DÖNEM : 20 CİLT : 5 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
50 nci Birleşim
9 . 5 . 1996 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KÂĞITLAR
III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1. – Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül’ün, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması
2. – İçel Milletvekili Halil Cin’in, köylü-orman ilişkileri ve orman kadastrosuna ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Nevzat Ercan’ın cevabı
3. – Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, fıstıkçamı üretimiyle uğraşan orman köylülerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Nevzat Ercan’ın cevabı
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 22 arkadaşının, ülkemizdeki petrol ve doğalgaz rezervlerinin tespit ve işletilmesi konusunda millî bir petrol politikasının oluşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/68)
2. – Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu ve 28 arkadaşının, Rusya ve Ukrayna’dan kalitesiz ve standartlara uygun olmayan sac ithal edildiği iddialarını ve bunların üretimde kullanılmasının sakıncalarını tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/69)
3. – Çankırı Milletvekili İsmali Coşar ve 42 arkadaşının, ülkemizin enerji tüketiminde ileride bir darboğazla karşılaşmaması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/70)
4. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 21 arkadaşının, Refah Partisinin Uluslararası Yardım Teşkilatı (IHH) ile ilişkisinin araştırılması ve bu teşkilatca toplanan kurban paralarının amacına ulaşıp ulaşmadığının tespiti amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/71)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – (10/13, 53) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/261)
2. – (10/8, 16, 20) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/262)
3. – (10/5) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/263)
4. – (10/7) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/264)
5. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, (6/59) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/14)
6. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, (6/61) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/15)
7. – İstanbul’da yapılacak olan Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı HABİTAT II Global Parlamenterler Forumuna katılacak Türkiye Büyük Millet Meclisi heyetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/265)
8. – Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin, Kuveyt Parlamentosunun davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/266)
9. – Azerbaycan Parlamento Başkanının davetine icabeten, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen Başkanvekili Kamer Genç’in katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/267)
IV. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1. – Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 56 arkadaşının, Türk Otomobil Fabrikaları A.Ş. (TOFAŞ) ile TOFAŞ Oto Ticaret A.Ş.’ndeki devlete ait hissenin satış yolu ile özelleştirilmesi sırasında nüfusunu kullanmak ve ihaleye fesat karıştırmak suretiyle devleti zarara uğratarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 366 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/3)
V. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün’ün partsine sataşması nedeniyle konuşması
VI. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Çay-Kur’un bazı harcamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/358)
2. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarının bazı harcamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/370)
3. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, bazı fonların gelir ve giderlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/382)
4. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elektrik İşleri Etüd İdaresinin bazı harcamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hüsnü Doğan’ın yazılı cevabı (7/383)
5. – Van Milletvekili Şerif Bedirhanoğlu’nun, Van’ın içme suyu sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hüsnü Doğan’ın yazılı cevabı (7/401)
6. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, Emlak Konut A.Ş.’ne alınan personele ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/414)
7. – Diyarbakır Milletvekili Yakup Hatipoğlu’nun, Ergani Çimento Fabrikasının özelleştirileceği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/441)
8. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Emlak Bankasının kârına ve reklam giderlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/455)
9. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Tekel Genel Müdürlüğünün reklam giderlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/521)
10. – Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz’ün, canlı hayvan ve sığıreti ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı İsmet Attila’nın yazılı cevabı (7/545)
11. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İstanbul İli otoyol gişelerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mehmet Keçeciler’in yazılı cevabı (7/561)
12. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, canlı hayvan ithaline ve sığır vebasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı İsmet Attila’nın yazılı cevabı (7/563)
13. – Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu’nun, et ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı İsmet Attila’nın yazılı cevabı (7/582)
14. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, Yozgat ve ilçelerine bağlı bazı köylerin içme suyu şebekesi inşaatlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı İ. Yaşar Dedelek’in yazılı cevabı (7/592)
15. – Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in, Şanlıurfa sınırları içindeki karayollarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mehmet Keçeciler’in yazılı cevabı (7/594)
16. – Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün, Ankara-Kayseri Devlet Karayolu’nun Keskin-Cinali mevkiindeki trafik kazalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Ülkü Güney’in yazılı cevabı (7/598)
17. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, milletvekilleri ve yakınlarına yapılan sağlık harcamalarına ilişkin T.B.M.M. Başkanından sorusu ve T.B.M.M. Başkanı Vekili Kamer Genç’in yazılı cevabı (7/752)
I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.
Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, bazı bölgelerimizde
hububat hasatının yaklaşması nedeniyle taban
fiyatların saptanması hazırlıklarının
gereğine ilişkin gündem dışı konuşmasına,
Tarım ve Köyişleri Bakanı İsmet Attila,
Karabük Milletvekili Erol Karan’ın, Orman Ürünleri Sanayii
Kurumunun kuruluş amacı ve bugünkü durumuna ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Devlet Bakanı Cemil Çiçek,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Çelik’in, GAP Projesinde
Adıyaman’ın ekonomik yeri konusundaki gündem dışı
konuşmasına da, Devlet Bakanı Abdülkadir Aksu,
Cevap verdiler.
Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 56
Arkadaşının, Kanuna veya Genel Ahlaka Aykırı
Şekilde Mal Edinmek Suretiyle Görevini Kötüye Kullandığı ve
Bu Eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 3628 Numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması,
Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 13, 14 ve 15 inci Maddelerine
Uyduğu İddiasıyla Eski Bakan ve Başbakan
Yardımcısı Necmettin Erbakan Hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/5) okundu;
Anayasanın 100 üncü maddesine göre, en geç bir ay içinde olmak üzere,
görüşme gününün Danışma Kurulunca tespit edilerek Genel Kurulun
onayına sunulacağı açıklandı.
Belçika Hükümetinin himayesinde Brüksel’de düzenlenecek toplantıya
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bayan parlamenterlerimizin
katılmalarına ilişkin TBMM Başkanlığı
tezkeresi kabul edildi.
Müzakereye alınan 13 adet sözlü soru, soru sahipleri ve ilgili
bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ve soru
sahipleri izinli bulunduğundan ertelendi.
10.10.1984 Tarihli ve 3056 Sayılı Kanunun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının (S. Sayısı : 3) görüşmelerine bir
müddet devam edildikten sonra, tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının
talebi üzerine İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre, bir defaya mahsus olmak
üzere, ilgili Komisyona geri verildi.
Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ve 4 arkadaşının;
Millet Meclisi İçtüzüğünün Başlığı ile Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu İçtüzüğe Bazı
Maddeler Eklenmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ile İstanbul Milletvekili
Emin Kul’un; Gümüşhane Milletvekili M. Oltan Sungurlu’nun; Denizli
Milletvekili Hasan Korkmazcan’ın; İzmir Milletvekili Gencay Gürün ve
Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın; Kütahya Milletvekili Mustafa
Kalemli’nin; Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 6
Arkadaşının; Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün’ün; Kayseri
Milletvekili Recep Kırış’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İçel Milletvekili Oya Araslı’nın ve Hatay
Milletvekili Atila Sav’ın; Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporunun (2/158, 2/30, 2/52, 2/67, 2/89, 2/161, 2/176,
2/177, 2/178, 2/183, 2/204) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı;
maddelerine geçilmesi sırasında yoklama talebinde bulunuldu; Başkanlıkça,
yoklamanın, çalışma süresi içinde yetişmeyeceği
nedeniyle yoklamaya gerek olmadığı açıklanarak, 9
Mayıs 1996 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere,
birleşime 18.38’de son verildi.
H. Uluç Gürkan
Başkanvekili
Zeki Ergezen Kadir
Bozkurt
Bitlis Sinop
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
II. – GELEN KÂĞITLAR
9 . 5 . 1996 PERŞEMBE
Sözlü Soru Önergeleri
1. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık
Altay’ın, Ağrı İlinin köy yollarının
yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/125) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996)
2. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık
Altay’ın, Ağrı İlinin köylerindeki kapalı
okulların açılmasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/126) (Başkanlığa
geliş tarihi : 7.5.1996)
3. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık
Altay’ın, Ağrı’daki yoksul vatandaşlarımızın
çeşitli fonlardan sağlanan yardım miktarının
artırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/127) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996)
Yazılı Soru Önergeleri
1. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un,
Elazığ’da 8. kolordu bünyesinde yeni bir Er Eğitim Birliği
kurulup kurulmayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/745) (Başkanlığa geliş
tarihi : 7.5.1996)
2. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un,
Askerî Lise, Astsubay Hazırlama Okulları Sınav Giriş
Belgelerine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/746) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996)
3. – Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, bazı
KİT’lerin özelleştirilmesi ve TOFAŞ hisselerinin halka arzı
için ödenen ilan ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/747) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996)
4. – Diyarbakır Milletvekili M. Sacit Günbey’in,
Diyarbakır-Silvan’da tütün kotası uygulandığı
iddiasına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/748) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996)
5. – Diyarbakır Milletvekili M. Sacit Günbey’in,
Diyarbakır’ın bazı ilçelerinde bulunan Devlet Hastanelerinin
uzman hekim ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/749) (Başkanlığa geliş
tarihi : 7.5.1996)
6. – Sıvas Milletvekili Temel
Karamollaoğlu’nun, Bergama Ovacık Altın Madeni işletmesinin
çevre halkı sağlığı üzerindeki etkileri konusunda bir
araştırma yapılıp yapılmadığına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/750) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996)
7. – Sıvas Milletvekili Temel
Karamollaoğlu’nun, Bergama Ovacık Altın Madeni işletmesinin
çevre halkı sağlığı üzerindeki etkileri konusunda bir
araştırma yapılıp yapılmadığına ilişkin
Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/751)
(Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996)
8. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın,
milletvekilleri ve yakınlarına yapılan sağlık
harcamalarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/752) (Başkanlığa
geliş tarihi : 10.4.1996)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. – Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 22
arkadaşının, ülkemizdeki petrol ve doğalgaz rezervlerinin
tespit ve işletilmesi konusunda millî bir petrol politikasının
oluşturulması amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/68) (Başkanlığa
geliş tarihi : 7.5.1996)
2. – Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu ve 28
arkadaşının, Rusya ve Ukrayna’dan kalitesiz ve standartlara
uygun olmayan sac ithal edildiği iddialarını ve bunların
üretimde kullanılmasının sakıncalarını tespit
etmek amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103
üncü maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/69) (Başkanlığa
geliş tarihi : 7.5.1996)
3. – Çankırı Milletvekili İsmali Coşar ve 42
arkadaşının, ülkemizin enerji tüketiminde ileride bir
darboğazla karşılaşmaması için alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/70)
(Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996)
4. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 21
arkadaşının, Refah Partisinin Uluslararası Yardım
Teşkilatı (IHH) ile ilişkisinin
araştırılması ve bu teşkilatça toplanan kurban paralarının
amacına ulaşıp ulaşmadığının tespiti
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/71) (Başkanlığa
geliş tarihi : 8.5.1996)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkanvekili H. Uluç GÜRKAN
KÂTİP
ÜYELER: Zeki ERGEZEN (Bitlis), Kadir BOZKURT (Sinop)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50 nci
Birleşimini açıyorum.
Çalışmalarımızın
ülkemiz ve ulusumuz için iyilikler, güzellikler getirmesini diliyorum.
Toplantı
yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma
gündemdışı söz vereceğim.
III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1. –
Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül’ün, İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Haftasına
ilişkin gündemdışı konuşması
BAŞKAN – Birinci söz, İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Haftası
nedeniyle, Demokratik Sol Parti Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül’ün. (DSP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
Süreniz 5 dakika.
BEKİR
YURDAGÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4-10
Mayıs İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği Haftası nedeniyle söz almış bulunmaktayım;
konuşmama başlamadan önce, hepinizi, en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Bu yıl onuncusu
gerçekleştirilen İşçi Sağlığı ve
İş Güvenliği Haftasının, çalışanlara
sağlıklı, güvenli ve barış dolu çalışma
koşullarının yaratılmasında katkıda
bulunmasını diliyorum.
Günümüzde
insana çalışana değer vermek, çalışma hayatı ve
ortamının daha yaşanır bir hale getirilmesini
sağlamak, endüstriyel ilişkilerin kalitesini yükseltmek, kısaca
toplumsal refahın, barışın artırılması
şeklinde ifade edilmektedir. İş hukukunda en geniş
şekilde düzenlenen konuların başında, işçi sağlığı
ve iş güvenliği konusu gelir; ancak, iş güvenliğinin
sağlanabilmesi için bu yeterli değildir. İyi bir mevzuatın
varlığı şart ve önkoşul olmakla birlikte, öncelikli
sorun, iş güvenliği bilincinin oluşmasıdır. Bu bilinç,
önce, bütün ilgililerde, işçiden işverene ilgili kurum yetkililerine
kadar herkeste iş güvenliği konusunda bir istek ve inanç yaratılmasıyla
sağlanabilir. İş güvenliği sorunu, öncelikle işçinin
sorunudur; çünkü, iş güvenliği önlemlerinin hiç alınmaması
veya yeterli olmamasından ilk ve en çok etkilenecek olan işçinin kendisidir.
SSK
verilerini incelediğimizde, 1994 yılında 92 087 iş
kazası sonucunda 3 209 işçimizin sakat kaldığını,
1 191 işçimizin de hayatını kaybettiğini görüyoruz. Bir
insanın en önemli varlığı yaşamı ve
sağlığıdır. Diğer bütün değerler, ancak
bunun varlığıyla bir anlam ifade edebilir. Sağlık
yoksa, ne fazla iznin ne de daha iyi bir ücretin anlamı olabilir. Son on
yılda ülkemizde meydana gelen iş kazalarında 14 bin işçinin
ölmesi, 30 bin işçinin de iş görmez derecede sakatlanması dikkat
çekicidir. 1994 yılında grevler nedeniyle kaybolan işgücü 242
589 iken, iş kazaları nedeniyle kaybolan işgücü 1 926 104’tür.
Emek verimliliğinin artırılmasını isteyenler,
yukarıdaki tablo karşısında düşünmek
zorundadırlar. Grevler nedeniyle işgücü kayıplarına
duyarlı yaklaşan ve bunu sürekli öne çıkaran çevreler, aynı
duyarlılığı iş kazalarının önlenmesinde de
göstermelidirler ki, samimî oldukları anlaşılsın.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iş güvenliği ve işçi
sağlığının sağlanması için, şu üç nokta
çok önemlidir: Birincisi, işgüvenliği bilinci; ikincisi, iyi bir
mevzuat; üçüncüsü ve en önemlisi, iyi bir denetim.
İş
güvenliği için en önemli nokta denetimdir. Yürürlükteki iş
güvenliği mevzuatımız, Anayasadan başlamak üzere, devlete
denetim ödevi yüklemektedir. Denetim olmadığı sürece, kimin
iş güvenliği önlemleri aldığı kimin almadığı,
iş kazaları ve meslek hastalıklarının kaynakları
ve yoğunluğu bilinemez ve sonuçta da etkin önlem alınamaz.
Ülkemizin en
büyük işletmelerinden sayılan Türk Silahlı Kuvvetlerine
bağlı işyerlerinde, en son teknolojiyle donanımlı
denizaltılarımız, firkateynlerimizin, uçak ve
tanklarımızın imali ve onarımı yapılan
tersanelerimizde, hava ikmal bakım merkezlerinde, tank ve palet
fabrikalarımızda, iş hayatının denetimi ve
teftişi diğer işyerlerinden ayrı tutulmaktadır; bu
ayrıcalık mutlaka ortadan kaldırılmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iş kazalarının
yarıya yakını küçük işyerlerinde meydana gelmektedir.
50’den az işçi çalıştıran işyerlerinde meydana gelen
kazaların, tüm işyerlerinde meydana gelen kazaların yüzde 80’ini
oluşturduğu düşünülürse, küçük işyerlerinde, işçi
sağlığı ve iş güvenliği konusunda gerekli
önlemlerin alınmadığı bir kez daha ortaya
çıkmaktadır. Küçük işletmelerde önlemler
alınmadığı için, işçiler ve özellikle çocuk
işçiler, iş kazası ve meslek hastalığı riskiyle
çok daha fazla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bir örnek
vermem gerekirse; seçim bölgem Kocaeli’de, devletin Derince Limanı
boş dururken, yasal olmayan özel iskelelerde, özellikle çocuk yaşta 2
500 işçi, sigortasız ve ölüm riskiyle burun buruna, olumsuz
koşullarda 24 saat çalıştırılmakta ve sık
sık ölümcül kazalara rastlanmaktadır.
Uluslararası
Çalışma Örgütü verilerine göre, Türkiye’de, sigortalı her bin
işçide iş kazası nedeniyle ölüm riski ortalaması yüzde
5’tir; bu oran, Avrupa ülkelerinde yalnızca yüzde 1’dir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yurdagül, 1 dakika içerisinde
lütfen tamamlayınız.
BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Teşekkür ederim.
Bu görüş çerçevesinde, işyeri
sağlık birimlerinin çalışmalarında koruyucu hizmetler
öne çıkarılmalıdır.
50 işçinin çalıştığı
işyerlerinde birer işyeri hekimi istihdam edilmelidir.
Yasalarımızdaki cezalar
caydırıcı olmaktan uzaktır; daha
ağırlaştırılarak, caydırıcılık
fonksiyonu oluşturulmalıdır.
Ulusal düzeyde, bir işçi
sağlığı ve iş güvenliği kurulu bir an önce
oluşturulmalı; işyerlerindeki işçi
sağlığı ve iş güvenliği kurulları demokratik
bir yapıya kavuşturulmalıdır.
İşçi sağlığı ve iş
güvenliği bilinci ve kültürünün toplumun her kesimine verilmesi
benimsenmelidir.
Bu
vesileyle, değerli çalışanlarımızın iş
güvencesinin, işçi sağlığının ve iş
güvenliğinin sağlandığı sağlıklı ve
barış dolu bir çalışma ortamının,
yarınlarda, bizlerin olması dileğiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Yurdagül.
Yanıt
için, Hükümet adına söz talebi var mı efendim? Yok.
2. – İçel Milletvekili Halil Cin’in,
köylü-orman ilişkileri ve orman kadastrosuna ilişkin
gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Nevzat
Ercan’ın cevabı
BAŞKAN
– ANAP İçel Milletvekili Sayın Profesör Doktor Halil Cin, Türkiye’de
orman kadastrosu, köylü ve orman ilişkileri konusunda
gündemdışı söz istemişlerdir.(ANAP sıralarından
alkışlar)
Buyurun
efendim.
Sayın
Cin, süreniz 5 dakikadır.
HALİL
CİN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye’de, köylü-orman ilişkileri ve orman kadastrosu konusunda
konuşmak üzere, huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yurdumuz
yüzölçümünün yaklaşık yüzde 26’sı ormandır. Orman
varlığımızın ancak yüzde 44’ü verimli ormanlardan
oluşmaktadır. Anayasa ve orman mevzuatı, ormanı korumak ve
çoğaltmak için ciddî önlemler almıştır. Ne var ki,
ormanın yasal olarak korunması yetmez, halk ile ormanı
barıştırmak, ormanı köylüye sevdirmek, ormanın
faydalarıyla köylüyü kucaklaştırmak gerekir.
Ülkemizde
orman mevzuatının uygulanması, kazanılmış
hakları ihlal etmekte; bilimsel ve teknik anlamda, orman olmayan arazi
orman kabul edilmekte; köylü, hayat kavgasında ormanı kendisine
hasım olarak görmektedir. Anayasa -169 uncu maddesinde- ormanların
korunması ve genişletilmesiyle ilgili tedbirler
almıştır.
Aynı
madde, orman dışına çıkarılabilecek alanları da
belirlemiştir. Buna göre, orman olarak muhafazasında bilim ve fen
bakımından fayda olmayan yerler ile tarımda
kullanılması faydalı olan yerler ve 1981 yılından önce
kesin orman vasfını yitirmiş olan bağ, bahçe, zeytinlik
gibi yerler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu
olarak üzerinde bulunduğu yerler, orman sınırları
dışına çıkartılabilir.
Anayasanın 169 uncu maddesinin dördüncü bendinde yer alan bu hüküm,
lafzı ve ruhuyla tam olarak uygulanırsa, sorun çözülecektir.
Mesela
doğu Akdeniz bölgesinde, özellikle İçel ilinde, Erdemli’den Anamur’a
kadar uzanan sahil bandında, taşlık, bitki örtüsünden mahrum,
dik yamaçlardan oluşan yerlerde, köylü, kayaları dinamitle
temizleyerek sera kurmakta ve turfanda sebzecilik yapmaktadır; bu
şekilde hem ülkenin istihdam sorununun çözümüne yardımcı
olmakta, hem de millî ekonomiye katkıda bulunmaktadır. Ne var ki,
Orman Bakanlığı, ekmeğini taştan çıkartan bu
insanların emeğini ve geleceğini yok etmek için “ormandır”
iddiasını, Demokles’in kılıcı gibi köylülerin
başında sallamaktadır.
Diğer
taraftan köylünün, atadan dededen kalan tarlaları, orman kadastrosu yahut
normal kadastro sırasında, tarım arazisi olarak tespit
edilmesine rağmen, sonradan “ormandır” diye elinden alınmakta,
köylü bu şekilde kazanılmış haklarını yitirmekte,
mahkeme kapılarında sürünmekte, devletine olan güvenini
kaybetmektedir. Orman Kanununun 2 /B maddesi gereğince, orman
sınırları dışına çıkartılıp,
Hazine adına tescil edilen yerler, rayiç bedeliyle zilliyetlerine bugüne
kadar henüz verilememiştir; ayrıca köy, kasaba ve mücavir alanlarda
vatandaş, evi veya dükkânı için ecrimisi ödemek durumunda
kalmaktadır. Bütün bu uyuşmazlıkları ortadan
kaldırmak, ormanları korumak ve orman alanlarını
genişletmek için, orman-köylü ilişkilerini çağdaş, rasyonel
bir işletmecilik anlayışıyla yeniden düzenlemek gerekir. Bu
yolda atılacak ilk adımlardan biri, orman kadastro
çalışmalarının, işin mahiyet ve tekniği
bakımından en yetkili ve aynı zamanda tarafsız kuruluş
olan, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından
yapılmasıdır.
6831
sayılı Yasa, orman sınırlarını belirleme
yetkisini, orman kadastro komisyonlarına vermiştir. Komisyonlar,
orman sınırlarını belirleyerek, bu sınırları
gösteren tahdit krokileri ve tahdit haritaları düzenlemektedir. Bu
krokiler ve haritalara göre, orman kadastro haritaları
yapılmaktadır. Bu haritalar, çoğu zaman, kadastro
haritaları standartlarında üretilmediği için, uygulamada büyük
güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Tapuya tescil
işlemleri bu sebeple gerçekleşmemekte, kadastro
çalışmaları sonuçlandırılamamaktadır. Bazı
haritalarda pafta-zemin uyuşmazlıkları ortaya çıkmakta,
zeminde orman, haritada kültür arazisi veya kültür arazisi ise, orman olarak
gözükmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Cin, lütfen 1 dakika
içerisinde toparlayınız.
HALİL CİN (Devamla) – Bitiriyorum efendim;
teşekkür ederim.
Bazen de kadastro çalışmaları
sırasında, orman idaresinin taraf olduğu işlemlerde, daha
önce kültür arazisi olarak kadastrosu yapılan yerler orman olarak tescil
edilmektedir ki, bu, taşınmazların mülkiyetini
tartışmalı hale getirmekte, çeşitli
anlaşmazlıklara yol açmaktadır.
Orman kadastro haritalarının
sağlıklı yapılabilmesi için, bunun, ülkemizde en deneyimli
kuruluşu olan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından
yapılmasında zaruret vardır. Bilindiği gibi, Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü Başbakanlığa bağlı bir kuruluştur.
Orman ihtilaflarında Orman Bakanlığı taraf olduğu
halde, Tapu Kadastro tarafsız bir kuruluştur; bu bakımdan,
Başbakanlığa bağlanmıştır. Böylece, henüz
kadastrosu yapılmamış 8 500 orman ilişkili köy ve orman
alanlarının kadastrosunun genel kadastroyla birlikte
yapılması mümkün olacak, uygulamada karşılaşılan
birçok olumsuzluklar da ortadan kalkacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Cin teşekkür ediyorum.
Hükümet adına yanıt?..
ORMAN BAKANI NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Üçüncü
konuşmadan sonra cevap vereceğim.
BAŞKAN – Peki efendim, daha sonra cevap
vereceksiniz.
3. – Muğla Milletvekili Fikret
Uzunhasan’ın, fıstıkçamı üretimiyle uğraşan orman
köylülerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman
Bakanı Nevzat Ercan’ın cevabı
BAŞKAN – Gündemdışı
üçüncü konuşma, fıstıkçamı ve fıstıkçamı
üretimiyle iştigal eden orman köylüleri üzerinde, DSP Muğla
Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan’ın. (DSP sıralarından
alkışlar)
Buyurun efendim.
FİKRET
UZUNHASAN (Muğla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
fıstık çamı ve fıstıkçamı üretimiyle uğraşan
orman köylüleri hakkında konuşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Ülkemizin,
Ege Bölgesinde fıstıkçamı ormanları, Muğla İli
Milas – Sarıçay, Yatağan–Kavaklıdere, Gökçay Bölgesinde ve
Aydın İlinde olmak üzere, 7 bin hektardır. Bunun 5 bin
hektarı Milas–Yatağan–Kavaklıdere üçgeninde bulunmaktadır.
Yörede
yaşayan vatandaşlar, geçimlerini fıstıkçamlarının
kozalaklarından sağlamaktadır. Ne yazık ki, bu
fıstıkçamları, devlet ormanları içerisinde olduğundan,
vatandaş ile orman idaresi sık sık karşı
karşıya kalmaktadır.
1945
yılında çıkarılan 4785 sayılı Yasaya göre, bütün
ormanların devletleştirilmesi ana neden olarak gösterilmektedir.
Herhangi bir kayıt ve şart aranmaksızın tabiaten
yetişmiş bütün ormanlar devletleştirilmiştir.
24.3.1950’
de çıkan 5658 sayılı Yasaya göre ise, tapulu alanlar orman
içinde ve bitişiğinde değilse, tekrar sahiplerine iade
edilmiştir.
6831
sayılı Orman Kanununun 1 inci maddesinin (H) bendine göre: “Sahipli
arazide ve muhitin hususiyetlerine göre yetişmiş veya
yetiştirilecek olan fıstıkçamlıkları ve palamut
meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve
ağaççıklar orman sayılmaz.”
Bu durumda,
fıstıkçamı, sahipli arazide orman sayılmazken, devletin
mülkiyeti altında bulunan ormanlarda ve boş arazide yetişen
fıstıkçamları ise, meyveli bitki türünden sayılmayıp,
orman sayılmaktadır.
Söz konusu
kanun çelişkiler yaratmakta, bu durum, yöredeki vatandaşlar ile orman
idarecilerini karşı karşıya getirip,
anlaşmazlıklara neden olmaktadır.
Tereddütlerin
ortadan kaldırılması için, fıstıkçamının net
bir tanımının yapılıp, bahçe ağacı; yani,
meyveli ağaç statüsüne acilen sokulması gerekmektedir.
Devletin
ormanları içerisinde yetişen fıstıkçamı, orman ürünü
olarak kullanılmamaktadır; yani, kâğıt, kereste, reçine
sanayiinde kullanılmamaktadır; ısı değerinin az
olması nedeniyle, yakacak olarak da kullanılmamaktadır. Bu
bağlamda, devlet, fıstıkçamından hiçbir şekilde orman
ürünü olarak yararlanmamaktadır.
6831
sayılı Orman Kanununun 2 nci maddesinde;
“Orman
sayılan yerlerden:
A) Öncelikle
orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen
yerleştirilmesi maksadıyla, orman olarak muhafazasında bilim ve
fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen aksine tarım
alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerler
ile halen orman rejimi içerisinde bulunan funda ve makilerle örtülü yerlerden
tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit
edilen yerler,
B)
31.12.1981 tarihinden önce, bilim ve fen bakımından orman
niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden tarla, bağ, bahçe,
meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık gibi
çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi
hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit
edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu
olarak bulunduğu yerleşim alanları, orman
sınırları dışına çıkartılır”
denilmektedir.
Bu durumda,
söz konusu yasanın ilgili maddeleri tekrar ele alınması,
incelenip, yöre halkının özellikleri de göz önüne alınarak
değişiklikler yapılması, o bölgedeki
vatandaşlarımızın yararına olacaktır.
Yöredeki
halkımız için ikinci bir sıkıntı kaynağı
ise, büyük bir özenle koruyup geliştirdikleri
fıstıkçamlarının mülkiyet hakkının kendilerine
verilmemesidir. Oysa, o bölgede yaşayan insanlarımız, elindeki
tapulu alanlarına da fıstıkçamı dikerek değerlendirmektedirler.
Bölge
halkımız, çok uzun yıllardan beri, devlet ormanları
içerisinde yetişen fıstıkçamlarına sahip çıkmakta,
koruyup kozalaklarından yararlanmaktadırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
BAŞKAN
– Ek süreniz 1 dakikadır.
FİKRET
UZUNHASAN (Devamla) – Bu durumda, ormanlarımız daha iyi
korunacaktır. Tarıma elverişsiz Hazine alanları
mülkiyetleştirilerek sahipli ormanlar çoğalacak; halk üretime etkin
bir şekilde katılacak. Bu durum, fıstığın maliyet
fiyatları üzerinde etkili olacak, halk, ekonomik olmayan her türlü
uygulamalara müdahale ederek israf önlenecek ve üretim artacaktır.
Ormanlarımızdan usulsüz faydalanmalar önlenecek, yangın gibi
zararlara karşı daha iyi korunacaktır. Fıstık üretimi,
pazar isteklerine uygun standartlarda yapılacağından, pazarlama
daha kolay ve zararsız olacaktır.
Böyle bir
modelin uygulanması, hem vatandaş hem de devlet lehine
olacaktır. Bursa İli Keleş İlçesi Baraklı Köyü, bu
modelin en güzel örneğidir. Özetle, fıstıkçamı üzerindeki
mülkiyet hakkının vatandaşa verilmesi, yöremiz
açısından bir zorunluluktur. Bu konuyla ilgili olarak gerekli yasa
değişiklikleri bir an önce yapılmalıdır.
Sözlerime
son verirken, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Uzunhasan.
Gündemdışı
ikinci ve üçüncü konuşmayı yanıtlamak üzere, Orman Bakanı
Sayın Nevzat Ercan; buyurun. (DYP sıralarından
alkışlar)
2-3. – Orman Bakanı Nevzat
Ercan’ın, İçel Milletvekili Halil Cin’in, köylü-orman ilişkileri
ve Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, orman köylülerine
ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı
(Devam)
ORMAN BAKANI
NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; iki
değerli konuşmacımızın gündemdışı
konuşmalarına cevap vermek üzere yüksek
huzurlarınızdayım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; orman kadastrosu, orman
varlığımızın tespitiyle güvence altına
alınması olarak, orman mülkiyeti ise, orman alanlarına yönelik
idare ve kullanma hakkı şeklinde tanımlanmaktadır. Orman
kadastrosu, orman tahdidi amacıyla, 1937 yılında
yayımlanarak yürürlüğe giren 3116 sayılı Orman Kanununda
ele alınmıştır. Kanun, orman tahdidinin 10 yıl gibi
kısa bir sürede bitirilmesini hedeflemiştir. Bu da, ormancılık
faaliyetlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için,
öncelikle sahipliliğin belirlenmesine ne kadar büyük bir önem
verildiğini ortaya koymaktadır. Buna rağmen, 1937
yılından beri çeşitli kanun değişiklikleriyle
uygulanması sürdürülen orman sınırlaması
çalışmaları, günümüze kadar, ne yazık ki,
tamamlanamamıştır.
Arzulanan
teknik ormancılığın yapılabilmesi ve mülkiyet
ihtilaflarının çözüme kavuşturulabilmesi amacıyla kadastro
ve mülkiyet çalışmalarına ağırlık verilmektedir.
1995 yılı sonu itibariyle yurdumuzda mevcut 20,2 milyon hektar
genişliğindeki orman alanının yüzde 68’ini oluşturan
13,9 milyon hektarının orman tahdit ve kadastrosu
tamamlanmış, 5,4 milyon hektarının tapuya tescili
sağlanmıştır.
Halen 155
adet orman kadastro komisyonu ile yılda 1 milyon 100 bin hektar orman
alanının, orman kadastro çalışması sürdürülmektedir.
1995-1999 yıllarını kapsayan 5 yıllık dönemde,
yılda ortalama 1 milyon hektar olmak üzere, 5 milyon hektar sahanın
orman kadastrosunun yapılması, tüm orman sahalarının
kadastro çalışmalarının ise 2004 yılında
tamamlanması hedeflenmiştir. Bu çalışmaların 2004
yılında bitirilebilmesi için zor bir çalışma olan kadastro
faaliyetlerindeki tüm personelin özlük haklarının
artırılması ve komisyonların günün şartlarına en
uygun donanımla mücehhez hale getirilmesi noktasındaki gayretler, bir
ölçüde sonuç vermiş bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, yurdumuzda sayıları 18 bin civarında olan orman
köyünde, yaklaşık 10,5 milyon nüfus yaşamaktadır. Orman
köylülerimiz, millî gelirden en az payı alan bir kesimi
oluşturmaktadır. Orman köylerimizden büyük kentlere çok yoğun
bir nüfus akımı gözlenmektedir.
Bu göç
olayı, şehirlerin problemlerini önemli ölçüde
artırmaktadır. Ormanlarımızın korunması,
geliştirilmesi ve genişletilmesi amacıyla, orman içi ve
bitişiğindeki köylerin sosyal ve ekonomik gelişmelerini
sağlamak suretiyle bunların ormanlar üzerindeki olumsuz etkilerini
azaltmak için, Bakanlığımızca çalışmalar
yapılmakta olup, tüm ilçelerimizin orman köyleri kalkınma
planları hazırlanmış ve uygulamaya konulmuştur.
Bu amaçla,
bilhassa ORKÖY Genel Müdürlüğü bazında Orman Köylülerini
Kalkındırma Fonundan orman köylülerimize dam örtülü ve
ısıtma-pişirme araçları gibi sosyal amaçlı;
arıcılık, hayvancılık, el sanatları,
seracılık, meyvecilik, kültür mantarcılığı,
alabalıkçılık gibi ekonomik amaçlı ferdi krediler verilmektedir.
Ayrıca, bu köylerdeki ürünlerin değerlendirilmesi, pazarlanması
ile hammadde temini için mandıra, soğuk hava deposu, zeytin salamura,
halıcılık, orman ürünleri işletme, yem üretimi gibi
konularda, bu köylülerimizin oluşturduğu köy kalkınma kooperatiflerince
kurulan tesislere de ayrıca kooperatif kredileri
kullandırılmaktadır.
