TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
4'üncü Birleşim
8 Ekim 2025 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, bugün İsrail tarafından alıkonulan Vicdan gemisindeki aktivistler ile 3 milletvekiline ilişkin açıklaması
2.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, İsrail tarafından müdahale edilen yardım gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanlara ilişkin açıklaması
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, İsrail tarafından müdahale edilen yardım gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanlara ilişkin açıklaması
4.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, pirinçte ABD’ye gümrük imtiyazı sağlanmasına ilişkin açıklaması
5.- Adana Milletvekili Sadullah Kısacık’ın, İsrail tarafından müdahale edilen yardım gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanlara ilişkin açıklaması
6.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Antalya’nın Kumluca ilçesindeki Üleşik Deresi’ne ve Gavur Deresi’nin üzerindeki köprüye ilişkin açıklaması
7.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, Burdur ilinin ortasından geçen tren raylarına ilişkin açıklaması
8.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, Türkiye ekonomisine ilişkin açıklaması
9.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay’daki elektrik kesintilerine ilişkin açıklaması
10.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, Trabzon’daki kahverengi kokarca sorununa ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Talat Dinçer’in, küçük esnafın gerçek usulde vergi sistemi kapsamına alınmasına ilişkin açıklaması
12.- Denizli Milletvekili Şeref Arpacı’nın, tekstil ve hazır giyim sektörüne ilişkin açıklaması
13.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Çorum Şehit Ömer Emiroğlu Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesine ilişkin açıklaması
14.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, Hassa Tüneli Projesi’nin inşaatından çıkacak hafriyatın dökümü için seçilen alana ilişkin açıklaması
15.- Karabük Milletvekili Cevdet Akay’ın, Karabük’ün Yenice ilçesinde yaşanan dere taşmalarına ve sel felaketlerine ilişkin açıklaması
16.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, şeker pancarı için açıklanan alım fiyatına ilişkin açıklaması
17.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Türkiye ekonomisine ilişkin açıklaması
18.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’nın, Osmaniye’nin Türkmen beldesinde bulunan kireç fabrikasına ilişkin açıklaması
19.- İzmir Milletvekili Seda Kâya Ösen’in, İsrail tarafından müdahale edilen yardım gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanlara ilişkin açıklaması
20.- Bolu Milletvekili İsmail Akgül’ün, Bolu’daki su sıkıntısına ve Çele Barajı’nın yapımına ilişkin açıklaması
21.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana Kapalı Devre Basınçlı Sulama Sistemi Projesi’ne ilişkin açıklaması
22.- Antalya Milletvekili Cavit Arı’nın, Antalya’nın Konyaaltı ilçesi Çakırlar Mahallesi’nde planlanan TOKİ projesine ilişkin açıklaması
23.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, Kayseri’nin Sarız ilçesindeki uzman doktor eksikliğine ilişkin açıklaması
24.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, İsrail tarafından müdahale edilen yardım gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanlara ilişkin açıklaması
25.- Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı’nın, İsrail tarafından alıkonulan 3 milletvekiline ve cezaevindeki Aykut Erdoğdu’nun mesajına ilişkin açıklaması
26.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in Cumhurbaşkanının onayına sunulacağını belirttiği rapora ilişkin açıklaması
27.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, Türkiye ekonomisine ilişkin açıklaması
28.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, İsrail tarafından müdahale edilen yardım gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanlara ilişkin açıklaması
29.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, Sapanca Gölü’ndeki kirliliğe ve kuraklık tehdidine ilişkin açıklaması
30.- Isparta Milletvekili Hikmet Yalım Halıcı’nın, sanal bahse ilişkin açıklaması
31.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, İsrail tarafından alıkonulan milletvekillerine ve Sumud Filosuna katılanların ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, AİHM’in Selahattin Demirtaş kararına Adalet Bakanlığının itiraz etmesine ilişkin açıklaması
33.- Siirt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş’ın, Siirt’teki Hassa Hatun Kız Öğrenci Yurdunda yaşanan zehirlenme vakasına ilişkin açıklaması
34.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Selahattin Demirtaş’a ilişkin açıklaması
35.- Mersin Milletvekili Levent Uysal’ın, üniversite öğrencilerinin af beklentisine ilişkin açıklaması
36.- Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan’ın, AİHM’in Selahattin Demirtaş kararına Adalet Bakanlığının itiraz etmesine ilişkin açıklaması
37.- Elâzığ Milletvekili Semih Işıkver’in, Elâzığ’daki elektrik altyapısının yetersizliğine ilişkin açıklaması
38.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, AİHM’in Selahattin Demirtaş kararına Adalet Bakanlığının itiraz etmesine ilişkin açıklaması
39.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, genç işsizliğine ilişkin açıklaması
40.- Muş Milletvekili Sümeyye Boz’un, Vartinis dosyasına ilişkin açıklaması
41.- İstanbul Milletvekili Elif Esen’in, Vicdan gemisine İsrail’in müdahalesine, Sumud Filosuna katılanların ifadelerine ve Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün’e ilişkin açıklaması
42.- Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
43.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
44.- Edirne Milletvekili Mehmet Akalın’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
45.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
46.- Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk’in, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
47.- Hakkâri Milletvekili Vezir Coşkun Parlak’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
48.- İstanbul Milletvekili Namık Tan’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
49.- İstanbul Milletvekili Hasan Turan’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
50.- İstanbul Milletvekili Seda Gören Bölük’ün, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
51.- İstanbul Milletvekili İskender Bayhan’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
52.- İstanbul Milletvekili Zekeriya Yapıcıoğlu’nun, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
53.- İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
54.- İstanbul Milletvekili Doğan Bekin’in, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
55.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İsrail’in saldırgan politikalarını kınadıklarına, İstanbul Milletvekili Seda Gören Bölük’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve cezaevindeki Ekrem İmamoğlu’na ilişkin açıklaması
56.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, usule ve İstanbul Milletvekili Namık Tan ile Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
57.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 3’üncü Birleşimdeki genel görüşme taleplerine ve muhalefet olarak iki senedir söylediklerine ilişkin açıklaması
58.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, İsrail tarafından 3 milletvekilinin alıkonulmasına ve İstanbul Milletvekili Seda Gören Bölük’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
59.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin ile İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
60.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Ankara Milletvekili Murat Emir, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ ile İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
61.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Meclis Başkanının imzalayıp gönderdiği Başkanlık tezkeresine ilişkin açıklaması
62.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, alıkonulanları almak için yarın gönderilecek özel uçağa ilişkin açıklaması
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Tekin Bingöl’ün, Gazze’ye yardım götüren gemideki aktivistler ile 3 milletvekiline ilişkin konuşması
2.- TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece hukuksuz bir şekilde müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarını göstermek amacıyla bu birleşimde bir araya gelindiğine ve siyonist rejimin Gazze’de başlattığı saldırıların artık soykırımın çok üstüne çıkmış bir insanlık suçu olarak yaşandığına ilişkin konuşması
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Burak Akburak’ın, Giresun ilinin hak ettiği İstiklal Madalyalarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Bursa Milletvekili Hasan Öztürk’ün, Bursa’da yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kayseri Milletvekili Ayşe Böhürler’in, okullarda akran zorbalığıyla başlayan çocuk suçlarına karşı önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, “Gazze’ye giden insani yardım filolarına yönelik saldırılar” konulu tezkeresi (3/1197)
B) Önergeler
1.- Başkanlıkça, İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden; İzmir Milletvekili Ümit Özlale'nin Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden; Sivas Milletvekili Ulaş Karasu'nun Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyeliğinden istifalarına ilişkin yazılarının 7/10/2025 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazıları (4/113)
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 8/10/2025 Çarşamba günü (bugün) gündemin “Seçim” kısmında yer alan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasını müteakip başkaca bir işin görüşülmemesine ilişkin önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
2.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
3.- Çevre Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
8 Ekim 2025 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Tekin BİNGÖL
KÂTİP ÜYELER: İshak ŞAN (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4'üncü Birleşimini açıyorum.
[DEM PARTİ sıralarından ayakta sürekli alkışlar(!)]
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
[DEM PARTİ sıralarından ayakta sürekli alkışlar(!)]
BAŞKAN - Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Tekin BİNGÖL
KÂTİP ÜYELER: İshak ŞAN (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4'üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
CEMAL ENGİNYURT (İstanbul) - Başkanım, sen gittin diye biz giremedik, ne olacak?
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ekmen.
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, bugün İsrail tarafından alıkonulan Vicdan gemisindeki aktivistler ile 3 milletvekiline ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Malumunuz olduğu üzere Orta Doğu'da tam yetmiş yedi yıldır bir halkın topla, tüfekle, tankla ve bütün uluslararası hukuku yok sayarak katli son iki yılda bir soykırıma dönüşmüş idi. Tam iki yıldır uluslararası sistemin sessizliği hatta desteğiyle birlikte İsrail, Gazze'de büyük bir soykırım uygulamaktadır. Devletlerin, uluslararası hukukun ve uluslararası sistemin sessizliğine karşı uluslararası vicdan isyan etmiş "Soykırım engellenemedi, hiç olmazsa Gazze'deki açlık yoluyla insanların ölümü engellenmeli ve abluka kırılmalı." diye dünyanın dört bir yanından her dinden, her renkten, her felsefi görüşten ve her cinsten insan Gazze'ye doğru yola çıkmış idi.
(Kürsü önünde toplanmalar, gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Ekmen, bir saniye lütfen.
Değerli milletvekilleri, Sayın Ekmen çok önemli bir konuyla ilgili açıklama yapıyor, müsaade ederseniz konuşması bittikten sonra bu talepleri Divana soralım, bildirelim lütfen.
Buyurun Sayın Ekmen.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanımız da tüm talepleri karşılayacağı için o konuda eminim bir sıkıntı olmayacaktır.
Teşekkür ediyorum.
İki yıldır devam eden; uluslararası hukukun, sistemin, kurumların değil sessizliği, açık desteğiyle devam eden soykırıma karşı küresel vicdan dünyanın dört bir yanında ayağa kalkmış; her renkten, her dilden, her dinden, her cinsten insan önce sokaklara dökülerek kendi devletlerine ve uluslararası sisteme isyan etmiş, sonra da Gazze'ye ulaşmanın yollarını aramıştır. Bu kapsamda önce Sumud Filosu yola çıkmış; içinde Türk aktivistlerin de olduğu, Türkiye'den aktivistlerin de olduğu filo geçtiğimiz hafta, malumunuz, soykırımcı İsrail Devleti tarafından alıkonulmuştur. İkinci filo ise Özgürlük Filosu olarak yoldadır. Özgürlük Filosunun en büyük gemisi Vicdan gemisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun lütfen.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Vicdan gemisi altı ay önce yola çıkmış ancak uluslararası sularda uğradığı saldırı nedeniyle geri dönmek zorunda kalmıştı. Tam beş gündür Vicdan gemisi dünyanın dört bir yanından yolcularıyla birlikte Gazze ablukasını kırmak üzere seyir hâlindeydi. Malumunuz, Türkiye'den birçok vatandaşımız gibi, Denizli Milletvekilimiz Sayın Sema Silkin Ün, Bursa Milletvekilimiz Sayın Mehmet Atmaca ve Hatay Milletvekilimiz Sayın Necmettin Çalışkan da hepimizin adına insani bir duruşu ve sorumluluğu yerine getirmek üzere bu geminin yolcularından idi.
Sayın Başkanım, bugün sabah dört buçuk itibarıyla bu gemiyle bütün iletişim kesilmiş; soykırımcı, katil terör devletinin bütün bu vasıflarına bir de uluslararası sularda korsanlık vasfının eklendiği görülmüştür ve gemi bütün yolcularıyla birlikte alıkonulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Başta gemide yer alan Türk vatandaşları olmak üzere, sonra dünyanın dört bir yanından gelen aktivistlerimiz ve tabii ki 3 milletvekilimiz hakkında terörist İsrail Devleti'nin herhangi bir işlem yapma hakkı bulunmamaktadır. Bu, açık sularda yürütülen bir korsanlık faaliyetidir. Bugün Genel Başkanlarımız Meclis Başkanımızla görüştüler, Dışişleri Bakanımız ve ilgili devlet yetkilileriyle görüştüler. Bizim devletimizden talebimiz, bu vatandaşlarımız hakkında korsan devletin herhangi bir gözaltı işlemi dahi yapmasına müsaade etmeden Türkiye'ye geri getirilmeleridir. Bu önemli mevzunun bugün Meclis görüşmelerimizde evveliyetle ele alınması ve bu konuyu destekleyen bütün partilerimizin ve milletvekillerimizin Vicdan gemisindeki bütün aktivistlerle ve tabii ki 3 milletvekilimizle dayanışma duygularını göstermeleri gerektiğini düşünmekteyiz. Zatıalinizin ve Genel Kurulumuzun gündemine, takdirine bu hususu sunarız.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Ekmen.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Tekin Bingöl’ün, Gazze’ye yardım götüren gemideki aktivistler ile 3 milletvekiline ilişkin konuşması
BAŞKAN - Amaçları sadece yaşatmak, ablukayı delmek olan ve sadece orada barışçıl amaçla yola çıkan bu aktivistlerin önünü kesmek insanlık dışı bir davranış. Karşılaştıkları muamele ne insanlıkla ne hukukla ne de diplomatik teamüllerle bağdaştırılabilir. Bu müdahale insanlığın ortak vicdanına yapılmıştır. Gazze'ye götürülmek istenen yardım engellenmiş, gemide bulunan insanlar hukuksuzca alıkonulmuş ve tüm dünya bu ihanete âdeta sessiz kalmıştır. Bu filoda yer alan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları aralarında bu Meclisin temsilcileri de olmak üzere bir başka devlet tarafından alıkonulmuş, özgürlüklerinden mahrum bırakılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin bir başka devlet tarafından alıkonulması, sorgulanması, özgürlüklerinin gasbedilmesi asla kabul edilemez. Bu, millet iradesine, egemenliğine ve devletimizin itibarına yapılmış bir saygısızlıktır. Bu süreçte yardım filosunda yer alarak insanlık onurunun yanında duran kıymetli isimleri burada bir kez daha anmak boynumuzun borcudur: Sayın Sema Silkin Ün'ü, Sayın Mehmet Atmaca'yı, Sayın Necmettin Çalışkan'ı saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
Buradan bir kez daha açık ve net bir çağrıda bulunuyorum: Gazze ablukası derhâl kaldırılmalıdır, uluslararası hukuk işletilmeli, bu hukuksuz müdahalenin sorumluları yargı önünde hesap vermelidir. Özgürlük Filosunun taşıdığı yardım engellenmiş olabilir ama taşıdığı vicdan, direniş ruhu ve adalet meşalesi yoluna devam etmektedir. (Alkışlar)
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Giresun ilinin hak ettiği İstiklal Madalyaları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Burak Akburak'a aittir.
Buyurun Sayın Akburak. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Burak Akburak’ın, Giresun ilinin hak ettiği İstiklal Madalyalarına ilişkin gündem dışı konuşması
BURAK AKBURAK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün memleketim Giresun'un sorunlarıyla ilgili söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Giresun, Kurtuluş Savaşı'nda en çok şehit veren, birçok cephede savaşan illerimizden biri; belki de en önde gelen illerimizden bir tanesi.
Giresunlular 42'nci, 44'üncü ve 47'nci Alaylarıyla cepheye koşmuş, en ön safta savaşmış; Atatürk'ün yanında omuz omuza duran, bağımsızlık uğruna gözünü kırpmadan canlarını feda eden insanlardır ama üzülerek söylüyorum ki bu fedakârlığın karşılığı olan ve 7 Şubat 1939 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan İstiklal Madalyaları seksen altı yıldır maalesef Giresun'a verilmedi. Geçtiğimiz hafta Giresun Esnaf ve Sanatkârlar Odasının öncülüğünde başlatılan imza kampanyası Giresun halkının bu konudaki haklı talebinin göstergesidir. Biz de STK'lerimizle, vatandaşlarımızla birlikte hareket ediyor, resmî başvurularımızı yapıyoruz. Tarihçilerle görüşüp belgelerimizi güçlendiriyoruz ve sunuyoruz. Son olarak, Millî Savunma Bakanlığı Askeralma Genel Müdürlüğüne tüm Giresunlular adına resmî başvurumuzu yapmış olduk, Bakanlıkla görüşmelerimiz devam ediyor. Amacımız şehitlerimizin hakkını teslim etmek, bu kahramanlığın resmen taçlanmasını sağlamaktır.
Değerli milletvekilleri, bu kürsüden sıklıkla belirttiğim gibi, Giresun'un çözüm bekleyen sorunları var, en önemli sorunlarından biri de yolları. Doğu Karadeniz sahilini en kısa ve en rahat şekilde iç bölgelere bağlayan Giresun-Dereli-Şebinkarahisar-Sivas yolunun uluslararası kara yolları standardına uygun hâle getirilmesi için başlatılan proje tozlu raflardan bir an önce çıkarılmalıdır. Bu projenin ilk etabı olan 25 kilometrelik Giresun-Ayrım-Dereli Devlet Kara Yolu 2011'de ihale edilmiş, 80 milyon lira keşif bedeliyle yapımına başlanmış, tünelleriyle, köprüleriyle tamamlanmıştır ama asıl mesele olan 86 kilometrelik Dereli-Şebinkarahisar yolu hâlâ yatırım kararını beklemektedir. Giresun nüfusunun dörtte 1'i bu bölgede yaşamaktadır. Dereli, Şebinkarahisar, Alucra ve Çamoluk'taki vatandaşlarımız ulaşım sorunu yüzünden sağlık için, eğitim için, ticaret için yolunu Sivas'a çevirmek zorunda kalıyor. Kuzalan Tabiat Parkı, Göksu travertenleri, Mavi Göl, Kümbet Yaylası gibi turizm cennetlerini içine alan bu bölgeye böyle bir yol maalesef yakışmıyor. 86 kilometrelik hattın acilen standardı yükseltilmiş yol hâline getirilmesi ve yatırım kararının alınması elzemdir.
Değerli milletvekilleri, komşu illerde Ovit Tüneli, Zigana Tüneli, Trabzon ve Ordu Çevre Yolları tek tek yapılırken Giresun'un projesinin tasarruf tedbirleri gerekçesiyle ertelenmesi Giresun'un yine yalnız kaldığının resmedilmiş hâlidir çünkü bu yol sadece Giresun'un yolu değil aynı zamanda İran'a, Sivas üzerinden Akdeniz'e açılan en kolay ulaştırma hattıdır. Bu yol Erzincan'ın, Erzurum'un, Sivas'ın da yoludur. Giresun Limanı bugün ihracat rekorları kırıyorsa bu potansiyeli daha da artırmak için bu yolun tamamlanması zorunluluktur.
Ben İstanbul Milletvekiliyim ama aynı zamanda Giresun'un evladıyım. Şehitlerimizin hakkı, üreticimizin emeği, yollarımızın geleceği için bu kürsüden seslenmeye devam edeceğim. Yeşil kentin beyaz çocuklarının sahipsiz olmadığını ve memleketim Giresun'un hakkı teslim edilene kadar bu konuların takipçisi olacağımı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz, Bursa'da yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Hasan Öztürk'e aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Bursa Milletvekili Hasan Öztürk’ün, Bursa’da yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
HASAN ÖZTÜRK (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde "Velhasıl Bursa sudan ibarettir." diye özetlediği şehrimizde bugün su yok. Bundan üç beş yıl önce Bursa'nın sesi derelerden, nefesi kaynaklardan gelirdi. Sudan ibaret olduğunu herkesin bildiği Bursa'mız bugün susuzluk riskiyle karşı karşıya. Bursa'da su biterse Türkiye'de su biter. Bu nedenle, su konusu popülizm yapılacak veya popülizmin malzemesi, popülist siyasetin malzemesi hâline getirilecek bir konu değildir. "Sen yaptın." "Ben yaptım." diyerek su sorununu çözemeyiz. Mesele kimin ne yaptığı değil Bursa'da yaşayan milyonlarca insanın geleceğidir.
Küresel iklim krizi her yıl bizi uyardı ve uyarmaya devam ediyor. Kuraklık, yağış rejimindeki değişim ve yer altı kaynak sularının azalması tarımı da sanayiyi de Bursa'mızı da doğrudan vuruyor. Su artık sınırsız bir kaynak değil stratejik bir mesele hâline geldi. Bu nedenle, suyu yönetmeyi çok iyi bilmeliyiz. Bursa artık nüfus olarak kapasitesini aşmış bir şehirdir ve gelişen sanayiyle birlikte su tüketimi artmış ama su kaynaklarımız azalmıştır. Dolayısıyla bugün konuşmamız gereken şey, kimin neyi eksik yaptığı değil geçmiş hatalardan ders alarak nasıl daha bilinçli, daha sürdürülebilir bir su yönetimini inşa edeceğimizdir. Bu tabloyu değiştirmek için artık klasik yöntemler yetmez, teknolojiyi merkeze alan bir su yönetimi anlayışını hayata geçirmemiz gerekiyor. Akıllı sulama sistemleri, sensör tabanlı tarım uygulamaları, su kaybını en aza indiren altyapılar ve geri dönüşüm teknolojilerini artık yapmak zorundayız. Vatandaşımıza, sanayicimize ve yerel yönetimlerimize de suyun değerini, tasarrufun önemini ve bir damlanın bile nasıl bir hayat demek olduğunu iyi anlamalıyız ve anlatmalıyız. Su krizini aşmanın yolu suçlu aramak değil ortak akılla çözüm üretmektir ama eğer konu illa "Sen yaptın, ben yaptım." olacaksa biz Bursa'yı bir buçuk yıldır yönetiyoruz, eğer bir sorumluluk paylaşılacaksa da en küçük sorumluluk bizimdir diyorum.
Bursa, sadece su kaynağıyla değil aynı zamanda Türkiye'nin en önemli tarım ve sanayi kentlerinden biridir. Dolayısıyla su krizinin büyümesi bu iki alanı da doğrudan etkilemektedir. TÜİK'in 2011 verilerine göre Türkiye'nin sofralık zeytininin yüzde 40'ını, şeftalisinin yüzde 28'ini, siyah incirinin yüzde 80'ini, çileğinin yüzde 19'unu, domatesinin yüzde 11'ini, biberinin yüzde 15'ini, bezelye üretiminin yüzde 50'sini Bursa'mız gerçekleştirmektedir. Eğer suyu yönetemezsek bir yandan üretim, bir yandan bereket ve sofralarımıza da kuraklık gelir. Dolayısıyla bu tablo sadece bir çevre sorunu değil aynı zamanda bir ekonomik güvenlik sorunudur diyorum ama iktidar ekonomiyi bilimin değil, aklın değil nassın rehberliğine maalesef bıraktı. Bugün sanayici bu nedenlerle plan yapamıyor, ihracatçı fiyat veremiyor çünkü sabah hesapladığı maliyet akşam tutmuyor; bu tablo yine en net şekilde üretimin kalbi Bursa sanayisinde görülüyor.
Bursa, Türkiye sanayisinin kalbi bir şehir olarak tekstilden otomotive, makineden gıdaya kadar onlarca sektörün de üretim üssü ama bugün üretim değil dayanma gücünün sınandığı bir kent hâline gelmiştir. Bursa'da üretim sorunu yok, üretme yeteneği sorunu da yok ancak iktidarın nas ve kur sorunu var. Bursa hâlâ üretiyor, üretmek için uğraşıyor; her metrenin, her kilogramın maliyetinde de bu döviz politikası nedeniyle bedel ödüyor. Türkiye'de düşük kur, yüksek faiz sarmalı yüzünden tüm üretim ve ihracata dayalı sektörler Türkiye'deki maliyet ve döviz bazındaki artıştan dolayı dünyayla rekabet edemez, maliyetler karşısında da mücadele edemez hâle geldi. Bursa tekstili şimdi ayakta kalamadığı gibi, üretimini Mısır'a ve Fas'a götürüyor. Konfeksiyon zaten gitti, şimdi sıra kumaş üreticisinde. Yüzyıllık kumaş üretme bilgisi, el emeği, usta birikimi sessizce Türkiye'yi ve Bursa'yı terk ediyor.
Tekstil sektörü Türkiye'nin anaç sektörüdür. Cumhuriyetin ilk sanayisinin temelleri de o tezgâhlarda atılmıştır. Bugün bu sektördeki yüzde 30 firma kaybedilmiş, milyonlarca işsiz ve ortaya çıkan bu milyonlarca işsizle beraber istihdam sorunu bizi beklemektedir ve kriz yalnızca tekstille sınırlı değil otomotiv sektörüne de sıçrayarak büyük bir maliyet yani bu maliyet zinciriyle, döviz bağımlılığıyla daha büyük bir sorun gelmektedir. Bursa sanayisinde, Demirtaş'ta, organizede birçok firma şu an batmış veya battığının farkında değildir ve satılıktır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
HASAN ÖZTÜRK (Devamla) - ...kalanların ise yüzde 30'u kapasitesiyle yaşamaya ve onur mücadelesi vermektedir.
Dolayısıyla şunu demek istiyorum arkadaşlar: Önümüzde sonbaharla birlikte çok daha büyük bir işsizlik krizi ve bununla birlikte de istihdam yaratma problemi karşımızdadır.
Bursa'nın sorunlarının yanında bir konuya da değinmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Hasan Küçük; 2023 yılında Yunanistan'a giriş yasağı getirilmiş ancak 7 Ekim 2025'te yani dün de yine sınırdan geri çevrilmiştir. Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği kamu yararına bir dernek, aynı zamanda da bir dava derneğidir. Bursa'da birçok Batı Trakyalı insan yaşamaktadır, ben de onlardan birisiyim. Lozan'la güvence altına alınmış Batı Trakya Türkleri bir taraftan gasbedilirken onların Batı Trakya Türkü olmaktan Yunan Müslümanlarına çevrilmesine asla müsaade etmiyor. Yunan Hükûmetini ve devletini de buradan kınıyorum, Dışişleri Bakanlığımızı da göreve çağırıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz, okullarda akran zorbalığıyla başlayan çocuk suçlarına karşı önlemlerle ilgili söz isteyen Kayseri Milletvekili Ayşe Böhürler'e aittir.
Buyurun Sayın Böhürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Kayseri Milletvekili Ayşe Böhürler’in, okullarda akran zorbalığıyla başlayan çocuk suçlarına karşı önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması
AYŞE BÖHÜRLER (Kayseri) - Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, Özgürlük Filosunun milletvekilleri Mehmet...
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Ses yok efendim.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Mehmet Atmaca...
AYŞE BÖHÜRLER (Devamla) - "Mehmet Atmaca" dedim efendim.
...Mehmet Atmaca, Necmettin Çalışkan, Sema Silkin Ün'ün İsrail tarafından alıkonulmasını da protesto ediyoruz ve aldığımız bilgilere göre de kısa sürede ülkemize tekrar bu 3 milletvekilimiz iade edileceklerdir. Uluslararası sularda kaçırılması gerçekten kabul edilebilecek bir durum değil.
Bugün, geleceğimizi ilgilendiren, çocuklarımızı ilgilendiren kritik bir konuyu ele almak istiyorum. Okullarda akran zorbalığı ve bunun zamanla çocuk suçluluğuna dönüşmesinin sonuçları dikkatle üzerinde eğilmemiz gereken bir durum olarak öne çıkıyor. Bu sorun sadece bizde değil küresel bir eğitim ve güvenlik sorunu olarak ele alınıyor; özellikle dijital oyunlar ve sosyal medya platformlarının kontrol edilemez bir güce erişmesi sonucunda bu sorunu OECD ve UNICEF verileri neredeyse dünyadaki öğrencilerin beşte 1'inin düzenli zorbalığa maruz kalması şeklinde izah ediyor. Zorbalığın çocuklar üzerindeki etkisi yalnız kısa süreli psikolojik yaralarla sınırlı değil; yapılan araştırmalar uzun süreli zorbalığa maruz kalan çocukların ilerleyen yaşlarda suç işleme, şiddet davranışları sergileme ve radikal gruplara katılma, "yalnız radikalleşme" denilen bir olguyu beraberinde getirdiğini ortaya koyuyor. Özellikle dijital dünyada dışlanan, öfkeli, kimlik arayışında olan gençler kendilerine aidiyet sunan tehlikeli grupların hedefi hâline geliyor. Yine, yapılan araştırmalar, sayıları azımsanmayacak derecede çocuğun akran zorbalığına maruz kaldığını gösteriyor; özellikle fiziksel ya da sözel, dijital dünyada çocuklarımız büyük risk altında. Ortaokul ve lise çağındaki öğrenciler arasında siber zorbalık oranı dikkat çekici derecede yüksek. Çağın getirdiği teknolojiler bu oranı giderek daha da artırıyor.
Sayın milletvekilleri, suç türleri incelendiğinde en yaygın olanların yaralama, hırsızlık ve uyuşturucu kullanımı olduğu ortaya çıkıyor. Çocukların suça yönelmesinde üç temel risk alanı var: Aile içi şiddet ve ilgisizlik, okulda maruz kalınan dışlanma ve zorbalık ve çevredeki suça teşvik eden çete yapılanmaları. Ne yazık ki geçtiğimiz aylarda yaşanan Ahmet Minguzzi cinayeti de bize bu işin tehlikeli boyutlarını ortaya koyuyor. Çocuk suçluluğunu önlemenin yolu erken müdahaleden geçiyor. Suça dönüşmeden önce ilk risk işaretlerinin görüldüğü yer olan okullarda zorbalıkla mücadeleyi güçlendirmek çok önemli. Bu arada, aile içi iletişimde şiddetsiz iletişim kampanyalarına hepimiz destek vermek ve yapmak zorundayız. Meclisimizin Akran Zorbalığı Alt Komisyonu okullarda akran zorbalığının tespitine ilişkin önemli bir öneri geliştirdi: Öğrenci formatörlüğü sistemi. Bu modelde öğretmenler özel bir eğitim alarak okullarda zorbalığı önleyici çalışmalar yürütecek, öğrenciler arası iletişim güçlenecek. Aslında bu öğrenci formatörlüğü sistemi desteklenerek uygulamaya geçmek zorunda. Bir diğeri de Millî Eğitim Bakanlığımız 2023-2024 yılında şiddet ve zorbalığı önleme programları çerçevesinde 6 milyon öğrenciye, 400 bin veliye ulaşmış durumda. Bu anlamda, bir başka görev düşen, sorumluluk düşen kurum da RTÜK. Medya içi içeriklerin çocuklara model oluşturacak, şiddeti normalleştiren yayınlardan arındırılması gerekiyor. Bir diğer yandan da suça sürüklenen çocuklara yönelik cezai düzenlemelerin gözden geçirilmesi gerekli. Meclis gündemimizde olan on birinci yargı paketinde çocukların suç işlemesine yönelik caydırıcı ve ıslah edici tedbir önerilerinin yer almasının bu anlamda çok önemli olduğunu söylemek istiyorum ancak unutmayalım ki cezalandırmak tek başına çözüm değil. Bizim hedefimiz, çocukları suça iten yolları ortadan kaldırmak, bunun için ailelere de okula da yerel yönetimlere de medyaya da büyük sorumluluk düşüyor. Dijital dünyada kimlerle vakit geçirdikleri, hangi içeriklere maruz kaldıkları titizlikle incelenmeli ve çocuklarımıza güvenli çevrim içi alanlar sağlanmalı; medyada ve sosyal medyada özendirici, teşvik edici paylaşımlara karşı tetikte olmalıyız. Ne medya ne de sosyal medya çocuklarımızın geleceğinin çalındığı yerler olmamalı. Şiddete, bağımlılığa, yönlendirici, özendirici paylaşımlara yönelik kim olursa olsun gereği yapılmalıdır.
Sayın milletvekilleri, her bir çocuğumuzun güvenli ve sevgi dolu bir ortamda büyümeye hakkı var. Akran zorbalığına karşı mücadele sadece bir eğitim politikası değil aynı zamanda çocuk suçluluğunu önlemenin de en etkili yolu. Gelin hep birlikte bu döngüyü kırmak için güçlü adımlar atalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafındın kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
AYŞE BÖHÜRLER (Devamla) - Çünkü geleceğimiz olan çocuklarımız için atacağımız her adım daha adil, daha güvenli bir toplumun temellerini atacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.
