kapsamda, apar topar ilan edilen Aile Yılı çerçevesinde kadının sosyal ve ekonomik bağımsızlığı tanımı yapılmadan Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı hazırlanmıştır. Özellikle 5 başlıktan 2 başlığı "Ailelerin Refah Düzeyinin Yükseltilmesi" ve "Aile Odaklı Sosyal Politikaların Geliştirilmesi" başlıkları doğurganlık hızı açısından önem taşımaktadır. Bu 2 başlıkta da özellikle kadın istihdamına yönelik bir performans göstergesi görülmemiştir. Çalışanların neredeyse yarısının asgari ücret aldığı bir ortamda, tek kişinin çalıştığı ailelerin açlık sınırı altında kaldığında nasıl bir gebelik planlaması yapılabileceğini takdirlerinize bırakıyorum. Vizyon belgesi kulağa çok havalı gelmekle birlikte kullanılan performans göstergelerinin tekrar gözden geçirilmesini diliyorum. Zira "koruyucu hizmetler" başlığında sadece ruh sağlığı ve bağımlılık sorunları destek programı geçmekte; doğru aile planlaması, üreme sağlığı hizmetlerine erişim, doğum kontrol yöntemleri eğitimi maalesef bu vizyon belgesinde görülmemektedir. Kadını sadece anne ve eş rollerine indirgemek başta eğitim, istihdam, yoksulluk, sağlığa erişim ve üreme hakları olmak üzere kadının toplumsal yaşama katılımındaki en önemli göstergeleri göz ardı etmektedir. Okuryazar olmayan kadınlar erkeklerin 5 katı kadardır. İstihdama katılım oranı kadınlarda yüzde 30 iken erkeklerde yüzde 65'tir. Sağlık okuryazarlığı düzeyindeki yetersizlik yüzde 35'le kadınlarda daha fazladır. Artık hayatımıza "yaşlı kadın yoksulluğu" terimi girmiştir. Doğurganlık hızının artırılması, öncelikle bu parametrelere ağırlık verilerek, kadını toplumsal yaşamda güçlendirerek sağlanabilir; muhtaçlık temelli maddi yardım modeliyle değil.
Bu maddeyle getirilmesi planlanan doğum yardımı, tek kişinin kararına bırakılan yapısıyla muğlak, öngörülemeyen, keyfiyete dayalı ve Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bir düzenlemedir. İlk kez 2015 yılında başlatılan doğum yardımı o dönemin karşılığı 110 dolar iken 2023 itibarıyla 10 dolara kadar düşmüştür. Bu durum, iktidarın yardım zihniyetinin genel bir göstergesidir. Aynı durum Aile Bakanlığında performans göstergesi olarak kullanılan hane başı ortalama aylık sosyal yardım tutarında da geçerlidir. Artış gibi gösterilen yardımlar, enflasyonist ortamda dolar bazında aslında düşmektedir. Kadınlarda üreme sağlığı yükünün erkeklere göre 3 kat daha fazla olduğu gerçeği ile kadının karar merkezinde olduğu üreme sağlığı eğitimi, eğitim ve istihdama ulaşımda fırsat eşitliği ve en önemlisi ücretsiz kreş benzeri çocuk bakımı desteği temel hedefler olmalıdır. Ayrıca, aile birliğini bozan, iki ayrı ilde eşleri yaşamak zorunda bırakan, kamu personel rejiminde uygulanan üç artı bir kuralı da çalışma hayatında düzenlenebilecek gebelik teşviklerindendir ya da On Birinci Kalkınma Planı'nda olmasına rağmen hiç çalışılmayan bakım ekonomisi ve bakım güvence sistemi doğum teşvikinde çok daha değerlidir ya da sadece ilk sigorta girişinden sonra doğan çocuklar için kullanılabilen doğum borçlanmasının sigorta öncesi doğumlar için de kullanılabilmesi ayrı bir teşvik modeli olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
AYLİN YAMAN (Devamla) - Dahası, Sağlık ve Aile Komisyonunda hiç değerlendirilmeyen bir doğum yardımı olabilir mi? Bunu size sunmak isterim. Sadece bu bile konuya salt para üzerinden bakıldığının bir göstergesidir. Oysa, doğumu teşvik ve nüfus politikaları kapsamlı olarak konunun uzmanlarıyla birlikte değerlendirilmeli, asla bir torba yasanın maddesi olmamalıdır. Demografik gelişmeler, hastalık örüntüsü, sağlık hizmetlerinin kullanım şekli ve sağlık harcamalarının eğilimi kadın-erkek kırılımıyla takip edilerek kanıta dayalı nüfus politikaları planlanmalıdır. Bazı çevrelerin kadınların istihdama katılımının doğurganlık hızını azalttığı yönündeki yanıltıcı söylemlerinin tersine bu süreçte genç nüfusun ve kadın istihdamının artırılması temel hedef olmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 16'ncı maddesinde yer alan "aşağıdaki" ibaresinin "aşağıda yer alan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Akın | George Aslan | Gülcan Kaçmaz Sayyiğit |
İzmir | Mardin | Van |
Celal Fırat | Burcugül Çubuk | Adalet Kaya |
İstanbul | İzmir | Diyarbakır |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Adalet Kaya. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Sayın Başkan, teşekkürler.
Değerli milletvekilleri, aileyle ilgili konuşmak istiyorum ben de yani Türkiye için yeni yıl yeni bir gündemle, "Aile Yılı" gündemiyle başladı. Hepimiz biliyoruz 6 Ocakta Kabine toplantısının hemen arkasından Cumhurbaşkanı Erdoğan "Güçlü toplum güçlü aileyle mümkündür." açıklamasıyla 2025 yılını "Aile Yılı" ilan ettiğini duyurdu. Peki, ne demekti bu? Aile Yılı neden ilan edildi? Bununla birlikte, logosu da paylaşıldı. Bu logonun içerisine baktığımız zaman zaten görüyoruz; ay yıldızın altında 2 oğlan, 1 kız çocuğu olmak üzere anne, baba; 3 çocuklu çekirdek aile vurgusu vardı logonun üzerinde. Daha sonra, yine Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bakan Mahinur Özdemir'le Aile Yılı tanıtım toplantısı yapıldı ve burada bir kamu spotu paylaşıldı. Bu kamu spotu Aile Bakanlığının sitesinde de var, izleyebilirsiniz. Bu sitede de güzel bir ülkede, bir yemek masasının etrafında yine 3 çocuk, anne, baba çok mutlu bir şekilde yemek yiyorlardı ve karınları toktu ama biz öyle bir ülkede değiliz bugün ve ne yazık ki toplumun yarısından çoğu, ailelerin çok büyük bir çoğunluğu açlıkla mücadele ediyor ve çocuklarını ne yazık ki gece aç yatırıyor.
Aile Yılı'na gireceğimizi henüz bilmiyorken Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 2 tane kurul kurulduğunu öğrendik; biri Aile Enstitüsü, diğeri de Nüfus Politikaları Kurulu idi. Aile Yılı'nın ön işaretleri olan bu kararnameler beraber incelendiğinde demografik değişimler ile aile arasında zorunlu, somut bir bağ kurulduğunu buradan gördük.
Peki, Aile Yılı ulusal bir icat mı? Tabii ki değil. Bütün dünyada sağ popülist iktidarlar bu meseleyi kadınların özgürlük meselesinin karşısında ne yazık ki politika olarak kullanıyorlar ve bu, Katolik Kilisesinden çıkmış bir politika. Tabii ki Birleşmiş Milletler tam 1994 yılında Uluslararası Aile Yılı'nı ilan etti yani tam otuz bir yıl önce ve bu sene Uluslararası Aile Yılı'nın tam 30'uncu yılıydı ve bir rapor yayınladı Birleşmiş Milletler ve dedi ki: "Ben aile meselesini tam otuz yıldır inceliyorum." İlk toplantı, sempozyum 1995 yılında Kopenhag'da yapılmıştı, daha sonra dünyanın pek çok yerinde araştırmalar, sempozyumlar yapıldı ve aile ile demografi arasında aslında doğrudan bir bağlantı olmadığı bütün bu yapılan çalışmalar sonucunda ortaya çıktı. Peki, ne diyor bu rapor bize: Dünya Sosyal Zirvesi Eylem Programı farklı kültürel, politik ve sosyal sistemlerde çeşitli aile biçimlerinin bulunduğunu ve ailenin kapsamlı koruma ve destek alma hakkına sahip olduğunu kabul etti başlangıçta. Daha sonra birtakım önerilerde bulundu, diyor ki bu önerilerde: "Genel Sekreter, doğurganlık kararları ve anne ölümlerinin azaltılmasıyla ilgili olarak kaliteli eğitim sağlanmasını, üreme sağlığı hizmetlerine ve aile planlamasına erişimin sağlanmasını ve uzak bölgelerdeki sağlık tesislerine yatırım yapılmasını önermektedir."