Orman Genel
Müdürlüğü bünyesindeki çalışmaları eğer özetleyecek
olursak, ormanlardan yapılan üretim, taşıma ve istifleme,
diğer işletmecilik işlerinde istihdam edilen orman işçisi
sayısı yaklaşık 700 bindir. Üretim işlerinde kendi nam
ve hesabına vahidi fiyat usulüyle çalışan orman köylüsü, orman
işçilerine yaptıkları üretim işçiliği karşılığı
olarak, 1993 yılında 2,3 trilyon TL, 1994 yılında 3,5
trilyon TL’lik bir ödeme imkânı bulunabilmiş; 1995 yılında
9,071 trilyon TL ödeme yapılabilmiştir. 1996 yılında ise bu
meblağın 14,5 trilyon TL’ye ulaşacağı tahmin
edilmektedir.
Bakanlığımız,
Orman Genel Müdürlüğünde vahidi fiyatla çalışan üretici
köylülere ve kooperatiflere, 1995 yılında yaptıkları
üretim, sürütme ve taşıma faaliyetlerine verilen birim fiyatlara
ilaveten, 1.1.1995 tarihinden geçerli olmak üzere yüzde 20 zam
verilmiştir. Verilen bu zammın tutarı 1,6 trilyon olup, 1995
yılında üreticilere verilen miktar 9,071 trilyonu bulmuştur.
Genel
Müdürlüğümüz, üretim birim fiyatlarındaki artışların
yıllık enflasyon rakamlarının üzerinde olmasına,
köylülerin mağduriyetinin önlenmesine gayret sarf etmektedir. Orman
köylüsünün gelir seviyesinin ve refahının yükseltilmesi, orman-halk ilişkilerinin
iyileştirilmesi, orman sevgisinin geliştirilmesi ve böylece,
ormanların korunmasının, halkın katkı ve
katılımıyla daha etkin hale getirilmesi, temel amaç olarak
hedeflenmiştir. Üretim faaliyetlerinde çalışan orman
köylülerine, vahidi fiyat usulüyle yaptıkları işler
karşılığı, döner sermaye gelirlerinden verilen
payın artırılması, Bakanlığımızın,
üzerinde hassasiyetle durmakta olduğu başlıca amaç; orman
köylülerimizin refah seviyelerinin iyileştirilmesi, ormanların
işletilmesi, sağlanan gelirlerden orman köylülerine aktarılan
payın daha yüksek nispetlere çıkarılmasıdır.
Değerli
milletvekilleri, 1990 yılında, döner sermaye gelirlerinin köylüye
aktarılan payı, yüzde 26,7 nispetindeyken, 1994 yılında
yüzde 37,4’e, 1995 yılında, alınan yeni tedbirlerle yüzde 43,4’e
yükseltilmek suretiyle, ormandan alınan tekrar ormana ve orman köylüsüne
aktarılması politikası, geçtiğimiz dönemlerde çok
yaygın bir biçimde uygulama imkânı bulabilmiştir.
Orman
köylülerine ve orman köyü kooperatiflerine, vahidi fiyatla, baltalık
ormanlardan ve koruya tahvil çalışmalarında ürettikleri yakacak
odunun yüzde 80’ine kadarı, kendilerine, köylü pazar satışı
olarak, maliyet bedeli üzerinden verilmektedir; bu sahalardan ürettikleri
sanayi odunlarının tamamı ise, düşük maliyetle ve tahsis
fiyatlarından, yine kendilerine verilerek, kendileri tarafından
pazarlamaları imkânı sağlanmıştır.
Orman
Kanununun 34 üncü maddesinden doğan yüzde 25 kanunî hak
karşılığı orman köyü kooperatiflerine yapılan
vadeli satışlardan alınan faiz, 1993 yılından itibaren
kaldırılmıştır.
Ayrıca,
bu satışlarda uygulanan yüzde 50 peşin ödeme şartı da,
1994 yılında yüzde 10, 1995 yılında ise, talebin canlı
olmasından dolayı, yüzde 20 peşinatla, faizsiz ve 1 yıl
vadeli satış uygulamasına başlanarak, orman köylüsü lehine,
reform mahiyetinde kolaylık ve rahatlık getirilmiştir;
bunların gözden kaçmaması lazım.
Değerli
milletvekilleri, orman içi ve bitişiğindeki orman köylerinden, daha
önce 31 inci madde kapsamındayken, idaremizce yapılan üretimler
sonucu, mülkî hudutlarında verimli devlet ormanı kalmayıp, 32
nci madde kapsamına girmek suretiyle, zatî ihtiyaç haklarından mahrum
olan orman köylülerinin, yeniden hak sahibi olmalarını
sağlayacak yasal düzenleme çalışmaları
tarafımızdan başlatılmış bulunmaktadır.
Daha önceki
yıllarda, mayıs ayı sonuna kadar kesme, taşıma
işlerini yapan orman köylülerine verilen erken üretim primi, 1994
yılından itibaren, idarenin inisiyatifi ve üretim
işçiliğinin sonbaharda yapılması halinde, yine erken üretim
priminin verilmesi sağlanmış bulunmaktadır. Böylece, orman
köylüsüne ek iş imkânı sağlanmış olmaktadır.
Yine, orman
köylüsüne tel direk üretiminde yüzde 25 ve yüzde 75 arasında, maden direk
üretiminde ise, yüzde 20 oranında özendirici prim verilmektedir.
Orman Kanununun 31, 32 ve 33 üncü
maddelerine göre, orman köylülerine ve nüfusu 2 500’den az olan kasaba
halkından muhtaç olanlarına verilen zatî yapacak ve yakacak
ihtiyaçlar ile felakete uğrayanlara verilen felaketzede ihtiyaçları
ile Bakanlığımızın sübvanse ettiği meblağ,
döner sermaye konsolide bütçesinin yüzde 10’u nispetine ulaşmaktadır.
Bir fikir vermesi bakımından, 11 trilyon TL olan 1994 yılı
konsolide bütçesinin yüzde 10’u olan yaklaşık 1,1 trilyon TL, 1995
yılında ise, 29 trilyon TL gelir tahmin edilerek, bunun yüzde 10’u
nispetinde, yaklaşık 2,9 trilyon TL, orman köylüsüne bu kapsamda
dolaylı olarak ek gelir sağlanmaktadır.
Baltalık ormanlardan endüstriyel odun üretimini
teşvik etmek için, hem yapacak odunda ve hem yakacakta, fiilî masraflar
yüzde 50, tevzi masraflar yüzde 50 oranında uygulanarak, oduna olan talep
darlığı nedeniyle, orman köylüsüne ürettiği emvali daha
rahat pazarlama dolayısıyla gelirini artırıcı imkân
da, ayrıca sağlanmış bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, baltalık ve bozuk baltalık sahaların koruya
tahvil çalışmalarında 5’er yıllık aralarla 10 yıl
boyunca bu sahalarda yapılacak müdahelelerden elde edilecek yapacak ve
yakacak odunların, köylü pazar satışı ve tahsisli olarak
üretici köylülere verilmesi sağlanmış ve bu yolla 1994
yılından itibaren gelirlerini artırıcı imkân, orman
köylümüze böylece sağlanmış bulunmaktadır.
Orman
köylüsüne, 1995 yılında üretim işçiliği ve kanunî haklardan
sağlanan parasal kaynak -kalemler halinde toplam olarak rakamı ifade
etmek istiyorum- 14,5 trilyondur. 1996 yılında ise, orman köylüsüne,
işçilik, kanunî haklar ve diğer çalışmalarla, sadece -Orman
Genel Müdürlüğü bünyesi açısından söylüyorum- 27 trilyon
TL’lık bir katkı sağlanması tahmin edilmektedir ve Bakanlığımızca
da, bu yolda gerekli çalışmalar başlatılmış bulunmaktadır.
Hepinize saygılar sunarım.
(DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Değerli milletvekilleri,
gündemdışı konuşmalar ve yanıtlar
tamamlanmıştır.
Gündeme geçiyoruz.
4 adet Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum:
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME,
MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – Kocaeli Milletvekili Şevket
Kazan ve 22 arkadaşının, ülkemizdeki petrol ve doğalgaz
rezervlerinin tespit ve işletilmesi konusunda millî bir petrol
politikasının oluşturulması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/68)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye’nin, bütçe açıklarından ve içinde bulunduğu
ekonomik sıkıntılardan kurtulabilmesi için, kendi tabiî
zenginliklerini değerlendirmesi
zarureti bilinen bir gerçektir. Bu tabiî zenginliklerden biri olan
yeraltı petrol yataklarımızın en verimli şekilde
işletilmesi ve değerlendirilmesi için Anayasanın 98 inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 102 ve103 üncü maddesi
gereğince, millî petrol politikamızın tespiti için,
ilişikteki Meclis araştırması önergemizin kabulüne
delaletinizi saygılarımızla arz ve talep ederiz.
Şevket Kazan (Kocaeli)
Salih Kapusuz (Kayseri)
Mehmet Ali Şahin (İstanbul)
Ahmet Derin (Kütahya)
Kemalettin Göktaş (Trabzon)
Cemal Külahlı (Bursa)
İbrahim Ertan Yülek (Adana)
Necati Çelik (Kocaeli)
Ömer Vehbi Hatipoğlu (Diyarbakır)
Mustafa Kemal Ateş (Kilis)
Naci Terzi (Erzincan)
Mikail Korkmaz (Kırıkkale)
İlyas Arslan (Yozgat)
Hüseyin Kansu (İstanbul)
Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş)
Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep)
Azmi Ateş (İstanbul)
Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)
M. Sıddık Altay (Ağrı)
İsmail Coşar (Çankırı)
Abdullah Örnek (Yozgat)
Ahmet Çelik (Adıyaman)
Şinasi Yavuz (Erzurum)
Gerekçe:
Bilindiği gibi, petrol, bir yandan dünyamızı
aydınlatıp teknolojik gelişmelerin itici gücünü teşkil
ederken, öte yandan keşfinden bu yana, ihtilafların, harplerin,
suikastların, darbelerin, kara paranın dünya çapında organize
rüşvetin ve her türlü yıkıcı faaliyetin odak
noktasını oluşturmuştur. Bugün petrolün çok önemli ve
sihirli bir madde olduğunu, kalkınmanın ve refahın petrol
sayesinde çabuklaştırılıp mümkün hale
getirilebildiğini bilmeyen hiçbir millet ve devlet kalmamıştır.
Ülkemizde ilk petrol çalışmaları 1926 yılında
başlamıştır. Söz konusu yılda çıkarılan ilk
petrol kanunu ile MTA Petrol Grubunca yürütülen çalışmalar, 1940’ta
Raman’da, 1951’de Garzan’da ilk petrol yataklarının bulunmasıyla
meyvesini vermiştir. 1926 yılında çıkarılan bu kanun,
petrol politikasını mutlak devletçilik çizgisinde götürmeyi
amaçlamış ve fakat, yöneticiler tarafından yetersiz
görülmüştür.
1954
yılında 6326 sayılı Kanun
çıkarılmıştır. Bu kanunla, devlet doğrudan
doğruya işletmeci olma konumunu bırakmış,
işletmeciliği yerli özel şirketlere, bunların yanında,
yabancı şirketlere, hatta, yabancı devletlere ruhsat veren
liberal sistemi benimsemiştir.
Kanunun
amacı, ülke kalkınmasında akaryakıt ihtiyacının
döviz harcanmadan temini ve ihtiyaç fazlasının ihracı ile ülkeye
döviz kazandırılması olarak gösterilmiş ise de,
yabancılara geniş imtiyazların tanınmış
olmasına rağmen, beklenen neticeyi, yine de vermemiştir.
Bu durum
dikkate alınarak, 1954 yılında çıkarılan Petrol
Kanunu, 1973 yılında yeni baştan ele alınmış ve
âdeta, petrol politikamızı, devletin de müdahil olduğu karma bir
sistem haline getirmiştir.
Yukarıdan
beri özetlenen kanunî safahatın uygulanması sırasında
şu gerçekler ortaya çıkmıştır:
1- 1954
yılından bugüne kadar ülkemizde petrol arama çalışması
yapan 138 şirketin 17’si yerli, 121’i yabancıdır. Halen faaliyet
halindeki 33 şirketin 3’ü yerli, 30’u yabancıdır. Bu gerçek,
ülkemiz petrolünün yabancıların elinde ve nüfuzunda olduğunun
açık bir delilidir.
2- Arama
yapan şirketlerin içerisinde Shell Şirketinde 70 yabancı
personel, Mobil Şirketinde 45 yabancı personel
çalıştığı halde, TPAO’da 82 yabancı personel
çalışmaktadır. Bu gerçek, en güçlü yerli şirket olan
TPAO’nun yabancıların kontrolü altında olduğunu
göstermektedir.
3- Yerli
uzman yetiştirme konusunda, Shell Şirketi 16, Mobil Şirketi 8
burs verdiği halde, TPAO’nun hiç burs vermediği görülmektedir. Bu
gerçek, kendi şirketimizin, kendi insanını
düşünmediğini göstermektedir.
4- 1954
yılından bu yana yabancı şirketlerin çok daha fazla sondaj
yaptığı halde, kuyuları kapattıkları
görülmektedir. Bu durum, insana, ister istemez, açılıp kapatılan
sahalarda gelecek için birtakım gizli emellerin bulunduğunu
düşündürmektedir.
5- Halen 46
sahada petrol çıkaran TPAO, bugüne kadar, 230 milyon varil; 24 sahada
petrol üreten Shell Şirketi 234 milyon varil; 3-5 sahada petrol üreten
Mobil Şirketi ise 70 milyon varil üretim yapmıştır. Bu
gerçek, TPAO’nun, teknik üretim kapasitesi açısından, yabancı
şirketlerin, ne kadar gerisinde olduğunu göstermektedir.
6- Bugün,
Türkiye, bir yandan petrol ithal ederken, öte yandan ihraç eden bir ülke
konumundadır. Bizi düşündüren, bu ihracatın, yerli ve
yabancı şirketlerden daha çok, hangileri vasıtasıyla
gerçekleşmiş olduğunun tespitidir.
7- Bilimsel
kaynaklar, Türkiye’de, halen, 51 595 230 milyon ton ham petrol rezervi, 18 082
979 746 metreküp doğalgaz rezervi olduğunu tespit etmektedir. Hal
böyle iken, Türkiye’nin, bu zenginliğini değerlendirmeyip, Rusya’dan,
doğalgaz ve dışarıdan, petrol ithal etmesi, gerçekten
düşündürücüdür.
Yeni
oluşan dünyada, devletler, dış politikalarını,
halkların menfaatını ön planda tutarak, yürütmektedirler.
Devletler arasında, bir süre iyi giden ilişkilerin, bir süre
sonra bozulduğu, yürümez hale
geldiği görülmektedir. Türkiye’nin, petrol ihtiyacının büyük
kısmını temin ettiği Irak’a karşı uygulanan
ambargo, uzun zamandan beri Türkiye’nin de yararlandığı boru
hattının kapatılmasına ve Türkiye’nin,
sıkıntıya düşmesine neden olmuştur. Kendi
topraklarımızda, 18 milyar metreküp doğalgaz varken, milyarlarca
dolar para harcayarak, bugün, iyi ilişkiler içerisinde olduğumuz
Rusya’dan doğalgaz getirmenin, ileride, iki ülke arasında
anlaşmazlık çıktığında, milyarlarca doların
heder olması bir yana, sosyal hayatımızı altüst
etmeyeceğini kim iddia edebilir.
Bu
gerçekleri göz önünde bulundurarak, Türkiye’nin, petrol ve doğalgaz
yataklarındaki rezervlerin tespiti, bu
yatakların, yerli şirketlerimiz tarafından en verimli
şekilde aranması ve işletilmesi ve Türk petrolünün, yabancı
şirketlerin konrolünden kurtarılması, Türkiye’nin, artık,
petrol ithal eden bir ülke değil, petrol ihraç edip, döviz kazanan bir
ülke konumuna getirilmesi için, bir millî petrol politikasının,
Meclisimiz tarafından, araştırılarak tespitinde zaruret
görüyoruz.
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge,
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusunda öngörüşme, sırasında
yapılacaktır.
İkinci
önergeyi okutuyorum:
2. – Çorum Milletvekili Yasin
Hatiboğlu ve 28 arkadaşının, Rusya ve Ukrayna’dan kalitesiz
ve standartlara uygun olmayan sac ithal edildiği iddialarını ve
bunların üretimde kullanılmasının sakıncalarını
tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/69)
7.5.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde, Ereğli Demir Çelik Fabrikalarında
kaliteli saç üretimi yapılmakta iken, Türkiye’nin, Rusya ve Ukrayna’dan
son derece kalitesiz ve standartlara uygun olmayan fazla miktarda sac ithal
etmesi ve bu sacın da başta araba olmak üzere çok sayıda mal
üretiminde kullanılmasının sakıncalarının
araştırılması amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün
102 nci maddesi gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1- Yasin Hatiboğlu (Çorum)
2- Hasan
Hüseyin Ceylan (Ankara)
3-
Şaban Şevli (Van)
4- Osman
Pepe (Kocaeli)
5- Yakup
Hatipoğlu (Diyarbakır)
6- Ali
Oğuz (İstanbul)
7- Musa
Uzunkaya (Samsun)
8- Ahmet
Cemil Tunç (Elazığ)
9- Mehmet
Salih Katırcıoğlu (Niğde)
10- Sacit
Günbey (Diyarbakır)
11- Kemal
Albayrak (Kırıkkale)
12- Memduh
Büyükkılıç (Kayseri)
13- Mustafa
Hasan Öz (Ordu)
14- Saffet
Benli (İçel)
15- Hüseyin
Yıldız (Mardin)
16- Hasan
Hüseyin Öz (Konya)
17-
İsmail İlhan Sungur (Trabzon)
18- Turhan
Alçelik (Giresun)
19- Avni
Doğan (Kahramanmaraş)
20- Mehmet
Sılay (Hatay)
21- Hasan
Dikici (Kahramanmaraş)
22- Kahraman
Emmioğlu (Gaziantep)
23- Ahmet
Doğan (Adıyaman)
24- Latif
Öztek (Samsun)
25- Mustafa
Yünlüoğlu (Bolu)
26-
İsmail Özgün (Balıkesir)
27- Lütfü Esengün
(Erzurum)
28- Salih
Kapusuz (Kayseri)
29- Nurettin
Kaldırımcı (Kayseri)
Gerekçe:
Ereğli
Demir Çelik Fabrikalarının ülke ekonomisine kendi alanındaki
üretimiyle katkısı herkesçe malumdur. Ülkemizde sadece Ereğli
Demir Çelik Fabrikalarında üretimi yapılmakta olan sacın
kalitesinin üstünlüğü de hepimizce malumdur.
Tüm dünya
ülkeleri kendi sanayiini korumak için çeşitli sektörlerde antidamping
yasası çıkararak o sektörü korumaya almıştır. ABD bile
makarnada çıkardığı antidamping yasasıyla kaliteli de
olsa dışarıdan makarna ithalatını asgariye
düşürmüştür.
Özellikle
son yıllarda ülkemizde Bağımsız Devletler
Topluluğundan kontrolsuzca ithal edilen çok çeşitli kalitesiz ve ucuz
sanayi ürünü veya hammaddesi, millî sanayimizi güç durumda
bırakırken, bu kalitesiz malzeme ile üretilen mallar da
halkımızı güç durumda bırakmaktadır.
Avrupa
Birliği üyesi 12 ülke, Bağımsız Devletler
Topluluğundan yapılacak sac ithalatına 104 bin tonluk bir
sınırlama getirmiştir. Yani, bu 12 ülke bir yıl içerisinde
Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinden toplam 104 bin
ton sac ithalatı yapacak, fazla yapamayacaktır.
Bu kotaya
sebep, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinden özellikle
Rusya ve Ukrayna’da üretilen saçların son derece düşük kalitede
olması ve ilkel şartlarda üretiliyor olmasıdır. Bu saclar,
darbelere dayanıklı olmayan, kısa sürede paslanan ve yeterli
esnekliği bulunmayan özelliklere sahiptir.
Bu itibarla,
bu saclarla üretilen arabalarda, beyaz eşyada ve daha birçok üründeki
kalitesizliğin önüne geçilmesi gerekmektedir.
Avrupa
Birliği üyesi 12 ülkenin toplam 104 bin tonluk sac ithali
sınırlamasına karşılık, Türkiye gibi bir ülkenin,
Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi ülkelerden bir yıl
içerisinde (1995 Ocak-Ekim) 1,3 milyon ton kalitesiz sac ithal etmesi ve bu
sacın birçok hayatî üretim alanlarında (araba gibi)
kullanılması kamuoyunda rahatsızlık yaratmaktadır.
Konunun
sağlıklı bir şekilde araştırılması
ülkemiz menfaatları açısından fevkalade önemlidir.
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge,
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusunda öngörüşme, sırasında
yapılacaktır.
Üçüncü önergeyi okutuyorum:
3. – Çankırı Milletvekili
İsmail Coşar ve 42 arkadaşının, ülkemizin enerji
tüketiminde ileride bir darboğazla karşılaşmaması için
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/70)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin enerji sektöründe, üretim ve tüketimin ne
kadar olacaktır; yerli üretimimiz talebi ne ölçüde
karşılayabilecektir, bu önemli konuda dışa
bağımlılığımız ne kadar olacaktır;
ileriye yönelik enerji talebimiz ne ölçüde olacaktır; ileride herhangi bir
enerji darboğazıyla karşılaşmamak için ne gibi
tedbirler alınacaktır? Bu konuda şimdiye kadar önemli bir
araştırma olmadığı kanaatindeyiz. Bunun için
Anayasanın 98 inci maddesi ve İçtüzüğün de 102 ve 103 üncü
maddesi gereği Meclis araştırması
yapılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
1- İsmail Coşar (Çankırı)
2 - İbrahim Halil Çelik (Şanlıurfa)
3 - Kâzım Ataoğlu (Bingöl)
4 - Şaban Şevli (Van)
5 – Yakup Budak (Adana)
6 – Temel Karamollaoğlu (Sıvas)
7 – Zeki Ünal (Karaman)
8 – Mustafa Kamalak (Kahramanmaraş)
9 – Osman Yumakoğulları (İstanbul)
10 – Azmi Ateş (İstanbul)
11 – Zülfükar İzol (Şanlıurfa)
12 – Hasan Belhan (Elazığ)
13 – Bekir Sobacı (Tokat)
14 – Tevhit Karakaya (Erzincan)
15 – Naci Terzi (Erzincan)
16 – Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş)
17 – Ömer Ekinci (Ankara)
18 – Aslan Polat (Erzurum)
19 – Şaban Karataş (Ankara)
20 – Ahmet Bilge (Ankara)
21 – Ahmet Derin (Kütahya)
22 – Abdullah Arslan (Tokat)
23 – Mukadder Başeğmez (İstanbul)
24 – Şevki Yılmaz (Rize)
25 – Cevat Ayhan (Sakarya)
26 – Nezir Aydın (Sakarya)
27 – Hayrettin Dilekcan (Karabük)
28 – Kemalettin Göktaş (Trabzon)
29 – Mehmet Altınsoy (Aksaray)
30 – Muhammet Polat (Aydın)
31 – Rıza Ulucak (Ankara)
32 – Hüseyin Kansu (İstanbul)
33 – Kahraman Emmioğlu (Gaziantep)
34 – Zeki Karabayır (Kars)
35 – Zeki Ergezen (Bitlis)
36 – Mustafa Köylü (Isparta)
37 – M. Ziyattin Tokar (Ağrı)
38 – Kemal Albayrak (Kırıkkale)
39 – Fethi Acar (Kastamonu)
40 – Lütfi Yalman (Konya)
41 – Teoman Rıza
Güneri (Konya)
42 – Ömer
Özyılmaz
(Erzurum)
43 – Ömer Naimi
Barım (Elazığ)
Gerekçe:
Enerji
sektörü, bir ülkenin kalkınmasının itici gücüdür. Enerji, bir
ülkenin kalkınmasında gerekli unsurların en başında
gelir. Enerji, toplumsal yaşamın, istihdamın, teknolojinin,
bilimin, konforun, kısaca hayatın maddî ve manevî her
parçasının sürdürülmesinde ve gelişmesinde vazgeçilmez bir
ihtiyaçtır.
Ülkemizin
enerji talebinin karşılınmasında petrol, kümür, dogalgaz,
odun, hidroelektrik ve jeotermal enerji gibi kaynaklar
kullanılmaktadır. Bu kaynakların yüzde 50’den
fazlasını ithal eden ülkemizin günümüzde ödediği
yıllık döviz miktarı, 4 milyar
doları bulmaktadır. Yerli üretimin talebi karşılama
oranı gün geçtikçe azalmakta ve buna bağlı olarak da, bu çok
önemli sektörde dışa
bağımlılığımız artmaktadır. Bu
oranın 2000 yılında yüzde 56’ya, 2020 yılında ise
yüzde 62’ye çıkacağı hesaplanmaktadır. Ayrıca, gerek
yerli üretim gerekse ithal ettiğimiz ve alışılmış
(konvansiyonel) enerji kaynakları olarak
adlandırdığımız petrol, doğalgaz, kömür gibi ömrü
sınırlı olan bu kaynaklar zamanla ve günü gelince bitecektir.
Örneğin,
bugünkü verilere göre petrolun ömrü, dünyada 45-50 yıl, Türkiye’de ise
10-15 yıldır. 1995 yılında 85 milyar kilovat olan elektrik
enerjisi üretimi ile ihtiyacımızı ancak
karşılayabildik. Fakat, 2000 yılındaki elektrik
ihtiyacımızın 143 milyar kilovat olacağı
hesaplanmaktadır. Bütün bu verilerin ışığı
altında duruma bakacak olursak, gelecek yıllarda önemli bir enerji
dorboğazıyla karşılaşma ihtimalimiz
kaçınılmaz olacaktır.
Ülkemizde,
dünyada yıllardan beri kullanılmakta olan nükleer enerji konusunda
bile gerekli teknoloji sağlanarak herhangi bir üretim hâlâ
yapılamamıştır. Kullanılabilir hidroelektrik enerji
potansiyelimizin de şimdiye kadar ancak yüzde 30’u
değerlendirilmiş durumdadır. Geriye kalan yüzde 70’lik
potansiyelin kullanımı için gerekenlerin bir an önce
yapılması şarttır.
Bugün,
dünyada, alışılmamış enerji kaynakları olarak
adlandırılan jeotermal enerji, hidrojen enerjisi, dalga, rüzgar ve
güneş enerjileri gibi tükenmez nitelikteki enerji kaynakları üzerinde
gerekli teknolojik çalışmalar hızla sürmekte ve bu enerji
kaynakları da, yavaş yavaş devreye alınmaktadır;
hatta, hidrojene dayalı yakıt teknolojisi konusunda
çalışmalar hemen hemen tamamlanmış, her sektörde
kullanılabilir duruma gelmiştir. Buna karşılık,
ülkemizde, bu tür kaynaklara yönelik çalışmalar çok geri
kaldığı gibi, ileriye dönük planlamalarda da gereken yeri
alamamıştır.
Dünya Enerji
Konseyi (DEK), Türk Millî Komitesi tarafından hazırlanan “Türkiye 6.
Enerji Kongresi” 17-22 Ekim 1994 tarihleri arasında İzmir’de
yapılmış ve bu konu, tüm detaylarıyla incelenmeye
çalışılmıştır. Kongrede, 136 adet bildirinin
sunulduğu teknik oturumlar yapılmış ve ayrıca paneller
düzenlenmiştir. Netice olarak yayımlanan sonuç raporunda önemli
tespitler yapılmıştır. Bunlar: Enerji
kullanımında verimli olunması, yerli üretimin
artırılması için belirlenen potansiyel alanlarda, özellikle
aramaların yapılmasının zorunluğu olduğu,
elektrik enerjisi tüketimimizdeki artış hızı dikkate alınarak,
önümüzdeki dönemde her yıl, 2 000-3 000 megavat gücünde ilave kaynak
yaratmamız gerektiği, enerji ihtiyacını
karşılarken de, çevrenin ve kamu sağlığının
korunmasına özen gösterilmesi ve nükleer teknolojiye, bir an önce
girilmesi gerektiği konularında fikir birliğine
varılmıştır; fakat, bu sorunların çözümü konusunda,
maliyet çok yüksek olacağı için, kaynak problemi,
yap-işlet-devret modellerine ve özelleştirmenin
hızlanmasına bağlanmıştır; ancak,
özelleştirme işlemlerimizin nasıl yürüdüğü, özelleştirmelerden
ne kadar kaynak sağlanabildiği ve bunların nerelere
harcandığı malumunuzdur.
Günümüzde,
elektrik kesintilerinin yeniden başlayacağı söylentilerinin
yayıldığı ülkemizde, gelecek yıllardaki enerji
talebinin karşılanmasında herhangi bir darboğaza
düşmemek için alınması gereken
tedbirlerin sağlıklı bir şekilde araştırılması
ve bunların çözümü için gerekli çalışmalarla, malî
kaynakların tespit edilerek, planlı bir şekilde süratle
uygulamaya alınması şarttır. Aksi takdirde, herhangi bir
enerji darboğazıyla
karşılaştığımız anda yeni kaynakların
aranması, üretime geçilmesi ve gerekli teknolojilerin
araştırılması oldukça uzun zaman alacaktır. Boşa
geçen bu zaman aralığındaki malî kaybımız ise,
şimdi harcamamız gerekenden kat ve kat fazla olacak ve ülke kalkınmamız
sekteye uğrayacaktır.
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge
gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusunda öngörüşme, sırasında
yapılacaktır.
Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
4. – Aydın Milletvekili Ali
Rıza Gönül ve 21 arkadaşının, Refah Partisinin
Uluslararası Yardım Teşkilatı (IHH) ile ilişkisinin
araştırılması ve bu teşkilatça toplanan kurban
paralarının amacına ulaşıp
ulaşmadığının tespiti amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/71)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kamuoyunda Refah Partisinin gizli kasası olarak
tanınan Süleyman Mercümek ve RP’nin kontrolündeki Uluslararası
Yardım Teşkilatının (IHH) 1993, 1994 ve 1995
yıllarında, “üç kıtada 20 bin kurban iddiasıyla”
başlattığı Uluslararası Kurban Organizasyonu
çerçevesinde, milyarlarca lira yardım parası topladığı
konusunda çok ciddî iddialar bulunmaktadır. Söz konusu organizasyonun
medyada yer alan ilanlarında, kurbanlıklar için 180 DM veya 130 ABD
Doları bedel biçilmiş ve Ankara Balgat’taki RP Genel Merkezine bağlı
eğitim merkezi, irtibat bürosu olarak gösterilmiştir. Söz konusu
kurbanların kesildiğini belgeleyemeyen IHH’nın, çeşitli
ülkelerde kurban keseceği vaadiyle 18 bin kişiden yaklaşık
177 milyar lira para topladığı öne sürülmektedir.
Uluslararası Yardım Teşkilatı ismi,
Türk halkı için hiç de yabancı değildir. Hele Refah Partililerin
önce tanımadıklarını belirttikleri, sonra da
tanıdıklarını ve partilerinin üyesi olduğunu
kabullenmek zorunda kaldıkları Süleyman Mercümek ismi de geçiyor ve
yardım toplama işinde yer alıyor, o arada mutlaka bir
şeylerin olduğu endişe ve şüphesi kendiliğinden
halkımız vicdanında oluşmaktadır. Zira, yüce ve güzel
duygular için toplanan paraların nereye gittiğini hayırsever
insanlar ve halkımız bilmek istemektedir; ama, yaşanan ve
“Mercümek olayı” olarak adlandırılan Bosna-Hersek
yardımı toplama kampanyası ve sonucu haklı olarak
halkımızda tedirginlik ve şüphelerin doğmasına sebep
olmuştur.
Hele
Uluslararası Kurban Organizasyonu adıyla yardım toplama
kampanyası açan kuruluş IHH olursa, ilanlarda irtibat bürosu olarak
gösterilen adres, Balgat’taki Refah Partisine bağlı eğitim
merkezi çıkarsa, Refah Partisi-Süleyman Mercümek-Uluslararası
Yardım Teşkilatı (IHH) üçgenini hatırlatmaktadır.
Dolayısıyla, kurban kesimi için toplanan paraların nereye
gittiği ve taşındığı konusunda şüpheler
ağırlık taşımaktadır; çünkü, adı geçen
teşkilat, her yardım toplama sırasında Müslüman
halkımızın duygularını sömürmüştür, rencide
etmiştir, toplanan paraların hesabını verememiştir.
Süleyman Mercümek ve Refah Partisine olan yakınlığı
nedeniyle ve bunların kontrolünde bulunması sebebiyle, toplanan
paraların “gizli kasa” Süleyman Mercümek vasıtasıyla Refah
Partisine aktarılıdığı yolunda kamuoyunda ciddî
kuşkular doğmuştur.
Refah
Partisinin Uluslararası Yardım Teşkilatı (IHH) ile
ilişkisinin araştırılması ve teşkilatın ne
kadar para topladığının, toplanan kurban
paralarının amacına ulaşıp
ulaşmadığının tespiti için, Anayasamızın 98,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 102 ve 103 üncü maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1- Ali Rıza Gönül
(Aydın)
2- Saffet Arıkan Bedük (Ankara)
3- Mustafa Zeydan (Hakkâri)
4- Turhan Güven (İçel)
5- Hasan Karakaya (Uşak)
6- Mehmet Gözlükaya (Denizli)
7- İlhan Aküzüm (Ankara)
8- Necmi Hoşver (Bolu)
9- Hacı Filiz (Kırıkkale)
10- Haluk Müftüler (Denizli)
11- Yahya Uslu (Manisa)
12- Hasan Ekinci (Artvin)
13- Esat Kıratlıoğlu (Nevşehir)
14- Ahmet İyimaya (Amasya)
15- Mustafa Dedeoğlu (Muğla)
16- Abdülkadik Cenkçiler (Bursa)
17- Yusuf Bacanlı (Yozgat)
18- Evren Bulut (Edirne)
19- Nihan İlgün (Tekirdağ)
20- Mehmet Korkmaz (Kütahya)
21- Ümran Akkan (Edirne)
22- Tahsin Irmak (Sıvas)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak, Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler,
sırasında yapılacaktır.