İlk söz İrfan Karatutlu'ya ait.
Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu’nun, İsrail tarafından müdahale edilen yardım gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanlara ilişkin açıklaması
İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, haydut devlet İsrail yönetimi uluslararası sularda, içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3 saygın üyesinin de bulunduğu, yüzlerce aktivistin olduğu gemiyi kanunsuzca durdurarak gözaltına almıştır. Bu insanlara terörist muamelesi yapılmaktadır. Bu durum Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumsal kimliğine açıkça müdahaledir. Ülkemiz yöneticileri vakit geçirmeden kınama dışındaki tüm işlemleri zamanında yapmalıdır. Güçlü devlet olduğumuzu siyonistlere göstermenin tam zamanıdır. Gazze'de insanlığa karşı işlenen suçlara ve soykırıma pervasızca devam edilmesine gerekli cevaplar verilmediği sürece bu şımarıklık devam edecektir. Dicle kenarında kurtların kaptığı kuzular bugün Gazze kenarındadır ve sahipsizdirler. Sayın Sema Silkin Ün, Mehmet Atmaca, Necmettin Çalışkan ve tüm aktivistleri saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Öztunç...
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, İsrail tarafından müdahale edilen yardım gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanlara ilişkin açıklaması
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çağımızın Hitler'i Netanyahu'nun, katil İsrail'in Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3 üyesini alıkoydurması asla kabul edilemez; bunu kınıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini alıkoymak AK PARTİ iktidarının dış politikadaki beceriksizliğinin ve itibarsızlığının bir başka göstergesidir; buna cesaret edememeleri gerekiyor, böyle bir durum karşısında şu ana kadar da hemen sonuç alınması gerekiyordu. Belli ki, anlaşılıyor ki, görülüyor ki AK PARTİ iktidarı dış politika konusunda itibarsız. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş diyor ki: "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin, parlamenterlerin uluslararası dokunulmazlığı vardır." Evet, vardır, doğrudur, bunu söylüyorsunuz, biliyorsunuz ama siz kendi ülkenizde milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmaya kalkarsanız katil İsrail de böyle bir şey yapar işte.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Çan...
4.- Samsun Milletvekili Murat Çan’ın, pirinçte ABD’ye gümrük imtiyazı sağlanmasına ilişkin açıklaması
MURAT ÇAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum.
Zirai don ve kuraklık, tohum, gübre, ilaç, mazot, işçilik maliyetlerinde yaşanan büyük enflasyon tarımda bu yıl birçok üründe üreticimizin canını yaktı, tarlaların bereketini kaçırdı, çarşıyı pazarı yangın yerine çevirdi. Seçim bölgem Samsun'da Bafra, Alaçam, Çarşamba, Terme Ovalarının verimli topraklarında ise yaklaşık 180 bin dekar arazide ekilen çeltik, diğer tarım ürünlerinin aksine üreticimizin yüzünü güldürdü. Verim, ürün kalitesi ve piyasada hâlihazırda oluşan fiyatlar üreticimizin emeklerinin heba olmayacağına işaret ediyor fakat iktidar tam da hasat döneminde, 22 Eylülde kendi meşruiyeti uğruna birçok tarım ürünüyle birlikte pirinçte de ABD'ye gümrük imtiyazı sağlayarak üreticimizin sevincini yine gölgelemeyi başardı. İktidarı uyarıyoruz; piyasada oluşan fiyatları ithal pirinçle terbiye etme gafletine düşmeyin, sırf meşruiyetiniz uğruna üreticimize zarar ettirmeyin.
BAŞKAN - Sayın Kısacık...
5.- Adana Milletvekili Sadullah Kısacık’ın, İsrail tarafından müdahale edilen yardım gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanlara ilişkin açıklaması
SADULLAH KISACIK (Adana) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Bugün 3 milletvekilimiz insanlık vicdanının sesi olmak için katıldıkları Özgürlük Filosunda İsrail askerleri tarafından hukuka aykırı ve kabul edilemez bir şekilde gözaltına alınmıştır. Bu eylem sadece milletvekillerimizin dokunulmazlık haklarının değil, aynı zamanda uluslararası hukukun, insani değerlerin ve barışçıl protesto hakkının da ağır bir ihlalidir. Gazze'de aylardır süren insanlık dramına sessiz kalan dünya düzeni bugün de barış için yola çıkanları susturmak istiyor. Ancak bilinsin ki biz susmayacağız; millet iradesinin temsilcileri olarak zulmün karşısında durmaya, mazlumların sesi olmaya devam edeceğiz. Buradan çağrıda bulunuyorum: İsrail'in bu pervasız tutumu derhâl son bulmalı, milletvekillerimiz ve tüm sivil katılımcılar derhâl serbest bırakılmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Kaya...
6.- Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın, Antalya’nın Kumluca ilçesindeki Üleşik Deresi’ne ve Gavur Deresi’nin üzerindeki köprüye ilişkin açıklaması
AYKUT KAYA (Antalya) - Kumluca ilçemizdeki Üleşik Deresi'nin kış gelmeden ıslah edilmesi gerektiğini defalarca dile getirdik ancak ıslah çalışmaları yapılmadığı için önümüzdeki yağışlı günlerde Sarıkavak, Karşıyaka ve Kum Mahallelerimizdeki çiftçilerimiz oluşabilecek su baskınları nedeniyle büyük bir risk altında. Tarım ve Orman Bakanlığını acilen göreve davet ediyorum; Kumluca ilçemizdeki Üleşik Deresi'nin ıslah çalışmaları bir an önce yapılmalı, yoğun yağışlardan önce dere temizlenmelidir. Üleşik Deresi'nin Akmaz'a ve denize düzgün bir şekilde akışı da sağlanmalıdır. Kumluca ilçemizin Kum Mahallesi'ndeki Gavur Deresi'nin üzerindeki köprü yıkılmış, yerine yenisi yapılmamıştır. Bu köprü mahallemizi D400'e ve hale bağlayan önemli bir geçiş noktasıdır. Bu köprünün yeniden yapılmasını Tarım ve Orman Bakanlığından hemşehrilerim adına talep ediyorum. Kumluca'mızın sesi olmaya, hemşehrilerimizin hakkını savunmaya devam edeceğiz.
BAŞKAN - Sayın Akbulut...
7.- Burdur Milletvekili İzzet Akbulut’un, Burdur ilinin ortasından geçen tren raylarına ilişkin açıklaması
İZZET AKBULUT (Burdur) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Burdur'umuzun tam ortasından tren raylarının geçtiğini ve bunun birçok vatandaşımızın hayat şartlarını zorlaştırdığını defalarca buradan anlatmaya çalıştık ama ne yazık ki Devlet Demiryolları ısrarla bu şehrin ortasından geçen tren raylarını insanların daha da hayatını zorlaştırmak istercesine sürekli böyle çitlerle, duvarlarla kapatıyor ve ne yazık ki insanlar sürekli bu çitleri, bu duvarları oradan aşmak durumunda kalıyorlar. Birçok mahalleden bahsediyorum; Bağlar Mahallesi, Hızır İlyas Mahallesi, Menderes Mahallesi, Kışla Mahallesi yani on binlerce insanın hayatını bu kadar zorlaştırmak kimin işine yarıyor bilmiyorum ama bir hızlı tren hattı geçecekse zaten burada istasyonun değişmesi gerekiyor. Çok acil bir şekilde bu istasyonun organize sanayi bölgesine taşınmasını, insanların çektiği bu çilenin son bulmasını talep ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Sarı...
8.- Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı’nın, Türkiye ekonomisine ilişkin açıklaması
SERKAN SARI (Balıkesir) - Teşekkürler Sayın Başkan.
AKP iktidarına sesleniyorum ve tebrik ederek başlamak istiyorum: Avrupa'da zirve yaptınız ülkemizi ama sefaletin zirvesine taşıdınız. Bir yanda lüks araçlarla saray saltanatı yaşayan sizler, bir yanda da açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren vatandaşlarımız var. Avrupa'daki şampiyonluğumuzu sayenizde kazanmış olduk. 2024 verilerine baktığımızda Avrupa ortalaması millî gelir 36.590 dolarken ülkemizde bunun sadece yarısına denk gelen 15.463 dolar, Avrupa ortalamasının sonuncu sırasına taşımış durumdasınız. TÜİK verilerinde vatandaşlarımızın yüzde 61'i borçlu durumda, bunun yüzde 12,5'i ise borcunu ödeyemeyecek durumda yani 10 vatandaştan 6'sı borçlu durumda. Borçla yaşayan bir halk, rantla büyüyen bir ekonomiyi yönetiyorsunuz. Yani bu ülkede borçsuz yaşamak artık büyük bir başarı, ayrıcalık hikâyesine dönüşmüş durumda. "Ülke ekonomisi büyüyor." diyorsunuz ama bu ekonomiden ne çiftçimiz ne emeklimiz ne işçimiz ne memurumuz pay alamıyor.
BAŞKAN - Sayın Güzelmansur...
9.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay’daki elektrik kesintilerine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yıl 2025, depremin üzerinden otuz ay geçmiş olmasına rağmen Hatay halkı hâlâ elektrik kesintileriyle mağdur ediliyor. İnsanlar canından bezdi. Elektrik gider, su gider, internet gider, beyaz eşyaları bozulur, hastanın cihazı kapanır, öğrencinin lambası söner, esnafın malzemesi bozulur. Hatay halkı isyanda; her gün mağdur olmaktan, işlerini yarıda bırakmak zorunda kalmaktan bıktılar usandılar. Hatay'da elektrik normal zamanlarda da sık sık kesiliyor ancak yağmur düştüğü anda daha büyük bir kaosa yol açacak şekilde kesiliyor. Bakın, şu an Hatay'da yağmur var. Antakya, Defne, İskenderun hemen hemen hepsi elektriksizliğe mahkûm edildi. Bütün sonbahar ve kış boyunca bu rezilliğe mi katlanacaklar? İktidardan, yetkililerden acilen bu konuyu çözecek sağlam adımlar bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Suiçmez...
10.- Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in, Trabzon’daki kahverengi kokarca sorununa ilişkin açıklaması
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Sayın Başkan, herkes gider aya, biz kalırız kokarcaya. Trabzon'un gündeminde kokarca var. Kahverengi kokarca artık Trabzon'un, Karadeniz'in değil Türkiye'nin sorunu hâline gelmiştir. Kokarca artık bahçelerde değil evlerimizde. Trabzon'da vatandaş penceresini bantlayarak evini barkını korumaya çalışıyor. Önlem alın diye defalarca söyledik; vatandaş çaresiz, üretici perişan. Tarım ve Orman Bakanlığı il müdürlükleri sınıfta kalmıştır. Buradan Trabzon AKP milletvekillerine soruyorum: Hangi ilde yaşıyorsunuz? Kokarca her yeri istila etmişken, kokarcayla mücadele fiyaskoyla sonuçlanmışken Tarım ve Orman Bakanına nasıl teşekkür edebiliyorsunuz? Teşekkürü bırakın, sorunu çözün; bu gidişle iktidarınızı kokarca gönderecek.
BAŞKAN - Sayın Dinçer...
11.- Mersin Milletvekili Talat Dinçer’in, küçük esnafın gerçek usulde vergi sistemi kapsamına alınmasına ilişkin açıklaması
TALAT DİNÇER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Küçük esnafımız bu ülkenin yalnızca ekonomik değil sosyal dokusunun da belkemiğidir. KDV oranının düşürülmesi, stopaj yükünün azaltılması ve ağır vergi ve denetim cezalarında düzenleme yapılması gibi taleplerini yıllardır dile getiren esnafımız, her defasında duymazdan gelinmiştir. Şimdi ise Maliye Bakanlığı esnafımızı basit usul vergi sisteminden çıkararak gerçek usulde vergi sistemi kapsamına alıyor. Bu ne demektir biliyor musunuz? Zaten artan maliyetle, yüksek kiralarla alım gücü düşen vatandaşımız kendi durumuyla uğraşırken bir de basit usulden gerçek usule geçilmesi, binlerce esnafın iş yerini kapatması ve işsizler ordusuna katılması anlamına gelmektedir. Artık, Türkiye, üretimiyle değil salma vergilendirmelerle ayakta kalmaya çalışan bir vergi ülkesi hâline gelmiştir. Ama şunu çok net söylüyoruz: Bu esnaf kendisini bu çıkmaza sürükleyeni asla unutmayacaktır.
BAŞKAN - Sayın Arpacı...
12.- Denizli Milletvekili Şeref Arpacı’nın, tekstil ve hazır giyim sektörüne ilişkin açıklaması
ŞEREF ARPACI (Denizli) - Ülkemizde kim ekonomi işlerinden sorumlu diye sorarak başlamak istiyorum Sayın Başkanım. İktidarda her kafadan farklı ses çıkıyor; yüksek enflasyon konusunda Hazine ve Maliye Bakanı farklı, Merkez Bankası Başkanı farklı, AKP Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı farklı bahanelere sığınıyor. Ekonomideki belirsizlik ve politikasızlık birçok sektörde olduğu gibi tekstil ve hazır giyimi de rekabet gücünden uzaklaştırdı. Maliyetlerdeki hızlı artış, faiz ve kur politikasıyla birleşince sektörümüzdeki yük ağırlaştı. Maliyetler dolar bazında arttı; rakiplerimizden yüzde 50, yüzde 60 daha pahalı duruma geldik. Bunun faturası üretimde 7 milyar dolarlık kayıp, 210 bin kişinin işsiz kalması, işletmelerimizin sermayesinin erimesi olarak döndü. Otuz beş yıl sonra ilk kez dünya pazarındaki payımız yüzde 3'ün altına düştü. Unutmayın, güçlü sanayi sadece...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tahtasız...
13.- Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız’ın, Çorum Şehit Ömer Emiroğlu Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesine ilişkin açıklaması
MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Sayın Başkanım, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'na sesleniyorum: Altı ay önce açmış olduğunuz Çorum Şehit Ömer Emiroğlu Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesinde sorunlar bitmiyor. 530 bin Çorumlu için yalnızca 1 ortodonti, 1 çene cerrahı, 1 pedodonti, 1 restoratif ve 1 protez uzmanı var. Bu alanlarda tek uzman olduğu için hastalarımız aylar sonrasına dahi randevu alamıyor; ortodonti iki yıl sonrasına randevu veriyor, endodonti uzmanımız ise hiç yok. Hastanede ameliyathane var ama kapalı, açılması için özel bir filtre gerekiyor. Sayın Kemal Memişoğlu'na sesleniyorum: Çorum Şehit Ömer Emiroğlu Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesinin hastalarımıza sağlıklı hizmet verebilmesi için her branştan en az 3 uzman doktor alması gerekiyor. Ameliyathanenin filtre sisteminin yapılması gerekmektedir. Çorum halkını daha fazla mağdur etmeyin.
BAŞKAN - Sayın Kara...
14.- Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara’nın, Hassa Tüneli Projesi’nin inşaatından çıkacak hafriyatın dökümü için seçilen alana ilişkin açıklaması
NERMİN YILDIRIM KARA (Hatay) - Teşekkür ederim Başkanım.
Hassa Tüneli Projesi'nin inşaatından çıkacak olan hafriyatın dökülmesi için Payas ilçemizde bir yer seçilmiş olduğunu, Payas Belediyesinin Büyükşehir Belediyesine yetki devrettiğini, bu yerin sahil şeridinde olduğunu öğreniyoruz. Yakacık Mahallemizdeki parseller 8 parçadan oluşuyor ve yeşil alan statüsünde yani yer seçimi yapanlar resmen "Biz hangi kanun ve yönetmelik maddelerini ihlal edebiliriz." diye düşünmüşler. Kıyı Kanunu'nun 8'inci maddesinde "Kirletici atıklar kıyıya dökülemez ve ağır cezalar verir." denir. Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde hafriyat dökümü yapmak için başka bir alan aradınız mı? Hangi bilimsel gerekçelerle denize sıfır alanları seçtiniz? Deniz kıyılarını parayla tahvil edilmesi gereken alanlar olarak görmeyin, bu yanlışınızdan derhâl dönün diyorum.
BAŞKAN - Sayın Akay...
15.- Karabük Milletvekili Cevdet Akay’ın, Karabük’ün Yenice ilçesinde yaşanan dere taşmalarına ve sel felaketlerine ilişkin açıklaması
CEVDET AKAY (Karabük) - Teşekkürler Başkanım.
Karabük'ün Yenice ilçesi alüvyal tabanlı bir vadi olması sebebiyle sık sık dere taşmaları ve sel felaketleriyle karşılaşmaktadır. Bölgemizde taşkın riskini azaltmak için altyapı iyileştirmeleri, dere ıslah çalışmaları ve erken uyarı sistemlerinin güçlendirilmesi önemlidir ancak DSİ dere ıslahını tamamlamamış, altyapıyı iyileştirilmemiş ve Filyos Çayı'nın temizliğini ihmal etmiştir. Filyos Çayı'nın Yenice merkezden geçen kısmı temizlik çalışmaları yapılmadığı için âdeta ormanlaşmış ve büyük bir felakete davetiye çıkarmaktadır. Yetkilileri uyarıyoruz; yağmur mevsimi başlamadan gerekli temizlikleri yapın, yeni bir felakete davetiye çıkarmayın.
BAŞKAN - Sayın Bektaş...
16.- Konya Milletvekili Barış Bektaş’ın, şeker pancarı için açıklanan alım fiyatına ilişkin açıklaması
BARIŞ BEKTAŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şeker pancarı için açıklanan ton başına 3.100 liralık alım fiyatı çiftçimizin alın terine ve emeğine saygısızlıktır. Belirlenen bu fiyat gübreye, mazota, enerjiye gelen, yüzde 100'leri aşan artışları yok saymakta ve üreticiyi kaderine terk etmektedir. Bugün çiftçi borçla üretim yapıyor, yarın üretimden tamamen çekilme noktasına gelecek çünkü bu fiyat üretimi değil üretimden vazgeçişi teşvik eder. Şeker pancarı yalnızca bir tarım ürünü değil Türkiye'nin gayrisafi millî hasılasına 3,5 milyar dolarlık katkı sunan kıymetli bir değerdir. Hükûmet, pancar üreticisini görmezden gelerek aslında Türkiye'nin gıda güvenliğini de riske atmaktadır. Üreticiye hak ettiği fiyat verilmezse ülkemiz tamamen nişasta bazlı şekere mahkûm kalacaktır.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Sayın Ayhan Barut...
17.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Türkiye ekonomisine ilişkin açıklaması
AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, AKP iktidarı ve tek adam rejimi eliyle toplumumuzun tüm kesimleri âdeta kan ağlıyor. Halkımızın kredi ve kart borçları 5 trilyon lirayı buldu. Gerçek işsiz sayısı ise 13 milyonu geçti. İcra dairelerindeki dosya sayısı 25 milyona dayandı. Çiftçi borcu ise 1 trilyon 150 milyar lirayı aştı. Herkes feryat ederken AKP iktidarı çözüm üretemediği gibi, emekli yaşının yüksekliğinden, asgari ücrete ara zam verilmeyeceğinden, yapılan iyileştirmelerin fazla olduğundan bahsediyor; gözleri var, görmüyor; kulakları var, işitmiyor. Halka açlık, yoksulluk ve sefalet dayatanların vicdanı yok. Bu yürek dayanmaz tabloya rağmen tek dertleri rant ve talan düzeninin sürmesi. Çok az kaldı, sandık gelecek ve bu iktidar gidecek.
BAŞKAN - Sayın Asu Kaya...
18.- Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’nın, Osmaniye’nin Türkmen beldesinde bulunan kireç fabrikasına ilişkin açıklaması
ASU KAYA (Osmaniye) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Osmaniye'min Türkmen beldesinde bulunan kireç fabrikası yüzünden halkımızın yaşadığı tablo içler acısı. İnsanlar "Bakın, ağaçlar kireçten bembeyaz, kefen giymiş gibi; bu fabrika bize de kefen giydirecek." diyor. Sabahın erken saatlerinden geceye kadar süren bu kireç yağışı doğayı ve halk sağlığını tehdit ediyor. Bu bir çevre sorunu olmakla beraber, aynı zamanda yaşam hakkına da yönelik ciddi bir ihlaldir. Çocuklar, insanlar zehirli havayı solumak zorunda kalıyor. Çevreyi ve insan sağlığını korumak yalnızca yasal bir sorumluluk değil, aynı zamanda vicdani bir sorumluluktur. İlgili bakanlıkları ve yerel yönetimleri Türkmen beldesindeki bu çevre felaketine derhâl müdahale etmeye, fabrikanın faaliyetlerini denetlemeye ve halkımızın nefes alma hakkını korumaya davet ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Seda Kâya Ösen...
19.- İzmir Milletvekili Seda Kâya Ösen’in, İsrail tarafından müdahale edilen yardım gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanlara ilişkin açıklaması
SEDA KÂYA ÖSEN (İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan.
İsrail, Gazze'ye yardım götüren Özgürlük Filosuna uluslararası sularda saldırarak işlediği insanlık suçlarına bir yenisini ekledi ve Milletvekillerimiz Mehmet Atmaca, Necmettin Çalışkan ve Sema Silkin Ün alıkonuldu. Türkiye Cumhuriyeti devleti, milletvekillerimizin ve diğer insani yardım gönüllülerinin serbest bırakılması için gerekli adımları atmalıdır. Yardıma giden sivil gemilere saldırmak sadece uluslararası hukukun değil insanlık vicdanının da açık bir ihlalidir. Gazze'ye uygulanan abluka yetmezmiş gibi şimdi de yardım taşıyanlara saldırmak İsrail zulmünün artık hiçbir sınır tanımadığını gösteriyor.
BAŞKAN - Sayın Akgül...
20.- Bolu Milletvekili İsmail Akgül’ün, Bolu’daki su sıkıntısına ve Çele Barajı’nın yapımına ilişkin açıklaması
İSMAİL AKGÜL (Bolu) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bolu'nun içme ve sulama suyunu sağlayan Gölköy Barajı alarm vermektedir. Su seviyesi bu yıl yüzde 20'lere kadar düşmüş, hatlardaki kaçaklar büyük oranlara ulaşmıştır. Bu tablo, gelecekte Bolu'nun ciddi bir su kriziyle karşı karşıya kalacağının açık göstergesidir. Elektrik faturalarını geçen su faturalarıyla hemşehrilerimizin cebine musallat olan Bolu Belediyesinin suyla ilgili herhangi bir yatırım yapma niyeti yoktur. Çevre illerin su ihtiyacını karşılayan Bolu'nun su sıkıntısı çekmesi bir yandan belediyenin ilgisizliği, diğer yandan verilen sözlerin hâlâ yerine getirilmemesinin sonucudur. Çele Barajı'nın hâlâ başlamamış olması Bolu'nun kaderiyle oynamaktır.
Buradan hem Belediyeye hem de Tarım ve Orman Bakanlığına sesleniyorum: Bolu'nun su meselesi siyasetüstü bir meseledir. Çele Barajı, bir tercih değil zorunluluktur. Bugün önlem almazsak yarın Bolu'da sadece musluklar değil bereket de kuruyacaktır.
BAŞKAN - Sayın Şevkin...
21.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana Kapalı Devre Basınçlı Sulama Sistemi Projesi’ne ilişkin açıklaması
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kuraklık, yağış düzensizlikleri ve su kaynaklarındaki azalma nedeniyle tarımsal üretim ve gıda arz güvenliği ciddi bir tehdit altındadır. Bu bağlamda, mevcut açık kanal sulama sistemlerinden kaynaklanan su kayıplarının azaltılması ve suyun verimli şekilde yönetilmesi amacıyla Adana Kapalı Devre Basınçlı Sulama Sistemi Projesi'nin öncelikli olarak 2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Ek Yatırım Programı'na dâhil edilmesi gerekmektedir. Söz konusu proje, bölge tarımının sürdürülebilirliği, su kaynaklarının korunması ve iklim değişikliğine karşı dirençli bir üretim altyapısının oluşturulması açısından stratejik bir öneme sahiptir. Bilindiği gibi, kullanım sularının yüzde 70-75'i tarım sulamasına gitmektedir ve kapalı sulama sistemi bu anlamda çok önem arz etmektedir. Adana'mızın tarım altyapısına ve üretim gücüne katkı sunacak bu hayati konunun acil olarak gündeme alınması gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Arı...
22.- Antalya Milletvekili Cavit Arı’nın, Antalya’nın Konyaaltı ilçesi Çakırlar Mahallesi’nde planlanan TOKİ projesine ilişkin açıklaması
CAVİT ARI (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Antalya Konyaaltı ilçesine bağlı Çakırlar Mahallesi'nde TOKİ tarafından 4.574 konutluk bir projeye başlanacağına dair kamuoyunda bilgiler dolaşmakta. Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki bu projenin yapılacağı alan, kesinlikle hatalı bir alandır ve burası Boğaçayı'nın bir kolu olan Çandır Çayı'nın dere yatağında bulunmaktadır; sel felaketlerinin çokça yaşandığı bir bölgedir ve bu projenin yapılacağı yer orman alanı olup plansız bir alandır. İnsan hayatını riske atan, su kaynaklarını yok edecek bir projedir bu. TOKİ'nin görevi öncelikle insan hayatını koruyacak alanlarda proje üretmek olmalıdır. Biz, TOKİ tarafından konut yapılmasını desteklemekle birlikte can güvenliği riski taşımayan bölgelerde bu projelerin gerçekleşmesi gerektiğini savunuyoruz.
BAŞKAN - Sayın Genç...
23.- Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in, Kayseri’nin Sarız ilçesindeki uzman doktor eksikliğine ilişkin açıklaması
AŞKIN GENÇ (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Seçim bölgem Kayseri'nin Sarız ilçesinde bugün ne yazık ki dâhiliye dışında hiçbir uzman doktor bulunmamaktadır. Kadın doğum, çocuk hastalıkları ve diğer temel branşlarda yaşanan eksiklik Sarızlı vatandaşlarımızı büyük bir mağduriyetle karşı karşıya bırakmaktadır. Bir anne, çocuğunu muayene ettirebilmek, bir anne adayı rutin kontrolünü yaptırabilmek için 60 kilometre uzaklıktaki Kahramanmaraş'ın Göksun ilçesine gitmek zorunda kalıyor. Kış aylarında bu yollar buz tuttuğunda o mesafe âdeta bir çileye dönüşüyor. Buradan Sağlık Bakanlığına çağrı yapıyorum: Sarız'ın sağlık kadrosu derhâl güçlendirilmeli, ilçeye tüm temel branşlarda uzman doktorlar atanmalıdır. Vatandaşlarımızın sağlık hizmetine erişimi bir lütuf değil devletin asli görevidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Karaoba...
24.- Uşak Milletvekili Ali Karaoba’nın, İsrail tarafından müdahale edilen yardım gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanlara ilişkin açıklaması
ALİ KARAOBA (Uşak) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Gazze'de çocuklar gökyüzüne değil bombalara bakıyor. İnsanlık susmuş, tüm dünyada vicdanlar ve hukuk bitmiş durumda. Birleşmiş Milletler, insan hakları örgütleri, demokrasi ve barış kurumlarının ikiyüzlü tavırları ortadadır. Bu bir savaş değil soykırımdır. Bir halkı açlığa, susuzluğa, karanlığa, ölüme mahkûm etmenin adı "ulusal güvenlik" olamaz. Filistin halkı için yola çıkan Vicdan gemisi sadece yardım gemisi değil umut, direnç ve direnişin de sembolüdür. Uluslararası sularda yardım gemisine ve 3 milletvekilimize yapılan hadsizliği kınıyorum. Bu konuda Meclisimizin en ağır tepkiyi vermesini ve millet iradesini taşıyan vekillerimizin ve vatandaşlarımızın vekillerimizin yanında olduğunu beyan etmesini istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz dün olduğu gibi bugün de Filistin halkının ve insanlığın yanındayız. Açlığa, ilaçsızlığa mahkûm edilmiş Filistin halkı yalnız değildir.
BAŞKAN - Sayın Ocaklı...
25.- Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı’nın, İsrail tarafından alıkonulan 3 milletvekiline ve cezaevindeki Aykut Erdoğdu’nun mesajına ilişkin açıklaması
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bir telefonla serbest bıraktıkları Rahip Brunson'u acaba Cumhurbaşkanımız 3 değerli milletvekilimiz için aradı mı, çok merak ediyorum.
Cezaevi koşullarıyla ilgili özellikle size bir şey söylemek istiyorum, Aykut Erdoğdu bütün milletvekillerimize bir seslenmemi istedi: "Biz yargılanmadan esir tutulduğumuz Silivri Cezaevinde ağırlaştırılmış müebbet hapis alanlarla aynı koşullarda tutuluyoruz. Hapishane koşullarında en ağır olan psikolojik işkence tecrittir. Tecridin kaldırılması, ortak avluya çıkabilmemiz konusunda çaba göstermenizi, bir milletvekili olarak birbirimizi ortak avluda görüp sohbet edebilmemizi ve işkenceyi aza indiren bu düzenlemeyi sağlamak üzere sizden, milletvekillerimizden bir destek istiyoruz. Ayrıca, hiç merak edilecek bir durumumuz yok, sağlığımız yerinde, kazanan biz olacağız." demektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Yontar...
26.- Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in Cumhurbaşkanının onayına sunulacağını belirttiği rapora ilişkin açıklaması
NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - Sayın Başkan, gerici ve tarikat sevici uygulamalarıyla sık sık gündeme gelen Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bu kez de zorunlu eğitimi hedefe koyarak on iki yıllık eğitimin kısaltılması için hazırlanan raporun Cumhurbaşkanının onayına sunulacağını belirtti; hedef, laik, bilimsel ve kamusal eğitimi tasfiye etmek. Yirmi üç yıllık AKP iktidarı süresince tam 14 kez eğitim sistemi, 9 kez de Millî Eğitim Bakanı değiştiren bu sistem değişime doymuyor. Zorunlu eğitimin kısaltılması çocukları ucuz iş gücüne sürmek, kız çocuklarını okuldan koparmak, yoksul halkın çocuklarını kaderine terk etmek anlamına geliyor. Çocuk işçiliğin yarattığı iş kazaları onlara hayattan koparmaktadır. Bu sistemle sorgulayan değil itaat eden bireyler istiyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Kanko...
27.- Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko’nun, Türkiye ekonomisine ilişkin açıklaması
MÜHİP KANKO (Kocaeli) - 2018 yılında Erdoğan'ın başkanlık rejimiyle birlikte Türkiye ekonomisi yere çakılmıştır. Bugün, Türk lirası Taliban yönetimindeki Afganistan'ın para birimi karşısında bile 10 kat değer kaybetmiştir; 2018'de 1 Türk lirası 18 afganiydi, bugün 1,7 afgani. Dış borç tarihî rekor kırmış, işsizlik tavan yapmış, gençler umudunu yurt dışında arar hâle gelmiş, emekliler pazar artığı toplar duruma düşürülmüştür. Millet kemer sıkarken saray şatafatla, lüksle, israfla gününü gün etmektedir. Yoksulluğun, yolsuzluğun ve rüşvetin merkezine dönüşmüş bir yönetim anlayışıyla Türkiye'nin kaynakları bir avuç yandaşın cebine aktarılıyor. NATO ülkeleri arasında yolsuzlukta 1'nci sırada olan bu soygun düzenini değiştirecek olan halktır, biziz ve Cumhuriyet Halk Partisidir.
BAŞKAN - Sayın Ersever...
28.- Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever’in, İsrail tarafından müdahale edilen yardım gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanlara ilişkin açıklaması
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Sayın Başkan, milletvekillerimizin uluslararası sularda İsrail tarafından zorla alıkonulması açıkça terör eylemidir. Bu sadece insanlığa değil Türkiye'nin onuruna ve egemenliğine yapılmış bir saldırıdır. Bu hadsizliğe sessiz kalmak milletin iradesini hiçe saymaktır. Derhâl gereği yapılmalı, vekillerimizin ve yurttaşlarımızın güvenliği sağlanmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Taşkent...
