TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

18'inci Birleşim

18 Kasım 2025 Salı

 

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Nurettin Alan’ın, Sezai Karakoç'un vefatının yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk’in, Diyarbakır'ın yerel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Antalyalı çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu teşrif eden Kongo Cumhuriyeti-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Thierry Hobie ve beraberindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Sosyal İşler, Sağlık ve Sürdürülebilir Kalkınma Komitesi ile Sosyal Haklar Departmanı tarafından 5 Aralık 2025 tarihinde Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenecek olan "Yaşam Maliyeti Krizi: Avrupa Sosyal Şartı Sosyal Hakların Korunmasına Nasıl Yardımcı Olabilir?" konulu parlamentolar arası konferansa katılım sağlanması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1237)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Fuat Oktay ve beraberindeki Dışişleri Komisyonu heyetinin 22-24 Kasım 2025 tarihlerinde Uluslararası Kırım Platformu 4’üncü Parlamenter Zirvesi'ne katılımı hususuna ilişkin tezkeresi (3/1238)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Fuat Oktay ve beraberindeki Dışişleri Komisyonu heyetinin, İtalya Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Giulio Tremonti’nin vaki davetine icabetle 25-27 Kasım 2025 tarihleri arasında İtalya'ya resmî bir ziyarette bulunması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1239)

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’ın, SMA ve DMD hastalarının sorunlarına ilişkin açıklaması

2.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, deprem bölgesinde teslim edilen konutlara ilişkin açıklaması

3.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, Konya’nın Karapınar ilçesinde bazı şirketlerin pancar alımı yapmasına ilişkin açıklaması

4.- Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun’un, DEM PARTİ Iğdır eski İl Eş Başkanı Mehmet Selçuk'a ilişkin açıklaması

5.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, geçen haftalarda yaşanan kazalara ilişkin açıklaması

6.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Samsun’da yaşanan zirai don sonrası yapılan hasar tespitlerine ilişkin açıklaması

7.- Muş Milletvekili Sümeyye Boz’un, Van'da hazırlanan Tarihe Yaşam Katan Kadınlar Sergisi’ne ilişkin açıklaması

8.- Şanlıurfa Milletvekili Ferit Şenyaşar’ın, on birinci yargı paketine ilişkin açıklaması

9.- Hakkâri Milletvekili Vezir Coşkun Parlak’ın, Yüksekova Havalimanı’na ilişkin açıklaması

10.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın'da yaşanan şap hastalığına ilişkin açıklaması

11.- Edirne Milletvekili Ahmet Baran Yazgan’ın, Edirne’de yıkım kararı verilen Yıldırım Beyazıt Anadolu Lisesine ilişkin açıklaması

12.- Şırnak Milletvekili Mehmet Zeki İrmez’in, Cizre'nin geçmiş dönem Belediye Eş Başkanı Berivan Kutlu'nun vefatına ilişkin açıklaması

13.- Bolu Milletvekili İsmail Akgül’ün, Bolu halkı için taleplerine ilişkin açıklaması

14.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, Kayseri'nin Kocasinan ilçesine bağlı Feyzioğlu Mahallesi’nde yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

15.- Kayseri Milletvekili Murat Cahid Cıngı’nın, Kayseri'deki Erciyes Kayak Merkezi’ne ilişkin açıklaması

16.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, çiftçilerin mağduriyetine ilişkin açıklaması

17.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, Macaristan’dan ithal edilen dana eti fiyatlarına ilişkin açıklaması

18.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, çeltik üreticisinin sorunlarına ilişkin açıklaması

19.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, terörsüz Türkiye komisyonunun bugünkü toplantısına ilişkin açıklaması

20.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, yüksek hızlı tren projesinin Kırşehir’in dışından geçirilmesi kararına ilişkin açıklaması

21.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, Adalet Bakanının demeçlerine ilişkin açıklaması

22.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası ile 22 Kasım Diş Hekimleri Günü'ne ilişkin açıklaması

23.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, Tokat Zile’ye ulaşım projelerine ilişkin açıklaması

24.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, dünya lideri olunan konulara ilişkin açıklaması

25.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, emekli ve emekçilere ilişkin açıklaması

26.- Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın’ın, Trabzon Araklı halkına verilen söze ilişkin açıklaması

27.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, fahri Kur'an kursu öğreticilerine ilişkin açıklaması

28.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Türkiye'deki işsizliğe ilişkin açıklaması

29.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, Covid infaz yasası mağdurlarına ilişkin açıklaması

30.- Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir’in, Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulunda kabul edilen Amerikan tasarısına ilişkin açıklaması

31.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Yeniden Refah Partisinin 3'üncü Büyük Olağan Kongresi’ne, 14 Kasım 1944’te gerçekleşen Ahıska Türklerinin sürgününe, Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 42'nci kuruluş yıl dönümüne ve yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimine, Filistin Devleti'nin 37'nci kuruluş yıl dönümüne, İstanbul Fatih’te bir ailenin öldüğü olaya ve bütün idarecilere seslenmek istediğine, Genel Kurul gündemine ilişkin açıklaması

32.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, Yeniden Refah Partisinin 3'üncü Olağan Kongresi'ne, Naim Süleymanoğlu'nun ölüm yıl dönümüne, yılda 2 kere uygulanan Diş Hekimliği Uzmanlık Eğitimi Sınavı'nın teke düşürülmesine, parti devletine, karkas et ve canlı hayvan ithalatına, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ilişkin açıklaması

33.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, geçen hafta yürüttükleri ağaçlandırma çalışmalarına, tarıma ve gıda güvenliğine, Almanya'dan İstanbul'a tatil için gelen bir ailenin yaşadıklarına ilişkin açıklaması

34.- Muş Milletvekili Sezai Temelli’nin, adaletsizliklere, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen bütçeye, barış sürecine ilişkin açıklaması

35.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, birleşimi yöneten Başkan Vekili Pervin Buldan’a, yargıya güvene, İstanbul iddianamesine, Et ve Süt Kurumu Başkanına ilişkin açıklaması

36.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, birleşimi yöneten Başkan Vekili Pervin Buldan’a, Sezai Karakoç’un ve Naim Süleymanoğlu’nun vefat yıl dönümlerine, Fatih'te hayatını kaybeden aileye, Millî Takım'ın aldığı galibiyete, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ, İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu ile Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa Hilvan’da Atatürk Barajı'nda her gece yaşanan tabloya ilişkin açıklaması

46.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çiftçilere verilmesi gereken desteklere ilişkin açıklaması

47.- Siirt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş’ın, hasta tutsak Mehmet Emin Çam’a ilişkin açıklaması

48.- Samsun Milletvekili Mehmet Karaman’ın, tekstil ve hazır giyim sektörüne ilişkin açıklaması

49.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, Sakarya’nın Ferizli ilçesi Gölkent beldesindeki Akgöl’e ilişkin açıklaması

50.- Bingöl Milletvekili Ömer Faruk Hülakü’nün, kayıp Taner Balat’a ilişkin açıklaması

51.- Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç’ın, Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı’nın yılda 1 kez yapılması kararına ilişkin açıklaması

52.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Gaziantep bölgesinde yaşanan kuraklığa ve dona ilişkin açıklaması

53.- Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın’ın, Nusaybin Sınır Kapısı’na ilişkin açıklaması

54.- Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın, Van'a doğal gaz altyapısı talebine ilişkin açıklaması

55.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Mücahid Taylan'a ilişkin açıklaması

56.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Burdur Milletvekili Adem Korkmaz’ın YENİ YOL grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

57.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, grup önerilerine ve Burdur Milletvekili Adem Korkmaz’ın YENİ YOL grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ ve 20 milletvekili tarafından, Et ve Süt Kurumu Genel Müdürünün Macaristan'da ortağı olduğu özel bir şirketten kendi kurumuna kırmızı et ithal ettiğine dair iddialar başta olmak üzere, kamu kaynaklarının kişisel çıkar doğrultusunda kullanılması yönündeki ihmallerin değerlendirilmesi ve kamu yönetimi etiğini güçlendirecek hukuki ve kurumsal çerçevenin oluşturulması amacıyla 18/11/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Kasım 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşcı'nın, muharip gazilerin bazı haklardan yararlandırılması talebine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler'in cevabı (7/35398)

18 Kasım 2025 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Müzeyyen ŞEVKİN (Adana), Havva Sibel SÖYLEMEZ (Mersin)

----- 0 -----

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18'inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Sezai Karakoç'un vefatının yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Nurettin Alan'a aittir.

Buyurun Sayın Alan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Nurettin Alan’ın, Sezai Karakoç'un vefatının yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

NURETTİN ALAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üstat Sezai Karakoç'un vefat yıl dönümü nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi ve bizleri televizyon başında izleyen milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Azerbaycan'dan dönüş yolunda Gürcistan'da düşen askerî kargo uçağımızda şehit olan askerlerimize ve Hırvatistan'da düşen yangın söndürme uçağımızın şehit pilotuna Cenab-ı Allah'tan rahmet, ailelerine ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum.

Bazılarının münzevi bir hayat yaşadığını söylediği, bazılarının şair olarak, bazılarının edip olarak tanıdığı, kiminin "mütefekkir" kiminin "siyasetçi" dediği Sezai Karakoç kimdir? Sezai Karakoç 1933 yılında Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde doğmuştur. İlkokulu Ergani'de, ortaokulu Kahramanmaraş'ta, liseyi Gaziantep'te, üniversiteyi Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümünde okumuş, sonraki dönemde Maliye teşkilatında çeşitli görevlerde bulunarak Anadolu'nun birçok il ve ilçesini bu vesileyle gezme ve tanıma fırsatı bulmuştur. Fasılalarla memuriyet yapmış ancak 1973'ten sonra memuriyetten ayrılmış ve devlette hiçbir resmî görev almamıştır.

Sezai Karakoç bir fikir ve sanat adamı olarak yaşadığı çağa damgasını vurmuş müstesna bir şahsiyettir. Vefatının üzerinden dört yıl geçti, seksen sekiz yıllık ömrünü ilmek ilmek ördüğü bir dünya tasavvuruna adamıştı. Sezai Karakoç'u anmak hem kalbini hem de ufkunu hatırlamak gibidir.

Sezai Karakoç anılmayı çok ister miydi, önce onu düşündüm. Sohbetlerinde geçmişimizden, medeniyet değerlerimizden, bu medeniyetin inşasına katkı sunanlardan bahsedip onları rahmetle anar, saygıyla selamlardı. Ancak "Üstat anılmayı mı daha çok isterdi, anlaşılmayı mı?" diye bir soru sorarsak ben daha çok anlaşılmayı istediğini düşünüyorum. Hatıralarında "Mizacım gereği yaptıklarımın başkası tarafından görülmesi için gayret sarf etmem, propagandasını yapmak âdetim yoktur ortaya koyduklarımın, ilgililerin onu görmesini yine kendilerinden beklerim." demektedir çünkü o bir çağın sessiz yürüyüşçüsü, kelimelerin ve ideallerin gölgesinde kendi yolunu açan bir diriliş eri olarak yaşamıştır. Sezai Karakoç milletimizin varlık meselesini, insanlığın durumunu en geniş perspektiften derin bir analiz gücüyle ele almış; fikir, sanat, edebiyat ve kültür alanları başta olmak üzere topyekûn bir uyanış, kendi ifadesiyle "diriliş" hareketi başlatmış, bunu sosyal ve siyasi alana da taşımıştır. Ona göre siyaset, insanın diriliş yürüyüşünün zorunlu bir parçasıdır. "Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı / Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum / Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın / Ben yaşamıyor gibi, yaşamıyor gibi yaşıyorum / Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum." diyen Sezai Karakoç'un şiirini eyleminden, eylemini düşüncesinden, düşüncesini hayatından ayrı göremeyiz; hep birbiriyle iç içedir ve yeniden yorumladığı bir medeniyet tasavvurunu bütünler.

Üstat hayatı boyunca hakikat medeniyetinin inşası için çalışmıştır. Üstada göre medeniyet üç temel ideaya dayanır: Güzellik ideası, doğruluk ideası ve iyilik ideası yani medeniyetin üç temeli vardır. Medeniyet demek, bir toplumun kendi güzellik inancını, anlayışını, doğruluk anlayışını ve iyilik anlayışını gerçekleştirmesi demektir. Doğruluk alanı inançlar, felsefe, düşünce ve bilimdir. Güzellik ideasını sanatlar, genel olarak estetik karşılar, iyiliği de ahlak sağlar. Diriliş düşüncesinin temel gayesi bu medeniyetin daha da yükselmesini ve onun ileride inşa edilecek büyük bir insanlık medeniyetinin temel taşı olmasını sağlamaktır. Dirilişi anlatırken üstat "İşte, dava budur, diriliş davası budur, medeniyetimizin dirilişidir, sadece inancın değil. İnanç temeldir, inanç ağacın çekirdeğidir, tohumudur fakat biz tohumdan bahsetmiyoruz; bir ağaçtan, bir çınardan, muhteşem bir çınardan söz ediyoruz. İşte, o çınarın adı İslam'ın dirilişi, ruhun dirilişi, insanlığın dirilişidir." demektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.

NURETTİN ALAN (Devamla) - Üstada göre ölüm de bir diriliştir. "Ey sevgili, uzatma dünya sürgünümü benim" dizesi ve "Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır." dizeleriyle ölümü sevgiliye kavuşmak yani dirilmek olarak betimlemiş, 16 Kasım 2021 tarihinde sevgilisine kavuşmuştur. Bir sohbetinde bizlere söylediği şu sözü kulaklarımızda çınlamaktadır: "Dünyanın ışıltısı diriliş ışığınızı söndürmesin." Büyük Üstat Sezai Karakoç'un ruhu şad olsun.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Gündem dışı ikinci söz, Diyarbakır'ın yerel sorunları hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Sevilay Çelenk'e aittir.

Buyurunuz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

 

2.- Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk’in, Diyarbakır'ın yerel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, seçim bölgem Diyarbakır'ın güncel yerel sorunlarından bahsetmek üzere söz aldım.

Diyarbakır, son kırk elli yılda çok köklü değişiklikler yaşamış bir şehirdir. Her şeyden evvel Diyarbakır son elli yılda nüfusu 3 katından fazla artış göstermiş bir metropoldür. Çok hızlı bir nüfus artışı ve kentleşme söz konusudur. 1990'lar boyunca yaşanan zorunlu göç Diyarbakır'ı Türkiye'nin en hızlı büyüyen şehirlerinden biri yapmıştır, bu büyüme periferide oluşan yoksul mahallelerle de kendini gösterir.

Diyarbakır 2016-2023 yılları arasında Selçuk Mızraklı Başkanımızın -buradan kendisine selam olsun- beş aylık dönemi haricinde neredeyse kesintisiz kayyım dönemleri yaşamıştır. Bu kent, kayyımın talan, sosyolojik çöküş, yozlaşma ve yabancılaşmadan başka hiçbir şey getirmediğinin en canlı örneğidir. Diyarbakır'da çeteleşme, şiddetin yükselişi, haraç ve çok can yakıcı bir hâl alan, 12 yaşa kadar düşen uyuşturucu sorunu bu çöküşün eseridir. Yerelde bu konuyla ilgili çalışan dernekler ve vakıflar var, belediyeler ellerinden geleni yapıyor ancak merkezî düzeyde destekleyici politikalara ihtiyaç var. İlimizin ulaşım altyapısı çok acil gündem konularından biridir, artan araç trafiğine ve nüfusa denk bir ulaşım altyapısı yok. Özellikle 450 Evler Kavşağı ve Diyarbakır-Silvan kara yolundaki çile hiç bitmiyor. Seyrantepe inişinde Dicle Köprüsü ve üniversite kavşağına kadar olan bölüm trafik yükünü kaldıramaz hâlde. Bu yolun 27'nci kilometresinde 3 kilometrelik bir yol çalışması da aylardır tamamlanamıyor, ulaşım aksıyor; kazalar, can ve mal kayıpları yaşanıyor. Ağır kış şartlarında bu yolda ciddi tehlikeler söz konusu olabilir. Buradan Ulaştırma Bakanlığına sesleniyoruz: Bu yol kış gelmeden bitirilmelidir. Diyarbakır, diğer bütün büyük şehirler gibi tam donanımlı çevre yoluna ihtiyaç duyuyor ki bu çok köklü bir çözüm olacaktır.

Bir diğer önemli sorun otoban bağlantısı. Urfa'ya kadar gelen otoban bağlantısı Diyarbakır'a uzanmıyor. Diyarbakır'ın otoban bağlantısı acil ve ertelenemez bir meseledir. Bu bağlantı hem şehirler arası ulaşımı rahatlatacak hem de bölgenin ekonomisine katkı sunacaktır. Aynı durum hızlı tren için de geçerlidir. Diyarbakır'a hızlı trenin ancak 2034 yılında geleceği söyleniyor. Bu çok gecikmiş bir plan olur. Hızlı trenin daha erken bir takibe alınması da çok hayati. Diyarbakır yıllardır tramvay projesi bekliyor. Finansmanı Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından sağlandığında Büyükşehir Belediyemiz bu çevre dostu, stratejik ulaşım projesini hayata geçirmeye her şeyiyle hazırdır.

Diyarbakır'da UNESCO Dünya Miras Listesi'ndeki surlar ve Hevsel Bahçeleri ciddi tahribat ve işgal altındadır. Özellikle On Gözlü Köprü ve Dicle Nehri çevresindeki yapılaşma, kaçak inşaatlar ve büyük ekolojik tahribat söz konusudur. İşgal ve tahribatın önlenmesi ve bu çok kıymetli, kültürel mirasın etkili şekilde korunması için yerel aktörlerin önde olması ve desteklenmeleri gerekir. Diğer bir tarihsel, kültürel kıymetimiz de 8 bin yıllık Birkleyn Mağaraları'dır ve kalker ocağı tehdidi altındadır bu kıymetli değer. Bu çalışma durdurulmalıdır.

Diyarbakır'da konut krizi, yükselen kira ve satış fiyatları Diyarbakırlıları ciddi biçimde mağdur ediyor, barınma hakkını kökünden tehdit eder bir seviyeye gelmiştir.

Diyarbakır'ın su sorunu var. Özellikle pamuk üreticisi kuraklık ve su sorunundan çok muzdarip. Dicle ilçesinde su sorunu artık çok hayati bir noktaya gelmiş durumda. Yerel yönetimlerin su sorununu tek başına çözme imkânı yok, merkezî düzeyde destekleyici politikalar geliştirilmeli.

Diyarbakır'ın mevcut sanayi siteleri şehir merkezine sıkışmış durumda ve bu durum üretim kapasitesini sınırlıyor. Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi'nin genişletilmesi, modernize edilmesi ve sanayi alanının şehir dışına taşınması gerekiyor. Yeni yatırımları da çok destekleyecek bir değişiklik, bir dönüşüm olacaktır bu.

Eğitim alanındaysa kırsal kesimdeki ulaşım ve güvenlik sorunları çocukların okula erişimini engelliyor, taşımalı eğitim sistemi işlemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SEVİLAY ÇELENK (Devamla) - Hasılı, Diyarbakır, içinde yer aldığı bölge için, Kürt meselesinin geleceği için, bu ülkenin demokratik istikrarı için stratejik bir şehirdir. Bugün, siyaset kurumu olarak bizlere düşen görev Diyarbakır'ın dönüşen toplumsal yapısını, değişen taleplerini ve can yakıcı sorunlarını görerek adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir politikalar geliştirmektir.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Gündem dışı üçüncü söz, Antalyalı çiftçilerin sorunları hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Aykut Kaya'ya aittir.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

 

3.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Antalyalı çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

AYKUT KAYA (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bakın, bu elimde gördüğünüz sepet Antalyalı çiftçilerimizin ürettiği bereketli ürünler. Yalnız, çiftçilerimiz bu ürettiği ürünlerin ne yazık ki karşılığını tam olarak alamıyorlar. Bakın, domatesten salatalığa, patlıcandan bibere fiyatlar geçen senenin yarısına düşmüş durumda ama maliyetlere bakıyoruz; mazottan fideye, işçilikten gübreye kadar maliyetler yüzde 40 ila yüzde 80 oranında artmış durumda.

Dün Kaş ilçemizin Çavdır Mahallesi'nde bir biber serasını ziyaret ettim. Sivri biber üreten çiftçimiz diyor ki: "Ben 1 kilosunu 8-10 liraya ancak satıyorum." Yani 1 kilo sivri biber bugün 1 ekmek etmiyor, bir çay parası etmiyor. Bugün dışarıda bir kahve almaya kalksanız 100 lira ile 120 lira arasında, 10 kilo sivri biber satsanız bir kahve ancak içebiliyorsunuz.

Tarımda şu anda öyle bir düzen var ki ne üretici memnun ne tüketici memnun. Çiftçimiz diyor ki: "Ben 8-10 liraya zor satıyorum ama dibimdeki zincir markette benim satamadığım ürün 3-4 katına fiyatlanmış durumda." Tüketici de bu ürünü almakta zorlanıyor. Yani bu düzen ne üreticiyi memnun ediyor ne tüketiciyi memnun ediyor.

Çiftçimiz ürününe pazar istiyor ama ihracat rakamlarına baktığımızda ise geriye gittiğimizi görüyoruz. Bakın, bir ay önce uyarmıştım, Ukrayna bizim domates ve salatalık ihracatında 1 numaralı pazarımız ancak Ukrayna bize uyguladığı gümrük vergisini yüzde 10'dan yüzde 35'e çıkardı ve bunun sonucunu da ihracat rakamlarında görüyoruz. Bakın, yaş meyve ve sebze ihracatımız yüzde 23 düşmüş, domates ihracatımız yüzde 24 düşmüş; Ukrayna'ya olan domates ihracatımız yüzde 40 azalmış, Rusya'ya olan ihracatımız yüzde 21 düşmüş. Bu pazar sorunu çözülmezse çiftçimiz ürettiğini satamayacak, seneye birçok üretici ekim yapamayacak.

Bakın, bugün tarımdaki diğer büyük bir sorun da nakit akışı krizidir. Piyasada para dönmüyor, herkes vadeli çalışıyor; komisyoncusundan ihracatçısına, çiftçisinden zirai ilaç bayisine kadar herkes nakit sıkışıklığının içerisinde, öyle ki artık sektör "ters valör" denilen yönteme mecbur kalmış durumda. Ürünü 10 liraya vadeli alıp nakit ihtiyacını karşılamak için 5 liraya peşin satıyorlar yani zarar ederek nakit bulmaya çalışıyorlar. Çiftçilerimiz de "Ürün para etmiyor." diye tarlaya şu anda boş su veriyorlar.

Buradan iktidara çağrımı yineliyorum: Üreticinin ürününe pazar bulun, Ukrayna krizini bir an önce çözün ve tarım sektöründeki finansman sıkışıklığını gidermek için de devlet bankalarını derhâl devreye sokun; aksi takdirde büyük iflaslar olur, tarım sektörü çöker, bedelini tüm Türkiye öder. Çiftçilerimize sahip çıkmak millî meseledir, bu devletin bekasıdır. Antalyalı çiftçilerimize de selam olsun buradan. (CHP sıralarından alkışlar)

Yine, bugün, Anamur, Gazipaşa, Alanya, Manavgat ülkemizde tropikal meyve üretim üssüdür. Muzdan avokadoya, mangodan ejder meyvesine kadar birçok tropikal meyve bu bölgede yetiştirilmektedir. Çiftçilerimiz bu ürünlere uzun yıllar yatırım yaptı ancak birçoğu şu anda emeklerinin karşılığını alamıyorlar. Bakın, muzda daha önce yüzde 145,8 gümrük vergisi vardı ve bu oran yerli üreticiyi koruyordu; şimdi bu oran yüzde 7'ye indirildi ve ton başına sadece 626 dolarlık bir ek vergi getirildi yani ithal muza büyük bir avantaj sağlanmış oldu. Bugün muzun maliyeti 35-40 lira, satış fiyatı da yine 35-40 lira yani üretici maliyetine üretim yapıyor, bu şekilde ayakta kalması mümkün değil. Tropikal meyvelerimiz aroması, lezzeti ve mineralleriyle ithal ürünlere göre çok daha tercih edilir durumdadır ancak tropikal meyvelerde üreticilerimiz emeklerinin karşılığını tam olarak alamamaktadırlar.