Meclis araştırması komisyonları geçici
başkanlıklarının, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip seçimine dair 4 adet tezkeresi vardır; okutuyorum:
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – (10/13, 53) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/261)
8.5.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Taşkömürü
Üretimindeki Sorunların Çözüm Yollarının Tespiti ile Türkiye
Taşkömürü Kurumunun İçinde Bulunduğu Durumun
Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 8.5.1996
Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmış ve yapılan seçim
sonucunda, aşağıda adı, soyadı ve seçim bölgeleri
gösterilen üyeler karşılarında gösterilen oylarla, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtipliğe seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
Şinasi
Altıner
Karabük
Araştırma
Komisyonu Geçici Başkanı
Başkan :
Metin Arifağaoğlu (Artvin)
5 oy
Başkanvekili :
Hasan Gemici (Zonguldak) 6 oy
Sözcü :
Enis Sülün (Tekirdağ)
6 oy
Kâtip :
Mehmet Ali Yavuz (Konya) 6 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2. – (10/8, 16, 20) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/262)
8.5.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi (10/8, 16, 20) esas
numaralı Meclis Araştırma Komisyonu, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 8.5.1996 Çarşamba günü saat
14.00’te toplanmış ve kullanılan 8 adet oy pusulasının
tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler,
karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Algan
Hacaloğlu
İstanbul Meclis
Araştırma Komisyonu Geçici Başkanı
Başkan :
Halil Cin (İçel) 8 oy
Başkanvekili :
Remzi Çetin (Konya) 8 oy
Sözcü :
Mustafa Dedeoğlu (Muğla) 8 oy
Kâtip :
Necdet Tekin (Kırklareli)
7 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3. – (10/5) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/263)
9.5.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Komisyonumuz, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip seçimi için 9.5.1996 Perşembe günü saat 11.30’da
toplanmış, kullanılan oy pusulalarının tasnifi sonucu,
aşağıda adı, soyadı ve seçim çevresi belirtilen üyeler
karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla. M. Cevdet Selvi
İstanbul
(10/5)
Esas Numaralı Araştırma Komisyonu
Geçici
Başkanı
Başkan :
Nabi Poyraz (Ordu) 8 oy
Başkanvekili :
Ertuğrul Yalçınbayır (Bursa) 8
oy
Sözcü :
Yahya Şimşek (Bursa) 8 oy
Kâtip :
Tahsin Irmak (Sıvas) 8 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer
tezkereyi okutuyorum:
4. – (10/7) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/264)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hudutlarımızın
Güvenliği Konusunda Alınan ve Alınması Gereken Tedbirleri
Araştırma Komisyonu; başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
seçimi için 9.5.1996 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmış ve
kullanılan 6 adet oy pusulasının tasnifi sonucu,
aşağıda adları yazılı üyeler,
karşılarında gösterilen oyu alarak, İçtüzüğün 25 nci
maddesi uyarınca, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
saygıyla arz olunur.
Hanifi
Demirkol
Eskişehir
Araştırma
Komisyonu Geçici Başkanı
Başkan: Hanifi
Demirkol (Eskişehir) 6 oy
Başkanvekili: Ahmet
Alkan (Konya) 6 oy
Sözcü: Ali
Ilıksoy (Gaziantep)
6 oy
Kâtip: Adil
Aşırım (Iğdır)
6 oy
BAŞKAN
– Bilgilerinize sunulmuştur.
Sözlü soru
önergelerinin geri alınmasına dair 2 adet önerge vardır;
okutuyorum:
5. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, (6/59) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/14)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin
“Sözlü Sorular” kısmının 4 üncü sırasında yer alan
(6/59) esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı cevap
aldığımdan, soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Bülent
Akarcalı
İstanbul
6. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, (6/61) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/15)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin
“Sözlü Sorular” kısmının 6 ncı sırasında yer alan
(6/61) esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı cevap
aldığımdan, soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Bülent
Akarcalı
İstanbul
BAŞKAN –
Soru önergeleri geri verilmiştir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır; okutuyorum:
7. – İstanbul’da yapılacak olan
Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı
HABİTAT II Global Parlamenterler Forumuna katılacak Türkiye Büyük
Millet Meclisi heyetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/265)
8
Mayıs 1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Birleşmiş
Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı HABİTAT II Global
Parlamenterler Forumu 31 Mayıs - 1 Haziran 1996 tarihleri arasında
İstanbul’da düzenlenecektir.
Söz konusu
Forum toplantısına katılmak üzere 16 kişilik bir Türkiye
Büyük Millet Meclisi Heyetinin oluşturulması hususu, Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki
3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulmuş ve 7.5.1996 tarihli 48 inci Genel Kurul
Birleşiminde kabul edilmiştir.
Heyeti
oluşturmak üzere Siyasî Parti Gruplarının bildirmiş
olduğu isimler, adı geçen Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Doç.
Dr. Mustafa Kalemli
Büyük
Millet Meclisi Başkanı
HABİTAT II Kent Zirvesi -
İstanbul
(31
Mayıs-1 Haziran 1996)
Global
Parlamenterler Forumuna Katılacak
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Heyet Listesi
RP Azmi
Ateş (İstanbul)
Bahri
Zengin (İstanbul)
Abdullah
Gül (Kayseri)
İsmail
Sungur (Trabzon)
DYP İlyas
Yılmazyıldız (Balıkesir)
Demir
Berberoğlu (Eskişehir)
Bahattin
Yücel (İstanbul)
Hasan
Denizkurdu (İzmir)
ANAP Feridun
Pehlivan (Bursa)
Yusuf
Namoğlu (İstanbul)
Bülent
Atasayan (Kocaeli)
Ahmet
Alkan (Konya)
DSP Ziya
Aktaş (İstanbul)
Fikret
Ünlü (Karaman)
CHP Ali
Dinçer (Ankara)
Murat
Karayalçın (Samsun)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2
tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
8. – Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir
Parlamento heyetinin, Kuveyt Parlamentosunun davetine icabet etmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/266)
8
Mayıs 1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kuveyt Parlamentosundan alınan resmî bir davette, Türkiye Büyük
Millet Meclisinden bir Parlamento heyeti Kuveyt’e davet edilmektedir.
Söz konusu davete icabet edilmesi
hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
İkinci tezkereyi okutuyorum:
9. – Azerbaycan Parlamento Başkanının
davetine icabeten, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen Başkanvekili
Kamer Genç’in katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/267)
8
Mayıs 1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Azerbaycan Parlamento Başkanından alınan
davete icabeten, 10-13 Haziran 1996 tarihleri arasında Bakü’de
yapılacak olan KEİPA Parlamento Başkanları
toplantısına, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen
Başkanvekili Sayın Kamer Genç’in katılması, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığınca uygun görülmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi
gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mustafa
Kalemli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler”
kısmına geçiyoruz.
IV. –
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1. – Kocaeli Milletvekili Şevket
Kazan ve 56 arkadaşının, Türk Otomobil Fabrikaları
A.Ş. (TOFAŞ) ile TOFAŞ Oto Ticaret A.Ş.’ndeki devlete ait
hissenin satış yolu ile özelleştirilmesi sırasında
nüfuzunu kullanmak ve ihaleye fesat karıştırmak suretiyle
devleti zarara uğratarak görevini kötüye kullandığı ve bu
eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 366 ncı maddelerine uyduğu
iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/3)
BAŞKAN
- Genel Kurulun 18.4.1996 tarihli 39 uncu Birleşiminde alınan karar
gereğince, bu kısımda yer alan, Kocaeli Milletvekili Şevket
Kazan ve 56 Arkadaşının, Türk Otomobil Fabrikaları
A.Ş. (TOFAŞ) ile TOFAŞ Oto Ticaret A.Ş.’ndeki Devlete Ait
Hissenin Satış Yolu ile Özelleştirilmesi Sırasında
Nüfuzunu Kullanmak ve İhaleye Fesat Karıştırmak Suretiyle
Devleti Zarara Uğratarak Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu
Eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 366 ncı Maddelerine Uyduğu
İddiasıyla Eski Başbakan Tansu Çiller Hakkında
Anayasanın 100 üncü Maddesi Uyarınca Bir Meclis Soruşturması
Açılmasına İlişkin Önergesinin görüşmelerine
başlıyoruz.
Bu
görüşmede, sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine
veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine;
şahısları adına iki üyeye ve son olarak da, hakkında
soruşturma istenmiş bulunan eski Başbakan Tansu Çiller’e söz
verilecektir.
Alınan
karar gereğince, konuşma süreleri 20’şer dakikadır.
Meclis
soruşturması önergesi Genel Kurulun 16.4.1996 tarihli 37 nci
Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere
dağıtılmıştır. Bu önergeyi yeniden
okutacağım. Ancak, bundan önce, çalışmalarımıza
yoğun ilgi gösteren dinleyicilerimizle ilgili olarak
İçtüzüğümüzün 145 inci maddesini okumak istiyorum:
“Madde 145.-
Dinleyiciler, birleşimin devamı süresince kendilerine ayrılan
yerlerde sükûnet içinde oturmak zorundadırlar.
Dinleyiciler
görüşmelerde, kabul veya ret yönünde söz, alkış yahut herhangi
bir hareketle kendi düşüncelerini ortaya koyamazlar.
Bu
yasağa uymayanlar, o yerin düzenini korumakla görevli olanlar
tarafından hemen dışarı çıkarılırlar.”
Şimdi,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Konu: TOFAŞ (Türk Otomobil Fabrikaları)
AŞ ile TOFAŞ Oto Ticaret AŞ’deki devlete ait 600 milyon
dolarlık hissenin satış yolu ile özelleştirilmesi
sırasında yaptığı iddia edilen yolsuz ve kanunsuz
eylemlerinden dolayı sabık Başbakan Sayın Tansu Çiller
hakkında Anayasanın 100, İçtüzüğün ilgili maddeleri
gereğince Meclis soruşturması açılması talebimizdir.
İzahat: Malum olduğu üzere TOFAŞ
AŞ, ülkemizde otomobil üreten, TOFAŞ Oto Ticaret AŞ ise üretilen
otomobillerin satışını yapan birer kuruluştur.
Otomobil üretimi, bir ülkenin sanayileşmesinde
âdeta belkemiğini teşkil eder. Bu nedenle, bu üretimin teşviki
için, devlet, vaktiyle, bu kuruluşlara sermaye katkısında
bulunmayı uygun görmüştür.
Daha sonra,
ülkede otomobil üretimi gelişince, devletin buradaki hisse senetlerini
satarak, bundan elde edeceği meblağlarla yurt ekonomisine daha
faydalı katkılarda bulunulabileceği düşünülerek, 30.4.1987
tarihinde Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Yüksek Kurulunca
TOFAŞ’taki devlet hisselerinin satışına karar verilmiştir.
Ne var ki, bu konuda 6 yıl boyunca, 1991 yılında hisse
senetlerinin yüzde 1’ine bile ulaşmayan bir satış
dışında, hiçbir ciddî işlem
yapılmamıştır.
Hal böyle
iken, Sayın Tansu Çiller’in Başbakan olmasından kısa bir
süre önce ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı iken DYP’ye Genel Başkan
olmak maksadıyla görevinden ayrılmadan önce hazır yetkiler
elinde iken TOFAŞ’taki devlet hisselerinin satılması için
gereken mekanizmaları harekete geçirmesiyle olay başlatılmıştır.
Eğer,
bu satış, o tarihte yürürlükte bulunan 28.5.1986 tarihli ve 3291
sayılı Kamu İktisadî Teşebbüslerinin Özelleştirilmesi
Hakkındaki Kanunda öngörülen esaslara uygun olarak
yapılmış, yani her şeyden önce kamu yararı gözetilmiş
olsaydı, bu konu üzerinde durulması gerekmeyecekti.
Halbuki,
Sayın Tansu Çiller gerek özelleştirmeden sorumlu Devlet
Bakanlığı ve gerekse Başbakan olarak KOİ Yüksek Kurulu
Başkanlığı yaptığı dönemde TOFAŞ’la
ilgili ve bugünkü satış değeriyle takriben yarım katrilyon
tutarındaki bu büyük satış işinde, kamuoyunda yerleşen
kanaate göre gerek bu satışın malî
danışmanlığını yapacak ve gerekse hisseleri
satın alacak olan firmaların elde edecekleri büyük menfaatları
göz önünde bulundurarak bu özelleştirmeyi önceden
planladığı bir biçimde yönlendirmiş ve bu işten
çıkar sağlamak isteyenlerin arzusuna uygun olarak nüfuzunu
kullanmış, devleti devlet yapan kuralları çiğnemekte
tereddüt göstermemiştir.
Bu
olayın aşağıda açıklanan cereyan tarzı ve bu
esnada bizzat sabık Başbakan Sayın Tansu Çiller’in
müdahaleleriyle atılan adımlar, kamuoyunda yerleşen bu kanaati
ispata kâfi olduğu gibi, konu ile ilgili yolsuzluk ihbarı üzerine
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun yaptığı özel
inceleme raporu da, bu iddiaları doğrulamaktadır.
İşte, bundan dolayı konunun bir soruşturma önergesiyle Yüce
Meclisin huzuruna getirilmesi zaruret haline gelmiştir.
Bu olayda,
bizzat Sayın Çiller’in sorumluluğunu görebilmek için olayın
kronolojik seyri tablosunda bazı noktaları ortaya koymak yeterlidir.
Nitekim,
gerek resmî devlet dokümanları gerek basına intikal eden haberler
gerek Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun özel inceleme
raporundaki tespitlere göre olay aşağıdaki şekilde cereyan
etmiştir.
1. 1993
Nisanında Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatı üzerine,
bir ay sonra, 16.5.1993 tarihinde, Doğru Yol Partisi Genel
Başkanı ve Başbakan Sayın Süleyman Demirel
Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Demirel’den
boşalan yere Sayın Tansu Çiller talip olmuştur. Yukarıda da
belirtildiği gibi, tam bu aşamada, yani DYP Genel Başkan
adayı olabilmek için ekonomiden sorumlu Devlet
Bakanlığından ayrılarak yetkilerini kaybetmeden önce,
Sayın Çiller, 27.5.1993 tarihinde, TOFAŞ hisselerinin
satışı için, KOİ Başkanını harekete
geçirmiş ve beş kişilik bir komisyon kurdurtmuştur.
2. 13.6.1993
tarihinde DYP Genel Başkanı olan Sayın Çiller, hükümeti kurmakla
görevlendirilmiş ve 25.6.1993 tarihinde Başbakan olmuştur.
3.
Sayın Tansu Çiller, böylece, Başbakanlık yetkilerini eline
alır almaz, bu sefer daha yetkili bir kimse olarak, KOİ’yi mutlak
surette kendi kontrolüne alabilmek için, ilk iş olarak,
özelleştirmeyi yapacak olan KOİ Başkanını
değiştirmiş; yeni gelen Başkana verdiği talimatla, iki
ay önce göreve getirttiği ve satış hazırlığı
yapmakla görevlendirttiği birinci komisyonu gerekçe göstermeden,
22.7.1993’te değiştirmiş; bu ikinci komisyon, teklif sahiplerini
görüşmeye davet etmiş, görüşmeler esnasında amaca
ulaşamayacağını anlayınca, yine gerekçe göstermeden
4.8.1993’te bu komisyonu da değiştirttirerek, üçüncü komisyonu kurmuştur.
4. Bu
komisyonların sebep gösterilmeden kısa sürelerle
değiştirilmesinin tek sebebi, ihalenin planlanan firmalara
verilebilmesinin teminidir. Nitekim, ilk komisyona, bu işi yapabilecek
yurtiçinde ve yurtdışında pek çok firma bulunduğu ve
bunların hepsinin ilanla davet edilmesi gerektiği halde, sadece önceden
planlanan beş firma davet edilmiş; bu firmalardan üçü teklif
verirken, ikisi maksatlı olarak davet edildiklerini fark ederek teklif
vermekten kaçınmışlardır.
Birinci
Komisyonun bu üç teklifi değerlendirmek hususundaki
davranışları, Sayın Tansu Çiller’in planına uygun
görülmediğinden, değiştirilmiş; ikinci komisyon, üç
firmayı çağırarak kendileriyle görüşmeye
başlamıştır. Bu görüşmelerin seyri de, Sayın
Çiller’in arzusuna uygun cereyan etmemiştir. Bu yüzden, bir hafta sonra,
Sayın Çiller, bu komisyonu da değiştirmiştir.
Üçüncü
Komisyon, 4.8.1993’te kurulduğunun ertesi günü teklif veren üç
firmayı ikiye indirmiş ve bu firmaların 9-10 Ağustos 1993
tarihinde görüşmeye davetle ayrı ayrı görüşmeler
yapmıştır.
Bu
görüşmeleri takiben, her iki firmadan, 14.8.1993 tarihinde tekliflerini
vermeleri istenmiştir.
5. Bu talep
üzerine, Interbank-Sekroders ortaklığıyla kurulan konsorsiyum
aşağıdaki teklifi vererek ihaleyi kazanmıştır.
Alternatif
1: Satışlara göre değişen oranlı teklifler.
Arz yöntemi %50’ye
kadar %50-%75 %75 üzeri
144A %3,60
%3,65 %3,70
SEC Kayıtlı %3,60 %3,70 %3,80
Alternatif
2: Satışlara göre sabit oranlı teklifler
Her
seviyedeki SEC kayıtlı arz için yüzde 3,75.
Her
seviyedeki 144A arzı için yüzde 3,65.
6. Hal böyle
iken, Sayın Çiller’in talimatıyla, komisyon, tekrar her iki firmadan
tekliflerini revize ederek 18.8.1993 günü yeni tekliflerini getirmelerini
istemiştir.
7. Bu
tekliflerin, 18.8.1993 günü komisyon tarafından incelenerek, ihalenin en
uygun fiyat veren firmaya verilmesi lazım gelirken, Sayın Çiller,
komisyona “teklif zarflarının komisyon tarafından açılmadan
kendisine gönderilmesi” talimatını verdiği için, komisyon
huzurunda firmalara kapalı teklif zarflarının üstünü imzalattırmış
ve zarfları açmadan tuttukları bir tutanakla, talimata uyarak,
Sayın Tansu Çiller’in konutuna göndermiştir.
8. Bu
olaydan sonra, Sayın Çiller’in, kendisinin zarfları
açtığını ve her iki firmanın aşağıdaki
teklifleri vermiş olduklarının görüldüğünü bildirmesi
üzerine, komisyon, bu talimata uyarak olayı yeni bir zabıtla tespit
etmiştir.
Ortaklıklar: Seç Kayıtlı:
Rule144A:
Lehman-Finansbank 3,885% 3,695%
Schroder-Interbank 3,870% 3,770%
(*) Her iki ortaklık da reklam
masraflarını tekliflerine dahil etmemişlerdir.
9. Ne var ki, ihaleyi alan firmalardan, 14.8.1993
tarihli tekliflerindeki fiyatlarını indirmeleri talep edilmişken
ve normal olarak daha düşük fiyat vermeleri beklenirken, 18.8.1993 tarihli
ve Başbakan Sayın Çiller tarafından açılan ve komisyona
geri gönderilen tekliflerin ilkinden daha yüksek olması son derecede
şüpheyi calip bir husustur ve yine böyle büyük bir ihalede her iki
firmanın birbirine çok yakın fiyat vermiş olmalarını
da bir tesadüf olarak kabul etmek oldukça zordur.
İşte bundan dolayıdır ki, hiçbir
ülkede, hiçbir başbakan, komisyonlarca yürütülen ihalelerin içine bizzat
girerek ve ihale zarflarını komisyonun gıyabında kendi
konutunda bizzat açarak bu şüpheleri kendi üzerinde toplamaz.
Sayın Çiller, ayrıca, ihalenin bu
şartlar altında en uygun teklifi veren firmaya verilmesi yerine her
iki firma arasında taksim edilmesi talimatını resen
vermişlerdir.
10. Ayrıca, Sayın Çiller, bu firmalara daha
da yüksek komisyon verdirtebilmek için, komisyona “firmalardan köprü kredisi
isteyin” talimatını da resen vermiştir.
11.
Sayın Çiller, 18.8.1993 günü, planına uygun olarak, resen
verdiği emirlerle, ihaleyi böylece yoluna koyduktan sonra, bu
planını kanunî çerçeveye oturtabilmek için mezkûr 18.8.1993 gününden
bir hafta sonra 26.8.1993 günü Kamu Ortaklığı Yüksek Kurulunu
toplayarak, koalisyon ortağına da, o güne kadar yapılan
işlerden ve olayın detayları hakkında hiçbir bilgi
vermeden, sanki ihale bundan sonra yapılacakmış gibi “İhale
ve satışlarla ilgili her türlü işlemin yürütülmesi konusunda
idarenin yetkilendirilmesine” karar aldırtmıştır.
Böylece,
koalisyon ortağını devre dışı
bırakmış ve kendi kontrolü altındaki KOİ
vasıtasıyla planını yürütme imkânını elde
etmiştir.
12. Bu
karardan dört gün sonra, zaten önceden her şeyi hazırlamış
olan ihale komisyonu, 31.8.1993’te toplanarak, hisselerin,
yurtdışında satışını ihaleye katılan
bir konsorsiyuma, yurtiçindeki satışını ise, ihaleye
katılan diğer konsorsiyuma vermiştir.
Kamuoyundaki
kanaate göre, ihalenin verildiği firmalardan birinin sahiplerinin
Sayın Tansu Çiller’in aile dostu olmasıdır.
13.
İhale böylece yoluna konduktan sonra, tatbikatta, Sayın Tansu
Çiler’in etkisiyle, yukarıdakilere ilaveten aşağıdaki hukuk
dışı icraat yürütülmüştür.
a) Firmalara
ihale verilirken, satışın SEC mi yoksa 144 A’ya göre mi yapılacağının
açık bir şekilde karara bağlanması lazım gelirken bu
önemli konu, bililtizam meşkûk
bıraktırılmıştır.
b) Firmalar,
bu durumdan yararlanarak, satışı, kamuya daha yüksek gelir
getirecek olan SEC satışı yerine, daha az gelir getiren 144 A
esasına göre yapmış ve fakat ihale bedeli alınırken
kendilerine daha yüksek para ödenmesini temin eden SEC satışı
üzerinden ödemeler yaptırtılmıştır. Böylece, devlet,
ödemeler yüzde 3,695 üzerinden yapılması gerekirken, yüzde 3,87
üzerinden yapılmak suretiyle, 575 500 dolar zarara sokulmuştur.
c)
Ayrıca, ihale şartlarına göre, ihaleyi alan firmalara, reklam
parası olarak 750 bin dolar ödenmesi gerekirken, 1 milyon dolar ödetilmek
suretiyle, Hazine, 250 bin dolar daha zarara
uğratılmıştır.
d) Bütün
bunlardan çok daha önemlisi, TOFAŞ hisselerinin, Londra’da da
satışa çıkarıldığı gün, İstanbul
Borsasındaki değeri 82 bin TL olduğu halde, Londra
Borsasında aynı hisseler 72 bin TL’den satışa sunulmak
suretiyle 1 trilyon 115 milyar TL’den daha fazla Hazine zararına sebebiyet
verilmiş; buna mukabil borsa brokerleri arkasındaki asıl
alıcıya, bu muazzam meblağ kadar haksız menfaat
sağlanmıştır.
Bütün bunlar
bilinçli olarak yapılmıştır. Gerek özelleştirme gerek
ihale kanunlarındaki hükümler açıkça çiğnenmiş, Tansu
Çiller’in veya çevresinin menfaatı uğruna, komisyon üzerine komisyon
kurulmak ve komisyon üyelerinin görevlerine müdahale edilmek ve hatta ihale
zarfları Sayın Çiller’in konutunda açılmak suretiyle ihalelere
fesat karıştırılmış ve Devlet 1 trilyon TL’den
fazla zarara uğratılmıştır.
14. Böylece
kamuoyuna yerleşen kanaatlerin gerçek olduğu, Devletin en yüksek
denetleme kurulu olan Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca
yapılan özel inceleme sonunda tanzim olunan raporla da sabit
görülmüştür. Bu zarara muttali olan bazı kişiler
Başbakanlık Yüksek Denetim Kurulunun üyelerini durumdan haberdar
etmişler ve bu kurumun yöneticileri satıştan takriben 9 ay sonra
23.12.1994 gün ve 75 sayılı kararla olayı incelemeye almıştır.
Yüksek
Denetleme Kurulunun yaptığı inceleme sonucunda, yukarıda
belirttiğimiz yasalara aykırı hususların hepsi tespit
edilmiş ve bu ihalede söz konusu bütün yolsuzluklar için soruşturma
açılması istenmiştir. (Ek-Rapor Dosyası)
15. Öte
yandan bir ihbar üzerine olayı öğrenen o günün Anamuhalefet Partisi
Lideri Sayın Mesut Yılmaz 1 Mart 1995 tarihinde ANAP Meclis Grubunda
yaptığı konuşmada, olay ve olayın asıl faili
Sayın Tansu Çiller hakkında “Başbakan zarfları isteyip
açıyor, tesadüf bu ya bankalardan
biri Başbakana çok yakın olan bir banka”, “Bir insan, ya başbakanlık
yapar, ya ihale komisyonu başkanlığı yapar”, “Suç
duyurusunda bulunuyorum, bu belgeleri savcılığa vereceğim,
Yüksek Denetleme Kurulunu göreve çağırıyorum” diye
konuşmuş; bir gün sonra çıkan Milliyet, Sabah ve Cumhuriyet
Gazeteleri olayı manşetten vermiştir.
16. Anavatan
Partisi, böylece, Sayın Tansu Çiller’in yukarıda
açıkladığımız suçları işlediğine kani
olduğu için konuyu, 29.3.1995 tarihinde gündemdışı bir
konuşmayla Meclise getirmiştir.
Anavatan
Partisi sözcüsü, bu konuşmada, Sayın Tansu Çiller’i, açıkça,
aşağıdaki fiilleri işlediğinden dolayı
suçlamıştır.
Danışman
firma seçimi için ihale komisyonunun üç defa değiştirilmesi.
Başbakan
Tansu Çiller’in hiçbir yetkisi olmadan şifahî talimat ile kapalı
ihale zarflarını celbetmesi ve hiçbir komisyon üyesinin
bulunmadığı bir yerde açması, böylece ihaleye fesat
karıştırması.
Başbakan
Tansu Çiller’in, köprü finansman faktörünü devreye sokarak, yeniden müzakere
istemesi ve ihalenin sonuçlanmasını engellemesi.
Özelleştirme
İdaresinin, en düşük fiyatı vereni değil, Çiller’in dostu
iki ayrı konsorsiyumu devreye sokması.
Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulunun 23.3.1995 tarihli raporunu işleme
koydurmaması.
Başbakan
Çiller’in, olayı duyuran (yani suçu ihbar eden) kamu görevlisi
hakkında tahkikat açması.
(Tutanak
ektedir)
17. Bütün bu
olaylar cereyan ederken, medyada, Sayın Tansu Çiller tarafından, bu
ihale münasebetiyle birçok suçların işlendiğini
manşetlerinde uzun süre yayınlamışlardır. Bu
medyanın bir kısmının manşet özetleri ektedir.
Ayrıca, köşe yazarları da, yine uzun süre, bu konu üzerinde
ısrarla durmuşlardır. Bunlar da, ilgili dosyada ekte takdim
edilmiştir. (Ek dosya)
18. TBMM’nin
19 uncu Döneminde cereyan eden bu olaylar, Sayın Mesut Yılmaz’ın
grup konuşmaları, ANAP sözcülerinin Meclis
konuşmaları, medyanın
sürekli manşetleri ve köşe yazarlarının ısrarlı
suçlamalarına rağmen, o dönemdeki Meclis aritmetiği
dolayısıyla, kamuoyunu aydınlatacak bir sonuca
bağlanamamıştır.
Sonuç:
Parlamenter
demokrasilerde bu duruma seyirci kalmak mümkün değildir.
Bir hukuk
devleti olan ülkemizde, mevcut anayasal düzene göre, sabık Başbakan
Sayın Tansu Çiller’in görevi sırasında yaptığı
işler dolayısıyla kendisine vaki isnatların varit olup
olmadığı hakkındaki soruşturma ancak TBMM’de
yapılabilir.
Bu
bakımdan, yukarıda madde madde arz edilen sebeplerden dolayı;
kanunlara, usül ve teamüllere, Anayasa Mahkemesi kararlarına, kendi
imzaladığı Kamu Ortaklığı Yüksek Kurulu
kararlarına aykırı davranarak,
Makam
nüfuzunu kullanmak suretiyle,
Dostlarına
ihale, kendisine menfaat sağlamak peşinde ısrarla
koştuğu ve böylece ihaleye fesat
karıştırdığı, devleti 1 trilyondan fazla zarara
soktuğu ve görevini kötüye kullandığı iddia edilen
Sayın Tansu Çiller’in bu olayda,
TCK’nun 240,
366 ve diğer maddelerini ihlal edip etmediğinin tespiti için,
Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün ilgili maddeleri gereğince
hakkında Meclis soruşturması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
Şevket
Kazan
(Kocaeli)
ve
arkadaşları
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, şimdi konuşmalara geçiyoruz.
Sayın
Şevket Kazan, siz mi konuşacaksınız efendim?
ŞEVKET
KAZAN (Kocaeli) – Evet, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz, alınan karar gereğince, konuşma süreleri 20
dakikadır. Ben de, bu sürelere, bugüne kadar olağanüstü biçimde titiz
davrandım; ancak, bugün görüştüğümüz konu, hepimiz
bakımından bir vicdan muhasebesi gerektiren bir konudur. Onun için,
süreler açısından biraz daha hoşgörülü olacağım. Buna
karşılık, bu hoşgörünün istismarına da olanak
vermeyeceğim. Dilerim, sayın konuşmacılar,
Başkanlıkla, süre bakımından yersiz bir sürtüşmeye yol
açmazlar.
Sayın milletvekilleri, bu arada, bize gelen
bazı tezkereler, salondaki uğultunun, konuşmaların
izlenmesini, yeterli biçimde dikkat verilmesini önlediği yolundadır.
Lütfen, bu konuda dikkatli olalım. Aramızdaki konuşmalarla,
görüşmeleri izlemek isteyen arkadaşlarımızın bu
talebine, bu istemine bir haksızlık yapmayalım. Bu arada, cep
telefonunu açık unutmuş olan arkadaşlarımız, lütfen,
cep telefonlarını bir daha kontrol etsinler, son derece
yakışıksız manzaralarla karşı karşıya
kalabiliyoruz.
Sayın Kazan, buyurun. (RP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; biraz önce Divanda okunmuş bulunan
soruşturma önergesi üzerinde konuşmama başlarken, Sayın
Başkanı ve Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamı dört bölümde derleyip, takdim etmek
istiyorum. Birinci bölümde, verdiğimiz soruşturma önergelerinden
maksadımız nedir, konuların sunuluşundaki hassasiyetimiz
nedir. ikinci bölümde, TOFAŞ ihalesi olayının kısa bir
özeti yapılacaktır. Üçüncü bölümde, eski Başbakan Sayın
Tansu Çiller’in TOFAŞ ihalesinden dolayı neden sorumlu olduğu,
hukukî gerekçeleriyle ortaya konulacaktır ve nihayet son bölümde, son
günlerde sıkça sözü edilen bir mahkeme kararı ile milletvekillerine
dağıtılan hukukî mütalaanın da ayrıca kısa bir
değerlendirilmesi yapılacaktır ve sonuçta talebimizi Yüksek
Heyete arz edeceğiz.
Muhterem
milletvekilleri, biz, önerge sahibi milletvekilleri olarak, bir politik dosya
savaşı içerisinde değiliz. Sayın Tansu Çiller’in
Başbakanlığını engellemek, koalisyon
ortaklarının arasını açmak gibi bir kastımız da
yoktur. Şeref ve haysiyetler karşısında hassasız.
Takdim ettiğimiz önergelerin yazılışında, anayasal
kurallara ve mevzuata, üzerinde konuşurken de İçtüzüğün
öngördüğü nezaket kaidelerine azamî riayetin gayreti içerisindeyiz. Biz,
ne savcıyız ne de hâkimiz. Bizim maksadımız, tedirginlik
içerisindeki kamu vicdanını huzura kavuşturmak,
rahatlatmaktır; seçim meydanlarında vatandaşlarımıza
verdiğimiz sözleri yerine getirmektir; devlet yönetiminde kaybedilen
güvenin yeniden kazanılmasına yardımcı olmaktır;
hakkın ve adaletin tecellisine hizmet etmektir. Bizler, sadece, Anayasanın
bizlere yüklediği bir görevin ifası üzerindeyiz; zira, biz, Meclisin
en büyük partisinin, Anamuhalefet Partisinin milletvekilleriyiz.
Nedir
TOFAŞ olayı?
Muhterem
milletvekilleri, soruşturma önergemizde de belirtildiği üzere,
TOFAŞ Anonim Şirketi ülkemizde otomobil üreten, TOFAŞ Oto
Ticaret Anonim Şirketi ise, üretilen otomobilleri pazarlayan birer
kuruluştur. Ülkenin sanayileşmesinde belkemiğini teşkil
eden otomobil üretimini, devletimiz, vaktiyle, desteklemeyi uygun görmüş
ve bu kuruluşlara sermaye katkısında bulunmuştu; ancak,
daha sonra, ülkede otomobil üretimi gelişince ve devletin, yurt
ekonomisinde daha başka alanlarda hizmet zarureti ortaya
çıkınca, bu kuruluşlardaki hisse senetlerinin, daha, 30 Nisan
1987’de satılmasına karar verilmiş; ne var ki, 1991 yılında,
fabrikada çalışanlara yapılan küçük bir satıştan
başka herhangi bir satış yapılamamıştır.
1993
Nisanında, eski Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal’ın
vefatından sonra, yerine, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı
ve o günün Başbakanı Sayın Süleyman Demirel’in geçmeye ve onun
yerini de, Sayın Tansu Çiller’in almaya hazırlandığı
ve kendisi, henüz ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı olduğu günlerde,
perde arkası güçler harekete geçerek, devletin TOFAŞ’taki 600 milyon
dolarlık çok büyük miktardaki hisselerinin satışına özel
ilgi duymuşlar ve kamuoyunda yerleşik kanaate göre,
aşağıdaki planlı tertibi gerçekleştirmişlerdir.
Bu perde
arkası güçler, ihalenin, planlanan firmalara verilebilmesi için, buna mâni
olabilecek her engeli ortadan kaldırmaya muvaffak olmuşlardır.
Bu güçler, hisselerin arzu edilen şekilde satışı için,
hisseleri satışa hazırlayacak müşavir firmaların
önemini düşünerek, daha baştan, bunların, planlanan firmalar
olmasında her türlü etkiyi kullanmaya özen göstermişlerdir.
Bunun için,
ilk önce, KOİ Başkanı değiştirilmiştir. Bu
değişiklik, Sayın Başbakanın imzasıyla
gerçekleştirilmiştir. Bundan sonra, kurulan ihale komisyonu, iki ay
içerisinde 3 defa değiştirilmiştir.
Bu
satış işini, gerek yurtiçinde gerek yurtdışında
yapabilecek çok sayıda firma varken, bunlardan, ihaleye sadece 5’i davet
edilmiş; 2’si, planı sezmiş ve baştan çekilmiştir.
