DÖNEM : 20 CİLT : 2 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
33 üncü Birleşim
4 . 4 . 1996 Perşembe
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KÂĞITLAR
III. – YOKLAMA
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ İŞLER
1. – Genel Kurulu ziyaret eden Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Shcvardnadze’ye Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi
B) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1. – Konuk Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Shcvardnadze’nin Genel Kurula hitaben konuşması
2. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfının İzmir’de gerçekleştirdiği ulusal beste yarışmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür Bakanı Agâh Oktay Güner’in cevabı
3. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, otomobil satışlarında uygulanmakta olan yüksek vergilere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in cevabı
4. – Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, Kilis İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Talip Özdemir’in cevabı
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/150)
2. – Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/151)
3. – Millî Savunma Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/152)
4. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/153)
5. – Millî Eğitim Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/154)
6. – Dışişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/155)
7. – Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/156)
8. – Sanayi ve Teknoloji ve Ticaret Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/157)
9. – Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/158)
10. – Adalet Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/159)
11. – Çevre Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/160)
12. – Elazığ Milletvekili Cihan Paçacı’nın, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/2)
13. – İstanbul Milletvekili Bahattin Yücel’in, (10/2) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/3)
14. – Bazı milletvekillerine izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/149)
D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici ve 9 arkadaşının, Türkiye Taşkömürü Kurumunun içinde bulunduğu durumun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/53)
V. – ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. – Genel Kurul’un 23 Nisan 1996 Salı günü saat 14.00’te toplanmasına ilişkin Danışma Kurulu Önerisi
B) BAŞKANLIK ÖNERİLERİ
1. – Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 76 ncı Yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları için Genel Kurulda özle bir görüşme açılması ve konuşma süreleri ile o gün başkaca konunun görüşülmemesine ilişkin Başkanlık önerisi
VI. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1. – Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 15 arkadaşının, taşkömürü üretimindeki sorunların çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/13)
2. – Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici ve 9 arkadaşının, Türkiye Taş Kömürü Kurumunun içinde bulunduğu durumun araştırılarak alınması ve gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/53)
VII. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, DPT’de çalışmadıkları halde maaş aldıkları iddia edilen kişilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Ufuk Söylemez’in yazılı cevabı (7/285)
2. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Genelkurmay 2 nci Başkanının İsrail’le yaptığı anlaşmaya ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/454)
3. – Yozgat Milletvekili Kazım Arslan’ın, TBMM bünyesindeki makam otolarına ilişkin sorusu ve TBMM Başkanı Mustafa Kalemli’nin yazılı cevabı (7/549)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu Saat 15.00’te açıldı.
Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu ziyaret eden Yeni Zelanda
Parlamento Başkanı Peter Tapsel’e Başkanlıkça “Hoş
geldiniz” denildi.
Adıyaman Milletvekili Celal Topkan, Adıyaman’ın, ülkemiz
ekonomisine, kalkınmasına yaptığı katkılara ve
Adıyaman’da iskânı sağlanamayan 701 ailenin içinde
bulunduğu sıkıntılara,
Adana Milletvekili Arif Sezer, tarım ürünlerinde uygulanan
yanlış ithalat uygulamaları ile pancar alım
fiyatlarının yetersizliğine ve bu konuda alınması
gerekli önlemlere, İlişkin gündemdışı birer konuşma
yaptılar.
İzmir Milletvekili Atilla Mutman’ın, Bağ-Kur ve işçi
emeklilerinin ekonomik sorunlarıyla, bu konuda yapılması gereken
yasal düzenlemelere ilişkin gündemdışı
konuşmasına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Emin Kul
cevap verdi.
İzmir Milletvekili Metin Öney ve 10 arkadaşının,
ceza ve tevkifevleri ile tutuklu, hükümlü ve
yöneticilerin içinde bulundukları durumu araştırarak
alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/52)
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı
ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı
açıklandı.
2 Nisan 1996 tarihli 31 inci Birleşiminde birleştirilerek
görüşülmesine başlanan;
Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 14 arkadaşının,
Lions Kulüpleri ile yan kuruluşlarının,
Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 15 arkadaşının,
Rotary Kulüplerinin,
Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 15 arkadaşının,
Bilderberg Kulübünün,
Faaliyetlerinin araştırılması amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergelerinin (10/10; 10/11; 10/12), yapılan öngörüşmelerden sonra,
kabul edilmedikleri
Grupların da mutabakatıyla, 4 Nisan 1996 Perşembe günü
saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 17.50’de son verildi.
Hasan
Korkmazcan
Başkanvekili
Salih
Kapusuz Kadir
Bozkurt
Kayseri Sinop
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II. – GELEN KÂĞITLAR
4.4.1996
PERŞEMBE
Teklif
1. – Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
İçel Milletvekili Oya Araslı’nın; Millet Meclisi
İçtüzüğün 9 ve 11 inci Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkındaki İçtüzük Teklifi (2/183) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi : 3.4.1996)
Yazılı Soru Önergeleri
1. – Tokat Milletvekili Ahmet Fevzi İnceöz’ün,
Canlı hayvan ve sığır eti ithalatına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/545) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1996)
2. – İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli’nin, ilaç
ve tedavi giderleri için Bütçeden ayrılan paya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/546)
(Başkanlığa geliş tarihi : 2.4.1996)
3. – Bursa Milletvekili Hayati Korkmaz’ın,
Bursa’nın ilçelerinde meydana gelen hayvan
hırsızlıklarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/547) (Başkanlığa geliş
tarihi : 2.4.1996)
4. – İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın,
canlı hayvan ve et ithalatına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/548) (Başkanlığa geliş
tarihi : 2.4.1996)
5. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın,
T.B.M.M. bünyesindeki makam otolarına ilişkin T.B.M.M.
Başkanından yazılı soru önergesi (7/549)
(Başkanlığa geliş tarihi : 13.3.1996)
6. – Aydın Milletvekili Muhammet Polat’ın,
Aydın Kuşadası’nda bulunan iki tarihî okulun
satılacağı iddiasına ilişkin Kültür Bakanından
yazılı soru önergesi (7/550) (Başkanlığa geliş
tarihi : 1.4.1996)
Meclis Araştırması Önergesi
1. – Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici ve 9
arkadaşının, Türkiye Taşkömürü Kurumunun içinde
bulunduğu durumun araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci
İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/53)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.1996)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN
KÂTİP
ÜYELER: Salih KAPUSUZ (Kayseri), Kadir BOZKURT (Sinop)
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33 üncü Birleşimini açıyorum.
III. –
YOKLAMA
BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama
yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda
bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.
(Bursa Milletvekili İbrahim Yazıcı’ya
kadar yoklama yapıldı)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, yeterli çoğunluğumuz vardır;
görüşmelere başlıyoruz.
IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
ÇEŞİTLİ İŞLER
1. – Genel Kurulu ziyaret eden Gürcistan
Devlet Başkanı Eduard Shcvardnadze’ye Başkanlıkça “Hoş
geldiniz” denilmesi
BAŞKAN
– Ülkemizde konuk olarak bulunan Gürcistan Devlet Başkanı Sayın
Eduard Shcvardnadze şu anda Meclisimizi
onurlandırmışlardır; kendilerine, Yüce Heyetiniz adına
“hoş geldiniz” diyorum. (Alkışlar)
B)
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1. – Konuk Gürcistan Devlet
Başkanı Eduard Shcvardnadze’nin Genel Kurula hitaben
konuşması
BAŞKAN
– Sayın konuk Devlet Başkanı Genel Kurula hitaben bir
konuşma yapmak istemişlerdir; bu hususu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gürcistan
Devlet Başkanı Sayın Eduard Shcvardnadze’yi,
konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum.
Buyurun
Sayın Başkan. (Alkışlar)
GÜRCİSTAN
DEVLET BAŞKANI EDUARD SHCVARDNADZE – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri, bayanlar ve baylar; sizlerin huzuruna çıkmayı
düşünürken aklıma gelen ilk husus, kaderli ülkelerimiz ve
halklarına bahşettiği temel değerler ya da belki de
sorumluluk geldi. Burada kastım, uygarlıkların, dinlerin ve
kültürlerin kavşağında iki dünya arasındaki tarihsel ve
coğrafî konumumuzdur.
İnanıyorum
ki, Türk Ulusunun büyük evladı Mustafa Kemal Atatürk, o dönemdeki
meslektaşlarınıza, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Doğu
dünyasıyla olduğu kadar Batı dünyasıyla da dostluk
ilişkilerini geliştirmek için seslenirken, aynı şeyleri
düşünüyordu.
Bugün,
dünyanın bütün milletleri, az veya çok birbirleriyle ilişki
kurmaktadır ve bu süreç devam etmektedir. Bu da demek oluyor ki “kendi
ülkesinin varlığı ve mutluluğunu düşünen herkes,
dünyanın bütün ülkelerinin ve halklarının iyiliğini ve
mutluluğunu düşünmeli ve ülkesinin mutluluğuna değer veren
herkes, dünyanın bütün ülkelerinin mutluluğu için
çalışmalıdır” sözlerinin günümüzde de bu denli güncel
olması çok anlamlıdır.
Gürcistan’da
bugün devam etmekte olan dinamik süreçler, insanın geçmişi
düşünmesine fırsat bırakmasa da, ben, sık sık geriye
bakıyorum; benim ve dostlarımın 1980’li yıllarda
geçtiğimiz yolu gözden geçiriyorum ve kendime şu soruyu soruyorum:
“Acaba, çatışmalı da olsa, rakip tarafın yok edilmesi
ideolojisiyle yoğrulmuş da olsa, duvarla bölünmüş de olsa,
kendine has bir düzen içinde bulunan ve bilinen o eski dünya, ideolojilerden
arınmış, bütünleşmiş, fakat, kaotik ve belirsizlik
içinde olan bügünkü dünyadan daha iyi değil miydi” diye soruyorum.
Kaderin
dileğiyle, 20 nci Yüzyılın en büyük devriminin en merkezinde
bulunmuş ve bloklaşma sonrası dünyasının iç
savaştan ve mafiatik çatışmalardan başlayıp ekonomik
yıkım ve açlıkla biten her türlü felaketi bizzat kendi
vatanında yaşayan bir siyasetçinin, bu soruyu kendisine
sormasının çok doğal olduğu konusunda bana hak
vereceksiniz.
Fakat,
bizzat insanlığın yok olmasıyla tehdit eden nükleer
dehşetin dinmeyen korkusunu hatırlamam, bugünkü problemlerin, o
tehdidin yanında hiçbir şey olduğunu anlamam için yeterli
oluyor. O ana dek birbirlerine karşı düşmanca tutum içerisinde
olan ülkelerin, yeni dönemin, bir yandan yıkıcı
ayrılıkçılık, vahşi ırkçılık,
ksenofobi, diğer yandan ekonomik geri kalmışlık, sosyal
gerilimler ve ekolojik felaketler gibi yeni sorunlarıyla bir
güçbirliği içinde mücadele etme imkânını da, bizzat duvarın
yıkılması sağlamıştır.
Ulusların
mutlu ve adaletli, birlikte varlıkları için, bütün dünyanın
birlikte çalışmasının zorunluğunun aşikâr
olduğu bu dönemde, Büyük Atatürk’ün anılan sözlerinin altına,
her birimiz imzamızı koyardık. Dün, Anıtkabir’de, onun
anısına saygı duruşunda dururken, işte, bunları
düşünüyordum.
Ülkemin
bağımsızlığına kavuşmasından sonra
geçen kısacık sürede Türkiye ve Gürcİstan’ın
ilişkileri açısından ne kadar büyük bir yolu katettiklerini de
düşündüm. Bugün, artık, ilk başarılarımızı
konuşmak için hakkımız da var; çok geniş kapsamlı
ilişkilerimizin bütün hukukî temelleri oluşturulmuştur. Bugün
de, Türkiye-Gürcistan ortak deklarasyonu ve bir dizi belge imzaladık;
Türkiye, Gürcistan’ın en önemli ticarî partneri oldu, aramızda,
artık, iki gümrük kapısı çalışmaktadır. Her
şeyden önemlisi ve hiçbir istatistik biliminin ölçümünü
yapamayacağı şey de, halklarımız arasında dostluk
köprüsünün kurulmuş olmasıdır.
Cumhurbaşkanı
Demirel’le yaptığımız görüşmelerde en önemli yeri,
ikili ilişkilerimiz aldı; içinde bulunduğumuz dinamik zamanda, ülkelerimizi,
eşit haklara sahip iki bağımsız ülke olarak, siyasî,
ekonomik ve kültürel olarak yakınlaştırmakta olan süreçlerin bir
dakika dahi durdurulmamasının gerektiğini, ikimiz de iyi
anlıyoruz.
Bölgemizdeki
anlaşmazlıklara siyasî çözümler getirmek, bu bağlamda
istikrarlı bir barış ve güvenlik ortamı yaratmak için,
birlikte yapacağımız pratik çalışmalar ve dünya
ekonomik süreçleri içerisinde ülkelerimizin rolünün güçlendirilmesi için
bulunulacak faaliyetler konusunu da uzun uzun konuşma imkânı bulduk.
Bu faaliyetlerde, cumhurbaşkanları ve hükümetlerimizin yanı
sıra, parlamentolarımızın da büyük
katkısının olabileceği hususunu bir kez daha belirttik.
Burada,
sadece belirtilenle yetinmek istemiyorum; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Mustafa Kalemli’nin Tiflis’e yaptıkları
ziyaret sırasında, kendileriyle bu konuları
ayrıntılı olarak ele almıştık. Sayın Kalemli’nin,
Gürcistan Parlamentosunda yaptıkları konuşma, ülkelerimiz
arasındaki ilişkilerde çok büyük bir basamak oluşturmuştur.
İzninizle,
kanımca, ülkelerimiz, bölgemiz ve uluslararası dostluk için özel önem
arz eden birkaç soruna, daha ayrıntılı olarak değinmek
istiyorum.
Başlıca
ve en önemli sorunun, mevcut anlaşmazlıkların siyasî çözümleri
ve bölgede kalıcı barış ile güvenlik
koşullarının oluşturulması olduğuna
inanıyoruz.
Türkiye’nin,
bölgemizde dostane işbirliği ile istikrarlı ve güvenli bir
atmosferin oluşturulmasıyla yaşamsal bir biçimde
ilgilendiğini biliyoruz. Abhazya sorununun çözümlenmesi için Türkiye’nin
bize verdiği destek bunu teyit etmektedir.
Fırsattan
yararlanarak, buradan, bir kez daha, anılan sorunun barışçı
ve adaletli çözümü için Gürcistan’ın izlediği kararlı tutumu bir
kez de Türk Parlamentosunda tekrarlamak ve teyit etmek istiyorum.
Anlaşmazlığın giderilmesinden sonra, Abhazya, bir
federasyonun sübjesine has, dünyada kabul edilmiş en geniş haklara
sahip olacaktır. Bunlar, Abhazlar, kendi anayasasına, forsuna, ulusal
marşına, parlamentosuna ve yüksek mahkemesine sahip
olacaklardır.
Fakat, biz,
savaş ve dış güçlerin yardımıyla elde edilenlerin,
böyle adaletsizce yasalaşmasına hiçbir zaman meydan
vermeyeceğiz. Sanki, Gürcistan halkı ve dünya kamuoyunun, 300 bin
mülteci ve zorunlu göçe zorlanmış insanın dille anlatılmayacak
ıstırabını, günün birinde kabul edebileceği gibi bir
hevese hiç kimse kapılmasın.
Bütün
Abhazya topraklarında, Gürcistan’ın hukukî egemenlik hakları
yeniden tesis edilmedikçe, bu anlaşmazlığın
giderilmeyeceğini, huzurlarınızda beyan etmeyi bir görev kabul
ediyorum. Bu tutumumuz, Türk yöneticilerinin tam desteğine maruzdur ve bu,
Sayın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile
imzaladığımız ortak deklarasyonda da yer
almıştır.
Barış
ve istikrar tesis edilmeden, bölgemiz, dünya ekonomik sistemlerinin önemli bir
öğesi olma özelliğini
kazanamaz; fakat, öte yandan, dünya ekonomisi için önem taşıyan
bölgesel projelerin hızlı ve başarılı bir biçimde
uygulanması, bölgede barış ve istikrar için çaba gösteren çok
yönlü faaliyetlerin güçlenmesini sağlayacaktır.
Bölgenin
tümüne, Doğu ile Batı arasında birleştirici transit bir
köprü işlevinin kazandırılmasının ve bu projeyi
oluşturan elemanlardan biri olan transit enerji hatlarının, tam
böyle bir proje olacağını düşünüyoruz. Türkiye ve Gürcistan
bu doğrultuda bugüne dek çok şey yaptı; fakat, biz,
çabalarımızın daha da yoğunlaştırılması
konusunda anlaştık.
Bu arada,
söz konusu olanın, sağlıksız bir rekabet ve bu alanda
baskın çıkma aracı değil de, bütün ilgili tarafların
çıkarları da gözetilerek karşılıklı yararlara dayalı,
verimli bir işbirliği arenasına dönüştürülmesi
gerektiği konusunda ortak tutum almak için de mutabakata vardık.
Yeni
iniyasitifimiz, barışçıl Kafkasya’da, bizzat bu hedeflere
ulaşmak için yapılmış bir girişimdir. Memnuniyetle
belirtmeliyim ki, dün yaptığımız görüşmelerde,
barışçıl Kafkasya girişimini, Cumhurbaşkanı
Sayın Süleyman Demirel desteklemiştir. Azerbaycan
Cumhurbaşkanı Aliyev ile Tiflis’i ziyaretleri sırasında
imzaladığımız Tiflis Deklarasyonu ise, bu iyi niyetli
hedeflere ulaşmak için, bölge ülkeleri arasındaki güç birliği
fiilen başlamış oldu.
Tekrar etmek
istiyorum ki, barışçıl Kafkasya girişimine,
Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel destek vermişlerdi.
Devletlerin,
kendi varlıkları için, kendi çabalarının gerektiğine
inanıyoruz. Bu konuda, Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı Yeltsin
ile de görüştük, kendisinin Çeçenistan sorununun çözümü için, bundan önce
yaptığı barış planının, bölgede
kalıcı barış ve istikrarın ilk reel
adımını oluşturmasını ümit ediyorum.
Ben, bu
konuları, ayrıca, Kuzey Kafkasya’daki diğer devlet
başkanlarıyla da görüştüm ve hepsi, rağbetle bu
konuları kabul etmişlerdir.
Bölgenin en
önemli ülkelerinden biri olarak Türkiye’ye, Kafkasya’nın geleceği
konusunda önemli sorumluluklar düşmektedir. Gürcistan, Kafkasya’da
barış ve istikrarın verdiği büyük sorumluluğu, Türkiye
ile paylaşmaya hazırdır. Gürcistan’ın
kazanılmış bağımsızlığını
pekiştirme sürecinde yaptıkları büyük yardımlar ve
sağladıkları destek için, Türkiye yöneticilerine ve halkına
müteşekkiriz. İnanıyoruz ki, Gürcistan’ın, güvenilir bir
partner olarak, yalnız ikili ilişkilerde değil; aynı
zamanda, bölgemizin uluslararası sorunlarının giderilmesinde,
komşu ve dost Türkiye’nin yanında yer alacağı günler de yakındır.
Gürcistan,
geçmişe ağlamıyor; geleceğe bakıyor. Halkımız,
demokratikleşme ve serbest piyasa ekonomisi yolunda kararlı bir
şekilde ilerlemektedir ve caymayı da düşünmüyor.
Gürcistan,
ülkeyi, kendilerinin cirit atacağı bir arenaya dönüştürmek
isteyen mafyatik grupların tepişmesinden
kurtarılmıştır. Dünyanın önde gelen ekonomik
enstitülerinin yardımıyla, istikrarlı bir ulusal paramız
var; köklü, finansal, ekonomik ve hukukî reformların ilk
basamağı, başarıyla gerçekleştirilmiştir.
Gerçekten, demokratik ve adaletli bir biçimde, parlamento ve
cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılmıştır.
Artık, altı aydan beri, ülke, yeni bir anayasayla
yaşamaktadır. Bütün bunlar, eskiye dönüşün
olmayacağının en iyi garantisidir.
Gürcistan’ın
dış politikasının önceliği, bütün ülkelerle dostluk ve
iyi ilişkilerdir ve bu, böyle olacaktır. Bağımsız
Devletler Topluluğu ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği
çerçevesinde sıkı bir entegrasyondan yanayız ve bunun için de
hazırız; fakat, Gürcistan, artık, hiçbir zaman, herhangi bir ülkenin
parçası olmayacaktır. Eski Sovyet coğrafyasında tek bir
devletin yeniden tesisi yönünde bundan önce yapılan girişim, kaos,
yıkım ve sonuçta yeryüzü ölçeğinde bir
istikrarsızlığın doğmasından başka hiçbir
şey getirmez.
Benim ülkem
için ekonomik veya siyasî entegrasyon, ancak ülkemin güçlenmesine, ekonomik
kalkınmasına, vatandaşlardan hayat standartlarının
yükselmesine ve bağımsızlığının
pekişmesine hizmet ettiği ölçüde ancak anlamlı olur.
Saygıdeğer
Başkan, sayın milletvekilleri; bu güzel ülkenize
yaptığımız resmî ziyaret ve gezimiz bugün sona eriyor. Bu
çatı altında konuşma onuruna nail olmuş ilk Gürcü
Cumhurbaşkanı olmaktan mutluluk duyuyorum.
Sizleri bir
kez daha selamlıyor, sıcak karşılama için tekrar
teşekkür ediyorum ve Türk ve Gürcü uluslarına mutlu gelecekler
diliyorum. (Alkışlar)
Yaşasın
güçlü ve müreffeh Türkiye, Türkiye ile Gürcistan arasındaki
ilişkilerimiz. (Ayakta alkışlar)
BAŞKAN
– Dostumuz ve komşumuz Gürcistan’ın Sayın Devlet
Başkanı Eduard Şevardnadze’ye teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, çalışmalarımıza, gündemdışı
görüşmelerle devam edeceğiz.
2. – İzmir Milletvekili Metin
Öney’in, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfının
İzmir’de gerçekleştirdiği ulusal beste
yarışmasına ilişkin gündemdışı
konuşması ve Kültür Bakanı Agâh Oktay Güner’in cevabı
BAŞKAN
– Gündemdışı söz talebinde bulunan ilk arkadaşımız,
İzmir Milletvekili Sayın Metin Öney; İzmir’de yapılan
ulusal beste yarışmasıyla ilgili olarak konuşacaklar.
Sayın
Öney, görüşme süreniz 5 dakikadır.
Buyurun
efendim.
METİN
ÖNEY (İzmir) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; kısa
adı İKSEV olan İzmir Kültür Sanat ve Eğitim
Vakfının, İzmir’de, başarıyla
gerçekleştirdiği ulusal beste yarışmasının
sevincini, emeği geçenlerle, kamuoyuyla ve sizlerle paylaşmak üzere
huzurunuzda bulunuyorum.
Gerçekten,
büyük bir kültür mirasının taçlandırılarak Batı’ya
açılmasının penceresi olan İzmir, Çağdaş Sanat
Müziği dalında, bir büyük organizasyondan daha yüzünün akıyla
çıkmıştır. Bu başarıda imzası bulunan
İKSEV, on yıldır, kültür ve sanatımızın
zenginleşmesi yolunda uğraş vermektedir. Çağdaş Türk
bestecilerini yeni eserler vermeye özendirmek, bu yolda ülkemizi
yurtdışında tanıtmak ve İzmir’in
yetiştirdiği sanat ve kültür adamı Nejat
Eczacıbaşı’nın anısını yaşatmak
amacıyla Birinci Ulusal Beste Yarışmasını düzenleyen
İKSEV’i kutluyorum. Ülkemizde ulusal ve uluslararası içerikte hiçbir
evrensel sanat müziği yarışmasının düzenlenmediği
düşünülürse, bu oranizasyonun yapılmasıyla, daha baştan
başarılı bir çalışma sergilenmiş demektir.
Kaldı ki, bu çalışmanın bir defaya mahsus değil, iki
senede bir düzenlenmiş olması da ayrıca umut vericidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, Birinci Doktor Nejat
Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması, beklentilerin
üstünde ilgi görmüş ve 24 eser, bir yıl içinde bestelenerek bu
yarışmaya katılmıştır. Bu vesileyle,
sanatımızın ve kültürümüzün, her alanda sevincini
paylaştığımız evrensel sanat müziği beste
yarışmasında olduğu gibi, kendi değerleri, sesi ve
melodisi üzerinde yeşermesini, insanımızı ve bütün insanlığı
kucaklamasını diliyorum.