MUSTAFA SARIGÜL (Erzincan) - Acı biber nerede, acı biber?

AYKUT KAYA (Devamla) - Bugün özellikle ejder meyvesi ve mango üreticilerimiz ciddi zarar etmektedirler. Bu nedenle, tropikal meyvelerin hasat döneminde, özellikle ağustos ve nisan aylarında ithal ürünlere ciddi şekilde kısıtlama getirilmelidir. Ayrıca, zincir marketlerin raflarında ithal ürünlerin yanında yerli ürünlerin bulundurulması şartı getirilmelidir. Tropikal meyve üreticilerimize sahip çıkmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın, buyurun.

AYKUT KAYA (Devamla) - Gazipaşa ilçemizde yapılan bir Gökçeler Barajı var. Ben merak ediyorum, bu baraj ne işe yarıyor? Bu baraj tarımsal sulama için yapıldı ama Gazipaşalı çiftçilerimiz bu barajdan hiçbir şekilde faydalanamıyor. Barajdan mahallelere giden sulama hatları sürekli patlıyor. Patlayan borular bahçeleri, seraları, ekili alanları yıkıp geçiyor. Bu sorunu defalarca dile getirdim, Tarım ve Orman Bakanlığından bu sorunu gidermesini defalarca dile getirdim ve dile getirmeye devam ediyorum. Gökçeler Barajı'nın tam anlamıyla hayata geçmesi artık zorunludur. Bakın, bugün özellikle Zeytinada, Muzkent, Yakacık, Güneyköy, Göçük ve Kırahmetler Mahallelerimiz ağır bir su krizi yaşamaktadır. Bu bölgede çiftçi, kazancının büyük bölümünü sadece suya harcamaktadır. Böyle üretim olmaz, böyle tarım sürdürülemez. Bu su krizinin çözülmesi için İnal ve Göçük Göletlerinin bir an önce yapılması ve Gökçeler Barajı'ndan boşa akan su için Zeytinada ve Güneyköy'e bağlantı hattı verilmesi gerekmektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu teşrif eden Kongo Cumhuriyeti-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Thierry Hobie ve beraberindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ülkemizi ziyaret etmekte olan Kongo Cumhuriyeti-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Sayın Thierry Hobie ve beraberindeki heyet şu anda Genel Kurulumuzu teşrif etmiş bulunuyorlar. Kendilerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu adına hoş geldiniz diyoruz. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden birer dakika söz vereceğim.

Sayın Burhanettin Kocamaz, buyurun.

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz’ın, SMA ve DMD hastalarının sorunlarına ilişkin açıklaması

 

BURHANETTİN KOCAMAZ (Mersin) - Sağlık eski Bakanı Fahrettin Koca'nın İstanbul'da kurulacak hastanede SMA hastalığında gen tedavisinin başlayacağı şeklinde 2023 Haziran ayında yapmış olduğu açıklamanın üzerinden neredeyse iki buçuk yıl geçmiş olmasına rağmen bu konuda bugüne kadar herhangi bir adım atılmamıştır. Hâlbuki bu açıklama bile SMA'lı bebekler ve aileleri için büyük bir umut olmuştu fakat eski Sağlık Bakanı söz verdiği hâlde SMA'lı çocuklar konusunda hiçbir çaba harcanmamış, yeni Sağlık Bakanı da SMA'lı çocukların hazin durumunu yalnızca seyretmekle yetinmiştir. Bu durum karşısında SMA ve DMD hastaları ve aileleri para toplayarak çocuklarını tedavi ettirebilmek için çile çekmeye devam etmektedir.

Buradan Hükûmete seslenmek istiyorum: SMA ve DMD hastalarının çilesini ne zaman bitireceksiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özer...

 

2.- Konya Milletvekili Mustafa Hakan Özer’in, deprem bölgesinde teslim edilen konutlara ilişkin açıklaması

 

MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geçtiğimiz hafta deprem bölgelerimizde 350 bininci konutumuzu teslim ederek önemli bir eşiği daha aştık. Bir kez daha ifade etmek isterim ki bundan yirmi üç sene önce memleket aşkıyla çıktığımız bu yolda yapılamaz denilen her şeyi birer birer gerçekleştirdik. Deprem bölgesinde de devletimizin kararlılığı, milletimizin dayanışmasıyla örülen bu büyük ihya hareketi dünya ölçeğinde eşine az rastlanır bir başarıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, verdiğimiz her sözü tek tek yerine getiriyor, vatandaşlarımızı güvenli ve huzurlu yuvalarına kavuşturuyoruz. Bu sürece alın teri ve gayretiyle emek veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Murat Kurum'a da şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Bektaş...

 

3.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, Konya’nın Karapınar ilçesinde bazı şirketlerin pancar alımı yapmasına ilişkin açıklaması

 

BARIŞ BEKTAŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karapınar ilçemizde, pancar üreticisini derinden yaralayan, kanuna aykırı bir uygulama yürütülmektedir. Şeker Kanunu açıkça pancar alımının yalnızca fabrikalar üzerinden yapılabileceğini söylerken bazı şirketlerin daha ekim dönemi başında çiftçiyle 2.200 liralık fiyatı dayatan sözleşmeleri imzaladığı bilinmektedir. Devlet, 2025 yılı için pancar alım fiyatını kota tamamlama primiyle birlikte 3.100 lira olarak açıklamıştır. Buna rağmen Ereğli Şeker Fabrikasının alım yapmaması nedeniyle çiftçi 900 lira daha düşük bir bedelle 2.200 liradan pancarını şirketlere vermek zorunda kalmaktadır. Ne yazık ki iktidar bu yasa dışı alım şekline göz yummaktadır. Buradan iktidara çağrıda bulunuyorum: Aracı şirketlerin hukuksuz alımlarına göz yummayı bırakın ve çiftçinin hakkını koruyun. Çiftçinin alın terinin üzerinden kurulan rant düzenine karşı harekete geçin.

BAŞKAN - Sayın Hun...

 

4.- Iğdır Milletvekili Yılmaz Hun’un, DEM PARTİ Iğdır eski İl Eş Başkanı Mehmet Selçuk'a ilişkin açıklaması

 

YILMAZ HUN (Iğdır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Iğdır DEM PARTİ eski İl Eş Başkanımız Mehmet Selçuk'a verilen müebbet cezası hukukun değil siyasetin karanlık hesaplarının ürünüdür. Tek bir somut delil olmadan, yalnızca bir itirafçının soyut ve yönlendirilmiş ifadeleriyle bir insanın hayatını karartmak hukuk değil açık bir zulümdür, hukuksuzluktur. Gizli tanık oyunlarıyla, itirafçı pazarlıklarıyla insanların özgürlüğünü gasbeden bu düzen adaletin değil baskının düzenidir. Bu ülkede demokratik siyaset yapanlara kurulan bu tuzakları reddediyoruz. Hiçbir hukuk sistemi iftirayı kanıt sayamaz, hiçbir vicdan bu hukuksuzluğu onaylayamaz. Bu hukuksuz ve siyasi nitelikli cezalandırmayı kabul etmiyoruz. Adalet intikamın ve siyasetin aracı yapılamaz. Mehmet Selçuk'un yanında olmaya, demokratik mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Demokratik siyasetin bu tür kumpaslarla engellenmesini kabul etmiyoruz.

BAŞKAN - Sayın Çakır...

 

5.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, geçen haftalarda yaşanan kazalara ilişkin açıklaması

 

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sayın Başkan, Gebze ilçemizde çöken binada 4 kardeşimizi kaybettik, 1 kardeşimiz yaralı olarak kurtarıldı. Dilovası ilçemizde kozmetik fabrikasında çıkan yangında 7 kardeşimizi kaybettik, 6 yaralımız var. Türk Silahlı Kuvvetlerine ait kargo uçağının düşmesi sonucu 20 vatan evladımız şehit oldu. Hırvatistan'da düşen Orman Genel Müdürlüğüne ait yangın söndürme uçağının pilotu şehit oldu. Bu kazalarda vefat eden kardeşlerimize, şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Acımızın tarifini yapmaya kelimeler yetmez. Tek tesellimiz, devletin tüm kurum ve kuruluşlarıyla her olayın en başından itibaren takipte olması, bilgilendirme yapması; adli, idari ve teknik soruşturmaları başlatmış olmasıdır. Tek beklentimiz, hukuka intikal eden ve hepimizin yakından takip ettiği bu vahim olayların hiçbirinde ayrım gözetmeden, varsa hatalı ve suçluların hak ettikleri cezayı alacaklarına olan inancımızdır diyor, Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Çan...

 

6.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, Samsun’da yaşanan zirai don sonrası yapılan hasar tespitlerine ilişkin açıklaması

 

MURAT ÇAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu yıl içinde yaşanan zirai don, seçim bölgem Samsun'un tüm ilçelerinde kayıplara yol açtı, şimdi ise üreticimiz ikinci bir mağduriyet yaşıyor. Sebebi, baştan savma ve hatalı bir biçimde yapılan hasar tespitleri. Coğrafi bilgi sistemi baz alınarak belirlenen rakımlar yanlış hesaplanmış, yan yana parseller arasında dahi büyük farklar oluşmuştur. Hesap baştan yanlış yapılınca şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor: Komşu ilçelerde düşük rakımlara ödeme yapılıyor, bitişiğindeki Salıpazarılı üretici kapsam dışında kalıyor.

Yine, mesela, komşu ilimizde tüm Çiftçi Kayıt Sistemli çiftçiler destekten yararlanıyorken Samsun'da dilekçe şartı var. Çiftçimizin talebi nettir: Baştan savma ve bariz hatalar içeren bütün ürün hasarı tespiti ivedilikle revize edilmeli, adaletsizlik son bulmalı, üreticimizin mağduriyeti giderilmelidir.

BAŞKAN - Sayın Boz...

 

7.- Muş Milletvekili Sümeyye Boz’un, Van'da hazırlanan Tarihe Yaşam Katan Kadınlar Sergisi’ne ilişkin açıklaması

 

SÜMEYYE BOZ (Muş) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Van'da TJA'nın 25 Kasım kapsamında hazırladığı Tarihe Yaşam Katan Kadınlar Sergisi'ne gece yarısı baskın yapıldı. Bu baskın, kadın özgürlük mücadelesine yönelik açık bir saldırıdır. Direnişin öncü kadınlarının fotoğraflarına el konulması hafızamızın silinmesine dönük bir girişimdir. Kadınların yıllardır bedel vererek büyüttüğü mücadele baskınlarla, yasaklarla, soruşturmalarla durdurulamaz.

Buradan bir kez daha ifade ediyorum: Bizler, kadınların özgürlük mücadelesini her koşulda sürdürecek, mücadelesini devam ettirecek, hakikatimizi savunmaya devam edeceğiz. Bu antidemokratik uygulamaları kınıyor, tüm kadınları dayanışmayı büyütmeye çağırıyorum. "..." [1]

BAŞKAN - Sayın Şenyaşar...

 

8.- Şanlıurfa Milletvekili Ferit Şenyaşar’ın, on birinci yargı paketine ilişkin açıklaması

 

FERİT ŞENYAŞAR (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İçinde bulunduğumuz bu Meclis toplumsal sorunlara ne zaman çözüm olacak? Kademeli emeklilik bekleyen milyonlarca insan Meclisten yasal düzenleme istiyor. Covid yasasındaki tarih ibaresinden kaynaklı mağdur olan yüz binlerce insan ve kapasite fazlalığından dolayı 124 bin mahpus insan onuruna aykırı koşullarda cezaevinde kalıyor. Mahpuslar on birinci yargı paketinde infazda yasal düzenleme istiyor. Hukuksuzca KHK'yle ihraç edilen 152 bin kamu çalışanı Meclisten adalet istiyor. Açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca emekli ve asgari ücretli 2026 bütçesinde insanca yaşamını sürdürecek bir pay talep ediyor. Meclisin gündeminde halkın talepleri yok. Bir aydır Vakıflar Yasası'nı görüşüyoruz. İktidarın sermaye odaklı ve merkeziyetçiliği güçlendiren yasalarına karşı bizler her zaman halkın sorunlarını ve taleplerini Mecliste haykırmaya devam edeceğiz.

BAŞKAN - Sayın Parlak...

 

9.- Hakkâri Milletvekili Vezir Coşkun Parlak’ın, Yüksekova Havalimanı’na ilişkin açıklaması

 

VEZİR COŞKUN PARLAK (Hakkâri) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Yüksekova Havalimanı yaklaşık on yıl önce açılmış olmasına rağmen Hakkâri halkının ulaşım sıkıntısı bitmiyor. Kış aylarının yaklaşmasıyla Yüksekova Havalimanı'nı kullanmak isteyen vatandaşlar son dakikada yapılan uçuş iptalleriyle mağdur olmaya devam edecekler. Kâğıt üzerinde her gün İstanbul'dan ve Ankara'dan birer uçuş var ama ekim-nisan arası dönemde bu sayı bazı günlerde fiilen sıfıra düşüyor. Uçuş iptalleri hava koşullarına bağlanabilir fakat bunu çözebilecek teknolojik yöntemler var. Havalimanına yerleştirilecek bir ILS sistemiyle sorun çözülebilir. Hakkâri halkını büyük ekonomik ve sosyal kayba uğratan uçuş iptallerinin sona ermesi için gerekli tedbirler derhâl alınmalıdır.

BAŞKAN - Sayın Bülbül...

 

10.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın'da yaşanan şap hastalığına ilişkin açıklaması

 

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Memleketim Aydın'da şap hastalığı alarmı Nazilli, Söke, Bozdoğan, Koçarlı, İncirliova, Germencik gibi çok sayıda ilçemizi vurdu. Hayvan hareketleri durduruldu, mahalleler karantinaya alındı, Yörük geleneğimiz olan deve güreşleri iptal edildi. Ülkemizin dört bir yanında şap hastalığı hayvancılık sektörünü ve gıda güvenliğini ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Üreticinin geçim kaynağı tehdit altında, halkın hayvansal gıdaya erişimi risk altındadır. Şap hastalığı yıllardır biliniyor ancak yeterli aşı yok, yeterli veteriner hekim yok, kriz planı yok. Tarım ve Orman Bakanlığı "Önlemler alındı." diyerek geçiştiriyor ama ortada "mış" gibi yapılan bir yönetim var. Derhâl yeterli aşı tedariki sağlanmalı, veteriner kadroları güçlendirilmeli, sahada gerçek bir kriz yönetimine geçilmeli; üreticinin zararı, tüketicinin halk sağlığı gözetilmelidir. Gecikmek felakettir; ihmal değil, acil eylem şarttır.

BAŞKAN - Sayın Yazgan...

 

11.- Edirne Milletvekili Ahmet Baran Yazgan’ın, Edirne’de yıkım kararı verilen Yıldırım Beyazıt Anadolu Lisesine ilişkin açıklaması

 

AHMET BARAN YAZGAN (Edirne) - Sayın Başkan, Edirne'de peş peşe birçok okul depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle yıkıldı ancak henüz yapılan bir okul yok. Son olarak, dayanıksız olduğu için Yıldırım Beyazıt Anadolu Lisesinin yıkımına karar verildi. Kırk beş yıllık bu okuldaki öğrenciler, yüz otuz yıllık binada bulunan 1. Murat Lisesinin sonradan ekleme bir katına taşındı. Bu okulun internet yapısı yeterli değil, dersliklerinin de bir standardı bulunmuyor maalesef. Edirne merkezde 3 adet imam-hatip lisesi var. Örneğin, Hasan Sezai Anadolu İmam-Hatip Lisesinde 61 öğrenci, 22 derslik var yani derslik başına 3 öğrenci bile düşmüyor. Bu okulların derslikleri daha müsait olmasına rağmen neden imam-hatiplilere sunduğunuz imkânları diğer öğrencilerimize sunmuyoruz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın İrmez...

 

12.- Şırnak Milletvekili Mehmet Zeki İrmez’in, Cizre'nin geçmiş dönem Belediye Eş Başkanı Berivan Kutlu'nun vefatına ilişkin açıklaması

 

MEHMET ZEKİ İRMEZ (Şırnak) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün Cizre'nin geçmiş dönem Belediye Eş Başkanı Berivan Kutlu'yu anarken yalnızca bir kaybı değil yıllardır bu ülkede demokrasi, eşitlik ve yerel irade üzerinde kurulan baskıların sonuçlarını da hatırlıyoruz. Berivan Kutlu, halkının iradesini temsil ettiği için hedef alınan, görevden uzaklaştırılan, sürgün edilen birçok yerel yönetici gibi bedel ödeyen bir isimdi. Berivan Kutlu, tüm baskılara rağmen halkına hizmet etmeyi onur sayan, demokrasiye inancını asla kaybetmeyen bir direniş sembolü olarak aramızdan ayrıldı. "..."[2] Berivan'ı anmak, halkın iradesine sahip çıkmanın, demokratik siyasetin önündeki tüm engelleri kaldırmanın bir sorumluluk olduğunu yeniden hatırlamaktır.

Berivan Kutlu arkadaşımıza Allah'tan rahmet; ailesine, yol arkadaşlarına ve halkımıza başsağlığı diliyorum. "..."[3]

BAŞKAN - Sayın Akgül...

 

13.- Bolu Milletvekili İsmail Akgül’ün, Bolu halkı için taleplerine ilişkin açıklaması

 

İSMAİL AKGÜL (Bolu) - Bolu ilimizin hem içme suyu hem de sulama ihtiyacını karşılayan Gölköy Barajı bu yıl yüzde 20'lere kadar gerilemiştir. Bolu'da böyle bir seviyenin görülmesi demek gelecek yıllarda ciddi bir su krizinin kapıda olduğunu göstermektedir. Bu nedenle Çele Barajı'nın yapılması Bolu için olmazsa olmazdır. Bütçe görüşmelerinin yapıldığı şu dönemde Tarım ve Orman Bakanlığımızdan Çele Barajı'nın yatırım programına alınmasını Bolu adına talep ediyorum. Mevcut sulama hatlarında ciddi su kayıpları yaşanmaktadır. Proje ve maliyeti hazır olan ve yatırım programına alınması beklenen kapalı sistem sulama projesinin bu yıl yatırım programına alınmasını istiyoruz. Ayrıca, Tekke Barajı'nın yapımı nedeniyle taşınacak olan Tekkedere köyümüzde geçtiğimiz günlerde köylülerimizin atalarının mezarlarını taşırken yansıyan görüntüleri hepimizi derinden üzmüştür. Hemşehrilerimizin mağduriyeti bir an önce giderilmelidir. Konut süreci hızlandırılmalı ve devletimizin şefkat eli oradaki her bir haneye ulaşmalıdır.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Genç...

 

14.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, Kayseri'nin Kocasinan ilçesine bağlı Feyzioğlu Mahallesi’nde yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

 

AŞKIN GENÇ (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Seçim bölgem Kayseri'nin Kocasinan ilçesine bağlı Feyzioğlu Mahallemizin muhtarı Sayın Ekrem Karadağlı ve mahalle sakinleriyle görüştük. Demir yolu hattının mahalleyi ikiye bölmesi nedeniyle öğrenciler ve yayalar için güvenli ulaşım yolu bulunmamakta, çocuklarımız her gün okula gitmek için riskli bir güzergâha mahkûm edilmektedir. Bu, doğrudan çocuklarımızın güvenliği ve kamu sorumluluğu meselesidir.

İkinci olarak, imar düzenlemesindeki belirsizlikler ve gecikmeler nedeniyle doğal gaz altyapısı getirilememekte, vatandaşlarımız hukuken ruhsatlı evlerde yaşamalarına rağmen temel yaşam hakkı olan temiz, güvenli ve ekonomik enerjiye erişememektedir. Buradan çağrım; ilgili bakanlıklar ve yerel idareler arasında koordinasyon kurulması, imar planı sorununun ivedilikle çözülmesi ve mahallelerimizi bölen altyapı düzeninin insan güvenliği odaklı olarak yeniden ele alınmasıdır. Bu sorun ertelenemez bir kamu görevidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Cıngı...

 

15.- Kayseri Milletvekili Murat Cahid Cıngı’nın, Kayseri'deki Erciyes Kayak Merkezi’ne ilişkin açıklaması

 

MURAT CAHİD CINGI (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bilindiği üzere Kayseri'deki Erciyes Kayak Merkezi Türkiye'nin en büyük ve en fazla ziyaretçi çeken kış turizmi merkezi olarak faaliyetlerini yapmaya devam ediyor. Geçtiğimiz ay yayınlanan, dünyanın en meşhur kış turizmi dergilerinden Snow Magazine de dünyada en fazla rağbet gören ve gidilmesini tavsiye ettiği 25 büyük kayak merkezi içerisinde Türkiye'den sadece Erciyes'e yer verdi ve bütün dünya insanlığına Erciyes'i ziyaret etmelerini, orada kayak yapmalarını tavsiye etti. Bu başarıda emeği olan, özellikle Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanımız ve çalışanları olmak üzere dağın Avrupai bir şekilde işletmesini sağlayan Kayseri Erciyes AŞ'ye ve o dağa yatırım yaparak insanlara hizmet üreten otelcimize, restoranımıza, bütün emeği geçenlere ben de teşekkür ediyor, ülkemize hayırlı uğurlu olsun diyorum.

BAŞKAN - Sayın Barut...

 

16.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, çiftçilerin mağduriyetine ilişkin açıklaması

 

AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, kuraklık, zirai don ve aşırı sıcak mağduru çiftçilerin sesini duyun. Doğu Akdeniz'de ve ülkemizin dört bir yanında şubat sonunda, sonra da nisan aylarında yaşanan zirai don felaketinin ardından hâlâ yaralar sarılmadı. Çiftçi ve tarımsal üretim kaybı maddi olarak 150 milyar lirayı aştı ama pansuman niteliğindeki destekler dertlere derman olmuyor. Kozan ilçemizde yaklaşık 10 bin dönüm alanda yetiştirilen Trabzon hurması da don felaketinden etkilendi ama kapsam dışı bırakılarak desteklemelerde hurma üreticilerimiz yok sayıldı. Aynı senaryoyu greyfurt üreticileri için de yaptılar, üstüne Azerbaycan'dan hasat vakti ithalat yapılıyor. Tek suçu üretmek olan çiftçilerimize kötülük etmeyin. Ürün değil üretici bazlı bir destekleme modeli hayata geçirilsin, hurma ve greyfurt üreticilerinin de sesi duyulsun.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Alp...

 

17.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, Macaristan’dan ithal edilen dana eti fiyatlarına ilişkin açıklaması

 

İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Sayın Başkanım, bu tablo, Macaristan'dan ithal edilen dana eti fiyatlarının son on aydaki değişimini gösteriyor. Görüldüğü gibi, fiyatlar on ayda dolar bazında yüzde 40 artmış, kilo başına 2,5 dolarlık ek bir maliyet gelmiştir. Bu fiyat farkı niye oldu AK PARTİ'li arkadaşlar? Çünkü sizin mücahitler müteahhit oldu. Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Mücahid Taylan müteahhit olup Macaristan'da et ticareti yapınca önce Türkiye'de şap hastalığına yanlış aşı uygulayıp milletin hayvanını kırdırdı, sonra da Macaristan'dan yüksek fiyata et ithal ederek sektörü batırdı. Buradan Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı'ya sesleniyoruz: Ya kendin istifa et ya da Genel Müdürü görevden al. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sarı...