Burada,
yüksek huzurunuzda, yine, KOİ tarafından hukuk müşaviri olarak seçilen Whıte And Case
Firması tarafından, bu ihale için aday gösterilen firmalar
istenilmiş -burada 20’den, bir diğer sayfada da 30’dan fazla firma-
yani 50 firma, dünyanın en yüksek firmaları olarak, ismen
bildirilmiştir; ama, bu 50 firmanın içinden KOİ Yüksek Kurulu,
seçe seçe sadece -veya ihale komisyonu- 1 firmayı seçmiştir.
Perde
arkasındaki dış alıcının -bu çok önemli-
TOFAŞ’ın üretici firmasıyla ilgilenip satış
firmasıyla ilgilenmemesi ve aynı zamanda müşavir firmaların
ihaleye daha kolay katılmalarını sağlamak maksadıyla,
devletin asıl maksat ve menfaatı, 600 milyon dolarlık hissenin
tamamının satışında olduğu halde, özel maksat ve
plan doğrultusunda ihale yapılırken, TOFAŞ’ın
pazarlama yapan değil, sadece üretim yapan firmasının, 300
milyon dolarlık hisse senetleri muameleye konulmuştur.
İhale,
ihaleyi kazanan bir tek firmaya değil, perde arkasından gelen
talimatlar doğrultusunda, kamuoyunda yerleşik kanaate göre,
Sayın Çiller ailesinin yakını ve yüksek himayelerine mazhar
firmaya da verilebilmek için ihale, 2 firmaya birden verilmiştir. Esasen,
Sayın Çiller’in, ekonomiden sorumlu olduğu dönemde, birçok kereler
özel himaye gösterdiği bu firmanın, bir kere daha korunabilmesi için,
kapalı teklif zarfları, Başbakan tarafından, komisyonun
elinden alınmış, hiçbir komisyon üyesinin içeriye
alınmadığı bir yerde, sayın eski Başbakanın
evinde açılmış ve iş, orada talimata
bağlanmıştır.
Yine
kamuoyunda yerleşik kanaate göre, bu esnada, firmalarla perde arkası
görüşmeler yapılmış, birbirine yakın teklifler
oluşturulmuş ve zarftan çıktı diye, beklemede olan
komisyona, hazırlanan metinler gönderilmiştir.
Çok dikkat
çeken bir olay, bu sırada yaşanmıştır: Sayın
Çiller, olup bitenlerden tamamen habersiz Sayın Erdal İnönü’nün,
Sayın Onur Kumbaracıbaşı’nın üyesi oldukları Kamu
Ortaklığı Yüksek Kurulunu, yetkililere işin
bağlanması talimatını verdikten sekiz gün sonra, 26
Ağustos 1993’te toplayarak, sanki ihaleye yeni
çıkılıyormuş gibi, KOİ’ye yetki devri kararı
aldırmıştır. Karar 28 Ağustos 1993 tarihlidir; bundan
önce komisyonlarla, ihalelerle ilgili bütün safhalar
aşılmıştır.
İhaleyi
alan firmaların, 14.8.1993 tarihinde komisyona verdikleri düşük
teklifler uygun görülmezken, dört gün sonra, 18.8.1993’te verdikleri yüksek
teklifler kabul edilmiştir. 31.12.1993 tarihine kadar, çok kâr getirecek
hisse senetlerinin satışı geciktirilmiş iş takip
edilmediği için bu, bir zarara sebebiyet vermiş, firmalara fazla
komisyon ve reklam parası ödeyerek ayrı bir zarara sebebiyet verilmiş,
hele hele iç piyasada 82 bin Türk
lirasına satılan senetler, dış piyasada 72 bin liradan
satılarak, kamu, fahiş bir zarara
uğratılmıştır. İşte böylece, Çiller,
arkasındakiler ve seçilen bu firmalar sayesinde, hisse senetlerinin,
hedeflenen yere satışı sağlanmıştır.
Hisseleri
satın alan yabancı firma malumdur; TOFAŞ’ın pazarlama
şerketinin değil, üretim yapan şirketinin hisselerini
almıştır, zira kendisinin ayrı bir pazarlama şirketi
vardır. Türkiye’deki ucuz üretimden faydalanacak, kendi kârına kâr
katacaktır. İşte, bu yapılan iş, bir özelleştirme
değil, o gün Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı olan Sayın
Yılmaz’ın tabiriyle, bir Özer’leştirmedir. Bu önergeyle,
işte bu olayın açıklığa kavuşması
istenmektedir.
Sayın
milletvekilleri, konuşmamın bu kısmında eski Başbakan
Sayın Çiller’in, hukukî ve cezaî sorumluluğu üzerinde durmak
istiyorum. Bütün bu işlerin yapıldığı tarihte,
Başbakan, Sayın Tansu Çiller’dir. KOİ, Başbakana;
özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlar da KOİ’ye bağlıdır.
TOFAŞ’taki devlet hisseleri, KOİ’nin tasarrufu altındadır.
Değerli
milletvekilleri, başbakanların, genel siyasetin yürütülmesinden,
bakanların ve kendisine bağlı kuruluşların Anayasaya
ve kanunlara uygun olarak çalışmasını gözetme ve icabı
halinde, düzeltici önlemleri alma sorumluluğu hepinizin malumudur.
TOFAŞ’ın devlet hisseleri KOİ’de. KOİ,
Başbakanlığa bağlı olduğuna göre, Sayın
Çiller, elbette, burada olup bitenle ilgilenecek, yanlış
yapılıyorsa düzeltecek; bunu yaparken de, Anayasaya ve kanunlara, hem
kendisi uyacak hem de ilgililerin uymalarını sağlayacaktır.
Eğer, Sayın Çiller, bu işlemlerde, bu yönde hareket etmiş
olsaydı, bizim böyle bir soruşturma önergesi vermemize, esasen gerek
kalmazdı; ama, durum tamamen tersine cereyan etmiştir ve kamuoyunda
oluşan kanaate göre, Sayın Çiller, özel etkileriyle ihaleye fesat
karıştırmış, görevini kötüye
kullanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ihaleye fesat karıştırmasının
delilleri nedir: İster kamu, ister özel sektörde olsun, ister kapalı
zarf, ister pazarlık usulüyle yapılsın, bir ihalede, ihale
hukukuna göre kabul edilmiş birtakım prensipler vardır ve bu
prensiplere uyulması gerekir. Bu prensiplerden birincisi, ihalede tam
rekabet ortamının sağlanmasıdır. İkincisi,
ihalenin her safhasında adaletin gözetilmesidir. Üçüncüsü, ihaleyi
verenlerin, her safhada şaibe altında kalmayacak tarzda, dürüst ve
titiz hareket etmeleridir. Dördüncüsü, kamu güveninin temini için aleniyettir,
şeffaflıktır. Beşincisi ise, ihale edenin, asgari külfetle,
azami faydayı gözetmesidir. İşte ihale hukukunun temel prensipleri
bunlardır. Bütün bunlar için, devlette 2886 sayılı Kanun,
KİT’lerde satın alma yönetmelikleri, ciddî özel sektör
kuruluşlarında da özel yönetmelikler
çıkarılmıştır. Kamu Ortaklığı
İdaresinin de bir İhale Yönetmeliği vardır.
Sayın
Çiller, hangi eylemleriyle, ihaleye, nasıl fesat karıştırmıştır:
KOİ İhale Yönetmeliğinin “Zarfların Açılması”
başlıklı 31 inci maddesinde, İhale hukuku prensiplerine
uygun olarak, aynen şöyle denilmektedir: “Tekliflerin verildiği dış
zarflar, komisyon tarafından tutanakla belirlendikten sonra,
zarfların, komisyon önünde, komisyon başkanı tarafından
açılıp, bir üye tarafından okunacağı ve tutanak
tutulacağı...” işte kabul edilen hüküm budur. Oysa, Sayın
Çiller, bu hükme uymamıştır. Bu, bir amir hükümdür. Bu amir
hükme uymamıştır. Zarfları talimatla celp etmiş, ihale
komisyonlarından, komisyon üyelerinden, bir tek kişinin içeriye
alınmadığı kendi evinde ve bir rivayete göre de, ihaleye
katılan aile dostunun yanında zarfları açmış ve
açık zarfları, ihale komisyonuna tekrar iade ederek, gerekli
talimatı vermiştir. Bu eylem, bir ihale fesadıdır.
İLHAN
AKÜZÜM (Ankara) – Kimden öğrendiniz, kim söyledi bunları size?
ŞEVKET
KAZAN (Devamla) – İkinci olarak, Sayın Çiller, dört gün önce
-zarfların açıldığı tarih 18 Ağustos- 14
Ağustos tarihinde düşük fiyat veren firmaların, dört gün sonra
daha yüksek olarak verdikleri teklifleri kabul etmiş ve kabul
talimatı vererek, “satıştan azamî yarar” ilkesini ihlal
etmiştir.
Üçüncüsü, 1
firmaya verilmesi gereken işi, 2 firmaya, hem de miktarı yarıya
indirerek verdirmiştir.
Dördüncüsü,
ihaleye giren ve özel himayesine her zaman mazhar olan bir aile dostunun
firmasını burada da himaye etmiştir.
Sadece
birkaçını saydığımız tüm bu eylemler, Türk Ceza
Kanununun 366 ncı maddesinde unsurları sayılan “ihaleye fesat
karıştırma” suçunun tipik örneğini
oluşturmaktadır.
Görevi
kötüye kullanmaya gelince: Sayın Çiller, Kamu Ortaklığı
Yüksek Kurulu üyelerinden gerçeği saklamıştır.
İşin ihale edileceği firmalar ve ihale bedelleri belli olduktan
bir hafta sonra, 18.8’de, her şey belli oluyor. Bir hafta sonra, 26.8.1993
tarihinde, ihale hazırlıkları sanki yeni
başlıyormuş gibi, KOİ Yüksek Kuruluna konuyu getirmiş
ve karar aldırmıştır. Bu, bir görevi kötüye
kullanmadır.
İkinci
olarak, senet satışları, sözleşmelere göre, 144 A usulüne
göre yapıldığı halde, firmaların komisyon ücretleri
daha pahalı olan SEC değer üzerinden ödenmiş ve devlet, bu
yüzden 577 500 dolar zarara uğratılmıştır. Yine,
reklam masrafı olarak, anlaşma gereği, ihaleyi alan firmalara
750 bin dolar ödenmesi gerekirken, 1 milyon dolar ödenmiş; bu yüzden,
devlet, 250 bin dolar zarara uğratılmıştır. Her ne
kadar, sözleşmede, 31.12.1993 tarihine kadar satış
gerçekleştiği takdirde 1 milyon dolar ödeneceği hükmü yer
alıyor ise de, eğer, satış, bu tarihten sonraya
kaldığı takdirde 750 bin dolar ödeneceği hükmü de
vardı ve satış, bu tarihten tam üç ay sonra
yapılmıştır.
Dördüncü
olarak, satışın, piyasalar canlı iken yapılması
takip edilmemiş; bir ölü sezonda, hem de, iç piyasada 82 bin Türk
Lirasına satılan senetler, dışarıda, 72 bin Türk
Lirasından satılarak, devlet 1 trilyon liradan fazla zarara
uğratılmıştır.
Değerli
miletvekilleri, görülüyor ki, her kademede, Çiller’in, hukuka aykırı
müdahaleleri, devleti zarara sokmuştur. Oysa, Sayın
Başbakanın görevi, bunlara amil olmak değil, eğer, görevliler,
komisyon üyeleri, devleti zarara sokacak birtakım muamelelerde bulunuyor,
işlemler yapılmıyorsa onları önlemekti; ama, maalesef,
onların yerine, bu işleri, Sayın Başbakan
yapmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Kazan, size, eksüre olarak 5 dakika veriyorum; lütfen, bu süre
içerisinde tamamlayın.
ŞEVKET
KAZAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu iddialar bizim
değildir; Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun raporu da
-üyeler kurulu raporu- aynı iddiaları teyit etmektedir.
Vatandaşlardan bize gelen mektuplar var; konuyla yakından ilgilenen
vatandaşlardan, bir milletvekilinden daha fazla ilgilenen
vatandaşlardan, bize gelen mektuplar var; bunlar da, konunun hassasiyeti
üzerinde duruyorlar. Basında çıkan haberler ve yorumlar var. Bunun
yanında, geçtiğimiz devre içerisinde, Sayın Yılmaz’ın,
gerek Grubunda yaptığı konuşma gerek basın
toplantılarında yaptığı açıklamalar var. Yine,
ANAP milletvekillerinden Sayın Köymen’in bu kürsüde
gündemdışı konuşması var. ANAP Özelleştirmeyi
İzleme Komisyonu Başkanı Sayın Köymen’in, cumhuriyet
başsavcılığına müracaatları var. ANAP’ın
şimdiki Genel Başkan Yardımcısı Sayın
Dumankaya’nın basın toplantılarında devamlı
zikrettiği hususlar var. Bütün bu hususlar, sadece bizim ortaya
attığımız hususlar değildir.
Bakınız,
size, Adapazarlı eczacı Hüsnü Akıncı isimli
vatandaşın mektubundan birkaç satır okumak istiyorum...(DYP
sıralarından gürültüler)
AHMET
İYİMAYA (Amasya) – Lütfen, usule uyun.
ŞEVKET
KAZAN (Devamla) – Müsaade buyurun, bu mektubu okuyayım ki, bir
vatandaş, olayları, buradaki parlamenterlerden çok daha hassas takip
ediyor; bu görülsün, bu anlaşılsın... (RP sıralarından
alkışlar)
İLHAN
AKÜZÜM (Ankara) – Vatandaşla bizi karşı karşıya
getirme.
ŞEVKET
KAZAN (Devamla) – Bakınız, bu mektup, 6 Mart 1994’te
-dikkatinizi çekiyorum- Sayın Yılmaz’ın, olayı kamuoyuna
açıkladığı mart ayından bir sene önce KOİ
Başkanı Sayın Tezcan Yaramancı’ya yazılıyor ve
“13 Ocak 1994’te 125 bin TL, karşılığı 8,46 dolar, 11
Şubat 1994’te 83 bin TL, karşılığı 4,67 dolara
satılma imkânı varken, bu senetler niye 72 bin liradan
satıldı?” diye hesap soruyor. KOİ de buna cevap veriyor; ama,
KOİ’nin verdiği cevabı okuduğumuz zaman
-zamanınızı almak istemiyorum, bunlar soruşturma
açıldığı zaman incelenecek- bu sorulara doğru dürüst
verilen hiçbir cevap yoktur. O nedenle, gerçekten, bu feryat, acı bir
feryattır...
BAŞKAN
– Sayın Kazan, 2 dakikanız var.
ŞEVKET
KAZAN (Devamla) – Biz, sadece, konuyu, Yüce Parlamentonun önüne koyarak
görevimizi yapıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamın sonunda, müsaadenizle, bürokratlar
hakkındaki mahkeme kararı ve bir profesörün milletvekillerine
dağıtılan hukukî mütalaası üzerindeki görüşlerimi de
kısaca arz etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu olayla ilgili olarak, bugünlerde, Sayın Çiller ve
bazı kimseler, KOİ bürokratları hakkında Ankara Asliye Ceza
Mahkemesinde verilen bir beraat kararıyla, maksadı, objektif hukukî
gerçekleri ortaya koymak olmayıp, sadece Çiller’i korumaya matuf bir hukukî
mütalaanın arkasına sığınmaya çalışmaktadırlar.
Hukuk dilinin yabancı kurallarıyla donatılan bu mütalaa,
milletvekillerini yanıltabilmek için, şimdi hepimizin
kutularından önümüze getirilmektedir. Hem bu kararın hem de bu sözde
mütalaanın üzerinde kısaca durmak istiyorum.
BAŞKAN
– Son dakikanızın içindesiniz Sayın Kazan.
ŞEVKET
KAZAN (Devamla) – Evet, bitirmeye çalışıyorum Sayın
Başkan.
Önce karar;
Ankara Asliye Ceza Mahkemesinin kararı: Ankara Asliye Ceza Mahkemesinin bu
kararı, savcılığın, 2.3.1995 tarihli gazete
haberlerini ihbar kabul ederek başlattığı tahkikat üzerine,
bürokratlar aleyhine açılan davada sadece bürokratlar hakkında
verilmiş bir karardır, Sayın Çiller dava kapsamında
değildir. O tarihte, Tansu Çiller hakkında ne yapılması
gerektiğini Ankara savcısı, esasen, basına
açıklamıştır. 3 Mart tarihli gazeteleri okursanız,
görürsünüz. Ne diyor sayın savcı: “Sayın Çiller’in suçu varsa, o
bir Başbakandır, hakkında, ancak Meclis soruşturması
açılabilir. Mesut Yılmaz Bey bu yolu işletsin” diyor; gayet
açık söylüyor. İşletmemiş...
İkinci olarak;
kaldı ki, bu davada; ne iddianamede ne mahkemenin gerekçeli
kararında, bu suçun kesin karar niteliğinde olan
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporu ile Başbakanlık
Teftiş Kurulu raporundan tek kelimeyle bahsedilmemiştir. Karar
burada.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Kazan.
ŞEVKET
KAZAN (Devamla) – Sayın Başkanım, 2 dakika müsaade edin; 2
dakika içinde toparlayacağım.
BAŞKAN
– Lütfen... Peşinen uygulamayı söyledim... Rica ediyorum...
Teşekkür
ediyorum.
ŞEVKET
KAZAN (Devamla) – Sayın Başkanım, eksik
bıraktığım hususları, daha sonra değerli
arkadaşım, kürsüye çıkacak ve tamamlayacaktır.
Son olarak,
talebimiz haklıdır. Yüce Heyetten, soruşturmanın
açılması istikametinde oy kullanmalarını istirham ediyorum.
(RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Kazan.
Değerli
milletvekilleri, şahısları adına söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini sırasıyla okuyorum: Amasya Milletvekili
Sayın Ahmet İyimaya, Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü Esengün,
İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven, Rize Milletvekili Sayın
Şevki Yılmaz, Aydın Milletvekili Sayın Ali Rıza Gönül.
Biliyorsunuz,
yalnızca 2 sayın üyeye söz verebileceğiz.
Sayın
Ahmet İyimaya; buyurun efendim. (DYP sıralarından
alkışlar)
Sayın
İyimaya, konuşma süreniz 20 dakikadır, eksüreniz de, Sayın
Kazan’da olduğu gibi, yalnızca 5 dakika olacaktır.
AHMET
İYİMAYA (Amasya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
Başkan, Parlamentonun saygıdeğer üyeleri; TOFAŞ ile ilgili
Meclis soruşturması açılması önergesi üzerinde kişisel
görüşlerimi arz etmeden önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum;
ancak, değerli konuşmacı arkadaşımın ortaya
koyduğu senaryo türündeki konuşmayı dinleyince, hukuk duygularımla,
olayın gerçeğini bilen bir kişi olarak vicdanım, gerçekten
bambaşka duyguların içerisine girdi.
YAVUZ KÖYMEN
(Giresun) – Senaryo değil...
AHMET
İYİMAYA (Devamla) – Sukûnet, itidal ve asude bir hava içerisinde,
olayın iç yapısını, sizlere, vicdanî temellerle birlikte
arza çalışacağım.
Ekonominin,
o gün içinde bulunduğu şartlar ve ekonomik devletten, altyapı ve
güvenlik devletine geçişi hedefleyen özelleştirmeye hız
kazandırma ve benzeri zorunlu sebeplerle, TOFAŞ’taki devlet
hisselerinin dış ve iç piyasaya arzı yoluyla
satışı işlemlerine 27.5.1993 tarihinde başlanmıştır;
bu tarihte, Sayın Çiller, ne Başbakandır ne de Kamu
Ortaklığı İdaresinden sorumlu Devlet Bakanıdır.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu kaynaklı, yönetim yetkisi vermeyen bu
azınlık hisselerinin özelleştirilmesi, esasen 1987
yılında kararlaştırılmış ve fakat, muvaffak
olunamamıştır.
Refah
Partili değerli milletvekili arkadaşlarımın önergeleri
üzerine, özelleştirme safahatını büyük bir dikkatle tetkik
ettim; okumadığım evrak, değerlendirmediğim cümle
kalmadı. Altını çizerek söylüyorum ki, meseleyi hukuk
çerçevesinde ele aldığımızda, ortada bir şey
olmadığını, gerek özel ve gerek ceza hukuku
açılarından hiçbir aykırılık
bulunmadığını, üzerinde kopartılan fırtınalara
rağmen ibretle gördüm.
Şimdi,
Yüce Heyetinize isnat olunan fiillerin, iddiaların, gerçeklik ve hukuk
karşısındaki durumları, belgeleriyle birlikte,
istidlâlleriyle birlikte arza çalışacağım.
Sayın
Tansu Çiller’in, Başbakan olmadan önce, TOFAŞ hisselerinin
özelleştirilmesi için gerekli altyapıyı
hazırladığı, komisyonu kurdurttuğu iddiası veya yalanı:
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Çiller’in Başbakan
olmadan; yani, 25 Haziran 1993 tarihinden önceki bakanlık döneminde, ne
Kamu Ortaklığı İdaresiyle ne de Kamu
Ortaklığı Yüksek Kuruluyla hiçbir alakası yoktur; o
dönemde, Kamu Ortaklığı İdaresi -aynen şimdi
olduğu gibi- dönemin başbakanına bağlıdır.
Özelleştirme işlemlerine başlanılması, komisyonun
kurulması, müşavir firmaların -50 tane deniliyor;
çağrıldı da gelmediler mi; alakası yok, yalan- tespiti ve
ihalede pazarlık usulünün benimsenmesi, hep bu dönemde
gerçekleşmiştir.
Bütün
bunlar, tarihleriyle apaçık ortadayken, o dönemde, yetkisi ve görevi
bulunmayan bir insanla sorumluluk bağı aranması, eğer,
bilgi ve belgeleri inceleme noksanlığından
kaynaklanmıyorsa, siyasî bir kasıttan başka bir şekilde
izah edilemez. (DYP sıralarından alkışlar)
Tasarlanan
amaca ulaşmak için, kısa aralıklarla üç kez ihale komisyonunun
değiştirildiği iddiası veya yalanı.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; Komisyonun değiştirilmesi
kavramı, bir komisyonun bütün üyelerini görevden alıp, başka
isimlerden teşekkül eden yeni kurul oluşturmayı anlatan teknik
bir terimdir. Peşinen vurgulayalım ki, komisyonun
oluşturulması ve değiştirilmesi yetki ve görevi Kamu
Ortaklığı İdaresi Başkanınındır.
İhale Yönetmeliği madde 11.
Ayrıca,
ortada, ihale komisyonlarının tamamen değiştirilmesi diye
bir hadise yoktur. Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanı
görevinden alınmamış, kendi arzularıyla istifa
etmiştir. İstifa eden başkan döneminde teşekkül ettirilen
komisyonlardaki iki kişilik boşalma, yeni başkan tarafından
ve yine kurum içinden doldurulmuştur. Önergede, komisyon
değiştirilmesi diye takdim olunan hadise, işte, tamamen bundan
ibarettir.
Teklif
dokümanlarının komisyona ulaşması ve müzakere sürecinin
yoğunlaşması üzerine, teknik ingilizce bilen üyelere ihtiyaç
duyulmuş, yine birinci komisyondan gelen üyeler de ibka olunarak,
korunarak, İngilizce bilen üyelerin komisyona ithalleri
sağlanmıştır. İşte, bu kısmî
değişiklik de, sadece, iş hacmi ve dil gerekçelerine
dayalıdır, senaryoya değil.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; ihale komisyonunun bütün
çalışmaları video kayıtlarına
alınmıştır. Komisyonun her müzakeresi,
ayrıntılı bir biçimde tutanaklara geçmiştir.
Önemli bir
gerçeği de bilgilerinize sunmak isterim: TOFAŞ özelleştirmesini
gerçekleştiren ihale komisyonunun değerli başkanı, şu
anda Mesut Yılmaz Hükümetinin tasarrufuyla, Kamu
Ortaklığının, yani yeni adıyla Özelleştirme
İdaresinin başkanlığına getirilmiştir.
Bilindiği gibi Kamu Ortaklığı İdaresi, karma Hükümetin
ANAP kanadındadır.
Komisyon
Başkanının o gün yaptıkları yanlışsa, bugün,
Özelleştirme İdaresinin başına getirilmesini nasıl
izah edebiliriz ve onun, o hareketinden, günün Başbakanını hangi
mantık ve haklılıkla sorumlu tutabiliriz? (DYP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Oysa diyorum ki,
Komisyon Başkanının o gün yaptığı da
doğrudur, bugün o göreve getirilmesi de doğrudur; yanlış
olan, gerçeği hakkın içerisinde arayacak yerde, onu çarpıtarak,
siyasî çıkar sağlamaya çalışmaktır.
Devletin
zarara uğratıldığı iddiası:
Yüklenici
firmalara komisyon ödemesinin, satışın gerçekleştiği
144 A esasından yapılması gerekirken, SEC sisteminden
yapılmış olmasının, 575 bin 500 dolar zarara yol
açtığı öne sürülmektedir. Bu iddia, sözleşmenin ve
dokümanlarının gereği gibi incelenmemesine dayanmaktadır.
3.9.1993
tarihli sözleşmenin 4 (a) hükmüne göre, arzın, satış
şeklinin nevi ne olursa olsun -SEC veya 144 A olsun- müşavirlik
ücreti, toplam satış değerinin yüzde 3.87’sidir. Hukukî
anlatımla, sabit ücret esası benimsenmiştir. Satış,
SEC üzerinden gerçekleşseydi, Amerika piyasasına girmiş 144
A’nın aksine, kurumsal yatırımcılar yerine, geniş
yatırımcı kitlesine ulaşmış olacaktı; fakat,
sıkı denetim standartları olan SEC sistemine, TOFAŞ’ın
İtalyan ortağı FİAT firması karşı koymuştur.
Bütün bu
durumlar düşünülerek, sözleşme ihtilaflarına mahal vermemek için
-tekrar ediyorum- arz çeşidi ne olursa olsun, sabit oransal ücret
öngörülmüştür ki, bu, icabı hale, oportüniteye uygundur.
Sözleşmenin doğru ve akte uygun uygulanması, zarar değil,
aktin gereği gibi ifası hadisesidir.
Reklam ve
benzeri giderlerin ödeme tavanı, sözleşmenin 4(a) hükmünde,
açıkça, 1 milyon dolar olarak gösterilmiş, bu miktarı aşan
masrafların karşılanmayacağı öngörülmüştür.
Nitekim, müşavir firmalar, 3 milyon 500 bin dolarlık reel
masraflarını fatura etmelerine rağmen, Kamu
Ortaklığı İdaresi, 2 milyon 500 bin doları
ödememiştir.
Bir
isnadı yaratmak uğruna, sözleşmenin bu apaçık hükmünü
görmezlikten gelerek, bağlı şartın
gerçekleşmediği, 750 bin dolar ödenmesi gerektiği iddiası
da, sözleşmenin bu sarih hükmü karşısında havada
kalmaktadır. 250 bin dolar zarar değil; aksine, 250 milyon 500 bin
dolarlık gideri ödememe yoluyla, ekstra yarar sağlanmıştır.
İstanbul
borsasında, değerin 82 bin TL olduğu günde, hisselerin, Londra
borsasında 72 bin TL’den satılması sebebiyle 1 trilyon 115
milyar zarara yol açıldığını iddia etmek,
uluslararası sermaye piyasasının işleyişini ya hiç
bilmemek veya “nasıl olsa kimse bilmez” düşüncesiyle, olayı
çarpıtarak, zihinleri bulandırmaktır.
Böyle büyük
hisselerin bir kalemde piyasaya arzında yüzde 10-20 ıskonto, sistemin
doğasında vardır. Sözgelimi, İstanbul’da, o gün, bu
hisseler blok olarak arz edilseydi, fiyat 22 bin TL’ye düşerdi. Bugün de,
fiyat 8 bin TL’dir arkadaşlar...
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; satış 16,5 dolardan
gerçekleşmiştir. Bu satış, iki hafta sonra olsaydı,
9,5 dolardan gerçekleşecekti; elimize, 330 milyon dolar değil 190
milyon dolar geçecekti. Satış, eğer, şu günlerde
gerçekleşseydi, ancak, 80 milyon dolar elde edebilecektik; aradaki fark,
250 milyon dolardır. Aktin, böylesine büyük bir basiret ve ihtimam
içerisinde kurulması, ifası ve tasfiyesi başarısıyla
sağlanan net kâra, biz, kalkıp “devlet zararı” diyoruz ve bugün,
bu kârı sağlayanın da “sorumlu” diye yakasına
yapışmaya çalışıyoruz; işte, demin “ibretle”
dediğim olay budur. Böyle bir anlayış, konuşan Türkiye’yi,
kalkınmış Türkiye hedefine değil, ancak, kavgacı
Türkiye hedefine götürebilir. (DYP sıralarından “Bravo”sesleri,
alkışlar)
Değerli
Başkan, değerli arkadaşlar; önergede, tabiî mecrasında
cereyan eden özelleştirme işlem ve olaylarının, ticarî ve
ekonomik piyasadaki açık anlamları büyük ustalıkla
çarpıtılmış, maddî gerçeğe zihnî ve hayalî
kayıtlar eklenmiş, bu yolla, nüfuz suiistimali senaryosu
yazılmıştır. İhale, neden en ucuz teklifte bulunan
konsorsiyuma verilmedi deniyor; aslında, o en ucuz denilen firmanın
teklifleri incelenecek olursa, gider hesabı yukarıya eklenecek
olursa, daha pahalıdır; ama, bunun, farkına
varılmıyor. Şunu belirteyim ki: İhale, pazarlık
usulüyle yapılmaktadır; uluslararası ekspertiz, dış
piyasadaki kuvvetli satış ağı, hisselerin büyük
kısmını satma mecburiyeti, yani, tam yüklenir gibi
değişkenler içerisinde, sadece fiyat, tek belirleyici olamaz;
dünyanın her yerinde de, bu, böyledir. Zarfların
açılmasından sonra, her iki konsorsiyumla yapılan müzakerelerle,
ancak kabul ettirilen işi, müştereken üstlenme
başarısını kötüye yoran; daha önceden komisyonda, bu yönde
görüş birliği oluşmasına rağmen, bunu, meçhul
telefonlara bağlayan kasıtlı iddialara, ancak “insaf” demek
gerekir. Müşterek ihale, bir konsorsiyumun Amerika’daki
yatırımcılar nezdinde, öbür konsorsiyumun Avrupa
Kıtasında kuvvetli satış ağı olması;
piyasaya arz güvenliği, başarı şansının
artması, önerilen komisyon ücretlerinin, esasen, uluslararası
ihalelerde ihmal edilebilecek kadar birbirlerine yakın olması ve
benzeri kriterler içerisinde, Türkiye’nin, bu maliyetle bir daha
yakalayamayacağı bir büyük başarıdır.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; soruşturma önergesinin ve
kamuoyunun yoğunluğu, Başbakanımızın, Kamu
Ortaklığı İdaresi Başkanına, kendi
çalışma ofisinde, iç zarfı açtırması hadisesinde
toplanmaktadır. Dikkatlerinizi, bu noktaya teksif etmenizi arz ediyorum.
Kamu
Ortaklığı İdaresinin yürüttüğü işlerde,
özellikle, özelleştirme ve müşavir firma seçimlerinde, 2983
sayılı Yasanın 13 üncü maddesiyle, Devlet İhale Kanunu ve
bağlı mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı öngörülmüştür.
Özelleştirme, uluslararası piyasa, rekabet ve zamanla
yarışma süreci olarak kendi hukukunu oluşturmak zorundaydı
ve oluşturmuştur da. Bu çerçevede, Kamu Ortaklığı
İdaresi İhale Yönetmeliği, Devlet İhale Kanunundaki
kriterlerden tamamen ayrılarak, pazarlık usulü ihale hükmünü
açıkça tanzim etmiştir. Arkadaşlar, dikkatinizi çekiyorum, hüküm
aynen şöyledir: “Madde 42 -
Pazarlık usulü ile yapılan ihalelerde, teklif
alınması, belli bir şekle bağlı değildir. “
Sayın
Şevket Kazan’ın okuduğu 31 inci madde -kapalı
zarfların açılmasıyla ilgili madde- kapalı zarf usulü
ihalesiyle ilgilidir; pazarlık usulü ile ihalelerde böyle hüküm yoktur,
ihale serbestisi vardır. Bir yönetmelik hükmünün yanlış
değil, ilgisiz bir yere getirtilmesinin siyasî bir hedefi olduğunu
açıkça hepimiz anlıyoruz. (DYP sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
TOFAŞ’ın
özelleştirilmesinde pazarlık usulü benimsenmiştir. Sözlü olarak,
telefonla, faksla, ihalenin dahi -Sayıştay ve Danıştay
kararları incelensin- serbest kılındığı
bu ihale rejiminde, zarfın, Başbakanın çalışma
ofisinde Kamu Ortaklığı İdaresi Başbakanın
çalışma ofisinde Kamu Ortaklığı İdaresi
Başkanınca açılması, tamamıyla, bu, şekil ve usul
serbestisinin sınırları içerisinde kalan tabiî bir olaydır.
Kaldı ki, Başbakan, 2983 sayılı Yasanın 7 nci
maddesine göre, Kamu Ortaklığı İdaresinin vesayet makamıdır;
vesayet makamının, dışa açılma gibi önemli ve
pazarlık usulüyle yürütülen bir büyük işlemin her safhasında
bilgi alma, müdahalede bulunma hakkı vardır. Aynı hak, ihalede
yabancı unsur bulunması, sebebiyle halen yürürlükte olan ve Kamu
Ortaklığı İdaresine tamim olunan 8.5.1985 tarihli
Başbakanlık gizli genelgesinde de tanınmıştır.
Hadise,
komisyonun ve ihaleye katılanların huzurlarında açık olarak
cereyan etmiş, kayda alınmış ve zarftaki tekliflerin,
kendilerine ait olduğu firmalarca yazılı olarak beyan
olunmuştur.
Tekliflere,
köprü finansman, avans yönünde kamu yararını içeren revizyon
kaydı konmuştur. Rekabet ortamını bozma ve yükleniciler
lehine herhangi bir telkin, asla olmamıştır.
Samimi
olalım arkadaşlar, bu gibi işlerde komisyon ücretleri, dünya
ölçeğinde yüzde 4 ilâ 10 arasıdır. Taban oranın altına
düşülmüş, yüzde 3,87’lik başarılı bir ihalenin
ardında veya altında neyi arıyoruz? Karşımızda,
başarmış bir insanı, açıkça, kendi
başarısının içinde boğmaya çalışan siyasî
bir tertip vardır.
Zarflar
açılmış, fakat ihale sona ermemiştir; çünkü, bu usulde,
şekil serbestisi ve pazarlık hâkim unsur olduğundan,
görüşmelere devam olunmuş, üç kez müzakere yapılmış,
ancak ondan sonra ihale ve akit gerçekleşmiştir. Hukukî
anlatımla, zarf açma, bir ara işlemdir. Son işlemi geriye
doğru açarak suçlamada bulunmak, illiyet bağının hukukî
kapsamını bir tarafa atmak demektir.