Müzik,
enstrümanları ne olursa olsun, bizim ruhumuzun, kültürümüzün,
insanlarımızın bize özgü sesidir; bizi, biz yapan
değerlerden biridir. Tarihin bilinmeyen çağlarına dayanan
seyrimizi, bin yıllık Anadolu tarihimizi, sesimizi, hâsılı
bütün bu güzellikleri bir arada toplayan bir değerdir. Musikimiz, bu
bakımdan, bizi, bize ve herkese anlatmakta sözden her zaman önde
olmuş ve muhataplarını her zaman iç dünyalarıyla
kucaklamıştır. Bu bakımdan, tarih ve kültürümüzün
dehalarından Yahya Kemal Beyatlı, müziğimizi, medeniyetimizi en
iyi anlatan muhteşem unsurlardan biri olarak görür.
Kültür ve medeniyetimiz, bütün değerleri, evrensel mesajları
ve çağı yakalayan gelişimiyle, gerek ulusal ve gerekse
uluslararası başarılara ulaşmak istiyorsa, bu zeminde kök
salmaya mecburdur. Çünkü, tarihimiz, dilimiz, sanatımız gibi,
müziğimiz de, kökleri geçmişte, gövdesi ve meyveleri bugünde ve
dalları gelecekte olan bir büyük çınardır. Önemli olan,
Doğulu, Batılı enstrümanları, formları, bütün bu
araçları kullanarak, bizi, biz yapan güzellikleri,
farklılıkları ve değerleri, insanlığın
evrensel bahçesine bir Türkiye gülü gibi sunabilmektir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, organizasyonu hayata geçiren İKSEV’i, beste
yarışması birincisi Hasan Uçarsu’yu, ikincisi Nejat
Başeğmezler’i ve üçüncüsü Server Acim’i kutluyorum.
Esasen,
kültür ve sanat hayatımıza gerçekten önemli katkılarda
bulunacağına inandığım Yüce Meclisimiz ve Kültür
Bakanlığımız, bu gibi girişimlerde daha duyarlı,
destekleyici olarak bizleri mutlu kılacaktır. Böylece, kültür ve
sanat hayatımız zenginleşirken, yeni eserlere ve yeni seslere
sahip olacak; öte taraftan da genç kabiliyetlerin yolu açılacaktır.
Bunun yanı sıra, Kültür Bakanlığımızın, bu
tarz girişimlerdeki insanlarımıza ve kurumlarımıza
vereceği destek, gençlerimizi terör ve benzeri tehlikelerden de
uzaklaştırma yolunda etkili çarelerden olacaktır. Bunun
yanı sıra, yine, tanıtmakla görevli Devlet
Bakanlığımızın, böylesine gençleri desteklemesi ve
yüreklendirmesi de en büyük dileğimizdir.
Bu
duygularla, bir kez daha, gayreti geçenleri kutluyor; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– İzmir Milletvekili Sayın Metin Öney’e teşekkür ediyorum.
Bu
vesileyle, ben de, İzmir’de yapılan ulusal beste
yarışmasında birincilik ödülünü kazanan Sayın Hasan
Uçarsu’yu, ikincilik ödülünü kazanan Sayın Nejat Başeğmezler’i,
üçüncülük ödülünü kazanan Sayın Server Acim’i, seçici kurul üyelerini ve
bu yarışmayı düzenleyen Eczacıbaşı Vakfı
ile, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfını yöneticilerini
kutluyorum.
3. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi
Beyreli’nin, otomobil satışlarında uygulanmakta olan yüksek
vergilere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı Cemil Çiçek’in cevabı
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, gündemdışı ikinci
konuşmacımız, Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli.
(DSP sıralarından alkışlar)
Sayın
Beyreli, otomotiv satışlarında vergi sorunu konusunda söz
istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Beyreli.
ALİ
RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, burada, dünya genelinde lokomotif bir sektör olmuş
otomotiv sanayii ve ülkemizde otomobil satışlarında uygulanmakta
olan yüksek vergilerin olumsuz etkileri konusunda sizlere bilgi vermek ve bu
konuyla ilgili önerilerimi Hükümete sunmak amacıyla söz almış
bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, Yüce Meclisinizi
saygıyla selamlıyorum.
Otomotiv
sanayii, imalat sanayii ve teknolojik girdileri, diğer üretim ve hizmet
sektörlerine dönüştüren, bu arada, gelişmenin göstergelerini de
yükselten lokomotif bir sektör ve önemli bir köprüdür.
1900’lü
yılların başından itibaren, dünyada etkin bir sektör olmaya
başlayan otomotiv sanayii, bugüne kadar, hemen hemen tüm yeni üretim
teknik ve metotlarının gelişmesine öncelik etmiş ve bu
sektörün ürünü olan otomobil ise, uluslararası tanımı itibariyle
“dünyayı değiştiren makine” adını
almıştır.
Otomotiv
sanayii, girdileri itibariyle, demir çelikten tekstil ve elektronik
sanayilerine kadar hemen hemen tüm sanayi dallarını bünyesinde
içermektedir.
Otomotiv
sanayiinin çıktıları ise, yüksek istihdam, teknoloji,
gelişme, millî gelir artışı, küçük ve orta ölçekli sanayiin
gelişmesi, kaynak tasarrufu ve ihracat artışıdır.
Otomotiv
sanayii ürünleri, ulaştırma, turizm, tarım, inşaat,
savunma, sağlık ve kentleşme alanlarında
insanlığın kullanımına yöneliktir.
Ülkemizde,
1993 yılında, 450 bine ulaşan otomobil talebi, 1994
yılındaki krizle birlikte, 1994 ve 1995 yıllarında yüzde 50
azalmış ve bu gerileme, doğal olarak sektörün
istihdamının azalmasına neden olmuştur; olumsuz sonuçlar
doğurmuştur, 1996 yılında da talep ve üretim
düşüklüğü devam etmektedir.
Ülkemizde,
otomotiv sektörü söz konusu olduğunda, bize özgü ve oldukça anlamsız
bir uygulama vardır ki; o da, otomobil satışından
alınmakta olan ve Avrupa Birliği ülkelerindeki vergiye göre iki üç
misli olan yüzde 48 dolayındaki toplam vergi, Türk Halkının
potansiyel otomobil talebini baskı altında tutmaktadır.
Yıllardır vergi toplamanın, kolay, zahmetsiz yolunu tercih eden
iktidarlar, memurdan, işçiden, ücretli kesimden ve kayıtlı
ekonomiden vergi almayı tercih etmişler ve son on senedir de otomobil
satın alan vatandaşlarımızdan aldıkları emsali
görülmemiş derecede yüksek vergilerle, bu
anlayışlarını devam ettirmişlerdir. Bunun sonucu,
düşük üretimle, sektörün, rekabet gücüne erişmesi engellenmiş ve
devletin toplam vergi gelirlerinde azalma meydana gelmiştir.
Türkiye’de
mevcut otomobil parkıyla, her yıl pazara sunulan yeni otomobiller,
devlete 5 milyar dolar vergi sağlamaktadır. Bu gelir, ana ve yan
sanayide üretimden alınan vergi, Satış Vergisi, KDV artı
Taşıt Alım Vergisi olmak üzere, akaryakıt tüketiminden
alınan vergi, yıllık Motorlu Taşıt Vergisi
kalemlerinden oluşmaktadır.
1993
yılında 443 bin adete ulaşan otomobil talebi, ekonomik kriz
nedeniyle, 1994 ve 1995 yıllarında yüzde 50 dolayında azalarak,
220 bin adet seviyesine düşmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
– Konuşmanızı toparlayın lütfen.
ALİ
RAHMİ BEYRELİ (Devamla) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bunun
sonucu, 1995 yılında sektörden sağlanan yıllık vergi
geliri, 1993 yılına göre, yaklaşık 1 milyar dolar
azalmış ve 1993 yılında toplam 600 bine ulaşan
istihdam, bugün, yüzde 25-30 dolaylarında azalmıştır. Bu
vergi kaybı, düşük üretimden dolayı üretimdeki vergilerin
azalmasından kaynaklanmıştır. Halen otomobil
satışından alınan ortalama yüzde 48 oranındaki vergi
yükü çok aşırıdır ve otomobil talebinin gelişmesini
baskı altında tutmaktadır. Hiçbir Avrupa Birliği üyesi
ülkede, otomobil alımında tüketici tarafından ödenen toplam
vergi yüzde 21 düzeyini aşmamaktadır. İç talebin
yetersizliği, otomobil üretimini ekonomik ölçeklerin gerisinde
bırakmakta ve uluslararası rekabet gücüne ulaşmasını
engellemektedir. Türkiye’de otomobil satış vergilerinin, Avrupa
Birliğinde uygulanmakta olan ortalama düzeye, örneğin yüzde 23’e
indirilmesi, iç talebin artışına çok büyük katkı
sağlayacaktır. Satışlardaki artış, sektörden
sağlanan toplam vergi gelirlerinin -ana ve yan sanayide üretimden
alınan vergi, Taşıt Satış Vergisi, Akaryakıt
Vergisi, Motorlu Taşıtlar Vergisinin- artmasını
sağlayacaktır. Taşıt Alım Vergisinin
azaltılmasının yol açacağı yüksek talep ve artan
sınaî üretimle, 1996-2000 yılları arasındaki vergi
gelirleri, toplam 1,5 milyar dolar artış gösterecektir. Bu
uygulamanın ilk yılında ortaya çıkabilecek 340 milyon dolar
düzeyindeki vergi kaybının önlenilmesi, akaryakıt
fiyatının yüzde 6,25 oranında artırılması ve
yıllık ortalama 70 dolar olan Motorlu Taşıt Vergisinin 100
dolara çıkarılmasıyla mümkündür.
Bu
düzenlemenin sürekli hale getirilmesi durumunda, 1996-2000 döneminde, vergi
gelirleri, toplam 3,7 milyar dolar artış gösterecektir. Bu rakam,
bugün, kaynak bulmakta güçlük çeken Türk ekonomisi için hiç de küçümsenecek bir
rakam değildir. Sonuç olarak, otomobil satışındaki vergi
yükünün yüzde 23 oranına indirilmesi yanında, akaryakıt
fiyatları ile Motorlu Taşıtlar Vergisindeki düzenlemeler
yapılarak otomobil potansiyel talebi reel talep haline dönüşecek,
üretim artacak, dolayısıyla, sektörün istihdam ettiği eleman
sayısı artacaktır.
Otomobil
üretiminin artmasıyla ekonomik güce ulaşılacak, sektörün ihracat
gücü artacaktır; sektörün yarattığı vergi gelirlerinde,
önümüzdeki beş yıllık dönemde, 3,7 milyar dolar düzeyinde bir
artış sağlanacaktır. Otomobil üretiminin
artışı, ekonominin diğer sektörlerine de canlılık
getirecek ve vergi gelirlerinde ek bir artış daha olacaktır;
Türk halkının otomobil sahibi olma özlemi önemli oranda tatmin
edilecektir...
Hükümet
programında da yer alan üretim ekonomisine ağırlık verme ve
sanayie işlerlik kazandırma olgularını hayata geçirmek için
bu öneri iyi bir fırsattır; iyi değerlendirilmelidir diyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli’ye teşekkür ediyorum.
2. – Kültür Bakanı Ağâh Oktay Güner’in,
İzmir Milletvekili Metin Öney’in, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim
Vakfının İzmir’de gerçekleştirdiği ulusal beste
yarışmasına ilişkin gündemdışı
konuşmasına cevabı (Devam)
BAŞKAN
– Değerli arkadaşlarım, gündemdışı ilk
konuşma yapıldıktan sonra, Sayın Kültür Bakanımız
söz talebinde bulunmuşlardı; ikinci konuşmacıyı
kürsüye davet ettiğim için, o isteği yerine getiremedim. Müsaade
ederseniz, gündemdışı konuşmaların sırasına
göre, Hükümetimiz de cevaplarını ve açıklamalarını
yapsın.
Onun için,
öncelikle, Sayın Kültür Bakanımızı kürsüye davet ediyorum.
Buyurun
Sayın Güner.
KÜLTÜR
BAKANI AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin
sayın üyeleri; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İzmir
Milletvekilimiz Sayın Metin Öney’in, İzmir Kültür, Sanat ve
Eğitim Vakfının yapmış olduğu bir
çalışma ve gençleri özendiren ödüllendirmesiyle ilgili
konuşmaları, Yüce Meclisin Genel Kurul toplantısını
terk eden konuğumuzun çıkışından sonra
yapıldığı için -affınıza sığınarak
arz edeyim- muhtevasının taşıdığı ciddiyet
ve bu kürsüye getirdiği meselelerin ağırlığı
ölçüsünde dinlenilemedi.
Sayın
Öney’i gönülden kutluyorum; kendileri fevkalade haklıdırlar. Bugün,
gençliğimiz, çok ciddî tehlikelerle karşı
karşıyadır. Gençliği bir ideolojinin âleti olarak görmek,
onu militanlaştırmaya çalışmak, gençliğe
yapılabilecek en büyük ihanettir. Genç adamın ufkunu açmak, onun
zamanını değerlendirmesine imkân vermek, onu, millî kültürünün
güzellikleriyle tanıştırırken, dünya kültürünü aşmak
ve onun düşünce ufkuna, mümkün olduğu kadar
araştırmanın, iyiye, doğruya, güzele kavuşmanın
heyecanını tattırmak, zannediyorum bütün yönetim
kadrolarının ve gençlik yaşını geride
bırakmış bütün insanların, ortak ideali ve hedefi
olmalıdır.
Bugün,
nüfusumuz, genç bir nüfustur; ancak, unutmayalım ki, Türkiye, şu
anda, alkol tüketiminde dünya üçüncüsü olan bir ülkedir. Türkiye’nin alkol tüketimi,
katlanarak artıyor ve Türkiye, çok tehlikeli bir biçimde,
insanının alkol bağımlısı olduğu, daha önce
bu felaketi yaşamış, bu felaketten kurtulmaya çalışan,
üç vatandaşından birisinin alkolik olduğu Fransa’nın haline
dönüyor. Tabiî ki, burada, merhum Özal’ı rahmetle anıyorum; çünkü,
kendisi, eğitim kurumlarının belli
yakınlığında bira satışını yasaklayan
bir kanunu, o gün kendisiyle politika yapan arkadaşlarıyla birlikte,
Yüce Meclisten çıkarmış ve uygulamaya koymuştu. Bira
tröstlerinin ve alkol tüketimini gençlik arasında hızlandırmak
isteyen beynelmilel menfaatların, bu olayı Türkiye’de hangi çizgilere
getirdiğini, zannediyorum, çok iyi bilmektesiniz.
Bir ülke,
millî savunmaya çok büyük paralar ayırabilir, bir ülke, dünyanın en
modern silahlarını satın alabilir; ama, o ülke, kendi kültür
değerlerine ve kendi mukaddeslerine bağlı değilse, o
silahları kullanacak insan bulamaz. İşte bu noktada,
gençliğe yönelmiş çok ciddî gayretlere, çok ciddî desteklere
muhtacız. Türkiyemizde, bu konuda hayırlı hizmetler ifa eden
bütün vakıflara, gençliğin müzik dünyasını, gençliğin
spor dünyasını, gençliğin bilgi dünyasını
zenginleştirmek için gayret sarf edenlere, bu kürsüden,
şükranlarımı arz ediyorum.
Ayrıca,
şu hususları huzurunuzda ifade etmek istiyorum: Kültür
Bakanlığı, kendi sorumluluk alanı içerisinde, gençlerle
ilgili çok ciddî çalışmaları planlamış, bunların
bir bölümünü uygulamaya koymuş, bir bölümünü gelecek zaman içinde
gençlerin istifadesine sunma kararı almıştır. İllerin
bünyesindeki kültür müdürlüklerinde, amatör korolar, halk oyunları,
tiyatro faaliyetlerinin yapılması için, eğitici uzman, maddî
kaynak ve bu konudaki doküman yardımını sağlamaya büyük bir
ehemmiyet vereceğiz.
Başarılı
kişi, grup ve topluluklar için, çeşitli vesilelerle ödüllendirmeler
yaparak, bunların, yurtiçinde ve yurtdışında
tanıtılması için fırsatlar sağlanmasına gayret
göstereceğiz.
Bakanlık
bünyesinde, devlet adını taşıyan devlet çocuk
koroları, devlet gençlik koroları istihdam edilmektedir.
Bunların, daha geniş bir boyutta, gençlerimizle kaynaşarak
hizmet vermeleri için, belli planların ve programların
uygulanmasına önem vereceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, gençlerin, bütün musiki faaliyetlerine çok cüzi
ücretlerle girerek takip etme imkânları daima mevcuttur ve mevcut olmaya
devam edecektir.
Ayrıca,
devlet genç sanatçılar yarışması, devlet resim ve heykel
müzelerinde gençlerin eserlerinin teşvik görmesi, devlet güzel sanatlar
galerilerinde gençlere daha büyük pay ayrılması, özel hafta
sergilerinde genç sanatçıların yüreklendirilmesi, plastik sanat
eserleri koleksiyonlarına, yine, genç sanatçıların eserlerine,
belli çalışma aşkı verebilmek için destek
sağlanması, yarışmalı sergiler düzenlenmesi,
Bakanlığımızın bu konudaki gayretleri içerisindedir.
Hiç
şüphesiz ki, insanoğlunun kendi içindeki ve kendi
dışındaki güzellikleri en etkin bir biçimde ifade
vasıtası olan musikiyi, halk müziği, dinî musiki, klasik musiki
ve bizim dışımızdaki ülkelerin bütün müzik güzelliklerini
kucaklayan bir anlayışla ele alıyoruz. Gönülden dileğimiz,
bu tip gayretlerin daha ilerleyerek devam etmesidir.
İzmir’den
bu güzelliğe katkıda bulunanlara, Kültür Bakanı olarak, ben de
teşekkür ediyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
(ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– İzmir Milletvekili Sayın Metin Öney’in gündemdışı
konuşmasını cevaplandıran Kültür Bakanımız
Sayın Agâh Oktay Güner’e teşekkür ediyorum.
3. – Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in, Bursa
Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin otomobil satışlarında
uygulanmakta olan yüksek vergilere ilişkin gündemdışı
konuşmasına cevabı (Devam)
BAŞKAN
– Şimdi, Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin
gündemdışı konuşmasını cevaplamak üzere, Devlet
Bakanı Sayın Cemil Çiçek’e söz veriyorum.
Buyurun
Sayın Çiçek.
DEVLET
BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bursa Milletvekili
Sayın Ali Rahmi Beyreli Beyin, biraz evvel, otomotiv sektörüyle ilgili
olarak gündeme getirdiği konuyla ilgili heyetinize bilgi arz etmek
istiyorum.
Bilindiği
üzere, Avrupa Birliğiyle sağlanan Gümrük Birliği, 1 Ocak 1996
tarihinde yürürlüğe girmiştir. Gümrük birliğinin gereği
olarak Avrupa Birliği ülkelerinden yapılan ithalatta Gümrük Vergisi
ve eş etkili diğer malî yükler kaldırılmış,
üçüncü ülkelerden yapılan ithalatta ise ortak gümrük tarifesinin
uygulanmasına başlanılmıştır. Bu nedenle ortaya
çıkan vergi kayıplarının bir bölümünün telafisi
amacıyla, 1 Ocak 1996 tarihinden geçerli olmak üzere, bazı
düzenlemeler yapılmıştır.
Otomobil
üzerinden, halihazırda, Katma Değer Vergisi, Ek Taşıt
Alım Vergisi, Taşıt Alım Vergisi, Çevre Fonu ve Motorlu
Taşıtlar Vergisi adı altında vergiler
alınmaktadır. Bu vergilerden Motorlu Taşıtlar Vergisi
haricindekiler, araçların ithalinde veya ilk iktisabında
alınmaktadır.
Gümrük
birliği dolayısıyla Avrupa Birliği ülkelerinden
yapılan ithalatta, 1 Ocak 1996 tarihine kadar alınmakta olan Gümrük
Vergisi ve Toplu Konut Fonu kaldırılmıştır.
Kaldırılan bu malî yüklerle ilgili kayıpların bir bölümünün
karşılanması amacıyla, sektör temsilcileriyle yapılan
görüşmeler sonucunda varılan mutabakat çerçevesinde, Katma Değer
Vergisi ve Ek Taşıt Alım Vergisinde nispetler, 1 Ocak 1996
tarihinden geçerli olmak üzere, yeniden belirlenmiştir. Bu belirlemeler
çerçevesinde, motor silindir hacminin büyüklüğüne ya da küçüklüğüne
göre, Katma Değer Vergisi oranları ile Ek Taşıt Alım
Vergisi oranları bir ölçüde yükseltilmiştir. Bu düzenlemeler, sadece
binek otomobillerine ilişkindir. Özel Tüketim Vergisinin yürürlüğe
girmesiyle birlikte, otomobillerin ilk iktisabı ve ithalinden
alınmakta olan Katma Değer Vergisi haricindeki diğer vergi ve
fonlar ile lüks uygulaması kaldırılacaktır.
Bilgilerinize
saygıyla arz ederim.
BAŞKAN
– Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli’nin,
gündemdışı konuşmasını cevaplayan Devlet
Bakanı Sayın Cemil Çiçek’e teşekkür ediyorum.
4. – Kilis Milletvekili Mustafa Kemal
Ateş’in, Kilis İlinin sorunlarına ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Talip
Özdemir’in cevabı
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, gündemdışı söz isteyen üçüncü
milletvekili arkadaşımız, Kilis Milletvekili Sayın Mustafa
Kemal Ateş, yeni il olan Kilis’in sorunları hakkında söz
talebinde bulunmuştur.
Buyurun
Sayın Ateş. (RP sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz 5 dakikadır.
MUSTAFA
KEMAL ATEŞ (Kilis) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri;
hepinizi, selamların en güzeli olan Allah’ın selamıyla
selamlar,
çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Gündemdışı
bu konuşmamda, yeni il olan Kilis’in, kalkınmasında ve
gelişmesinde karşılaştığı, sizin de kabul
edip paylaşacağınıza inandığım, çözümü için
değerli katkılarınızı esirgemeyeceğinize
güvendiğim sorunlarını Yüce Heyetinizin bilgisine sunmak
istiyor, bu nedenle söz almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, Kilis halkı, kırk senelik il olma özlemine
kavuşmanın sevincini taşımaya fırsat bulamadan, daha
önce var olan sorunlarla birlikte, birçok yeni sorunla karşı
karşıya gelmiştir. Bu sorunları 5 dakikalık bir zaman
içinde, geniş anlamda izah etmenin imkânı yoktur; ancak, bunlardan
çok önemli bulduğum birkaçını arz etmeye
çalışacağım.
1–
İşsizlik sorunu.
2– Konut
açığı problemi.
3– Tasarruf
tedbirlerinin meydana getirdiği engeller. Bunların
dışında, Kilis’in ekonomisine büyük katkısı
olduğuna inandığım, pekmezcilik ve yorgancılıkla
ilgili sorunlarını da, başka bir konuşmamda gündeme
getireceğim.
Değerli
milletvekilleri, bu sorunların çözümünü, ilgililere, Kilisli
vatandaşlarımızın çözüm olarak gördüğü ve
sabırsızlıkla beklediği öneriler olarak, bu yüce kürsüden
sunuyor ve çözümüne, değerli katkılarınızı umuyorum.
İşsizlik
sorununun çözümü için, Kilisli vatandaşlarımız mütevazı;
çok şey istemiyor; 24 Aralık 1995 seçimlerinde, siyasî parti
adaylarının, özellikle o zamanın Başbakanı Sayın
Tansu Çiller Hanımefendinin ve memleketimizin kıymetli evladı,
çok şey beklediğimiz Doğan Güreş Paşamızın
ve bütün siyasî parti adaylarının Kilis halkına vaat ettikleri,
Kilis’in kalkınmada öncelikli yöreler statüsüne alınmasını
dörtgözle ve sabırsızlıkla beklemektedirler.