29.- Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in, Sapanca Gölü’ndeki kirliliğe ve kuraklık tehdidine ilişkin açıklaması
AYÇA TAŞKENT (Sakarya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sakarya'nın içme suyu ihtiyacının yüzde 90'ını karşılayan Sapanca Gölü kirlilik ve kuraklık tehdidi altında. Artan su kullanımı ve kuraklık nedeniyle gölün seviyesi kritik eşiğe geldi. Evet, yetkililer bazı önlemler aldı ama yeterli değil. TÜPRAŞ ve PETKİM'in çektiği su, gölün su dengesini bozmaktadır. Bu firmaların çektiği proses suyun alternatif kaynaklardan sağlanması gerekir. Kaynak suları kullanan firmalardan 6 kat fazla bedel almak sadece tüketime düşen yükü artırır, gölün beslenmesini sağlamaz. Öte yandan, gölü besleyen Sapanca ormanlarının imara açılmasıyla artan yapılaşma da içme suyu kaynağımız olan gölümüz için büyük tehlike arz etmektedir. Tasarruflu kullanım bilinci çok önemlidir ama bu bilinci asıl kamudan bekliyoruz.
BAŞKAN - Sayın Halıcı...
30.- Isparta Milletvekili Hikmet Yalım Halıcı’nın, sanal bahse ilişkin açıklaması
HİKMET YALIM HALICI (Isparta) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye'de sessiz, görünmez ama hızla büyüyen bir tehlike var: Sanal bahis. Özellikle lise ve üniversite gençliği arasında bu alışkanlık çığ gibi büyüyor. İstanbul'da 12-18 yaş arası 6 binden fazla öğrenciye yapılan araştırmaya göre gençlerin yüzde 12'si on-line bahis oynuyor, üstelik dörtte 1'i 10 yaşında başlamış. Üniversitelerde tablo daha karanlık, gençler borca, strese, uykusuzluğa ve umutsuzluğa sürükleniyorlar hatta intiharlar yaşanıyor. Ekonomik kriz insanları bu sahte, sözde kurtuluşun kucağına itiyor ama bu bir çıkış değil bir çöküştür. Bugün görmezden gelirsek yarın kaybettiğimiz bir nesli hep beraber konuşmak zorunda kalacağız. Devletin tüm kurumlarıyla el ele verip sanal bahisle mücadeleyi ulusal bir politika hâline getirmek hepimizin ortak sorumluluğudur.
BAŞKAN - Sayın Aşıla...
31.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla’nın, İsrail tarafından alıkonulan milletvekillerine ve Sumud Filosuna katılanların ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET AŞILA (Kocaeli) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Terör devleti İsrail askerleri tarafından alıkonulan milletvekillerimiz Necmettin Çalışkan, Sema Silkin Ün ve Mehmet Atmaca başta olmak üzere tüm aktivistlerin derhâl bırakılması için gereken acilen yapılmalıdır. Ayrıca, Sumud Filosuna katılan kardeşlerimizin ifadelerine bakıyoruz, dehşet verici. Kendilerini ana dili Türkçe olan kimselerin sorguladığını ve işkence yaptıklarını söylüyorlar. Bu mesele Meclis gündemine defalarca geldi, "Harekete geçilsin." dendi; artık daha ne olmasını bekliyorsunuz Allah aşkına? Sözde çifte vatandaş, özde Mossad casusu olan bu kimselerin ülkemizde de katliam yapmasını mı bekliyorsunuz? Bu utancı bir an evvel yüzümüzden silin, ay yıldızlı pasaporta sahip siyonist olmaz, olmamalı. Bunlar derdest edilmeli, tutuklanmalı, tüm mal varlıklarına el konulmalı, vatandaşlık hakları sonlandırılmalı ve Filistinli esirlerle yapılacak takasta da değerlendirilmelidir diyor, teşekkür ediyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kadim Durmaz? Yok.
Sayın Koca...
32.- Mersin Milletvekili Perihan Koca’nın, AİHM’in Selahattin Demirtaş kararına Adalet Bakanlığının itiraz etmesine ilişkin açıklaması
PERİHAN KOCA (Mersin) - AİHM'in Selahattin Demirtaş'ın derhâl serbest bırakılması kararına Adalet Bakanlığı eliyle itiraz edilmesi yargının sarayın talimatlı sopasına dönüşmüş olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. AİHM defalarca Demirtaş'ın tutukluluğunun siyasi bir karar olduğunu, adil yargılanma ve ifade özgürlüğü haklarının ihlal edildiğini tespit etmiş; ağır ihlal kararı vererek derhâl serbest bırakılmasını hükme bağlamıştır. Karara itiraz iktidarın çözümsüzlükte ısrar ettiğinin beyanıdır. 1 Ekim 2024'ten bu yana demokratik çözüm doğrultusunda tek bir somut adım dahi atılmamıştır. Buradan ifade edelim; kumpaslarla, darbelerle çözüm olmaz. Demirtaş'ı, Yüksekdağ'ı ve tüm Kobane tutsaklarını derhâl serbest bırakın.
BAŞKAN - Sayın Sarıtaş...
33.- Siirt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş’ın, Siirt’teki Hassa Hatun Kız Öğrenci Yurdunda yaşanan zehirlenme vakasına ilişkin açıklaması
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Siirt'te bulunan Hassa Hatun Kız Öğrenci Yurdunda kalan 119 öğrenci iki gün önce mide bulantısı ve baş ağrısı şikâyetleriyle hastaneye başvurdu. Bu olay sadece bir zehirlenme vakası değil yurtlarda denetim eksikliğinin ve ihmalkâr yönetimin açık bir göstergesidir. Siirt'te gençlerin sağlığı hiçe sayılmamalıdır. Sorumlular derhâl tespit edilmeli, sonuçlar kamuoyuyla paylaşılmalı ve bir daha benzer bir durumun yaşanmaması için acil önlemler alınmalıdır. Konuyla ilgili ısrarla aradığımız İl Sağlık Müdürlüğü ise telefonlarımıza yanıt vermedi. Bu sessizlik kabul edilemez, onlarca öğrencinin sağlığını ilgilendiren bir olayda kamu kurumlarının şeffaf davranması zorunludur.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Sayın Gergerlioğlu...
34.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Selahattin Demirtaş’a ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Selahattin Demirtaş'ı ne zaman serbest bırakacaksınız? Sayın Selahattin Demirtaş'ı milyonlar bekliyor, ne zaman bu esaret bitecek? Sayın Selahattin Demirtaş'ı AİHM kararlarına rağmen niye hapiste tutuyorsunuz? Sayın Selahattin Demirtaş barış istemekten başka ne yaptı, niye hapiste tutuyorsunuz? İktidara, saraya, duymamışsa tekrar soruyorum: Sayın Selahattin Demirtaş'ı ne zaman serbest bırakacaksınız? Sayın Selahattin Demirtaş'ı milyonlar bekliyor, ne zaman bu esaret bitecek? Sayın Selahattin Demirtaş'ı AİHM kararlarına rağmen niye hapiste tutuyorsunuz? Sayın Selahattin Demirtaş barış istemekten başka ne yaptı, niye hapiste tutuyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Uysal...
35.- Mersin Milletvekili Levent Uysal’ın, üniversite öğrencilerinin af beklentisine ilişkin açıklaması
LEVENT UYSAL (Mersin) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Atatürk'ün bizlere emaneti olan gençlerin sesini duyurmak için bugün sizlere sesleniyorum: Özellikle 4 milyon üniversite öğrencisi af bekliyor bizlerden çünkü depremden, ekonomik koşullardan, sağlık koşullarından dolayı yükseköğrenime ara vermek zorunda kaldılar. Lütfen, hep birlikte destek olarak yeni bir af tasarısını gündemimize alalım.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN - Sayın Ayan...
36.- Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan’ın, AİHM’in Selahattin Demirtaş kararına Adalet Bakanlığının itiraz etmesine ilişkin açıklaması
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Sayın Selahattin Demirtaş hakkında 3 kez verilen AİHM kararı uygulanmayarak halkın barışa, demokrasiye ve toplumsal adalete duyduğu güven bir kez daha Adalet Bakanlığı eliyle zedelenmiştir. Sayın Demirtaş, Sayın Yüksekdağ ve Kobani kumpas davası tutuklulukları hukuka aykırı ve siyasidir. Halkın vicdanında ve toplum nezdinde çoktan kesinleşmiş olan bu hukuksuzluklara bir gün daha gecikmeksizin artık son verilmelidir. Adil, demokratik ve ortak bir yaşamı birlikte inşa etmek için Sayın Demirtaş ve Kobani tutsakları derhâl serbest bırakılmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Işıkver...
37.- Elâzığ Milletvekili Semih Işıkver’in, Elâzığ’daki elektrik altyapısının yetersizliğine ilişkin açıklaması
SEMİH IŞIKVER (Elâzığ) - Değerli milletvekilleri, Meclisimizin tatil döneminde Elâzığ'ımızı karış karış gezip sorunları yerinde inceledik. Karşımıza çıkan en önemli sorunlardan biri de bölgemizdeki elektrik altyapısının yetersizliğiydi. Kırsalda, sanayi sitelerinde hatta mahallelerde elektrik iletim hatlarının eski, bakımsız ve yetersiz olduğunu tespit ettik. Elektrik kesintileri, düşük voltaj sorunları, kapasite yetersizliği ve en önemlisi eski trafo sistemlerinin hem üretime hem de halkımıza ciddi zararlar verdiğini gözlerimizle gördük. Bu sorunların sonucunda orman köylerimizde çıkan yangınların arkasında bozuk elektrik hatlarının payı çok büyüktür. Yaz aylarında ekili alanların yanması, insanların yaşamlarını ve geçim kaynaklarını kaybetmesi bu ciddi sorunun sadece bir yansımasıdır ve bu bir tesadüf değildir. Bugün, bir kez daha, başta Enerji Bakanlığımız olmak üzere, ilgili tüm kurumları bu meseleye duyarlı olmaya, bu sorunun acilen çözülmesi adına adımlar atmaya davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
BAŞKAN - Sayın İnan Akgün Alp...
38.- Kars Milletvekili İnan Akgün Alp’ın, AİHM’in Selahattin Demirtaş kararına Adalet Bakanlığının itiraz etmesine ilişkin açıklaması
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın milletvekilleri, tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen ihlal kararına büyük daire nezdinde itiraz için öngörülen sürenin bitmesine bir gün kala Bakanlık tarafından itiraz edilmiş olması doğru olmamıştır fakat bu karara itiraz edilmiş olması kararın uygulanmasını da engellemez, mahkemelerimiz, istinaf mahkemesi bugün dahi Selahattin Demirtaş hakkında tahliye kararı verebilir. Ülkemizde yürümekte olan barış ve kardeşlik sürecinin ruhuna da uygun olarak bu kararın verilmesini bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu...
39.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, genç işsizliğine ilişkin açıklaması
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum.
Şu tabloya bakar mısınız: 15-29 yaş arası gençlerin tam yüzde 27'si yani 4 milyon 766 bini ne eğitimde ne de istihdamda, bu çocuklar ne okula gidiyor ne de iş bulabiliyor. Cumhuriyet tarihinin en yüksek, genç, eğitimli ve nitelikli işsizlik tablosuyla karşı karşıyayız. Bu tablo gençlerin değil iktidarın iflasıdır. Eğitim politikalarının çöktüğünün, istihdamın bittiğinin, umutların söndüğünün belgesidir. Biz bu ülkenin çocuklarını karanlığa teslim edemeyiz. Yirmi üç yıllık iktidarınız sonucunda gençler kendi vatanlarıyla ilgili hayal kuramıyorlar; umudu tükettiniz, geleceği çaldınız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Sümeyye Boz...
40.- Muş Milletvekili Sümeyye Boz’un, Vartinis dosyasına ilişkin açıklaması
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Vartinis katliamı otuz iki yıl önce 3 Ekim 1993'te Muş Korkut'ta yaşandı. Aynı aileden 10 kişi, 7'si çocuk, 1'i anne karnında bebek; evleri ataşe verilerek, diri diri yakılarak katledildi. Faili meçhul değildi, Jandarma Yüzbaşı Bülent Karaoğlu ve emrindeki tabur personeliydi. Otuz yılı aşan yargı süreci sonunda 2023'te dava zaman aşımı gerekçesiyle düşürüldü. Bu karar, Türkiye'de devlet görevlilerinin karıştığı insan hakları ihlallerinde cezasızlığın kurumsal bir politika hâline geldiğini bir kez daha kanıtladı. Vartinis dosyası adalet sisteminin siyasal iktidardan bağımsız işlememesi sorununun somut göstergesidir. Bugün yeniden barışı konuştuğumuz bir dönemde barışın zemini ancak faillerin korunmadığı ve devletin kendi suçlarıyla yüzleştiği bir adalet anlayışıyla kurulabilir. Muş'ta adaleti sağlarken adalet tesisi yeni cezaevleri inşa etmekle değil bunlarla yüzleşmekten geçer.
BAŞKAN - Sayın Esen...
41.- İstanbul Milletvekili Elif Esen’in, Vicdan gemisine İsrail’in müdahalesine, Sumud Filosuna katılanların ifadelerine ve Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün’e ilişkin açıklaması
ELİF ESEN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gazze'de yaşanan acılara, katliama, soykırıma karşı umut olmak, insani yardım ulaştırabilmek amacıyla yola çıkan Vicdan gemisinin uluslararası sularda İsrail güçleri tarafından haydutça ve vicdansız bir müdahaleye uğraması kabul edilemez.
Sumud Filosuna katılan kardeşlerimizin ifadeleri gerçekten dehşet verici. Kendilerini ana dili Türkçe olan kimselerin sorguladığını ve işkence yaptıklarını söylüyorlar. Türkçe konuşanların elinden işkence gören Türk vatandaşları, Türk pasaportuyla Gazzeli çocukları katleden İsrailliler; bu asla kabul edilemez.
Bizlere aktardığı bilgiler için Sema Silkin Ün'e teşekkür ediyorum.
Söz konusu kanun teklifleri bekletilmeden Meclis gündemine gelmeli, savaş suçu işleyen hiçbir İsrailli çifte vatandaş olarak Türk pasaportu taşımamalı; bu kabul edilemez.
BAŞKAN - Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:15.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.32
BAŞKAN: Numan KURTULMUŞ
KÂTİP ÜYELER: İshak ŞAN (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4'üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece hukuksuz bir şekilde müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarını göstermek amacıyla bu birleşimde bir araya gelindiğine ve siyonist rejimin Gazze’de başlattığı saldırıların artık soykırımın çok üstüne çıkmış bir insanlık suçu olarak yaşandığına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Bugün burada özel bir konu dolayısıyla bir araya geldik. Bildiğiniz gibi, şu anda 3 değerli milletvekili arkadaşımız; Hatay Milletvekilimiz Necmettin Çalışkan, Denizli Milletvekilimiz Sema Silkin Ün ve Bursa Milletvekilimiz Mehmet Atmaca kardeşlerimiz Vicdan gemisinde İsrail'in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken, uluslararası karasularında seyrüsefer hâlindeyken dün gece itibarıyla hukuksuz bir şekilde maalesef gemilerine müdahale edildi ve kendileri alıkonuldu. Gemide 21 Türk vatandaşımız var, 3'ü milletvekili arkadaşlarımız. En kısa zamanda Türkiye'ye getirilmeleri için her türlü girişimde bulunulmuştur. Ümit ediyorum ki çok kısa bir süre içerisinde Türkiye'ye geleceklerdir.
Bu toplantımızın amacı, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak siyasi parti ayrımı gözetmeksizin her birimizin bu değerli arkadaşlarımızın bu çabalarında kendilerinin yanında olduğumuzu, onlarla dayanışma içinde olduğumuzu hem Türkiye kamuoyuna hem de dünya kamuoyuna göstermek için burada, bu birleşimde bir araya geldik.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki dün itibarıyla, siyonist rejimin Gazze topraklarında başlattığı saldırıların, artık "soykırım" tabiriyle dahi tanımlanmanın çok üstüne çıkmış olan insanlık suçlarının ikinci yılı geride kalmış oldu ve maalesef bu iki yıl içerisinde çok ağır bir insani bilançoyla, kayıp bilançosuyla karşı karşıyayız. Üzülerek ifade etmek gerekirse Gazze'de kaç kişinin öldüğü rakamı konusu bile ihtilaflıdır. 70 bini aşkın insanın şehit olduğu, 150 binden fazla insanın gazi olduğu, hemen hemen insanların tamamının, orada yaşayan 2 milyon insanın evlerinden, yurtlarından uzaklaştırıldığı, tam manasıyla bir ablukanın sürdüğü ve özellikle, belki de şimdiye kadar yaşanmış olan soykırımlar içerisinde en acılarından birini, açlığın dahi bir silah olarak kullanıldığı bir süreci yaşadık ve yaşıyoruz. Bu çerçevede, bu iki yıllık süre içerisinde sadece İsrail'in siyonist rejimi bir sınav vermiyor, aynı zamanda bütün insanlık olarak sınav verdiğimizin altını çizmek isterim. Kimileri İsrail'e destek olarak, kayıtsız şartsız siyonist rejimin her dediğini yerine getirerek, her türlü silah ve siyasi destek sağlayarak bu soykırımın paydaşı oldu, en az siyonist Netanyahu rejimi kadar ortağı oldu. Bir kısmı sessiz kalarak bu süreci geçiştirmeye çalıştı, bir kısmı da çok yüksek bir şekilde İsrail'in bu saldırganlıklarını, işledikleri insanlık suçlarını uluslararası camianın gündemine taşıdı. Türkiye olarak biz hem devlet hem millet olarak bu konuda hemfikir bir şekilde hareket eden ender ülkelerden biriyiz. Türkiye Büyük Millet Meclisimizde halkın sesi, milletin vicdanı olarak 7 kere bir araya gelerek bu konuyla ilgili İsrail'in saldırganlıklarını kınayan bildirileri ittifakla kabul ettik. Bu çerçevede bugün de ortaya koyduğumuz bu çabanın takdire şayan olduğunu ifade etmek isterim.
Türkiye iki devletli bir çözümün gerçekleşmesi için var gücüyle çalışmaya devam ediyor, bundan sonra da devam edecektir. Bu iki yıl içerisinde İsrail bu kadar büyük insanlık suçlarını işlerken diğer taraftan da başka bir önemli gelişme gerçekleşti: Artık çanlar İsrail için çalıyor. İsrail öncelikle Uluslararası Adalet Divanında suçlu bulundu. İşte, önümüzdeki günlerde yine Uluslararası Ceza Mahkemesinin bir ara karar vermesi bekleniyor. Ayrıca, en son, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda İsrail'in katil başbakanı konuşurken salonun neredeyse tamamının boşalmış olması, İsrail için bir başka çandır ve onlar için bir yerde sonun başlangıcını ifade eden gelişmedir.
Üçüncüsü ise -hiç şüphesiz, bugün de yaşadığımız, onun bir parçası- uluslararası sularda insanlığın vicdanını temsil eden, çok sayıda ülkeden çok sayıda aktivistin bir araya gelerek ortaya koydukları, Akdeniz'deki çeşitli ülkelerin limanlarından yola çıkarak Gazze kıyılarına doğru ulaşmak için gayret sarf ettikleri Sumud Filosunun eylemidir. Sumud Filosunun eylemi sadece birkaç yüz kişinin, birkaç yüz gönüllünün katıldığı bir eylem değil; onların arkasında milyonlarla, on milyonlarla, belki yüz milyonlarla ifade edeceğimiz kendi halklarının desteklerinin de somut bir göstergesidir. Ne yazık ki Sumud Filosunun bir kısmı ufacık gemileri olan, ufacık deniz araçları olan bu gönüllü sivil toplum hareketine karşı uluslararası sularda müdahale edilmiş, insanlar insani muameleye tabi tutulmaksızın maalesef savaş suçlusu ile tutuklu arasında bir muameleye tabi tutularak İsrail'in kuvvetleri tarafından, saldırı güçleri tarafından alıkonulmuştur. Çok şükür Türkiye olarak çok kısa süre içerisinde hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızı hem de bu filoda yer alan diğer ülkelerin vatandaşlarını Türkiye'ye çok kısa sürede getirmek mümkün oldu.
Şimdi, Sumud Filosundan sonra ikinci bir eylem, Vicdan gemisi ve diğer gemilerle birlikte Gazze'ye doğru yol almakta olan bu gemilere karşı yapılan bu saldırı açık bir şekilde uluslararası hukukun, insancıl hukukun ihlalidir ve asla kabul edilemez, tasvip edilemez. Burada, hem Türkler için hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için hem de milletvekillerimiz için Meclis iradesi olarak diyoruz ki bu arkadaşlarımız derhâl alıkonuldukları yerden serbest bırakılmalı ve Türkiye'ye getirilmelidir, bir şekilde ulaştırılmalıdır. İsrail'in bu konuda aklını başına almasını tavsiye ederiz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili olan, zaten uluslararası sularda oldukları için bir korunma altında olan kardeşlerimizin alıkonulması asla kabul edilemez; Türkiye bunu tolere etmez. Bunun için buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden çok güçlü bir şekilde Vicdan gemisine yapılan bu saldırıyı kınıyoruz. Bunun ötesinde, bir an evvel İsrail'in harekete geçerek, en kısa zamanda bu hukuksuz, kanunsuz eylemine son vermesini... Kendilerini uyarıyoruz. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacakların müzakere edilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu konunun gündeme getirilebilmesi için de az sonra bütün siyasi parti gruplarımız adına arkadaşlarımız yirmişer dakikalık bir görüşme yapacaklar. Ayrıca, bendeniz de bugün hazırlamakta olduğumuz bir metni bütün uluslararası parlamenter asamblelerin başkanlarına göndereceğim ve dünyanın önemli parlamento başkanlarına da aynı metni göndereceğiz. Böylece, artık İsrail'in hukuk tanımazlık noktasında da sınırları çok aştığını bir kere daha dünya kamuoyuyla paylaşacağız.
Bildiğiniz gibi, Sumud Filosunda da İspanyol, Yunan ve İtalyan milletvekillerinin de içinde olduğu milletvekilleri alıkonulmuş, uluslararası hukuk ihlal edilmiş ve bu çerçevede de dünya kamuoyunda ciddi bir infial ortaya çıkmıştır. Bu toplantı vesilesiyle 3 değerli arkadaşımızın alıkonulmasını asla tasvip etmediğimizi, bunun dünya kamuoyunda ciddi bir infiale neden olması gerektiğinin altını çiziyor, bu konuda da hep birlikte çalışmayı bir tarihî vazife olarak görüyorum. Bu çerçevede, sözlerimi tamamlarken parlamenter diplomasi alanında bu konudaki çalışmalarımızı kesintisiz bir şekilde sürdüreceğimizi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olarak da Hükûmetin üzerine düşen bütün sorumlulukların yerine getirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu konuda da inisiyatiflerimizi, tavsiyelerimizi ortaya koyacağımızı ifade etmek isterim.
Değerli arkadaşlarım, 3 milletvekili arkadaşımız orada sadece kendi başlarına değildir -sizler adına da çok rahat konuşuyorum, hepinizin gönlünden geçenin de bu olduğunun farkındayım- orada sadece 3 Türkiye Cumhuriyeti milletvekili değil 600 Türkiye Cumhuriyeti milletvekilinin tamamı Vicdan gemisinin içindedir, arkadaşlarımızla beraberdir. (Alkışlar) Bütün bunlar da şunu gösteriyor: İsrail uluslararası alanda ortaya konulacak her bir inisiyatiften korkmaktadır çünkü temel bir kural vardır, zalim korkar. Zulmettiğini bildiği için, hukuku tanımadığını bildiği için, Filistinli masum ve mazlum insanlara karşı her türlü işkenceyi yaptığı için korkmaya devam ediyor ancak ne kadar korkarlarsa korksunlar, buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden bir kere daha ifade ediyorum ki nehirden denize kadar özgür bir Filistin devleti mutlaka ama mutlaka kurulacak ve Filistin halkı dilediği sonucu elde edecektir. (Alkışlar) Bu çabaya destek veren insanlık cephesinin bütün mensuplarını da saygıyla, sevgiyle selamlıyoruz. Dili, dini, rengi, milliyeti ne olursa olsun, zalimin değil mazlumun yanında yer alan, mazluma güç katmaya gayret eden bütün insanlık âleminin fedakâr ve onurlu mensuplarını sevgiyle, saygıyla selamlıyoruz. Necmettin kardeşimiz, Sema kardeşimiz ve Mehmet kardeşimiz; dayanın, inşallah en kısa zamanda Türkiye'de sizleri birlikte göreceğiz; Meclis arkanızdadır, Türkiye arkanızdadır, milletimiz arkanızdadır. (Alkışlar)
Bu vesileyle, bu toplantının bu oturumunda siz değerli milletvekili arkadaşlarımız adına Grup Başkanlarına ve parti gruplarına söz vereceğiz.
Sırasıyla ilk sözü, YENİ YOL Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Mahmut Arıkan'a bırakıyorum.
Buyurun. (YENİ YOL, AK PARTİ, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
MAHMUT ARIKAN (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Bu sabah içerisinde milletvekillerimiz ve birçok vatandaşımızın bulunduğu Özgürlük Filosu İsrail tarafından saldırıya uğradı. Geçtiğimiz günlerde de Küresel Sumud Filosunun 47 gemisine İsrail tarafından saldırı olmuş, yine birçok vatandaşımız tutuklanıp İsrail cezaevlerine götürülmüştü ve sonrasında "deport" edilmişti. Dönenleri hep beraber dinledik, İsrail zulmünü bir kez daha görmüş olduk. Maalesef, Türkiye ve diğer bölge ülkeleri, terör devleti İsrail'in uluslararası sularda ne Özgürlük Filosundaki ne de Sumud Filosundaki 572 aktivistin alıkonulmasına engel olamadı. Bu tablo Türkiye Cumhuriyeti devletinin tarihine, şahsiyetine ve itibarına asla yakışmaz. Kusura bakmayın, bir devletin itibarı kaç tane görkemli uçağa sahibi olduğuyla değil bugün uluslararası sularda uluslararası hukuk yok sayılarak 3 parlamenterinin korsan bir devlet tarafından haydutça kaçırılmasında ortaya koyacağı tavırla, duruşla belli olur.
Arkadaşlar, sabah grup toplantımızda da söyledim; şu an içinde bulunduğumuz bu Meclis, ayağında çarıkla, kucağında çocukla, sırtında mermiyle Kurtuluş Savaşı vermiş, Kurtuluş Savaşı'nı yönetmiş bir Meclistir. Bizim Meclisimiz yedi düvele karşı meydan okumuş bir Meclistir. Şimdi, bu Meclisin itibarı ne idiği belirsiz bir terör devletinin insafına terk edilemez. Gün bugündür, küresel teröristlerden, reel politik aldatmacalardan çekinmeyelim, endişe etmeyelim.
Değerli arkadaşlar, artık söylenecek bütün sözler söylenmiş, laflar tükenmiştir. Laf değil icraat zamanıdır. Gelinen noktada bütün samimiyetimizle iktidara sesleniyor ve şu 10 maddelik çağrımızı icraata geçirmelerini istiyoruz.
1'incisi: Derhâl İsrail'e nota verilmelidir. Bakınız, değerli arkadaşlar, bizim bu iktidar döneminde en son nota verdiğimiz ülkelerden biri Hollanda, hem de bir değil iki kez Hollanda'ya nota verdik. Neden biliyor musunuz? Hollanda'yı ziyaret eden Türkiye Cumhuriyeti Aile Bakanına gereken diplomatik saygı ve nezaket gösterilmediği için Hollanda'ya biz nota verdik. Bu, ülkenin itibarı için atılması gereken bir adımdı ve atıldı. Peki, şimdi, Allah aşkına soruyorum; 3 milletvekilimizin ziyaret değil, çocuklar ölmesin diye, katliamlar son bulsun diye verdikleri bir mücadelede korsan bir devlet tarafından uluslararası sularda uluslararası hukuk hiçe sayılarak kollarına kelepçe vurulması daha mı hafif bir şey?
2'ncisi: İsrail'le olan tüm diplomatik ilişkilerimizi keselim. Tam 708'inci gündeyiz; yedi yüz sekiz gündür çocuklar, kadınlar katlediliyor. Milletvekillerimiz bu katliama son vermek, bu acımasız vahşeti dünya gündemine taşımak için o gemilere bindiler ama siz hâlâ diplomatik ilişkileri kesmediniz; bunu derhâl yapmanız gerekir.
3'üncüsü: Türkiye'deki İsrail diplomatları "persona non grata" ilan edilerek sınır dışı edilsin. Bu sınır dışı işlemlerinde milletvekillerimize uygulanan prosedürün aynısı uygulansın çünkü uluslararası ilişkilerde mütekabiliyet esastır.
4'üncüsü: İsrail'in içerisinde yer aldığı bütün uluslararası kurum, kuruluş, organizasyon ve etkinliklerden çekildiğimizi derhâl açıklayalım.
5'incisi: Gazze'de hukuksuzca gözaltına alınan ve kaçırılan vatandaşlarımız Türkiye'ye döndüklerinde Gazze limanlarında Türkiye bandıralı gemileri gördüklerini ifade etmişlerdi; bu, utanç verici bir durum. Dolaylı ya da doğrudan İsrail'e yönelik her türlü ticareti, ithalatı, ihracatı sonlandırın. Nihai rotası İsrail olan hiçbir geminin Türkiye kara suları ve limanlarını kullanmasına müsaade etmeyin ama bunu yapıyormuş gibi değil gerçekten yapın.
6'ncısı: Türkiye'de faaliyette bulunan, İsrail'e maddi manevi destek sağlayan, doğrudan ya da dolaylı bir şekilde İsrail'le bağlantılı olan bütün şirket ve kuruluşların mal varlıklarını dondurun.
7'ncisi: Gözaltına alınan vatandaşlarımız, kendilerinin, Türkiye ve İsrail çifte vatandaşı olan, Türkçe konuşan askerler tarafından sorgulanıp işkenceye maruz bırakıldıklarını açıkladılar, hep beraber dinledik. İsrail'de askerlik yaptığı bu katliamlarda tespit edilen bütün çifte vatandaşları derhâl belirleyip vatandaşlıklarına son verelim.
8'incisi: Sadece kara ve deniz yollarını değil hava sahasını da ister askerî ister sivil, İsrail'le ilgili bütün uçuşlara kapatalım.
9'uncusu: Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere bütün uluslararası kurum ve kuruluşları harekete geçirelim. İsrail'e yönelik küresel yaptırımların devreye alınması için her türlü girişim ve mekanizmayı harekete geçirelim.
10'uncusu: Elbette bugün, derhâl, Türkiye'nin itibarını korumak ve Filistin konusundaki hassasiyet ve kararlılığımızı ortaya koymak için gerekli tezkereyi Türkiye Büyük Millet Meclisine getirelim; biz de sizi sonuna kadar destekleyelim.
Değerli arkadaşlar, bu Meclis bunu daha önce başardı, biz de başarabiliriz. Bu Meclis 1997 yılında bu salonda Filistin tezkeresini konuştu ve geçirdi; bu, bugün yine mümkündür. Bu tezkere niçin geldi hatırlıyor musunuz? Filistin'in El Halil kentinde 29 Filistinli şehit edildiği için bu Meclisten tezkere geçirildi. Bakın, iki yıldır Gazze'de on binlerce çocuk, kadın katlediliyor; bugün değilse bu tezkereyi ne zaman çıkaracağız?