Değerli
arkadaşlar, hukuk uygarlığının, insanlığa en
büyük armağanı, her olayın bağımsız olarak ele
alınması, diğer olaylardan ayrılması prensibidir. Hiç
kimse inkâr edemez ki, ülkeye cesaretle hizmet etmiş bir siyasetçi üzerine
son günlerde yoğunlaştırılan iddia
sağanaklarını TOFAŞ’la ilgili Meclis yargısına
taşıyan anlayışın, adalet ve hukuk dünyasında
yeri yoktur.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
TOFAŞ’la ilgili iddialar, dönemin anamuhalefet partisi lideri
Başbakanımız Ahmet Mesut Yılmaz tarafından,
basına açık grup toplantısında ortaya
atılmış, ertesi günü dört büyük gazetemizdeki yayınlar
üzerine, Ankara Cumhuriyet Savcılığınca olaya el
konulmuştur. Savcılık, hazırlık tahkikatında,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu ve Teftiş Kurulu
raporlarını da değerlendirmiş, incelemiş; müşteki
ANAP milletvekili arkadaşımızı tanık olarak
dinlemiş, ilgililerin ifadelerini almış, gerekçe, lehe olmasına
rağmen -evet, gerekçe lehe olmasına rağmen- ceza
davasını ikame etmiştir...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İyimaya ek süreniz 5
dakikadır.
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Ankara 13 üncü
Asliye Ceza Mahkemesi, zarf açma fiili dahil olmak üzere, ihaleye hiçbir
şekilde fesat karıştırılmadığı,
fiillerin asla suç oluşturmadığı, yapılanların,
tamamen, hukuka uygun olduğu kati ve vicdanî kanaatine varmış,
beraat kararını vermiş ve hüküm kesinleşmiştir.
Komisyonların kurulması, firmaların seçimi, zarfın
açılması, aktin yapılması gibi ihale safahatındaki
hiçbir fiilin suç olmadığı, Türk adaletinin
kesinleşmiş bu kararıyla sabittir.
Mahkeme kararına sığınmak gibi bir
durum asla söz konusu değildir. Olay, o kadar hukuka ve memleket menfaatlarına
uygundur ki, on defa yargılama olsa, on defa beraat çıkar. Hiçbir
hukuk sistemi, yargı kararlarını tanımama gibi bir
keyfiliği taşıyamaz.
Diğer iddialar ve zarf açma olayı
yargılanmıştır. İştirak halindeki fiillerde -ki,
zarf açma bürokrat ile başbakanın müşterek fiilidir- faillerin
birisi bakımından oluşan ve kesinleşen beraat hükmü,
yargılanmayan ortak için de kesin hüküm etkisi doğurur.
Yargılanan olay bir daha yargılanamaz; bunun anlamı, beraat
hükmünün o fiiller açısından yargılama engeli
oluşturduğudur.
Meclis
soruşturması süreci, önerge dahil, bir adlî görev sürecidir.
Meclisimiz, soruşturmada suçu tahkik tasarrufunda bulunmaktadır.
Anayasamızın 138/4 hükmündeki, yasama organı mahkeme
kararlarına uymak zorundadır kuralının
olayımız bakımından
anlamı, yasama organı, yargılanmış bir olayı bir
daha ele alamaz; bu durum, soruşturma engeli oluştururdan başka
bir şey değildir. Parlamentomuzun, bu hukukî durumun resmen arz edildiği
şu andan itibaren soruşturma engeli sebebiyle süreci durdurması,
önergeyi resen işlemden kaldırması gerekir. Bunu, talep olarak
da Divana arz ediyor ve kendilerinin, fonksiyonuna ve hukuk devletine hakim
parlamento örneğini sergilemelerini diliyorum.
ORMAN BAKANI
NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Yavaş okuyun.
AHMET
İYİMAYA (Devamla) – 5 dakikamız var,onun için.
Değerli
Başkan, değerli arkadaşlarım; önergenin müzakeresi dahil,
soruşturma sürecinin Anayasadaki çizgisi içinde sağlıklı
işlemesi için, siyasî kimliğimizle değil, hâkim gibi
davranmamız gerekir. Bu çerçevede, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun
olarak vicdanî kanaatlerimize göre karar vermek zorundayız.
Hiç kimse,
değerli ve bağımsız parlamenter
arkadaşlarımızın vicdanlarına ipotek koyma
iktidarına sahip değildir. Vicdanın hür ve dünyaları
titreten deprem sesinden söz edebilmek için; onu, duyguların,
beklentilerin ve siyasî oyunların esaretinden kurtarmamız gerekir.
Temelinde iktidar olma, özelleştirmeye karşı koyma, bir
kişiyi ne pahasına olursa olsun Başbakanlıktan ve
siyasetten mahrum etme, öç alma, koalisyonu bozarak her iki partide ve
liderliklerinde dalgalanma yaratma gibi, birbirlerine zıt, fakat,
aynı hedefe kilitlenmiş sebeplerin bulunduğu toplu iradeyi
görmeyenimiz yoktur.
“Yüce Divana
gitsin, ne olur sanki, böylece aklansın” deniyor. Vicdan kökenli olmayan
ince bir oyununun, evet oyları için ürettiği bu fikre iltifat, insana
ve hukuka verdiğimiz değerin düşük derecesini göstermektedir.
Arkadaşlar,
Türk yargısını, evvela, uydurduğumuz; sonra dönüp kendimizi
ve kamuoyunu inandırmaya çalıştığımız
şüphelerimizi temizleyen makine mi sanıyoruz? Yüce Divan, bir hacet
kapısı değil, tarihî ve kurumsal yapısı içinde
demokrasimizin elbetteki görkemli bir müessesesi ve teminatıdır
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; seçimden hemen sonra RP-DYP
koalisyonu gerçekleşseydi, bu önerge verilir miydi? ( RP
sıralarından “verilirdi” sesleri) Bu sualin tabiî ve makul
karşılığı olan “elbetteki hayır” cevabı,
önergenin ve muhtemel desteklerinin, temiz siyaset gibi bir hedefleri
olmadığını ortaya koymaktadır. Başlatılan bu
siyaset, uzlaşma değil kavga, detant değil sertlik siyasetidir.
Ancak, unutulmamalıdır ki, her siyasî hareket, karşı taraf
lehine, misliyle mukabelede bulunma hakkı doğurur. İcra
kademelerinden başbakanlara uzanan sorumluluk zincirleri içerisine; yani,
bu emsallere çok olay girer; unutulmamalıdır.
Değerli
arkadaşlar, bu gerilim, tuzak, komplo ve hançer siyasetinin neresinde
millet var? Memleketin hangi maddî ve manevî meselelerine reçete var?
Parlamentonun şu andaki manzarasıyla, hangimiz milletvekili olarak
övünebiliriz? Uzlaşma ve siyasal yapılara saygı temeline
oturtulmuş sistemin güvenli ve geleceğe yönelik ufukları
dururken, düşman bekleyen nöbetçi rolünü oynamaya mecbur muyuz? Günümüzü
kilitlemeye, geleceğimizi karartmaya, nesillere kötü örnek olmaya mahkûm
muyuz? İstikrar, büyüme ve daha müreffeh Türkiye için, benzer partilerin
bütünleşme sürecini, geleceği olmayan şahsî ikballere matuf taktiklere
kurban etmenin herhangi bir mantığı var mıdır?
Saygılar
sunuyorum efendim. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın İyimaya.
Şahısları
adına ikinci ve son konuşmacı, Erzurum Milletvekili Sayın
Lütfü Esengün; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kocaeli
Milletvekili Sayın Şevket Kazan ve arkadaşlarının,
eski Başbakan Sayın Tansu Çiller hakkında, TOFAŞ, Türk
Otomobil Fabrikaları Anonim Şirketindeki, Hazineye ait 600 milyon
dolarlık hissenin satış yoluyla özelleştirilmesinde, yolsuz
ve kanunsuz eylemleriyle, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı ve 366
ncı maddesini ihlal ettiği iddiasıyla, Anayasanın 100 üncü
maddesi gereğince bir Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergesi üzerinde, şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Hepinizi
hürmetle selamlıyorum.
Sözümün
hemen başında, kendimi, biraz evvel huzurunuzda konuşan DYP
Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya arkadaşımızın
bazı sözlerine cevap vermek mecburiyetinde hissediyorum.
Sayın
İyimaya, Sayın Şevket Kazan ve arkadaşlarının
verdiği önergeden bahsederken, hep “iddialar ve yalanlar” dedi.
MAHMUT
NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Doğru...
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – O doğruları biz söylemiyoruz; o
doğruları Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu söylüyor.
MAHMUT
NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Mahkeme karar verdi...
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Arkadaşlarımızın soruşturma
önergesindeki iddiaları, bu devletin
Başbakanlığının Yüksek Denetleme Kurulunun
iddialarıdır. (RP sıralarından alkışlar)
Biz, bu
Meclis kürsüsünden hangi iddiayı ileri sürersek, bilin ki,
kaynağında, muhakkak belge vardır, delil vardır, Yüksek
Denetleme Kurulunun, Başbakanlık Teftiş Kurulunun veya Devlet
Denetleme Kurulunun raporları vardır.
MAHMUT
NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Bırak bu safsatayı...
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Efendim, yine,
Sayın İyimaya “Refah Partisi ile DYP koalisyon kurmuş
olsaydı, bu önergeler gelir miydi” dedi.
MAHMUT
NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Gelmezdi...
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Bakınız, şunu samimî olarak söylüyorum; bugün
istifa edin, yarın -farzımuhal- DYP-Refah Partisi koalisyonu
kurulsun; geçen hafta verdiğimiz mal varlığı önergesinden
vazgeçecek miyiz, üzerine gidecek miyiz, görürsünüz. (RP sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar)
MAHMUT
NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Kurmayız sizinle...
HASAN
EKİNCİ (Artvin) – Hâşa!.. Allah korusun!..
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – İkincisi, siz öyle bir partisiniz ki,
kuracağınız koalisyonun birinci şartı olarak,
hakkınızda yapılan soruşturmaların geri çekilmesini
istiyorsunuz... (RP sıralarından alkışlar)
MEHMET
GÖZLÜKAYA (Denizli) – Ne münasebet!..
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Siz, bu halinizle, ortak bulamazsınız; Anavatan
Partisiyle kurduğunuz koalisyon da soruşturmalardan dolayı
bozulur mu, bozulmaz mı; onu bilmem; ama, bu Meclis, bu soruşturmaların
peşini bırakmayacaktır! (RP sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
HASAN
EKİNCİ (Artvin) – Niye, bizimle koalisyon olun diye
yalvardınız?..
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Muhterem arkadaşlar, öncelikle şunu ifade etmek
zaruretini hissediyorum...
HASAN
EKİNCİ (Artvin) – DYP ile
koalisyon olalım diye niye yalvardınız?!.
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Bütün hukuk düzenlerinde temel bir kaide vardır, hiç
kimse peşinen suçlu sayılamaz. Buna, eski hukukumuz “berâeti zimmet
asıldır” diyor. Şimdi de Anayasanın 38 inci maddesinde
aynı kural yer almıştır, “suçluluğu hükmen sabit oluncaya
kadar, kimse suçlu sayılamaz” diyor Anayasa. Bu Anayasa hükmü, yine,
Anayasanın 11 inci maddesine göre, yasamayı, yürütmeyi, yargı
organlarını, tüm kuruluş ve kişileri bağlayan temel
hukuk kurallarındandır.
Bu durum
karşısında, hakkında soruşturma açılması
istenilen sayın başbakan veya bakanların peşinen suçlu
olduğunu kabul etmek ve bu noktadan hareket etmek, fevkalade
yanlış olacaktır. Temennimiz, hakkında soruşturma
açılması istenilen eski Başbakan Sayın Tansu Çiller’in de,
hem bu Yüce Meclisin saygın bir üyesi olarak hem de geçmişte
başbakanlık yapmış bir kişi olarak, hakkındaki bu
iddialardan dolayı aklanması, ortada hiçbir suçun ve suçlunun
olmadığının tespitidir; biz bu temennideyiz, ben
şahsen bu temennideyim.
Ancak,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan milletvekillerinin, gerek medyada
gerek diğer zeminlerde ve zamanlarda ortaya atılan yolsuzluk
iddialarının üzerine gitmek, Anayasa ve İçtüzüğün
verdiği yasal imkânları sonuna kadar kullanmak, yine, Anayasal
görevleridir. Bu görevlerin ertelenmesi, savsaklanması, sonuçta,
Parlamentonun denetim görevini yapmaması gibi bir sonucu götürür ki,
parlamenter demokratik sistem bundan büyük çapta zarar görür.
Saygıdeğer
arkadaşlar, bu önergelerin bir dosya savaşı halinde
algılanması, fevkalade yanlıştır.
MAHMUT
NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Millet öyle görüyor ama...
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi savaş alanı
değildir; ancak, her türlü yolsuzluğun,
haksızlığın irdelendiği, peşine
düşüldüğü bir alan olmalıdır. (RP sıralarından alkışlar)
Yine,
soruşturma önergesiyle, Hükümeti hedef almak, koalisyon
ortaklarının arasını açmak ve Sayın Çiller’in 1997
yılı başında başlayacağı varsayılan
başbakanlığına engel olmak gibi bir düşünceyle hareket
edildiğine de, ben şahsen ihtimal vermiyorum, öyle bir konuyu, öyle
bir hususu düşünemiyorum.
Hükümet
kurmak, Hükümeti devam ettirmek, koalisyon ortaklarının uyum
içerisinde çalışması, Meclis soruşturmasıyla
apayrı bir konudur. Bu, böyle olduğu için de, Anayasanın 100
üncü maddesinde, Meclis soruşturmalarıyla ilgili siyasî parti
gruplarında görüşme yapılamayacağı ve karar
alınamayacağı hükmü vazedilmiştir. Yüce Meclisin tüm
üyeleri, bu konuda tamamen vicdanî kanaatlerine göre hareket edeceklerdir.
Kaldı
ki, bir soruşturma komisyonunun kurulması, işin behemehal Yüce
Divana sevki sonucunu doğurmayan, olayın
soruşturulmasını hedef alan bir uygulamadır. Meclis
soruşturma komisyonunun vereceği rapora göre, Yüce Meclis, üye
tamsayısının salt çoğunluğuyla verebileceği bir
kararla, ancak, suçlanan bakanı veya başbakanı Yüce Divana sevk
edebilecektir. Dolayısıyla, ne telaşlanmaya gerek vardır ne
de bu soruşturma önergesinin siyasî maksatlı olduğuna dair
iddiaları kabul etmek mümkündür. Aksine, denetim görevinin bu şekilde
yerine getirilmesi, demokrasiye, parlamenter sisteme sağlık
kazandıracaktır, kamuoyunda Meclisimize olan güven daha da
artacaktır.
Muhterem
arkadaşlar, olay nasıl başlamış, nasıl
gelişmiştir; bu konuda, benden önce söz alan Sayın Kazan,
yeterli açıklamalarda bulunmuştur. Ben, daha ziyade işin hukukî
mahiyeti üzerinde durmaya ve bu meyanda birkaç gün önce bastırılan ve
tüm milletvekillerine dağıtılan ve üzerinde “Siyasî Komploda
Usul Hilesi” başlığını taşıyan bir rapor
üzerinde görüşlerimi açıklamak istiyorum.
Bu rapor,
bir bilim adamı tarafından hazırlanmıştır; ancak,
baştan sona çelişkilerle ve hukukdışı
düşüncelerle doludur ve olaylar çarpıtılmaya
çalışılmıştır.
MAHMUT
NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Sana öyle geliyor.
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Bu sayın bilim adamı, Kamu
Ortaklığı İdaresi nezdinde kurulan ihale komisyonunun
hizmetin gereği olarak değiştirildiğini, komisyonun hukukî
varlığını sürdürdüğünü, ancak üyelerinin
değiştirilmesi yoluna gidildiğini, bunda da hukuka
aykırı bir durum olmadığını iddia etmektedir.
Gerçekten, komisyon varlığını devam ettirmiştir; ama,
komisyon üyelerinin ve başkanının, kısa bir sürede, üç defa
değiştirilmesi sonucunda, nihaî işlem, Konutta zarf
açanların amacı doğrultusunda gerçekleşmiştir. (RP sıralarından
alkışlar) Komisyon görevine devam etmiş; lakin, üyelerin değiştirilmesi
suretiyle beklenen amaç elde edilmiştir.
Burada
önemli olan, komisyonun hukukî varlığını sürdürmesi
değil, üyelerin değiştirilmesi suretiyle istenen amacın
gerçekleşmesidir.
MAHMUT
NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Kim değiştirmiş?
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) –Şimdi, kim, ne zaman değiştirmiş?..
Sayın Çiller, 30 Haziran 1993’te
Başbakan olmuş, 14 Temmuz 1993’te, Kamu Ortaklığı
İdaresi Başkanı değiştirilmiş: 22 Temmuz 1993’te,
komisyonun birkısım üyeleri değiştirilmiş, 4
Aralık 1993’te, komisyonun yine birkısım üyeleri
değiştirilmiş.
MAHMUT
NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Kim değiştirmiş?
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Netice itibariyle, Sayın Çiller, Başbakan
olduktan sonra, birbuçuk ay gibi bir zaman içerisinde, bu komisyonun
başkanı ve üyeleri büyük çapta değiştirilmiş ve
sonuçta da, Konutta istenen sonuç, bu şekilde elde edilmiş.
MAHMUT
NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Sayın Çiller
değiştirmemiş! Çarpıtma!.. Yukarıda Allah var!...
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Bu komisyon üyeleri durduk yerde değiştirilmiyor.
O Konutta zarf açanların niyeti ne ise, bu komisyonu
değiştirmekteki niyet de odur. (RP sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
MAHMUT
NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Günah, günah!..Meseleyi
saptırma!..
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Yine, ihalenin, Başbakanlığın
yabancı bir unsur ihtiva eden ihalelere ilişkin yürürlükte olan gizli
genelgesi hükümlerine tabi olduğu, Başbakanlığın
yabancı bir unsur taşıyan ihalelere ilişkin genelgesinin,
bu nitelikteki ihalelerin geçerlilik şartı olduğu ifade
edilmektedir bu raporda; ancak, o genelgenin tarihinin 8 Mayıs 1995
olduğu...
AHMET
İYİMAYA (Amasya) – 1985...
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – ... 8 Mayıs 1995 olduğunu, ihalenin ise 1993
yılı ağustos ayında yapıldığını bu
sayın bilim adamı gözden kaçırmış olacak ki (RP
sıralarından alkışlar) iki sene önce yapılan yolsuz
işlemlere, iki sene sonra yürürlüğe giren genelge esas
gösterilmektedir.
AHMET
İYİMAYA (Amasya) – 1985... Belgesini vereyim kardeşim, 1985...
SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – 1985... 1985...
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Efendim,
İhaleye 5 firma davet edilmiş, 2 firmanın teklif vermediği,
birisinin yeterli görülmediği ve geride işi yapmaya yeterli 2
firmanın kaldığı, bunlarla da pazarlık usulüyle
görüşmeler yapıldığı, tekliflerin kapalı zarf
içinde alınmış olmasının fazladan işlem
olduğu mütalaa edilmektedir.
Muhterem
arkadaşlar, bu bahsi geçen bürokratlar, bakanlar, Başbakan devlet
idare ediyor, şirket idare etmiyor. Devlet yönetiminde fazladan işlem
diye, fuzuli işlem diye işlem olmaz; devlet yönetiminde her
işlemin bir yeri vardır, bir değeri vardır...
AHMET
İYİMAYA (Amasya) – Kapalı zarf usulü.
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Ama, bu işler fazladan işlemmiş... Niye;
çünkü, bu raporda, birtakım işlemlere, birtakım
yanlışlıklara kılıf uydurulacak.
Devlet
İhale Kanununun 39 uncu ve 40 ıncı maddeleri var. Devlet
İhale Kanununda dış zarfın nasıl
açılacağı, iç zarfın nasıl açılacağı
-kapalı teklif usulüyle yapılan ihalelerde- apaçık
yazılı. Burada pazarlık usulünden bahsediliyor. Pazarlık
usulüyle yapılacak idiyse veya pazarlık usulü tatbik ediliyor idiyse,
bu kapalı zarflarla bu teklifler niçin alındı? (RP
sıralarından alkışlar) Kapalı zarflarla bu teklifler
alındıysa, o zaman kapalı zarfların nasıl
açılacağına dair 2886 sayılı Yasanın 39 uncu ve
40 ıncı maddelerine behemehal uymak lazım gelir. Her halukârda,
asgarî devlet yönetimi terbiyesi, o zarfların Konutta değil, evde
değil, özel mekânda değil, komisyon huzurunda ve ihaleye girenlerin
huzurunda açılmasını gerektirir. (RP sıralarından
alkışlar)
Yine bu
raporda, zarfların, Sayın Çiller’in huzurunda yetkili memur
tarafından açıldığından bahsediliyor. Halbuki,
işte komisyonun kendi tuttuğu zapta göre -bakınız,
18.8.1993 tarihli ve 7 sayılı karar- “İdaremiz Sayın
Başkanvekili Can Yeşilada tarafından Başbakanlık
makamına götürülen ve Sayın Başbakan Prof. Dr. Tansu Çiller
tarafından açılan zarflar içerisindeki teklifler incelenmiş...”
MAHMUT
NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Kimin huzurunda
açılmış?
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – “...ve isteklilerin talep ettikleri danışmanlık
ücretlerinin aşağıdaki gibi olduğu belirlenmiştir”
deniliyor.
Şu
komisyon kararında dahi, zarfların evde açıldığı,
Konutta açıldığı -kaldı ki, geçen sene, burada,
Sayın Yavuz Köymen gündemdışı konuşma
yaptığında, devrin Devlet Bakanı Sayın Ali Şevki Erek
Bey de, bu konuyu burada kabul etti- kabul edilen bir olaydır. Geriye ne
kalıyor; evde zarf açmak suç mudur, değil midir? Evde, Konutta zarf
açmak, başlı başına ihaleye fesat karıştırma
suçunun bütün unsurlarını ihtiva eden bir eylemdir. (RP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
MAHMUT
NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Evi değil,
Başbakanlık Konutu...
Rahmetli
Özal da orada çalışıyordu...Çalışma yeri...
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Efendim, Sayın Başbakanın konutuymuş,
evi değilmiş; bir arkadaşımız böyle ifade ediyorlar...
Sayın
Başbakanın konutu ile evinin ne farkı var, onu bir iyice
öğren.
AHMET
İYİMAYA (Amasya) – 42 nci maddeyi oku.
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Muhterem arkadaşlar, zaman daralıyor...
İhaleye fesat karıştırma suçu dışında
başkaca hangi usulsüzlükler yapılmıştır;
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporunda bunlar madde madde
sıralanmış, vaktim elverseydi burada okumaya niyetim vardı,
rapor önümde; ama, vakit daraldığı için bunları tek tek
sizlere arz edemeyeceğim.
Yine, bu
rapora göre, Sayın Başbakan, idarî vesayet makamı
durumundadır; TOFAŞ Anonim Şirketinde devlet hisselerinin
pazarlanmasına dair ihaleyi gözetmek ve denetlemek, genel yükümlülüğü
altındadır... Bu raporun, belki, tek doğru cümlesi varsa, bu.
Gerçekten, Sayın Başbakan, devlet hisselerinin pazarlanmasına
dair ihaleyi gözetmek ve denetlemek genel yükümlülüğü altında,
sorumluluğu altında olan bir insandır.
Böyle
olunca, Sayın Başbakanın, ihaleyle ilgili, Yüksek Denetleme
Kurulu raporunda bahsedilen bu konuları, tek tek izah edilen bu yolsuzlukları
denetleme mecburiyeti vardır. Bu konuda gereğinin
yapılmaması dahi, Sayın Başbakanın görevini kötüye
kullandığını, dolayısıyla Türk Ceza Kanununun 240
ıncı maddesini ihlal ettiğini göstermektedir.
Sayın
arkadaşlar, bu olay nasıl ortaya çıkmıştı;
hepimizin bildiği gibi, geçen dönemin Anamuhalefet Partisi Genel
Başkanı, bu devrin Başbakanı Sayın Mesut
Yılmaz’ın Grupta yaptığı konuşmayla bu yolsuzluk ortaya atıldı. Sayın
Başbakanın o günkü konuşmasını sizlere yine tek tek
arz edemeyeceğim; ama, bakın, burada şu ifadeler var,
onları arz edeceğim; Sayın Yılmaz diyor ki: “Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bir insan ya başbakanlık yapar
ya ihale komisyonu başkanlığı yapar. Bakın, tesadüfen
bu evraklar bana geldi. Başbakan olduktan üç dört ay sonra olmuş bu
olay, iki üç ay sonra olmuş. Ben, hukukçulara incelettim; dediler ki,
ihaleye fesat karıştırmanın okullarda okutulabilecek bütün
unsurlarını ihtiva eden örnek bir olaydır; yani, ihaleye fesat
karıştırma diye bir suç varsa, bu suç nedir diye hukuk fakültelerinde
öğrencilere öğretilmek gerekse, bu olayı örnek göstermek
lazım.” (RP sıralarından alkışlar)
Bu olay,
Sayın Mesut Yılmaz’ın geçen sene ifade ettiği gibi,
gerçekten, hukuk fakültelerindeki öğrencilere, Türk Ceza Kanununun 366
ncı maddesinin örneği olarak gösterilecek bir olaydır.
Sayın
Yılmaz’ın gazetelerde yer alan bu iddiaları üzerine, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
soruşturma açılmıştır. Ancak, Sayın
Yılmaz’ın beyanlarında suçlanan kişi Başbakan
olmasına rağmen, savcılık tarafından, Sayın
Çiller hakkında hiçbir işlem yapılmamış, fezleke
tanzim edilmemiş ve dokunulmazlığının
kaldırılması için Meclis Başkanlığına
müracaat edilmemiştir. Sadece, komisyon üyeleri hakkında, Türk Ceza
Kanununun 366 ncı maddesine muhalefetten dolayı dava
açılmıştır. Bu dava, bugün, beraatle sonuçlanmış
ve kesinleşmiştir.
Bunun
üzerinde, sırf hukukçu olarak, şu tenkitleri ileri sürmek hepimizin
hakkıdır: Bakınız, öyle bir iddianameyle dava
açılmıştır ki, bu iddianame, bana göre, iddianameden
ziyade, müdafaaname mahiyetindedir. İlk tahkikatta ve son tahkikatta
yeterli soruşturma yapılmamış, işin teknik bir yönü
olmasına rağmen bilirkişi incelemesi gereği görülmemiş
ve iki celse içerisinde dava beraatle sonuçlanmıştır.
Özelleştirme
İdaresi, bu davaya, ne hikmetse, müdahil olarak
katılmamıştır. Devlet adına açılan, devletteki
yöneticilerin sanık olarak bulunduğu davalarda, o işten zarar
gören devlet idaresinin davaya müdahil olma mecburiyeti vardır; bu davaya
müdahil olunmamıştır.
Dava
sonucunda karar verilmiştir, müdahil olmadığı için temyiz
eden olmamıştır, sayın savcı da temyiz
etmemiştir. Sonuç itibariyle, bir hâkim tarafından verilen -yeterli
tahkikat yapılmadan verilen- bu karar kesinleşmiştir.
Şimdi,
bu beraat kararı gerekçe gösterilmek suretiyle, ortada bir kesin hükmün
varlığı ve Meclis soruşturması açılmasına
dair önergedeki fiillerle, mahkemece verilen beraat kararındaki fiillerin
ayniyet arz ettiği; dolayısıyla, kesin hükme konu olmuş
fiillerin bir daha yargılama konusu yapılamayacağı ileri
sürülmektedir.
Öncelikle
şunu arz etmek, şunu açıklamak durumundayım ki,
mahkemelerde fiiller değil, failler; yani, suç isnat edilen
şahıslar yargılanır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORMAN BAKANI
NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Fiil suç teşkil etmiyorsa...
BAŞKAN
– Sayın Esengün, eksüreniz 5 dakikadır; buyurun efendim.
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Her sanığa isnat edilen fiil
başlıbaşına değerlendirilir; varsa, iştirak
hükümleri nazara alınır. Ceza hukukumuzda kolektif sorumluluk yoktur;
ceza sorumluluğu şahsîdir, ferdîdir. Nitekim, Anayasanın 38 inci
maddesinde de, ceza sorumluluğunun şahsîliği ilkesi
vazedilmiştir.
AHMET
İYİMAYA (Amasya) – Olayın teknik yönü var.
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Muhterem arkadaşlar, bu konuda çok uzun
münakaşalara, ilmî tartışmalara hiç gerek yoktur. Halk
arasında bilinen bir atasözümüzü tekrar etmek, bu konuda yapılacak en
güzel açıklama, verilecek en güzel cevap olacaktır kanaatindeyim;
“her koyun kendi bacağından asılır.” Kimse, başkasının
beraat kararıyla kendisini aklamaya çalışmasın. (RP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Mahkeme,
kararında, sadece komisyon üyelerinin fiillerini
tartışmış ve beraat sonucuna
ulaşmıştır. Komisyon üyelerinin fiili ise,
Başbakanın emrine uyarak zarfları Konuta göndermeleridir. Başbakanın
eylemi ise, zarfları, kanuna aykırı şekilde evinde açarak
ihaleye fesat karıştırmak, denetim ve gözetim görevini kötüye
kullanarak Hazinenin zararına sebebiyet vermektir. Fiiller ayrı
ayrıdır; dolayısıyla, beraat kararı, Sayın Çiller
için bir anlam ifade etmemektedir; ortada, ne bir soruşturma ne de bir
dava engeli vardır. Sayın Profesörün, bu konuda,
bilimdışı engelleme gayretleri vardır ve bakınız,
özellikle, raporun 12 nci sayfasındaki şu sözlere dikkatinizi
çekiyorum muhterem arkadaşlar; 12 nci sayfada, bu sayın bilim
adamı şöyle diyor: “TBMM, bu olayda, kesin hüküm kuralı
dolayısıyla, Meclis soruşturması açılmasına karar
verilmesi erkine sahip bulunmamaktadır. Bu tür bir karar
alınması halinde, karar, yok hükmündedir. Böyle olunca, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, Meclis soruşturması açılması kararı
veremez; ancak, Meclis soruşturması açılmaması kararı
vermek zorundadır.”
Bu sözler,
bu şahsın haddini tecavüz ettiğini ve ilim adına,
Meclisimize, en büyük saygısızlığı
yaptığını gösteren sözlerdir. (RP sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar) Meclisin ne karar vereceğine, bu zat
değil, bu Yüce Meclisin muhterem üyeleri
yetkilidir.
Ayrıca,
şunu da ifade etmek gerekir ki, yargılanan komisyon üyelerinin, Türk
Ceza Kanununun 366 ncı maddesinden dolayı suçlanmaları ve beraat
etmeleri, 240 ıncı maddeden dolayı suçlanan Sayın
Çiller’in, bu karardan dolayı soruşturulmasına engel teşkil
etmez. 240 ıncı madde, başlı başına, ayrı
bir suçun unsurlarını taşır. Elimde Yargıtay
ilamı var; ancak, vakit darlığından, onu da, sizlere takdim
edemiyorum.
BAŞKAN
– Sayın Esengün, son 2 dakikanız...
LÜTFÜ
ESENGÜN (Devamla) – Soruşturma önergesinde, hem 366 ncı maddeden hem
de 240 ıncı maddeden dolayı soruşturma açılması
istemi mevcuttur; halbuki, verilen beraat kararı sadece 366 ncı
maddeyle ilgilidir ve başka kişilerle ilgilidir.
Muhterem
arkadaşlar, sonuç olarak şunu arz etmek istiyorum: Yüce Meclisimize,
olayları örtbas etmek yakışmaz; olayların üzerine gitmek,
gizli kalmış, kamuoyunda üzerinde şüpheler, şaibeler,
suçlamalar olan bütün olayları alabildiğine incelemek,
araştırmak, soruşturmak ve varsa failleri, onların da
gereken cezayı görmeleri için gereken işlemi yapmak
yakışır. Biz, burada, Türk Milleti adına bunun için varız.
Hiç kimseyi -sözümün başında arz ettiğim gibi- peşinen suçlamak
gibi, ille de mahkûm ettirmek gibi bir niyet içerisinde değiliz; ama, hiç
kimseyi de, varsa suçu, aklamak gibi, suçluları da cezadan kurtarmak gibi
bir yükümlülük altında değiliz.
Ben,
hepinizin, vicdanî kanaat içerisinde hareket edeceğinize ve bu soruşturma
önergesine kabul oyu vereceğinize inanıyorum, hepinize
saygılarımı sunuyorum; sonu inşallah hayırlı olur
diyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Esengün.
V. –
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. – Ankara Milletvekili Saffet
Arıkan Bedük’ün, Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün’ün partsine
sataşması nedeniyle konuşması
SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Bedük.
SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Esengün,
konuşmasının başlangıcında, Doğru Yol
Partisi ile Refah Partisinin hükümet kurması söz konusu olduğunda,
yolsuzluklar konusunda bir görüş ileri sürdü ve partimize bir sataşma
yaptı. Müsaade ederseniz, sataşmaya cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
– Yeni bir sataşmaya meydan vermemek üzere, sataşmaya yanıt
anlamında değil; ama, konuya açıklık getirmek üzere,
lütfen, 2 dakika içinde toparlayın.
SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Esengün, konuşmasının başlangıcında,
Sayın İyimaya’nın özellikle temas ettiği bir konuda; yani,
Doğru Yol Partisi ile Refah Partisi arasında bir koalisyon
olsaydı, acaba bu konuda yine önerge verecek miydiniz?” şeklindeki
ifadesinden sonra bir cevap verdi. Biz, Doğru Yol Partisi olarak, geçmişiyle,
geleceğiyle, yolsuzlukların üzerine gitmiş olan bir partiyiz;
bununla da onur duyuyoruz!
(DYP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ve şunu
bilesiniz ki, nerede yolsuzluk varsa, şu parti, genel
başkanıyla, milletvekiliyle ve teşkilatıyla mutlaka üzerine
gidecektir; bundan emin olun; ama, eğer, gayri ciddî birkısım
iddia ve ithamlar olursa, bunu da hiçbir suretle kabul etmeyeceğimizi,
hatta yüce milletimizin kabul etmeyeceğini de, mutlaka bilmeniz
lazım.
Değerli
arkadaşlar, bir konuya daha temas edildi. Diyor ki, yine, Sayın Esengün,
bir bilim adamının yazmış olduğu siyasî komployla
ilgili şu görüşteki; Başbakanlıktan çıkmış
olan...
BAŞKAN
– Sayın Bedük...
SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Açıklama getireceğim... Çok affedersiniz...