Bugün Aile Bakanlığının "iş ve aile yaşamını uyumlaştırma" ve "esnek çalışma sistemi" diye kadınları güvencesiz bir çalışma sistemine ittikleri ve bütün bakım emeğini kadının üstüne yıkmak istedikleri sistemin tam aksine "İş-aile dengesi açısından uygun fiyatlı çocuk bakımına yatırım yapılmasını önermektedir." diyor yani kaliteli, nitelikli ve ucuz kreş öneriyor.
Yine, demografik gelişimde önemli unsurlardan biri yaşlanmayla ilgili olarak da "Sosyal güvenlik ve emeklilik, yaşlılar için aile temelli bakım sistemleri ve özellikle de uzun süreli bakım olmak üzere kurumsal sağlık hizmeti sunumu konusunda öneriler sunmaktadır." diyor. Bu rapor, demografik değişim, aile temelli üreme ve çoğalma üzerinden anlaşılmadığı gibi, öneriler de kadının üreme sağlığı hakkı, eğitim hakkı ve kadının ev içi bakım emeğinin önemli kısmını oluşturan çocuk ve yaşlı bakımının kurumsallaştırılması bağlamında kadının temel hakları ve sosyal kalkınmanın geliştirilmesini içermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET KAYA (Devamla) - Toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ADALET KAYA (Devamla) - Ve bununla ilgili pek çok parametreli araştırma yapılmış; iklim değişikliği, dijital teknolojiler, mültecilik, kentleşme, yine Covid 19'un yarattığı etkiler, göç gibi pek çok parametrenin olduğunu söylüyor ve üreme ve çoğalma odağında tutmakta ısrar eden Türkiye, Birleşmiş Milletlerin bir üyesi olduğu için de bu uyarıyı yapmak istiyoruz. Otuz bir yıllık bir birikim ve çalışmayı görmezden gelerek açıkladığı "Aile Yılı"nın ayakları asla yere basmıyor ve kuşaklar arası farklılıklar göz önüne alındığında, önceki nesillere kıyasla genç kuşaklar daha az çocuk sahibi oluyorlar. Bunun sebebi ekonomik belirsizlikler, yaşam standartlarındaki değişimler, savaş, demografik, toplumsal cinsiyete dayalı roller ve ayırımcılık. Bütün bunların hepsi kadınların daha az doğum yapmasına neden oluyor ve bu nedenle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET KAYA (Devamla) - Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
16'ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 16'ncı madde kabul edilmiştir.
17'nci madde üzerinde 2'si aynı mahiyette olmak üzere 5 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 17'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 17- Bu Kanunun;
a) 5 inci maddesi yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra,
b) 6 ncı maddesi 1/7/2025 tarihinde,
c) 14 üncü maddesi 1/4/2025 tarihinde,
ç) Diğer maddeleri yayımı tarihinden itibaren,
yürürlüğe girer.
Rahmi Aşkın Türeli | Cevdet Akay | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu |
İzmir | Karabük | Manisa |
Mustafa Erdem | Cavit Arı | Ömer Fethi Gürer |
Antalya | Antalya | Niğde |
Aliye Timisi Ersever |
|
|
Ankara |
|
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ayakta, milyonlar günlerdir sokakta, ülkenin her yerinde yüz binler "Hak, hukuk, adalet!" diye haykırıyor; baskıya, zulme karşı direniyor. Buradan iktidarı uyarıyoruz: Milletin sesine kulak verin. Ekrem İmamoğlu 16 milyon İstanbullunun iradesidir. Ekrem İmamoğlu'nu tutuklayarak, belediye başkanlarımızı, belediye meclis üyelerimizi tutuklayarak, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Mansur Yavaş hakkında sudan sebeplerle soruşturma başlatarak bir yere varamayacaksınız, bunu artık görün. Bu millet kibrinizden usandı, hukuk tanımayan anlayışınızdan bıktı. Yarattığınız yoksulluk ve çaresizlik dayanılmaz bir boyuta ulaştı; bu nedenle vatandaş, son yerel seçimde size gerekli cevabı verdi. Ne yaparsanız yapın sandık gelecek ve gideceksiniz.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz torba yasa da adaletsizliklerle dolu. Hükûmet emekliye 4 bin lira bayram ikramiyesini uygun görmüş. Bunu telaffuz ederken bile utanıyoruz. Adalet duygusunu kaybetmişsiniz, anlaşılan vicdanlarınız da kurumuş. Ekonomik kriz en çok emekliyi vurdu. Milyonlarca emekli açlık sınırının altında yaşıyor. Sayın Cumhurbaşkanı bir zamanlar çay-simit hesabı üzerinden siyaset yapıyor ve emeklilere "Bu parayla geçinebilir misiniz?" diye soruyordu. Şimdi biz de soralım: Emekli 14.469 lira maaşla nasıl geçinecek? Bu maaşla evinin kirasını mı ödesin, elektrik, su faturasını mı yatırsın yoksa pazara, markete gidip alışveriş mi yapsın? Vatandaşın durumu böyle iken iktidar ise sarayda 1,5 milyona iftar sofraları kuruyor. Bir yanda, pazarda akşam saatini bekleyip çürük sebze, meyve almaya çalışan emekliler; diğer yanda, milyonluk araçlara binenler, lüks sofralarda iftar açanlar. Bu tablonun tek sorumlusu var; o da tek adam rejimidir.
Değerli milletvekilleri, emeklinin ne hâlde olduğunu uluslararası veriler de gösteriyor. Küresel Emeklilik Endeksi'ne göre gelir düzeyi sıralamasında Türkiye, 37 ülke arasında sondan 4'üncü sırada. Bize en yakın ülkeler Hindistan ve Tayland. Ne kadar övünsek azdır, öyle değil mi.
Emekliye geçen yıl 3 bin lira verdiniz, bu yıl 4 bin lira olarak açıkladınız. Alım gücü karşısında kuşa dönmüş ikramiyeyi utanmadan müjde olarak duyuruyorsunuz. Emekli, 2018 yılında aldığı bin lira bayram ikramiyesiyle 1 küçükbaş hayvan alabiliyordu, bugün verdiğiniz ikramiyeyle 5 kilo eti zor alıyor.
İktidar milletvekillerine sesleniyorum: Cesaretiniz varsa çıkın, pazara gidin. Emeklilere oturdukları kahvehanelerde "Maaşınızla geçinebiliyor musunuz?" diye sorun, "4 bin liralık ikramiyeden memnun musunuz?" diye sorun ama nerede! Emekliler hayatlarının en rahat dönemini geçirmeleri gereken bir yaşta ek iş yaparak ayakta kalmaya çalışıyorlar. 2,5 milyon emekli çalışmaya devam ediyor; kayıt dışı çalışanları, onları da eklediğimizde sayı 5 milyona yaklaşıyor. Bu mudur sizin güçlü Türkiye vizyonunuz? Bu utanç tablosu sizin eserinizdir. Bu ülkenin emeklisi her şeyin en iyisini hak ediyor. Bugün Avrupa'da emekliler dünyayı geziyor, hayatını yaşıyor; bizim emeklimiz ise "Karnımı nasıl doyuracağım?" diye düşünüyor.
Bu düzen böyle gitmez; emeklilerimiz sahipsiz değildir, bu millet sahipsiz değildir. Halkımız size sandıkta gerekli cevabı mutlaka verecektir.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 17'nci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "tarihinde" ibaresinin "tarihi itibarıyla" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ersin Beyaz | Yavuz Aydın | Turan Yaldır |
İstanbul | Trabzon | Aksaray |
Yüksel Selçuk Türkoğlu | Hüsmen Kırkpınar | Metin Ergun |
Bursa | İzmir | Muğla |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Muğla Milletvekili Metin Ergun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
METİN ERGUN (Muğla) - Sabahın beş buçuğunda yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri, ülkemizin çözüm bekleyen büyük sorunları bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi, iktidarın bilinçli politikaları sonucu ortaya çıkan yüksek enflasyondur. Dolayısıyla konuşmamı bu yüksek enflasyon üzerine bina etmeye çalışacağım.