Değerli arkadaşlar, biz bugün burada turistik bir geziyi konuşmuyoruz. 7 Ekimde başlayan savaşın, soykırımın 2'nci yıl dönümündeyiz. Açık söylüyorum: Tarihin hiçbir döneminde bu kadar pervasızca çocuk katliamı yapılmadı, zulüm bu kadar pervasızca uygulanmadı, hukuksuzluk hiç bu kadar meşrulaştırılmadı. Ancak şunu unutmamalıyız: İsrail, Filistin topraklarında iki yıldır değil yetmiş yedi yıldır işgalci. Yüz binlerce Filistinlinin evlerinden, yurtlarından sürüldüğü büyük felaket gününün, Nekbe'nin üzerinden tam yetmiş yedi yıl geçti. Yetmiş yedi yıl boyunca İsrail, işgallere, katliamlara, Filistinlileri yerlerinden yurtlarından sürmeye, aç susuz bırakmaya devam etti. Yetmiş yedi yıl boyunca İsrail, kadınları, çocukları öldürmeye; hastaneleri, okulları vurmaya devam etti. İşte, İsrail 14 Mayıs 1948'de neyse 8 Ekim 2025'te de odur.
İsrail, Orta Doğu'da bir canavar gibi büyümektedir. Bu canavar gözünü çoktan Şam'a dikti, Kahire'ye dikti, Tahran'a dikti, Ankara'ya dikmiş durumda. Bu öyle bir canavar ki sonunda gözünü Londra'ya, Paris'e, Berlin'e, Moskova'ya hatta Washington'a bile dikecek. Kendinden olmayan herkesi, her şeyi yok etmeden İsrail canavarı durmayacak. Bu yüzden, bugün İsrail sadece Filistin topraklarını işgal etmekle kalmıyor, işgale karşı direnişi kriminalize eden bir propagandayı da ısrarlı bir şekilde büyütüyor. İsrail'in asla sınırları yoktur; sadece işgal ettiği ve etmeyi arzuladığı, hedeflediği topraklar vardır; bu yüzden, İsrail'i cesaretlendiren hiçbir ilişki meşru değildir.
Şimdi, hepimiz biliyoruz ki Saadet Partilisi, Cumhuriyet Halk Partilisi, AK PARTİ'lisi, DEM PARTİ'lisi, Milliyetçi Hareket Partilisi, HÜDA PAR'lısı, Yeniden Refah Partilisi, İYİ Partilisi, Demokrat Partilisi, Demokratik Sol Partilisi, bütün partiler, bütün halklar emperyalist işgal karşısında, soykırım karşısında Filistin'den yanadır, Gazze'den yanadır; bundan hiç kimsenin şüphesi yok.
Yine hepimiz biliyoruz ki İsrail, Gazze için, Filistin için yaptığımız dualardan hiçbir şekilde rahatsız olmuyor. Yine İsrail kendisine yönelik kınamalarımızdan, lanetlemelerimizden hiçbir şekilde rahatsız olmuyor. Ne basın açıklamalarımız ne beyanatlarımız ne de sloganlarımız İsrail'i rahatsız etmiyor. Biz, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerinin hükûmetlerinden, yöneticilerinden ne kınama bekliyoruz ne de lanetleme bekliyoruz. Ancak yine hepimiz tanığız ki Türkiye'de iktidar, iki yıldır sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte, bizimle birlikte, dünyanın tüm vicdanlı insanlarıyla birlikte Gazze için dua ediyor, Hamas'a selam gönderiyor, İsrail'i kınıyor, İsrail'i lanetliyor; buna rağmen İsrail sadece Gazze'de katliam yapmakla kalmıyor, canı istiyor Beyrut'u bombalıyor, canı istiyor Şam'ı bombalıyor, canı istiyor Tahran'da suikastlar düzenliyor; önce bir hastaneyi bombalıyor, sonra bekliyor, aynı hastaneyi kurtarma ekibi ve gazeteciler geldiğinde tekrar bombalamaktan imtina etmiyor. Nasıl bu kadar İsrail küstah olabiliyor, nasıl bu kadar şımarık olabiliyor; bu cesareti İsrail nereden buluyor? Kimse kusura bakmasın, bu İsrail kınamakla, şiddetle kınamakla, güçlü bir şekilde kınamakla ya da lanetlemekle geri adım atacak bir terör devleti değildir. Buradan dostane bir tavsiyede, uyarıda bulunmak istiyorum. AK PARTİ bir sivil toplum kuruluşu değildir, AK PARTİ iktidar partisidir. Meydanlarda eylem yapacak, televizyonlarda gözyaşı dökecek, dizilerde ajitasyon yapacak konumda değilsiniz. Siz somut adımlar atacak konumdasınız. Buradan sesleniyoruz: Soykırıma ortak olmayın, anlaşmaları iptal edin. Vanaları kapatın, petrolü kesin, ticareti bitirin, limanları kullandırtmayın. Bütün bunları yapın, biz de sizlerin yanında bu mücadeleye destek olalım. (YENİ YOL sıralarından alkışlar) Yediden yetmişe tüm halk, tüm Türkiye siz bunları yaptığınızda yanınızda yer alacaktır. Burada konuşurken "Filistin" diyen "Gazze" diyen "Kudüs" diyen "Mescid-i Aksa" diyen, yetki sahibi olan herkese sesleniyorum: Lütfen samimi olun. İsrail'le iş tutmaya, küresel sermayeye, neoliberal politikalara boyun eğmeye mecbur değilsiniz. Dünya İsrail ve müttefiklerinden ibaret değildir. Kaldı ki İsrail'e kayıtsız şartsız destek olan ülkelerde dahi meydanlar ve sokaklar -hep beraber takip ediyoruz- göstericilerle, Filistin yanlısı gösterilerle dolup taşıyor çünkü Gazze'nin yanında yer almak insanlığın, vicdan sahibi oluşun, onurlu duruşun en önemli göstergesidir. Lütfen ne dediğimizi iyi anlayın. Biz, iktidardan miting yapmasını, hamasi konuşmalar yapmasını, kınama mesajları yayınlamasını istemiyoruz. Biz, İsrail'e karşı tam ambargo, tam tecrit, tam boykot, tam yaptırım istiyoruz. Türkiye'nin elindeki imkânlar sınırlı değil. Bunca yıl uygulanan hatalı politikalara rağmen Türkiye'miz hâlâ çok güçlü, çok büyük bir ülke. Gazze'ye uluslararası bir barış gücü gönderilmesi için Türkiye acil ve kararlı bir şekilde girişimlerde bulunmalıdır ancak şunu ifade etmek istiyorum: Bu barış gücü direnişi kırma, işgali pekiştirme ve Gazzelileri yerlerinden etme planının bir parçası asla olmamalıdır. Hatırlayın, Amerika Büyükelçisi Mike Huckabee bir cümle kullanmıştı, demişti ki: "Bugün söylediklerim size Amerika'dan çok İsrail adına konuşuyormuşum gibi gelebilir ama nedenini açıklayayım çünkü eşime hakaret ederseniz bana hakaret edersiniz." Öyleyse bize şimdi "Mümin, mümin kardeşi için birbirine sımsıkı kenetlenmiş tuğlalardan oluşan bir bina gibidir." duruşu lazımdır, "Müminler ancak kardeştir." duruşu lazımdır.
İktidarı bir kez daha uyarıyoruz: Türkiye'nin yapabileceğini yapmaması zulme ortak olmasıdır. İktidar çevrelerince şunu çok duyuyoruz, "Türkiye elinden geleni yaptı, daha ne yapsın, her şeyi yaptı." cümlelerini çok duyuyoruz; biz buna katılmıyoruz. İsrail'i durdurmanın, İsrail'in bu yaptığı zulmü engellemenin, uluslararası toplumları harekete geçirmenin sayısız yolları var. O yüzden bin kez söylediğimizi yine buradan bir kez daha tekrar ediyoruz: Siz vicdanın, insan olmanın gereğini yapın, biz tüm gücümüzle yanınızda yer alalım. Türkiye, iktidarı ve muhalefetiyle tek ses olarak dünyada insanlık noktasına örnek olsun. Biz tüm gücümüzle yanınızda olalım, sizleri destekleyelim. Yok, biz elimizden geleni yaptık, zaten yapıyoruz diyorsanız biz bunu kabul edemeyiz. Bu, sizin İsrail'le muvazaalı durumunuzu, simbiyoz ilişkilerinizi devam ettirmenizdir.
İktidarlara rağmen, devletlere rağmen, bize ve tüm mazlumlara umut olan; tüm tehdit ve engellemelere rağmen vazgeçmeyen, yola çıkan, İsrail'in zulmüne boyun eğmeyen, Gazze kara sularına kararlılıkla ulaşarak ablukayı delen, reel politiği de Akdeniz'in sularına gömen Sumud Filosundaki, Özgürlük Filosundaki tüm kardeşlerimi kutluyorum. Cenab-ı Allah sizlerden razı olsun.
Sözlerimin sonunda şunu ifade etmek istiyorum: Kahrolsun İsrail, yaşasın Gazze halkının direnişi. (YENİ YOL, İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Kahrolsun İsrail, yaşasın denizden nehre özgür Filistin mücadelesi. Selam olsun Mehmet Atmaca'ya, selam olsun Necmettin Çalışkan'a, selam olsun Sema Silkin Ün'e. (YENİ YOL, İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Selam olsun Akif Yasin Pençeci'ye, Bayram Kuş'a, Berat Arıkan'a, Emrah Atış'a, Fethullah Kirenci'ye, Hamza Baltacı'ya, Hüseyin Burak Baygın'a, Kasım Aktağ'a, Ramazan Duman'a, Serhat Evin'e, Şamil Özkan'a, Tacettin Sarı'ya, Taha Ovacı'ya, Hasan Şerefoğlu'na, Bülent Çebi'ye, Mustafa Şekerli'ye, Burçin Günay'a, Tevfik Aydın'a; selam olsun tüm filoya, selam olsun tüm Filistin sevdalılarına. (YENİ YOL, İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arıkan.
İYİ Parti Grubu adına ilk sözü Sayın Yüksel Selçuk Türkoğlu'na veriyorum.
Sayın Türkoğlu, buyurun. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
43.- Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu’nun, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; insanlık düşmanı İsrail güçlerinin uluslararası sularda Gazze'ye insani yardım götüren Vicdan gemisine saldırması ve aralarında milletvekillerimizin de bulunduğu sivilleri zorla alıkoyması tam anlamıyla bir korsanlıktır. 8 Ekim 2025 sabahı Sumud yani Direniş Filosunun bir parçası olan Vicdan gemisi Akdeniz açıklarında seyrederken İsrail donanması tarafından kuşatıldı. O sırada gemide yalnızca Türk milletvekilleri değil 20'den fazla ülkeden insan hakları savunucusu, sağlık çalışanı ve gazeteciler vardı; hepsinin tek silahı vicdanlarıydı, tek amaçları da insani yardımdı.
Buradan ilan ediyorum ki Saadet Partisi Bursa Milletvekili ve kıymetli ağabeyim Mehmet Atmaca, Gelecek Partisi Milletvekili Sayın Sema Silkin Ün ve yine Saadet Partisi Milletvekili ve ağabeyimiz Necmettin Çalışkan'la birlikte onlarca aktivistin katil İsrail'in elinde rehin tutulduğu her saatin sorumlusu attı mı mangalda kül bırakmayan iktidarınız olacaktır. O gemide milletimizin onuru vardır, milletimizin vicdanı vardır; bu saldırı yalnızca bir gemiye değil Türkiye Cumhuriyeti'ne, Türk demokrasisine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine yapılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, hele hele seçilmiş milletvekillerinin uluslararası sularda kaçırılması asla kabul edilemez ve esir tutuldukları her gün ülkemizin itibarına yapılmış çok büyük bir saldırıdır. Uluslararası deniz hukukuna göre bir devletin kendi kara sularının ötesinde sivil bir gemiye müdahalesi açıkça yasa dışıdır, 200 deniz mili dışında yapılan bu baskın Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin 87'nci ve 90'ıncı maddelerine de aykırıdır.
Buradan açıkça soruyorum: Sumud Filosuna, dolayısıyla Vicdan gemisine Türk savaş gemileri ve hava unsurları eşlik etmiyor muydu? Bu baskın sırasında onlar neredeydi? Milletvekillerimiz ve aktivistlerimiz neden savunmasız bırakıldı? İsrail güçlerine neden bir tek ikaz bile yapılmadı? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları uluslararası sularda saldırıya uğrarken Ankara'daki yetkililer neden sessizdi? Bu sessizlik, bu suskunluk neyin karşılığındadır? İktidar meydanlarda "İsrail'le ticareti kestik." diyor ama perde arkasında gemiler dolusu mal sevkiyatı hâlâ üçüncü ülkeler üzerinden devam ediyor. Resmî verilere göre 2024 yılında Türkiye'den İsrail'e ihracat 6 milyar dolara yaklaştı; Gazze'de çocuklar bombalar altında can verirken limanlarımızdan hâlâ inşaat demiri, gıda ve tekstil sevkiyatı yapıldı. Bu mudur sizin "one munite" diplomasiniz? Başta katil Netanyahu'nun uçağı olmak üzere İsrail uçaklarına hava sahamız açılıyor mu hâlâ? Perde önünde "Ey Netanyahu!" diye bağırıp perde arkasında "Ne vereyim kardeşime?" diye pazarlık masasına nasıl oturuyorsunuz? Bu mu sizin dış politikanız ve samimiyetiniz? Gazze'de çocuklar katledilirken insanlık düşmanlığı tescilli katil bir devletin başkanına ve uçaklarına semalarınızı nasıl açıyorsunuz? Milletin gözünün içine baka baka nasıl yalan söyleyebiliyorsunuz? Bu ikiyüzlülüğü milletimiz görüyor ve not ediyor. Kameralar önünde Filistin'e gözyaşı döküyorsunuz ama arka planda Tel Aviv'le ticareti ballandırarak sürdürüyorsunuz. Bu ikircikli tavrınızdan, bu çelişkili davranışlarınızdan gına geldi. Vicdan gemisi yalnızca bir yardım gemisi değildir; insanlığın onurudur, direncidir, sabrıdır. Gazze'ye gönderilen her paket, her ilaç kutusu "Biz susmadık." diyen insanların vicdanıdır ve bugün o vicdan rehin alınmıştır, sizse hâlâ "Not ettik, kınıyoruz." diyerek günü kurtarmaya çalışıyorsunuz. Buradan Dışişleri Bakanlığı başta olmak üzere sorumlu her kimse onların tamamına sesleniyorum: Asıl dünya liderliği işte böyle zamanlarda belli olur; derhâl harekete geçin, milletvekillerimizi, aktivistleri, o gemideki her insanı sağ salim memlekete getirin. Uluslararası hukuk devreye sokulsun, konsolosluklar aracılığıyla derhâl bilgi alınsın, gerekiyorsa uluslararası sularda korsanlık yapan İsrail'in hesap vermesi için BM'ye acil başvuru yapılsın diyeceğim ama İsrail Devleti devlet değil ki bir terör organizasyonu. Demek ki yalnızca diplomasiyle değil bir terör devleti hangi dilden anlıyorsa o dilden konuşmak gerekir. Artık siz de bu sahte öfke siyasetini bırakın, kameralar önünde hamasetle değil devlet onuruyla hareket edin çünkü mesele sadece bir gemi değil Türkiye'nin itibarı, milletin vicdanı ve insanlığın sınavıdır.
Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; aslında bu yaşananlar terör devleti İsrail'le hamisi ABD'nin yalnızca Filistin ve Gazze değil topyekûn Orta Doğu'da uyguladığı o malum Büyük Orta Doğu Projesi'nin parçalarıdır ve bu projenin dışında Türkiye yoktur. Bugün bu vesileyle ülkemizde yaşanan gelişmeleri de bunlardan bağımsız değerlendiremeyiz.
Önce bir benzerlikten bahsetmek istiyorum. Katil Netanyahu, 62 bin insanın katili, bebek katili, onu burada bütün Meclis olarak kınıyoruz ama kırk yıldır memleketimizde 50 bin insanın katili, bebek katili için bu yüce Meclis altında sloganlar atılmasını neden el birliğiyle kınayamıyoruz? (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar) Şimdi, bakınız, ülkenin her karışında bin türlü suça bulaşmış olanlar Gazi Mecliste dün "özgürlük" diye bağırdılar. Örgüt içi infazlarda yüzlerce mensubunu infaz edenler dün Gazi Mecliste "demokrasi" dediler. On binlerce insanımızın, Mehmetçik'imizin, öğretmenimizin, polisimizin, mühendisimizin, imamımızın katillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri dün Gazi Mecliste katillere "özgürlük savaşçısı" diye bağırdılar. Şeytan denize işeyince "Deniz benim." dermiş, biliniz ki bu deniz Türk denizidir ve bir damlasını bile size verirsek gök girsin, kızıl çıksın. Sizin dün Gazi Meclisin çatısı altında attığınız sloganlar kendinizi darı ambarında görmekten başka bir anlam da taşımamaktadır.
Türk milletinin sloganını ben size hatırlatayım bu kürsüden: Türkiye Türk'tür, Türk kalacak; Apo bebek katilidir, bebek katili kalacak. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlayacağım.
Türkiye Türk'tür, Türk kalacak; Öcalan, uluslararası istihbarat örgütlerinin kucağında hop oturup hop kalkan bir soytarıdır, soytarı kalacak. Türkiye Türk'tür, Türk kalacak; Necmettin Öğretmeni, Aybüke Öğretmeni, Fatih Kaymakamı, Eruh'ta 3 günlük Bahar Narin'i, 6 günlük Zeynep Beştaş'ı ve 14 çocuğu ve binlerce Türk evladını katleden katil Öcalan ömür boyu katil kalacak.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Saygısız!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Ne konuşuyorsun ya; kimse sizi dinlemiyor, dinlemiyor. Siyasetinize malzeme edemeyeceksiniz.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Hiç kimse bu Meclisin kürsüsünü Kandil'in terör megafonu yapamayacak, yaptırmayacağız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Kandan besleniyorsunuz, kandan, savaştan besleniyorsunuz!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Ne mutlu Türküm diyene! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Oylarınız mı azalıyor?
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Oylarımız azalmıyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Ayıp ya!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Netanyahu'dan ne farkı var? Zorunuza mı gitti?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Saygısız!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Saygısızlık yapıyorsunuz.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Hadi oradan!
ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Yürü!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sen yürü!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Oy toplamaya çalışıyorsun ama nafile.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, İYİ Parti adına Mehmet Akalın konuşacak.
Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
44.- Edirne Milletvekili Mehmet Akalın’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
MEHMET AKALIN (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, İYİ Parti olarak, katil ve terör devleti İsrail'i aziz Meclis huzurunda bir kez daha lanetliyor, onları Yüce Allah'ın adaletine havale ediyoruz.
İlk olarak, milletvekillerimiz Sema Silkin Ün, Necmettin Çalışkan ve Mehmet Atmaca'nın ve diğer tüm Türk vatandaşlarımızın derhâl serbest bırakılması için Dışişleri Bakanlığınca etkin ve kararlı bir diplomatik girişimin başlatılmasının elzem olduğunu belirtmek istiyorum. Yine aynı şekilde, Sumud Filosunda bulunan tüm tutuklulara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor ve en kısa zamanda tümünün serbest bırakılması için tüm dünyanın duyarlı olmasını temenni ediyoruz. Onların cesaretinin insanlığın onuru adına bir vicdan meselesi ve meşalesi yaktığını vurgulamak istiyorum. Ayrıca, milletvekillerimizin ve vatandaşlarımızın sağlık durumları hakkında kamuoyunu aydınlatıcı bilgi verilmesi gerektiğini düşündüğümüzü de belirtmek istiyorum. Bunun yanında, bugün burada, Gazze'de yaşanan bir trajediyi değil insanlığın vicdanında açılan derin bir yarayı dile getirmek istiyorum. Orta Doğu'da süren bu insani felaket artık bir savaş değil açıkça bir katliam, bir toplu cezalandırma sürecidir. Filistin bugün kadınların, çocukların, sivillerin hedef alındığı; hastanelerin, okulların, mülteci kamplarının bombalandığı bir vahşet alanıdır ve biz bu tabloya sadece haber bültenlerinden değil Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, milletvekillerinin ve yardım gönüllülerinin o topraklarda alıkonulmasıyla doğrudan tanık oluyoruz.
Sayın milletvekilleri, Gazze sadece bir coğrafya değildir; Gazze insanlığın terazisidir ve biz bugün o terazide hangi safta durduğumuzu göstermek zorundayız. Bu Meclisin görevi sessizliği değil adaleti savunmaktır. Bizim tarihimiz emperyalizme karşı direnişin, mazlumdan yana olmanın tarihidir ama bugün İsrail'in uluslararası hukuku, insan haklarını ve savaş hukukunu açıkça ihlal ettiği bir dönemde Türkiye Cumhuriyeti'nin bu ülkeyle sürdürdüğü diplomatik, askerî ve ticari ilişkilerin hâlâ yürürlükte olduğunu görüyoruz. İşte en büyük çelişki, en büyük ahlaki yara tam da budur; bir yandan kınıyoruz, diğer yandan ticaret yapıyoruz. Resmî verilere göre 2024 yılı boyunca Türkiye'nin İsrail'e milyarlarca dolarlık ihracatı olmuştur. Gemilerimiz İsrail limanlarına yük taşımaya devam etmiş, ithalat ve ihracat kanalları kapanmamıştır. Savunma sanayisi alanında yürürlükte olan teknik anlaşmalar dahi askıya alınmamıştır yani Hükûmet bir yandan diplomatik açıklamalarla kınama mesajları verirken diğer yandan ticaret gemilerini o limanlara göndermeye devam etmiştir. Bu nasıl bir anlayıştır? Gazze'de bombalar yağarken o bombaların finansmanına katkı sağlayan ekonomik ilişkileri sürdürmek hangi vicdana, hangi hukuk anlayışına sığar?
Değerli milletvekilleri, bu durum sadece ahlaki değil hukuki bir çelişkidir. Bir yandan "Soykırıma ortak değiliz." deniyor, diğer yandan İsrail'le serbest ticaret anlaşmasını, enerji iş birliklerini ve savunma projelerini sürdürüyoruz; bu, Türkiye'nin dış politikasını tutarsızlaştırmakta, uluslararası alanda inandırıcılığını zedelemektedir. Ancak unutulmamalıdır ki Türk milleti hiçbir zaman zulüm karşısında sessiz kalmamıştır. Türk milleti tarih boyunca emperyalizme, haksızlığa, sömürüye karşı dimdik durmuş, gerektiğinde kendi evlatlarını feda ederek bağımsızlığını savunmuştur. Bugün de aynı cesaret, aynı kararlılık bu topraklarda yaşanmaktadır. Gencecik insanlar meydanlarda, limanlarda, kampüslerde "Gazze yalnız değildir!" diye haykırırken bu ses Anadolu'nun vicdanından, Türk milletinin adalet duygusundan yükselmektedir. Devletin ve Hükûmetin görevi milletin bu onurlu duruşunu temsil etmek, ticari hesaplarla değil vicdani bir kararlılıkla hareket etmektir; bu sadece Filistin meselesi değil Türkiye'nin onur meselesidir.
Bugün İsrail hapishanelerinde, kontrol noktalarında Türk vatandaşları, milletvekilleri, diğer yardım gönüllüleri alıkonulmuş durumdadır. Bu insanlar suç işlemediler; sadece insani yardım taşımaya, bir halkın acısını hafifletmeye çalıştılar. Onları yalnız bırakmamalıyız, bırakamayız. Onların güvenli dönüşünü sağlamak Türk devletinin, bu Hükûmetin, hepimizin namus borcudur ancak üzülerek söylüyorum, şu ana kadar bu konuda Hükûmetten güçlü bir diplomatik irade, caydırıcı bir adım göremedik. "İlişkilerimizi gözden geçiriyoruz." cümlesi sürekli tekrarlanıyor ama ortada hiçbir somut adım yok. Artık laflar değil kararlar zamanıdır. Bugün bu Meclis Hükûmete açık bir çağrıda bulunmalıdır. İsrail'le yürürlükte olan tüm diplomatik, askerî ve ticari anlaşmalar derhâl gözden geçirilmelidir. Bu ülkeyle yapılan savunma, enerji ve lojistik iş birlikleri yeniden müzakere edilmelidir. Alıkonulan Türk vatandaşlarının güvenli dönüşü için uluslararası hukuk mekanizmaları devreye sokulmalıdır. Türkiye'nin Filistin politikasında ikili dile değil tutarlı, kararlı ve insani bir duruşa ihtiyaç vardır. Türkiye Cumhuriyeti tarih boyunca haksızlığın karşısında, mazlumun yanında yer almıştır. Bugün bu ilkenin gereğini yerine getirmek sadece dış politika değil, bir vicdan meselesidir. Unutmayın, tarih bizi hangi safta durduğumuza göre yazacaktır. Bugün bu kürsüden Hükûmete açıkça söylüyorum: Eğer ticari çıkarlar bir halkın hayatından daha değerli hâle geldiyse orada artık siyaset değil ahlaki bir çöküş vardır. Bizim tarafımız belli olmalıdır. Biz çocukların tarafındayız, biz adaletin tarafındayız, biz insanlığın tarafındayız. Gazze'de bir çocuk ölürken bu kürsüde hiçbirimiz sessiz kalamayız. Yüce Türk Meclisi Filistin'in sesi ve insanlığın vicdanı olmalıdır. Bugün karar verelim; ya sessiz kalanların safında olacağız ya kapı arkasından bakıp sadece cebini düşünülenlerden yana olacağız ya da tarihe adaletin yanında duran Türk Meclisi olarak geçeceğiz.
Bu vesileyle bir kez daha katil ve soykırımcı İsrail'i lanetlediğimizi ifade ediyor, milletvekillerimizi en kısa sürede aramızda görmeyi temenni ediyor, yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Filiz Kılıç.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
45.- Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
FİLİZ KILIÇ (Nevşehir) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri takip eden yüce Türk milleti; Özgürlük Filosunda bulunan milletvekillerimiz Mehmet Atmaca, Necmettin Çalışkan, Sema Silkin Ün ve Filistin sevdalısı diğer aktivistler, işgalci İsrail askerleri tarafından maalesef zorla alıkonulmuşlardır; bu hareketi lanetliyoruz! Uluslararası sularda yaşanan rezalet sadece 3 Türk milletvekilinin alıkonulması değildir; bu hadise, yüce Türk milletine, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve insanlık onuruna yöneltilmiş alçakça bir saldırıdır. Lanetliyoruz! Bu, Türk devletine karşı işlenmiş açık bir uluslararası suçtur. Siyasi parti gözetmeksizin vekillerimizin ve vatandaşlarımızın yanında olduğumuzu hem milletimize hem de dünyaya göstermek amacıyla bugün burada, yüce Meclisimizde, Gazi Meclisimizde hep birlikte vekillerimizle birlikteyiz. Bu amaçla devletimiz tarafından her türlü girişimde bulunulmuştur. Milletvekillerimizin ve tutulan diğer Türk vatandaşlarımızın bir an önce ülkemize geri gönderilmeleri hususunda temennimizi iletiyoruz; sağ salim, sağlıkla dönmelerini bekliyoruz; hukuka aykırı bir şekilde alıkonulan herkesin en kısa zamanda sağ salim ülkemize döneceklerine de yürekten inanıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti tarih boyunca bağımsızlığını, egemenliğini ve onurunu hiçbir güce çiğnetmemiştir. Dün Sevr dayatmalarına boyun eğmeyen bu millet bugün de hiçbir korsan devlete, hiçbir zalime, hiçbir işgalci zihniyete boyun eğmeyecektir. İsrail askerlerinin milletimizin vekillerine yönelik bu saldırısı sadece hukuk dışı değil insanlık dışıdır. Bu hadise İsrail'in gerçek yüzünü, zalimliğini, şımarıklığını ve insanlık değerlerinden ne kadar uzaklaştığını bir kez daha ama bir kez daha tüm dünyaya göstermiştir. Tüm insanlık bir sınavdan geçiyor, çok acı bir sınavdan geçiyor değerli milletvekili arkadaşlarım. Gazze'ye insani yardım ulaştırmak için barışçıl bir misyonla yola çıkan vatandaşlarımıza, vekillerimize yapılan bu müdahale İsrail'in zulümle beslenen, korkak ve vicdansız karakterini bir kez daha ortaya koymuştur. Hiçbir meşru hakkı olmadan, hiçbir güvenlik gerekçesi bulunmadan, sadece güç gösterisi uğruna yapılan bu saldırı insanlık vicdanında mahkûm edilmiştir. Bu sadece Türkiye'ye değil tüm insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Bugün hedef alınan Türkiye'nin milletvekilleri değil insanlık onurudur. Bugün susturulmak istenen Gazze'nin sesi değil adaletin ta kendisidir. Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi seçilmiş temsilcilerine yöneltilen bu tehdidi asla cevapsız bırakmayacaktır. Devletimiz diplomatik, siyasi ve hukuki tüm yolları en sert şekilde kullanacak, milletimizin onurunu ve devletimizin itibarını sonuna kadar savunacaktır. Kimileri bu soykırıma destek veriyor? Evet, dünyaya şöyle bir bakalım; dünya devletleri, ta bu olayın başlangıcında, bundan iki yıl öncesine dönecek olursak, neredeyse Türkiye dışında tüm dünya devletleri İsrail'in yanında yer almakta ve soykırıma destek olmaktaydı. Kimileri suskun kaldı ve hâlâ suskun kalmaya devam ediyor. Dolayısıyla silahla ya da başka yollarla İsrail'e sürekli destek veren devletler aslında suskun kalarak yanında olduklarını -bir şekilde susarak- ifade ediyorlar.
Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak, vicdanın sesi olarak var gücümüzle özgür Filistin için gayret sarf ettik. Sizler de şahitsiniz; Meclisimizde gün geçmedi ki Filistin, Filistinlilere uygulanan işkence gündeme getirilmesin. Bu, bütün siyasi partiler nezdinde aynıydı. Herkes birbirine benzer tepkiyi bu olayların başladığı, bu insanlık katliamlarının başladığı günden itibaren, tüm siyasi partiler olarak, Gazi Meclisimiz çatısı altında, her birimiz çeşitli ifadelerle bu insanlık suçunu lanetledik ve bütün dünyaya Meclisimizden seslendik. İsrail'in yalnızlaştırılmasında, uluslararası örgütlerin harekete geçirilmesinde bu sesimiz ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin girişimleri, ilgili bakanlıkların girişimleri çok etkili oldu. Vatandaşlarımız da tepkilerini cesaretle ve kararlılıkla ilk günden itibaren dile getirdi. 81 ilimizde yapılan lanetleme ve karşı gelme toplantıları, yürüyüşleri dünya çapında ses getirdi ve etkili oldu. Evet, Türk milleti hiçbir tehdide, hiçbir saldırıya boyun eğmez, bundan sonra da eğmeyecektir. Bizim tarihimiz onurla direnişin, bağımsızlıkla varoluşun tarihidir. Bütün bu girişimlerimiz neticesinde Birleşmiş Milletler de son dönemde yaptığı toplantılarda gündem maddesi olarak Filistin'i sık sık gündeme getirmiş ve bu olaylar başladığında suskun kalan ya da silahla destekleyen ülkeler bile artık Filistin'i tanıma girişimlerinde bulunmuş, Filistin devletini tanımıştır. Dünyada artık Filistin'i tanımayan çok az devlet kalmıştır.