BAŞKAN
– Bu konuyla ilgili değil... Lütfen... Lütfen... (DYP
sıralarından “konuşsun” sesleri)
SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Peki Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, genelge 1985/8 numaralı genelgedir.
Yüce Meclisinize saygılar sunuyorum ve
Sayın Başkana teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından
alkışlar)
IV. –
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI (Devam)
A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)
1. – Kocaeli Milletvekili Şevket
Kazan ve 56 arkadaşının, Türk Otomobil Fabrikaları
A.Ş. (TOFAŞ) ile TOFAŞ Oto Ticaret A.Ş.’ndeki devlete ait
hissenin satış yolu ile özelleştirilmesi sırasında
nüfuzunu kullanmak ve ihaleye fesat karıştırmak suretiyle
devleti zarara uğratarak görevini kötüye kullandığı ve bu
eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 366 ncı maddelerine uyduğu
iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/3) (Devam)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, son söz, hakkında soruşturma istenen
eski Başbakan Sayın Tansu Çİller’e aittir.
Buyurun
efendim. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
TANSU
ÇİLLER (İstanbul) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Huzurunuza,
bir savunma için çıkmadım; kararınız ne olursa olsun
saygıyla karşılarım. Şimdi buradan söyleyeceklerim,
savunma değil, arkamdaki aziz milyonlara karşı olan borcumdur;
çünkü, ben, ikibuçuk yıl Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanlığını yaptım; hiçbir şeyin önünde
gözümü kırpmadım, hiçbir şeyin önünde başımı
eğmedim; şimdi hiç eğmem. (DYP sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar) Çünkü, ortada baş eğecek bir şey
yok. Ortada, sadece, tarihin yarın ibretle kaydedeceği bir siyasî
oyun var. Onun için, eğilecek baş, bizim başımız
değil, bu siyasî oyun ve tertip sahiplerinin başı
olacaktır. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar) Tarih, bizi değil, bu siyasî oyunun tertipçilerini
yargılayacaktır.
Önergede
getirilmiş olan isnada ilişkin fiiller daha önce
yargılanmış; bu fiillerin suç olmadığına karar
verilmiş; karar kesinleşmiştir. Kesin hüküm herkesi bağlar.
Bir fiil hakkında dava, bir defa olur. Kesin karar, fiilin kendisini
kapsar; onun için, bu fiilden dolayı hiç kimse yargılanamaz. Aksi,
hukukun ihlali olur. Hiç kimsenin, hukuken, artık
yargılayamayacağı bu fiili nerede yargılayacaksınız;
soruşturma komisyonunun 4 üyesi Refah Partisinden, 4 üyesi Anavatan
Partisinden değil mi? Onlar, zaten, komisyon çoğunluğunu
oluşturmuyor mu? Bu iki parti, zaten, Meclis çoğunluğunu
oluşturmuyor mu?..
Böyle
verilecek bir kararın, hiçbir siyasî boyutu olmadığını
nasıl anlatacaksınız?.. Yargı kararıyla hiçbir
uygunsuzluğu bulunmadığı tescil edilmiş bir olayda ne
arıyorsunuz, suiistimal mi arıyorsunuz? Suiistimali, TEDAŞ’ta,
TOFAŞ’ta değil, gelin, başka bir yerde arayın. Suiistimali,
bu Yüce Meclisin bir siyasî oyuna alet edilmesinde arayın; suiistimali,
hakkın suiistimalinde arayın; suiistimali, demokrasinin
suiistimalinde arayın. (DYP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
kısaca anlatayım; niçin suiistimal: Sayın Erbakan, yani, önerge
sahiplerinin Sayın Genel Başkanı, bana, üç saat boyu, hükümet
olmayı teklif etti mi; ilk söze başlayıp, tam 55 dakika, nefes
almadan, nokta virgül koymadan, bana, birlikte hükümet olmayı teklif etti
mi etmedi mi?
İkinci
soru: Sayın Erbakan ve Refah Partisi “bizimle koalisyon yapacak olan,
sütten çıkmış ak kaşıktır” dedi mi demedi mi?
Ben, o teklifi kabul etseydim, bu tertipler yapılır mıydı;
soruyorum, yapılır mıydı? (DYP sıralarından
alkışlar)
Bu
soruları sormak, yalnız benim değil, Meclisin de, milletin de
hakkıdır.
Değerli
milletvekilleri, bu Meclis, yüce milletin çare kapısıdır; bu
Meclis, iktidar hırsıyla siyasî oyunların arenası
değildir; kimsenin de, onu öyle kullanmaya hakkı yoktur.
İşte,
benim önlemeye çalıştığım iktidar buydu. Ben, Refah
Partisine oy vermiş değerli vatandaşlarımın
iktidarını değil, meydanlarda daha birkaç gün önce “bize oy
vermeyenleri evliyalar çarpar” diyen samimiyetsiz siyasetin
iktidarını önledim. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar) İşte, asıl aranması gereken suiistimal
budur.
Şimdi
açıkça söylüyorum, yeni bir iktidar aranıyorsa, daha mertçe, daha
dürüst yollarla aranmalıdır. Kaçak dövüşmeyi bırakın;
yiğitçe çıkın ortaya; bu millet, arkadan vuranı sevmez.
(DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Milletin
Meclisinin haftalarını, aylarını harcamayın; daha
açık olun.
Biliyorum,
herkesin bir hesabı vardır; ama, Allah’ın da hesabı
vardır; sonunda, Allah’ın hesabı tutar... Allah’ın
hesabı tutar... (DYP sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, yargı önünde beraat etmiş bürokratlardan dolayı
hesap sorarken, unutmayın ki, kendinizi bir şeye daha mecbur ve
mahkûm ediyorsunuz; o da, hüküm giymiş, hapis yatmış, kan
bulaşmış bürokratlardan, siyasilerden “kanlı kasa” denilen
birtakım insanların karanlık paralarından dolayı da
hesap sormaktır. Buna mahkûmsunuz; bu kapıyı siz
açtınız; bu emsali yarattınız. (DYP sıralarından
alkışlar)
Amaç,
eğer, yolsuzluk iddialarını araştırmaksa, gelin,
Meclisi bu çıkmazdan çıkaralım; gelin, bunun doğrusunu
yapalım; gelin, dokunulmazlıkları kaldıralım; çamur
siyaseti yerine, bağımsız yargı yolunu açalım.
İşin doğrusu budur; er geç varılacak doğru da budur.
SALİH
KAPUSUZ (Kayseri) – Yüce Divandır, Yüce Divan...
TANSU
ÇİLLER (Devamla) – TOFAŞ’ın satışına ilişkin
ortaya koyduğum iradeye gelince; bu, hakkımdı; çünkü,
mesuliyetim vardı. Mesuliyet olan yerde hak olur, hak olan yerde mesuliyet
vardır. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Terör
mücadelesinin ekonomik kaynakları yuttuğu, ekonomik krizin gün
saydığı, özelleştirmenin umut kapısı olduğu
günler; Başbakanlığımın ilk günleri, ayları...
Özelleştirmeyi hızlandırmak için siyasî irade konulması
gerekliydi; TOFAŞ hisseleri satışının geciktirilmemesi
gerekliydi. Sonra görülmüştür ki, 330 milyon dolara satılan
TOFAŞ hisseleri, iki hafta gecikseydi 190 milyon dolara
satılacaktı; ülke, sadece iki haftada 140 milyon dolar zarar
edecekti; bugün satılsa, 84 milyon dolara satılacaktı; yani,
aradaki fark 246 milyon dolar.
Ülke
kazansın diye uğraştık... Bugün olsa, açıkça
söylüyorum, memleketimin çıkarları söz konusu olsa, yine
yaparım; yüz kere olsa yine yaparım. (DYP sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar)
Ben, bu
anlayışla terör mücadelesini yaptım; ben, bu anlayışla
Zeli Kampına girdim, Kuzey Irak’a girdim; dünya üstümüze geldiğinde,
bu anlayışla, gerekirse yine gireriz dedim. (DYP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bu
anlayışla, birkaç aylık Başbakanken
kucağımızda bulduğumuz ekonomik krize karşı
mücadele verdim. Bu anlayışla, otuz yıl sonra, Türkiye’nin
gümrük birliğine girmesi için siyasî irade koydum. Avrupa’yı bir
Hıristiyanlık kulübü olmaktan çıkarın diye uyardım. Bu
anlayışla, petrol boru hatlarının Türkiye’den geçmesi için
kavga verdim. Bu anlayışla, Kardak’ta “Bu asker gidecek bu bayrak
inecek” dedim. (DYP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
açıkça bir kez daha söylüyorum; ülkenin çıkarları söz konusu
olduğunda, bugün olsa yine yaparım, yüz kere olsa yine yaparım,
bin kere olsa yine yaparım. (DYP sıralarından
alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, bu soruşturmayı açınız; sizden ben de rica
ediyorum. Aklanmak için değil, biz zaten akız;
başımız, göğe değecek kadar da diktir. Asıl
aklanması gerekenler demin söylediklerimdir. Tarih önünde ve millet önünde
hesaplaşmak için ben de istiyorum; açın, kararınızı
saygıyla karşılıyorum.
Sizleri, bu
aziz vatana, milletime, bizi davamızda hiç yalnız bırakmayan
kadınlarımıza ve parlak geleceğimizin teminatı olan
gençlerimize duyduğum sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından “Bravo” sesleri, ayakta alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Genel Başkan.
Sayın
milletvekilleri, Meclis soruşturması önergesi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Meclis soruşturması
açılıp açılmaması hususunu oylayacağız.
Oylamanın
açık oylama suretiyle yapılmasına ilişkin iki önerge
vardır. önergeleri okutup, açık oylama talebinde bulunan sayın
milletvekillerinin salonda olup olmadıklarını kontrol
edeceğim.
Birinci
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Genel
Kurulda görüşülmekte olan (9/3) esas numaralı Meclis soruşturma
önergesinin oylamasının, İçtüzüğün 115 inci maddesi gereğince
açık oyla yapılması ve açık oylamanın da
kupaların sıralar arasında dolaştırılmak
suretiyle yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
BAŞKAN
– Şimdi, önergede imzası bulunan arkadaşların Genel Kurul
salonunda olup olmadıklarını arayacağım:
Necati
Çetinkaya?.. Burada.
Saffet
Arıkan Bedük?.. Burada.
Mehmet
Gözlükaya?.. Burada.
Kemal
Aykurt?.. Burada.
İsmail
Köse?.. Burada.
Ali Osman
Sönmez?.. Burada.
Bekir
Aksoy?.. Burada.
Nihan
İlgün?.. Burada.
Ertuğrul
Eryılmaz?.. Burada.
Hayri Kozakçıoğlu?..
Burada.
Doğan
Güreş?.. Burada.
Yusuf
Bacanlı?.. Burada.
Sabri
Güner?.. Burada.
Mehmet
Korkmaz?.. Burada.
Necmi
Hoşver?.. Burada.
Fevzi
Arıcı?.. Burada.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (9/3) esas numaralı Meclis
soruşturma önergesinin oylanmasının açık oyla
yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN
– Önergede imzası bulunan arkadaşların Genel Kurul salonunda
olup olmadıklarını arayacağım:
Abdüllatif Şener?.. Burada.
Ömer Vehbi Hatipoğlu?.. Burada.
Salih Kapusuz?.. Burada.
Mehmet Aykaç?.. Burada.
Zülfikâr Gazi?.. Burada.
Ramazan Yenidede?.. Burada.
Mikail Korkmaz?.. Burada.
Sacit Günbey?.. Burada.
Ahmet Doğan?.. Burada.
Zülfükar İzol?.. Burada.
Hasan Belhan?.. Burada.
Ömer Naimi Barım?.. Burada.
Celal Esin?.. Burada.
M. Sıddık Altay?.. Burada.
Ahmet Tekdal?.. Burada.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, açık oylamanın şekli hakkında
Genel Kurul kararı alacağım. Bu bakımdan, Sayın
Çetinkaya ve arkadaşlarının önergesini açık oylamanın
biçimini tarif eden yönüyle, İçtüzüğümüz çerçevesinde işleme
alma imkânımız yok; çünkü, İçtüzüğümüzün 119 uncu maddesi,
açık oylamanın yapılmasının onbeş üyenin
talebiyle olacağını belirtiyor ve yine İçtüzüğümüzün
115 inci maddesi, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurul
kararının alınacağını söylüyor. Bu bakımdan,
iki önergeyi birleştirerek ve İçtüzüğümüzdeki sıraya uygun
olarak oylamayı yapacağım.
İçtüzüğümüzdeki
oylama sırası da bugüne kadar yerleşik bir düzene
oturmamış, çeşitli biçimlerde bir sıralama
uygulanmış. Bir tartışmaya meydan vermemesi için, burada,
hepinizin huzurunda İçtüzüğün 115 inci maddesinin ikinci
fıkrasını okumak istiyorum.
İçtüzük sıralamayı belirlerken şöyle diyor: “Açık
oylama, üzerinde milletvekillerinin ad ve soyadlarıyla seçim çevrelerinin
yazılı olduğu oy pusulalarının kutuya
atılması -birinci sıra, oy pusulalarının kutuya
atılması- veya elektronik oylama mekanizmasının
çalıştırılması -böyle bir imkânımız yok-
yahut ad cetvelinin okunması üzerine adı okunan milletvekilinin
ayağa kalkarak kabul, çekinser veya red kelimelerinden birini yüksek sesle
söylemesi ve böylece açıkladığı oyunun Divan Üyelerince
kaydedilmesi suretiyle olur.”
Şimdi,
birinci sıradaki kutuların dolaştırılması da
-hemen ardındaki fıkrada- iki biçimde olabilir diyor. Önce bu iki
biçimi oylayacağım, ondan sonra, herhangi biri kabul edilmezse,
üçüncü ad okuma yoluna gideceğim.
Açık
oylamanın, adı okunan sayın milletvekillerinin kürsüye konulacak
oy kutusuna oy pusulasını atması suretiyle
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Açık
oylamanın, oy kutularının sıralar arasında
dolaştırılması suretiyle yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Açık
oylama, oy kutularının sıralar arasında dolaştırılması
suretiyle yapılacaktır.
Basılı
oy pusulası bulunmayan sayın milletvekilleri, bir beyaz
kâğıt üzerine, adlarını, soyadlarını ve seçim
çevrelerini yazsınlar ve imzalasınlar; adlarını,
soyadlarını, seçim çevrelerini ayrı ayrı yazacaklar, imza
atacaklar ve oylarının rengini de belli edecekler; aksi halde, çok
sayıda iptal oyu çıkıyor.
Kupalar
dolaştırılsın.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN
– Oyunu kullanmayan sayın üye var mı?
ALİ
DİNÇER (Ankara) – Var...
BAŞKAN
– Oyunu kullanmayan sayın üyeler için son 1 dakikayı
işletiyorum.
Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Sayın
milletvekilleri, oy verme işlemi tamamlanmıştır; kupalar
kaldırılsın.
(Oyların
ayırımı yapıldı)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller
hakkındaki 9/3 esas numaralı Meclis soruşturması
önergesinin yapılan açık oylaması sonucu:
Oy sayısı: 518
Kabul : 374
Ret : 139
Geçersiz : 4
Mükerrer : 1
Bu sonuca
göre, Meclis soruşturması açılması kabul edilmiştir.
Anayasanın
100 üncü maddesi gereğince, soruşturma, siyasî parti
gruplarının güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye
sayısının 3 katı olarak gösterecekleri adaylar
arasından, her parti için ayrı ayrı adçekme suretiyle kurulacak
15 kişilik bir komisyon tarafından yürütülecektir.
Soruşturma
komisyonunun görev süresi 2 aydır. Bu sürenin, komisyon, komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi tarihinden
başlamasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, çalışma süremizin tamamlanmasına çok az bir
zaman kalmıştır; bu nedenle, grupların da
mutabakatıyla, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmına geçmiyorum.
Dolayısıyla,
sözlü soruları ve (10/67) esas numaralı Meclis araştırması
önergesini görüşmek için, 14 Mayıs 1996 Salı günü saat 15.00’te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.36
VI. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. –
Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un Çay-Kur’un bazı harcamalarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp
Aşık’ın yazılı cevabı (7/358)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ankara
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla arz
ederim.
Ahmet
Cemil Tunç
Elazığ
Sorular :
1. Çay
İşletmeleri (ÇAY-KUR)’nde 1994-1995 yıllarında reklam
gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır?
2. Çay
İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında temsil ve
ağırlama gideri olarak ne kadar harcama
yapılmıştır?
3. Çay
İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında ne kadar demirbaş
eşya alımı yapılmıştır?
4. Çay
İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında binek aracı olarak
ne kadar taşıt satın alınmış, ne kadar ödeme
yapılmıştır?
5. Çay
İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında Yönetim ve Denetim
Kurulu Üyelerine ödenen ücret ve harcırah ne kadardır?
T.
C.
Devlet
Bakanlığı 8.5.1996
Sayı :
B.02.0.006/304
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
15.3.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/358-619/1383 sayılı
yazınız.
Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil
Tunç tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen,
Sayın Başbakanımızca da tarafımdan
cevaplandırılması uygun görülen Çay İşletmeleri Genel
Müdürlüğü ile ilgili yazılı soru önergesinin cevabı
ilişikte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Eyüp
Aşık
Devlet
Bakanı
Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil
Tunç’un Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü hakkındaki
yazılı soru önergesinin cevabıdır.
Soru 1 : Çay
İşletmeleri (ÇAY-KUR)’nde 1994-1995 yıllarında reklam
gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır?
Cevap 1 : Çay İşletmeleri Genel
Müdürlüğümüzün 1994-1995 yıllarında yapmış olduğu
reklam harcaması aşağıda belirtilmiştir.
1994 Yılında : 7 113 000 000.- TL.’dir.
1995 Yılında : 9 328 000 000.- TL.’dir.
Soru 2 : Çay
İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında temsil ve
ağırlama gideri olarak ne kadar harcama
yapılmıştır?
Cevap 2 : Temsil ve ağırlama gideri olarak;
1994 Yılında : 281 000 000.- TL.
1995 Yılında : 370 000 000.- TL.
Soru 3 : Çay
İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında ne kadar demirbaş
eşya alımı yapılmıştır?
Cevap 3 : 1994 yılında 924 000 000.-
TL.’lık, 1995 yılında da 11 284 000 000.- TL.’lık makina,
bilgisayar ve teçhizat alımı yapılmıştır.
Soru 4 : Çay
İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında binek aracı olarak
ne kadar taşıt satın alınmış, ne kadar ödeme
yapılmıştır?
Cevap 4 : Çay İşletmeleri Genel
Müdürlüğünce 1994-1995 yıllarında binek aracı satın
alınmamıştır.
Soru 5 : Çay
İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında Yönetim ve Denetim
Kurulu üyelerine ödenen ücret ve harcırah ne kadardır?
Cevap 5 : Yönetim Kurulu Üyelerine 1994-1995
yıllarında ödenen brüt maaş 1 638 868 000.- TL.’dir. Aynı
yıllarda ödenen harcırah toplamı ise 967 810 000.- TL.’dir.
Denetim Kurulu Üyesi bulunmadığı için
herhangi bir harcama da olmamıştır.
Arz ederim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ankara
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla arz
ederim.
Ahmet
Cemil Tunç
Elazığ
Sorular :
1. Türkiye Emlak
Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995
yıllarında reklam gideri olarak ne kadar harcama
yapılmıştır?
2. Türkiye Emlak
Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995
yıllarında temsil ve ağırlama gideri olarak ne kadar
harcama yapılmıştır?
3. Türkiye Emlak
Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995
yıllarında ne kadar demirbaş eşya alımı
yapılmıştır?
4. Türkiye Emlak
Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995
yıllarında binek aracı olarak ne kadar taşıt
satın alınmış, ne kadar ödeme
yapılmıştır?
5. Türkiye Emlak
Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995
yıllarında Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerine ödenen ücret ve
harcırah ne kadardır?
T.
C.
Devlet
Bakanlığı 8.5.1996
Sayı :
B.02.0.006/463
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
15.3.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/370-631 sayılı
yazısı.
Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil
Tunç tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği
ilgi yazı ekinde alınan yazılı soru önergesinde yer alan
sorularla ilgili olarak hazırlanan cevap ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Rüşdü
Saracoglu
Devlet
Bakanı
Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil
Tunç tarafından cevaplandırılması istenen sorularla ilgili
açıklamalar aşağıdadır.
Soru 1 : Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve
bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında reklam
gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır?
Cevap 1 : Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve
bağlı kuruluşu Emlak Konut A.Ş.’nin yıllar itibariyle
reklam harcamaları aşağıda gösterilmiştir.
Yıl T. Emlak Bankası A.Ş. Emlak Konut A.Ş.
1994 396
211 179 255.- TL. 2 979 020
248.- TL.
1995 937
139 667 354.- TL. 6 648 440
748.- TL.
Soru 2 : Türkiye
Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995
yıllarında temsil ve ağırlama gideri olarak ne kadar
harcama yapılmıştır?
Cevap 2 : Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve
bağlı kuruluşu Emlak Konut A.Ş.’nin yıllar itibariyle
temsil ve ağırlama gider harcamaları aşağıda
gösterilmiştir.
Yıl T. Emlak Bankası A.Ş. Emlak Konut A.Ş.
1994 92
548 299 613.- TL. 1 662 792
737.- TL.
1995 181
392 656 526.- TL. 4 859 136
729.- TL.
Soru 3 : Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve
bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında ne
kadar demirbaş eşya alımı yapılmıştır?
Cevap 3 : Bankamız bilanço verileri esas
alınarak 1994 ve 1995 yıllarında menkuller hesabında
oluşan net artışlar ana kalemler itibariyle
aşağıda gösterilmiştir.
Hesap Adı 1994 1995
MENKULLER 143
264 617 386 449 651
859 204
– Kasalar 3
632 797 026 8
665 864 917
– Büro Mak. ve Bilgisayar 47 366 043 910 196
969 148 460
– Mobilya Mefruşat 28
078 132 832 110 360
508 250
– Nakil Vasıtaları 9 337 029 779 35 462 738 216
– Diğer Menkuller 54
850 613 839 98 193
599 362
KÜÇÜK DEMİRBAŞLAR 8 950 852 001 27
266 877 817
Bağlı kuruluşumuz Emlak Konut
A.Ş.’de Başbakanlığın 1994/4 sayılı “Kamu
Harcamalarındaki Tasarruf Tedbirleri” genelgesi gereği
yatırım amaçlı demirbaş alımları 1994 ve 1995
yıllarında yapılmamıştır.
Soru 4 : Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve
bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında binek
aracı olarak ne kadar taşıt satın alınmış,
ne kadar ödeme yapılmıştır?
Cevap 4 : Bankamızca 1994 yılında 7 adet
binek aracı alınmış ve
karşılığında 2 850 856 925.- TL. ödenmiştir. 1995
yılında ise 19 adet binek aracı alınarak, 21 457 189 284.-
TL. ödenmiştir.
Bağlı kuruluşumuz Emlak Konut A.Ş.
1994-1995 yıllarında herhangi bir araç almamıştır.
Soru 5 : Türkiye
Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında
1994-1995 yıllarında Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerine ödenen ücret
ve harcırah ne kadardır?
Cevap 5 :
T. Emlak Bankası A.Ş. Yönetim Kurulu
Üyelerine
1994 yılı ödenen ücret :
681 404 069.- TL.
1995 yılı ödenen ücret :
917 582 826.- TL.
1994 yılı ödenen harcırah :
679 422 422.- TL.
1995 yılı ödenen harcırah :
939 895 767.- TL.
Bağlı Kuruluşumuz Emlak Konut A.Ş.
Yönetim veDenetim Kurulu Üyelerine
1994 yılı ödenen ücret :
580 071 838.- TL.
1995 yılı ödenen ücret :
723 611 156.- TL.
1994 yılı ödenen harcırah :
732 273 330.- TL.
1995 yılı ödenen harcırah : 1
020 545 718.- TL.
3. –
Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, bazı fonların
gelir ve giderlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/382)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ankara
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla arz
ederim.
Ahmet
Cemil Tunç
Elazığ
Sorular : Madencilik Fonu, Özel İskân Fonu, Özel
Çevre Koruma Fonu, Tarım Reformu Fonu, Tütün Fonu, Serbest Bölgeler Tesis
ve Geliştirme Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu, Sinema ve Müzik Sanatı
Destekleme Fonu, Toplu Konut İdare Başkanlığı, Kamu
Ortaklığı İdaresi Başkanlığı, Küçük ve
Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme Fonu, Yatırımları ve Döviz
Kaz. Hiz. Teşvik Fonu, Elektrik Enerjisi Fonu,
1. Yukarıda
sayılan fonların kaynakları nerelerden temin edilmektedir?
2. Yukarıda
sayılan fonlardan nerelere harcama yapılmaktadır?
3. Yukarıda
sayılan fonlar nasıl denetlenmektedir?
T.
C.
Devlet
Bakanlığı 8.5.1996
Sayı :
B.02.0.006/303
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
15.3.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/382-643/1407 sayılı
yazınız
Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil
Tunç tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen,
Sayın Başbakanımızca da tarafımdan
cevaplandırılması uygun görülen Tekel Genel Müdürlüğü ile
ilgili yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte
sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Eyüp
Aşık
Devlet
Bakanı
Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil
Tunç’un Tekel Genel Müdürlüğü hakkında yazılı soru
önergesinin cevabıdır.
Soru 1 : Tütün Fonu kaynakları nerelerden temin
edilmektedir?
Cevap 1 : Tütün Fonunun kaynakları;
a) Yabancı
tütün ile yurt içinde harmanlanmış ve imal edilmiş (Blended)
sigaraların bünyesine giren yabancı tütünün ithali
sırasında alınan 3 000$/ton karşılığı
tutarlar,
b)
Üretilmiş halde ithal edilen sigaraların ithalatında
bünyesinde bulunan yabancı tütüne istinaden 20 sigaralık paket başına
alınan 0,40 $ fon karşılığı tutarlar,
c) Banka cari
hesabına tahakkuk ettirilecek faizlerinden,
Teşekkül
etmektedir.
Soru 2 : Tütün Fonundan nerelere harcama
yapılmaktadır?
Cevap 2 : Tütün Fonu Genel Bütçeye dahil
edildiğinden, ithal sırasında tahakkuk ettirilen tütün fonu,
T.C. Merkez Bankasında Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlığı adına açılmış olan
müşterek fon hesabına aktarılmaktadır.
Tütün Fonunda toplanan gelirlerin;
a) % 25’i kaynak
kullanımı Destekleme Fonuna,
b) Kalan gelirin
% 10’u Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Fonu’na, % 1’i Afetler Fonuna,
c) Fonlara
yapılan aktarmalardan sonra kalan tutar ise Bütçe Kanunu uyarınca
“Hazine Fon Gelirleri Hesabına”
aktarılmaktadır.
Hazine Fon Gelirleri Hesabına aktarılan
paralardan Hazine imkânları ölçüsünde olmak üzere, Tekel’in
yatırım programında yer alan Türk tütününden sigara imâl edip
yurt dışına ihracat yapan veya yapacak olan projelere harcama
yapılmaktadır.
Soru 3 : Tütün fonu nasıl denetlenmektedir?
Cevap 3 : Tütün Fonunun denetimi Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu tarafından yapılmaktadır.
Arz ederim.
4 Elektrik
İşleri Etüd İdaresinin bazı harcamalarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hüsnü
Doğan’ın yazılı cevabı (7/383)Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ankara
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla arz
ederim.
Ahmet
Cemil Tunç
Elazığ
Sorular :
1. Elektrik
İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında reklam
gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır?
2. Elektrik
İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında temsil ve
ağırlama gideri olarak ne kadar harcama
yapılmıştır?
3. Elektrik
İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında ne kadar
demirbaş eşya alımı yapılmıştır?
4. Elektrik
İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında binek
aracı olarak ne kadar taşıt satın alınmış,
ne kadar ödeme yapılmıştır?
5. Elektrik
İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında Yönetim ve
Denetim Kurulu Üyelerine ödenen ücret ve harcırah ne kadardır?
T.
C.
Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 8.5.1996
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı :
B.15.0.APK.0.23-300-504-759
Konu : Yazılı soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : a)
TBMM Başkanlığının 15.3.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/383-644/1408 sayılı yazısı.
b) Devlet
Bakanlığının 9.4.1996 tarih ve B.02.0.012/2-02.350
sayılı yazısı.
Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil
Tunç’un Sayın Başbakana tevcih ettiği ve Millet Meclisi
İçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca
cevaplandırılması istenen, 7/383 esas no.lu yazılı
soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
Hüsnü
Doğan
Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil
Tunç’un yazılı soru önergesi cevabı (7/383-644)
Soru 1 :
Elektrik İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995
yıllarında reklam gideri olarak ne kadar harcama
yapılmıştır?
Cevap : 1994-1995 yıllarında reklam gideri
olarak söz konusu Genel Müdürlükçe herhangi bir harcama
yapılmamıştır.
Soru 2: Elektrik
İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında temsil ve
ağırlama gideri olarak ne kadar harcama
yapılmıştır?
Cevap : Temsil ve ağırlama giderleri olarak,
1994 yılında 103 498 655 TL., 1995 yılında ise 243 801 495
TL.’lik harcama yapılmıştır.
Soru 3 : Elektrik İşleri Etüd İdaresinde
1994-1995 yıllarında ne kadar demirbaş eşya alımı
yapılmıştır?
Cevap : Demirbaş eşya alımı için,
1994 yılında harcama yapılmamış, 1995
yılında 86 250 000 TL.’lik harcama yapılmıştır.
Soru 4 : Elektrik İşleri Etüd İdaresinde
1994-1995 yıllarında binek aracı olarak ne kadar taşıt
satın alınmış, ne kadar ödeme
yapılmıştır?
Cevap : 1994 yılında, binek aracı olarak
taşıt alımı yapılmamış, 1995
yılında ise 2 adet T-5 kaptıkaçtı minübüs alımı
için 1 927 605 958 TL. ödenmiştir.
Soru 5 : Elektrik İşleri Etüd İdaresinde
1994-1995 yıllarında Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerine ödenen ücret
ve harcırah ne kadardır?
Cevap : Denetim üyelerine 1994 ve 1995
yıllarında her yıl için 150 273 235 TL., ücret ve harcırah ödemesi
yapılmıştır.
5. – Van
Milletvekili Şerif Bedirhanoğlu’nun, Van’ın içme suyu
sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Hüsnü Doğan’ın yazılı cevabı
(7/401)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması hususunu arz ederim.
Saygılarımla.
Şerif
Bedirhanoğlu
Van
Van İlimizin en önemli sorunlarından birisi
de voltaj düşüklüğü ve buna bağlı olarak sık sık
kesilen içme suyu teminindeki zorluklar gelmektedir.
Sorular :
1. Herşeye
çare bulunan bir ortamda Van’da yaşanan bu hadiseye neden çare bulunmuyor?
2. Özlüce -
Keban hattının bitirilmesine niçin imkân bulunamıyor, yoksa Van
nüfusunun batıya taşınması mı bekleniyor?
3. Bu
sıkıntıların Doğu ve Güneydoğu’da
yaşanmasındaki sebep siyasi midir?
4.
Yarımşar saatlik diğer bölgelerden yapılacak
kısıntılarla bölgeye yardımcı olunamaz mı?
5. Bu
konuların halli için acilen ne gibi başka tedbirler almayı
düşünüyorsunuz?
T.
C.
Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 8.5.1996
Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon
Kurulu
Başkanlığı
Sayı :
B.15.0.APK.0.23-300-505/7060
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : a)
TBMM Başkanlığının 15.3.1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/401-682/1497 sayılı yazısı.
b) Devlet
Bakanlığının 9.4.1996 tarih ve B.02.0.012/2-02.289
sayılı yazısı.
Van Milletvekili Sayın Şerif
Bedirhanoğlu’nun Sayın Başbakana tevcih ettiği ve Millet
Meclisi İçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca
cevaplandırılması istenen, 7/401 esas no.lu yazılı
soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
Hüsnü
Doğan
Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Van Milletvekili Sayın Şerif
Bedirhanoğlu’nun yazılı soru önergesi cevabı (7/401-682)
Van İlimizin en önemli sorunlarından birisi
de voltaj düşüklüğü ve buna bağlı olarak sık sık
kesilen içme suyu teminindeki zorluklar gelmektedir.
Soru 1 :
Herşeye çare bulunan bir ortamda Van’da yaşanan bu hadiseye
neden çare bulunmuyor?
Cevap 1 : Van il merkezine kırsal kesimden
yoğun göç olmaktadır. Hızlı şehirleşme sonucu
bölgesel taleplerdeki plansız artışlar, bölgede yaşanan
terör olayları nedeniyle yıkılan direkler tamir edilinceye kadar
açık tutulan iletim hatları, planlanan yeni iletim ve üretim
tesislerinin zamanında
işletmeye alınamaması, sınır
komşularımız Gürcistan ve Nahcivan’a elektrik enerjisi verilmesi
gibi sebepler mevcut iletim tesislerinin yetersiz kalmasına ve gerilim
düşüklüğüne yol açmaktadır.
Van Şehir Şebekesinin 1995 yılında
ihalesi, 1996 yılı Nisan ayında da yer teslimi
yapılmış olup, sorunlu bölgelerden başlanmak üzere
çalışmalar sürdürülecektir. Bu çalışmalarla birlikte orta
gerilimde kompanzasyon montajı yapılarak sorunların
aşılması sağlanacaktır. Ayrıca, Karakaya
ototrafosunda Şubat 1996’da meydana gelen ve durumu daha da
kötüleştiren arıza, Nisan ayı ortlarında onarılarak
giderilmiştir.
Soru 2 : Özlüce
- Keban hattının bitirilmesine niçin imkân bulunamıyor, yoksa
Van nüfusunun batıya taşınması mı bekleniyor?
Cevap 2 : 1991 ve 1992 yılı yatırım
programlarına alınan ve 1994 yılında tamamlanması
öngörülen Keban-Özlüce, Özlüce-Erzurum ile Van İlinin beslenmesinde büyük
önemi olan Diyarbakır-Batman 380 kV enerji hatlarının
yapımı ile ilgili çalışmalar
başlatılmış olup, söz konusu tesisler 1996 yılı
sonu, 1997 yılı ortalarında işletmeye alınabilecektir.
Soru 3 : Bu sıkıntıların Doğu
ve Güneydoğu’da yaşanmasındaki sebep siyasi midir?
Cevap 3 : Van’da ve bölgede yaşanan elektrik
kesintileri ile voltaj düşüklüğünün nedenleri birinci soruda
açıklanmıştır. Bu sıkıntıların
yaşanmasında siyasî bir sebep sözkonusu değildir.
Soru 4 : Yarımşar saatlik diğer
bölgelerden yapılacak kısıntılarla bölgeye
yardımcı olunamaz mı?