Dünyada Birleşmiş Milletlere üye 193 ülke vardır, bu ülkelerden sadece 5'inin enflasyonu Türkiye'den daha yüksektir. Bir başka deyişle 187 ülke arasında en yüksek enflasyona sahip 1'inci ülkeyiz. Enflasyon bir ülkenin nasıl yönetildiğinin en net göstergelerinden biridir. Ne yazık ki Türkiye uzun zamandır çok kötü yönetilmektedir ve kötü yönetim millet için âdeta zulüm hâline gelmiştir. 9'uncu Cumhurbaşkanımız rahmetli Demirel'in sözleri bu durumu, enflasyonla ilgili bu durumu çok iyi tasvir etmektedir. "Enflasyon devletleri yıkan bir olaydır, milletleri içinden bozan bir olaydır. Enflasyon sadece pahalılık değil, ahlakı da bozar. Borcu olan borcunu ödeyemez, alacağı olan alacağını tahsil edemez. Hırsızlıktan, soygundan fuhşa kadar hemen her kapıyı açar, toplumun içini bozan bir olaydır." demiştir merhum Demirel. An itibarıyla vatandaşımızın hayatını en fazla karartan sorun yüksek enflasyondur ve acilen çözüm beklemektedir.
Muhterem milletvekilleri, son yirmi yılda iktidarın bilinçli ekonomik tercihleri sonucunda ortaya çıkan tablo milletimiz için büyük bir eziyete dönüşmüştür. 2005 yılında Türkiye'de yalnızca 623 bin kişi açlık sınırının altında yaşıyordu. Şu an bu rakam neredeyse 15 milyona ulaşmış durumdadır. Yine, 2015 yılında 15 milyona yakın vatandaşımız yoksulluk sınırının altında yaşıyor idi. Aradan geçen yirmi yılda vatandaşın refahını artırmak bir yana, yaşam koşulları daha da kötüleşmiştir. 2025 yılı itibarıyla yoksulluk sınırı altında yaşayan kişi sayısı 25 milyona dayanmış durumdadır. Bu tablo AK PARTİ'nin bilerek ve isteyerek yaptığı siyasi ve ekonomik tercihlerin bir sonucudur. Enflasyonu düşürmek istemeyen bir anlayışın milletimize maliyeti giderek artmaktadır. Ne yazık ki her hafta yandaşlar için yeni bir düzenleme yapan iktidar, vatandaşın yıllardır içinde bulunduğu ekonomik krizi ve yüksek enflasyonu görmezden gelmektedir.
Muhterem milletvekilleri, enflasyonu düşürmek için herhangi bir politika üretmeyen bu iktidar sözde tasarruf tedbirleriyle gerçeği gizlemeye çalışmaktadır. Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek göreve başladığı Haziran 2023'te "Rasyonel politikalara döneceğiz." vaadinde bulunmuş idi -sadece idi- ancak aradan geçen iki yıla yakın süreçte faiz artırmak dışında herhangi bir somut adım atmamıştır. Göreve geldiğinde manipüle edilmiş resmî enflasyon oranı yüzde 38,21 iken faizler yüzde 50'ye çıkmasına rağmen, son açıklanan yıllık enflasyon yüzde 39'dur. Enflasyonu düşürmek için atılması gereken en önemli adım kamu harcamalarında tasarruf yapmaktır. Lakin son iki yılda kamu harcamaları kısılmadığı gibi tam aksine daha fazla harcama yapılır hâle gelmiştir. Ayrıca krizin faturası da zenginlere ve rantiyelere değil, çalışanlara ve dar gelirlilere ödettirilmek istenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
METİN ERGUN (Devamla) - Muhterem milletvekilleri, Türkiye iktidarın kötü yönetiminin sebep olduğu ekonomik krizden ve yüksek enflasyon sarmalından kurtulmak zorundadır. Bunun da reçetesi kapsamlı bir yapısal reform paketinin hazırlanması ve yürürlüğe konulmasıdır. Aksi hâlde, ekonomideki kırılganlık ve yüksek enflasyon vatandaşlarımızın hayatını karartmaya devam edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 17'nci maddesinde yer alan "yayımı tarihinde" ibaresinin "yayımlandığı tarihte" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İbrahim Akın | George Aslan | Gülcan Kaçmaz Sayyiğit |
İzmir | Mardin | Van |
Celal Fırat | Burcugül Çubuk | Ömer Faruk Gergerlioğlu |
İstanbul | İzmir | Kocaeli |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Mehmet Atmaca | Cem Avşar | Mesut Doğan |
Bursa | Tekirdağ | Ankara |
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu.
Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Sevgili halkımızı sabaha karşı altı civarlarında selamlıyoruz ve AK PARTİ'li vekilleri onlara şikâyet ediyorum. Neden? Emeklilere şikâyet ediyorum, dirhem miktarında verdikleri artırımı, bin lirayı bile bayram öncesi emeklilere ulaştırmadılar, bayram sonrası alacaklar. Yani onu bile vermek istemiyorlarmış anlaşılan arkadaşlar ve maalesef emeklileri böyle üzdüler. Emeklileri üzdünüz, evet.
Şimdi, bakın, bir başka husus; gündüz de konuştuk, Sayın Akbaşoğlu hamaset dolu laflarla "Biz Filistinlileri çok severiz, onlar bizi sever." dedi ama size gerçeği söyleyeyim mi arkadaşlar? Acı bir gerçek söyleyeceğim size, bakın, bundan dört saat sonra İstanbul Çağlayan Adliyesine gidin, 9 genç yargılanacak orada TRT World programında Erdoğan'ı eleştirdikleri için İsrail konusunda samimiyetsiz politikaları nedeniyle, hakaret de etmemişlerdi, normal eleştiri cümleleriydi. O gençler kaç yıla kadar hapisle yargılanacak, biliyor musunuz? Üç yıla yakın.
Güya Filistin'in hamisiydiniz, değil mi? Filistin'deki soykırımı eleştiren, onu dünyaya duyuran, iktidarın ikiyüzlülüğünü tüm dünyaya duyuran gençleri üç yıllığına hapse koymayı düşünüyorsunuz; el insaf diyorum size ya! Daha nasıl böyle cümleler sarf edebiliyor Sayın Akbaşoğlu? İnanmak mümkün değil, böyle bir yargı var ya! Bir Cumhurbaşkanını sıradan bir cümleyle eleştir; sana üç yıl hapis, ona beş yıl hapis; bu nasıl ya, burası neresi ya? Allah aşkına, demokrasi istiyoruz, hak istiyoruz, adalet istiyoruz. İşte, o yüzden gençler Saraçhane'de.
Bakın, gençler ne diyor -genç zekâsıyla esprisiyle bir şey diyorlar- ne demiş gençler: "Beni Türk hâkimlerine emanet -ediniz değil- etmeyiniz." Böyle, zekâ ve espri dolu bir cümle ama haksızlar mı arkadaşlar? Ya, en ufak bir eleştiride bulunduklarında "sana üç yıl, sana beş yıl, on yıl..." Ya, böyle bir ülke olur mu arkadaşlar? Elinizi vicdanınıza koyun.
Bakın, gençler başka ne diyor: Hani, futbol maçlarında hakemlerden şikâyetçiyiz, değil mi, yabancı hakem istiyoruz; gençler de yabancı savcı istiyorlar, "Yabancı hâkim gelsin." diyorlar artık. Memleketin hâli bu 21'inci yüzyılda, 2025 yılında; ya, gülsek mi, ağlasak mı?
Evet, bakın, şimdi, gençler canhıraş bir şekilde gayret ediyor, çırpınıyor ve gençleri dinledim, bakın, ne diyorlar: "Biz sadece İmamoğlu için ayakta değiliz; hak istiyoruz, adalet istiyoruz, özgürlük istiyoruz." Bu çığlık dünyanın her yerinde durdurulamaz bir çığlıktır arkadaşlar.