Kahraman ecdadımızın emaneti olan bu vatanın, bu devletin ve bu bayrağın onurunu çiğnemeye kalkan her el er ya da geç Türk'ün iradesiyle karşılaşacaktır. İsrail'in bu korsan eylemi sadece bir suç değil aynı zamanda dünya tarihine geçecek bir utanç vesikasıdır. Bu hadise hukukun, insanlığın ve adaletin utanç hanesine yazılmış, maalesef, kara bir lekedir. İsrail bilmelidir ki bu milletin sabrı teslimiyet değil vakarından gelmektedir. Biz sessiz kalırsak bu suskunluk korkudan değil, adaletli olma iradesindendir ama bir kez harekete geçtiğimizde o adaletin sesi hem zalimi hem de destekçisini sarsar. Bugün Gazze'de ağlayan her çocuk, Filistin'de evsiz kalan her anne insanlığın utancını haykırmaktadır. Gazze'deki her çığlık insan olmanın vicdanına seslenmektedir. Bu çağrıya kulak vermek sadece bir görev değil insan kalmanın da gereğidir. Kim sessiz kalırsa zulmün suç ortağı olur, kim görmezden gelirse insanlığını yitirir. Filistin özgürlüğe kavuşana, Gazze huzura erişene, zalimin zinciri kırılana kadar susmayacağız, susmadık, susmayacağız. Zulüm ne kadar karanlık olursa olsun mazlumun duası ve insanlığın vicdanı mutlaka kardan aydınlık sabahı getirecektir. İsrail'in işlediği bu insanlık suçu Türk milletinin hafızasında silinmeyecek, tarihin kara sayfalarında yerini alacaktır. Türk milleti, milletinin onurunu ve vekillerinin hukukunu korumakta kararlıdır. İşgalci İsrail'in bu hareketi cevapsız kalmayacak, Türkiye Cumhuriyeti gerektiğinde masada, gerektiğinde sahada da karşılığını verecektir. Bu toprakların evlatları olarak bizler mazlumun yanında, zalimin karşısında durmaya yemin etmiş yüce bir milletiz. Bizim tarihimiz esarete boyun eğmeyenlerin, zulme diz çökmeyenlerin tarihidir. Bugün bir kez daha haykırıyoruz: Ne Gazze yalnızdır ne Filistin sahipsizdir ne de Türk milleti sessizdir. Vekillerimizin ve vatandaşlarımızın bir an önce geleceklerine yürekten inanıyoruz, sağ salim geleceklerine yürekten inanıyoruz. Bu konuda devletimiz ve ilgili Bakanlıklarımız gerekenleri ivedilikle yapmıştır ve yapmaya da devam etmektedir.
İnsanlık onuru Türk'ün vicdanında, Filistin'in direnişinde yaşamaya devam edecektir diyor, yüce Meclisinizi ve Türk milletini tekrar saygılarımla muhabbetlerimle selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP, AK PARTİ ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sevilay Çelenk.
Buyurun.
46.- Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk’in, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bugün bu konunun bir genel görüşme konusu olmasından duyduğumuz memnuniyeti partim adına belirtmek isterim. Gerçekten de her fırsatta gündemimizde olması gereken bir konu, belki de bir genel görüşme için bu anlamda biraz geç bile kaldık ve de sözlerime başlarken Özgürlük Filosundaki alıkonulan yurttaşlara ve başta milletvekillerimiz olmak üzere tüm yurttaşlara ve yardım götüren filolara yönelik müdahaleleri kabul etmediğimizi, bunu esefle kınadığımızı belirtmek isterim.
Saadet Partisi Milletvekilleri Necmettin Çalışkan, Mehmet Atmaca ve Gelecek Partisinden Sema Silkin Ün için dileklerimiz bir an önce bu alıkonulmanın sona erdirilmesi ve götürdükleri yardım ve amaçlarının bir karşılık bulmasıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çağdaş dünya 7 Ekim 2023'ten bu yana aralıksız devam eden saldırılarla birlikte bir halkın yok oluşa sürüklenmesini seyrediyor. Gazze'de hukuk yok, insanlık yok ve yaşam günbegün yok oluyor. Gazze ölüyor, İsrail Gazze'yi elini kolunu sallaya sallaya öldürüyor. Ve evet, birçok diğer konuşmacının bildirdiği gibi, bu tümüyle hukuk dışı; uluslararası toplumu, uluslararası hukuku hiçe sayan bir şey. Uluslararası hukuk çöpe atılıyor. İsrail bunu yapıyor çünkü gerektiğinde uluslararası hukuku gözünü kırpmadan çöpe atan, sonsuza kadar susacakmış, susabilirmiş gibi görünen bir dünyada bunu kolaylıkla yapabiliyor; adaletin, bu dünyada, tıpkı satrançta bir diğer hamleye indirgendiğini çok iyi bildiği için yapıyor. O yüzden Gazze'ye, o yüzden çocuklara, gazetecilere ve insani yardım filolarına pervasızca saldırabiliyor. İsrail böyle bir dünya düzeni içinde olduğunu biliyor maalesef.
Zaten ağır eşitsizliklerle sakatlanmış yapısal bir şiddet dünyasında yaşadığımızı ve şiddetin bu dünyada doğudan batıya, kuzeyden güneye kanıksandığını biliyor. Şiddetsizliği savunma ve şiddetsizliğin gücünü tanıma dünyaya hâkim olamıyor. Bu aynı zamanda ötekinin haysiyetini tanımaktır ve bu anlaşılmıyor. Bu düşünce, bu etik dünyaya hâkim olamıyor. Ünlü bir feminist düşünürün söylediği gibi, şiddetsizlik yalnızca bir taktik değildir, aynı zamanda insan olmanın ve bir arada yaşamanın zorunlu bir etik biçimidir çünkü yaşamlarımız karşılıklı bağımlılık temeline dayanır, bütün yaşamlar birbirine bağlıdır ve her birimizin birbirine karşı etik sorumlulukları vardır. Şiddetin yasaklanması her insan hayatının eşit değerde olduğunu kabul etmenin ve bu bağı onurlandırmanın da bir yoludur. Şiddetsizliğin gücü bu düşünce çerçevesinde intikamın mantıklı görüldüğü durumlarda bile şiddetten kaçınmayı gerektirir. Maalesef, dünyaya hâkim olan bu düşünce değil, bu etik değil. Bir yerde eşitlik yoksa hiçbir yerde eşitlik olmayacağını, bir yerde adalet olmazsa hiçbir yerde adalet olmayacağını canı pahasına söyleyen bir siyasi partinin üyesi olarak en başta bunu hatırlatmak isterim.
İsrail bu korkunç soykırımı, bu korkunç katliamı sürdürürken, canı pahasına yardım ulaştırma gayreti içinde olan filolara saldırırken dünyanın adil bir yer olmadığını biliyor. Dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bir insani felaketin, uluslararası hukukun, demokrasinin ve insanlık değerlerinin çöküşü olduğunu da burada tekrar hatırlatmak isterim.
Değerli arkadaşlar, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından kurulan uluslararası düzenin en temel amacı bir daha soykırımların, kitlesel kıyımların yaşanmamasıydı. Bugün Gazze'de tanık olduğumuz, bu iddianın artık yalnızca boş bir laftan, boşa çıkmış bir düşten ibaret olduğudur. İsrail'in 7 Ekimden itibaren başlattığı saldırılar 2025 itibarıyla 67 binden fazla Filistinlinin hayatına mal olmuştur; artık sayıları takip edemiyoruz, söylerken tereddüt ediyoruz. Bu sayının çok önemli bir kısmını çocuklar oluşturuyor. Gazze'nin altyapısının yüzde 90'ından fazlası yıkıldı, evlerin yüzde 92'si ya tamamen tahrip oldu ya da ağır hasar gördü. Gazze'de milyonlarca insan yaşam mücadelesi veriyor, bunların yarısından fazlası çocuk. Çocuklar ki savaş uçaklarının, bombardımanın altında büyüyor; açlıkla, susuzlukla, hastalıkla mücadele ediyor. UNICEF raporlarına göre yalnızca son aylarda 4 bin bebek tıbbi malzeme eksikliği nedeniyle ölüm riskiyle karşı karşıya kaldı, öldü.
Sayın milletvekilleri, Gazze'de yalnızca çocuklar öldürülmüyor, onların çocuklukları da çalınıyor. Eğitim kurumlarının büyük kısmı yıkıldı, okulların yerini enkaz aldı. Bugün Gazze'de bir çocuk okula değil bir mezarlığa komşu olarak büyüyor. İnsan hakları örgütleri bu tabloyu çocukların çocukluklarının yok edilmesi olarak tanımlıyor. Bu neslin yaşadığı travma yalnızca Gazze'nin değil tüm insanlığın geleceğini karartacaktır çünkü şiddet gören her kuşak şiddeti yeniden üretmeye meyilli olacaktır, esasen buna mahkûm edilmektedir. Şiddetsizliği savunmak bu hakikati görmeden olmuyor, boş bir liberal düşünceden ibaret kalıyor bu.
Değerli milletvekilleri, Gazze yalnızca bir coğrafya değil Batı demokrasilerinin çifte standardını açığa çıkaran büyük bir ayna olmuştur. Evet, yönümüzü ısrarla ve ısrarla demokrasiye dönüyoruz ama bunu da hatırlatmakta yarar var.
"İnsan hakları" "özgürlük" "uluslararası hukuk" gibi kavramları her fırsatta dillendiren uluslararası asamblelerden -işte, bu, Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesinden NATO Parlamenter Asamblesine ve diğer meclislere kadar böyledir- iki yıllık süreçte bu konuyu hiç gündemine almayanlar olmuştur. NATO Parlamenter Asamblesinin bir üyesi olarak iki yıldır gittiğim, altı ayda bir gittiğim genel kurullarda bu konuda bir tek cümle duymadığımı söylemek isterim; komitelerde bunları dile getirme şansımız var, biz oralarda dile getirmek istiyoruz. Temel meselesi güvenlik olan bir kuruluş bakımından, bir oluşum bakımından bu gerçekten tuhaftır çünkü güvenlik bu adaletsizlikten, bu şiddetten, bu soykırımdan ve onunla nasıl başa çıkılacağından söz etmeden mümkün değildir. Sadece silah kapasitesiyle, teknoloji kapasitesiyle güvenlik mümkün değildir. Bunun gibi, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi sıklıkla bu konuyu gündemine almakla birlikte, bu konularda raporlar hazırlamak ve salonlara hapsetmekten öteye giden bir şey yapmak da çok maalesef... Elbette ki hazırlanan raporlar çok kıymetli, oturumlar çok kıymetli ama kâğıt üstünde kalan bir bürokratik faaliyetten ibaret kalan bu çalışmaların Filistin'e bir faydası yok. Belki bizim şu anda ve burada sürdürmekte olduğumuz bu genel görüşmenin de esasen tutanaklara geçmek dışında bir sonuç üretmesi de bu bilgiye dayalı. Birleşmiş Milletler tüm eksiklere rağmen Gazze meselesinde en azından ısrarlı ve dürüst bir yaklaşım sergiliyor, "Bu bir insani felakettir." diyor ve çeşitli organlarıyla, çeşitli isimleriyle bunun bir soykırım olduğunun hakkını teslim ediyor.
Gazze'de çocuklar dışında bir de odaklanılması gereken gazeteci ölümleri var. Gazeteciler öldürülüyor, sistematik biçimde öldürülüyor çünkü Gazze'den haber akışına da engel olunmak isteniyor, Gazze'deki soykırım yalıtılmak ve tümüyle sessizliğe mahkûm edilmek isteniyor. Gazze'de öldürülen, katledilen gazetecilerin sayısı 200'ü çoktan aştı.
Peki, Türkiye ne yaptı, ne yapıyor, ne yapmalı? Ne yazık ki Türkiye'nin tutumu da maalesef aynı riyakârca gündelik politikanın çıkarlarına teslim olmuş durumda, pragmatist bir politika sonuna dek sürdürülüyor. Adaletin değil bir kazı kazan denkleminin peşinde Gazze Suriye'yle, Gazze Kürtlerle, Gazze Orta Doğu ve yakın coğrafyadaki güç ilişkileriyle bir denge arayışı dışında gerçek, acil bir gündemin konusu olamıyor. Bu, sadece iktidar partileri için değil bir kısmını yukarıda odamda, bir kısmını burada dinlediğim konuşmalarda da hâkim olan şey. Herkes kendi siyasetini Gazze üzerinden dile getirmeye çalışıyor. Gazze'nin ihtiyacı olan şey "Şiddetsizliğin hâkim olacağı bir dünya için ne yapabiliriz?"dir, Gazze'nin buna ihtiyacı var; Gazze'nin bizim pragmatist siyasetlerimize ihtiyacı yok. Gazze'de yaşanan felaket iktidarın dış politikada kendi ajandası için kullandığı bir enstrümana dönüştürülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SEVİLAY ÇELENK (Devamla) - Bir yandan meydanlarda yüksek perdeden Gazze için sloganlar atılırken diğer yandan İsrail'le her türlü ekonomik ve siyasi ilişki sürdürülüyor, diplomatik temaslar kesilmiyor. Kesilmesi belki şart olmayabilirdi açık, adil, etkin bir politikayla İsrail soykırıma son vermeye davet edilebilseydi ancak bu basit söz bile kurulamıyor.
Sınırlı bir süre içinde sadece bunları dile getirebiliyorum. Bu gündemler çok acil olarak önümüze geliyor, elbette ki aklımız bir yönüyle hep bununla mümkün ancak bu konuda planlı sözler üretmenin bir yolu da bunları daha planlı çerçevelerle önümüze getirmeleridir. Belki o durumda biz "Somut, daha somut ne yapılabilir?" konusunu birlikte düşünebiliriz. Elbette ki buradan çıkacak her sonucu destekliyoruz. Bu çerçevede, Gazze'deki bu korkunç kıyımı sona erdirmeye çalışan anlaşmaları destekliyoruz.
Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, siz bugün geldiniz, sizi kutluyorum ama 272 milletvekili olan AK PARTİ Grubundan 10 kişi burada. Bu kadar önemli bir konuda Meclis Başkanı gelecek, milletvekilleri gelmeyecek; bu, kabul edilemez efendim. (CHP, DEM PARTİ, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu adına ikinci söz Vezir Coşkun Parlak'a ait.
Sayın Parlak, buyurun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
47.- Hakkâri Milletvekili Vezir Coşkun Parlak’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
VEZİR COŞKUN PARLAK (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli halklarımız; aylardır Gazze'de süregelen bir yıkım ve katliam var. 21'inci yüzyılın en büyük katliamına maalesef canlı yayında tanık oluyoruz. İnsanı en çok kahreden şey, bu katliamı durduramıyor olmak. Etik yalnızca bireylere ait bir değerler manzumesi değildir, toplumlar da etik politik temelde inşa edilmelidir. Etik politik değerleri kaybeden toplumlar çürümekten kendilerini kurtaramazlar. İşte, günümüzde böyle bir çürümeye tanıklık ediyoruz. Gazze'de iki yıldır insanlığa ait bütün etik değerler ayaklar altına alınıyor.
Bu kürsüde ve başka platformlarda çokça dile getirildi ama söylemekten vazgeçmemek gerekiyor: İsrail Gazze'de hastaneleri, sivil yaşam alanlarını, okulları vuruyor. Gazze halkı gıdadan, sudan, ilaçtan mahrum bırakılmış durumda. İsrail'de bakan düzeyinde görev yapan bazı kişiler Gazze'ye atom bombası atmaktan bahsediyor, o kadar ileri gitmeyenler de Gazzelilerin çöle sürülmesini öneriyor. Etnik temizliğin, soykırımın bu kadar açık şekilde önerildiği başka bir tarihsel dönemin olduğunu sanmıyorum. Gazze halkına cehennemi yaşatan İsrail uluslararası destekleri de kesmek istiyor. Bütün dünya şahit oldu, geçen hafta Sumud Filosu, dün gece Özgürlük Filosu uluslararası sularda İsrail donanması tarafından baskına uğradı, insanlar gözaltına alındı. Burada da dile getirildi, gözaltına alınanlar arasında bu Parlamentonun üyesi 3 milletvekili de var. O gemilerde İspanyol, İtalyan, Arap, Türk, Kürt, İsveçli ve daha birçok ülke ve halktan insanlar bulunuyor; yanlarında Gazze halkına ulaştırılmak üzere ilaç, bebek maması gibi yaşamsal malzemeler var. Fakat bu filoların en önemli amacı artık soykırım boyutuna varan katliamları daha fazla gündeme getirmek, bu büyük katliamı durdurmak. İsrail ise bu gemiler uluslararası sulardayken tamamen hukuksuz şekilde onları derdest etti. İsrail âdeta kendini her türlü uluslararası hukuk kuralından muaf görüyor, herkesi, bütün ülkeleri bağlayan kurallar onları bağlamıyormuş gibi davranıyor. İsrail'e bu pervasız davranışları gösterme cesareti veren uluslararası sistemi ve küresel güçleri de not etmek, gözden kaçırmamak gerekir.
Değerli milletvekilleri, şunu kabul etmek lazım: Filistin sorunu 7 Ekim 2023'te ortaya çıkmadı. Meseleye nereden baktığınıza bağlı olarak 1917 Balfour Deklarasyonu'nu, 1947'de Birleşmiş Milletlerin Paylaşım Planı'nı ya da 1948'de İsrail'in resmen kurulmasını milat olarak alabilirsiniz ama nereden bakarsanız bakın en az seksen yıllık bir sorundan bahsediyoruz. 1948'deki Nakba yani Büyük Sürgün'den 1967'deki Altı Gün Savaşı'na, 1973 Yom Kippur Savaşı'ndan Birinci ve İkinci İntifada'ya kadar büyük bir kırılma dönemleri yaşandı. Son büyük kırılmayı da 7 Ekim 2023'te yaşadık ve maalesef bu kırılma en kötülerden biri oldu. 7 Ekim 2023'ten bugüne kadar 75 bine yakın insan hayatını kaybetti. Filistin meselesine elbette barış çabaları da oldu hatta kalıcı barış umutlarının yükseldiği zamanlar da yaşandı. Camp David'ten Oslo'ya kadar birçok girişim yapıldı. İsrail Başbakanı İzak Rabin barışta ısrar ettiği için, 1995 yılında, Tel Aviv'de bir barış mitingi sırasında savaş yanlıları tarafından suikasta uğradı. Rabin'in katledilmesinin ardından maalesef barış girişimleri çöktü ve her iki tarafta da savaş yanlıları güç kazandı. Bu deneyim barış girişimlerinin ne kadar değerli ama bir o kadar da kırılgan olduğunu, bu süreçleri korumak için herkesin elinden geleni yapması gerektiğini bizlere hatırlatıyor.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz seksen yılda Filistin mücadelesine hayatını adayan nice insan var; George Habashlar, Leyla Halidler, Yaser Arafatlar ve daha niceleri Filistin halkının varlık hakkı ve onurlu geleceği için mücadele ettiler. Türkiye'den de onlarca sosyalist ve devrimci, Filistin halkıyla dayanışmak için ve İsrail'in "apartheid" rejimine son vermek için Filistin'e gitti, bir kısmı orada hayatını kaybetti. Bütün o devrimcileri ve yurtseverleri de saygıyla anıyoruz, halklar arası dayanışmanın en güzel örneğini bütün dünyaya göstermiş oldular.
Burada bir not düşmek isterim: Buna benzer bir enternasyonel dayanışmayı 2010'larda Rojava'da yaşadık. İnsanlık değerlerini tanımayan ve başta Kürtler olmak üzere bölgedeki tüm halkları katliama girişen IŞİD'e karşı dünyanın her yerinden devrimciler Rojava halkının mücadelesine omuz vermeye gittiler. Hepsine minnetlerimizi sunuyor, hayatını kaybeden devrimcilerin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
Değerli milletvekilleri, geçen ay hepimiz şahit olduk, Birleşmiş Milletlerin 80'inci Genel Kurulunun ana gündemi Filistin sorunu ve Gazze'de yaşananlardı. Orada kürsüye çıkan hemen her lider Filistin halkıyla dayanışma mesajları verdi, İsrail'i kınadı ama o kürsüde söylenenlerin sahadaki yansımalarını maalesef göremedik. Kürsülerde konuşup vicdanlarını rahatlatanlar Gazze halkının trajedisine son vermek için yeterli çabayı göstermiyorlar. Şunu kabul etmeliyiz ki Türkiye dâhil hiçbir ülke yapabileceklerinin tamamını yapmıyor; bazen ekonomik, bazen siyasal çıkarlar uğruna gözler kapatılabiliyor. Devletlerin, liderlerin, uluslararası örgütlerin hareketsiz olduğu yerde mücadeleyi kitleler omuzlar, işte Gazze meselesinde de bunu yaşıyoruz. Dünyanın her yerinde meydanları dolduran milyonlarca insan katliamın durdurulması için kendi devletlerine ve hükûmetlerine baskı yapıyor. Bu karanlık tablo içinde kitlelerin bu hareketliliği umudumuzu diri tutmamızı sağlıyor. Dünyadaki onlarca ülkenin yanı sıra, İsrail'de ağır milliyetçi atmosfere rağmen barış için mücadele etmekten vazgeçmeyen insanlar var, onların büyük mücadelesini de saygıyla selamlıyoruz. Hiçbir halk topyekûn kötü olarak yaftalanamaz, eminiz ki Yahudi halkı da alınlarına bu kara lekeyi sürenleri affetmeyecektir.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bizler DEM PARTİ olarak Filistin'de adil ve kalıcı bir barıştan yana olduğumuzu her zaman dile getiriyoruz. Filistin'de kalıcı barışın yolu başta Araplar ve Yahudiler olmak üzere tüm halkların barış içinde, bir arada yaşayacağı demokratik bir modelden geçer. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası toplum Filistin sorununda kalıcı barışın sağlanması için sorumluluk almalıdır, Türkiye de başta diplomatik girişimler olmak üzere sorunun çözümü için bütün imkânları seferber etmelidir.
Gazze'de ve diğer coğrafyalarda hayatını kaybeden insanları bir kez daha saygıyla anıyorum. Bu oturumun Filistin sorununa katkı sunması dileklerimle sözlerime son veriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Parlak.
Değerli arkadaşlar, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.55
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Tekin BİNGÖL
KÂTİP ÜYELER: İshak ŞAN (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4'üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Namık Tan.
Buyurun lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
48.- İstanbul Milletvekili Namık Tan’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
NAMIK TAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazze'de yaşanan insanlık trajedisi hiçbirimizin tahammül edemeyeceği bir seviyeye ulaştı. Farklı partilere mensup olsak da bu konuda ortak bir hassasiyet taşıdığımıza inanıyorum. Bu nedenle, iktidar koalisyonuna mensup arkadaşlarımıza yönelik eleştirilerimi bugün daha yapıcı bir dille size aktarmaya çalışacağım. Buradaki tüm partiler Filistin hassasiyetinde birleştiğimizi iddia ediyoruz, bir araya gelip bildiriler imzalıyoruz fakat ne yazık ki o bildirilerimiz kendi vicdanımızı tatmin etmekten başka bir sonuç vermiyor. Yazdığımız sayfalarca yazı maalesef Gazze'de bir tek çocuğun bile hayatını kurtaramıyor, öncelikle bu gerçeği kabul etmemiz gerekiyor. Bizim bunlardan çok daha fazlasını yapmamız lazım, buna yürekten inanıyorum değerli arkadaşlar. Eğer ortak gayemiz Gazze halkının vatanından sürülmesini önlemek, Filistin devletini fiilen yok edilmekten kurtaracak söylem ve eylemleri üretmek ise bugün size yönelik samimi eleştirilerimize kulak vermenizi özellikle istirham ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Bu konuyu üç başlıkta ele alacağım. İlk olarak, partiler arası mutabakata dayalı bir dış politika anlayışının geliştirilmesi yolunda sizlere açık çağrıda bulunuyoruz. Bildiğiniz üzere, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz sizin Türkiye'yi iyi yönetmediğinize, özellikle mevcut dış politikanızın çok büyük sorunlar barındırdığına inanıyoruz fakat tüm bunlara rağmen Türkiye'nin hâlâ güçlü bir ülke ve sağlam bir devlet olduğunu, daha etkili bir dış politika yapmak için elinde sayısız imkânlar bulunduğunu görüyoruz. Bu imkânları kullanabilmemizin tek yolu iktidar ve muhalefetin bir araya gelerek ortak çözüm yolları üretebilmesi. Bunun anlamı, şimdi yaptığımız gibi Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir genel görüşme açarak birbirimize monolog hâlinde seslenmek değil -en azından bundan ibaret değil- MİT Başkanı ya da Dışişleri Bakanının ayda bir parti liderlerini ziyaret ederek brifing vermesinden ibaret de değil. Elbette bunları takdirle karşılıyoruz. Örneğin, MİT Başkanı Sayın İbrahim Kalın temmuz ayı sonunda Genel Başkanımızı ziyaret etti, benim de içinde yer aldığım Cumhuriyet Halk Partili temsilcilere bilgilendirmede bulundu. Devlet kurumları ve partiler arasında olduğu gibi, muhalefet ve iktidar arasında da bu çeşit ikili temasların faydalı olduğuna en az sizin kadar inanıyoruz fakat bunları bir adım daha ileriye götürmemiz gerektiğine de inanıyoruz. İktidarınızın Filistin gibi acil eylem gerektiren konularda müşterek çözüm üretebilecek mekanizmaları hayata geçirmesi gerekiyor. Türkiye'de iç politikada en sert kavgaları veren partilerin ülke için hayati konularda nasıl bir millî mutabakat sağladığına birçok defalar şahit olduk. Örneğin, 1950'lerin başında Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti iç politikada çok sert rekabet içindeydi fakat Türkiye'nin NATO üyeliği konusunu her iki partinin temsilcileri birlikte ele aldı ve konu yüce Meclisimizin yalnızca 2 ret oyuyla geçirildi. Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs'a 1963 ve sonrasında müdahale için Meclisten yetki istediğinde iktidar ve muhalefet oy birliğiyle karar verdi. Konuyu kendi aralarında, hele kamuoyunda bir polemik hâline getirmeleri söz konusu dahi olmadı. 1974'te Bülent Ecevit'in liderliğindeki CHP-MSP koalisyonu, Kıbrıs Barış Harekâtı'nın uygulama aşamasında Adalet Partisi ya da MHP'yi dışlamayan bir siyaset yapım sürecini hayata geçirdi. Sizlere soruyorum: O gün muhalefette olan Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş ya da Turhan Feyzioğlu'nun ağızlarından Kıbrıs Barış Harekâtı aleyhinde tek bir demeç duydunuz mu? (CHP sıralarından alkışlar) Ya da Kıbrıs politikamızın CHP, Adalet Partisi ya da diğer partiler arasında herhangi bir zamanda polemik meselesi olduğunu hatırlayan var mı? Velhasıl bizim mevcut dış politika karar alma süreçlerini, tıpkı eski günlerde olduğu gibi, bir ya da iki partinin ideolojik sınırlarından çıkarmamız gerekiyor. Aksi hâlde, sizin en iyi olduğunu düşündüğünüz çözüm önerileriniz bile kendi yankı odalarınızı aşamıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Dünyaya sizden daha farklı bakan ideolojik çizgilerin Filistin ya da diğer konulardaki görüşlerini dinlemeniz sizi zayıflatmaz, aksine her iki taraf da birbirinin ufkunu genişletebilir.
Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlar kendilerini "İslami muhafazakâr" olarak tanımlıyor ve konuya kendi perspektiflerinden yaklaşıyorlar. Türkiye'de muhafazakârlık dozu biraz daha yüksek partiler de var; maalesef, onların arasında bazıları konuyu basit bir din çatışmasından ibaret görüyor, oysa durum bunun çok ötesinde. Bu kısır anlayışa mahkûm olursanız Avrupa'da Filistin için sesini en çok yükselten ülkenin neden Katolik Hristiyan nüfus çoğunluğuyla tanınan İspanya olduğunu anlayamazsınız. Üstelik İspanya'yı bizim kardeş partimiz olan sosyal demokratlar yönetiyor. Onlar İslam ya da herhangi bir din temelli hassasiyet taşımak şöyle dursun, İspanya'da laik bir düzenin fiilen varlığı için siyasi mücadele veriyorlar.
Yine, meseleyi dinî kimlik konusuna hapsederseniz, bugün, İsrail'in on binlerce vatandaşının neden kendi Başbakanları Netanyahu'yu Gazze'de katliamla hatta soykırımla suçladığını anlayamazsınız. Bugün, herhangi bir dinî hassasiyet taşıdığı meçhul olan Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump Netanyahu Hükûmetine destek verirken, yapılan araştırmalar, ABD'nin Musevi inanca sahip vatandaşlarının yüzde 61'inin İsrail'in eylemlerine karşı olduğu bulgusunu önümüze çıkarıyor. Demokrat Partinin ünlü senatörlerinden Bernie Sanders şayet ABD Başkanı seçilebilseydi bu ülkenin ilk Yahudi kökenli devlet başkanı olacaktı fakat o Yahudi kökenli siyasetçi seçilseydi belki de Filistin devletini resmen tanıyan ABD Başkanı olacaktı. Sanders, daha yirmi gün önce, ABD Senatosunda, Filistin'in devlet olarak tanınmasını talep eden bir kanun tasarısına imza attı.
Türkiye'de milliyetçi partilerin Filistin konusundaki görüşleri de ayrışıyor değerli arkadaşlar. Cumhur İttifakı ortağı Milliyetçi Hareket Partisi, müttefikinin Filistin hassasiyetini benimsiyor fakat Meclis dışında Türk milliyetçiliğini Arap düşmanlığı olarak değerlendiren ve açıkça Türkiye'nin Filistin'e yönelik desteğine karşı olanlar da var. Belki bugün Mecliste değiller ama sosyal medyada bu marjinal sağ eğilimlere rastlıyoruz.
Bizler ise laiklik ilkesini benimsemiş Cumhuriyet Halk Partisi olarak Filistin'i etnik, dinî ya da mezhepsel kimliklerden bağımsız bir insanlık sorunu olarak tanımlıyoruz. Filistin halkının varoluş mücadelesine omuz vermek istiyoruz.
Velhasıl siz bu konuyu kendi siyasi partileriniz ya da kendi ideolojileriniz özelinde tuttuğunuz, sadece kendi mecranızda çözmeye çalıştığınız zaman, az önce vurguladığım üzere, önerileriniz kendi yankı odalarınızın sınırları içinde kalıyor. Filistin konusundaki ideolojik yargılarınız yüzünden Filistin Kurtuluş Örgütünün ana damarı olan El Fetih'i ikinci plana atıyorsunuz ve Filistin konusunu Hamas'a indirgiyorsunuz. Hamas çatışmanın aktörlerinden biridir. Türkiye'nin Hamas'la diyalog kurması ve bu diyaloğu ateşkesin bir an önce hayata geçmesi için kullanmasına kimsenin itirazı olamaz fakat siz İsrail'le en ufak bir bağ kurmadan yalnızca Hamas'ın destekçisi kimliğine bürünürseniz Türkiye'yi kimse müzakere masasına oturtmaz, siz de İsrail'den talepte bulunamazsınız. Bugün, Türkiye'nin başarıyla yürütebileceği bir barış sürecini Katar gibi gücü bizimle kıyaslanamayacak bir ülkenin yönetmesi ve Türkiye'nin bu konuda yeterince etkide olamaması bizi çok üzüyor.