 

18.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, çeltik üreticisinin sorunlarına ilişkin açıklaması

 

SERKAN SARI (Balıkesir) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Çeltik üretiminin önemli merkezlerinden biri olan Marmara Bölgemizde Bandırma, Gönen, Manyas'taki üreticilerimiz zor durumda, çığlıklarının duyulmasını istiyorlar. İcar parası, mazot, gübre, tohum ücretleri ve hasat maliyetleriyle beraber ne yazık ki maliyetler her geçen gün artmış, iklim değişikliğiyle verimler düşmüş, su kaynaklarının zayıflaması ve kuraklık sebebiyle de ne yazık ki üretim maliyetlerini karşılayamaz duruma gelmiş durumdalar. Bugün Tarım Kredi Kooperatiflerine ve bankalara olan borçlarını ödeyemeyen çiftçimiz haciz ve satış baskısıyla iş göremez duruma geldi. Çiftçilerimiz buradan isyan ediyor, Toprak Mahsulleri Ofisinin bir fiyat açıklamasını bekliyor. Sezon başında 40-42 liralara alınan çeltik şu anda 34-35 liralara kadar gerilemiş durumda. Ne yazık ki çeltik üreticimiz tüccarın insafına bırakılmış ve borç batağında olan üreticimiz ürününü değerinde satamıyor. Bugün -gün bugündür- Toprak Mahsulleri Ofisinin desteğini bekliyor, bir an evvel fiyat açıklanmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN - Sayın Türkoğlu...

 

19.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, terörsüz Türkiye komisyonunun bugünkü toplantısına ilişkin açıklaması

 

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Muhterem milletvekilleri, bize göre ikinci açılım ve ihanet sürecinin sözde terörsüz Türkiye komisyonu bugünkü toplantısına on yıl gizlilik kararı almış. Neyi gizlediklerini biz biliyoruz ve izah edelim.

Bölücübaşı, bebek katili, cani Apo'yu serbest bırakmak istiyorsunuz. Dağdaki ininde duran eşkıyayı düze indirmek, statü ve istihdam sağlamak istiyorsunuz. Cezaevlerindeki katiller sürüsüne infaz düzenlemesiyle af getirmek istiyorsunuz. Kimlikler üzerinden imtiyaz ve Anayasa değişikliği talepleriyle üniter yapımızın ve millî devletimizin temellerini yıkmak istiyorsunuz. Bedeli ne ise katlanacağız ama buna müsaade etmeyeceğiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın ilhan...

 

20.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, yüksek hızlı tren projesinin Kırşehir’in dışından geçirilmesi kararına ilişkin açıklaması

 

METİN İLHAN (Kırşehir) - Teşekkür ederim Başkanım.

Seçim bölgem Kırşehir, eğitimdeki başarısıyla nitelikli iş gücü yetiştiren nüfusu, Ahilikten gelen köklü kültürel birikimi ve ülkemizin tam merkezindeki stratejik konumuyla ekonomik hareketlilik için son derece uygun bir şehir olmasına rağmen ne yazık ki bu potansiyeli hayata geçirilememektedir.

Bu durumun en çarpıcı örneği, Kırşehir'in Ankara-Kayseri ve Ankara-Kapadokya güzergâhında yer almasına rağmen yüksek hızlı tren projesinin kamu yararı gözetmeksizin Kırşehir'in dışından geçirilmesidir. Bu karar yalnızca Kırşehir'i cezalandırmakla kalmamış, mevcut güzergâhtaki olumsuz fiziki koşullar nedeniyle milyarlarca liralık kamu zararının oluşmasına da neden olmuştur. Ama hemşehrilerimiz umutsuzluğa kapılmasın, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında yüksek hızlı tren başta olmak üzere Kırşehir'in potansiyelini ortaya çıkaracak tüm çalışmaları ivedilikle hayata geçireceğiz diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Perihan Koca...

 

21.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, Adalet Bakanının demeçlerine ilişkin açıklaması

 

PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Adalet Bakanı "Türkiye bir hukuk devletidir." diye gerçekdışı demeçler verse de artık herkes biliyor ki ülkemizde hukuk siyasi bir yargı sopasına dönüşmüş durumda. Öyle ki yargı bir düşmanlık hukukuyla yürütülmeye devam ediyor. Oysa Türkiye'nin hukuka dönmesi için herhangi bir yasal düzenlemeye ihtiyaç yoktur. Eğer hukuktan bahsedilecekse AYM ve AİHM kararlarının derhâl uygulanması gerekir. 2016'dan beri sürdürülen KHK hukuksuzluğunun derhâl son bulması, KHK'lilerin işlerine iade edilmesi gerekir. Eğer hukuktan bahsedilecekse infazda eşitlik ve adalet ilkesiyle hareket edilmesi, cezaevlerindeki ağır hak ihlallerinin giderilmesi, Covid yasası mağduriyetine son verilmesi gerekir. Hasta, yaşlı, engelli tutsakların ve siyasi saiklerle cezaevlerinde yıllardır rehin tutulan tutsakların derhâl serbest bırakılması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karaoba...

 

22.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası ile 22 Kasım Diş Hekimleri Günü'ne ilişkin açıklaması

 

ALİ KARAOBA (Uşak) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası'nı ve 22 Kasım Diş Hekimleri Günü'nü kutluyorum. Ülkemizin ağız ve diş sağlığı alanındaki yapısal sorunlar her geçen gün artıyor. Bugün, bir kez daha, AKP'nin, yapboza çevirdiği sağlık sisteminin bedelini genç diş hekimlerine ödettiğini görüyoruz. Ağız ve diş sağlığı diyabet, kalp damar hastalıklarına kadar birçok alanda belirleyicidir ancak yeni fakülteler plansızca açılıyor, mezun sayısı artırılıyor. Yıllarca emek verip diş hekimi olan, uzmanlık hayali kuran binlerce gencimiz DUS'un yılda 1'e düşürülmesine karşı çıkıyor. Bu karar planlama değil düzensizliktir. 2023'te "yılda 2 kez" dediğiniz sınavı neden 1'e düşürüyorsunuz? Buradan iktidara sesleniyorum: Sağlık sistemi sizin oy hesaplarınızın, anlık kararlarınızın oyuncağı değildir. DUS'u ve atamaları da keyfinize göre erteleyemezsiniz. Genç diş hekimleri yalnız değildir, haklarını Mecliste savunmaya devam edeceğiz. DUS'u 2'ye çıkarın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Durmaz...

 

23.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, Tokat Zile’ye ulaşım projelerine ilişkin açıklaması

 

KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tarihî eser envanteriyle Türkiye'nin 2'nci ili olan açık hava müzesi Tokat'ta, yine tarihî derinliği üç yüz yıllık Zile evleri ile 3.500'e yakın tescili konağıyla Zile önemli bir noktadır. Zile'ye Amasya ve Çorum'dan gelen turistlerin rahat ulaşımı noktasında, 46 kilometre olan, etüt ve projesi yapılmış Amasya-Kervansaray-Zile güzergâhının ve yine Zile'yi güneye bağlayacak olan 18 kilometre Çekerek yolunun 2026 yılı programına alınıp yapılmasını bölge halkı beklemektedir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kanko...

 

24.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, dünya lideri olunan konulara ilişkin açıklaması

 

MÜHİP KANKO (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Değerli milletvekilleri, hangi konularda dünya lideriyiz, saymak istiyorum: Enflasyonda dünya lideriyiz, faizde dünya lideriyiz, kadın cinayetlerinde dünya lideriyiz, sağlıkta şiddet konusunda dünya lideriyiz, kira artışında dünya lideriyiz, makam araçlarında dünya lideriyiz, pahalı benzinde dünya lideriyiz, pahalı et fiyatlarında dünya lideriyiz, düşük emekli maaşıyla dünya lideriyiz, vergilerde dünya lideriyiz, devlette israfta dünya lideriyiz, cezalarda dünya lideriyiz, mülteciler konusunda dünya lideriyiz, tutuklu gazeteciler konusunda dünya lideriyiz, tutuklu siyasiler konusunda dünya lideriyiz. Bu düzen halkın değil sarayın düzenidir. Bu karanlığı değiştirecek güç yine milletin iradesidir. Adaletin, özgürlüğün ve refahın egemen olduğu bir Türkiye'yi hep birlikte kuracağız.

BAŞKAN - Sayın Meriç...

 

25.- Gaziantep Milletvekili Melih Meriç’in, emekli ve emekçilere ilişkin açıklaması

 

MELİH MERİÇ (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

AKP'nin yeni Türkiyesi 60 yaş üstünü iş kuyruklarına mahkûm ediyor. Emekli aylığıyla geçinemeyen 60 yaş üzerindeki 30 bine yakın vatandaş İŞKUR'a kayıt yaptırarak evine ekmek götürebilmenin çarelerini arıyor. Üretmek, emeğiyle para kazanmak için yıllarını veren, çocuklarını helal lokmayla büyüten, artık dinlenip gezmesi gereken bu insanlarımız AKP iktidarı yüzünden çalışmak zorunda bırakılıyor. Avrupa'daki yaşlılar ülke ülke gezip yılların yorgunluğunu atarken bizim emekçilerimiz aç kalmamak için asgari ücrete talim ediyor. Şimdi AKP'lilere soruyorum: Bu durum içinize siniyor mu? Eğer hepten kaybetmediyseniz vicdanınız hiç mi sızlamıyor? Emekli ve emekçileri sosyal ölüme mahkûm ederken hiç Allah'tan korkmuyor musunuz? Yazıklar olsun bu düzene, yazıklar olsun bu sisteme diyorum! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Aydın...

 

26.- Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın’ın, Trabzon Araklı halkına verilen söze ilişkin açıklaması

 

YAVUZ AYDIN (Trabzon) - Trabzon Araklı için geri sayım başlamıştır. Söz verilen tarihe sadece kırk dört gün kalmıştır. Taşönü Katı Atık Tesisinden yayılan ağır çöp kokusu için Araklı Belediye Başkanı Sayın Hüseyin Avni Coşkun Çebi "Ocak ayına kadar koku yüzde 90 azalacak." demiştir. Soruyorum: Bu söz tutulacak mıdır yoksa bu söz de yine alışıldık oyalama taktiklerinden biri midir? Araklı halkının sabrı tükenmiştir. Önümüzdeki ocak ayına kadar vermiş olduğunuz sözün takipçisi olacağımızı, günü geldiğinde de hatırlatacağımızı ifade ediyor; Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum'u bir kez daha göreve davet ediyor, Araklılı hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Aşıla...

 

27.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, fahri Kur'an kursu öğreticilerine ilişkin açıklaması

 

MEHMET AŞILA (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Diyanet, Kur'an kursları açmakla övünüyor ancak bu kurslarda on beş yıldır görev yapmış fahri Kur'an kursu öğreticilerine hâlâ kadro hakkını vermiyor. Bunlar aylık sekiz dokuz günlük sigorta ve asgari ücretin çok altında 8-9 bin lira maaşla, hiçbir özlük hakları olmadan kadrosuz, güvencesiz çalıştırılmaktadır. On beş yıldır sadece imam ataması yapılıyor. 2015 ve 2022'de vekil imamlara Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 2 defa kadro verilirken fahri Kur'an kursu öğreticileri dışlanarak kapsam dışına atıldılar. Diyanetin sadece erkek imamlara ihtiyacı var ise on beş yıldır neden fahri bayan Kur'an kursu öğreticileri köle gibi çalıştırılmakta, kadro hakları verilmemektedir? Bir an evvel bu kardeşlerimize SGK primi baz alınarak kadro hakkı verilmeli ve sigortaları otuz güne tamamlanarak emeklilik hakkı sağlanmalıdır diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Sümer... 

 

28.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Türkiye'deki işsizliğe ilişkin açıklaması

 

ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye'de işsizlik artık sadece bir istatistik değil her haneye dokunan bir gerçektir. Bu yılın ilk on ayında işsizlik maaşına başvurular geçen yıla göre 11,3 artarak 1 milyon 491 bin 140 kişiye ulaşmıştır. Bu sayı yalnızca işini kaybedenlerin değil aynı zamanda iş bulamayıp çareyi işsizlik maaşına başvurmakta bulanların da hızla arttığını göstermektedir. Bu tablo, iktidarın yıllardır sürdürdüğü ekonomik politikaların ülkeyi getirdiği çıkmazın en net göstergelerinden biridir çünkü bir ülkede insanlar çalıştığı hâlde geçinemiyorsa, asgari ücret açlık sınırının altında kalmışsa, gençler ve yetişkinler arasında umutsuzluk yaygınlaşmışsa, işsizlik maaşı âdeta bir yaşam desteğine dönüşmüşse orada ekonomik başarıdan değil toplumsal çöküşten söz edilir. Bu durum bir tercihin değil iktidar politikalarının zorladığı bir mecburiyetin sonucudur. Halk işsiz, iş bulan geçinemiyor, işini kaybeden işsizlik maaşıyla ayakta kalmaya çalışıyorsa açlık ve sefalet dönemi; işte, yirmi üç yıllık AKP iktidarının özeti budur.

BAŞKAN - Sayın Sarıgül...

 

29.- Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün, Covid infaz yasası mağdurlarına ilişkin açıklaması

 

MUSTAFA SARIGÜL (Erzincan) - Sayın Başkan, ülkemizin yeni bir kucaklaşmaya, temiz bir sayfa açmaya ihtiyacı var. Kapsam dışı kalacak suçları belirleyelim, toplumsal barış ve kardeşlik hukuku affını mutlaka çıkaralım. 31 Temmuz Covid infaz yasası mağdurları artık gerçekten son derece önemli bir noktadalar. İnsan canına kastetmemiş, yaralamamış, madde bağımlısı olmayanlara bir kereye mahsus olarak ehliyetlerinin verilmesini mutlaka sağlayalım, çekte hapis cezasını gözden geçirelim.

Buradan bir kez daha Türkiye'nin vicdanına sesleniyorum: Anneler için, babalar için, çocuklar için affet Türkiye'm, affet Türkiye'm.

BAŞKAN - Sayın Demir...

 

30.- Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir’in, Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulunda kabul edilen Amerikan tasarısına ilişkin açıklaması

 

ŞAHZADE DEMİR (Gaziantep) - Bismillahirrahmanirrahim.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulunda kabul edilen Amerikan tasarısı Gazze'ye barış değil uluslararası bir vesayet dayatmaktadır. Filistin halkının siyasi taleplerini karşılamayan ve direnişin meşru hakkını hedef alan bu yaklaşım Gazze'yi diğer Filistin topraklarından koparan tehlikeli bir zemin hazırlamaktadır. Uluslararası güçlerin Gazze içinde geniş yetkilerle konuşlandırılması işgalcinin hedeflerini tahkim eder. Orada konuşlanacak gücün yalnızca ateşkesi denetlemekle görevli olması gerekir. Türkiye başta olmak üzere tüm İslam ülkeleri adaleti ve Filistin'in iradesini yok sayan bu plana karşı durmalı, gerçek barışın yalnızca işgalin tamamen sona ermesiyle mümkün olduğu bilinmelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Sayın milletvekilleri, şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerine yerlerinden söz vereceğim ancak sisteme giren diğer sayın milletvekillerine gün içerisinde söz vermeye devam edeceğim.

Şimdi YENİ YOL Partisi Grubu adına Sayın Selçuk Özdağ, buyurun.

 

31.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Yeniden Refah Partisinin 3'üncü Büyük Olağan Kongresi’ne, 14 Kasım 1944’te gerçekleşen Ahıska Türklerinin sürgününe, Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 42'nci kuruluş yıl dönümüne ve yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimine, Filistin Devleti'nin 37'nci kuruluş yıl dönümüne, İstanbul Fatih’te bir ailenin öldüğü olaya ve bütün idarecilere seslenmek istediğine, Genel Kurul gündemine ilişkin açıklaması

 

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iyi bir hafta temenni ediyorum hepimize.

Yeniden Refah Partisi 3'üncü Büyük Olağan Kongresi'ni yaptı ve burada beraber çalışmış olduğumuz milletvekillerimizden Sayın Fatih Erbakan tekrar, yeniden Genel Başkan olarak seçildi ve 4 milletvekili de burada Parti Meclisine seçilmiş oldular, Parti Yönetim Kuruluna seçilmiş oldular. Hem Muhammed Fatih Erbakan'ı tebrik ediyorum hem de buradaki milletvekili arkadaşlarımızı tebrik ediyorum. İnşallah bu kongrenin, bir yandan Parlamentomuza, bir yandan Yeniden Refah Partisi ailesine, bir yandan da ülkemize katma değer sağlamasını; insan hakları konusunda, demokrasi konusunda ve hukukun üstünlüğü noktasında katma değer sağlamasını temenni ediyorum.

Bir diğer konu ise 14 Kasım 1944 tarihinde -biliyorsunuz- Ahıska'da yani Rusya'da çok büyük bir dram yaşandı. Ahıska Türkleri Stalin tarafından Sibirya'ya gönderildi. Kimleri göndermediler ki; bir yandan Çerkez sürgünüyle, bir diğer yandan Çeçen sürgünüyle, bir diğer yandan Ahıska Türklerinin sürgünleriyle beraber yaklaşık 3,5 milyona yakın insanı heder ettiler, bir noktada katlettiler, yollarda öldüler bu insanlar. O nedenle Ahıska Türklerinin dramını, ızdırabını yaşıyorum. O dramı Türkiye Cumhuriyeti devletinin de çok fazla gündeme getirmesi gerektiğini söylüyorum.

Aynı zamanda da Kırım'ın Rusya'ya intikal etmesini, Ukrayna'dan alarak bir gece yarısı Rusya'nın burada bu şekilde Kırım'ı ilhak etmesini de kınıyorum. Bu noktada da bütün dünyanın, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, Rusya'ya karşı "Bu topraklar Ukrayna'ya aittir ve bu topraklarda da Tatar Türkleri yaşamaktadır." diyerek bununla ilgili hassasiyet göstermelerini temenni ediyorum.

Bir diğer taraftan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 42'nci kuruluş yıl dönümünü yaşadık biliyorsunuz. 42'nci yıl dönümünde ben Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurucusu olan, ilk Cumhurbaşkanı olan Doktor Rauf Denktaş'ı, aynı zamanda Doktor Fazıl Küçük'ü rahmetle anıyorum. Aynı zamanda Türk Mukavemet Teşkilatının mensuplarını rahmetle anıyorum.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti... Yaklaşık elli yıl oldu ilk harekâtı başlattığımızdan -yani Barış Harekâtı'ndan- bugüne, kırk iki yıldır da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak, bir devlet olarak kuruldu. Bu, bizim Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenlerin bir noktada nakisasıdır, eksikliğidir. Bugüne kadar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ne bir Türki Cumhuriyetlere ne bir Afrika ülkelerine ne bir Güney Amerika ülkelerine veya herhangi bir ülkeye tanıtabilmiş değiliz. O nedenle Kuzey Kıbrıs'la ilgili yeniden bir gözden geçirilecek yeni bir taktiğe, yeni bir stratejiye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Bir diğer husus da burada yeni bir Cumhurbaşkanı seçildi. Türkiye'yi yönetenler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin iç işlerine karışmamalıdırlar, kim gelirse gelsin. Orada yaşayanlar bir noktada Türkiye Cumhuriyeti'nin garantörlüğü altında yaşıyorlar ve onlar da Türkiye Cumhuriyeti devletini bir noktada ana vatan olarak gözlemliyorlar. O nedenle buradan müdahale etmeyi doğru bulmuyoruz. İster muhalefet müdahale etsin ister iktidar müdahale etsin, buralara müdahale edilmemelidir. Ben Batı Trakya'ya çok gidip gelen bir arkadaşınızım. Sadık Ahmet törenlerine yıllardır -Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünden sonra- ben gitmeye başladım, oraya giden arkadaşlarımız var. Bana şunu söylediler en son gittiğimde Batı Trakya Türkleri: "Lütfen buraya partinizle gelmeyin. Lütfen buraya mezhebinizle gelmeyin. Lütfen buraya tarikatlarınızla, cemaatinizle gelmeyin. Buraya Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları olarak gelin." Ben de konuşmama başlarken adımla başlıyorum, Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşı olarak başlıyorum demiştim. O nedenle, bu tür konularda iç işlerine karışılmaması gerektiğini düşünüyorum.

Filistin Devleti'nin 37'nci yıl dönümü, kuruluşunun yıl dönümü biliyorsunuz. 1948'den bugüne kadar büyük bir Nekbe'yi, büyük bir felaketi yaşadılar. Şimdi ise bazı ülkeler buradaki soykırımdan sonra, katliamlardan sonra -10'a yakın ülke- Filistin Devleti'ni yeniden tanıdı ve bu katliamlara karşı da Batı dünyasının hassasiyeti, özellikle halkların hassasiyeti; insan olan Hristiyanların, insan olan Musevilerin, insan olan Müslümanların hassasiyetleri sonucunda da bir geçici ateşkes ilan edildi ama şunu unutmayalım: İsrail asla siyonist hedeflerinden uzaklaşmaz, hayallerinden uzaklaşmaz. Buna karşı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Orta Doğu'da yeni müttefikler oluşturması, bütün devletlerle iyi bir diplomasi yürütmesi gerekmektedir. Bu hassasiyeti göstermediğimiz takdirde biz İsrail'e komşu değil İsrail bize komşu olur ve bu da aynı zamanda büyük bir felakettir. Yeni bir krizin, yeni bir ekonomik krizin, yeni bir bölgesel krizin de doğuşu olmuş olur.

İstanbul Fatih'te -biliyorsunuz- bir aile, 4 kişi öldü; 2'si çocuk, anne ve baba. "Acaba yediklerinden mi yoksa oradaki zehirlenmeden mi?" diyerek bunla ilgili bir dram yaşadık ve yurt dışından gelmişlerdi, dünya basınında da yer aldı.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri, özellikle iktidar partisi milletvekillerine sesleniyorum: Bu bizim kaçıncı dramımız? Kaçıncı trajedimiz? Allah aşkına, 11 ilde deprem olur, bu depremde 70 bin kişi ölür. Depremden önce tedbir almayız, şimdi, yapmış olduğumuz binalarla övünürüz. "90 milyar buralara para harcadık." deriz ama o 90 milyarı eğer bu deprem olmadan önce depremi önlemeye tahsis etmiş olsaydık... Ki bununla ilgili olarak da kaç defa burada önerilerimizi, tekliflerimizi sunduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Ne dedik sizlere hatırlarsanız eğer?

Tamamlayacağım efendim.

BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Ne demiştik? Türkiye'de çok fazla işsiz maden mühendisi, makine mühendisleri, jeoloji mühendisleri, aynı zamanda deprem mühendisleri, jeofizik mühendisleri var. AFAD üzerinden bunlar bulundukları şehirlerde işlere alınabilirler. Beş yıl içerisinde biz çok rahat bir şekilde zemin etütlerini yaparak, aynı zamanda demir incelemelerini yaparak, beton incelemelerini yaparak, mühendislik durumlarını inceleyerek bu evlerin yıkılmamasını sağlardık.