Cevap 4 : Bölgede enerji eksikliği olmayıp,
aksine ihtiyaçtan çok fazla üretim tesisi (Karakaya, Keban, Atatürk
santralları) mevcuttur. Sorun, iletim tesislerindeki yetersizlikler ve
mevcut iletim hatlarının yükünü azaltacak gerilim regülasyonu
sağlayacak Batman, Kralkızı, Dicle ve Özlüce HES gibi lokal
üretim tesisleri eksiklikleridir. DSİ Yatırım Programında
yer alan bu tesislerin 1997 ve 1998 yıllarında devreye
alınması öngörülmektedir. Bu çerçevede, diğer bölgelerimizden
enerji kesiminin bu bölgeye bir yardımı olmayacaktır.
Soru 5 : Bu konuların halli için acilen ne gibi başka
tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
Cevap 5 : Bölgedeki geciken iletim tesislerinin 1995
yılında ihaleleri tamamlanarak süratle yapımına
başlanmıştır. Diyarbakır’a konulacak 380/154 kV 3.
trafo da bölgeyi rahatlatacaktır. İhalesi sonuçlanma
aşamasında olan bu işin termin tarihi Nisan 1997’dir. Ancak,
işin aciliyeti nedeniyle daha kısa vadeli çözüm olarak
Diyarbakır’a geçici bir trafonun konulması ve Diyarbakır-Batman
380 kV hattın termini ile paralel olarak Ekim 1996 sonuna kadar servise
alınması için olağanüstü gayret sarfedilmektedir.
6. –
Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, Emlak Konut A.Ş.’ne
alınan personele ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Rüşdü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/414)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla. 4.3.1996
Akın
Gönen
Niğde
1. Kamudaki
kadro fazlalığını gidermek amacıyla ve ekonomik
nedenlerle kamu personeli alınmasına sınırlama getiren son
Başbakanlık Genelgesi ne zaman resmen
yayınlanmıştır ve yürürlüğe girmiştir?
2. Bu genelge
Emlak Konut A.Ş. gibi kamu bankalarını kapsamakta
mıdır? Emlak Konut A.Ş. Yönetim Kurulunun ayrıca personel
alımında kısıtlama yapılması ile ilgili bir
kararı var mıdır?
3. Emlak Konut
A.Ş. ve varsa bağlıları 1995 yılı içerisinde kaç
personel alımı yapmışlardır? Varsa bu alımlar
hangi hizmet gerekleri sonucu olmuştur?
4. Emlak Konut
A.Ş. ve varsa bağlıları 1995 Aralık, 1996
Ocak-Şubat ayları içerisinde kaç personel almışlardır?
T.
C.
Devlet
Bakanlığı 8.5.1996
Sayı :
B.02.0.002/464
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : Niğde Milletvekili Sayın
Akın Gönen’in ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/414-711 sayılı soru önergesi.
Niğde Milletvekili Sayın Akın Gönen’in
Sayın Başkanımıza tevcih ettiği ilgi yazılı
soru önergesinde yer alan sorularla ilgili olarak hazırlanan cevap ekte
sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Dr.
Rüşdü Saracoglu
Devlet
Bakanı
Niğde Milletvekili Sayın Akın Gönen
tarafından cevaplandırılması istenen sorularla ilgili
açıklamalar aşağıdadır.
Soru 1 : Kamudaki kadro fazlalığını
gidermek amacıyla ve ekonomik nedenlerle kamu personeli
alınmasına sınırlama getiren son Başbakanlık
Genelgesi ne zaman resmen yayınlanmıştır ve yürürlüğe
girmiştir?
Cevap 1 : Bu konuda T.C. Başbakanlık Personel
ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 30.1.1995 tarih ve 1434 sayılı
1995/4 nolu Genelge, yine T.C. Başbakanlık Personel ve Prensipler
Genel Müdürlüğünün 21.9.1995 tarih ve 13484 sayılı 1995/26 nolu
Genelge ile T.C. Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel
Müdürlüğünün 25.3.1996 tarih ve 4629 sayılı 1996/15 nolu
Genelgeleri yayınlanmıştır.
Soru 2 : Bu genelge Emlak Konut A.Ş. gibi kamu
bankalarını kapsamakta mıdır? Emlak Konut A.Ş. Yönetim
Kurulunun ayrıca personel alımında kısıtlama
yapılması ile ilgili bir kararı var mıdır?
Cevap 2 : Emlak Konut A.Ş. T. Emlak Bankası
A.Ş.’ye bağlı ortaklık statüsü ile bağlı bir
inşaat şirketidir. Şirket Yönetim Kurulunun personel
alımında kısıtlama yapılması ile ilgili bir
kararı yoktur. En son yayınlanan Genelgeler doğrultusunda
hareket edilmektedir.
Soru 3 : Emlak Konut A.Ş. ve varsa
bağlıları 1995 yılı içerisinde kaç personel
alımı yapmışlardır? Varsa bu alımlar hangi hizmet
gerekleri sonucu olmuştur?
Cevap 3 : Emlak Konut A.Ş. 1995 yılı
içerisinde Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün
9.12.1994 tarih ve 19320 sayılı müsaadelerine istinaden bir
personelin açıktan atamasını yapmıştır.
1995 yılı içerisinde 7’si nakil, 3’ü emekli
ve 3’ü istifa olmak üzere toplam 13 personel Şirketten
ayrılmıştır.
Soru 4 : Emlak Konut A.Ş. ve varsa
bağlıları 1995 Aralık, 1996 Ocak-Şubat ayları
içerisinde kaç personel almışlardır?
Cevap 4 : Emlak Konut A.Ş. 1996 yılı
içerisinde Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün
25.12.1995 tarih ve 18804 sayılı müsaadesine istinaden 5 personelin
açıktan atamasını yapmış olup, personel
alımı; devam eden inşaatların süresinde tamamlanması
ve ihalesi yapılan yeni inşaat taahhütlerinin zamanında
bitirilmesi amacına yöneliktir.
1996 yılı içerisinde 1’i nakil, 4’ü emekli ve
6’sı da kanunî hakları verilerek iş akitleri fesh edilen toplam
11 personel Şirketten ayrılmıştır.
7. –
Diyarbakır Milletvekili Yakup Hatipoğlu’nun, Ergani Çimento
Fabrikasının özelleştirileceği iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüşdü Saracoglu’nun
yazılı cevabı (7/441)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 11.3.1996
Yakup
Hatipoğlu
Diyarbakır
Sorular :
1.
GÜNSİAD’dan aldığım bir mektupta Özelleştirme
İdaresi tarafından satışa çıkarılan ve
Uzanların Sema Sanayi ve Ticaret A.Ş. adlı paravan bir şirketle
talip olduğu Ergani Çimento Fabrikasının özelleştirilmesi
söz konusudur. Doğru mu?
2. Ergani Çimento
Fabrikasının özelleştirilmesi halinde Güneydoğuda 29
iş adamları tarafından kurulan GÜNSİAD şirketi ile
halktan tasarruf sahibi olanların da adı geçen fabrikaya talip
olmaları halinde bölgenin sosyo ekonomik durumu göz önünde bulundurularak
fabrikanın satışı esnasında dikkate alınacak
mı?
T.
C.
Devlet
Bakanlığı 8.5.1996
Sayı :
B.02.0.002/466
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM
Başkanlığının
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/441-788 sayılı yazısı.
Diyarbakır Milletvekili Sayın Yakup
Hatipoğlu’nun Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği
ilgi yazı ekinde alınan yazılı soru önergesinde yer alan
sorularla ilgili olarak hazırlanan cevap ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Dr.
Rüşdü Saracoglu
Devlet
Bakanı
Devlet
Bakanlığına
(Sayın Dr.
Rüşdü Saracoglu)
İlgi : Devlet Bakanlığı Özel Kalem
Müdürlüğünün 10.4.1996 gün ve 268 sayılı yazısı.
Diyarbakır Milletvekili Sayın Yakup
Hatipoğlu tarafından Sayın Başbakana tevcih edilen
7/441-788 esas sayılı yazılı soru önergesine verilen cevap
aşağıdadır.
Soru 1 : GÜNSİAD’dan aldığım bir
mektupta Özelleştirme İdaresi tarafından satışa
çıkarılan ve Uzanların Sema Sanayi ve Ticaret A.Ş.
adlı paravan bir şirketle talip olduğu Ergani Çimento
Fabrikasının özelleştirilmesi söz konusudur. Doğru mu?
Cevap 1 : Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 14.6.1995
tarih ve 95/41 sayılı kararı ile Türkiye Çimento ve Toprak
Sanayii T.A.Ş.’nin 11 bağlı ortaklığı
özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. Bu
ortaklıklardan birisi olan Ergani Çimento Sanayii T.A.Ş.’de kapsam ve
programda olduğundan söz konusu fabrika ile ilgili özelleştirme
çalışmaları halen devam etmektedir.
Soru 2 : Ergani Çimento Fabrikasının
özelleştirilmesi halinde Güneydoğuda 29 iş adamı
tarafından kurulan GÜNSİAD şirketi ile halktan tasarruf sahibi
olanların da adı geçen fabrikaya talip olmaları halinde bölgenin
sosyo ekonomik durumu göz önünde bulundurularak fabrikanın
satışı esnasında dikkate alınacak mı?
Cevap 2 : Ergani Çimento Sanayii T.A.Ş. için
açılan ihaleye katılan üç firmadan biri de GÜNSİAD İnşaat
ve Ticaret A.Ş. olup teklifi ihale komisyonunca değerlendirilmeye
alınmıştır. İhalede en yüksek teklifi veren Sema
Sanayii ve Ticaret A.Ş. ile ilgili Sanayi ve Ticaret
Bakanlığından görüş alındıktan sonra ihale sonucu
Özelleştirme Yüksek Kuruluna sunulacaktır. GÜNSİAD
İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin teklifi de Özelleştirme
Yüksek Kuruluna sunulacak olan raporda belirtilecektir.
Bilgilerinize arz ederim.
Uğur
Bayar
Başkanvekili
8. – Trabzon
Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Emlak Bankasının
kârına ve reklam giderlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Rüşdü Saracoglu’nun yazılı cevabı
(7/455)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını
arz ederim. 13.3.1996
Kemalettin
Göktaş
Trabzon
1. 1993-94 ve
1994-95 yıllarında Emlak Bankasının kârı ne
kadardır?
2. Aynı
yıllarda Emlak Bankasının toplam reklam gideri kaç TL.’dir?
3. Verilen
reklamlar yıllar itibariyle hangi gazeteye ve hangi televizyona kaç
TL.’lik reklam verilmiştir?
T.
C.
Devlet
Bakanlığı 8.5.1996
Sayı :
B.02.0.002/465
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM
Başkanlığının
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/455-820 sayılı yazısı.
Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş’ın
Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ilgi yazı
ekinde alınan yazılı soru önergesinde yer alan sorularla ilgili
olarak hazırlanan cevap ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Rüşdü
Saracoglu
Devlet
Bakanı
Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş
tarafından cevaplandırılması istenen sorularla ilgili
açıklamalar aşağıdadır.
Soru 1 : 1993-94
ve 1994-95 yıllarında Emlak Bankasının kârı ne
kadardır?
Cevap 1 : Yıllar itibariyle Bankamızın
kârı aşağıda belirtilmiştir.
1993 Yılı Kârı :
706 937 415 080.- TL
1994 Yılı Kârı : 1 010 769 641 795.- TL
1995 Yılı Kârı :
114 169 493 860.- TL
Soru 2 : Aynı yıllarda Emlak
Bankasının toplam reklam gideri kaç TL.’dir?
Cevap 2 : Bankamızın yıllar itibariyle
yaptığı reklam harcamaları aşağıda
belirtilmiştir.
31.12.1993 194
567 029 227.- TL
31.12.1994 396
211 179 255.- TL
31.12.1995 937
139 667 354.- TL
Soru 3 : Verilen reklamlar yıllar itibariyle hangi
gazeteye ve hangi televizyona kaç TL.’lik reklam verilmiştir?
Cevap 3 : Yıllar itibariyle gazete ve
televizyonlara verilen reklam dağılım listeleri ektedir.
Not :
Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır.
9. – Kütahya
Milletvekili Ahmet Derin’in, Tekel Genel Müdürlüğünün reklam giderlerine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın
yazılı cevabı (7/521)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı
Sayın Eyüp Aşık tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz
ederim. 27.3.1996
Ahmet
Derin
Kütahya
Tekel Genel Müdürlüğünün 1993-1994 ve 1995
yıllarındaki reklam giderleri ne kadardır? Hangi basın
organları vasıtasıyla yapılmıştır? Ve her
birine ne kadar reklam bedeli ödenmiştir?
T.
C.
Devlet
Bakanlığı 8.5.1996
Sayı :
B.02.0.006/302
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : Kan. Kar. Dai. Bşk. Kan. Kar. Md.
8.4.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/521-1023/2647 sayılı
yazısı.
Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin’in Tekel
Genel Müdürlüğünün reklam harcamalarıyla ilgili yazılı soru
önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Eyüp
Aşık
Devlet
Bakanı
Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin’in
yazılı soru önergesi.
Soru : Tekel Genel Müdürlüğünün 1993, 1994 ve 1995
yıllarındaki reklam giderleri ne kadardır? Hangi basın
organları vasıtasıyla yapılmıştır? Ve her
birine ne kadar reklam bedeli ödenmiştir?
Cevap : Tekel Genel Müdürlüğünün Reklam giderleri
1993 yılında 7 465 753 633.- TL., 1994 yılında 47 775 697
553,53 TL., 1995 yılında ise 229 970 424 264,57 TL.’dir.
Bu giderler içinden 1993, 1994 ve 1995
yıllarında hangi basın kuruluşlarına ne kadar bedel
ödendiği ekli listede belirtilmiştir.
Arz ederim.
Not :
Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır.
10. – Tokat
Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz’ün, canlı hayvan ve
sığıreti ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı İsmet Attila’nın yazılı
cevabı (7/545)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sayın İsmet Atilla tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize
arz ederim. 1.4.1996
Ahmet
Feyzi İnceöz
Tokat
Kamuoyunda deli dana hastalığı olarak
bilinen hayvanlardan insanlara bulaşabilen hastalıkla ilgili
kamuoyunda bir takım soru işaretlerinin giderilmesi
lazımdır.
Söz konusu hastalığın kamuoyunca
yeterince bilinmediği ve dünya kamuoyunun şu anda üzerinde
ilgilendiği konulardan birisi olan bu hastalık, ülkemizi
ilgilendirdiği kanaatındayım. Bu itibarla;
1.
İngiltere’den son 1 yıl içinde ne kadar canlı hayvan ve
sığır eti ithal edilmiştir?
2. Bu ithalat
hangi firmalar aracılığıyla gerçekleştirilmiştir
ve bunların ne kadarı tüketime sunulmuştur?
3. Bu
hastalık bakımından risk taşıyan ülkeler hangisidir?
Bu ülkelerden gerçekleştirilen ithalatın boyutu ne noktadadır?
4. Halk
sağlığı açısından çok önemli olan bu hastalık
için acilen almayı düşündüğünüz tedbirler nelerdir?
T.
C.
Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı 9.5.1996
Koruma ve Kontrol
Genel Müdürlüğü
Sayı
: KH-HHK/1483
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı
Genel Sekreterliğine
İlgi : 8 Nisan 1996 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/545-1077/2795
sayılı yazınız.
Tokat Milletvekili Sayın Dr. Ahmet Feyzi
İnceöz tarafından Bakanlığımca
cevaplandırılmak üzere verilen ilgi yazınız ekindeki
yazılı soru önergesi incelenmiştir.
Buna göre;
1.
İngiltere’den 1990 yılından beri canlı hayvan
ithalatı yapılmamıştır. Ancak Aralık 1995’de 20
ton Ocak 1996’da 20 ton olmak üzere toplam 40 ton taze veya
soğutulmuş kemiksiz et ithalatı gerçekleştirilmiştir.
2. 9
Ağustos 1995 tarihli Bakanlığımız tebliği
çerçevesinde Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlığının verdiği ithal izni çerçevesinde
Bakanlığımızdan Kontrol Belgesi alan Adana Güneş
Tarım Ürünleri firması tarafından 40 ton kemiksiz et
ithalatı yapılmış ve tüketime sunulmuştur.
Miktarın küçük olması nedeniyle söz konusu etlerin tamamı
tüketilmiş olabilir.
3. BSE
hastalığı bakımından İngiltere, İskoçya,
İrlanda, K. İrlanda, Fransa, Portekiz ve İsviçre risk
taşımaktadır. Bu ülkelerden bulaşmaya sebep olabilecek
hayvan ve hayvansal ürün ithalatı 27 Mart 1996 tarihinden itibaren
durdurulmuş olup, bu ülkelerden İngiltere, İrlanda, K.
İrlanda ve İskoçya’dan bulaşmaya vasıta olabilecek riskli
ürünlerin ithalatı 1990 yılından beri yasak koyulmuştur.
Ancak, taraf olduğumuz Dünya Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde
Sağlık ve Bitki Sağlığı Anlaşmasına
göre uluslararası Salgın Hayvan Hastalıkları Ofisinin
belirlediği şartlar doğrultusunda bu ülkelere konulan yasaklama
19.7.1995 tarihinde daraltılmamıştır. Bu tarihten itibaren
tekrar yasakladığımız 27.3.1996 tarihine kadar
İngiltere’den toplam 40 ton taze veya soğutulmuş et ithal
edilmiş olup bunun dışında bir ithalat
yapılmamıştır.
4. Halk
sağlığı ve hayvan sağlığı
açısından önemli olan bu hastalık ile ilgili olarak
Bakanlığımızca hastalık görülen ülkelerden bulaşmayı
sebep olabilecek bütün hayvan ve hayvansal ürün ithalatı 27.3.1996
tarihinden itibaren yasaklanmıştır. Yasaklanan mallar listesi
ekte sunulmuştur. Hastalık nedeniyle yasaklanan ülkeler, A.B.
Veteriner Komitesi ve Uluslararası Salgın Hayvan
Hastalıkları Ofisi nezdinde takip edilmektedir.
Bilgilerinize arz ederim.
İsmet
Attila
Tarım
ve Köyişleri Bakanı
Not :
Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır.
11. –
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İstanbul
İli otoyol gişelerine ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mehmet Keçeciler’in
yazılı cevabı (7/561)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mehmet Keçeciler
tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Bülent
Akarcalı
İstanbul
1. İstanbul
İli otoyol gişeleri personel eksikliğinden
çalışamamaktadır. Bu gişeler sürücülere eksiksiz ve tam
olarak ne zaman hizmet verir hale gelecektir?
2. İstanbul
İli köprü geçişlerini hızlandırmak için abonman bilet, jeton,
manyetik kart kullanımı gibi yöntemleri uygulamayı
düşünmekte misiniz?
Evetse ne zaman? Hayırsa neden?
T.
C.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı
Basın ve
Halkla İlişkiler Müşavirliği 2.5.1996
Sayı :
B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/1020
Konu : İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın
Yazılı Soru Önergeleri
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : a)
Başbakanlığın 19.3.1996 gün ve
B.02.0.KKG/106-87/1032 sayılı yazısı.
b) T.B.M.M.’nin
9.4.1996 gün ve A.02.0.GNS.0.10.00.02-7/561-1104/2853
İlgi (a) ve
(b) yazılar ilişiğinde alınan, İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı’nın “Otoyol Gişeleri” konusundaki
yazılı soru önergeleri incelenmiştir.
Günümüzde Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet
Köprüleri ile 1 246 km. uzunluğunda olan otoyollar üzerindeki 63 istasyonda
303 adet çıkış ve 161 adet giriş gişesi
bulunmaktadır. Bu istasyonlarda 1 350 adet gişe memuru
çalışmaktadır.
İşletmeye açık otoyollar ve köprüler
üzerindeki trafik her yıl artmakta, buna karşılık ücret
toplama işini yürütmekte olan gişe memurlarının sayısı
istifa, tayin, rapor vb. nedenlerden dolayı azalmaktadır. Bugünkü
mevzuat çerçevesinde yeni eleman alımı çok zordur. Mevcut
koşullarla, gişelerde üç vardiya ile çalışma
yapılmakta, trafiğin çok yoğun olduğu saatlerde imkânlar
dahilinde gişe memuru sayısı artırılmakta, gece
vardiyalarında trafiğin azalması dikkate alınarak daha az
sayıda gişe memuru çalıştırılmaktadır.
Trafik yoğunluğunun önemli derecede arttığı haftasonu
ile resmi tatil öncesi ve sonrasında, personel
sıkıntısı nedeniyle bilhassa Çamlıca ve Mahmutbey gibi
alın istasyonlarında trafiği rahatlıkla
karşılayacak miktarda gişe açılmasında
sıkıntı çekilmekte ve zaman zaman basına da yansıyan
kuyruklar oluşmaktadır.
Anadolu otoyolunun İstanbul’a giriş
noktasında bulunan Çamlıca gişeleri, otoyollarımız
üzerinde bulunan en büyük istasyonlardan biridir. 1995 yılında bu
istasyondan çıkış yapan araç sayısı 5 831 912’dir.
Gerek personel eksikliği gerekse teknik sorunlar, burada zorlukların
yaşanmasına neden olmaktadır.
Çamlıca gişelerindeki sorunların
kısa vadede aşılması için mevcut boş gişe
adalarına 4 tane çıkış, 2 tane giriş gişesi tesis
edilmiştir. Bu işlem, ekipmanı değiştirilen başka
bir istasyondaki gişelerden elde edilen kullanılabilir özellikteki
malzemelerin transferi ile sağlanmıştır. Diğer
gişelerdeki hizmetin kısmen aksaması pahasına da olsa,
Çamlıca gişelerine diğer gişelerden personel takviyesi
yapılmıştır. Böylece yılbaşı tatili
dönüşünde yaşanan sıkıntılar Şeker Bayramı
tatilinde yaşanmamıştır.
Otoyollar üzerinde tesis edilen ücret toplama
sistemleri yurtdışı kaynaklı olduğundan
arızalanan ünitelerin tamirinin yapılması, gerekli yedek
parçaların teminindeki zorluk nedeni ile kısa sürede mümkün
olamamaktadır. Mevcut prosedür ile malzeme temini uzun zaman
almaktadır. 1995 yılında, Yatırım Programında
bulunan “Otoyol Bakım İşletme Tesisleri Acil Haberleşme,
Elektrik ve Elektronik Ücret Toplama Sistemi” projesi kapsamında bir
kısım yedek parçanın temini için ihale yapılmıştır.
Yurtdışından getirilecek bu yedek malzemelerin kısmî teslimatlarına
başlanılmış olup, teslimatlar opsiyon süreleri içinde
tamamlanacaktır.
Köprüler ve otoyollar için, ücret toplamada insan
faktörünü azaltacak otomatik geçiş, kartlı geçiş gibi konularda
teknik çalışmalar yapılmakta olup, uygulama olanakları
aranmaktadır.
Gişelerin trafik taleplerini
karşılayacak şekilde açık tutulabilmesi için gerekli ücret
toplama personeli sayısı 2000’dir. Halen mevcut gişe
memurlarına ek olarak 650 adet gişe memuruna acil ihtiyacımız
bulunmaktadır. 650 kişilik gişe memuru ihtiyacımızın
84 adedinin halen elimizde boş
bulunan gişe memuru kadrosu ile sağlanması, kalan 566 adedinin
ise sözleşmeli statü ile çalıştırılması gerekmektedir.
Gişe memurlarının daha randımanlı
çalışmalarını sağlamak için bu personelin devlet
memuru yerine sözleşmeli statüde çalıştırılabilmesi
hususu Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye
Bakanlığına iletilmiş olup, henüz sonuca
ulaşılamamıştır.
Otoyol ve köprü
geçiş ücretlerinin 25 Mart 1996 gününden itibaren
artırılması ile gelirlerinin yaklaşık % 100
oranında artması beklenmektedir. Ayrıca otoyol ve köprülerden
elde edilen hâsılattan otoyol bakım ve işletme giderlerine
ayrılan % 10 oranının önemli ölçüde artırılması
çalışmalarına da devam edilmektedir.
Otoyol kullanıcılarına emniyetli ve
konforlu seyahat imkânı sağlamak için bir an önce gişe memuru
ihtiyacımızın karşılanması, otoyol bakım ve
işletmeye ayrılan payın artırılması konusundaki
çalışmaların sonuçlandırılması gerekmektedir.
Günümüzde Boğaz köprülerinin geçiş
ücretlerinin tahsilinde para yerine kullanılan, ücret
karşılığında bankadan temin edilen köprü bileti (ön ödemeli bilet) kullanımı
mevcuttur.
Trafik akışını
hızlandırmak için, öncelikle Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet
Köprülerinde halen kullanılmakta olan operatörlü gişelerin yerine
geçebilecek otomatik ücret toplama sistemi konusundaki teknik
çalışmalar tamamlanmıştır. Tasarlanan proje ile
gişelerde durdurulmadan geçen araçlardan mevcut sisteme nazaran çok daha
hızlı geçiş ücreti tahsil edilmesi mümkün olabilecektir. Bu
projenin 1996 yılında gerçekleşmesi konusundaki
çalışmalar sürdürülmektedir.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Mehmet
Keçeciler
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı
12. –
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, canlı hayvan
ithaline ve sığır vebasına ilişkin sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı İsmet Attila’nın
yazılı cevabı (7/563)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın İsmet Attila
tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Bülent
Akarcalı
İstanbul
1. “Deli Dana”
tanımıyla kamuoyuna mal edilen hastalıklı
sığırların Türkiye’ye ithal edilmesini önlemek için ne gibi
tedbirler alınmıştır ve alınması
düşünülmektedir?
2. Türkiye’ye;
Romanya, Ukrayna, Bulgaristan ve Rusya’dan kesim için getirilen canlı
hayvanların hormonlu ve radyasyonlu olup olmadığının
tesbiti hakkında ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?
3.
Hayvancılığı Geliştirme Projesi
kapsamında, Rusya, Ukrayna ve Fransa’dan ithal edilen süt ve besi
hayvanlarının bir kısmı özellikle Diyarbakır yöresinde
vebalı, yaralı-bereli olarak dağıtılmaktadır.
a) Zararı
kim karşılayacaktır?
b) Vebalı
yaralı-bereli hayvanları kim ithal etmiştir?
c) Bu ithalat ve
dağıtımı yapanlar hakkında ne gibi işlemler
yapılacaktır?
4. Kocaeli Gebze
İlçesi Mudanlı Köyünde ortaya çıkan ve çevreye yayılan
Sığır Vebasını önlemek için ne gibi tedbirler
alınmaktadır?
Vebalı sığırların menşei
belli midir? İthal iseler, kim, ne zaman ithal etmiştir?
T.
C.
Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı
Koruma ve Kontrol
Genel Müdürlüğü 9.5.1996
Sayı
: KH-HHK-1484
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı
Genel Sekreterliğine
İlgi : 9.4.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/563-1106/2855 sayılı yazısı.
İstanbul Milletvekili Sayın Bülent
Akarcalı tarafından Bakanlığımca
cevaplandırılmak üzere verilen ilgi yazınız ekindeki
yazılı soru önergesi incelenmiştir.
Buna göre;
1. Deli Dana
(BSE) Bovine Spongiform Encephalopathy hastalığının 1989
yılı sonlarında İngiltere’de görülmesiyle 1990 tarihinden
itibaren İngiltere, İrlanda, K. İrlanda, İskoçya orijinli
canlı hayvan ve hayvansal ürünlerin ithalatı
yasaklanmıştır. Ancak taraf
olduğumuz Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde Sağlık ve
Bitki Sağlığı Anlaşması kuralları
gereğince Uluslararası Salgın Hayvan Hastalıkları
Ofisi’nin koyduğu şartlar doğrultusunda 19.7.1996 tarihinden
itibaren yasaklama kısmen kaldırılmıştır. Bu
hastalığın son zamanlarda bu ülkelerde ve diğer bazı
Avrupa Ülkelerinde de ortaya çıkmasıyla birlikte 27.3.1996 tarihinden
itibaren İngiltere, K. İrlanda, İskoçya, İrlanda, Fransa,
Portekiz ve İsviçre’den canlı hayvan, et ve diğer hayvansal
ürünlerin ithalatı yasaklanmış bulunmaktadır.
Bakanlığımızca
hastalığın durumu sürekli takip edilmekte olup, gelişmelere
göre hareket edilecektir. Ayrıca yasaklı ülkeler orijinli
hayvanların 3 üncü ülkelerden ülkemize girişinin engellenmesi için de
hayvanların ithal edileceği ülkede doğup büyüdüğünü teyid
eden resmi bir belge ile bu belgenin Dışişleri
Bakanlığımızın yurtdışı temsilcilikleri
tarafından da onaylanması şartı getirilmiş
bulunmaktadır.
2. Ülkemize
ithal edilen bütün hayvanların sağlık muayene ve kontrolleri çok
sıkı bir şekilde yapılmaktadır. Kasaplık
hayvanlardan alınan idrarlar hormon yönünden Bakanlığımız
laboratuvarlarında kontrol edilmektedir. Radyasyon kontrolleri ise Atom
Enerjisi Araştırma Kurumu tarafından yapılmaktadır.
Bugüne kadar Romanya, Ukrayna, Bulgaristan ve Rusya’dan kesim için getirilen
hayvanlarda hormon ve radyasyon yönünden bir olumsuzluk
bulunmamıştır.
3. Canlı
hayvan ithalinde ülkemiz insan ve hayvan sağlığına olumsuz
etki yapacak bir ülkeden ithalat izni verilmemektedir.
Yurtdışından ithal edilen damızlık hayvanlar
ihracatçı ülke topraklarında Bakanlığımızca
görevlendirilen Veteriner Hekim ve Zooteknistler tarafından kontrol
edilmekte ve ayrıca ülkemize ithal edilen tüm hayvanlar gümrük
kapılarında görevli veteriner hekimler tarafından da
sağlık muayene ve kontrolünden geçirilmektedir. Kasaplık ve
besilik hayvanlar da aynı şekilde gümrük giriş
kapılarında oluşturulan seçim ve muayene heyetleri
tarafından kontrole tabi tutulmaktadır. Dolayısıyla ithal edilen
hayvanların vebalı olmaları mümkün değildir.
Ancak ithal edilen hayvanlarda zaman zaman uzun yol
şartlarına bağlı olarak yaralanmalar olabilmektedir.
Bu çerçevede;
a)
Yetiştiricilere teslimi yapılan damızlık hayvanlar
30 gün süre ile sigortalı olduklarından bu süre içindeki
kayıplar sigorta tarafından ödenmektedir. Besiyi olumsuz yönde
etkileyecek şekilde yaralı hayvanlar besici tarafından kabul
edilmediği gibi teslim de edilmemektedir.
b) Vebalı
hayvan ithalatının yapılması mümkün değildir.
c) Gümrük
giriş kapılarında yapılan kontrollerde vebalı bir
hayvanın tesbiti halinde bu hayvanlar şüpheli görülen hayvanlarla
birlikte tazminatsız olarak itlaf edilirler. Bu ithalatı yapan
firmaya bir daha ithalat için kontrol belgesi düzenlenmez ve durum ayrıca
Dış Ticaret Müsteşarlığına da intikal ettirilir.
4. Kocaeli Gebze
İlçesi Mudanlı Köyünde 13.2.1995 tarihinde çıkan
sığır vebası hastalığına karşı
derhal idarî ve fennî tedbirler alınarak hastalık
söndürülmüştür. Hastalığa yakalanan hayvanlar yerli hayvanlar
olup, Doğu ve Güneydoğu komşu ülkelerden getirilen kaçak
hayvanların satın alma yoluyla işletmeye sokulması
suretiyle hastalık bulaşmıştır. Hastalığa
yakalanan hayvanlar tazminatlı olarak itlaf edilmiş ve tazminatları
ödenmiştir. Adı geçen İl ve İlçede vebaya karşı
aşılama çalışmaları tamamlanmış ve çevreye
yayılması önlenmiş olup halen bu ilimizde herhangi bir problem
bulunmamaktadır.
Bilgilerinize arz ederim.
İsmet
Attila
Tarım
ve Köyişleri Bakanı
13. – Gaziantep
Milletvekili Kahraman Emmioğlu’nun, et ithalatına ilişkin sorusu
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı İsmet Attila’nın
yazılı cevabı (7/582)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığınca aşağıdaki soruların
yazılı cevaplandırılması hususunda tavassutunuz için
gereğini arz ederim.
Doç.
Dr. Kahraman Emmioğlu
Gaziantep
1. Ülkeye 1995
yılında kimlerin sahibi veya ortağı olduğu hangi
firmalar ne kadar ithal et sokmuşlardır?
2. Kayıt
dışı sokulan ithal et miktarı tahmini ne kadardır?
3. İthal
edilen etlerde Deli Dana hastalığı olup
olmadığını Ankara Hıfzıssıha Kurumu tahlil
neticesinde tesbit edilebilmekte midir?
Şimdiye kadar bu maksatla tahlil
yapılmış mıdır?
4. Halen stokta
bulunan ithal etlerin kontrolu konusunda ne gibi tedbirler
alınmıştır?
T.
C.
Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı
Koruma ve Kontrol
Genel Müdürlüğü 9.5.1996
Sayı :
KH-HHK/1482-009658
Konu : Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : 16 Nisan 1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/582-1139/2923 sayılı yazınız.
Gaziantep Milletvekili Sayın Kahraman
Emmioğlu tarafından Bakanlığımca
cevaplandırılmak üzere verilen ilgi yazınız ekindeki
yazılı soru önergesi incelenmiştir.
Buna göre;
1. 1995
yılı içerisinde ekte isimleri liste halinde verilen firmalar
tarafından 41 493 ton karkas, 3 609 ton kemiksiz et ithalatı
yapılmıştır.
2. Kayıt
dışı sokulan etler kaçak et olarak mütalaa edildiğinden
Gümrük Giriş kapılarında Gümrük Müsteşarlığı
teşkilatlarınca tesbit edilen kaçak et miktarı hakkında
Bakanlığımıza intikal eden bir bilgi bulunmamaktadır.
Diğer taraftan gümrük kapılarındaki kontroller Gümrük
Müsteşarlığının yetki ve görev alanında bulunmaktadır.
3. Ülkemize
ithal edilen etler, gümrük kapılarında
Bakanlığımız Gümrük Veteriner Hekimlerince fiziksel ve
organoleptik muayenelerden sonra alınan örnek numunelerin
Bakanlığımızın İl Kontrol Laboratuvarlarında
fiziksel, kimyasal, hormonal ve mikrobiyolojik yönden kontrolleri yapılmaktadır.
Deli Dana hastalığı yönünden etlerde dünyada bir teşhis
metodu bulunmaması nedeniyle teşhisi mümkün değildir. Ancak bu
hastalığın görülmediği ülkelerden et ithaline izin
verilmekte ve ihracatçı ülke garantisi alınmaktadır.