İkinci çağrımıza gelince, değerli arkadaşlar, sizden yalnızca İsrail-Filistin çatışması değil ülkemizin hiçbir dış politika meselesini iç politikada bir kutuplaşma ve polemik malzemesi hâline getirmemenizi talep ediyoruz. Bizim iç siyasette yeteri kadar uyuşmazlığımız var. Dış siyasetteki ideolojik kimliklerimiz çerçevesinde bir tartışma zeminine çekmenin de Türkiye'ye hiçbir hayrı yoktur. Bizim, başta Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel olmak üzere, Filistin konusundaki çizgimiz son derece açıktır. Bunun bize iç politikada hiçbir fayda sağlaması beklentisi içinde değiliz. Oysa sizler, Gazze'de yaşananlar için devlet katında çözümler üretip bizimle paylaşmak yerine, basın ve sosyal medyada farklı mecralardan insanları bulup hedef gösteriyor, sözde Filistin düşmanı avına çıkıyorsunuz. Saldırılarda ölen masum sivillerin hatırasına biraz olsun saygınız varsa bu konuyu iç siyasette bir istismar malzemesi yapmayın, yapmak isteyenlere de prim vermeyin. (CHP sıralarından alkışlar) Bu konuda yüzlerce örnek var önümüzde, ben sadece bir tanesine değineceğim. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu'na yönelik hukuksuz operasyonların ardından, biz, parti olarak, iktidarınızı açıkça destekleyen firmalara yönelik bir boykot kararı almıştık. Sözcünüz Ömer Çelik çıktı, Genel Başkanımızı "yerli firmalara boykot çağrısı yaparken siyonist firmaları korumak" gibi akıllara zarar bir iftirayla suçladı. Siz boykot kararını doğal olarak eleştirebilirsiniz; sonuçta bu, size karşı yapılmış bir sivil siyasi eylemdi, biz de hiçbir AKP üyesine "Neden boykotu eleştiriyorsun?" demedik fakat gittiniz, buraya, konuyla zerre kadar ilgisi olmayan İsrail-Filistin çatışmasını dâhil ettiniz; bu olacak şey midir değerli arkadaşlar? Yanı başımızda olan ve çağımızda insanlığın yüz karası hâline gelmiş bir etnik temizlik eylemini iç politik söylemlerde bir malzeme hatta bir sos olarak kullanmak Filistin hassasiyetini gerçekten taşıyanlara yakışmaz. (CHP sıralarından alkışlar) Sayısı yüz binleri aşmış insanlar hayattan koparılmışken Filistin hassasiyeti bizim kendi iç polemiklerimizin mezesi olamaz. Filistin konusunda samimiyetinize inanmamızı istiyorsanız bu konuyu kendi uyuşmazlıklarımızın içine dâhil etmekten imtina etmeniz gerekiyor.
Üçüncü ve sonuncusu, siz Hükûmet olarak Gazze'de akan kanı durdurmak istiyorsanız değerli arkadaşlar, içerideki siyasi rakiplerinize saldırmayı bırakmak, Gazze'deki kıyıma açıkça destek veren her kim varsa tavrınızı ona karşı koymak zorundasınız. "Bugün uluslararası ilişkilerde, Netanyahu'nun eylemlerinde onu en sıkı destekleyen, kendisine âdeta bir kalkan görevi üstlenen lider kim?" diye sorsam hepiniz bunun ABD Başkanı Donald Trump olduğunu biliyorsunuz. Trump "Gazze Şeridi'ni bir tatil 'riviera'sı yapacağız." deme cüretini göstererek bütün dünya kamuoyunu dehşete düşüren bir siyasetçi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ise Trump'ın bu utanç verici söylemlerine karşı maalesef tepkisi son derece cılız.
Değerli arkadaşlar, Gazze'de yaşananlara tavır koyacaksak öncelikle Erdoğan'ın Trump'a karşı bu aşırı yumuşak, fazla teslimiyetçi tavrını bırakması gerekiyor. Erdoğan Beyaz Saray'da mevkidaşıyla görüşeli on üç gün oldu, görüşmenin yankıları hâlâ sürüyor. Konuyla ilgili yazılıp çizilenlere baktığımızda görüyoruz ki Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri'nden herhangi bir kazanç sağlayamamış, en azından taleplerine karşılık bulmayı henüz garantileyememiş fakat Türkiye'de birçok kalemde Amerikan mallarının vergisiz alımı ve yerli piyasamıza sürülmesi kabul edilmiş. Ayrıca, bizi en çok hayrete düşüren konu, ülkemizde bulunan nadir toprak elementlerinin işletme tekelinin Amerikalılara verilmesinin gündeme gelmesi. Bu konunun takibindeyiz, inceleyip araştıracağız. İddialar gerçekse bu durum ülkemiz adına büyük bir felaketi barındırıyor. Böyle bir karar bize göre kapitülasyondur ve bu vahim konuda ilerleyen günlerde başınızı çok ağrıtacağız bilesiniz.
İçinizde Osmanlı geçmişimize hayran olan arkadaşların bulunduğunu biliyor, elinde olsa Osmanlı'yı yeniden hayata döndürme hayalleri kuranların da olduğunu görüyoruz. Bu işi o kadar benimsemişsiniz ki Osmanlı'nın yaptığı gibi bolca kapitülasyon vermekten de çekinmiyorsunuz. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çağrımızdır: Gazze'ye ilişkin tavrınız samimiyse Trump'la bir sonraki temasınızda ona Gazze'yle ilgili taleplerinizi iki cümle olsun iletin. Biz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Trump'la görüşmesinde ağzından tek bir "Gazze" kelimesi çıkmadığını biliyoruz ve duyuyoruz. Oysa biz, kendisinin Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda söylediklerini, Oval Ofis'teki muhatabına karşı da aynı kararlılıkla söylemesini dilerdik; hayal kırıklığına uğradık. Mesele sadece bu da değil arkadaşlar. Gazze söylemimiz, İsrail'e yönelik içi boş kınamaları, sözde lanet okumaları aşamıyor; burada bile bunun ötesine geçemiyoruz. Sabahtan beri İsrail Devleti'ni ya da Hükûmetini eleştirip vicdan rahatlatıyoruz ama kimse Gazze'deki masum sivilleri kurtaracak çözüm önerilerini dile getiremiyor. Gazze'ye el uzatabilmemizin, buradaki kıyımı durdurabilmemizin, en azından yavaşlatabilmemizin aslında bir yolu var, o da Türkiye'nin İsrail üzerindeki eski ağırlığını kuracak politikaları hayata geçirmek.
Bu ülkeye kırk yıl hizmet etmiş bir diplomat olarak şunu size hatırlatmak zorundayım değerli arkadaşlar: İsrail'i ya da bir başka ülkeyi polemikle durduramazsınız, İsrail'i Türkiye'nin hatırını ve taleplerini kıramayacak bir pozisyona getirmek zorundasınız. Ne garip tecelli ki ben, Erdoğan'ın Başbakanlığı sırasında Türkiye Cumhuriyeti'nin Tel Aviv Büyükelçiliği görevinde bulundum ve Türkiye'nin İsrail üzerinde ne kadar ciddi bir ağırlık kurduğuna bizzat şahitlik ettim. Erdoğan yine Hükûmet Başkanı idi, yine dış politika yapım süreci onun elindeydi. O gün İsrail üzerinde ağırlığını zirveye çıkaran Türkiye ne oldu da bugün İsrail'e hiçbir isteğini kabul ettiremeyecek konuma geldi? Bugün aynı siyasi partinin iktidarından bahsediyorum. Biz bugün 2008 yılında olsaydık ve o günün şartları bugün geçerli olsaydı, Türkiye olarak İsrail'den daha çok şeyi talep edebilirdik. İsrail Türkiye'yi kaybetmemek adına Filistin konusunda daha dikkatli davranmak zorunda kalabilirdi, üstelik kalıyordu da.
Değerli arkadaşlar, sözlerime son verirken sizlere yönelik çağrımızı bir kez daha özetlemek istiyorum: Filistin hassasiyetine karşı birlikte çözüm önerileri üretelim. Filistin konusunu kendi iç mücadelemize malzeme yapmayalım. İsrail'e boş kınamalar, lanetler savurmak yerine Gazze'de İsrail'i durduracak bir diplomasiyi kurgulayalım. Biz Filistin'e ancak böyle yardım edebilir, Filistin halkının kendi kaderini tayin etme mücadelesine omuz verebilir, masum insanların hayatını ancak böyle kurtarabiliriz; bunu yapacak güce sahibiz. Filistin halkı için kalbimizin beraber attığını kâğıt üzerinde kalan bildirilerle değil birlikte planlayıp hayata geçireceğimiz eylemlerle gösterelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ilk konuşmacı Sayın Hasan Turan.
Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
49.- İstanbul Milletvekili Hasan Turan’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
HASAN TURAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımız; öncelikle hepinizi en kalbî muhabbetlerimle selamlıyorum.
Bugün burada, Gazze'ye ilaç, insani yardım ve Gazze'deki ablukayı kırmak, yirmi yıla yakındır Gazze'de devam eden insanlık dışı ablukaya dikkat çekmek üzere en son yola çıkan Özgürlük Filosuna yapılan saldırıyı lanetliyorum. Bu filoda gözaltına alınan, başta milletvekilimiz, Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyemiz Sema Silkin Ün Hanımefendi, Necmettin Çalışkan Milletvekilimiz ve Mehmet Atmaca Milletvekilimiz olmak üzere 21 vatandaşımızı ve gözaltına alınan, bütün insanlık vicdanını taşıyan kardeşlerimi tebrik ediyorum. Haydut İsrail, bir an önce, bu filoda rehin almış olduğu kardeşlerimizi bırakmalıdır. Bugün o filoda bulunan kardeşlerimize yönelik saldırı sadece onların şahsına değil İsrail'in yirmi yıla yakındır uygulamış olduğu insanlık dışı ablukaya karşı duran, insanlık vicdanını taşıyan herkese yönelik yaptığı bir saldırıdır. Bu saldırı hiç kuşkusuz ki cevapsız kalmayacaktır. Biz devlet olarak ve millet olarak bazı şeyleri imhal ederiz ama asla ihmal etmeyiz. Günü, vakti ve saati geldiğinde herkes işlemiş olduğu suçun bedelini en güçlü şekilde ödeyecektir; bundan hiçbir kuşkumuz yok. Tarih hiçbir zalime kalmamıştır. Tarih boyunca bütün zalimler işlemiş oldukları suçun bedelini ödemişlerdir, İsrail de bu akıbetten kurtulamayacak. İsrail'in bugün Gazze'de dökmüş olduğu her kan, katletmiş olduğu her masum yavru, açlığa terk etmiş olduğu Filistinli kardeşlerimiz, onlara yardıma koşan insanlık ailesinin fertleri ve bunlara yönelik yapmış olduğu saldırılar İsrail'in tabutuna kendi eliyle çakmış olduğu çivilerdir. Biz zulümle abat olanın ahirinin berbat olduğunu biliyoruz. İsrail'in de akıbeti bundan farklı olmayacaktır.
Değerli kardeşlerim, İsrail denilen bu terör devleti maalesef uluslararası hukuk diye bir şey tanımıyor. Ancak hepimiz biliyoruz ki İsrail denilen bu terör devleti sadece toprak olarak işgal etmiş olduğu 22 bin kilometrekareye sığdırılmış, dünyanın farklı coğrafyalarından getirilmiş 7,5 milyona yakın Yahudi'den oluşan bir toplama kampı değildir. İsrail denilen bu terör devleti Batı emperyalizminin Doğu Akdeniz'deki garnizonudur.
7 Ekimden sonra İsrail'le dayanışma gösterisine giden Batılı başkentlerin yöneticilerini şöyle gözümüzün önüne getirdiğimizde İsrail'in gerçekliğinin ne olduğunu hepimiz daha iyi görmüş oluruz. İsrail'in İsrail'den ibaret olduğunu zannedenler ya cahildir ya da gafildir; İsrail Amerika'dır yani büyük İsrail Amerika, küçük İsrail oradaki İsrail, yavrusu.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Niye sözleşme yaptınız?
HASAN TURAN (Devamla) - İngiltere hakeza aynı şekilde; kurucusu, otuz yıl boyunca manda altında tutup sonra İsrail'in kuruluşunu sağlayan emperyalizmin ağababası. Fransa, Almanya... Daha geçtiğimiz günlerde bir Alman Başbakanı ne dedi? "İsrail'e minnet borcumuz var. Zira o bizim kirli işlerimizi yapıyor." dedi. Tabii, İsrail sadece gücünü bu Batılı başkentlerden almıyor; maalesef, İslam dünyasının dağınıklığından, sessizliğinden, tepkisizliğinden de alıyor. Bu dünyanın içerisinde Filistin halkının haklı davasını savunan, Filistin davasının yanında bulunan, en güçlü şekilde sözcülüğünü yapan, bütün uluslararası toplantılarda Filistin halkının ve Filistin davasının âdeta diplomatik temsilcisi gibi sözcülüğünü sürdüren Türkiye Cumhuriyeti devletimizdir. Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Dışişleri Bakanımız, kıymetli milletvekillerimiz katıldıkları her toplantıda Filistin halkının yanında ve siyonist işgalci İsrail'in karşısında olmuşlardır. Ancak bugün itibarıyla insanlığı harekete geçirmiş olsak da henüz bu İsrail'in ve arkasındaki emperyalist Batı'nın ablukasını kıracak ve onların iktidarlarını yerle yeksan edecek bir durum maalesef oluşmadı ama o da oluşacaktır. "Dünyanın bütün uyuyanlarını uyandırmak için bir tane uyanık yeter." derler. Onlar 7 Ekimden sonra Gazze'yi bitirmek için havadan, karadan ve denizden saldırdılar. Bugüne kadar 100 bine yakın kardeşimizi şehit ettiler ama yine de hiçbir Filistinliye, ne çocuğuna ne büyüğüne diz çöktüremediler. Savaşlar yenilince değil vazgeçince kaybedilir. Bugün, Filistin halkı bunca zulme rağmen iki yıldır hâlâ topraklarını terk etmemişse bu, Filistin halkının mücadelesinin zaferle sonuçlandığının göstergesidir. Onlar Gazze'yi bitirme niyetiyle Gazze'ye saldırdılar ama yeryüzünü Gazze'ye çevirdiler. Bugün, İspanya'dan Çin'e, Güney Afrika'dan Rusya'ya dünyanın her bir yeri Gazze'yle dayanışma meydanlarına dönüştüyse; ardı sıra sürekli filolar İsrail'in bu acımasız ablukasını kırmak için denizlere açılıyorsa, dalgalarla boğuşuyorsa bu, İsrail'in kaybetme sürecine girdiğini ve mazlumların mutlaka bir gün kazanacağını göstermektedir. Bu mücadele uzundur ve zorludur, hiçbir zafere de çiçekli yollardan gidilmez. Mademki buraya gelen kardeşlerimiz "Filistin meselesi ortak paydamız, ortak meselemiz, ortak davamız." diyorsa biz bunu iç politik mülahazalarımızdan, tartışmalarımızdan, çarpışmalarımızdan, rekabetimizden uzak tutmak zorundayız.
Değerli kardeşlerim, dostlarıyla kavga edenler düşmanlarını yenemezler; bu, altın kuraldır, bunu unutmayacağız. Eğer enerjimizi birbirimize yöneltip birbirimizi her gün mazlumların kanı üzerinden yıpratmaya çalışırsak bu, mazlumlara yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Ben, insanlık vicdanını taşıyıp insanlık değerlerine inanan hiçbir kardeşimizin Gazze'de akan kandan, oradaki mazlumların katledilmesinden mutlu olabileceğini düşünmüyorum. Herkesin canı yanıyor, herkes bir an önce İsrail'in sonunun gelmesini ve yerle yeksan olmasını istiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
HASAN TURAN (Devamla) - Bunun için yapmamız gereken, bölünmek, parçalanmak, her konuyu gelip kendi iç gündemimize dayamak değil; bu konuda, bir binanın tuğlaları gibi hepimiz Allah'ın ipine sarılarak sımsıkı olmak zorundayız.
İsrail, bugün bölgemiz için bir ulusal güvenlik meselesidir. Bunu geçmişte söyledik, bazı kardeşlerimiz bunu hafife aldı ama İsrail bunu gösterdi. Görüyorsunuz, hiçbir uluslararası hukuku tanımıyor, uluslararası hukuku uygulamakla sorumlu kurumlar ve kuruluşlar da İsrail'in bu haydutluğuna, bu barbarlığına ses çıkarmıyor. Çünkü o kuruluşlar İsrail'i kurmak için oluşturuldu, bunu biliyoruz. Onun için, İsrail'e karşı bütün vatandaşlarımız meydanlarda nasıl tek bilek, tek yürekse buradaki kardeşlerimiz de aynı şekilde davranmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN TURAN (Devamla) - Evet, buradan, son kez, tekraren, milletvekillerimiz başta olmak üzere vatandaşlarımızı, ayrım göstermeden o filoya binen, o filoda yolculuk yapan, insanlık vicdanını temsil eden bütün vatandaşlarımızı, kardeşlerimizi, dünyanın neresinden olursa olsun İsrail bir an önce bırakmalıdır. Son olarak şunu ifade ediyorum ki onların silah yüklü gemilerini bizim silahsız ama vicdan yüklü gemilerimiz sonunda mağlup edecektir, yenecektir; bugünleri inşallah göreceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, Allah'a emanet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Seda Gören Bölük.
Buyurun lütfen. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
50.- İstanbul Milletvekili Seda Gören Bölük’ün, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
SEDA GÖREN BÖLÜK (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, ekranları başında bizi izleyen tüm kıymetli vatandaşlarımız; batılın zaferiyle yaşamak ölümdür, Hakk'ın zaferiyle ölmek hayattır. Hakk'ın zaferiyle şehit olmaya niyet ederek ablukayı delmek üzere yola çıkanlara selam olsun diyerek konuşmama başlamak istiyorum.
Dün 2'nci yılını dolduran Gazze soykırımında resmî rakamlara göre 67 bin Gazzeli kardeşimiz şehit edildi, 170 bine yakın Gazzeli yaralandı. Binlerce anestezisiz ampüte ameliyatları yapıldı, sadece ama sadece açlıktan -bakın, bombalanarak değil, bunu hepimiz biliyoruz ama tekrar ve tekrar unutmadan zihnimize kazımalıyız, sadece açlıktan- 500'ün üstünde bebek şehit oldu. 16 Mart 2003'te sadece 24 yaşındayken katil devlet İsrail'in tankının altında haklı bir dava için hayatını kaybeden Rachel Corrie'yi her sene minnetle anarken yıllar sonra binlerce kahraman daha tanıyacağımızdan habersizdik; Madleen, Sumud, şimdi de Özgürlük Filosu. Silahsız, sadece insani yardım götüren bu filoların mensupları insanlık tarihine ablukayı delen, ablukanın delineceğini gösteren kahramanlar olarak geçecektir. Sumud Filosunda 480 aktivist vardı, bunların neredeyse yarısına yakını Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından getirildi. 46 ülkeden aktivistin salıverilmesinden sonra getirildiği Türkiye'de hem uçakta hem de birçoğumuzun bulunduğu karşılama yapılan havalimanında söylediği ilk cümle şuydu: "Türkiye'ye teşekkür ediyoruz. Kendimizi ne o gemilerde ne de hiçbir hukuk kuralının gözetilmediği o hapishanelerde yalnız hissetmedik, Türkiye'nin her zaman yanımızda olduğunu biliyorduk." Hepimiz biliyoruz ki donanma gemileriyle, İHA'larıyla, SİHA'larıyla, her türlü hukuki altyapı hazırlığıyla ülkemiz bu özgürlük savaşçılarının her zaman yanındaydı. Uluslararası Ceza Mahkemesine yapılan, Meclis hukuk ekibimizin de müdahil olduğu davalarla, Uluslararası Adalet Divanında devlet olarak da taraf olduğumuz davalarla işin hukuki altyapısına da her zaman önemli bir aktör olarak dâhil olduk. Sumud'dan gelen aktivistlerimizin Adli Tıp muayeneleri de sonralarda bu hukuki süreçlerin bir parçası olabileceği düşünülerek yine Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından yapıldı. Peki, dün akşam ne oldu? Özgürlük Filosu Koalisyonu ve "Bin Madleen Gazze'ye doğru hareketi" olarak anılan filonun Gazze'ye yaklaştığı sırada yine korsanlık diyebileceğimiz, uluslararası hukuk jargonu açısından da korsanlık diyebileceğimiz bir müdahaleyle durdurulduğunu gördük. Toplam 9 gemi olan bu son filonun "Vicdan" isimli gemisinde Gazi Meclisimizden 3 değerli milletvekili arkadaşımız da bulunuyor; Sema Silkin Ün, Necmettin Çalışkan ve Mehmet Atmaca'yla beraber 21 Türk vatandaşımız var. Meclis Başkanımızın da -bu sabah çok önemli bir belgesel film gösterimindeydik, Oscar'a adaylığı olduğu söylendi, tavsiye ediyorum, çok acı ama çok önemli bir film gösterimindeydik- o açılış konuşmasında ifade ettiği gibi, uluslararası dokunulmazlığı olan milletvekillerimizin acilen, derhâl salıverilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum buradan bir kez daha, bütün arkadaşlarımın söylediği gibi.
İsrail'in daha önceki gemilere de bu filoya da yaptığı saldırıda işlediği suçları buradan, bu kürsüden bir de ben kayıtlara geçirmek istiyorum: Bir, hiçbir meşru gerekçe yokken insani yardım gemilerine saldırmak uluslararası sularda korsanlıktır. İki, bir toplumu abluka altına alarak açlığa mahkûm etmek her şeyden önce önemli bir insan hakları ihlalidir. Üç, silahsız yardım gönüllülerine şiddet uygulamak -her ne kadar kendileri "Önemli olan Gazze'dir, önemli olan Filistin'dir; bize yapılanların hiçbir önemi yoktur." deseler de biz orada şiddet uygulandığını biliyoruz ve duyduk- keyfî olarak onları gözaltına almak uluslararası hukuku açıkça ihlal etmektir. Dört, Uluslararası Adalet Divanı kararlarını yok saymak uluslararası yargıyı da hiçe saymaktır. Ama gelin görün ki İsrail zaten bir korsan ve bir terör devleti olarak bunları yıllardır yapmaya devam etmektedir, sadece bugün hepimizin gözünde, uluslararası kamuoyunun gözünde daha net bir şekilde gözükmektedir.
Dışişleri Bakanlığımızdan henüz birkaç saat önce aldığım bilgiye göre, inşallah, aralarında Türk milletvekillerimizin de bulunduğu Türk aktivistler, aynen Sumud'da olduğu gibi çok kısa bir zaman içerisinde ülkemize getirilecektir. Milletvekillerimiz getirilene kadar da devletimizin her kademesi, en başta da Gazi Meclisimiz her türlü ulusal ve uluslararası girişimleri yapmaya devam edecektir. Her yerde, her platformda söylemeye devam edeceğiz. Dünyanın her yerinde Gazze için, özgür Filistin için mücadele eden bir Türkiye var. Dünyanın her yerinde bu mücadeleyi verenlere cesaret veren bir dünya lideri Recep Tayyip Erdoğan var. Üstüne basa basa tekrar söyleyeceğiz. Türkiye'nin İsrail'le ticareti, 9 milyar dolarlık ticareti bütün ürün gruplarında; ihracat, ithalat, transit ticaret, hepsi tamamen durdurulmuştur.
MURAT EMİR (Ankara) - Ne zaman?
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Türkiye bunu yapan tek ülkedir. Siz de biliyorsunuz tarihini.
MURAT EMİR (Ankara) - Ne zaman?
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - 1 Mayıs 2024.
MURAT EMİR (Ankara) - Ekim 2023'te başladı bu olaylar, Ekim 2023'te başladı.
HALUK İPEK (Amasya) - Başkanım, müdahale edin.
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - İsrail'le ticaret sıfırdır, hiçbir liman kullandırılmamaktadır, kullandırıldığını söylemek -açıkça söylüyorum- çok büyük bir yalandır.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Hasan Bitmez konuşurken de "yalan" diyordunuz, "Mayıs 2024" diyorsunuz şimdi de.
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Siz de çok iyi biliyorsunuz çünkü biz bunu defalarca söyledik, bakanlarımız bütçe konuşmalarında defalarca söyledi; Filistin'le yapılan bütün alışverişler maalesef Filistin'in limanı ve gümrüğü olmadığı için İsrail'in 2 limanı üzerinden yapılmaktadır farklı kodlarla; biri 24, biri 25. Bu dezenformasyonların beraberce omuz omuza verdiğimiz bu mücadeleye katkısı yoktur.
Değerli milletvekilleri, birkaç şey daha cevap vermem gerekiyor. 2 çifte vatandaşa İçişleri Bakanlığımızca dava açılmıştır ve bu davalar ihbarlar geldikçe artarak devam edecektir.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Mavi Marmara...
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Ayşenur'umuzun, Ayşenur Ezgi Eygi'nin soruşturması Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca açılmıştır. BM İnsan Hakları Konseyine bu soruşturma raporu yine Türkiye tarafından sunulmuştur. Sumud için de Ankara ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından soruşturmalar açılmıştır.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Mavi Marmara gemi davasını niye düşürdünüz? İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinde yürüyen davayı niye düşürdünüz?
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Yine, daha önce söylediğimiz gibi, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesindeki süreçler Adalet Komisyon Başkanımızın da Başkanlık ettiği bir hukukçu heyetimizle, kıymetli Türk hukukçularımızla yürütülmektedir.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinde yürüyen Mavi Marmara davasını niye düşürdünüz? Mavi Marmara davasını niye düşürdünüz bu Mecliste?
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Netanyahu'nun tutuklama kararı Türk hukukçularının da desteğiyle çıkmıştır.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Mavi Marmara davasını bu Mecliste niye düşürdünüz?
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Gazzeli yaralı kardeşlerimiz uçaklarla ülkemize getirilerek tedavileri yapılmaya devam edilmektedir.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Mavi Marmara davasını, devam eden İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesindeki davayı niye düşürdünüz?
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - 8 Eylülde 30 kişilik milletvekili grubumuzla Refah Sınır Kapısı'na gittik, orada o kamyonların geçişi için de çok büyük bir mücadele verdik.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Kırmızı bültenle aranan İsrail yetkililerini... Türkiye Büyük Millet Meclisinde AKP'nin oylarıyla o dava düşürülmedi mi?
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Sayın Başkanım... Sayın Başkanım...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - 3 vekil tutsakken böyle bir konuşma yapılmaz, 3 milletvekilimiz tutsak!
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Ben devam edebilirim, hiç problem değil, siz bağırabilirsiniz.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Hanımefendi, AKP'nin oylarıyla İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinde yürüyen Mavi Marmara gemisi davası düşürülmedi mi?
BAŞKAN - Sayın Tanal... Sayın Tanal... Sayın Tanal...
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, biz her partiden 18 arkadaşımızla beraber Avrupa Konseyinde 7 Ekim 2023'ten beri her oturumda Gazze için, o soykırımın durdurulması için önemli konuşmalar yapıyoruz; uluslararası hukuku harekete geçirecek raporların hep beraber bir parçası oluyoruz bütün milletvekillerimizle beraber.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Biz sizin parçanız değiliz! Biz sizin parçanız değiliz!
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Halklarının vicdanlarından kopuk Avrupalı yönetimlere "soykırım" kelimesini kafalarına vura vura anlatıyoruz, anlatmaya devam edeceğiz.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Siz, Mavi Marmara davasını düşüren bir partisiniz!
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkan... Sayın Başkan, lütfen müdahil olur musunuz? Böyle bir usul yok. Bu nasıl bir şeydir?
OSMAN GÖKÇEK (Ankara) - Böyle bir usul yok Sayın Başkan.
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Ben devam edebilirim.
En son raporda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Efendim, Sayın Başkanım, AKP'nin oylarıyla devam eden Mavi Marmara davası İstanbul 7. Ağır Cezadan düşürüldü. "Rüşvet" dediler, "tazminat" dediler, "tanıma" dediler. Nerede tanıma, halkı kandırıyorsunuz!
BAŞKAN - Sayın Tanal... Sayın Tanal...
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Benim sesim yeterince yüksek çıkar.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Halkı aldatıyorsunuz!
BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen...
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Ayıp! Ayıp!
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Beyefendi, oylarınızla geçti, oy vermiştin sen! "Ayıp!" diyorsun; ayıp sana, sana! Ayıp sana!
BAŞKAN - Lütfen Sayın Tanal...
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - İsrail'i affeden sizsiniz! Mavi Marmara davasını düşüren sizsiniz!
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Başkanım, devam edebilir miyim?
BAŞKAN - Süre vereceğim, süre vereceğim.
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Eklenecek mi?
BAŞKAN - İlave süre vereceğim size.
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Teşekkür ederim.
Bakın, Avrupa Konseyinin en son raporunda... Bütün milletvekillerimizle beraber, her partiden milletvekillerimizle beraber bir rapor çıkarıldı, "soykırım" kelimesi Avrupa Konseyinin bu raporuna da girdi.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Hatibimizi dinlememişsiniz.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Özlem Hanım, Mavi Marmara'yı düşürmediniz mi? Mavi Marmara davasını düşürmediniz mi? Düşürdünüz.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Hatibimizi dinleyin.
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Tüm milletvekillerimiz bunu sadece Avrupa'da değil dünyanın her yerinde tüm uluslararası örgütlerin çatısı altında yapmaya devam ediyor. Biz bu mücadeleyi, uluslararası platformlarda, Gazze için, özgür Filistin için mücadeleyi hep beraber veriyoruz; parti ayırt etmeksizin, hep beraber veriyoruz. Burada kavga etmenin de bir manası yok, bu davaya bir kazancı da yok. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Her gün, Filistin'i tanıyan ülkelere bir yenisi daha ekleniyor, 157'ye ulaştı bu sayı. BM'nin şu an yüzde 80'i Filistin'i tanıyor. Bu süreç kendi kendine yürümüyor. Sayın Cumhurbaşkanımız, BM başta olmak üzere tüm diplomatik temaslarında Gazze'yi öncelikli meselesi hâline getirmiştir. Birçok lider, gıpta edilerek uluslararası kamuoyunda da anlatılan birçok lider, bu soykırıma karşı atılan adımları, Filistin'i tanıyacak cesareti Sayın Cumhurbaşkanımızla olan temaslarından sonra almıştır; bunu hepimizin kabul etmesi ve bununla övünmesi, bununla gurur duyması lazım.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - O zaman İsrail madalyasını düşürsün, Yahudi madalyasını.
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - 20 maddelik barış planı görüşmeleri Mısır'da devam ederken bu planın ilk görüşmeleri yine Cumhurbaşkanımızın da liderlik yaptığı bir grup ülkeyle görüşülerek yapılmıştır.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Yahudi madalyasını Cumhurbaşkanı iade etsin. Niye etmiyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin, tamamlayın lütfen.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, sayın hatibe söyleyin de Sayın Cumhurbaşkanı İsrail'in o Yahudi madalyasını geri iade etsin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Buradan tekrar ifade etmek istiyorum: Hepimizin kabul edeceği tek çözüm iki devletli çözümdür. 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan özgür Filistin'dir bizim çözümümüz ve evet, bu çözüm için, daha önce defalarca yaptığımız gibi, Gazi Meclisimizde özel oturumlar yaparak yapacağız bunu. Unutmayın, bu Meclis, hiç kimsenin konuşturmadığı, hiç kimsenin sesini duymadığı zamanda Mahmud Abbas'ı konuşturmuş bir Meclistir. Bunu da hep beraber başardık.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Evet, İsrail Başbakanını da konuşturdunuz burada.
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Bu çözüm için uluslararası tüm platformlarda, kurumlarda her türlü saldırıya rağmen, konuşarak, kayıtlara geçirerek, işlevsel olması için tüm gücümüzle uğraştığımız raporları hazırlayarak yapacağız...
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Şimon Peres de bu kürsüden konuştu, Şimon Peres, sadece Mahmud Abbas değil.
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - ...gerekirse her gün vatandaşımızla el ele, kol kola meydanlarda yürüyerek, gösteriler organize ederek yapacağız bunu. Küçük büyük demeden o gemilere binip ablukayı delmek için şehit olmaya niyet ederek yapacağız bunu. Bugün 3 milletvekilimiz var ama ben çok eminim, bugün savaşa gitmemiz gerekse Gazze'ye, buradaki bütün arkadaşlarım, hepimiz koşarak cihat etmeye gideceğiz, bunu da çok iyi biliyorum ben.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Şimon Peres'in bu kürsüde konuşması size nasip oldu, Şimon Peres'in; Şimon Peres'i konuşturmak size nasip oldu.
SEDA GÖREN BÖLÜK (Devamla) - Her yolu deneyerek ama her yolu deneyerek özgür Filistin'e kavuşacağız, Gazzeliler vatanlarından çıkmadan kavuşacağız özgür Filistin'e. Nehirden denize özgür Filistin'i hep beraber göreceğiz; yeter ki mücadelemizden vazgeçmeyelim, yeter ki karınca misali su taşımaya devam edelim.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Emek Partisi Grubu adına Sayın İskender Bayhan.