Kilis,
kalkınmada öncelikli yöreler statüsüne alınınca, Kilis’e,
beklenen özel sektör yatırımı gelecek ve işsizlik, asgarî
seviyeye inecektir. Kilisli müteşebbis, bunun için hazırdır ve
bekliyor... Kilis’in kalkınmasına ve işsizliğin
azalmasına büyük katkısı olacağına
inandığım, yirmi senedir devam eden ve bitmeyen, yılan
hikâyesine dönen Kilis küçük sanayiinin 1996 yılı için ihtiyacı
olan 100 milyar liralık ödeneğin Sanayi Bakanlığınca
verilerek, kuruluşunun tamamlanmasına yardımcı
olunmasıyla, işsizliğin daha da artmasına engel olunur diye
düşünüyorum. Bana iletilene göre, Kilis’te 400 esnaf, kira
pahalılığı ve vergi yüksekliği nedeniyle işyeri
terk dilekçesi vermiş bulunmaktadır. Bu husus da işin
ciddiyetini ortaya koymaktadır.
İkinci
olarak, konut sorununun halledilmesine gelince: Kilis’in il olmadan önce de konut
sıkıntısı vardı; ancak, il olunca, yeni kurumlar
kurulması ve teşkilatlanmanın başlamasıyla bu
sıkıntı had safhaya ulaşmış bulunuyor. Kaldı
ki, Kilis’in ilçelerinde, bir devlet görevlisinin iskân edileceği bir yer
bulmak mümkün olmadığı gibi, görevini icra edeceği hizmet
binası da henüz mevcut değildir. Dolayısıyla, ilçelerde
görevli olan bütün personel, Kilis’in merkezinde ikamet etmek
mecburiyetindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Konuşmanızı
toparlayın lütfen.
MUSTAFA KEMAL ATEŞ (Devamla) – Teşekkür
ederim; toparlıyorum efendim.
Kilis’te, fakir ve dargelirli işçi ve memurun
oturduğu evin kirası 4 milyon lira iken, şimdi 8-10 milyon
liraya çıkmıştır. Bu sıkıntının,
Kilis’te kurulacak konut kooperatiflerinin ve kendisinden çok şey
beklediğimiz Belediye Başkanlığı öncülüğünde
kurulacak konut kooperatiflerinin devlet tarafından desteklenmesiyle,
yani, verilmesi gereken kredilerde müsamahalı olunmakla çözüleceğine
inanıyorum.
Üçüncü
olarak, Kilis’in kalkınmasına ve gelişmesine engel olarak
saydığım tasarruf genelgesidir. Her ne kadar Sayın
Başbakanımızın 25 Mart 1996 tarihinde yayımlanan
genelgesiyle, sınırlı yumuşama getirilmişse de, bu,
yeni il olan şehirlerin sorunlarının çözümüne katkı
sağlamayacaktır; tamamen tasarruf genelgelerinin
dışında tutulmasıyla, ancak, kurumların
teşkilatlanmasına müsaade edilmiş olunacaktır.
Sunduğum
sorunların çözümü için saygıdeğer milletvekillerinin ve
ilgililerin hassasiyetine güveniyor, değerli katkılarını
bekliyor; Yüce Heyetinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.
(RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Kilis Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Ateş’e teşekkür
ediyorum.
Sayın
Kemal Ateş’in gündemdışı konuşması üzerine,
Devlet Bakanı Sayın Ali Talip Özdemir söz talebinde
bulunmuşlardır.
Buyurun
Sayın Bakan.
DEVLET
BAKANI ALİ TALİP ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başlangıcında, Refah Partisi Milletvekilimiz Sayın Mustafa
Kemal Ateş Beye teşekkür ediyorum; gerçekten, ilinin problemlerini ve
meselelerini, bugün Yüce Mecliste gündeme getirmesi beni de fazlasıyla
mütehassis etmiştir.
Esas
itibariyle, o yörenin bir çocuğu olarak, Kilis’in il olması
programına da gönülden iştirak etmiştim; hatta,
değişik noktalarda katkıda bulunmaya çalıştım. Bu
nedenle de, o törene katıldığım için ayrıca kendimi
bahtiyar hissediyorum.
Gerçekten,
Sayın Milletvekilimizin de ifade ettiği gibi, yüzyıllar
itibariyle, vilayet olabilmek için, bütün Kilisliler olmak üzere, gayret
ettiler ve çabaladılar; ama, takdir edersiniz ki, Kilis İlimizin
vilayet olması, yerleşim birimimizin vilayet olması henüz bir
yılını tamamlamadı. 6 Haziran 1995 tarihinde, 550
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle il olması karara
bağlanan Kilis İlimizin, Sayın Milletvekilimizin de ifade
ettiği gibi, fevkalede sıkıntıları vardır; ama,
üç ana madde altında toplayabileceğimiz problemler, aslında,
bugün ülkemizin içerisinde bulunduğu problemlere eşdeğer ölçüde
problemlerdir ve bu problemler devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Milletvekilimizin ifade ettiği işsizlik
konusuna gelince; bugün ülkemizde sayısı 9 milyona varan işsiz
insan sayısı içerisinde, Kilis de nasibini almıştır.
Bu konuda Bakanlığımızın ve ilgili birimlerin
değişik çalışmaları devam etmektedir. Biliyorsunuz ki,
bu, genel bütçeye bağlı, bütçenin tamamı bünyesinde mütalaa
edilecek konulardan bir tanesidir.
Bunun
dışında, konut açığı, yine Anavatan Partisi
döneminde oluşturulan Toplu Konut İdaresinin fevkalade iyi bir
programıyla başlanan konut probleminin çözülmesi, belirli bir süre
için duraklama safhasına girmiştir. 1996 konsolide bütçesi içerisinde
mütalaa edilen bu konunun da, Kilis için gerekli ölçüde, daha hassasiyetle
takip edilmesi zaruretine ben de inanıyorum; ama, Kilis için sevindirici hususlar
da vardır; örneğin, GAP İdaresi, Kilis İlimizin revizyon
imar planını tasdik etmiş ve uygulamaya koymuştur.
Özellikle Valiliğin de çok yakından takip ettiği ana problemler
içerisinde, organize sanayi bölgesi, küçük sanayi sitesi ve özellikle yaz aylarında
Afrin Çayının taşmasını önleyecek barajın
inşaıyla ilgili çalışmalar, bünyede takip edilmektedir.
Ben de,
Hükümetin bir üyesi olarak, Kilisli hemşerilerimin problemlerini yakînen
takip edeceğimi, huzurunuzda bir kez daha ifade etmek ve Milletvekilimize
tekrar şükranlarımı sunmak istiyorum; ama, biraz önce arz
ettiğim gibi, 1996 konsolide bütçesi, hayli sıkıntılı
bir bütçedir. Türkiye, gelişmekte olan bir ülkedir, nüfusu hızla
artan bir ülkedir.
Kilis, en
büyük problemini halletti, il oldu; inşallah bundan sonra da el
birliğiyle, orada, yıllarca ihmal edilmiş,
sıkıntıda kalmış bir yerleşim birimimizin, daha
iyi hale getirilebilmesi için, hepimizin gayretli olması gerektiğine
inanıyorum. Ben de, biraz önce arz ettiğim gibi, Hükümette bu konuyu
canla başla takip edeceğimi ifade ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
– Kilis Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Ateş’in
gündemdışı konuşmasını cevaplayan Devlet
Bakanı Sayın Ali Talip Özdemir’e teşekkür ediyorum.
Böylece,
gündemdışı görüşmeler tamamlanmıştır.
Göreve
başlayan komisyonların, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip seçimine ilişkin 11 adet tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize
sunacağım:
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Kamu İktisadî Teşebbüsleri
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/150)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 4.4.1996 günü saat
11.00’de toplanmış, Komisyon başkanlığı seçimine
32 üye, başkanvekilliği, sözcü ve kâtip üyelik seçimine 31 üye
katılmış ve oy pusulasının tasnifi sonucunda,
aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler,
karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
sunulur.
Saygılarımla.
Ayhan
Fırat
Malatya
Kamu
İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu
Geçici
Başkanı
Başkan :
Edip Safder Gaydalı (Bitlis) 18 oy
Başkanvekili :
Nabi Poyraz (Ordu) 20 oy
Sözcü :
Ahmet Uyanık (Çankırı) 19 oy
Kâtip :
Ali Doğan (Kahramanmaraş) 19 oy
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen
arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.
2. – Sağlık ve Sosyal
İşler Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/151)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonu,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 4.4.1996
Perşembe günü saat 11.00’de toplanmış ve kullanılan 22 adet
oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları
yazılı üyeler, karşılarında gösterilen oyu alarak,
İçtüzüğün 25 inci maddesi uyarınca, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Fevzi
Arıcı
İçel
Sağlık
ve Sosyal İşler Komisyonu
Geçici
Başkanı
Başkan :
Mustafa Balcılar (Eskişehir) 14 oy
Başkanvekili :
Nevzat Köse (Aksaray) 13
oy
Sözcü :
Aslan Ali Hatipoğlu (Amasya) 13 oy
Kâtip :
Haluk Yıldız (Kastamonu) 13 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza
başarılar diliyorum.
3. – Millî Savunma Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/152)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma Komisyonu,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmak üzere, 4.4.1996
Perşembe günü saat 11.00’de toplanmış, toplantıya 21 üye
katılmış ve kullanılan oy pusulalarının tasnifi
sonucunda, aşağıda ad ve soyadı ile seçim çevresi
belirtilen üyeler, hizalarında gösterilen oyları alarak, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Rıza
Ulucak
Ankara
Millî
Savunma Komisyonu
Geçici
Başkanı
Başkan :
Ali Coşkun (İstanbul) 21 oy
Başkanvekili :
Ahmet Sezal Özbek (Kırklareli) 19 oy
Sözcü :
Şükrü Yürür (Ordu) 21 oy
Kâtip :
Mahmut Nedim Bilgiç (Adıyaman) 15 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza
başarılar diliyorum.
4. – Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/153)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu, komisyon
başkanı, komisyon başkanvekili, sözcü, kâtip ve denetçi
seçimleri için, 4.4.1996 Perşembe günü saat 11.00’de toplanmış
ve kullanılan 10 adet oy pusulasının tasnifi sonucu
aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler,
karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan,
başkanvekili, sözcü, kâtip ve denetçi seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederiz.
İsmail
Coşar
Çankırı
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan :
Süleyman Hatinoğlu (Artvin)
10 oy
Başkanvekili :Haluk
Yıldız (Kastamonu)
6 oy
Sözcü :
Şerif Bedirhanoğlu (Van)
10 oy
Kâtip :
M. Altan Karapaşaoğlu (Bursa)
10 oy
Denetçi :
Hacı Filiz (Kırıkkale)
6 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza
başarılar diliyorum.
5. – Millî Eğitim Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/154)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Millî Eğitim Komisyonu, başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip seçimi için, 4.4.1996 Perşembe günü saat 11.00’de
toplanmış ve kullanılan 24 adet oy pusulasının tasnifi
sonucu aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler,
karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Şaban
Karataş
Ankara
Millî
Eğitim Komisyonu
Geçici
Başkanı
Başkan :
Mehmet Sağlam (Kahramanmaraş) 15 oy
Başkanvekili :
Yusuf Ekinci (Burdur) 15 oy
Sözcü :
Hasan Dikici (Kahramanmaraş) 13 oy
Kâtip :
İbrahim Yılmaz (Kayseri)
15 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza
başarılar diliyorum.
6. – Dışişleri Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/155)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri
Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 4.4.1996
Perşembe günü saat 11.00’de toplanmış ve kullanılan 19 adet
oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve
soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen
oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Cevdet
Akçalı
Adana
Dışişleri
Komisyonu
Geçici
Başkanı
Başkan :
Sedat Aloğlu (İstanbul)
11 oy
Başkanvekili :
Bülent Akarcalı (İstanbul)
12 oy
Sözcü :
Cefi Jozef Kamhi (İstanbul)
14 oy
Kâtip :
Enis Sülün (Tekirdağ)
14 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza
başarılar diliyorum.
7. – Tarım Orman ve Köyişleri
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/156)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu,
başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip seçimi için, 4.4.1996 Çarşamba günü saat 11.00’de
toplanmış ve yapılan seçimde kullanılan 23 oy
pusulasının tasnifi sonucunda, aşağıda adı,
soyadı ve seçim bölgeleri gösterilen adaylar hizalarında gösterilen
oylarla, başkan, başkanvekili ve kâtipliğe seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ömer
Naimi Barım
Elazığ
Tarım
Orman ve Köyişleri Komisyonu
Geçici
Başkanı
Başkan :
Zeki Ertugay (Erzurum)
16 oy
Başkanvekili :
Sami Küçükbaşkan (Antalya) 16 oy
Kâtip :
Abdullah Akarsu (Manisa) 16 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza
başarılar diliyorum.
8. – Sanayi ve Teknoloji ve Ticaret
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/157)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sanayi ve Teknoloji ve Ticaret Komisyonu, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 4.4.1996 Perşembe günü saat
14.00’te toplanmış ve yapılan seçim sonucunda,
aşağıda adı, soyadı ve seçim bölgeleri gösterilen
üyeler başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtipliğe
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Refik
Aras
İstanbul
Sanayi
ve Teknoloji ve Ticaret Komisyonu
Geçici
Başkanı
Başkan :Haluk
Müftüler (Denizli) 14 oy
Başkanvekili :Refik
Aras (İstanbul) 14 oy
Sözcü :
Osman Çilsal (Kayseri) 14 oy
Kâtip :
Mustafa Bayram (Van) 14 oy
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen
arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.
9. – Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/158)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkalığına
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmak
üzere 4.4.1996 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmış ,
toplantıya 22 üye katılmış ve kullanılan oy
pusulalarının tasnifi sonucunda aşağıda ad ve
soyadıyla seçim çevresi belirtilen üyeler hizalarında gösterilen
oyları alarak başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
Fikret
Ünlü
Karaman
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Geçici
Başkanı
Başkan
: Yusuf Namoğlu (İstanbul) 16 Oy
Başkanvekili: Osman
Berberoğlu (Antalya) 16 Oy
Sözcü : Sebgetullah Seydaoğlu (Diyarbakır) 12 Oy
Kâtip :
Ahmet Bilgiç (Balıkesir) 16 Oy
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen
arkadaşlarımıza başarılar diliyorum
10. – Adalet Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi
(3/159)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu, başkan, başkavekili, sözcü ve
kâtip seçimi için 4.4.1996 Perşembe
günü saat 11.00’de toplanmış, kullanılan 20 adet oy
pusulasının ve 12.30 ‘da yapılan toplantıda 21 adet oy
pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı
belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
sunulur.
Saygılarımla
Ahmet
Tekdal
Ankara
Adalet
Komisyonu Geçici Başkanı
Başkan :
Necati Çetinkaya (Konya) 12 Oy
Başkanvekili :Metin
Öney (İzmir) 12 Oy
Sözcü :
Ahmet Güryüz Ketenci (istanbul) 12 Oy
Kâtip :
İsmail Durak Ünlü (Yozgat) 14 Oy
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen
arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.
11. – Çevre Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/160)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip seçimi için 4.4.1996 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmış
ve kullanılan 22 adet oy pusulasının tasnifi sonucu,
aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler,
karşılarında gösterilen oyları alarak başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
sunulur.
Saygılarımla.
Ayseli
Göksoy
Manisa
Çevre
Komisyonu
Geçici
Başkanı
Başkan: Feridun
Pehlivan (Bursa) 16 Oy
Başkanvekili : Ayseli
Göksoy (Manisa) 13 Oy
Sözcü : Azmi
Ateş (İstanbul) 13 Oy
Kâtip: Abbas
İnceayan (Bolu) 20 Oy
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen
arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.
Komisyonlardan
istifa önergeleri vardır; okutuyorum:
12. – Elazığ Milletvekili Cihan
Paçacı’nın, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/2)
4.4.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Kabulünü ve gereğini
saygılarımla arz ederim.
M.
Cihan Paçacı
Elazığ
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
13. – İstanbul Milletvekili Bahattin
Yücel’in, (10/2) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/3)
2 Nisan
1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sait Halim
Paşa Yalısında meydana gelen yangının nedenlerini ve
TURBAN Genel Müdürlüğü ile ilgili yolsuzluk iddialarının
araştırılması amacıyla kurulan 10/2 esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekiliyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Bahattin
Yücel
İstanbul
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
Bir Meclis
araştırması önergesi vardır; okutuyorum:
D)
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici
ve 9 arkadaşının, Türkiye Taşkömürü Kurumunun içinde
bulunduğu durumun araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/53)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye
Taşkömürü Kurumunun içine düşürüldüğü durumla sürekli zarar eder
hale gelmesine yol açan idarî ve siyasî nedenlerin
araştırılması ve çözüm yollarının bulunması
amacıyla, Anayasanın 98, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Hasan Gemici (Zonguldak)
Mümtaz Soysal (Zonguldak)
Mustafa Karslıoğlu (Bolu)
Tahsin Boray Baycık (Zonguldak)
Halil Çalık (Kocaeli)
Mehmet Aydın (İstanbul)
Abdülbaki Gökçel (İçel)
Mehmet Büyükyılmaz (Adana)
Mustafa İlimen (Edirne)
Fikret Uzunhasan (Muğla)
Gerekçe:
1848 yılından bugüne 148 yıllık geçmişi içinde
havzadan yaklaşık 3 275 milyon ton satılabilir kömür
üretilmiş ve Zonguldak, daima, Türkiye’nin sanayileşme hamlelerinin
itici gücü olmuştur.
Havza, 1970’li yıllarda 5 milyon ton satılabilir kömür
üretiminden, bugün aynı üretim sahalarında 2,5 milyon ton
civarına inmiş; yani, üretimde yüzde 50’ye varan bir düşüş
görülmüştür.
TTK, Zonguldak ve Bartın İlleri içerisinde, geniş bir
havzaya yayılan, 3 müessese, 5 işletme müdürlüğü ile 3
yıkama tesisi (lavvuar), 5 adet derin kuyudan oluşmuştur ve ne
acıdır ki bunlar, 1960–1978 dönemindeki yatırımlarla gerçekleştirilmiş;
yani, yirmi yılı aşkın süredir TTK kaderine terk
edilmiştir.
Bu eski teknolojiyle çalışmaya mahkûm edilen ve yeni hiçbir
yatırım hamlesi düşünülmeyen taşkömürü havzasının
üretiminin hangi rakamlara düşebileceği sanki önceden
kestirilmiştir.
Kurum, bir
yandan resen emeklilik yoluyla işçi azaltmaya geçmiş, bir yandan da
yeni bir yatırım yapmama cazasıyla
çarptırılmış, “konsantre olunuyor” adı altında
birtakım ocaklar kapatılmış; dolayısıyla,
çalışanlarda motivasyon eksikliği yaratılmış,
üstelik bu da, kurumun tek çıkış ve kurtuluş yolu olarak
kamuoyuna takdim etmeye çalışılmıştır. Bunun
doğru olup olmadığı
araştırılmalıdır.
Dün,
Türkiye’nin sanayileşme hamlesinin itici gücü, bugün ağır
sanayinin vazgeçilmez madeni, bu tür uygulamayla arzu edilen noktaya
varabilecek midir?
Kurumun,
kendi haline bırakılır, bir anlamda kaderine terk edilir
yanı olmasa gerekir.
Yaratmış
ve hâlen yaratan bir KİT’in yaşaması, eskiden olduğu gibi,
çevresine, bulunduğu illere hayat veren, ülke ekonomisi
açısından da pozitif değer yaratan bir kurum haline gelmesinin
yollarının bulunması gerekmektedir.
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge,
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırasında
yapılacaktır.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza
sunacağım.
V. –
ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. – Genel Kurul’un 23 Nisan 1996
Salı günü saat 14.00’te toplanmasına ilişkin Danışma
Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No: 7
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 76
ncı Yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının
kutlanması ve günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla
yapılacak görüşmeler için Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun 23 Nisan 1996 Salı günü saat 14.00’te toplanması önerilmiştir.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Salih
Kapusuz Ali
Rıza Gönül
RP
Grubu Temsilcisi DYP
Grubu Başkanvekili
Süleyman
Hatinoğlu Mümtaz
Soysal
ANAP
Grubu Temsilcisi DSP
Grubu Başkanvekili
Nihat Matkap
CHP Grubu Başkanvekili
BAŞKAN – Danışma Kurulu Önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının önerileri vardır; okutup
oylarınıza sunacağım.
B)
BAŞKANLIK ÖNERİLERİ
1. – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Kuruluşunun 76 ncı Yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı kutlamaları için Genel Kurulda özel bir görüşme
açılması ve konuşma süreleri ile o gün başkaca konunun
görüşülmemesine ilişkin Başkanlık önerisi
Başkanlık Önerisi
No:1 3.4.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 76
ncı Yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını
kutlamak ve günün önem ve anlamını belirtmek için, 23 Nisan 1996
Salı günü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda özel bir
görüşme yapılması hakkında, İçtüzüğün 19 uncu
maddesine göre, Danışma Kurulunun görüşüne uygun olarak
Başkanlığımızca hazırlanan önerileri Genel
Kurulun onayına sunuyorum.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Başkanlık
önerileri:
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 76 ncı Yıldönümü ve Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı olan 23 Nisan 1996 Salı günü, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bir görüşme açılması,
2.- 23 Nisan
1996 Salı günü Genel Kurulun yapacağı toplantıda
başkaca konunun görüşülmemesi,
3.-
Görüşmelerde;
a) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanına 10 dakika süre ile söz verilmesi,
b) Siyasî
parti grup başkanlarına ve grubu bulunmayıp da Mecliste üyesi
bulunan siyasî partilerin genel başkanlarına 10’ar dakika süre ile
söz verilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN
– Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bazı
sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup, ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER VE
ÖNERGELER (Devam)
14. – Bazı milletvekillerine izin verilmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/149)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Aşağıda
adları yazılı sayın milletvekillerinin, hizalarında
gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık
Divanının 2.4.1996 tarihli toplantısında uygun
görülmüştür.
Genel
Kurulun onayına sunulur.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclis Başkanı
“Hakkâri Milletvekili Mustafa Zeydan, mazereti
nedeniyle, 3.3.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 48 gün”
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
“Kırşehir Milletvekili Mehmet Ali Altın,
hastalığı nedeniyle, 29.1.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 20
gün”
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
“Konya
Milletvekili Mehmet Keçeciler, hastalığı nedeniyle, 10.1.1996
tarihinden geçerli olmak üzere 22 gün”
BAŞKAN
– Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin “Gensoru, Genel Görüşme, Meclis
Soruşturması ve Meclis Araştırması” kısmına
geçiyoruz.
VI. –
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1. – Zonguldak Milletvekili Necmettin
Aydın ve 15 arkadaşının, taşkömürü üretimindeki
sorunların çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/13)
2. – Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici
ve 9 arkadaşının, Türkiye Taş Kömürü Kurumunun içinde
bulunduğu durumun araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/53)
BAŞKAN
– Birinci sırada yer alan, Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve
15 arkadaşının, taşkömürü üretimindeki sorunların
çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla, Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
öngörüşmelerine başlıyoruz.
Hükümet?..
Hazır.
M.
İSTEMİHAN TALAY (İçel) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Buyurun, bir arzınız mı vardı?
M.İSTEMİHAN
TALAY (İçel) – Biraz evvel, DSP Grubu olarak verdiğimiz
araştırma önergesi de, Zonguldak taşkömürü havzasıyla
ilgilidir; dolayısıyla, bu iki önergenin birleştirilerek
aynı anda görüşülmesi büyük kolaylık sağlayacaktır.
Bunu
bilgilerinize sunmak istiyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Talay.
Bizim de
tespitlerimize göre, bu önergeyle biraz önce okunmuş bulunulan, Zonguldak
Milletvekili Sayın Hasan Gemici ve 9 arkadaşının (10/53)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin konuları
aynıdır.
Bu nedenle,
her iki önergenin birlikte görüşülmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sunuşlarda
yer alan önerge biraz önce okunmuş olduğu için, sadece, birinci
sıradaki önergeyi tekrar okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye’de
taşkömürü üretiminin sürekli azalmasının sebepleri ve bu
sektörde yaşanan sorunların çözüm yollarının bulunması
amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederim. 01.02.1996
Necmettin
Aydın
(Zonguldak)
ve arkadaşları
Gerekçe:
Taşkömürünün demir-çelik ve enerji sektörü için
vazgeçilmez bir hammadde, ülkemiz için ise stratejik bir maden olduğu
gerçektir.