Pazarcık'a gitmiştim deprem olduktan sonra 3'üncü gün, orada üç binayı gözlemledim, yan yanaydı bu binalar. Bir tanesinin sadece çatladığını gördüm -o balkonların- yandaki binaya hiçbir şey olmadığını, sarsılmadığını bile söylediler ama ortadaki binanın tamamen kum olduğunu, herkesin bunların altında kaldığını ve öldüğünü söylediler. Eğer o bina önceden tespit edilseydi -yani Türkiye'deki yüzde 5 ile yüzde 7'lik bina- bu dramları yaşamayacaktık. Şimdi, aynı şekilde, bakıyoruz, nedir? Gebze'de bir olay oldu, birileri dedi ki: "Metrodan oldu." "Yok, metro daha önce yapıldı." dedi Hükûmet açıklama yaptı. Ardından bir baktık, dediler ki: "Zemin etüdünden oldu. Zeminlerin probleminden oluştu." Niye yapılmadı bu zemin etütleri?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Teşekkür ederim efendim.

Niye yapılmadı bunlar? Yapamadık çünkü bizde sorumluluk duygusu yok, bizde vicdan duygusu yok. Ben bütün idarecilere sesleniyorum: Lütfen -gözünüzü Beştepe'ye değil- vicdanınızı Beştepe'ye doğru çevirmeyin, vicdanınızı millete doğru çevirin yani Sayın Erdoğan'a güzel gözükmek için işlere girmiyorsunuz, siz orada görevinizi yapmıyorsunuz, "Oradan bize bir görev gelirse yapalım." diyorsunuz -millete karşı sorumluluğunuz yok, Allah'a karşı sorumluluğunuz yok- sonra da size bürokrat diyorlar; siz içimizden çıkıyorsunuz, sizi oraya atıyorlar. Ama o zemin etüdü yapılmamıştı. Sonra ne oldu? Orada, aynı zamanda da Dilovası'nda bir kozmetik fabrikasında can ucuz, parfüm pahalıydı; insanlar öldü. Belediye başkanı sorumlu, orada bulunan valilik sorumlu, hiç kimse sorumluluk almıyor. Daha yeni, hatırlarsanız Slovakya'da bir tren kazası oldu, Başbakan istifa etti, Bakan istifa etti. Ya, bu ülkede birisi de özür dilemez mi Allah aşkına ya! Yani Kartalkaya'da 78 kişi yana yana ölür, diğerlerinin evi yıkılır, ölür insanlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Son cümlelerim efendim, beni bağışlayın.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Hiç kimse bu insanlardan özür dilemez. Konya'da deprem olmaz, zemin etüdü yapılmamıştır, apartman olduğu gibi yıkılır ve başka yerlerde yine apartmanlar yıkılır, evler yıkılır, insanlar ölür sanki insan hayatı çok ucuzmuş gibi... Oysaki insan ne kadar değerli. Bununla ilgili olarak ben Hükûmete sesleniyorum: Bir bürokrat, bir vali, bir bölge müdürü, bir daire başkanı, bir bakan istifa etmez mi Allah aşkına ya! Bırakın istifayı, ne olur bir özür dileyin. İnsanın hayatı bu kadar ucuz mu? Söylesem şimdi burada... Sivas Divriği'de yine aynı şekilde olaylar oldu. 301 kişi Soma'da öldü ve Elbistan'da insanlar toprak altında kaldı, hâlâ cenazelerine ulaşabilmiş değiliz. Aynısı İliç'te yaşandı. Dünyada sürekli olarak iş kazalarında 1'inci mi olacağız biz? Neden biz sonuncu olmayacağız? Niye biz -bu hassasiyeti- bir Müslüman olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihine, müktesebatına uygun bir vatandaş olarak davranmıyoruz? Niye davranamıyoruz? Çünkü bizim sorumluluk duygumuz zayıf ve bu sorumluluk duygumuzla beraber vatandaşımıza değer duygumuzun da zayıf olduğunu düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Bu duygular içerisinde iyi bir hafta temenni ediyorum ve bir an önce de buradan bir kanunun geçmesini temenni ediyorum; yedi haftadır bir kanun geçmedi, ya Trafik Kanunu gelmeli yahut da Vakıflar Kanunu gelmeli. Bu kanunlarla ilgili de düşüncelerimizi dile getirmeye devam edeceğiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler.

İYİ Parti Grubu adına Sayın Buğra Kavuncu.

Buyurun.

 

32.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, Yeniden Refah Partisinin 3'üncü Olağan Kongresi'ne, Naim Süleymanoğlu'nun ölüm yıl dönümüne, yılda 2 kere uygulanan Diş Hekimliği Uzmanlık Eğitimi Sınavı'nın teke düşürülmesine, parti devletine, karkas et ve canlı hayvan ithalatına, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ilişkin açıklaması

 

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de Yeniden Refah Partisinin 3'üncü Olağan Kongresi'nde yeniden Genel Başkan seçilen Sayın Fatih Erbakan'a ve yeni yönetimine hayırlı olsun diyorum. Ülkemize, milletimize inşallah faydalı olacak hizmetlerde bulunurlar.

Bugün, aynı zamanda, Bulgaristan'dan göç etmiş, hepimizin yüreğini kabartmış, dünyayı âdeta sırtında taşımış Naim Süleymanoğlu'nun ölüm yıl dönümü; kendisini rahmetle anıyoruz. Hatırlayın o seneleri, Bulgaristan'da ciddi bir zulüm vardı, Belene kampları vardı. 1986 yılında merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Melbourne'de yapmış olduğu devletin bir operasyonuyla kendisi Bulgaristan'dan, o zulümden kaçırılıp Türkiye'ye getirilmişti; ciddi bir zulüm vardı. Fakat o günlerde, o tarihlerde bir de bir Beyoğlu Belediye Başkan adayımız vardı, bugünün Cumhurbaşkanı; bakın, o dönem Bulgaristan'dan gelen 350 bine yakın soydaşımızın Türkiye'ye gelmesiyle alakalı -bir kısmını sadece hatırlatmak istiyorum- dönemin Cumhurbaşkanı Özal'a seslenerek diyor ki: "'Gelin, ne kadarvarsa gelin, isterse Todor Jivkov da gelsin.' Ahmet, Mehmet asgari ücrete talim, ülke insanı aç; kadınını satıyor, kızını satıyor, çalıştırıyor. Sen buna çözüm bulamamışken 'Gelin.' diyorsun. Bunları nereye yerleştireceksin? Kim geldi? Casus mu değil mi bunlar, belli değil." Bakın, 350 bin kişiden bahsediyoruz Bulgaristan'daki zulümden dolayı Türkiye'ye gelmiş. Neyi yaşadık sonra biz? Bugün bu soruları belki sorabiliriz, "Casus mu değil mi?" diye sorabileceğimiz bir ortam var mı? Var. Milyonlarca sığınmacı sorgusuz sualsiz, plansız programsız getirildi ve bu ülkede bir şekilde dağıldılar. Ben bu vesileyle, rahmetli Naim Süleymanoğlu'nu bir kez daha anıyor, dönemin de devlet yetkililerine bize böyle bir değer kazandırdığı için, 350 bin soydaşımızı o günkü zulümden kurtardığı için de -kendilerine- bir kez daha minnetimizi buradan vurguluyorum.

Diş hekimleriyle ilgili -benden önceki arkadaşlar da konuyu gündeme getirdi- iktidarın nasıl plansız, nasıl programsız, nasıl düzensiz, nasıl keyfekeder çalıştığının net bir başka göstergesi: Genç diş hekimi adayları yılda 2 kere Diş Hekimliği Uzmanlık Eğitimi Sınavı'na giriyorlardı. Bunu hiçbir istişare, hiçbir görüş almadan iktidar 1'e indirdi. Kasım ayında sınava girmeyi bekleyen, diş uzmanı olmak isteyen bir sürü genç insanımız mağdur oldu ve nisan ayına ertelendi bu. Ben Sağlık Bakanlığından konuyla ilgili doyurucu, tatmin edici bir bilgi almak istedim. Bakın, buraya gelmeden -sadece tek taraflı değil- bu çıkan mevzuatların arkasında nasıl bir saik var, belki yanıldığımız bir nokta olur diye yapmamız gerekeni de sorumlu muhalefet anlayışıyla yapıyoruz, maalesef tatmin edici bir cevap alamadım. Binlerce gencimiz mağdur, sınavın 2'den teke düşürülmesi anlaşılabilir değil, zaten açtığınız kadro 850-900'ü geçmiyor. E, bunun dışında da uzman olmak isteyen diş hekimi var, özel klinikler var yani sadece yapacağınız 850-1.000 kişilik atamalar değil; onun haricinde özel muayenede, özel hastanede çalışmak isteyen, uzman olmak isteyen 20 binin üzerinde diş hekimi genç arkadaşımız var. Konu neden bu noktaya geldi, neden 2 sınav teke indirildi; bununla alakalı ciddi bir muamma var. Biz genç diş hekimi adayı arkadaşlarımızın sesi oluyor ve onların bu haklı talebini buradan gündeme getiriyoruz.

Gene bize göre çürümüşlüğün bir başka göstergesi: Bakın, bir skandalı konuştuk geçtiğimiz hafta, "Millî Emlak yolsuzluğu" diye geçti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İstanbul İl Müdür Yardımcısı... Şimdi, şöyle bir durum var: 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'na göre, el konulan eşyalar Ticaret Bakanlığı tarafından depolanıyor, bu eşyaların içinde tehlikeli radyoaktif olanlar da Çevre ve Şehircilik Bakanlığının tuttuğu bir tutanakla imha ediliyor. Bir hanımefendi oğluyla beraber tutanaklarda bir değişiklik, tahribat yapıyor ve bu eşyaları, depodaki bu malları satıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sonra yakalanıyorlar, haklarında soruşturma açılıyor -bu arada, yakınları da çok üst düzey bir devlet görevlisi- ve ifadeleri şu, diyorlar ki: "Biz bunları AK PARTİ teşkilatlarına sosyal yardım olarak dağıttık." Yani size sesleniyorum arkadaşlar, sizi de olayın bir tarafı hâline getiriyor, diyor ki: "Biz aldık, bunları çaldık ve aldıklarımızı da AK PARTİ teşkilatlarına sosyal yardım olarak dağıttık." İşte, parti devletinin geldiği son nokta.

Et ve Süt Kurumuyla ilgili ciddi şaibeler var, ciddi soru işaretleri var; şeffaflık yok ortada. Ya, buradaki konu çok önemli değil aslında. Önemli olan ne biliyor musunuz? Türkiye gibi bir ülkenin milyonlarca ton karkas eti ve canlı hayvanı yurt dışından ithal ediyor olması. Bu, ufacık bir mevzu; işte, Et ve Süt Kurumu Yönetim Kurulu Başkanının Macaristan'da firması varmış, yokmuş, bir açıklama yapılacak. Bunda şeffaflık olmadığı için net bir bilgi elimizde yok ama ben bunu çok önemsemiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, lütfen tamamlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Ülkedeki tarımı, hayvancılığı yok ettiniz; 4 milyon ton et ithalatından bahsediliyor. Güney Amerika'dan canlı hayvan getiren bir ülke hâline getirdiniz Türkiye'yi; inanın, akıl alır gibi değil.

Parti devleti olduğumuzun bir başka göstergesi: Hatırlayın, geçen hafta HSK seçimi yaptık burada ve bir aday vardı, kurada çıkmadı; İsmail Ergüneş. Bir hafta sonra ne oldu bu arkadaş? Gaziosmanpaşa AK PARTİ İlçe Başkanı oldu. Ya, şimdi, ben bunu anlattığımda arkadaşlar diyor ki: "Ne var bunda?" Nasıl bir ülke istiyorsunuz ya? HSK üyesinin bir partinin koyu taraftarı olması normal mi? Bu, HSK üyesi olduktan sonra karar verirken neye göre karar verecek? Elbette ki insanın bir politik görüşü olur ama bir ilçe başkanı olabilir mi ya? Burada HSK adaylığına uygun bulduğunuz kişiyi hemen ertesi gün Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum Başkanım, selamlayıp bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun lütfen.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bu yeni sistemle Türkiye'yi âdeta çürüttünüz, partizanlığın hâkim olduğu bir ülke hâline getirdiniz.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sosyal konut yapıyor, ya, cemaat liderleri açıklama yapıyor, diyorlar ki: "Biz konuştuk, bir uygulamanın caiz olup olmadığıyla ilgili de kendilerine bilgi verdik, bunun üzerinden gidecekler." Türkiye bir anayasal hukuk devleti mi yoksa bu grupların, bu cemaatlerin başındaki insanların söylediklerine göre düzenleme yapan bir ülke hâline mi geldik biz? Bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ülkemizi getirdiği çürümenin, eşiğin ve bu tehlikenin en büyük göstergesidir diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Filiz Kılıç.

Buyurun.

 

33.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, geçen hafta yürüttükleri ağaçlandırma çalışmalarına, tarıma ve gıda güvenliğine, Almanya'dan İstanbul'a tatil için gelen bir ailenin yaşadıklarına ilişkin açıklaması

 

FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kıymetli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milleti; geçtiğimiz hafta "Şahidimiz toprak, imzamız fidan." diyerek sevdamızın kökünü bu cennet vatana salan ebedî yeşil ülkümüzü tekrar toprakla buluşturduk. Millî Ağaçlandırma Günü'nde, Tarım ve Orman Bakanlığımızın öncülüğünde cennet ülkemizin dört bir yanında 1.391 noktada yürütülen ağaçlandırma çalışmalarıyla 15 milyona yakın fidan toprakla buluştu. Bugün attığımız her adım yarınlarımızı koruyan bir adım, diktiğimiz her fidan ise geleceğe bırakılmış bir miras olarak karşımıza çıkmaktadır. Hedefimiz büyük, 600 milyon fidanı geleceğe taşımak çünkü biliyoruz ki her dal yarınlara uzanan bir dua, her yaprak bu milletin yeryüzüne düşen imzasıdır. Biz istiyoruz ki sadece 11 Kasımda değil yılın her günü toprakla buluşturduğumuz her fidan vatan toprağında büyüyen sessiz bir ant, gelecek nesillere verilen güçlü bir söz olsun.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; tarıma bizlerin gözünden bakarsanız cennet vatanımızı bambaşka bir şekilde, rengârenk görebilirsiniz çünkü bizim bakış açımızda tarım bir sektörden ibaret değildir; tarım, milletin mayası, alnının teri, helal lokmasıdır. Biz bu toprakların evlatlarıyız; harman yerinin rüzgârını da biliyoruz, sabahın ayazında doğan güneş yüzüne vuran tarlaya giden çiftçimizin duasını da. Anadolu'nun bereketiyle, dualarıyla büyümüş bir hareket olarak çiftçinin derdini uzaktan seyreden değil o derdin bizzat içinden gelen acısını da umudunu da yüreğinde taşıyan bir anlayışa sahibiz. Bugün geldiğimiz noktada tarımın her aşamasında yeni bir atılım dönemi başlatmak durumundayız. Üretimde verim ve kaliteyi artıran, teknolojiyi tarlaya kadar indiren, çiftçinin elini güçlendiren bir sistem kurmak artık bir tercih değil bir zorunluluk hâline gelmiştir. Bizim hedefimiz, Türkiye'yi kendi kendine yeten, fazlasını da dünyayla paylaşan bir tarım ülkesi hâline getirmektir. Kırsalın yeniden canlanması için Tarım Şehirleri Projesi büyük bir adım olacaktır. Bu şehirler üretimin, markalaşmanın ve tarım-sanayi entegrasyonunun kalbi olacak, hem çiftçimizin ürünü hak ettiği yeri bulacak hem de kırsalda yaşayan gençler için yeni bir umut kapısı aralanacaktır çünkü biz biliyoruz ki köyü boşalmış bir ülkenin geleceği de ne yazık ki boş kalır. Tarımsal havza modeliyle her yöremiz kendi iklim ve toprak yapısına en uygun ürünlerle buluşturulacak, böylece hem verim artacak hem çiftçimizin kazancı emeğinin karşılığını verecek bir seviyeye taşınacak. Hububatta, ette, sütte, şekerde ve tütünde piyasa kontrolü daha güçlü hâle getirilecek, üreticinin alın terini sömüren fırsatçılara geçit verilmeyecektir. Gıda güvenliği ise vazgeçilmezimizdir; akredite laboratuvarlarında yapılacak analizlerle sofralarımıza gelen her ürün sağlıklı, güvenilir ve şeffaf olacaktır. Tüketicinin hakkı korunacak, üreticinin emeği yüceltilerek hak ettiği değeri bulacaktır. Toprağı amaç dışı kullanıma teslim etmeyen, boş bırakılan arazileri üretime döndüren, yerli ve millî tohumu destekleyen bir tarım politikası Cumhur İttifakı'nın karakteridir. Genetiği bozulmamış, atalık ve yerli ürün çeşitlerimiz hem korunacak hem geliştirilecek çünkü bu toprakların ıslahı da ihyası da bizim boynumuzun borcudur. Bu hedefler doğrultusunda gerekli çalışmalarımızı sürdürmeye Milliyetçi Hareket Partisi olarak devam edeceğiz, bundan sonrasında da bu yoldan geri dönmek yok. Tavrımız nettir; üreten kazanacak, çalışan karşılığını alacak, millet sofrada ucuz ve sağlıklı gıdaya ulaşacak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlıklı gıda demişken son günlerde gıda zehirlenmesi vakalarında belirgin bir artış görülmektedir. Bu artış ne yazık ki endişe verici seviyededir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Askerî birliklerde yüzlerce askerimizin gıda kaynaklı yaşadığı rahatsızlıklar; okullarda, nişan, düğün organizasyonlarında peş peşe yaşanan vakalar ve verebileceğimiz daha birçok örnek tablonun vahametini açıkça göstermektedir. Son olarak Almanya'dan İstanbul'a tatil için gelen ailenin yaşadıkları hepimizin malumu. Ailenin başvurduğu hastanelerden gerekli tedaviyi alamaması da bir başka ihmal, incelenmesi gereken bir başka husustur. İlk müdahalede doğru teşhis konulmuş olsaydı belki de bu 4 can kaybedilmeyecekti. Vakaların yoğunluğu ortada bir gıda terörü olduğunu açıkça göstermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Tarım ve Orman Bakanlığı bu hususta asıl sorumludur, belediyeler ve Sağlık Bakanlığı ise kendi yetki ve sorumluluk alanlarında bu husustan mesuldür. Denetimler artırılmalı, caydırıcı yaptırımlar getirilmelidir. İnsan hayatını hiçe sayan, hırsına yenik düşerek can güvenliğini riske atan her kim olursa olsun gereken cezayı mutlaka ve mutlaka çekmelidir diyor, bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulumuzu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sayın Sezai Temelli.

Buyurun. 

 

34.- Muş Milletvekili Sezai Temelli’nin, adaletsizliklere, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen bütçeye, barış sürecine ilişkin açıklaması

 

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, memleketimden adaletsizlik manzaraları okuyacağım size. Rojin Kabaiş cinayeti, büyük bir adaletsizlik. Önce "İntihar etti." denildi, sonra "Bulaş var, 2 DNA bulaşına rastlandı." denildi, sekiz ay bu bilgiler saklandı, şimdi bulaş olmadığı söyleniyor; büyük bir adaletsizlik. Bu konudaki haberlere erişim engeli getirildi ama adaletsizlik devam ediyor. Rojin'e ne oldu, deliller neden karartılıyor? Tabii, Rojin yalnız da değil, bu ülkede o denli çok delilleri karartılmış, o denli çok üstü örtülmüş cinayet var ki. Bakın, sadece bir yılda 248 kadın cinayeti söz konusu ama bundan daha kötü rakam 271 şüpheli kadın ölümü var. Şimdi, kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümleri bir araya geldiğinde yaklaşık 600 kadın katledilmiş ve 271'i şüpheli kadın ölümü diye belki de üstü kapatılmış. İşte, bu büyük bir adaletsizlik manzarası.

Tarihten bir adaletsizlik manzarası: 19 Aralık 2000'de "Hayata Dönüş Operasyonu" adı altında 32 insan Bayrampaşa Cezaevinde katledildi. Peki, ne oldu; adalet tecelli etti mi? Hayır, zaman aşımına uğradı. "Hayata Dönüş Operasyonu" ismini de koydukları şeye bakın, insanları katlederken operasyonun adı "Hayata Dönüş" dolayısıyla bu davada tıpkı geçmişte Vartinis'te olduğu gibi, Madımak'ta olduğu gibi adalet tecelli etmedi, zaman aşımına uğradı. Bu davalarda zaman aşımı meselesi ortadan kalkmak zorundadır. Bunlar insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. Bu suçları zaman aşımına bırakarak âdeta bu suçların işlenmesi için yol açıyorsunuz.

Bir başka manzara cezaevlerinden. Cezaevlerindeki adaletsizlikler malumunuz, her geçen gün bu adaletsizliklere bir yenisi ekleniyor. Değerli milletvekilleri, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Sayın Selçuk Mızraklı aslında denetimli serbestlik hakkından yararlanması gerekirken idare ve gözlem kurulları hâlâ örgüt üyeliği devam ediyor diye bu hakkını gasbediyor. PKK kendini feshetmiş ama idari gözlem kurulları hâlâ suça suç eklemeye, cezaya ceza eklemeye devam ediyor. Ortada aslında bir suçu yoktu, bir örgüt üyeliği de yoktu, uydurulmuş bir iddianameydi; böyle bir suç yarattılar, şimdi hâlâ bunu sürdürmek istiyorlar. Selçuk Mızraklı yalnız mı? Hayır. Bunun gibi binlerce insan idari gözlem kurullarının keyfî uygulamalarıyla cezaevinde tutulmaya devam ediliyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adaletsizlik manzaraları bitmek bilmiyor. Bir kere, her şeyden önce, öyle bir ülke hâline gelmişiz ki bırakın adalet arayışını, âdeta adaletsizlikler üretmeye devam ediyoruz. Günlük hayatımızda, sokakta; bakın, insanlar tatile gittiğinde otelde ya yanıyorlar ya zehirleniyorlar. Bu vesileyle, ben de Böcek ailesine Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına sabır diliyorum ama kabul edilecek gibi bir şey değil. Böyle bir vakanın yaşanmasının en önemli nedenlerinden biri kuşkusuz denetimsizlik. Bakın, bir hafta içinde bu ülkede o kadar çok gıda zehirlenmesi söz konusu oldu ki Trabzon'da 65 kişi, Kastamonu'da 30 kişi, Kayseri'de 74 kişi; her gün insanlar zehirleniyor. Neden? Denetim yok çünkü. Dolayısıyla bu denetimsizlik aslında beraberinde işte bu tabloları karşımıza çıkarıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bu tür adaletsizlikleri saymaya devam edebiliriz ama 2026'da bizi nasıl bir adaletsizlik bekliyor dediğimiz şeyin özeti şu anda Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen bütçedir. Dolayısıyla insanları açlığa, yoksulluğa terk eden bu anlayış bütçesiyle de şunu gösteriyor: "2026 yılında da ben ne denetim yapabilirim; ben ne toplum sağlığını, halk sağlığını koruyabilirim. Ben elimde avucumda ne varsa bunu sermayeye aktarmaya devam edeceğim. Herkes başının çaresine baksın; emeklisi başının çaresine baksın, emekçisi başının çaresine baksın, benden bir şey beklemeyin." diyor âdeta devlet. Adalet ve Kalkınma Partisinin bütçeleri böyle.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bakın, sadece size vergiyle ilgili, vergi yüküyle ilgili, vergi adaletsizliğiyle ilgili son on aydaki gerçekleşmelerle ilgili iki rakam söyleyeyim: Gelir vergisi yüzde 90 artmış bir önceki yıla göre, kurumlar vergisi yüzde 35 azalmış. Yani bu denli şirket seviciliği dünyanın başka hiçbir yerinde görülmüş değildir. Kurumlardan, sermayeden, şirketlerden vergi almayıp gelir vergisini artırmak... Peki, bu gelir vergisini kim ödüyor? Gelir vergisinin çok büyük bir kısmı stopajla alınıyor, bu verginin büyük bir kısmını da emekçiler ödüyor. Yine bütçeye baktığınızda vergi harcaması rakamı 3,7 trilyon, faiz ödemeleri 2 trilyon; emekli başına 70 bin lira faiz ödüyor emekliler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bugün emekli sendikaları, 12 sendika ve birçok kurum partimizi ziyaret ettiler. Adalet ve Kalkınma Partisi kendileriyle görüşmemiş, dedim şirketlerden size vakit ayıramamışlardır. Biz kendileriyle görüştük. Dertleri aslında hepimizin ortak derdi, bu büyük adaletsizliğin yaratmış olduğu mağduriyettir, ekonomik şiddettir. Bugün 17 milyona yakın emekli bu ekonomik şiddetin altında inim inim inlemektedir. Dolayısıyla da bugün açlık sınırı altında ücrete, maaşa mahkûm edilen emeklileri dinlemek zorundasınız; bu ülkenin vatandaşlarını ciddiye almak zorundasınız. Bir dertleri var, bu dertleri de gelip Mecliste tabii ki bizlere anlatacaklar.