Sayın Bayhan, kürsüde kullanabilirsiniz istiyorsanız.
Buyurun. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
51.- İstanbul Milletvekili İskender Bayhan’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Başkan.
Ben de Gelecek Partisi Milletvekili Sema Silkin Ün ve Saadet Partisi milletvekilleri Necmettin Çalışkan ve Mehmet Atmaca arkadaşlarımızı zorla alıkoyan siyonist İsrail hükûmetinin, Netanyahu'nun bu tutumunu lanetliyorum, kınıyorum ve bütün işçi, emekçi kardeşlerimizi de bu tutumu takınmaya davet ediyorum.
Şimdi, Mecliste, evet, sahte gözyaşları döküp hamaset yapıp Beştepe'de ağlama töreni düzenlediniz, Filistin için bunu yaptınız. Hatta Filistin için en çok belki de bu kürsüden, Hükûmet olmanız, iktidar olmanız gereği, saray çoğunluğu gereği en çok nutku da siz attınız. Ama bakın, başından beri yapmadığınız üç tane temel şey var ve bunu hep, hep bir şekilde izah ederek geçiştirdiniz. Nedir o? Birincisi, Zeybekci'nin kendi ağzıyla söylediği "Bir koyup altı alıyoruz." dediği, "Ticaret ve ekonomik ilişkiler başka, siyaset başka." zihniyeti. Bunu hiç terk etmediniz. Ne zaman ambargo uyguladınız veya ambargo uygulama kararı almak zorunda kaldınız? Önce nisanda, sonra mayısta; önce "kısmen" sonra "tamamen bütün mallar" diyerek. Nasıl yaptınız? Yedi ay boyunca bu ülkenin işçileri, emekçileri, sömürülenleri, ezilenleri sokaklara çıktı, dünyada halklar sokaklara çıktı, sizleri protesto etti, mecbur kaldınız ve bunu da göstermelik olarak yaptınız. Bunu da aylarca, aylarca savunarak yaptınız. Bu kürsüde Filistin politikanızın rasyonel olduğunu, uzlaşmacı olduğunu, soğukkanlı olduğunu, diplomatik girişimlerle süreceğini sizler söylediniz.
İkinci bir şeyi daha hiç yapmadınız biliyor musunuz iki yıl boyunca, 7 Ekim katliamından bu yana? ABD emperyalizmine, Trump'a karşı tek bir kötü söz söylemediniz Filistin'e ilişkin, tek bir eleştiri cümlesi kurmadınız; varsa gösterin, yapmadınız bunu; bunu istediğimiz, bu ülkenin halkları, işçileri, emekçileri istediği hâlde yapmadınız. Ama ne yaptınız? "Dünya 5'ten büyüktür!" diyen Cumhurbaşkanınıza sesleniyorum, saraya sesleniyorum: 8 ülke birlikte Dışişleri Bakanlarıyla imzalayıp Trump'ın Pax Amerikana'sına, Filistin'e sömürge valisi atama kararına, 20 maddelik işgal kararına onay verdiniz; bir de yetmedi, üstüne, tek başınıza teşekkür ettiniz ama "8, 1'den büyük müdür?" diye aklınıza gelip sormayı düşünmediniz, bunu akıl etmediniz. Dünya 5'ten büyük de 8, 1'den küçük müdür? Şimdi ben bunu sormak istiyorum bu ülkenin ezilen ve sömürülen halkları adına size.
Bir şey daha yapmadınız üçüncü olarak: Bu ülkenin işçileri, emekçileri, gençleri başta Malatya'daki Kürecik Radar Üssü olmak üzere "Üsler kapatılsın." dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSKENDER BAYHAN (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Bir dakika ekleyin Başkanım, bir dakika ekleyin.
İSKENDER BAYHAN (Devamla) - Bir dakika daha...
BAŞKAN - Buyurun.
İSKENDER BAYHAN (Devamla) - NATO üslerine, Kürecik Üssü'ne dokunmadınız; göstermelik olarak bile kapatmadınız. Onun için diyorum ki emperyalist, siyonist ittifak ve her boydan ve her soydan iş birlikçileri bu coğrafyanın Türk, Kürt, Arap, Alevi, Sünni, Hristiyan bütün halklarının mücadelesiyle yenilecekler; bu bir gün mutlaka olacak ama biliniz ki siz bu gerçekleri tarihten silemeyeceksiniz.
Selam olsun Gazze'ye, selam olsun Filistin'e, selam olsun Beyrut'a, selam olsun Lübnan'a, Suriye'ye, İran'a, Irak'a; Türk, Kürt mazlum halklarına, Arap mazlum halklarına selam olsun, bin selam olsun diyorum. (CHP, DEM PARTİ ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu...
Sayın Yapıcıoğlu...
HALUK İPEK (Amasya) - Çok sahte bir konuşmaydı.
İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Yapmadınız, yapmadınız, elinizden gelenin yüzde 1'ini yapmadınız ya! Yapmayın ya!
HALUK İPEK (Amasya) - Çok sahte bir konuşmaydı.
İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Sumud Filosunun -bu ülkenin- Akdeniz'den gitmek için müracaatını kabul etmediniz, bakın Sumud Dayanışma Filosunun.
HALUK İPEK (Amasya) - Sen şu milletin duruşuna "sahte" diyorsun, sen bu milleti anlamıyorsun.
İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Sonra korumadınız, şimdi "Rehinelerin yarısını biz getirdik." diye övünüyorsunuz ya; yapmayın ya!
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Olur mu öyle şey, öyle şey olur mu ya! Kimi getireceğiz ya!
HALUK İPEK (Amasya) - Sen bu milletin duruşuna "sahte" diyorsun ya! Utanmıyorsun!
BAŞKAN - Süreniz üç dakika Sayın Yapıcıoğlu.
52.- İstanbul Milletvekili Zekeriya Yapıcıoğlu’nun, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
ZEKERİYA YAPICIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazze'ye insani yardım ulaştırmak için yola çıkan Sumud Filosunda aralarında Türkiye vatandaşlarının da bulunduğu yüzlerce aktivistin siyonist terör rejimi tarafından zorla alıkonulması insanlık vicdanına vurulmuş bir darbedir. Hukuksuz ablukayı kırmak ve iktidarları harekete geçirmek için yola çıkan sivil insanların uluslararası sularda alıkonulması tüm insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Gazze ablukası Haziran 2007'den beri devam etmekte, gittikçe şiddetlenmekte ve artık dayanılmaz bir hâl almıştır. Uluslararası sularda hukuka ve uluslararası bütün teamüllere meydan okuyarak açıkça işlenen bu suça rağmen uluslararası sistemin sessizliği, küresel sistemin Gazze halkını korumakta olduğu gibi vicdan sahibi insanlara sahip çıkmakta da tam anlamıyla âciz kaldığını göstermiştir. Denizde ve karada sınırsız saldırı imtiyazı tanınan işgalcilerin bu pervasızlığı küresel adalet mekanizmalarının çöküşünü ve siyasi ikiyüzlülüğü ifşa etmektedir. Sumud Filosuna yönelik saldırının yankıları sürerken işgal rejimi Özgürlük Filosuna yönelik yeni bir saldırıyla pervasızlığını ve uluslararası hukuku hiçe sayan tavrını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Gazze'ye yardım ulaştırmak isteyen bu sivil inisiyatifin önü yine uluslararası sularda kesilmiş, aralarında milletvekillerinin de bulunduğu aktivistler tehdit edilmiş, alıkonulmuş ve gemileri gasbedilmiştir. Buradan, başta milletvekili arkadaşlarımız Sema Silkin Ün Hanımefendi, Necmettin Çalışkan ve Mehmet Atmaca Beyefendiler olmak üzere her iki filoda bulunan bütün yürekli insanları yürekten selamlıyorum. Bu saldırı yalnızca aktivistlere değil tüm insanlığa, vicdana ve dayanışmaya yöneltilmiş bir tehdittir. Sumud ve Özgürlük Filoları Gazze'deki ablukanın sadece fiziki değil psikolojik olarak da çatırdadığını, çöküşe başladığını ilan etmiştir. Bu filolarda yer alan cesur insanların duruşu tüm dünyaya adaletin, vicdanın ve insanlığın henüz ölmediğini göstermektedir. Bu çabanın daha olumlu sonuçlar vermesi için uluslararası kamuoyu, terör rejiminin hukuk tanımaz saldırganlığına karşı daha net bir tutum almalı, kaçırılan tüm aktivistler derhâl serbest bırakılmalı, Türkiye de dâhil bütün ülkeler alıkonulan vatandaşlarını koruma kararlılığını güçlü bir şekilde göstermelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA YAPICIOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
ZEKERİYA YAPICIOĞLU (Devamla) - Ayrıca, partimizin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduğu, Türkiye vatandaşı olup da soykırıma iştirak eden çifte vatandaşların yargılanması ve cezalandırılmasına ilişkin kanun teklifimizin bir an önce yasalaşması gerektiği umarım bu son olaylarla biraz daha iyi anlaşılmış olsun. Söz konusu teklifin yasalaşması milletimizin vicdanının ve mazlum halklarla dayanışma kararlılığının en açık ifadesi olacaktır. Evet, zalimler korkar ama kınanmaktan, lanetlenmekten değil mazlumların kıyama kalkmasından, zulmün hesabını sormak için harekete geçilmesinden korkar. Fiilî adımlar atılması için daha ne olmasını bekliyoruz? Unutulmamalıdır ki siyonist terör rejimi bölge barışı önündeki en büyük engel ve dünya barışına yönelmiş en büyük tehdittir. Bu tehdit gittikçe büyüyor ve yaklaşıyor. Bunun farkına varmak için ateşin bize dokunmasını mı bekleyeceğiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA YAPICIOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan, son cümlem. Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN - Lütfen selamlayın.
Buyurun.
ZEKERİYA YAPICIOĞLU (Devamla) - Sağ olun.
Güney Afrika Cumhuriyeti yetkilileri Uluslararası Adalet Divanına dava açmanın bir bedeli olduğunu bildiklerini ve bunu göze aldıklarını söylediler. Bir an önce fiilî adımlar atılmalı ve bedeli neyse o bedel göze alınmalıdır. Eninde sonunda zalimlerin kaybettiğini hep birlikte göreceğiz, o kayıpta payı olanlardan olmak dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Aksakal, buyurun lütfen. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
53.- İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal’ın, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
MEHMET ÖNDER AKSAKAL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemizde yer alan ve artık bir terör organizasyonunun başaktörü hâline gelmiş haydut bir devletin, İsrail'in bardağın son damlasını taşırması hâline gelen Sumud Filosuna yapmış olduğu saldırıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3 şerefli mensubunun ters kelepçeyle "deport" edilmesi üzerine Demokratik Sol Parti olarak görüşlerimizi paylaşmak üzere huzurunuzdayım. Yüce Meclisimizi ve televizyonları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın Mehmet Atmaca, Sayın Sema Silkin Ün ve Sayın Necmettin Çalışkan'a yürekten geçmiş olsun dileklerimizi gönderiyor, fiilen olmasa da manevi olarak onların bu mücadelesinin yanında olduğumuzu belirtiyor, katil İsrail'in bu uygulamasını şiddetle ve nefretle kınıyorum, lanetliyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar) Her milletten teşkil etmiş sivil aktivistlere yapılanları kabul etmediğimiz gibi, uluslararası diplomatik dokunulmazlıkları olan milletvekillerimize yapılanlar asla kabul edilemez, edilmemelidir. Elbette, en kısa zamanda onları yeniden aramızda göreceğiz ancak İsrail'e karşı bugün geldiğimiz noktada artık kınama ve uyarı demeçleri paylaşacak dönem çoktan bitmiştir.
Bugün Meclis Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş'un da teşrifleriyle, gözlerimiz yaşararak, yüreğimiz burkularak izlediğimiz "Sıfır Noktasından: Görünenin Ötesinde Gazze" filmi tüm gerçekleri gözler önüne sermektedir. Kabul edilmelidir ki yedi yüz otuz bir gündür sadece Gazze'ye değil artık Orta Doğu'nun tümüne yönelik bir tehdidin adıdır İsrail. Bu pervasız sözde devlet, bölgemizin ulusal ve sosyal yapısını, jeopolitik konumunu bozmaya devam etmekte, pervasızlığın en üst seviyesine çıkarak İslam dünyasının tamamına yönelik bir saldırganlığın içerisindedir. Suriye'de gerçekleşen rejim değişikliğinden sonra Türkiye olarak hayata geçirmeye çalıştığımız terörsüz Türkiye arayışımızın önündeki en önemli takoz İsrail'dir. Bu takozu önümüze süren de herkesin bildiği ve birçoğumuzun telaffuz etmekten imtina ettiği Amerika Birleşik Devletleri'dir. Bunu artık açıkça dillendirmek mecburiyetindeyiz. Öncelikle ABD'yle bu konu ciddiyetle ve ivedilikle ele alınmalı, İsrail'le birlikte planlarının tetikçiliğini yapan PKK-SDG takozlarını da kaldırması kararlılıkla istenmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye teröre karşı kararlılığını geçmişte Suriye'deki Esad rejimine karşı göstermiş, PKK elebaşının yuvalandığı Suriye topraklarından çıkarılmamasını savaş sebebi sayacağını deklare ederek sonuca ulaşmış ve bu terörist Bekaa'dan sürülerek çıkarılmıştır. Bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kararlılığının ve azametinin bir göstergesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ÖNDER AKSAKAL (Devamla) - Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun, buyurun.
MEHMET ÖNDER AKSAKAL (Devamla) - Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin 3 milletvekilini uluslararası kara sularında ve uluslararası hukuka aykırı bir şekilde, kelimenin tam anlamıyla haydutluk yöntemleriyle tutuklama cüreti gösteren hukuk tanımaz bir terör devletine karşı yapılacak ilk iş aynı yöntemi hayata geçirmek, hukuksuzca tutsak edilen vekillerimizin derhâl iade edilmemesini savaş sebebi sayacağımızı içeren bir nota vermek olmalıdır. Korku ve tereddüt kadim Türk devletinin tarihinde ve genlerinde yoktur. Bu tavrın sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kanunsuz gösteri yapabilecek kadar gemi azıya almış, terörsüz Türkiye sürecini sürüncemede bırakmaya çalışan terör yapıları da alması gereken dersleri net bir şekilde almış olacaklardır.
Sözlerime son verirken, İsrail'in saldırısına maruz kalan başta değerli milletvekillerimiz olmak üzere tüm barış aktivistlerini yürekten selamlıyor, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Doğan Bekin, buyurun. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
54.- İstanbul Milletvekili Doğan Bekin’in, İsrail’in ablukasını kırmak için Filistin kıyılarına doğru yol alırken dün gece müdahale edilen Vicdan gemisinde 3’ü milletvekili olmak üzere alıkonulanların yanında olduklarına ilişkin açıklaması
DOĞAN BEKİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yüce Meclisimizin 3 değerli milletvekili Sayın Necmettin Çalışkan, Sayın Mehmet Atmaca ve Hanımefendi Sema Silkin Ün'ün katil ve vahşeti dinmeyen İsrail tarafından alıkonulmaları elbette ki kabul edilemez bir tutum hâline gelmiştir. Burada konuşmama başlamadan önce bir yanlışlığı vurgulamak istiyorum: Nedense bütün Türkiye'de herkes uluslararası hukuka atıfta bulunarak uluslararası sularda seyrederken bunların alıkonulmasının uluslararası hukuka göre yanlış olduğu vurgulanıyor fakat göz ardı edilmeye çalışılan asıl bir gerçek şu ki Gazze toprakları da hiçbir zaman İsrail toprakları değildir ve işgal altındaki topraklardır. Onun için Gazze kıyılarında da alıkonulsa burada bir devletin sınırları içerisine müdahale olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, İsrail asıllı Profesör Doktor Nurit Peled geçen yaptığı bir uluslararası toplantıda Netanyahu'nun Gazze'yi konsantrasyon kampına dönüştürdüğünü ifade ediyordu ve ne yazık ki bu profesörün ortaya koyduğu cesareti hiçbirimiz ortaya koyamıyoruz şimdiye kadar. Keza Birleşmiş Milletler eski raportörü ve İnsan Hakları Genel Sekreteri de buradaki zulümlere işaret etmektedir. Şimdiye kadar bu konuda hiçbir adım atılmadığı görülmektedir.
Daha önce, geçen yıl, bizim Malatya Kürecik'le ilgili attığımız bir "tweet" üzerine İletişim Başkanı bize verdiği cevapta aynen şu cümleyi kullanıyordu; "Biz Kürecik'i İsrail'e yardım amacıyla kullanmıyoruz, bilakis, müttefikimiz olan Amerika Birleşik Devletleri'ne bilgi veriyor." şeklinde ifade kullanıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
DOĞAN BEKİN (Devamla) - Ve şu da bir gerçek ki Amerika Birleşik Devletleri'nin asıl kime çalıştığı da ortadadır çünkü Orta Doğu'da İsrail'in güvenliğini Amerika Birleşik Devletleri'nin güvenliği şeklinde gören bir anlayışla hareket etmektedir. Şu bir gerçek ki Gazze Şeridi Filistin Devleti'nin ayrılmaz bir parçasıdır, bunun bütün dünya tarafından da böyle bilinmesi gerekmektedir.
Ve buradan Sayın Cumhurbaşkanımıza seslenmek istiyorum: ABD Başkanı Trump attığı "tweet"te, daha sonra Bakanlar Kurulu konuşmasında aynen şu ifadeyi kullanmıştı: "Bir 'tweet' attım, Türkiye ekonomisini çökerttim ve dolar fırladı; sonra sağıma döndüm, bir baktım ki Brunson yanımda." Ve gerçekten bizi küçük düşüren bu cümleler karşısında...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
DOĞAN BEKİN (Devamla) - Bu 3 vekilimize karşı Sayın Cumhurbaşkanının nasıl bir tutum ortaya koyacağını da sabırla bekliyoruz. Ve burada -biliyorsunuz- sırf Trump'la görüşebilmek için her türlü... Türkiye'yle ilgili birçok sorunu dile getirmekten kaçınan Sayın Cumhurbaşkanının orada Trump'ın ortaya koyduğu bütün gerçekleri aynen uygulamaya koyması gerçekten son derece üzerinde durulması gereken, son derece önemli bir noktadır. Daha mürekkebi kurumadan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin İran'a karşı aldığı yaptırım kararlarını ilk olarak kabul eden ve Türkiye'de birçok İranlı firma, şahıs ve şirketlere...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DOĞAN BEKİN (Devamla) - Hemen bitiriyorum efendim; bitiriyorum, son cümlem.
Sayın Cumhurbaşkanının aynı hassasiyeti milletvekillerimize karşı göstermesini ve İsrail Devleti'ne nota vermesini beklediğimizi yüce Meclisin huzurunda ifade etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Emir, sisteme girmişsiniz...
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, kürsüden konuşabilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
55.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İsrail’in saldırgan politikalarını kınadıklarına, İstanbul Milletvekili Seda Gören Bölük’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve cezaevindeki Ekrem İmamoğlu’na ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Sağ olun, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, İsrail'in saldırgan, uluslararası hukuk tanımaz, soykırımcı politikalarını şiddetle kınadığımızı ve Özgürlük Filosundaki, Vicdan gemisindeki bütün özgürlük ve insanlık savaşçılarını ve 3 milletvekilimizi yürekten ve saygıyla selamladığımızı belirtmek isterim. (CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, evet, Filistin için, Gazze'deki insanlık dışı soykırım için çok nutuklar atıldı burada, çok şey söylendi ama siyasi iktidarın neler yapmadığını buradan bir kez daha haykırmak, bir kez daha söylemek son derece değerli. AKP adına konuşan değerli hatibe sorduğumuzda biraz da gururla Mayıs 2024'te ticaretin bittiğini söyledi. Ekim 2023'te başladı, dokuz ay sonra bitirdiklerini iddia ediyorlar, dokuz ay sonra. O dokuz ay diliminde "İsrail'le hâlâ ticaret yapıyorsunuz." dediğimizde bizi âdeta vatan haini olmakla suçluyorlardı, "Dezenformasyon yapıyor bunlar." diyorlardı, "Bizim Filistin mücadelesine verdiğimiz desteği sorgulayamazsınız." diye hava atıyorlardı ama itiraf ettiler ama yine yalan söylediler. Bakın, Filistin'e gidiyormuş gibi yaptılar, oraya giden gemiler kendi radarlarını susturdular ve ticarete devam ettiler, ticaret aynen devam etti. Filistin'e giden çelik miktarı 51 bin kat arttı. Filistin'e gidiyor gibi görünen ama İsrail'e giden çimento miktarı 400 bin katın üstünde arttı. Değerli arkadaşlar, siyasi iktidar hâlâ Bakü-Ceyhan Boru Hattı'ndan İsrail jetlerine benzin olan petrolün akışından şakır şakır para kazanmaktadır, bunu da burada itiraf etmiştir.
Trump karşısında ezik, "Gazze'yi sahil şeridi yapalım." dendiği zaman suskun ve bu Filistinlileri Gazze'de yurtsuz bırakma projesini de âdeta sahiplenen tutumunuz gerçekten bizim asla kabul edemeyeceğimiz ve Filistin davasını bıraktığınızın açık göstergesidir.
Değerli arkadaşlar, biz, Türkiye Cumhuriyeti olarak Uluslararası Adalet Divanına -Filistin'e destek veren bir ülke olarak- bir Güney Afrika Cumhuriyeti'nden yedi ay sonra başvuran, müdahil olan devlet olmalı mıydık? Türkiye Cumhuriyeti Sayın Cumhurbaşkanı, oradaki ezikliğine, Filistin mücadelesine, Gazze'deki suskunluğuna, Trump'a karşı ezikliğine, oradan meşruiyet arayışına karşı şimdi gemiden kurtarılanların vejetaryen menü alabileceğini söylüyor, onlara kıyafet verildiğini söylüyor. İşi apron şovuna döndürdünüz; aprondan gidiyorsunuz, karşılıyorsunuz. O gemiye binenler zaten beslenebiliyorlardı. O gemiden gelenlerin değil Gazzeli çocukların, Gazzeli insanların besine ihtiyacı var. Onunla övünün, oraya ne yaptıysanız onunla övünün.(CHP sıralarından alkışlar)
Efendim, Sumud Filosuna selam gönderiyorlarmış.
FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) - Sen Gazzelilere "terörist" de, gel burada konuş, ne kadar rahat ya! Çok mu konuştun sen? Hem Gazze'nin mücadelesinde konuşma hem de burada...
MURAT EMİR (Devamla) - Fırkateyn niye gönderemediniz, niye gönderemiyorsunuz? Bir fırkateyni gönderecek cesaretiniz yok; siz ancak selam yollarsınız, siz ancak nutuk atarsınız.
Değerli arkadaşlar, buradan şaşıyorum, konuşuyorsunuz, "Hukuksuz yere tutsak edilen milletvekilleri" diyorsunuz; doğru ama bu kelime sizin ağzınıza yakıştı gerçekten. Hukuksuz yere tutsak edilen bir milletvekili var, Can Atalay. Bir gün onun için burada bir kelime kullandınız mı? (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Can Atalay hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutuluyor, sizin milletvekili arkadaşınız, mevkidaşınız, onun için de bir kelime söyleyin. Aynı şekilde Selahattin Demirtaş; dokuz yıldır haksız yere, hukuksuz yere Anayasa Mahkemesi görmezden geliyor, AİHM karar veriyor, duymazdan geliyorsunuz, çiğniyorsunuz ve acaba bir şey olur mu, acaba bu sefer Türkiye'de adalet yerini bulur mu, acaba bu sesi duyulmayanların da sesi duyulur mu dediğimiz bir süreçte bekliyorsunuz, bekliyorsunuz, bekliyorsunuz; itiraz etme süreniz AİHM kararına karşı doksan günde doluyor, seksen dokuzuncu günde itiraz ediyorsunuz. Bu ayıp da size yeter. (CHP sıralarından alkışlar) Sonra geliyorsunuz buraya "Barışalım." "kardeşlik" "demokrasi" diyorsunuz. Sevsinler sizin barışçılığınızı. Bir karar verin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MURAT EMİR (Devamla) - Ya bu ülkenin tüm kesimleriyle barışacaksınız; Türkiye'ye adaleti, Türkiye'ye hukuku, Türkiye'ye özgürlüğü getireceğiz hep birlikte ya da bu yaptığınız kötülüklerde boğulacaksınız; bunu da böyle bilin. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, sözlerimi toparlarken asıl söz alma gayeme ancak sıra gelebildi. Sayın Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız, 3 kez seçilmiş, 4 kez Tayyip Erdoğan'ı yenmiş ve bizim 15,5 milyon vatandaşımızın oyuyla Cumhurbaşkanı adayımız, 13'üncü Cumhurbaşkanı olacak kişi iktidarın muhalefete darbesi sonucunda iki yüz gündür tutsak edildi, iki yüz gündür; iki yüz gündür iddianame bekliyoruz. Soruşturmayı sonradan yapıyorlar. Suçluyu bulmuşlar, Ekrem İmamoğlu. "Cezaevine koymak lazım." Niye? "Çünkü bizi yenecek." Çünkü önünü kesemiyorsunuz, çünkü bacaklarınız tir tir titriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) - Son, Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Devamla) - Sonra, karar veriyorsunuz, Ekrem İmamoğlu'nu cezaevine koyacaksınız, oraya bir olağanüstü başsavcı yolluyorsunuz. O başsavcının yetkiye, hukuka, adalete, Ceza Yasası'na, Ceza Usul Yasası'na ihtiyacı yok; süper yetkili, külliye başsavcısı; herkesi alıyor, Ankara'dan alıyor, Antalya'dan alıyor çünkü o zaten tam yetkili. Önce alıyor, tutukluyor, sonra delil arıyorsunuz çünkü delil yok ortada; suçludan delile, delilden cezaya giden bir anlayış; düşman hukuku. Hâlâ iddianame bekliyoruz, içi boş bir iddianame çıkacağını biliyoruz. Kendisini alıyorsunuz, eşini alıyorsunuz, çocuğunu alıyorsunuz -tutukluların- şoförünü alıyorsunuz, malına el koyuyorsunuz "Acaba bir iftiracı bulabilir miyiz?" diye ama göreceksiniz -Sayın Zengin, dün söylediğimi tekrar söylüyorum- o iddianame çıkacak; o iddianameyi yazanlar, o kumpası kuranlar halkın önünde yargılanacak, siz de mahcup olacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Zengin, buyurun.
56.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, usule ve İstanbul Milletvekili Namık Tan ile Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Burada değil ama belki kürsünün arkasında, daha sonra, Genel Kurulun işlemesine, usule dair detaylı bir konuşma yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Eğer Grup Başkan Vekili sıfatıyla günlük konuşmamızı yapacaksak bunu her zamanki usulde yapmak gerekiyor, yerimizden yapmak gerekiyor. Kürsüde yapmayla alakalı daha evvel arka tarafta konuşmuştuk ama şunu anlıyorum: Yani gerçekten anlaşmak, konuşarak anlaşmak ne kadar zor bir iş. Bugün Genel kurulda da ben bunu gözlemliyorum.
MURAT EMİR (Ankara) - Tam konuşursanız anlaşılır Sayın Özlem Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Lütfen, ben size hiç laf atmadım.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben kendi adıma tüm arkadaşlarımı dikkatle dinledim. Sayın Tan'ın da konuşmasını dinledim fakat galiba hiç dinlemeyen kendi grubu. Konuşmasında önemli bir detay ortaya koydu, dedi ki: "Bu dış politika konusunda ortaklaşalım, beraber iş yapalım ve aynı zamanda da bu meseleleri iç siyasetin malzemesi yapmayalım." Bunun altına ben imza atıyorum. Bu çok önemli bir mesele fakat burada yapılan konuşmalarda -işte, şu petrolle alakalı, boru hattıyla alakalı da- burada yapılan tartışmalarda ben prensip olarak bize yöneltilen eleştirileri ve soruları
Genel Kurulda cevaplamayı çok anlamlı buluyorum ve bu cevaplamayı yaparken de şahsen birinci muhatabına sorarak Genel Kurulda paylaşmayı çok anlamlı buluyorum. Burada yaptığımız konuşmalardan bir tanesinde, bir gece yarısı, tam Genel Kurul kapanacakken, boru hattından gelen petrolün satılmasıyla alakalı "Efendim, bu satılıyor ve bunlar -isim verilerek- Cumhurbaşkanı buradan haraç alıyor" gibi bir konuşma yapıldı, hatırlayınız. Kim olduğunu biliyorum da adını zikretmek istemiyorum. Siz güzelce cevap veriyorsunuz, diyorsunuz ki "Arkadaşlar, bu uluslararası hukuka dair bir anlaşmadır, bir sözleşme yapılmıştır ve bu sözleşmenin neticesinde de Türkiye'nin buradan elde ettiği gelir budur. Borunun içerisinden geçende aslında hiçbir dahli yoktur." Ama ona rağmen Azerbaycan'la konuşulmuştur. Şimdi, tekrar Sayın Enerji Bakanımızla konuşarak, kesinlikle ve kesinlikle, Sayın Murat Emir, İsrail'e o hattan geçerek, Türk limanlarından geçerek giden bir petrol yoktur. Bu daha nasıl söylenecek bilemiyorum; yoktur, yoktur, yoktur. Azerbaycan da bu hukuka riayet etmiştir.
Sonuç olarak, ha, oradaki petrol oradan... Çünkü siz malı aldığınızda o petrolü orada alıyor bu devlet, orada alıyor. Bunu başka bir yerden de alıp getirebilir ama nihayetinde, bir kez daha ifade ediyorum, o boru hattından geçen petrolden İsrail'e giden bir petrol hiçbir şekilde yoktur.
MURAT EMİR (Ankara) - Ne zaman kesildi?
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Şimdi devamına geleceğim.
MURAT EMİR (Ankara) - Ne zaman kesildi bu? Ne zaman bitti bu ticaret?
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Laf atmazsanız sevineceğim.
MURAT EMİR (Ankara) - Söyleyin.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Çok söyledik, kaç defa söyledik biz bunu.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Sayın Başkan, siz "Para alıyoruz." demiştiniz, yanlış mı hatırlıyoruz?
MURAT EMİR (Ankara) - "1,25 dolar alıyoruz." dediniz, siz dediniz.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşım, o söylediğimde de...
MURAT EMİR (Ankara) - Ne zaman kesildi?
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Ben konuşmamı çok iyi hatırlıyorum Sayın Emir. O konuşmayı yaptığımda da devamında, eğer devamını dinlerseniz... O gün siz nöbetçi miydiniz hatırlayamıyorum.
SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Biz buradaydık.
MURAT EMİR (Ankara) - Ben nöbetçiydim.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Hatırlayamıyorum.
MURAT EMİR (Ankara) - Ben hatırlıyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Ama devamını dinlerseniz diyorum ki Azerbaycan'la konuşulmuştur ve Azerbaycan bu anlamda bizim hukukumuza, bizim hassasiyetimize riayet ediyor ve oradan İsrail'e giden petrolü göndermiyor; bunu söyledik, ifade ettik. Yani sanki bir ülke tek bir yerden mi alacak petrolü? Pek çok yerden alınabilir.
Ben şunu anlayamıyorum: Yani neden şu hassasiyete itimat etmiyorsunuz? Değerli arkadaşlarım, neden, neden birbirimizle yarışıyoruz? Yani ben şuna inanmak istiyorum: Burada oturan, bu Mecliste oturan her bir milletvekili, evinde bizi izleyen her bir insan, yemeğini yapan kadın, okula giden çocuk; herkes ama herkes Filistin'de olanlardan kahroluyor ve bununla ilgili gücünün yettiğince engel olmaya çalışıyor. Neden bu samimiyete inanmıyorsunuz? Neden buna inanmıyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Çünkü iktidar olarak yapmanız gerekenleri yapmıyorsunuz Özlem Hanım, iktidarsınız.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Hayır çünkü değerli arkadaşlarım, bence problem şu: Siz yaptığımızı yapmamakla suçluyorsunuz.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - İktidar olarak yapmanız gerekenleri yapmıyorsunuz. Sizin vatandaşınızı alıkoyuyorlar; ne yaptınız iktidar olarak, engelleyici hangi adımı attınız Özlem Hanım?