1970’li yıllarda 4,6 milyon ton/yıl
seviyelere kadar çıkan satılabilir taşkömürü üretimi bugünlerde
2,5 milyon tonlara kadar düşmüştür. 1970’li yılların
sonlarında 58 bin olan çalışan sayısının
bugünlerde 20 binlerin altına indiğini üzülerek görmekteyiz.
Ülkemizin tek taşkömürü üreten müessesesi olan
TTK, sanki gizli bir el tarafından zararları kabul edilemez bir
seviyeye çıkarılarak, kapanmanın eşiğine
getirilmektedir.
Ülkemiz 1996 yılı taşkömürü talebi 10
milyon tonun üzerinde olacaktır. 2010 yılında ülkemizin
taşkömürü ihtiyacı 49 milyon ton/yıl tahmin edilmektedir.
Almanya’nın bugünkü taşkömürü tüketiminin 79 milyon ton/yıl
olduğunu düşündüğümüzde, fazla gibi görülen bu rakamın,
sanayileşme noktasında yetersiz olduğu hemen ortaya
çıkmaktadır.
Gittikçe sanayileşen ülkemizin taşkömürüne
olan ihtiyacı büyüyerek artarken, 1 milyar 250 milyon ton alınabilir
taşkömürü rezervi bulunan Zonguldak’ta, TTK’nın bugün içinde
bulunduğu durum içler acısıdır, kapanmaya doğru
gidilmektedir.
Ucuz ithal kömür ve ucuz ithal hurda demir gibi, bugün
cazip gibi görünen pazar koşullarına dayanarak kendi hammaddesini
değerlendirmekten uzaklaşan bir politikanın, ülkemiz ekonomisine
hem bugün hem de gelecekte ciddî zararlar vereceği muhakkak görünmektedir.
Taşkömürünün stratejik mahiyeti, ülkemizin bugünlerde yaşadığı
yoğun dış güvenlik problemleri karşısında,
savunma sanayimiz açısından daha bir önem kazanmaktadır.
Ayrıca, gittikçe büyüyen dış ticaret
açığı problemi açısından önemli bir ithal kalemi olan
taşkömürünün üretiminin azalması, döviz kaybını büyütmektedir.
Taşkömürünün
bulunması ile büyük göçler alarak oluşan Zonguldak, TTK’nın
düştüğü hal yüzünden ikâme yatırımlar da
yapılamadığı için, bugün çok zor bir duruma
düşürülmüştür.
Düne kadar
enerjinin, taşkömürünün, demirin, çeliğin başkenti olan Zonguldak,
son on yılın yanlış ekonomik politikaları yüzünden
harabeye dönmüştür.
TTK’nın
içine düştüğü durumdan çıkarılması, ülke ekonomisi
açısından çok büyük bir kazanç olacağı gibi, bir kentin
yeniden doğuşu olacaktır.
Necmettin
Aydın
(Zonguldak)
ve arkadaşları
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüze göre, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususundaki
öngörüşmede, sırasıyla, Hükümete, siyasî parti gruplarına,
önergelerdeki birinci imza sahiplerine veya onların gösterdiği bir
diğer imza sahibine söz vereceğim.
Konuşma
süreleri, Hükümet ve gruplar için 20’şer dakika, önerge sahipleri için 10
dakikadır.
İlk
söz, Hükümet adına, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Hüsnü
Doğan’ın.
Buyurun
Sayın Doğan. (ANAP, DYP ve RP sıralarından
alkışlar)
Konuşma
süreniz 20 dakikadır Sayın Bakan.
ENERJİ
VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI H. HÜSNÜ DOĞAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Zonguldak Milletvekili
Sayın Necmettin Aydın ve 15 arkadaşının, Türkiye’de taşkömürü
üretiminin sürekli azalmasının sebepleri ve bu sektörde yaşanan
sorunların çözüm yollarının bulunması konulu Meclis
araştırması hakkında söz almış bulunuyorum. Bu
önergeden farklı olarak, DSP Grubundan Zonguldak Milletvekili Sayın
Hasan Gemici ve arkadaşları da, aynı anlamda bir önerge vermişlerdir;
dolayısıyla değerlendirmemiz, her iki önergeyi de içerisine
alacak şekilde olacaktır. Konuşmamın
başlangıcında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Taşkömürü Kurumu, ülkemizin metalurjik özellikte
koklaşabilir taşkömürü üreten tek kuruluşudur. Bu Kurumumuz, son
yıllarda, bir taraftan reel ücret artışları, diğer
taraftan da dünyada giderek yaygınlaşan açık işletmeler
nedeniyle dünya kömür fiyatlarının düşmesi sonucunda finansman
darboğazına girmiştir. Türkiye Taşkömürü Kurumunun, bu
olumsuz malî yapısına rağmen ülke ekonomisine hizmet etmeye
devam etmesi, dışa bağımlılığın
azaltılması bakımından da önem arz etmektedir.
Bilinen
fosil kaynaklarından petrolde, bugünkü üretim seviyesine göre, dünyada,
takriben 43 yıllık bir rezerv bulunmaktadır. Doğalgazda bu
rezerv, yine bugünkü üretim seviyesine göre, 66 yıl
civarındadır. Oysa, dünyada bilinen kömür yataklarının
bugünkü tüketim-üretim seviyesine göre rezervi, 200 yılın üzerinde
tahmin edilmektedir. Ayrıca, bugün için 3,5 milyar ton/yıl olan dünya
taşkömürü tüketiminin, 2000’li yılların hemen başında
5 milyar tona kadar çıkacağı da öngörülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, 1950’li yıllarda, Marshall Yardım Planı
kapsamında, bugünkü değeri yaklaşık 800 milyon dolar olan
büyük çaplı altyapı yatırımlarıyla, havzanın
taşkömür üretim kapasitesi, 5 milyon ton/yıl olarak
hedeflenmiştir. Yapılan bu yatırımların sonucunda,
1970’li yıllarda, yılda 4,6 milyon ton üretim seviyesine kadar
ulaşılmıştır. 1950’li yıllara nazaran, havzada, kömürün
daha derin kotlara inmesi, 1970’li yıllardan sonra, dış para
harcaması gerektiren yatırımların, planlanan zamanlarda
yapılamaması ve bu süre içerisinde, altyapının teknik ve
ekonomik ömrünü doldurmuş olması nedeniyle, kömür üretiminin
düşmesi de, buna paralel olarak kaçınılmaz hale gelmiştir.
1970’li yılların başında yapılan ve bugünkü
değeri yaklaşık 90 milyon dolar olan iki adet tamamlama
yatırımları da, bu inişi durdurmaya, maalesef,
yetmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, 1990 yılı başında, Dünya Bankasından
temin edilen 68,5 milyon dolarlık dış krediyle, modernizasyon
çalışmalarına geçilmiş, rehabilitasyon projeleri uygulamaya
konulmuştur. Bu rehabilitasyon projeleri uygulanması kapsamında,
yatayda ve düşeyde, konsantrasyon sağlanarak verim
artışı hedeflenmiştir. Böylece, satılabilir üretimin
en yüksek olduğu dönemde, kişi başına günlük
Yalnız,
burada, milletlerarası bir mukayese bakımından bazı
rakamlar vermek istiyorum. Bugün, dünyada, yaklaşık, yılda 5
milyar ton civarında kömür çıkarılmaktadır.
Çalışan sayısı da 10 milyon civarındadır.
Dolayısıyla, kişi başına yılda üretilen miktar,
aşağı yukarı yılda 500 tondur. Bizdeki buna tekabül
eden rakam ise, 1995 yılı itibariyle 100 ton civarındadır.
Tabiatıyla, bu mukayesenin, tam bir mukayese olarak görülmemesi
lazımdır; çünkü, dünyadaki işletmelerin önemli bir bölümü,
açık işletmelerdir. Bu mukayeselerin, gayet tabiî, yeraltı
seviyesinde, ayrıca yapılması lazımdır. Bu mukayese,
dünyadaki fiyat dengelerini ve maliyetlerin nereden
kaynaklandığını göstermesi bakımından önemlidir.
Muhterem
milletvekilleri, yine, 1990 yılı başında uygulamaya konulan
rehabilitasyon programı kapsamında ve uygulanan konsantrasyon sonucu,
işgücü iyileştirme projesi de ele alınmış ve bu
dönemde, günlük ortalama puantaja kayıtlı işçi
sayısında 14 bin kişi azalmasına rağmen, son beş
yılın üretim ortalaması, yılda 2 milyon 700 bin ton
seviyesini korumuştur.
Bunlara
ilaveten şu hususlara da değinmek istiyorum: En az elemanla, daha
hızlı karar üreten bir yönetim modeli hedeflenerek, işletme ve
kurum yönetimi bazında reorganizasyon çalışmaları
sürdürülmektedir. Bunlar, işletme, müessese, genel müdürlük birimlerinin
daraltılması ve norm kadro çalışmalarını ihtiva
etmektedir.
Diğer
taraftan, kuruma ve dışa dönük makine ve hizmet üreten birimler,
bağlı ortaklık haline dönüştürülerek, bu işyerlerinin
daha efektif, daha verimli çalışmaları sağlanacaktır.
Bunlar da, maden makineleri atelyesi, liman ve karayolu
taşımacılığı gibi sahalardır.
Diğer
taraftan, kömür ve kömür dışı madenlerde özel
girişimciliği geliştirmek amacıyla, taşkömürü ruhsat
sahalarının daraltılması sağlanacak ve böylece,
yörede, özel girişimciler de çalışma imkânını
bulabileceklerdir.
Ayrıca,
mevcut üretimle geliri artırabilmek için, kömürün serbest
satışı sağlanmıştır.
Gelir
getirmeyen kurum taşınmazlarının giderlerinden kurtulmak ve
ilave kaynak yaratmak amacıyla satış işlemleri de
sürdürülmektedir.
Bütün bu
iyileştirmeler sonucunda, geçmiş yıllarla bir mukayese yapacak
olursak; 1970’li yıllarda, 4,6 milyon ton/yıl satılabilir üretim
seviyesi, bugünkü ticarî maliyet faktörleriyle değerlendirildiğinde,
şunu ifade edebilirim: Orada, 1970’li yıllarda, çalışan
sayısı bir ara 40 bine kadar çıkmıştı, 39 bin, 40
bin civarındaydı. Oradaki istihdam seviyesini eğer bugün de
muhafaza etseydik, bugün karşılaşacağımız tablo,
yıllık 21 trilyon yerine, yıllık zararımızın
aşağı yukarı 45 trilyon seviyesinde
olacağını görecektik ve böylece kurum, daha da zor hale
gelmiş olacaktı.
İzah
ettiğim gibi, kapanma eşiğine gelen kurumda, rehabilitasyon
projeleri uygulaması, işgücü iyileştirmesi, çalışma
alanlarının konsantre edilmesi sonucu, kişi başına
genel randıman yükseltilerek daha dinamik bir kuruluş
hedeflenmiş ve yaşatılması için yeni projeler
geliştirilmiştir.
Burada,
özellikle, Refah Partisi Grubunun verdikleri önergede değindikleri bir
noktaya değinmek istiyorum. Sayın milletvekilleri, oradaki “TTK
(Türkiye Taşkömürü Kurumu), sanki gizli bir el tarafından,
zararları, kabul edilemez bir seviyeye çıkarılarak,
kapanmanın eşiğine getirilmektedir” ifadesi, gerçeği
yansıtmadığı gibi, bunun kabul edilmesini de mümkün
görmediğimi izah etmek istiyorum.
Şimdi,
müsaade ederseniz, dünya kömür üretimiyle ilgili bazı ilave bilgiler arz
etmek istiyorum. Japonya’da 1986’dan bu yana, toplam 25 olan ocak
sayısı 15’e düşmüştür. Bunun sonucunda üretim seviyesi 7,5
milyon ton iken, yüzde 65 azalmış; toplam işgücünde ise 12
600’lerden 4 350’ye bir düşüş gözlenmiştir. Avrupa’nın,
dünya taşkömürü üretimindeki payı -eski Sovyetler Birliği dahil-
1960 yılında, toplam üretimin üçte biri iken, 1993’te bu rakam dünya
üretiminin yüzde 21’ine yani, beşte birine düşmüştür. Belçika’da
üretim durdurulmuştur, Fransa, Almanya ve İngiltere’de, üretim
seviyelerinde düşüş devam etmektedir; sadece İspanya, taşkömürü
üretimini, aşağı yukarı, sabit tutmayı başarabilmiştir.
Fransa,
1990’lı yılların sonuna doğru, 2 milyon
ton/yıllık üretim yapılan Orta Midi Kömür Havzası ve 6
milyon ton/yıllık üretim yapılan Lorraıne Kömür
Havzasında, faaliyetlerini, 2005 yılı sonuna kadar sürdürmeyi
planlamıştır.
Almanya’nın
geniş deniz ocaklarında üretim oldukça pahalı ve büyük miktarda
devlet sübvansiyonuyla yürütülmektedir. 1992’de, taşkömürü üretiminde
toplam sübvansiyon, yaklaşık 11 milyar mark civarındadır.
2000 yılına kadar, 40 milyon ton/yıldan daha az olan üretim beklentisi,
tamamen devlet sübvansiyonu seviyesine ve Avrupa Topluluğunun onayına
bağlı bulunmaktadır.
İspanya’da,
düşük üretim kapasiteleri nedeniyle yükselen üretim maliyetleri,
ocakların kapatılmasına neden olmuştur. Özel sektörün
üretim kapasitesi 2 milyon ton/yıla düşmüştür, 71 özel
işletmeden 53’ünde kapanış ya da küçülme
planlanmıştır. Bunun yanı sıra, 6 devlet
işletmesi kapatılmış bulunmaktadır.
Bu misalleri
daha fazla artırmak mümkün. Bunları, burada, size arz etmemin sebebi,
taşkömürü meselesinde, dünya üretiminde, fiyatlarında, açık
işletmelerden meydana gelen sıkıntıların sadece bizde
yaşanmadığı, sübvansiyon gücü çok yüksek ileri ülkelerde
dahi, bu meselelerin, hem üretim seviyesinde hem işçi istihdamında
çok büyük sorunlar meydana getirdiğini ve onların da, istemeden,
bazı tedbirler almasını zorunlu
kıldığını ifade etmek için Yüce Heyetinize arz
ediyorum. Yani, bütün bunları söylerken, dünyadaki bütün bu
gelişmeleri bir gizli ele bağlamanın; illâ, burayı daha
kötüye götürmek için bir politika gibi görmenin anlamlı
olmadığını arz etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünya taşkömürü satış fiyatlarını,
çok ucuza açık işletmecilik yapan, büyük rezervlere sahip ülkeler
(Avustralya, Güney Afrika, Amerika Birleşik Devletleri, Kolombiya ve
Endonezya) tayin etmektedir. Bu düşük fiyatlarla, derin yeraltı
işletmeciliği yapan kuruluşların rekabet edebilmesi zordur;
bir anlamda, mümkün değildir. Hal böyle olunca da, diğer ülkelerde
olduğu gibi, Türkiye Taşkömürü Kurumunun da küçülmesi, yeniden
yapılanması zorunlu hale gelmiştir; nitekim, son birkaç
yılda -bizim iktidarda olmadığımız dönemde-
bunların bir kısmı gerçekleşmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
önümüzdeki yıllarda, ülkemizin taşkömürü ihtiyacı elbette
artacaktır; ancak, en iyi haliyle bile, Türkiye Taşkömürü Kurumunun,
5 milyon tonun üzerinde bir üretim kapasitesi yaratması ve 2010
yılında, Türkiye’nin ihtiyacı olarak tahmin edilen 40 milyon
tonun üzerindeki bir rakama erişmesi ve onu karşılaması
mümkün görünmemektedir.
Aynı
problemi yaşayan, bizden daha çok rezerve sahip Japonya, Almanya, Fransa,
İngiltere gibi ülkelerin, ihtiyaçlarının büyük bir
kısmını giderek ithalat yoluyla
karşıladıklarını da dikkate alırsak, bu dediğimin
anlamı, daha da net bir şekilde ortaya çıkar.
Şu ana
kadar izah etmeye çalıştığım gibi, önergede denilenin
aksine, ucuz ithal kömür ve ucuz ithal hurda demir gibi, bugün cazip gibi
görünen pazar koşullarına dayanarak, kendi hammaddesini
değerlerdirmekten uzaklaşan bir politika izlenmemektedir.
Bugünkü
haliyle, Türkiye Taşkömürü Kurumu, güvenlik durumları olduğu
zaman, savunma sanayimiz için gerekli olan taşkömürünü üretme gücüne
sahiptir.
Taşkömürü
üretiminin azalmış olması, döviz kaybını büyütmekle
birlikte, mevcut şartlarda taşkömürü üretiminin artırılarak
5 milyon tonluk azamî seviyesine çıkarılmasının, Kurum
zararını daha da büyüterek millî ekonomide kaynak kaybına
sebebiyet vereceği kanaatindeyiz. Bu şartlarda dahi, ülke
ihtiyacının ancak yüzde 10’unu veya biraz daha üzerini
karşılayabilmek mümkün olacaktır.
Yüce
Meclisin değerli üyeleri, Zonguldak’ın ve Türkiye Taşkömürü
Kurumunun ülke ekonomisine katkısı, geçmişte olduğu gibi,
bugün de inkâr edilemez bir gerçektir. Bugüne kadar yapılan
çalışmalar ve uygulanacak projeler sonunda, Zonguldak, ağır
sanayideki endüstriyel ağırlığını korumayı
devam ettirecektir.
Biz, onun
için, mevcut şartlarda, imkânlarımız dahilinde elimizden geleni
yaparız. Oradaki kaynaklar bu devletin kaynaklarıdır, oradaki
işçiler bizim kardeşlerimizdir, bizim çocuklarımızdır.
Yalnız, bulacağımız bütün çözümlerin makul, rasyonel ve
sürdürülebilir çözümler olması gerekir. Bunu da hep beraber yüklenmemiz
gerekmektedir.
Sözlerimi
burada bağlıyor; hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
– Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hüsnü Doğan’a
teşekkür ediyorum.
Şimdi,
gruplar adına ilk söz talebinde bulunan, Refah Partisi Grubu sözcüsü,
Zonguldak Milletvekili Sayın Necmettin Aydın’ı kürsüye
çağırıyorum.
Buyurun
Sayın Aydın.
Konuşma
süreniz 20 dakikadır.
RP GRUBU
ADINA NECMETTİN AYDIN (Zonguldak) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; taşkömürü üretimindeki sorunların ve çözüm
yollarının tespit edilmesi amacıyla vermiş
bulunduğumuz Meclis araştırması önergesi üzerinde, Refah
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi, bu
vesileyle, saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, dünyanın en zor üretim alanlarından birisi olan
kömür madenciliğinde, özellikle ülkemizde ve bölgemizde,
hayatını kaybetmiş madenci kardeşlerimizi rahmetle
anıyor; yine, şu anda, en zor şartlarda, yerin
Hepimizin
bildiği gibi, taşkömürü, sanayi devriminde çok önemli bir fonksiyon
ifa etmiştir ve halen de, başta demir-çelik ve enerji sektörü olmak
üzere, çimento, kâğıt gibi sanayilerin vazgeçilmez önemli bir
unsurudur. Petrol ve doğalgaz kaynaklarının kıt olması
münasebetiyle, zaman içerisinde taşkömürünün önemi
azalmamıştır; özellikle sanayileşmiş ülkeler, üretime
devam etmektedirler. Hatta, taşkömürü tüketimi -enerji gibi, demir-çelik
gibi- sanayileşmenin, ekonominin, kalkınmışlık gibi
önemli ve gerekli değerlerin önemli bir göstergesi olmuştur.
Bugün, 3,5
milyar ton civarında olan dünya taşkömürü üretiminin 500 milyon tonu
ABD’de, 250 milyon ton civarındaki kısmı Avrupa’da, 400 milyon
ton civarındaki kısmı Bağımsız Devletler
Topluluğu ülkelerinde gerçekleşmektedir. Almanya’nın da üretiminin
takriben 60 milyon ton olduğunu düşünürsek, 2-2,5 milyon ton gibi
taşkömürü üretim seviyemizle, sanayileşmenin, ekonomik
kalkınmışlığın hangi noktasında
olduğumuzu ifade açısından, önemli bir gerçeği tespit
etmiş oluruz.
İşin
daha da acıklısı, taşkömürü üretiminin yıllara sâri
olarak, bugün, maalesef, üretiminin gittikçe azalmaya devam etmesi; hatta,
taşkömürü üretiminin tek müessesesi olan Türkiye Taşkömürü Kurumunun,
maalesef, gittikçe, her yıl, zararlarının kamuoyu nezdinde kabul
edilemez seviyelere çıkarılmasıdır. Dolayısıyla,
kamuoyu önündeki bu kabul edilemez zararlarının yüksekliği,
üretim konusunda müesseseyi moralmen de
etkilemektedir.
Ayrıca,
ülkemizde, maalesef, son on yıldır, taşkömürüne karşı
olumsuz bir hava oluşturulmaya çalışılmakta ve özellikle
son on yıldır uygulanmaya çalışılan özelleştirme
politikalarında, KİT’lerle ilgili örneklerin başında, daima
TTK zikredilmeye çalışılmaktadır. Bununla ilgili bir
başka husus da, özellikle, Sayın Bakanın da az önce ifade
ettiği, dünya taşkömürü üretimiyle ilgili verdiği
rakamlardır.
Bu noktada
şu gerçeği hep beraber tespit etmek zorundayız: Dünyada,
özellikle gelişmiş ülkelerde, iddialı dünya ülkelerinde,
başta ABD, Bağımsız Devletler Topluluğu, Almanya,
İngiltere, Fransa gibi gerçekten dünya devleti olma iddasındaki
ülkelerde, kesinlikle, taşkömürü üretimiyle ilgili bir tasfiye söz konusu
değildir. Almanya’nın takriben 60 milyon ton, İngiltere’nin
takriben 50 milyon ton, İspanya’nın takriben 20 milyon ton
taşkömürü üretimi yaptığını ve bu üretime her türlü şartlarda
devam ettiğini düşünürsek; dünyadaki taşkömürüyle ilgili
küçültme iddialarının; ancak, programlarla ilgili olduğunu,
kendi ihtiyaçlarına, ihracat fazlalarının tasfiyesine yönelik
bir işlem olduğunu kabul etmemiz mümkün olabilir.
Hepimizin
bildiği gibi, taşkömürü, ülkemizde, yalnız Zonguldak’ta bulunmaktadır.
Uzun Mehmet tarafından 1829 yılında bulunan taşkömürü,
1940’lı yılların başına kadar, yabancı firmalar
da olmak üzere, özel firmalar tarafından işletilmiş, 1937’de
kısmen, 1940’tan itibaren de tamamen devletleştirilmiştir.
Yüz
yılı aşkın bir süre içerisinde, taşkömürüyle beraber
yepyeni bir kent meydana gelmiş ve bu kente 50’ye yakın vilayetten
göç olmuş.
Yüz
yıla yakın zamanda, hele cumhuriyet döneminde, ağır
sanayiin, enerjinin, üretimin, emeğin, alınterinin başkenti bir
kent meydana gelmiş; tabiri caizse, cumhuriyetle yaşıt, yeni,
dinamik bir kent oluşmuştur. Dolayısıyla, bugün,
ülkemizdeki her evde, her üretim faaliyetinin içerisinde, her üretilen
malın içerisinde, taşkömürüne dayalı, başta demir-çelik ve
enerji olmak üzere, mutlaka Zonguldak’ın bir katkısı ve bir
payı mevcuttur.
Zonguldak,
özellikle 1980’li yılların ortalarına kadar, Devlet Planlama
Teşkilatı verilerine göre de, mesela, E.P. Dergisi tarafından
Ağustos 1993 sayısında verilen “19 Şehrin Mucizesi”
başlıklı araştırmada, genel bütçeden illere
aktarılan kaynak ve sağlanan gelir oranına göre, beşinci
olarak belirlenmiştir; yani, Zonguldak, İstanbul, Kocaeli, Bursa ve
İçel’den sonra, genel bütçeden 5,4 trilyon lira katkı almasına
karşılık, genel bütçeye 11,6 trilyon katkı sağlayarak,
gelir sağlayarak, katma değer vererek, ülke ekonomisine, Türkiye’nin
beşinci sırasında, aldığının iki mislinden
fazla değeri vererek büyük katkıda bulunmuştur. Tüm bu ekonomik
hareketin temelinde, topyekûn bölgenin oluşmasında en büyük faktör
taşkömürüdür ve stratejik bir madendir, vazgeçilmez bir madendir.