Başka ne diyorlar? "Birikmiş bir öfkemiz var, geleceğimiz belirsiz." diyorlar. "Gelecekte protesto şansımız da kalmayabilir Ömer Bey." diyorlar. "Mecliste değil, sokakta protesto etme ihtiyacı hissettik çünkü sizin Meclisinizden de umudumuz kalmadı. Yürütme torba yasalar gönderiyor, AK PARTİ, MHP'li vekiller indir, kaldır... Böyle bir Meclis. Bizim oradan da umudumuz kalmadı." diyorlar. "Biz sadece öğrenciyiz, terörist değiliz." diyorlar ve "Kaybettiğimiz gençliğimizi geri istiyoruz." diyorlar. Ya, ne kadar masum istekler bunlar, bunlara ne yapıyorsunuz? Biber gazı, gözüne gözüne biber gazı, cop, tazyikli su. Ya, gençler bunu istiyor ya, böyle esprili, zekâ dolu sloganlarla bir şeyler istiyorlar, bir şeyler diyorlar. Milyarlarca dolar zarara uğrattınız, gençlerin bu isteğini... Hakaretlere uğrattığınız için...
Bakın, Berkay Gezgin, 22 yaşında, pırlanta gibi bir delikanlı. Ya, bunu tutukladınız ya! Bakın, şu gülen gözleri tutukladınız, hapse attınız ya! Allah'tan korkun ya!
Bakın, başka bir manzara, şu sabaha karşı sanırım hepinizin yüzü gülecek. Erkek, sevgilisine polis barikatının önünde evlilik teklif ediyor. Ya, gençler adalet istiyor, hak istiyor, özgürlük istiyor, mutluluk istiyor yahu! Onları niye mutsuz ediyorsunuz? Onlara niye zulmediyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Bütün bunları söylemek isterken de gazeteciler onları çekiyor, o sırada gazetecileri de tutukluyorsunuz. Ya, hem ifadeyi engelliyorsunuz hem de ifadeleri kaydetmeye çalışan gazetecileri de zindanlara atıyorsunuz. Peki, bu sırada ne yapıyorsunuz? Gazetecilere, kadınlara çıplak arama yapıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Hakaretler ediyorsunuz, darbediyorsunuz, ondan sonra hiç utanmadan İstanbul Valisi Davut Gül kalkıyor, "Kötü muamele yapmadık, çıplak arama yapmadık." diyor. Allah'tan kork ya! Bugün zindandan Ekrem İmamoğlu da haykırdı, "Yanıma gençler geliyor, onlara çok kötü muamele yapılmış." dedi. Yahu, siz hangi söylemlerle, hangi güçle gerçeğin üstünü örtebileceksiniz?
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) - Ne bağırıyorsun? Ne bağırıyorsun?
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Gerçeğin üstünü -Arapça söyleyeyim- kefere edeceksiniz. Gerçeği örtene kâfir denir, değil mi Arapça'da? Arapça bileniniz varsa söyleyeyim. Gerçeği örtene... (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK İPEK (Amasya) - Kendine gel, kendine!
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) - Hocam, bağırma, bağırma. Ne bağırıyorsun Hocam? İnsan gibi anlat.
BAŞKAN - Ek süre verdim size.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
CEM AVŞAR (Tekirdağ) - Evet, biraz uyandırma servisi gibi oldu, herkese günaydın. Saat sabah altı, biz burada yasa maddeleri görüşüyoruz yani bu kadar zamana, bu kadar imkâna rağmen bu iş değil değerli milletvekilleri.
HALUK İPEK (Amasya) - Bu grup adına öneriler çalışma saatinde kullanılırsa bu saati bekleyeceksin.
CEM AVŞAR (Devamla) - Şöyle, bakın, burada birçok perşembe es geçildi.
HALUK İPEK (Amasya) - Eğer sen çalışma saatinde grup adına öneri verirsen bu saate kadar çalışacaksın.
CEM AVŞAR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, o perşembeler eğer kapanmasaydı burada bu kanun da geçerdi, çevre kanunu da geçerdi. O yüzden, bu kadar kötü yönetilen bir yasa sürecini milletvekillerinin ve vatandaşlarımızın takdirine bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri, hukuk devleti; hava gibi, su gibi, ekmek gibi temel hak ve özgürlüklerimizin güvencesidir; hukukun herkese eşit uygulandığı, yargının bağımsız ve tarafsız olduğu, keyfîliğe yer bırakmayan bir sistem olması lazım ve bu sistem demokrasimizin omurgasıdır ama üzülerek ifade edelim ki bugün bu omurga kırıktır. Anayasa'mızın değiştirilmez ilk 4 maddesinden 2'nci madde "Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir." der ancak yargıya doğrudan ve dolaylı müdahalelerle bu temel ilke açıkça zedelenmiştir. Yargı üzerindeki baskı adaleti sakatlamış, hukuka olan güveni zayıflatmıştır. Tarafsızlığı zayıflayan bir yargı artık adaleti değil talimatı uygular ve bu yurttaşta adalet duygusunu paramparça eder. Demokrasinin temel ölçütü kuvvetler ayrılığıdır. Bugün yargı yürütmenin gölgesine hapsolmuş durumdadır. Böyle bir ortamda temel hak ve özgürlüklerden bahsetmek de mümkün değildir. Yargı eliyle yürütülen sindirme politikaları artık milletimizin ve politikamızın en büyük sorunudur çünkü adalet dağıtan bir kurum iktidarın siyasal hedeflerini gerçekleştiren bir araca dönüşmüştür.
Değerli milletvekilleri, seçim sonrası bir umut vardı. Ekonomide rasyonel zemine dönüş, Suriye'de yeni bir diplomatik dönem, terörsüz Türkiye, hatta belki yeniden canlanacak bir Avrupa Birliği süreci ama bir gecede bir hareketle bütün umutlar yerle bir edildi. Koltukta olma telaşı adaletin önüne geçti, çıkar milletin çıkarının önüne kondu, nefis hukuk karşısında galip geldi. Bugün kullanılan dile, yürütülen politikaya bakınca da görüyoruz ki dibini görene kadar bu tehlikeli denemelere devam edilecek ve bu gidişatın hem sosyal hem ekonomik hem hukuki sonuçları her geçen gün hepimiz için daha da ağırlaşacaktır. Unutmayın, demokrasiyle oynanan bu Rus ruleti çok tehlikelidir ve bir yerde patlayacaktır. Biz buradan açıkça söylemek istiyoruz: Seçilmişlere karşı sabah operasyonlarına, iktidar-muhalefet ayrımıyla işleyen çifte hukuk sistemine, Türkiye'nin üçüncü sınıf demokrasi görüntüsüyle dünyaya sunulmasına, halkın boğazından kesilenle oluşturulan kaynağın bir gecede buharlaşmasına, fikrini söyledi diye yurttaşların, akademisyenlerin, gazetecilerin, sanatçıların cezalandırılmasına ve ihalelerle, hibelerle, teşviklerle semizleştirilen yandaş zümrenin sefahati karşısında halkın sefalete itilmesine ne pahasına olursa olsun karşı duracağız.
Değerli milletvekilleri, hiç kimseye hukuku kendi siyasi emellerine araç yapmak kalıcı bir şey sağlamaz. Önümüz bayram, dileğimiz odur ki yaklaşan bayram süreci herkes için bir muhakeme sürecine, muhasebe sürecine vesile olsun, gidilen yolun, girilen keskin virajın kârı, zararı herkes tarafından iyi hesaplansın ve unutulmasın ki Hazreti Ali Efendimiz'in dediği gibi, devletimizin dini adalet olmalıdır. Adaleti çiğneyen sadece devleti değil, kendisini de çürütür.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, hepinize hayırlı Ramazan Bayramı diliyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin mevcut 17'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 17 - Bu Kanunun;
a) 5 inci maddesi yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra,
b) 6 ncı maddesi 1/7/2025 tarihinde,
c) 8 inci maddesi 20/3/2025 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
ç) 13 üncü maddesi 1/4/2025 tarihinde,
d) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer."
Osman Sağlam | Nurettin Alan | Oğuz Üçüncü |
Karaman | İstanbul | İstanbul |
Emre Çalışkan | Ahmet Fethan Baykoç | Ercan Öztürk |
Nevşehir | Ankara | Düzce |
| Muhammet Emin Akbaşoğlu |
|
| Çankırı |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, yürürlük maddesi teklif metninde yapılan değişiklikler nedeniyle yeniden düzenlenmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 17'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 17'nci madde kabul edilmiştir.
18'inci madde üzerinde hepsi aynı mahiyette olmak üzere 4 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 18'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür."