Peki, neden bunlar oluyor? Neden bu kadar adaletsizlik var? Çünkü bu ülkede barış yok, barış. Toplumsal barış adaletle beraber yürür ama toplumsal barıştan önce, bu ülkenin barışa ihtiyacı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Son bir yıldır büyük bir barış çabası içindeyiz; evet, yeni bir sürecin içindeyiz. İstiyoruz ki bu coğrafyaya, bu topraklara barış gelsin, barış gelsin ki bu adaletsizliklere son verebilecek demokratik bir zemini, demokratik bir ülkeyi var edebilelim. Dolayısıyla bugün barışın önüne engel çıkarmak aslında bu adaletsizliğe, bu ülkeyi mahkûm etmektir.

Şimdi bir süreç yürütülüyor, bu sürecin artık bir yeni aşamaya geçebilmesi için, müzakerelerin sağlıklı bir zemine oturtulabilmesi için bir an önce İmralı'ya gidilmek zorundadır. Bundan kaçınmak demek tarihin çöplüğünde eşelenmektir. Bunun adı siyaset olmaz; bu, geçmişin siyasetine mahkûm kılınmaktır. Oysa geleceğin siyaseti umuttur, barıştır. Şimdi, artık İmralı'ya gidilmelidir, müzakereler yapılmalıdır ve beklenen yasalar bir an önce çıkmalıdır. Barış için, adalet için, demokrasi için, siyasete düşen vazife de görev de sorumluluk da budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - O yüzden artık şimdi bütün siyasetin inisiyatif alma zamanı gelmiştir. Kimse bu sorumluluktan kendini azade tutamaz. Beklentileri karşılamak dediğimiz, halkımızın ihtiyaçlarını gidermek dediğimiz şeyin eğer bu denli önemli bir aşamada işaret ettiği adres İmralı'ysa İmralı'ya sırtınızı dönemezsiniz. Şunu çok iyi bilin ki o vapur İmralı'ya kalkacak, ya o vapura bineceksiniz ya da kıyıdan ancak el sallayacaksınız.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Murat Emir.

Buyurun.

 

35.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, birleşimi yöneten Başkan Vekili Pervin Buldan’a, yargıya güvene, İstanbul iddianamesine, Et ve Süt Kurumu Başkanına ilişkin açıklaması

 

MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizinle çalışacağımız ilk hafta olduğu için ben de size görevinizde başarılar dilerim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yargıya güven yerlerde sürünüyor, yüzde 18'lere kadar düşmüş; bunun bir tek sebebi var, o da Türkiye'deki yargının bağımsız ve tarafsız olmaması. Her gün, Adalet Bakanı dâhil, bu iktidar tarafı ve saraydakiler "Türkiye'de yargı bağımsızdır, tarafsızdır. Mahkemelerin sonucunu bekleyin." diyor ama mahkemelerin talimatla karar verdiğini herkes biliyor hatta saraydaki Cumhurbaşkanı yargının kendisine tamamen bağlı olduğu bilinsin istiyor. Şimdi itiraz edecekler ama aslında yapmak istedikleri "Türkiye'de biz ne istersek o karar çıkar; bizim istediğimiz kişi tutuklanır, bizim istediğimiz kişi yargılanır, bizim istemediğimiz kişi de serbest bırakılır." mesajını 86 milyona vermektir. Değerli arkadaşlar, bunun en somut örneğini geçenlerde yaşadık. Bir kişiyi -İsmail Ergüneş- HSK adayı olarak AKP getiriyor, burada oylattırıyor, seçilemeyince ilçe başkanı yapıyor. Böylesine, yargıyla iç içe geçmiş, HSK'ye kendi militanını atayacak kadar ve HSK'ye kendi militanını atamaktan utanmayacak kadar ve ondan sonra da hâlâ "Yargı bağımsız ve tarafsızdır." diyecek kadar adaletten kopmuş ve şirazesini kaybetmiş bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, Adalet Bakanına soruyorlar, "Mevzuata uygundur." diyor. Ne olacaktı yani, HSK Kanunu'nda, Anayasa'da "HSK'ye aday olanlar bir partinin ilçe başkanı olamaz." mı yazacaktı? Biraz ahlak yok mu? Her şey yasada yazanlarla mı sınırlı? Siyasi ahlak bekliyoruz. Bağımsız ve tarafsız olması gereken yargının en tepesine atadığınız kişiyi bir gün sonra ilçe başkanı yaparsanız artık burada ne siyasete saygıdan ne adalete saygıdan bahsetmek imkânsızdır. Cevap bekliyorum sizden Sayın Özlem Zengin.

Ve bir sözü hatırlatmak isterim: Führer, Nazi Almanyasında hâkimlere "Karar verirken 'Führer benim yerimde olsaydı nasıl karar verirdi?' diye düşüneceksiniz ve ona göre karar vereceksiniz." diyor. İşte, bugün AKP'nin HSK'sinin atadığı hâkimler de "Acaba başıma bir şey gelir mi, acaba sürülür müyüm, acaba heyetim dağıtılır mı?" korkusuyla maalesef siyasi iktidarın baskısının altında ezilmektedir. Bunun da yargılamalarda sürekli tanığı oluyoruz. Mesela, bunlardan bir örnek vereyim: Bir kişiden bu kadar mı korkulur; bir kişi bu kadar mı bir kişinin, bir grubun, bir siyasi iktidarın uykularını kaçırır, bacaklarını titretir? Ekrem İmamoğlu'ndan korkuyorsunuz; resminden korkuyorsunuz, kendisinden korkuyorsunuz, düşüncelerinden korkuyorsunuz, icraatlarından; kent lokantalarından kreşlere kadar olan icraatlarından korkuyorsunuz, sosyal medyasından da korkuyorsunuz, 8 defa sosyal medyasını yasakladınız. İnternetle ilgili düzenleyici yasa var, 5651 sayılı Yasa'nın 8/A'sı. Neymiş efendim? "Millî güvenlik ve kamu düzenine aykırılık." Alelacele gidiyorlar sulh ceza hâkimliğine, burada var, 10 var, 6 var, 12 var; sürekli olarak 8 ayrı, İmamoğlu'yla ilgili, Cumhurbaşkanlığı aday ofisiyle ilgili, bizim gerçekleri söylediğimiz, özellikle iddianameyle ilgili yani o paçavrayla ilgili gerçekleri Türkiye kamuoyunun göz önüne koyduğumuz siteleri erişim engeline tabi tutuyorlar. Bunun gerekçesi ne? "Kamu düzeni ve millî güvenlik" Bunun millî güvenlikle ilgisi yok, bunun sizin koltuk güvenliğinizle ilgisi var. Koltuğunuz sallandığı için, koltuğunuzu kaybetmemek için gerçekleri saklamaya çalışıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü iddianameniz tel tel dökülüyor, çünkü iddianameniz daha bugünden paçavraya döndü, çünkü daha geçen ay ben burada "Biz iddianame bekliyoruz. İddianame ile bu iddianameyi yazanları, bu yalanları ortaya atanları, bu yalanları televizyonlarda konuşanları, bu yalanları bu kürsüden savunanları yargılayacağız." dediğimde itiraz etmiştiniz. Evet, siyaseten yargılayacağız, biz mahkeme değiliz.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Öyle dememişizdir, bir daha bakın.

MURAT EMİR (Ankara) - Tutanaklara baktık Sayın Zengin, bir daha bakarız, bir daha bakarız.

Bakın, şimdi...

HALUK İPEK (Amasya) - Nasıl yargılayacaksın?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Öyle dememişizdir.

MURAT EMİR (Ankara) - Anlaşıldı, siz merak etmeyin; merak etmeyin, anlaşıldı.

Bakın, iddianameden devam edelim. Bunları konuşacağız ve siz de yüreğiniz yetiyorsa çıkıp cevap vereceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - "Bırakalım mahkemeler yargılasın." değil; tabii ki mahkemeler yargılasın, biz mahkemelerden korkmayız ama biz tutuklu yargılamalara karşıyız çünkü tutuklu yargılamalarla 16 milyon İstanbullunun iradesini demir parmaklıklar arkasına koyuyorsunuz. Seçilmiş belediye başkanlarımızı, Zeydan Karalar'ı demir parmaklıklar arkasına koyuyorsunuz; bizim itirazımız bunadır. Bizim itirazımız 4 bin sayfa iddianame yazıp içerisine bir kör kuruş, kör para, haram para koyamayan, somut delil koyamayan iddianameye ve böylesine tel tel dökülmüş savcılık makamınadır. Bakın, örnek vereyim: Doktor Buğra Gökçe, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde göreve başlamadan iki yıl önceki ve görevinden istifa ettikten sonraki ihalelerle ilgili olarak ihaleye fesat karıştırma suçundan şu anda tutuklu yargılanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - İddianameye bakıyorsunuz, ne MASAK raporu var ne bilirkişi raporu var ne tanık var ne de şüpheli ifadesi var yani iftiracı bile bulamamışsınız ama Buğra Gökçe hâlâ cezaevinde ve Buğra Gökçe hâlâ yargılanmayı bekliyor. Sayın İmamoğlu'nun koruması Mustafa Akın, dediler ki: "Gittik, dağ evinde bulduk, zorla açtırdık kasayı, balya balya dolarlar çıktı." O arada da TRT balya balya dolar videolarını dolaşıma soktu. Ne çıktı? Kendisi zaten emekli komiser, polis memuru; beylik silahı ve 2 tane kurşun çıktı ve bunlar da iddianamede artık böyle geçmek durumunda kalıyor.

Yine, "Capacity AVM" diye bir yer var Bakırköy'de, diyorlar ki "Siz buradan rüşvet istemişsiniz." Rüşvet ne kadar? 197 milyon lira.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - Oysa ortaya koyuyoruz ki bu 197 milyon lira, aslında Yıldız Teknik Üniversitesinin, bu binanın yetersiz olduğu, depreme dayanıksız olduğu raporuna istinaden kesilen ceza ve onun makbuzunu da bizim arkadaşlarımız koydular. O makbuzu İstanbul iddianamesi medya hesabına koydukları için de onunla mücadele edemeyince oraya erişim engeli getirmeyi tercih ettiler.

Yine para dolu bavullar vardı değil mi, içerisinde Kadir Topbaş zamanında alınan "jammer"lar olduğunu artık herkes biliyor; iddianamede yok. "560 milyar lira." diyordunuz değil mi, 560 milyar lira -vardı burada konuşanlar- 560 kuruş çıkmadı; şimdi sessiz kalamazsınız, ya gelip savunacaksınız ya da gelip özür dileyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bütün delegelere iPhone 16 Pro Max dağıtmışız, iPhone 16 Pro Max. Bizim kurultayımız 5 Kasım, o iPhone 16 Pro Max on ay sonra çıkmış yani maddi imkânsızlık var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Sayın Başkan, sabrınızı zorlamayacağım.

BAŞKAN - Buyurun, lütfen tamamlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - Bu yalanları atanların, bu iftiraları atanların akli melekeleri de şüpheli, akli melekeleri de sorunlu.

Devam edeceğiz arkadaşlar bunlara; kes-kopyalayapıştır ifadeler, aynı ifadenin nokta, virgül hatta yazım yanlışına kadar 2 ayrı kişiye ait olması, 5 ayrı ifadenin olması, saçma sapan tekrarlar... İşte, sizin gerçekliğiniz bu ama bir gerçekliğiniz daha var, onu söylemeden geçemeyeceğim: Et ve Süt Kurumu. Yani bakın, başka birini bulamadınız mı, başka adam mı yok? Macaristan'da şirket kurmuş, oradan dünyaya, Türkiye'ye et satıyor, o arada da Et ve Süt Kurumunun Başkanlığını yapıyor; hem alıcı hem satıcı. Diyor ki "Mevzuata uygun." Mevzuatta bunlar yazmaz; ahlak kuralları, etik kurallar mevzuatta yazmaz; yürekte yazar, alında yazar, vicdanda yazar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Emir.

Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Özlem Zengin.

Buyurun.

 

36.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, birleşimi yöneten Başkan Vekili Pervin Buldan’a, Sezai Karakoç’un ve Naim Süleymanoğlu’nun vefat yıl dönümlerine, Fatih'te hayatını kaybeden aileye, Millî Takım'ın aldığı galibiyete, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Murat Emir ifade etti, ben de söylemek isterim; sizinle tuttuğumuz ilk nöbet, ben de size, bizlere hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabii, bir hazırlığınız oluyor, size sıra gelinceye kadar konuşulan konular zihninizde hepsini dağıtıyor. Ben yine kendi hazırlığım üzerinde kalmaya devam edeceğim ama bahsettiğiniz konulara da mümkün olduğu kadar değinmeye gayret edeceğim.

Tabii, Sezai Karakoç'u anmadan geçmek mümkün değil, vefatının 4'üncü yıl dönümü. Düşündüm kendisiyle ilgili şiirlerine tekrar bakarken, diriliş üzerine inşa ettiği fikirlerine tekrar bakarken. Sanıyorum Sezai Karakoç'un en önemli özelliği yazdıkları ile hayatının örtüşüyor olmasıydı yani kelimelerinde ne söylüyorsa, neyi iddia ediyorsa hayatı da öyleydi. O sebeple hep tek başına bir kişi oldu, tek başına yaşadı; tek başına bir dergiyi, tek başına eserleri, tek başına bir partiyi... Böyle baktığımda, kendi ideali için yaşayan ve kendi hayatını idealinin bir remzi, örneği hâline getiren bir insan idi; kendisini rahmetle yâd ediyorum. Onun fikirlerini anan, onun fikirleri etrafında hâlâ kendini geliştirmeye çalışan tüm insanlara da teşekkürlerimi sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir diğer önemli mesele Naim Süleymanoğlu. Özellikle benim kuşağımdaki insanlar için 1986 senesi Olimpiyatları fevkalade önemli. Bugün gibi hatırlıyorum televizyonda kendisinin o halteri kaldırışını. Çok büyük bir spor insanı, baktığımızda; 3 defa olimpiyat şampiyonu, 9 defa dünya 1'inciliği, 46 tane dünya rekoru ve en önemlisi bence Türkiye'de sporun her anlamda birinci sınıf yapılabileceğine bir örneklik teşkil etti. Türkiye'ye gelmesinde de rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal'ın çok büyük bir gayreti oldu. Başta halter sporu olmak üzere, Türkiye için çok tanınmayan, belki başarılı olacağımız da düşünülmeyen bir spor alanında, farklı bir mecrada çok önemli işler yapmış oldu; onu da rahmetle yâd ediyorum. Bu arada, TİKA çok önemli bir şey yapmış oldu; Bulgaristan'ın Kırcaali ilinin Mestanlı ilçesinde kendi yaşadığı, doğup büyüdüğü ev, 15 yaşına kadar yaşadığı ev TİKA eliyle düzenlendi. Eminim, oraya gidenler de kendisinin hayatını, yaşadıklarını orada bir kez daha görerek böylesine büyük bir sporcuyu anmak için bir fırsat bulacaklardır.

Bir diğer önemli nokta, Fatih'te hayatını kaybeden çok değerli bir aile; bu konuyu yakından takip ettiğimizi bilmenizi istiyorum. 2 evladımız, önce Kadir Muhammet ve Masal vefat etti 13'ünde, 14'ünde annesi Çiğdem kardeşimiz ve 17'sinde de Servet Bey, babaları hayatını kaybetti. Şu anda Adli Tıpta yapılan çalışmalar devam ediyor. Aldığım bilgiyle ifade etmek istiyorum: Önümüzdeki hafta sonuna kadar Adli Tıptan bir rapor çıkacak ve bunun neticesinde de önce bu zehirlenmelerin, vefatın hangi sebeple olduğu ortaya çıkacak. Hem okuduklarımız hem kamuoyunda dinlediklerimiz otelin ilaçlanmasıyla alakalı ihtimali daha güçlendiriyor ama öncelikle Adli Tıptan bir sonuç ortaya çıkması lazım. Tabii ki adli süreç devam ediyor bu konuyla alakalı ve Adli Tıptan çıkan rapordan sonra da bu konuyla ilgili olarak ben yasal sürecin çok daha hızlanacağını düşünüyorum. Ailemizintüm yakınlarına başsağlığı diliyorum ve bu konu, başta oteller olmak üzere hem gıda sektöründe hem de insanların kaldıkları pek çok yerdeki bu tarz ilaçlamalar da dâhil olmak üzere, pek çok konunun hassasiyetle takip edilmesi gerektiğini hepimize bir kez daha göstermiş oldu.

Değerli arkadaşlarım, tüm bunların yanında güzel şeyler de var. Özellikle, Millî Takım'ımızın aldığı neticenin, 2-0 galibiyetin tüm bu acılar yanında pek çok insanı bir bilinç olarak mutlu ettiğini düşünüyorum; bu iyi haberi de buradan paylaşmak istiyorum.

Şimdi, Murat Emir Bey bahsettiler İsmail Bey'den. İsmail Ergüneş Bey'i ben çok eskiden tanıyorum. İsmail Ergüneş Bey bizim daha önceden zaten Gaziosmanpaşa İlçe Başkanımızdı, yeni değil yani daha önceden, sonrasında Aile Bakan Yardımcısı oldu ve buraya...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIDVAN UZ (Çanakkale) - Daha kötü.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Duyamadım, bir şey mi söylediniz?

RIDVAN UZ (Çanakkale) - Daha kötü dedim.

MURAT EMİR (Ankara) - Biz bir şey söyleyeceğiz, siz buyurun.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Laf atarken -bilemiyorum yani- duymadım diyerek nezaketen soruyorum yani neyi ne zaman söyleyeceğinize kendiniz karar verirsiniz ama müsaade ederseniz ben de kendimi ifade etmek istiyorum.

İsmail Ergüneş Bey, AK PARTİ'de Gaziosmanpaşa ilçesinde zaten İlçe Başkanlığı yapmıştır geçmişte, bizden aday adaylıkları vardır, daha sonra Aile Bakan Yardımcısı olarak görev ifa etti ve burada da kendisi başvurdu. Biz kimseye söylemiyoruz yani "Geliniz, HSK üyeliği için başvurunuz." demiyoruz, insanlar kendi iradesiyle başvuruda bulunuyorlar ve nihayetinde de bu süreç tamamlandıktan sonra, ilk defa değil... Bir taraf olmanız gerekmiyor bunun için yani siyaseti bu kadar değersizleştirmenize gerek yok, kaldı ki bunun pek çok örneği de vardır. Mesela, şimdi dönüp baktığımız zaman, Cumhuriyet Halk Partisinde Türkiye'nin çok iyi tanıdığı Yekta Güngör Özden, hatırlarsınız kendisini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT EMİR (Ankara) - Çok iyi bilirim.

BAŞKAN - Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Kapatma davalarının en önemli isimlerinden birisi ve kendisinin ifadesi de şöyle: "Ben yirmi sekiz yıl Cumhuriyet Halk Partisine hizmet ettim." Şimdi, onun gibi, daha önceki pek çok isim yargıdan istifa ettikten sonra -eğer Google'da ararsanız göreceksiniz bu ifadeleri- emekli olduktan sonra Cumhuriyet Halk Partisinde görev almıştır ki bence alabilirler de siyaset değersiz bir şey değildir. Yani yüksek yargıda bulunanlar oy kullanmıyorlar mı? Mesela, yerel seçimler geldiğinde, genel seçim geldiğinde seçim sahasına gidip, sandığa gidip oy vermiyorlar mı? İnsanların oy veriyor olmaları, kafalarında siyasi bir fikir oluyor olması onları adaletli davranmaktan ayrı tutmamalı. Bizler de böyleyiz yani bizler burada bulunduğumuz yerde hepimizin yeri belli, herhâlde tarafı en belli insanlar bizleriz, milletvekilleri. Peki, bu bizim adaletle, tarafsız karar vermemize engel mi teşkil ediyor? Ben etmediğini düşünüyorum..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

 ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Bu tavrın, bu üslubun siyaseti -hep yaptığınız gibi- daha daha değersiz kılmak için ortaya konan bir tavır olduğunu düşünüyorum.

Biraz evvel ifade ettiğim gibi, zaten daha evvel ifa edilen bir görevdir ve İsmail Bey, son derece saygın, işini iyi yapan, her anlamda işini iyi yapan, adaletli, işini iyi yaparken de iyi insan olmayı, hakkaniyetli insan olmayı da bir karakter olarak muhafaza eden bir insandır; bunun da altını çizmek istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, söz talebimiz var.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Sayın Emir'in tekrar söz talebi var.

Buyurun.

 

37.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Özlem Zengin'in bizim açımızdan gerçekten üzüntü verici cevaplarına tek tek cevap verelim. Bir defa "İlk defa değil." diyor İsmail Ergüneş bakımından. Bu, konumuzla ilgili değil; burada bahsettiğimiz şey, bir ilçe başkanı seviyesinde bir partinin militanı olmuş, örgütünde görev almış bir kişinin HSK gibi tüm yargıç ve savcıların özlük haklarını belirleyen bir kurumda üye olup olmamasının yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını kökünden zedeleyeceği görüşüdür, tam da böyledir. Dolayısıyla "Zaten İlçe Başkanıydı." demiş olması bence durumu daha vahimleştirmekten başka bir şey de ifade etmez.

İkincisi: "Kendisi aday olmuş." diyor, öyle bir şey olmaz. Karma Komisyona gelir, Karma Komisyonda o 1'inci ve 2'nci tur oylama sonucunda beşte 3 alabilmesi için Cumhur İttifakı'nın oyunu eksiksiz almıştır yani Genel Kurula getirdikleri bir kişidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - Şimdi, değerli arkadaşlar, darbe oldu, darbeyi fırsata çevirdiniz; örgütlerinizde görev yapmış, il, ilçe başkanlığı yapmış binlerce avukatı hâkim yaptınız, Anayasa Mahkemesine eski milletvekillerinizi yolluyorsunuz ve hâlâ ilçe başkanlarınızı HSK'ye üye yapmaktan, HSK'ye aday yapmaktan bir gram bile imtina etmiyorsunuz ve bunda da yargı bağımsızlığının en azından gölgeleneceğini dahi kabul etmiyorsunuz, bunu da sanki siyaseti koruyormuş görüntüsü altında yapıyorsunuz; pes doğrusu!

Değerli arkadaşlar, bağımsız ve tarafsız yargının teminatı elbette ki oyu olan, elbette ki görüşü olan ama o görüşü kendine saklayan, AKP'de militanlık yapmayan kişilerin yapabileceği bir şeydir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım...

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Zengin'in tekrar söz talebi var.

Buyurun.

 

38.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, herhangi bir şeyin kılıfı altında falan değil, gayet açık bir şekilde fikirlerimi ifade ettim.