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Bakın, lütfen... Lütfen laf atmayın.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Bu arkadaşların tutuklanmasını engelleyici hangi adımı attınız?
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Lütfen laf atmayın.
Yaptığımız şeyleri bizim gözümüzün içine baka baka yapmamakla itham ediyorsunuz. Bakın, siz görmüyor olabilirsiniz ama dünya görüyor.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Katar'a saldıranların milletvekillerine saldıranlardan ne farkı var?
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Dünya, Cumhurbaşkanımızın da bu Hükûmetin de ne kadar büyük bir iş yaptığını görüyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu teşekkürler boşuna gelmiyor. Ayrıca, görünenler...
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Cumhurbaşkanı istismarı yapmayın, gereğini yapın, gereğini! Cumhurbaşkanını istismar etmeyin, lütfen, gereğini yapın. Ortada olay, hâlâ 3 milletvekili tutuklu. Siz burada üzerinize düşeni yaptığınızı söylüyorsunuz. Bu 3 milletvekilinin tutuklanmasını niye engelleyemiyorsunuz?
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Hayır, şu anda 3 milletvekili...
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Milletvekilleri tutuklu, bir şey yapamıyorsunuz; gelip burada hamaset yapıyorsunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Hayır hiç alakası yok.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Biz devletimizden dönüş bekliyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - 3 milletvekilimize, kesinlikle... Buraya gelmeden evvel Dışişleri Bakanımızla da konuştum, 3 milletvekilimiz şu an Aşdod Limanı'nda.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Ya, milletvekilleri tutuklu, tutuklanmadan önce ne yaptınız?
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Yarın oraya özel bir uçak gidecek. Genel Kurul başlamadan da...
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Tutuklandıktan sonra mı uçak gönderiyorsunuz? Donanma göndersenize Özlem Hanım!
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Ya, niçin bağırıyorsun? Arkadaşım, niye bağırıyorsun?
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Bu arkadaşlar uluslararası sulardayken hangi önlemleri aldınız? Bunu sormak hakkımız değil mi?
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Arkadaşım, niye bağırıyorsun?
BAŞKAN - Sayın Kaya...
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Uluslararası sularda hangi önlemi aldınız? Donanma mı gönderdiniz?
BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen...
Birazdan Sayın Özdağ'a söz vereceğim.
Lütfen...
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bütün gemiler, oradaki insanlarımız takip edilmiştir; milletvekillerimize özel uçak gönderildi, yarın olmasını bekliyoruz ama en geç bir sonraki gün kendileri burada olacaklar.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Özel uçak göndereceğinize özel bir filo gönderseydiniz, bu hâlleri yaşamasaydık.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Bu anlamda, bu eyleme katılan her bir insan, dünyanın her tarafından...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Tamamlayacağım Başkanım.
Kendimi bile zor işittiğim için kelimeleri zor tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Bu anlamda Türkiye sadece ve sadece Türk vatandaşlarını değil -şu ana kadar 100'den fazla, en son 139'du, bugünle beraber sayının artacağını tahmin ediyorum- farklı ülkelerden filoya katılan pek çok insanı da hem Türkiye'ye getirdi, devamında da kendi ülkelerine emniyetle götürdü.
Son cümlem şu olacak: Bakın, Filistin dünyanın imtihanı, hepimizin imtihanı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de imtihanı; şu kendi aramızda kavga etmeyi bırakır mıyız lütfen, bu konuda birleşelim, oturalım, sabaha kadar hatta mikrofonları, her şeyi kapatalım, yan yana oturalım, konuşalım, ne yapacağımıza karar verelim. Hangimiz daha Filistinliyiz kavgasından yorulmadınız mı? Ben diyorum ki hepimiz Filistin'in ve Gazze'nin yanındayız, artık şu anlamsız kavgayı bırakalım. Bu anlamsız kavganın hiçbir Filistinliye, hiçbir Gazzeliye faydası yok, bize de bir faydası yok.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özdağ.
57.- Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, 3’üncü Birleşimdeki genel görüşme taleplerine ve muhalefet olarak iki senedir söylediklerine ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sumud Filosu, Özgürlük Filosu ve Vicdan gemisiyle, Gazze'de yapılan saldırıları, soykırımı dünyaya takdim etmek adına, farkındalık yapmak adına 500 aktivist 50 gemiyle beraber çeşitli teknelerle Gazze'ye doğru yolculuk yaptılar. Şu an, 3 milletvekilimiz ve 29 vatandaşımız da İsrail tarafından gözaltına alındı. Milletvekillerimiz hapishanedeler şu an ve 1 arkadaşımızın, daha önce giden bir arkadaşımızın da kolu kırıldı İsrail askerleri tarafından ve bununla ilgili olarak bir genel görüşme talebinde bulunduk hep beraber. Ama hepinizin dikkatini çekmek istiyorum: Dün burada, YENİ YOL Grubu olarak genel görüşme talebinde bulunduk. Neydi? Bu konuydu, Sumud Filosu, Vicdan gemisi ve bunlarla alakalıydı ama buradaki görüşmelerde "ret" oyu kullandınız. Genel görüşme nedir arkadaşlar biliyor musunuz? Genel görüşme, bir araştırma önergesi değildir, bir grup önerisidir ama aynı zamanda sadece ve sadece o konunun daha fazla konuşulması, daha fazla kamuoyuna mal edilmesi adına yirmişer dakika daha gruplar tarafından konuşulması demektir. Sayın Grup Başkan Vekili dedi ki: "Her şeyi burada konuşalım." İşte, dün bunu istemiştik, konuşalım demiştik. Ama dün gece 04.30 sularında 3 arkadaşımızın uluslararası deniz sularında İsrail tarafından gözaltına alınmaları barbarca ve de aynı zamanda acımasızca, bunu tekrar gündeme getirdik. Meclis Başkanıyla 3 Genel Başkan; Sayın Mahmut Arıkan, Sayın Ahmet Davutoğlu ve Sayın Ali Babacan bir görüşme yaptılar ve dedik ki bir genel görüşme talebinde bulunalım. Ne farkı var? Niye şimdi "evet" oyu vereceksiniz? Veyahut da niye aynı tezkereye imza atacağız? Dün yapmış olsaydık ya, ne kadar güzel olurdu değil mi? Ya, taassup kötüdür arkadaşlar; parti taassubu, mezhep taassubu, etnisite taassubu, ideoloji taassubu kötüdür değerli arkadaşlarım. Bırakalım artık, hür düşünelim; cumhuriyet vicdanı hür, irfanı hür, fikri hür insanlar istiyor; İslam da fikri hür insanlar istiyor, Amentü'de birlik istiyor, başka bir şey istemiyor ki. Niye bunu yapmıyoruz biz? Biz burada muhalefet olarak bir şeyler söyledik iki senedir. Neler söyledik? Ya, tekrarlamak istemiyorum, birazcık da utanıyorum, mahcubum, benim için zul gibi geliyor. Ya, bunları söylemek sizin için de iyiydi değerli arkadaşlar. Ticaret yapmayın dedik. Gelin, bunlarla olan anlaşmalarınızı askıya alın dedik ve burada "İsrail'in saldırıları bir millî güvenlik sorunudur." diye konuştu arkadaşımız ve "Bazıları hafife alıyor." dedi. Bazıları hafif almış olabilir, siz ciddiye alsaydınız. Niye almadınız? Bu ticari anlaşmaları, siyasi anlaşmaları, ekonomik anlaşmaları, askerî anlaşmaları hemen askıya alsaydınız. Sayın Erbakan ne yaptı 97 yılında, hatırlayın lütfen. İncirlik Üssü'nü kapatmıştı. Bedel ödedi, on bir ay sonra gitti buradan. Sayın Ecevit ne yaptı, hatırlarsanız? Kıbrıs savaşından sonra Erbakan'la beraber Sayın Demirel neler yaptı? Lütfen bunları yapın ama bunları yapabilmek için mutlaka bir siyasi iradeye ihtiyaç var. O siyasi iradenin zaafları olmayacak arkadaşlar. Amerika Birleşik Devletleri'nde Halkbank davası olmayacak, Rıza Zarrab davası olmayacak, Sezgin Baran Korkmaz davası olmayacak ve o davada kesinlikle burada konuşulanlar, Sedat Peker'in konuştukları olmayacak değerli arkadaşlarım. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Onun için, bakın, "Gelin konuşalım." diyorsunuz; ben diyorum ki gelin, bunlarla ilgili çözümü söylüyorum size: Gerçek bir demokrasi, gerçek hukukun üstünlüğü, gerçek insan hakları, gerçek ekonomide gelir dağılımında adalet, gerçek eğitimde fırsat eşitliği iktidarın denetlenmesi ve iktidarın aynı zamanda hesap vermesi demektir. Peki, veriyor musunuz, denetleniyor musunuz? Hayır, denetlenmiyorsunuz; Sayıştay denetleyemiyor, teftiş kurulları denetleyemiyor, medya denetleyemiyor sizi, yargı denetleyemiyor, bu milletvekilleri denetleyemiyor sizi ama biz tarihe not düşmek adına konuşuyoruz. İyi ki konuştuk, Hasan Bitmez burada vefat ettiğinde iyi ki söyledi "Ticaret yapıyorsunuz." dedi. "Yapmıyoruz." dediniz, yapıyordunuz. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Aynı zamanda Güney Afrika, orada Adalet Divanına müracaat ettiği zaman "Biz de gelip müdahil olacağız." dediniz, tam sekiz ay beklediniz arkadaşlar; beklemeyin, beklemeyin, görün tehlikeyi; siz devletsiniz, devlet görür tehlikeyi. Belki biz göremeyiz, sizin bildiklerinizi biz bilemeyiz. Onun için diyoruz ki bu tehlikeyi göremediniz, İsrail'i göremediniz. "One minute" dedikten sonra "Ben onu Şimon Peres'e söylemedim, ben onu moderatöre söyledim." dediğiniz gün bittiniz siz, o gün yenildiniz siz. Öyle olmaz; ya söylemeyeceksiniz, boyunuz kadar konuşacaksınız, kilonuz kadar konuşacaksınız veyahut o boy, o kilo çok güçlü olacak ve diyeceksiniz ki: "Ben kıtalar arası füze gönderirim sana." (YENİ YOL sıralarından alkışlar) İran'ın gönderdiğini yapamazsınız. 250 kilometre sizin füzeleriniz. Nerede bizim bilim adamlarımız? Yapamazsınız, niye? Çünkü parti taassubu bunu yaptırır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Ben bunu Allah rızası için konuşuyorum, ben bunu vicdanım olduğu için konuşuyorum, insan olduğum için konuşuyorum; muhalif olduğum için konuşmuyorum, vallahi billahi konuşmuyorum, sadece ve sadece insan olduğum için konuşuyorum. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Diyorum ki bakın, Türkiye'de ayrım yapmayın, gelin, Türkiye'de gerçek demokrasiyi bu muhalefetle sağlarsınız. Muhalefetin olduğu yerde demokrasi vardır, muhalefetin olduğu yerde gerçek demokrasi vardır. Aksi takdirde orası otoriterliktir, orası totaliterliktir. O nedenle, lütfen aklınızı başınıza alın. Burada bir milletvekili arkadaş söyledi, "Trump'a niye bir şey söyleyemediniz?" dedi. Söyleyemezsiniz, söyleyemezsiniz. Rahip Brunson burada, mal varlığı meselesi burada ve "Ekonominizi bitiririm." diyenler burada; arkadaşlar, onlara karşı şunu yapacaksınız, "Bizim mal varlığımız şu kadar." diyeceksiniz, "Rahip Brunson mı? Benim yargım karar verir." diyeceksiniz, "Benim ülkemde objektif yargı vardır." diyeceksiniz; diyemiyorsunuz ve o objektif yargı, tarafsız yargı yok arkadaşlar. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Şuna başka, buna başka muamele yapan bir yargı var. O yargı siyasi taassubunuz altında, o taassuptan o yargıyı kurtarmanız lazım ve demeniz lazım ki evet, Türkiye'de bir demokrasi var, yargı bağımsızdır; yürütme yargıya karışmaz, yasamaya karışmaz. Yasamaya karışmıyor musunuz? Karışıyorsunuz. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - O nedenle diyorum ki bu genel görüşme talebi yetersizdir. İsrail'e Sayın Bahçeli'nin söylemiş olduğu askerî müdahale dâhil olmak üzere bunları söylemeniz lazım. "Milletvekillerine uçak göndereceğiz..." Gelmeyin Sema Hanım oradan, gelmeyin Mehmet Atmaca oradan, gelmeyin Necmettin Çalışkan oradan; o vatandaşlarla beraber gelin, o özel uçağa binmeyin, binmeyin, binmeyin! (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Arkadaşlarımızla beraber yüreğimiz.
Bir gün Filistin bağımsız olacak ama nasıl bağımsız? 67 sınırlarında bağımsız. "Efendim, Birleşmiş Milletlerde 157 devlet tanıyormuş." Tanıyor da ne yapıyor Allah aşkına? Evet, iyidir ama yetmez; bir gün orada, Filistin'in bayrağı toprağıyla beraber dalgalanmalı Birleşmiş Milletlerde, 67 sınırlarında; aksi takdirde Gazze'yi işgal edecekler ve kimsenin de sesi çıkmayacak.
Türkiye, Türkiye'yi yönetenler, Arap dünyasıyla, Türk dünyasıyla, Avrupa Birliğiyle iyi geçinin ve değerli diplomasiler yapın. Lütfen, zaaflarınızı da terk edin; o zaaflarınız demokrasiyi askıya almaktır, başka bir şey değildir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Allah'a emanet olun.
Teşekkür ederim. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kavuncu'ya kürsüden söz vereceğim.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan...
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Bir saniye lütfen.
Bundan sonraki söz taleplerini yerinden karşılayacağım.
Buyurun. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
58.- İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun, İsrail tarafından 3 milletvekilinin alıkonulmasına ve İstanbul Milletvekili Seda Gören Bölük’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Denizli Milletvekili Sayın Sema Silkin Ün'e, Hatay Milletvekili Sayın Necmettin Çalışkan'a ve Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Atmaca'ya yanlarında olduğumuzu, dayanışma içinde olduğumuzu, bir ve beraber olduğumuzu ve eylemlerini desteklediğimizi söylüyorum. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
Şimdi, geçen yasama yılında -benim hatırladığım- biz burada 3 kere veya 4 kere İsrail'i kınamak üzere toplandık; daha ikinci haftadayız, tekrar bir araya geldik. Sürekli kınıyoruz, kınıyoruz, kınıyoruz ve kınıyoruz. Bir şey değişiyor mu? Hiçbir şey değişmiyor. 65 bin insan -ki bunların yüzde 60'ı kadın ve çocuk- katledildi. Bugün geldiğimiz noktada, millî egemenliğimize, millet iradesine saygısızlık yapılacak bir tutumla 3 milletvekilimiz alıkonuldu. Bir şey değişti mi? Değişmedi.
Arkadaşlar, güçlü olmak zorundasınız. Siz oraya milletvekilinizi gönderdiğinizde demesi lazım ki İsrail'in "Türkiye'nin milletvekillerine elimi sürersem dünya başıma yıkılır." Diyebiliyor mu? Diyemiyor. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar) Ama durum nedir? Durum şudur: Biz İsrail'le ilgili bir adım atacak olduğumuz zaman "Acaba Amerika bir şey der mi?" diye soruyoruz veya Doğu Türkistan'la ilgili bir cümle kuracağımız zaman Çin'in gözlerinin içine bakmak zorunda kalıyorsunuz; bu gerçekle yüzleşin. Sadece biz değil bu vahşete dünyadaki hiçbir güç "Dur!" diyemedi. Buraya kadar her şey normal ama Allah aşkına, şuraya gelip de bize bu olay üzerinden dünya lideri nutku atmayın yahu, dünya lideri nutukları çekmeyin. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar) Bakın, dünya lideri, Birleşmiş Milletler tarafından, İsrail'de İsrail'in yapmış olduğu soykırımda bizzat içinde bulunan Boeing firmasının adını geçiriyor, diyor ki: "Boeing firması İsrail ordusunun kullandığı bombaların yapımında rol oynadı." Bakın, dünya lideri gidip de bilmem kaç tane Boeing uçağını Amerika Birleşik Devletleri Başkanının gözünün içine baka baka almaz. Bunu yaptıktan sonra buraya gelip "dünya lideri" demekten utanır insan ya! Ya, deyin ki "Bizim gücümüz yok." (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar) Ama bize burada dünya lideri nutku çekmeyin. Eğer nutukları çekmeye devam ederseniz ne olur biliyor musunuz? Hiçbir zaman gerçeklerle yüzleşemezsiniz, hiçbir zaman gerçekleri göremezsiniz; hiçbir zaman yapmanız gereken, atmanız gereken adımları atamazsınız. Bir dünya liderinin ülkesinde olmaması gereken konularla ilgili daha size onlarca örnek sayarım, daha size yüzlerce örnek veririm. Biz bu vahşeti durduramadık ve bugün 3 milletvekilimiz İsrail tarafından cezaevine atılmış durumda, başka da milletvekili yok orada. Dünya liderinin vekilinin saçının teline elini süremez hiçbir ülke ama bugün oluyor bu burada. Dolayısıyla ne olduğumuzu bileceğiz, ne yapmamız gerektiğini bileceğiz, bu ülkeyi öncelikle tek adamlıktan kurtaracağız diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Emir, buyurun.
59.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, İstanbul Milletvekili Özlem Zengin ile İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Özlem Zengin önemli bir soru sordu, "Bize niye inanmıyorsunuz?" dedi. Cevabı basit çünkü sabıkalısınız, çünkü sürekli yalan söyleyen bir siyasi iktidarsınız. Ekim 2023'te başladı. "Ticareti kesin." dedik, "Ticaret yapmıyoruz." dediniz. Yakalanınca "Azalttık." dediniz nisanda, yakalanınca mayısta "Tamamen kestik." dediniz, hâlâ çatır çatır ticaret yapıyorsunuz; gerçek budur.
Azerbaycan'dan, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı'ndan gelen petrol ne oluyor? Daha sekiz ay önce burada Sayın Zengin böyle bir oturumda "Biz ona karışamayız çünkü satan Azerbaycan, alan İsrail, arada da biz varil başına 1,25 sent kazanıyoruz, zaten uluslararası hukuk bunu emrediyor." dedi.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Devamı, devamı...
MURAT EMİR (Ankara) - Ha, sonra paçaları tutuştu, sıkıştılar.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Ne biçim laf o ya?
MURAT EMİR (Ankara) - Kaçacak yer aradılar.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - İade ediyorum, doğru konuşun! Ne demek... Doğru konuşun!
MURAT EMİR (Ankara) - Ondan sonra bandıralar değişti.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Ne biçim laf ya "Paçaları tutuştu." ne biçim laf bu!
MURAT EMİR (Ankara) - Güzergâhlar değiştirildi, radarlar kapatılarak götürülüyor petroller İsrail'e.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Külliyen yalan!
MURAT EMİR (Ankara) - Bunu tüm dünya biliyor.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Yalan söylüyorsunuz.
MURAT EMİR (Ankara) - Dünya basınına bakın, Orta Doğu basınına bakın, enerji takip güzergâhlarına bakın. Uyduyla takip yapan sivil toplum örgütleri var, İsrail'e karşı organizasyonlar var. Hepsinin raporları ortada. O petrol İsrail'e gidiyor hem de Ceyhan üzerinden gidiyor çünkü siz inanılmaz bir iktidarsınız.
Sayın Buğra Kavuncu çok güzel bir şey söyledi, onun sözüyle ben bitireyim. "Dünya liderinin vekilinin saçına dokunulmaz." dedi, doğru söylüyor. Ya, dünya lideri dediğiniz adam Türkiye'de kendi vekilini tartaklayıp tutukluyor, böyle bir dünya lideri var burada. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Zengin, buyurun.
60.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, Ankara Milletvekili Murat Emir, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ ile İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, yani gerçekten bu üslubu -bilemiyorum, kelime bulamıyorum ama- aynen iade ediyorum. Fakat ben öyle iğrenç kelimeler kullanmayacağım. İnanılmaz iktidar mıyız, değil miyiz? Evet, inanılan iktidarız. O yüzden bu kadar yıldır buradayız, bu kadar yıldır inanıldığımız için biz buradayız. Tamam mı? Buradayız.
MURAT EMİR (Ankara) - Getirin sandığı.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - O gelecek, sandık da gelecek, gene aynı şeyler olacak. Her seferinde aynı şeyi söylüyorsunuz. Biz inanılan insanlarız ve inanılan bir partiyiz ve hakikaten de dünya lideri olan bir Cumhurbaşkanımız var. Bu, hakikatin bizatihi kendisidir.
Şimdi, kürsüden deniyor ki efendim "Şimon Peres'e söylenen söz sonra geri alındı." Bu da külliyen yalan. 2009 yılında Sayın Cumhurbaşkanımızın "one minute" diye ifade etmiş olduğu, o "durun" dediği ifade muazzam bir kavramsallaştırmaya dönüştü. Bunu başka söyleyen hangi ülke vardı o tarihlerde? Evet, şu anda itiraz eden ülkelerin sayısı arttı. Neden bu kadar önemli bir şeyi... Siz de o dönem partimizdeydiniz, o dönem bizde pek çok aktif görev aldınız, eminim bu konuda da önemli, destekleyen cümleler söylemişsinizdir. Neden bunları reddetme ihtiyacını duyuyorsunuz?
Şimdi, bakıyorum, şu an tekrar Hakan Fidan Bakanımızla görüştüm, İtalya'nın milletvekilleri var mı? Var. Yunanistan'ın var mı? Var. İspanya'nın var mı? Var. Bu ülkeler de dünyanın önemli ülkeleri, aynen Türkiye gibi. Onların da milletvekilleri aynı prosedürle, daha farklı değil, aynı prosedürle kendi ülkelerine döndüler, bizim milletvekillerimiz de ülkemize dönecek. Ama şunu görüyorum: Sizin için milletvekillerinizin önemi yok, önemi yok. Siz onlar üzerinden siyaset yapmayı tercih ediyorsunuz, bunu tercih ediyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Bizim için hepsi önemli, 500 kişi bizim insanımız.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Aynı şekilde, ben ne konuştuğumu, Sayın Emir, çok iyi hatırlıyorum. O akşamki konuşmamda da gene son dakikaydı, gene gün biterkendi ama çok daha geç bir saatteydi. O borudan geçen, boru hattından geçen sürecin nasıl olduğunu, bunun hangi uluslararası sözleşmeye dayandığını ifade ettim...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Son cümle.
...ve dedim ki: "Azerbaycan'dan hassaten rica edildi ve Azerbaycan bizim hukukumuza riayet ediyor, İsrail'e bizim üzerimizden petrol göndermiyor." Bu daha nasıl söylenecek bilmiyorum, nasıl söylenecek bilmiyorum.
Velhasılıkelam, değerli arkadaşlarım, birbirimize itimat etmek, güvenmekten başka Türkiye'nin kurtuluşu yok, burada konuşurken de öyle. Birbirimizin hukukuna lütfen riayet edelim. Kullandığımız kelimeler de hukukun bir parçasıdır. O sebeple artık bu kavgayı da bir yerde noktalayalım diye düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkanım, oylamayla ilgili çok kısa söz talebim var, sadece oylamayla ilgili.
BAŞKAN - Çok kısa olsun.
MURAT EMİR (Ankara) - Önemli bir konu arkadaşlar.
BAŞKAN - Peki, buyurun.
61.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Meclis Başkanının imzalayıp gönderdiği Başkanlık tezkeresine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) - Değerli arkadaşlar, önemli olduğu için söz aldım.
Şimdi, elimizde bir Başkanlık tezkeresi var ve Sayın Meclis Başkanı bu tezkereyi imzalamış, göndermiş. Bakın, şöyle imzalamış göndermiş. Bu, Meclisimizin yerleşik teamüllerine tamamen aykırıdır. Eğer bu Mecliste oy birliğiyle, hele böyle 86 milyonun her birisinin Filistin davasına en üst seviyeden destek verdiğinden eminsek, her bir milletvekilinin desteğini istiyorsak bu metnin ortak istişare edilerek yazılması gerekir; bu yapılmamıştır, bu yanlış olmuştur. Bu metinde kimi düzeltmeler sonradan bizim zorumuzla yapıldı ama bunun kayda geçmesi lazım. Eğer Meclise Başkanlık bir tezkere getiriyorsa uygun bir zamanda getirecek; biz bunu istişare edeceğiz, bu metin üzerinde anlaşacağız, sonra oylayacağız.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Evet, ben de metni görmemiştim; aynen, ben de istişare etmekten yanayım.
BAŞKAN - Tezkereyi okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, “Gazze’ye giden insani yardım filolarına yönelik saldırılar” konulu tezkeresi (3/1197)
8/10/2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Uzun zamandır İsrail'in acımasız ablukası altında yaşamak zorunda bırakılan ve iki yıldır soykırımcı Netanyahu Hükûmetinin katliamlarına maruz kalan Gazze, aylardır açlık ve kıtlıkla da mücadele etmektedir. Bu zalimlik karşısında Gazze halkına insani yardım ulaştırmak, hukuksuz İsrail ablukasını kırmak ve Gazze'de yaşanan soykırıma dikkat çekmek amacıyla 44 ülkeden yüzlerce aktivist ve 50'den fazla gemiyle yola çıkan Küresel Sumud Filosu insanlık cephesinin güçlü sesi olmuştur.
İsrail, işlemekte olduğu soykırım ve diğer savaş suçlarına bir yenisini ekleyerek sivil ve barışçıl bir teşebbüs olan Sumud Filosuna uluslararası sularda saldırmış, Gazze halkına insani yardım ulaştırılmasına engel olmuş, uluslararası hukuku bir kez daha fütursuzca çiğnemiştir. Uluslararası kamuoyunun tepkisine rağmen katil Netanyahu ve çetesi şimdi de Özgürlük Filosu Koalisyonuna saldırıda bulunmuştur.
Denizli Milletvekili Sayın Sema Silkin Ün, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Atmaca ve Hatay Milletvekili Sayın Necmettin Çalışkan'ın da aralarında yer aldığı ve toplamda 21 vatandaşımızın bulunduğu Vicdan gemisine bugün yapılan saldırı bilinmelidir ki aslında Türkiye Büyük Millet Meclisine de yapılan alçakça bir saldırıdır.
Bu vesileyle, Özgürlük Filosu Koalisyonunda yer alan tüm Filistin dostlarını bu cesur ve insani davranışlarından dolayı tebrik ediyoruz.
Fütursuz saldırganlığıyla insanlık vicdanının tahammül sınırlarını ve haddini çoktan aşan İsrail'i, milletvekillerimiz dâhil vatandaşlarımızın hiçbir şekilde kötü muamele görmemeleri, alıkonulmuş vatandaşlarımızın derhâl serbest bırakılmaları ve en kısa sürede ülkemize ulaşmaları gerektiği konusunda en sert şekilde uyarıyoruz.
Tüm siyasi partilerimiz ve milletvekillerimizle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak 3 değerli milletvekilimizin, alıkonulan vatandaşlarımızın ve Gazze halkına insani yardım ulaştırmak için yola çıkan tüm kahramanların yanında olduğumuzu ifade ediyoruz.
Ayrıca, başta milletvekillerimiz olmak üzere, Sumud ve Özgürlük Filolarının mensuplarına karşı İsrail işgal güçlerince işlenen tüm suçların uluslararası mahkemelerde hesabının sorulmasının öncüsü ve ısrarlı takipçisi olacağız.
İsrail'in Filistin halkına uyguladığı işgal, ilhak ve imha politikalarının son bulması, Gazze halkının kesintisiz ve kapsamlı insani yardıma erişmesi ve İsrail'in işlediği insanlık suçlarının hesabını vermesi için tüm parlamentolara ve uluslararası parlamenter asamblelere birlikte tutum alma ve seslerini yükseltme çağrısında bulunuyoruz.
İnanıyoruz ki zalim İsrail yönetiminin insanlık vicdanını yaralayan bu alçak saldırıları karşısında uluslararası kamuoyu her geçen gün çok daha güçlü tepkiler vermeye devam edecek, özgür ve egemen Filistin'in önündeki tüm engeller en kısa sürede aşılacaktır.
Bu çerçevede, bu bildirinin oylanarak kabul edilmesi ve alınan kararın Resmî Gazete'de yayımlanması hususunu Genel Kurulun tasviplerine arz ederim.
|
| Numan Kurtulmuş |
|
| Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
| Başkanı |
BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere oy birliğiyle kabul edilmiştir.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkanım, efendim, söz değil sadece tutanaklara geçsin diye söylüyorum; bizim milletvekillerimiz oraya niye gittiler? Bütün dünyaya bir farkındalık yaratmak için gittiler ve trajediyi anlatmak için gittiler ama bizim milletvekillerimiz aynı zamanda iktidar için bir turnusol kâğıdıydı, sizin bu noktadaki çokyüzlülüğünüzü göstermek adına gittiler.
MEHMET DEMİR (Kütahya) - Ayıp, ayıp; bu cümleyi kurman çok ayıp.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - O milletvekilleri buraya gelecekler ve daha net konuşacaklar ve bir gün Filistin'in bağımsızlığını hep beraber de göreceğiz inşallah.
LATİF SELVİ (Konya) - Turnusol kâğıdına ihtiyacı yok kimsenin.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Bir turnusol kâğıdı, başka hiçbir şey değil.
BAŞKAN - Sayın Zengin, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
62.- İstanbul Milletvekili Özlem Zengin’in, alıkonulanları almak için yarın gönderilecek özel uçağa ilişkin açıklaması
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, Genel Kurul kapanmadan bir bilgi vermek istiyorum: Gönderilen özel uçak sadece milletvekillerimiz için değildir, o anda alınmaya müsait olan tüm vatandaşlarımız hep beraber alınacaktır, onun da altını çizmek istiyorum. Sadece Türk vatandaşları da değil başka ülke vatandaşları da şartları oluşan herkes alınarak gelecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Tezkereyi kabul etmeyen yok, oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Gündeme geçiyoruz.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Başkanlıkça, İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden; İzmir Milletvekili Ümit Özlale'nin Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden; Sivas Milletvekili Ulaş Karasu'nun Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyeliğinden istifalarına ilişkin yazılarının 7/10/2025 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazıları (4/113)
BAŞKAN - Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanlığının İç Tüzük'ün 21'inci maddesi uyarınca İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden, İzmir Milletvekili Ümit Özlale'nin Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden ve Sivas Milletvekili Ulaş Karasu'nun Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyeliğinden geri çekildiğine ilişkin yazıları 7 Ekim 2025 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 8/10/2025 Çarşamba günü (bugün) gündemin “Seçim” kısmında yer alan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasını müteakip başkaca bir işin görüşülmemesine ilişkin önerisi
No:69 |
| 8/10/2025 |
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun 8/10/2025 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda gündemin "Seçim" kısmında yer alan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasını müteakip başkaca bir işin görüşülmemesi önerisinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
|
| Numan Kurtulmuş |
|
| Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
|
Özlem Zengin | Murat Emir | Gülüstan Kılıç Koçyiğit |
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Başkan Vekili
| Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkan Vekili
| Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Grubu Başkan Vekili
|
Filiz Kılıç | Mehmet Satuk Buğra Kavuncu | Bülent Kaya |
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Başkan Vekili | İYİ Parti Grubu Başkan Vekili | YENİ YOL Partisi Grubu Başkanı |
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ihtisas komisyonlarında boşalan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen üyelikler için seçim yapacağız.
Plan ve Bütçe Komisyonuna İzmir Milletvekili Ümit Özlale aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3.- Çevre Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Çevre Komisyonuna İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.
Denetim konuları ve kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 9 Ekim 2025 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.51