Mehmet Emin Ekmen | Selçuk Özdağ | İdris Şahin |
Mersin | Muğla | Ankara |
Mesut Doğan | Mehmet Atmaca | Bülent Kaya |
Ankara | Bursa | İstanbul |
|
| Cem Avşar |
|
| Tekirdağ |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İbrahim Akın | George Aslan | Gülcan Kaçmaz Sayyiğit |
İzmir | Mardin | Van |
Celal Fırat |
| Burcugül Çubuk |
İstanbul |
| İzmir |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ersin Beyaz | Yavuz Aydın | Selcan Taşcı |
İstanbul | Trabzon | Tekirdağ |
Turan Yaldır | Yüksel Selçuk Türkoğlu | Hüsmen Kırkpınar |
Aksaray | Bursa | İzmir |
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Rahmi Aşkın Türeli | Cevdet Akay | Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu |
İzmir | Karabük | Manisa |
Mustafa Erdem | Cavit Arı | Ömer Fethi Gürer |
Antalya | Antalya | Niğde |
Gizem Özcan |
| Elvan Işık Gezmiş |
Muğla |
| Giresun |
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir torba yasa alışkanlığının yasa görüşmelerinin sonuna doğru gelmiş bulunmaktayız. Adalet ve Kalkınma Partisi grup yönetimindeki değerli arkadaşlarımız bu yasama alışkanlıklarını devam ettirdiği müddetçe, herhâlde bu haftaki mesai yoğunluğunun benzerlerini önümüzdeki haftalarda sürekli görmeye devam edeceğiz çünkü bu Türkiye Büyük Millet Meclisi gelen kanun tekliflerinin onay makamı değildir, gelen kanun tekliflerinin müzakere edildiği ve nihai karar verildiği bir yerdir. Dolayısıyla "Gelen kanun tekliflerini buradan onaylayıp geçirelim, hızlı bir şekilde geçirelim." şeklindeki bir yasama alışkanlığını kabul etmediğimizi buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Karar ve tercih elbette Türkiye Büyük Millet Meclisinindir ama bu yasama faaliyetlerinin nasıl yürütüleceğinin tercihi iktidar partisinin grup yönetimine, kararı ise elbette burada bulunan bütün milletvekillerine ait olacaktır.
İç Tüzük'ümüzün 54'üncü maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin salı günü 15.00'den 21.00'e kadar, çarşamba ve perşembe günleri de 14.00'den 21.00'e kadar çalışacağını düzenliyor. Bu İç Tüzük'ü hazırlayanlar, insani koşullarda Türkiye Büyük Millet Meclisinde sağlıklı bir yasama faaliyeti yapılabilmesi için makul süreleri belirlemiştir.
Biz ne yaptık? Salı günü Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşlarımız dedi ki: "Hayır, saat 21.00'de kapanmasın; salı, çarşamba, perşembe, cuma; dört gün bu Meclisi çalıştıralım." Eyvallah, çalıştıralım. Salı günü burada tam on üç saat kesintisiz çalıştık ve saat 04.00'de bıraktık. Bugün kesintisiz on yedi saat çalıştık. Perşembeye ne oldu? Yani neyi kaçırmaya çalışıyoruz? Elbette heybe, turp benzeri süreçleri gördüğümüz zaman, acaba yarın sabah Türkiye bambaşka bir şeye uyanacak da milletin iradesinin tecelli ettiği bu Meclisin kapalı olması mı arzu ediliyor diye ister istemez içimizden geçirmeden duramıyoruz.
Niçin perşembeyi kaçırıyoruz? Değerli Grup Başkan Vekilimiz Sayın Emin Akbaşoğlu'na sorduk, dedi ki: "Arkadaşlarımız cuma günü bir trafik yoğunluğu olabileceğini düşünüyor, perşembe günü yola çıkacağız."
Sayın Akbaşoğlu, Değerli Başkanım...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bak, bu yalan! Bu yalan!
BÜLENT KAYA (Devamla) - Özür diyelim, o zaman grup yönetiminizdeki arkadaşları söylüyorum.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Benimle öyle bir şey görüşmediniz, kimse de öyle...
BÜLENT KAYA (Devamla) - Sayın Nurettin Bey'di. Nurettin Bey burada mı?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bakın, bu yalan yani yalan!
BÜLENT KAYA (Devamla) - Başkanım, düzeltiyorum, yalan değil. Nurettin Bey grup yönetiminizdeki bir arkadaş mı? Düzeltiyorum Başkanım, Nurettin Bey. Yalanlayabilir Nurettin Bey buradaysa, yalanlayabilir. İsim veriyorum, Sayın Nurettin Bey dedi ki: "Cuma günü bir trafik..."
MEHMET BAYKAN (Konya) - Yalan!
BÜLENT KAYA (Devamla) - Ya, Nurettin Bey'i söylüyorum, kendisi çıksın... İki kişinin arasındaki bir şeye yalan demek ancak yalan atan kişilerin özelliğidir. İki kişi arasındaki hususi...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - "Emin Akbaşoğlu" dedin.
BÜLENT KAYA (Devamla) - Sayın Başkanım, sakin olalım sabahın bu saatlerinde. Bakın, isim vererek bir açıklamada bulunuyorum, gereksiz yere şey yapmayın.
Şunu ifade etmeye çalışıyorum: Ya, trafik yoğunluğu Kadir Gecesi'ni ibadetle geçirmekten daha mı önemli ki perşembe günü saat sabah yediye kadar çalışıyoruz ama trafik yoğunluğunu tercih etmiyoruz? (YENİ YOL sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu nasıl bir anlayıştır, bunu anlamakta elbette zorluk çekiyorum.
Bir diğer önemli husus da şu değerli arkadaşlar...
MEHMET BAYKAN (Konya) - Sen nasıl bir ikiyüzlüsün ya! İftar saati yoklama istiyorsun, Kadir Gecesi ibadetten bahsediyorsun.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Ya, kim iftar saati yoklama istemiş?
BÜLENT KAYA (Devamla) - Neyse...
Değerli arkadaşlar, şayet iftar saatinde bu Meclisin çalışmaması gerekiyorsa bunu sağlayacak olan iktidar partisidir.
RESUL KURT (Adıyaman) - Niye yalan söylüyorsun o zaman?
BÜLENT KAYA (Devamla) - Hem Meclisi iftar saatinde çalıştıracaksınız hem de yoklama istemeyeceksiniz... Bu ikiyüzlülüğe benim verecek bir cevabım yok, millet bunu takdir ediyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İfade ediyorum değerli arkadaşlar, perşembe günü bu Meclisi niçin kapatmak istiyorsunuz? Niçin salı günü on üç saat, çarşamba günü on yedi saat; bunu grubuna izah etmesi gereken Sayın Grup Başkan Vekilimizdir. Burada çalışmak istiyorsanız, eyvallah, biz varız.
RESUL KURT (Adıyaman) - Biz çalışıyoruz.
BÜLENT KAYA (Devamla) - Ama "Gelin, Kadir Gecesi'ni sakin bir şekilde geçirelim, perşembe günü hep beraber çalışalım." deseniz, buna da varız.
RESUL KURT (Adıyaman) - Önerge vermezsiniz, olur biter.
BÜLENT KAYA (Devamla) - Bağırmanıza gerek yok arkadaşlar, bağırmanıza gerek yok, çıkarsınız bu kürsüde saygılı bir şekilde siz de cevap verirsiniz.
DERYA BAKBAK (Gaziantep) - Cevap vermemize gerek yok.
BÜLENT KAYA (Devamla) - Ben size herhangi bir sataşmada bulunmuyorum, niçin o kadar yerinizden zıplıyorsunuz? Birçok kıymetli, değerli vekilimiz sakince dinliyor, hepsine çok teşekkür ediyorum; sağ olsunlar, var olsunlar. Saygılı olmak zor bir şey değil ki bakın, burada onlarca milletvekiliniz gayet saygılı bir şekilde yasama faaliyetlerine katılıyor, birkaç kişinin Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunu bu duruma düşürmesine de gerek yok, saygılı bir şekilde konuşuyoruz burada. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli Başkanım, elbette burada çok takdir ettiğim ve gerçekten konuşmaları saygıyla dinleyen bir grup var. Hakaretiniz...
MEHMET BAYKAN (Konya) - Bak, Bülent, seni görüp sakin kalanda bir anormallik vardır!
BÜLENT KAYA (Devamla) - Mehmet Baykan, seni hiç sevmiyorum Başkanım, hiç sevmiyorum, biliyor musunuz?
MEHMET BAYKAN (Konya) - Seni görüp sakin kalanda bir anormallik vardır!
BÜLENT KAYA (Devamla) - Bu grupta sevmediğim ender milletvekillerinden birisin.