Şimdi birkaç örnek daha vermek istiyorum: Eski HSYK -o zamanki adıyla- Başkan Vekili Kadir Özbek 22 Haziran seçimlerinde istifa etti ve CHP'den milletvekili adayı oldu ama listeye giremedi, demek ki başvuruyor yani.

MURAT EMİR (Ankara) - Başvurabilir.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Yusuf Kenan Doğan, demek ki fikri neymiş? Bal gibi CHP'liymiş yani, hep hayatı boyunca böyle devam etmiş. Yusuf Kenan Doğan yine aynı şekilde -3. daire başkanı- Malatya 2'nci sıra adayı oldu, adayınız oldu yani ama seçilemedi.

Yekta Güngör Özden'i söyledim, kendisi zaten her daim CHP'li bir -başka kelime kullanmayacağım- militan olarak zaten görev yaptı. Eskiden Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi üyeleri zaten bu tarz ayrılıklar -hatırlayınız, daha önce de olmuştu bunlar- olduğu zaman...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Biz kimi yapacaktık?

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - Vatan evlatlarını yapsanız olmaz mı?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - İşte, sizin Adalet Bakanınız öyle diyordu yani "Biz kimi yapacaktık?" diyordu Sayın Moğultay: "Kimi yapacaktık? Zaten kendi adamımızı yapacaktık."

MURAT EMİR (Ankara) - Çaresizsiniz, elli yıl önceki söylenmemiş bir söze yaslanıyorsunuz.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Bu çaresizlik değil.

Şimdi asıl daha önemlisini söyleyeceğim Sayın Başkanım: YARSAV Başkanı vardı, Emine Ülker Tarhan -daha sonra sizi herhâlde az buldu, gitti parti kurdu- CHP milletvekili oldu, YARSAV Başkanıydı, milletvekili oldu.

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Gayet olabilir yani, gayet normal.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Evet, işte, gayet normal, arkadaşlarınız böyle söylüyor.

Peki, İlhan Cihaner. İlhan Cihaner kimdi değerli arkadaşlarım? Erzincan'da başsavcıydı, ne oldu başsavcı oldu? İstifa etti, geldi, sizin milletvekiliniz oldu.

Şimdi, bu sözleri söylemek için kürsüye hiç çıkmamış, HSK'de...

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Yani CHP'den istifa edip gidip şey olmadı.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Bir saniye değerli arkadaşlarım, bakın, adaylıktan bahsediyoruz. Benim size okuduğum isimler bu görevleri ifa etmişler, ifa etmiş ama ondan sonra...

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Geri dönmüşler mi?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - İfa etmiş ve size gelmiş, geri dönmesine hukuk müsaade etmiyor, siz değil. Zaten mevzuat buna müsaade etmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, bu sözleri söylemek için önce dönüp daha yakın tarihinize ve uzak tarihinize bakarak, kendinizle beraber çalışan hâkimlere, savcılara bakarak bu ifadeleri söylemeniz lazım.

Teşekkür ederim.

MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, diğer Grup Başkan Vekillerimiz de tekrardan söz istediler, hem Sayın Özdağ hem de Sayın Kavuncu. Dolayısıyla onlara da söz vereceğim ama lütfen bir daha tekrar etmesin, son kez söz veriyorum.

Sayın Özdağ, buyurun.

 

39.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Burada...

HARUN MERTOĞLU (Rize) - Sayın Emir, 93-94 yıllarında hâkimlik sınavında derece yaptık biz, imam-hatip mezunu olduğumuz için alınmadık. Bakanınız söylemişti bizzat.

MURAT EMİR (Ankara) - Otuz yıl önce, otuz yıl önce, otuz yıl önce...

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Milletvekilimiz eğer dinlerse memnun olurum.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Otuz yıl diyor, eski, eski. Hayatın geçti, elendin; eski, eski.

MURAT EMİR (Ankara) - Bulmuşsunuz bir bahane, yaslanırsınız.

HARUN MERTOĞLU (Rize) - Geç, geç, sen geç onları.

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Şimdi yığınla öyle insan var...

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Değerli milletvekili arkadaşlarım, yargı kimsenin arka bahçesi olmamalıdır.

HARUN MERTOĞLU (Rize) - Yazılıda derece yaptığımız hâlde alınmadık biz.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Bu zaman zaman birilerinin arka bahçesi olmuş; zaman zaman bir etnisitenin, bir mezhebin, bir ideolojinin veya bir cemaatin arka bahçesi olmuş; en son bir FETÖ diye bir örgütün arka bahçesi olduktan sonra, 2010 referandumundan sonra neler yaşadığımızı hep beraber gördük. O nedenle, suiemsal misal olamaz efendim. "Birileri geçmişte şunları şunları yaptı. Evet, onlar siyasetçiydi, sonra yargı mensubu oldu. Yok, yargı mensubuydu, sonra siyasetçi oldular. E, aynısını ben de yaparım." Eğer onları kötülüyorsanız, onlar doğru değilse iktidar partisi, ahlaki üstünlüğünüzü üst seviyeye çıkararak aynı hataları yapmamanız gerekiyor. Bir kere, bu arkadaş daha önceden eğer bu ilçenin ilçe başkanlığını yaptıysa bu arkadaşın burada, alt komisyonda elenmesi lazımdı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ARSLAN (Afyonkarahisar) - Bakış açınız yanlış.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Eğer hakikaten bu kınadığınız işler doğruysa bunlarla ilgili olarak aynı kınadığınız işi yapmamanız gerekiyordu.

HASAN ARSLAN (Afyonkarahisar) - Bakış açınız yanlış Başkanım.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Niye o şahıs gelsin de burada Hâkimler ve Savcılar Kurulunda üye olsun ki? Olmasın ve bunu alt komisyonda arkadaşlar sadece şeklî olarak incelememeli; ahlaki üstünlük meselesi olarak da değerlendirmeliydiniz, bir siyasi etik olarak da değerlendirmeliydiniz. Ben açık söylüyorum: Çok ciddi şekilde yargı zarar görürdü bundan dolayı, iyi ki kurada çıkmamış. Kurada çıkarken de şunu da yapıyorsunuz, beni bağışlayın: Alt, üst komisyonları Anayasa Mahkemesi denetleyemediği için de buradaki üyeleri siz belirliyorsunuz sayısal çoğunluğunuza güvenerek hatta Anayasa'yı da ihlal ediyorsunuz, ilga ediyorsunuz. Ne yapıyorsunuz orada? Ad çekme olacağına, hayır, seçimi devam ettiriyorsunuz. Aynısını burada yapsaydınız, "Devam ediyoruz seçime." deseydiniz; burada niye ad çekimi yapıyorsunuz? Çünkü burayı Anayasa Mahkemesi şeklen de olsa denetliyor. O nedenle, buralarda gelen üyeleri doğru seçmemiz gerekir. Geçmişte çok ağır bedeller ödedik bu yargının bağımsız olmaması, objektif olmaması nedeniyle; bunu doğru bulmuyorum. İyi ki seçilmemiş. İnşallah bundan sonra gelenler doğru kararlar verirler. Karar verirken de Peygamber'imizin bir hadisini hatırlatıyorum: "Hâkimler karar verirken bir kör testereyle bir koyunun kesildiği kadar acı duyarlarsa doğru kararlar verir." diyordu. İnşallah doğru kararlar veren yargı mensuplarına sahip oluruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Sayın Kavuncu...

 

40.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Meramımızı daha iyi ifade edebilmek için söz aldım. Şimdi, 13 HSK üyesi var; bunun 4'ünü zaten Cumhurbaşkanı bizzat kendisi atıyor; 5'incisi Adalet Bakanı, 6'ncısı Adalet Bakan Yardımcısı yani kalan 7 üyeyle ilgili de diyor ki sistem: "Bunu da Türkiye Büyük Millet Meclisi seçsin." Şimdi, hepimiz neyin ne olduğunu biliyoruz. Karma komisyon bu adayları getiriyor. Tabii ki önünde hiçbir engel yok, bu bir tercih meselesi. Eğer öz güveniniz varsa, yargı bağımsız olsun istiyorsanız daha önce partili olmayan, partizanlık yapmayacak birisini aday olarak getirirsiniz ama bir öz güven probleminiz varsa bunlara dikkat etmezsiniz. Ya, 13'te 13 mü olacak? Yani sistem açık, net; 6'sını zaten Cumhurbaşkanı bizzat kendisi belirliyor, 7'sini buraya bırakıyor. Bakın, ufacık bir örnek vereceğim: Anayasa Mahkemesi üyesi seçiliyor Amerika'da. 3 aday Senatoya gidiyor. Biri çok tecrübeli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Senato tecrübeli olan adayı çıkarıyor listeden. Gerekçesi ne biliyor musunuz? O dönemin Başkanı Trump'la aynı üniversitede, aynı satranç kulübünde bulunduğu için "Yarın bir karar verirken yanlı hareket eder." diye bunu kenara çıkarıyor. Ya böyle bir ilke sahibi olursunuz ya da partizan bir devlet olmayı tercih edersiniz, elbette ki hukuki bir engel yoktur. Eleştirdiğimiz budur.

BAŞKAN - Teşekkürler.

Sayın Emir...

 

41.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Zengin durumu kurtarmak için çaresizce çırpınıyor ama gerçekten gerçekleri çarpıtmaktan başka bir yere gitmiyor.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Çırpınmıyorum, çok sakinim, hiç ihtiyacım yok.

MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Zengin, biz "Kamuda çalışmış yargıçlar, hukukçular siyasete girmesin." demiyoruz, onlar elbette siyasete girebilirler.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sizde girerlerse tabii.

MURAT EMİR (Ankara) - Yok, sizde de giriyorlar, tabii ki girebilirler.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sizde girerlerse yok, bizdeyse sorun; ben anladım, anladım.

MURAT EMİR (Ankara) - Bakın, verdiğiniz örneklerin mevcut durumla hiçbir ilgisi yok. Çaresizsiniz. Bakın, biz şunu söylüyoruz; tekrar söyleyeyim de eğer duymayanlar varsa duysun: Aktif siyasette ilçe başkanı geliyor; tüm hâkimlerin, savcıların özlük haklarını kontrol eden, onları görevlendiren, süren, görevden alan kurumun 13 üyesinden birisi oluyor; olamazsa tekrar gidiyor, ilçe başkanı oluyor; biz buna karşıyız yoksa yargıçmış, gelmiş, siyaset yapmak istemiş, olmuş, olmamış; bununla ilgili bir durum yok. Ama siz çaresizce bir şeyler söylemek için... Burada açık bir partizanlık var, açık bir parti devleti var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.

MURAT EMİR (Ankara) - Burada açık bir partizanlık var, yargının siyasallaşması var ve bu yargının siyasallaşmasını gizleme gereği dahi duymamak var, açıkça böyle bir pozisyon var. Yoksa siz gerçekleri çarpıtarak nereye kadar gideceksiniz?

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Biz parti devletini 1950'ye kadar biliriz siyasi olarak.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Sayın Zengin, buyurun.

Lütfen son olsun.

 

42.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ, İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu ile Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım...

(CHP sıralarından "Kurban olun 1950'ye kadar ki devlete!" sesi)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım...

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - 1920 de olmasın he! 1920 de olmasın!

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Bak, arkadaşlarınız laf atıyor, diyor ki: "Siz kurban olun bizim parti devletimize."

BAŞKAN - Dinleyelim lütfen.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Benim arkadaşım burada "Ben 93-94'te Türkiye'de derece yaptım, hâkim, savcı olamadım." deyince... Bakınız, sadece...

MURAT EMİR (Ankara) - Kim diyor; ne diyor, ne diyor? Kim onu diyen?

AYÇA TAŞKENT (Sakarya) - "Benim parti devletime kurban olun."

MURAT EMİR (Ankara) - Kim diyormuş onu?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Şimdi arkadaşınız laf atıyor Murat Emir Bey, diyor ki: "Siz kurban olun bizim parti devletimize." Böyle laf atıyor, aynen böyle söylüyor arkadaşınız.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - "Parti devleti" demedi.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Şimdi, biz de diyoruz ki: "Bu ülkede gelmiş geçmiş en büyük parti devleti CHP'dir." Ama siz şimdi buradan rücu ettiniz. Bak, arkadaşıma cevap verirken diyorsunuz ki... Rize Milletvekili arkadaşım diyor ki: "Ben Türkiye derecesi yaptım, imam-hatipli olduğum için hâkim, savcı yapılmadım." Bunun örneği var: Ben, aynen ben de bunlardan birisiyim. Ama diyorsunuz ki "Otuz yıl geçti." Ne? Buradan rücu ettik. Hoş, siz rücu edeli çok az oldu, o kadar zaman da olmadı, o ayrı bir konu.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sizin partiniz iktidardı, biz mi iktidardık sizi yapmayanlar; Refah Partisi iktidardı, sizi yapmayanlar onlar.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Şimdi, bir başka örnek vereceğim. Eğer bir şeyi ilkesel olarak savunuyorsanız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, konu siz olunca, asıl siz, ben o "Çırpınma." falan laflarını sevmiyorum, ilkeli olarak savunsanız, başından sonuna bir bütün olarak savunursunuz. Mesela, Serruh Kaleli, kendisini Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer atamış. 94 ve 97 yılları arasında DSP'de parti meclisi üyeliği yapmış. Şimdi, bu şunu gösteriyor: Türkiye siyasetinde kâh milletvekili olarak kâh partilerde yönetici olarak kâh rozetini takarak ve buradaki varlığını da reddetmeden hatta kürsüdeyken o partiyle olan bağını reddetmeden bir sürü hâkim, savcı gelmiş ve geçmiş ve kanun şunu söylüyor, diyor ki: "Aday mı olacaksın, milletvekili adayı? Hâkim ve savcıysan istifa ettikten sonra aday olmasan bile geri dönemezsin." Ha, siz diyorsanız ki: "Partinin önünden geçenlere hiçbir görev vermeyelim." Hukuken bir şey yapalım. Eğer hukukun verdiği bir imkâna itiraz ediyorsanız o zaman hukuksuzluğun dik âlâsını savunuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Adil olunsun, adil olunsun.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Son bir cümle...

BAŞKAN - Bitti Sayın Zengin.

Son, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Son cümle şudur: İnsanların tarafsız ve adil karar vermeleri onların vicdanlarıyla alakalıdır. İnsanlar her daim rey attığına göre, her daim bir şekilde fikrini beyan ettiğine göre kararlarıyla fikrini beyan ediyor her anlamda. O yüzden, insanların fikir sahibi olması, siyasi bir görüş sahibi olması adaletli olması önünde bir engel değildir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Emir, tekrar girmişsiniz sisteme, lütfen, son, bir daha söz vermeyeceğim.

Buyurun.

 

43.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Zengin'e notlar geldikçe tarihin tozlu sayfalarını eşelemekten bir görüş oluşturmaya çalışıyor ama çaresiz.

Burada açık bir siyasallaşmış yargı var. AKP'nin özellikle 2010 döneminde yargıyı nasıl FETÖ'ye peşkeş çektiği gerçeği var.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Size vahiy mi geliyor?

MURAT EMİR (Ankara) - Darbeden sonra da darbeyi fırsat bilip tüm örgütlerinizdeki avukatları hâkim, savcı yaptığınız gerçeği var.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - YARSAV ne oldu, YARSAV? YARSAV ne oldu?

MURAT EMİR (Ankara) - Şu anda artık bir ilçe başkanını YSK'nin başına getirecek kadar ve olamayınca tekrar ilçe başkanlığına getirecek kadar da yargıyı siyasallaştırmışsınız. Yoksa ben size örnek vereyim: Çankaya Belediye Başkanımız Hüseyin Can Güner 3 defa derece yaptı, o da alınmadı yani sizin... Biz kendi dönemlerimizde, bizim dönemden daha önceki dönemlerde kimi yanlışlıklar yapılmışsa bunları sahiplenecek değiliz. Öyle otuz yıl önceydi falan da... Tutanaklarda söylüyoruz çünkü ayaküstü konuşulan bir şey o.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Siz söylüyorsunuz, siz söylediniz "otuz yıl..."

MURAT EMİR (Ankara) - Bakın, ben söyledim. Ben devamını o zaman...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT EMİR (Ankara) - Açar mısınız?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Siz söylüyorsunuz "Otuz yıl önceydi, boş ver!" diye. Böyle "Boş ver, otuz yıl önceydi, boşver!" Böyle yapıyorsunuz "Otuz yıl evveldi, boşver!"

BAŞKAN - Sayın Emir, lütfen tamamlayın.

MURAT EMİR (Ankara) - Öyle cımbızlayıp çekmeyin.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Aynen böyle söylüyorsunuz, aynen. Hangi bir tane, hangi bir tane!

MURAT EMİR (Ankara) - Otuz yıl önceki bir tane örneği çarpıtarak burada önümüze getiremezsiniz diyorum ben.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Değerli arkadaşım...

MURAT EMİR (Ankara) - Otuz yıl önceki bir sözü -söylenmiş mi, söylenmemiş; hangi koşullarda söylenmiş- her defasında gerekçe yapıp binlerce hâkim, savcıyı kendi arka bahçenizden göreve başlattığınız gerçeğini örtmeye çalışıyorsunuz. Bizim itirazımız bunadır. Derece yapmış -şu anda- ama sizin görüşünüze, size yakın olmadığı için hâkimlik, savcılık görevine başlatılmamış yüzlerce, binlerce genç avukat adayı var, genç hâkim adayı var.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Değerli Arkadaşım...

Sayın Başkan...

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Yeter, yeter, tamam.

 ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Ama şöyle yani, bir sürü cevap...

BAŞKAN - Sayın Zengin, buyurun.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Yeter Başkanım, daha ne olacak? Sataşma yok, ne söyledi?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sataşmıyor mu?

BAŞKAN - Mikrofonunuzu açacağım ama eğer devam ederse ara vermek zorunda kalacağım, bunu bilin.

Buyurun.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Cevap hakkı doğuracak bir şey söylemedi ki Başkanım.

BAŞKAN - Lütfen...

 

44.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Daha ne söyleyecek, ben merak ediyorum.

Şimdi, Sayın Başkanım, bakın, burada, bence, şu noktayı şöyle koymak istiyorum: Bu sınavlarla ilgili olarak buradan söylüyorum, kendim söylüyorum; ben hâkimlik savcılık sınavına alınmamış bir insan olarak bu sınavın en adaletli şekilde yapılmasından yanayım. Bir çocuğun hayattaki en büyük referansı şahsi başarısıdır, şahsi...

MURAT EMİR (Ankara) - Adil yapılıyor diyebiliyor musunuz şimdi?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Ben yapılması için uğraşıyorum.

MURAT EMİR (Ankara) - "Yapılıyor." deyin.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Siz söyleyin.

MURAT EMİR (Ankara) - Adil yapılmıyor.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Ne alakası var?

MURAT EMİR (Ankara) - Adil yapılmıyor.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Yapılıyor.

MURAT EMİR (Ankara) - AKP'nin arka bahçesine dönmüş durumda.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Bak, şöyle adil yapılıyor...

GİZEM ÖZCAN (Muğla) - Sadece bu sınavlar da değil bütün sınavlar, mülakatlar... Mağdurlar.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Bakınız, değerli arkadaşlarım, bu sınavın çıtası çok yükselmiştir. Yazılı sınava girip yukarıdan aşağı sıralanan insanlar arasında mülakat yapılmaktadır ve bu anlamda, bakıldığı zaman, bu mülakatlar da denetime de açıktır bu anlamda. O yüzden, her zaman söylediğiniz birkaç tane örnek var, o birkaç tane örnekle alakalı olarak da ne olduğunu ben size söylerim daha sonra. Ama nihayetinde, bu sınavlarda, Bakanlığımız da azami hassasiyet içerisinde bunu yapmaktadır ama daha evvel olduğu gibi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Yeter Başkanım ya!

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Aynı şeyleri söylüyor ya.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Aynı şeyleri söylemiyorum. Siz de o zaman, arkadaşınız da, Grup Başkan Vekiliniz de aynı cümleyi dönüyor, dönüyor, söylüyor; daha ağır hakaretle söylüyor.

Şimdi, değerli arkadaşlarım; bize düşen şey, bu işleri yaparken bir, siyaseti değersizleştirmemek; iki, bu işleri yaparken yargı mekanizmasının da kesinlikle erozyona uğramasına müsaade etmemek. Benim son sözüm bu olacaktır.

Teşekkür ederim.

MURAT EMİR (Ankara) - Bir cümle Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.56

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Müzeyyen ŞEVKİN (Adana), Havva Sibel SÖYLEMEZ (Mersin)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18'inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 3 tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

İlk tezkereyi okutuyorum:

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Sosyal İşler, Sağlık ve Sürdürülebilir Kalkınma Komitesi ile Sosyal Haklar Departmanı tarafından 5 Aralık 2025 tarihinde Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenecek olan "Yaşam Maliyeti Krizi: Avrupa Sosyal Şartı Sosyal Hakların Korunmasına Nasıl Yardımcı Olabilir?" konulu parlamentolar arası konferansa katılım sağlanması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1237)

 

14/11/2025

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Sosyal İşler, Sağlık ve Sürdürülebilir Kalkınma Komitesi ile Sosyal Haklar Departmanı tarafından 5 Aralık 2025 tarihinde Fransa'nın başkenti Paris'te "Yaşam Maliyeti Krizi: Avrupa Sosyal Şartı Sosyal Haklarının Korunmasına Nasıl Yardımcı Olabilir?" konulu parlamentolar arası konferans düzenlenecektir.

Söz konusu konferansa katılım sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

 

Numan Kurtulmuş

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.

2'nci tezkereyi okutuyorum:

 

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Fuat Oktay ve beraberindeki Dışişleri Komisyonu heyetinin 22-24 Kasım 2025 tarihlerinde Uluslararası Kırım Platformu 4’üncü Parlamenter Zirvesi'ne katılımı hususuna ilişkin tezkeresi (3/1238)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Fuat Oktay ve beraberindeki Dışişleri Komisyonu heyetinin 22-24 Kasım 2025 tarihlerinde Uluslararası Kırım Platformu Dördüncü Parlamenter Zirvesi'ne katılması planlanmaktadır. Söz konusu zirveye katılım hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

 

 

Numan Kurtulmuş

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.

3'üncü tezkereyi okutuyorum:

 

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Fuat Oktay ve beraberindeki Dışişleri Komisyonu heyetinin, İtalya Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Giulio Tremonti’nin vaki davetine icabetle 25-27 Kasım 2025 tarihleri arasında İtalya'ya resmî bir ziyarette bulunması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1239)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Fuat Oktay ve beraberindeki Dışişleri Komisyonu heyeti 25-27 Kasım 2025 tarihleri arasında İtalya Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Giulio Tremontı tarafından İtalya'ya resmî bir ziyaret yapmak üzere davet edilmektedir. Davete icabet hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6'ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

 

 

Numan Kurtulmuş

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.

Sayın Tanal, buyurun, bir dakikalık söz talebiniz var.

 

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa Hilvan’da Atatürk Barajı'nda her gece yaşanan tabloya ilişkin açıklaması

 

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Şanlıurfa Hilvan'da Atatürk Barajı'nda her gece aynı karanlık tablo yaşanıyor. Su botlarıyla suya elektrik verilerek binlerce balık, yumurta, yavru ve su canlısı katlediliyor. Bu, bir avcılık değildir; bu, ekosistemin kasten yok edilmesidir. Hilvan'da su bot komutanlığı olmadığı için suya inip müdahale de edilemiyor. Türkiye'nin en büyük barajında devlet birkaç kişinin gece suç düzenine teslim edilmiş durumdadır. Bu, sadece balık katliamı değildir; bu, kamu güvenliğinin, kamu düzeninin ve devlet otoritesinin çökmesidir.