4. Halen stokta
bulunan etler, ithal aşamasında gerekli kontrolleri
yapıldığından ikinci defa muayene gerektirecek bir durum
söz konusu olduğunda ilgili kurumların kendi sağlık
elemanlarınca ve ayrıca gerektiğinde
Bakanlığımız teşkilatı tarafından da
yapılmaktadır.
Bilgilerinize arz ederim.
İsmet
Attila
Tarım
ve Köyişleri Bakanı
AYTAÇ
DIŞ TİC.
IBORAL
TİC.
ECHO
GIDA
ETEKS
ETÇİLER
MELİTA
VAN-ET
GENÇLER
TESUTEKS
YAŞAR
DIŞ TİC.
İNTER
GIDA
İMEKS
TEPETAŞ
PINAR
ET
DENEN
ORAL ET
BAŞYAZICIOĞLU
G.C.
GIDA
TAMET
ENTAŞ
SARTRAOG
ELİF
ET
KİPA
PAZARLAMA
MAÇ
TARIMSAL
İSMER
TARK TARIMSAL
ETSAN
GIDA
DÖRTLER
ARET
TANSAŞ
KARATAR
TURİZM
ÖNGEL
ET
ANADOLU
ET
MAÇ
TARIMSAL
MELİTA
GIDA
BERKA
İNŞ.
BULATA
DERİ
BAŞARAN
TİC.
ÖZDANACI
ET
BORAL
ET
BESLER
ET
ÖZÇAKIR
GIDA
ÜÇ
NOKTA TİC.
PINAR
DENİZ
PINAR
YEM
ASSAN
GIDA
AS-SAC
BOZBEYOĞLU
ET
FIRAT ET
MARET
DEVİR
DERİ
ETTAT
GENÇOĞLU
PINAR
SU
PINAR
UN
BALET
TEMPO
İLHAN
PEHLİVAN ET
GANDEZ
DIŞ TİC.
FLORYA
TİC.
GAMBE
TİC.
FLORA
TİC.
BAŞBİL
TİC.
ET-TAV
ERHAN
BALTA
BAŞKENT
ET
EGE CAN
ET
ATTOĞLU
DIŞ TİC.
ÖZDANACI
ÖZSU
ÇETİN
GIDA
İSTEK
TURİZM
BULUT
BESİCİLİK
ODABAŞI
TİC.
METE
DIŞ TİC.
AKSARAY
DUYGU GIDA
HALİKARNAS
TURİZM
TİDAŞ
TİC.
HARMANCI
ET
OREL
DOMDA TİC.
NAÇ
DIŞ TİC.
HASAN
TAHSİN
BERMA
TİC.
BETAN
GIDA
AK
OTOMOTİV TİC.
İNTERMED
TİC.
İSTANBUL
ET
EKŞİ
GEMRÖKLEME
RCS
DIŞ TİC.
NUR
KOLL. ŞTİ.
MEHMET
PAMUKCU
AREKS
TİC.
SÖDAŞ
TİC.
ER-MET
PAMUKCUOĞLU
TİC.
MUKESA
COŞKUN
ET
EGE
DERİ
YADAŞ
TİC.
BERİL
METAL TİC.
DENKA
TİC.
DSNKA
DERİCİLİK
BİRLEŞİK
DERİCİLİK
FARKO
NUR-VİZYON
KOCALAR
TİC.
TEKSİM
TİC.
ŞARK
ET
SAMUKO
TİC.
DEMİR
HALİ TEKSTİL
KULE
KARDEŞLER
YAVUZ
GIDA
KÖKLE
İTH.
NUTA ET
B.İLGİN
BULUTOĞLU
CAN-KA
ALMER
MEHMET
AKIN
DAVGE
HAYVANCILIK
GRANT
TİC.
DEMTUR
DIŞ TİC.
TEMSE
İNŞAAT
ÖZDABAK
TİC.
ELKOLİT
TİC.
TORKİSTAN
TİC.
KARTARAN
TİC.
ANETSAN
TİC.
BORAK
TİC.
SET-İŞ
SAMETAL
ETP ET
KESİMOĞLU
ÖZKUYUMCULUK
TİC.
TİPAŞ
TURİZM
GCHO
GIDA
ZEKİ
SONAL
TRGDOLİ
MARMARA
TİC.
HAYRİ
DURMAZ
GEKA
TİC.
ÖZSU
GIDA
ÖZÇAKIR
GIDA
SÜLEYMANOĞLU
TİC.
NAM
İÇ DIŞ TİC.
VİLMEKS
TİC.
TARLA
TARIMSAL
DEMİRCİOĞLU
TİC.
VAK-BİR
TİC.
AKYIL
DIŞ TİC.
GLOMAR
TİC.
DASTANLAR
TİC.
ÇEKMECE
ET
HAKAN
GIDA
BONFİLET
TİC.
GRLUKS
DERİ SAN.
FİLMOTOK
KAYAK
SUCUKLARI
BOĞAZİÇİ
ET
14. – Yozgat
Milletvekili Kâzım Arslan’ın, Yozgat ve ilçelerine bağlı
bazı köylerin içme suyu şebekesi inşaatlarına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı İ. Yaşar Dedelek’in yazılı
cevabı (7/592)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Devlet Bakanı İ. Yaşar Dedelek tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını talep
etmekteyim.
Gereğini saygılarımla arz ederim. 10.4.1996
Dr.
Kâzım Arslan
Yozgat
1. Yozgat İli
Merkez Cihanpaşa ve Saraykent İlçesi Çiçekli Köylerinin içme suyu
şebekesi inşaatlarının son durumu nedir?
2. Şu anda
büyük bir kısmı bitmiş olan bu şebekeler ne zaman
tamamlanacaktır?
3. 1996
bütçesinde bu işler için ne kadar ödenek ayrılmıştır?
4. Biran önce bu
insanlarımızın mağduriyetini gidermeyi düşünüyor
musunuz?
T.
C.
Devlet
Bakanlığı 8.5.1996
Sayı :
B.02.0.0011-28/0590
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : 17.4.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/592-1233/3275 sayılı yazınız.
Yozgat Milletvekili Sayın Kâzım
Arslan’ın 10.4.1996 tarih ve 7/592-1233 sayılı yazılı
soru önergesinde belirtilen Cihanpaşa ve Çiçekli köyleri içmesuyu konusu
incelenmiştir.
Yozgat-Merkez-Cihanpaşa Köyü içmesuyu, geçmiş
yıllarda yapılmış olup onarılması gerekmektedir.
Yozgat Saraykent Çiçekli Köyü içme suyunun bir
kısmı 1995 yılında inşa edilmiş ve “Devam eden
içme suyu inşaatı” olarak 1996 programında yer
almıştır.
Cihanpaşa köyü içme suyu ikmal-onarım,
Çiçekli Köyü içme suyu ise inşaat programında bulunmakta olup, 1996
yılında tamamlanacaktır.
Yukarıda adı geçen köylerin her biri için
1996 yılı bütçesinden 600’er milyon TL. ödenek
ayrılmıştır.
Bütçemizin elverdiği ölçülerde yurdumuzun içme
suyu bulunmayan tüm köylerinin içme suyuna kavuşturulması Bakanlığımızın
ana hedeflerindendir.
Gereği için bilgilerinize arz ederim.
İ.
Yaşar Dedelek
Devlet
Bakanı
15. –
Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in, Şanlıurfa
sınırları içindeki karayollarına ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mehmet Keçeciler’in
yazılı cevabı (7/594)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Mehmet
Keçeciler tarafından, yazılı olarak
cevaplandırılması hususunu arz ederim.
Saygılarımla.
Abdülkadir
Öncel
Şanlıurfa
1.
Akçakale-Suruç Karayolunun asfalt olarak kaplaması için 1996
yılı Yatırım Programına ne kadar ödenek
konmuştur?
2.
Şanlıurfa İlinin Akçakale çıkışı
Havaalanına kadar 10 km.’lik bölünmüş çift yönlü yolun
yapımı için ödenek ayrılmış mıdır?
T.
C.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı
Basın ve Halkla İlişkiler
Müşavirliği 9.5.1996
Sayı :
B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/1110
Konu : Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir
Öncel’in
Yazılı Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM’nin 17.4.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/594-1236/3284 sayılı yazısı.
İlgi yazı ilişiğinde alınan,
Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in
Bakanlığımıza yönelttiği yazılı soru
önergesi incelenmiştir.
1. Akçakale’yi
direkt olarak Suruç’a bağlayan Akçakale-Suruç yolu, karayolları yol
ağında yer almamakta olup; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
sorumluluğundadır.
2.
Şanlıurfa-Akçakale yolu, Karayolları Genel
Müdürlüğümüzce 1996 yılı Yatırım Programına yeni
iş olarak teklif edilmiş; ancak DPT Müsteşarlığınca
Yatırım Programından çıkarılmıştır.
Bilgi ve gereğini arz ederim.
Mehmet
Keçeciler
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı
16. – Kayseri
Milletvekili Abdullah Gül’ün, Ankara-Kayseri Devlet Karayolunun Keskin-Cinali
mevkiindeki trafik kazalarına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Ülkü Güney’in yazılı cevabı (7/598)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki konunun İçişleri
Bakanlığı tarafından cevaplandırılması
konusunda aracılığınızı saygılarımla arz ederim. 10.4.1996
Doç.
Dr. Abdullah Gül
Kayseri
Ankara-Kayseri Devlet Karayolunun Keskin-Cinali
mevkiinde son 5 sene içerisinde kaç trafik kazası olmuştur ve bu
kazalar neticesindeki can ve mal kaybı nedir?
T.
C.
İçişleri
Bakanlığı
Emniyet
Genel Müdürlüğü 9.5.1996
Sayı :
B.05.1.EGM.0.12.01.01
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının
17.4.1996 gün ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1371 sayılı yazısı.
Kayseri Milletvekili Abdullah Gül tarafından TBMM
Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı
olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı
aşağıya çıkarılmıştır.
Önergede sözü edilen, Ankara-Kayseri Devlet Karayolunun
Keskin-Cinali mevkiinde son 5 yıl içerisinde 65 trafik kazası
olmuştur.
Bu kazalar neticesinde 4 kişi hayatını
kaybetmiş, tahmini 1 986 150 000 TL. maddî hasar meydana gelmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Doç.
Dr. Ülkü Güney
İçişleri
Bakanı
17. – Yozgat
Milletvekili Kâzım Arslan’ın, milletvekilleri ve
yakınlarına yapılan sağlık harcamalarına
ilişkin TBMM Başkanından sorusu ve TBMM Başkanvekili Kamer
Genç’in yazılı cevabı (7/752)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Meclis Başkanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını talep etmekteyim.
Gereğini saygılarımla arz ederim. 10.4.1996
Dr.
ÏKâzım Arslan
Yozgat
1. Son 4
yılda, milletvekilleri ve yakınları için, özel ve resmî (devlet,
üniversite) sağlık kuruluşlarına ödenen muayene ve tedavi
ücretleri ne kadardır? (Ayrı ayrı)
2. 20 nci
dönemde, şu ana kadar hangi milletvekilleri için, nereye, ne kadar ödeme
yapılmıştır?
T.
C.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı
Genel
Sekreterliği 9.5.1996
Kanunlar ve
Kararlar Dairesi Başkanlığı
Sayı :
KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/752-1230/3272
Sayın Kâzım
Arslan
Yozgat Milletvekili
İlgi : 10.4.1996 tarihli yazılı soru
önergeniz.
Milletvekilleri ve yakınlarına yapılan
sağlık harcamalarına ilişkin ilgili önergenizde yer alan
sorularınız aşağıda
cevaplandırılmıştır.
Bilgilerinizi rica ederim.
Saygılarımla.
Kamer
Genç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili
Cevap 1 : Son dört yılda resmî ve özel
sağlık kuruluşlarına yapılan ödemeler, yıllar
itibariyle ekli 1, 2, 3 ve 4 nolu listelerde gösterilmiştir.
Cevap 2 : 20 nci dönem milletvekilleri ve bakmakla
yükümlülerinin detaylı tedavi harcamaları ekli 5 nolu listede
gösterilmiştir.
LİSTE 1
1.1.1992 - 31.12.1992
TARİHLERİ ARASINDA YASAMA ORGANI ESKİ ÜYELERİ,
19. DÖNEM
MİLLETVEKİLLERİ İÇİN ÖZEL HASTANELERE VE
DEVLET HASTANELERİNE
YAPILAN ÖDEMELER
ESKİ ÜYELER :
Özel Hastaneler : 12 125 273 800.-
Devlet Hastaneleri : 1 733 777 415.-
TOPLAM 13 859 051 215.-
YENİ ÜYELER :
Özel Hastaneler : 3 145 627 500.-
Devlet Hastaneleri : 306 579 200.-
TOPLAM 3 452 206 700.-
GENEL TOPLAM :
Özel Hastaneler : 15 270 901 300.-
Devlet Hastaneleri : 2 040 356 615.-
TOPLAM 17 311 257 915.-
LİSTE 2
1.1.1993 - 31.12.1993
TARİHLERİ ARASINDA YASAMA ORGANI ESKİ ÜYELERİ,
DUL YETİMLERİ
İLE 19. DÖNEM MİLLETVEKİLLERİ İÇİN ÖZEL
HASTANELERE
VE DEVLET
HASTANELERİNE YAPILAN ÖDEMELER
ESKİ ÜYELER :
Özel Hastaneler : 50 360 050 000.-
Devlet Hastaneleri : 2 203 167 000.-
TOPLAM 52 563 217 000.-
DUL - YETİM :
Özel Hastaneler : 11 653 100 000.-
Devlet Hastaneleri : 413 089 000.-
TOPLAM 12 066 189 000.-
YENİ ÜYELER :
Özel Hastaneler : 10 934 152 000.-
Devlet Hastaneleri : 576 097 000.-
TOPLAM 11 510 249 000.-
GENEL TOPLAM :
Özel Hastaneler : 72 947 302 000.-
Devlet Hastaneleri : 3 192 353 000.-
TOPLAM 76 139 655 000.-
LİSTE 3
1.1.1994 - 31.12.1994
TARİHLERİ ARASINDA YASAMA ORGANI ESKİ ÜYELERİ,
DUL YETİMLERİ
İLE 19. DÖNEM MİLLETVEKİLLERİ İÇİN ÖZEL
HASTANELERE
VE DEVLET
HASTANELERİNE YAPILAN ÖDEMELER
ESKİ ÜYELER :
Özel Hastaneler : 49 220 442 000.-
Devlet Hastaneleri : 5 029 585 000.-
TOPLAM 54 250 027 000.-
DUL - YETİM :
Özel Hastaneler : 8 808 021 000.-
Devlet Hastaneleri : 727 056 000.-
TOPLAM 9 535 077 000.-
YENİ ÜYELER :
Özel Hastaneler : 10 080 616 000.-
Devlet Hastaneleri : 720 864 000.-
TOPLAM 10 801 480 000.-
GENEL TOPLAM :
Özel Hastaneler : 68 109 079 000.-
Devlet Hastaneleri : 6 477 505 000.-
TOPLAM 74 586 584 000.-
LİSTE 4
1.1.1995 - 31.12.1995
TARİHLERİ ARASINDA YASAMA ORGANI ESKİ ÜYELERİ,
DUL YETİMLERİ
İLE 19. DÖNEM MİLLETVEKİLLERİ İÇİN ÖZEL
HASTANELERE
VE DEVLET
HASTANELERİNE YAPILAN ÖDEMELER
ESKİ ÜYELER :
Özel Hastaneler : 92 344 208 000.-
Devlet Hastaneleri : 8 751 800 000.-
TOPLAM 101 096 108 000.-
YENİ ÜYELER :
Özel Hastaneler : 19 574 502 000.-
Devlet Hastaneleri : 1 992 043 000.-
TOPLAM 21 566 545 000.-
GENEL TOPLAM :
Özel Hastaneler : 111 918 710 000.-
Devlet Hastaneleri : 10 743 943 000.-
TOPLAM 122 662 653 000.-
— # —
— 255 —
— 256 —
— 257 —
— 258 —
— 259 —
SAYFALARI FOTOKOPİ
Kocaeli
Milletvekili Şevket Kazan ve 56 arkadaşının, Türk Otomobil
Fabrikaları A.Ş. (TOFAŞ) ile TOFAŞ Oto Ticaret
A.Ş.’ndeki devlete ait hissenin satış yolu ile
özelleştirilmesi sırasında nüfusunu kullanmak ve ihaleye fesat
karıştırmak suretiyle devleti zarara uğratarak görevini
kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 366
ncı maddelerine uyduğu
iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Anayasanın
100 üncü Maddesi Uyarınca Bir
Meclis Soruşturması Açılmasına
İlişkin Önergesine Verilen Oyların Sonucu.
(Kabul edilmiştir.)
Üye
Sayısı : 550
Kullanılan
Oy : 518
Kabul
Edenler : 374
Reddedenler : 139
Çekinserler : –
Geçersiz
Oylar : 4
Oya
Katılmayanlar : 134
Açık
Üyelikler : –
Mükerrer
Oy : 1
(Kabul Edenler)
ADANA
Cevdet Akçalı
Uğur Aksöz
İmren Aykut
İbrahim Yavuz Bildik
M. Ali Bilici
Yakup Budak
Mehmet Büyükyılmaz
Sıtkı Cengil
Erol Çevikçe
Tuncay Karaytuğ
Orhan Kavuncu
Arif Sezer
İbrahim Ertan Yülek
ADIYAMAN
Mahmut Bozkurt
Ahmet Çelik
Ahmet Doğan
Celal Topkan
AFYON
Sait Açba
Osman Hazer
H. İbrahim Özsoy
AĞRI
M. Sıddık Altay
Yaşar Eryılmaz
Celal Esin
M. Ziyattin Tokar
AKSARAY
Mehmet Altınsoy
Murtaza Özkanlı
AMASYA
Aslan Ali Hatipoğlu
Cemalettin Lafcı
Haydar Oymak
ANKARA
Nejat Arseven
Yılmaz Ateş
Ahmet Bilge
Hasan Hüseyin Ceylan
Gökhan Çapoğlu
Cemil Çiçek
Ali Dinçer
Mehmet Ekici
Ömer Ekinci
Eşref Erdem
Şaban Karataş
İrfan Köksalan
M. Seyfi Oktay
Mehmet Sağdıç
Önder Sav
Yücel Seçkiner
Ahmet Tekdal
İlker Tuncay
Aydın Tümen
Rıza Ulucak
Hikmet Uluğbey
Ersönmez Yarbay
ANTALYA
Arif Ahmet Denizolgun
İbrahim Gürdal
Bekir Kumbul
Sami Küçükbaşkan
Yusuf Öztop
Metin Şahin
ARDAHAN
İsmet Atalay
ARTVİN
Metin Arifağaoğlu
Süleyman Hatinoğlu
AYDIN
M. Fatih Atay
Sema Pişkinsüt
Muhammet Polat
Yüksel Yalova
BALIKESİR
Tamer Kanber
Mustafa Güven Karahan
İ. Önder Kırlı
İsmail Özgün
Hüsnü Sıvalıoğlu
BARTIN
Zeki Çakan
Cafer Tufan Yazıcıoğlu
BATMAN
Alaattin Sever Aydın
Ataullah Hamidi
Musa Okçu
BAYBURT
Suat Pamukçu
BİLECİK
Şerif Çim
BİNGÖL
Kazım Ataoğlu
Hüsamettin Korkutata
Mahmut Sönmez
BİTLİS
Zeki Ergezen
Kâmran İnan
Abdulhaluk Mutlu
BOLU
Avni Akyol
Feti Görür
Abbas İnceayan
Mustafa Karslıoğlu
Mustafa Yünlüoğlu
BURDUR
Yusuf Ekinci
Kâzım Üstüner
BURSA
Yüksel Aksu
Ali Rahmi Beyreli
Mehmet altan Karapaşaoğlu
İlhan Kesici
Hayati Korkmaz
Cemal Külahlı
Feridun Pehlivan
Yahya Şimşek
Ertuğrul Yalçınbayır
ÇANAKKALE
Hikmet Aydın
Mustafa Cumhur Ersümer
Ahmet Küçük
ÇANKIRI
Mete Bülgün
İsmail Çoşar
ÇORUM
Mehmet Aykaç
Hasan Çağlayan
Zülfikâr Gazi
Yasin Hatiboğlu
Ali Haydar Şahin
DENİZLİ
Hilmi Develi
Adnan Keskin
Hasan Korkmazcan
Ramazan Yenidede
DİYARBAKIR
Abdülkadir Aksu
Muzaffer Arslan
Ferit Bora
Sacit Günbey
Seyyit Haşim Haşimi
Ömer Vehbi Hatipoğlu
Yakup Hatipoğlu
Sebgetullah Seydaoğlu
EDİRNE
Mustafa İlimen
Erdal Kesebir
ELAZIĞ
Ömer Naimi Barım
Hasan Belhan
Ahmet Cemil Tunç
ERZİNCAN
Tevhit Karakaya
Mustafa Kul
Naci Terzi
Mustafa Yıldız
ERZURUM
Lütfü Esengün
Abdulilah Fırat
Necati Güllülü
Ömer Özyılmaz
Aslan Polat
Şinasi Yavuz
ESKİŞEHİR
Necati Albay
Mustafa Balcılar
Hanifi Demirkol
Mahmut Erdir
GAZİANTEP
Nurettin Aktaş
Hikmet Çetin
Kahraman Emmioğlu
Ali Ilıksoy
Mehmet Bedri İncetahtacı
Mustafa Yılmaz
GİRESUN
Turhan Arçelik
Burhan Kara
Yavuz Köymen
Rasim Zaimoğlu
GÜMÜŞHANE
Lütfi Doğan
HAKKÂRİ
Naim Geylani
HATAY
Fuat Çay
Ali Günay
Süleyman Metin Kalkan
Nihat Matkap
Levent Mıstıkoğlu
Atila Sav
Mehmet Sılay
ISPARTA
Mustafa Köylü
Erkan Mumcu
İÇEL
Oya Araslı
Mehmet Emin Aydınbaş
Saffet Benli
Halil Cin
Ali Er
Abdulbaki Gökçel
D. Fikri Sağlar
Mustafa İstemihan Talay
Rüştü Kâzım Yücelen
İSTANBUL
Ziya Aktaş
Ahat Andican
Refik Aras
Azmi Ateş
Mehmet Aydın
Mustafa Baş
Mukadder Başeğmez
Ali Coşkun
Nami Çağan
Tansu Çiller
Gürcan Dağdaş
Halit Dumankaya
Bülent Ecevit
Süleyman Arif Emre
Ekrem Erdem
Mehmet Fuat Fırat
Algan Hacaloğlu
Metin Işık
İsmail Kahraman
Hüseyin Kansu
Ercan Karakaş
Yılmaz Karakoyunlu
M. Cavit Kavak
Ahmet Güryüz Ketenci
Osman Kılıç
Mehmet Tahir Köse
Göksal Küçükali
Mehmet Moğultay
Yusuf Namoğlu
Ali Oğuz
Korkut Özal
H. Hüsamettin Özkan
Yusuf Pamuk
Mehmet Cevdet Selvi
Mehmet Sevigen
Mehmet Ali Şahin
Ahmet Tan
Bülent Tanla
Zekeriya Temizel
Şadan Tuzcu
Osman Yumakoğulları
Bahri Zengin
İZMİR
Veli Aksoy
Ali Rıza Bodur
Işın Çelebi
Sabri Ergül
Şükrü Sina Gürel
Aydın Güven Gürkan
Birgen Keleş
Atilla Mutman
Metin Öney
Ahmet Piriştina
Süha Tanık
Hakan Tartan
Sabri Tekir
Zerrin Yeniceli
İsmail Yılmaz
KAHRAMANMARAŞ
Hasan Dikici
Ali Doğan
Avni Doğan
Ahmet Dökülmez
Mustafa Kamalak
Ali Şahin
KARABÜK
Hayrettin Dilekcan
Erol Karan
KARAMAN
Abdullah Özbey
Zeki Ünal
Fikret Ünlü
KASTAMONU
Fethi Acar
Murat Başesgioğlu
Hadi Dilekçi
KAYSERİ
Memduh Büyükkılıç
İsmail Cem
Abdullah Gül
Nurettin Kaldırımcı
Salih Kapusuz
Recep Kırış
İbrahim Yılmaz
KIRIKKALE
Kemal Albayrak
Mikail Korkmaz
Recep Mızrak
KIRKLARELİ
İrfan Gürpınar
Cemal Özbilen
Necdet Tekin
KIRŞEHİR
Mehmet Ali Altın
Cafer Güneş
KİLİS
Mustafa Kemal Ateş
KOCAELİ
Bülent Atasayan
Halil Çalık
Necati Çelik
Şevket Kazan
Onur Kumbaracıbaşı
Osman Pepe
Hayrettin Uzun
Bekir Yurdagül
KONYA
Ahmet Alkan
Hüseyin Arı
Abdullah Turan Bilge
Nezir Büyükcengiz
Veysel Candan
Remzi Çetin
Necmettin Erbakan
Abdullah Gencer
Teoman Rıza Güneri
Mehmet Keçeciler
Hasan Hüseyin Öz
Mustafa Ünaldı
Lütfi Yalman
KÜTAHYA
Ahmet Derin
Emin Karaa
Metin Perli
MALATYA
Miraç Akdoğan
Oğuzhan Asiltürk
Yaşar Canbay
Metin Emiroğlu
Ayhan Fırat
Fikret Karabekmez
M. Recai Kutan
MANİSA
Abdullah Akarsu
Hasan Gülay
Sümer Oral
Cihan Yazar
Erdoğan Yetenç
MARDİN
Fehim Adak
Süleyman Çelebi
Ömer Ertaş
Hüseyin Yıldız
MUĞLA
Lale Aytaman
Zeki Çakıroğlu
Fikret Uzunhasan
MUŞ
Nedim İlci
Sabahattin Yıldız
NEVŞEHİR
Abdülkadir Baş
Mehmet Elkatmış
NİĞDE
Akın Gönen
Mehmet Salih Katırcıoğlu
ORDU
Hüseyin Olgun Akın
İhsan Çabuk
Mustafa Bahri Kibar
Müjdat Koç
Mustafa Hasan Öz
Nabi Poyraz
Şükrü Yürür
RİZE
Avni Kabaoğlu
Ahmet Kabil
Ahmet Mesut Yılmaz
Şevki Yılmaz
SAKARYA
Teoman Akgür
Nezir Aydın
Cevat Ayhan
Ahmet Neidim
SAMSUN
Cemal Alişan
Ahmet Demircan
Ayhan Gürel
Yalçın Gürtan
Biltekin Özdemir
Latif Öztek
Musa Uzunkaya
Adem Yıldız
SİİRT
Ahmet Nurettin Aydın
Mehmet Emin Aydın
SİNOP
Yaşar Topçu
SIVAS
Musa Demirci
Mahmut Işık
Temel Karamollaoğlu
Abdullatif Şener
Muhsin Yazıcıoğlu
ŞANLIURFA
İbrahim Halil Çelik
Seyit Eyyüpoğlu
Eyüp Cenap Gülpınar
Zülfükar İzol
Ahmet Karavar
Abdülkadir Öncel
ŞIRNAK
Mehmet Salih Yıldırım
TEKİRDAĞ
Fevzi Aytekin
Bayram Fırat Dayanıklı
TOKAT
Abdullah Arslan
Hanefi Çelik
Metin Gürdere
Ahmet Feyzi İnceöz
Bekir Sobacı
Şahin Ulusoy
TRABZON
Ali Kemal Başaran
İbrahim Çebi
Kemalettin Göktaş
Şeref Malkoç
İsmail İlhan Sungur
Hikmet Sami Türk
TUNCELİ
Orhan Veli Yıldırım
UŞAK
Yıldırım Aktürk
Mehmet Yaşar Ünal
VAN
Maliki Ejder Arvas
Mustafa Bayram
Fethullah Erbaş
Şaban Şevli
YALOVA
Yaşar Okuyan
YOZGAT
İlyas Arslan
Kazım Arslan
Abdullah Örnek
İsmail Durak Ünlü
ZONGULDAK
Veysel Atasoy
Necmettin Aydın
Tahsin Boray Baycık
Hasan Gemici
Mümtaz Soysal
(Reddedenler)
ADANA
İ. Cevher Cevheri
M. Halit Dağlı
Veli Andaç Durak
Mustafa Küpeli
ADIYAMAN
Mahmut Nedim Bilgiç
AFYON
İsmet Attila
Yaman Törüner
Nuri Yabuz
AĞRI
Cemil Erhan
AKSARAY
Nevzat Köse
AMASYA
Ahmet İyimaya
ANKARA
İlhan Aküzüm
Saffet Arıkan Bedük
Ünal Erkan
Mehmet Gölhan
Agah Oktay Güner
ANTALYA
Osman Berberoğlu
Hayri Doğan
Emre Gönensay
ARDAHAN
Saffet Kaya
ARTVİN
Hasan Ekinci
AYDIN
Ali Rıza Gönül
Nahit Menteşe
İsmet Sezgin
BALIKESİR
Abdülbaki Ataç
Ahmet Bilgiç
Safa Giray
İlyas Yılmazyıldız
BARTIN
Köksal Toptan
BATMAN
Faris Özdemir
BAYBURT
Ülkü Güney
BİLECİK
Bahattin Şeker
BİTLİS
Edip Safder Gaydalı
BOLU
Necmi Hoşver
BURDUR
Mustafa Çiloğlu
BURSA
Abdülkadir Cenkçiler
Ali Osman Sönmez
Turhan Tayan
ÇANAKKALE
Nevfel Şahin
A. Hamdi Üçpınarlar
ÇANKIRI
Ahmet Uyanık
ÇORUM
Bekir Aksoy
DENİZLİ
M. Kemal Aykurt
Mehmet Gözlükaya
Haluk Müftüler
DİYARBAKIR
M. Salim Ensarioğlu
Salih Sümer
EDİRNE
Ümran Akkan
Evren Bulut
ELAZIĞ
Mehmet Ağar
Cihan Paçacı
ERZURUM
Zeki Ertugay
İsmail Köse
ESKİŞEHİR
Demir Berberoğlu
İbrahim Yaşar Dedelek
GAZİANTEP
Mehmet Batallı
Mustafa R. Taşar
GİRESUN
Ergun Özdemir
HAKKÂRİ
Mustafa Zeydan
HATAY
Abdulkadir Akgöl
Ali Uyar
IĞDIR
Şamil Ayrım
ISPARTA
Ömer Bilgin
A. Aykon Doğan
Halil Yıldız
İÇEL
Fevzi Arıcı
Turhan Güven
Ayfer Yılmaz
İSTANBUL
Meral Akşener
Yıldırım Aktuna
Sedat Aloğlu
Tayyar Altukulaç
Hasan Tekin Enerem
Cefi Jozef Kamhi
Hayri Kozakçıoğlu
Ali Talip Özdemir
Bahattin Yücel
Namık Kemal Zeybek
İZMİR
Turhan Arınç
Hasan Denizkurdu
Gencay Gürün
Mehmet Köstepen
Işılay Saygın
Rıfat Serdaroğlu
Ufuk Söylemez
KAHRAMANMARAŞ
Mehmet Sağlam
KARABÜK
Şinasi Altıner
KARS
Sabri Güner
KASTAMONU
Nurhan Tekinel
Haluk Yıldız
KAYSERİ
Osman Çilsal
Ayvaz Gökdemir
KIRIKKALE
Hacı Filiz
KIRKLARELİ
A. Sezal Özbek
KIRŞEHİR
Ömer Demir
KİLİS
Doğan Güreş
KOCAELİ
İsmail Kalkandelen
KONYA
Necati Çetinkaya
Ali Günaydın
Mehmet Ali Yavuz
KÜTAHYA
İsmail Karakuyu
Mehmet Korkmaz
MANİSA
Rıza Akçalı
Tevfik Diker
Ayseli Göksoy
Yahya Uslu
MARDİN
Muzaffer Arıkan
Mahmut Duyan
MUĞLA
İrfettin Akar
Mustafa Dedeoğlu
Enis Yalım Erez
MUŞ
Necmettin Dede
Erkan Kemaloğlu
NEVŞEHİR
Esat Kıratlıoğlu
NİĞDE
DoğanBaran
Ergun Özkan
SAKARYA
Nevzat Ercan
Ertuğrul Eryılmaz
SAMSUN
İrfan Demiralp
Murat Karayalçın
Nafiz Kurt
SİİRT
Nizamettin Sevgili
SİNOP
Kadir Bozkurt
SIVAS
Tahsin Irmak
ŞANLIURFA
Necmettin Cevheri
M. Fevzi Şıhanlıoğlu
ŞIRNAK
Bayar Ökten
Mehmet Tatar
TEKİRDAĞ
Nihan İlgün
Hasan Peker
TOKAT
Ali Şevki Erek
TRABZON
Yusuf Bahadır
TUNCELİ
Kamer Genç
UŞAK
Hasan Karakaya
VAN
Mahmut Yılbaş
YALOVA
Cevdet Aydın
YOZGAT
Yusuf Bacanlı
Lutfullah Kayalar
ZONGULDAK
Ömer Barutçu
AFYON
Kubilay Uygun
ANKARA
Halis Uluç Gürkan (Bşk. V.)
ANTALYA
Deniz Baykal
AYDIN
Cengiz Altınkaya
BURSA
Cavit Çağlar
İbrahim Yazıcı
GAZİANTEP
Ünal Yaşar
GÜMÜŞHANE
Mahmut Oltan Sungurlu (B.)
HATAY
Hüseyin Yayla
IĞDIR
Adil Aşırım
İSTANBUL
Bülent Akarcalı
Hüsnü Doğan (B.)
Emin Kul (B.)
Aydın Menderes
Necdet Menzir
Altan Öymen
Güneş Taner
Ali Topuz
İZMİR
İ. Kaya Erdem
Rüşdü Saracoglu (B.)
KAHRAMANMARAŞ
Esat Bütün
KARS
Y. Selahattin Beyribey
Çetin Bilgir
Zeki Karabayır
KÜTAHYA
Mustafa Kalemli (Başkan)
MANİSA
Bülent Arınç
Ekrem Pakdemirli
ORDU
Refaiddin Şahin
SİNOP
Metin Bostancıoğlu
SIVAS
Nevzat Yanmaz
ŞANLIURFA
Sedat Edip Bucak
TEKİRDAĞ
Enis Sülün
TRABZON
Eyüp Aşık (B.)
VAN
Şerif Bedirhanoğlu
AKSARAY
Sadi
Somuncuoğlu
(Geçersiz Oylar)
İSTANBUL
Erdoğan
Toprak
BOŞ OY
1
SAKARYA
Ersin
Taranoğlu
(Mükerrer Oy)
ORDU
Hüseyin
Olgun Akın