MEHMET BAYKAN (Konya) - Dön, oyna! Oyna! Oyna!
BÜLENT KAYA (Devamla) - Terbiyeli konuş, otur yerine! Sesini kes, otur yerine, tamam mı?
MEHMET BAYKAN (Konya) - Oyna, oyna!
BÜLENT KAYA (Devamla) - Otur yerine, bu arkadaşlarına saygısızlık yapma!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BAYKAN (Konya) - Seni görüp sakin kalanda bir anormallik vardır!
BAŞKAN - Sayın Kaya, buyurun, hitap edin siz.
BÜLENT KAYA (Devamla) - Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşların kalitesini düşürme! Yazık ediyorsun bu gruba, yazık ediyorsun!
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
MEHMET BAYKAN (Konya) - Hadi oyna!
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Hadi oradan!
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı İzmir Milletvekili İbrahim Akın. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AKIN (İzmir) - Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ne diyelim, şairin dediği gibi "Sabahın erken saatlerinde selam olsun herkese."
Evet, sevgili vekillerimiz, gerçekten çok zor koşullarda çalışıyoruz ve bizim açımızdan, bu koşullarda bu Meclisi bu kadar değersizleştiren, tamamen Meclisin iradesini gasbeden bir vesayet siyasetinin kabul edilmesi mümkün değil. Bu, aynı zamanda sadece Meclisin bütününe dair bir değersizleştirme değil, doğal olarak Meclis vekillerinin de değersizleştirilmesine sebep oluyor. Bir örneğimiz sadece benim için çok ilginçtir, bu Meclise girmeye çalışan bir vekil polis tarafından engelleniyor ve maalesef, polisin yetkisini aşamayan bir vekil profiliyle karşı karşıya kalabiliyoruz. O nedenle, hepimizi bu bakımdan daha değerli hâle getirmekte fayda var diye düşünüyorum.
Evet, 17 maddeyi görüştük, ben daha çok yürütmeyle ilgili söz almış bulunuyorum, 18'inci maddeyle ilgili.
Biliyorsunuz, ülkemizde çok kaotik bir durum var. Bizim açımızdan bu meseleyi anlamak için tek tek olaylarla ilgili değil veya sorunlarla ilgili değil, bütün olarak nasıl bir sistem karşısında, nasıl bir rejim karşısında olduğumuzu anlamakta fayda var. Biz, uzun süreden bu yana, 2015 yılından bu yana bir olağanüstü rejim inşa edilmeye çalışıldığını ve adım adım kuralsız, kaidesiz, sorumsuz, belirsiz bir siyaset zemininin içerisinde bir tarz otoriter, hatta otokratik bir rejimin inşa edildiğini, bunu da klasik olarak dünyada yaşanmış faşizm deneyimlerine baktığımızda, aynen onun pratik örneklerinin yaşandığını görüyoruz. Bunu böyle devam ettirmek artık mümkün değil çünkü son zamanlarda yaşadığımız olaylar şunu göstermiştir ki AKP iktidarı sürekli kriz yaratarak ve yarattığı krizlerinden siyaseti yönetmeye çalışarak toplumu dizayn etmeye çalışıyor.
Şimdiye kadar, özellikle son yıllarda dış siyasetler vasıtasıyla ülkedeki beka meselesini konu ederek bir konsolidasyon yaptınız ancak gelinen aşamada anlaşılıyor ki siyaseten tükenmişliğe bağlı olarak artık ülkedeki mevcut iç siyaseti dizayn etmeye çalışıyorsunuz; birliktelikler, ortaklıklar ve aynı zamanda demokrasi için mücadele etmeye çalışanlar arasında açık açık bir bölünme siyaseti yapmaya çalışıyorsunuz. Son zamanlarda yaşanan olayların kendisi açık bunu gösteriyor. Neden? Çünkü "kent uzlaşısı" kavramına karşı düşmanlık yapıyorsunuz. Kürtler ile Türkler arasındaki ortaklığa karşı düşmanlık yapıyorsunuz. Birlikte ortak davranmaya çalışan herkese karşı bir düşmanlık yapıyorsunuz.
Somut olarak söylemek gerekirse son on beş günde, özellikle 27 Şubat sonrası açıklanan barış ve demokratik toplum çerçevesinde, Türkiye'nin her tarafında DEM PARTİ, özellikle "Nevroz" meselesini bir toplumsal duyarlılığın oluşturulması bakımından değerlendirdi ve Türkiye tarihinde son yıllarda yaşadığımız en güçlü, en katılımlı ve barıştan yana, demokrasiden yana ve ortak yaşamdan yana, kardeşçe birlikte yaşamaktan yana tepki gösterdi.
Aynı çerçevede, buna bağlı olarak da bir muhalefet partisinin başkanına ve aynı zamanda İstanbul Belediye Başkanına yönelik saldırılar karşısında bütün toplum ayağa kalktı ve bu iki toplumun ortak hikâyesinde aslında birleşilen konu -biri Yenikapı'da miting yaptı, biri diğer belediyenin önünde miting yaptı ama- bunlar arasında ortak konu şuydu: "Bu rejim altında, bu baskı altında yaşamak istemiyoruz."
Sadece bunlar mı? İstanbul Barosuna yapılan, Türkiye tarihinde ilk kez yapılan işlerden bir tanesidir; pardon, 12 Eylülde de yaşanmıştır böyle bir olay.
Sadece o mudur? Daha dün EĞİTİM SEN'in var olan yönetimine bir tarz kayyum atanmıştır; onlar hapse atılmak istenmiştir, ev hapsi yapılmıştır.
Sadece bu mu? Öğrencilere yapılan iş korkunçtur. Öğrenciler demokratik hakkını kullanarak öğretmenlerinin, bir gün önce profesör olan bir insanın ertesi gün lise mezunu hâline düşmesine itiraz etmişlerdir; bu haksızlığa, bu adaletsizliğe itiraz etmişlerdir ve şimdi sokaklardadır.
Bu, şunu gösteriyor: Bu rejim karşısında artık insanlar "Bıçak kemiğe dayandı." diyor ve isyan ediyorlar. Bunu görmeyen bir siyaset bu ülkede meşru olamaz ve meşruiyetini sağlayamaz.
O nedenle, biz AKP iktidarını uyarıyoruz. Gerçekten bu koşullarda bu iktidarı sürdürme şansınız yok. Daha fazla baskıyla, daha fazla otoriterizmle ve aynı zamanda daha fazla şiddetle olmaz.
Bakın, dün İzmir Adliyesi önünde bir vaka oldu. Gözaltına alınan öğrencilerin yanında bulunmak isteyen insanlar, yakınları gözaltına alındı, hiçbir tedbir yapılmadan, savcılık kararı olmadan gözaltı yapıldı ve tutuklanmak istendi. Bizzat polisler hiçbir hukuk kuralı olmadan, savcının kararı olmadan, mahkemenin kararı olmadan fiilî işlem yapar hâle geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin, buyurun.
İBRAHİM AKIN (Devamla) - Yani şunu demek istiyorum: Ülkemiz bir polis devleti hâline getirilmeye çalışıldı, hukuk askıya alındı.
Bizim gördüğümüz şudur: Bu mevcut koşullarda anayasasızlık ilan edilmiştir, "yurttaşlık" lafı ortadan kaldırılmıştır, yurttaşların hakkını savunacak bir sistem bulunmamaktadır; bu otoriter sistem bir kişinin iki dudağı arasında sürdürülemez.
O nedenle, hem Meclisin çalışma sisteminden hem ülkenin toplamından bu meselenin böyle yürütülemeyeceğini artık anlayalım, gerçek anlamda demokratik bir süreci örgütleyelim. Biz, son zamanlardaki umut verici bu durumu değerli buluyoruz. Bütün insanlarımızın -farklı farklı siyasal görüşlerde olabilirler ama- sokağa kendini ifade etmek için çıkmış olmaları kıymetlidir. Bize itiraz etseler bile bu rejim karşısında mücadele etmelerinin kıymetini biliyoruz ve dolayısıyla Türkiye'nin demokratik siyasete dönmesi gerektiğini, bu otoriter, baskıcı rejimden kurtulması gerektiğini düşünüyoruz ve artık anayasal düzene dönelim diye teklif ediyoruz.
Sağ olun, var olun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü konuşmacı Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşcı.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yorucu bir gecenin sabahı. Tekrar tekrar konuşuldu ama tekrarlanan yalanlara karşı gerçekleri de tekrar tekrar not etmekte fayda var.