Buradan Hükûmete, Hilvan Kaymakamlığına, Şanlıurfa Valisine ve Emniyete soruyorum: Atatürk Barajı'nın güvenliğini kimlere bıraktınız? Hilvan'da su bot tahsisini kim engelliyor? Bu ekolojik suça neden göz yumuluyor? Hilvan sahipsiz değildir. Bu çevre cinayetini durdurmak için mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkürler.

Sayın Ömer Fethi Gürer...

 

46.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çiftçilere verilmesi gereken desteklere ilişkin açıklaması

 

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2026 yılı bütçe görüşmeleri Komisyonda devam ediyor. Çiftçilerimiz için Tarım Kanunu'na göre verilmesi gereken destek 722 milyar lira iken ayrılan destek 168 milyar lira. 2014-2016 yılları arasında çiftçilere verilmesi gereken destek 2 trilyon 512 milyar lira iken destek olarak verilen yalnızca 620 milyar lira, ödenmeyen destek 1 trilyon 892 milyar lirayı buluyor. Çiftçilerin bankalara toplam borçları 1 trilyonu aştı, takibe alınan borç 10 milyar 202 milyar lira. Traktörleri, arazileri haczediliyor, hayvanları haczediliyor. Çiftçilere yeterli destek verilmiyor, tarım kesiminin sorunları katlanıyor. Bu bağlamda iktidar, çiftçinin, üreticinin, besicinin hakkını teslim etmelidir.

BAŞKAN - Sayın Beritan Güneş... Yok.

Sayın Sırrı Sakik... Yok.

Sayın Mehmet Güzelmansur... Yok.

Sayın Sabahat Erdoğan Sarıtaş, buyurun.

 

47.- Siirt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş’ın, hasta tutsak Mehmet Emin Çam’a ilişkin açıklaması

 

SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Cezaevlerinde ölüm ile yaşam arasında tutunmaya çalışan hasta tutsakların durumu hâlâ kritik durumdadır. Bunlardan biri olan hasta tutsak 73 yaşında 2 kez kalp krizi geçirmiş, günde 17 farklı ilaçla hayata tutunmaya çalışan Mehmet Emin Çam'ın Batman Eğitim ve Araştırma Hastanesi sağlık heyetinin Adli Tıp Kurumuna sevki uygundur yönündeki raporuna rağmen aradan geçen zamana karşın hâlâ sevki yapılmamış. Cezaevi koşulları ağır hasta bir insanın yaşamını sürdürebileceği ortam değildir. Buna rağmen yapılan bütün infaz erteleme başvurularının reddedilmesi açıkça yaşam hakkının ihlalidir. İnsani, hukuki ve vicdani bir sorumluluğun gereği Mehmet Emin Çam ve diğer bütün hasta tutsakların bir an evvel serbest bırakılması gerekiyor.

Teşekkürler

BAŞKAN - Sayın Mehmet Karaman...

 

48.- Samsun Milletvekili Mehmet Karaman’ın, tekstil ve hazır giyim sektörüne ilişkin açıklaması

 

MEHMET KARAMAN (Samsun) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Yüksek faiz, yüksek enflasyon ve düşük kur politikanız yüzünden tekstil ve hazır giyim sektöründe asgari ücretli bir çalışanın işverene maliyeti bin dolar seviyesine çıkmış durumdadır, Kuzey Afrika'da bu maliyet 170-200 dolar bandındadır; bu devasa fark, üretimin ülke dışına kaçmasına, fabrikaların kapanmasına ve sadece son aylarda yüz binlerce kardeşimizin işini kaybetmesine ve milyonlarca vatandaşımızın mağdur olmasına yol açmıştır. Sanayi omurgamız çöküyorsa yarın bu ülkenin gençlerine hangi geleceği sunacağız? Hükûmete çağrımız açık ve ivedidir: Döviz kuru destek mekanizmalarını devreye alınız. Sosyal Güvenlik Kurum prim ödemelerini tüm bölgelerde uygulayınız, ithal tekstil ürünlerine ilave gümrük vergilerini artırınız. Bu tedbirler alınmazsa Türkiye 22 milyar dolarlık lokomotif sektörlerinden biri olan tekstilde ihracat gücünü kaybedecektir. Milletimizin alın terini, emeğini ve üreticilik geleneğini koruyalım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Ayça Taşkent...

 

49.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, Sakarya’nın Ferizli ilçesi Gölkent beldesindeki Akgöl’e ilişkin açıklaması

 

AYÇA TAŞKENT (Sakarya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

En az Sapanca Gölü kadar önemli olan Ferizli ilçemizin Gölkent beldesindeki Akgöl için de tehlike çanları çalıyor. Yakın zamana kadar en derin noktası 3 metreyi aşan derinlik bugün 2 metreye kadar düşmüş durumda. Nedeni? Gölün en alt noktası olan bölgeden izinsiz ve denetimsiz olarak kanallar açılması. Tarımda kullanılmak amacıyla açılan bu onlarca kılcal kanal ihtiyaç olmadığı anda bile gölün suyunu Sakarya Nehri'ne akıtıyor. Bu kılcal kanalların engellenmesi için Devlet Su İşleri tarafından bir an önce set yapılması gerekir. Projelendirildiği ve ekim ayında başlanacağı söylendi ama bir hareket yok. Bir an önce setleme çalışmasının başlaması zorunludur ki Akgöl'ü kurtaralım.

BAŞKAN - Sayın Ömer Faruk Hülakü...

 

50.- Bingöl Milletvekili Ömer Faruk Hülakü’nün, kayıp Taner Balat’a ilişkin açıklaması

 

ÖMER FARUK HÜLAKÜ (Bingöl) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Taner Balat bir aydır kayıp. Türkiye ve Yunanistan'da tüm kurumlara ilişkin resmî aramaların yapıldığı, tüm kayıtların kontrol edildiği, en son kamera kayıtlarında Yunanistan Orestiada'da görülen ve o günden sonra kendisinden hiçbir şekilde haber almadığımız genç kardeşimiz bizlerin ve ailesinin tüm çabalarına ve girişimlerine rağmen hâlen bulunamamıştır. Başta Meclis Başkanlığı olmak üzere tüm yetkili kurumların derhâl sorumluluk alarak olaya müdahil olması, Balat ailesinin beklentilerinin karşılanarak olayın aydınlatılması çağrısında bulunuyorum. Bir gencimizi daha göç yollarında kaybetmemek için şu soruya hep birlikte cevap vermek zorundayız: Gençler kimlerden ve nelerden kaçıyorlar? Açlık, yoksulluk, hukuksuzluk, geleceğe dair umutsuzluk ve güvenlikçi politikalar bu toprakları terk etmenin en büyük nedenleri olmaya devam ediyor.

Teşekkürler.

BAŞKAN - Sayın Şerafettin Kılıç...

 

51.- Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç’ın, Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı’nın yılda 1 kez yapılması kararına ilişkin açıklaması

 

ŞERAFETTİN KILIÇ (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı bugüne kadar yılda 2 kez yapılırken ÖSYM'nin geçtiğimiz hafta açıkladığı yeni takvimle bu sınavın yılda 1'e düşürüldüğü görüldü. Bu karar zaten ciddi atama ve istihdam sorunları yaşayan diş hekimleri için yeni bir yük, yeni bir belirsizlik oluşturmuştur. Bugün Türkiye'de binlerce genç diş hekimi uzmanlaşmak, mesleğinde ilerlemek isterken kontenjan yetersizliği, belirsiz takvimler ve planlama eksikliği nedeniyle âdeta duvara çarpmaktadır. Kamuya atamalarda uzun süredir ciddi bir tıkanıklık yaşanmakta, mezun sayısı artarken istihdam imkânları daralmaktadır. DUS'un yılda 1'e düşürülmesi bu tıkanıklığı daha da derinleştirecek; mesleki gelişimi, adaleti ve fırsat eşitliğini zedeleyecektir. Bu karardan derhâl geri dönülmelidir.

BAŞKAN - Sayın Hasan Öztürkmen...

 

52.- Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen’in, Gaziantep bölgesinde yaşanan kuraklığa ve dona ilişkin açıklaması

 

HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aylardır, yıllardır Gaziantep bölgesinin kuraklıktan etkilendiğini bu nedenle de artık tarım ürünlerinin hasılatının neredeyse sıfıra indiğini söylemek istiyorum, söylüyorum ancak iktidar bugüne kadar bunu duymazdan geliyor. Sözde P2 pompaj sisteminin ihalesi yapıldı ama bugüne kadar herhangi bir ilerleme kaydedilmedi. Barak Ovası'nda susuzluktan artık tarım yapılamaz hâle gelmiştir. Ayrıca, bölgemizde TARSİM sigortası yaptıran çiftçilerimizin poliçelerinde kuraklık ve dona yer verilmiyor. Çiftçilerimiz TARSİM sigortası yaptırmış olmalarına rağmen kuraklıktan ve dondan etkilendiklerinde TARSİM sigortası herhangi bir ödeme yapmıyor. Bu nedenle de TARSİM sigortası yetkililerine ve Tarım ve Orman Bakanlığına çağrıda bulunuyorum: Çiftçilerimiz TARSİM sigortası yaptırırken kuraklık ve donun da poliçe kapsamına alınmasını talep ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Beritan Güneş...

 

53.- Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın’ın, Nusaybin Sınır Kapısı’na ilişkin açıklaması

 

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Nusaybin Sınır Kapısı on üç yıldır kapalı ve on üç yıldır sosyal, ekonomik ve siyasal pek çok kayıp yaşanıyor. Nusaybin Sınır Kapısı dünyadaki 3'üncü kardeş kapı, tek bir mühürle geçişin sağlandığı bir kapı. Aynı zamanda Türkiye için sadece Suriye'ye değil Irak ve Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle ticaret için de en kısa yol. 11 ticaret odası geçen günlerde Nusaybin Sınır Kapısı'nın açılması için başvuruda bulunup bir basın açıklaması gerçekleştirdi ve Habur'un yükünü hafifletileceğinden, bugün açılırsa yarın 2 binden fazla tırın geçişini sağlayabilecek altyapısı olduğundan bahsetti. Vergilerle her gün halkın yükünün ağırlaştırıldığı ve ekonomik krizin derinleştiği bugünlerde hem ticaretin hem yatırımın hem halkın önünün açılması için Nusaybin Sınır Kapısı'nın bir an önce açılmasını ve "kardeşlik kapısı" olarak nitelendirilen bu kapının kendi görevini, misyonunu yerine getirmesini bekliyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Mahmut Dindar...

 

54.- Van Milletvekili Mahmut Dindar’ın, Van'a doğal gaz altyapısı talebine ilişkin açıklaması

 

MAHMUT DİNDAR (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Kış mevsiminin ağır geçtiği ilimizde doğal gazla ısınmak hayati önemdedir ancak Van'da birçok ilçemizde yüz binlerce hanede hâlâ doğal gaz altyapısı sağlanmamıştır. İlimiz petrol ana kaynaklarına ve hatlarına yakın olmasına rağmen bu mahrumiyetin yaşanması Kürt halkına yönelik bir ayırımcılıktır. Van'da Aksa şirketi halka hizmet sunmada yetersiz kalmaktadır. Van'da, çevre illerde yan yana olan mahallelerin birinde doğal gaz var, diğerinde yok; bir sokakta var, diğerinde yok; aynı binada bile doğal gaz verilen var, verilmeyen var. Doğal gaz gelecek diye evine tesisat çekmiş ama sobayla, kömürle ısınan yüzlerce hane var. Öte yandan, abonelik maliyeti 10 bin TL'yi geçmektedir ve halkımız bu miktarları ödeyemiyor. Sonuç olarak, Van'da doğal gaz altyapısı tüm evlere, mahalle ve ilçelere uygun abonelik fiyatıyla sağlanmalıdır.

Teşekkürler Başkanım.

BAŞKAN - Son olarak, Sayın Mehmet Tahtasız.

Buyurun.

 

55.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Mücahid Taylan'a ilişkin açıklaması

 

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Sayın Başkan, bu ülkede daha ne kadar kokuşmuşluk, ne kadar çürümüşlük göreceğiz derken her geçen gün yeni bir çürümüşlükle karşı karşıyayız. Kendi Bakanlığına dezenfektan satan Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan'dan sonra Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Mücahid Taylan'ın da Macaristan'da kurduğu kendi şirketi üzerinden Et ve Süt Kurumuna et sattığı ortaya çıktı. 7 dolara aldığı 4 milyon kilo eti 17 dolara satan Mücahid'in 40 milyon doları yani 1,7 milyar lirayı devletin kasasından alıp kendi şirketinin kasasına aktardığı iddia ediliyor. "İşte, böyle olur AKP'nin mücahitleri." denilen skandalla Türkiye çalkalandı, midemiz bulandı ama ne istifa geldi ne görevden affı istendi. Hayvan pazarları şap gerekçesiyle kapatıldı, ithalata tam gaz devam ediliyor. Bizim besicilerimiz bir çuval yemi, küspeyi nasıl alacağını hesap ederken birileri çuval çuval para götürüyor.

Yazıklar olsun kurduğunuz bu düzene, yazıklar olsun millet eti kurbandan kurbana yerken bu milletin sırtından beslenip semirenlere!

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Sayın milletvekilleri, şimdi, YENİ YOL Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ ve 20 milletvekili tarafından, Et ve Süt Kurumu Genel Müdürünün Macaristan'da ortağı olduğu özel bir şirketten kendi kurumuna kırmızı et ithal ettiğine dair iddialar başta olmak üzere, kamu kaynaklarının kişisel çıkar doğrultusunda kullanılması yönündeki ihmallerin değerlendirilmesi ve kamu yönetimi etiğini güçlendirecek hukuki ve kurumsal çerçevenin oluşturulması amacıyla 18/11/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Kasım 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

18/11/2025

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 18/11/2025 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 

 

Selçuk Özdağ

 

 

Muğla

 

 

Grup Başkan Vekili

Öneri:

Muğla Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Selçuk Özdağ ve 20 milletvekili tarafından, Et ve Süt Kurumu Genel Müdürünün Macaristan'da ortağı olduğu özel bir şirketten kendi kurumuna kırmızı et ithal ettiğine dair iddialar başta olmak üzere, kamu kaynaklarının kişisel çıkar doğrultusunda kullanılması yönündeki ihtimallerin değerlendirilmesi ve kamu yönetimi etiğini güçlendirecek hukuki ve kurumsal çerçevenin oluşturulması amacıyla 18/11/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergemizin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 18/11/2025 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere YENİ YOL Partisi Grubu adına Sayın Selçuk Özdağ.

Buyurun. (YENİ YOL, İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

YENİ YOL GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerimiz üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şu anda ülkemizin en kronik sorunlarından biri, gücünü iktidardan alan birtakım bürokratların nüfus hegemonyasıdır. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumsal vicdanını derinden yaralayan, devlet-millet arasındaki kadim güven bağını sarsan köklü ve sistematik bir etik krizini konuşmak üzere huzurunuzdayım. Ülkemizin gündemini meşgul eden meseleler artık münferit şikâyetler olmaktan çıkmış, devletin en temel ilkeleri olan liyakat, şeffaflık ve hesap verilebilirliğin ciddi bir erozyona uğradığını gösteren geniş çaplı bir sorunun habercisi hâline gelmiştir. Bu, 85 milyon vatandaşımızın ortak kaygısıdır ve toplumsal geleceğimizin teminatı için çözülmesi gereken bir zarurettir. Kamu kaynaklarının adil, devlet yönetiminin ise liyakatli, şeffaf ve ahlaklı bir zeminde yürütülmesi için sonuna kadar mücadele etmeliyiz. Zira, biliyoruz ki bir devletin gücü kasasındaki paradan ya da ordusundaki silahtan değil, o devleti yönetenlerin ahlakından ve milletin adalete olan inancından gelir; bu inanç zedelendiği an devletin temelleri sarsılır.

Değerli milletvekilleri, bu etik krizin en çarpıcı örneği son dönemde kamuoyuna yansıyan Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü hakkındaki iddialardır. Sadece bir usulsüzlük şüphesini değil, kamu gücünün özel ticari çıkarlarla nasıl birleştiğini, âdeta iç içe geçtiğini göstermektedir. Piyasa üzerinde belirleyici role sahip bir kamu iktisadi teşebbüsünün en üst düzeydeki yöneticisi, iddialara göre, Macaristan'da et ticaret şirketi kurmakta ve bu şirket aracılığıyla bizzat yönettiği kamu kurumuna kırmızı et ithal etmektedir. Bu durum etik anlamda en kabul edilemez ihlallerden biri olan çıkar çatışmasının ders kitaplarına girecek kadar net bir örneğidir. 2023'te Macaristan'dan ithal ettiğimiz et kilogram olarak ne kadar biliyor musunuz? Sıfır kilogram. Peki, 2023 ile 2025 arası et ithalatımız ne kadar, onu da söyleyeyim: Yaklaşık 3 milyon 600 bin kilogram. Bu bir skandaldır, başka bir şey değildir.

Değerli milletvekilleri, bu tür etik ihlaller maalesef münferit olaylar dizisi olmaktan çoktan çıkmış, bir yönetim pratiği hâline gelme tehlikesi taşımaktadır. Hatırlayınız, pandemi döneminde ülkemiz bir başka büyük skandalla sarsılmıştı. Dönemin Ticaret Bakanı eşiyle beraber kurmuş oldukları şirketten kendi Bakanlığına dezenfektan alarak ve hatta fahiş fiyatla alarak... Bunu da bir gazeteci ortaya çıkarmıştı. Zaten ülkemizdeki hırsızlıkların, yolsuzlukların veyahut da herhangi bir keyfîliğin ve hukuksuzluğun ortaya çıkması ya tesadüfen içerden meydana gelmekte veyahut da bir gazetecinin cansiparane çabasıyla ve gayretiyle ortaya çıkmaktadır. Peki, bu şahıs cezalandırıldı mı? Cezalandırılmadı. Ne oldu? İstifası istendi değil mi ve ne denildi: "Siz istifa edeceksiniz." Sonra ne oldu bu Ruhsar Pekcan Hanımefendiye? Çok önemli bir yere, kamu kurumuna yönetim kurulu üyesi olarak atandı yüksek derecede bir maaş alarak, yüksek miktarda bir para alarak. Yine, aynı şekilde -münferit olayları anlatırsam burada sabaha kadar anlatmam lazım- Adalet ve Kalkınma Partisinin eski MKYK üyesi bir sanıkla görüşmesinde kendisinin itirafçı olması sonucunda 2 milyon dolar karşılığında anlaşmak istedi. Adalet ve Kalkınma Partisi bu şahsı disipline verdi, o şahıs da istifa etmişti. Bununla ilgili olarak onlarca örnek verilebilir.

Değerli milletvekilleri, bu etik erozyon devletin sadece ekonomik kanatlarında değil en kritik ve hassas kurumlarında yani liyakat ve bilimin yuvası olması gereken üniversitelerimizde de kendini göstermektedir. Ülke genelinde artık kangren hâline gelen şikâyetler mevcuttur. Üniversitelerde açılan akademik kadro ilanlarında sadece belirli bir kişiyi hedef gösteren, o kişinin doktora tezi başlığını dahi içeren dar ve özelleştirilmiş şartların konulması, ilgili bölümün veya ana bilim dalının ihtiyacından tamamen alakasız kriterlerin belirlenmesi, bu uygulamalar akademik liyakat ve bilimsel yeterlilik yerine siyasi referansların, eş-dost ilişkilerinin ve kayırmacılığın yani nepotizmin esas alındığını göstermektedir. Bir devletin gelecek vizyonu nitelikli insan kaynağına bağlıdır. Eğer, en iyi bilim insanlarını, en donanımlı yöneticileri yetiştirilmesi gereken üniversitelerimizde dahi atamalar liyakate değil sadakate göre yapılıyorsa bu, Et ve Süt Kurumundaki ticari çıkar çatışmasıyla aynı kaynaktan beslenen, kamu gücünü belli bir zümrenin istihdam ve makam alanı hâline getirme hastalığının bir başka tezahürüdür.

Değerli milletvekilleri, aynı zamanda, Sayıştayın tespit etmiş olduğu bazı hususlar vardır. Nedir Sayıştayın tespit etmiş olduğu hususlardan bir tanesi? Bunlardan bir tanesi Tarım ve Orman Bakanlığıyla ilgili. Orman yangınlarımız var, bu orman yangınlarımızla ilgili helikopterlerin alınması lazım, gece görüşlü helikopterlerin. Bir bakana göre var, bir bakana göre yok, halef selef olan bakanlara göre; bir bakana orman yangınları olurken "Olmadığı için sabahı bekleyeceğiz." diyordu, hangisinin doğru söylediğini de bilmiyorduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Orman Bakanlığına Sayıştay denetçileri şöyle soruyor: Siz ihale yapmışsınız ve fatura kesilmiş, parayı ödemişsiniz ama helikopterler nerede, onu söyleyeceksiniz bize. O nedenle, bu tür şeylerde Sayıştayın görev yapamadığını da gözlemliyoruz değerli arkadaşlar ve şimdi gördüğümüz şey şudur: Bütün Türkiye'de bir temiz eller operasyonuna ihtiyaç vardır, bu ayrımsız yapılmalıdır. Âdeta hangi kurumu tutarsak elimizde kalan bir kurumlar zinciriyle karşı karşıyayız. Neresi? Üniversiteler. Neresi? Belediyeler. Neresi? Kamu iktisadi teşekkülleri. Neresi? Bakanlıklar. Yani Türkiye'nin hemen hemen her kurumunda yolsuzluklardan bahsediliyor; rüşvetten, iltimastan, irtikaptan veyahut da nüfuz ticaretinden bahsediliyor. Özellikle bu nüfuz ticareti çok tehlikeli bir uygulamadır ve kişiler bir yere geldikten sonra oraya eşini, dostunu, partilisini almayı bir maharet olarak kabul etmektedir. O nedenle, bununla ilgili olarak da bir çalışma yapılmalıdır. Sadece kanuni düzenlemeler değil, denetlenen bir Türkiye'yi inşa etmek; denetlenen Türkiye'yi inşa etmek yetmez, aynı zamanda hesap verebilir Türkiye'yi inşa etmek hepimizin görevi olmalıdır diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - İnşallah, buna bir "evet" oyu verir bütün iktidar partisi milletvekilleri ve böylece bu iddiaları çürütmüş olurlar eğer doğru değilse, doğruysa da gereğini yapma imkânı bulmuş olurlar diyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

İYİ Parti Grubu adına Sayın Hakan Şeref Olgun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) - Sayın Divan, değerli milletvekilleri; üç yıl boyunca Macaristan'dan milyonlarca kilo et ithal edilmiş. Bu ithalatın kurumun başındaki isimle bağlantılı bir şirket üzerinden yapıldığı iddia ediliyor. Söylediğim gibi, henüz bir iddia. Benim merak ettiğim şu: Bu ilişkiler ağı iktidarın bilgisi dışında mı kurulmaktadır yoksa göz göre "Devlet benim." öz güveniyle mi yapılmaktadır?

Milletin gıdaya ulaşamadığı bir dönemde birinin çıkıp milyon dolarlık ticari kazanç sağladığının iddia edilmesi bile yanlış bir algıdır. Bunun adı basit bir yanlış değil sistemin tepesinden aşağıya doğru örgütlü bir yağmadır.