Ancak, son
on yıllık özelleştirme politikalarına özellikle örnekler
verilirken, maalesef, TTK ve Zonguldak kurban seçilmiştir. 1983’lü
yıllara kadar bilançolarında da problem olmayan TTK, bu tarihten
sonra, yavaş yavaş, bir batağın ortasına
sürüklenmiş ve takriben 5 milyon tona yakın olan üretimi yarı
yarıya inmiştir. Maalesef, Kurum, kamuoyu önünde -tabirimi mazur
görün- KİT’lerle ilgili uygulanmak istenen yağma ve talan
politikasına, âdeta, bir nevi günah keçisi olarak seçilmiş ve
uygulanmak istenen bu yanlış politikaların haklı gerekçesi
yapılmak istenmiştir.
Kurumla
beraber topyekûn bir kent mahkûm edilmek istenmiş; Türkiye’nin, maalesef,
kamburu ilan edilmiştir. Yüzyılı aşkın bir süre
iş ve aş kapısı olan bir kent, kalkınmanın
lokomotifi olmuş, enerjinin, sanayileşmenin, demirin, çeliğin,
üretimin, alınterinin, emeğin başkenti olmuş Zonguldak ve
Zonguldaklılar, hatta 50’ye yakın vilayetten bu ile göç etmiş
olan insanlar ve bölge halkı rencide edilmiştir.
Aslında,
aynı tutum, her bölgede, o bölgenin en büyük dinamiğini
oluşturan KİT müesseseleri için de uygulanmış; bunlar
kambur ilan edilmiş ve bu niyetle de bu müesseseler tahrip
edilmiştir.
Aslında,
bu noktada bir gerçeği haykırmak istiyoruz; kambur olan aslında
TTK değildir, taşkömürü değildir, hiçbir üretilen mal kambur
değildir; ayrıca, hiçbir üretim faaliyeti de lüzumsuz bir faaliyet
değildir, üretenler kambur değildir, alınteri dökenler ülkenin kamburu
olamazlar, memur, emekli, işçi kambur olamaz... (DSP
sıralarından alkışlar) Elbette ki, ülkenin kamburu
KİT’ler değildir, TTK da değildir, taşkömürü de
değildir. Maalesef, ülkemizin son on yıllık kamburu,
yanlış zihniyetli, rantiyeci zihniyetli hükümetlerin
anlayışları ve uygulamalarıdır. (RP sıralarından
alkışlar) Ayrıca, üretim maliyetleri de, söylendiği gibi
değildir.
Zamanımızın
darlığı münasebetiyle, özellikle, Avrupa üretim maliyetleriyle
ilgili kısa bir bilgiyi de huzurlarınızda aktarmak istiyorum.
Mesela -bir araştırmaya göre- Almanya, bugün, 60 milyon tona
yakın üretim yapmakta ve 176 dolar/ton maliyetle çalışmakta,
Fransa 127 dolar/ton maliyetle çalışmakta, İngiltere 113,
İspanya 188, Japonya 150 dolar/ton maliyetle çalışmaktadır.
TTK ise, ortalama 130 ilâ 150 dolar/ton maliyetle çalışmaktadır.
Dolayısıyla, TTK’nın maliyetinin yüksek olması, uygulanmak
istenen yanlış politikalara alet bilançolar meydana getirmeye
çalışan zihniyetten kaynaklanmaktadır. Yoksa, bilançoyu
doğru yaparsanız, özellikle, Avrupa ülkelerinin, AT ülkelerinin,
Avrupa için kabul edilebilir diye ilan ettiği 104 dolarlık
rakamı esas kabul ederseniz, kesinlikle, ülkemizde üretilen
taşkömürünün ve taşkömürünü üreten bu müessesenin, ülkemizin bir
kamburu değil, bilakis, medarı iftiharı olduğunu
görürsünüz. Hele hele, inanıyoruz ki, 300 milyon ton civarında satılabilir kömür üretmiş ve
ortalama 200 dolardan, ülkemize takriben 40-50 milyar dolar -yüz yıla
yakındır- katma değer ilave etmiş bir bölgeye yapılan
haksızlıkları, elbette ki, kabul etmek mümkün değildir.
Bugün, ülkemizin
taşkömürü ihtiyacı takriben 10 milyon tondur. Maalesef, bunun 2,5
milyon tonunu üretebilmekteyiz. İşin en acıklı tarafı
da, Zonguldak’ta mevcut Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları gibi,
taşkömürüyle çalışan ve yıllık, takriben, ortalama 1,5
milyon ton taşkömürü kullanan, bahçesi kazılsa
Ayrıca,
takriben 7,5 milyon ton olan ithalat rakamlarına karşılık
ödediğimiz döviz miktarı da takriben 500 milyon dolar
civarındadır; ancak, burada, bir gerçeği daha ifade etmek
istiyorum. İthalatta kullanılan dövizin nominal değerini esas
kabul etmek fevkalade yanlıştır; çünkü, bizim, Türkiye olarak
elde ettiğimiz döviz, ya aşırı teşvik edilmiş
ihracattan ya da on yılı aşkın yüksek faizli
kredilerdendir. Dolayısıyla, Türkiye’nin ithalatta
kullandığı her doların ekonomik maliyeti en az bir
mislidir. Dolayısıyla, bu 500 milyon doları, hatta ve hatta,
Türkiye’nin ithalatta kullandığı 30 milyar doları,
takriben, nominal olarak bu rakamlarla kabul etmek fevkalade
yanlıştır. Aslında, nominal değeri 30 milyar dolar
olan ithalatımızın veya taşkömürü için 500 milyon
doların gerçek değeri iki misline yakındır.
Dolayısıyla, ülkemizin ithalat yoluyla dışarıya
ödediği gerçek değerin karşılığı belki 50
milyar dolardan da fazladır; taşkömürü için de 500 milyon dolar
değil, en az 1 milyar dolardır.
Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; ben, huzurlarınızda ifade etmek istiyorum; biz,
Zonguldak’a her sene, TTK’ya her sene 60-70 trilyon Türk Parasını
yatıralım; değil 2,5 milyon ton, 12,5 milyon ton kömür üretiriz.
Zonguldak’ın rezervi 1,5 milyar ton...
Türkiye’nin,
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Genel Enerji
İhtisas Komisyonunun hazırladığı raporda,
taşkömürü ihtiyacının, yıllara sâri olarak
artacağı iddia edilmektedir; daha doğrusu, raporda,
öngörülmektedir.
1996
yılı itibariyle takriben 10 milyon ton olarak ifade ettiğimiz bu
ihtiyacın, bu komisyon tarafından, 2010 yılında 49 milyon
ton olacağı öngörülmektedir ve yine, aynı raporda, bunun 43,5
milyon tonunun ithalat yoluyla karşılanacağı
öngörülmektedir.
Elbette ki,
stratejik bir maden olduğu için, devletin ilgili kurumlarında,
taşkömürünün ne kadarının mutlaka yerli üretilmesi lazım
geldiği hususundaki rakamlar mevcuttur; ancak, bir başka gerçek
şudur: Bugün, sanayileşmiş ülkeler, kendi ihtiyaçları olan
taşkömürünün yüzde 90’ını kendileri üretmektedirler.
Dünyanın kalkınmış hiçbir ülkesi, ihtiyacı olan
taşkömürünün yüzde 90’ını ithal etmemektedir ve kesinlikle, 2010
yılında, Türkiye’den başka -eğer sanayileşir ve
kalkınırsak- bu gidişle, ihtiyacı olan taşkömürünün
yüzde 90’ını ithalat yoluyla karşılayan bir başka ülke
olmayacaktır.
Dolayısıyla,
bu rapordan anlaşıldığına göre, bu planlar,
Türkiye’nin, 2010 yıllarında, dünya ölçeklerinde
kalkınmış bir ülke gibi değil, herhalde Avrupa’nın bir
eyaleti, Avrupa Birliğine girmiş bir eyalet ülke olarak
planlandığı izlenimini bizde uyandırmaktadır. (RP sıralarından
alkışlar)
Tabiî, plan
bu olunca, elbette ki, TTK ile ilgili uygulamalar da bu istikamette
gelişmekte ve dolayısıyla, işletme gittikçe
küçültülmektedir -Sayın Bakanımın da az önce ifade ettiği
gibi- üretim sahalarında daraltılmaya gidilmektedir.
Müesseseyle
ilgili, bu açıdan, tespit edebileceğimiz temel hususlar
-inşallah, inanıyoruz ki, bu Meclis dikkate alacak, bu
araştırma komisyonunun kurulmasına karar verecek- daha teknik,
daha detaylı olarak hazırlanacaktır; ancak, başta, idarî
açıdan olmak üzere, Kurumla ilgili bizim tespit edebildiğimiz temel
problemleri de huzurlarınızda zikretmek istiyoruz.
Birincisi,
Kurum, tüm KİT’lerde olduğu gibi, etkisiz ve yetkisiz bir yönetim
biçimiyle yönetilmektedir. Hatta ve hatta, bugün, Kurumun Genel
Müdürlüğünün, Yönetim Kurulu üyelerinin meslekle de bir ilişkisi
yoktur. İnanıyoruz ki, bu Hükümet, bu Kurumda, inşallah, daha
iddialı, daha inandırıcı, daha motivasyonu güçlü olan bir
yönetim anlayışıyla gelecektir.
Ayrıca,
tüm KİT’lerde olduğu gibi, TTK’da da, fevkalade ağır,
hantal bir hiyerarşik yapı vardır. Koç Grubunun, özellikle, iç
şirketlerinde, kendi bünyelerinde yaptıkları ve geçenlerde
yayımlanan bir araştırmada, ikinci kademede, talimatların
anlaşılabilirlik seviyesini yüzde 78 olarak tespit etmişler;
üçüncü kademede, bu, yüzde 60’lara düşüyor; dördüncü, beşinci
kademelerde, belki yüzde 50’lerin altına düşüyor; tam
rakamlarını bilemeyeceğim ve bu noktada, dünyada, fevkalade
yeni, daha etkili yönetim biçimleri üzerinde çalışmalar
yapılmaktadır. Bu hususta, Japonya’nın, Güney Kore’nin, muhtelif
ülkelerin, kendilerine göre fevkalade iddialı modelleri vardır.
Elbette ki, biz de, kendi modelimizi, en etkili, en verimli yönetim biçimimizi,
mutlaka bulmak ve uygulamak mecburiyetindeyiz.
Kurumda,
bugün, yeraltında istihdam açığı vardır. Zorunlu
emeklilik uygulamasıyla, maalesef, bizde, Kurumda üretimi engelleyici bir
politika takip edildiği imajı uyanmıştır; çünkü...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Konuşmanızı toparlayın lütfen...
NECMETTİN
AYDIN (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan; ancak,
özür dilerim, biz, sekizyüz metre yerin altından geliyoruz;
hoşgörünüze sığınarak, müsaade ederseniz,
konuşmamı birkaç dakikada toparlamaya
çalışacağım; bu konuda hoşgörü göstereceğinize
inanıyorum.
Tabiî -az
önce Sayın Bakan izah ettiler- teknoloji fevkalade yetersizdir; mevcudu
muhafaza açısından yapılması gereken takriben 500 milyon
dolarlık bir yatırımın 70-80 milyon dolarlık
kısmı yapılmıştır.
Hatta ve
hatta, Zonguldak’ta fevkalade vasıflı, teknik bir güç de vardır.
Bugün, Zonguldak’ta, Kuruma bağlı maden makineleri fabrikası
vardır. Bugün, bu maden makineleri fabrikasının
yarattığı, meydana getirdiği kültürle, istediğimiz
sanayii kurabilecek potansiyel işgücüne, eğitilmiş insangücüne
sahibiz. Bu insanlar, 30-35 yaşlarında, 40 yaşlarında
zorunlu olarak emekli edildiler. Türkiye’nin en iyi tornacıları,
tesviyecileri Zonguldak’ta yetişmiştir ve bugün, binlercesi
işsizdir. İstenilse, Zonguldak’ta, tüm Türkiye’nin değil,
Balkanların, Ortadoğu’nun tüm maden makineleri ihtiyacını
karşılayabilecek bir işletme kurmak mümkündür ve bütün bunlar
yapıldığı zaman da, inanıyoruz ki, Zonguldak yeniden
doğacaktır.
Yeni
işletme sahaları açılmadığı gibi, daraltmalar söz
konusudur ve en önemlisi, Zonguldak -tüm KİT’lerde olduğu gibi-
bilinçli bir finansman sıkıntısı içerisine
sokulmaktadır. Zonguldak’tan 3-5 trilyon esirgenmekte; ama, her yıl,
60-70 trilyon, yabancı ülkelere ithalat bedeli olarak ödenmektedir. 1
milyar dolar ülkemizde kalsa, bunun ayrıca meydana getireceği katma
değer de ülkemizde kalacağı için, fevkalade faydalı bir
iş yapılmış olacaktır.
Ayrıca,
inanıyorum ki, bu önergeye Yüce Meclisin vereceği olumlu oylarla
kurulacak Meclis araştırma komisyonumuz tarafından, ülkemize
fevkalade faydalı olabilecek bir Kurumun yeniden ülkemize
kazandırılması sağlanacak; icraya ışık
tutacak bir rapor hazırlanacaktır.
Grubumuz adına, tekrar, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (RP ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Refah Partisi Grubu adına konuşan Zonguldak Milletvekili Sayın
Necmettin Aydın’a teşekkür ediyorum.
İkinci
olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Metin
Arifağaoğlu söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Arifağaoğlu.
Konuşma
süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU
ADINA METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Zonguldak Milletvekili Sayın Necmettin
Aydın ve 15 arkadaşının, taşkömürü üretimindeki
sorunların çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla
açılması istenen Meclis araştırması önergesi
hakkında konuşmak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubum
adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kömür
denilince, akla, Zonguldak gelmektedir. 165 yıldır faaliyetini
sürdüren Zonguldak Havzası, Türkiye’nin en önemli taşkömürü
havzalarından biridir. Kısa adı “TTK” olan Türkiye
Taşkömürü Kurumu, ülkemizde, metalurjik özellikte taşkömürü üreten
tek kuruluştur; 28.10.1983 tarih ve 96 sayılı Kararnameyle bir
kamu iktisadî teşebbüsü olarak kurulmuştur.
TTK’nın
karada ve denizde toplam imtiyaz sahası 14 550 kilometrekaredir.
Diğer madenlerin aranması ve özel teşebbüsün faaliyet
göstermesini temin etmek, TTK’nın imtiyaz alanını 1 352
kilometrekareye küçültmek için girişimlerde bulunulması memnuniyet
vericidir.
TTK’dan bize
intikal eden rakamlara göre, Taşkömürü Kurumunun toplam rezervi 1 milyar
126 milyon tondur; yılda 3 milyon ton üretim yapılacağı
varsayılırsa, 350 yıl civarında bir çalışmayla,
buradaki kömürlerin bitirilebileceği söylenebilir.
Türkiye
Taşkömürü Kurumu ile ilgili, kısa, tanıtıcı bilgiler
vermek istiyorum:
Üretim
alanı 117,5 kilometrekare: 6 işletme müdürlüğü, 1 maden
makineleri imalat ve onarım fabrika işletme müdürlüğü
vardır. Üretim birimlerinin yeraltındaki çalışma
derinliği, deniz seviyesinden artı
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kısaca tanıtmaya
çalıştığım Türkiye Taşkömürü İşletmesi,
oldukça büyük bir kuruluştur; ne yazık ki, büyük olduğu boyutta
da zarar eden bir kuruluşumuz.
Şimdi,
biraz da, TTK’nın personel politikasına değinmek istiyorum.
Kurumda, yevmiyeli, kadrolu ve sözleşmeli olmak üzere, üç ayrı
statüde personel istihdam edilmektedir. Daimî ve gruplu olarak istihdam edilen
yevmiyeli personelden, daimîler, yıl boyunca sürekli çalıştırılmakta,
gruplular ise, bir ay işyerlerinde çalıştırılıp,
bir ay köylerinde dinlendirilmektedirler. 31.12.1995 tarihi itibariyle
işçi durumu: Kayda açık; yeraltı 15 bin, yerüstü 7 585, toplam
22 585. Puantaja kayıtlı; yeraltı 13 565, yerüstü 7 698, toplam
21 263. Son altı yılda, 1990-1995 arasında, Sayın
Bakanımızın da dediği gibi, 20 909 kişi emekli
olmuştur.
Şimdi,
bu çalışanların, üretim alanlarına göre
dağılımını incelersek; Kozlu İşletmesi:
Yeraltı 2 408, yerüstü 873, toplam 3 281 işçi; diğer bir
deyişle, yeraltında yüzde 73, yerüstünde yüzde 27. Üzülmez
İşletmesi: Yeraltı 4 469, yerüstü 4 097, toplam 8 556;
diğer bir deyişle, çalışanların yüzde 52’si
yeraltında, yüzde 48’i yerüstünde.
Sayın
Bakan, sayın milletvekilleri; buraya dikkatinizi çekmek istiyorum; bunlar,
TTK’nın verdiği rakamlardır, Türkiye Taşkömürü Kurumundan
aldığım rakamlardır; eğer bu rakamlar doğru ise,
Üzülmez İşletmesinde -ki, birleştirilmiş bu işletme-
yeraltında çalışan yüzde 52, yerüstünde çalışan yüzde
48’dir. Böyle bir işletmenin kâr etmesi sürpriz olurdu değerli
arkadaşlarım. Bırakın yeraltını, bir
işletmede 52 kişi şantiyede çalışır, 48 kişi
de ofiste değerlendirilirse, bu işletmenin hali ne olur?!
Bunların haricinde, kadrolu ve sözleşmeli personel vardır.
Kadrolu personel 238, sözleşmeli personel 1 406, sözleşmeli özel
güvenlik görevlisi 953, toplam 2 597’dir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu kadar teknik ve idarî personel ile
21 263 işçi, ne kadar kömür üretmektedir, bir de bunun
değerlendirmesini yapmak istiyorum. Özellikle, Kurum, 1986
yılından itibaren, büyüyen miktarda zarar etmektedir. Örneğin:
1986 yılında 3,526 milyon ton üretim yapmıştır; 36 557
işçi çalışmış, 45,612 milyar lira zarar etmiştir.
1990’da üretim 2,745 milyon tona düşmüş, 34 349 işçi
çalışmış, 780,776 milyar lira zarar etmiştir. 1992
yılındaki rakama göre, üretim biraz artmış, 2,829 milyon
tona çıkmış; ama, zararı da 3 trilyon 926 milyar liraya
yükselmiştir. Geçen yıl (1995 yılında) üretim 2,248 milyon
ton; zarar 17,620 trilyon lira. Değerli arkadaşlarım,
dikkatinizi çekiyorum; zarar 17,620 trilyon lira olup, bu biraz
aşağı çekilirse, bu paralarla neler yapılmaz?! 1996
yılında da hedeflenen zarar, diğer bir tabirle beklenen zarar,
21,3 trilyon lira.
Bu kadar
zarar eden bir kuruluşun sermaye durumu nedir?.. TTK’nın nominal
sermayesi, Yüksek Planlama Kurulunun 12.7.1995 tarih 95/T–50 sayılı
kararıyla 31 trilyon liraya yükselmiştir; 31.12.1995 tarihi
itibariyle de tamamı ödenmiştir. Kurumun, 2 Ocak 1996 tarihi
itibariyle 408,9 milyar liralık alacağına
karşılık, 14,137 trilyon lira borcu bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu kurum neden bu kadar büyük boyutta zarar etmektedir?!
Bir de
maliyetleri incelemek istiyorum. Maliyetleri de kısaca yüzdelersek:
Malzeme, 1994 yılında yüzde 3, 1995 yılında 5,7’ye
çıkmış. İşçilik, 1994 yılında yüzde 38,2,
1995 yılında yüzde 46,1; 1996 yılında da yüzde 49’a
çıkacağı beklenmekteymiş. Memur giderleri, yüzde 2,2 ilâ
4,3 arasında seyretmekte. Elektrik, yüzde 2,3 veya 3,2. Amortisman, 300
milyar lira veya yüzde 1 seviyesinde. Finansman giderleri, 1994
yılında yüzde 51, 1995 yılında yüzde 38,5, 1996
yılında da yüzde 32’ye indirilmesi planlanmaktadır.
Şimdi,
bu finansman giderlerini biraz açmak istiyorum; finansman giderlerinin
içerisinde neler varmış: Geçmiş yılların gecikme
zammı 6,3 milyar lira, 1995 yılında 5 milyar liraymış;
iş kazası ve meslek hastalıkları 87,5 milyar lira; kıdem
tazminatı 1,4 milyar lira; SSK ve sosyal yardım zammı 1,5
trilyon lira, 1995 yılında da 2,6 trilyon liraya
çıkacakmış.
Değerli
arkadaşlarım, kısaca, finansman giderlerine bakarsak; bunun
büyük bir kısmında, geçmiş yılların gecikme
zamları bulunmaktadır. Bir değerlendirme yapıp, finansman
giderlerini de düşersek; TTK, yılı -1996 yılında 9
trilyon lirayı da düşersek- 13 trilyon lira zararla kapatacaktır
denilebilir; geçmiş yıllardaki faizler hariç.
Şimdi,
bu işçilikleri diğer ülkelerle
karşılaştırırsak: Benden evvel konuşan Sayın
Necmettin Aydın Bey, İngiltere, Fransa, İspanya’da üretilen
kömürün dolar/ton maliyetlerini söyledi; fakat, işçiliklerine
bakalım: İngiltere’de işçilik yüzde 33, Fransa’da yüzde 40,
Almaya’da yüzde 38, bizde yüzde 38 ilâ yüzde 49 arasında
değişmektedir. Dikkatinizi çekiyorum; Türkiye’de işçilik ucuz
diyoruz; ama, bazı kalemlerde, bazı işkollarında hiç de
ucuz olmuyor; netice böyle çıkıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bir kamu iktisadî teşebbüsünde belli bir süre
mühendis ve başmühendis olarak, yirmi yıl da serbest olarak
çalışan bir arkadaşınızım; bu işleri az veya
çok bilen biri olarak bazı önemli konulara değinmek istiyorum. TTK,
bir KİT kuruluşumuz; ne yapalım da, biz, bunun
zararını aşağıya çekelim? Biz, bütün milletvekilleri
olarak, bu kurumun zararını aşağıya çekmek için
buradayız, bunun için çaba göstermeliyiz.
Dışarıdan
ithal ettiğimiz kömürün tonu 51 dolar ilâ 61 dolar arasında
değişmektedir. Oysa, bizim maliyetimiz, 130 dolar ilâ 150 dolar
arasında değişmektedir. Hemen akla şu geliyor: Madem ithal
kömür ucuzdur, neden almıyoruz? İşte, kazın ayağı
böyle değildir; stratejik bir üretimdir, bugün 50 dolara alırız
-dünya, devamlı barış içerisinde olsa, bu dediklerimiz
doğrudur- günün birinde 250 dolara da alamayız. O nedenle, bu
müessesenin çalışması lazımdır,
çalıştıracağız; ama, böyle, zarar ederek
çalıştırılması da, şayanı arzu
değildir; ne yapalım da, bu işletmenin zararını
aşağıya çekelim?
Bir de,
dünyaya bakmak istiyorum: Dünyada kömür üretimi, 1988-1993 yılları
arasında 4,89 milyar ton/yılla maksimuma ulaşmış, 1993
yılında ise 4,5 milyar ton/yılla minimum düzeyde
kalmıştır. Asya’nın 1988 yılında toplam
taşkömürü üretimindeki payı üçte biri iken, 1993 yılında
yüzde 43’lere ulaşmıştır.
Değerli
milletvekilleri, zamanımı iyi kullanmak için, Sayın
Bakanımın ve sayın milletvekilinin değindiği
konuları atlıyorum.
Taşkömürü
Kurumunun bu denli boyuttaki zararını aşağıya çekerek,
Türkiye bütçesini rahatlatmak gerekmektedir. Plan ve Bütçe Komisyonu
çalışmalarında, birçok milletvekili, seçim bölgelerine
yatırımın gitmediğini veya yetersiz olduğunu, yollar
için gerekli ödeneklerin ayrılmadığını ya da
yolların çok yetersiz olduğunu ifade etmişlerdir. Bu
milletvekilleri, Artvin’in yollarını görselerdi, herhalde, kendi
seçim bölgeleri için, yol konusunda bu kadar ısrarcı olmazlardı!