Aslında, biz burada sadece kanun maddelerini konuşmuyoruz, aynı zamanda bir tarih yazıyoruz, yüzyıl sonrasına resmî arşiv belgeleri bırakıyoruz ve ben kendi adıma, Türk milletini temsilen bulunduğum Mecliste Türk devletine isyan bayrağı açılmasına -buradaki bayrak mecazdır, yoksa bir paçavrayı bayrak saydığım sanılmasın- seyirci kalmış bir gafil olarak geçmek istemiyorum tarihe.
Bakın, bizler, biz Türkler tarih boyunca kurduğumuz, asli sahibi olduğumuz birçok devlette nadan da sayıldık, Etrakıbiidrak da sayıldık, "eşkıya sürüsü" denildi bize, "sırmalı haydut" da "sergerde" de. Lakin, biz, işgalden kurtarmak için uğruna canından geçtiği vatanında "kudurmuş haydut" diye katline ferman çıkarılan Mustafa Kemal'in torunlarıyız yani şerbetliyiz öz yurdunda garip, öz vatanında paryalaştırılmaya. Bize yapılan densizlikler, hadsizlikler, edepsizlikler bize vız gelir tırıs gider ama neye üzüldüm ben bu gece boyunca biliyor musunuz burada? Bizim değil, ülkülerimizin değil, Türk'ün Meclisinde Türk'ün bayrağının yalnız bırakılmasına.
Arkadaşlarımız burada defaatle söylediler "Türkiye Büyük Millet Meclisinde ay yıldızlı al bayrağımızdan başka bayrak dalgalandırılamaz." dediler. Neden bunu söyleme gereği hissettiler? Çünkü tek devletle, çünkü tek milletle, tek dille, tek bayrakla sorunu olanlar, bu ülkenin meydanlarında bir gün bizim ay yıldızlı al bayrağımızın gölgesindeki vatan coğrafyamızın bir bölümüne de dikmeyi hayal ettikleri paçavraları açtılar; aynı paçavra bu kürsüde de açıldı birkaç saat önce ve İYİ Parti sıraları dışında kimseden çıt çıkmadı burada.
Soruyorum: Hangi hatır, hangi ittifak, hangi sıfat, hangi ünvan böylesi bir kepazeliği hazmedilebilir kılabilir arkadaşlar ya? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Burası bizim ülkemiz, savunmak için biz talimat mı bekleyeceğiz birilerinden, korumak için izin mi isteyeceğiz? Evlatlarımızın katillerine düzülen methiyelerden, teröristlerin "sayın"laştırılmasından bizden başka gerçekten rahatsızlık duyan yok mu şu koca salonda ya? Hiç mi kimsenin kanına dokunmuyor şurada yaşananlar, şurada konuşulanlar? (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Bu, bir parti meselesi değildir arkadaşlar. Bu, iktidar veya muhalefet meselesi değildir. Düşünün ki bir kendini bilmez çıktı ve burada diyelim ki İsrail bayrağı açtı, yine böyle susacak mıydı bu Meclis, ben çok merak ediyorum, gerçekten merak ediyorum. Ki İsrail 160 ülke tarafından resmen tanınan bir devlet, devlet olmasına rağmen biz terör devleti saydığımız için haklı olarak da tepki gösterme ihtiyacı duyuyoruz, değil mi? Bu paçavralarla temsil edilen devlet de değil, bölücülüğün ta kendisi.
Bakın, kendini demokrat olarak, özgürlükçü olarak adlandıran birçok arkadaşımız İBB merkezli operasyonlara tepkilerini gösterirken, hukukun bir iktidar sopası olarak kullanılmasına tepki gösterirken sık sık tarihî bir isme atıf yaptılar: Nemrut Mustafa. Kimdir biliyor musunuz bu Nemrut Mustafa? Millî şehidimiz Kaymakam Kemal Bey'in de katilidir, millî şehidimiz Nusret Bey'in de katilidir, Mustafa Kemal'den söz ederken "paşa" ünvanını kullanan devrin gazetelerini kapatan, patronlarını hapseden bir Türk düşmanıdır da, şehitlerimiz için "Köpek ölüsündan farkları yok." diyen bir alçaktır da, Şam'a kaçan bir korkaktır da, İngilizlerin kurduğu sözde -tırnak içinde söylüyorum- güney kürdistanın maarif bakanlığını üstlenmiş bir haindir aynı zamanda.
Bu kürsüde, peki, birkaç saat önce açılan paçavranın nereyi temsil ettiğini söylediler size? Tahammül ettiğiniz miras işte bu arkadaşlar, bir tarihî kin. Sustuğunuz, görmezden geldiğiniz, normalleştirdiğiniz, cüretlendirdiğiniz miras bu, Nemrut Mustafa'nın mirası.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELCAN TAŞCI (Devamla) - Bitiriyorum, son cümlem.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SELCAN TAŞCI (Devamla) - Eve beş dakika geç gidebiliriz, ülkemizden kıymetli değil.
O gün İngiliz emperyalizminin Orta Doğu'daki sınırları ve rejimleri dizayn planının maşasıydılar, bugün Amerikan emperyalizminin Orta Doğu'daki sınırları ve rejimleri dizayn planının maşası oldular. Gelecek hayalleriniz eğer bu ülkeye dairse, ülkenizden vazgeçmediyseniz, mücadeleden de vazgeçmeyin, ne olur, yalvarıyorum, Allah rızası için. Mücadelenin gereğini yerine getirin ki 1925'te bulamadıkları fırsatı 2025'te de bulamasınlar.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerindeki dördüncü konuşmacı Muğla Milletvekili Gizem Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)
GİZEM ÖZCAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saat sabahın altısı, meydan meydan, üniversite üniversite, demokratik yollarla halk egemenliğine sahip çıkan halkımızı, gençleri, emekçileri, emeklileri yürekten selamlıyorum.
19 Mart yargı darbesiyle fiilen sandığın askıya alınması demokrasimiz açısından bir fırtınadır, keşke olmasaydı. Ancak unutulmamalıdır ki bu tür fırtınalar kötü değildir, fırtınalar bazen kiri, pası götürür, bu da öyle bir fırtınadır ve bir temizliktir. İşte bu fırtına ülkemizin siyasal kirini atacak, Çankaya Köşkü'nün yolunu temizleyecektir. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Ekrem İmamoğlu nasıl ki AKP'nin elinden Beylikdüzü'nü aldıysa, nasıl ki 2019'da 13-14 puan geriden gelip farkı kapattıysa, nasıl ki "13.600 yetmez." deyince farkı 806 bin yaptıysa, nasıl ki beş yıl sonra milyonu aşan farkla İstanbul'u kazandıysa, nasıl ki İstanbul'da kardeşlik köprüleri kurabildiyse, son seçimde 17 bakan ve 1 Cumhurbaşkanına karşı seçimi göğüslediyse Silivri zindanından bu kürsüye gelip yeminini edecek, Cinnah Caddesi'nden tırmanıp Çankaya Köşkü'ne de gidecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, şimdi Meclise düşen dalga dalga yayılan bu demokratik direnişin sesine kulak vermektir. Sarayın koridorlarında size de yararı olmayan bu kötülükleri tezgâhlayan bir grup kötücül akıl sahibinin zihnindeki karanlık bu ülkeye çökmemelidir, çökemeyecektir. Cumhuriyetin de demokrasinin de ayakta kalmasını sağlayacak tek şey bu demokratik direniştir. Genel Başkanımız Özgür Özel'in Saraçhane mitingi X üzerinden 6,4 milyon kişi tarafından izlendi. Halkın vicdanının, hak arayışının ve demokrasi mücadelesinin adresi açıkça ortaya konmuştur.