Bir emekli 17 bin lira maaşla kasaba giremiyor, çocuklar okullarda beslenme sorunu yaşıyor, insanlar markette etiket değişmeden kasaya koşuyor çünkü bir dakika sonra fiyat artacak; böyle bir ülkede kamu kurumunun başındaki isim ticaretle, ithalatla, özel şirket bağlantılarıyla anılıyor. Sayın milletvekilleri, bu ülke gerçekten bunu mu hak ediyor? Bu ilk değil, pandemi dönemini unutmadık. İnsanlar sevdiklerini toprağa verirken devletin en üst makamlarında görev yapan isimlerin aile şirketlerinden dezenfektan ve kolonya alımlarının yapıldığı ortaya çıktı. Bugün, yine, aynı pratiğin farklı versiyonu karşımıza çıkıyor. Zamanında böyle iddialar hükûmetlerin düşmesine sebep olurdu. Demek ki sorun tek tek kişiler değil sistemin kendisi. Şimdi, tekrar soruyorum: Bu ithalat neden yapıldı, kim karar verdi, niye o firma, aradaki devasa kâr kimde toplandı? Bakanlık bilmiyor muydu, Cumhurbaşkanlığı bilmiyor muydu? Eğer bilmiyorlarsa bu zaten başlı başına yönetim zaafıdır, eğer biliyorlarsa ve doğru ise bu, milletin cebinden alınan paranın belirli insanlara aktarıldığının açık itirafıdır. Yıllık et ve canlı hayvan ithalatının 1,5 milyar dolara ulaştığı söyleniyor. Bu devasa kaynak kimleri büyüttü, kimlere paylaştırıldı? Neden bu ülke üreticisini desteklemek yerine ithalata mahkûm edildi? Neden bizim üreticimiz kazanmazken aracılar, ithalatçılar servete boğuldu? Bu Meclis millet adına denetim yapan en yüksek organdır, bu iddiaların üzerini örtmek değil gerçeği açığa çıkarmak bizim görevimizdir. Burada bulunan herkes bu soruların yanıtlarını öğrenmekle yükümlüdür. Kamu kaynaklarının kimlere ve hangi amaçla aktarıldığını ortaya koymak siyasi pozisyonların değil devlet olmanın gereğidir. Milletin sofrasından alınan her lokmanın hesabı sorulmadan bu konu kapanmış sayılamaz. Bugün burada bulunma sebebimiz de tam da budur diyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Dindar.

Buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

DEM PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT DİNDAR (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkede liyakat ve adalet sorunu her alanda yaşanıyor. Önerge konusundaki yolsuzluk iddialarını ve tarımın, çiftçinin düşürüldüğü duruma dair hepimizin oturup düşünme vakti geldi geçiyor. Dün Van'da kamuoyuna yansıyan bir vakayı size arz edeyim, durumun vahameti anlaşılsın: Bir polis esrar taşırken yakalandı, hem de kilolarca esrarla yakalandı. Hakkâri'den Diyarbakır'a giden bir yurttaş 8 arama noktasından geçmekteyken bu polis Baykan'a kadar gitmiş, çalışma ofisinde yapılan aramada da yüz binlerce lira bulunmuştur. Uyuşturucuyla mücadele etsin diye halkın vergileriyle maaş verdiğimiz polisin kendisi uyuşturucu kuryeliği yapmıştır. Bu ve bunun gibi kamuoyuna yansıyan yüzlerce vaka olduğunu da hepimiz biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, çeyrek asra yaklaşan AKP iktidarı kamuda ve toplumda büyük bir yozlaşmaya, derin bir çürümeye yol açmıştır. Her kurumun başına getirilen kişi kısa sürede milyoner oluyorsa burada bir etik sorunu ve bir denetim sorunu var demektir. Geçenlerde kamuoyuna yansıyan Merkez Bankasındaki vurgun skandalı, özel hastaneler üzerinden yaşanan reçete ve SGK vurgunları, yenidoğan çetesi vakası, hepimizin bildiği sınav ve mülakat sorunları, önergede ifade edilen dezenfektan meselesi artık bıçağın kemiğe dayandığını gösteriyor.

Değerli milletvekilleri, ülkede çiftçi, emekçi, emekli, işçi, esnaf, çocuk, kadın, herkes derin bir ekonomik kriz, işsizlik ve yoksulluk yaşıyor. Ne hikmetse iktidarın tetikçiliğini, temsilciliğini, sözcülüğünü yapanlar bu krizden etkilenmiyor. Önergede anlatılan tablo tek bir vakaya, tek bir skandala, tek bir kuruma indirgenemez. Ülkemizde liyakatsizliğin, denetimsizliğin ve cezasızlığın yarattığı çürüme artık yapısal bir hâl almıştır. Kamu kurumlarında yaşanan talan ve yolsuzluk sıradanlaşmış, halkın alın teriyle ödediği vergiler bir avuç rantçıya akıtılırken toplumun geniş kesimleri her gün daha da yoksullaştırılmıştır. Halkın hem ekonomik hem de moral olarak dayanma gücü kalmamıştır. Çağrımız nettir: Kamu kaynakları talana, rant ilişkilerine, mafyatik yapılanmalara teslim edilemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.

MAHMUT DİNDAR (Devamla) - Polisin, bürokrasinin, siyasi kadroların suça bulaştığı bir düzen artık yönetilemiyor demektir. Çürümeyi örten siyasi irade bu suçların ortağı hâline gelir. Toplumun adalet duygusu yok olursa devletin meşruiyeti kalmaz. Bugün karşı karşıya olduğumuz tam da budur.

Sözlerimi bitirirken çözüm önerilerimi de sunmak isterim: Gecikmeksizin, bağımsız ve etkin bir denetim mekanizması kurulmalıdır. Liyakat esaslı atama sistemi mutlaka tesis edilmeli, partizan kadrolaşma sonlandırılmalı, kurumlar iktidarın arka bahçesi olmaktan çıkarılmalıdır. Her kurumun bütçe harcamalarının tümü halka açık ve şeffaf hâle getirilmeli; kimin, neyi, hangi gerekçeyle, hangi fiyatla aldığı herkes tarafından görülebilmelidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın İzzet Akbulut. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA İZZET AKBULUT (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Besicilerimiz çok uzun süredir ne yazık ki maliyetlerden dertliydi; yem paralarıyla boğuşuyorlardı, saman paralarıyla boğuşuyorlardı, kepek fiyatlarıyla boğuşuyorlardı; veteriner hekim ücretleriyle, onların hayvanlarına alacakları ilaçlarla boğuşuyorlardı. Biz de onlara Et ve Süt Kurumu destek verecek, tıkandıkları noktada omuz verecek derken sürekli Tarım Bakanlığının Et ve Süt Kurumu aracılığıyla ithalatıyla karşı karşıya kalıyorduk. Yani "Et pahalı." diyorlardı, "Üretimi pahalı değil; üretim girdileri, üretim girdi maliyetleri yüksek değil et fiyatları yüksek." diyorlardı. İşte bugün -Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel de grup toplantısında açıkladı- 11 milyar dolarlık et ithal ettiler bu süreçte. Dünyada ortalama 1 kilo dana kıyma 7 dolar iken Türkiye'de 21 dolar yani Türkiye'de hiçbir zaman akıllarına üretim maliyetlerinin fazla olduğunu getirmediler. Şimdi uzun süredir, nisan ayından beri sayıları 40'ı geçen ilde canlı hayvan pazarları kapalı, şap hastalığından dolayı üreticilerimiz sıkıntı içerisinde. İsteseler bir ayda, bir buçuk ayda bunun önüne geçebilirlerdi; yedi ay oldu, geçilmiyor. Şimdi bakıyoruz iddialara; biz diyoruz ya Et ve Süt Kurumu tam bu arada devreye girmeli, üreticilerimize destek olmalı, onlarla alakalı bir çözüm geliştirebilmeli. Eğer iddialar doğru ise -ki Meclisimiz buna "evet" deyip bu iddiaları araştırmalıdır- meğer bizim Et ve Süt Kurumunun derdi çok başka imiş. Neymiş Et ve Süt Kurumunun derdi? 4 milyon kilo et ithal etmiş; evet, eyvallah. Bunu nasıl yapmış? 7 dolara aldığı 4 milyon kilo eti 17 dolara satmış. Eğer doğru ise, 40 milyon doları yani 1,7 milyarı Et ve Süt Kurumu Genel Müdürünün sahip olduğu firma cebine indirmiş.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Haram zıkkım olsun!

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Haram olsun, haram!

İZZET AKBULUT (Devamla) - Meğer biz Et ve Süt Kurumu üreticilerimizi destekleyecek diye beklerken onun derdi aynı kendi Bakanlığına dezenfektan satan Bakan gibi kendi şirketine para aktarmakmış. (CHP sıralarından alkışlar) Gelin, bu iddiaları araştıralım. Zaten kendisi de söylemiş, "Gayet ortaya çıkabilecek bir iddia." demiş. "Son üç yılda oldu, olmadı..." Biz bunun ne zaman olduğuyla, olmadığıyla ilgilenmiyoruz. Bu olay doğru mudur, bu iddialar doğru mudur, onunla ilgileniyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Değildir.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

İZZET AKBULUT (Devamla) - Bakın, saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde KİT Komisyonunda üyeyim, 2026 yılında bu iddialarla şaibeli hâle gelmiş bir kurumun Genel Müdürüne verdiğimiz bütçe ne kadar? 650 milyon TL'lik bütçe ayrılıyor. Çok yüksek bir rakamdır. Bu anlamda, nasıl geçmişte bu olaylara karışanlar görevlerinden uzaklaştırıldı ise Et ve Süt Kurumunun Genel Müdürünün de eğer bu olay doğru ise hemen ve derhâl o görevden uzaklaştırılması gerekiyor. Bizlerin besicilerimizi, üreticilerimizi düşünmemiz gerekiyor. Bu şap hastalığının önüne böyle bürokratlarla geçemeyiz. Bir an önce üreticilerimizi kalkındıralım, Bakanlık bürokratlarını değil.

Saygılarımla, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Adem Korkmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ADEM KORKMAZ (Burdur) - Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; bugün yine manipülatif ve algıya dayalı bir gündem üzerinden Meclisimiz mesai harcıyor.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Öyle mi görüyorsunuz? Valla öyle mi görüyorsunuz?

ADEM KORKMAZ (Devamla) - 17 dolara et satıldığı söyleniyor. Zaten şu anki Et ve Süt Kurumunun kendi marketlerinde 400 TL'ye kıyma, 440 TL'ye de kuşbaşını vatandaşımız bulabiliyor.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Yalan, valla yalan. Yok, tövbe öyle bir şey yok.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Gidelim alalım şimdi.

BAŞKAN - Dinleyelim lütfen.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Dinlemeye çalışıyorum Başkanım sabırla.

ADEM KORKMAZ (Devamla) - PERDER marketlerinde şu anda Ankara ve İstanbul'da kıyma 485 TL, kuşbaşı 510 lira. Türkiye'de son iki-üç yıldır et fiyatının manipülasyonuna dönük herhangi bir durum, gündem söz konusu değil.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Nerede yaşıyorsunuz siz?

İBRAHİM ARSLAN (Eskişehir) - Üretici bitti, bitti.

ADEM KORKMAZ (Devamla) - Niye? Et Süt Kurumu, kırmızı et piyasasına zamanında yapmış olduğu yerinde müdahalelerle hem üreticiyi, besiciyi yok etmeden, mağdur etmeden hem de tüketiciyi düşünen yaklaşımıyla -Türkiye'nin tıpkı Toprak Mahsulleri Ofisi gibi- temel gıdanın tedarikinde ve piyasada bir manipülasyona meydan vermeyecek, arz talebi dengeleyecek çalışmalarını sürdürüyor ve vatandaşlarımız da bu anlamda gerekli ve uygun gıdaya ulaşabiliyor. Eyvallah, gerek Et Süt Kurumumuz gerekse ilgili Genel Müdürümüz bu konuda kamuoyuna gayet açık ve şeffaf bir ilanda bulundu yani böyle bir ticari ilişki ilgili şirketin son üç yıldır, dört yıldır gerek Avrupa Birliğine gerek Türkiye'ye herhangi bir ticareti doğrudan ya da dolaylı söz konusu değil.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Neden şirket ortağı o zaman ya? Ticaret yapmayacaksa neden bir şirkete ortak olur?

ADEM KORKMAZ (Devamla) - Açıkça bunlar söylendi ama mesele gündem oluşturmak ya, bu mesele gündem oluşturabilmek için de iki tane olayı, birbiriyle bağlantısı olmayan iki tane olayı yan yana getirip bir gıda meselesi varmış gibi, bir haksız durum varmış gibi...

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Sayın Vekilim, bunu Burdur Meydanı'nda söyleyebilir misiniz?

ADEM KORKMAZ (Devamla) - ...vatandaşı mağdur etme durumunda bir algı oluşturulmaya çalışılıyor.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Sayın Vekilim, bunu Burdur Meydanı'nda söyleyebilir misiniz?

ADEM KORKMAZ (Devamla) - Selçuk Bey'le daha önce de görüşmüştük, kendisi de burada, bu üniversitelerdeki akademisyenler meselesinde tane tane anlattım...

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Efendim, Sayın Hatip Burdur Meydanı'nda bunu söyleyebilir mi acaba?

ADEM KORKMAZ (Devamla) - ...dedim ki: Bakın -hani, liyakat meselesi, ehliyet meselesi- adam yirmi sene çalışmış üniversitede, doçent olmuş, profesörlüğünü hak etmiş... Bakın, doçent olmuş, üniversitenin bağımsız kurulları tarafından doçent olmuş, buna bir kadro tahsisi gerekiyor. Bütün akademinin talebi şudur: Yirmi sene çalıştığı bir kurumda, ana bilim dalında kendisine bir kadro çıkarılması meselesidir ve bu kadrosunda da üniversite rektörleri baskı altındadır. "Benim doktora tezim ya da akademik yayınlarımdan bir şey yazın da buraya; ben bu kadroya, yirmi yıl emek verdiğim bu akademide ben bu kadroya sahip olayım." Bakın, buradaki düzenleme akademik bir liyakatsizlik değil sadece akademisyenin... Sayın Rektör Hocam da burada, Filiz Hocam da burada MHP Grup Başkan Vekili. Biz bunları daha önce çok yaşadık, bunları biliyoruz; burada bir liyakatsizlik yok, sadece ilgili kişinin mali haklarının kendisine verilmesiyle ilgili bir düzenleme. Evet, bu sorunu çözelim. Doçent olmuş, profesörlüğü hak etmiş, üniversitede yirmi sene, otuz sene, on beş sene çalışmış bir akademisyenin hakkını vermek için gerekirse mali bir yasayı düzeltelim ve burada bir intibak yasası yapalım, ilgili kişiyi üniversitesine alsın. Bu gibi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, Et ve Süt Kurumundaki yolsuzlukla bu atamanın ne ilgisi var?

ADEM KORKMAZ (Devamla) - Yani efendim, işte, etik, liyakat, kamu görevlisinin gücünü kötüye kullanması gibi meseleleri bir torbanın içerisine koyup gerçekle ilgisi olmayan bu ilgili şirket ve ilgili genel müdürlüğe... Et ve Süt Kurumu gibi, Toprak Mahsulleri Ofisi gibi, ülkemizin çok değerli kurumlarını yıpratmaya kimsenin hakkı yok. Evet, kendisi de zaten hukuki süreci başlatmış...

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Şirket ortağına gelin, şirket ortağına.

ADEM KORKMAZ (Devamla) - ...ilgili

dava süreçlerini başlatmış; bunu da ifade etmek istiyorum.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Ya, şirket ortağı değil mi?

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Atatürk Orman Çiftliği'nin 500 dönüm arazisi eski Sağlık Bakanına verildi.

ADEM KORKMAZ (Devamla) - Et ve Süt Kurumu nasıl alım yapıyor? Kamu İhale Yasası'nın hükümleri çerçevesinde ulusal ya da uluslararası alandan gerekli tedarikini şeffaf, denetlenebilir, izlenebilir ve hesap verilebilir çerçevede yapıyor.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Sayın Hatibim, öğretim üyesi olduğunuzu söylediniz. Bu etik mi, değil mi ya? Ortağı kim, ortağı?

ADEM KORKMAZ (Devamla) - Bu işin başka bir yönü yok.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Ya, şirket ortağı değil mi Hocam?

ADEM KORKMAZ (Devamla) - Başka konularda ve başka yerlerde bence kendinize gündem arayın diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Şirket ortağı ya! Bu nasıl bir etik kardeşim ya?

BAŞKAN - Sayın Başarır ve Sayın Özdağ'ın söz talepleri var.

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Hocam, Atatürk Orman Çiftliği'nin 500 dönüm arazisi eski Sağlık Bakanına verildi. Etik mi?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bir dakika... Bir dakika...

BAŞKAN - Önce Sayın Başarır...

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Başkanım, önce oylama yapsaydık, konuşmalar bitti.

BAŞKAN - Grup Başkan Vekillerinin söz talepleri var.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun.

 

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

56.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Burdur Milletvekili Adem Korkmaz’ın YENİ YOL grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkanım, şimdi, Et ve Süt Kurumunun başındaki adam bu iddiayı bu kadar ciddi bir şekilde yalanlamıyor ama Sayın Vekil gelip burada yalanlıyor. Mesela kendisine bir sorum var. Milyonlarca insan et alamıyor, alanlar da 100 gram, 50 gram alıyor; 400 liraya nerede kıyma varmış? Adresini versin, emekli, işçi gitsin oraya bakalım. Yok böyle bir şey. Türkiye gıda enflasyonunda dünya 1'incisi, böyle bir süreçteyiz. Et ve Süt Kurumunun başındaki adam Macaristan'da şirket kurmuş; sığır, koyun, et ithal ediyor, bundan kilo başına 10 dolar kazanıyor, bu araştırılmayacak! Ya, bu bir rezalettir. Demokratik bir ülkede bu araştırılır, bu konuşulur. Sayın vekiller, siz merak etmiyor musunuz, siz merak etmiyor musunuz? Bu Kurumun başındaki adam nasıl bu ticareti yapabiliyor? Önceden bu şirkete ortak, bu Kurumun başına gelince ortak değişiyor, şirketteki hisseler değişiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bu bir rezalettir. Türkiye'de -bir kez daha altını çiziyorum- analar babalar çocuklarına kıymayı 100 gram alıyor, 100 gram; ben görüyorum, kasapta beni görüyor, utanarak, parayı sıkarak kasaba veriyor ama buraya gelmiş "400 liraya kıyma var." diyor. 400 liraya kıyma yok, 800 liradan, 700 liradan aşağı insanlar kıyma alamıyor. Bunu nasıl söyleyebiliyorsunuz ya? Gerçeği görün, sokağa çıkın yani bu toplumun gerçekleriyle yüzleşin, her şeyi burada savunmayın. Bu, araştırılmaya muhtaç bir durumdur; bu, bir rezalettir; bu, utanç verici bir durumdur! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özdağ, buyurun.

 

57.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, grup önerilerine ve Burdur Milletvekili Adem Korkmaz’ın YENİ YOL grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Burada önceliğimiz özne olarak Et ve Süt Kurumuydu, aynı zamanda nüfuz ticaretiydi; bununla ilgili olarak hepimiz bundan şekvacıyız. Biliyorsunuz, bunlarla ilgili onlarca örnek verebilirim; mesela Et ve Süt Kurumuyla ilgili iddialar var, bu şahıs ya istifa etmeli, burada normal bir araştırma yapılmalı, teftiş kurulları bununla ilgili çalışma yapmalı veyahut da bu şahıs görevden alınmalı, ardından da "Bu şaibeler ortadan kalksın." diyerek bu araştırma önergemize "evet" oyu vermelisiniz, hep beraber araştırmalıyız bunu. Neden? Çünkü bununla ilgili olarak yargı korkutulmuş Türkiye'de, yargı korkmuş; Sayıştay tam ve kâmil manada denetlemeler yapamıyor, yapmış olduğu denetlemeler ilgili yerlere gönderilmiyor, aynı zamanda teftiş kurulları görevlerini yapamıyor.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Başkanım, zaten kendisi kürsüde konuştu, bu nasıl bir şey ben anlamıyorum ya!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Önemli bir konu Sayın Başkan.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Diğer bir konu ise üniversitelerdeki nüfuz ticaretiyle ilgili şunu söyledim ben: Burada ben yirmi sene üniversitede hocalık yaptım.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Zaten burada konuştunuz. Ne bitmez cümlelermiş! Hayret bir şey ya!

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Burada kadrolar ilan edilirken, araştırma görevlileri alınırken veya doktorasını yaptıktan sonra ne tür işlemler yapıldığını hep beraber biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlayacağım efendim.

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Nedir bu? Adrese teslim ilanlar vardır Türkiye'de, onlarca örnek veririz.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, zaten Grup Başkan Vekili konuştu, kürsüde kendisi konuştu. Bakın, bence usule aykırı bir şey oluyor. Kürsüde kendisi konuştu ya, beş dakikada izah edemediğini bir daha izah etmeye çalışıyor. Böyle bir usul yok Sayın Başkan. Olmaz ya! Aynı şeyleri söylüyor.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Gelin, o zaman şunu yapalım: Üniversitelerde yirmi üç senedir rektörlerin eşleri, çocukları, akrabaları, birinci derece akrabalarından kaç kişi çalışıyor, bunları gelin tespit edelim. Bu, geçmişte, ister şu rektör zamanı olsun ister bu rektör zaman olsun, bunu yapalım. Bununla ilgili onlarca da örnek verebilirim sizlere. Vereyim isterseniz örnek, ben kendimle ilgili de söyleyeyim sizlere. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) İstifa ettiğim gün profesörlüğüm gelmişti, müracaat etmiştim ve istifa ettim Adalet ve Kalkınma Partisinden, bir daha hiç kimse benim profesörlüğümü imzalayamadı, yapamadı; ne vakıf üniversiteleri yaptı ne de diğer üniversiteler yapabildi. O nedenle, Türkiye'de nüfuz ticareti vardır.

Gelin, hakikaten, bu Et ve Süt Kurumu Başkanını seviyorsanız hem o şahsı bu iddialardan kurtaralım, şaibelerden kurtulalım, bu araştırma komisyonunu kuralım ve şahıs temize çıkarsa sizden özür dileyelim, şahıs görevine devam etsin. Eğer temiz çıkmazsa, siz aynı zamanda birileri için yol olacak olan işlem için de "Dur!" deyin.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- YENİ YOL Grubunun, Grup Başkan Vekili Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ ve 20 milletvekili tarafından, Et ve Süt Kurumu Genel Müdürünün Macaristan'da ortağı olduğu özel bir şirketten kendi kurumuna kırmızı et ithal ettiğine dair iddialar başta olmak üzere, kamu kaynaklarının kişisel çıkar doğrultusunda kullanılması yönündeki ihmallerin değerlendirilmesi ve kamu yönetimi etiğini güçlendirecek hukuki ve kurumsal çerçevenin oluşturulması amacıyla 18/11/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Kasım 2025 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi…

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Karar yeter sayısı...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı talebi var.

 

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Yoklama istiyoruz.

Bakalım, kapanırsa bu kasaba gidelim hep beraber, kıyma alalım.

BAŞKAN - Yoklama talebi var.

Sayın Başarır, Sayın Güneşhan, Sayın Tanal, Sayın Yanıkömeroğlu, Sayın Tahtasız, Sayın Akbulut, Sayın Ersever, Sayın Arslan, Sayın Kaya, Sayın Öztürkmen, Sayın Kanko, Sayın Çan, Sayın Sarıgül, Sayın Gündoğdu, Sayın Sümer, Sayın Çorabatır, Sayın Adıgüzel, Sayın Özdemir, Sayın Kavaf, Sayın Enginyurt.

Şimdi yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.55

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Müzeyyen ŞEVKİN (Adana), Havva Sibel SÖYLEMEZ (Mersin)

----- 0 -----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18'inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

 

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - YENİ YOL Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Yapılan ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı bulunamadığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 19 Kasım 2025 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.19


[1]. Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

[2]. Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

[3]. Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.