Hizmet yapılmalı; ancak, bütçenin olanakları
kısıtlı, diğer bir tabirle, delik büyük, yama küçük.
Deliği büyütmemek için, zarar eden KİT’lerin üzerinde hassasiyetle
durmak ve bu zararları aşağı çekerek bütçenin yükünü
azaltmak mecburiyetindeyiz.
Şimdi,
kısaca, ne yapabilirizlere değinmek istiyorum:
Değerli
milletvekilleri, TTK’yı, içinde bulunduğu bu hantal bir KİT
durumundan kurtarmak için, yöresel ve politik faktörleri aşmak, piyasa
koşullarında rekabet gücüne sahip, dinamik bir yapıya
kavuşturmak ve Kurumun stratejik özelliği de dikkate alınarak,
Türkiye Taşkömürü Kurumuna özgü yasal düzenlemelerin yapılıp,
yönetim yapısının özerk hale getirilmesinin gerekli
olduğunu düşünüyorum.
Çalışanların
birbirine göre değerlendirilmeleri, çok ciddî bir şekilde,
teşvikli ücret sistemiyle yapılmalıdır.
TTK’da, tüm
çalışanlar için eğitim programları yapılmalı ve
uygulanmalı; böylece, yetişmiş insangücünden randıman
alınmalıdır.
Yerüstünde
çalışanları eğitime tabi tutarak, yeraltında
çalıştırma mecburiyeti hâsıl olmuştur ve bu
kaçınılmazdır.
Koşulları
bize benzer ülkelerde kullanılmakta olan, hidrolik direk, çelik sarma,
pünomatik domuz damı ve pünomatik (pneumatic) delme-patlatma metodunun
pilot uygulamalarına başlanmış, ancak yeterli hale
getirilememiştir. Bu yeni sistemi, bir plan ve program dahilinde yaygınlaştırmak gereklidir.
Amasra ve
Armutçuk işletmeleri için 0 ilâ
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepimiz, dürüst, onurlu ve erdemli politika sözü
vererek bu Yüce Meclise geldik. Devletin malını, hak ve
menfaatlarını, kendi öz malımızdan daha iyi kullanma ve
kollama mecburiyetindeyiz.
Bir vilayeti
kalkındıracak büyüklükte zarar eden bu KİT kuruluşu için
verilen gensoru önergesi vardır. Bu 20 dakikalık süre, bu konuyu
detaylı anlatmaya yetmez; geniş araştırmalar yapmak gerekir
diye düşünüyorum; fakat, araştırmaların başında,
şunu söylemek istiyorum:
Bir plan
çizmeliyiz; bu planda, üretim nedir; şu kadar olacaktır; o üretime
ulaşmak lazımdır. Zararı aşağıya çekmek
için, üretimi artırmak mecburiyetindeyiz, diğer masrafları da
aşağı çekmek durumu söz konusudur. Üretimi artırmak,
kazmanın ucundadır. Kazmanın ucundaki üretim, teşvik
sistemiyle artar. Bürokratlarımıza güvenmeliyiz.
Bürokratımıza “biz, size güveniyoruz, üretimi
artıracaksınız, zararı azaltacaksınız”
diyeceğiz. Bir işçimizin yeri değişirse, bir işçimiz
yukarıdan aşağıya inerse, yani, yerüstünden yeraltına
inerse, ikinci gün, o işçi, kendini Mecliste buluyor; ya bir
milletvekilini buluyor ya da Sayın Bakanımıza ulaşıyor
ve “efendim, bu, bizim delegemizin amcasının oğludur, bu, bizim
seçmenimizdir, bu, bizim üyemizdir, şudur budur... Onun için, bu,
yukarıda kalsın, aşağıya inmesin” dersek, Sayın
Bakanım, bu zarar 30 trilyona da çıkar, 40 trilyona da çıkar.
Ben, Artvin’de, Ardanuç-Ardahan yolu için 50 milyar lira eködenek
bulamadım, bunun sıkıntısını yaşadım.
Zonguldak hepimizindir; ama, sadece Zonguldak’la kalmayalım; Zonguldak da
bizimdir, Türkiye de hepimizindir. Onun için, zarardan kurtaralım;
kurtarmak da, politikacılar bu işten elini çekerse, bu zarar
aşağıya çekilir; bıçak gibi de kesilmez arkadaşlar.
Ben, işçiyle yatan, işçiyle kalkan, onların
sorunlarını bilen bir kişi olarak söylüyorum: Bir anda bu zarar
kapanmaz. Yalnız, insanlar azmederse, inanırsa, biz bu müesseseyi
zarardan kurtaracağız derlerse, bu inançla yola girerlerse,
bürokratların işlerine karışmazlarsa, bu zararlar, üç
beş sene içerisinde aşağıya çekilir ve bu müessese zarardan
kurtarılır. Kurtarmak için, azim esastır, inanç esastır, o
müesseselerden politikayı uzaklaştırmak esastır.
Değerli arkadaşlarım...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Arifağaoğlu, son
cümlenizi söylemeniz için mikrofonu açacağım; buyurun.
METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) –
Tamamlıyorum Sayın Başkan. Teşekkür ederim.
Türkiye Taşkömürü Kurumu için verilen Meclis
araştırması önergesine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
olumlu oy vereceğimizi belirtir, Yüce Meclise saygılar sunarım.
(CHP ve RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşan Artvin Milletvekili Sayın Metin Arifağaoğlu’na
teşekkür ediyorum.
Şimdi, söz sırası, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Mehmet Ali Yavuz’da; buyurun
efendim.
DYP GRUBU ADINA MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak Milletvekili
Necmettin Aydın ve 15 arkadaşınca taşkömürü üretimindeki
sorunların çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla
verilmiş bulunan Meclis araştırması önergesi üzerinde
Doğru Yol Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamak
istiyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Bugün, tam
165 yıldır üretim faaliyetini sürdüren Türkiye Taşkömürü
İşletmeleri için söz almış bulunuyorum.
Havzada kömür,
Ereğli’nin Köşeağzı-Neyzenderesi mevkiinde, 8 Kasım
1829’da, Uzun Mehmet tarafından bulunmuştur. Buranın
işletmeye ilk açılışı “Hazine-i Hassa İdaresi”
adı altında Galatalı Yahudilerce kurulan bir şirket
tarafından 1849’da gerçekleşmiştir; bunlar, 1854 yılına
kadar çalışmışlardır. 1854-1865 arası
İngiliz kömür kumpanyasının, 1865-1900 tarihleri arasında
da Fransız şirketlerinin hissedar oldukları bir dönem
yaşanmıştır. 1908’de Maden-i Osmanlı Anonim
Şirketi bu havzayı devralmış, 1914-1920 yılları
arasında Fransız sermayeli Ereğli şirketi kurulmuştur.
1940’da Ereğli Kömür İşletmeleri burayı
devralmış, 1957’ye kadar Etibanka ve 1983’e kadar da Türkiye Kömür
İşletmelerine bağlı olarak işletilmiştir. 1983’te
Türkiye Taşkömürü İşletmeleri kurulmuştur.
Kozlu Kömür
Havzasında çalışılan seviyelerin sayısı, kat ve
ara katlarla birlikte, 10’dur. Kozlu’da, 200, 300, 425, 485 ve
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; işte böyle bir havzada
işçilerimiz kömür çıkarmaktadır. Havzada, daha verimli bir
işletme ve yatırıma ihtiyaç vardır. Türkiye Taşkömürü
İşletmeleri Etibanka bağlı iken 5,5 milyarlık üretim
yatırımı yapılmasına karar verilen taşkömürü
işletmelerinin o günkü değeri 103, bugünkü değeri ise 800 milyon
dolardır. “Marshall Yardımı” planı çerçevesinde en büyük
yatırım yapılmış; kömür yıkama lavarları,
Zonguldak Limanı yükleme tesisleri, demiryolları ve Uzun Mehmet
kuyuları olarak sayabileceğimiz bu yatırımlar halen
kullanılmaktadır. Ancak, şu gerçek de hiçbir şekilde
gözardı edilmemelidir: Zonguldak Taşkömürü Havzası, dünyada
taşkömürü madenciliğinin en zor koşullarda yürütüldüğü
havzaların başında gelmektedir. Jeolojik şartların çok
ağır olmasının yanı sıra, düzensiz topografik
yapısı, şehirleşmenin, imalat sahalarının üzerine
gelmesi; bazı rezervlerin deniz altı ve su taşıyan
tabakalar altında bulunması ve yeraltında gazlı ve
yangına müsait damar koşulları önemli problemler
yaratmaktadır.
Havzada
programlanan istihsalin gerçekleştirilebilmesi için, geçmiş
yıllarda, o günkü teknik imkânlar ve istihsal anlayışıyla,
oldukça yüksek zayiatlarla üretim yapılmış, daha üst kotlardaki
damarlara tekrar girilmiştir. “Eski çalışma” olarak
adlandırılan ve programlanan istihsalin bu şekilde çıkarılma
anlayışı, izleyen yıllarda, istihsalin daha da geri
kalmasına neden olmuştur.
Ocak
açıklığı 250 kilometreyi bulan yeraltındaki üretim
faaliyetinde, nakliyat, çok önemli bir husustur. Havzadaki
karışık nakliyat yapısı, altyapının yeniden
düzenlenmesiyle giderilmeye çalışılmaktadır. Kuyuların
derinleştirilmesi, zamanında yapılmayınca, bu katlarda
üretim, oldukça zayıflamış. Türkiye Taşkömürü
İşletmelerinde, nakliyat, madencilik teknolojisi ve kullanılan
enerji bakımından handikaplar yaşanmakta ve bu husus bire bir
maliyete yansımaktadır.
Üretim
üzerindeki düşüncelerimizi de şöyle özetlemek istiyorum: Üretim,
1960-1970 yıllarında, hedeflenen rakama, yani 5 milyon ton
civarına ulaşabilmiştir. 1970 yılından sonra, mevcut
söz konusu yatırımların ekonomik ve teknolojik ömürlerini
doldurmaları ve yeni yatırımların da yabancı para
ihtiyacını beraberinde getirmesinden dolayı
yapılamamıştır. 1990 yılına kadar küçük idame
yatırımları dışında, önemli tevsi ve yenileme
yatırımlarının yapılamamış olması
yüzünden üretim düşmüştür. Bahsedilen süreler içinde,
işletilebilen, yüzeyde mostra veren kömür damarları
tükendiğinden, daha derin kotlarda üretim yapmakta. Yatayda
genişletmeler ve yeni galeriler açma çalışmaları nedeniyle,
üretim noktalarından uzaklaşılmış,
çalışılabilir süre azalmış ve neticede, üretimin
düşmesi kaçınılmaz olmuştur.
Bu arada,
üretimi artırmaya yönelik olan 1996 yılı yatırım
projelerine de değinmek istiyorum. Türkiye Taşkömürü
İşletmelerinde, mevcut, 1996 yılı için yatırım
programı; üretimin idamesi, makine ve teçhizatın yenilenerek
modernleştirilmesi, istikbal vaat eden işletmelerin modernize
edilerek gerekli makine ve teçhizatın donatımı ve
çalışanların daha da bilinçlendirilmesi, ancak, eğitim projelerinin
uygulanmasından ibarettir.
Darboğazlar
üzerindeki görüşlerimizi de şu şekilde özetlemek istiyorum:
Derin yeraltı madenciliğinin açık işletmelere nazaran
pahalı ve riskli olması yüzünden de, bu sahalarda
yatırımın yapılması, çekiciliğini
kaybetmiştir. Derin yeraltı madenciliği maliyetinin, açık
işletme maliyetleriyle aynı olması imkânsızdır.
Kurumun
ürettiği taşkömürünün ticarî maliyetini teşkil eden 6 önemli
girdi, sırasıyla; işçilik, malzeme, elektrik, memur
aylıkları, amortisman ve finansman giderleridir. Bunlardan
işçilik, yüzde 49’a varan maliyet payına sahip bulunmaktadır;
bunun satış fiyatlarına yansıtılmaması yüzünden
de zarar daha da artmıştır. Neden
yansıtılmadığına bakıldığında;
dünya fiyatlarının uygulandığı ülkemizde, dünya kömür
fiyatlarının üzerine çıkılamazdı, çıkılsa da
satılamazdı. Bu şartlarda, taşkömürü üretiminin özellikle
demir-çelik sektörü için çok önemli bir girdi olması nedeniyle üretimden
tamamen vazgeçilmesi hiçbir zaman düşünülmemiştir, zaten
düşünülemez de.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Taşkömürü Kurumunun
borç-alacak hanesine baktığımızda, Mart 1996 itibariyle, 496 milyarlık
alacağına karşılık, 23 trilyonluk borç görüyoruz.
Yüksek Planlama Kurulu kararıyla, nominal sermayesi 31 trilyona
çıkarılmış ve tamamı ödenmişti. Satış
fiyatları enflasyon oranında artırılarak, artan girdiler
karşılanmaya çalışılmaktadır.
Rehabilitasyon
çalışmaları üzerinde de görüşlerimizi şöyle özetlemek
istiyorum: İşletmenin mevcut darboğazlarının
giderilmesi ve verimli, dinamik ve üretken bir yapıya
kavuşturulması için, hızlı bir yeniden yapılanma
sürecine girilmiştir. 1990 yılında, Türkiye Taşkömürünün
rasyonalleşme ve yeniden yapılanma programı kapsamında,
önemli ölçüde işçilik giderlerini azaltılması ve aslî görevi olan,
kömür üretimi faaliyetleri dışındaki işçiliğin
özelleştirilmesi politikalarına uygun olarak, önemli ölçüde işçi
azaltılması gündeme gelmiştir. Diğer taraftan, mevcut
yeraltı madenciliğinin iyileştirilmesi ve modernizasyonu
çalışmalarının başlatıldığını
da görüyoruz.
Çalışanların
işgücünden azamî şekilde istifa edebilmeleri amacıyla, yeni
unvan düzenlemeleri yapılmakta ve işçilerin motivasyonu
yükseltilmektedir; keza, prim yönetmelikleri daha rasyonel
kullanılmaktadır.
Taşkömürünün
önemli bir enerji hammadesi olması yanında, yaklaşık 1,5
asırdır kömür üreten Zonguldaklıların, yerleşik üretim
kültürünün zaman içinde değişik sanayi ve üretim alanlarına
döndürülmeden; diğer bir ifadeyle, yeni istihdam alanları
yaratılmadan, tamamen taşkömürüne bağlı ekonomik
hayatın sürdürülmesi imkânsız hale gelirdi; başka bir deyişle,
Zonguldak ve çevre illerini haritadan silmek anlamına gelirdi.
Elbette,
Türkiye Taşkömürü Kurumunun, bugünkü malî yapısıyla ayakta
tutulması zordur. Bu zararın ilelebet devamını istemek de
kabulü kabil durum değildir; ancak, yapılması gereken, Türkiye
Taşkömürü Kurumunun rehabilite edilerek, zararının en aza
indirilmesidir; böylelikle, kurum ancak, ülke ekonomisine
katkısını sürdürmeyi devam ettirebilecektir.
Bu arada,
Taşkömürü Kurumunun terk ettiği istihdam kapasitesinin yerine yeni
iş sahalarının açılmasına, çeşitli teşvik
uygulamalarıyla yardımcı olunması zarureti
bulunmaktadır; çünkü, Taşkömürü Kurumumuz, birbuçuk asırdır
ekonomik işlevini, bin bir emek, zahmet, alınteri ve en önemlisi can
pahasına sürdürmektedir. Yeri gelmişken, üzülerek ifade etmeden
geçemeyeceğim, milletçe bizi üzen
bazı kazalar var. 1992 yılının mart ayında Kozlu
üretim bölgesindeki bir grizu patlaması sonucu 262 işçimiz can
vermiştir. Burada, özellikle kömür işletmeciliğinde
çalışıp şehit düşen kardeşlerimize Cenabı
Allah’tan rahmet dilemeyi bir borç biliyorum ve çalışan
arkadaşlarımıza da başarı diliyorum.
Ondan iki
yıl önce, Amasra ve Yeniçeltek üretim sahalarında aynı türden
facialar yaşanmış, geride, yüzlerce gözü yaşlı dul ve
yetimler, çökmüş aileler kalmıştır. Şimdi, memnuniyetle
öğreniyoruz ki, yangınla mücadelede oksidasyonu önlemek için azot ve
köpük uygulaması, erken uyarı ve kontrol sistemleri, fenerli gaz
maskeleri gibi iş güvenliğini artırıcı önlemler, ileri
ülkelerde olduğu gibi, bizde de alınmaktadır. Dileriz, artık,
başka facialar yaşanmasın.
Millî enerji
kaynaklarımızın, gereğince değerlendirilip
işletilmesi de, ülkemiz açısından yaşamsal önem arz
etmektedir. Gerek potansiyel enerji kaynaklarının gerekse mevcut
kaynaklarımızın, doğru, güvenli ve verimli işletilebilmesi
meselesi, bütün ciddiyetiyle önümüzde durmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak’taki kömür rezervleri
üzerindeki görüşlerimizi de kısaca arz etmek istiyorum: Söz konusu
kömür havzamızda, 1,1 milyar ton jeolojik rezerv vardır; bugün, yüzde
40’ı işletilebilir haldedir. Bu da, yaklaşık 450 milyon ton
rezerv ediyor; daha 50 yıllık üretim söz kosunudur. Şu anda,
yılda 2,7 milyon ton satılabilir üretim yapılmaktadır.
İhracatı olmayan ve yılda 8 milyon tonluk ülke tüketiminin 2,7
milyon tonunu Türkiye Taşkömürü Kurumu karşılamaktadır.
Grizuların
üretime etkisi olmuş; ama, kısa süreli olmuştur. Bu havzada
üretim, kesin olarak, ülke ekonomisine katkısı nedeniyle devam
etmelidir; ancak, mutlak surette rehabilite edilmelidir.
Türkiye
Taşkömürü Kurumunun bozuk malî yapısı, derin kömür
madenciliği yapılan dünyanın diğer yerlerindeki havzalardan
farklı değildir; yani, Japonya’daki, İngiltere’deki,
Almanya’daki kömür üretim maliyetleri, Türkiye Taşkömürü Kurumundan
farklı değildir. İngiltere’de 180, İspanya’da 180,
Almanya’da 200 dolardır -ton
başına artı-eksi 10-20 dolarlık farklılıklar söz
konusudur- o ülkelerde yeraltı
madenleri kapatılmamış, kapatılması da
düşünülmemiştir.
Tükenebilir
fosil yakıtlarından olan kömürün dünyadaki ömrü 240 yıldır;
petrol yataklarının 50, doğalgazın 60 yıllık bir
geleceğinin olduğu düşünülürse, bütün dünya için kömür
havzalarının öneminin halen çok büyük olduğu ve gelecekteki önemi
aşikâr gözükmektedir. Öyleyse, bu kurumun iyileştirilerek, üretime devamında
fayda olduğuna inanıyor; bu duygularla, Doğru Yol Partisi Grubu
ve şahsım adına Yüce Meclise saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN
– Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Konya Milletvekili
Sayın Mehmet Ali Yavuz’a teşekkür ediyorum.
Şimdi,
söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Bartın
Milletvekili Zeki Çakan’da.
Buyurun
Sayın Çakan.
Konuşma
süreniz 20 dakikadır.
ANAP GRUBU
ADINA ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemimizde bulunan (10/13) sıra sayılı
Türkiye Taşkömürü Kurumu hakkında Meclis araştırma
önergesinin Genel Kurulda görüşülmesiyle ilgili olarak Anavatan Grubu
adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hepinizin
bildiği gibi, taşkömürü, demir-çelik ve enerji sektörü için
vazgeçilmez bir hammaddedir; bunun yanı sıra da stratejik önem arz
etmektedir. Ülkemiz topraklarında madencilik faaliyetlerinin binlerce
yıllık geçmişi vardır. Gerek tür ve gerekse miktar
açısından önemli bir potensiyele sahip olmamıza rağmen,
Türkiye madenciliği, yeterince gelişmemiştir. Bunun nedenleri
arasında, madenciliğin kendine özgü yapısı ve özellikleri
olduğu kadar, yönetim hataları, ilgisizlik, partizanlık ve
yanlış politik kararlar ön plana çıkmaktadır.
Bu kısa
açıklamalardan sonra, Türkiye Taşkömürü Kurumu ile ilgili konuya
gelirsek, ülkemizde, koklaşabilir taşkömürü üretilen tek bölge
Zonguldak ve Bartın havzasıdır. Üretime 1848 yılında
başlanmış, değişik idarelerden sonra 1940
yılında bütün kömür şirketleri devletleştirilmiş,
kurulan Ereğli Kömür İşletmeleri, Etibanka bağlı bir
müessese olarak faaliyete başlamıştır.
1957
yılında 6974 sayılı Kanunla Türkiye Kömür
İşletmeleri (TKİ) kurularak, Etibankın bütün kömür
faaliyetleri bu kuruma devredilmiştir.
1983
yılında 2929 sayılı Kanunla da Zonguldak taşkömürü
havzasının işletilmesi, Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel
Müdürlüğüne verilmiştir. Türkiye Taşkömürü Kurumu, şu an
kömür üretimi yapan 2 işletme müdürlüğü ve 3 müesseseden
oluşmaktadır. Havzada görünür 428 391 ton, muhtemel 448 833 ton,
mümkün 249 324 ton olmak üzere toplam 1 126 564 000 ton taşkömürü
bulunmaktadır. Yıllara göre, satılabilir üretim devamlı
düşmektedir, bir zamanlar 5–6 milyon ton olan üretim, 1994
yılında, 2 838 548 tona, 1995 yılında ise, 2 248 170 tona
düşmüştür.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Zonguldak ve Bartın’ın
ekonomisi önemli ölçüde kömür üretimine bağlıdır. Demir–çelik
sektörü için önemli hammadde olan taşkömürüne yıllık ihtiyaç 12
milyon ton civarındadır; bunun, yaklaşık 2,5 milyon tonu
Zonguldak ve Bartın havzasında üretilmektedir.
Ciddî hiçbir
araştırma yapılmadan; nedenleri, niçinleri sorulmadan,
iyileştirme, üretimi artırmak için yatırım
yapılması düşünülmeden, bölgenin sosyoekonomik yapısı
incelenmeden, tek geçim kaynağı olan bu işyerine bağlı
Amasra ve Armutçuk Müesseselerinin ve buradaki ocakların
kapatılması, 1994 yılında 5 Nisan kararlarıyla gündeme
gelmiştir; o günkü Hükümetin, o tarihte aldığı karar,
maalesef bu doğrultudadır. O dönemde, Zonguldak Belediye Başkanlığı
görevini ifa etmekteydim; tabiî ki, yeni hiçbir yatırım yapılmadan,
istihdam yaratılmadan çalışanların elindeki ekmeği
almaya kalkarsanız, kimse buna kayıtsız kalamazdı. Nitekim,
o dönemde, Zonguldak ve Bartın Temsilciler Kurulu oluşturulmuş,
bu kurul içerisinde, siyasî partilerin il başkanları, ilçe
başkanları, demokratik kitle örgütleri, ticaret ve sanayi odası
başkanları, baro başkanları ve sendika temsilcileri görev
almıştır. Siyasî yönden homojen olmayan, ancak, Zonguldak ve
Bartın menfaatlarında homojenleşen bu kurul, konunun önemine
binaen hazırladığı raporları ve görüşleri, siyasî
parti genel başkanlarına, Başbakan Yardımcısına,
Sayın Başbakana ve Sayın Cumhurbaşkanımıza arz
etmiştir; bu girişimlerimizden sonra kapatma kararı
durdurulmuştur.
Bu
raporların özeti şudur: -Biraz önce Sayın Bakanımız da
konunun önemini ve özellikle zarara devam edilemeyeceğini, alınacak
önlemlerle kâra geçilmesi değil, zararın minimize edilmesine
çalışılacağını ifade etmişlerdir- TTK
yeniden yapılandırılmalı, üretimi artırıcı
yatırım yapılmalı, yeraltı ve yerüstü dengesi
sağlanmalı ve bu oran dünya standartlarına çekilmeli,
pazarlamaya özen gösterilmeli, çıkarılan kömürün sanayide mi, yoksa
yakacak olarak mı değerlendirileceği belirlenmeli ve buna göre
üretime ağırlık verilmeli ve en önemlisi, siyasîler kurumdan
ellerini çekmelidir. CHP sözcüsü, biraz önce bunu açıkça ifade
etmiştir; ama, kendileri iktidardaydılar, 52 nci Hükümette
bulunuyorlardı. Özellikle Türkiye Taşkömürüne, siyasî konudan son
derece müdahale edilmiştir.