Değerli milletvekilleri, şu sözlere dikkat kesilmenizi istiyorum: "Ülkemizde demokrasi giderek bir seçim metoduna dönüştürülmektedir. Hâlbuki demokrasi sadece seçimlerden ibaret değildir, aynı zamanda yargı ve yargıç bağımsızlığı demektir. Eğer bu iki bağımsızlık çiğnenirse demokratik bir görüntü altında baskıcı bir düzen kurulmuş olur." Bugün Saraçhane Meydanı'nda okunsa şaşırmayacağınız bu cümlelerin sahibi kim? Ekrem Başkan mı? Hayır. Genel Başkanımız Özgür Özel mi? Hayır. Bu sözlerin sahibi Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır. Ne zaman söylemiş? Tam yirmi yedi yıl önce, tutuklandığında söylemiş. Peki, yirmi yedi yıl önce söylenen bu sözlerden bugüne değişen ne? Değişen tek şey Sayın Erdoğan'ın oturduğu koltuk olmuştur. O koltuğa oturduğunda unuttukları, bugün Saraçhane'de haykırılan gerçeklerdir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, direnişiyle bize umut olan halkımız; AKP'nin korkusu yeni değil, sadece İstanbul ve Ankara'da 2019'dan sonra belediyeler Cumhuriyet Halk Partisine geçtiğinde yüzlerce delilli, ispatlı yolsuzluk dosyasını yargıya sunduk. Bir kişi bile ifadeye çağırılmadı; geçtim yargılanmayı, bakın, sadece ifadeye bile çağırılmadılar. Sayın Bakan Yılmaz Tunç çıkmış, yargı bağımsızlığından bahsetmeye devam ediyor. Ey Adalet Bakanı, korkuyla izlediğiniz o meydanlar var ya, onlar size "Yargının bağımsız olduğuna inanmıyorum." diyor, "Yargının bağımsız olduğuna inanmıyorum." diyor.
Değerli milletvekilleri, her şeyin çok güzel olacağının tek garantisi direnen halkımızdır. En demokratik eylem biçimlerinden biri olan, tüketimden gelen gücümüzü kullanarak ilmek ilmek boykotumuzu büyütmeye devam ediyoruz. Yaptıkları siyasi operasyonlarla borsayı çökerten, dövizi fırlatan, risk primini artıranlar hiç çekinmeden "Bundan vazgeçin." diyor. Ne yapacaksınız? "Şuradan kitap aldı. Buradan kahve almadı." diye de mi suçlanacaklar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GİZEM ÖZCAN (Devamla) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
GİZEM ÖZCAN (Devamla) - Unutmayın, halkın iradesini kelepçeleyecek bir mahkeme, bir zorbalık icat edilmedi. "Her şey güzel olacak." diyen halkımız, darbeler hep yenildi, halkın iradesi eninde sonunda kazandı. Dün nasıl ki vesayetçi rejimler, cuntalar halkın gücüyle tarihin çöplüğüne gönderildiyse bugün de öyle olacak, o bilinçle direniyoruz.
Egemenlik saraylarda değil sokaklarda, meydanlarda, halkın yüreğindedir. Biz kazanacağız, demokrasi kazanacak; direnenlere selam olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
18'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 18'inci madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümünün oylanmasından önce, İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine göre, aleyhte olmak üzere Antalya Milletvekili Aykut Kaya...
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKUT KAYA (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sabah 06.20, çiftçilerimiz tarlalarına, pazarcılarımız tezgâhlarına hazırlanırken bizler de halkımızın sofralarından eksilen ekmeği anlatmak için söz aldık.
Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu'na yönelik siyasi hesaplarla başlatılan yargı süreci sadece adalet duygusunu değil aynı zamanda ülkemizin ekonomisini de büyük bir belirsizliğe sürüklemiştir. Yaşanan belirsizlik yüzünden üç gün içerisinde Merkez Bankasının 27 milyar dolarlık rezervi buharlaştı. Borsa İstanbulda şirketler 30 milyar dolardan fazla değer kaybetti. Ülkemizin borçlanma maliyeti bir anda 8, 9 puan arttı. Bunlar öyle kuru kuruya rakamlar değil, milletimizin alın teri, emeği, sofrasından eksilen ekmeğidir. Kredi risk primimiz sıçramış, ülkemiz daha pahalıya borçlanan bir ülke hâline gelmiştir. Şirketler kambiyo zararlarıyla boğuşurken kur oynaklığı yüzünden önlerini göremez hâle gelmişlerdir. Küçük esnafımız fiyat belirleyemez hâle gelmiştir. İş insanlarımız yatırımlarını ertelemeye başlamışlardır. Bu kriz en çok da sabit gelirli vatandaşlarımızı etkilemiştir. Emeklilerimiz uzun bir zamandır açlık sınırının altında maaş almaktadırlar. Mutfaklara bakıyoruz, yangın var; pazarlara bakıyoruz, elinde poşetleri boş olarak dönen vatandaşlarımız var, çocuklarına meyve, torunlarına harçlık veremeyen milyonlarca vatandaşımız var. Kur artışının getirdiği 684 milyarlık bir ek borçla ülkemiz karşı karşıya kalmıştır. Bu ciddi, büyük bir rakam. 684 milyarlık bu ek borç yüküyle ülkemiz için birçok yatırım yapılabilirdi. Sizlere bazı örnekler vermek istiyorum. Bakın, Türkiye'deki tüm öğrencilere dört yıl boyunca ücretsiz yemek verilebilirdi. Her ilimize ücretsiz kreşler açılabilir, aile destek merkezleri kurulabilirdi. Her ilçemize bir modern halk kütüphanesi yapılabilirdi. 16 milyon emeklimize 2 bayram boyunca toplam 40 bin TL bayram ikramiyesi verilebilirdi. Çiftçilerimize beş yıl boyunca ücretsiz mazot verilebilirdi. 1 milyon küçük üreticimize sıfır faizli kredi verilebilirdi. Tarımda ithalat bağımlılığı kırılabilirdi. Yine bu 684 milyar lirayla 500 bin sosyal konut inşa edilebilirdi. Bugün kira ödeyemeyen milyonlarca vatandaşımıza sıcak bir yuva sağlanabilirdi.
Gördüğünüz gibi ortada ciddi, büyük bir zarar var ancak bu zararın sorumlusu ne CHP'dir ne de meydanlarda hakkını arayan vatandaşlardır. Bu zararın sebebi, iktidarın gücü kaybetme korkusuyla yargıyı siyasallaştıran keyfî yönetim anlayışıdır. Hatırlayalım, piyasalar 19 Mart Çarşamba sabahı gözaltılar başladığında dibe vurmuştu yani halk meydanlara akmadan önce. Sayın Şimşek ise gene yatırımcılara "Rasyonel programımızdan sapmıyoruz." hikâyeleri anlatıyordu. Oysa 20 yaşındaki gençleri, işini yapan gazetecileri bile tutsak edenlerin piyasaları da tutsak ettiğini her adımları anlatıyor bize. Dövizi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, hazine tahvillerini kamu bankaları, hisse senetlerini ise Varlık Fonu kontrol ediyor. Soran olunca da "Programdan bir sapma yok." soran olunca "Ülkede serbest piyasa ekonomisi var." Bu palavraları halk da yemiyor artık. Siz asıl AKP'nin "rasyonel ekonomi yönetimi" dediği sistemin gerçekte nasıl işlediğini halka anlatın. Büyük kurtarıcı Sayın Şimşek'e soralım mesela: Kur yükselmeden hemen önce döviz alımı yapan şanslı gurupların kim olduğunu araştırıp halkla paylaşmak istemez miydiniz? Bu kişiler kimlerdir? Bu bilgiyi kimden aldılar? Millet kaybederken kim kazandı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYKUT KAYA (Devamla) - Oysa o kadar aşikâr ki artık, AKP yönetiminin ülkeye en büyük vaadi öngörülemezliktir, istikrarsızlıktır, yolsuzluktur, adaletsizliktir. Bugün yaşadığımız ve AKP iktidarda kaldığı sürece yaşamaya devam edeceğimiz iktisadi ve sosyal krizlerin sebebi de işte bu bozukluk, kuralsızlık ve belirsizlik düzendir.
Değindiğim bu konulardan dolayı, görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak "hayır" diyoruz. Unutmayalım, hukukun olmadığı yerde ekonomik istikrar olmaz. Adalet çökünce yalnız yargı değil ekmek de küçülür. Milletimiz bu gerçeği görüyor, bundandır ki ekmeğine, hukuka, demokrasiye ve Ekrem İmamoğlu'na sahip çıkıyor.
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum, şimdiden Ramazan Bayramı'nızı kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - 199 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin yapılan açık oylama sonucunu açıklıyorum:
"Kullanılan oy sayısı : 345
Kabul : 258
Ret : 75
Çekimser : 12 [6]
Kâtip Üye Kâtip Üye
Elvan Işık Gezmiş Adil Biçer
Giresun Kütahya"
Böylece teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 27 Mart 2025 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:06.37
[1] 199 S. Sayılı Basmayazı 25/3/2025 tarihli 70’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
[2] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
[3] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
[4] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
[5] Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
[6] Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.