Üniversite
hocalarının, TTK yönetiminin, sendikanın ve bu işin
otoritelerinin bir araya gelerek, gerekli raporların
hazırlanması ve buna göre TTK’nın masaya yatırılarak,
çözüm yollarının aranması ve zararın minimize edilmesi
gerekmektedir. Maalesef, geçmiş iktidarlar tarafından buna itibar
edilmeyişi, konuyu tıkamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; trilyonlarca lira yatırım
yapılan havzanın, 1 milyar 200 milyon ton kömür rezervi varken, bir
şehrin kaderi ve ekonomisi bu ocaklara bağlanmışken, kurum
zararının minimize edilmesi için gerekli çalışmalara
mutlaka başlanılmalıdır. Bu konudaki önerilerimiz
şunlardır:
Gerek
işveren tarafından gerek sendika tarafından gerekse işçi
tarafından, Kurum, partizanca yönetilmekten kurtarılmalı,
çalışma disiplini ve yönetim etkinliği sağlanmalı,
yetki ve sorumluluk mutlaka paylaşılmalıdır. Kömürün
satış politikası belirlenmeli, Demir Çelik’e mi, piyasaya
mı satılacağı konusunda net bir karar verilmeli ve üretim
buna göre planlanmalıdır. Fiyat politikası, yakıtlık
ithal kömür fiyatlarıyla mukayeseli tespit edilmelidir.
Azamî üretim
belirlenmeli, buna göre gerekli yatırım yapılmalı,
iyileştirme çalışmalarına derhal
başlanılmalıdır. Yine, biraz önce Sayın
Bakanımız, iyileştirme çalışmalarıyla ilgili
olarak başlatılan projelerin devam edeceğini ve yeni projelerin
uygulanacağını da açıkça ifade etmişlerdir.
Kurumda
üretici olmayan birimlerde işgücü fazlalığı, üretici
birimlerdeyse işgücü yetersizliği vardır. Yeraltında
çalışanlar ile yerüstünde çalışanlar dünya
standartlarına, mutlaka çekilmelidir. Bu oran, dünyada 1’e 3’tür; yani,
yeraltında 3 kişi çalışır, yerüstünde 1 kişi
çalışır. Bu orana gelinmedikçe, zararın minimize edilmesi
de, kanımca ve kanımızca, söz konusu değildir.
Adama göre
iş değil, işe göre adam anlayışıyla hareket
edilmelidir. “Baca” denildiği zaman “soba bacası”, “ayak”
denildiği zaman “insan ayağı”, “domuz damı” denildiği
zaman “domuz ahırı” zannedenler, özellikle yeraltında
çalıştırılmamalıdır.
Son
yıllarda, emekliliğe teşvik için harcanan çabalar sonucu,
işçi sayısında önemli miktarda azalmalar olmuşsa da,
izlenen yanlış politikalar sonucu, üretici sınıflar tasfiye
edilmiş, üretici olmayan sınıflar korunmuştur.
Yeraltı
işçilikleriyle, yerüstü işçilikleri arasındaki oran, halen arzu
edilen seviyede değildir; zaman zaman, bu oranın değişmesi
için, yerüstü işçiliklerinden, yeraltına nakiller
yapılmışsa da, bunlardan hiçbiri üretici işlere
verilmemiştir. Bu işçilerin tamamı, yerüstü şartları
kadar rahat; ama, yeraltı sayılan işlere verilmişlerdir.
Öte yandan,
üretimin belkemiği işlerde çalışan işçilerin, periyodik
olarak gençleştirilmemesi sonucu, bu işlerde çalışanlar,
süratle yaşlanmaya başlamış, randımanları
düşmüştür. Tamamen beden gücüne dayanan, kazı ve tahkimat
işleri 40-45 yaşından sonra verimli olarak
yapılamamaktadır. Bu yaşa gelen işçiler, daha kolay
işlere geçmekte; geçmeyenler ise derhal emekliliğini istemektedirler.
Ocaklarda, tecrübeli başmadenci, madenci, kalifiye şef ve işçi
emekli olmuş, yerine adam yetiştirilmemiştir. Bu durum bir iki
sene daha devam ederse, üretim, Zonguldak’ta, ocaklarda kendiliğinden
duracaktır. Alınteriyle yerin 600-
TTK, hacim
itibariyle, mutlaka küçültülmelidir; ama, üretim itibariyle de, mutlaka
büyültülmelidir. Şu anda, kuruma zarar veren ve çoğu boş olarak
bulunan yüzlerce lojman, kurumda çalışanların lehine
değerlendirilmeli; bu değerlendirmede adil davranılmalı
veya derhal, öncelikle, çalışanlara uygun şartlarda
satılarak, kurumun üzerinden yük kaldırılmalıdır.
Kurumun
elinde bulunan Zonguldak Limanı ve Ereğli Limanı, politik
müdahalelerden ve randımansız çalışmadan
kurtarılmalı ve kuruma gelir sağlayacak hale getirilmelidir.
Kurumun
elinde bulunan tüm boş alanlar ve arsalar, yatırımcılara
cazip halde verilmeli ve cazip halde verilirken de, bazı
kolaylaştırıcı şartlar getirilmelidir.
Amasra-B
projeleri derhal uygulamaya sokulmalı ve çok ucuza satılan toz kömür,
briketleme fabrikası kurularak briketlenmeli ve yakıt olarak
satılmalıdır.
Bartın
İlimize bağlı Amasra İlçemizde bulunan Amasra
İşletme Müdürlüğünde üretilen kömürün, çok cüzi bir
yatırımla işletmeye sağlayacağı kârı,
sizlere açıkça sunmak istiyorum. Şu an, 10-100 olarak nitelenen toz
kömürün tonu, yaklaşık olarak 48 dolar civarındadır. 10-100
olarak nitelenen parça kömürün tonu ise 80 dolar civarındadır.
Piyasalarda, briket kömürün tonu ise, yaklaşık 160 dolara
alıcı bulmaktadır. Doları 70 bin lira değil, 65 bin
lira olarak düşünsek dahi -aşağıdaki rakamlara dikkatinizi
çekmek istiyorum; rakamlarda üç beş oynama olabilir; rakamların,
gerçek değeri değil; ama- getireceği rantı size anlatmak
istiyorum. Bugün, Amasra işletmesinde, lavuardan 250 ton civarında
0-10 kömür çıkmaktadır. Briketleme fabrikası kurulduğunda,
250 ton çıkan günlük kömür, 300 işgünü çalışıldığı
dikkate alınarak, tonu 160 dolara satılsa -yani, 250 tonx300
işgünüx160 dolar- yılda 12 milyon dolar eder. Bırakın
doların 70 bin liranın üzerine çıktığını, 65
bin liradan hesaplandığında, 780 milyar liralık bir girdi
elde edersiniz.
Toz olarak
satışı düşünüldüğünde aynı hesaplamayı
yaparsak -yani, 250 tonx300 işgünüx48 dolar- 3 milyon 600 bin dolar eder.
Bunu, TL’ye çevirirsek, 234 milyar girdi sağlamış olursunuz. 780
milyardan 234 milyarı çıkardığımızda, bir
yılda, 546 milyar kâr etmiş ve zarar eden bir işletmeyi kâra
geçirmede önemli bir adım atmış olursunuz.
Şimdi,
haklı olarak soracaksınız “bu, kurulmasını
istediğiniz briketleme fabrikasının maliyeti nedir” diye. Takdir
edersiniz ki, 52 nci Hükümet döneminde, bu konular -biraz önce arz ettiğim
gibi- özellikle, Zonguldak’ta Belediye Başkanlığı
yaptığım dönemde, Başbakanımıza, Başbakan
Yardımcımıza, siyasî parti genel başkanlarımıza,
DSP Genel Başkanımız Sayın Bülent Ecevit’e de, bu
raporlarla ilgili düşüncelerimiz arz edilmiştir.
Biraz önce
dediğim gibi, bu maliyeti sormada da çok haklısınız.
Bakın, size, geçen sene dosyada bulunan proforma faturalar üzerinden firma
tekliflerinin briketleme fabrikasının kuruluş
fiyatlarını veriyorum, firma adı belirtmemek için,
firmaları numaralandırarak arz etmek istiyorum:
Birinci
firma: 200 ton/gün kapasiteli, beş ayda teslim, inşaat işleri
hariç 1 yıl garanti vermiş, inşaatın yapılması
bile söz konusu değil. Burada boş binalar mevcut; fiyatı nedir
biliyor musunuz: 17 milyar 850 milyon lira.
İkinci
firma: 10 ton/saat kapasiteli, 150 günde teslim, 1 yıl garantili,
inşaat işleri hariç; 7 milyar 951 milyon lira; proforma
faturaları dosyamda.
Üçüncü
firma: 40 ton/saat kapasiteli, pres ve redüktör yurtdışı olmak
şartıyla, 55 milyar 560 milyon lira; 6 ayda tüm malzeme teslim
edilecek ve 45 günde montajı tamamlanacak.
Dördüncü
firma: 50 ton/saat kapasiteli ve yurtdışı pres olmak
şartıyla, 26 milyar 460 milyon lira.
Bu dört
firmanın ortalamasını aldığınızda, 25
milyarlık yatırım neticesinde, yatırım
masrafının en az 10-15 katı -bırakın 5-6 katı-
kazanç sağlayacaksınız ve az veya çok da olsa istihdam
yaratacaksınız. Tabiî ki, bizim Hükümetimiz döneminde Sayın
Bakanımıza arz ettim. Bu konunun üzerinde önemle
duracağımızı da belirtmek istiyorum.
Özellikle
Amasra İşletmesinin durumunu açıkça ortaya getirdim, aynı
durum Zonguldak Armutçuk İşletmemiz için de geçerlidir.
Hükümetimizden ve Sayın Bakanımızın yanı sıra
sayın Genel Müdürümüzden, bu konunun üzerinde hassasiyetle
durmalarını arz ve rica ediyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; kimse, yerin yedi kat altına
girip çalışmaya hevesli değildir. Bugüne kadar, maalesef,
Zonguldak’a ve Bartın’a ciddî hiçbir yatırım
yapılmamış, bölgede, TTK’nın haricinde istihdam
oluşturulmamıştır. Olaya, sadece ekonomik yönden bakmak mümkün
değildir. Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir; olayın
ekonomik yönü olduğu kadar sosyal boyutu, sosyal boyutu olduğu kadar
da stratejik önemi vardır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; esas olan şudur: Bir şehir
ki, hemen hemen, geleceği, maden ve madenciye
bağlanmıştır. Zonguldak ve Bartın’da, yaklaşık
100 bin işsiz bulunmaktadır. Yeni iş sahaları
açılmadıkça -çözüm esas burada yatmaktadır- devamlı zarar
eden bir müesseseyi ayakta tutmanın, devamlı zararı sübvanse
ederek belirli konuda istihdamı şişirerek -yani buraya
devamlı işçi alarak- Türkiye Taşkömürü Kurumunu zarardan
kurtarmak söz konusu değildir. Esas olan Zonguldak’a ve Bartın’a
gerekli yatırımlar yapılmalı, özellikle üretime dayalı
yatırım yapılmak suretiyle yeni istihdam sahaları
yaratılmalı ve mutlaka ve mutlaka burada Türkiye Taşkömürü
Kurumunda yeraltı, yerüstü çalışan dengesini -biraz önce
söylediğim gibi- sağlayarak Türkiye Taşkömürü Kurumunun
zararını minimize etmelidir diye düşünüyorum.
Yönetimden
üretime kadar, üretimden pazarlamaya kadar konu hükümetimiz ve ilgili
bakanlıkça araştırılmalı ve kurum, mutlaka yeniden
yapılandırılmalıdır; zararı minimize etmek
Hükümetimizin aslî görevlerindendir. Sayın Bakanımız da
konuşmasında bunu özellikle belirtmiştir. Başta Sayın
Bakanımız olmak üzere, Hükümetimiz, konunun üzerine hassasiyetle eğilecek
ve çözüm yolları mutlaka bulunacaktır. Şayet çözüm üretilmeyip,
ocakların kapatılması ve Zonguldak ve Bartın’ın
ekonomik yönden çöküşü gündeme gelirse, biz, buna, bölge milletvekilleri
olarak da rıza göstermeyiz.
Özellikle,
Refah Partisinden Meclis araştırma önergesi veren
arkadaşımız, Zonguldak’ta bu konularla ilgili olarak
verdiğimiz mücadeleyi çok yakından da takip etmiştir. Ancak, o
dönemde, kendisi kurulan temsilciler kuruluyla ilgili olarak belirli çalışmalara
maalesef arzu ettiğimiz şekilde pek
katılamamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Çalışma süremizi dikkate alarak, konuşmanızı
toparlayın.
ZEKİ
ÇAKAN (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
Ayrıca,
bu Meclis araştırması önergesini, o zamanın sayın il
başkanı, şimdi Refah Partili milletvekili
arkadaşımız ve DSP vermiştir. CHP sözcüsü
arkadaşımız, gensoru önergesi olarak konuyu
değerlendirmiştir; bu bir gensoru değildir, Meclis
araştırma önergesidir. Yani, eğer, araştırma önergesi
kabul edilirse, seçilecek milletvekili arkadaşlarımız, bölgede
bir rapor hazırlayacaklar ve bu raporu, Hükümete ve ilgili bakana
sunacaklardır.
Ben, bu
duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, Türk
ekonomisine, bugüne kadar katkıda bulunan Zonguldak ve Bartın’ın
ihmal edilmeyeceğine, gerekli yatırımların
yapılacağına ve ocaklarla ilgili olarak da, Hükümetimizin
gerekeni yapacağına inanıyorum.
Tekrar,
saygılar, sevgiler sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Bartın Milletvekili ve
Grup Başkanvekili Sayın Zeki Çakan’a teşekkür ediyorum.
Gruplar
adına son konuşma, DSP Grubu adına Sayın Tahsin Boray
Baycık tarafından yapılacaktır.
Buyurun
Sayın Baycık. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz 20 dakikadır.
DSP GRUBU
ADINA TAHSİN BORAY BAYCIK (Zonguldak) – Sayın Başkan, Yüce
Meclisin değerli üyeleri; taşkömürü üretimindeki sorunların
çözüm yollarının tespit edilmesi için, bir Meclis
araştırması açılmasına dair önergeler üzerinde,
Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi, şahsım ve Partim
adına saygıyla selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; bilindiği gibi, taşkömürü, hem
enerji hem de demir-çelik sektörü açısından, stratejik önem
taşıyan bir madendir ve ülkemizde, yalnızca, Zonguldak
havzasında, üstelik, tümü yeraltından çıkarılmaktadır.
1848
yılından bugüne, 148 yıllık tarihi geçmişi olan
havzadan, yaklaşık 375 milyon ton satılabilir kömür
üretilmiştir ve Zonguldak, daima, Türkiye’nin sanaşileşme hamlesinin
lokomotifi olmuştur; ancak, daha sonra, hepinizin yakından
bildiğine emin olduğum nedenlerle, TTK, bir darboğaza
itilmiş ve resen emeklilikten kapatılmaya kadar çeşitli öneri ve
uygulamalara konu olmuştur.
Sayın
üyeler, ülkemizin yeraltı taşkömürü üretimini ve buna yönelik
yatırımlarını, bugün, dünyada daha çok açık
işletmelerde üretilen kömür fiyatlarıyla
karşılaştırarak yönlendirmek hatalı bir
yaklaşımdır. Bu konuda, Sayın Bakanım da aynı
görüşe sahiptir; konuşmasında, bu gerçeği söylemiştir.
Taşkömürü
üretiminin artırılması için gerekli yatırımları
yapmadan, üretimi, kapasite ve teknoloji olarak bugünkü şekliyle
bırakmak, ulusal kaynaklarımızı atıl bırakmak
anlamına geleceği gibi, koklaşabilir taşkömürü dışalımını
da artıracak; ayrıca, pazarlık gücümüzü de yok edecektir.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; 1940 yılında devletleştirilen
Zonguldak Taşkömürü Havzasında, o günkü şartlarla kurulan
yeraltı ve yerüstü tesislerinin birçoğu ömrünü tamamlamış,
üretim artışı için darboğaz oluşturacak duruma
gelmiştir.
Havzada
mevcut ve faal lâvarlar (laverie) ile Zonguldak Limanı kömür yükleme
tesisleri, 5 adet derinkuyu ve diğer teçhizat, Amerikan Marshall
Planı çerçevesinde sağlanan krediyle, 1949-1956 yılları
arasında; yani, kırk yıl önce yapılmıştır.
Geniş kapsamlı son krediler ise, 1960-1978 seneleri arasında,
Gelişme İkraz Fonu, Amerika Uluslararası Gelişme Fonu
kredileridir. Bunun üzerinden de yaklaşık yirmi yıl
geçmiştir. Küçük idame yatırımları dışında,
önemli tevsi ve yenileme yatırımları
yapılmadığı için, havzanın ana
hazırlıkları geri kalmış, yatırım ve
işletme faaliyetleri büyük ölçüde aksamış; sonuçta, 70’li
yıllarda yıllık 4,6 milyon ton olan taşkömürü üretimi yüzde
42 oranında azalarak 2,8 milyon ton seviyesine düşmüştür.
Havzanın
tüm üretim işyerlerinde oluşturulan geçici çözümler daha büyük
sorunları da beraberinde getirmiş, daha önce çalışıp
tümüyle alınamamış panolarda yeniden çalışma
nedeniyle, tuvenan kül oranları artmış, dolayısıyla
lavar randımanlarıyla birlikte genel randıman da
düşmüştür.
Satılabilir
kömür üretimindeki düşüşün yanı sıra, kontrol altında
tutulan personel giderlerinin 90’lı yılların başında
gösterdiği patlama neticesinde, Kurum zararları dikkat çekici
boyutlara ulaşmıştır. Kanunsuzca, resen emeklilik yoluyla
işçi sayısı yüzde 25 azaltılmış; ancak, bu, malî
tabloda bir düzelme yaratmadığı gibi, kalifiye işçilerin
üretimden çıkarılması sonunda, üretim miktarlarında da
düşüşe yol açmıştır. Yatırım
yapılmaksızın süren bu gelişmeler, maden işletmeleri
için kapanma anlamına gelmekte, bu da, çalışanlarda büyük bir
motivasyon eksikliği yaratmaktadır.
Bu arada,
yeraltı ve yerüstünde çalışan işçi dengesine ilişkin
abartılı açıklamalar da başka bir huzursuzluk
kaynağıdır. Halen Türkiye Taşkömürü Kurumunda
çalışan memur ve sözleşmeli sayısı 2 577, işçi
sayısı ise 20 700’dür. Yeraltında üretim ve yardımcı
üretim sanatlarında çalışan işçi sayısı 13
200’dür; yani, yüzde 64. Yerüstünde üretimdışı sanatlarda
çalışan işçi sayısı ise 7 500’dür; yani, yüzde
36’dır. CHP’li arkadaşımın söylediği rakamlar
yanlıştır. Bu rakamlar, yerüstünde yeraltının 2
katı ya da yerüstünde yeraltından daha fazla işçi
çalıştırıldığı yönündeki
açıklamanın, maksatlı ve çarpıtılmış
olduğunu göstermektedir.
İş
kazaları nedeniyle, işe giderken ailesiyle vedalaşan madencinin,
bir de kapanma tehdidiyle, bugünkü durumun suçlusu oymuş gibi mahkûm
edilmeye çalışılmasının kabul edilir bir tarafı
yoktur.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; bunların dışında, üretim
düşüklüğüne yol açan diğer nedenler de şunlardır:
Motivasyonun
giderek azalmasının yanı sıra, ocağa gidiş
geliş mesafelerinin çok uzun olması ve ulaşım
teknolojisinin çok yavaş olması dolayısıyla
işyerlerinde çalışma süreleri kısalmış ve
neticede verimlilik düşmüştür.
Üretim
çalışmaları, çok kata ve geniş alanlara
yayılmış, üretimde yeterli konsantrasyon
sağlanamamıştır ve sağlanamamaktadır.
Derinlik
arttıkça artan tabaka basınçları ve metan gazı,
çalışma koşullarını daha da güçleştirmiş; bu
da, işgücü verimliliğini düşürmüş, maliyeti ise
yükseltmiştir.
Finansman
sıkıntısı nedeniyle, gerekli makine ve teçhizat
ihtiyaçları zamanında karşılanamamıştır.
Sonuç
olarak, kömürün, ulusal kaynaklardan üretimi, yurt dışından
temini ve kullanımı, kömür üretimi ve kullanıma yönelik
teknolojilerin ve teçhizat üretiminin geliştirilmesi, eğitim ve
bölgesel ve uluslararası işbirliğinin daha verimli hale
getirilmesi politikalarının uzun süreli olarak belirlenmesi ve
uygulamaların, bir bütünlük içinde, çok ciddî olarak takibi hayatî önem
taşımaktadır.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; ülke kömür politikasının
belirlenmesinde, Demokratik Sol Parti olarak temel
yaklaşımlarımız da şunlardır:
Zonguldak
taşkömürü havzasının, Türkiye’nin taşkömürü gereksinmesinin
karşılanması için, bugün ve gelecekte stratejik önemi
vardır.
Türkiye
Taşkömürü Kurumu (TTK) mutlaka, üretimine, artırarak devam etmelidir.
Yakın
bir gelecekte, ticarî değeri çok fazla artış gösterecek olan
üstün kaliteli kömürler, ilke olarak, yerel kaynaklardan sağlanmalı
ve bunu gerçekleştirmek için gerekli önlemler alınmalıdır.
Amasra-B
sahası, bir an önce açılmalıdır.
Türkiye’de,
yeni taşkömürü yataklarının bulunması için, acilen, bir
araştırma programı geliştirilip uygulanmalıdır.
TTK,
Türkiye’ye, yurtdışından uygun fiyatla taşkömürü
sağlamak ve ithalatı emniyete almak için,
yurtdışındaki kömür işletmelerine ortak olmalı ve
kömürün, tek elden tedarikiyle görevlendirilmelidir -1990’lı yıllarda
bu vardı sayın milletvekilleri- başka şirketlerin ithalat
yapmalarına izin verilmemelidir. Avrupa Birliğinde, her ülkenin büyük
kömür üreticileri, benzeri görevleri üstlenmektedir. Yurtdışında
operasyonlar yapabilmek için gerekli sermaye ve bilgi birikimleri, ancak TTK
gibi büyük kuruluşlarda vardır.
Taşkömürü
ticaretinde, coğrafî yakınlık, orta ve uzun dönemde önemini
koruyacaktır. Enerji konusunda ve özellikle kömür sektöründe, bölgesel
işbirliğinin önemi daha da artacaktır. Bu nedenle, Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Uluslararası Enerji Kongresinde
oluşturulan birlikteliğin ve kararların geliştirilmesi yararlı
olacaktır.
Türkiye,
kömür üretimi ve kalitesinin artırılması ile çevreye uyumlu
yakma sistemleri konusunda teknolojik seviyesini yükseltmelidir. Avrupa
Kömür-Çelik Birliği örneğinde olduğu gibi, ülkemizde de belirli
bir süspansiyon miktarı tayin edilerek, Kurumun hedefi belirlenmelidir.
Kozlu-Armutçuk,
Ereğli-Arifiye demiryolları ana şebekeye bağlanmalı,
üretilen kömürün kolayca nakli sağlanmalıdır; çünkü,
taşkömürü, Türkiye için son derece önemli ve stratejik bir madendir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; taşkömürü üretimi ve
TTK’nın durumuyla ilgili olarak, bu alanda alınması gereken
önlemler arasında şunları sayabiliriz:
Zonguldak
havzası görülü rezervinin artırılmasına yönelik jeolojik ve
sondajlı kömür arama programlarına hız verilmelidir.
Üretim
maliyetinin düşürülmesi ve ürün kalitelerinin yükseltilmesi amacıyla,
Zonguldak taşkömürü havzası yeniden
yapılandırılmalıdır.
Mevcut
rezervlerden, yüksek kapasiteli üretimi az sayıda üretim birimlerinden
elde edecek biçimde, ocakların organizasyonu yapılmalıdır.
Maden
işletmelerinde üretimi ve randımanı artırarak, tüvenan kül
oranını düşürüp lavar tesislerinde kayıpları asgarî
seviyeye indirerek, günümüz pazarlama koşullarına uygun nitelikte
ürün elde edilmesi için rehabilitasyon ve modernizasyon çalışmalarına
hız verilmelidir.
İşyerlerine
veya çalışma alanlarına gidiş geliş sürelerinin,
işyerlerinin dışında sürelerine dönüştürülerek,
çalışma alanlarında çalışılmayan süreleri
asgariye indirecek tedbirler alınmalıdır.
Sayın
Bakanım beni dinlemiyorsunuz herhalde.
ENERJİ
VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI HÜSNÜ DOĞAN (İstanbul) – Dinliyorum,
hiç merak etmeyin.
TAHSİN
BORAY BAYCIK (Devamla) – Ocağa giriş çıkışların
-bilhasa bu konu çok önemli Sayın Bakanım- otomatik kontrolünü
sağlayacak kart basma veya benzer sistemler uygulamaya
konulmalıdır.
Çevreye
olumsuz etkileri raporlarla kanıtlanmış ve yakılması
çok rijit kurallara bağlanmış olan sülfürlü petrokokun ithalinin
durdurulması veya çok düşük kükürtlü türlerinin,
sınırlı miktarda, sanayide kullanılmak üzere ithaline devam
edilmelidir.
Ülkemizde,
maden kaynaklarından azamî ölçüde yararlanmak, istihdamı
geliştirmek, madenciliğimizin ülke ekonomisine olan katma
değerini yükseltmek için sektörün teşvik edilmesi amacıyla
vergilendirme oranları düşürülmelidir.
Ülkemiz için
stratejik önemi haiz bir hammadde olması nedeniyle, taşkömürü
havzasının sosyal sorunlarına titizlikle destek
sağlanması gerekmektedir.
Siyasetin,
yönetim kademesinin tespitinde rol oynamasına bir an önce son verilmeli ve
hatalı atama ve tayinler yapılmamalıdır.
Hizmet
evlerinin tahsislerinde -Sayın Çakan arkadaşımın
söylediği gibi- partizanca davranılmamalı, personele moral
verecek şekilde, güven verici, hak edeni gözeten ölçülere dikkat edilmeli,
bu sayede, çalışmayı ve başarıyı özendirici faktör
olarak değerlendirilmelidir...
ZEKİ
ÇAKAN (Bartın) – Evler boş kalmadı,
dağıtıldı.
TAHSİN
BORAY BAYCIK (Devamla) – Partizanca dağıtıldı...
ZEKİ
ÇAKAN (Bartın) – Geçmiş iktidar tarafından...
TAHSİN
BORAY BAYCIK (Devamla) – Bilemem... Ben size şimdi tavsiyede bulunuyorum.
Yoğun
hava kirliliğinin yaşandığı büyük şehirlerde
çevre kirliliğini önlemek ve Kurumun gelirlerini artırmak
amacıyla, özellikle 0-
Kurumun ileriye
dönük hedefi, Avrupa Kömür-Çelik Birliği örneğinde olduğu gibi,
her şeyden önce belirlenmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Taşkömürü Kurumunun
yönetimiyle ilgili önerilerimiz de şunlardır:
Zonguldak
Taşkömürü Havzasında, işletmeciliğin kamu eliyle
yürütülmesi ülke yararına olacaktır. Bu konuda, 6 Şubat 1995
tarihli, o tarihteki Hükümetin kurduğu TTK İnceleme Kurulunun
vardığı sonuç bu yöndedir. Başka bir deyişle, TTK’nın
bir KİT olarak yönetilmesinden başka bir seçenek bulunmamaktadır;
ancak, Kurumun hemen tüm sorunlarının da bir KİT oluşundan
kaynaklanması çelişki olarak ortaya çıkmaktadır. Bu
çelişki, ya KİT yasalarında yapılacak bir
iyileştirmeyle ya da TTK’ya özgü yasal düzenlemeler yapılarak,
yönetim yapısının özenli bir şekilde
çalışmasını sağlayacak, amaca uygun düzenlemeler
oluşturulmasıyla aşılabilecektir.
TTK’nın
politik müdahalelere çok açık yapısı, idarî özerkliği
imkânsız hale getirmektedir. İdarî özerkliğin
sağlanabilmesi için, çalışanların temsil edileceği,
politik baskılardan etkilenmeyecek ve havzayı bilen bir yönetim
kuruluna ihtiyaç vardır.
Kurumun
idarî yapısı ve kadroları daraltılmalı, böylece,
bürokrasiye boğulmayan, dinamik bir icra için altyapı
hazırlanmalıdır; idarî destek hizmetlerindeki
yoğunlaşma, üretim birimlerine kaydırılmalıdır.
Kurumun
yönetim yapısı yalınlaştırılmalı,
işletme ve müessese müdürlerinin yetki ve sorumlulukları
artırılarak, doğrudan yönetim merkezine bağlı bir
işletme modeli oluşturulmalıdır. Bu model sayesinde, idarî
yapı daraltılarak veya daha aşağı kademelere yetki
devri yapılarak, Kurumun, daha dinamik, günümüz koşullarına
uygun çalışan, çağdaş bir işletme haline gelmesi
sağlanmalıdır.
Denetleme
mekanizması, uygun düzenlemeler yapılarak, yöneticilerin basiretli
bir tüccar gibi davranmalarına engel olmaktan
çıkarılmalıdır.
Kurum,
kolayca sağlanabilecek hizmetleri üreten servislerini, uygun projelerle,
devrederek, yerüstündeki işçi istihdamından çekilmeli,
yeraltındaki uygun sanatlara bu işçileri kaydırarak açık
işçi ihtiyacını karşılamalıdır; çünkü,
şu anda, tüm müesseselerimizde, yeraltında işçi
açığımız mevcuttur.
İşçi
ücretlerine seyyanen zamlardan vazgeçilerek, iş değerlendirmesine
dayalı, üretken sınıfları kollayan ve Kurumun gerçekleriyle
bağdaşacak bir teşvikli ücret sistemi uygulanmalıdır.
Yakımlık
kömür piyasasına yönelmenin, Kurumun genel malî durumunu çok önemli ölçüde
olumlu etkileyeceği açıkça görülmektedir. Bu nedenle, Kurum,
yakımlık kömür sektörüne sadece Amasra ve Armutçuk kömürleriyle
girmekle yetinmemeli, Üzülmez, Karadağ ve Kozlu kömürlerinin de
briketlenerek bu sektörde değerlendirilmesi gündemde
tutulmalıdır.
Briketleme
ve yakımlık kömür pazaralamasına yönelik çalışmalardan
sonra, Kurumun malî yapısını kısa vadede olumlu olarak
etkileyebilecek olan en önemli çalışma, Çatalağzı Termik
Santralına sahip ya da ortak olunmasıdır. Santrala sahip ya da
ortak olunmadığı takdirde izlenecek politika ise, kömür
fiyatını dünya standartları fiyatlarına çekmek
olmalıdır.
TTK, uzun
vadede yalnız kömür üreten ve satan bir kurum olmaktan çıkarak, genel
enerji sektörü içinde yerini almaya çalışmalıdır. Şu
anda değerlendirilmeyen lavar (laverie) atığı
şistlerini akışkan yatak teknolojisiyle yakan ve elektrik
enerjisine dönüştüren bir sistem kurulabilir. Bu iş için, atıl
ve kapalı duran eski Çatalağzı Santralı
kullanılabilir. Bu konuda, TTK’nın iştirakiyle
yap-işlet-devret modeli uygulanarak, eski atıl santral, yeni
teknolojiyle, tekrar ülke ekonomisine kazandırılabilir.
TTK, kömür
kimyasının özel alanlarına girerek, dünyada talebi giderek
artmakta olan kok üretimini ve kömüre dayalı kimyasal malzemelerin
üretimini programına almalı ve bu tür tesislerin kurucusu ya da
ortağı olma yönünde modeller oluşturmalıdır.
TTK,
madencilik sektörünün yoğun bilgi ve deneyimini, yurtiçi ve
yurtdışı mühendislik ve proje hizmetleri verebilecek birimler
oluşturarak değerlendirmelidir; bu tür birimlerin, öncelikle
diğer Türk cumhuriyetleri olmak üzere, dünya pazarlarına
açılmasıyla önemli ek gelir elde edecektir.
Kurum,
kısa, orta ve uzun vadede faaliyet ve üretim çeşitlerini
artırma, maliyetleri düşürerek verimliliklerini yükseltebilme vesaire
gibi konularda, eğitim ve araştırma-geliştirme
çalışmalarına büyük önem vererek kaynak
ayırmalıdır.
TTK, her
türlü mal ve hizmet ürünlerini pazarlayabilecek şekilde yeniden yapılanmalıdır.
Türkiye’nin ileriki yıllarda artan taşkömürü talebi dikkate
alınarak, Kurumun, kömür ithalatı ve ticareti yapması,
yurtdışında kömür işletmelerine gerektiği hallerde
iştirak ederek, gelirlerini artırması yararlı
olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; taşkömürü ve TTK için Meclis
araştırma komisyonu kurulması önerisini destekliyoruz; ancak,
TTK’nın tek başına ele alınması, yöre
sorunlarının çözülmesi için yeterli olmayacaktır. Asıl
gerekli olan, Zonguldak, Bartın ve Karabük’ü bir bütün olarak ele alan bir
bölgesel kalkınma planının hazırlanmasıdır. Son
dönemlerde, siyasal hesaplar ve asılsız vaatlerle il yapılan
Karabük ile Bartın’ın sorunlarının, yalnızca il olmakla
çözülemeyeceği anlaşılmıştır.
Demokratik
Sol Parti, bu üç ilde en çok milletvekili çıkaran partidir. Bu sonuç,
yörede yaşayanların istedikleri çözümlerle Demokratik Sol Partinin
önerdiği çözümlerin çakıştığını, yöre
halkının, Demokratik Sol Partinin çözümlerini istediğini
göstermektedir. Biz, Demokratik Sol Parti milletvekilleri olarak, seçim
çalışmaları sırasında, bu üç ilin
sorunlarını birlikte ele alacağımızı, çözümleri
buna göre oluşturacağımızı vaat ettik. Bugün, bu
sözümüzü tutuyor ve bu üç ili kapsayan bir araştırma komisyonu
kurulmasını, Zonguldak, Karabük ve Bartın’ı içeren bölgesel
bir kalkınma planı hazırlanması gerektiğini ifade
ediyor ve TTK konusunda yapılacak araştırmada bu üç il
arasındaki bütünlüğün göz önünde bulundurulması için destek istiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun.
TAHSİN
BORAY BAYCIK (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
biz, Demokratik Sol Parti olarak, bu araştırma önergemizi,
verimliliği artırmak için veriyoruz. Bu verimliliği
artırabilmek için de mutlaka motivasyon gerekmektedir. Bunun için, Sayın
Bakanımızdan, TTK çalışanlarının hâlâ ödenmeyen
tasarrufu teşvik nemaları ile 1995 senesine ait 2 adet
ikramiyelerinin ödenmesini bir kez daha huzurlarınızda...
Sayın
Bakanım, yine beni dinlemiyorsunuz!
ENERJİ
VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI HÜSNÜ DOĞAN (İstanbul) – Dinliyorum...
Merak etme...
TAHSİN
BORAY BAYCIK (Devamla) – Bu ikramiyelerin ve nemaların ödenmesini sizden
istiyoruz. (DSP sıralarından alkışlar)
Hepinizi,
Demokratik Sol Parti adına saygıyla selamlıyorum; teşekkür
ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Zonguldak Milletvekili
Sayın Tahsin Boray Baycık’a teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, gruplar adına yapılan görüşmeler
tamamlanmıştır.
NECMETTİN
AYDIN (Zonguldak) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Buyurun efendim... Bir talebiniz mi vardı?..
NECMETTİN
AYDIN (Zonguldak) – Sayın ANAP sözcüsü, Zonguldak İl
Başkanlığı dönemimde bu konuda yeterli çalışma
yapmadığımı ve çalışmalara iştirak
etmediğimi belirtti. Bu hususta, bir açıklama yapabilir miyim;
açıklama yapmama müsaade eder misiniz?
BAŞKAN
– Yani, yeterli çalışma yaptığınızı
söylüyorsunuz. Bunları tutanağa geçiriyoruz; çünkü, çalışma
süremiz...
NECMETTİN
AYDIN (Zonguldak) – Hayır efendim...
BAŞKAN
– ...işlemlerin tamamlanmasına yetmeyecek. Maksat hâsıl
olmuştur.
NECMETTİN
AYDIN (Zonguldak) – Müsaade ederseniz, birkaç cümle...
BAŞKAN
– Teşekkür ederim... Maksat hâsıl olmuştur.
Elbette, o
dönemde sizin de katkılarınız olmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, önerge sahipleri, gruplar adına yapılan
konuşmalarda, zannediyorum, görüşlerini yeterince ifade ettiler.
Böylece,
Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki öngörüşmeler tamlanmış oldu.
Şimdi,
Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususunu...
İSMAİL
KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, kişisel konuşma
hakkımız var.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin tamamlanmasına
çok az bir zaman kaldı. Anlayış gösterirseniz,
araştırma komisyonunun kurulması işlemini süremiz içinde
tamamlamış olacağız.
Zaten,
komisyon raporu hazırlandığı sırada da...
İSMAİL
KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, 10’ar dakikalık
konuşma olacak; fazla zaman alacağını sanmıyorum.
BAŞKAN
– Araştırma komisyonu kurulmasına karşı çıkan
hiçbir grup yok; yani, Genel Kurulu ikna etmek için ilave bir konuşmaya
ihtiyaç yok. (DSP sıralarından alkışlar) Maksat hâsıl
oluyor.
Şimdi,
Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususunu oylarınıza sunacağım:
Meclis
araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Oybirliğiyle, Meclis araştırması
açılması kabul edilmiştir (Alkışlar)
Meclis araştırmasını
yapacak komisyonun 9 üyeden kurulmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun
çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere, bir ay olmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun,
gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gündemde yer
alan işleri görüşmek için, 9 Nisan 1996 Salı günü saat 15.00’te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 18.54
VII. –
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, DPT’de çalışmadıkları halde
maaş aldıkları iddia edilen kişilere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Ufuk Söylemez’in yazılı
cevabı (7/285)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın
Tansu Çiller tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Bülent
Akarcalı
İstanbul
26 Ocak tarihli Milliyet gazetesinde DPT’de
çalışır görünerek maaş alan ve adları İlhan,
Mehmet, Ali Kubilay, Koray, Adnan, Derya gibi kişilerden söz edilmektedir.
Yazıdan bunların Ankara’da çok değerli dükkânları, ticarî
işlere sahip oldukları anlaşılmakta ve DPT’de ya da
bağlı oldukları diğer kurumlarda (İGEME)
çalışmadıkları halde maaş aldıkları
belirtilmektedir.
Bu konuyla ilgili olarak aşağıdaki
sorulara cevap rica ediyorum.
1. Bu iddiaların doğruluk derecesi nedir?
2. Buna benzer durumları da tespit ve gerekli
tedbirleri almak için ne yapmayı düşünmektesiniz?
3. Bu iddialar doğruysa bu kişileri
nasıl cezalandıracaksınız?
T.C.
Başbakanlık
Devlet
Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı
Genel
Sekreterlik 2.4.1996
Sayı
: 5.1.96/PDB. PP. 195/1091
Konu : Yazılı soru önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgi a) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar
Genel Müdürlüğünün 18.3.1996 tarihli ve B.02.0.KKG/106,131-9/876
sayılı yazısı.
b) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 15.2.1996 tarihli ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/285-425/807 sayılı yazısı.
İstanbul Milletvekili Sayın Bülent
Akarcalı’nın ilgi (a) da kayıtlı yazı ekinde
gönderilen ve Sayın Başbakanımız tarafından kendileri
adına tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen
yazılı soru önergesi incelenmiştir :
1. Milliyet Gazetesinin 26.1.1996 tarihli
sayısında Devlet Planlama Teşkilatında kendi adına
işyeri açan ve bu sebeple mesaiye gelmeyen dolayısıyla da
çalışır görünerek maaş alan kişilerden söz edilerek
bazı isimlerin yer aldığı bir haber-yorum
yayınlanması üzerine Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığınca derhal harekete geçilmiş ve Birim
Amirlerine birer yazı gönderilerek, haberde adı geçenlerin
savunmalarının alınması, ayrıca devam durumları,
verimliliklerine ilişkin değerlendirmelerin gönderilmesi
istenmiştir. Bu arada konu ile ilgili olarak I inci Hukuk Müşavirinin
başkanlığında 3 kişilik İnceleme ve
Soruşturma Komisyonu kurulmuş ve göreve başlamıştır.
Söz konusu Komisyon İnceleme ve
Soruşturmayı genişleterek yürütmüş ve yapılan
soruşturma sonucunda Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı elemanlarının kendi adlarına
herhangi bir ticarî işletmeleri bulunmadığı ve herhangi bir
şekilde ticarî kazanç getirici işlerle iştigal etmedikleri
tespit edilmiştir. Ancak sözkonusu soruşturma sonucunda belirlenen
bazı elemanların eşleri veya yakınlarının ticarî
şirketlerde hissedar oldukları tespit edilmiş olup, bu durumu
657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesinin ikinci
paragrafındaki; “Eşleri, reşit olmayan veya mahcur olan
çocukları, yasaklanan faaliyetlerde bulunan memurlar bu durumu 15 gün
içinde bağlı oldukları kuruma bildirmekle yükümlüdürler.” hükmü
uyarınca süresinde Müsteşarlığa bildirmeyenler
hakkında gerekli disiplin cezası uygulanmıştır.
2. Devlet Planlama Teşkilatında
çalışanların Cumartesi-Pazar dahil olmak üzere sabah 9.00,
akşam 18.00 mesai saatlerine bağlı kalmaksızın büyük
özveri ile görevlerini yapmakta olduğu bir gerçektir. Bununla beraber
gazeteye intikal etmiş olan bu ve buna benzer durumlara meydan verilmemesi
hususunda gerek personel gerekse ilgili birim amirleri kesin bir şekilde
uyarılmıştır.
Bu güne kadar olduğu üzere bu uyarıdan sonra
da personelin çalışma saatlerine uyumu, verimlilikleri dikkatle
izlenmeye devam edilecektir.
3. Müsteşarlıkta Devlet memurluğu görevi
ile bağdaşmayan ve yasalara aykırı bir durumun tespit
edilmesi halinde gerekli müeyyidelerin uygulanmasına devam edilecektir.
Bilgilerinize arz ederim.
H.
Ufuk Söylemez
Devlet
Bakanı
2. – Elazığ Milletvekili Ahmet
Cemil Tunç’un, Genelkurmay 2 nci Başkanının İsrail’le
yaptığı anlaşmaya ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/454)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sayın Millî Savunma
Bakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla arz
ederim.
Ahmet
Cemil Tunç
Elazığ
Sorular : Genel Kurmay 2 nci Başkanı Çevik
Bir’in İsraille yaptığı anlaşma hangi konuları
içermektedir?
T.C.
Millî
Savunma Bakanlığı
Kanun
: 1996/240-TÖ 3.4.1996
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM. Bşk.’lığının
18 Mart 1996 tarihli ve KAN. KAR. MD.A.01.0.GNS.0.10.02-7/454-819/1967
sayılı yazısı.
1. Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç
tarafından verilen ve ilgi ek’inde gönderilerek
cevaplandırılması istenen “Genelkurmay 2 nci
Başkanının İsrail’le yaptığı anlaşmaya”
ilişkin yazılı soru önergesinin cevabı Ek’tedir.
Arz ederim.
M.
Oltan Sungurlu
Millî
Savunma Bakanı
Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç
tarafından verilen 7/454 Sayılı Yazılı Soru
Önergesinin cevabı
Türkiye ile İsrail arasında “Askerî
Eğitim İşbirliği Anlaşması” Genelkurmay II nci
Başkanı Orgeneral Çevik Bir’in İsrail ziyareti esnasında 23
Şubat 1996 tarihinde imzalanmıştır.
Demokrasi ile idare edilen iki ülkenin, bölge için
demokrasi açısından örnek teşkil edecek bir
yaklaşımı çerçevesinde imzalanan sözkonusu anlaşma, iki
ülke arasında askerî eğitim işbirliğini tesis etmeyi
amaçlamakta olup, askerî eğitim kuruluşları arasındaki
işbirliğinin prensiplerini kapsamakta ve;
– Askerî eğitim alanında
karşılıklı bilgi ve deneyimlerinin mübadelesi,
– Askerî akademiler ve karargâhlar arası
karşılıklı ziyaretler,
– Müşterek eğitimlerin icrası,
– Askerî Tatbikatlara karşılıklı
gözetimci gönderilmesi,
– Askerî, ssoyal ve kültürel alanlarda bilgi ve
personel mübadelesi ile askerî tarih, müze ve arşiv konularında
işbirliği,
– Harp gemileri ile karşılıklı
liman ziyaretleri,
– Askerî spor ve sanat gruplarının
karşılıklı ziyaretleri,
– Askerî film ve fotoğraf stüdyoları arasında
işbirliği, hususlarını ihtiva etmektedir.
Bilgilerine arz ederim.
M.
Oltan Sungurlu
Millî
Savunma Bakanı
3. – Yozgat Milletvekili Kazım
Arslan’ın, TBMM bünyesindeki makam otolarına ilişkin sorusu ve
TBMM Başkanı Mustafa Kalemli’nin yazılı cevabı (7/549)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Meclis Başkanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını talep etmekteyim.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
13.3.1996
Dr.
Kâzım Arslan
Yozgat
1. TBMM bünyesinde her sabah kaç kişi veya makam
için, makam otosu trafiğe çıkmaktadır?
2. Bunların gerçekte ne kadarı gereklidir?
3. Bunun ekonomik maliyeti nedir?
4. Devletimiz bu kadar makam otosunun
masrafını karşılayacak kadar zengin midir?
5. Makam otolarının sanki şahsî otosu imiş
gibi, sürekli kullanılması doğru mudur?
6. Bu konuda tüm millete örnek olacak, sansasyona ve
şova değil, gerçeğe yönelik bir uygulama düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı
Genel
Sekreterliği
Kanunlar ve
Kararlar Dairesi Başkanlığı 4.4.1996
Sayı :
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/549-822-1978
Sayın Kâzım Arslan
Yozgat Milletvekili
İlgi : 13.3.1996 tarihli yazılı soru
önergeniz.
T.B.M.M. bünyesindeki makam otolarına ilişkin
ilgi önergenizde yer alan sorular aşağıda
cevaplandırılmıştır.
Bilgilerinizi rica ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Cevap : 1. T.B.M.M. Başkanı,
Başkanlık Divanı üyeleri, siyasî parti grup
başkanvekilleri, Denetçi, daimî Komisyon başkanları, Meclis eski
başkanları ve Genel Sekretere tahsisli (68) binek araç trafiğe
çıkmaktadır.
Cevap : 2. Araçlar, hizmetin gerekleri gözönünde
tutularak T.B.M.M. Başkanlık Divanı Kararları ile T.B.M.M.
Başkanının oluruna göre tahsis edilmektedir.
Cevap : 3. 1996 yılı Ocak ayına göre,
trafiğe çıkan her bir binek otosu için ortalama akaryakıt ve
bakım-onarım masrafı 19 576 605,– TL. civarındadır.
Cevap : 4, 5 ve 6. Başkanlık Divanı
Kararları ile Başkanlık oluruna göre tahsis edilen binek
otoları “Hizmet tahsisli” taşıtlardır. Bu
taşıtlar ancak hizmet amacıyla kullanılabilmektedir.
Taşıtların tahsis amaçları dışında
kullanılmaması ve azamî tasarrufa riayet edilmesi için ilgililere
talimat verilmiştir. Amaç dışı kullanıma imkân ve izin
verilmemektedir.
Başkanlığımızca konu ile
ilgili olarak yapılan değerlendirme sonucunda Türkiye Büyük Millet
Meclisi yönetim kademelerinde bulunanlara yapılmış makam
aracı tahsisleri iptal edilerek bu araçlar “Hazmet Havuzu” olarak
tanımlanan sistem içerisine alınmıştır.
Başkanlığımızın,
taşıtların özel amaçlar için kullanılmaması konusunda
gösterdiği özen ve duyarlılık devam edecektir.